Nuri İPEK Normal Nuri İPEK 2 4 2014-09-02T12:19:00Z 2014-09-02T12:19:00Z 176 105180 599528 4996 1406 703302 14.00 Clean Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

 

DÖNEM: 24                            CİLT: 72                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

65’inci Birleşim

20 Şubat 2014 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, basın ve ifade özgürlüğüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Ergenekon, Balyoz ve Askerî Casusluk davalarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin İstanbul’da ve Ağrı’da gerçekleştirmiş olduğu projelere ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin yaptığı gündem dışı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin yaptığı gündem dışı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın 560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 19 milletvekilinin, AVM’lerin şehir ekonomileri ve toplumsal yapıya etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/872)

2.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve 26 milletvekilinin, Erzincan’ın ekonomik, sosyal ve jeolojik yapısının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/873)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 23 milletvekilinin, tıbbi dokümantasyon ve tıbbi sekreterlik mesleğiyle ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/874)

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

 

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

 

 

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560)

 

 

 

 

4.- Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)

 

VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- 560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesi üzerinde verilen önergenin kabul edilmesinin İç Tüzük’ün 87’nci maddesine uygun olup olmadığı hakkında

 

IX.- OYLAMALAR

1.- Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, THY’nin bazı gazetelerin dağıtımlarını durdurmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/37659)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak on iki oturum yaptı.

Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, bölgedeki elektrik kesintilerine,

Bursa Milletvekili İlhan Demiröz, Bursa’da çevre faktörlerinin tarımda yarattığı sorunlara,

Kars Milletvekili Yunus Kılıç, Kars’taki tarım ve hayvancılığa,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Ordu Milletvekili İdris Yıldız ve 25 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının (10/869),

Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve 23 milletvekilinin, madencilik sektörünün sorunlarının (10/870),

Ordu Milletvekili İdris Yıldız ve 25 milletvekilinin, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde madencilik sektörünün sorunlarının (10/871),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

BDP Grubunun, 14/2/2014 tarihinde BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından Türkiye’de kuraklığın artmasına neden olan uygulamaların tespit edilmesi, kuraklığın zararlarının en aza indirilmesi ve kapsamlı bir su politikasının geliştirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (5021 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,

MHP Grubunun, 18/2/2014 tarih ve 3564 sayıyla Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve arkadaşları tarafından kişi hak ve hürriyetlerinin önüne geçen uygulamalardan biri olarak sansürün toplumumuza etkisinin, sebep olduğu hak ihlalleri ve mağduriyetlerin tespitini yapmak amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,

CHP Grubunun, 18/2/2014 tarihinde İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve arkadaşları tarafından Başbakanın ve onun güdümündeki paralel parti devletinin Türkiye’yi içine soktuğu hukuksuzluk yolunun iç ve dış politik tahribatının boyutlarının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1297 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,

Genel Kurulun 19 Şubat 2014 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz, Karabük Milletvekili Osman Kahveci’nin BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Karabük Milletvekili Osman Kahveci, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,

Sinop Milletvekili Engin Altay, İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grup Başkanına,

İzmir Milletvekili Aytun Çıray, İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına,

İstanbul Milletvekili Harun Karaca, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna,

Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,

Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki Cumhurbaşkanıyla ilgili bazı ifadelerine,

Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, tekraren, MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki Cumhurbaşkanıyla ilgili bazı ifadelerine,

Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, Cumhurbaşkanına hakaret etmediğine ve sözlerinden hakaret kastı çıkaranlar varsa bu takdirde Cumhurbaşkanından özür dilediğine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 560, 538 ve 536 sıra sayılı kanun teklifi ve tasarılarının bu kısmın 4, 10 ve 11’inci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 550 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),

2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),

4’üncü sırasına alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560),

5’inci sırasına alınan, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/676) (S. Sayısı: 380),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın; 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamasından sonra kabul edildi.

Isparta Milletvekili Recep Özel, İstanbul Tuzla’da hayatını kaybeden Uzman Onbaşı Gökhan Aslan’a Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin bir açıklamada bulundu.

Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut, İstanbul Tuzla’da hayatını kaybeden Uzman Onbaşı Gökhan Aslan’a Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin bir açıklamada bulundu.

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 47’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna,

Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 48’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 50’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine,

Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine,

Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 50’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geçici 1’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna,

Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 52’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Alınan karar gereğince, 20 Şubat 2014 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere 01.21’de birleşime son verildi.

 

                                                               Sadık YAKUT

                                                               Başkan Vekili

 

            Dilek YÜKSEL                                                                           Muharrem IŞIK

                   Tokat                                                                                        Erzincan

                Kâtip Üye                                                                                   Kâtip Üye

 

         Mine LÖK BEYAZ                                                                        Fehmi KÜPÇÜ

               Diyarbakır                                                                                       Bolu

                Kâtip Üye                                                                                   Kâtip Üye

II. - GELEN KÂĞITLAR

                                                                                                                                                No: 91

20 Şubat 2014 Perşembe

Teklifler

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun; 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2012) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.02.2014)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; 5233 Sayılı Yasada Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/2013) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:  13.02.2014)

3.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ile 1 Milletvekilinin; Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerine Bir Derece Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/2014) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.02.2014)

4.- Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in; Toplumsal Barış ve Müzakere Kanunu Teklifi (2/2015) (Adalet; İçişleri; İnsan Haklarını İnceleme ile Anayasa Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.02.2014)

5.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2016) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:  14.02.2014)

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/2017) (Anayasa ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.02.2014)

7.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın; Kamu Hizmetlerinin Gerektirdiği Sürekli Görevlerde Alt İşveren (Taşeron) İşçisi Olarak Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına Atanmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/2018) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:  18.02.2014)

Raporlar

1.- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin Başvuru Usulüne İlişkin İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/826) (S. Sayısı: 547) (Dağıtma tarihi: 20.02.2014) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Mali Cumhuriyeti Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanlığı Arasında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/836) (S. Sayısı: 549) (Dağıtma tarihi: 20.02.2014) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/837) (S. Sayısı: 550) (Dağıtma tarihi: 20.02.2014) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına İlişkin 1/2013 Sayılı Kararın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/844) (S. Sayısı: 551) (Dağıtma tarihi: 20.02.2014) (GÜNDEME)

5.- Gelişen Sekiz Ülke Ekonomik İşbirliği Örgütü Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/860) (S. Sayısı: 552) (Dağıtma tarihi: 20.02.2014) (GÜNDEME)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/861) (S. Sayısı: 553) (Dağıtma tarihi: 20.02.2014) (GÜNDEME)

7.- Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, İçişleri Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/876) (S. Sayısı: 554) (Dağıtma tarihi: 20.02.2014) (GÜNDEME)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Moğolistan Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/853) (S. Sayısı: 556) (Dağıtma tarihi: 20.02.2014) (GÜNDEME)

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/854) (S. Sayısı: 557) (Dağıtma tarihi: 20.02.2014) (GÜNDEME)

10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Kullanımı ve Değişimi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/863) (S. Sayısı: 558) (Dağıtma tarihi: 20.02.2014) (GÜNDEME)

11.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Bayburt Milletvekili Bünyamin Özbek ile 80 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili İbrahim Yiğit ve Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan ile 3 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı ve Muş Milletvekili Faruk Işık ile 34 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/2006, 2/2007, 2/2008, 2/2009, 2/2010) (S. Sayısı: 561) (Dağıtma tarihi: 20.02.2014) (GÜNDEME) (x)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 19 Milletvekilinin, alışveriş merkezlerinin şehir ekonomileri ve toplumsal yapıya etkilerinin araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/872) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.05.2012)

2.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve 26 Milletvekilinin, Erzincan’ın ekonomik, sosyal ve jeolojik yapısının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/873) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.05.2012)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 23 Milletvekilinin, tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik mesleğinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/874) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.05.2012)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, tutuklu ve hükümlülere uygulanan disiplin cezalarına ve cezaevlerindeki bazı uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/35673)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, cezaevlerinde bulunan tutuklu sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/35674)

                             

(x) Kanun Teklifinin komisyonlara havalesinin tekemmül etmediği 21.02.2014 tarihli 66’ncı Birleşimde Başkanlıkça Genel Kurula ifade edilmiş olup Teklif, 28.02.2014 tarihinde geri alınmıştır.

3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, aile içi şiddet verilerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/35675)

4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bir TV kanalının Sincan Cezaevinde izlenememesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/35676)

5.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, 2002 yılından önce Trabzon’daki icra dairelerinin sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/35677)

6.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Trabzon’da haciz konulan araç ve yediemin garaj sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/35678)

7.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevindeki avukat görüş kabinlerine ses geçiren camlar takıldığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/35679)

8.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, bir hükümlünün kelepçeli olarak muayene edildiği iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/35680)

9.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, tutuklu ve hükümlülerden iaşe bedeli alındığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/35681)

10.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, toplu açılış törenlerine ve açılışı yapılan tesislere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/35682)

11.- İstanbul Milletvekili Şafak Pavey’in, bir iş ilan metninde yer alan şartlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/35683)

12.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, İstanbul’daki bir arazinin imar planının değiştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36847)

13.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, polisin dur ihtarına uymadığı için bir vatandaşı öldürmesiyle ilgili bir soruşturmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36848)

14.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Uludere olayının sorumlularına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36850)

15.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, görevden alınan Cumhuriyet savcısına ve haklarında soruşturma başlatılacak olan bazı kişilerin Türkiye’den kaçtığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36851)

16.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında tutuklanan bir kişinin Adalet ve Kalkınma Partisinin yerel seçim çalışmalarına mali destek sağladığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36852)

17.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, imar planları değişiklikleri ve imar izinleri için talimat verdiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36853)

18.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir savcı tarafından ortaya atılan iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36854)

19.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kesilen tavuk ve hindi sayısındaki azalışa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36855)

20.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, rüşvet ve yolsuzluk operasyonu kapsamında tutuklanan bir şahsın Adalet ve Kalkınma Partisinin anket çalışmalarını finanse ettiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36856)

21.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, danışmanları ile danışmanları hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36857)

22.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2013 yılları arasında Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından alınan mayın temizleme sistemlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36858)

23.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından afet yönetimi ile ilgili yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36859)

24.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2013 yılları arasında yurt dışı ve yurt içi kurum ve firmalardan alınan kara mayınlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36860)

25.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kara mayınları ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36861)

26.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ankara’daki okullara verilen doğal gaz miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36863)

27.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kartlı doğal gaz abonelerinin yaşadıkları sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36864)

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa ziyareti ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36865)

29.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, BM’nin terör listesinde yer alan bir kişiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36866)

30.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Başbakanlık ve bağlı birimler tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36867)

31.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Yüksek Hızlı Tren Projesinin ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36868)

32.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Taksim Metrosundaki bir özel güvenlik görevlisinin bir vatandaşı yaralamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36869)

33.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, kadın cinayetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36870)

34.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van ili ve ilçelerinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından yapılan şartlı nakit transferlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36871)

35.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, depremde zarar gören veya yıkılan okul ve öğretmenevlerinin yeniden inşası ile onarımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36872)

36.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van ili ve ilçelerinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından yapılan kömür yardımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36873)

37.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van ili ve ilçelerinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından yapılan proje yardımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36874)

38.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van ili ve ilçelerinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından yapılan nakdi yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36875)

39.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van ili ve ilçelerinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından yapılan gıda yardımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36876)

40.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van ili ve ilçelerinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından yapılan eğitim yardımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36877)

41.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Abdullah Öcalan’ın gazetelerin genel yayın yönetmenleri ile görüştürüleceği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36878)

42.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa ilinde yapılan kömür yardımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36879)

43.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, LPG fiyatlarına yapılan zamma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36880)

44.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, satın alınan ve kiralanan araçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36881)

45.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, bir bakan danışmanı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36882)

46.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, haklarında işlem yapılan MİT personeline ve Kırıkhan-Reyhanlı yolunda durdurulan bir tırla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36883)

47.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, devlet içinde olduğu iddia edilen paralel yapıyla ilgili sunulan istihbarat raporuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36884)

48.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, Kırıkhan-Reyhanlı yolunda jandarma tarafından aranmak istenen bir tırın aranmasının Hatay Valiliğince engellendiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36885)

49.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Suriye’de yapılması planlanan çocuk felci aşılamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36886)

50.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir ortaokul öğretmeninin derste kullandığı ifadelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36887)

51.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Hatay’da durdurulan bir tıra ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36888)

52.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir milletvekilinin açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36889)

53.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Başbakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36890)

54.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Hatay’da durdurulan bir tıra ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36891)

55.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, bir bakanın yolsuzluk yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36892)

56.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın, BDDK’nın bir kredi kullanımıyla ilgili verdiği görüşe ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/36896)

57.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, Halkbank ve Ziraat Bankası tarafından basın yayın kuruluşlarına verilen reklam ve ilanlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/36897)

58.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/36898)

59.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/36899)

60.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bilecik’te Ziraat Bankasına borcu olan kişilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/36900)

61.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/36901)

62.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/36902)

63.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/36905)

64.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/36906)

65.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, İstanbul Adliyesindeki telefonların dinlendiği iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/36907)

66.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, avukatlara yeşil pasaport verilip verilmeyeceğine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/36908)

67.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/36909)

68.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, hükümlü ve tutuklu sayısı ile bu kişilerin iş gücü olarak kullanılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/36910)

69.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/36911)

70.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında tutuklanan bir şahsın yakınlarıyla yaptığı görüşmelerin sıklığına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/36912)

71.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, bir cezaevindeki kötü muamele iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/36913)

72.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/36914)

73.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, tüp bebek uygulamasına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/36915)

74.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, yasa dışı evlat edindirme sitelerine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/36916)

75.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/36917)

76.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/36918)

77.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/36919)

78.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, bir ortaokul öğretmeninin derste kullandığı ifadelere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/36920)

79.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, kadın cinayetlerine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/36921)

80.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/36922)

81.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/36923)

82.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, 2010 yılından bu yana yurt dışına gönderilen Bakanlık personeline ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/36924)

83.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/36925)

84.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/36926)

85.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/36927)

86.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, KOSGEB tarafından KOBİ’lere yönelik gerçekleştirilen desteklere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/36928)

87.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/36929)

88.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, 2010 yılından bu yana yurt dışına gönderilen Bakanlık personeline ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/36930)

89.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/36931)

90.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/36932)

91.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36933)

92.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, SGK borçları nedeniyle haklarında haciz işlemi yapılanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36934)

93.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36935)

94.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, engelli dernekleri tarafından hazırlanan bazı projelerde dernek yöneticilerinin görev almalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36936)

95.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36937)

96.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36938)

97.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin, İznik Gölü Çevre Planında yapılan değişikliğe ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36939)

98.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, milletvekilleri ve TBMM çalışanları için yapılmakta olan İncek-2 Konut Projesine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36941)

99.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36942)

100.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bakanlık tarafından satın alınan ve kiralanan araçlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36944)

101.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul’un Pendik ilçesindeki bir mahallede yaşayanların tapu sorununa ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36945)

102.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36946)

103.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36947)

104.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36948)

105.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Bulgaristan’da Türkçe yer adlarının değiştirilmesine yönelik bir karara ve uygulanan yaptırımlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36949)

106.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36950)

107.- İstanbul Milletvekili Şafak Pavey’in, Suriyeli muhaliflerle ilişki kurulduğu iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36951)

108.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36952)

109.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ilgili bir açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36986)

110.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36987)

111.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, bir açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36988)

112.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, 1 Ocak 2014 tarihinde Kırıkhan-Reyhanlı karayolunda durdurulan bir tıra ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36989)

113.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, 112 Acil Yardım İstasyonlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36990)

114.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa İli Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36991)

115.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, kadın konusunda çalışan sivil toplum kuruluşlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36992)

116.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, polislerin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36993)

117.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, 2010 yılından bu yana yurt dışına gönderilen Bakanlık personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36994)

118.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36995)

119.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36996)

120.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bakanlık tarafından satın alınan ve kiralanan araçlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36997)

121.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, 2002 yılından itibaren Bilecik’te yaşanan intihar vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36998)

122.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İzmit’teki bazı kaçak ve ruhsatsız binalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36999)

123.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Midyat Geçici Mülteci Kampı ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37000)

124.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, bir vakfa ait yurtlara ve yapılan bağışlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37001)

125.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Kırıkhan-Reyhanlı yolunda Jandarma tarafından aranmak istenen bir tırın aranmasının Hatay Valiliğince engellendiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37002)

126.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, Başbakanı karşılamadan dönen vatandaşların metroyu ücretsiz kullandığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37003)

127.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul’un Pendik ilçesindeki bir mahallede yaşayanların tapu sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37004)

128.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Türk vatandaşlığına geçirilen bir kişiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37005)

129.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Hatay’da silah ve mühimmat taşıdığı iddia edilen bir tırın durdurulması ile ilgili gelişmelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37006)

130.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37007)

131.- Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, üniversitelerdeki şiddet olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37008)

132.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un, üniversitelerdeki şiddet olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37009)

133.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/37010)

134.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/37012)

135.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, 2010 yılından bu yana yurt dışına gönderilen Bakanlık personeline ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/37013)

136.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/37014)

137.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bakanlığın Bilecik’te finanse edeceği projelere ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/37015)

138.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/37016)

139.- İstanbul Milletvekili Ayşe Eser Danışoğlu’nun, Sinema Filmlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelikte yapılan değişikliklere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/37017)

140.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin, Itri Yılı vesilesiyle yayınlanan albüm ve CD’ler ile ilgili iddialara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/37018)

141.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/37019)

142.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/37020)

143.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, sahaflara satılan kitaplara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/37021)

144.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/37022)

145.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bakanlığın Bilecik’teki faaliyetlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/37023)

146.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/37024)

147.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul’daki bir taşınmazın mülkiyetine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/37026)

148.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/37027)

149.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, kamuda kullanılan taşıtlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/37028)

150.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, 2002-2013 yılları arasında gerçekleştirilen özelleştirmelere ve elde edilen gelirlerin kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/37029)

151.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, 2010 yılından bu yana yurt dışına gönderilen Bakanlık personeline ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/37030)

152.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/37031)

153.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, otomobillerden alınan ÖTV oranlarının artırılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/37032)

154.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/37033)

155.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, halk eğitim merkezlerinde açılan kurslardaki eğitmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37034)

156.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37035)

157.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Elazığ’ın Baskil ilçesinde yapılan Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı ile ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37036)

158.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37037)

159.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Bilgisayar ve Öğrenim Teknolojileri Bölümü mezunlarının istihdamına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37038)

160.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, açılan dersliklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37039)

161.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, öğretmenlerin ekonomik durumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37040)

162.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, taşımalı eğitim sistemindeki servis ve taşımacılık işi ile uğraşan esnafa ödemelerin yapılmamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37041)

163.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37042)

164.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, TEOG sınavında öğrencilere müfredatta olmayan konuların sorulduğu iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37043)

165.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İş Hekimliği ve İş Güvenliği Uzmanlığı sınav sorularının sızdırıldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37044)

166.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37045)

167.- Amasya Milletvekili Ramis Topal’ın, Amasya’da görev yapan bir öğretmenin derste söylediği iddia edilen ayrımcı ifadelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37046)

168.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesindeki bir okulda meydana gelen olaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37047)

169.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açanların sayılarındaki artışa ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/37048)

170.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/37049)

171.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/37050)

172.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, 2010 yılından bu yana yurt dışına gönderilen Bakanlık personeline ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/37051)

173.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/37053)

174.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37054)

175.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37055)

176.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bakanlığın Bilecik’te yürüttüğü proje ve yatırımlara ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37057)

177.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37059)

178.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir ve ilçelerindeki yol yapım çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37077)

179.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37078)

180.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, yüksek hızlı tren seferleri sırasında yaşanan kazalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37079)

181.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37080)

182.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, ülke genelindeki PTT merkezi sayısına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37081)

183.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37082)

184.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bakanlık tarafından satın alınan ve kiralanan araçlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37083)

185.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37084)

186.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul Çamlıca’da imara açılan bir alana ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37088)

187.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile ilgili çeşitli iddia ve hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37089)

188.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İçişleri Bakanlığında görev yapan bir bürokrata ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37090)

189.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, protestocu bir vatandaşın evinin aranmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37091)

190.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir sermaye grubunun şirketlerine yönelik denetimlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37092)

191.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, dış politika ile ilgili bazı hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37093)

192.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, çeşitli konulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37094)

193.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, çeşitli konulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37095)

194.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Türkiye’de düzenlenen 11. Dünya Wushu Şampiyonasında gerçekleştiği iddia edilen yolsuzluğa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37096)

195.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında tutuklanan bir kişiye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37097)

196.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, TÜRGEV’e bağışta bulunan iş insanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37100)

197.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, AVM’lere ve AVM’lerde çalışan personelin çalışma koşullarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37101)

198.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu’nun, Hatay’da durdurulan tıra ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37102)

199.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, DGS ile lisans eğitimini sürdüren öğrencilerin burs/kredi olanaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37103)

200.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Milli Eğitim Bakanlığı personelinin katıldığı yurt dışı gezilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37104)

201.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir silah fabrikasının Ankara’daki binasından çalındığı iddia edilen silahlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37105)

202.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, dershanelerin kapatılmasına yönelik çalışmalara ve bu çalışmaların nedenleri ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37106)

203.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a yapılması planlanan anıt mezara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37107)

204.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, işsizlikle mücadele konusunda yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37108)

205.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, zorunlu tüketim ürünlerine yapılan zamlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37109)

206.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, memur maaşlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37110)

207.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, engellilerin eğitim ve istihdam sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37111)

208.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Devlet Memurları Kanunundaki engelli istihdamıyla ilgili % 3’lük oranın asgari sınır olarak uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37112)

209.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, akaryakıt fiyatlarındaki değişime ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37113)

210.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, akaryakıt fiyatlarındaki artışa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37114)

211.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, 4/C statüsündeki personelin kadroya geçirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37115)

212.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kürt sorununun çözümü için uygulanan politikaların sonuçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37116)

213.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli personel alımlarına ve memur kadrolarına atanmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37117)

214.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, bağlı kurumların bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37118)

215.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul metrosundaki büfelerde bazı gazetelerin satışının engellendiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37120)

216.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında bazı işadamlarının malvarlıklarına tedbir konulması kararının ilgili kurumlara posta yolu ile gönderilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37121)

217.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından hazırlanan raporlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37122)

218.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, sağlık hizmetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37123)

219.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, İstanbul’daki metro istasyonlarındaki büfelerde bazı gazetelerin satışının engellendiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37124)

220.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’daki metro istasyonlarındaki büfelerde bazı gazetelerin satışının engellendiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37125)

221.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, bağlı kurumların bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/37127)

222.- Ankara Milletvekili Sinan Aydın Aygün’ün, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun piyasaya etkileri bağlamında bazı iddialara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/37128)

223.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, banka yöneticilerinin dörtte bir oranı ve üstü ortak olduğu şirketlere söz konusu bankalardan kredi sağlanmamasına ilişkin kuralın BDDK tarafından uygulanmadığı iddiasına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/37129)

224.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Ziraat ve Vakıflar Bankalarına kredi verildiği iddia edilen iki şirkete ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/37130)

225.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Ziraat Bankası tarafından verilen bir krediye ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/37131)

226.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, dershanelerin kredi borçlarına ve kapatılmaları sonucunda oluşacak sorunlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/37132)

227.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, vatandaşların finans kuruluşlarına olan borçlarının artmasına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/37133)

228.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Seyitömer Termik Santrali özelleştirmesinde ihale bedelinin ödenmesi için sağlanan finansmanla ilgili iddialara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/37134)

229.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, bağlı kurumların bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/37135)

230.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli personel alımlarına ve memur kadrolarına atanmalarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/37136)

231.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, bağlı kurumların bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/37137)

232.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, engelli personel alımı için yapılan sınava ve engelli istihdamına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/37149)

233.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli personel alımlarına ve memur kadrolarına atanmalarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/37150)

234.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/37151)

235.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli personel alımlarına ve memur kadrolarına atanmalarına ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/37152)

236.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/37153)

237.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli personel alımlarına ve memur kadrolarına atanmalarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/37154)

238.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TÜBİTAK tarafından Akademik e-Ders Çağrısı Programı kapsamında verilen desteklere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/37155)

239.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TÜBİTAK tarafından Akademik e-Ders Programı kapsamında verilen desteklere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/37156)

240.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TÜBİTAK tarafından Bilim Merkezi Kurulması Destek Programı kapsamında verilen desteklere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/37157)

241.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TÜBİTAK tarafından Doğa Eğitimi ve Bilim Okulları Destek Programı kapsamında verilen desteklere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/37158)

242.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TÜBİTAK tarafından Bilim ve Toplum Yenilikçi Eğitim Uygulamaları kapsamında verilen desteklere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/37159)

243.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TÜBİTAK tarafından AB 7. Çerçeve Programı kapsamında verilen desteklere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/37160)

244.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TÜBİTAK tarafından TÜBİTAK Bilim Fuarları Destekleme Programı kapsamında verilen desteklere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/37161)

245.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/37162)

246.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, iş kazalarına ve sebeplerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37163)

247.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, fazla mesai ücretlerinin ödenmemesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37164)

248.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, memur maaşlarına enflasyon farkının yansıtılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37165)

249.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, geçici personelin yaşlılık ve malullük aylığına hak kazandıktan sonra sözleşmelerinin yenilenmemesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37166)

250.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, 4/C statüsündeki personelin kadroya geçirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37167)

251.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, sözleşmeli ve geçici personelin kadroya geçirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37168)

252.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kadroya geçirilen sözleşmeli personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37169)

253.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Kamu Personeli Danışma Kurulu kararlarının uygulanmamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37170)

254.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Kamu çalışanlarına 2014-2015 yılları için verilen zam oranlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37171)

255.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, iş ve meslek danışmanlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37172)

256.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, dershane, okuma salonu ve etüt merkezlerinin SGK prim ödemelerine ve kapatılmaları sonucunda oluşacak sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37173)

257.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Güdül’de SGK prim borcu nedeniyle hakkında işlem yapılan esnafın sayısına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37174)

258.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37175)

259.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Amele Birliği Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığının yönetim yapısının değiştirileceği iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37176)

260.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde yapılan değişikliğe ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37177)

261.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İzmit Köseköy’deki bir fabrika hakkındaki iddialara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37178)

262.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Sapanca Gölüne ve gölü besleyen derelerin kurumasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37179)

263.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan Kırka-Değirmenözü Demiryolu Projesine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37180)

264.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Askeri Havaalanı Mania Planı Uygulaması ile ortaya çıkan sorunlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37181)

265.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Seyitömer Termik Santralinin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37182)

266.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Güdül’e yapılan alt yapı yatırımlarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37183)

267.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Güdül su kuyularında ve şebekelerinde kaçaklar olduğu iddialarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37184)

268.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37185)

269.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Bulgaristan’da Türkçe yer isimlerinin Bulgarca isimlerle değiştirilmesine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37186)

270.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, MİT tarafından bir TV kanalı kurulduğu iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37187)

271.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Suriyeli muhaliflere silah yardımı yapılıp yapılmadığına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37188)

272.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Ankara’da Suriye’deki İslamcı gruplarla görüşüldüğü iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37189)

273.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37190)

274.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu’nun, Türkiye’nin Suriye politikasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37191)

275.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, 1915 Olayları ile ilgili yürütülen çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37192)

276.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, yulafın destekleme kapsamına alınmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/37205)

277.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, TAPDK tarafından yapılan bir düzenlemeye ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/37206)

278.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, TAPDK tarafından yapılan bazı çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/37207)

279.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bakanlık tarafından Güdül’e verilen kredi, teşvik ve desteğe ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/37208)

280.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Güdül İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünde görevli uzmanlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/37209)

281.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/37210)

282.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/37212)

283.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Bandırma ilçesindeki bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37213)

284.- İstanbul Milletvekili Melda Onur’un, İstanbul’da metroda yaşanan bir olay ile bu olay çerçevesinde özel güvenlik şirketlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37214)

285.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Hatay’da durdurulan tırın aranması çerçevesinde gelişen olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37215)

286.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, İstanbul’da bir metroda meydana gelen olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37216)

287.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul Kadıköy’deki bir okulun fiziki eksikliklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37217)

288.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Koceli’ndeki bir caddenin ışıklandırma sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37218)

289.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’nin Gölcük ilçesindeki depremden hasar görmüş binalara Suriyeli mültecilerin yerleştiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37219)

290.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, polislere verilen taltiflere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37220)

291.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli personel alımlarına ve memur kadrolarına atanmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37221)

292.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Namazgah Barajı inşaatıyla ilgili çeşitli iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37222)

293.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Adana Valisinin yasa dışı dinleme yaptığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37223)

294.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Adana Valisinin özel kalem müdürü hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37224)

295.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Adana’nın Yüregir ilçesinde bir şoförün öldürülmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37225)

296.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Askeri Havaalanı Mania Planı Uygulaması ile ortaya çıkan sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37226)

297.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Emniyet Genel Müdürlüğünde akademik çalışma yapan personel sayısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37227)

298.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından kurulacak polis seçme merkezlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37228)

299.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından satın alınan araçlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37229)

300.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ankara Büyükşehir Belediyesine devredildiği iddia edilen bir gölete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37230)

301.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından siber suçlarla mücadele için alınan ekipmana ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37231)

302.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Emniyet Genel Müdürlüğünde yürütülen bazı eğitim projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37232)

303.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Güdül’ün nüfusuna ve nüfus artış hızına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37233)

304.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, büyükşehir belediyelerine bağlı ilçe belediyeleri ile bunların bağlı kurum ve kuruluşlarının bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37234)

305.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında kayıp vatandaşların bulunması için yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37235)

306.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Emniyet Genel Müdürlüğünde yürütülen bazı eğitim projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37236)

307.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, büyükşehir belediyeleri dışındaki belediyeler ile bunlara bağlı kurum ve kuruluş ve belediye şirketlerinin bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37237)

308.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37238)

309.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37239)

310.- Adana Milletvekili Ali Demirçalı’nın, Adana’nın Kurtuluş Günü için gerçekleştirilen törene ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37240)

311.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, kırmızı bültenle aranan kişilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37241)

312.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüş’ün, Adana’nın Kurtuluş Günü için gerçekleştirilen törene ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37242)

313.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, Gaziantep Üniversitesindeki bazı öğrencilerin fişlendiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37243)

314.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, yasa dışı dinlemelerle ilgili bir açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37244)

315.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Gazi Üniversitesindeki bir salonun restorasyonunun orijinal haline göre yapılmamasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/37245)

316.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli personel alımlarına ve memur kadrolarına atanmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/37246)

317.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’da bir kütüphane müdürlüğünün bina ve personel sorununa ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/37247)

318.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/37248)

319.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Mevlana Müzesinin bahçesinde bulunan Şeb-i Arus Havuzunun yerinin değiştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/37249)

320.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Muhasebat ve Milli Emlak Kontrolörü iken Maliye uzmanı kadrosuna atananlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/37251)

321.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır’daki Hazine arazilerinin satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/37252)

322.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, dershane, okuma salonu ve etüt merkezlerinin vergi ödemelerine ve kapatılmaları sonucunda oluşacak sorunlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/37253)

323.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, dershane, okuma salonu ve etüt merkezlerinin kira sözleşmelerine ve kapatılmaları sonucunda oluşacak sorunlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/37254)

324.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’nin Kandıra ilçesindeki bir köydeki 2-B arazilerinin rayiç bedellerinin yüksekliğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/37257)

325.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/37258)

326.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, okulların bir yardım kuruluşuna bağış yapılmasına aracılık ettiği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37259)

327.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, eğitim kurumu ve cinsiyet bazında bazı eğitim istatistiklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37260)

328.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki okulların branş öğretmeni ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37261)

329.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Gazi Üniversitesindeki bir salonun restorasyonunun orijinal haline göre yapılmamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37262)

330.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, TEOG sınavında sorulan sorularla ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37263)

331.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, bir vakfın okullarda para topladığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37264)

332.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, eğitim alanındaki başarının artırılmasına yönelik yapılan çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37265)

333.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı sorularına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37266)

334.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, sorumluluk sınavlarında görev alan öğretmenlere ek ders ücreti ödenip ödenmediğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37267)

335.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, sınavlar için yapılan öğretmen görevlendirmelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37268)

336.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Merkezi Sistem Ortak Sınavı sorularının çalındığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37269)

337.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, engelli öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37270)

338.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli personel alımlarına ve memur kadrolarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37271)

339.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, rehber öğretmen ihtiyacının karşılanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37272)

340.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, çağdaş Türk lehçeleri ve edebiyatı bölümü mezunlarının istihdam sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37273)

341.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, mühendislik lisans tamamlama programlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37274)

342.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, dershane, okuma salonu ve etüt merkezleri ile ilgili verilere ve yapılan çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37275)

343.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, taşımalı eğitim sistemine ve yaşanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37276)

344.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/37277)

345.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, bazı emekli komutanlara orduevleri ve sosyal tesislere geçici olarak giriş yasağı getirildiği iddialarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/37278)

346.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/37281)

347.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’in, yurt dışında faaliyet gösteren ve TSK personeli ile ilgili yayınlar yapan internet sitelerine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/37282)

348.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin-Tarsus Depolama Projesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37284)

349.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin Sorgun Barajı ve sulaması Projesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37285)

350.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Göksu II. Merhale Sulama Projesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37286)

351.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin-Aksıfat Depolama Projesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37287)

352.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/37289)

353.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, Kastamonu Havaalanında yaşanan sefer iptallerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37305)

354.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya İkinci Hızlı Tren Garı için yapılan kamulaştırmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37306)

355.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 2013 yılında yol yapım, bakım ve onarımı için yapılan harcamalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37307)

356.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, ulaşım ücretlerine zam yapılıp yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37308)

357.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Zafer Bölgesel Havaalanının işletilmesine ve verilen desteklere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37309)

358.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli personel alımlarına ve memur kadrolarına atanmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37310)

359.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın Simav ilçesinde Türk Telekom’a ait bir binanın satışına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37311)

360.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin-Gözne Yolu Projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37312)

361.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin-Erdemli Yolu Projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37313)

362.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kadı (Göksu) Köprüsü Yapımı Projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37314)

363.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Göksu-2 Köprüsü Yapımı Projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37315)

364.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Erdemli-Silifke-Taşucu Yolu Projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37316)

365.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Silifke-Mut Ayrımı-Gülnar-Aydıncık Yolu Projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37317)

366.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Tarsus-Çamlıyayla Yolu Projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37318)

367.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Silifke-Mut Yolu Projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37319)

368.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/37320)

369.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/37321)

370.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, rüşvet ve yolsuzluk operasyonu kapsamında tutuklanan bir şahsın Adalet ve Kalkınma Partisi seçim çalışmalarını finanse ettiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37322)

371.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında ortaya atılan bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37323)

372.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, bir genel başkan yardımcısının yaptığı açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37324)

373.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, PKK’nın Suriye kolu olan bir örgütle yapıldığı iddia edilen görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37325)

374.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul Kanlıca’daki iki yalının tek yalı haline getirildiği iddiasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/37326)

375.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Hatay’da durdurulan bir tıra ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/37327)

20 Şubat 2014 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Dilek Yüksel (Tokat), Muharrem IŞIK (Erzincan)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, basın ve ifade özgürlüğü hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’ye aittir.

Buyurun Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, basın ve ifade özgürlüğüne ilişkin gündem dışı konuşması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; basın ve ifade özgürlüğü konusunda gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İfade ve basın özgürlüğü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesi uyarınca güvence altına alınan temel insan haklarındandır. İfade özgürlüğünün olduğu demokratik bir toplumda herkes kendisini ifade etme ve haber almakta özgür hisseder. Bir ülkede basın özgür değilse o ülkede hiç kimse özgür değildir. Türkiye’de AKP iktidarı basını rehin almıştır. Türkiye’de basın hür değil, basın esirdir. Türkiye’de medya resmen AKP’nin baskısı altındadır, basın ve ifade özgürlüğüne en başta, en büyük baskıyı da Başbakan Erdoğan yapmaktadır. Tayyip Erdoğan iş birlikçi ve yandaş basın hariç, gazetecileri, medya patronlarını ve televizyon yayıncılarını tehdit etmektedir. Başbakan Erdoğan sansürcübaşı gibi televizyon yayınlarına müdahale etmektedir, gazetecilere hakaret etmektedir. Şu sözleri Başbakan Erdoğan gazetecilere söylemiştir: “Tasmalarını biz çıkardık, şimdi ise boyunlarına uluslararası tasmaları taktılar.” Bu sözleri eden bir Başbakan demokratik ülkelerde bir gün dahi Başbakanlık yapamaz. Şu sözleri de yine Erdoğan gazete patronlarına yönelik olarak söylemiştir: “‘Ne yapayım? Köşe yazarı, hâkim olamıyorum.’ diyemezsin, ‘Kusura bakma kardeşim, bizim dükkânda sana yer yok.’ demelisiniz.” Başbakan, böylece muhalif gazetecilerin, gazete patronları tarafından işten atılmalarını emrediyor. Böyle bir örneğe ancak faşist ve totaliter sistemlerde rastlanabilir. Bir haberle ilgili olarak Başbakan Erdoğan Milliyet gazetesine “Batsın sizin gazeteciliğiniz.” diyor, bunun üzerine gazetenin patronu “Sizi çok üzdük, Milliyeti hemen, uygun gördüğünüz birine satmaya hazırım.” diyor. Baskının şiddetini varın siz hesaplayın.

Başbakan Erdoğan’ın televizyon yetkilisini arayarak “Geçmeyin o alt yazıyı.” diyerek müdahale etmesi gündeme düştü. Bu talimat ve sözleri ancak faşist bir rejime sahip ülkelerin yöneticileri yapabilir.

Tayyip Erdoğan anket şirketlerinin araştırmalarına müdahale ederek “Al MHP’den 2 puan, koy BDP’ye.” demektedir. Dahası, Başbakan, MHP lideri Bahçeli’nin grup toplantısını canlı olarak veren televizyon kanalını arıyor, “Devlet Bahçeli bir manifesto açıklıyor, siz de bunu canlı olarak veriyorsunuz.” diyor, muhatabı da “İki üç dakikaya kestiriyorum efendim.” diyor ve kestiriyor. Siz bu yetkiyi nereden ve siz bu yetkiyi kimden alıyorsunuz beyler? Siz kimsiniz? Başbakan mı karşımızda, bir kabadayı mı var karşımızda; bunu anlamak istiyoruz. Gazetede “Bu mu sağlıkta çağ atladığı iddiasında olan Türkiye” başlıklı bir haber çıkıyor, Başbakan Erdoğan “Alo Fatih” hattıyla derhâl devreye giriyor, “El insaf edin! Yani böyle bir başlık nasıl atıyorsunuz ya!” diyor, muhatabı da buna karşılık “Kaçak olmuş. Bu bir ayıptır efendim.” dedikten sonra derhâl durumu telafi eden manşetler atılıyor, haberi yapan 3 gazeteci de görevinden atılıyor. İki gün önce yine Başbakan Erdoğan bir gazeteye “Boğulacaksınız.” diye bağırıyordu, gazeteyi “Boğulacaksınız.” diye resmen tehdit ediyordu. Bu tavrıyla Tayyip Erdoğan basın ve ifade özgürlüğünün önündeki en büyük engel olduğunu ortaya koymuştur. Erdoğan televizyon ve gazeteleri maskaraya çevirtmiş, İnternet’i sansürletmiş, HSYK’yı hegemonya altına aldırtmış, Adli Kolluk Yönetmeliği’ne müdahale ettirmiştir. Böylece, Tayyip Erdoğan medya dünyasında patronların patronu hâline gelirken AKP de yalan, yağma ve yolsuzluk sarmalında bocalar hâle gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, yaşananlar, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün önündeki en büyük engelin Başbakan Erdoğan olduğunu ortaya koymuştur. AKP çıkardığı yasalarla ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü ve İnternet üzerinden bilgiye erişim özgürlüğünü de büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. Yapılan yolsuzluklar ortaya çıkmasın diye, onları ortaya çıkaracak bütün özgürlük alanları kapatılmıştır. AKP ve Başbakan Erdoğan haddini fena hâlde aşmıştır. AKP yönetiminde Türkiye açık bir hapishaneye dönüştürülmüştür.

Ey AKP, oyunuz ne olursa olsun siz işte busunuz ve siz bu kadarsınız. Önce bu ülkenin başından gideceksiniz, sonra da yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı ikinci söz, Ergenekon, Balyoz ve askerî casusluk davaları hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’ya aittir.

Buyurun Sayın Havutça. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Ergenekon, Balyoz ve Askerî Casusluk davalarına ilişkin gündem dışı konuşması

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ergenekon, Balyoz ve askerî casusluk davaları üzerinde gündem dışı söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi Türkiye hukuk anlamında, her anlamda büyük sıkıntılar yaşıyor. 17 Aralık operasyonuyla Türkiye’nin en büyük yolsuzluk ve hırsızlık operasyonu sonrasında askerî davaların, Ergenekon davasının askerî savcısı olan, “Ben bu davaların savcısıyım.” diyen Sayın Başbakan bile bunun bir kumpas olduğunu ve önemli şeyler açıklayacağını söyledi.

Değerli milletvekilleri, Türk tarihinde hatırlayın, televizyonlarda çarşaf çarşafÇukurambar’da Bülent Arınç’a suikast düzenlenecek.” söylemleriyle gazeteler, televizyonlar günlerce meşgul edildi ve ona suikast yapacak subayın o  suikast planını yıkanırken yuttuğu bile iddia edildi. Hatta daha da ileri gidildi, Türk halkı sanki gerçekten bir darbe yapılacakmış gibi kumpaslarla… Camilerin bombalanacağı, uçakların düşürüleceği yalanları da söylendi. Bunlar aşama aşama Türk halkının gözleri önünde sergilendi ve bildiğimiz operasyon başladı ve Türkiye’de, Türk hukuk tarihinin en büyük sahte dijital verileriyle, gizli tanıklarıyla, olmayan belgelerle Türk halkının şerefli generalleri, subayları bir bir toplanarak cezaevlerine atıldı. Hatta Sayın Başbakanın ve Cumhurbaşkanının mesai arkadaşı, MGK’daki genelkurmay başkanları dahi şu anda cezaevine atıldı.

Bakın, ben bu hukuk skandalıyla ilgili, bizi çok ilgilendirdiği için Balıkesirli bir hemşehrimin başına gelenleri size söylemek istiyorum örnek olsun diye: Adı, Emrah Küçükakça, şu anda denizaltı üsteğmen. Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; hepiniz annesiniz, babasınız. Bunun hakkında -bu genç hakkında hiçbir soruşturma kararı yok, arama kararı yok- isim benzerliği sebebiyle Emrah Karaca adına arama kararı alınıyor, Emrah Küçükakça’nın evine gidiliyor yanlışlıkla, evindeki bilgisayarlara, hard disklere el konuyor ve bu çocuk, bu genç askerî casusluk, şantaj ve fuhuştan yargılanıyor. Adı hiçbir iddianamede yok, sonradan iddianameye dâhil oluyor ve bu genç şu anda on bir yıl ceza alıyor ve fuhuşlar yargılanan bayanlardan bir tanesine bekâret raporu sunuluyor mahkeme dosyasına. Şimdi, bu dosya onandı, bu çocuklar hakkında yakalama kararı çıkarılacak. Şimdi, elinde vicdanı olan annelere, babalara sesleniyorum, kendi oğullarına iş dayandığında bir günde burada HSYK Yasası’nı çıkaranlara sesleniyorum: Sizde biraz adalete olan vicdan varsa o davaların, o gencecik, masum insanların yeniden yargılanması için adil yargılanma koşullarını, adaleti sağlayacak koşulları yaratmak zorundasınız.

Bakın, onunla da değil sadece, Balyoz davasında 11 no.lu CD, yani darbe planının en önemli CD’sinin sahte olduğunu bizzat TÜBİTAK ortaya koydu. Bakın, o CD’de, darbe olduğunda görev almayı kabul edenler ifade ediliyor.

Değerli milletvekilleri, o darbe planında 115 kişinin henüz o darbe planının yapıldığı tarihte HAVELSAN’da ve ASELSAN’da çalışmadığı açıkça ortaya kondu. Böyle bir sahtekârlık olur mu? Şimdi, gelin, Türkiye’de yeniden adaleti tesis edecek, yeniden yargı bağımsızlığını sağlayacak, gerçekten yargının bağımsızlığını ve adaleti sağlayacak hukuksal düzenlemeleri yapalım.

Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak Türkiye’nin önüne ileri demokrasi hedefi koydunuz ama geldiğiniz noktada yapılan bütün araştırmalarda, Türk halkının adalete olan güveninin kalmadığı kamuoyu yoklamalarında orta konuyor. Bugün, kendileri için bir gecede İnternet yasalarını, çocuklarına dokunduklarında bir gecede hâkimleri, savcıları görevden alanların ve bizzat Başbakanın ifadesiyle, “Bugün artık geçmişteki bazı yargılamalar üzerinde çok büyük soru işaretlerinin olduğunu daha net görüyoruz.” diyor Sayın Başbakan ve Başbakanın başdanışmanı da “Millî orduya kumpas kuruldu.” ifadesiyle bu gerçeği ifade ediyor.

Gelin, Türkiye’de gerçek ve eksiksiz bir demokrasiyi, adalete olan güveni bir kez daha tesis etmek için bu yargılamaların; Ergenekon, Balyoz ve askerî casusluk davalarının yeniden adil bir şekilde yargılanmasının yolunu Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bu halkın talebi olarak adil bir yargılama düzenini mutlaka kurmak zorundayız.

SIRRI SAKIK (Muş) – Başka davalar yok mu peki, başka davalar yok mu?

NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – Evet, onların da tabii ki, hepsinin yargılanmasını…

Adaleti tesis etmek Türkiye Büyük Millet Meclisinin en öncelikli görevi olmalıdır diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin İstanbul’a gerçekleştirmiş olduğu projeler hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’ye aittir.

Buyurun Sayın Çelebi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, Ekrem Bey Ağrı Milletvekili ama, İstanbul’la ne hukuku var?

3.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin İstanbul’da ve Ağrı’da gerçekleştirmiş olduğu projelere ilişkin gündem dışı konuşması

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; tabii, AK PARTİ hükûmetleri İstanbul’a zaten büyük yatırımlar yaptı, bunu benim burada söylememle değil ama Sayın Başbakanımızın önderliğinde birçok proje yapılıyor.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ağrı ne hâlde Ağrı, Başkan?

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Ben burada, özellikle son dönemlerde İstanbul’a getirilen -Marmaray olsun, Kanal İstanbul olsun, üçüncü havalimanı olsun- çok büyük yatırımlar… Biz burada da Sayın Başbakanımıza bu konularda müteşekkiriz.

Tabii, her şeyden önemli olan şey şu: İlk önce Ağrı’ya gelen yatırımlar. Özellikle, AK PARTİ hükûmetleri… 2002’den 2014 yılına, 2014 yılının da son yatırımlarında Ağrı’ya neler gelmiş, onu hep birlikte değerlendirmek istiyorum sizlere ama öncelikle, benden önce iki tane konuşmacı arkadaşımız çıktı, burada Sayın Başbakanımızın kabadayılığından veya işte, kendilerinin özellikle İnternet’e veya adli yargıdaki, HSYK’ya olan şeylerini söylediler. Ben şunları arz etmek istiyorum: Burada özellikle iki konuşmacımızın da tabii daha önceki hükûmetler döneminde partileri iktidar olmuşlardı. Lütfen, bu geçmiş dönemdekilerin yani partilerinin yapmış olduğu hizmetlere bir baksınlar. Bu hizmetlerden neler yapılmış, onları bir görüp de ondan sonra Sayın Başbakanımıza veya AK PARTİ hükûmetlerine genel bir çerçevede değerlendirme yapabilirler.

Tabii, AK PARTİ hükûmetleri iktidara gelmeden önce Ağrı’da sadece Erzurum Atatürk Üniversitesine bağlı olarak bir eğitim enstitümüz vardı ama daha sonra bizim hükûmetler döneminde Ağrı’da Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi açıldı. Ben burada hem Sayın Başbakanımıza hem de çok değerli iş adamımız İbrahim Çeçen Bey’e teşekkürlerimi sunuyorum.

Şu anda Ağrı merkezde 11 binin üzerinde öğrencimiz var üniversitemizde. Hakikaten bizim ilimize bacasız bir fabrika gibi… Çok güzel öğrencilerimiz de var. En son da orada eczacılık fakültemizi açtık. Yine Ağrı merkezimizde, tabii, biz özellikle üniversiteleri yayıyoruz. 2013 yılında faaliyete geçen, Eleşkirt’te dört yıllık yüksek okulumuz; yine, 2013 yılında temelini Doğubayazıt’ta attığımız dört yıllık bir yüksekokulumuz var, o da 2015 yılı içerisinde bitip inşallah eğitim ve öğretimine başlayacak. Bunun yanı sıra, geçen sene özellikle AK PARTİ’li 30 tane milletvekilimiz ve 1 genel başkan yardımcımız, 1 grup başkan vekilimizle birlikte Ağrı’nın Patnos ilçesine gittik. Orada Sultan Alparslan Fakültesi ve mühendislikle yine dört yıllık bir fakültemizin temelini attık. Ben burada da hassaten Ağrı’ya kadar gelen arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Tekrar şükranlarımı sunuyorum.

Bunun yanında, özellikle Diyadin’e iki yıllık yüksekokul götürdük; oraya adalet meslek lisemizi götürdük, bu sene de yine öğrenci alacağız. Tabii, bunlar sadece yükseköğrenim açısından ama biz özellikle 2011, 12,13… Bakın, eğitime çok fazla, böyle büyük rakamlar vererek götürdük. 2013 yılında Eleşkirt’imize endüstri meslek lisemizi verdik. Yine, 2013 yılı ek yatırımıyla bunu götürdük. 2014 yılında Eleşkirt ilçemize imam hatip lisesi; yine, Ağrı merkezimize, aynı şekilde, imam hatip lisesi, 300 kişilik öğrenci yurdu ve aynı şekilde, 2014 yılında da bir tane sosyal bilimler lisesini götürüyoruz. Taşlıçay ilçemize 16 derslikli imam hatip lisesi ve 100 öğrenci kapasiteli pansiyon götürüyoruz. Hamur ilçemize 16 derslikli kız meslek lisesi ve 200 öğrenci kapasiteli pansiyon götürüyoruz. 2014 yılında Patnos ilçemize 12 derslikli özel eğitim okulu götürüyoruz. Bakın, bu ilk kez bizim o bölgelerde var. Yine, Doğubayazıt ilçemize ise Ahmedi Hani Anadolu Lisesinin spor salonunu oraya kazandırıyoruz.

Dolayısıyla bunlar yeterli mi? Elbette ki yeterli değil ama bütçeler konusunda elimizden geldiği kadar bunları yapmaya çalışıyoruz.

Yine, sağlık açısından, Ağrı merkezimizde şu anda bir hastanemiz var, Allah bir mâni, keder vermezse 2015 yılının ilkbaharında bunu hizmete açacağız. Yine, Doğubayazıt’ımızda 150 yataklı devlet hastanesi, Patnos’umuzda 150 yataklı devlet hastanesi; Tutak’ımızda şu anda hastanemiz devam ediyor, 2014 yılının ilk aylarında, büyük ihtimalle 4’üncü ayında açacağız. Eleşkirt’imizde, ihalesi bitti, her şey bitti, parası gönderildi, 2014’ün Mart ve Nisan ayında onun temelini atacağız.

Tabii, spor alanında, özellikle, biliyorsunuz, Ağrı geçmişte de krosçu yetiştirmiştir, koşucular yetiştirmiştir, güreşte özellikle çok başarılı olmuştur. Yine, 2014 yılında ilimizde 100 yatak kapasiteli kamp eğitim merkezini açıyoruz, 2.500 seyirci kapasiteli kapalı spor salonu ve gençlik merkezinin temelini atıyoruz.

Özellikle ulaşım konusunda, bakın, Ağrı il ve ilçelerinde iki yıl içerisinde 362 kilometrelik sıcak asfalt yapıldı. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Ben bu vesileyle -tabii, sürem bittiği- için, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, hepinizi Allah’a havale ediyorum.  (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmacı Ağrı Milletvekili olarak tabii ki Ağrı’nın sorunlarını dile getirmiştir ama tutanaklara geçirilmesi lazım…

BAŞKAN – E, geçti zaten söyledikleri.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Burada İstanbul’da gerçekleşmiş projeler deniyor ama İstanbul’la ilgili bir şey anlatılmadı.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Efendim, o sehven yazılmıştır.

BAŞKAN – Her şey tutanaklara geçti zaten Sayın Vekilim.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Bir yanlışlık varsa lütfen tutanaklara geçiriniz efendim.

BAŞKAN – Geçti efendim, geçti.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkanım, bize atıfta bulunarak “Bu iki milletvekili geçmişteki icraatlarına bir baksınlar.” dedi ve dolayısıyla bir şaibe ortamı altında bıraktı, buna cevap vereceğim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yeniçeri, iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin yaptığı gündem dışı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Efendim, çok teşekkür ediyorum.

Ben burada ifade özgürlüğünü anlattım, ben burada basın özgürlüğünü anlattım, bu ülkede basının rehin alındığını söyledim.

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Bekir Bey’e anlatın, Bekir Bey’e.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Çıkacaksınız, bu konuda, bir başbakanın bir gazeteciye telefon edip etmeme hakkını, baskı yapıp yapmama hakkını, bir partinin genel başkanının sözünü kesip kesmeme hakkını konuşacaksınız, buna cevap vereceksiniz.

Geçmiş dönemde, siz -2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi kuruldu- var mıydınız? 2023’te de siz yok olacaksınız. Dolayısıyla siz ne zannediyorsunuz?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yani 2023’e kadar umudunuz yok, öyle mi?

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisi 1969’da vardı, Milliyetçi Hareket Partisinin yanında Adalet Partisi vardı; bugün Adalet Partisi yok, Milliyetçi Hareket Partisi var.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Siz artık son demlerinizi yaşıyorsunuz, hiç merak etmeyin…

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – 1980’li yıllarda Milliyetçi Hareket Partisi vardı, Doğru Yol Partisi vardı; bugün Doğru Yol Partisi yok, Milliyetçi Hareket Partisi var. Anavatan Partisi vardı 90’lı yıllarda, Milliyetçi Hareket Partisi vardı; bugün Anavatan Partisi yok, Milliyetçi Hareket Partisi var.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Hocam, AK PARTİ bundan sonra sizi ikiye katlar. Bundan hiç şüpheniz olmasın.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Bugün de 2013’te Adalet ve Kalkınma Partisi var, Milliyetçi Hareket Partisi var; 2023’te siz olmayacaksınız, Milliyetçi Hareket Partisi var olmaya devam edecek. (MHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hocam, Komünist Parti de var, İşçi Partisi de var ona bakınca.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Dolayısıyla sizin kökünüz, damarınız, yattığınız toprak, döndüğünüz kıble ve tuttuğunuz bayrak belli değil.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Yavaş Hocam, yavaş!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne demek Hocam? Ya, “Kıbleniz belli değil.” diyor.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Sayın Başkan, lütfen…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, geri alsın.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Hocam, lütfen…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sözünü geri al!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Hangi milletin vekili, hangi topluma hizmet ediyorsunuz onun bile farkında değilsiniz. O bakımdan, çok net bir şekilde söyleyeyim, çok açık söylüyorum: Çıkın, söyleyin, hangi milleti temsil ettiğinizi söyleyin.

MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) – İfadesini düzeltmesi lazım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ayıp, ayıp!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Bana değil, kendi kendinize söyleyin, hiç konuşmayın!

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Lütfen düzeltin onu!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Özür dile! İfadeni düzelt!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Siz “Türk milleti” kavramından cin çarpmış gibi kaçıyorsunuz. Siz hangi milletin milletvekillerisiniz, neyin üzerine yemin ettiniz, çıkın, onları burada açıklayın.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Hocam, düzeltin onu!

MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) – Haddinizi bileceksiniz!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Siz hangi bayrağın altında yaşadığınızın bile farkında değilsiniz.

MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) – Hadi oradan!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hocam, git oradan be!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – O bayrağın bile T.C.’sini yukarıdan indirmeye çalışıyorsunuz ve Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinde kendi kendinize, akla gelen, gelmeyen birçok, paralel devlet, yapı devleti kendiniz ürettiniz, kendiniz beslediniz, besledikleriniz gözlerinizi oyuyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - …şimdi de “Yandım Allah!” diye bağırıyorsunuz. İktidar mısınız, aczde misiniz belli değil. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hocam, çok ayıp, çok.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Yaşından, başından, profesörlüğünden utan e mi!

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Sayın Başkan…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne profesörü ya!

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Yuh sana, yuh!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Böyle profesör mü olur ya!

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Sayın Başkan…

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Yaşından başından utan!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Böyle profesör mü olur ya! Utanmaz!

BAŞKAN – Sayın Havutça, buyurun, niye söz istediniz?

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Sayın Başkan, az önce AKP adına gündem dışı…

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Sen bizim kökümüzü, kıblemizi tartışamazsın!

BAŞKAN – Sayın Şahin... Sayın Şahin, bir saniye…

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Haddin yok buna. Haddini bil!

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Git!

BAŞKAN – Sayın Şahin…

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Haddini bil!

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Sen de haddini bil canım!

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Saygısız!

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Benim kıblem de belli, köküm de belli.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Hiçbiri belli değil!

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Terbiyesiz adam!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Havutça…

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Sayın Başkan, az önce…

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Öğren de gel, dangalak!

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Terbiyesiz herif!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Havutça, eğer bu konuşmanın içerisinde…

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Evet efendim, ben de az önce bana atfen sayın milletvekili konuşmalarımı… Hükûmet olmasına rağmen kendisi bana cevap vererek benim…(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Yaşından utan be! Hangi bakkaldan aldın profesörlüğü sen?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ya utanacak yüz var mı onda be!

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Sensin saygısız!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Fatih, bırak ya!

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Haddini, hududunu bil! Çıkacaksın, burada özür dileyeceksin! Özür dile! Özür dileyeceksin! Hadsiz herif!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sen kendine bak! Hadi…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Havutça, iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.

2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin yaptığı gündem dışı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Değerli milletvekilleri arkadaşlarım, Türkiye’nin gündeminde en önemli, adalet duygusunu zedeleyen çok önemli bir sorunu biz sizlerin dikkatine sunmak istedik ve burada benim sözlerimin muhatabı bugün Adalet Bakanıdır ve ülkenin Başbakanıdır. Sayın milletvekili İstanbul sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz aldı ama bize cevap vermeye kalktı.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ağrı’ya cevap verdi ama Ağrı’da ders vereceğim.

NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – Bizim sözlerimizin muhatabı şu anda huzurda bulunan Adalet Bakanıdır. Ben Sayın Adalet Bakanına soruyorum, Sayın Başbakanın şu ifadeleri doğru mu: “Devlet içinde çete, paralel devlet, ‘dostmodern’ darbeciler gibi ağır sözlerle bugün artık geçmişteki bazı yargılamalar üzerinde çok büyük soru işaretleri oluşturduğunu daha net görüyoruz. Sahte ihbar mektuplarıyla, yasa dışı dinlemelerle, sahte delillerle tasarlanmış ve ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkûm edildiklerini biliyoruz.” diyor. İşte huzurunuzda Mehmet Haberal, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili, dört yıla yakın bir süre hangi hakla millet iradesi adına orada tutuklu kaldı? Mustafa Balbay, şu anda aramızda bulunan milletvekilleri, bu insanlar dört yıldır neden cezaevlerinde kaldı? Bugün ne yapıyorlar bunlar? Kaçtılar mı bu ülkeden, terk ettiler mi bu ülkeyi? Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı sizinle beraber oturdu.

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Engin Alan…

NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – Engin Alan, hepsi diğer arkadaşlarımız da…

Şimdi, gelin, bu haksızlığı ve hukuksuzluğu düzeltmek elimizde. Bakın, Ergenekon davasında, Balyoz davasında 11 no.lu CD, Balyoz Darbe Planı’nın en önemli CD’si, dayanağı; sahte olduğu kanıtlandı ve orada, darbede görev alacakların o tarihte görevde olmadıkları kanıtlandı. Emrah Küçükakça, askerî casusluk davasında -evinde değil- sahte delillerle mahkûm edildi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen de önerge verdin.

NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – Bu insanları kurtarmak için harekete geçmek Türkiye Büyük Millet Meclisinde vicdan sahibi olan, halkın seçtiği her milletvekillinin asli görevi olmalıdır. Kendi çocuklarınız için yasaları değil, halkın adalet duygusu için yasaları değiştirin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Satır.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın vekil konuşmasında “Döndüğünüz kıblenin, tuttuğunuz bayrağın ne olduğu belli değil.” dedi. Sataşmadan cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Satır, iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; akademisyen bir milletvekilimizin kullandığı kelimeleri esefle dinledik. Arkadaşlarımın isyan ettiği kadar var, daha fazlasını ben isyan ediyorum. “Tuttuğunuz bayrak, döndüğünüz kıble belli değil.” dedi.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Çok doğru söyledi! 

MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) – Hocam, hiç yakıştıramadım, hiç yakıştıramadım. Öncelikle…

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Söyle, niye T.C’yi indirdiniz?

MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) – Bağırmayın, lütfen bağırmayın ve beni dinleyin.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – T.C.’yi niye indirdiniz?

MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) – Lütfen beni dinleyin, süremi de doldurmayın.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – T.C.’yi niye indirdiniz, açıklayın. 

MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) – Şimdi, bakın, bizim döndüğümüz kıble bellidir, Kâbe’dir, bayrağımız da al kırmızı bayraktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bizim hedefimiz tek devlet, tek vatan, tek millet ve tek bayrak. Bunu her yerde söyledik ama sizin söylediğiniz bu söz… Lütfen, gelin, bizden ve AK PARTİ’ye gönül vermiş tüm vatandaşlardan özür dileyin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hadi canım siz de… Siz kimsiniz ki özür dileyeceğiz yani!

MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) – Aksi takdirde İç Tüzük’ün gerektirdiği şekilde, kaba ve yaralayıcı ve bizim manevi durumumuzu rahatsız ettiğiniz için hakkınızda uygulama yapılmasını talep ediyorum.

Teşekkür ederim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Gidin, bu işleri bırakın hadi! Milleti soyup soyup konuşuyorsunuz!

MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) – Özür dilemeniz hâlinde arkadaşlarımla beraber özrünüzü kabul edeceğiz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Siz milletten özür dileyin, “Sizi soyduk” deyin, “Çaldık paranızı.” deyin, siz özür dileyin!

MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) – Aksi takdirde İç Tüzük’ün 160’ıncı maddesi gereği sizin hakkınızda Sayın Başkanın ve Başkanlık Divanının işlem yapmasını talep ediyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Çaldık geleceğinizi.” deyin. Utanmazlar…

MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) – Hepinizi, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkanım, lütfen özre davet ediniz.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Satır, bir oturun.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 19 milletvekilinin, AVM’lerin şehir ekonomileri ve toplumsal yapıya etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/872)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son yıllarda AKP’nin uyguladığı tüketime dayalı ekonomik modelle ülkemizde alış veriş merkezleri (AVM) sayısı giderek artmış, ülke genelinde hızla yayılmış ve 49 şehrimize ulaşmıştır. AVM’lerin büyük kentlerde esnaf, sanatkâr ve küçük üretici üzerinde yarattığı yıkıcı zararlar şimdi Anadolu’nun her yanında hissedilmektedir. AVM’lerin etkisiyle Anadolu’daki küçük esnaf, çiftçi ve her türlü küçük üretici haksız rekabet sonucu ekonomik baskı altında kıvranmaktadır. AVM’lerin şehir ekonomileri ve toplumsal yapıya etkilerinin araştırılması için TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci  maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1) Aytuğ Atıcı                                (Mersin)

2) Mehmet Şeker                            (Gaziantep)

3) Mehmet Ali Susam                    (İzmir)

4) Mustafa Sezgin Tanrıkulu          (İstanbul)

5) Haydar Akar                              (Kocaeli)

6) İhsan Özkes                               (İstanbul)

7) Namık Havutça                          (Balıkesir)

8) Melda Onur                                (İstanbul)

9) Kadir Gökmen Öğüt                  (İstanbul)

10) Mehmet Volkan Canalioğlu     (Trabzon)

11) Mehmet Şevki Kulkuloğlu       (Kayseri)

12) Kazım Kurt                              (Eskişehir)

13) Turgay Develi                          (Adana)

14) Sabahat Akkiray                       (İstanbul)

15) Mehmet Ali Ediboğlu               (Hatay)

16) Sedef Küçük                            (İstanbul)

17) Mevlüt Dudu                            (Hatay)

18) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

19) Mehmet S. Kesimoğlu             (Kırklareli)

20) Bülent Tezcan                           (Aydın)

Gerekçe:

Son yıllarda tüketime yönelik ekonomik modellerin dünyada ve ardından ülkemize de dayatıldığı görülmektedir. Tüketmenin kışkırtıldığı merkezler olan toplu alış veriş merkezleri (AVM) ülkemizde de uygulanan ekonomik model gereği yaygınlaşmıştır. AVM yatırımları temel olarak inşaat yatırımıdır. Yarattığı denilen istihdam ise hizmet sektörüne yöneliktir. AVM yatırımları bu özelliğiyle üretime değil tüketime yöneliktir. Oysa sürdürülebilir kalkınma modellerinde ihracata yönelik üretim modelleri esastır.

Kent kültürünün tarihsel ve ekonomik mirası olan çarşı ve pazarlar insanların birbirleriyle kucaklaştığı yerlerdir. AKP iktidarı bu mirası, uyguladığı kötü modellerle yok etmiştir. Önce esnafı, peşinden toplumsal ilişkiyi yok etmiştir. Bakkal esnafına “Birleşin AVM açın” diyerek durumu kurtardığı hayaliyle aynı politikalara devam etmektedir. AKP iktidarı yarattığı bu ekonomik baskıyla birçok yerde çarşıların kapanmasına yol açmıştır. AKP’li belediyelerin baskısıyla kentsel dönüşüm adı altında birçok pazar yeri de kapatılmış, bir anlamda AVM’lerin önündeki alan genişletilmiştir. Geleneksel pazar yerleri hemşerilik, mahalle bilinci gibi sosyal değerleri pekiştiren ve küçük üreticiyi ayakta tutan, insanların kaynaştığı alanlardır.

AVM kültürüne kaynaklık eden batı ülkelerinde, AVM’lerin kurulduğu alanlar yerleşim merkezlerinin uzağında ve uygun altyapı sağlandıktan sonra açılmaktadır. Beraberinde çarşı ve pazarlar korunmuştur. Turizmin merkezi sayılan Paris’te 85 pazar yeri haftada üç gün sokaklarda kurulmaktadır. Bizde ise şehrin en güzel yerinde, en merkezî  yerde, hatta özelleştirme yoluyla devredilen fabrikaların yeşil alanlarına AVM’ler yapılmıştır. Bazı AVM’lerin mahalle pazarları kurulduğu günlerde esnafı batırmak için özel indirimler uyguladığı da görülmektedir. AVM’ler çalışma saatleri ve günleriyle esnaf, sanatkâr ve üretici üzerinde baskı unsuru olmuştur. AVM’lerin ekonomi ile beraber toplumun geleneksel ilişkilerini de bozduğu görülmektedir.

AVM’lerin şehir merkezlerine sonradan eklenmesi, belediyelerin kanalizasyon, içme suyu, otopark, hava kirliliği, ulaşım konularında yetersiz kalmasına yol açmıştır. Bölgede yaşayanlar için planlanıp yapılan altyapılar yetersiz olmaya başlamış ve hizmetler bölgede yaşayanlar için aksamaya başlamıştır.

AVM’lerin istihdam yarattığı iddiası ise bir yanılsamadır. Tamamen bir algı yönetimidir. Çünkü AVM’ler açıldıkça başka tarafta esnaf, küçük üretici işsiz kalmakta ve geçinemeyince aileleri ile beraber işsizler ordusuna katılmaktadır.

2.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve 26 milletvekilinin, Erzincan’ın ekonomik, sosyal ve jeolojik yapısının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/873)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Erzincan’ın yaşadığı depremler sonrası ve süregelen yıllar boyunca bilinçsiz yatırımlar sonucu oluşan ekonomik ve sosyal göstergeler Erzincan’ın iyi bir durumda olmadığını göstermektedir. Uygun yatırım alanlarının tespit edilmesi, sanayi kuruluşlarının sayılarının ve ihtiyaç duyulan nitelikli insan gücü kapasitesinin artırılması ve önceliklerin iyi belirlenmesi gerekmektedir.

Erzincan’ın geleceği açısından, ilin ekonomik, sosyal ve jeolojik yapısının araştırılıp bölgesel olarak yapılması gerekenlerin saptanması amacıyla Anayasanın 98’inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Muharrem Işık                         (Erzincan)

2) Mehmet Şeker                         (Gaziantep)

3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu       (İstanbul)

4) Tanju Özcan                            (Bolu)

5) Haydar Akar                            (Kocaeli)

6) İhsan Özkes                             (İstanbul)

7) Mehmet Şevki Kulkuloğlu      (Kayseri)

8) Melda Onur                             (İstanbul)

9) Kadir Gökmen Öğüt                (İstanbul)

10) Kazım Kurt                            (Eskişehir)

11) Namık Havutça                      (Balıkesir)

12) Mehmet Volkan Canalioğlu   (Trabzon)

13) Mehmet Ali Susam                (İzmir)

14) Hurşit Güneş                         (Kocaeli)

15) Mustafa Serdar Soydan         (Çanakkale)

16) Candan Yüceer                      (Tekirdağ)

17) Hülya Güven                         (İzmir)

18) Tufan Köse                            (Çorum)

19) Sabahat Akkiray                    (İstanbul)

20) Mehmet Ali Ediboğlu            (Hatay)

21) Turgay Develi                        (Adana)

22) Sedef Küçük                          (İstanbul)

23) Mevlüt Dudu                         (Hatay)

24) Ramazan Kerim Özkan          (Burdur)

25) Mehmet S. Kesimoğlu           (Kırklareli)

26) Bülent Tezcan                        (Aydın)

27) Ali Özgündüz                        (İstanbul)

Gerekçe:

Erzincan 2012 yılı Teşvik Programında 4’üncü grupta yer almış Erzurum ise 5’inci grupta yer almıştır. Eğer bu teşvik programı TÜİK verilerine, kalkınma göstergelerine göre hazırlanıyorsa demek ki Erzincan Erzurum’dan daha kalkınmış bir şehirdir. Oysaki Erzincan’da son yıllarda yapılan tüm uygulamalar ile kalkınmışlık şöyle dursun her gün geriye giden bir ekonomi vardır.

Tek sanayi kuruluşu olan şeker fabrikası da özelleştirilmiştir. Erzincan’da hayvancılık ve tarım her geçen gün gerilemekte ve gün geçtikçe bitme noktasına doğru gitmektedir. Girdi fiyatlarının yüksek olması nedeniyle, mesela sulama bedellerine gelen yüzde 100’e yakın zamlar ile çiftçi iyice zor duruma düşürülmüştür. Mazot fiyatları çiftçinin belini iyice bükmektedir. Tohum fiyatları ve ithal edilen tohumlar ile çiftçi seneye bir daha aynı tohum ile ekim yapmamakta sattığından çok daha yüksek bedelle tohum almaktadır.

Erzincan’ın geleceği maalesef hiç iyi görünmemekte ve pembe tablolar çizilerek insanlar kandırılmaktadır. Şehrimiz, eğer önlem alınmazsa hızla bir kasaba hâline bürünecektir.

2011 yılında nüfusu 225 bin iken merkez 105 bin idi. 2012’de 214 bin il nüfusu, merkez ilçe ise 95 bine gerilemiştir. Tam, bir yılda, yaklaşık 11 bin göç olmuştur. Buda en az 3 bin aile göçü demektir. Yok, eğer bu nüfus gerçek değil de nüfus şişirmesi ise, o zaman TÜİK verilerinin doğruluğu da tartışılmalıdır.

Erzincan’da göçün önlenmesi için ne yapılmalı, özellikle hayvancılık ve tarım için neler yapılmalıdır? Erzincan maden yönünden çok zengin bir şehir iken bu kaynaklar yeterince işletiliyor mu? Bu konuda ne yapılabilir?

Erzincan birinci derecede deprem bölgesi olması sebebiyle bir deprem anında Türkiye’de en fazla can ve mal kaybının yaşanılmasından korkulan bölgedir. Son zamanlarda yine yüksek binalar yapılmaya ve özellikle de rant uğruna sağlam olmayan bölgelere devlet kurumları yapılmaktadır. Üniversite yerleşkesinin yapıldığı yerin araştırılması gerekiyor. Araştırma hastanesinin sağlam olup olmadığının araştırılması gerekmektedir.

Özellikle köylerimizde bulunan binaların durumu çok kötüdür. Bu konuda çok ciddi araştırmaların yapılması gerekir. Deprem için öncelikle tüm eski binalar incelenmelidir.

Ergan Dağı Projesi’nin Erzincan ekonomisine katkısının ne olacağı araştırılmalı ve araştırma sonuçlarına göre yatırımlara yön verilmelidir.

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 23 milletvekilinin, tıbbi dokümantasyon ve tıbbi sekreterlik mesleğiyle ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/874)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kentleşme, nüfus artışı, teknolojide yaşanan gelişmeler, meslek ve uzmanlık alanlarının kendi içinde alt dallara ayrılması, daha kaliteli hizmet talebi yeni meslekler ortaya çıkartmaktadır. Bu meslekler bir süre sonra günlük hayatımızın önemli ve vazgeçilmez parçalarından biri hâline gelmektedir. Bu mesleklerden biri de tıbbi dokümantasyon ve sekreterliktir. Tıbbi dokümantasyon ve sekreter, tıp ve sağlık teknolojisinin çeşitli dallarında yapılan bilimsel araştırmalarda elde edilen bulguların derlenmesi, düzene konulması, araştırıcıların hizmetine sunulması ile hasta dosyalarının düzenlenmesi, epikriz, rapor ve benzeri belgelerin yazımı ve dosyalanması gibi geniş bir alanda hizmet vermektedirler. Bu konuda görev yapan personel sağlık meslek liselerinde dört yıl ve üniversitelerin ön lisans tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik programında iki yıl olmak üzere toplam altı yıl eğitim görmektedir.

Tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik mesleği, hastane hizmetlerinin önemli bir parçası hâline gelmesine rağmen mesleğin tanımında ve uygulamada önemli sıkıntılar yaşanmaktadır. 26 Nisan 2011 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 6225 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinde 26 sağlık personeli için hangi eğitim düzeylerinden ve bölümlerden mezun olması gerektiği tanımlanmakta, ayrıca görev tanımlarına yer verilmektedir. Sağlık alanında istihdam edilen 26 sağlık personeli için tanımlama yapılmış olmasına rağmen tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik için herhangi bir tanımlama bulunmamaktadır.

Meslekle ilgili bir diğer önemli sorunsa, tıbbi dokümantasyon ve tıbbi sekreter olabilmek için alınması gereken eğitim programları ve öğrenim süresi belliyken mesleğe yönelik kısa süreli kursların açılmasıdır. Bu, hem hizmet sunumundaki kaliteyi düşürmekte hem de mesleği kariyer ve meslek saygınlığı açısından olumsuz yönde etkilemektedir.

Millî Eğitim Bakanlığı Çıraklık ve Yaygın Eğitim Müdürlüğünün 10/09/2009 tarih ve “Mesleki Kursları ile Geliştirme ve Uyum Kursları” konulu 4611 sayılı Genelge’sinin 6’ncı maddesinde belirtilen husus doğrultusunda tıbbi sekreterlik ile ilgili geliştirme ve uyum kursları dışındaki tüm kurslar yasaklanmıştır. Yine, Millî Eğitim Bakanlığı Sağlık İşleri Daire Başkanlığının 21/01/2011 tarih ve 00136 sayılı yazısında da tıbbi sekreterlik kursları yasaklanmıştır. Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğünün genelgesinin üzerinden üç yıl ve Sağlık İşleri Daire Başkanlığının ilgili yazısının üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen “hasta kabul personeli”, “bilgi işlem elemanı” adı altına aynı amaca hizmet eden kurslar açılmaya devam etmektedir. Diğer önemli bir detaysa “tıbbi sekreterlik” ifadesi yerine “tıp sekreterliği” ifadesi kullanılarak bu alandaki kurslar yaygınlaşmaya devam etmektedir.

Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün tıbbi sekreterler istihdamı konulu ve 20486 sayılı genelgesinde tıbbi sekreterlik alımlarında önceliğin bu bölümden mezun olmuş tıbbi sekreterlere verilmesi gerektiği düzenlenmesine rağmen bu hizmet taşeron firmalar tarafından yaygın şekilde verilmektedir.

30 binin üzerinde ortaöğretim ve 10 binin üzerinde ön lisans tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik programı mezunu toplam 40 bini aşkın tıbbi sekreter yıllardır eğitimini aldığı ve hayatıyla ilgili umutlarını bağladığı mezuniyetinin sonrasında iş bulma umuduyla beklemektedir.

Sağlık hizmetlerinin Avrupa Birliği standartlarına çıkartılması, hastanelerin fiziki alt yapılarının iyileştirilmesinin yanında özellikle hasta kabul ve taburcu işlemlerinde hastalara daha etkili ve kaliteli hizmet verilmesi ile mümkün olacaktır.

2003 yılında çıkartılan Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nde bu konuda bazı düzenlemeler getirilse de hastanelerimizdeki 5-6 yataklı hasta odaları, fiziki yetersizlikler, taşeron firmalar eliyle eğitimsiz personel tarafından verilen tıbbi sekreterlik işlemleri sürmektedir.

Tıbbi dokümantasyon ve tıbbi sekreterlik mesleği ile ilgili sorunların araştırılması, sağlıkta hizmet kalitesinin artırılması için bu meslekle ilgili uygulamaların saptanması amacıyla Anayasa’mızın 98, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu       (İstanbul)

2) Aylin Nazlıaka                         (Ankara)

3) Mehmet Ali Susam                  (İzmir)

4) Mehmet Şeker                         (Gaziantep)

5) Haydar Akar                            (Kocaeli)

6) Namık Havutça                        (Balıkesir)

7) Kadir Gökmen Öğüt                (İstanbul)

8) Mehmet Ali Ediboğlu              (Hatay)

9) İhsan Özkes                             (İstanbul)

10) Turgay Develi                        (Adana)

11) Kazım Kurt                            (Eskişehir)

12) Mehmet Volkan Canalioğlu   (Trabzon)

13) Tufan Köse                            (Çorum)

14) Hurşit Güneş                         (Kocaeli)

15) Mustafa Serdar Soydan         (Çanakkale)

16) Tanju Özcan                          (Bolu)

17) Candan Yüceer                      (Tekirdağ)

18) Hülya Güven                         (İzmir)

19) Sabahat Akkiray                    (İstanbul)

20) Mevlüt Dudu                         (Hatay)

21) Ramazan Kerim Özkan          (Burdur)

22) Mehmet S. Kesimoğlu           (Kırklareli)

23) Bülent Tezcan                        (Aydın)

24) Mehmet Şevki Kulkuloğlu    (Kayseri)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmı”na geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 560 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın Milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Teklifin tümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan.

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. 560 sıra sayılı Teklif üzerinde parti görüşlerimizi açıklayacağız.

Değerli milletvekilleri, adalet herkes için, hukuk herkes için sığınılacak bir limandır. Adaletin olmadığı bir ülke için herkes çok şey söyler, söyleyebilir: “Adaletin olmadığı yerde herkes suçludur.” diyenler var, “Adaletin olmadığı yerde barış olmaz.” diyenler var, “Adaletin olmadığı yerde esenlik, düzen olmaz.” diyenler var ve çok yönlü olarak bu konuda konuşabiliriz. Ancak Türkiye’nin konumunu koyduktan sonra “Bu yasayla ne yapılmak isteniyor?”a cevap aramaya çalışacağız ve biz neden buna muhalefet ediyoruz, bunu açıklamaya çalışacağız.

Değerli milletvekilleri, Türkiye 2001 Anayasa değişikliğiyle adil yargılama hakkını kabul eden, Anayasa’nın 90’ıncı maddesini 2004 yılında değiştirerek sözleşmeleri iç hukukta kanun hükmünde gören, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargısını ve daha sonra Birleşmiş Milletler -iki sözleşmeli olan- Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ve Ekonomik Sosyal Sözleşme ile adil yargılanma hakkı, bölgesel Strazburg mahkemesinden tutun da Cenevre’den New York’a kadar, Birleşmiş Milletlerin bütün komisyonlarına kadar Türkiye yükümlülüğü kabul etmiş, sözleşmeye taraf bir ülkedir. Bu sözleşmeler bu Meclisten geçti. Sözleşme demek ahde vefa demektir. “…”(xx) olarak da Latincesi konulan bu kavramın gerçekten ahde vefa, sözleşmeye saygı temelinde hayata geçirilmesi bir uluslararası evrensel hukuk açısından gereklilik.

Peki, Türkiye’de ne oluyor? Türkiye’de adalet deyince, polisin ilk kapıyı çaldığı andan itibaren demeyeceğim, polis kapıyı çalmadan önce delillerin toplanmaya başlanıldığı andan mahkemenin kararını verdiği ana kadar ve hatta cezaevinde yaşanan standarda kadar o sürecin bütününü ilgilendiren bir süreç. Adalet, bütün boyutlarıyla birbirini tamamlamadığı zaman asla ve asla gerçekleşmiş sayılmaz. Eğer mahkeme kararı olmadan dinleniyorsa insanlar, gizli dinlemelerle deliller elde edilip bunların üzerinden kurmaca deliller ahlak dışı, hukuk dışı olarak elde edilip

                             

(x) 560 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(xx) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

insanların hayatı karartılıyorsa ve bunların sonucunda bu insanlar düşüncesine, konumuna bakılmaksızın, hiçbir şekilde ayrım yapılmaksızın eğer Türkiye’de özel yetkili bir mahkemede en ağır cezalara çarptırılıyorsa, eğer ülkemizde insanlar en uzun tutukluluk sürelerine tabi tutulup Avrupa mahkemesinde mahkûm oluyorsa Türkiye, eğer Türkiye’de İnternet gibi, bilgisayar kayıtları gibi, CD, DVD gibi bilişim alanında teknikle oynanarak, üzerinde yükleme, çıkarmalar yapılarak insanların hayatı karartılıyorsa ve bunun sonucu ağır cezalar alıyorlarsa, eğer bir belediye başkanı ifadesini açıkladı diye terörist olarak yargılanabiliyorsa, uzun süre, beş yıl gibi tutuklu kalıp hakkında hâlâ mahkemeler sürüyorsa, eğer bu ülkede Cumhurbaşkanının ve Başbakanın beraber görev yaptığı Genelkurmay Başkanı “teröristbaşı” sıfatıyla yargılanıp ceza alıp Silivri’de cezaevine konuluyorsa ve birlikte aynı görevi yapan kurulun bu konuda bunu bilmemesi veya biliyorsa şeriki olmaması gibi durumu tahlil edemeyen bir anlayış karşısında, Türkiye’de en fazla gazetecinin tutuklu olduğu, en fazla hukukçunun, avukatın tutuklu olduğu, en fazla düşünce suçlusunun tutuklu olduğu, hükümlü olduğu, Türkiye’de 150 bini bulan, cezaevlerinin cenderesinde inim inim inleyen insanların sessiz çığlıklarına dikkatinizi çekmek istiyorum.

İşte bu sessiz çığlıkta 550 tane ölüm sınırındaki hasta hükümlünün her zaman burada dile getirdiğimiz ve burada dile getirdiğimiz andan iki saat sonra tabut içinde tahliye olan ve adli tıbbın önünde rapor beklerken ambulansın içinde yaşamını yitiren hükümlülerin olduğu bir Türkiye’den bahsediyoruz ki, bütün bunlar dikkate alındığı zaman Türkiye’nin konumu çok vahim bir durumda arkadaşlar.

Bugün Anayasa Mahkemesinde Hilmioğlu’nun tedbir kararıyla tedbiren tahliye edilmesi karşısında şunu ifade etmek istiyoruz: Bu 550 hasta hükümlüden kendi yemeğini yiyemeyecek, su bardağını tutup su bardağından su içemeyecek noktada olan hükümlülerin nasıl adli tıp raporuna rağmen bir polis raporuyla, ailesinin PKK’ye yakın, müzahir bir mahallede oturduğu ve güvenlik yaratacağı gerekçesiyle tahliye edilmeyerek ölüme mahkûm edildiği acımasız bir cenderenin çarklarından bahsediyoruz. Bu acımasız cenderenin içinde 70 yaşında hükümlüler var, bu cenderenin içinde çocuklar var, bu cenderenin içinde kadınlar var.

İşte bütün bunların içinden şunu ifade etmek istiyoruz arkadaşlar: Gerçekten bu vahim durumda, örneğin Bakırköy Cumhuriyet Savcılığının talebiyle Mersin Emniyetine yazılan bir yazıda Salih Tuğrul adlı bir hükümlünün mahkeme kararına rağmen, adli tıp kararına rağmen, bir polis raporuyla güvenlik gerekçesiyle infazı ertelenmemiştir.

Bugün Anayasa Mahkemesinde Hilmioğlu’nun durumu, tedbiren alınan bir kararla bir hükümlünün tedbiren tahliyesinin Anayasa Mahkemesi düzeyine gelmesi, bu özel yetkili mahkemelerin adaletsizliğinin, acımasızlığının, ceberutluğunun, siyasi düşman hukukunu uygulamasının, zalimliğinin, bunların hepsinin toplam bilançosudur.

Tabii ki arkadaşlar, bunu bu kadar anlatırken, yine bu özel yetkili mahkemelerin, bu ülkede darbe yapıp bu Meclisi kapatan generalleri beş yıldızlı GATA’da misafir kabul ederken “Darbelerle hesaplaşıyorum, darbecileri yargılıyorum.” diyenlerin gidip beş yıldızlı GATA’da Kenan Evren’i de bir ziyaret ediverseler de yüzleşseler, bu gerçekleri de bir görseler iyi olur.

Kimse kimseyi kandırmasın arkadaşlar. Bu kanunlar istek üzerine aniden, teklifler aniden geliyor; ne İç Tüzük dinleniyor ne Anayasa hükümleri dinleniyor ne ilgili komisyonlarda görüşmeler yapılıyor. Bakın, biz, burada, Mecliste çalışma yaparken, aynı konuda, bu teklifin aynısı olan özel yetkili mahkemelerin kaldırılması kanun teklifini verdik. “Getirip birleştirin.” dedik, birleştirmediler. Uzun tutuklulukla ilgili CMK değişikliği teklifi verdik, “Getirin.” dedik, getirmediler, birleştirmediler. Biz, bilişim suçlarında, teknikte, yapılması gereken düzenlemeleri getirdik İnternet’te, “Onu birleştirin.” dedik, onu da birleştirmediler. Biz “Bu ülkede düşünce, örgütlenme özgürlüğü gelsin.” dedik, onu da getirmediler. Biz “Anayasa Mahkemesinin aldığı uzun tutukluluk süresi beş yılı geçmemelidir.” kararı karşısında “2+1’i geçmemelidir.” şeklindeki tekliflerimizin olduğunu söyledik, onu getirdik, onu da birleştirmediler.

Peki, bu torbada neyi getiriyorsunuz arkadaşlar? Özel yetkili mahkemeleri kaldıracaksınız değil mi? Yani “bağımsız yargı” deyince sadece bağımsız mahkemelerin şeklî olarak olması değil, tarafsız bir yargının da olması adil yargılamanın ön koşuludur. HSYK’sından tutun da ilk kapıyı çalan polisine kadar eğer siyasi iktidarın emri altında görev yapıyorsa ve hukuk yerine o emirleri uyguluyorsa o ülkede adaletten bahsedemezsiniz. Döner dolaşır, bumerang gibi bir gün sizi bulur. KCK soruşturmasından belediye başkanlarımız, il meclis üyelerimiz, parti yöneticilerimizin binlercesi parti meclisinin aldığı kararları, yasal, legal alandaki çalışmaları nedeniyle terörist olarak şu an içeridedir.

Şimdi, ben bu özel yetkili mahkemelerde beş yıla yakın süredir tutuklu olan belediye başkanlarımı buradan selamlıyorum. Sizlere söz veriyoruz, yerel seçimlere az zaman kaldı, bunu yapanların fitil fitil burnundan getirip o sandıklarda sizin ahınızı onların burnundan çıkaracağız.

