TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

55’inci Birleşim

30 Ocak 2014 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, hukuk devleti ve yolsuzluğa ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın, Kâzım Karabekir Paşa’nın 66’ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve 21 milletvekilinin, Diyarbakır Surlarının iyileştirilmesi ve turizme uygun hâle getirilmesi için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/842)

2.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu ve 22 milletvekilinin, Van’ın Tatvan ilçesinin afet kararı alınan mahallelerinin imara, kentleşmeye, turizm ve ticarete açılması ve bölge halkının sorunlarının giderilmesi için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/843)

3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 25 milletvekilinin, basın özgürlüğüyle ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/844)

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (2/1929) (S. Sayısı: 523)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının (1/682) (S. Sayısı: 385)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporlarının (1/441) (S. Sayısı: 266)

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- Plan ve Bütçe Komisyonu Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, İzmir Bornova’da şehit olan Topçu Uzman Çavuş Mustafa Ünlü’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın, İzmir Bornova’da şehit olan Topçu Uzman Çavuş Mustafa Ünlü’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, CHP Grubu olarak İzmir Bornova’da şehit olan Topçu Uzman Çavuş Mustafa Ünlü’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

6.- Aydın Milletvekili Ali Gültekin Kılınç’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 46’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

7.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Aydın Milletvekili Ali Gültekin Kılınç’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Muammer Aksoy’un 24’üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

9.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak, İzmir Bornova’da şehit olan Topçu Uzman Çavuş Mustafa Ünlü’ye Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak, Muammer Aksoy’u saygı ve sevgiyle andıklarına ilişkin açıklaması

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Bursa Milletvekili İsmail Aydın’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

X.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve daha önceden toplanması kararlaştırılan 31 Ocak 2014 Cuma ile 1-2-3 Şubat 2014 Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günleri toplanmamasına; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 5’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 534 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Kung-Fu Federasyonu ile ilgili çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/34860)

2.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, Erzincan kompresör istasyonu yapım işine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/36036)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen gazete ve ikram malzemeleri alımlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/36194)

4.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, elektrik üretimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/36195)

5.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Dicle Elektrik AŞ tarafından il müdürlüklerine yollanan bir yazıya ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/36196)

6.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Iğdır’daki elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/36197)

7.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Atatürk Havalimanında 1 Ocak 2013’te bir kargo uçağında altın tespit edilmesine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/36206)

8.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’daki elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/36331)

9.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’daki elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/36332

10.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlıkta görev yapan memurların maaşlarına ve Bakanlığa yönelik denetimlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/36333)

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Askeri Havaalanı Mania Planı Uygulaması ile ortaya çıkan sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/36509)

12.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara tahsis edilen makam araçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/36804)

30 Ocak 2014 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşimini açıyorum.

Hepimize iyi çalışmalar diliyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

İki dakikalık süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, hukuk devleti ve yolsuzluk hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’ye aittir.

Buyurun Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, hukuk devleti ve yolsuzluğa ilişkin gündem dışı konuşması

(Hatibin, üzerinde İstanbul Milletvekili Engin Alan’ın ismi ve resmi bulunan dövizi göstermesi)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk devleti ve yolsuzluk üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, uyarırsanız…

BAŞKAN – Sayın Hatip, bir dakika.

Sayın milletvekilleri…

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlamayayım mı?

BAŞKAN – Selamlayın, tamam da sizi daha iyi duyabilmek için milletvekillerinden bir ricada bulunayım sessizliklerini muhafaza etsinler diye.

Buyurun.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, derebeylik döneminde geçerli olan mülk devlet anlayışında devlet, hükümdar ve soylu sınıflar arasında paylaşılırdı. Mülk devletindeki hükümdar, yetkilerini mülkün sahibi olmaktan alır ve hiçbir kurala bağlı olmaksızın devleti yönetirdi. Polis devleti anlayışında ise hükümdar hiçbir kurala bağlı değildir. Polis devletinde hükümdarın yetkilerini hükümran olmak gücünden almaktadır. Polis devletinde hukuk kaideleri hiçbir şekilde yönetimi bağlamasa da tebaa için kayıtsız şartsız uyulması gereken kurallar anlamına gelirdi.

Hukuk devleti insan hak ve özgürlüklerini güvenceye alan, yönetilenlerin haklarını aramalarının önündeki tüm engelleri kaldıran, demokratik, eşit ve adaletli bir düzen içerisinde otoriteyi insanların özgürlüğü lehine sınırlandıran, hukuka ve hukukun genel kurallarıyla bağlı olan devlettir. Hukuk devletinde yöneten de yönetilen de aynı kurallara tabidir. Hiç kimse yasalar karşısında -Başbakan ve oğulları dahi- dokunulmaz değildir. Temel hak ve özgürlükler yönetenlerin, yani Başbakanın değil Anayasa’nın güvencesi altındadır. İdarenin her türlü tasarrufları yasaya tabidir. Hukuk devletinde mahkemeler bağımsızdır ve kuvvetlerin ayrılığı olmazsa olmazdır. Hukuk devleti temiz siyaset ve temiz toplumun garantisidir.

Değerli milletvekilleri, bir yerde yolsuzluk ve rüşvet varsa rüşvet ve yolsuzluğa uygun işleyen bir devlet düzeni de var demektir. Yolsuzluğun olduğu yerde yozlaşmış devlet yöneticileri de vardır. Yoz ve yozlaşmış ilişkilerin olduğu yerde hukuk devleti yok demektir.

17 Aralıkta yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından, AKP yargıyı rehin hâline getirerek Türkiye'de hukuk devletine son vermiştir. Adli Kolluk Yönetmeliği’nin değiştirilmesi, Deniz Feneri davasında davaya bakan savcıların görevden alınması, MİT soruşturması sırasında MİT müsteşarı için yasa çıkarılması hukuk devletinde değil ancak keyfî yönetilen bir devlette olabilecek uygulamalardır.

İktidarla ilgili yolsuzluk davalarına bakan savcılar ve yargıçlar görevinden alınmıştır. Yolsuzluk operasyonu yapan emniyet mensupları dağıtılmıştır. HSYK baskı, tehdit ve şantaj altına sokulmuştur. Savcılar, Başbakan Erdoğan tarafından seçim meydanlarında suçlanmış ve tehdit edilmiştir. Hâkimi, savcısı değiştirilen mahkemeler iktidarın beklentileri doğrultusunda karar vermeye başlamışlardır. AKP tarafından görevlendirilen hâkim ve savcılar, adaletin ortaya çıkmasını sağlamak değil iktidar mensuplarının yaptığı yolsuzlukların üstünü kapatmak zorunda bırakılacaktır. Zira, yolsuzluk ve rüşvet iddiası altında olanlar, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, AKP yetkilileri tarafından da resmen savunulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, hukuk devletinde bir başbakan “Ben bakanımı yedirmem.”, “Valimi yedirmem.”, “Müsteşarımı yedirmem." sözleri edemez. Hukuk devletinde bir başbakan “Devlet demek ben demek, yasa demek ben demektir.” diyemez. Hukuk devletinde bir başbakan kendisini anayasa yerine koyarak “Herkesin yaşam şekli bizim güvencemiz altında.” da diyemez.  Halkın yaşam tarzlarının anayasanın güvencesi altında olduğu yerde hukuk devleti; yaşam tarzlarının başbakanın güvencesi altında olduğu yerde polis devleti var demektir.

Hukuk devletinde yolsuzlara yol gösterilmez. Hukuk devletinde yolunanlar değil, yolanlar cezalandırılır. Hukuk devletinde idarenin tasarrufları yargıya tabidir, yargının tasarrufları idareye tabi değildir. Hukuk devletinde “paralel devlet” kavramı icat edilerek yolsuzlukların üstü örtülmez. Hukuk devletinde yolsuzlara uygun hâkim, yargıç ve emniyet görevlisi tayin edilmez. Hukuk devletinde yolsuzluk yapanlara yasal müeyyideler uygulanır ancak, yozlaşmış devletlerde şahıslara özgü yasalar çıkarılır. Hukuk devletinin olduğu yerde paralel devlet, derin devlet olmaz; derin devlet ve paralel devletin olduğu yerde de hukuk devleti olmaz. Hukuk devletinde savcılar tehdit edilemez, susturulamaz, sindirilemez, görev yapmaları engellenemez.

Tarihe kayıt düşmek adına söylüyorum: AKP'yi yargının üzerinden elini çekmeye davet ediyor, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı ikinci söz, İstiklal Harbi’mizin büyük komutanı ve şark fatihi olan Kâzım Karabekir Paşa’nın vefat yıl dönümü sebebiyle söz isteyen Kars Milletvekili Yunus Kılıç’a aittir.

Buyurun Sayın  Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar )

2.- Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın, Kâzım Karabekir Paşa’nın 66’ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

YUNUS KILIÇ (Kars) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 26 Ocak 1948, büyük komutan, kahraman, şair, yazar, devlet adamı, siyasetçi Musa Kâzım Karabekir’in ölüm günü. Dolayısıyla, 66’ncı ölüm yıl dönümü sebebiyle söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tabii, saygıdeğer milletvekilleri, her ülkenin, bölgenin, hatta şehrin geçmişte yaptıklarıyla hatırasında kalan, oranın geleceği üzerinde çok önemli etkileri olan şahsiyetler vardır. Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu’nun doğusu, hatta Doğu Karadeniz bölgelerinin Kâzım Karabekir’le birlikte oluşmuş bir kaderleri var. Bugün biraz bundan bahsetmek istiyorum.

Aslında, Kâzım Karabekir ömrünü savaş meydanlarında ülkesi, milleti, devleti için vakfetmiş, büyük kahramanlıklar göstermiş; Edirne’den tutun Diyarbakır’da, Irak’ta, Çanakkale’de büyük meydan muharebelerine katılmış, büyük kahramanlıklar göstermiş bir şahsiyet. Ancak, bir de Kars, Batum, Ardahan, Doğu Anadolu üzerinde ve onların geleceğini belirleme noktasında büyük kahramanlıkları olmuş. Biraz bunlardan kısaca, bu kısa vakitte bahsetmek istiyorum.

Bilinmekte olduğu gibi, 1877-1878 Rus-Osmanlı Savaşı’nda Kars, Batum ve Ardahan, bu 3 sancak “elviye-i selâse” dediğimiz bu 3 sancak Ruslara bırakılıyor. Bu bölge için aslında “kara günler” dediğimiz, o bölgede “kara günler” dediğimiz kırk yıllık esaret ve zulüm yılları başlıyor. 1800’lü yılların başında Rusların da Gürcistan’ı ilhak etmesiyle sınır komşumuz olmaya başlamalarından sonra bu bölgelerde hemen hemen her üç beş yıl aralıklarla Rus saldırıları, dolayısıyla kaçkınlar, dolasıyla mezalimler ve zalimlikler yaşanıyor.

Kırk yıl yaşanan bu sefalet, bu açlık yıllarından sonra Bolşevik İhtilali’nin de olmasıyla beraber Ruslar burayı kendileri boşaltıyorlar ve ulusların kendi kaderlerini belirleme hakkına da riayet ederek, biraz da iç karışıklıkları sebebiyle bu bölgeden çekiliyorlar. Daha sonra, bu bölgeyi, fırsat bilen “Büyük Ermenistan” hayalleri olanlar doldurmaya başlıyorlar. Hatta, daha da ilerletiyorlar, bu sınırları Erzurum’a kadar, Erzincan’a kadar, Muş’a, Bitlis’e, Trabzon’a kadar genişletiyorlar ve bu bölgede o dönemde, kendilerinin doldurmuş olmasına rağmen, yüzde 70’lere varan Türk ve İslam toplumu olmasına rağmen saygıdeğer milletvekilleri, hemen hemen toprakların sadece yüzde 15’ini ve genellikle verimsiz, kıraç yerlerde olan toprakların yüzde 15’ini sadece Türk toplumlarının kullanmasına müsaade ediyorlar. Dolayısıyla, büyük açlıklar ve sefaletler çekiliyor. Hatta, o bölgede yaşayan büyüklerimizin anlattıklarından biliyorum, “Öyle açlık çekerdik ki Rus atlarının dışkılarındaki arpaları seçip bunlardan beslendiğimiz yıllar oldu.” dediklerini biliyorum.

Tabii, bu süreç böyle devam ederken, saygıdeğer milletvekilleri, aslında, Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere Atatürk’le İstanbul’da yapmış olduğu görüşmelerden sonra kendisine Genelkurmay Başkanlığı teklif edilmesine rağmen ısrarla Anadolu’ya geçmek isteyen bir kahraman var; bu, Kâzım Karabekir, Karslının dediği şekliyle Kara Kâzım Paşa. Evet, önce Edirne’ye, Trakya’ya, daha sonra Kars’a gidiyor, Erzurum’daki 15. Kolordu’nun başına geçiyor ve büyük mücadeleyi başlatıyor ve bu kahramanlığı sonunda, Kâzım Karabekir’in bu kahramanlığı sonunda, Erzurum, Kars, Erzincan, Trabzon, Bitlis, Muş, Elaziz –o zamanki adıyla- Batum, hatta Gümrü’yü bile ele geçiriyor ve Ermenilerle bir anlaşma yapmak durumuna getiriyor, Gümrü Anlaşması’nı yapıyor ve o zaman, kırk yıldır Rus esareti altında ezilmekte olan topraklarımızın, Kars’ın, Ardahan’ın, Batum’un tekrar Osmanlı topraklarına dâhil edilmesini sağlıyor. Sonra, Batum’u tekrar geride bırakmak üzere Kars ve Moskova anlaşmalarıyla bugünkü sınırlarımızı çizmiş oluyor.

Bu asker kişiliğinin yanında bir de Kâzım Karabekir’in kendi ağzından söylediği ve çok önem verdiği, şefkatini ve merhametini gösteren bir özelliği daha vardı, “çocuk davamız” adıyla isimlendirdiği bir davası vardı. O bölgede savaşlarda yetim kalmış, öksüz kalmış, kimsesiz kalmış binlerce çocuğa okullar açarak hem bunları ıslah etmiş; memleket, millet için saygıdeğer insanlar olmalarına yardımcı olmuş, kimlik kazandırmış, meslek edindirmiş ve onlara sahip çıkmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUNUS KILIÇ (Devamla) - Ruhu şad olsun diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı üçüncü söz, Malatya’nın sorunları hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’ya aittir.

Buyurun Sayın Ağbaba.

3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bizleri Meclise gönderen halkımıza karşı sorumluluklarımız var. Bizler, Meclisi uyuma yeri olarak görmüyoruz. Meclisi, sadece el kaldırma yeri, diğer milletvekillerini tekmeleme, küfretme, hakaret etme, ölümle tehdit etme yeri olarak da görmüyoruz. Bizler, Meclisi ülkenin yönetileceği, halkın sorunlarının konuşulacağı ve çözüm bulunacağı yer olarak görüyoruz. Bu anlayışla 2014 yılının ilk ayını bitiriyoruz.

Geçtiğimiz sene, yani 2013 yılı hem Malatya’mız hem de Türkiye için kayıplarla dolu bir yıl oldu. Türkiye’nin kayıplarını hepimiz yaşayarak gördük. Sokaklarda özgürlük isterken hayatını kaybeden gençleri gördük, evinde ayakkabı kutularında para sayan gençleri de gördük.

Malatya’nın yaşadıklarını sık sık bu kürsüden anlatmaya çalıştım, seslendirmeye çalıştım ama ben söyledim, AKP sustu, duymadı.

2013 yılında Malatya çok şey kaybetti. Malatyalı üreticiler emeklerini, ekmeklerini, gelecek hayallerini kaybettiler. Kayısıları don vurdu, dolu vurdu, TARSİM vurdu, Ziraat Bankası vurdu. Dünyanın en güzel kayısılarını 3 TL’ye mal edip 2 TL’ye satan binlerce üretici banka kredileriyle, faizle, borçla 2013’e veda etti; kimisi icralık, kimisi borçlu. 2002’de 1 litre mazot için yarım kilo kayısı veren üretici, 2013 yılında 1 litre mazot için 2 kilo kayısı vermek zorunda kaldı. Malatyalı üretici AKP sayesinde tam 4 kat fakirleşti.

Kayısıdan sonra elma da dibe vurdu, meyve suyu fabrikaları bile almadı. 10 kuruşa elmasını satamayan Doğanşehirli 2013 yılını “kara yıl” olarak ilan etti. Kuluncaklılar 2 liraya mal ettikleri nohudu 1 liraya satmak zorunda bırakıldı. Akçadağ’ın armudu, Yeşilyurt’un kirazı, Arapgir’in üzümü, Hekimhan’ın cevizi, Doğanyol’un narı da aynı kaderi yaşadı; üretici battı, bitti.

Tarım üreticileri ne yaşadıysa hayvan üreticileri de aynı çileyi çekti. Meralara peşkeş çekildi, hayvanları aç kaldı. “Samanla besleyelim.” dediler, pişman oldular. Sütü 60 kuruşa satıp samanı 1 liraya alınca maalesef kurtuluşu da inekleri kesmekte buldular. Sütün litresi sudan da ucuz, samandan da ucuz. Malatya’ya tarımda hiçbir şey veremeyenler, gece yarısında Sultansuyu’nda ineklerimizi çalarken yakalandı.

Köylerin içine kadar maden ocağı açılmasına, 600 bin kişinin içme suyunu karşılayan Kaptaj’ın dibine taş ocağı kurulmasına, doğa harikası Fethiye’nin yanı başına çimento fabrikası açılmasına, akarsuların ve çayların ortalarına HES’ler kurulmasına izin verildi. 2013 yılında en çok kaybeden Malatya’nın geleceği oldu, Malatya’nın toprağı, suyu oldu.

2013 yılında doğu batı arasında tüm yolların kesiştiği yer olan Malatya’ya hızlı treni ancak 2023 yılına müjdelediler. Yıllardır bekleyen vagon fabrikasını, vagon fabrikasını bölüp parçalayarak satmayı bir marifetmiş gibi gösterdiler.

Hızlı trende kandırılan Malatya, 2013 yılında Karayollarından çok gol yedi. Her yere duble yol giderken, maalesef, Malatya’ya duble kazık geldi.

Kırk üç yıldır bekleyen Malatya-Adıyaman yolu, kırk dördüncü yılında hâlâ bitirilmeyi bekliyor.

Kapıkaya ve Boztepe barajlarının, maalesef, sulama kanalları unutuldu.

Taşıma ihaleleri yine gecikti. Pek çok öğrenci, Malatyalı fakir, yoksul öğrenci okuluna, Ankara’daki öğrencilerden iki ay sonra başlayabildi.

İşsiz sayımız arttı ama TYÇP’den yararlanan kişi sayısı azaldı.

Yeni teşvik yasası Malatya’yı da vurdu. Kasasındaki parayla özelleştirilen TEDAŞ… TEDAŞ’ı özelleştirenler elektrik kesintilerinden yakayı silktiler.

Sahipsiz kentin sahipsiz takımları 44 Malatyaspor ve Yeni Malatyaspor haksızlıklarla dolu bir yıl kapattı.

Değerli milletvekilleri, Malatyalı 2013’te 2012’ye göre daha çok fakirleşti, daha çok yoksullaştı. Zenginleşen, emeğiyle üretim yapan Malatyalılar olmadı. Birçok Malatyalının devletle ilişkisi, sadece ve sadece evlerine gelen icra kâğıtlarıyla oldu. Malatya’nın kayısısı para etmedi, elması dalında kaldı; köyün suyu yok, suyu yapılmadı. AKP ne yaptı değerli arkadaşlar? Başbakan ne yaptıysa aynısını yaptı, CHP’yi suçladı ama Malatya’nın sorununu çözemedi. Malatyalının çoluğunun çocuğunun rızkı olan kayısı hâlâ yerlerde sürünüyor, hâlâ Malatyalı açlık sınırıyla karşı karşıya; maalesef, kayısıyı çözemediler, bekliyorlar. Malatya'nın kayısı sorunu çözülmediği sürece burada milletvekilliği yapan hiç kimse emeğiyle yapmış olamayacak. Bunu da belirtmek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.

Gündeme geçiyoruz sayın milletvekilleri.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge bulunmaktadır.

Okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve 21 milletvekilinin, Diyarbakır Surlarının iyileştirilmesi ve turizme uygun hâle getirilmesi için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/842)

08/05/2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Diyarbakır Surlarının iyileştirilmesi, turizme uygun işlevler kazandırılması amacıyla Anayasa’nın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Nursel Aydoğan                                                            (Diyarbakır)

2) Hasip Kaplan                                                               (Şırnak)

3) Sırrı Sakık                                                                   (Muş)

4) Murat Bozlak                                                                (Adana)

5) Halil Aksoy                                                                  (Ağrı)

6) Ayla Akat Ata                                                               (Batman)

7) İdris Baluken                                                               (Bingöl)

8) Hüsamettin Zenderlioğlu                                               (Bitlis)

9) Altan Tan                                                                     (Diyarbakır)

10) Adil Zozani                                                                (Hakkâri)

11) Esat Canan                                                                (Hakkâri)

12) Sırrı Süreyya Önder                                                    (İstanbul)

13) Sebahat Tuncel                                                          (İstanbul)

14) Mülkiye Birtane                                                          (Kars)

15) Erol Dora                                                                   (Mardin)

16) Ertuğrul Kürkcü                                                          (Mersin)

17) Demir Çelik                                                                (Muş)

18) İbrahim Binici                                                            (Şanlıurfa)

19) Nazmi Gür                                                                  (Van)

20) Özdal Üçer                                                                 (Van)

21) Leyla Zana                                                                 (Diyarbakır)

22) Pervin Buldan                                                            (Iğdır)

Gerekçe:

Diyarbakır Kalesi, sönmüş volkanik dağ olan Karacağ'dan Dicle'ye kadar uzanan geniş bazalt platosunun doğusunda bulunuyor. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte MÖ 3000'lerde yani bundan beş bin yıl önce Hurriler tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. MS 349 yılında Roma İmparatoru II. Constantinus zamanında kale yeni baştan onarılıp güçlendirilerek şehrin etrafı surlarla çevrilmiştir.

Diyarbakır Surları 5,7 km uzunluğunda, 10-12 m yüksekliğinde, 3-5 m arasında değişen duvar kalınlığa sahiptir. Kare, çokgen ve dairesel planlı toplam 82 burca sahip olup bunlardan yazıt ve kitabeleri ile en görkemli olanları Dağkapı Burcu, Keçi Burcu, Yedi Kardeş Burcu, Ben-u-Sen (Ulu Beden) Burcu, Selçuklu Burcu, Leblebi Kıran Burcu, Fındık Burcu ve Nur Burcu’dur.

1945 yılından itibaren Diyarbakır'da imar faaliyetleri başlamış, 1970'li yılların başına kadar Diyarbakır'da fiziksel bir bozulma söz konusu olmazken, 1980'li yıllarda kent hem nüfus hem de mekânsal açıdan hızla büyümüştür. 1990'lardaki zorunlu göçle birlikte özellikle Diyarbakır'daki Suriçi bölgesinin tarihî mekânlar çevresinde olumsuz etki artmıştır. Olumsuz etkilerin önüne geçmek için;

Suriçi, 1988 yılında 1’inci derece "Kentsel Sit Alanı" ilan edilmiş, 1990 yılında ise Koruma Amaçlı İmar Planı hazırlanmıştır. Plan, 1992'de Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından onaylanıp uygulanmıştır. Ancak bu koruma planı Suriçi'ni korumamış ve yetersiz kalmıştır

Diyarbakır Surlarındaki tüm burçlar 18/10/2011 tarihinde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından gezilerek ayrıntılı bir tespit yapılmıştır. Buna göre;

21 adet burç ağır tahribat görmüştür.

50 adet burcun içleri moloz ve hafriyat dolmuştur.

Bazıları kahve, depo, kafeterya olarak kullanılmaktadır. Birinin de ne amaçla kullanıldığı belli değil,

Burçları birbirine bağlayan surlarda da tahribatlar oluşmuştur, kesintisiz yürüme olanağı bulunmamaktadır.

Ağır tahribat görmüş 21 adet burcun bütünlüklü bir program dâhilinde acilen restore edilmesi;

50 adet burcun içlerinin hafriyat ve molozlardan temizlenmesi;

Temizlik işleminin Koruma Kurulu kararı ile Müze Müdürlüğü denetiminde yapılmasının sağlanması;

Temizlik sonrası yeniden kirlenmesini ve işgalini önlemek amacıyla kırık kapıların bir an önce onarılması;

Kahve, kafeterya gibi amaçlarla işgal edilen burçların tahliye edilmesi;

Burçlar arasındaki sur bağlantılarının onarımının yapılması;

Onarım, temizlik ve tahliye işleminin bir program dâhilinde yürütülmesi;

Kentin turizm potansiyelini ortaya çıkaracak ve ekonomik ve sosyal kalkınmaya katkı sunacak dolaylı yatırımlar katkı sunacaktır.

Diyarbakır Surlarının iyileştirilmesi, turizme uygun işlevler kazandırılması amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104’üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

2.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu ve 22 milletvekilinin, Van’ın Tatvan ilçesinin afet kararı alınan mahallelerinin imara, kentleşmeye, turizm ve ticarete açılması ve bölge halkının sorunlarının giderilmesi için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/843)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tatvan ilçesinin afet kararı alınan Sahil, Saray, Karşıyaka, Bahçelievler, Kale ve İşletme mahallelerinde yeni ölçümler yapılarak ve gerekli çalışmaları yaparak imara, kentleşmeye, turizm ve ticarete açılması, bölge halkının sorunlarının giderilmesi için alınacak önlemlerin yapılması, gerekenlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzük’ün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

1) Hüsamettin Zenderlioğlu                                       (Bitlis)

2) Pervin Buldan                                                      (Iğdır)            

3) Hasip Kaplan                                                       (Şırnak)          

4) Sırrı Sakık                                                            (Muş)             

5) Murat Bozlak                                                        (Adana)          

6) Halil Aksoy                                                          (Ağrı)             

7) Ayla Akat Ata                                                       (Batman)        

8) İdris Baluken                                                        (Bingöl)          

9) Emine Ayna                                                          (Diyarbakır)    

10) Nursel Aydoğan                                                  (Diyarbakır)

11) Altan Tan                                                           (Diyarbakır)    

12) Adil Zozani                                                         (Hakkâri)        

13) Esat Canan                                                        (Hakkâri)        

14) Sırrı Süreyya Önder                                            (İstanbul)

15) Sebahat Tuncel                                                  (İstanbul)

16) Mülkiye Birtane                                                  (Kars)             

17) Erol Dora                                                           (Mardin)

18) Ertuğrul Kürkcü                                                  (Mersin)         

19) Demir Çelik                                                        (Muş)             

20) İbrahim Binici                                                     (Şanlıurfa)      

21) Nazmi Gür                                                          (Van)

22) Özdal Üçer                                                         (Van)

23) Leyla Zana                                                         (Diyarbakır)

Tatvan, Van Gölü’nün güneybatı kıyısında, Nemrut Dağı'nın doğu eteğindeki düzlükte kurulmuş bulunan, doğal bir liman görünümündedir. Bitlis iline bağlı bir ilçe olmakla birlikte, bağlı bulunduğu ilden hem nüfus açısından hem de bağlı olduğu ilden büyük bir yerleşim alanına sahiptir. Hızlı bir gelişim yaşayan Tatvan, ilçe olduğu halde yaklaşık 300 nüfuslu küçük bir kırsal yerleşimdir. 1950'de 3.179 olan nüfus miktarı 1965'te 10 bin 1970'te 20 bin, 1980'de 40 bin, 1985'te 50 bini aşmıştı. 2012 yılında ise 60 binin üzerinde bir nüfus potansiyeline sahiptir. Nüfusun hızla artmasında Tatvan'ın bir ulaşım ve konaklama merkezine dönüşmesi, ayrıca bazı aşiretlerin buraya yerleşmesi nüfusun artmasında önemli rol oynamıştır.

1995 yılında Van Gölü’nün su seviyesinin yükselmesi neticesinde döneme bağlı yerel yönetim tarafından yapılan başvuru sonucunda ve dönemin yerel yöneticileri tarafından belediye masraflarını azaltmak ve sonrasında başkalarını bu bölgeden faydalandırmak ve nemalandırmak amacı ile bazı ölçümler yapılarak afet bölgesi ilan edilmiştir. Yapılan ölçümler sonrasında Tatvan ilçe merkezinde bulunan, Sahil Mahallesi, Saray Mahallesi, İşletme Mahallesi, Karşıyaka Mahallesi, Bahçelievler Mahallesi ve Kale mahalleleri, afet bölgesi olarak ilan edilmiştir. Afet bölgesi olmasına rağmen İşletme Mahallesi’nde Selahattin Eyyubi ve Hüseyin Çelik okulları yapılmıştır. Bu okullar afet bölgesi olan bir yere yapılabiliyorken yörede yaşayan insanların arazileri imara ve iskâna kapalıdır. Elektrik, su ve diğer vergilerini vermelerine rağmen istedikleri hizmeti alamamaktadırlar.

Birçok Avrupa ülkesi, başta Hollanda olmak üzere deniz seviyesinin altında olmasına rağmen sahil kıyısında dolgu tahkimatı yapmak suretiyle yapılan çalışmalar sonucunda yerleşim ve turizme kazandırılırken, Tatvan ilçemizde hiçbir çalışma yapılmadan afet bölgesi ilan edilmiştir. Sahil bölgesinde hiçbir çalışma yapılmayarak ilçenin yerleşim yerlerinin yarısı afet bölgesi ilan edilerek, bölgede yaşayan halk mağdur durumdadır.

Bütün canlı varlıkların yaşam haklarının elinden alınamayacağı gibi ilçede yaşayan insanlarımız on yedi yıllık uzun bir yıkım sürecine girmiştir. Tatvan sahil yolu tahkimatı yapıldıktan sonra Tatvan kıyı şeridinin hiçbir şekilde tehlike arz etmediği ve on yedi yıldır gelen süreçte Van Gölü su seviyesinin yükselmediği görülmüştür. Bu nedenle Tatvan kıyı şeridinin afetten çıkarılması ve afetten çıkarıldıktan sonra çarpık kentleşmeye izin verilmeden imar ve iskâna açılmalıdır. Tatvan ilçesinde afet bölgesi ilan edilen yerlerin tekrar gözden geçirilmesi, gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir. Daha önce afet yeri olarak belirlenen bazı yerler tekrar yeni ölçümler yapılarak afetten çıkarılmıştır. Diğer mahallelerde ise herhangi bir ölçüm ve çalışma yapılmamıştır. Bu çalışmaları tekrar yaparak, afet bölgesi olarak ilan edilen yerler elden geçirilerek ve gerekli tedbirler alınarak imara açılabilir ve bölgede yaşayan halkın mağduriyeti giderilebilir, turizme ve bölgeye de katkı sağlanmalıdır.

Tatvan ilçesinin afet kararı alınan Sahil, Saray, Karşıyaka, Bahçelievler, Kale ve İşletme mahallelerinde yeni ölçümler yapılarak ve gerekli çalışmaları yaparak imara, kentleşmeye, turizm ve ticarete, açılması bölge halkının sorunlarının giderilmesi için alınacak önlemlerin, yapılması gerekenlerin belirlenmesi için TBMM tarafından Meclis araştırması açılması oldukça önemlidir.

3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 25 milletvekilinin, basın özgürlüğüyle ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/844)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü öncesinde ABD'li düşünce kuruluşu Freedom House, dünya basın özgürlüğü liginde bu yılki sonuçları açıklamıştır. 1 puan gerileyen Türkiye, "kısmen özgür" ülkeler klasmanında kalmıştır. Freedom House'un Basın Özgürlüğü 2012 raporuna göre basın özgürlüğü dünyada sekiz yıldır ilk kez ortalamada gerilemezken Türkiye 1 puan gerileyerek 117'nci sırada yer almıştır.

Türkiye 197 ülke arasında 117'nci olarak 60 "kısmen özgür" ülke arasındadır. Ülkemiz, bu yıl basın özgürlüğünde, Nijerya, Mali, Tanzanya gibi ülkelerin gerisinde kalmıştır.

Rapora göre, AKP Hükûmetinin, 2011 yılında hoşuna gitmeyen haberlere baskı uygulamaya devam ettiği ve Türkiye'nin dünyada en fazla tutuklu gazetecinin bulunduğu ülkelerden biri olduğu vurgulanmıştır. Anayasa tarafından güvence altına alınan basın ve ifade özgürlüğünün kısmen uygulandığı kaydedilen raporda, Ceza Kanunu'yla Terörle Mücadele Kanunu'nun basın ve ifade özgürlüğüne zarar verdiği ortaya konmuştur.

Raporda Türkiye için özel olarak "Nüfusunun çoğu Müslüman olan ülkelere bir demokrasi modeli olarak sunulan ve bölgesel liderliğe oynayan Türkiye'deki gelişmeler endişe verici. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Hükûmeti iktidara geldiğinden beri önemli reformlar yapsa da Kürt hakları savunucularına yönelik gözaltılar arttı, geniş kapsamlı ve siyaseten endişe verici Ergenekon davası sürdürülüyor ve bu durum uzun tutukluluklara yol açıyor." ifadeleri yer almıştır.

İktidar, gazete sahiplerine milyar TL'lik vergi borçları çıkartarak, medya sahibi patronların diğer iş ve işletmeleri ile devletin yaptığı yapacağı anlaşmaları engelleyerek kendine "biat" eden bir medya oluşturmaya çalışmaktadır. Bu süreçte, iktidara yandaş olmayan birçok gazeteci de iktidar baskısıyla işten çıkarılmıştır.

Öte yandan, çeşitli davalar kapsamında Türkiye'de 100’e yakın gazeteci tutukludur. Emniyetin ve özel yetkili cumhuriyet savcılarının gazetecilerden aldıkları ifadeler polis veya savcılık tarafından servis edilerek yargısız infaz yapılmaktadır. Polislerin ve özel yetkili cumhuriyet savcılarının gazetecileri sorgularken "Bu haberi niye yaptın?” “Yaptığınız haberler ile devlet kuruluşlarını iki karşıt grup olarak göstermenizin amacı nedir?” “Bu yayınları yapmanızın amacı nedir?” “Haber kaynağınız nedir?” “Yayımladığınız fotoğrafın kaynağı nedir?" soruları açıkça basın özgürlüğüne aykırıdır. 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 12’nci maddesi "Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi, bilgi ve belge dâhil her türlü haber kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz" şeklindedir. Yine AİHM'in "Gazeteci, kaynağını açıklamaya zorlanamaz" kararı vardır. Savcılar açıkça Basın Kanunu’na aykırı hareket etmektedir.

AKP Hükûmeti gerek direkt basını ve gazetecileri baskı altına almakta, gerekse ele geçirdiği yargı erki üzerinden muhalif gazetecileri hapsetmekte, yazmalarını engellemektedir.

Ülkemizde basın özgürlüğünün önündeki sorunların tespit edilmesi ve bu sorunların çözümlenmesi amacı ile Anayasa’mızın 98’inci maddesi, İç Tüzük’ümüzün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince bir araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Turgut Dibek                                                            (Kırklareli)

2) Haydar Akar                                                             (Kocaeli)

3) Ali Sarıbaş                                                               (Çanakkale)

4) Ali Serindağ                                                             (Gaziantep)

5) Kamer Genç                                                             (Tunceli)

6) Tanju Özcan                                                             (Bolu)

7) Hurşit Güneş                                                            (Kocaeli)

8) Kadir Gökmen Öğüt                                                   (İstanbul)

9) Mehmet Şeker                                                          (Gaziantep)

10) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                        (İstanbul)

11) Ramazan Kerim Özkan                                            (Burdur)

12) Namık Havutça                                                       (Balıkesir)

13) Mahmut Tanal                                                         (İstanbul)

14) Ali Rıza Öztürk                                                        (Mersin)

15) İhsan Özkes                                                            (İstanbul)

16) Gürkut Acar                                                            (Antalya)

17) Mehmet Ali Ediboğlu                                               (Hatay)

18) Hülya Güven                                                           (İzmir)

19) Ali İhsan Köktürk                                                    (Zonguldak)

20) Mustafa Serdar Soydan                                           (Çanakkale)

21) Mehmet S. Kesimoğlu                                              (Kırklareli)

22) Recep Gürkan                                                         (Edirne)

23) Selahattin Karaahmetoğlu                                       (Giresun)

24) Ramis Topal                                                           (Amasya)

25) Osman Kaptan                                                        (Antalya)

26) İlhan Demiröz                                                         (Bursa)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3'üncü sırada yer alan, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (2/1929) (S. Sayısı: 523)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4'üncü sırada yer alan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524)(x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının ikinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

31’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 31. Maddesindeki “üç ayda” ifadesinin “iki ayda” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                  Haydar Akar                               Aydın Ağan Ayaydın                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                      Kocaeli                                             İstanbul                                            İstanbul

                  Müslim Sarı                                       İzzet Çetin                                        Musa Çam

                     İstanbul                                             Ankara                                               İzmir

               Haluk Eyidoğan

                     İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin 31’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “dördüncü paragrafında yer alan “iki” ibaresi “bir” şeklinde, (b) bendinin ikinci paragrafında yer alan “ayda” ibaresinin “üç ayda”” ifadesinin çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

    İdris Baluken                                      Sırrı Sakık                                    Mülkiye Birtane

         Bingöl                                                Muş                                                  Kars

   Hasip Kaplan                                   Pervin Buldan

         Şırnak                                                Iğdır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 31 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                Muharrem Varlı

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

                Özcan Yeniçeri                                  Tunca Toskay                               S. Nevzat Korkmaz

                      Ankara                                             Antalya                                              Isparta

                   Emin Çınar                                    Münir Kutluata                                                                Kastamonu                                         Sakarya

MADDE 31- 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin birinci paragrafı aşağıdaki şekilde, dördüncü paragrafında yer alan "iki" ibaresi "bir" şeklinde, (b) bendinin ikinci paragrafında yer alan "ayda" ibaresi "üç ayda" şeklinde değiştirilmiştir.

"a) Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu;

Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu Başbakanın veya görevlendireceği Başbakan Yardımcısının başkanlığında, Adalet Bakanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Çevre ve Şehircilik Bakanı, İçişleri Bakanı, Kalkınma Bakanı, Maliye Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Orman ve Su İşleri Bakanı, Sağlık Bakanı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı ile Jandarma Genel Komutanı, Emniyet Genel Müdürü, Karayolu Düzenleme Genel Müdürü ve Karayolları Genel Müdüründen oluşur. Karayolu Trafik Güvenliği Kurulu Başkanı gerektiğinde kurula bilgi sunmak üzere toplantıda hazır bulunur."

BAŞKAN – Komisyon okunan son önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kastamonu Milletvekili Sayın Emin Çınar konuşacak. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

EMİN ÇINAR (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Bugün görüştüğümüz kanun tasarısının 31’inci maddesi ile Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulunun yılda 2 defa yaptığı olağan toplantının yılda 1; Karayolu Güvenliği Kurulunun ayda 1 olan olağan toplantılarının ise üç ayda 1 yapılması öngörülmektedir.

Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu görevi, Trafik Hizmetleri Başkanlığınca hazırlanarak, Karayolu Trafik Güvenliği Kurulunca uygun görülen önerileri değerlendirerek karara bağlamak ve kararların yaşama geçirilmesi için gerekli koordinasyonu sağlamak ve alınacak önlemleri belirlemektir.

Karayolu Güvenliği Kurulunun görevleri ise trafikle ilgili kuruluşlar arasındaki koordinasyonun sağlanmasıyla trafik kazalarının azalmasına ilişkin önerilerde bulunmak, uygulamadaki aksaklıkları tespit etmek, kendi görev alanlarına giren konularla ilgili yasal eksiklikleri tespit etmek ve Karayolu Güvenliği Yüksek Kuruluna gündem hazırlamak ve kurulda alınan kararların gerçekleşmesini takip etmek, sonuçları hakkında Karayolu Güvenliği Yüksek Kuruluna bilgi vermektir.

Toplumun çok büyük bir kesiminin ulaşımı kara yolundan sağladığı düşünüldüğünde kara yolu güvenliği açısından bu iki kurulun önemi daha da iyi anlaşılacaktır. Her geçen gün artan kara yolu trafiği çeşitli güvenlik sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Artan araç sayısı, yolların yetersizliği, altyapı sorunları yollarda oluşan trafik kazalarının artmasına neden olmaktadır. Dünya genelinde oluşan trafik kazalarında her yıl yaklaşık 50 milyon insan yaralanmakta, 1 milyon 200 bin kişi ise bu kazalar sonucu hayatını kaybetmektedir. Rakamların büyüklüğüne bakıldığında kara yolu güvenliğinin ne kadar önemli olduğu daha da iyi anlaşılacaktır.

Trafik kazaları açısından ülkemize baktığımızda durum hiç de iç açıcı değildir. Son on yılda ülkemizde trafik kazalarında ciddi artış meydana gelmiştir. 2003 yılında 455 bin trafik kazası yaşanırken 2012 yılında bu rakam 1 milyon 320 bine çıkmıştır. 2012 yılında bu kazalarda 3.750 vatandaşımız hayatını kaybederken 268 bin vatandaşımız da yaralanmıştır. Türkiye’de 2005 yılında 51 saniyede bir trafik kazası olurken 2012 yılında her 23 saniyede bir trafik kazası yaşanmaya başlamıştır. Bunlar, kara yolundaki alınan önlemlerin yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Binlerce kilometre duble yol yapmakla övünen AKP, iş kara yolu güvenliğine gelince sınıfta kalmıştır. Durum böyleyken Hükûmete sormak istiyorum: Trafikte her geçen gün kazaların artmasına rağmen, kazaları önleyecek tedbirleri almakla görevli Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu ve Karayolu Trafik Güvenliği Kurulunun toplantı sayısının azaltılmasının sebebi nedir? Kazaların giderek arttığı ülkemizde, kara yolu güvenliğini sağlamakla görevli kurulların çalışmalarını daha sık yapması gerekirken neden bu çalışmalar engellenmektedir? Bu uygulamalardan derhâl vazgeçilmeli, hatta bu kurulların daha verimli çalışması için gerekli tedbirler ve önlemler bir an önce alınmalıdır.

Değerli milletvekilleri, on bir yıldır iktidarda olan AKP hükûmetleri döneminde duble yollar yapılmış ancak bu yapılan yollarda kalite hiçbir zaman dikkate alınmamıştır. Yapılan yolların defalarca tamir edilmesi bu işlemin ciddiye alınmadığının bir göstergesidir. Nitekim, bazı bölgelerde ana güzergâhları olmasına rağmen yol yapım çalışmaları, tadilat ve tamiratlar hiçbir zaman bitmemiştir.

Çankırı merkezden geçen devlet kara yolunda 5 kilometrelik alandaki çalışmalar üç yıldır tamamlanamamış, yüzlerce kaza meydana gelmiş, birçok insanımız yaralanmış ve hayatını kaybetmiştir.

Yine, seçim bölgem olan Kastamonu’da şehir merkezini Ankara devlet kara yoluna bağlayacak olan doğu çevre yolunun 2007 yılında yapımına başlanmış, yapım çalışmaları yedi yıldır devam etmekte ve hâlâ bu yol çalışması bitirilememiştir. Yine, Kastamonu merkezde bulunan Sunta Kavşağı bölgesinde Karayolları tarafından yapımı devam eden üst geçit çalışması iki yıldır devam etmekte ve hizmete açılamamıştır.

Sonuç olarak bu uygulamalar yanlıştır. Bu yanlış uygulamalardan vazgeçilmesini diliyor, vermiş olduğumuz önergelerimize desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin 31’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “dördüncü paragrafında yer alan “iki” ibaresi “bir” şeklinde, (b) bendinin ikinci paragrafında yer alan “ayda” ibaresinin “üç ayda”” ifadesinin çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken konuşacak.

Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

31’inci madde trafik kazalarıyla ilgili. Özellikle son on günde meydana gelen trafik kazalarıyla ilgili bu Mecliste neler yapılması gerektiğini defalarca ilettik. Kapsamlı kanuni düzenlemeler ve Meclis araştırma komisyonu kurularak bu konuda kapsamlı bir değerlendirmenin yapılması gerektiğini tekrar ifade ediyoruz. Böyle, torba kanundaki düzenlemelerle bu ülkedeki trafik kazaları dramının bitmeyeceğini ifade etmek istiyoruz.

Ben bu trafik kazalarına zemin hazırlayan politikalarınızla ilgili, özellikle kendi seçim bölgemden, Bingöl’den biraz bahsetmek istiyorum. Yine, değerli milletvekilleri, Bingöl’le ilgili, defalarca, özellikle yerel yönetimler düzeyinde ve merkezî hükûmet politikalarınızın Bingöl halkını nasıl mağdur ettiğini defalarca burada ifade etmiştik. Bingöl’de uzun süredir, AKP’nin on bir yıllık iktidarı döneminde halkın mağduriyetine eğilmeyen bir bakış açısıyla karşı karşıyayız. Yine, yerel yönetimler düzeyinde de halkın sorunlarını önemsemeyen, çözüm üretemeyen, bu noktada da Bingöl halkını her geçen gün daha fazla mağdur eden bir anlayışla karşı karşıyayız. Özellikle on bir yıldır uyuyan bir anlayış seçim yılına girildiği bir dönemde büyük bir panikle altyapı ve üstyapı ihalelerini hemen, plansız programsız bir şekilde devreye koydu ve bütün bir kenti âdeta bir savaş alanına çevirdi, felaketten çıkmış bir kent ya da savaştan çıkmış bir kent görünümüne Bingöl’ü çevirdiler.

Biz o dönemde bu yapılan çalışmaların planlı programlı olması gerektiğini, mahallelerde altyapıdan başlayarak çalışmaların belli bir aşamaya geldikten sonra üstyapıyla tamamlanması gerektiğini ifade etmiştik ama bir türlü sözümüzü dinletemedik. Bu plansız programsız çalışma Bingöl’ü susuz kent hâline getirdi, yolsuz kent hâline getirdi, çukur kent hâline getirdi, çöp kent hâline getirdi. Bütün bir yaz boyunca, Bingöl gibi bir şehirde, on gün boyunca su akmayan, tek bir damla suya muhtaç bir kent pratiği yarattınız.

Şimdi, o dönemde, tabii, seçim dönemi yaklaştığı için hızla, altyapının doğru dürüst tamamlanmadığı yerlerde de makyaj amacıyla üstyapıyla ilgili bazı çalışmalar yapıldı. Bu makyajın da uzun süre sürmeyeceğini biz yine ifade etmiştik çünkü sağlıklı bir çalışma değildi yapılan ve bu yıl mevsim koşulları iyi gitti, iklim iyi gitti, kar yağmadı, yağmur yağmadı ama mevsimin ilk karıyla beraber şu anda Bingöl tam bir faciayla karşı karşıya. Yapmış olduğunuz makyaj döküldü. Bingöl şehir merkezinde yol yok, Bingöl şehir merkezinde, bırakın araçların gideceği, yayaların yürüyeceği bir alan yok.

Bakın, birkaç resim göstereyim size: Âdeta Bingöl şehir merkezine nehir taşımış durumdasınız. Bütün yollar sadece bir günlük bir kar yağışı neticesinde böyle.

Bakın, buradaki, bu yıl yapılan yollardaki çukurlar bunlar. Eskiden “çukurdan kaçma” gibi bir kavram vardı, Bingöl’de böyle bir kavram yok çünkü yolun tamamı çukurlarla kaplı. Biz Meclise bir önerge vermiştik, Bingöl’ün ismini, eski ismi, asıl ismi “Çolik” diye değiştirelim, “Çevlik” diye -“Çolik”in Zazaca anlamı “çukur”dan geliyor, “çalılık”tan geliyor- ama siz o ismi vermediniz, yalnız, bütün kenti, sağ olun, çukura çevirdiniz.

Bakın, bu gösterdiğimiz resimler devredeyken Kalkınma Bakanınız üç gün önce Bingöl yerel basınına şu açıklamayı yapmış: “Bingöl ili ekonomik ve sosyal alanda yapılan yatırımlar ve sağlanan gelişmelerle birlikte modern bir yaşam alanına dönüşüyor.” Bakın, bu modern yaşam alanının, tekrar, resimlerini ben size göstereyim. Yine, kalkınmadan bahseden Sayın Bakan, özellikle yatırımcıların Bingöl’e gitmesi yönünde ciddi telkinlerde bulunmuş. Bakın, bu, Bingöl’deki ender sanayi tesislerinden bir tanesi, Bingöl Süt Fabrikası. Şu anda bir denizin içerisindeymiş görüntüsü var. Niye böyle? Çünkü plansız bir altyapı yaptınız, altyapının derinliğini projeye uygun olarak ortaya koymadınız; altyapının kapatılmasına, izolasyon malzemesini uygun bir şekilde yapmadınız. Böyle olduğu için de bütün bir kenti şu anda mağdur etmiş durumdasınız. Bakın, Bingöllü bir anne çocuğunu tek başına okula gönderemiyor, Allah korusun suda boğulur endişesiyle böyle bir durum var. Onlarca vatandaşın evini su basmış durumda.

Şimdi, tabii, nasıl ki genel siyasette öküz öldü, bir ayrılık yaşandı ya, Bingöl yerel siyasetinde de öküz öldü, ayrılık yaşandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Mevcut Belediye Başkanı şu anda Saadet Partisine geçti.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Ama bütün bu tablonun sorumluluğunun sizde olduğunu, AKP’nin on bir yıllık pratiğinde olduğunu ifade etmek istiyorum.

Zaman yeterli olmadığı için bir başka önergede daha bu konuyla ilgili Genel Kurulu bilgilendireceğim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 31. Maddesindeki “üç ayda” ifadesinin “iki ayda” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Haluk Eyidoğan (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Haluk Eyidoğan konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; trafik güvenliği gerçekten ülkemizin çok önemli bir sorunu, gün yok ki ülkemizde trafik kazaları olmasın, insanlarımız ölmesin, yaralanmasın. Son günlerde yaşanan feci trafik kazaları ve acı kayıplarımız, kangren olmuş trafik sorununu yine gündeme getirmiştir. Trafikte ölümler ve yaralanmalar ülkemizin öncelikli problemleri arasındadır. Sürücü ve yolculardan kaynaklanan kural dışı davranışlar çok fazladır. Yollarda trafik kontrolü yetersizdir. Şehirlerarası yol polisi daha donanımlı ve aktif olmalıdır. Yollar karanlık ve bakımsızdır. “Bölünmüş yollar yaptık.” diye övünenler trafiği bir türlü AB standardına getirememişlerdir. Çabucak bozulan yol satıhları ölümlü kazalara yol açmaktadır.

Değerli milletvekilleri, trafikte riskleri ve ölümleri dünya çapında azaltmak amacıyla Birleşmiş Milletler 11 Mayıs 2011 tarihi itibarıyla Yol Güvenliği İçin On Yıllık Eylem Planı’nı ilan etmiştir. Ülkemizde de Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı konulu bir genelge yayınlanmıştır. Birleşmiş Milletlerin ölçütlerine göre, istisnasız her sürücü ve yolcu için emniyet kemeri kullanımı şartı iç hukukumuzda maalesef bugüne kadar yer alabilmiş değildir.

Değerli milletvekilleri, hâlâ yürürlükte olan Karayolları Trafik Kanunu’nun 78’inci maddesine göre, sadece “Belirli sürücülerin ve yolcuların, araçların sürülmesi sırasında koruyucu tertibat kullanmaları zorunludur.” ancak istisnalar vardır. Bakalım, hangi sürücüler ve yolcular istisna tutulmuştur? Karayolları Trafik Yönetmeliği madde 150’ye göre: “Yerleşim yeri içinde ticari amaçla yolcu taşımacılığı yapan araç sürücüleri, M2 ve M3 sınıfı minibüs ve otobüsler ile dolmuş otomobillerindeki yolcular, geri gitme veya park yerlerinde 25 kilometre saati geçmeyen hızla seyreden sürücüler, yakın koruma, harekât, tatbikat ve devriye görevi yürüten veya olaylara müdahale eden askerî ve genel kolluk kuvvetleri görevlilerinden sürücü ve yolcu konumunda bulunanlar, görev ya da ekip çalışmasıyla özel pozisyonlarda bulunduklarında acil servis görevlileri emniyet kemeri kullanmak zorunda değildir.” Dünyada hiçbir ülkede olmayacak bir şey bizim hukukumuzda var. Nedir o? Asrın buluşu olumsuz imtiyaz.

Şimdi sizlere 2012 yılı istatistiklerini söyleyeceğim: Toplam 1 milyon 296 bin trafik kazası gerçekleşmiştir. Ölümlü yaralanma ve kaza sayısı 153.552’dir. Sürücü, yolcu ve yaya olmak üzere 3.750 kişi olay yerinde hayatını kaybetmiştir. Ölen sürücü sayısı 1.015’tir. Toplam yaralanan sürücü sayısı 90.077’dir.

Bakınız değerli milletvekilleri, 160 ölen sürücünün emniyet kemeri takma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bunun hesabını kaybettiklerimizin ailesine verebilmeliyiz. Yaralanan sürücülerin 21.264’ünün emniyet kemeri takma zorunluluğunun bulunmadığını çok iyi düşünmeliyiz.

Çok önemli bir diğer konu ise ölüm ve yaralanmalarla ilgili istatistiki verilerin toplanması sorunudur. Kazalardaki ölümlerin sayısı olay yerindeki ölümlerden ibarettir. Olay yerinde ölmeyip de ağır yaralananların akıbetini bilen var mı? Yaralanan yurttaş sayısı toplamda 268.079’dur. Bunların kaç tanesi kaldırıldıkları sağlık kuruluşunda hayatını kaybetmiştir, kaç tanesi iş görme gücünü hangi oranda yitirmiştir, kaç tanesi artık hayatını engelli olarak yaşamak zorundadır? Bunların aileleri ne durumdadır?

Birleşmiş Milletlere taslak hazırladık, görüşüyoruz, on gün sonra hazır, bir ay sonra tamam, çıktı, çıkıyor, pek yakında diyerek oyalama yapabilirsiniz, ne de olsa yaptırımı yok.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar emniyet kemeri kullanma zorunluluğu olmayan ve hayatını kaybedenlere, yaralanarak iş görmez hâle gelenlere, engelli kalanlara ve onların ailelerine karşı büyük bir sorumluluğumuz olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim. Ayrıca trafikte yaralananların durumları, tedavilerinin nasıl sonuçlandığı en azından otuz günlük süreyle takip edilerek gerçek verilerin toplanması ve değerlendirilmesi konusunda bir düzen kurulmasını tavsiye ediyoruz.

Genel Kurula sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17'nci maddesinin dördüncü fıkrasını düzenlemeyi öngören 32'inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen "istisna edilen" ibaresinin "muaf tutulan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Pervin Buldan                                   İdris Baluken                                      Sırrı Sakık

                        Iğdır                                                Bingöl                                                 Muş

               Mülkiye Birtane                                  Hasip Kaplan

                        Kars                                                Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 32 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                Muharrem Varlı

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

                 Tunca Toskay                                  Münir Kutluata

                      Antalya                                            Sakarya

"MADDE 32 - 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.

