TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                  20’nci Birleşim

                                                                                        21 Kasım 2013 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, tarihî eserlerin restorasyonu ve Gazi Üniversitesi Mimar Kemaleddin Salonu’na ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Bursa Milletvekili Kemal Ekinci’nin, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanının sözlü sorulara cevap verirken tarımın ve çiftçinin durumuyla ilgili bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Hükûmeti, bankaların kredi vermediği zor durumdaki vatandaşın desteklenmesi amacıyla bir mali destek fonu kurarak bu soruna çözüm bulmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve son günlerde eğitimle ilgili yaşanan tartışmalara ilişkin açıklaması

4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Başbakanın MİT Müsteşarı ve Oslo süreciyle ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Gazprom’u protesto ettiği için gözaltına alınan Greenpeace üyesi Gizem Akhan’ın serbest bırakıldığına ilişkin açıklaması

6.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve taşıyıcı, kamyoncu ve otobüsçülerin şikâyetlerine karşı Hükûmeti duyarlı olmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

7.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve son günlerde eğitimle ilgili yaşanan tartışmalara ilişkin açıklaması

8.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir-Kütahya kara yolundaki kazalara ve Balıkesir Dursunbey’de sulama birliği konusundaki mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

9.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, AK PARTİ Hükûmeti döneminde basın mensuplarına karşı yapılan baskılara ilişkin açıklaması

10.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, AKP’nin ılımlı İslam’ı aşarak radikal şeriat devletine doğru gittiğine ilişkin açıklaması

11.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Hükûmet tarafından son günlerde dershanelerle ilgili yapılan çelişkili açıklamalara ilişkin açıklaması

12.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, Meclis Başkan Vekili Sadık Yakut’un eğitimle ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve fakir ailelerin çocuklarının başarılarında dershanelerin büyük rolü olduğuna ilişkin açıklaması

14.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne, atanamayan öğretmenlerin durumuna ve Hükûmetin, dershanelerin kapatılması konusundaki tasarrufunun yanlış olduğuna ilişkin açıklaması

15.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne, atanamayan öğretmenlerin durumuna ve Meclis Başkan Vekili Sadık Yakut’un eğitimle ilgili açıklamasını kınadığına ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, önümüzdeki yıldan itibaren SBS kapsamından inkılap tarihi dersinin çıkarılmasının nedenlerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

17.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve kendi zihniyetine göre giyinmeyen öğretmenler hakkında soruşturma açan Millî Eğitim Bakanını ve AKP zihniyetini kınadığına ilişkin açıklaması

18.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Hükûmet tarafından kredi kartı limitleri ve borçlarıyla ilgili gerekli tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

19.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

20.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara’nın, çocuklarla ilgili yeni bir komisyon kurulması yerine, milletvekillerinin daha önce kurulmuş komisyonların sonuçlarını takip etmeleri gerektiğine ilişkin açıklaması

21.- Mardin Milletvekili Erol Dora’nın, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre yerinden 20 kişiye ve aynı kişiye 2 kez söz vermesi uygulamasının doğru olup olmadığı hususunda Başkanın tutumu hakkında

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ve 21 milletvekilinin, cami restorasyonları ile ilgili yolsuzluk iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/786)

2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve 23 milletvekilinin, ülkemizde biyoyakıtların üretiminde ve kullanımındaki eksikliklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/787)

3.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 23 milletvekilinin, kadınların iş gücüne katılımının ve iş hayatında karşılaştıkları sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/788)

 

 

 

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, Mardin Milletvekili Erol Dora ve arkadaşları tarafından Türkiye’de hak ihlallerine uğrayan çocukların sorunlarının araştırılması amacıyla 23/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında KPSS ile işe alınan personele ve atamalar ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/27273) Ek cevap

2.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Suriye’ye ait helikopterin düşürülmesine ve Suriye tarafından gerçekleştirilen Türk hava sahası ihlallerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/31341)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kendisi hakkında sosyal medyada yer alan eleştiriler nedeniyle açılan soruşturmalara,

Kendisi hakkında sosyal medyada yer alan eleştiriler nedeniyle açılan soruşturmalara,

İlişkin Başbakandan soruları ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/31724), (7/31726)

4.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Suriyeli mültecilerin ülkemize kabulü şartları ve işlemlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/31738)

5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kendisi hakkında sosyal medyada yer alan eleştiriler nedeniyle açılan soruşturmalara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/31758)

6.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Rusya’da tutuklu bulunan bir Türk vatandaşına hukuki destek verilip verilmediğine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/31892)

7.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa İl Özel İdaresi Kontrol Laboratuvarının faaliyet göstermemesine,

- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Sayıştay tarafından Bakanlığın tarımsal destekleme ödemeleriyle ilgili yapılan tespitlere,

- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, Çanakkale Biga’da tarım ve hayvancılık konusunda yaşanan sorunlara,

- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’nın Karacabey ilçesinin bir köyünde kuduz nedeniyle yaşanan mağduriyete,

- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatında sözleşmeli olarak çalışmakta iken kadroya geçen personele,

- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Ardanuç ilçesindeki bir köyde tarım ve hayvancılıkla uğraşanların sorunlarına,

İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı (7/32358), (7/32359), (7/32360), (7/32361), (7/32362), (7/32363)

8.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Milli Güvenlik Siyaset Belgesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/32617)

9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kamu Denetçiliği Kurumuna yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/33384)

 

21 Kasım 2013 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci Birleşimini açıyorum.

 

III.- Y O K L A M A

 

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 14.04

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

 

III.- Y O K L A M A

 

BAŞKAN – Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz tarihî eserlerin restorasyonu ve Gazi Üniversitesi Mimar Kemaleddin Salonu ile ilgili söz isteyen Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’a aittir.

Buyurunuz Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, tarihî eserlerin restorasyonu ve Gazi Üniversitesi Mimar Kemaleddin Salonu’na ilişkin gündem dışı konuşması

 

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bir millet geçmişinde söyledikleri ve yaptıkları ile geleceğine uzanır. Bu köprü ne kadar uzun ve sağlam ise geleceğin tasarlanmasında da bir o kadar söz sahibi olur. Millî değerleri korumadan, yaşatmadan bu köprüyü kuramazsınız. Millî olmadan evrensel olunmaz, muhafazakâr demokrat da olunmaz, adama gülerler. Öyle ya, muhafaza etmen gerekenlere kayıtsız kalıyorsan, neyin muhafazakârlığını yapıyorsun?

Değerli milletvekilleri, yapılan her güzel şeyi destekler, alkışlarız. Millî mirasa yönelik bir alaka yükselişi varsa memnun oluruz. Ancak, bu ilgiyi anlamlı bulabilmemiz için geçmişin izlerinin muhafazası vazgeçilmez şartımızdır. Yani her şey aslına uygun olarak yapılmalıdır. Tarihimizi ve millî kültürümüzü yansıtan bu eserler aynısı ile korunmalıdır, ne ise öyle olmalıdır yani. Selimiye Camii daha güzel olacak diye iki minare, üç kubbe daha ekleyemezsiniz. Böyle olursa bunun adı tarihî mirasa sahip çıkmak değil, tahribat olur. Bizim imzaladığımız uluslararası kabuller de böyle diyor. Venedik Tüzüğü’nün 3’üncü maddesi “Anıtların korunmasında ve onarılmasındaki amaç, onları bir sanat eseri olduğu kadar, bir tarihî belge olarak da korumaktır.” diyor. Şahsi tercihler onarımı yapılan esere yansıtılamaz. Yapının planı ya da bezemeleri değiştirilemez yani faraziyelere yer yoktur diyor. Bu ilkelerin son zamanlarda sıkça göz ardı edildiği gelen şikâyetlerden anlaşılmaktadır.

Konu ile ilgilenen mesleki kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin şikâyetlerinden bir tanesi de Gazi Üniversitesinin içinde yer alan ve yönetimin “Onarıyorum.” diye ortaya çıkıp eseri orijinalinden kopardığı Mimar Kemaleddin Salonu’dur. Rektörlük olarak kullanılan tarihî binadan söz ediyorum. 1927 yılında yokluklar içerisinde yapılan bu bina, geleceği şekillendirecek öğretmenleri yetiştirmek üzere düşünülmüş, bizzat Atatürk’ün talimatıyla ve Atatürk Orman Çiftliği’nden tahsis ettiği arazi üzerine yapılmıştır. Burada birçok tarihî toplantıların yapıldığı, Mimar Kemaleddin Bey’in tasarladığı bir salon bulunmaktadır. Rektörlük haziran ilanında salonu restore edeceğini duyurmuş, bir de eklemiştir ki “Efendim, Rektörlükten beş kuruş para çıkmayacak.” Sanki üniversitenin parasının doğru yere harcanmasına itiraz eden varmış gibi yahut parayı kim verirse, versin tarihî eseri bozma ayrıcalığına sahipmiş gibi. Tarihî bir salona sahip çıkma duygusu için samimiyetle teşekkür ediyorum. Ancak, kaş yapayım derken de göz çıkartılmamalıdır. Eski salon, cumhuriyetin o günkü ekonomik kısıtlılığı içerisinde, dünün mimari çizgisi, yalınlığı ve Türk milletinin geleneksel tevazusu dikkate alınarak son derece sade bir biçimde yapılmıştır. Bu resimden de görüldüğü, gibi gerçekten çok sade bir salon ile karşı karşıyayız. Yapının en gösterişli cephesi -tahmin edeceğiniz üzere- ön cephe ve girişi. Orada bile bir ağırbaşlılık, bir tevazu var. Mimar Kemaleddin Salonu’nun orijinalinde parke zemin ve üzerinde ahşap koltuklar var ancak şimdi, yerinde yeller esiyor, nerelerdedir bilinmez. Ahşap kaplı balkonlar, sade tavanlar etkileyici bir dinginliğe ve yalınlığa sahip. Restorasyon sonrasına baktığımızda ise -ki salonun geldiği son şekil de budur- Türk mimarisinin ağırbaşlılığı ve sadeliğini yansıtan salon gitmiş, yerine binanın salona bakan duvarları üzerine eğreti gibi iliştirilmiş barok bezemeler yapıştırılmış, âdeta Fransız saray salonları. Ne deve ne kuş yani! Türkiye Cumhuriyeti’nin yüz akı mimarlarından biri olan Mimar Kemaleddin Bey kabrinde ters döndürülmüş. Asıl üzücü olan ise bu tarih katliamının herkese doğruyu öğretmekle mükellef olan ilim yuvası üniversitelerin içerisinde olması ve üniversite yönetiminin bu işe seyirci kalmasıdır.

Koruma bölge kurullarının bu işe nasıl cevaz verdiği, nasıl suskun kaldığı ise ayrıca incelenmesi gereken bir husustur. Bu konuyu özellikle Meclisimizle paylaşmak istedim ki YÖK’ten sorumlu olan Millî Eğitim Bakanlığı ile bölge koruma kurullarının siyasi sorumluluğunu taşıyan Kültür Bakanlığının dikkatini “Restore edeceğiz.” diye yola çıkıp tahribat yapan kişi ve kurumların üzerine çekmektir, Mimar Kemalleddin Salonu gibi tahrip edilen birçok ata yadigârı eserlerimizi gündeme getirmektir.

Meclisimizdeki mimar, mühendis ve tarihçi vekilleri harekete geçmeye davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Yanlış hesap Bağdat’tan döner diyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar.)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.

Gündem dışı ikinci söz, 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle söz isteyen Bursa Milletvekili Kemal Ekinci’ye aittir.

Buyurunuz Sayın Ekinci. (CHP sıralarından alkışlar)

 

2.- Bursa Milletvekili Kemal Ekinci’nin, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

 

KEMAL EKİNCİ (Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle gündem dışı söz aldım; erken oldu 24 Kasım tatil günü olduğu için, hem sizden hem öğretmenlerimizden özür diliyorum. Bu vesileyle herkesi saygıyla selamlıyorum.

24 Kasım, 1928’de millet mekteplerinde yaşlı, genç, çocuk, kadın, herkesin yeni alfabeyle, yeni harflerle eğitilmesiyle başlar. 24 Kasım, Atatürk’ün millet mekteplerinde Başöğretmen olduğu gündür.

24 Kasım, cumhuriyetin ve devrimlerin yaşatılmasının orijinidir. Cumhuriyetin yaşatılması için eğitim seferberliği öğretmenlerimizin öncülüğünde yapılmıştır. Atatürk diyor ki: “Eğitim, bir ulusunun ya hür, bağımsız, şanlı bir toplum hâlinde yaşamasıdır ya da bir ulusu esaret ve sefalete terk eden bir olgudur.” Cumhuriyetin en büyük fazileti eğitim, eğitimin öncüleri de öğretmenlerimizdir. Halk eğitilirken Atatürk, kendi deyimiyle, şu ifadeleri kullanmış: “Eğitim bilimsel olmalı, eğitim laik olmalı, eğitim ulusal olmalı, eğitim karma olmalıdır.” Bu anlayışla cumhuriyet öğretmenlerini yetiştirmiştir. Köy enstitülerinin kurulması da bu anlayışladır. Bu okullardan yetişen yoksul köy öğrencileri, köy çocukları yetiştikleri o enstitüden köylerine döndüklerinde, köy çocuklarını cumhuriyetin temel değerlerine göre yetiştirmişlerdir. 1940’ların, 1950’lerin, 1960’ların öğretmen profiline baktığınızda, giyimiyle, kuşamıyla, bilgisiyle, davranışlarıyla topluma örnek insanlardı.

Onlar köylerde sadece eğitim işiyle uğraşmadılar, ağasıyla, beyiyle, şeyhiyle, mütegallibesiyle, velhasıl feodal anlayışı ortadan kaldırmak için bütün unsurlarla boğuştular, uğraştılar. Onlar öyle yetişti ki köy çocuklarının yapamadığı her şeyi onlar yaptılar. Okulunu onardılar, tahtasını boyadılar, o öğretmenler öğrencilerinin sobasını yaktılar. Yeni Türkiye’nin mimarı o öğretmenlerdi. O öğretmenler köylünün yazmanı, o öğretmenler köyün sağlık memuruydu, cumartesi günü, 40 kişilik bir okul mevcudunun önüne kravatsız ve takım elbisesiz çıkmazlardı ve ulusal marşı o şekilde söyletirlerdi.

Ortaokulda, lisede konuşmalarıyla, bilgileriyle bulundukları yerin en seçkin simalarıydı. Önce, bilerek köy enstitüleri kapatıldı, arkasından öğretmen okulları kapatıldı, arkasından yüksek öğretmen okulları kapatıldı. Köy enstitülerinden yetişen çocuklar, öğretmen okulundan yetişen çocuklar özelliklerine göre, bilgilerine ve anlayışlarına göre ya eğitim enstitülerine gidiyorlardı ya da yüksek öğretmen okuluna gidiyorlardı. Onlar öğretmenliği iş bulmak amacıyla yapmıyorlardı, onlar öğretmenliği ilkeleri için yapıyorlardı, meslek edinmişlerdi. Şimdi, öğretmenler her daldan öğretmendir ama pedagojik eğitimden geçmemiş arkadaşlarımızdır.

Bir değişim, bir dönüşüm stratejisi var. Yeni bir anlayışla, bir siyaset anlayışıyla öğretmenleri farklı bir yere getirdiler. Şimdi, 4+4+4 sistemiyle, arkadan, eğitimsiz ve eğitilebilecek özellikleri olmayan öğretmenlerle yeni bir hedef seçtiler. Dershaneleri kaldırmaya çalışıyorlar. Öğretmenler yetiştirilmedikçe, eğitim sistemini ayakta tutamazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL EKİNCİ (Devamla) – Ateşle oynuyorsunuz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ekinci.

Gündem dışı üçüncü söz yine, aynı konuda söz isteyen Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu’na aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Aydınlıoğlu.

 

3.- Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

 

ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pazar günü kutlayacağımız 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” sözlerine mazhar olmak için yurdumuzun ve dünyanın dört bir yanına seferber olmuş, güzel dilimizi, dinimizi, bilimi, örfümüzü, âdetlerimizi ve bin yıllık medeniyetimizi dünyaya yaymak için gecesini gündüzüne katan fedakâr öğretmenlerimizi saygıyla, sevgiyle buradan anıyorum.

Her insanın yaşamında silinmez izler bırakan, her çocuğun kendi yolunu bulmasında ona rehberlik eden öğretmenlerimizin heyecan duyarak, inanarak, severek, fedakârlık göstererek sürdürdükleri bu değerli mesleğin halkımızca saygınlığı çok büyüktür. Bir ülkenin geleceği o ülke insanının göreceği eğitime bağlıdır. Şeyh Edebali’nin “İlim sahiplerini koruyunuz.” sözlerinde bahsettiği gibi, toplumların gelişmesinde ve ülkelerin kalkınmasında yadsınamaz bir öneme ve işleve sahip olan eğitim olgusu, on bir yıldır AK PARTİ hükûmetlerimizin ele aldığı en önemli ve en öncelikli konu başlığı olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Her yıl bütçede en büyük payın eğitim ve öğretime ayrılması bunun bir göstergesidir. İşte, bu bakımdan, eğitime ve öğretmenlerimize önem veriyoruz, onlara minnet ve şükran borçluyuz.

Hükûmetimiz döneminde öğretmenlerimizi bilgiye ve teknolojiye daha fazla adapte ettik. Okullarımızı öğrencilerimize ve öğretmenlerimize yakışan yeni ve modern projelerle inşa ettik ve okullarımızı bilgisayarlarla, İnternet’le, akıllı tahtalarla donattık. 860 bin yeni derslik yaptık. Öğrenciyle öğretmeni, okulla aileyi bu sayede birbirine yakınlaştırdık, buluşturduk. Öğretmenlerimizi yurt dışına gönderdik. Şu anda 1.702 öğretmenimiz yurt dışında görev yapmaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, öğretmenlerimizin maaşlarında önemli iyileştirmeler yaptık. 2002 yılında bir öğretmenimiz ek ders dâhil 635 lira, dolar bazında ise 438 dolar maaş alıyordu. Bugün 2.438 lira yani 1.220 dolar almaktadır. 2014 yılında ise bekâr bir öğretmen 1.894 lira maaş, artı, bütün ek derslere girerse 543 lira ve 2014 yılında alacağı 273 lira zamla birlikte de toplam 2.710 lira maaş almış olacaktır. 1’inci derecenin 4’üncü kademesinde, evli, eşi çalışmayan, 3 çocuklu ve ek ders ücretini tam olarak alan bir öğretmenin eline ise 3.334 lira yani 1.670 dolar geçmiş olacaktır. 2002-2003 öğretim yılında hazırlık ödeneği 175 lira iken 2013-2014 öğretim yılında yüzde 322’lik bir artışla 740 liraya yükselmiştir, 2014’te de bu rakam 840 lira olarak belirlenmiştir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, elbette ki öğretmenlerimizin emeğinin karşılığı daha da yüksektir. Bütçemizin elverdiği ölçüde iyileştirmeler mutlaka yapılacaktır.

Ayrıca, öğretmenlerimizin sendikal örgütlenmeleri ve yasal zeminde haklarını korumaları ve geliştirebilmeleri için destek olmaktayız. Bugün itibarıyla, eğitim öğretim ve bilim hizmetleri kolunda faaliyet gösteren sendika sayısı ise 31’e yükselmiştir.