Böyle zalim, böyle adaletsiz bu özel yetkili mahkemeleri kaldırmak için biz burada mücadele ederken bu özel yetkili mahkemeleri kapatıp ellerindeki davaları sürdürsünler diye sizlerin burada önerge verdiğiniz günü size hatırlatmak istiyorum. O gün o önergeye karşı etkili bir muhalefet yaptığımız zaman şurada yüz kişiyle üzerimize saldırmıştınız. Bir sene geçti aradan. Yüz kişiyle saldırdığınız bu yasayı, o gün “Kaldırın.” dediğimiz bu yasayı bugün siz kaldırmak zorunda kalıyorsunuz. Neden? 17 Aralık sarsıntısından sonra. Neden? O özel yetkili mahkemeler dönüp dolaşıp sizi de yargılayacaktı, bulacaktı ondan sonra. Peki ne yapıyorsunuz getirdiğiniz teklifte? Hiç bir şey yapmıyorsunuz. Özel yetkili mahkemeleri kaldırıyorsunuz, Terörle Mücadele Kanunu aynen duruyor. Terörle Mücadele Kanunu aynen durduğu sürece arkadaşlar, Terörle Mücadele Kanunu daima bu özel yetkili mahkemelerin mevzuat gıdası olmuştur; iki katı cezanın gerekçesidir, iki katı infazın gerekçesidir. Siz Terörle Mücadele Kanunu’nu değiştirmediğiniz zaman, özel yetkili mahkemeleri kaldırsanız, o zaman bölge özel yetkili mahkemelerinin yerine 133 tane özel yetkili mahkeme kurmuş olacaksınız. Buradan size bu yanılgıyı hatırlatmak istiyorum.

Eğer adil bir yargılanma, eğer adil bir yargılama gerekiyorsa bu ülkede masumiyet karinesi olacak, tanıkların çapraz sorgulaması olacak, sanıkların avukata erişim hakları olacak, savunma yargılamanın asli unsuru ve süjesi olacak, tercüman hakkı olacak. “Silahların eşitliği” denen iddia ve savunmanın eşitliği, öyle kılıçların, tabancaların eşitliği değildir. Hâlâ Türkiye’de savcılar, hâkimlerin yanında tepeden bakıyorlar avukatlara ve sanıklara. İddia makamının tepede olduğu ve iddia makamının iktidara, Adalet Bakanına bağlı olduğu bir ülkede asla adalet gerçekleşmez arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, adalet öyle bir şey ki her yerden sizi bulur. Parti müziği “Dombra”yı da yaparsanız birisi çıkar, der ki: “Ben de telif hakları için sizi mahkemeye veririm.” Onun için torba kanuna teklif mi getireceksiniz şimdi? Yapmayın arkadaşlar. Bu özel yetkili mahkemeleri kaldırdığınız zaman uzun tutukluluk süresi çözülmüyor. Bakın, size bu konuda Diyarbakır Barosunun Meclis komisyonumuza gönderdiği bir raporu gösteriyorum. Türkiye Barolar Birliğinin temsilcisi konuştu, bunun bu şekilde olamayacağını söyledi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin uzun tutuklulukla ilgili kararlarını döktük. Biz bunların tamamını dökerken Anayasa Mahkemesinin kararı Temmuz 2013’te verildi arkadaşlar. Şurada dört ay, kısa bir süre kaldı. Siz bunun için özel düzenleme yapmak zorundasınız. Dolanmayın etrafını. Öyle “ÖYM’ler kalktı. Zaten cezalar yarı yarıya düşüyor.” gibi hileye hurdaya taşmayınız. Kimseye bu kazandırmaz arkadaşlar.

Terörle Mücadele Kanunu’nun bütün karşılıkları temel kanun olarak Türk Ceza Kanunu içine alındı. İnfaz ve usul hukukları CMK’ya alındı, İnfaz Kanunu’na alındı. Onu alan profesörler gelip komisyonda diyor ki: “Biz bunun gereğini yaptık, bu fazladandır, bunu kaldırın.” Senelerdir diyor bunu, hiç kimsenin kafası almıyor Terörle Mücadele Kanunu’nu kaldırmaya. Ta ki Terörle Mücadele Kanunu bir gün kendisine uygulanacak zamana erişene kadar.

Değerli milletvekilleri, çok tehlikeli bir süreç bu. HSYK’yı kendinize bağlayabilirsiniz; polisi kendinize bağlayabilirsiniz; arkasından TİB’i kendinize bağlayabilirsiniz, Cumhurbaşkanının onaylayıp Meclise nasihat ettiği, “Bunu biraz değiştirin.” dediği kanunları; dinlemeyi kendinize bağlayabilirsiniz. Şimdi de Millî İstihbarat Kanunu’nu getirerek, millî istihbaratın içeride, dışarıda her türlü operasyonel yetkisini kendinize bağlayabilirsiniz, adaletin temeli olan gizli dinlemede ve delil toplamada ve her türlü operasyonel olayda, yurt içinde de kullanabilirsiniz. Bunun adı o zaman, bu ülkenin adı hukuk ülkesi, insan hakları ülkesi, demokrasi ülkesi olmaz, bu ülkede adalet olmaz; bu ülkenin adı diktatörlük olur, bu diktatöryel bir rejim olarak, merkezî olarak hükûmete bağlanmış bir yönetimin adı olur. Bu, otoriter, totaliter bir rejimin adı olarak bir uygulamaya dönüştüğü zaman asıl Türkiye’nin en büyük tehlikesi bu olur.

Şimdi, buradan sesleniyoruz size arkadaşlar: Sizler, hep kıyamete kadar iktidar koltuklarında oturacağınızı mı sanıyorsunuz? Bu ülkenin bu kadar ağır yükleri varken adalet konusunda, cezaevleri konusunda soruşturma konusunda, dinleme konusunda bunlara bir düzen ve ayar vermeyen iktidarlara –önümüzde üç tane sandık var, bir tanesi çok yakın- halkımız da düzen ve ayar vermesini bilecektir elbette.

Bugün, çok önemli bir konuda şunu ifade etmek istiyorum: Bu getirdiğiniz yasayla kendinizi koruma altına alıyorsunuz. Bu yasayla mahkemelerin tedbir kararları karşısında, yolsuzluk, rüşvet ve ihale gibi konularda mahkemelerin verdiği tedbir kararlarının önünü kesmek, hiçbir zaman adalet için yapılan bir şey olamaz.

Düşünebiliyor musunuz, 2003’te -gelir gelmez- “nereden buldunuz yasası”yla ilgili uygulamaya son vermek, AK PARTİ iktidarının ilk işi oldu. Bu yasayla da “nereden bulurum yasası”na dönüştürmeye çalışıyorsunuz. “Nereden bulurum?” Bu anlayışla adalet bulunmaz arkadaşlar, bu anlayışla soruna çözüm bulamazsınız.

Değerli meslektaşlarım, içinizde var; içinizde hukukçular var, avukat olanlar var, hâkim olanlar var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yargıçlık edenler var. Yani, şu hâle bakın: Bu şekilde, uluslararası hukukun bu kadar içinde olan, 1950’de Avrupa Konseyinin kuruluşunda yer alan, Avrupa Mahkemesine yargıç veren Türkiye’nin geldiği noktada, hâlâ özel yetkili mahkemeler, hâlâ olağanüstü yargılamalar, hâlâ adaletsizlik, hâlâ uzun tutukluluk, hâlâ infazda katlamalı ceza, infazda işkence, infazda zulüm, baskı, hâlâ cezaevlerinden cenazelerin çıktığı ve AKP iktidarının on iki yılında 950 tutuklu ve hükümlünün öldüğü cezaevleriyle bu ülkede adalet sağlanamaz.

Sizleri bu konuda uyarıyoruz, sizleri hem uyaracağız hem önergelerimizle uyarmaya devam edeceğiz. Aksi takdirde, zaten muhalefet şerhimizde belirttiğimiz gibi, biz, buna ret oyu vereceğiz.

Saygılarımla. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ömer Süha Aldan, Muğla Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 560 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanununun 10uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde grubum adına söz aldım. Bu duygularla, boş olan yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, aslında, uzunca bir süredir, özel yetkili mahkemelerin ya da terör ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması yönünde çok sayıda değişiklik teklifleri verildi ama şu ana kadar, bununla ilişkin olarak yıllardır hiçbir aşama kaydedilmedi. 2002 yılının sonlarında, daha doğrusu, 2003’ün başlarında Adalet Bakanını ziyarete gittiğimizde, bizlere devlet güvenlik mahkemelerinin bir an önce kaldırılacağını, Sayın Başbakanın böyle arzuladığını söylemişti ama iktidarlar bu özel yetkilerle donatılmış mahkemelerin verdiği olanaklardan fazlasıyla faydalanmanın ne demek olduğunu gördüklerinden ve Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidarda bu özel mahkemelerden yeterince nemalandığından, şu anda tasfiye aşamasına geldi iş. Zira, artık, özel yetkili mahkemeler, sahibinin sesini dinlemez oldu. Bu noktada gerek Terörle Mücadele Yasası’nın 10’uncu maddesiyle kurulan terör ağır ceza mahkemelerinin gerekse 6352 sayılı Yasa’nın geçici 2’nci maddesiyle görevlerine devam ettirilen ağır ceza mahkemelerinin, özel yetkili ve görevli ağır ceza mahkemelerinin kapatılmasını olumlu buluyoruz ama geç kalan bir gelişmedir bu aslında.

Keza, özel yetkili mahkemelerin neden kaldırıldığına dair hiçbir veri yok. Yasa teklifine baktığımızda, özel yetkili mahkemeler neden kalkıyor, bir cümle dahi belirtilmemiş ama iktidar partisi yetkililerinin kamuoyuna yansıyan bilgilerine, görüşlerine baktığımızda, özel yetkili mahkemelerin hukuk dışı bir uygulama içine girdikleri, o mahkemelerde bir çetenin unsurlarının bulunduğu yönünde görüşler var. Eğer orada, o mahkemelerde gerçekten hukuka aykırı bir fiil varsa, bu mahkemeleri kapatmak tek başına yeterli olmaz. Bunun üzerine yapılması gereken ikinci iş, bu mahkemelerin hukuka aykırı, hukuk devleti ilkelerini hiçe sayan, vicdanları sızlatan daha önce verdikleri kararları da gözden geçirmektir. Bunu yapmadan bu mahkemeyi kapatmak demek, “Bu mahkemelerden gelecek saldırıları defetmek, tek arzumuz budur.” demektir. Dolayısıyla, yeniden yargılamanın önce adını ortaya atıp da sonra geri geri kaçmanın anlamı yoktur. Eğer bugün, bu mahkemeleri kaldırıyorsak bu mahkemelerin yarattığı tahribatı da gidermek zorundayız.

Bir siyaset adamı zalim olursa, karşısında yargıya gidip hakkınızı arayabilirsiniz ama yargı yeri zalim olursa hakkınızı nerede arayacaksınız? Hakkınızı burada arayacaksınız, Parlamentoda arayacaksınız. Eğer yargı zalimlik yapan pozisyona gelmişse bu zalimliği giderme Parlamentonun yetkisindedir. Zira, Türk milletini temsil eden yer burasıdır.

Değerli milletvekilleri, tabii, bizim, gerek uzun tutukluluk gerek yeniden yargılanma gerek gizli tanık terörünü gidermeye dönük gerekse dijital verilerin tek başına kanıt olmasının giderilmesine ilişkin çok sayıda yasa teklifimiz oldu ama bunların hepsi göz ardı edildi, bugün bunu görüyoruz. Bu, bir telaştır; bu, bir marjinal yarar yasa teklifidir aslında. Sadece bir amaç güdülmektedir; buna ilişkin siyasal değerlendirmeyi bilahare yapacağım.

Bu noktada, bir öneri sunduk Adalet Komisyonunda, bu mahkemelerin kaldırılması hâlinde. Şu anda, 5 Ağustos tarihi itibarıyla Ergenekon davası kararı verilmiştir. Uzun süre geçmesine rağmen bu karar gerekçelendirilmemektedir, bekletilmektedir âdeta ve bu noktada bizim önerimiz üzerine yasaya, yasa teklifine bir ibare eklendi “Bu mahkemelerin kaldırılmasından itibaren, yasanın yürürlüğe girdiği andan itibaren on beş gün içerisinde gerekçeli karar yazılacak.” diye. Bugün şunu görüyoruz ki bunu gidermeye dönük, hadi diyelim ki o hâkimler on beş gün içerisinde bu değişikliği yapmadılar, onlara bir müeyyide uygulama konusunda hiçbir ibare yok. Şunu önerdik: Eğer on beş gün içerisinde gerekçeli karar yazılmazsa Ergenekon dava dosyası doğrudan Yargıtaya gönderilsin. Yargıtay, gerekçesiz karar olamayacağından bunu bozsun ve Türkiye’deki pek çok acı veren sonuçlar giderilebilsin gerçekten bu ülkenin hukuk devletini öne alan hâkimleri sayesinde ama ne yazık ki bu kabul edilmedi.

Teklifin 3, 4 ve 5’inci maddeleri kişisel verilere yöneliktir. Aslında cezayı artırmak hiçbir anlam taşımıyor; bir suçun cezasını ne kadar artırırsanız artırın fayda etmez. Bir örnek vermek istiyorum: Eskiden kan gütme saikiyle  adam öldürme cezasına, eski Ceza Kanunu’nun 450’nci maddesinin onuncu fıkrasına bir hüküm eklenerek idam cezası verildi yani kan davasına yönelik olarak ama Türkiye’de kan davası bitmedi. Türkiye’de kan davası, feodal yapının çözülmesiyle, toplumsal ilişkilerin, iletişimin gelişmesiyle giderilen bir sorun oldu. Dolayısıyla, ceza artırarak sorunları çözmek mümkün değildir.

Teklifin 9’uncu maddesi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 116’ncı maddesinde yer alan aramaya ilişkin birtakım düzenlemeler yapıyor. Arama esnasında eskiden makul şüphe aranırken, şimdi, kuvvetli şüphenin varlığını şart koşmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Ceza Muhakemesi’nde “basit”, “makul”, “yeterli” ve “kuvvetli şüphe” tanımlaması vardır. Bir örnekle açıklamak isterim size: Bir yerde bir ihbar geliyor polise, kadının bir tanesinin çantasını genç bir erkek almış, kaçıyor; polise ihbar ediliyor; bu, bir basit şüphedir. Polis olay yerine intikal ediyor, olay yerinde kaçan birini görüyor ve koltuğunun altında da bir şey var; bu, bir makul şüphe demektir. Yani, hızla toplumun içinde kaçan biri varsa, elinde de çaldığına benzer bir alet bulunuyorsa o zaman burada bir makul şüphe var demektir. Gitti, o kişi yakalandı polis tarafından, soruldu: “Bu çanta neyin nesidir?” “Bu çanta, komşumuz bir bayan var, çantasını evde unutmuş, benden ricada bulundu ‘Bu çantayı bir an önce bana getir.’ diye, onu götürüyordum.” derse burada yeterli bir şüphe vardır ama o polisteki ifadesinde “Ben bu çantayı şu kadının yolda geçerken elinden alıp kaçtım.” derse burada kuvvetli şüphe vardır. Şimdi, bu durumda yani makul şüpheyi kuvvetli şüphe hâline dönüştürürseniz Türkiye’de hiçbir şekilde arama yapamazsınız. Yani, aramanın önüne tamamıyla büyük bir engel konulmaktadır.

Şunu özellikle vurgulamak isterim: Suçla mücadele ile bireyin hak ve özgürlüğü arasında her zaman bir denge olmalıdır. Bir devlet, suçla mücadele etmelidir ama aynı zamanda bireyin temel hak ve özgürlüklerini de gözetmelidir. Eğer burada “Şu aramaları bir gözden kaçıralım, şu dönem de hassas bir dönem, 17 Aralık sonrasında sıkıntıdayız, aramayı zorlaştıralım, birilerinin evine sabaha karşı, eloğlunun evine girilirken iyiydi ama bizim evimize girilmesin.” anlayışı egemen ise bu takdirde suçla mücadele edemezsiniz ve çok ilginçtir ki bu yasa teklifi bugün gündemdeyken, ne yazık ki, dün, Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi, Ankara’nın neredeyse bütününde, her yerde araçlarda arama izni verebiliyor ve uygulamada çok büyük tereddütler yaratacaktır bu tablo, suçla mücadelede ciddi handikaplar ortaya çıkabilecektir.

Keza, el koymaya ilişkin olarak da ilginç bir durum var. El koyma konusunda da, el koyma işlemleri zorlaştırılmış, bunu doğal bulabiliriz ama el koyma kararından önce mutlaka BDDK, MASAK, Sermaye Piyasası gibi devletin özerk kurumlarından rapor istenmesi zorunlu kılınmıştır. MASAK’ın bir raporu bir seneden, iki seneden önce çıkarması mümkün değil. Bir de şöyle düşünün: Türkiye’nin dört bir yanındaki adliyelerden binlerce böyle rapor isteği gelecektir. Bu kurum, kurumlar bu işin altından kalkamazlar. Bilirkişilik müessesi diye bir müessese var. Yemin verirsiniz ve her adliyenin bilirkişilik listesi vardır, hâkim ya da savcı oradan istediğini seçer ve bunun üzerine de bu inceleme yapılabilir. Burada da bir koruma kaygısı vardır. Yani, yürütme organının elindeki özerk kurumlar kimin malına el konacağına, kimin malına el konmayacağına karar vereceklerdir. Bu, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşır bir durum değildir.

Değerli milletvekilleri, 11’inci maddede çok garabet hâli vardır. Şimdi, bilgisayarların aranması konusu… Eğer, başka bir surette delil elde etme olanağı yoksa bilgisayarlar aranabilir. Bu yasa, ilk, 2004 yılında kabul edilirken amaç şuydu: “İnsanların bilgisayarları, mahrem bilgilerini ihtiva eder, onun için mümkün olduğunca bilgisayarları aramayalım.” Fakat, bugün, şöyle bir değişiklik yapıldı: “Suçun işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı…” Yani, mutlaka, o bilgisayarı aramanız için kuvvetli şüphe olacak, somut delillere de dayanacak. Eğer, elinizde somut delile dayanan kuvvetli şüphe varsa o zaman o bilgisayarı aramanın ya da bilgisayarın içeriğini almanın bir anlamı var mıdır? Yani, gerçekten, Komisyonda da söyledim, hukuk fakültelerinde böyle bir düzenlemeye gülerler. Hocalar bunu örnek olarak anlatacaklar, “Bu Parlamentonun yüz karası böyle bir yasa teklifini çıkardılar.” diye anlatacaklar.

Değerli milletvekilleri, teklifin 12, 13 ve 14’üncü maddeleri, iletişimin dinlenmesi, teknik takip ve gizli soruşturmacı görevlendirmeye ilişkindir. Burada da ilginç bir tablo vardır, o da bu dinlemeler sırasında ağır ceza mahkemelerinin oy birliği kararı istenmektedir. Bu, şu demektir: Türkiye’deki dört yüz dolayındaki ağır ceza mahkemesine birer tane iktidarın adamını atadığınız zaman –ki, HSYK’yı yakında Cumhurbaşkanı onaylayacak tabii, bunu onaylandığı anda, HSYK, Adalet Bakanının tümüyle eline geçecek- birer tane ağır ceza mahkemesine iktidara yakın üyeyi atadığınız zaman, Türkiye’de iktidara yakın hiç kimse dinlenemez, hiç kimsenin dinlenme olanağı kalmaz. Bu, doğru bir yaklaşım değildir. Bir insana ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verecek ağır ceza mahkemesinde 2 oy yeterken, bir insanın altı aylığına telefonunu dinlemeye oy birliği istemek gerçekten bir garabet hâlidir yani komik bir şeydir ve bu da suçla mücadelede önemli bir sorundur çünkü telefon dinlemelerde, gizli takipte, gizli soruşturmacı görevlendirmede gizlilik asıldır. 3 kişilik heyetin önüne çıkardığınız bir husus gizli olmaktan çıkar. Zaten de bu isteniyor yani her şey ortada olsun, aman bir son dakika golü, 17 Aralıkta olduğu gibi son dakika golü yemeyelim anlayışı bu işte etken olmuştur.

Değerli milletvekilleri, bir diğer durum, teklifin 15’inci maddesinde en üst dereceli kolluğun soruşturma izni Adalet Bakanına verilerek en üst derece kolluk görevlisi yürütmeye tam bağımlı hâle getirilmektedir.

Keza, teklifin 17 ve 18’inci maddeleri de bir anlamda yürütmeyi durdurmayı zorlaştırmakta, atama, tayin değişikliğinden… Şu 5 bin tane insan ne yazık ki sürüldü, ona ilişkindir. Keza, 18’inci madde ise yargı kararını yerine getirmeyen kamu üst görevlilerine yönelik tazminat davası açılmasını engellemektedir.

Değerli milletvekilleri, burada bir garip duruma daha değinmek istiyorum. Teklifin 19’uncu maddesinde 2802 sayılı Yasa’nın 93/A maddesi kaldırıldı. Bu madde “Haberal Yasası” olarak kamuoyunca bilinir. Sayın Mehmet Haberal, 9 tane hâkim hakkında tazminat davası açmıştı, bu tazminat davaları sonucunda hâkimler tazminata mahkûm edildi. “Aman, bu bizim hâkimler tazminat ödemesin.” diye apar topar bu madde çıkarıldı, bu madde kaldırılıyor. Fakat, bundan şunu anlamayalım hâkimlerle ilgili olarak, bundan sonra aleyhlerine kişisel olarak tazminat davası açılabilir sanmayalım. Zira, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 46’ncı maddesi, hâkimler için hâlâ tazminat davası açılamayacağına hükmetmektedir. Dolayısıyla, burada garip bir durum var: Hâkimler hakkında kişisel tazminat davası açamıyorsunuz bu durumda bu yasa çıktıktan sonra ama savcılar hakkında açabiliyorsunuz.

Komisyonda dedim ki “Ya, bu niye böyle çelişkili?”, konuşmamı bitirdim, İnternet’e baktığımda son dakika haberi, Sayın Başbakan açıklama yapıyor: “Benim oğlum ve bakan çocukları, savcılar aleyhine tazminat davası açacaklar.” Sadece Başbakanın oğlu, o 17 Aralık soruşturmasını yapanlara yönelik, savcılara yönelik tazminat davası açsın diye bu madde yürürlükten kaldırılıyor. Daha dün, AKP çoğunluğuyla kabul edilen madde, bugün ne yazık ki kaldırılıyor.

Değerli milletvekilleri, biraz da işin geneline yönelik bir değerlendirmede bulunmak istiyorum. Sayın Başbakan, 17 Aralık sonrası sürekli olarak bir “istiklal mücadelesi” tanımlamasını tekrarlıyor. Nitekim, bu hafta içinde de Sivas’ta miting yapacakmış, dolayısıyla, bunu anlamlı hâle getirmeye gayret ediyor.

Bugün yaşananlar, gerçekten bir istiklal mücadelesi midir? Kurtuluş mücadelesinin o zorlu günlerinde bu ülke için canını koyanlara bir bakalım: Üstlerinde doğru dürüst elbise yoktu, potur donlarında 40 tane yama vardı; yedikleri sadece peksimet, yani kurumuş ekmekti; çakaralmaz tüfekleriyle sıcak soğuk dinlemeden siperlerde günler geçiriyorlardı; üstleri bit, pire kaynıyordu. Değil kendilerinin, komutanlarının bile ceplerinde 3 kuruş para yoktu, askerî araçlara lastik almak için İstanbul’da borç para dileniyorlardı. En büyük arzuları, ülkeyi işgalden kurtarmaktı ve bağımsızlıktı.

Peki, ya bugün, cumhuriyetin kazanımı olan işletmeleri, limanları, fabrikaları “Ben tüccarım, pazarlamadan iyi anlarım.” diyerek yabancılara, eşe dosta peşkeş çekmek midir istiklal? Yoksa Sami Ofer’e bir gece, ihalesiz olarak TÜPRAŞ’tan ucuza hisse satmak mıdır ya da 1 trilyon rüşvet parasını “birkaç kuruş” görmek midir? Elbise torbası içinde dolar nakli midir? Yatak odasında para kasası koleksiyonu yapmak mıdır? İçi para dolu ayakkabı kutusu istiflemek midir istiklal? “Alo Fatih” hattıyla medyayı susturmak mıdır? Villa projesi ve dekorasyonu mudur istiklal?

Aslında, bugün yaşananlar, siyaseten vahim, lakin hukuken basit bir yolsuzluk olayıdır. Bu olayla ilgili gedik kapama düzenlemeleriyle yolsuzluk örtülmeye çalışılmaktadır. Dolayısıyla, ortaya çıkan olgu, bugün yaşananların 1919’lardaki istiklal mücadelesiyle hiçbir bağlantısının olmadığıdır. Bu, bir istiklal mücadelesi olmasa da gerçekte bir istikbal mücadelesidir. Yani geleceği kurtarma, hem de ne pahasına olursa olsun iktidarda kalma mücadelesidir. Aslında, iktidara egemen olan pragmatik yapının yöntemi, zorda kalındığında kesip atmaktır ancak bu kez sorun, kesip atılacak organın kuyruk değil, baş olmasıdır.

Bu nedenle, kıyasıya bir savunma ve koruma refleksiyle karşı karşıyayız. Bugün kamuoyuna yansıyan yanıyla, eski ortaklar arasındaki mücadele, bir paralel yapı mücadelesi olmayıp egemenlik çıkarına dayalı paralellerin kesişmesinden kaynaklanmaktadır. Düne kadar birlikte ve hatta, avuç ovuşturarak masum pek çok insanı inciten, toplumsal muhalefetin canına okuyan yapılar güç savaşımı içindedirler ve şunu da eklemekte yarar görüyorum: Bu, aslında bir paralel yapı mücadelesi değildir, paralel yapı bahanesiyle Türkiye’de demokrasiyi paketleme mücadelesidir. Keza, daha dün yargıçlarla ilgili “Ne yapalım, görevlerini yapıyorlar.” diyen anlayışın bugün hâkim ve savcıları tasfiye etme girişimi bunun sonucudur. Ancak, işin sonuna gelinmiştir.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Murat Başesgioğlu, İstanbul Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve bizi izleyen değerli vatandaşlarımızı hem şahsım hem de grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerimin başında yasama faaliyetlerine ilişkin çok kısa bir iki görüşümü arz etmek istiyorum. Hepinizin bildiği gibi, yasama faaliyetlerinde yasama literatürüne son yıllarda iki önemli kavram girdi. Birincisi, temel yasa; ikincisi, torba yasa.

Geçmiş Meclis uygulamalarına dikkat ettiğimiz zaman özellikle “kod kanun” diye tabir ettiğimiz kanunların Meclisteki yasama prosedürü çok zaman aldığı için, bu temel yasa, faydalı bir düzenleme olarak iç hukukumuza girdi ama son zamanlarda görüyoruz ki bu, çok istismar ediliyor. Mesela, şu anda görüşmüş olduğumuz Kanun Teklifi’nin temel yasayla uzaktan yakından ilgisi yok. İç Tüzük 91’inci madde, bir hukuk dalının sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirilmesini ifade ediyor. Şu anda, 21 maddelik kanun teklifinin bu temel yasa anlayışıyla uzaktan yakından alakası yok.

İkincisi, torba yasa. Adı bir kere aşağılayıcı. Yani, yüce Meclisin manevi kişiliğini tahkir ve tezyif eden bir şey. Bir kişi, bir kurum ürettiği bir ürünün itibarsızlaşmasına, değerini yitirmesine asla razı olmaz. Burada sabahlara kadar arkadaşlarımız çalışıyor ama deniyor ki: “Torba yasa çıktı. Torba yasanın içinde şu madde var.” Emin olun, çoğu bakanlık, kendisiyle ilgili kanun teklifinin nerede olduğunu bilmiyor, nereye yansıdığını bilmiyor. Bu da çok istismar edilen, yasama kalitesini ayaklar altına alan bir uygulama. Belki şöyle olsaydı, Hükûmet yetki kanunu alsaydı, bu torba yasayla geçirmek istedikleri bütün düzenlemeleri yetki kanunuyla geçirseydi daha etik olurdu. Bu anlamda, tabii, Meclis grup başkan vekillerine çok önemli görevler düşüyor, Meclis bürokrasisine çok önemli görevler düşüyor. Bu yasama kalitesinin ayaklar altına alınmaması için önümüzdeki süreçte daha dikkat edilmesi gerekiyor ve Meclisimizin saygınlığını da bu anlamda korumamız gerektiği inancındayım.

Sayın milletvekilleri, belki, hepimiz bu Meclisin duvarları arasına hapsolduk ama bu Meclisin duvarları dışında, yakın coğrafyamızda ve dünyada neler olup bitiyor, emin olun, bunları takip etmekte zorlanıyoruz. Türkiye’nin sınırlarında çok önemli gelişmeler oluyor. Suriye sınırında, PKK-PYD iş birliğiyle üç bölge, özerk bölge olarak ilan edildi. Seçimden sonra Türkiye’nin bu aziz topraklardaki bazı bölgelerinde de özerklik ilan edileceği yüksek sesle dile getiriliyor. Şu anda bölücübaşıyla yapılmakta olan asılsız, gayrimeşru, hiçbir yasal ve anayasal meşruiyeti olmayan sürecin yasal zemini konusunda bir kanun teklifi dayatması var. Dolayısıyla, hem seçimin güvenliği hem seçimin meşruiyeti  hem de bu sınırlarımızda cereyan eden olaylara ilişkin olarak iktidar partisinin çok dikkatli olması gerekiyor, Meclisimizin çok dikkatli olması gerekiyor.

Peki, değişiklikler sadece bunlar mı? Hayır. Hukuk sistemimizde de çok önemli, bugünümüzü ve yarınımızı çok yakından etkileyecek değişiklikler ve dönüşümler yaşanmakta. Nedir bunlar? Fazla geriye gitmeden bunlardan bazılarını hatırlayalım.

Kısa bir süre önce Genel Kuruldan geçen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu, bu değişikliklerin en önemlilerinden biridir. Hukuk devleti olduğunu iddia eden her ülkede, yargıyı yöneten hâkim ve savcılar, tüm mesleki kariyerleri boyunca gerekli işlemleri yapan yargı konseyleri anayasal koruma altına alınmıştır, yasama ve yürütmeden bağımsız, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkim teminatı esaslarına göre çalışırlar. Eski Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nda bazı eksiklikler bulunsa bile bu anlamda güvenceleri karşılayan bir düzenlemeydi. Ancak, geçtiğimiz günlerde Meclisimizden geçen son değişiklik, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunu fiilen ve hukuken Adalet Bakanına bağımlı hâle getirmektedir, sıradan bir yürütme organı konumuna sokmaktadır.

Adalet Akademisinin özerkliği kaldırılmakta, kurulun genel sekreterliği lağvedilip şoföründen genel sekreterine kadar tüm görevlilerin işine kanunla son verilmektedir. Bu anlamda, Cumhuriyet Halk Partisine mensup değerli milletvekili arkadaşlarca Anayasa Mahkemesine bir başvuruda bulunulmuştur. Gerekçesi, yetki gasbıdır. Evet, idare hukukunda şöyle genel bir esas vardır: Bir işlem, hangi yöntemle kurulduysa ancak o yöntemle kaldırılabilir. Oysa burada, Adalet Akademisindeki görevlilere, Genel Sekreterlik çalışanlarının hepsinin görevlerine kanunla son verilmektedir. Bu, yürütmenin elinden alınıp Parlamentoya bir kanunla verilen bir yetki gasbıdır. Ben de şahsen bu gerekçenin özüne ve haklılığına katılıyorum. İnşallah, Anayasa Mahkemesi bu anlamda hukukun önünü açacak, bu yetki gasbını ortadan kaldıracak bir düzenleme ortaya koyabilir, bir yürütmeyi durdurma kararı verebilir diye temenni etmekteyim.

Sayın Cumhurbaşkanının bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’yla ilgili olarak 15 madde hakkında itirazının olduğu ve bu hususların önergelerle değiştirildiği ileri sürülse de esasa ilişkin hiçbir değişiklik olmamış ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Adalet Bakanının emir ve gözetimi altına girmiştir.

İkinci düzenleme, İnternet’e erişimin engellenmesine ilişkin düzenlemedir, TİB Başkanına yargı kararı olmaksızın dört saat içinde yayınların durdurulması yetkisini veren düzenlemedir. İki yıllık trafik bilgilerinin de saklanması zorunluluğu getiren düzenleme, Sayın Cumhurbaşkanınca onaylanmıştır. Hükûmet bu iki konuyu yeniden düzenleme konusunda girişimler başlatmış ise de işin özü değişmemekte, yargı kararı olmaksızın, içeriği TİB Başkanınca zararlı görülen yayınların durdurulması öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, üçüncü değişiklik ise şu anda görüşmelerini yapmış olduğumuz kanun teklifidir. Kanun teklifini 17 Aralık sürecinden bağımsız değerlendirmek mümkün değildir. Birkaç maddeyle ilgili görüşlerimi açıkladığım zaman sizin de bu konuya hak vereceğinize inanıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türk Ceza Kanunu’nun 220’nci maddesi “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçunu düzenler. Teklif, bu suçu “dinleme yapılabilecek katalog suçları” listesinden çıkartıyor. Böylece, çıkar amaçlı suç örgütlerine yönelik dinleme ve izleme yapılması imkânı ortadan kalkıyor. Neden ve niçin? Kimin için? Keza, aynı şekilde, bu suça ilişkin olarak mal varlığına el koyma tedbiri uygulanamayacaktır.

Hâkim ve savcılara yeniden tazminat davası açılma imkânı getiriliyor. Ömer Bey biraz evvel bahsetti, Sayın Haberal’ın almış olduğu bir tazminat davasından sonra bu konudaki düzenleme değişmiş ve sadece devlete karşı tazminat davası açılabileceği hükmü 2011 yılında getirilmiş iken, bu düzenlemeyle tekrar hâkim ve savcılara karşı şahsen tazminat davası açma imkânı getirilmektedir.

Hâkim ve savcılara karşı bu yol açılırken, değerli arkadaşlarım, teklifin 18’inci maddesinde, mahkeme kararlarını süresi içinde uygulamayan kamu görevlileri hakkında tazminat davası ancak devlet aleyhine açılabilmektedir. Burada hâkimlere ve savcılara başka bir standart var, emniyet müdürlerine ve valilere başka bir uygulama var. Bu, kamu görevlileri arasında “sorumluluk hukuku” açısından son derece ayrımcı bir tutuma işaret etmektedir.

Yine, üst dereceli kolluk amirleri hakkında inceleme ve soruşturma izninin cumhuriyet savcıları tarafından verilmesi yerine, bu iznin Adalet Bakanı tarafından verilmesi öngörülmektedir.

İletişimin tespiti ve dinlenmesinde, mal varlığına el koyma tedbirlerinde ancak ağır ceza mahkemelerinde, oy birliğiyle karar alınabilecektir. Ağır ceza mahkemeleri “müebbet hapis” gibi uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar da dâhil tüm kararları oy çokluğuyla alabilen mahkemeler olduğu hâlde, neden iletişimin dinlenmesi ve mal varlıklarına el koyma tedbirinde oy birliği aranmaktadır? Bu da, bunun sebepleri de önümüzdeki günlerde ortaya çıkacaktır.

Bu kurullar, istenilen raporları hazırlayabilmek için… El koyma tedbiri alabilmek için, BDDK, SPK, MASAK gibi kuruluşlardan, taşınmaz hak ve alacağın suçtan elde edildiğine ve suçtan elde edilen değere ilişkin rapor istenmektedir. Bu raporun alınması aylar, yıllar sürecektir. Ayrıca, bu raporları alırken ve verirken bu kurullar âdeta yargısal bir işlem yapacaklardır. Bu durumda, bu tedbir kararlarının verilmesi imkânsızlaşacaktır.

Yine, teklifin 17’nci maddesinde “Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, naklen atama, görev ve unvan değişikliği, geçici ve sürekli görevlendirmelere ilişkin idari işlemler, uygulanmakla etkisi tükenecek olan işlemlerden sayılmaz.” düzenlemesi söz konusudur. Bunun da sebebi, yaklaşık 7 bini bulan, başta emniyet mensupları olmak üzere, görevden alınan kamu görevlilerine idari mahkemelerde yürütmenin kaldırılması kararı verilmesinin önüne geçilmek istenmiştir.

Değerli arkadaşlarım, sayın milletvekilleri, yine bu süreçte, bu yasal değişikliklerle birlikte, soruşturmaların yapıldığı iller başta olmak üzere, birçok hâkim ve savcının görev yerleri değiştirilmiştir. Aramızda hâkim ve savcı arkadaşlarımız var. Olağan dönemler dışında bir savcı ve hâkimin görev yerinin değiştirilmesi için mutlaka kesinleşmiş bir disiplin suçu olması lazım. Ama bunlar ne yaz kararnamesine giriyor ne güz kararnamesine giriyor. Mazeret kararnamesinde bile, hizmet gereğiyle, başta İstanbul savcıları olmak üzere, savcıların yerlerinin değiştirildiğini görüyoruz. 7 bine yakın polis memurunu, emniyet müdürünü hangi gerekçeyle aldınız? Bir ay içerisinde göreve verdiğiniz emniyet müdürlerini değiştirdiniz. Kamu personelinin, kamu görevlilerinin bu kadar güvencesiz olduğu bir dönem, emin olun, olağanüstü dönemlerde bile yaşanmamıştır, olağanüstü dönemlerde bile buna şahit olunmamıştır.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Olağanüstü dönemdeyiz zaten.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Yine, ilgili sayın bakanlara ait fezlekeler kırk beş gün Adalet Bakanlığında bekletildikten sonra iade edilmiştir. Diğer taraftan, siyasi partilerin yasal hakkı olan bir açık hava mitingi dolayısıyla, mesnetsiz bir iddia nedeniyle Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli hakkında fezleke tanzim edilip Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; alelacele yapılan bu kanun değişikliklerinin sebebi nedir? Olağanüstü dönemlerde bile görülmeyen memur kıyımları neden yapılmaktadır? Bir gruba karşı “paralel yapı”, “terör”, “çete” nitelemesi yapılarak ulusal ve uluslararası toplumun önüne neden hedef olarak konulmaktadır? Bu sorunun tek bir cevabı var, hepinizin bildiği tek bir cevap var. Bu cevap da tek cümlelik bir cevap, o da: 17 ve 25 Aralık tarihlerinde yapılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun Hükûmetin bazı üyeleri ile yakınlarına, bürokratlara ve iş adamlarına yönelik olmasıyla başlayan soruşturmadır ve bu soruşturmanın Türkiye’nin merkezine oturması hadisesidir.

Değerli arkadaşlarım, bu iddialar çok ciddi iddialardır. Bu iddialara muhatap olan bir siyasi iktidar, bir siyasi yapı iki türlü hareket edebilirdi: Bir, “Ey Türk milleti, bu iddialar ciddi iddialardır, binlerce sayfa “tape” var, delil var, görüntüleme var. Bunları hiçbir savcı kendiliğinden uyduramaz, emirle, talimatla bunlar uydurulmaz. Bunların, mutlaka, iddiasının bir gerçekliği, gerçeklik payı vardır.” deyip bu ismi geçen arkadaşlara aklanma konusunda bir fırsat tanıyıp, yargının önünü tamamen açıp, yargıya elindeki bütün imkânlarla destek verip yargı sürecinin tamamlanmasını isteyebilirdi ya da Hükûmetin yaptığı gibi, külliyen bu iddiaları reddedip küresel saldırı, paralel yapı gibi sanal düşüncelerle, sanal itirazlarla topyekûn bir savunmaya geçmekti.

Evet, Sayın  Başbakanın rotasını çizdiği bu stratejiyle beraber, Adalet ve Kalkınma Partisi gibi çok oy almış, 319 milletvekili olan, birçok büyük şehirde, ilçede, ilde belediyesi olan, teşkilatlarıyla çok büyük bir yapı bu yolsuzluk operasyonunu savunmaya endekslendi. Arkadaşların bütün fikri, zikri, bu yapıyı nasıl öteleyebiliriz, bu ithamlardan, bu isnatlardan nasıl kurtulabiliriz? Bir milletvekilinin, bir bakanın, bir belediye başkanının görevi bu değil; bu, yargının işidir. Bu iddiaları sandıkla temizleyemezseniz, yolsuzluk iddiaları sandıkta temizlenmez. Yani, siz “Sandıkta şu kadar oy aldık, birinci parti çıktık, o hâlde biz bundan ibra edildik, bu soruşturmalardan kurtulduk.” diyemezsiniz. Hukuk devletinde, demokraside böyle bir aklanma metodu yok. Sizin aklanacağız yer veyahut da ismi geçen arkadaşların aklanacağı yer yargıdır, bunun dışında başka bir yol ve yöntem yoktur.

Değerli arkadaşlarım, bunu ötelemek için çok olağanüstü tedbirlere başvuruyorsunuz; birçok kanun çıkarttınız, hâlâ çıkartıyorsunuz, çıkartmaya devam ediyorsunuz. Bütün amaç, bu operasyonları itibarsızlaştırmak, içini boşaltmak, muhtemel yapılacak operasyonları da devreden çıkartmak. Ama, bunun için hukuku zorluyorsunuz, kuvvetler ayrılığını zorluyorsunuz ve demokrasiden ülkeyi uzaklaştırıyorsunuz ve netice olarak da devlete tam anlamıyla hâkim olabilmek için ne lazımsa, nerede açık bir nokta varsa bunu kapatmaya çalışıyorsunuz.

Peki, ele geçirmeye çalıştığınız devlet, sizin aldığınız tarihte nasıldı, bugün nasıl? Evet, devlet lafı biraz soğuk bir laf. Devletin değil, daha doğrusu, devlet adına görev yapan görevlilerin hepimizin hayatında olumsuz izleri var. Haksız yere gözaltına alınmışız, nezarete alınmışız, işkencelerden geçmişiz, bir sürü hukuksuzluk yapmış bu görevliler ama hepimiz, dönmüşüz, devletin tüzel kişiliğine saldırmışız. Oysa, Türk geleneğinde devlet önemlidir. Kutsamak anlamında söylemiyorum, yıllar önce, yüz yıllar önce Oğuz Kağan demiş ki: “Mavi gök çökmedikçe, yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kimse bozamaz.” Yani Türk geleneğinde devlete verilen önem bu derecedir.

Devlet, kimsesizin kimsesi, adalet, merhamet. Hepimiz bu cumhuriyetin erdeminden yararlandık, hepimizin hikâyesi belli, fakir aile çocuklarıyız, işçi, memur çocuklarıyız ama bu devletin okullarında, parasız okullarında, yurtlarında yetiştik ve hepimiz bu ülkeyi idare etme noktasına geldik. Bu, cumhuriyetin erdemidir; bu, devletin erdemidir. Onun için, topyekûn devlete karşı husumet beslemek yanlıştır. Evet, içimizde bazı arkadaşların, cumhuriyetin kuruluşundan itibaren yanlış kodlanmış bir husumet duygusuyla, devlete bir husumet duygusu vardı. Bu, yerli ve yabancı iş birlikçiler buldu ve devletin ruhunun parçalanmasına müsaade ettiniz, devletin ana sütunlarının parçalanmasına müsaade ettiniz. Rahmetli Alparslan Türkeş’in bir sözü var, diyor ki: “Dünyanın en siyasi alçak cinayeti milleti devlete düşman etmektir.” Maalesef ve maalesef, milletimizin büyük çoğunluğu, vesayet denilen, statüko denilen çeşitli anlamsız, çirkin ifadelerle topluma, kamuoyuna takdim edilen devletimize düşman olma yolunu seçmiştir ama şimdi geldiğimiz noktada, sizin de devletin meşruiyetine ihtiyacınız olduğu ortaya çıktı. Paralel yapıdan bahsediyorsunuz yani topyekûn, derli toplu bir devlet ihtiyacını siz de hissettiniz. Evet, devletin çatısını kaldırırsanız, devletin ruhunu öldürürseniz, devlet hayatı içerisinde iktidar adacıkları olur, bir paralel değil beş tane paralel yapı olur.

Güneydoğuyu hiç görmüyoruz arkadaşlar. Suriye sınırında neler oluyor? Üç tane bağımsız eyalet oldu. Seçim güvenliği nasıl olacak? Seçimin meşruiyeti nasıl olacak? Sizin adaylarınız gidip rahatça propaganda yapabilecekler mi? Seçimden sonra Türkiye’yi nasıl bir manzara bekliyor? Bundan habersiz, hepimiz buraya kilitlendik, 17 Aralık operasyonunu nasıl etkisiz yapabiliriz? Hayır, Türkiye, 76 milyon, sadece 17 Aralıktan ibaret değil. Aslında, şu operasyon 10 kişiden fazlasını ilgilendirmiyor, sizleri ilgilendirmiyor. 10 kişi, bilemediniz 15 kişi. 15 kişi için Türkiye’nin bütün enerjisini, bütün yasamasını, bütün müktesebatını buna hasretmek bence haksızlık, Türkiye bunu hak etmiyor.