"z) 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5/B maddesi kapsamındaki araştırma ve geliştirme, yenilik ile yazılım faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan patentli veya faydalı model belgeli buluşa ilişkin gayri maddi hakların kiralanması, devri veya satışı (Bu kapsamda vergiden istisna edilen işlemler bakımından bu Kanunun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü uygulanmaz.).

aa) Tarımsal üretimde kullanılmak amacıyla yapılan motorin, gübre, ilaç, tohum, fide, yem teslimleri ile tarımsal sulama amacıyla kullanılan elektrik teslimleri (Bakanlar Kurulu dekar başına ve ürün türüne göre teslim miktarını belirleme yetkisine sahiptir)."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 32 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

        Mehmet Akif Hamzaçebi                    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Haydar Akar

                     İstanbul                                            İstanbul                                             Kocaeli

                  Müslim Sarı                                       Musa Çam                                 Aydın Ağan Ayaydın

                     İstanbul                                              İzmir                                               İstanbul

                   İzzet Çetin

                      Ankara

MADDE 32 - 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki (f) ve (g) bentleri ile dördüncü fıkrasına aşağıdaki (z) bendi eklenmiştir.

"f) Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ile kamu menfaatine yararlı derneklerin öğrenci yurtları, hastane, huzurevi ve okul inşaatı ile ilgili olarak bu vakıf ve derneklere yapılan teslim ve hizmetler. İstisna kapsamına girecek mal ve hizmetler ile bunların asgari tutarları Bakanlar Kurulunca belirlenir."

"g) Türkiye Kızılay Derneğinin tabi afetler nedeniyle yurt içinde ve yurt dışında afetzedelere bağışlayacağı malların bu Derneğe teslimi. İstisna kapsamına girecek mal ve hizmetler ile bunların asgari tutarları Bakanlar Kurulunca belirlenir."

"z) 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5/B maddesi kapsamındaki araştırma ve geliştirme, yenilik ile yazılım faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan patentli veya faydalı model belgeli buluşa ilişkin gayri maddi hakların kiralanması, devri veya satışı (Bu kapsamda vergiden istisna edilen işlemler bakımından bu Kanunun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü uygulanmaz.)."

BAŞKAN – Okunan önergeye komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge üzerinde kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi konuşacak.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17’nci maddesi birçok istisnayı düzenleyen bir maddedir. Bu maddede “Sosyal Amaçlı İstisnalar” başlıklı bölüm bizim sosyal hayatımızı ilgilendiren son derece önemli hükümleri içermektedir. Önergemizle söz konusu sosyal amaçlı istisnaların kapsamına bazı ilaveler yapılmasını öneriyoruz. Buna göre, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ile kamu menfaatine yararlı derneklerin yapacağı öğrenci yurdu, hastane, huzurevi ve okul inşaatlarıyla ilgili olarak bu vakıfların satın almaları sırasında ödeyecekleri katma değer vergisinden istisna edilmesi hükmü getirilmektedir. Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ile kamuya yararlı derneklerin eğitim yatırımları, sağlık yatırımları gelir ve kurumlar vergisi kanunlarında öngörülen şartlar çerçevesinde kurumlar vergisinden istisnadır çünkü bunlar, bu tip vakıflar kamunun eğitim ve sağlık alanındaki yükünü azaltmaktadır. Kanun koyucu devletin üstlenmiş olduğu eğitim, sağlık gibi temel görevlerdeki yükünü hafifletmeyi öngören vakıfların benzeri yatırımlarına vergi muafiyeti tanımayı uygun görmüştür. Devletin yükünü bu vakıflar üstlenmektedir, o hâlde bu vakıflara bir vergi teşviki sağlayalım ki devletin yükünü bu vakıflar da üstlensin. Bunun çok başarılı örnekleri vardır, eğitim konusunda, sağlık konusunda gerçekten çok başarılı örnekler yaratmış olan vakıflarımız vardır, derneklerimiz vardır. Önergemizle, mademki gelir ve kurumlar vergisinde böyle bir istisna öngörülmektedir, o hâlde Katma Değer Vergisi Kanunu’nda da benzer bir istisnaya yer vererek bu vakıfların eğitim, sağlık konusunda yani daha doğrusu öğrenci yurdu, dispanser, hastane, huzurevi gibi yatırımlarda da bir katma değer vergisi istisnası getirerek bunların yükünü hafifletelim. Önergemiz, birinci olarak bunu amaçlıyor.

İkinci olarak da: Türkiye Kızılay Derneğinin tabii afetler nedeniyle yurt içinde ve yurt dışında afetzedelere bağışlayacağı malların Kızılay tarafından iktisabı sırasında katma değer vergisi istisnası getirilmektedir. Türkiye Kızılay Derneği hiç kimsenin tartışmayacağı bir şekilde sosyal bir görev yapmaktadır. Bu nedenle, Kızılay’ın afetzedelere yapacağı yardımlar nedeniyle yani mal, malzeme olarak yapacağı yardımlar nedeniyle, bu malların, malzemelerin iktisabı sırasında katma değer vergisi ödememesi uygun olur. Önergemiz bu sosyal amaçlı içeriğe sahiptir. Hepinizin değerlendirmesine, takdirine sunuyorum, saygılar sunuyorum ve karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.01

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık var, elektronik cihaz yöntemini kullanacağız.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Diğer önergeyi okuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 32 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Münir Kutluata (Sakarya) ve arkadaşları

"MADDE 32 - 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.

"z) 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5/B maddesi kapsamındaki araştırma ve geliştirme, yenilik ile yazılım faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan patentli veya faydalı model belgeli buluşa ilişkin gayri maddi hakların kiralanması, devri veya satışı (Bu kapsamda vergiden istisna edilen işlemler bakımından bu Kanunun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü uygulanmaz.)

aa) Tarımsal üretimde kullanılmak amacıyla yapılan motorin, gübre, ilaç, tohum, fide, yem teslimleri ile tarımsal sulama amacıyla kullanılan elektrik teslimleri (Bakanlar Kurulu dekar başına ve ürün türüne göre teslim miktarını belirleme yetkisine sahiptir)"

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sakarya Milletvekili Sayın Münir Kutluata konuşacaktır.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 32’nci maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi adına verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, geçtiğimiz pazar günü, İstanbul Esenyurt’ta şehit edilen Milliyetçi Hareket Partisinin mümtaz evladı Cengiz Yücel Akyıldız’a Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.  Bölücü unsurların iş birlikçilerini ve hamilerini yakından tanıyoruz ancak bu elim olayda bir başka noktanın da dikkate alınması gerekiyor, o da güvenlik güçlerimizin hangi görevlerini yaparlarsa iktidarın hışmına uğramayacaklarından emin olamamaları hâlidir.

Sayın milletvekilleri, 32’nci maddeyle ilgili değişiklik önergemiz, tarımsal üretimde kullanılan motorin, gübre, ilaç, tohum, fide, yem ve elektriğe KDV istisnası getirilmesi hakkındadır. Tarımsal üretimde kullanılan girdilerde çok büyük fiyat artışları gerçekleşmektedir. Buna karşılık tarımsal ürünlerin fiyatları çiftçinin eline geçen kısmı itibarıyla hiçbir kıpırdama göstermemektedir. Girdi fiyatlarındaki artışın yani tarımsal üretimin maliyet artışının sorumlusu iktidardır, piyasada pahalı olan tarım ürünlerinin çiftçi elinden yok pahasına çıkmasının sorumlusu da iktidardır. Her iki noktada sorumluluğunu yerine getirmeyen Hükûmetin tarımsal girdilerden yüksek oranlı KDV, kimisinden ilaveten ÖTV alması çiftçinin ve Türk tarımının ve tarımsal üretimin önemini kavrayamadığını ya da kasten ihmal ettiğini göstermektedir. İstiyoruz ki Hükûmet gitsin yüksek KDV’yi, üzerinde fakirleştirici politikalar uygulamadığı kesimlerden alsın.

Bugün değişiklik önergesiyle torba yasaya girmesini istediğimiz bu düzenlemeyle ilgili olarak daha önceden verilmiş kanun teklifimiz de var. Milliyetçi Hareket Partisi Manisa Milletvekili Erkan Akçay eliyle verdiğimiz kanun teklifinde ifade etmiştik. Gübre ve elektrikten yüzde 18, mazottan yüzde 15,25; zirai ilaç ve hayvan yeminden yüzde 8 KDV alınması kabul edilebilir değildir.

Türk çiftçisinin dünyanın en pahalı mazotunu kullandığı, diğer tarımsal girdilerde de durumun farklı olmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Çiftçiyi pahalıya üretmek zorunda bırakıp ucuza sattıran politikaların iyi anlaşılması gerekmektedir.

Tarım politikalarının iki ana hedefi olmalıdır: Birincisi, üzerinde yaşayan çiftçinin refah seviyesini yükseltmek ve üretime devam etmesini sağlamak, ikincisi de tarımsal üretimi artırmaktır. İktidarın tarımsal üretimi artırma hedefini, tarımın Türk çitçisinin elinden alınması hedefine bağladığı anlaşılmaktadır. Bunun için Türk çiftçisinin fakirleştirilmesinin esas politika olarak benimsendiği, uygulanan tarım politikalarının sonuçlarıyla ve bu istikametteki açıklamalardan ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden Türk çiftçisi bir taraftan ekemez ve üretemez hâle getirilmekte, diğer taraftan ektiği ve ürettiğini satamaz hâle düşürülmektedir; sonunda toprağını satmak zorunda bırakılmaktadır.

Ülkemizin her yerinde tarımla ilgili olmayan zenginler adına tapu toplayan simsarların türemesi bu fakirleştirme politikalarının bir diğer ayağıdır. Yabancı şahıslara toprak satışının 600 dönüme çıkarılması da bu fakirleştirme politikasının bir boyutunu ortaya koyuyor.

18 Haziran 2013 tarihinde WikiLeaks belgeleri gibi basına düşen bir görüşme notunda AKP döneminin meşhur iş adamlarından biri Tarım Bakanına duyduğu derin muhabbetin sebebini tarımın Türk çiftçisinden kurtarılması konusunda içinde bulundukları fikir birliğine bağlamaktadır. Bütçe görüşmeleri sırasında söz konusu Bakanın da itiraf etmek zorunda kaldığı bu görüşme bizim tespitlerimizin haklılığını ortaya çıkarmaktadır. Bu olayda da görülmektedir ki iktidarın tarım arazilerinin Türk çiftçisinden kurtarılması gibi bir hedefi vardır. Yıllar öncesinden teşhis edilmiş olan bu hedefe biraz önce ifade ettiğim, önce ekemez, sonra satamaz hâle getirerek ardından da topraklarını satmaya mecbur bırakarak ulaşılmaya çalışılmaktadır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17'nci maddesinin dördüncü fıkrasını düzenlemeyi öngören 32'inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen "istisna edilen" ibaresinin "muaf tutulan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken konuşacak.

Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.

Demin 31’inci maddede trafik kazaları üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili konuşurken bu trafik kazalarına sebebiyet veren politikalarınızı Bingöl’deki yolların durumu üzerinden teşhir etmeye çalıştık, Bingöl’deki yolların tamamının ne hâlde olduğunu resimlerle size aktarmaya çalıştık ama utanasınız diye o resimleri tekrar size göstereceğim. Kalkınma Bakanınız da “Bingöl’ü modern bir yaşam alanına çevirdik.” demişti. Bakın, “modern bir yaşam alanı” dediğiniz kentin merkezi şu anda bu rezaleti yaşıyor. Böyle ağır bir dramla Bingöl halkı karşı karşıya. Ben o önerge üzerinde konuşma süremiz yetmediği için o konuyla ilgili birkaç hususu daha ifade etmek istiyorum.

Tabii, bu tablonun sahibi sizlersiniz, AKP’dir, Sayın Başbakandır çünkü Sayın Başbakan on bir yıldır Bingöl ilinden rekor oylar almasını biliyor ama Bingöl’ün sorunlarını burada dile getirdiğimizde Bingöl’ün sorunlarına sahip çıkma noktasında bir müfettişi, bir teknik ekibi incelemeye göndermekten bile imtina ediyor. Böyle bir anlayışın sonucu olarak bu mağduriyet ortaya çıkıyor.

Sayın Başbakanı Bingöl’e davet ediyorum. Bingöl kent merkezinde bu çukurların başına gitsin, orada basını çağırsın. Hani hep bölgeye gittiğinde belediye sınırlarına girmeyen derelerin başında BDP’li belediyelere saydırıyor ya, gerek yok işte Bingöl şehir merkezinde bu çukurların başında sizin yerel yönetimler anlayışınızla ilgili düşüncesini aktarsın. Çok açık bir davet bu.

Bakın, daha birkaç ay öncesine kadar Belediye Başkanı sizdeydi, sizin partideydi ama aday tercihi üzerinden ortaya çıkan çıkar çelişkisiyle şu anda mevcut Belediye Başkanı Saadet Partisine geçti. Şimdi, Belediye Başkanı diyor ki: “Bu tablonun sahibi biz değiliz, başta Bakan olmak üzere AKP Hükûmetidir.” Bakan diyor ki: “Bu tablonun sahibi Belediye Başkanıdır.” Sanki on bir yıldır birlikte orada siyaset yapmadılar, birlikte sırt sırta bu politikaları üretmediler gibi bir algı yaratmaya çalışıyor.  “Bütün bunun müsebbibi Belediye Başkanıdır.” diyor. Belediye Başkanı firmayı suçluyor, Bakan firmayı suçluyor, firma Belediye Başkanını, Bakanı suçluyor; olan Bingöl halkına oluyor.

İki gün önce bu altyapı ve üstyapıdaki firmadan bazı arkadaşlarla ben görüştüm. Firma şu anda şunu diyor: “Biz İller Bankasının çıkardığı ödenekten daha fazla iş çıkardık.” Örneğin üstyapıda İller Bankası 20 milyonluk bir ödenek çıkarmıştı, bunlar 27 milyonluk bir iş yapmışlar. Şu anda Belediyenin bu 7 milyonluk ödemeyi firmaya yapmaya gücü yok çünkü kasasında para yok çünkü borç batağında. Firma yetkilileri Belediye Başkanına gidiyorlar, Belediye Başkanı diyor ki: “Ben Saadet Partisine geçtiğim için merkezî Hükûmetten bana verilen destek kesildi, elim kolum bağlı. Bingöl’deki imar sınırı içerisindeki arsaları satışa çıkarıyorum, AKP’li Meclis üyeleri bunu engelliyorlar. Üstelik Kalkınma Bakanı bir gün önceden gelip Meclis üyeleriyle toplantı yapıyor ve bu engellemeyi yapmaları için özel olarak yönlendiriyor.” Bu şekilde bilgi aktarıyorlar bize. Bu firma yetkilileri Bakana gidiyorlar, “Belediye Başkanı ‘Merkezî Hükûmetten destek kesildiği için paranızı ödeyemiyoruz.’ diyor. Siz ne diyorsunuz?” diyorlar. Sayın Bakan da diyor ki: “Belediye Başkanı bizim partimizde değil. O nedenle ben bir şey söyleyemeyeceğim para aktarılıp aktarılmaması hususunda.” Şimdi, böyle bir anlayış olur mu? Yani Sayın Bakan eğer bu Belediye Başkanı AKP’de olsaydı bu mağduriyetin giderilmesi için merkezî Hükûmetten Bingöl’e yardım aktarılması hususuna duyarlı olacaktı ama Saadet Partisine geçtiği için Sayın Bakan sağ olsun partizanlık yapıyor, Bingöl halkını cezalandırıyor. Böyle bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değil. Bu tabloyu bir an önce ortadan kaldırmanız gerekiyor. Modern bir yaşam alanı değil, felaketten çıkmış bir şehir görüntüsüyle karşı karşıyayız. Defalarca yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcılarınıza da ilettik, bir an önce Bingöl’e acil bir heyet gönderin. Sorumluluk kimdedir, sizde midir, Belediye Başkanında mıdır, firmalarda mıdır, bizi ilgilendirmez. Bizi ilgilendiren boyutu halkın orada mağdur olmasıdır. Bu mağduriyeti de bir an önce ortadan kaldırın diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 32’nci madde kabul edilmiştir.

33’üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 33. Maddesindeki “Her türlü döner sermaye ücretlerinden” ifadesinin “Tüm döner sermaye ücretlerinden” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu              Vahap Seçer             Malik Ecder Özdemir

          İstanbul                              Mersin                          Sivas

Rahmi Aşkın Türeli             Ramazan Kerim Özkan       Turhan Tayan

           İzmir                                 Burdur                       Bursa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasını düzenleyen 33’üncü maddesinde geçen “her türlü” ibaresinin “bütün” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken                           Pervin Buldan            Sırrı Süreyya Önder

     Bingöl                                       Iğdır                        İstanbul

Bengi Yıldız                             Hasip Kaplan

   Batman                                      Şırnak

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Oktay Vural                            Mustafa Kolaycı           Muharrem Varlı

     İzmir                                        Konya                       Adana

Özcan Yeniçeri                         Tunca Toskay            Münir Kutluata

     Ankara                                    Antalya                     Sakarya

“MADDE 33- 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

“e) Her türlü döner sermaye ücret ve hizmet bedellerinden,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sakarya Milletvekili Sayın Münir Kutluata konuşacak önerge üzerinde.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu vesileyle 15 Ocak 2014 Çarşamba günü Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiğimiz bir araştırma önergesi konusuna tekrar temas etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, araştırma önergemiz erimekte, çekilmekte olan, kurumakta olan Sapanca Gölü’nün kurtarılmasıyla ilgili yolların araştırılmasıydı. Hükûmetin ilgilenmediği konuyla Meclisin ilgilenmesini arzu etmiştik ve bu önergemiz iktidar milletvekillerinin oylarıyla gündem yoğunluğu gerekçesiyle reddedilmişti.

Bu, Türkiye incisi, dünyanın bildiği doğa harikası olan gölümüzün ilgisizlikle mi yoksa bir kasta bağlı olarak mı yok olmakta olduğu konusunun araştırılması iyi olacaktı ancak küçük bir gelişmeyle ilgili olarak dikkatlerinizi tekrar konuya çekmek istiyorum. Ben, Sapanca Gölü’nün üzerinde uygulanan tahribatı saydıktan sonra, çok tali bir unsur olarak da gölden çekilen arazinin, alanın arsa veya kullanım alanı olarak değerlendirilmeye kalkışıldığını bazı fotoğraflarla göstermiştim. Mesela bu fotoğraf bu hazırlıkların işaretiydi. Sonra –şimdi, dün tespit ettik ki- bu yığma işinden vazgeçilmiş, doldurmaya teşebbüs ettikleri alanın dolgu malzemelerini geri çekmişler. Şu anda buralarda yağmur dolayısıyla su birikintileri ortaya çıkmış.

OKTAY VURAL (İzmir) – Belki burada konuşmasaydınız devam edeceklerdi.

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – Aynı şekilde, bu faaliyetin bir devamı olarak kullanım alanı hâline getirildiğini ve doldurulmakta olduğunu yani alanın tekrar göle iadesine karşı tedbir alındığını söylemiştik. Aynı şekilde, bu malzemeler de kaldırılmış, eski hâline getirilmeye gayret edilmiş. Bu, benim ifade ettiğim tali bir noktaydı. “Sapanca Gölü üzerindeki yağma üç ana nokta ve üç ana açıdan devam ediyor.” demiştim. Bunlardan bir tanesi, Sapanca Gölü’ne akan suların özel kuruluşlar tarafından önünün kesilmesi ve göle ulaşamaması olduğunu söylemiştim. Bunun üzerinde henüz hiçbir gelişme yok. Sapanca Gölü’ne hiçbir temiz dere ulaşamamaktadır; birkaç tane su akıntısı ulaşmakta, onlar da foseptik artıklarını göle taşımakta kullanılan derelerdir. Hiçbir temiz su Sapanca Gölü’ne ulaşamamakta ve “su fabrikaları” adı altında birtakım kuruluşlarca yağma edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, esas yağma konularından bir tanesi budur. Bunun tedbirinin alınması gerekiyordu. “Sakarya’nın birçok yerinde 250 metre derinden çıkarılan artezyen kuyularıyla Sakaryalının içme suyu ihtiyacı karşılanırken sağlıksız sularla, Sapanca Gölü’ne gelen sular Sapanca Gölü’ne ulaşmaktan alıkonulmaktadır.” diyoruz efendim zarif bir ifadeyle. Daha net söylemek gerekirse, bu yağmanın durdurulması gerekiyor. “Tahribat alanı” dediğimiz, ifade ettiğimiz ama yağma olarak yürüyen sürecin bir tanesi buydu.

İkincisi, gölün sadece bir şirket tarafından 4 bin kamyon olmak üzere molozlarla doldurulduğu ve bir çöplük alanı hâline getirildiğiydi. Bununla ilgili, buna izin veren, göz yuman Sapanca Belediye Başkanı -iktidarın belediye başkanı- bu dönem aday gösterilmedi ama tahribatın devam ettiği görülüyor. Hükûmetin bu açıdan hiçbir açıklamasına, sorumluların hiçbir açıklamasına rastlamıyoruz.

En önemli konulardan bir tanesi, göl suyunun İzmit bölgesindeki sanayi kuruluşlarınca çekilmekte olduğu idi. Bunun da içinde özelleştirmeyle Hükûmetin devrettiği bir büyük kuruluşun çok büyük sular çektiği ve özelleştirme sürecinde bu konuya nasıl izin verildiği, neden gözden kaçırıldığı, şimdi niye tedbir alınmadığı soruluyordu. O konuda da herhangi bir gelişme olmadı. Sadece Sapanca Gölü’nün çekilen topraklarını arsaya veya kullanım alanına çevirme faaliyetinden bugün için rücu edildiğini gösteren küçük bir uygulamayı gördük. Diğerlerini de beklemekte olduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kutluata.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasını düzenleyen 33’üncü maddesinde geçen “her türlü” ibaresinin “bütün” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hasip Kaplan (Şırnak)ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan konuşacak.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Bakanlığınızın adı hem Aile ve hem Sosyal Politikalar Bakanlığı. Sosyal politika derken ve yardım derken neyi anlıyorsunuz? Sadece yoksul, gıda verdiğiniz, ihtiyaçlarını karşıladığınız yaşlı, kimsesiz insanları mı yoksa sosyal politika derken sosyal adalet gereği tüm yurttaşlar arasında eşitliği sağlayan ve tümüne hâkim olan bir yaklaşım politikasının planlanmasını mı? Şimdi, bakıyoruz, Türkiye, dünyada kişi başına en yüksek gayrisafi hasılada ilk 60 ülkenin içine girmiyor, eğitimde 80’in içine girmiyor, sanat ve kültürde OECD ülkelerinin en sonuncu sırasında yer alıyor. Peki, sosyal politika derken, sosyal politikalar konusunda Türkiye en yüksek satın alma gücünde niye 68, 70 ülkenin içine giremiyor? En büyük ekonomi konusunda dünyanın 17’nci, kimisi 16’ncı büyük ekonomisi diyor.

Şimdi, burada Bakanlık bünyesinde döner sermaye ile ilgili şeyler kurulacak, güzel. Sayın Bakan, cezaeviyle ilgili bir sosyal politikanız var mı? Orada çocuklar var, kadınlar var, orada ölüm derecesinde bekleyen hasta tutuklular var. O hasta tutukluların aileleriyle görüşmeleri konusunda veda haklarını kullanmaları için yasa çıkmasına rağmen, cezaların ertelenmesi mümkün olmasına rağmen ölüm sınırında bekleyen ve serbest bırakılmayan hasta tutuklular var. Sayın Cumhurbaşkanı da dile getirdi. Ama ben size iktidarınız döneminde, on üç yılda cezaevlerinden 2.300 tabutun çıktığını söyleyeceğim. Korkunç bir rakamdır. Hiçbir insani, vicdani, hukuki değerlerle bağdaşmayacak, çok ağır bir insan hakları ihlalini konuşuyoruz. Özel yetkili mahkemeleri kaldırmanız hiçbir işe yaramaz, Terörle Mücadele Kanunu’nu kaldırmanız hiçbir işe yaramaz. İnsana insan gibi muamele eden bir cezaevi koşulunu ta başında yaratmadığınız zaman, şu an ölümü bekleyen 163 kişi, şu an itibarıyla belki ölüm haberi gelecek 163 hasta tutuklu için bürokrasinin cenderesinden, kader mahkûmlarından bırakın, konjonktür mahkûmlarına kadar getirip bu hasta tutuklu ve hükümlülerin ölümüne seyirci kalıyorsunuz. Defalarca önerge getirdik, teklif verdik, Bakanlıkla defalarca konuştuk. Bu kürsüde arkadaşlarımız konuşurken, bazı isimleri telaffuz ederken iki saat sonra cenazeleri çıktı, tabutları çıktı.

Şimdi soruyorum: 544 tane ölüm döşeğindeki hasta tutukluyla ilgili hangi sosyal çalışmanız, raporunuz var? Bunların içinde kaç tane kadın hükümlü var, bunların içinde koltuk değnekleriyle, gözleri âmâ, cezaevinde hücresine gidemeyecek kaç tane ağır hasta, ölümü saat saat, saniye saniye sayan kaç tane insan var? Bu konuda insani bir sosyal politika geliştirdiniz mi? Bu konuda Adalet Bakanının yakasına yapışıp “Ben sosyal politikalardan sorumluyum, bu insanlar burada ölemez, ölmemelidir.” diyebildiniz mi? Hep biz mi söyleyeceğiz? Ve sizin kulaklarınız hep sultanlar gibi bazen sağır mı olacak? Yani, insani bir konuda insan hakları kuruluşlarının verdiği bu 554 isimle ilgili ve cezaevindeki çocuklarla ilgili döner sermayenizin ne yapacağını merak ediyoruz. Cezaevlerinde insani olarak ne yapacaksınız? Cumhurbaşkanının bile yetkisini kullanamadığı bir durumda, İnsan Hakları Kurumu, Ombudsmanlık Kurumu, Devlet Denetleme Kurulu, Teftiş Kurulu, bunların hepsi göstermelik bir kuruma dönüşmüş durumda.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 33. Maddesindeki “Her türlü döner sermaye ücretlerinden” ifadesinin “Tüm döner sermaye ücretlerinden” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Çanakkale Milletvekili Sayın Mustafa Serdar Soydan konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Görüşmekte olduğumuz torba yasa uygulamalarının artmasındaki en önemli sebep, AKP’nin sayısal üstünlüğüne rağmen artık Meclisi uyumlu ve verimli bir şekilde çalıştıramamasıdır. İktidar her temel konuyu Meclisin ihtisas komisyonlarında ayrıntılı bir şekilde görüşerek yasa yapma tekniği doğrultusunda ayrı ayrı kanun tasarıları olarak Meclise getirmeyi unutmuştur. On bir yıllık iktidarının sonunda, Meclisin kalbi olan Kanunlar ve Kararlar Başkanlığının bütün geleneklerine, teamüllerine uymayan ne varsa yapmaya devam ediyorsunuz. Meclisin kalbini hançerliyorsunuz. Hukuk devletini ve demokrasiyi zedelemeye devam ediyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, on bir yılda hem Meclisi hem de ülkeyi getirdiğiniz nokta siz dâhil hiçbir vatandaşımızı memnun etmemektedir. AKP hükûmetlerinin uygulamaları sonucunda yargıya ve orduya güven kaybolmuş, ordu mensupları devlet aleyhine çalışan suçlular gibi gösterilmeye çalışılmaktadır.

Ülkemizin geleceğini şekillendirecek yeni nesilleri yaratacak eğitim sistemi tam bir sistemsizlikle gelecek kuşakları hançerlemektedir.

AKP’den önce yolsuzluklar kâğıt üzerinde ve belgelerle insanların gözüne sokulurken bugün evlerdeki para sayma makinelerini, kasaları ve ayakkabı kutularındaki milyon dolarları milletin gözüne sokuyorsunuz.

Ekonomi rayından çıkmış, son bir ayda paramız yüzde 20 değer kaybetmiş, faizler ve döviz yükselmiş, akaryakıt başta olmak üzere, zamlar başlamıştır. Çalışana ve emekliye Hükûmetin sağladığı bir yıllık artış bir ayda eriyip kaybolmuş, sanayici, esnaf, çiftçi, üretici ve tüm çalışanlar gelecek kaygısına düşmüştür. Faiz lobisi Başbakanı esir almış, Merkez Bankası bir gecede son yılların en yüksek faiz artışını yapmış olmasına rağmen ekonominin ateşi hâlâ söndürülememiştir. Sayın Başbakan faizlerin yükselmesine karşı olduğunu her yerde ifade ederken ve faiz lobisine ateş püskürürken aynı gece Merkez Bankasının tarihin en büyük faiz artışını yapmış olması paralel devletin Merkez Bankasına sızdığını mı göstermektedir? Bir gecede yapılan şok faiz artışları ekonomik dengeyi kuramaz ise sorumlusu yine paralel devlet veya çete mi olacak?

Sayın milletvekilleri, AKP Hükûmetinin emniyet ve yargı teşkilatında yaptığı yüzlerce değişiklik, görevden almalar yetmedi, Meclise sunduğu HSYK’yı yeniden düzenleyen tasarıyla hukuk kurumunu, yargıyı katletmeye soyundunuz. Değiştirmek istediğiniz HSYK’nın bugünkü yapısı sizin öneriniz ve desteğiniz doğrultusunda referandumda yani dilinizden düşürmediğiniz millî iradenin oyu ile kabul edilmişti. Şimdi ise millî iradenin mi hata yaptığını söyleyeceksiniz yoksa “Biz hata yaptık.” deyip siyasi sorumluluk gereği istifa mı edeceksiniz?

Kuvvetler ayrılığını kuvvetler birliğine dönüştürmeye çalışıyorsunuz. Yargıyı, yasamayı, yürütmeyi Sayın Başbakana bağlama çaba ve gayreti içerisine girdiniz. Nerede demokrasi, nerede kuvvetler ayrılığı, nerede bağımsız yargı? Unutmayın, zalim sonunun geldiğini anlayınca zulmünü artırırmış.

Sayın milletvekilleri, AKP hükûmetleri bu güzelim ülkenin havasını, suyunu, toprağını, yeşilini, ormanını yok etmekle kalmadı, 76 milyonun vergileriyle toplanan paralara sahip olamadı. Millî iradenin verdiği yetkiyi milletin hizmetine değil, kendi ve yakınlarının hizmetine tahsis etti. Yapılan yolsuzluklar ve rüşvetin boyutları tarihe geçti. Evlerdeki kasaları, para sayma makinelerini ve ayakkabı kutularındaki milyon dolarları delil olmaktan çıkarsanız bile belleklerden asla çıkaramayacaksınız, tarih kitaplarına geçeceksiniz.

Sözlerimi, büyük halk şairi ve ozan Pir Sultan Abdal’ın bir sözüyle tamamlamak istiyorum: “Cehennemde ateş yoktur, her insan kendi ateşini bu dünyadan götürür.”

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

BAŞKAN -  Maddeyi oylarınıza sunuyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı isteyeceğim.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.48

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

33’üncü maddenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğundan elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır.

33’üncü madde kabul edilmiştir.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

34’üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34’üncü maddesinin sonundaki  "hazineye intikal eder" ifadesinin önüne "tüm hak ve alacaklarıyla birlikte" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

                  Haydar Akar                               Aydın Ağan Ayaydın                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                      Kocaeli                                             İstanbul                                            İstanbul

                  Müslim Sarı                                       İzzet Çetin                                        Musa Çam

                     İstanbul                                             Ankara                                               İzmir

                  Celal Dinçer

                     İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Yasa Tasarısının, 3294 sayılı Kanuna ek madde eklemeyi öngören 34'üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen "vakıf gelirleri veya Fon kaynakları kullanılarak" ibaresinden önce gelmek üzere "maliyeti, bir sonraki yıl merkezi bütçesinden karşılanmak üzere" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                 İdris Baluken                                      Sırrı Sakık                                     Mülkiye Birtane

                       Bingöl                                                Muş                                                  Kars

                Pervin Buldan                                   Hasip Kaplan

                        Iğdır                                                Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 34 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                Muharrem Varlı

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

                 Tunca Toskay                                  Münir Kutluata

                      Antalya                                            Sakarya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde kim konuşacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Münir Kutluata…

BAŞKAN – Sakarya Milletvekili Sayın Münir Kutluata konuşacak.

Buyurun.

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 34’üncü maddesiyle ilgili, Milliyetçi Hareket Partisi adına verdiğimiz önerge vesilesiyle söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, bu yasa tasarısının sahibi olarak görülen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının durumunu değerlendirerek başlamak istiyorum.

Bakanlığın geniş bir sorumluluk alanı var. Hem toplumun yardıma ve ilgiye muhtaç kesimlerine yardım etmek hem de yardıma muhtaç hâle düşüren gelişmelerin önünü kesmeye çalışmak gibi bir görevi var bu Bakanlığımızın. Bu yönüyle bakılınca, ülkenin gelişmesi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görev alanının da ülkedeki gelişmeye paralel olarak daralması ve yükünün hafiflemesi gerekmektedir. Ancak, tam tersi olmakta ve ülkede çok ciddi bir sosyal bozulma, çözülme yaşandığı için sorumluluğu her geçen gün artmaktadır. Sosyal büyümemizdeki bu bozulmanın sorumlusu on iki yıllık yanlış iktisadi ve sosyal uygulamalarıyla iktidar olduğuna göre, bu Bakanlığın görevi, Hükûmetin bozduklarını onarmaya çaba göstermekten ibaret olarak görünüyor. Bu nedenle, önüne kattığı problemleri çözüp sonuca ulaştırması mümkün görülmüyor. Bakanlığın tamirat gücü 1 ise iktidarın tahribat gücünün bin olduğu, her olayla aşağı yukarı kanıtlanmaktadır. Türkiye’deki sosyal bozulma ve çöküntü hâli münferit olaylara bakarak vardığımız bir kanaat değildir, toplumun her kesiminin bizzat yaşadığı gerçeklerdir. Suç oranları, kadın cinayetleri, borçluluk oranları, icra dosyaları çok büyük artışlar gösteren olumsuzluklar olarak karşımızdadır. Çocuk evliliklerindeki artışlardan uyuşturucu kullanımındaki yaygınlaşmaya kadar, hiçbir iktidarın göz yumamayacağı kötüye gidiş Türkiye’de hız kazanarak devam etmektedir.

Kamu malını yağmalama, yolsuzluk ve rüşvetin yaygınlaşması bir yana, kurumlaştırılması vicdanları derinden sarsar hâle gelmiştir. Yolsuzlukları önlemek durumunda olan ve en üst makamların, sorumlu kişi ve kurumların teşvik edici ve korumacı pozisyona sokulması toplumsal bozulmanın ve çöküntünün durdurulması ümitlerini de yok etmektedir. Bu tablo, sosyal bozulma ve çöküntünün toplumun bütün hücrelerine kadar sirayet etmesine sebep olmaktadır. Gidişat her geçen gün toplumun daha geniş kitlelerini ya beden sağlığı, ama çoğu hâlde ruh sağlığı açısından Bakanlığın sorumluluk alanına sokmaktadır. Toplumun daha geniş kesimleri ya fiziken ya madden ya da moralman Bakanlığa muhtaç hâle gelmektedir. Sosyal bünyedeki çöküntü, bir yıldan diğerine hemen fark edilebilecek gelişme değildir. Bu nedenle, Türkiye’deki toplumsal bozulma ve sosyal çöküntü, uzun yıllar bunları yaşayan kesimlerin ızdırabı olarak kalmış, iktidar baskısıyla toplumun diğer kesimlerinden gizlenmiş veya onların ilgisinin önü kesilmiştir. Alttan alta yaygınlaşan bozulma ne zaman ki gizlenemez hâle gelmiş, o zaman da toplumun tamamını sarsmaya başlamış ve çözümün çok zor olduğu ortaya çıkmıştır. Bırakın on iki yıllık tahribat sürecini, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurulduğu tarih olan 8 Haziran 2011 tarihinden itibaren geçen süreçte bile sosyal bünyedeki zayıflamadan, kötüye gidişten ötürü sorumluluk alanına giren kitlelerde önemli genişlemeler olmuştur.

Değerli milletvekilleri, fakirleşme, fakirleştirici politikalar sosyal çöküntüyü artıran en önemli unsurlardan bir tanesidir. O açıdan baktığımız zaman, Türkiye’de uygulanan politikaların toplumun önemli kesimlerini her gün yeni fakir kitleler hâlinde bu Bakanlığın sorumluluk alanına doğru ittiğini görmekteyiz. O yüzden, aile ve sosyal politikalardan sorumlu bu bakanlığı iktidarın kırdıklarını, döktüklerini toparlamakla görevli bir bakanlık olarak ifade etmek mümkün. Ancak, iktidarın bu tahribatı devam ettiği sürece de bu alanda başarı sağlanmasının zor olduğunu, her geçen gün ve her geçen yıl Bakanlığının yükünün artmakta olduğunu ifade ediyor, bu açıdan, Bakanlığın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) - …önleyici tedbirlere Hükûmet içinde başvurulmasının yolunu aramasını tavsiye ediyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kutluata.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Yasa Tasarısının, 3294 sayılı Kanuna ek madde eklemeyi öngören 34'üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen "vakıf gelirleri veya Fon kaynakları kullanılarak" ibaresinden önce gelmek üzere "maliyeti, bir sonraki yıl merkezi bütçesinden karşılanmak üzere" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan konuşacak.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli milletvekilleri, Peygamberimiz’in bir sözü var, diyor ki: “Bir saat adaletle karar vermek, bin saatlik ibadetten hayırlıdır.” Adaleti hayatın her alanında geliştirmek ve sosyal adalette gerçek adaleti hayata geçirmek herkes için sığınılacak bir limandır.

Sayın Başbakan buradan giderken, daha sonra da Sayın Adalet Bakanı dedi ki: “Biz özel yetkili mahkemeleri kaldıracağız.” Günaydın! Niye? İllaki bir şeyler olup dokunması mı gerekiyor bunu kaldırmak için arkadaşlar? Avrupa Mahkemesi diyor: “Tarafsız değil, bağımsız değil.” Bütün siyasetçiler bunu diyor, bütün muhalefet bunu diyor. Burada iki konuşma yaptık, yüz kişiyle üzerimize saldırdınız. Onun arkasından da kalkmışsınız, 17 Aralıktan sonra “Özel yetkili mahkemeler kaldırılsın.” Günaydın, günaydın! Ama, bununla beraber “Terörle Mücadele Kanunu’nu kaldıracağız ama bazı maddelerini Türk Ceza Kanunu’na taşıyacağız.” diyorlar.

Arkadaşlar, adalet 24 ayardır. Siz Türk Ceza Kanunu yapılırken Terörle Mücadele Kanunu’nun hepsini karşıladığını bilmiyor musunuz? Sizin o dönem milletvekili olan arkadaşlarınız orada çalışmadı mı? Siz şimdi kime, ne anlatıyorsunuz? Terörle Mücadele Kanunu’nun hepsi adalete aykırıdır, insanlığa aykırıdır, siyasete aykırıdır, düşünce, örgütlenme özgürlüğüne aykırıdır. Sadece siyasi iktidarları korumuştur.

Bir buğday tarlasını düşünün. O buğday başaklarının içinde, yabancı otların içinde “ziyan” diye bir ot var, ziyan. O ziyan otunu ayıklamadığınız zaman, o buğdayın içine karıştığı zaman hamurunu bile yoğuramazsınız, hamuru bile tutmaz. Pişirdiğiniz zaman -onun bir tanesi bile acıdır, zehirdir, zemberek gibidir- o, bütün kaptaki yemeği zehir eder.

Terörle Mücadele Kanunu dediğiniz olay otuz senedir, kırk senedir sadece muhalefete, belli bir siyaset muhalefetine karşı getirilmiş, cezalar artırılmış, olağanüstü mahkemeler kurulmuş ve arkasından da ceza infazları artırılmış, ceza infazları katlamalı olarak artırılmış ve insanlar cezaevlerine konulmuş; gün dönmüş, dolaşmış, gelmiş, iktidarın ayağına dolanmış.

Şimdi, siz bu ziyan otunu getirip Türk Ceza Kanunu’na koyacaksınız. Hayır, yanlış yapıyorsunuz. Bu ziyanı ayıklayacaksınız, bunun bir tek yolu vardır, ayıklamak, uzaklaştırmak. Hatta Türk Ceza Kanunu’nun 220, 314, 215, 216’ncı maddeleri, 301’inci maddeleri ziyan otlarıyla doludur. Zehirliyor, toplumu zehirliyor; demokratik toplumu zehirliyor, adaleti zehirliyor, bağımsız yargıyı zehirliyor, insanlarımızın geleceğini karartıyor, herkesi zehirliyor. Neden bu işin doğru ayarını tutturamıyorsunuz, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz.

Bir hırs var. Yani arkadaşlar, gerçekten “Hırsı kaldırınız, adalete karşı koyacak hiçbir güç kalmaz.” derler. Bu ne hırs? Yani bu konuda doğru bir şey yapmak gibi bu Meclisin, bütün partilerin ortak sorumluluğu yok mudur? Hadi, yurt yapıyorsunuz… Şimdi, bakıyorum, bu torba kanunu okudukça insan şaşıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, vakıfların yapacağı yurtlardan bahsediyor, Millî Eğitimin yapacağı pansiyonlardan bahsediyor. E, kardeşim, bir de Spor Bakanlığının yaptığı yurtlar var öğrenciler için; onları da alın, alın bunları birleştirin de doğru dürüst bir şey yapın.Bakın, geçenlerde, Denizli’de, sizin yurtlarınızın yüzde 90’ı öğrencileri barındıramadığı için apart otellerde kaldıkları için onlara söylenmedik söz bırakılmadı. Eğer gerçekten onu düşünüyorsanız, Suriyeli sığınmacıları, 1 milyonun üstünde, Ankara varoşlarında -gidin raporunu denetleyin- burada, Dışkapı’da gidin görün bakayım, ne koşullarda yaşıyor insanlar? Bütün bunlar güzel…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – Torbayla olmuyor; torbayla siyaset, torbayla çözüm, torbayla adalet olmuyor arkadaşlar. Yanlış yapıyorlar. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 34’üncü maddesinin sonundaki  "hazineye intikal eder" ifadesinin önüne "tüm hak ve alacaklarıyla birlikte" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

Celal Dinçer (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın  Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Celal Dinçer Konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bundan yirmi sekiz yıl önce, 1986 yılında kurulan, ülkemizin gerek ekonomik gerekse sosyal yönden en sorunlu kesimi olan yoksul kesimlerin acılarını birazcık gidermek için kurulan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının, bugün hangi amaçlarla kullanılmaya çalışıldığını hayretle ve ibretle izliyoruz. Bu yirmi sekiz yıl zarfında, sosyal yardımlaşma vakıfları gerçekten yoksul kesimler için çok büyük hizmetler yaptılar, çok büyük yardımlar yaptılar, zengin fakir arasındaki uçurumun bir nebze olsun giderilmesi için güzel işler yaptılar. Ancak, şimdi, bu güzel kuruluşu kendi kuruluş amacından; bu güzel örgütü, bu güzel vakıfları, kendi kuruluş amacından değiştirip başka amaçlara yönlendirecek bir torba yasa içinde bir madde getiriyorsunuz. Bu maddeyle ne yapılmak isteniyor? Diyor ki: “Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları tarafından ilgilisine göre Millî Eğitim Bakanlığı veya ilgili kamu idaresinin görüşü alınarak vakıf gelirleri veya vakıf gelirlerine kaynak aktaran fon gelirleri kullanılarak yurt veya pansiyon yapılabileceği, bu amaçla da yapılmış olan, inşa edilmiş olan her türlü yurt ve buna benzer binaların doğrudan doğruya Hazineye devredileceği, intikal edeceği ve kullanılmaya devam edeceği...” şeklinde bir hüküm getiriliyor.

Değerli arkadaşlar, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları, Medeni Kanun’a göre kurulmuş vakıflardır, özel hukuk tüzel kişisidir. Bu vakıfların yönetim kurulları vardır yani vakıf mütevelli heyetleri vardır. Mütevelli heyet veya yönetim kurulu, bunların karar ve yürütme organlarıdır. Vakıf gelirleri veya fon kaynaklarıyla vakıf tarafından, ihtiyaç sahibi ve yoksul öğrencilerin barınmaları için zaten yurt yapılabilir. Şimdi siz ne yapıyorsunuz? Bu yetkisini elinden alıp Millî Eğitim Bakanlığına veya Gençlik ve Spor Bakanlığına, Kredi ve Yurtlar Kurumu Müdürlüğüne yetki veriyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Onların onayı alınacak.” Peki, vakıf özgür iradesi ne olacak? Mütevelli heyeti ne olacak? Böyle bir düzenlemenin hukuka uygun olmadığını, Medeni Kanun’a uygun olmadığını, Vakıflar Kanunu’na uygun olmadığını belirtmek istiyorum.

Mahkemelerin yetkisi de ortadan kalkacak. Biliyorsunuz “Yapılmış olan bütün yurtlar da tesisleri, inşaatları, tüm müştemilatıyla birlikte Hazineye devredilir.” diyorsunuz. Peki, biliyorsunuz Sayın Bakanım, vakıfların bir kuruşluk mülkü bile mahkeme kararı olmadan, ücretsiz, herhangi bir yere devredilemez. Peki, siz bir kanunla bunu nasıl gerçekleştiriyorsunuz? Ben eminim ki bu yasa, Anayasa Mahkemesine gittiğinde, bu şekilde çıkarsa mutlaka iptal edilecektir. Vakıfların özgür iradesine siz bu kadar ipotek koyamazsınız.

Değerli arkadaşlar, üstelik, eklenmek istenen maddeyle, Maliye Bakanlığına ait taşınmaz mallar üzerinde yapılan her türlü tesislerin de devredilmesi isteniyor. Maliye Bakanlığı bir amaç için tahsis ediyor, eğer amaç dışı kullanılmış, onun üzerine yurt yapılmış ise zaten onun yapılması yasak. Siz buna nasıl izin verebiliyorsunuz, bu araziyi nasıl onlara terk edebiliyorsunuz?

Şimdi, ülkemizde Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı Kredi ve Yurtlar Kurumu var. Ben, şimdi sorarım: Bu kurum ne iş yapar? Kredi ve Yurtlar Kurumu bugüne kadar niçin yurt yapmadı? Siz, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıf kaynaklarını kullanarak yurt yaptırmak istiyorsunuz, oysa bu vakıflar fakir fukara için, fakruzaruret içinde olan insanlara yardım için kurulmuştur, yurt yapıyorsunuz. O zaman, Gençlik ve Spor Bakanlığını da fakir fukaraya yardım dağıtacak bir kurum hâline getirin, olsun bitsin, görev değişikliği yaparsınız.

Değerli arkadaşlar, vaktim yetersiz; bu konuda yapılmak istenen değişikliğin vakfın fonksiyonlarını ortadan kaldırdığını ve dolayısıyla vakıfları emirle hareket eden bir kurum hâline getirdiğini görüyoruz. Bu da kaç yüzyıllık bir kurum olan vakıfların ana işlevinin ortadan kaldırılması demektir; vakıf mantığına aykırıdır, hukuka aykırıdır, mütevelli heyetleri yok sayılmaktadır. Bu konuda hizmeti yürüten Kredi ve Yurtlar Kurumu, projesiyle, mühendisiyle, bütün teknik elemanıyla bu yurtları yapabilir. Vakıf kaynakları yerine hazineden doğrudan para aktarılarak yurt yapılmalıdır diyorum.

Sosyal yardımlaşma vakıflarının personel ve diğer sorunlarıyla ilgili konuları da bir sonraki konuşmamda dile getireceğim.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.24

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

35’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 35. Maddesindeki “kullanım veya işletme hakkı ise” ibaresinden sonra gelmek üzere “tüm hak ve alacaklarıyla birlikte” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

                  Haydar Akar                               Aydın Ağan Ayaydın                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                      Kocaeli                                             İstanbul                                            İstanbul

                  Müslim Sarı                                       İzzet Çetin                                        Musa Çam

                     İstanbul                                             Ankara                                               İzmir

                  Celal Dinçer                                Mehmet Ali Susam

                     İstanbul                                              İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 3294 sayılı Kanuna ek madde eklemeyi öngören 35’inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen “vakıf gelirleri veya Fon kaynakları kullanılarak” ibaresinden önce gelmek üzere “maliyeti, bir sonraki yıl merkezi bütçesinden karşılanmak üzere” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                 İdris Baluken                                      Sırrı Sakık                                     Mülkiye Birtane

                       Bingöl                                                Muş                                                  Kars

                Pervin Buldan                                   Hasip Kaplan

                        Iğdır                                                Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 35 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                Muharrem Varlı

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

                 Tunca Toskay                                  Münir Kutluata                              Ahmet Duran Bulut

                      Antalya                                            Sakarya                                            Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Duran Bulut konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve Sincan Cezaevinde mahkûm olarak yatan İstanbul Milletvekilimiz Sayın Engin Alan’ı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı; el atılmadık yerlerden biri orasıydı, oraya da el atıyoruz, yapmadığı işin dışında yeni işler kendisine yaptırmaya çalışıyoruz. Her nedense, vakıflar kurmak, vakıflarla birlikte yurt yapmak şeklinde bir moda başladı son günlerde. Sayın Başbakanımızın oğlunun, kızının, gelinlerinin, kayınvalidelerinin, damatlarının yer aldığı, İstanbul'da Fatih Belediyesinden yerlerin, başka illerde bazı belediyelerin yurt kurmaları noktasında yeni bir moda gelişti.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Ayıp mı? Yirmi yıldan beri var.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayırsever Reza!

AHMET DURAN BULUT (Devamla) – Bu moda, Türkiye'de yoksullara yardım amaçlı kurulmuş olan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı çerçevesinde yapılıyor.

Önceki yıllarda Balıkesir’in Kepsut ilçesinde katıldığım bir toplantıda Adalet ve Kalkınma Partisinin bir değerli milletvekili yapmış oldukları hizmetleri anlatırken Kepsut’a cezaevi yapmış olmalarından dolayı çalışmalarını anlattı. Ben de şaşkınlık içerisinde kaldım. Su kanaletleri vardı, su yoktu; işsizlik var… Ürünlerinin değerlendirilmesi noktasında, ürün maliyetlerinin yüksekliği karşısında vatandaşın çaresizliklerini çözdük diyeceğine, cezaevi açmakla övünen bir iktidarla karşılaştım.

Şimdi, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının da “Ülkede şu kadar milyon insana biz yardım ediyoruz.” diyerek Türkiye'deki yoksullaştırdığı insanların sayısıyla övünen bir iktidarı takdirlerinize sunuyorum. Türkiye'de 973 merkezde, il ve ilçede, kaymakamların veya valilerin başkanlığında 9 bin personelle hizmet gören, gerçekten, çok önemli bir kuruluş Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı. Ben de daha önce, görevim gereği, bu vakıfların üyesi olarak görev yaptım. İnancımız gereği, sağ elin verdiğini sol elden gizleyen bir yapı içerisinde insanlar yardım ederlerdi, şimdi bu yardımları alenileştirerek milletin gözüne soka soka gösteren bir hizmet anlayışını iktidardan görmekteyiz.

En önemlisi, yakacak kömür noktasında ilçeler ihaleyi yaptığı zaman, kaymakamlar, vicdanlı, dikkatli kaymakamlar torbayı açtırıyor, bakıyor, incelettiriyor, eğer içindeki taşsa iade ediyor ancak Genel Müdürlük ihaleyi yaptığı zaman kimse itiraz edemiyor, kimi de dikkat etmiyor, dikkatten kaçıyor, vatandaşa taş yığınları kömür olarak kapıların önüne koyduruluyor. Bunların dağıtımında, sizler de farkındasınızdır, o kadar dikkatsiz davranılıyor ki doğal gazla evi ısınan bir vatandaşın evinin önüne kömür torbaları konuyor. Çünkü bu yoksul insanların belirlenmesinde, muhtarların, işin aslı, bazı siyasilerin, oradaki yöneticilerin de bu kişilerin tespitinde rolleri oluyor. Oraya konulan o kömürleri daha sonra başka yerlere satan… Bu vakıflar kanalıyla insanlara hayvan kredisi, hibe kredileri şeklinde çok ciddi hizmetler yapılmaktadır. Bu hizmetleri verirken verilecek kişilerin tespiti noktasında dikkatli davranılmayarak veyahut başka amaçlı, kayırmacı amaçlı düşünülerek hiç hak etmeyen, o hayvancılığı yapma ehliyetinden yoksun, hatta kendisine verilen o hayvanlara alacak saman parası dahi bulunmayan insanlara bunlar verilerek, daha sonra bunları üç ay sonra başkasına satmak durumunda bırakılan, çok güzel amaçlı bir yardımın amacına ulaşmadığını üzülerek görmekteyiz. Bunu, bu yardımlar içerisinde birçok konuda da görmekteyiz. O bakımdan, vakfın, personelinin sosyal haklarının temini gibi, bu yardımların amacına uygun verilmesi gibi işler  yapacağına yurtlar gibi konulardan vazgeçmesini diliyor, önergemize olumlu oy vermenizi diliyor, yüce heyetinizi saygıyla  selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 3294 sayılı Kanuna ek madde eklemeyi öngören 35’inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen “vakıf gelirleri veya Fon kaynakları kullanılarak” ibaresinden önce gelmek üzere “maliyeti, bir sonraki yıl merkezi bütçesinden karşılanmak üzere” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerine Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan konuşacak.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli milletvekilleri, evet, bu torba kanun “Torba olunca her şeyi koymak mübah.” anlayışı maalesef sağlıklı yasa tekniğimizi mahvetti, Meclisin yasama özelliğini de mahvetti.

Şimdi, bakıyoruz, bu torba kanunda sosyal dayanışma için birçok şey var. Suriye’den 1 milyona yakın mülteci, Ankara dâhil, başkent dâhil, bakın, Bulgaristan sınırından Yunanistan’a, bütün deniz sınırlarından Avrupa’ya, bütün Antakya’dan, Antep’ten Şanlıurfa’ya, Mardin’e, Şırnak’a kadar bu mültecilerin hepsi dağınık, bir kısmı çadırlarda, bir kısmı ev kiralamış, bir kısmı da Ankara’da, başkentin göbeğinde çoluk çocuk gecekondularda naylonların içinde yaşıyor.