Atama bekleyen öğretmen sayımız 215 bin iken Millî Eğitim Bakanlığımızın ise toplam öğretmen ihtiyacı 127 bindir. Sayın Bakanımızın dün yaptığı açıklamaya göre 27-28 Kasım tarihlerinde 750 öğretmen ataması yapılacaktır. Yine, Millî Eğitim Bakanlığımız ile Maliye Bakanlığımızın ortak çalışmaları neticesinde, inşallah en kısa zamanda da atama bekleyen öğretmenlerimizin sayıları daha da azalmış olacaktır.

Bu kutsal mesleğe emek veren, gönül veren öğretmenlerimizin bu gayret ve emeklerini gerek Millî Eğitim Bakanlığının okullarında gerek özel okullarda gerekse dershanelerde hiçbir zaman göz ardı etmedik ve de etmeyeceğiz. AK PARTİ Hükûmeti hiçbir kesimi mağdur etmedi ve de etmeyecek.

Değerli milletvekilleri, öğretmenlerimize duyduğumuz saygı, sevgi ve şükranlarımızı dile getirmek için Öğretmenler Günü’nü fırsat bilmeli ve bu duygularla onların ellerini öpmeliyiz. Okulu bitirip hayata atıldığımız zaman, bizi bugünlere hazırlayan öğretmenlerimizi hatırlamak, ziyaret etmek elbette en başta gelen görevimizdir.

Bu vesileyle Öğretmenler Günü’nü tekrar tebrik ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydınlıoğlu.

Gündeme geçmeden önce, sisteme girmiş sayın milletvekillerimize birer dakika söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Halaman.

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanının sözlü sorulara cevap verirken tarımın ve çiftçinin durumuyla ilgili bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

 

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, sağ olun.

Sayın Başkanım, bu salı günü Tarım Bakanı, bir saatlik görüşmelerde kendine göre, yazılı sorulara, sözlü sorulara cevap vermiş oldu. Ama biz bugünlerde hasadı yapılan özellikle narenciyenin, portakalın, mandalinanın, limonun dalında 30 kuruşa, 40 kuruşa bile satılamadığını ısrarla söyledik. “Bunlarla ilgili bir çalışma, bir gayret var mı; gümrük kapılarında, dış ticarette bir eksiklik var mı?” denmesine rağmen, Sayın Tarım Bakanı kendi ilgili alanının dışında, sanki, böyle, cezaevlerinde çok eziyet görmüş, yok, eziyet çekmiş bir mahkûm gibi burada bilgi verdi.

Ben Meclisin dikkatini çekmek istiyorum. Tarımın ve çiftçinin hâli iyi değil. İlgili olan bakanlar bu konuyla ilgilensin.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halaman.

Sayın Işık…

 

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Hükûmeti, bankaların kredi vermediği zor durumdaki vatandaşın desteklenmesi amacıyla bir mali destek fonu kurarak bu soruna çözüm bulmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

 

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bilindiği gibi, son on yılda icralık dava dosya sayısının yaklaşık 3 kat artarak 20 milyon sınırına dayandığı ülkemizde, esnaflarımız başta olmak üzere, birçok vatandaşımız ekonomik olarak zor durumdadır. Geçen yıl Çek Yasası’nda yapılan değişiklikten sonra piyasalarda ödemeler neredeyse durmuş, taahhüdü ihlal nedeniyle verilen tazyik hapislerinden dolayı cezaevlerine girmemek için kaçak durumdaki vatandaşlarımızın sayısı  ise 300 bine ulaşmıştır.

Bankaların kredi vermediği bu zor durumdaki vatandaşımızın desteklenmesi amacıyla Hükûmeti bir mali destek fonu kurarak bu soruna çözüm bulmaya davet ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN –  Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Öğüt…

 

3.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve son günlerde eğitimle ilgili yaşanan tartışmalara ilişkin açıklaması

 

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Başta eşim olmak üzere, ulusumuzun gururu tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü buradan kutlamak istiyorum, onlara saygılarımı iletiyorum.

Sayın Başkanım, Meclis Başkan Vekilinin dün yaptığı bir konuşmayı -burada okumuş- üzülerek basından okuduk. Hükûmette olmadığı hâlde Sayın Başkan Yardımcısı, seneye sistemin değişeceğini kesin bir dille söylemiştir, kızlı erkekli okulların ayrılacağını söylemiştir. Bu gidişle öğretmenleri de ayıracaksınız; başörtülü, başörtüsü olmayan öğretmenlerin yanı sıra kadın erkek öğretmenler olarak da ayrılacak öğretmenler. Öğretmenler odalarımızı ayıracaksınız. And’ımızı kaldırdınız, herhâlde içinde “kahraman Türk milleti” diye sözcükler geçen “kahraman ırkım” diye sözcükler geçen Mehter Marşı’nı da, İstiklal Marşı’nı da yavaş yavaş kaldırırsınız; kendi kendinize bir düzen kurmuş olursunuz diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.

Sayın Yeniçeri…

 

4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Başbakanın MİT Müsteşarı ve Oslo süreciyle ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başbakan, dün bir televizyon programında şunları söylüyor: “Oslo sürecinde MİT Müsteşarıyla ilgili olarak fitne odakları var, bu odaklara fırsat vermememiz gerekir ama bir de sorumluluk makamında olanların özellikle bu fitne, nifak çıkarmak isteyenlere fırsat vermemesi lazım.” diyor. “Eğer benim cephemdeyse benim bulup çıkarmam lazım, farklı yerdeyse o farklı yerde olanlar bulup çıkarmalıdır.” diye ilave ediyor.

Türkiye’de, bir Başbakanın cephesi var, bir de başka yerlerin cephesi olduğunu Sayın Başbakan itiraf ediyor. Başbakan fitne ve nifak çıkarmak isteyenlerden bahsediyor, bunları ortaya çıkarmasını bir yerlerden bekliyor. AKP’nin, iktidar olduğunun herhâlde hâlâ farkında olmadığı buradan ortaya çıkıyor. Ortada bir Başbakanın cephesi, bir de başkalarının cephesi olduğunun ve Türkiye’nin cephe, cephe bu iktidar tarafından ayrıştırıldığının tipik itirafıdır bu. Böyle bir devlet anlayışı olabilir mi? Oslo’yla ilgili soruşturmayı savcılar yürütmüştür. Savcının yaptığı soruşturma nasıl fitne ve nifak çıkarma olarak nitelenebilir? İktidar, cephe, etnisite, bölge ve mezhep temelinde ayrıştıran bu zehirli anlayışı terk etmelidir.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.

Sayın Özel…

 

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Gazprom’u protesto ettiği için gözaltına alınan Greenpeace üyesi Gizem Akhan’ın serbest bırakıldığına ilişkin açıklaması

 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bilindiği gibi, Gazprom’u protesto ettiği gerekçesiyle 19 Eylül 2013’te gözaltına alınan 29 Greenpeace üyesinin ve çevre aktivistinin arasında Türk vatandaşı Gizem Akhan da vardı. Gizem, iki aydır tutukluydu ve bugün başlayan duruşmasına katılmak için Cumhuriyet Halk Partisi Cezaevi Komisyonu üyemiz Sayın Veli Ağbaba, Denizli Milletvekilimiz Sayın İlhan Cihaner, Çevre Komisyonu üyemiz Sayın Melda Onur bugün Gizem’in yanındaydılar. CHP olarak çevre duyarlılığı ve insan hakları ihlallerine karşı Türkiye’de olduğu gibi tüm dünyada her zaman haklının ve mağdurun yanında olmaya devam ediyoruz. Hükûmetten de bu duyarlılığı göstermesini bekliyoruz.

Putin ile Erdoğan arasında Karadeniz’in altından kurulu gönül köprüsünün de mimarı Gazprom’a yönelik protesto gösterisinde tutuklanan Gizem’in az önce serbest kaldığını arkadaşlarımızdan memnuniyetle öğrendik.

Yüce Meclisin bilgisine sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.

Sayın Türkoğlu…

 

6.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve taşıyıcı, kamyoncu ve otobüsçülerin şikâyetlerine karşı Hükûmeti duyarlı olmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

 

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önümüzdeki hafta sonu kutlayacağımız 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün şimdiden tüm öğretmen ve öğrencilerimize güzellikler getirmesini diliyorum.

Eğitimin sorunlarını çözmek yerine, on bir yıldır her seferinde farklı modeller uygulayan, eğitimi bir ticari rant alanına çevirmeye çalışan ya da dershaneler üzerinden siyasi hesaplaşma yoluna giden Hükûmeti de şiddetle kınıyorum.

Diğer taraftan, hem seçim bölgemiz Osmaniye’de hem de Türkiye’nin hangi iline gidersek gidelim her yerde taşıyıcılar, kamyoncular, otobüsçülerden bazı şikâyetler alıyoruz. Bu şikâyetler özellikle belgelerin, taşıma belgelerinin pahalılığı, bir de ithalat yapan bazı firmaların kullandıkları taşıma belgelerinin yurt içinde de kullanılarak nakliyecilerimizin zarara uğratılması. Şartları çok ağır nakliyecilerimizin, on numara yağ olmasa ya da kaçak mazot olmasa para kazanma imkânları yok. Hükûmeti bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum, tarifeleri aşağı çekmeye davet ediyorum.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.

Sayın Sarıbaş…

 

7.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve son günlerde eğitimle ilgili yaşanan tartışmalara ilişkin açıklaması

 

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü’nü kutluyor, bu yüce camiamıza, tüm öğretmenlerimize, inşallah, sorunlarının çözüldüğü bir gün olması dileğiyle saygılar sunuyorum.

Ülkemizde sanki işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, hukuksuzluk sorunu yokmuş gibi; eğitim, sağlık, konut, trafik, hayat pahalılığı sorunu yokmuş gibi; ordunun seçkin komutanları, ülkenin kıymetli siyasetçileri, gazetecileri, yazarları esir alınarak zindanlara tıkılmamış gibi, AKP tüm bu sorunların üstünü örtmek, Recep Tayyip Erdoğan’ın dikte rejimine bir adım daha yaklaşmasına katkıda bulunmak üzere, gündemi değiştirmek üzere, bir yerlerden alınan talimatlarla her kafadan koro hâlinde aynı sesi çıkararak “Kız erkek öğrenciler aynı okulda okumasın.” diyerek gündemi değiştirmeye çalışmaktadır. AKP’ye soruyorum: Yukarıda saydığım sorunlar varken asıl sorun, ülkemizin kız erkek öğrencilerinin ayrı okullarda okuması mıdır, yoksa emperyalistlerin Sevr Anlaşması’yla başaramadıkları ülkemizin parçalanmasının tescili olan açıklamalarla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş.

Sayın Havutça…

 

8.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir-Kütahya kara yolundaki kazalara ve Balıkesir Dursunbey’de sulama birliği konusundaki mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

 

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Balıkesir-Kütahya yolu bir yılan hikâyesine döndü, bir ölüm yolu hâline geldi. Balıkesir-Dursunbey arasında, Dada ve Naipler köyleri mevkilerinde çok sayıda ölümlü kazalar yaşanıyor. Nitekim, son olarak da ekim ayında Balıkesir-Kütahya arasında 2 ölümlü kaza yaşandı. Burada 2010 yılında başlayan yol çalışmaları kaplumbağa hızıyla gidiyor. Ulaştırma Bakanlığına Balıkesirliler, Kütahyalılar, Dursunbeyliler soruyor: “Bizi bu ızdıraptan ne zaman kurtaracaksınız? Yolumuz ne zaman olacak?”

Yine, Balıkesir-Dursunbey’de Süleler sulama göleti tamamlandı ancak sulama birliği kurulmasına hâlâ izin verilmedi. Muhtarımız iki yıl önce müracaat ettiğini ve köylülerin bu göletten yararlanması için sulama birliğinin kurulması gerektiğini ifade ettiği hâlde ne yazık ki Devlet ve Su İşlerinden olumlu bir yanıt alamadığını ifade ediyor.

Bu mağduriyetlerin giderilmesi için Hükûmet yetkililerini sorumluluk almaya ve müdahale etmeye davet ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Havutça.

Sayın Kaplan…

 

9.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, AK PARTİ Hükûmeti döneminde basın mensuplarına karşı yapılan baskılara ilişkin açıklaması

 

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti döneminde basın mensuplarına yönelik baskılar bir türlü bitmiyor. Dün düşüncesini ifade eden köşe yazarlarının bugün cezaevlerinde tutuklu olmasının yanı sıra, basın emekçilerinin çalışma ortamlarının da ağırlaştırıldığını ifade etmek istiyorum. Şu gösterdiğim, Ankara Adliyesinde çekilmiş bir resim. Basın mensubu arkadaşların hepsini 20 metrekarenin içerisinde bir arada toplamalarının yanı sıra asıl üzücü olay, bir kamerayla onların yaptıkları çalışmaları gözlem altında tutan bir anlayış. Adalet ve Kalkınma Partisinin yandaş olan medyasının dışında basın emekçilerine yönelik bu baskılarını gözden geçirmesi gerektiğine inanıyor, hepinize teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Sayın Yılmaz…

 

10.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, AKP’nin ılımlı İslam’ı aşarak radikal şeriat devletine doğru gittiğine ilişkin açıklaması

 

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Meclis Başkan Vekili Sadık Yakut, çocuk hakları toplantısında kız ve erkek öğrencilerin karma öğretimine gelecek dönem son vereceklerini söylemiştir. Yine, kız ve erkeklerin ayrı binalardaki yurtları yerleşke olarak dahi ayrılmıştır. Öğrenci evlerine baskınlar yapılmakta, özel hayata müdahale edilmektedir. BDDK ve Diyanet İşleri birlikte toplantı yapmışlar, bankacılık sisteminin artık fetvalarla yürütüleceğine karar vermişlerdir. AKP maskesini indirmiştir, ılımlı İslam’ı aşarak radikal şeriat devletine doğru gitmektedir. Buna Türk milletinin laik, çağdaş, demokratik düzenini savunan milletvekilleri olarak ve Türk halkının da izin vermeyeceğini buradan ilan etmek istiyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Sayın Korkmaz…

11.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Hükûmet tarafından son günlerde dershanelerle ilgili yapılan çelişkili açıklamalara ilişkin açıklaması

 

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dershaneler konusunda Hükûmet kanadından çelişkili açıklamalar gelmeye devam ediyor. Kendisinin diğer vekiller gibi sıradan olmadığını söyleyen Arınç, kamuoyundaki tepkiyi soğutmak üzere dershanelerin kapatılmayacağını, herkes için makul bir çözüm arayışında olduklarını söylerken Başbakan “Geri adım atılmayacaktır.” diyor. Arınç, kimyasal reaksiyonlarda iyodun açığa çıkması misali, bilmem kaçıncı kere bizzat Başbakan tarafından yalanlanıp açığa düşürülmüştür. Allah kimseyi bu önemli şahsiyet yerine düşürmesin, ömrünü Erdoğan ile yol arkadaşlığıyla geçiren Sayın Arınç içine düştüğü bu vefasızlığı çevresi ve sevenlerine nasıl izah eder bilemiyorum. Aday olmayacağını, aktif siyasetten ayrılacağını söyleyen Arınç bana Nasreddin Hoca’nın “Zaten düşmeseydim inecektim.” sözünü hatırlattı.

Sayın Arınç, siz 3’üncü dönemdir zaten milletvekilisiniz, kırmızı ışık size. Sayın Başbakan yeşil ışıkta yoluna devam etmeye devam ediyor. Bunun kamuoyu tarafından iyi anlaşıldığını söylüyoruz. Lütfen inandırıcı olun, tutarlı olun, net ve dürüst olun diyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.

Sayın Öz…

 

12.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, Meclis Başkan Vekili Sadık Yakut’un eğitimle ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

SAKİNE ÖZ(Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Dün Çocuk Hakları Günü’nde Meclisimizde çocuklarımızla kutlama aşamasında konuşan ve Meclisimize bir utanç günü yaşatan Sadık Yakut’un cumhuriyetin, halk iradesinin, demokrasinin, laikliğin simgesi Meclisimizde, üstelik çocuk haklarının konuşulduğu günde çocuklarımıza “Siz aslında beraber okumayacaksınız, seneye ayrılıyorsunuz.” diyen fakat çocuk gelinleri, cinsel tacizi, tecavüzü, çocuk işçilerini görmezden gelen konuşması da çocuklarımızı, ailelerimizi ve eğitim camiasını üzmüştür. Tüm ulusumuzdan, çocuklarımızdan ve ailelerinden özür dilemesi gerektiğini söylüyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öz.

Sayın Doğru…

 

13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve fakir ailelerin çocuklarının başarılarında dershanelerin büyük rolü olduğuna ilişkin açıklaması

 

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tokat il merkez, Erbaa, Turhal, Niksar, Zile ilçelerinde dershanelerde çalışan öğretmenler ve öğrenciler bizleri heyecanla arıyorlar. Dershanelerinin kapanmaması ve eğitime devam etmesi isteniyor. Bizler de dershanelerin kapanmamasını, öğrencilerin ve öğretmenlerin mağdur edilmemesini istiyoruz. Anadolu’da dershanelere giden öğrencilerin büyük çoğunluğu fakir ve fukaranın çocuklarıdır. Fakir aile çocukları dershanelerden paralı ve parasız faydalanıyorlar. Fakir aile çocuklarının başarılarında dershanelerin çok büyük rolü vardır. Bu insanların mağdur edilmesinin herkesi üzmesi gerekir.

Ayrıca, bütün öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü de tebrik ediyor, hayatlarında ve işlerinde başarılar diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.

Sayın Özkan…

14.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne, atanamayan öğretmenlerin durumuna ve Hükûmetin, dershanelerin kapatılması konusundaki tasarrufunun yanlış olduğuna ilişkin açıklaması

 

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Yaklaşmakta olan Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Başta Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm öğretmenlerimi saygıyla anıyorum, önlerinde saygıyla eğiliyorum.

Atama bekleyen öğretmenler adına Maliye Bakanlığına sesleniyorum: Önümüzdeki günlerde her branşta Millî Eğitim Bakanlığının ihtiyacı olan öğretmen kadrolarını serbest bırakmayı düşünüyorlar mı? Bugünlerde bu konu gündemde olmasına rağmen, dershaneler konusunda suni bir gündem yaratılıyor. Hükûmet üyelerinin kafaları karışık. Dershanelerin kapatılması konusundaki Hükûmetin tasarrufunun yanlış olduğunu belirtiyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özkan.

Sayın Düzgün…

 

15.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne, atanamayan öğretmenlerin durumuna ve Meclis Başkan Vekili Sadık Yakut’un eğitimle ilgili açıklamasını kınadığına ilişkin açıklaması

 

ORHAN DÜZGÜN (Tokat) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de bir öğretmen çocuğu olarak öncelikle öğretmen kökenli her iki Grup Başkan Vekilimiz Sayın İnce’nin ve Sayın Altay’ın Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Kendilerinin nezdinde ülkemizde büyük bir fedakârlık ve özveriyle çalışan bütün öğretmen arkadaşlarımın da Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Ayrıca, bu iki Grup Başkan Vekilinin de öğretmen kökenli olmasının Cumhuriyet Halk Partisinin eğitime ve öğretmene verdiği değerin bir göstergesi olduğunu düşünüyorum.