Devlete karşı bu husumet duygunuz maalesef yanlış yerlere de götürdü. Sadece Suriye politikasındaki yanlışlığınız, Türk dış politikasının iki yüz yıllık müktesebatını ve içtihadını yok etti, Orta Doğu çöllerine gömdünüz. İstikrarlı, güvenli, güven duyulan, saygı duyulan Türk dış politikasını Orta Doğu çöllerine gömdünüz. Şu anda Suriye konusunda, Mısır konusunda elde var sıfır.

Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kritik bir süreçteyiz, önemli gelişmeler oluyor ve bir seçim arifesindeyiz. Bütün bunlara rağmen sağduyumuzu, aklıselimimizi kaybetmememiz lazım. Âcizane, iyi niyetle bütün arkadaşlarıma ve Hükûmetteki arkadaşlarıma tavsiyem şudur ki, bir: Suriye konusuna dikkat kesiliniz, Güneydoğu’daki gelişmeleri yakinen takip ediniz. Yarın hepimizi paramparça edecek, çocuklarımıza çok kötü miras bırakabileceğimiz bir iç çatışmanın temellerine ve gelişmesine lütfen engel olun. Irak’ta, Suriye’de Türkmenler çok zor durumda, onları sahipsiz bırakmayın. Yine, yargıyı ele geçirme gayretiyle sakın ola hukuku zorlamayın, kuvvetler ayrılığı ilkesini zorlamayın, demokrasiden ülkeyi uzaklaştırmayın.

Doksan yılda eksiğiyle gediğiyle bir demokratik hayata kavuştuk. Eksikleri vardı demokrasimizin. Aslında, işimiz o kadar zor değildi; cumhuriyetin demokratikleşmesini sağlamak, vicdanı hür, irfanı hür çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimize bir karar vermek ve demokrasimizin standartlarını geliştirmek gibi fazla da olmayan ev ödevlerimiz vardı. Bunları yapsaydık, emin olun bugün daha iyi noktadaydık ama bana sorsanız, “On yıl evvel demokrasi konusunda neredeyiz, bugün neredeyiz?” derseniz, çok çok aşağılardayız; bunu hepimizin görmesi lazım. “Kâğıt üzerinde birçok değişiklikler yaptık.” diyebilirsiniz. Arkadaşlar, çok kanun çıkarmakla ancak kanun devleti olabiliriz, asla hukuk devleti olamayız. Bizim inancımız, bizim arzumuz, bizim idealimiz hukuk devleti olmak. Yani Fırat kenarında kuzusu kaybolan adamın Ankara’dan hesabını sorabilmesi lazım. Alman köylüsünün Alman kralına “Berlin’de hâkimler var.” dediği gibi, Türk köylüsünün “Ankara’da da hâkimler var.” diyebileceği bir hukuk devleti inancını bu insanlara vermemiz lazım. Bunu yapabilirdik ama bundan bizi çok uzaklaştırdınız.

İnşallah önümüzdeki süreçte bu eksikleri tamamlarız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Mehmet Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; görüşmelerine başladığımız 560 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde AK PARTİ Grubu adına görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, esasen 22 iken Komisyonda yapılan çalışmalarla 21 maddeye düşürülen bu teklifle, ceza ve idari yargı mevzuatına ilişkin 9 kanunda değişiklik yapılması öngörülmektedir.

Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereği bir iç hukuk normu hâline gelen ve dolayısıyla kanun niteliğini taşıyan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, her şeyden önce insan haklarının korunmasına yönelik bir sistem olduğu bilinmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de verdiği çeşitli kararlarda, sözleşmede güvence altına alınmış olan hakların teorik ve aldatıcı değil, uygulanabilir ve etkili olacak şekilde yorumlanması ve uygulanması gerekliliğini de sıklıkla vurgulamaktadır.

Sözleşmenin 1’inci maddesi gereğince, sözleşen taraflar, egemenlik alanı içinde bulunan herkese bu sözleşmenin taahhüt ettiği hak ve özgürlükleri sağlamayı garanti altına almışlardır.

Sonuç olarak, devlet, öncelikle, korunan haklara müdahale etmekten kaçınan negatif yani olumsuz bir yükümlülük altındadır. Buna karşın, hakları güvence altına alan asıl yükümlülük devletlerin haklara müdahaleden uzak durma yükümlülüğüyle sınırlı değildir. Söz konusu asıl yükümlülük, devleti aktif adımlar atma yükümlülüğü altına da sokmaktadır. Sözleşmede bulunan yükümlülükler uygulanabilir ve etkili olmak zorundadır. Bundan dolayı, Strazburg Mahkemesinin içtihatlarında “Kişilerin haklarını korumak amacıyla devlete belirli eylemleri yerine getirme sorumluluğu tevdi eden pozitif yükümlülükler” fikrini ihtiva etmektedir. Avrupa mahkemesinin görüşüne göre, pozitif yükümlülükler, ulusal makamların makul ve uygun tedbirler alarak bireyin haklarını korumasını gerektirmektedir. Bu tür tedbirler yargısal da olabilirler. Mahkeme, ayrıca, pozitif yükümlülüklerin özünde sözleşme tarafından güvence altına alınan hakların gerçekten kullanılabilmesi için gerekli maddi ve hukuki şartların da güvence altına alınmasını bir yükümlülük olarak devlete yüklemektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5’inci maddesinde herkesin özgürlük ve güvenlik hakkına sahip olduğu belirtilmiş ve bireylerin keyfî uygulamalardan korunması amacıyla, özgürlükten mahrumiyet tedbirlerini, gözaltı, yakalama ve tutuklama gibi hâlleri hukuka uygun kılan hâlleri düzenlemiştir.

Değerli milletvekilleri, kişisel özgürlük herkesin genel olarak faydalanması gereken temel koşuldur. Kişisel özgürlükten mahrumiyet, aile hayatı ve özel hayat hakkından, toplantı özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve serbest dolaşım özgürlüğü gibi pek çok diğer hak ve özgürlükten istifade edilmesini doğrudan ve olumsuz olarak etkileyebilecek bir şeydir. Bu nedenle, hâkimlerin, daha doğrusu yargı makamlarının, özgürlük teminatının anlamlı olabilmesi için, herhangi bir özgürlük mahrumiyetinin istisnai, objektif gerekçesi olan ve mutlak surette gerekenden daha uzun süreli olmaması gerektiğini her zaman hatırda tutmaları gerekmektedir. Dolayısıyla, kişinin gerçekleştirdiği fiilin bir suç işlenmesiyle bağlantılı olduğunu gösterir yeterli objektif kanıta ihtiyaç duyulacaktır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesi ise, bilindiği üzere, adil yargılanma hakkını güvence altına almaktadır. Yine, bu hak, davaların adil, açık ve hızlı görülmesini de güvence altına almaktadır. Bu maddede düzenlenen suçsuzluk karinesi, bir suçla itham edilen herkesin suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılmasını ifade etmektedir. Yine “adil yargılanma” kavramı içerisindeki silahların eşitliği ise bir davanın ortaya konulmasında tarafların eşit usuli olanaklara sahip olmasını ifade etmektedir. Öte yandan, sözleşmenin 8’inci maddesinde, herkesin özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu da belirtilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “özel hayat” kavramının kişinin fiziksel ve manevi bütünlüğünü her türlü ilgiden uzak bir şekilde kendi başına yaşama hakkını da içerdiğini ve bu kavramın bazen bir bireyin fiziksel ve sosyal kimliği biçimlerine de bürünebileceğini belirtmektedir. Buna paralel olarak, Anayasa’mızın 19’uncu maddesi kişi özgürlüğü ve güvenliğini, 20’nci maddesi özel hayatın gizliliğini, 22’nci maddesi haberleşme özgürlüğünü, 35’inci maddesi mülkiyet hakkını, 36’ncı maddesi hak arama özgürlüğünü ve adil yargılanma hakkını, 38’inci maddesi ise yine bu evrensel prensiplerden olan masumiyet karinesini ve suçta ve cezada kanunilik ilkesini düzenlemektedir.

Değerli milletvekilleri, demokratik ve çağdaş hukuk devletinin bir gereği olarak insan haklarını temel alan bir yargılama usulünün suçun işleniş şekli ve nevi ne olursa olsun benimsenmesi, adil ve çağdaş hukuk normlarının ihdası suretiyle mahkemelerin yapılandırılması, bu ilkelere uymayan düzenlemelerin pozitif hukuk düzenimizden çıkartılması bir gerekliliktir. Öte yandan, yargısal içtihatlarda da ifade edildiği gibi, hukuk devleti, devletin bütün faaliyetlerinde hukukun egemen olduğu bir devlet anlamına gelmektedir. Bu bağlamda, devlet, vatandaşına, her an gözaltına alınabileceği, sorgulanabileceği, evinde, iş yerinde arama yapılabileceği endişesini yaşatmamalıdır; aksine, güvenlik içerisinde, özgür ve onurlu bir yaşam sunmayı amaçlamalıdır.

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin adil ve etkili bir yargılamanın amacına ulaşabilmesi bakımından tutuklanması elbette ki demokratik toplumlarda bir gerekliliktir. Ancak, bu tedbire başvurulurken gerekli olmasının yanında ölçülü olmasını da gözetmek gerekir. Anayasa Mahkemesinin kararlarında ölçülülük ilkesinin “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluştuğu ifade edilmektedir. “Elverişlilik” getirilen kuralın ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını; “gereklilik” getirilen kuralın ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını ve “orantılılık” ise getirilen kural ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Dolayısıyla, bu tür tedbirlerde ölçülülük ilkesi gözetilmesi gereken evrensel bir kaide olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, teklifle temel olarak ceza mevzuatında, özellikle Ceza Muhakemesi Kanunu’nda kapsamlı ve önemli düzenlemeler getirilmektedir. Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılan değişiklikle 1961 Anayasası’na, 1971 Mart Muhtırası’ndan sonra 1973 yılında 1699 sayılı Kanun’la eklenen devlet güvenlik mahkemeleri, bugün itibarıyla, eğer bu yasa yüce Genel Kurul tarafından kabul edilip onaylandığı takdirde ve yürürlüğe girdiği takdirde, artık bu mahkemeler, pozitif hukuk mevzuatımızdan çıkarılmış olacaktır.

Bilindiği üzere 1982 Anayasası’nın 143’üncü maddesinde de “Devlet Güvenlik Mahkemeleri” yer almış, ancak 2004 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle bu hüküm kaldırılmış, yine 2004 yılında devlet güvenlik mahkemelerinin kuruluş kanunu yürürlükten kaldırılmış ancak bu kanun çerçevesinde belli suçlara ilişkin muhakeme usulü yönünden getirilen özel kovuşturma ve soruşturma yöntemleri oradan, önce eski 1412 sayılı CMUK’a, daha sonra şu andaki 5271 sayılı CMK’ya aktarılmış ve en son 2/7/2012 tarih ve 6352 sayılı Kanun’la da 250, 251 ve 252’nci maddeler CMK’dan çıkarılmış ancak oradaki bir kısım hükümler Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesine monte edilmiş idi. İşte, yine o kanuna konulan geçici 2’nci maddeyle de o dönemde elinde iş olan özel yetkili mahkemelerin, eldeki işler kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar görevlerine devam etmesi, bunlara görevsizlik ve yetkisizlik kararları verilemeyeceği hüküm altına alınmıştı. İşte, getirilen teklifle, gerek bu geçici 2’nci madde uyarınca görevlerine devam eden özel yetkili mahkemeler gerekse TMK 10’uncu maddeye göre özel yetkili mahkemelerin hukuki varlığı sona erdirilmektedir.

Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesinin kaldırılmasıyla birlikte gözaltı süreleri ve tutukluluk süreleri yönünden, 10’uncu maddede bu sürelerin TMK kapsamındaki suçlar bakımından iki kat uygulanacağına ilişkin hüküm de ortadan kaldırılmakta, genel sürelere uyulması mecburiyeti getirilmektedir. Buna göre artık CMK’nın 102’nci maddesinde düzenlenmiş azami tutuklama süreleri bütün suçlar bakımından uygulanabilir hâle gelmektedir. Böylece, ağır cezalık suçlar bakımından, kural olarak iki yıl, uzatmalarla birlikte üç yıl, toplam beş yılı artık geçemeyecektir tutuklama süreleri. Nitekim, Anayasa Mahkemesi de 2 Ağustos 2013 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan (2012/100) esas sayılı Kararı’nda da bu sürelerin çok uzun olduğu ve insan haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle bu maddeyi iptal etmişti. Keza, son bireysel başvurulu kararlarında da bunu sıklıkla gündeme getirmişti. İşte, getirilen teklif, bu yargısal içtihatlarla da oluşan özgürlük alanının genişletilmesi yönünde önemli bir adım olarak ortaya çıkmaktadır.

Teklifte geçici 14’üncü maddeyle de mevcut, devam eden soruşturmaların ilgili cumhuriyet başsavcılıklarına, kovuşturmaların yani davaların da yetkili ve görevli ağır ceza mahkemelerine dağıtımı öngörülmektedir.

İkinci olarak, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda da önemli değişiklikler yapılmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 11’inci maddesinde ve özellikle koruma tedbirleriyle ilgili önemli düzenlemeler yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ceza yargılaması, gerek mağdur gerek şüpheli gerek sanık açısından temel hak ve özgürlüklere en açık ve doğrudan müdahale eden yargılama dalıdır. Bu bağlamda, mağduriyetlerin engellenmesi, giderilmesi, hem de yargılananların haklarının korunması arasındaki hassas dengeye her zaman dikkat edilmesi gerekmektedir. Ceza yargılamasının amacı, bilindiği üzere, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapmak suretiyle maddi gerçeğe ulaşmaktır. Bu maddi gerçeğe ulaşmak açısından da yargı makamlarının başvurduğu bir kısım zorunlu tedbirler vardır, bunlara da “koruma tedbirleri” denilmektedir. Koruma tedbirleri, kişinin vücuduna -örneğin üst araması gibi- özgürlüğüne, yakalama, tutuklama, iletişimin denetlenmesi, teknik araçlarla izlenmesi gibi, bunlara yönelik olabileceği gibi, mülkiyet hakkına ve zilyetliğine yönelik de olabilir, örneğin el koyma gibi; keza, konut dokunulmazlığına da yönelik olabilir, konutta arama gibi. Amaç açısından bakıldığı zaman, koruma tedbirleri, CMK’da, maddi gerçeğe ulaşmak için bir araçtır ve geçici niteliktedir. Dolayısıyla bu tedbirlere ancak zorunlu olması hâlinde, makul bir süreyle başvurulması ve orantılılık ilkesinin kati suretle gözetilmesi gerekmektedir.

CMK’da düzenlenen bu koruma tedbirleri adli niteliktedir. Nitekim, koruma tedbirleri ancak bir suç şüphesiyle ilgili olarak uygulanabilecektir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun, örneğin 91’inci maddesinde, gözaltına alma tedbirinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin varlığı hâlinde uygulanabileceği; keza, 116’ncı maddede, aramanın suç delillerinin elde edilmesi hususunda makul şüphenin olması hâlinde; keza, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına ilişkin 135’inci maddesinde de bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada suç işlediğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı hâllerinde bu tedbirlerin uygulanması öngörülmüştür. İşte, getirilen teklifle, değerli milletvekilleri, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda öngörülen bu koruma tedbirlerine başvurulması için, yerine göre aranan makul şüphe, kuvvetli şüphenin somut delillere dayanması esası benimsenmektedir. Böylece ispat hukuku açısından esas olan delil kavramı yani ceza normlarında soyut tanımlamaları bulunan suçlardaki tipe uygun hareketlerin somut olaylarda gerçekleşip gerçekleşmediğini, gerçekleşmişse bu fiilin kim tarafından işlendiğini tespite ve ortaya koymaya yönelik her türlü iz, eser, belge ve kayıtlar artık delil olarak, somut delil olarak bu tedbirlerin temel dayanağını oluşturacaktır.

Değerli milletvekilleri, teklifle, Türk Ceza Kanunu’nda da üç maddede değişiklik yapılmaktadır. Bilindiği üzere, Anayasa’nın 20’nci maddesi, özel hayatın gizliliğini, her türlü yasa dışı müdahaleye karşı, Anayasa ve diğer yasalarla güvence altına almıştır. İşte, bu güvencelere aykırı hareketlerin karşılığı olan cezai müeyyideler de Türk Ceza Kanunu’nun 135, 136, 138 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu üç maddede, kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetme, başkalarına verme, ele geçirme ve yok etmeme cezaları önemli olarak artırılmaktadır. Burada, özellikle Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, bir kısım, örneğin genetik inceleme sonuçlarının gizliliği CMK 80’e göre, bunlar beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip bu kararların kesinleşmesi hâlinde savcının huzurunda derhâl yok edilir. Keza, 135’inci maddede, şüpheli ve sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişiler arasındaki iletişimin kaydı varsa, bu kayıtların da derhâl yok edilmesi lazım. Bu ve buna benzer, CMK kapsamında yok edilmesi gereken kayıtların yok edilmemesi hâlinde de bu bir artırıcı sebep olarak teklifte cezai yaptırıma bağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, son olarak, teklif 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda da bir değişiklik öngörmektedir.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Kötü bir değişiklik kötü! Yürütmeyi durdurmayı zorlaştırıyorsunuz.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27’nci maddesi “Yürütmenin durdurulması” başlığını taşımakta ve idari işlemlere karşı bu hakları ihlal edilenler  tarafından idari yargı mercilerine başvurma hakkı getirmektedir. 2012 yılında kavramsal bir değişiklik yapılarak uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemler açısından idarenin savunması beklenmeksizin de idari yargı mercilerinin yürütmeyi durdurma kararı vermesi öngörülmüştü. Yani biliyorsunuz, geçmiş uygulamada -içtihatlara bakıldığında görülür- normalde idari yargı mercisine bir kişi gittiği zaman idareden savunma istenir ve o savunma neticesinde mahkeme bir değerlendirme yaparak yürürlüğü durdurma kararı verir veya vermezdi. İşte, uygulanmakla etkisi tükenecek olan bu idari işlemler, esasen geri dönüşü hukuken mümkün olmayan, uygulandığı anda artık telafisi mümkün olmayan zararlar meydana getirebilecek nitelikte olan işlemlerdir, örneğin sınır dışı etme veya yıkım kararı gibi. Ancak, burada, Devlet Memurları Kanunu’nda da altyapısı yapılmış olan statü hukukunun bir gereği olarak kamu görevlilerinin atanması, naklen atanması, geçici veya sürekli olarak görevlendirilmesine yönelik idari işlemlerin idarenin savunması alınarak bu gerekliliğin… Çünkü, DMK 76’da hüküm var, Devlet Memurları Kanunu’nda, idare kamu yararı ve hizmet gerekleri nedeniyle kamu görevlilerini bir yerden bir yere atayabilir, bu gayet doğaldır. İşte, bu atamaların objektif bir temele dayalı olup olmadığı noktasında idareden de savunma alındıktan sonra ancak yürürlüğü durdurma kararı vermesi esası benimsenmiştir. Yani, bir kamu görevlisi, haksız olduğunu düşündüğü bir atama işlemine karşı idari yargı mercilerine gidebilir ve idare mahkemesi, idarenin savunmasını aldıktan sonra o işlemle ilgili yine yürütmeyi durdurma kararı verebilir.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ama ne zaman? Ne zaman ama? Mağduriyet ne olacak, mağduriyet?

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – “Yürütmeyi durdurma kararı verilemeyecek.” gibi bir iddia yanlıştır, teklifle bağdaşmamaktadır. İyice incelenir okunursa teklif, bunun böyle olduğu çok rahat görülür. Geçmiş uygulamalarla da paralellik arz eden ve idare hukukçularının çok iyi bildiği bu uygulama, Anayasa açısından da 125’inci madde açısından da hiçbir hukuka aykırılık ihtiva etmemektedir.

Maddelerin görüşülmesinde detaylı olarak yine arkadaşlarımız görüşlerini ifade edecek.

Ben teklifin yeterince olgunlaşacağını, inşallah Türk hukuk hayatına da hayırlı olacağını düşünüyorum.

Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına söz isteyen Emine Ülker Tarhan, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Demokratikleşme paketine AKP Grubunun ilgisi gerçekten takdire şayan!

İki yıl kadar önceydi, birincisi yetmezmiş gibi ikinci özel yetkilileri getirdiğiniz geceydi. Bu kürsüden yine ben şunları söylemişim, demişim ki: “Uzun tartışma ve pazarlıklardan sonra gençleri, demokratik kitle örgütlerini düşman ilan edip susturmaya, başka kadrolarla devam etmeye, bir çifte özel yetkili mahkeme düzeni oluşturmaya karar verdiniz. Hani hukuk devletlerinde özel yetkililere yer yoktu ya Sayın Bakan?” diye sormuşum. “Hani güvenmiyor ve demokrasiye aykırı buluyordunuz ya, belli ki bir gecede fikir değiştirmişsiniz korkudan tir tir titrediğiniz bir yapıya halkı teslim etmeye. Ve şimdi, yıllardır ittifak ettiğiniz güçlere karşı bile tetikte uyuyorsunuz. Bir vakit kardeşiniz olan bugün nasıl düşmanınız olduysa, bir gün, iktidar7 paylaştığınız odaklarla da ittifaklar bozulabilir.” demişim. “Karşılıklı sırlar devreye girer. İşte tam da bundan bu gece yarısı operasyonunuz.” Ve sormuşum: “Mesleğin ilkelerine ihanet eden, intikama tembihli yargıyı kim yarattı?” demişim. “Demokrasi ve özgürlükleri korumakla görevli yargıçları kim birer sürek avcısına çevirdi? Kimin yaptığının, cemaatin mi, AKP’nin mi yaptığının ne önemi var ki, toplumu kurban ettiniz. o gün” diye söylemişim ve “İktidarı paylaştığınız güçlerle güç dengesi sağlamak için Rambo tipi mahkemelerinizi şimdi aranızda paylaşıyorsunuz.” demişim ve uyarmışım: “Bu politikalarınız, güvenlikçi politikalarınız sizi yeniden ve yeniden yasa yapmaya zorlayacak. Tüm gölgesinden korkanlar gibi bunu yapacaksınız ve bu dirlikten kurtulamayacaksınız çünkü korku dağları bekliyor.” demişim ve bütün söylediklerimiz bugün gerçekleşti.

Savaş açınca birbirinize, yıllarca gizlenen, üstü örtülen kirli çamaşırlar ortaya saçıldı, günahlar, masumların hayatını karartmalar, sahte kanıtlardan sonra tehditler havada uçuştu. “Ne istediler de vermedik?” karşılığında, ne isterseniz yapmanıza, anlaşılan, izin verilmişti ama yaptıklarınız öyle, bini aşmış ki öyle böyle değil, inanın öyle böyle değil. Bunları gizlemek şimdi bütün derdiniz “demokratikleşme paketi” adı altında. Bu sayede yargı artık işlemiyor. Hukukla değil, aklına estiğinde yapılan kanunlarla yönetilen bir muz, belki de bir ananas cumhuriyetine dönüşmüş bu devlet ve bu ülke, insan suretinde pek çok ortalıkta gezenler gördüğü gibi, hâlâ dolaşıyorlar onlar. Üzerinize alınmanıza gerek yok, Özal dönemini filan hatırlarsınız diye düşünüyorum yaşınız itibarıyla. Rüşvet dolu, para dolu çantalar kol geziyordu sokaklarda, “Rüşvetin belgesi mi olur?” söylemleri dolaşıyordu.

Bugün, anne tarafından bilmem ama baba tarafından yalancı ve hırsızlar görüyor bu ülke. Soğuktan, açlıktan ölen bebekler varken, bu ülkede çalışmadan 100 binlerce liraya kirada rezidansta yaşayanlar var. Eminim bundan da mağduriyet çıkartır böyle adamlar, derler ki: “Zavallı çocuğun bir evi yok, kirada yaşıyor.” Derler mi? Bence derler. Uzak tarihler bir yana, iki yakın tarih kim temiz bu ülkede, kim değil, ortaya koymuştur, haziran direnişi ve 17 Aralık olayı. Simit yiyerek beslenenlerle dolar yiyerek semirenlerin, para sayma makinesi olanlarla yırtık sırt çantaları olanların, gaz yiyen, can verenlerle hak yiyenlerin, kasasında milyonları ortaya koyanlarla yüreklerini ortaya koyanların, eli ayağı titrediğinde babasını arayanlarla hakkını meydanlarda arayanların farkını ortaya koymuştur.

Siz, gençler sokağa çıktığında bağırdınız: “Uluslararası sivil darbe”, “Beyaz Türk…” Nasıl “Beyaz Türk” ise, kasasında para yok, yara bandı ve Talcid dolu sırt çantası dışında herhangi bir şeyi yok. Ne yaptı ya bu çocuklar? Sit alanına villa mı yaptı bu çocuklar? Polisler bakanın çocuğunu gözaltına alır, “sivil darbe”; para sayar, “zamanlama manidar…” Yani neredeyse seçimin bile zamanlaması manidar diyeceksiniz, seçimi bile yasaklayacak hâle geldiniz. Yeni moda da “paralel darbe.” Sormak istiyorum ya: Siz sakın başınıza darbe filan almış olmayın. Ha bir de ikinci dalga operasyon diye bir şey vardı. Ondan ne yaptınız, merak ediyorum. İkinci dalga operasyonunu kırpıp kırpıp villa mı yaptınız? Tevekkeli değil, bu aralar havada bir “villasına kavuşmuş Başbakan” heyecanı var; onu hissediyoruz.

Şimdi, gelelim pakete: “Kendine demokratikleşme paketi.” Bundan çıka çıka yolsuzluk örtüsü çıktı, kendinizi korumak için kurduğunuz mahkemeleri, yine kendinizi korumak için şimdi kaldırıyorsunuz. Hak için, özgürlükler için, adalet için değil, sadece korkunuzdan kaldırıyorsunuz. Bakın, özel yetkili mahkemeler kaldırılmalıdır. Ancak, yarattığı tüm olumsuz sonuçlar ortadan kaldırılmadan, hesabı sorulmadan gerçekte kaldırılmış sayılmaz. Vicdanları tatmin edecek temiz bir sayfa açmıyorsunuz, koro hâlinde itiraf ettiğiniz kumpası çözmüyorsunuz, bu kisveyle sansürü, rüşveti ve bunları, belki de bu antidemokratik baskı tutumunuzu gizlemeye çalışıyorsunuz; bundan ibaret. Demokrasi dışında pek çok şeyi bu pakete sığdırmışsınız, sıkıştırmışsınız ama sağa sola saçılan kirli paralar artık paketlere sığmaz oldu, taşıyor, inanın taşıyor. Ne kolay ya öyle demokratikleşme filan!

Paketin içine isterseniz bir bakalım: Bilgi imha zorunluluğu getiriyorsunuz. Kim tarafından verilecek bu karar? Muhtemelen Başbakan tarafından verilecek. Başbakanın emriyle bütün bilgiler imha edilir mi? Bence edilir. Deliller karartılır, dosyalar kapatılır mı? Kapatılır. Polise de MİT benzeri soruşturma kalkanı getiriyorsunuz. Yani diyorsunuz ki: “Benim, polisime destan yazdırmama kimse karışamaz, kimse hesap soramaz.” Mahkeme kararını yerine getirmeyenlere “Tazminat yok.” diyorsunuz yani “Mahkeme kimmiş?” diyorsunuz ve bu kararı yerine getirmeyenlerin tazminatlarını halkın cebinden ödetiyorsunuz. Mahkemeleri kaldırma adına, bu özel yetkilileri kaldırma adına özel yetkili bir bakanlık kuruyorsunuz.

Bakın, bunun sonuçlarını almaya başladık: Ankara Valiliğinin istemiyle alınan 3 milyon kişiyi on beş gün süreyle arama kararı da neyin nesi? Hiç umurunuzda değil, değil mi bu? Düşünebiliyor musunuz, 3 milyon yurttaş yasa dışı örgüt üyesiymiş gibi arama kararıyla aranacak! Neyin hazırlığını yapıyorsunuz siz, söyler misiniz, bu neyin hazırlığı? Mevcut dinleme kararlarının hepsini yok hükmünde sayıyorsunuz ki asıl odağında bu var bu paketin, bu var. Burada, aslında yeltendiğiniz şey neydi, neydi yeltendiğiniz şey? Çalanlar halkın cebinden çalmamış gibi, millete sinkaflı sözlerle sövenler sövmemiş gibi, mutlu mesut yaşamaya devam etsinler istediniz. Rüşvet rezaletleri bu ülkede hiç yaşanmamış, tarihin en büyük görev değişimleri hiç yapılmamış gibi, görevden almalara yürütmenin durdurulması kararı verilmesini engellemeye çalışıyorsunuz, hırsızların mal varlığına el konulmasını önlemeye çalışıyorsunuz, has adamlarınızı koruyorsunuz. Tutuklama için oy çokluğu yeterken mal varlığına el koyma için oy birliği istiyorsunuz. Bakın, mal varlığına el koymada, ayrıca mahkeme gidip AKP’ye soracakmış, sizin kurumlarınıza soracakmış “Bu mal hırsızlık malı mı? İzin verirsen el koyabilir miyim?” diye. Siz mahkemeleri etkisiz, yetkisiz, elsiz kolsuz bırakıyorsunuz. Önce dilimizi kesip sonra ifade özgürlüğü vermek gibi bir şey yapıyorsunuz, farkında mısınız?

Şimdi, bakıyoruz, yargılama yapan mahkemeler ne yapacaklar bu tedbir kararlarının yok sayılmasıyla ilgili?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tedbir kararları yok sayılmıyor, onu Komisyonda düzelttik.

EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) – Ya, bu, devletin çökertilmesi anlamına geliyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Komisyonda düzeltildi o. Ya, takip etmemişsiniz.

EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) – Yaptığınız paketle “Alo Fatih” hattını tüm yargıya, ama bu da yetmedi, yetmedi, kör topal da olsa hukukun var sayıldığı bu topraklara tüm ülkeye “Alo Fatih” hattını döşemeye çalışıyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tedbir kararları boşa çıkmıyor, Komisyonda değişiklik oldu.

BAŞKAN – Sayın Tunç, müdahil olmayalım, lütfen.

EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) – Bundan sonra, halk, davasını ancak AKP il ve ilçe başkanlıklarında çözsün istiyorsunuz. Bakın, her “hak” dediğinizde siz birilerinin cebini şişirdiniz sadece. Duydunuz mu? “Açım.” diyen bir vatandaşa cevap verememiş İçişleri Bakanınız. Yazık, adamcağız ne diyecekti ki “Sana gelmeyen paralar küfürbaz ihalecileri gitti.” mi diyecekti! Bu cevabı mı verecekti! Sakın, o asgari ücretli, 4 çocuklu, aç hemşehrisinin açlığı o küfürbaz ihalecileri doyurduğu için olmasın o açlık!

Bakın, alt yazılardaki yazıları dahi sansürleten bir manşetlerin efendisi, Rıza Sarraf’ın protokol arkadaşı gibi, yeterince sıfatları yokmuş gibi, Başbakanınızı hem polis hem savcı hem hâkim, infaz yetkilisi bir cellat yapmaya ne kadar meraklısınız ya sihirli bir paketle hem de! Kanunla faşist rejim kurulur mu? Bunu sormayın bana, işte kuruluyor. Bunca azıtma hayra alamet değil bence, böyle söyler büyüklerimiz.

Söylediklerimin gerçekleşmesi kâhin olduğumdan değil, tarihin gidişi bize bunu fısıldıyor. Yeni bir kehanet ister misiniz? Çok kötü anılar bırakarak bence gideceksiniz, gerçekten gideceksiniz. Bir kez daha söylüyorum: Cellatları kendi adaletleriyle yargılamak gerekir. Yargılanacaksınız hem de darbeciler gibi, kuvvetler ayrılığını, demokratik hukuk devletini, onları yok etmekten yargılanacaksınız.

Evet, artık kürsü sizin, çünkü hukukçular gayet iyi bilir ki son söz sanığındır biliyorsunuz!

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teklifin tümü üzerinde Hükûmet adına söz isteyen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifi üzerinde yapılan görüşmelerde Hükûmetimiz adına görüşlerimizi paylaşmak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün çok önemli bir kanun teklifini hep beraber müzakere ediyoruz; pek çok yenilik getirilmektedir. Bunlara dair elbette söylenecek çok söz vardır, yapılacak eleştiriler vardır, değerlendirmeler vardır. Ben, yapıcı mahiyette olan bütün eleştirilere gönülden teşekkür ediyorum. Zira hem Adalet Komisyonu sıralarında hem de Genel Kurul görüşmelerinde bilgi yüklü, yapıcı eleştirilerden hep istifade ettik, ona göre düzeltmeler de yaptık. Genel Kurul sürecinde de bunun başka örneklerini hep beraber görebiliriz.

Bu kanun teklifinin en önemli maddesi, hiç şüphe yok ki TMK 10’a göre görevli mahkemeler ile CMK 250’ye göre görevli mahkemelerin kaldırılmasıdır. Esasında, bu, yargı içerisinde bulunan üç ayrı tür ağır ceza mahkemesi uygulamasına, yargı içerisinde bulunan hâkimler ve savcılar arasındaki farklı hâkim ve savcı algısına, soruşturma ve kovuşturma konusunda özel soruşturma ve kovuşturma uygulamasına son vermektedir. Bundan sonraki süreçte bütün soruşturmalar ve kovuşturmalar aynı usulde yürüyecek ve aynı şekilde yapılacaktır. Hâkimler ve savcılar arasında herhangi bir farklılık da özel veya genel mahkeme hâkimi, savcısı gibi bir algı da asla olmayacaktır. Bu, önemli bir adım. Neden bugün oldu da dün olmadı tartışmaları bir yana, yapılan iş büyük bir iş çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nde 1973 yılından bu yana, DGM’lerle başlayan bir özel görevli mahkeme var ve özel soruşturma ve kovuşturma usulü var. Esasında, bugünkü kanunla, kabul edilmesi hâlinde yasalaşacak olan şey, 1973 yılından bu yana ismi değişerek de olsa devam eden bir özel yargılama usulüne son vermek, özel mahkeme uygulamasına son vermektir. Hayırlı uğurlu olsun diliyorum.

Tabii “Bunların kalkması Türkiye’nin terörle mücadelesini zayıflatır mı?” sorusu çok sorulmaktadır. Terörle mücadelede veya bazı suçlarla ilgili mücadelede zafiyet olur değerlendirmesi yapıldı. Şunu açıklıkla ifade etmek isterim ki: Bunların varlığı, esasında, terörle mücadelede fazla bir mesafe alamadığımızın da görüntüsüdür çünkü terörün var olduğu günden bugüne bu mahkemeler vardı, terörle ilgili soruşturma ve yargılamalar bu mahkemelerde yapılıyordu; Türkiye’nin geldiği nokta ortadadır, bu mahkemelerin bu konuda aldığı mesafe ortadadır. O nedenle, terörle mücadele konusunda, ben, bu mahkemelerin soruşturma ve kovuşturma usulünün Türkiye Cumhuriyeti devletine bir imkân veya daha farklı bir durum sağladığı kanaatinde değilim. O yüzden de bunların kalkması terörle mücadelede bir zafiyet oluşturmayacaktır. Ayrıca, bir mahkemenin terörle mücadele kapsamında bir mücadele aracı olarak kullanılması da, işin doğrusu, hukuk devleti anlayışı ve adalet anlayışıyla da uygun düşmez. Mahkemeler yargılama yaptığı kişilerle mücadele etmez, yargıladığı kişilerin hakkında kanuna, Anayasa’ya, hukuka ve vicdanına uygun kararlar vermek suretiyle görevini yerine getirir. Eğer adalet dağıtan yerleri terörle mücadelenin bir vasıtası gibi değerlendirirsek bu da büyük bir yanlış olur.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Bu ne yaman bir çelişkidir Sayın Bakan!

Günaydın!

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - O nedenle, bu mahkemelerin kalkması Türkiye’nin terörle mücadelesine asla zarar vermeyecektir, bir zafiyet oluşmayacaktır. Zira, bu suçlar, yine, Türkiye Cumhuriyeti’nin hâkimleri ve savcıları tarafından yargılanacaktır, gerekli usul kuralları uygulanacaktır, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Tabii, burada önemli bir başka husus, o da şu: Dinleme konusunda, teknik takip konusunda yeni bir usul getirilmektedir. Bu usul üzerine büyük eleştiriler yapıldı. Türkiye’de herkes dinlemeden şikâyet etmektedir, şikâyet etmeyen kimse de kalmadı. Benim bildiğim, 23’üncü Dönem Parlamentosunda dinleme konusunda bir komisyon kuruldu. 24’üncü Parlamento Dönemi’nde de yine bir komisyon kuruldu, her iki komisyon da rapor verdi. Herkes bu dinlemelerin keyfîliğinden ve bu dinlemelerin herkesi rahatsız ettiğinden, insanların telefonlarını yanında taşıyamadığından bahseder hâle geldi, âdeta “Hepimiz dinleniyor muyuz?” diye bir şüpheye kapıldık.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sizin iktidarınızda oldu bunlar Sayın Bakan!

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Kim dinledi Sayın Bakan, kim?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Başbakanın, Cumhurbaşkanının, Meclis Başkanının, bakanların, milletvekillerinin, siyasi parti temsilcilerinin, herkesin dinlendiğine ilişkin toplumda yaygın bir kabul varsa Parlamentonun bu kabul karşısında tedbir alması ve bu şüpheyi ortadan kaldıracak adımları atmasında kuşku yoktur.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Günaydın Sayın Bakan, günaydın!

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Dinlemeler konusunda yapılan düzenlemeler esasında bu kabulü ortadan kaldırmaya dönük sağlıklı, hukuka uygun bir adımdır. Adli dinlemeler konusunda, daha fazla kişinin bir arada karar vereceği bir mekanizmaya geçiyoruz; sulh ceza hâkimi yerine artık, ağır ceza mahkemesi karar verecek, oy birliğiyle karar verecek.

Oy birliği kararı çok eleştirildi. “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası oy birliğiyle verilmiyor ama dinleme kararı oy birliğiyle veriliyor. İkisinin baktığınız zaman birbirinin aynısı olması lazım veya birinin daha hafif olması lazım, dinlemenin ona göre daha hafif olması lazım.” şeklinde değerlendirmeler yapıldı.

Değerli milletvekilleri, yargılama yapılırken sanık olan kişi kendisini doğrudan savunma hakkına sahip, avukatı vasıtasıyla kendisini savunma hakkına sahip, başka pek çok savunma imkânlarından faydalanması mümkün, kararlara karşı itiraz hakkı var, temyiz hakkı var, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı var ve AİHM’e müracaat ederek hakkını orada arama imkânı ve fırsatı var ama, dinleme kararı kişilerin hakkında gizli verilen bir karar, böyle bir karardan haberi yok, böyle bir karara itiraz yapma imkânı yok, böyle bir karar karşısında kendini savunma imkânı yok. Belki, bu karar sonucu çok ağır cezalarla karşılaşabilecek bir noktaya gelebilecektir. O nedenle, kişilerin hayatında çok önemli sonuçlar doğuracak böylesi kararların önemli sonuçlar doğurmasından önce, daha sağlıklı bir gözle incelenmesi, elden geçirilmesi ve oy birliğiyle karar vermesi önerilmiştir. Esasında, bu, dinlemeyi zorlaştırıyor, bunda hemfikiriz. Dinleme zorlaşsın istiyoruz, insanlarımız dinlenmesin istiyoruz. Bunlar bir araya gelirse hiç dinleme kararı çıkmaz. Bundan şikâyetçi olan var mı? “Dinleme kararı çıkmayacak.” diye şikâyetçi olan birisi varsa, ben onu bilmem.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Suçla nasıl mücadele edeceksiniz?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yok, yok…

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ama burada, esas olarak dinlemeleri önlemek için, işte “Şu kadar mahkemeye siz…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Yolsuzluk, hırsızlık, Terörle mücadele… Uluslararası suçlarla nasıl mücadele edeceksiniz?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …efendim, birer tane hâkim atarsanız bu meseleyi çözersiniz.” gibi bir yaklaşım siyasi bir yaklaşımdır. Bunun mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. 

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – O zaman kaldırın… Tutarsızsınız!

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Öte yandan, el koymayla ilgili konuda son derece önemli bir değişiklik getirilmektedir.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – 135’i tümden kaldırın.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – El koyma konusunda, insanların ekonomik hayatını yok eden sonuçlar ortaya çıkıyor. Siz bir yatırım yapıyorsunuz. Soruşturma aşamasında sizin şahsi mallarınıza, taşınmazlarınıza, alacaklarınıza tedbir konuyor. Tedbir konunca bankalar size şüpheyle bakıyor, kredi ilişkisi varsa onu gözden geçiriyor; alacaklılar, başkaları, herkes sizinle olan ilişkisini gözden geçiriyor. Belki, sizin iflasınızla sonuçlanacak bir sürecin daha soruşturma aşamasında başlamasına yol açıyor, kişilerin ekonomik ölümünü temin edecek sonuçlar ortaya konabiliyor. Böylesi bir durumda, yatırım güvenliği bakımından, teşebbüs güvenliği bakımından, içerideki, dışarıdaki sermaye bakımından daha güvenlikli bir hukuki yapı kurmak elbette Parlamentonun görevidir, elbette bizim görevimizdir. “El konmasın.” diyen yok, “Böyle bir tedbir alınmasın.” diyen yok. Böyle bir tedbir alınsın ama alınırken de keyfî bir usulle veyahut da “Ben böyle istiyorum.” diyerek değil, birtakım sağlıklı, sağlam veriler üzerinden hareket ederek bunun yapılması son derece önemlidir.

Bir başka konu o da şu: Örgütü dinleme kapsamından çıkarıyor bu teklif, aynı zamanda teknik takip ve izleme kapsamından da çıkarıyor. E, niye çıkarıyorsunuz?

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Niye çıkarıyorsunuz? Anlatın bakalım…

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Herkes bunu soruyor. Bakarsanız dinlemeyle ilgili katalog suçlara, teknik takiple ilgili katalog suçlara, el koymayla ilgili kataloğa baktığınız zaman esasında yer alan suçların neredeyse önemli bir kısmı bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenebilir nitelikte suçlardır. Örgütün hedef olarak belirlediği veya faaliyet alanı olarak belirlediği suçların tamamı zaten dinlenmektedir. Ayrıca da bir  örgütten dinlenme yolu, maalesef torba bir dinlemeye yol açmıştır.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Bakan, ne alakası var? Efendim, cinsel istismarın ne alakası var bununla? İşkenceyle ne alakası var? Yanıltıyorsunuz.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – İnsanlarla ilgili o katalog suçlardan dinleme kararı alınamadığı zaman “Efendim, örgütten bir dinleme kararı alalım, oradan başka başka sonuçlar çıkar…” Örgütten dinleme kararı almak en kolayı çünkü örgütün yapısıyla alakalı bizim yasamızdaki şartlar da belli. “Burada bir örgüt var, şu şu işleri yapabiliyor ama hiçbir delilimiz yok, biz bunu dinleyeceğiz.” Mahkeme de karar verdiği zaman dinlenebiliyor

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Onu yıllardır yapıyorsunuz, yıllardır.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – O zaman örgütü suç olmaktan çıkarın!

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Şimdi, bakın, Yargıtaydan gelen değerli üye de Adalet Komisyonunda ifade etti. Örgütle ilgili dinleme yapılırken pek çok suçun daha soruşturma evresinde örgüt kapsamından çıktığını, önemli bir kısmının kovuşturma evresinde, diğer önemli bir kısmının da temyiz aşamasında örgüt kapsamından çıktığını, çıkarıldığını ifade ettiler; hepimiz oradaydık. Bu ne demektir? Bu, şu demektir: Çok kolaylıkla insanları dinlemek için torba bir madde yoluyla, bir de sonsuz dinleme imkânı getiriliyor; eğer dinleme bir örgütün faaliyeti kapsamında işlenen bir suçla alakalıysa üç ay değil, altı ay değil, her ay uzatma almak suretiyle, sonsuza dek dinleme imkânı olabiliyor. Allah aşkına, hangi hukuk devletinde “örgütün faaliyeti çerçevesinde” deyip insanları daha şüpheli olduğu bir aşamada siz sonsuza dek dinleyeceksiniz, böyle bir şey var mı? Şimdi yaptığımız iş bunu düzeltmektir.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Örgütlere gün doğdu Sayın Bakan!

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Örgütün faaliyeti çerçevesinde de olsa dinlemeleri sınırlayan bir adım atıyoruz. Sonsuz dinlemeye son veriyor, dinlemeleri sınırlandırıyor, kişilerin haberleşme hürriyetini, kişi hürriyeti ve güvenliğini, özel hayatın gizliliğini daha güçlü bir şeklide teminata kavuşturuyor, önemli adımları bu yasayla beraber atmış oluyoruz.