Sosyal devlet olmak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olmak kolay iş. Bunun raporu var mı? Bunun tespiti var mı? Bunun için ne yaptınız? Yazıyor işte -televizyon programlarında- orada 14 yaşında kız çocuklarının nasıl evlendirildiklerini, kira karşılığında düşülen durumu, insan onurunun ayaklar altına düşüşünü yazıyor. Hiç mi bunda günahımız yoktur? Diyebilirsiniz “Yoktur.”, “Suriye’ye müdahalede yoktur. Suriye’ye biz hep dışarıdan baktık.”, hatta “Yardım ettik.” diyebilirsiniz.

Şimdi, Ruhani bir tweet atmış -öyle Sayın Arınç’ın dediği gibi “çıt çıt” tweetlerden de değil- tweet’te diyor ki: “Suriye’de durum yıkıcı. Savaşı durdurmak ve ölümler karşısında derhâl hepimiz birleşmeliyiz.” Şimdi bakıyorum, “Hepimiz birleşmeliyiz.” derken, Cenevre 2’de şu an kantonlarını ilan eden Cezire, Kobani, Afrin kantonlarından bir tek Allah’ın kulunu, o kantonlarda yer alan Kürtlerin, Türkmenlerin, Arapların, Asurilerin bir tek temsilcilerini çağırmamışlardı.

Ama doğrusu ben şeyi merak ediyorum, Sayın Ruhani’nin huzurunda şu fotoğraf bana çok ilginç geldi: Sayın Başbakan, solunda, Ruhani’yle görüşüyor; sağında bizim 10 bakan var, sıra sıra dizilmiş, MİT Müsteşarı da var.

Şimdi, siyaset ve diplomaside ayar ve racon denen, usul denen bir şeyi soracağım size: Arkadaşlar, ne anlama geliyor bu fotoğraf, bana söyler misiniz? Ben bundan iyi bir şeyler ummak istiyorum Orta Doğu için, barış için, gelecek için, çözüm için. Ama şöyle baktığım zaman, baktığımız zaman, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İnternet’te şunu yapıyor mu? Bakın, 24.737 tane parça içerik -Google’ın altı aylık açıklaması- Hükûmet tarafından 3.486 talep. Bu taleplerin içinde diyor ki: “Şu şu siteleri kapat.” Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından bir tek talep var mı, merak ediyorum, kaç tane talep var, kaç tane talep gönderdiniz? Örneğin, muzır neşriyat için, çocukların korunması için, kumar için, tefecilik için İnternet’te, hatta hatta nefret suçları için, ırkçılık için, kafatasçılık için, ayrımcılık için, bu konuda kaç tane gönderdiniz?

Ben bir dahakinde açıklayacağım hangilerini kabul etmemiş Google ama bir tanesini kabul etmiş. “Hükûmet yetkililerinin özel bilgileriyle, banka hesaplarıyla ilgili üç mahkeme kararı aldık, ürün politikamızı ihlal ettiği için Hükûmetin talebini kabul ettik.” Bir de etmediklerini burada açıklayacağım arkadaşlar, devamı bir dahaki madde önergesinde.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 35. Maddesindeki “kullanım veya işletme hakkı ise” ibaresinden sonra gelmek üzere “tüm hak ve alacaklarıyla birlikte” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.

Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemizin kabul edilmemesi aslında bir eksikliktir. Katkı koymak için yaptığımız bir önergedir. Tüm haklarıyla birlikte devredilmesinin yapılmasını öneriyoruz. Bu anlamıyla, Bakanlığın “Katılmıyoruz.” diyerek aslında bizim katkı koymak isteğimizi göz ardı ettiğini düşünüyorum.

Bu vesileyle birkaç konuya da değinmek istiyorum. Dün de söylemiştim, bu Meclisin gündemini halkın gündemiyle eş değer hâle getirmeye, esnaf ve sanatkârın gündemiyle eş değer hâle getirmeye gayret sarf ediyoruz. Sayın Gümrük ve Ticaret Bakanımız da buradayken birkaç konuyu hemen paylaşayım. Anayasa Mahkemesi bir torba kanunu reddetmiş belediyelere verilen harçlar, ilan, reklam vergileri ve benzeri, esnaflarla ilgili; Bakanlar Kurulu karar alıyor, kanundaki en üst rakamlarla esnaf ve sanatkârdan bunların tahsil edilmesinin kararı alınıyor.

Uygulamadan söyleyeyim: İzmir’de pazarcıdan 50 kuruş alınan yerle ilgili şu an 2,5 lira alınıyor yani 5 kat bir noktaya gelmiş durumda. Bir başka örnek vereyim eğlence vergisiyle ilgili olarak: Bir dükkândan, 700 lira kira bedeli olan dükkândan 1.050 lira eğlence vergisi alınıyor yeni çıkan Bakanlar Kurulu kararıyla.

İşgaliye harçlarıyla ilgili sınıflandırma yapılmış, İzmir ve büyükşehirlerin çoğu 1’inci sınıfta. İzmir’deki bütün yerler aynı işgaliye vergisini ödüyor. Örneğin, Kordon’daki de, Kadifekale’deki de, Eski İzmir’deki de, Güzelyalı’daki de aynı. İşlerin niteliği, kazancı ve bölge farklı olmasına rağmen Bakanlar Kurulu bir karar almış, aldığı karar doğrultusunda herkes o rakamdan ödüyor; ödediği rakamlar, işgaliye rakamları iş yerinin kirasından daha fazla. Böyle bir adaletsizliğin düzeltilmesine ihtiyaç var. Anayasa’mız ne diyor, 173’üncü madde: “Devlet, esnaf ve sanatkârını korur ve kollar.” O zaman bizim Bakanlar Kurulu olarak karar alırken bakacağımız ne? Korunması gereken esnaf ve sanatkârı en düşük kademeden vergilendirmeye tabi tutacak rakamları koymak.

Bu torba kanunda bir şey var. İki bakanlık, Dışişleri Bakanlığıyla Sağlık Bakanlığı, demiş ki: Suriye’den gelenlerin 400 tanesine sağlık hizmeti verilmesini Bakanlık önermiş. Güzel, Suriye’den gelen, sağlık hizmeti ne ihtiyacı olan insanlara sağlık hizmeti vermek bu büyük devletin görevidir. Ama size soruyorum şimdi: 1,5 milyon BAĞ-KUR’lu sağlık hizmeti alamıyor; borcu var diye -altmış bir gün de primini ödememiş- sağlık hizmeti alamıyor. Peki, bu kanunun içerisinde neden biz, BAĞ-KUR’luların sağlık hizmeti almasında “Borcu olsa da sağlık hizmeti alabilir”i koymuyoruz? Suriye’deki vatandaşlarımızın ihtiyacı varken, peki, esnaf, sanatkârın prim borcu ödemeyip sağlık hizmeti alamayan, eşine çocuğuna baktıramayan bu esnafların ihtiyacını bu Hükûmetin gündemine, bu torba kanunlara koymak zorunda değil miyiz?

Değerli arkadaşlar, birçok kanun bekliyor. Sayın Bakan, mesela hipermarket kanununu “Seçimden sonraya atacağız.” dedi ama bakıyorum, özel yetkili mahkemelerle ilgili kanunda Adalet Bakanı diyor ki: “Seçimden önce çıkaracağız.” Nezaketen şunu demesi lazım: “Biz kanunu hazırlayacağız, Meclise göndereceğiz; inşallah Meclis, bunu seçimden önce çıkartır.” Ya, bir bakan, yürütme organı yasama organına “Şu tarihte çıkaracağız.” diye bir kanunu söyler mi? Söylememesi lazım. Bu, güçler ayrımı ve Parlamentonun varlığına uygun bir tanımlama değil, uygun bir konuşma değil.

Değerli arkadaşlar, esnafın, sanatkârın çok sorunları var. Bu kanunları çıkartırken o çerçevede yapmalıyız. Bakanlar Kurulunun işgaliyeyle ilgili rakamlarını düzenlemeye ihtiyaç var. Sağlık hizmeti alamayan BAĞ-KUR’luların sağlık hizmeti almasına ihtiyaç var. Bu anlamıyla bu Meclise, bunlar konusunda ve Hükûmete uyarılarımı bir kez daha yapıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… 35’inci madde kabul edilmiştir.

36’ncı maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 36. Maddesindeki “üçüncü kişilerin kullanımına bırakılanlar” ifadesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

                  Haydar Akar                               Aydın Ağan Ayaydın                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                      Kocaeli                                             İstanbul                                            İstanbul

                  Müslim Sarı                                       İzzet Çetin                                        Musa Çam

                     İstanbul                                             Ankara                                               İzmir

             Mehmet Ali Susam                                 Ali Sarıbaş

                        İzmir                                            Çanakkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 3294 sayılı Kanuna ek madde eklemeyi öngören 36'ncı maddesinin ikinci fıkrasında geçen "vakıf gelirleri veya Fon kaynakları kullanılarak" ibaresinden önce gelmek üzere "maliyeti, bir sonraki yıl merkezi bütçesinden karşılanmak üzere" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                 İdris Baluken                                      Sırrı Sakık                                     Mülkiye Birtane

                       Bingöl                                                Muş                                                  Kars

                Pervin Buldan                                   Hasip Kaplan

                        Iğdır                                                Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 36 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                Muharrem Varlı

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

                  Erkan Akçay                                Ahmet Duran Bulut                                 Emin Çınar

                      Manisa                                            Balıkesir                                         Kastamonu

                     Alim Işık

                     Kütahya

"MADDE 36 - 3294 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

‘GEÇİCİ MADDE 2 - Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından, Fon kaynakları kullanılarak Hazineye ait taşınmazların üzerinde yurt veya pansiyon olarak kullanılmak üzere inşa edilen ve kullanıma hazır hale getirilen her türlü bina, yapı ve tesisler hiçbir işleme gerek kalmaksızın Hazineye intikal eder. Bu taşınmazlar ve üzerindeki bina, yapı ve tesisler, belediyeler hariç ihtiyacı olan kamu idarelerinin talebi üzerine, yapılış amacı, kullanım durumu ve ihtiyaçlar da dikkate alınarak Maliye Bakanlığınca belediyeler hariç ilgili kamu idarelerine tahsis edilebilir. Ancak, bunlardan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından sözleşme veya protokol yapılmak suretiyle üçüncü kişilerin kullanımına bırakılanlar, sözleşme veya protokolde belirtilen koşullarla, süresi sonuna kadar bu kişiler tarafından kullanılmaya devam olunabilir. Kullanım süresi sonunda bunlar hakkında da bu madde hükümlerine göre işlem yapılır.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Fon kaynakları kullanılarak pansiyon ve yurt yapılamaz, Fon kaynakları bu Kanunun amacı ve kapsamı dışında kullanılamaz."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık konuşacak önerge üzerinde.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ve Kütahya Belediyesi başkan adayı aynı zamanda.

BAŞKAN – Kütahya Belediyesi başkan adayı, biliyoruz Sayın Vural.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – “Sayın Başkanım” diyebilir miyim? Sayın Başkan, “Sayın Başkanım” diyebilir miyim?

Sayın Başkanım, sağ ol!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 36’ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle, Sayın Bakana başarılar dilerken yüce Meclisi de saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu madde, sosyal dayanışma vakıfları tarafından yapılmış yurtların hazineye devrini öngörüyor. Doğrudur, uygun bir yaklaşımdır ancak bunun arkasından “bundan sonra fon kaynakları kullanılarak yurdun ve pansiyonun yapılamayacağı, fon kaynaklarının bu kanunun amacı ve kapsamı dışında da kullanılamayacağı” ibaresinin eklenmesiyle bunun doğru olacağını düşünüyoruz. Yine ucu açık, yarın kimin ne amaçla, nasıl bir harcama yapacağı konusu maalesef belirsizlik içerisindedir. Onun için bu önergemiz bunu düzeltmektedir. Eklenen ibare yer alırsa daha doğru bir düzenleme olacağını düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle, vatandaşımızın bu torba yasada görmek istediği ama maalesef yine göremediği birkaç konuyu da sizlerle paylaşmak istiyorum.

Daha önce söz verilmiş olmasına rağmen muharip gazilerin özellikle şeref aylığının artırılmadığı, ayrıca faizsiz ev kredisinden yararlandırılmadığı ve gazi olmalarına rağmen diğer şehit ailelerimiz ve gazilerimize verilen ek istihdamdan burada da yararlandırılmadığı gerçeğini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu muharip gazilerimiz bunu bekliyorlar, “Bakanlık, Hükûmet bize söz verdi ama yine biz yokuz.” diyorlar.

Yine, söz verilmiş olmasına rağmen, uzman erbaşlar Silahlı Kuvvetler tazminatlarının emekli maaşlarına da yansıtılmasını istiyorlar. Daha önce ilgili bakanlıklar bu konuda hep olabileceği yönünde söz vermiş olmasına rağmen, maalesef, bugüne kadar gerçekleşmedi. Bunun da burada yer almasını istiyorlar. “Jandarma uzmanlar üniversite mezunu olmalarına rağmen ortaokul mezunu gibi emekli oluyorlar. Yıllarca bize ‘Düzelteceğiz.’ denmesine rağmen niye düzeltilmedi?” diye bize soruyorlar, onu sizlerle paylaşmak istiyorum. Sözleşmeli subay ve astsubayların, maalesef, üçer yıllık sözleşme sürelerinin sonunda komutanlarının iki dudağı arasında işine son veriliyor. Kadrolu olmadıkları için devlet kurumlarına geçemiyorlar. Bu mağduriyetlerinin giderilmesi talebini sizlerle paylaşmak istiyorum ve maalesef, bu torbada bunlar da kendilerini bulamadılar.

Taahhüdü ihlal suçu nedeniyle cezaevlerine girmekten korkup kaçanlar, evlerindeki hanımlarının ve çocuklarının yüzünü göremeyen esnaflar “Biz ne zaman affolacağız, bize nasıl bir düzenleme Meclis düşünüyor? Dağdaki teröriste af var, niye bize yok?” diye size soruyorlar değerli milletvekilleri.

4/C’li ve taşeron işçiler, defalarca sayın bakanlar buralarda düzenleme yaptıklarını, iyileştirme yaptıklarını söylemelerine rağmen, yine, bu torba yasada nasiplerini bulamadılar. “Lütfen sorar mısınız?” diye bize söylüyorlar. Bunların durumu ne olacak? Dün benim seçim bölgem ve ilim Kütahya’da Karayolları işçileri mahkeme kararına rağmen haklarını alamadıkları için yürüyüş yaptılar. “Ne olacak bizim durumumuz?” diyor. Türkiye genelinde birçok mahkeme kararına rağmen, “Taşeron işçisi kamu işçisiyle aynı işi yaptığı için kamu işçisi olarak değerlendirilmelidir.” kararına rağmen hâlen taşeron işçisi olarak çalışmaya mecbur bırakılıyor. Bunu biz çözmek zorundayız.

Yine, 2013 yılı sonuna kadar Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına yaklaşık 6 bin mühendisin alınacağı sözü verildi. Sayın Bakan televizyonlarda, ekranlarda reklam yaptı, “Alacağız.” dedi. Soruyorlar: “Ne oldu, 2013 geride kaldı, 2014’te durumumuz ne olacak? Maliye Bakanına gidiyoruz, ‘Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanının böyle bir talebi bizde yok.’ diyorlar. Tarım Bakanına gidiyoruz, ‘Maliye Bakanına ilettik, kadro vermiyor’ sözüyle karşılaşıyoruz. Hangisi doğru söylüyor, doğrusu nedir?” diye soruyorlar, lütfen soralım.

Değerli milletvekilleri, yine, 2013 yılında söz verilmiş olmasına rağmen bu sözü yerine getirmeyen sayın bakanlara bir çağrıda daha bulunuyorum: Ya doğruyu söyleyin ya koltuğunuzu bırakın. Artık bu gençleri kandırmakla hiçbir yere varamayacağınızı sizlere hatırlatıyorum.

Önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 3294 sayılı Kanuna ek madde eklemeyi öngören 36'ncı maddesinin ikinci fıkrasında geçen "vakıf gelirleri veya Fon kaynakları kullanılarak" ibaresinden önce gelmek üzere "maliyeti, bir sonraki yıl merkezi bütçesinden karşılanmak üzere" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan konuşacak.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet, ikinci bölümünü tamamlıyorum. Google’ın Hukuk Direktörü Susan Infantino -ben söylemiyorum- altı aylık Türkiye raporunu açıklıyor ve Google’a Ocak-Haziran 2013’te yapılan talepler 24.737 parça.

Arkadaşlar, bunu çok dikkatli izleyin; bu, 17 Aralık operasyonlarını da içeren bir raporlar dizisi. Bunlardan 3.846 tanesi Hükûmet talebi.

Şimdi, buradan şöyle yola çıkalım, diyor ki: “Platformlarımızdan içeriğin kaldırılması için Türk yetkililerden 1.673 talep aldık.” Geçtiğimiz yılın ikinci yarısına kıyasla neredeyse 10 kat bir yükseliş var arkadaşlar, 10 kat. Toplam talep 1.126, 5651 sayılı Kanun’u ihlalden. Neleri istemişler? Özellikle intihara yönlendirme, çocukları cinsel istismar, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımı gibi. Şimdi, burada, enteresan olan, verilen cevaplardan birkaç şey. Diyor ki: “Bir siyasi yetkilinin seks skandalıyla ilgili arama sonuçlarını kaldırmamız istendi. Bir mahkeme kararı elimize ulaştı. Sonuçları kaldırmadık.” Artık TİB karar alır, mahkeme kararını takmıyor Google, TİB karar alır, “bip” der Google’a gönderir, işleme koyar, olur biter arkadaşlar, değil mi? Mahkeme kararını takmayan Google sizin TİB’i, “bip”i dinler mi Allah aşkına, bir akıl mantık yorumlayın. Ya, bu sanal alemde dolaşırken nerelerden, hangi çalı çırpıdan nasıl geçildiğine bir bakın.

Bakın, bir şey daha demiş: “Bir Hükûmet kurumundan Kürt partisi -bizi kastediyor, Barış ve Demokrasi Partisi- ve Kürt aktivistler hakkında bir blog sayfasını ve profil resimleri yapan bir Google sayfasını kaldırmamız için 2 talep aldık, mahkeme kararı. Hiç kaldırmadık.” Bir daha diyor, bakın, bu çok önemli: “Bir savcının işinin kalitesini eleştirerek hakaret ettiği iddiasıyla blog yazısının kaldırılmasını öngören üçüncü tarafa yönelik bir mahkeme kararı aldık. Bloğu kaldırmadık.” Buyurun, ne yapacaksınız? Torbayı koydunuz da buyurun, çıkardınız yasayı. Ne yapacaksınız, bana onu söyleyin. Google “bip”lemiyor, TİB’i dinlemiyor. Çok garip bir durum var burada. Öyle “Torbayı koyduk, eli kaldırdık, oldu, çıktı.” olmuyor.

Ama Allah var, Hükûmetle ilgili olan bir konuda nezaket göstermişler. Telefon numaraları, şahsi e-postaları, banka hesap bilgileri -dikkatinizi çekerim- gibi detaylar bulunduran blog yazılarının kaldırılması için üçüncü taraflara yönelik üç mahkeme kararı aldık, Hükûmeti dinledik, ürün politikalarımızı ihlal ettikleri için bu yazıların çoğunu kaldırdık. Arkadaşlar, kafa ürün politikası düşünüyor, kâr kâr…

Şimdi, aynı şeyi bizim Hükûmet Facebook’a yapıyor, diyor ki bakın: “Türkiye’den her gün 19 milyon kişi ziyaret ediyor burayı.” 37 milyon kişinin aylık rutin izlediği söyleniyor, takip ettiği. Türkiye en az talepte bulunan ülke Facebook yönetimiyle ilgili. En çok kim bulunmuş? İtalya 1.705 kişi, Fransa 1.975, Almanya 1.886. Türkiye ne talepte bulunmuş? Demiş ki: “Hasip Kaplan’ın sitesini kapatın.” Bu kadar. Facebook da benim Meclis konuşmalarımın yer aldığı siteyi kapatmış. Niye? Facebook Türkiye’deki yüzde 49 gelirini vergisiz alıyor arkadaşlar. Alın size vergisiz sosyal devlet. Torba kanundan sosyal devlet çıkar mı? Vergisiz sosyal devlet olur mu? “Aa, Facebook benim sitemi kapattı.” diye yüzde 49 beleşten, vergisiz mal veriyorsunuz, haydi torbadan alın bakayım oradan verginizi. Garibim vatandaşın, büfecinin, köylünün yakasına yapışmasını biliyorsunuz, Google’ın, Facebook’un, dünya servislerinin birisinin yakasına yapışabilir misiniz? Yok. Torbanız zayıf arkadaşlar.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 36. Maddesindeki “üçüncü kişilerin kullanımına bırakılanlar” ifadesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

Ali Sarıbaş (Çanakkale) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE  VE  SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Çanakkale Milletvekili Sayın Ali Sarıbaş konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu’nda yapılacak değişiklikler üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlarım.

3294 sayılı Kanun, sosyal güvencesi, maaşı ve geliri olmayan vatandaşlarımızı kapsamaktadır. Sosyal güvencesi olmayan vatandaşlarımıza yardım elini uzatabilmesi için, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu hesabı açılmıştır. Bu fon hesabı, kanunla kurulmuş ve kurulacak olan fonlardan yüzde 10, gelir ve kurumlar vergisinin yüzde 2,8’i, trafik cezalarının yüzde 50’si, RTÜK gelirlerinin yüzde 15’i, bütçeye konulacak ödenekler ve bir nevi bağış ve yardım fonlarının gelirlerinden oluşmaktadır. Bu fonda toplanan paralar, hiçbir sosyal güvencesi, aylığı ve geliri olmayan vatandaşlarımıza genel yardımlar, eğitim yardımları, sağlık yardımları ve diğer yardımlar adı altında yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, adı üzerinde Sosyal Yardımlaşma Vakfının bu gelirlerin toplanırken ve eşit şekilde dağıtılmasını ve bu anlamda da bugüne kadar yaptığı hizmetlerde gerçekten, yeşil kart da dâhil olmak üzere, tüm ihtiyacı olan insanlarımıza, ihtiyaçları olanlara bütün sosyal vakıf amaçları içerisinde hizmet etmiştir. Ancak bugün az önce değişiklik önergesini sunduğumuzda ve vakıfların amacı dışında ve genellikle de bir noktada toplanması noktasında burada değişikliğe gidilmiş ve bu değişiklik içerisinde de hepsinin bir noktada toplanmasını amaç edinmiş. Ancak soru işareti olan şu var: Soru nedir? Burada sözleşmesi yapılan ve protokolle devredilen üçüncü şahısların durumu ne olacak? Bunlar kimlerdir? Bu ana kadar 155 tane yurt yapılmış ve fakirlere hizmet eden bu yurtların kaç tanesi kimlere ve nasıl tahsis edilmiştir? Bu sözleşmede bunlar tek anlamda bir yerde merkezî olarak toplanıp disiplin altına alınacaksa bu niçin kanun kapsamının dışında bırakılmıştır? Burada bir eksiklik var. Burasında bu eksikliğin giderilmesi konusunda özellikle Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda özellikle üzerinde durmak istiyoruz ve bunun da girmesinden yanayız. Ancak, bu sadece yeterli değil. Burada, yasada, yasa içerisinde, bugüne kadar torba yasaların içerisinde her türlü maddeyi konuştuğumuz gibi… Ben aslında buna artık torba da demiyorum çünkü torbanın içerisinde belirli maddeler olur, çuval diye tarif etsem hiç yanlış olmayacak çünkü olabildiğince çok konuda çok maddelerin gece yarısına kadar görüşülen bir çuval yasasından bahsediyoruz.

Burada endişe taşıdığım konulardan bir tanesi de şu… Kendimin de bugüne kadar uygulamalarından gören… Çan’da kurduğumuz, özel sektör, belediye ve sivil toplum örgütleri de dâhil olmak üzere kurduğumuz fizik ve rehabilitasyon hizmetinin -özürlüler için kurduğumuz- ve devlete, Çalışma Bakanlığına teslim etmemize rağmen, daha sonra amacı dışında kullanılarak Millî Eğitime tahsis edildiğini gördük ve yaptığımız protokollerin -ve verdiğimiz- buna rağmen yanlış yönde kullanıldığını gördük. Soru işareti de şu: AKP Hükûmetinin bugüne kadar rant ekonomisi, rantla yönetildiğini ve bugüne kadar da rant ekonomisiyle götürdüğünü biliyoruz. Onun için de her şeye rant gözüyle bakan bu zihniyetin, burada çok net olmayan ve nereye kadar götürüleceğini bilmeyen bu zihniyetin hazineye devredildikten sonra hazinenin dışında arsaların ve binaların net olarak kimlere devredileceğini öngörmüyor. Buradan TOKİ ve o zamanki arsaların ve binaların kullanılmaz diyerek kendinden çıkar amaçlı olarak kullanamayacakları endişesini taşıyorum. Buradaki yoksulumuzun, fakirimizin -vakıfların kurduğu- bu insanların daha sonra nerede, nasıl yaşayacakları da söz konusu olacaktır.

Çok değerli milletvekilleri, şunu söylemeye çalışıyorum: Kimsesizlerin, garibanların bugüne kadar oylarını istediniz ama seçimlere iki ay kala bu kimsesizleri, bu garibanları artık kandıramayacaksınız ve sandıkta, AKP’nin bu rant ekonomisine, bu yanlış ekonomisine insanların, fakirlerin bu anlayışına hayır diyeceğini biliyorum.

Bu vesileyle en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge  kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

37’nci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

T. B. Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 37. maddesindeki “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla” ifadesi yerine “31.12.2013 tarihine kadar” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu        Vahap Seçer     Malik Ecder Özdemir

         İstanbul                       Mersin                     Sivas

Rahmi Aşkın Türeli       Ramazan Kerim Özkan  Mehmet Ali Ediboğlu

       İzmir                                Burdur                    Hatay

Turhan Tayan         Mehmet Ali Susam

    Bursa                         İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 37 inci  maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Oktay Vural                            Mustafa Kalaycı           Muharrem Varlı

   İzmir                                          Konya                       Adana

Erkan Akçay                 Ahmet Duran Bulut         Emin Çınar

  Manisa                              Balıkesir                Kastamonu

Mesut Dedeoğlu

         Kahramanmaraş

“MADDE 37- 3294 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 3- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla elektronik sorgulama dâhil veri paylaşımı işlemleri nedeniyle tahakkuk eden ve ödenmeyen döner sermaye ücret ve hizmet bedelleri terkin edilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde millî ve manevi değerlerin korunması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması konusunda aile kurumu büyük önem taşımaktadır. Türk toplumunun temel taşı olan aile, ekonomik ve sosyal gelişmelerin yol açtığı olumsuz gelişmelere karşı korunmalıdır.

Aile kurumu güçlendirilerek aile bireyleri arasında bağlılığı ve aile bütünlüğünü koruyucu politikalar geliştirmeye mecburuz. Aileyi ve sosyal fonksiyonlarını zayıflatıcı unsurlar ortadan kaldırılmalıdır. İstihdam imkânı geliştirilerek her ailenin yeterli ve sürekli bir gelire sahip olması mutlaka sağlanmalıdır. Asgari hayat standardının altında gelir elde eden aileler muhtaçlık düzeyi esas alınarak sosyal korunma programı kapsamına mutlaka alınmalıdır. Bu çerçevede ailelere düzenli olarak sosyal destekler sağlanmalıdır özellikle ekonomik anlamda. Aile bütünlüğünün korunması ve sağlanması amacıyla, çalışan eşlerin aynı il içerisinde görev yapmaları mutlaka sağlanmalıdır yani eş durumundan tayinler.

Her alanda kadınların saygınlığını artırarak kadınların eğitim düzeyleri mutlaka yükseltilmelidir özellikle kırsal ve doğu bölgemizdeki vatandaşlarımız için. Kalkınma sürecinde iş hayatında ve karar alma mekanizmalarında daha fazla rol almaları mutlaka sağlanmalıdır. Böylece, kadınların toplumsal konumları güçlendirilmelidir. Yükseköğretimde sunulan imkân ve fırsatlardan kız öğrencilerimize de mutlaka yüksek derecede bu imkânları sağlamak durumundayız. Kadınların istihdam edilebilirlikleri genişletilerek iş gücü piyasasında geniş bir şekilde yer almaları mutlaka sağlanmalı, kadınlarımız yönetici sıfatına gelmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çalışma hayatında kadınlara yönelik negatif ayrımcılığa son verilmelidir. Çalışmayan ev hanımlarına mesleki beceri kazandırılarak aile bütçelerine ve ülke ekonomisine katkıda bulunmaları konusunda daha kapsamlı çalışmalar yapılmalıdır. Yaşları ne olursa olsun, evli olmayan kız evlatlarıyla, boşanan veya dul kalan kadınlar sağlık yardımlarından yararlandırılmalıdır. Kadınlara yönelik şiddete son verilmelidir, bu konuda gerekli tedbirler mutlaka alınmalıdır ve cezai yaptırımları artırılmalıdır. Kadınların şiddete maruz kalmasına yol açan kültürel, sosyal, psikolojik ve ekonomik nedenler kesinlikle ortadan kaldırılmalıdır. Bununla ilgili gerekli kanun tekliflerini bu Meclisten çıkarmak durumundayız. Sivil toplum kuruluşları ve medyayla bu konuda mutlaka iş birliğine gidilmelidir. Sosyal ve iş hayatında kadınların saygınlıklarına gölge düşüren, temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayan her türlü uygulamalara son verilmelidir. Şiddete ve istismara uğrayan kadınlara yasal yollardan hak araması sırasında adli yardım desteği mutlaka sağlanmalıdır.

Çocukların gelecekleri teminat altına alınarak çocukların yaşam kalitesi mutlaka iyileştirilmelidir. Kreş ve çocuk kulübü gibi gündüz bakım hizmetlerinden ücretsiz yararlanmalarının sağlanması mutlaka gereklidir.

Sayın Bakanım, gerçi yeni göreve geldiniz, tekrar hayırlı uğurlu olsun diyorum. Yine Kahramanmaraş, seçim bölgemde gerek kadın sığınmaevleri gerekse de huzurevlerinde merkezimizde ve ilçelerimizde çok büyük eksikliklerimiz var. Bu konuyu da tekrar hatırlatıyorum sizlere ve yardımlarınızı diliyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B. Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 37. maddesindeki “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla” ifadesi yerine 31.12.2013 tarihine kadar” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

Mehmet Ali Ediboğlu ( Hatay) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Ali Ediboğlu konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ EDİBOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesi için söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, 37’nci maddede yer alan “yürürlüğe girdiği tarih” ifadesi yerine “31.12.2013 tarihine kadar” ifadesinin eklenmesi gerektiğini söylemek istiyorum. Çünkü bu ifade değişikliği mali yıl bütünlüğü açısından gereklidir diye düşünüyoruz.

Ben bugün burada, bir hekim olarak, hekimlerin ve diğer sağlık çalışanları tarafından bir türlü benimsenemeyen döner sermaye uygulamasından söz edeceğim.

Değerli milletvekilleri, hekimler ile diğer sağlık çalışanları arasında huzursuzluğa neden olan, aynı işi yapan, aynı kadroda bulunan çalışanlar arasında bile ayrımcılık yaparak, çalışma barışını ve ahengini bozan, herkesin birbirinin aldığı döner sermaye miktarını tartışmasına neden olan, performans puanı biriktirmeyi sağlık hizmeti vermekten daha değerli hâle getiren bu sistem mutlaka yeniden gözden geçirilmelidir. Ayrıca 4/C’lilere döner  sermaye verilmemesi gibi bir durum da asla kabul edilemez. Öte yandan döner sermaye gelirlerinin personel arasında eşitsiz dağıtılması, sağlık kurumlarında zaten kalmayan ekip ruhunu da yeterince zedelemektedir.

Değerli milletvekilleri, sağlık çalışanlarının çalışırken gelirlerinde belli bir artışa neden olan döner sermayelerinin emekliliğe yansıtılmaması nedeniyle emeklilikte mağdur edildikleri bilinen bir gerçektir. Örneğin çalışırken aylık 7 bin lira alan bir hekim emekliliğinde 2.000-2.500 lira, ayda 2.500 lira alan bir hemşire de emekliliğinde ancak bin lira emekli maaşı alabilmektedir. Oysa Adalet Bakanlığı yıllar önce bir yasal düzenlemeyle kendi personelinin emeklilikteki gelir düzeylerini düzeltmiş, çalışanlarına önemli bir kazanım sağlamıştı. Aslında hâkim ve savcılar çalıştıkları sırada doktorlardan daha az aylık almakta fakat emekli olduklarında emekli ikramiyesini ve emekli maaşlarını doktorlardan neredeyse 2 kat daha fazla alabilmektedirler. Ayrıca Sağlık Emekçileri Sendikasının yaptırdığı bir ankete göre de, emekli maaşlarıyla ihtiyaçlarını karşılayabileceğini düşünen sağlık çalışanları oranının sadece yüzde 1 olması olayın vahametini de anlatmaya yetmektedir. Sağlık çalışanları geçinememe korkusuyla emekli olamamakta ya da emekli olup rahat bir yaşam sürmek yerine yeni bir işte çalışmaya mecbur kalmaktadır. Bu nedenlerle emeklilikte döner sermaye ödemeleri, emeklilik ikramiyelerine ve emeklilik maaşına yansıtılmalı ve sağlık çalışanlarını sefalete götüren bu durum mutlaka düzeltilmelidir.

Değerli milletvekilleri, aslında sağlık hizmetlerinin piyasa koşullarına bırakılamayacağı ve mutlaka devletin denetiminde olması gerektiği genel kabul gören bir yaklaşımdır. Bunun çeşitli nedenleri de vardır. Sağlık sisteminde hizmete talebin arz tarafından belirlenmesi, hizmeti üretenlerin, bir başka ifadeyle sağlık kurumlarının ve hekimlerin ilaç söz konusu edildiğinde de ilaç tekellerinin, piyasa ilişkilerini kullanarak gereksiz talep yaratmaları, sonuçta sağlık hizmeti kullanımını gereksiz biçimde körükledikleri de bilinen bir gerçektir. Sağlık hizmetlerinin arz yönlü manipüle edilmesini olanaklı kılan en önemli neden sağlık hizmeti kullanımına diğer metaların aksine tüketicinin değil hizmeti üretenlerin karar vermesidir. Burada arz tarafından uyarılan talebin konusu olan hizmet, tedavi edici hizmetlerdir. Asıl önemli olan koruyucu sağlık hizmetleri sunumu ise hep göz ardı edilmektedir. Piyasada sağlık talebinin arz tarafından manipüle edilmesinin ve artırılmasının arkasındaki temel güdü gereksiz yere talebi yaratılan, kullandırılan hizmetin o hizmeti üretene para kazandırma özelliğidir. Arz tarafından manipüle edilen hizmet türünün tedavi edici hizmetler, özellikle de yüksek teknoloji ve ilaç kullanan tedavi edici hizmetler olmasının nedeni tedavi edici hizmetlerin üreticiye yüksek oranda para kazandırma potansiyelidir.

Döner sermaye aslında bir özelleştirme uygulamasıdır. Türkiye, kaynaklarını birkaç sermaye grubuna ve küresel sermayeye aktarırken sosyal sektörlerini daraltmakta, ortadaki boşluk da tüketici olarak görülen hastalara yüklenen yeni tür vergilerle doldurulmaya çalışılmaktadır. Bu karmaşanın çözümü şüphesiz ancak merkezî politikalarla olanaklı olabilir. Sağlık hizmetlerinin finansmanının eşitlikçi bir vergi sistemiyle karşılanması, sağlık hizmetinin kamu tarafından sunulması, özelleştirilmeye aktarılan kaynakların kamu kurumlarına, kamu yatırımlarına yönlendirilmesi daha akılcı olacaktır. 700 bin sağlık çalışanının huzuru ve 76 milyon vatandaşımızın sağlığı için siyasetçiler olarak hep birlikte adım atmalıyız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 37’nci madde kabul edilmiştir.

38’inci maddede dört adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 38 inci maddesi ile 3359 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek 11 inci maddede geçen "en fazla dört yüz yabancı uyruklu" ibaresinin “yılda en fazla dört yüz yabancı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Hakan Çavuşoğlu                         Mihrimah Belma Satır                      Mehmet Doğan Kubat

                       Bursa                                              İstanbul                                            İstanbul

              Osman Aşkın Bak                              İsmail Kaşdemir                                 Gülay Dalyan

                     İstanbul                                          Çanakkale                                          İstanbul

                Hüseyin Bürge                                Türkan Dağoğlu                                Sevim Savaşer

                     İstanbul                                            İstanbul                                            İstanbul

                  İsmet Uçma                                      İhsan Şener

                     İstanbul                                               Ordu

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 38. Maddesindeki "en fazla dörtyüz" ifadesinin "en fazla üçyüz" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                  Haydar Akar                               Aydın Ağan Ayaydın                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                      Kocaeli                                             İstanbul                                            İstanbul

                  Müslim Sarı                                       İzzet Çetin                                        Musa Çam

                     İstanbul                                             Ankara                                               İzmir

             Mehmet Ali Susam

                        İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 38 inci maddesinde geçen "Sağlık Bakanlığı tarafından" ibarelerinden sonra gelmek üzere "milli menfaatlerimiz dikkate alınarak" ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                Muharrem Varlı

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

                  Erkan Akçay                                Ahmet Duran Bulut                                 Emin Çınar

                      Manisa                                            Balıkesir                                         Kastamonu

               Ruhsar Demirel

                    Eskişehir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa ek madde eklemeyi öngören 38’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                 İdris Baluken                                      Sırrı Sakık                                     Mülkiye Birtane

                       Bingöl                                                Muş                                                  Kars

                Pervin Buldan                                   Hasip Kaplan

                        Iğdır                                                Şırnak

BAŞKAN – Okutulan önergeye komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge üzerinde…

SIRRI SAKIK (Muş) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yabancı ülke vatandaşlarının, ihtiyaçları olması halinde, Türkiye'den sağlık hizmeti talebinde bulunmaları karşılığında bu talebe karşılık verilmesi, kuşkusuz olumlu bir düzenlemedir. İnsanlığın bütün kazanımları ve birikimlerinin ortak olduğu ilkesinden hareketle bu yaklaşımın doğru olduğunu ifade etmek isteriz. Ancak AKP iktidarının özellikle son birkaç yıl içerisinde, içine girmiş olduğu yanlış dış politika, insanlık suçu niteliğindeki fiillere karışmış uluslararası örgüt militanlarına yardım sağlamalarına neden olmuş, bu gruplara sağlık başta olmak üzere bir çok lojistik destek sunmuştur.

Tasarıda, en fazla 400 kişi olmak üzere, sağlık hizmeti alacak kişilerin kimler olduğunun Dışişleri ve Sağlık Bakanlıklarının uygun görmesiyle belirleneceğine ilişkin yaklaşım, uygulamanın şeffaflığı açısından oldukça sorunludur. Dışişleri Bakanlığı bu tür konulara ilişkin olarak yüksek düzeyde güven yitimine uğramıştır. Yaklaşım olarak olumlu görülen bu tasarı maddesinin, Türkiye'de hâlen gelir tespiti yapılmamış 3 milyon dolayında yurttaşın olduğu göz önüne alındığında farklı bir boyutu da ortaya çıkmaktadır. Şeffaf olmayan bu uygulama alanında, ilgili kamu kuruluşlarının uluslararası suç sayılabilecek fiiliyatlarına devam edecekleri endişesi mevcuttur.

Uygulama olumludur ancak bu yönde endişelerin giderileceği, açık ve şeffaf yasalara ihtiyaç vardır. Değişiklik ile böyle bir yasanın yapılmasına olanak tanımak amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 38 inci maddesinde geçen “Sağlık Bakanlığı tarafından” ibarelerinden sonra gelmek üzere “milli menfaatlerimiz dikkate alınarak” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Ruhsar Demirel (Eskişehir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar Demirel konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; parti grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, yurt dışında mağdur durumda olan, sağlık ihtiyacı olan insanlara yardım etmek, uluslararası ilişkilerin ötesinde, insani ve vicdani bir durum ama ne olduğu, ne olacağı belli olmayan, her gelene kapıyı açıp yabancıya kapıyı açıyorsanız -ki anladığımız kadarıyla Adalet ve Kalkınma Partisinin önergesi bu şekilde- “Bu ülke, haymatlosların vatanı mı olacaktır?” diye bir soru geliyor akla. Az sonra o önergeyi kabul edeceğiniz aşikâr. Ve bu yasa tasarısındaki ilgili maddede, 38’inci maddede çok muğlak bir ifade var. İşte, “Yılda dört yüz tane kişi, Dışişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı onayıyla…” diyor

Hatırlayacaksınız, kısa bir süre önce bir yasaya daha “evet” dediniz. Bu ülkeye eğitim amacıyla gelecek kadavraların bile menşesiyle ilgili bir atıf yaptınız, “Şu şu şu kriterlerdekiler getirilemez.” diye yasaya koydunuz bunu. E, peki, hastalara, yaşayanlara hiçbir kriter koymayıp 400 tane hastayı kabul eden siz, ölü gelirken bile kriter koyuyorsunuz; bu, size hiç düşündürücü gelmiyor mu? Hani son zamanlarda hep söylüyorum “Gerçeklerinizle yüzleşin, çelişkilerinizin farkına varın.” diye. Ölüyü, bir cesedi eğitim için buraya getirirken ona kriter koyuyorsunuz, çok naif bir söylemle “insan haklarıyla ilgili bir suça karışmamış olmak” diye, 400 tane hangi vasıfta hasta olacağı ve nereden geleceği belli olmayan yabancıyı alalım…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Soydaşlar gelecek, soydaşlar; itiraz etmeyin.

RUHSAR DEMİREL (Devamla) – O alanı…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Soydaşlar gelecek, itiraz etmeyin. Her şeye itiraz ediyorsunuz, bari buna “evet” deyin.

RUHSAR DEMİREL (Devamla) – Ben konuşmaya hevesli arkadaşlar görüyorum, parti gruplarıyla iletişime geçip buraya çıkabilirler.

BAŞKAN – Müdahale etmeyin lütfen hatibe.

RUHSAR DEMİREL (Devamla) – Ama bu ülkeye vatansızlar gelecektir.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Soydaşlar gelecek hanımefendi.

BAŞKAN – Sayın Çavuşoğlu…

RUHSAR DEMİREL (Devamla) – Kaldı ki geri iade…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Karşı çıkmayın soydaşların haklarına.

RUHSAR DEMİREL (Devamla) – Avrupa Birliğiyle geri kabul anlaşmaları da imzalamak üzeresiniz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sadece hamaset yapıyorsunuz soydaşlar üzerinden, azıcık bir iş yapın.

RUHSAR DEMİREL (Devamla) – Bu anlaşmayla beraber bu ülkeye kimlerin geleceği belli değil.

Ayrıca, Sayın Dışişleri Bakanı, Bakanlığı süresince ve daha öncesinde de tabii -hayat öyküsünde de var- “stratejik derinlikten değerli yalnızlığa” götüren sürecindeki kimi dost kabul edip, -Bakanlık- kimler için onay verecek, kimler için vermeyecek; onu da bilmiyoruz.

Bu ülkeye gelenlerin gidenlerin haddi hesabı yok, bunu hepimiz biliyoruz, kapı herkese açık ama sağlık kurumlarının kapısı bu ülkenin vatandaşlarına yarı açık. Çünkü Suriye’den gelen sığınmacılar bu ülkede koşulsuzca, her tür sağlık hizmetini hudutsuzca alma hakkına sahip ama Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarına bu kapı sonuna kadar açık değil; bu, size enteresan gelmiyor mu? Bu gerçeğinizle de yüzleşin, kendinizi kandırmayın sayın milletvekilleri, bu, bir gerçektir. Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı, vergisini veren, bu ülke için bütün vatandaşlık sorumluluğunu yerine getiren vatandaşın, sağlık hizmetinden sınırsız faydalanmak gibi bir hakkı yoktur vatandaşlık sorumluluğunu yerine getiriyor olmasına rağmen ama Suriye’den “sığınmacı” adı altında getirdiğiniz her tür insan her tür hakka sahip bu ülkede; sizin, benim ve herkesin, bütün vatandaşların verdiği vergiyle. Şimdi de ne idüğü meçhul 400 tane ve hangi tür olduğu belli olmayan hastalıktan insan getirmeyi düşünüyorsunuz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Soydaş gelecek Hanımefendi, soydaş gelecek.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Senin maddeden haberin yok.

RUHSAR DEMİREL (Devamla) – Bu insanları getirdiğiniz zaman, bu ülkeye hangi tür hastalıkları transfer edeceğinizi de bilemiyoruz. Çünkü sağlık, yalnızca sizin veya benim anladığım bir şey değildir, hastayla beraber hastalık transfer edersiniz. Nitekim Suriyeli sığınmacılarla beraber, bu ülkeye yıllardır eradike ettiğimiz kızamık ve çocuk felci hastalıklarını transfer ettiğinizi hiç kimse bilmiyorsa, hekim arkadaşlarınız biliyordur.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Yüz binlerce Suriyeli var orada, 400 Suriyeli gelecek.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bilmiyorsun sen!

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın lütfen.

RUHSAR DEMİREL (Devamla) – Bazı arkadaşlara tekrar olsun diye söylüyorum, bu konuyu da dinlesin diye: Suriye’den gelen sığınmacılarla beraber aşıyla önlenebilir bulaşıcı hastalıklar bile ülkemizde görülür oldu. Bunların bütün maliyetini hem sağlık olarak hem vergi olarak bizler ödüyoruz. İçinizde sağlık kökenli olmayan arkadaşları, diğerleri aydınlatsınlar. Kızamıktan sertifika elde etmiş, çocuk felcinden sertifika elde etmiş bir ülkeydik, bugün bu vasıflarımızı kaybettik. Dolayısıyla, kapıyı açıp da “Her gelen buraya gelsin, vatansızları da burada ağırlayalım, ülkeye de hastalık transfer edelim.” diyen bir yasayı onaylamamız mümkün değil. Kaldı ki -tekrar hatırlatıyorum- kadavra için bile kısıtlılık koymuş bir siyasi partisiniz. Ölüden bile kısıtlılık isteyen sizin, gelecek rastgele 400 canlı için hiç kısıtlama koymamış olmanız çok manidar.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’ıncı maddeye göre bir uyarı yapacağım. Bu, Komisyonda görüşüldü, soydaşlar falan değil. Bugüne kadar uygulamada Afganistan’dan, Yemen’den geldiler, soydaş falan değil.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sadece hamaset yapıyorsunuz!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sen bilmediğin konuda konuşuyorsun, söylediklerin yanlış!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oylama yapıyorum, lütfen Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.37

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 38. Maddesindeki "en fazla dörtyüz" ifadesinin "en fazla üçyüz" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Mehmet Ali Susam (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Mehmet Şeker…

BAŞKAN – Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Şeker konuşacak önerge üzerine.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; torba yasanın 38’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, sizleri ve bizi izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

38’inci madde, Hükûmetin teklif ettiği metinde olmayan, alt komisyonda önergeyle kabul edilen ve hangi ihtiyaç nedeniyle konulduğu belli olmayan bir madde değerli arkadaşlar. Alt komisyondaki hâliyle, bu maddeyle Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na bir ek madde konulmak suretiyle, sayıları sınırsız, refakatçi sayıları sınırsız olan yabancı uyrukluların tedavi giderlerinin, konaklama ücretlerinin Kamu Hastaneleri Kurumunun bütçesine konulacak bir ödenekten karşılanması öngörülüyordu. Daha sonra, komisyon görüşmelerinde, hasta sayısı 400’le, refakatçi sayısı da 2’yle sınırlandırılmış ancak bu sefer de geliş gidiş yol masrafları bu maddeye dâhil edilmiştir.

Değerli arkadaşlar, ülkelerinde tedavileri mümkün olmayan yabancıların, ülkemizde tedavi talebinde bulunmaları, ülkemizin bu talebi karşılaması oldukça olumlu bir durumdur ancak zaten ikili anlaşmalar kapsamında, aralarında Arnavutluk, Kosova, Sudan, Yemen, Afganistan, Azerbaycan ve Kıbrıs’ın bulunduğu yedi ülkeden her yıl gelecek olan 600 kişinin tedavileri Türkiye tarafından karşılanabiliyor. Bu kapsamda, 2013 bütçesine konulan rakam 2 milyon lira iken, 2014 yılında bu rakam 4 milyon 104 bine çıkarılmıştır.

Diğer taraftan, aralık ayında -2013 verileriyle- Türkiye’de, sadece ateşli silah yaralanması ile Suriye’den gelen, çok farklı orijinlerde tedavi edilen yabancı sayısı da 17 bin kişidir. Yine, Suriyelilere verilen poliklinik hizmet sayısı da 1,9 milyonu aşmış durumdadır. Bu tedavilerin maliyetlerini Hükûmet sır gibi saklasa da, defaten verdiğim soru önergeleri cevapsız bırakılsa da buraya çok ciddi bir bütçe akıtıldığını biliyoruz. Hâl böyleyken, bu düzenlemeye neden ihtiyaç duyulduğu bilinmemektedir. Burada açık olan şey ise: Bu düzenlemede bir çapanoğlunun olduğu kesindir. Peki, yabancıların ayağına bu kadar olanak seriyoruz da sağlık alanında kendi vatandaşlarımıza hangi olanakları sağlıyoruz?

Değerli arkadaşlar, ülkemizde işsiz olan ve gelir testinden geçmeyen 3 milyon vatandaşımızın sağlık hizmetine erişimi imkânsızlaştırılmıştır. Devlet, bu işsiz, geliri olmayan kişilere aylık 245 TL borç yazmaktadır. Bu konumdaki kişilerin borcu 4 milyar liraya ulaşmıştır. Çalışanlardan ve emeklilerden ise alınan katılım payı 11 kaleme yükselmiştir değerli arkadaşlar. İlaç katılım payı, muayene katılım payı, reçete katılım payı, tetkik farkı ücreti gibi pek çok nedenlerle vatandaşlarımızdan para alınmaktadır ve vatandaşlarımızın sağlık hizmetine ulaşımı olanaksız hâle gelmiş durumdadır. Yurttaşlardan alınan katkı katılım payları oranı iktidarınız döneminde yüzde 45’lere çıkmıştır.

Diğer taraftan, iş sözleşmesi feshedilen bir kişi, eğer işsizlik sigortasından yararlanacak koşulları taşımıyorsa, son bir yıl içinde doksan gün prim ödememişse, ancak on gün sağlık hizmetinden yararlanabilmektedir. Türkiye, tedavisi için başka şehre sevki yapılan kendi vatandaşına ve refakatçisine herhangi bir konaklama ücreti ödemezken, 38’inci madde ile yabancı uyruklu hastanın kendisi ve 2 refakatçisinin her biri için günlük 100 liraya kadar konaklama masrafı ödemeye heveslidir. Yani, iktidar, bir tarafta yabancı uyrukluların tedavileri için ikili anlaşmalarla, yasal düzenlemelerle yasaların etrafının dolanılması suretiyle her türlü imkânı yaratırken, diğer taraftan, kendi vatandaşına “Ya hasta olma ya da para bul, seni ancak öyle tedavi ederim.” demektedir.

Değerli arkadaşlar, torba yasanın hazırlık aşamasında, on iki aydan daha kısa süreli prim borcu olan esnafın bu borcunun silineceğine, yeni gelir testi yaptırması gerektiği hâlde yaptırmayanlar için düşük bir meblağ üzerinden prim borcu çıkacağına, bunun 12 taksite bölüneceğine yönelik düzenlemeler yapılacağı haberleri vardı, ancak bunların hiçbirisi gerçekleşmedi.

Değerli arkadaşlar, Hükûmet, bu maddenin hangi ihtiyaca binaen apar topar, üstelik de sınırsız ve muğlak bir kurguyla alt komisyona, torbaya konulduğunu derhâl açıklamalı ve bunu geri çekmelidir. Öncelikle gelir testinden geçmeyen kişilere yazdığı borcu silmeli, bu kişilerin, sağlık hizmetine erişimini sağlamalı ve esnafın prim borcuna çözüm üretmelidir. Bu duygularla hepinize saygı ve selamlarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 38 inci maddesi ile 3359 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek 11 inci maddede geçen "en fazla dört yüz yabancı uyruklu" ibaresinin “yılda en fazla dört yüz yabancı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Doğan Kubat (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılıyoruz.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Ülkemizde tedavi edilecek hasta sayısının yıllık olduğu belirtilmekte; ayrıca 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunundaki tanımlamaya uygun olarak "yabancı uyruklu" ifadesi vatansızları da kapsayacak şekilde "yabancı" olarak düzeltilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

OKTAY VURAL (İzmir) – Değişen önergeyle birlikte.

BAŞKAN - Kabul etmeyenler… 38’inci madde kabul edilmiştir.

39’uncu maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 39 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                Muharrem Varlı

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

                  Erkan Akçay                                S. Nevzat Korkmaz                                 Emin Çınar

                      Manisa                                              Isparta                                           Kastamonu

             Ahmet Duran Bulut

                     Balıkesir

“MADDE 39- 28/5/1988 tarihli ve 3465 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Dışındaki Kuruluşların Erişme Kontrollü Karayolu (Otoyol) Yapımı, Bakımı ve İşletilmesi ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanuna 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

“MADDE 5/A- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bu Kanun kapsamında yapılacak görevlendirme ve yaptırma ile ilgili işlemlerde 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 5/1/2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu hükümleri uygulanır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 39. Maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

Haydar Akar                                                 Aydın Ağan Ayaydın                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

   Kocaeli                                                               İstanbul                                            İstanbul

Müslim Sarı                                                         İzzet Çetin                                        Musa Çam

   İstanbul                                                               Ankara                                               İzmir

Mehmet Ali Susam                                       Birgül Ayman Güler

      İzmir                                                                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BİRGÜL AYMAN GÜLER (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, öncelikle Sayın Ayşenur İslam’a başarı dileklerimi sunuyorum.

Tabii, bu 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı toplamı, toplam 300 sayfa, 125 madde, 18 satırlık bir başlığı var. 39’uncu madde üzerinde konuşacağım, sizin konunuz değil, kara yollarıyla ilgili bir düzenleme. Sanıyorum, ilgili yürütme organı görevlilerinin burada olmaması bir zorluk çıkarıyor, konunun derinliklerine girmemizi önlüyor. O yüzden, Genel Kurulun çalışma sistemi üzerinde galiba bir kere daha düşünmek gerekiyor.

39’uncu madde, 1988 yılında çıkarılmış olan 3465 sayılı Kanun’u değiştiriyor. 3465, devlet tarafından yapılmayacak olan otoyolları nasıl yaparız konusunu düzenleyen bir kanun. Topu topu 13 madde ama 1988 yılında yürürlüğe girmekle beraber, kapsamı içerisinde dikkate değer hiçbir iş yapılmamış bir kanun toplamı. Otoyolların yap-işlet-devret modeliyle yapılmasını öngören bir kanun. Bu kanunda, bu çerçevede verilecek olan ihalelerin, Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Kanunu sözleşmeleri yasaklarına tabi tutulması öngörülmüş.