Hükûmeti, binlerce atanamayan öğretmen konusunda daha duyarlı olmaya davet ediyorum çünkü bu insanlar şu an işsizler, hâlâ babalarından harçlık alma telaşı içerisindeler.

Ayrıca, Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Yakut’un dünkü açıklamalarını esefle kınıyorum. Sayın Başkan, eğer, sözünün eriyse sizin oturduğunuz kürsüde, orada, yanında kadın arkadaşlarımız otururken lütfen oturmasın.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Düzgün.

Sayın Serter…

 

16.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, önümüzdeki yıldan itibaren SBS kapsamından inkılap tarihi dersinin çıkarılmasının nedenlerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

 

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün basında yer alan haberlere göre önümüzdeki dönemden itibaren SBS kapsamından inkılap tarihi dersinin çıkarılacağı anlaşılmıştır. Yani, önümüzdeki yıldan itibaren SBS soruları içerisinde inkılap tarihine ilişkin sorular yer almayacaktır. İnkılap tarihi bu koşullarda bir marjinal ders, âdeta bir seçmeli ders durumuna dönüştürülecek ve öğrenciler tarafından tam olarak özümsenmesi mümkün olamayacaktır. Şimdi, bu kararın nedenlerini öğrenmek hepimizin hakkıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi ve bu kararı alanlar bu dersin adından mı rahatsızlık duymaktadırlar? Bu derste bu devletin kuruluş tarihinin öğretilmesi onları neden rahatsız etmektedir? Cumhuriyetin kuruluş döneminde Atatürk’ün olağanüstü dehasının öğrenciler tarafından anlaşılması mı onları rahatsız etmektedir, yoksa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FATMA NUR SERTER (İstanbul) - …Atatürk ilke ve devrimlerini öğrenen gençlerin Gezi eylemleri yapacağından mı endişe etmektedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Serter.

Sayın Atıcı…

 

17.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve kendi zihniyetine göre giyinmeyen öğretmenler hakkında soruşturma açan Millî Eğitim Bakanını ve AKP zihniyetini kınadığına ilişkin açıklaması

 

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, başta Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

“Öğretmenlerimizin kıyafetine karışmayın.” diyerek kendi zihniyetine göre giyinmeyen öğretmenler hakkında soruşturma açan Millî Eğitim Bakanını ve AKP zihniyetini kınıyorum. Çağdaş eğitimden yana olan öğretmenlerimizin acılarını paylaşıyorum, rahmete eren öğretmenlerimize de çağdaş eğitimin yeniden tesis edilmesi için yaşamım boyunca ve tüm gücümle çalışacağıma yemin ediyor, öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.

Sayın Bulut…

 

18.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Hükûmet tarafından kredi kartı limitleri ve borçlarıyla ilgili gerekli tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, Türkiye’de vatandaşlara gelişigüzel dağıtılan kredi kartlarının sayısı 56 milyonu aşmıştır. Kazançlarına bakılmaksızın limitleri yükseltilen kredi kartları vasıtasıyla 2013 yılı itibarıyla bugüne kadar yapılan taksitli satış, harcama 46 milyon lirayı geçmiştir. Aileler, vatandaşlar bu noktada bir kredi kartı vurgunuyla karşı karşıyadır. Ortaya çıkan aile facialarının önüne geçmek adına, bu noktada Hükûmetin bir an önce tedbir alması, kredi kartı limitlerinin vatandaşın gelirine bakılarak yükseltilmesi ve biriken borçların taksitlendirilerek, yeniden yapılandırılarak ödenmesi konusunda gerekli tedbirlerin alınmasını istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bulut.

Buyurunuz Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, arkadaşlara sanıyorum bir izahat borçluyum üst üste konuştuğum için. Ben bu konuşmayı Grup Başkan Vekilimiz adına yapıyorum.

BAŞKAN – Evet.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak pazar günü kutlanacak...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz. Biraz önce konuştu Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nüz kutlu olsun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bizim usullerimizde…

BAŞKAN – Şimdi efendim, demin geldi benden söz talep etti, ben de verdim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Mustafa Bey, Öğretmenler Günü’nü kutlayacağım ben.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce konuşmasında…

BAŞKAN – Şimdi, sözünü bitirecek siz itiraz etmezseniz lütfen. Grup başkan vekili…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.

Biraz önceki konuşmasında hiç yakışık almayacak bir şekilde sizin uyarmanız gereken bir konuşma yaptı. Türkiye Büyük Millet Meclisinde şahsiyetle uğraşılmaz. Sayın Arınç’la ilgili yakışık almayan, hiç de kendisini ilgilendirmeyen ifadeler kullandı; ona müsaade ettiniz. Şu anda da grup başkan vekili adına konuşma yapıyor. Böyle usul olmaz Sayın Başkan ve şu anda da, baktığım kadarıyla, İç Tüzük’ün 60’ncı maddesine göre “20 kişiye yerinden çok kısa bir söz verilebilir.” hakkını istismar ediyorsunuz.

BAŞKAN- Etmiyorum efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ediyorsunuz efendim.

BAŞKAN – Lütfen, siz bu kadar itiraz etmeseniz konuşmalar bitecekti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Nereden alıyorsunuz bu hakkı? “Grup başkan vekili adına ben konuşurum.” diyor.

BAŞKAN – Bitmişti ve gündemimize geçmiştik. Siz üç dakika konuştunuz şimdi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ama ne hakla veriyorsunuz bunu? O zaman başkaları da isteyebilir.

BAŞKAN – İsteyebilir efendim, ben ilan ettim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Grup başkan vekili olarak…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, usule aykırı hareket ediyorsunuz.

BAŞKAN – Daha önce de söyledim, 20 kişiye söz vereceğimi daha önce de ilk başta, uygulama olarak yapacağıma söz verdim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 21 oluyor.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz 19’uncu kişidir efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Niye 20’ye veriyorsunuz efendim, ne hakla veriyorsunuz?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ne oldu? Size mi soracak? Mustafa Bey, size mi soracak?

BAŞKAN – İstiyorsanız 21’inci kişi olabilirsiniz grubunuz adına konuşmak istiyorsanız.

ALİM IŞIK (Kütahya) – O zaman Meclis başkan vekilleri…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, öyle bir hakkınız yok, veremezsiniz!

BAŞKAN – Baskı altına alıyorsunuz Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Neyi baskı altına alıyorum Sayın Başkan?

BAŞKAN – Başkanlığı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Neyi baskı altına alıyorum?

BAŞKAN – Nasıl yöneteceğime müdahale ediyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Efendim, İç Tüzük’te yazan neyse onu yaparsınız. Siz orada kendi adınıza yönetmiyorsunuz.

BAŞKAN – Ben de İç Tüzük’te yazanı söylüyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, siz kendi adınıza yönetmiyorsunuz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Söz vermeyen başkan vekilleri ne olacak?

BAŞKAN – O zaman usul tartışması açınız efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın, İç Tüzük’ün 15’inci maddesini okursanız sizin yetkileriniz bellidir; Meclis Başkanı adına yönetiyorsunuz, Meclis Başkanına sorarsınız…

BAŞKAN – Ne yapmak istediğinizi anlamış değilim Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakın, bir kişiye yaptığınız istismara göz yumuyoruz.

BAŞKAN – İstismar yapmıyorum efendim.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sen de bak, sen de sözlerine dikkat et!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben Sayın Başkanla konuşuyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Öyle şey olur mu?

BAŞKAN – Siz usul hakkında görüşme açmak istiyorsanız; buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri ) – Usul tartışması açmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Lehinde…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Aleyhinde…

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Lehinde…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Lehinde…

BAŞKAN – Aleyhinde Sayın Elitaş, lehinde Sayın İnce…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Atıcı konuşacak.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Lehinde ben konuşacağım.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Lehinde…

BAŞKAN – Lehinde Sayın Buldan, Sayın İnce…

Aleyhte?

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Aleyhinde…

BAŞKAN – Sayın Kubat aleyhte.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Aleyhte ilk önce ben söyledim Sayın Başkan, listede başta olmam lazım, aleyhte istedim ben.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Lehinde ben demiştim biliyorsunuz ilk.

BAŞKAN – Şimdi, lehte Pervin Buldan ve Muharrem İnce, aleyhte Mustafa Elitaş ve Sayın Kubat.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Ben istedim önce aleyhte Sayın Başkan?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, ben istemiştim.

BAŞKAN – Nerede istemiştiniz önce?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, aleyhinde diye ilk ben söyledim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, lehinde diye ilk el kaldıran benim, belki duyulmadı ama ben söyledim

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Tutanaklara bakın efendim.

BAŞKAN – Tutanaklara bakabiliriz tabii… Şimdi, hemen çıkarsa aleyhte konuşan arkadaşımızdan sonra siz konuşabilirsiniz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Peki, tamam.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, önce lehtekileri çağırırsınız, sonra aleyhtekileri…

BAŞKAN – Önce aleyhtekini çağırayım efendim, itirazınız olduğu için.

Buyurunuz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yani, İç Tüzük’ü öğret madem, herkese öğret.

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

 

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre yerinden 20 kişiye ve aynı kişiye 2 kez söz vermesi uygulamasının doğru olup olmadığı hususunda Başkanın tutumu hakkında

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;  yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bakın, İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine bakarsanız, önce lehtekileri çağırmak sonra aleyhtekileri çağırmak gerektiğini arkadaki arkadaşlar size ifade ederler ama maalesef onlara da uymuyorsunuz.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Siz itiraz ettiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Meclis başkan vekilleri Meclis Başkanı adına burayı yönetirler.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hem İç Tüzük’ten bahsediyorsunuz hem de İç Tüzük’e aykırı hareket ediyorsunuz, önce İç Tüzük’ü öğrenin ondan sonra çıkın oraya.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İç Tüzük’ümüzün 15’inci maddesi, Meclis başkan vekillerinin ne yapacağıyla ilgili bir tek düzenleme yapmış, o düzenleme de Meclis Başkanı adına yapmaları gerektiğiyle ilgilidir. İç Tüzük’ün 15’inci maddesi başkan vekillerinin görevleri: “Başkan vekillerinin görevi, Başkanın yerine Genel Kurul görüşmelerini yönetmek ve yönettiği oturumlarla ilgili tutanak dergisi ile tutanak özetinin düzenlenmesini gözetmektir.” Siz Başkanın yerine burada yönetim yapıyorsunuz ama keyfî bir uygulama yapma yoluna doğru gidiyorsunuz. Bakın, Sayın Bahçekapılı gündem dışı sözlerden sonra herhangi bir söz vermiyor, Sayın Yakut vermiyor…

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Vermesi gerekir, yanlış.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – İleri demokraside böyle mi? Vermemeyi mi savunuyorsun?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …Sayın Akşener bunu 10 kişiye getirdi, siz bunu sınırsız hâle getiriyorsunuz. Hangi usul içerisinde yapıyorsunuz? Ve şu anda bana müdahale eden milletvekillerine dahi müdahale etmeye kendinizi yetkili olarak görmüyorsunuz. Benim konuşmamı engellemeye çalışan milletvekillerine…

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Doğru söylemiyorsun tabii ya, nasıl itiraz etmeyelim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Benim doğru söyleyip söylemediğimi gelir konuşmacın ifade eder, oradan müdahale etmezsin.

Şu anda, siz, Türkiye Büyük Millet Meclisini keyfî olarak idare ediyorsunuz.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Memleketi keyfî idare ediyorsunuz, memleketi!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Meclis Başkanı eğer bu kürsüde olsaydı, oturduğunuz yerde bulunsaydı Meclis Başkanının nasıl idare etmesi gerektiği konusunda aynı usul ve esaslar dâhilinde ederdiniz ki siz Meclis Başkanını protesto eden birisiniz.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Meclis başkan vekilini de muhalefetten seçmeyin o zaman, seçmeyin, onu da kaldırın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Meclis Başkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Ekim tarihindeki açılışında karşılamakta en yaşlı üye sıfatıyla gitmeniz gerekirken protesto ettiniz gitmediniz.

MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Niye? Niye?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Protesto ettiğiniz bir Meclis Başkanının adına o kürsüde nasıl oturuyorsunuz, onu da kendi vicdanınızda sorgulamanız gerekir.

Açıkçası, bu tutumunuz İç Tüzük’e ve uygulamalara aykırıdır. Biz Meclis Başkanlığına bu konuyu AK PARTİ Grubu olarak bir dilekçeyle ifade edeceğiz.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Görevden alsınlar.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yaptığınız uygulamayı teamüllere uygun hâle getirmenizi tavsiye ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.

Lehte -bir tartışma var- önce Sayın Buldan’a söz vereyim, ondan sonra… Önce hanginizin söz istediği konusunda bir karışıklık oldu.

Buyurunuz Sayın Buldan.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Güldal Mumcu’nun tutumunun lehinde söz aldım.

Sayın Elitaş’ı gerçekten anlamakta sıkıntı yaşıyoruz. Şimdi, 4 Meclis Başkan Vekili var; Sayın Sadık Yakut hiç kimseye söz hakkı vermiyor,  Sayın Bahçekapılı hiç kimseye söz hakkı vermiyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Doğrusunu yapıyor.

PERVİN BULDAN (Devamla) – Sayın Meral Akşener 10 kişiye söz hakkı veriyor, Sayın Güldal Mumcu da…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ucu açık.

PERVİN BULDAN (Devamla) – …evet, kendi almış olduğu bireysel kararıyla 20 kişiye söz hakkı veriyor, bunda tartışılacak bir şey yok.

MUHARREM VARLI (Adana) – Konuşmasınlar, kimse konuşmasın ya!

PERVİN BULDAN (Devamla) – Eğer tartışılması gereken bir şey varsa İç Tüzük’te yapılacak olan bir değişiklikle bu, karara bağlanabilir ama burada Sayın Başkanın vermiş olduğu karara yerinizden itiraz etmek çok doğru bir tutum değil Sayın Elitaş. Ben bu konuda BDP olarak Sayın Güldal Mumcu’nun lehinde karar verilmesi gerektiğini düşünüyorum ve tutumunun doğru olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca, bugün, her milletvekili arkadaşımız, 24 Kasım Öğretmenler Günü’yle ilgili partilerinin görüşlerini ve bireysel görüşlerini yerinden aktardılar. Ben de Barış ve Demokrasi Partisi Grubu olarak bütün öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Ayrıca, atanamayan öğretmenlerimizin sorunlarına Hükûmetin cevap olması gerektiğini ve bu sorunların bir an önce çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Atanamayan öğretmenler çok fazla sayıda olduğu için intihar eden öğretmenlerinizin de bugün gündeme gelmesi gerektiğini düşünüyorum ve ataması yapılmayan öğretmenlerden bugün intihar edenlerin sayısının 34 olduğunun altını çizmek istiyorum. Daha çok intihara ve ölüme sebebiyet vermeden bu sorunların giderilmesi gerektiğini düşünüyor,  teşekkür ediyorum. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Buldan.

Aleyhte, Sayın Doğan Kubat.

Buyurunuz Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Başkanım, değerli arkadaşlar; açılan usul tartışmasında Sayın Başkanımızın tutumu aleyhinde söz almış buluyorum. Bu vesileyle de yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biraz önce de ifade edildi, Sayın Başkanımız burada Türkiye Büyük Millet Meclisine riyaset ediyor. 14’üncü maddede bu görev esasen Başkana aittir ama 15’inci maddede Başkan Vekili, Başkanın olmadığı yerlerde, oturumlarda bu görevi üstleniyor. Uygulamada birlik adına… Bizim temel itirazımız o, yoksa Sayın Başkanımızın 10 kişiye birer dakika yerinden söz vermesi uygulaması, bundan iki ay öncesine kadar, kendi yönettiği oturumlar açısından rutin bir uygulama hâline gelmişti ve biz buna itiraz etmiyorduk.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Ama siz bozdunuz bunu.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Ama bu son iki ay içerisinde bunun yirmi, hatta birinde kırk beş dakika sürdüğünü hatırlıyorum. İki hafta önce, Sayın Başkanımızın yönettiği oturumda, tam kırk beş dakika, gündeme geçmek için kırk beş dakika geçmesini bekledik.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – On beş dakikadır da siz konuşuyorsunuz gereksiz yere.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, tutanaklara bakın, sorduğunuz sorulara bakın; sorulan sorular gündemin tamamen dışında olan konular. Esasen…

ORHAN DÜZGÜN (Tokat) – Bir dahaki sefer sorarız sana ne soracağımızı, merak etme!

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Bir dakika.. Bir dakika… Dinlerseniz…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Öğretmenler Günü nasıl gündemin dışında oluyor ya?

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Öğretmenler Günü’yle ilgili konuşuluyor.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Bir dinlerseniz…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ne demek gündemin dışında? Öğretmenler Günü’nü kutluyoruz.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Bir dinleyin, biz sizi dinliyoruz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Tabii, batıyor Öğretmenler Günü size!

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – İşte, onu anlatacağım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, siz kürsüdeki hatibi buradan azarlama hakkını nasıl veriyorsunuz?

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Beyefendi, biz sizi dinledik. Nezaket çerçevesinde görüşlerimizi arz ediyoruz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – “Alakasız soru” diyorsunuz, öyle şey olur mu o zaman?

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Dinleyin o zaman. 59’uncu maddede -Öğretmenler Günü veya çeşitli konularla ilgili eğer Genel Kurulun bilgisine sunulacak bir konu varsa- düzenlenmiş, “3 kişiye söz verilir.” diyor.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Onu da kaldırın! Onu da kaldırın!

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Onun dışında, kanunla ilgili bir söz söyleyecekseniz, soru-cevap bölümü var.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ya size göre milletvekilleri hiç konuşmasa daha iyi!

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Sözlü sorular var, sorusuna cevap alamayan milletvekiline söz hakkı tanınıyor.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Onu da engelliyorsunuz.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Şimdi, Başkanımızın bu 10 kişiye bir dakikalık uygulamasının dışındaki uygulama…

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Ne dokundu size, ne dokundu? Konuşulanlardan ne dokundu?

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – …bugüne kadarki kendi uygulamasıyla da çelişmektedir. Bu yönüyle bir karşı çıkıyoruz. Yoksa, 10 kişiye birer dakika versin…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Hiç kimseye söz verilmeyenlerin yerine say 20’yi.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – …arkadaşlarımız konuşmalarını yapsınlar.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Bu niye rahatsız ediyor sizi?

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Soru sormak istiyorsanız, 81’inci maddeye göre her maddenin sonunda yapıyoruz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – 60’a göre de söz istiyoruz işte!

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Sözlü sorularda burada her hafta sayın bakanlara soru soruyorsunuz. Elbette, en doğal hakkınız, buna da saygı duyuyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Hiç saygı duymuyorsunuz!

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Ama, Sayın Başkan…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Hiç saygı duymuyorsunuz!

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Sorularınızın içeriğine saygı duymayabilirim ama soru sorma hakkınızı sonuna kadar savunuyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – O zaman niye aleyhte konuşuyorsun? Niye aleyhtesin o zaman?

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Sayın Başkanım, tutumunuz bu yönüyle kendi uygulamalarınızla çelişki arz ettiği için, uygulamada birlik ilkesi gereği, bu tutumunuzun yanlış olduğunu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kubat.

Şimdi, lehinde Sayın Korkmaz’a söz vereceğim, önce o istemiş söz olarak.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Vural konuşacak.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, ben konuşacağım.