Diğer bir konu: tutuklulukla alakalı önemli bir adımı bu yasa getirmektedir; o da tutukluluğa ilişkin TMK kapsamındaki suçlarla alakalı 2 kat tutukluluk süresinin uygulanması düzenlemesi yürürlükten kaldırılmaktadır. Tutukluluk süresi konusunda hükûmetlerimiz döneminde önemli adımlar atıldı. Esasında, 1412 sayılı Ceza Usul Yasası döneminde yedi yıl ve üzeri hapis cezasını gerektiren suçlarda herhangi bir tutuklama sınırı yoktu, tutuklamaya ilk defa sınırı, 2004 yılında yaptığımız Ceza Muhakemesi Yasası’yla biz getirdik. Başka bir adım attık; tutuklama yerine adli kontrol uygulamasına başvurulabileceği uygulamasını getirdik ve böylelikle, tutuklamaya alternatif bir koruma tedbirini de ilk defa hukukumuzun içerisine koyduk.

Ayrıca, suçlarda da bir daraltmaya gittik; daha önce katalog yoktu, ilk defa katolog getirdik. Katolog getirirken diğer alanlarda tutuklama konusunda mahkemelerin tutuklama kararı vermesini zorlaştıran bir noktaya işi taşıdık.

Öte yandan, bir yıl hapis cezasını gerektiren suçlarda tutuklama yasağını hukukumuza koyduk, daha sonra bunu iki yıla çıkardık, tutuklama yasağını. Adli kontrol uygulamasının üst sınırı vardı, daha sonra yaptığımız bir düzenlemeyle üst sınırın tamamını da ortadan kaldırdık ve en son yaptığımız bu düzenlemeyle beraber, TMK kapsamındaki suçlarla ilgili olarak da 2 kat tutukluluk süresinin uygulamasına son veriyor, böylelikle tutukluluk süreleri konusunda AİHM’in kabul ettiği çerçeveye Türkiye’nin tam uymasını sağlamış oluyoruz. Zira, AİHM kararlarında beş yıl dört ay gibi bir süre, makul tutukluluk süresi olarak değerlendirilmektedir, bizim en fazla tutukluluk süremiz bundan sonra beş yıl olacaktır. Tabii, Yargıtay aşamasında geçen süreler tutukluluk süresinin hesabında dikkate alınmamaktadır. Hem Ceza Genel Kurulumuzun hem Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru üzerine verdiği kararlarında hem de AİHM’in verdiği kararlarda, tutukluluk süresinin, ilk derece mahkemesinin mahkûmiyet kararı verdiği tarih ile tutukluluğun fiilen uygulanmaya başlandığı tarih arasında geçen süreyi kapsadığı ifade edilmektedir. Bu nedenle, tutuklulukla ilgili getirilen bu düzenlemenin temyiz aşamasında olan dosyaları kapsamadığını bir kez daha ifade etmek isterim.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – O sizin yorumunuz, öyle olmaz o Sayın Bakan, yanlış yorumluyorsunuz kanunu.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ayrıca, bu yasa yürürlüğe girdiği zaman bazı tutukluların bu yasa gereği tahliyelerinin yapılacağı da bir gerçektir. Umarım ki bu tahliyeler olduğu zaman da “Falan dışarı çıktı, filan dışarı çıktı.” değerlendirmeleri fazlaca yapılmaz çünkü herkes bu tutukluluk süreleri konusunda olumlu kanaatlerini ortaya koydu. Çünkü bazı suçları işledikleriyle alakalı davaları devam eden kişiler bundan istifade edebilecektir. Bizim elimizdeki rakamlara göre, arkadaşlarımın bana verdiği rakamlara göre 149 civarında vatandaşımızın bundan yararlanması söz konusudur. Tabii, bu rakam değişebilir çünkü zaman ilerliyor, bu rakamın değişmesi de normaldir.

Bir başka konu: “Bu teklif devam eden davaları etkisizleştirme, devam eden davalara müdahale etme, delillere müdahale etme teklifidir.” demek büyük bir çarpıtmadır çünkü bu teklifin devam eden davaların içindeki delilleri ortadan kaldırma yönü kesinlikle yoktur. Bizim usul hukukumuz açıktır; usule ait düzenlemelerin geleceğe etki doğuracağı ve dosya içerisindeki şeylere sirayet etmeyeceği çok açıktır. Kaldı ki bu teklifin içerisinde, dosyanın içindeki herhangi bir delilin geçersizliğini ortaya koyan veya böylesi bir yoruma imkân verecek herhangi bir düzenleme de söz konusu değildir. Onun için “Kanun yoluyla davalara müdahale ediliyor.” değerlendirmesi fevkalade yanlıştır. Eğer görülen bir dava var da Meclis bu nedenle kanun yapamaz dersek o zaman Meclisi çalıştırmamamız gerekir.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Zaten çalışmıyor ki.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Çünkü, biz, Ceza Kanunu’nu değiştirirken, Ceza Muhakemesi Kanunu’nu yeniden yaparken, Ceza İnfaz Kanunu’nu yaparken, HUMK’u değiştirirken, Ticaret Kanunu’nu, Borçlar Kanunu’nu değiştirirken yüz binlerce davanın yargılama aşamasında olduğunu hepimiz biliyoruz. Esasında Parlamentoda görüşülen her konunun yargıda bir karşılığı var, bir yansıması var. O nedenle “Bunların yargıda karşılığı var, yansıması var.” diyerek düzenleme yapmama yolunu tercih edersek TMK 10’a göre görevli mahkemeleri kaldıran bir düzenlemeyi Parlamento olarak yapmamamız gerekir ama yapıyoruz. Neden? Çünkü bunlar soruşturma ve kovuşturmaya müdahale anlamını taşımayan düzenlemelerdir.

Bu kanun teklifinin hayırlı olmasını diliyorum. Diğer konulara belki ilerleyen zaman içerisinde ayrıca cevap vereceğimi ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, biz sunuşlarımızda ifade ettik; özel yetkili mahkemelerle ilgili 10’uncu madde kalkıyor ve 10’uncu maddenin kalkması demek zaten kapatılan özel yetkili mahkemelerin görevlerinin sonlandırılması ve ağır ceza mahkemelerine mevcut dosyaların gönderilmesi… Anayasa Mahkemesinin iptal kararı verdiği uzun tutuklulukla ilgili Sayın Bakanın bahsettiği 2 katı ceza düzenlemesi bu teklifte yok, bunu açıklamak istiyorum çünkü…

BAŞKAN – Ama böyle bir usulümüz yok.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu teklifte yok Sayın Bakan.

Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Şöyle yapalım Sayın Kaplan: Bölümlere geçeceğiz, bölümlerde izah edersiniz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Terörle Mücadele Kanunu’nun 5’inci maddesi, Terörle Mücadele Kanunu 5…

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Kaplan, size söz vermeyi İç Tüzük’ün hangi hükmüne, hangi maddesine sığdıralım da size söz vereyim? Ben konuşmayın demiyorum ama usule de uyması lazım.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, biz…

BAŞKAN – Şimdi, bundan sonra bölümlere geçilecek, soru-cevap işleminden sonra.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, uzun tutuklulukla ilgili düzenleme yok burada. Onu ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, ifadenize bir sözüm yok.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Kaldırıyoruz işte.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – CMK’da yok.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Kaldırılıyor, kaldırılıyor.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Terörle Mücadele Kanunu’nun 5’inci maddesi kaldırılmıyor.

Yani hangi maddede? Sayın Bakan çıkıp “Anayasa Mahkemesinin iptal kararına göre şu maddede, şu düzenlemede biz on yıl olan tutukluk süresini beş yıla indirdik.”diye bize açıklasın, biz de bilelim.

BAŞKAN – Soru-cevap işleminde sorarsınız, Sayın Bakan da cevap verir.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu cevaplık bir olay değil, bizim açıklamalarımızın doğru olmadığını söyledi Sayın Bakan.

BAŞKAN – Lütfen ama… Şimdi bölümlere geçeceğiz, bölümlerde konuşursunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Bakan, soru…

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.

Kapanma Saati. 16.36

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK (Erzincan)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi teklifin tümü üzerinde şahsı adına ikinci ve son konuşmacı Nevşehir Milletvekili Murat Göktürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 560 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Değerli heyetinizi ve aziz milletimi saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi ceza muhakemesinin amacı, insan hakları ihlallerine yol açmadan maddi gerçeğe ulaşmaktır. Ceza soruşturmaları ve kovuşturmaları sırasında yukarıda anılan anayasal ilkenin mutlaka göz önünde tutulması, temel hak ve hürriyetlerle ilgili sınırlamaların makul ve ölçülü olması gerekmektedir. Bu bakımdan kanun teklifiyle çok önemli düzenlemeler yapılmaktadır.

Kanun teklifi, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesiyle kurulmuş bulunan özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kaldırılmasını sağlamakta ve ideal hukuk sistemi oluşturulmasına bir adım daha atılmasına imkân vermektedir.

Evveliyatında devlet güvenlik mahkemeleri olarak bilinen, demokrasimiz, temel hak ve özgürlükler ve hukuk devleti bakımından sakınca oluşturan mahkemeler, AK PARTİ iktidarı zamanında, 2004 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle kaldırılmıştır. Kaldırılan mahkemelerin görev alanına giren bir kısım suçlar, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesiyle kurulmuş bulunan özel yetkili ağır ceza mahkemelerine bırakılmıştı. Teklifle, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesiyle kurulmuş bulunan özel yetkili ağır ceza mahkemeleri kaldırılmakta, bu mahkemelerin baktığı dosyalar ağır ceza mahkemelerine devredilmektedir. Hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesi bakımından atılmış önemli bir adımdır. Hukuk devletinde farklı farklı mahkemelerin ve bu mahkemelere göre farklı yargılama usullerinin benimsenmesi doğru değildir. Bu bakımdan, yapılan düzenleme yerindedir.

Yine, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kaldırılmasıyla Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesinde yer alan tutukluluk süresinin bazı suçlar bakımından 2 kat uygulanacağına ilişkin hüküm yürürlükten kaldırılmak suretiyle ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bütün suçlar bakımından, Yargıtay aşaması hariç, azami tutukluluk süresinin beş yıl olması amaçlanmaktadır. Aslolan, insanların tutuksuz olarak yargılanmalarıdır.

Bilindiği gibi, tutukluluk, sanığın kaçma şüphesinin bulunması, suç delillerinin yok edilmesi tehlikesinin bulunması durumunda delillerin rahat toplanmasına imkân sağlayacak bir tedbirdir. Bu tedbirin mahkûmiyete dönüşmemesi bakımından teklifle öngörülen düzenleme yerindedir, atılmış ileri bir adımdır. Devletin görevi, yargılamayı adil ve hızlı bir şekilde yapmaktır. Yargı organının yavaş çalışması sonucu uzayan yargılama süreci sonunda karara bağlanamayan dosyalar ve bu sürede tutuklu kalan insanlar, ülkemizde hukuk sistemimiz açısından ciddi anlamda sıkıntı oluşturmaktadır.

Yine, teklifte, tutuklama tedbiriyle ilgili olarak, demokratikleşme ve temel hak ve hürriyetlerin güvence altına alınması bakımından çok önemli değişiklik öngörülmektedir. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 100’üncü maddesinde yapılan değişiklikle ancak kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin varlığı hâlinde bu tedbire müracaat edilebilecektir.

Değerli milletvekilleri, yine, teklifte, yakalanan kişinin mahkemeye götürülmesine ilişkin –hukukçular tarafından bilinir- “yol tutuklaması” olarak değerlendirilen yakalama emri üzerine soruşturma ve kovuşturma evresinde yakalanan kişinin en  geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkim ve mahkeme önüne çıkarılacağı düzenlenmiştir.

Burada yenilik olarak yakalanan kişi yirmi dört saat içerisinde yetkili hâkim ve mahkeme önüne çıkarılamıyorsa aynı süre içerisinde yakalandığı yer adliyesinde, mevcut değilse en yakın adliyede kurulu sesli ve görüntülü iletişim sisteminin kullanılması suretiyle yetkili hâkim veya mahkeme tarafından sorgulama yapma veya ifade alma imkânı getirilmektedir. Bu durum, hukuk sistemimizde yeni uygulama imkânı bulan teknolojik imkânlar ile hukuk sisteminin bir araya getirilmek suretiyle temel hak ve hürriyetlerin güvence altına alındığı çok önemli bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye örnek olarak, hakkında ifadesi alınmak için örneğin ilgili Van mahkemesince verilmiş yakalama kararı bulunan bir şahıs Edirne sınır kapısından giriş yaptığı sırada yakalansa, mevcut uygulamada, şahsın işlemleri yapılarak ilgili Van mahkemesine gönderilmesi gerekmekteydi. Bu husus, kişiyi hürriyetinden yoksun kılan bir uygulamadır. Yine, düzenlemede, yakalanan kişi ilgili Van mahkemesine gönderilmeden, yakalandığı yer veya sistemin kurulu bulunduğu en yakın mahkemeye götürülerek ifadesinin alınması sağlanmış olacak ve mesela tutuklanması gerekmiyorsa bu şekilde serbest bırakılmak suretiyle kişi özgürlüğünden ve işinden mahrum olmayacaktır. Bu, gerçekten dikkat edilmesi gereken çok önemli düzenlemelerden birisidir.

Mevcut kanunda arama ve el koyma gibi tedbirlerin uygulanması bakımından makul şüphe olması yeterli iken teklifle yapılan değişiklikle somut delillere dayalı kuvvetli şüphenin varlığı hâlinde bu tedbirlerin uygulanabileceği öngörülmektedir.

Teklifle, özel hayatın gizliliğine ilişkin Anayasa’nın 20’nci maddesinde düzenlenen, herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı doğrultusunda Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen kişisel verileri kaydetme, hukuka aykırı ele geçirme ve yok etmemeye ilişkin cezalar önemli ölçüde artırılmaktadır. Bunun yanında, suçla ilgili olmayan ancak suç takibi sırasında elde edilmiş bulunan verilerin yok edilmesi gerektiği de düzenlenmektedir; yok edilmediği takdirde öngörülen cezalar da ağırlaştırılmıştır. Anayasa’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılmayacağı düzenlenmiştir. Masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı aynı zamanda ceza hukukunun evrensel ilkelerindendir. Bu düzenleme gerçekten birçok ileri ülke anayasasından daha ileride bir düzenlemedir. Masumiyet karinesi ülkede yaşayan herkese lazım olan ve insanların birbirleri hakkında titizlikle riayet etmeleri gereken önemli bir düzenlemedir. Bu husus dikkate alınarak suç soruşturması sırasında kişisel verilerin alenileştirilmesi bu ilkeleri önemli ölçüde zedeleyecektir. Bu şekilde yalan yanlış bilgilerin, verilerin açıklanması çok ciddi mağduriyetlere sebep olabilecektir. Bu nedenle teklifle koruma tedbirlerine başvurma şartları ve karar alma usulünün değiştirilmesi ve kişisel verilerin aleyhinde işlenen suçların cezalarının artırılması suretiyle masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı bakımından daha etkin bir koruma sağlanmaktadır.

Yine, Anayasa’nın 19’uncu maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği ve mülkiyet hakkının etkin korunması büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda “Taşınmazlara, hak ve alacaklara elkoyma” başlıklı Ceza Muhakemeleri  Kanunu’nun 128’inci maddesinde yapılan değişiklikle koruyucu tedbirler getirilmiştir. Dinlemeyle ilgili koruma tedbirine karar verilebilecek katalog suçlardan suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu teklifle madde metninden çıkarılmaktadır. Bu husus, örgütlü suçlarla ilgili mücadelede devleti zafiyete uğratacağı ileri sürülen bir husustur ancak madde metninden çıkarılan soyut örgüt suçudur. Maddede sayılan suçların örgütlü işlenmesi hâlinde yine kanunda öngörülen düzenlemelere müracaat edilecektir.

Silahların eşitliği ilkesi olarak kabul edilen, iddia ve savunma makamları arasında iddia ve savunma faaliyetinin gereği gibi yapılmasına engel olacak ayrımlar da kanun teklifinde kaldırılmış bulunmaktadır. Daha öncesinde savcılık tarafından gerekli görüldüğü durumlarda, sulh ceza mahkemesi hâkiminin kararıyla müdafinin dosya incelemesi ve gerekli belgeleri alması engellenebilmek, kısıtlanabilmekteyken bu kanun teklifiyle bu durum tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bu da gerçekten, savunma açısından oldukça önemli bir husustur.

Yukarıda genel olarak ifade etmeye çalıştığım kanun teklifiyle, bütün olarak, demokratikleşme, temel hak ve hürriyetlerin teminat altına alınması amacının gerçekleştirilmesinde çok önemli bir adım atılmış olacaktır.

Yerinde olduğunu düşündüğümüz kanun bakımından lehte oy kullanacağımızı bildirir, milletimize hayırlı olmasını temenni eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Tanal, Sayın Köse, Sayın Yılmaz, Sayın Halaman, Sayın Türkkan, Sayın Dibek, Sayın Özgündüz, Sayın Dinçer, Sayın Kaplan, Sayın Aksünger ve Sayın Yılmaz.

Sayın Tanal, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, mevcut olan düzenlemede örgüt suçu kapsamında dinlemeler kaldırılıyor. Bu, 17 Aralık soruşturmasında uygulanıp bazı dinlemeleri soruşturma kapsamı dışına çıkarmak için mi yapılmaktadır?

İkinci sorum: Tabii, bu özel yetkili mahkemeler, bunlar özel yetkili mahkeme midir, ihtisas mahkemesi midir, nedir? Yani dünyada bakıyorsunuz Avrupa Birliği ülkelerinin çoğunda yolsuzlukla, rüşvetle, terör örgütleriyle ilgili bazı mahkemeler var. Yani bizimkiler onlara özgü değil de nevi şahsına münhasır mahkemeler miydi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Köse…

TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, özel yetkili mahkemelerde yani yeni adıyla terörle mücadele mahkemelerinde iktidara yakın ya da bugün suç örgütü olarak nitelendirdiğiniz paralel yapıya yakın, cemaate yakın tek bir sanık yargılandı mı?

17 Aralıktan sonra, işin ucu bakan çocuklarına, genel müdürlere yani iktidara uzanınca böylesi bir düzenleme yapılması sizce manidar değil midir?

Paralel yapı bir suç örgütü müdür? Eğer öyleyse, paralel yapı üyesi olmakla suçlayıp görev yerlerini değiştirdiğiniz hâkim ve savcılar hakkında başkaca bir işlem başlattınız mı? Eğer suç örgütü değilse bu insanları yerlerinden etmek, onların onurlarını kırmak doğru mudur?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yılmaz…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu dinleme ve teknik takipteki yeni düzenlemeler, bu 17 ve 25 Aralıktaki yolsuzluk operasyonunda ismi geçen Başbakanın oğlu, bakanlar, bakan çocuklarının iddialarını ortadan kaldıracak mıdır?

İkinci sorum: Bu Bilal Erdoğan’ın ifade vermeye yirmi beş gün sonra gitmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Savcılar değiştikten sonra gitti.

Üçüncü sorum: Hakkında yargılamaya müdahaleden iki tane fezleke bulunan birinin Adalet Bakanı olduğunun dünyanın demokratik bir ülkesinde örneği var mıdır veya cumhuriyet hükûmetleri dönemimizde hiç böyle bir örnek var mıdır? Bu sorunun cevabını merak ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Halaman

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, son günlerde, iktidar olarak “yeni Türkiye” diye bir kavram girdi yani “İstiklal mücadelesi veriyoruz.” işte “Yeni Türkiye kuracağız.” “Bu memlekette hain çok...” Şimdi “Bunları temizlemek için yeni mahkemelere ihtiyaç var.” der gibi bir hâliniz var. Bu mahkemelerde kimi yargılayacaksınız, kimi serbest bırakacaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Türkkan…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Bakan, 2014 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre, Türkiye, 180 ülke arasında 154’üncü sırada yer almış. Rapora göre basın özgürlüğü konusunda Afganistan, Ürdün, Irak gibi ülkelerin gerisinde kalmışız. Türkiye’de gerçek anlamda bir basın özgürlüğü olduğunu rahatlıkla ifade edebilir misiniz?

Bir de, Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün raporundaki “Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda hiçbir gelişme görülmedi. Türkiye en büyük gazeteci hapishanelerinden biri.” görüşüne katılıyor musunuz? Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün raporundaki ifadeyle, Türkiye’deki basın özgürlüğü konusunda neden hiçbir gelişme görülmemiştir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Dibek…

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, geçen yıl, bu Gezi protestoları nedeniyle ülkenin hemen hemen tüm illerinde vatandaşlarımız demokratik haklarını, tepkilerini ortaya koymuşlardı. Benim ilim Kırklareli’nde de benzer şekilde vatandaşlarımız anayasal ve demokratik haklarını ortaya koyarak bir parkta birlikte oldular, oradan da yine hiçbir şekilde kamu güvenliğini, genel sağlığı rahatsız etmeyecek şekilde, Anayasa’da belirtildiği gibi bir saldırı, şiddete yönelmeden yürüyerek diğer bir parka gittiler. Gelin görün ki bu vatandaşlarımız hakkında yani yaşları 15, 16’dan başlayarak 1.394 tane davanın 1 savcı ya da 2 savcı tarafından Kırklareli’nde açıldığını görüyoruz. Bu davalarla ilgili duruşmaların ilki yarın, 132 kişi hakkında Kırklareli’nde dava açıldı. Türkiye’nin diğer illerinde de bu gösteriler, protestolar oldu. Benim öğrenmek istediğim şu: Size gelen diğer illerden benzer davalar böyle var mı? Artı, siz bir Adalet Bakanı olarak, vatandaşların bu demokratik haklarını kullanması nedeniyle bu açılan davalar için ne düşünüyorsunuz? Bunlar Türkiye’de yaşadığımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Dinçer…

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Eskiden, mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi hâlinde ilgili idare veya ilgili şahıs aleyhine dava açılabiliyor idi, şimdi yaptığınız bu düzenleme ile sadece idare aleyhine dava açılabilir deniyor. Bu maddeye niçin gerek duydunuz Sayın Bakanım? Görevden aldığınız binlerce emniyet görevlilerinin, böyle bir tedbir olsun diye mi, dava açmasını önlemek için mi bunu çıkarıyorsunuz?

Bir diğer konu da bir yandan söylemlerinizde arama işlemini zorlaştıracağız, özgürlükleri artıracağız diyorsunuz, diğer taraftan Ankara’da 3 milyon kişinin aranmasına izin veren mahkeme kararları var, Emniyetin bu konuda talebi var. Peki, bu bir çelişki değil midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, önleyici dinlemeyi önlemediğiniz takdirde gizli dinlemeyi nasıl önleyeceksiniz? Adli dinlemede, ağır cezada oy birliği ama önleyici dinlemede, 81 ilin valisi, emniyet müdürü, komutanı karar verebiliyor. Önleyici dinlemeyi nasıl önleyeceksiniz?

Bir ikinci sorum: Özel yetkili mahkemelerde bugüne kadar açılan dava sayısı ne kadar? Kaç dosyada karar verildi? Şu an derdest olan dosya sayısı ne kadar? Yargıtayda bekleyen dosya sayısı ne kadar ve bu dosyalarda tutuklu sayısı, hükümlü sayısı ne kadar?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özgündüz…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, öncelikle, mübaşirler “yardımcı hizmetler” sınıfında biliyorsunuz. Bunların “genel idare hizmetleri” sınıfına alınması yönünde bir çalışmanız var mıdır?

Ayrıca, zabıt kâtipleri, yazı işleri müdürleri ve diğer personelin fazla mesaisiyle ilgili bir çalışmanız var mı?

Asıl sorum; biliyorsunuz, Gezi olayları sırasında Kabataş’ta yaşanmamış bir olayı yaşanmış gibi değişik fantezilerle süsleyerek yalan dolanla kamuoyuna yansıtan ve adli mercileri iğfal eden, böylelikle de Türk Ceza Kanunu’nun 271’inci maddesinde yazılı “suç uydurma suçu”nu işleyen bu hanım kardeşimiz hakkında adli mercilerce bir soruşturma başlatılmış mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aksünger

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Bakan, özellikle dinleme komisyonunda -araştırma komisyonu olarak- yaptığımız çalışmalarda gördük ki suistimallerin çoğu istihbarati dinlemelerden kaynaklı olarak gerçekleşiyor ama buralardaki suistimalleri gerçekleştirenlerin kamu imkânlarından faydalananlar olduğunu da gördük.

Ayrıca, yargının verdiği kararlarda çok ciddi çelişkiler olduğunu da o günlerde tespit etmiştik.

Yargıya kolluk kuvvetleri tarafından getirilip, iddia makamı yani savcılık makamı olarak yargıçların önüne kod isimleriyle getirip insanları dinlemeyi isteyenler ve bu dinlemeye de öyle veya böyle karar veren hâkimler hakkında bir soruşturma var mı? Bunun temel kanunlara aykırı olduğunu söylüyoruz, hepimiz söylüyoruz. Bununla ilgili yaptığınız bir soruşturma var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yılmaz…

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 17 Aralık operasyonlarından sonra birdenbire Başbakan ve bakanlar, bu özel yetkili mahkemeler ve terör mahkemelerinin aslında bir kumpas içinde olduğu, ayarlanmış yargıçlarla, sahte delillerle karar verdiği ve bu mağduriyetlerin giderileceği, yeniden yargılanmalarının sağlanacağına ilişkin beyanlarda bulundu. Ancak, görüyoruz ki bugünkü düzenlemede ne yeniden yargılanma var, ne gizli tanıklığın ortadan kaldırılması ne uzun tutukluluğun gerçek anlamda sonlandırılması ne de dijital verilerin tek başına delil olmasının engellenmesi. Bunlar yokken niye böyle bir algı yaratıyorsunuz, insanlara umut veriyorsunuz? Bu kumpas mağdurlarının yeniden yargılanacağı ve onların özgürlüklerine kavuşacağına dair bu sözleri nasıl verdiniz, bunun gereğini ne zaman yapacaksınız? Bu konuda insanların duygularının daha fazla incitilmesine artık izin vermemeniz gerekir diye düşünüyorum. Bu konudaki görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Tanal’ın sorduğu sorular… Tabii, örgüt suçu kapsamında dinlemeler kaldırılıyor, bunun 17 Aralıkla irtibatını sordular. Demin de ifade ettim, örgüt suçunun, esasında, dinlenmesi mümkün olmayan pek çok suçu dinlemek için araç, bir dinleme maddesi olarak kullanıldığına ilişkin çok geniş kesimlerde… Sayın Başkan, örgüt faaliyeti çerçevesinde dinlemeler yapılıyor ve örgüt suçu katalogda yer aldığı için, esasında bu kataloğun içerisinde yer almayan pek çok suç, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenebilir suçlardan. Onun için, bunun, katalogda yer almayan pek çok suçtan dolayı da vatandaşlarımızın dinlenmesine yol açabilecek bir araç, dinleme maddesi olarak kullanılma ihtimali uzmanlar tarafından dile getiriliyor. Esasında, örgütten dinleme yapılıp takipsizlik verilen veya başka suça girerek iddianame düzenlenen, mahkemesinde yargılama sonucunda ilk derece mahkemesinin örgütten değil, başka nedenden ceza vererek karara bağladığı, temyiz aşamasında da hakeza bozduğu dosyaları yan yana koyduğumuzda, esasında, bu maddenin uygulamada dinlemenin kapsamını genişleten bir unsur olarak kullanıldığı değerlendirmesini yapmak mümkündür. Bu, bir defa, devreden çıkarılarak dinleme kapsamının kanunun öngördüğü suçlar dışına çıkarılması önlenmektedir.

İkincisi, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçların zaten büyük bir kısmı dinleme kapsamındadır, onlar dinleniyor, ayrıca örgütten dinleme yapmanın da bir manası bulunmamaktadır. Bir de pek çok suç -dediğim gibi- bunun kapsamına sokulduğu için sonsuz bir dinleme şeyi de vardı. İlanihaye hiç dinlenmemesi gereken suçlarla ilgili örgütle bağlantılı diye dinleme yapılması gibi arzu edilmedik uygulamalardan herkes şikâyet etmektedir. Bu, bununla tamamen ilgilidir, devam eden soruşturmalarla bunun uzaktan yakından herhangi bir ilgisi yoktur.

Tabii, bizim CMK 250’de, TMK 10’da düzenlenen veyahut da DGM’ler diye bildiğimiz mahkemeler ihtisas mahkemeleri, biz hep öyle değerlendirdik ama bu mahkemelerin özel soruşturma usullerinin olması, özel kovuşturma usullerinin olması esasında özel bir mahkeme olarak nitelendirilmesine yol açmıştır. Eğer, sadece şunu yapsaydık, hiç usulde, soruşturma ve kovuşturmada farklılık olmadan belli bazı suçlara bazı mahkemeler bakmış olsaydı o zaman bunlara ilişkin “Bunlar özel mahkemedir.” değerlendirmesi belki yapılamazdı ama bu kalkmadan sonra, bu maddenin yürürlüğe girmesinden sonra, eminim ki, ağır ceza mahkemelerinde bu davaların görülmesi, uygulamada zaten belli mahkemeler üzerinde bir yoğunlaşma oluşturacaktır. Hepimiz biliyoruz ki belli davalar belli mahkemelerde, özellikle 1-2 ağır cezanın olduğu yerlerde -çok olan yerlerde farklı olabilir ama 1 tane, 2 tane ağır cezanın olduğu- belli sayıda olan yerlerde o manada suçların belli mahkemelerde görülmesi mümkündür. Tabii, Türkiye’de ihtisas mahkemesi çok. İşte, ticaret mahkemesi, iş mahkemesi, başkaca mahkemeler var, bunlar ihtisas mahkemeleri; ülkemizde de var, başka ülkelerde de var. Ama, suç soruşturması ve kovuşturması konusunda Türkiye’de artık farklı bir yargılama yapma imkânı olmayacaktır. Bütün mahkemeler soruşturma ve kovuşturma usulü bakımından eşitlenmiştir.

Sayın Köse “Bakanların çocukları yargılanınca mı kaldırılması lazımdır?” şeklinde veya başka arkadaşlar da sordu “Onlara, bakanlara, size dokununca siz bunu kaldırmayı gündeme getirdiniz.” şeklinde. Siyasal bir değerlendirmedir bu bana göre, hukuksal bir değerlendirme değil. Esasında, bakarsanız, Ceza Muhakemesi Kanunu 250’ye göre kurulu özel yetkili mahkemelerin kaldırılması da 2012 yılında yapılmıştı; o zaman başka değerlendirmeler yapıldı. Eminim, bu olaylar olmasa, başka bir zamanda bu kaldırma yapılsaydı, o zaman da başka birtakım siyasal değerlendirmeler yapılacaktı. Bunun önüne geçme imkânımız yok. Burada doğru olan şey, bu kaldırma doğru mudur, yanlış mıdır? Hepimiz ittifak hâlinde diyoruz ki: “Bu mahkemelerin kaldırılması, özel savcı, özel hâkim, özel soruşturma, özel kovuşturmaya son verilmesi doğrudur.” Biz bu doğru olanı yapıyoruz. Ayrıca, bilmenizi isterim ki devam eden soruşturma ve kovuşturmalarla bunun hiçbir alakası yoktur çünkü bu soruşturmaların hangi mahkemelerde görüleceği, davaya dönüştüğü zaman, henüz belli değildir. Eğer soruşturmalar TMK 10 kapsamındaki mahkemelerde davaya dönüşürse, ha, o zaman diyebiliriz ki: “Bak, burada yargılanıyorlardı da bunu onun için yapıyorlar.” Ama şu anda soruşturma devam ediyor, hangi mahkemeye gideceği de belli olmayan bir aşamada böyle bir değerlendirmeyi yapmanın yanlış olduğunu ifade etmek isterim.

Tabii, Türkiye’de, devlet içinde görev yapan insanların -Sayın Köse’nin soruları- farklı düşüncelere, inançlara, fikirlere sahip olması normaldir. Bizim, bu, bir zenginliğimizdir. Bütün kamu görevlileri, görevlerini yaparken Anayasa’ya, kanuna ve yürürlükteki mevzuata uygun olarak görevlerini yapmalı, hiyerarşik amirlerinden talimatları almalı, ona göre hareket etmelidir. Eğer, kamuda görev yapanlar Anayasa ve yasalara uygun görev yapma yerine başka saiklerle hareket etmeye başlarsa, hiyerarşik amirleri yerine başkalarından talimat alarak iş ve işlemler tesis etmeye başlarsa, bu, hukukun dışına çıkmaktır. Bugün iktidarda AK PARTİ, siz olabilirsiniz, başkaları olabilir… Hiçbir meşru iktidar Anayasa ve yasaların dışına çıkanlara göz yummaz, göz yummaması da lazım. Bu devlet hepimizin, bu devletin içinde kamu görevi yapanlar da bu millete hizmet eden kamu görevlileridir, yasalara uygun bu işi yapmalıdır. Yasanın dışına çıktığı zaman da, yasalar onları yasanın içine çekecek uygulamalar neyse onu öngörür, onlar da yapılır.

Tabii, bir örgütten bahsedildi, elbette bir değerlendirme yapılıyor. Pek çok kişi devlet içerisinde devletleşmek isteyen bir örgütsel yapıdan bahsediyor, değerlendirmeler yapıyor ama böyle bir suç örgütü var mıdır yok mudur, bunun nitelemesini benim yapmam mümkün değil. Siyasal bir değerlendirme yapılabilir ama buna dair nitelendirmeyi soruşturma evresinde cumhuriyet savcıları, kovuşturma evresinde de mahkemeler yapacak ve bizim yetkimiz olmayan bir alanda suça dair kesin hüküm içeren böyle bir değerlendirme yapmamız doğru olmaz, onu ifade etmek isterim.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Başbakan değerlendiriyor, Başbakan yapıyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Başbakanımızın değerlendirmeleri siyasal değerlendirmelerdir.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – “Suç örgütü” diyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Burada arkadaşlarımızın bu kanuna dönük değerlendirmeleri -hukuki olan kısımları bir yana, siyasal değerlendirmeleri- neyi içeriyorsa Sayın Başbakanımızın yaptığı da siyasal bir değerlendirmedir, öyle görülmesi lazım.

Tayinlerle ilgili hususta şunu ifade etmekte fayda görüyorum: Esasında, hepimiz biliyoruz ki bir yere vali atandığı zaman, vali, valiyle beraber çalışan vali yardımcılarının iş bölümünü kendine göre değiştiriyor.

Bir ile emniyet müdürü atandığı zaman, emniyet müdürü, kendi yardımcılarını, şube müdürlerini ve oralarda çalışanları kendi iç düzenlemesine uygun bir şekilde değiştiriyor. Bu, Türkiye’de esasında rutin bir uygulama. Her dönemde, bir yere yeni emniyet müdürü, yeni vali atandığında, onlar bu anlamda düzenlemeler yaparlar. O zaman, müdür yardımcısını değiştirdiğinde kamuoyunun dikkatini çekmez veya trafikte çalışan bir polisi asayişe, TEM’de çalışan bir polisi başka bir yere verdiği zaman, kimse “Siz bunu niye yapıyorsunuz?” demez…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – İstanbul Başsavcısı olağan değişmedi Sayın Bakan.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …ama şimdi, bu olaylar siyasal birtakım tartışmanın gündeminde yer aldığı için, rutin olarak, yeni atanan emniyet müdürlerinin veya valilerin, kendi çalışma arkadaşlarına ilişkin yasalar çerçevesinde yaptığı değerlendirmeler, sanki insanlar görevden tamamen el çektiriliyormuş…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Bakan, benim sorduğum bir soru vardı, ona cevap verir misiniz?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …memurluktan atılıyormuş gibi değerlendirmeler yapılıyor. Yani İstanbul’un içinde çalışan bir polis memuru, TEM’de çalışıyorsa, terörle mücadelede çalışıyorsa asayişe veriliyor…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Bakan, soruma cevap… 18 saniye kaldı.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …yani il aynı il, emniyet teşkilatı aynı teşkilat, ona terörle mücadelede çalışma görevi veren…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Bakan, soruya cevap… 8 saniye kaldı.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …emniyet müdürlüğü aynı emniyet müdürlüğü, asayişe gönderen emniyet müdürlüğü aynı görevli; sanki bunlar bambaşka işlermiş gibi bir çarpıtma yapılıyor, bunu özellikle ifade etmek isterim.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Bakan, süre bitti, soruya cevap vermediniz. Sayın Bakan, İstanbul Başsavcısı göreve başlamadan sizinle görüştü mü, bir talimatınız oldu mu…

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bunlar her zaman olan şeylerdir; kaldı ki, idari işlemlerle ilgili yargıya başvurmak da her zaman mümkündür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Bakan, Kabataş yalanını uyduran arkadaşla ilgili suç uydurmaktan soruşturma açıldı mı? Cevap verin lütfen.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Kabataş’la ilgili konuda bir yalandan siz bahsediyorsunuz ama ortada adli tıp raporu…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Bakanım, bir sonrakinde cevaplarsınız.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Külliyen yalan. Adli Tıp raporu darba ilişkin, insan tacizine ilişkin değil, kamuoyunu yanıltmayın. Darp, üç gün sonra alınan basit ekimoz Sayın Başkan.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …ondan sonra da beyanlar var ama birtakım televizyon görüntüleriyle insanları suçlamak fevkalade yanlıştır.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O kızı da siyasete kurban ettirdiniz, vallahi bravo! Kıza günah oldu.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakın, siz karar veriyorsunuz, hüküm veriyorsunuz ama bir hanımefendi gelip diyor ki: “Böyle böyle yapıldı.” Ve darp izlerine ilişkin rapor alıyor…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Yalan diyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …raporlar dosyasında duruyor.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Yalan diyor. Yalan diyor. Rapor basit müessir fiil…

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – İşte, siz onları söylüyorsunuz ama dosya onları söylemiyor.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – “Görüntüler var.” dediniz Sayın Bakan, “Görüntüler var.” dendi.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Onun için de bakın, böylesi bir hadisede bu çirkinlik karşısında herkesin tavır alması gerekirken bir hanımefendi üzerinden siyasal kavga yapmak doğru değildir.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – “Görüntüler var.” dendi Sayın Bakan.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Onu yapan insan değil ama o yalanı uydurarak toplumu bölen de insan değil.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yalanı uydurduğunu nereden biliyorsunuz siz?

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Nereden biliyorsunuz, öyle şey mi olur?

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Bakan, onu yapan varsa lanetleyelim ama bu yalanı uydurarak toplumu bölenleri de lanetleyelim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama…

BAŞKAN – …ancak, yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Özgündüz, Sayın Dibek, Sayın Yılmaz, Sayın Eyidoğan, Sayın Güler, Sayın Tanal, Sayın Aygün, Sayın Aksünger, Sayın Seçer, Sayın Dinçer, Sayın Aldan, Sayın Küçük, Sayın Tunay, Sayın Serindağ, Sayın Gök, Sayın Gümüş, Sayın Batum, Sayın Çıray, Sayın Haberal ve Sayın Baykal.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560) (Devam)

BAŞKAN – Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 10’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Celal Adan, İstanbul Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısında değişiklikler yapan kanunun Adalet ve Kalkınma Partisi oylarıyla kabulünden sonra şimdi de yine hukuk sistemimizi, adalet kurumunu baştan sona değiştirecek yeni bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Ancak, sözlerimin başında ifade etmek isterim ki: Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda olduğu gibi, bugün konuşacağımız konunun adı da “düzenleme” değildir çünkü “düzenleme” demek “toparlamak, iyileştirmek, daha iyi duruma getirmek” demektir. Oysa, önümüze konulan bu kanun, düzenleme ve iyileştirme değil, tam tersine, dağıtma, sulandırma, tahrip etme girişiminden ibarettir.

Sadece yirmi saat içinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu gibi bir kurumu, adaletin en temel mekanizmalarından birini sulandırdınız, darmadağın ettiniz, tahrip ettiniz. Bugün de yine aynı şeyi yapma gayretindesiniz. Deneyimler, teamüller, ihtiyaçlar, normlar, çağdaşlığın gerekleri doğrultusunda oluşturulan, yoğrulan, şekil ve vücut bulan, anlam kazanan hukuk maddelerini, yangından mal kaçırır gibi, sadece Meclisteki çoğunluğunuzdan güç alarak değiştiremezsiniz. Aslında biz de, Türkiye kamuoyu da, hepiniz de biliyorsunuz ki AKP Hükûmetinin yaptığı yangından mal kaçırmanın çok ötesinde bir şeydir. AKP Hükûmeti yangından değil, yargıdan mal kaçırmaktadır. Evet, buradan ilan ediyoruz: Adalet ve Kalkınma Partisi yargıdan mal kaçırmaktadır. Yapılmaya çalışılan şeyin özeti çok nettir, Adalet ve Kalkınma Partisinin bütün gayreti ayakkabı kutularındaki milyon dolarları ve adı yolsuzluğa karışan malum kişileri yargıdan kaçırmaktan ibarettir. Birkaç hırsızı korumak için hukuk ve adalet ayaklar altına alınmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti uzun zamandır, bilinçli olarak, hukuku fiilen askıya almak için bütün gücüyle uğraşmaktadır. Sözde demokrasi paketleri, yargıdaki değişik düzenlemeler, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısındaki değişiklikler ve nihayet, bugün görüştüğümüz yargı paketinin fiilî sonucu kesinlikle hukuku askıya alma çabasının ürünleridir. Bu gayretin arka planında ne olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz: Adalet ve Kalkınma Partisi kendi hukukunu, daha doğrusu kendini adaletin keskin kılıcından koruyacak hukuku oluşturmanın peşindedir.

Tüm bu hukuk cinayetlerinin sonucunda, Türkiye tarihinde hiç olmadığı kadar adalete karşı bir güvensizlik oluşmuştur. Bu millet, bu güzel millet adalete güvenmeyecek de neye güvenecektir? Milletin gözünün içine baka baka milyon dolarların hırsızlarını aklayıp pakladınız, tüyü bitmemiş yetimin hakkını adaletten kaçırdınız. 17 Aralık operasyonunda hırsızların üzerine gitmek yerine, onları mahkûm etmek yerine demokrasiyi, adaleti, hakkaniyeti mahkûm ettiniz. Hırsızı yakalayan polisleri sürgün ettiniz. Hırsızlığı ve yolsuzluğu ne yazık ki kendi lehinize meşru hâle getirdiniz.

Bugün “paket” adı  altında Meclise getirdiğiniz kanun maddelerinin her biri sadece kendinizi ve yakın çevrenizi korumak için ortaya koyduğunuz gayretin bir ürünüdür. Bu paket, bize göre, bir demokrasi paketi veya yargı paketi değildir. Bu paket, bir  hukuk cinayetidir. İktidara yakın çevrelerin yolsuzluklarını gizlemek için bütün değerleri tahrip eden bir pakettir. 17 Aralık gibi son derece  açık bir yolsuzluk olayından bile bir mazlum, mağdur edebiyatı çıkarma gayretini hepimiz gülerek izlemekteyiz. Bu mağdur edebiyatı için bir günah geçişi bulmanız gerekiyordu, onu da buldunuz ve adına da “paralel devlet” dediniz. On iki yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı ucu kendine dokunduğunda, tekerine çomak sokulduğunda aniden mağdur ve mazlum oluverdi. On iki yıldır “al gülüm ver gülüm”le yürüyen saadet tekerinize çomak sokulunca canavarlaştınız. 17 Aralık gününe kadar aklınız neredeydi? Ne zaman ki ayakkabı kutularında sakladığınız dolarlar ortaya saçıldı, ne zaman ki sansürcü talimatlarınız piyasaya düştü, işte o zaman deliler gibi kendinizden geçtiniz. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, onun temsil ettiği zihniyet çok ağır bir vebal altındadır. Bu vebal AKP iktidarının boynunda asılıdır. Bugün olmasa bile çok yakın bir gelecekte millet sizden bu vebalin hesabını mutlaka soracaktır.

Değerli milletvekilleri, hırsızlıkları kesin olanların, suçüstü olarak basılanların sizin çıkardığınız kanunlarla serbest bırakılması AKP Hükûmetini de Sayın Başbakanı da kurtaramayacaktır. Tam tersine, bu sayede “kamu vicdanı” dediğimiz, hepimizin boynunun kıldan ince olduğu vicdan karşısında AKP iktidarı müebbet hüküm giymiştir. Bu tahliyelerin üzerinde siyasi bir gölge vardır. Bu tahliyelerin arkasında, AKP’nin baskısı, Adalet ve Kalkınma Partisinin hezeyanları vardır. Yüzlerce hâkimin ve yargıcın sadece iki ay içinde yer değiştirmesi, operasyonları yürüten polislerin sürgün edilmesi, yolsuzluk dosyalarının el değiştirmesi, savcılar üzerinde siyasi baskılar yapılması, bakanların fezlekelerinin bekletilmesi, tüm bunlar bir hukuk cinayetidir fakat öldürülen sadece hukuk değildir, milletin vicdanı ve hakkaniyeti de ezilmiştir, örselenmiştir. Üzerine titrediğimiz yargı, gözümüzden esirgediğimiz hukuk, sizin baskılarınız yüzünden tarafsızlığını yitirmiştir. Sizin sayenizde, toplumun hukuka ve adalete olan güveni kalmamıştır.