Burada büyük olay şudur: Daha şubat ayında, Şubat 2013’te, Türkiye’nin çok büyük ölçüde gelir elde ettiği köprü ve otoyolların ihalesinin Sayın Başbakan tarafından durdurulmuş olma hikâyesi yeterince aydınlatıcıdır. Bir tür, otoyol ve köprü yapımını özel sektöre devretme arayışında olan bu düzenleme, gerçekte, işlemleri sıradan İhale Kanunu çerçevesinde halletmeyi öngörür ama doğrusu, yapılan işlemler imtiyaz ve iltizam işlemleridir. Türkiye’nin köprü ve otoyollarının yapımı, bakımı, işletmesi, otoyolların üzerindeki otel, motel, lokanta ve diğer tüm tesislerin yapımı, bakımı ve işletmesi, bu kanun çerçevesinde özel sektöre ihaleyle gördürülebilecektir. Bu kanun, bu devri kırk dokuz yılla sınırlandırır. Şimdi, torba kanun, 110’uncu maddede, yirmi beş yılla sınırlandıran yeni bir düzenlemeyi önümüze koyar.

Değerli arkadaşlarım, köprü ve otoyolların imtiyaza ve iltizama verilmesiyle, Türkiye Cumhuriyeti bir kez daha Osmanlı dönemi kamu hizmeti âdetlerini canlandırır. Şimdiye kadar altın yumurtlayan tavuk niteliğinde olan köprü ve otoyol gelirlerini imtiyaz ve iltizama adi sözleşme düzeneğiyle vermek, altın yumurtlayan tavuğu kesmek demektir. Daha maliyeci terimleriyle söyleyelim, eski kuşak maliyeci terimleriyle gelirleri kırdırmak demektir. Yirmi beş yıllık otoyol ve köprü gelirini peşin satmak, çok pahalı altyapı finansman yoluna başvurmak demektir. Yirmi beş yıl, kırk dokuz yıl, doğrudan hüküm ve tasarruf yetkisi devlette olan otoyol ve köprüler üzerine bir ya da birkaç şirketin ve elbette onlarla iş birliği yapacak bugünkü, yarınki bir grup siyasetçinin iş birliği demektir.

Halkın arasında dolanan isimle söylersek, bu, Deli Dumrul hikâyesidir: Geçenden 5 akçe, geçmeyenden 10 akçe. Otoyolların ve köprülerin, artık, Osmanlı Dönemi’nde kalmış olması gereken imtiyaz ve iltizam yoluyla rant yağmasına açılması bir hatadır ama özellikle de kamu gelirlerini yirmi beş ve kırk dokuz yıllığına peşin peşin kırdırmak daha büyük hatadır. Biz bu yatırımları borçlanarak yapabiliriz. Her türlü mali hesaplama, iltizam ve imtiyaz yönteminden daha kârlı olacağımızı gösterir. Bu özelleştirme yöntemi reddedilmelidir. O nedenle, 39’uncu maddeye olumsuz görüş veriyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, kabul edildi. Yapmayın lütfen! Arada bize bakın, 3 kişi el kaldırdı ya!

BAŞKAN – Bakıyorum, baktım, hepinizi gördüm. Oraya da baktım, buraya da baktım, hepinizi gördüm Sayın Akar.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 39 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

S. Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

"MADDE 39- 28/5/1988 tarihli ve 3465 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Dışındaki Kuruluşların Erişme Kontrollü Karayolu (Otoyol) Yapımı, Bakımı ve İşletilmesi ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanuna 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

"MADDE 5/A- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bu Kanun kapsamında yapılacak görevlendirme ve yaptırma ile ilgili işlemlerde 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 5/1/2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu hükümleri uygulanır."

BAŞKAN -  Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz konuşacak. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Sayın Bakan görevine yeni başladı, hayırlı olsun dileklerimi iletiyorum.

Ve yine sözlerimin başında, üzücü bir haberi de Genel Kurulumuzla paylaşmak istiyorum. İzmir Bornova’da bir uzman çavuş hemşehrimiz şehit olmuştur, buradan Isparta milletvekili arkadaşlarıma da haber vermiş olayım. Kendisine, şehit kardeşimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine, sevenlerine ve Türk milletine de başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, eylülde 1,9 lira seviyesinde olan dolar, Merkez Bankasının yaptığı birçok müdahaleye rağmen, bugün 2,275 lira seviyesinde, artış oranı yüzde 20’den fazla. Bu fahiş artış, dışa bağımlı, üretkenlikten uzak, faiz lobisine bizzat Hükûmet tarafından teslim edilmiş, sömürücü yabancı sermayeye peşkeş çekilmiş ve böylece kırılganlığı artmış ekonomimizde yeni depremlerin, yeni kasırgaların habercisi. Ekonomide mucizeler yarattığını söyleyen Hükûmet sadece seyrediyor. “İstikrar, istikrar” diye yeri göğü inleten AKP, ekonominin ateşini yükselten ve dış borcu altından kalkamaz hâle getiren bu kötü gidişatı bir türlü durduramıyor.

Ülkede 17 Aralıktan itibaren bozulan hava Hükûmet tarafından dikkatle takip edilmesi gereken bir süreç iken, Sayın Erdoğan’ın 3-5 hırsızı ve yolsuzu korumak için âdeta tüm ülkeyi, ekonomiyi ateşe atan bir tutumla ülkeyi germesi, kurumlarla kavga etmesi, iş adamlarını, basını, velhasıl önüne gelen herkesi tehdit etmesi ülkedeki geleceğe yönelik beklentilerin bir anda felaket havası senaryolarına dönmesine yol açtı. Kimseyi suçlamayın beyler, suçu kendinizde ve politikalarınızda arayın. 3-5 kişi için ülkeyi, zaten sırat köprüsünde giden ekonomiyi, sabit gelirli kesimleri, çiftçiyi, işçiyi, memur ve esnafı yaktınız. Zaten bu kesimlere 5 kuruşluk bir hayrınız yoktu, şimdi de üstüne üstlük tepelerine binmeye ve eziyet etmeye devam ediyorsunuz. Son numaranız da şu: Esnafa yeni bir yük, yeni bir işkence. Zaten solunum cihazına bağlı olan hastanın fişini çekiyorsunuz. Hükûmet, aldığı kararlarla, esnafın ödediği işgaliye, eğlence ve tabela vergisini, hafta sonu çalışma harcını belirleme yetkisini belediyelerden kendi uhdesine aldı. İşgaliye, hafta sonu harcı, tabela vergisi ve eğlence vergisi fahiş artışlarla yükseltildi, esnafa âdeta “Kapatın kepenklerinizi.” diyorsunuz. Hep AVM’lerin hükûmeti olan AKP esnafa son darbeyi vurmak üzere. Siz kimin hükûmetisiniz Allah aşkına? Bakın, şu zamlara, şu artışlara bir bakın. Allah aşkına, insaf bunun, vicdan bunun neresinde? Lütfen, elinizi vicdanınıza koyup bir düşünün.

Pazar esnafının ödediği işgal parası yüzde 350 artırılıyor, 60 kuruştan 2,5 liraya yükseltiliyor. Tabela vergisine bakalım. Örnek: Isparta Belediyesinde metrekaresini 30 lira olarak belirlemişti tabela vergisinin ama bu yetkiyi Hükûmet üstüne alınca bu vergiye de yüzde 100 zam geldi, metrekare fiyatı 60 liraya yükseltildi. Hafta sonu harcı ne oldu? Pazar günleri çalışma harcı 20 liraydı, Bakanlar Kurulu kararı, bu harcı tam yüzde 3.000 arttırdı ve 600 liraya çıkarttı. Peki, eğlence vergisi ne oldu? “PlayStation” işleten iş yerlerinde belediye makine başına 50 kuruşluk bir vergi alıyordu; zam tam yüzde 600, makine başı 3 liraya yükseltildi. Siz ne sanıyorsunuz Allah aşkına değerli AKP milletvekilleri, değerli Hükûmet; esnafın bir eli yağda bir eli balda mı? Bunların soyadları Çalık değil, bunların soyadları Topbaş değil, 100 milyon dolarları bir çırpıda, herkes tarafından bilinen birtakım vakıflara bağış yapamıyorlar.

Ekonomiyi ve sosyal kesimleri felç ettiniz. Bütçe artık yama tutmuyor. Bulduğunuz çözüm bu, bütçe deliklerini dar gelirliye finanse ettirmek, kapatmak.

Söyleyin bürokratlarınıza, mevzubahis bakanlarınıza, daha az yesinler içsinler, inin esnafın üzerinden. Yakın çevrenizin, partilerinizin ekonomiye, ülkeye verdikleri zararı esnaf Mehmet Bey, pazarcı Ali Efendi ödemek zorunda mı?

Bu zulme, bu haksızlığa bir an önce son verin, bunun Milliyetçi Hareket Partisi olarak takipçisiyiz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

40’ıncı maddede üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 40. maddesinin sonundaki "atanabilir" ifadesinin "atanır" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Vahap Seçer                                Rahmi Aşkın Türeli

                     İstanbul                                             Mersin                                                İzmir

           Malik Ecder Özdemir                      Ramazan Kerim Özkan                            Turhan Tayan

                       Sivas                                               Burdur                                               Bursa

            Kadir Gökmen Öğüt

                     İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 40 ıncı maddesinde geçen "atanabilir" ibaresinin, "atanır" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                Muharrem Varlı

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

                  Erkan Akçay                                Ahmet Duran Bulut                                 Emin Çınar

                      Manisa                                            Balıkesir                                         Kastamonu

             S. Nevzat Korkmaz

                      Isparta

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin 40'ıncı maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve talep ederiz.

                 İdris Baluken                                      Sırrı Sakık                                     Mülkiye Birtane

                       Bingöl                                                Muş                                                  Kars

                 Hasip Kaplan                                   Pervin Buldan

                       Şırnak                                                Iğdır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu madde ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun Ek 1'inci maddesinde yapılacak değişiklikler kapsamında hak sahipliği sonucunu doğuran durumlar ile ilgili iş ve işlemler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına devredilmektedir. Terörle Mücadele Kanununun kaldırılmasının demokrasi ve insan hakları açısından öneminin sürekli ifade edildiği, partimiz ve demokratik kamuoyu tarafından kaldırılmasının talep edildiği ve bizzat Başbakan tarafından kaldırılacağının beyan edildiği bir süreçte bu kanunda değişiklik yapılması çelişkili bir durum oluşturmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağız.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 40 ıncı maddesinde geçen "atanabilir" ibaresinin, "atanır" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

S. Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 40. maddesinin sonundaki "atanabilir" ifadesinin "atanır" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak önergelerle ilgili olarak?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Isparta Milletvekilimiz Süleyman Nevzat Korkmaz konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kez daha heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarı, engelli kardeşlerimizle ilgili olarak gerçekten bazı hususları, bazı iyileştirmeleri içeriyor. Bu düzenlemeye Milliyetçi Hareket Partisi hem Plan Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda kendi zaviyesinden katkı vermeye çalışmış, engelli kardeşlerimizin hayrına olan maddeleri desteklemiş, önergeler vermiştir. Aslında, bu tür maddeler Genel Kurulda ittifakla çıkarılacak hususlar. Yani, sadece bu maddelerle gelinir ise Genel Kurulun önüne, düzenleme hiç bekletilmeden çıkacak ama AKP illa suyu bulandıracak. Bu düzenlemeye, ne kadar netameli hususlar varsa, hayırlı maddelerin arkasına şer birtakım gizli emel ve niyetleri de taşıyan maddeleri saklayacak ve asıl istediğini böylece almış olacak.

Meclisi huzur içinde çalışmaktan alıkoyan Adalet ve Kalkınma Partisidir. Ayır bu maddeleri birbirinden, ittifakla çıkacak maddeler beklemesin. Öyle binlerce insanımız var bu düzenlemeyi bekleyen. Diğer maddeleri ise ayrıca tartışalım, yeterince tartışalım, ama maksat üzüm yemek değil.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle gerçekten birçok kez bizlere iletilen bir sorunu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Maden İşleri Genel Müdürlüğü ve maden sahalarına dayalı, Orman Bakanlığından verilen orman izinleriyle ilgili olarak madencilere yaptığınız eziyetleri anlatacağım. Başbakanlık 16 Haziran 2012'de 2012/15 sayılı bir Genelge yayımladı. Kamu kurumlarına ve bunların kurduğu şirketlerine, sahip oldukları ya da tasarrufunda bulundurdukları taşınmazlarla ilgili olarak satış, kira, takas vesaire gibi tüm işlemlerinde ama tüm işlemlerinde Başbakanlıktan izin şartı getirildi. Bu genelge, mevzuatın istediği tüm evraklarınız tamamlanmış olsa bile Başbakanlığın keyfî olarak size izin vermemesi gibi bir hususiyeti ortaya çıkarıyor. MİGEM'de ve Orman Genel Müdürlüğünde şu anda ruhsat başvuruları bir türlü sonuçlanmıyor, bekliyor. Ruhsatları devredeceksiniz ama yapamıyorsunuz. Bu durum ister istemez akla kötü düşünceler getiriyor. Hele bu ayakkabı kutuları ve para kasalarını da gördükten sonra, ister istemez insanın aklına başka düşünceler geliyor. Bir yönetici, bir idare işleri ne diye zorlaştırır değerli arkadaşlar? Her şey yapılmış, hazırlanmış iken ne diye  zorlaştırır?  Yani  işi  niye  yokuşa  sürer?  Ya  maksadınız eziyettir muhatabınıza ya da "Bunun bir kolayı var." mesajını iletmektir. Bu zulüm gibi uygulamanızla firmaların hem kazançları hem de itibarlarıyla oynanıyor. BİMER'e başvuru yapıyor bu firmalar, son derece komik cevaplar alıyor, mesela "Başvurunuz uygun görülmemiştir." diye. Yani başvuru yapmayacak mı, haklarını aramayacak mı bu firmalar?

Değerli milletvekilleri, AKP artık vatandaşa eziyet partisi hâline gelmiştir. İnsanlar yatırım yapıyor; onlarca, yüzlerce işçi çalışmak için boşuna bekletiliyor ve firmalara zarar veriliyor. Haksız rekabetlerin önü açılıyor. Zaten madencilik, zamanınızda ayrıca ele alınması lazım gelen bir garabet sektör hâline getirilmiştir.

“Madencilik yapmak istiyorum.” diyen şirket, kurum ve kuruluşlardan 14 ayrı izin almak zorundadır. Bu izinlerden birisi bile eksik olmayacak, yoksa yandınız. Zaten kaplumbağa hızı ile yürüyen işler bir de Başbakanlık oluru ile iyice durma noktasına getirilmektedir. Ayrıca, kurumların verdiği izinler teknik inceleme sonucunda veriliyor.

Peki, Başbakan neyi inceliyor? Madencinin kendisinden olup olmadığını mı, ayakkabı kutularına yapacağı katkıyı mı, neyi? Yerelle ilgili merkezin nasıl bir bilgisi var da merkez karar verici olabiliyor? Maden Mühendisleri Odası da, madenciler de kan ağlıyor.

Yok, bu sorunlar önemli değil; efendim, önemli olan Bilal oğlan meselesi. Öyle olmasa, bir gecede HSYK kanununu Meclise getiren Hükûmet, 50 defa, madencilik alanının sıkıntılarını gideren bir kanun tasarısı getirmez mi? Bunlar halkımız tarafından ve iş dünyası tarafından not edilmiştir.

Seçimlerde ruhsat isterken el mi yaman, bey mi yaman göreceksiniz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Kadir Gökmen Öğüt konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubu adına 40’ıncı maddedeki önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.

17 Aralıktan bu yana ülkemiz büyük bir kaos içinde. Bu bulunduğumuz durum da yarın çok fazla gelişmelere gebe görünüyor. Ben bu kürsüden yine sıcak gündemin gölgesinde kalanları ve gölgede bırakılmaya çalışılanları anlatmaya çalışacağım.

Değerli milletvekilleri, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre, çalışan tüm kesimlerin yaşadığı iş kazalarında 2013 yılında en az 1.235 işçi yaşamını yitirdi. Bu işçilerin, maalesef, 59’u çocuk işçi. Bir diğer önemli gerçek ise, işçi ölümleri, sendikasız ve güvencesiz çalışma koşullarının hâkim olduğu iş dallarında olmakta. Bugün sendikalaşma oranı en düşük seviyelerde. 11 milyon 500 bin işçimizin 1 milyonu ancak sendikalı, bu da ancak yüzde 10 etmekte.

Emeklilikte yaşa takılanların sesini bir türlü sizlere duyuramamaktayız kendileri de her türlü eylemi yapmakta ama bir türlü duyuramamakta. TÜRK-İŞ’in gerçekleştirdiği Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’nın sonuçlarına göre, ocak ayında 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması 1.099 lira. Buna karşılık belirlemiş olduğunuz asgari ücret, utanç verici bir şekilde, 846 lira. Gerçi Çalışma Bakanınız geçen yıl “800 lira büyük para, geçinilmez diye bir şey yok.” demişti ama gelsin kendi geçinsin, nasıl geçinildiğini de bu millete anlatsın diyoruz.

Ekonomiyle övüneceksiniz, “IMF’ye borç verdik.” diye meydanlarda bağıracaksınız, “Yırtık ayakkabıyla siyasete girdik.” diyeceksiniz, ayakkabı kutularında milyonları saklayacaksınız, emeklinin, emekçinin, öğrencinin, yetimin hakkını çuvalla götüreceksiniz. Birçok haksızlıkla karşı karşıya bıraktığınız emeklimiz, emekçimiz; copladığınız gencimiz; şubatta en az 400 bin atama beklerken 10 bin atamayla geçiştirmeye çalıştığınız ve gemiciklerinizle uğraşırken alay eder gibi bu gemi maketlerini hediye olarak dağıttığınız öğretmenlerimiz; hatalı, şaibeli sınavlarınızla mağdur ettiğiniz, geleceğinden endişe eden milyonlarca öğrencimiz; evlat acısıyla baş başa bıraktığınız anne babalarımız; sözde “sağlıkta reform” diyerek kaderine terk ettiğiniz, telefon başlarında beklettiğiniz hastalarımız; performans sistemiyle insanlıktan çıkardığınız sağlık çalışanlarımız; dinimizi kullanmanızdan bunalan Müslüman kardeşlerimiz; geç de olsa tehditlere karşı koymaya başlayan iş adamları; analarımız, babalarımız artık dönen bu oyunu çok net görmüştür. Onlar sizi hiçbir şekilde affetmeyecektir.

Değerli milletvekilleri, Başbakanınız “Bize Şam’ın, Bağdat’ın duaları yeter.” diyor. Hangi Şam’dan, hangi Bağdat’tan bahsediyor? Amerika’nın sözde demokrasi ve refah getirmek için girdiği, aslında petrol için girdiği ama onca yıla rağmen her gün bomba seslerinin yükseldiği Bağdat mı? Yeni Osmanlıcı dış politikanız yüzünden sırt çevirdiğiniz ve harap olmasına destek verdiğiniz Şam mı? Sizler 1,5 milyon Müslümanın öldüğü Bağdat’tan da Şam’dan da ve bu ülkenin evlatlarından da ancak ve ancak Pensilvanya’dan aldığınız türden dualar alırsınız. “Kefenimizi giydik de geldik.” diyorsunuz ya, siz, bu saatten sonra, Gezi’de kefene soktuğunuz gençler yüzünden ancak ve ancak ah alırsınız. Kefen giymenin ne demek olduğunu size, adlarını bir kere bile ağzınıza almadığınız, rahmet dileyemediğiniz 7 gencimizin anaları, babaları bir anlatsın. “Bugüne kadar evladından hırsızlık öğrenen baba görmedim, hırsızlık babadan oğula geçer.” diyen, “Babamın oğlu olsa yolsuzlukla mücadeleden prim vermeyiz.” nutukları atan Sayın  Başbakan, kendi oğlunu,  savcılıkta ifadeye çağırıldıktan günler sonra, onu makam aracında dokunulmaz edasıyla kamuoyunun önüne çıkarmıştır. Sizin evlatlarınız, göz bebekleriniz kıymetli de bu ülkenin diğer çocukları, hapishanelerde işkence görenler, hâlâ Gezi’den tutuklu olanlar, tutuklu ana babalarını görmek için cezaevi yollarını aşındıranlar evlat değil mi?

Haksız yere bu ülkenin aydınları, gazetecileri, yazarları bir bir hapishanelere atılırken, rektörler gece operasyonlarında evlerden toplanırken siz yargıdaki seçimlere “Kurban olduğum Allah verdikçe veriyor, verdikçe veriyor.” demiştiniz. Size bu kumpasçı organizasyonu buralarda defalarca anlatmıştık. O zamanlar, devleti ele geçirme ortak hedefinizdi ve kol kola güzel güzel ilerliyordunuz. Başbakan Yardımcınız “Biz olmazsak cemaatler de olmaz.” diye tehditler savuruyor. Neredeyse “Biz olmasak din de olmaz, ezan susacak, camiler yıkılacak.” diyecek ama dili varmıyor bir türlü.

Sosyal medyada gençler “Siz gidin de bu paralel devlet, karanlık çete, gizli örgüt, virüs, Haşhaşi diye nitelendirdiğiniz cemaat de gitsin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) – …hayırlı bir iş yapmış olursunuz.” diyorlar.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

41’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 41. Maddesinin ikinci paragrafındaki “1. maddeye göre” ifadesinden sonra “tüm” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu          Sinan Aydın Aygün                 Bülent Tezcan

         İstanbul                               Ankara                                Aydın

    Ali Rıza Öztürk                Dilek Akagün Yılmaz

          Mersin                                 Uşak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 41 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Oktay Vural                     Mustafa Kalaycı                   Muharrem Varlı

           İzmir                                 Konya                                Adana

      Erkan Akçay                        Sinan Oğan                         Emin Çınar

          Manisa                                 Iğdır                              Kastamonu

Ahmet Duran Bulut

         Balıkesir

MADDE 41- 3713 sayılı Kanunun geçici 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "İçişleri Bakanlığına" ibaresi "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına", ikinci fıkrasında yer alan "İçişleri Bakanlığınca" ibaresi "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca" şeklinde, dördüncü ve beşinci fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ek 1 inci maddeye göre yapılan başvurularda bu madde hükümleri uygulanır."

"Bu madde ile ek 1 inci madde kapsamında yapılmış başvurular 31/3/2014 tarihine kadar, bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yapılan başvurular ise başvuru tarihinden itibaren bir ay içinde sonuçlandırılır ve yapılacak atamalar, yılı merkezi yönetim bütçe kanunlarında yer alan kısıtlamalara tabi tutulmaz.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin 41’inci maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve talep ederiz.

     İdris Baluken                        Sırrı Sakık                        Pervin Buldan

          Bingöl                                  Muş                                   Iğdır

    Mülkiye Birtane                    Hasip Kaplan

            Kars                                  Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- Plan ve Bütçe Komisyonu Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, İzmir Bornova’da şehit olan Topçu Uzman Çavuş Mustafa Ünlü’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Başkanım, bunu bildirmeden önce çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz Bey’e teşekkür ediyorum yani bilgimiz olmayan bir hususta bizi bilgilendirdi. Biz de Yenişarbademli ilçemiz Gölkonak köyünden Topçu Uzman Çavuş Mustafa Ünlü kardeşimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz. Kendisi elim bir kazada şehit oldu Bornova’da. Bunu ifade etmek istedim.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Önergeye de katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılmasının demokrasi ve insan hakları açısından öneminin sürekli ifade edildiği, partimiz ve demokratik kamuoyu tarafından kaldırılmasının talep edildiği ve bizzat Başbakan tarafından kaldırılacağının beyan edildiği bir süreçte bu kanunda değişiklik yapılması çelişkili bir durum oluşturmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak, İzmir Bornova’da şehit olan Topçu Uzman Çavuş Mustafa Ünlü’ye Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biz de Divan olarak Isparta ilinin Yenişarbademli ilçesine bağlı Gölkonak köyünde kayıtlı Uzman Çavuş Mustafa Ünlü kardeşimizin İzmir’de vatani görevini yaparken şehit düşmesine üzüntülerimizi bildiriyoruz ve Başkanlık Divanı olarak kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve milletimize de başsağlığı dileklerimizi sunuyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 41 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

MADDE 41- 3713 sayılı Kanunun geçici 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "İçişleri Bakanlığına" ibaresi "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına", ikinci fıkrasında yer alan "İçişleri Bakanlığınca" ibaresi "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca" şeklinde, dördüncü ve beşinci fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ek 1 inci maddeye göre yapılan başvurularda bu madde hükümleri uygulanır."

"Bu madde ile ek 1 inci madde kapsamında yapılmış başvurular 31/3/2014 tarihine kadar, bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yapılan başvurular ise başvuru tarihinden itibaren bir ay içinde sonuçlandırılır ve yapılacak atamalar, yılı merkezî yönetim bütçe kanunlarında yer alan kısıtlamalara tabi tutulmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan konuşacaktır.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan tam otuz bir yıl önce Ahmet Kerse’ye 12 Eylül dönemi mahkemelerinin ayak oyunlarıyla idam cezası verilmiş ve kendisi 31 Ocak 1983 tarihinde, henüz 25 yaşındayken Gaziantep Cezaevi’nde şehit edilmiştir. Geçtiğimiz hafta ise İstanbul Esenyurt seçim bürosunun açılışındaki hain saldırıda, AKP’nin âdeta besleyip büyüttüğü, Habur’da kucaklaşıp İmralı’da şımarttığı zihniyetin uzantıları Yusufiyeli Cengiz Akyıldız’ı kurşunlayarak şehit etmiştir. Başta Ahmet Kerse, Yusufiyeli Cengiz Akyıldız ve son olarak da bugün şehit haberini aldığımız Mustafa Ünlü olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Sahte kefen edebiyatı ile toprak üstünde ayakkabı kutularını aklamaya çalışanların hak davası yolunda kefen giyerek toprağa düşenlerden ders alması gerektiğinin zamanıdır.

Değerli milletvekilleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının teşkilat ve görevleriyle ilgili kanun değişikliği yapılıyor. Ancak, bunu yaparken bilmiyorum hiç incelediniz mi, dünyada bu işler nasıl yapılıyor? Türkiye terörle mücadelenin aktif olarak yaşandığı ülkelerden biri iken bu konuda acaba şehitlerimize ne yapabiliriz, onların ailelerine, yakınlarına, gazilerimize ne yapabiliriz, onların ailelerine, yakınlarına, gazilerimize ne yapabiliriz, bir araştırma içerisine girdiniz mi Sayın Bakan, bilmiyorum. Bu konuda, belki size yol gösterir umuduyla biz bir çalışma yaptık. Dünyanın 11 ülkesinde şehit ve gazilerle ilgili -ki bazı ülkelerde bu kavram yoktur biliyorsunuz- düzenlemeler, kanunlar nedir, inceledik. Bunları incelerken -üzülerek görüyoruz ki- Türkiye’nin, maalesef, dünyadaki bu ülkelerin içerisinde şehidine, gazisine sahip çıkma konusunda belki de ortalarda, hatta alt sıralarda olduğunu üzülerek öğrendiğimizi ifade etmek istiyorum.

Türkiye gibi şehitlik kavramının son derece önemli olduğu, gazilerimizin, şehit ailesi ve yakınlarının el üstünde tutulması gereken bir ülkede, maalesef, gazilerimizin birçok sorunu çözülememiş, şehit ailelerimizin yakınları yokluk içerisinde. Tek bir evladına bütün umudunu bağlayan, belki de ileride bir iş sahibi olup ailesine bakacağı yerde şehit olan bu insanlarımızın ailelerinin zaman zaman icraya dahi uğradığını üzülerek görüyoruz.

Buradan şunu da ifade etmek istiyorum: Bu maddede, ek 1’inci madde kapsamında yapılan başvuruların 31 Mart 2014 tarihine kadar ve bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren de başvuruların en geç bir ay içerisinde neticelenmesi lazım. Sayın Bakan, anlamakta hakikaten güçlük çekiyoruz. Şehit ve gazi ailelerimiz ve onların yakınlarına en kısa sürede iş temin edilmesi gerekirken, onlara en hızlı, en çabuk şekilde elimizi uzatmamız gerekirken, ertesi yıl, hatta 2015 senesine kadar bunların başvurularını bırakmanın mantığını anlamak hakikaten de mümkün değil.

Dolayısıyla da biz eğer bugün buradaysak, bu Meclis bugün açıksa, bayrağımız dalgalanıyorsa, alnımız açık geziyorsak, değerli arkadaşlar, bunu, geçmişten bugüne bu ülkeye, şehit olmuş insanlarımıza ve uzvunu kaybetmiş, gazi olmuş insanlarımıza borçluyuz. Dolayısıyla, yakınını kaybetmiş bir insana, uzvunu kaybetmiş bir insana maddi olarak yapılacak şeyleri ne kadar sınırlarsanız, ne kadar sınırını artırırsanız artırın, onun o kaybettiğini geri getiremezsiniz. Hiç olmazsa, hiç olmazsa, manen hiç olmazsa, yapılacak düzenlemelerle bu çevrelerin, şehitlerimizin yakınlarının, gazilerimizin sorunlarını çözmek lazım.

Sayın Bakan, görevinize yeni başladınız, size hayırlı olsun diyorum ve şunu lütfen unutmayınız: Öncelikle el atmamız gereken konu, şehit yakınlarımız -en çok ihtimam göstereceğimiz kesimler bu kesimler- ve gazi yakınlarımızdır. Türkiye'de, maalesef, açılıma kurban ettiğiniz bu kesimleri bari siz yeni Bakanlığınızda hatırlayınız ve sahip çıkınız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkanım, bir açıklama yapabilir miyim?

BAŞKAN – Efendim?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Şimdi, sayın hatibin konuşması üzerine bir açıklamaya ihtiyaç var.

BAŞKAN – Buyurun.

VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Birkaç gündür Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşan milletvekillerinin açıklamaları üzerine, konuşmaları üzerine bu açıklamayı yapmayı elzem görüyorum.

Esenyurt’ta Milliyetçi Hareket Partisi seçim bürosuna yönelik yapılan saldırının siyasi bir olay olmadığı, adli bir sokak tartışması neticesinde şekillendiği hem yetkililer tarafından açıklandı hem de kamuoyuna yansıyan görüntülerde de açık ve net olarak görülüyor. Bizler de bu olayın kabul edilemez bir olay olduğunu, Milliyetçi Hareket Partisine yönelik yapılan bu saldırının aynı zamanda bütün demokratik siyasete yapılmış bir saldırı olduğunu ilk günden beri ifade ettik. Ama, ısrarla, bu kürsüye çıkan Milliyetçi Hareket Partisinden milletvekilleri, bu olayı siyasi bir olaymış gibi yansıtmaya ve bu yönüyle de kitleleri karşı karşıya getirme gibi bir riski gündeme getirmeye çalışıyorlar. Bunun tehlikeli bir yaklaşım olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu konuyla ilgili milletvekillerinin daha sorumlu davranması gerekir. Türkiye’deki sokak kavgasının, siyasi nedenlerle karşı karşıya gelebilecek kitlelerin meydana getirebileceği siyasal olayların nelere mal olabileceğini geçmişten beri çok iyi biliyoruz. O nedenle, milletvekillerini daha sorumlu bir dil ve üslup kullanmaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım…

Buyurun.

3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, şimdi, Barış ve Demokrasi Partisinin Grup Başkan Vekili öyle bir anlattı ki henüz kovuşturma, soruşturma safhasında olan bir hususla, bir konuyla ilgili olarak âdeta bütün delillere ulaşılmış, bütün incelikler, detaylar ortaya çıkmış gibi bir konuşma yaptı. Bir kere, bu konuşmanın hemen arifesinde sormamız lazım: “Bütün bu detayları nereden biliyorsun?”

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yetkililerin açıklamasını okumadınız mı?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yetkililerin açıklamaları oldu ama bu açıklamalara ilişkin itirazlarını Milliyetçi Hareket Partisi iletti.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Emniyetin, İçişleri Bakanlığının açıklamaları var Nevzat Bey.

BAŞKAN – Lütfen, karşılıklı konuşmayalım.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bizim kaldı ki Milliyetçi Hareket Partisi genel merkezi olarak, Meclis Grubu olarak kamuoyuna verdiğimiz bütün mesajlar mutedil mesajlardır. En önemli değerimizin millî birliğimiz ve beraberliğimiz olduğu, kardeşliğimiz olduğu defalarca söylenmiştir. Dolayısıyla, Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkan Vekilinin böyle “tahrik edici” gibi bir sıfatı Milliyetçi Hareket Partisine yamamaya kalkmasını doğru bulmuyorum.

Teşekkür ederim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yok, hayır, tenzih ederim.

Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisine… (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Bir dakika… Bir dakika…

İdris Baluken tahrik edici bir konuşma yapmadı, önce onu bir belirteyim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Evet, tam tersine yani böyle bir…

BAŞKAN - Kendi açısından durum tespiti yaptı, siz de durum tespiti yaptınız. Söyledikleriniz kayda geçti. Tabii ki milletvekilleri olarak bizler de bu hassas konulara özen göstermek durumundayız.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Biz bir siyasi partiyi tamamen bu konuda suçlayan bir konuşma yapmadım.

BAŞKAN – Yapmadınız. Ben söyledim ve kayda geçti.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Milletvekillerinin daha sorumlu bir yaklaşım göstermesi gerektiğini ifade ettik.

BAŞKAN – Evet, hepimizin bu gibi nazik konularda hassas davranmamız gerektiğine inanıyorum ve teşekkür ediyorum.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 41. Maddesinin ikinci paragrafındaki “1. maddeye göre” ifadesinden sonra “tüm” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılamıyoruz.

VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın, İzmir Bornova’da şehit olan Topçu Uzman Çavuş Mustafa Ünlü’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Sayın Başkan, ondan önce ben de şahsım ve Hükûmetim adına Isparta Yenişarbademli ilçesi Gülkonak köyünden Topçu Uzman Çavuş Mustafa Ünlü’nün elim bir kaza neticesinde şehit olması dolayısıyla kendisine rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de bir söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akif Hamzaçebi.

5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, CHP Grubu olarak İzmir Bornova’da şehit olan Topçu Uzman Çavuş Mustafa Ünlü’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Isparta Yenişerbademli’de  şehit olan Uzman Çavuşumuza Allah’tan rahmet diliyoruz; şehit olan Çavuşumuzun ailesine, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve milletimize sabır ve başsağlığı diliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 41’inci maddedeki önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bizi televizyonları başında izleyen vatandaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını gördüğünde Türkiye'nin gerçekten güllük gülistanlık olduğunu sanacak. 17 Aralıkta başlatılan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının hukuka uygun bir şekilde, güvenlik içerisinde yürüdüğünü sanacak. Her şey düzene girmiş ki Türk toplumunun talepleriyle ilgili olmayan konularla bizim yasamacılık yaptığımızın aslında farkında olmadığını anlayacak. Biz burada aslında  yasamacılık yapıyoruz. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli görevlerinden birisi, Türkiye’de gerçekten toplumu sarsan, hatta dünya kamuoyunu ilgilendiren rüşvet ve yolsuzluk olayının açığa çıkması ve bu soruşturmaların güvenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak olmalı.

Hepimiz biliyoruz ki gerçekten, bakanların çocuklarının evlerin yatak odalarında bulunan kasalar, kasaların içerisindeki paralar ve yine, bir banka genel müdürünün evindeki ayakkabı kutularında bulunan paralar ve boş ayakkabı kutusundan korkan bir Başbakan, ifade vermeye gitmeyen bir Başbakan! “İkinci soruşturma” denilen dosyanın ne olduğu belli değil, o soruşturma kapatıldı. Birinci soruşturmayla ilgili kapatma faaliyetleri var gücüyle devam ediyor.

Biz burada “yasamacılık” oynuyoruz. Terör şehitleri ya da gazilerini Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının mı yoksa İçişleri Bakanının mı istihdam edeceği çok önemli değil arkadaşlar; önemli olan bu ülkede hukukun güvenliğinin sağlanmasıdır, yargının tarafsız ve bağımsız bir şekilde suç işlediği iddiasıyla haklarında soruşturma başlattığı insanların soruşturmalarının esenlik ve güvenlik içerisinde yapılmasıdır.

Bakınız, en son, tutuklu iş adamı Reza Zarrab’ın mal varlığı üzerine konulan tedbirler kırk iki gün sonra kaldırıldı. İstanbul 29. Sulh Ceza Mahkemesi bu tedbirleri kaldırıyor ve bunlara itiraz eden savcı, itirazını tamamlayamadan o soruşturmadan el çektiriliyor.

Şimdi, bu soruşturma sonucunda siz Reza Zarrab’ın suçsuz olduğunun tespit edildiğini söyleseniz kimi inandıracaksınız? Hani, siz, onun bunun hâkim ve savcısını istemiyordunuz! Hani, siz, milletin savcısı ve yargıcını istiyordunuz!

Yine, İstanbul’da Cumhuriyet Başsavcılığına getirilen Hadi Salihoğlu iki savcıyı dosyadan el çektirdi, bunlardan birisi Mehmet Yüzgeç, birisi de Celal Kara.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir ülkede gerçekten hukuk güvenli bir şekilde görevini icra edemiyor ise yasama organının ya da Başbakanın yasama organı üzerinden yargıyı böylesine şekillendirme alışkanlıkları devam ediyor ise bu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başbakanın ya da iktidar partisinin ayıplarını örtmek için kullanılma noktasına gelmiş ise milletvekillerinin oturup düşünmesi gerekiyor.

Bugün, yolsuzluğu açığa çıkaranlar, yolsuzluk soruşturmasını yürütenler çete, tehlikeli örgüt üyeliğiyle suçlanıyorlar ama bu örgüt üyeliğinin delilleri ortaya konulmuyor. Bu “tehlikeli örgüt” denilen kişilerin üyeleri hakkında soruşturma açılmıyor, bu tehlikeli örgüt hakkında hiçbir soruşturma açılmıyor. Sadece soyut, “çete” ya da “Darbe yapılıyor, komplo yapılıyor.” laflarıyla Türk toplumu âdeta uyutulmaya çalışılıyor. İktidar partisinin görevi, yolsuzlukları, rüşveti ve buna ilişkin soruşturmaları örtmek değildir, bunları sonuna kadar giderek açığa çıkarmaktır. “Bunları benim oğlum da yapsa, babam da yapsa affetmem.” demek delikanlılık değildir. Delikanlılık, o soruşturmayı yürüten savcıların güvenliğini sağlayarak, tıpkı Silivri mahkemelerindeki davalarda olduğu gibi, gerekirse de zırhlı araba vererek o soruşturmaların hukuka uygun şekilde tamamlanmasını sağlamaktır.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 41’inci madde kabul edilmiştir.

42’nci maddede dört adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 42’nci maddesinde yer alan “Fondan” ibaresinin “Hazine tarafından” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mihrimah Belma Satır                           Sevim Savaşer                                  Gülay Dalyan

                     İstanbul                                            İstanbul                                            İstanbul

                Ramazan Can                                 Tülay Kaynarca

                     Kırıkkale                                            İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 42 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                Muharrem Varlı

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

                  Erkan Akçay                                Ahmet Duran Bulut                                 Emin Çınar

                      Manisa                                            Balıkesir                                         Kastamonu

"MADDE 42- 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Korumalı işyerlerinde çalışan ve iş gücü piyasasına kazandırılmaları güç olan zihinsel veya ruhsal engellilerin işsizlik sigortası işveren payı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır."

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.

Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 49'uncu maddesinin birinci fıkrasında düzenleme yapmayı öngören 42’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                 İdris Baluken                                      Sırrı Sakık                                      Pervin Buldan

                       Bingöl                                                Muş                                                  Iğdır

               Mülkiye Birtane                                  Hasip Kaplan

                        Kars                                                Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 42. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

                  Haydar Akar                               Aydın Ağan Ayaydın                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                      Kocaeli                                             İstanbul                                            İstanbul

                   Musa Çam                                        İzzet Çetin                                       Müslim Sarı

                        İzmir                                               Ankara                                             İstanbul

BAŞKAN – Okuttuğum son iki önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Engelli yurttaşların istihdam yoluyla sosyal hayata dâhil edilmeye çalışılması, kuşkusuz, oldukça önemli bir çalışma olup desteği haketmektedir. Ancak AKP hükümetinin bu madde ile engelli yurttaşlara bu olanağı açıp bir mağduriyet alanını gideriyor gibi gösterirken, yeni mağduriyet ve hukuk dışı uygulamalar ortaya çıkarmaktadır. İşsizlik sigortası işveren payının işsizlik sigortası fonundan karşılanması, aynı zamanda sosyal hukuk devleti ilkesiyle de uyuşmamaktadır.

AKP iktidarı iyi bir uygulamaya imza atıyormuş gibi görülerek hem engelli yurttaşlarımızı suistimal etmekte, hem fonu amacının dışında kullanarak hukuksuzluk sergilemekte, hem de kendi sosyal sorumluluğunu işçi ve emekçilerin omuzuna yüklemektedir. Dolayısıyla bu değişiklik engelli yurttaşlarımızın istihdamına yönelik olmadığı gibi, bu istihdamın arttırılması ve teşviki için daha fazla alan açılmalıdır. Ancak işveren payı yoksul emekçinin sırtına bırakılmamalı, çok kazananın ve diğer kamusal finansman araçlarının bu primde sorumluluk almaları sağlanmalıdır. Değişiklik ile bu yanlıştan dönülerek engelli yurttaşlarımızın hem suistimal edilmesi engellenmek istenmiş, hem de istihdamlarının önündeki engellerin kaldırılmasına ve daha fazla teşvikine olanak tanımak amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Diğer önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın İzzet Çetin konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 524 sayılı Kanun Tasarısı’nın 42’nci maddesinde verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz evvel Sayın Öztürk’ün söylediği gibi, biz gerçekten “yasamacılık” oynuyoruz. Birbirimizi, zaman zaman, yasa tartışmaları sırasında ya anlamıyoruz ya da aldığımız talimatlar doğrultusunda dinlemezden geliyoruz. Bunun hem alt komisyonda tartışılması hem de Plan Bütçe Komisyonu ana Komisyonda tartışmaları sırasında, özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görev, yetki ve sorumlulukları içerisinde toplumumuzda dezavantajlı kesimlerin mutlak suretle korunması gerektiğini, onları, özellikle engellileri -ki maddeye konu olan zihinsel ve ruhsal engellileri- korumanın, onları topluma kazandırmanın sosyal devletin görevi olduğunu, bunun da o Bakanlığın bütçesine konulacak bir ödenekten karşılanmasının yasa yapma tekniğine uygun olduğunu dilimizin döndüğünce, saatlerce anlattık ama Komisyon üyesi arkadaşlarımız, aldıkları talimatın dışına çıkarak bunu gerçekleştirmek için bir adım atmadılar.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Çetin, çok ayıp! Çok ayıp!

İZZET ÇETİN (Devamla) – Tabii, biz, bir tek madde… Sayın Bilgiç, bir tek madde, 3 madde de benzer, 59’uncu madde aynı mahiyette, yine bir maddeyi de Komisyonda düzeltmiştik. Parantez içinde söylemeliyim: Sayın Bakanımız yeni olduğu için kanun tasarı ya da tekliflerinin hazırlanmasında bir sorumluluğu olduğunu düşünmüyorum, daha önceki Bakanımız tarafından hazırlanmış idi.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, engelliler topluma kazandırılmalı. Onları iş ve meslek sahibi yapmak sosyal devletin görevi, bunda hemfikiriz. Fiziksel, ruhsal ve zihinsel engellilerle ilgili madde metninde de aynen görülecektir ki hiçbir zaman, iş gücü piyasasına kazandırılmaları mümkün değil. Öyle olduğu için, biz İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmasının doğru olmadığını söyledik. Şimdi, iktidar partisinin vermiş olduğu önergede görüyoruz ki ana Komisyonda ve alt komisyonda boşu boşuna saatlerimiz, zamanımız harcandı, şimdi iş aslına dönüyor, bu sevindirici bir durum. Ama, İşsizlik Sigortası Fonu -hepiniz biliyorsunuz- kuruluş amacı dışında kullanılıyor. Ne yazık ki AKP iktidarı döneminde bir fon lobisi oluştu “Acaba, İşsizlik Sigortası Fonu’nu nasıl iç ederiz, nasıl tırtıklarız, orasından burasından nasıl bir yerlere kaynak aktarırız?” diye; önceleri iç finansman aracı, iç borçlanma aracı olarak kullanıldı, 2008’de çıkartılan bir kanunla da güya GAP yatırımlarının, yarım kalan GAP yatırımlarının tamamlanması için kullanılmak üzere, toplam 11,5 milyar lira gibi  bir kaynak aktarıldı. Ama, biz bunu defaatle sorduk bakanlara, pek çok bakana yazılı sorduk, bütçe görüşmeleri sırasında Çalışma Bakanına sorduk, nereye kullanıldığı konusu meçhul. Bir gerçek var ki o da GAP yatırımlarının tamamlanmasına harcanmadığı. O bile amacına uygun olarak kullanılmadı.

Bakınız, İşsizlik Sigortası Fonu orta yerde. 11,5 milyar lirayı “GAP yatırımları” adı altında 2008’den bu yana gasbettiniz. Bu 11,5 milyar liranın nereye gittiğini kalem kalem öğreneceğim bir bakanlık arıyorum, nereye harcadınız diye soruyorum Çalışma Bakanlığına, yazılı olarak gelen yanıt: “4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun geçici 6’ncı maddesine istinaden fon tarafından 2008-2013 yılları arasında toplam 11,5 milyar lira Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılmış olup harcama kalemleri Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden oluşturulduğundan, kurumumuzda bu konuya ilişkin herhangi bir detay bilgi bulunmamaktadır.”

Değerli arkadaşlar, bir bakanlığa yakışmayacak bir cevap. Yani, detay bulunamıyorsa ilgili bakanlıktan cevap alınır, milletvekilinin sorduğu soruya doğru dürüst, ciddi bir yanıt verilir. Yani, burada İşsizlik Sigortası Fonu’nun kaynaklarının iyi kullanılmadığını hep söylüyoruz. Fonun yönetimindeki işveren ve işçi temsilcilerine burada büyük sorumluluk düşüyor, görev düşüyor. Fon, işçilerin iş ve meslek sahibi olabilme, işsiz kalmaları hâlinde yaşamlarını belli bir süre sürdürebilmeleri için kurulmuş, oluşturulmuş bir fondur, amacı dışında kullanılmamalı. Bundan döndüğünüz için de size teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 42 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emin Çınar (Kastamonu) ve arkadaşları

"MADDE 42- 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Korumalı işyerlerinde çalışan ve iş gücü piyasasına kazandırılmaları güç olan zihinsel veya ruhsal engellilerin işsizlik sigortası işveren payı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı konuşacak.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tasarının 42’nci maddesinde, korumalı iş yerlerinde çalışan zihinsel ve ruhsal engellilerin işsizlik sigortası işveren payının İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması öngörülmektedir. Engelli istihdamını teşvik edecek düzenlemeleri Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz. Engelli istihdamını teşvike yönelik bu düzenlemede işsizlik sigortası işveren payının İşsizlik Sigortası Fonu’ndan değil, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanmasını öneriyoruz.

AKP Hükûmeti, bugüne kadar yaptığı birçok düzenlemeyle İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken, işçilere ait kaynağı başka amaçlarla kullanmıştır. İşsizlik Sigortası Kanunu’nda yapılan bu türlü düzenlemeler, fonun amacına uygun olmayan düzenlemelerdir. İşsizlik Sigortası Fonu’nun esas amacı işsiz kalan işçilerin korunmasıdır. İşsiz kalmış sigortalı işçilerin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yararlanma koşullarının kolaylaştırılması, işsizlik ödeneğinin süresinin uzatılması, miktarının yükseltilmesi ve aktif iş gücü piyasası politikalarına ağırlık verilmesi gerekirken İşsizlik Sigortası Fonu’nu işverenlere aktarma mahiyetini taşıyan düzenlemeler uygulamaya konulmuştur.

AKP Hükûmetleri işsizlikle mücadele konusunda bugüne kadar ciddi bir iddia ortaya koyamamış, istihdamın yapısal sorunlarına çözüm getirememiş, işsizliğe bir çözüm bulamamıştır. Anketle belirlenen iş gücü göstergelerinde, o sırada iş aramıyor olanların sayıya dâhil edilmeyişi, üniversite patlamasının genç işsizliğini gizlemesi gibi faktörlere rağmen işsizlik azalmamış, kronik bir hâle gelmiştir.

TÜİK tarafından en son açıklanan 2013 Ekim ayı verilerine göre, resmî işsiz sayısı 2 milyon 743 bin, iş aramayan işsizlerin sayısı ise 1 milyon 913 bindir. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 9,3'ten yüzde 9,9 düzeyine ulaşmıştır. Bu dönemde, tarım dışı işsizlik oranı 11,7'den 12,1 düzeyine, genç işsizlik oranı ise 18,1'den 18,3 seviyesine yükselmiştir. Özellikle genç işsizlik, resmî verilere göre bile çok yüksek oranlardadır. Resmî olarak ilan edilen rakamlar işsizliğin ürkütücü boyutlarını ortaya koyarken gerçekte işsizlik daha yüksek ve kaygı verici bir noktadadır. İşsizler arasında gösterilmeyen, iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar ile yetersiz istihdam ve mevsimlik işçiler dâhil edildiğinde işsiz sayısı 5 milyon 178 bin kişiye yükselmektedir. Aynı hesaplamaya göre, 2002 yılında yüzde 14 olan gerçek işsizlik oranının 2013 Ekim ayı itibarıyla yüzde 17,1 düzeyine ulaştığı görülmektedir.

Bugün, yüz binlerce öğretmen adayımız işsiz, ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, su ürünleri mühendisleri işsiz, veteriner hekimler işsiz; iktisatçılar, işletmeciler işsiz, teknikerler işsiz durumdadır. Üniversiteler sanki işsizlik diploması veriyor. Birçok üniversite mezunu bile asgari ücretle taşeron işçisi olarak köle gibi çalışmak zorunda kalmaktadır.

Bugün, her ailede işsiz gençlerimizin feryadı yükselmektedir. Gençlerimiz işsizlikten bunalıma girmektedir. Ülkemizde, çalışabilir her 5 kişiden 1’i işsizdir. Genç işsizlik oranının kulak ardı edildiği ülkemizde, genç işsizlerimize daha fazla istihdam alanı yaratacak politikaların hayata geçirilmesi gerekmektedir.

İstihdam ve eğitim arasındaki bağın yeterince kurulmaması ve mesleki eğitimin iş gücü piyasası ihtiyaçları doğrultusunda istenilen ölçüde verilememesi, insan gücü niteliği ile iş gücü piyasasının talebi arasında dengesizliklere yol açmakta ve eş zamanlı olarak, hem işsizliğe hem de boş iş pozisyonlarına neden olmaktadır. Nitekim, ülkemizde milyonlarca işsiz bulunmasına karşın bugün, işverenlerimiz aradığı vasıflı elemanları bulmakta güçlük çekmekte, hatta bazı mesleklerde bulamamaktadır.Esasen, sanayimizin ihtiyacı ara eleman yetiştirilememiş olması, on bir yıldır ülkeyi yöneten AKP hükûmetlerinin bu alandaki beceriksizliğinin ve başarısızlığının somut bir göstergesidir.

Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 42 nci maddesinde yer alan “Fondan” ibaresinin “Hazine tarafından” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sevim Savaşer (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılıyoruz.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Engelli istihdamının teşvik edilmesi için, korumalı iş yerlerinde çalışan ve iş gücü piyasasına kazandırılmaları güç olan zihinsel veya ruhsal engellilerin işsizlik sigortası işveren payının Hazine tarafından karşılanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 42’nci madde kabul edilmiştir.

43’üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin 43'üncü maddesinde yer alan "ikişer" ibaresinin "üçer" şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

                 İdris Baluken                                      Sırrı Sakık                                     Mülkiye Birtane

                       Bingöl                                                Muş                                                  Kars

                Pervin Buldan                                   Hasip Kaplan

                        Iğdır                                                Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 43 üncü maddesinde geçen "en çok engelliyi temsil eden" ibaresinin, "en fazla üyeye sahip engellilere ait" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                Muharrem Varlı

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

                  Erkan Akçay                                      Sinan Oğan                                       Emin Çınar

                      Manisa                                                Iğdır                                            Kastamonu

             Ahmet Duran Bulut

                     Balıkesir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 43. Maddesindeki "en çok engelliyi temsil eden üst kuruluştan" ifadesinin "en çok engelliyi temsil eden iki üst kuruluştan" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                  Haydar Akar                               Aydın Ağan Ayaydın                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                      Kocaeli                                             İstanbul                                            İstanbul

                   Musa Çam                                        İzzet Çetin                                       Müslim Sarı

                        İzmir                                               Ankara                                             İstanbul

             Mehmet Ali Susam                                Celal Dinçer

                        İzmir                                               İstanbul

BAŞKAN – Okutulan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Celal Dinçer konuşacak.

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Celal Dinçer önerge üzerinde konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, 524 sıra sayılı kanunun 43’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, ülkemizde faaliyet gösteren uygunluk değerlendirme kuruluşlarını akredite etmek, bu kuruluşların ulusal ve uluslararası standartlara göre faaliyette bulunmalarını ve bu suretle uygunluk değerlendirme kuruluşlarınca düzenlenen belgelerin ulusal ve uluslararası alanda kabulünü temin etmek amacıyla 4457 sayılı Yasa’yla Türk Akreditasyon Kurumu kurulmuştur. Teklif edilen değişiklik ile Türk Akreditasyon Kurumu organları arasında yer alan danışma kuruluna engelli vatandaşlarımızın da temsilci olarak katılmaları bu torba yasayla teklif edilmiştir, aslında güzel bir uygulamadır. Engelli üst kuruluşlarının bu önemli kurum içinde temsil edilmesi olumlu karşılanıyor ancak maddede ifade edilen hükmün uygulanması yani en çok engelliyi temsil eden üst kuruluşlardan 2 temsilcinin belirlenmesi esnasında birçok itirazla karşılaşılacak, sıkıntılar yaşanacaktır. En çok engelliyi hangi kurum temsil etmektedir Sayın Bakanım? Bu konuda nasıl bir öneri getiriyorsunuz? Engelli üst kuruluşlarına üye kayıtlarında, diğer işçi ve memurlar gibi, onlarda aranan şartlar yoktur. En çok üyeyi hangi üst kurulun temsil ettiğinin bulunması hem güç hem de suiistimallere açıktır.