BAŞKAN – Sayın Vural’a devrediyorsunuz.

Buyurunuz Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, Sayın Başkan, şu anda televizyonda bizleri izleyenlerin aslında bu tartışmanın ne olduğunu da bilme hakkı var. Neyi tartışıyoruz şu anda? Yani, AKP Grubunun bir uygulamayla ilgili ortaya koyduğu bu tavrın aslında amacı ve hedefi nedir? 24 Kasım Öğretmenler Günü. 24 Kasım Öğretmenler Günü ile ilgili grup adına -ben olmadığım zaman ki Sayın Nevzat Korkmaz burada bulunduğunda grubu temsile yetkili olduğunu ifade etmiştim- 24 Kasımı kutlayacağız. 24 Kasımı kutlamakla ilgili söz verdiniz, “Vay efendim niye söz veriyorsunuz?” İncir çekirdeğini bile doldurmayacak bir tutum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Öğretmen düşmanı bunlar, öğretmen düşmanı.

OKTAY VURAL (Devamla) – Yani, ne mahzuru var ya? Efendim, milletvekilleri birer dakika soru soruyormuş, on dakika… Müsaade edin de bu milletvekilleri soru sorsun ya! Ne olur on dakika, on beş dakika, yirmi dakika… Dün bulunamadığınız için Meclis toplanamadı.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Yine yoklar.

OKTAY VURAL (Devamla) – Yani, ne gereksiz bir tartışma, ne gereksiz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – AKP sıralarında 25 kişi yok.

OKTAY VURAL (Devamla) – Yani, dolayısıyla, bu tartışmayı gerçekten lüzumsuz görüyorum ben. Sayın milletvekillerinin de böylesine bir tartışmayla bu kadar vaktini almanın… Diyorsunuz ki “Uygulamada birlik.” E, peki, Sadık Yakut’a niye demiyorsunuz, “Niye 10 kişiye vermiyorsun?” diye. Hani uygulamada birlikti?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Onların yaptıkları doğru tabii.

OKTAY VURAL (Devamla) – Çünkü, biz, grup başkan vekilleri, Meclis Başkanı riyasetinde yaptığımız toplantıda, 10 kişiye söz verilmesi konusunda karar aldık ya! Ya, gerçekten bu kadar susturmak, bastırmak… Konuşma, sorma! Ne konuşacağını, ne yapacağını tartışamazsınız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çünkü yolsuzlukları çok, yolsuzlukları.

OKTAY VURAL (Devamla) – Yani, dolayısıyla, bu konuda biraz daha hürriyetçi takım… Yani, burası, kimsenin memurunun olduğu, milletvekillerinin olduğu yer değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi. Sayın Başkan da bu yetkiye binaen… Milliyetçi Hareket Partisinin bu konuda, 24 Kasımla ilgili bir söz söylemesinden neden rahatsızlık duyuluyor ya, niye rahatsızlık duyuluyor? Yani, saygı gösterilmesi gereken bir… Grup adına veriyor, bundan rahatsızlık duymamak lazım.

Bu bakımdan, Sayın Başkan, sizin nezaket göstererek bu konuda, 24 Kasımla ilgili bir açıklamanın grup adına yapılmış olmasına izin vermeniz yani son derece normaldir.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Takdire şayandır.

OKTAY VURAL (Devamla) – Bunu ortadan kaldırmanın, susturmanın ve bu konuda bir usul tartışması açmanın çok gereksiz olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan, tutumunuzun lehinde olduğumu ifade ediyorum. Bu çerçevede ben Grup Başkan Vekili olarak, daha önce varılan mutabakat çerçevesinde, 24 Kasımla ilgili grubumun düşüncelerini aktarmak için yerimizden, benim tayin edeceğim bir milletvekiline söz vermenizi istirham ediyorum.

Teşekkür ederim.

Saygılarımla.(MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, herhâlde bizim gruba da söz vereceksiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi için ifade ediyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Elitaş, tutanağa geçirtiniz.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

19.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bugün gündem dışı 3 kişiye söz verdiniz. Cumhuriyet Halk Partili milletvekili 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün ehemmiyetiyle ilgili bir konuşma yaptı. AK PARTİ’li milletvekili de 24 Kasım Öğretmenler Günü’yle ilgili bir konuşma yaptı. Ama, her ne hikmetse, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu unutmuş Öğretmenler Günü’nü…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ne alakası var?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –…tarihî eserlerle ilgili konuşma yapıyor. Sonradan aklına geliyor, yerinden bir şeyi ifade ediyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Neyi konuşacağımızı sana mı soracağız ya? Ne konuşacağımızı sen mi belirleyeceksin arkadaş? Toplumdaki faşizm adım adım Meclise geliyor Sayın Başkan. Bu onun göstergesidir Mustafa Bey.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burada konuşan milletvekili, eğer Öğretmenler Günü adına yapmış olsaydı bu olurdu. (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen, anlayamıyorum Sayın Elitaş, duyamıyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Hiç yakışmıyor, çamur atmak hiç yakışmıyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Benim itirazım şu…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ayıp bir şey!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen sus, ayıp etme, sus!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Bu ayıp bir şey!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ayıp etme, sus, herkese laf atıyorsun.

Benim itirazım şu: Bir kişiye 2 kere söz veremezsiniz diyorum.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Grup adına alıyor ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Konuştu, yakışıksız bir şekilde bu Hükûmetin Bakanına, AK PARTİ Grubuna mensup bir milletvekiline hakaret etti, müsaade ettiniz. Arkasından “Öğretmenler Günü’yle ilgili grup adına açıklama yapıyorum.” diyor. Başkasına söz verebilirdiniz ama bir kişiye 2 kere söz vermeniz yanlış bir iştir, bunu arz etmek istiyorum…

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Söz verseydi 10 defa konuşmuştu ya.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - …ve tutumunuz Meclis Başkanlığı uygulamalarına aykırıdır.

BAŞKAN – Söylediniz efendim tutumum hakkında ne düşündüğünüzü.

Sayın Elitaş, gündem dışı sözlerin…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani, gündem dışı sözlerin, gündem dışı konuşmaların takdiri, o birleşimi yöneten Meclis Başkan Vekiline aittir.

BAŞKAN – Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Arkadaşlar herhâlde talimat gitmeden konuşma yapamayacakları için söylüyor. Bu konuda daha önce vaki bir müracaat üzerine sayın milletvekilim takdir edilmiştir. Dolayısıyla, çok istiyorsanız öğretmenlerle ilgili şeyi, araştırma önergesi geliyor, hodri meydan; hep birlikte kabul edelim, konuşalım üzerinde. Hadi bakalım!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Hodri meydan!” diyenlerin nerede olduğunu gördük.

BAŞKAN – Sayın Vural, teşekkür ederiz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen git Kürdistan’ı konuş Barzani’yle! Sen git Kürdistan’ı inşa et Barzani’yle!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir konuya netlik getirmek istiyorum. Lütfen dinlerseniz… Sakin olup lütfen dinlerseniz…

OKTAY VURAL (İzmir) - Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! Coğrafyamıza “Kürdistan” ismi verdiriliyor.

BAŞKAN – Lütfen… Lütfen… Sayın Vural, lütfen… Beni bir dakika dinlerseniz, lütfen…

 

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre yerinden 20 kişiye ve aynı kişiye 2 kez söz vermesi uygulamasının doğru olup olmadığı hususunda Başkanın tutumu hakkında (Devam)

 

BAŞKAN – Şimdi, bakınız, -burada bunu tekrar etmek istemiyorum, herkesin bildiğini varsayıyorum- gündem dışılar kişiler adına alınmıştır, kişilerin milletvekilleri olarak sözleridir. Grup başkan vekilleri grup adına konuşurlar. Bunu Sayın Elitaş en iyi şekilde bilir. Gündem dışılarda bir şey söylenmiş olsa bile bu Mecliste defaatle grup başkan vekilleri o konu hakkında grubu için, grubu adına konuşmalar yapmıştır.

Şimdi, 20 kişiye ben neden söz verdiğime gelince -tutumumda bir değişiklik yapmayacağımı beyan ediyorum ve neden 20 kişiye söz verdiğimi de açıklama gereği duyuyorum şimdi- Cemil Çiçek’le, Sayın Meclis Başkanımızla yaptığımız Meclis başkan vekilleriyle olan bir toplantıda… Biliyorsunuz hepiniz, milletvekillerinin her zaman bu Genel Kurulda istedikleri anda bir dakika söz söyleme talepleri ve hakları vardır, İç Tüzük’te yazar bu. Herhangi bir şeyi açıklamak isteyebilirsiniz, herhangi bir şeyde bir soru sormak isteyebilirsiniz ve o zaman orada alınan kararda şöyle bir karar çıktı: Meclis başkan vekilleri, milletvekillerinin, gündeme geçmeden önce o Genel Kurulda olası bazı şeyleri söylemek isteyebilirler diye 20 kişiye… Bu da neden 20 kişi? Çünkü, hatırlayınız, İç Tüzük’te şöyle bir hüküm vardır: “Gündem dışı konuşmalar beş dakika, Hükûmetin cevabı yirmi dakikadır.” Bu, bir Hükûmet üyesinin cevabı kadar bir süre, yirmi dakika olduğu için böyle karar verildi. Ben bu karara baştan beri 20 kişi olarak uydum, bazen bu 22’ye çıktı çünkü ben milletvekillerinin söz hakkına Genel Kurulda her zaman saygılı olmuşumdur ve onların konuşma hakkını savunmuşumdur, bunun içindir ve bunun tartışma konusu yapılmasını, doğrusu Genel Kurulda söz söyleme özgürlüğüne karşı bir davranış olarak niteliyorum ve doğrusu bu konudan üzüntü duyduğumu belirtiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, tutanaklara geçti “20 kişi” dediniz.

BAŞKAN – Şimdi, Başkanlığın Genel Kurula sunuşlarına geçiyorum.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, efendim, özür diliyorum, Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Grup Başkan Vekili bana “Yakışıksız bir konuşma yapmıştır.” diyerek sataşmada bulundu. Söz istiyorum efendim.

ENVER ERDEM (Elâzığ) - Öncelikle onu düzeltelim de.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yakışıklı olduğunu anlatacak efendim!

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Mustafa Bey’in ne kadar yakışıksız konuşma yaptığını söyleyecek.

BAŞKAN – Evet, buyurunuz, söyleyiniz.

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; keşke böyle bir tartışma başlamamış olsaydı. Gerçekten çok büyük bir samimiyetle söz istedim, hatta diğer milletvekillerine de izahatta bulunarak söz istedim. Yani, bizim amacımız 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlamaktı. Ne diyecektim ben? Yani, bundan mı korktunuz? Eğitimi yapboz tahtasına çevirdiğinizi söyleyeceğim diye mi korktunuz? 5 defa Millî Eğitim Bakanı değiştirip her Millî Eğitim Bakanının bir öncekini âdeta yalanlamasını söyleyeceğim diye mi korktunuz? Biz bunları söylemek için milletten yetki aldık. Neden korkuyorsunuz?

Çıktınız orada dediniz ki: “Efendim, Sayın Arınç hakkında yakışıksız konuştu.” Benim orada yerimden söz aldığım ve ifade ettiğim bütün cümleler bizzat Sayın Arınç’ın ifade ettiği sözler. O zaman siz Sayın Arınç’tan da özür dilemelisiniz “Çok yakışıksız konuştunuz.” demeniz lazım. Benim orada kendimin uydurduğu bir şey yok ki.

Bakın, bu tavrınızla Türkiye Büyük Millet Meclisinin zamanını alıyorsunuz. Bu bir vebaldir. Dün Türkiye Büyük Millet Meclisini toplayamadınız, bugün de yerimden bir dakika konuşarak bitecek bir mevzuyu uzattıkça uzatıyorsunuz. Bakın, Grup Başkan Vekili olarak sizin yapmanız gereken muhalefetin sözüne engel çıkarmak değil. Eğer becerebiliyorsanız grubunuzu toplayın, grubunuzla burada iktidar partisi gibi davranın. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak neyin yakışıp neyin yakışmadığını, Sayın Elitaş, sizden öğrenecek değiliz. Hatta sizin bir önceki dönemde daha önce nezaketen centilmenlik anlaşmalarına bile uymadığınızı, gece yarısı baskınlarla kanun çıkartmaya çalıştığınızı bu Meclis çok iyi biliyor. O yüzden, bu kelimeyi kullanmadan önce bir gargara yapmanız lazım.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın hatip, en son cümlesinde gargara yapmam gerektiğini ifade etti.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet. Ne var bunda?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Arınç’tan da özür dilemem gerektiğini ifade etti, izin verirseniz söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

 

2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İktidarı konuşturmamak üzere, muhalefet de şu anda öyle bir noktada ki yani muhalefet ağzına geleni söyleyecek...

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İktidarda da konuşan adam olmayınca Mustafa Elitaş konuşacak, başka konuşan yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – ...iktidar da bu konuyla ilgili bir şeyi ifade ettiği zaman rahatsız olacaklar. Yani çelişki içerisinde bulunmayın, Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Konuşan milletvekillerini televizyonlarda yasaklıyorlar.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bunlar Arınç’ın sözleri.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, burada, İç Tüzük’ümüzde açık ve net. Biraz önce konuşan arkadaşımız, İç Tüzük Uzlaşma Komisyonunda bulundu. Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde konuşan hatiplerin şahsiyetle ve şahsiyatla uğraşamayacağıyla ilgili ve o konuda da müeyyidelerin olması gerektiği konusunda da karar verildi, uzlaştığımız bir kararı verdik.

Siz, bir bakanın yaptığı açıklamaları, kalkıp da “Özgül ağırlığı şuydu, buydu.” diye ifade edip, onu rencide etme hakkına sahip değilsiniz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, bu kendi ifadesi; o benim cümlem değil, o kendi ifadesi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Aynı Parlamento içerisinde bulunan bir milletvekilinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan milletvekillerinin birbirlerini itibarsızlaştırması görevi değildir.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başbakana söyleyeceksiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde bulunan milletvekillerinin birbirlerinin itibarlarını yükselterek bu Parlamentonun itibarını yükseltmesi de önemlidir.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – En büyük itibarsızlaştırmayı siz yapıyorsunuz Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani iktidar, muhalefetin sözlerine hiç karışmıyor, edep ve terbiye içerisinde her şeyi söyleyebilirsiniz. Eleştiri hakkı sonsuzdur, onu yapabilirsiniz, hiçbir eleştiriye itiraz etmiyoruz ama yaptığınız konuşmalar millet huzurunda takdir ediliyor. On bir yıldır iktidarız. Yedi seçim ve referandum görmüş bir iktidar, her dönemde de oylarını artırarak gelen iktidar, iktidarın yaptığı işlemlerin ve eylemlerin ne kadar doğru olduğunun tescili, muhalefetin yaptığı söylemlerin de ne kadar yanlış olduğunun belgesi olarak ortaya çıkıyor. Fazla bir zaman kalmadı, Mart 2014 seçimleri var.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Muhalefetin oyu sizin oyunuzdan fazladır efendim!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Orada herkes neyin ne olduğunu görecek. Onun için muhalefet kendisine çekidüzen vermeli. Altını çiziyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Türk milletini illüzyonist bir şekilde aldattınız!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …maalesef, Türkiye’nin sorunu muhalefet sorunudur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Muhalefet sorunu var çünkü muhalefeti yaşatmak istemeyen bir iktidar var. Kendi içindeki muhalefeti bile yaşatmıyor, kendi milletvekillerine bile baskı kuruyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, sessiz olalım.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri ayrı ayrı okutacağım. İkinci sırada okutacağım Meclis araştırması 500 kelimeden fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisi’nde yer alacaktır.

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ve 21 milletvekilinin, cami restorasyonları ile ilgili yolsuzluk iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/786)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Cami restorasyonlarında yapılan yolsuzlukların araştırılarak alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) İhsan Özkes                                       (İstanbul)

2) Ramazan Kerim Özkan                       (Burdur)

3) Osman Aydın                                     (Aydın)

4) Veli Ağbaba                                       (Malatya)

5) Arif Bulut                                          (Antalya)

6) Erdal Aksünger                                  (İzmir)

7) Tolga Çandar                                     (Muğla)

8) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                   (İstanbul)

9) Kazım Kurt                                        (Eskişehir)

10) Ali Rıza Öztürk                                 (Mersin)

11) Mehmet Hilal Kaplan                        (Kocaeli)

12) Ali Serindağ                                    (Gaziantep)

13) Mahmut Tanal                                  (İstanbul)

14) Ali Sarıbaş                                      (Çanakkale)

15) Ahmet İhsan Kalkavan                      (Samsun)

16) Emre Köprülü                                   (Tekirdağ)

17) Mehmet Şeker                                  (Gaziantep)

18) Durdu Özbolat                                  (Kahramanmaraş)

19) Mevlüt Dudu                                    (Hatay)

20) Kadir Gökmen Öğüt                          (İstanbul)

21) Mehmet Ali Ediboğlu                        (Hatay)

22) Bülent Tezcan                                  (Aydın)

Gerekçe:

Türkiye'de tarihî, kültürel ve turistik önemi haiz birçok cami bulunmaktadır. Her geçen yıl artan cami sayılarıyla birlikte tarihî camilerin de bakım ve onarım ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Bu gibi hizmetlerin yerine getirilmesi bazı camilerde Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle, vakıf eseri olan camilerde ise Vakıflar Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilmektedir. Bunların dışında cami dernekleri, vakıfları ya da cami cemaatleri tarafından yapılan tadilatlar da mevcuttur.

Diyanet İşleri Başkanlığının en son verilerine göre toplam 85 bin civarında olan cami sayısı ve ecdat yadigârı camilerin de bir hayli oluşu, bu alanda yapılan restorasyonların hacminin büyüklüğünü göstermektedir. Her yıl artan cami sayıları aynı zamanda restorasyon ihtiyacı doğan cami sayılarını da artırmaktadır. Cami restorasyonları alanında milyonları bulan maliyetler nedeniyle giderek ilgi ve alakanın yoğunlaştığı bir sektör oluşmaya başlamıştır.

Yine Diyanet İşleri Başkanlığı verilerine göre, 1 Ocak 2002'den 1 Ekim 2011'e kadar, ülke genelinde 1.330 camide tadilat ve tamirat yapıldığı görülmektedir. Bu camilerin 212 tanesi Vakıflar Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde olan vakıf eseri camilerdir. Cami dernekleri, vakıfları ve cemaatleri tarafından yapılan tadilatlarla ilgili resmî bir kayıt tutulmadığı görülmektedir.

Son yıllarda cami restorasyonlarında meydana gelen artış ve özellikle tarihî camilerin yüksek maliyetli restorasyon işlemleri yolsuzluk iddialarını da beraberinde getirmiştir. Ancak bu iddiaların gerektiği gibi üzerine gidilmediği yönünde, kamuoyunda ciddi şüpheler oluşmaktadır. Son olarak Diyarbakır'da Vakıflar Bölge Müdürlüğünün ihalesiyle restorasyonu yapılan Ulu Cami ve Hazreti Süleyman Camii’nde yapıldığı iddia edilen usulsüzlük iddiaları basında da genişçe yer almış ve kamuoyunun gündemine gelmiştir. Yine, Manisa'da 2005, 2006, 2007 yıllarında sözleşmeleri yapılan 7 caminin (Merkez Hüsrev Ağa Camisi-Türbesi, Demirci Yakup Çelebi Camisi, Kula Emre Köyü Camisi, Defterdar Mahmut Efendi Camisi, Merkez Seyit Hoca Mescidi, Hafsa Sultan Camisi, Merkez Muradiye Camisi) onarımında toplamda 1 milyon 619 bin 681 TL tutarında iş, hiç yapılmadığı hâlde, müteahhitlere 2 milyon 821 bin 068 TL ödendiğiyle ilgili iddialar ortaya çıkmıştır. Bunların haricinde de yine zaman zaman cami restorasyonlarında yapılan yolsuzluklarla ilgili medyada haberler yer almıştır.