Hâkimler ve savcılar üzerindeki bu siyasi baskı sadece milletimizi değil, bütün hukuk adamlarımızı da derinden sarsmaktadır. Adalet Bakanlığının İnternet sitesinde yer alan, hâkimlerin ve savcıların katıldığı anket ibret vericidir. Buna göre, hâkim ve savcılarımızın yüzde 55’i huzursuzum demektedir, yüzde 37’si ise bu mesleği seçtiği için pişmanlık duymaktadır. Bu rakamlar, AKP iktidarının eseridir, Adalet ve Kalkınma Partisinin hukuku nereden nereye getirdiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Kanunlar ve adalet üzerinde AKP iktidarının getirdiği, getirmek istediği bütün düzenlemeler, korkunun, telaşın, öfkenin bir sonucudur. Pakette yer alan tutukluluk ve gözaltı kararlarının zorlaştırılmasına ilişkin maddeler, tamamen bu korkunun açık bir yansımasıdır. Tutuklama ve gözaltı kararlarında kesin şüphe yerine somut deliller aranması, sadece suçüstü basılmamak için pakete konulmuş maddelerdir. Mesela, bu kanun 17 Aralıktan önce çıkmış olsaydı, emin olunuz, para kutuları ortadan kaybolup buhar olacaktı; hırsızlar zaman kazanacak ve tutuklamalar imkânsız bir hâle gelecekti; hırsız çaldığıyla kalacak, milletin paraları iç edilecekti. Bu paketteki maddeler açıkça hırsıza zaman kazandırmak için uydurulmuş maddelerdir. Bundan sonra hiçbir savcı elinde delil bulunduğu hâlde soruşturma açamayacaktır. Bundan sonra hiçbir polis hırsıza suçüstü yapamayacaktır. AKP iktidarı hırsızlara, rüşvetçilere kılıf bulmak için hukuku kullanmaktadır, hukuku kendine uydurmaktadır. Bu paketle yargı zayıflamakta, yürütme ise güçlendirilmektedir. Yargı, yürütmenin ve dolayısıyla siyasi iradenin emrine geçmektedir. Dünyanın hiçbir ileri demokrasisinde yargı siyasetin emrinde değildir, olamaz; yargı bağımsızdır, yargı çekingen değil atılgan olmak zorundadır.

Taşları bağlayıp köpekleri serbest bırakarak adalet sağlanamaz. Hırsızların elini kolunu sallayarak dolaştığı, hukuk adamlarının ise seyretmek zorunda kaldığı bir Türkiye’den mutluluk, refah ve kalkınma üretilemez.

Hukuk, kendisiyle oyun oynanacak bir oyuncak değildir. Hukuk ve adalet siyasetin, politik çekişmelerin, mülahazaların konusu edilemez. Hiç kimse, hiçbir güç, hiçbir iktidar, mahkemeleri ve dolayısıyla adaleti kendi meşrebine göre şekillendiremez.

Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye’nin içerisinde bulunduğu, sizin zaman içerisinde tahrip ettiğiniz bir sürü konu var, bunları zaman zaman dile getirdik. Ama şu anda bir konuyu daha tahrip ettiniz, binlerce yıllık bir geleneği, devlet geleneğini de bugünkü uygulamalarınızla sarstığınızı biliniz. Kaymakamın birisi bir kaymakama “paralel devlet” diyor, valinin birisi bir valiye “paralel devlet” diyor. Siz, Türk devletini de, binlerce yıllık bir geleneği de bugünkü hırsızlıkları, arsızlıkları kapatabilmek için ortaya koyduğunuz iradeyle sarstığınızı bilmek mecburiyetindesiniz. Türk milleti bu hırsızlıktan, bu arsızlıktan, bu talandan, hukuku da buna alet eden bu siyasi iradeden 30 Martta hesap soracaktır.

Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Turgut Dibek, Kırklareli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, birinci bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Şimdi, görüştüğümüz kanunun ismi -önce ismiyle bir başlamak istiyorum- “Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi.” Değerli arkadaşlar, bu isim kesinlikle yetersiz. Bu kanunun içine mutlaka, bence, şu ilaveyi de yapmamız lazım yani kanunun içeriğine baktığımızda, 21 maddeyi bütünlük içerisinde değerlendirdiğimizde bu kaçınılmaz. Bu kanunun içerisine, başlığına daha doğrusu, buna ilave olarak bir yerine şunu ilave etmemiz gerekiyor: “Rıza Sarraf liderliğindeki ve bazı bakanların ve onların yakınlarının da içinde bulunduğu kişilerin oluşturduğu suç örgütünün, resmî belgede sahtecilik, kaçakçılık, rüşvet alıp vermek ve benzeri suçlara ilişkin işlediği iddia edilen suçların delillerinin yok edilmesi, ortadan kaldırılması, bunlarla ilgili soruşturmaların da sonlandırılmasına ilişkin kanun teklifi”ni de bu kanunun içerisine, bence başlığına ilave etmemiz lazım.

Şimdi, az önce Sayın Bakanı burada dinledik yirmi dakika. Anlattıklarıyla gerçeklerin ne kadar ilgisi var; değerli arkadaşlar, ben de sürem yettiğince bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Tabii, bunu AKP yıllardır başarıyla yapıyor, öncelikle onu söyleyeyim yani bir algı yaratıyor, o algı üzerinden, işte kamuoyunda… Yargı paketlerinin sayısını biz unuttuk; 5, belki bu 6’ncı oluyor zannediyorum. Bu paketlerin içeriğinde işte birkaç maddeyi öne çıkarıyor ama işin içine girdiğinizde kendine yönelik, düşündüğü, tasarladığı -hele hele bu son dönemde bunlar çok fazla oldu- o maddeleri de kanunun içerisine yerleştiriyor.

Terörle ilgili olarak, daha doğrusu özel yetkili mahkemelerle ilgili olarak Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesindeki bu mahkemelerin kaldırılması, değerli arkadaşlar, tabii ki bugüne kadar her birimizin söylediği, bununla ilgili yasa teklifleri verdiğimiz husustu. Tutukluğun da Türkiye’de bugün gelmiş olduğu nokta, insanlara acı veren hukuk normları dışında, dünyanın hiçbir modern ülkesinde, hukuk devletinde olmayan bir düzenlemesi vardı. Onun da aşağı inmesi mutlaka her birimizin talebiydi. Bununla ilgili zaten yıllardır kanun tekliflerimiz var. Ama, değerli arkadaşlar, bu teklif 21 madde -22’ydi 1 tanesi komisyonda çıktı- bunlar 2 tanesi. Onun dışındaki maddeler niçin bu teklife konmuş? Aslında tasarı, tabii “teklif” derken, böyle bir modayı da hayata geçirdiniz. Şimdi, MİT Kanunu’yla ilgili olarak da bakıyorum değişiklik var, orayı da bir AKP’li milletvekili arkadaşımız imzalamış, Meclis Başkanlığına vermiş. Aslında, bu gelen maddeleri Bakanlıktaki bürokratlar bir talimatla, Sayın Başbakanın veya işte, ilgililerin talimatıyla hazırlıyorlar; hangi kanun maddelerinde hangi değişikler yapılacak ince bir şekilde değerlendiriliyor, daha sonra buraya geldiğinde bazı arkadaşların imzasıyla da Meclise geliyor. İşin özü, tasarı.

Bakın, bu tasarının içerisinde öyle maddeler var ki bunları demokratikleşme, Türkiye’nin daha fazla özgürleşmesi, işte, iyileştirilmesiyle nasıl değerlendirebiliriz hep beraber kısa da olsa inceleyelim.

İletişimin tespitiyle ilgili 135’inci maddeyi; bu mallara, taşınır ve taşınmaz mallara el koymaya yönelik, tedbire yönelik 128’inci maddeyi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun; İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27 ve 28’inci maddelerini; hatta, komisyonda çekilen tutuklamaya yönelik 100’üncü maddeye bir ilave vardı, onları sizlerle konuşmak lazım, paylaşmak lazım arkadaşlar.

Şimdi, iletişimin tespiti: Bir suç işleniyor iddiasıyla daha olayın başında, soruşturma aşamasında bir ihbar yapılıyor. Savcılık şu anki mevcut düzenlemeye göre ilgili hâkime baş vuruyor. O hâkim delillere göre, işte, suç işlediği iddia edilen kişiler hakkında iletişimin tespiti yani onların telefonlarının dinlenmesine karar veriyor. Artı, teknik takip, gizli soruşturmacı da var yani 139, 140’ıncı maddeler de bu kanun teklifinde var. Onlar da aynı şekilde uygulanan düzenlemeler.

Mallara el koyma: Yani, bir suç işleniyor, bir suç örgütü var, bunlar haksız çıkar sağlıyorlar, kazanç sağlıyorlar ve elde ettikleri gelirlerle de mal varlığı sağlamışlar. Tedbiren, soruşturmanın içerisinde tedbir olarak bu mal varlıklarına el koymaya yönelik de yine mevcut düzenlemeye göre savcı, ilgili hâkime başvuruyor, o hâkim de bir tedbir kararı veriyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, ne yapmışsınız biliyor musunuz? Bunlarla ilgili olarak Sayın Bakan kalktı bir şeyler söyledi, dedi ki: “Ya, bunlarla ilgili bir hâkim karar veriyordu. İnsanlar ileriki süreçte mağdur oluyorlar, haklarını arayamıyorlar. Şimdi, bunu bir heyete bağladık.” “Heyet” dediği ağır ceza mahkemesi. Yani, ağır ceza mahkemesinin başka işi yok, oradaki o diğer hâkimler, tek hâkimler, bu işleri bugüne kadar yapan hâkimler sanki yetersiz, heyetin oy birliğiyle daha bir güvence içerisinde bu kararların alınmasını sağladı. İşin özünün bu olmadığını, her birimiz, sizler de, bizler de, bu işi biraz takip eden vatandaşlarımız da görüyor. Oradaki niyet belli; her ağır ceza mahkemesinin bünyesine bir tane, arkadaşlar, güvendiğiniz, tanıdığınız, bildiğiniz bir hâkimi monte etmek, o kişi vasıtasıyla dinlenilmesi istenmeyen kişilerin telefonlarının dinlenmemesinin, mal varlıklarına tedbir konulmamasını düşündüğünüz, istediğiniz, arzu ettiğiniz kişilerin mal varlıklarına tedbir konulmamasının sağlanması. Bunun başka bir izahı yok.

Şimdi, ayrıca, bu düzenleme içerisinde belki gözlerden kaçan bir paragraftan bahsediliyor. İşte, Türk Ceza Kanunu’nun 220’nci maddesindeki suç işlemek için örgüt kurma… Sayın Bakan dedi ki: “Savcılar, birçok soruşturmayı, birçok suçu gelişigüzel başka türlerde olmasına rağmen alıyorlar, bunun içerisine atıyorlar ve insanları mağdur ediyorlar, bu suçu soruşturma kapsamı içerisine alarak suç işlemek için örgüt kurma kapsamında insanların telefonlarını dinliyorlar, teknik takip yapıyorlar, mal varlıklarına el koyuyorlar ve biz bunu çıkarıyoruz.” dedi.

Bakın, arkadaşlar, bu da aslında, kimse kimseyi kandırmasın, şu anda cezaevinde yatan, bir kısmı tahliye olan… Şunu da soracaksınız: “Şu klasör niye geldi?” Bununla ilgili de birazdan bir şeyler söyleyeceğim. Ama, şu Sayın Bakanın geldikten sonra kırk beş gün beklediği fezlekeler var ya, o fezlekelerde adı geçen sayın bakanlarınız var ya, o bakanlarla ilgili buradaki iddialar var. Yani, o fezlekenin ön yazısı bu, İstanbul’dan fezlekeyi buraya o delilleriyle, klasörleriyle gönderen savcının ön yazısı, orada bakanlarla ilgili olan iddialar var klasör klasör. Şimdi, hâkimler, savcılar değiştirildi. O soruşturmayı yürüten savcı geldikten sonra dedi ki: “Ben sıfırdan başlayacağım.” Yani iddianameyi yazan kimse, “Ben tekrar yazacağım.” dedi.

Bakın, ne olacak, ben size söyleyeyim: Bu, suç işlemek için örgüt kurma suçunu yani Türk Ceza Kanunu’nun 220’nci maddesindeki suçu dinleme kapsamı dışına alarak şu anda, az önce bahsettiğim o isim ve onunla beraber ismi geçen kişilerin iddia edildiği suçlar alınacak ve bu kapsama taşınacak. Taşınacak arkadaşlar, hep beraber göreceğiz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katalogda var.

TURGUT DİBEK (Devamla) – Katalogdan dışarı çıkarıyoruz suç işlemek için örgüt kurmayı, dışarı çıkarıyoruz.

Diğer suçları falan… Bakın, o savcı şunu yapacak: Onların hepsini alacak, bu, katalogdan çıkarılan suçun içerisine atacak. Şimdi, bu, katalogdan çıkardığımız suçla ilgili yapılan dinlemeler, toplanan teknik deliller, takipler, resimler, o 3 kişilik ağır ceza mahkemesi heyetine bağladığınız bundan sonraki o kayıtların tamamı değerli arkadaşlar, dosyadan çıkacak. Ee, ne olacak? O savcı diyecek ki: “Ya, diğer delillerle ilgili olarak çok fazla bir şey yok.” Birkaç gün sonra… Çok fazla bir şey olmaz yani Cumhurbaşkanı ne kadar inceletir bilmiyorum ama seçimlere kadar bu Rıza Sarraf ve diğer tutuklu olan kişiler tahliye olacak.

Ben komisyonda da söyledim, dedim ki Rıza Sarraf, kesinlikle sizlere şunu demiş: “Her şeyi beraber yaptık, ben içeride tek başına yatamam, konuşurum. Gerekeni yapın.” Zaten bu tasarı veya bu teklif başka şekilde buraya gelmez; bunu buradan söyleyeyim.

Dün gece, konuşmaları içerisinde, Sayın Elitaş burada bir kitapçık çıkardı, dedi ki: “Biz on iki yıldır iktidardayız.” ve bir cilt, kalın bir ciltten burada bahsetti ve hepimize gösterdi, o ciltte “Bizim icraatlarımız var.” dedi, on iki yılın sonunda yaptığınız icraatları bizlere o kitapçıkla gösterdi. Ben de buradan bakın, bir şeyler göstereyim: Bu sadece bir yolsuzluk dosyasının değerli arkadaşlar, fezlekesinin klasörü. Hangi yolsuzluk dosyası? Sabah-ATV yolsuzluğu fezlekesi, 241 sayfa. Şimdi, bunun kitabı da basılmış. Şimdi, Sayın Elitaş’a buradan tabii, şunu belirtmek istiyorum: Az önce bahsettiğim o fezlekeler yani Sayın Bakanın iade ettiği fezlekelerdeki klasörleri ben getirip buraya dizsem benim boyum kadar klasörler burada yer alır. Şimdi, icraatlarınız, tabii ki -on iki yılın sonunda, Türkiye’de, herhâlde yatmadınız, uyumadınız- mutlaka bir şeyler yapmışsınızdır ama bence çıkıp icraatlarınızdan bahsederken bunları da düşünmeniz gerekir. Bakın, şu dosyayı -kaç milletvekili var bilmiyorum- 320 civarı milletvekili arkadaşımıza çoğaltıp dağıtmak istiyoruz. Her birinize çıkaralım, dağıtalım ve sizler bu dosyayı, içindeki o tapeleri, konuşmaları bir güzel okuyun, okuyun değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURGUT DİBEK (Devamla) – Evet, sürem yetmedi.

Şunu söyleyeyim son olarak: Evet, Türkiye’de AKP iktidarı bir şeyler yapıyor, mutlaka yapıyor, yapmıştır ama değerli arkadaşlar yani “Yüzlerce klasörlük dosya içerisinde, bugün onlar buraya gelip de okunursa onları dinlemeye yüreğiniz yetmez.” dediğimiz o yolsuzluk dosyalarını da kimse görmezden gelmesin diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen, İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.

BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde grubumuzun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu, bugün çok daha farklı bir içerikte, çok daha farklı bazı değişiklikleri Meclis gündeminde tartışacak bir düzenlemeyle bu kürsüden konuşmak isterdik ama maalesef, bugüne kadar olduğu gibi bu getirmiş olduğunuz kanun teklifi de bir beklenti yaratıp büyük bir algı yönetimiyle ve sonrasında da dağın fareyi doğurmasının ötesine geçemeyen bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla da bu düzenlemeyle ilgili olumlu ifadeleri çok fazla burada kullanamayacağız.

Genel olarak bu teklifin tamamına baktığımız zaman, ülkenin ihtiyacı olan demokratikleşmenin sağlanması ve özgürlüklerin genişletilmesinden çok, özellikle 17 Aralık operasyonundan sonra AKP’nin kendi üzerinde hissettiği tehdidi bertaraf etmeye yönelik bir düzenlemenin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Burada özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla ilgili bir düzenleme var. Aslında yapılan uygulama, getirilen düzenleme özel yetkili mahkemeleri falan ortadan kaldırmıyor. Yani bu özel yetkili mahkemeleri iki yıl önce de siz kaldırdığınızda sadece bir isim değişikliği yapmıştınız, bir estetik operasyon yapmıştınız, TMK 10 kapsamında mahkemelere bütün o yetkiyi vermiştiniz, bugün de TMK 10’u kaldırdığınızı söylüyorsunuz ama TMK yerinde durduğu sürece bütün ağır ceza mahkemelerine özel yetkili mahkemelerin uygulama yetkilerini devrediyorsunuz. Dolayısıyla, bu TMK 10’u kaldırarak farklı bir şey yapmış algısını yönetmenizi, kamuoyunda bu şekilde bir algı yaratmanızı biz doğru da bulmuyoruz, ahlaki de bulmuyoruz. Eğer gerçekten bu konuda samimi davranmış olsaydınız bu ülkedeki özgürlüklerin önündeki en büyük engel olan Terörle Mücadele Kanunu’nu tümden kaldırmanız gerekiyordu. Amasız, fakatsız, pazarlıksız, şartsız Terörle Mücadele Kanunu kaldırılmadan bu ülkede demokrasinin geliştirilmesi, özgürlüklerin genişletilmesi mümkün değildir demeniz gerekiyordu.

Bugün, düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğü önündeki en büyük engel bu Terörle Mücadele Kanunu’dur. Basın özgürlüğü önündeki en büyük engel, âdeta bütün bu hayatın her alanını ilgilendiren, özgürlükleri kısıtlayan, utanç duvarı durumundaki yasal düzenleme Terörle Mücadele Kanunu’dur ve onu da siz getirdiniz, tıpkı bu özel yetkili mahkemeleri kurduğunuz gibi. Hem özel yetkili mahkemeler hem de Terörle Mücadele Kanunu sizin döneminizde devreye kondu. Sonuç ne oldu? Büyük mağduriyetler, on binlerce insanın haksız yere tutuklanması, neredeyse diktatöryal bir sisteme doğru giden bir düzenleme dışında hiçbir sonuç alamadınız. Ne zamanki bu özel yetkili mahkemeler 17 Aralık operasyonunda ortaya çıkan yolsuzluklarla sizin güvenliğinizi tehdit etmeye başladı, siz, birdenbire bir gece, âdeta başınıza taş düşmüş gibi, bir gün önce özel yetkili mahkemeleri savunuyordunuz, bir gün sonra özel yetkili mahkemelerin kaldırılması gerektiğini ifade ettiniz. Meclis kürsüsünde, Meclis tutanaklarında, grup konuşmalarında Barış ve Demokrasi Partisinin özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla ilgili söylediği her cümle kayıt altındadır ama o her cümlenin karşısında sizin kullanmış olduğunuz cümleler de yine bu Meclisin kayıtları altındadır. Dolayısıyla, bugün buraya getirmiş olduğunuz düzenleme sadece büyük bir can havliyle, büyük bir panik havası içerisinde kendinizi kurtarmanın, bir yolun ötesine geçemiyor.

Şimdi, Terörle Mücadele Kanunu kaldırılacak mı, kaldırılmayacak mı? Bilmiyoruz. İşte, Hükûmet yetkilileri açıklamalar yapıyorlar: “Terörle Mücadele Kanunu’nun önemli, ilgili maddelerini Türk Ceza Kanunu’na taşıyacağız, o şekilde bir düzenleme yapacağız.” Vallahi o şekilde bir düzenleme yapmanız baskıcı, otoriter, diktatöryal bir sistemi bu ülkenin gündemine getirmeniz dışında hiçbir işe yaramaz. TMK’nın kaldırılmasıyla birlikte Türk Ceza Kanunu’nun antidemokratik bütün maddelerini ayıklamadan, temizlemeden bir alan temizliğini, bir yol temizliğini bu ülkenin gündemine getirmeden bir demokratikleşmeyi başarmamız maalesef mümkün değildir. Bu konuda bizim yaptığımız hazırlıklar, vermiş olduğumuz kanun teklifleri dosyalar şeklinde Hükûmet yetkililerine de iletildi ama maalesef “En iyi doğruyu ben bilirim, ben yaptım oldu, bitti.” anlayışının ötesine bu Hükûmet geçemiyor. AKP Hükûmetinin bütün kanunları hazırlama tekniğinde olduğu gibi, demokratikleşmeyle ilgili başlıklarda da bu yöntemi kullandığını büyük bir üzüntüyle buradan ifade etmek istiyoruz.

Bakın, yaklaşık bir yılı aşkın bir süredir çözüm sürecinden bahsediyoruz, barış sürecinden bahsediyoruz. Hâlâ burada Hükûmet adına çıkan yetkililer “Bilmem terörle mücadelede ne yapmak için bu düzenlemeyi yapıyoruz.” diyorlar. Ya, zaten yüz yıldır “terörle mücadele” adı altında bu ülke tam bir kan deryasına döndü. Son otuz yıllık çatışmalı sürecin, sizin on iki yıllık iktidarınız dönemindeki bütün çatışmalı sürecin, savaş sürecinin söylemidir terörle mücadele söylemi. Terörle mücadele söylemiyle bir arpa boyu yol alamazsınız. Açık çıkacaksınız: “Biz yüz yıllık bir sorunu çözeceğiz. AKP Hükûmeti olarak buna karar verdik. Kürt meselesini çözeceğiz, ülkenin demokratikleşme meselesini çözeceğiz, otuz yıllık bir savaşı bitireceğiz ve bir barış için gerekli olan hangi yasal düzenleme varsa bu Meclise getirip yasalaştıracağız.” diyeceksiniz. Bunu söylemediğiniz sürece, kusura bakmayın, eğer Kürt halkını, Türkiye halklarını kandırmayı düşünüyorsanız sadece kendi kendinizi kandırmış olursunuz. Bu süreç yarın öbür gün bittiği zaman geçmişte yaşanan acılardan, sıkıntılardan çok daha büyük sıkıntılar yaşanacak, hepimiz dizlerimize vuracağız ama inanın ki sizler 2 defa dizlerinize vuracaksınız. Yapmanız gereken yasal demokratikleşme adımlarını bile eğer ortaya koymazsanız korkarım ki bu sürecin sonunda en büyük hayal kırıklığını sizler yaşayacaksınız. Bunu açıkça ifade ediyoruz.

Şimdi, bakın, bu düzenlemeye bakıyoruz, bu ülkenin gündeminde çok uzun süredir tartışılan bir hasta tutuklular meselesi var. Defalarca buradan ifade ettik, vicdanlarınıza seslendik, insanlığınıza seslendik ama karşımızda bir utanç duvarı şeklinde yine kayıtsızlığınız var. Burada yapılan yasal düzenlemede de hasta tutuklularla ilgili tek bir şey yok. Mal varlığına el konulmasıyla ilgili, yürütülen yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili kendinizi kurtaracak birtakım mekanizmaları bu düzenlemenin içerisine almışsınız ama son nefesini vermek üzere olan, son nefesini ailesinin yanında vermek isteyen ya da hastalığından dolayı tedavi olmak isteyen hastaların durumuyla ilgili, hasta tutukluların durumuyla ilgili de tek bir düzenleme yapmış değilsiniz. Yüzlerce hasta tutuklu var üniversite hastanesinden, tam teşekküllü Sağlık Bakanlığı hastanelerinden “Cezaevlerinde kalması uygun değildir.” raporu almış ama adli bir kurum olmaktan çok siyasi bir karar mercisi durumuna gelmiş adli tıp raporlarıyla bütün bu hasta insanları içeride tutmaya devam ediyorsunuz.

Adli Tıp Kurumunun imza attığı skandalların haddi var, hesabı yok. Bakın, aynı tutuklu hakkında, aynı kişi hakkında Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesinin Adli Tıp Ana Bilim Dalı “Cezaevinde kalamaz.” raporu veriyor, İstanbul’daki Adli Tıp Kurumu “Cezaevinde kalabilir.” raporu veriyor. Onlarca böyle örnek var. Adli tıbbın “Cezaevinde kalamaz.” raporu verdiği tutuklularla ilgili, toplum güvenliğini tehdit eder gerekçesiyle hâlâ tahliye edilmeyen insanlar var. Buraya yargıyla ilgili bir düzenleme getirecekseniz hayata dokunmalı, bir karşılığı olmalı. Yargının kendisi zaten tamamen çökmüş durumda. Çok başlı bir yargı sistemi var. Askerî yargının rezaletleri Roboski kararında, kışla içi cinayetlerde zaten ortaya çıktı. Adli yargının rezaletleri paralel devlet vesayetiyle iktidar partisi vesayeti arasındaki tartışmalarda zaten ortaya çıktı. Bunları düzeltecekseniz buraya bir yasal düzenleme getirmenizin bir anlamı olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Bunları düzeltmeden, günü kurtarmaya yönelik, iktidarınızı, Hükûmetinizi kurtarmaya yönelik yapacağınız her düzenleme kendi altınıza dinamit döşemenin dışında hiçbir işe yaramaz. O dinamiti ateşlemek için de pek çok gücün hâlâ ellerini ovuşturarak beklediğini de hatırlatır, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.01

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Bölüm üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Terörle Mücadele Kanununun 10’uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ceza hukukunun temel amacı insan hakları ihlallerine yol açmadan maddi gerçeğe ulaşmaktır. Ceza soruşturmaları ve kovuşturmaları sırasında altına imza koyduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde belirtilen adil yargılanma hakkı ile Anayasa’mızın 36’ncı maddesinde ifadesini bulan “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” ilkesi gereğince temel hak ve hürriyetlerle ilgili sınırlamaların makul ve ölçülü olması gerekir. Suçsuzluk karinesi, susma hakkı, silahların eşitliği dediğimiz iddia ve savunma arasındaki denge ve savunma hakkı ceza soruşturmalarında ve kovuşturmalarında göz önünde bulundurulması gereken, hukuk devletinin gereği olan en önemli ilkelerdir. Adil yargılanma konusunda ülkemizde yaşanan tartışmaların başında, devlet güvenlik mahkemelerinin varlığı hep tartışılmıştır. 1999 yılında devlet güvenlik mahkemelerindeki asker üye kaldırılmış, AK PARTİ Hükûmeti döneminde de 2004 yılında devlet güvenlik mahkemeleri tamamen kaldırılmıştır. Ceza Muhakemesi Kanunu 250 ve Terörle Mücadele Kanunu 10’la varlığını özel yetkili ağır ceza mahkemeleri olarak bugünlere kadar devam ettirmişlerdir.

Hukuk devletinde, kanun koyucu, ceza yargılamasına ilişkin kurallar belirleme ve bu çerçevede mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi, yargılama usulleri ve yapısı hakkında Anayasa kurallarına bağlı olmak şartıyla ihtiyaç duyduğu düzenlemeyi yapma yetkisine sahiptir. Nitekim Anayasa’nın konuyla ilgili 142’nci maddesinde mahkemelerin kuruluşu,  görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği açıkça hüküm altına alınmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifle 6352 sayılı Kanun’un geçici 2’nci maddesiyle görevlerine devam eden ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesiyle kurulan ağır ceza mahkemeleri kaldırılmaktadır. Bu durum, ülkemiz hukuk tarihi bakımından ve ceza yargılamamız açısından büyük bir reformdur. Artık Türkiye’de özel yetkilerle donatılmış, mahkemeler arasında hiyerarşik bir görüntü sergileyen, uyguladıkları özel soruşturma ve kovuşturma usulleri nedeniyle adil yargılanma ve insan hakları açısından sürekli eleştirilen yargı kurumları ve soruşturma makamları olmayacaktır. AK PARTİ iktidarının 2002 yılından bu yana devam eden demokratikleşme çabalarının en önemlisi olarak tarihe geçecek bu değişikliği Meclisimizin gündemine alması ve kanunlaştırması insan hakları karnemiz açısından da çok olumlu bir gelişme olacaktır.

Teklifle uluslararası sözleşmeler ve Anayasa’mızdaki temel ilkeler de göz önünde bulundurularak Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, Terörle Mücadele Kanunu’nda ve Türk Ceza Kanunu’nda yapılan değişiklikler ceza yargılamasından beklenen yarar ile verilmesi ihtimal dâhilinde bulunan zarar arasında makul bir oranı arayan, oransızlık durumunda işlemin yapılmaması gereğini öngören olumlu değişiklikler içermektedir.

Bu kapsamda, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan bazı koruma tedbirlerinin yeniden düzenlenmesiyle iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme tedbirleri bakımından yapılan değişiklikler kişi güvenliği ve adil yargılanma hakkı ilkelerine daha uygundur. Yapılan değişikliklerle koruma tedbirlerine ilişkin karar alma süreci daha etkin bir denetime kavuşturulmakta ve tedbirlerin uygulanacağı süre daraltılmaktadır. İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, teknik araçlarla izleme ve taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma tedbirlerinin hangi suçlar bakımından uygulanacağı kanunda açıkça belirtilmiştir. Bu tedbirlerin uygulanacağı suçlar arasından Türk Ceza Kanunu 220’deki örgüt kurma suçu çıkarılmak suretiyle anılan madde kullanılarak katalogda bulunmayan suçlar bakımından bu tedbirlerin uygulanma ihtimali ortadan kaldırılmaktadır. Çünkü TCK 220’deki, bir örgütün işleyebileceği suçların zaten önemli bir kısmı katalogda yer almaktadır.

Özel hayatın gizliliğinin korunması açısından ve kişisel verilerin korunması açısından teklifle getirilen cezalardaki artış da yerinde değişikliklerdir. Geçen yıl Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün parti gruplarının verdiği önergelerle kurulan haberleşme özgürlüğü ve özel hayatın gizliliğine ilişkin ihlallerin tespiti, araştırılmasıyla ilgili kurulan araştırma komisyonunun sonuç raporunda da kişisel verilerin korunması ve özel hayatın gizliliğinin korunmasına ilişkin olarak bugünkü bu teklifte yer alan cezaların artışıyla ilgili, iletişimin tespitiyle ilgili sınırlamalar tamamen bütün partilerin komisyon raporunda sonuç bölümüne yansıttığı düşüncelerdir. Bugün bu düşüncelerin kanun teklifiyle hayata geçirilmesi olumlu bir değişikliktir.

Yine, gözaltı, tutuklama, arama ve el koyma gibi koruma tedbirlerine başvurulması açısından somut delil kriterinin getiriliyor olması, soyut birtakım şüpheler nedeniyle bu tedbirlere başvurulmasının ve kişi hürriyeti ve güvenliği ile mülkiyet hakkının zedelenmesinin önüne geçilmektedir.

Değerli milletvekilleri, uzun tutukluluk süreleri ülkemizde hep eleştirildi, hemen hemen her gün bir milletvekilimiz, birkaç milletvekilimiz bu kürsüden uzun tutukluluk sürelerini hep eleştirdiler, Türkiye’nin artık bundan kurtulması gerektiğini ifade ettiler. İşte, bugün yaptığımız bu düzenleme aslında tarihî bir düzenleme, tarihî bir değişiklik. Teklifle bu sorun gideriliyor. Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesinde yer alan tutukluluk süresinin bazı suçlar bakımından 2 kat uygulanacağına ilişkin hüküm yürürlükten kaldırıldığından, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bütün suçlar bakımından azami tutukluluk süresinin beş yıl olarak uygulanması sağlanarak yıllardır eleştiri konusu olan bir husus düzeltilmektedir.

Teklifle getirilen önemli bir değişiklik de müdafinin dosyayı inceleme yetkisi açısından mevzuatımızdaki kısıtlamaların ortadan kaldırılmasıdır. İddia ve savunma makamları arasında iddia ve savunma faaliyetinin gereği gibi yapılmasına engel olacak bir ayrım ortadan kaldırılmakta, silahların eşitliği ilkesi gereğince müdafinin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması sağlanmakta, müdafinin soruşturma evresinde hiçbir kısıtlama olmaksızın dosya içeriğini inceleyebilmesi ve istediği belgelerden örnek alabilmesi sağlanmaktadır. Bu konudaki mevzuattaki kısıtlamalar da bu teklifle ortadan kaldırılmakta ve yerinde bir değişiklik yapılmaktadır savunma hakkı açısından.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifi hukuk devleti ilkesi açısından, kişi güvenliği ve insan hakları açısından, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ve Anayasa’mızda belirtilen adil yargılanma ve savunma hakkı açısından çok önemli iyileştirmeler içermektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle, teklifin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum.

Teklifin birinci bölümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Süleyman Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Şahsım adına söz aldım özel yetkili mahkemeler kanunu diye bilinen kanun teklifi üzerinde. Aslında adı teklif ama bunun bir tasarı olduğunu, bir Hükûmet tasarısı olduğunu bilmeyen yok.

AKP Hükûmeti, AKP ve Başbakan, bugüne kadar hep nalıncı keserini oynadı siyaset sahnesinde. Eğer olan biten muhalefetin aleyhine ise bunlara dört elle sarıldı; demokrasi, çoğulculuk, millî irade gibi kimsenin “hayır” diyemeyeceği kavramlarla kandırıp savunmaya geçti. Bu olan biten evrensel hukuk ilkeleriyle çelişse de hepsine sahip çıktı. CD’ler ve kasetlerle, ahlaksız komplolarla Milliyetçi Hareket Partisine kurulan pusuları hiç görmedi. Bırakın telin etmeyi -çünkü devlet umuru da adamlık da bunu gerektirir- bu komplolara dört elle sarılıp Milliyetçi Hareket Partisinin Meclis dışında kalması için elinden gelen bütün gayreti gösterdi. Bu bumerang dönüp kendini vurunca, öyle ya etme bulma dünyası, bas bas bağırmaya başladı, insan hakları, masumiyet karinesi, hukuk devleti vesaire vesaire. Efendim “Bu dinlemeleri paralel yapı, Haşhaşiler yaptılar.” diye ortaya döküldü. Öyle bile olsa –ki bilmiyoruz- onlar için masumiyet karinesine ne oldu? Elinizde delil var ise niye kullanmıyorsunuz? Sizi bu Haşhaşiler dinlemişse –tırnak içinde söylüyorum, sizin kelimelerinizle- Sayın Fethullah Gülen’i kimler dinlemiş o zaman? Demek ki onları dinlemek için bir paralel yapı da siz kurdunuz, şimdi bu yapı da size servis yapıyor.  Bu iş şirazeden çıktı beyler. Bunun sebebi AKP ve Başbakandır. 2011 seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisine kurulan pusunun, Sayın Baykal’a kurulan tuzağın o zaman üzerine gitseydiniz, bu şer ve şirret yuvalarını o zaman çökertip yargı önüne çıkarsaydınız bu noktaya gelmezdi. Orada da yanlık ve yandaşlık yaptınız. Hatırlıyorum, Sayın Hayati Yazıcı’yla ilgili benzer bir hadise oldu aynı günlerde, yirmi dört saatte “Müsebbibi bu.” deyip yargı önüne çıkarttınız. Üzerinden iki buçuk yıl geçti hâlâ daha Milliyetçi Hareket Partisine kurulan bu pusunun failleri ortada yok. Niye bulup onları ortaya çıkarmıyorsunuz? Hükûmete soruyorum. Bu, kimin sorumluluğunda? Muhalefetin mi? Tabii ki sizin, AKP’nin ve bizzat Başbakanın. Meydan meydan dolaşıp kendisini işin içinden sıyırmaya çalışan Başbakan, efendim, suçlu başkalarıymış, paralel yapıymış vesaire vesaire… İyi de Sayın Başbakan, bu ülkenin siz Başbakanısınız, siyasi sorumluluğu siz taşıyorsunuz, partin Hükûmette, sokaktaki vatandaş, sade vatandaş, eğer sen de şikâyet ediyorsan bu hesabı kime soracak? Siz, yine meselelere aleyhimize de cereyan etse “Sağlam bir hukuk yapısı kuralım, adalete hizmet edelim.” diye bakmıyorsunuz. “Acaba adamlarımı yargının elinden nasıl kurtarırım.” telaşı içerisindesiniz. Buraya bugün getirdiğiniz yasa da maalesef aynı maksada hizmet ediyor. Dün bu mahkemeler çatır çutur insanları çarklarında ezerken kılınız kıpırdamadı. Bu yüzden birçok ocak söndü, birçok insan mağdur oldu. Peki, onlarla nasıl hesaplaşmayı düşünüyorsunuz? Mesela evlatları geride kalanlarla nasıl helalleşeceksiniz AKP’li değerli milletvekili arkadaşlarım? Ama galiba bunun önemi hiç yok, bugüne kadar hiç önemi olmadı sizin nezdinizde. Onlar eşrefi mahlukat değil sizin için. Hırsız, yolsuz ne kadar yanlış adam varsa bugün maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi bunları savunur hâle gelmiştir. Onlar Yaradan’ın kulu, İçişleri eski Bakanı “Korkma Reza, polis gelirse seni korumak için önüne yatarım…” Değerli arkadaşlar, değerli AKP milletvekilleri; hiçbiriniz mesela “Bu şahsın fezlekesi niye Meclise gelmiyor?” diye sormuyorsunuz ama Bursa konuşması için Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanının aleyhinde -belli ki talimatla hazırlanmış- fezleke Meclise gönderiliyor. Neyinize güvenelim, neyinize inanalım? Dolayısıyla bu tasarı da bizim için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – …bazılarını yargının elinden kurtarmaktır, gerisi lafügüzaftır.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Şuay Alpay, Elâzığ Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’nin boğuştuğu ve çözmek için büyük çaba sarf ettiği büyük sorunları var. Bu büyük sorun alanlarından biri de hukuk ve yargı maalesef ve Türkiye bu problemli alanlarla boğuşurken özellikle 2002 yılından itibaren AK PARTİ iktidarlarıyla birlikte bu sorunlu alanlardan kurtulmak için önemli düzenlemeler yaptık ve önemli düzenlemeleri hayata geçirdik. Bu alanlarda devrim niteliğinde yapısal değişikliklere imza attık. Türkiye’nin olağanüstü şartlarının ürettiği devlet güvenlik mahkemelerini kaldırdık, normalleşme ve sivilleşme için çok önemli adımlar attık ve önemli değişiklikleri hayata geçirdik. AK PARTİ olarak Sayın Başbakanımızın önderliğinde görev yapan tüm hükûmetlerimizde özellikle daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi talebini öne çıkardık ve bunda da samimi davrandık. İnsanı merkez alan bir yaklaşım içerisinde de bu konuda icraatlarımızı bir bir hayata geçirdik ve yaklaşımımız, asla hiçbir olağanüstülüğün kabul edilmeyeceği bir Türkiye zeminine ulaşmak için ciddi çaba ve gayret içerisinde olduk.

Adil yargılanma konusunda ülkemizde yaşanan tartışmaların başında devlet güvenlik mahkemeleriyle birlikte başlayan, daha sonra Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250’nci maddesiyle devam eden ve yine, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesine göre ağır ceza mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler kuruldu ve bunlarla birlikte bazı problem alanları da oluştu. Buna bağlı olarak da, işte, kovuşturma ve soruşturma usulleriyle ilgili bazı sıkıntılar ortaya çıktı. “Özel hâkim” ve “özel savcı” nitelemeleri daha çok dikkate değer bulundu ve buna bağlı olarak da farklı soruşturma usullerinin, farklı kovuşturma usullerinin gündemde kalması, gerçekten hukuk alanında da ciddi sıkıntıların oluşmasına neden oldu?

Şimdi, mevcut sorunlu yargı ve hukuk alanıyla ilgili olarak gerek iktidardan gerekse muhalefetten ve bu alanın paydaşı kabul edeceğimiz her taraftan ciddi itirazlar yükseliyor ve ciddi şikâyetler var. Özellikle bu konuda samimi bir yaklaşım içerisinde bütün bu problemlerin çözümü için önemli adımları atmaya devam ediyoruz ve bugün görüşmekte olduğumuz -görüşmelerine başladığımız- bu kanun teklifiyle bu problemli alanı ortadan kaldırıyor ve her kesimin rahatsız olduğu, tartıştığı bu alanla ilgili önemli bir düzenlemeyi de hayata geçiriyoruz ve özel yetkili ağır ceza mahkemelerini kaldırıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak, en başından beri özgürlükçü bir yaklaşımı esas alarak kişiyi devlete karşı güvenli alana taşımak için yasal düzenlemeler yaptık ve önemli icraatlar yaptık. Devletin bireylere karşı değil, bireyin devlete karşı güçlendirilmesini savunduk ve buna göre pozisyon aldık. Bireyi devlete, özgürlüğü güvenliğe, adaleti statükoya asla feda etmedik ve bu yaklaşımımızda samimi olduğumuzu hep ifade ettik. Bugün yaptığımız bu düzenlemeyle de, özellikle kişisel verilerin kaydedilmesi ve korunmasıyla ilgili bu yaklaşım doğrultusunda, kişiyi öne çıkaran ve kişiyi esas alan yaklaşımımızı bir defa daha hayata geçirmek için önemli adımlar atıyoruz. Yargının, günahıyla sorunları arasında büyük benzerlikler olduğunu hep ifade ettik, şahsım da bunu ifade etti. Ancak, yargının hak etmediği bu durumdan kurtulması için hepimizin gayret göstermesi gerektiğini de çeşitli vesilelerle ifade ettim ve bu manzaradan yargının kurtarılması hepimiz için müşterek bir borçtur, bunu da hep ifade ettik.

Kişi hak ve özgürlüğünü sınırlayan en önemli problem alanlarından biri de, bilindiği gibi “gözaltı, tutuklama, arama, el koyma” gibi koruma tedbirlerine başvurma hâllerinde ortaya çıkan önemli bazı problem alanlarıydı. Ciddi hukuksuzluklar ortaya çıkmıştı, bunu hepimiz biliyoruz. Bizim bugün görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle bu konuda da önemli değişiklikleri hayata geçirmek için adım atıyoruz. Yine, burada da biz, kişi güvenliğini öne çıkarıyoruz. Bu konuda özellikle savunma hakkının kutsallığını kendimize rehber edindiğimizi daha evvel ifade etmiştik, bu konuda önemli adımlar atıyoruz.

Burada konuşmacı arkadaşlar ifadelerde bulundular. Biz, yaklaşım olarak daha fazla özgürlük, daha fazla adalet ve daha fazla demokrasi istiyoruz. Bunda samimiyiz, samimi kanaatimizi hep ifade ettik. Kimsenin bu noktada bizi niyet sorgulamasına tabi tutmasını ahlaki de bulmayız, doğru da bulmayız. Hepimiz için, üzerimize düşen bir borç olduğunu bu şekliyle ifade etmiş olalım. Bu konuda attığımız adımlar bundan sonra yapacaklarımızın teminatı olarak algılanmalıdır, böyle de kabul ediyoruz biz.

Hep ifade ettim, iktidarlar gelip geçicidir; bugün varız yarın yokuz, millet var ettiği müddetçe var oluruz ancak adalet mekanizmalarının sağlıklı ellerde bulunması, sağlıklı yürümesi hepimiz için hayati derecede önemlidir.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Kanun teklifinin de yasalaşmasını arzu ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

On beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Serindağ, Sayın Yılmaz, Sayın Acar, Sayın Dibek, Sayın Aslanoğlu ve Sayın Köse sisteme girmişlerdir.