Türkiye İş Kurumu Kanunu’nun 13’üncü maddesinin (f) bendinde de aynı hata yer aldığından bu hatanın düzeltilmesi için kanun teklifi vermiştim, Engelliler Konfederasyonundan birer temsilcinin alınmasını önermiştim. Aynı düzenlemenin mutlaka burada yapılması gerekmektedir, aksi takdirde torba yasayla önerilen değişikliği yeni bir torba yasayla düzeltmek zorunda kalacaksınız. Aceleye getirilen yasa teklifleri, değişiklik teklifleri maalesef hep bu sıkıntıları yaratmaktadır. Tabii, bu konuda iktidar vekilleri pek fazla zorlanmıyor çünkü onların dilleri bağlı, sadece kolları oylama için açık. İş muhalefet partilerine düşüyor, her yasayı, teklifi enine boyuna inceleyip araştırmak, bariz hataları yasa çıkmadan ortaya koymak zorunda kalıyoruz ama burada iktidarın inadıyla karşılaşıyoruz. İnşallah, inadın önüne mantığın geçeceği günler gelecek ve biz, burada halkın yararına daha çok güzel yasalar çıkaracağız.

Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Sayın Bakanımız salondayken şunu belirtmek istiyorum -34’üncü maddede söz alıp konuşmuştum, o zaman salonda yoktunuz- Sayın Bakanım, fon ve vakıf gelirlerini azaltıyorsunuz. Fon ve vakıf gelirlerini Kredi ve Yurtlar Kurumunun görevi olan yurt yapımına aktarıyorsunuz. Geçmişte bu hatalar yapıldı. Tasarruf Teşvik Fonu kuruldu, başka işler için kullanıldı. MEYAK adında kesintiler yapıldı, başka iş için kullanıldı. KEY diye kesintiler yapıldı, başka işler için kullanıldı. Şimdi siz de aynı hatayı yapıyorsunuz; vakfın gelirlerini yurt için kullanıyorsunuz, fakir fukaranın cebine gidecek, gırtlağına gidecek, boğazına gidecek 3 kuruşa göz dikiyorsunuz. Bunu kabul edemeyiz.

Ben, bu arada, gene Sayın Bakanımız salonda iken vakıf çalışanlarıyla ilgili birkaç konuyu dile getirmek istiyorum. Vakıf personeliyle ilgili hiçbir şey getirilmiyor bu yasada. Vakıf personelinin kadrolu olması talepleri var, kendilerine en azından güvence istiyorlar, 6-7 bin civarında çalışan vakıf personeli “Bize de güvence gelsin.” diyorlar ama bu yasada hiçbir şey yok.

Norm kadro bütün vakıflarda son derece yetersiz Sayın Bakanım. Deprem bölgeleri, afet bölgeleri var. Bütün şehirlerde insanlar bu işlerle uğraşıyor. Vakıf personeli çok yetersiz kalıyor, gece gündüz çalışmak durumunda kalıyorlar. Özlük hakları konusunda ücretlerin alt ve üst sınırları var. Burada da bir güvence yoktur, mütevelli heyetinin, vali ve kaymakamın iki dudağı arasında. Bu konularda da kalıcı kesin çözümler getirilmelidir. Sürekli parasal yardımlarla, şikâyetlerle meşgul oldukları için çok fazla hakaretlere maruz kalıyorlar, usulsüz şikâyetlere maruz kalıyorlar. Bu arkadaşlarımızın güvenceden yoksun olduğunu tekrar belirtmek istiyorum.

Bir de son olarak, Sayın Bakanım, dağıttığınız yardımlar, sosyal yardımlaşma vakıflarına, fondan dağıttığınız paralar nüfus kriterine göre dağıtılıyor. Burada, nüfus kriterinin yanında gelişmişlik düzeyi mutlaka dikkate alınmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CELAL DİNÇER (Devamla) - Aksi takdirde, nüfusu yoğun olan yerlere gönderiyorsunuz, nüfusu az ama çok fakir olan bölgelerde bu yardımlar yetersiz kalıyor. Bu konuda da bir düzenleme yapmanız gerekmektedir.

Tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 43 üncü maddesinde geçen "en çok engelliyi temsil eden" ibaresinin, "en fazla üyeye sahip engellilere ait" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu belirtmem lazım: Bugün toplumda iş bulma konusunda, toplumda sosyal alanlarda yer edinme konusunda en sıkıntı yaşayan kesim engelliler. Hele ki bir de bu engelliler büyük şehirde değilse, daha küçük şehirlerdeyse, örneğin Iğdır’daysa engelli vatandaşlarımızın evin dışında gidecekleri pek fazla bir yeri yok. Küçük yerlerde zaten iş bulma konusunda büyük sıkıntı yaşayan engelliler, o anlamda Bakanlığınızın yol göstermesi, Bakanlığınızın yol açması noktasında da sıkıntı yaşadığı için, engelli vatandaşlarımız bir, iş bulmada ciddi sıkıntı yaşıyorlar; iki, sosyal hayata katılmada ciddi sıkıntı yaşıyorlar.

Tabii, bunu yerelde yerel yönetimlerin de yapması beklenir ama maşallah, yerel yönetimlerin ihaleden, şundan bundan engelliye ayıracak pek vakti yok. Özellikle, Iğdır’da ne yerel yönetim engelli vatandaşlarımız için bir yer ayırabilmiş… Engelli vatandaşlarımız kendi ceplerindeki parayla bir yer bulmuşlar, onu kiralamışlar. Orada dahi engelli vatandaşlarımızı rahat bırakmıyorsunuz, kendi kiraladıkları yerde dahi engelli vatandaşlarımızın bir araya gelmesine sorunlar yaratıyorsunuz. Bir an önce -bu işin çok fazla bir maliyeti yok- hem yerel yönetimlerin hem Bakanlığınızın engelli vatandaşlarımızın sosyal ortama katılması, en azından birbiriyle iletişim hâlinde olması için paket bir program hazırlanması, belki paket bir –Sayın Bakan- bina tasarlanması ve her ile mutlaka engellilerin bir araya gelebilecekleri, sosyal ortamı yaşayabilecekleri bir yerin yapılması lazım.

Diğer taraftan, artık teknoloji çok ilerledi, engelli vatandaşlarımız evden birçok işi bilgisayar üzerinden yapabilecek durumdalar ve önceliğin de onlara tanınması lazım. Daha önce Bakanlığınıza ilettiğim bir isim vardı, Selin Yeğen. Bu vatandaşımız engelli ve bu vatandaşımızın evde iş bulma arzusunu maalesef şimdiye kadar hayata geçiremedik. Özellikle çağrı merkezlerinin engelli vatandaşlarımızın da katılabileceği şekilde evlere kadar gitmesi, illa onların bir araya gelmesinden ziyade, illa belli bir binaya toplanma zorunluluğundan ziyade engelli vatandaşlarımız için eğer belli bir yüzde verilirse; çağrı merkezlerine, bankaların belli işlerine belli bir zorunluluk getirilirse engelli vatandaşlarımız da evlerinden, bilgisayar ortamında İnternet üzerinden bu işleri rahatlıkla yapabilirler Sayın Bakan. Yeter ki bu konuda yaratıcı fikirleriniz olsun, yeter ki bu konuda engelli vatandaşlarımıza yönelik düşünceleriniz olsun. Çünkü küçük yerlerde… Büyük şehirlerde belki bu sorun nispeten aşılabilir ama gelin Iğdır’a Sayın Bakanım, gelin Iğdır’daki engelli vatandaşlarımızın, hele şehir merkezinde değil de köydeki engelli vatandaşlarımızın durumuna bakın; bu engelli vatandaşlarımız dört duvarın içerisinde ve akşama kadar duvarlarla konuşur vaziyettedir. Bu engelli vatandaşlarımızın iş bulma noktasında ciddi sıkıntıları var, sosyalleşme konusunda ciddi sıkıntıları var. Özellikle de İŞKUR’un bölgelere yönelik birtakım faaliyetlerinin bir kısmı engelli vatandaşlarımıza ayrılırsa; özellikle bankaların belli alanlardaki hizmetleri artık otomasyona geçti, İnternet üzerinden yapılıyor, bunların bir kısmında bir zorunluluk getirilirse; tekrar altını çizmekte fayda var, çağrı merkezleri özellikle engelli vatandaşlarımızın evde hizmet vereceği şekilde yeniden dizayn edilirse zannediyorum ki bu konuda maksat hasıl olmuş olur, evde ailesinin onlara getireceği kazanca mahkûm olan ve sadece ailesiyle konuşmak zorunda ve bir de dört duvarla konuşmak zorunda kalan vatandaşlarımız da bu dertten, bu sıkıntıdan kurtulmuş olur.

Ben, Iğdır özelinde bunun tekrar altını çizmek istiyorum. Belediye şu ana kadar engelli vatandaşlarımıza Iğdır’da herhangi bir hizmet sunmadı. Adalet ve Kalkınma Partisi, bırakın engelli vatandaşlarımızı, Iğdır’ın tamamına sorun çözme noktasında pek yardımcı olabilmiş değil. Teşekkür ediyorum Müsteşarımıza; birkaç bireysel talep ilettik, o konuda o talepleri çözdükleri için Iğdır’daki engelli vatandaşlarımız adına teşekkür ediyorum.

Ama şunun altını çizeyim: 30 Martta Hükûmete de ihtiyaç kalmayacak, mevcut belediyeye de ihtiyaç kalmayacak. Iğdır Belediyesini inşallah kazanıp Iğdır’daki engelli vatandaşlarımızın sorunlarını da yine biz çözeceğiz diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin 43'üncü maddesinde yer alan "ikişer" ibaresinin "üçer" şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu önerge ile Türk Akreditasyon Kurumu danışma kurulunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile eşit sayıda temsilci bulundurması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 43’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.10

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Şimdi, 44’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 44. Maddesindeki "Tapu Müdürlüğünden" ifadesinin "ilgili tapu müdürlüğünden" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                  Haydar Akar                               Aydın Ağan Ayaydın                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                      Kocaeli                                             İstanbul                                            İstanbul

                   Musa Çam                                        İzzet Çetin                                Dilek Akagün Yılmaz

                        İzmir                                               Ankara                                               Uşak

                  Müslim Sarı

                     İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin 44'üncü maddesinde yer alan “tapu müdürlüğünden” ibaresinin “tapu müdürlüklerinden” şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

                 İdris Baluken                                      Sırrı Sakık                                     Mülkiye Birtane

                       Bingöl                                                Muş                                                  Kars

                Pervin Buldan                                   Hasip Kaplan

                        Iğdır                                                Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 44 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                Muharrem Varlı

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

                  Erkan Akçay                                      Emin Çınar                                 Ahmet Duran Bulut

                      Manisa                                          Kastamonu                                         Balıkesir

"MADDE 44- 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 194 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "şerhin verilmesini" ibaresinden sonra gelmek üzere "ilgili tapu müdürlüğünden" ibaresi eklenmiştir."

BAŞKAN – Son okutulan önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde daha anlaşılabilir hâle getirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin 44'üncü maddesinde yer alan “tapu müdürlüğünden” ibaresinin “tapu müdürlüklerinden” şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu önerge ile taşınmaz malın maliki olmayan eşin tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin konulması ile ilgili iş ve işlemlerin bütün tapu müdürlüklerinden yapılabilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 44. Maddesindeki “Tapu Müdürlüğünden” ifadesinin “ilgili tapu müdürlüğünden” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Dilek Akagün Yılmaz (Uşak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Uşak Milletvekili Sayın Dilek Akagün Yılmaz konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün 30 Ocak 2014, yarın 31 Ocak 2014, Profesör Doktor Muammer Aksoy’un öldürülüşünün 24’üncü yılı olacak. Diğer faili meçhul cinayetlerde olduğu gibi, Uğur Mumcu’da olduğu gibi, Ahmet Taner Kışlalı’da olduğu gibi, Gaffar Okkan’da olduğu gibi, Hrant Dink’te olduğu gibi ne yazık ki bu cinayetin de arkasındaki gerçek güçler tespit edilememiştir. Bu gerçek güçleri, bu cinayetleri işleyen gerçek güçleri tespit etmeyen ve yargılamayan bütün iktidarları, o dönemden bu döneme bütün iktidarları kınıyorum.

Sevgili arkadaşlar, bugün yine 17 Aralık olaylarından, yolsuzluk ve rüşvet olaylarından itibaren bir buçuk aylık bir süre geçmiştir. O yolsuzluk olayları ve rüşvet olaylarından itibaren bütün savcılar, yargıçlar ve polisler görevlerinden alınmışlardır. Ancak ne yazık ki o yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının üstünün örtüldüğünü görüyoruz. Aynı zamanda, bakanlarla ilgili de düzenlenen fezlekelerin Meclise gönderilmediğini görüyoruz. Bu fezlekeler neden gelmiyor sevgili arkadaşlar? İktidar partisi milletvekilleri size soruyorum, Sayın Bakan size soruyorum: Bu 4 bakan hakkında yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla oluşturulan fezlekeler niye gelmiyor? Adalet Bakanının savcıları etkilemek amacıyla yaptığı konuşmalar ve baskılar nedeniyle hakkında düzenlenmiş olan fezleke Meclise neden gelmiyor? Eğer kendinizden eminseniz bu fezlekeler gelecek, Meclis soruşturması açılacak, Yüce Divana gidecekler bakanlar, beraat edecekler ama emin değilsiniz ki bu fezlekeleri getirtmiyorsunuz. Aslında bir Adalet Bakanı hakkında “Savcılara müdahale etti, telefon etti, ‘Bu yolsuzlukları kapatın.’ dedi.” deniliyorsa eğer, o Adalet Bakanının istifa etmesi lazım demokratik hukuk devletinde ama ne yazık ki artık bu ülkede demokratik hukuk devleti yok.

Aynı zamanda, Başbakan ve bakanlar tarafından “Yargıda çete var, devlet içinde örgütlenmiş bir çete var, paralel yapı var.” deniyor, suçlar işlediği belirtiliyor, insanların özgürlüklerine, hayatlarına mal olan suçlar işledikleri belirtiliyor ama bu çetenin de paralel yapının da ortaya çıkartılması için en ufak bir şey yapılmıyor, yargılamaları yapılmıyor, soruşturmaları yapılmıyor, sadece görev yerleri değiştiriliyor. Yani, deniyor ki: “Siz burada çok suç işlediniz, gidin biraz da başka yerlerde işleyin.” Böyle bir devlet anlayışı olabilir mi sevgili arkadaşlar? Bunu sizlere soruyorum ama sormamın hiçbir anlamı yok, bakıyorum ki cevap verebilecek durumda değilsiniz.

Bu maddeyle ilgili konuşabileceğim şeyleri de, bu 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 44’üncü maddesiyle ilgili konuşabileceğim şeyleri de şöyle sıralamak isterim: Aslında, Medeni Kanun’da güzel bir değişiklik yapılıyor “Aile konutu şerhinin verilebileceği makamlar ya da hangi makamdan karar alınacağı belli değil. Bu konuda Yargıtay Genel Kurulunun da kararları var. Buna açıklık getirmek amacıyla, özellikle kadının ve çocukların oturdukları eve tapu müdürlüğü tarafından aile konutu şerhi konulur herhangi bir mahkeme kararına gerek olmaksızın.” deniyor. Bu, güzel bir değişiklik, aslında yapılması gereken bir değişiklik ama bu değişiklikleri yapmak yetmiyor Sayın Bakan. İşte bu türden taleplerde bulunduğunda kadınlar şiddete uğruyorlar, şiddete uğradıklarında da ölümleri söz konusu oluyor. Bu ölümleri ortadan kaldırabilmek için kadınları ve çocukları, aile bireylerini gerçekten korumak gerekiyor ama kadın sığınmaevlerinde bile 50 bin iken belediyelerin nüfusu, 100 bin nüfusu olan belediyelere kurulabilir ancak hükmü getirildi Büyükşehir Yasası’yla.

Sayın Bakan, bu maddelerde neden göremedik, neden böyle bir değişiklik yapılmadı? Gerçekten, ben, bu konunun asıl gündeme getirilmesini beklerdim sizden bu kadar madde gündeme gelmişken.

Bir de aile ve tüketici bilimleri mezunu yüzlerce genç imza toplamışlar, hepimize getirdiler, diyorlar ki: “Bu yasayla, bu tasarıyla pek çok kadro tanınıyor psikologlara, öğretmenlere ama aile ve tüketici bilimleri bölümüne neden verilmiyor, neden onlara kadro açılmıyor?” Bu konuda da zannederim bir cevap verebilir Sayın Bakan. Bu çocukların da dileklerinin yerine getirilmesi gerekiyor diye düşünüyorum.

Aynı zamanda, üniversite sınavları olacak bu yıl. Üniversite sınavlarında ve pek çok sınavda, biliyorsunuz, şaibe oldu, kopyalama olayları oldu, bu iddialar ortaya atıldı. Pek çok çocuk bu sınava hazırlanıyor ama “Yeniden bir şaibe olacak mı, yeniden bir kopyalama olacak mı, yeniden cemaatin ve AKP’nin yakını olan çocuklara, sorulacak sorular verilecek mi?” diye herkeste bir kaygı var ama bu yılki çocuklar biraz şanslı diye görüyorum. Çünkü AKP’yle cemaat biraz kavgalılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) – Herhâlde, bu soru çalma olayını ya da soru verme olayını yapamazlar diye düşünüyorum. Çocukların onun için biraz içleri rahat etsin diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 44’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 45’inci madde üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır. Aynı mahiyetteki iki önergeyi okutacağım ve birlikte işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 45 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                      Erkan Akçay                                  Mustafa Kalaycı

                        İzmir                                               Manisa                                              Konya

               Muharrem Varlı                             Ahmet Duran Bulut                                 Emin Çınar

                       Adana                                             Balıkesir                                         Kastamonu

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                  Haydar Akar                               Aydın Ağan Ayaydın                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                      Kocaeli                                             İstanbul                                            İstanbul

                  Müslim Sarı                                       İzzet Çetin                                       Hasan Ören

                     İstanbul                                             Ankara                                              Manisa

                   Musa Çam

                        İzmir

BAŞKAN – Okunan önergelere Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önergelerden bir tanesi üzerinde Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören konuşacak.

Buyurun Sayın Ören. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 45’inci maddesinde Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.

Yine, her kürsüye çıktığımda tekrarladığım sözü tekrarlayacağım: Şu an TRT 3 Meclis kanalında yine nostaljik, Hakan Şükür’ün golleri gösteriliyor. Ama Meclisi göstermiş olsaydı, bu torba yasayla ilgili, milyonlarca insanı ilgilendiren bu konularla ilgili halkın takibi sağlansaydı daha iyi olurdu diye düşünüyorum.

Kamu İhale Kanunu Adalet ve Kalkınma Partisinin çok hoşuna giden bir kanun. Yani, öylesine hoşunuza gidiyor ki bugüne kadar yani 2002’den bugüne kadar 25 defa değişiklik yapmışsınız. 2002 yılında, geçmiş dönemdeki, yani 57’nci Hükûmet 1 değişiklik yapmış, Kamu İhale Kanunu’yla ilgili Adalet ve Kalkınma Partisi 25 değişiklik yapmış. Sadece 2013 yılı içerisinde 5 defa Kamu İhale Kanunu’nu değiştirmişsiniz. Herhâlde Allah gönlünüze göre veriyor; bu Kamu İhale Kanunu, Adalet ve Kalkınma Partisinin yol haritasını çiziyor.

Değerli arkadaşlarım, en çok değiştirilen maddelerin içerisinde istisna maddesi geliyor. Bugüne kadar “f” harfine kadar değiştirmişsiniz, şimdi 20’nciyi değiştiriyoruz, “u” harfine gelmişiz. Yani, alfabenin son harfi “z”ye az kalmış. Tahmin ediyorum, 2014 yılı içerisinde alfabenin -en son eklediğimiz- yeni harflerine geçmek zorunda kalacaksınız.

Bu kamu ihaleleriyle ilgili, belediyeleriniz çok başarılı. Yeni bir yöntem geliştirdiniz. Bir, kamu ihaleleriyle ilgili, belediyelerinize sağlanan fırsatlar. Ama, tabii, bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin belediye başkanları için geçerli. Eğer Cumhuriyet Halk Partisinin belediye başkanları olur ise Kamu İhale Kanunu tersine işlemeye başlıyor. Maazallah, eğer biraz sıkıyor ise, siz, İzmir Belediyesinde Kamu İhale Kanunu’nda yaptığınız değişikliklerin yüzde 1’i uygulanmadığında onlarca müfettişi İzmir Belediyesinde aylarca misafir edersiniz. Ama kendi belediyeniz ise, kocaman bir ihaleyi 5’e bölersiniz, 50 bin liralık ihaleleri yaparsınız, canınızın istediğine verirsiniz ve o canınızın istediği yerlerde de sizin üyeleriniz çoğalır.

Türkiye’de yaşananlara bakın arkadaşlar: 2013 yılında bu kanun 5 defa değişmiş. Bu torba kanun içerisinde -eğer olmasa şaşarım- bugüne kadar gelenlerin içerisinde Kamu İhale Kanunu olmadığında şaşarız. Böyle bir alışkanlık peyda oldu ve 2013’te bunu daha da ileri noktaya taşıyınca işte o zaman düzen bozuldu, bardak doldu, taşmaya başladı. Hani bugün sağda, solda konuşulanlar var ya, hani sizler dün bize söylüyordunuz ya: “Tapeler, tapeler, tapeler…” Ergenekon’la ilgili biz bir şey söylediğimizde, bu sıralardan “Tapeleri okumadın mı, tapelere bakmadın mı…” Biz o güne kadar tapenin ne olduğunu bilmezdik. Biz zannederdik ki zeytinyağı şişesine konan mantar ama siz bize tapeleri öğrettiniz. Peki, şimdiki tapelerden haberiniz yok mu? Hani ne söylüyor Başbakan veya telefonun ucundaki ağabey, kardeş: “Urla’daki villa ne oldu?”, “Kaymakama söyledim, haberin yok mu?”, “Efendim, kurula söylememiş...” E, bunları hiçbiriniz buraya getirip de bize bir şey söylemiyor musunuz? Ne oldu bu tapeler? Tapeleri okuyan yok mu içinizde? Dün bize soruyordunuz, şimdi biz size soruyoruz: Bu tapelerle ilgili sıkıntılarınız var mı yok mu? Birisi buraya gelip bunu açıklamak zorundadır.

Siz, 17 Aralıkla ilgili konuları Türkiye Cumhuriyeti’ndeki vatandaşlara bu kürsüden açıklamadığınız süre içerisinde Türkiye’de ekonomideki sıkıntı bitmeyecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Diğer önerge üzerinde Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Kamu İhale Kanunu’na yeni bir istisna getirilmektedir. Ülkemizin ekonomisi ve sanayisi için büyük önem arz eden yenilik, yerlileşme ve teknoloji transferini sağlamaya yönelik sanayi katılımı offset uygulamaları içeren mal ve hizmet alımlarının Kamu İhale Kanunu’ndan istisna kılınması yerine, bu alımlar için kolaylıklar getirecek ayrı bir yasal düzenleme yapılması daha uygun olacaktır.

Günümüzde birçok devlet büyük miktarda dış alım yaptıklarında ticaretin dengelenmesine büyük özen göstermekte ve alım yapılan ülke firmasının belli oranda üretim, yatırım, ihracat ya da teknoloji transferi yoluyla alıcı ülke ekonomisinin ticaret açığını telafi etmesini şart koşmaktadır. Bu işleme, temel anlamda, telafi edici işlemler, offset denmektedir. Diğer bir ifadeyle offset, yurt dışından yapılan kamu alım ve yatırımlarında yerli sanayiye iş payı, ürün veya hizmet  ihracatı, teknoloji kazanımı ve yatırım uygulamalarıyla yapılan harcamaların millî ekonomiye belli oranda geri dönüşünün sağlanmasıdır. Offset uygulamaları, tedarik yapılan ülke tarafından alıcı ülkenin yerli sanayisine öncelikli alanlarda üretim, kabiliyet ve kapasitesinin kazandırılması, alıcıyı ülkeye bu amaçla yatırım yapılması, teknolojik altyapı kazandırılması, üçüncü ülkelere yönelik ihracat imkânlarının oluşturulması gibi işlemeleri içermektedir.

Offset uygulamaları, kamu alımlarında devletin ödemeler dengesini telafi edici işlemler içerdiği için uygulama ve koordine makamı devletin kendisidir. Burada, devlet ile alıcı ya da satıcı taraflar arasındaki işlemler, taahhüdün yerine getirilmemesi durumunda yaptırım içeren hukuki bir zemine dayanmalıdır; aksi takdirde, uygulamada zorluklar çıkabilmektedir. Alıcı taraf offset şartlarını belirlerken ülke ekonomisine kazandırmak istediği teknolojik alan, üretim kabiliyeti ve yatırım önceliklerini göz önüne almaktadır. Buna göre, offset, hem doğrudan hem de dolaylı olarak ihracatı tetikleyen bir uygulama aracı olarak kullanılabilmektedir. Birçok ülkede başarıyla uygulanan offset yalnız savunma tedarik projelerinde değil, tüm sektörlerdeki tedarikler ve tüm yurt dışı büyük çaplı kamu alımlarında ödemeler dengesini telafi edici işlem olarak kullanılabilmektedir. İstihdam ve cari açık sorunlarıyla mücadele etmenin baş unsurlarından biri olarak kabul edilen offset uygulaması, bugün gelişmiş ülkelerin birçoğunda çok sıkı tedbirlerle takip edilmektedir.

Yüksek büyüme oranlarını yıllara sari bir biçimde sürdürebilen ülkelere bakıldığında, bu ülkelerin katma değeri yüksek ürünler ürettikleri ve ihracatlarını da bu ürünlere dayalı olarak gerçekleştirdikleri görülmektedir. Ülkemizde bu şekilde bir üretim ve ihracat yapısına geçilebilmesi için AR-GE, yenilik ve teknoloji alanında önemli bir atılım yapılması gerekmektedir.

Tüm dünyada büyümenin motor gücü, ekonomilerin imalat sanayisine dayalı ihracat yapabilme kapasitesidir. Yüksek teknoloji ürünlerinin sanayi üretim ve ihracatındaki payı gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede çift hanelere ulaşmışken Türkiye’de düşük olup son on yılda önemli oranda azalmıştır. Ülkemizde 2003 yılında yüzde 5,7 olan yüksek teknoloji ürünlerinin sanayi üretimi içindeki payı 2012 yılında yüzde 3,5’e gerilemiş; yine, 2002 yılında yüzde 6,2 olan yüksek teknoloji ürünlerinin ihracat içindeki payı da 2012 yılında yüzde 3,7’e düşmüştür. Yenilik ve teknoloji altyapısı güçlü olmayan ve imalat sanayisindeki sıçramaya dayanmayan bir üretim yapısıyla yüksek büyüme hedeflerine ulaşılması mümkün değildir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 45’inci madde kabul edilmiştir.

46’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 46. Maddesinin sonundaki “beş yıl” ifadesinin “on yıl” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                  Haydar Akar                               Aydın Ağan Ayaydın                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                      Kocaeli                                             İstanbul                                            İstanbul

                  Müslim Sarı                                       İzzet Çetin                                        Musa Çam

                     İstanbul                                             Ankara                                               İzmir

                  Hasan Ören                                      Kamer Genç

                      Manisa                                             Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 46 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                   Erkan Akçay

                        İzmir                                                Konya                                              Manisa

             Ahmet Duran Bulut                                 Emin Çınar                                    Muharrem Varlı

                     Balıkesir                                         Kastamonu                                           Adana

                                                                                   

"MADDE 46- 4734 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt bendine aşağıdaki paragraf; aynı maddenin 3 üncü fıkrasının sonuna "Ancak, yapımla ilgili hizmet işlerinden elde edilen belgeler yapım işlerinde kullanılamaz." cümlesi eklenmiştir.

"f) Teknoloji merkezi işletmelerinde, Ar-Ge merkezlerinde, kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan vakıflar tarafından veya uluslararası fonlarca desteklenen Ar-Ge ve yenilik projelerinde, rekabet öncesi iş birliği projelerinde ve teknogirişim sermaye desteklerinden yararlananlara yararlandıkları destekler çerçevesinde yürüttükleri proje sonucu ortaya çıkan mal ve hizmetlerin piyasaya arz edilmesinden sonra proje sonucu ortaya çıkan hizmetler ile yerli malı belgesine sahip ürünler için Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Kurumca belirlenen esaslar çerçevesinde düzenlenen ve piyasaya arz tarihinden itibaren beş yıl süreyle kullanılabilecek olan belgeler."

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddede, ihaleye katılacak isteklilerden, ekonomik ve malî yeterlik ile mesleki ve teknik yeterliklerinin belirlenmesine ilişkin olarak istenen belgelerden, denetim faaliyetleri nedeniyle alınacak belgelerin beşte bir oranında dikkate alınması öngörülmektedir.

Önergemizde, denetim faaliyetleri nedeniyle alınacak belgelerin ilk beş yıl en fazla beşte bir oranında, daha sonraki yıllarda gerçek kişiler ile tüzel kişilerin en az beş yıldır yarısından fazla hissesine sahip olan mühendis ve mimarların iş denetleme nedeniyle alacakları belgelerin tam olarak dikkate alınması şeklinde Kanunda yer alan hükmün muhafaza edilmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 46. Maddesinin sonundaki “beş yıl” ifadesinin “on yıl” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Kamer Genç (Tunceli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 46’ncı maddesinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, devletlerin her büyük deneyimi sonucunda o devletteki, yönetimdeki bozuklukları telafi etmek için aklıselim sahibi insanlar çalışmış; dünyada yolsuzluğun, hırsızlığın önlenmesi için acaba nasıl kurallar koyabiliriz, nasıl kurallar getirirsek o ülkedeki, işte, kamu harcamaları isabetli yapılabilir, yolsuzluk yapılamaz şeklindeki geliştirilen kurallar, birçok devlette, medeni devletlerde, bunlar, devletin yasalarında yer almış. Bu, bizim Türkiye Cumhuriyeti devletinin de yasalarında yer almış ama AKP'nin iktidara gelmesiyle beraber, dürüst bir yönetimin yapılmasından, maalesef, partinin yönetimini elinde tutan, iktidarını elinde tutan insanlar rahatsız olmuş. “Ne yaparız?” Demişler ki: “Ya, biz niye dürüst yönetelim, mademki bize bu halk oy veriyor, istediğimiz kaynakları istediğimiz gibi kullanabiliriz.”

Şimdi, öyle bir şey var ki kanun diye bir şey yok. Devletin savcısı, devletin Başbakanı olan kişinin oğlunu şüpheli sıfatı ile mahkemeye davet ediyor, “Çete kurmaktan dolayı, gayrimeşru yollara sapmaktan dolayı gelsin ifade versin.” diyor. O gün, o Başbakanlık makamında oturan kişi, o çocuğunu mahkemeye göndermiyor, alıyor yanındaki makam arabasına, gezdiriyor ve millete de gösteriyor, “Ey millet, sen yoksun, ben seninle alay ediyorum! Ey hâkim, sen yoksun; ey savcı, sen yoksun; ey polis, sen yoksun, ben seninle alay ediyorum! ” diyor. Bu ne demektir? Türkiye Cumhuriyeti devletinin yok olduğu demektir. Yani, Türkiye Cumhuriyeti devletinde artık hukuk devleti yok, eşkıyalık başlamıştır. Şimdi, hukuk uygulanmıyorsa eşkıyalık başlamış demektir. Yani, eşkıyalığın başladığı bir dönemde, bir yönetimde kanun çıkarsanız ne olacak, çıkarmasanız ne olacak?

Bu Kamu İhale Kanunu’ndan niye rahatsız oldunuz da bu kadar değişiklik yaptınız? Bakın, iki gün önce Halk Bankasının hesaplarını inceledik. Arkadaşlar, bir firmaya 575 milyon dolar vermişler; bir firmaya. Ne yapmışlar biliyor musunuz? Hazinenin arazilerini kefil almışlar, teminat almışlar. Efendim, şahsi şeyler alınmış burada… Bir tanesi: 2 katrilyon lira para batırılmış Halk Bankasında. Soruyoruz alt komisyon üyeleri olarak: “Ya, peki, siz bu hazinenin arazilerini niye buradan teminatla aldınız?” Ses yok. “Ya, siz İran’la ne ticareti yaptınız?” Ses yok. “Ya, siz İran’la ne alıp sattınız?“ Ses yok. “Altın alım satımını nasıl yaptınız?” Ses yok.

Şimdi, beyler, bakın, arkadaşlar yani siz bize kızıyorsunuz, sizlerin de vicdanlı insanlar olarak düşünmeniz lazım. Ya, 575 milyon dolar bir firmaya veriliyorsa –işte, alt komisyon başkanımız da orada- bundan teminat alınmıyorsa o ayakkabı kutularındaki -tabii, bu 1 firma değil, 58 firma- 4,5 milyon doların nereden geldiği ortaya çıktı.

Yani, şimdi, beyler, bakın, hepimiz bu devletin insanlarıyız, bu halkın haklarını korumak zorundayız. Eğer bir memlekette hukuk yoksa, hırsızlık almış yürümüşse, bu hırsızlığı eğer birileri koruyorsa, eğer bunu tahkik eden savcılar ve hâkimler görevden alınıyorsa o zaman biz neyin peşindeyiz, niye konuşuyoruz burada arkadaşlar, niye konuşuyoruz? Ya, bizim yerimize siz çıkın… Ben inanıyorum ki eğer şu sıralarda Cumhuriyet Halk Partisi olmasaydı, siz olsaydınız -çünkü ben otuz küsur sene burada siyaset yaptım- siz bu Cumhuriyet Halk Partilileri bu salona sokamazdınız. Yahu hırsızlık yapan adamın savunucusu olur mu arkadaşlar? Hırsızı tahkik eden savcıyı görevden alan, polisi görevden alan kişinin bu salona girme hakkı var mıdır? Buraya gelen bakan neyi savunuyor? Buraya gelen komisyon neyi savunuyor?

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen sözlerinize dikkat edin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben sözlerime dikkat ediyorum, sen sözüne dikkat et, tamam mı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sen evvela orada neyi temsil ediyorsun?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ben görevimin gereğini  yerine getiriyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) – Fezlekeleri niye getirmiyorsun?

BAŞKAN – Buyurun, yerinize geçin, süreniz bitti.

KAMER GENÇ (Devamla) – Fezlekeleri getir bak. Bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi hırsızları korumak mı? Bakanlarla ilgili gelen fezlekeleri geri göndermek mi?

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler..

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan lütfen...

BAŞKAN – Bitti ama süresi  bitti Sayın  Grup Başkan Vekili, süre bitti.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu  Türkiye Büyük Millet Meclisi bakın... Cemil Çiçek’le ilgili size bir olay anlatayım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Genç, süreniz bitti. Lütfen yerinize geçer misiniz?

KAMER GENÇ (Devamla) – Cemil Çiçek ne yaptı biliyor musun? Kendi damadına partiden bir iş aldı, 1 katrilyon 900 milyon lira... (AK PARTİ sıralarından gürültüler) 300 milyar liraya sattı.

BAŞKAN – Sayın Genç...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Genç, lütfen...

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir kalemde kendisine 1,5 trilyon lira kâr elde etti.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekili lütfen, idare amirinden lütfen...

Malik Ecder Bey, rica ediyorum... Sayın İdare Amirimiz lütfen...

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam, konuşmamı bitireyim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Niye rahatsız oluyorsunuz ya? Tehdit mi ediyorsunuz bizi?

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, makamınıza...

BAŞKAN – Terbiyesine bıraktım.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ne diyorsun?

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sabahleyin anlarsın.

ALİ GÜLTEKİN KILINÇ (Aydın) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

46’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

47’nci maddede aynı mahiyette iki önerge vardır, okutacağım ve birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 47 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                Muharrem Varlı

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

                  Erkan Akçay                                Ahmet Duran Bulut                                 Emin Çınar

                      Manisa                                            Balıkesir                                         Kastamonu

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

        Mehmet Akif Hamzaçebi                    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Haydar Akar

                     İstanbul                                            İstanbul                                             Kocaeli

                   İzzet Çetin                                Aydın Ağan Ayaydın                                Müslim Sarı

                      Ankara                                             İstanbul                                            İstanbul

                   Musa Çam

                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ GÜLTEKİN KILINÇ (Aydın) – Başkanım, Alt Komisyon Başkanı olarak söz istiyorum.

BAŞKAN – Konuşmacı konuşmasını yaptıktan sonra dinleyeceğim sizi.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 47’nci maddede verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamu İhale Kanunu’nun 36’ncı maddesiyle ihale teklifleri alınıyor. 37’nci maddeye göre de bu teklifler değerlendiriliyor ve 38’inci maddeyle de aşırı düşük verilen tekliflerle ilgili karar veriliyor. Düzenleme bu şekilde ve Kamu İhale Kanunu’nun 38’inci maddesinin birinci fıkrasındaki “37’nci maddeye göre” ibaresi metinden çıkarılıyor bu 47’nci maddeyle yani tekliflerin değerlendirilmesine ilişkin düzenleme madde metninden çıkarılıyor. Şimdi, bu çok önemli. Bu verilen ihale tekliflerinin nasıl ve neye göre değerlendirileceğiyle ilgili çok ciddi tereddütler meydana gelecektir ve soru işaretleri ortaya çıkmaktadır. Tekliflerin değerlendirilmesi kesinlikle belirsizliğe mahkûm edilmektedir.

47’nci maddenin diğer, üçüncü fıkrasıyla da Kamu İhale Kurulunun yetkileri artırılıyor ve bu Kamu İhale Kuruluna da aşırı düşük teklifle ilgili açıklama istemeden karar verme, ihaleyi sonuçlandırma yetkisi veriliyor.

Bu düzenlemeler ihaleler arasında keyfî ve farklı uygulamalara da yol açacaktır, kapı aralamaktadır. Neticede, bu maddenin düzenlenmesi ihaleler üzerindeki şaibeleri artıracaktır.

AKP döneminde Kamu İhale Kanunu’nda ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nda -sayısı tartışmalı- çok defalar, çok sayıda değişiklikler yapıldı. Maliye Bakanlığının verilerine göre, 22’si Kamu İhale Kanunu kapsamında, 42’si diğer kanunlarda olmak üzere, toplam 64 adet Kamu İhale Kanunu muafiyeti düzenlemeleri yapıldı. Kamu İhale Kurumu Maliye Bakanlığının âdeta bir genel müdürlüğüne dönüştürüldü. Pek çok ihale kanun kapsamı dışına çıkarılırken bir taraftan Sayıştay denetim yapamaz hâle getirildi, diğer taraftan da teftiş ve denetim kurulları felç edildi. Adalet ve Kalkınma Partisi, Bakanlar Kurulu kararıyla özelleştirmelerdeki yargı kararlarını geçersiz kıldı -burada da ayrıntılarına girmiyorum- 6300 sayılı Kanun ve 2012/3240 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla.

AKP Hükûmeti ihaleye fesat karıştıranlara verilen hapis cezasının alt sınırını da beş yıldan üç yıla, üst sınırını da on iki yıldan yedi yıla indirdi. İhalede kamu zararı varsa cezanın yarı oranında artırılacağına ilişkin hükmü de kaldırılarak yolsuzluk âdeta teşvik edilmiştir. AKP döneminde yolsuzluk ülkemizi saran bir virüs hâline gelmiştir ve tüm kurumlara bulaşmıştır. AKP iktidarı babalı oğullu, kardeşli dünürlü, enişteli bacanaklı, ailecek, cümbür cemaat yolsuzlukların içindedir. Tarihimizin hiçbir döneminde hiçbir iktidar böylesine yolsuzluk ve rüşvete bulaşmamıştır. Yolsuzluk ekonomik ve politik bakımdan öyle boyutlara varmıştır ki yolsuzlukla mücadele edenler, AKP Hükûmeti ve yandaş medya tarafından karalanmakta, yolsuzluğun üzerine giden emniyet ve yargı mensupları davalardan el çektirilerek sürgün edilmektedir. Hırsızlar polisi ve savcıyı kovalar hâle gelmiştir. Adaleti engellemeye çalışan bir Adalet Bakanı olabilir mi? Yolsuzlukları engellemek amacıyla, cumhuriyet başsavcılarını aradığı için hakkında fezleke düzenlenip o makamda oturan bir başka Adalet Bakanı dünyanın neresinde görülmüştür? Yolsuzluğa adı karışan bakanlarla ilgili fezlekeleri Meclise göndermemekte inat eden bir Adalet Bakanı ve Hükûmetle karşı karşıyayız. Bu nasıl bir pişkinliktir? 76 milyon vatandaşın hakkının hesabını bu Hükûmet nasıl verecek, ne zaman verecek? “Yolsuzluk yok.” diyemiyorsunuz. “Bu operasyonları dış güçler ve çeteler yaptı.” diyerek yolsuzlukların üstünü örtmeye çalışıyorsunuz.

Süremizde burada bittiği için inşallah bundan sonraki maddelerde devam etmek üzere hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kılınç, sisteme girmişsiniz. Nedir talebiniz?

ALİ GÜLTEKİN KILINÇ (Aydın) – Başkanım, Alt Komisyon Başkanı olarak, Kamer Bey Halk Bankasının kullandırdığı kredileri teminatsız kullandırdığı yönünde bir ifadede bulundu, beni de şahit olarak gösterdi. Bunu izah etmek istiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen de Alt Komisyon Başkanıydın. Tamam, söyle de ben sana cevap vereyim.

BAŞKAN – Açıklama yapacaksınız…

ALİ GÜLTEKİN KILINÇ (Aydın) – Açıklama yapacağım.

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika.

Sistem açıldı, buyurun.

VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

6.- Aydın Milletvekili Ali Gültekin Kılınç’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 46’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ALİ GÜLTEKİN KILINÇ (Aydın) – Sayın Başkanım, dün Halk Bankasıyla ilgili gayet seviyeli bir komisyon çalışması yapıldı. Kamer Bey, 575 bin dolarlık bir…

KAMER GENÇ (Tunceli) – 575 milyon dolar…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyin lütfen.

ALİ GÜLTEKİN KILINÇ (Aydın) – …teminat alınmadan kredi kullandırdığını ifade etti. Bu kesinlikle doğru değildir. Bankanın riskli alacak ortalaması Türkiye ortalamasının oldukça altında olup bu yüzde 2’ler seviyesindedir. Müşterilerin ratingine göre, BDDK ve bankacılık teamüllerine uygun olarak Halk Bankası teminat almakta ve kredi kullandırmaktadır.

Genel Müdürün evinde bulunan paralar bankayla ilgisi olmayan bir konu olup bu konu sadece Halk Bankası Müdürünün Bankanın Genel Müdürü olmasıyla sınırlıdır. Dünkü çalışmamızda Kamer Bey de dâhil olmak üzere tüm Komisyon üyelerimizin son derece olumlu katkılarıyla Komisyon çalışmalarını yaptık.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, ben tenkit ettim.

ALİ GÜLTEKİN KILINÇ (Aydın) – Ülkemizin en önemli marka değerlerinden birisi olan Halk Bankasının korunması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

ALİ GÜLTEKİN KILINÇ (Aydın) – Sayın Başkan, Komisyonda Halk Bankasını övdü, burada şey ediyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Efendim, burası KİT Komisyonu değil, burası Genel Kurul, orada halletsinler meseleyi kardeşim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, yanlış bilgi verdi, müsaade ederseniz ben de söyleyeyim.

BAŞKAN – Sizin açıklamanızı gerektirecek bir bilgi vermedi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim olumlu bulmadığım hâlde…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Meseleyi orada halledin canım.

BAŞKAN – Tamam, siz de doğru bulmadığınızı söylediniz. Tamam, siz de doğru bulmadığınızı söylediniz, kayda geçti.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, hayır, bana bir söz verin.

BAŞKAN – Tamam, doğru bulmadığınızı söylediniz, kayda geçti, tamam.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…

KAMER GENÇ (Tunceli) –  Hayır efendim, kayda...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akar.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Rica ediyorum, AKP’li bir milletvekili…

BAŞKAN – Bu tartışmayı devam ettirmek istemiyorum, lütfen…

Sayın Akar, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – AKP’nin bir milletvekili siz bunların karşısında…

AHMET YENİ (Samsun) – Otur yerine, otur.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen çalışma düzenini bozmayınız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru dürüst Başkan Vekilliği yapacaksan yap.

BAŞKAN – Lütfen, sizi ilgilendirmiyor benim burada ne yapacağım. Siz oturun, benim aldığım kararları dinlemek zorundasınız.

Buyurun Sayın Akar.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Senin kararını nasıl dinleyeceğim ya. Dürüst karar verirsen riayet ederim. Bir defa, benim düşüncelerimi yanlış aksettirdi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Başkana saygılı ol!

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Efendim, bu konularda sonuç getirecek yer KİT Komisyonudur. Buradaki konuşmalar sonuç getirmez ki, denetimi orada yapın, sağlam yapın.

BAŞKAN – Ben sizi dinliyorum Sayın Akar. Sayın Akar, sizi dinliyorum.

Buyurun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, o Komisyonda dün Halk Bankasıyla ilgili yapılan görüşmede, alt komisyonda ben Cumhuriyet Halk Partisi KİT Komisyonu Sözcüsü olarak oradaydım.

BAŞKAN – Evet.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Komisyonda konuşsun Başkanım, Komisyonda.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Burası Komisyon mu ya?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İzin verirseniz ben de bir dakika veya iki dakika olayın nasıl geliştiğini anlatırım.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden son sözü veriyorum yalnız. Yerinizden size de bir dakika süre vereceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, bana da söz vermek zorundasınız efendim. Benim de hakkım var.

BAŞKAN – Sizin söyledikleriniz kayda geçti.

Buyurun Sayın Akar.

7.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Aydın Milletvekili Ali Gültekin Kılınç’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet, Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Şimdi, Halk Bankası denetimine biz de gittik, biz de katıldık, 2012 hesaplarını denetliyorduk, Kamer Bey’in bahsetmiş olduğu 575 milyon dolarlık kredi doğrudur, kredinin karşılığında da hazine teminatı gösterilmiştir, hazine arazisi teminat gösterilmiştir, karşılığı da 8 milyon TL civarındadır.

Şimdi, bu krediyle ilgili aslında gelişimi çok uzun, 250 milyon dolar nakit ve 40 milyon dolar da gayrinakit krediyle başlıyor. Hele son verilen, 575’e tamamlayan bir 95 milyonluk kısım var ki, bu kısımda Bankanın Yönetim Kurulu kararıyla, kesinlikle bir tane ne belge alınmıştır ne teminat alınmıştır ne de ipotek alınmıştır. Yine, böyle bir durum da Banka Genel Müdürünün onayıyla oluyor. Bu batmış şirketin de piyasaya 2,8 milyar TL civarında bir borcu bulunuyor. Buna rağmen kredilendiriliyor ve bu kredi, Banka Genel Müdürü göreve geldikten iki ay sonra veriliyor; çok yeni bir kredi, eski bir kredi değil. Onun için de bu Banka Genel Müdürünün -4,5 milyon doları evinde bulunmuş olabilir, ayrı konu ama- derhâl görevden alınması gerekiyor.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Başkan, bana da söz vermek zorundasın. Ama ona söz veriyorsun, benim sözümü yalanlıyor, ben de cevap vermek zorundayım.

BAŞKAN – Burası KİT Komisyonu değil, yeteri kadar konuştuk.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, o zaman niye ona söz verdin? Niye söz verdin ona?

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önerge üzerinde Sayın Akif Hamzaçebi, İstanbul Milletvekili.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bunun hesabını vereceksin sen. Sana soracağım hesabını.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri görüştüğümüz torba tasarı Kamu İhale Kanunu’nun tam 11 maddesinde değişiklik öngörmektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin başlangıçtan bu yana Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik yapma yönünde bir tutkusu olmuştur. Kamu İhale Kanunu 57’nci Hükûmet döneminde Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde çıkarılmış olan ve Avrupa Birliğinde olan saydamlık, eşit muamele, rekabet gibi bir kamu alım sisteminde, kamu ihale sisteminde olması gereken kuralları Türkiye’ye taşımış olan bir kanundur. Yine, bu üç ilkenin, saydamlık, eşit muamele, rekabet gibi ilkelerin hedefi, kamu kaynaklarının etkili ve verimli kullanılmasıdır ama o tarihten bu yana Adalet ve Kalkınma Partisi bu kanunda ve bunun eki sayabileceğimiz 4735 sayılı Kamu Sözleşmeleri Kanunu’nda toplam 34 kez değişiklik yapmıştır. Gerek Kamu İhale Kanunu gerek Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu dışında diğer kanunlar ve kanun hükmünde kararnamelerde ihale sisteminde yapılan değişiklik sayısını da dikkate alırsak toplam 57 kanunla tam 182 adet madde değişikliği yapılmıştır. Bu çok önemli bir sayıdır. Hâlâ buna devam ediyorsunuz.

Türkiye’de yolsuzluğun iki kaynağından birisi kamu ihale sistemi ise diğeri de teşvik sistemedir. Bakın, kaynakların kötü kullanılmasının iki kaynağından birisi kamu ihale sistemidir, kamu ihale sistemi ayrıca yolsuzluğa müsait sistemdir, yine teşvik sistemi de kaynakların kötü kullanıldığı bir sistemdir.

Değerli milletvekilleri, OECD’nin hesaplarına göre, kamu ihale sistemi bir ülkenin millî gelirinin yaklaşık yüzde 15’ini oluşturur. Türkiye için bu rakamı OECD yüzde 10 olarak hesaplamaktadır. Dolar cinsinden ifade edecek olursak, 2014 yılı için Türkiye’de kamu ihale sisteminin büyüklüğünü 86 milyar dolar olarak ifade edebiliriz.

Kamu ihale sistemi deyince sadece 4734 sayılı Kanun kapsamındaki ihaleleri değil, veya 4734 sayılı Kanun’a istisna getirmek suretiyle bu kanun kapsamı dışına çıkarılmış olan ihaleleri değil, Kamu İhale Kanunu kapsamında veya bu istisnalar kapsamında olmayan yap-işlet sözleşmeleri, yap-işlet-devret sözleşmeleri, yap-kirala-işlet sözleşmeleri, imtiyazlar ve kamu-özel ortaklıkları da kamu ihale sisteminin içerisine dâhildir. Bütün bunların büyüklüğü yaklaşık 86 milyar dolardır ve bu büyüklüğü giderek tamamen denetim dışına çıkaran, Kamu İhale Kanunu’nun genel ilkeleri dışına çıkaran düzenlemeleri yapıyorsunuz. Örneğin bu görüştüğümüz 47’nci madde, yine Kamu İhale Kanunu’nun ilgili maddesinde birtakım değişiklikler yapmak suretiyle, “belge” kelimesini örneğin “gibi” ifadesiyle yer değiştirmek suretiyle daha flu, daha karanlık, daha saydam olmayan alanlar yaratmaktadır. Ben buradan size, Hükûmete ve Genel Kurula bir tavsiyede bulunuyorum: Lütfen bu değişikliklerden vazgeçin. Sürekli olarak Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik tutkusu daha sonra karşımıza yolsuzluk olarak çıkmaktadır, kamu kaynaklarının kötü kullanılması olarak çıkmaktadır. Böylesi bir tutku Türkiye’yi Avrupa Birliğinden de uzaklaştırmaktadır. İlerleme raporlarında sürekli olarak Türkiye, Kamu İhale Kanunu, kamu ihale sistemi konusunda Avrupa’dan eleştiri almaktadır. İdare tanımı son derece geniştir. İstisnaların daraltılması yönündeki öneriler dikkate alınmamaktadır. İmtiyazlar, kamu özel ortaklıkları, yap-işlet, yap- işlet-devret sözleşmeleri gibi konuların ayrı bir yasal sözleşmeyle, ayrı bir yasal düzenlemeyle saydam bir yapıya, rekabete açık bir yapıya, denetlenebilir bir yapıya kavuşturulması Avrupa Birliğinin önerisidir ve bu Türk milletinin vergileriyle oluşturduğu kamu kaynaklarının etkili kullanılmasının, verimli kullanılmasının da bir gereğidir. Bu maddeleri lütfen kabul etmeyin, lütfen önergelerimize kulak verin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

47’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Şahsımla ilgili bir şey söylemek istemem sayın milletvekilleri ama bir sayın milletvekili “Gününü göstereceğim sana.” diye bir tehditte bulundu. Bu kadar bırakıyorum. Ben bunu tehdit olarak algılamıyorum, tehdit olarak asla algılamıyorum ama duymayan milletvekillerine de bunu duyurmak istiyorum.

Evet, 48’inci maddede üç adet önerge vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 48. Maddesinin sonundaki “%15’inden” ifadesinin “%10’undan” olarak değiştirilmesinin arz ederiz.

                  Haydar Akar                               Aydın Ağan Ayaydın                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                      Kocaeli                                             İstanbul                                            İstanbul

                   Musa Çam                                        İzzet Çetin                                       Müslim Sarı

                        İzmir                                               Ankara                                             İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 48’inci maddesinde yer alan “% 6’sından az ve % 15’inden fazla olmamak üzere” ibaresinin, “%5’inden az, ve %10’undan fazla olmamak üzere” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 İdris Baluken                                   Pervin Buldan                                      Sırrı Sakık

                       Bingöl                                                Iğdır                                                  Muş

                 Hasip Kaplan                                  Mülkiye Birtane

                       Şırnak                                                Kars

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 48 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

   Oktay Vural                         Mustafa Kalaycı                      Muharrem Varlı

        İzmir                                     Konya                                    Adana

 

  Erkan Akçay                       Ahmet Duran Bulut                       Emin Çınar

      Manisa                                  Balıkesir                               Kastamonu

 

                                                Ali Halaman

                                                    Adana

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, sağ olun, teşekkür ederim.

524 sıra sayılı Kanun’un 48’inci maddesinin değişimi hakkında söz aldım. Heyetinizi saygı, sevgiyle selamlarım.

Bu kanun 125 madde olup ismine “torba yasa” deniyor. Bu yasanın içinde bir 48’inci madde var. Bu 48’inci maddenin içeriği, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 63’üncü maddesinin, Bilim Teknoloji Bakanlığının yeni teklifi üzerine… Yani “Ben yeni bakan oldum. Mevcut kanunla ben alım satım yapmayacağım. Bu kanunu değiştirelim.” diyerek teklif vermiş, dolayısıyla yasanın içine girmiş.

Şimdi, bu Kamu İhale Kurumu cumhuriyet döneminden bu tarafa var olan bir kurum hâline gelmiş. Özellikle geçmiş dönem, 2001-2002 yılında, Avrupa Birliğine uyum ve uluslararası standartlara uygun hâle getirmek için Milliyetçi Hareket Partisinin bir katkısı olmuştu o dönemde ama son on iki yıl içerisinde mevcut iktidar bu Kamu İhale Kurumunu sürekli değişime tabi tuttu yani kurumsal yapısı daha çok makamlara göre, daha çok kişisel isteklere göre şekil almaya başladı.