Anlaşılacağı üzere cami restorasyonlarıyla ilgili konularda daha duyarlı olunması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu hizmetlerin daha titizlikle yerine getirilmesi ve ortaya çıkan yüksek tutardaki restorasyon maliyetlerinin kontrol edilmesi gerekmektedir. Cami restorasyonlarında meydana gelebilecek yolsuzluklarla ilgili kamuoyunun hassaslığı dikkate alınmalıdır. Camiler toplumun en hassas olduğu dinî mekanlardır. Halkın bağış ve katkılarıyla yapılan bu mekânların her türlü olumsuzluklardan uzak tutulması ve meydana gelen yolsuzlukların hızla aydınlatılarak kamuoyunun bilgisine sunulması gerekmektedir.

Yukarıda sunulan ve araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri uyarınca, cami restorasyonlarında yapılan yolsuzlukların araştırılarak alınacak tedbirlerin belirlenmesi için Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

 

2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve 23 milletvekilinin, ülkemizde biyoyakıtların üretiminde ve kullanımındaki eksikliklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/787)(x)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'nin petrol ihtiyacının yüzde 90’dan fazlası ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Biyoyakıt kullanım zorunluluğu ile yerli tarım ürünlerinden elde edilecek biyoyakıtlar enerjide dışa bağımlılığın dolayısı ile cari açığın azalmasına katkıda bulunacak, yarattığı istihdam ve katma değer ile kırsal kesimde refah düzeyini artıracaktır. Bununla birlikte tohum, ilaç, gübre sektörlerinin yanı sıra ulaştırma sektörü, mekanizasyon, sanayi ve yan sanayi sektörlerinde iş hacminde genişleme ve ilave vergi imkânları yaratılmış olacaktır. Ayrıca, bugünün teknolojisi ile üretilen biyoyakıtların ülkemizde kullanım yolunun açılması, gıda dışı ham maddelerin kullanıldığı ileri kuşak biyoyakıt teknolojilerinin gelişimine de katkı sağlayacaktır. EPDK kararı gereğince 1 Ocak 2014 tarihi itibari ile yüzde 1,1, Ocak 2015 tarihi itibari ile yüzde 2,1, Ocak 2016 tarihi itibari ile yüzde 3 biyodizelin motorinle harmanlanarak kullanma zorunluluğu getirilmiş olması, yine 1 Ocak 2013 tarihi itibariyle yüzde 2, 1 Ocak 2014 tarihi itibariyle yüzde 3 yerli tarım ürünlerinden üretilmiş biyoetanolün benzinle harmanlaması kararlaştırılmıştır. Ülkemizde, biyoetanol kurulum kapasitesi benzin tüketimimizin yüzde 7’sini karşılar durumda olmasına rağmen üretimimizin yüzde 1’in altında olmasının nedenleri ve gelecek yıllarda üretimin arttırılması için yapılması planlanan faaliyetlerin neler olduğunun tespiti açısından konunun araştırılması gerekliliği doğmuştur. Bu bağlamda Anayasa’mızın 98’inci maddesi, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince araştırma komisyonu kurularak sorunun araştırılmasını arz ve talep ederiz.

1) Haydar Akar                                                         (Kocaeli)

2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      (İstanbul)

3) Namık Havutça                                                     (Balıkesir)

4) Osman Aydın                                                        (Aydın)

5) Mehmet Hilal Kaplan                                            (Kocaeli)

6) Ramazan Kerim Özkan                                          (Burdur)

7) Veli Ağbaba                                                         (Malatya)

8) Ali Serindağ                                                         (Gaziantep)

9) Arif Bulut                                                             (Antalya)

10) Erdal Aksünger                                                   (İzmir)

11) Ali Rıza Öztürk                                                   (Mersin)

12) Tolga Çandar                                                     (Muğla)

13) Kazım Kurt                                                         (Eskişehir)

14) Mahmut Tanal                                                     (İstanbul)

15) İhsan Özkes                                                       (İstanbul)

16) Ali Sarıbaş                                                         (Çanakkale)

17) Ahmet İhsan Kalkavan                                         (Samsun)

18) Emre Köprülü                                                     (Tekirdağ)

19) Mehmet Şeker                                                    (Gaziantep)

20) Durdu Özbolat                                                    (Kahramanmaraş)

21) Mevlüt Dudu                                                       (Hatay)

22) Kadir Gökmen Öğüt                                             (İstanbul)

23) Mehmet Ali Ediboğlu                                           (Hatay)

24) Bülent Tezcan                                                    (Aydın)

Gerekçe:

Biyoetanol, şekerli ve nişastalı bitkilerden elde edilen benzinle harmanlanarak kullanılabilen bir yakıttır. 2010 yılında, sadece biyoetanol sektörü tarafından ABD ekonomisine 53,6 milyar dolarlık katma değer yaratılmış, hanehalkı gelirinde 36 dolarlık artış sağlamıştır. Ülkemizde, biyoetanol sektöründe mevcut durumda 3 üretim tesisi bulunmaktadır. Bununla birlikte Eskişehir Şeker Fabrikası alkol üretim tesisinde de yakıt alkolü üretimine dönük yatırım yapılmıştır.

Türkiye'de kurulu yakıt alkolü üretim kapasitesi yıllık 149,5 milyon litredir. Bunun  yüzde 56'lık kısmı, 84 milyon litre ile bir çiftçi kuruluşu olan PANKOBİRLİK çatısı altında yer alan Konya Şeker Tic. ve San. AŞ.'ye aittir.

Ülkemiz şartlarında biyoetanol üretiminde en verimli ham madde şeker pancarıdır. Şöyle ki: 1 hektar alanda yetiştirilen şeker pancarı ile 6.600 litre yakıt etanolü elde edilirken, 1 hektar mısırdan 3.400 litre, 1 hektar buğdaydan 3.100 litre yakıt etanolü elde edilmektedir.

Biyodizel, yağlı tohumlu bitkilerden ve atık bitkisel ve hayvansal yağlardan elde edilen bir biyoyakıttır. Motorinle her oranda (örn: B2, B5, B30 vb.) harmanlanarak kullanıldığı gibi motorin yerine yüzde 100 biyodizel kullanımı da mümkündür. Ülkemizde geçtiğimiz yıllarda 56 adet lisanslı biyodizel tesisi ve yaklaşık 1,5 milyon ton kurulu kapasite olmasına karşılık, ham madde üretimindeki plansızlık nedeniyle bugün üretim yapan sadece birkaç tesis bulunmaktadır. 2010 yılı motorin tüketimimizin yaklaşık 14 milyon ton olduğu ve her yıl arttığı dikkate alındığında 2014 yılında yaklaşık 160-170 bin ton biyodizele ihtiyaç duyulacaktır.

Biyoyakıt kullanım zorunluluğu ile yerli tarım ürünlerinden elde edilecek biyoyakıtlar enerjide dışa bağımlılığın dolayısı ile cari açığın azalmasına katkıda bulunacak, yarattığı istihdam ve katma değer ile kırsal kesimde refah düzeyini artıracaktır. Ayrıca, bugünün teknolojisi ile üretilen biyoyakıtların ülkemizde kullanım yolunun açılması, gıda dışı ham maddelerin kullanıldığı ileri kuşak biyoyakıt teknolojilerinin gelişimine de katkı sağlayacaktır.

Bu bağlamda, ülkemizin kalkınması, gelişmiş ülkelerin yaşam standartlarının sağlanması için gerekli tedbirlerin alınması ve yeni istihdam alanlarının oluşturulması amacıyla, ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarından olan biyodizel ve biyoetanolün üretiminde ve kullanımındaki eksikliklerin giderilmesi için Meclis araştırması açılmasını gerekmektedir.

 

3.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 23 milletvekilinin, kadınların iş gücüne katılımının ve iş hayatında karşılaştıkları sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/788)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Ülkemizde kadınların iş gücüne katılımı gerek kendileri gerekse aile ve toplumsal kalkınma için önemli olduğu kabul edilmekle birlikte düşüktür ve yıllara göre sürekli bir azalma göstermektedir. TÜİK'in verilerine göre; 2010'da iş gücünün 18 milyon 257 bini erkek, 7 milyon 383 bini kadınlardan oluşmuştur. Evli kadınların istihdam oranı yüzde 24,2 iken hiç evlenmemiş kadınların oranı yüzde 28,3. Kadınlarda, iş gücüne dâhil olmama nedeni yüzde 62 oranında ev işleri ve çocuk olarak gösterilmektedir.

Son yıllarda kadınların iş gücüne katılımını sağlamak amacıyla çocuk bakımı ile ilgili önemin artması, bu nedenle de çocuk bakımının sağlanmasında devletin ve ailenin rolü, önemini artırmaktadır.

Kadının küçük bir çocuğa bakarken aynı anda iş gücü piyasasında yer alması neredeyse imkânsızdır. Dolayısıyla, anne çalışıyorsa o işteyken çocuğuna bir başkasının bakması gerekir. Gelişmiş toplumlarda çocuk bakımı ve eğitimi ile ilgili kurumların yaygın oluşu annenin bu sorununu önemli ölçüde azaltmaktadır. Ancak, ülkemizde özel ya da kamuya ait bu kurumlar yetersiz olduğu için, çalışan anneler doğumdan sonra ya çalışma hayatına son vermekte ya da çocuk bakımlarını genelde diğer aile fertleri, komşu, akraba gibi üçüncü şahıslar aracılığı ile sağlamaktadır. Tercihini devlet güvencesinde yapmayan ailelerimizin bakıcı tutmaları kimi zaman toplumda infiale yol açacak üzücü olaylara neden de olabilmektedir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığınca 1 Haziran-31 Aralık 2010 tarihleri arasında toplam 20.021 denetim gerçekleştirilmiştir. 1 Haziran-31 Aralık 2010 tarihleri arasındaki denetimlerde, 100’den fazla kadın işçi çalıştıran 157 iş yerinden 91'inde emzirme odası kurulması, 66'sında kreş açılması gerekirken, 32 iş yerinde emzirme odası kurulmadığı, 27 iş yerinde kreş açılmadığı tespit edildi, 1 iş yerine idari para cezası verildi. 2009 yılında yapılan denetimlerde ise 100’den fazla kadın işçi çalıştıran 337 iş yerinden 188'inde emzirme odası kurulması, 159'unda kreş açılması gerekirken 114 iş yerinde emzirme odası kurulmadığı, 112 iş yerinde kreş açılmadığı tespit edildi. 9 iş yerine idari para cezası verildi. Bu bilgiler göstermektedir ki, mevzuatımızda iş yerlerinin kreş açması için gerekli düzenlemeler yapılmış olmasına rağmen sorunun yeterli düzeyde çözümlenemediği ortadadır.

Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bilhassa kadınlarımıza "Sizden 3 çocuk yapmanızı istiyorum." diyerek seslendiği hatırlanacak olursa ve bu kadınlarımızın çalışma hayatında bulunan kadınlarımız olduğu düşünülürse, çocuk yaptığı takdirde bu çocuğa nasıl bakacağı, nasıl büyüteceği hususunda annelerin büyük zorluklar içinde olduğu önemli bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Bir çocuğunu dahi nasıl yetiştireceğinden ümitsiz olanlar, değil 3 çocuk 1 çocuk yapmaktan bile kaçınmaktadırlar. çünkü çalışan annenin çocuğunun barınabileceği kreş sorunu son derece önemli ve çözüm bekleyen bir soruna dönüşmüştür.

Anayasa’nın 41’inci maddesi ile ailenin korunması ve çocuk hakları hüküm altına alınmıştır. Türkiye'de de kadınların iş gücü piyasasından çekilmeden, doğumdan sonra da çocuk bakımı yaptırarak piyasada çalışmasını sürdürebilmesi sağlanmalıdır. Devletin çocuk bakımı maliyetini düşürücü politikalar uygulaması ve kadınlarımızın iş gücüne katılım oranını artırması bakımından önemli bir politika olacaktır.

Kadınlarımızın iş gücüne katılımlarının artırılması, çalışan kadınlarımızın yaşadıkları olumsuzlukların ortaya çıkarılması, çocuk bakımı ve eğitimi ile ilgili kurumların yaygın olmayışının nedenlerinin kapsamlı olarak araştırılmasını talep eder, Anayasa’nın 98, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğinin yapılmasını arz ederiz.

 

1) Namık Havutça                                                     (Balıkesir)

2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      (İstanbul)

3) Haydar Akar                                                         (Kocaeli)

4) Ramazan Kerim Özkan                                          (Burdur)

5) Kazım Kurt                                                           (Eskişehir)

6) Osman Aydın                                                        (Aydın)

7) Ali Rıza Öztürk                                                     (Mersin)

8) Veli Ağbaba                                                         (Malatya)

9) Arif Bulut                                                             (Antalya)

10) Erdal Aksünger                                                   (İzmir)

11) Tolga Çandar                                                     (Muğla)

12) Mehmet Hilal Kaplan                                           (Kocaeli)

13) Mahmut Tanal                                                     (İstanbul)

14) Ali Serindağ                                                       (Gaziantep)

15) İhsan Özkes                                                       (İstanbul)

16) Ali Sarıbaş                                                         (Çanakkale)

17) Ahmet İhsan Kalkavan                                         (Samsun)

18) Emre Köprülü                                                     (Tekirdağ)

19) Mehmet Şeker                                                    (Gaziantep)

20) Durdu Özbolat                                                    (Kahramanmaraş)

21) Mevlüt Dudu                                                       (Hatay)

22) Kadir Gökmen Öğüt                                             (İstanbul)

23) Mehmet Ali Ediboğlu                                           (Hatay)

24) Bülent Tezcan                                                    (Aydın)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben bir konuyu arz etmek istiyorum efendim. Başkanlığın sunuşlarında uzun zamandan beri yer almayan bir konuya temas etmek istiyorum.

Şimdi, Mustafa Elitaş’a soruyorum: Şimdiye kadar Tayyip Erdoğan’la, bakanlarla yurt dışına gittin mi, gitmedin mi? Şimdi, Recep Erdoğan şu anda Moskova’ya gitti, Bülent Arınç Amerika’ya gitti. AKP’li milletvekillerinden buna iltihak edenler var mı, yok mu?

Bakın, Anayasa’nın 82’nci maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri hükûmetin yani yürütme organının emrine girecek bir görev alamazlar ancak altı ayı aşmamak suretiyle bir görev kabul etmeleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin iznine bağlı. Bu, Anayasa’nın 82’nci maddesi çok açık. Öteden beri, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde başbakan, cumhurbaşkanı, bakanlar yurt dışına gittiği zaman kendilerine refakatçi olarak götürdükleri milletvekilleri için buradan müsaade alıyorlardı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı buraya getiriyordu önergeyi ve bunu Türkiye Büyük Millet Meclisine sunuyordu sunuşlar arasında ama üç senedir Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı bu konuda bir sunuş yapmıyor. Ben biliyorum, uçaklarda görüyoruz giderlerken, bu AKP’li milletvekillerini getiriyorlar, orada harcırah alıyorlar, yevmiye alıyorlar…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hiç kimse harcırah almıyor ya! Yalan söylüyor efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - …devletin uçağına biniyorlar. Ondan sonra, otellerinde yiyorlar içiyorlar, keyiflerine bakıyorlar, karılarını da bazıları yanlarında getiriyor.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu konuda 63’üncü maddeye göre bir usul tartışması açılmasını istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Usulle ne alakası var Sayın Başkan bunun?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Usulle ne alakası var bunun ya!

BAŞKAN – Yani bunun şimdi benim tutumumla ilgili bir durumu yoktur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, hayır, Başkanlığın Meclis gündeminin düzenlenmesine ilişkin efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlığının Meclis gündeminin oluşturulmasına ilişkin konuda istiyorum.

BAŞKAN – E, yani şimdi, biliyorsunuz, bu, Başbakanlık tezkeresi olarak geliyor Meclise ve Başkanlığa…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, olsun ama Anayasa ihlal ediliyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir dakika dinleyiniz ki ben de sizin sorunuza bir cevap vereyim. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlığına bu Başbakanlık tezkereleri geldiği zaman burada, sunuşlarda yer almaktadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Anladım.

BAŞKAN – Şimdi, Başbakanlığın yollamadığı bir şey için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bir usulsüzlük tartışmasını ya da suçlamasını yöneltmek doğru bir şey değildir. Başbakanlıktan geldiği zaman biz burada okutuyoruz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama benim bu konuda zaten…

BAŞKAN – Demek ki Başbakanlık yollamıyor efendim. Bunun cevabını da böyle verebiliriz size.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, hayır, bir dakika… Benim bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına verdiğim soru önergesi var. İki sene oldu, cevaplandırmıyor.

BAŞKAN – Cevaplandırırlar herhâlde efendim şimdi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, bakın, o zaman bana cevap versin. Başbakanlık Anayasa’nın 82’nci maddesini ihlal ediyor, bu konuda tezkereyi göndermiyor. Lütfen bu konuda bir usul tartışması açalım.

BAŞKAN – Bunu burada açamam efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, 63’üncü maddeye göre ısrar ediyorum.

BAŞKAN – Kusura bakmayın Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim ama bu çok…

BAŞKAN – Bunu bu şekilde açamam çünkü siz soru önergesi vermişsiniz, Başkanlık buna cevabını verecektir ve de Başbakanlıktan gelmediği sürece de biz bunu yapamayız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, Sayın Başkan, bakın, Anayasa’nın ihlaline Başkanlık aracı oluyor. Yani bu AKP’li milletvekilleri Anayasa’ya sadakat göstereceklerine, Meclis Başkanı sadakat göstereceğine yemin etti.

BAŞKAN – Siz bunu burada getirdiniz, söylediniz, tutanaklara geçti efendim. Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama yok, usul tartışması açalım, bakalım, bu böyle unutulacak bir konu değil ki. Yani devlet için…

BAŞKAN – Unutmuyoruz efendim. Sayın Genç, bu konuyu tartışmayalım lütfen.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, gündem, usulüne göre düzenlenmiyor, dolayısıyla burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinden giden milletvekilleri, AKP’li milletvekilleri devletin uçağıyla, Hükûmetle gidiyorlar, harcırahlarını alıyorlar, otellerde yatıyorlar fakat buradan gelip -Türkiye Büyük Millet Meclisinden- izin alınmıyor. Anayasa’nın 82’nci maddesine göre Anayasa suçu işleniyor. Bunu burada ifade edelim efendim. 

