TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                33’üncü Birleşim

                                                                                         16 Aralık 2013 Pazartesi

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507)

A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI

1) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI

1) Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU

1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU

1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU

1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

 

H) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ

BAŞKANLIĞI

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı

Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

I) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ

1) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

İ) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ

1) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

J) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

K) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

L) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI

1) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

M) SAVUNMA SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI

1) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

 

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, İstanbul Milletvekili Halide İncekara’nın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

6.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

8.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

9.- Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

10.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

11.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

12.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın yaptığı açıklaması sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

13.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, kadın milletvekillerinin kırmızı şal takma eylemlerinin hiçbir  şahsı ya da grubu hedef almadığına ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara’nın, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri nedeniyle MHP Grubu milletvekillerinden özür dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleriyle bir grubu hedef almadığına ve herkesi temiz bir dil kullanmaya davet ettiklerine ilişkin açıklaması

6.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, tarımsal veri tabanının ilk defa Milliyetçi Hareket Partisi döneminde kullanıldığına ilişkin açıklaması

7.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, şu anda Van’da depremzede pek çok ailenin zor şartlarda yaşamlarını sürdürmeye çalıştıklarına ve bu aileler için ne yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

8.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in, Van Milletvekili Özdal Üçer’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

9.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

10.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

11.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, PKK’nın terör örgütü olduğuna ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadelesinin meşru, hukuki ve siyasi meşruiyeti olan bir mücadele olduğuna ilişkin açıklaması

12.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ

1.- Van Milletvekili Özdal Üçer’e, yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri nedeniyle kınama cezası verilmesi

 

VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Niğde Milletvekili Doğan Şafak’ın, Niğde’deki elma ve fasulye üreticilerinin fırtınadan kaynaklanan mağduriyetlerine,

- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Mersin’de hortum felaketinden etkilenen çiftçilerin mağduriyetine,

- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, kuraklık nedeniyle yapılan borç ertelemesindeki farklı uygulamalara,

- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, AB İlerleme Raporunda Bakanlığın uhdesinde bulunan alanlarla ilgili yer alan ifadelere,

- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, gıda mühendisi, ziraat mühendisi, su ürünleri mühendisi ve veteriner hekim mezunlarının atamalarına,

- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında badem üreticilerine verilen teşvike,

- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında ithal edilen Antepfıstığı miktarına,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı (7/33556), (7/33557), (7/33558), (7/33559), (7/33560), (7/33561), (7/33562)

16 Aralık 2013 Pazartesi

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 10.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK (Erzincan)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Program uyarınca bugün iki tur görüşme yapacağız.

Onuncu turda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumunun  bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (x)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (x)

A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI

1) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI

1) Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU

1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU

1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU

1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Sayın milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekilleri sisteme girebilirler.

Onuncu turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına: Sadir Durmaz, Yozgat Milletvekili; Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar Milletvekili; Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili; Ali Öz, Mersin Milletvekili; Cemalettin Şimşek, Samsun Milletvekili.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına: Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili; Ayla Akat Ata, Batman Milletvekili; Demir Çelik, Muş Milletvekili.

AK PARTİ Grubu adına: Mehmet Erdoğan, Adıyaman Milletvekili; Tülay Bakır, Samsun Milletvekili; Önder Matlı, Bursa Milletvekili; İbrahim Yiğit, İstanbul Milletvekili; Nurcan Dalbudak, Denizli Milletvekili; Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili; Halide İncekara, İstanbul Milletvekili; Mehmet Süleyman Hamzaoğulları, Diyarbakır Milletvekili; Sevim Savaşer, İstanbul Milletvekili; Tülay Babuşcu, Balıkesir Milletvekili; Ülker Can, Eskişehir Milletvekili; İsmail Tamer, Kayseri Milletvekili; Salih Fırat, Adıyaman Milletvekili.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına: Vahap Seçer, Mersin Milletvekili; Ramazan Kerim Özkan, Burdur Milletvekili; İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili; Ayşe Nedret Akova, Balıkesir Milletvekili; Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili; Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili; Özgür Özel, Manisa Milletvekili; Hülya Güven, İzmir Milletvekili.

Şahısları adına söz isteyen: Lehinde, Bedrettin Yıldırım, Bursa Milletvekili; aleyhinde, Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli Milletvekili.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sadir Durmaz, Yozgat Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA SADİR DURMAZ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tarım ve gıda, insanımızın yaşamını idame ettirebilmesi açısından hayati öneme sahiptir. Tarımın, gıda üretiminin, nesillerin devamı için stratejik bir sektör olduğu bütün dünya tarafından kabul edilen bir gerçektir. AKP iktidarları dönemindeki yanlış uygulamalarla tarım sektörü ihmal edilmiş, çiftçimiz, üreticimiz yoksulluğa mahkûm edilmiştir.

Sayın Bakan her zaman yaptığı gibi rakamlara boğarak, rakamlara takla attırarak, “Nereden nereye geldik!” diyerek, işine gelen rakamları verip işine gelmeyen rakamları görmezden gelerek bütçeyi Plan ve Bütçede değerlendirmiştir. Şimdi, biz, Sayın Bakanın değinmediği, görmezden geldiği rakamlarla, bazı sorularla konuşmamızı sürdürelim.

Sayın Bakan, iktidarı devraldığınızda mazot kaç liraydı, gübre kaç liraydı, çiftçimiz ne kadar destek alıyordu, buğday fiyatı kaç liraydı?

Değerli milletvekilleri, AKP işbaşına geldiğinde mazot yaklaşık 1 lira, buğday ortalama 35 kuruştu yani 3 kilogram buğdayla 1 litre mazot rahatlıkla satın alabiliyordu çiftçimiz. Mazot bugün 4 lira 58 kuruş, buğday ortalama 65 kuruş; 7 kilogram buğdayla ancak 1 litre mazot alabilmektedir. AKP’nin işbaşına geldiği 2002 yılında DAP gübresinin fiyatı 35 kuruştu ve 1 kilogram buğdayla 1 kilogram DAP gübresi satın alabilecek güce sahipti. Bugün, DAP gübresi 1.450 kuruş; çiftçimiz, 2 kilogram buğdayla 1 kilogram DAP gübresini satın alamamaktadır. Dünyanın en pahalı mazotunu kullanan çiftçimizin başka ülkelerin çiftçileriyle rekabete zorlanması, AKP’nin ekonomi politikasının özeti olarak ifade edebileceğimiz “Üretme, yandaşlar ithal etsin, köşeyi dönsün.” mantığının tarıma yansıtılmış hâlinden başka bir şey değildir. On bir yıllık AKP iktidarları döneminde, ürün fiyatları en fazla yüzde 70-80 mertebesinde artarken girdi fiyatlarının yüzde 300-yüzde 400’ler civarında artmış olması ve üstelik son on yıl enflasyonunu da dikkate aldığınızda çiftçinin hâlinin nice olduğunu anlamak için dahi olmaya gerek yoktur.

On bir yıl önce, Sayın Başbakan, meydanlarda dolaşıp, çiftçinin kullandığı mazotun üzerindeki vergileri kaldırıp mazotu ucuzlatacağının sözünü vermişti. Türk çiftçisi, on bir yıldır, Sayın Başbakandan bu sözünü tutmasını bekliyor. Sayın Başbakan bu arada çiftçiye verdiği sözü tutmadı ama başka bir mazotu ucuzlattı, gemiciklerin mazotunu ucuzlattı. Gemiciklerin mazotunun üzerindeki vergi yüklerini kaldırarak, onlara daha ucuz mazot kullanmayı temin etti.

Sayın Bakanın görmezden geldiği, ifade etmediği başka bir konuya da değinmek istiyorum. Sayın Bakan, 2006 yılında Tarım Kanunu çıkarttınız, 21’inci maddesine de tarıma ayrılacak desteğin gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden aşağı olamayacağı hükmünü kendiniz koydunuz. Yani, bir kanun maddesi ama 2007’den bu yana bu maddeye kendiniz uymayarak çiftçimizin cebinden yaklaşık 35 katrilyon lira parayı çekip aldınız. Bir de bunu sadece buğday için söylüyorum, sadece  buğdayda çiftçinin ürününün hak ettiği değeri bulamamasının kaybı olan yaklaşık 15 katrilyon lirayı da eklediğinizde çiftçinin kaybı, sadece 2 kalemde, destekleme ve buğdayda yaklaşık 50 katrilyon lira.

Bir de şu borç rakamına gelelim. Sayın Bakan ne zaman söz alsa çiftçinin borcunu ödemekte ne kadar rahat olduğunu, efendim, işte tahsilat oranlarının şu kadar yüksek olduğunu, yüzde 97’lerde, 98’lerde olduğunu söylüyor. Bir bakalım gerçekten öyle miymiş? 2002’de Bakanlığı devraldığınızda çiftçinin toplam borcu 530 milyon lira, bugün 40 milyar lira, yaklaşık 40 milyar lira. Şimdi sormak lazım: Sayın Bakan, çiftçi yüzde 97, yüzde 98 bu borcu ödüyor da bu toplam borç niye hiç düşmüyor? 40 milyar lira nasıl birikti bugüne kadar?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – O kredi, kredi.

SADİR DURMAZ (Devamla) – Yani, tahsilat oranlarını yüksek göstermek için birtakım muhasebe oyunlarına başvuracaksınız, efendim, ikide birde tahsil kabiliyeti düşük olan borçları kararnameyle erteleyeceksiniz, erteleme kapsamındaki borçlar tahsil edilmiş gibi gözükecek, siz de çıkıp burada “Yüzde 97, 98.” diyeceksiniz.

Başka ne yapıyorsunuz? Başka şunu yapıyorsunuz: Geçmişteki uygulamalardan farklı olarak anapara artı faiz kadar yeni kredi tespit ederek, sürekli kredileri yenileyerek yani hiçbir zaman tahsilatı yapmayarak tahsil edilmiş gibi kayıt üzerinde bu rakamlarla milleti kandırıyorsunuz. Bunlar çiftçinin rakamları değil, bunlar aldatma, kandırma siyasetinin rakamlarıdır. Bugün, çiftçimiz hapis ve haciz kıskacındadır, inim inim inlemektedir. Cebinde çay parası olmadığı için kahveye gidememekte, kışlık ihtiyaçlarını temin edememektedir. Köyler boşalmakta, köylerde oturan gençler evlenememektedir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Buna rağmen AKP’ye oy veriyorlar!

SADİR DURMAZ (Devamla) – Nitekim, işbaşına geldiğinizden bu yana yaklaşık 3 milyon hektar alan tarım dışı kalmış, atıl vaziyettedir. Çiftçi, traktörüne mazot koyamadığı için tarlasına gidememektedir. Bugün, çiftçimiz tarlasının, bahçesinin, serasının sahibi değildir değerli milletvekilleri; tamamı bankalarındır, bankalara ipoteklidir bu araziler. Sayın Bakan ne zaman söz alsa çiftçiyi, tarımı ne kadar desteklediklerini öve öve bitiremiyor ama rakamlar da ortada. Sayın Bakana soruyorum: Ziraat Bankasının 2012 yılında kullandırdığı zirai krediler düştü mü düşmedi mi Sayın Bakan? Ziraat Bankasının tarımsal krediden sorumlu genel müdür yardımcılığı lağvedildi mi edilmedi mi? Tarımsal kredi daire başkanlığı kaldırıldı mı kaldırılmadı mı? Bölge müdürlüklerindeki tarımsal kredi bölümleri kaldırıldı mı kaldırılmadı mı? Antalya’da büyük bir törenle açılışını yaptığınız ve sadece çiftçilere yönelik hizmet edeceğini söylediğiniz tarımsal şube uygulamasına neden son verildi madem yararlıydı?

Sayın milletvekilleri, artık, Ziraat Bankası, kredi almak isteyen çiftçileri ticari kredi müşterileriyle aynı kategoride değerlendirmekte, aynı bilgi ve belgeleri istemektedir. Ziraat Bankası, eskiden olduğu gibi yani adına ve kuruluş amacına uygun olarak çiftçimizi kredilendirmemekte, çiftçimizden esirgediği krediyi ticari kredi müşterilerine peşkeş çekmektedir. Hatırlayın, burada bir değerli milletvekili gündeme getirmişti, başka bankaların vermediği krediyi, 650 trilyon lirayı bir çırpıda bir ticari şirkete ticari kredi olarak veren Ziraat Bankası ilk taksidini bile alamadan, tahsil edemeden idari takipteki kredilere aktarmıştır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bir bankadan satın aldı özel bankayı kurtarmak için.

SADİR DURMAZ (Devamla) – Evet.

Yani, çiftçinin 3 kuruşluk borcu için çiftçiyi hapse tıktıran AKP zihniyeti, 650 trilyon lirayı, ilk taksidini bile alamayacağı bir krediyi bir ticari firmaya peşkeş çekmiştir. Sonra ne olmuş? Sonra bu bankanın Genel Müdürü bankaları denetlemekle görevli, yükümlü Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun başına getirilmiş yani oranın Yönetim Kuruluna atanmış. Şimdi “Ne var bunda?” diyebilir bazı arkadaşlar, doğru söylüyorlar. Yani Deniz Feneri davasında da sanıkları bırakıp savcıları yargılamadı mı bu arkadaşlar? Aynı şey, değişen bir şey yok yani.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo, aynen öyle. (CHP sıralarından alkışlar)

SADİR DURMAZ (Devamla) – Sayın Bakan, telefonumun mesaj kutusu yaklaşık üç aydır, sizden atama bekleyen, verdiğiniz sözü tutmanızı isteyen gıda mühendisleri, biyologlar, veterinerler ve diğer branşlardan mezun olmuş, sizin sözünüzü tutmanızı bekleyen üniversite mezunu işsizlerin mesajlarıyla dolu. Hatta, içlerinden bazıları -Allah korusun- intihar etmeyi düşündüklerini bile söylüyorlar; telefonumda, gösterebilirim.

Sayın Bakan, diğer bakanlar bu kadroları alırken siz neden alamıyorsunuz? Siz aynı kabinede yer almıyor musunuz? Bu gençler kadrosuzluk nedeniyle bunalımın eşiğine gelmişse bunun bütün vebali size ait Sayın Bakan.

Geçen gün Sayın Bakan diyor ki: “Çok şükür, Rabb’im bu günleri gösterdi, hayvan ihraç edecek hâle geldik.” Şimdi, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan her zaman yaptığı gibi bizim aklımızla, milletin aklıyla alay ediyor. Ne diyor? Yani, on altı yıl aradan sonra 2010 yılında canlı hayvan ithalatına başladığınızdan bugüne kadar 171.501 düve ithal etmişsiniz, 3 milyar dolar para ödemişsiniz. Şimdi, ihraç edeceğinizi söylediğiniz hayvan sayısı, eğer doğruysa, 250. Sayın Bakan rakamlara takla attırmada başarılıdır diye boşuna söylemedik.

OKTAY VURAL (İzmir) – Matematikten anlamıyor zaten.

SADİR DURMAZ (Devamla) – 171.501 düve 3 milyar dolar, karşılığında “250 düve ihraç ediyorum diye.” Cenab-ı Allah’a şükrediyorum, ihracatçı olacağız.” diyorsun. Ben de Allah akıl fikir versin diyorum, başka bir şey diyemiyorum size.

2001 yılında çıkarılan Hayvan Islahı Kanunu’nu yürürlükten kaldıran sizsiniz. Sizden önceki kendi kabine arkadaşınız, bakanınız zamanında uygulamaya konulan Hayvancılık Strateji Belgesi’ni yürürlükten kaldıracaksın; çiftçiyi batıran, yerli üreticiyi perişan eden, mahveden ithalatın kapısını sonuna kadar aralayacaksın, sonra da buradan bir başarı öyküsü çıkaracaksın. Bunu ancak sen başarabilirsin Sayın Bakan yani başkasının yapması mümkün değil.

Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde yani yaz aylarında çeşitli medya organlarına yansıyan bir yazı var elimde, bir haber var. Burada bir iş adamıyla… Tarım Bakanlığının bir etkinliğinde bir iş adamına ait olduğu söylenen ifadeler var. Sizin de orada olduğunuz esnada söylediği sözler var. Diyor ki toplantıda söz alan falanca iş adamı, Sayın Bakan Mehdi Eker’e duyduğu hayranlığı dile getirerek başlıyor: “Ben bu Bakana âşık oldum. Bu, dalkavukluk veya yağcılık değil.” -affedersiniz- konuşmanın ilerleyen bölümünde: “Benim ismim ‘ineklere âşık iş adamı’ olarak bilinir, alametifarikam budur.” diyen iş adamı “Tarımı köylünün elinden almazsak devrim olmaz. Tarım çiftçiye, köylüye bırakılmamalı.”

Sayın Bakanım, bu doğru mu? Böyle bir toplantıda bulundunuz mu?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Kime bırakacak?

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Öyle yapıyor zaten. Ne yapıyor ki farklı?

OKTAY VURAL (İzmir) – Ürdünlüye bırakacak.

SADİR DURMAZ (Devamla) – Böyle bir konuşma oldu mu? Eğer bu olduysa sizin bugün burada oturmanız hem bu millete hem bu Meclise hem bu iradeye saygısızlıktır Sayın Bakan. Eğer buna gerekli cevabı vermediyseniz bugün burada ne hakla oturuyorsunuz yani bu söz doğruysa şayet?

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Memlekette çiftçi mi kaldı? Tarlalarını sattı hepsi çiftçilerin.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Oturmuyor, oturmuyor, yatıyor, otursa iyi yine.

SADİR DURMAZ (Devamla) – Daha başka şeyler de var. Hakikaten hicap duyuyorum. Bu sayın iş adamının müdahalesinden sonra Mera Kanunu’nda değişiklik yapıldığı şeklinde iddialar var. Bu sayın iş adamının müdahalesinden sonra, sizin “Yeteri kadar besi materyalimiz vardır.” dediğiniz tarihten iki ay sonra ithalat kapılarının ardına kadar açılması, yine bu sayın iş adamının sayesindedir şeklinde yorumlar var. Bunları bugün burada bütün açıklığıyla cevaplandırmanızı Türk çiftçisi adına istiyorum. Eğer siz, bu konuşmada buna tanık oldu ve cevap vermediyseniz bir dakika bile burada durmanız yazıktır, günahtır. Derhâl istifa etmenizi bekliyorum. Türk çiftçisi adına bunu sizden istiyorum.

Sayın Bakan, daha önce de söylemiştim, siz gelmiş geçmiş en başarısız bakansınız, Diyarbakır kontenjanından burada oturuyorsunuz. Şimdi, Barzani’nin teşrifatçılığını da yaptınız, yerinizi sağlama aldınız ama gün gelecek bunları siz bile  taşıyamayacaksınız.

Bu düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tütün ve Alkol  Piyasası Düzenleme Kurulu bütçe ve kesin hesap görüşmeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Tarım, geniş bir etki alanına sahiptir; bu yüzden tarım politikaları siyasal, sosyal ve ekonomik yönden büyük bir önem arz etmektedir. Diğer taraftan diğer sektörlere ham madde temin etmesi, ciddi bir istihdam alanı olması, millî gelir ve ihracattaki payı nedeniyle tarım, her cumhuriyet hükûmetlerinin önemsediği, önemsemesi gereken bir sektör olmak durumundadır.

İnsanların gıda ihtiyaçlarının karşılanması açısından da son derece stratejik bir sektör olan tarım sektörü, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'nin de ekonomisi ve sosyal yapısında en önemli sektörlerin başında gelmektedir. Ülke nüfusunun sağlıklı ve dengeli beslenmesi, gıda güvenilirliği, üreticisinin refahı, tüketicinin korunması ve kollanması gibi konuların sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için ülkede uygulanan tarım politikaları ciddi bir önem arz etmektedir.

AKP’nin on bir  yıllık devri iktidarında diğer temel ve stratejik sektörler gibi tarım da ne yazık ki hak ettiği değeri bulamamıştır. Çiftçimiz, üreticimiz, yoksulluğa itilerek doğdukları toprakları terk etmeye zorlanmış, ürettiğine pişman edilmiş, âdeta  tarım sektörü yok edilmeye çalışılmıştır. Bunun tabii neticesidir ki bugün, ülke nüfusumuzun büyük  bir çoğunluğu sağlıklı ve dengeli beslenememektedir. Beslenmek için gerekli tarım ve gıda ürünlerini uygun fiyatla satın alamamaktadırlar ve maalesef, o ekonomik güce sahip değildir insanlarımız. Yani, ülkemizde  ne üretici memnundur ne de  tüketici.

AKP'nin iktidarda bulunduğu on  bir yıllık süre içinde özellikle son altı yıldır hayata geçirilen vizyonsuz, öngörüsüz ve günü kurtarmaya yönelik uygulamalar ülke tarımının sorunlarının çözümünden öte daha da artmasına sebep olmuştur.

Benden önceki hatip söyledi, ben de tekrarlayacağım, belki sabah mahmurluğuyla anlaşılmamış olabilir. Bu dönem, âdeta, üretimin ve üreticinin cezalandırıldığı bir dönem olmuştur. AKP döneminde tarımsal destekleme ödemelerinin millî gelir içerisindeki payının 2006 yılında sizin çıkarmış olduğunuz 5488 sayılı Tarım Kanunu 21’inci maddesine göre, en az yüzde 1 olacağı belirtilmiş olmasına rağmen, şu ana kadar ortalama binde 5-6 civarında gerçekleşmiştir. 2014 yılında da tarımsal desteklemeye ayrılan miktar 9,7 milyar TL olup millî gelirin, maalesef, binde 5,7’sine tekabül etmektedir. Tabii, sizlerin rakamlara takla attırarak bu desteklemeleri yüksek göstermeye çalışmanız, maalesef, gerçeği değiştirmiyor değerli milletvekilleri. Kandırılan, aldatılan, yok farz edilen çiftçimiz açlığa, yokluğa, banka faiz, haciz, ipotek kıskacına mahkûm edilmiştir. Köylerinde sağlık, eğitim imkânlarından mahrum hâle getirilerek âdeta “Buraları terk et.” denilmektedir.

Unutmamalıyız ki tarımsal desteklemelerin ekonomik boyutunun yanında çok ciddi sosyal boyutları da vardır. Desteklemelerde bir yandan kırsal alanda üreticiye uygun gelir sağlanırken diğer taraftan da kırsal alanda şehirlere göçün önüne geçilmiş olacaktır. Doğdukları yerlerde karnı doymayan ürünü para etmeyen, insanca yaşamayan çiftçilerimiz köyleri boşaltmakta, üreticilikten tüketici konumuna gelmektedir. Bu kürsüden tarımın, üreticinin, çiftçinin, besicinin sorunlarının yanında çözüm önerilerimizi de defalarca dile getirdik. Görmezden, duymazdan ve hatta duyduğunuzu da anlamazdan geldiniz, çiftçiyi, üreticiyi âdeta adam yerine koymadınız.

Değerli milletvekilleri, köyler boşalıyor. Seçim bölgem olan Afyon’da bile nüfusu 100’ün altına düşmüş olan tam 114 tane köy vardır. Bu arada sırf siyasi mülahazalarla 10 tane köyümüz maalesef mahalle hâline getirilmiştir. Tekrar söylüyorum değerli milletvekilleri, Türkiye’mizde tarımda bıçak kemiğe dayanmıştır, âdeta can çekişmektedir, SOS vermektedir

Tarımda yeni teknolojiler üreten ve tarım tekniklerini yaygınlaştırmak ve çiftçiye, üreticiye, besiciye götürmek için gerekli eğitimini almış ziraat mühendisleri, veteriner hekimler, gıda mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, peyzaj mimarları, ziraat teknisyenleri, veteriner sağlık teknisyenleri ve teknikerleri, gerek Bakanlık çalışanları gerekse atama bekleyenler, Türk tarımının bu acıklı durumundan hiç memnun değiller ve çok üzülüyorlar.

Sayın Bakan ve etrafındaki üst düzey bürokratlar ise maalesef pembe dünyalarında âdeta Polyanna’cılık oynamaktadırlar. Türkiye’de tarımı bitirdikten için Fransa’dan şövalye madalyaları alma peşindedirler Ama, TARSİM kafasına göre sigortalama çalışmaları yaparken üreticiden çok kendi çıkarlarını kollamakta, tarım kredi kooperatifleri ise perişan olmuş çiftçiye, besiciye yarım kilo zeytin, 5 kilo ayçiçeği yağı promosyonları ile yem, gübre, ilaç satmaya çalışmaktadır. Allah’ım kurban olayım ki, diyor ya işte “Nereden nereye?”

Birim alandan daha fazla ürün almak için, yeni yetiştirme teknikleri, yeni ıslah yöntemleri geliştirmek ve üreticilere yaygınlaştırılması hususunda üniversitelerimizin ve Bakanlık çalışanlarımızın çok ciddi katkıları olmuştur.

Bugün için 20 binden fazla ziraat mühendisi boş gezmekte veya aldığı eğitimle alakası olmayan alanlarda çalışmaktadırlar. Gıda işletmelerinde uzman personel istihdamı zorunluluğunun kaldırılması nedeniyle ismine doğru, güvenilir, sağlıklı gıda arzı işletmelerin insafına bırakılmıştır.

Bakanlığımızda 5 bin civarında gıda denetçisi vardır. Bunun yanında kayıtlı gıda üretimi yapan işletme sayısı yaklaşık 40 bin, gıda ürünleri satan ve dağıtan işletme sayısı ise 500 bin civarındadır. Bu durum bile sektörde gıda mühendisi açığı olduğunu gösteriyor. "Alo 174 Gıda" hattına gelen ihbarlar her geçen gün artmakta ve çözüm beklemektedir.

Gerekli düzenlemeler yapılarak gıda mühendislerinin istihdamlarının önünün açılması, gıda sektöründe kamu denetiminin daha etkin kullanılmasıyla haksız rekabetin önüne geçilebilir ve tüketicinin korunması da sağlanmış olur. Büyükşehir belediyelerimiz milyonlarca dolar harcayarak yurt dışından fidan ve süs bitkileri getirirken bizim peyzaj mimarlarımız maalesef boşta gezmektedir.

Sayın milletvekilleri, diğer taraftan, 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu’nda su ürünleri mühendisleri tanımının yapılmamış olması ve su ürünleri koruma ve kontrol alanlarında yetkilendirilmemiş olmaları, su ürünleri mühendislerinin kamu ve özel sektörde istihdamlarının önüne geçmektedir. Ülkemizde 15 binden fazla su ürünleri ve balıkçılık teknolojisi mühendisi ciddi şekilde mağduriyet yaşamaktadırlar. Üç tarafı denizle çevrili ülkemizde bu konu çok önem arz etmektedir.

Milyonlarca dekar tarım yapılabilir hazine arazisi de maalesef boş durmaktadır. Bir kanun veya sizlerin sıkça başvurduğunuz kanun hükmünde kararnameyle bu arazileri işlemek isteyen ziraat mühendislerine, veteriner hekimlere, peyzaj mimarlarına tahsisi sağlanabilir. İşletme kredisi desteklemeleri ve alım garantili üretim uygulamalarıyla buralarda örnek teknik tarım uygulamaları yapılabilir. Ülkemiz ekonomisine önemli bir istihdam ve katma değer sağlanmış olur. Sözleşmeli, alım garantili üretim yaptırılarak, milyarlarca dolar ödeyerek dışarıdan aldığımız yem ve yağ bitkileri açığımız kapatılabilir. Bu kürsüden sadece sorunları değil, çözüm yollarını da dile getirmeye çalışıyoruz. Tercih sizin. Bu mağduriyetler ülke tarımını ve hayvancılığını da olumsuz yönde etkilemektedir ve ne yazık ki çiftçimiz, üreticimiz perişan hâldedir.

İthal GDO’lu ürünler piyasada terör estirirken, tüberkülozlu, brusellalı hayvanlar ortalıkta kol gezerken şaptan dolayı karantina uygulamaları ve pazarlar kapanmaktadır. Kontrolden uzak, merdiven altı gıda üretimi bugünümüzü de ve gelecek nesillerimizi de tehdit ederken veteriner hekimlerimiz, ziraat ve gıda mühendislerimiz boş gezmekte, atama beklemektedirler.

Dünyanın en pahalı mazotunu, gübresini ve ilacını kullanan çiftçimiz perişandır, traktörü hacizli, tarlası ipoteklidir. Girdi maliyetleri çiftçinin belini bükmüştür. Ürünü para etmemektedir. Tarladaki, seradaki, ahırdaki yangına tek çare bu boş sıralardaki Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleridir. Gelin, hep beraber çare bulalım, tarımın en önemli girdileri olan mazot, ilaç, gübre, tohum, yem ve tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatlarındaki ÖTV ve KDV’yi acilen kaldıralım. Takdir edersiniz ki dörtçeker cipe konular mazot ile traktöre konulan mazotun, patpata konulan mazotun aynı fiyattan satılması kabul edilemez.

Millî ekonominin temeli ziraat olan ülkemizde canlı hayvan ithal etmek, kurbanlık ithal etmek, karkas eti ithal etmek, yem veya yağ ham maddesi ithal etmek ve en üzücüsü de saman ithal etmek hiç ama hiç yakışmamaktadır.

Pancar üreticisi perişandır. Milat kabul ettiğiniz 2002 yılında çiftçimizin 1 litre  mazot alabilmek için 10 kilogram pancar teslim etmesi yeterli iken bugün, 40 kilogram pancar teslim etmesi gerekiyor. Kota uygulamaları da işin cabası. Geçen sene pancar üreticisine kilo başına 1 kuruş verdiniz, bu sene 1 kuruşu bile maalesef çok gördünüz.

Değerli milletvekilleri, buğday üreticimiz perişandır. Defalarca ikazımıza, uyarmalarımıza rağmen, buğday çiftçinin elinden çıktıktan sonra taban fiyatları açıklamakta ısrar ediyorsunuz. Mağdur olan da çiftçi olmaktadır. 2013 yılında Toprak Mahsulleri Ofisinin ne kadar ekmeklik, ne kadar makarnalık buğday satın aldığını gerçekten çok merak ediyorum. 2002 yılında 2,5-3 kilogram buğday satarak 1 litre mazot alabilen çiftçimizin 2013 yılında 1 litre mazot alabilmek için 7-8 kilogram buğday satması gerekiyor.

Biraz önceki  hatip söyledi, belki anlamamışsınızdır, tekraren söylüyorum, 2002 yılında süt üreticisi 2 litre ham süt satarak 1 litre mazot alabilirken bugün ise 1 litre mazot alabilmek için 6 litre ham süt satmak zorunda kalmaktadır.

Hele şu hayvancılıkta uyguladığınız iki sene ödemesiz beş yıl yer ödemeli faizsiz kredi var ya burada tam bir trajikomik olaylar silsilesi yaşanıyor. Krediyi kullanan insanlar bu işe girdiklerine bin pişmanlar, bir dokun bin ah işit.

Değerli milletvekilleri, eldeki verilere göre, ülkemizdeki ortalama tarım işletme büyüklüğü 6 hektardır. Bu, Avrupa Birliği’nde 27 hektar, Fransa'da 52, İngiltere'de 54, Amerika Birleşik Devletleri’nde 181 hektardır. Diğer taraftan ülkemizdeki işletmelerin arazilerinin çok parçalı olması gerçeği göz önüne alındığında durum yürekler acısıdır. Bu çok parçalı işletme yapısı ve işletme büyüklüğü çok ciddi problem yaratmaktadır. Acilen miras hukukunda değişiklik yapılarak konuya makul, mantıklı bir hukuki çözüm bulunmalıdır. Bazı bölgelerde yapılan arazi tapulaştırmaları ile -bunu iddia ediyorlar, çok çok söylüyorsunuz- kaç kişiye ve aileye tapu verilmiştir? Şahsen bunu da merak ediyorum. Sayın Bakan cevap verirse memnun olurum.

Değerli milletvekilleri, TEKEL destekleme alımlarından çekildikten sonra üretimin şartları, tespiti ve tütün fiyatının belirlemesi çok uluslu tütün şirketlerinin eline geçmiştir ancak  bu şirketlerle sözleşme yapabilen, anlaşma imzalayabilen çiftçiler tütün üretimi yapabiliyor. Çiftçiler şirketler tarafından âdeta sömürülüyor. Tütün fiyatları her yıl artan girdi maliyetlerini bile zor karşılamaktadır.

Değerli milletvekilleri, gelin, çiftçilerimize, üreticimize sahip çıkalım, onları yok farz etmeyelim. Sayın bakanlardan bir tanesi “Gözünü kara toprak doyursun." dese de, Sayın Başbakanımız azarlasa da Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak onlara sahip çıkalım. Yoksa ithal ete, ithal süte, ithal yeme, ithal yağa, ithal meyveye, sebzeye, hatta gün gelir ithal ekmeğe ve suya bile mahkûm ve mecbur kalırız. Bu durumdaki bir bütçeye yani çiftçimizin, üreticimizin, besicimizin, köylümüzün hayrına olmayan, Tarım Bakanlığı çalışanlarının hayrına olmayan, Türkiye'nin hayrına olmayan bu bütçeye Milliyetçi Hareket Partisi olarak “Hayır.” oyu vermek bir borçtur, bir vebaldir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bizi televizyonları başında izleyen milletimize hayırlı haftalar dilerken salonda bulunan 12 Adalet ve Kalkınma Partili milletvekiline ayrıca teşekkür ediyorum burada bulundukları ve muhalefeti dinleme nezaketi göstermeleri itibarıyla.

Ben 2014 yılı merkezi yönetim bütçesi ve 2012 yılı kesin hesap bütçe tasarıları hakkında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesiyle ilgili parti grubumun görüşlerini belirtmek için buradayım.

Tabii ki bu bütçe görüşmeleri mali ve ekonomik olmakla beraber daha çok sosyal ve siyasal yansımaları olan metinler, bildiğiniz gibi sonuçları da hukuki ve politik oluyorlar. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesinin rakamsal boyutuna baktığımızda 2012 yılının yüzde 30’unun zarar olduğunu, 2013 yılı Ağustos sonuna kadar bütçenin yüzde 50’sinin zarar olduğunu,  2014 yılı için de zaten şu anda öngörülen beşte 2’lik kısmının zarar olarak ifade edildiğini söyledikten sonra, bütçe hakkı ve hesap verebilirlik konusunda birkaç cümle söylemek istiyorum.

Bütçe hakkının etkin kullanımı hesap verebilirlikle mümkün ve zaten, demokrasileri içselleştiren, hukukun üstünlüğüne inanan ülkelerde hesap verebilirlik çok önemli bir parametre ve bu işin olmazsa olmaz ilkesi. İşte, bu hesap verebilirlik bütçe müzakerelerine tabii ki yansıyor, ne kadar olduğu. Ama bunun ötesinde de yasama yılı boyunca biz, özellikle muhalefet milletvekillerinin, bazı enstrümanlarla hesap verebilirliği test etme şansımız oluyor. Ben de, ilgili bakanlığın konusu itibarıyla kadın, aile, çocuk konusunda hangi hesap verebilirlikler olmuş ya da olamamış ya da hangi gayret içinde bulunulmuş, onu sizinle paylaşmak istiyorum.

Soru önergeleri efendim. Soru önergeleri, muhalefetin yürütme üzerindeki denetim mekanizmasını gösterir. Ben, üç tane soru önergesini özetle sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir tanesi, Başbakanlığın -ki Sayın Başbakanın imzasıyla yayınlanmış- kadın-erkek eşitliği konusunda bakanlarına görev tevdi ettiği bir genelge var. “Bu genelgeyle ilgili ilgili, bakanlar ne yapmış?” diye sordum. Bir sayın bakanın cevabını mealen paylaşmak istiyorum, Sayın Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı Bey şöyle cevap vermiş, “Zaten mevzuat var. Bizim Bakanlığımızda her şey eşitlik ilkesine göre yürütülüyor. Bu genelgeye göre bizim ayrıca bir birim kurmamız, birini görevlendirmemiz gerekmiyor.” demiş Sayın Bakan. Bunu takdirlerinize sunuyorum.

Kadın konusundaki ikinci bir soru önergesinin cevabı Sayın Dışişleri Bakanından. Bunu cevap olarak alıp almama konusunu, ben, bizi dinleyen milletimizin takdirine sunacağım. Sayın Bakana sorduğumuz soru şu, “Uygur Türklerinin sembol ismi kahraman bir Türk kadını Sayın Rabia Kadir Hanım,  dünyanın her yerine gidebiliyor. Neden Türkiye’ye gelemiyor, neden vize veremiyorsunuz?” diye mükerrer sorularıma Sayın Dışişleri Bakanı sonunda şöyle bir cevap verdi: “Urumçi ile İstanbul arasında uçaklar kalkıyor. Doğu Türkistan’la ticareti geliştiriyoruz. İş adamlarımızı uçaklara doldurup biz o bölgeye götürüyoruz. İşte, biz, böyle ticaret yapıyoruz.” Hani, dış ticaretten sorumlu sayın bakana sorsam, herhâlde, o, bu kadar güzel anlatamazdı ama Sayın Dışişleri Bakanının verdiği cevapta ne vize ne Rabia Kadir ne bir Türk kadının uğradığı haksızlık, hiçbiri yoktu.

Bir üçüncü soru önergesini de Sayın Fatma Şahin’e sordum. Üç değil aslında, birkaç kere sordum aynı soruyu. Çünkü, olay şöyle gelişti: 2012 yılının başlarında bir gazete haberi, yine büyük müjdeler vardı ülkemize. “2.505 aileyi çocuk sahibi yapacağız tüp bebekle.” diye bir gazete haberi üzerine Sayın Bakana soru önergesi yolladım -tabii “Sayın Bakana” derken Bakanlığa onun şahsında yolluyoruz soru önergelerini- cevap gelmedi. Sorunun şeklini değiştirip yolladım, yine cevap gelmedi. Her iki önergeyi tekrar yolladım, yine cevap gelmedi. Şimdi, ben sizin huzurunuzda Sayın Bakandan bu sorularıma cevap istemek adına tekrar sorularımı yöneltmek istiyorum. Sayın Bakan, 2.505 tüp bebeğin dağılımı Türkiye genelinde nasıl yapılmış olabilir diye ben bir hesap yaptım kendi ilim Eskişehir üzerinden. Sizin hesabınıza göre 14 düşmüş Eskişehir’e, benim hesabıma göre daha fazla düşmesi gerekiyor. Nüfus kriterine göre de baksan daha fazla düşüyor, sosyal eşitlik ilkesi açısından da baksan daha fazla düşmesi gerekir. Özellikle bu tür sağlık sorunları toplumun genelinde belli bir yüzde oranında görüldüğü için nüfus esaslı dağıtmış olmanız gerekirken, Eskişehir’e benzer, hatta hemen hemen aynı nüfustaki illere çok daha farklı dağıtımlar yapıldığını gördüm ve Eskişehir yine öksüz, yine yetimdi Bakanlık ve Hükûmet nezdinde. Ama asıl mesele şurada: Neden bu özel hastaneler grubu? Neden bu özel hastaneler grubunun sahibi olan beyin adını basın önünde mükerrer defalar tekrarlayarak böyle bir reklama müsaade ettiniz? Rekabet Kurumu burada nasıl bir fonksiyon gördü? Bu özel kurumun tüp bebek konusundaki başarı oranı diğer özel kurumlardan daha mı yüksekti veya kamu kurumlarından daha mı yüksek tüp bebek başarı oranı vardı? Bu özel kurumun bu kadar önceliklenmesiyle, basın aracılığıyla, 81 ile genelge yollamak suretiyle yaptığınız bu reklamlar üzerinden, bu özel kuruma kazandırdıklarınıza rağmen, kamu kaynaklarıyla kurulmuş tüp bebek merkezlerinin, bu milletin vergileriyle kurulmuş tüp bebek merkezlerinin atıl kalma ihtimalini hiç düşündünüz mü, bunun memlekete getireceği yükü hiç hesapladınız mı? “Sosyal sorumluluk projesi” diye daha sonrasında ek bir haber yayınlandı bu önergelerle ilgili. Bunun sosyal sorumluluk projesi olduğunu da varsayarsak, düşününüz ki iktidarınız zamanında Milliyetçi Hareket Partili olarak fişlenmiş müesseseler olduğunu kamu da kabul etti. Bu fişlediğiniz Milliyetçi Hareket Partili bir müteşebbis böyle bir sosyal sorumluluk projesi yapmak istediğini iletseydi, bu partili arkadaşımızın adını da basın önünde zikredip 81 ilin valiliğine, kaymakamlığına ve Bakanlığınızın taşra teşkilatlarına isimlerini açık açık yazarak genelge yayınlayacak mıydınız? Bu sorularımı sıranız geldiğinde cevaplarsanız Türk milleti adına biz memnun olacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu soru önergesine sebep olan mevzu burada da bitmiyor. Ekindeki genelgede şöyle bir cümle var -çünkü dil niyetin aynası, dil bilinçaltlarımızın yansıması- bakınız  diyor ki: “Vakıflar tarafından muhtaç olduğu tespit edilip proje kapsamında tedavilerinin yapılmasına karar verilen kadınların…” Sayın Bakan, bu konuyu bilmek için hekim olmak gerekmiyor. Bakınız, Sayın Başbakan da hekim değil ama kürtaj, sezaryen, bu konuları çok iyi biliyor. Siz de biraz düşünseniz çok iyi tespit yapabilirdiniz. Çocuk sahibi olamamak yalnızca kadına özel bir durum değildir. Tüp bebek yalnızca kadınlardaki fonksiyon bozuklukları için yapılan bir tedavi yöntemi değildir ama bu fikir, bu kafa, bu ses, aynı ses. “Kadını sakat” diye kabul eden, “kadını eksik” diye gören ve kadına şiddeti çağıran ses bu ses. Bu ülkede de, dünyanın her yerindeki ülkelerde de erkeklerin de böyle fonksiyon bozuklukları olabileceğini burada herkesin huzurunda milletin bir vekili, bir hekim, bir kadın olarak ifade etmek istiyorum. Eğer zaten muradınız aileleri  çocuk sahibi yapmak olsaydı, biz geçtiğimiz 8 Martta Milliyetçi Hareket Partisi olarak Dünya Kadınlar Günü sebebiyle Genel Kurulda yaptığımız konuşmada bir öneride bulunduk. Dedik ki: “Evlat edindirme yasasının hilafına yönetmeliğinizde kısıtlayıcı bir madde var ve bu madde -ki Türkiye'de kadınların en dezavantajlı olduğu konulardan biri- eğitimi ifade ediyor. Bu konuyu yumuşatınız. Türkiye'de yüzlerce, binlerce hane evlat sahibi olmayı, bir o kadar çocuk da aile sahibi olmayı beklerken bu Evlat Edindirme Yönetmeliği’ndeki yasanın hilafına maddeyi düzenleyiniz, aileler çocuk sahibi olsun.” İlgilenmediniz. Niye? Çünkü murat, aileleri çocuk sahibi yapmak değil. Kadınlarla ilgili bir sorununuz var sizin ve bunun adına da “eşitlik” diyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, bakınız, Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’ye uluslararası alanda yapılmış bir sözlü taciz var. Bunu hepimiz kınadık, ben dâhil hepimiz kınadık. Bu, diplomatik dilde nedir ne değildir, onu biz bilemeyiz ama vicdani olarak bir hanımefendi konuşurken bir beyefendiye düşen dinlemektir; söyleyecek sözünüz varsa sonrasında söylersiniz. Ama burada kınayan bir dilin başka yerde de kınıyor olması lazım. Nerede biliyor musunuz? Ben size söylüyorum: Türkiye-Rusya 4’üncü Üst Düzey İşbirliği Konsey Toplantısı’na katılmak üzere Sayın Başbakan Rusya’da Konstantinovski Sarayı’nda Putin’le görüşüyor ve arkasından bir basın toplantısı yapılıyor. Basın toplantısında bir gazeteci Sayın Başbakana soruyor, diyor ki: “Sayın Başkanla konuyu görüştünüz mü? Rusya dışına çıkış yasağı olduğu söyleniyor. Böyle bir şey yoksa beraberinizde Gizem Akhan’ı da Türkiye’ye götürecek misiniz?” Kameralarda Sayın Başbakanın gülen yüzünü görüyoruz Putin’in cevabıyla beraber çünkü Putin şöyle söylüyor: “Sayın Başbakan eşiyle buraya geldi. Bu nasıl bir soru?” diyor ve Başbakanımızın kahkahalarla gülen yüzünü görüyoruz.

Sayın milletvekilleri, burada bulunan Adalet ve Kalkınma Partili nezaket göstermiş sayın milletvekilleri, özellikle size söylüyorum: Gizem Akhan’ın adının yerine kendi kız evladınızın adını koyunuz, güler miydiniz yoksa “Sayın Putin, (…)(X)” mi derdiniz? Tahmin ediyorum, öbürünü söylerdiniz. Eğer gerçekten vicdanımız varsa, eğer gerçekten kadınlara eşitlik istiyorsak “Türkiye’deki bütün çocuklar gibi, bütün kadınlar gibi bütün kızlarımız da bizimdir.” deyip… Türk milliyetçiliği işte budur. Uluslararası alanda bir Türk kızına yapılanı espri diye kabul ediyorsak kendi ülkemizde de kendi kızlarımıza yapılanı espri diye kabul edecek demokratik olgunluğa erişmemiz gerekir. Bu erişimsizlik o kadar keskin bir çizgi ki… Burada bizler milletvekiliyiz. Milletin vekili olarak, kılık kıyafet düzenlemesi yapıldı ve inancımızın uzantısı olarak kılık kıyafetlerimizi serbestçe giyme hakkımız oldu. Bizim milletin vekili olarak hakkımız olan şey, müvekkilinin vekili olan kadınlara olmadı. Müvekkilinin vekili olan kadınlar görevlerini tam olarak ifa edemiyorlar. Neden? Bunun adı “eşitlik” mi sizce? Eğer siz oraya “özel alan” derseniz birisi de buraya “özel alan” der, bunu da istisna diye göremezsiniz. Eşitlik herkes için, bütün kadınlar için, bütün insanlar için olursa anlamlıdır. Yalnızca benden olan, yalnızca benim gibi düşünen, yalnızca benim yanımda yer alan için vicdanlarınız sızlamasın. Vicdanlarınız bütün millet için sızlasın. Sızlamasın, vicdanlarımız coşsun, hepimiz birlikte olalım, eşit olalım. İşte gerçek milliyetçilik hepimizi eşit kabul eden zihniyette olacaktır.

Ve sayın milletvekilleri, şunu söylemek istiyorum: Ben bundan iki yıl önce bütçe konuşmamda bir ifadede bulundum -Sayın Başbakana “usta” denildiğinin en moda olduğu yıllardı, yeni Hükûmet kurulmuştu- dedim ki: “Maalesef kadından sorumlu Bakan bu ülkede hiçbir zaman usta olamıyor, hep yeni bakan geliyor.” Bunu bazen alınganlık yaptı arkadaşlarımız ama sanıyorum tarih tekerrürden ibaret olacak. Sayın Bakan, biliyorsunuz, belediye başkan adayı oldu. Ben, Yüksek Seçim Kurulunun hakkaniyetsiz kararına rağmen Sayın Başbakanın ve sayın bakanların siyasi etik adına bütçe görüşmelerinden sonra istifalarını verip uygun bir tarihte de bir yeni revizyonun yapılacağını düşünüyorum, buna inanmak istiyorum Türk milleti adına. İşte o zaman, umuyorum, yine bir kadın bakanımız olur çünkü bir önceki Hükûmette 2, bu Hükûmette 1 kadın bakana sahip olduk, inşallah bundan sonrakinde de bir bakanımız olur.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına dördüncü konuşmacı Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ALİ ÖZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları bütçe görüşmeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi, tüm sağlık çalışanlarını ve yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekillerim, Türkiye’nin 2013 yılı itibarıyla Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Endeksi sıralamasında 187 ülke içinde 90’ıncı sırada olmasının temel nedenlerinden biri sağlık alanındaki tablodur. Zira, kişi başına gelir açısından baktığınızda 59’uncu sıradayken eğitim ve sağlık göstergelerini eklediğimizde 90’ıncı sıraya düşüyoruz ve OECD Sağlık 2013 Raporu’na göre Türkiye’de sağlık harcamalarının gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 6,1 iken OECD ortalaması yüzde 9,3’tür. Kişi başı sağlık harcamasında, ne yazık ki, OECD’nin en sonuncu ülkesiyiz.

Türkiye’deki hekim sayısındaki açığın yanı sıra hekim dağılımındaki adaletsizlik de ayrı bir sorundur. Bugün, Anadolu’da, temel branşlarda bile hekim bulma zorluğu vardır. Bu durum, yeni bir planlama yapılmasını gerektirmektedir. Keza, sağlık personelinde de durum bundan farklı değildir. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, toplam sağlık harcaması 2012 yılında 76 milyar 358 milyon lira olarak gerçekleşmiş ve bu verilere göre kişi başı sağlık harcaması 2012 yılında 1.020 liradır. Kişi başı sağlık harcamasının 2009’dan 2012’ye kadar yüzde 27 arttığını görüyoruz. Genel devlet sağlık harcamasının toplam sağlık harcamasına oranı 2009’da yüzde 81 iken 2012’de bu rakam yüzde 76,8’e düşmüştür. Kamu harcamalarındaki bu düşüş vatandaşlarımızın harcamalarıyla giderilmiştir. Hanehalkı sağlık harcamasının toplam sağlık harcamalarına oranı 2009’da yüzde 14 iken 2012’de yüzde 15,4 olmuştur. Sağlık harcamasının millî gelire oranı da düşmeye devam etmektedir.

İktidar, cepten yapılan sağlık harcamalarında azalma olduğunu ifade ederken, son on bir yıl içerisinde çok değişik kalemlerde yeni yükler geldiğini hepimiz biliyoruz. Bu yük, kıt kanaat geçinen insanlar için yeni bir çile kapısı olmuştur. “Doktorun elini vatandaşın cebinden çekeceğiz.” derken o cebe kendi elinizi soktuğunuz uygulamanızla ortaya çıkmıştır.

İktidar olarak bir yandan “Sağlıkta hizmette sınır yok.” diyorsunuz “Hekimini seçebilirsin.” diyorsunuz; öte yandan, vatandaşın her adımından da para alıyorsunuz “Paran varsa hastaneye gidersin.” diyorsunuz. Sağlıkta dönüşüm kandırmacası, 11 çeşit katılım payı alınmasıyla açıkça görülmektedir. Bu ücretler: İlaç katılım payı, muayene katılım payı, reçete ücreti, eş değer ilaç fiyat farkı, kutu başına ilave 1 TL, özel hastane fark ücreti, tetkik fark ücreti, erken muayene fark ücreti, öncelikli tetkik ücreti, istisnai sağlık hizmeti, telefonla randevu parası.

Kamu-özel ortaklığıyla yapılacak kampüs hastaneleri, devletin kendi evinde kiracı olmasını, sağlığı sermaye sahiplerinin kiralamasını ve emeği ucuzlatmaya yönelik modeli dayatmaktadır. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nızın finali bu olsa gerektir. Külfet ve zahmet devlet ve millete, nimet ise küresel sermayeye aktarılmıştır. Sağlığın adım adım özelleştiğini milletimiz de artık anlamış durumdadır. 2003’te 1 kişi yılda 1,8 kez hekime başvururken bu rakam 2012’de 8,9’a yükselmiştir. Bu da sağlıkla ilgili ciddi sorulara işaret etmektedir. Bu artış rakamsal olarak mutluluk verebilir ancak kalite noktasında sorgulanmayı gerektirir. Siz, vatandaşlarımıza “Özel hastaneler bedava, önceden özel hastanelerin önünden bile geçemiyordunuz, şimdi hiç fark ödemeden tedavi olabiliyorsunuz.” diyordunuz. Bu masal artık tamamen sona ermiştir. Bize göre bu masal 2008’de bitmişti. 2008’de yüzde 30 fark ücreti geldi, 2009’da yüzde 70’e, 2012’de yüzde 90’a, son olarak da yüzde 200’e kadar fark ücreti alınması kararlaştırıldı ve bununla sigortalılar, emekli, dul ve yetimlerin büyük çoğunluğu özel hastane hizmetlerinden yararlanamayacak duruma geldiler. Özel hastane sayısının 2014’te 463’ten 515’e çıkarılacağı belirtilmiştir; bu, düşündürücüdür. Son beş yılda özel hastanelere vatandaşlarımızın ödediği fark ücretinde artış yüzde 700’ü bulmuştur. Hükûmet olarak özel hastanelere doktor bulma işinde Tam Gün Yasası’nı delerek kiralık profesör dönemini de başlattınız.

Değerli milletvekilleri, Sağlık Bakanlığının 2014 yılı bütçesine bakıldığında, bütçenin ağırlıklı olarak personel giderlerini gösterdiği ve yatırıma pay ayrılmadığı görülüyor. Bunun anlamı, sağlık hizmetlerinin  piyasa şartlarına terk edilmesidir. Sağlık harcamalarındaki artış, gerçekten bu artışa paralel kaliteli bir sağlık hizmeti sunulmasına vesile olmamıştır. Sağlık Bakanlığı yetkilileri, sağlıkta kuyrukların kaldırıldığını, sıra beklenilmediğini, rahatça muayene olunabildiğini belirtseler de bu bir aldatmacadır.

Hekimlik mesleğinin esasını oluşturan “Hastalık yoktur, hasta vardır.” ilkesinin hayata geçirilmesi performans sistemiyle yok olmuş, çok sayıda gereksiz tetkik yapılmasının önü açılmış ve bu da sağlık harcamalarının amaca uygun olmayan artışına sebep olmuştur.

Sağlık Bakanlığının poliklinik ve yatak sayısını artırmak için plansız yapılanmaya müsaade etmesi, kaynakların doğru kullanılmadığının da bir işaretidir. Hastalar, düne göre modern binalarla tanışmış ancak güler yüzle  karşılayamayan hekimlerle muhatap olmak zorunda bırakılmıştır. Sevginin, güler yüzün unutulduğu bir ortamda verimli bir sağlık hizmeti sunmak mümkün değildir. Hastayı müşteri gibi gören bir anlayış, kimseye fayda sağlamayacaktır. Aslında sağlık çalışanlarının memnuniyetini esas alan bir hizmet sunumu modernleşen yapıyla birleştirilemediğinden bunca yatırımın karşılığı kalite olarak dönmemiştir.

Sağlıkta Dönüşüm Programı, sağlığın artan oranda ticarileşmesinin önünü açmış, küresel sermayeye ciddi bir alan yaratmıştır. Sağlık politikalarında en çok paranın konuşulur hâle gelmesi, devletin anayasal görevini ihmal ettiği anlamına gelmektedir.

Ne zaman hekimlerin özlük haklarında iyileşmeden söz edilecek olsa iktidarca devletin bütçesinin bu yükü kaldıramayacağı gibi garip bir defans uygulanmaktadır. Oysa emekli uzman hekimlerin aldıkları maaşlarla hayat standartlarını devam ettirmekte ne kadar zorlandıklarını hepimiz biliyoruz. Başta hekimler olmak üzere, sağlık çalışanlarının devletten beklentileri hep boşa çıkmıştır. Zor şartlar altında eğitim alarak yetişen fakat hak ettiği karşılığı maalesef göremeyen, son yıllarda da saygınlığı gittikçe azalan sağlık ordusunun özlük haklarının iyileştirilmesi için gereken adımlar maalesef atılmamıştır. Tüm sağlık çalışanlarının en büyük korku ve endişesi emekli olmaktır. Bu durumun on bir yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında düzeltilememesinin kabul edilebilir hiçbir mazereti yoktur. Döner sermaye gelirlerinin emekliliğe tam olarak yansıması sağlanmalıdır. Kamuda hizmet sunmaya çalışan doktorlara zorlamayla görev yaptırmak dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Tıp fakültesi gibi zor şartlarda bitirilen fakülteden sonra 3 defasında mecburi hizmet yükümlülüğü hâline gelmek vicdani ve hukuki de değildir. Son tasarıyla, yurt dışından gelecek olanlara mecburi hizmet uygulamasını kaldırmak da adil ve vicdani bir uygulama değildir.

Sağlık sisteminde kurulan çok başlı bir yönetim anlayışı yetki kargaşası yaratmıştır. Bu yeni kurulan yapı birilerine yol açmış, imtiyazlı ve yandaş bir kadrolaşmanın önünü açmıştır. Siyaset, sağlığın âdeta iliklerine kadar monte edilmiş, liyakat ortadan kaldırılmıştır. Mutlu bir zümre yaratılmıştır. Sağlık çalışanları arasında barış bozulmuş, amirlere yakın olma yarışı başlamış, yandaş sendikaya üye olma gayreti içine girilmiştir. Verim azalmıştır, kurum içi mobbing tetiklenmiş, tedirginlikler ve gelecek kaygısı daha da derinleşmiştir.

Sağlık Bakanlığınca denetim ve teftiş, bütçede Sayıştay raporunun Meclise getirilmediği gibi ortadan kaldırılmış; 5 başkan, 5 bina, 5 ayrı yapı kurularak personel sayısı artırılmış, devletin parası çarçur edilmiş, sonuçta düne göre başarılı bir denetleme mekanizması kurulamamıştır. Kurulan yeni yapılara yapılan atamalarsa kamuoyunda hep şüpheyle bakışlara vesile olmuştur.

Tam Gün Yasası, Milliyetçi Hareket Partisinin de destek olduğu bir uygulama olmakla beraber ruhunu uygun şekilde düzenlememiş, yaptığınız düzenlemelerle eşitler arasında ayrımcılık yaratan bir model hâline getirmişsiniz. Akademik dünyada, bu uygulamanızla yeni sorunları başlattınız. Bu düzenleme, sağlıkta eşit hizmet almayı ortadan kaldırmış, “paran kadar sağlık hizmeti alırsın” anlayışını yerleştirmiştir.

Aile hekimliği uygulamasına Türkiye, sağlık sisteminde yeni bir model olarak geçmiş ancak aile hekimine başta verilen sözler tutulmamış, her geçen gün iş yükleri artırılmış, son olarak da Avrupa ülkelerinin hiçbirinde olmayan nöbet sistemi de aile hekimlerinin görevleri arasına yerleştirilmiştir.

Toplum sağlığı merkezinde aile hekimlerinin yanında sözleşmeli olarak çalışan yardımcı sağlık personelinin iş güvencesi mutlaka sağlanmalıdır.

Nöbet ücretlerinin yoğun bakım, acil servis ve 112 acil sağlık hizmetlerinde artırılması olumludur ancak kapsamı genişletilerek tüm sağlık çalışanlarını içine almalıdır.

Sağlık çalışanlarının hak ettikleri fiilî hizmet zammı uygulaması mutlaka hayata geçirilmelidir.

Sağlıkta taşeron işçi sayısının arttırılmasına bir an önce çözüm bulunmalıdır. 2002’de 11 bin olan taşeron işçi sayısı 2013’te, sağlıkta, 160 binlere ulaşmıştır. Sağlık hizmetlerinin taşeron eliyle yürütülmesi, her şeyden önce toplum sağlığı açısından büyük riskler taşımaktadır. Taşeron işçileri iş güvencesi olmadan, izin hakkı ve fazla mesai verilmeden günde on iki saati bulan sürelerde köle gibi çalıştırılmaktadır. İşten atılmak korkusunu sürekli yaşayan, maaşları zamanında ödenmeyen, hizmetin önemli bir bölümünü yürüten bu işçiler de bir an önce sorunlarından kurtulmalı ve sadece seçimden seçime inandırıcı olmayan vaatlerle aldatılmamalıdır. Bir gün kadro sözü verilip diğer gün “Sizin yerinize çalışacak çok insan var.” diyerek onurları ve kişilik hakları zedelenmemelidir.

Değerli milletvekilleri, sağlıkta tasarruf önlemleri politikanıza da kısaca değinmek istiyorum. Bir yandan ilaç fiyatları baskılanırken diğer yandan özel hastaneler yoluyla sağlık harcamalarında gerçekleşen artış gözlerden kaçırılmaktadır. Ülkemizde sağlık hizmetleri içerisinde özel sektör payı yüzde 6’dan yüzde 30’lara çıkmıştır. Bugün ülkemizde, yanlış politikalar sonucunda, ilaç alanında âdeta bir kriz vardır. Fiyat baskılama yöntemleri piyasada ilaçların bulunmaması anlamına gelmekte ve bugün ülkemizde  çok sayıda ilaç piyasada bulunamamaktadır. İlaç firmalarının ilaçları üretememe ya da ithalatını durdurması nedeniyle vatandaşlarımız karaborsadan ilaç temin eder duruma gelmiştir. İlaçta KDV oranı mutlaka yüzde 1 oranına geriletilmeli ve düşürülmelidir. Yerli ilaç sektörü desteklenmelidir. Serbest eczacılar, gün geçtikçe, zor şartlarda kamuya hizmet vermeye devam etmektedir. Fiyat değişikliğinden doğan eczacı stok zararlarının bir an önce karşılanması gerekmektedir. Bu zararın sorumlusu, hiçbir zaman, halkın âdeta psikolojik danışmanlığını yapan eczacılar olarak görülmemelidir.

Öte yandan, sağlıkta şiddet sorunu hâlâ çözülememiştir. Şiddetin artık şekli de değişmiştir. Dün sadece sözlü, fiilî olarak yapılan saldırılara artık bıçaklı ve silahlı saldırılar da ilave olmuş, Türkiye Büyük Millet Meclisince sağlıktaki şiddet konusunda kurulan araştırma komisyonunun almış olduğu tedbirler yerine getirilmemiş, şiddete gereken duyarlılık gösterilmemiştir. Şiddeti önleme komisyonunun hazırladığı raporda yer alan 66 çözüm önerisi de mutlaka hayata geçirilmelidir diyor, bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son konuşmacı Cemalettin Şimşek, Samsun Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçe kanunu tasarısı ve 2013 yılı kesin hesap cetvelleri hakkında Sağlık Bakanlığı, bağlı kuruluşları, kamu hastane birlikleri ve halk sağlığı birimi hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, Türkiye on bir yıldır sürekli bir reklam filmini izliyor. Yapılan işlerden çok işlerin reklamını gözlemliyoruz. Yanlış işler doğru, doğru olmayan işler olmuş gibi, yapılmayan işler ise yapılmış gibi gösterilerek siyaseti bir algı yönetimi olarak görenler ve olaylara böyle bakanlar, maalesef memleketimizi bugün her bakımdan bir açmazın içine sürüklemişler; ülkemiz sosyal, siyasal ve ekonomik olarak geldiğimiz noktada artık duvara toslamıştır.

Varsa yoksa reklam. Bir yerde bir “billboard”da ya da herhangi bir rakette, pankartta görüyorsunuz: “‘Köprünüz hayırlı olsun.’ Recep Tayyip Erdoğan.” Yanda büyük bir resmiyle beraber bu pankartları her zaman görmeniz mümkün. Buna benzer farklı ilanlar ülkenin her tarafında binlerce yere çarşaf çarşaf asılıyor. Başbakanı gören bakanlar da aşağı kalır mı? Onlar da “Stadınız hayırlı olsun.” ya da “Gençlik merkeziniz hayırlı olsun.” gibi reklamlarla ülkeyi reklama boğmaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, peki, kim bu Recep Tayyip Erdoğan? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve kamu görevlisi. Peki, nasıl yapmışlar kamu reklamını? Yaptıkları şeyleri, kamu görevlisi olarak, kamu adına ve kamu kaynağını kullanarak yapmış. Dikkatinizi çekiyorum, Recep Tayyip Erdoğan ya da herhangi bir bakan; bunlar hayırsever değiller, bunlar kamu görevlisi. Ne zamandan beri kamu görevlileri yaptıkları işlerin reklamını kamu kaynağını kullanarak yapmaktadırlar? Ayrıca, bunun için de kamunun kaynağını kullanıyorlar elbette hepimizin bildiği gibi. Dolayısıyla kamunun parasını da har vurup harman savuruyorlar. Buna ne hakları var?

Değerli milletvekilleri, bu iktidar, reklamcı, aynı zamanda mirasyedi bir iktidardır ama artık, kamu kaynakları tükendi, satılacak yerler azaldı, deniz bitti. Ülke artık bir iç ve dış borç batağında. Hanehalkı tasarruf edemiyor, hanehalkı borçları artmış, kredi kartı ve tüketici kredileri zirve yapmış, büyüme hedefi son yıllarda tutturulamaz olmuş.

Bu iktidarın bir özelliği de denetimden kaçan  bir iktidar olması. Benden önceki hemen hemen bütün konuşmacılar, Sayıştay raporlarının olmadığından, dolayısıyla bu bütçenin çok da geçerli bir bütçe olmadığından bahsettiler.

Değerli milletvekilleri, bu Hükûmet devletin bütün işlerini denetimden kaçırarak “Ben yaptım, oldu.” mantığıyla yürütmektedir. Şu elimde gördüğünüz kâğıtlarda -getirmiştim buraya, yanımda şu anda yok- Sayıştay’ın Sağlık Bakanlığı, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanlığı ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu hakkında tuttuğu raporlar vardı, onları unutmuşum şu anda yanımda yok, sizlere gösteremiyorum.

Sayıştay’ın Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu hakkındaki 2012 denetleme raporları var; bu raporlarda Sayıştay diyor ki: Her üç kuruma da kendilerinden Sayıştay  tarafından istenen 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 8’inci maddesine dayanarak istenen bilgi ve belgeleri veremediğinden bu üç kurumun da denetimlerinin yapılamadığını, elde edilen belgeler çerçevesinde yapılan incelemelerde ise birçok eksikliğin olduğunu, verilen bilgilerin birbiriyle çeliştiğini ifade ederek bunun her türlü yolsuzluğa, mütalaaya açık olduğunu ifade etmişlerdir. Durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koymak bakımından bu önemlidir. Bu kurumlar tarafından Sayıştay bulgularına yani bu eksik raporlamalara iştirak edilmekte ve 2013 yılından itibaren gereğinin yapılacağını Sayıştaya bildirmektedirler.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile kurulmuştur. Kamu tüzel kişiliğini haiz kurum bağlı hastaneleri, ağız ve diş sağlığı merkezlerini ve benzeri sağlık kuruluşlarını kurmak, işletmek, sağlık ve destek hizmetlerini yürütmek, gerektiğinde de bunları birleştirmek, ayırmak, nakletmek ve kapatmakla görevlidir.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, Türkiye’de 2003 yılından itibaren sağlıkta bir dönüşüm furyası yaşanmaktadır. Hani adına “dönüşüm” ya da “değişim” deyince önce insanlarımız buna “Ay, ne kadar güzel, işte sağlıkta dönüşüyor ve gelişiyoruz.” diyerek destek oldular hâlbuki bir şeyin adının “değişim” ya da “dönüşüm” olması bu sağlıkta değişim ve dönüşümde de olduğu gibi neticesi itibarıyla iyi olmayabilir. İşte, bizdeki sağlıktaki değişim ve dönüşüm de iyi değildi. Milletvekili olduğum sürece bu kürsüden ifade ettim, bu “sağlıkta değişim ve dönüşüm” diye ortaya konulan sistem sürdürülebilir değildir. Bunun için de on senedir bu sağlıkta dönüşüm sistemi bir türlü yerli yerine oturmuyor, döne döne artık sistemin başı döndü.

Değerli milletvekilleri, maalesef bu sistemi kim kurguladı, nereden alındı bilmem ama bu “sağlıkta dönüşüm” diye adlandırılan sistemin mantığı yanlış ve on yıldır yapılan bu değişiklikler bu mantık içerisinde ve belli bir yaklaşımla yapılıyor. Esasen, bu mantık, bu yaklaşım yanlış olduğu için ve yapılan değişiklikler de bu mantıkla yapıldığından sağlık sistemi on yıldır yerli yerine oturmuyor, bu gidişle de oturacağı yok.

Değerli milletvekilleri, bu mantık şu: SGK 2008 yılından beri SUT fiyatlarını yani hastanelere ödediği fiyatları hiç artırmayacak, siz de kamu hastane birliklerini kurarken yapacağınız sözleşmede birinci olmazsa olmaz maddeniz, sorumluluk alanındaki, birlik başkanının sorumluluk alanındaki hastanenin performansları olacak, bunun da baştaki mali performansı olacak, çalışanların elden geldiğince döner sermayeleri ödenecek. Dolayısıyla doktorlarına ve çalışanlarına “Çok hasta bakın, çok girişimsel işlem yapın.”, tabiri caizse “Sürümden kazanın.” diyeceksin.

Bakınız, bir tane hastane birlik başkanı arkadaşım, geçenlerde görüştüğümde bana şunu söylüyor: “Benim sorumlu olduğum hastane birliklerinde en verimli yer ağız ve diş sağlığı merkezi.” “Niçin?” diye sorduğumuzda, bu ağız ve diş sağlığı merkezinin mali bakımdan en iyi olan kurum olduğunu ifade ediyor yani orada bakılan, orada tedavi edilen hastaların ne kadar yarar sağladığı, ne kadar fayda sağladığını hiç değerlendirmeye bile almıyor çünkü onunla yapılan sözleşme mali planı ön plana çıkararak yapılmış. Sonunda, en öncelikli olarak mali yönden denetlenecek ve kendisine o anlamda bir puan verilecek. Onun için başka şeylerle ilgilenmiyor.

Ayrıca, bu sistemde hekime de deniliyor ki: “Çok hasta bak, müracaat edenleri muayene ve birtakım tetkiklerden geçir yoksa döner sermayeden para alamazsın.” Doktor ne yapsın? Hem kendi performansını hem de birlik başkanının performansını kurtarabilmek için çok hasta bakıyor, çok girişimsel işlem yapıyor. Neticesi itibarıyla da hastaya aynı derecede yararlı ve faydalı olamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, böyle bir mantıkla ve yaklaşımla verilen sağlık hizmetinden kim ne yarar sağlar? İşte sizin “Hasta müracaatını yüzde 4’lerden 8,3’e getirdik.” dediğiniz mantık bu. Evet, bu dönemde hastalar hastaneye çok müracaat ettiler ama az fayda buldular. Sosyal Güvenlik Kurumunun da paraları boşa harcandı.

Değerli milletvekilleri, bunları boşa söylemiyoruz. Bu anlamda sağlıkta Türkiye 2012 panoramasını sizlerle paylaşmak istiyorum: Türkiye’de, birinci basamakta -112 ve aciller dâhil- 235 milyon, ikinci ve üçüncü basamakta -ağız ve diş sağlığı merkezleri dâhil- 261 milyon, üniversite hastanelerinde 27 milyon, özel hastanelerde ise 99 milyon, toplamda 622 milyon hasta muayene edilmiş, -hastanelerde toplam muayene edilen hasta sayısı 2012 yılında budur; 8,3 hasta müracaatı da buradan elde edilmektedir- karşılığı SGK tarafından ise birinci basamakta 7 milyar 750 milyon, ikinci ve üçüncü basamakta 24 milyar 113 milyon, üniversite hastanelerine 6 milyar 358 milyon, özel hastanelere ise 7 milyar 374 milyon, diğer sağlık kuruluşlarına 2 milyar 569 milyon, ilaç gideri olarak da eczanelere 14 milyar 484 milyon ödeyerek toplamda 62 milyar 648 milyon TL sağlık harcaması kamu harcamaları olarak 2012 yılında yapılmıştır.

Bir hasta devlete birinci basamakta 33 lira, ikinci ve üçüncü basamakta -ağız ve diş sağlığı merkezleri dâhil- 92,3 lira, üniversite hastanelerinde 235,4 lira, özel hastanelerde 74,4 TL’ye mal olmaktadır. Bu rakamlar Sağlık Bakanlığı kaynaklarından temin edilmiştir Sayın Bakanım.

Değerli milletvekilleri, neresinden bakarsanız bakın, bugün Türkiye’de sağlık hizmetlerinin sunumunda nicelik ön plana çıkmış, nitelik üzerinde ise hiç durulmamıştır. Bugün, bu Hükûmetin bütün olaylarda reklamcılığının yanında, Sağlık Bakanlığındaki tayin, terfi, atama ve belli bir yere getirmede de birinci özelliği maalesef yandaş korumadır. Karşı düşüncede olanlara ise her türlü baskı ve yıldırma yolunu seçmektedir. Bu, kamu hastane birliklerinin yapılanmasında da kuvvetli bir şekilde gözlemlenmektedir. Kamu hastane birliklerinin kurulması sadece siyasi bir amaca hizmet etmekten öte, bir işe yaramadığı da görülmektedir. Kamu hastane birlikleri de bu niceliksel hasta bakımını öncelemekte çünkü çok hasta bakarak sorumlu olduğu kamu hastane birliklerinin mali yapısı onu ilgilendirmektedir. Dolayısıyla, bu amaçla kurulan bu kamu hastanelerinden çok da kaliteli hizmet beklemek ham hayal olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu Hükûmet, özel hastaneler kurulurken onları müthiş bir şekilde destekledi ve kurulmasını önceledi ancak daha sonra her nedense bu özel hastanelerin çalışmalarının hep önüne geçecek tarzda tedbirler aldı. Diyeceksiniz ki: Bunu nereden çıkarıyorsun? “Hükûmet özel sağlık kuruluşlarına karşı tavır içerisinde oldu.” diye bir defa, bakanlık kendi için yapmadığı planlamaları, yatırımları özel hastaneler için uyguluyor. Özel hastane kendisine gerekli olan bir hekimi alabilmek için inanılmaz zorluklarla karşılaşıyor. İnanır mısınız, bu konuda hekim borsası oluştu. Sağlık Bakanlığı bu zamana kadar “Ben sana kadro veremem, nereden bulursan al, ben karışmam.” dediği için branşlara göre değişen fiyatlarla özel hastaneler arası kadro piyasası oluştu bu memlekette.

Bakınız, bunlarla alakalı -zamanım bitiyor- çok şeyler söyleyecektim özel hastanelerle kamu hastanelerindeki maliyetleri de ortaya koyarak ve kamu yararının sağlık hizmetlerinde sağlanmadığını ve kamu hastane birlikleri ise bu mantıkla kurulduğundan yapılacak olan kamu özel ortaklığı da bu kamu hastaneleri sistemiyle çalışılacağından, dolayısıyla kamuda bu mantık değişmediği müddetçe bir rekabet ortamının oluşmayacağı ve sağlık hizmetlerinin de rayına oturmayacağını ifade etmek isteyecektim ama zamanım yetişmedi.

Hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA HALİL AKSOY (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 yılı bütçesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tarım, Türkiye için sosyal, ekonomik ve politik bakımdan son derece önemli bir sektördür; ulusal gelire göre yüzde 9, istihdama göre yüzde 25 katkı sunan, kırsal alanın hemen hemen tek ekonomik kaynağı olan, doyuran ve barındıran bir sektördür. Son on yılda Türkiye nüfusu yaklaşık 8 milyon artarken, tarım alanları, maalesef dramatik bir şekilde azalmış, bitkisel ürünlerin çoğunda üretim ya gerilemiş ya da artmamıştır. Türkiye'de istihdamın yaklaşık olarak yüzde 25’i tarım sektöründe çalışan insanlardan oluşuyor yani 4 çalışandan 1’i tarımda çalışmaktadır. Bu çok önemli bir rakamdır. Amerika Birleşik Devletleri’nde bu oran yüzde 1,6; Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 3,6; OECD ülkelerinde ise yüzde 5,1; Türkiye'de ise yüzde 25.

2000 yılında tarımın istihdamdaki payı yüzde 36 iken 2013’te yüzde 25’e düşmüştür. Yani 1,7 milyon çiftçi tarımdan kopmuş, uzaklaşmıştır. Bu düşüşün nedeni modern tarıma girildiği ya da sanayi ülkesi hâline gelindiği için değil, çiftçi ezildiği ve borç batağında boğulduğu için üretimden vazgeçmiştir. Türkiye, tarımda kendi kendine yeten bir ülke durumundan ne yazık ki son on yılda net bir şekilde ithalatçı konumuna gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, hükûmetler, tarımda düzenleyicilik yapan kurumları özelleştirerek ortadan kaldırdı. Kamunun düzenleyicilikten çekilmediği ürünlerde ise var olan düzenleyici kurumlar, piyasayı düzenleyebilme olanakları kısıtlanarak etkisizleştirildi. Üretim girdileri temini ve pazarlamasını özel sektör tamamen ele geçirdi. Girdi fiyatlarını istedikleri oranda artırıyorlar veya azaltıyorlar. Ürün fiyatlarını, üreten çiftçiler değil, ürün alımını yapan özel sektör tek başına belirliyor. Yani üretim girdilerinin belirlenmesinde çiftçilerin bir rolü yok, çiftçiler üretim girdilerini alırken pazarlık yapma olanağına da sahip değiller. 2013 yılı için Hükûmet, Anadolu kırmızı sert ekmeklik buğday fiyatının tonunu 720 lira olarak belirlemişti. Bu belirlemeyle 2012 yılana göre buğday alım fiyatlarında yüzde 8,27 civarında artış yapılmış oluyor. Üretim girdileri ise 2012-2013 sezonunda yüzde 15 ile 30 arasında arttı.

Sayın Bakan, siz, açıklamalarınızda, enflasyon oranında artış olduğunu söylediniz fakat buğdayın fiyatı, piyasada, Bakanlığın açıkladığı gibi de gerçekleşmedi. Piyasada buğdayın yüzde 85’ine yakını kilosu 50-55 kuruşa yani yemlik fiyatına ancak alıcı buldu. Bekletme gücüne sahip olanlar ise bir iki ay sonra aynı kalite buğdayı 80-85 kuruştan sattı. Fiyatın düşmesini ancak Toprak Mahsulleri Ofisinin piyasaya girmesi ve açıklanan fiyat üzerinden alım yapması engelleyebilirdi. Ancak, Toprak Mahsulleri Ofisi piyasaya yeterince girmedi, açıkladığı fiyatın arkasında durmadı, çiftçileri tüccarlara yem etti.

1970’li yıllarda 1 kilogram buğday ile 2 litre mazot alınabiliyordu. 2002 yılında 3,5 kilo buğdayla 1 litre mazot alınabiliyordu. Şimdilerde ise 1 litre mazot alabilmek için 8 kilogram buğday satmak gerekiyor.

Son on yıldır buğday ve mısır ithalatına para ödenmektedir. 21 milyon ton buğday ithalatı yapıldı, karşılığında 6 milyar dolar para ödendi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mısırda, 8 milyon ton ithalatın karşılığında 1,7 milyar dolar ödenmiş. Pamukta yıllık ithalat 1,5 milyar doları aştı. Yağlı tohum türevlerinde yıllık ithalat 2,5 milyar doları buldu ve bunların hemen tamamına yakını da GDO’ludur.

TEKEL destekleme alımından çekildikten sonra üretim koşulları ve tütün fiyatının belirleyiciliği tek başına çok uluslu tütün şirketlerine geçti. Ancak şirketlerle sözleşme yapabilen çiftçiler tütün üretimi yapabiliyorlar. Sözleşmeli üreticilikle, çiftçiler, şirketler tarafından sömürülüyor, üretim girdileri her yıl artıyor, tütün fiyatları girdi artış oranı seviyesinde gerçekleşmiyor, çiftçilerin emeği tütün ve girdi sağlayıcı şirketler tarafından böylelikle çalınmış oluyor.

Şeker pancarındaysa 22 milyon ton olan üretim, 16 milyon tona düştü. Şeker pancarı birim fiyatı son on yıldır değişmiyor, üreticiler kan ağlıyor. Muş, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Erzurum, Iğdır vesaire gibi yerlerde hâlâ pancarın kilosu 150-160 kuruştan alınıyor.

Yine, pancar piyasasında önemli bir şeyin altını çizmek istiyorum. Orada çalışan geçici işçilerin sorunları oldukça büyük, hâlâ çözülmemiş, yıllardır çözülmemiş. Sözleşme gereği yılda sadece yüz yirmi gün çalışma hakkı bulunan bu işçiler ailelerini geçindirmekte zorluk çekiyorlar ve mağdurdurlar. Bu işçiler İŞKUR’a başvurduklarında da “Sizler geçici işçisiniz, iş akdiniz askıya alınmış, işten çıkarılmamışsınız, doğal olarak size işsiz muamelesi yapamayız.” diyorlar. Yılın sekiz ayında işsiz güçsüz bir şekilde geçinmeye çalışan bu işçilere kadro verilmesi ya da kamuda başka görevler verilmesi gerekir. Bu işçilerin feryadını, Sayın Bakan, lütfen duyun.

Değerli milletvekilleri, eldeki verilere göre tarımda ortalama işletme büyüklüğü Türkiye’de 6 hektardır. Aynı rakamın AB ortalaması 27, İngiltere’de 54, Fransa’da 52, Almanya’da 46, İspanya’da 24, Amerika Birleşik Devletleri’nde ise 181 hektardır. Buna, Türkiye’deki işletmelerin sahip olduğu arazinin çok parçalı yapısı da eklendiğinde nasıl bir faciayla karşı karşıya olduğumuz görülüyor. Sadece parçalanmadan kaynaklanan kayıp arazi miktarı 2 milyon hektardır. Sınır kaybı, ulaşım zorluğu, mekanizasyon maliyeti ve verim kayıpları dikkate alındığında, çok parçalı araziler ve arazi parçalanması nedeniyle Türkiye’nin bir yılda uğradığı zarar yaklaşık 8 milyar TL’dir. Bu anlamda toplulaştırma çalışmalarına mutlaka hız verilmelidir.

Yine, toprak tarım reformu kapsamında arazileri kamulaştırılan, ancak kamulaştırma bedelleri hâlâ ödenmeyen hak sahiplerinin arazileriyle ilgili mağduriyet bir an önce giderilmelidir.

Yine söylemek gerekiyor Sayın Bakanıma: Harran’daki hak sahiplerinin feryatlarını duymalısınız Sayın Bakan. Zira, bu konuda yasal düzenleme yapılmış olmasına karşın uygulamada hâlâ ciddi sorunlar devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri tarımda olduğu gibi hayvancılıkta da iç açıcı bir tablodan söz etmek mümkün değil. Hayvancılığa oldukça elverişli bir ülke olmasına rağmen ülkemiz, canlı hayvan üretiminde de "ihracatçı" konumundan "ithal eden ülke" durumuna gelmiştir.

Uzun yıllardan bu yana hayvan sayımız azalıyor, arzulanan seviyede bir türlü gerçekleşmiyor. Türkiye, 2011 yılında ilk kez kurbanlık için canlı hayvan satın aldı, ithal etti. Kurbanlıktan sonra, 2012 yılında yurt dışından bu kez de saman alınmaya başlandı ama Hükûmet, hâlâ hayvancılıkla ilgili ciddi çözümlere yönelmiyor, günü kurtarmaya bakıyor. Piyasaya ithalatla kontrol politikası uygulanmaktadır, bu da hayvan yetiştiricilerimizi caydırmaktadır. Hayvancılık sektöründe üretim girdisi ve pazarlama piyasasını düzenleyen kurumlar 1993, 1994, 1995 yıllarında özelleştirildi, serbest piyasaya geçildi. Serbest piyasaya hâkim olan şirketlerin zarar ettirici politikaları nedeniyle hayvan yetiştiricilerinin çoğu hayvancılığı bırakmak zorunda kaldılar. Hükûmetler, üretimi arttırıcı politikalar yerine ithalatla hayvancılığı terbiye etme yolunu seçmişlerdir. İthalatla terbiye etme politikaları, ülkeyi hayvansal ürünler konusunda büsbütün ithalatçı durumuna getirmiştir. İkinci plana itilmişlerdir üreticilerimiz. Üretim, tüketimi karşılayamaz duruma gelmiştir. Karşılanamayan et ihtiyacı ithalatı karşılanma yoluna gidilmiş, fiyatlar ithalatla kontrol edilmeye başlanmıştır. İthalatla piyasa kontrolüne örnek: 2011 yılı içerisinde 116.136 ton karkas sığır eti ithal edildi. Yurt dışından 126.873 baş canlı kasaplık dana, 1 milyon 133 bin 587 baş kasaplık koyun satın alındı. Besi amaçlı 392.988 sığır, 472.415 baş koyun dışarıdan getirildi. Kurbanlık için 16.606 baş sığır, 53.693 baş koyun ithalatı gerçekleştirildi. İthalat rakamlarıyla üretimimizi karşılaştırdığımızda ithalatın azımsanmayacak bir boyuta geldiği de anlaşılıyor. İthalatın boyutu ve üretim üzerinde oluşturduğu baskı hayvancılıkla uğraşanları endişelendiriyor. İthalat politikalarını düzenlemek için de Et ve Süt Kurumu oluşturuldu. Et ve Süt Kurumu ile et piyasasına müdahale edilmeye başlandı.

Bakın, devletin sıfır gümrükle ithalat yetkisi verdiği Et ve Süt Kurumu, 2010 yılından bu yana kilosunu 8-9 liradan ithal ettiği eti dondurarak depoya koydu. Şimdi de o eti 15,65 liradan piyasaya vererek fiyatın yükselmesini önlemeye çalışıyor. Yapılan müdahale perakende et fiyatlarını düşürmediği gibi ithalat nedeniyle üretimi sürdürmekte zorlanan besicileri iflas ettirdi. Yem fiyatları sürekli artıyor, et ve süt fiyatları ise birkaç özel sektörün belirleyiciliğinde düşük oranda belirleniyor.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların en büyük nedenlerinden bir tanesi de son otuz yıldır bölgede devam eden çatışmalı ortamdır. Bu çatışma süreci bölge ekonomisini çok ciddi boyutlarda sarsmıştır. Yine, getirilen mera ve yayla yasakları bölgede tarım ve hayvancılığı durma noktasına getirmiştir. Binlerce hektar mera ve yayla güvenlik gerekçesiyle yasaklanmış ve yasaklar ise hâlâ birçok yerde devam etmektedir. Hükûmet, mayınların temizlenmesi için gerekli kaynağı 2014 yılı bütçesine koymalıdır. Temizlenecek bu araziler de yöre halkına tarımsal üretim için tahsis edilmelidir. Her yıl üretim girdileri artıyor, ürün fiyatları düşüyor ancak Hükûmet tarımsal destekleme ödemelerini artırmıyor.

2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu'nun 21’inci maddesine göre, her yıl tarımsal destekleme için bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 1'i düzeyinde olmak zorundadır. Ancak, bakıyoruz, bu rakam binde 5-6’larda gerçekleşebilmiştir. Tarımı ve çiftçiyi geliştirmeyen, âdeta öldürmeyip süründüren politika, çiftçiye aba altından sopa göstermektir. Kırsal kesimde yaşayan insanlarımızı, çiftçiyi, köylüyü, metropollerde yedek, ucuz iş gücü hâline getirmek için oluşturulmuş bu politikalar, tarımsal üretimi bugün büyük şirketlerin tekeline bırakma eğilimi gütmektedir. Bugün çiftçinin kullandığı krediler, çiftçiyi yüksek faizlerle borç altına ve bataklığına sürüklemişken çiftçinin son on yılda kullandığı kredilerin ve faizlerin enflasyon oranı yüzde 30'lar civarındadır. Bu da çiftçiye daha fazla faiz yüklemek anlamına gelmektedir. Bugün çiftçi maalesef yüksek kredi faizleri altında âdeta ezilmektedir.

Son olarak bir şeyi daha söylemekte yarar var Sayın Bakanım. Su ürünleri mühendisleri, ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, veteriner hekimler adaletli bir atama beklemektedirler. Lütfen bu feryadı da duyun.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mülkiye Birtane, Kars Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA MÜLKİYE BİRTANE (Kars) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 2014 yılı bütçe kanunu tasarısı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kalemi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun görüş ve önerilerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, genel anlamda hazırlanan bütçelerin tümünde toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme çalışmaları yapılması gerekmektedir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesi ise bu konuda öncelik sahibidir ve bu nedenle bütçesinin tamamının toplumsal cinsiyete duyarlı bir perspektifle hazırlanması gerekmektedir. Diğer ülke örneklerine baktığımızda, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemede en başarılı ülkelerden birinin bir “Eşitlik Bakanlığı”nın mevcut olduğu İsveç olduğu görülmektedir. İsveç’te her bakanlığın kendi politikaları belirlenirken cinsiyet eşitliği perspektifi esas alınmaktadır. İngiltere’de ise bütçe görüşmelerinde her türlü ekonomik, sosyal, kültürel alanlarda cinsiyete dayalı bir analizle rapor edilmekte ve bu analizler sonucunda örneğin istihdam için ayrılan bütçenin yüzde 95’i kadın istihdamına ayrılması için ayarlanabilmektedir. Geçen yılki Bakanlık bütçesinin -yüzde 3,6- bu yıl yüzde 3,9 olması, herhangi bir artışın olmadığı gözler önünde.

Kadına yönelik şiddetin, taciz ve tecavüzün, emek sömürüsünün ve kadına karşı ayrımcılığın çok derin olması itibarıyla, Türkiye, bu konuda özellikle çaba göstermesi gereken bir ülkedir. Fakat ne yazık ki, Bakanlık bütçesi dâhil olmak üzere bu konuda hiçbir uygulama görememekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadınla ilgili politikaların üretilip uygulamaya geçirildiği bir Bakanlık bütçesinin, kadın örgütlerinin fikirleri alınarak hazırlanması şarttır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, her türlü projesinde ve bütçeye dair karar alım süreçlerinde kadın örgütlerini muhatap alarak sürece katılımlarını sağlamakla yükümlüdür. Bakanlık bütçesi, kadın değil, aile bütçesi olarak tasarlanmıştır. Ne yazık ki, Sayın Fatma Şahin’in açıklamalarından da Bakanlık bünyesinde kadının bağımsız olarak güçlenmesi değil, aile değerlerinin korunmasının esas alındığı anlaşılmaktadır. Eğer aileye yönelik çalışmalar yapılacaksa baskıcı ve emek sömürüsüne dayalı aile yapısının güçlenmesi değil, demokratik ve eşitlikçi bir yapıya kavuşması esas alınmalıdır. Bunun için bütçeleme faaliyetlerinde de kadının geleneksel rollerini güçlendirmekten kaçınılmalı ve sosyal yardım değil, sosyal hak temelinde çalışılmalıdır.

Toplumun kolektif ihtiyaçlarını karşılamak için planlanan merkezî bütçe, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik sistemi, istihdam, ulaşım başta olmak üzere tüm alanlarda cinsiyetler arası eşitsizliği ortadan kaldıracak biçimde planlanmadığı takdirde kadına yönelik ayrımcılığın önüne geçmek mümkün olmayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı 9 Ocak’ta Paris’te 3 Kürt kadın siyasetçinin katledilmesiyle bu süreç başlamıştı. Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez arkadaşlarımızın hunharca katledilişlerinin üzerinden neredeyse bir yıl geçecek ancak olay hâlâ aydınlatılmadı. Fransa devleti tarafından yürütülen soruşturmada henüz bir gelişme kaydedilemedi. Kadınlar başta olmak üzere kamuoyu katliamın sorumlularının açığa çıkarılması ve yargılanması yönünde bir irade ortaya koymuşlardır ancak Sayın Bakan, bu konuda bugüne kadar bir açıklama dahi yapmamıştır.

Değerli milletvekilleri, kadın cinayetleri konusunda verdiğimiz önergelere çelişkili cevaplar gelmekte, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının verileri birbiriyle çelişmektedir. Sorularımızın çoğu ise cevapsız kalmaktadır. Örneğin Adalet Bakanlığına göre 2009’un ilk yedi ayında 953, İçişleri Bakanlığına göre 324 kadın öldürülmüştür. İçişleri Bakanlığı tarafından (7/17781) esas numaralı Önerge’mize verilen cevabi yazıda “2009-2012 yılları arasında 1.411 kadın cinayete kurban gitmiştir.”, aynı mahiyette (7/12389) numaralı Önerge’mize Adalet Bakanlığına ait cevabi yazıda ise 2009-2012 yılları arasında cinayete kurban giden kadın sayısı 155 olarak verilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de kadınlar koruma altındayken bile öldürülmektedir. En son, haziran ayında kocası tarafından bıçaklanarak öldürülen Muhterem Göçmen’e cinayetten sekiz gün önce koruma kararının uygulanması için başvurduğu emniyet tarafından “Bütün polisler Gezi’de.” yanıtı verilmişti. Bunun gibi pek çok kadın katliamı basına da yansımışken, Bakanlığın bu konuda harekete geçtiğini ne yazık ki göremedik. Sayın Bakan bu konuda ne yapmayı düşünmektedir, koruma yöntemlerini ve dolayısıyla kadını güçlendirmeyi hangi yollarla sağlamayı değerlendirmektedir; merak ediyoruz.

Bakanlık bu yıl 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’ndeki tutum ve açıklamalarıyla da kadına karşı şiddeti bir nefisle mücadele sorunu gibi ele almış ve sistematik kadın katliamlarının üzerini örtmeye çalışmıştır. Bakanlık bu konuda kurumsal anlamda üzerine en büyük sorumluluk düşen yapıdır ve elbette bu mücadeleye katılmakla ve hatta öncülük etmekle de yükümlüdür fakat mücadele yöntemlerinin uygunluğu ve kullanılan dilin önemi unutulmamalıdır.

Bakanlık tarafından 25 Kasımda başlatılan imza kampanyasında “Kadına yönelik şiddete ortak olmayacağız, seyirci kalmayacağız. Kadına yönelik şiddete son vermek için el ele verelim. Kadına karşı şiddetle mücadelede üzerimize düşen görevi yapmak üzere kararlıyız, biz de varız.” ifadeleri yer almaktadır. Bakanlığın bu konudaki görev ve sorumluluğu had safhada önemli iken toplumun pasif bir bileşeniymiş gibi “Biz de varız!” ifadesinin kullanılması kadına dönük şiddetle mücadele görevini ikinci plana attığını göstermektedir. İmza kampanyaları genellikle sivil yapılanmalar ya da bireyler tarafından başlatılan ve devletleri ya da hükûmet mensuplarını bir konuda adım atmaya zorlamak için seçilen bir mücadele yöntemidir. Bakanlık kendisini kadına karşı şiddette bir özne olarak konumlandırmakta mıdır, yoksa İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Başbakanlık gibi kurumları bu konuda adım atmaya çağırmış ve karşılık bulamayarak ilgili kurumları zorlamak için böyle bir yol mu seçmiştir?

Değerli milletvekilleri, bir tarafta Hükûmetin kürtaj yaptırmak isteyen kadınlara çeşitli zorluklar çıkardığı, doğum kontrol haplarının SGK kapsamına alınmadığı, liseli ve üniversiteli kadınlara zorla bekâret testi yaptırıldığı ve ailelerine bildirildiği, kürtaj yaptıran kadınların fişlendiği ve peş peşe çıkan evlilik teşvikleri düşünüldüğünde kadının bedeni üzerinden yürütülen politikaların kadının üzerindeki baskıyı artırdığı bir gerçektir. Kadına yönelik şiddetin yalnızca fiziksel yönünün olmadığını, bedeni ve doğurganlığı üzerinde kurulan tahakkümün de bu kapsama girdiğini unutmamak gerekiyor. Bu noktada, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kadınlara yönelik şiddetin bu boyutunu da ele alarak ciddi anlamda kadını özgürleştiren sosyal politikalar üretmesi aciliyet arz etmektedir.