Şimdi Hükûmette görev alan Bilim Teknoloji Bakanı bundan önceki bakanın uyduğu, denetime tabi olduğu bu 63’üncü maddeyi niye değiştiriyor?

Şimdi, bu Bakanlıktan ayrılan Teknoloji Bakanı bundan iki ay önce şöyle diyor: “Servet, şehvet, şöhret arzusu insanları yoldan çıkartır, raydan çıkartır. Allah’a şükür, benim parayla pulla işim olmadı, bu konularda gönlümüz rahat.” diyor, bundan önceki Bakan diyor, Bilim Teknoloji Bakanı. Şimdi, yeni Bakan olan arkadaş belki şöyle diyebilir: “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var. Ben yeni Bakan oldum, bu Bakanlığın alımını, satımını, teşviklerini… Ben bu eski 63’üncü maddeden rahatsızım, sıkıntılıyım. Ben bunu kendime göre değiştirip bu Bakanlığın işlerini öyle yapacağım.” Şimdi, geçmiş dönemdeki Bakan bu 63’üncü maddeye uyup Kamu İhale Kurumuna kendisini denetletirken şimdiki Bakan “Ben yerli malı kullanacağım, yerli teklifi destekliyorum.” Yani bu kılıflı kelimelerle bu örtülü yasayı yapmak, devletin malını mülkünü kişisel isteğe göre tanzim etmek ve bu kişisel isteklerine göre aldıklarını ve sattıklarını “Ya, işte, ben 63’üncü maddeyi de değiştirdim. Kamu İhale Kurumu beni buna göre denetlesin.” demek… Ya, böyle bir şey olur mu kardeşim?

Şimdi, son günlerde memleketimizin hâli ortada, yani memleketin hâli çok iyiye gitmiyor. Dolayısıyla bu memleketin her tarafından, özellikle şark bölgesinde bütün bu memleketin imkânlarını, orada her türlü bölücülük yapan, bu Türk devletine, Türk milletine pusu kurarak insanlarımızı öldüren insanları iş verip kamu denetimine almak hangi adalete uygun ya?

Ben bundan dolayı bu maddenin -yani belki Bilim Teknoloji Bakanı olan arkadaşın inisiyatifini artırabilir, kişisel mevkisini, isteklerini artırabilir ama- milletimize, memleketimize hayırlı olmayacağını düşünüyor, büyük Türk milletini saygı, sevgiyle selamlıyor, hepinize teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Biz de teşekkür ederiz Sayın Halaman.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 48’inci maddesinde yer alan “%6’sından az ve %15’inden fazla olmamak üzere” ibaresinin, “%5’inden az, ve %10’undan fazla olmamak üzere” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sırrı Sakık (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz.

Önerge üzerinde Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık konuşacak.

Buyurun.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Aslında bizim gündemimizde ne Kamu İhale Kanunu ne bu bankalar arası krediler, paralar, pullar, milyon dolarlar falan… Bunlar bizi çok ilgilendirmiyor çünkü hayatımıza da yansımıyor. Ben daha farklı bir konuya değineceğim, ben özellikle cezaevlerinde çok uzun süredir yaşanan bir trajediyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugün tutuklu ve hükümlü aileleri Türkiye Büyük Millet Meclisine başvuruda bulundular, cezaevlerindeki insanlara karşı, tutuklu ve hükümlülere karşı uygulanan zalimane politikaları bire bir bizimle paylaştılar. Bu konuda bizim partimizin ve Cumhuriyet Halk Partisinin bu cezaevleriyle ilgili araştırmaları kamuoyuna yansıyor, Parlamentoya yansıyor ama ne hikmetse bugüne kadar bununla ilgili bir yasal düzenleme olmadı.

Bakın, keyfî sürgünler var. Siz insanları alıyorsunuz, tutukluyorsunuz, Muş’ta tutukluyorsunuz, yirmi iki yıl cezaevinde kalıyor; Muş’tan alıyorsunuz, Tekirdağ’a, Edirne’ye, oradan Trabzon’a, Rize’ye gönderiyorsunuz; Şırnak’tan alıyorsunuz, İzmir’e gönderiyorsunuz ve bu insanların aileleri yirmi yıldır cezaevi kapılarında mekik dokuyorlar. Ya, böyle bir hukuk devleti olur mu? Siz eğer orada almışsanız, tutuklamışsanız, bunlara ikinci bir sürgün hayatı yaşatma, ailelerine zulmetme hakkını nasıl kendinizde bulabilirsiniz?

Keyfî disiplin yani oradaki yöneticiler keyfî bir uygulama içerisinde yani orada tutuklu bulunan insanlara, düşünsel anlamda, farklı düşünüyorsa keyfî bir disiplin uygulanıyor. Tutsaklar çırılçıplak edilip onurlarıyla oynanıyor ve “arama” adı altında çıplak bir şekilde, ya, çıplak bir şekilde siz onların organlarının arasında ne arıyorsunuz Allah aşkına? Bir hukuk devletinden nasıl bahsedebilirsiniz? Bu keyfî uygulama… 12 Eylül döneminde bu uygulamalar yapılıyordu, yıl 2014 hâlâ aynı uygulamalar içerisindeyiz ve cezaevinde kangren olan bir sorun daha var; hasta tutuklu ve hükümlüler. Bu hasta, tutuklu ve hükümlülerin büyük bir çoğunluğu, sevgili arkadaşlar, kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar, arkadaşları tarafından ihtiyaçları karşılanıyor. Yani Fatih Hilmioğlu da bunlardan biridir, çocuğunu kaybetmiş ve ağır bir ceza, ağır bir hastalıkla da karşı karşıya. Onun gibi yüzlerce insan cezaevinde ve kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak noktada, tedavi göremiyorlar.

Peki, siz bunlardan öç ve intikam mı alıyorsunuz? Hani hukuk devletiydiniz, hani sosyal bir devlettiniz, hani özgürlükler açısından Türkiye özgürlüklerin bahçesiydi? Şimdi size hatırlatıyorum, bunların hiçbiri ne hukukla ne vicdanla ne ahlakla bağdaşmaz. Cezaevindedir, tutsaktır, cezaevi idaresi “Sen şu televizyon kanalını izlemek zorundasın...” Yani askerî diktatörlük döneminde uygulama ne ise bugün aynı uygulama var ve televizyon kanalları, üç mü, iki mi neyse, cezaevi tarafından, oradaki yöneticiler tarafından, o mahkûmlara “Bunları izlemek zorundasınız...”

Şimdi, sevgili arkadaşlarım, tek başına ihtiyaçlarını karşılayamayan bu hastalar, bu tutsaklar yani oradaki yakın arkadaşlarının yardımı olmasa hiçbir ihtiyacını karşılayamayan bu insanlara biz Parlamento olarak gerçekten sadece birer rapor sunarak… Evet, Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki çabalarını biliyoruz, bizim de çabalarımız sadece bugünü kotarma adına olmamalıdır. Siz, biz, hepimiz… Bu ülkede hiçbirimizin bir güvencesi yok. Biz de yarın tutuklanabiliriz, çocuklarımız da, hepimiz de yani hukuk hepimiz için geçerlidir. Yani, dünün Genelkurmay Başkanı bugün içeride. Terörle Mücadele Yasası geldiğinde “Yetmez, çok olsun.” diyordu ama o terörle mücadeleden bugün mahkûm. Onun için, hiç kimse ne kendi makamına ne mevkisine, hiçbir şeye güvenmeyeceksiniz. Güvenebileceğimiz bir hukuk sistemi olmalıdır, bağımsız bir yargı sistemi olmalıdır. Bu bağımsız yargı sistemi bu ülkeyi özgürleştirebilir. Yani, bu hasta tutuklu ve hükümlülerin ne olur sesine hep birlikte kulak verelim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 48. Maddesinin sonundaki “%15’inden ifadesinin %10’undan” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Haydar Akar (Kocaeli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Kamu İhale Kanunu 2003 yılında yürürlüğe girdi, on yıl boyunca her torba kanun geldiğinde mutlaka bu kanun da değişti. Bu kanun niye değişti değerli arkadaşlar? Bu kanunda, bu kanunun bu kadar değişmesinde iyi niyet aranabilir mi? AKP on iki yılda en çok Kamu İhale Kanunu’nu değiştirdi, diğer hiçbir kanunu değiştirmedi, sürekli Kamu İhale Kanunu’nu değiştirdi. Sağa çevirdi olmadı, sola çevirdi olmadı. Her seferinde en uzman olduğu ihale konusunda farklı değişiklikler yaptı. Bu değişikliklerin sebebi şeffaflık olabilir mi? Hayır. Amaç haksızlığı, hukuksuzluğu, yolsuzluğu, hırsızlığı önlemek olabilir mi? Hayır. Rantı, rüşveti engellemek olabilir mi? Hayır. Bu değişikliğin tek bir amacı var değerli milletvekilleri, tek bir amacı var; “İhaleleri kendi yandaşlarıma nasıl veririm, kendi partililerime nasıl veririm.” diye bu kanun her seferinde değiştirildi.

Peki değerli milletvekilleri, ihale kanunlarını bizim dışımızda bu kadar sık değiştiren bir başka ülke var mı dünyada? (CHP sıralarından “Yok” sesleri) Yakınımızda başka bir ülke var mı? Yok. Afrika’da var mı? Yok. Sadece bizim kendi ülkemiz dışında bu kanunu değiştiren bir başka ülkeyi bulmak mümkün değil. Bunu başka bir türlü soralım. Bu kadar  değişen başka bir kanun var mı? O da yok. Amaç belli. Amaç ne acaba değerli arkadaşlar? Bakın, yine bu kanunla ilgili, ilk kez bu dönemde, AKP döneminde, bu yıl, Sayıştay raporları Mecliste görüşülemedi. Millî iradeyi ağzından düşüremeyen Hükûmet, millî irade adına denetim yapan halkın vergilerinin hesabını soran Meclis ilk kez bunun yapamadı, ilk kez Hükûmet hesap veremedi. Bir hükûmet hesaptan niye kaçar? Bir hükûmet hesap vermekten niye kaçar kendisinden korkusu yoksa? Çünkü korktuğu, çekindiği, açık verdiği durumlar var.

Değerli arkadaşlar, bu, ne zaman ortaya çıktı? 17 Aralıkta cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu, en büyük hırsızlığı ortaya çıkınca Sayıştay raporlarının Meclise, huzurumuza niye getirilmediği anlaşıldı. Burada, AKP Grubuna hep yaptıkları karşılaştırmayı yapmalarını tekrar tavsiye etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, siz hep her konuşmanızın başında tek parti dönemini söylüyorsunuz, her konuşmanızda cumhuriyet dönemiyle karşılaştırıyorsunuz. Ben size buradan bunu tekrar tavsiye ediyorum. 17 Aralıkta yaşanan hırsızlığı, yolsuzluğu cumhuriyet tarihiyle bir karşılaştırın, bakın karşınıza ne çıkacak.

Değerli arkadaşlar, hatta hatta tek parti dönemiyle karşılaştırın tek parti dönemiyle. Hep küfrettiğiniz, her fırsatta küfrettiğiniz, zaman zaman “İki ayyaş” dediğiniz o insanların dönemiyle yapılan yolsuzlukları, hırsızlıkları bir karşılaştırın, karşınıza ne çıkacak?

Değerli arkadaşlar, bakın, her fırsatta küfrediyorsunuz, her fırsatta İnönü’ye, Atatürk’e, onun dönemine küfrediyorsunuz, eleştiriyorsunuz. Size bir örnek vermek istiyorum. Bakın, İnönü, Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Malatya gezisi yapıyor. Malatya gezisinde bizim Malatyalıların kurduğu, cumhuriyetin kurduğu bir Sümerbank fabrikası var -sizin peşkeş çektiğiniz, yerinde yeller esen Sümerbank fabrikası- o fabrikadan 3 metrecik bir bez İsmet İnönü’nün eşi rahmetli Mevhibe Hanım’a veriliyor. Gün geliyor, iktidar değişiyor, bir iktidar partili milletvekili Mecliste bu konuyu gündeme getiriyor, diyor ki: “Ey İnönü, sana Malatya’ya yapmış olduğun ziyarette Sümerbanktan 3 metre bez verildi, bunun hesabını ver.” İnönü, Özel Kalem Müdürü aracılığıyla evinden belgeyi getiriyor, Meclise sunuyor. Tabii, bu size masal gibi geliyor, çünkü kendi döneminizle karşılaştırdığınız zaman böyle bir şeyin olması mümkün mü? Size masal gibi geliyor. Değerli arkadaşlar, 3 metre bez alarak devletin imkânlarını kendi çıkarları için kullandığı iddia edilen İnönü bu cevabı veriyor. İnönü’nün bu yönünü de kendinizle karşılaştırmanızı sizden rica ediyorum. Bu bir masal değil, bu yaşanmış bir gerçek değerli arkadaşlar.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bunlar hırsızlığı kurumsallaştırdılar be!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Malatya Belediyesinde de benzer şeyler oluyor. Bakın, Malatya Belediyesinde 13 Aralık 2011 yılında boylu fidan alım ihalesinde 2.200 fidan için 1 trilyon 753 milyar 480 milyon lira ödendi. Bakın, arkadaşlar, 2.200 fidan için… Malatya fidanın merkezi, kayısının merkezi, her türlü tarım ürününün merkezi. Burada, ihalede yolsuzluk var mı, yok mu araştırma imkânımız olmadı.

Malatya Belediyesinin bir başka konusu da parkmetre ihalesi, bu konuda da maalesef bir araştırma imkânımız olmadı. Niye?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Devamla) – Çünkü her seferinde bu kanunları değiştiriyorsunuz ama bunun hesabı sorulacak sizden.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir şey mi söyleyecektiniz?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – 60’ıncı maddeye göre bir söz talebim var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.

VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Muammer Aksoy’un 24’üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bundan tam yirmi dört yıl önce bugün, 30 Ocak 1990 tarihinde bilim adamı Profesör Doktor Muammer Aksoy, faili meçhul bir cinayete kurban gitmiştir. Aramızdan ayrılışının 24’üncü yılında, benim de  siyasal bilgiler fakültesinde anayasa hukuku hocam olan Sayın Muammer Aksoy’u rahmetle, şükranla anıyorum ve bu faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması dileğimi bir kez daha burada ifade ediyorum.

Teşekkür ederim.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak, Muammer Aksoy’u saygı ve sevgiyle andıklarına ilişkin açıklaması

BAŞKAN – Biz de teşekkür ederiz.

Bu vesileyle biz de Sayın Hocamız Muammer Aksoy’un anısını saygı ve sevgiyle anıyoruz, Divan olarak.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi 48’inci maddeyi oylarınıza sunacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

49’uncu madde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 49'uncu maddesinde yer alan "Yaklaşık maliyeti beş yüz bin Türk Lirasına kadar olan ihalelerde üç bin Türk Lirası, beş yüz bin Türk Lirasından iki milyon Türk Lirasına kadar olanlarda altı bin Türk Lirası, iki milyon Türk Lirasından on beş milyon Türk Lirasına kadar olanlarda dokuz bin Türk Lirası, on beş milyon Türk Lirası ve üzerinde olanlarda on iki bin Türk Lirası tutarındaki itirazen şikâyet başvuru bedeli. " İbaresi, "Yaklaşık maliyeti beş yüz bin Türk Lirasına kadar olan ihalelerde bin beş yüz Türk Lirası, beş yüz bin Türk Lirasından iki milyon Türk Lirasına kadar olanlarda üç bin Türk Lirası, iki milyon Türk Lirasından on beş milyon Türk Lirasına kadar olanlarda dört bin Türk Lirası, on beş milyon Türk Lirası ve üzerinde olanlarda altı bin Türk Lirası tutarındaki itirazen şikâyet başvuru bedeli. "şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

                 İdris Baluken                                      Sırrı Sakık                                     Mülkiye Birtane

                       Bingöl                                                Muş                                                  Kars

                Pervin Buldan                                   Hasip Kaplan

                        Iğdır                                                Şırnak

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım. Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 49. maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi                                                     

       İstanbul       

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Haydar Akar                                       İzzet Çetin

                     İstanbul                                            Kocaeli                                              Ankara

                   Musa Çam                                Aydın Ağan Ayaydın                                Müslim Sarı

                        İzmir                                               İstanbul                                            İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                Muharrem Varlı

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

                  Erkan Akçay                                      Emin Çınar                                 Ahmet Duran Bulut

                      Manisa                                          Kastamonu                                         Balıkesir

BAŞKAN – Önergelere Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Bir önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Maddeye göre, itirazen şikâyet başvuru bedelleri genel olarak 3 katına yükseltilmektedir. İtirazen şikâyet başvurularındaki ücretin artırılması hak arama hürriyetini maddi olarak engelleme mahiyetini taşıdığından uygun görülmemektedir.

BAŞKAN – Diğer önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel bir konuşmacı arkadaşımız Halk Bankasından bahsetti. Halk Bankasından sadece konuşmacı arkadaşımız bahsetmiyor, 17 Aralıktan bu yana tüm Türkiye ve milletvekilleri de Halk Bankasından bahsediyor. Ayrıca tüm Türkiye de Halk Bankasını merak ediyor. Sizin de Halk Bankasını merak ettiğinizi düşünüyorum.

Halk Bankasının Genel Müdürü, bugün, hepinizin bildiği gibi, 17 Aralık operasyonunda evinde ayakkabı kutuları içerisinde 4,5 milyon dolar bulunan arkadaşımız ve bu bürokratın -ki tarihte böyle bir olay gerçekleşmemiş, birtakım iş adamlarının evlerinde mutlaka para olur ama bir bürokratın evinde 4,5 milyon TL bulunmamış- bu Halk Bankası Genel Müdürünün hâlen Genel Müdür olarak görevi devam etmektedir, henüz Bakanlığınız tarafından görevden alınmamıştır.

Şimdi, Halk Bankasına baktığımız zaman, kamuoyunda nasıl anılıyor şu anda Halk Bankası? Halk Bankası kara para aklayan, altın kaçakçılığına aracılık yapan bir kurum olarak değerlendirilmeye başlandı 17 Aralık itibarıyla. Bu doğru bir yakıştırma değil ama bu yakıştırmayı biraz da Başbakan tetikledi. Sanki Halk Bankasıyla beraber Türkiye ekonomisinin çökeceğini Halk Bankasını eğer soruşturursak, Halk Bankasıyla ilgili bilgileri doğru ağızdan öğrenirsek Türkiye ekonomisinin batacağını, bir şekilde algı yönetimiyle ifade etmeye çalıştı ama başka bir şey vardı, Halk Bankası gerçeği vardı. Gerçekten Halk Bankası 2013 Haziran ayına kadar altın ticareti yapıyordu İran’la. Amerikan baskısı nedeniyle bu kaldırılmış, gıda ithalat ve ihracatına dönmüş, belgelerini vermeye başlamış. Bu da bitmiyor; Halk Bankasının bahsedildiği gibi yüzde 2,2; sektör altında bir batık kredi oranı yok. Halk Bankasının 2011’den 2012’ye doğru batık kredi yüzdesinin veya batma riski olan kredilerinin yüzde 772 olduğu görülüyor. Bakın, bu çok önemli bir rakam; takipteki kredilerdeki artış oranı yüzde 772. Bu…

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Doğruyu söyle Haydar Bey, doğruyu söyle.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Evet, Sayıştay raporlarına bakacaksınız, oradan laf atmayın, Sayıştay raporlarından söylüyorum.

Kim bu? 2011’de bu Genel Müdürün göreve atanmasıyla beraber Halk Bankası bir yandaş banka hâline dönüştürülmüş. Yani Halk Bankası AKP’ye yakın müteahhitlerin bankası olmuş, AKP’ye yakın medya organlarının finans kaynağı hâline dönüştürülmüş. (CHP sıralarından alkışlar) Hatta ve de hatta ileri giderek, tapelerden baktığımız şekilde, “2 milyon yolla Süleyman.” diyor, bu kadar cesareti kendisi gösteriyor medya kuruluşları, “2 milyon yolla.” diyor.

Şimdi, biraz evvelki tartışmada 575 milyon dolardan bahsediyoruz. Bu Genel Müdür göreve atandıktan tam iki ay sonra 250 milyon nakit krediyle başlayan, 40 milyon gayrinakit kredi açılan bu şirket aslında bir şaibeli şirket; kredibilitesi 3’ün üzerinde -1’le 4 arasında değerlendiriliyor; 4 en kötü, 1 en iyi; 3’ün üzerinde- ve piyasaya 2,8 milyar TL civarında bir ödeme yükümlülüğü var. Buna rağmen, bankanın kendi iç unsurları, iç dinamikleri bu kredinin verilmesinin doğru olmadığını ifade etmelerine rağmen, Yönetim Kurulu oluruyla bu kredi veriliyor. İpoteklere baktığınızda, teminatlara baktığınızda aslında hazine arazisinin teminat olarak gösterildiğini, bunun da 250 milyon dolarlık başlangıç kredisi için 8 milyon TL bir karşılığı olduğunu görüyoruz. Bu krediyi kimse kimseye vermez arkadaşlar.

Bakın, burada bitmiyor, iki defa daha bu şirket kredilendiriliyor. Yani, bu kredinin toplamı 575 milyon dolara çıkıyor, en son 3,80’lere varan bir risk taşımasına rağmen yine Yönetim Kurulunun onayıyla 95 milyon dolar daha kredi verilerek 575 milyon dolara tamamlıyor. Daha ilginç bir şey söyleyeyim: Bu şirket birtakım elektrik dağıtım şirketlerini de ihalelerle almış ama teminatlarını ödeyemediği için geri almış devlet bunlardan. Ne zaman almış biliyor musunuz? Bakın, kredi veriliyor, bir gün sonra devlet elektrik dağıtım şirketine el koyuyor yani kredi verildikten bir gün sonra. Şunu düşünebilirsiniz: Kredi verecek, elektrik dağıtım şirketlerinin teminatlarını yatıracak, bu şirketi de alacak, buradan kazandığı parayla bunu ödeyecek. Böyle yapılmıyor. Ne yapılıyor? Devlet elektrik dağıtım şirketine el koyuyor, adam da krediyi sayenizde hâlen bir güzel yemeğe devam ediyor. Böylece devletin, milletin malını hortumlamış oluyorsunuz.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 49'uncu maddesinde yer alan "Yaklaşık maliyeti beş yüz bin Türk Lirasına kadar olan ihalelerde üç bin Türk Lirası, beş yüz bin Türk Lirasından iki milyon Türk Lirasına kadar olanlarda altı bin Türk Lirası, iki milyon Türk Lirasından on beş milyon Türk Lirasına kadar olanlarda dokuz bin Türk Lirası, on beş milyon Türk Lirası ve üzerinde olanlarda on iki bin Türk Lirası tutarındaki itirazen şikâyet başvuru bedeli” İbaresi, "Yaklaşık maliyeti beş yüz bin Türk Lirasına kadar olan ihalelerde bin beş yüz Türk Lirası, beş yüz bin Türk Lirasından iki milyon Türk Lirasına kadar olanlarda üç bin Türk Lirası, iki milyon Türk Lirasından on beş milyon Türk Lirasına kadar olanlarda dört bin Türk Lirası, on beş milyon Türk Lirası ve üzerinde olanlarda altı bin Türk Lirası tutarındaki itirazen şikâyet başvurusu bedeli." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sırrı Sakık (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık konuşacak.

Buyurun.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyoruz.

Zulmün olduğu yerde tarafsız kalmak, seyirci kalmak namussuzluktur. Biz zulmün dorukta yaşandığı dönemlerde bile zulme boyun eğmedik, doğruya doğru, yanlışa yanlış dedik. Biraz önce buradan bir arkadaşımız İnönü’den bahsederken, Malatya’da eşine 3 metre bez verildiği için İnönü’nün o erdemliği gösterip belgesini gösterdiğini söyledi. Bu çok büyük bir erdemliliktir. Ama ben zulme maruz kalmış bir halkın evladıyım. Benim atalarım 1937’lerde, 1938’lerde, 1925’lerde istiklal mahkemelerinden tutun, Dersim’deki dağlara kadar hepsi zulme uğradılar ve öldüler. 3 metre beze sarılmadan topluca mağaralara gömüldüler. Ben isterdim ki o erdemliliği 3 metre bez için gösterenler, bu halka yaptıkları zulümle ilgili de o erdemliliği göstermiş olsaydılar. Aslında, konuşma talebim yoktu. Onurum inciniyor, üzülüyorum ve üzülüyorum, ülkem adına üzülüyorum. Geçmişte 3 metre bezin hesabını verenler… Dersim’de 70 bin, 80 bin insanın katledildiği bir dönemde bunu görmemezlikten gelmek… Bunu nereye sığdırabiliriz, ne yapabiliriz sevgili arkadaşlar? Yani bu erdemlilikleri gösterenler… Bu insanların katliamından sorumlu olanlar da bu erdemliliği gösterebilmelidirler.

Binlerce insanın nasıl katledildiğini biliyoruz. Şark istiklal mahkemelerinde sadece ismi anons edilip Türkçe cevap vermediği için, Türkçe bilmediği için “Alın, götürün, asın, bunun memlekete faydası olmaz.” diyen o anlayış da vardı sevgili kardeşlerim. Yani böyle bir acılı süreçten geçtik, böyle bir acılı sürecin çocuklarıyız. Siz andığınız zaman benim onurum inciniyor, siz andığınız zaman benim atalarımın mezarda kemikleri ters dönüyor. Bana kızabilirsiniz, bağırabilirsiniz ama ben bunlara tercümanlık etmezsem ben hesap veremem; o atalarımın mezarına da, kemiğine de, ödedikleri bedele de hesap veremem. Ve ben onun için diyorum ki, sevgili arkadaşlarımız, hepimizin acıları var. Yani 3 metre bezin erdemliliğini gösterenler, bu topraklarda ret, inkâr ve asimilasyon politikalarının da cevabını verebilmelidirler. Dersim’de yaşanan, yani 70 bin, 80 bin –rakamlar çok da bilinmiyor- katledilen insanların da bu ülkenin insanları olduğunu bilebilmeliyiz. Dönüp: “Evet, bu ülkede de böyle bir süreç yaşandı, bu süreçte acı dolu yıllar yaşandı. Biz bundan dolayı bir özür…” Bir özür, hepimizin yüreğini fethedecek tek sözcük bir özürdür ama ne hikmetse o özür yok. Aynı özür bu Roboski’deki aileler için de yoktur. Yani, bu noktada hepimiz, hepiniz bir özür borçluyuz halkımıza; ülkemize yaşanan acılardan dolayı özür borçluyuz. Ölenleri kimsenin geri getirme şansı yok; ölenleri yeniden hayata dâhil etme şansımız olmadığına göre bizim geçmişimizle yüzleşmemiz gerekir. Yüzleşmeden geleceği inşa etme şansımızın olmadığını düşünüyorum.

Ben aslında söz almayacaktım ama dinlerken, evet, vicdanım el vermedi. Hayatın hiçbir döneminde zulme karşı boyun eğmedim ve eğmem de. Ben halkımın verdiği özgürlük mücadelesinin bir ferdiyim, bir feda kültüründen geliyorum. O vesileyle, bedeli ne olursa olsun hayatın her alanında yaşadığımız acıları… Evet, ben bunları söylerken acılarımızı tetikleyip bunlardan öç ve intikam almak için değil -öç ve intikam bu topraklarda toprağa gömülmelidir- ama geçmişimizi de unutmadan geleceğimizi inşa edemeyeceğimizi düşüyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, ben sayın hatibin benimle ilgili söylediklerini düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN – Bir sataşma söz konusu olmadı…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ya, bir dakika ya, ne demek ya?

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz, ben talep eden milletvekiliyle konuşuyorum, lütfen.

Buyurun Sayın Ağbaba, sataşma mı var diyorsunuz?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Şimdi…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sataşma değil.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bir açıkla yapmam gerekiyor, sataşma üzerine bir açıklama yapmam gerekiyor.

BAŞKAN – “Açıklama yapmam…” diyorsanız yerinizden vereceğim; “Sataşma var.” derseniz… Lütfen buyurun, yerinizden bir dakika vereyim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, siz dinlemediniz mi?

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, siz bana müdahale etmeyin. Ben ne yapacağımı biliyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Müsaade ederseniz kürsüden iki dakika cevap vereyim.

BAŞKAN – Siz açıklama yapacaksınız çünkü sizin şahsiyatınızla uğraşılmadı. Lütfen yerinize geçin, size bir dakikalık söz vereyim.

Niçin üçüncü kişiler müdahale ediyor? Hele siz Mevlüt Bey, hele siz… (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ben de söz istiyorum.

BAŞKAN – Tamam.

Buyurun Sayın Ağbaba.

VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

9.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, burada -konuşulan şey- dürüstlüğü konuşuyoruz, hırsızlığı konuşuyoruz, Kamu İhale Kanunu’nu konuşuyoruz. Burada konuştuğumuz konu bu. Keşke Sayın Sakık bu konuda cevap vereceğine bu dönemde yapılan, 17 Aralık döneminde yapılan, cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu hakkında konuşmuş olsaydı. Bizim geçmişimizle ilgili de konuşabiliriz, onları da tartışabiliriz ama bugünkü konuştuğumuz konu, benim de konuştuğum konu buydu. İsmet İnönü’nün 3 metrelik bezin hesabını nasıl verdiğini açıkladım. Bugün bırakın 3 metrelik bezin hesabını vermeyi, kutulardan çıkan dolarların, evlerden çıkan kasaların hesap verilemediğini anlatmaya çalıştım. Bu söylediğim konunun Sayın Sakık’ın söylediği konuyla hiçbir ilgisi yoktur.

Tekrar dürüstlüğe vurgu yapmak gerekirse İsmet İnönü, Atatürk dönemi, cumhuriyet dönemi her zaman örnek gösterilecek bir dönemdir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Muş) – Yani benim söylediğim süreç, bir halka katliam süreci.

BAŞKAN – Tamam, anlaşıldı, kayda da geçti, evet.

SIRRI SAKIK (Muş) – Şimdi, bizim 17 Aralıkla ilgili bir şey söylemediğimizi söyledi. Biz her zaman çıkıp ne dediğimizi açık ve net olarak söylüyoruz.

O dönem, yüz akı dönemi değil, bizim açımızdan karanlık bir dönemdir, bizim açımızdan zorun, zulmün olduğu bir dönemdir. Biz açık ve net olarak şunu söylüyoruz: Bütün yolsuzlukların üzerine gidilsin ama çok da umurumuzda değil. Bu paralar bütçeye gelmiş, bu paralar bunlara dağılmış, bu paralar bir başkasına gitmiş… Eğer bütçeden bu şekilde para çalınmazsa bir başka şekilde çalınır.

BAŞKAN – Konuşmanızda zaten, girişinde, bundan bahsetmiştiniz, “Bu, bizim hayatımıza yansımıyor.” demiştiniz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, şunu da söyleyeyim.

BAŞKAN – Buyurun.

SIRRI SAKIK (Muş) – Bizim açımızdan ne olur biliyor musunuz, bu paralar hazineye gelirse F16’lar alınır, yine F16’lar gider, Roboski’yi bombalar…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Muş) – …sokaklarda gaz bombasıyla halkımıza döner. 

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık, konu başka bir yere dönmeye başladı.

Sayın  Aslanoğlu, söz istiyor musunuz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – İstiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sırrı Bey’in bu lafından sonra artık bir şey söyleme değmez.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sizin sorununuz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, peki.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın  Başkan…

BAŞKAN – Efendim…

SIRRI SAKIK (Muş) – Şimdi “Ben Sırrı Bey’in bu sözünden sonra ona bir şey demem.” Bu bir hakarettir. Ben ne demek istediğimi… Lütfen…

BAŞKAN – Bunda bir şey yok, lütfen.

SIRRI SAKIK (Muş) – Nasıl bir şey yok efendim, nasıl bir şey yok?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Cevap vermedim kendisine, “vermiyorum” dedim.

BAŞKAN – Sayın  Sakık, “Bu konuşmadan dolayı, konuşma hakkımdan vazgeçiyorum.” dedi.

SIRRI SAKIK (Muş) – Efendim, bakın, iki hatip de… Ben sizden özür diliyorum. Bizim 17 Aralıkla ilgili düşüncelerimiz çok açık ve net.

BAŞKAN – Söylediniz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ama, şimdi, bakın, “Ben bu sözden sonra söylemiyorum.” demek, ne demektir?

BÜLENT TURAN (İstanbul) – İade et, iade!

SIRRI SAKIK (Muş) – Yani, siz bir hukukçusunuz, bu tepkiyi siz bilmez misiniz? Ben sizi…

BAŞKAN – Ben açıkça, çok samimi olarak söyleyeyim mi?

SIRRI SAKIK (Muş) – Evet.

BAŞKAN – “Sırrı Sakık’ın bu konuşmalarından sonra, ben artık bir şey söylemiyorum.” noktası…

SIRRI SAKIK (Muş) – Ben ciddiye almıyorum da…

BAŞKAN – Hayır hiç öyle değil.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – “Bir şey söylemiyorum.” dedim.

BAŞKAN – Çünkü, bu, Sayın  Aslanoğlu…Bu bir irade beyanıyla sizin söylediklerinize katılma anlamını taşır.

SIRRI SAKIK (Muş) – Katılıyor mu benim söylediklerime?

BAŞKAN – Üstelik de talep etmedi, ben kendisine söz verdim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Benim söylediğime katılıyor musunuz?

BAŞKAN – Lütfen, Sayın  Sakık!

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

49’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

50’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 50 nci maddesinde geçen “Başvuruların” ibaresinin, “Şikayet ve itirazen şikayet başvurularının” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural                           Mustafa Kalaycı           Muharrem Varlı

    İzmir                                        Konya                       Adana

 

Erkan Akçay                                      Ahmet Duran    Bulut              Emin Çınar

     Manisa                                  Balıkesir                     Kastamonu

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 50’inci maddesinde yer alan “başvuru tarihi olarak kabul edilir.” İbaresi; “başvurunun yapıldığı tarih olarak kabul edilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken                           Pervin Buldan            Sırrı Sakık

     Bingöl                                       Iğdır                        Muş

Mülkiye Birtane                                 Hasip Kaplan

      Kars                                        Şırnak

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 50. Maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

                  Haydar Akar                               Aydın Ağan Ayaydın                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                      Kocaeli                                             İstanbul                                            İstanbul

                   Musa Çam                                        İzzet Çetin                                       Müslim Sarı

                        İzmir                                               Ankara                                             İstanbul

 

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar konuşacak önerge üzerinde.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kanunu hakkında konuşuyoruz. Her konuşmacı arkadaşımız çıkarken bu dönemde Kamu İhale Kanunu üzerinde yapılan değişiklikleri ifade etmeye çalıştı.

Kamu İhale Kanunu, 2002’den önce kullanılan 2886 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun yerine getirildi. Niye? Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde ve eksiklikleri gidermek üzere yapıldı. Ama bugün, sadece bu torba kanunda görüşmüş olduğumuz Kamu İhale Kanunu’nun, tam 20 maddesinde değişiklik yapılıyor. Sadece 4734’te değil, bir de Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nda da değişiklik yapılıyor, 4 maddesinde de orada değişiklik yapılıyor.

Şimdi, niye bu kadar çok değişiklik yaptığınızı merak ediyorum, gerçekten merak ediyorum. Özellikle de bu kanunun sizden çektiğini ben anlamış değilim. Yani, bu Meclise bir torba kanun geldiğinde mutlaka içerisinde bir Kamu İhale Kanunu var. Bu Meclise millî eğitimle ilgili bir yasa tasarısı geldiğinde, kanun teklifi geldiğinde mutlaka içinde bir Kamu İhale Kanunu var. Başka bakanlıkların kanunları da geldiğinde mutlaka Kamu İhale Kanunu var. Hele, özellikle bir 3’üncü maddesi var ki bu 3’üncü madde istisnalar maddesi. Genelde de istisnalar maddesi niçin kullanılıyor? Kamu İhale Kurumundan ve Kamu İhale Kanunu’ndan kaçırılmak, biraz da keyfî kullanabilmek için ve ihaleleri yapabilmek ve yandaşlara verebilmek için birtakım istisnalar getiriliyor. Bu istisnaların en büyüğünü bugün (r) maddesinde görüyoruz. (r) maddesi nedir? Redevans yani o fakirlere dağıtmış olduğunuz kömür, termik santrallere sağlamış olduğunuz kömürü bu (r) maddesiyle yandaşlarınıza servis etmenin imkânlarını sağladınız. Tabii, bunlar hep suçlar oluştuktan sonra genelde düzeltme yoluna gidiliyor. Bir de özelliği var bu 3’üncü maddenin, alfabedeki harfler yetmiyor, yetmediği için de (k) harfini 2 kez kullanmışsınız burada.

Şimdi, yine Kamu İhale Kanunu geldi ve aklımıza hemen şöyle bir soru geliyor: Kim sipariş etti bu Kanunu, bu maddeleri kim sipariş etti, niye sipariş etti? Bu getirilen değişikliklerle kimlere imtiyaz tanınacak, kimleri suçlu olmaktan kurtaracak? Çünkü şimdiye kadar yapılan tüm değişikliklerin altında bu gerçek var, bu gerçek yatıyor.

Bu madde… Bir önceki maddede de aynı şekilde, mesela ne yapıyorsunuz? Şikâyet başvurularının rakamlarını yükseltiyorsunuz. Yükselterek ne yapıyorsunuz? İnsanların şikâyet etmesinin, ihalede bir usulsüzlük, yolsuzluk varsa bunun önüne geçmek için ve ihaleyi servis edebilmek için de bu teklifleri, kanunları getiriyorsunuz.

Bugüne kadar “Durmak yok, yola devam.” diyen Başbakanın yol arkadaşlarının millet değil, millete küfür eden yandaş iş adamları olduğunu iyi anlıyoruz, bunu söylüyorum. Özellikle eğer son günlerde çıkan dinlemeleri duyarsanız millete nasıl küfredildiğini göreceksiniz. Eğer 25 Aralıktaki operasyon, ikinci operasyon durdurulmuş olmasaydı, millete küfreden iş adamlarını da orada görmüş olacaktınız. Bu millete küfreden iş adamlarının -evet, dinleyin tapeleri, okuyun- Türkiye’de yapılan tüm kamu ihalelerinde, liman ihalelerinde, kömür ihalelerinde, termik santral ihalelerinde, elektrik dağıtım şirketleri ihalelerinde, kara yolu ihalelerinde, hızlı tren ihalelerinde, bu şirketlerin aldığını göreceksiniz. Her alıştan sonra da birbirleriyle paslaşıyorlar, tapelerde de birbirlerini  kutluyorlar. “Bak, nasıl başardım ben işi. Ama patron, ağabey, sana 30 yazdı.” diyor. “Sana 30, diğer 2’nize de 20, 20 yazdı. Bu toplam 100 yapar. Bir an evvel bunu halledin” diyor. Şimdi, ihaleleri alıp “Ağabey, bu bakan kalsın, işlerimiz aynen devam etsin.” diyenler olduğunu görüyoruz yol arkadaşlarının.

Yol arkadaşlarının, yine kendilerine kesilen vizite ücretleriyle TV kanalları, gazeteleri satın alarak Başbakana olan borçlarını ödediklerini görüyoruz. Bunu araştırırsanız göreceksiniz. Şimdi, 17 Aralıktan bu yana bir gün olsun bile bu TV kanallarında, bu gazetelerinde, ayakkabı kutularından yani ayakkabı kutularından çıkan 4,5 milyon dolardan, genel müdürden, bir kamu bankasının genel müdüründen, yine 700 bin TL’lik kol saati takan Bakanınızdan, geçen gün Tanju’nun gösterdiği resimdeki koldan, bakan çocuklarının evlerindeki kasalardan, para sayma makinelerinden, havuz manzaralı villalardan ve TÜRGEV’e bir günde yatan 100 milyondan hiç kimsenin bahsettiğini göremiyoruz. Hiçbir TV, hiçbir gazete, yandaş gazete bunlardan bahsetmiyor. Tek düşünceleri var: Bilal oğlan ve Başbakanı aklamak, paklamak. Ancak, millet bunları yemiyor diyor, sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.33

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 50’inci maddesinde yer alan “başvuru tarihi olarak kabul edilir.” İbaresi; “başvurunun yapıldığı tarih olarak kabul edilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sırrı Sakık (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşacak mısınız, gerekçe mi?

SIRRI SAKIK (Muş) – Gerekçe lütfen.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile madde metninde anlam bütünlüğü sağlanarak metne açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 50 nci maddesinde geçen “Başvuruların” ibaresinin “Şikayet ve itirazen şikayet başvurularının” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçe mi okutuyorum Sayın Halaçoğlu?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Gerekçe...

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddedeki başvuru ibaresine açıklık kazandırılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Kabul edilmemiştir.

50’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

51’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 51 inci maddesi ile değiştirilen 4734 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde geçen “Kurum tarafından” ibaresinden sonra gelmek üzere, “Resmi Gazetede” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                Muharrem Varlı

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

                  Erkan Akçay                                Ahmet Duran Bulut                                 Emin Çınar

                      Manisa                                            Balıkesir                                         Kastamonu

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 51’inci maddesinde yer alan “%15 oranına kadar” ifadesinin “% 20 oranına kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 İdris Baluken                                   Pervin Buldan                                      Sırrı Sakık

                       Bingöl                                                Iğdır                                                  Muş

                 Hasip Kaplan                                  Mülkiye Birtane

                       Şırnak                                                Kars

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 51. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                       Aydın Ağan Ayaydın                               Haydar Akar

                     İstanbul                                            İstanbul                                             Kocaeli

                  Müslim Sarı                                       İzzet Çetin                                        Musa Çam

                     İstanbul                                             Ankara                                               İzmir

                  Hasan Ören

                      Manisa

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak acaba önerge üzerinde?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Hasan Ören…

BAŞKAN – Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören konuşacak önerge üzerine.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 51’inci madde üzerinde verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, Kamu İhale Yasası’nın artık konuşulacak bir tarafı kalmamıştır. Eğer bir Kamu İhale Yasası üzerinde bu kadar değişiklik yapılabiliyor ise, gerçekten size açılan telefonların sonucunda, size açanların menfaatleri doğrultusunda sadece 2013 yılı içerisinde 5 defa düzenleme yapıyor iseniz bu, bürokratların suçu olamaz; bu, ancak Adalet ve Kalkınma Partisine gelen taleplerin karşılanmasıyla ilgili bürokratları sıkıştırma olur.

İki konu üzerinde Türkiye'nin geldiği nokta belli. Kamu İhale Kanunu’yla ilgili değişiklikler, bunun ötesinde imar değişikliklerini yapabilmek için TOKİ’ler ve bugün geldiğimiz sürece baktığımızda bütün her şey çıplaklığıyla ortaya serilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, İstanbul’da başlayan İzmir’e kadar gelen imar yolsuzluklarıyla ilgili… Tabii, yukarıda birileri yapar ise aşağıdaki kalfaların, çırakların anlamaması mümkün mü? Bunu Başbakan yapar ise, TOKİ yapar ise başlar küçük belediyeler de yapmaya. Yani, Manisa’nın Turgutlu Belediyesi 150 bin nüfuslu bir belediye, o da başlamış bu işlere. “Yukarıdakiler kazanır da ben gerekli olan zekâya sahip değil miyim, ben niye yapmayayım?” der, Turgutlu’nun en güzel yerindeki 27 dönümlük araziyi ağabeyinin kayınvalidesinin üzerine alır, aldığı para 600 bin liralık bir rakam. Aradan bir süre geçer, şehir meclisinde kavgalı toplantılar sonucunda imar planı değişikliği yapılır. Tabii, şehir meclisi üyelerinin böyle bir akrabalık bağı olduğunu bilmesi mümkün değil. Bu yer 600 bin liraya alınır, emsalleri 3 kat iken 6 kata çıkarılır, içerisindeki yeşil alanlar temizlenir ve yer, sonucunda müteahhide yüzde 39’la verilir. Yani oraya 100 konut yapılacağına 210 konut yapılma imkânı sağlanır. Peki, bu kayınvalide, şanslı kayınvalide, ballı kayınvalide, 1.080 lira gibi bir emekli maaşıyla geçinen kayınvalidemiz 600 bin lira yatırır, karşılığında müteahhitten tanesi 250 ile 400 bin lira olan 44 dairenin sahibi olur. Yani 600 bin lira yatıran, 70 yaşındaki, İstanbul’da ikamet edenin, buradaki imar değişikliğiyle, 600 bin lirası bir anda 14 trilyona çıkar. E, siz yukarıda yaparsanız aşağıda AKP’li belediyeler boş mu durur? Onlar da kayınvalidelerinin üzerinden, 600 bin lirayı yatırıp 13-14 trilyon kazanmanın yollarını bulurlar.

Şimdi, düşünebiliyor musunuz, 14 trilyon para kazanmanız için kaç yıl milletvekilliği yapmanız lazım? Ben kafadan hesapladım, 110 yıl milletvekilliği yapmanız lazım. 110 yıl milletvekilliği yapsanız 14-15 trilyon paraya sahip olamıyorsunuz. Ben kendisine sorduğumda şöyle bir yanıt verdi: “Canım, ağabeyimin kayınvalidesinin ticaret yapma hakkı yok mu?” 70 yaşında. Bundan evvel böyle ticaretleri nerede yapmış? İmarları değiştirilen arsaları nerede almış da bunu burada yapıyor? Ve en sonunda, tabii, gemi batmaya başladığında bilgi çok gelir arkadaşlar. Düne kadar geminin battığına kimse inanmıyordu ama şimdi gemi batmaya başlayınca oluk oluk bilgiler gelmeye başladı.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Şişli’de belediye başkanlığı yaparsa iki yıl, o da olur.

HASAN ÖREN (Devamla) – Siz eğer Urla’da bunu yapar iseniz hiç merak etmeyin, o şifreyi Turgutlu’nun Belediye Başkanı çözer, 600 bin liraya ağabeyinin kayınvalidesine yeri alır, 13 trilyon parayı da cukka yapar. Ama bu yolu açan sizsiniz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Yok, yok, Şişli’de bir ay belediye başkanlığı yapsanız yeter.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 51’inci maddesinde yer alan “%15 oranına kadar” ifadesinin “% 20 oranına kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sırrı Sakık (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık konuşacak.

Buyurun.

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, genellikle grubumuza haksız bir saldırı, haksız bir eleştiri var. Bizim 17 Aralıkla ilgili düşüncelerimizin çok net olmadığını, bu konuda bir şey söylemediğimizi… Biz açık ve net olarak söylüyoruz, sevgili arkadaşlar, bizim 17 Aralıkla ilgili kuşkularımız ve endişelerimiz var, böyle bir süreç var. Evet, yolsuzluğun üzerine bir bütün olarak gidin, gidelim. Evet, bu hazinenin bekçisi değiliz yani hazine çok da bizim hayatımıza bir şey yansıtmıyor. Siz üçünüz toplanırsınız… Birkaç kezdir buraya getirdim, burada seslendirdim yani 2002’den bugüne kadar, eski parayla, tam 1 katrilyon 732 trilyon para almışsınız hazineden. Biz bir tek lira para almamışız. Bir de bize diyorsunuz: “Gelin, bu Hazinenin bekçiliğini yapın.” Ya, ben Muş milletvekiliyim, Türkiye’nin en yoksul ilinin vekiliyim. Bu dönemde Ağrı’dan belediye başkan adayıyım. Yine, en yoksul illerden birine belediye başkanlığına gidiyorum. Şimdi, bu hazinenizden buraya paralar gitmiyorsa, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar en yoksul 2 il birbiriyle yarışmışsa yani ben gelip bir fedailik mi yapmayalım? Ne yapmayalım yani? Bu hazineden halkımıza bir şey gitmiyorsa ve siz 3 parti oturup yani 2 katrilyon parayı paylaşıyorsunuz “Aman, BDP gelsin, kavga etsin bu para için.” Yok böyle bir şey. Dönüp bize bir tek kelime söyleyemezsiniz, bir tek tane BDP’liyi yolsuzlukla suçlayamazsınız. Bir tek tane BDP’li belediyenin… Bakın, onlarca arkadaşımız içeride, bir tek lira akçeli işlerle ilgili bir soruşturma yok. Bu kadar pirüpak bir partiyiz ama biz, kuşkularımızı ve endişelerimizi  söylüyoruz. Yani Hazinede bol miktarda para olsa ne olacak? Halkın sofrasına, cebine mi yansıyacak? Yok,  vallahi biz Kürtler için şu olacak -Ben “Kürtler” deyince kıyamet kopuyor, insanlar tepki gösteriyor-   F-16’lar alınacak; yine gidecekler bombalar yağdıracaklar, yine gidecekler operasyonlar yapacaklar, yine gidecekler sokakta muhaliflere gaz bombaları atacaklar yani biz demokrasi ve özgürlük mücadelesi veriyoruz. Bunları verirken “Aman aman, şu tarafı görmeyelim.” demiyoruz ama bir şeyi farklı görüyoruz: Neden 17 Aralık? Neden -dün de söyledim- İstanbul’da aynı saatte düğmeye basılıyor ve aynı saatlerde Kürt coğrafyasında, Kürt milletvekillerinin bırakılmasını engelleyen yargıçlar neden aynı duruşu gösteriyor? Kürtler, bunu iyi biliyor ve Kürtler şunu açık ve net olarak söylüyor: “Bu sürecin üzerine biz, benzinle, körükle gitmeyiz. Biz ülkemizde bir kaos istemeyiz.” diyorlar. Evet, yolsuzluğun üzerine sonuna kadar gidelim ama burada iç hesaplaşma varsa, burada Cumhurbaşkanlığı hesabı varsa, burada yeniden AKP’yi dizayn etme hesabı varsa bu bizim görevimiz değil. AKP kendisini dizayn edecek, halk AKP’yi dizayn edecek, bu bizim görevimiz değil. Biz hayata farklı bir pencereden bakıyoruz, bizi de anlamanız gerektiğini…

Biz ilk kez doksan yıllık süre içerisinde bir müzakereyi yakaladık, bir müzakere süreci yaşıyoruz. Biz artık kandan, şiddetten, ölümden bıktık, artık barış ve eşit yurttaş hukukunu oluşturmak istiyoruz, bu ülkede barışı hayata geçirmek istiyoruz. Sizin tuzunuz kuru olabilir ama biz can pazarındayız, her gün çocuklarımız ölüyor. On aydır, on iki aydır kan, tabut, ölüm yoksa bu büyük bir kazanımdır, biz bunu destekliyoruz ve bu sürecin hayat bulması için çaba sarf ediyoruz ve bu tür oyunlarda ve iç hesaplaşmalarda taraf olmayacağımızı söylüyoruz ama nerede bir yolsuzluk, nerede bir hukuksuzluk varsa da bunun üzerine gidilmelidir.

BDP’nin bu konudaki politikaları çok açık ve nettir. BDP’yi suçlamak haksızlıktır diyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 51 inci maddesi ile değiştirilen 4734 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde geçen “Kurum tarafından” ibaresinden sonra gelmek üzere, “Resmi Gazetede” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı konuşacaklar. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tasarının 51’inci maddesinde ihalelere sadece yerli isteklilerin katılması ile yerli istekliler ve yerli malı teklif eden istekliler lehine fiyat avantajı tanınmasına ilişkin çok önemli bir düzenleme yapılmaktadır. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak orta ve yüksek teknolojili sanayi ürünleri arasından belirlenen ve her yıl ocak ayında Kamu İhale Kurumu tarafından ilan edilecek listede yer alan malların ihalelerinde yerli malı teklif eden istekliler lehine yüzde 15 oranına kadar fiyat avantajı sağlanması zorunlu hâle getirilmektedir. Geç kalınmış olsa da yapılan bu düzenlemenin sanayimize ve KOBİ’lerimize önemli katkı vereceğine inanıyor ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz.

AKP döneminde izlenen tüketime, sıcak paraya ve ithalata dayalı politikalar sonucu Türk sanayisi yurt dışından gelen ucuz ara mallarının tahribatıyla karşı karşıya kalmış ve sektörel öncelikleri giderek montaja dayalı, ithalata bağımlı bir yapıya sürüklenmiştir.

Türkiye, sanayileşme bir tarafa, gittikçe sanayisizleşmektedir. İstanbul Sanayi Odasının 249 büyük sanayi kuruluşumuzun 2001-2010 yılı verilerine dayanan çalışması sanayimizin montaj ağırlıklı bir hal aldığını, katma değerin nispi olarak azaldığını net bir şekilde ortaya koymaktadır.

“Dünya sanayi süper ligi” diye adlandırılan, dünyada imalat sanayisi katma değeri en yüksek 15 ülke arasında Türkiye 1990 yılında 13’üncü sırada, 2000 yılında 15’inci sıradayken 2010’da maalesef liste dışı kalmıştır. Aslında bu tablo sanayi politikalarındaki başarısızlığın somut bir göstergesi niteliğindedir.

Ülkemiz başarılı bir kalkınma hamlesini sanayi sektörünün gelişmesiyle gerçekleştirebilecektir. Sanayi sektöründeki gelişmeler ülke ekonomisini istihdam, millî gelir, ihracattaki artış yoluyla dış ticaret açığı ve cari açık gibi alanlarda olumlu etkileyecektir ancak geçmiş beş yıla baktığımızda gelecek beş yıl için umutlarımız körelmektedir. Dokuzuncu Kalkınma Planı döneminde imalat sanayi üretim artışı plan hedefinin altında yıllık ortalama yüzde 3,7 gerçekleşmiştir. KOBİ’lerde artış daha da düşük kalarak yüzde 2,4 olarak gerçekleşmiştir. Büyük işletmelerde ise bu oran yüzde 4,3’tür. Bu durum KOBİ’lerin verimlilik artışını arzulanan düzeye çekemediğinin göstergesidir. 2007-2012 döneminde KOBİ’lerin istihdam ve katma değerdeki payı da düşmüştür. Bu oran yüzde 3,5 olarak gerçekleşmiştir.

Sanayi ve ihracatımızın ithalata bağımlılığı kaygı verici boyutlara yükselmiştir. Bunu sadece enerji ithalatıyla açıklamak da mümkün değildir. Dâhilde işleme rejimi kapsamında firmaların taahhüt ettiği ihracat ile buna bağlı ithalatın oranı 2011 yılında yüzde 58,5 iken 2012 yılında yüzde 62,1’e yükselmiştir. Bir başka deyişle, 100 dolarlık ihracat için 62 dolarlık ithalat yapılmaktadır.

Türkiye ekonomisi iktisadi faaliyet kolları itibarıyla değerlendirildiğinde, ekonominin genelindeki yavaşlamanın imalat sanayisinde belirginleştiği fark edilmektedir. Üretimden ziyade hizmetlere dayanan bir büyüme söz konusudur. Sanayinin nispi önemi azalmaktadır.