Sayın Serindağ, buyurun.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bir milletvekilinin “Paralel yapıyla ilgili gönlünüzdeki kırılma ne zaman başladı?” sorusu üzerine, Sayın Başbakanın, 7 Şubattaki MİT krizinden sonra içinde şüpheler başladığını, MİT krizi yaşanınca Gülen cemaatinin ileri gelenlerini çağırdığını, cemaatin ileri gelenlerinin “Bizden nasıl şüphe edersiniz?” şeklinde cevap verdiğini ifade ettiği basında yer almıştır.

Bir: Paralel yapının ileri gelenleri kimlerdir? Bunların darbe yaptığını söylediğinize göre bunlarla ilgili bir işlem yapılmış mıdır?

İki: Bu, paralel yapıdan haberdar olduğunuz anlamına gelmiyor mu?

Üç: Bunu hukuk devleti anlayışıyla bağdaştırıyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yılmaz…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kamuoyuna yansıyan bilgiler çerçevesinde, biliyorsunuz, poliste bir fişlemenin olduğu gözüküyor. Yine Millî Eğitimde, Maliyede, devletin birtakım önemli kurumlarında fişlemelerin olduğu basın tarafından kamuoyuna yansıtıldı. Şimdi, acaba yargıda da bu şekilde bir fişleme var mı? Hangi hâkim veya savcının hangi cemaatten, hangi ideolojik gruptan olduğuyla ilgili elinizde bir veri var mı? Bu ardı ardına yasalar çıkarıyorsunuz, bunlarda bu fişlemelere göre atamalar etkili olacak mı?

Yine ikinci bir sorum; Başbakanın bir açıklaması vardı: “Oğlum ve bakan çocukları savcılar aleyhine tazminat davası açacaklar.” dedi. Bu yasa teklifinde de savcılarla ilgili tazminat açmanın önü açılıyor. Bunu, bu maddeyi Başbakanın bu açıklamasından sonra mı getirdiniz yoksa Başbakan bu yasayı biliyor muydu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Acar…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Burada mülkiyet hakkının korunması ve suçla bağlantılı olmayan mal varlığının kapsam dışında bırakılması açısından rapor koşulu olumlu görünse bile bu raporun özerk olsalar da yürütme organıyla bağlantılı BDDK, SPK ve MASAK gibi kamu kurumlarından istenmesinin zorunlu kılınması kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır. Zira yargı mercilerinin bağımsız bilirkişiler aracılığıyla yaptırabileceği bir inceleme yürütmenin bir birimine bırakılmaktadır. Bu kurumların sağlıklı raporlar vermemesi veya yürütmeye yakın kişiler adına ayrım ile kollama girişimleri soruşturmaya gölge düşürmeyecek midir Sayın Bakan?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Dibek…

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, tümü üzerinde sormuştum “Kırklareli’ndeki bu Gezi protestolarıyla ilgili süreçte açılan davalar için ne düşünüyorsunuz, Türkiye’de benzer örneği var mı?” diye.  Süre bulamadınız sanıyorum ona yanıt vermediniz; öncelikle ona yanıt istiyorum sizden.

Diğer bir olay da, konuşmanızda şunu söylediniz: “Bu teklif içerisinde olan işte iletişim dinleme ve mal varlığına tedbir koymayı daha kuvvetlendiriyoruz. İşte, bir heyetin, 3 kişilik hâkimin denetimine veriyoruz.” dediniz. Fakat burada şöyle bir tuhaflık yok mu? Geçen hafta Meclisten geçen bir, İnternet yasaklarıyla ilgili torba kanun vardı, şimdi onu tekrar değiştiriyorsunuz. Orada hiç yargı denetimine dahi sunmadan, hâkimin, savcının, hiç kimsenin ortaya çıkmasına dahi gerek olmadan vatandaş TİB’e başvurduğunda –ilgili kişi- o yayınlar durdurulabiliyor. Şimdi, burada böyle bir değişiklikten bahsediyorsunuz. Orada, ortada ne hâkim var ne savcı var ne yargı var ne denetim var. Bu çelişkiyi nasıl değerlendireceksiniz?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, bölge idare mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleri kurdunuz, zannediyorum ki üç yıl oldu geçti, üç veya dört yıl. Hâlâ acaba niye bunlar uyuyorlar, niye bunlar faaliyete geçmiyor, biz yoksa yanlış bir iş mi yaptık bu mahkemeleri kurmakla, bu mahkemeleri neden faaliyete geçirmiyorsunuz?

İki: Bu mahkemeleri galiba 11 merkezde kuralım dediniz. Bu 11 merkezde acaba iş yükü hesaplandı mı, yoksa kurduğunuz illerde bazı şeyler mi ön plana çıktı?

Üç: Turgut Bey söyledi. Dün gece İnternet Yasası geçti. Oraya eğer savcılar vermezsek hiçbir şey olmaz, mutlaka oraya yasayı uygulayan, yasayı uygulayabilecek, yasayı bilen savcıların verilmesi lazım. Bir kez daha sizi uyarıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Köse…

TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, samimiyetle bir şey sormak istiyorum. Şimdi, 17’nci madde: “Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama naklen…” “…işlemler uygulamakla etkisi tükenecek idari işlemlerden sayılmaz.” diye bir düzenleme var ve bunu da güzel bir düzenleme olarak ifade ettiniz. Şimdi, yer değişikliği oluyor, tayini çıkıyor, ataması çıkıyor. Dava açıyor –hemen dava açtığını kabul edelim- mahkemelerin işleyişini biliyorsunuz, onun tensip zaptı, şunu bunu derken bir ay içerisinde ancak tebliğe çıkıyor, on beş günde, yirmi günde tebliğe gidiyor, ondan sonra bir ay cevap verme süresi var idarenin, ek süre alma hakkı var, yeniden cevap süresini uzatma hakkı var, filan derken dört beş ay geçiyor bunların tekemmül etmesi… Ve bu dört beş ayda –yani en erken günü söylüyorum- çoluğu çocuğu, örnek olsun, Ankara’da okuyan, eşi Ankara’da çalışan birisini verdiniz, varsayalım Erzurum’a, bu nasıl mağdur olunmuyor? Bunu bir izah ederseniz samimiyetle sevineceğim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Sakık

SIRRI SAKIK (Muş) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, çok uzun süredir buradan seslendirdiğimiz bir konu var. Yani Muş bölgesinde ve özellikle Ağrı’da da Adli Tıp Kurumuyla ilgili ciddi sıkıntılar yaşanıyor, birkaç kez seslendirmemize rağmen büyük bir mağduriyet var. Yani bir kaza, bela, trafik kazasında insanlar ta Muş’tan Malatya’ya kadar veyahut da Ağrı’dan Trabzon’a gidiyorlar, bu büyük bir eziyet. Yani o acı içerisinde olan ailelerin acıları birkaç kata katlanarak iki üç gün yollarda geçiyor. Bu konuda bir yasal düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz veyahut da illerimizde Adli Tıp Kurumuyla ilgili bir çalışmanız var mı?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Serindağ’ın sorusu… Tabii, demin de söyledim tümü üzerindeki görüşmeler sırasında, bir kez daha ifade etmek isterim.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Anlayamıyorum Sayın Bakan.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Devletin içinde görev yapan bütün kamu görevlilerinin Anayasa’ya, kanuna uygun, hiyerarşik amirlerinin talimatları doğrultusunda vazifelerini yapmaları esastır. Eğer bunların dışına çıkarsa o zaman yasaları çiğnemiş olur, yasalarda hangi yaptırımlar varsa bunlar da onlara uygulanır. Herhangi bir kamu görevlisinin Anayasa ve yasa dışında herhangi bir yerden talimat alması veya hiyerarşik amirleri dışında başkaca birilerinden talimat alarak iş yapması doğru değildir, kabul edilemez bir durumdur. Eğer böyle bir şey varsa “Bunu görmeyiz, görmezden gelmeyiz.” demek de doğru değildir. Hukuk bunun gereği neyse onu elbette yapacaktır. O noktada bizim idari mevzuatımızda disiplin hükümleri var, bu çerçevede eğer bir şey varsa bu hükümler çerçevesinde, yasalar çerçevesinde yapılacaktır.

Tabii, bir yerde suç örgütü var mıdır yok mudur değerlendirmesini yapacak olan kimdir? Cumhuriyet savcılarıdır, soruşturma evresinde. Eğer iddianameye dönüşür yargılama olursa mahkemeler buna karar verecektir. Yani bu noktada bir yargısal sürecin işlemesinden sonra ancak kesin hükümle konuşma imkânı olur. Onun dışında yapılan değerlendirmeler siyasal değerlendirmelerdir. Şu ana kadar burada yapılan değerlendirmeler de bazı hukuksal değerlendirmelerin yanında siyasal birtakım değerlendirmeler içermektedir.

Sayın Yılmaz’ın tabii, fişlemelerle ilgili…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Yani darbe yapıldığı hususu siyasal mı, yani kanıtlanmamış bir şey mi darbe yapıldığı hususu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Serindağ, şu anda yargısal bir süreç var mı, bilmiyorum çünkü benim, cumhuriyet savcılarına “Soruşturma açın.” deme yetkim yok, böyle bir talimat verme yetkim de yok Adalet Bakanı olarak. Daha önce de ben bunu ifade ettim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Var da yapmıyor.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Yapma deme yetkiniz var mı Sayın Bakan?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Tabii bunlarla ilgili soruşturmayı açıp açmama, bu konuda yargısal bir süreç başlatıp başlatmama tamamen cumhuriyet savcılarının takdirinde olan bir yerdir.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Darbe yapıldığına dair bir suç duyurusunda bulundunuz mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yani takdir edersiniz ki ben bu konuda bir hüküm verme makamında değilim, yani o yüzden benim burada söyleyebileceğim hukuksal çerçevede ancak budur. Öbürleri siyasal değerlendirme olarak kalır.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Suç duyurusunda bulundunuz mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Tabii Millî Eğitimde veya başka kurumlarda fişlemeyle ilgili soru gerçeği yansıtmamaktadır. AK PARTİ hükûmetleri döneminde hiçbir kurumda fişleme yapılması söz konusu değildir. Şimdi, bakın, çok net söylüyorum: Yani burada eğer böyle bir şey varsa, herhangi bir bilgi, belge varsa hemen cumhuriyet savcılıklarına bunu lütfen iletin, onlar şikâyet üzerine işlemi yapar. Bizlere de iletin, biz de idari açıdan böyle bir iş yapan kişiler varsa onlarla ilgili gereken idari işlemleri mutlaka yapalım, yaptıralım. Yani buna göz yummamız mümkün değil. Yani böyle bir şey…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Atamaları neye göre yapıyorsunuz?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Atamaların tamamı yasalar çerçevesinde liyakat esaslı, yasalarda öngörülen kurallar…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Anladım da liste nasıl oluyor?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kıstas ne, kıstas?

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Kıstasınız ne?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yasalarda bu kıstaslar yazıyor, o kıstaslara göre yapılıyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Menzilcileri atamaya dâhil ediyor musunuz veya Süleymancıları?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Liyakat esaslı bir atama yapılmaktadır. Anayasa ve yasaların verdiği yetkiler çerçevesinde bunun yapıldığını ifade etmek isterim.

Tabii el koymayla ilgili konuda rapor alınması hususuna gelince. “Bu kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran bir durum değerlendirmesidir.” demek yanlış olur. Zira soruşturma evresinde yürütmenin soruşturmaya katkı verdiği çok alan vardır. Örneğin, adli kolluk esasında bir boyutuyla yürütmenin içerisindedir. Kamu kurumlarından pek çok bilgi belge istenmektedir. Bunları kamu kurumları ilgili yerlere iletmektedir. Pek çok raporlar hekimlerden alınmakta hastanelerden, bunlar iletilmektedir. Ayrıca Adli Tıp Kurumu, baktığınızda, yine bir resmî bilirkişi kurumu olarak faaliyet göstermektedir. Bu da, baktığınızda, o çerçeveden bakarsanız yapılmaması gereken bir işlem olarak değerlendirir. Ama kimse bunları yürütmenin yargıya müdahalesi veyahut da kuvvetler ayrılığının ihlali olarak değerlendirmedi. Elbette ki bu raporları istediğinde ilgili kurumlar kendi yasal mevzuatları çerçevesinde ve istenen rapor hangi doğrultudaysa o konuda bir değerlendirme yapacaktır. Bu, yargıya müdahale olarak kesinlikle değerlendirilemez. Değerlendirilmesi de mümkün değildir. Bunu ifade etmek isterim.

Öte yandan, Sayın Dibek’in sorduğu bir soru, Gezi Parkı’yla ilgili davalar konusunda. Tabii, ne kadar dava var veya ne kadar soruşturma var, işin doğrusu bu rakamların ben bilgisine sahip değilim. Şu anda benim elime de bu noktada net bir…

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Benim bildiğim 1.400 tane.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Rakamlar konusunda size net bilgiler verme imkânım yok ama bu bilgileri ben temin ettiğimde size ileteceğim.

Tabii, bunlar adli süreçlerdir. Benim bu süreçlerin muhtevasına dair değerlendirme yapmam doğru değildir. Onu özellikle ifade etmek isterim.

Tabii, Aslanoğlu, bölge adliye mahkemeleriyle ilgili çok önemli bir konuyu dile getirdi. Biz yasayla bunu kurduk, hatta istinaf başsavcılarını da atadık ama henüz bölge adliye mahkemeleri yürürlüğe girmedi. Bunun ana nedeni, tabii, altyapının hazırlanması için zamana ihtiyaç olması. Şu anda 15 yerde bölge adliye mahkemesi kurulma kararı alınmış durumda. Bunlardan 11’inin binası hazır. Diğerlerininki, bir kısmı inşa aşamasında, sadece bir yerin binasının ihalesi henüz yapılmadı, o da önümüzdeki günlerde yapılacaktır. Biz, şu anda, bu 15 yerde istinafı hayata geçirmek için önemli bir çalışmayı başlattık. Şu anda çalışmalarımız henüz bitmediği için kamuoyuna bir açıklama yapmadık ama bu vesileyle ilk açıklamamız buradan oluyor. İstinafı hayata geçireceğiz. Büyük bir ihtimalle bu yıl sonuna doğru istinaf mahkemelerini hayata geçiren adımı atmış olacağız. Şu anda binaların malzemelerinin yerleştirilmesi, bina olmayan yerlerde ihtiyacın giderilmesi ve diğer altyapı çalışmaları bir ekip tarafından süratle tamamlanmaktadır. Büyük bir ihtimalle, yıl sonu itibarıyla, bu konuda ciddi bir adımı atmış ve bu tartışmayı nihayetlendirmiş olacağız diye düşünüyorum.

Sayın Köse, bir defa uygulanmakla etkisi tükenecek idari işlem hususunu dile getirdi. Bu, son derece önemli bir kural. Esasında, İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 27’nci maddesi yürütmeyi durdurma kararının ancak idarenin savunması alınmasından sonra verilmesini öngörmektedir. Ama buna bir istisna getiriyor. “Uygulanmakla etkisi tükenecek idari bir eylem veya işlem varsa bu durumda idarenin savunmasını almadan da yürütmeyi durdurma verebilirsin.” diyor, “İdarenin savunması alındıktan sonra da yürütmeyi durdurma kararını gözden geçirirsin.” diye bir hüküm var. Ama bu memur atamalarını kapsayan bir şekilde yorumlanamaz, değerlendirilemez. Zira, uygulanmakla etkisi tükenecek işlem, hepimizin çok iyi bildiği gibi, bir binanın yıkılmasına ilişkin belediye bir karar almış. Eğer siz bu konuda savunma beklerseniz bina yıkılabilir veya bir sökme işi var veya başkaca anında ifa edilmesi hâlinde eski hâle getirilmesi fiilen ve hukuken imkânsız bir durum var. Bu durumda bunu yapabilirsiniz ama memur atamalarında bunu yapma imkânı kesinlikle yoktur. Neden? Uygulanmakla tükenecek bir iş yok. Yani mahkeme savunmayı aldıktan sonra yürütmeyi durdurma kararı verdiğinde onun gereğini yerine getirmek zaten her daim mümkündür.

Bir de bu savunmayla ilgili hususta savunmanın süresini tayin yetkisi mahkemeye aittir. Mahkeme buna üç gün de verebilir, beş gün de verebilir yani yasal olarak otuz gün süre verme zorunluluğu yoktur. O, mahkemenin takdirinde olan bir konudur. Mahkeme isterse üç gün, bir cevap için süre de verebilir, ondan sonra bu kararı verebilir. Bizim buraya bunu yazmamızın ana nedeni, esasında mahkemelerin bu yasa kuralını göz göre çiğnemesi nedeniyledir.

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen sözlerinizi toparlayınız, süre doldu.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yoksa böyle bir düzenlemeye esasında ihtiyaç yok.

Teşekkür ediyorum.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Ama altı yedi defa tayini çıkanlar var. Bir Erzurum Millî Eğitim Müdürü vardı, hatırlarsanız.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, benim sorumun cevap değeri yok mudur?

BAŞKAN – Sayın Sakık’ın sorusuna da cevap verirseniz Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Sakık, şimdi, Muş ve Ağrı’da adli tıpla ilgili arkadaşlara ben bilgi getirmelerini istedim ama ben bilgi geldiğinde sizinle paylaşacağım.

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Bakan, Iğdır’da da yok.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Tamam, bakacağım, paylaşacağım. Şu anda Türkiye’nin her yerinde adli tıp yok. Zaten fiilen olması da mümkün değil ama en yakın…

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Yani orada orta bir yerde, yakın bir yerde yapılsa bunun hepsi faydalanır.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – İşte, ben onunla ilgili ayrıca size özel bilgi vereyim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Oğan, sizin Iğdır’a istemeniz eskiden Kayseri milletvekilinin liman istemesine benzedi sanki.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeler üzerinde önerge işlemlerini yaptıktan sonra oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle Terörle Mücadele Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 14 üncü maddenin dördüncü fıkrasında yer alan “yetkili ve görevli mahkemelere devredilir.” ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, beşinci fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve altıncı fıkrasında yer alan “bu mahkemelerin üyelerine yapılmış atıflar ağır ceza mahkemelerinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimlerine yapılmış sayılır.” ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mustafa Elitaş                   Mehmet Doğan Kubat                      Salih Koca

                  Kayseri                                   İstanbul                                  Eskişehir

      Hacı Bayram Türkoğlu                  Adnan Yılmaz                       Muhyettin Aksak

                   Hatay                                     Erzurum                                  Erzurum

                                                            Uğur Aydemir

                                                                  Manisa

“bulundukları aşamadan itibaren kovuşturmaya devam edilmek üzere yetkili ve görevli mahkemelere devredilir. Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtay’ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur.”

“Kaldırılan mahkemelere ait arşiv ve emanetler ile diğer evrak ve dokümanlar Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenecek mahkeme veya mahkemelere devredilir ve müteakip işlem ve talepler bu mahkemelerce yerine getirilir veya karara bağlanır.”

“bu mahkemelerin üyelerine yapılmış atıflar Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Ankara Ağır Ceza Mahkemesine yapılmış sayılır. Mevzuatta Ceza Muhakemesi Kanununun mülga 250 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamına giren suçlar ile Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu maddesinin dördüncü fıkrası kapsamına giren suçlara yapılan atıflar, Türk Ceza Kanununda yer alan;

a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçu veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama suçuna,

b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlara,

c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlara (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç),

yapılmış sayılır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 1. maddesinin son fıkrasının metinden çıkarılmasını ve aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

      Dilek Akagün Yılmaz                    Turgut Dibek                       Ömer Süha Aldan

                    Uşak                                    Kırklareli                                   Muğla

             Ali Özgündüz                           Celal Dinçer                             Tufan Köse

                 İstanbul                                   İstanbul                                    Çorum

“6352 sayılı yasanın geçici 2 inci maddesinin 4 üncü fıkrasının yürürlükte olduğu zamanda kovuşturması yapılan ve kesin hükümle neticelenen veya kovuşturması yapılan ve halen temyiz incelemesinde bulunan, kovuşturması önceki CMK 250. madde gereğince yapılıp temyiz aşamasında ilgili fıkra gereğince işlemlere tabi tutulan kararlar ile, kovuşturması yapılmakta olan davalar, görev ve yetki yönünden hukuka aykırı bir düzenleme içerisinde bulunduğundan, verilen hükümler, kararlar ya da kovuşturma safhasında olan davalar yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren yetkili ve görevli Ağır Ceza Mahkemelerine gönderilir ve yargılama başından itibaren yeniden görülür.

“Bu yasanın 1. Maddesi 1. Fıkrasıyla kaldırılan mahkemelerce karar verilmiş olmakla birlikte, henüz gerekçesi yazım aşamasında bulunan dava dosyaları, bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 15 gün içinde gerekçesi yazılmamış olsa dahi temyiz incelemesi için derhal Yargıtaya gönderilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 1. maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                             Sinan Oğan

                 İstanbul                                     Adana                                       Iğdır

                Alim Işık                           Seyfettin Yılmaz                       Lütfü Türkkan

                 Kütahya                                    Adana                                     Kocaeli

                                                        S. Nevzat Korkmaz

                                                                  Isparta

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesinin “12.04.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          İdris Baluken                           Hasip Kaplan

                    Iğdır                                       Bingöl                                      Şırnak

                                      Demir Çelik                             Adil Zozani

                                            Muş                                      Hakkâri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Evet, yine önümüzde bir yasal değişiklik yapılıyor. Ben, kendimi bildim bileli olağan bir hukukla karşılaşmadım yani sıkıyönetim döneminde sıkıyönetimle yargılandık, sonra devlet güvenlik mahkemeleri oluştu, orada yargılandık, özel yetkili mahkemelerde yargılandık. Bugün de özel yetkili mahkemeler lağvediliyor ama özel yetkili mahkemelerin… Yani Terörle Mücadele Yasası harfiyen, yerli yerinde duruyor. Bizim açımızdan hiçbir şeyin değişmediğinin bir göstergesidir yani adalette eşitlik yoksa hayatın hiçbir alanında eşitlik olmaz. Siz bu yasaları… Bakın, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar sadece sıkıyönetimler, devlet güvenlik mahkemeleri ve özel yetkili mahkemeler değil, sıkıyönetimler öncesine dönün bakın, istiklal mahkemeleri var. Şark istiklal mahkemelerinde bir bütün olarak muhaliflerinizi yargılıyorsunuz ve bugün yeni bir süreçten bahsediyorsunuz ama Terörle Mücadele Yasası yerli yerinde duruyor. Şimdi, Terörle Mücadele Yasası’nı eğer diğer mahkemelere havale edecekseniz, özel yetkili mahkemelerin görevini bütün diğer mahkemelere vermiş olacaksınız yani infazda eşitlik olmayacak. İçeride bulunan insanların, geçmişte bu özel yetkili mahkemelerin kurma, düzmece senaryolarıyla mahkûm olan insanların büyük bir çoğunluğu bu mağduriyeti aynen, harfiyen koruyacaklar ve yirmi iki yıldır bu insanlar içeride ve büyük bir mağduriyetleri olduğunu da söyledik.

Sevgili arkadaşlar, bakın, ölümde, yaşamda, hastalıkta ayrımcı politikalar olmaz ama buralarda o kadar çok ayrımcı politikalara tanıklık ettik ki… Bugün, inşallah, diliyorum, umuyorum ki Fatih Hilmioğlu’nun bu tahliyesi, cezaevinde bulunan 120’ye yakın -yanılmıyorsam- ağır hastalar var, bunlara bir emsal teşkil eder ama bugüne kadar uygulamalarda genelde böyle bir emsal teşkil etmedi. Bu hastalar, 120 hasta ağır ve 200’e yakın hasta da gerçekten cezaevinde tedavi olabilecek noktada değil; şimdi, bir an önce bunların da özgürleşmesi gerekir. Eğer siz gerçekten önemli bir süreçten bahsediyorsanız, bu hasta tutuklularla, bu hasta hükümlülerle ilgili derhâl yasal bir düzenleme yapmalısınız ama bunları yapmıyorsunuz, siz yeniden kendinize uygun bir hukuk sistemi uyguluyorsunuz. Ama, muhalifleriniz dün nasıl yargılandıysa bugün de aynı şekilde yargılanacak ve mahkûm olacaklar ve ben burada onlarca seslendirdim, dedim ki: “Bakın, siz bir gecede, üçüncü yargı paketinde belli kesimlerle bir anlaşma sağladınız, bu arka odalarda bir anlaşma sağladınız ve 7 insanı katleden, 7 kez idam cezası alanları serbest bıraktınız ama hiçbir şiddete bulaşmamış insanlar bugün içeride ve bu hasta tutuklular içeride. Bunların özgürleştirmek için elinizde fırsat var, bu fırsatı değerlendirebilirsiniz.” Size söylüyoruz ama hiçbir şey değişmiyor ve siz “İyi şeyler olacak.” diyorsunuz. Sadece bize dönüp diyorsunuz ki: “İnşallah, maşallah, biz bu şeyleri çözeceğiz.”

Vallahi, artık bizim de karnımız bu inşallaha, maşallaha tok. Biz somut adımlar görmek istiyoruz, sorunun çözülmesini istiyoruz. Eğer sorun çözülecekse gerçekten bu Terörle Mücadele Yasası’nı ortadan kaldırmanız gerekir ve biz bir halk olarak 7’den 70’e bu Terörle Mücadele Yasası’nın mağdurlarıyız. Yani çocuklarımızdan tutun yaşlılara kadar bir bütün olarak hepimiz bu sistemin mağduruyuz, Terörle Mücadele Yasası’nın mağduruyuz.

Onun için, öyle bir adalet sistemi getirmelisiniz ki Ağrı Dağı kadar yüce olmalıdır, hepimizin sığınabileceği bir adalet sistemi olmalıdır. Bu adalet sistemini getirirseniz biz de katkı sunmaya hazırız ama getirmezseniz de vallahi biz de çıkar, sizin bu yanlışlarınızı halkımızla paylaşırız.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 1. maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                Murat Başesgioğlu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sinan Oğan, Iğdır Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün yine Türkiye’de birçok insanı doğrudan ilgilendiren önemli bir kanun maddesini görüşüyoruz ve tam dört dakika, hatta üç buçuk dakika sonra sansür hattı devreye girecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde ne konuşulup ne konuşulmadığını Türk milletinden gizlemiş olacaksınız. Bunun burada yanlışlığını bıkmadan, usanmadan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Tabii, mahkemeleri konuşuyoruz, uzun tutukluluk sürelerini konuşuyoruz ama Engin Alan Milletvekilimizin, Türk milletinin oylarıyla seçilen İstanbul Milletvekilimiz Engin Alan’ın hâlâ içeride olduğunu da Sayın Adalet Bakanına bir kez daha buradan hatırlatmak istiyorum. Tutuklu milletvekillerinin birer birer bir şekilde tahliyesi sağlandı, iyi ki de sağlandı ancak Milliyetçi Hareket Partisinin Milletvekili Engin Alan hâlâ içeride tutuklu kalmaya devam ediyor. Türk milletinin bekası için yıllarca terörle mücadele etmiş Engin Alan içeride, Engin Alan içeride âdeta sizin tutsağınız olmaya devam ediyor ama biz burada bugün Terörle Mücadele Kanunu ve bazı kanun maddelerinin değişikliğini ve ilgili mahkemelerin kaldırılmasını konuşuyoruz.

Türk hukuk sisteminde olağan dışı uygulamalar elbette ki kabul edilemez, elbette ki Türkiye normalleşmeli, elbette ki hukuk sistemimiz buna uygun normal, olağan hâline gelmelidir. Ancak, bu uyarıyı da yapmak durumundayım ki Türkiye’de terörle mücadele bitmiş değil. Türkiye bugün uyuşturucu ticaretinin en önemli güzergâhı üzerindedir ve bir ilde başlayan bir soruşturmanın başka illerde devam etme ihtimali son derece yüksektir. Özellikle birtakım örgütlü suçlarda ortaya ciddi bir sıkıntı çıkacak. Bazı uzmanlaşma gerektiren -özellikle PKK terör örgütüyle ilgili mahkemeler başta olmak üzere- mahkemelerin bundan sonra akıbetinin ne olacağının da netleştirilmesi lazım. Eğer sıradan mahkemeler buna bakacaksa, sıradan mahkemelerin, zaten iş yükü içerisinde ezilen o mahkemelerin bundan sonra bu önemli davalara nasıl bakacağının da bir şekilde netleşmesi lazım.

Elbette sizin bu uzun tutukluluk sürelerinin kısaltılması başta olmak üzere, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, onun elindeki devam eden ve aslında bitimine kadar kararlaştırılan ama bugün aniden, apar topar elindeki bütün dosyaların devredilmesini öngören değişikliklerin sebebini biliyoruz. Sizin, ülkenin demokratikleşmesi, ülkenin normalleştirilmesi gibi bir sorununuzun, bir endişenizin olmadığını biliyoruz. Sizin endişeniz belli. Bugün “Haşhaşiler” olarak ifade ettiğiniz ve hasım olarak karşınıza aldığınız bir kesim ile sürdürdüğünüz mücadele sonunda siz bu düzenlemeleri yapıyorsunuz. Emin olunuz ki siz eğer doğru değilseniz, siz eğer bazı hesaplar içerisindeyseniz bugün Haşhaşhiler çıkar, yarın Brutusler çıkar içinizden ve siz yarın başka düzenlemeleri de getirmek zorunda kalırsınız. Hatta o kadar ki dün getirdiğinizi bugün değiştirmek zorunda kalırsınız, nasıl ki sansür yasasında olduğu gibi.

Yeri gelmişken şunu da ifade edeyim: Dün burada, Mecliste milletvekillerinin konuştuğu bir konu Radikal gazetesinde yayınlandı haber olarak. Dördüncü saatin sonunda aynı haberin yerinde “Dört saat sonra bu haberi kaldırmak zorunda kaldık.” diye bir metin yerleştirildi. Milletvekillerinin burada konuştuğu konu sansürlendi. Ya, Allah aşkına, burada milletvekillerinin konuşmasını yediden sonra sansürlüyorsunuz, “Alo Fatih” hatları devrede, “Alo Çankaya” hatları devrede, milletvekillerinin burada konuştuğu konunun haberini dahi dört saat sonra kaldıran bir yasayı kabul ettiniz. İçinize siniyor mu sizin?

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Evet.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Burada konuşulan konuların gazetede haber olmasından sadece ve sadece dört saat sonra kaldırılmasını içinize sindiriyor musunuz? Sayın Adalet Bakanı, bir de burada demokratikleşmeden bahsediyorsunuz. Bu yasanın Türkiye’yi demokrasiye çıkaracağından bahsediyorsunuz ama burada konuştuğumuz konular dahi sansür yasasına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİNAN OĞAN (Devamla) – …uğrayıp dördüncü saatin sonunda kaldırılıyor. Sayın Adalet Bakanı, sizi kutluyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime bir saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.03

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.03

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve arkadaşlarının önergesinin yapılan ikinci oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 1. maddesinin son fıkrasının metinden çıkarılmasını ve aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                Dilek Akagün Yılmaz (Uşak) ve arkadaşları

“6352 sayılı yasanın geçici 2 inci maddesinin 4 üncü fıkrasının yürürlükte olduğu zamanda kovuşturması yapılan ve kesin hükümle neticelenen veya kovuşturması yapılan ve halen temyiz incelemesinde bulunan, kovuşturması önceki CMK 250. madde gereğince yapılıp temyiz aşamasında ilgili fıkra gereğince işlemlere tabi tutulan kararlar ile, kovuşturması yapılmakta olan davalar, görev ve yetki yönünden hukuka aykırı bir düzenleme içerisinde bulunduğundan, verilen hükümler, kararlar ya da kovuşturma safhasında olan davalar yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren yetkili ve görevli Ağır Ceza Mahkemelerine gönderilir ve yargılama başından itibaren yeniden görülür.

“Bu yasanın 1. Maddesi 1. Fıkrasıyla kaldırılan mahkemelerce karar verilmiş olmakla birlikte, henüz gerekçesi yazım aşamasında bulunan dava dosyaları, bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 15 gün içinde gerekçesi yazılmamış olsa dahi temyiz incelemesi için derhal Yargıtaya gönderilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Özgündüz, İstanbul Milletvekili.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında, bu kanun nereden çıktı; herhangi bir sosyal ihtiyaçtan mı çıktı ya da yargının böyle bir talebi mi var? Değil. Bu kanun, hepimizin bildiği gibi, 17 Aralık soruşturmasıyla birlikte başlayan rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun üstünü örtmek, perdelemek için getirilmiş bir kanundur. Tek bir maddesi, sadece 1’inci maddesi bu TMK 10’uncu maddeyle kurulan özel yetkili mahkemeleri kaldıran madde yerinde bir maddedir fakat ne yazık ki o madde de eksik getirilmiştir.

Biliyorsunuz, altı buçuk ay önce 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Ergenekon davasıyla ilgili verilen kararlar daha henüz yazılmamıştır. Bizim şu andaki Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre de kararların on beş gün içinde yazılması ve dosyaya konulması gerekiyor. Altı aydır karar yazılmadığı için bu karar temyiz edilemiyor, dolayısıyla Yargıtaya gidemiyor. Yargıtaya gitse, şimdiye kadar görüşülse belki bozulacak ve bu insanların bir kısmı serbest bırakılacak. Siz kararı yazmayan hâkimlerle ilgili herhangi bir düzenleme yapmıyorsunuz, yeniden getiriyorsunuz, efendim “On beş gün içinde karar yazılacak.” Yazılmasa ne olacak? Biz bunu Komisyonda da tartıştık değerli arkadaşlar. Yazılmasa ne olacak? Efendim, Bakan diyor ki: “Hâkimler görevini kötüye kullanıyor.” Görevini kötüye kullanıyor da Sayın Bakan, insanlar içeride çürüyor, insanlar içeride ölüyor. Bugün, ülkenin Genelkurmay Başkanını siz içeride tutuyorsunuz, gerekçeli karar yazılamıyor, temyiz edemiyor. Yani, bu ülkenin siyasi parti başkanını içeride tutuyorsunuz; milletvekili, Milliyetçi Hareket Partisinin milletvekili içeride. Bunlara ilişkin… Yani bu mahkemeleri kaldırıyorsunuz ancak bu mahkemelerin mağdur ettiği insanların sorununa herhangi bir çözüm getirmiyorsunuz.

Biz diyoruz ki önergemizle: 6352 sayılı Yasa’nın geçici 2’nci maddesinin (4)’üncü fıkrası yürürlükten kalktığı için zaten bu mahkemeler de artık görev ve yetki yönünden de geçersiz, yetkisiz, görevsiz mahkemeler olduğu için, gelin bu davaları yenileyelim, normal ağır ceza mahkemesi tarafından yeniden bu davalar görülsün.

İki: Kararı yazılmayan, Ergenekon davası denilen, uyduruk delillerle torba dava olarak getirilen, bu karar yazılmadığı için bu hâliyle Yargıtaya gitsin veya -başka bir önerimiz- bu hâliyle ilgili mahkemeye devredilsin ve esasa kaydedilsin, yeniden yargılama yapılsın. Yeniden yargılamaya açmadığınız sürece siz tutarsızsınız. “Efendim, işte, geçmişten beri tartışılan mahkemeleri kaldırıyoruz.” Kaldırıyorsunuz da sizin kendi… Başbakanın akıl hocası bile diyorsa ki “Millî orduya kumpas kuruldu.”, bu mahkemeler bu kumpasa aracı olduysa Sayın Bakan, bu mahkemelerin verdiği kararlar adil değil, en azından şüphe var. Ve bu hâkimler defalarca reddedildi, defalarca reddedildi. “Sizin tarafsızlığınızdan şüphemiz var, bu davadan çekilin.” dedi yargılanan sanıklar. Çekilmediler, karar verdiler. Dolayısıyla bu yolu açın. Ama siz diyorsanız ki “Hayır arkadaş, biz Ergenekon’dan -uyduruk davadan, uyduruk delillerle- Balyoz’dan, insanların belli bir süre daha içeride yatmasını istiyoruz.” bunu da açıkça söyleyin. “Biz bundan sonra başka örgütlerle ilgili müsamahalı davranacağız ancak hayatını bu ülkenin savunmasına veren, bütün ömrünü bu ülkeye veren bilim adamlarını, askerleri, efendim, siyasi parti temsilcilerini, siyasi parti genel başkanlarını içeride tutmaya devam edeceğiz.”, bunu söyleyin; en azından kamuoyu da sizin gerçek niyetinizi anlasın ve önümüzdeki süreçte de ona göre bir karar versin sizinle ilgili.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan bu konuyla ilgili konuşurken diyor ki: “Efendim, dinlemelerin olmasını istemiyoruz ki yani üç kişilik heyete bu yüzden getirdik. Kim dinleme olmasını istiyor?” Sayın Bakan, o zaman, eğer samimiyseniz gelin, 135’i kaldırın yani teknik takibi, dinlemeyi, tümden kaldıralım maddeyi. Böyle bir şey olmaz, gerçekçi değil, realist değil. Dinlemeler olacaktır, uluslararası suç örgütleriyle ilgili dinlemeler olacaktır; insan ticareti, kadın ticareti, uyuşturucu ticareti yapan örgütlerle ilgili dinlemeler olacaktır; vatanın birliğine, bütünlüğüne saldırılarla ilgili, bu tür terör örgütleriyle ilgili dinlemeler olacaktır ama sizin getirdiğiniz sistemde, aslında, üç kişi, güvence de değil, enteresan bir durum, orada bir kişinin dediği olacak. Yani çok önemli bir konuda dahi, “üç kişi” dediğiniz için, bir hâkim “Hayır kardeşim, ben dinleme vermiyorum.” dediği zaman dinlenemeyecek. Bir taraftan MİT kanunuyla getiriyorsunuz, istihbarat devletine dönüştürüyorsunuz ülkeyi, bir taraftan mahkeme kararıyla dinlemeyi bu şekilde kısıtlıyorsunuz. Bu samimi değil. İki, istihbarat önleme dinlemeleri devam ediyor. Orada tek hâkim karar verecek, suçla ilgili soruşturmada üç hâkim karar verecek. Bu tutarlı değil.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle Terörle Mücadele Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 14 üncü maddenin dördüncü fıkrasında yer alan “yetkili ve görevli mahkemelere devredilir.” ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, beşinci fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve altıncı fıkrasında yer alan “bu mahkemelerin üyelerine yapılmış atıflar ağır ceza mahkemelerinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimlerine yapılmış sayılır.” ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                          Mehmet Doğan Kubat (İstanbul)  ve arkadaşları

“bulundukları aşamadan itibaren kovuşturmaya devam edilmek üzere yetkili ve görevli mahkemelere devredilir. Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtay’ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur.”

“Kaldırılan mahkemeler bulunan ve kesinleşen dosyalara ait arşiv ve emanetler ile diğer evrak ve dokümanlar Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenecek mahkeme veya mahkemelere devredilir ve müteakip işlem ve talepler bu mahkemelerce yerine getirilir veya karara bağlanır.”

“bu mahkemelerin üyelerine yapılmış atıflar Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Ankara Ağır Ceza Mahkemesine yapılmış sayılır. Mevzuatta Ceza Muhakemesi Kanununun mülga 250 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamına giren suçlar ile Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu maddesinin dördüncü fıkrası kapsamına giren suçlara yapılan atıflar, Türk Ceza Kanununda yer alan;

a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçu veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama suçuna,

b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlara,

c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlara (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç),

yapılmış sayılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Genel Kurulun takdirlerine arz ediyorum efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Teklifin 19 uncu maddesiyle, 6352 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca görevlerine devam eden ağır ceza mahkemeleri ile Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu maddesi uyarınca görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle, bu mahkemelerde bulunan dosyaların “bulundukları aşamadan itibaren kovuşturmaya devam edilmek üzere” yetkili ve görevli mahkemelere devredilecekleri ve bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtay’ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunacağı hususuna açıklık getirilmektedir.

Ayrıca, bu mahkemelerce verilmiş ve kesinleşmiş dosyaların arşivlerinin hangi mahkemeye devredileceği konusunda uygulamada ortaya çıkabilecek tereddütün giderilmesi amacıyla düzenleme yapılmaktadır. Buna göre, kaldırılan bu mahkemelerce verilmiş ve kesinleşmiş kararlarla ilgili yapılacak işlemler ile talep edilen kararlar, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenen mahkemelerce yerine getirilecek veya karara bağlanacaktır. Kaldırılan mahkemelere ait emanetler ile diğer evrak ve dokümanlar da aynı şekilde devredilecektir.

Diğer yandan, kaldırılan bu mahkemelerin üyelerine yapılmış atıfların Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Ankara Ağır Ceza Mahkemesine yapılması öngörülmektedir. Böylece, önleme dinlemelerine karar vermeye Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun belirleyeceği Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yetkili olacaktır.

Öte yandan, mevzuatta Ceza Muhakemesi Kanununun mülga 250 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamına giren suçlar ile Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu maddesinin dördüncü fıkrası kapsamına giren suçlara yapılan atıflar bakımından herhangi bir boşluk olmaması için bu konuda bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Mevzuatta çeşitli hükümlerde bu suçlara atıf bulunmaktadır. Örneğin, Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun ek 7 nci maddesinde istihbari dinleme yapılabilecek suçlar, Ceza Muhakemesi Kanununun mülga 250 nci maddesinin birinci fıkrasında sayılan suçlar olarak belirlenmiştir. Bu şekilde genel bir atıf yapılmaması durumunda mevzuatta buna benzer suç belirlemeleri uygulanamaz hale gelecektir. Önergeyle, Ceza Muhakemesi Kanununun mülga 250 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamına giren suçlar ile Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu maddesinin dördüncü fıkrası kapsamına giren suçlara yapılan atıfların hangi suçlara yapıldığı açıkça belirlenmektedir.

İş bu önerge yukarıda açıklanan nedenlerle verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 2.maddesinin son cümlesindeki “özgü” ibaresinin çıkartılarak “ilişkin” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

      Dilek Akagün Yılmaz                    Turgut Dibek                       Ömer Süha Aldan

                    Uşak                                    Kırklareli                                   Muğla

             Ali Özgündüz                           Celal Dinçer                             Tufan Köse

                 İstanbul                                   İstanbul                                    Çorum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 2 inci maddesinin 2 inci fıkrasında yer alan “12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun kapsamına giren suçlar” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          İdris Baluken                           Hasip Kaplan

                    Iğdır                                       Bingöl                                      Şırnak

                                      Demir Çelik                             Adil Zozani

                                            Muş                                      Hakkâri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 2. maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                             Sinan Oğan

                 İstanbul                                     Adana                                       Iğdır

                Alim Işık                           Seyfettin Yılmaz                   S. Nevzat Korkmaz

                 Kütahya                                    Adana                                     Isparta

                                                            Lütfü Türkkan

                                                                  Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özel yetkili mahkemeleri kapatıyoruz. Ne değişecek çok merak ediyorum. Daha önce DGM’leri kapattık, daha önce sıkıyönetim mahkemelerini kapattık. Biz her ikisinin rahleitedrisinden geçtik de özel yetkili mahkemelere yetişemedik ama hiçbir şey değişmedi, sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandık. Ondan sonra devlet güvenlik mahkemelerine sıra geldi. Şimdi özel yetkili mahkemeler, bunları da kaldırıyorsunuz. Ama, ben bir şey söyleyeceğim size: Zihniyet değişmedikçe, mahkemenin ismini ne koyarsanız koyun, hiçbir şey değişmeyecek. Yani yargıya yönelik 17 Aralıkta başlayan taarruz aslında devam ediyor, bu bir taarruz. Bu taarruzun esas sebebi de 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının üzerini örtmeye yönelik.

“Hükûmet paralel yapılanma” diye sanal bir yapıyı topluma hedef gösteriyor, yargıyı tamamen ele geçirme hamleleri yapıyor. Yalnız, bu arada o kadar hızlı kanunlar geçiriyoruz ki, sanki Adalet ve Kalkınma Partisi bir daha bu Meclise gelmeyecek 30 Marttan sonra. O kadar hızlandınız ki, ben merak ediyorum, acaba 30 Marttan sonra gelmeyecek misiniz buraya? Yani bu kanunları geçirmeye daha fırsatımız olmayacak mı? Ama, şöyle bir şey düşünüyorum: 30 Marta kadar düzenlenecek birtakım operasyonların ön hazırlığı. Buradan kamuoyunun vicdanına, Meclisin kulağına küpe olsun diye söylüyorum. 30 Marta kadar yapılacak operasyonlardan bir tanesi, cemaate örgüt operasyonu mutlaka yapılacak. TUSKON vesaire gibi sivil toplum örgütlerinin mutlaka ve mutlaka, kendi tabirleriyle, inlerine inilecek. Birtakım gazeteciler, cemaate mensup birtakım gazeteciler tutuklanacak. Cemaat-Hükûmet didişmesinin ön hazırlığı yapılıyor. Bütün bunların sebebi o.