AKP döneminde giderek artan kadın cinayetlerinin nedenleri ve faillerine baktığımızda, cinayetlerin aile içi tartışma ve boşanmaların sonucunda ve genel olarak kadına yakın olan eş, eski eş, nişanlı, baba ya da erkek kardeş tarafından işlendiği görülmektedir. Koruma tedbirleri ve sığınma evleri yetersiz kalmakta, cinayetlerin önüne geçilememektedir. Basından derlenen verilere göre 2013 yılının ilk on ayında erkekler tarafından 268 kadın öldürülmüş, 148 kadına ve kız çocuğuna tecavüz edilmiş, 170 kadın yaralanmış ve 123 kadın taciz edilmiştir.

Yine, kadını şiddetten korumak için çıkarılan yasanın ailenin korunması mantığı üzerine inşa edilmiş olması, kadını yok sayan anlayışın bir ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Şiddetin en fazla yaşandığı yer olan aile kutsanarak kadın sadece ailenin devamı için korunması gereken bir nesne hâline getirildiğinde ortaya çıkacak tablonun bundan farklı olması beklenemezdi. AKP Hükûmetinin iktidarı boyunca kadına yönelik şiddetin neredeyse her yıl katlanarak yüzde 1.400 oranında artmış olması da bunun bir sonucu değil midir?

Bir yıldır üzerinde çalışılan fakat içeriği henüz kadın örgütleri ve siyasi parti gruplarıyla paylaşılmayan istihdam paketinin kadınlar için nasıl ve ne şekilde istihdam koşulları sağlayacağı konusunda ciddi kaygılarımız bulunmaktadır. Kadınlar yıllardır istihdam alanında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için mücadele etmektedir. Buna rağmen, kadın istihdam paketi hazırlanırken kadın örgütleriyle görüş alışverişi yapılmamış ve kadınların talepleri dikkate alınmamıştır. Kadını çok çocuk doğurarak bu çocukların bakımını kendi başına üstlenmeye itecek olan bu paket, kadının özgürleşmesinden çok emeğinin daha çok sömürülmesine yol açacaktır.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarının söylem ve politikaları ataerkil düzenin zihniyetiyle bire bir uyum içerisindedir. Başbakan, kadınlardan en az üç çocuk doğurmalarını istediğini her platformda ifade etmektedir. Türkiye ve Kürdistan’da kadınlar, Hükûmetin bedenleri üzerinde tasarruf sahibi olma talebine yıllardır alanlarda olarak ve dayanışmayla karşı çıkmaktadır. Sayın Başbakan Ağustos 2013 tarihli bir konuşmasında “Ben bu davaya gönül vermiş hanım kardeşlerime, gelin, en az üç çocuğu vatana hibe edin diyorum.” ifadelerini kullanmıştır. İktidarın, kadınların çok çocuk doğurmalarını istemesi yalnızca muhafazakar politikalar ekseninde değerlendirilemez. Bu aynı zamanda militarist bir yaklaşımı benimseyen yönetimlerin askerî güçlerini artırmak için nüfus politikası olarak izlediği bir yoldur. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da Hükûmetin, kadınları çok çocuk doğurmaya teşvik eden politikalarının en büyük uygulayıcısı konumundadır.

Değerli milletvekilleri, tecavüz ve cinsel saldırı, kadına yönelik şiddetin en vahşi boyutlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Sistem, bu konuda bir bütün olarak çalışıp cinsel şiddete uğrayan kadının mağduriyetini artırmaktadır. Tecavüz ve diğer cinsel suçlara ilişkin davalarda yargısal sürecin de kadınların aleyhine işlediğini ve ataerkil devlet zihniyetinin kadınlara yönelik tutumunun uygulayıcısı olduğunu görüyoruz. Uluslararası hukuk metinlerinde, insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamına giren cinsel suçlar, Türkiye’de birkaç olumlu örnek dışında cezasızlığa tabi tutulmaktadır. Cinsel suçların failleri, çeşitli gerekçelerle ya ceza indirimi ya da salıverme yoluyla âdeta ödüllendirilmektedir.

Bakanlık, bu noktada, cinsel suçlara ilişkin davalardaki sürecin takipçisi olmalı ve kadına karşı şiddeti önleme perspektifiyle yargıdaki kurumları zorlayarak kadınları destekleyici bir tavır almalıdır. Zira, tecavüzün gerçekleşmesi kadar tecavüzcülerin yargılanmaması ve devlet tarafından korunması da cinsel şiddet sorununun çözümlenmemesinde etkili olmaktadır. Pek çok olayda, özellikle asker, polis, okul müdürü gibi devletin kurumlarında çalışan erkekler tarafından işlenen tecavüz suçlarının yargılanma aşamasında faillerin serbest bırakıldığını gördük.

Bingöl’de 16 yaşındaki kız çocuğuna 8 uzman çavuş tarafından yapılan cinsel istismar davasında faillerin serbest bırakılması, Dersim’de AKP eski il başkanının engelli bir kız çocuğuna tecavüz edip cezasız kalarak beraat etmesi, Sayın Şahin’e göre mücadele edilmesi gereken sistematik şiddet ürünleri değil midir?

Pek çok hak ihlallerinin yaşanmakta olduğu cezaevleri de, kadınlar ve LGBT bireyleri açısından ayrımcılığın yoğunlaştığı, baskı ve zulmün arttığı mekânlardır. Zorla çıplak arama uygulaması, cinsel taciz ve şiddet bu alanda en çok karşımıza çıkan uygulamalardır. Yapılan fiziksel ve psikolojik şiddete kadın tutsaklar tarafından direnç gösterildiğinde ise hücre cezası verilmekte ya da tutsakların ceza süreleri uzatılmaktadır. Çıplak arama uluslararası sözleşmelerce insan onuruna aykırı olarak tanımlandığı hâlde, Türkiye cezaevlerinde bu uygulama hâlen sürmektedir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesi hakkında konuşurken, nefret söyleminin ve nefret cinayetlerinin en büyük mağdurlarından biri olan trans bireylerden de bahsetmeyi zorunlu görmekteyiz. 2012 yılında 6, 2013 yılında ise 5 trans birey öldürülmüştür. Kadına yönelik şiddet ve kadın katliamları gibi, trans bireylere yönelik şiddet ve trans cinayetleri de politik ve sistematiktir. Bakanlık ise bu gerçek karşısında hiçbir açıklama yapmamış, cinayetleri önlemek için herhangi bir adım atmamıştır. Bütçe hazırlanırken bu konunun gündeme alınıp alınmadığı merak konusudur.

Değerli milletvekilleri, cinsiyet eşitsizliği, ayrımcılığın en keskin ve en yaygın biçimi olduğundan, siyasal alanın demokratikleşmesi için kadının özgürleşmesi ve karar mekanizmalarına eşit katılımı esastır. Bunun için, devlet, siyasetin tüm süreçlerine kadınların eşit ve aktif katılımını sağlamakla ve bunun önündeki engellerle mücadele etmek durumundadır. Kadınların karar alma ve uygulama süreçlerinde temsiliyetlerini sınırlayan koşulların ortadan kaldırılması için siyasette kadın kotasının esas alınması şarttır. Seçimlerin ve siyasal sistemin demokratikleşmesi için Seçim Yasası’nda değişikliğe gidilerek yüzde 50 eşit temsiliyet uygulanması ve kadın adayların maddi olarak desteklenmesi için ayrı bütçe ayrılması gerekmektedir. Yerel yönetimlerde kadının temsiliyetini artırmak açısından eş başkanlık sisteminin yasal olarak tanınması zorunludur. Bu noktada Mecliste içinde “kadın” kelimesi geçen tek bir birim olan Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu hakkında çıkan haberler konusunda da Bakanlıktan bir açıklama beklemekteyiz. Komisyonun kapatılacağı ya da adından “kadın” kelimesinin çıkarılacağı yönündeki haberler basına yansıdığı hâlde bu konuda resmî bir açıklama yapılmamıştır.

Değerli milletvekilleri, Bakanlığın görev alanına giren engelli bireylerin sorunları da çözüm beklemektedir. Dezavantajlı gruplar arasında yer alan engelli vatandaşların bedensel ve zihinsel engellilik durumları toplum içinde ayrımcılığa uğramasına neden olmaktadır. Devletin engelli politikasının, sosyal haklar perspektifine değil, engellileri muhtaç, kendisini de hayırsever olarak konumlayan bir bakış açısına dayandığını görmekteyiz. Engelli vatandaşlar, kent yaşamından sosyal güvenceye kadar pek çok alanda sorunlar yaşamaktadır. Hükûmetin engellileri eşit vatandaş saymayıp yardıma muhtaç bir kesim olarak görmesine çarpıcı bir örnek AKP Tekirdağ Milletvekili Ziyaeddin Akbulut tarafından sarf edilen sözlerle açığa çıkmıştır. Sayın Akbulut, Bakanlığın politikalarını övme amaçlı yaptığı bir konuşmada “2005 yılında çıkardığımız yasa ile biz, engellileri insan yerine koyduk, adam yerine koyduk.” ifadelerini kullanmıştır. Bu sözler, Hükûmetin yasalarda yaptığı sözcük değişiklikleriyle süslemeye çalıştığı engelli politikasının gerçek yüzünü açıkça yansıtmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin sosyal politika alanındaki değişikliklerine dair en önemli sıkıntılardan bir kısmı da çocuklar tarafından tecrübe edilmektedir. Ne yazık ki, Türkiye, okul çağında olan ve normalde okullarında olması gereken çocukların çocuk işçi olarak en fazla çalıştırıldığı ülkeler arasındadır. Mevsimlik tarım işçiliğinde fazlasıyla öne çıkan çocuk emeği sömürüsüne Bakanlığınızın acil olarak adım atması gerektiği kanaatindeyim.

Yine, etkin bir mücadele yürütülmesi gereken diğer bir alan da Türkiye’deki adalet mekanizmasının büyük oranda pay sahibi olduğu, çocuklara yönelik cinsel şiddet ve istismardır. Her yıl binlerce çocuk -önemli kısmı birinci dereceden yakın akrabası tarafından olmak üzere- cinsel istismara uğramaktadır.

Çocukların yaşadığı ve devletin pay sahibi olduğu sorunlardan bir diğeri de suçsuz olduğu hâlde cezaevlerinde tutulan yüzlerce Kürt çocuğuna ilişkindir. Pozantı Cezaevi, bu konuda hepimizin ilk aklına gelen yer olmakla beraber, Şakran’da, Sincan’da ve daha pek çok cezaevinde uygulanan işkence ve tecrit koşulları belki de en çok çocukları etkilemektedir.

Pozantı Cezaeviyle basına yansıyan ve kamuoyu vicdanını yaralayan “Cezaevlerinde çocuklara karşı şiddet ve istismar” konusunda hâlen hiçbir gelişme olmaması, Hükûmetin ve Bakanlığınızın bu konuda duyarsız kaldığını düşündürmektedir.

Devletin silahlarıyla öldürülen Kürt çocukları da şiddetin bir boyutudur. Ceylan, Uğur, Enes ve daha birçok çocuk bu  kurşunlarla katledilmiştir. Bu konuda da herhangi bir ilerleme kaydedilmemektedir ve failler hâlâ cezasız kalmaktadır.

Tablo, iç karartan bir tablodur değerli milletvekilleri. Bilinmelidir ki demokratikleşme, kadınlara, çocuklara, engellilere yönelik şiddet devam ederken söz konusu olmayacaktır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, adında geçen sosyal politikaları kurarken tüm bu katliamları,  tecavüzleri ve hak ihlallerini gündemine alıp bunlara karşı bir mücadele örgütleyecek midir yoksa  bu yılın bütçesi de öncekiler gibi toplumsal kesimlerin gerçek talep ve ihtiyaçları hesaba katılmadan mı değerlendirilecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 11.51

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 12.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK (Erzincan)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Şimdi, söz sırası, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı olarak Muş Milletvekili Demir Çelik’te. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Çelik.

Süreniz yirmi beş dakikadır.

BDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, sayın bakanlarımız da buradayken Hükûmetin dikkatine sunmak üzere, az önce bir haber aldık; geçen hafta Anayasa Mahkemesinin uzun tutukluluk süresi ve aynı zamanda seçilmişliğini göz önünde bulundurarak Sayın Mustafa Balbay’ın tahliye yönlü kararını dikkate alan mahkeme, ne yazık ki Diyarbakır’da aynı gerekçelerle tutuklu bulunan milletvekillerimizin tahliye taleplerini reddetmiştir. Bu bir skandaldır. Bunun adı hukuk değil, keyfiyettir, siyasi saiklerle bir kesimi ötekileştirmektir, iradesizleştirip teslim almaktır. Yıllardır tam da itiraz ettiğimiz mevcut, var olan uygulamaların muhatabı olma pozisyonundaki konumumuzun gereği yer yer isyana kalkışımızın nedenleri görülmelidir. Hukuk adil olmalıdır, herkese eşit mesafede, herkesi kucaklayan eşitlikçi zihniyetin yansıması olarak yansıtılmalıdır. Bugün KCK davası adı altında tutuklu bulunan milletvekilleri için istenen ceza örgüt üyeliğinden altı yıl üç aydır. Bunun infazı toplamda dört buçuk yılı ihtiva ediyor olmasına karşın milletvekillerimiz beş yılı aşkın bir süredir içeride tutukludur, buna rağmen tahliye edilmemektedir. Uyaran, ikaz eden ve hukuk dışılığa vurgu yapan Anayasa Mahkemesi iradesini de yerel mahkemeler dikkate almamaktadır. Ya devlet, devlet olmaktan çıkmıştır ya siyasal hesaplar neticesinde bir bölgeye, bölgenin halkına, onun siyasal temsilcilerine yaklaşım, tamamıyla militarist çizginin inkârcı, imhacı anlayışının, zihniyetinin tezahürüdür, bu manada da skandaldır. Bu skandal ya tez elden ortadan kaldırılmalı, hukuki gerekçeler öne çıkarılarak milletvekillerimiz özgürlüğüne kavuşturulup olması gereken mekânlarına gelmelerine fırsat verilmelidir ya da demokratik çözüme toplumumuzun yüzde 80’inin umut beslediği bu ortamda, giderek güvenin yitimi, giderek çatışmanın, ölüm ve öldürmelerin yeniden yaşanacağı bir kaygıyı yaşayacağımızı ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bütçeye ilişkin düşüncelerimi de ifade etmek isterim. Demokratik ve hukuk devletinin aynı zamanda hukuk kaideleriyle yönetilen ülkelerde bütçeler toplumun temel meşru, demokratik taleplerini karşılamak için vardır. Başta barınma, beslenme, güvenlik, eğitim ve sağlık olmak üzere, sosyal politikaları ve ihtiyaçlarını karşılamak için vardır ama aynı zamanda siyasal, kültürel ve ekonomik faaliyetlerini, hem bireyin hem toplumun ve toplulukların bu faaliyetlerini yürütmesini kolaylaştırmak için hazırlanılır hem de demokratik hukuk devletinin sürdürülebilirliğine hizmet edecek bir kısım mali ve cari harcamalarına fırsat vermek için hazırlanılır ancak söz konusu Türkiye, söz konusu Türkiye’nin 2014 bütçesi olduğunda bu kriterlere, niteliklere uygun bir bütçenin hazırlandığını, buna dair duyarlılıkların devreye konulduğunu söylemek mümkün değil. Her şeyden önce, toplum dinamikleri, örgütlü yapıları dikkate alınmadan, demokratik meşruiyet kazandırmadan, askerî ve sivil bürokrasinin bir kısım hassasiyetlerine, duyarlılıklarına ve masabaşı bir kısım matematiksel, aritmetik işlemlere tabi tutulan bir bütçe olması özelliğiyle demokratik değil ama aynı şekilde, bu bütçe, büyüyen ve çoğalan toplum ihtiyaçlarını karşılamadan öte, devletin ve hiyerarşinin sürdürülebilirliğine yani devletin ve erkin dikey büyümesine hizmet edecek niteliktedir. Yatay değil, toplumun meşru, demokratik taleplerini karşılamaktan uzak bir niteliktedir. Bu özellikleriyle de erildir, bu özelliklerinden hareketle de sosyal muhtevadan yoksundur. İçinde kadın, çocuk, engelli, yoksul, emekçi, ezilen ve emeklinin ihtiyaçlarını karşılamak gibi bir duyarlılığı da, bir ihtiyacı da gündeme getirmiş değildir.

Bu manada da bütçeden murat edilen şey, demokratik çözüm ruhuna denk düşen bir zihniyetle ülkeyi demokrasiye duyarlı kılmak, demokratik cumhuriyette eşit, adil vatandaş olmanın haklarına sahip insani ve ahlaki bir kısım sorunları karşılamaktan uzaktır. Eril olduğu kadar da bu boyutuyla çatışmacıdır, güvenlikçi politikaların esaretinden kendini kurtarabilmiş değildir. Bu yönüyle de barışçıl değildir, barışçıl olmadığı için de hukuk devletiyle bağdaşmayan barışık bir pozisyonda ve konumda değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gönül isterdi ki, demokratik çözümden bahsettiğimiz bu süreçte, bütün sivil toplum örgütleri, demokratik kitle örgütleri, sendikalar ve onların temsilcisi pozisyonundaki Millet Meclisi siyasi partileri, aktörleri bu bütçenin aktif bileşenleri, öncüleri ve özneleri olmalıydı ama nasıl ki, bu süreçte özne ve öncülük rolü, mevcut sivil toplumun demokratik örgütlüğüne tanınmadıysa, bütçenin kendisinde de insan da özne olarak görülmemiştir, sağlık da özne olarak görülmemiştir. İnsan ve insani ihtiyaçlarını satın alınabilinir, satılabilinir bir kısım meta fetişizmine kurban edilmiştir ama aynı şekilde, sağlık da bu fetişizmden gerekli nasibini alarak uluslararası ve küresel boyuttaki emperyal güçlerin taşeronluğuna, onun ülkedeki ayağı ve pozisyonu konumunda bulunan iktidarın yaklaşımına da hizmet etmiştir.

Bu anlamıyla da bütçe, mevcut, var olan sorunları, siyasal, sosyal, ekonomik, demokratik, kültürel sorunları karşılamaktan uzak olacaktır. Nereden biliyoruz diye soracak olursanız, bütçenin yüzde 45’i mali ve cari harcamalara, yüzde 13’ü askerî ve güvenlik politikalarına, yine, birçok bakanlığın cari harcamalarını da toplamda üst üste koyduğumuz da yüzde 22’lik gibi bir bareme tekabül eder ki, toplamda da, bu manada, cari harcamalara, savaş ve savaş politikalarına gidecek rakam toplamın yüzde 80’idir. Geriye kalan yüzde 20’lik bir bütçe oranıyla siz eğitimi, sağlığı, kültürü, sosyal politikaları karşılamaya çalışırım dediğinizde, bizi, en nihayetinde, izaha muhtaç bir durumla karşı karşıya bıraktırırsınız. Karşılanamadığı, karşılanamayacağı geçen doksan yıllık cumhuriyet tarihinde görülmüştür ama ne yazık ki “sosyal politikalar” denilince, hükûmetler, iktidarlarını sürdürmeye hizmet edecek bir kısım ilişkilere dönüştürdüklerinden, gizli ödeneklerle bu sosyal politikaları, sosyal yardımlaşma vakıfları üzerinden, ilçelerde kaymakamlar üzerinden, ilde valiler üzerinden, toplumu hem iradesizleştirmek hem onun iradesini satın alınabilinir bir metaya dönüştürme zihniyetine sahip oldukları için de, seçim öncesinde bu ve benzeri kaynaklar bol hesaptan aktarılır.

Sosyal yardımlaşma vakıfları, özgür olması gereken bireyin, seçme seçilme hakkını ve iradesini sandığa özgürce yansıtma hakkını gasbetmek için kullanılır; yoksul bıraktırır, yoksul bırakmakla beraber muhtaç bıraktırır, muhtaç ve yoksul bıraktırdığı vatandaşı, küçük, günübirlik bir kısım ihtiyaçlarını karşılayacağı vaadi ve taahhüdüyle onun oyuna göz diker. İktidarlar dün de bunu böyle yapmıştır, bugün de böyle yapmaya devam ediyor. Bu nedenle, bütçelerde cari ve mali harcamalarla sivil ve askerî bürokrasinin oligarşik yapısını korumaya hizmet eder, dikeyine büyüyen devletin güvenliğini, dikeyine büyüyen devletin geleceğini güvence altına alan uygulamalarla bütçeler şişirilir; içinde özgürlük yoktur, adalet yoktur, eşitlik yoktur; içinde insan yoktur, insan ve insanın meşru talepleri yoktur. Bu anlamıyla da 2014 bütçesinin kendisinde de, Sağlık Bakanlığının bütçesinde de bu kriterlere yaklaşmak mümkün görünmüyor.

1975’ten bu yana, yaklaşık otuz sekiz yıllık zaman diliminde, uluslararası küresel emperyal gücün neoliberal politikalarının yansıması olarak bütçe şekillendirilmiştir, bütçe, taşeronlaştırmanın, piyasalaştırmanın ve ticarileştirmenin bir uygulama alanına dönüştürülmüştür. Evet, geçmişte kamu hastanelerine, üniversite hastanelerine bireyin erişimi zordu, iş kolaylaştırılmış gibi görünebilir ama kolaylaştırılan erişimde söz konusu olan hizmetin bedeli ağırdır. Sosyal güvenlikten yoksunsanız, elitist siyasetin yürütücüsü değilseniz, mal ve mülk sahibi zengin sermaye sahibi değilseniz o hastanelerde tedavi görmekte, o hastanelerde öngörülen tedavinin bedelini karşılamakta da zorlanırsınız. Belki hastanızı rehin bırakmayabilirsiniz ama hastaneden çıkardığınız hastanın tedavisine harcadığınız bedelin karşılığı olan senetlerle kendinizi borçlu kılmak durumundasınız. Söz konusu olan umut vadetmektir, söz konusu olan yarına dair umudu pekiştirmek, bu umut arkasına takılan yığınlarla onların geleceğini çalmaktır. Bütçede öngörülen de bundan öte bir durum ve özellik arz etmemektedir. Bu manada da 2014 bütçesinin kendisi, kendisiyle birlikte Sağlık Bakanlığı bütçesi bu özelliklerinden yoksun olduğu için de, toplumda beklenmesi gereken, barınma, beslenme ve güvenlik temelli taleplerin karşılanamayacağından kaynaklı mutluluk değildir, mutsuzluktur; refah ve zenginlik değil, yoksulluktur.

Evet, ülkemiz ekonomik düzeyde büyüyor olabilir, dünyanın sayılı ekonomik gücü, 16'ncı güç gibi her gün övündüğümüz bir güce erişmiş olabiliriz. Ama bu güç bireye ve bireyin ihtiyaçlarını karşılamaya yansıtılmadığı gibi, her gün iktidarını ve sermayesini biriktirerek güçlenen ve büyüyen devasa holdingler, ama o büyüyen devasa holdinglerin karşısında da hiçleşen birey ve bireyin hakları, yoksunlukları, yetmezlikleriyle karşı karşıya bırakmıştır.

Bu uygulamanın ürünü ve eseridir ki, hâlâ Türkiye'de yüzde 12, Kürdistan’da yüzde 15 işsizlik söz konusudur. Bu ve benzeri uygulamalardan dolayı, hâlâ açlık sınırı olan 1 milyon 500 bin lira ücretin altında asgari ücretle insanlar çalıştırılmak durumundadır, emekliler açlık sınırının altında bir emekli maaşıyla yaşamını idame ettirme durumuyla karşı karşıya bıraktırılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, yoksulluk sınırı ülkemizde 3 milyon 500 bin liradır. 4 kişilik bir ailenin 3 milyon 500 bin lira gelire sahip olduğunu söylemek, neredeyse 25-26 milyon nüfus için mümkün değil. Bu insanlar, 3 milyon 500 binlik yoksulluk sınırına rağmen, ya asgari ücretle ya da emekli maaşının zor, sıkıntılı koşullarıyla yaşamlarını idame ettirme durumuyla karşı karşıya bıraktırılmış; onunla yetinilmemiş, yüzde 3, yüzde 4 oranında altı ayda bir yapacağımız zamlarla sanki onlara iyilik lütfediyormuşuz anlayışı ve yaklaşımıyla her gün onların umudunu karartıyoruz, beklentilerini karartıyoruz, onların haklarını çalıyor, haklarını engelliyor, gasbediyoruz ve bu manada da, tam da Sağlık Bakanlığının bütçesini konuştuğumuz bu günlerde toplumda beklenen iyilik hâllerini göremiyoruz.

Sağlık, sizin, bizim, hepimizin olmazsa olmazımızdır. Sağlık, doğal ve demokratik toplumdan bireyin kazandığı bir haktır. O hak; egemenlikçi, iktidarcı, hiyerarşik ilişkilere kurban edilemez, kurban edilmemelidir de ama ne yazık ki, birey olarak bizler, biz bireylerden müteşekkil toplum, sağlıklı düşünemiyor. Fiziksel, siyasal, sosyal, ruhsal ve bedensel noktada bu iyilik hâllerinden yoksunuz. Yoksun olduğumuz için cinayetler işleniyor, yoksun olduğumuz için şiddet ardı arkası kesilmez bir uygulama, ölüm ve öldürme makinelerine dönüştürülen insanlar olarak biz insanlığımızdan utanır ilişkilere mahkûm kılındık. Yetinmiyor, işçiler fabrikada, atölyede, tarlada, inşaatta her gün ölümle burun buruna. Son on yıllık AKP iktidarında 10.800 işçi sosyal güvenliğinden ve güvenlikli iş koşullarından yoksun olduğu için yaşamını kaybetmiştir. Bir Allah’ın kulu çıkıp bunun hesabını vermediği gibi, Avrupa’da ya da ileri ülkelerde gördüğümüz erdemliliğin gereği olarak ilgili kişiler ve sorumlu bakanlar istifa etmeyi bile gerekli görmemişlerdir.

Onlarca insanın öldüğü, yaşamını yitirdiği günler yaşadık. Hesabını vermediğimiz gibi, sorumlu kişiler yargı karşısında beraatla taçlandırılıyor ama özgürlük istediği için, adalet istediği için, hak istediği için, bugün, on binler siyasal tutsak ve rehine olarak cezaevlerinde âdeta yoksunlukları, yetmezlikleri ve siyasal iradesizleştirmeyi yaşıyorlar. Bu mu adalet? Böylesi bir adaletten bahsedebilmek demokratik bir hukuk devletinde mümkün müdür? Değil ama gelin görün ki “ileri demokrasi” söylemiyle peşimize taktığımız yığınlarla onların açlığını terbiye etmek, onların yoksulluklarını umuda dönüşme fırsatını elimizden bırakmadığımız için de iktidar olarak biz on iki yıldır toplumun tek seçeneği olarak, toplum karşısında tek seçenek olarak durmayı da başaran bir iktidara sahibiz.

Bu, elbette ki iktidarın suçu, günahı değil, biz muhalefetin, demokratik muhalefetin yapması gereken görevi yapamadığımızın öz eleştirisidir. Bu manada, bu kürsüden de ifade etmek isterim ki toplum seçeneksiz değildir, alternatifsiz olamaz. Tek seçenek, tek alternatif, AKP’nin on bir yıllık yoksunluklar ve yetmezlikler iktidarı ve alternatifi olamaz, aksine toplum kendi öz gücüne dayalı olarak bu alternatifini, seçeneğini yaratmak, oluşturmak ve kendisine kader olarak belirlenen bu duruma itiraz etmek durumundadır. O nedenle de önümüzde önemli fırsatlar var.

Demokratik çözümden bahsettiğimiz, silahların sustuğu, parmağın tetikten çekildiği bu süreci fırsata dönüştürmek durumundayız. Yani demokratik siyaseti öne çıkaran, demokratik siyaset üzerinden, toplumun meşru, demokratik taleplerini karşılayan bir noktadan soruna yaklaşmak durumundayız. O yönüyle, biz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak, bu seçeneklerimiz ve projelerimizle toplumun huzuruna her günden çok daha hazır olduğumuzu, bu hazırlık içerisinde çıkacağımızı da bu vesileyle ifade etmek, belirtmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya her gün hızla değişiyor. Değişen dünyanın bize sunduğu olanak ve imkânları görmezlikten gelerek, onları öteleyip, erteleyerek, toplumu her gün zapturapt altında tutabilme muktediriyetine sahip olmadığımızı bilmemiz gerekiyor.

Evet, toplum bir ana kadar, bir noktaya kadar size umut besleyebilir, beslediği umudun arkasında da kalabilir ama sonsuza, ilelebet bu umut muhafaza edilemez. Toplumun meşru taleplerini, demokratik meşru zeminde karşılayamadığınızda, dün olduğu gibi bugün de toplum dinamikleri itiraz eder, itiraz etmekle birlikte kendilerine kader olarak verilen bu duruma müdahale eder. Bu toplum, nice şahları, padişahları, imparatorlukları tanımıştır ama hiçbiri ilelebet kalıcı olmadığı gibi, toplum kendi doğal demokratik mecrasına ulaşmak için kıyasıya bir mücadeleyle, her gün ama her gün, anbean değişimi soluklamakta, değişimi topluma öngörmektedir.

Bu mücadelenin ürünü ve eseridir ki dünya da merkeziyetçi, katı devlet yapısı, otoriter idari yapı yerine ademimerkeziyetçi bir yönetime hızla evriliyor. Ülkemizin de buradan etkilenmemesi, dışında kalması beklenemez. İşte, 1980’li yıllardan bu yana başlayıp bir yanıyla neoliberal politikalarla toplumu kontrol altında tutmak isteyen ama öbür yanıyla da ademimerkeziyetçi yönetimlerle toplumun öz yönetimine dayalı ihtiyaçlarını karşılama algısı bizde de tez elden devreye konulmalıdır.

Ülke, Ankara’dan yönetilemeyecek kadar büyüktür, Ankara’dan ihtiyaçların karşılanamayacağı kadar yoğun nüfusa sahiptir. 780 bin kilometrekarelik her bir alanda meşru demokratik taleplerin karşılanması noktasında öz yönetime fırsat verildiğinde refah çıkar, zenginlik çıkar, mutluluk çıkar. Bu da öncelikle özgür, demokratik yerel yönetimler zihniyeti üzerinden demokratik, katılımcı, şeffaf, adil yönetimlerle olabilir. Siz, sağlığı Ankara’da konumlandırdığınız Sağlık Bakanlığıyla, Sağlık Bakanlığına bağlı bürokratlarla Muş’u, Hakkâri’yi, Artvin’i, Çanakkale’yi, Edirne’yi yönetemezsiniz. Yönetmeye kalkıştığınızda da oradaki iş ve işlemleriniz demokratik olmaz. Ama siz, yerel yönetimlere idari, mali özerklik verdiğinizde, belediyelere sağlık, eğitim, kültür ve turizmi devrettiğinizde, belediyelere zabıta faaliyetleriyle birlikte asayiş ve güvenlik faaliyetlerini verdiğinizde, Avrupa’da olduğuna benzer, Bölgesel ve Yerel Yönetimler Özerklik Şartı ile ora halklarının, ora kimliklerinin, kültürlerinin kendilerinin öz yönetim organlarıyla kendisini yönetmesi mümkün olabilir ve bu manada da bedensel, ruhsal olduğu kadar siyasal ve sosyal iyilik hâli olan sağlığı da bireyin ayağına götürmüş olduğunuz gibi, birey ve bireylerden oluşan topluluklar hem mecliste hem yönetimde hem de bütçede, bütçenin oluşturulma süreçlerine aktif katıldıkları için de demokrasiyi hayat bulur noktaya taşırsınız.

Demokrasi sanal, sözde bir kavram değil; ete kemiğe büründürülecek kadar, siyasal, sosyal dokuyla içli dışlı olan bir olgudur. Demokrasi, bu manada, kişinin, kişiden oluşan toplulukların günlük hayatına sirayet etmeyecekse anlamı ne? Demokraside insanlar mutlu değilse, özgür değilse, adil, eşitlikçi değilse, benim için uygulanmış yüzde 99’u için uygulanmamışsa kıymetiharbiyesi olabilir mi? Bu manada, Meclis, sadece kendisi için, kendisinden oluşma siyasal partiler için, bu siyasal partilerin elitist yapıları içinde değil bütün toplum için demokrasi istemelidir. O yönüyle de biz, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmanın gereği olarak, şeffaf, hesap verebilir, sürdürülebilir yerel yönetimler hizmetinin önünü açmalı, ona fırsat verebilmeliyiz.

Bizim imzaladığımız, 92’den bu yana imzaladığımız Avrupa Birliği Bölgesel Yerel Yönetimler Özerklik Şartı üzerindeki çekinceleri niye kaldırmıyoruz, niye çekiniyoruz? Çekinecek bir durumda olmadığımızın realitesini, gerçeğini gördük. Kürtler ayrı bir devlet sevdası, ayrı bir devlet kurma mücadelesi yerine demokratik ortak vatanda birlikte yaşama iradesini beyan etmişken, bu fırsat üzerinde demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmayla toplumu öz gücüne kavuşturmak, özgürlüğüne kavuşturmak bize ne kaybettirir? Aksine, kazanacağımız, dünya kadar bir gelecek. Bu gelecekte, dili, kimliği, kültürü, inancı, cinsi, rengi ne olursa olsun herkesin eşit, özgür vatandaş olarak erişebildiği, evrensel hukuka dayalı parasız ana dilde sağlık, ana dilde eğitimi alabildiği bir ülkede hepimiz mutlu, hepimiz huzurlu, hepimiz kardeşçe, barış içerisinde bir arada yaşayabiliriz. Ama, çok görüldü, çok görülüyor, adalet, eşitlik dağıtması gereken kurum bile bu anlayıştan, bu zihniyetten uzaksa toplumun ötekisi çok daha geridir, çok daha uzaktır.

Bu manada da Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz 3 Ocak 2014’te demokratik çözüm sürecinin birinci yılını doldurmuş olacağız. Kürt tarafının önemli ve nitelikli adımlar attığı bu süreçte -devlet kendisinden beklenen nitelikli adımlarla- toplumun ve toplulukların, halkların, inançların, kültürlerin kendisinden beklenen özgürlüklere kavuşması hakkı vardır. Bu hakkı gasbetmeden, bu hakkı ötelemeden, ertelemeden halklara, kimliklere, inançlara tanımak, devretmek bu Meclisin görevidir. Bu görevin yerine getirileceği, ifa edileceği duygularımla hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum, iyi günler diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Barış ve Demokrasi Partisinin grup adına konuşmaları bitti sayın milletvekilleri.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşmalar bölümüne geçiyoruz.

Adalet ve Kalkınma Partisi adına birinci konuşmacı Mehmet Erdoğan, Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2014 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bundan tam on yıl önce, itibarı yıpratılmış, ekonomi içinde “kara delik” diye tabir edilen, üvey evlat muamelesi gören bir Türk tarımı ve çiftçisi vardı. 765 bin çiftçimiz 2,5 katrilyonluk bir borçla haciz kıskacındaydı. Yüzde 59’luk faizle aldığı o cüzi krediler birikmiş ve bunları ödeyemez hâle gelmişti.

FARUK BAL (Konya) – Anlat, anlat; masal bunlar.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - “Tarımda reform yaptık.” diyenlere sormak lazım. O yıllar da gübre desteği kaldırılmış “Muhtaç çiftçilere ödünç tohumluk verilmeyecek, kredi faizleri sübvanse edilmeyecek, Toprak Mahsulleri Ofisinin fiyat desteği kaldırılacak.” diye IMF’ye taahhütlerin verildiği bir dönemdi. “Bunların yerine doğrudan gelir desteği konacak.” deniliyordu. Halk buna “tarla parası” diyordu. Tarlası olan, tapusu olan alıyordu bu parayı. Ürünle, üretimle, verimlilikle hiç alakası yoktu bunların. O yıllarda üç haneli enflasyon rakamları vardı, gecelik 7.500’lük faizler vardı, batırılan bankalar, hortumlanan yüzlerce milyar dolar vardı. “Tarımda reform” adı altında bu ülkenin insanlarına, aziz çiftçilerimize bir zehir içirilmek istendi ama milletimiz bunları unutmadı. AK PARTİ, Türk çiftçisini ekonomimiz içinde vazgeçilmez bir aktör olarak gördü. Çiftçimiz ekonominin hayırlı evladıdır. Tarımı kalkındırmadan Türkiye’yi kalkındıramayız. Hedefimiz, tarımın gelişmesi ve büyüyen Türkiye’ye damgasını vurmasıydı.

AK PARTİ hükûmetlerinin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının sorunları çözme konusundaki iradesi, kararlı politikalar ve sağlanan desteklerle bugün tarımda önemli bir noktaya geldik. 52 yeni destek verildi; sadece 2013 yılında 9 milyar TL, son on yılda çiftçimize 60 katrilyonluk nakit destek verildi, 12 milyarlık hayvancılık desteği verildi. Tarım Kanunu, Tohumculuk Kanunu, tarım ürünleri sigortası AK PARTİ döneminde çıkartıldı.

Tarım havzaları, kırsal kalkınma hamleleri, sulama yatırımlarına hibe desteği, arazi toplulaştırılması, yem bitkileri, mera ıslahı, tohumculuk destekleri, güvenilir gıda Bakanlığımızın yaptığı çalışmalardan birkaçı. Tarım sektörüne verilen destekler sadece bundan ibaret değil, tarımsal kredilerin sübvansiyonu var. İşte, 2002’li yıllarda yüzde 59 olan faizler AK PARTİ döneminde yüzde 0-8 aralığına çekildi. Toprak Mahsulleri Ofisinin ürün alımları yoluyla yaptığı desteklemeler var, Devlet Su İşlerinin sulama amaçlı yaptığı yatırımlar var.

Yapılan bu çalışmalarla bitkisel ve hayvansal üretimde önemli artışlar sağlandı; toplam tahıl üretimimiz 30 milyon tondan 36,5 milyon tona yükseldi, süt üretimi 8,5 milyon tondan 17,5 milyon tona yükseldi, tarım sektörünün millî gelire katkısı 36 milyar TL’den 112 milyar TL’ye ulaştı, tarımsal ihracatımız 4 milyar dolardan 16 milyar dolara yükseldi.

Dünya Bankası Türkiye'nin sıralamasını yazıyor: “Dünyada 7’nci sıradasın; Avrupa’da 1’inci sıradasın.” diyor. Kim diyor? Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı FAO, Türkiye'nin tarımdaki başarı hikâyesinden bahsediyor.

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Hollanda 80 milyar dolar satıyor, biz 12 milyar dolar; Hollanda, Konya’dan küçük!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kandırmış seni, kandırmış.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Sayın milletvekilleri, Adıyaman’da AK PARTİ iktidarı döneminde çiftçimize on yılda 626 milyon TL -626 trilyon- nakit destek verildi, 108 bin dekar tarım arazisi sulamaya açıldı. Samsat birinci etap ve Çamgazi sulamaları bizim dönemimizde tamamlandı. Yıllardır bir rüyaydı, Çetintepe Barajı’nın temeli atıldı, Koçali Barajı’nın birinci ihalesi 16 Ocakta yapılıyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kaç milyon metreküp, depolama alanı kaç milyon metreküp? Ben söyleyeyim mi?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Besni Barajı, Çelikhan sulaması, Bebek, Aslanoğlu sulamaları, Gömükan Barajı proje çalışmaları bitmek üzere, inşallah 2014 yılında ihaleleri yapılacak. Sincik Arıkonak, Gerger Çifthisar, Çelikhan Yeşiltepe, Gölbaşı Balkar ve Çelik, Besni Akpınar göletlerindeki çalışmalar devam ediyor, Büyükçay Barajı’ndaki planlama çalışmaları devam etmekte. Suya hasret toprakların cazibeli suya kavuştukları dönemi AK PARTİ iktidarıyla görüyoruz ve göreceğiz. 800 bin dönüm arazimiz, yapılan bu çalışmalarla üretimle, bereketle buluşacak inşallah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Bakanımız Mehdi Eker’e ve Bakanlık bürokratlarına teşekkür eder, bütçenin hayırlı olmasını diler, sizleri saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, hatip, 57’nci Hükûmet döneminde çiftçilere yapılan hizmetleri çarpıtarak anlatmıştır, yalan ve yanlış bilgiler vermiştir. Cevap vermek üzere söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal.

Süreniz iki dakika.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FARUK BAL (Konya) – Goebbels diyor ki: “Gerçeğin hiç önemi yok, yalanı 40 defa tekrarlarsan o gerçekmiş gibi anlatılır.” Biraz önce burada hitap eden sayın hatip de o Goebbels kuralına uygun bir davranışta bulundu.

Gerçek şu: Cumhuriyet tarihinde çiftçimizin, hayvancılıkla meşgul olan kardeşlerimizin ilk defa cebi para görmüştür, ilk defa doğrudan cebine para verilmiştir, aradaki aracılar, tefeciler ve siyasi rantçılar ortadan kaldırılmıştır. Bugüne gelindiğinde, 2002-2013 arasındaki ortalama enflasyon yüzde 160’tır. Çiftçinin buğdayı 2002’deki fiyata göre yüzde 160 artması gerekir. 450-500 lira civarında buğdaya para veriyordu o dönemin Hükûmeti.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – 230.

FARUK BAL (Devamla) – Şimdi 500-600 lira civarında. Aradaki kayıp çiftçinin cebinden bu Hükûmetin yaptığı soygundur. (MHP sıralarından alkışlar)

Geçen sene, ayçiçeğinin fiyatı 1.500 liraydı, bugün 1.100 lira.

MUHARREM VARLI (Adana) – Ne 1.100 lirası Sayın  Bakanım, 800 lira!

FARUK BAL (Devamla) – Aradaki fark, çiftçinin cebinden bu Hükûmetin politikalarının yapmış olduğu soygundur.

MUHARREM VARLI (Adana) – Ama Mehmet Erdoğan bunu anlamaz ki.

FARUK BAL (Devamla) – Bir dakika canım!

2002 yılında, hayvancılıkla ilgili…  Yemin torbası 6,5 liraydı, bugün 48 lira; aradaki fark, bu Hükûmetin politikalarının çiftçinin cebinden yapmış olduğu soygundur. 2002 yılında, DAP gübresinin, ilacın fiyatıyla bugünü karşılaştırdığınız zaman yüzde 3’le yüzde 7,5 arasında 1 kat fark vardır. Aradaki fark 57’nci Hükûmetin döneminde çiftçiye vermiş olduğu refah payından bu Hükûmetin çiftçinin cebinden yapmış olduğu soygundur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın  Faruk Bal.

FARUK BAL (Devamla) – Niçin, gübre fiyatı ekim zamanı…

SADİR DURMAZ (Yozgat) – 1.500 lira.

FARUK BAL (Devamla) – …2bin liraya kadar çıkıyor da…

BAŞKAN – Sayın  Bal, süreniz bitti.

Teşekkür ederim.

FARUK BAL (Devamla) –…ekim zamanı geçtikten sonra bin liraya, 800 liraya, 700 liraya düşüyor? Aradaki rantçılara sağlamış olduğunuz farktır bu. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AHMET AYDIN  (Adıyaman) – Sayın  Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın  Aydın.

AHMET AYDIN  (Adıyaman) – Sayın hatip konuşmasında özellikle AK PARTİ Grubunun ve Hükûmetinin rantçılara sağladığı desteklerden ve özellikle de çiftçinin cebinden soygun yaptığından bahisle sataşmıştır.

FARUK BAL (Konya) –  Çok doğru, sataşma değil, hakikat.

AHMET AYDIN  (Adıyaman) – Sataşmaya cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın  Aydın.

Süreniz iki dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET AYDIN  (Adıyaman) – Çok teşekkür ediyorum Sayın  Başkanım.

Ben burada gerçek rakamları ifade edeceğim arkadaşlar. Yalnız, gerçek rakamları ifade ederken de lütfen samimiyetle, sıcaklıkla  dinleyelim. Yani, hiç öyle sıkıntıya sokmadan….

FARUK BAL (Konya) – İlacın, gübrenin, arpanın, mazotun…

AHMET AYDIN  (Devamla) – Bu fiyatları siz istediniz.

Bakın, tarımsal hasıla: 2002 yılında, Türkiye’de tarımsal hasılayı 23,7 milyar dolardan devralmışız, on yılda bunu 3 kat artırmışız, 62 milyar dolara çıkarmışız.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – On yıl önce sen de on yıl daha gençtin.

AHMET AYDIN (Devamla) – Yetmiş dokuz yılı, biz on yılda 3’e katlamışız.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Dünya büyüyor ya!

AHMET AYDIN (Devamla) – Tarımda kişi başına millî gelir: Bakın, tarımda çiftçinin cebine gelen parayı hesap ediyoruz.

FARUK BAL (Konya) – Büyüyenler holdingler, çiftçi değil.

AHMET AYDIN (Devamla) – Kişi başına millî gelir, tarımda 1.064 dolardı, biz bunu 3.591 dolara çıkarttık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bir gecede mi? Bir gecede mi?

AHMET AYDIN (Devamla) – Yine, tarımsal hasılada on yıl önce… (Gürültüler)

Tarımsal hasılada Türkiye on yıl önce Avrupa 4’üncüsüydü, dünyanın 11’incisiydi. Gelinen noktada, 2008’den beri Türkiye, Avrupa’nın 1’incisi, dünyanın da 7’ncisi konumuna geldi. Bunu AK PARTİ iktidarı getirdi.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Kişi başına düşen gelirde kaçıncı sıradayız?

AHMET AYDIN (Devamla) – Son on bir yılda, tarımsal ihracatımız 4 kat artmıştır. 4 milyar dolardan almışız, 16 milyar dolara çıkartmışız. Yine, son on bir yılda, çiftçimize sağlanan nakdî karşılıksız hibe desteği 60 milyara kadar ulaştı.

Ya rakamlar ortada, halkımız biliyor zaten, on yıl öncesini de on yıl sonrasını da çok iyi biliyor, çok iyi gözlemliyor. Gelinen noktada, AK PARTİ iktidarının çiftçimize, köylümüze yapmış olduğu destekleri, katkıları çok çok iyi biliyor. Siz ne kadar burada inkâr ederseniz edin, aslolan bu rakamlardır.

Ben, bu kez, bu rakamlardan dolayı, AK PARTİ iktidarının Başbakanı, AK PARTİ Hükûmetinin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Tarım Bakanımıza ve tüm ekibine çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Aydın, bakanlıkta çok kuyruk var, sen biraz bekle!

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun.

FARUK BAL (Konya) – Hatip benim sözlerimin yalan ve yanlış olduğunu ifade etmek suretiyle sataşmada bulundu.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hayır, burada çiftçinin cebinde soygun yok ki.

FARUK BAL (Konya) – Lütfen efendim.

BAŞKAN – Sayın Bal, öyle bir şeyi söylemedi, sadece rakamları ifade etti.

FARUK BAL (Konya) – Hayır efendim, benim söylediğim rakamları düzeltmek için çıktığını ifade etti. Oysa sadece kendi sözleriyle ifade etti.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden vereyim Sayın Bal çünkü bakın, başka arkadaşlar da söz istiyorlar, buna bir yerde nokta koymamız lazım.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, çiftçinin cebinde soygun olsaydı bu rakamlar olur muydu? Olmazdı.

BAŞKAN – Lütfen…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Onu ifade etmeye çalıştım.

BAŞKAN – Gıda ve Tarım Bakanı…

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, ben, AKP Hükûmetinin çiftçinin cebinden yaptığı soygunu kalem kalem anlattım.

BAŞKAN – Tamam.

FARUK BAL (Konya) – Beyefendi buna cevap vereceğim diye çıktı, ona bir cevap vermedi, kendi ifadesiyle benim sözlerimin yanlış olduğunu ifade etti.

BAŞKAN – Kendi cevabıdır, teşekkür ederim.

FARUK BAL (Konya) – Ama böyle bırakamazsınız bunu!

BAŞKAN – Sayın Bal, teşekkür ederim.

Buyurun yerinizden vereyim size bir dakika, bir açıklama…

FARUK BAL (Konya) – Efendim, hayır, ben teşekkürü konuşmadan sonra hak etmek istiyorum. Lütfen, iki dakika…

BAŞKAN – Sayın Bal, yerinizden açıklama vereceğim.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, bakın, buna bir cevap vermek istiyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, çiftçinin cebinde soygunun olmadığını ifade ettim, bir sataşmada bulunmadım ki. Yani, çiftçinin cebinde soygun olsaydı bu rakamlara çıkabilir miydik? Çıkamazdık.

BAŞKAN – Sayın Bal, sizin şahsınızla ilgili bir şey söylemedi ama…

FARUK BAL (Konya) – Şahsım değil, ben…

BAŞKAN – Bir müsaade eder misiniz!

Sizin şahsınızla ilgili bir sataşmada bulunmadı, sadece rakamları açıklamadı. Ama çok ısrar ediyorsanız buyurun vereceğim size… Ama lütfen artık son olsun bu.

FARUK BAL (Konya) – Çok az. sizin verdiğiniz sürenin yarısını kullanacağım.

BAŞKAN – Peki, iki dakika…

3.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

FARUK BAL (Konya) – Değerli arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun, çiftçi dediğimiz kişi nerede yaşar? Köyde yaşar değil mi? Türkiye’de köyde yaşayanların nüfusu yüzde 18 oranında AKP Hükûmeti zamanında düşmüştür. Niçin? Tarlaya takkaya ekti, bedelini alamadı, yiyecek ekmeğe muhtaç, asgari ücretle çalışmaya mahkûm kaldı.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Şehirleşmenin de göstergesi, sanayileşmenin de bir göstergesi, böyle bir şey olabilir mi?

FARUK BAL (Devamla) – En belirgin özellik bu. İşte, yüzde 8,5 oranında tarım alanı mümbit olan Konya’dan insanlar göç etti, Konya yüzde 8,5-10 civarında göç verdi; bu en önemli gerçektir. Ben, Sayın Aydın’ın “Evet, sizin söylediğiniz rakamlar yanlış, doğrusu şudur.” demesini beklerdim. Verdiği rakamları tetkik etmedim ama şu bir gerçek: Çiftçi, ekimini yapmayacak şekilde mağduriyete düşürüldükten sonra yandaşlara hortum hortum devletin parası verildi; oluşturulan hayvan çiftlikleriyle tarım kesiminde hayvancılıkla, tavukçulukla, danacılıkla uğraşan insanlara rant sağladı.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ya rant olsaydı, soygun olsaydı bu rakamlara ulaşılabilir miydi?

FARUK BAL (Devamla) – 8 milyar liraya dana sattınız 3,5 milyar liraya çiftçi bunu geri ödeyemedi. Adını “faizsiz” koydunuz, peşin parayı katlaya katlaya çiftçinin cebinden soydunuz, bu bir gerçektir bunu herkes bilmektedir.

Hepinize teşekkür ediyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Geçmiş dönemle karıştırmayın!

BAŞKAN – Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN ( Adıyaman) – Sayın Başkan, Sayın Bal az evvel konuşmasında “Kırk defa bir yalanı söylersen gerçeğe dönüşür.” tarzında benim konuşmalarıma atfen söyledi.

BAŞKAN – Grup başkan vekiliniz sizin adınıza cevap verdi yalnız Sayın Erdoğan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)

1) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)

1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)

1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)

1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)

1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

BAŞKAN – İkinci konuşmacı Tülay Bakır, Samsun Milletvekili.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY BAKIR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2014 yılı bütçesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tarım politikalarının ana hedefleri, artan nüfusun beslenme ihtiyacının karşılanması, üretim riskinin azaltılması, sektörde çalışanlara yeterli ve düzenli gelir temin edilmesi, kırsal kesimin kalkınması, tüketicilere uygun fiyatla ürün sağlanması ve ihracatın artırılmasıdır. Bakanlığımızın etkin ve istikrarlı politikası ile tarımsal millî gelirimiz 2002 yılında 23,7 milyar dolardan 2012 yılında 62,5 milyar dolara ulaşmıştır. Tarımsal ihracatımız 4 milyar dolardan 16 milyar dolara yükselmiştir.

Bakanlığımız, tarım sektörünün öncelikli problemlerinin çözümüne katkıda bulunmak, çiftçilerimizin piyasa koşullarında faaliyetlerini yürütmesine yardımcı olmak amacıyla, doğrudan gelir desteği başta olmak üzere birçok farklı destekler vermektedir. Çiftçilerimize 2002 yılında verilen 1,8 milyar lira destek, 2013 yılında 9 milyara yükseltilmiştir. On bir yıllık dönemde toplam 60 milyar lira nakit tarımsal destek verilmiştir. Mazot desteği 2003 yılında başlatılmış, toplam 4,7 milyar, gübre desteği 2005’te başlatılmış ve toplam 4,2 milyar destek verilmiştir.

Hayvancılığa 2002 yılında verilen 83 milyon lira destek son on yılda 26 kat artışla 2,5 milyara ulaşmıştır. Bunun toplam destek içindeki oranı 2002’de yüzde 4,4; 2013’te yüzde 28’dir. Hayvancılık desteğinde 2010 yılından itibaren faiz oranının tamamı sübvanse edilmektedir. Bu sayede, son on yılda 50 baş üzerindeki büyükbaş hayvancılık işletme sayısı yüzde 548 artarak 27.865 olmuştur.

Ziraat Bankası tarafından kullandırılan kredi faizi 2002’de yüzde 59 iken yıllar içinde azalarak bazı alanlarda faiz sıfırlanmıştır. Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri tarafından kullandırılan kredi toplamı 2002’de 529 milyon liradan 2012’de 22,1 milyara ulaşmıştır. Kredilerin geri ödeme oranı Ziraat Bankası için yüzde 37, tarım kredi kooperatifleri için yüzde 71 iken dönemimizde yüzde 97 ve yüzde 98 çıkmıştır.

Doğal afetlere karşı poliçe bedelinin yüzde 50’si devlet tarafından ödenen tarım sigortası uygulamalarıyla çiftçimizin ürünleri güvence altına alınmaktadır. Bu kapsamda, son altı yılda 740 milyon lira prim desteği ve 756 milyon lira hasar bedeli ödenmiştir.

Organik tarım desteklemeleriyle çiftçilerimize 143 milyon lira ödenmiştir. Ürün sayısı yüzde 50 artmış, organik tarım alanı 90 bin hektardan 615 bin hektara ulaşmıştır. İyi tarım uygulamaları için 14 milyon lira destek verilmiştir.

İlk defa bizim dönemimizde başlatılan kırsal kalkınma hamlesiyle tarımsal sanayi tesisleri kuran girişimcilere yüzde 50 hibe desteği verilmektedir. Bakanlığımız araştırma enstitülerince geliştirilen nohut, mercimek, çeltik gibi birçok yerli tohumlukların kullanım oranı yüzde 100’e, buğday ve arpada ise yüzde 95’e ulaşmıştır. Desteklenen tohumluk üretimi 145 bin tondan 647 bin tona çıkmıştır. Yerli tohumluk kullanımının ekonomimize katkısı 1 milyar lira civarındadır.

Arazi toplulaştırma çalışmalarında kırk bir yılda sadece 450 bin hektar toplulaştırılmışken iktidarımız döneminde 4 milyon hektarın toplulaştırılması bitmiş, 2 milyon hektarda ise çalışmalar devam etmektedir.

Çalışmalarımızla ekolojik ve en yüksek kalitede verim alınabilecek 30 tarım havzası belirlenmiştir.

Bakanlığımız tarafından TARGEL kapsamında göreve başlatılan 10 bin veteriner hekim ve ziraat mühendisi, çiftçilerimize aile hekimi anlayışında hizmet vermektedir. Çalışmalarımızla zirai ilaç kullanım oranı son on yılda yüzde 20 azaldı ve Avrupa'da birim alanda en az zirai ilaç kullanan bir ülke durumuna geldik.

Hak sağlığı denetimlerimiz 2002 yılında 39 bin iken 2012’de 413 bine ulaştı. Denetçi sayımız 1.500’den 4.732’ye çıkarıldı. Halkımız, Avrupa Birliği standartlarında güvenli gıda tüketmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımız, partimizin 2023 vizyonunda sürdürülebilir büyümesi devam eden, gayrisafi yurt içi hasılası 150 milyar dolar, ihracatı 40 milyar dolar, arazi toplulaştırması 14 milyon hektar, sulanabilir 8,5 milyon hektarın tamamının suya kavuştuğu bir tarımı hedeflemektedir.

Bütçemizin ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Üçüncü konuşmacı Önder Matlı, Bursa Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖNDER MATLI (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2014 bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, az önce burada sayın grup başkan vekilimiz rakamları ifade etti. Ben, aslına bakarsanız, rakamları tekrar ifade etmek istemiyorum. Ama, şunu da özellikle vurgulamak istiyorum: Bazı şeyleri yorumlayabilirsiniz ancak tek değişmeyen gerçekler vardır, rakamlardır. Dolayısıyla, bu rakamlar, farklı bir şekilde yorumlamaya mahal vermeyecek derecede çok net olarak somut göstergelerdir. Evet, burada, bakıyoruz, on bir yıllık AK PARTİ iktidarında Türkiye'nin gelişmesini hep beraberce görüyoruz, bunu rakamlarla görüyoruz. Bu, farklı alanlarla farklı yorumlara mahal vermeyecek derecede çok net gerçektir. Tarımda da aynı gerçekleri, aynı rakamları görüyoruz. Evet tarım, gayrisafi millî hasılamız on yıllık zaman zarfında 3 kattan fazla artmış. Millî gelir dediğimiz zaman, millî gelirin artışı Türkiye Cumhuriyeti iktidarlarının her zaman en önemli önceliği olmuştur ve bu manada da tarım kesiminin millî gelirinin 3,5 kat artırılması AK PARTİ iktidarı zamanında başarılmış; gerçekten büyük bir başarıdır. Dolayısıyla, bu manada bunlarla ilgili olarak eleştirileri gerçekten ben haksız bulduğumu ifade etmek istiyorum. İhracat diyoruz, ihracatımızı tarımsal ürünlerde, gıda ürünlerinde 4 kattan fazla artırmışız. Ancak bundan da daha ötesinde şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Bizim, AK PARTİ iktidarının bugün belki en çok eleştirildiği konu, en çok eleştiri aldığımız konu cari açık konusu olmasına rağmen, biz, tarımsal ürünlerin ticaretinde, dış ticaretinde net dış ticaret fazlası veren bir dönemi burada yaşıyoruz; bunu ifade etmek istiyorum.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Bakanlıkta yediğiniz gıdadan zehirlendiniz mi Önder Bey?

ÖNDER MATLI (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bunları nasıl sağladık?

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Bakanlıkta yediğiniz gıdadan zehirlendiğinize dair haberler var, bunu teyit edin.

ÖNDER MATLI (Devamla) – Bunları nasıl sağladık? Bunları üretim artışıyla, verimlilikle, akılcı destekleme politikalarıyla sağladık. Evet, bu rakamsal artışlar tabii ki üretim artışıyla beraber gerçekleşti. Bakıyoruz, süt üretimi on yıl önce 8,5 milyon ton iken, bugün 17,5 milyon tonu aşmış durumda.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Hastaneye kaldırmışlar sizi, Gıda Bakanlığında gıdadan zehirlenmişsiniz. Bakanlıkta yediğiniz gıdadan zehirlendiniz mi, onu bir söyleyin.

ÖNDER MATLI (Devamla) – Kırmızı et üretiminden bahsettiğimiz zaman 420 bin tonluk kırmızı et üretiminin 900 bin tonları geçtiğini hep beraberce görüyoruz ancak buradaki en önemli unsur, hayvan sayılarıyla ilgili olarak çok eleştiri alıyoruz -bu konuda bizleri eleştiriyorsunuz- ancak biz, bu ülkede, üretim verimliliğini sağlayarak bu manada önemli adımlar attık, açılımlar yaptık, bunu özellikle ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, ben sektörüm itibarıyla hem bir yem üreticisi hem bir tavukçu olarak, sektörle ilgili olarak bazı verileri sizlerle paylaşmak istiyorum. 2002’de Türkiye’de 5 milyon ton yem üretiliyordu, 2012, 2013 yılına geldiğimiz zaman 5 milyon tonluk rakam 15 milyon ton rakamına çıkmış durumdadır.

Şimdi, şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Az önce sayın hatip bahsetti, yem fiyatı çok pahalı, üretici, çiftçi, hayvancı, yem yediremiyor. Peki, hayvancı yem yediremiyor da bu 5 milyon tonluk yem üretimi nasıl oldu da 15 milyon tona çıktı? Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.

Evet, bu 15 milyon tonluk üretimle beraber yem sanayinin cirosu 7,5 milyar dolara çıkmıştır. Bugün yem üretiminde Avrupa’da 3’üncü durumdayız, şükürler olsun, dünyada 10’uncu durumdayız ve her yıl yem üretimi çift haneli rakam olarak büyümeye devam ediyor. Bu rakamlar o kadar çarpıcı ki belki yurt içindeki bazı arkadaşlarımız, muhalefet görmek istemiyor ama dünya bunu görüyor ve dünya buna imrenerek bakıyor ve diyor  ki: 2016 yılında dünya yem kongresi düzenlenecek. Avrupa Yem Kongresi Türkiye Yem Sanayicileri Birliğine geliyor, diyor ki: ”2016’daki Yem Kongresini Türkiye düzenlesin.” Bu, Hükûmetiyle, sanayicisiyle hep beraberce kazanılmış bir başarıdır.

Pirinç üretimine  bakıyoruz, yumurta üretimine  bakıyoruz, inanılmaz başarılar elde etmişiz. Pirinç üretiminde 2002 yılında sadece 12 milyon dolar ihracat yapıyorduk. 2012 yılına geldiğimiz zaman bu rakam, 560 milyon dolara gelmiş. Yumurta ve piliç eti ihracatının bir hedefi vardı, birkaç yıl önce sektör 2023 vizyonunu önüne koymuş, 2023 yılında 1 milyar dolar ihracat gerçekleştireceğiz diye. Ancak bu rakam daha 2013 yılında gerçekleştirilmiş ve sektör diyor ki: “Kusura bakmayın, biz bir hata yaptık, hesap hatası yaptık, bu hatamızdan dönüyoruz, şimdi bu hedefimizi, 1 milyar doları 3 milyar dolar olarak revize ediyoruz.” Evet, nereye bakarsak böyle. Un ihracatında dünyada 1’inci sıradayız, makarna ihracatına baktığımız zaman dünyada 2’nci sıradayız ve bu, AK PARTİ iktidarı zamanında gerçekleştirilmiş bir durumdur. Bu manada da sizleri saygıyla selamlıyorum ama son bir söz söylemek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖNDER MATLI (Devamla) - Öncelikle, biz burada Hükûmete eleştiri getirmek isterken ben sektörün burada emeğine karşı bir saygısızlık yapıldığını ifade etmek istiyorum çünkü sektör, bu ihracat hedeflerini dünyanın her tarafına giderek gerçekleştirmiştir.

Bütçemizin hayırlı olması temenni eder, hepinize saygılar sevgiler sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Matlı.

Dördüncü konuşmacı İbrahim Yiğit, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Yiğit. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu devlet tekelinin tam anlamıyla sona erdiği 2002 yılında ülke ekonomisi ve toplumsal açıdan stratejik önem taşıyan, tütün ve alkol piyasalarını düzenlemek, denetlemek üzere idari ve mali özerkliğe sahip olarak 4733 sayılı Kanun’la kurulmuştur. Kurumun yaklaşık 34 milyar TL ekonomik büyüklüğü bulunuyor. Tütün ve alkol piyasalarındaki temel fonksiyonu üretim, ithalat, ihracat, ambalajlama, depolama, satış, dağıtım ve reklam başta olmak üzere, tüm sektör faaliyetlerinin kayıt altına alınması, düzenlenmesi, nihai tüketiciye ulaşıncaya dek sistematik etkin takip ve denetlenmesinin sağlanmasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde tütün üretimi altı coğrafi bölgede yapılmaktadır. Ülkemiz şark tipi tütün üretimi ve ihracatında dünya liderliğini sürdürmektedir. Tütün ihracatımızın 2012 yılında ekonomiye katkısı 427 milyon dolar olarak gerçekleşmiş olup 2013 yılı Haziran ayı sonuna kadar da 324 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.

Değerli milletvekilleri, alkollü içkiler piyasasının işlem hacmi 8 milyar dolar civarındadır. Ülkemizde, alkollü içki piyasasında 5’i hem üretici hem ithalatçı olmak üzere, 165 üretici firma, 111 ithalatçı firma olmak üzere, toplam 281 firma faaliyet göstermektedir.

2013 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla, sigara ve kıyılmış tütün ihracatı da yaklaşık 335 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.

Ülkemizde etil alkol piyasası 250 milyon dolar, metanol piyasası ise 600 milyon dolar civarında işlem hacmine sahiptir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, tüm dünyada, metanol kullanılarak üretilen sahte alkollü içki üretiminden kaynaklanan ölüm vakalarıyla da karşılaşılmaktadır. Bu nedenle, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından dünyada ilk olarak gerçekleştirilen bir uygulama ile sahte alkollü içki üretiminde metanol kullanılmasının önüne geçilmesinde önemli ve caydırıcı önlemler alınmıştır.

Ülke genelinde, tütün mamulleri, alkol ve alkollü içkiler sektöründeki ürünlerin pazarlama ve dağıtımında 20 Ekim 2013 tarihi itibarıyla toplam 190.811 kurum belgeli satıcı bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, tütün ürünlerinin zararlarına karşı bir bilinç oluşturmak amacıyla Sağlık Bakanlığıyla birlikte Dumansız Hava Sahası Hareketi Projesi hazırlanmış ve hayata geçirilmiştir.

Diğer taraftan, tütün ve tütün mamulleri kaçakçılığı kamu düzenini doğrudan etkilediği gibi, vergi gelirlerinde de önemli miktarda kayba sebep olmaktadır. Kaçakçılığın önlenmesi, toplum düzeninin korunması ve bu konuda etkin bir şekilde mücadele edilebilmesi için Gelir İdaresi Başkanlığı, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu ve ilgili diğer kamu kurumlarının da katılımıyla, Kaçakçılıkla Mücadele Eylem Planı hazırlanmıştır.

Ayrıca, tütün ve tütün mamulleri ve alkollü içkiler kaçakçılığıyla mücadele edilebilmesi ve toplum sağlığının korunabilmesini teminen Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından ilgili bazı kurumlara ödenek aktarımı da yapılmıştır. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından ülkemizde uygulanmakta olan tütün mamullerinde paketleme, etiketleme tedbirleri Dünya Sağlık Örgütü tarafından Avrupa bölgesinde de en iyi uygulama olarak seçilmiştir.

Değerli milletvekilleri, genel bütçeden pay almayan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun, tahminlere göre 2014 yılı bütçesi 73 milyon 600 bin TL olarak öngörülmüştür. Kurum, kurulduğu tarihten itibaren 2013 yılı da dâhil olmak üzere yaklaşık 275 milyon TL hazineye para aktarmıştır.

Burada sözlerime son verirken 2014 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Beşinci konuşmacı Nurcan Dalbudak, Denizli Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA NURCAN DALBUDAK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 2014 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

2001 krizi ve öncesinde yaşadığımız onlarca kriz ve çöküntüden bir şekilde doğrulmamızı sağlayan faktörleri sıralayalım dediğimizde şüphesiz “aile” kavramı ilk başta yer alır. Aile, toplumun en önemli kurumudur. Biz şu ifadeleri hep bir arada kullandık: “Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü toplum.” Kadının güçlendirilmesi, kesintisiz eğitim, istihdam ve sosyal hayatta var olmasıyla mümkündür. Temel eğitimde yüzde 98’lere ulaşıldı, ortaöğretimde yüzde 68’lere, yükseköğretimde yüzde 14’lerden yüzde 35’lere ulaşılmıştır. İş gücüne katılımda yüzde 31, istihdam rakamlarında ise yüzde 28,5’lara ulaşılmıştır. Uygulanan doğru politikalarla kadın istihdam oranlarının bundan böyle çok daha yüksek olacağını düşünüyorum. Ayrıca, kamusal alanda başörtüsü sorununun kalkmasıyla da bu adaletsizliğe son verilmiş, fırsatlar eşitlenmiştir. Bunun için Rabb’ime binlerce hamdediyor, bu yolda tüm engelleri ortadan kaldıran Sayın Başbakanımıza tekrar şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2002’de tüm Türkiye’de sadece 10 tane kadın konukevi vardı. “Şiddete sıfır tolerans.”  dedik. Şu anda Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne bağlı 90, STK’lara bağlı 3, yerel yönetimlere bağlı 32 olmak üzere toplam 125 konukevi hizmet vermektedir. İlk kabul birimlerini ve şiddet önleme ve izleme merkezlerini hayata geçirdik. Temennimiz odur ki hiçbir kadın şiddet görmesin ve bu kurumlara gerek kalmasın ancak olumsuz bir durum yaşandığında da devletin şefkatli ve sıcak eli daima mağdurun ve mazlumun yanında olsun.

Kendi çocuklarımız için ne istiyor isek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı kurumlarda kalan 12.694 çocuğumuz için de aynı şeyi istiyoruz. “Yurt ve yuvalarımız ne kadar konforlu olursa olsun onlara en uygun ortam ailenin yanıdır.” dedik ve aileye dönüş, aile yanına destek uygulamasıyla 45.353 çocuğumuzun aile ve yakınlarına da ortalama aylık 538 TL destek sağlayarak yanlarında barınmasını sağladık. Gönül Elçileri Projesi ile 2013 yılında 1.782 çocuğumuz koruyucu aile yanına yerleştirilmiş, koruma, bakım altındaki 367 çocuğumuz özel okullara gönderilmiştir.

“Bu kâinatta ağlayabildiğimiz kadar, karşımızdakinin acısını anlayabildiğimiz kadar insanız.” dedik. İçeriğinde aile yardımları, barınma, yakacak, eğitim, ücretsiz ders kitapları, eğitim yardımları olan sosyal yardım ve hizmetlerine 2002’de 1 milyar 376 milyon TL kaynak aktarılırken bunu 2013 yılında 20 milyar TL’ye çıkarttık. Şartlı eğitimle 2 milyon öğrencimize nakdî yardım yaparak 40 bin engelli öğrencimizin okullara taşınmasını sağladık.

Eşi vefat eden 268 bin kadınımıza, çocuğunu veya eşini askere gönderen 49 bin aileye düzenli nakdî destek sağlıyoruz.

Engellilerimizin toplumsal yaşamda etkin yer almalarını sağlayan en önemli faktörlerden birisi istihdama katılımlarıdır. Engelleri aşıp istihdamda ve sosyal hayatta ne tür mucizelere imza attıklarını her geçen gün çok daha iyi görüyor ve bu potansiyeli hayata geçirmekle çok doğru bir iş yaptığımızı daha iyi anlıyoruz. 2012-2013 EMSS kuraya göre işe yerleşen toplam engelli sayımız 11.180, özel sektörde istihdam edilen işçi sayısı ise 2013 itibarıyla 80.837’dir.

“Bu vatana hiç düşünmeden canını veren şehitlerimizin ardında kalanlar şehitlerimizin bize emanetidir.” dedik. Şehit yakınlarına ve yine, vatanın birlik ve bütünlüğünü sağlamak adına gazi olanlara 2013 yılında yapılan düzenlemeyle istihdam hakkını genişlettik; şehit yakınlarına 2, gazilerimize 1 istihdam hakkı getirdik. Faizsiz konut kredisi, eğitim öğretim yardımları, su, elektrik ücreti indirimi, ücretsiz seyahat hakkına kadar daha birçok düzenlemeyi hayata geçirdik.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın 2014 bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Altıncı konuşmacı Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili.

Süreniz beş dakikadır.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

2014 yılı merkezî bütçe kanunu görüşmelerimizin ülkemize, milletimize, demokrasimize ve ekonomimize hayırlı ve bereketli olmasını temenni ediyorum. Bütçe tasarısının hazırlanmasında emeği geçen herkese de yürekten teşekkür ediyorum.

Gerek bütçe kanunu görüşmelerinde gerek 24’üncü Dönem tüm yasama yıllarında, özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmayacak ifadelerin, hatta şiddet eylemlerinin olduğunu gördük. Bunlar bizi gerçekten çok üzdü. Hem siyasete hem Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmayan bu tür ifadelerin, davranışların artık hiç olmazsa 24’üncü Dönemin son yasama yılında ve yeni yılda bırakılmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız 2011 yılında ayrı bir icracı bakanlık hâline gelmişti. Birey, aile ve toplum refahını arttırmak amacıyla, dezavantajlı kesimler öncelikli olmak üzere tüm toplumu hedefleyen katılımcı anlayışla adil ve arz odaklı bütüncül sosyal politikalar üretmek, uygulamak ve izlemek misyonuyla göreve başlayan Bakanlığımız Anayasa’da belirtildiği gibi sosyal bir hukuk devleti olma yükümlülüğünü sırtlanmış bir performans sergilemektedir.

Bakanlığımızın devletin sosyal altyapısını güçlendirmek adına yapmış olduğu çalışmalar her geçen yıl artmaktadır. Bakanlığımızın bu yılki bütçesine baktığımızda, 2013 yılına göre yüzde 16’lık bir artış görmekteyiz. Kısaca sosyal yardımlar programına baktığımızda kadınlarımıza, engellilerimize, yaşlılarımıza, yoksul vatandaşlarımıza ulaşılarak gelir dağılımındaki adaletin en iyi şekilde iyileştirilerek ön plana çıktığını görmekteyiz.

Sosyal politikalara şöyle bir göz atarsak da -beş dakikanın içinde belki bunların hepsinden söz etmek mümkün değil ama- özellikle eşi vefat etmiş kadınlara yönelik yardım programlarıyla 268 bin kadınımıza aylık 250 TL’lik, çalışma çağındaki çocuğa ve eşini askere gönderen muhtaç durumdaki ailelere askerlik hizmeti boyunca aylık 250 TL… Yaşlı ve engelli aylıklarında geçmişle kıyaslanmayacak iyileştirmeler yapılarak 1 milyon 240 bin kişiye, yine, genel sağlık sigortası uygulamalarıyla 9,5 milyon yoksul vatandaşımıza ulaştık. Sosyal yardım alanında bilişim uygulamalarını da etkin şekilde kullanarak yoksul envanteri oluşturduk ve tüm sosyal yardım süreçlerini elektronik ortama aktardık. Bununla beraber, sosyal yardım kullanıcılarının kır-kent ayrımını ve bölgesel farklılıklarını da içerecek objektif kriterler çerçevesinde belirlenmesi için TÜBİTAK ve TÜİK’le birlikte Puanlama Formülü Projesi’ni hayata geçirdik. Puanlama formüllerini bütünleşik sisteme entegre ettik ve gerçek hane verileri üzerinden denemeleri yapıyoruz.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, bütçe, devletin ilgili yılda yapacağı harcamaları gösteren önemli bir belgedir. Bütçe görüşmeleri esnasında, özellikle bütçenin eksik, toplumun yarısını dikkate almadan hazırlanmış olduğu birçok kez söylendi.

Özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının eksik ve toplumun yarısını dikkate almadığını, eşitlikçi bütçe konusunda duyarlı olmadığını söylemek mümkün değil. Ancak şunu belirtmeliyim ki: Bu konuda Bakanlık hem çalışıyor hem de bu konuda en duyarlı bakanlık Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıdır. Ancak şunu da bilmeliyiz ki: Türkiye’nin önümüzdeki dönemde, 2014 ve 2018 yıllarını kapsayan Onuncu Kalkınma Planı’nda eşitlikçi bütçe konusunda, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda farkındalık oluşturulacak ve örnek uygulamalar geliştirilecek hedefi ve ilkelerini belirlemiş olması; bunun yanında, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün özellikle yerelde eşitlikçi bütçe uygulamalarıyla ilgili proje çalışmalarının ve yine, Komisyonumuzun bu dönemde eşitlikçi bütçe konusunda alt komisyon kurarak önümüzdeki günlerde raporu da ilgili kurumlara açıklayacağından, dolayısıyla önümüzdeki dönemde Türkiye’de bu konuda çalışmaların olacağını belirtmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, beş dakikada… Evet, sürenin sonuna geliyorum ama şunu söylemek istiyorum: Bu ülke için kimlerin sadece nutuk attığını, kimlerin de taş taş üstüne koyduğunu, hizmet ürettiğini milletimizin görmesini istiyoruz. Son on yılda elde ettiğimiz başarılar AK PARTİ hükûmetlerinin başarısından ziyade bizatihi aziz milletimin başarısıdır, Türkiye’nin başarısıdır, cumhuriyetin başarısıdır diyorum.

Bu duygularla hepinizi selamlıyorum, hepinize esenlik diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Yedinci konuşmacı Halide İncekara, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın İncekara.

Süreniz beş dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarımız; efendim, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 2014 yılı bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Şimdi, ben yine bir fıkrayla başlamak istiyorum çünkü bir iki saattir dinliyorum, bize bakarsak bizim bütün konuşmalarımızda “En iyisini biz yaptık, en âlâsını biz yaptık, bizden iyi yapan yok.” Muhalefeti dinliyorum ki: “Katiyen bir şey yapmadınız. Soydunuz soğana çevirdiniz. Allah sizi yok etsin.”

Ama bak bir fıkrayla uzlaşalım.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bak şimdi, ama öyle bir şey yok yani.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Şimdi, Temel’in caddede karnı acıkır, lokantaların önünden geçerken, lokantanın birinde yazar, der ki: “Ye, iç, hesabını -kim ödesin- torunun ödesin.” Girer, bedava ya bu, yer içer, Çıkarken bir hesap getirirler önüne. “Hayırdır, benim hesabı torun ödeyecekti.” der. “İyi de Temel, bu senin dedenin hesabı” derler. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

Şimdi, değerli muhalefet, azalttıklarınızı çoğalttık, aç bıraktıklarınızı doyurduk, çıplak bıraktıklarınızı giydirdik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Sizden önce herkes acından ölüyordu zaten! Hiçbir şey yoktu bu ülkede! Her şeyi siz yaptınız!

İZZET ÇETİN (Ankara) – Gözünüze dizinize dursun, ne diyeyim?

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Şimdi, siz inkârcı olabilirsiniz…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sizin dedenizi,  babanızı kim doyurdu ki!

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Yahu, kırmızı şal değil, Sayın Başkan, kırmızı battaniye örtünsek bir faydası yok, resmen sözlü saldırıya  muhatabız gördüğünüz gibi, konuşmamızdan çalıyorlar.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Terbiye sınırları içerisinde konuşun! Biz de buradan başka kırmızılar mı gösterelim yani? Ayıptır, çok ayıp yaptığınız.

BAŞKAN – Sayın Konuşmacı, lütfen Genel Kurula hitap ediniz.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Evet.

Şimdi, Sayın Bakanlığın yaptığı…

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Çok çirkin.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Çirkin olan nedir Sayın Milletvekili? Çirkin olan denir?

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Kırmızıyla neyi kastediyorsunuz? Neyi kastediyorsunuz?

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Hayır, nedir? Bugün bütün bayan arkadaşlar…

SADİR DURMAZ (Yozgat) –  Ayıp ya!

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – …beylerin Genel Kurulda yaptığı şiddet eğilimleri ve küfürleri için bir protesto eylemi yapıyorlar.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Önce kendi partinizdekine el kaldırmayı öğrenin de sonra söyleyin.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Şimdi, önceki sonraki yok. Bir tavradır alınan tavır. Onun için bunu terbiyeye falan değil… Siz her konuşmacının sözünü kesiyorsunuz buraya çıktığınızda.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Siz de kesiyorsunuz.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Ben ne zaman konuştum ki, ne zaman söz kestim ya!

BAŞKAN – Sayın İncekara, lütfen söyleyeceklerinizi Genel Kurula hitap ederek söyleyiniz, lütfen.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanlığımız Fatma Şahin Hanımefendi’nin Başkanlığında bütün ekibi yirmi dört saat çalışarak icra bakanlığı olduğu günden beri bir, iki, üç, dört, beş genel müdürlük, bir daire başkanlığıyla hizmet vermektedir. Arkadaşlarımız sayılar ve rakamlarla size gerekenleri söylediler ama detayları öğrenmek isterseniz elimde listelere sığmayacak kadar, birkaç kitap olabilecek kadar yapılan çalışmanın sayıları ve değerleri burada bulunmaktadır. Ben öncelikle kendilerine yeni belediye başkanlığı döneminde başarılar diliyorum, başarılarının bundan sonra da devam etmesini arzu ediyorum. İnanıyorum ki bir kadın elinin belediyeye değdiğinde bir şehirde neler değiştirebileceğini el birliğiyle göreceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu arada aynı zamanda Bakanlıkta yaptığı... Bakanlık, bütün dezavantajlı kesimlerin hizmetine koşan, imdadına koşan, telefonuna çıkan, uykusunu yarım bırakıp, sofrasında yemeğini yarım bırakıp hizmete gittiğiniz bir yerdir. Böyle uzaktan bakıp da “Onu da yaptınız, bunu da yapamadınız.” dediğiniz yer değil, tam tersi her yaptıkları hizmet için teşekkür edeceğimiz, hürmet edeceğimiz, takdirleri sunacağımız bir yerdir. Buradan yaptığınız hiç tanımadığınız, bilmediğiniz o kadar emek sarf eden insanların hakkını, emeğini yok saymayı da biraz hukuksuzluk ve haksızlık olarak görüyorum.

Ben daha fazla bir şey söylemeyeceğim. Her çıkan konuşmacının insicamını bozmak bazı milletvekillerinin ahlakı hâline gelmiş. Hele ki hele ki köydeki nüfusun azalmasını tarımda teknolojinin gelişmesi, sanayileşmenin artması, modernleşmenin artması gibi görmek yerine tarımda toprağın…

FARUK BAL (Konya) – Mazot fiyatı, gübre fiyatı, ilaç fiyatı; siz bunları nereden bileceksiniz!

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Bunları siz anlamazsınız.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Ya, bugün Milliyetçi Hareket Partisinin günü anlaşılan; sizi tebrik ediyorum, siz söz atmaya devam edin!

FARUK BAL (Konya) – Bunu terbiyeyle nasıl bağdaştırıyorsunuz hanımefendi!

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Siz oradan her şeyi söyleyin, biz bir şey söylemeyelim öyle mi!

HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Ben teşekkür ediyorum ve Bakanlığa yaptığı çalışmalardan dolayı da çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İncekara. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Halaçoğlu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkanım, ben hayatımda hiç küfretmedim, hiç küfretmedim hem de. Ama tutup bana kırmızı kaşkol göstermek suretiyle küfrettiğimiz gibi bir anlam çıkaran şahsı kınıyorum, birincisi. İkincisi, o kaşkolü takmadan önce kendi partileri içerisinde galiz küfürler sarf eden kişiler için ellerini kaldırmayı becerebilselerdi herhâlde bunlar olmayacaktı.

Teşekkür ediyorum.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Biz de teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Küfür nereden ve hangi partiden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin biz de Divan olarak karşısında olduğumuzu belirtiyoruz. Burada hiçbir hedef yok, hiçbir partiyi hedef almadık, hiçbir kişiyi hedef almamamız gerektiğine inanıyoruz.

Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bal.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, biraz önce konuşan hatip milletvekillerinin terbiyeli konuşması gerektiğini ifade ederek peşinden de köylerdeki boşalmanın sanayileşmeyle ilgili olması gerektiğini ifade ederek benim biraz önce yaptığım konuşmaya sataşarak…

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Hiç öyle bir şey demedim ben Sayın Başkan.

FARUK BAL (Konya) - …ve şahsımızı da terbiyesizlikle itham edecek bir ifadede bulundu.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Hiç alakası yok…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Öyle bir şey demedi Sayın Başkan. 

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Hiç alakası yok…

FARUK BAL (Konya) – Hayır efendim…

BAŞKAN – Sayın Bal…

FARUK BAL (Konya) – Zabıtları getirin, ben...

BAŞKAN – Sayın Bal, lütfen, rica ediyorum, şahsınızla ilgili bir şey yok ama arzu ederseniz…

FARUK BAL (Konya) – Efendim, biraz önce…

BAŞKAN – Tutanakları getirtelim…

FARUK BAL (Konya) – Lütfen getirtiniz.

BAŞKAN – Tamam, sonra konuşalım.

FARUK BAL (Konya) - Lütfen getirtiniz.

BAŞKAN -Çok teşekkür ederim anlayışınıza.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aydın.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, kadın milletvekillerinin kırmızı şal takma eylemlerinin hiçbir  şahsı ya da grubu hedef almadığına ilişkin açıklaması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, bugün, zannediyorum, sizler de bir basın açıklamasıyla duyurdunuz. Özellikle kadın milletvekillerimiz kırmızı şal takmışlar. Bunun hiçbir kişiyi, hiçbir grubu hedef almadığını ben de özellikle ifade etmek istiyorum. Burada, Meclis çatısı altında bu milletin onuruna, haysiyetine yakışır bir dil kullanmak adına, kadına şiddetin önlenmesi adına tepkisel bir durum ortaya koymuşlardır. Hiçbir kişi ya da hiçbir grubu kastetmemişlerdir. Dolayısıyla, hepimizin, bütün milletvekilleri olarak, 550 milletvekili olarak burada konuşacağımıza, yapacağımıza, üslubumuza, edebimize hepimizin dikkat etmesi lazım çünkü milletin temsilcileriyiz ve millete yakışır bir dil kullanmamız gerektiğini ifade ediyorum.

Sizlere teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Halaçoğlu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Ahmet Bey, eksik oldu galiba. Bunu böyle göstererek bize doğru tutamaz.

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yo, hayır hayır, öyle bir şey yok.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Ne alakası var!

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Ama tuttu, hepiniz gördünüz.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Hayır…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Tutamaz Ayıp bir şeydir bu!

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Espri yapmayacak mıyız ya?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Bu ayıp bir şeydir!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Anlaşılmıştır.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Herkes haddini bilsin.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Espri yapmayacak mıyız? O kastettiğinizin hiç alakası yok!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sen kendine bak Allah aşkına! Hayret bir şey ya, espri yapmış! Samimiyet var da espri yapmış!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

 

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)

1) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)

1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)

1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)

1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)

1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Sekizinci konuşmacı Mehmet Süleyman Hamzaoğulları, Diyarbakır Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SÜLEYMAN HAMZAOĞULLARI (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığının 2014 yılı bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sağlık hizmetleri, bir ülkeyi yaşanabilir kılan en önemli kriterlerden biridir. İdeal sağlık sistemi, erişebilir, kaliteli, verimli ve sürdürülebilir olmalıdır. Bireylerin ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine yerinde, zamanında ve eşit şekilde erişimleri hayati önem arz etmektedir.

Hükûmetimizin göreve geldiği 2002 yılı sonunda sağlık sistemimizin içinde bulunduğu durum, hizmet sunumundan finansmanına, insan gücünden bilgi sistemine kadar birçok alanda köklü değişikliklere gidilmesini zorunlu kılmaktaydı. Dünya Sağlık Örgütünün ifadesiyle, yeni bin yılın başında, 2002 yılında Türkiye’deki sağlık sektörünün performansı, sağlık sonuçları, mali koruma ve hasta memnuniyeti penceresinden bakıldığında hem OECD ülkeleri arasında hem de Avrupa bölgesinde en alt sıradaydı. 2003 yılında AK PARTİ iktidarıyla sağlık hizmetlerinin etkili, verimli ve hakkaniyete uygun bir şekilde sunulması ve finansal sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla Sağlıkta Dönüşüm Programı uygulamaya konulmuş, sağlık alanında vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştıran adımlar cesaret ve kararlılıkla atılmıştır. Bugüne kadar ender görülen hız ve düzeyde sağlık göstergelerimiz iyileştirilerek küresel bir başarı örneği sergilenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla sağlık hizmeti bugün herkesin ulaşabildiği seviyeye gelmiştir. Sağlıkta çalışan kişi sayısı 256 binden 516 bine yükselmiş, sağlık personelinin ülke genelinde dağılımındaki dengesizlikler giderilmiş, kaynakların etkin ve verimli kullanılması sağlanmıştır. Yoğun bakım yatak sayısı 869’tan 11.130’a, yanık yatak sayısı 35’ten 390’a, nitelikli yatak sayısı ise yüzde 6’dan yüzde 38’e yükselmiş, 2017 yılı nitelikli yatak oranının yüzde 90’ın üzerine çıkarılması hedeflenmektedir. Acil sağlık hizmetlerine erişim kolaylaştırılarak kentlerimizle birlikte kırsalda da 112 acil sağlık hizmeti verilmeye başlanmış, kar paletli ambulanslar, hasta kabinli kar araçları, özel donanımlı ambulanslar, kara, hava ve deniz ambulanslarıyla acil hizmetlerinde önemli başarılara imza atılmıştır. Vatandaşlarımızdan hastasına takılacak serumun talep edildiği, hastaların hastanelerde rehin kaldığı günlerden artık ücretsiz sağlık hizmetlerinin verildiği, uçak ve helikopter ambulanslar ile hizmet sunulduğu günlere gelinmiştir. Artık yatağa bağımlı hastaların evde yapılabilecek tıbbi bakım ve rehabilitasyonları evlerinde gerçekleştirilmektedir. 2013 yılının ilk dokuz ayında 346 bin kişiye ulaşılmıştır.

Aşılama hizmetlerinde ülkemiz en geniş aşılama programını uygulamaktadır. Aşılama oranı 2002 yılında yüzde 78’ken, bugün bu oran yüzde 97’ye ulaşmıştır. Dünyada ilk kez ülkemizde karekod destekli elektronik aşı takip ve soğuk zincir izleme sistemi uygulanmaktadır.

Tütünle mücadele programında ülkemiz Dünya Sağlık Örgütünün MPOWER kriterlerinin tamamını karşılayan ilk ve tek ülkedir. Çalışan güvenliği konusunda iş yeri hekimliği ve iş güvenliği hizmetleri yaygınlaştırılmaktadır. Çalışma ortamlarında risk analizi yapılarak çalışan sağlığına yönelik risklerin azaltılması hedeflenmektedir.

Sağlık hizmet kalitesini arttırmak ve maliyet etkin sağlık hizmeti dengesini kurabilmek amacıyla inşasına başlanan şehir hastanelerinin ülkemizin dört bir tarafında yapımı ile ilgili çalışmalar devam etmektedir.

Yine, önemli bir proje olan sağlık turizmiyle ilgili olarak sağlık turizmi kapsamında elde edilen gelirlere vergi muafiyeti getirilmiş, altı dilde hizmet veren yurt dışı hasta danışma hattı kurulmuş, konaklama tesislerinde sağlık kuruluşu kurulup işletilmesi imkânı getirilmiştir.

Kadın sağlığı konusunda sağlıklı evlilik ve sağlıklı doğum programları yaygınlaştırılmakta, “Misafir anne” uygulaması güçlendirilmektedir.

AK PARTİ olarak tek amacımız vatandaşlarımıza hizmetin en iyisini sunmak, yüzde 39’dan yüzde 76’ya yükselen sağlık hizmetlerindeki memnuniyet oranını daha iyi noktalara taşıyabilmektir.

Sağlık Bakanlığımızın 2014 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Dokuzuncu konuşmacı  Sevim Savaşer, İstanbul Milletvekili.

Süreniz beş dakikadır.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SEVİM SAVAŞER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığının 2014 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu selamlarım.

Ülkeler vatandaşlarına en iyi sağlık hizmetini sürdürülebilir bir şekilde sunmak için çaba gösterirler. AK PARTİ iktidara gelir gelmez Sağlıkta Dönüşüm Programı uygulamalarıyla sağlık hizmetlerinin daha etkili, verimli ve hakkaniyete uygun bir şekilde sunulması yolunda çok önemli adımlar atmıştır. Başta Sayın Başbakanımız ve sayın bakanlarımız olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının  özverili gayretleri neticesinde kısa sürede sağlıkta başarılı çıktılar sağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014’te bütçeden sağlığa ayrılan pay 2013’e göre yüzde 11 oranında fazla olup 2002 yılından bu yana artış 5,5 kattır. Tabii ki yapılan harcamalardan elde edilen çıktıların beklenen sonucu verip vermediği önemlidir. Bu bağlamda sizlere bazı sayısal veriler vermek istiyorum. Türkiye'de doğumda beklenen yaşam süresi 76 yıla yükselmiş, bebek ölüm hızı 2002’de binde 31,5’ten 2012’de 7,4’e; anne ölüm hızı yüz binde 64’ten 15,4’e gerilemiş, doğum öncesi bakım hizmeti alanların oranı 2002’de yüzde 70’ten 2012’de yüzde 90’a; hastanede yapılan doğum oranı yüzde 69’dan yüzde 97’ye; bebek izlem oranı yüzde 62’den yüzde 97’ye; bebek dostu hastane sayısı 141’den 990’a çıkmıştır.

Aynı şekilde, bulaşıcı hastalıklarla mücadelede ve bağışıklamada da önemli mesafeler katedilmiştir. Aşı takvimine suçiçeği aşısının ilavesiyle aşıyla korunabilen hastalık sayısı 13 olmuştur. Bulaşıcı hastalıklar yükünün azalmasıyla başta bulaşıcı olmayan ve kronik hastalıkların, orta yaş ve sonrasında ölüme ve sakatlığa neden olan durumların erken tedavisi için de önemli fırsatlar doğmuştur. Bu kapsamda, obeziteyle mücadele, tütünle mücadele, diyabeti önleme, kalp ve damar hastalıklarını önleme ve kontrol, sağlıklı beslenme ve hareketli hayat, tuzla mücadele ve ruh sağlığı kontrol programları uygulamaya konularak halkın sağlığını koruma yönünde gerekli önlemler alınmaktadır.

Yine, 2010 yılı başından itibaren evde sağlık hizmetleri uygulaması başlatılmıştır. Bakanlığımız çalışanları tarafından yatağa bağımlı hastalara, KOAH ve benzeri solunum sistemi hastalığı olanlara, ileri derecedeki kas hastalığı olanlara ve terminal dönemdeki kanser hastalarına palyatif bakım ve tedavisi hastaların evinde verilmektedir. Bugüne kadar 346 bin hastaya evde sağlık hizmeti verilmiş olup bugün için hizmet alan sayısı 180 bindir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarımız döneminde sağlıkta insan gücü oranında da  gözle görülür artışlar olmuştur.