Son dönemde ekonomide çok ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Millî sanayimiz, üreticimiz zor durumdadır. Girişimcilerimiz, sanayicimiz, yeni yatırımlar bir yana, mevcut yatırımlarını sürdüremez hâle gelmiştir, rekabet gücü tükenme noktasına gelmiştir. Birçok sanayici, iş adamı ve esnaf borç batağına girmiştir. Piyasada tahsilat yapılamamakta, icralar artmakta, iflaslar baş göstermektedir.

Türk ekonomisinin düzlüğe çıkarılması için ülkeyi sıcak para, faiz ve borç batağından çıkartacak, ülkemizi ithalat cenneti olmaktan kurtaracak üretim, istihdam ve ihracat odaklı yeni plan ve programlara ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak AKP Hükûmetinde ne böyle bir plan ve programı hazırlayacak ne de uygulayabilecek güç ve kararlılık maalesef bulunmamaktadır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 51’inci madde kabul edilmiştir.

52’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 52’nci maddesinde yer alan “görüşleri alınarak belirlenir.” ifadesinin “görüş ve değerlendirmeleri alınarak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

  İdris Baluken                         Pervin Buldan                           Sırrı Sakık

       Bingöl                                     Iğdır                                       Muş

 

Mülkiye Birtane                        Hasip Kaplan

        Kars                                     Şırnak

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 52. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

 

  Haydar Akar                      Aydın Ağan Ayaydın              Ferit Mevlüt Aslanoğlu

      Kocaeli                                  İstanbul                                  İstanbul

 

   Müslim Sarı                             İzzet Çetin                              Musa Çam

     İstanbul                                  Ankara                                     İzmir

 

                                                Hasan Ören

                                                   Manisa                                       

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 

  Erkan Akçay                            Oktay Vural                          Muharrem Varlı

      Manisa                                     İzmir                                     Adana

 

Mustafa Kalaycı                         Emin Çınar                       Ahmet Duran Bulut

       Konya                                 Kastamonu                               Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Bir önerge hakkında Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖREN (Manisa) – Değerli milletvekilleri, Kamu İhale Kanunu tamam, TOKİ emrinizde, imar değişiklikleriyle rantlar belediyelerde, kayınvalidelerde, on bir yıldır söylediğiniz istikrar kayboldu bitti. Aslında söylediğiniz “istikrar” lafı da sadece bir algı yerleştirmeydi. Gerçekten, on bir yıla baktığınızda böyle bir şeyin olmadığını rakamlar önümüze seriyor.

Mesela şöyle bir bakmakta yarar var: 2002 yılında yani iktidara geldiğiniz dönemde vatandaşın bankalara olan borcu 47 milyar yani eski parayla 47 katrilyon, 2013 yılı sonu itibarıyla 1 trilyon, eski parayla kentilyon olacak, ona bile alıştırdınız insanları. Kredi kartı borçları 5,4 milyar dolar 2002 yılında, şu an bıraktığınız miras 81 milyar dolar. İcralık kredi kartı borçlusu 2002 yılında bu ülkede 48 binmiş, sayenizde, adına “istikrar” dediğiniz bu ekonomik modelle 2 milyona çıkmış. Çiftçilerimiz, çok övündüğünüz, “Traktör verdik, krediler verdik.” dediğiniz çiftçilerin 2002 yılındaki borcu 5 milyarmış ama bugün, 2013 sonu itibarıyla 39 milyara çıkmış. Borçlu çiftçi sayısı o kötülediğiniz dönemlerde 76 milyon içerisinde 1,6 milyon insanmış yani 1,5 milyon insan borçluymuş. Şimdi, şu anda getirip de borçlu insan sayısını ulaştırdığınız rakam 13 milyona çıkmış.

Ödenmeyen çekler: 743 bin adet ödenmeyen çek varmış 2002 yılında, sizin üstün ekonomik başarınızla 2 milyona çıkmış!

İcralardaki dosya sayısını söylememe gerek var mı bilmiyorum ama 8 milyonda aldığınız, yani Türkiye’de 8 milyon insanı icra kapılarında teslim aldığınızda ekonomik koşullar iyiye gidiyor ise bu rakamın kesinlikle düşmüş olması gerekliydi, aşağı yukarı üçe katlamışsınız. 21 milyon insan icra dosyalarıyla uğraşıyor, 21 milyon dosya.

Değerli arkadaşlarım, deniz bitti, kara göründü, bu tablonun sonucunda gelinen nokta bu. 17 Aralık olmasaydı 21 Şubat olacaktı, 21 Şubat olmasaydı 30 Kasım olacaktı çünkü halkı öylesine borçlandırdınız ki bu halkın bu borcun altından kalkması mümkün değildi.

Ne yapmak gerekli? Yapılacak işlem kolay. Dolar fırlamış gidiyor, euro hiç kimseyi dinlemiyor ama o, hani çocuklarınızın kasalarında çıkan paralar var ya, dolarlar, hani o Halk Bankası Genel Müdürünün kutularından çıkan paralar var ya, tam şimdi o dolarları piyasaya sürme zamanı. Eğer doların ateşini düşürmek istiyor iseniz, euronun yükselmesini engellemek istiyor iseniz o 7 para kasasının içinde bulunanları, ayakkabı kutularının içerisindeki dolarları, euroları şimdi piyasaya sürün. Bu son tren, son vagona yetişin. Bu ülkeyi batırdınız, bu ülkede esnafı, sanatkârı, KOBİ’yi yok ettiniz; bütün veriler bunu gösteriyor. Sakın ola Başbakanın söylediklerine aldırmayın, Başbakan kendisini kurtarmakla meşgul. Yarın eğer başına bir şey gelir ise, yargılama Bilal’den Başbakana döner ise inanın, hiçbiriniz, siz de sahip çıkmazsınız.

Değerli arkadaşlarım, özel sektörün dış borcu 236 milyar dolar yani şu on beş gün içerisinde kaybettiği para 80 katrilyon. Siz ne söylerseniz söyleyin, istediğiniz kadar TÜSİAD’a kızın. Kızmanızın yerine TÜSİAD’ın söylediklerinden veya esnaf ve sanatkârın söylediklerinden, Cumhuriyet Halk Partisinin, MHP’nin söylediklerinden ders alabilir iseniz bu ülkenin ekonomik yönden yeni bir çizgiye, doğru bir çizgiye girme durumu söz konusu olabilir. Eğer muhalefeti dinlemez iseniz bu batış devam edecektir. Türkiye’yi batırmaya hakkınız yoktur.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Gerekçeyi mi okutacağız Sayın Halaçoğlu?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Gerekçe…

BAŞKAN – Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Ülkemizin ekonomisi ve sanayisi için büyük önem arz eden yenilik, yerlileşme ve teknoloji transferini sağlamaya yönelik sanayi katılımı/off-set uygulamaları içeren mal ve hizmet alımlarının Kamu İhale Kanunundan istisna kılınması yerine, bu alımlar için öngörülecek usul ve esaslar konusunda ayrı bir yasal düzenleme yapılması daha uygun olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 52’inci maddesinde yer alan “görüşleri alınarak belirlenir.” ifadesinin “görüş ve değerlendirmeleri alınarak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE  VE  SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyoruz:

Gerekçe:

Yapılan değişik ile madde metninde anlam bütünlüğü sağlanarak metne açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 52’nci madde kabul edilmiştir.

53’üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 53'üncü maddesindeki "Birden fazla idarenin ortak ihtiyaçları için ihale yapılması" ifadesinin "birden fazla idarenin ortak ihtiyaçları için halkın denetimine açık şekilde ihale yapılması" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 İdris Baluken                                   Pervin Buldan                                      Sırrı Sakık

                       Bingöl                                                Iğdır                                                  Muş

                 Hasip Kaplan                                  Mülkiye Birtane

                       Şırnak                                                Kars

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.   

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 53 üncü maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                Muharrem Varlı

                        İzmir                                                Konya                                               Adana

 

                  Erkan Akçay                                Ahmet Duran Bulut                                 Emin Çınar

                      Manisa                                            Balıkesir                                         Kastamonu

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Haydar Akar                                 Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   Mehmet Akif Hamzaçebi

        Kocaeli                                             İstanbul                                            İstanbul

Müslim Sarı                                    Aydın Ağan Ayaydın                                Musa Çam

                     İstanbul                                            İstanbul                                               İzmir

                   İzzet Çetin                                      

                      Ankara                                         

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN –Önergeler üzerinde…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Önergelerin ayrı ayrı gerekçelerini okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının Çerçeve 53. maddesiyle 4734 sayılı Kanuna eklenen ek 7. maddeyle, birden fazla idarenin ortak ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik mal ve hizmet alımları ile bakım ve onarım işlerinin ihalesinin, idareler arasında düzenlenecek bir protokol ile belirlenen idare tarafından yapılmasına ilişkin düzenleme yapılmaktadır.

4734 sayılı Kanunun "Temel ilkeler" başlıklı 5. maddesinde, idareler ihalelerde saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenirliği, gizliliği, kamuoyu denetimini, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanmasını ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamakla yükümlü tutulmuşlardır. 1

Birden fazla idarenin ortak ihtiyaçlarını aynı ihale kapsamında yapmaları her şeyden önce ihalelerin yaklaşık maliyetlerinin yükselmesine yol açacak; bu durum ise ihalelere küçük ve orta ölçekli firmaların girmesine engel oluşturarak rekabeti önleyecek ve taahhüt sektöründe tekelleşmeyi teşvik eden bir işlev görecektir.

Öte yandan, 4734 sayılı Kanuna tabi genel bütçeli idareler Devlet tüzel kişiliği altında faaliyet sürdürürken, özel bütçeli idareler kamu tüzel kişiliğine sahip olduklarından, farklı tüzel kişilikleri olan idarelerin ihtiyaçlarını tek bir ihale ile karşılamaları, hukuki sorunlara yol açacaktır.

İhtiyaçların giderilmesi, sadece ihale edilmeleriyle sınırlı bir süreç değildir. Mal ve hizmet alımlarında muayene ve kabul komisyonları kurularak mal ve hizmetlerin şartnamelerindeki vasıflarına uygun ve zamanında teslim alınması, bakım ve onarım işlerinin ise, teknik elemanlardan kurulacak kontrol teşkilatının gözetim ve denetiminde yapılarak, kontrol teşkilatı tarafından ödemeye bağlanması gerekmektedir.

İhale yolsuzluk ve usulsüzlükleri, bilinenin aksine ihalelerden daha çok mal ve hizmetlerin tesliminde, yapım işlerinin ise yapım aşamasında yani edimin ifası sürecinde gerçekleştirilmekte ve hatta ihale sürecinde sağlanan yasadışı mali çıkarların finansmanı yüklenicilerce edimin ifası sırasında en az yüzde 100 fazlasıyla kamu bütçesinden çıkarılmaktadır.

Muayene ve kabul işlemleri ile kontrol işlemleri yolsuzluk ve usulsüzlükler açısından bu derece hayati öneme sahip iken; birden fazla idarenin bir ihale kapsamında karşılayacakları mal ve hizmet alımlarının muayene ve kabul işlemleri ile bakım ve onarım işlerinin kontrol ve ödemeye bağlanmasının kimler tarafından nasıl yapılacaklarına ilişkin maddede hiçbir düzenlemeye yer verilmemesi ve hiçbir kural öngörülmemiş olması kabul edilebilir değildir. Bunun tek gerekçesi, birleşik ihalelerde edimin ifası sürecini yolsuzluk ve usulsüzlüklerin kaynağı haline getirme hedefi olabilir.

Düzenlemenin kamu yararı ile ilişkisi bulunmamakta; aksine ihale yolsuzluk ve usulsüzlüklerini teşvik etme ve birden fazla ihalenin yol açacağı karmaşa üzerinden yolsuzlukları aklama işlevi bulunmaktadır.

Maddenin Tasarı metninden çıkarılması gerekeceği değerlendirilmektedir.

BAŞKAN – Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Birden fazla idarenin ortak ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik mal ve hizmet alımları ile bakım ve onarım işlerinde, bir üst limit ve iş sayısında sınır olmaksızın ihalelerinin birleştirilebilmesi kötüye kullanılabilecek bir nitelik taşımaktadır.

BAŞKAN – Gerekçesini okuttuğum önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 53'üncü maddesindeki "Birden fazla idarenin ortak ihtiyaçları için ihale yapılması" ifadesinin "birden fazla idarenin ortak ihtiyaçları için halkın denetimine açık şekilde ihale yapılması" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile maddede bahsi geçen birden fazla idarenin ortak ihtiyaçları için yapılacak ihalelerin halkın denetimine açık olması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza  sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 53’üncü madde kabul edilmiştir.

54’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 54’üncü maddesinde yer alan “devam olunur.” ifadesinin “devam edilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken                           Pervin Buldan            Sırrı Sakık

   Bingöl                                         Iğdır                       Muş

Hasip Kaplan                          Mülkiye Birtane

    Şırnak                            Kars

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi  okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 54. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

Haydar Akar             Aydın Ağan Ayaydın        Ferit Mevlüt Aslanoğlu

   Kocaeli                   İstanbul                           İstanbul

 

Musa Çam               İzzet Çetin                       Ali Sarıbaş

   İzmir                       Ankara                          Çanakkale

 

Müslim Sarı

 İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Erkan Akçay             Muharrem Varlı                Mustafa Kalaycı

   Manisa                        Adana                             Konya

 

Oktay Vural              Ahmet Duran Bulut          Emin Çınar

     İzmir                           Balıkesir                   Kastamonu

BAŞKAN - Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önergelerden bir tanesi üzerinde Çanakkale Milletvekili Sayın Ali Sarıbaş konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; evet 2,5 yılım geçti. En çok bu kürsüde gece yarısı konuştum, en çok da torba kanunlarda konuştum ve en çok da imar ve ihale yasalarında konuştum. Yine, böyle bir torbada, böyle bir yasada, gece yarısı… Yine AKP’nin 2002 yılından bu yana istikrar gösterdiği, istikrar dediği ama nerede istikrar diye sorduğumuzda da, ihale yasası değiştirmekte bir istikrarı vardır. Bakın, 2002 yılından önce, uzun yıllar -belediye başkanlığımda- 2886 sayılı İhale Yasası’yla idare ettik ama inanır mısınız o yasayla, uzun yıllardır gündemde olan o İhale Yasası’yla, 2002’den bu zamana kadar hırsızlık, uğursuzluk ve ihalenin gündemde olduğu o İhale Yasası’yla gerçekten yaşanmamıştı. Ama şimdi görüyorum ki Avrupa Birliği uyum yasalarıyla birlikte 2002’den önce çıkarılan bu İhale Yasası AKP’nin iktidara gelişiyle birlikte hiç hoşumuza gitmedi! İlk yapılan iş neydi? “Seçimlerde söz verdik, kara yollarını yapacağız ama ihale çok uzun sürüyor. Mühendislik projelerini biz biliriz, Devlet Demiryollarının ihalelerindeki teknolojiyi, mühendisliği biz biliriz ama bu ihaleler çok süreç alıyor, biz hızlı iş yapacağız, hızlı bitireceğiz işleri.” Hakikaten de hızlı bitirdiniz. Nasıl bitirdiniz? Hep ihaleleri öncelikle “Benim yandaşım beni destekledi, 5’er kilometre sana al ihale.”

AHMET YENİ (Samsun) – Hızlı trene bindin mi!

ALİ SARIBAŞ (Devamla) – Ondan sonra hızlı trenle de ilgili söyleyeyim…

AHMET YENİ (Samsun) – Hızlı trene bindin mi hızlı trene!

ALİ SARIBAŞ (Devamla) – Hızlı trenle ilgili de söylüyorum. “Onu da mühendislik bilgisi adı altında çok biliyoruz, ihalesini biz çok hızlı yaparız." dediniz, orada ölen insanların, oradaki insanların hâlâ daha hesabını veremediniz.

Çok değerli arkadaşlarım…

AHMET YENİ (Samsun) – Bindin mi hızlı trene!

ALİ SARIBAŞ (Devamla) – Sen güven içerisinde bin, ben binmiyorum.

Çok değerli arkadaşlarım, İhale Kanunu’nun 175’inci kez değişmesinin istikrarını gösteren bu AKP Hükûmetinin gerdiği sonuçlarındaki istikrarlılığı devam ettiriyorum. Nasıl istikrar biliyor musunuz? Öncelikle denetimde istikrarsızlık; arkasından, ihalede sürekli değiştirilerek yandaşıma nasıl verilebilir istikrarlılığı. Arkadaşlar, bakın, bu istikrarla birlikte hakikaten başardık, nereye geldik? 12’nci ayın 17’sine geldik. Çünkü söylenen, bahsedilen ve hatta yapılan TOKİ’nin bütün ihalelerinden örnek vermeye çalışayım. Eskiden böyle bir ihale yapıldığında herhangi bir, kamuda çalışan, insan hapiste yatardı. Bir proje ihalesinin yasada bir bütünken ihale edilmesi gerekirken inşaat projesi ayrı, mimari projesi ayrı, istediği anlamda her türlü projeler ayrılarak ihale yapılıyor. Ama gelin ihalede ne diyor? “Bir bütün içerisinde ihale yapmalısınız.” diyor. Yine İhale Kanunu’nda diyor ki… Burada acil, afette, çok sıkıştığımızda kullanılacak bir maddeyi efendim bugün alışkanlık hâline getirdiniz. Nedir alışkanlık? “Efendim çok sıkıştık, üç buçuk ay bekleyemeyiz, hızlı yapıyoruz, işleri bitireceğiz.” Ne bitiriyoruz? İş bitiriyoruz. İş bitirmek nerede? Görüyoruz ki odalarda bitiyor işler, bitiyor. İşte şimdi ihaleyle çok oynandığı zaman ve gerçekten ihaleyi çok ön plana aldığınızda, imar yasalarını çok ön plana aldığınızda nasıl iş bitirici olduğu AKP’nin ön plana çıkmıştır.

Bakın, bu gece bu yasayla birlikte yine 1 metrekarenin, Recep  Tayyip Erdoğan’ın yetkisinde olan 1 metrekarelik arsanın satışıyla birlikte ihalelerde yine bir toplu pazarlık için, toplu götürmek için tek bir kamuya, hepsini birden İhale Yasası’nda düzenleme getiriyorsunuz. Burada baş nerede? Yukarıda. Artık sizlerle aşağıda uğraşmayacağız, bir telefonla birilerine, ustaya telefon açtığınızda o ihalenin adresi verilebilecektir. Bu anlamda daha ben bu milletvekilliğim bitmeden bir yıl içerisinde göreceğim ki eğer siz yerel seçimlerde kalırsanız… Ki kalmayacaksınız, inşallah bu son kanun değişikliği olur ihalelerde.

Ben bu vesileyle ihale yolsuzluklarının ve kamudaki bu yolsuzlukların en önemli sebebinin ihale olduğunu  biliyorum ve Türkiye’de ve dünyada İhale Kanunu’yla oynayan böyle bir hükûmet  gelmemiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum.

Gerekçe:

Kamu İhale Kanununda sık sık yapılan değişiklikler, kamu ihalelerinde; saydamlık, rekabet, eşit muamele, güvenirlik, kamuoyu denetimi ve kaynakların verimli kullanılması temel ilkelerini ortadan kaldırmaktadır.

BAŞKAN - Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 54’üncü maddesinde yer alan “devam olunur.” ifadesinin “devam edilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları                       

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile madde metninde anlam bütünlüğü sağlanarak metne açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 54’üncü madde kabul edilmiştir.

55’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 55'inci maddesinde yer alan "Başkanlıkça görevlendirme yapılabilir" ifadesinin "Başkanlıkça görevlendirme yapılacak personelin rızası da gözetilerek görevlendirme yapılabilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 İdris Baluken                                   Pervin Buldan                                      Sırrı Sakık

                       Bingöl                                                Iğdır                                                  Muş

               Mülkiye Birtane                                  Hasip Kaplan

                        Kars                                                Şırnak

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 55 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                   Mustafa Kalaycı                                   Erkan Akçay

                        İzmir                                                Konya                                              Manisa

               Muharrem Varlı                                   Emin Çınar                                 Ahmet Duran Bulut

                       Adana                                           Kastamonu                                         Balıkesir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

        Mehmet Akif Hamzaçebi                    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Haydar Akar

                     İstanbul                                            İstanbul                                             Kocaeli

                  Müslim Sarı                               Aydın Ağan Ayaydın                                 Musa Çam

                     İstanbul                                            İstanbul                                               İzmir

                   İzzet Çetin                                       Ali Serindağ

                      Ankara                                           Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Ali Serindağ.

BAŞKAN – Sayın Ali Serindağ, Gaziantep Milletvekili, önerge üzerinde konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın çerçeve 55’inci maddesi üzerine verilen önergeyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklayacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, “tasarı” diyoruz ama 8-10 tane teklif var. 8-10 teklif, efendim, tasarıyla birleştirilmiş, torba yasa hâline getirilmiş ve temel kanun olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmiş. Böyle bir yasama tekniği yok, böyle bir şey yok. Hukuk fakültelerinde -burada hukukçu arkadaşlarımız var- böyle bir şey öğretilmemiştir ama sayeyi iktidarınızda böyle bir yasa yapma tekniği Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmiş ve genel kural olarak bu şekilde uygulanmıştır. Bunu tarih kaydedecektir, bunu hiç unutmayın. Hem temel kanun hem torba kanun olmaz. Bu torba değil. Bu nedir? Harar, harar. Harar bilir misiniz? Saman çuvalı, büyük; bu ona benzer. Ayıptır, öyle bir şey olamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmıyor bu.

Şimdi, bu tasarı neyi içeriyor? Bununla ilgili daha başka neler var? İçerdiği konular itibarıyla pek çok alanı ilgilendiriyor. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan farklı ihtisas komisyonlarında görüşülmesi gerekir, görüşülmüyor. Dolayısıyla, ne yapılmış oluyor? İç Tüzük ihlal edilmiş oluyor. Bir de gene sizin döneminizde çıkarılan mevzuat hazırlama usul ve esaslarına dair bir yönetmelik var. O yönetmeliğe de uyulmuyor. E, peki, siz neye uyacaksınız? Anayasa’ya uymuyorsunuz, yasalara uymuyorsunuz, yönetmeliklere uymuyorsunuz; peki, neye uyacaksınız?

Değerli arkadaşlar, üzerinde söz aldığım 55’inci maddede, kamuda çalışanlardan kamu ihale uzmanlığına yapılacak görevlendirmelerin herhangi bir süreye bağlı olmaksızın Başkanlıkça sonlandırılması öngörülmektedir. Böyle bir şey olamaz. Demek ki Başkanlığın veya Bakanlığın hoşuna gitmeyen raporları hazırlayan uzmanlar hemen görevlerinden uzaklaştırılacaklar, daha doğrusu diğer görevlerine aktarılacaklar. Böyle teminatsız bir memur hukuku olmaz.

AKP Hükûmetinin, öyle anlaşılıyor ki değerli milletvekilleri, Kamu İhale Kanunu’yla ilgili bir sorunu var. Benden önce de konuşan arkadaşlarım dile getirdiler, 30’dan fazla değişiklik yapılmış, bu önümüze getirilen maddeler de kabul edildiği takdirde yaklaşık 175 maddesi değiştirilmiş olacak. Hâlbuki bu kanun siz Hükûmete gelmeden evvel, Avrupa Birliği müktesebatı göz önünde bulundurularak hazırlanmıştı. Siz 175 maddede değişiklik yapıyorsunuz ve sayın milletvekilleri, şimdi, biliyorsunuz, Seçim Kanunu ve siyasal partilerle ilgili kanun zaman zaman niye değiştirilmiyor diye Türkiye gündemine geliyor ve Sayın Başbakan şunu söylüyor, diyor ki: “Bu kanunları biz mi çıkardık ki biz değiştirelim.” E, bunu da siz çıkarmadınız, niye değiştiriyorsunuz? Demek ki işinize geleni değiştiriyorsunuz, işinize gelmeyeni değiştirmiyorsunuz. Çünkü, mevzuatta yapılan değişiklikler toplumsal bir ihtiyaçtan değil, sizin ve partinizin ihtiyaçlarına göre belirleniyor değerli arkadaşlarım, tıpkı HSYK ile ilgili düzenlemede yaptığınız gibi. Ne oldu? 17 Aralık olmasaydı HSYK ile ilgili düzenlemeyi siz Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmeyecektiniz, 17 Aralık olmasaydı paralel devlet diye bir yapıdan bahsetmeyecektiniz, 17 Aralık olmasaydı devlet içerisinde ve devletin bazı kurumlarında bir çeteleşmeden bahsetmeyecektiniz. Peki, bu 17 Aralık nasıl oldu, birden bire bu çeteler nasıl 17 Aralıkta ortaya çıktı? O tarihe kadar siz bunlardan haberdar değil idiyseniz demek ki siz tesadüfen ülkeyi yönetiyorsunuz, yok, haberdar idiyseniz ve ona göre işlem yapmamışsanız demek ki suç işlemişsiniz ve 17 Aralıktan sonra ortaya şu çıktı, daha önce Sayın Başbakan söyledi: “Siz ne istediniz de biz vermedik.” Şimdi, milletin huzurunda değerli arkadaşlar, size şunu soruyoruz, daha doğrusu Hükûmete soruyoruz, sizin de sormanız lazım: Sizden ne istediler, siz ne verdiniz? Bunu bilmek bizim hakkımız, bu milletin hakkıdır. Ne istediler, siz ne verdiniz? Siz Pensilvanya’ya Başbakan Yardımcısını bir emirleri olup olmadığını sormak için göndermediniz mi? Peki, ne oldu sonra?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Siz Genel Başkanı gönderdiniz, Genel Başkanı.

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Serindağ.

Diğer önerge üzerinde…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bir dakika, bir dakika… Sayın Başkan, bir dakika…

Ne demek “genel başkan”, bunu açıklar mı beyefendi? Genel Başkanımızı gönderdik…

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen, rica ediyorum…

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Gitmedi mi Amerika’ya?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ne demek Genel Başkanımızı göndermek?

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Anlatır mısın?

BAŞKAN – Bir dakika… Grup Başkan Vekilini dinliyorum.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, bir “genel başkan” lafı etti. Doğrusu duyamadım. Ne dediğini açıklar mı sayın konuşmacı ya da tutanakları alalım.

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Sayın Genel Başkanınız nereye gitti Amerika’da? Amerika’da nereye gitti Genel Başkanınız?

BAŞKAN – Kayıtlara geçmedi herhâlde Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir sataşma var efendim, sataşma var.

BAŞKAN – Nedir sataşmanın mahiyeti?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bakın “Genel Başkanınızı Amerika’ya gönderdiniz.” gibi bir şey dedi.

BAŞKAN – Ama bunda bir sataşma yok Sayın Hamzaçebi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ne demek ya?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ne demek Sayın Başkan yani?

BAŞKAN – Amerika’ya gidemez mi Genel Başkanınız Sayın Hamzaçebi?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının Amerika’ya gitmesiyle bu görüştüğümüz konunun ne ilgisi var acaba?

BAŞKAN – Yani son derece normal bir şey. Genel Başkanınız Amerika’ya gidebilir, başka başkanlar da gidebilir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ona mı kalmış?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, sayın konuşmacı da söyledi “Siz gidiyorsunuz.” dedi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –Efendim, Genel Başkan… Nereye gitti dediniz?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Pensilvanya.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – “Pensilvanya’ya gitti.” diyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ayıp ayıp!

BAŞKAN – Bir dakika, bir anlayayım müsaade ederseniz.

Buyurun, ne dediniz Sayın Milletvekili?

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Sayın Kılıçdaroğlu’nun Amerika’da görüştüğü sivil toplum kuruluşları ya da oradaki birtakım kuruluşlarla kimlerle görüştüğünü açıklasın dedim, bu kadar.

BAŞKAN – O zaman açıklama yapın siz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, lütfen, rica ediyorum…

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Niye anlamazlıktan geliyorsunuz?

BAŞKAN – Tamam, siz anlattınız. Şimdi Sayın Grup Başkan Vekilini dinleyeceğim.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın konuşmacı Genel Başkanımızın Pensilvanya’ya gittiği yönünde bir değerlendirme yaptı.

BAŞKAN – Bunu mu kastettiniz Sayın Vekil?

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Ben açık ve net söylüyorum ama anlamak istemiyor arkadaşlar. Amerika’da görüştükleri sivil toplum kuruluşlarını anlatsınlar diyorum, bu kadar.

BAŞKAN – “Anlatsınlar.” diyor.

Peki, sataşmadan dolayı veriyorum ama lütfen yeni sataşmalara neden olmayın Sayın Hamzaçebi.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Bursa Milletvekili İsmail Aydın’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz Amerika’ya sizin gibi, başbakan yardımcımızı Pensilvanya’ya gönderip “Hoca Efendi’nin bir emri var mıdır?” diye sormadık.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sarıgül gitti mi?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Biz referandumlardan sonra  sizin gibi, balkon konuşması yaparken Pensilvanya’ya teşekkür etmedik. Elbette bunları yapabilirsiniz, bunları yapabilirsiniz; eğer bunların bugün de arkasında durabiliyor iseniz bunları yapın. Ama bugün geldiğiniz nokta, bir dönem Pensilvanya’ya gidip hatırını sorduğunuz “Bir emri var mı?” dediğiniz, beraber namaza durduğunuz, beraber secdeye vardığınız, camileri paylaştığınız…

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) – Onu her zaman yaparız.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – …dindarlıklarından şüphe etmediğiniz, “muhterem” sıfatıyla andığınız kişileri bugün bir “u” dönüşüyle sahte peygamberlikle suçluyorsunuz. Ne zaman suçlamaya başladınız? Bakanlarınız hakkındaki yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ortaya çıkınca döndünüz, sahte peygamberlikle suçlamaya başladınız. Sahtecilik sizde, asıl sahtecilik, yüzsüzlük sizde, ikiyüzlülük sizde.

HAMZA DAĞ (İzmir) – Yuh ya, yuh ya!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Birazcık… (AK PARTİ sıralarından “Yuh!” sesleri, gürültüler)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ya, ayıp be, ayıp be, ayıp ya! Böyle bir üslup olur mu? Sayın Başkan, konuşmasını düzeltsin.

BAŞKAN – Sayın Konuşmacı, lütfen temiz bir üslup kullanır mısınız?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Saygısızlık yapmayın.

BAŞKAN – Sayın Konuşmacı…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – 17 Aralık operasyonuyla bakanlarınıza yönelik soruşturmalar olmasaydı… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Hatip, lütfen, üslubunuzu düzeltin.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – O soruşturmalar olmasaydı kimseyi sahte peygamberlikle suçlamayacaktınız. Hiç kimseyi suçlamayacaktınız, o tatlı beraberlik devam edecekti, iktidar paylaşımı devam edecekti. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) - Kendine bak sen, kendine!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ne zaman ki yolsuzluğun hedefi oldunuz, ne zaman ki cezaevi kapıları size gözüktü o zaman korkmaya başladınız, o zaman aklınız başınıza geldi.

ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) - Grup Başkan Vekilisin, terbiyeli ol!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bu ikiyüzlülüğü Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca hiçbir hükûmet döneminde bu millet yaşamadı.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - İkiyüzlü sizsiniz!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, ikiyüzlülükle suçladı.

(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın Aydın, buyurun. Dinlemedim sizi, talebiniz nedir?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – İkiyüzlülükle suçladı.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı söz istiyorsunuz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Evet.

BAŞKAN - Buyurun.

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, gecenin bu saatinde hiç doğru bir konuşma olmadı. Sayın Başkanım, hiç doğru bir konuşma olmadı.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Kim? Sayın Aydın, arkadaşınıza önce bir uyarı yapın lütfen, rica ediyorum.

AHMET AYDIN (Devamla) - Hiçbir konuşma olmadı. Orada o kadar laf söyleniyor, biz o laflara kalkıp sataşmadan cevap vermiyoruz. Her laf…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ne söylendi bugün?

AHMET AYDIN (Devamla) – Çok laf söyleniyor, çok laf söyleniyor.

HASAN ÖREN (Manisa) - Bir tanesini söyle.

AHMET AYDIN (Devamla) –  Bir önceki konuşmacı dahi bu kürsüden konuşurken birçok, işte “Amerika’dan, oradan talimat aldınız. Buraya gittiniz, şuraya gittiniz.” Kendisi dedi, bir önceki konuşmacı ama biz ona bile cevap vermedik.

Bakın, şunu söyleyeyim arkadaşlar, değerli arkadaşlar, kişi kendisinin aynasıdır, kişi kendisinin aynasıdır.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Siz söylüyordunuz, “Ne istediniz de vermedik?” diyen Başbakan değil mi?

AHMET AYDIN (Devamla) –  Bir insan, hele ki hakkı olmadan, haddi olmadan bu grubu ikiyüzlülükle suçlayamaz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hayır, grubunuzu suçlamadım.

AHMET AYDIN (Devamla) – Suçlayamaz, suçlayamaz. Sayın Akif Hamzaçebi…

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, lütfen.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sizin grubunuzu ikiyüzlülükle suçlamadım.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, dinliyoruz hatibi, lütfen…

AHMET AYDIN (Devamla) – Sayın Hamzaçebi, hakikaten ben sizi her seferinde de  dinliyorum ama emin olun, bu konuşmayı yadırgadığımı ifade etmek istiyorum.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Muharrem tavrı, Muharrem!

AHMET AYDIN (Devamla) – Her seferinde biz şunu diyoruz: Eğer bir yolsuzluk varsa, böyle bir iddia varsa sonuna kadar gidilsin. Kim olursa olsun biz bunun üzerine gitmeye hazırız, hep beraber gidelim. (CHP sıralarından gürültüler)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Var, var, yolsuzluk var!

HASAN ÖREN (Manisa) – Nasıl sonuna kadar gidilsin, sen savcıları değiştiriyorsun, hâkimi değiştiriyorsun! Sen de samimi değilsin söylediklerinde!

BAŞKAN – Saygılı olun lütfen, sayın milletvekilleri… Saygılı olalım konuşmacıya.

AHMET AYDIN (Devamla) – Ama kalkıp da daha ne olduğu belli olmadan, bütün masumiyet karineleri, soruşturmanın gizliliği ilkelerini ihlal ederek bütün bir grubu, bütün bir camiayı suçlamak çok ciddi bir şekilde haksızlıktır, hadsizliktir diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Savcıları tayin ettirdiniz, daha ne yapacaksınız!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben konuşmamda Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunu ikiyüzlülükle suçlamadım,

tenzih ederim Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunu.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Düzeltin o zaman!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İkiyüzlülük olarak suçladığım kişiler, Hükûmette bu davranışları ortaya koyan, bu cümleleri eden kişilerdir, grubu bundan tenzih ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Efendim, Hükûmetimizde de böyle bir şey yoktur, Hükûmetten de özür dilemesini istiyoruz. 

BAŞKAN – Kayda geçmiştir.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önerge üzerinde konuşmacı var mı Sayın Halaçoğlu?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yok efendim, gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamu ihale uzmanı ihtiyacının görevlendirme yerine personel alımı yapılarak çekirdekten yetiştirilmesi daha uygun olacaktır.

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 55'inci maddesinde yer alan “Başkanlıkça görevlendirme yapılabilir” ifadesinin “Başkanlıkça görevlendirme yapılacak personelin rızası da gözetilerek görevlendirme yapılabilir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile görevlendirilecek emekçilerin de, görevlendirilmesiyle ilgili hak sahibi olması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 55’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.39

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

524 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Şimdi üçüncü bölüm görüşmelerine başlıyoruz.

Üçüncü bölüm, 56 ila 83’üncü maddeleri kapsamaktadır.

Üçüncü bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi  Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın  Musa Çam konuşacak.

Buyurun Sayın  Çam. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri, değerli parlamenterler; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

524 sıra sayılı kanunun üçüncü bölümü üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi  adına söz almış buluyorum. Hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Yürütme ve yürürlük maddesi dâhil toplam 125 maddeden oluşan bu temel kanun, 56’ncı ve 83’üncü maddeleri arasında toplam 27 maddeden oluşmaktadır. Bu maddelerden 4’ü Sosyal  Güvenlik Kurumunu ilgilendiriyor, 5502. Sosyal Sigortalar Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 5510, 1 maddesi ilgilendiriyor. Kurumlar vergisini, 5520, 1 maddesini; Sivil Havacılık Kanunu maddesi 5431, 1 maddesini; Karayolları Taşıma Kanunu, 4925, 2 maddesini; İş Kanunu, 4857, 3 maddesini; Özel Tüketim Vergisi Kanunu, 4760, 1 maddesini; ve Engelliler Kanunu da -5378 sayılı Kanun- toplam 14 maddeyi ilgilendiriyor. Gördüğünüz gibi, toplam 27 maddeden oluşan bu torba kanunun üçüncü bölümünde farklı kanunları ilgilendiren 27 madde var arkadaşlar.

Şimdi, biz, temel olarak, yaklaşık olarak genel seçimlerin üzerinden otuz bir ay geçti, otuz bir aydır Parlamentoda sayısız torba kanunla karşı karşıya kaldık. Sayın Bakanla Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşürken de   Sayın Bakanın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını ilgilendirmeyen onlarca maddeyi orada müzakere etmek zorunda kaldık, Sayın Bakan ilgili bürokratlardan bilgi almak durumunda kaldı. Peki, bu Meclisin makûs talihi midir; sürekli torba kanunlarla ve sürekli temel kanunlarla gece yarılarına kadar, verimli olmayan bir çalışmaya mecbur mudur? Değildir. Ama iktidar partisi AKP, iktidar olduğu on iki yıllık süreç içerisinde Meclisi ne yazık ki böyle bir kötü çalışma temposuna mecbur bırakmıştır. Ama inanıyoruz ki er veyahut da geç bütün canlılar muhalefete mutlaka düşeceklerdir, sizler de muhalefete düştüğünüz gün bizim ne demek istediğimizi o zaman anlayacaksınız. Bugün, muhalefet milletvekilleri bu kürsüye gelip iktidar partisinin bu uygulamalarına istediği kadar karşı çıksa da “Hayır.” diyorsunuz, “Katılmıyoruz.” diyorsunuz ama bir gün siz de bu muhalefet sıralarında oturacaksınız ve o zaman muhalefetin ne demek olduğunu burada anlayacaksınız.

Burada söyledim yaklaşık 14 madde engellileri ilgilendirir. Engellilerle ilgili de bir kaç şey söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, 2005 yılında yasalaşmış ve sekiz yıl içerisinde tüm toplu taşıma araçlarının engellilere göre yeniden düzenlenmesini içeren madde yer alıyor idi. Ancak, 2013 yılının Temmuz ayında sekiz yıllık süre dolmuş ve ancak minibüsler ve belediye otobüsleri engelliler için erişilebilir hâle getirilemediği için toplu taşım olarak Temmuz 2015’e kadar ek süre verilmişti, şimdi bu süre 7 Temmuz 2018’e kadar erteleniyor.

AKP Hükûmeti, Meclisin 24’üncü Dönem yani bu dönemin başında Türkiye Büyük Millet Meclisine Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu engelli sorunlarını araştırma komisyonu önergesini her seferinde reddetti. Ama Hükûmet, engelli sorunlarının araştırılması için kurulması gereken komisyonu reddederken İnternet’in sağlığa zararlarını araştırma komisyonunu kurmayı tercih etti. Amaç da burada dinlemeyi ve vatandaşın İnternet’e ulaşımını engellemek içindi. İşte, bu torba kanunda önümüzdeki hafta görüşülecek olan maddeler de bunları içeren maddelerdir arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, bütün bu eziyetler yeterli gelmemiş olacak ki Temmuz ayı 2012 erişilebilirlik taahhüdünü çiğneyerek şimdi de engelli bireyleri 2018 yılına kadar evlerine mahkûm eden tasarıyı Mecliste vicdan, sosyal ahlak, siyasi görgü gibi bütün temel değerleri hiçe sayarak yasalaştırmak istemektesiniz. Yedi yılda yapılamayan erişilebilirliğin önümüzdeki dört yılda da tamamlanması mümkün görünmüyor çünkü erişilebilirlik görünür bir rampadan ziyade, daha o mahallede inşaat başlamadan önce bu hayatı engellilerle, yaşlılarla, hamile kadınlarla, çocuklarla paylaşacağını düşünerek plan çizmek ve bu planı hiçbir rant için bozmamak anlamına geliyor. Bunun bir zihniyet meselesi olduğunun altını çizerek, toplumda engellilerin varlığını hatırlayarak sokağı paylaşmayı düşünmek gerektiğini… Ancak bu şekilde herkes için kullanılabilir bir sokak hayatı başlayabilir.

Zihniyet meselesi dedim. Bu konuda eski Sağlık Bakanı ve AKP Tekirdağ Milletvekilinin söylediklerini de size bir kez daha hatırlatmak isterim. Bakan Akdağ görme engelli bir yurttaşımıza “Gözlerin görmediği hâlde sana iş vermişiz, para kazanıyorsun, değil mi?” diye onu âdeta inciten, kalbini kıran bir konuşma gerçekleştirmiştir.

Yine, AKP Tekirdağ Milletvekili, Tekirdağ’da bu engelliler için “Bu insanlar sokağa çıkamıyorlardı, evlerde saklanıyorlardı. Anneleri babaları bu insanları sokağa çıkarmaya sıkılıyordu, utanıyordu ama Hükûmetimizin 2005 yılında çıkardığı yasayla biz engellileri insan yerine koyduk, adam yerine koyduk, bazıları sokağa çıkmaya başladılar.” diyor. Bunlar engellilere söylenecek sözler midir? Şimdi, Sayın Bakan, bunları 2018 yılına kadar erteliyorsunuz ve 2018 yılına kadar engellileri evlerinde mahkûm ediyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bir siyasi partinin anayasası, o partinin tüzüğü ve programıdır. AKP'nin programından size iki paragrafı okumak istiyorum. “Sansür ve benzeri kavramların tanımı, şüpheye mahal bırakılmaksızın ve tamamen sivil inisiyatif tarafından belirlenecek ve önlemler de yine siyasi iradenin dışında alınacaktır.” diyorsunuz; programınızdan bir paragraf. Peki, öyle mi? Yani, AKP iktidarında olduğu gibi, ifade özgürlüğünün önündeki engeller korunmayacak, gazete kapatma uygulamalarına göz yumulmayacak, Hükûmetin hazırladığı kanun tasarısında yürütme organı devlet sırlarını saptamada tek belirleyici olmayacak, devlet sırrı kabul edilen belgelere karşı yargı yolu sınırlandırılmayacak ve bu kapsamdaki belgelerin gerektiğinde sonsuza kadar sır kalması gibi projeler üretilmeyecek. Böyle mi? Tabii ki değil, programınızda bu yazmasına rağmen.

Yine, programınızda bir paragrafta “Yolsuzluklarla mücadele için kapsamlı bir program hazırlanıp derhâl uygulamaya konulacaktır. Kamu yönetiminde şeffaflık ve ihale mevzuatının yeniden düzenlenmesi bu program çerçevesinde ele alınacaktır.” diyorsunuz. Yani, AKP iktidarında olduğu gibi Başbakan Yardımcısını bile isyan ettiren Deniz Feneri dosyası kapsamında soruşturulanlar, kamu görevinde tutulmayacak, soruşturmayı sürdüren savcılar sanık durumuna düşürülmeyecek, Almanya’da mahkûmiyet kararı çıkan bu dosya, kaynak ülke olan Türkiye’de yıllarca sürüncemede bırakılarak kamuoyunda haklı soru işaretlerine neden olunmayacak. Kamu İhale Kanunu torba kanunlara sıkıştırılan hükümlerle onlarca kez değiştirilerek kamu ihaleleri üzerinde kuşkular yaratılmayacaktır. Böyle mi? Tabii ki tam bunların tersi arkadaşlar. Benden önce konuşan Sayın Ören de Kamu İhale Kanunu’nda yapılan değişiklikleri ve yapılan yolsuzlukları açık ve net bir şekilde, her şeyiyle ortaya koydular.

Programınızda bunlar yazıyor ama siz o programlarınızı tozlu raflarda bıraktınız, toplumu aldattınız ve şimdi onların karşısında yolsuzlukları ortaya çıkaran savcıları, güvenlik güçlerini her gün görevden alıyorsunuz arkadaşlar. Bu mu adalet, bu mu? İhale Kanunu’ndaki, programınızda yazanlar, şeffaflık bu mudur arkadaşlar? Yolsuzlukların üzerine bir örtü örerek Türkiye'nin kaynaklarının birtakım insanların cebine akıtılması için her türlü oyunu ve her türlü hileyi yapmaya devam ediyorsunuz. Biz inanıyoruz ki er veyahut da geç bunun hesabını soracak bir iktidar gelecek ve bunun hesabını vereceksiniz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çam.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay konuşacak.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üçüncü bölüm üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugünkü görüşmemiz sırasında bazı konuşmacılar tarafından sıklıkla Halk Bankası Genel Müdürüyle ilgili durum hakkında bazı görüşler ifade edildi, onunla ilgili bir hatırlatma yaparak konuşmama devam etmek istiyorum. Malumunuz olduğu üzere şu an tutuklu bulunan Halk Bankası Genel Müdürünün evinde ayakkabı kutuları içerisinde 4,5 milyon dolar para bulunmuştu. Buna kimsenin itirazı var mı, “Yok.” diyebiliyorlar mı? Denilemiyor. Peki, Sayın Başbakan ne dedi bu Genel Müdürle ilgili olarak? “Saflığının kurbanı oldu.” dedi. ”İmam hatip yapacaktı, üniversite yapacaktı.” dedi. Değerli arkadaşlar, bu bir itiraftır. Çok önemli bir itiraftır ve maalesef üzerinde yeterince durulmuyor. Neyin itirafıdır? Türkiye'nin bir kayıt dışı yönetim altında olduğunun itirafıdır, Türkiye'nin kurumlarıyla ve kurallarıyla yönetilmediğinin bir itirafıdır. Bağış, yardım, velev ki olsun inanmıyoruz ama diyelim ki kabul ettik, e, bağış, yardım da demek ki belgesiz, kayıtsız yapılıyor. Ne idüğü belirsiz, kimden geldiği belirsiz, izah edilemez bir durum söz konusu. Yani bir Halk Bankası veya bir banka genel müdürünün kendi özel parasının, o bankanın özel kasasında durması gerekir, normal olan da budur.

Şimdi, bu itirafa dikkatlerinizi çekiyorum. “Yolsuzluk yok.” denilemiyor. Bu operasyonları dış güçler ve çeteler yaptı, işte efendim, Haşhaşiler yaptı. Eğer dokuz yüz elli sene önceye gider de “Haşhaşiler yaptı.” derseniz, o zaman siz de otomatik olarak Cavlakiler olursunuz. Dokuz elli sene evvelki Haşhaşileri, Cavlakileri bırakalım, 17  Aralığa gelelim, bunu konuşmamız gerekir, dokuz yüz elli seneye kaçamazsınız.

Çete var, evet bir çete var, değerli arkadaşlar, ancak soruşturmayı yapan savcı ve polis değildir çete olan; yolsuzluğa bulaşanlardır çete, yolsuzluğu soruşturanlara engel olmaya çalışanlardır çete ve  maalesef Türkiye Cumhuriyeti çeteleşmiş ve kayıt dışı bir yönetimle yönetilmektedir.

Efendim, Erdoğan Bayraktar bu Hükûmetin bakanı değil miydi? Bu sıralarda oturuyordu, sizin sıralarınızda oturuyordu. İstifa etti hem Bakanlıktan hem milletvekilliğinden hem partisinden. “Ne yaptıysak Başbakanın  talimatıyla yaptık, ben istifa ediyorum, o da istifa etsin.” Bunlara söyleyecek sözünüz yok mu değerli arkadaşlar? Dün savunduğunuz HSYK’yı bugün neden düşman ilan ediyorsunuz?

10 Aralık 2013, Sayın Başbakanın bu kürsüden bütçe konuşması, sayfa 142, HSYK’yı öve öve yere göğe koyamıyor bu konuşmasında. Bunu tekrar hatırlatıyoruz.

HSYK’nın 1. Dairesindeki üyeleri değiştirerek yolsuzluk operasyonlarını yapan savcılar ve hâkimlerin -şu ana kadar sayısı 116’yı bulan- yeri değiştiriliyor, sürgün ediliyor ve HSYK’yı değiştirip istediğiniz hâkim ve savcılara müdahale ederek rüşvet ve yolsuzlukları örtmek istiyorsunuz, örtbas etmek istiyorsunuz.

AKP iktidarı 17 Aralık, 25 Aralık, 7 Ocak ve 21 Ocaktaki yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında suçüstü yakalanmıştır, bu tam bir suçüstü hâlidir. “Komplo”, “kumpas” sözlerinin zırvadan öte bir anlamı yoktur değerli arkadaşlar. Varsa kumpas ortaya koyacaksınız, gereğini yapacaksınız. Sadece sürgün yaparak, efendim, günde 20 televizyonda 30 kere propaganda yaparak bu kumpası ortaya koyamazsınız. Bu kumpas doğru olsa dahi bu yolsuzlukları ne yapacaksınız? Yolsuzlukları yok mu sayacaksınız? Durum bu şekilde değerli arkadaşlar.

Bu tasarı 43 ayrı kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapan 126 maddeden oluşuyor. Tasarının içerdiği konular itibarıyla ihtisas komisyonlarında ayrı ayrı görüşülmesi gereken birçok madde var. Başka komisyonların görev ve uzmanlık alanına giren düzenlemeler ilgili komisyonlarda görüşülmeyerek İç Tüzük ihlal ediliyor.

Ben buradan bir milletvekili arkadaşınız olarak Meclisimize bir öneri getirmek istiyorum. Gelin, İç Tüzük’te bir değişiklik yapalım ve tartışalım, bir torba kanun komisyonu bari kuralım. Plan ve Bütçe Komisyonunda, yolda, önümüzdeki hafta yine bir torba kanun geliyor ve maalesef, bir kötü yönetimin tipik bir örneği hâline geldi. Yasama kalitesi bozuluyor. İyi, olumlu gördüğümüz maddelerde dahi bir yönetim, organizasyon bozukluğu, bir plansızlık, bir programsızlık söz konusu. Türkiye kötü yönetiliyor değerli arkadaşlar. Bu torba tasarılar da kötü yönetimin, plansız, programsız yönetimin bir sonucudur.

Komisyonlarda çeşitli vesilelerle dile getirdim, Sayın Başbakan sürekli tavsiye ediyor toplumda, çeşitli konuşmalarında, efendim, “3 çocuk, 3 çocuk, 3 çocuk.” Değerli arkadaşlar, bir devletin, bir hükûmetin nasıl, bir ekonomi politikası varsa, bir savunma politikası, bir sanayileşme politikası varsa elbette bir nüfus politikası, bir demografi politikası da olacak, olmalıdır da. Elli yıllık, yüz yıllık perspektiflerle bu politikaların mutlaka olması gerekir. Gelişmiş, çağdaş ülkelerin özellikle yaşlı nüfus fazlalığı nedeniyle çok ciddi problemleri var, genç nüfusa sahip olmak için ve doğumu, genç nüfusu teşvik edici tedbirler alıyor. Yalnız, değerli arkadaşlar, biz bu politikayı 3 çocuk değil, öyle bir perspektif yapılır ki belki 5 çocuktur, belki 4 çocuktur, belki 2 çocuktur… Çin 1 çocuk politikası uyguluyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin elli yıllık perspektifi için belki 4 çıkacak, bilemiyoruz çünkü bunun çalışması maalesef yapılmamış.

Peki, nerede göreceğiz değerli arkadaşlar, eğer bu bir Hükûmet ve devlet politikasıysa? Beş yıllık kalkınma planlarına bakıyoruz, 3 çocuk politikasını görüyor muyuz? Yok, kalkınma planında böyle bir şey yok. Orta Vadeli Program’da var mı? Yok. Hükûmet programında var mı? Açın bakın, Hükûmet programlarında yoktur bu nüfus politikasıyla ilgili bir perspektif, bir sunum. İlgili bakanlıkların stratejik planlarında var mı? Yok. Bütçe kanunlarında var mı? Yok. Nerede var? Nerede var değerli arkadaşlar? Başbakanın iki dudağı arasında var. İşte, diktatörlük veya keyfî yönetim dediğimiz de budur, buna bir devlet ve hükûmet politikası getirmek zorundasınız. Bu hâle gelir, o zaman biz de muhalefet olarak elbette Türkiye Cumhuriyeti’nin gelecek perspektifini de dikkate alarak bu politikaları rahatlıkla destekleyebiliriz.

Değerli milletvekilleri, 56’ncı maddede, engellilik oranı yüzde 90 ve üzerinde olan vatandaşlar araçları bizzat kullanamayacakları için tekerlekli sandalye ya da sedye kullanması zorunlu olan engellilere yüksek tavanlı araç, otomobil için ÖTV indirimi yapılmaktadır ve bu madde özünde olumludur ancak yüzde 90 engellilik oranı çok yüksektir, bu oranın yüzde 75’e indirilmesi de uygun olacaktır. Zaten bu engellilik oranlarının belirlenmesinde de ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Ayrıca, harp ve vazife malulü sayılanlara da sağlık raporu istenmeden 1.600 cc’den düşük ve beş yıl süreyle kullanmak şartıyla ÖTV’siz ve KDV’siz binek aracı verilmesi de yerinde olacaktır.

58’inci madde ile korumalı iş yerlerinde kontenjan fazlası engelli çalıştıranlar ile yükümlü olmadığı hâlde gönüllü olarak engelli çalıştıran işverenlerin hesaplanan sigorta primlerinin işveren hissesinin yüzde 50 yerine tamamının hazineden karşılanması öngörülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Ve bu engellilerin istihdamıyla ilgili düzenleme olumlu olmakla birlikte, bu konuyla ilgili diğer maddelerde görüşlerimizi devam ettirmek üzere hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahıslar adına Muğla Milletvekili Sayın Nurettin Demir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

Buyurun.

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Gecenin bu saatinde saygıyla sevgiyle selamlıyorum, iyi geceler diliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, bugün 31 Ocağa geçmiş durumdayız. 1990 yılında çok değerli bir hukuk adamı Profesör Doktor Muammer Aksoy silahlı saldırı sonucunda öldürüldü. Ölümünün 24’üncü yılında -ki bir çeyrek asır geçmiş- gerçekten büyük hukuk adamını saygıyla, sevgiyle anıyorum. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

Efendim, kimdi Muammer Aksoy? Gerçekten çağdaş Türkiye’nin özellikle demokratik, laik ve sosyal devlet mücadelesini Anayasa’nın 2’nci maddesine yazdırmada büyük çaba göstermiş, büyük gayret göstermiş değerli bir akademisyendir. Eğer Muammer Aksoy Hoca’nın öldürülme nedeni, tetik çektirenler ortaya çıkmış olsaydı, çıkarılmış olsaydı; Mumcular, Üçoklar, Emeçler, Kışlalı, Dink gibi birçok yurtseverlerin bugün hâlâ ortaya çıkarılamayan faili meçhul cinayetleri olmayacaktı, yaşanmayacaktı. Ama geçtiğimiz on iki yıl süresince tek başına iktidar olan AKP iktidarının maalesef bu konuda bir adım atmadığını görüyoruz. Ama özellikle Muammer Hoca’nın Türkiye’nin demokratik, laik ve sosyal bir devlet olmasında ve Anayasa’nın 2’nci maddesine büyük mücadelelerle vermiş olduğu bu katkı Türkiye Cumhuriyeti yaşadığı sürece hep anılacaktır ve bu mücadelesi de ömrümüzün sonuna kadar yaşatılacaktır.