BAŞKAN – Ettiniz efendim, zaten, tutanaklara da geçti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bu, Başkanlığın da zaten bilgisine ulaşmıştır. Size de cevabını verirler neden öyle olduğunu herhâlde efendim. 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama yani versinler, Meclis Başkanı da versin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Anayasa’nın 82’nci maddesini tahrif ediyor. Sayın Başbakanla giden milletvekillerinin hiçbirisi harcırah almıyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Nereden bilelim? Nereden bilelim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın, Anayasa’nın 82’nci maddesinin ikinci fıkrasını okuyorum: “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, yürütme organının teklif, inha, atama veya onamasına bağlı resmî veya özel herhangi bir işle görevlendirilemez.” Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Hükûmetin, yürütme organının teklifiyle, atamasıyla bir görev üstlenemez konusunu ifade ediyor, refakat etme konusunu ifade etmiyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, yanlış.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Anayasa’yı maalesef yanlış yorumluyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, olur mu?

BAŞKAN – Şimdi, biz burada Anayasa tartışması yapacak değiliz sayın milletvekilleri.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bundan önce bunun örnekleri var.

BAŞKAN – Lütfen…

Sizin sorduğunuz soru önergesine Başkanlık cevap verecektir. Ona göre…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama iki senedir cevap vermiyor.

BAŞKAN – Verir herhâlde efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Nasıl verecek?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bu konuda bir usul tartışması açılmasına gerek olmadığı kanaatindeyim, çünkü gündeme uyma, gündem önceden belli olan gündemle ilgilidir.

Yalnız, Sayın Elitaş’ın dediği konu çok önemli ama burada bir Sayın Milletvekili, Yalçın Akdoğan “Başbakan Başdanışmanı” sıfatını kullanıyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Basın öyle kullanıyor, basın öyle kullanıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla burada kendisinin…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Genel Başkan Danışmanıdır. Basın öyle kullanıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – …ataması yapılmamış bir görevi, bir unvan gaspı var ya da…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır efendim; Sayın Başkan, basın öyle yorumluyor, Genel Başkan Danışmanıdır.

OKTAY VURAL (İzmir) – …atanmış görev yapıyor. Bu konuda Meclisten çıkmış bir karar da yok, bunu da ifade etmek istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Genel Başkan Danışmanıdır.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, benim dediğimi anlamadılar bir kere…

BAŞKAN – Sizin dediğiniz çok net bir şekilde anlaşıldı Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, açık Anayasa ihlali yapılıyor.

BAŞKAN – Siz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Açık bir Anayasa ihlalini engellemeniz lazım.

BAŞKAN – Sayın Genç…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Efendim, böyle bir usul olabilir mi ya? On dakikamızı aldı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, diyor ki orada, Bakanlar Kurulu… Yani Başbakanın bir milletvekilini yanında gezmeye getirmesi yürütmenin emrine girmek değil midir?

BAŞKAN – Sayın Genç, sizin bu görüşleriniz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani refakat mıdır? Bilakis ona bir görev veriyor. Hayır efendim…

BAŞKAN – Sayın Genç, çok teşekkür ederiz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Uyuşturucuların avukatlığını yapanlara sor sen onu!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Uyuşturucunun avukatlığını yapan sensin Mustafa!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Uyuşturucu kaçakçılarının avukatlığını yapanlara sor sen onu!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Avukatlık yapan sensin!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tutanaklarda var tutanaklarda.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ve burada Mustafa, kendi Anayasa suçunu işliyor. Kendisini birkaç defa gördüm efendim.

BAŞKAN –  Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati :15.41

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.58

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, Mardin Milletvekili Erol Dora ve arkadaşları tarafından Türkiye’de hak ihlallerine uğrayan çocukların sorunlarının araştırılması amacıyla 23/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 21/11/2013 Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      İdris Baluken

                                                                           Bingöl

                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

23 Kasım 2012 tarihinde, Mardin Milletvekili Erol Dora ve arkadaşları tarafından verilen (1894 sıra no.lu) Türkiye'de hak ihlallerine uğrayan çocukların sorunlarının araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 21/11/2013 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Lehinde, Mardin Milletvekili Erol Dora.

Buyurunuz Sayın Dora. (BDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün, 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın güvenlik güçleri tarafından 13 kurşunla öldürülmesinin dokuzuncu yıl dönümü. Uğur Kaymaz’ı saygıyla anıyor ve Uğur Kaymaz’ın şahsında öldürülen diğer bütün çocukları da saygıyla anıyor ve bir daha bu tür olayların yaşanmaması için herkesi sorumluluğa davet ediyorum.

Uğur, 21 Kasım 2004 tarihinde, Mardin’in Kızıltepe ilçesinde, evlerinin önünde babası Ahmet Kaymaz’la birlikte terörist oldukları gerekçesiyle öldürüldüğünde 5’inci sınıf öğrencisiydi. Evinin önünde öldürüldüğünde ayağında terlikleri vardı. Uğur’u katledenler, 8 Eylül 2012 günü görülen ve son davada meşru müdafaa haklarını kullandıkları gerekçesiyle beraat etmişlerdir. Bu utanç verici kararı bir kez daha kınıyoruz.

İnsan Hakları Derneği Çocuk Hakları Komisyonunun Haziran 2012’de yaptığı açıklamada, son yirmi dört yıl içinde en az 552 çocuğun devlet güçleri tarafından öldürüldüğü, bugünkü iktidar döneminde yani 2002 yılından bu yana öldürülen çocuk sayısı ise 171’dir. Türkiye’de Çocuğun Yaşam Hakkı 2011 Raporu’nda, 2011 yılında devlet eliyle ve devlet önlem almadığı için toplam 815 çocuğun yaşamını yitirdiği belirtilmiştir. Günümüzde ise çocuk ölümleri devam etmektedir. Ölümlerine neden olanlara karşı başlatılan yargı süreçleri adil bir şekilde sonuçlandırılmamaktadır. 2004 yılında 12 yaşında terörist olduğu gerekçesiyle öldürülen Uğur Kaymaz, 2009 yılında koyun otlatırken meydana gelen patlamada hayatını kaybeden Ceylan Önkol, 2011 yılında Roboski köyünden kaçakçılık yapmak için giden fakat savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürülen 19 çocuğun davaları en çarpıcı örneklerdir.

Türkiye’de çocukların uğradığı hak ihlalleri yalnızca yaşam hakkı ihlali anlamında da kalmamaktadır. Adalet Bakanlığının verdiği rakamlara göre, Kasım 2012 tarihinde cezaevlerinde 1.943 tutuklu ve hükümlü çocuk bulunmaktadır. Eğitim, sağlık ve gelişim haklarından yoksun bırakılan bu çocuklar cezaevlerinde de hak ihlallerine maruz kalmaktadırlar. Şubat 2012’de ortaya çıkan Pozantı M Tipi Cezaevindeki tutuklu çocuklara yönelik taciz ve tecavüz olayları cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini gözler önüne sermektedir.

Çocuk işçi sayısına bakıldığında ise yine oldukça sorunlu bir tablo ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de TÜİK’in 2006 istatistiklerine göre, 6-10 yaş grubunda bulunan 16 milyon 264 bin çocuktan yüzde 5,6’sı çalıştırılıyor. Günümüzde bu rakamlar gittikçe artmakta, ayrıca ev içi çocuk emeği ve saniyede çalıştırılan çocuk sayısı da bu artışın içinde yerini almaktadır.

Dünya Çocuk Günü’nde açıklananlara göre ülkemizde 42 bin çocuğun sokakta yaşadığı ancak gayri resmî rakamlara göre 200 bine yakın çocuğun sokakta yaşamını sürdürmeye çalıştığı belirtilmektedir. Bu çocuklar sokakta olmalarından dolayı hem eğitim, sağlık gibi haklarından yoksun kalmakta hem de çocuk işçi olarak çalışmaya mecbur bırakılmaktadırlar.

Gündem Çocuk Derneği’nin Çocuğun Yaşam Hakkı 2011 Raporu’na göre, sadece bir yıl içerisinde devlet görevlileri tarafında yaşam hakkı ihlal edilen çocuk sayısı ne yazık ki 50’dir. Biz biliyoruz ki Uğur Kaymaz’ı ve diğer çocukları ayaklarında terliklerle bu yaşamdan alanlar cezasız kaldıkça utancımız, huzursuzluklarımız geçmeyecektir. Çocuklar için daha iyi bir dünya talebimiz hep eksik kalacak. Başta Uğur Kaymaz olmak üzere tüm çocukların yaşadıkları ihlallerin sorumluları cezalandırılmalıdır. Çocukların kendilerine karşı işlenen suçlardaki cezasızlık kısır döngüsünden kurtulup daha iyi bir dünyada yaşayabilmesi için devlet, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yer alan yükümlülüklerini hemen şimdi yani 20 Kasım Çocuk Hakları Günü’nün ertesinde yerine getireceğine dair söz vermeli ve işe başlamalıdır. Uğur Kaymaz’ın anısında, devlet eliyle yaşamları ellerinden alınan, hakları ihlal edilen tüm çocukları anıyor ve onları unutmadığımızın bilinmesini istiyoruz.

Çocuk Hakları Sözleşmesi 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş ve bu itibarla 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kabul edilmiştir. Türkiye, sözleşmeyi 14 Ekim 1990’da imzalamış ve sözleşme 27 Ocak 1995’te yürürlüğe girmiştir. Sözleşme, taraf devletlere çocukların özel olarak korunması, yasa ve gerekli kurumların yardımıyla fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı, normal koşullar altında özgür ve onurun zedelenmeyecek şekilde yetişmesinin sağlanması yükümlülüğünü getirmektedir. Sözleşmenin 2’nci maddesinde “Taraf devletler bu sözleşmede yazılı olan hakları kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa kendilerinin, ana babalarının veya vasilerinin sahip oldukları, ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler.” ibaresi yer almaktadır. Sözleşme genel olarak incelendiğinde Türkiye'nin çocuk hakları konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmediği görülecektir. Özellikle sözleşmenin 3’üncü maddesi olan “Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir.” hususunun Türkiye'de fazlaca göz ardı edildiği ortadadır. Aynı zamanda, Türkiye'de çocuklar bir örgüt ya da siyasi parti mensubu sayılabilmekte, erişkin insanlar gibi siyasal suçlu olarak yargılanabilmektedir. Yargılama çocuk mahkemelerinde olsa dahi bu süre çocuk haklarından yoksun olarak işlemektedir.

2009-2010 yılları arası 4 bin çocuk Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılanmış, yüzlercesi hakkında hapis cezası çıkmıştır. Çocuklar okullarda, sokakta, iş yerlerinde de cinsel istismara ve tecavüzlere maruz kalmaktadır. Çocuğa yönelik şiddet her alanda görülebilmektedir. Onlarca çocuk polis müdahalesiyle hayatını kaybetmiştir.

Türkiye'de henüz çocukların eğitim ve sağlık hizmetlerinden tam ve ücretsiz yararlanması dahi sağlanamamıştır. Çocuk işçiliği olgusu endişe verici boyutlara varmıştır. Bu uygulama birçok ülke ve uluslararası yapı tarafından insani sömürü olarak kabul edilmekteyken Türkiye'de 4+4+4 eğitim sistemiyle bu olgu olağan duruma getirilmeye çalışılmıştır. Binlerce çocuk kentlerde kayıt dışı sektörlerde mevsimlik tarım işlerinde çalıştırılmaktadır. Binlerce kız çocuğu ev hizmetlerinde çalıştırılmaktadır. Sokakta çalışan ve yaşayan çocuk sayısı oldukça fazladır.

İzmir Barosu tarafından açıklanan İzmir Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu raporunda Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni 1990’da imzalamış olmasına rağmen sözleşme uyarınca yıllar içinde ülkemizde yürürlüğe giren mevzuatın yetersizliği ve yasal düzenlemelerin uygulama aşamasındaki sorunlar, toplumun, bu en güçsüz olan çocukları korunmasız bıraktığı belirtilmektedir. Türkiye’de, çocukların, her türlü istismarın ve sömürünün öznesi olmaya devam edildiğine raporda dikkat çekilmiştir.

Son olarak ana dilde eğitim hakkından mahrum bulunan çocuklara değinmek istiyorum.

Ana dilde eğitim hakkını bir insan hakkı, bir kültürel hak olarak savunmalıyız. Uluslararası insan hakları belgelerinde ana dilde eğitim hakkı böyle değerlendirilmektedir. Kısa vadede kültürel haklar, kültürel çeşitliliğin sağlanması ve kökenlerine bakılmaksızın tüm vatandaşların kültürel haklarının güvence altına alınması gerekmektedir. Bu hakların kullanılmasını engelleyen her türlü yasal hüküm, eğitim alanındakiler de dâhil olmak üzere kaldırılmalıdır.

Birleşmiş Milletler Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutladığımız bu süreçte, tüm yetişkinleri ve özellikle devlet kurumlarını, çocuk bireylerin mağduriyetlerinin giderilmesi ve en geniş çocuk haklarının yaşama geçirilmesi noktasında çaba harcamaya, gerekli önlemleri almaya ve sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyoruz.

Tüm partileri önergemize destek vermeye davet ediyor, tekrar, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –Teşekkür ederiz Sayın Dora.

Aleyhinde, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Atıcı.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Böyle bir önergenin aleyhinde nasıl konuşacağım, gerçekten ben de bilmiyorum. Ama ben, bu önergenin lehinde konuşacağımı buradan ilan ediyorum. Sonu nereye varırsa varsın, böyle bir önergenin aleyhinde konuşulmaz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BDP Grubunun, hak ihlaline uğrayan çocukların sorunlarının araştırılması amacıyla vermiş olduğu bu önerge nedeniyle kendilerini kutluyorum. Bu önergenin böyle bir güne gelmesini de, yani çocuk haklarını kutladığımız, çocuk hakları haftasını kutladığımız bir döneme gelmesini de gerçekten anlamlı buluyorum. Bu vesileyle, insan haklarına ve çocuk haklarına sözde değil özde saygılı, diliyle değil, yüreğiyle sahip çıkan milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, en önemli çocuk hakkı ihlallerinden birisinin ayrımcılık olduğunu hepimiz çok net bir şekilde biliriz. İlkokul seviyesinde bile kız ve erkek çocukların bir arada olmasına tahammül edemeyen zihniyeti de buradan esefle kınıyorum. Sayın Sadık Yakut’a AKP’nin gerçek yüzünü ortaya gösterdiği için çok teşekkür ediyorum. Evet, AKP’nin gerçek yüzü budur. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bir masum başörtüsüyle başlayan hikayenin buraya geleceğini zaten hepimiz çoktan biliyorduk. İlkokul seviyesine kadar çocukların bir arada olmasını hazmedemeyen zihniyet bu şekilde en üst ağızdan dile getirilmiştir. Tabii ki bunu dile getiren şahsiyetin Meclis Başkan Vekili olmasının da ne kadar önemli olduğunu da sizlerin takdirine bırakıyorum.

Şimdi şöyle bakıyorum AKP sıralarına, saysam herhâlde 15 milletvekili ya vardır ya yoktur. Burada oturan milletvekillerinin de bazılarının bu partide milletvekili oldukları için içlerinin sızladığını hissediyorum.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Yapma ya!

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Burada, AKP’ye oy veren, milletvekili seçimlerinde AKP’ye oy veren insanların da ne hissettiklerini alan çalışmalarında net olarak duyuyoruz, sizin de duymanız iyi olur diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, bir kez olsun siyaset üstü düşünün ve çocuk gibi, siyasetten ve her türlü kirlilikten uzak olan en değerli varlığımızın sorunlarının araştırılması için “Evet.” deyin. Bir kez olsun Başbakandan değil, vicdanınızdan gelen sese kulak verin. Ben “Çocukların sorunları araştırılmasın.” diyecek bir tane milletvekili tanımıyorum ama içinizden birisi çıkacak diyecek ki: “Efendim, Meclisimiz çok ama çok yoğun, çok meşgul. Şu anda çocuk sorunlarını araştıracak durumda değiliz; yeri, zamanı gelince biz önergeyi veririz, biz gerekirse araştırırız.” Hani demişlerdi ya: “Bu ülkeye komünizm gerekirse onu da biz getiririz.” Aynı mantık, aynı zihniyet. Eğer bu önergeye “Hayır.” derseniz ben de gerçekten artık vicdanınızın dahi kalmadığına inanacağım ve her ortamda sizi çocuklara şikâyet edeceğim.

Değerli arkadaşlar, bir süre, kısa bir süre arkanıza yaslanıp çocukluğunuzu düşünmenizi ve hemen ardından da kendi çocuklarınızı düşünmenizi istiyorum, hiç parti ayrımı yapmadan. Her partiden milletvekilinin, bazılarının çocuk işçi olarak çalıştığını anımsayacağını düşünüyorum. Her partiden bazı milletvekillerinin çocukluğunda ayrımcılığa uğradığını, şimdi de çocuklarının ayrımcılığa uğradığını düşündüğünü buradan ben de hissediyorum ve haklarının yendiğini hatırlayacaklarını biliyorum. Şimdi, empati yapma zamanı, empati yaparak bu önergeyi değerlendirin.

Değerli arkadaşlar, her çocuk anne karnında büyür ve çıplak olarak dünyaya gelir. Bu söylemimi felsefi olarak da değerlendirebilirsiniz yani her çocuk eşit olarak doğar. Hiçbir çocuk ailesini bilinçli bir şekilde tercih etmez, hiçbir çocuk dinini, mezhebini bilinçli bir şekilde tercih etmez değerli arkadaşlarım ve yine hiçbir çocuk ırkını ve dilini yine bilinçli bir şekilde tercih etmez. Bu farklılıkların tamamını onlara biz yetişkinler öğretiyoruz ve bunlarla gurur duymalarını istiyoruz, gerektiğinde de bu değerler için ölmelerini onlara öğretiyoruz ve an geliyor, bu değerler için maalesef ölüyorlar ve öldürüyorlar.

Peki, madem uğruna ölünecek kadar önemli bulunan bu değerleri ortadan kaldırmak mümkün müdür? Hayır, mümkün değil, mümkün olsaydı herhâlde bugüne kadar kalkardı. O hâlde yapılacak bir tek şey var, diğerlerin değerlerine saygı duymak. İşte, bu saygıyı duymadığımız için sorunlar ortaya çıkıyor ve insan hakkı ihlalleri başlıyor. En kötü insan hakkı ihlali de çocuklara karşı yapılan ihlallerdir.

Değerli arkadaşlarım, “Savaşlardan etkilenen en çok kimdir?” diye sorarsanız, en çok çocuklardır. Günahsız, hiçbir şekilde savaş nedeni olmayan çocuklar. Bugüne kadar dünyada çıkan hangi savaşın arkasında çocuklar vardı? Hiçbirisinin. Ama savaşta en çok onlar etkileniyorlar. Savaş bittikten sonra bu etki bitiyor mu? Hayır. Yine biz yetişkinlerinin o “uğruna öldüğümüz” değerler var ya hani tırnak içinde, işte o değerler adına döşediğimiz mayınlara da çocuklar basıyor değerli arkadaşlarım ve hâlâ ülkemizde mayına basmaktan dolayı sakat kalan ve ölen çocuklarımız var. Ülkede ekonomik sıkıntı olduğu zaman yine en çok çocuklar vuruluyor. Eğer “En çok kim istismar ediliyor?” diye sorarsanız yine en çok çocuklar istismar ediliyor. Bir yere nükleer santral yaptığınızda “En çok kim etkileniyor?” diye sorarsanız en çok çocuklar etkileniyor çünkü onlar ışınlara maruz kaldıkları zaman kanser olmaya zamanları var. Siz ışınlara maruz kaldığınızda kanser olmadan ölebilirsiniz ama onların böyle bir şansları yok, mutlaka yaşamlarının bir döneminde kanser oluyorlar.