Yine, AK PARTİ döneminde, 1954 tarihli Hemşirelik Kanunu’nda değişiklik yapılarak mesleğin uluslararası normlara uygun ayrıntılı görev tanımları yapılmıştır. Hemşirelik Kanunu’nun 1’inci maddesine göre, ülkemizde hemşire olabilmek için hemşirelikte lisans programlarından mezun olmak gerekir. Hemşire sayısının yetersizliği nedeniyle sağlık meslek liselerinde hemşire programlarının devamına karar verilmiştir. Ancak, son iki yıldır resmî ve özel sağlık meslek liselerinin ulaştığı hemşirelik öğrenci sayısı Bakanlığın 2023 hedeflerine ulaşmış durumdadır. Bugüne kadar lise mezunu hemşireler ile hizmet verilmiş olması bunun doğru olduğu anlamına gelmez. Ayrıca, lise mezunlarına ve yüksekokul mezunlarına aynı unvanın verilmesiyle de lisans mezunlarına haksızlık yapılmıştır. Son yapılan düzenlemeyle  lise mezunları da yardımcı hemşire olarak görev alacaklardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” felsefesiyle çıkılan bu yolda bundan sonra da hizmetin temelini önce insan kabul ederek sağlıklı nesiller için çalışmaya devam edeceğiz.

Bu duygu, düşüncelerle, Sağlık Bakanlığımızın 2014 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Onuncu konuşmacı Tülay Babuşcu, Balıkesir Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY BABUŞCU (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Türkiye  Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünyadaki kitlesel ölümlerin en önemli nedeni olan bulaşıcı hastalıklar insan sağlığının yanı sıra ülkelerin ekonomi ve turizmine büyük darbeler vurmaktadır.

Sağlık Bakanlığının dışa açılan penceresi olan Türkiye  Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, sağlık denetimleri, seyahat sağlığı hizmetleri, tele sağlık hizmetleri, gemi adamları sağlık işlemleriyle ilgili hizmetleri yerine getirmektedir. Kurum, sağlık denetimleri hizmetleri kapsamında uluslararası önemi haiz halk sağlığı risklerinin ülkemize girmesini önlemek amacıyla uluslararası giriş noktaları, kara, hava ve deniz hudut kapılarında ve Türk boğazlarında gerekli her türlü sağlık tedbirini almakta ve uygulamaktadır. 2013 yılında kurum tarafından 34.193 gemiye serbest pratika, 34 bin 68 gemiye patenta verilmiş, ayrıca 3.075 gemiye de gemi sağlık sertifikaları düzenlenmiştir. Seyahat sağlığı hizmetleri kapsamında yurt dışına seyahat eden vatandaşlarımıza seyahatte karşılaşabilecekleri sağlık riskleriyle ilgili bilgilendirme yapmakta, gerekli aşı ve koruyucu ilaçlar uygulamaktadır. Bazı ülkelere girişte zorunlu olan uluslararası aşı ve ilaç sertifikası düzenlemektedir. 2013 yılında kurum tarafından 31.726 kişiye seyahat sağlığı hizmeti verilmiş, 25.359 sarıhumma aşısı, 3.342 tifo aşısı yapılmıştır. Sıtmanın görüldüğü ülkelere giden 5.673 kişiye de hastalıktan korunmak için sıtma koruyucu ilaç verilmiştir.

Tele sağlık hizmetleri kapsamında 2013 yılında kurum tarafından 1.100 kişiye uzaktan sağlık yardımı yapılmıştır.

Gemi adamları sağlık işlemleriyle ilgili hizmetler kapsamında ulusal ve uluslararası taşıtlarda çalışan gemi adamlarının sağlık muayeneleri yapılarak uluslararası geçerliliği olan sağlık sertifikası düzenlenmektedir. 2013 yılında 37.466 gemi adamının sağlık sertifikaları düzenlenmiştir.

Bütün bu hizmetler Genel Müdürlüğe bağlı 32 seyahat sağlığı merkezi, 1 tele sağlık merkezi, 43 denetleme merkezi, 16 gemi adamları sağlık merkezi ve 2 boğaz sağlık denetleme merkezi eliyle gerçekleştirilmektedir. Görev alanıyla ilgili olarak Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Denizcilik Örgütü, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü ve diğer ulusal ve uluslararası kuruluşlarla iş birliği yapan kurum, Türk limanları arasında seyreden yabancı ülke limanlarından Türk limanlarına gelen ve Türk boğazlarından transit geçen gemilerden sağlık resmî tahsilatı yapmakta, bu gelirlerle ülke sağlık hizmetlerine katkı sağlamaktadır.

Bu kapsamda 2005 yılından bugüne kadar Sağlık Bakanlığınca belirlenen tıbbi cihaz ihtiyaçları için yaklaşık 700 milyon lira tutarında tıbbi cihaz alımı gerçekleştirilmiş ve ihtiyaç sahibi hastanelere teslim edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçesinin ülkemize ve aziz milletimize hayırlar getirmesini temenni eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

On birinci konuşmacı Ülker Can, Eskişehir Milletvekili.

Süreniz beş dakikadır.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ÜLKER CAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığımıza bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 2014 bütçesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partimiz, göreve geldiği günden bu yana, çağın çok gerisinde kalmış, âdeta millete eziyet sistemi hâline gelen sağlık sistemini sürekli bir dönüşüm ve değişime tabi tutmuştur. Sayın Başbakanımızın halka hizmeti Hakk’a hizmet sayan anlayışıyla gerçekleştirdiği reform niteliğindeki düzenlemeler bugün sağlıkta memnuniyet oranlarını yüzde 35’ten yüzde 75’lere yükseltmiş durumda. Dün bıçak parasını denkleştirmek, eczaneden ilaç almak için tarlasını, hayvanını satmak zorunda kalan bu aziz millet, bugün bir telefonla istediği doktordan randevusunu alabiliyor, istediği zaman tedavi oluyor, dilediği eczaneden de ilacını alabiliyor. Tüm bunları yaparken de elinde artık reçeteyle gezmiyor. E-reçete sistemi sayesinde doktorun yazdığı ilaç eczacısının bilgisayarında tek tuşla görülüyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık sisteminin en önemli ayaklarından biri olan ilaç ve eczacılık sektörü vatandaşımızı ve eczacılarımızı birlikte koruyarak bugünlere gelmiştir. İlacı vatandaşımıza en kolay şekilde ulaştırırken eczacı ile vatandaşımızın arasındaki bürokrasi duvarını yıkarak tüm eczaneleri vatandaşımızın hizmetine yine biz açtık. Son yaptığımız düzenlemeyle eczane ve eczacılarımızın yarınlarını da güvence altına aldık. Bilindiği gibi her 3 bin kişiye bir eczane düşecek şekilde bir standart getirdik. Yeni mezunlarımızı da bu yasayla koruyarak önlerini açacak düzenleme yaptık. Bizden önceki dönemde vatandaşımızın sağlık için cebinden harcadığı para toplam sağlık harcamalarının yüzde 30’u iken bugün bu oran yüzde 15’e kadar düşmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son on yılda ilaç ve eczacılığı çok ileri noktalara taşıyan önemli adımları da attık. Bunlardan bir tanesi de İTS olarak bilinen “İlaç Takip Sistemi” ve “Kare Kod” ilaç uygulamasıdır. Uygulanan bu sistem bilinçsiz ilaç kullanımının önüne geçerken aynı zamanda hastaların tedavi sürecinin daha verimli bir şekilde takibini sağlıyor. Bu millet aynı ilacı on sene sonra daha ucuza alabiliyor, ilaca daha kolay ulaşabiliyorsa bunu “halkçıyız” veya “milliyetçiyiz” diyen herkesin takdirle  karşılaması beklenir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün gelinen noktayı görmek istemeyenler bir zamanlar milleti SSK’da ilaç kuyruklarına mahkûm edenlerdir. Bizi ayrıştırmakla, ayrımcılıkla suçlayanlar bundan on sene öncesine kadar milleti SSK’lı, BAĞ-KUR’lu diye ayırıp bir kutu ilaca muhtaç bırakanlardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yıllar boyu bu millet, SSK hastanelerinin bodrum katlarında yeri geldi günlerce ilaç almak için sıra bekledi. Bu millet, aynı vergiyi ödedi, aynı sandığa oy kullandı ancak devletinden aynı eşit hizmeti alamadı. Cebinde parası olmadan, tedavi olması gereken doktoru muayenesinde görmeden bu millet insanca hizmet almaktan mahrum kaldı. 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar attığımız her adımı hakkaniyet ölçülerine uygun, vicdan terazimizle tartarak attık. Aynı şekilde sağlıkta elde edilen bu başarı mesleğine saygılı tüm sağlık çalışanlarımızın, eczacılarımızın ve bu sektörde hizmet verenlerin özverili gayretlerinin bir eseridir. Sağlıkta bu noktalara gelinmesi tesadüfen elde edilmiş bir başarı değildir elbette, millete kader ortaklığı yapmış, milletinin derdiyle dertlenmiş Sayın Başbakanımız ve AK PARTİ iktidarının millete verdiği değerinin bir sonucudur.

“Sağlıkta reform” dediğimiz zaman bugün gelinen noktayı hayal dahi edemeyenlerin bu doğrultuda milletin AK PARTİ’ye olan teveccühünü de anlamaları mümkün değildir. Bugünü anlamak için dünü iyi okumak gerekir. Bugün olduğu gibi ancak bunu doğru okuyanlar millete hizmet etme şerefine erişebiliyorlar. Dünü inkâr etmek, geçmişin acı hatıralarını yok saymak gelecek adına hayalleri olmayan, milletine daha iyisini layık göremeyenlerin yapacağı bir iştir.

Ben bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, 2014 yılı bütçemizin vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

On ikinci konuşmacı İsmail Tamer, Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığının 2014 yılı Kamu Hastaneleri Kurumu bütçesinin görüşmelerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, 2/11/2012 tarihi itibarıyla 81 ilde ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetleri sunan sağlık kuruluşları dâhil ağız diş sağlığı merkezleri, ağız diş sağlığı hastanelerinin bağlı bulunduğu 87 adet kamu hastaneleri birlikleri kurulmuştur. Buradaki amacımız neydi? Sağlık hizmetlerini ülkemizin her yerinde en üst seviyede rantabl kullanarak, en kaliteli, verimli, erişilebilir ve hakkaniyetle sunabilmesi, hizmetlerin daha hızlı ve etkili sunumunu gerçekleştirmek olmuştu ve bu şekilde de devam etti. Hasta hakları ve hasta-çalışan memnuniyetini en üst seviyeye aynı zamanda çıkarabilmek ve Bakanlık politikalarıyla beraber uygun sağlık tesislerinin faaliyetlerini izlemek ve değerlendirmek amacımızdı. Tüm bunları 273.675 personelle meydana getirdik.

Tabii, bundan önceki -daha önce de bahsetmiş olduğum gibi- Türkiye’deki sağlık hizmetlerinin sunumundaki eski hastanelerin fiziki yapılarını da göz önüne alacak olursak, yeni bir şekilde, Başbakanımızın önderliğinde şehir hastanelerinin kurulmasıyla ilgili, 29 bölgede artık şehir hastaneleri kuruyoruz. İşte, ben, size görsel olarak da ifade edeyim: İlk defa Kayseri’de temelini attığımız şehir hastanelerimizin bir avan projesini burada göstermek istiyorum. Bu şehir hastanelerinde neyi gerçekleştirmek istiyoruz? Burada, daha kaliteli, insanların insan gibi yaşayabilecekleri odaları ön plana çıkarmak istiyoruz. Bunlar için, en az 30 metrekarenin üzerinde, refakatçi koltuklarıyla beraber, hasta yataklarının konforlu bir şekilde, banyosu, tuvaleti ve diğer hizmetleriyle birlikte hastanelerin yapımını amaçladık. 1.584 yataklı Kayseri Hastanesinin artık buradaki avan projelerini görmektesiniz. İşte şu şekildeki projeleri görüyorsunuz. Daha önce koğuş sistemi söz konusuydu ama bugün, artık bu koğuş sistemini bırakıyoruz, işte bu şekildeki daha kaliteli, daha anlamlı ve daha insanların konforuyla beraber hasta yataklarının olduğu bir yerden bahsediyoruz.

Değerli arkadaşlar, bundan önceki dönemde, biliyoruz, ambulans sisteminde hastaları alabilmek için ambulanslara benzin yoktu, mazot yoktu, gidemiyorlardı ama ne yapıldı? Bugün için 3 tane uçak ambulans, 17 tane helikopter ambulans, 4 tane deniz ambulansıyla artık burada taşımakta olduğumuz hastalara ücretsiz bir şekilde hizmet verdiğimizi de hatırlatmak istiyorum.

Yine, Kayseri’de yapmış olduğumuz bir hastaneden bahsedeceğim size. Acilden bahsedeceğim.

Burada 18 bin metrekare kapalı alana yapmış olduğumuz acilin görünümlerini sunuyoruz. İşte modern bir hastane, insana insan gibi hizmet edebilecek, önünde ambulansları ve yoğun bakım üniteleriyle beraber yapabildiğimiz, yanık üniteleriyle beraber yapılabilen, yine aynı şekilde üzerinde heliport bulunan, hava ambulansının indiği hastanelerden bahsediyoruz değerli arkadaşlar.

Siz ne kadar inkâr ederseniz edin, ne kadar, olanı görmezseniz görmeyin ama halk bunu değerlendirdi, yüzde 39,1 olan hasta memnuniyet oranları bugün yüzde 75’lere çıkmıştır. Aynı şekilde de devam ediyor. İnsana insan gibi hizmet veren ve hastalarımızı daha kaliteli ortamlarda tedavi edebileceğimiz bir hastaneden bahsediyoruz.

Yıllar önce SSK hastanesiyle devlet hastanesi yan yanaydı Kayseri’de. Arada 1,5 metre duvar, üzerinde de yine 1,5 metrelik tel örgüler mevcuttu. Neyi koruyorduk biz acaba o zaman? İşte, Allah’a şükürler olsun ki, benim de başhekimlik dönemimde o Berlin Duvarlarını yıkmak bizlere nasip oldu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Başhekim olarak da bana nasip oldu.

Tüm bu duygu düşünceler içerisinde, kısa da olsa ifade edebildiğim bu güzel hizmetleri, yurdun dört köşesindeki halkımıza sağlık hizmetini götürebilmek adına, 2014 yılının hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

On üçüncü ve son konuşmacı…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Vekilim, daha önce başhekim değil miydiniz siz? Niye yıkmadınız o zaman?

BAŞKAN – Lütfen sözümü kesmeyin, lütfen…

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Evet. 2003’te başhekim oldum, ondan önce yoktum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ondan önceki başhekimlere de biraz saygısızlık oldu.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Öyle bir şey yok. Sistem bu. Ayrıca kimseye saygısızlık yapmam.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Meslektaşlarınıza ayıp oldu. Şikâyet ettiniz bakın.

MUHARREM VARLI (Adana) – Çin Seddi’ni de siz mi yaptınız, Çin Seddi’ni!..

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sözümü kesmeyin lütfen.

On üçüncü ve son konuşmacı Salih Fırat, Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH FIRAT (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 yılı bütçesi hakkında konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname sonrasında Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 90 bin personelle halk sağlığını korumak, geliştirmek,   sağlık  için   risk  oluşturan faktörlerle mücadele etmek üzere 19 Mart 2012 tarihinde kuruldu.

Bu yapılanmayla birinci basamak ve koruyucu sağlık hizmetleri tek elde toplanmış, bu hizmetin etkin sunumu için taşra teşkilatı oluşturulmuştur. Bu yapı, daha hızlı ve sonuca odaklı müdahaleler ile koruyucu ve önleyici hizmetlerin daha etkin sunulmasını sağlamaktadır.

Halk Sağlığı Kurumu birinci basamak sağlık hizmetlerini aile hekimliği uygulamasıyla yürütmektedir. 6.750 hizmet noktasında 21.200 aile hekimiyle yurdun her köşesinde vatandaşlarımıza en yakın noktada hizmet verilmektedir. Aile hekimleri, başta anne ve çocuk sağlığı olmak üzere, her yaştan vatandaşımızın sağlığını korumak, hastalıklarına erken tanı koymak ve sürekli hastalıklarda etkin tedavi ve takip yürütmek üzere organize olmuş durumdadır ve yılda 240 milyon kez vatandaşlarımızla karşılaşmaktadır. 2014 yılında uygulamaya geçilecek periyodik muayenelerle aile hekimlerinin etkinlikleri artacak ve gelecekte sağlık sistemi içinde rolleri daha da önem kazanacaktır.

Bireye yönelik sağlık hizmetlerinin ötesinde kalan çalışan sağlığı, koruyucu ağız ve diş sağlığı hizmetleri, adli tabiplik, okul sağlığı, toplu yaşam alanlarına yönelik hizmetler, çevre sağlığı gibi pek çok hizmeti yürüten 967 toplum sağlığı merkezi de birinci basamak sağlık hizmetlerini bütünleyen önemli bir fonksiyon icra etmektedirler.

2014 yılından itibaren birinci basamak sağlık hizmetlerini diyetisyen, psikolog, sosyal çalışmacı, çocuk gelişimcisi gibi sağlık elemanlarıyla destekleyecek, hizmet kapsam ve kalitesini artıracağız.

Sağlık Bakanlığımızın hükûmetlerimiz döneminde koruyucu sağlığa özel bir önem verdiğini ve bunun bir sonucu olarak koruyucu sağlık hizmetlerinde sağlık göstergelerine de yansıyan önemli gelişmeler olduğunu biliyoruz. Her şeyden önce doğumda beklenen yaşam süremiz artmıştır. Son on yıllık süreçte vatandaşlarımızın ortalama ömürleri beş yıl uzamıştır. Anne ve bebek ölümlerindeki azalmada kaydedilen gelişme uluslararası raporlarda diğer ülkelere örnek olarak gösterilmiştir. Dünyanın en gelişmiş ülkelerine benzer şekilde, 13 farklı antijen içeren ve yüksek bir oranda uygulanan bağışıklama faaliyetlerinin de katkısıyla, bulaşıcı hastalıklarla mücadelede çarpıcı başarılar elde edilmiştir. Daha etkin ve çağdaş bir yapılanma örneği olan Türkiye Halk Sağlığı Kurumunun bu alanlardaki başarıyı daha da öteye taşımasını bekliyoruz.

Anne ve bebek ölümleri ile bulaşıcı hastalıklarla mücadelede elde edilen başarılar sağlık problemlerimizin daha farklı bir alana kaymasına neden olmuştur. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de bulaşıcı olmayan hastalıkların ön plana çıktığını görüyoruz. Bu hastalıkları kontrol altına almak için 4 risk faktörüyle mücadele etmek gerekiyor: Tütün kullanımı, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, hareketsiz hayat tarzı ve alkol. Dünyaya örnek olmuş tütün mücadelemizde elde ettiğimiz başarıyı obezite mücadelesinde de göstermemiz gerekiyor. Doğru beslenme ve aktif bir hayat tarzıyla bunu da başarıyla sağlayacağımıza inanıyorum.

Türkiye Halk Sağlığı Kurumunun faaliyet alanları bunlarla da bitmiyor. Kurum merkezinde bütün ülkeye hizmet veren akredite, referans laboratuvarlarının yanı sıra illerimizde bulunan halk sağlığı laboratuvarları ve hıfzıssıhha bölge enstitüleri ile laboratuvar altyapısı güçlendirilmiş durumdadır. Bu laboratuvarlar, başta tüketicinin korunması olmak üzere bulaşıcı hastalıkların kontrolü, içme ve kullanma suları ile diğer çevre sağlığı hizmetlerinin kontrolü görevini başarıyla sürdürmektedir.

Vatandaşlarımızın uzun ve sağlıklı bir ömür geçirmeleri için çalışan Türkiye Halk Sağlığı Kurumunun 2014 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşmalar da sona ermiştir.

Birleşime otuz dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 13.47

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK (Erzincan)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Komisyon yerinde, Hükûmet yerinde.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılacak olan konuşmaların bölümüne geçiyoruz.

Buyurun Sayın Bal.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, daha önceki oturumda konuşan Halide Hanımefendi’nin benim yaptığım konuşmaya atıfta bulunarak…

BAŞKAN – Hangi cümle?

FARUK BAL (Konya) – Zabıtları getirtiriz efendim.

BAŞKAN – Burada. Hangi cümle?

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, üç şey söylüyor Halide Hanım. Bir, milletvekili ahlakı, terbiyesi. İki, Sayın Bakanın belediye başkanlığıyla ilgili yapmış olduğu propaganda. Üçüncüsü de teşekkür etmek, takdir etmek yerine, aynen okuyorum: “Hele ki köydeki nüfusun azalmasını, tarımda teknolojinin gelişmesi ve sanayileşmenin artması, modernleşmenin artması gibi görmek yerine…” demek suretiyle bizim yaptığımız konuşmanın milletvekili terbiyesi ve ahlakıyla bağdaşmadığını ifade ettiler. Dolayısıyla, buna, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Sayın Başkan, arkadaşa söz verirseniz ben de konuşacağım.

BAŞKAN – Sayın Bal, müsaade eder misiniz bir açıklama yapacağım. Aslında aynı oturumda söz vermem gerekiyordu ama tutanakları inceleme için süre aldığımdan, tutanakları da incelediğimden size söz veriyorum.

Buyurun, iki dakika, sataşmadan.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, İstanbul Milletvekili Halide İncekara’nın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

FARUK BAL (Konya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Birinci oturumda, Adalet ve Kalkınma Partisi adına söz alan Halide Hanımefendi konuşmasında bütçeyle ilgili konuşma yapması gerekirken milletvekillerinin terbiyesinden, ahlakından bahsederek bazı şeyler söyledi. Arkasından da Gaziantep’te belediye başkanı olan Sayın Bakanın seçim propagandası yapacak şekilde ona tebrik, takdir ve teşekkürleri iletmemiz gerektiğini ifade etti.

Bunu yapmak yerine, benim daha önce yaptığım konuşmada mazot fiyatı, ilaç fiyatı, gübre fiyatındaki artışları ifade ederek çiftçinin üretmiş olduğu ürünlerde fiyatların sabit tutulması nedeniyle ya da düşük bir artışla köylerin boşaldığından bahsetmiştim. Buna doğru dürüst cevap vermek yerine, benim ifademi ahlaki değerlerle bağdaştırmak suretiyle şahsıma bir sataşmada bulunmuştur. Bunun yersiz olduğunu söylüyorum. Hiç kimsenin hiç kimseye ahlak dersi vermesine ihtiyacı yoktur, hele hele benim mürebbiyeye hiç ihtiyacım yok. Dolayısıyla, edebi, ahlakı bilen bir milletvekiliyim. Yaptığım konuşmaya siyasi nezaket çerçevesi içerisinde eğer cevap verebilirse çok teşekkür edeceğim Halide Hanımefendi’ye.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Sayın Vekilim, tutanakları alabilir miyim?

BAŞKAN - Ne yapmak istiyorsunuz Halide İncekara?

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Cevap vermek istiyorum, sayın milletvekilimiz cevap vermemi istedi.

BAŞKAN - Biz ilerleyelim, siz tutanakları inceleyin. Sataşma varsa değerlendirme yaparız.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)

1) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)

1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)

1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)

1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)

1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

BAŞKAN - Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılacak konuşmalar bölümüne geçtik.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına birinci konuşmacı Vahap Seçer, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Seçer, süreniz dokuz dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2014 bütçesini görüşüyoruz. Gerçekten önemli bir bakanlık, bunu her zaman söylüyorum. Türkiye'nin ekonomisi, Türkiye'nin sosyoekonomik yapısı, tarım sektöründe çalışanların istihdamdaki payı, geçinenlerin; dolaylı, direkt vesaire vesaire.

Zor bir bakanlığı idare etmeye çalışıyor Sayın Eker, 2005’ten bu yana da bu bakanlığı idare ediyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Zor bir bakanlık mı, Bakanlığı mı zor idare ediyor?

VAHAP SEÇER (Devamla) – Bunu başlangıçta söylememin nedeni, AKP hükûmetleri sürecince en uzun Tarım Bakanlığı görevini yürüten Sayın Bakan, dolayısıyla bugün ortaya çıkan sonuçtan direkt olarak sorumlu olan Sayın Bakandır.

Değerli arkadaşlarım, peki, sektör bu kadar önemli; Türkiye'nin gayrisafi millî hasılasındaki payı yüzde 8, istihdamdaki payı yüzde 27. Yeterli derecede modern tarım yapabiliyor muyuz? Elbette ki bu anlamda sıkıntılar var. Bunu nasıl gerçekleştireceğiz? Elbette ki bu alanda üniversitelerimizde, ziraat fakültelerimizde, gıda mühendisliği fakültelerimizde, su ürünleri fakültelerimizde öğrencilerimizi yetiştireceğiz ve bunları Bakanlık bünyesinde çalıştıracağız. Bu şikâyetleri daha önceki konuşmacılar da dile getirdiler.

Atama bekleyen mühendis arkadaşlar var, meslektaşlarımız var, Sayın Bakanın meslektaşları var. 2013 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı personeli olarak 12 bin kişi alınıyor, emniyet teşkilatının son on yılda aldığı polis miktarı 110 bin ancak Tarım Bakanlığı son on yılda 17.607 mühendis ve veteriner hekim bünyesine katıyor. Tarım bu kadar önemli, sosyal yönü var, ekonomik yönü var; 17.607 arkadaşımız Bakanlıkta göreve başlıyor. Peki, bunun sorumlusu kim? Sayın Bakan  “Bunun sorumlusu ben değilim, Maliye Bakanı.” diyor. Maliye Bakanına soruyorsunuz, o da diyor ki: “Evet, böyle bir talep var ama Devlet Personel Başkanlığında, ben onların görüşünü bekliyorum.” Ama, bu mühendis çocuklarımız da sizlerden görevlendirme bekliyor, atama bekliyor. Sizlere bunu Meclis kürsüsünden duyurmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, son günlerin en önemli konularından bir tanesi de hava koşullarından dolayı meydana gelen elektrik kesintileri. Hoş, Sayın Bakan “Kriz yok.” diyor. Sayın Bakan, nasıl bir ortamda bunun adını “kriz” olarak koyacak? Yani, bugün enerji nakil hatlarında önemli problemler yaşanıyor, günde üç saat, beş saat, on saat elektrik kesintileri meydana geliyor; vatandaş üşüdü, üretim durdu. Bunun tarımsal üretime yansımaları da var. Kanatlı üretiminde önemli sıkıntılar yaşıyorlar elektrik kesintilerinden dolayı. Özellikle, Akdeniz Bölgesi’nde, narenciye üretim tesislerinde dondan korunma yöntemi olarak pervaneleri çalıştıramıyorlar, sulama sistemlerini çalıştıramıyorlar. İşte, Anamur’da afetten dolayı, dondan dolayı önemli zararlar meydana gelmiş. Üreticiler seralarını ısıtamıyorlar ama Sayın Enerji Bakanına göre bu elektrik kesintileri bir kriz değildir.

Değerli arkadaşlarım, narenciyeden söz açılmışken, biraz sonra Sayın Bakan kürsüye çıktığında, Türkiye’de gerçekten tarım sektöründe herhangi bir sorunun yaşanmadığından bahsedecek, üretimin arttığından bahsedecek, çiftçinin gelirinin arttığından bahsedecek, Avrupa’da, dünyada tarım ekonomisi olarak büyüdüğümüzden bahsedecek, ama, ben bugün güncel bir sorunu burada dile getirmek istiyorum. Narenciye henüz hasat döneminde ve özellikle benim bölgemde, Akdeniz Bölgesi’nde narenciye üreticileri narenciyelerini satamıyorlar; 30 kuruş, 35 kuruş, 40 kuruş bu ürünlerin fiyatları. Peki, bunun sebebi ne? Elbette ki yeterli ihracat yok. Üretimimiz tüketimimizden fazla, dolayısıyla ihracat yapmamız lazım, ihracat yapabilmemiz için devletin desteğine ihtiyacı var ihracatçının, devlet bu desteği yapamıyor.

Ben buradan vatandaşlarıma seslenmek istiyorum. Lütfen, Hükûmetin yapamadığını siz yurttaşlarımız yapın, akşam eve giderken 1 kilogram portakal alın, 1 kilogram mandalina alın hem kış günü soğuk algınlığı için birebir, her derde devadır.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Para nerede, para?

VAHAP SEÇER (Devamla) – Ayrıca, Sayın Bakandan da rica ediyorum narenciye üreticilerinin adına: Sayın Bakanım, biliyorsunuz, bir Okul Sütü Projesi gerçekleştirdiniz. Niçin “okul narenciyesi projesi” olmasın? “Sağlığımı düşünüyorum, narenciye tüketiyorum.” Slogan da hazır. Böyle bir projeyi Tarım Bakanlığı olarak pekâlâ hayata geçirebilirsiniz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de tarımsal üretimi imkânsız kılan en önemli sorunların başında girdi fiyatları gelir. Bakınız, on bir yıllık AKP hükûmetleri -2002 sonu, bugün 2013’ü bitiriyoruz- girdi fiyatlarına bakıyoruz: Mazot fiyatları 1,25 TL’den 4,5 TL’ye gelmiş; gübre fiyatları -çeşitlerine göre değişmek üzere- yüzde 300’lere, yüzde 350’lere varan fiyat farklarına ulaşmış; tarım elektriği fiyatı yine yüzde 200, yüzde 300 fiyat artışlarına sebebiyet vermiş.

Şimdi, ürün fiyatlarına bakıyoruz aynı oranda büyümüş mü? Bir taraftan, yüzde 200, yüzde 300, yüzde 400 girdi maliyetlerinde artış ama tarım ürünleri fiyatlarında -2002 ile 2013’ü mukayese ettiğiniz zaman- aynı oranları yakalamamız mümkün değil. Buğday fiyatlarına bakıyorsunuz, 2002 sonunda 30 kuruş olan buğday fiyatları, bugün 60 70 kuruş seviyelerine gelmiş. Mısır, 25 kuruş seviyelerindeymiş 50 kuruş fiyatlarına gelmiş. İşte, portakal, mandalina dalında, satılmıyor. Üzüm, bu sene sezon yine kötü geçti. Üretici on yıl önceki fiyatları arar konuma geldi.

Dünyanın neresine giderseniz gidin, hiçbir ülkede, tarımsal üretime devlet eli değmezse, tarımsal üretim devlet marifetiyle desteklenmezse üretim yapma şansınız yoktur, bunu herkes biliyor, Sayın Bakan da biliyor. Bakınız, 2006 yılında bir yasa çıkmış: Tarım Kanunu. Burada, merkezî bütçeden tarımsal desteklere ayrılacak oran olarak yüzde 1 şeklinde bunu kanuna geçmişiz. Bunu hep beraber yapmışız. Doğru mu? Doğru.

Peki, 2013 yılında gerçekleşmesi beklenen tarımsal destek miktarı ne? 9 milyar TL. 2014’te öngörülen ne? 9,670 milyar TL.

Peki, Türkiye'nin gayrisafi millî hasılası ne bugün? 800 milyar dolar civarında yani 1,6-1,7 trilyon TL. Bunun yüzde 1’i nedir? 16-17 milyar TL ama bakın, bugün, 6-7 milyar, çiftçiye verdiğimiz destek miktarı gerilerde kalmış.

Tarım Kanunu 2006’da çıkmış; 2007’yle 2013 arasında çiftçiye yaklaşık olarak 40 milyar TL eksik ödeme yapmışız.

“Efendim, çiftçiye gerekli desteği veriyoruz ama bunun karşılığında da çiftçiden pekâlâ vergi alıyoruz.” Bakın, 3,5 milyon ton, çiftçinin bir yılda yaklaşık olarak tükettiği mazot miktarı. Buna ödediği ÖTV, KDV miktarı, merkezî bütçeden çiftçiye ödenen destekleme miktarıyla eşit.

Diğer taraftan, çiftçi her türlü girdisine, gübresine, ilacına, suyuna, havasına, her şeye KDV ödüyor, ÖTV ödüyor. Hale ürününü götürüyor, stopaj ödüyor, hal rüsumu ödüyor ama diğer taraftan çiftçiye bizim verdiğimiz 9 milyar TL, 10 milyar TL; Türkiye'nin bütçesi 400 milyar TL’nin üzerinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VAHAP SEÇER (Devamla) – Gerçekten, sanki çok devasa rakamlar gibi kamuoyuna sunulmaya çalışılıyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VAHAP SEÇER (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, tabii ki tarım için söylenecek çok söz var.

Her şeye rağmen, 2014 bütçesinin çiftçinin derdine deva olamayacağını bile bile hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İkinci konuşmacı, Ramazan Kerim Özkan, Burdur Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakikadır.

CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum ancak Meclisimiz boş olduğu için buradan televizyonları başındaki eli hamur, karnı aç olan üretici kardeşlerime, tüketicilerimize, atama bekleyen gıda mühendislerine, su ürünleri mühendislerine, ziraat mühendislerine ve teknisyenlerine, veteriner hekimlere ve teknisyenlerine sesleneceğim ve Bakanlığa da uyarılarda bulunacağım.

Değerli vatandaşlarım, nasılsınız, iyi misiniz? İyi olmadığınızı biliyorum. Kış geldi, dertler arttı. Yakacak dert, saman dert, ot dert, yem dert, mazot dert, ilaç dert. Elmayı, narenciyeyi, domatesi, biberi, sütü satmak, eti satmak dert. Üretmek de ayrı bir dert. Çünkü, siz gübreyi 8 liraya alıyordunuz, aynı gübre bugün 80 lira ama ürettiğiniz ürünlerin fiyatları yerinde saymaya devam ediyor. Her şey güllük gülistanlık ama durum öyle değil. Burdur tabiriyle “Cici pappam parıl parıl parıldıyor, aç karnım curul curul curulduyor.” yani tok, açın hâlinden anlamıyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakıyorum, yetkililer, sütü, eti, buğdayı, arpayı, fasulyeyi, salatalığı, domatesi, elmayı, armudu kendiliğinden oluyor sanıyor. Değerli vatandaşlarım, saygıdeğer milletvekilleri; bunların üretiminde toprak var, su var, enerji var, traktör var, mazot var, gübre var, ilaç var, alın teri var. Yeter mi? Teknik kadrosunda ziraat mühendisi var, gıda mühendisleri var, su ürünleri mühendisleri var, veteriner hekimler var, teknikerler var.

Bakanlığa soruyorum: Ne oldu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında kadroya alınacak 6.557 kişi? Sayın Bakan diyor ki: “Biz bu kadroyu Maliye Bakanlığından istedik? Maliye Bakanlığı istediğimiz kadroyu vermedi.” Sizler aynı Kabinenin üyeleri değil misiniz? Sayın Maliye Bakanına sözünüz geçmiyor mu? Niçin on binlerce ailenin duygularıyla oynuyorsunuz? Bir an önce bu sorunu çözün. Vatandaş sizden çözüm bekliyor.

Değerli vatandaşlarım, bakın, şu anda saman 40 kuruş, silaj 20 kuruş. Saman, dolgu maddesi, gıda değeri yok. Silaj, protein kaynağı, gerekli gıda. Bunu dahi öğretememişiz üretenlere. Niçin? Eğitim için, kontrol için, üretim için, koruyucu mücadele için. Maliye Bakanlığı bu kadro işini bir an önce çözmelidir. Bu çiftçilerimize bu maddeler öğretilmelidir. Silaj nedir, kepek nedir, yem nedir?

Günün birinde bir siyasetçi, bir köye gidiyor, köylüler dertleniyor “Efendim, kepek 100 kuruş, arpa 60 kuruş.” diyorlar, “E, kardeşim, o zaman siz de kepek yerine arpa ekin.” diyor. Çünkü, o siyasetçi kepeği bilmiyor, köpeği bilmiyor, biz bunlarla karşılaştık. Bu insanlara kepeğin ne olduğunu, köpeğin ne olduğu, kepeneğin ne olduğunu öğretmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım.

Şimdi, Et Konseyi ve Süt Konseyinin kurulmasını uygun buluyoruz. Ancak, Et Konseyi ve Süt Konseyinin, Tarım Kredi Kooperatiflerinin, Toprak Mahsulleri Ofisinin özerk yapıda olmasını istiyoruz. Ancak, buralarda siyasallaşmanın olduğunu görüyoruz ve üzülüyoruz. Bu kurumlar, çiftçinin kara gün dostudur ancak, kârlarının yüksek rakamlarda olması köylüleri üzmektedir. Tarım Kredi Kooperatifleri övünüyor “165 milyon kâr ettim” diye, kimden ettin kardeşim bu kârı? Köylüden, çiftçiden. Bu kârı etmeyeceksin, sen kara gün dostusun, ona destek vereceksin, o köylünün kârına ortak olmayacaksın. (CHP sıralarından alkışlar)

Hükûmet olarak, arz-talep dengelerini korumalısınız. Geçtiğimiz yıllarda “sıfır faiz” diye bir uygulama yaptınız, binlerce üreticiyi iflas ettirdiniz. Sıfır faiz oldu yüzde 100 faiz. Vatandaş perişan oldu, vatandaşı âdeta değirmene buğdaysız un öğütmeye gönderdiniz.

Sevgili vatandaşlarım, bu bütçeden yine bir müjde yok. Bağı bellemesini bilmeyen âşık, üzümün kıymetini anlamıyor. Buğday para etmiyor, elma para etmiyor, süt para etmiyor, narenciye para etmiyor. Şu anda, seralarda vatandaşlar akşam beşte başlıyor odun yakmaya, sabahın yedisine kadar odun yakıyor, sera ısıtıyor. Seralarda şu anda, odunun steri kamuda 60 lira, serbest piyasada 150 lira. Vatandaş seralara nasıl odun bulacağım diye kara kara düşünüyor. Bunlara çözüm bulmamız gerekiyor.

Ürün, yerinde ucuz, pazarda pahalı. Elma, şu anda -Çivril’deydim, Eğirdir’deydim geçen hafta- 10 kuruş değerli arkadaşlarım ama Ankara’da 2 lira. Bu, yazık değil mi? Bu üretici-tüketici buluşmasını niçin başaramadınız? On yıllık iktidar, “Başarılı bir iktidar” diyorsunuz, neden bu işi başarmadınız? Üretici-tüketici buluşmasını niçin yapmadınız? Hâlâ da yapamıyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Onlar başka buluşmaların peşinde.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Oslo’da buluşuyorlar onlar.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, isteklerimiz: Bakın “Yeşil mazot veya ucuz mazot vereceğiz.” dediniz, on yılda veremediniz, bir an önce yeşil mazotu verin.  “Sütte, ette KDV’yi yüzde 8’den 1’e çekeceğiz.” dediniz, çekmediniz; yüzde 1’e çekin. “Tarımsal sulamada kullanılan enerjide indirim yapacağız.” dediniz, yapmadınız, hâlâ yüzde 18. Destekler yeterli mi? Hayır. “Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’ini destek olarak vereceğiz.” dediniz, hâlâ o oranı yakalayamadınız. Mazottan alınan özel tüketim vergisi ve KDV 10 milyarı geçiyor, 10 milyarı. Vatandaşa verdiğiniz tarımsal destek 9 milyar. Yani, sağ cebinden verdiğinizi, sol cebinden alıyorsunuz. Buna, ilaçtan alınanı, gübreden alınanı, yemden alınanı, şaraptan alınanı katmıyorum.

Bakın, Çal ilçesinde şarap üreticileri var. Onların ürettiği paradan biz de maaş alıyoruz, siz de maaş alıyorsunuz, imam da alıyor, müftü de alıyor. Onlardan şişe başına 1 litreden 5 lira para alıyorsunuz; daha bunu, tüketime sunulmadan alıyorsunuz. Bu para, yazıktır, günahtır, haramdır. Bunu kesinlikle kaldırmanız gerekiyor. Bir cebine koyduğunuzu diğer cebinden alıyorsunuz dedim. Bu arada, KDV indirimi beklerken, geçen gün, kanatlı etinde yüzde 1’lik KDV’yi yüzde 8’e çıkardınız. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Doğruluğunu Sayın Bakan anlatsın. Bu mudur üreticiyi, tüketici korumak?

Sayın Bakan, besicilik bitiyor, köylerde mal sayısı her gün azalıyor. Geçenlerde Afyon’da, Burdur’da 50-60 tokası yani hayvanı olan insanlar, 5-6 hayvana şu anda bakamıyor girdi maliyetlerinden dolayı. Bunun için, buna bir an önce son verdirmeniz gerekiyor. Bakanlık olarak “Düve ihraç ettik.” diye övünüyorsunuz. 250 düve ihraç etmişiz, 174.501 düve son dört yılda almışız. Alınana bakın, satılana bakın. Bu, övünç meselesi olmamalı.

Uyarılarımız: Islah kooperatiflerini destekleyiniz. Yerli üretime sahip çıkınız. Ucuz yeşil mazotu veriniz. Irk ıslahını yaygınlaştırınız. İthalattan vazgeçiniz. Orta Doğu ülkeleriyle barışınız. Onların gıda ihtiyaçlarına cevap arayınız. Üretici desteklerini artırınız. Unutmayın, üç yılda samana 3 milyar dolar bu Hükûmet para verdi, 3 milyar dolar; yazıktır, günahtır.

Bakın, koruyucu mücadele ve tedbir eksikliğinden şap, çiçek, brusella, tüberküloz, Kırım Kongo kanamalı ateşi, kuduz devam ediyor. Hayvan pazarları kapalı. Vatandaş sudan çıkmış balığa döndü. Kadro eksikliğini tamamlayın, bu hastalıklara son verin.

Bir daha, ithal süt tozu, tereyağı veya süt alımı istenmiyor. Sahada kooperatiflerde yetki kargaşası var. 1163 sayılı Yasa’yla kurulan kooperatifleri koruyunuz.

Son olarak, 31/12/2013’e kadar devam eden, 200 kilogram üstü danalara verilen desteğin, bugün, burada 2014 yılı için de devam edeceği sözünü veriniz. Unutmayın, bu uygulama dişi kesimleri bir nebze olsa önlemektedir. “Ana olmadan dana olmaz.” söylemini hatırlatmak isterim.

Bütçenin ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Bu kısa sürede ancak bunları anlatabildim vatandaşlarım. Sizlerle daha sonra çok büyük sorunları beraber paylaşacağız.

Çözüm, Cumhuriyet Halk Partisi. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Üçüncü konuşmacı İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili.

Buyurun Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakika.

CHP GRUBU ADINA İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim  Bütçe Kanunu Tasarısı’nın kanun hükmünde kararnameyle kurulan ve Sayıştaya gönderilmesi gereken defter, tablo ve belgelerin hiçbirisini sunmamış Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına görüşlerimi ifade etmek için söz almış bulunuyorum. Bursa’da ve ülkemizin dört bir yanında en zor koşullarda üretim yapan, inadına üretim yapan, dimdik ayakta duran kıymetli çiftçilerimiz başta olmak üzere tüm yurttaşlarımızı ve sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2014 yılı bütçesinin içerisinde işçi yok, emekli yok, dul, yetim yok, memur yok, çiftçi ve köylü de yok; gözden çıkarılan siz çiftçi kardeşlerimizin içinde bulunduğu sorun ve sıkıntıları giderecek bir pay, bir kalem, bir ödenek yok.

Sayın Bakan birazdan bu kürsüye gelecek ve güncellenmeyen, takla attırmayı sevdiği rakamlarla sizlere yapılanları anlatacak ve pembe tablolar çizecek.

Değerli çiftçi kardeşlerim, sizlere sesleniyorum: Lütfen, Bakanın anlattıklarını kendi cebinizde olanla karşılaştırın, köylere gelen sarı taksilerle karşılaştırın, köy kahvesindeki siyah çantalı kişilerle karşılaştırın, ilçenizde sayıları hızla artan icra daireleriyle karşılaştırın, ektiğiniz tarla ve aldığınız mahsul, sattığınız ürünle karşılaştırın, damdaki hayvan sayınızla karşılaştırın, mağdur olmuş çiftçiye “Ananı da al git.”, “Gözünü toprak doyursun.”, “Kusura bakma, senin oğlun da işsiz kalsın.” diyen AKP’li yetkililerin ifadeleriyle karşılaştırın, sonra da, Yüce Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir.” sözüyle karşılaştırın ve kararı siz verin.

Değerli milletvekilleri,  dünya üzerinde tarımın desteklenmediği hiçbir ülke yok, ancak bizim ülkemizde tarım destekleniyormuş gibi yapılıyor, bütçeye göstermelik konan ödenekler o yıl içerisinde -arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi- çiftçilerin kullandığı mazot üzerinden ÖTV ve KDV olarak fazlasıyla geri alınmaktadır.

Ekranları başında bizi izleyen çiftçi kardeşlerimin huzurunda, Sayın Bakana, çiftçilerimizi desteklemediğini, tarımın Hükûmet eliyle çökertildiğini ifade etmek istiyorum.

Ülkemizde çiftçi ve köylü gözden çıkarılmış, her fırsatta çiftçiye destek vermeme politikası üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalara basınla ses veren örgüt temsilcilerinin ifadesi bizim için çok önemlidir. Dünyanın en yüksek girdi fiyatlarına ve en düşük ürün fiyatına on iki yıl dayanan bir holding bile tarımsal üretim merkezini kapatırken çiftçi nasıl dayansın diyoruz.

Herkesin aklını başına toplaması gerektiğini ifade eden oda temsilcileri şöyle diyor: “Bu, böyle devam edemez, bu sektörde çalışan insanların mesleği terk etmesi, bir holdingin çekilmesine benzemez. Çiftçiler bu ülkenin çimentosudur, vatansever, özverili, çalışkan insanlardır. Böyle bir durum, ülkede çok büyük bir sosyal çalkantı yaratır ki, hiçbir açılım, saçılım bu sosyal kaosu gideremez.”

Tarım mutfağındaki temsilciler bu şekilde feryat ederken, tarihte “saman ithal eden Bakan” olarak anılacak olan Sayın Mehdi Eker’in Fransa’dan aldığı şövalye nişanını da çiftçilerimiz unutmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, basında hep TOKİ ilanlarını görmeyelim, artık sahibinden satılık çiftçiler var. İşte, bakın…

(Hatip, elindeki gazeteyi gösterdi)

İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Bu tarafa da göster.

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Buyurun.

Kredi kullanıp iflasın eşiğine gelen yatırımcılardan biri diyor ki, 2010 yılının sonlarına doğru aldığı krediyle çiftlik kurduğunu ancak devletin kredi vermesindeki amaçla uygulamanın tutmadığını; dedesinden, babasından kalan otuz yılda biriktirdiği tüm mal varlığını kaybettiğini… Kredi kullanan bu vatandaş “300 hayvanım vardı, şimdi 150 tane kaldı. Çektiğim krediyle 40 tane hayvan alabiliyordum, şimdi, 100 hayvanı satsam da geri ödeyemiyorum.” diyor ve kurduğu çiftliği satıyor değerli arkadaşlar.

Sayın Bakan bir ödül töreninde yaptığı konuşmada iki projeyle Guinness Rekorlar Kitabı’na başvurduğunu ifade etmiştir. Dünyaya açılan bu girişimleri takdirle karşılıyoruz. Guinness yetkilileri de ülkemize geldiklerinde ne kadar geç kaldıklarını ve Sayın Bakanın ülkemiz tarımına yönelik tüm çalışmalarının aslında kitabın ilk sayfasında yer almayı hak ettiğini göreceklerdir.

Bu iktidarın 2006 tarihinde çıkardığı Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesi hükmü gereği, çiftçilerimize 40 milyar TL borçlu olduğunu bu kürsüden bir kez daha ifade ediyorum. Bu borcu ödemediklerini biliyoruz ancak bu konuda çiftçilerimizin alacaklarının ödenmesi için iki ayrı kanun teklifi verdiğimi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığında olduğunu da ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanı çeşitli toplantılarda görüyoruz. Bu toplantıların çoğu, otel salonlarında yapılmaktadır. Acaba, Bakanlığınız döneminde çiftçilerle nerede, kaç defa toplantı yaptınız? Ayakkabınız killi, ağır bünyeli, tınlı topraklara değdi mi? Çiftçileri bire bir dinlediniz mi? Orada bulunuyorsanız, bakanlık koltuğuna oturuyorsanız, bunun sebebi çiftçi kardeşlerimizdir, bunları yok saymaya, ötelemeye hakkınız yok.

Son olarak, Bursa Gemlik, İznik, Mudanya ve Orhangazi ilçelerinden, sofralık zeytine 50 kuruş prim destek talebiyle yaklaşık 12 bin imza topladık değerli arkadaşlar. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi olmama rağmen, 4 ilçe başkanı, ziraat oda başkanları ve üretici temsilcileriyle birlikte Sayın Bakandan dosyayı teslim etmek için randevu istediğimizde, Sayın Bakan, bize, maalesef randevu vermemiştir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine alın teri döken ve bizleri doyuran kıymetli çiftçilerimizin, her şeye rağmen umutlu olmalarını istiyorum, çünkü Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler, herkes için üretim ve herkes için zenginlik içeren yeni tarım düzeni planlamamızla, iktidarımızda, devletin desteği, toprağın bereketi çiftçimizin olacak diyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demiröz.

Dördüncü konuşmacı Ayşe Nedret Akova, Balıkesir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakikadır.

CHP GRUBU ADINA AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

2012 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yaptığı harcama ve işlemleri gerektiği gibi denetleyemedim, çünkü siyasi iktidarın yönlendirmesiyle Sayıştay üst yönetimi, Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdiği raporları, hepinizin de iyi bildiği gibi budadı.

Milletimin verdiği bütçe hakkını kullanarak, vatandaşlarımızın ödediği vergilerin usulüne uygun olarak harcanıp harcanmadığını tespit etmem, Hükûmetçe ve Sayıştay üst yönetimi tarafından engellendi. Sözlerime bu durumu protesto ederek başlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve  Sosyal Politikalar Bakanlığının 2014 yılı bütçesindeki payı yüzde 3,9’dur. Bu kadar düşük bütçe payı ile ülkemizin en muhtaç kesimine nasıl hizmet edilecektir, bunu anlamak mümkün değildir. Bakanlık bütçesi tahsis edilirken en büyük pay, kömür, erzak vesair dağıtımına ayrılmıştır. Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün Bakanlık bütçesindeki payı yüzde 62’dir. Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine bütçeden ayrılan pay yüzde 0,6’dır. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne ayrılan pay da yüzde 0,6’dır.

Saygıdeğer milletvekilleri, 14 Ekim 2013 tarihli Anadolu Ajansının haberine göre, kapatılıp yerine, içinde kadının adı geçmeyen bir komisyon kurulacağı yani bizlerin de içinde bulunduğu, benim de görev aldığım Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun kaldırılacağı ve bir başka ad ile başka bir komisyon kurulacağı haberi yayınlanmasına rağmen, Sayın Bakanlık tarafından bu konu da yalanlanmamıştır. Sayın Bakanımız da huzurdadır, bu konu kamuoyu tarafından çok merak edilmektedir çünkü yüzyıllardır süren kadın haklarındaki mücadelede geriye gidiştir. Bu nedenle, Sayın Bakan tarafından da bu komisyonun adının değişmeyeceği, kadının adının kaldırılmayacağı hususunun huzurunuzda söylenmesini talep ediyorum efendim.

Ayrıca, saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Bakan bütçe sunuş konuşmasında sadece iki yerde kadına değindi; kadının iş gücüne katılma oranlarının düşüklüğü, kadın konukevlerine ayrılan pay... Kadın konukevlerine ayrılan payın düşüklüğünden de bahsetti. Böylelikle, ülkemizde kadının güçsüzlüğü, bütçe sunuş konuşmasında Sayın Bakan tarafından da kabul edilerek açıklanmış bulunmaktadır.

Aile kavramı içerisine hapsedilen kadın işsizdir, şiddet görüyor. Devlet, kadını korumada ve kadını ekonomik ve siyasal açıdan güçlendirmede yetersiz. Kadının adı her yerden silinmek isteniyor, kadının bedeni üzerindeki haklarının kısıtlanmasına yönelik yasalar çıkarılıyor. Kaç çocuk yapacağının baskısı yanında, doğumu bile nasıl yapacağı belirleniyor. Bunun yanı sıra, kadının siyasal anlamda güçlenmesi ve karar alma mekanizmalarında daha fazla yer alması istenirken her adayın açıklanmasında, her belediye başkanı adayının açıklanmasında -televizyonlarda da izledik- “3! 3!” diye bağırılması, mahrem ve özel konuların seçime malzeme olması, kadına karşı işlenmiş ruhsal bir şiddet değil de nedir?

Dünya Ekonomik Forumu 2013 Global Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre Türkiye, 136 ülke arasında 120’nci sıradadır; siyasi katılımda 103’teyiz, ücret eşitliğinde 79’dayız. Saygıdeğer milletvekilleri, kadının iş gücüne katılımı yüzde 30, erkeklerde yüzde 76; kadınlar arasında işsizlik oranı yüzde 11, erkeklerde yüzde 9; kadınlar arasında yarım gün çalışma oranı yüzde 24, erkeklerde yüzde 9; tarım dışı istihdamda kadın iş gücü oranı yüzde 23, banka hesabı olan kadınların oranı yüzde 33, saygıdeğer milletvekilleri, erkeklerde yüzde 82 gibi çok yüksek bir oran, buna da dikkatinizi çekiyorum. İşletmelerde liderlik konumuna yükselebilen kadın oranı yüzde 4.

2008 yılında hazırlanan Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması Raporu’na göre ülkemizde kadınların yüzde 41,9’u, eşi veya en yakınında bulunan babası, sevgilisi, dostu, ağabeyi, arkadaşı tarafından şiddet görmektedir. 2008 yılından sonra da açıklanmış resmî bir rakam, resmî bir veri yoktur.

Bu nedenle de hakikaten Türkiye’mizin, ülkemizin en önemli sorunlarından birisi olan çocuk gelinler konusu. Türkiye’de, ülkemizde her 4 evlilikten 1’isinin çocuk gelin olduğu, bazı bölgelerde de 3 evlilikten 1’isinin çocuk gelin olduğu gazetelerde, medyada ve bazı istatistiki bilgilerde yer almaktadır.

Bunun yanı sıra her gün gazetelerde gördüğümüz üzere kadına karşı şiddet, kadına karşı cinayetler gün geçtikçe artmaktadır. Bu nedenle bunların ekonomik boyutlarının, sosyolojik boyutlarının, psikolojik boyutlarının araştırılması konusunda mutlaka, Sayın Bakan, bir komisyon kurulup araştırılması ve bu işin çözüm yollarının, nasıl çözüleceğinin, nasıl önüne geçileceğinin araştırılması gerekmektedir. Bu, gün geçtikçe artmaktadır. Ülkemizdeki en önemli sorunlardan işsizliğin yanı sıra bu da çok önemli bir sorundur; buna da dikkatinizi çekmek istiyorum.

Ülkemizdeki kadının durumu bu iken, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması olan, yine, toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadınların konumlarının güçlendirilmesi için, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi nedeniyle de bu konuda -Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü görevlerinden olan- Bakanlık bütçesindeki binde 6’lık bütçe payının da bu kadınların bu sorunlarının çözülmesine yeterli olmadığı kanaatindeyiz. Binde 6’lık bütçe payı çok düşüktür, reklamlara ayrılan payla aynı orandadır. Bu nedenle, Sayın Bakan, mutlaka, bu reklamlara ayrılan paydan, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne bu paydan bir kısım daha fazla payın ayrılması ve kadınların ülkemizde yaşadıkları sorunların ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün sorumluluk alanı içerisinde bulunan problemlerin çözülmesi için de bu payın daha artırılması gerektiği kanaatinde bulunmaktayım.

Ülkemizde çalışabilecek yaşta kadın sayısı 27 milyon 773 bin kişi olarak tespit edilirken sadece 8 milyon 192 bin kadın iş gücü olarak gösterilmiştir. Ülkeler arasında yapılan araştırmalar, uzun dönem potansiyel büyümeyle kadınların istihdama katılım oranı arasında pozitif ve güçlü bir ilişkinin varlığını tespit etmiştir. Bu nedenle de kadının iş gücüne katılım oranının artırılması konusunda elimizdeki imkânların bu yönde kullanılması gerekmektedir.

Ayrıca, ülkemizde toplam nüfusun yüzde 12,29’u, yani yaklaşık 9 milyon vatandaşımız da engellidir. Engellilere ayrılan pay, Bakanlık bütçesindeki pay yaşlılarla birlikte değerlendirilmiş; bu da yüzde 0,15’tir, toplam bütçedeki payı ise binde 0,6’dır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla) - Nüfusumuzun çoğu engelli ve yaşlı iken bu payın da çok az olduğu konusunda dikkatlerinizi çekiyorum.

Bütçenin her şeye rağmen ülkemize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Beşinci konuşmacı Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakikadır.

CHP GRUBU ADINA CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet geçen yıl yaptığı harcamaları denetleyen Sayıştay raporlarını Meclise getirmeden yeni bütçeyi Meclise getiriyor. Hangi yüzle? Önce geçen yılın hesabını vermeniz gerekmez mi? 2012 yılı Sayıştay raporları Meclise getirilmedi. Sayıştayın denetim görüşü, “Belgeler bize sunulmadığı için görüş bildiremiyoruz.” oldu.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Getirildi, getirildi, odanıza uğramadınız herhâlde.

CANDAN YÜCEER (Devamla) – 2014 yılı bütçesi 10 Aralık günü Genel Kurula geldi. Yaklaşık on bir günlük bir görüşmenin sonrasında iktidar partisinin yeterli parmak çoğunluğuyla kabul edilecek ve daha sonrasında Cumhurbaşkanı tarafından onaylanıp yürürlüğe girecek.

Peki, bu durum bu bütçeyi meşru kılar mı? “Ak” demekle aklanılmadığı gibi, bu bütçeyi de parmak çoğunluğuyla aklayamazsınız. Sayıştay raporları buraya gelmeden bu bütçe gayrimeşru bütçedir, bu bütçe helal bütçe değildir. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayıştay raporları gelmiş, gelmiş, Sayıştay raporları burada.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Odanızda, odanızda; sizin odanıza da gönderildi, hepsi odanızda var.

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Hesap vermeyen, denetlenemeyen bir bütçe meşru olamaz.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sana göre olamaz.

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Şeffaf, her yapılanın, her kuruşun hesabını verebilen, insanların huzur ve refahını artırmayı hedefleyen, vergide adaleti sağlayan, gelir dağılımındaki eşitsizliği götürebilen, giderebilen, bazılarının değil, herkesin haklarını koruyan bir bütçe meşrudur, halkın bütçesidir ve helaldir.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Gelen bütçeyi okusaydınız görürdünüz.

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Bütçeden önce ben Sayın Fatma Şahin’e bir iki kelam etmek isterim. 26 kişiden oluşan kabinenin içinde tek kadın olarak kaybolsa da, Bakanlığının adından “kadın” kelimesi çıkarılsa da kadın-erkek eşitliğine inanan bütün milletvekilleri, Sayın Bakanının kadın sorunlarının çözümüne katkı sunmak istediğine samimiyetle inanarak onu bu erkek egemen kabinenin içinde ayrı bir yere koydu. Millî mücadelede bir kadının söylediği gibi, “Kim demiş bir kadın küçük şeydir, belki bir kadın en büyük şeydir.” sözünde olduğu gibi, 24 erkek bakana, Başbakana, partisindeki ve toplumdaki erkek egemen zihniyete rağmen, eşitlik ve özgürlük temelinde verilecek olan hak mücadelesinde sesi olmayan kadınların sesi, gücü olmayan kadınların gücü olarak tüm mağdur kadınları kucaklayarak bu mücadeleyi verebileceğini umdum. Gönül umduğundan küsermiş ama maalesef, biz gördük ki kadınlar yerine, eşitliğe inanmayan, kadınların kaç çocuk doğuracağına, kürtajına, sezaryenine karışan, Kadıköy vapurundan inen kadınlara tahammül eden, çocukların aynı okulda okumasından, aynı sıralarda yan yana oturmasından rahatsızlık duyan bir zihniyetin sözcülüğünü yaptı. (CHP sıralarından alkışlar) Maalesef, mağdur kadınları bile “benden, senden” diye ayırt etti. Kadınları siyasete ve kendi içindeki, parti içindeki erkek egemen zihniyete kurban ettiniz. İşte, bu zihniyetin kadına yönelik yaklaşımları ve gizli ajandası, zaman zaman, iktidar ve onun sözcüleri tarafından  âdeta itiraf niteliğinde ifade ediliyor ve siz de maalesef, bunları açıklama çabası içindesiniz. Neymiş efendim, öyle demek istenmemiş, böyle denilmek istenmiş. Aslında, ne denilmek istenildiğini, ne denildiğini biz de biliyoruz, siz de biliyorsunuz.

Sayın  Bakan şiddetle mücadele konusunda dünyanın en güçlü yasalarından birini bizim hayata geçirdiğimizi ve İstanbul Sözleşmesi’ni çekincesiz, ilk imzalayan ülkelerden biri olduğumuzu her fırsatta ifade ediyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, dışında, kadınlara yönelik düzenlemelerin altında imzanız olduğu gerçektir ancak asıl gerçek, kadın-erkek eşitliğine inanmayan bu zihniyetin iktidar olmasıdır ve kadınların birey olarak yok sayılmasıdır. Bırakın kadının kendisini, kadının adının bile her yerden silinmeye çalışılmasıdır. Kadını toplumun eşit bir bireyi olarak değil, aileyi oluşturan “puzzle”ın bir parçası olarak gören AKP Hükûmeti, devlet içindeki mevcut mekanizmaları güçlendirmek yerine, devlet içindeki var olan kadın birimlerini tek tek temizleme çabasına girmiştir. İşte, Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri Şubesi AKP iktidarı döneminde kapatılmıştır. Kırsal Kalkınmada Kadın Daire Başkanlığının yerinde yeller esmektedir. 2011 yılında, Kadın ve Aile Bakanlığı kapatılıp Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına dönüştürülmüştür. 2009 yılında, tüm partilerin ortak mutabakatıyla oluşturulan Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu, Başbakanlıkta “fırsat eşitliği” kelimesi eklenerek gelmiş, bugün de aile ve sosyal politikalar komisyonuna dönüştürülmeye çalışılmaktadır.

Gördüğünüz gibi, kadınlara karşı sorunları çözmek için yasalar yeterli olmuyor, uygulanılması da gerekiyor. Dolayısıyla, kadının kimliğini, eşitliğini bu toplumun bilincine yerleştirmediğimiz sürece, istediğimiz kadar yasalar yapalım, istediğimiz kadar önlemler alalım, bu konuda bir arpa boyu yol alamayacağımızı -istatistikleri, rakamları ben bir kenara bırakıyorum- biz bizatihi yaşayarak görüyoruz. Kadın konusunda çalışmaların eksik kalmasının en büyük sebebi samimiyetsiz politikalar ve kadın-erkek eşitliğini biz gerçekten sağlamak istiyorsak, bu konuda güçlü bir politik iradeye ihtiyacımız var ama maalesef, ne bu irade ne bu samimiyet AKP Hükûmetinde yok.

Değerli milletvekilleri, demokratik, sosyal bir devletin amacı, bireylerin yasalar önünde olduğu kadar siyasal, toplumsal, ekonomik alanda da eşit ve özgür olmalarını sağlamaktır. Dolayısıyla, bütçeler sadece rakamlardan oluşmaz, aslında ekonomik, siyasal ve yönetsel belgelerdir, her bir kalem bir siyasi belgedir iktidarın politika hedeflerini gösteren. Bu nedenle, ekonomi ve politika açısından bütçeleri değerlendirmek lazım. Biz, 2014 yılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesini, 17 milyarlık bütçeyi değerlendiremiyoruz, sadece niyet okuyoruz ve bu niyet üzerinden değerlendirmeye çalışıyoruz çünkü Sayıştay raporunda dört satır var. Dört satırda da şunu yazıyor, onun bir cümlesinde: “2012 yılına ilişkin mali rapor ve tablolar hakkında görüş bildiremiyorum çünkü denetime sunulan bir tablo, bir belge, bir rapor yok.” deniliyor. Dolayısıyla, biz niyet okuyoruz aslında bugün, şurada. Bu dört satırlık denetim bunu söylüyor.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Bugüne kadar var mı bilanço?

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Bu bütçede de kadın istihdamının artırılmasına, kadın-erkek eşitsizliğinin giderilmesine yönelik bir girişim yok. Kadının sosyal ve ekonomik anlamda güçlenmesine dair bir adım yok. Devlet içinde kadının olduğu, “kadın” sözcüğünün olduğu tek birim olan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü de işlevsiz hâle getirilmiş. Bakın, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne bütçeden ayrılan kalem 9 milyon lira, kadın konuk evleri, ilk kabul birimleri ve ŞÖNİM’lere ayrılan para şimdiden 123 milyon lira. Bu ne anlama gelir biliyor musunuz? Bu şu anlama geliyor: Çok trafik kazası olan bozuk bir yolda, biz, yolları tamir etmektense, araba tamirhanesi açmayı tercih ediyoruz.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Bakanlık bilançosu yüzde 15 arttı.

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Çünkü amacımız yolları tamir etmek değil, çünkü amacımız kadın-erkek eşitliğini sağlamak da değil.

Bakın, ben, aslında yetişmedi ama buradan şunu söylemek istiyorum: Burada, Sayın İsmail Korkmaz’ın -Allah rahmet eylesin- annesinden bir mesaj vardı, diyor ki: “Yavrumun acımasızca, öldüresiye dövüldüğünü, nasıl katledildiğini herkes izledi. Sayın Fatma Şahin izlerken hiç mi içi sızlamadı, hiç duygulanmadı mı ki bir kez olsun ‘Böyle olsun istemezdik.’ demedi, başsağlığı dilemedi. Ama benim yavruma dünyanın her yerinden rahmet okundu. Ben Sayın Fatma Şahin’e, Sayın Bakan Fatma Şahin’e hakkımı helal etmiyorum.” dedi. Evet, biz de, ben de, kadın Bakan olarak Fatma Şahin’e hakkımı helal etmiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Hakkın varsa etme!

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Herkesin bir hakkı vardır, herkesin bir helalliği vardır, sen karar veremezsin!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Altıncı konuşmacı Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz dokuz dakikadır.

CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu içindeki Sağlık Bakanlığı bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum. Vatandaşın alın terinden toplanan her kuruşun hesabını veren ve o paralara göz dikmeyen milletvekillerini ve herkesi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, vatandaşlarımızın sağlık hakkı Anayasa’mız ile güvence altına alınmıştır, bunu defalarca buradan söyledim. Yurttaşlarımızın sağlığını korumak, koruyamadığı durumda ise onları tedavi etmek anayasal bir görevdir. Kimin görevidir? Devletin görevidir. Devlet adına bu görevi, Sayın Sağlık Bakanı, Sağlık Bakanlığıyla birlikte yapar; bu görev ona Anayasa tarafından verilmiştir. Ama Anayasa, Sayın Bakan, size “Git vatandaştan katkı payı al.” dememiştir ve demeyecektir.

Sizin bütçe rakamlarını incelediğimizde, hazırladığınız bütçeyle sağlığımızı korumakla ilgili herhangi bir işlem yapmadığınızı görüyorum. Bakın, Sağlık Bakanlığının 2014 bütçesi 18 milyar civarında, 18 milyar 647 milyon 271 bin lira. Peki, Başbakan ne diyor? Efendim “Biz sağlığa yaklaşık 76 milyar para ayırdık.” Hoppala! Nereden çıktı bu 76 milyar? Hani senin Sağlık Bakanlığı bütçen 18 milyardı. 18 milyar nere, 76 milyar nere? Yine, AKP, bilerek yanlış ve abartılı rakamlar kullanarak halkı yanıltıyor. Nereden geldi bu 76 milyar? Efendim “SGK’nın da harcayacağı paraları biz Sağlık bütçesine  koyduk.” E, be kardeşim, SGK’da biriken paralar kimin parası? Herkesin ödediği vergilerden Millî Eğitime, Millî Savunmaya bütçe ayırıyorsun, sağlığa da ayırıyorsun. Ayrıca, biz, vatandaşlar olarak size sağlık primi ödüyoruz. O primleri biriktiriyorsunuz, SGK’nın geri ödemesini bize “Ben 76 milyar para ayırıyorum.” diye yutturmaya kalkıyorsunuz. Bu gerçekten ayıptır ve hiçbir şekilde kabul edilemez.

Peki, 18 milyar üzerinden gidelim. 18 milyar lirayı nasıl ayırdınız Sayın Bakan? Hani bizim sağlığımızı koruyacaktınız ya, hani vatandaşlarımız hasta olmasın diye uğraşacaktınız ya, bakın, nasıl harcamışsınız: Yüzde 60,5’ini personel giderlerine harcamışsınız, yüzde 30’unu mal ve hizmet giderlerine, sadece yüzde 9’unu yatırıma. Yani, Anayasa’mızın, sağlığın korunması için size verdiği görevi siz olduğu gibi SGK’ya devretmişsiniz. Yani, SGK diyor ki: “Ben, kimin tedavi olacağına, kimin hangi şekilde tedavi edileceğine ve kimi tedavi edip kimi tedavi etmeyeceğine karar veririm Sağlık Bakanı, sen de ancak beni izlersin.” Bu da gerçekten bir hekim olarak beni utandırıyor. SGK diyor ki: “Kapalı ameliyatları ödemem kardeşim, ağrısız doğumu ödemem, bazı kaliteli malzemelerin parasını ödemem, bazı ilaçları hiç ödemem.” Ne yapacak vatandaş? Cepten ödeyecek. Birazdan size vatandaşın cebinden ne kadar para çıktığını da rakamlarla söyleyeceğim. Hepsinden önemlisi, SGK diyor ki değerli arkadaşlarım: “Fark ve katkı payı ödemezseniz hiç kimseye sağlık hizmeti vermem.” Hadi buyurun, Sağlık Bakanı olarak verdirebiliyorsanız verdirin, görelim. Siz iktidara geldiğinizde “Nüfus cüzdanıyla herkes sağlık hizmeti alacak.” derken şimdi “Para cüzdanın yoksa sağlık hizmeti alamazsın.” noktasına getirdiniz sağlığımızı. (CHP sıralarından alkışlar) Maalesef, halk bunu biraz geç anladı ama çok yakında bunun hesabını soracak.

Değerli arkadaşlarım, bakın, ben rakam üretmeyeceğim, Sağlık Bakanının kendisinin ürettiği rakamlardan yola çıkarak bazı şeyler söyleyeceğim. Diyor ki Sağlık Bakanı kendi bütçe sunumunda: “Toplam sağlık primlerinin sağlık giderlerini karşılama oranı yüzde 85.” Yani, ne demek? Vatandaştan topladığın paralarla sen sağlık hizmeti veriyorsun ve verdiğin hizmetin yüzde 85’ini vatandaş prim olarak zaten sana ödüyor. E, bunun üzerine sen katkı payı alıyorsun, katılım payı alıyorsun yani kâra geçiyorsun ve utanmadan… Bu ülkede dolar milyarderi de, asgari ücretlisi de, işsizi de, herkes ama herkes fark ücreti ödemek zorunda kalıyor. İşte bu yüzden bu bütçe adil değildir değerli arkadaşlarım, işte bu yüzden bu bütçe ahlaklı bir bütçe değildir, işte bu yüzden bu bütçe ayrışmalara zemin hazırlayan, soygun düzenini getiren bir bütçe olmuştur.

Bakın, rakamlara devam ediyorum, ne kadar mahcup olacaksınız bilmem ama rakamlar çok net konuşuyor, diyor ki: “Sağlık harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılasındaki payı 2001’de yüzde 5,2; 2002’de 5,4; 2012’de 5,4.” Hani artmıştı sağlık harcamaları? Rakam olarak artmış olabilir ama gayrisafi millî hasıladaki yani hepimizin alın teriyle oluşturduğu hasıladaki oranı aynı. Siz halkı yanıltıyorsunuz. 2001’deki 5,2; şimdiki 5,4. Hani artış vardı? Hiçbir şekilde bir artış söz konusu değildir. Merak edenler için söyleyeyim: OECD ortalaması da 9,2 yani neredeyse sizin bütçenizin 2 katı.

Şimdi, önemli bir rakam daha söyleyeceğim -yine Sağlık Bakanının kendi hazırladığı cep kitapçığından aldım- bunu da vatandaşlarımızın dikkatle dinlemesini rica ediyorum. Kişi başına cepten harcama -cebimizden sağlığa ne kadar para harcıyoruz- 2002’de 56 lira, 2012’de 157 lira; 3 katı kadar bir artış var. Bunu Sağlık Bakanının kendisi yayınlıyor. Peki, bu 176’yı 76 milyonla çarptığınız zaman ne kadar ediyor biliyor musunuz arkadaşlarım? 12 katrilyon lira para ediyor. Yani, 12 katrilyon lira parayı siz vatandaşın cebinden her yıl çıkarıp alıyorsunuz. Ha, diyebilirsiniz ki: “Enflasyon vardı, şu vardı, bu vardı.” Buyurun, dolar hesabı yapalım. Dolar hesabıyla 2002’de cepten harcama 37 dolar, 2012’de 87 dolar yani 2,3 kat, dolar bazında da vatandaşın cebinden kendi sağlığına harcadığı parayı artırmışsınız. Yani, vatandaşın cebinden parasını uçuruyorsunuz, sağlık hizmeti olarak geri veriyorsunuz, sonra diyorsunuz ki: “Vatandaşım, beni alkışla, ben sana sağlık hizmeti verdim.” Yok böyle bir şey Sayın Bakan. Siz vatandaşın cebinden aldığınız paralarla bu hizmeti yapıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu da vatandaşın bilmeye hakkı var ve bu 12 katrilyon lirayı ne yaptığınızı burada çıkıp söylemek zorundasınız.

Buraya kadar anlattıklarım şanslı kesimi ilgilendiriyordu değerli arkadaşlarım yani sağlık sigortası olanları ilgilendiriyordu. Beterin beteri var mı? Var. İşte, buyurun, sağlık sigortası olmayanlar. Milyonlarca insanın sağlık sigortası yok. Niye yok? Ya gelir testini geçemedi; o komik rakamlarınız var ya, asgari ücretin üçte 1’i, ya onu geçemedi veya gelir testi yaptıramadı. O yüzden bu insanlar sağlık hizmeti alamıyorlar. Şimdi, siz, seçimler yaklaştı, milyonlar sağlık hizmeti alamıyor, gördünüz. Ne yaptınız? Af çıkarıyorsunuz. E, yakıştı mı Sayın Bakan, yakıştı mı? Yani, bunca zaman, insanlar… Ben buradan bağırdım: “Ölüyorlar.” İnanmadınız, şimdi inandınız. Ama, ne zaman? Seçim zamanı inandınız. Seçime gelirken bu insanlara af çıkarıyorsunuz.

Üniversitelerin durumu nasıl? Üniversitelerin durumu yani artık anlatmaya dilim varmıyor. Hani siz hoca farkını kaldırıyordunuz, hani siz bıçak parasını kaldırıyordunuz Sayın Bakan? Yeni getirdiğiniz yasayla yeniden hoca farkı getiriyorsunuz. Eskiden, iyi kötü, ahbap çavuş ilişkisiyle, sosyal adaletle, her ne olursa olsun -beni hekim arkadaşlarım çok iyi anlıyorlar- insanlar hocalara ulaşabiliyorlardı. Şimdi, sizin sayenizde, hocalara sadece ve de sadece parası olanlar ulaşıyor, ya hastanede ulaşıyorlar ya özel hastanelerde ulaşıyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Bu yaptığınızı kesinlikle halkımız, asla ve de asla affetmeyecektir.

Tam gün ne oldu Sayın Bakan? Hani sizin tam gününüz? Hani tam gün yapacaktınız? Tam günü tam fiyaskoya çevirdiniz. Ne demek hekimlerin yarısı çalışabilir dışarda, yarısı çalışamaz? Üstelik de hocalara diyorsunuz ki: Git dışarı çalış, kazandığının yarısını getir bana, ancak o zaman seninle anlaşırım. Neresinden baksam...

Taşeronlardan söz etmeden geçemem. 2002’de taşeron 10 binler civarında, 2013’te 150 bin civarında ve bu taşeronlar şükrediyorlar “Taşeronuz, Allah’a şükür, yiyecek ekmek buluyoruz.” diye. Ama siz onların emeğini sömürüyorsunuz ve onlar size intizar etmeye devam edecekler Sayın Bakan.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Yedinci konuşmacı Özgür Özel, Manisa Milletvekili.

Süreniz sekiz dakika.

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 bütçesi üzerinde, Türkiye İlaç ve Tıbbı Cihaz Kurumunun bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum grubum adına. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AKP, on bir yıl önce, yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla mücadele etmek için gelmişti, kendi söylemi buydu ve bu güzel ülkeyi on bir yılda bir yasaklar ülkesine çevirdi, ülkeyi yoksulluğa, yandaşları paraya boğdu, gırtlağına kadar da yolsuzluğa battı. Bunu  biz söylemiyoruz, bunu, devletin en üst denetim organı olan Sayıştay raporları söylüyor. Tuğla gibi Sayıştay raporları var, 400 sayfa, 700 sayfa. Bunun içinden 6-7 sayfalık özetlerle içindeki yüzlerce yolsuzluk gizlendi. Sağlık Bakanlığı bütçesi de bundan azade değildir. Rahmetli Adile Naşit geldi aklıma, kasaba giderdi “Yarım kilo et ver oğlum, yağsız yerinden olsun.” derdi. Sayın bakanlar Sayıştaya gitmişler ve “Bize 7 sayfa bir rapor verin, yolsuzluk olmayan yerinden olsun” demişler. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Sayın Bakan, bir ülkenin sağlığını sağlık bakanının ve bakanlığının yönetmesi beklenir ama Türkiye’de sağlığın patronajı el değiştirdi, bu işi SGK yapıyor. Ama, hiç fark etmiyor. Siz, SGK ya da Sayın Recep Tayyip Erdoğan, her biriniz, sağlığı her vatandaşın eşit, ayrımsız ve ücretsiz erişmesi gereken sosyal bir hak olmaktan çıkarıp alınan satılan bir meta, hastaları müşteri, doktoru, eczacıyı, diş hekimini, hemşireyi, sağlık personelini birer köle ve bu güzelim, kutsal hizmet alanımızı bir sektör olarak görüyorsunuz. Temel sorunumuz budur.

Hep son on bir yılla bugünü karşılaştırıyorsunuz. Hodri meydan, karşılaştıralım. Ülkeler sağlık politikalarındaki samimiyetlerinde gayrisafi millî hasıladan yüzde kaç pay ayırdıklarıyla sorgulanırlar. 2002’de rakam yüzde 5,4’tü, bugün getirdiğiniz yine yüzde 5,4. 2002 ile bugün arasında gözle görülür bir fark var: 2002’de OECD ülkeleri arasında sondan 2’nciydik, Meksika’nın önünde, sondan 2’nci. Bugün tablo değişti Sayın Bakan, Meksika bizi geçti, biz sonuncuyuz. Meksika, Sağlık Bakanıyla gurur duyuyor. (CHP sıralarından alkışlar)

17 Aralık 2011’de, bu kürsüye ilk çıktığımda demiştim ki, ilk bütçe konuşmamda: “2001’de, siz gelmeden önce 1 çeşit katılım payı alınıyordu, şimdi 7’ye çıktı.” O günden sonra her bütçede tek tek saydım, 8’e çıktı, 9’a çıktı, 10’a çıktı. Vakit olsa yine tek tek sayarım. Değerli vatandaşlarımız, teyzeler, amcalar ne ödediklerini kendileri biliyorlar ama bugün kürsüye çıkarken 11’incisini de icat ettiniz. Adalet ve Kalkınma Partisi gururla sunar, hastaneye gitmeyi kafaya koyduysanız, önce telefonla randevu alacaksınız; randevu almak için telefonu kaldıracaksınız ve 11’inci çeşit para, 25 kuruşla 4,5 lira arasında randevu alma parası. Adalet ve Kalkınma Partisi gururla sunar! (CHP sıralarından alkışlar)

Bakınız, bütün ülkeler katılım payı alır. Bu 10 çeşit katılım payından 1 ya da 2’sini alırlar. 10’unun birden alındığı tek ülke Türkiye’dir. Katılım payı hastayı maliyete ortak etmek değildir, katılım payı iğneyi kendine, çuvaldızı devlete batır demektir. Ama yaptığınız iş, yani bir fabrikatörle onun fabrikasında çalışan asgari ücretliden aynı katılım payını almak, ayıptır, günahtır, hastalarımıza yazıktır Sayın Bakan.

Sağlığa ayrılan para az olunca, hastaya yaptığınız gibi, daha başka işler yapıyorsunuz. İlaç fiyatlarını baskılamak için dünyada 8 çeşit yöntem uygulanıyor; referans fiyattan başlıyor, global bütçeye kadar, defalarca saydım. Siz bu 8 yöntemin 8’ini birden uygulayan tek ülkesiniz. Bir 9’uncusunu icat etmişsiniz, kur baskısı, kurda “Deli Dumrul” paritesi. Adam ilacı ithal ederken, etken maddeyi ithal ederken euroyu 2,80’lik güncel kurdan ödeyecek, devlete satarken 1,90 lira ödeyeceksiniz. İşte, bu politikaların sonucunda, ilaç sanayisi, eczacılar ve hastalar zorda. Önemli olan, zaten, hastanın zorluğu. Onun yaşadığı sıkıntı, bazen Trakya’da bir bakanın bir kanser hastası genç kadının cebine para sıkıştırmasıyla, bazen de gözü yaşlı bir annenin, babanın, evladın eczane eczane kanser ilacı arayıp bulamamasıyla karşımıza çıkıyor.

Bunların hepsini bundan yirmi ay önce, 2012’nin Martında verdiğim bir soru önergesinde ifade etmiştim, dedim ki: “Şu kanser ilacı, içine nişasta ve tuz konarak şurada üretiliyor, bütün dünya ve hastalarımız zehirleniyor.” Komik bir cevap geldi bana, “Eczanelerden alsınlar.” diye. Bulunmayan kanser ilaçları yüzünden vatandaşlarımız denize düştüler, yılana sarıldılar. Geçtiğimiz günlerde yapılan bir operasyonla 70’e yakın kişi gözaltına alındı. Daha ilk gün 96 hasta “Benim annem, babam bu ilaç yüzünden ölmüş olabilir.” diye gitti. Gerçek rakamın 5.bin olduğunu iddia ediyorum, iddialarım iki sene önceki gibi bugün de kanıtlanacaktır Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Vekile inanmıyor onlar, vekile inanmıyorlar, hemşireye inanıyorlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sağlığa ayrılan bütçeden bahsettim. Sağlığa eğer az bütçe ayırırsanız, işte burada konuştuğumuz şeyler olur. Bazen kuvözde yeni doğmuş bir bebekten, bazen, maalesef, ölümü bekleyen bir yatalak hastanın yakınlarına, bazen Ziraat Bankasında emekli maaşını çekerken 800 liralık emekli maaşının 250 lirasının ilaç ve hastane kesintisine gitmesine, bazen yeni mezun bir doktorun, yeni mezun bir eczacının hastasıyla karşı karşıya gelmesine, mesleğini yapmak yerine sizin bu politikalarınızı anlatmak mecburiyetine, bazen gerginliklere, bazen darplara sebebiyet veriyor.

Dünya bir yere doğru gidiyor. Dünyanın gittiği yerde bilimsellikteki gelişmeler, teknolojik gelişmeler, İnternet teknolojisi, iletişim teknolojisi, bunlar birtakım olanaklar sağlıyor.

Bir zaman treninin içindeyiz. Tren giderken siz de bazen ileriye, bazen geriye yürüyorsunuz. Sonra, trenden dışarı bakıyorsunuz Sayın Bakan, “Ne kadar hızlı koşuyorum.” diyorsunuz. Ama bizi kandıramazsınız, hepimiz aynı trenin içindeyiz ve sizin, trenin içinde yavaş yavaş yürürken o dışarıya bakıp kendinizi kandırmanızı biz yemiyoruz. Bazen yanlış politikalarla geri geri gidip sonra trenin sizi götürdüğü yerle övünüp “İyi bir yere geldik.” diyorsunuz.

Şimdi, şu kadarını söyleyelim; teknolojik gelişme, bilimsel gelişmeler, iletim teknolojisi, çağın bizatihi kendisi treni bir yerlere doğru götürüyor olabilir ama geldiğimiz noktada şunu ifade etmek istiyorum Sayın Bakan…

(Hatip, hareket memuru şapkası takıp eline hareket diski aldı)

Geldiğiniz durak son duraktır. (CHP sıralarından alkışlar) Size vatandaşımız “Dur artık!” diyor. Artık, sağlıkta talan dursun! Artık, özelleştirmeler dursun! Hasta hakkı ihlalleri dursun! Hekim ve eczacı intiharları dursun! Sağlık politikaları halktan yana olsun!

Sayın Bakan, size “Dur.” yanıyor, partinize “Dur.” yanıyor! (CHP sıralarından alkışlar) Ama, bakın, arkada, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna “Yolunuz açık olsun.” diyor.

Yolunuz açık olsun, yolumuz açık olsun! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Aydın, buyurun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Her şeye cevap verecek mi, Sayın Başkan! Böyle bir usul yok bütçede.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hatip, konuşmasında “AK PARTİ Grubu gırtlağına kadar yolsuzluğa bulaşmıştır." dedi.

Efendim, haksız bir sataşma, söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama Sayın Başkan, Bakan cevap verecek.

BAŞKAN – “Grubu” diyor ama.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – “AK PARTİ” diyor.

BAŞKAN – “Hükûmet” dese ona verecektim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Böyle bir usul yok ama.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Bakan cevap verecek.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – “AK PARTİ Grubu” diyor arkadaşlar.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Çok değerli arkadaşlar, tabii, Özgür Bey arkadaşımız çok iyi bir belediye başkanı ya da çok iyi başka bir şey olabilir.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Gırtlağına kadar da sen anlat bakalım, dinleyelim.

AHMET AYDIN (Devamla) - Burada şov yaparak bu işler çözülmüyor.

Bir de halkımız her şeyi çok iyi biliyor, her şeyi, hepimizi çok iyi izliyor. Bir defa, bahsettiğiniz Adile Naşit eğer bir dönemi anlatıyorsa -AK PARTİ döneminde yaşamıyordu, rahmetli oldu- anlatsa anlatsa CHP dönemini anlatmıştır, onu söylemek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Senin dedenin dönemini anlattı, senin dedenin!

AHMET AYDIN (Devamla) - İkincisi: Bütçemiz sonuna kadar adil, ahlaklı bir bütçedir, insan odaklı bir bütçedir. Bu bütçede eğer yolsuzluk olsaydı…

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayıştay raporları gelirdi olmasaydı!

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Bakan neye cevap verecek Ahmet Bey ya!

AHMET AYDIN (Devamla) - ...bu bütçeyle, sağlık bütçesiyle on bir yılda 650 adet hastane yapamazdık. Eğer yolsuzluk olsaydı bu bütçede 2.243 adet sağlık tesisi yapamazdık.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, Bakan neye cevap verecek?

AHMET AYDIN (Devamla) - Eğer yolsuzluk olsaydı -önemli olan vatandaşın memnuniyeti- vatandaşın memnuniyeti yüzde 39’lardan yüzde 75’lere artmazdı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ya, Ahmet Bey, Sayın Bakan cevap veremiyor mu?

AHMET AYDIN (Devamla) - Vatandaş kime yeşil ışık yakıyor? Sandığa gittiğiniz zaman kime oy veriyorsa vatandaş o partiye yeşil ışık yakıyordur. Burada şov yaparak olmuyor bu işler.

Yine, değerli arkadaşlar, vatandaşın sağlığa harcadığı paradan bahsedildi.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, ama böyle olmaz ki. Sayın Bakan gelip burada cevap verecek.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Bakan ne anlatacak?

AHMET AYDIN (Devamla) - Bakın, sağlık harcaması sebebiyle yoksullaşan hane sayısına baktığımızda, 2002’de 80 bin hane varken…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Bakana güvenmiyor!

AHMET AYDIN (Devamla) - …sağlık harcaması nedeniyle yoksullaşan 80 bin hane varken, nüfus arttı ama sağlık nedeniyle yoksullaşan hane sayısı 14 bine düştü, 80 binden 14 bine biz düşürdük.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Pardon, Bakanlar Kurulu mu değişti!

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ahmet Bey Bakan olabilir!

AHMET AYDIN (Devamla) - Yine Uluslararası Yolsuzluk Algı Endeksi’ne gidip baktığınızda, 2002’de 102 ülke arasında 65’inci sıradayken Türkiye yolsuzlukta, bugün gelinen noktada, 177 ülkede 53’üncü sıradayız arkadaşlar.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Hepsi çıkmıyor ki, söylüyoruz, söylüyoruz çıkmıyor. Turizm Bakanlığında yolsuzluk dosyaları ortadadır.

AHMET AYDIN (Devamla) - Arkadaşlar, yine bütçeyle alakalı olarak, denetimi uluslararası standartlara AK PARTİ getirdi.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Hele bir iktidardan gidin ne yolsuzluk dosyaları çıkacak. Yüzlerce var, yüzlerce!

AHMET AYDIN (Devamla) - İlk defa, askerî mallar, belediyenin iktisadi teşekkülleri, sosyal güvenlik kuruluşları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.

AHMET AYDIN (Devamla) - …tüm yan kurum ve kuruluşları AK PARTİ döneminde denetime tabi tutuldu diyorum.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Allah izin verirse göreceğiz hepsini.

AHMET AYDIN (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili konuşmama cevaben yaptığı konuşmasında gerçekleri çarpıttığımı ve anlatsam anlatsam başka bir dönemi anlattığımı söyleyip, bunun dışında da daha pek çok ithamla hem tarafımız hem grubumuz itham edildi. Müsaade ederseniz cevap vermek istiyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) – İtham yok ya!

BAŞKAN – Mesela, başka pek çok itham nedir?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Şahsına yönelik bir ithamımız yok.

BAŞKAN – Başka pek çok itham nedir Sayın Özel?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Orada anlatacak efendim, orada!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayrı ayrı anlatayım efendim.

Şimdi, ilk olarak, kendisi, beni gerçekleri saptırmakla…

BAŞKAN – Tamam.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …doğruları konuşmamakla…

BAŞKAN – Tamam.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Devam etmememe gerek var mı?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Evet, var.

BAŞKAN – Peki, gelin.

İki dakika, sataşmadan, Sayın Özel.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo Başkan, işte bu ya!

6.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bir milletvekili açısından, konuşmasını yaptıktan sonra iktidar partisi grubu böyle ayağa kalkıyorsa, sayın bakanlar vücut dilleriyle kimyalarının bozulduğunu gösteriyorsa ve iktidar partisi grup başkan vekili çıkıp altmış-yetmiş sene öncesine kadar gidip laf atmaya çalıyorsa yapılan muhalefet yerine varmış demektir. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Şimdi, “Vatandaşın ödediği paraları siz daha iyi bilirsiniz.” dediniz ya, efendim, şöyle izah edelim: Siz gelmeden önce, vatandaş; raporlular hiç para ödemezdi, emekliyse yüzde 10, çalışırsa yüzde 20 öderdi.

ÜLKER CAN (Eskişehir) – Yapma Allah aşkına!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi, ekranları başındaki teyzelerim, amcalarım… Allah için, ben söyleyeyim, onlar ya bana ya size hak versinler. Teyzeciğim, sen bu fiyat farkı dışında muayeneye devlet hastanesine gittiysen 5 lira, özelde gittiysen 12 lira daha para ödüyorsun, Ahmet Bey “Ödemiyorsunuz.” diyor. Reçete başına 3 lira daha para alıyor senden eczane, Ahmet Bey “Almıyoruz.” diyor.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Eskiden vatandaş cenazesini morgdan alamıyordu, alamıyordu!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bırak, bırak…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Eş değer ilaç… “Yazılan ilacını devlet ödemiyor, en ucuzunu veriyor teyzeciğim, farkı sen vereceksin.” diyor eczacı, Ahmet Bey “Fark vermiyorsun.” diyor.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Cenazesi morgda rehin kalıyordu.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “3 kalemden çok ilaç yazılmış amcacığım, her biri için 1 lira daha vereceksiniz.” diyorlar, Ahmet Bey “Böyle bir para almıyoruz.” diyor.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Yalan söylüyor!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Özel hastaneye gidince fark ücreti istiyorlar, Ahmet Bey “İstemiyoruz.” diyor. “Tetkiklerin hepsini devlet ödemiyor, 26 lira daha verirsen hepsi olur amcacığım” diyorlar. İsmail Amca. Ahmet Bey “Yok böyle bir şey.” diyor. “Muayeneye erken geldin, on gün içinde 2 kere aynı dahiliyeciye, aynı branşa gidemezsin, bütün muayene parasını sen ödeyeceksin.” diyorlar, Ahmet Bey “Lafı mı olur?” diyor. MR isteniyor, üç günde gelecek, üç ay sonraya gün, öncelikli tetkik için para isteniyor ve istisnai sağlık hizmeti… “Dizine bir delik açıp, buraya bir delik açıp kansız ameliyat için para, yoksa baştan aşağı yararız.” diyorlar. Ahmet Bey “Yok böyle bir şey.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – O haklıysa ona inan, ben haklıysam bana inan amcacığım. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Aydın, sizi dinliyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ben cevap vermeyeceğim, yalnız tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum; (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir sessiz olalım. Sayın milletvekilleri, lütfen, bir sessizlik, Sayın Aydın’ın kayda geçmesi gerekiyor.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Kimin doğru söyleyip söylemediğini halkımız iyi biliyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bilmiyorlar da söylüyoruz işte.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Zaten, halk yeşil ışık yakmadığı için burada kendi kendilerine yeşil ışık yakmaya çalışıyorlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bak, bak, halkın ışığı burada.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Âdeta oyun oynuyorlar burada. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sağ olun, teşekkür ederiz.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ahmet Bey de bakan değişikliğinden dolayı Hükûmet adına konuşuyor!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ahmetçiğim, sana daha sıra var, acele etme.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bakanlar Kurulundaki değişiklik bir an önce yapılsın efendim. Yani iyi olur, faydalı olur.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)

1) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)

1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)

1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)

1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)

1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

BAŞKAN – Sekizinci konuşmacı Hülya Güven, İzmir Milletvekili.

Süreniz yedi dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HÜLYA GÜVEN (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2014 yılı bütçe kanunu tasarısı ile ilgili olarak Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu hakkında grup adına görüşlerimi bildirmek üzere bulunuyor, saygılarımı sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, aslında, burada gördüğümüz, sağlık hizmeti denince, nedense hep binalar akla geliyor ve binalar anlatılıyor; insan, hasta, hekim, sağlık çalışanları yok içeriğinde.