Bugün memnuniyetle görüyoruz ki, Tunus yüzde 90 çoğunlukla Anayasası’nı kabul etti ve bu Anayasa’da da özellikle laik ve demokratik özelliklerini kazanmış olması… Tunus halkını biz buradan içtenlikle kutluyoruz. Umarız bütün Orta Doğu ve İslam ülkeleri de laik ve demokratik bir yönetim anlayışına en kısa sürede kavuşurlar ve Türkiye’deki bu hunharca işlenen cinayetler, savaşlar ortadan kalkar.

Saygıdeğer milletvekilleri, bugün geldiğimiz noktada, mahkemelerde yaşanan tiyatro gösterileri, Silivri gibi tutsakhanelerdeki, cezaevlerindeki hak ihlalleri, yolsuzluklar, cinayetler ve hukukun, adil yargılanmanın ayaklar altına alınmış olması gerçekten, Muammer Aksoy gibi hocaların, sanıyorum, kemiklerini sızlatıyordur.

Özellikle son yıllarda yaşadığımız en önemli sorunlardan, hukuksuzluklardan ya da yönetim çıkmazlarından bir tanesi de gelinlik yerine kefen giydirilen çocuklar. Şu anda AKP’nin en önemli karne zayıflarından bir tanesi, gelinlik yerine kefen giydirilen çocuklardır. Ben, Sayın Bakana başarılar diliyorum. Umarım, bu, gelinlik yerine kefen giydirilen çocukların sorunları çözülür ve kefen yerine gelinlik giydirilen çocuklarımız artık kısa sürede önce okulda, sonra da mutlu ülke yurttaşı olarak yaşamlarını sürdürürler.

Tabii ki özellikle Hamur ilçesinde öldürülen, kocasına sekiz yıl altı ay, kayınvalide ve kayınpederine altı yıl ceza verilen insanın 2 çocuğu ortada kalmıştır ama oradaki imama, muhtara, kaymakama, valiye ve Hükûmete, bakanlara herhangi bir soruşturma açılmamış ya da objektif sorumlulukların veya subjektif sorumlulukların karşılığının cevabı alınmamıştır. Hukukun ne kadar yeknesak, ne kadar sığ olduğunu burada da ortaya koyuyor.

Teşekkür ediyorum. İyi akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demir.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zeynep Armağan Uslu.

Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZEYNEP ARMAĞAN USLU (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunuyor, bu teklif aracılığıyla, engelli vatandaşlarımızın toplumsal yaşama aktif katılımı, fırsat eşitliğinin sağlanması konularında ciddi ilerlemeler sağlayacak bir yaklaşımın mevzuatımıza tümüyle hâkim olmasının gurur verici olduğunu ifade etmek istiyorum. Ve yine, tasarıda yer alan 5651 sayılı Kanun’da yapılacak değişikliklerle de bir başka büyük toplumsal öneme sahip alanda özgürlükler ve toplumsal ihtiyaçlar dengesini en üst seviyede gözeten düzenlemelerle katkı sağlandığı, çağın en dinamik ve etkin mecralarından olan İnternet ortamına yönelik daha açılımlı bir düzlemin de ortaya çıkacağını belirtmek gerekir.

Her ne kadar, geçtiğimiz günlerde, objektiflikten tamamen uzak, keza iyi niyetin uzağından yakınından geçmeyen, konuya yönelik bazı ifadeler serdedilse de hakikat bundan tümüyle farklı yani birilerinin ısrarla ifade ettiği gibi İnternet’e sansür filan bu ülkede gelmiyor.

Yapılan düzenlemeler kişilik haklarını koruyan, aynı zamanda da yasakçılık sarmalına savrulmaktan hassasiyetle kaçınılan düzenlemelerdir. Bu düzenlemeleri ana hatlarıyla ifade edecek olursak, kişisel hak ihlallerinde mahkemelerin kararlarını gönderecekleri tek bir muhatap belirlenmiştir. Öncelikle, zaman zaman akim kalan, muhatapsız kalan yargı kararlarından ötürü bu ülkede tüzel kişiler kadar gerçek kişiler de zarar görmektedir ve bu mağduriyetlerin giderilmesine imkân sağlamak elbette bir ülkede hukuk sisteminin görevidir ve bu imkânı ortaya koymak üzere tüm erişim sağlayıcıların parçası olacağı, kararların muhataplarına tebliğ edilme imkânının bulunacağı, bu sorumluluğu da yüklenen bir erişim sağlayıcılar birliği kurulacaktır.

Yine, aynı şekilde, şu anda, 21’inci yüzyıl Türkiyesi’ne yakıştığını da düşünmediğim hapis cezaları tümüyle kaldırılmakta ve müeyyideler para cezasıyla sınırlandırılmaktadır. Kural olarak salt ihlale konu olan video, resim, yazı gibi içeriğe yönelik bir engelleme getirilmekte ve yani yıllardır pek çok eleştiriye maruz kalan bazı uygulamalar var. İşte, örneğin; Atatürk hakkındaki, şahsı manevisine zarar veren tek bir videodan ötürü bu ülkede aylarca Youtube yasaklandı. Ama şimdiki uygulamada, hukuka aykırı içeriğin olduğu tek bir sayfa, URL adresi üzerinden engellenecek ve böyle bir yaklaşım genel yaklaşım olarak da benimsenecektir. Yani, diğer bir ifadeyle, söylenilenlerin aksine, toptancı ve yasakçı bir yaklaşım değil, sorun çözen, çözerken de bütüncül engellemeleri engelleyen bir yaklaşım söz konusudur.

Mağduriyetlerin giderilmesi için karar alma ve uygulama süreleri kısaltılmaktadır. Bir gün hepimizin mağduru olabileceği itibar suikastları, sanal tacizler gibi suçlar karşısındaki en büyük acziyet, incitici, insan onuruna aykırı diyebileceğimiz içeriğin pek çok kez mevzuat hükümleri gereği engellenmekte çok geç kalınması yani çok uzun bir süre bu içeriğin yayında kalması yani bir diğer ifadeyle, hukukun gecikmesi sorunudur ve tasarıyla bu durum insanlar ve insanlık lehine değiştirilmektedir. Karar alma ve başvurulara cevap alma süreleri kısalmakta, başvuru sahibi ister içerik sağlayıcıya yönelip “uyar-kaldırt” yöntemini kullanmakta, isterse mahkemeye başvurmakta ya da TİB’e sadece ve sadece özel hayat gizliliğinin ihlali nedeniyle doğrudan başvurabilmekte ve yine sadece tek bir adres, tek bir URL üzerinden engelleme söz konusu olmaktadır. Bir diğer durum da her karara itiraz yolu açık olup hiçbir şekilde toptancı bir engelleme ya da yasaklama söz konusu değildir yahut diğer bir ifadeyle, “sansür” diye nitelenebilecek bir düzenleme de bu düzenlemenin içerisinde mevcut değildir.

Türkiye her gün artan kullanıcı rakamları, İnternet aktivasyonunun yüksekliğiyle sanal dünyada da önemli bir yeri olan bir ülke olmaya, her alanda olduğu gibi, birileri istedi diye değil, doğru olan, adil olan da bu olduğu için özgürlüğü de, demokrasiyi de, “sosyal devlet” olgusunu da güçlendirmeye devam edecek diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Şimdi bölüm üzerinde on beş dakika sürelik soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sisteme giren milletvekilleri var.

Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – On beş dakika, değil mi efendim, süremiz?

BAŞKAN – On beş dakika; yedi buçuk, yedi buçuk bölüyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Peki efendim. Ben sadece yirmi saniye kullanacağım.

BAŞKAN – Nasıl isterseniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, 2/8/2013 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan bir kanun var Bakanlığınızla ilgili. Bu, yaşlılar -65 yaş üstü- ve engellilerin kamu ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanmalarıyla ilgili bir yasa ancak şu anda uygulamada, yönetmelik çıkmamış, yönetmelik çıkmadığı için de özellikle demir yollarında veya Marmaray’da bundan yararlanamıyorlarmış. Yönetmelik ne zaman çıkacak? Bu arkadaşlarımız bu haktan yararlanacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim.

Efendim, şu anda Bakanlığın oturduğu bina hangi holdinge aittir, ayda kaç liraya oturulmaktadır? Eskiden bu binanın 300 bin liraya Sağlık Bakanlığına kiralanması istendiği hâlde Sağlık Bakanlığı -çok pahalıdır- kiralamaktan vazgeçmiştir. Bugün kaç lira ödeniyor, hangi holdingden şey etmiş?

Ayrıca, Bakanlığın Ankara’da kurs verilecek müsait yerleri varken maalesef Antalya’da bazı yandaş otel sahiplerine buradaki elemanları gönderiliyor ve orada kurs aldırılıyor. Hangi otellere, son beş yılda, özellikle kış aylarında çok düşük otel ücreti olmasına rağmen kaçar lira yevmiye ve para ödenmiştir? Bunların listesini istiyorum.

Bir de Bakanlığın, özellikle Fatma Şahin’in -kendisine yakın- hukuk büroları kurdurmak suretiyle bazı avukat büroları kurdurduğu ve bu avukat bürolarına, kendi yakınları olduğu hâlde, bunlara son üç yılda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dinçer…

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, ben konuşmamda da belirttim, kamu genelinde 6 bin civarında geçici sözleşmeli engelli işçi var. Bunlar altı ay çalışıp altı ay işsiz kalıyorlar. Engelli bir kişi işsiz kaldığında geçimini sağlayacak, hiçbir yerde, geliri yoktur. Bunlar feryat ediyorlar. Siz bunlara bir çözüm bulacak mısınız, mağduriyetlerini gidermek için herhangi bir çalışmanız var mı?

İkinci sorum Sayın Bakanım: Gene konuşmamda belirttim, Sosyal Yardımlaşma Vakıf personelleri de aynı sıkıntıyı yaşıyorlar, vali ve kaymakamların iki dudağı arasında, istedikleri zaman görevden alınabiliyorlar, siyasi tercihlerle görevden alınabiliyorlar. Sosyal Yardımlaşma Vakıf personellerine de bir güvence getirmeyi düşünüyor musunuz? Ayrıca, bu vakıflara dağıttığınız paralar nüfusa göre dağıtılıyor. Oysa gelişmişlik kriteri de göz önüne alınmalıdır diyorum. Bu konuda bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Acar…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, İnternet’e erişimin önlenmesinde TİB’i yetkili kılarak bunu idarenin keyfine bırakmamakta mısınız? İdarenin sadece kamu bankalarındaki yolsuzlukları göz önüne alındığında, yargıyı devreden çıkartan ve bu uygulamayla idareyi devreye sokan bu yeni olay, yeni kısıtlama, İnternet’e getirdiğiniz kısıtlama sansür değil de nedir, bunun açıklanmasını istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Serindağ…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Hükûmetin müşterek sorumluluğunu göz önüne alarak iki soru sormak istiyorum.

Birinci sorum: Millî İstihbarat Teşkilatı 18 Aralıktan sekiz ay önce Reza Zarrab ve bazı bakanlarla ilgili Hükûmeti uyardığı hâlde Hükûmet bu uyarıyı neden dikkate almadı?

İkinci sorum: Şu anda Hükûmete yakın herhangi bir isim aleni olarak soygun veya yolsuzluk yapmaya kalksa herhangi bir savcı veya kolluk gücünün o şahsa yönelik yolsuzluk operasyonu yapması mümkün müdür? Yolsuzluk operasyonu yapan savcı veya kolluk gücüne operasyon yapılacak mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Demir…

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Kader, 181 bin kadersiz çocuk gelinlerden biridir, intihar süsü verilen bir cinayete kurban gitmiştir. Acaba burada görevli olan, kamu görevlisi olan, devlet görevlisi olan imam yani nikâhını kıyan imamın, muhtarların, okul müdürünün veya öğretmenlerinin, kaymakamın ya da valinin sorumluğu yok mudur? Varsa bunlarla ilgili herhangi bir soruşturma açılmış mıdır?

Ayrıca, iki, iki buçuk yıl sonra nüfus cüzdanı verilen çocuğunun durumu sorgulandı mı, görevliler konusunda bir soruşturma açıldı mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, üçüncü soruyu tamamlayamadım. Fatma Şahin’in özellikle bu ayrılma safhasında bulunan eşleri barıştırmak için kendine yakın hukuk bürolarını kurduğu ve burada avukatlar çalıştırdığı söylenmektedir. Hangi hukuk büroları açılmıştır? Son üç yılda bu hukuk bürolarına kaç lira ödenmiştir? Burada çalışan avukatların kimliklerini bildirebilir misiniz?

Ayrıca, sakat olup da bakıma muhtaç olan çocukların anneleri işi bırakmak durumunda kalınca acaba bunların çocuklarına bakmak için dışarıdan SSK’dan prim yatırma imkânını sağlayacak bir düzenlemeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Dinçer…

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Son sorum tam anlaşılamadı, zaman yetmediği için tekrar soruyorum, Sayın Bakanımın bu konuyu dinlemesini istiyorum: Sayın Bakanım, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında çalışan insanların iş güvencesi yoktur, bunlara iş güvencesi getirilmesi için bir çalışmanız var mıdır? Ayrıca, vakıf personelleri yetersiz olduğundan, norm kadroları yetersiz olduğundan özellikle deprem, afet gibi konularda vakıf çalışanları çok sıkıntılar çekmektedir. Bu konuda bu sayıyı, norm kadroyu artırmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çam…

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Bakan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 06/04/2011 tarihli ve 6223 sayılı Kanun’a dayanarak kuruldu. Bu kanun hükmünde kararnameyle Bakanlığın hizmet birimleri oluşturulmuş ve bu kapsamda Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü şeklinde görev yapmaktadır. Bunun “Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri” diye değil, “Engelli Hizmetleri Genel Müdürlüğü”, “Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü” diye ikiye ayrılmasını düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Aslanoğlu’nun sorusu: “65 yaş üstü engellilerin ulaşımdan yararlanmasıyla alakalı bir alt mevzuat düzenlemeniz vardı, akıbeti ne oldu?” Düzenleme bitti, çok kısa bir süre içerisinde onu çıkaracağımızı düşünüyoruz inşallah.

Sayın Kamer Genç’in sorusu: Bakanlık binasının kirası ne kadar ve burada haksız bir…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangi holdinge aittir?

İZZET ÇETİN (Ankara) – Kime ait?

BAŞKAN – Müdahale etmeyin lütfen.

Buyurun Sayın Bakan.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Bayraktar Holding’e ait.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kayserili, Abdullah Gül’ün adamı…

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Piyasa rayicinde kiralanmış. Sağlık Bakanlığının daha önce kiralamak istediği ama yüksek bulduğu gibi bir iddianız var, böyle bir bilgi bizde yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kaça kiralanmış?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Kaça kiralanmış Sayın Bakan?

BAŞKAN – Sayın Bakan, devam edin lütfen.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Kira bedeli ne kadar Sayın Bakan?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne demek “Devam edin…”

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Kamer Genç’in diğer sorusu: Eğitimler Harcırah Kanunu kapsamında düzenleniyor, İhale Kanunu’nun şartlarıyla oteller seçiliyor.

Diğer bir sorunuz hukukçularla alakalı olan: Bakanlığımızın hukuk müşavirliği var. Hukuk işlerimiz bu müşavirlikle yürütülüyor. Özel hukuk bürolarıyla çalışmamız dışarıdan söz konusu değil.  

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu soruları araştıracağım.

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen devam eder misiniz.

Müdahale etmeyin lütfen.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru cevap versin canım, sen de…

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – “Sosyal Yardımlaşma Vakıfları personelinin görevden alınması sık sık gündeme geliyor. Bir sosyal güvenceleri yok.” şeklinde bir soru var. Bu arkadaşlarımız, daha doğrusu vakıflarımız, özel hukuk tüzel kişisi statüsünde ve orada çalışan arkadaşlarımız da İş Kanunu güvencesi altındalar.

TİB konusunda yargının devreden çıktığına dair ve bunun bir sansür olduğuna dair bir soru var. Yargı devreden çıkmıyor, kişisel haklara saldırı olduğunda mahkeme kararı isteniyor. Bu, bir sansür değil.

Sayın Demir’in sorusu: “Kader 181 bin çocuk gelinden biri. Onun bu durumundan mesul olan imam, muhtar, kaymakam hakkında soruşturma yapıldı mı?” Ve Kader’in çocuğuyla ilgili gelişmeler hakkında bilgi istiyor arkadaşımız. Evet, Kader’in durumundan ya da kaderinden diyelim sorumlu tutulan insanlar şu anda soruşturma geçiriyorlar. Kendisiyle çocuk yaşta evlenen kişi, bu evlilik, gayriresmî evlilik törenini düzenleyenler ve ebeveynleri soruşturma geçiriyorlar şu anda. Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu bu konuları düzenliyor. Bizim Türk Medeni Kanunu’na göre ve Türk Ceza Kanunu’na göre on yedi yaşını bitirmiş, on sekizinden gün almamış çocukların evlendirilmesi yasak, yasalara aykırı. Böyle bir durumla karşılaştığımız zaman hepsi hakkında, sorumluların tümü hakkında yasal hükümler uygulanıyor.

Sosyal yardımlaşma vakıflarına aylık 87,5 milyon lira periyodik pay aktarılmaktadır. Söz konusu tutar sadece nüfusa göre değil, göstergeye göre aktarılmaktadır. Nüfus, kırsal kent, il içi, kır gibi; sosyoekonomik gelişmişlik gibi; iş yoğunluğu, aktif dosya sayısı gibi üç temel kategorimiz var bu konuyla ilgili.

Diğer sorulara yazılı cevap vereyim, not tutma imkânım çok olmadı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kirayı söylemediniz, kira miktarını? Yazılı mı cevap vereceksiniz?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Süremiz var.

Sayın Serindağ, buyurun.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, konunun açıklığa kavuşması için ikinci kez soruyorum, daha doğrusu başka bir arkadaşımın sorduğu soruyu yineliyorum. Bakanlığınız binası aylık ya da yıllık olarak ne kadarlık bir meblağ ile kiralanmıştır, bir de kaç yıl süreyle kiralanmıştır Sayın Bakan?

Teşekkür ediyorum.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Yanıltıcı bir cevap vermemek açısından sorunuza yazılı cevap vereyim.

BAŞKAN – Sistemde başka soru yok.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Maddeler üzerindeki önergeler işlemini başlatıyorum.

56’ncı maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 56 ncı maddesine yer alan “% 90” ibaresinin “75” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Yusuf Halaçoğlu             Erkan Akçay              Mustafa Kalaycı

     Kayseri                         Manisa                          Konya

 

Mehmet Şandır               Ali Halaman

    Mersin                           Adana

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 56 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

Mehmet Akif Hamzaçebi  Ferit Mevlüt Aslanoğlu    Haydar Akar

        İstanbul                         İstanbul                    Kocaeli

 

     Musa Çam                      İzzet Çetin            Aydın Ağan Ayaydın

         İzmir                           Ankara                   İstanbul

 

   Müslim Sarı

     İstanbul

MADDE 56 - 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinin (a) alt bendinin sonuna aşağıdaki parantez içi hüküm eklenmiş, bu bende ayrıca aşağıdaki (b) alt bendi eklenmiş, mevcut (b) alt bendine aşağıdaki parantez içi hüküm eklenerek (c) alt bendi, mevcut (c) alt bendi de (d) alt bendi olarak teselsül ettirilmiş, bu şekilde (d) alt bendi olan alt bent aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"(Zihinsel engelli olduğu için sürücü belgesi verilemeyeceği tam teşekküllü hastane raporuyla tevsik edilen ve ulaşımları birlikte ikamet ettiği ya da bakmakla yükümlü olan kişilerce münhasıran bu madde hükmünden yararlanılarak iktisap edilen araçla sağlanacak kişilerde ayrıca engellilik veya malullük derecesi aranmaz.)"

"b) 87.03 G.T.İ.P. numarasında yer alan (motor silindir hacmi 2.800 cm³’ü aşanlar, bütün tekerlekleri motordan güç alan veya alabilenler, sürücü dâhil 8 kişiye kadar oturma yeri olan binek otomobilleri, yarış arabaları, arazi taşıtları hariç), yük taşımasında kullanılıp azami ağırlığı 3,5 tonu aşmayan ve yolcu taşıma kapasitesi istiap haddinin % 50'sinin altında olanlar ile sürücü dâhil 9 kişilik oturma yeri olanların engellilik durumlarının araçları bizzat kullanamayacak ve sürekli olarak tekerlekli sandalye veya sedye kullanmalarını gerektirecek nitelikte olduğunu ilgili mevzuat çerçevesinde alınan engelli sağlık kurulu raporuyla tevsik eden ve engellilik derecesi % 90 veya daha fazla olup tekerlekli sandalye veya sedye ile binilmesine ve seyahat edilmesine uygun tertibat yaptıran malûl ve engelliler tarafından,"

"(H sınıfı ehliyet sahibi olup işitme cihazı kullanan işitme engellilerin münhasıran otomatik vitesli araç iktisabı, engelliliğine uygun hareket ettirici özel tertibatlı araç iktisabı sayılır.)"

"d) Bu bendin (a), (b) ve (c) alt bentleri kapsamındaki araçların aynı alt bentlerde belirtilen malûl ve engelliler tarafından ilk iktisabından sonra deprem, heyelan, sel, yangın veya kaza sonucu kullanılamaz hâle gelmesi nedeniyle hurdaya çıkarılmasında, bu alt bentler kapsamındaki araçları hurdaya çıkaran malûl ve engelliler tarafından,"

BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Zihinsel engelli olduğu için sürücü belgesi verilemeyeceği tam teşekküllü hastane raporuyla tevsik edilen ve ulaşımları birlikte ikamet ettiği ya da bakmakla yükümlü olan kişilerce sağlanan kişilerin engelliliği veya malullüğü %90'ın altında kaldığı gerekçesiyle ÖTV muafiyetinden yararlanamamaktadır. ÖTVK'nin 7 nci maddesiyle sağlanan istisna hükmü, ailesinde engelli olan ancak engelliliği veya malullüğü %90'ın altında kalanlara eğitim, sağlık veya sosyal faaliyetlere katılmaları için sağlanacak ulaşım için gerekli araçlarda uygulanamadığından zihinsel engellilere yönelik bir haksızlık niteliğindedir. Bu haksızlığı ortadan kaldırmak için ÖTVK'nin 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinin (a) alt bendinin sonuna eklenen parantez içi hükümle H sınıfı sürücü belgesi verilmeyen ve ulaşımları münhasıran bu madde kapsamında temin edilecek araçlarla sağlanacak zihinsel engelliler için yapılacak araç iktisapları da vergi istisnası kapsamına alınması öngörülmektedir.

H sınıfı sürücü belgesi bulunan ve işitme engelli olmasına rağmen "engelliliğine uygun tertibat" bulunan araç kullanması gerektiği şeklinde rapor alamadığı ve otomatik vitesli araçlar da bu kapsamda kabul edilmediği için işitme engelliler ÖTV muafiyetinden yararlanamamaktadır. ÖTVK'nin 7’nci maddesinin tedvin tarzı işitme engellilere yönelik bir haksızlık niteliğindedir. Bu haksızlığı ortadan kaldırmak için birinci fıkrasının (2) numaralı bendinin mevcut (b) alt bendinin sonuna eklenen hükümle H sınıfı sürücü belgesi olup işitme cihazı kullanmak zorunda olanların otomatik vitesli araç iktisapları da vergi muafiyeti kapsamına alınmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi  okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 56 ncı maddesine yer alan “%90” ibaresinin “75” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay konuşacaktır.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 56’ncı madde üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

56’ncı maddeyle engellilik oranı yüzde 90 ve üzerinde olan ve araçları  bizzat kullanamayacak durumda olup da tekerlekli sandalye veya sedye kullanması zorunlu olan engellilerin yüksek tavanlı araç almaları hâlinde ÖTV indirimi yapılmaktadır. Yüzde 90 engellilik oranı çok yüksektir değerli arkadaşlar. Biz önergemizde bu oranın yüzde 75’e indirilmesini öneriyoruz.

Yine Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na göre Harp Malulleri ile Terörle Mücadele Kanunu ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunu’na göre aylık alanlar ve vazife malulü aylığı almakta olanlara 1.600 cc’den düşük, ÖTV’siz binek aracı verilmektedir ancak bu aşamada harp ve vazife malullerinden sağlık raporu istenmektedir. Oysa harp ve vazife malulleri Türk Silahlı Kuvvetlerine ait tam teşekküllü bir askerî hastanede derecesiyle birlikte belirlenmektedir. Daha sonra Sosyal Güvenlik Kurumunun sağlık kurulu tarafından derecelerle ilgili belirleme yapılmaktadır. Harp ve vazife malulü sayılanlara sağlık raporu istenmeden ve Sosyal Güvenlik Kurumunun vermiş olduğu ücretsiz seyahat kartlarını ibraz etmeleri şartıyla 1.600 cc’den düşük ve beş yıl süreyle kullanmak şartıyla ÖTV’siz binek aracı verilmelidir. Ayrıca bu araçları harp ve vazife malullerinin birinci derece yakınları da kullanabilmelidir. Bunu maalesef kullanamıyor yakınları, dolayısıyla böyle bir avantajdan yararlanmakta da sıkıntı çekiyorlar.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının ilgilenmesi gereken sorunlardan birisi de evsiz vatandaşlarımızdır. Hava sıcaklıklarının eksi dereceleri bulduğu bu aylarda binlerce vatandaşımız sokakta yaşamaktadır. 40 yaşında, işsiz, evsiz ve sokakta yatan bir vatandaşımızı düşünelim. Yaşlı olmadığı için huzurevlerine alınamıyor, engelli olmadığı için rehabilitasyon merkezlerine de alınamıyor ancak valiliğin inisiyatifi ve Sosyal Yardımlaşma Vakfının imkânlarıyla birkaç günlüğüne misafirhanelerde veya otellerde barındırılmaktadır ya da evsiz insanların kalması için bazı belediyelerin yaptıkları misafirhaneler için başka illere de gönderilebilmektedir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yerel yönetimlerle birlikte bu konuda bir çalışma yapmasında fayda görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, Kalkınma Bakanlığı 2013 Kamu Yatırımları Programı’na göre Manisa’da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde üç proje bulunmaktaydı. Bunlar, Manisa merkezdeki 60 kişilik rehabilitasyon merkezi inşaatı yani engelsiz yaşam merkezi, 40 kişilik bakım ve sosyal rehabilitasyon merkezi ve Manisa Gördes’teki 50 kişilik huzurevi inşaatıdır.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı huzurevinin bulunmadığı Manisa merkezde Manisa Belediyesine ait 90 yatak kapasiteli huzurevi bulunmaktadır. Özel bir vakfa ait ücretli huzurevi ise 120 yatak kapasitesine sahiptir. Manisa merkezdeki bu huzurevlerinin yatak kapasiteleri yetersizdir. Bu nedenle Manisa merkezde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı, en az 150 yatak kapasiteli bir huzurevine ihtiyaç vardır.

Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü diler, saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

56’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Bu nedenle önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, yani 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 56 ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 57 nci maddenin eklenmesini ve diğer madde numaralarının buna göre yeniden teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederim.

                   Musa Çam                             Mehmet Akif Hamzaçebi                      Aydın Ağan Ayaydın

                        İzmir                                               İstanbul                                            İstanbul

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                             Haydar Akar                                      Müslim Sarı

                     İstanbul                                            Kocaeli                                             İstanbul

                   İzzet Çetin

                      Ankara

MADDE 57 – 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7/A maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 7/A – Kanuna ekli (I) sayılı listede yer alan;

1. 2710.19.41.00.11, 2710.19.41.00.13 ve 2710.19.45.00.12 G.T.İ.P. numaralı malların, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ile 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu hükümleri çerçevesinde; Bakanlar Kurulunca belirlenen sınır kapılarında, 4458 sayılı Gümrük Kanununun ihracat rejimi kapsamında yurt dışına çıkarılacak eşyayı taşıyan kamyon, çekici ve soğutucu ünitesine sahip yarı römorkların depolarına (araçların ve soğutucu ünitelerin standart yakıt deposu miktarlarını aşmamak kaydıyla) yalnızca yurt dışına çıkışlarında teslimi,

2. 2710.19.41.00.11, 2710.19.45.00.11, 2710.19.45.00.12 ve 2710.19.49.00.11 G.T.İ.P. numaralı malların zirai makine, teçhizat ve araçlar için kullanılmak üzere çiftçi belgesi bulunan kişilere teslimi,

vergiden müstesnadır.

Maliye Bakanlığı, bu maddede düzenlenen istisnaya ilişkin usûl ve esasları belirlemeye, istisnayı bu maddeye göre işlem yapanlara verginin iadesi yöntemi ile uygulamaya yetkilidir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Efendim, komisyon üyelerini çağırmam gerekiyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Plan Bütçe Komisyon üyelerini buraya davet ediyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Arkadaşları çıkardığın için ben gelmiyorum. Arkadaşları niye dışarı çıkardın?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ama komisyon üyeleri için boşaltmam gerekiyor Sayın Aslanoğlu.

BAŞKAN – Evet, Sayın Komisyon, lütfen işleminize devam eder misiniz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Komisyon üyesi arkadaşlar için boşaltmadığım takdirde de farklı bir şeyle karşılaşacağım. Ben başıma geleceği tahmin ediyorum!

BAŞKAN – Komisyon üyeleri lütfen…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Efendim, salt çoğunluğumuzu… Evet, arkadaşlar…

BAŞKAN – Evet, sayın milletvekilleri, lütfen, işlemimizi yapıyoruz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Efendim, salt çoğunluğumuz yoktur Sayın Başkanım, o yüzden, önergeye katılamıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

57’nci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarının 57. Maddesindeki “cinsiyet” ifadesinden sonra gelmek üzere “cinsiyet ve engellilik” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

                  Haydar Akar                               Aydın Ağan Ayaydın                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                      Kocaeli                                             İstanbul                                       İstanbul Müslim Sarı                    İzzet Çetin                                                   Musa Çam                          İstanbul  Ankara                        İzmir

              Süleyman Çelebi

                     İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 57 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Mustafa Kalaycı                                  Erkan Akçay                                  Yusuf Halaçoğlu

                       Konya                                              Manisa                                             Kayseri

                Mehmet Şandır                                   Ali Halaman

                      Mersin                                              Adana

MADDE 57- 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İş ilişkisinde dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamaz."

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, kimin önergesiydi acaba, bir kez daha alabilir miyim?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Cumhuriyet Halk Partisinin.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisinin.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – 2 önergeden 1 tanesine katılma ihtimali var arkadaşlarımızın. O yüzden takdire bırakıp bırakmama noktasında sordum.

Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 57’nci madde üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu 4857 sayılı İş Kanunu’nun “Eşit davranma ilkesi” başlıklı 5’inci maddesinin birinci fıkrasına göre “İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapılamaz.” diyor. Ve tasarının 57’nci maddesiyle engellilikten dolayı iş ilişkisinde ayrım yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır ve bu düzenlemeyi de olumlu bulduğumuzu baştan ifade etmek istiyorum.

Yalnız, biz önergemizde Anayasa’nın eşitlik ilkesini düzenleyen 10’uncu maddesine paralel olarak… Şimdi, bu “İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep farkı gözetilmez.” diyor. Anayasa’mızda “renk” kelimesi de var. Bu kanuna bu “renk” kelimesini de ilave ediyoruz. Gerçi, Sayın Bakan ve Komisyon bu “ırk” kavramının “renk"i de ifade ettiğini düşünüyor ama bunlar farklı kavramlardır ve Anayasa’mızda yer aldığı için bunu önerdik, inşallah kabul edilir.

Değerli arkadaşlar, bu düzenlemeyi olumlu bulmakla birlikte, engellilerin istihdamıyla ilgili kamu ve özel sektördeki kontenjanlar boş durdukça ve buna yönelik caydırıcı yaptırımlar getirilmedikçe bu düzenleme hiçbir anlam ifade etmeyecektir.

Ülkemizin en önemli sorunlarından birisi de işsizlik ve istihdamdır. 2002 yılında yapılan Türkiye Engelliler Araştırması’na göre engellilerin yüzde 78’i iş gücüne dâhil değildir. 2014 itibarıyla ne gibi bir çalışma yapılmıştır, bizim malumumuz değil. İş gücüne dâhil olan yüzde 22’lik kesimin ise ancak yüzde 20’si istihdam edilebilmektedir. Kısaca, her 5 engelliden ancak 1’isi iş gücü piyasasında iş bulabilmektedir.

Ülkemizde engellilere yönelik istihdam politikaları büyük ölçüde kota tekniğine dayanmaktadır. Kota tekniği, istihdam aşamasına yönelik olmakla beraber, istihdam öncesi engellilerin korunması hep ihmal edilmektedir.

Devlet Memurları Kanunu’nun 53’üncü maddesine göre kamuda çalıştırılması gereken engelli memur oranı yüzde 3’tür. İş Kanunu’nun 30’uncu maddesine göre 50 veya daha fazla işçinin çalıştığı özel sektör iş yerlerinde yüzde 3, kamu iş yerlerinde ise yüzde 4 engelli çalıştırılmak zorundadır.

AKP Hükûmeti 2005 ve 2010 yılını “Engellilerin İstihdam Yılı” ilan ederek kamudaki açık kadroların tamamının doldurulacağı sözünü vermişti ancak kamuda dahi engelli kontenjanının büyük bölümü boştur.

Devlet Personel Başkanlığının Haziran 2013 verilerine göre, kamuda çalıştırılması gereken engelli memur kontenjanı 55.334’tür. Kamuda çalışan engelli memur sayısı 32 bin kişidir. Açık bulunan engelli memur kontenjanı da 23.545’tir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, MİT Müsteşarlığı, Merkez Bankası, Ziraat Bankası, Halk Bankası ve mahallî idarelerin kadro pozisyonları da bu sayılara dâhil değildir. Bunların eklenmesiyle birlikte bu sayı ve oran daha da artacaktır.

Engelli memurların istihdamından sorumlu olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında 30, engelli işçilerin istihdamından sorumlu olan ve Devlet Personel Başkanlığının da bağlı bulunduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında 57 engelli memur kadrosu boştur.

Engelli işçi çalıştırma yükümlülüğüne uymayan işveren veya işveren vekiline çalıştırmadığı her engelli işçi ve çalıştırmadığı her ay için İŞKUR il müdürlüğünce 2013 yılı itibarıyla 1.832 lira para cezası uygulanmaktadır. Bu tür bir cezai yaptırım devlet memurları kapsamındaki işverenlere uygulanmamaktadır.

Görüldüğü gibi, kota sistemine ilişkin düzenlemeler engellilerin iş gücü piyasasına katılımı, engellilerin istihdamı, çalışma barışı ve iş ilişkilerinde beklenen katkıyı sağlayamamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının ve Hükûmetin, engellilerin istihdamı konusunda daha gayretli olmalarını temenni eder, saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge, önergeler arasında daha aykırı olduğundan diğer önerge işlemden kaldırılmıştır.

Şimdi maddeyi kabul edilen önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… 57’nci madde kabul edilmiştir.

58’inci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 58. Maddesindeki “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın” ifadesinden sonra “olumlu” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu        Aydın Ağan Ayaydın                         İzzet Çetin                      

 İstanbul                                              İstanbul                            Ankara

Musa Çam                                    Süleyman Çelebi

 İzmir                                                   İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 58 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı                            Erkan Akçay                     Yusuf Halaçoğlu

     Konya                                        Manisa                                Kayseri

Ali Halaman                                 Mehmet Şandır

    Adana                                         Mersin

MADDE 58- 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan " yüzde dört" ibaresinin " yüzde 5" şeklinde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasında yer alan "nasıl işe alınacakları," ibaresinden sonra gelmek üzere "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşü alınarak" ibaresi eklenmiş, altıncı fıkrasında yer alan "yüzde ellisi" ibaresi "tamamı" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamudaki engelli işçi kontenjanının artırılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 58. Maddesindeki “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın” ifadesinden sonra “olumlu” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

Süleyman Çelebi (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın  Musa Çam konuşacak.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın  Başkan, Sayın  Bakan, değerli milletvekilleri; konuyla ilgili, konuşmamın sonunda söyleyeceğim düşüncemi ama Hasan Ören bugün yolsuzlukla ilgili konuşunca, geçtiğimiz yıl yolsuzlukla ilgili  okuduğum bir makaleyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yazının başlığı: “Allah belanızı versin!”

“Evet, Allah belanızı versin! Bunlar kimlerdir? Hemen açıklayayım: Dindar görünüp de, dinci görünüp de, İslamcı görünüp de, yüce İslam dininin, yüce şeriatın yasak etmiş, haram kılmış olduğu bir sürü kötülüğü bilerek, kasıtlı şekilde, küstahça ve cesaretle, açık şekilde yapan fasıklar, facirler, azgınlar, kudurmuşlar güruhudur. Neler mi yapıyorlar? Bir bir sayayım:

Onlar haram yerler. Haram kazançlar elde ederler; haram, necis ve kara servetler biriktirirler.

İhalelere fesat karıştırırlar.

"İşlerden" komisyon alırlar.

Emanetlere hıyanet ederler. Halkı aldatırlar, yalan söylerler, vaat ederler sözlerini tutmazlar.

Çoluk çocuklarını, akraba ve talukatlarını, hısımlarını, hemşehrilerini, hizipdaşlarını ehil ve layık olmadıkları makamlara getirirler.

Kimisi hiçbir iş yapmadığı halde aydan aya bankamatikten maaş çeker.

Kanunen ve hukuken inşaat yapılmaması gereken yerlere rüşvet veya baskı karşılığında inşaat yaptırırlar.

Memleketi babalarının çiftliği zannederler.

Türkiye'nin istikbalini (geleceğini) yetiştiren eğitimi berbat ederler.

Mahiyetini ve kaynağını asla açıklayamayacakları efsanevi servetlere sahip olarak Karun gibi zengin olurlar.

Dindar geçindikleri hâlde İslâm'ın en amansız, en azılı, en acımasız, en gaddar düşmanlarıyla iş birliği yaparlar.

Ne kadar kutsal değer varsa onları paraya, menfaate, prestije, itibara, şöhrete alet ederler.

Nemrud'a, Firavun'a taş çıkartacak şekilde ve aşırı derecede lükse, israfa, gösterişe, şatafata, debdebeye, tantanaya yönelirler.

Kur'an derler, Kur'an'ın emirlerini ve yasaklarını hiçe sayarlar; Peygamber derler, Sünnet derler, onların uygun görmediği her şeyi yaparlar.

Ben derler, başka bir şey demezler. Benlikleri için, şahsî ihtirasları için, dünyevî şehvetleri için yemeyecekleri halt yoktur.

Münafıklığın belli başlı kaç alâmeti varsa onlardadır.

Biz ıslah ediyoruz derler, fitne ve fesattan başka bir şey yapmazlar.

Evet, dünyada ve yurdumuzda kefere vardır, fecere vardır, İslâm'a ve Müslümanlara açıkça düşmanlık eden karanlık ruhlu insî şeytanlar vardır. Lakin emin olunuz ki onlar din sömürücüleri kadar tahribat yapamazlar, zarar veremezler.

Yüce İslâm mukaddesatını şahsî menfaatlere ve nakde tahvil edenlere lânet olsun!

İslâm'ın önündeki en son, en büyük, en korkunç engel işte bu din sömürücüsü habislerdir.

Onlar bütün ümitlerimizi tarumar ettiler.

"Bu sistem bozuktur, yerine düzgün bir sistem getireceğiz" diye işe başladılar ve sonra yaptıklarını gördük. Bozuk dedikleri düzenin necis, haram, kirli, kara nimetlerine(!) kurtlar gibi saldırdılar.

Vaktiyle birtakım pek hızlı, pek ödünsüz, pek heyecanlı radikaller vardı. Ne oldu onlar? Hiç sesleri çıkmıyor. Yükü tuttular, ne radikallik kaldı, ne heyecan, ne aşk, ne şevk. Meğerse yalanmış hepsi!

Allah'ın bütün insanlığa, hassaten müminlere en güzel bir örnek ve model olarak gönderdiği Peygamber nerede, birtakım zevat-ı nâ-şerif nerede. Peygamber vefat ettiğinde altın ve gümüş miras bırakmadı. O ömrü ve hizmeti boyunca parayı sevmedi, paraya önem vermedi. Bir de şu Müslüman görünen sefil ve sefihlere bakınız. Akılları fikirleri, emelleri hep para, hep menfaat, hep benlik...

Peygamber böyleleri için "Onların dinleri paraları, kıbleleri karılarıdır" buyurmuştur.

Hadis-i şerif olduğunu söyleyen var, Hazret-i Ali'nin sözüdür diyen var, şu hikmetli söze dikkat buyurunuz:

"Kişinin namazı ve orucu sakın sizi zarara uğratmasın. Siz onun dinarlar ve dirhemlerle (eurolar, dolarlar, YTL'ler) olan muamelatına bakınız."

Sevgili Müslümanlar, firasetli olunuz, uyanık olunuz, şuurlu olunuz.

Dindarlık lâfla, edebiyatla olmaz.

Dindar kişi asla haram yemez, dürüstlükten kıl kadar ayrılmaz, halkı aldatmaz, yalan söylemez, verdiği sözü çiğnemez ve emanetlere hıyanet etmez.

Gerçek dindar, sefaletten ölmeyi tercih eder ama haram parayla geçinmeyi hele zenginleşmeyi hiç düşünmez.

Bizi agresif dinsizler, kefere, fecere, İslâm ve Müslüman düşmanları mahvediyormuş. Hayır, hayır! Bize içimizdeki münafıklar, din sömürücüleri, mukaddesatı maddî menfaate tahvil eden alçaklar en fazla zararı veriyor…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çam.

MUSA ÇAM (Devamla) – “Müslümanlara uyanın diyorum.

Din sömürücülerine, mukaddesat bezirganlarına, bile bile, kasıtlı bir şekilde canavarca bir iştahla haram yiyenlere "Allah belanızı versin!" diyorum.”

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çam.

MUSA ÇAM (Devamla) – Bu yazı, Mehmet Şevket Eygi’nin geçtiğimiz yıl, 6/9/2006 tarihinde Millî Gazete’de yazmış olduğu makaledir.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederiz, sağ olun.

MUSA ÇAM (Devamla) - Sizlerle bunu paylaşmayı bir görev biliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

59’uncu madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge vardır, okutacağım ve birlikte işleme alacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 59. Maddesindeki “işsizlik sigortası fonundan” ifadesinin “Hazine tarafından” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu                       Aydın Ağan Ayaydın                                 İzzet Çetin

                     İstanbul                                            İstanbul                                             Ankara

                   Musa Çam                                   Süleyman Çelebi

                        İzmir                                               İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

          Mihrimah Belma Satır                             Gülay Dalyan                                  Sevim Savaşer

                     İstanbul                                            İstanbul                                            İstanbul

                Ramazan Can                                 Tülay Kaynarca

                     Kırıkkale                                            İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

               Mustafa Kalaycı                                  Erkan Akçay                                  Yusuf Halaçoğlu

                       Konya                                              Manisa                                             Kayseri

                Mehmet Şandır                                   Ali Halaman

                      Mersin                                              Adana

BAŞKAN – Okutulan önergelere Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Ankara Milletvekili Sayın İzzet Çetin konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 4857 sayılı Yasa’ya ek bir madde ilave ediliyor. Madde, gerçekten, bakıldığı zaman çok masumane bir madde gibi gözüküyor. Yani, korumalı iş yerlerinde çalışan engellilerin ücretlerine ilişkin bir düzenleme. Hakikaten, konuşulması belki biraz zor. Topluma kazandırılması gereken engellilerin yanında, esas madde metninde de hazırlayan arkadaşlar da işaret etmişler, iş gücü piyasasına kazandırılmaları güç olan zihinsel ve ruhsal engellilerin ücretlerinin nasıl ödeneceğine ilişkin bir düzenleme.

42’nci maddede ve grup adına yaptığım konuşmada da söyledim, bunların topluma kazandırılması elbette gerekli. Bu tür çalışmalar tabii ki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görevi. Öyle olduğu için de bir düzenleme getirilmiş ama ben, dürüst ve namuslu çalışan, çalıştıran işverenleri, işçi çalıştıran işverenleri, vergisini zamanında ödeyen, rüşvet vermeye kalkmayan, yolsuzluk yapmaya kalkışmayan dürüst ve namuslu iş adamlarını ayırarak söylüyorum: Cumhuriyet kurulduğundan bu yana bütün teşvikleri işveren tarafına aktardık, devlet teşviklerini onlar aldılar, hemen hemen yatırım kolaylıkları onlara sağlandı. Bizimle birlikte kurulmuş ya da bizden çok sonra yerle bir olan Avrupa bugün bizim hedefimiz hâline gelmiş, biz hâlâ daha kalkınamamışsak fazla himayenin de istismar edildiği gerçeği ortaya çıkıyor.

Burada, devletin, sosyal devletin, yükümlülüklerini ne işverenlere yıkmaya hakkı var ne de çalışanlar üzerine yıkmaya hakkı var. Yani, ruhsal, fiziksel ve zihinsel engellilere -ücretlerini- çalıştırma zorunluluğu getirilmesi bile, yüzde 3, yüzde 4 zorlamak, o kadar doğru bir yaklaşım değil aslında ama hepimiz bir ülkenin yurttaşlarıysak, sağlamıyla, engellisiyle bir bütün olacaksak birbirimizin yaralarını sarmalıyız diye biz bu maddelere de destek verdik, veriyoruz.

Özüne baktığınız zaman, bu madde, devletin yapması gereken görevi, Bakanlığın yapması gereken görevi yani bütçeden ayrılması gereken payı, doğrudan doğruya İşsizlik Sigortası Fonu’na yıkmayı amaçlamış. Tabii, İşsizlik Sigortası Fonu -her seferinde söylüyoruz- amacı dışında kullanıldığı için, sadece İşsizlik Sigortası Fonu değil, bütün fonlarda bütün hükûmetlerin, gelmiş geçmiş bütün hükûmetlerin karnesi, sicili bozuk olduğu için, neredeyse, bir fon lobisi burayı tırtıklamak için hep yasal düzenleme yapıyor. Yani, işverenlerin zamanında ödenmiş olan ücretlerinin bilahare İşsizlik Sigortası Fonu’ndan işverenlere iade edilecek olması kabul edilemez bir yaklaşım. Bunu fark etmiş olacak ki, zannediyorum, AKP Grubu bunu da geriye çekecektir. Çünkü böyle bir düzenlemeden Çalışma Bakanlığının da bazı diğer bakanların da haberinin olmadığı ortaya çıktı.

Değerli arkadaşlar, tabii, gecenin bu saatinde ben sizleri üzecek, yaralayacak bir şey söylemek istemiyorum ama gerçekten, zaman zaman bu kürsüden konuşurken söylediğimiz sözlerin biz AKP Grubuyla, yani yasama organında görev yapan arkadaşlarla yürütme organındaki arkadaşlar arasında yanlış anlaşıldığını görüyoruz. Bizim burada eleştirdiğimiz icraattır, Hükûmettir, yani değilse, AKP Grubuna ait milletvekillerini rencide etmek ya da onları üzmek gibi bir derdimiz yok ama ülkede 17 Aralık neredeyse bir milat gibi oldu. Ülkemizdeki bu kötü gidişi, bu kirliliği  temizlemek hepimizin görevi. Bu yasalarda var olan hükümlerdeki sakatlıkları biz dile getirirken Hükûmete söylediklerimizi zaman zaman belki kendi üzerinize alıyorsunuz, böyle bir şey doğru değil. Siz de biz de yasama organında birlikte görev yapıyoruz. Amacımız yasa yapmak, yasaları doğru dürüst yapmak. Yazım tekniği açısından bile bu maddenin düzenlenişi de sakattır, anlaşılır değildir, özüne uygun bir metin hâline gelmemiştir. O nedenle böyle bir önerge verdik, kabulünü rica ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Diğer önerge üzerinde Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu konuşacaklar.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Dair Kanun Tasarısı’nın 59’uncu maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde ücretli olarak çalışan engellilere öteden beri hükûmetler tarafından “engelli indirimi” adı altında bir vergi indirimi yapılmaktadır. Bu indirim, engelli vatandaşlarımız için çok büyük önem taşımaktadır. Engellilere sağlanan bu indirimin tutarı da her yıl enflasyon ve fiyat artışları göz önünde bulundurularak yapılmaktadır. Hükûmet hiçbir fiyat artışı olmamış gibi davranarak 2014 yılında engelli indirimi yapmamıştır. Engellilerimiz bu indirimi beklemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye nüfusunun önemli bir bölümü, engelli vatandaşlarımızdan oluşmaktadır. En son açıklanan verilere göre ülke nüfusumuzun yüzde 12,29’u yani 8,5 milyonu engelli olarak Türkiye’de yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Ülkemizdeki 8,5 milyon engelli nüfusun 3 milyon 783 bin kişisi erkek ve 4 milyon 648 bin kişisi de kadın engelli vatandaşlarımızdan oluşmaktadır. Erkek engellilerin toplam nüfusa oranı yüzde 11,1 ve kadın engellilerin oranı da yüzde 13,4’tür. Ayrıca, engelli nüfusun yüzde 12,69’u kentlerde, yüzde 11,67’si de kırsal kesimde yaşamaya çalışmaktadırlar.

Dünyadaki engelli sayısı 500 milyonu aşmıştır. Veriler, dünyada birçok ülkede de her 10 kişiden 1’inin fiziksel ve zihinsel bozukluklar nedeniyle engelli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle, engellilerle ilgili düzenlemeler bütün ülkeler için sınırları aşmış durumdadır. Engellilerle ilgili düzenlemeler, seyahat ve turizm gibi hareketlilikler göz önünde bulundurularak yapılandırılmalıdır.

Engellilerimizin toplumla bütünleşmesini sadece engelliler ve aileleriyle sağlamamız mümkün değildir. Bu bütünleşme başta devletimiz olmak üzere toplumun bütün kesimlerinin katılımıyla ancak sağlanabilir. Ülkemizde bu bütünleşme bugüne kadar maalesef tam anlamıyla sağlanamamıştır. Çünkü, engellilere yönelik, ülkemizde gerçekleştirilen eğitim, istihdam ve rehabilitasyon gibi hizmetler çok cılız yatırımlar olarak kalmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engelli vatandaşlarımızın toplum içerisinde yaşamlarını kolaylaştıracak imkânların acilen hayata geçirilmesi çok büyük bir önem arz etmektedir. Engelli vatandaşlarımız sokakta ve günlük hayatta her gün çok büyük engellerle karşılaşmaktadırlar. Ülkemizde gerçekleştirilen yetersiz düzenlemeler, engelli vatandaşlarımızın kaldırımda bile tek başına hareket etmelerini zorlaştırmaktadır. Toplu taşıma araçları, havalimanları, alt geçit ve üst geçitler başta olmak üzere, park ve bahçelerde yapılan düzenlemeler de iyileştirilmelidir. Resmî ve özel kurumlardaki fiziki düzenlemelere de hız verilmelidir. Böylece, engelli vatandaşlarımızın yaşam çevrelerinde rahat hareket etmeleri sağlanmalıdır.

Engelli vatandaşlarımız, eğitim, rehabilitasyon ve yaşam çevresi düzenlemesinin yanı sıra en büyük problemi istihdam konusunda yaşamaktadırlar. Engelli vatandaşlarımızın büyük bölümü, bugün için, işsiz durumdadırlar. Engelli vatandaşlarımızın iş istihdamı için devlette ve özel sektörde boş bulunan engelli kadroları tespit edilmeli ve buralara gerekli atamalar derhâl yapılmalıdır.

Bu vesileyle değişiklik önergemizin kabulünü dileyerek yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Diğer önergenin gerekçesini mi okutuyoruz?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

Gerekçe:

Engelli istihdamının teşvik edilmesi için, bu niteliği haiz işverenlere yapılacak söz konusu ödemenin Hazine tarafından yapılması amaçlanmaktadır.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda 59’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 59’uncu madde kabul edilmiştir.

Kapanma Saati: 00.20

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 00.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

Bir Danışma Kurulu önerisi vardır, öneriyi okutup oylarınıza sunacağım.

X.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve daha önceden toplanması kararlaştırılan 31 Ocak 2014 Cuma ile 1-2-3 Şubat 2014 Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günleri toplanmamasına; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 5’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 534 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

Tarih: 30/1/2014

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 30/1/2014 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                                                    Cemil Çiçek

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                       Başkanı

 

          Mihrimah Belam Satır                                                                             Mehmet Akif Hamzaçebi

       Adalet ve Kalkınma Partisi                                                                          Cumhuriyet Halk Partisi

           Grubu Başkan Vekili                                                                                 Grubu Başkan Vekili

               Yusuf Halaçoğlu                                                                                         Pervin Buldan

        Milliyetçi Hareket Partisi                                                                         Barış ve Demokrasi Partisi

           Grubu Başkan Vekili                                                                                 Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 5’inci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

4 Şubat 2014 Salı günkü birleşiminde 524 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

5 Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşiminde 534 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

6 Şubat 2014 Perşembe günkü birleşiminde 532 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

çalışmalarını sürdürmesi,

31 Ocak 2014 Cuma ile 1-2-3 Şubat 2014 Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günleri toplanmaması,

534 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,

önerilmiştir.

534 Sıra Sayılı

Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı

(1/877)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

    Bölümdeki       Madde Sayısı

1. Bölüm

1 ila 22’nci maddeler

22

2. Bölüm

23 ila 43’üncü maddeler

(42’nci maddeye bağlı Ek 31;32;33’üncü maddeler ile 43’üncü maddeye bağlı Geçici 36 ve 37’nci maddeler dâhil)

24

3. Bölüm

44 ila 64’üncü maddeler (56’ncı maddeye bağlı Ek 2 ve Ek 3’üncü maddeler dâhil)

22

Toplam Madde Sayısı

68

BAŞKAN – Öneri hakkında söz isteyen? Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının (1/682) (S. Sayısı: 385)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı  sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporlarının (1/441) (S. Sayısı: 266)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 4 Şubat 2014 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, bütün milletvekillerine iyi tatiller diliyorum.

Kapanma Saati:00.26



(x) 524 S. Sayılı Basmayazı 28/1/2014 tarihli 53’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.