Değerli arkadaşlarım, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme bakın ne diyor; diyor ki: “Çocukların hakları vardır. Çocukların hakları sadece ve de sadece onlar çocuk olduğu için onlara verilmiştir. Çocuklar bu hakları elde etmek için herhangi bir bedel ödemezler.”, “Hiçbir bedel ödemeden, hiçbir çaba göstermeden bu haklara sahiptirler ve bu hakkı onlara devlet verir.” diyor. “En önemli hakkı da çocukların yaşama hakkıdır.” diyor Birleşmiş Milletler ve biz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne imza koymuşuz. Ne zaman? Gazi Mustafa Kemal Atatürk imzasıyla konulan, taraf olunan bir anlaşmadır bu anlaşma.

Evet, “Çocukların yaşama hakkı var.” diyoruz. Bugün geldiğimiz noktada Uludere’de 19 tane çocuğun ölümüne hâlâ seyirci kalıyoruz. Şimdi, biz bunu araştırmayacağız da neyi araştıracağız? “Çocuğun gelişme hakkı vardır.” diyor Birleşmiş Milletler, diyor ki: “Çocuklar gelişmek durumundadır, buna saygı duyacaksınız ve devlet olarak sağlayacaksınız.” Peki gelişiyor mu çocuklarımız? Nükleer santrallerin, termik santrallerin olduğu bir ortamda bir çocuk nasıl gelişir, ben sizlere soruyorum. Yine, Birleşmiş Milletler diyor ki Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde: “Çocuklar korunmalıdır.” Koruyor muyuz? Hayır, koruyamıyoruz. Neden? Çünkü çocuklara yeterince önem vermiyoruz. Bugün kızamık ve çocuk felci Türkiye’ye yeniden geldiyse, Türkiye çocuk felci ve kızamıkla yine anılır olduysa burada hepimizin sorumluluğu var, çocuklarımızı koruyamıyoruz demektir. Bunu araştırmayacağız, neyi araştıracağız?

Yine, çocuk hakları diyor ki: “Çocukların katılım hakkı vardır.” Yani, yönetim hakları vardır. Peki, katılıyor mu çocuklar yönetim hakkına? Evet, katılıyorlar. Nerede katılıyorlar? Gezi olaylarında katılıyorlar. Size, bize diyorlar ki: “Ülke öyle yönetilmez, böyle yönetilir.” Ama biz onların üzerine ateş ediyoruz, gaz sıkıyoruz, silah sıkıyoruz.

Yine, çocuk hakları diyor ki: “Sosyal ve kültürel haklara sahiptir çocuklar, bu haklar devredilemez.” Peki benim ülkemde çocuklarımız sosyal ve kültürel haklara sahip mi? Hayır, değil. Sadece ve sadece de Kürt olduğu için, sadece ve de sadece Alevi olduğu için dışlanan binlerce, on binlerce çocuğumuz var.

Yine, çocuk hakları diyor ki: “Çocuklar ifade özgürlüğüne sahiptirler.” Benim ülkemde böyle bir özgürlük var mı değerli arkadaşlarım? Hayır, böyle bir özgürlük yok. Parasız eğitim isteyen çocukları bile içeri tıkmakla mahirdir AKP Hükûmeti.

Yine, bu haklar içerisinde örgütlenme özgürlüğünden bahsediyor. Bizim çocuklarımız örgütleniyor mu? Örgütlenemiyor sayenizde. üç-beş kişi, üç-beş çocuk bir araya geldiğinde hiçbir şey bulamazsanız yeni bir suç örgütü ortaya çıkarıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bu konu gerçekten önemli bir konu. Sadece ve de sadece devletin ihmali ve koruyamaması yüzünden yüzlerce çocuk ölüyor, cezaevlerinde binlerce çocuk var. Bizim bu sorunları araştırmamız gerekiyor diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.

Sayın İncekara, sisteme girmişsiniz.

Buyurunuz.

Bir dakika süre veriyorum.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

20.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara’nın, çocuklarla ilgili yeni bir komisyon kurulması yerine, milletvekillerinin daha önce kurulmuş komisyonların sonuçlarını takip etmeleri gerektiğine ilişkin açıklaması

 

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Kayıtlara geçmesi açısından, bilgi açısından birkaç başlık vermek istiyorum.

Çocuk konusu hepimizin çok hassas olduğu bir konu ve bütün grupların bu konudaki hassasiyetini tebrik ediyorum. Belki bizler de ilk geldiğimiz dönemlerde aynı şeyleri yaptık. Geçmişi taramadan, araştırmadan hemen bir araştırma komisyonu önergesi verelim, yeni şeylere ufuk açalım diye. Ama biz 22’nci Dönemde çocuklarda artan şiddet eğilimi ve çocuklara olan şiddet eğilimi, 23’üncü Dönemde, kayıp çocuklar ve çocukların mağduriyetine sebep olan gerekçeler; bu dönem de bildiğiniz üzere, üstün yetenekli çocuklarımızın araştırılması üzerine 3 araştırma komisyonu kurduk.

Ben, milletvekili arkadaşlarımıza, yeni komisyon kurmak yerine, mevcut kurulmuş ve bütün muhalefet partileriyle birlikte iyi çalışmalar çıkarmış olan bu komisyon sonuçlarını takip etmelerini, önermelerin eğer yapılmadığı takdirde bunların hesabının sorulması gerektiğine yürekten inanıyorum. Ama önce, mevcut araştırma komisyonu sonuçları ne olmuş, Hükûmet bunlarla ilgili hangi çalışmalar yapmış ya da yapamamış, bunları irdelemenin çocuğun hukukunu düşünmek açısından daha önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü çocuk, 0-18 yaş arası, maalesef, siyasetçinin çok ilgi alanına giren bir şey değildi oy kullanmadığı için. Bunun içindir ki dershaneleri dershanecilik üzerinden, çocuk üzerinden tartışmayıp, tartışıyoruz; bunun içindir ki eğitimi tartıştığımız zaman bunu genellikle çalışan üzerinden tartışıp çocuk üzerinden tartışmıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Efendim, on dakika kürsüden konuşsa da böyle eğilmese Hanımefendi.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İncekara.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Teşekkür ediyorum efendim.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, bugünkü konumuz, hak ihlaline uğrayan çocuklardır, üstün zekâlı çocuklar değil. O yüzden, o bahsedilen araştırma komisyonlarının raporlarını herhâlde buraya okuyarak gelir sorumlu milletvekilleri ama sayın milletvekili böyle bir imada bulunmuştur ama aklından böyle bir şey geçirdiğini tahmin etmiyorum. Fakat, onların hiçbirisinde Sayın Başkan, çocukların hak ihlallerinden ve burada bahsettiğim, devletimizin koruyamadığı çocuklardan, sokaktaki çocuklardan, sokakta yaşayan, çalışan çocuklardan bahsedilmemektedir.

BAŞKAN – Evet, Sayın Atıcı.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – O yüzden, bu komisyonun, sanıyorum sayın milletvekilinin söylemiyle, AKP tarafından kabul edileceğini tahmin ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.

Genel Kurul nasıl takdir edecek, göreceğiz.

 

 

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- BDP Grubunun, Mardin Milletvekili Erol Dora ve arkadaşları tarafından Türkiye’de hak ihlallerine uğrayan çocukların sorunlarının araştırılması amacıyla 23/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

 

BAŞKAN – Lehinde, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Demirel.

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Anadolu’da bir söz var: “Ölüm bile sevdiklerimizin sesiyle gelir.” derler, ölüm yatağındakiler hep öyle der, en son sevdiklerini gördüklerini söyler. Çocuk konusu da böyle, çok sevdiğimiz bir konu ve en acı şurupları da bu vesileyle memlekete içirme hamlesinde olanlar var.

Parti grubumuz adına aldığımız bu sözde, öncelikle birkaç tanımı yapıp sonrasında konuya değinmek istiyorum. Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bilerek ya da bilmeyerek yapılan tüm davranışlar çocuğa kötü muamele. 0-18 yaşına kadar herkes Anayasa’mıza göre çocuk ama ikincil hukukumuzda böyle bir şey yok, evlilik yaşı bunun en somut örneği. Dolayısıyla, çelişkilerle dolu bir yasal mevzuatımız, uygulamada çok daha handikaplı durumlarımız var ama hepimiz tanımları biliyoruz, 0-18 yaş çocuktur, çocuğa yapılan her şey haksızlıktır.

Peki, başka ne var? TÜİK’in verileri var. Evet, burada herkes söylüyor: “Ülkenin yüzde 31’i çocuktur, bu çocukların dörtte 1’i yoksulluk sınırında, üçte 1’i açlık sınırında yaşıyor.” Biz, bunlar için ne yapıyoruz? Hiçbir şey yapmıyoruz.

En çok söylenen bir şey daha var: “Bu tür mağdur olmuş çocuklara psikolojik destekte bulunalım.” Türkiye’nin kaç tane psikiyatristi var? O sayıyı ben defaatle istedim, Sayın Sağlık Bakanlığı bunu cevaplamadı.

Az önceki konuşmaya istinaden de bir şey söyleyip farklı bir konuya geçmek istiyorum. Hükûmet, o yapılan araştırma önergelerinin raporlarına dayanarak ve Avrupa Konseyi’nin bazı tavsiye kararlarına istinaden kurullar kuruyor, mesela Çocuk Hakları İzleme ve Değerlendirme Kurulu. Defaatle soru önergesi verdim, “Bu kurul neden çalışmıyor, ne yapılıyor ya da neden yapılamıyor?” diye. Sayın Başbakandan soru önergemize, mükerrer sormamıza rağmen, cevap gelmedi, demek ki metinlerin yazılması hiçbir şey ifade etmiyor.

Şimdi, bir başka konuyu söylemek istiyorum: Burada, çocukların dil sorunu, çocukların hak sorunları konuşuldu. Bu ülkede yetişkinlerin hak sorunlarını hallettik mi? Bir isim vereceğim, bakalım kaç kişi hatırlıyor? Ben, buradan, bizi izleyenlerin ne kadarının hatırladığını da çok merak ediyorum. Sarp Öztürk ismini kaç kişi hatırlıyor bu ülkede? 2010 yılında, “Kürtçe türkü bilmiyorum.” diye, ekmek parası için çalıştığı yerde öldürülen Sarp Öztürk’ü kaç kişi hatırlıyor? Bu ülkede yalnızca çocukların değil, yetişkinlerin de sorunları var. Siz birilerini yalnızca başka bir dilde türkü söyleyebiliyor diye devlet protokolüyle getirir, devlet televizyonu dâhil yirmi dört saat naklen yayın yaptırır, isminin yanına da “Kürt şarkıcı” yazdırırken ırkçılık olmuyor da mezhebini, etnisitesini sıfat diye kullandıran devlet televizyonları ırkçılık yapmıyor da biz Sarp Öztürk’ü söylediğimiz zaman mı ırkçıyız? Çocukların sorunları tabii ki var. Dün de söyledim, herkes çıkıyor yüksek perdeden “Geleceğimizin teminatı çocuklarımız.” diyor. Geleceğe ulaşıyor mu bu çocuklar? Sarp Öztürk ulaşabildi mi? 30 yaşındaydı. Onun 2 tane çocuğu neyle büyüyor? Bütün bunlar dururken…

“Cezaevindeki çocuklar…” Peki, 112 bin tane geçen sene mağdur olmuş çocuk var bu ülkede. “Mağdurları kimler, azmettiricileri kimler, bu çocukları teröre kim bulaştırıyor?” diye hiç Meclis araştırması önergesi vermeyi düşünen oldu mu? Zannetmiyorum. Yalnızca bulaşmışlar üzerinden konuşuyorsunuz, enfeksiyon gibi bulaştan kurtulmak için ne yapmamız gerektiğini konuşan yok. Ben tekrar soruyorum: Sarp Öztürk’ü -hafızalarınızda zorlayın- dillendirdiğimiz zaman “Kanatıyorsunuz konuyu, bilmem neden nemalanıyorsunuz.” diyeceksiniz, siz her gün çıkıp burada ırkçılık yapacaksınız. “Şivan Perwer, Kürt Sanatçı” yazacaksınız, o ırkçılık olmayacak, öyle mi? Böyle bir şey yok. Bundan sonra herkes bildiğini burada söyleyecek.

Ben şimdi söylüyorum: Bütün bunlar ırkçılıktır, bu altını çizdiğiniz bütün konular ırkçılıktır, kimlik siyasetidir. Küreselleşmenin en güzel maşası olmuş durumdasınız. Ülkeyi parça parça bölün, ondan sonra da “Benim onum yok, benim bunum yok…” Birlikte neyimiz olmazdı ki?

Gelelim dün olana. Dün, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde, 14’üncü Ulusal Çocuk Forum’unda, Meclis çatısı altında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının tanıklığında -Sayın Bakan o salonda bulunuyor çünkü- Meclisi temsil yetkisiyle Sayın Sadık Yakut bir cümle sarf ediyor, diyor ki: “Batılılık adına Batı’dan gelip okul açanlar da böyle yapıyorlar.” Soruyorum: Sizce o okullar neden böyle? Hristiyanlıkta papalar neden evlenmez hanımlar ve beyler? Dinî farklılıklarımızın farkında değil misiniz? “Sen” diye başlayan okullar var “Aziz” anlamında.

Hristiyanlıkta kadın haramdır. Neredeyse 12’nci, 13’üncü yüzyıla kadar o ülkelerde kadınlar kendi kutsal kitaplarına el sürememiştir. İlk kadın çığlığının Batı’dan çıkması bundandır. İslamiyet’in, dininizin kıymetini biliniz. “Oku.” diye başlıyor, “İkra” diye ama Kur’an bir ansiklopedi değil, o minvalde okumayınız. Kur’an bir aydınlanma yoludur. Kur’an’ı okuduktan sonra anlamaya çalışmak gerekir, Meydan Larousse gibi okuyamazsınız. Okuyacaksınız, düşüneceksiniz, derinliğine varacaksınız, kutsiyetini algılayacaksınız.

Siz yalnızca Batı’da gördüğünüz her şeyi yapmaya kalkıyorsanız onlar da papalar evlenmiyor bakın, bütün papalar bekar, papazların kriterleri var, rahibeleri var, o var, bu var ama İslamiyet insan üzerine gelmiş, İslamiyet insanı önceliklemiş, kadın ve erkek diye ayırmamış. Siz bugün dönüp de “Batılılar buraya geldiler, kız okulu, erkek okulu açtılar.” derseniz -Sayın Yakut ve ona tanıklık edenlere söylüyorum- cahil durumuna düşersiniz. Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil eden bir şahsın bu ülkenin bir bakanının tanıklığında böylesi bir cehalete düşmesini biz parti grubumuz olarak yadırgıyoruz. Sizler Türkiye'yi temsil ediyorsunuz, birazcık ne konuştuğunuzu biliniz. Böyle “3’üncü dönemim, artık dükkân kapanıyor, nerede ne olurum?” bunlar yok.

Bu ülkedeki yüzde 99’un üzerinde Müslüman olan herkes hayatında hiç değilse bir kere Kur’an’ı hatmettiyse şunu bilir ki Kur’an yalnızca bilinç verir, aydınlanma yoludur, ansiklopedi değildir, okuyup kapatıp bir kenara koyacağınız bir kitap değildir. Anlamaya çalışınız, Hristiyanlığın bir hiyerarşik din olduğunu, İslamiyet’te hiyerarşi olmadığını, kulla Yaradan arasında olduğunu biliniz. Onlarda hiyerarşi vardır ve o hiyerarşideki kişiler erkektir, evlenmezler bile. Neden diye hiç düşündünüz mü?

Sayın Yakut’u bu sözlerini geri almaya davet ediyoruz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak. Değilse İslamiyet hakkında gitsin, öğrensin, bilsin, ülkeyi böylesi komik durumlara düşürmesin diyorum ve ben, bu konuda, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundaki kadın milletvekillerinden istirham ediyorum, lütfen, beyefendiyi bilgilendiriniz: İslamiyet nedir, neyi ifade eder, kimlere gelmiştir? Hristiyanlık neyi ifade eder?

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Ruhsar Hanım, Meclisteki oturma düzeni nasıl olacak?

RUHSAR DEMİREL (Devamla) - Dolayısıyla, burada, lafımın ilk cümlesine tekrar dönüyorum, sevdiklerimizin sesiyle gelmek adına çocuk üzerinden kimlik siyaseti yapılmasına asla müsaade etmiyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demirel.

Aleyhinde, İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlu.

Buyurunuz Sayın Dağoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hangi partiden olursak olalım ancak oturduğumuz sıralardaki milletvekillerine hakaret etme hakkını hiçbir şey bize veremez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Lütfen, kürsüye çıktığımız zaman saygılı olalım. “AK PARTİ sıralarında oturan ve bundan üzüntü duyan milletvekilleri.” Hayır, efendim, AK PARTİ sıralarında oturan milletvekilleri bundan gurur duyuyor; bunu ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Yani, kadın-erkek ayrımından siz gurur duyuyorsunuz milletvekili olarak!

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Ben AK PARTİ’nin bir mensubuyum, kendi irademle AK PARTİ’ye girdim ve AK PARTİ’nin de demokrasi, özgürlükler ve insan hakları konusundaki tutumu nedeniyle de gurur duyuyorum.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Bu size yakışmadı. Bu size yakışmıyor. Bunu yürekten söyleyemiyorsunuz.

BAŞKAN – Lütfen, sayın milletvekilleri, sakin dinleyiniz.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Kadın-erkek ayrımından siz gurur duyuyor musunuz?

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sadık Yakut’un dediğini onaylayamıyorsunuz.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Onaylıyor musunuz Hocam?

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sadık Yakut’u onaylayamıyorsunuz.

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Lütfen, dinleyin, ben sizi dinledim, lütfen rica ediyorum. Rica ediyorum, sayın vekilim, bir dakika…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sadece şunu söyleyin: Sadık Yakut’u onaylıyor musunuz?

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Siz “Kürt diye, Alevi diye dışlanıyor çocuklar.” dediğinizde AK PARTİ bunlar için çok şey yapıyor. Siz ne yapıyorsunuz?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Madımak’ta yaktınız adamları, daha Alevilikten ne bahsediyorsunuz ya! Adamları Madımak’ta yakıyorsunuz, burada Alevilikten bahsediyorsunuz!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Çok şey yapıyor, kuyularını kazıyor.

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) - Bence “dışlanıyor”u değil, burada muhalefet olarak ne yaptığınızı ifade etseydiniz daha kıymetli olurdu.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Hocam, Sadık Yakut’a katılıyor musunuz, katılmıyor musunuz?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sadık Yakut’a katılıyor musunuz, ben onu soruyorum.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Çocuklarınız dinliyor Hocam, çocuklarınız dinliyor.

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, sağlık konusunda çocuklara neler yapıldı?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sadık Yakut’a katılıyor musunuz? Sadık, Sadık...