Sayın milletvekilleri, bütçeye baktığımızda, Halk Sağlığı Kurumu bütçesinin 2014 yılında 6 milyar 874 milyon lira, Kamu Hastaneleri Kurumunun 9 milyar 29 milyon lira, Sağlık Bakanlığının ise 2 milyar 530 milyon lira olduğunu görüyoruz. Yani, Sağlık Bakanlığının bütçesi Kamu Hastaneleri Kurumundan ve Halk Sağlığı Kurumundan küçük. Harcama kalemlerine baktığımız zaman ise daha çok, personel ve taşıt alımı. Yine, bütçede Sağlık Bakanlığının ayrı, Halk Sağlığı Kurumunun ayrı, Kamu Hastaneleri Kurumunun da ayrı kalemler hâlinde olduğunu görüyoruz. Yani, Sağlık Bakanlığı yok ediliyor herhâlde, önce bütçesi küçültülecek, sonra kendisi ortadan kaldırılacak. Aile hekimleri, aşılamalar, bulaşıcı hastalıklar, ikinci basamak hastaneler, daha birçok hizmet Halk Sağlığı Kurumuna bağlanmış. Onun için, zaten kızamık, çocuk felci Türkiye’de yaygınlaştı ve Bakanlık hiçbir önlem alamadı. Yalnızca 2013 yılında 7 bin kızamık vakası bildirilmiş. Aşılamalar yine Cumhuriyet Halk Partisinin önergeleriyle hatırlandı. Ama ne gördük? Valilikler AVM’lerde istasyon açıyorlar, aşılamalara başladılar. Sağlık sorunlarını herhâlde valiler çözecek artık. Kim aşılandı, kim aşılanmadı belli değil. Bugün bilinen en az 1.500 kızamık sekeli olan çocuk var. Yarın da çocuk felcinin sekellerini göreceğiz. Sağlık Bakanımız Sayın Müezzinoğlu biliyor mu acaba? Önlem alınıyor mu? Sanmıyorum. Çünkü görev onun değil, Halk Sağlığı Kurumunun.

Aslında esas olan, sağlık hizmetinin hastanın ayağına gitmesidir, bunu biliyoruz. Siz tam tersini yapıyorsunuz, hastalar sağlık hizmeti almak üzere gidiyorlar ama nasıl gidiyorlar? Kilometrelerce yol katederek. Çok övündüğünüz, şehrin bir ucuna yapılan şehir hastanelerine hasta nasıl gidecek, düşünülmüyor. Sayın Başbakan şehir hastanelerinden bahsediyor. Şehir hastanelerinde neler var? Nitelikli odalar, anneevi, konukevleri, yürüyen bantlı koridor, merdiven, yeşil çatı, gri su sistemleri, kongre merkezi,  lokanta, kafe, restoran, daha birçok ek sayabiliriz. Bir hastane için tüm bunların olması elbette istenir ama bir şey unutulmuş Sayın Bakanım: Hastaya hizmeti kim veriyor? Binalar mı yoksa içinde çalışan sağlık emekçileri mi? Sağlık emekçilerini yok sayıyorsunuz. Engellilere, kanser hastalarına, lösemili çocuklara nasıl sağlık hizmeti verilecek, hiçbir şekilde bunlar yok, bunlar anlatılmıyor. Bugün kemik iliği nakli yapılamıyor, “Ödenek yok.” deniyor. Hastanelerde tuvalette hastalar ölüyor ancak iki gün sonra fark ediliyor.

Sayın milletvekilleri, Halk Sağlığı Kurumu ile Kamu Hastaneleri Kurumunun görevi, aslında Sağlık Bakanlığını yok ederek tüm sağlık çalışanlarını sözleşmeye geçirmek ve sağlıkta taşeron sistemine tümüyle geçilmesini sağlamak, öyle anlaşılıyor. Sağlık taşeronlaşırsa bugün 1 hasta unutulur, yarın 5 hasta, öbür gün 10 hasta. İşte, sağlıkta dönüşüm ile getirilen, gördüğümüz gibi, paramız varsa sağlığımıza kavuşacağız demektir. Bugün engelliler bile tıbbi malzemelerini alamamaktadırlar.

Sayın milletvekilleri, Kamu Hastaneleri Kurumu ve Halk Sağlığı Kurumunun kuruluş amacına baktığımızda “Yurttaşlara hesap verme açıklığının sağlanması için yeni anlayış getirmek.” olarak tanımlandığını görüyoruz. Ancak, size 27/9/2013 tarihli Sayıştay Denetim Raporu’nu okumak istiyorum, bu üç kurum için de geçerli: “Kamu idaresi mali tablosu” başlığı altında “Kurumda, Sayıştay tarafından 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 8’inci maddesine dayanarak hazırlanan ve gönderilmesi gereken defter, tablo ve belgeler 2012 hesap dönemi için istenmiş ancak temin edilemediğinden denetim yapılamamıştır.” denmektedir. Açıklık bunun neresinde? Siz verdiğiniz sözleri tutmuyorsunuz, harcamalarınızın denetiminden kaçıyorsunuz, bu anlaşılmaktadır.

Seçimlerden önce “Özel hastaneler bedava.” deniyordu ama şimdi yüzde 200 katkı payı alınmaya başlandı. Katkı payını hangi hastaneler alıyor? Büyük hastaneler, A sınıfı hastaneler. Çünkü o hastanelere gidebilen hasta için katkı payının önemi yok. Küçük hastaneler ise daha az katkı payı almaya çalışıyor ama bugün, onlar kapanıyor artık, hekimler dâhil, sağlık çalışanları açıkta kalıyorlar. Yani, hastaların parası varsa tedavi olabilecekleri güne geldik.

Şimdi, Halk Sağlığı Kurumu üç yazı yollamış temmuz ayında, hastanelerin engelsiz hâle gelmesi için. Ama yapıldı mı? Yapılmadı.

Getirilen 4+4+4 sistemiyle, açık öğretim kandırmacasıyla eğitimsiz, bilgisiz, sağlıksız, yoksul ve işsiz bırakılan yurttaşlar binalarla kandırılıyorlar.

Şu anda, sağlık çalışanlarının yerine kimler gelecek? Afrika’dan, Türki cumhuriyetlerinden sağlık elemanları, yöneticiler. Bu bütçe herhâlde onlar için hazırlandı.

Saygılarımı sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, parti grupları adına yapılan konuşmalar sona ermiştir.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN –  Buyurun.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Söz istiyorum Sayın  Başkanım, cevap vermek için.

BAŞKAN –  Ne gerekçeyle?

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Sataşmadan dolayı efendim.

BAŞKAN –  Kime karşı? Ne için?

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Hanımefendi, Sayın Fatma Şahin’in yerine talip. Bakan olmak istiyor arkadaş.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Oturum geçti, oturuma ara verdiniz Başkan, geçti.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Faruk Bal, kürsüde ismime binaen… “Cevap versin.” dediği için, izin verirseniz cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN –  Açıklama vereyim, yerinizde oturun. Yeni bir sataşmaya neden olmayın.

Bir dakika süre, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara’nın, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Sayın Başkan, efendim, ben yeni bir sataşmaya mahal vermeyeceğim.

Faruk Bal Bey’e teşekkür ediyorum, hem tutanakları isteterek hem de cevap vermemi isteyerek bir yanlış anlaşılmayı engellemeye sebep olmuştur. Çok teşekkür ediyorum.

Ben konuşmaya başladığımda, tarafları bir araya getirecek bir espri, bir fıkra anlatarak söze başladığımda “Gözünüze dizinize dursun, terbiye sınırları içerisinde konuşun, çok çirkin, ayıp ya” gibi söz ve sataşmalara muhatap olunca bugün, hanım milletvekillerinin Meclis içinde sözlü, yazılı vesaire, gösterilen şiddet eğilimlerine karşı bir tavır sergilemek için boynumuza verdikleri kırmızı şalı göstererek “Yahu, kırmızı battaniye giysek de faydası yok.” diye bir espri yapmak istedim. Yanlış anlaşılmak istemem.

Bu fırsatı verdiğiniz için size de teşekkür ediyorum.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Hepinizde kırmızı şal var, neden?

BAŞKAN –  Teşekkür ederim.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, şimdi, Halide Hanım benim konuşmam nedeniyle bir söz alarak konuştu ve “Gözüne dizine dursun.” diye telaffuz ediyor. Bunları kim söylemiş, bunu ben mi söylemişim? Ali’nin takkesini Veli’ye geçiriyor, söz hakkı istiyor, olur mu?

BAŞKAN – Tutanaklarda her şey belli Sayın Bal, yazılı tutanaklarda.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)

1) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)

1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)

1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)

1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)

1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

BAŞKAN – Şimdi, şahısları adına konuşmalara başlayacağız.

Lehinde olmak üzere Bedrettin Yıldırım, Bursa Milletvekili.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Bedrettin Bey.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşmelerine devam edilen kanun tasarısı üzerine şahsım adına lehte söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’mızda da belirtildiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Her Türk vatandaşı Anayasa’mızdaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme, maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahiptir ancak AK PARTİ hükûmetleri iktidara gelinceye kadar, Anayasa’nın bu anlayışı yerine jakoben, dayatmacı, milletini hakir gören, baskıcı bir anlayışla idare edilegelmiştir. AK PARTİ iktidara geldiğinde Anayasa’nın “sosyal hukuk devlet” anlayışını hayata geçirmiş, bir dizi sosyal projeyi milletimizin hizmetine sunmuştur.

Özellikle, milletimizden kırmızı kart görenlerin burada bize kırmızı kart göstermeleri nafile. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Milletimiz 8 kere kırmızı kart gösterdi. Esasen, 1950’den bu tarafa iki yakası bir araya gelemeyenlerin bugün, bize burada kırmızı kart göstermesi beyhude. 9’uncu kırmızı kartı da inşallah, 30 Martta göreceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, iktidarımız, öğrencilere bedava ders kitabı vermekten, fakir fukaranın gıda gelirini karşılamaktan, ihtiyaç sahibi insanlarımızın tedavi giderlerini karşılamaya kadar bir dizi sosyal proje hayata geçirmiş, askere giden insanlarımızın geride kalanlarına, eşlerine ya da anne babalarına aylık yardımları artırmış, 10 milyona yakın öğrencimize 6 milyar civarında destek vermiş, bütün illerde üniversiteler kurarak çocuklarımızın en yakınında…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hepsini işsiz bıraktınız.

BEDRETTİN YILDIRIM (Devamla) - …üniversite eğitimi almasına destek vermiş, öğrenci yurtlarını yaygınlaştırmış ve öğrencilere yurtlarda sabah kahvaltısını bedava vermeye başlamış, yine, ihtiyaç sahibi kişilere  16 milyon ton, ihtiyacı olan kişilere yakıt yardımı sağlamıştır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kömür, kömür… Oradaki yolsuzluğu biliyor musunuz, kömürdeki?

BEDRETTİN YILDIRIM (Devamla) – Engelli vatandaşlarımıza bir dizi yardımlar sunmuş, yoksul vatandaşlarımıza, ödeme güçlerini aşan ilaç ve tedavi giderlerini bizzat Hükûmetimiz karşılamış, sağlık sektöründe ayrımcılığa son vermiş, SSK ve devlet hastanelerini birleştirmiştir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Atı alan Üsküdar’ı geçti! Anlatıyor… Malı götürüyor kömürcüler!

BEDRETTİN YILDIRIM (Devamla) - Değerli milletvekilleri, doğal afetlerden zarar gören vatandaşlarımızın yararlarını en kısa sürede sarmanın yollarını AK PARTİ iktidarları sağlamış, eşi vefat eden kadınların kendilerine, askere giden çocuklarımızın anne babalarına yardımı AK PARTİ iktidarları döneminde artırmış ve bugün 500 liraya çıkarmıştır. Evlilik hazırlığı yapan gençlere, ailelere, çocuklara, dul ve yetimlere her çeşit desteği AK PARTİ iktidarları sağlamıştır.

Değerli milletvekilleri, iktidara geldiğimizde, o günkü seçim beyannamelerini kamuoyuna açıklayan partiler, 1 milyon çiftçinin Ziraat Bankası ve tarım   kredi kooperatifleriyle davalı olduğunu ve “Bu çiftçileri siz stadyumlara mı dolduracaksınız?” diye kampanyalar yürüten partililer, o günün partilileri… AK PARTİ iktidara geldiğinde bu 1 milyon çiftçinin yaklaşık 1,5 katrilyon borcunu yapılandırdı, faizlerini sildi…

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Namusuyla ödeyenler suçlu mu oldu?

BEDRETTİN YILDIRIM (Devamla) - …ve bugün, bu kadar büyük bir meblağ veren tarım kredi ve Ziraat Bankası, ne yazık ki sizin dediğiniz gibi değil, artık çiftçilerle bir barış anlaşmasını yapmış, çiftçilere istediği krediyi ulaştırmıştır.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Hangi çiftçi?

BEDRETTİN YILDIRIM (Devamla) - Bugün ulaşılan kredi miktarı 20 milyar TL’yi aşmıştır ve bu kredinin geri dönüşü de yüzde 98’lerdedir. Hiç burada abartı yapmayın. Burada konuşan muhalefet partilerinin sözcüleri, sanki bir başka ülkede kendilerini anlatmaya çalışıyorlar.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Geçen sene ayçiçeği 1,5 liraydı, bu sene 1 lira oldu!

BEDRETTİN YILDIRIM (Devamla) – Bugün, Türkiye Cumhuriyeti devleti çiftçisinin yanındadır, milletinin yanındadır.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Siz yanıltıyorsunuz milleti!

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sen inanıyor musun?

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Vekilim, seçime az kaldı!

BEDRETTİN YILDIRIM (Devamla) - 2002 yılında kullandırılan kredi sadece 1 milyar civarındadır, verilen destek 1.800 trilyondur. Bugün verilen destek 9 katrilyona çıkmıştır, kullanılan kredi 20 milyardır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne kadarı icrada, yüzde kaçı icrada?

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Yıldırım, doğruyu söylemiyorsun!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yüzde kaçı icrada, yüzde kaçı icrada?

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Doğruyu söylemiyorsun, doğruları söyle.

BEDRETTİN YILDIRIM (Devamla) –Kapatılmayla yüz yüze gelen tarım kredi kooperatifleri de bugün 5 milyar kredi kullandırmaktadır çiftçilere ve Türkiye’de bir marka olmuştur, çiftçinin dostudur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Ben bu duygularla bütçenin hayırlar getirmesini diliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) - Yem kaç para? Yem, gübre, ilaç ne oldu? Onları söyle. Mazot kaç para?

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ya, hiç tarıma değinmedin!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

 

ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, sayın hatip konuşmasında partimizi kastederek “iki yakası bir araya gelmeyenler” demek suretiyle partimizin şahsi kimliğine hakaret etmiştir.

BAŞKAN – Partinizi mi kastetti?

ENGİN ALTAY (Sinop) - Evet.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Çıkıp özür dilerse söz talebim olmaz.

AHMET YENİ (Samsun) - İki yakası bir araya gelmeyen siz misiniz?

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Partiyi kastetmedim, neyse doğru, onu söyledim.

BAŞKAN – Partiyi kastettiyse…

ENGİN ALTAY (Sinop) - Öyle anladık biz, CHP’yi kastetmediniz mi?

İSMAİL AYDIN (Bursa) - Üzerinize almayın, niye üzerinize alınıyorsunuz?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Niye üzerinize alınıyorsunuz? CHP demedi.

ENGİN ALTAY (Sinop) - CHP’yi kastetmediyse söz istemiyorum ama çıksın, ayağa kalksın, söylesin, “CHP’yi kastetmedim.” desin.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Hayır, hayır… CHP’den bahsetmedim ben.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bir dakika söz verin Sayın Başkan, söylesin.

İSMAİL AYDIN (Bursa) - Niye üstünüze alınıyorsunuz? CHP demedi.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Vekilim, kalkın, CHP’yi kastetmedim deyin, bu kadar basit.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Ya, biz bunları konuştuk, CHP demedim, üzerinize almayın.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Tamam, konuşmuyoruz o zaman.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben bizzat sizi kastetmiştim dese kırmızı gösteririz. Arkasında duramıyorsun sözünün.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri… Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Parlamento dışı muhalefet olacaksınız.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.

FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun.

FARUK BAL (Konya) – Sayın hatip, belli belli besbelli ki CHP’yi kastederek “50’li yıllardan itibaren iki yakası bir araya gelemeyenler” dedi. Şimdi de “Ben sizi kastetmedim.” diyor, muhalefette biz de varız, demek ki bizi kastetti. Ben söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bal, lütfen…

FARUK BAL (Konya) - Ama efendim, bize doğruyu söylesin.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Ya, kimi kastettin Hocam, söyle kurtulalım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – AKP’yi, kendi partisini!

BAŞKAN – Şimdi, sayın milletvekilleri…

FARUK BAL (Konya) – Kalkın, bizi de kastetmediyseniz söyleyin.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, izin verir misiniz.

Yani, buradaki, kürsüdeki her konuşmacıdan sonra sataşmadan diye söz almak 69’uncu maddenin ruhuna uygun değil diye düşünüyorum. Bu şekilde hareket edersek iktidar partisinin konuşmacılarının burada hiç konuşmaması gerekiyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bir kasıt varsa kimi kastettiğini açıklasınlar.

FARUK BAL (Konya) – Efendim, desin ki “MHP’yi kastetmedim”, ben söz talebimden vazgeçeceğim.

BAŞKAN - Ne yapıyorsunuz Sayın Yıldırım?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Laf olsun diye konuştu Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kimseyi hedef aldığını söylemedi. Hedef almadığını söyledi Sayın Bal.

Teşekkür ederim.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Başarısız muhalefeti kastetmiş Sayın Başkan. Yani kendilerini başarısız addediyorlarsa söylesinler.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - AKP’yi kastetti, AKP’yi! Kendi partisini söyleyemedi açık açık.

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, bunda ne var, iki yakası bir araya gelmiyorsa nefes alırlar, daha iyi. Allah vermesin.

BAŞKAN - Teşekkür ederim sayın milletvekilleri.

Şimdi, Hükûmet adına konuşmalara geldik.

İlk söz, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker’de.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi beş dakika.

Sayın milletvekilleri, sessizliği muhafaza edersek…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bakanlığımın ve Bakanlığımın ilişkili kuruluşu Tütün ve Alkol Piyasası Üst Kurulunun 2014 yılı bütçesi vesilesiyle huzurlarınızdayım.

Ben, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, sadece gelecekteki projeleri, Türk tarımının geleceğini tartışmayı, bunu konuşmayı, sadece bunun üzerinden değerli milletvekillerime hitap etmeyi arzu ederdim ama maalesef, bütün konuşmacılar çıktıklarında, burada, işte, şöyle battı, böyle battı, tarım şöyle öldü, böyle öldü deyince, ister istemez, on yıl içerisinde yapılan çalışmaları kayıtlara geçmesi açısından, milletimizin zihninde yanlış bir izlenim oluşmaması için bu şekilde anlatıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Zaten biz bütçeyi konuşmuyor muyuz, on yıllık kalkınma planını mı  konuşuyoruz?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bizim 2002’yle ilgili sürekli oraya vurgu yapmamızın sebebi de esasen, o tarihten sonra hangi noktada devraldık ve ondan sonraki gelişme nedir, bu gelişmeyle ilgili hem tarihe not düşmek hem milletimize ve yüce Meclise hesap vermek sadedindedir, onun dışında bir düşüncemiz yok.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarım sektörü, hükûmetlerimizin icraatlarıyla, 1960’tan sonra ilk defa, son 10 yılın 9’unda pozitif büyüme göstererek en istikrarlı dönemine ulaştı. Tarım hasılasını 23,7 milyar dolar, kişi başına gelirini 1.064 dolardan devraldığımız sektör, 62 milyar dolar toplam tarım hasılasına ve 3.591 dolar kişi başı gelire sahip güçlü bir konuma yükseldi. On yıl önce, tarımsal hasıla itibarıyla Türkiye, tarım sektöründe dünyada 11’inci sıradaydı, Avrupa’da 4’üncü sıradaydı; 2008 yılından bugüne dünyada 7’nci, Avrupa’daysa 1’inci sıradaki konumunu korumaktadır. Bu yükseliş OECD, Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) gibi birçok uluslararası kuruluşun yayınladığı raporlarda da teyit edilmiş ve ifadelendirilmiştir.

Tarım ihracatı 4 milyar dolardan 16 milyar dolara yükseldi. Son on yılık dönemde, gıda maddeleri dış ticaretinde Türkiye'nin toplam dış ticaret fazlası 41 milyar dolardır, yani –pozitif, ilave- Türkiye satın aldığından 41 milyar dolar fazlasını dünyaya satmıştır. Toplam olarak da on yıllık süre içerisinde sanayinin kullandığı ham maddeler dâhil yani lastik sanayisinin kullandığı kauçuk, selüloz, kâğıt, kereste, tekstil endüstrisinin kullandığı lif dâhil olmak üzere, bunları da dâhil ettiğimizde, yine son on yıl içerisinde toplam tarım ihracatımız toplam ithalatımızdan daha büyüktür. Gıdada hassaten çok büyük bir fazlamız var ama toplamda, bütün tarım sektörü itibarıyla da yine pozitif durumdayız.

Burada, tabii, dile getirildiği için söylüyorum, 2002 yılında Türkiye 161 ülkeye 1.480 gıda maddesi, gıda ürünü, tarım ürünü ihraç ediyordu, bugün 188 ülkeye 1.663 ürün ihraç eder noktaya gelmiştir. Şimdi, zaman zaman “Türkiye şunu da ithal ediyor, bunu da ithal ediyor…” Bize gelince katma değeri dikkate almayan, ihracatı hiçbir şekilde dikkate almayan bazı arkadaşlar mesela Hollanda’nın ihracatını övmektedirler. Hâlbuki, Hollanda 12 milyar dolar tarım istihsaline, üretimine sahip, 72 milyar dolar ithalat yapıyor, tarım ithalatı, bunu işliyor ve dünyaya ihraç  ediyor. Şimdi, biz, buna benzer bir şey yaptığımızda, örneğin 2,4 milyar dolar, 804 bin ton lif pamuk -tekstil için- ithal edip bunu 8,7 milyar dolar ürüne, ihracata dönüştürdüğümüzde de “Vay, Türkiye, ithalat yapıyor, Türkiye  bu hâllere mi düştü?” denilmektedir. Buğday için de…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Pamuk ithal etmiyor muyuz Sayın Bakan? Lütfen, çarpıtmayın.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Büyüdü, büyüdü…

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) -  Düze çıkarın Türkiye’yi, niye çıkarmıyorsunuz?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –  Büyüdü, büyüdü…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Pamuk ithal ediyor muyuz, etmiyor muyuz?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – O zaman Türkiye’nin gücü yoktu.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Nasıl gücü yoktu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – O zaman Türkiye’nin gücü yoktu.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Pamuğunu da ithal ediyorsunuz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Türkiye’nin sanayisi de, Türkiye’nin tekstili de büyüdü. O zaman, Türkiye’nin ihracatıyla bugünkü ihracatı farklı. İhtiyaç farklı.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Çiftçi ağlıyor, çitfçi. Çiftçinin ağlamasına bir şey söyle Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Buğdayda da öyle, buğdayda da öyle.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Çiftçi ağlıyor, çiftçi.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, dünya buğday ihracatında…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu nasıl Tarım Bakanı ya? Fransa’nın Tarım Bakanı!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …bizim Hükûmetimiz döneminde, dünyanın 1’incisi veya 2’ncisidir 2005 yılından bu yana.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – 23 milyon ton buğday ithal ettiniz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Biz devraldığımızda, Türkiye, buğday unu ihracatında dünyanın 11’incisiydi, 11’incisi. 11’incilikten biz aldık Türkiye’yi 1’inciliğe, 2’nciliğe taşıdık. Bundan sonra da devam edeceğiz.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Bakan, 23 milyon ton buğday ithal ettiniz mi, etmediniz mi?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Arkadaşım… Değerli Arkadaşım, onun sebebi şu: O, sanayicinin kullanacağı ham madde. Sen ihtiyaçtan dolayı değil…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Öteki taraf da alıyor…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sen ihtiyaçtan dolayı değil, ihraç etmek üzere yapıyorsun. İhraç etmek üzere bunu ithal ediyorsun.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Hastalıklı buğday ithalatına niye izin veriyorsunuz?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki tarım dünyanın birçok ülkesinde, demin bir arkadaşımız söyledi… İşte, Yeni Zelanda mesela tarıma destek vermez, tamamen liberal şartlarda üretim vardır. Ama, onun dışında dünyanın birçok ülkesinde, gücü yeten ülkelerin tamamı tarım sektörlerini desteklemektedir. Biz de destekliyoruz ve devraldığımız noktadan bugüne de 5 kat destekleri artırdık çünkü 1,8 milyar dolardı şu anda 9 milyar, şu anda 9 milyar…

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Çiftçiden aldığınız vergi ne kadar? Çiftçinin kullandığı mazottan aldığın vergi 10,5 milyar.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Çiftçiden aldığınızı yandaşa veriyorsunuz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bak, bu doğru değil.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Niye doğru değil?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bak, kesinlikle doğru değil.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Hesap yapalım.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Hesap yapalım. Bak, 1,5 milyon ton çiftçi mazot kullanıyor. 4,3’le bunu çarp 6,6 milyar lira.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan matematiği bilmiyor.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – ÖTV’si, KDV’si 3,5 milyon litre.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – 1,5 değil, 3,5 milyon ton kullanıyor, Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunun fiyatı, vergisi, tamamı içinde 6,6 milyar dolar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Her şey içinde!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Nereden çıktı 10 milyar lira?

Birisi “9 milyar” diyor, ötekisi “8 milyar” diyor. Ya insaf! Hani biraz rakamları okuyarak, ciddiyetle, lütfen, ele alalım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başbakan da söyledi “Matematiği kötüdür.” dedi.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Başım üstüne, eğer siz gerçekten doğru bir şekilde söylerseniz ona hiç itirazım olmaz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bakana matematik sormayın.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Tarımda 3,5 milyon litre kullanmıyor mu? Yapma ya.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ama illa böyle muhalefet telinden konuşacağım diye de… 6,6 milyar toplam mazotun tamamının fiyatı.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – 1,5 milyon ton kullanmıyor bu çiftçi; 3,5 milyon ton kullanıyor.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunun tamamı vergi olsa 6 milyar olacak, sen diyorsun ki “10,5 milyar lira mazottan vergi alıyorsun.” Yani bu olacak bir şey değil, kusura bakmayın, bu desteksiz yani hiç böyle… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Mazotun fiyatı nereden nereye geldi.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, Bakan konuşmasını yapsın, soru-cevap bölümünde sorularınızı sorarsınız.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – 3,5 milyon ton kullanıyor. TÜİK rakamlarına göre, ziraat odasına…

BAŞKAN – Rica ediyorum Sayın Demiröz.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Kaç ton kullanıyor, kaç ton Sayın Bakan? Rakamları doğru ver.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – 1,5 milyon tona indi ya.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, tarımsal kredilerde de son on yıl içerisinde önemli gelişmeler sağlandı. Hükûmete geldiğimizde tarımsal kredilerdeki faiz oranı ticari kredilerle eşitleştirilmişti. Bakın, burada, elimde mektup var onu gösterebilirim. Hangi tarihte hangi destekler niye kaldırıldı, ne zaman kaldırıldı, kimlerin önerisi ve imzasıyla. Dünya Bankasına yazılan mektubun İngilizce metni elimde, Türkçe metni de elimde; bunu okuyabilirim.

HASAN ÖREN (Manisa) – Oku, oku. Bırak palavrayı oku!

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Onu bir duyalım Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Burada da bu metnin de…

Duyalım, bakın neler çıkarılmış Sayın Vekilim.

Kimyevi gübre desteği 1/1/2002 tarihinde kaldırıldı. Tarımda kredi faiz sübvansiyonu kaldırıldı. Zirai krediler ticari kredi gibi yüksek faize terkedildi; zirai krediler Ziraat Bankasının yüzde 59, tarım krediler de 10 puan ilave ediyordu, yüzde 68’e kadar çıkıyordu.

SADİR DURMAZ (Yozgat) - Sayın Başbakan “70 bin” dedi, netleştirin bir.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Fiyat desteği ve taban fiyat desteği uygulaması 2001 yılında kaldırıldı. Doğal afetlerden zarar gören çiftçilere verilen tohumluk yardımı ve kredi borçlarının ertelenmesi uygulamaları 2002 yılında kaldırıldı.

AHMET ARSLAN (Kars) – AK PARTİ iktidarda mıydı Sayın Bakanım?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – AK PARTİ’den önce.

AHMET ARSLAN (Kars) – Normaldir.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Zirai mücadele ve veteriner ilaç desteği fatura bedelinin yüzde 30’una kadar ödeniyordu, 01/01/2002 tarihinde kaldırıldı. Tarımda kullanılan elektrik desteği 2002 yılında kaldırıldı.

Şimdi, bunların kaldırıldığı, bunların kaldırılacağı şuradaki Dünya Bankası Başkanı Wolfowitz’e yazılan mektup.

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz geri getirdiniz mi elektrik desteğini? Geri getirdiniz mi?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Altında kaç tane bakanın imzası var? Burada bakanların da isimleri yazıldı.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Her sene, yedi yıldır gösteriyorsunuz!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, değerli kardeşlerim, İngilizcesi de, Türkçesi de burada.

Şimdi, kim kaldırdı desteği, kim geri yeni destekler getirdi bunu millet biliyor. Bunu millet biliyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Doğrudan gelir desteği getirdiniz, elektrik desteği mi veriyorsunuz siz?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Millet zaten inanıyor. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Millet zaten bunu biliyor. 

ALİM IŞIK (Kütahya) – Mazot kaç para oldu mazot? Mazot 2002’de kaç paraydı, şimdi ne oldu? Yem kaç paraydı, şimdi ne oldu? Gübre kaç paraydı şimdi ne oldu? Bunları soruyoruz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Onun için, bakın, muhalefet ciddiyet ister, çalışmak ister, gayret ister. Çalışın, gayret edin, beni eleştirin, tenkit edin başım üstüne. Bana deyin ki, doğru şekilde ortaya koyun, ben o yanlışları, olabilecek olan bütün yanlışları düzeltmeye hazırım hiçbir sorun yok ama eğer tamamen muhalefet edeceğiz diye kalkıp da işte, 3 milyarlık şeyi kalkıp 9 milyar anlatınca…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Doğru bir işin yok ki Sayın Bakan!

SADİR DURMAZ (Yozgat) - Başka söyleyeceğiniz bir şey yok Sayın Bakan. Sen sorduğumuz sorulara cevap ver. Köylüye, çiftçiye “yağmacı” diyenlerle bir arada oturdunuz mu oturmadınız mı?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – … yok “Şu destek kalktı, bu destek geldi.” dediğinizde doğru değil.

OKTAY VURAL (İzmir) – Elektrik desteği veriyor musunuz çiftçilere?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, demin söylendi. Bakın, 2002 yılında değerli arkadaşlar, buğdayın tonu 230 lira, 230 lira buğdayın tonu. Demin şimdi, burada bir kardeşimiz söyledi. Efendim “2002 yılında 400-450 liraydı buğdayın tonu, 400-450 liraydı.” Hâlbuki 230’du. Toprak Mahsulleri Ofisinin -ben o tarihte Bakanlık müşaviriydim- kayıtları ortada.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Kim dedi onu? 450 lira ya!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 2002 yılında 230 lira, 230 lira.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – 450 lira.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Toprak Mahsulleri Ofisinin ilan ettiği fiyat 230 lira.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – 450 liraya buğday satıldı. Makbuzu getiririm, gösteririm ben sana; Yerköy’de 450 liraya satıldı.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 230 lira, Toprak Mahsulleri Ofisinin fiyatı o, bugün de Toprak Mahsulleri Ofisi 720 liradan alıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Eğer getirirsek istifa edecek misin?

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Makbuz ben de. 450 liralık makbuzu getirirsek istifa edecek misin?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Toprak Mahsulleri Ofisinin…

OKTAY VURAL (İzmir) – İstifa edecek misin?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Toprak Mahsulleri Ofisinin…

OKTAY VURAL (İzmir) – İstifa edecek misin?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Siz istifa edersiniz, siz! Millet sizi istifa ettirir zaten merak etmeyin.

OKTAY VURAL (İzmir) – İstifa edecek misin?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Toprak Mahsulleri Ofisinin resmî alım fiyatı, ilan edilmiş resmî alım fiyatı.

Değerli kardeşlerim…

OKTAY VURAL (İzmir) – İstifa edecek misin?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunları ezbere konuşmayacağız.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – O makbuzu getireyim size.

OKTAY VURAL (İzmir) – İstifa edecek misin?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunları bilerek bilerek konuşacağız.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Sayın Bakan, nasıl hesaplandığını bilmiyorsunuz, ortalama fiyat alacaksın sen, serbest piyasanın ortalamasını alacaksın.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, bir bakan kürsüde yalan söyler mi ya! Yalan söyler mi? Haksızlık milletvekillerine.

BAŞKAN – Sayın Vural lütfen…

SADİR DURMAZ (Yozgat) – 450 liralık makbuzu getiririm bak.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli  milletvekilleri; AK PARTİ döneminde 2003 yılından bugüne 90 milyar lira tarımsal kredi kullandırıldı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yalana bak! Hiç yüzü de kızarmıyor.

BAŞKAN – Sayın Vural lütfen…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunun 70 milyar lirası sübvansiyonlu yani faiz indirimli kredilerdi. Yani, çiftçiye yüzde 58’e, 59’a kadar faizle kredi kullandıran Ziraat Bankası, bugün, toplamda 90 milyar lira kullandırmış ve 70 milyar lirası da bunun sübvansiyonlu. Ayrıca geri dönüş oranı hani deniyor ya…  Şimdi, kredi veriyorsun, diyor ki: “Çiftçi borçlu.” Hâlbuki çiftçi borcunu geri ödeyebiliyor.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Tarlaya, traktöre el kondu, herkes hacizli.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 2002 yılında çiftçi Ziraat Bankasından aldığı kredinin 100 liranın 38 lirasını geri ödeyebiliyordu, bugün yüzde 98’ini geri ödeyebiliyor.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Bakan, Fransa hükûmeti size niye madalya verdi, bunu bir açıklar mısınız?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Tarım kredinin yüzde 71’ini geri ödeyebiliyordu, şu anda yüzde 97’sini geri ödeyebiliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakanım, bize doğru anlatın.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, bunları bileceğiz.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Fransa hükûmeti neden madalya verdi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakanım, bize niye bakamıyorsunuz?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, bitkisel üretimde uyguladığımız destekleme ve AR-GE politikalarıyla verdiğimiz desteklerle 2013 yılı cumhuriyet tarihinin üretim rekorlarının kırıldığı, kaydedildiği yıldır.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Fransa hükûmeti neden madalya verdi, bunu bir açıklayın.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Onu da söyleyeceğim, söyleyeceğim.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Söyleyin artık, iki senedir soruyorum.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Söyleyeceğim, niye verdiğini şimdi söyleyeceğim, sabret, cevabını vereceğim.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Cevabını biliyorum da Meclis bilsin.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakan, sadece mazotu, gübreyi, yemi söyle yeter!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Buğday üretimimiz 22 milyon tona, mısır üretimimiz 5,9 milyon tona, çeltik üretimimiz 900 bin tona, ayçiçeği üretimimiz 1 milyon 500 bin tona çıktı. Bunların 4’ü de cumhuriyet tarihin rekorudur. Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde Türkiye bir yılda 22 milyon ton üretim yapmadı buğdayda, mısırda 5,9 milyon ton üretim yapmadı, çeltikte 900 bin ton üretim yapmadı, ayçiçeğinde 1,5 milyon ton üretim yapmadı.

MUHARREM VARLI (Adana) – Seneye bak bakalım, seneye.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Eğer iddia edildiği gibi tarım sektörü bitmiş olsaydı bu kadar ürün, bu kadar üretim rekoru kırılabilir miydi? Üstelik bizim mücadelemiz şahıslarla değil, bizim mücadelemiz bir, zihniyetle; iki, verimsizlikle; üç, yoksullukla; dört, fukaralıkla. Biz bunu sürekli yenmeye, bu olumsuz tabloyu değiştirmeye, bunu geliştirmeye… Hep bunun gayreti içerisinde olduk ve verimliliği de hamdolsun artırdık.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Şu Fransa konusuna gelsek artık, Fransa konusuna.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bugün 8 milyon hektar alandan biz 22 milyon ton buğday alabiliyoruz, bu çok önemli. Daha önce öyle değildi; 2002’de 9,3 milyon hektar alandan 19,5 milyon ton alınıyordu, bugün 8 milyon hektardan 22 milyon ton buğday alınabiliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Peki, neden saman ithal ediyoruz?

MUHARREM VARLI (Adana) – Mısır, Sayın Bakan, mısır alıyoruz. Mısırı ayağa düşürdünüz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bu, verimlilik artışıyla oldu, verimlilikle alakalı.

Meyve üretimi aynı şekilde 13 milyon tondan 18 milyon tona, sebze üretimi 25 milyon tondan 28 milyon tona… Domateste, kivide, narda, muzda yine aynı şekilde bütün bunların hepsinde önemli artış var.

MUHARREM VARLI (Adana) – Hayal, seninki hayal.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Fransa’ya gelelim mi artık?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, şunu söyleseniz anlarım, deyin ki: “Türkiye'de arazi parçalanması çok fazla. Siz bunu niye bir an önce değiştirmiyorsunuz? miras yasasını birlikte değiştirelim.” Birlikte, sizinle birlikte mücadele edelim çünkü Türkiye’nin arazide temel sorunu, arazilerin aşırı derecede bölünmüş ve parçalanmış olmasıdır.

MUHARREM VARLI (Adana) – Mısır ne kadar olacak? Hatırlatırım seneye burada.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Şu Fransa ve madalya konusuna bir gelir misiniz artık?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Burada arkadaşlar geldiler, söylediler “İşte, şu kadar arazi terk edildi.” vesaire. Arkadaşlar, terk edilen arazinin sebebi şu: Çiftçinin üretim kabiliyetinin, veriminin düşmesinden değil arazi çok küçük parçalı olması hasebiyle kayıt içerisine alınıp üretilmiyor; sebebi problemin bu.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Polatlı’ya gidelim bakalım Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Biz bunu da neyle çözüyoruz? Toplulaştırmayla çözüyoruz. 4 milyon hektar araziyi biz… Cumhuriyet tarihinde hiçbir dönemde yapılmamış, bütün cumhuriyet tarihi boyunca, bizden önce 450 bin hektar arazi toplulaştırılmıştı; biz 4 milyon hektar arazide toplulaştırmayı tamamladık, 2 milyon hektar da şu anda yapılıyor, 2014 sonunda bitecek, eder 6 milyon hektar, biz toplulaştırmış olacağız.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Fransa size niye minnettar Sayın Bakan? Şunu bir anlatın artık, iki senedir söylüyoruz. Fransa niye minnettar, niye madalya veriyor?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, bize diyorlar ki: “İşte Türk tarımını batırdığınız için Fransızlar size şövalye nişanı verdiler.”

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Ha, şövalye nişanı; doğru, doğru, doğru. Bir anlatsanıza onu.

OKTAY VURAL (Bolu) – Çok alçak gönüllüsünüz!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi, Fransa… Burada bir arkadaşımız söyledi. Bizim şahsımızla alakalı değil bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanına verilmiş.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Öyle mi? Niye verilmiş? Sebebini bir anlatsanıza.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – En son kapitülasyonlarda vermişlerdi Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Dolayısıyla sizin de Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanına uluslararası alanda verilen bir liyakat nişanını…

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Ne kıyak yaptınız Fransa’ya? Onu söyleyin bakalım.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …aslında eğer biraz ince düşünürseniz sizin de alkışlamanız gerekirdi çünkü o, Türkiye’nin bakanı ve siz de Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşısınız. Sizin bundan gocunmamanız lazım.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Efendim, siz şunu bir anlatın, hangi kıyağı yaptınız da o madalyayı aldınız? Kara kaşınıza, kara gözünüze mi verdiler o madalyayı?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi söyleyeyim. Diyorlar ki… Bakın, arkadaşlar, 2012 yılında Türkiye, Fransa’ya 469 milyon dolar tarım ve gıda maddesi ihraç etmiş.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Ne kadar ithalat yapmışız Fransa’dan o madalyayı aldığınız yıl? Söyleyin bakalım.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bizim ihracatımız daha fazla. İthalatımız 339 milyon dolar. Aradaki fark 130 milyon dolar. Şimdi, eğer zannedildiği gibi ithalat vesaireyle olsa bizim onlara madalya vermemiz gerekiyordu, öyle değil mi? Hâlbuki öyle değil. Biz daha çok satıyoruz onlara.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Yani sizi şövalye mi ilan ettiler ithalattan dolayı?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – İki: Bir şey daha söyleyeceğim; burası çok önemli, buna lütfen dikkat edin.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Dinliyoruz Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 2002 yılında Türkiye 23,7 milyar dolar tarım hasılasına sahipken Fransa’nın -Avrupa’nın 1’incisi o- o tarihte 30,7 milyar dolar tarım hasılası var. Fransa bizden önde ve Avrupa’nın 1’incisi tarım hasılası bakımından.

MUHARREM VARLI (Adana) – Biz dinlemekten usandık, sen anlatmaktan usanmadın!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Türkiye 2012’de 62 milyar dolara çıktı, Fransa 46 milyar dolara çıktı. Şimdi aradaki fark 16 milyar dolar. Yani, Türkiye, hani demin dedim ya Avrupa’nın 1’incisi oldu, dünyanın 7’ncisi oldu; işte bu arkadaşlar.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sizi niye şövalye ilan ettiler?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, Fransa’nın Tarım Bakanlığı ve hükûmeti, Türkiye’nin Tarım Bakanına, G20’deki katkıları, küresel açlıkla mücadelede sağladığı başarı…

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Yüksek miktarda ithalatı, canlı hayvan…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …ve Türkiye tarım sektörünün ortaya koyduğu performans ve başarı sebebiyle o madalyayı verdi.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – O yüzden mi şövalye ilan etti?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Fransa’ya gitmek mi şart?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Belgesi de burada. Sizin bunu da kıskanmamanız lazım. Siz de çok çalışın.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Bravo! Vallahi bravo!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, Türkiye’de asgari ücretle çalışanların tümü açlık sınırının altında yaşıyorlar. Sizin haberiniz yok galiba!

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Doğrusunu bari söyleyin şunun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Fransa sizinle gurur duyuyor Sayın Bakan!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bizimle Türk milleti gurur duyuyor. Sen merak etme.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şövalye Bakan!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Şövalyem, halkımız açlıktan kırılmaktadır!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, bu memlekette yaşayan herkes, Kürt de Türk de Arap da Çerkez de Laz da hepsi bizimle gurur duyuyor. Siz merak etmeyin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Köylümüz açtır, sefildir Sayın Şövalyem! Türk köylüsüne de bakın.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Dışişleri Bakanını bile şövalye ilan etmediler. Ne bu artık?

OKTAY VURAL (İzmir) – Şövalye Bakan, şövalye!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bizim öyle başkalarının gururuna şeyimiz yok.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tohumluk üretimini –bakın en çok konuşulan konulardan bir tanesi bu- 145 bin tondan 647 bin tona çıkardık. Miktar itibarıyla tohum ihracatımız 4.279 ton fazla veriyor. Yani biz satın aldığımızdan 4.279 ton daha fazla tohum dünyaya satıyoruz. Bu noktaya geldi.

Dünyanın 3’üncü büyük tohum gen bankası kuruldu. 3.513 türde toplam 97.031 tohum örneğinin muhafaza edildiği bir sistem kurduk. Dünyanın en modern, en gelişmiş, burada, Ankara içerisinde tohum gen bankasını kurduk.

Havza bazlı üretim modeliyle uydulardan parsel tanımlama sistemi entegre edilerek ekolojik şartlar da dikkate alınıp doğru ürünlerin doğru miktarda doğru yerlerde üretilmesi de 2014 yılı içerisinde başlatacağımız projelerden bir tanesi.

Tarımda desteklerde, parsel ve işletme bazlı destekleme sistemine geçiyoruz. Burada tohumluk üretimimizi 1 milyon tona artırmayı hedefliyoruz çünkü 647 bin tona çıkarmıştık.

Burada, hayvancılık ve su ürünlerinde -biraz önce söyledim bir daha söyleyeceğim- birçok alanda üretim rekorları kırıldı. Hayvansal ürünler itibarıyla da, örneğin sütte de aynı durum söz konusu, balık üretiminde de özellikle yetiştiricilik açısından burada da bu durum söz konusu.

Şimdi, Türkiye, cumhuriyet tarihinde ilk defa, evet ilk defa -biraz önce burada eleştirildi bu çok önemli- kendi geliştirdiği gen kaynağını, damızlık gebe düve ihracatını…

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Sizin zamanınızda mı?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …tarihinde ilk defa Türkiye geçen ay yaptı.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Ne zaman, ne zaman başladı o proje?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Biz başlattık, biz. Bırak şimdi.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – 57’nci Hükûmet zamanında başladı. Nereden siz başlattınız? Siz “Türk tipi inek” diye dalga geçiyordunuz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi diyor ki: “250 tane gönderdiniz.”

SADİR DURMAZ (Yozgat) – “Türk tipi inek” diye dalga geçiyordunuz o zaman biz başlattığımızda.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Doğruları söyle bari!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşım, 6 bin bağlantı…

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Doğruları söyle, doğruları!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – O Türk ineği değil.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ayağını kaldırıyor zaten.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Türk ineği değil o, hiç alakası yok.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Ne alakası yok?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Hiç alakası yok. Onlar Holstein, Holstein.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Şu karekodu bir açıklasana Sayın Bakan? şu 1 milyar dolarlık karekodu bir açıkla sana, karekodu.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, ilk defa cumhuriyet tarihinde artık ihracat noktasına geldi. Bu ihracat şu: Kendi yetiştirdiğimiz genetik kapasitesi yüksek gebe düveyi artık Türkiye ihraç eder noktaya geldi.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Şu etiketi kime verdin? Etiketi hangi iş adamına verdiniz?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 29 Kasımda bunun ikinci partisi İzmir’den gönderildi. 6 bin bağlantı yapıldı, 6 bin baş ve bu, 2018 yılına kadar devam edecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SADİR DURMAZ (Yozgat) – İş adamıyla toplantıya bir gel Sayın Bakan, iş adamıyla toplantıya!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Damızlık keçi ihracatı da aynı şekilde yapıldı.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Karekodu bir açıklasana Sayın Bakan, karekodu. 1 milyar dolarlık karekoddan bahsediyorlar.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 1984-2002 döneminde 53 milyondan yüzde 40’lık azalmayla 31,9 milyon başa gerileyen küçükbaş hayvan sayısı, on yıl içinde yüzde 12 artışla 35,7 milyon başa yükseldi.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – O etiketleri hangi iş adamı aldı, etiketleri? Bu Hakan Bilal Kutlualp kimdir?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, süt üretimi 8,4 milyon tondan 17,4 milyon tona; kırmızı et üretimi 420 bin tondan 916 bin tona, tavuk eti üretimi 700 bin tondan ilave 1 milyon ton daha olmak suretiyle 1 milyon 700 bin tona çıktı.

KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Et ithalat rakamlarını söyleseniz Sayın Bakan, et ithalat rakamlarını söyleseniz bir de!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli kardeşlerim, bunların hepsi önümüzdeki yıllarda ihracat olarak devam edecek. Süt ve süt ürünleri ihracatında bu 2012 yılında özellikle ciddi bir artış var; 659 milyon dolar ihracat fazlası verildi, ihracatımız 1,1 milyar dolara çıktı hayvansal ürünler ihracatında. Bu, süt, et vesaire.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – O nasıl, ihraç fazlalarını döküyor musunuz?

KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – İthalatı söyler misiniz lütfen?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – İhraç fazlası tekstil mi bu, nedir?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bu gelişmenin altında yatan çalışmalar şunlar: Biz yem bitkilerini destekleme kapsamına aldık. Et ve Süt Kurumu kuruldu.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Şu karekodu bir açıkla Sayın Bakan. Karekodu kim almış?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 2014 yılında hayvancılıkta yeni projeler başlatıyoruz. Bakın, bunları da dinleyin, öğrenin, önemli bunlar, Türkiye için önemli.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bunu bir açıkla, bunu! Karekodu bir açıkla, karekodu! Etiketleri kim aldı?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir cevap ver de öğrenelim, şunu bir öğret bize! Bir de şunu öğret bize ya!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, eti etçi ırklardan, sütü sütçü ırklardan alma hedefi çerçevesinde biz özellikle…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bu Hakan Bilal Kutlualp kimdir, bu Hakan Bilal Kutlualp?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …2014 yılında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bir özel etçi sığırları ıslah etme projesi uygulamaya koyuyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne zaman bu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bu, 2014 yılı 1 Ocağında başlıyor…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – “1 milyar dolarlık bu iş için bir şirket…” diyor. Kimin bu şirket? 1 milyar dolar, 1 milyar dolar!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ve hayvancılık, işletme, et üretimi içerisinde yüzde 12 olan payını yüzde 25’e çıkarmayı hedef hâline getirdik.

Su ürünlerinde önümüzdeki on yıl içerisinde yetiştiricilik üretimimizi 212 bin tondan 500 bin tona çıkarmayı hedefliyoruz. Biz bunu 60-70 bin tonlardan aldık, 212 bin tona çıkardık.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bu şirket kimin, bu şirket? Süreniz bitti Sayın Bakan. Bu 1 milyar dolarlık işi alan şirket kimin şirketi?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Özellikle bundan sonraki sistem içerisinde de bu devam edecek.

Kırsal kalkınma konusunda 2006 yılında başlattığımız Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Projesi’nde bugüne kadar 4.134…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – … tarım ve hayvancılık işletmesinde…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Şu 1 milyarlık şirketi bir açıklasaydınız. Şunu da bir açıklayın.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Cevap verecekse açın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Süreniz mi bitti?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Evet.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakan, şu mazotu, yemi, gübreyi bir türlü açıklayamadınız.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Peki.

Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. Allah’a emanet olun.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, Sayın Bakan bizim konuşmalarda vermiş olduğumuz değerlerin yanlış olduğunu ifade etti. Bu bakımdan iki dakika söz istiyorum.

BAŞKAN – Bu bir sataşma değil yalnız.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sataşma efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yalancılıkla itham ediyor efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ama “Yanlış.” diyor yani.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Benim söylediklerimin yanlış ve doğru olmadığını söyledi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Eğer o doğruysa, biz yanlışsak nasıl doğruyu yanlışı… İddia sahibi burası.

BAŞKAN – Sayın Vural, bakın, 69’uncu maddeyi iyice incelersek milletvekillerinin burada söyledikleri sözün tersine bir beyanda bulunması sataşmadan dolayı söz alma hakkını doğurmuyor.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ama bizim direkt şahsımızı kastederek Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yerinden açıklama yapsın Sayın Başkan.

BAŞKAN – O yüzden ben yerinizde size bir dakika açıklama vereceğim.

Buyurun.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan…

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir dakika, sırayla gidelim.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Sayın Bakan bizim doğruları söylemediğimizi, desteksiz konuştuğumuzu söyledi; oysa biz doğruları söylediğimizi belgeleriyle ortaya koymak istiyoruz. Bize söz hakkı vermeniz gerekiyor.

BAŞKAN – Tamam, bir dakika vereceğim, yerinizden.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Oradan kürsüden verin efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, 69’uncu madde diyor ki: “Şahsına sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan Hükûmet, komisyon, siyasi parti grubu veya milletvekilleri... Dolayısıyla, tam da bu noktada…

BAŞKAN – Tam da bu noktada saptamamı yapıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) - …ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfedildiği için…

BAŞKAN – Tam işte, onu biliyorum. Bakın, Sayın Vural, tam da bu noktada milletvekilinin ileri sürdüğü fikirden başka bir fikir söylediğini iddia ettiği zaman bu şey verilir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, evet, işte onu söyledim zaten. Evet, doğru olmadığını söyledi, doğru olduğunu ispat edecek.

BAŞKAN – Yani bu sizin söylediğiniz tanım buna uymuyor ama söz vereceğim.(CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Vereceğim söz, bir dakika arkadaşlar.

Sayın Demiröz, buyurun yerinize geçin.

Sayın Özcan…

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Efendim, Sayın Bakan konuşması sırasında hem sözleriyle hem de parmağıyla aşağılayıcı bir şekilde işaret etmek suretiyle, bizim söylediklerimizin yanlış olduğunu, hatalı olduğunu “Siz bu işlerden anlamazsınız.” dedi.

BAŞKAN – Sayın Demiröz’e söz verdim bu konuda.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Şahsıma sataşmış oldu, ben sataşmadan dolayı söz istiyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, böyle bir usul olur mu ya?

BAŞKAN – Sayın Özcan, sizin şahsınıza sataşılmadı.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Efendim şahsıma sataştı. Parmağıyla da göstermek suretiyle… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Bu gerekçeyle Sayın Demiröz’e söz verdim, lütfen, buyurun. O zaman bütün milletvekillerinizi alın, söz veririm ben size, konuşturayım sizi.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkanım kürsüden konuşayım müsaade ederseniz.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkanım, bakın ben sataşmadan dolayı sık sık söz isteyen biri değilim ancak…

BAŞKAN – Sayın Özcan, sizin adınızı andı mı?

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Efendim, beni parmağıyla göstermek suretiyle… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Böyle bir şey olabilir mi?

BAŞKAN – Anmadı. Ben sizin grubunuz adına Sayın Demiröz’e kürsüden söz veriyorum, iki dakika, tamam.

Buyurun.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

7.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanla anlaşamadığımız bir husus var: TÜİK rakamları ortada, Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin rakamları ortada. Tarımcıların kullandığı mazot 3,5 milyon ton veya 3,5 milyar litre/yıl ama Sayın Bakan her toplantıda “Bu 1,5 milyon ton.” diyerek bu kadar yüzde 100 farklı bir durumu ortaya koyuyor; birincisi bu.

İkincisi: 2002’yle 2012 arasında gayrisafi yurt içi hasılada büyüme hızı yüzde 5,2; tarım sektöründe 2,9. Biz, tarımsal ham maddede dış ticarette net ithalatçıyız, evet. Türkiye’nin gıda maddelerinde de ihracatçı olduğunu söylüyoruz. Uluslararası standart sanayi sınıflandırılmasına göre 2011’de 3,6 milyar dolar tarımda cari açığımız var; 2012’de bu rakam 2,1 milyar dolar, 2013’ün sekiz ayında 1,5 milyar dolar olduğunu ifade etmek istiyorum.

Son olarak -zaman anlamında- şunu söylemek istiyorum: Sayın Bakan dünyanın 7’nci büyük tarım ekonomisi olduğunu söylüyor. Tamam, kabul ettik, 7’nci ama Türkiye'de kişi başına düşen çiftçi geliri açısından dünyada 22’nci sıradayız; Sayın Bakan bunu da söylesin. Türkiye'de 3.500 dolar civarında olan kişi başına çiftçi için gelirin, Kanada’da 43 bin, Fransa’da 41 bin, Hollanda’da 33 bin, ABD’de 31 bin dolar olduğunu özellikle söylemek istiyorum.

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Nereden aldınız o rakamları?

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Sonra, her toplantıda OECD’yle ilgili bir rakam veriyor. OECD’yle ilgili vermiş olduğu 2,1; 2002’de -aynı şekilde hesaplama yaparsanız- yüzde 3,1’den 2,1’e gerilediğini hep beraber görürüz. Onun için, Sayın Bakan rakamları her defasında böyle atlatarak kullanıyor.

Teşekkür ederim.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Aynı gerekçeyle ben de müsaade ederseniz açıklık getirmek istiyorum bazı konulara.

BAŞKAN – Bakın, size de söz vereceğim ama sayın milletvekilleri, burada herkes kendi rakamlarını söylüyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ama “Yanlış.” dedi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bunun doğruluğunu veya yanlışlığını biz burada belirleyemeyiz; ne siz belirleyebilirsiniz ne Divan belirleyebilir. Herkes kendi rakamlarını söylüyor. Dolayısıyla da “O yanlış söyledi, ben doğru söyledim.” gibi bir tartışmanın içine girersek çıkamayız.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Somut olarak ortaya koyacağım.

BAŞKAN – Ben size söz veriyorum.

Buyurun iki dakika ama lütfen bir daha böyle yapmayalım arkadaşlar.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Teşekkür ederim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Bakan polemik yapıyor.

BAŞKAN – Polemik konusu yapmayalım çünkü herkes kendi rakamını söylüyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Siz değil Sayın Başkan, Sayın Bakan yapıyor.

BAŞKAN – O da kendi rakamlarını söyledi.

8.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Sayın Bakan, ne zaman  buraya çıksanız yalan yanlış rakamlarla milleti kandırıyorsunuz.

RECAİ BERBER (Manisa) – Bu da sataşma o zaman.

BAŞKAN – Buyurun bu da sataşma.

SADİR DURMAZ (Devamla) – Şimdi, mazot konusunu İlhan Bey söyledi, ben başka konulara gireceğim.

BAŞKAN – Ama sataşmadan söz aldınız, lütfen sataşmaya mahal vermeyin.

SADİR DURMAZ (Devamla) – Başka konulara gireceğim. Siz de bize “Desteksiz.” dediniz; aynı şey.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Böyle bir şey olur mu?

SADİR DURMAZ (Devamla) – Sayın Bakan, size bir soru sordum.

BAŞKAN – Cevap vermeye çıkıyorsunuz, sataşma yapıyorsunuz.

SADİR DURMAZ (Devamla) – İş adamıyla böyle bir toplantıya katıldınız mı, böyle bir konuşma oldu mu? Niçin cevap vermiyorsunuz? Çok önemli bir konu. Orada iş adamı köylüyü, çiftçiyi yağmacı olmakla suçluyor. Siz de köylünün, çiftçinin alın teriyle bu makamda oturuyorsunuz. Buna cevap vermek zorundasınız. Videosu orada, beraber dinleyebiliriz.

Başka bir şey: Sayın Bakan, Bakanlığınızın adı “Gıda” ile başlıyor. Sizi ziyarete gelen iki sayın milletvekili sizin makamınızda yediği yemekten zehirleniyor.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz.

SADİR DURMAZ (Devamla) – Şimdi, yani, siz halkın gıda güvenliğini sağlayacaksınız, misafirinizin gıda güvenliğini kendi Bakanlığınızda sağlayamıyorsunuz ya.

Başka bir şey: Geçtiğimiz günlerde eğitim yayın dairesi Antalya’da bir toplantı yapıyor -basına düştü- Antalya’daki toplantıda çiftçinin parasıyla dansöz oynatılıyor; sonra Bakanlık yetkilisine soruyorlar, Bakanlık yetkilisi diyor ki: “Efendim, toplantı bizimdi ama dansöz otelinkiydi.” Bari kendiniz buradan götürseydiniz. Böyle bir şey olur mu? Bunlara cevap vereceksiniz Sayın Bakan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bunlar çok basit sorular.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Böyle bir şey yok ya. Böyle bir şey olur mu ya?

BAŞKAN – Sayın Hatip…

SADİR DURMAZ (Devamla) – Türk çiftçisi, Türk köylüsü sizden bunların cevabını bekliyor, rakamları çarpıtmayın.

BAŞKAN – Sayın Hatip, temiz bir dille konuşun, lütfen.

SADİR DURMAZ (Devamla) – 450 liralık 2002 yılına ait makbuzu getiririm size.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sorular bitince bunların cevabını vereceğim.

SADİR DURMAZ (Devamla) – Buradan Türk çiftçisi bizi dinliyor, göndersinler makbuzlarını; 450 lira, 430 lira.

Evet, buğdayın fiyatını hesaplamayı bilmeyen, yedi yıldır işin başında olan bir Bakansınız. Size ne diyelim başka? Allah akıl fikir versin. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Temiz bir dille konuşun, lütfen Sayın Hatip.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Doğru söylüyor, hesaplamayı bilmiyor işte.

BAŞKAN – Evet, şimdi, ikinci konuşmacı…

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sataşmadan…

BAŞKAN – Baktım size, oralı olmadınız da o yüzden başladım. Size baktım Sayın Bakan, sayın milletvekiliyle konuşuyordunuz, söz istemeyeceksiniz zannettim. İstiyorsanız buyurun, iki dakika size elbette ki vereceğiz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yani, şimdi, ben yerimden konuşayım.

BAŞKAN – Kürsüye.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Açın, buradan bir zahmet…

BAŞKAN – Sataşmadan istiyor iseniz kürsüye gelmek zorundasınız.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Evet, “yalancı” diyor yani.

BAŞKAN – Buyurun o zaman kürsüye Sayın Bakan, problem yok.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bakan çık meydana, korkma ya!

SİNAN AYDIN AYGÜN (Ankara) – Çık, korkma!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkan vekilini kutluyorum, zorla Sayın Bakanı kürsüye çıkardı.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Adamı zorla kürsüye çıkardınız.

BAŞKAN – Usul, usul…

Buyurun.

İki dakika Sayın Bakan.

9.- Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, şimdi, burada muhalefet yapmak elbette ki sizin hakkınız, muhalefetinizi yaparsınız, ona bir itirazım yok. Ama, bana “yalancı” diyene aynen iade ediyorum, aynen iade ediyorum.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Siz bize demiştiniz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Siz dediniz, siz!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Tamam mı?

Ben, görevde bulunduğum süre içerisinde bana sorulmuş olan bütün sorulara cevap verdim, bundan sonra da cevap veririm.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ver o zaman, ver hadi!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bu soruların, söylediğiniz soruların hiçbirisi, öyle merak etmeyin…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hadi bir cevap ver işte.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Benim 4 tane cevaplanmayan sorum var Sayın Bakanımızdan.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …kendinize göre bir şeyler, yalan yanlış duyduğunuz, aktardığınız, size aktarılmış bir şeyler…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Görüştün mü, görüşmedin mi? “Görüşmedim.” desene ya.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunları söyleyince, bunları buralardan getirip buralara götürüp, hani bir şey varmış gibi anlatıyorsunuz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – “Görüşmedim.” de o zaman.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bana soru sorarsınız, ben de bunun cevabını veririm.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ver!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ben bir başkasının avukatı değilim. İlgili kişinin söylediği kendi görüşüdür. Beni…

SADİR DURMAZ (Yozgat) – “Siz orada mıydınız?” diye sordum ben size.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Şu 1 milyar dolarlık işi açıkla. Kime verdiniz o işi?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bakın, biz her gün onlarca toplantıya katılıyoruz, yüzlerce insan… Mesela sizin bulunduğunuz ortamda da bulunuyoruz, sizler de konuşuyorsunuz, bir kısmına cevap veriyoruz, bir kısmına cevap veremiyoruz. Anlatabildim mi?

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – 1 milyar dolarlık işe cevap ver!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunun işi bu. Soruyu doğru dürüst sorarsınız, ben size doğru dürüst bunun cevabını veririm.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ne zaman?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Millete veremeyeceğimiz…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Millet duysun ver de.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …yüce Parlamentoya veremeyeceğimiz hiçbir hesap yok, hepsi doğru.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ver işte!

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Bakanlık dökülüyor, dökülüyor.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – O benim makamımda kimse zehirlenmiş falan değil. Bu da yanlış bir bilgi, gerçek bir bilgi değil.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Tekzip etmediniz.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – O dansöz meselesi dediğiniz şey de, o da gerçek değil.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – 1 milyar dolarlık etikete cevap ver.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bizimle, Bakanlıkla hiçbir ilişkisi yok.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Şuna bir bak Sayın Bakan!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – O zor soru…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Oturun… Oturun…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Cevap ver! Cevap ver!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Oturun, cevap veriyorum canım. Bağırma… Ayıp oluyor. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Sayın Vural, rica ediyorum.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi bak, bugün, sizin gibi insanların, sizin tavrınızı protesto etmek için hanımefendiler bugün özel giysiyle bunu işaretlediler. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

OKTAV VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, bakın, hepimize hakaret ediyor, duyuyorsunuz değil mi?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Ben sizi böyle bir günde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …özellikle böyle bir günde üslubunuza…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, “Sizin gibi insanlar” diyor, kendini söylüyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sana tahammül ediyor bu insanlar!

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Ben kamu malının peşindeyim, yetimin malının peşindeyim…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Asıl senin gibisini protesto ediyorlar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Aynen sana iade ediyorum, aynen!

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – …fakir fukaranın, garip gurebanın…

BAŞKAN – Beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 16.29

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)

1) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)

1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)

1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)

1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)

1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri nedeniyle MHP Grubu milletvekillerinden özür dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Sayın Bakan konuşmalarında Parlamento nezdinde milletvekillerimiz açısından kabul edilemeyecek bazı ifadeleri grubumuza atfetmiştir. Bu konuda, grubumuz milletvekillerinden bundan dolayı özür dilemeye davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir açıklama yapacak mısınız?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bir açıklama yapayım.

BAŞKAN – Buyurun.

4.- Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben ömrümün hiçbir döneminde hiçbir zaman kategorik düşünmedim, hiçbir zaman bir kitleyi hiçbir şekilde toptan hedef almadım, ne bugün ne de ömrümün bir başka döneminde, hiçbir zaman. Bu benim tabiatıma, tarzıma, üslubuma aykırı. Ben bana haksız bir şekilde “Yalancı.” diyen insanı kastettim, onları ona söyledim. Eğer onlar arasında birden fazla kişi varsa kastım sadece bana “Yalancı.” diye hitap edenlerdir. Onun dışında, ben bir kitleyi asla muhatap alıp onları kastetmedim.

Çok üzüldüm bugün. Niye çok üzüldüm? Çünkü, bütçe görüşmeleri yapıyoruz, bütçe görüşmeleri yaparken bana yerinden sürekli “Yalancı.” diye hitap eden, kürsüye çıkıp düzeltme yaparken de yani cevap hakkını kullanırken de bana “Yalancı.” diyen insanların, böyle bir günde o aklıma geldi, bugün, bizi üsluba, hepimizi temiz bir üsluba davet etmek üzere arkadaşlarımızın, milletvekili hanımefendilerin bir işaretle bugün bunu dile getirdikleri böyle bir günde, bu üslubun uygun bir üslup olmadığını kastettim ve şahısla, bunu, bana, bu şekilde hakaret edenle sınırlıdır benim söylediğim.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Genel Kuruldan özür mü diliyorsunuz? Özür dileyin.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Onun dışında, hiç kimsenin bunu üzerine alınmaması… Çünkü, benim asla böyle bir niyetim olmadı, asla böyle bir niyetim yok, asla böyle bir tarzım yok, asla böyle bir iddiam da, öyle bir ithamım da yoktur.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Özür, özür…

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Dolayısıyla, kimsenin bunu üzerine alınmasını ben asla istemiyorum, doğru bulmuyorum, kabul etmiyorum.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan özür mü diliyor?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Eğer, böyle bir şey varsa da bu, haksız bir şekildedir. Düzeltmeyse, ben, bunu, bu şekilde düzeltmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan özür mü diliyor?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, sizin de içinde bulunduğunuz bir protesto, bir üslup konusundan öteye, açıkçası başka bir amaçla yapıldığı gayet açık ve nettir. Dolayısıyla, Sayın Bakanın tevil yoluna gitmesi yerine, doğrudan doğruya zatıalinizin de içinde bulunduğu şahsiyetlerin yaptığı, daha doğrusu şikâyet ettiği münhasır konuyla ilişkili olmadığını, böyle bir algılama olmuşsa bundan dolayı özür dilediğini ifade etmeye çağırıyorum, bu kadar açık ve net.

BAŞKAN – Ama bunu söyledi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani, bunda şeye gerek yok. Sizin ne için yaptığınız belli, bununla ilişki kurmak suretiyle, bu üslup meselesiyle ilgili değildir. Burada “Yalan yanlış bilgiler veriyorsunuz.” denmiştir, “Yalancı.” denmemiştir. Aynı şeyi kendisi kullanmıştır.

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Desteksiz…

OKTAY VURAL (İzmir) – “Desteksiz atıyorlar.” diye söylemiştir.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – “Atıyorlar.” demedim.

OKTAY VURAL (İzmir) – O bakımından, müstakilen bizim hiçbirimizin tasvip etmediği hakarete ve küfre varan birtakım konularla ilgili…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ BERBER (Manisa) – Belgesiz…

OKTAY VURAL (İzmir) - …yapılan bir girişimi buradaki bir sataşmayla ilişkilendirmesi hâlen devam ediyor. Lütfen, bunun sizin yaptığınız eylemle ilişkili olmadığını, aynı kefeye konulamayacağını, eğer böyle bir algılama varsa özür dilediğini ifade etsin. Mesele budur efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ BERBER (Manisa) – Düzelttiğini söyledi.

BAŞKAN – Söyledi bunu yalnız. Bunu söyledi.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Size demiyor, Sayın Bakana…

BAŞKAN – “Bayan arkadaşların yapmış olduğu eylemle ilgili olarak bir grubu veya kişiyi hedeflemedim.” dedi Sayın Bakan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, eylem… Kendisi dedi ki: “Üslupla ilgili…”

Sayın Başkanım, üslupla ilgili değil. Dolayısıyla, kamuoyunun bildiği bir konuyu Sayın Bakanın burada tevile götürüp kendisine yapılan sataşmalarla ilişkilendirmesi doğru değildir. İstirham ediyorum…

Ne yaptığımızı biliyorsunuz.

BAŞKAN – Çok haklısınız. Yalnız Sayın Bakan bu benzetmeden hareket etmediğini söyledi Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, siz öyle hareket etmediğinizi söyleyebilirsiniz ama onun hangi amaçla yapıldığına ilişkin kamuoyunda…

BAŞKAN – “Sayın Bakan söyledi bunu.” diyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, hayır, üslupla ilgili değil bu mesele.

BAŞKAN – Hayır, üslupla olmadığını söyledi. Üslupla olmadığını ve bugün…

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, kendisi protestonun üslupla ilgili olduğunu söyledi.

BAŞKAN – Ama bu hareketinin, şu andaki açıklamasında bu hareketinin kadın milletvekillerinin yapmış olduğu eylemden hareketle olmadığını açıkladı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim, öyle söylemedi. Öyle söylemedi.

BAŞKAN – Ben öyle duydum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Aksine, diyor ki: “Üslupla ilgili protestolar varken ben üslupla ilgili olarak söyledim.” Bunu söyledi, açık ve net.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Tutanakları getirelim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, tekrar dinleyelim.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, ben biraz önce yeteri kadar sarih ve açık söyledim. Ben, sadece bana gerek kürsüden gerek yerinden laf atmak suretiyle “Yalancı.” diye, haksız bir şekilde “Yalan söylüyorsun.” ve…

SADİR DURMAZ (Yozgat) – “Yalancı.” yok “Yalancı.” değil, tutanaklara bakarsınız.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bak, tutanakların hepsi var. Tutanakların hepsi var.

Dolayısıyla, ben ona atıf yaptım. Benim muhatabım, söylediğim ve “İade ediyorum.” dediğim şey sadece o şahısların kendileridir, asla bir grup değildir, asla bir kitle değildir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – “Sizin gibiler” ne demek?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yüce Meclisin hükmi şahsiyeti içerisinde yer alan külli olarak, bütün olarak bir grup, bir milletvekili grubu asla değildir. Bunu tekrar tekrar söyledim, bir daha düzeltiyorum. Dolayısıyla, kim…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Aynen cevaplar gibi yaptı, aynısını yaptı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, biraz mert olmak lazım!

GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) -  Bakın, şimdi…

OKTAY VURAL (İzmir) – İlişki kurduğunuz…

GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) - …eylemle ilgili diyorum. Kendileri bizim sataşmamızı uygun görmeyebilir.

GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Şimdi, eğer, bazı arkadaşlarımızın kavga etmek gibi bir niyeti…

BAŞKAN – Sayın Bakan, bu sözleriniz bugünkü söz konusu olan eylemle mi ilişkili midir?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Öyle söyledi.

GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, benim söylediğim şu:Bakın, siz de şahitsiniz, bütün milletvekillerimiz şahit. Ben, kürsüde, burada bana hakaret ediliyor, haksız bir şekilde ithamda bulunuluyor, ben bana hakaret edenlere aynı kelimeyi iade ettiğimi, onlara başka türlü bir söz söylemek istemediğimi, sadece iade ettiğimi söyledim ve böyle bir günde de bunun olmaması gerektiğini söyledim, benim dediğim bu. Şahıstır benim muhatabım, asla bir kitle değildir, bir parti grubu değildir, ben tekrar söylüyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hâlâ söylemiyor, hâlâ söylemiyor. (MHP sıralarından gürültüler)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN - Yani Sayın Bakan, düzeltmek anlamında söylüyorum: Bugünkü kadın milletvekillerinin eylemleri…

GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Özür dilenecekse herkes özür dileyecek, herkes özür dileyecek.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – “Sizin gibi milletvekilleri” dedi, “sizin gibi” dedi, baksın Başkan tutanaklara.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım…

OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan? Sataşmadan dolayı söz istiyor arkadaşlar.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bizlere bakarak “sizin gibi milletvekilleri” dedi, ben iade ediyorum Sayın Bakana. Bizim gibi değil, kendisi gibi milletvekilleri o zaman.

BAŞKAN - Yalnız, bugünkü eylemle ilişkili olmadığını söyledi.

Ben Sayın Oktay Vural’a sataşmadan dolayı söz veriyorum.

Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bana değil, grupla ilgili milletvekillerine…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hepimize  “sizin gibi milletvekilleri" dedi, özür dilesin. Ya özür dilesin…

BAŞKAN -  Ee, siz istediniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Benim şu anda söz talebim yok.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ben söz istiyorum çünkü “sizin gibi milletvekilleri” dedi.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aydın.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Önce bize söz verir misiniz Sayın Başkan?

BAŞKAN - Bir dakika…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Başka zaman ama “Bekleyin.” diyorsunuz.

5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleriyle bir grubu hedef almadığına ve herkesi temiz bir dil kullanmaya davet ettiklerine ilişkin açıklaması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;  az önce Sayın Bakanım 2 defa konuyu izah etti. Çok açık ve net bir şekilde muhatabının bir kitle, bir grup olmadığını ifade etti ve burada biz bugün herkesi temiz dil kullanmaya davet ediyoruz. Hem kürsüde hem yerinde bağırarak, çağırarak Sayın Bakana yalan söyleyenlerle ilgili şahıslarla sınırlı olmak üzere onlara yönelik bir ithamda –eğer ithamsa o- bulundu. Ama bir grubu kastetmediğini defalarca söyledi Sayın Bakan ve bu olayda da bir hakaret, bir küfür de yok, bir şey yok.

Dolayısıyla, burada bu Meclisin haysiyetini, onurunu hepimizin koruması lazım diyoruz. Hepimizin kullanacağımız dile dikkat etmesi lazım, üslubumuza dikkat etmemiz lazım. Evet, bir kişiyi kastederek, eğer bir kişi Sayın Bakana aynı tahriklerle “Yalan söylüyorsun.” diyorsa Sayın Bakan o kişiyi kastettiğini ifade etti.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin yaptığınız eylemle ne alakası var bunun?

BAŞKAN – Bana bağırmayın!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Burada meram anlaşılmıştır. Dolayısıyla, bundan sonraki süreçte efendim, devam etmeniz lazım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle bir şey olur mu? Mert olacaksınız, mert! Ya söylediyseniz arkasında duracaksınız ya yanlış söylediyseniz özür dileyeceksiniz. Ne var bunda ya?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Söyleyeceğini söyledi. Kimseye hakaret etmedi, hiçbir gruba hakaret etmedi, kastını ifade etti Sayın Bakan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne var bunda ya?

BAŞKAN – Sayın Vural, ben bir şey söyleyeceğim, müsaade eder misiniz. Ya, bir açıklama yapacağım, bir müsaade edin arkadaşlar.

Ben içeride Sayın Oktay Vural’a açıklama yaptım. Bu açıklamayı yaparken de yanımda Sayın Pervin Buldan ve Sayın Mihrimah Belma Satır vardı. Bugün, kadın milletvekillerinin yapmış olduğu eylemle ilgili olarak ne bir kitle ne bir kişi ne bir parti ne bir grup hedeflenmemiştir. Bunu size içeride açıkladık, sanıyorum ikna oldunuz Sayın Vural. Arkadaşlarınıza da bunu anlatın, bu bir.

İkincisi, siz ikide bir “zatıaliniz” diyorsunuz da, o yüzden açıklamak zorunda kaldım. Sanıyorum sizi ikna ettik, Sayın Altay da yanımızdaydı, o konuyu bir kapatalım.

Burada ne bir grup ne bir parti ne de bir kişi hedef alınmıştır, çok açık ve çok nettir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, keşke AKP Grubundakiler yaptığı zaman yapsaydınız.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, Sayın Bakan ilişkilendirdi, siz değil. Sayın Bakan ilişkilendirdi, burada, kürsüde ilişkilendirdi.

BAŞKAN – Bir dakika, bitmedi Sayın Günal. Bir dakika, ben ona bağlayacağım şimdi.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ya, grupla alakası yok efendim.

Sayın Başkanım, meram anlaşılmıştır.

BAŞKAN – Bu, bir.

İki, Sayın Bakanın bu ilişkilendirmeyi yaptığını iddia ediyorsunuz, değil mi?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ediyoruz, burada duydunuz, “sizin gibi milletvekilleri” dedi.

BAŞKAN – Söyledi, yaptı; peki, yaptı. Sayın Bakan da “Bu ilişkilendirmeyi yapmadım.” dedi. Peki, ne yapacağız şimdi?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yaptı, orada görüyorsunuz, tutanaklara bakın, arka arkaya getirdi, siz de biliyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, sizin, üslupla ilgili… Şimdi, bizim burada üslupla ilgili, burada milletvekilinin “Bunlar yanlış…”, “Bunlar sataşma…” Milletvekilinin sataşma yapmasına ilişkin bir tepki midir?

BAŞKAN – Kimin tepkisi?

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani sizin bu tepkiniz bunun için midir?

BAŞKAN – Hayır, ben tepki göstermedim ki sadece durumu açıklıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin tepkinizle milletvekillerinin burada yaptığı müdahale ya da sataşmayla ne alakası var? Hiçbir alakası yok, illiyet bağı…

BAŞKAN – Hayır, sizin grubunuz veya başka bir grupla ilgili olmadığını söyledim Sayın Vural. Rica ediyorum, aşk olsun!

OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman, Sayın Başkan, tamam, siz bir illiyet bağı olmadığını söylediğinize göre Sayın Bakan illiyet bağı kurarak bunu atfetmesi sizi rahatsız etmiyor mu?

BAŞKAN – Ediyor ve soruyorum: Bu illiyet bağını kurdunuz mu Sayın Bakan? Kurdunuz mu, kurmadınız mı, kürsüde söyler misiniz lütfen?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Onu söyleyemiyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ediyor… Bakın işte, düzeltmiyor. Hiç!

ALİM IŞIK (Kütahya) - Adam gibi, çıksın özür dilesin.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, konu anlaşılmıştır.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, konu anlaşılmıştır, yeterince açıklığa kavuşmuştur. Sayın Bakan maksadını söylemiştir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hiç de anlaşılmadı, çünkü Sayın Bakan doğru söylemiyor!

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Biz anlayamadık efendim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Orada söylediği aynen böyleydi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bir şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan “Öyle anlaşılıyor ise düzeltiyorum.” dedi.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Demedi efendim, “Üsluptan dolayı söyledim.” dedi.

BAŞKAN – Bir kez daha soruyorum. Lütfen… Sayın Bakan, bugünkü söyleminizde, bugün yapılan kadın milletvekillerinin yaptığı eylem arasında bir irtibat kurdunuz mu kurmadınız mı, lütfen açıklar mısınız?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, 2 defa açıklama yaptı Sayın Bakan.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – O dinlemiyor bile ya! Dinlemiyor bile!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok ki!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, ben 2 defa açıkladım, kaç defa açıklayacağım yani?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok!

BAŞKAN – Lütfen, “evet” veya “hayır” deyin!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, Sayın Başkan, burada siz mahkeme görevi göremezsiniz ki!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – 2 defa açıkladı Sayın Bakan, söyledi!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ya, 2 defa açıkladım, kaç defa açıklanır bir şey! Lütfen ya, böyle bir usul yok.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, Sayın Bakan gerekli açıklamalarını yaptı!

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, bizi söyleyip durmasınlar, CHP’li kadınlar bunda yok!

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – 2 defa açıkladık ya! Böyle şey olur mu ya! (Gürültüler)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yani ne var bunda! Bizi, elini tutarak “Sizin gibi milletvekilleri” dedi, daha ne desin yani anlamıyorum!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Bakan açıklamalarını yaptı, kastını ifade etti, bir grubu kastetmediğini söyledi. Görüşmelere kaldığımız yerden devam edelim efendim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – O zaman onu haklı çıkarıp biz de konuşalım mı öyle?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Bakan 3 kere açıklama yaptı…

SADİR DURMAZ (Yozgat) – O bana söyledi, ben de ona söyledim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hiç açıklama yapmadı! Her zamanki gibi, kürsüde yaptığı gibi laf kalabalığı yaptı, hiçbir açıklama yapmadı.

BAŞKAN – “Düzeltme yapıyorum.” dedi.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Laf kalabalığını siz yapıyorsunuz ya!

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, Sayın Bakanın yaptığı açıklama hiç de doyurucu bir açıklama değil!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, kusura bakmayın, bakın 3 defa açıkladı, bu kadar laf kalabalığına gerek yok, olay çözülmüştür. Kastını ifade etti.

BAŞKAN – Yeteri kadar konunun anlaşıldığını düşünüyorum.

Sayın Halaman, bir söz istemiştiniz, size bir dakika söz veriyorum ve çalışmalarımıza devam ediyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bir şeyi ifade etmek istiyorum…

BAŞKAN – Lütfen Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Aslında, bugün, maalesef hepimizin rahatsız olduğu bu konular Mehdi Eker gibileri rahatsız etmiyor, ona yakışıyor bu laflar…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – “Mehdi Eker gibiler” ifadesini kullanma! Bakın, bu ifade Sayın Başkan, hakaret içeriyor! Tehdit eder gibi konuşamaz!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Parmağa bak parmağa!

BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen yerinize oturun.

Sayın Halaman, buyurun.

Lütfen…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Senin ne yapmak istediğin belli Sayın Vural!

AHMET AYDIN (Adıyaman) –  Üslubu öğren!

BAŞKAN – Sayın Ünal, Sayın Aydın…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Her zaman yaptığını yapıyorsun! Her zamanki provokasyonunu yapıyorsun!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ne demek bu ya!

BAŞKAN – Sayın Aydın, Sayın Ünal…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Böyle yaptı, bak, “Sizin gibiler” dedi. Ben sana desem alınmaz mısın?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – “Mehdi Eker gibiler” ne demek!

BAŞKAN – Sayın Ünal…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ben sana desem alınmaz mısın?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Devletin bakanına karşı saygılı olun, saygı ifadesi kullanın!

BAŞKAN – Sayın Ünal…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bizi Zeyid Aslan’la aynı kefeye koydu, daha ne diyelim yani!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bizi Zeyid Aslan’la aynı kefeye koydu, “sizin gibiler” diyor!

BAŞKAN – Sayın Aydın, Sayın Ünal, lütfen…

Sayın Halaman, buyurun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Biz o gibilerle aynı kefeye girmek istemiyoruz Başkanım, kime söylediyse açıkça söylesin!

OKTAY VURAL (İzmir) – Kendine söylemiştir, kendine!

6.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, tarımsal veri tabanının ilk defa Milliyetçi Hareket Partisi döneminde kullanıldığına ilişkin açıklaması

ALİ HALAMAN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tamam, bitti… Bitti, bu tartışma, lütfen…

ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkan, Sayın Tarım Bakanımız cevap bölümünde, 2001-2002 yıllarında yani 57’nci Hükûmet dönemi, Milliyetçi Hareket Partisi döneminde Dünya Bankasına mektup gönderildiğini değişik bütçe görüşmelerinde hep gösterdi ama ilk defa doğrudan gelir desteği çiftçiye Milliyetçi Hareket Partisi döneminde verildi, kendileri devam etti, sonra ürüne dönüştürdüler. Dolayısıyla, ilk defa Tarım Bakanlığının veri tabanı Milliyetçi Hareket Partisi döneminde oldu. Ben bu mevzuda katkıda bulunmak için söz aldım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Halaman.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan…

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)

1) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)

1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)

1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)

1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)

1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

BAŞKAN - Şimdi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahin konuşacak.

Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından sürekli alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkanım… Sayın Başkan…

Kafayı kaldırmadan devam ediyor, Sadık Yakut gibi yapıyor.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, bir saniye…

BAŞKAN – Bakanı anons ettim, sonra, Bakan konuştuktan sonra.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, bu, daha büyük bir saygısızlık oluyor yani Sadık Yakut’a benzemeye başladınız kafanızı eğerek.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Ya, ayıp ya!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, kime benzediğinden sana ne ya! Bir hanımefendiyle ilgili böyle konuşamazsın sen ya!

BAŞKAN – Çok ayıp ediyorsunuz, duydum, duymamazlığa geldim, çok özür dilerim, kimsenin karşısında korkudan başımı öne eğmedim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kafayı eğip buraya bakmamak olmaz, burada birileri konuşuyor!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Nasıl saygı ifadesi kullanıyorsun sen?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Divana saygılı olman lazım. Bu nasıl ifade böyle? Saygı duyman lazım!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kafayı eğiyor böyle, dinlemiyor! Bu, saygısızlık değil mi?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Düzgün konuş! Düzgün konuş!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Böyle saygısızlık olur mu?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Saygısızlık değil, alkışlattırmasın…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Yeter artık! Yeter artık!

BAŞKAN - Sayın Günal, kimsenin karşısında başımı öne eğmedim, bundan sonra da böyle olacak. Lütfen… (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – O zaman dinleyin, burada “Sayın Başkan.” diyorlar. Dinleyin o zaman. Sayın Bakana yazık.

AHMET YENİ (Samsun) – Bayan Bakan konuşmaya çıktı, bekliyoruz Sayın Bakanı.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Sürem başladı.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, lütfen Sayın Bakana söz verir misiniz.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla) – Süreyi başa alalım.

BAŞKAN – Evet, süreyi sıfırlayın.

Buyurun Sayın Bakan.

Süreniz yirmi dakikadır.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 2014 bütçesini anlatmak üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şu ana gelene kadar bütün çalışmalarda yanımızda olan bütün partilerden milletvekili arkadaşlarıma, Plan ve Bütçe Komisyonundaki kıymetli arkadaşlarıma, kendi Bakanlığımda çalışan, bu işe emek veren bütün herkese teşekkürlerimi, yeniden sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.

Bizim Bakanlığımız ekonomik kalkınmayla beraber sosyal adaletin sağlandığı, sosyal refahın sağlandığı, burada baktığınız zaman, ekonomik kalkınmayla beraber sosyal barışın sağlandığı ve insani gelişmişlik kriterlerinin güçlü bir şekilde yerine getirilmeye çalışıldığı, insanı merkeze alan bir bakanlıktır. Dolayısıyla, biz bütüncül bakıyoruz, standartları belirliyoruz, izleme ve takip sistemini koyuyoruz ve TÜBİTAK, TÜİK’le, istatistiki bilgilerle, sivil toplum kuruluşlarımızla beraber çalışarak, insana hizmet etmeyi, mağdura, muhtaca, dezavantajlı bütün gruplara, hastaya, yetime, yoksula yardım etmeyi, yaşama dokunmayı çok önemsiyoruz.

İnsan mutluluğuysa aslında bizim hedefimiz, aslında belki bu Parlamentonun, biraz hepimizin bu bakımdan şöyle bir nefes almamız gerekiyor. Baktığınız zaman, toplumsal huzur ve barış bu Parlamentodaki nabızdan, bu Parlamentodaki tansiyondan topluma dalga dalga yayılıyor. O yüzden benim istirhamım bir kadın, bir bakan olarak,  herkesin bu konuda çok hassas olması. Çünkü, bazen algılar olguların önüne geçiyor, bazen çok farklı, negatif enerji toplumun bütün katmanlarına gidiyor. Bu bakımdan, biz özellikle sosyal yardım anlayışımızı insan odaklı yapıp fırsat eşitliği vermeye çalıştık. Bölgesi ne olursa olsun, cinsiyeti ne olursa olsun, mezhebi ne olursa olsun, herkese insan odaklı, eşrefi mahlukat olarak doğan insana fırsat eşitliği verip eğer bir dezavantajı varsa da ona pozitif ayrımcılık vererek herkesi kalkınmanın bir parçası yapmaya çalıştık.

Rakamlara baktığımız zaman da sosyal yardımlarla sosyal hizmeti birleştirdiğimizde, bugün, aslında hepinizin bildiği bütün kalemlerin toplamında yüzde 1,4’e ulaştık. Bugün sosyal refahı sağlamış ülkelerde, bu, ortalama yüzde 2’dir. Ama, Tarım Bakanlığının “Okul Sütü”, Millî Eğitim Bakanlığının FATİH Projesi gibi sosyal transferleri de koyduğunuz zaman bu 1,7’ye yükselmiştir. Hızla, sosyal refahı sağlamış ülkelerin rakamlarına ulaşmak için de büyük bir gayret gösteriyoruz. Artık günlük 1 dolardan bahsetmiyoruz, artık günlük 2 dolardan bahsetmiyoruz. Bütün dünyanın “mutlak yoksulluk” dediği, “Gini katsayısı” dediği zenginle fakir arasındaki farkı kapatıp hak temelli yaklaşan, bunu bir lütuf, bir imtiyaz olarak da görmeyen bir anlayışla yolumuza devam ediyoruz. Günlük 4,3 dolardan da yüzde 30 olan rakamı bugün yüzde 2,7’ye düşürdük. Ben ve arkadaşlarımın, bütün çalışma arkadaşlarımızın hedefi bunu da sıfırlamaktır. İnşallah, en kısa sürede bunu sıfırlayarak huzurlarınıza geleceğiz.

Yoksulluğu önleyebilmek için yoksulluğa bir sonuç olarak bakıyoruz. Koruyucu, önleyici tedbirleri çok önemsiyoruz. Özellikle kadınlarımızın ve kız çocuklarımızın eğitim ve sağlık imkânlarından fırsat eşitliğini almasını çok önemsiyoruz. Ve burada hepimizin, bütün parlamenterlerin ortak hedefi eğitim, eğitim, eğitim diyoruz. O yüzden, biz de kız çocuklarımızın yurt ihtiyacını gidermek için sosyal yardımlardan, her ay toplandığımız Fon Kurulundan, sosyal yardım kaynaklarından fonlamayı önemsiyoruz. Çünkü eğitimsizliğin yoksulluğun da bir nedeni olduğunu görüyoruz ve 2009’da başladık bu fonlamaya. Şu anda kızlarımız taşımalı eğitime rağmen gelemiyorsa, özellikle güneydoğuda coğrafi durumundan dolayı eğer kızlarımız yeniden eğitimini yarım bırakmak zorunda kalıyorsa bunu önlemek için 154 yurdun çalışmasını fonladık. Yalnızca 2013 yılında 39 adet yurdun yapılmasını sağladık, 28 bin öğrencimize de barınma imkânını sağladık.

Sosyal yardımlarda en temel haklardan bir tanesi sosyal konutlar. Herkesin doğuştan gelen hakkı var dedik. Bu haklardan bir tanesi de barınma hakkı. O yüzden fakirin fukaranın kira öder gibi sosyal konutların içerisine girmesi için 2023’te 100 bin hedefini koyduk. Şu anda nedir diye bakacak olursak 18 bin kişinin anahtar teslimini yaptık. 1+1’leri 2+1’e çevirdik ve bunun artı maliyetini de Bakanlık olarak fonladık, 43 binini planladık. Allah’ın izniyle, 2023’te 100 bin sosyal konutu vatandaşlarımıza teslim etmiş olacağız.

Genelde, organize sanayisi olan şehirlerde hep şu şikâyeti duyardık: Sosyal yardım-istihdam bağlantısı. İşte “Çok fazla fonladığınız için çalıştıracak kişi bulamıyoruz.” diyorlardı. Biz de onun üzerine Sosyal Yardımla Çalışma Bakanlığındaki meslek uzmanlarını bir araya getirdik. Çalışabilir erkeklerin, sağlıklı erkeklerin, sosyal yardım desteği alan kişilerin sistemin içerisine, istihdamın içerisine girmesini sağlamak için bir çalışma başlattık. Kocaeli, Denizli ve Gaziantep’te yaptığımız pilot çalışmanın bütün Türkiye’de yaygınlaştırılacak şekilde şu an altyapısını oluşturduk. Bu şekilde 43 bin vatandaşımızı işe yerleştirdik, 74 binini meslek kursuna başlattık.

Gelir Getirici Proje çok önemliydi çünkü hep “Balık veriyorsunuz, balık tutmayı öğretmiyorsunuz.” diyorlardı. Toplam 78 bin aileye Gelir Getirici Proje desteği verdik; yalnızca 2013’te 2.082 aileye verdik. Eğer bunlar kadınsa yüzde 30 kota ayırdık ve ayırdığımız mali desteği önce kadınlara ayıracak şekilde güçlü bir çalışmayı yaptık.

Düzenli yardımlar çok önemliydi çünkü tematik yardımlara geçmek istiyorduk. Her ay gidip bir vakıf müdürünün yanında, bir valinin kapısında beklemesini insani bulmadığımız için tematik yardımlara geçtik ve hepinizin de bildiği gibi, sahada da çok net bir şekilde karşılığını gördüğünüz gibi eşi vefat eden kadınlarımıza verdiğimiz destek 268 bin oldu, muhtaç asker ailelerinde verdiğimiz aile sayısı 55 bin oldu. Yaşlı ve engelli aylığından 1 milyon 240 bin kişi istifade etmektedir. Dolayısıyla, baktığınız zaman, yaşamın her alanına dokunan önemli bir yardım sistemini hayata geçirdik. Özellikle Güneydoğu’da, yine, aile destek merkezleri kurduk. Aile destek merkezlerindeki muradımız kadınları ve çocukları sosyal hayatın içerisine almak, onların, eğer, bir bakımdan hangi noktadan yeteneği varsa, kabiliyeti varsa, hangi alanda kurs almak istiyorsa, bütün kursları açtık ve buradan sosyal aile destek merkezleriyle beraber aslında onları rehabilite eden, sosyal hayatın içine alan ve bir taraftan da el sanatlarımızı geliştirecek, Güneydoğu’nun o güzelliğini ortaya çıkaracak güçlü bir altyapının da oluşmasını sağladık.

Sosyal Yardım Kart Sistemi’ne geçtik. Kuyrukların bitmesi önemliydi, kimsenin sırada beklemesini istemedik. Teknolojiyi kullanalım dedik ve PTT Bankla beraber yaptığımız PTT Kart sistemiyle şu anda 1 milyon 550 bin kişiye kartları dağıtıldı ve SMS elektronik sistemle de 600 bin kişiye “Şu gün, şu saatte, şu bayiden gidip ücretinizi, yardımınızı, desteğinizi alabilirsiniz.” şeklinde bir teknolojik altyapıyı da kullanmış olduk. Bu bakımdan, sosyal yardım sisteminde sosyal adaleti gözeten bir çalışmaya devam ediyoruz.

TÜBİTAK’la çalışıyoruz, 40 mühendis şu anda teknolojik altyapımızı yapıyor. Puanlama ve bütünleşik sistem tamamlandığı zaman da kır-kent ayrımını da yapacak şekilde sosyal adaleti daha da güçlendirecek çalışmayı tamamlamış olacağız.

Bizim Bakanlığımızın en önemli çalışmalarından bir tanesi Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Bakanlık projelerine baktığınız zaman ve bütçelemesine baktığınız zaman, en önemli kısmın kadın olduğunu görüyorsunuz. Fakat, çok da sevdiğim arkadaşımın buraya gelip Kadının Statüsü merkez bütçesini, kadınlara dair yapılmış bütün bütçelemeymiş gibi söyleyip, “Kadına ayrılan para yok, kadının adı yok, onun adı yok.” deyip de eksik bilgi üzerinden bilgi vermesinden de çok üzüntü duyduğumu söylüyorum. Yalnızca, Sosyal Yardım Sistemi’nden kadınlara verilen destek 2 milyar TL’dir. O, Kadının Statüsü bölümünün bütçesini -Bakanlık teşkilatındaki küçük birimi- siz kadınlara ayrılan bütçe olarak söylüyorsunuz. İnşallah, bütçelemenin nasıl olduğunu, nasıl toplanması, nasıl çıkarılması, nasıl çarpılması gerektiğini oturup beraber çalışalım, doğru bilgiyi –inşallah- vatandaşlarımıza verelim diye düşünüyorum.

Biz kadın meselesini bu toplumun kalkınması olarak görüyoruz. Her yerde söylediğim bir şey var, 2023’te dünyanın 10’uncu ekonomisi olacaksak kadının aklını, kadının potansiyelini, kadının bütün gücünü kalkınmanın parçası yapacağız. O yüzden, eğitim ve sağlık alanı olmazsa olmazımız dedik. Aslında, bizim başardığımız, ülkemizin başardığı çok önemli bir şey var. Biz bugün anne ve bebek ölüm hızı oranlarını en hızlı düşüren ülkelerden birisi olduk. Doğan her çocuk sigortalı doğuyor, anası-babası kim olursa olsun 18 yaşına kadar bütün sağlık imkânlarından istifade ediyor. Bu, ülkenin başarısı; bu, Parlamentonun başarısı. Dolayısıyla, eğitimi ve sağlığı almış kadın, üniversite ortamına… Şimdi, biliyorsunuz, temel eğitimde verilen desteklerle fırsat eşitliğini yakaladık.

Geliyoruz üniversiteye: Nereden nereye geldik? Yüzde 13’ten yüzde 35’e çıktık kız çocuklarının üniversiteye gitme oranında. Kadını yok sayan bir iktidar bunu yapabilir mi? Kadını yok sayan bir iktidar, 2008’de dünyada bir kriz varken bir istihdam paketi çıkartıp “Kardeşim, kadın çalıştırıyorsan gel ben senin işveren payını vereyim.” diyebilir mi, ben size soruyorum? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O yüzden, bunları söylerken rakamlarla söylememiz ve bunun gereğini yapmamız gerekiyor.

Tabii ki eksiklerimiz olabilir. Sonuçta yaşam değişiyor, ihtiyaçlar değişiyor. Bu ihtiyaçları gidermek hepimizin görevi ama bunun sonunda ne oldu? İlk kez, şeytanın bacağını kırdık, yüzde 31’i yakaladık, beraber yakaladık. Sigortalı kadın sayısına baktığınız zaman yüzde 100 bir artış var, 2 milyondan 4 milyon 600 bine çıkmış sigortalı kadın çalışan. Üniversiteyi bitiren kadınlarımızın yüzde 70’i istihdamın içerisinde değerli arkadaşlar. Ha, bu olmazsa biz dünyanın 10’uncu ekonomisi de olamayız, ben buna bir kadın olarak inanıyorum. Bu bakımdan da önümüzdeki süreci çok daha akıllı bir şekilde… Bilgi ekonomisine gidiyor dünya, akıllı ekonomiye gidiyor. O yüzden aklın yarısını kullanmazsak neyi ekonomiye dönüştüreceğiz? Bu bakımdan da aynı şeyi düşünüyoruz, aynı hedefe doğru kilitlenmiş bir şekilde yolumuza devam ediyoruz.

Biz istihdamla ilgili mücadeleyi özel sektör olarak ayrı çalışıyoruz, kamu olarak ayrı çalışıyoruz. İstihdamın önündeki engelleri aşmak için Ekonomik Kurulla, “İstihdam-aile bağlantısı; iş gücü-aile bağlantısında neler yapmalıyız, nasıl yol gitmeliyiz; dünya nereye gidiyor; biz ne yapmalıyız?”ı çalışıyoruz. İşte, kreş desteklerini onun için daha güçlendirmek istiyoruz. Çünkü bunun bir tercih olmaması gerektiğini… Hem kariyer yapıp hem çocuk yapabilecek seçenekleri, alternatifleri Anadolu kadınına sunmamız gerektiğine inanıyoruz ve bunu ekonomi kurmaylarıyla çalışıyoruz, Fatma Şahin olarak bir kadın bakışıyla bakmıyoruz. Sayın  Başbakan Yardımcısının başkanlığında Kalkınma Bakanlığının merkezinde olduğu bir çalışmayı hayata geçirmeye çalışıyoruz.

Şiddetle mücadele, en önemli mücadele alanımızdır. Üç temel şeyi yapıyoruz: En iyi hukuk devletinde en iyi yasayı biz çıkaracağız. Ben, iddiayla söylüyorum; bugün varım, yarım yokum, bütçeden sonra da bu kürsüde yokum, belki de son konuşmamı yapıyorum ama iddiayla söylüyorum: Şu an, hukuk devletinde en ileri yasayı çıkardık. İkinci, kurumsal altyapıyı oluşturuyoruz: Şiddet izleme merkezleri, kadın konukevi. Bakın, teslim aldığımda bu emaneti bin yatak vardı, bu kardeşiniz şu an 2.600’e çıkardı. Ben, buradaki sizlerin huzurunda, bizi dinleyenlerin vicdanına bunu söylüyorum. Şiddet izleme merkezleri, ilk adım istasyonları…

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Hakkımız helal olsun! Hakkımız helal!

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla) – Bunların hepsini bu konuda… Ama eksiklerimiz var çünkü toplumsal, zihinsel dönüşüm gerekiyor, akşamdan sabaha bu düzelmeyecek, akşam dünyanın en iyi yasasını çıkartıp sabahleyin bunun en iyisini yakalamayacağız; bu bir süreç ama sonuçta, bunu bir devlet politikası yapan ve bunun için gayret eden bir anlayış var. Bunun için –beş dakikam kaldı, hızlı bir şekilde geçmem gerekiyor- aile değerleri bizim için önemli. Biz, muhafazakâr demokrat bir partiyiz, aile değerlerini önemsiyoruz. Bu, kadını zayıflatmak anlamına da gelmez. Ben, yirmi dört yıllık evli bir kadınım, 2 çocuk annesiyim. Evde de güçlü bir bireyim, güçlü de bir ailenin temsilcisiyim. Bir kere, bunların birbirinin alternatifi olmadığını, birbirinin tamamlayıcısı olduğunu, bu konuda daha çok fazla örnek olduğunu, hepinizin arasında çok iyi örnekler olduğunu biliyoruz. Kadını güçlendirmek aileyi zayıflatmaz, aileyi güçlendirmek kadını zayıflatmaz; bunlar, birbirinin tamamlayıcısıdır. Biz, evlilik öncesi eğitimlerimizi de yapıyoruz, şu anda 60 bin kişiye evlilik öncesi eğitim verdik, evlilik boyunca eğitimlerimize devam ediyoruz.

Boşanmak için gelip aile mahkemesine başvuranlarda gördüğümüz bir şey var: Küçücük desteklerle, bakıyorsunuz, aile kurumuna devam etmek istiyor, bu tamamen onlara kalmış bir şey. Bu çalışmayı neden başlattık? Bir araştırma yaptık, ayrılanların yüzde 17’si yeniden eski eşiyle evleniyor, bu çok önemli bir oran. Onlara vereceğimiz küçük danışmanlık, rehberlik hizmetiyle eğer aile kurumu devam edecekse bunu vermek için de çalışma yaptık. Adalet Bakanlığımızla hukuki altyapıyı oluşturduk. İnşallah, benden sonraki arkadaşım da bunu devam ettirecektir.

Çocuk bölümü çok önemli. Çocuklar bizim istiklalimiz ve istikbalimiz. “Önce çocuk” diyoruz. Dönüşümün yüzde 75’ini tamamlamış olarak huzurlarınızdayım. Bugün, 3 bin çocuğumuzu yedi ayda anasıyla, babasıyla, yuva sıcaklığıyla buluşturmuş bir kampanyayı, “Koruyucu Aile”yi yapmış olarak huzurlarınızdayız. 14 bin evladımız var, hepsinin yaşam kalitesini yükseltmeye çalışıyoruz. 18 yaşından sonda da “Onlar bizim evladımız.” deyip bire bir onların hayatlarını takip etmeye çalışıyoruz. İlk kez, YPK kararı iki gün önce Resmî Gazete’de yayınlandı. Çocuk Eylem Planı’nı oluşturduk. Çocuk işçiliğiyle ilgili mücadele, çocuk gelinlerle mücadele, çocukların yaşamına dair ne yapacaksak, “Çocuklar İçin Adalet”, “Çocuk Dostu Medya”, ne gerekiyorsa da bunun altyapısını oluşturacağız.

Engelli kardeşlerimiz bizim her şeyimiz. Hukuki mevzuatla ilgili yeni bir düzenleme yapıyoruz; muhtaçlık artık tıbbı bir ihtiyaç değil. Artık, onlar, engelliler için ayrı bölümler değil, bütün hayatın engelli ve engelsizler için eşit paylaşıldığı, nimetin ve külfetin eşit paylaşıldığı bir Türkiye için çalışıyoruz. Şu anda önümüzdeki en büyük sorun ulaşılabilirlik; eğitim ve sağlıktan istifade etmeye başladılar, geliyorlar… Şehirlerimizin, kaldırımın, toplu taşımanın, her alanın engelliye göre ayarlanması lazım; bu konuda standartlar oluşturduk artık ceza sistemine geçiyoruz, yapanla yapmayanın ayırt edildiği, yapmayana ceza verildiği, içinde de sivil toplumun olduğu bir çalışmayı yapacağız.

Son bölüm, iki dakikam kaldı.

Sizinle beraber çok önemli bir yasa çıkardık, bir yılda iki önemli yasa çıkardık. Sonunda ne oldu? Bakın, bu Parlamento bir ve beraber olunca nasıl yaşama dokunuyor, bunu da belirtmek istiyorum.

Şehit yakınlarıyla ilgili çıkardığımız yasadan sonra, şu anda 16 bin şehit yakınımız, gazimiz kamuda işe yerleştirildi. 33 bin şehit yakınımızın aylıklarında 200 binle 400 bin arası düzeltmeler yapıldı; 3 bin annenin, babanın muhtaçlık şartı kaldırıldı, aylığa bağlandı; terör mağduru 760 vatandaşımız aylığa bağlandı; 8 bin vatandaşımıza faizsiz konut kredisi verildi; 5 bin şehit yakınımızın çocuğu da eğitimden destek aldı. Bunu birlikte başardık, bu Parlamentoda beraber başardık. Bir taraftan bunu yapıyoruz ama bir taraftan da çözüm süreciyle “şehitlerimiz olmasın” diye uğraşıyoruz.

Gelelim Candan Yüceer kardeşimin söylediğine: “Neden İsmail Korkmaz’ın annesine başsağlığı dilemedin?”  dedi, eksik bilgi. Ben şunu söyledim: “Biz anaların arasında ayrım yapamayız, mezhep ayrımcılığı yapamayız, biz bölgesel ayrımcılık yapamayız, anaların bütün acısı bizim acımız. İsmail Korkmaz’ın annesinin acısı da benim acım.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben bu açıklamayı daha o gün ilk yapan, Kabinede ilk yapan arkadaşınızım. Ben bir anayım. Hiç kimsenin evlat acısına müsaade etmeyiz ama birilerinin de bunun üzerinden, acılar üzerinden, acıları yarıştırarak siyaset yapmasına da müsaade etmeyiz. O konuda da ben sizi esefle kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli kardeşlerim, Sayın Ruhsar Hanım’ın Acıbadem’le ilgili verdiği örnekte şunu söylemek istiyorum: Acıbadem’le yapılan destek, 9 bin prim desteği almayan yani bugün devletten gidip tüp bebek de yaptıracak da olsa, özel sektörde de tüp bebek yaptıracak olsa bunu alamayan, buna hak kazanamayan en alt gelir grubu. Dolayısıyla, biz burada Acıbadem’e bir kutu ilaç vermedik, bir gram para vermedik; tam tersi, bu insanlar geldiler, “Biz bunu sosyal sorumluluk adına yapıyoruz.” dediler.

Ben şunu bugün buradan, bu ekrandan söylüyorum: 2.500 kişi Acıbadem üzerinden yapıyor. Diğer tüp bebek yapan bütün ünitelere kapımız açık. Ben onlarla konuştuğum zaman, biz destek veriyoruz da Acıbadem yapıyor zannettiklerini söylediler. Hiçbir destek yok. O yüzden, eğer kim gelip bizden bu desteği almak istiyorsa biz ona hazırız; yeter ki bir anne baba evlatsız, bir evlat da ana babasız kalmasın diyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yüceer.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Bakan bütçeyi değerlendiremediğimi, bu konuda eksik kaldığımı ve diğer cümlelerimde bazı yanlışlar olduğunu söylediler. O yüzden, düzeltmem gereken…

BAŞKAN – Sayın Yüceer, Sayın Bakan sizinle ilgili duygularının çok olumlu olduğunu söyledi.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Ben de onunla ilgili duygularımı ifade etmek isterim ama, iki dakikada.

BAŞKAN – Bir dakika…

Hiç hakaret yok.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Böyle bir şey yok Sayın Başkan, ben hakaret etmedim ki.

BAŞKAN – Biliyorum Sayın Bakan, ben biliyorum.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Hayır, hakaret değil, hakaret için değil.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) –Sayın Yüceer “Hakkımı helal etmiyorum.” dedi, ben ediyorum.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Biraz önce dedi ki: “Bütçeyi değerlendiremediniz.” Bütçeyi yanlış değerlendirdiğimi ifade etti. Mümkünse, ben şuradan iki dakikalık konuşmamda bütçeyi değerlendiremediğimin sebeplerini anlatmak isterim.

BAŞKAN –  Ama bu bir hakaret değil. Sayın Yüceer, Sayın Bakanı bire bir dinledim, Sayın Bakan son derece nazik, hiç kimseye sataşmayan bir konuşma yaptı, size de hakkını helal etti…

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Bakın, beni işaret eden cümleler sarf etti.

BAŞKAN – …asla size sataşmadı.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Hayır, sataşma…

BAŞKAN – Sataşmadı. Lütfen…

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Bakın ama benim bütçeyi yanlış değerlendirdiğimi ifade etti.

BAŞKAN – Lütfen…

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Lütfen… İki dakika konuşmam lazım.

BAŞKAN – Veremeyeceğim çünkü sataşma yok. Lütfen…

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Nasıl sataşma yok?

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Üçer, buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, sataşmadan dolayı değil, Sayın Bakanlığımızın sorumluluğunda olan ve şu an çok acil bir müdahalesini gerektiren bir konuyla ilgili bilgi eksiğini tamamlamak istiyorum.

BAŞKAN – Yanına gelin veya “soru-cevap” kısmında söylersiniz Sayın Üçer.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Yerimden kısaca söz hakkı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Demirel, sizin bir açıklamanız olacak galiba.

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan, benim açıklamam Sayın Bakanla ilgili değil, başka bir konuyla ilgili söz talebim var.

BAŞKAN – Nedir konu?

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Aileler…

BAŞKAN – Bir dakika…

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Mehdi Eker’in sözleriyle ilgili söz talebim var. Kadın milletvekillerinin eylemde olduğuna dair sizin bir sözünüz var, onun da sebebiyle…

BAŞKAN – Duymadım Sayın Demirel.

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Mehdi Eker’in kadın milletvekillerinin eylemine atıfla söylediği “Sizin gibiler” sözünden ötürü ve sizin de “Kadın milletvekilleri bugün eylemde.” sözünüzden ötürü 60’a göre kısa bir söz talebim var. Müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Sayın Demirel, bu konuyu hallettik…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, o konuyla ilgili değil, eylemle ilgili.

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Hayır, efendim, halletmedik.

BAŞKAN – …lütfen, anlayışla karşılamanızı istiyorum.

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Bahçekapılı, bu konuda anlayış gösteremem.

BAŞKAN – 60’ıncı maddeye göre söz Başkanın takdirindedir. Bu konuyu konuştuk ve bu konuyu geçtik.

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Bahçekapılı, o zaman buradan söylüyorum: Sayın Cemil Çiçek’in 16 Temmuz günü bir açıklaması var -oturduğunuz kürsünün aslında sürekli Meclis Başkanı olarak sahibi gibi görünen diyelim, her neyse- “Meclis eylem yeri değildir.” diyor. Siz vekâlet ettiğiniz kişinin adına, söylediği bu sözün hilafına “Mecliste kadın milletvekilleri eylem yapıyor.” diyorsunuz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demirel.

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Ben eylemde değilim Sayın Meclis Başkan Vekili.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Üçer.

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Milliyetçi Hareket Partisinin kadın milletvekilleri bugün eylemde değildirler.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, sayın milletvekilinin sözünün bitmesine… Lütfen, bir hanımefendi olarak…

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Kayda geçmesi için söylüyorum.

BAŞKAN – Ama, kayda geçti.

Ne söylemek istediğini de anladık Sayın Vural. Yani aynı cümleleri tekrar etmeye gerek yok, kayda da geçti.

OKTAY VURAL (İzmir) – Genel Kurula hitap ediyorlar.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demirel.

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Efendim, Milliyetçi Hareket Partisinin kadın milletvekilleri bugün eylemde değildir. Bu da kayıtlara geçsin. Çünkü, yapılan eylem kadınların sorunu değildir, erkeklerin dil ve beden diliyle ilgili sorundur. Buna bütün kadın milletvekillerinin de katılacağına inanıyorum. Buradaki kırıcı, aşağılayıcı konuşmalar biz kadınlardan ötürü olmuyor, bizim ağzımızdan çıkmıyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Bu sebeple, erkek milletvekillerinin asıl bir tavır koyması gerektiğini düşündüğümüzden Milliyetçi Hareket Partisinin hiçbir kadın milletvekili eylemde değildir ve “Meclis eylem yeri değildir.” diyen Sayın Cemil Çiçek’in sözünü de başta şahsınız olmak üzere herkese hatırlatıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim. Ben de katılıyorum, sağ olun, teşekkür ederim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Üçer, buyurun. Nedir konu?

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, şu an Van’da eksi 10-15 derece soğukta yaşamını devam ettirmek zorunda kalan, konteynerde yaşamını devam ettirmek zorunda kalan 111 aileyle ilgili kısa bir Meclis bilgilendirmesi yapmak istiyorum ve Meclisin en önemli görevlerinden biridir şu anki durum. Müsaadeniz olursa…

BAŞKAN – Sayın Bakana yönelik mi yoksa genel olarak mı?

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Genel, Meclisi bilgilendirmek ve Bakanı da sorumluluğa davet etmek için.

BAŞKAN – Ama, şimdi görüştüğümüz konuyla bu konunun ilgisi yok Sayın Üçer. Eğer konu Sayın Bakanı ilgilendiriyorsa yanına gelip söyleyin.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Bakanı ve Meclisin tümünü ilgilendiriyor Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buradaki konuşmaların, buradaki açıklamaların konuştuğumuz konuyla ilgisi olması gerekiyor Sayın Üçer.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – 111 aile Sayın Bakanı ve Meclisi ilgilendirmiyorsa kimi ilgilendiriyor?

BAŞKAN - Sayın Üçer, şu anda bütçeyi görüşüyoruz.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Tam da onlara ayrılacak bütçeyle ilgili…

BAŞKAN - Açıklama isteğinin konuşulan konularla ilgili olması gerekiyor, lütfen…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, İç Tüzük gereği Meclisi bilgilendirmek üzere, acil bilgilendirme amacıyla söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Ama, bu bilgilendirme talebinizin konuşulan konuyla ilgili olması gerekiyor Sayın Üçer. O zaman bütün milletvekili arkadaşlar istediği zaman söz alsın.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Siz İç Tüzük’ü ihlal ediyorsunuz. “Ben istediğime söz veririm, istemediğime vermen.” diyorsanız o ayrı bir şey. İç Tüzük sorumluluğunuz gereği bana söz hakkı vermek zorundasınız.

BAŞKAN – Hayır, hiç değilim, bana böyle dayatma yapmayın, hiç değilim, o benim takdirimde.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Yani, sizin takdirinizde olması “Söz hakkı vermeyeceğim.” yetkisini…

BAŞKAN – Şu anda konuşulan konuyla ilgili olarak söz istiyorsanız size söz veririm. Bakın, şu anda konuşulan konuyla ilgili söz istiyorsanız bir dakika size yerinizden söz veririm ama konu başka bir şeyse, rica ederim, takdir hakkımı kullanmak durumunda kalabilirim.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Başkanım, daha ne olacak, şimdi Türkçe konuşuyoruz, konunun ne olduğunu tanımlıyoruz, bunun üzerinde polemik yapmadan söz hakkı verecekseniz lütfen verin. Bunu söylüyorum. Ben konunun ne olduğunu açık ve net bir dille ifade ediyorum. (Gürültüler)

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Böyle bir usul yok, bütçe görüşüyoruz.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Böyle bir şey yok.

BAŞKAN – Sayın Üçer, tekrar etmiyorum, tekrar ettirme durumunda bırakmayın bizi. Sayın Bakanı ilgilendiren bir konuysa lütfen yanına gidip söyleyin.

Sayın Altay, buyurun.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Elini sokacağın yeri göstereceğim! Hoplayıp, zıplama!

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Hoplayan, zıplayan sensin.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Terbiyesiz!

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sakin ol.

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Burada hoplayan, zıplayan yok! Ağzından çıkanı da kulağın duysun!

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Ben küfür etmiyorum, gözüne sokacağım diyorum. Ben asla küfür etmedim, kimseye de küfür etmem.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – “Ben istediğime söz veririm, istediğime söz vermem.” diyecekseniz… Söz verecekseniz verin, vermeyecekseniz…

BAŞKAN – Olur, tamam, bir daha size sorar davranış yaparım.

Sayın Altay, siz biliyorum, 69’uncu maddeye göre…

Buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, Anayasa’nın 87’nci maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerini ifade etmiştir, tanımlamıştır.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Öyle hoplayıp zıplamayın!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Çok konuşma, otur be yerine! Hoplayıp zıplayan sensin.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bir dakika kardeşim!

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Hoplayıp zıplama, öyle el kol hareketi yapma!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Hoplayan, zıplayan sensin!

ÖZDAL ÜÇER (Van) – El kol hareketi yapma!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sen eline bak önce!

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sabrımızı çok taşırma, el kol hareketi yapma!

ÜLKER CAN (Eskişehir) – Ne yapacaksın sabrın taşarsa?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bu görev ve yetkiler aynı zamanda milletvekillerinin de görev ve yetkileridir. Bu çerçevede bütçe yapmak milletvekilinin üçüncü temel görev ve yetkisidir. Sayın Bakan -iyi niyetle de olabilir ancak- hatibimiz için “Bütçeyi değerlendiremiyorsun.” ifadesinde bulunmak suretiyle kamuoyunda ve Genel Kurulda milletvekilimizin göreviyle ilgili eksik olduğu kanaatinin oluşmasına sebep olmuştur.

BAŞKAN – Sayın Yüceer’in şahsıyla ilgili mi söyledi?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bu, bir sataşmadır. Kaldı ki sözü talep eden bir kadın milletvekilidir, muhatap bir kadın bakandır.

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bir sorun olacağına asla ihtimal vermem ama Sayın Başkan, siz bir konuşmadan sonra “Benim verdiğim rakamlardan başka türlü rakam verdi.” diyene burada söz verip de buraya söz vermezseniz ben bunu asla kabul edemem.

BAŞKAN – Sayın Altay, 69’u uyguluyorum. Eğer Sayın Yüceer’in şahsına yönelik bir sataşma varsa elbette ki söz vereceğim ama…

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Tutanakları getirtin Başkanım.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bütçeyi değerlendiremiyorsun.” ifade bu. Milletvekilinin görevi bütçe yapmak.

BAŞKAN - Bu lafı Sayın Yüceer’in şahsına mı kullandı?

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Şahsıma yönelik…

BAŞKAN – Buyurun o zaman, iki dakika… (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok!

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

10.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Bu iki dakikayı bu kadar zor almamayı ümit ederdim Sayın Başkan Vekilimiz.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Alma o zaman, niye alıyorsun?

BAŞKAN – Usulü uygularsanız öyle oluyor Sayın Yüceer.

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Şimdi öncelikle, Sayın Bakan “Bütçeyi değerlendirememişsin.” dedi. Doğrudur, bütçeyi değerlendiremedik, zaten çıkan bütün hatipler de değerlendiremediğimizi ifade ediyor ama bunda kusur muhalefet milletvekillerinde midir, Parlamentoda mıdır, bunda asıl sizi sorgulamak lazım. Bakın, denetim raporlarını, tabloları, defterleri kaçıran, denetimden muaf tutan ve Sayıştayın denetiminden kaçıran, olanı da buraya getirmeyen bizler değiliz, ben değilim. Dolayısıyla, bu konuda eksiklikler olmuştur ama bu eksiklik, bu kusur bizim kusurumuz değildir; asıl, bu Sayıştay raporlarını buraya getirmeyenlerindir ve bu, dediğimiz gibi de meşru değildir, hakkaniyetli değildir.

Artı, “Sadece rakamlardan oluşmaz.” dedim bütçe, doğru, rakamlardan oluşmaz. Biz Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün görevlerini biliyoruz. Kadının statüsünün, kadın-erkek eşitliğinin, kadına karşı şiddetin ve ayrımcılığın önlenmesinin toplumsal alanın her yerinde olması gerektiğini ama rakamlara baktığımızda ve yaşama baktığımızda hiç de böyle olmadığını, olamadığını görüyoruz.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sen hâlâ parmak gösterip konuşuyorsun, ayıp ya!

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Ne diyorsun ya!

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Evet, Sayın Bakan “Bu akşamdan sabaha olmaz.” dedi. Katılıyoruz, biz de bunu söylüyoruz, akşamdan sabaha olmaz ama samimi politikalarla olur, samimiyetle inanarak güçlü bir politik iradeyle olur. Sizde eksik olanlar, bu süreçte bizim için, bizim tarafımızdan değerlendirmeler budur.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Bana kimsenin “Konuşma lan!” deme hakkı yok.

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Artı, biliyorsunuz, Gezi’de birçok kadın “Akrep” denilen araçlarda taciz edildi, çırılçıplak soyularak arandı, bir sürü hakarete, sözlü tecavüz tehditlerine maruz kaldı. Peki, bunlara karşı… Ki sizin göreviniz bunları engellemek, onların haklarını korumak, bu tacize, şiddete engel olmak değil mi? Yoksa, sizin göreviniz sadece olmuşla ölmüşe müdahil olmak mı? Bizim söylemeye çalıştığımız buydu ve şu an Ali İsmail’in annesinin söylemek istediği de bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Yoksa, Sayın Fatma Şahin’in şahsına değil, Bakan Fatma Şahin’in şahsına helal etmediğini söylüyor. Benim için de durumun özeti budur.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, konuşma sırası…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, şimdi, İç Tüzük 60’a göre “Çok kısa bir sözü olduğunu belirten üyeye Başkan, yerinden kısa bir konuşma izni verebilir.” diye yazıyor. Buradan da, Van Milletvekilimiz de Van’dan gelmiş durumda ve orada da biliyorsunuz, konteynerde kalan ailelerin dışarıya atılması, elektrik ve susuz bırakılmasıyla ilgili, yaşamı tehdit eden çok acil bir durum var. O nedenle, yerinden çok kısa bir söz talebimiz var hem Genel Kurula hem de Hükûmet, Kabine üyelerini bilgilendirmek amacıyla söz talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Baluken, bana 60’ıncı maddeyi okuyorsunuz, teşekkür ederim ama 60’ıncı maddenin ikinci fıkrasını da okumanızı size öneriyorum. Lütfen… Hukukçu arkadaşlarınızla değerlendirin.

SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Basın toplantısı yapabilirler.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, bakın, bu maddeyi siz hep milletvekillerine söz vermemek üzerine kullanıyorsunuz.

BAŞKAN – Hayır…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Tutumunuz doğru değildir.

BAŞKAN – Hayır, hiç öyle bir şey yapmıyorum, ikinci fıkrayı hatırlatıyorum size.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Biz, Van’daki durumla ilgili yerinden kısa bir bilgilendirme yapmak istiyoruz. Acil bir durum olduğunu söylüyorum.

BAŞKAN – Şimdi, bakın, yerinden kısa bilgilendirme yapmak için burada konuşulan konuyla ilgili olması gerekiyor Sayın Baluken.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Birinci fıkrada son derece açık, Sayın Başkan: “Adını önceden kaydettirmeyen veya oturum sırasında Başkandan söz almayan hiç kimse konuşamaz.”

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesinin ikinci fıkrası bunu amirdir.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, öyle şey olur mu?

BAŞKAN – Açın, okuyun o zaman ikinci fıkrayı.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Şimdi, Bingöl’de bu dakika itibarıyla deprem olursa, o depremle ilgili acil bir durum olursa siz bize söz vermeyecek misiniz? Yani, böyle bir uygulama yok.

BAŞKAN – Sayın Baluken, bu örnekleri çoğaltırsanız burada söz vermekten başka hiçbir şey yapamayız.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır, acil bir durum var diyoruz. Yaşamı tehdit eden acil bir durum var.

BAŞKAN – Buyurun, söylesinler sayın bakanlara.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Çocukların, kadınların yaşamını tehdit eden acil bir durumla ilgili…

BAŞKAN – Sayın Şahin’e söyleyebilirler burada.

SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Basın toplantısı yap.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Genel Kurulu bilgilendirelim efendim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Niye böyle yapıyorsunuz? Yani, acil bir durumda, afet durumunda…

FATİH ŞAHİN (Ankara) – “Soru-cevap” diye bir şey var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Soru-cevap bölümünde vereceğim söz kendisine, tamam? Soru-cevapta…

Teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, böyle bir usul…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan… Özür dilerim. Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız açıklamalarını yaparken… Engelli vatandaşlarımızın ücretsiz olarak toplu ulaşım araçlarından yararlanmasıyla ilgili bir kanunu Meclis çıkardı.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Efendim, soru sorsun. Böyle korsan konuşuyor herkes. Mecbur değiliz bunları böyle dinlemeye.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ancak, bununla ilgili yönetmeliğin çıkarılacağı söylendi, yönetmelik çıkarılmadığı için vatandaşlarımız mağdur.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Sayın Başkan, izin vermeyin lütfen! Neye göre konuşuyor? Hangi maddeye göre konuşuyor? İç Tüzük var burada! Bunu dinlemek zorunda değiliz!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Bakanımız bu konuda da bir açıklama yaparsa mutlu olurum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal. Neye göre, hangi gerekçeyle konuştuğunuzu, usulün hangi maddesine göre konuştuğunuzu önce bir belirtin de ondan sonra size söz hakkı vereyim veya vermeyim. Lütfen…

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Mecbur değiliz bunu dinlemeye bu kadar! Yeter Sayın Başkan!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama doğru bir şey söyledik Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bu işin cılkı çıktı yani.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Sayın Başkan, yeter artık!

BAŞKAN – Lütfen… Tüzük’ü iyi okuyalım, iyi yorumlayalım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, Tüzük benim elimde, 60’ıncı madde “gündemdeki konu” diyor.

BAŞKAN – Lütfen… Ne için konuşacağınızı…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben gündemdeki konuyu huzura getirdim.

BAŞKAN – Tüzük’ün ilgili maddesine göre söyleyerek konuşun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, yani konuyu bitirdim ama siz uzatıyorsunuz.

BAŞKAN – Bu İç Tüzük nedir? Usuldür, değil mi?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, İç Tüzük ne diyor? “Gündemdeki bir konu” diyor. Ben söyledim bitti ama siz uzattınız.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)

1) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)

1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)

1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)

1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)

1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

BAŞKAN – Sağlık Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu.

Buyurun efendim.

Süreniz yirmi dakikadır.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Saygıdeğer Başkanım, yüce Meclisimizin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağlık Bakanlığımızın 2014 yılı bütçesinin Genel Kurula sunumu için söz almış bulunuyorum.

Konuşmama, Sağlıkta Dönüşüm Programı’na on bir yıl boyunca bu yüce çatı altında çok büyük destek veren siz  değerli milletvekillerimize teşekkür ederek başlamak istiyorum.

Başta hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık çalışanlarımıza özellikle ve öncelikle teşekkür borcumuzu ifade etmek isterim.

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın ruhunu ve gereklerini sağlık çalışanlarımız içselleştirmemiş olsalardı biz bugün bu başarılardan bahsedemezdik. Bu büyük başarının gerçek kahramanları olan doktorlarımıza, hemşirelerimize, bütün sağlık çalışanlarımıza ve büyük fedakârlıklarla hizmet bayrağını taşıyan değerli sağlık yöneticilerimize huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Hiç şüphe yok ki bu süreçte en büyük teşekkürü halkımız hak ediyor. Bu millet, bu asil millet kendisine sunulan hizmeti büyük bir kadirşinaslıkla destekledi, her seçimde arkamızda durarak bize güç verdi. Bu sayede büyük dönüşümü gerçekleştirmemiz mümkün oldu. Hizmetlerin en iyisine, en güzeline layık olan aziz milletimize de huzurlarınızda teşekkürlerimi sunuyorum.

“Önce insan, önce sağlık.” diyerek yola çıktık ve devasa bir dönüşümü gerçekleştirdik. 2002 yılında 71,8 olan doğumda beklenen yaşam süresi 2012 yılında 76 olarak gerçekleşti. Bebek ölüm hızı bin canlı doğumda 31,5‘ten 7,4’e, anne ölüm oranı, 100 bin canlı doğumda 64’ten 15,4’e; sağlık hizmetlerinden genel memnuniyet oranı yüzde 39,5’tan yüzde 75’e yükseldi. Daha birçok göstergede önemli iyileşmeler ve gelişmeler oldu. Bütün bunları istikrarlı bir yönetimle, gelişen ekonomiyle yaptık. Çok açık söylemeliyim ki Sağlık Bakanlığının tek başına böyle devasa bir reformu gerçekleştirmesi mümkün değildir. Bunun arkasında kararlı bir Hükûmet, bu meseleyi sahiplenen bir Başbakan var. Destek veren Maliye, Hazine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarına ve yüce Meclise tekrar burada teşekkür ediyorum.

Bu başarılarımızın uluslararası yansımaları ülkemizin, hepimizin iftihar vesilesidir. Bakın, Dünya Sağlık Örgütü ülkemizin sağlıktaki durumunu 2002 yılı için şöyle özetliyor: Yeni bin yılın başında Türkiye, sağlık sektörünün performansı, sağlık sonuçları, mali koruma ve hasta memnuniyeti penceresinden bakıldığında hem OECD ülkeleri arasında hem de Dünya Sağlık Örgütü Avrupa bölgesinde en alt sıradaydı. Aynı Dünya Sağlık Örgütü 2012 yılında ise “DSÖ Tallinn Sözleşmesi’nin ‘sağlıkta hakkaniyet’ ve ‘cevap verebilirlik’ prensiplerini uygulayan ülkeler için Türkiye başarılı bir örnektir.” diyor. Meksika örneği veren arkadaşlarımıza bu cümleleri de hatırlatmak isterim.

Evet, bütün bu takdirlerin ışığında diyoruz ki: “Durmak yok, yola devam!”

Dünya Sağlık Örgütünün Tallinn Sözleşmesi ve “Sağlık 2020 politikalarıyla uyumlu 2013-2017 stratejik planımızı hazırladık. Dünya Sağlık Örgütü, yaptığımız bu stratejik planla ilgili -şu ifadeleri kullanıyor- Türkiye Sağlık Bakanlığı stratejik planının Dünya Sağlık Örgütü Avrupa bölgesindeki diğer üye ülkeler için örnek olabileceğini ifade ediyor.

Değerli milletvekilleri, şimdi Sağlıkta Dönüşüm Programı ile ilgili neler yaptığımızı, bundan sonra neler yapmayı planladığımızı kısaca anlatmak istiyorum. Elbette, yürüttüğümüz bu devasa dönüşüm programını bu kısıtlı zaman diliminde tam olarak anlatmam çok mümkün değil. Yüce heyetinize kısaca arz etmek istediğim, başta koruyucu sağlık ve anne çocuk sağlığı hizmetleri olmak üzere birinci basamak sağlık hizmetlerini güçlendirdik. Koruyucu ve temel sağlık hizmetleri için 2013 yılında ayrılan bütçe 7,4 milyar TL iken bu rakamı yüzde 13 oranında arttırarak 8,3 milyar TL’ye çıkarttık. Aşılama programına dünyanın en gelişmiş aşılarını ilave ettik. Aşılama hizmetlerini tamamen ücretsiz sunuyoruz. Yüksek aşılama oranlarına devam ediyoruz. Anne ve bebek sağlığı hizmetlerini yaygınlaştırdık ve güçlendirdik. 2002 yılında doğum öncesi bakım hizmetleri yüzde 70 iken 2012 yılında yüzde 97’ye ulaştık. Hastanelerde yapılan doğum oranı yüzde 69’lardan bugün yüzde 97’lere gelmiş durumda. Bebek izleme oranı yüzde 62’lerden yüzde 99’lara ulaştı. Bebek dostu hastane sayısı 141’den 962’ye çıktı. Ülke genelinde yeni doğan tarama programlarını yaygınlaştırdık ve genişlettik. Bu kapsamda, doğuştan kalça çıkığı tarama programlarını yaygınlaştırıyoruz. İşitme taramasını okul çağı çocuklarında da başlatıyoruz. Okul öncesi, çocuklarda, kırma kusurlarına yönelik görme taramalarını başlatıyoruz. Koruyucu ağız ve diş sağlığı hizmetlerini genişletiyoruz. 55 ilde 85 sağlık tesisinde 600 yatakla anne oteli hizmetini sunmaktayız. Aile hekimliğiyle birinci basamak sağlık hizmetlerini güçlendirdik. Aile hekimi sayımız bugün 21.200’e ulaştı. Aile hekimi başına düşen nüfusu 2017 yılına kadar 3 binin altına düşürmeyi hedefliyoruz. Aile hekimliğinde yaşa özel periyodik muayeneleri başlatıyoruz.

Değerli arkadaşlar, sağlığın korunması için kapsamlı programları hayata geçirdik. Bu kapsamda kalp damar hastalıkları, kanser, diyabet, kronik solunum yolu hastalıkları başta olmak üzere belirli hastalıklar için ulusal programları uygulamaya koyduk. Özellikle tütünle mücadelede önemli mesafeler katettik. Dünya Sağlık Örgütünün uluslararası değerlendirme kriterlerine göre sigarayla mücadelede 2012 yılında en yüksek uygulama puanı alarak bu alanda lider ülke olduk. Bütün bu programları “sağlığın geliştirilmesi ve teşviki” diye adlandırdığımız programa entegre şekilde yürütüyoruz ve geliştiriyoruz.

Biliyorsunuz, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’miz ile bu alanı yürütmek için genel müdürlük kurduk. İnşallah bu yeni yapıyla salgın hâlindeki obezite başta olmak üzere diğer bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadelemizde etkili sonuçlar alacağız.

Evde sağlık hizmeti uygulamasına devam ediyoruz. Yatağa bağımlı hastaların evde yapılabilecek tıbbi bakım ve rehabilitasyonlarını ev ortamlarında gerçekleştiriyoruz. 2013 yılının ilk dokuz ayında 346 bin kişiye ulaştık. İhtiyacı olan herkese hizmet veriyoruz.

Çok Sektörlü Sağlık Sorumluluğu Geliştirme Programı’nı “devletin tümü, toplumun tümü” anlayışıyla geliştirdik ve yürütüyoruz. Tüm sektörlerle birlikte çalışıyoruz.

Kısaca tedavi hizmetlerimizden de bahsedecek olursak 2002 yılında kişi başı hekime müracaat 2,2 iken 2012 yılında 8,2’ye çıktı. Nitelikli yatak oranımızı 2002 yılında yüzde 6’dan 2012 yılında yüzde 34’e ulaştırdık. Hedefimiz 2017 yılı sonuna kadar bu oranı yüzde 90’ın üzerine taşımak. Yoğun bakım yatak sayımızı da -2002 yılında 869 iken- 11.130’lara yükselttik. Hastanelerimizin hem tıbbi teknoloji kullanım kapasitelerini artırıyoruz hem de kalite ve güvenliğini denetliyoruz. 2013 yılında 314 radyolog ile 301 hastanenin MR, BT, mamografi tetkiklerini 188 kardiyolog ile de 188 hastanede koroner anjiyografilerin uygunluğunu denetledik.

Biliyorsunuz, ülkemizin sağlıkla ilgili en önemli meselelerinden biri de organ nakilleridir. Ülke genelinde canlı ve kadavradan gerçekleşen tüm organ nakilleri ile organ bekleyen hasta bilgilerini içeren yeni Ulusal Organ Nakli Bilgi Sistemi’ni oluşturduk. Bu sayede 2002 yılında 745 olan organ nakli sayımız 2013 yılında 4.196’larda gerçekleşti. Burada, tabii, organ bağışı konusunda, önümüzdeki dönemde, öncelikle bu yüce Meclisteki siz değerli milletvekili arkadaşlarımıza ve tüm kamuoyuna yeni bir kampanyada önemli sorumluluklar düşüyor ve bu anlamda hepinizin desteğini de beklediğimizi burada ifade etmek isterim.

Merkezî hastane randevu sistemini tüm Türkiye’de yaygınlaştırdık. Vatandaşlarımızın 182 numaralı çağrı merkezi üzerinden telefon ile randevu almalarını sağladık. Telefonların ücretli olmasıyla ilgili, inşallah, telefonla randevuda 1 lirayı geçmeyecek bir çalışmayı yürütüyoruz, bunu da en kısa zamanda sonuçlandıracağız. Ama burada bir şeyi daha söylemek isterim: İnternet üzerinden randevular ücretsizdir. Dolayısıyla, telefon kullanan tüm hastalarımızın İnternet üzerinden ücretsiz şekilde randevu alabileceklerini de bilmelerini burada ifade etmek isterim. Günlük ortalama 225 bin işlem gerçekleştiriyoruz. Randevu alarak muayene olma oranı yüzde 45’lerde, 2014 yılında bu oranı yüzde 65’lere taşımayı hedefliyoruz. Bakanlığımıza bağlı tüm hastanelerde “hasta hakları birimi” kurduk ve “hekim seçme hakkı” getirdik. İlaç fiyatlarını ucuzlattık. Tüm dünyada büyük takdir toplayan ilaç takip sistemini kurduk. Bu sistem, karekod kullanılan ve izleme yapılabilen ilk yaygın uygulamadır. Bilindiği üzere karekod ilacın parmak izidir ve 2014 yılından itibaren -inşallah- telefonlarımıza vereceğimiz programlarla hastalarımız kendi aldıkları ilacın karekodunu okutarak bu ilacın “Ruhsatlı mı, izinli mi ve takibi yapılmış mı?” Özgür kardeşim bunu da takip edebilecekler ve dünyada ilk olacak.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İnşallah…

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) –  Herhâlde, teşekkür için -sataşma yok burada- söz alabilirsin.

Reçete bilgi sistemini uyulamaya koyduk. Akılcı İlaç Kullanımı Ulusal Eylem Planı 2013-2017’yi hazırladık. Güvenli ürüne erişimi sağlamak ve kayıt dışı ekonomiyle mücadele kapsamında ülkemizde üretilen veya ithal edilen tıbbi cihazların ve kozmetik ürünlerin piyasaya sürülmesi, denetimi, takibi ve gözetimini yapmak üzere üretim, ürün takip sisteminin kurulması çalışmalarına başladık.

Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; yalnızca şehirlerde değil köylerde de 112 acil hizmeti sunmaya başladık. İstasyon sayısını artırıp ambulanslarımızı en son teknolojilerle donattık. Sisteme, hava ve deniz ambulanslarını ekledik, eklemeye devam ediyoruz.

Bakınız, sadece 2013 yılı içinde ulusal ambulans filomuza dâhil edilen yeni ambulans sayımız 710’dur. 2002 yılında Türkiye'nin toplam ambulans sayısı 634’tü, yalnız 2013 yılında Türkiye’nin sağlık hizmetine 710 yeni ambulansı sunduk.

Avrupa’nın en büyük medikal kurtarma ekibini kurduk. 81 ilimizde özel eğitimli 5.367 sağlık personeli yetiştirdik. Bu ekiplerimiz ülke içinde ve ülke dışında göğsümüzü kabartan kurtarma operasyonlarına katıldılar.

2002 yılında hizmet alımı dâhil 256 bin olan çalışan sayısını 2013 yılında 516 bine ulaştırdık yani 260 bin kişilik net bir artışımız var. Uzman hekim, pratisyen hekim, diş hekimi, hemşire, ebe başına düşen nüfusun en fazla olduğu il ile en az olduğu il arasındaki farkı 13’ten 3’e indirdik. Dolayısıyla, hakkaniyetli ulaşımın da altyapısını kurduk.

Sağlık yatırımlarında çok büyük ilerlemeler katettik. 2003-2012 yılları arasında 610’u hastane ve ek binası olmak üzere, 1.522’si birinci basamak sağlık kuruluşu olmak üzere, 2.132 sağlık tesisini tamamladık. Şehir hastanelerinin ülkemizin özellikle bölgede sağlık merkezi olması konusunda önemli bir vizyona hizmet edeceğine inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; kamu sağlık harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki oranı 2002 yılında 3,8 iken 2012 yılında devasa bir dönüşüme rağmen bu rakam sadece yüzde 4,1 oldu. Burada geldiğimiz noktayı vereceğim, 2 rakamla dikkatlerinize sunmak isterim. Bu, aynı zamanda “Sağlıkta çok para harcıyorsunuz.” tezine verilecek basit bir cevaptır. Ülkemizde 2012 yılında kişi başına kamu sağlık harcaması 753 satın alma gücü paritesi / dolar iken OECD ülkelerinde bu rakam yirmi beş yıl önce yani 1987 yılında 739 satın alma gücü paritesi / dolardır. Bu rakamlar, sunduğumuz sağlık hizmetlerinin finansal verimliliğinin ne kadar doğru olduğunu, ne kadar yüksek olduğunu da göstermektedir.

Burada bir hususa daha dikkatinizi çekmek isterim. İddiaların aksine, cepten yapılan sağlık harcamalarının oranı da azaldı. Bakın, TÜİK’in açıklamış olduğu son rakamlar ne diyor? Yorumsuz olarak sizlerle paylaşmak istiyorum: Cepten yapılan sağlık harcamasının toplam sağlık harcaması içindeki payı 2002 yılında yüzde 19,8 yani yüzde 20 iken 2012 yılında yüzde 15,4 yani yüzde 15,5’larda.

Değerli arkadaşlar, konuşmamın sonunda önümüzdeki dönem hedeflerimizden de kısaca bahsetmek istiyorum. Gece gündüz demeden çalışmalarımıza devam ediyoruz, edeceğiz. Gücümüzü, heyecanımızı ve enerjimizi milletimiz için harcayacak çok daha geniş ufuklara yelken açarak devam edeceğiz.

Gemi Hastane Projesi’ne başladık. Sağlık turizmi kapsamında elde edilen gelirlere vergi muafiyeti getirdik, konaklama tesislerinde sağlık kuruluşu kurulup işletmesi imkânı sağladık. Sağlık tanıtımlarını da önümüzdeki dönemde artıracağız. Ülkemizde serbest sağlık bölgeleri kurulabilmesinin önünü açtık ama burada özellikle Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi inşallah 2014 yılı mart, nisan aylarında ülkemizin hizmetine girecek.

Zamanın sonlarına geldik. Klinik kalite standartlarını geliştiriyoruz. Diyabet, gebelik süreci, doğum, diş protezi, kalça protezi, koroner kalp hastalığı gibi birçok konuda klinik değerlendirmeleri yapıyoruz.

Bizim için en büyük şeref, aziz milletimize hizmet etmektir. Bununla iftihar ediyoruz, gücümüzü milletimizin hem oyundan hem de dualarından alıyoruz. Bize bu millet dua etsin, bize bir defa Allah razı olsun desin yeter, başka bir şey istemiyoruz.

Hepinize teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şimdi şahsı adına aleyhte olmak üzere Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli Milletvekili.

Süreniz beş dakikadır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve hâlâ içeride olan tutuklu milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı vatandaşın daha ucuz ve daha kolay ulaşabileceği istediği doktorunu ve istediği hastaneyi seçmesi için geçirdiğini ifade ediyor. Biz ne dedik? Hasta ile hekim arasındaki güveni ortadan kaldıran, performansa dayalı bu sistem aslında kamusal bir hak olan sağlığı piyasalaştırmaktadır, özelleştirmektedir dedik, gün geldi, bunda tıkanırsınız dedik, bize kulak asmadınız.

Bakın, Sayın Bakanım, gelinen noktayı, sizi dikkatle dinledim, verdiğiniz rakamların benzerini, ben de Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğünün verdiği verilerle sizinle paylaşmak istiyorum. Hem de paylaşırken, hemen hemen hepiniz bu kürsüye çıkarken 2002’yi milat olarak kullanıyorsunuz ya, ben de 2002’yi milat olarak kullanıp sizinle paylaşmak istiyorum. Yıl 2002, Türkiye’deki toplam hastane sayısı 1.150, bunun 250 tanesi özel hastane. Yıl 2012, toplam hastane sayısı 1.480, bunun 580’i özel hastane. Yani, Türkiye’deki özel hastane sayısı devri Hükûmetiniz döneminde yüzde 120; 2,5 kat arttı. Bitmedi, 2002 yılında Türkiye’de toplam yatak sayısı 165 bindi, bunun 12 bin tanesi özel hastanelerdeydi. Yıl 2012, 200 bin yatağımız var, bunun 36 bini özel hastanelerde. Yani, özel hastanelerdeki yatak sayısındaki artış devri Hükûmetiniz döneminde yüzde 300 Sayın Bakanım. Bitmedi, bir şey daha hatırlatayım: 2002 yılında hastanelere müracaat eden hasta sayısı 124 milyon kişi, bunun 5 milyonu  özel hastanelere müracaatını yaptı. Yıl 2012, hastanelere müracaat eden hasta sayısı 355 milyon, bunun 67 milyonu özel hastanelerden müracaat etti yani devri Hükûmetiniz döneminde özel hastanelere müracaat eden hasta sayısı 12 kat artmıştır Sayın Bakanım. Bir örnek daha vermek istiyorum: 2002 yılında, Türkiye’de toplam 5 milyon 500 bin hastanın hastanelere yatışı yapıldı, bunun 500 bini özel hastanelerdeydi. Yıl 2012, hastanelerimizde yatan hasta sayısı toplam 12 milyon, bunun 3,5 milyonu özel hastanelerde yani devri Hükûmetiniz döneminde özel hastanelerde yatan hasta sayısı 7 kat arttı. Benzerini ameliyat sayılarında da verdiğiniz istatistik rakamlarında ifade edebilirim.

Bunları niye söylüyorum değerli milletvekilleri? Şimdi, iktidara geldiğinizde sağlığa ayırdığınız bütçe 10 milyar Türk lirası gibiydi. Bu pasta şimdi 50 milyar-60 milyar gibi bir rakama geldi. Nereye verdiniz? Kamu yatırımları yerine özele yatırdınız ve bunu piyasalaştırdınız. Rakam mı istiyorsunuz, size rakam vereyim: SGK’nın 2002 yılında özel hastanelere ödediği para 500 milyon lira. Yıl 2012, SGK’nın özel hastanelere ödediği para 8-9 milyar Türk lirası yani 20 kat artmış. Getirdiğiniz nokta, Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla, uygulamalarınızla sağlığı bir hak olmaktan çıkardınız, artık bir kamu hizmeti olmaktan çıktı, parası olanın hizmet alacağı bir alana getirdiniz. Gün geçtikçe de artan bu para sıkıntısını ya kamu-özel ortaklığı şirketiyle uluslararası finans kuruluşlarının kapısına gidiyorsunuz ya da vatandaşın cebinden katkı payından alıyorsunuz. Sayın Bakanım, ben sizi dinledim. Sizin verdiğiniz rakamlarla ben de bir rakam veriyorum. Kişi başına kamu sağlığı harcaması Türkiye’de 750 dolar. Yine, bu istatistik rakamlarında kişi başına toplam sağlık harcaması 980 dolar. Fark 230 dolar. Kim veriyor bu farkı? Vatandaşın cebinden alıyordunuz. Nereye denk geliyor rakam? Yüzde 24’e denk geliyor. Hani siz Sağlıkta Dönüşüm Programı ile –özelleştirme değil- hizmeti vatandaşa daha ucuza verecektiniz? Olmadı. Benzer bir örnek daha vereyim: Özellikle ekonomik noktada tıkanacağınızda uluslararası finans kuruluşlarına gittiniz. “Kamu-özel ortaklığı” diye acayip bir şey var -tanımını yapamıyorum- ne diyorsunuz insanlara? “Gel, arazisi benden, yapım bedeli benden, hizmetin kirası benden, hatta yüzde 70 yatak doluluk oranını ben veriyorum, yeter ki gel Türkiye'de hastaneyi kur.” Sayın Bakana soruyorum, insafınıza ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) – …vicdanınıza sesleniyorum: Bunun adı özelleştirme değil mi? Gün gelir bu toplumun sağlığı bozulduğunda bunun altından kalkamazsınız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, onuncu turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.

Biraz sonra soru-cevap işlemine geçeceğiz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Soru-cevap işlemine geçmeden önce acil bir durumla ilgili söz talebimiz olacak İç Tüzük 60’a göre.

BAŞKAN – Evet, ben o konuda söz vereceğim demiştim.

Bir dakika süre veriyorum Sayın Üçer’e yerinden.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

7.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, şu anda Van’da depremzede pek çok ailenin zor şartlarda yaşamlarını sürdürmeye çalıştıklarına ve bu aileler için ne yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu an Van’da bir insanlık trajedisi yaşanıyor, yaklaşık üç yıldır devam ediyor. Binlerce aile kendi olanaklarıyla bir yerlerde barınma durumunda kaldılar. Tabii, bu, devletin sosyal sorumluluklarını yerine getirdiği anlamını taşımıyor ama hâlihazırda 111 aile -20’lere varan soğukta çocuklarıyla beraber; özürlü, engelli ve bakıma muhtaç yaşlılarıyla birlikte konteynerde elektrikleri kesilmiş bir vaziyette yaşıyorlar. Sayın Vali bugün elektriğin verileceğini söyledi, umuyoruz ki elektrikleri hiç kesilmesin. Üç aydır elektrikleri kesik, o ailelerde engelli çocuklar var, psikolojik sorunlu bireyler var hem Aile Bakanlığının hem Sağlık Bakanlığının hem Başbakanlığın sorumluluğunda olan bu ailelerin korunması için ne yapılacak?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Üçer.

Şimdi, soru-cevap işlemine başlayacağız.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Biraz da belediye baksın…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sana belediye baksın.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) –Cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Söz mü istediniz?

Buyurun Sayın Bakan.

8.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in, Van Milletvekili Özdal Üçer’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Bu konu bizim yakın takibimizde. Van Valimizle beraber yönettiğimiz bir konu. 

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Çöplerini toplarken…

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Sayın  Vekilim, cevap veriyorum.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Bakanım, bu hep bize oluyor.

BAŞKAN – Sayın Üçer…

ÖZDAL ÜÇER (Van) - Biz konuşurken burada “Konuşma lan.” diyen kesimler oluyor…

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Tamam, ben cevap veriyorum.

BAŞKAN – Sayın Üçer, lütfen…

ÖZDAL ÜÇER (Van) -  …başka sataşmalar oluyor.

BAŞKAN – Sayın Üçer, lütfen… Sayın Bakan açıklama yapıyor. Rica edeyim…

Buyurun Sayın Bakan.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Şimdi, 150 konutta kalan ailelerimize “Kira desteği verelim, oradan sizi çıkartalım.” denmesine rağmen, “Bize ev verirseniz ancak oradan çıkarız.” dendi. 75 aile sonradan kira yardımını kabul etti, konteynerden çıktı, 75 aile kira yardımını kabul etmediği için konteynerde kalmaya devam ediyor. Biz, şu anda, bu ailelerin neye ihtiyacı varsa -biz Valimizi o şekilde talimatlandırdık- biz sosyal yardımlardan bunu fonlayacak durumdayız. Önümüzdeki hafta da fon kurulumuz toplanıyor. Neye ihtiyaçları varsa, bu ihtiyacı giderecek şekilde her türlü yardımı vereceğimizi, hem istihdam hem şartlı nakit transferlerinden bu ailelerimize pozitif ayrımcılık yapacağımızı söyledik. Dolayısıyla, eğer, burada bir sorun varsa, tamamen, beraber gidip bunu beraber de yönetebiliriz. Oradaki bir kadının, bir çocuğun, bir ailenin üşümesi bizim üşümemiz anlamına gelir. İnatlaşmadan bu sorunu çözmemiz gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler, sağ olun, çok teşekkür ederim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Bakan, bir  konut sözü verirseniz…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel….

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, biraz önce, Tarım Bakanımız Sayın Mehdi Eker, bir tartışma sırasında, Bakanlığı süresince kendisine yöneltilen hiçbir soruyu cevapsız bırakmadığını ifade etti.

BAŞKAN – Tamam Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oysa 24’üncü Dönem…

BAŞKAN – Soru-cevap kısmında sorarsınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır…

BAŞKAN – Böyle bir usul yok. Lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 24’üncü Dönem üçüncü, dördüncü yasama yıllarında toplam 30 soruya cevap vermemiştir. Tutanaklara geçmesi açısından arz ediyorum.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)

1) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)

1) Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)

1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)

1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)

1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)

1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yirmi dakikalık soru-cevap işlemine başlıyoruz. On dakika içinde sorular sorulacak, on dakika içinde de sayın bakanlar cevap verecek.

Sayın Belen, buyurun.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sağlık Bakanına soruyorum: İki gün evvel gazetelerde bir başlık vardı, Yalçın Akdoğan’ın eniştesinin itirafı: “Konuşursam Hükûmet düşer. Sağlık Yatırımları Genel Müdürü Muhammet Mısır’a 100 bin TL rüşvet verdim.” diyen Oktay Ferşat rüşvet dosyasını Erdoğan’a sunduğunu, yanıt gelmezse konuşmakla tehdit etti… Ayrıca, Ferşat’ın iddiaları bununla da sınırlı kalmadı. Ferşat, Sağlık Bakanının seçim bölgesine sponsor olduğunu da savundu. Ferşat, bu kapsamda 40 milyon liralık taahhütte bulunduğunu belirtti, seçim bölgelerine sponsor olması için zorlandığını söyledi.

Ayrıca, Bakanlığınızda göreve geldikten sonra Onarım Daire Başkanlığına getirdiğiniz Hasan Yüksel’in kayınbiraderinin Vera İnşaat şirketine, Hasan Yüksel’in Bakanlığınızdan ihale alan müteahhitlere baskı yaparak malzeme temini yaptırdığı doğru mu?

Tarım Bakanına soruyorum: Trakya’daki ayçiçeği üreticisi perişan. 24 kuruş olan birimin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanına sorum.

Birinci sorum: bu Tarım Bakanlığının değerlendireceği kadrolar ki ziraat mühendisleri, veteriner hekimler, gıda mühendisleri, su ürünleri mühendisleri ve teknikerleri için -devamlı bu soru soruldu- 6.557 kadro Maliyeden istendi mi, kaç kadro verildi? Aileler bir cevap bekliyor, devamlı mesajlar alıyoruz. Bu konuda bugün bir cevap bekliyoruz.

İki: 31/12/2013’e kadar devam eden 200 kilo ve üstü danalara verilen destek 2014 yılı içerisinde devam edecek mi etmeyecek mi? Bu konuda da bir cevap bekliyoruz. Bu uygulama iyi bir uygulama, devam etmesini istiyoruz çünkü dişi kesimlerini önlüyor. “Ana olmadan dana olmaz.” diyoruz. Bunu hatırlatmak istiyorum. Bu konuda bugün bir cevap bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, öncelikle bir konuyu Hükûmetin dikkatine sunuyorum: Dün Şanlıurfa’daydım, gerçekten, elektrik kesintileri vatandaşı canından bezdirmiş. Günde on- on iki saat elektrik kesiliyor. Mahallelerde, köylerde vatandaşlar isyan ediyor. Dolayısıyla, bu konuyu gündeme getirmem istendi. Ayrıca, bulunduğum gün de maalesef mum ışığında iş yeri açmak durumunda kaldık. Dolayısıyla, bu elektrik kesintileri çok önemli bir sorun Şanlıurfa’da. Bunun çözülmesi konusunda ivedilikle adım atılması gerekir. Ayrıca, Mardin’den arandık, Dargeçit’ten aranıyoruz, ciddi bir elektrik kısıntısı var.

Diğer taraftan, Sayın Tarım Bakanına: Ürdünlü Hicazi firması ile Bakanlığınızın ya da sizin nasıl bir ilişkisi olmuştur?

Bir de Sayın Bakan, belediye başkan adayı oldunuz, birkaç bakan daha oldu. Onlar, bütçeleri görüşüldükten sonra istifa etmediler. Acaba siz bu bütçe görüşüldükten sonra Bakanlık görevinden ayrılmayı ve onlara bir ders vermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Tarım Bakanına soruyorum: Yozgat Milletvekilimiz Sadri Bey Yozgat çiftçisinin prim alacağını soruyor, bu arada Adana çiftçisinin de prim alacakları ne zaman ödenecek onu soruyorum.

İkinci sorum da: Şurada görülüyor Sayın Bakan, bu karekod uygulamasında, karekod uygulamasını hangi firma aldı? 1 milyar dolarlık bir ek maliyetten bahsediliyor. Bunun için bir ihale açıldı mı? Kaç tane firma katıldı? Kazanan firmanın özellikleri nelerdir? Dünyada bu uygulamanın başka bir örneği var mıdır? Bu ihaleyi alan firmanın sahibinin özel uçağı var mıdır? Eğer varsa, Bakan olarak bu özel uçağıyla kaç defa uçtunuz, ne diye uçtunuz? Bu firmanın sahibi, Veriso Data’nın sahibi kimdir? Bu bilgileri verirseniz memnun oluruz.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Aile ve Sosyal Politikalar Bakanıma: Sayın Bakan, Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde 2001 yılında Türk-Alman Vakfı tarafından Saraylı’da sevgievleri, çocukevleri anlamında bir yapılanma oldu. Amaç, depremde kimsesiz kalan çocukların barınmalarını sağlamak, onlara sahip çıkmak. Amaç, korunmaya ihtiyacı olan çocukların gelecekte iyi bir psikolojik ve eğitimsel alanlarını da oluşturmak ama son günlerde Kocaeli basınında, Kocaelindeki yetkililerin burayı erkek yetiştirme yurduna dönüştürmek için villa tarzında olan bu yapıyı yıkacaklarını, TOKİ’ye devredeceklerini, bunun yerine erkek yetiştirme yurdu gibi bir durumla karşı karşıyayız.

Bir taraftan, villa tarzındaki sevgievlerini Türkiye’nin birçok alanında yaparken Kocaeli’de, Gölcük’te neden böyle bir girişimde bulunulmuştur bilginiz var mı?

BAŞKAN – Sayın Türkoğlu…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sağlık Bakanlığındaki araştırmacı kadrosuna atanan personelin hak kayıplarının ne zaman düzeleceğini merak ediyoruz.

Bir de, özel hastane ve tıp merkezleri için uygulanan norm kadro benzeri bir uygulama var. Bu uygulama, zamanında norm kadroları alanların çok büyük paralar kazanmasına sebep olmakta. Âdeta ticari taksi plakası gibi 1 milyon liraya kadar varan rakamlarda kadrolar devredilmektedir. Bu kadroları zamanında bedelsiz alanlar kimlerdir, ne kadar kadro ihdas edilmiştir? Bu devirlerde kazanılan paraların, haksız kazançların vergilendirilmesi mümkün olmamaktadır. Takip ediyor musunuz, edecek misiniz?

Sayın Fatma Şahin’e soruyorum: Efendim, 2002’ye göre sosyal yardımların 1 milyar 376 milyondan 20 milyar liraya çıktığı, yani 15 kat arttığı söylenmekte. Bu bir fakirleşme işareti midir yoksa zenginleşme işareti midir? Diğer yandan “Çankırı’da, mart ayında 150 bin çalışabilir erkeğe yardım yapmışız.” demişsiniz. Bu 150 bin kişi yoksa seçimde oyu size versinler diye mi?

BAŞKAN – Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Tarım Bakanı “her şey güllük gülistanlık” diyorsunuz ama  köylü gırtlağına kadar borçlu. Borcu artmaya da devam ediyor. Şu anda Muğla’da çiftçilerimiz portakalını 25 kuruşa satamıyor. Çiftçi ne zamana kadar dünyanın en pahalı mazotunu, gübresini, ilacını kullanacak; yine çiftçilerimiz kullandığı pahalı girdilerle ürettiği portakalını, limonunu, domatesini ne zamana kadar maliyetinin altında satmaya devam edecek? Ayrıca bu sene ne kadar su ürünleri mühendisi, gıda mühendisi, veteriner, işsiz ziraat mühendisini istihdam edeceksiniz, bunlara bir iş müjdesi verecek misiniz?

Sayın Sağlık Bakanı, AKP iktidarları döneminde sağlık yatırımları konusunda Muğla’yı cezalandırdınız. İktidarınız döneminde Muğla’ya hiç hastane yapmadınız. Bugün bir araştırma hastanesi yapmaya başlasanız bile siz hastaneyi bitirmeden Muğla Üniversitesi Tıp Fakültesi mezun vermiş olacak. Bir araştırma hastanesinde staj yapmadan doktor olan gençlerin yapacağı hataların vebali size mi ait olacak, yoksa bize mi ait olacak?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Halaman…

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, teşekkür ederim.

Sorum Sağlık Bakanına: Adana’nın Numune Hastanesi var, bir de Devlet Hastanesi var, Şimdi kamu  hastaneleri birliği oldu tabii. Bir iki sene önce bu Adana Numune Hastanesinde bürokrat, siyasetçi, iş adamı üzerinden yolsuzlukla ilgili sorgulamalar, tutuklamalar oldu. Bu tutuklamalar, sorgulamaların sonucunda ceza alan oldu mu, tutuklamalar devam ediyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, şubat ayından itibaren katıldığı birçok televizyon programında 2.500 gıda mühendisi istihdamı için Maliye Bakanlığına ve Devlet Personel Başkanlığına başvuru yapıldığını açıklamış, 2013 yılı içerisinde atamaların olacağını belirtmiştir. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal paylaşım sitesinde buna dair bir başvurunun olmadığını belirtmiş ancak vermiş olduğum soru önergesinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının başvurusu olduğunu belirterek prosedürün tamamlanmasını, sonrasında bu atamaların yapılacağını belirtmiştir. Yaklaşık sekiz ay önce Bakanın “Başvuru yaptık.” açıklamaları bulunurken bu prosedür hâlâ nasıl sonuçlanmamıştır? 2013 yılı bitiyor, son aydayız; Bakan hâlâ “2013 yılı atamaları yapılacak…” Yaklaşık 50 bin gencimiz Bakan keyfini umutla bekliyor. Bu atamalar bu ay içerisinde yapılacak mı Sayın Bakan yoksa yine televizyonlara çıkıp aynı masalı anlatmaya devam mı edeceksiniz?

İkinci sorum: Tarımda ve gıdada ithalat ve ihracat miktarları nedir? Özellikle ithalat nedir, ithalatı soruyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Demirel…

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Birinci sorum Sayın Sağlık Bakanına: Sayın Bakan, 75 milyonluk Türkiye'de 2 milyar kutu ilaç harcayarak kişi başına neredeyse 27 kutu ilaç tüketen bir ülkeyiz ama ülkemizde çok basit bir ilaç  “Deposilin” bile piyasada yok ama bu arada sahte ilaç üssü olduğumuzu iki yıldır Amerika gazeteleri dâhil yazıyor. Tarihe bunların anekdotlarıyla geçecek bir bakan olmamak için ne yapmayı düşünüyorsunuz veya ne yapıyorsunuz?

İkinci sorum Sayın Şahin’e: Sayın Şahin, bedelli askerlik paralarının şehit ailelerine dağıtımı konusunda durum nedir, onu öğrenmek istiyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Moroğlu…

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sayın Tarım Bakanı, benimki bir talep: İzmir’in Kınık ilçesinde 1.200 dönüm arazi kooperatif birlikleriyle ve kaymakamın önderliğinde üç yıldır işletilmeye başlanıldı, kuyular açıldı, trafolar yapıldı, silaj makineleri alındı ve kooperatif bu araziyi işleterek köylülerin daha iyi olanaklarda tarım yapmasına olanak sağlıyordu. Bu, son olarak Maliye Bakanlığının çıkardığı bir ihaleyle özel bir şirkete kiralandı, mahkeme devam ediyor. Maliye Bakanlığıyla görüşerek bu sorunu çözmenizi Kınık köylüleri adına talep ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, buyurun.

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Evet, öncelikle teşekkür ediyorum Sayın Belen.

Tabii iftira atmak kolay, belgesiz konuşmak kolay ama tabii hukuk devletiyiz. Gerek şahsım olarak hem cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunmak hem maddi manevi tüm haklarımı hukuki yoldan aramak adına gerekli hukuki çalışmaları başlattığımızı ifade etmek isterim.

Yine Muhammet Mısır’ın “100 bin TL verdim.” Ama arkadaşlar, o kadar çok tutarsızlıklar var ki. “Arabamı sattım, altın bozdurdum, 100 bin TL verdim ama Bakanın seçim bölgesine 40 milyon sponsorluk yaptım.” Yani yapılan iş 40 milyonu sponsorluk ama şunu net söyleyeyim: Yirmi bir yıldır siyaset yapıyorum; kendi siyasi sponsorluğumu, bugüne kadar, Allah’a çok şükür, kendi imkânlarımla yaptım; hiçbir vicdan sahibi gelip de şu üç kuruşu verdim diyemez.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Teklif etmedi mi Sayın Bakan?

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Ha müfterilere söyleyeceğimiz söz: İspat edemeyen müfteridir, ispatla yükümlüdür. Bu anlamda da hem Muhammet Mısır Bey hukuki haklarını arayacaktır, cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunacaktır hem basın yayın kuruluşuna hem de bu iddiada bulunanlara. Ben  bu anlamda soru için de ayrıca teşekkür ediyorum. Bu anlamda başımız dik, alnımız açık. İspatlamayan da artık müfteri pozisyonundadır.

Sayın Türkoğlu, araştırmacılarla ilgili haklar konusunu, muhtemelen bu on beş yirmi günde çok…

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Hasan Yüksel için bir şey demediniz Sayın Bakan. Vera İnşaat.

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Hasan Yüksel’le ilgili, yani herhangi bir bürokratımızın şu anda böyle bir şey yapabildiğini asla kabul etmiyorum.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Bunu araştırın Sayın Bakanım. Böyle bir iddia var.

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Yapıyorsa da gerekli araştırmayı yapar ve onun cezai müeyyidesi ne ise… Arkadaşlar, hukuk devleti olacaksak herkes makamın hakkını hem koruyacak hem de hakkını verecek. İnşallah, bu anlamda da size bilgiyi de veririz ama ben, Hasan Yüksel de o göreve -yanılmıyorsam- on beş gün önce geldi.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Daha evvel daire başkan yardımcısıydı.

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – On beş gün içinde bunu yaptıysa…

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Hayır Sayın Bakan, daha evvel daire başkan yardımcısıydı.

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Şimdi, Sayın Türkoğlu, araştırmacılarla ilgili on beş gündür çok konuştuk, torba kanunu bekliyoruz. İnşallah bir on-on beş gün içinde, bu yıl bitmeden yüce Meclis kanunu tamamlayabilirse, araştırmacılarımızın özlük hakları konusundaki mağduriyetlerini gidermiş olacağız.

Norm kadro devirleriyle ilgili, arkadaşlar, doğru olmadığını ve bundan sonra bir kadronun ticari bir meta gibi satışını yıl sonu itibarıyla bitiriyoruz. Bu anlamda yönetmelik…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Parayı götüren götürdü Sayın Bakanım. Bunlar kim?

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Arkadaşlar, onun listesi neticede yasal olarak yayınlanmış, 75 milyon her vatandaşımızın da bu anlamda hakları yönetmelikle duyurulmuş. Bunu kimler kullandı? Bunu inceleriz, size de verebilirim.

Ben, herhâlde süre konusunda, devam edebilirim…

BAŞKAN – Altı dakikanız var. Üç, üç paylaşabilirsiniz sayın bakanlarım.

Buyurun Sayın Bakan.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Vural’ın sorusuna cevap vermek istiyorum. Şu anda herkesin bildiği gibi belediye başkan adayıyım. Bunu daha önce Plan Bütçede cevaplandırdım. Biz makamlardan güç almadık, milletin hizmetkârı, hemşehrilerimizin hizmetkârı olarak yola çıktığımız için, bu makamlara da ihtiyacımız yok. Ama kampanya daha başlamadı. Cumhuriyet Halk Partisinin Gaziantep adayı daha belli değil. Biz şu anda bu kampanya sürecine hiç girmedik.

FARUK BAL (Konya) – Üç bakan sizi tanıtmaya gitti Antep’e.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Sayın Başbakanımız da, Sayın Başbakan Yardımcımız Hükûmet Sözcümüz de söyledi, Yüksek Seçim Kurulu kararına rağmen biz burada yeni yıla yeni bakanla gireceğiz. O konuda rahat olun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bence bütçeden sonra ayrılmanız en doğrusu.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Biz gücümüzü makamdan hiç almadık. Emeğimizle yüreğimizle bu alanda olduk. Bu alanda olmaya devam edeceğiz.

Sayın Kaplan’ın sorusuna cevap vermek istiyorum; Erkek yetiştirme yurduyla ilgili kesinlikle yıkım yok, bu söylediğimiz dönüşüm var. Yani daha küçük sevgievleri, çocukevleri dediğimiz sistem var. Asla orada bir yıkım olmayacak. O konuda eğer bir yanlış anlama varsa düzeltiriz.

Sayın Türkoğlu’nun sorusuna cevap vermek istiyorum: Şimdi, sosyal devlet olmak sosyal transferleri daha güçlü yapmak demek ve yoksulluk, mutlak yoksulluk sınırını yukarıya çıkarmak demek. Dolayısıyla, bizim daha fazla mali destek ayırmamız bu ülkenin fakirleştiği anlamına gelmiyor, sosyal devletin ve sosyal barışın gereğini yaptığımız anlamına geliyor. O anlamda bakarsanız bugün İskandinav ülkelerinin en fakir ülkeler olması lazım. Böyle bir kriter doğru bir kriter değil. Biz o yüzden…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Yardım dağıtılan fakir sayısının artması…

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) –Evet, o rakamı da artırmaya devam edeceğiz.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayı artması neden, sayı artması?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Sayı artması, doğru…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Yardıma muhtaç vatandaşların sayısının artması…

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Doğru söylüyorsunuz, zaten bilimsel yaklaşıyoruz, TÜBİTAK’la beraber çalışıyoruz.

Sayın Demirel’in sorusuna cevap vermek istiyorum: Şu ana kadar bedelli askerlikle ilgili son durumda 2 milyar 255 milyon TL kaynak sağlanmış olup, 585 milyon 396 bin 940 TL harcanmıştır. Bunların hepsi Maliye Bakanlığıyla beraber hazırladığımız yönetmeliğe göre çalışılmaktadır ve bu kaynaklar özellikle -son çıkardığımız- muhtaç asker ailelerine, 58 bin-60 bin muhtaç asker ailelerine gidecek şekilde de çalışmalarımıza devam ediyoruz. Engellilerimize de bu kaynaktan transfer yapıyoruz. Yani yasanın getirdiği, yönetmeliğin gerektirdiği her şeyi yapıyoruz.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Şehit aileleri…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Onlara da…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Şehit babası aradı.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Evet, evet, onlara da veriyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Özkan’ın sorusu kadrolarla ilgili. Aslında diğer sayın milletvekillerimizin de bu yönde soruları var. 2002 tarihinde Tarım Bakanlığındaki toplam teknik personel sayısı 9.240. 17.632 teknik personel aldık, bunlar ziraat mühendisi ve veteriner hekimler. Oranda yüzde 175’lik bir artış var. Bu yıl içerisinde, 2013 yılında alımı gerçekleşen toplam 4.087. Bunun yılın ilk ayında, 2013’te 2.600’ü alındı; 1.487’nin de 1.002 tanesi yıl içerisinde alındı. 20 Aralık tarihi itibarıyla da 467 sözleşmeli personel alınacak. Bunlar, daha çok ziraat mühendisi, veteriner hekim, gıda mühendisi, su ürünleri mühendisi şeklinde. Tabii, Bakanlığımızın talepleri oluyor, daha fazla norm kadroya göre biz talepte bulunuyoruz. Bu 2014 yılı için 6 bin sözleşmeli pozisyon talebinde bulunuldu. Bütçe imkânları çerçevesinde, Maliye Bakanlığının vereceği kadro çerçevesinde de biz 2014 yılı içerisinde de bu alımlarımızı sürdüreceğiz.

Sayın Özkan’ın ikinci sorusu, özellikle besi materyaliyle ilgili olarak, 200 kilogram üstü hayvanlara verilecek desteklerin devam edip etmeyeceğiyle ilgili. Miktarı daha sonra kesinleşmek kaydıyla şu anda prensip olarak 2014 yılı içerisinde de besicilere bu desteğin verileceğini söyleyebilirim, bunu özellikle ifade ediyorum.

Yine, Sayın Yılmaz’ın sorusu: Yozgat ve Adana için hâlen bekleyen bir prim ödemesi yok. Yani bir prim ödemesi varmış gibi söylendi, böyle bir bekleyen ödeme yok. Bazı ödemelerde blokeliyse -örneğin savcılıkça veya bazen soruşturma gereği- birtakım şeyler varsa onlarla ilgili de blokelerde illerden icmal geldiği zaman ödüyoruz. Paramız var, bu manada herhangi bir problemimiz yok.

Turunçgil üretimiyle ilgili olarak…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Karekod var Sayın Bakan, ikinci sorum, karekod, karekod.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – O da gelecek, o da, sabret.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – İkinci sorum, ikinci sorum.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Turunçgil üretimi, değerli milletvekilleri, 2 milyon 493 bin tondan 3 milyon 600 bin tona çıkarıldı, üretim o düzeye çıktı. Dolayısıyla…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bu ihaleyi kim aldı? Niye cevap vermiyorsun?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ya, bir sabret ya, sana da vereceğiz.

BAŞKAN – Süre geçiyor sayın milletvekilleri, lütfen.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Cevaplarız sen merak etme. Öyle senin düşündüğün, ima ettiğin gibi bir şey yok, her şey açık. Açık, açık, her şey açık.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Kimin aldığı belli.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan, süreniz bitti.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Sayın Bakan sorulara cevap vermedi. Yani burada bir bütçe denetimi yapıyoruz. Dolayısıyla, Sayın Bakan, “Senin anladığın gibi şeyler yok.” falan filan… Ne varsa onu söylesin. Yani yoksa Hicazi firmasını sorduk, cevap vermedi.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yazılı vereceğim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Laf kalabalığı yapıyor.

BAŞKAN – Usulümüz buna uygun değil Sayın Vural, şu anda usulümüz buna uygun değil.

Sayın milletvekilleri, şimdi sırasıyla onuncu turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

30) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI

1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Genel Kamu Hizmetleri                                                                                         135.330.990

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                    Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                     4.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      04                                    Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                           13.925.789.110

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      05                                    Çevre Koruma Hizmetleri                                                                                          3.250.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      07                                    Sağlık Hizmetleri                                                                                                     106.100.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      09                                    Eğitim Hizmetleri                                                                                                       42.817.900

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      10                                    Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri                                                    13.117.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                      14.230.405.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                       11.260.613.914,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                              11.144.430.574,45

Ödenek Üstü Gider                                                                                                                                            1.023.927,25

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                      117.207.266,80

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.09) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU

1) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Genel Kamu Hizmetleri                                                                                           24.865.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                    Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                   48.735.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                              73.600.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                    Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                               69.540.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                    Diğer Gelirler                                                                                                                4.060.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                          73.600.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                               59.770.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                      58.344.084,48

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                           1.425.915,52

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini          49.770.000,00

Net Tahsilat                                                                                                                                                          58.344.084,48

Ret ve İadeler                                                                                                                                                            196.596,64

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Etmeyenler daha çok Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan… Başkanım, şüphesiz çoğunluk var ama “Kabul edenler.” diyorsunuz 5 parmak kalkıyor, “Kabul etmeyenler.” diyorsunuz 40 parmak kalkıyor.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Kayıtları isteyin.

BAŞKAN – Dikkat edin. Sayın milletvekillerinden rica ediyoruz.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

24) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI

1) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Genel Kamu Hizmetleri                                                                                         290.164.700

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                    Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                   77.599.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      10                                    Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri                                            16.657.043.300

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                      17.024.807.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                       11.390.024.420,90

Bütçe Gideri                                                                                                                                              11.348.905.463,00

Ödenek Üstü Gider                                                                                                                                                 26.602,50

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                        40.416.932,37

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                           728.628,03

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sağlık Bakanlığının 2014 yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

15) SAĞLIK BAKANLIĞI

1) Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Genel Kamu Hizmetleri                                                                                           61.958.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                    Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                     4.212.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      07                                    Sağlık Hizmetleri                                                                                                 2.463.423.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                         2.529.593.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sağlık Bakanlığının 2012 yılı kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                         6.839.821.314,69

Bütçe Gideri                                                                                                                                                4.789.362.998,14

Ödenek Üstü Gider                                                                                                                                         50.357.464,72

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                   2.100.815.781,27

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                1.792.013.117,52

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün 2014 yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.19) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Genel Kamu Hizmetleri                                                                                           10.029.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      02                                    Savunma Hizmetleri                                                                                                         21.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                    Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                     1.806.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      07                                    Sağlık Hizmetleri                                                                                                     117.138.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                            128.994.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Vergi Gelirleri                                                                                                           162.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                    Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                     645.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                    Diğer Gelirler                                                                                                                6.590.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                        169.235.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                            264.118.938,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                   139.658.173,06

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                      124.460.764,94

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                      24.524.124,05

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini          158.500.000,00

Net Tahsilat                                                                                                                                                       199.670.336,29

Ret ve İadeler (-)                                                                                                                                                         68.213,65

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.59) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU

1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Genel Kamu Hizmetleri                                                                                           27.006.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                    Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                         463.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      07                                    Sağlık Hizmetleri                                                                                                       57.890.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                              85.359.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                    Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                               67.603.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                    Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                          15.056.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                    Diğer Gelirler                                                                                                                2.700.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                          85.359.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                               40.389.275,20

Bütçe Gideri                                                                                                                                                      28.621.497,85

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                        11.767.777,35

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Net Tahsilat                                                                                                                                                          92.525.804,66

Ret ve İadeler (-)                                                                                                                                                       236.080,56

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

15.75) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU

1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Genel Kamu Hizmetleri                                                                                           25.929.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03                                          Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                     1.165.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      07                                    Sağlık Hizmetleri                                                                                                 9.001.800.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                         9.028.894.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                         5.154.154.644,71

Bütçe Gideri                                                                                                                                                5.189.316.290,69

Ödenek Üstü Gider                                                                                                                                         52.843.795,73

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                        17.533.505.04

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                           148.644,71

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

15.76) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU

1) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Genel Kamu Hizmetleri                                                                                         100.914.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      07                                    Sağlık Hizmetleri                                                                                                 6.773.517.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                         6.874.431.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                         4.462.820.870,84

Bütçe Gideri                                                                                                                                                4.348.536.257,98

Ödenek Üstü Gider                                                                                                                                         10.793.548,76

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                      125.078.161,62

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                   114.246.342,82

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Böylece Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumunun 2014 yılı merkezî yönetim bütçeleri ile 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmasını temenni ederim.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.41

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.58

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK (Erzincan)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

 

Şimdi on birinci tur görüşmelerine başlayacağız.

On birinci turda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Standartları Enstitüsü, Türk Patent Enstitüsü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Bilimler Akademisi,  Millî Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayi Müsteşarlığı   bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

Ğ) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

 

H) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ

BAŞKANLIĞI

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı

Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

I) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ

1) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

İ) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ

1) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

J) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

K) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

L) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI

1) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

M) SAVUNMA SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI

1) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

 

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Sayın milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekilleri sisteme girebilirler.

On birinci turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:

Gruplar adına: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mehmet Ali Susam, Hasan Ören, Kemal Değirmendereli, Binnaz Toprak, Mustafa Moroğlu, Orhan Düzgün; Milliyetçi Hareket Partisi adına Lütfü Türkkan, Celal Adan, Ahmet Duran Bulut, Koray Aydın; Barış ve Demokrasi Partisi adına Mülkiye Birtane, Özdal Üçer, Hüsamettin Zenderlioğlu, Sırrı Sakık; Adalet ve Kalkınma Partisi adına Abdullah Nejat Koçer, Dilek Yüksel, Ömer Faruk Öz, Zeki Aygün, Halil Mazıcıoğlu, Nurdan Şanlı, Ömer Selvi, Mustafa Kabakcı, Şirin Ünal, İsmail Güneş, İbrahim Korkmaz.

Şahısları adına: Lehinde, Harun Karaca; aleyhinde, Mustafa Kalaycı.

Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına birinci konuşmacı Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesinde grubum adına söz aldım. Bu bütçenin hepinize, ülkemize, sanayimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Sanayi, bilim ve teknoloji bir arada düşünüldüğünde çok önemli bir olay. Bilgi ve teknoloji çağında sanayinin daha ileri noktalara gidebilmesi hepimizin çok önemsediği bir konu. Bu nokta itibarıyla, sanayicilerimize buradan bir tanımlamamızı yaparak bir selam vermek istiyorum, Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Sanayici, bir kamu görevlisidir. Artık, kendi ihtiyaçlarını aşmış, ülkeye istihdam yaratan, yatırım yapan, ihracat yapan ve bu ülke insanının refahı ve mutluluğu için kendi özel ihtiyaçlarının ötesinde, özel bir fedakârlık gösteren kesim olarak bakıyoruz sanayiciye ve sanayiye. Bu anlamıyla, sanayicinin bugüne kadar çabasıyla gelinen rakamları ve alınan sonuçları saygıyla karşılıyoruz, sanayicilerimizi selamlıyoruz. Ancak, sanayicilerimizin tüm bu çabalarına rağmen, Türkiye sanayisinin içinde bulunduğu durumu bugün yeniden bir değerlendirmek gerektiğine inanıyorum. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesinde de bunu yaparken bilimsel verilerden hareket ederek, bu anlamıyla konuşmama özen göstermeye gayret edeceğim.

Öncelikle bir algının altını çizmek istiyorum: Adalet ve Kalkınma Partisinin on bir yıllık iktidarı sürecinde topluma anlattığı bir algı vardır. O algı: “Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde Türkiye çok büyümüş ve çok gelişmiştir.” Bu algı doğru değildir, rakamla söylüyorum: On bir yıllık iktidar sürecindeki büyüme oranı 4,8’dir; Türkiye’nin Adalet ve Kalkınma Partisinden önce, 1946-2002 yılları arasındaki ortalama büyüme hızı 5,1’dir. Bu anlamıyla Adalet ve Kalkınma Partisinin büyüme rakamı doğru değildir. Aynı zamanda, bu on bir yıllık süre içerisinde gelişmekte olan ülkelerin büyüme rakamı da 6,4’tür. Yani, Türkiye’nin büyüme rakamı karşısında gelişmekte olan, bizim rekabet ettiğimiz ülkeler daha önde durmuşlardır. Peki, bu niye böyledir, bunun altyapısına bir bakalım.

Türkiye’de on bir yıllık iktidar sürecinde sanayi tabanı erimiştir. 98’de gayrisafi millî hasılada sanayinin payı yüzde 35,5 iken bugün yüzde 28’dir. Yani eksi 8 puan vardır ve gelişmekte olan bizim gibi ülkelerde, gelişen ülkelerin hiçbirinde bu eksi puan yoktur.

Üretimin niteliği bozulmuştur, ara malı ithalatı öne çıkmıştır. 100 dolarlık bir mal üretmek için 2002’de 27 dolarlık ara malı ithalatı yapılması gerekirken bugün için 43 dolar ara malı ithalatı yapılması gerekmektedir.

Adalet ve Kalkınma Partisinin ekonomik politikası cari açık üretiyor ve üretimi ithalata bağımlı hâle getiriyor. Neden? Düşük kur, yüksek faizden dolayı getiriyor -OECD’nin- en pahalı enerji maliyetleri olan bir ülke olduğumuz için getiriyor, vergilerin ve dolaylı vergilerin sanayiye yansımasının çok önemli yükleri olduğu için getiriyor; üretimi zorlaştırıcı uygulamalardan ve asgari ücretin üzerindeki vergilerden dolayı oluyor. Gayrisafi yurt içi hasıla içerisinde ara malı ithalatı Adalet ve Kalkınma Partisi gelmeden önce yüzde 10’du 2002’de, şu an yüzde 16’ya yükselmiş durumda.

Dünya üretim liginde neredeyiz? Dünya üretim liginde 1990 yılında Türkiye 13’üncü sıradaydı, 2000 yılında 15’inci sıraya geriledi. Şu an 2013 yılında bu 15’inci sıradan düşmüş. İlk 15 üretimde birinci ligdir yani küme düşmüş, ikinci lige düşmüştür.

Uzak Doğu’nun bir lojistik üssü olduk Türkiye olarak. İthal ederek, montaj yaparak onu ihraç eden bir ülke noktasına geldik.

Bu verdiğim rakamlar ve değerlendirmeler sadece benim değerlendirmem değildir. Bu konuda bir değerlendirmeyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. “Son büyüme ve cari açık rakamları yapısaldır.” diyor. “Yeterli ham madde ve ara malı üretemiyoruz.” diyor. “İhracatımız ithalata bağımlı hâle gelmiştir, yüzde 82 bağımlıdır.” diyor. “Teşvik sistemimiz rasyonel şekilde işlemiyor.” diyor. “Ülkemizin vakit geçirmeden bir bilgi ekonomisi hâline dönüşmesi elzemdir.” diyor. Ve “Nitelikli bir eğitim sistemine dönmemiz gereklidir.” diyor. Kim diyor? Sayın Cumhurbaşkanı 2011 yılındaki Meclis açılış konuşmasında diyor.

Değerli arkadaşlar, büyümemiz istikrarlı bir büyüme değildir. Bir yıl önce 9,2 olan büyüme ertesi yıl eksilere düşebilmektedir, çok ciddi bir şekilde büyümede istikrarsızlık vardır. Son büyüme rakamlarıyla ilgili olarak sayın bakanlar dediler ki: “Dört dörtlük büyüdük.” Dört dörtlük büyümekten keyif alırız, mutlu oluruz; sanayimiz büyüyorsa biz bundan mutluluk alırız. Ama büyümenin alt rakamlarına döndüğümüz zaman nereden gelmiş büyüme? Baktığımızda, dört dörtlük büyümenin 3,1’i hizmet sektöründen gelmiş ve sanayiden gelen payı da 1,1. Hizmet sektöründe de 1,3’le bankacılık ve finans sektörü büyümeye en büyük katkıyı yapmış. Demek ki büyümede sanayi değil, hizmet sektörü -3’üncü çeyrek büyümeyi, turizmi de koyduğunuz zaman- ve finans sektörüdür. Büyümemiz ileri teknolojili bir sanayileşme politikasının değil, hizmet sektörüne dayalı ve finansa dayalı bir büyüme şeklinde kendini göstermektedir. Bundan dolayı da ihracatımızın niteliği kaliteli değildir.