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – 0-18 yaş arası çocukları, çocuk yaş grubu içine koyduğumuza göre, ben üniversitede çalışırken kendi imkânlarımla o çocukların ne biçim bakımsız olduğunu, ailelerin kucaklarına verip ne biçim hastane arıyorlar diye sokaklarda dolaşıldığını...

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Hocam, ayrılsın mı, ayrılmasın mı?

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – ...ve ne kadar kötü muameleler içinde olduklarını yaşadığım için kendi çalıştığım ünitemi kendim kurdum.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Hâlâ devam ediyor.

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Hayır, efendim, asla ve asla etmiyor.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Kız çocukları erkeklerden ayrılsın mı ayrılmasın mı?

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Siz, lütfen rica ediyorum, bırakın bu konuyu, konunun içinde olanlar daha iyi tartışır diye düşünüyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Madımak’ta Alevileri yakanların burada Alevi ismini kullanmaması lazım, menediyoruz.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Hocam okullar ayrılsın mı, ayrılmasın mı, onu söyle.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz. Karşılıklı konuşmayınız lütfen.

Sayın Dağoğlu, devam ediniz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Kız ve erkek çocuklar ayrılsın mı, ayrılmasın mı, onu söyleyin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Madımak’ta yanan Alevileri anlat, onları da anlatın.

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Onlar araştırılıyor.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Kız ve erkek çocuklar ayrılsın mı, ayrılmasın mı, onu söyleyin.

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – 0-18 yaş arasındaki çocuklar Birleşmiş Milletlerin Çocuk Hakları Belgesi’yle bu çocukların tabii ki öncelikleri bunların koruma hakları...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sadık Yakut’un dediğini soruyoruz Hocam.

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – ...ailelerine, ondan sonra da devlete bırakılmıştır. Peki, devletin...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bak, “Bana bak” diyor, Hocam bize de bak.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Talimat geldi “Bana bak.” diye, o tarafa bakın.

BAŞKAN – Lütfen sakin olunuz sayın milletvekilleri.

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Ben size bakacağım size, size bakarak konuşacağım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu çocukların...

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Ayrılsın mı, ayrılmasın mı?

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – ...bedensel, ruhsal, zihinsel ve sosyal gelişimleri bakımından iyi olma hâlinin güvence altına alınması gerekir. Peki, bunlar için alınan tedbirler nedir? Öncelikle, gelir güvencesi, sonra eğitimin herkes için eşit olması, bu çocuklar için oyun, spor alanlarının oluşması, bu çocuklar için konut ve yine bu çocuklar için hamilelikten itibaren bebeğin gelişimini sağlayan sağlık hizmetleri.

Şimdi, gelelim gelir durumuna. Türkiye, 2.500 dolardan bugün 11 bin dolara AK PARTİ sayesinde çıkmış bir ülkedir.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Hocam…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – 10 bin dolar kimde var, ben hiç rastlamadım.

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Lütfen, rica ediyorum sayın vekilim.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Bugün, öğrencileri “erkek-kadın” diye ayıran bir AK PARTİ’yi eğer savunabiliyorsanız size helal olsun diyorum. Sadık Yakut’u da protesto etmenizi…

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Ben sizi çok dikkatli dinliyorum. Rica ediyorum, dinleyiniz, sonradan eleştirilerinizi yaparsınız.

BAŞKAN – Sayın Işık, lütfen dinleyiniz.

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Şimdi, bugün, eğer biz her çocuğun…

ALİM IŞIK (Kütahya) – O kürsüde bir bayan milletvekili olarak Meclis Başkan Vekilini protesto ettiğinizi söyleyin lütfen, bunu söyleyin!

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – …gerçek anlamda bundan faydalanmasını istiyor isek Türkiye’nin millî geliri 20 bin dolar civarında olmalıdır. Bugün 11 bin dolarlık bir gelirle ancak bu kadar bir imkân çocuklara sağlanabilmektedir.

Eğitim konusuna gelince…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sadık Yakut’un dediklerine ne diyorsunuz? Bunu bir söyleyin, burada, bir cümle. Katılıyor musunuz, katılmıyor musunuz?

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – “4+4+4” sisteminin Anadolu’nun bir ışığı olduğuna inanıyor ve güveniyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü bundan evvel, sekiz yıllık kesintisiz eğitimle meslek okulları kapatılmış ve 15 yaşın üstündeki çocuklar eğitimsiz kalmıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok basit bir şey soruyoruz. Sadık Yakut… Aynı fikirde misiniz?

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – “4+4+4” sistemiyle, meslek okullarının açılmasıyla Anadolu’da bulunan çocuklar daha rahatlıkla kendilerini eğitimin içinde ve güvencede bulacaklardır. Her şehre bir üniversite sistemi ayrıca Anadolu’nun bir ışığı ve kalkınmasıdır. Doğrudur, bir üniversiteyi yaparken sadece nicelik değil, nitelik olarak da önem verilmesi gerekir, ancak bulunduğu şehirden uzaklaşmayarak okuyamayan çocukların sayısı hiç de az değildir.

Ben dün Meclis Başkanının konuştuklarının dışında, 3 çocuğunu da Amerikan kolejlerinde okutmuş bir çocuk doktoru ve bir anneyim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Niye imam hatibe göndermediniz de Amerikan kolejine gönderdiniz? Fakirin çocuğunu niye imam hatibe gönderiyorsunuz?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Fukaranın çocuğu imam hatibe!

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Eğitimin çocuklar için ne denli önemli olduğunu da çok iyi biliyorum. Hem bu çocukların dershanelerde olan durumlarını ve okullardaki durumlarını da herkes kadar en az ben de bilirim, herkesten fazla olmasa da o kadar bilirim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Kendi çocuklarınızı Amerikan kolejine, fakirin çocuğunu imam hatibe.

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Çünkü o 3 çocuğumu yakından, bire bir takip etmiş bir anneyim.

Değerli milletvekilleri, eğer çocukların tecavüz ve istismar konularına geliyor isek bu çocuklar şüphesiz ki… Bütün dünya bunu böyle söylüyor, dünkü toplantılarda da bu böyle açıklandı ve çocukların istismarları ve tecavüz konuları, onlara en yakın olan aile bireylerinden gelmektedir ve bugün dünyada her 5 çocuktan 1’i bu tür istismara da ayrıca uğramaktadır. Bu, uluslararası bir sorundur ve Türkiye de uluslararası olan bu sorunun içinde yerini almıştır ve bütün Avrupa ülkeleriyle beraber bu konunun üzerine… Daha güzel ve kanunlarını daha yapıcı bir biçimde, çocuğun üstün yararına olacak şekilde de bu konuda olan tedbirlerini alacaktır.

Çocuk işçilere geldiğimiz zaman: Ben Fransa’da Avrupa Konseyinin çocuk işçilerle ilgili toplantısına gittim ve orada çocuk işçiler için Türkiye’nin ne kadar çok iş yaptığını, hizmet yaptığını, kanunlarında ne kadar değişiklik yaptığını Avrupa Konseyinin oradaki delegelerinin bütün hepsi biliyor da sizler mi bunu bilmiyorsunuz? O zaman, açıp okuyacaksınız bunu, Türkiye’nin veya AK PARTİ’nin bunun için neler yaptığını öğrenebilmek için.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hocam, Amerika’ya gönderseydi babamız bizi okuyabilirdik de bizi parasız yatılı okula gönderdiler.

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Lütfen sayın vekilim… Rica ediyorum, konuşmayın lütfen. Ben konuşuyorum, siz dinleyin lütfen.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Biz parasız yatılı okullarda okuduk, Amerika’da okumadık, nasıl okuyalım?

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Ve bu nedenle, bu meslek okullarının bu çocuklar için ayrıca bir kurtuluş olduğunu, nasıl sağlığa ayrılan bütçeyle sağlık sistemi bugün… İzmir’deki iktisat kongresinde          -herkes çok iyi bilir- Avrupa Merkez Bankası tarafından da bunlar alınıp Türkiye’de bu sağlık sisteminin nasıl oturtulduğu -birtakım aksaklıklar olsa da- bir örnek olarak alınmıştır.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – O okullar da ayrılacak mı Hocam, kız-erkek olarak ayrılacak mı o okullar da? Ayrılacak mı Hocam, daha neler duyacağız?

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Lütfen, bunları biliniz ve Türkiye burada bir örnek olarak gösterilmektedir.

Şimdi…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, Sadık Yakut’un konusu hakkında bir şey söyleyeceksiniz.

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ben Türkiye’de yapılan şeylerin… Geldiğimiz zaman konut işlerini TOKİ… AK PARTİ’den evvel TOKİ’nin ne olduğunu burada kaç kişi biliyordu? Kimse bilmiyordu, TOKİ’den haberimiz bile yoktu ama şimdi, bugün TOKİ her yerde. Bir çocuğu düşünürken tek başına değil, bunun ailesiyle beraber düşünülmesi gerekir ve böylece, TOKİ’yle, ev sahibi olmayan herkes, artık konut sahibi olmuştur.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Keşke hiç bitmeseydi, biz de bu yolsuzlukları görmeseydik Sayın Hocam, TOKİ bilinmeden öyle kalsaydı.

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) – Bu nedenle değerli milletvekilleri, bugün biz ne söylersek söyleyelim sağlıktan sonra millî eğitime ayrılan bütçeyle de inşallah, her zaman fikir teatilerinde de bulunarak, farklı fikirleri tartışarak millî eğitimde de en iyi yere geleceğimize inanıyorum. Çocuklar bugün bir siyaset malzemesi değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Demin sayın vekilim bunu söyledi, ben, sözde değil gerçek anlamda özne olan bir çocuk dostu olarak -siz de sayın vekilim, çok iyi bilirsiniz- İstanbul Üniversitesindeki çocukların hor, hakir durumlarını gördüğüm için oraya çok büyük hizmette bulunmuşumdur. Bundan da ayrıca gurur duyuyorum ve bu nedenle bütün AK PARTİ’nin yapmış olduğu bu hizmetleri de takdirle hepinize sunuyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dağoğlu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir dakika, sırayla söz vereceğim.

Sayın Elitaş, buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı kürsüde konuşurken…

BAŞKAN – Duyamıyorum Sayın Elitaş.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin konuşmacınız.

BAŞKAN - Lütfen sessiz olursanız, duyabileceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –  Sayın Dağoğlu, kürsüde konuşurken muhalefet sırasından Meclis Başkan Vekilinin dünkü yaptığı konuşma üzerinden laf attılar. Dün ben AK PARTİ Grup Başkan Vekili olarak açıklamayı yaptım.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – “Şimdilik yok.” dediniz değil mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu, Sayın Yakut’un şahsi görüşüdür dedim, AK PARTİ ne programında ne de gündeminde okulların kızlı erkekli ayrılacağıyla ilgili bir konu olmadığını ifade ettim.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Ama “şimdilik” dediniz.

BAŞKAN – Lütfen sessiz olalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yani istedikleri şeyi duymadıkları zaman hemen itiraz ediyorlar ve gürültüye getiriyorlar. Açıkça söylüyorum: AK PARTİ’nin programında, AK PARTİ’nin gündeminde okulların ayrılmasıyla ilgili Sayın Yakut’un söylediği şekilde herhangi bir programımız yoktur.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Şimdilik yoktur.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Dün Sayın Başbakan da…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) -  Şimdilik yoktur.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Benim niyetimi okuma kardeşim, sus!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Topluma karşı dürüst olun ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Senin niyetinin karanlık olduğu belli. Sayın Başbakan da bunu açıkladı. Bunu kalkıp da Sayın Yakut’a sormaları gerekirken AK PARTİ Grubuna -Sayın Yakut da açıkladı zaten, “Benim şahsi fikrimdir.” dedi- özdeşleştirmek haksızlıktır.

Bunu ifade etmek istedim.

Saygılar sunarım.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – O görüş de sizin şahsi görüşünüzdür.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Elitaş, kayda girmiştir.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın İnce, buyurunuz.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bizim milletvekili arkadaşlarımızın sataşmada bulunmalarının gerekçesi şudur: 2008’de -biz bu filmi daha önce gördüğümüz için ikinciyi seyretmek istemiyoruz- Konya Milletvekili Hüsnü Tuna açıklama yaptı, “Kamuda türban serbest olacak.” dedi. Grup Başkan Vekili Sayın Canikli geldi, “Böyle bir düşüncemiz yok.” dedi. Başbakan çıktı, “Rol biçmesin kimse kendine.” dedi. Hüsnü Tuna’yı disipline verdiler, “erken konuşma” cezası verdiler. Bugün de Sadık Yakut böyle açıklayınca “Bizim böyle bir düşüncemiz yok.” diyorlar ya…

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Şimdilik ama.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Şimdilik.

“Sadık Yakut, bizim gelecekteki planımızı erken açıkladın.” diye şimdilik gizliyorlar, tıpkı Hüsnü Tuna’da olduğu gibi.

Bu ikiyüzlü siyasete “dur” demek için CHP milletvekilleri laf attılar…

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Her zaman atıyor onlar, her zaman atıyorlar.

MUHARREM İNCE (Yalova) – …“Sadık Yakut hakkında ne düşünüyorsun?” dediler ama sayın milletvekili ne yazık ki cevap veremedi buna.

Olay bundan ibaret.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnce, kayda girmiştir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakın…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, gayet net kayda girdi Muharrem İnce’nin söylediği de.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.

Sayın Başkan, biz Anayasa’da bir değişiklik yaptık kamuda başörtüsünü serbest bırakmakla ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesine götürdü, iptal ettirdi ve o Sayın Hüsnü Tuna’nın sözleri AK PARTİ’nin kapatma davasında birinci sıradaydı ve o zamanki genel başkan “Şeriatın kestiği parmak acımaz.” demişti. Bugün ikiyüzlü siyaseti izleyenin kim olduğunu halk görüyor, değerlendiriyor.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hüsnü Tuna’ya neden ceza verdiniz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, böyle olamayacak, lütfen… Kayda geçti hepsi.

Teşekkür ediyorum sizlere, konu gayet net olarak anlaşılmıştır.

Sayın Vural, buyurunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Sadık Yakut’un konuşma yaptığı kürsü ve katıldığı sıfat “Türkiye Büyük Millet Meclisi Meclis Başkan Vekili” sıfatı, Meclisin Başkanına da vekâlet görevi var. Dolayısıyla, oradaki sözlerin her şeyden önce bir siyasi anlamı olduğu açık. O kürsüler kişisel görüşleri ifade etme makamı değildir. O bakımdan, eğer bu konuda bir şey varsa gerekli uyarıyı yapsınlar.

MUSTAFA ELİŞTAŞ (Kayseri) – Grup adına konuşma yetkisi yok, grup adına konuşan biziz.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederiz.

Sayın Atıcı, buyurunuz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, bu kürsü kişisel marifetlerimizin sergilendiği bir kürsü değil. Bu kürsü milletin kürsüsüdür.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Neye göre söz veriyorsunuz Sayın Başkanım ya? Her çıkana söz veriyorsunuz!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Bizim sözlerimizin üzerine bir tartışma başlamıştır. Ben gayet safiyane bir şekilde, her milletvekili arkadaşımın, her vatandaşımızın siyasi tercihi olabileceğini ve kendi tercihine göre bu koltuklarda oturacağını düşünmüş bir insanım. Sonrasında, gerek Başbakanın kızlı erkekli evler konusu…

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Başkanım, böyle bir usul yok, lütfen!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – …gerek Sadık Yakut’un “Kız-erkek ayrılmalıdır.” söyleminden sonra…

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Daha ne kadar sürecek Sayın Başkan bu konuşma? Korsan konuşma istemiyoruz. Meclisin bir usulü var, lütfen usulüne göre yönetin!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – …bazı vicdanlı milletvekillerinin bundan üzüntü duymuş olabileceğini söylemiştim.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Böyle bir usul yok Sayın Başkan, lütfen!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Çok yanılmışım. Hiç kimse üzüntü duymamış. Oturduğunuz koltuklar size helal olsun.

MUSTAFA ELİŞTAŞ (Kayseri) – Helal zaten. Milletin alın teriyle verdiği anamızın ak sütü gibi helal oylarla aldık biz onu.

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.

Sayın Dora, siz ne istiyorsunuz?

EROL DORA (Mardin) – Konuşma hakkı istiyorum.

BAŞKAN – Ne için?

EROL DORA (Mardin) – MHP’li sayın vekilimiz “Hristiyanlıkta kadın haramdır.” dedi. Bu anlamda, birkaç…

MUSTAFA ELİŞTAŞ (Kayseri) – Ya Hristiyanlığın meselesi o, ne alakası var?

BAŞKAN – Ne dedi?

EROL DORA (Mardin) – “Hristiyanlıkta kadın haramdır.” dedi ve şu anda, şimdiki zaman kastedilmiş bir cümledir.

BAŞKAN – Biliyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İslamiyette serbest de Hristiyanlıkta haram!

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Dora.

 

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Mardin Milletvekili Erol Dora’nın, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün MHP’li sayın vekilimiz çocuk hakları ile ilgili konuşurken “Hristiyanlıkta kadın haramdır.” dedi yani şimdiki zamana göre bir cümle kullanmıştır.

Şimdi, Türkiye laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir ve Türkiye, Birleşmiş Milletler sözleşmelerini imzalamış olan bir ülkedir. Dünyada yalnız Müslümanlık, Hristiyanlık ve Musevilik mevcut değildir; Budistler vardır, Ezidiler vardır ve ateistler vardır. Herkesin dini kendinedir.

Bilindiği gibi, bu üç din de Allah’ı tek Allah olarak, tek Tanrı olarak kabul ediyor. Eğer Allah isteseydi hepimizi tek inançta, tek renkte yaratabilirdi. Demek ki insanlara inanma özgürlüğü vermiştir. Dolayısıyla, biz… Tabii ki her kişi kendi dinini övebilir, bu onun doğal hakkıdır. Her topluluğa göre, her şahsa göre kendi inancı kendisi açısından kutsaldır. Dolayısıyla, bir kişi özellikle laik, demokratik, bir ülkede ve Mecliste kendi dinini överken saygıyla karşılıyoruz ama -yani şimdiki zamana göre kullanılmış bir cümle olduğundan dolayıdır- tutanaklarla aynı, “Hristiyanlıkta kadın haramdır.” demesiyle ben inanıyorum ki bizi izleyen Hristiyan vatandaşlarımız ve evrensel düşünceye sahip olan bütün insanlarımız bundan mağduriyet duyacaklardır. Bunu sayın Genel Kurula bildirmek istedim.

Teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dora.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunacağım…

 

III.- Y O K L A M A

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır, talebi yerine getireceğim.

Sayın İnce, Sayın Atıcı, Sayın Özel, Sayın Öğüt, Sayın Ekinci, Sayın Işık, Sayın Özkan, Sayın Kurt, Sayın Acar, Sayın Özdemir, Sayın Öz, Sayın Genç, Sayın Köktürk, Sayın Yalçınkaya, Sayın Haberal, Sayın Havutça, Sayın Güven, Sayın Demiröz, Sayın Öztürk, Sayın Seçer.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur, beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 16.52

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım ve iki dakika süre vereceğim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN –  Sayın milletvekilleri, yapılan ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı bulunamadığından, sözlü soru önergeleri ile alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 26 Kasım 2013 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

                                                                               Kapanma Saati: 17.03



(x) (10/787) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin tam metni tutanağa eklidir.