Bakın, arkadaşlar, Türkiye 1 kilogram ihracat yaptığında 1,46 dolar para kazanıyor. Güney Kore 3 dolar kazanıyor, Japonya 3,5 dolar kazanıyor, Almanya 4,1 dolar kazanıyor. Yani, biz, yükte ağır, fiyatta, pahada hafif ürünler yani yüksek teknolojisi olmayan hamallık ürünler üretme noktasına gelen bir sanayiyi taşıma noktasındayız. Bu sanayiyi küçümsemiyorum ama bu sanayinin bu niteliğinin bilgi teknoloji çağında rekabet edip, 2023 yılında ilk 10 ekonomi içerisine girmeyi hedef koymuş bir ülkede bu noktada olması kabul edilemezdir. Bu anlamıyla bilime ve teknolojiye büyük bir değer vermemiz gerekiyor. Bunun için eğitim kalitesini yükseltmeliyiz, eğitimde niteliği öne çıkarmalıyız. Uluslararası PISA değerlendirmesinde 65 ülke arasında Türkiye matematikte 44’üncü, fende 43’üncü, okuma anlamada 42’nci. Biz bütün bu yükler içerisinde reel sektör olarak sanayiye gidip baktığımızda, onlarla konuştuğumuzda… Bakınız, sanayimize çeşitli destekler verilmeye çalışılıyor. Bir bakan, Sanayi Bakanlığı elinden gelen gayreti gösterdiğini yazıyor, söylüyor. “Nedir durum?” dediğimizde… Burada şunun da altını çizmek istiyorum: Sanayi Bakanlığımızın bütün verilerini, bütün çalışmalarını okudum ve değerlendirdim, bu konuda hep geleceğe yönelik tasarımlar ve belirli yatırımlar var. Ama, ekonominin Sanayi Bakanlığının koyduğu vizyona da müsaade etmeyen bir noktada olduğunun altını çizmek istiyorum. Bu anlamıyla Sanayi Bakanlığının eğitimde, bilimde ve teknolojide destek vermesi gerektiğini çok net olarak bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, geçen Sayın Bakanın da bulunduğu TÜBİTAK bilim ödüllerini vermede Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ndeydik. Ankara Üniversitesinden bir bilim adamı çok net bir şey söyledi: “Bilimsel çalışmalarda herkes Mersin’e giderken biz tersine gidiyoruz. Üniversitelerde bilimsel çalışmaları ileri noktaya taşıma şansına sahip değiliz. Bilim adamlarının teşvik edilmediği bir ortamı yaşıyoruz. Buna dikkat edilmesi gerekir.” Bunu ödül aldığı bir törende yaptı. Bunun için, bilimi ve eğitimi ön planda tutan bir sanayileşme politikası yapmalıyız.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyor, bütçenin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İkinci konuşmacı Hasan Ören, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz dokuz dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Maliye Bakanı bütçe açılış konuşmasında bu bütçenin Hazreti Ali hassasiyetiyle hazırlandığını söylemişti. Ya Sayın Bakanımız Hazreti Ali’nin hassasiyetini bilmiyor ya da bu bütçeye bakmamış. Bu bütçenin, içinde işçiyi barındırmayan, emekliyi barındırmayan, köylüyle, çiftçiyle ilişkisi olmayan, KOBİ’leri bir bir iflas ettiren, sanayiciyi ise bir avuç insanın eline teslim eden bir anlayışla hazırlandığını hep birlikte görmekteyiz. Aslında, bu bütçe hazırlanırken Sayın Başbakanın devamlı iki yıldan bu yana kendi beslediği, kendi yarattığı faiz lobisine hazırlanmış bir bütçe olduğunu görmek ve anlamak için çok fazlasıyla akıllı olmaya gerek yok. Bugün ülkede büyük kazanç sağlayan 10 firmanın 8’i banka ise burada düşünmek gerekli. Eğer yüzde 7 enflasyonun olduğu bir ülkede kredi kartı faizleri yüzde 24 oluyor ise bu bütçenin kimler için hazırlandığını görmekte sıkıntı çekmemek gerekli.

Tabii, bu işin bir yüzü ama ikinci yüzünde gerçekten Sayın Başbakanı anlamak mümkün değil. Bu ülkenin yüzde 60’ını ötekileştirdi. Ötekileştirmekten zevk duyan, kin ve nefreti devamlı bünyesinde besleyen Sayın Başbakanın, bu kin ve nefretini milletvekillerine, bakanlara da aktardığını görüyoruz. Dünkü Hükûmet Sözcüsü Hüseyin Çelik’in konuşmasına baktığınızda üzülmemek mümkün değil. Bizim kaybettiğimiz insanlarla ilgili, hayatlarını kaybeden insanlarla ilgili söylediklerimiz bellidir, “Allah rahmet eylesin.” deriz, “Mekânı cennet olsun.” deriz, yakınlarına başsağlığı dileriz, sabır dileriz çünkü bizim din anlayışımız, dinî anlayışımız bunu gerektirir. Ama Hükûmet Sözcüsünün söylediği gibi “Yaptıklarının hesabını vermeden gitti.” demeyiz. Bu ne size yakışır ne de içinizdeki kin ve nefreti çıkarmanıza bu kadar müsait bir ortamın olduğunu da anlamak mümkün değil.

Peki, nereden kaynaklanıyor, nedir bu kin ve intikam? Niye böyle bir üslup seçilir Türkiye’de? Bu üslubu anlamakta sıkıntı mı çekiyorum? Hayır, çekmiyorum çünkü bu üslup, kin ve nefreti içerisinde besleyen üslup Tayyip Erdoğan’ın üslubu.

Bakınız, iki ay geriye dönün. İki ay önce bu ülkede, hiç kimseye sormadan, bu yüce Mecliste tartışmadan Türkiye’de T.C.’ler kaldırıldı, antlarımız okunmamaya başladı. Süratle aşağıya inen AKP’nin oylarını gören Tayyip Erdoğan gündemi değiştirmek zorundaydı. Değiştirmeyle ilgili sıkıntısı yok.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Senin çok komplo teorilerin var Hasan.

HASAN ÖREN (Devamla) – Kendisini kiraya vermiş olan köşe yazarları kiralık olan televizyonlarda bir şeyi söylediğinde bir anda gündem değişiyordu ve hemen gündemi değiştirdik. Gündem neye kaydı? Başörtüsüyle Meclise milletvekili arkadaşlarımız girsin mi girmesin mi? Neyi düşünmüşlerdi? “Eğer, başörtüsüyle ilgili, arkadaşlarımız Meclise girer ise her zaman bildiğimiz Cumhuriyet Halk Partisi sıraların üzerine çıkar, yumruklarını vurur ve ben de bunu seçim dönemi kullanırım.” hesabı yapılmıştı. Ama, sevgili milletvekili arkadaşlarım bu oyuna gelmediler çünkü başörtüsüyle ilgili bir sorunumuz da söz konusu değildi. Ama, belki Cumhuriyet Halk Partisinin yıllardır anlatamadığını Adalet ve Kalkınma Partisi anlattı. Ve girdiler. Belki sizce doksan yıllık sorun çözülmüştü. Peki, bu doksan yıllık sorunu bu ülkenin insanlarının empati yapmasına niye müsaade etmediniz? Bu insanların başörtüsüyle ilgili sorunu çözüldüyse neden 76 milyonun birbiriyle barışması, birbiriyle konuşmasına müsaade etmediniz? Çünkü orada şu vardı, oradaki düşünceniz şuydu: Cumhuriyet Halk Partisinin bu yaptığı olgunluk, bu yaptığı hareketten dolayı, kalemini kiraya verenler dahi Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili iyi şeyler yazmaya başladılar. Tayyip Erdoğan’ın bunu kaldırması da mümkün değildi. Ne oldu? Sonuçta nereye geldik? Gündemi değiştirmek gerekliydi. Neyle değiştirdiniz? Cumhuriyet tarihinde, yurtlarla ilgili, pansiyonlarla ilgili, kiralık evlerle ilgili, bu insanı, doğusunda, kuzeyinde, güneyinde, batısında yaşayan Fatma Teyze’mi, Ayşe Yenge’mi çocuğunun bir odada, bir evde kaldığını anlatarak korkutma hakkına sahip miydiniz? Çünkü korktunuz. Hayatınızda, içinizde sevgiyi beslemiyorsunuz, kin ve nefretle büyümeye çalışıyorsunuz. Eğer, bu korku, bu kin ve nefret Başbakandan başlayıp sizlere kadar sirayet ederek devam ederse ötekileştirdiğiniz insanları kazanmanız mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, ben şu hikâyeyi anlatmak istiyorum, kısa bir hikâye, belki de hepiniz biliyorsunuz: Kızılderili, çadırının önünde oturur, kabilenin şefidir. Yaşlı Kızılderili’nin önünde, çadırının önünde iki köpek her gün kavga ederler. Torun dayanamaz, sorar: “Dede, bu köpekler neden kavga eder senin çadırının önünde her gün?” der. Kızılderili der ki: “Bak, torun, birisi beyaz, iyiliği temsil eder, birisi siyah, kötülüğü temsil eder. Ben istediğim sürece de kavga ederler.” Torun yine dayanamaz, sorar: “Peki, bunların hangisi kazanır?” Yine kabilenin reisi, şefi der ki: “Yüreğimde hangisini besler isem o kazanır.” Yüreğinizde kötülüğü beslediğiniz süre içesinde kötülük kazanacak. Yüreğinizde sevgiyi besleyin. Bu sevgiyi beslediğiniz süre içerisinde bu ülkenin 76 milyonu kazanacak.

Türban sorununun çözümünü bile içinize sindiremediniz. Yani torununuzu götürürsünüz, ben çok yaparım hafta sonları, torunumu alır oyuncakçı dükkânına götürürüm. Orada torunum bir oyuncağı alır ve oradaki o mutluluğunu ben de onunla birlikte yaşarım ama çocuktur, çocuğa ne söyleyeceksin. Eve geldiğinizde, komşunun çocuğu da kendisine elindeki oyuncakla oynamayla ilgili ortak olmaya çalışır ama torunum kendisine alındığından dolayı o gün o dakikadaki, o dükkândaki, o mağazadaki mutluluğu bir anda unutur ve o paylaşmadan huzursuz olduğundan dolayı komşunun çocuğuyla oyuncağını paylaşmaz ve orada mutsuzluk başlar. Şimdi, AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın da durumu bu.

AHMET YENİ (Samsun) – Bütçeyle ne alakası var!

HASAN ÖREN (Devamla) – Yani çocuğun yaptığını hoş görebiliriz ama bu ülkeyi yöneten, bu ülkede yönetimle ilgili iddiaları olan insanların çocuk gibi, çocukça davranmalarını hoş görmek mümkün değildir

AHMET AYDIN (Adıyaman) –  Bu ülke hepimizin. Kim çocukça davranıyor ya, kim çocukça davranıyor!

HASAN ÖREN (Devamla) – Bu ülkede hepimiz birlikte yaşıyoruz. Bunu yapabilmek için gayret edin, içinizdeki kin ve nefreti sevginizi bastırmak için kullanmayın, kin ve nefreti atın. Burada her sorunu çözebiliriz. Nasıl ki başörtüsü sorununu çözdüysek, eğer bu Meclise getirir iseniz, bu Mecliste konuşur isek Kürt sorununu da çözeriz, yeter ki sorunların adresi Meclis olsun.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Üçüncü konuşmacı Kemal Değirmendereli, Edirne Milletvekili.

Süreniz dokuz dakika. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Patent Enstitüsü bütçesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, Hükûmetin belirlediği ancak mevcut politikalarla nasıl gerçekleşeceği şaibeli olan 2023 yılında dünyanın on büyük ekonomisi içerisinde olma hedefiyle doğrudan ilintili Patent Enstitümüz, ne yazık ki küresel büyüme, gelişim ve üretim dinamikleri yeterince göz önünde bulundurulmayan politikalarla daha aktif hâle getirilememektedir.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 2010-2014 stratejik planında Bakanlığın vizyonu, Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak da yüksek katma değerli ve ileri teknoloji ürünlerinin üretildiği, nitelikli iş gücüne sahip, çevreye ve topluma duyarlı sanayi yapısına dönüşümü hızlandırmak olarak belirlenmiştir. Bu çerçevede de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, bütçe tasarısı sunumunda, ülkemizin gayrisafi millî hasılasından AR-GE’ye ayırdığı payın 2013 yılına kadar yüzde 2’ye çıkarılması ve bu payın da en az yüzde 50’sinin özel sektör tarafından karşılanması ifade edilmektedir. Bu hedefler doğru hedeflerdir ancak bunlara ulaşmak için atılan adımlarda aynı bilinci ve aynı heyecanı taşımak gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, patent konusu ele alınırken göz ardı edilmemesi gereken birkaç önemli husus var. Birincisi, büyüme hızında başarıya ulaşmayı ve Türkiye’nin kalkınma sıçramasını sağlayacak üretim hedeflerinin belirlenmesi, yeniliklere açık, dünyayla yarışan yüksek teknoloji ürünlerine odaklanılması, yüksek teknoloji ürünlerinin geliştirilmesinde de esas itibarıyla sonucu buluş olan AR-GE çalışmalarının desteklenmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanlık bunu bu şekilde ifade etmekle birlikte, uygulamaya geldiğinde “2013 yılına kadar AR-GE harcamalarına yüzde 2 ayıracağız.” demesine rağmen bugün için AR-GE’ye ayrılan pay yüzde 0,86 oranında kalmıştır. Yani bu da söylenenlerle yapılanların uymadığının çok net göstergesidir.

Değerli milletvekilleri, gelişmişlik göstergelerini AKP iktidarının başladığı andan alıp dünyayı görmeden AKP iktidar süreciyle karşılaştırarak değerlendirirseniz kendinizi kandırırsınız. Dünya gelişim göstergelerine yükselen ve gelişmekte olan piyasa ekonomileriyle kıyaslamalı bakmalıyız. Bakınız, yüksek teknoloji ürünleri ihracında 2011 yılı verileri incelendiğinde, Türkiye olarak 1 milyar 921 milyon dolarlık yani sanayi üretiminin sadece yüzde 1,8’ini ileri teknoloji ürünlerinden yaptığını görüyoruz. Ancak 1960’larda aynı düzeylerde, hatta daha ileri olduğumuz Güney Kore’de bu oran bizim 1,9 milyar dolarımıza karşılık 122 milyar dolardır ve bu oran Güney Kore ihracatında yüzde 25,7’lik bir payı oluşturmaktadır. Keza bu oran Malezya’da yüzde 43’ü oluşturmakta, Macaristan’da yüzde 22’yi oluşturmakta, Amerika’da 145 milyar dolarla yüzde 18’i oluşturmakta, Almanya’da 183 milyarla yüzde 15’i oluşturmakta. Ve değerli milletvekilleri, Çin, Çin, kendimizi Çin’le birlikte kıyaslıyoruz, “dünyanın Çin’den sonra en hızlı büyüyen ekonomisi” diye adlandırıyoruz ama Çin’in 2011 yılında yüksek teknoloji ürünü olarak ihraç ettiği ürünlerin toplamı 457 milyar dolar değerli milletvekilleri ve Çin’in toplam ihracatının yüzde 25,8’ini oluşturuyor.

Sayın Bakan, evet, AR-GE’ye yüzde 2 pay ayıracağız diyoruz, Çin’le yarışacağız diyoruz ama Çin’in AR-GE’ye ayırdığı pay nerelerde, Çin’in başvurduğu patentler nerelerde, bizde nerede? Bir de ona bakacak olursak… Yani bugün Sanayi Bakanlığının sunumunda yine Türkiye patent başvurularının 2012 yılında 11 binlere ulaştığı ifade ediliyor ama bu rakamla bile biz dünyada maalesef 25’inci sıradayız. Yani Güney Kore’yi örnek alıyoruz kendimize, Güney Kore’deki patent başvuru sayısı 138 bin, Çin’deki patent başvuru sayısı 415 bin. Yani bizim olağanüstü bir sıçrama yapmamız gerekiyor. Bu şartlarda, biz, yüzde 3 büyüyerek, yüzde 4 büyüyerek 2023 yılında en gelişmiş 10 ekonomi içerisine nasıl girebileceğiz?

Bir de AR-GE harcamalarımıza bakarsak, biraz önce söz ettiğim gibi biz maalesef yüzde 0,86’da kalmışız. İsrail yüzde 4,4’te, Güney Kore yine 3,74’te, Almanya 2,82’de değerli milletvekilleri. Biz AR-GE’ye yaptığımız bugünkü yatırımlarla devam edersek İspanya’nın bugünkü durumuna taa 2040 yılında ulaşacağız, Almanya’ya ise 2100 yılında. Yani biz kalkınma ivmemizi, AR-GE harcamalarımızı onlardan daha yüksek oranda yapabilmeliyiz ki bir mesafe katedebilelim.

Değerli milletvekilleri, dünya ekonomisini ve ticaretini ileri teknoloji sürüklüyor. Biz de 2023’te dünyanın en büyük ekonomisi arasında olmayı hedefliyor isek büyüme hızımızı en az yüzde 6’lara çıkarıp sürdürülebilir kılmalıyız. Bunun da motoru esas olarak AR-GE desteğiyle yüksek teknoloji ürünleri içerisinde yapacağımız üretimdir. Ancak son on yıldır yaptığımız gibi düşük teknolojili üretim yapısı ve düşük-orta teknoloji ağırlıklı ihracat sürdürüldükçe ülkemizin başarıyı yakalaması mümkün olmayacaktır. AR-GE’ye, tasarıma, teknolojiye yapılacak teşviklerle patent sayısının artırılması ülkemizin gelişmesinde esası oluşturmaktadır.

Bütçe maalesef bu önemli değerlendirmeleri ele almamaktadır.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Dördüncü konuşmacı Binnaz Toprak, İstanbul Milletvekili.

Süreniz sekiz dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Sayın Başkan, çok sevgili milletvekili arkadaşlarım; biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa olarak bir yılın bütçesini Sayıştay raporu olmadan onaylamaya çalışıyoruz. Bunun ne demek olduğunu aslında şuna baktığınızda anlıyorsunuz. Özellikle ben bugün TÜBİTAK ve TÜBA bütçesi üzerinde konuşacağım. Bu kalın, kiremit gibi, tuğla gibi kitap veya rapor Plan ve Bütçe Komisyonunun 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı Raporu. Onun, TÜBİTAK’la ilgili bu raporun son bölümünü okumak istiyorum size olduğu gibi buradan.

Bu bölümde, denetimin görüşü yani Sayıştayın görüşü yazılmış. Aslında TÜBİTAK Sayıştaya defterleri ve belgeleri vermemiş yani  kanunen vermekle yükümlü olduğu bu belgeler verilmemiş. Ancak gene de bir şeyler yazabilmişler, onu da işte, geçici mizan, kesin mizan ve bilançolara bakarak yapmışlar. Yani, son hesap değil, kesin hesap değil ama işte bulabildikleri kadarıyla bir şeyler yazılmış burada.

Denetim görüşü şöyle özet olarak: “Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) özel bütçesi 2012 yılına ilişkin mali rapor ve tablolarının, kamu idaresinin faaliyet ve işlemlerinin sonucunu tüm önemli yönleriyle doğru ve güvenilir olarak yansıtmadığı; içerik, nitelik ve miktar olarak önemli sayılabilecek hatalar içerdiği; kamu idaresinde 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun öngördüğü bir muhasebe sisteminin kurulup yürütülemediği; gelir, gider ve mallarına ilişkin hesap ve işlemlerinde mali rapor ve tabloları etkileyecek düzeyde hukuki düzenlemelere aykırılıklar bulunduğu kanaatine varılmıştır.” Yani, bu korkunç bir şey, inanılacak  bir şey değil gerçekten de.

Ne diyor burada özet olarak söyleyeyim: Sayıştaya TÜBİTAK’ın sunduğu rapor da -veya şeyde- bilgiler bir kere doğru ve güvenilir değil, çok önemli hatalar veya önemli sayılabilecek hatalar içeriyor; muhasebe sistemi yok, bu sistem kurulmamış; hâlbuki kanunen kurulması gerekiyor ve ne gelirine ne giderine ne de mallarına ilişkin olarak, işlemlerine baktığınızda bunlara ilişkin hukuki düzenlemelerde büyük aykırılıklar var.

Şimdi, ayrıca bunu ben Komisyonda olan arkadaşlarıma  da danıştım çünkü Plan ve Bütçe Komisyonunda ne konuşulduğunu  bilmiyordum, onlardan edindiğim bilgiye göre yani sadece bu defterler, belgeler verilmemiş değil, maaş bordrolarında mesela düzensizlik, usulsüzlük ve yolsuzluklar var; bu bilgiye ulaştım. Çalışanlara mesela, mükerrer ödemeler yapılmış; işte, böyle bir araştırmalarda görev almışlar gibi gösterilip TÜBİTAK bütçesinden onlara para ödenmiş. Nitekim, şuraya baktığınızda, yani bu tuğla kitaba baktığınızda sayfalarca “Sayıştay işte şu, şu konuda şu kadar bin lira zarara uğratılmış veya hata yapılmış.” diyerek 4 sayfa, 5 sayfa bunları belirtiyor. Hepsinin toplamı 5 milyon Türk lirası civarında, bütün bu zararların.

Şimdi, “5 milyon Türk lirası bir devlet bütçesi için nedir?” diyebilirsiniz ama bir kamu kuruluşu için önemli bir rakam. Geçen gün, bu bütçenin açılışında Sayın Başbakan birtakım hesaplardan bahsetti, kendisi hesaplamış; işte, dedi ki: “Biz iktidara geldiğimizde asgari ücretle çalışan bir kişi şu kadar bulgur alıyordu, şimdi bu kadar bulgur alıyor; şu kadar mercimek alıyordu, oysa şimdi bu kadar mercimek alıyor.” Vallahi, ben de ona benzer bir hesap yaptım yani bu “5 milyon lira ne anlama geliyor” diye ve hesabım şu: 14 işçi otuz yıl boyunca çalışsalar ve kazandıkları parayı hiçbir şekilde harcamasalar 5 milyon lira ediyor 14 işçinin emeği. (CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, bu, mühim bir para, önemli bir para ve bu paranın niçin burada olmadığı belli değil.

Şimdi, benim sorum şu: Bütün bu ciddiyetsizliğe, yasaları hiçe saymaya, istismara rağmen TÜBİTAK bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonundan nasıl geçti? Bunun çok önemli bir soru olduğunu düşünüyorum yani böyle bir bütçe geçemez. Ben ki bütçelerden mütçelerden fazla anlamam ama hakikaten de baktığımda şaşkına döndüm, “Acaba ben mi yanlış okuyorum, ben mi yanlış görüyorum, cümleleri mi anlayamadım?” diyerek… Buna kim oy verdi? Aslında bu soruyu düşünmenizi istiyorum, bunu AKP’li arkadaşlara söylüyorum ama maalesef pek yoklar ortada. Düşünmenizi istiyorum hakikaten, kendim de bu sorunun cevabını biliyorum çünkü bu Mecliste defalarca ve defalarca yapıldığı gibi şöyle geçti: AKP’li üyelerin oylarıyla. O Komisyonda 40 üye var. Bunların 25’i AKP’li üye, ellerini kaldırdıklarında, bütün komisyonlarda da olduğu gibi ve daha da önemlisi bu Mecliste olduğu gibi, istediklerini geçiriyorlar, eleştirilere bakmadan, muhalefet görüşlerine bakmadan. Ben, bunun fevkalade yanlış olduğunu düşünüyorum ve şimdi “Bu tabloyla biz ne yapacağız” diye Sayın Bakana da bunu sormak istiyorum. Yani böyle bir rezalete bu Meclis göz mü yumacak? Sayıştayın bizzat söylediği “Şurada usulsüzlük var, burada yolsuzluk var, burada hata var, burada yanlış var, burada kanuna aykırılık…” dediği bir bütçeyi bu Meclis onaylayacak mı? Yani 2012’nin hesabını vermemiş olan TÜBİTAK için biz 2014’te para mı vereceğiz?

Eyvah, zamanım çok azalmış.

Aslında, ben, şunu öneriyorum TÜBİTAK’la ilgili olarak: Bu kanun tasarısını, eğer yani 2012 tasarısını, kesin hesap tasarısını geçireceksek bunu bir şerhle geçirelim diyorum, TÜBİTAK’la ilgili bir şerh konsun oraya. Her şeyden önce, TÜBİTAK yeni baştan bütün bu hesaplarını sunsun Sayıştaya, yolsuzlukların müsebbiplerini bulsun, müeyyideler uygulansın bunlar hakkında ve Sayıştay Meclise bildirdikten sonra biz 2012 bütçesini onaylayalım. Yani niye Plan ve Bütçe Komisyonundaki bizim arkadaşlarımız böyle bir şerh koymamışlar, onu da anlamış değilim, konulması lazım diye düşünüyorum. Aksi hâlde hakikaten de bugün buna onay verecek olursak Meclisin ciddiyeti ve saygınlığına gölge düşürmüş olacağız.

Aynı zamanda, tabii, bu beni çok da şaşırtmıyor çünkü TÜBİTAK’da, TÜBA’da, her ikisinde de sorun var. Bu ciddiyetsizliğin bir önemli nedeni de kuruluş kanunlarının değişmiş olması.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

BİNNAZ TOPRAK (Devamla) – Her ikisi de idari, mali ve bilimsel yönden özerk kuruluşlarken AKP’nin bir önerisiyle, daha doğrusu kanun hükmünde kararnamesiyle Hükûmete bağlı kuruluşlar oldular. Tabii ki böyle hatalar oluyor.

Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Toprak.

Beşinci konuşmacı Mustafa Moroğlu, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; Millî Savunma Bakanlığının bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin Millî Savunma Komisyonundaki sözcüsü olarak konuşma hakkımı aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama ilginç bir anımla başlayayım. Milletvekili olduğum günlerde “Mustafa Moroğlu, hangi komisyonda olmak istiyorsan o komisyonla ilgili bir yazı yaz, bir dilekçeyle başvur.” dendi. Ben de hiç düşünmeden Millî Savunma Komisyonunu işaretledim. Arkadaşlarım dedi ki: “Ya, Moroğlu, sen 12 Eylül askerî darbesinin muhatabı olarak altı yıldan fazla ceza yatmış adamsın. Niye durup dururken, İnsan Hakları Komisyonu, Adalet Komisyonu falan değil de Millî Savunma Komisyonunu seçtin?” Cevabım şu oldu: Ben milletvekili olmadan önce, AKP’nin kalfalık döneminde, giderek tümümüze, halkın basın özgürlüğüne, düşünce özgürlüğüne, mallarımıza, yaşam alanlarımıza, özgürlüğümüze saldırılar oldu. Savunmanın nasıl yapıldığını öğrenmiş olmam lazım, öğrenmem lazım diyerek böyle bir ironiyle başladım ama asıl gerekçem şuydu: Bize karşı, halka karşı darbeler yapmakla anılan ordunun da, orduya saldırı yapılmadan, onlar hakkında iddianameler, onlar hakkında mahkemeler hazırlanmadan da demokratik bir yapılanmaya kavuşması için onların muhatabı olmuş Mustafa Moroğlu’nun da ordunun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapılanmasına hizmet edebileceğini düşündüğüm için, buna katkı koymak için o Komisyonda yer almayı daha uygun gördüm. (CHP sıralarından alkışlar)

Bizzat ustalık dönemi de gösterdi ki, özellikle konuşmamda ironi yaparak başladığım birçok konuda kendimizi savunmak zorunda kalmamız AKP’nin saldırıları karşısında daha da fazlalaştı. Can güvenliğimizi savunmak zorundaydık, ifade özgürlüğümüzü savunmak zorundaydık, seyahat özgürlüğümüzü savunmak zorundaydık; sandığımızı, okullarımızı, yaşam alanlarımızı, ağaçlarımızı ve topraklarımızı savunmak zorundaydık; ama en önemlisi, topraklarımızı savunmak için Millî Savunma Komisyonunda “Acaba bir katkım olabilir mi?” düşüncesiyle de vatan savunmamızı gerçekleştirmek zorundaydık. Ama ne yazık ki vatan savunmamızı dış güçlere karşı değil, ülkemizin başında bizi yöneten iktidara karşı da topraklarımızı savunmak zorunda kaldığımızı da ifade etmek zorundayım. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bizzat Başbakanın talimatıyla valilerimizin, içişleri bakanlarımızın ve emniyet müdürlerimizin yarattığı iklimle canlarımızın kaybolmasını, onların yok olmasını engelleyemedik. Tıpkı Gezi direnişlerinde olduğu gibi, tıpkı maden ocaklarında olduğu gibi, tıpkı Roboski’de olduğu gibi bütün bu çabamıza rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin de bu talimatlarla ya da bu iklime uyarak canlarımızı yok etmesini engelleyemediğimiz için de görevimizi tam anlamıyla yapamayan bir Millî Savunma Bakanlığının da eleştirilerine geçmek istiyorum.

İşte, bizim iktidarımız kendi topraklarımızı korumakla meşgul olmazken, onları sanki Türkiye’nin altına dört teker takılıp haraç mezat satmaya hazırlanırken başka ülkelerin topraklarını da savunmaya yeltendiğini de gördük, yaşadık. Bununla ilgili çok konuşuldu, özellikle komşularımızla ilgili girişilen savaşlarda, onlara ilişkin çatışmalarda çok konuşuldu ama Suriye’ye ilişkin son gün, yani sanırım dün bir gazetecinin çabasıyla ortaya çıkan bir gerçeği de sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugüne kadar hep iddia ettik, bunları anlatmaya çalıştık. “Suriye’deki savaşa Türkiye topraklarını korumakla yükümlü olan bir iktidar tarafından silah ve mühimmat sevkiyatı yapılıyor.” dedik, bunu hep yalanladılar, bize “Yalancısınız, yanlış bilgi veriyorsunuz.” dediler ama en son bir belge ortaya çıktı ki hem Birleşmiş Milletlerin veri tabanında hem de TÜİK’in veri tabanlarında Türkiye'nin gümrük kapılarından Suriye’ye haziran ayından eylül ayının sonuna kadar tam 49 ton silah ve mühimmat sevkiyatı yapıldığı “93 no.lu kod” ihracat başlığıyla kayıtlara geçti. İlginç olan da bu silah sevkiyatının her ay oradaki konjonktüre göre ya da Türkiye'nin savaşa ne kadar müdahil olup olmak istemediğine göre artmış. Örneğin, haziran ayında 3,3 ton silah ve mühimmat sevkiyatı yapılmış, temmuz ayında 4,4’e çıkmış, ağustos ayında yani kimyasal saldırıyla 100 bine yakın kişinin öldüğü dönemde 10 tona çıkmış ama herkesin savaş beklediği, özellikle iktidarın “Artık Suriye’nin sonu gelmelidir, bu iktidar devrilmelidir.” diye savaş çığlıkları attığı dönemde de 29 tona çıkmış. Evet, maalesef bizim ülkemizin iktidarı bizim savunmamız başka ülkelerin savunmasıyla, daha doğrusu başka ülkelerin çıkarları için komşu ülkelerimizin talan edilmesiyle meşgul olan bir savunma politikası izlemiş.

Aynı gizlilik… “Bunlar gizlenecek” diye çok çaba harcandı ama bu son örnekte de görüldüğü gibi güneş balçıkla sıvanamıyor ve millî savunmamızın da gizlilik içinde yürütülemeyeceği gün ışığına çıkmış oluyor. Aynı gizlilik Sayıştay meselesiyle de yürütüldü. Buna çok değinildi ama Millî Savunma Bakanlığının bütçesinde de aynı gizliliği yaşadık. İktidar temsilcileri tarafından birinin artık çıkıp şunu demesi gerekiyor: “Evet, ‘Herhangi bir belge bize verilmediği için bu konuda gerekli denetlemeyi yapamadık.’ diyen Sayıştaya ya bir şey yapılacak, bunlar da diğer kurumlarda olduğu gibi işten atılacak, yerine başkaları konulacak ya da ‘evet, bu bir eksiklikti, bir dahaki döneme Sayıştay raporları bu Meclisin önüne tam gelecek.’ diye bir şey yapılması gerekiyor.”

Ayrıca, bütçe konuşmalarında, Millî Savunma Bakanlığının Bütçe Komisyonundaki görüşmelere de baktığımızda Millî Savunma Bakanımız millî savunmayla ilgili bütün gelişmelerin gayet açık, net şeylerle iyi yürüdüğünü, savunmamızın ve silahlı kuvvetlerimizin iyi tesisatlarla donatıldığını ve iyi yatırımlar yapıldığını anlatmaya çalışmış. Personelin de iyi haklarla donatıldığını, yeteri kadar haklarını aldığını anlatmaya çalışmış. Bence, Millî Savunma Bakanımız bütçede de, birazdan buraya geldiğinde de başka şeylerle konuşabilir,  konuşmalı da. Çünkü bütün dünya tarihindeki savaşların ve Kurtuluş Savaşı’nın da gösterdiği  bir gerçek var ki, eğer ülke savunulmak isteniyorsa, bu, ancak bütün halkla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, savunma göreviyle donatılan Türk Silahlı Kuvvetlerinin iç içe geçmesiyle, kaynaşmasıyla kazanılabilir. Yani halkın katılmadığı hiçbir savunma başarıya ulaşamaz, halkın katılmadığı hiçbir savaş kazanılamaz. Tıpkı, ufak tefek Vietnam halkının, ABD’nin bütün bombalarına, bütün silah güçlerine rağmen, o savaşı, o başarıyı kazandığı gibi; tıpkı, ulusal Kurtuluş Savaşı’mızda hiçbir silahı, hiçbir gücü olmayan bütün köylülerimizin ve bütün Türkiye halkının omuz omuza beraber kazandığı Kurtuluş Savaşı gibi.

Onun için, Sevgili Bakanımız, ilk önce kurum içindeki, yani Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki adaletsizlikleri, eşitsizlikleri ve haksızlıkları gidermek zorundayız.  İki buçuk yıllık görev süremizce hep bu gerçekleri anlatmaya çalıştık; “Astsubaylarla subaylar arasındaki eşitsizlikleri giderin, özlük haklarındaki eşitsizlikleri giderin, yüzde 300’e varan maaş farklılıklarını giderin.” dedik, kulak tıkadınız. Plan ve Bütçe Komisyonunda da çok muğlak ifadelerle “Elbet bir şey yapacağız. Optimum noktayı arıyoruz.” deyip geçiştirdiniz.

Yine, resen emeklilerle ilgili adaletsizlikleri her komisyon toplantısında, her Meclise gelen askerî, Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili kanunlarda ifade etmeye çalıştık. Onlara da hep “Yapacağız, edeceğiz, ayrıştıracağız.” dediniz, hâlâ bir adım atmadınız.

Onun için, bu bütçe görüşmelerinde, Cumhuriyet Halk Partisi adına bütün milletvekillerimizin halktan aldığı, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarından aldığı üç dört önemli isteği artık gerçekleştirmek durumundasınız. Bunu gerçekleştirmediğiniz zaman, Türkiye’nin millî savunmasını üstlenmiş bir bakanlık olarak değil, tıpkı Başbakanın talimatlarıyla ifade edilen bir bakanlığın yürütüldüğünü, başka ülkelerin çıkarları için hareket eden bir bakanlık görevini yaptığınızı bütün halka köşe bucak dolaşarak anlatmak da bizim boynumuzun borcu olsun. Ne kadar bu Meclis kürsüleri bize kapatılsa da ne de baskılarınızla, talimatlarınızla bizim sesimiz medya tarafından kısılmaya çalışılsa da sokak sokak, bu Bakanlığın millî olmaktan çıktığını, bu Bakanlığın bütçesiyle de, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına karşı uyguladığı bütün haksız uygulamalarla da başka ülkelerin çıkarlarını savunmak için harekete geçen bir Bakanlık olduğunu anlatmaya çalışacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi adına son konuşmacı Orhan Düzgün, Tokat Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz dokuz dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ORHAN DÜZGÜN (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Savunma Sanayii Müsteşarlığı bütçesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, muhalefetin görevi, iktidarı eleştirmek olduğu kadar doğru yaptığı şeyleri de söylemektir diye düşünüyorum. Savunma Sanayii Müsteşarlığı gerçekten bir kurum olarak ülke adına çok iyi şeyler yapmakta, bunu biliyorum ve bu kurumun bünyesinde bulunan ROKETSAN, HAVELSAN, ASELSAN gibi firmalarda çok iyi silahlar üretildiğini biliyorum ve bundan daha çok sevinilecek şeyin de, burada tamamen yerli sermayenin ve bizim en saygın üniversitelerimizden mezun 20-30 yaş arası gencecik çocukların bu işleri yaptıklarını biliyorum. Bu çocukların büyük bir çoğunluğu, Sayın Başbakanın yanında 5 bin polisle girebildiği ODTÜ mezunu çocuklar. (CHP sıralarından alkışlar) Ancak bu çocuklar yalnızca 1.500-2. 500 lira maaşla bu işi yapmaya çalışıyorlar. Akşamları Kennedy’de, Kuğulu’da, Dikmen’de eylem yapıp, sabah ülkelerinin savunması için canla başla silah üretmeye çalışıyorlar.

Sayın milletvekilleri, silahla savaş kazanamazsınız. Eğer bir savaş olursa -ki, biz hiçbir zaman savaş taraftarı olmayız- mutlaka elinizde savaşma azmi olan ve savaşacak morali olan bir ordu gerekli olur size. Peki, bizim ordumuz ne durumda, size kısaca özetlemek istiyorum:

Sayın milletvekilleri, Ordunun bir önceki Genelkurmay Başkanı şu anda bir zindana tıkılmış durumda. 2005-2013 yılları arasında TSK’dan kendi isteğiyle emekli olan veya istifa eden subay sayısı 8.349, astsubay sayısı 23 bin ve kendi isteğiyle sözleşmesini yenilemeyen uzman erbaş sayısı 13.589 yani toplam 44.945 kişi ordudan ayrılmış.

2002-2012 yılları arasında şehit olan asker sayısı 818, intihar eden asker sayısı 934, buna ek olarak şehit polis sayısı 94 ve intihar eden polis sayısı 340. Millî Savunma Komisyonuna gerek sözlü olarak gerekse yazılı olarak müracaat ettim, asker intiharlarını araştıralım dedim; cevap alamadık. Meclise araştırma önergesi gönderdik hem asker hem polis intiharlarının gerekçelerini araştıralım diye, maalesef herhangi bir cevap alamadık, önergeler tozlu raflarda çürütülmeye bırakıldı.

Sayın milletvekilleri, ben size bir intihar hikâyesi anlatmak istiyorum. Şehit olan askerin babası tarafından anlatılıyor. Diyor ki: “Oğlum askerdi, koğuş arkadaşlarıyla mezhep çatışması yüzünden kavga etmiş. Daha sonra, kalabalık olan ekip oğluma tecavüz etmiş ve dövmüş. Bunun üzerine oğlum komutanına gidip durumu anlatmış ancak komutan bu durumu ciddiye almamış.” Daha sonra bunalıma giren çocuk psikiyatriye gönderilmiş ve bu sırada babasına haber verilmiş. Babası diyor ki: “Gittim gördüm, oğlumu tanıyamadım, bambaşka bir çocuk olmuştu. Doktora yalvardım ‘hastaneye yatırın, bu çocuk çok kötü durumda’ dedim. Hava değişimi verdiler, yatırmadılar. Köye geldik, oğlum bana bu hikâyeyi anlattı ve ertesi gün intihar etti.” diyor.

Sayın milletvekilleri, böyle onlarca hikâye var. Bu hikâyeleri neden öğrenmek istemiyorsunuz, neden bunların araştırılmasını engelliyorsunuz? Aynı babaya şunu sordum: “Neden şikâyetçi olmuyorsun?” dedim. Söylediği cevap intihardan daha acıklıydı. Dedi ki: “Sayın Vekilim, geride bir dul eşi, iki tane de çocuğu kaldı. Bana dediler ki: ‘Eğer şikâyetçi olursan şehit maaşı bağlamazlar.’ Eğer şehit maaşı alamazsam ben bu kadına ve bu çocuklara nasıl bakarım bu dağın başında.”

Evet, değerli arkadaşlarım, umarım, Meclis bu asker ve polis intiharları konusunda ciddi bir araştırma yapar ve bunların gerekçelerini düzeltmek için çaba sarf eder.

Ordu, değerli arkadaşlarım, Ergenekon, Balyoz, fuhuş, casusluk gibi operasyonlarla hırpalanmaya çalışıldı. Bir taraftan kurum hırpalanmaya çalışılırken bir taraftan da kişisel hırpalamalara devam edildi. Üç gün sonra ölüm yıl dönümü olan Yarbay Ali Tatar’ın, İnternet sitelerinde ailesiyle ilgili ağza alınmayacak iğrenç iftiralar dolaştı. Bugünlerde devletin mahremiyetinden, kişilerin mahremiyetinden çokça bahseden Sayın Başbakanımız o gün o ailenin mahremiyetinden hiçbir şekilde bahsetmedi ve maalesef kendisi intihar etti. Değerli arkadaşlarım, bu karalamalara o gün sessiz kalanların üzerinde Yarbay Ali Tatar’ın kanı vardır. Umarım, bu kanı temizlemek için de bir şeyler yaparsınız diye düşünüyorum.

Yine, şunu söylemeliyim ki polisi çok sevdiğini söyleyen Hükûmetiniz polisler sendikal haklarını kullanmaya kalktıklarında, sendika kurmaya kalktıklarında yaka paça meslekten atıldılar. Hiç kimse bunların çocuklarının ne yiyeceğinin, ne içeceğinin hesabını yapmadı ancak onlar bütün bunlara rağmen de direnmeye ve sendikalarını kurmaya devam ediyorlar.

Sayın milletvekilleri, aslında buna benzer çok dava var ama ben size kısaca Balyoz davasından bahsetmek istiyorum. Neler olmuş bu balyoz davasında? Bakın, bu gördüğünüz tablo harp akademilerimizin tablosu. Bugünkü Genelkurmay Başkanımız o günlerde Kara Harp Akademisi Komutanıydı. Kendisine en uzak olan kurum, darbe yapmaya çalışan kurum sadece 600 metre uzaklıktaydı, jandarmayla bitişikti, harp akademileriyle 300 metre mesafedeydi.

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Bakana göster, Bakana.

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) – Deniz Harp Akademisine 30 metre mesafedeydi, Hava Harp Akademisine 30 metre mesafedeydi. Evet, değerli milletvekilleri, Kara Harp Akademileri Komutanlığının Komutanı, Komutan Yardımcısı ve Kurmay Başkanı darbe suçuyla tutuklandı; Deniz Harp Akademisinin öğrencileri tutuklandı, komutanları zaten gene bir karalama kampanyasıyla emekliye ayrılmak zorunda kalmıştı; Hava Harp Akademisinin Komutanı ve öğrencileri tutuklandı, Jandarmanın öğrencileri tutuklandı, Silahlı Kuvvetler Akademisinin Komutanı tutuklandı; Kara Harp Akademisinin ise öğretim üyeleri ve öğrencileri tutuklandı, sadece Kara Harp Akademisi Komutanı tutuklanmadı, yani bugünkü Genelkurmay Başkanımız tutuklanmadı.

Evet, değerli milletvekilleri, şimdi şöyle bir manzara düşünün: Size en uzak mesafede, 600 metre mesafede bütün komutanlar, öğretmenler, öğrenciler oturmuşlar, güya iktidarı yıkmak için darbe planı yapıyorlar fakat Sayın Özel’in bu konuda herhangi bir dahli olmadığı gibi haberi de olmuyor.

Değerli arkadaşlarım, kendisinin deyimiyle “devlet memuru” ise bu, devlet memurunun görevi ihmal suçudur. Eğer askerî disiplin cezası uygulanırsa 54’üncü maddeye göre de bu bir suçtur fakat maalesef ki, herhangi bir işlem yapılmadığı gibi kendisinin ifadesi bile alınmamıştır. Ancak daha sonra bu hikâyeye inanılamayacağını, böyle büyük bir masala kimsenin inanmayacağını görenler, Yargıtayda Sayın Özel’in öğretim üyelerini ve öğrencilerini tahliye ettiler ve biz bunu söylediğimizde, Sayın Genelkurmay Başkanı ve Hükûmetin bir bakanı, bizi orduya nifak sokmakla suçladı. Açıkça söylüyorum: Orduya nifak sokanlar, kendi silah arkadaşlarını rehin bırakanlar ve akrabaları dağda askere kurşun sıkanlardır. Biz değiliz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu ülkede gerçek adaletin kurulduğu gün çok uzakta değil ve bu oyunun kurgulayıcılarını er ya da geç gerçek adaletin karşısına çıkaracağımızdan da hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Böylelikle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmalar sona ermiştir.

Şimdi birleşime kırk dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.57

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına birinci konuşmacı Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on iki dakikadır.

MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi hakkında MHP Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamda Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında sanayinin nasıl her geçen gün kötüye gittiğini, sanayicinin üretmekten vazgeçip nasıl ithalatçı olduğunu gözler önüne sermek istiyorum vakit yettiğince.

Türkiye 1990 yılında imalat sanayisinde 15 ülke arasında 13’üncü sırada iken 2010’da liste dışı kaldı. Sanayi ve ihracatımızın ithalata bağımlılığı kaygı verici boyutlara ulaştı. Bugün 100 dolarlık ihracat için Türkiye’de 62 dolarlık ithalat yapılmaktadır. Bakın, 100 dolarlık bir malı imal etmek için 2002’de 27 dolar ithal malzeme kullanılırken 2007’de 39 dolar, 2011’de de 43 dolar ithal malzeme kullanmak zorunda kalıyorsunuz. Yani, artık ithalat cazip hâle geldi. Böyle bir tabloda ihracat rakamlarının gerçeği ifade ettiğini iddia edebilir misiniz? Bu iktidar sanayicinin rekabet gücünü öldürmüştür. Sanayi sektöründe reel büyüme hızı çok hızlı bir şekilde çöküşe geçmiştir. Örneğin, reel büyüme hızı 2010 yılında yüzde 12,8 iken 2012 yılında yüzde 1,9’a gerilemiştir. Sanayideki bu tepetaklak gidiş birer birer kepenk de kapattırmıştır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin verilerine göre, 2010 yılında kurulan şirketlerin yüzde 22’si, 2011’de yüzde 24’ü, 2012’de yüzde 36’sı kapanmış durumda. Bu oran 2013’ün ilk on ayında yüzde 30’u geçmiştir. 2011 yılında yüzde 11 olan sanayi sektörünün üretimindeki artış hızı 2012 yılında yüzde 2,5’lara düştü.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün imalat sanayisinde her 100 fabrikadan 26’sı kapalı. Kendi seçim bölgem olan Kocaeli’den örnek vermek istiyorum. Kocaeli bir sanayi kenti ama korkarım ki bu gidişle bu sıfatı yakın zamanda yok olacak. Kocaeli’deki sanayici arkadaşların tamamı kan ağlıyor. Bakın, Kocaeli’de sanayicinin, ticaretle uğraşanların nasıl kan ağladığını size rakamlarla anlatayım. Ekim 2012 ile Ekim 2013 dönemi arasında Kocaeli’de toplam 1.137 şirket açılmış. Aynı dönemde kaçı kapanmış biliyor musunuz? 405 şirket kapanmış ve kaydını sildirmiş. Ayrıca, 2012’den bugüne kadar üretim yapan 144 sanayi üretim tesisi kapanmış durumda Kocaeli’de, bir yılda 144 fabrika.

Şimdi size bir şey söyleyeceğim: Sayın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Kocaelili. Her bakan kendi ilinde ağırlığını hissettirir. Bakanın seçildiği ile gittiğinizde o bakanın ağırlığını yatırımlardan hissedersiniz. Başka bir ifadeyle, bakan o şehre mührünü vurur. Ancak, bu, ne yazık ki Sayın Nihat Ergün için geçerli değil, Kocaeli’de böyle bir şey maalesef yok, acı ama gerçek. Mayıs 2009’dan bu yana bu koltukta oturan Sayın Bakan Kocaeli için hiçbir şey yapmamıştır, parmağını kıpırdatmamıştır. Diğer illerde o ilin bakanları kentlerine hizmet ediyor, eser bırakıyor ama Sayın Nihat Ergün’ün Bakan olarak kente kattığı hiçbir şey yok, varsa buyursun, göstersin. Bir Cengiz Topel Havalimanı vardı, üç ay çalıştı, bizlerin ve kamuoyunun baskısıyla açmaya kalktılar, o da haftada bir gün, o da uçak dolarsa sefer yapıyor, aktarmalı sefer.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP’nin iktidarda olduğu son on bir yılda ne olmuş, sanayide ne hâle gelmişiz bir bakalım. Sanayi üretimi artış hızı yavaşlamış. İthalata bağımlılık kaygı verici boyutlara ulaşmış. 100 dolarlık ihracat için 62 dolarlık ithalat yapılmaya başlanmış. Sanayi sektöründe reel büyüme hızı çöküşe geçmiş. Bu yılın ilk on ayında kurulan şirketlerden yüzde 30’dan fazlası kepenk kapatmış, işsizlik kronikleşmiş. Türkiye, sanayide rekabet ettiği ülkeler arasında en pahalı elektriği, akaryakıtı, suyu kullanan ülke. İstihdam üzerindeki vergi yükünün en fazla olduğu bir ülke ve bu ülkede sanayiciler ayakta durmaya çalışıyor.

Peki, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarda olduğu son on bir yılda başka ne oldu? Sanayi tabanı eridi Türkiye’de. Türkiye’nin eline bile su dökemeyecek ülkeler adım adım büyürken Türkiye küçüldü. Dünya Bankası rakamlarına göre, son yıllarda Endonezya’da yüzde 2, Meksika’da yüzde 7,8; Çin’de binde 4, Hindistan’da yüzde 1 büyüme oldu, Türkiye sanayide yüzde 7,7 küçüldü. Üretim düşünce işsizlik ordusuna da yeni neferler katıldı. Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri, on bir yıldır işsizlikle mücadelede bir arpa boyu yol katedemediler. AKP döneminde işsizlik azalmamış, gerçekten kronik bir hâle gelmiştir.

Siz bakmayın o aldatıcı rakamlara. TÜİK, 2012’deki hesaplamaya, bu hesaplara iş aramayan yaklaşık 2 milyon kişiyi dâhil etmedi. İş aramayan işsizler dâhil edildiğinde 2012’deki işsizlik rakam oranının yüzde 17’ye çıktığını rahatlıkla görebilirsiniz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 2013’te 19.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – 2013 Ağustos ayı verilerine göre Türkiye’de işsiz sayısı 5 milyonu aşıyor. Sayın Başbakan ve bakanlar ne derlerse desinler, istedikleri kadar pembe tablolar çizsinler, Türk sanayisi çok ciddi sıkıntı içindedir, ekonomide ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Millî sanayimiz, üreticimiz zor durumdadır, rekabet gücü gerçekten tükenme noktasına gelmiştir. Çok sayıda sanayici, üretici, iş adamı borç batağına girmiş, iflasın eşiğine gelmiştir; icra memurları sıraya girmiştir. Düzlüğe çıkmak için üretim, istihdam ve ihracat odaklı yeni planlara ihtiyaç vardır. Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinde böyle bir planın “p”si bile bulunmamaktadır. Onların tüm planları yandaşları zengin etmek üzere kurgulanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde genç nüfus çok. Kent nüfusuyla ilgili problemlerimiz var. Bu yüzden acilen istihdam yoğunluklu sanayi kurulması gerekiyor. Türkiye’yi bir sanayi devleti yapmak istiyorsak kuraklık, artan nüfus nedeniyle insanımızı daha iyi doyurmak için tarıma dayalı sanayiye ağırlık vermek zorundayız. Türkiye’de işsizleri yerinde istihdam etmenin en fizibil yolu, tarım alanlarının bulunduğu bölgelerde yaşamalarını ve tarımda çalışmalarını sağlamaktır bu nüfusun. Bu yapılırken diğer taraftan aynı bölgelerde tarıma dayalı sanayi teşvik edilmelidir ki daha kârlı bir sektör hâline gelsin tarım sektörü.

Sanayiciler sadece az önce anlattığım sorunlarla uğraşmıyor ki, başka sorunları da var. Bir işveren iş yerinde iş sağlığı, iş güvenliği uzmanı, iş yeri hekimi, yardımcı sağlık personeli, avukat çalıştırmak zorunda. Bunların işverene ortalama maliyeti aylık 15 bin TL civarında. Hepsi bu kadar mı? Değil tabii. Üstüne üstlük, bir de Hükûmetin uyguladığı vergi baskısı var. Koç Grubuna geçtiğimiz günlerde vergi incelemesi başlatıldı. Bunun neden olduğunu hepimiz biliyoruz. Çünkü Koç Grubuna ait bir otel Gezi eylemlerinde polisin aşırı müdahalesiyle yaralananlara kapısını açtı. Bu adım Koç Grubuna pahalıya mal oldu. Maliye Bakanlığı TÜPRAŞ ve Aygazdan sonra Yapı Kredi Bankasına da kesilen 103,2 milyon Türk liralık vergi cezasını 25,8 milyon Türk lirası daha artırdı. Bitmedi, sadece Koç Grubuna değil, Boydak Holdinge de bir vergi denetmeni gönderdi. Niye biliyor musunuz? Koç Grubuna yönelik vergi denetimi baskınlarının ardından Boydak Holding Koç Grubuna destek çıkmış, “İş dünyasında düşmansın, değilsin.” ayrımı yapılmamasını istemişti. Bu açıklamanın ardından Boydak Holdingin Hükûmet ile arası açıldı. Bir de üstüne üstlük Yönetim Kurulu Başkanının “Dershanelerin kapatılması yanlış.” diye bir görüş belirtmesi üzerine bu iş daha da azdı. Hükûmet de şimdi bunun hesabını soruyor Boydak Holdingten. Özetle, siz hem sanayicinin ensesinde boza pişireceksiniz hem de üretim bekleyeceksiniz, ihracat bekleyeceksiniz. Bu hiçbir şekilde mümkün değil sayın milletvekilleri.

Konuşmamda son olarak inovasyonun önemini de vurgulamak istiyorum. Türkiye, inovasyon alanında birçok ülkenin gerisinde, çok gerisinde. Son on yılda Türkiye’de gayrisafi millî hasıladan AR-GE ve inovasyona ayrılan pay binde 1’ler civarında iken 2012 yılında binde 8’lere yükseldi. Bu güzel bir gelişme, takdire şayan ancak beş altı yıl önce Türkiye, 2013 yılında gayrisafi millî hasılasının yüzde 2’sini AR-GE  ve inovasyona ayırmayı hedefliyordu, bu hedef tutmadı. Türkiye’de sanayinin gelişmesi için inovasyona ayrılan bütçenin artırılması da lazım çünkü dünyada bu ortalama yaklaşık yüzde 7. Yani, cihanşümul olmak istiyorsak dünyada yeni teknolojiler sunan bir inovasyon ülkesine dönüşmekten başka çaremiz yok. Batı, çevresini kirleten ağır metal sanayisinden, otomotiv sanayisinden vazgeçmişken biz Batı’nın çok geç bir şekilde taklidini yapmaya başladık. Sayın Ekonomi Bakanının ve Sayın Sanayi Bakanının ısrarla söylediği yerli otomotiv sektöründe Avrupa’da Batılılar otomotiv sektöründen çıkmaya başladılar. Sebebi, çevreye olan duyarlılıklarıyla beraber metal üretiminin ülkeye verdiği sıkıntılar. Metali Uzakdoğu ülkelerinde, Çin’de ürettiren Batı Avrupa, kendisi teknolojinin getirdiği imkânlarla Japonya’yla beraber çok ciddi teknoloji üretim ihracatına başladı. Renault Fransa’da bir arabayı 6 bin dolara satarken Japonya 360 derece simülasyonu olan bir araç kamerasını 9.800 dolara satıyor. Birisi 1,5 tonluk bir arabayı 6 bin dolara satarken, birisi de sadece 170 gram ağırlığında bir dijital aygıtı 9.800 dolara satıyor.

Türkiye, Batı Avrupa’nın kirlettiği ülkelerin arasında yer almamalı, çevresine duyarlı olmalı, metal endüstrisinden şiddetle kaçınmalı, teknolojiye yatırım yapmalı.

Bu bütçenin, 2014 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İkinci konuşmacı Celal Adan, İstanbul Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakikadır.

MHP GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Hükûmet, KOBİ’lerin ekonominin motoru olduğunu ifade etmekte, “KOBİ’leri destekledik, geliştirdik.” gibi lafları ağzından düşürmemekte, ama Hükûmetin herhangi bir KOBİ politikası yoktur, sadece KOBİ retoriği vardır. Şöyle diyor Başbakan: “Hükûmet olarak geçtiğimiz on bir yılda KOBİ’lere 2,2 milyar lira destek sağlayarak bu muazzam potansiyeli destekledik, güçlendirdik, geliştirdik. Ayrıca, KOBİ’lerimizin kullandıkları kredilerin faizlerinin 1 milyar liralık bölümünü Hükûmet olarak karşıladık.” KOBİ’leri gülümseten bir itiraftır bu.

Türkiye’de, mikro ölçekli olanlar dâhil, 2 milyondan fazla KOBİ bulunmaktadır. Demek ki on bir yılda her bir KOBİ’ye 1.100 Türk lirası verilmiş. Bu da KOBİ’lerin her birine yılda 100 Türk lirası tekabül etmiş demektir. Peki, Başbakan bir yılda 100 lira verdiği KOBİ’lerden ne kadar vergi, harç ve ceza aldığını da hesaplayabilmiş midir? 212 bin KOBİ’ye 1 milyar Türk lirası faiz  desteği vermiş yani her bir KOBİ’ye 4.600 Türk lirası. İşte, can suyu, bu,. bir aylık kira bedelini karşılamayan ve ifadesi “can suyu” olan destek. Ayıplamıyoruz, Başbakan zaten “Bizim sadaka kültürümüz vardır.” demişti ama unutulmasın, verdiği can suyu, krizden bayılıp yerde upuzun yatan KOBİ’lere verilmişti. Başbakan bu sadakayı verirken kaç bin KOBİ’yi boğduğunu da bilmekte midir? 2013’ün ilk yarısı sonunda haciz altındaki 190 bin KOBİ neyin nesidir Sayın  Bakan? Dik durup eğri konuşmak mı, eğri oturup doğru  konuşmak mı? Hükûmet daima birincisini seçtiği için ben ikincisini seçiyorum.

Biliyorsunuz, Türkiye’de KOBİ’lerin en temel sorunu, finansal kaynaklara erişimdir. Niçin? KOBİ’lere bu yol kapatılmıştır da ondan. Peki, Hükûmet bu yolu açmış mıdır? Açmak için on  bir yıl boyunca bu yönde tek bir girişimde bulunmuş mudur? Bulunmamıştır. Sorulduğunda, “Sorumlusu ben değilim faiz lobisidir.” diye laf dolaştırmakta. Gelin, gerçek durumun ne olduğuna bakalım. Hükûmetin her etkinliğine katılıp boy fotoğrafı çektirmeyi hiç ihmal etmediği gerçek bir KOBİ teşkilatı olan MÜSİAD raporu ne demiş, ona göz atalım. Haziran 2003’te  şunları demiş MÜSİAD: “Bankacılığın teminata kredi veren sistemden projeye de kredi veren sisteme geçmesi gerekir. Kamu bankalarının mevduat bankacılığı kadar yatırım bankacılığı faaliyetlerinde de ağırlık kazanması gerekir. Bankacılık sistemi proje finansmanı için teşvik edilmeli, kamu projelerini finanse edilebilir ölçeklere bölün, projelerin gerçekleştirilmesinde tabanı genişletin. Enerji yatırımlarında orta büyüklükteki işletmelerin önünü açın, büyük ölçekli portföy özelleştirmelerinde kademeli uygulamaya gidin.” Bu talepler Adalet ve Kalkınma Partisinin ağzından düşürmediği KOBİ edebiyatı eşliğinde on bir yılda gelinen noktaya işaret etmekte.

KOBİ’lerin bu talepleri ancak bir dizi reformla karşılanabilir. “Reform” sözcüğünü ağzından düşürmeyen Adalet ve Kalkınma Partisinin, KOBİ’ler lehine “reform” sözcüğünü bir kere olsun kullandığı, adım attığı görülmemiştir. Hükûmetin KOBİ’ler lehine bir politikası yoktur ama KOBİ’leri un ufak eden bir politikası olduğu açıktır. Üstelik, 2014 yılına girerken KOBİ’lere karşı güttüğü bu husumet politikasını daha da yoğunlaştıracağı açıklanmıştır. Orta Vadeli Program’ı KOBİ’lerin fedakârlığına bağlamıştır.

Nasıl mı? Biliyorsunuz, Hükûmet, 2016’ya kadar, ekonomik büyüme hedeflerini geri çekti. Bir de tasarruf politikası ilan etti. Peş peşe daralma tedbirleri almaya başladı, besbelli ki KOBİ’lerin ümüğünü biraz daha sıkacak. Önce, şu tarafına bakalım: Hükûmet, ekonomide büyüme hızını düşürme politikalarında daha vizyonsuz kalıyor; sıkıştıkça piyasaya saldırıyor, kaba saba önlemlere başvuruyor, tüketimi kısmak için yasaklara yöneliyor. Yarın postmodern narhçılık yapmaya özenirse hiç şaşmayın!

Borçlanmayla kapatamayacağını anladığı noktada, cari açığı azaltmak için üretken reel ekonomiye saldırıyor. Oysa, biz biliyoruz ki, Türkiye’de piyasayı KOBİ’ler ve tüm çalışanların yüzde 70’ini oluşturan KOBİ çalışanları ayakta tutar. İç piyasaya her saldırı, Türkiye’de KOBİ’lere saldırıdır. Başbakan her sıkıştığında yeni bir çağ başlatmıştır, şimdi az susamlı simit çağını başlatmıştır. Herkes biliyor ve söylüyor: Cari açık, tüketim mallarının tüketiminden doğmuyor, ara malı tüketiminden doğuyor. Yani, tüketirken değil, üretirken doğuyor; tek çaresi yüksek katma değerli üretimdir.

Hükûmet, birkaç yıl önce, törenlerle, “yeni” dediği bir sanayileşme stratejisi ilan etmişti, ithal ikamesi yani. Nesi yeni? Türkiye’nin 1960-1980 arasındaki politikası.

AKP usulü sanayileşmenin bir ayağı da KOBİ stratejisi ve eylem planıydı. KOBİ’lerin yönetim becerileri ve kurumsal yetenekleri geliştirilecek, KOBİ’lere AR-GE ve yenilik kapasitesi kazandırılacaktı. Ama nasıl? KOBİ’leri dışlayarak.

5746 sayılı AR-GE Merkezleri Kanunu çıkarıldı. Kuranlara destek, muafiyet, istisnalar sağlandı, -elbette 50 ve daha fazla tam zamanlı araştırmacı çalıştırma koşuluyla, sonra bu sayı 30’a indirildi. “Sayılara bakılmasın, KOBİ’ler zaten araştırma- geliştirme yapamaz, yapmasın.” denmiş. 3-5 araştırmacı mı var? “Bu, işe yaramaz.” diye bakılmış. Bu anlayış, KOBİ’leri yüksek katma değerli üretime taşıyamaz. Bu anlayış KOBİ’leri rekabetçi yapamaz. Oysa, Avrupa Birliğinin AR-GE için geliştirdiği çerçeve programlarına bakıyoruz: “Nasıl ederim de KOBİ’lere imtiyaz tanırım.” diye kurgulanmış. 30, 50, 100 araştırmacı istihdam aramıyor, AR-GE yapmaya istekli KOBİ arıyor, tek bir araştırmacıyı bile destekliyor. İşte AB, işte AKP, işte KOBİ politikası.

2014 yılına büyük bir belirsizlikle giriyor Türkiye. Yüz binlerce KOBİ endişe içinde; zaten kârsız çalışıyor, desteksiz çalışıyor, yarın ne olacağını bilmiyor. Hani, bir küçüğü koruma kanunumuz vardı, AB KOBİ şartlarına uyacağız demiştik, KOBİ’leri koruyacaktık. Hani KOBİ’ler kamu alımlarında öne çıkacaktı? Hani ödemelerde KOBİ’lere öncelik tanınacaktı, alım şartnameleri KOBİ’lere göre yeniden yazılacaktı? Süpermarketler, AVM’ler ödemelerde KOBİ’yi gözeteceklerdi? Bunların hiçbirisi olmadı, olmuyor ve kısaca AKP’yle olmayacak. Hani KOBİ’leri ilgilendiren, üretimi destekleyen, mali, idari reform sözleri? Hani vergi reformunuz? Gelir vergisinin yüzde 80’e yakınını ücretliler ve çalışanlar, kalanını da küçük esnaf ve KOBİ’ler ödüyor. 348 milyar liralık vergi geliri öngörüyorsunuz, kimden alacaksınız? 118 milyarını tüketimden, dolaylı vergilerden. AKP maliyeciliği otomatik bir haraç toplama makinesi hâline gelmiştir. Vergi incelemesi denilen medeni bir uygulamayı bu vergi baskınlarına dönüştürdünüz. Buna vergilendirme denmez, ekonomiye saldırı denir. Bu gidişle vergilendirecek KOBİ bulamayacaksınız. KOBİ reformlarını gündeminize alın, zamanıdır diyeceğim ama niyetiniz yok.

Söz konusu olan ekonomi olunca AKP laftır, iş değildir. AKP’nin büyük ekonomistleri var, her tökezlemeye bir bahane bulmakta sıkıntı çekmezler. Birinci sığınakları küreselleşmedir. Yabancı sermaye girişi mi yavaşladı, kusur FED’indir; ihracatta sıkışıklık mı var, kusur krizden çıkmayı bir türlü beceremeyen Avrupa’nındır. Yüksek katma değer yerine tonaj mı ihraç ediyorsunuz, sebep AR-GE yatırımından kaçınan özel sektördür, KOBİ’lerdir, faiz lobisidir. Cari açık mı büyük; bahane hazır, sebep, enerji ithalatımızdır. Peki, Güney Kore 110 milyar dolarlık enerji ithal ediyor ama cari fazlası var. Bu nasıl oluyor? AKP’nin hiç kusuru yok, AKP mazlumdur, suçlu olan küreselleşmedir! Sürekli, küreselleşmeden yakınan bir Hükûmetin küresel iddialarda bulunması inandırıcı olabilir mi?

Hükûmetin ekonomik kararlarının tümüne cari açık yön veriyor. Büyüdü mü? Kredileri kes, KOBİ'leri boğazla, piyasayı daralt. Düştü mü? Ara malı ithalatını hızlandır, dâhilde işlemeyi canlandır, ihracatı artır. Kimin yüksek katma değerini, kime satıyorsunuz? Bu politikayla cari açıkla mücadele edilmez.

Türkiye, 1923-2002 arasında seksen yılda 57 milyar dolar cari açık verdi. AKP, 2002’de cari açığın millî gelire oranı yüzde 3,5 olan bir ekonomi devraldı. On bir yılda önceki seksen yılın toplam cari açığının 7 katı cari açık üretti, açığın millî gelire oranını 3 katına çıkarttı, yüksek katma değerli üretime geçiş iddiasında sınıfta kaldı çünkü politikasızdı. Türkiye, yüksek katma değer üretimine geçemez mi? Politikası olursa geçer. Önce KOBİ'lere yüksek katma değerli üretim yaptırabilmenin altyapısı hazırlanacak. Altyapının öncelikli ayağı eğitimdir, üniversitelerdir, çok sayıda araştırmacı yetiştirmektir. AKP, bu konuları ele almaktan çekinmektedir.

Eğitimle ilgili başlattığı tartışmalara bakın bugün Türkiye'de. Türkiye'nin ihtiyacı olan tartışma bunlar mıdır? Eğitimin niteliği bu olmamalıdır. Bu eğitimle rekabetçi olunamaz. Hani farklı ve eleştirel düşünme, nerede inovatif zekânın teşvik edilmesi? Oysa, Hükûmet, toplumsal zekâyı frenlemekle meşgul. Bu yaklaşımla ekonomide girdi maliyetlerini sıfırlasanız da cari açığı kapatamazsınız. Aslında, Türkiye'de cari açık falan yok, liyakat açıklığı vardır.

Desteksiz atmasıyla namlı Ekonomi Bakanımız sık sık söylüyor: “100 bin ihracatçı KOBİ’miz olacak. İhracata dayalı büyümemiz olacak.” Nasıl olacak, lafla mı? KOBİ ihracatçı olamıyor çünkü yabancı piyasaları bilmiyor, pazar araştırması yapamıyor, bürokratik engelleri aşamıyor. KOBİ’lerin istihdam, ihracat, inovasyon, teknoloji, AR-GE, finansman kapasitelerini iyileştirecek destekler yok denecek kadar düşük, olanı da erişilmez bir yerde duruyor. KOBİ, olanı bile almaya istekli değil. KOBİ’lerin kamu desteklerine erişebileceği noktalara bakınız, KOSGEB’tir, kalkınma ajanslarıdır. Bunların her biri bürokratik bir kümelenmeden ibarettir.

AKP yeni bir laf daha üretti “Orta gelir tuzağından çıkalım.” diyor. Bunun bilinen bir tek yolu vardır; KOBİ’lere daha uygun ortamlar yaratacaksınız, KOBİ’leri cahil yerine koymayacaksınız. KOBİ’ler cahil değildir, tam aksine, Türkiye ekonomisinin entelektüel ve deneysel zekâsı KOBİ’lerdedir. KOBİ’ler sadaka değil, doğru politika istemektedir.

Girişimcilik için uygun ortam yok, girişimci yetişmiyor çünkü girişimci sermayesi yok, girişimcinin kaynak bulması ve yaratması zor, girişimci destekleri varla yok arasında, artacağına gittikçe azalıyor.

Çağımızda yaratıcılığı ve girişimciliği popülerleştiren birinci sektör bilişim sektörüdür. Yeni ekonomiyi ve bilgi toplumunu bilişim sektörü kurmaktadır. Türkiye’de KOBİ’ler hâlâ bu sektörün dışındadır. En büyük işsizlik, çözümsüzlük, politikasızlık bilişim sektöründe yaşanmaktadır. KOBİ’ler için hâlâ bilişim sektöründe kümelenme yaratacak somut bir proje bulunmamaktadır.

Girişimcilik öyle bir şeydir ki AKP’nin politikasızlığı nedeniyle Türkiye’de girişimciliğin kendisi değil, korkusu yaşanmaktadır. Türkiye orta gelir tuzağından nasıl çıkar? AR-GE ve inovasyonla çıkar ama AKP’nin politikasızlığıyla asla çıkamaz. Ciddiyet lazım. Politikasızlık var, ciddiyetsizlik var.

Örnek veriyorum: Birkaç yıldır “2023 Vizyonu” ağızlarından düşmüyor. Sanılır ki böyle bir vizyon gerçekte var. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda telif hakkı istemeyiz ama sulandırma davası açma hakkımız var. Binbir emekle hazırlanmış bir toplum projesini iğdiş edip ayağa düşürmenin bir başka örneği görüşmemiştir. Bilen bilir de bilmeyenler öğrensin. Altında Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli’nin imzası olan “Vizyon 2023” çalışmasına ve Strateji Belgesi 2003-2023’e dikkatinizi çekmek isterim. Bu çalışmanın tarafımızdan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunda Aralık 2000’de başlatılan bir çalışma olduğunu, her sektörden ve her kesimden binlerce uzmanın katıldığını, 2023 yılına uzanan yirmi yıllık bilim ve teknoloji politikalarına odaklandığını, toplumsal bir proje olarak ele alındığını, bir yılda toplam 192 toplantı, 36 geniş katılımlı panel toplantısı, 7 bin uzmana gidildiğini, 2.400 uzmandan yanıt alındığını, toplam 94 teknolojik faaliyet konusu için yol haritaları hazırlandığını biliniz, yeter. AKP’nin 2023 vizyonu vizyon değildir, 57’nci Hükûmetin 2023 vizyonunun devamı da değildir. “2023 Adalet ve Kalkınma Partisi” sadece, bir şakadır.

Değerli milletvekilleri, dış politikada büyük senaryolar çizdiler, dünyayı yönetiyorlardı, yanı başımızda Erbil’i yönetemediler, Suriye’yi yönetemediler, hiçbir dinamiği yönetemediler.

Zamanımız daraldığı için söylüyorum. 2002’de iç borç 92 milyar dolar, bugün 201 milyar dolar; dış borç 86 milyar dolar 2002’de, bugün 114 milyar dolar. Özel sektör dış borcu 2002’de 43 milyar dolar, bugün 252 milyar dolar. Toplam dış borç 129 milyar dolar 2002’de, şu anda 367 milyar dolar; tüketici kredisi önemli, 2,3 milyar Türk lirası, şu anda 213 milyar Türk lirası; kredi kartı borcu 4,1 milyar Türk lirası, şu anda 84 milyar Türk lirası.

Bu vesileyle, düşüncelerimizi değerli milletvekilleri, sizinle paylaştım. Milletimize hayırlı olmasını diliyorum, buna ret oyu vereceğimizi de ifade ederek hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Üçüncü konuşmacı Ahmet Duran Bulut, Balıkesir Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on üç dakika Sayın Bulut.

MHP GRUBU ADINA AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TÜBİTAK ve Türkiye Bilimler Akademisi Başkanlığının bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Buraya gelirken günlerdir telefonlarla, maillerle, emekliler bir duyurularını dile getirmek istiyorlar. “Hükûmet bizi unuttu, siz unutmayın, kürsüden hatırlatın. Emekliler zor durumda, ay başına ulaşamıyorlar. Bu mağduriyetimizi gidersinler, bu bütçede bize de pay versinler.” diye, dileklerini yerine getiriyorum.

Değerli milletvekilleri, TÜBİTAK bütçesine baktığımızda, öyle bir kurum ki TÜBİTAK, sapla samanın birbirine karıştığı, hesabın içinden çıkılmadığı, karmakarışık bir kurum hâline gelmiş. Bunu ben demiyorum, bunu Sayıştay diyor. Gönderdiği raporunda madde madde, kalem kalem belirlemiş, nezaket buyurmuş, incelik buyurmuş, bunları da hata olarak belirtmiş. 43 milyar, 2 milyar, 825 bin, 7 milyar 344 bin, 1 milyar 702 bin, 8 milyar 968 bin… Ne diyor? “Ankara Başkanlık Hizmetleri binasının yeniden değerlendirilmesine ait muhasebe kayıtlarının hatalı ve eksik yapılması suretiyle, binalar hesabından 67.070, yeniden değerlendirilme farkları hesabından 44 bin, giderler hesabından 882 bin, birikmiş amortismanlar hesabından olmak üzere…” diyerek 43 milyon tutarında hataya yol açıldığını rakam rakam belirterek bu kuruma olumsuz değerlendirme raporu vermiş Sayıştay. Bunu neyin üzerine tekrar konuşuyoruz, nasıl bu, Genel Kurula geliyor, Sayın Bakanın yine takdirine, değerli milletvekillerinin takdirine sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu, TÜBİTAK ve TÜBA denilen Türkiye Bilimler Akademisinin ortak özelliği bilim. Bilim, hür ortamda, bilim adamları marifetiyle üretildiği takdirde, ülkeye ve insanlığa hizmet eder. Önceleri Başbakanlığa bağlı olan bu kurum, daha sonra, Türkiye’de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlanarak bu kurum içerisinde görevini yürütmektedir. Bilim ile ilgilenmesi, araştırma ve geliştirme yapması gereken bu kurumlar, maalesef, politik kadrolaşmalara mahkûm edilmiştir.

93 yılında, bilimsel, idari ve mali özerkliğe sahip bir kurum olarak kurulan TÜBA’nın bünyesinde bir bilim kurulunun olması ve bu bilim kurulunun akademisyenlerinin, bilim adamlarının kendi yaptıkları seçim sonucunda oluşması, özerkliğini sağlayacaktı. Hükûmet, TÜBA’ya müdahale ederek, kanun hükmünde bir kararname çıkararak 150 kişilik bilim heyetini 300 kişiye çıkarmış, bunun üçte 1’ini TÜBİTAK’tan, üçte 1’ini YÖK’ten, geri kalan üçte 1’ini de bilim adamlarının kendi aralarından seçerek oluşturdukları bir kurum hâline getirmiş.

YÖK ve TÜBİTAK, Hükûmetin kontrolüne girmiş kurumlardır Dolayısıyla, doğrudan doğruya, bilim kurulunu Hükûmetin emrine vermiş olmakla TÜBA’nın bilimsel özerkliği yok edilmiş olmaktadır. Bu sebeple, 2011 yılında yapılan bu uygulamanın sonucu, TÜBA’dan 69 üye istifa etmiştir. Avrupa Ulusal Bilimler Akademileri Federasyonu, Cumhurbaşkanımıza, yapılan işin bilime hakaret olduğunu ifade eden mektup göndermiş ve biz, Avrupa’da uyguladığımız bilim politikaları sebebiyle protesto edildik.

TÜBİTAK, bilim alanında devletimizin ve milletimizin gurur duyduğu kurumların başındaydı ancak bugün, bu niteliğini giderek yitirmektedir. Siyasi etkinin izlerini TÜBİTAK yönetiminde görmek mümkündür. Daha önce, TÜBİTAK’ın 14 üyeli yönetiminin 10’unun Başbakan tarafından atanması sağlanmıştı. Atamaların isabetini anlamanız açısından bir örnek vermek istiyorum. TÜBİTAK İnternet sitesinde bir öz geçmişten bahsediliyor. Kişi, lise çağlarında bir firmaya giriyor Perşembe Pazarı’nda. O firmayla çalışarak aynı zamanda okuyup kimya mühendisi oluyor, kimya eğitimi alıyor ve bu firmayı uluslararası bir firma hâline getiriyor. Hani bilimsel özelliği, hani yazdığı bir eser, nerede bilimle ilgili bir altyapısı? Bu kişi bilim kuruluna alınıyor. İşletmeciliğiyle, müteşebbis özelliğiyle bir başka yerde değerlendirilecek bu kişi, maalesef TÜBİTAK üyesi olarak bugün görev yapmaktadır.

TÜBA’ya TÜBİTAK’tan ve YÖK’ten atanan kişilere bakıyoruz. 19 kişinin tek bir uluslararası makalesi yok. YÖK’ün atadığı kişilerden 20’si akademik yayınlarda hiç aktif olmamış. Öte yandan, atamalarda da âdeta alay eder gibi, eski YÖK Başkanı TÜBİTAK listesinden, eski TÜBİTAK Başkanı YÖK listesinden TÜBA’ya üye olarak atanıyor. Dahası, daha önce asosiye üyesi olan kişiler yine aynı yere atanarak alay eder mahiyette bir atama sergileniyor.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi aklaştırdığı kurumlar gibi, bilimi de aklaştırmak istiyor! Aklaştırdı da ne oldu? İyiye mi gitti? Başarı mı elde ettik? Uluslararası ölçümlerde Türkiye daha iyi bir noktaya mı geldi? İsterseniz bunları bir değerlendirelim.

Ülkelerin birbirleriyle kıyaslanmasında ve rekabet edebilme yeteneklerinin belirlenmesinde ülkelerin bu faaliyetlerini dikkate alan bazı uluslararası göstergeler bulunmaktadır. Bu göstergelerin yaygın olanlarından birisi, bilim, teknoloji, yakınlık ve yararlanma endeksidir. Dünya Ekonomik Forumunca geliştirilen, “Ağyapılar İçinde Olmaya Hazırlık Endeksi” denilen AHE’ye göre, yıllara göre ülkemizin yerine ilişkin gelişmeleri incelendiğinde 2001-2002 döneminde dünya sıralamasında 41’inci sırada yer alan ülkemiz 2008-2009 döneminde 61’inci sırada, 2009-2010 döneminde 69’uncu sırada, 2010-2011 döneminde 52’nci sırada yer almaktadır.

Bu verilere göre, Türkiye, on yıllık AKP iktidarları döneminde bilim ve teknoloji altyapısıyla AR-GE faaliyetleri açısından 2002 yılına göre tam 10 sıra gerilemiştir. Hükûmet her fırsatta ülkemizin 16, 17’nci büyük ekonomiye sahip olduğunu belirtse de, yine, Dünya Ekonomik Forumu verilerine göre, kişi başına düşen millî gelir açısından ikinci grup ülkeler arasında yer alan ülkemiz, dünya sıralamasında 2002 yılında 46’ncı sırada yer alırken, Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabetçilik Endeksi 2012-2013 verilerine göre kişi başına düşen millî gelir sıralamasında 59’uncu sırada yer alarak 13 sıra gerilemiştir.

Son olarak, ülkemiz, on yılda bilim ve teknoloji alanında uluslararası yarışma gücü açısından ekonomik gücüne göre 5 sıra daha geride kalmıştır. Bu da ülkemizin sahip olduğu ekonomik gücün AR-GE faaliyetlerine hak ettiği payı ayırmadığını göstermektedir.

Dünya Ekonomik Forumunun hazırladığı Küresel Rekabet Raporu 2012 verilerine bakıldığında ise ülkemiz 142 ülke arasında ancak 72’nci sırada yer alabilmiştir. Bu rapora göre ülkemiz 5 kategoride gelişmiş ülkeler düzeyinde, 4 kategoride gelişmişliğe yakın, 3 kategoride ilerleme düzeyinde, 8 kategoride de gelişmişlik düzeyine oldukça uzaktır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, bilim ve teknolojide olması gereken yerde değildir. Bunun sebebi, AKP iktidarının çarpık eğitim politikaları, TÜBA, TÜBİTAK gibi kurumları -diğer kurumlara yaptığı gibi- ele geçirme çabalarıdır; ehil, liyakatli, bilimsel birikimi, kariyer ve eserleri olan kadrolar yerine yandaş gayretlerin neticesidir. Üniversitelerden mezun on binlerce bilişim öğretmeni bulunduğu hâlde, okullarda bilişim derslerine 100 saatlik eğitimle öğretmenler girmektedir. Böyle bir altyapı içerisinde ülkenin yetiştirdiği insanlar varken, öğretmenler varken, bilişim öğretmenleri kadrolara atanmak için sıra beklerken sırf günü kurtarmak adına yapılan bu çalışmaların, bilimsel faaliyetlere katkısını sizlerin takdirlerine sunuyorum. Bu sebeple, bu vesileyle de şubat atamasında bilişim öğretmenlerine kontenjan verilmesinin mutlaka çok önemli olduğunu arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bilime egemen olup bilimi, teknolojiyi üreten bir ülke durumuna gelmek zorundayız. Bu kurumda çok değerli bilim adamları çok önemli çalışmalar yapmaktalar. Bu yetiştirdiğimiz, TÜBİTAK’taki bu önemli insanları, maalesef, devletimiz bu insanları koruyamamakta, onlara sahip çıkamamaktadır. Kripto uzmanı 3 TÜBİTAK görevlisi Çanakkale-Gelibolu yolu üzerinde 2004 yılında şaibeli bir kaza neticesinde hayatlarını kaybetmişlerdir. TÜBİTAK’ta ulusal güvenlikle ilgili stratejik bir görev yapan bir yüzbaşı ve iki mühendis, Türkiye’nin güvenliğiyle ilgili gizli şifreler üzerinde çalışan bu görevliler, yeni geliştirdikleri bir askerî cihazı denemek için Çanakkale’ye gidiyorlardı. Kazayı köylüler savcılığa haber veriyor, savcıdan önce bir araç geliyor, aracın içerisinde arama yapıyor ve gidiyorlar. Neyin alındığı, kimlerin bu kazaya sebep olduğu… Arkadan çünkü iki araç arasında onu ezerek bu insanları katlediyorlar. Bunun ötesinde, tıpkı uçak tanıtım sistemlerinin millîleştirilmesi konusunda ASELSAN’daki üç mühendisin intihar süsü verilerek katledilişi gibi. Bunların da, bildiğiniz gibi, ABD güdümlü elektronik sistemlerin kontrol dışı bırakılması çalışmalarını yürüten, onların hâkimiyetinden çıkarıp bu hâkimiyeti millîleştiren cihazları ortaya koymuş üç değerli insanımızın, Ankara’nın değişik yerlerinde intihar süsü verilerek “Binasının altıncı katından, yedinci katından atladı.” gibi senaryolarla ölümlerine sebep olundu.

Bütçenin hâli budur. TÜBİTAK’ın ve TÜBA’nın hak etmediği yerde olduğunu ifade ediyorum.

Bütçenin ülkemize hayırlar getirmesi dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Dördüncü konuşmacı Koray Aydın, Trabzon Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakikadır.

MHP GRUBU ADINA KORAY AYDIN (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sözde “çözüm ve barış süreci” adı altında yapılan uygulamalar, millî savunma ve güvenlik politikalarımızı zaafa uğratmıştır. Bilindiği üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak, itibarsızlaştırmak ve etkisizleştirmek için yürütülen operasyonlar sonucu komuta kademesinin önemli bir bölümü darbeye teşebbüs gerekçesiyle mahkûm edilmiştir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığına atanacak oramiral kalmamış, mevcut Deniz Kuvvetleri Komutanımız da atandıktan yaklaşık sekiz ay sonra oramiralliğe terfi etmiştir.

AKP iktidarı, maalesef, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yerleşik teamüllerini yerle bir etmeyi marifet saymıştır. Yaşananlara tepki gösteren birçok subay istifa etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri bütün bu süreçten olumsuz etkilenmiş, askerimizin morali bozulmuştur. AKP iktidarı sadece askerî personelin değil, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görev yapan sivil memurların sorunlarını da görmezden gelmektedir. Çalışma, izin ve disiplin yönüyle askerî personel sayılan sivil memurlarımız, maaş konusunda ise normal memur sayılmaktadır. Sivil memurlarımızın durumu aynen Almanya’da çalışan vatandaşlarımızın durumu gibidir: Türkiye’de Almancı, Almanya’da yabancı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzman erbaşlarımızın durumu ise içler acısıdır. Yapılan bütün iyileştirmelerden mahrum bırakılan uzman erbaşlar kendi kaderleriyle baş başa kalmışlardır. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki subay, astsubay, uzman jandarma, sivil memur kadrolarının tamamına çalışma yıllarına göre ek gösterge hakkı getirilmiştir, sadece uzman erbaşların ek göstergesi yoktur. Uzman erbaşlara da tahsil ve kıdem yıllarına göre ek göstergeleri verilmeli, bu haksızlık ve adaletsizlik acilen giderilmelidir.

Uzman erbaşların sağlık ve disiplin mevzuatı da benzer görev yapanlarla eşit hâle getirilmelidir. Yürürlükteki mevzuata göre, uzman erbaşların doksan günü aşan hava değişimi ve rapor hâllerinde orduyla ilişkileri kesilmektedir. Sadece kanser ve bazı hastalıklar ilişik kesmekten istisna tutulmuş ancak trafik kazası sonucu oluşan ağır yaralanma ve sakatlanmalar ne yazık ki unutulmuştur.

Uzman erbaşlarımızın yaşadığı bir diğer sorun da emeklilik sorunudur. 45 yaşına gelen uzman erbaşlar, maaşlı emekliliği hak edene kadar Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde sivil memur olarak çalışmakta, süreleri dolar dolmaz da zoraki emekli edilmektedirler.

Uzman erbaşların kamu kurum ve kuruluşlarının kadrolarına aktarılmaları mevzuatı ise kurumların keyfine bırakılmış, kapsayıcı ve zorlayıcı bir düzenleme yapılmamış, özelleştirme mağdurları için yapılan uygulama bu kardeşlerimizden esirgenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; astsubaylarımızın durumu da uzman erbaşlardan farksızdır. Şimdi, astsubaylarımızla ilgili bana ulaşan çok üzücü bir bilgiyi burada üzülerek paylaşmak istiyorum. Bakınız, kasım ayında, on dört gün içinde tam 6 astsubayımız çeşitli sebeplerle intihar etmiştir. Haberi bize intikal ettiren Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği mobbing, baskı, ekonomik yetersizlikler, hukuk dışı uygulamalar gibi sebepler belirtmişlerse de konu derinlemesine araştırmaya, incelenmeye ve çözüme muhtaçtır. Astsubaylarımızın bu Hükûmete dertlerini anlatabilmek için acaba daha ne yapmaları gerekiyor? Türk milletinin vicdanını kanatan subay ve astsubay intiharları derhâl araştırılmalı, altında yatan sebepler her neyse ortaya çıkarılmalı ve çare bulunmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetin rayından çıkardığı asker alma sistemi yapboz tahtasına dönmüş, ipin ucu kaçmıştır. Hepinizin bildiği gibi, her defasında “son kez” denilerek bedelli askerlik  düzenlemesi yapılmış, düzenlemede temel eğitim de kaldırılmış ve -daha önceki konuşmalarımda da değindiğim gibi- resmen, bedelli muafiyet uygulamasına geçilmiştir. Aklına esen AKP sözcüsünün bedelli açıklaması yapması hem Sayın Millî Savunma Bakanını hem de beklenti içinde olan on binlerce genci ve onların ailelerini zor durumda bırakmaktadır. Bedelli askerlik uygulamasının sürekli gündemde tutulması başta olmak üzere, AKP iktidarının uyguladığı millî savunma politikaları gençlerimizi askerlikten soğutmaktadır. Aralık 2013 tarihi itibarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerindeki erbaş ve er sayısı 434.797’dir; oysa bugün, asker kaçağı sayısı bu rakamların çok üzerindedir.

Daha geçen yıl bedelli askerlikte sezon sonu kampanyasını yürürlüğe koyan iktidar, bu yıl ise asker kaçağı sayısındaki rekor artışı rekor cezalarla önlemeye çalışmaktadır. Oysaki önümüzde duran bu çelişkili tablo AKP iktidarının eseridir, tıpkı yazboz tahtasına çevrilmiş ve ele yüze bulaştırılmış eğitim ve sağlık sistemi gibi. AKP iktidarı gerek dış politikada ve gerekse millî savunma politikasında her defasında aynı hataları yapmakta ama farklı sonuçlar beklemektedir. İktidarın dış politikadaki ufuksuz, basiretsiz ve tutarsız tavrı, maalesef, Türkiye'nin  savunma ve güvenliğine büyük zarar vermektedir.

Değerli arkadaşlar, Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelere özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Türkiye'nin güvenliği için hayati önem taşıyan Doğu Akdeniz’de kurulan ittifakları görmezden gelemeyiz. Nitekim, Kıbrıs Rum Yönetimi fırsatı kaçırmamış, vakit geçirmeden Mısır’la iş birliğine başlamıştır; taraflar arasında Mısır’ın doğal gaz aramada Rum yönetimine teknik destek sağlaması ve ekonomik iş birliği konularında anlaşma sağlanmıştır. Oysa bütün bunlar olmadan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu’nun uyarısı gazetelere yansımıştı. Sayın Eroğlu âdeta isyan etmiş, “Türkiye kiminle ters düşerse, Rum ve Yunan, orayla ilişkilerini geliştirmek, yeni anlaşmalar yapmak için harekete geçiyor. İşte İsrail, son olarak da Mısır. Eğer Mısır’la Yunanistan anlaşırsa bu bizi sıkıntıya sokar.” demiştir. Lüzumsuz yere kavga ettiğiniz Mısır’la bizi getirdiğiniz durum da maalesef budur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’nin güney sınırlarının güvenliği Antalya’dan, Mersin’den değil, Kıbrıs’ın da ötesinden başlar. AKP iktidarının tıpkı stratejik derinlik politikasıyla uygulamaya koyduğu dış politikası gibi millî savunma politikası da Akdeniz’in derin sularında batmıştır.

“Güney sınırı” derken sadece Doğu Akdeniz’i kastetmiyoruz. Esas fecaat Suriye sınırımızda yaşanmaktadır. Malumlarınız olduğu üzere, ülkemizin komşularıyla en uzun kara sınırı Suriye sınırıdır. Sayın Başbakanın “kardeşim Esad” söylemi “kanlım Esed”e dönüşmüş, bu “U” dönüşü Türkiye’ye çok pahalıya mal olmuştur. AKP iktidarı bölücü terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD’nin elebaşı Salih Müslim’e yol vermiş, Salih Müslim de bu yoldan yürüyerek kuzey Suriye’de özerk Kürdistan kuracaklarını açık ve net bir şekilde ifade etmiştir. Böylece AKP iktidarı Türkiye’yi Suriye’de yeni bir batağa saplamış ve bölücü çevrelerin deyimiyle sözde batı Kürdistan’ı kendi elleriyle inşa etmiştir.

AKP iktidarı döneminde Türkiye, denizde gemisine operasyon yapılıp vatandaşları katledilen, havada uçağı düşürülen, karada şehirleri bombalanıp katliam yapılan bir ülke konumuna düşürülmüştür. Son olarak yapılan araştırmalara göre de bu bölgede Türkiye, ne yazık ki, üzülerek söylüyorum, sözüne güvenilmeyen, yalancı ve herkesi arkadan hançerleyebilecek bir ülke algısına sahip olmuştur. Bu kötülüğü Türkiye’ye yapmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölücü, ayrılıkçı çevreler, “Kürdistan” diye diye, bu söylemi maalesef Sayın Başbakana da kabul ettirmişlerdir. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Başbakan “Kürdistan” ifadesini kullanmış, bölücü çevrelerin emellerine can suyu vermiştir.

Şimdi buradan soruyoruz: Batısı Suriye’de, doğusu İran’da, güneyi Irak’ta olan bu sözde Kürdistan’ın kuzeyi hangi galaksidedir acaba? “Hadi canım sen de, ne var burada, Osmanlıda da Lazistan ve Kürdistan eyaletleri vardı.” derseniz bu ülkeyi kendi ellerinizle bölersiniz, milletin arasına ayrılığı, tefrikayı sokarsınız. Ondan sonra, dünyanın en mükemmel savunma ve güvenlik politikasını da uygulasanız bölünmeyi önleyemezsiniz.

Millî Şairimiz Mehmet Akif’in dediği gibi “Girmedikçe bir millete tefrika düşman giremez/ Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Mehmet Akif’i niye sürdüler?

KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bölücü ve ayrılıkçı cephe hızını alamamış ve nihayet 2014 yılı bütçe kanunu tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’na muhalefet şerhi olarak defalarca “Kürdistan” ibaresini yazdırmıştır. Milliyetçi Hareket Partisinin ve liderinin kararlı tutumu ve yaklaşan yerel seçimler nedeniyle paniğe kapılan AKP iktidarı, acilen müdahale ederek “Kürdistan” şerhi düşülen eki kitapçıktan çıkarmıştır. Şimdi bazı AKP sözcüleri, televizyon televizyon dolaşıp “Kürdistan ibaresini çıkarmamıza en çok MHP üzüldü çünkü seçimlerde bu konuyu propaganda malzemesi yapacaklardı.” diyorlar. Oysaki “Kürdistan” ibaresini o kitapçıktan çıkarttıran irade Milliyetçi Hareket Partisinin bölücü ihanet karşısındaki çelikten iradesidir.

Esas şimdi turpun büyüğü heybede beklemektedir. AKP, BDP, PKK ortaklığında hazırlanan ve İmralı-Kandil hattında son şekli verilen sözde demokratikleşme paketlerinin ilki Parlamentoya sunulmuştur. İşte o bölünme paketinde Kürtçe eğitim vardır, Kürtçe tabela vardır, teröristlere siyaset serbestisi ve eş başkanlık hakkı vardır, velhasıl, sözde Kürdistan’ın altyapı hazırlıkları vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sevr paçavrasını paramparça eden Türk milleti, yeniden sahnelenen bu yüz yıllık oyunu da bozacaktır. Vatanımızı paramparça etmeyi ve Anadolu’daki Türk-İslam varlığına son vermeyi amaçlayan Sevr Barış Anlaşması’nın bir bölümünü, çoğu kimse tarafından bilinmeyen ve ders kitaplarında yer almayan bir bölümünü burada dikkatlerinize sunuyor ve bütün Türk milletini düşünmeye davet ediyorum.

Anlaşmanın orijinali elimde. 1920’de Paris’te imzalanan Sevr Anlaşması III. Kısım, madde başlığı “Kürdistan”, madde 62: “İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurulacak ve altı ay içinde Kürtlerin sayıca fazla olduğu vilayetlerin yerel özerkliği sağlanacaktır.”

Madde 63: “Osmanlı Hükûmeti 62’nci maddede öngörülen komisyonların kararlarını, kendisine bildirildiğinden başlayarak üç ay içinde kabul etmeyi ve yürürlüğe koymayı şimdiden taahhüt eder.”

Madde 64: “Anlaşmanın yürürlüğe girmesinden bir yıl sonra 62’nci maddede belirtilen bölgelerdeki Kürtler bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye'den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak Milletler Cemiyeti Konseyine başvururlarsa, Konsey de bu nüfusun bağımsızlığa yetenekli olduğu görüşüne varırsa ve bu bağımsızlığı onlara tanımayı Türkiye'ye tavsiye ederse, Türkiye bu tavsiyeye uymayı, bu bölgeler üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından feragat etmeyi şimdiden taahhüt eder.”

Şimdi buradan soruyorum: Dünkü Sevr Anlaşması’nın “Kürdistan” bölümüyle bugünkü sözde çözüm sürecinin ne farkı var Allah aşkına? MHP olarak bir kez daha uyarıyoruz: Sözde çözüm sürecinin varacağı yer, aşama aşama Türk vatanının parçalanmasıdır. Sözde çözüm sürecinin varacağı yer, emperyalistlerin yüz yıllık emeli olan Sevr’in hayata geçirilmesidir.

Şimdi “Bütün bunları nereden çıkarıyorsunuz? Siz muhalefet olsun diye mi niyet okuyorsunuz?” diyenler çıkabilir, oluyor da zaten zaman zaman. Onlara bugüne kadar gerçekleşen adımları teminat olarak gösteriyor ve bir kez daha uyarıyoruz: Milliyetçi Hareket Partisinin yaptığı, niyet okumak değil, tarih okumaktır. Hiç kimse Türklerin bin yıllık mütevazılığını âcizlik sanmasın. Türk milleti uysal bir koyun gibi başını celladına uzatmayacak, varlığına ve birliğine yönelen hain saldırıyı mutlaka bertaraf edecektir.

Bu duygu ve düşünceler içinde, 2014 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyor, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Böylelikle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmalar tamamlandı.

Şimdi Barış ve Demokrasi Partisi adına grup konuşmalarına geçiyoruz.

Birinci konuşmacı Mülkiye Birtane, Kars Milletvekili.

Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakikadır.

BDP GRUBU ADINA MÜLKİYE BİRTANE (Kars) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Sanayi Bakanlığı ve bağlı kurumları hakkında söz aldım. Ekranları başında bizleri izleyen halkımızı, tutuklu milletvekillerimiz Sayın Hatip Dicle, Sayın İbrahim Ayhan, Sayın Selma Irmak, Sayın Faysal Sarıyıldız, Sayın Kemal Aktaş ve Sayın Gülser Yıldırım’ı ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bütçe görüşmeleri, halkı ortaklaştırmayan, katılımcı hassasiyetten uzak, muğlak ve geçiştirmeci bu tutumla, demokratik katılımcılığı esas almadan, toplumun en geniş kesimlerinin müzakere ve onayına başvurulmadan hazırlanmış ve Genel Kurulda da aynı anlayışla görüşülmeye devam etmektedir. Bakanlık hakkında görüş bildirmeden önce, aynı anlayışın tezahürü olan, bütçenin neden tek güçle yönetildiğini daha iyi anlamamızı sağlayacak, halk iradesini yok sayan iktidar anlayışıyla yıllardır cezaevinde siyasi rehin olarak tutulan milletvekillerimiz hakkında konuşacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe hakkı, halkın toplanan vergilerinin nasıl harcandığının hesabını siyasal iktidardan sormak anlamına gelmektedir. Ancak, iktidarın bütçe politikaları bu hakkı ortadan kaldırmıştır.

Bütçe görüşmeleri sadece demokratik katılımcılığı ihlal ediyor değil, aynı zamanda Türkiye ve Kürdistan milletvekillerinin katılımını da engellemektedir. Kürdistan’ın Amed Milletvekili Sayın Hatip Dicle, Riha Milletvekili Sayın İbrahim Ayhan, Şırnak milletvekilleri Sayın Selma Irmak ve Sayın Faysal Sarıyıldız, Van Milletvekili Sayın Kemal Aktaş ve Merdin Milletvekili Sayın Gülser Yıldırım milletvekili seçildikleri hâlde halk iradesini kullanma yetkileri ellerinden alınmıştır. 24’üncü Dönem milletvekilleri olarak seçilmişlerdir ancak dönem bitmek üzere, milletvekilleri ise hâlâ cezaevindedir.

Bugün partimizin yaptığı basın toplantısındaki metnimizde de dile getirildiği gibi, kendilerine isnat edilen fiil siyaset yapmaktır. Bu da düşünce, örgütlenme ve siyaset özgürlüğü kapsamındadır. Vekillerimiz diğer tutuklu siyasetçiler gibi yıllardır cezaevinde siyasi rehine olarak tutulmakta ve uzun tutuklulukla, aslında, açıkça yargısız bir infazla yüz yüze bırakılmaktadırlar. Tutuklu bulundukları süre dikkate alındığında, ceza alsalar bile alacakları cezanın infazını çoktan tamamlamış durumdadırlar. Demokratik rejim anlayışını “Ben bildiğimi yaparım, beğenmezsen sandıkta bana oy vermezsin.” tutumu ile bir sandığa sığdıracak kadar daraltmış olan Sayın Başbakana soruyoruz: Madem demokrasi sandık başında hayat buluyorsa, Kürdistanlıların oy verdikleri, ezici çoğunlukla seçtikleri temsilcileri neden cezaevindedir? Sayın Hatip Dicle’nin vekilliği neden düşürülmüştür? Ona oy veren 85.945 kişinin  sandık başına giderek gösterdiği iradeye iktidarınız tarafından saygı gösterilmiş midir? Bu irade hangi gerekçe ile cezaevinde tutuluyor? Sayın Hatip Dicle ve diğer tüm milletvekillerimiz seçilmiş olmasalardı hâlâ cezaevlerinde olacaklar mıydı?

Kürdistan’da vekiller cezaevinde tutuluyor, İstanbul’da tahliye ediliyor. “Demokratik siyaset” diyeceksin, gerillaları siyaset yapmaya çağıracaksın, Kürdistan milletvekillerini cezaevinde tutacaksın. Sayın Başbakan meydanlarda “Kürdistan” diyecek, hâkimi, savcısı “Kürt”e, “Kürdistan” sözüne ceza yağdıracak “Halk iradesi”, “halkın sözcüleri, hizmetçisi” diyeceksin, milletvekillerini cezaevinde tutacaksın. Buna ne denir? Ancak ve ancak, kandırmaca siyaseti.

Şu an cezaevinde tutuklu bulunan Kürtlerle birlikte tutuklu milletvekillerine oy vermiş tam 356.104 Kürdistanlı da cezaevindedir. Bu durumda hangi demokrasiden bahsedilebilir? Demokrasi, iktidarın tek güç olduğu sistemler olmadığı gibi, sandıkta oy kullanmakla da sınırlandırılamaz. Parlamenter temsilî demokrasi ile Meclise girmeye hak kazanmış kişilerin Meclis dışında tutulması, iktidarların “İstediğimi yaparım.” dediği otoriter rejimlere özgü bir durumdur. Bu kişiler cezaevinden çıktıklarında Meclise gelecekler. Kaçma şüpheleri yok, delil karartma gibi bir durumları yok ki. Zaten, neyle suçlandıklarını  bizler de, onlar da, hâkimler ve savcılar da bilmiyor. Bu hukuk garabetinden kurtulmak, bu ayıbı ortadan kaldırmak gerekiyor. Tutukluluk hâllerinin devamı, demokrasinin, hukukun, adaletin, halk iradesinin, seçme ve seçilme hakkının hapiste tutulmasıdır.

En son Anayasa Mahkemesi Sayın Balbay’la ilgili bir karar verdi ve bu karar, hiçbir tartışma götürmeksizin, bağlayıcı bir nitelik taşımaktadır. Bu karara göre tüm seçilmişlerin serbest bırakılması gerekiyor ancak buna rağmen idare ve yargı organları bu karara uymamaktadır. Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu kararın tartışmasız yerine getirilmesi gerekirdi. Ancak, bugün, Diyarbakır 5. ve 6. Ağır Ceza Mahkemeleri tutuklu vekillerimizin tahliye taleplerini oy çokluğuyla reddetmiştir. Bu karar hukuki değil, siyasi bir karardır. Yargı, bağımsız ya da bağımlı olarak, tutuklu vekillerimiz ve siyasetçilerimize karşı ayrımcı bir tutum izlemektedir. Bu karar bir hukuk skandalıdır, bir çifte standarttır. Bu karar yıllardır sık sık dile getirdiğimiz “Yasalar Fırat’ın doğusunda, ayrı batısında ayrı işliyor.” söylemimizin doğrulandığını göstermektedir.

Buradan bir kez daha Hükûmete sesleniyoruz: Kürdistan milletvekilleri serbest bırakılmalıdır. Halk iradesinin Meclise yansıması sağlanarak Türkiye bu ayıptan ancak kurtulabilir. Kürtler bu kararı kabul etmiyor ve şiddetle kınıyorlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi Sanayi Bakanlığının bütçesi üzerine konuşmamı devam ettirmek istiyorum. 

Türkiye’de sanayi dağılımı dengesiz olarak yoğunlaşmıştır. Yerel düzeyde çalışmalar yürütülüp bölgelerin potansiyelleri doğrultusunda sanayinin geliştirilmesi için politika yürütülmediği gibi, küçük ve orta ölçekli işletmelerin ekonomideki rolünü ve etkinliğini artırmaya dönük kalıcı önlemler de alınmamaktadır. Bu nedenledir ki, sanayileşme tekelleşerek büyümekte, bu olgu ise gelir dağılımındaki adaletsizliği giderek boyutlandırmaktadır. Sanayideki tekelleşme aynı zamanda doğanın ve doğal kaynakların da yok edilmesine, doğanın sermaye doğanın sermaye sahiplerince çıkarları doğrultusunda özel mülkiyet gibi kullanılmasına sebep olmaktadır. Bölgelerin ekonomik potansiyelleri doğrultusunda kırsal kalkınma stratejileri geliştirilmediği gibi, geri bırakılmış bölgelerin kaynakları metropollere taşınmaktadır. Bugüne kadar tüm zorluklara rağmen ayakta kalmış fabrikalar kapatılmış, hayvancılık ve tarım, girdi fiyatlarının yükseltilmesi ile baltalanmıştır.

Karadeniz, İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin doğal kaynakları bölgelerin kendi ihtiyaçları için kullanılmamaktadır. Bu bölgelerde binlerce köy hâlâ elektriksizdir. Bölgelerin kendi kaynakları ile hayvancılık ve tarım alanlarında işletmeler ve buna bağlı olarak milyonlarca istihdam alanı açma olanağı varken, bu bölgeler metropoller ve sanayileşmiş bölgelerin sömürgesi hâline getirilmiştir. Köylüler üretimden koparılarak, metropollerde ucuz iş gücü kaynağı yapılmıştır. Aynı zamanda kentsel alanlarda üretim ve ticaretin gelişmesine yönelik etkin iktisadi politikaların olmaması, doğu ve güneydoğu bölgeleri ile batı bölgeleri arasındaki iktisadi gelişmişlik farkını artan oranda açmaktadır. Bölgesel eşitsizlik, Doğu Karadeniz ve İç Anadolu Bölgeleri ve bazı Ege ve Akdeniz illeri için de geçerlidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de de uygulanmakta olan ekonomi politikalarıyla, hızla iç inisiyatif kaybedilmekte, ekonominin kontrolü küresel finans çevrelerine bırakılmakta ve dışa bağımlılık oranı her geçen gün artmaktadır çünkü sanayinin lokomotifi sayılabilecek stratejik ve büyük ölçekli kuruluşlar hızla özelleştirilmiş, sabit sermaye yatırımları da düşmüştür. Kamunun ekonomik alandan çekilmesine hız vermek adına KİT yatırımları kesilmiştir. Yeni sanayi modelleriyle birlikte ithal kaynak kullanımı artmıştır. Sürdürülen ekonomi politikalarıyla, cari işlemler açığı 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren ortalama 1,3 milyar dolar iken 2013 yılının ilk sekiz ayında 44 milyar 293 milyon dolara ulaşmıştır. 2002 yılında 129,6 milyar dolar olan Türkiye’nin dış borç stoku her yıl artarak büyümeye devam etmektedir. 2013 yılı ikinci çeyreğinde borç stoku 367,3 milyar dolara yükselmiştir. İhracata yönelik üretim yapan sanayi kollarında kullanılan ham maddelerin ithalatla karşılanma oranları 2002 yılında yüzde 60 iken bu sayı 2012’de yüzde 70’lere çıkmış, ihracat, artan ithalata bağımlı kılınmıştır.

Sanayi Genel Müdürlüğü tarafından 2012 yılında hazırlanan “81 İl Durum Raporu” verilerinden alınan bilgilere göre, sanayi işletmelerinin yüzde 71’i 12 ilde toplanmıştır. Bu işletmelerin yüzde 31 gibi çok büyük bir bölümü İstanbul’da, 2’nci sırada yer alan Bursa’da yüzde 8’i, Ankara’da yüzde 7’si, İzmir’de ise yüzde 5’i kümelenmiştir. Aynı rapora göre toplam sanayi işletmelerinin bölgelere dağılımları ise, Marmara Bölgesi yüzde 48, İç Anadolu Bölgesi yüzde 17, Ege Bölgesi yüzde 14, Akdeniz Bölgesi yüzde 8, Karadeniz Bölgesi yüzde 6, Güneydoğu Anadolu Bölgesi yüzde 5, Doğu Anadolu Bölgesi yüzde 2 olarak ifade edilmiştir.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Yani Kürdistan yüzde 7 yapıyor toplamda.

MÜLKİYE BİRTANE (Devamla) – Bu tabloda, bölgeler arasında var olan dengesiz yığılmalar bölgenin kendi içerisinde de görülmektedir. Bu da belli illerde yığılmış olarak görülmektedir.

Bölgeler arası ekonomik farklılıkların giderilmesi için ham madde, enerji, sermaye, teknik iş gücü, ulaşım, pazar sahası gibi alanlarda eksikliği olan bölgelerde, bölgenin kendine özgü şartları da göz önünde bulundurularak sorunları giderici özel tedbirler alınmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sanayi stratejisi üretiminde önemli veriler sağlayacak olan sanayi envanteri hâlen tamamlanmış değildir. 2008 yılında dönemin Sanayi Bakanı tarafından bu konuda çalışmanın müjdesi verilmiş olmasına rağmen, envanter çalışması hâlen yapılmamıştır. Bugün bir ülkenin ekonomisinin uluslararası pazarda rekabet edebilmesinin temel unsurlarından birisi, hiç şüphesiz ki iyi işleyen bir fikrî mülkiyet sistemidir. Markalar hakkında bir kanun henüz çıkarılmış değildir. Marka hakkını güvence altına alan hukuki mevzuatın, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname olduğunu biliyoruz. Marka, patent, endüstriyel fikri mülkiyet hakkının kanun hükmünde kararnameler çerçevesinde güvence altına alınması amaçlanmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MÜLKİYE BİRTANE (Devamla) - …ancak markaların koruma altına alınması konusunda cezai ve ekonomik yaptırımlar olsa da bu hukuki düzenleme henüz yeterli oranda yapılmamıştır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın  Başkan…

BAŞKAN – Bir dakika…

Sayın Milletvekili, biraz önce kürsüde söylediğiniz sözleri yasama dokunulmazlığı çerçevesinde düşünsem bile, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, milleti temsil ederler; biz hepimiz Türkiye milletvekilleriyiz der, teşekkürlerimi sunarım.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

9.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre, Türkiye Cumhuriyeti millî ve üniter bir devlettir. Bu topraklar üzerinde, Türkiye Cumhuriyeti otoritesi dışında herhangi bir siyasal otorite yoktur. Bunun kayıtlara geçirilmesini istiyorum. Ancak üzüntü duyduğum husus şudur: Türkiye Cumhuriyeti devleti Hükûmetinin 2 bakanı ve siyasal çoğunluğu temsil eden…

BAŞKAN – Kimseyi itham etmeyin Sayın Korkmaz, siz kendi düşüncelerinizi söyleyin.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – …Adalet ve Kalkınma Partisinden de bu gerçekleri kayıtlara geçirmelerini hassaten rica ediyorum.

BAŞKAN – Siz kendi düşüncelerinizi söyleyin Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet, bizim düşüncelerimiz bu. Onlar da kendi düşüncelerini, müspet veya menfi, açıklasınlar Sayın Başkan.

BAŞKAN – Biz Divan olarak, burada, kendi aramızda, benim söylediğim şeyleri söyleme kararı aldık ve bunları söyledik. Anayasa’nın hükmünü hatırlattık.

Teşekkür ederim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, size de itiraz ediyorum. Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Benim bu itirazıma Hükûmet de cevap verebilir, AKP Grubu da cevap verebilir.

BAŞKAN – Ayakta duruyor Grup Başkan Vekili.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Siz orada benim düşüncelerime karşı çıkan bir görüş ifade edemezsiniz.

BAŞKAN – Ben karşı çıkmıyorum, sadece düzeni sağlamakla meşgulüm, usulü uyguluyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hayır efendim, bu yaptığınız öyle bir şey değil.

BAŞKAN – Yanlış algıladınız.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Kesinlikle taraf gibi konuşuyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili gibi. Burada Hükûmet de var, AKP Grubu da var; onlar kendilerini savunabilir.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Müsaade edersen, biz de cevap vereceğiz.

BAŞKAN – Yalnız, ayakta duruyor Grup Başkan Vekili Sayın Korkmaz. Ben Divan olarak açıklamamı yaptım, siz yaptınız, şimdi Sayın Aydın’ı dinleyeceğim.

Buyurun…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bırakın o açıklamayı onlar yapsın.

BAŞKAN – Usulü uyguluyoruz lütfen…

Buyurun Sayın Aydın.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hayır, usulle alakası yok.

10.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, tabii, müsaade ederlerse aynı şekilde biz de ifadeleri tutanağa geçirecektik.

Bir defa, Anayasa’mızın çok açık hükümleri var. Seçildiği bölgelerden ziyade her milletvekili Türkiye'nin tamamını temsil eder. Dolayısıyla, her milletvekili, seçilen her milletvekili Türkiye milletvekilidir, başka bir ilden seçilse dahi.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – O zaman, Amed Milletvekili Hatip Dicle Türkiye milletvekili olarak bu Mecliste niye yer almıyor?

AHMET AYDIN (Adıyaman) –  Kaldı ki illeri o bölgeyle o şekilde tanımlamanın da doğru olmadığını ifade etmek isterim.

Yine, aynı şekilde, “Sayın Başbakan meydanlarda ‘Kürdistan’ lafını kullanıyor, ondan sonra vekilleri içeride tutuyor.” diyor. Bir defa, kararı veren yargı mercileridir. Bizler hiçbir zaman… Tabii ki onların aday olması sürecinde bizler de tutuklu birinin aday yapılmaması gerektiğini, aksi takdirde yarın yargı karar verse yargının kararına herkesin saygı duyması gerektiğini ifade ettik. Bağımsız yargının verdiği karar ama gelinen noktada milletvekillerinin, tabii, tutuklu olarak devamı noktasında bizler de bu noktada arzulu değiliz ama yargının kararıdır, siyasi bir karar değildir.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Siyasi bir karardır!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, Hükûmetin de bir açıklaması olmalı buna.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yine, aynı şekilde, Sayın Başbakanımızın…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Millî Savunma Bakanının da bir açıklaması olmalı, özellikle.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, müsaade ederseniz, Meclisi ben idare edeyim, izin verirseniz eğer!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasal temsilcisi Millî Savunma Bakanından bir açıklama bekliyoruz.

BAŞKAN – Hükûmete sıra geldiği zaman da bu konuyla ilgili bir şey söylemezse o zaman eleştirinizi yaparsınız Sayın Korkmaz.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, Sayın Korkmaz grup başkan vekili değil. Bizden bir arkadaş kalkıp karşı çıksaydı izin vermezdiniz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Vermedim zaten, açıklama yaptı Sayın Pervin Buldan.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Vermeyin o zaman, neden konuşuyor?

BAŞKAN – Ben de kendisine usulü hatırlatıyorum Sayın Buldan.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Korkmaz grup başkan vekili değil ama…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ben grup yöneticisiyim.

BAŞKAN – Sayın Buldan, usulü hatırlatıyorum, lütfen, yeter!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım… Sayın Başkanım, müsaadenizle…

 

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

Ğ) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

 

H) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ

BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı

Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

I) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

İ) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

J) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

K) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

L) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

M) SAVUNMA SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi adına ikinci konuşmacı Özdal Üçer, Van Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakan, niye açıklamada bulunmadınız, niye açıklamıyorsunuz efendim? Şimdi zamanıydı tam.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Ne zaman konuşacağımızı biliriz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Öyle mi?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Nasıl konuşacağımı da biliyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – İtiraz edeceksiniz, itiraz, kayıtlara geçsin diye.

Hadi, bekliyorum bakalım Sayın Bakan.

BDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) – TÜBA ve TÜBİTAK bütçesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu selamlıyorum.

TÜBA’nın ve TÜBİTAK’ın bütçesindeki usulsüzlüklere, yolsuzluklara girmeden önce, orada çarçur edilen millî sermayeye girmeden önce, millî hassasiyetleri bu kadar kabarık olan bir Meclise “Kürdistan” denilince neden bu kadar tepkisel oldukları ilk kurucu Meclisin tarihine bakmaları konusunda ikazda bulunmak istiyorum.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Orada doğru bilgi vermiyorsunuz.

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Kayıkçı kavgası yapıyorsunuz.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – O zamanki Kürdistan mebusları olmamış olsaydı, Erzurum Kongresi’nde Kürdistanlılar olmamış olsaydı, bugün bu Meclis de olmayacaktı.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – O zaman Kürdistan mı vardı, Osmanlı vardı.

HASAN ÖREN (Manisa) – Amacınız üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Bazen, bazı konuları… Eğer daha sonrasında, sistemin egemenleri o mebusları darağaçlarına göndermemiş olsaydı, bugün bu Meclis olmamış olacaktı.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ya kardeşim, oraya katılanlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin altında, sen şimdi ayrıştırmaya çalışıyorsun ya!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Millî şair olarak Rahmetli Mehmet Akif Ersoy’un sürgünde hangi ızdırapları yaşadığını bu Meclis neden görmüyor?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Onunla aynı felsefede olman mümkün değil ki senin.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başbakanla aynı fikirleri söylüyorsunuz.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Rahmetli Mehmet Akif Ersoy neden İstanbul’da tedavi bile olamadı, o millî şiiri yazan şair 1926’da neden buradan sürgün edildi, bunları tartışın. “Kürdistan mıdır, değil midir” konusunda, 2 kere 2’nin 4 ettiği kadar basit  bilimsel bir gerçekliği, dünya insanlık tarihinde “Kürdistan” olarak geçen bir coğrafyayı, bir ülkeyi yok saymak ancak bilim dışıdır, akıl dışıdır.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Evet, Başbakanla aynı şeyleri söylüyorsunuz.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Kürdistan bizim yurdumuzdur, ata yurdumuzdur, birlikte yaşadığımız, barış içinde, demokratik birliktelik temelinde birlikte yaşayacağımız bir ülkedir; Kuzeyi de Kürdistan’dır, güneyi de Kürdistan’dır, batısı da Kürdistan’dır, doğusu da Kürdistan’dır.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Hepsi Türkiye Cumhuriyeti devletinin sınırları içerisinde efendi! Bunların sizi aldattığına bakmayın, inanmayın böyle şeylere, Sayın Başbakanın söylediklerine.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Doğu Kürdistan’da İran halklarıyla, Güney Kürdistan’da Irak halklarıyla, Batı Kürdistan’da Suriye halklarıyla, Kuzey Kürdistan’da da Türkiye halklarıyla demokratik bir şekilde, birlikte…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Kiminle kaç canı yakacaksınız?

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – …eşitçe, kardeşçe yaşama temelinde bir özgürlük mücadelesinin vekilleri…

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Anayasal suç.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – …Van Milletvekili Kemal Aktaş, aynı zamanda -Van’dan seçilmiş olmasına rağmen- Türkiye Milletvekili Sayın Kemal Aktaş, hem Kürdistan hem Türkiye Milletvekili olan, Amed’den seçilen Sayın Hatip Dicle…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sınırları da söyle bari, sınırları da söyle! Nereden geçiyor sınırlar?

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – … Ruha’dan seçilen Sayın İbrahim Ayhan, Şırnak’tan seçilen Sayın Faysal Sarıyıldız… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, anayasal suç, anayasal.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, artık müdahale etmelisiniz. Türk milletine bu kadar hakarete izin veremezsiniz.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – … Şırnak’tan seçilen Sayın Selma Irmak…

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, anayasal suç bu, oradan seyrediyorsunuz!

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Müdahale edin!

BAŞKAN – Burası Türkiye Sayın  Konuşmacı, lütfen…

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – … ve Mardin’den seçilen Gülser Yıldırım…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu kadar hakarete izin veremezsiniz Sayın Başkan, lütfen müdahalede bulunun. Sesini kesin!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Bunlar hakaret değil, bunlar gerçekliktir, bilimsel gerçekliktir.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Anayasal suç.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hakaret diye bir şey yok Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sesini kesin! Türk milletine hakaret ediyor, doğuda Kürtlere hakaret ediyor.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Bu bilimsel gerçeği kendine hakaret sayanlar…

BAŞKAN – Sayın Konuşmacı… Sayın Konuşmacı…

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – …lütfen akılla, izanla hareket etsin...

BAŞKAN – Sayın  Konuşmacı, lütfen müsaade eder misiniz. Sesinizi kesiyorum, lütfen, müdahale ediyorum.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – …lütfen vicdanla hareket etsin.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Anayasal suç.

BAŞKAN – Sayın Konuşmacı… Sayın milletvekilleri…

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Süremi durdurun o zaman Sayın Başkan.

(Mikrofon başkan tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, durdurulacak tabii süre.

Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 3’üncü maddesine göre, Türkiye devleti ülkesiyle ve milletiyle de bir bölünmez bütünlüğü ifade eder. Biraz önce de söyledim, bizler Türkiye’nin bir bölümünün, bir bölgesinin değil Türkiye’nin milletvekilleriyiz. Biz milletvekili olarak görevimize başladığımız zaman da bu yemini ettik, Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağımıza dair yemin ettik. Anayasa’nın 80’inci maddesini tekrar size hatırlatıyorum ve lütfen konuşmalarınıza dikkat etmenizi rica ediyorum.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Aynı Anayasa…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bölünmez bütünlüğe yönelik bir şey yok ortada.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ortada Anayasa mı bıraktınız!

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Anayasa mı bıraktınız!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Sayın Başkan, Anayasa’ya sadakatten bahsediyorsanız, aynı Anayasa, Parlamentonun yeni bir anayasa yapma yetkisini de sunar. Peki, yeni bir anayasa nasıl yapılır? Meclis gruplarından ya da parlamenterlerinden bir grubun ya da belli bir sayıdaki milletvekillerinin önerisi doğrultusunda gelir. Bütün maddeler de Anayasa’yı yeniden yapma hükümlerine uygun mudur? Evet. “İlk 3 madde anayasa teklifine engeldir.” diye düşünenlerin o zaman bizim “İlk 3 madde değiştirilmez.” denen 4’üncü maddenin değişikliği talebimizi değerlendirmesi lazım. Anayasa Komisyonu bugüne kadar tekliği, Türklüğü dayatmışsa, bu ülkede Arnavut’undan, Çerkez’inden, Özbek’inden… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Böl böl, say say! Aynı Başbakan gibi konuşuyorsun!

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Boşver, sen kendi adına konuş, kendi adına.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – …Tatar’ından, Kürt’ünden, herkes Çanakkale’de birlikte canını vermişse özgürlük için, bugün bu Meclis de şey yapacak. (Gürültüler)

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Aynı Başbakan gibi konuşuyorsun! Bölebildiğin kadar böl!

BAŞKAN – Sayın Konuşmacı, lütfen… Lütfen, konuşmalarınıza dikkat edin.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Siz Genel Kurula  konuşmanızı yapın.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben Genel Kurula konuşuyorum Sayın Başkan. Şu an kürsüde tehdit edildiğimi lütfen kayıtlar altına alın.

BAŞKAN – Tehdit edilmiyorsunuz.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Kimse seni tehdit etmiyor kardeşim ya!

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – İkiyüzlülük yapma!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Söylediğine dikkat et ya, Allah Allah!

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sen burayı tehdit ediyorsun!

BAŞKAN – Hayır, tehdit filan yok, lütfen. Tehdit filan yok.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Burada konuşan parlamenterler tehdit ediliyorsa… (Gürültüler)

BAŞKAN – Tehdit yok.

Sayın milletvekilleri, lütfen siz de konuşmacıya müdahale etmeyin, lütfen.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, birlik ve beraberliğimizi tehdit ediyor.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – ...bu ülkede yaşayan çocukların, gençlerin, üniversite öğrencilerinin, siyasi parti yöneticilerinin yaşamış olduğu durumu varın, siz düşünün.

TÜBA, Türkiye Bilimler Akademisi, bilimden ne kadar uzak.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – TÜBA’nın da Kürdistan’ı var mı!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Şimdi, gerçekliği, amacı bilimsel çalışmalar yapmak. Faaliyetleri burs, destek ve ödül programları düzenlemek, bilimsel program geliştirmek, projeler ve çalışma grupları oluşturmak, uluslararası ilişkiler geliştirmek.

Peki, parlamenterlere soruyorum: Hangi biriniz TÜBA’nın kime burs verdiğini biliyor? Hangi biriniz TÜBA’nın kime destek verdiğini biliyor? Hangi biriniz TÜBA’nın kime ödül verdiğini biliyor?

HASAN ÖREN (Manisa) – Sen söyleyeceksin, öğreneceğiz. Senin gibi bilgili değiliz ki!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Okuma yazma bilmeyen adamın ders vermesi gibi bir şey!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Hangi ödülü verdi, ne ödül verdi, kaç milyon para harcandı, kaç milyon sermaye harcandı? Millî sermaye ne kadar, kime harcandı, kimlere peşkeş çekildi? Madem millîlikse, madem milliyetse… Yok, hayır, sizler de…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Okuma yazma bilmeyenlerden ders alacak hâlimiz yok! Koca koca konuşuyorsun! Ne öğreneceğim senden kardeşim? Ayıp be!

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Ne biçim konuşuyorsunuz siz ya!

BAŞKAN – Sayın Korkmaz…

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Madem ki millî değerlerse o TÜBA’da yok edilen millî servet herkesin, bunu sorgulayın, bütçesi üzerinden götürün.

Şimdi, bu bütçeleri denetlerken TÜBA’nın hakkında Sayıştayın güvenirliliğini soruşturacak…

HARUN KARACA (İstanbul) – Kime vermiş, söyle bakalım. Bir söyle, kime vermiş? Bir sürü şey söyledin, bir şey söylemedin.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Yani, et kokar, tuzlarsın; tuz kokar, ne yaparsın? Sen bu durumda… TÜBA tarafından kaç milyon para harcanmış? Kime ödül verilmiş, kime burs verilmiş, kime destek verilmiş, bunlar bilinmiyor. Ama, Sayıştay üzerine rapor hazırlıyor “Her şey yerli yerinde olmuş.” diye. Peki, hiçbir rakam vermiş mi? Hayır. Peki, o zaman Sayıştaya nasıl güveneceğiz? Sayıştay bu devletin bütün vatandaşlarına hizmet etmesi gereken bir kurum değil mi? Aynen. Peki, TÜBİTAK’la ilgili Sayıştay raporlarına… Bu sefer Sayıştay işini yapmış. 31 maddede Sayıştay TÜBİTAK’ın bütçesinin, 2012 bütçesinin kanunlara uygun olmadığını, yönetmeliklere uygun olmadığını ve burada milyarları bulan harcamaların denetimsiz, kontrolsüz ve usulsüz yapıldığına dair  31 maddede beyanat da sunmuştur. Peki, bu milyarlar ne olmuştur, kimin cebine girmiştir? Türkiye’de, o zaman, Türkiyelilik bilinci, millî sermaye bilinci burada neden sorgulanmıyor? Hükûmet de, muhalefet partileri de bugün, bu bütçeyi bu şekilde sorgulamamaktan dolayı sorumludur.

Bugün Van’da on binlerce aile evsiz, yurtsuz. Sadece Vanlılar değil, Kütahya Simav’daki depremzedeler de hâlâ evsiz, İstanbul’dakiler de hâlâ evsiz. Ve, bu ülkede Türk olsun, Kürt olsun fakir fukara perişan olurken sermayeyle, uluslararası sermayelerle ilişkili gruplar milyonları götürüyor o zaman millî değerlerden bahsetmek mümkün değildir. Bu ülke sınırları içerisinde Adanalısı, Vanlısı, Kütahyalısı, İstanbullusu, İzmirlisi Kürt olsun, Türk olsun, Laz olsun, Çerkez olsun, Abhaz olsun, 40 millet var bu coğrafyada.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sen illa etnik bir şey söylemek zorunda mısın? Allah, Allah!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Bu 40 milletin çocukları fakruzaruret içinde yaşarken, Van’da eksi 20 derecede insanlar, çocuklar donarken birileri “TÜBİTAK” isminde “Türkiye” var diye, “Türk” var diye sorgulanmayacak bir kurumun milyarlarının hesabını verebilir mi?

HARUN KARACA (İstanbul) – Konuştuğunu bil! Konuştuğunu bilsene, konuştuğunu!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hesabını vermeyeceğimiz bir şey yoktur, kusura bakma! Her şeyin hesabını verdik, millete veririz hesabını!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Bakın, son üç yılda 5 milyar 300 milyon lira TÜBİTAK tarafından harcanmış ama nereye gittiği bilinmemekte. 5 milyar 300 milyonu, siz 40 liraya bölün. 40 lira, neden? Çünkü TOKİ’nin o kadar hesap şişirmesine rağmen, bir ailenin asgari düzeyde barınabileceği bir konutun azami maliyeti 38 lira; hadi 2 bin lira da TOKİ yetkililerinin biraz özel ihtiyaçları açısından düşünün, 40 lira. Tam o 40 liraya böldüğünüz zaman ne kadar yapıyor biliyor musunuz? 17 bin 500 ev yapıyor ve bu TOKİ, bu TÜBİTAK’ta harcanan milyarlar kontrol edilebilmiş olsaydı “vatan, millet, Sakarya!” edebiyatı yapıp da milyarları uçuranlar eğer bu millete saygı duymuş olsaydı, bugün Van’da konutları yıkılmış 14 bin depremzedenin evi yapılmış olurdu, Kütahya Simav’da yirmi yılı aşkındır evleri yıkıldığı hâlde yapılmamış, belli zor koşulları yaşayan insanların sorunları çözülmüş olurdu.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Eh, bu konuda hemfikiriz.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Eğer, biz birliktelikten bahsediyorsak, demokratik birliktelikten, hepimize fayda olacaktır. Kürtler de özgür olmalı, Türkler de özgür olmalı, bu coğrafyada, bu ülkede bütün diller özgür olmalı, bütün düşünceler özgür olmalı, bütün felsefeler özgür olmalı, bütün dinler özgür olmalı.

CELAL ADAN (İstanbul) – Daha nasıl özgür olsun!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) -  İnsanlık onuru adına, insan kimliğini taşıyan herkes bu ülkede eşit ve özgür yaşayabilirse o zaman büyük, demokratik bir Türkiye’den bahsedebilmek mümkündür.

HARUN KARACA (İstanbul) – Tutanağı al da bir bak!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Özgür bir Kürdistan’da demokratik bir Türkiye birlikteliğine gidecek yolu görmek mümkündür. Eğer Kürdistan özgürleşmezse, Lazistan özgürleşmezse demokratik Türkiye birlikteliğinden bahsetmek mümkün değildir.

Saygılar.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ya, sen ne diyorsun Allah aşkına ya! Demokratik Türkiye’yi kuracağız, demokratik Türkiye’yi biz zaten ileri noktaya götürmeye çalışıyoruz. Size rağmen bu demokrasiyi sağlayacağız.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Demokratik Türkiye’de 5 milyar uçuyor!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Buldan, size bir bilgi vermek istiyorum. Biraz önce Sayın Nevzat Korkmaz’ın konuşmasıyla ilgili bir itirazınız olmuştu. Sayın Nevzat Korkmaz, Divana verilen bilgi doğrultusunda, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunu temsil etme yetkisine sahiptir.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, bundan sonra, o zaman biz de yerimizden söz aldığımız zaman, size grubu yönetiyor ya da yöneticisi diye bilgi veririz, ondan sonra arkadaşlarımız söz hakkı alır.

BAŞKAN – Bu daha önce bize bilgi olarak verildi Sayın Buldan.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Grup başkan vekilleri olmadığı zaman grup yöneticisi konuşur. Bunu bilmiyor musunuz?

BAŞKAN – Üçüncü konuşmacı Hüsamettin Zenderlioğlu, Bitlis Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakikadır.

Buyurun.

BDP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’yla ilgili Millî Savunma Bakanlığı hakkında Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bugün, tutuklu milletvekillerimiz hakkında, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi tahliye taleplerinin reddine ilişkin karar vemiştir. Alınmış olan bu karar demokratik siyaset yapma hakkını ve halkın iradesini hiçe sayan bir karardır. Türkiye devletinin demokrasi ve adalet geleneğini bu kararda görebilirsiniz. Tutuklu milletvekillerimiz Sayın Hatip Dicle, Sayın  İbrahim Ayhan, Sayın  Selma Irmak, Sayın  Faysal Sarıyıldız, Sayın  Kemal Aktaş ve Sayın  Gülser Yıldırım hakkında herhangi bir hüküm yokken bu reddin ne için verildiğini henüz anlamış değiliz. Çünkü, İstanbul’da verilen bir karar ayrı, Diyarbakır’da verilen bir karar ayrıdır. Bunu da sizin takdirinize sunuyorum.

Bu ülkede “Alan hâkimiyetini sağlayacağım.” gerekçesiyle otuz yıldan beri adaletsiz, hukuksuz, kirli bir savaş yaşatıldı. Sözüm ona hukuk devleti adına yaptıklarını her alanda övünerek söylemektedirler. Kürt halkının demokratik talepleri sıkıyönetimlerle, olağanüstü hâllerle, istiklal mahkemeleriyle, devlet güvenlik mahkemeleriyle, özel mahkemelerle, sahte tutanaklarla askerî mahkemelerde yargılayarak, cezaevlerine tıkarak çürümeye terk edilmiştir.

Bazı güvenlik uygulamaları gerekçe gösterilerek 4 bin köy boşaltıldı, 6 milyon insan zorla batıya göç ettirildi. 60 bin insan bu düşük yoğunluklu savaşta yaşamını yitirdi. 17.500 insan faili meçhul cinayete gitti. Türkiye’deki devlet ve demokrasi geleneğini bu tabloyu incelerseniz görebilirsiniz. Bu nedenle, demokratikleşmeyen cumhuriyetin önündeki en büyük handikap kuşkusuz militarizmdir, askerî dayatmadır, eziklik düşüncesidir. Bu anlamda, reformların önünü askerî bürokrasi tıkamıştır. 27 Mayıs 1960 darbesi, 12 Mart 1971 Muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesiyle sonuçta halkı, milleti sürü olarak gördüler.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin psikolojik hareket stratejisi: “Ben bilirim.” Hâlbuki demokratik ülkelerde ordu ölçülü konuşur, hatta dilsiz olmaları önerilir. Siyasi ve toplumsal konularda belirleyici olan politikacılar olmalıdır. Yıllardır, Kürt sorununun çözümünde negatif davrandılar çünkü sınırları onlar belirliyor, şimdi çözüm sürecini de kerhen destekledikleri ifade ediliyor.

JİTEM, Özel Harp Dairesi, gladyo, yıllardır varlığını gizlediler ya da inkâr ettiler. Dünya devletleri ve halklar hızla demokratikleşirken Türk siyasetçileri uzaktan gözlemeye çalıştı ya da izledi. Çünkü, ordunun militarist tavrı, vatandaşını düşman gösteren bir anlayıştı. Bu açıdan, Türk Silahlı Kuvvetleri, her zaman Türkleri bir ulus olarak değil, bir ordu olarak görmüştür; buna istinaden Türkleri savaşçı bir millet olarak görür “Bir Türk dünyaya bedeldir.” değerlendirmesini yapar. Oysaki, ortak yaşamın sınırlarını belirleyen kurum ve kurallardır, toplumsal uzlaşı metinleridir. Demokrasilerde katılımcı, çoğulcu, özgürlükçü, eşitlikçi bir anayasa toplumsal barışın garantisidir. Bu ülke kırk yıldan beri darbe Anayasası’yla idare edilmektedir. Toplumun farklı kesimleri yeni, demokratik bir anayasa yapılmasını istemektedir, ayrıca yamalı bir anayasayı da asla istememektedir yani yeni bir anayasa için herkesin çaba sarf etmesi gerekirdi. Genelkurmay Millî Savunma Bakanlığına bağlanabilseydi bu Anayasa’nın da demokratikleşmesi mümkün olabilirdi ancak, Parlamento o zaman sorunları çözüp halkın demokratik taleplerine cevap olabilirdi. Değişimin gücü olan bu Parlamento, öncelikle bu seçim barajını kaldırarak o zaman halkın özgür iradesinin açığa çıkmasını sağlayabilirdi; temel hak ve özgürlükleri sınırlayan, statükocu, tekçi vesayet anlayışı ortadan kalkardı.

Dünyanın diğer ülkelerine göre Türkiye, her geçen yıl savaşa olan bütçesini artırmakta. Türkiye, dünyanın en fazla silahlanan ülkeleri arasındadır. Merkezî bütçenin dışında örtülü ödenekten, kamu kurum ve kuruluşlarından, vakıf, dernek adı altında Millî Savunma Bakanlığına milyarlarca kaynak aktarılmaktadır.

2013 yılı içerisinde, sadece merkezî yönetim bütçesinde AK PARTİ’nin savaş talebinin yüzde 7 artmış olduğunu gösterebiliriz. AK PARTİ Hükûmetinin hazırladığı bu bütçe, halkı soymaya, yoksullaştırmaya, işsiz bırakmaya, Türkiye’nin geleceğini karartmaya devam etmektedir. Bu bütçe iş, aş yaratan bir bütçe değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milli Savunma Bakanlığının bütçesi AK PARTİ döneminde 2 katına çıkmıştır. Her yıl yenisi eklenen silah anlaşmaları, askerî projeler ve bunlar için yapılan harcamalar, aynı zamanda bu günlerde iflas ettiği artık herkes tarafından açıkça görülebilen beceriksiz dış politikalar, kısaca değerli yalnızlıktır, bu da onun özetidir. AK PARTİ Hükûmetinin dış siyasetteki bu travma hâli, bugün Rojava Kürdistanı’na yönelik izole edici ve Kürt halkının Rojava’daki devrimini  görmezden gelmenin, onları tanımamakta direnmenin de ifadesidir.

Suriye’de yaşanan iç savaştan dolayı Türkiye’nin uyguladığı siyasi tutum ve davranışlar, Suriye içerisinde bulunan El Kaide, El Nusra, IŞİD gibi çetelere silah, gıda, sağlık gibi birçok alanda yardımda bulunması, sınır kapılarını bu gibi terörist gruplara açması ve Türkiye sınırındaki birçok yerde de karargâhlar kurulması Türkiye’nin ve bölgede yaşayan insanların hayatlarını tehlikeye atmaktadır. Bunun en bariz örneği: Suriye tarafından, çeteler eliyle Türkiye’nin sınır bölgesine yakın bulunan yerleşim yerlerine atılan bombalar sonucunda hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısını bilen var mı içinizde?

1921 Ankara Antlaşma’sıyla belirlenen, 1923 Lozan Antlaşması’yla kesinleşen Türkiye-Suriye sınırı Kürt coğrafyasının egemen güçler tarafından parçalanışının bir resmidir. Ancak, aradan geçen bir asra yakın zamanda, bu sınırların suni sınırlar olduğu yaşanan pratikte gözler önüne serilmiştir.

Kürtler, etrafları örtülen, tel örgüyle sınırlar çekilen bir halk olarak, var olduklarını her fırsatta ispatlamıştır. Türkiye ile Suriye sınırındaki Kürt coğrafyasını bölen sınırlar, bir korkunun yansımasıydı. Bundandır ki Kürtleri ayırmak amacıyla sınırda tel örgüler çekilmekle kalınmamış, devasa büyüklükte bir tampon bölge oluşturularak mayınlı bir bölge de oluşturulmuştur.

Binlerce Kürt, sınırın öte yakasındaki akrabalarıyla buluşmak isterken veya sınır ticareti yapmak isterken sınırda gömülü olan mayınlara kurban olmuştur ve hâlen bu mayınlar, sınırlarda yaşayan insanların hayatlarını karartmaya da devam etmektedir. Bugün, toprak altında 982 bin mayın bulunmaktadır. Türkiye'de, her yıl bu mayınlardan dolayı 100’e yakın vaka oluşmaktadır. Mayınlar ve patlamamış askerî mühimmatlardan dolayı yüzlerce çocuk hayatını kaybetmiştir. Buna rağmen, Türkiye'de henüz “mayın eylem otoritesi" veya "mayın eylem merkezi" bulunmamaktadır. Oysaki Türkiye, 2003 yılında Ottawa Sözleşmesi’ni imzalamış, böylece 1 Mart 2008 yılına kadar stoklardaki mayınları imha edip 2014 yılına kadar toprağa döşeli mayınları temizleyecekti, bunu şu ana kadar yapmış değildir. 2007 yılından günümüze kadar, gömülü mayınlarla ilgili ciddi bir temizlik de yapılmamıştır. Mayın temizlemeyi bırakın da Qamişlo ile Nusaybin arasına örülen utanç duvarı mayınları korumak adına yapılan bir girişimdir. Türkiye de bu davranış karşısında uluslararası hukuka göre suç işlemektedir. Hiçbir hak, hukuk, vicdan bu duvarın kurulmasına müsaade edemez. Dünyada bu türden örülen duvarlar her zaman utanç duvarı olarak tarihin sayfalarına düşmüştür.

Bildiğimiz gibi, bir yıldır “çözüm süreci” olarak adlandırabileceğimiz bir süreç yaşamaktayız. Bu süreç boyunca tek bir askerin, tek bir gerillanın burnu kanamamıştır. Bundan hoşnutsuz olanları biliyoruz, bunu çekemeyenleri biliyoruz ama şunu söylüyoruz: “Ey Türk anası, ey Kürt anası, dikkat edin, bu Meclisi izleyin, söylenenleri iyice dinleyin ve ondan sonra bir karar verin.” Bu, elbette, çok olumlu bir gelişmedir.

Partimiz her zaman barışı savundu, bugün de barışın sağlanması için, çözüm sürecinin devamı için elinden gelen bütün çabayı sarf etmektedir. Öte yandan, baktığımızda, devlet ise savaş hazırlıklarına tam gazla devam etmektedir. Bunun en somut göstergesi, hâlihazırda bölgede aktif şekilde devam eden askerî faaliyetlerdir. Hâlen karakolları yapmaktadır, bırakın karakolları, kalekolları yapmaktadır. Peki, bu barış sürecinde bu kalekollar, bu karakollar, bu faaliyetler neyin ifadesidir?

Bugün çözüm süreci içerisinde çatışmalar durmuş olabilir fakat Türk Silahlı Kuvvetlerinin yakın bir geçmişte nasıl bir savaş yürüttüğü herkes tarafından bilinmektedir. Zira, Kazan Vadisi’nde kimyasal silahlar kullanılarak, 1999 yılında Silopi’de kimyasal silah kullanılarak 20 ARGK'linin hayatını kaybettiği iddiaları söz konusudur. Bunları araştırmak için hakikatleri araştırma komisyonunun kurulması elbette ki şarttır.

Türk Silahlı Kuvvetleri birçok defa savaş suçu işlemiştir. Yapılan rastgele bombalamalarla birçok savaş mühimmatı her yere saçılmış durumdadır. Biz, her yıl, sağa sola saçılmış mühimmatlardan dolayı Kürt çocuklarının ölüm haberlerini duymaktayız. Bu nedenle, onlarca çocuk bu patlamalar sonucunda yaşamlarını yitirmişlerdir. Ama şu açık ki Türk Silahlı Kuvvetleri olsun, Millî Savunma Bakanlığı olsun, bu sorunlarla hiçbir zaman ilgilendikleri söylenemez. Bunun gibi sorunların çözümü adına, Millî Savunma Bakanlığı, herhangi bir çözüm girişiminde bulunmaması nedeniyle güven verici bir kurum olmaktan da uzak durmaktadır. Aksi halde, bu kuruma aktarılacak para bu ülkeye kan ve gözyaşı olmaya devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir diğer yapısal sorunu zorunlu askerliktir. Dünyada demokratik gelişimini tamamlayan hiçbir ülkede “zorunlu askerlik” diye bir olguya rastlayamazsınız. Zorunlu askerlik, devletin vatandaşına eziyetine dönmektedir. Oysa, toplumda çoğunluğu aşan bu gençler, askerliğe zorunluluk dışında bir anlam atfetmemektedir ama maalesef, Hükûmet vatandaşlarının bu isteğine kulak tıkamaktadır. Oysa demokrasilerde olması gereken, halkın taleplerinin ve isteklerinin esas alınmasıdır.

Türkiye’de insanların askere gitmek istemedikleri açıkça ortadadır. 2013 yılı itibarıyla 400 bine yakın bakaya ve yoklama kaçağının bulunması, bu ülkede insanların askerliğe sıcak bakmadıklarının bir versiyonudur. Yoklama kaçağı ve bakayaların idari para cezaları en az 296 liradan başlayarak kademeli olarak 22 bine kadar çıkmaktadır.

Zorunlu askerliğin kaldırılması hepimiz için önemlidir. Bunun için atılması gereken en önemli adım vicdani ret hakkının anayasal güvenceye alınmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Zenderlioğlu.

HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) – Peki, bu vesileyle herkesi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Dördüncü ve son konuşmacı Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.

Buyurun, süreniz on beş dakika. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Birbirimize biraz tahammüllü olacağız. Bu kürsünün dokunulmazlığından bahsedersiniz, biz sizin gibi düşünmek zorunda değiliz. Coğrafi terimlere hiç kimsenin gem vurmaya da hakkı yok. Bir realiteden bahsediyoruz. Onun için, bizim düşüncelerimize saygı göstereceksiniz, bizi tehdit etmeyeceksiniz, bize kafa sallamayacaksınız, bize dişlerinizi, tırnaklarınızı, pençelerinizi göstermeyeceksiniz; bunlara boyun eğmeyiz. Biz size ne kadar tahammül ediyorsak sizin de bize tahammül etmeniz gerekir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; önemli bir bütçeyi görüşüyoruz, Millî Savunma Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar aslan payı alan bir bütçeyi görüşüyoruz. Bu bütçe denetlenemez bir bütçe. Bu bütçe hesap vermez. Bu bütçenin aktörleri bu ülkede devlet içerisinde devletçikler oluşturan aktörlerdir, şehirler içerisinde şehircikler oluşturan aktörlerdir. Kendilerini Parlamentonun üstünde görmüşlerdir, yeri ve zamanı gelince ihtilal yapmışlardır. Yeri ve zamanı gelince bu Parlamento komisyonlar oluşturmuş, onları buraya davet etmek istemiş, “Hadi, siz de kimsiniz, biz nasıl geliriz!” Çünkü ellerinde silahları, üstlerinde üniformaları var, halkın iradesini “yok” hükmünde sayacaklar. Yeri gelmiş, oturmuşlar, sivil iktidarlardan rahatsız olmuşlar. Ay ışığında içerken “Vallahi, bu gece bir darbe yapalım, adını da ‘Ay ışığı’ koyalım.” Bir yerde oturmuşlar, sarışın biri geçmiş, “Vallahi, ‘Sarışın’ darbesini de yapalım.”

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sarıkız…

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sarıkız mı, neyse artık…

Şimdi, böyle bir kurumun bütçesini görüşüyoruz. Ben 2011 yılı bütçesinde, yine bu kurumla ilgili konuşurken savaşın vahşetine vurgu yaparak Amerikalı bir gazinin Vietnam Savaşı’ndaki anılarını sizlerle paylaşmıştım, aynen şöyle diyor: “Üzerine bin kiloluk bir bombanın atıldığı bir köye gidersiniz. Esir almak diye bir sorununuz yoktur çünkü esir alınacak kimse kalmamıştır. Öldürülenlerin Vietnamlı olup olmadıklarını bilemezsiniz, insan olup olmadıklarını da bilemezsiniz. Ve biz böyle bir vahşeti yaşadık, o dönem hiçbir şey söyleyemedik ve sonra döndük, savaş bitti, evimize gittik, çocuklarımızın yüzüne bakamadık.“ Bunu 13 Aralık 2011 bütçesinde burada seslendirdim. Ben ne bilebilirdim ki on beş gün sonra benim topraklarımda bu ülkenin savaş uçakları havalanacak ve Roboski’de 34 insanı paramparça edecek. Vietnam’daki vahşet neyse Roboski’deki vahşet de budur işte.

Aslında biliyorduk, devletimizi tanıyorduk, geçmişini de iyi biliyorduk. Biz sizi nereden tanıyoruz? 3.500 köyün yakılmasından tanıyoruz. Biz sizi nereden biliyoruz? Ağrı’dan biliyoruz, Dersim’den biliyoruz. Biz sizi nereden tanıyoruz? 33 masum Kürt’ün Zilan’da kurşunlanmasında da biliyoruz. Biz sizi nereden tanıyoruz, nereden biliyoruz? Yıl 1994 ve savaş uçakları havalanıyor ve Roboski yakınlarında bir köyde, Şırnak’ın Kuşkonar köyünde ve Koçağılı köyünde ve 38 köylü paramparça ediliyor ve uçaklar… O dönemin Başbakanı aynen şöyle söylüyor: “Bu uçaklar bu devletin uçakları değil.” diyor. İçişleri Bakanı, yalanla görevli olan Bakan “Devlet, hava harekâtı düzenleyerek 150 PKK’liyi öldürdü.” diyor. O dönem Genelkurmay Başkanı Güreş ve Çiller ikilisi “Uçaklardaki kayışların gevşemesi nedeniyle bombalar yanlışlıkla düştü.” diyor ve hep inkâr ediliyor. Bir iki ay önce, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunların yalan olduğunu ve… Türkiye’yi 2 milyon 305 bin euroya mahkûm etti. Biz devletimizi tanıyoruz, biliyoruz. Onun için, belki devlet buradan ders almıştır, bir daha böyle bir şey yapmaz diye düşünüyorduk ama yanılmışız. Vietnam’daki uçaklar ve oradaki bombalar ne yaptıysa Roboski’deki insanlar da paramparça edildi ve bir anne aynen şöyle diyordu: “Oğlum 1.90 boyundaydı. Oğlumun o paramparça bedenini bir poşete doldurdum, içinde katırların etleri de vardı ve götürdüm, defnettim.” İşte böyle bir ülkede yaşıyoruz, böyle acılarımız var, bu acıların sahibiyiz ve bize hâlâ haksızlık ediyorsunuz.

Şimdi, dönüyorum ve soruyorum: Sevgili arkadaşlarım, bu topraklar çok ağır bedeller ödedi, bu topraklar… Bakın, bahsettiğimiz bu kurum, üzerinde üniforması ve silahıyla gittiler, 3.500 köyü yaktılar; gittiler, insanları diri diri yaktılar. Kimin adına, hangi hukuk adına? Bunların hepsini bunlar yaptılar ve ne yaptılar biliyor musunuz? Hiçbir görevleri yoktu bunların. Bunlar devletin bütün kurumlarını kendi tekellerine almışlardı ve gidiyorlardı, ticaret yapıyorlardı, maaşlarını artırıyorlardı, emekli olduklarında emekli maaşları… Dışişlerinden emekli olan birileri 70 bin TL alırken kendileri 700 bin TL alıyorlardı. Devlet, vatan, bilmem ne hepsi geride kalıyordu. Biz hiçbir kurumun düşmanı değiliz ama bir kurum eğer hukukun dışına çıkarsa, bir kurum hukuksuzluk yaparsa, vallaha, karşısında da dimdik dururuz. Ben bunları bugün söylemiyorum. Kimi AKP’li arkadaşlar zaman zaman “Bizim demokratikleşmemizden siz böyle yiğitçe laflar ediyorsunuz.” diyor. Vallaha, yıl 1991, 1992, 1993; bu kardeşiniz, Parlamentoda aynı soruyu sormuşum: “OYAK nedir? Nereden nemalanıyorsunuz? Bize hesap vereceksiniz.” Tehdit edilmişim: “Öldüreceğiz.” Hodri meydan! Bir Tanrı’ya borcumuz var, başka hiçbir kimseye boyun eğmeyiz ve sonra tutuklamışlar bizleri ve arkadaşlarımızı, milletvekilliklerimiz düşmüş ama hayat bizi teyit etmiştir. Şimdi, geldiğimiz bu topraklarda bu süreçte ayrımcı politikalara karşı “Dur.” diyeceğiz. Nasıl ki Başbakan Davos’ta dönüp dedi ya “…”(x), “Bir dakika.” Biz de sizlere “Bir dakika.” diyoruz arkadaşlar. Bu politikalar bizi isyan ettirir, bu politikalar barışı sağlamaz, savaşı sürdürür. Biz de sizlere, bu zulüm politikalarını uygulayanlara “…”(x) diyoruz.

Bakın, bugün, bizim arkadaşlarımız…

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Ajite yapıyorsunuz!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, laf atmayınız, beni dinleyiniz, laf atmayınız!

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Olur mu ya, ajite yapıyorsun burada ya! Ajite yapıyorsunuz! Bir de Bingöl’de ölen 33 tane askerden, onlardan bahset biraz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyin.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sevgili kardeşim, 33 asker de…

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Binlerce şehit askerden bahset biraz da, hep aynı şeyleri sürekli söylüyorsun ya!

SIRRI SAKIK (Devamla) – 33 asker de…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Siyaset ajitasyondur, ne zaman öğreneceksiniz bunun böyle olduğunu, bu yaşa gelmişsiniz?

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bütün 33 asker de benim acımdır.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Onlardan bahset biraz da!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bütün 33 asker de benim…

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Tek taraflı değil, tek taraflı değil!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Lütfen, Sayın Başkan, lütfen…

33 asker de…

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Tek taraflı değil!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, yerinizden laf atarak olmaz.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Tek taraflı değil ama!

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, lütfen hatibi dinleyin.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, sizin Genel Başkanınızı bile anlayamamış kadar bilgi eksikliğiniz vardır. Bakın, biraz önce grup başkan vekiliniz…

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Binlerce vatan evladı şehit düştü.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Lütfen susar mısın diyorum sana! Yeter artık! Ne diyorsun sen ya, ne diyorsun ya?

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Her şehirde binlerce şehit var ya! Aynı şeyleri dinliyoruz!

BAŞKAN – Sayın Hatip…

Sayın Yıldırım, lütfen…

SIRRI SAKIK (Devamla) – Susturun…

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, lütfen!

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Hep aynı şeyleri dinliyoruz, aynı şeyleri sürekli…

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

SIRRI SAKIK (Devamla) – Dinleyeceksin, dinleyeceksin, aynı şeyleri dinleyeceksin!

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Dinlemeyeceğim!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bu sorun çözülmediği müddetçe aynı şeyleri dinleyeceksin sen!

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Dinlemiyorsan çık dışarıya!

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Allah Allah!

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Dinlemiyorsan çık dışarı, buranın düzeni bozamazsın!

BAŞKAN – Sayın Hatip, lütfen devam edin.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, bakın, bugün Diyarbakır’da… Eğer bu ülkede, sevgili arkadaşlarım, bu ülkede ordu, yargı, medya ve kurumlar Kürtlere karşı acımasız bir savaş içerisindeyse bizden de eleştirileri alırsınız. Bakın, eğer bugün Diyarbakır’daki yargı İstanbul’daki yargıyla çekişiyorsa, Anayasa Mahkemesinin kararını yok hükmünde sayıyorsa siz burada dönüp bana hukuktan, adaletten ders veremezsiniz. İstanbul’daki mahkeme Balbay beyaz Türk değil mi onu serbest bırakıyor ama Kürt milletvekillerinin tutukluluk taleplerinin kaldırılmasına karşı koyuyor. Niye koyuyor? Sen onun bile bilincinde değilsin, onun için bana laf söyleme!

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Kendine bak sen!

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sırrı Bey, Genel Kurula hitap edin, varsa cevabı kürsüden verir!

SIRRI SAKIK (Devamla) – İşte, eğer ordusu, yargısı, medyası bu konuda tarafsa biz çıkar bunları teşhir ederiz.

Bakın, sevgili arkadaşlar, medya her gün bizleri eleştiriyor, küçük bir eleştirimize bile tahammülleri yok, bizi vurmaya çalışıyor. Hodri meydan, vurun!

Ama size sesleniyorum, o kalemşorlar, o alçaklara sesleniyorum: Siz bir gün Roboski’yle ilgili bir satır yazdınız mı, siz bir gün BDP’li milletvekilleriyle ilgili bir satır yazdınız mı, siz bugünkü hukuksuzluğu nereye sığdırabilirsiniz?

Şimdi, eğer böyle bir hukuksuzluk varsa BDP’lilerden de çok sağduyulu bir konuşma beklemeyiniz. Eğer İstanbul’daki yargı farklı, Diyarbakır’daki yargı farklıysa, valla, bunun hesabını veremezsiniz.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Onların değer yargıları farklıdır.

SIRRI SAKIK (Devamla) –  Hele hele bir uzlaşma, bir diyalog, bir müzakere sürecinden bahsediyorsanız bu hukukun ve adaletin eşit olması gerekir; işte “…”(x) anlamı da bu. Kürt çocuklarına ve Kürt halkına farklı hukuklar uygulandığı için, bugün de eğer savaş hukuku uygulanıyorsa Kürtlere, Kürtlerden farklı bir şey beklemeyeceksiniz. Bugünkü Diyarbakır’daki mahkeme bir savaş hukukudur, bir düşmanlık hukukudur.

Bakın, grup başkan vekiliniz dönüp diyor ki: “Yargının bağımsızlığı…” Peki, ben size soruyorum: Sizin medyadan sorumlu Genel Başkan Yardımcınız ne diyor? İnsani, vicdani bir açıklama yapıyor, diyor ki: “İstanbul’da hukuk farklı, Diyarbakır’da farklı olamaz, çifte standart içerisinde olmamalıyız.” Biz size bunları hatırlatıyoruz. Bir de düşününüz…

İHSAN ŞENER (Ordu) – Sayın Sakık, sadece böyle, “Kürtler, Kürtler” derseniz esas ırkçılık orada olur. Haksızlık var…

BAŞKAN – Sayın konuşmacıya laf atmayın lütfen.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Peki, tersten alalım.

Peki, bugünkü Diyarbakır’daki yargılama ne için, Diyarbakır’daki karar kimler için veriliyor? Kürtler için veriliyor. Ve dönün bakın cumhuriyete, bugüne kadar…

Bakın, sevgili kardeşlerim, bugün bir şeye inandım: Daha şark istiklal mahkemeleri, askerî mahkemeler, olağanüstü hâl uygulamaları ne ise, özel yetkili mahkemeleriniz ne ise Allah adına bunların hepsini ortadan kaldırırsanız Türkiye’de ticaret mahkemeleri bizi idam etmeye yeterlidir, yeter ki adı “Kürt” olsun, yeter ki… (BDP sıralarından alkışlar)

Bakın, bugünkü karara karşı sizin söyleyebilecek hiçbir şeyiniz yok. Bu konuyu, bunu eğer savunuyorsanız o zaman bizim sizlerle oturup konuşacak hiçbir şeyimiz yok.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Savunmaya zorlamayın.

SIRRI SAKIK (Devamla) – E peki, neyi… Siz de -çıkın deyin ki- işte Hüseyin Çelik gibi “Evet, bu bir ayrımcı politikadır, bu bir haksızlıktır, hukuksuzluktur.” derseniz baş göz üzerinde.

İHSAN ŞENER (Ordu) – Söz gelince söyleriz.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Ne zaman? Biz sizi bekleyeceğiz, yıllarca cezaevinde bulunan milletvekilleri, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” sözünü yıllarca bekleyeceğiz, dönem bitecek, bir gün siz lütufta bulunacaksınız, döneceksiniz: “Yargı bu konuda haksızlık yaptı.” El vicdan derim, el vicdan!

Sayın arkadaşlar, sevgili kardeşlerim; biz hiç kimsenin, hiçbir kurumun düşmanı olmadık, olamayız. Bütün haksızlık ve hukuksuzluk, çifte standart uygulandığı içindir o kurumda, bu kurumda.

Ben bir duruşmayı geçen gün izledim. Bakın, yirmi yıl önce 9 insan paramparça edilmiş ve yakılmış ve güvenlik güçleri o köyün etrafını sarmışlar. Yirmi yıl sonra dava açılıyor. Oradayım. Orada bilfiil olayın içinde bulunan bir yüzbaşı -bugün albay- dönüp aynen şunu söylüyor mahkemeye… Suçüstü yakalanmışlar. Mahkeme başkanı diyor ki: “Siz oradaydınız. Bu evler yakıldığında, bu insanlar diri diri yandığında ne yaptınız?” “Bizim görevimiz yoktu.” diyor, “Bizim söndürmek gibi bir görevimiz yok.” Çünkü yakmak gibi bir göreviniz var. Böyle bir görevle karşı karşıya, düşünün! Ve bu, çıkıp acılarımızla alay etmektir. Yirmi yıl sonra bu dava görülüyor, 9 insanın ölümünden sorumlu bu insanlar mahkemeden benim gibi elini kolunu sallayarak çıkıyorlar ama bu ülkede YÖK’ü protesto eden insanları, bu ülkede parasız eğitim talebinde bulunan insanları çıkıp tutuklayabiliyor bu yargı.

İşte böyle bir yargıyla karşı karşıyayız, böyle bir hukuksuzlukla karşı karşıyayız. Sesimizin bu kadar gür çıkmasının nedeni, hukuksuzluğa uğradığımızdır. Biz de hukuk ve huzurun ülkesinin yaratılmasını istiyoruz. Sizi de vicdanınızdaki hukukla baş başa bırakıyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, efendim, bir hususun kayıtlara geçmesini istirham ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

11.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, PKK’nın terör örgütü olduğuna ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadelesinin meşru, hukuki ve siyasi meşruiyeti olan bir mücadele olduğuna ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Asıl, Türk milletine, doğudaki Kürt kardeşlerimize katliam uygulayan, onları öldüren, kundaktaki bebeleri, kadınları öldüren PKK terör örgütü. Asıl düşman PKK terör örgütüdür, PKK terör örgütü de uluslararası bir maşadır, emperyalizmin uşağıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk milletinin birlik ve bütünlüğünü savunan Türk Silahlı Kuvvetlerinin yürüttüğü terörle mücadelesinin meşru, hukuki ve siyasi meşruiyeti olan bir mücadele olduğunu ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Aydın…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, Sayın Sakık konuşmasında özellikle beni de işaret ederek tutuklu BDP milletvekilleriyle ilgili söylediğim anlamdan farklı bir anlam yüklemeye çalıştı.

Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Hangi konuda Sayın Aydın?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Tutuklu milletvekilleriyle ilgili beni de işaret ederek mahkeme kararı…

BAŞKAN – Farklı bir şey söylemedi.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Söyledi, söyledi. “Grup başkan vekili şöyle dedi.” dedi, yanlış bir ifade kullandı.

BAŞKAN – Peki, buyurun, iki dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

11.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Evet, değerli arkadaşlar, tabii, bu ülkede 76 milyon olarak sevinçlerimiz de acılarımız da ortak, ona inanan insanlardan biriyim ve bu ülkede hep beraberiz. Bu ülkenin ta kuruluş sürecinden beri, hatta Anadolu’ya ayak basmadan beri, 1071’den beri bu toprakları birlikte vatan yaptık, bu toprakları beraber düşmana karşı savunduk, cumhuriyeti hep birlikte kurduk ve omuz omuza mücadele verdik. Dolayısıyla ayrımcı politikalara kesinlikle hep birlikte dur dememiz lazım. Ama, ayrıştırıcı bir dili de lütfen kullanmayalım. Bu ülkenin kurumlarına, kurullarına, kurallarına hepimizin riayet etmesi lazım ve 76 milyon olarak hepimizin bir arada kucaklaşması lazım.

Ne oldu, bin yıldır beraber yaşarken bu kardeşliğe ne oldu, kim nifak soktu, niye bu hâle geldi? Olmaması gerekirdi, hiçbir problemin olmaması gerekirdi. Eğer vatandaşlık temelinde, eğer insan merkezli olarak meseleye bakabilirsek, eğer gerçekten karşılıklı empati yapabilirsek hep birlikte bu ülkede çok daha mutlu olabiliriz, olmamamız için hiçbir neden yok.

İşte bunun için, bu terör sorununun çözümü noktasında oluşturulan çözüm sürecine mutlak surette herkesin destek olması lazım, sağduyulu olan herkesin destek olması lazım, sağduyulu olan herkesin destek olması lazım. Terörün bitmesi lazım, sorunlarımızın demokratik kanallarda tartışılması lazım.

HASAN ÖREN (Manisa) – Bırakılmayan milletvekilleri hakkında bir fikrin var mı?

AHMET AYDIN (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, tutuklu vekillerle ilgili ben kararın doğru bir karar olduğunu söylemedim ki.

SIRRI SAKIK (Muş) – Siz “Yargının kararına saygılı olmalıyız.” dediniz.

AHMET AYDIN (Devamla) – “Sadece siyasi bir karardır.” dediniz, siyasete yüklemeye çalıştınız. Bu karar siyasi bir karar değildir. (BDP sıralarından gürültüler) Evet, yargının verdiği bir karardır ama tartışmalı bir karardır, katılıyorum. Tartışmalı bir karardır, bu kararı yargı vermiştir, karar tartışılabilir.

HASAN ÖREN (Manisa) – Savcıları harekete geçiren Başbakan, kararı veren yargı.

AHMET AYDIN (Devamla) – Evet, eğer Mustafa Balbay salıverilebiliyorsa diğer vekillerin de salıverilmesi gerekirdi bir hukukçu olarak benim de kanaatim.

SIRRI SAKIK (Muş) –  Onu söyleyin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özel mahkemeleri kaldıralım Sayın Başkan, bu özel mahkemeleri siz kurdunuz.

AHMET AYDIN (Devamla) – Ama onu söylerken de doğru olan bir şeyi de söylüyorum; bu kararı yargı veriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AYDIN (Devamla) – Anayasa Mahkemesinin yine AK PARTİ’nin sayesinde getirmiş olduğu bireysel başvuru yöntemiyle tutuklular salıverilebiliyorsa onlara da verilebilir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Sayın Sakık söz istemişti.

Buyurun Sayın Sakık. Bir dakika anlamadım Sayın Sakık. Sayın Sakık özür dilerim, niçin söz aldınız?

SIRRI SAKIK (Muş) – Yani, bütün cinayetlerin  nereden kaynaklanmış olduğuna dair…  

BAŞKAN – Ama Barış ve Demokrasi Partisi adını üstüne almadı. PKK…

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim, ben PKK terör örgütüyle ilgili söyledim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır, yanlış bilgi…

(Muş Milletvekili Sırrı Sakık kürsü önüne geldi)

BAŞKAN – Sayın Sakık, size söz vermedim, lütfen yerinize geçer misiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım veremezsiniz, Sayın Başkanım, PKK terör örgütünün… Veremezsiniz…

BAŞKAN – Sayın Sakık, sizi kürsüye çağırmadım, şöyle alayım sizi lütfen. Çünkü niçin kürsüye geldiğinizi bilmiyorum Sayın Sakık.

OKTAY VURAL (İzmir) – Veremezsiniz, veremezsiniz! PKK terör örgütünün burada, burada temsilciliğini… Hayır Sayın Başkanım…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Roboski’de çocukları katleden, insanları diri diri yakan, devletin askeri, polisi… Gençlerin kafasına kurşun sıkan orada polistir.

BAŞKAN – Siz oturun yerinize.

Sayın Sakık, bakın…

SIRRI SAKIK (Muş) – Daha önce de bu kürsüde bir kaç kez seslendirdim.

BAŞKAN – Yerinize alabilir miyim sizi lütfen, rica ediyorum. Teşekkür ederim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ben buradayım ama söz istiyorum.

BAŞKAN – Hayır söz istediniz, ben sizi dinlemeden kürsüye geldiniz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Çok özür diliyorum.

BAŞKAN – Onu söylemeye çalışıyorum. Niçin istiyorsunuz söz, ne diyorsunuz?

SIRRI SAKIK (Muş) – Efendim, bütün cinayetlerin kaynağının PKK olduğunu söyledi. Ben geçmişten bugüne kadar onlarca kez Meclis araştırma önergeleri verdim, gelin hep birlikte bu konuyu araştıralım; kim, nerede, ne cinayetler işlediyse hep birlikte…

Ben bu konuda açıklama yapmak istiyorum.  (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ama yaptınız zaten.

Bakın, Milliyetçi Hareket Partisi, düşman olarak, Barış ve Demokrasi Partisiyle ilgili  bir tek cümle söylemedi Sayın Sakık, sadece “PKK” dedi.

SIRRI SAKIK (Muş) – Benim konuşmama cevap verdi.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gerçeklerin çarpıtıldığını ifade etti Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hayır, hiç demedi, hiç demedi.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Olur mu canım? Sayın Başkanım…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, PKK bir terör örgütüdür, en başta da doğu ve güneydoğudaki Kürt kökenli insanları mezralarda katletmiştir, bu kadar açık ve net. (BDP sıralarından gürültüler)

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sizi dinlemiyorum, sizi  dinlemiyorum, sizi dinlemiyorum.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Roboski’yi…

BAŞKAN – Sizi dinlemiyorum, lütfen oturun.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Roboski katliamını yapan devletin resmî uçaklarıydı ve devlettir o zaman terör örgütü. Şimdi, burada devletin terörünü kimsenin yüklenmesine gerek yok.

BAŞKAN – Sayın Sakık, size söz vereceğim yalnız Sayın Vural Barış ve Demokrasi Partisiyle ilgili bir şey söylemedi. “Terör PKK’tan gelmektedir.” dedi. Bunu üstleniyorsanız, sataşma olarak görüyorsanız buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Sayın Başkanım, bununla ilgili sataşma olarak görerek nasıl verirsiniz ya?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Var, nasıl yok?

BAŞKAN – Bakalım, ne diyecek Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani insaf ya! Sayın Başkanım, böyle bir konuda söz vermeniz züldür! PKK bir terör örgütüdür.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, söylediği cümleye sahip çıkmıyor, yanlış bilgiler verdiğini söyledi.

BAŞKAN – Sayın Vural, eğer üstleniyorsa onu, cevabını dinlemek zorundayım. Lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, hayır, söz veremezsiniz, doğru yapmıyorsunuz. Adalet ve Kalkınma Partisi PKK’yı bir terör örgütü olarak görmüyor mu?

BAŞKAN – Söyledim, e, bunu söyledim,. söyledim Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl? Zorla mı veriyorsunuz, zorla mı? Biz istediğimiz zaman vermiyorsunuz da silah mı dayatıyorlar?

BAŞKAN – E, söyledim ama Sakık’ın söz hakkını da… “Bana sataşma var.” diyor.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sizden mi müsaade alması gerekir? Ben konuşurken sizden mi müsaade almam lazım?

OKTAY VURAL (İzmir) – PKK bir terör örgütüdür. PKK katliam yapmış bir terör örgütüdür, Türk kökenli insanları katletmiştir.

BAŞKAN – Sayın Vural, Sayın Sakık sizin söylemeniz üzerine değil, sataşma olduğu gerekçesiyle söz aldı.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hangi konuda?

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, hangi konuda, sorun; sataşma yok.

BAŞKAN – Söylüyor kendisi.

SIRRI SAKIK(Muş) – Sizden mi müsaade alacak yani Başkan sizden mi müsaade alacak?

BAŞKAN – Lütfen, benim işime karışmayın, rica ediyorum.

Buyurun Sayın Sakık.

Bu konudaki düşüncelerimi açıkladım, lütfen siz de oturun, yeniden başlatın süreyi.

AHMET AYDIN(Adıyaman) – Sayın Başkanım, yalnız BDP Grubuna yönelik bir sataşma olmadığını ben de düşünüyorum. PKK’nın bir terör örgütü olduğunu herkes biliyor, cümle âlem biliyor.

12.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın yaptığı açıklaması sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben afaki konuşmam, arkasında da dolanarak konuşmam. Son günlerde onlarca gazetede bulabileceğiniz haberler var. İtiraflarda bulunuyor. Vietnam’da savaşa katılan ve sonra gidip çocuklarının gözünün içine bakamayan konumda olan askerler de şimdi tek tek çıkıyor, diyor ki: “Bakın, biz köy yakma birlikleriydik, gidiyorduk, köyleri yakıyorduk ve gidip yaktıklarımız da bunlar işte bakın, insanlar…”

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Şırnak Valisinin bugünkü açıklamalarını söyleyin Sırrı Bey.

SIRRI SAKIK(Devamla) – Bu köyler yakıldı, bu üniformalılar gittiler yaktılar, bu üniformalılar değil miydi? Bakın, bugün toprağa gömülen Teoman neydi? Şunu söyleyeyim açık ve net olarak…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan, lütfen cevap verin, siz Türkiye Cumhuriyetinin Hükûmetisiniz ve Millî Savunma Bakanısınız!

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Cevap verecek, sayın hatip konuşmasını bitirsin.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Yanınızda oturanlara bakın ya, ayıp!

OKTAY VURAL (İzmir) – Böylesine bir zülu kabul edemeyiz.

BAŞKAN – Sayın Vural, sayın bakanlar nerede, ne zaman konuşacağını bilebilecek yetenekteler lütfen…

 

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sizi yönetiyor, Bakanı yönetiyor…

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sen onların avukatı mısın?

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Bizler zulmü kabul etmeyiz. Hodri meydan!

BAŞKAN - Buyurun.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Başkanım, zaten…

BAŞKAN – Buyurun siz, tamam, geçmesin vakit, buyurun.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bitti. Yeniden lütfen başa alır mısınız Sayın Başkan. Sayın Başkanım, lütfen başa alır mısınız, konuşamadık bir şey.

BAŞKAN – Hayır, konuştunuz Sayın Sakık, on beş yirmi saniye kayboldu. Devam edin lütfen.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkanım, lütfen alır mısınız. Ben, önemli bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Alamam şu anda süreyi başa.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Alamazsanız o zaman…

BAŞKAN – Ama siz konuştunuz Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Devamla) – O zaman Vural’dan onay alalım.

BAŞKAN – Tamam, bir dakika daha vereceğim.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Kürsüye çıktığımızda Vural ne diyorsa…

BAŞKAN – Tamam, bir dakika, bir dakika daha vereceğim.

Sayın Sakık, lütfen…

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sevgili arkadaşlar, bakın, bugün bir general toprağa verildi. Bu general 1960 yılında Yassıada’daydı, Yassıada’da halkın oylarıyla seçilmiş Adnan Menderes’i tokatladığı iddiası var, bu generalin Adnan Menderes’i aşağıladığı iddiası var. Bu generalin, saysam onlarca, halka karşı işlediği suçlar var.

Ben, ailesine, çalışma arkadaşlarına bir kin filan gütmüyorum. Bugün sizler de çıkıp diyorsunuz ki “mahkemeikübra.” Mahkemeikübranın sahibi size iktidarı nasip etti, size yargıyı verdi, size halkın iradesini verdi, “Alın bunları yargılayın.” dedi ama siz yargılamazsanız, alın, elli üç yıl sonra, öldükten sonra mahkemei kübraya havale edip kurtulamazsınız. Mahkemeikübra sizi de davet eder: Gelin bakayım, yardım yataklıktan siz de gelin. Siz, elli üç yıl bu tür olaylara seyirci kaldınız.”

İşte, ülkede bu son yirmi yıl önce olup biten olaylarda da gelin hep birlikte bir Meclis araştırma önergesini hayata geçirelim. PKK nerede suç işledi, devlet nerede suç işledi, polis nerede suç işlediyse hep birlikte bunları çıkaralım, barışımızı birlikte inşa edelim.

Ben, herkes pirüpaktır demiyorum ama bu süreç içerisinde kim ki günah işlediyse gelsin bu halka hesap versin diyorum, farklı bir şey demiyorum. Siz niye buna tepki gösteriyorsunuz? (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay’a söz vereceğim.

Buyurun Sayın Altay.

Epeydir elini kaldırıyor.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Gerekçemi söyleyeyim mi? Yani bu kadar muhabbetten sonra ben de direkt diyebilirim. 

Sayın Sakık, İzmir Milletvekilimize hiç de hak etmediği bir yaklaşımda…

SIRRI SAKIK (Devamla) – Hayır, ben, şu anlamda bir ironi yaptım.

BAŞKAN – Sataşmadan iki dakika…

Buyurun.

13.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Sakık’ın İzmir Milletvekilimiz Sayın Mustafa Ali Balbay’la ilgili… Doğrudur, belki art niyet yok ama kendisine gene de ben yakıştıramadığımı söylemem lazım. Uzun tutukluluk zulmünden en çok etkilenmiş insandır Sayın Balbay…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Engin Bey, biz onların gelmesinden memnunuz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ama beni yanlış anladın.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Lütfen dinleyin.

SIRRI SAKIK (Muş) - Bağırma öyle elini kolunu sallayarak, yanlış anladın.

BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ve Sayın Balbay çıktığında da “Bir yarım içeride kaldı, diğer milletvekilleri içerideyken ben kendimi çıkmış zannetmiyorum.” demiş...

ÖZDAL ÜÇER (Van) - Biz Sayın Balbay’ın da, diğer milletvekillerinin de, tümünün serbest kalmasını istiyoruz hangi parti olursa olsun.

ENGİN ALTAY (Devamla) – “Bütün uzun tutukluluk sürecine maruz kalmış tutuklular, tutsaklar özgürleşmeden kendimi bütünüyle özgür hissetmeyeceğim.” demiş bir arkadaşımıza bu şekilde bir anlayışı çok mantıklı bulmuyorum.

ÖZDAL ÜÇER (Van) - AKP’li milletvekilleri de tutuklansa ona da karşı çıkarız.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Zira, Sayın Haberal da aynı anlayışı çıktığında ortaya koymuştur, bunu belirtmek isterim.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Balbay’ın çıkışından çok memnunuz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – İktidar partisinin parti sözcüsünün yaptığı bir hatayı gene burada sayın sözcü yaptı. Ölülerin arkasından konuşmayın, bu konuda dinî bir emir de var. Hüseyin Çelik’e yakışmamıştı, Sayın Sakık’a da yakışmadı. Adam ölmüş gitmiş.

Öte yandan, otuz dört saniyede buradaki tartışmalara Cumhuriyet Halk Partisinin görüşünü, buradaki tartışmalarla ilgili görüşünü açıklamam mümkün değil. Ancak, bir şeyin altını çizmek istiyorum: Türkiye'nin bir Kürt sorunu vardır, bunu herkes böyle bilecek ama Türkiye'nin bir terör sorunu da vardır, bir terör örgütü sorunu da vardır, bunu da herkes böylece bilecek.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – Terör ayrı bir şeydir, başkaldırı ayrı bir şeydir. Gidin, bilim adamlarına sorun öğrenin.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, AK Parti Grubu adına konuşan Sayın Ahmet Aydın, ayrımcı bir dil kullandığımızı ifade ederek grubumuza sataşmıştır.

BAŞKAN – Hiç Barış ve Demokrasi Partisini kastetmedi.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Hayır, niye kastetmedi?

BAŞKAN – Bütün Genel Kurula hitap etti.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır, “Ayrımcı bir dil kullanıyor.” dedi ve partimizi kastetti, bu konuda suçladı.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Öyle bir şey söylemedim Sayın Başkan, o genel ifadedir.

BAŞKAN – Partiyle ilgili bir şey söylemedi, çok iyi dinledim. Kucaklayıcı bir dil kullandı.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır…

BAŞKAN – “Hep birlikte kardeşçe davranalım.” dedi Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Siz, Başkanlık Divanında yönetirken de Anayasa’da belirtilen vatanın bölünmez bütünlüğüyle ilgili suçlama da getirdiniz, bir şey demedik.

BAŞKAN – Bu, suçlama değil; bu, Anayasa’nın bir hükmü.  Suçlama değil, özür dilerim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bu konuda açıklama yapmaya ihtiyaç var.

BAŞKAN – Hiç suçlama değil.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Biz ayrımcı bir dil kullanmıyoruz. Sizin bahsetmiş olduğunuz bölünmez bütünlüğe yönelik bir faaliyette bulunmuyoruz. Bunu açıklamak istiyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sayın Başkanım, BDP Grubuna yönelik benim en ufak bir sataşmam olmadı. Olmadı yani, böyle bir şey yok.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ya, niye bu kadar korkuyorsunuz BDP’nin konuşmasından? Sataştınız, biz de cevap vereceğiz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Ben genel bir ifade kullandım “Herkes diline, üslubuna dikkat etsin.” dedim.

BAŞKAN – Sayın Baluken söylemek istediklerinizi söylediniz. Bakın, saat gecenin on biri, daha çok uzun süre buradayız.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gecenin on biri diye konuşmayacak mıyız Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın Sırrı Sakık söyledi, Sayın Sırrı Sakık açıkladı, bir kez daha söz verdim. Lütfen, anlayışınızı bekliyorum.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, burada…

BAŞKAN – Rica ediyorum. Bakın, rica ediyorum…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Bakın, parti grubumuza yönelik ayrımcı bir dil kullandığımız…

BAŞKAN - Buyurun oradan konuşun, bir dakika söz vereyim size. Lütfen oturun yerinize, bir dakika söz vereceğim. Lütfen…

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Sayın Başkan, konuşma hakkımı kullanmak istiyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ben Mustafa Balbay’ın özgürlüğe kavuşmasından büyük bir mutluluk duydum.

BAŞKAN – Söylediniz evet.

SIRRI SAKIK (Muş) – Kendisini kucakladım, hoş geldin dedim. Ben bir ironi yaptım ama siz yanlış anladınız.

BAŞKAN - Tamam Sayın Sakık anlaşıldı, kayıtlara geçti, arkadaşlar okuyabilirler.

Buyurun Sayın Baluken.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

12.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, bu tutumunuz doğru değil. Grubumuza bir sataşmada bulunulmuştur ve bize orada söz hakkı tanımanız gerekir.

Şimdi, kürsüde “Kürt” ve “Kürdistan” demekle biz ülkeyi bölmüyoruz, ayrımcı bir dil kullanmıyoruz. Barış ve Demokrasi Partisi olarak tam tersine inkârı, imhayı, asimilasyonu kaldıran politikaların bu ülkeyi bütünleştiren ve büyüten politikalar olduğunu ifade ediyoruz. Bakın, bu Mecliste normal bir tablo yavaş yavaş oturuyor. Geçen günkü Meclis oturumunda bir başörtülü milletvekili konuşma yaptı; oradan Arapça Kur’an-ı Kerim bir ayet okundu, Kürtçe bir şiir okundu, “Kürt” ve “Kürdistan” kelimelerinin geçtiği cümleler kullanıldı. Normal olan durum budur. Anormal olanı normal olarak bize gösterdiğiniz zaman burada bizim irademize ipotek koymuş olursunuz. Dolayısıyla, Meclisin artık bu konuyu bir bölme, bölünme paranoyasından bir an önce çıkarması gerekiyor. Arkadaşlarımızın yerleşim yerleriyle ilgili orijinal adlarını, değiştirilmemiş adları kullanmasına herkesin tüyleri diken diken oluyor. Oysaki bir yıl önce “Tillo” dediğimiz zaman da “Norşin” dediğimiz zaman da aynı tepki ortaya konuyordu. Burada Barış ve Demokrasi Partisinin nasıl konuşması gerektiğini, hangi terminolojiyi kullanması gerektiğini kimse belirleyemez. Muhalefet şerhini çıkardınız, şimdi de kürsüde hangi kalıpla konuşmamız gerektiğini belirlemeye çalışıyorsunuz, doğru değildir. Bu ülkeyi bölen anlayış, arkadaşlarımızın deminden beri ifade ettiği, Sayın Balbay’ın, Sayın Haberal’ın tahliyesinden biz memnuniyet duyduk ama onların tahliye kararı emsal olmasına rağmen, Anayasa Mahkemesinin kararı olmasına rağmen tutuklu vekil arkadaşlarımızı içeride bırakan zihniyettir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Meclisteki tüm milletvekillerin de bu tabloyu böyle…

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – …görmesini istiyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – İki dakika verdim, teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural. (BDP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar lütfen bir nokta koyalım artık, tamam. Herkes düşüncelerini söyledi, tekrara başladık şimdi.

Sayın Vural, buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, ben PKK’nın bir terör örgütünü ifade etmiştim, bununla ilgili bir sataşma olmasından dolayı sizin söz vermenizi doğrusu çok yadırgadığımı ifade etmek istiyorum.

Şuradan tekrar ifade ediyorum ki PKK bir terör örgütüdür hem de narko terör örgütüdür; uyuşturucu ve insan kaçakçılığı yapıp doğu ve güneydoğuda, o masum çocukları, o masum kadınları katleden bir terör örgütüdür.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Başkan, ben buna itiraz ediyorum, gündemle ilgili değil.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bu, senin düşüncendir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu gerçeği hiç kimse değiştiremeyecektir, bunu herkes böyle bilsin.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Ben de PKK’nin bir terör örgütü olmadığını, Kürdistan İşçi Partisi olarak “…”(x) olarak geldiğini…

BAŞKAN – Lütfen yerinize oturur musunuz. Size söz vermedim Sayın Üçer, lütfen… Yerinize oturun lütfen.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Kürdistan İşçi Partisinin üyesi olmaktan gurur duyuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Unutmayacağız, unutturmayacağız. PKK terör örgütü bir maşadır. Kürt kökenli kardeşlerimizi de kullanan bir maşadır.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Diyarbakır zindanlarında devlet… (MHP ve BDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – PKK bir terör örgütüdür ve hem de uyuşturucu kaçakçılığı yapan bir terör örgütüdür.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Kendini savunmaktan başka bir şey yapmıyor.

BAŞKAN – Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.02

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

Ğ) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

 

H) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ

BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı

Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

I) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

İ) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

J) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

K) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

L) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

M) SAVUNMA SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup konuşmalarına başlayacağız.

Birinci konuşmacı Abdullah Nejat Koçer, Gaziantep Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, güven ve istikrar ekonomik güç getirir. Bu da, güçlü siyasetle ve istikrarla oluşur. Dünyada ve özellikle Avrupa’da yaşanan ekonomik buhran, Türkiye’nin sahip olduğu üretim becerisiyle oluşturduğu rekabet gücünün değerini ve önemini çok net olarak ortaya koymuştur. Türkiye’nin bilim ve teknoloji kapasitesini artırmak için hazırlanan ve yol haritası niteliğindeki sektörel strateji belgeleriyle âdeta yeni bir dönemin başladığını, Türk sanayisinin katettiği mesafeyi bugün çok daha iyi görebiliyoruz.

Sanayi Strateji Belgesi ve Eylem Planı Türk sanayisini düşük teknoloji seviyesinden çıkartarak orta teknoloji seviyesine getirmiş, sanayimizin hedefi artık ileri teknoloji olmuştur. Türkiye’nin marka ve patent tescilinde son on yılda yüzde 448 artış sağlanmış olması, marka tescilinde son üç senedir 110 binin üzerindeki başvuruyla Avrupa’da 1’inci sırada yer alması, AR-GE harcamalarının millî gelire oranının son on yılda 2 kat artarak yüzde 1’e yaklaşmış olması ve 2023 yılına kadar yüzde 3 seviyesine çıkartma hedefimiz, AR-GE merkezi belgesi alan işletme sayısının 154’e, 2008-2012 yılları arasında yapılan AR-GE harcamasının 7,3 milyar TL’ye ulaşmış olması, patent başvurusunda Avrupa’da 8’inci, dünyada 17’nci sıraya yükselmiş olmamız hedeflerimize ulaşma arzumuzun ve hedeflerin gerçekçiliğinin açık ifadesidir.

Değerli milletvekilleri, son yıllarda Türkiye, markalaşmayı, inovasyonu, nanoteknolojiyi, akıllı sanayi ürünlerini konuşuyor. Anadolu şehirlerimiz markalaşmaya ve inovasyon vadileri oluşturmaya başladılar. Bakanlığımızın destekleriyle Gaziantep, Denizli, Kayseri, Adana, Konya gibi birçok Anadolu şehrinde sanayi cazibe merkezleri oluşmaya başladı. Türkiye’nin geleceği için sanayi stratejisi bakımından büyük önem arz eden Bilişim Vadisi Projesi’yle, kamu, sanayi ve üniversite iş birliğini sağlayan SAN-TEZ proje destekleriyle bilginin ticarileştirilmesi, katma değerli ürünler ortaya çıkarılması ve bununla ilgili sonuçları son derece önemli buluyorum. “Teknogirişim Sermayesi Desteği’yle” önü açılan binden fazla üniversite mezunu gencin bu destekle kendi işini kurmuş olması, AR-GE’ye verilen destek ve teşvikin önemini artırıyor. 2002’de 2 teknoparkımız varken bugün 37 tanesi faal olmak üzere 52 teknoparkımızın olması gelecek için umut veriyor. Yeni teşvik sistemiyle OSB’lere sağlanan arsa tahsisi yanında verilen desteğin artması, altyapı sorunu gibi  önemli temel problemlerle yakından ilgileniyor  olması… Yeni kurulacak OSB’ler için istihdam artışı sağlanmasına Bakanlığımızca çok önem veriliyor. Kümelenme çalışmalarını, rekabet gücü ve verimliliği artıcı etki açısından son derece önemli buluyorum.

Değerli milletvekilleri, Türk sanayisinin ulaştığı seviye, elde ettiği başarılı sonuçlar ülkemizin geleceği bakımından çok önemli. Dünyanın en önemli coğrafyasında en büyük üretim merkeziyiz ve “yüksek kaliteli Türk malı” algısını ihraç ettiğimiz her sanayi ürününde tüm dünyaya gösteriyoruz ve bununla iftihar ediyoruz.

Bugün Türkiye’de seramik üretiminde dünya 3’üncüsü, çelik üretiminde Avrupa 3’üncüsü, hazır giyimde ve televizyon ihracatında Avrupa 2’ncisi, Avrupa’nın en büyük otobüs üreticisi, en büyük çimento ihracatçısı ve buzdolabı üreticisiyiz. Türkiye’de artık SAN-TEZ ve teknopark girişimleriyle; insansız hava araçları, çeşitli yazılımlar, kızılötesi kameralar, yeni nesil zırhlı araçlar, yerli navigasyon, RASAT ve GÖKTÜRK-2 devreye alınırken GÖKTÜRK-3 millî gözlem uydusu çalışmaya başlıyor. Bütün bunlarla birlikte markalaşmanın, inovasyonun ve AR-GE’nin daha çok arttığı bir Türkiye dileğiyle, Bakanlığımızın 2014 bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İkinci konuşmacı Dilek Yüksel, Tokat Milletvekili...

Süreniz beş dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA DİLEK YÜKSEL (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın 2014 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, sanayi siteleri, organize sanayi bölgeleri ve endüstri bölgeleri uygulamalarıyla sanayinin ülkemizde sağlıklı bir şekilde dağılımını sağlamaktadır. 88 adedi son on bir yılda olmak üzere toplam 153 adet organize sanayi bölgesi projesinin inşaatı tamamlanarak sanayicilerimizin hizmetine sunduk. Bakanlığımızca Tokat ilimizde, Tokat, Erbaa, Niksar, Turhal, Zile olmak üzere 5 organize sanayi bölgesi kurulmuştur. Ayrıca Yeşilyurt ilçemizde 54 iş yeri kapasiteli sanayi sitesinin inşaatı devam etmektedir. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitemiz bünyesinde kurulan teknopark inşaatımız devam etmektedir ki temelini Sayın Bakanımızla beraber attık, inşallah Ocak 2014 tarihinde Sayın Bakanımızla beraber açılışını yapacağız.

Değerli milletvekilleri, Bakanlığımızın uygulama alanına giren bir konu olan üstün yetenekli çocuklarımızdan bahsetmek istiyorum. Yıllardır yitik bir hazinemiz olan, Millî Eğitim Bakanlığımız bünyesinde faaliyet gösteren bilim sanat merkezleri ve bu konuda yapılan çalıştaylar dışında bugüne kadar herhangi bir uygulama maalesef bu konuda yapılmamıştır. Meclisimizde kurulmuş olan Üstün Yetenekli Çocuklar Araştırma Komisyonumuzun çalışmalarının da bir sonucu olarak Bakanlığımız, TÜBİTAK bünyesinde Ankara, İstanbul ve İzmir illerimizde 3 adet yeni okul açacaktır. İnşallah bu okullarda Nobel ödülleri alacak geleceğin bilim insanları yetişecektir. Ülkemizin en büyük zenginliği olan bu çocuklarımız için harekete geçen Sayın Bakanımızı tebrik ediyor, bütün bakanlarımız ve kurumlarımızdan bu konuda aynı hassasiyeti bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetimiz döneminde uzaya 6 Türk uydusu gönderdik ve bu uyduların tamamına yakınını Türkiye'de ürettik. Yüzde yüz yerli kaynak ve teknoloji kullanarak ürettiğimiz GÖKTÜRK-2 uydusunu uzaya gönderdik. Çok ilginçtir bu tarihî ve gurur verici olayı protesto edenler, hatta işi daha da ileriye götürerek illegal bir gösteriye dönüştürenleri görünce, bu ülkede güzel şeylerin olmasını istemeyenlerin, rahatsız olanların, milletin güçlenmesinden korkanların çırpınışlarını tekrar tekrar görüyoruz. Dünyada kendi uydusunu yapabilen 25 ülkeden biri olmanın gururunu yaşamak yerine üniversitede uydu fırlatma töreninin izlendiği salonu basmayı düşünen, taş, molotofkokteyli atan ve yakıp yıkan maskeli göstericiler ve bu illegal gösterilere destek verenler acaba bu ülkeyi ne kadar seviyorlar? Bütün bu güzel gelişmeler, bu ülkeyi sevdiğini iddia edenler tarafından nasıl protesto edilir? Tüm dünya bilim çağını yaşarken, aya giderken, milletimizin yıllardır geri bırakılması bilimle, teknolojiyle ve hiçbir ifade biçimiyle açıklanamaz.

Sayın milletvekilleri, iktidarımız döneminde, bilim, sanayi ve teknolojide 76 milyon insanımızın hayatını kolaylaştıracak, ülkemizi daha ileriye, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine taşıyacak adımlar attık; halkımızın hiçbir ferdini ötekileştirmedik; insanlarımızın inançlarıyla, giyim kuşamlarının nasıl olduğuyla değil, insan hak ve hürriyetlerinin güvenceye alınmasıyla, kendilerini -üstün değil- üstün ve seçkin sanan azınlığın hukukuyla değil, hukukun üstünlüğü için milletimizle birlikte mücadele verdik; ulaşım ve iletişim teknolojilerindeki hizmetlerimizle sadece kıtaları değil, 76 milyon insanımızın yüreklerini ve gönüllerini de bir araya getirip bin yıllık kardeşliğimizi daha da güçlendirdik.

Ülkemize ve milletimize hizmet ederken, uzaya yerli uydumuzu gönderirken, İstanbul’a 3’üncü köprüyü, havaalanını, Kanal İstanbul’u, Marmaray’ı, nükleer enerji santralimizi inşa ederken, ihracatımızı, sanayi üretimimizi ve dolayısıyla istihdamı ve kişi başına düşen millî gelirimizi artırmak için gece gündüz demeden çalışırken tam bu noktada hazımsızların Gezi’ye çıkmalarını, milletimiz sandıkta ayrıca takdir edecek ve değerlendirecektir.

Sözlerime son verirken 2014 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyor, Sayın Başbakanımız başta olmak üzere Sayın Bakanımız ve çalışma arkadaşlarına teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Üçüncü konuşmacı Ömer Faruk Öz, Malatya Milletvekili.

Süreniz beş dakikadır.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 2014 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ekonomik büyümenin, rekabet üstünlüğünün ve sürdürülebilir sosyoekonomik kalkınmanın temel unsurlarının başında bilim, sanayi ve teknoloji gelmektedir. Bakanlık bilim, sanayi ve teknoloji alanlarında ülkemizde mevcut altyapının geliştirilmesini, tüm sektörel alanlarda rekabet gücümüzün artırılmasını sağlamak amacıyla otomotivden makineye, demir çelikten elektrik elektroniğe, tekstil ve hazır giyimden deri ürünlerine, gemi inşaatından gıda sanayisine kadar her alanda paydaşlarla birlikte stratejik eylem planlarını ve yol haritalarını hazırlamıştır. Belirlenen bu politika, strateji ve programlar çerçevesinde öncelikle bilgi toplumuna dönüşüm sürecinin hızlandırılması, yüksek katma değerli, ileri teknolojiye dayalı, dışa bağımlılığı azaltmaya yönelik, güvenli ve sürdürülebilir, aynı zamanda çevreye duyarlı bir üretim yapısının oluşturulması noktasında çok sayıda hizmetleri gerçekleştirmiştir.

Bilim ve teknolojiye dayalı sanayileşmeyle bölgeler arası kalkınmışlık farklılıklarının giderilmesinde özellikle organize sanayi bölgeleri ve sanayi sitelerine yönelik çalışmalar hız kazanmıştır. Ülkemizde şu anda faaliyette olan organize sanayi bölgelerinin yarısından fazlası iktidarımız döneminde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, 448 adet sanayi sitesinin altyapı ve üstyapı çalışmaları tamamlanmıştır.

Örnek vermek gerekirse, seçim bölgem Malatya’da yer alan 2 adet organize sanayi bölgesinde gıda ürünlerinden tekstile, makineden kimyasal ürüne kadar toplam 278 adet işletmede yaklaşık 15 bin civarında istihdam sağlanmaktadır. Tahsis edilen parsellerdeki yatırımlar tamamlandığında istihdam sayısı 2 misline artacaktır. 8 milyon metrekare üzerinde kurulu 330 parselin haricinde 12 milyon metrekare arazide de 3’üncü organize sanayi bölgemizle ilgili de çalışmalar son noktaya gelmiştir. Buranın, 1 milyon 700 bin metrekarelik alanın altyapı ihalesi geçtiğimiz temmuz ayında gerçekleşmiş ve alana tekabül edecek yerlerle ilgili de tahsis işlemleri tamamlanmıştır.

Değerli milletvekilleri; üniversitelerimiz ile sanayi iş birliğinin genişletilmesi noktasında yatırımcılarımızın üniversitelerin imkânlarından azami derecede istifade etmelerini sağlamak amacıyla 52 adet teknopark kurulmuştur. Bugün teknoloji geliştirme bölgelerinde yaklaşık 2.500 civarında firma faaliyet göstermekte ve bunların ihracatı 900 milyonu bulmak üzeredir.

Yine, Malatya’da üniversite kampüsü içiresinde yaklaşık 8 trilyonluk bir yatırım ile Teknoloji Geliştirme Bölgesi tamamlanmıştır. Teknoparkta şimdiden 20 civarında AR-GE firması faaliyetlerine başlamıştır. Bakanlığımız tarafından gönderilecek 700 bin liralık hak edişle beraber finansman ihtiyacı da tamamlanmış olacaktır. Teknoparkımızın hizmete alınması noktasında projeyle yakından ilgilenen ve desteğini esirgemeyen Bakanımız Sayın Nihat Ergün’e teşekkür ediyorum.

Kıymetli milletvekilleri gördüğünüz üzere on yıl gibi kısa sayılacak bir sürede düşük teknoloji seviyesinden orta teknoloji seviyesine ulaşma hedefinde önemli mesafeler katedilmiştir. AK PARTİ iktidarı döneminde hayata geçirilen bu uygulamalar sayesinde ihracat rakamlarımız 155 milyar doları aşmıştır. İhracatımız içinde yüksek teknoloji ürünlerine ait payın artırılması kapsamında makine ve otomotiv gibi yerleşik sektörlerin güçlendirilmesi; bilişim, elektronik, sağlık ve ilaç gibi sektörlere ivme kazandırılması noktasında da her türlü destek verilmektedir.

AR-GE faaliyetlerine destek olabileceği düşüncesiyle bir öneride bulunmak istiyorum. Dünyada her yıl milyonlarca buluş için patent başvurusu yapılıyor. Bu patentlerle ilgili telif ve koruma hakkı yirmi yıldır. Yirmi yılı geçen bu buluşlarla ilgili Türk Patent Enstitüsü bu buluşlardan istifade etmek üzere yerel üreticilere bunlardan istifade etmesi noktasında yol göstermesini Türk Patent Enstitüsünden talep etmekteyim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının ve Türkiye Cumhuriyeti 2014 yılı bütçesinin ülkemize, bakanlıklarımıza hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Dördüncü konuşmacı Zeki Aygün, Kocaeli Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KOSGEB olarak bilinen Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığının 2014 yılı bütçesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hükûmetimizin başarılı çalışmalarının başında, ekonomik refah seviyesinin yükseltilmesi gelmektedir. Ekonomik ve bilimsel gelişmelerle birlikte destek programlarıyla da vatandaşlarımızın girişimcilik ve inovasyon konularına ilgi ve alakası büyük ivme kazanmıştır. Özellikle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının öncülüğünde gerçekleştirilen destek, hibe ve cazip kredi fırsatlarıyla hem KOBİ’lerimiz hem de girişimcilerimiz büyük fırsatlara  sahip olmuş ve bunu ekonomimize katma değer olarak yansıtmıştır. Bilhassa KOSGEB âdeta KOBİ’lerin yol arkadaşı hâline gelmiş, sadece maddi olarak değil eğitim ve rehberlik faaliyetleriyle de işletmelerimizin her daim yanında olmuştur.

1990 yılında, 3624 sayılı Kanun ile kurulan KOSGEB’in kuruluş amacı, ülkenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasında KOBİ’lerin oranını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini yükseltmek, ekonomik ve sosyal kalkınmadaki paylarını artırmaktır.

KOBİ’ler ülkemizdeki işletmelerin yüzde 99’undan fazlasını, toplam istihdamın ise yüzde 78’ini oluşturmaktadır. Bunun yanında, toplam katma değer içindeki oranları, ihracattaki payları ve toplam yatırımdaki oranlarıyla ülkemizin kalkınmasında önemli rol almışlardır. Bu açıdan, KOBİ’lerin desteklenmesi ülke ekonomisi açısından hayati önem arz etmektedir. İşte bu nedenle, AK PARTİ döneminde KOBİ desteklerinin hedef kitlesi hizmet ve ticaret sektörünü de kapsayacak biçimde genişletilmiştir. Öyle ki, 2008 yılı sonu itibarıyla KOSGEB veri tabanına kayıtlı işletme sayısı 82 bin iken bu rakam 2013 yılı Aralık ayı itibarıyla 725 bine ulaşmıştır. KOSGEB sadece KOBİ’lere değil, ülkemizin güzide girişimcilerine 30 bin Türk liralık hibe ve 70 bin TL’ye kadar kredi gibi birbirinden cazip destek imkânları sunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, girişimcilik kültürünü sadece para vererek destekleme açısından görmemek gerekir. Bilinçli girişimciler oluşturmak, ekonomideki israfı ve yanlış yatırımları önlemek de şarttır. Bu amaçla 2010 yılında, Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi Programı kapsamında yeni nesil girişimci projesine start verilerek yaklaşık 200 bin kişiye girişimcilik eğitimi verilmiştir. 10 bine yakın girişimci kendi işletmesini kurmak üzere KOSGEB’in yeni girişimci desteğinden yararlanmıştır. Ayrıca, KOSGEB, ülkemizde girişimciliğin geliştirilmesine yönelik çalışmaları bir çatı altında toplayarak stratejiler oluşturulmasını ve uygulamaya geçilmesini sağlamak amacıyla Girişimcilik Konseyi kurulmasına öncülük etmiştir.

Bugün markalaşma ve kurumsallaşma konuları işletmelerimiz açısından hâlâ büyük bir sorun hâlinde karşımıza çıkmaktadır. Bu konu hakkında bu çalışmaları sürdüren KOSGEB, KOBİ’lere profesyonel yönetişim, eğitim ve rehberlik desteği vermektedir. 2013 itibarıyla, KOSGEB, AR-GE, inovasyon ve endüstriyel uygulama destek programları ve iş birliği, güç birliği ve destek programlarını da barındıran toplam 7 adet destek programını yürütmektedir.

Tüm bu çalışmaların başarılı sonuçları olarak iktidarımızın geliştirdiği ihracat politikalarıyla KOBİ’ler Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika pazarlarında çok önemli roller üstlenmiştir. 2008-2009 dünya ekonomik krizinde gelişmiş ülkelerin dış ticaretleri yüzde 45 etkilenirken ülkemiz ortalama yüzde 27 etkilenmiş ve bu, KOBİ’lerin önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının liderliğinde ve vizyonunda gerçekleştirdikleri başarılı çalışmalarından dolayı, milletim adına başta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Nihat Ergün’e ve KOSGEB’e teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Beşinci konuşmacı İbrahim Halil Mazıcıoğlu, Gaziantep Milletvekili.

Süreniz beş dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2014 yılı mali yılı bütçe kanunu tasarısı görüşmelerinin on birinci turunda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak faaliyet gösteren Türk Standartları Enstitüsü bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, 2014 mali yılı bütçesinin hazırlanmasında emeği geçen başta Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’e, bakanlarımıza, bürokratlarına, Plan Bütçe Komisyonu Başkan ve üyelerine, tüm kamu bürokrasisine huzurlarınızda teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 1954 yılında sadece uluslararası standartların takibini yapmak üzere küçük bir birim olarak kurulan Türk Standartları Enstitüsü bugün Uluslararası Standardizasyon kuruşlarında aktif görevler üstlenen, yurt içinde ve yurt dışında yaygın teşkilatlanmasıyla göz dolduran ve iş dünyamızın ihtiyaç duyduğu tüm alanlarda test, muayene, bilgilendirme hizmetlerini verebilecek bir yapıya odaklanan bir kurum olarak karşımızdadır. Bugün TSE, ülke sanayisinin daha az maliyetle yüksek kalitede, uluslararası standartlara uygun mal ve hizmet üretmesinin anahtarı hâline gelmiş bir kurumdur. Sadece ulusal alanda değil, başta komşu ve çevre ülkeler olmak üzere uluslararası pazarlarda da aranan, tercih edilen, itibar gösterilen bir marka değerine kavuşmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün itibarıyla 10 ayrı yerleşkede uluslararası akreditasyona sahip 18 deney laboratuvarıyla sanayicilere hizmet veren enstitü, öz kaynaklarıyla yaklaşık 400 milyon liralık yeni laboratuvar yatırımı yapmayı planlamaktadır.

Bu laboratuvar yatırımlarının anlamı şudur: Sanayicilerimiz milyon dolarlar ödeyerek yurt dışında yaptırmak zorunda kaldıkları testleri artık Türkiye’mizde yaptırabilecekler. Böylece, hem millî kaynakların yabancı belgelendirme kuruluşlarına transferleri engellenmiş olacak hem de yerli üreticilerimiz zaman ve kaynak tasarrufu sağlayacaktır.

TSE’nin ülkemize prestij kazandıran adımlarından birisini de geçtiğimiz ay içerisinde Avrupa’nın kalite alanındaki lider kuruluşu Avrupa Kalite Teşkilatının aldığı kararda görüyoruz. Avrupa Kalite Teşkilatı, TSE’nin geliştirdiği kalite belgelendirme modelini üye ülkelerde uygulama kararı aldı. Böylece, Türkiye ilk kez Avrupa ülkelerine bir kalite belgelendirme modelini ihraç etmiş oldu. Bu ülkelerin yapacağı her belgelendirmeden TSE’nin belge başına ücret alması da söz konusu olacak.

Ülkemizde bugüne kadar üzerinde yeterince durulmayan, önemi anlaşılmayan ancak ülke ekonomileri için çok büyük önem taşıyan bir konu var, standardizasyon. OECD raporlarına göre, standartlar ve teknik düzenlemelerin dünya ticaretine etkisi yüzde 80’ler düzeyindedir. Dolayısıyla, standart ve teknik düzenlemelerin belirlenme sürecinde etkin olan ülkeler dünya ticaretine de yön veren ülkeler olmaktadır. Dünyadaki ekonomik savaşın bir standartlar savaşına dönüştüğü bilinciyle Türkiye'nin sadece standartlara uyum sağlayan ülke değil, standartları belirleyen ülke konumuna gelmesi yönünde atılan yeni adımlar sayesinde enstitünün, uluslararası ve bölgesel standardizasyon kuruluşlarının karar mekanizmalarında etkinliği de artırıldı. Bu durum, Türk sanayicisine Avrupa standartlarının hazırlanmasında ve kabulünde söz hakkı veren çok önemli bir gelişmedir.

Vaktim az kaldı, yedi günden beri gidemediğim Gaziantep’imi çok özlediğimi belirtmek istiyorum. (Gülüşmeler, AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu saatte bizi dinleyen tüm vekillerimize ve Gaziantepli hemşehrilerimize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Altıncı konuşmacı Sayın  Nurdan Şanlı, Ankara Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA NURDAN ŞANLI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Patent Enstitüsü Başkanlığının 2014 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken öncelikle sınai mülkiyetinin tarihçesi üzerinde kısaca durmak istiyorum. Sınai mülkiyete ilişkin düzenlemelerin başlangıcı 13’üncü, 14’üncü yüzyıllardaki Ahilik kurumuna dayanmaktadır. Ahilik sisteminin Batı’daki lonca  sisteminden farkı, buluşa dayanması ve yenilikçiliği özendirmesidir. 19’uncu yüzyılda çıkarılan marka ve patent yasaları da Avrupa’nın en eski sınai mülkiyet yasalarındandır. 1871 tarihli Alameti Farika Nizamnamesi ve 1879 tarihli İhtira Beratı Kanunu marka ve patent konularında yasal korumanın temelini oluşturmaktadır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemiz dünyada fikrî mülkiyet sisteminin anayasası olarak kabul edilen Paris Sözleşmesi’ne 1925 yılında taraf olmuştur. 1965 yılında 551 sayılı Marka Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ve 1976 yılında da Dünya Fikrî Mülkiyet Teşkilatı Kuruluş Anlaşması’na katılım, ülkemizde sınai mülkiyet koruması alanındaki önemli adımlar arasında yer almaktadır.

Dünyada son yıllarda büyük hız kazanan bilimsel ve teknolojik gelişmelerin en dikkat çekici sonuçlarından birisi, sınai mülkiyet haklarının ekonomi ve sanayi açısından yükselen önemi olmuştur. Sınai mülkiyet sadece hak sahiplerini değil, toplumun bütün kesimlerini etkileyen bir konu olduğu için bu alanda ulusal ve uluslararası düzeyde kaydedilen gelişmelerin izlenmesi fevkalade önemlidir. Bu noktada, Türk Patent Enstitüsüne kuşkusuz önemli görevler düşmektedir. Ülkemiz, yenilikçi ürünler üretmenin, özgün tasarımlar geliştirmenin; bu yenilikleri, buluşları, tasarımları, ekonomik ve toplumsal alanda katma değere, istihdama, refaha dönüştürmenin gerekliliğini kavramış bir ülke konumundadır. Son on bir yılda sınai mülkiyet alanında uygulamaya konulan projeler, üretilen yapısal çözümler ve geliştirilen kalıcı mekanizmalar bu farkındalığı açıkça göstermektedir.

Ülkemizin ekonomik gelişmesine paralel olarak marka, patent ve tasarımdan oluşan sınai mülkiyet başvurularında çok önemli artışlar yaşanmıştır. 2002 yılında 36 bin olan marka başvuru sayısı 2013 yılında 110 bine, 20 bin olan tasarım sayısı 42 bine, 3 bin olan patent ve faydalı model sayısı ise 15 bine yükselmiştir. Ülkemizin bu alanda son on bir yılda aldığı mesafeyi açık bir biçimde ortaya koyabilmek için, geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletlere bağlı Dünya Fikrî Mülkiyet Teşkilatı tarafından yayınlanan 2013 raporunda ülkemiz adına dikkat çekici veriler görülmektedir.

Türkiye, patent, marka ve tasarım başvurularında bir önceki yıla göre 2 basamak birden yükselerek dünyada 7’nci sıraya yerleşmiştir. Bu sıralamada Türkiye’nin önünde sadece Çin Halk Cumhuriyeti, Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Güney Kore ve Fransa yer alırken, ülkemiz, İtalya, İngiltere, Hindistan, Brezilya, Rusya ve İspanya gibi fikrî mülkiyet alanında önemli ülkeleri geride bırakmayı başarmıştır.

Sınai mülkiyetin her bir bileşeni için yapılan sıralamalara baktığımızda, Türkiye’nin, dünyada patent başvurularında 15’inci, faydalı model başvurularında 7’nci, marka başvurularında 6’ncı, tasarım başvurularında ise 4’üncü sırada yer aldığını görmekteyiz. Görüldüğü üzere, ülkemiz, bugün, geldiğimiz noktada etkin işleyen ve ciddi boyutlarda patent, marka, tasarım üreten bir sınai mülkiyet sistemine sahip bulunmaktadır.

Türk Patent Enstitüsü hızla artan sınai mülkiyet başvuruları karşısında tescil faaliyetlerini hızlı ve etkin bir şekilde yürütebilmek amacıyla 2013 yılında on-line başvuru hizmetlerinin kapsamını büyük ölçüde genişletmiş, patent ve marka uzmanı istihdamı sağlayarak kurumsal kapasitenin geliştirilmesi konusunda çok önemli adımlar atmıştır.

Sayın Başkanım, değerli vekiller; sözlerime burada son verirken 2014 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize ve Türk Patent Enstitüsüne hayırlı olmasını, hayırlar getirmesini yürekten diliyor, bir kez daha saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Yedinci konuşmacı Ömer Selvi, Niğde Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER SELVİ (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TÜBİTAK’ın 2014 yılı mali bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım.

Yoğun bir küresel rekabetin yaşandığı dünyamızda bir ülkenin söz sahibi olması, malumunuz, ürettiği bilgi ve geliştirdiği teknoloji oranında mümkün. Bu itibarla, ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşması açısından en önemli alanlardan biri de bilim ve teknoloji alanı. Zira, bilim ve teknoloji konusunda ilerleyeceğimiz her basamak bizi diğer alanlarda çok daha yukarıya taşıyacak. Bu bilinçte ve anlayışta olan Hükûmetimiz, toplumda bilim ve teknoloji kültürünün ve AR-GE politikalarının oluşması için çalışan TÜBİTAK’ın faaliyetlerine büyük önem vermekte.

Bilim ve teknoloji alanı için son on bir yılda ayrılan kaynak, ondan önceki kırk yılda sağlanan kaynağın çok üzerinde. TÜBİTAK bütçesinin 2012 yılındaki konsolide bütçeye oranı bugün 5 kattan fazla arttı ve 2014 yılı TÜBİTAK bütçesi yaklaşık 1 milyar 890 milyon Türk lirası olarak gerçekleşecek. Tabii, 2012 bütçesine baktığımız zaman TÜBİTAK’ın yaklaşık olarak 102 milyon Türk lirası, artış yaklaşık 19 kat. Bu da hükûmetlerimizin, AK PARTİ hükûmetlerinin AR-GE faaliyetlerine, bilim ve teknolojiye verdiği önemin en önemli göstergelerinden biri.

Tabii, ben, burada, bu vesileyle, TÜBİTAK birçok alanda faaliyet gösteriyor ama sadece ve sadece AR-GE alanında gösterdiği faaliyetleri, başarılı faaliyetleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Akademik AR-GE alanında, TÜBİTAK, kurulduğu 1964 yılından itibaren izleyen kırk senede yani 1964-2003 yılları arasında sadece 7.330 proje için 2013 yılı sabit fiyatlarıyla 233 milyon Türk lirası destek aktarmış ama gene Hükûmetimiz zamanında, 2005-2012 yılları arasında toplam 9.635 proje için yine 2013 sabit fiyatlarıyla yaklaşık 1 milyar 630 milyon Türk lirası destek sağlamış.

Yine, enteresan bir bilgi: 2013 yılının ilk on bir ayında yine akademik AR-GE faaliyetleri kapsamında sağlanan destek 235 milyon Türk lirası ve bu rakam ilk kırk yılda sağlanan destekten daha fazla.

Yine, TÜBİTAK, akademik AR-GE faaliyetleriyle beraber özel sektörde AR-GE faaliyetlerinde ciddi anlamda destekler sağlamış. Yine, bir kıyas yapmak gerekirse, 1995-2002 yılları arasında sadece 1.146 proje için toplam yine 2013 sabit fiyatlarıyla 363,7 milyon Türk lirası destek sağlamış fakat yine iktidarımız döneminde, 2003-2013 yılları arasında bu rakam yaklaşık 9 katına çıkmış, 8.190 proje için yaklaşık 3,27 milyar Türk lirası destek sağlanmış.

Tabii, bu yürütülen AR-GE çalışmaları neticesinde ne olmuş? Türkiye'de AR-GE harcamalarının millî gelire oranı 2000 yılıyla kıyaslandığında, 2012 senesinde yaklaşık 2 katına çıkmış. Tabii, 2000 yılından 2012 yılına kadar millî gelirimizin de yaklaşık 4 katına çıktığını düşünürsek aslında AR-GE harcamaları Türkiye'de 2000 yılına oranla 2012 yılında yaklaşık 8 katına çıkmış vaziyette.

Diğer taraftan, tabii, bu sayede, bu AR-GE çalışmaları sayesinde daha önce ithal etmekte olduğumuz birçok ileri teknoloji ürününü artık yerli imkânlarla üretmekteyiz, dışa bağımlılığımız bu bağlamda azalıyor. Ben, bu bağlamda bazı örnekler vermek istiyorum, sadece ve sadece savunma sanayisinden örnek vermek istiyorum. Aslında TÜBİTAK’ın birçok alanda çalışmaları var, başarılı faaliyetleri var. Ben, sadece savunma sanayisinde bilinenin dışında, herkesin bildiği insansız hava uçağı, millî gemimiz, tankımız, tüfeğimiz dışında birçok kişinin bilmediği örnekler vermek istiyorum. Mesela, klasik genel maksat bombalarını akıllı hâle getiren ve bu sayede hassas vuruş yeteneği sağlayan hassas güdüm kiti ki biz bunu daha önce ithal etmekteydik, artık yerli imkânlarla üretiyoruz. Yine, üretim teknolojisi yalnız 5 ülkede bulunan ve silah sistemlerine enerji sağlamak üzere kullanılan ısıl pilleri, ardışık delici harp başlığına sahip dünyada ilk ve tek uçak bombası olarak kayda geçmiş olan nüfuz edici bomba ve dünyada sadece birkaç gelişmiş ülkeyle beraber uluslararası standartlara uygun olarak yerli imkânlarla ürettiğimiz füze yakıtı; bunlar önemli örnekler.

Hükûmetimizin verdiği önem sonucu bilim ve teknolojide bugün geldiğimiz noktaya baktığımızda, her bir ferdimizin gurur duyacağı büyük başarılara imza attığımız görülmekte.

Ben son sözde bütçemizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Grup başkan vekillerini arka odaya davet ediyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 23.53

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 01.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Müsaade ederseniz bir açıklama yapmak istiyorum.

VI.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ

1.- Van Milletvekili Özdal Üçer’e, yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri nedeniyle kınama cezası verilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, geçen oturumda yaşanan bir tartışmanın tutanaklarını incelediğimizde Van Milletvekili Sayın Özdal Üçer’in yerinden sarf ettiği sözlerin İç Tüzük’ün 160’ıncı maddesinin 3’üncü bendi kapsamında yaralayıcı nitelikte olduğu Başkanlığımızca değerlendirilmiştir. Bu nedenle, 163’üncü madde uyarınca kendisine kınama cezasının verilmesini Genel Kurula teklif edeceğim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, içeride bu konuda…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, parti grubumuzun bu konuda bir açıklaması olacak efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bu konuda içeride bizim tutumumuzu açıklamıştım. Dolayısıyla, bu konuda milletvekilinin PKK’nın bir terör örgütü olmadığını, Kürdistan İşçi Partisinin üyesi olmaktan gurur duyduğunu ifade eden kelimelerle İç Tüzük’ün 161’inci maddesinde yer alan, görüşmeler sırasında halkı kanun dışı hareketlere teşvik veya tahrik etmek suçunun işlendiğinden bahisle, bu ifadenin bir terör örgütünü meşrulaştırmak ve halkın da bu terör örgütünü desteklemesi amacıyla, tahrik ettiğini ve teşvik etmeye girdiğini ifade ederek bununla ilgili grubumuz olarak işlem yapmanızı isteyeceğimi ifade etmiştim.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak İç Tüzük gereğince bu ifadelerin İç Tüzük’ümüzün 161’inci maddesinin dördüncü fıkrasına uygun olduğunu, kanun dışı hareketlere teşvik ve tahrik eyleminin gerçekleştirildiğini, bu çerçevede, Başkanlık Divanının bu eylemi bu şekilde değerlendirmek suretiyle, gruplara bu konuda görüşünü belirtmesinin uygun olacağını ifade ediyorum.

BAŞKAN – Gruplardan görüşlerini alacağım.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, şimdi, Genel Kurulda kürsüden hitaben yapılan bir konuşma söz konusu değil, yerinden, mikrofondan yapılan bir konuşma söz konusu değil. Mecliste, burada çıkmış bir gerginlik ve sonrasında oluşmuş bir kavga sırasında Sayın Özdal Üçer’in kullanmış olduğu sözler tutanağa yansıtılmış. Biz bu sözlerin Sayın Oktay Vural’ın bahsettiği cezai yaptırımı gerektirmediğini düşünüyoruz.

Sayın Oktay Vural PKK’yi tanımlarken farklı tanımlayabilir, herhangi başka bir milletvekili tanımlarken farklı tanımlayabilir. Burada halkı ayaklanmaya, isyana çağıran hiçbir konuşma, hiçbir şey yoktur. Bir aidiyet belirten, kavga sırasında sarf edilmiş, bir gerginlik sırasında sarf edilmiş, milletvekilimize ait bir söz vardır. Dolayısıyla, böyle bir cezanın verilmesi uygun değildir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, PKK bir kanun dışı…

BAŞKAN – Sayın Vural, grupları dinleyelim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Benim ismimi zikrettikleri için söylüyorum.

BAŞKAN – Sayın Vural, izin verir misiniz, sizi dinledik.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kanun dışıdır, kanun dışı olan bir konuda meşrulaştırmak halkı tahrik ve teşvik etmektir, açık.

BAŞKAN – Sizi dinledim Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ama içeride konuştuğumuz şekliyle hareket etmeniz gerekiyor.

BAŞKAN – Sayın Ünal…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani, içeride mutabakata varıyoruz, sonradan inisiyatifinizi farklı kullanıyorsunuz. Doğru değil.

BAŞKAN – İçeride mutabakata varamadık Sayın Vural. Lütfen…

Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, içeride maalesef bir mutabakat oluşmadı. Bizim AK PARTİ Grubu olarak, bir sorun karşısında, şiddeti, terörü, kanı ve ölümü bir çözüm olarak kabul etmiş bir terör örgütünün, PKK terör örgütünün yaptıklarını tasvip etmemiz söz konusu olamaz. PKK bir terör örgütüdür ve yirmi beş yıldan beri bir sorunun çözümü konusunda şiddeti ve terörü kendisine çözüm aracı edinmiştir. Bu, hiç kimse tarafından tartışılamaz bir gerçektir.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – AK PARTİ Grubunun düşüncesidir bu.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ama, biz burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Anayasa’nın ve hukukun bekçileriyiz. Biz burada duygusal davranmak değil; rasyonel davranmak, Anayasa’nın amir hükümlerinin gerekliliğini yerine getirmekle sorumluyuz.

Biz AK PARTİ Grubu olarak burada ifade edilen sözleri asla kabul etmiyoruz, tasvip etmiyoruz ve kınıyoruz ve Başkanlık Divanının kınamadan yana kararının ve tutumunun yanındayız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Özdal Üçer bugün bir yanlış, bir doğru söyledi. Doğru söylediği şudur: “PKK’nın üyesi olmaktan gurur duyuyorum.” dedi. Adam kendini PKK’lı hissediyor, bu beni ilgilendirmez. Yanlış söylediği şudur: “PKK bir terör örgütü değildir.” dedi, bu yanlış. PKK terör örgütüdür, eli kanlı bir terör örgütüdür. PKK’nın Türkiye Büyük Millet Meclisinde övülmesine, teşvik edilmesine…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bu sizin düşüncenizdir. PKK bir sonuçtur, bir neden değildir.

BAŞKAN – Sayın Baluken, saygılı olun lütfen. Dinleyelim.

ENGİN ALTAY (Sinop) - …biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak şüphesiz…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Herkes sizin gibi düşünmek zorunda değil. İçeride konuştuğunuz gibi konuşmuyorsunuz burada.

ENGİN ALTAY (Sinop) – İçeride de aynı şeyi konuştum ben. PKK’yı biz…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Böyle konuşmadınız.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Ben orada kürsüde de söyledim: PKK bir terör örgütüdür. Bunu başından beri de söylüyoruz, bunu herkes de biliyor. Sayın Özdal Üçer “PKK terör örgütü değil.” dedi.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Diyebilir.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bence yanlış.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Diyebilir. Siz bunu dersiniz, o başka der.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Efendim, bence yanlış, bence yanlış!

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Herkes sizin gibi düşünmek zorunda değil.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Ben öyle düşünmüyorum.

BAŞKAN – Sayın Baluken, lütfen müdahale etmeyin. Bir sorunu çözmeye çalışıyoruz, lütfen…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Herkes sizin gibi düşünmek zorunda değil ki. Aynı düşünsek aynı yerde oluruz.

ENGİN ALTAY (Sinop) – PKK’nın Türkiye Büyük Millet Meclisinde övülmesinin teşvik edilmesine müsaade edilmemelidir. Ancak, Sayın Özdal Üçer’in  Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunu söyleme cüreti bulmasında bazı sebeplerin olduğu da muhakkaktır. PKK’yı kuran PKK’nın elebaşıyla Hükûmet haftalık rutin görüşme yaparsa Özdal Üçer de, PKK da bu sözü söyler. (CHP sıralarından alkışlar)

Grubumuzca bir cezai yaptırım şarttır. Grubumuzca Sayın Özdal Üçer’i biz de kınıyoruz. Kınama cezası verilmesi uygundur.

Meclisten geçici çıkarma cezası verilecekse önce Abdullah Öcalan’la görüşen Hükûmeti yurt dışına geçici çıkarmak lazım.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Ne alakası var şimdi bunun?

HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – Siz kandan nemalanıyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bir şey ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Yeteri kadar dinledim Sayın Vural. Herkese söz verdim eşit ölçüde.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bir şey söyleyeceğim.

Yalnız, bu ifadeler kınama cezasının ötesinde, açık bir şekilde lafzıyla yer almış…

BAŞKAN – Dinledim sizi Sayın Vural, dinledim sizi.

OKTAY VURAL (İzmir) – …hükümlere aykırıdır. Adalet ve Kalkınma Partisinin bunu sadece kınamayla geçiştirmesini doğru bulmuyorum.

BAŞKAN – Geçiştirme değil.

Sayın milletvekilleri, biraz önce de açıkladığım gibi, Başkanlık Divanı olarak sayın milletvekilinin davranışının 160’ıncı maddesinin üçüncü bendi kapsamına girdiğini beyan etmiştim. Bu nedenle, 163’üncü madde uyarınca kendisine kınama cezası verilmesini Genel Kurulun teklifine sunuyorum.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özdal…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bir saniye…

İçeride konuşurken de hem siz hem kanun yapıcı arkadaşlar hem de grup başkan vekilleri, bizim katılmamamıza rağmen, buradaki ifadenin uyarı cezasına uyduğunu, İç Tüzük’ün uyarı cezasıyla ilgili maddesine uyduğunu söylediler. Sadece, MHP Grup Başkan Vekili bu konuda farklı görüş ifade etti. Siz de içeride böyle bir mutabakat üzerinden buraya geldiniz. Şimdi, burada bu şekilde kınama cezası olarak ifade etmeniz doğru değil.

BAŞKAN – Sayın Aydın, size söz veriyorum.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – İçeride konuştuğumuzun arkasında durmalıydınız.

BAŞKAN – Sayın Aydın, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Dürüst olmalısınız, grup başkan vekilleri de dürüst olmalıdır.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bir dakika… Bir dakika… Lütfen…

BAŞKAN – Sayın Aydın…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hem AK PARTİ hem Cumhuriyet Halk Partisi…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Ya, “kınama” dedik biz.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Olur mu öyle şey? İçeride ne söylediniz?

ENGİN ALTAY (Sinop) – “Kınama” dedik.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – İçeriden nasıl çıktınız?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – “Kınama” diye konuştuk. “Kınama” dedik ya!

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Hayır, uyarı…

BAŞKAN – Sayın Baluken, beni hiçbir şekilde itham edemezsiniz.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – “Kınama” dedik ya!

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bir dakika lütfen, “kınama” dedik arkadaşım ya, “kınama” dedik!

BAŞKAN – Biz bu yazıyı…

PERVİN BULDAN (Iğdır) – “Uyarı” dedik, yapmayın!

BAŞKAN – Lütfen…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır, bakın…

BAŞKAN – Bu yazıyı içeride…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – İçeride farklı konuşup burada farklı sunum yapamazsınız. Grup başkan vekilleri…

BAŞKAN – Biz öyle bir şey yapmıyoruz Sayın Baluken, müsaade eder misiniz.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – “Uyarı” dendi en son.

BAŞKAN – Hayır.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, “Uyarı cezası verilecek.” denilmedi mi içeride?

BAŞKAN – Biz bu yazıyı içeride hazırlarken…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – “Uyarı cezası vereceğiz.” demediniz mi?

BAŞKAN – Yüzünüzün ifadesini değiştirmeyin, korkutmuyorsunuz beni. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Siz bağırıyorsunuz, siz bağırdığınız için biz bağırıyoruz.

BAŞKAN – Bu yazıyı içeride yazarken içeride bir mutabakat olup da dışarı çıkmış değiliz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Başkanım, kimse kimseyi korkutmuyor ama burada bir vekilin açık, net olarak “Ben şuyum.” deme hakkı da var. “Kürsü dokunulmazlığı” diyorsanız dokunulmazlık bu.

BAŞKAN – Sizi de dinledim, MHP’yi de dinledim, CHP’yi de dinledim, AK PARTİ’yi de dinledim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Biz burada duymadık mı 100 kez, “Ergenekon terör örgütüne ben gidip imza atacağım, üye olacağım.” dediler.

BAŞKAN – Başkanlığımız böyle değerlendiriyor, lütfen.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – İçeride bir mutabakat oluşmadı Sayın Başkan, içeride bir mutabakat oluşmadı!

BAŞKAN – Şimdi, 163’üncü madde uyarınca kendisine kınama cezasının verilmesini Genel Kurulda tespit ettim. Savunma yapabilir misiniz, savunma yapacak mısınız?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sizin bu tavrınızı protesto ediyoruz. BDP’yi susturmaya yönelik hem Başkanlık Divanını hem üç grubu protesto ediyoruz.

BAŞKAN – Savunma yapacak mısınız?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bu bütçe görüşmelerinde BDP’yi susturmak için uğraşıyorsunuz. Bravo, bravo!

BAŞKAN – Kınama cezası verilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. (AK PARTİ sıralarından “Hadi güle güle!” sesleri)

SIRRI SAKIK (Muş) – Size de bir gün “güle güle” derler.

HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – O asker anaları sizi asla af etmeyecek. (AK PARTİ sıralarından “Yürü!” sesleri)

(BDP milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk etti)

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

Ğ) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı

 

H) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ

BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı

Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

I) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Standartları Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

İ) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Patent Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

J) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

K) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

L) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Savunma Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

M) SAVUNMA SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi adına grup konuşmalarına devam ediyoruz.

Sekizinci sırada Sayın Mustafa Kabakcı, Konya Milletvekili.

Süreniz beş dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA KABAKCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2014 yılı Türkiye Bilimler Akademisi bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Milletlerin geçmişten geleceğe doğru devam eden bir hayatları vardır. Bir millet iddialı ve güçlü bir gelecek istiyorsa geçmişten de beslenmelidir. Türk milleti geçmişinde ilme her dönemde ehemmiyet vermiş bir millettir. Medeniyetimiz her sahada olduğu gibi ilim sahasında da tarihin her döneminde insanlığın faydasını esas alan bir anlayışı kabul etmiştir. Bu anlayışa uygun olarak, tarih boyunca dünyada zamanın en yüksek astronomi ve matematik bilgini olarak kabul edilen Harezmi’yi, ünlü mekanikçi Ebul İz El Cezeri’yi, sistematik ve metodolojik astronominin kurucusu Birûnî’yi, matematik, felsefe ve müzik alanında büyük eserler vermiş Farabi’yi, Avrupa üniversitelerinin tıp bölümlerinde yüzyıllarca temel ders kitabı olarak okutulan tıp kitabının yazarı İbni Sina’yı ve isimlerini burada saymakla bitiremeyeceğim ilim adamlarını kazandırmıştır. AK PARTİ Hükûmeti, kurulduğundan bu yana yaptığı çalışmalarla milletini geçmişle buluşturup geleceğe daha sağlam adımlarla taşımayı hedeflemiş, bunun için de en başta ilime ve bilime gerekli önemi her zaman vermiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün ülkelerde bilgi toplumuna dönüşüm sürecine etkin katkı sağlama bakımından bilim akademileri önemli kurumlar arasında yer almıştır. Kısa adı TÜBA olan Türkiye Bilimler Akademisi, kuruluşundan bugüne kadar bilimin öneminin toplum tarafından fark edilmesine ve benimsenmesine, bilim adamlarımızın onurlandırılması ve imkânlar dâhilinde desteklenmesine yönelik birçok faaliyetler gerçekleştirmiştir. TÜBA yeni dönemde, farklılıkları çatışma nedeni değil, zenginlik olarak değerlendirmeyi, kurumsal devamlılığı ve ulusal akademi olma sorumluluğunu esas alan stratejik bir yaklaşımı da benimsemiştir. Bu yaklaşım doğrultusunda Türk bilim klasikleri ve bu klasiklerin çocuklara uyarlamaları, Çocuk Platformu Projesi, uluslararası Türk bilim ödülü, Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugatı gibi yeni program ve projelerin devreye sokulmasıyla ilgili çalışmaları da gerçekleştirmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçe teklifinde TÜBA için ön plana çıkan program ve projelere baktığımızda, Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanlarını Ödüllendirme Programı -ki bugüne kadar 294 tane genç bilim insanı ödüllendirilmiştir- Bilimsel Telif ve Çeviri Eser Ödülleri Programı -ki gene bugüne kadar 126 esere ödül verilmiştir- ayrıca uluslararası Türk bilim ödülü programı ve araştırma desteği sağlama faaliyetleri devam etmektedir.

Yukarıda yer verilen ödül ve destek programları dışında TÜBA’nın üzerinde önemle durduğu, Türkiye’de doktora ve sonrası çalışmalarının bilimsel düzeylerinin geliştirilmesine katkı sağlayacağı iki burs programı bulunmaktadır. Bunlar Bütünleştirilmiş Doktora Programı ve Doktora Sonrası Araştırma Programlarıdır. TÜBA’nın öteden beri yürüttüğü Bilim Eğitimi Programı ve Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü 2014 yılında geliştirilerek sürdürülecektir. TÜBA’nın 2014 yılında geliştirerek sürdüreceği faaliyetlerinin devamını diliyorum.

Konuşmama son verirken, içerisinde bulunduğumuz haftaya adını veren Hazreti Mevlânâ’nın 740’ıncı vuslat dönümünde “İnsanlık esastır.” diyen herkesi gönüller kapısı Konya’ya davet ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şirin Ünal, İstanbul Milletvekili.

Süreniz beş dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nda Millî Savunma Bakanlığımız bütçesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

2013 yılı bütçesine göre yüzde 7,14’lük bir artış ile huzurlarımıza getirilen 21 milyar 815 milyon 196 bin Türk liralık Millî Savunma Bakanlığımızın 2014 yılı bütçesi, millî güvenlik politikamız çerçevesinde üstlendiğimiz görevleri yüksek bir yetkinlikle yerine getirmek ve savunma gücümüzü çağın gereklerine göre artırma hedefleri doğrultusunda hazırlanmıştır.

Türkiye’nin millî savunma politikasını yönlendiren temel ilke, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh.” ilkesidir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetimizin 2023 vizyonu doğrultusunda, millî savunmada hedefimiz, savunma sanayisi gelişmiş, dünyadaki ilk on büyük ekonomi arasına girmektir. Geçmişte ekonomimiz için ağır bir yük olan savunma alımlarımız ülkemiz sanayisi ve teknolojisi için büyük bir katma değere dönüştürülmüştür. AK PARTİ’yle ilk olarak 2004 yılı Mayıs ayında toplanan Savunma Sanayii İcra Komitesinde AK PARTİ Hükûmetinden önce yabancı müteahhitler eliyle yürütülmesi planlanmakta olan 4 projenin ihaleleri iptal edilmiş, bunların millî sanayimize dayalı yeni yöntemlerle hayata geçirilmesi kararı alınmıştır. Böylece bugünkü Altay tankımız, ATAK helikopterimiz, İnsansız Hava Aracı ANKA Projemiz, ve millî savaş gemilerimiz ortaya çıkmıştır. Diğer yandan, Deniz Kuvvetlerimize ve Sahil Güvenliğimize 100 parçaya yakın askerî gemi ve karakol botu Türk gemi inşa sektörünün tersanelerinde üretilerek teslim edilmiştir. Donanmamız bugün tamamen millîleşme yolundadır. Fırkateyn ve denizaltı alanlarında yeni atılımlarla bu yolculuğumuz devam edecektir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan, ancak akim kalan havacılık atılımımız yeniden canlandırılmıştır. Altmış senelik bir aradan sonra Avrupa Havacılık Otoritesi Sertifikasyon Kuralları’na göre tasarlanan ilk millî eğitim uçağımız HÜRKUŞ bu sene havalanmıştır. Millî savaş uçağımızın ilk kavramsal tasarımları tamamlanmıştır. İnsansız hava araçlarında geniş bir yelpazede çalışmalar devam edecektir.

Millî sanayimizin katkılarıyla geliştirilen deniz karakol uçaklarımız bu sene içinde envantere alınarak hizmete başlamıştır.

Havadan ihbar kontrol, yani AWACS uçaklarımız önümüzdeki birkaç ay içinde hizmete alınacaktır.

Kara Kuvvetlerimizin bütün zırhlı araçları, Kirpi gibi, askerlerimizi mayından koruyan yepyeni bir araç dâhil olmak üzere Türkiye’de üretilmiş ve üretilmeye devam etmektedir. Seyir füzeleri, tanksavar füzeleri, güdümlü roketler kendi teknolojimizle üretilir hâle getirilmiştir.

Uydu fırlatma merkezimizin kurulması için etütler başlatılmıştır. İlk millî gözlem uydumuz GÖKTÜRK-2 uzaya fırlatılmış, yüksek görüntü çözünürlüğüne sahip olacak GÖKTÜRK-1 uydumuz, önümüzdeki yıl Türkiye’de entegrasyon ve testleri tamamlandıktan sonra 2015’te fırlatılarak hizmete alınacaktır. Askerî gözlem ve haberleşme uydu sistemlerimiz bundan böyle tamamen ülkemizde tasarlanıp, üretilebilecektir.

Alçak ve orta irtifa hava savunması için millî olarak geliştirdiğimiz HİSAR füzelerinin ilk atış denemesi Tuz Gölü’nde geçtiğimiz ay içerisinde başarıyla icra edilmiştir.

Askerlerimizin eline cumhuriyet tarihinde ilk defa millî piyade tüfeğini veriyoruz. Önümüzdeki yıldan  başlayarak en son teknolojileri kullanan modern bir piyade tüfeğimizin üretimine geçilmiş, birliklere dağıtımına başlanmış olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu sadece bir başlangıçtır. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında millî savaş uçağımızı uçurmayı, ülkemizde tasarlanan uyduları yine ülkemizden fırlatmayı, millî denizaltımızı üretmeyi ve uzun menzilli füzelerimizi hizmete almayı planlamaktayız.

Değerli milletvekilleri, değil beş dakika saatlerce anlatılsa da bitiremeyeceğimiz icraatlarımız başta Sayın Başbakanımızın önderliğinde bakanlarımız, özellikle Savunma Sanayi Müsteşarımız ve ilgili bürokratlarımız  tarafından başarıyla sürdürülmektedir.

Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. Hayırlı geceler. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ederim.

Onuncu konuşmacı İsmail Güneş, Uşak Milletvekili.

Süreniz beş dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığımızın 2014 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye, günümüzün tehditleriyle mücadelede yeni dünya düzeninin bilincinde, gelişen her yeni durum karşısında, millî menfaatleri doğrultusunda uygun politikalara yönelmek ve jeopolitik imkânlarını etkin bir şekilde kullanmak suretiyle, küresel ortamdaki etkinliğini artırmış ve bölgesel inisiyatif sahibi ülke konumunu güçlendirmiştir.

Jeopolitik ve jeostratejik konumu itibarıyla çok yönlü tehditlere açık olan ülkemiz, mili güvenlik siyasetini destekleme imkân ve kabiliyetlere sahip bir askerî güce ulaşması, sahip olacağı askerî gücü çağın gereklerine uygun olarak tesis etmesi ve geliştirmesi Türkiye’nin savunma siyaseti ve stratejisinin temel taşlarını oluşturmaktadır. Bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bulunduğumuz dönemin güvenlik ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yapı içerisinde kısa, orta, uzun vadeli tehdit/risk değerlendirmeleri ışığında imkân ve kabiliyetleri nitelik bakımından daha da geliştirilerek daha fazla etkinliğe ve yüksek teknolojiye sahip daha modern, ateş gücü üstün ve manevra kabiliyeti yüksek bir güce kavuşması için gerekli çalışmaların yapıldığını görmek bizleri memnun etmektedir.

Uluslararası ilişkilerde devamlı dostluk veya düşmanlık söz konusu olamaz. Parasını ödediğimiz silahların nerede, ne zaman ve kimlere karşı kullanıp kullanılmayacağını satıcıların tespit ettiği ortamda özgürlük ve hürriyetten bahsetmek sadece kendimizi kandırmaktan başka bir şey olamaz.

Değerli milletvekilleri, iktidara geldiğimiz günden beri bu bilinçle hareket ederek yerli üretime büyük önem verilmiştir. 1400’lü, 1500’lü yıllarda kendi topunu, kendi tüfeğini, kendi gemisini yapan bir ülke geleneğinden gelen ülkemiz son yüzyıllarda teknolojiye ayak uyduramaması siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar neticesinde savunma sanayimiz iktidara geldiğimiz dönemde yüzde 80 dışa bağımlı bir hâldeydi. Savunma açısından bu çok önemli bir zafiyettir. ASELSAN, ROKETSAN, Makine Kimya Endüstrisi gibi kamu işletmeleri ve özel sektörümüzün çalışmalarıyla Türkiye’nin ilk savaş gemisi MİLGEM Projesi sayesinde hayata konmuş, 2 tanesi yapılmış, denize indirilmiş, 1 tanesinin de yapımına başlanmıştır.

Diğer taraftan, ilk uçuşu 2010 tarihinde gerçekleştiren insansız hava uçağı projesi olan ANKA sayesinde bir buçuk yıldır test sürüşleri yapılmış ve 2 adedinin yapımı tamamlanmış, 10 adedinin yapımı sürmektedir.

Diğer taraftan, ilk Türk tasarım eğitim uçağı olan HÜRKUŞ’un -24 Ağustos 2013 tarihinde ilk uçuşunu gerçekleştirmiş- 15 adet seri üretimi gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, ATAK Projesi kapsamında 4 adet -yine yerli yapımı- Türk helikopterlerin yapımına devam edilmektedir. En önemlisi de en çok kullanılan Makine Kimya Endüstrisi tarafından yeni piyade tüfeği kapsamında çalışmalar bitmiş ve 2014 yılında seri üretimine başlanacaktır. Diğer taraftan da UMTAŞ Projesi sayesinde uzun menzilli tanksavar füzesi projesi hayata geçirilmiş, 2014 yılında yine bunun da seri üretimine devam edilecektir.

Bugün savunma sanayimiz, yaklaşık 5 milyar dolara yakın üretim gücüne, 1,5 milyar dolara yakın ihracat kapasitesine ulaşmıştır. Dünyanın en büyük ilk 100 savunma şirketi arasında 2 tane şirketimiz bulunmaktadır. Bütün bunlar, millî savunma bütçemizin millî gelire oranının yüzde 4’ten yüzde 2’nin altına düştüğü dönemde gerçekleştirilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı, bütçe planlamasını, ekonomik gücümüzün bilincinde olarak, mevcut ekonomik ve sosyal politikalar ile Orta Vadeli Program çerçevesinde, zorunlu ihtiyaçlar için yapmaktadır. Kendisine tahsis edilen kaynakları ise kamu yönetiminde yeniden yapılanmanın temel ilkelerinden olan mali saydamlık ve hesap verebilirlik esasları doğrultusunda kullanmaktadır.

Tahsis edilen kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasını sağlayacak yasal ve yönetsel sistem ve süreçleri örnek seviyede uygulayan Millî Savunma Bakanlığının 2014 bütçesi 21 milyar 815 milyon 196 bin TL’dir. Bu bütçe içindeki payımız yüzde 5’ini oluşturmaktadır ve sıralamada da 5’inci sırada yer almaktadır. Bu bağlamda, bütçesinin şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da azami tasarruf anlayışıyla kullanılması hususunda gerekli çabanın gösterilmesine devam edileceğine olan inancım tamdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, Millî Savunma Bakanlığının 2014 yılı bütçesinin Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Son konuşmacı İbrahim Korkmaz, Düzce Milletvekili.

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Savunma Sanayi Müsteşarlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu, ben bu akşam savunma sanayisi bütçesi üzerine konuşacaktım ama benim arkadaşlarım söyleyeceğim her şeyi söylediler. Ben bu sebeple biraz konuyu daha değişik bir mecradan ele almak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biraz geçmişe doğru gitmek istiyorum müsaade ederseniz.

Osmanlı’nın dünyayı idare ettiği dönemde bu gücünün onun kalabalık olmasından, çok büyük bir askerî sayıya sahip olmasından olduğunu söylerler ama bu doğru değil. Osmanlı, hepinizin de bildiği gibi, en mükemmel top döküm teknolojisine sahipti. Fatih, İstanbul’un surlarını dökerken Macar döküm ustalarını getirdi ve top döküm teknolojisine sahip oldu ve ince cidarlı, yüksek basınca dayanabilen ve uzun menzilli gülle atabilen topları geliştirdi. Yavuz, Mısır’a gittiğinde, Mısır’ı aldığında, o çölü geçtiğinde bu tür topları beraberinde götürdü. Mısır Meliki Tomanbay, kendisine “Ama sizde ağır silahlar vardı, toplar vardı.” dediğinde de ona “Sen, Allah Resulü’nün ‘Düşmanının silahıyla silahlan’ dediğini bilmiyor musun?” demişti. Osmanlı Avrupa’ya giderken, Viyana önüne giderken bu mükemmel topları yani çok ince cidarlı, hafif, taşınabilen topları rahatlıkla beraberinde götürebiliyordu ve askerî başarılar elde edebiliyordu. Hepinizin de bildiği gibi Osmanlı, çok büyük savaş gemileri kullanmamıştır, çok ufak savaş gemileri kullanmıştır ama atış gücü çok yüksek gemilerdi bunlar.

Buradan şuna gelmek istiyorum: Yani, biz yüz yıllarca önce sahip olduğumuz teknolojiyi bugün konuşmaya başladık. Maalesef, son iki yüz yıldır biz özellikle teknolojiden uzak kaldığımız için savaş sanayisini geliştiremedik. Bugün geliştirmeye çalıştığımız bu sanayiye biz geçmişte sahiptik.

Hepiniz de biliyorsunuz yani 1930’lu yılların sonunda biz uçak fabrikası kurduk, bugün hâlâ onu yapmaya çalışıyoruz, HÜRKUŞ’u uçurmaya çalıştık. Bu, uçak fabrikası maalesef batırıldı, Fransızlardan uçak alarak bu uçak fabrikasını batırdık. Onun siparişlerini devlet almadı ve bu fabrika kapattırıldı. Eğer o teknoloji bugün devam etseydi, bizim, bugün Airbus gibi bir uçağı yapmamamız için hiçbir sebep yoktu. Rahmetli Erbakan Hoca –Allah kendisine gani gani rahmet eylesin- Türkiye’de ağır sanayiden bahsetmiş olduğu zaman bu Meclis sıralarında kendisine gülüyorlardı. “Kendi topumuzu, kendi tankımızı, kendi gemimizi, kendi uçağımızı yapacağız.” dediği zaman rahmetli Hoca’ya burada herkes gülüyordu ve kendisiyle alay ediyordu. Ufuk o kadardı çünkü kendine güveni olmayan insanlarla hiçbir şeyi geliştiremezsiniz, hiçbir atılımı yapamazsınız.

Bugün, biz, geldiğimiz bu noktada -Allah’a hamdolsun- kendimize güvendiğimiz bir noktadayız. Arkadaşlarımız saydı, döktüler yani neler yapmışız, şu anda neler yapıyoruz bunları tek tek söylediler, birkaç  tanesini de isterseniz ben söyleyeyim. Yani nedir? Millî piyade tüfeğini geliştiriyoruz, millî tank, Altay Projesi’ni geliştiriyoruz, uzun menzilli roketler, ANKA Türk insansız hava aracı geliştiriyoruz, mayına karşı korumalı araç geliştiriyoruz, MİLGEM Savaş Gemisi’ni geliştiriyoruz, ATAK  helikopterini geliştiriyoruz, yerli jet projesini geliştiriyoruz, yerli insansız araçları geliştiriyoruz vesaire vesaire. Daha da yapacağız. Ama bunların hepsinde de…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Bilgiyi geliştiren bütün komutanların hepsini içeri tıktınız. Bilgiyi geliştiren komutanların hepsi içeride.

İBRAHİM KORKMAZ (Devamla) - Bunları komutanlar yapmıyor, mühendisler yapıyor. Biz komutanların ihtiyacını karşılıyoruz.

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Mühendisleri de içeri attınız, subayları da içeri attınız.

İBRAHİM KORKMAZ (Devamla) - Yapma, gözünü seveyim, yapma, yapma, boşver. Yani bunları komutanlar yapmıyor, komutanlar kendi işini yapacak, sanayici kendi işini yapacak. Onun için, boşver.

Allah’ın izniyle bundan sonra biz inanıyoruz ki, bizim kendimize güvenimiz geldi. “Bak, artık Türkiye bunları yapıyor.” derken kimse bu sıralardan “yapamayız” demiyor. Bu, büyük bir başarı, büyük bir atılım.

Bu eşiği geçtik, bundan sonra yapamayacağımız hiçbir şey yok diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gruplar adına konuşmalar sona erdi.

Şimdi, Hükûmet adına, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’de söz sırası. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2012 yılı bütçemizin kesin hesabı ve 2014 yılı bütçemiz üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Gecenin bu vaktinde bizleri dinleyen aziz milletimizi de saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Bakanlık olarak bizim temel hedefimiz Türkiye'nin önümüzdeki on yıl içerisinde varmak istediği hedefler konusunda önemli adımlar atmak. Türkiye önümüzdeki on yılda 500 milyar dolar ihracat yapan ilk 10 ekonomiden biri olmak istiyor. Bunu yaparken geldiğimiz yer on yıl içerisinde 230 milyar dolarlık millî gelir seviyesinden yaklaşık 800 milyar dolara ulaşmak, fert başına 3.500 dolardan 11.000 dolara ulaşan bir Türkiye gerçekleşti, bu orta gelir düzeyi.

Teknolojik olarak da, yaklaşık on yıl önce, on beş yıl önce Türkiye'deki üretim yapısı düşük teknolojilerin yoğun olduğu üretim yapısıydı, üretimin ve ihracatın yüzde 70’i buna dayanıyordu ama son on, on beş yılda Türkiye'nin yapmış olduğu hamleler orta teknolojilerde bir odaklanma meydana getirdi. Fakat önümüzdeki on yılın hedeflerine varmak için ne bu gelir düzeyi, ne de bu teknolojik düzey bizim o hedeflere varmamızı mümkün kılmaz, bunun farkındayız. Onun için, AR-GE’ye ve inovasyona önem vererek rekâbet gücümüzün buralarda yattığını görerek önümüzdeki on yılda mutlaka Türkiye'nin hedeflerine varabilmesi için fert başına millî geliri 25 bin doları aşan, 2 trilyon dolar millî gelir üreten bir Türkiye inşa etmek ve yüksek katma değerli, ileri teknolojili ürünler üreten bir sanayi inşa etmek mecburiyetindeyiz, bu amaçla çalışıyoruz.

Sanayi Strateji Belgemiz Türkiye'nin bir sanayi ülkesi olması esasına dayanıyor. İhracatımızın yüzde 95’i sanayi ürünlerinden oluşmaktadır. Çok doğru bir tercih yaptık, bir sanayi ülkesi olmak. Bizim en doğru tercihlerimizden bir tanesi bu. Şimdi, bu sanayinin, yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünler üreten bir sanayiye dönüşmesi adımlarını atıyoruz. Sanayi Strateji Belgemizin vizyonu da budur, orta ve yüksek teknolojili ürünlerde, ülkemizi, Avrasya’nın, bulunduğumuz geniş coğrafyanın bir üretim ve AR-GE merkezi hâline getirmektir. Bu konuda Türkiye geç kalmıştır, birçok konuda geç kaldığımız gibi. Mesela, Türkiye, fikri mülkiyet haklarıyla ilgili düzenlemelerini Amerika  Birleşik Devletlerinden yaklaşık yüz yıl sonra yapabilmiştir, tüketici haklarıyla ilgili düzenlemelerini Avrupa’dan yaklaşık elli yıl sonra yapabilmiştir.

Bazı konularda adımlarımızı gerektiği zamanlarda atamamış olabiliriz. Son on yılda -2005, 2007, 2008 yılında- AR-GE’yle ilgili çok önemli kanunlar çıkardık ve ondan sonra, gerçekten, büyük bir hızlanma oldu ve şimdi, Türkiye’nin teknogirişimcilerini oluşturan, teknogirişim sermayesi desteğiyle 1.100-1.200 arkadaşımızın üniversitelerde teknogirişimci olmasını sağladık. Burada “Biz, 100 gençten 300 gence çıkaralım her yıl desteği. Bütçeyi 10 milyondan 30 milyona çıkaralım.” Derken, Plan ve Bütçe Komisyonumuz bunun önemini kavradı önceki yıl ve bizi, 10 milyondan 50 milyona bu konuda çıkardı. Şimdi 550 gencimizi destekleyebiliyoruz. Bunların içinden çok önemli simalar çıkacak, çok önemli konularda projeler yürütüyorlar. Burada, bunların ayrıntısına girme şansımız yok.

AR-GE merkezleri kanununu çıkardığımızda 2007-2008’de, şimdi 150’den fazla büyük işletme AR-GE merkezi kurdu ve 21.500 AR-GE elemanı buralarda AR-GE çalışması yapıyor. Son on yıl içerisinde kurulan teknopark sayısı 50’yi geçti ve buralarda 20 binden fazla AR-GE elemanı teknopark şirketlerinde araştırma geliştirme faaliyetleri yürütüyor.

Sanayi Tezleri Programı’yla özellikle KOBİ’ler, küçük orta boy işletmeler, harcamaların yüzde 75’ini biz karşılıyoruz yaptıkları projenin, AR-GE projesinin yüzde 75’ini; Bakanlığımızın bütçesinden karşıladığımız SAN-TEZ projeleriyle AR-GE yapma imkânı elde ettiler. Yüzlerce KOBİ buradan yararlanıyor.

Organize sanayi bölgeleri çok önemli bir altyapı sanayileşme açısından. Türkiye’de altyapısı tamamlanan 150’den fazla sanayi, organize sanayi bölgesinin yaklaşık 90 tanesi bu dönemde tamamlandı; son on yıl içerisinde 153 taneden 90 tanesi bu dönemde tamamlandı.

Şimdi, ıslah organize sanayi bölgeleriyle -yaklaşık 40’a yakın ıslah organize sanayi bölgesi başvurusu oldu- bunlarla Türkiye’deki dağınık sanayiyi de topluyoruz. İşte, Trakya’da Ergene havzasında, 9 tane Tekirdağ’da, 2 tane Kırklareli’de olmak üzere 11 tane ıslah organize sanayi bölgesinin kuruluşu gerçekleşti. Bunların 8 tanesi normal organize sanayi hüviyetini kazandı ve şimdi önümüzdeki yıl, 2014 yılının Ocak ve Şubat aylarında yaklaşık 500 milyonluk altyapı ihalesi Ergene havzasındaki bu ıslah organize sanayi bölgeleri için yapılacak. Bununla alakalı projelendirme çalışmalarımız tamamlandı.

Değerli arkadaşlar, bunlar gerçekten Bakanlığımıza tahsis edilen bütçelerin yerli yerinde kullanıldığının çok önemli işaretleri. Ben muhalefet partilerinden arkadaşlarımızın eleştirilerini de dikkatle dinledim, iktidar partisinden arkadaşlarımızın da Bakanlığımız faaliyetleriyle ilgili çalışmalarını dikkatle dinledim, hepsine teşekkür ediyorum. Çok güzel şeyler ifade edildi, güzel eleştiriler de oldu bunlardan da istifade edeceğiz ama gerçekten biz, bu Bakanlığa tahsis edilen, yüce Meclisin tahsis etmiş olduğu bütçe rakamlarını en üst düzeyde harcamaya özen gösteriyoruz.

KOSGEB’le gerçekten KOBİ’lere ve girişimciliğe çok büyük önem veriyoruz. 5 bin girişimcinin her yıl kendi işini kurması için 30 bin liraya kadar hibe destek, 170 bin liraya kadar kredi, faizsiz kredi veriyoruz. Girişimcilik eğitimleri çok yaygınlaştı, son dört beş yıl içerisinde 200 binden fazla insan girişimcilik eğitimi aldı. Üniversitelerimizde girişimcilik ve yenilikçilik endeksini oluşturduktan sonra gerçekten bütün üniversitelerimiz bir yarışa girdiler ve girişimciliğe, yenilikçiliğe önem vermeye başladılar.

Türk Standartları Enstitüsü, artık, Türkiye’de ölçülemeyen, Türkiye’de analizi yapılamayan hiçbir mevzunun kalmayacağı bir altyapıya kavuştu. İnşallah uluslararası bir şirketle, uluslararası kuruluşlarla rekabet edebilecek bir noktaya getirmiş olacağız Türk Standartları Enstitüsünü.

TÜBİTAK’ın araştırmalarıyla, her alanda gerçekten TÜBİTAK’ta çok önemli araştırmalar yapılıyor, biyoteknolojiden tutun da savunma sanayi, uzay araştırmalarına varana kadar. Türkiye artık kendi uydularını yapabilen ve bunun fırlatma sistemlerini yapabilecek olan ülkelerden birisi hâline geliyor. Şimdi, gözlem uydularının yerine takım uydular ve haberleşme uyduları projeleri de artık TÜBİTAK’ta, Savunma Sanayimizle birlikte çalıştığımız projeler hâline geldi. Yani “Paramız nereye gidiyor?” diye sorduğumuz zaman şunu  da söyleyebiliriz: Evet, paramızın bir kısmı uydu olarak uzaya gidiyor. “Bizim ülkemizin fotoğrafını çeksinler, görüntüsünü alsınlar.” diye başkasına verdiğimiz paralar… Artık, uzayda kendi uydularımız Türkiye’nin fotoğrafını çekiyor, Türkiye’nin görüntülerini alıyor.

Daha ileriki dönemlerde haberleşme uydularıyla Türkiye kendi haberleşmesini de, diğer sistemlerini de kendisi yapma imkânına sahip olmuş olacak. Bütün bunlar sizlerin vermiş olduğu desteklerle gerçekleşen hadiselerdir.

Biyoteknoloji alanında yapılan yeni çalışmalarla, biyoteknolojik ilaçların üretilmesi süreci TÜBİTAK’ta başlatılmıştır. Yerli enerji sistemlerinin, teknolojilerinin geliştirilmesi süreci başlatılmıştır. Bütün bunlar gerçekten ülkemiz adına sevindirici gelişmelerdir.

Ben arkadaşlarımıza yapmış oldukları katkılardan dolaylı çok teşekkür ediyorum. Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize, Genel Kurulda milletvekillerimize, 2014 yılı bütçesinin de aynı anlayışla kullanılacağını,  ülkemizin menfaatine çok önemli projeler için bu kıt kaynakların -Türkiye kaynakları kıt problemleri çok bir ülke- bu şekilde kullanılacağının taahhüdünü bir kere daha yineliyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şimdi, Millî Savunma Bakanına söz vereceğim.

Sayın İsmet Yılmaz, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığının 2014 yılı bütçesiyle ilgili açıklamalarıma geçmeden önce sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sürekli bir değişimin yaşandığı günümüz dünyası on yıl öncesine göre daha az istikrarlı, daha az öngörülebilir ve daha çok karmaşık bir hâl almıştır. Bu değişim sürecinde yeni güvenlik sorunları ve ihtiyaçları ortaya çıkmıştır. Buna bağlı olarak güvenlik algılamaları klasik savaş tehdidinin ötesine geçerek çok taraflı, asimetrik, karmaşık ve belirsiz bir hâl almıştır. İşte, bu belirsizlik hâli içerisinde NATO’nun da en güçlü ordusu, bölgenin de en güçlü ordusu Türk Silahlı Kuvvetleridir. Bizim ordumuzun bu savaşa her an hazır olması nedeniyle başımız dik, alnımız açık ve ordumuzla gurur duyuyoruz.

Tabii, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ordumuzun temelini insan oluşturmakta; eğer insan yoksa ordu da yok. Dolayısıyla da bütün Türk Silahlı Kuvvetlerinin her bir bireyi bizim için çok değerli ve önemlidir. Öncelikle yaşam hakkı en temel hak olarak her türlü faaliyetin önünde tutulmaktadır ve “Ya şehit ol, ya gazi” diye gönderilen Mehmetçikler bize emanettir. Bu kapsamda biz emanetlerimize, Mehmetçiklerimize kışlaya adım atmalarından itibaren gerek fiziki sağlıklarıyla gerekse psikolojik durumlarıyla sıkı bir tarama yapılmakta ve birçok evladımız belki burada ilk defa psikologla karşılaşmaktadır. Fiziki sağlıklarıyla ilgili olarak aşıları yapılmakta, muayeneleri gerçekleştirilmekte varsa ifade ettikleri şikâyetler üzerine en kısa zamanda en yakın hastaneye sevk edilmektedir. Psikolojik durumları, katılışları esnasında uygulanan mülakat ve anketlerle incelenmekte, rahatsızlığı olan personel sağlık kuruluşlarına sevk edilmektedir. Uyum güçlüğü çeken personelle de psikologlarımızla görüşmeler gerçekleştirilmektedir ve askerliğe uyumunun sağlanmasına çalışılmaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde rehberlik ve danışma merkezleri, psikolojik olarak personelin sorunlarını belirlemek, yardımcı olmak ve koruyucu ruh sağlığı hizmetlerini sağlamak maksadıyla 337 merkezde 961 personel ile psikolog, psikolojik danışman ve yardımcı personel görev yapmaktadır. Her geçen gün bu sayının artırılmasına yönelik personel temin faaliyetlerimiz de devam etmektedir.

Ayrıca tüm Mehmetçiklerimizin istedikleri anda ulaşabilecekleri ve sorunlarını paylaşacakları “Alo Mehmetçik” hattı vasıtasıyla kışlalarımızda bulunan telefonlarla destek sağlanmaktadır. TELE-NET telefon hattıyla da personelin doğrudan GATA Askerî Psikoloji ve Harp Psikiyatrisi Bilim Dalı Başkanlığına her an ulaşma imkânı da vardır. Bunun yanı sıra, personelin silah arkadaşlığının bir parçası olarak “Can Dostu” Uygulamasıyla sürekli olarak ve özellikle de ani kriz durumlarında sağlık, hatta maddi sorunları takip edilerek her koşulda yardımcı olmaya çalışılmaktadır.

Tüm bu tedbirlere rağmen, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinden, diğer ordularla da mukayese edildiğinde çok az da olsa ölümle sonuçlanan olaylar olmaktadır. Ölümle sonuçlanan her olayda hem adli hem de idari soruşturma açılmakta ve olay, mutlaka, en ince ayrıntısına kadar araştırılmakta ve varsa sorumlu olanlar hakkında idari ve adli soruşturma yapılmaktadır. Bugüne kadar kayıtlarımızda adli ve idari yönden tahkikat yapılmamış, ölümü araştırılmamış, şüpheli olarak bırakılmış bir vaka bulunmamaktadır.

Ancak, burada, yıllar itibarıyla Silahlı Kuvvetlerimizde yer alan Mehmetçiklerimizden intihar sayılarını görüyoruz. İntihar yıllar itibarıyla azalmış durumdadır. Bir rakam vermem gerekirse, 2000 yılında 149 er ve erbaş intihar etmişken, 2001’de 127; 2002’de 149; 2003’te 95; 2010’da 80 ve 2013’ün başından bugüne kadar 59 erbaş ve er intihar kaydı olarak geçmiştir.

Ancak, bu, sadece Türkiye’de olan bir husus değildir, sadece Silahlı Kuvvetlerde olan bir husus değildir. Bizde bakan intihar etti -eğer girerseniz- Japon bakanı intihar etti, Suriyeli bakan intihar etti, Sırp bakan intihar etti, bizde rektör intihar etti, Bayburt...

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Siz de intihar edecek misiniz?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Yani intihar etti Bayburt’tan, Erzincan’dan. İlahiyat profesörü intihar etti. Mimar, anne babasını öldürdükten sonra intihar etti. Yani Türk Silahlı Kuvvetleri bu milletin bir parçasıdır, bu millette ne varsa aynısı Silahlı Kuvvetlerde de var; onu söylemek istiyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – İyi bir şey mi?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – İyi bir şey değil, onda hiç şüphe yok ama toplumun…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sanki iyi bir şeymiş gibi anlatıyorsunuz.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Bunun sadece basit bir sorun olmadığını, toplumun her tarafında böyle bir sorun olduğunu, dolayısıyla herkesin katkısını gerektirdiğini…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sanki normal bir şey gibi anlatıyorsunuz.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Bakın, Amerika Savunma Bakanlığı sitesine girildiğinde, her ay Amerikan Savunma Bakanlığı sitesinde o ay ne kadar asker intihar ettiğine ilişkin kayıtlar vardır.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bizim dinimizde intihar en büyük günah.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – 2012 yılında 182 adet aktif olarak askeriyede bulunanlardan, 143 adet de ulusal muhafızlar ve yedekler, toplam 300’ün üzerinde ve yine diyor ki general: “Otuz yedi yıldır Silahlı Kuvvetlerdeyim -Birleşik Devletler’in- fakat bunun kadar zor bir problemle hiçbir yerde karşılaşmadım. Dolayısıyla, bu problemi çözmek için herkesin, ailelerin, komutanların, arkadaşlarının ve sivil toplumun da yardımı gereklidir.” Yine, bir başka yerde ekim ayında aktif olarak 10, aktif olmayanlardan 12 kişi intihar etti. Bu ana kadar da 126 tane aktif olanlardan, 125 tane de aktif olmayanlardan… Bunların sayısını artırabiliriz.

Yine, Amerikan generalinin dediği gibi, bu sadece bizim Silahlı Kuvvetlerin sorunu değildir; dünyadaki silahlı kuvvetlerde de vardır. Bir rakam vermek isterim: Yine, Amerikan Savunma Bakanlığının sitesinde “2012 yılında intihar eden Amerikalı sayısı 34 bin ve bu sayı trafik kazasında ölenlerden çok daha fazladır ve bunların da çoğunluğu genç insanlardan olmaktadır.” diyor. Bizim toplumumuzun da bu intihar olayına bağışıklığı yoktur.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakan, bir yılda mı 34 bin?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Evet, evet, 2012 yılında ama askeriyede değil. Bu yazıyı size tekrar verebilirim, sitesine  de girerseniz Amerikan Savunma Bakanlığı sitesinde var, bir yıldaki 34 bin. “34 bin insanımız, …” (x) diyerek, “Geçen yıl 34 binden fazla insan kendi canını aldı.” diyerek kayıtları var. Dolayısıyla, çok kompleks ve karmaşık bir şey.

OKTAY VURAL (İzmir) – Orada olağan da bizim dinimize uymaz efendim.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Dolayısıyla “Her gün yeni bir şey öğrenmek gerekiyor.” diyor. Dolayısıyla da aşırı risk alma var, madde bağımlılığı var, hayatında keskin değişiklikler var, sahip olduklarından ayrılmak, bırakmak, bunların her biri bunu etkiliyor. Dolayısıyla da biz tüm… Bu Mehmetçikler, bu evlatlar hepimizin evlatları hepimizin kardeşleri. Kim ne biliyorsa, kim ne destek vermek istiyorsa hoş geldi, sefa geldi, Silahlı Kuvvetlerimiz buna açıktır. Herkesin bu yolda desteğini almaya hazırız ki bu, toplumumuzun ortak problemi, Silahlı Kuvvetlere yansıyan parçasını minimuma indirelim.

Bir başka konu, “Suriye’ye silah ihracatı yapıldı mı?” ile ilgili olarak, Türkiye’den yapılan bütün silah ihracatlarının izni Millî Savunma Bakanlığından geçer. Millî Savunma Bakanlığı olarak Suriye’ye herhangi bir silah ihracatına izin verilmemiştir. Ancak, Gümrük Bakanlığının bugün yapmış olduğu açıklamayı bir kez daha yüce Meclise açıklamak isterim. “Suriye’ye harp silahı ihraç edilmemiştir. Haberdeki mesnetsiz iddianın aksine 2013 yılında Türkiye’den Suriye’ye hiçbir silah gitmemiştir. İhraç edilenler ise yivsiz av tüfeği ve kurusıkı ses tabancası cinsi eşyadır. Bunun dışında bir ihracatımız söz konusu değildir. Haberlerin görsel olarak verilen fotoğraflarında yer alan harp silahlarının ihracatı yapılmamıştır, yivsiz silahların da resmi değildir. Dolayısıyla, haber görselinde verilen fotoğraflarla kamuoyu bir kez daha yanıltılmak istenmektedir. Suriye’ye ihraç edilen spor amaçlı kullanıma uygun yivsiz av tüfeği ve kurusıkı tabanca cinsi silahlar söz konusu, haberde denildiği şekilde harp silahı değildir. Bu eşya mevcut uluslararası mevzuata uygun olarak Suriye’ye ihracatı herhangi bir kısıtlamaya ve izne tabi değildir ve gümrük kontrolünde de kırmızı hattan geçirilerek yapılmıştır.”

Bir başka husus…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Gizlice gönderilmiş Sayın Bakan, ihraç edilmemiş.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Onlar da istatistiklerde yer almaz, ihracat kalemi olmaz. [CHP sıralarından alkışlar(!)]

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Çok doğru söylediniz Sayın Bakan(!)

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Sayıştay denetimi dışında kalan Silahlı Kuvvetlerin hiçbir unsuru yoktur. Her hususta Silahlı Kuvvetlerin her bölümü denetlenmektedir.

Son olarak da; Türkiye’de toplumsal barış, toplumsal farklılıklara, kimliklere ve değerlere hakem olacak bir devleti zorunlu kılar, farklılıkların bir arada, birlikte yaşamasının hayata geçirilmesi bizi güçlendirecektir. Çözümsüzlük uğruna her yıl belli sayıda şehit vermeyi kaçınılmaz zayiat gibi gören bir anlayışa son vermek istiyoruz. Yıllarca denenenleri hiçbir şey olmamış gibi bundan sonra denemenin bu ülkenin sorunlarını çözmeyeceğini söylüyoruz. Türkiye’de bin yıllık süreç içinde bir arada yaşayan, o yapı içinde akrabalaşmış, aynı  tarihi yaşayarak medeniyet kurmuş, ortak paydaları farklı oldukları noktalardan çok daha fazla olan insanlar yaşamaktadır. Onları bir millet hâline getiren bin yıllık süreci ve tarihi, kültürü hiç kimse geriye çeviremez, buna kimsenin gücü de yetmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Teröre 30 binden fazla… 15 bin şehit verdik, 15 bin gazi verdik, teröristlerin tarafında da var. Dolayısıyla, mahkeme kararıyla da terör örgütünün terör örgütü olduğu tespit edilmiştir, tasdik edilmiştir. Gözünü kapayan kendisine gece yapar. Kim ne söylerse söylesin, bu insanların… Hiçbir şey 33 tane Mehmetçik’imizin şehit olduğunu unutturamaz. Ancak, bu Mehmetçiğimiz sadece Türklerden değil, içinde Türk’ü de var, Kürt’ü de var, Laz’ı da var. Yani, Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan milletin bütün unsurları şehitlerimizin içinde de vardır.

Biz kendimize güveniyoruz. Neden? İstiklal Marşı diyor ki: “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.” Ne zamana kadar? “Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.” Tek bir ocak kaldığı sürece bu ocak sönmez, bu bayrak inmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜKKAN (Kocaeli) – Sayın Bakan “korkma” diyor ama niye korkuyorsunuz?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Son cümle olarak diyorum ki: “Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal.”

Dolayısıyla da İstiklal Marşı’na inanan, güvenen kimsenin bu bayrağın inmeyeceğine, bu devletin bölünmeyeceğine, bu vatanın bölünmeyeceğine şüphesi yoktur. Biz inanıyoruz, güveniyoruz ve bunu sağlamak için de Türkiye’nin yeterli gücü vardır. Silahlı Kuvvetlerimize güveniyoruz, biz kendimize güveniyoruz, biz milletimize güveniyoruz, bu milleti oluşturan unsurlara güveniyoruz.

Bu görüşlerle, bu duygularla yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şahsı adına…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, sadece kayıtlara geçmesi için söylüyorum, Sayın Bakan intiharların olağan bir durummuş gibi algılanmasını sağlamıştır. Bir hekim olarak söylüyorum: Sayın Bakan, bu çok tehlikeli bir durumdur. Sizin bu konuşmanızdan sonra intiharlar artabilir.

BAŞKAN – Öyle bir şey söylemedi Sayın Atıcı.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Bu konuda lütfen düzeltici bir konuşma yapınız. İntiharların sebeplerinin araştırılması lazım.

BAŞKAN – Yani olağanlaştırmadı intihar olaylarını, ben de dinledim. Lütfen.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Siz niye savunuyorsunuz Sayın Başkan? Bakanın açıklaması var. Siz niye savunuyorsunuz Bakanı?

BAŞKAN – Ayıp, çok ayıp! Buradan duyuluyor.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Yarın bir intihar olursa herkesin vicdanı sızlar.

BAŞKAN - Şimdi, şahsı adına, aleyhinde olmak üzere Sayın Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Millî Savunma Bakanlığı bütçesi aleyhinde yapacağım konuşmamda astsubaylarımızın yaşadığı bazı sorunları dile getireceğim. Gerek muvazzaf gerekse emekli astsubaylarımızın çok ciddi ve birikmiş sorunları bulunmaktadır. Astsubay okulları 2002 yılında yüksekokul seviyesine çıkarılmış olmasına rağmen daha önce mezun olan astsubayların intibakları yapılmamış, verilen sözler hâlen tutulmamıştır. Bu nedenle, 2’nci ve 3’üncü derecelerden emekli olmuş astsubaylarımız yıllardır 600 lira düzeyinde, daha az emekli aylığı almaktadır. Yazık, gerçekten yazık! Böyle bir haksızlık olabilir mi? Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı bu haksızlığı görmüyor mu? Kamuda böyle bir uygulamanın örneğini bulamazsınız. 926 sayılı Yasa’dan önce sanat okulu, lise mezunu ve iki yıllık harp okulu mezunlarına tanınan intibak hakkı, Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunu’ndan önce mezun olan astsubaylarımıza ve emeklilerine de tanınıp bunların intibakları meslek yüksekokulu mezunu olarak yapılmalıdır. Sayın Bakan, size burada soruyor ve cevabını bekliyoruz. Bu haksızlığı giderecek misiniz, gerekli düzenlemeyi yapacak mısınız? Astsubaylarımız net cevap bekliyor.

Astsubayların önemli sorunlarından biri de hep gözardı edilmelerinin etkisiyle maaşlarının sürekli erimiş olmasıdır. Astsubaylar uygulama başladığından beri yani on iki yıldır makam ve görev tazminatı alamamakta ve emekli olduklarında maaşları önemli oranda azalmaktadır. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından makam ve görev tazminatı ödenmesi konusunda 601 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin özüne aykırı uygulama içeren ilgili Kararname’nin 1’inci maddesinin adil olmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiş olmasına rağmen, 2008 yılında çıkarılan yeni düzenlemeyle aynı haksızlık devam ettirilmiştir. Bu tazminatlar ile ek ödemenin bir an önce verilmesi astsubayların sosyal yaşantıları, moral ve motivasyonu açısından artık kaçınılmaz hâle gelmiştir.

Ayrıca, 2006 yılından beri emekli emniyet ve MİT mensuplarına 100 lira ek ödeme verilirken, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu emekliler görmezden gelinmiştir. OYAK iştirakçilerinin büyük çoğunluğunu oluşturmasına rağmen Yönetim Kuruluna bir astsubay ancak mahkeme kararıyla girebilmiştir. Oysaki, mantıksal ve hukuki olan çözüm OYAK iştirakçisi herkesin iştirakçiliği oranında temsil hakkı elde etmesidir. OYAK ve iştiraklerinin yönetim ve denetim kurullarında OYAK üyelerinin yüzde 60’ını oluşturan astsubaylar ve emeklilerinin bu oranda temsil edilmeleri sağlanmalıdır.

Yine, sosyal tesislerin sayı ve fiziki kapasiteleri astsubaylar aleyhinedir. Türk Silahlı Kuvvetleri bir ailedir, bir bütündür. Esasen bütün sosyal tesisler ve ordu evlerine giriş tüm personele hizmet edecek şekilde açık olmalıdır. Astsubaylar lojmanlardan yeteri kadar yararlanamamaktadır. Lojman dağıtımında adalet tesis edilmeli ve lojmanda oturması şart olan personele rütbesine bakılmaksızın tahsis yapılmalıdır. Muvazzafıyla emeklisiyle astsubaylarımız imtiyaz ve ayrıcalık değil, adalet ve eşitlik istiyor. Astsubayların hakları bir an önce verilmeli, adalet ve eşitlik sağlanmalıdır.

Diğer taraftan, kısa süre içinde 7 astsubayın intihar etmesi kamuoyunda üzüntü ve endişeyle karşılanmıştır. İntiharlar olağan görülmemeli, intiharların sebepleri mutlaka araştırılmalıdır. Sorumlu mevki ve makamdaki tüm yetkililerin bu duruma görev alanı kapsamında ilgi göstermesi ve müdahale etmesi zaruri hâle gelmiştir.

Ben bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi sırasıyla on birinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

26) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI

1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Genel Kamu Hizmetleri                                                                                      2.159.728.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      02                                    Savunma Hizmetleri                                                                                                   2.262.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                    Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                         511.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      04                                    Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                 626.526.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      07                                    Sağlık Hizmetleri                                                                                                               74.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                         2.789.101.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                         2.508.202.556,95

Bütçe Gideri                                                                                                                                                2.491.363.978,93

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                        16.838.578,02

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                      11.251.067,83

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.30) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Genel Kamu Hizmetleri                                                                                           21.026.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                    Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                     2.350.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                    Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                 545.265.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                            568.641.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

 

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                    Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                  3.458.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                    Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                        473.641.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                    Diğer Gelirler                                                                                                              34.542.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      08                                    Alacaklardan Tahsilat                                                                                               12.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir

                                                                                                                                           TOPLAM                        523.641.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                            613.255.705,68

Bütçe Gideri                                                                                                                                                   572.635.935,65

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                        28.999.337,35

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                      11.620.432,68

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini          362.038.000,00

Net Tahsilat                                                                                                                                                       472.434.209,19

Ret ve İadeler (-)                                                                                                                                                            1.614,45

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Standartları Enstitüsü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.22) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ

1) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Genel Kamu Hizmetleri                                                                                           37.956.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                    Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                     3.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                    Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                 195.907.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                            236.863.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                    Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                             199.100.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                    Diğer Gelirler                                                                                                              38.800.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                        237.900.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Türk Standartları Enstitüsü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Standartları Enstitüsü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 

2) Türk Standartları Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                            717.211.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                   589.839.627,89

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                      127.371.372,11

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini          263.000.000,00

Net Tahsilat                                                                                                                                                       209.941.622,61

Ret ve İadeler (-)                                                                                                                                                       272.106,40

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türk Standartları Enstitüsü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Patent Enstitüsü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.24) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ

1) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Genel Kamu Hizmetleri                                                                                           18.406.800

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      02                                    Savunma Hizmetleri                                                                                                           3.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                    Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                         947.600

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                    Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                   27.386.600

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                              46.744.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                    Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                               82.480.200

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                    Diğer Gelirler                                                                                                              21.519.800

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                        104.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Türk Patent Enstitüsü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Patent Enstitüsü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türk Patent Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                            233.614.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                   229.550.081,75

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                           4.063.918,25

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini          120.000.000,00

Net Tahsilat                                                                                                                                                          96.188.597,20

Ret ve İadeler (-)                                                                                                                                                       150.628,28

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türk Patent Enstitüsü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.08) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU

1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Genel Kamu Hizmetleri                                                                                      1.806.579.520

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                    Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                         790.480

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      07                                    Sağlık Hizmetleri                                                                                                             433.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      09                                    Eğitim Hizmetleri                                                                                                       82.664.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                         1.890.467.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                    Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                             170.721.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                    Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                    1.658.567.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                    Diğer Gelirler                                                                                                              61.179.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                    1.890.467.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 yılı merkezî yönetimi kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                         2.205.685.442,94

Bütçe Gideri                                                                                                                                                1.561.972.575,53

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                      643.712.867,41

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                      13.403.575,04

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini          1.609.394.000,00

Net Tahsilat                                                                                                                                                    1.642.783.499,83

Ret ve İadeler (-)                                                                                                                                                       572.430,17

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye Bilimler Akademisi 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.09) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ

1) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Genel Kamu Hizmetleri                                                                                           12.563.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                              12.563.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                    Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                     154.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                    Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                          12.409.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                          12.563.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Türkiye Bilimler Akademisi  2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye Bilimler Akademisi 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türkiye Bilimler Akademisi 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                 9.995.299,21

Bütçe Gideri                                                                                                                                                        6.256.228,61

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                           3.739.070,60

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini          8.491.000,00

Net Tahsilat                                                                                                                                                            8.531.712,53

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türkiye Bilimler Akademisi 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

09) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI

1) Millî Savunma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                    Genel Kamu Hizmetleri                                                                                         199.198.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      02                                    Savunma Hizmetleri                                                                                         21.603.857.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      06                                    İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri                                                                          8.268.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      10                                    Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri                                                       3.873.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                      21.815.196.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir

Millî Savunma Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Millî Savunma Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                       26.131.204.926,38

Bütçe Gideri                                                                                                                                              18.524.519.701,44

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                   7.514.929.601,04

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                7.578.180.150,02

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.28) SAVUNMA SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI

1) Savunma Sanayi Müsteşarlığı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      02                                    Savunma Hizmetleri                                                                                                 46.566.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                              46.566.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                    Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                     107.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                    Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                    5.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                    Diğer Gelirler                                                                                                              46.403.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      06                                    Sermaye Gelirleri                                                                                                                1.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      08                                    Alacaklardan Tahsilat                                                                                                       50.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                          46.566.000

Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                               41.496.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                      39.794.478,53

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                           1.701.521,47

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini          33.919.000,00

Net Tahsilat                                                                                                                                                          33.816.420,75

Ret ve İadeler (-)                                                                                                                                                               950,60

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Standartları Enstitüsü, Türk Patent Enstitüsü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Bilimler Akademisi, Millî Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığının 2014 yılı merkezî yönetim bütçeleri ile 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, programa göre, kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını görüşmek ve 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın oylanmamış maddelerinin görüşmelerini ve oylamalarını yapmak için 17 Aralık 2013 Salı günü saat 10.00’da toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; teşekkür ediyor, iyi geceler diliyorum.

Kapanma Saati: 02.18



(x) 506 ve 507 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 10/12/2013 tarihli 27’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

 

(X)  Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde birtakım kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.