17 Aralık rüşvet soruşturması nedeniyle görevden alınan başta emniyet mensupları olmak üzere sayıları 7 bini bulan kamu görevlilerinin geriye dönme yolu da kapatılıyor bu kanunla beraber. Teklifin 12, 13 ve 14’üncü maddelerinde yapılan düzenlemeyle, dinlemelerde süre azaltımı yapılacak, örgütlü suçlara yönelik süresiz süre uzatımlarına da son verilecek. Bunun iyi tarafı da var, kötü tarafı da var yani bir kişiye örgüt diyeceksiniz, senelerce dinleyeceksiniz, o bir hata ama şu anda bunun miktarı, zaman miktarı kısaltılarak gerçekten örgütlü suçların takip edilmesinin de önüne geçilebilir; bu da bir tehlike.

Ceza yargılamasında soruşturma aşamasında tedbir kararıyla görevli merci, kural olarak, sulh ceza veya özgürlük hâkimleridir. Bu kuraldan dönülmesi ve kararın oy birliğine bağlanması, suçla mücadelede önemli bir handikaptır. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası için 2 yargıcın oyu yeterken koruma tedbiri için oy birliği şartı aranması da düşündürücüdür gerçekten. Oysa ülkemizin bir bölümünde “paralel yapıyım” diyerek bas bas bağıran, mahallî seçimlerden sonra özerklik ilanına heveslenenlere nedense Hükûmet hiçbir tepki göstermiyor, onlara karşı çok sessiz; değil tepki göstermek, bu girişimleri görmezden geliyor. Buna neden böyle bir tavır alıyor, anlaşılabilir değil.

Ben, şimdi buradan Hükûmet yetkililerine sormak istiyorum: Eğer denilen yapılırsa, yerel seçimlerden sonra özerklik ilan edilirse tepkiniz ne olacak, daha doğrusu, tepki gösterecek misiniz yoksa hayırlı olsuna mı gideceksiniz? Bunu merak ediyorum. Bu da sürpriz olmaz Türkiye’de yaşayan insanlar için.

Yeniden, yargı konusuna dönecek olursak: Ülkemizde yargı  bağımsızlığı yok edildi, yargı bağımsızlığının yok edildiğini duyuracak basın da yok edildi. Yargının bitirildiğinin bir başka resmi de HSYK Yasası’dır. HSYK Yasası’nda yapılan değişikliklerle yargı tam anlamıyla Adalet Bakanına bağlandı. Yani bir anlamda Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu Adalet Bakanlığının sekretaryasına dönüştürüldü. Hâkim ve savcılar ise Bakanlığın memuru yapıldı. Bakanlığın bu kadar geniş müdahalesine imkân sağlanması yargı bağımsızlığının ağır bir şekilde zedelenmesi anlamına gelir. Yargı çok büyük bir yara aldı aslında. Artık bağımsız yargıdan söz edilmesi asla ve kata mümkün değil. Böyle bir ortamda bağımsız yargıdan nasıl söz edebiliriz? Maalesef, bağımsız yargı öldü yani “…ve leddâllîn. Âmin.” demekten başka bir çaremiz yok. Hâkimler, savcılar baskı altında inim inim inliyor. Bir taraftan bu adaletsiz adaletin yargıladığı, hüküm verdiği Engin Alan’ı da, Milletvekilimiz Engin Alan’ı da sizin vicdanlarınıza havale ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 2 inci maddesinin 2 inci fıkrasında yer alan “12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun kapsamına giren suçlar” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Muhteşem Süleyman ne demiş biliyor musunuz: “Kılıcın yapamadığını adalet yapar.” Bizde de tersine bir şey işliyor. Adaletle yapamadığımızı kılıçla yapmaya çalışıyoruz. Zaten şüphelenmiştik. Anayasa Mahkemesinin önündeki adalet tanrıçasına şalvar giydirilip gözleri açıldıktan sonra durum değişmişti adalette işlerin ters gittiği konusunda. Anayasa teorikte var, adil yargılama var ama şu bir gerçek ki, Türkiye’de  gizli yönetmeliklerle, tamimlerle, genelgelerle polisten başlayarak, istihbarat örgütlerinin ağlarından geçerek, gizli dinlemelerden geçerek davalar hazırlanıyor. Biz alışığız, bakın, her gelen bize vurmuştur. Sıkıyönetimde, önceki darbelerde, cumhuriyetin ilanı hariç bu çatının kuruluşunda yer aldığımızdan sonra her olayda “isyan” demişlerdir, her darbeden sonra “bölücü” demişlerdir, biz buna alıştık ama bu özel yetkili mahkemelerde bir gün herkesin yargılanacağı fikri yayıldıktan sonra herkes uyanmaya başladı. Şöyle düşünsenize, tahayyül ediniz arkadaşlar: Haşhaşi örgütü iddianamesi hazırlanıyor, illegal yapılanmanın içinde on yıl beraber çalışanların suç şeriklerinin konumunu düşünün. Asli maddi failler, feri iştirak hâli, birlikte karar almalar… Bu kararlar masalarda alındı, imzalar var altında. Bakalım kim içinden çıkacak ve kimler yargılanacak? İşte bu Haşhaşi örgütünü kurduğunuz zaman burada inanın iktidar partisi ve iktidar partisinin dışından da bazı sanıklarla Türkiye’nin en büyük davası olmaya başladı ve orada nasıl gizli dinlemeler yapıldığı ve nasıl, bakın, nasıl provokasyonlar yapılarak bazı şehirlerde muhalifleri ezdirme provaları yapıldığı, bazı yerlerde “terörist faaliyet” diyerek PKK adına MİT mensubu olarak İstanbul’da molotofkokteylini otobüslere atarak kadınları, kızları yakarak öldürdükten sonra onların reklamını seçim propagandalarında yapıp -acımasızca ama- ve daha sonra MİT kimliği ortaya çıktığı zaman da “Ben MİT mensubuyum.” dediğinde ve MİT mensubu olarak çıktığında ve MİT mensubu olduğu için yargılanamayacak konumda olan sanıklar da ortaya çıktığında adalet duruyor.

Arkadaşlar, her karanlığın aydınlığa kavuşması lazım. Adaletin her şeyi açığa çıkarması lazım. Acımasızca yaşanan, herkesi bulan, herkeste acı bırakan olayların hepsinde herkesin ne kadar sorumluluğu varsa yüzleşmek zorundadır ama bu, Terörle Mücadele Kanunu’yla olacak iş değildir. Bu, adil bir yargılamayla olur, bu olayları ortaya çıkarmakla olur, provokasyonları ortaya çıkarmakla olur.

Bakın, bir çözüm sürecindeyiz ve bu çözüm sürecinde şuna bakıyoruz: Terörle Mücadele Kanunu sizin neyinizi kurtaracak? Niye kalkan olarak duruyor? Niye tutuyorsunuz? Niye kaldırmıyorsunuz? Yoksa, seçim propagandasında aleyhinize mi kullanılır? İşte, “Bölücülere meydanı bıraktınız.” diye mi kullanırlar diye korkuyorsunuz? Bırakın, kullansınlar. İnsanların fikirleri özgür olsun. İnsanlar, eşit ve açık kendilerini savunsun. Gelip, Parlamentoda demokratik mücadele yapsınlar. Bitsin Türkiye’deki şiddet, çatışma -bunların yerine- ve tabii ki yolsuzluklar bitsin.

Bakın, bütün davalar sürgüne gidiyor. Faili devlet olan hiçbir dava yerinde yargılanamıyor. Yine şunu söyleyeyim: Faili devlet memuru olanların hepsi korunuyor. Bunu hükûmetler de yapıyor artık, işte gördük Gezi davası, Ali İhsan Korkmaz olayı. Ali İhsan Korkmaz olayı gibi birçok olayda, stadyumlarda adaletin sesi haykırılmaya başlandı. Bunlardan ders çıkarmak lazım. Biz bunları hatırlatmaya çalışıyoruz. Niye normal bir adalet sürecine kendimizi hazırlamıyoruz hep birlikte? Burada bir sıkıntı var.

Şu Terörle Mücadele Kanunu’nu muska yapın boynunuza takın. Eğer çok seviyorsanız, çok tapıyorsanız muska yapın boynunuza takın, onunla gezin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMET UÇMA (İstanbul) – Caiz değil.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Eğer bir hayrı varsa, yararı varsa.

İSMET UÇMA (İstanbul) – Muska caiz değil.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Yoksa, çöpe atın.

İSMET UÇMA (İstanbul) – Muska caiz değil.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ha?

İSMET UÇMA (İstanbul) – Muska caiz değil.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Caiz değil mi?

İSMET UÇMA (İstanbul) – Hurafe, hurafe.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Haşhaşilere soralım.

İSMET UÇMA (İstanbul) – Daha iyi müçtehitler var.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bilmiyorum, soralım. Caiz midir, değil midir bilmiyorum. Terörle Mücadele Kanunu’nu muska yapıp getireyim isterseniz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkanım, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı yok.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.41

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

506 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı var, önerge kabul edilmemiştir.

Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 2.maddesinin son cümlesindeki “özgü” ibaresinin çıkartılarak “ilişkin” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                              Tufan Köse (Çorum) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Tufan Köse, Çorum Milletvekili.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bugün eski adı “özel yetkili mahkemeler”; yeni adı “terör mahkemeleri”ni kaldıracağız ama çok geç kaldık, hepimiz bunun farkındayız. İşin ucu sizlere dokunmadan, bakanlara dokunmadan, bakan çocuklarına dokunmadan aklınız başınıza maalesef gelmedi. Bugün, bu mahkemenin mağdurlarından Fatih Hilmioğlu az evvel tahliye edildi. Kendisine buradan geçmiş olsun diyorum.

Şimdi, neydi bu mahkemelerin özellikleri? Bu mahkemelerin en büyük özelliği, iktidara ya da cemaate yakın tek bir sanığı yargılamadı bu mahkemeler, en büyük özelliği buydu. Sanıklar arasında iktidara yakın tek bir isim yoktu, şüpheliler iktidar partisinin yakını ya da cemaate benzer bir zihniyette ise onların soruşturma ve davalarında ne polis ne savcı ne mahkemeler ortaya saçılan bütün pisliklere rağmen en küçük bir şekilde kıllarını dahi kıpırdatmadılar.

Yine bu mahkemelerin ortak özelliklerinden birisi belli hâkimlerden oluşmasıydı. Eğer hâkimler çatlak ses çıkartırsa, tahliye yönünde karar verir yahut da tutuklama yönünde karar vermez ise hemen görev yerleri değiştiriliyordu, savcılar yine belli savcılardan oluşuyordu yani özel yetkili değil, özel görevlendirilmiş hâkim ve savcılardan oluşuyordu.

Yine bu mahkemelerde maalesef polis fezlekeleri hükümlere esas oluyordu, polis fezlekesi tutuklamak için yetiyordu. Yine bir kısım terör örgütü mensupları gizli tanık olabiliyordu ama bu memleketin Genelkurmay Başkanı, mahkemenin kapısında beklemesine rağmen ordu komutanları tanık olamıyorlardı.

Yine bu mahkemede el ürünü olmayan, imzası olmayan, parmak izi olmayan sadece dijital veride ismi geçti diye, ismi geçen dijital kayıtlar delil oluyordu, bu delillere dayanarak yıllar boyu süren tutuklanmalar yaşanıyordu. Yani uzun tutukluluklar bu mahkemelerin olağan bir yargılama sistemiydi. Ucu açık yargılamalar vardı, ucu açık soruşturmalar vardı, imkânsız davalar vardı ama ne zaman ki bu yargılamalardan beklenen marjinal fayda elde edildi, asıl amaca ulaşıldı ve tasfiyesi gerekenler tasfiye edildi şimdi güç odakları, ortaklar yani iktidar ile cemaat arasında anlaşmazlık çıktı ve ucu size dokundu bu mahkemeleri kaldırmak aklınıza geldi; maalesef böyle oldu.

AHMET YENİ (Samsun) – İstemiyorsanız çekelim!

TUFAN KÖSE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, biz istiyoruz, istemiyor değiliz. Biz demokrasi yönünde atılan her adıma razıyız ama yine havuç-sopa var. Bir tane havuç var, on beş tane sopa var. İnceledin mi Ahmet Bey? On beş tane sopa var.

Şimdi bugün yine bir tape yayınlanmış bilmiyorum okuyabildiniz mi, izleyebildiniz mi. “‘Alo Fatih.’ ‘Emredin efendim.’ ‘Geç oldu yatıyorum, sen de TV’yi kapat yat. Ne o öyle yirmi dört saat yayın mı olur?’ ‘Hemen kapatıyorum efendim.’” Bu da şaka tabii, espri; böyle bir tape yok, ben de burada tape okumayacağım. 

MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) -  Esprisine gülünmeyen adam olmak… 

TUFAN KÖSE (Devam) – Öyle mi, gülün o zaman! Espriden anlamak önemlidir biliyorsunuz, espriden anlamıyorsanız yapacak bir şey yok yani.

Şimdi arkadaşlar, bir buçuk aydır her yeni güne bir rezillikle başlıyoruz, maalesef, her yeni güne. İhaleci müteahhitlere salma salınmış, havuz kurulmuş, paralar toplanmış, televizyon, gazete satın alınmış, bir rezillik. Adam bir de anamıza sövüyor. Hiçbirimizin içinde kalmasın, yetim hakkı yiyerek elde ettiği her kuruşu biz de ona aynı şekilde iade ediyoruz.

Yine Başbakana ve ailesine birinci dereceden sit alanında bir villa yaptırılmış. Müteahhit abilerle sohbetler yapılıyor, “Bu kanunun arkasından nasıl dolanacağız?” filan deniyor, açıklamaları var. Tabii, vallahi ben utanıyorum. İşte, otuz sene önce yapılmış villalar filan deniyor, Google Earth’te çıkmış, birkaç sene evvel yok buralar. Yani yalan da ortalıkta dolaşıyor. Geçen bir konuşmamda demiştim, “Yalana vergi çıksa Bakanlar Kurulunda bir kısım arkadaşların maaşları haciz olacak.” demiştim. Bugün de diyorum ki: Siz yalanı bırakamayacaksınız –aynı arkadaşlara- bari azaltın bu yalanı, onu da yapmıyorsunuz.

Yine, AKP’li belediyeler, Başbakanın çocuklarının yönetiminde bulunduğu vakıflara 100 milyonlarca ya da 10 milyonlarca dolarlık yardımlar yapıyor, tabii, hiç ses edilmiyor ama bu TÜRGEV vakfında zannedersem içinizde bulunan bir kısım milletvekili de ortak ya da yöneticisi tam bilemiyorum; bir kısım milletvekili de, zannediyorum, ortak mıdır, mütevelli heyetinde midir.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Vakıfta ortak olur mu?

TUFAN KÖSE (Devamla) – Yani sonuçta ucu size dokunduktan sonra içerisinde 10-15 tane sopa olan… Ki bu memlekette gencecik insanlara oy çokluğuyla idam cezaları, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları verilirken mal varlıklarını korumak adına oy birliği arayan bir yasal düzenleme getirilmiş. Yani hoş değil.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 3– 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 135’inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Kişisel verilerin kaydedilmesi

Madde 135- (1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse için verilecek ceza bir kat artırılır.”

            Pervin Buldan                          Hasip Kaplan                             Sırrı Sakık

                    Iğdır                                       Şırnak                                       Muş

                                     İdris Baluken                          İbrahim Binici

                                          Bingöl                                    Şanlıurfa

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, okutup birlikte işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 3. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Dilek Akagün Yılmaz                    Turgut Dibek                       Ömer Süha Aldan

                    Uşak                                    Kırklareli                                   Muğla

             Ali Özgündüz                           Celal Dinçer                             Tufan Köse

                 İstanbul                                   İstanbul                                    Çorum

                                                              Levent Gök

                                                                  Ankara

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                             Sinan Oğan

                 İstanbul                                     Adana                                       Iğdır

                Alim Işık                           Seyfettin Yılmaz                       Lütfü Türkkan

                 Kütahya                                    Adana                                     Kocaeli

                                                        S. Nevzat Korkmaz

                                                                  Isparta

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce bu kanun teklifiyle ilgili Hükûmet adına Sayın Bakan konuşunca böyle, demokrasilerde ihtiyaçlar ortaya çıktıkça birtakım düzenlemeler getirildiğini ifade etti. Şimdi, siz demokrasileri kendinize göre yontuyorsunuz; eğer sizin lehinize ise demokrasiden bahsediyorsunuz, değilse gözünüz görmüyor. Şimdi, biraz önce haber aldım. Sayın Bakan, bakın, bizim Adana Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız bir yıldır sahada çalışıyor. Bugün oraya Ömer Çelik gidiyor -Bakan- Bakan gidiyor ya, bizim Yumurtalık’ta adayımızın tabelaları indiriliyor. Şimdi yazık değil mi, günah değil mi? Bu talimatı bir kaymakam nasıl verir? Yani adil seçimlere nasıl gireceğiz?

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Vali var orada, vali.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Geleceğim.

Şimdi, bitişiğinde Karataş Kaymakamı sanki AKP’nin ilçe başkanı, muhtarlara talimat veriyor: “AKP adayının konvoyuna katılacaksınız.” Yani Sayın Bakan, eğer demokrasiden bahsediyorsanız, eğer bugün uyguladığınız birtakım şeylerin sizi yarın rahatsız etmemesini istiyorsanız demokrasiyi hakkıyla tesis edin. Kendi lehinize olan yerlerde demokrat, başkalarına geldiği zaman hukuku, demokrasiyi ayaklar altına alırsanız o zaman samimiyetiniz sorgulanır.

Şimdi, gerçi neyi anlatıyoruz? Adana Valisi beş yerde valilik yapmış. Aydın’da yaptığı ortada, afişleri kaldırdığı ortada. “Bugün Adana’da -elli defa söyledik, defalar kere dile getirdik, size dahi söyledim- bir milletvekilini vali yardımcısıyla soruşturmaya tutan bir vali var.” dedim, size yazı yazdım. Bir cevap verdiniz mi, bir inceleme yaptınız mı? Yapmazsınız çünkü başkalarının canı yandığında, başkalarına dokunulduğu zaman bir şeye gerek yok ama kendinize geldiğiniz zaman demokrat kesiliyorsunuz. Sizin demokratlığınız anca bu. Onun için, ne yaptıysanız yarın aynısıyla karşılaşıyorsunuz ve karşılaşmaya devam edeceksiniz.

Değerli arkadaşlar, bakın, bir yolsuzluk ve rüşvet olayı çıktığı zaman Avrupa’da ne oluyor? Avrupa’da ilgili bakan istifa ediyor. Japonya’da ne oluyor? Harakiri yapıyor, intihar ediyor ama Türkiye’de, eğer bir de Adalet ve Kalkınma Partisi iktidardaysa, ülkede bir yolsuzluk operasyonu olduğu zaman neler olduğunu ben size anlatacağım. Şimdi, 17 Aralıkta ve 25 Aralıkta asrın yolsuzluğu oldu. Bu yolsuzluğun içerisinde, Başbakandan oğluna, bakanlara, bakanların çocuklarından yandaş iş adamlarına kadar birtakım insanlar bu iddialarla karşı karşıya. Şimdi burada yapılması gereken nedir? Bir hukuk devletinde, demokrasinin hâkim olduğu yerde yapılması gereken şudur: Eğer sizin boğazınızdan hiçbir şey geçmediyse, kendinize inanıyorsanız ve güveniyorsanız yargının önünü açarsınız, soruşturmanın önündeki bütün engelleri açarsınız, hak, hukuk, adalet yerini bulur ama Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarında bunun tam tersi oldu. Bu yolsuzluk operasyonunun üzeri kapatılmak için, engellenmek için önce bu operasyonu yapan polisler, emniyet müdürleri, emniyet amirleri bir gece operasyonuyla görevden alındı. Bu soruşturmayı yürüten savcılar aynı şekilde görevden alındılar, yetmedi. Çünkü Hükûmet şunu çok iyi biliyor: Nerede ne eksiklikler olabileceğini, nerede neler çıkabileceğini. Oturuyorlar masaya yatırıyorlar. Türkiye çapında bir operasyona başladılar. Bu milletin affetmeyeceği, bu Anadolu insanının, fakir fukaranın, garip gurebanın, sessiz yığınların affetmeyeceğini gördüğü için, önce bu işi bir yapıya yıkmaları gerekiyordu. Bir yapıya yıktılar. Ondan sonra Türkiye’nin neresinde yolsuzlukla ilgili kendilerine yönelik bir operasyon olabileceğini düşündüğü bütün yerlerde bütün emniyet değiştirildi. Şu anda sayıyı bile hatırlamak mümkün değil, 7-8 bini geçti.

Sayın Bakan diyor ki: “Fişleme yok.” Bal gibi, fişleme var. Siz var deseniz de var, yok deseniz de var. Bunu tarih yazacak. Bugün bütün kayıtlar elinizde, devletin imkânları elinizde ama bu fişlemeler olmasa bu kadar polisi bir anda değiştiremezsiniz. Yarın, işte, yargıda, Cumhurbaşkanı HSYK’yı onayladığında yine göreceğiz, fişlemelerle bir sürü savcıyı değiştireceksiniz, bir sürü memuru, bürokratı değiştiriyorsunuz.

Bitmedi, daha neler yaptınız? İşte, İnternet’e sansür getirdiniz. Yolsuzlukları tıkayacak, kapayacak bütün oluşumların önünü açıyorsunuz.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Evet, aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Levent Gök, Ankara Milletvekili.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan, daha önceki. Şu andaki mevcut yasaya göre olan kanundaki düzenlemenin bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması istenilen madde üzerinde konuşuyorum.

Sayın milletvekilleri, dün geç saatte sizi Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesinin bir kararıyla ilgili bilgilendirmiştim. O karar elimde, arzu eden arkadaşıma da takdim eder, onların da incelemesine sunarım. Bugün de yapmış olduğum bir itirazla Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesinin Ankara Valiliğinin talebi üzerine Ankara’nın Altındağ, Mamak, Keçiören, Çankaya, Pursaklar bölgelerinde 13 Şubat ve 27 Şubat arasında on beş gün süreyle tüm coğrafi hududu kapsayarak ve içindeki bulunan tüm kişileri herhangi bir sınırlamaya tabi tutmadan almış olduğu arama kararı üzerine itiraz ettiğimizi bilgilerinize sunmak isterim. Karar elimdedir değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bugün garip bir ironi var. Birazdan 9’uncu maddeyi konuşacağız. Sayın mahkemenin verdiği karar çok geneldir, çok soyuttur. Herhangi bir coğrafi hududu tahdit etmeden, sınırlamadan, içinde yaşayan nüfusu sınırlamadan, herkesi potansiyel şüpheli ya da sanık gibi gösterecek bir tarzda alınmış bu kararı  bugün tartışırken -bugün Mecliste biraz ilerleyen saatlerde 9’uncu maddeyi tartışacağız- Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 19 ve 20’nci maddesindeki gerekçelerine de mahkemenin uymadan almış olduğu bu kararla, birazdan tartışacağımız 9’uncu madde sanki mahkemenin kararına nazire yaparmışçasına önümüze çıktı. 9’uncu madde de konuşulacak elbette ama 9’uncu madde ne diyor? “Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda somut delillere dayalı kuvvetli şüphe varsa şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.” diye bir değişiklik getiriyorsunuz. Ancak işte alınan bu kararın vahameti de burada değerli arkadaşlarım. Yani ortada somut delil yoksa, ortada tarif edilmiş bir coğrafi hudut ve coğrafi bir hududun içerisindeki kişilerin tanımlaması yoksa, doğal olarak bundan herkesin ürkmesi söz konusudur, hele kötü bir uygulamacının elinde bunun halkla emniyet kuvvetlerini karşı karşıya getirmesi kaçınılmazdır.

Hassasiyetle üzerinde durmamız gereken konu, hem mahkemelerin bu kararları alırken çok daha sağlam gerekçelerle hareket etmesi hem de uygulayıcıların bu karar elindeyken sınırsız bir yetkiyle değil, tam tersine, yönetmeliklere, kanuna ve Anayasa’da belirlenmiş olan temel hak ve özgürlüklere uygun olarak, azami dikkat içerisinde bunları kullanmaları gerekmektedir. Ne yazık ki ülkemizdeki uygulamalara baktığımız zaman karşılaştığımız olumsuz uygulamaların fazlalığı ortaya çıktığında, bu kararın yarattığı tepkinin ve buna verilecek olan protestoların sesinin yüksekliğinin çok daha fazla olması kaçınılmazdı; nitekim, bugün de bu olmuştur.

Şimdi, biz diliyoruz ki mahkemelerimiz ve emniyetimiz -birazdan da tartışacağımız 9’uncu maddedeki gibi- somut delillere dayalı kuvvetli şüphelerin varlığı hâlinde, belgelerin varlığı hâlinde ancak bu yollara başvurmalıdır. Yoksa, çerçevesi çizilmeden, kişilerin kim olduğu, aranacak bölgenin neresi olduğu ve… Bütün Ankara’yı ilgilendiren, bütün toplumu ilgilendiren bu konularda mahkemeler rahatça arama kararları vermemelidir, çok dikkatli olmalıdır, bunun sınırlarını çizmelidir. Emniyet kuvvetleri elbette kuvvetli suç şüphesinin olduğu yerde gerekli araştırmayı yapabilirler ama bunun çerçevesi iyi çizilmediği zaman, işte, karşılaştığımız insan hakları ihlalleri, demokrasi ihlalleri her zaman bizi sorunlarla karşı karşıya bırakır.

Dün arkadaşlarımıza söz vermiştim, “Bu kararı getirir misiniz?” demişlerdi. Ben de sözümü tuttum, kararı da sizlere gösteriyorum, grup başkan vekillerinize de takdim edeceğim. Bu konuda beni dinlediğiniz için hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. İyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeyi oylarınıza sunacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 3–26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 135’inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Kişisel verilerin kaydedilmesi

Madde 135- (1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse için verilecek ceza bir kat artırılır.”

                                                                                                     Sırrı Sakık (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet, katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tekrar hepinize merhaba.

Sevgili arkadaşlar, buraya çıkıp konuşmaya gelen her arkadaşımızın özellikle Ergenekon’dan, Balyoz’dan başlayan bir süreç değerlendirmesi var. Sanki bu ülkede sadece Ergenekon ve Balyoz, hukukun mağdurları; onun dışındaki insanlar bu ülkede dört dörtlük bir şekilde yargılanıyorlar.

Şimdi, bahsettiğiniz genelkurmay başkanından diğer generallere hiç kimsenin bir üstünlüğü yok bu ülkede. Yani adil yargılanmamışlarsa onların hukukunu korumak bizim namus borcumuzdur ama bu ülkede sadece genelkurmay başkanları ve generaller yargılanmıyor, sadece Ergenekon ve Balyoz yok. Bu ülkede ve bu ülkenin kuruluşundan bugüne kadar, farklı halklara, farklı kimliklere farklı hukukların uygulandı ama ne hikmetse, arkadaşlarımız bunlara değinmezler.

Ünlü bir düşünürün sözüdür: “Vicdan, insanın içindeki Tanrı’dır.” Eğer sizin vicdanınız bu şekilde yansıyorsa, biz sizin adaletinizden kuşku duyarız. Bakın, o Balyoz’da, o Ergenekon’da yargılanan birçok generali tanır ve biliriz. Ellerinin nasıl Kürt kanına bulaştığını da biliriz. Onlarca Kürt’ü nasıl katlettiğini de biliriz ama bunları asla seslendirmezsiniz. Onların nasıl Kürt coğrafyasında birer katile dönüştüklerini de biliriz ama öyle çıkıp, sürekli burada “Ergenekon, Balyoz, bu ülkede yargı, bilmem ne…” Vallaha, bizim bunlara karnımız tok. Bunların bir kısmı, evet, o bir kısmı bu sürecin mağdurları olabilir; bir kısmının da nasıl, ne yaptığını da biz çok çok iyi biliyoruz. Onun için, bu konuda bir tahlil, bir teşhis olduğunda, gerçekten bizim yaşadığımız acıları da dikkate alarak bu konuda belirlemelerde bulununuz çünkü çıkın, bakın, burada bunlarla ilgili bir sürü sözler söylüyorsunuz. Peki, bu ülkenin bir Roboski’si yok mu, 34 insan yaşamını yitirmedi mi? Ve bu ülkenin yargıçları takipsizlik kararı vermedi mi? Hani bu ülkenin adaleti, hani bu ülkenin vicdanı?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bunlara söyle.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Herkese söylüyorum, buraya çıkıp sadece bir iki noktada seslerini yükseltenlerin hepsine söylüyorum ben, yani bu ülkede sadece 3-5 general yok, sadece bu ülkede Genelkurmay Başkanı yok. Bu ülkenin bir bütününe… Yargı hepimiz için, hepimizin…

TUFAN KÖSE (Çorum) – Roboski de bizim, Genelkurmay da bizim.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, ben onlara söylüyorum, siz de çıkın söyleyin. Bu generalleri seslendirenler, çıkın, Roboski’deki… Bakın, orada çocuklar öldü, orada bombalar patladı; orada adalet yok, orada insanlar katledildi; o ülkede farklı bir hukuk uygulanıyor. Ey AKP, ey CHP, ey MHP; bu, hiç sizi rahatsız etmiyor mu?

MHP’li arkadaşlarımız sürekli bir sakız bulmuşlar: “Özerklik, özerklik.” E, ne olacak özerklik? Özerklik olduğu zaman bu ülke bölünüp parçalanacak mı?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Evet, evet.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Özerklik olduğu zaman, Ankara’nın yetkisi bütün Türkiye’ye dağılacak, kimse hırsızlık yapmayacak, kimse yolsuzluk yapmayacak, yerelden yönetim buna el koyacak; ne kadar güzel.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hocam, bunlarla anlaştınız mı anlaşmadınız mı, onu duymak istiyorum.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, özerklik, Ankara’nın yetkisini bütün Türkiye’ye, Anadolu’ya yaymaktır.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – AKP’yle bu konuda anlaşıp anlaşmadığınızı söyleyin, duyalım.

SIRRI SAKIK (Devamla) – “Özerklik” demek, hazineden tek liranın kaybolmaması demektir. “Özerklik” dediğiniz, halkın yerelden yönetime sahip çıkmasıdır. Vallaha, AKP gitse, yerine CHP de gelse, bu Ankara’nın bu hantal yapısında, bu yolsuzluklar, bu hukuksuzluklar siz de gelseniz aynen devam eder…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Merak etme, biz ne yapacağımızı çok iyi biliyoruz.

SIRRI SAKIK (Devamla) – …çünkü sizden önce de, bu iktidarlardan önce neler olup bittiğini hep beraber gördük. Şimdi, bakın, bu Roboski’de takipsizlik kararı veriliyor, hiç kimsenin vicdanı sızlamıyor. Ey -peki- takipsizlik kararı veren yargıçlar, siz hangi vicdanla uyursunuz?

Bakın, bütün arkadaşlarımız biraz önce söylediler, Muş E Tipi Cezaevi’nde 84 yaşında Ape Hasan diye biri var, astım hastasıdır, 84 yaşındadır. Bir tek insan, adı Kürt olduğu için kimse bunlara değinmez, yani 84 değil, 184 yaşında da olsa o Kürt’ün dramı buraya getirilmez ama bir başkası bu ülkede cinayet de işlese, bu cinayeti Kürtlere karşı işlemişse çıkıp rahatlıkla o generali burada savunabiliyorlar. Ben biraz daha vicdanlı olmalıyız diye düşünüyorum. Evet, vicdan, insanın içindeki Tanrı’dır. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın hatip -yani, tutanaklara geçmesi bakımından- Roboski katliamıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisini AKP’yle aynı anlayış ve bakış açısı içinde gösterdi. Bu, doğru değildir, bilakis Roboski katliamıyla ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi, Barış ve Demokrasi Partisinden daha fazla Meclis kürsüsünde bu davada öldürülenlerin, Başbakanın emriyle öldürülenlerin hakkını, hukukunu savunmuştur; tutanaklara geçmesini istiyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – İlaveten yoklama da istiyorum.

III. - YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Ama, önergeyi oylamaya sunmadım ki ben.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum, yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Ayaydın, Sayın Dibek, Sayın Aslanoğlu, Sayın Köse, Sayın Serindağ, Sayın Öztürk, Sayın Acar, Sayın Susam, Sayın Kart, Sayın Demiröz, Sayın Köprülü, Sayın Güler, Sayın Batum, Sayın Küçük, Sayın Haberal, Sayın Onur, Sayın Şafak, Sayın Aldan ve Sayın Yılmaz.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Altay, elektronik cihaz da öyle söylüyor efendim.

ENGİN ALTAY (Sinop) -  Yani cihaz da bizi yanıltmış olabilir Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yani oraya bakmanıza gerek yok.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yani cihazın içine MİT girmiş olabilir, TİB girmiş olabilir.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Köse.

TUFAN KÖSE (Çorum) – “Genelkurmay Başkanını savunuyor, Roboski’yi savunmuyor.” diyerek benim sözlerime sataşmıştır. Cevap vermek istiyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Seni kastetmedim kardeşim, seni kastetmedim.

BAŞKAN – Sayın Altay, zaten grup adına…

TUFAN KÖSE (Çorum) – Yok vermedi Sayın Altay.

BAŞKAN – Efendim?

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Altay, buna cevap vermedi.

BAŞKAN - Söz vermedim beyefendi, nereye gidiyorsunuz öyle? Bir soracağız. Sizin şahsınıza mı söyledi?

TUFAN KÖSE (Çorum) – Evet.

BAŞKAN – Tutanakları getirteceğim, şahsınıza söylemişse vereceğim.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Yani lütfen…

BAŞKAN – Lütfen ama… Hayır…

TUFAN KÖSE (Çorum) – Herkese veriyorsunuz, olur mu Sayın Başkan ya. İlk defa sataşmadan dolayı söz istedim. Niye bize vermiyorsun? Herkese veriyorsun.

BAŞKAN – Bir defa bu tavır doğru bir tavır değil.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Seninki de doğru değil ama.

BAŞKAN - “Vermeyeceğim.” demedim. Tutanakları getirteceğim, şahsınız adına söylenmişse, isminiz geçmişse…

TUFAN KÖSE (Çorum) – Niye benim sözüme itimat etmiyorsunuz? Herkesin sözüne itimat ediyorsunuz. Ben kulaklarımla dinledim ve duydum.

BAŞKAN – Hayır, lütfen Sayın Köse.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Ama yaptığınız hiç doğru değil. Her zaman böyle yapıyorsunuz. Ayıp ediyorsunuz.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinde yer alan “şeklinde” ibaresinden sonra gelmek üzere “dört yıla” ibaresi “beş yıla” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          Hasip Kaplan                             Sırrı Sakık

                    Iğdır                                       Şırnak                                       Muş

                                     İdris Baluken                             Nazmi Gür

                                          Bingöl                                       Van

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette, birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 4. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Dilek Akagün Yılmaz                    Turgut Dibek                       Ömer Süha Aldan

                    Uşak                                    Kırklareli                                   Muğla

             Ali Özgündüz                           Celal Dinçer                             Tufan Köse

                 İstanbul                                   İstanbul                                    Çorum

                                                               Atilla Kart

                                                                  Konya

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                             Sinan Oğan

                 İstanbul                                     Adana                                       Iğdır

                Alim Işık                           Seyfettin Yılmaz                       Lütfü Türkkan

                 Kütahya                                    Adana                                     Kocaeli

                                                        S. Nevzat Korkmaz

                                                                  Isparta

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önergeler üzerinde söz isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saygıyla selamlıyorum.

Başbağlar köyü, Eruh başta olmak üzere, aslında eli kanlı olanların kimler olduğunu çok iyi biliyoruz, elinden kan damlayanlar PKK’lılar. Bunun göz ardı edilmesini söyleyemeyen insanlar, tutup başka eli kanlılardan söz ediyorlar. Öncelikle bunu belirtmek isterim.

Öte yandan, biz hiçbir zaman “Kürtler katlediliyor, Türkler katlediliyor.” demiyoruz; bu ülkenin vatandaşları, Türk olsun, Kürt olsun, kim katlediliyorsa onun karşısındayız, “Hukukun üstünlüğü esas olmalıdır.” diyoruz.

Şimdi, burada asıl söz aldığım madde, kişisel verilerin korunması. Evet, bu konuda, biliyorsunuz, uluslararası nitelikte bir kanun tasarısı vardı. Bunun AKP tarafından bugüne kadar kabul edilmediğini hepimiz biliyoruz. Yani, Kişisel Verilerin Korunması Hakkındaki Kanun Tasarısı’nı kabul etmeyen Hükûmetin, iş kendilerine geldikten sonra birdenbire aslan kesilip bununla ilgili karar çıkartmaya kalkışmaları… Bundan üç sene önce çıkan birtakım kasetler söz konusu edildiğinde, o zaman neden harekete geçmediniz, neden bununla ilgili kanun tasarılarını gündeme getirip çıkarmadınız veya bunlarla ilgili bugüne kadar ne yaptınız? Bunların cevabını verebilir misiniz? Tabii ki vermeniz mümkün değil. Dolayısıyla, bu gibi kanun tasarıları, sadece kendinize yontulan bir biçimde ortaya konuyor. Nitekim, İnternet yasasıyla ortaya koyduğunuz, aslında kişisel verilerin servis sağlayıcıları tarafından iki yıl müddetle korunması meselesi de çok güzel bir fişlemeyi gündeme getiriyor. Siz bu fişlemeyi içinize sindirebiliyor musunuz ve bu kanunla ne kadar uyuşabiliyor?

Değerli milletvekilleri, aslında bugün çok bomba gibi bir iddia basına yansıdı. Bu iddiada şunlar ifade ediliyor: TÜBİTAK BİLGEM Dairesi Başkanı Doktor Hasan Palaz birtakım iddialarda bulunuyor. Bu, göz önüne alındığında, aslında kişisel verilerin korunmasının ve İnternet’e düşen birtakım bilgilerin ne kadar sağlıklı olarak kamuya yansıyıp yansımayacağı da bununla söz konusu olacak. Bunun yalanlanacağını zannetmiyorum çünkü bire bir hadiselerin meydana geldiği bir gerçek.

Hasan Palaz şunları söylüyor: “Ocak 2002’de, Millî İstihbarat Teşkilatından gönderilen bir dinleme cihazının –ki daha sonraki gelişmelerden, Başbakanlıkta bulunan böcek olduğunu öğrendiğim- incelenerek kaynağı ve ömrü konusunda bilimsel rapor hazırlamam istendi. Fiziksel ve kimyasal çalışmalarla yapılan bilimsel incelemeler ve analizlerin sonucu hazırladığım rapor, 2012 yılı Ocak ve Mart aylarında MİT’e teslim edildi. Ardından, 2012 yılı içinde aynı konuyla ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulundan gelen çağrı üzerine bilgi verdim ve uzmanlık görüşümü ifade ettim. Kasım 2013’te Başbakanlık Teftiş Kuruluna aynı konuyla ilgili olarak tekrar çağrıldım ve yeniden bilgime başvuruldu. Ben de bir kez daha TÜBİTAK’ta yapılan test ve analiz çalışmalarını 2012 yılında olduğu gibi anlattım. Bu görüşmeden anladığım, TÜBİTAK raporundan çıkan bilimsel ve objektif sonuçların beklentiyi karşılamadığı ve bundan memnun olunmadığıydı. İkinci kez bilgime başvurulmasından sonra, etkili bazı kişilerce, TÜBİTAK BİLGEM’in verdiği raporun içeriğinin beklentiyi karşılamadığı, raporu tekrar istenen şekilde hazırlayıp sunmazsam görevimden alınacağım tarafıma bildirildi. Bu beklenti, böceğin kullanıma girdiği tarihin gerçek tarihten başka bir tarih olarak değiştirilmesinin istenmesiydi. Yani, bilimsel ve objektif kriterlerle hazırlanan raporda masabaşı tahrifat yapmam istendi. Aksi hâlde, birilerinin adamı olarak fişlenip görevden alınacağım belirtildi.” Sonuç olarak, adamcağız görevinden alınmış durumda. Kim tarafından alındığı da belli, yeni bakan olan… Yani “Tarafıma iletilen mesaj ve baskıların sonucu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün Bey’in değişmesiyle hemen görevimden alındım.” diyor.

Şimdi, dolayısıyla, eğer, bu iddialar tamamen doğruysa ki doğru olduğu büyük ölçüde belli; şimdi, bu iddialar doğruysa -ki araştırılması gerekir- aslında, gerçekten, sadece sansür meselesi değil, bilimsel birtakım raporlara da Hükûmet tarafından nasıl müdahale edildiği ortaya çıkar ki, bu da bir vahim durumdur.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Atilla Kart, Konya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarafımızdan 4’üncü maddeyle ilgili olarak verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıda -her ne kadar şeklen teklif olarak görünüyorsa da, özü itibarıyla tasarı olduğu için tasarı olarak ifade etmek gerekiyor- Türkiye yasa dışı dinlemelerin yarattığı tahribatları nasıl giderebilir, bir anlamda, bunun arayışı içinde Hükûmet. Bu anlayışla getirilen bir düzenleme söz konusu.

Aslında, bu tahribatın temellerini çok iyi görmemiz gerekiyor. Bu tahribatı yaratan sebepler, düzenlemeler ne zaman gerçekleştirildi, bunu görmemiz, değerlendirmemiz gerekiyor. Bütün bu tahribatı yaratan düzenlemeler, 3 Temmuz 2005 tarihinde, bu Genel Kurulda, bir pazar günü gerçekleştirildi değerli milletvekilleri. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzük’te temel kanun düzenlemesine söz hakkının kısıtlanması sebebiyle göstermiş olduğu tepki ve 22’nci Dönemde sadece o gün Genel Kurula katılmaması üzerine, illegal karargâhta hazırlanan –illegal karargâhın da yerini, adresini biraz sonra ifade edeceğim- o düzenlemenin sonucunda Türkiye bugünlere geldi değerli milletvekilleri.

Bakın, o düzenlemeyle Silivrilerin, Oda TV’nin, Balyoz’un, KCK’nın, bütün bu soruşturmaların, bu yargılamaların kurguları, senaryoları, altyapıları, Türkiye Büyük Millet Meclisine yürüme mesafesinde, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Başbakanlık odaklı bir karargâhta hazırlandı. Bunları istediğiniz ortamda, daha ayrıntılı bir şekilde elbette konuşabiliriz ama bakın, nasıl bir tahribat yaşandı: Türkiye’nin yargı düzeninde, yargısal süreçleri ihlal eden, yargısız infazlara yol açan, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının tümünün temel hak ve özgürlüklerinin tehdit altına alınmasına yol açan, toplumsal barışımızı tehdit eden bir süreci bu düzenlemelerden sonra yaşadık.

Şimdi, ne yapmak istiyor iktidar? Bu sorunu aşmak istiyor. Bu sorunu aşmak isterken de bakıyorsunuz 4’üncü, 5’inci maddede, altı aylık cezayı bir yıla çıkarmak istiyor, bir yıllık cezayı iki yıla çıkarmak istiyor. Bunu yapmakla beraber, bir de ne yapıyor? “17 Aralığın delillerini nasıl yok ederim, 17 Aralığı nasıl kadük hâle getiririm, kendimi bu işten nasıl kurtarırım?” arayışıyla yeni düzenlemeler yapmak istiyor.

Dokuz on yılı bir tarafa bırakalım değerli milletvekilleri; sekiz dokuz yılı bir tarafa bırakalım, bakın, şu son bir aydaki düzenlemeleri göz önüne aldığınız zaman bile, aslında, iktidar olarak nasıl bir acz içinde olduğunuz, nasıl bir dirayetsiz yaklaşım içinde olduğunuz çok açık bir şekilde ortaya çıkıyor.

Bakın, son bir ay içinde, son kırk beş gün içinde getirilen bütün bu düzenlemelerle bir taraftan hukuk rejimini, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırıyoruz, doğrudan yürütme organına tabi bir sistemi kuruyoruz, bir taraftan da temel hak ve özgürlüklerimizi tehdit altına alıyoruz, kuşatıyoruz temel hak ve özgürlükleri. HSYK düzenlemesiyle bunu yapıyoruz, İnternet düzenlemesiyle bunu yapıyoruz, MİT tasarısıyla bunu yapmak istiyoruz ve biraz evvel değerli arkadaşım Levent Gök’ün ifade ettiği genel arama kararıyla bunları yapmak istiyoruz.

Yetmiyor, bir de ne yapıyoruz biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Kalkıyoruz, ÇED düzenlemesini bile, yani çevre etkisi düzenleme yetkisini, bu raporları düzenleme yetkisini de alıp Bakanlar Kuruluna veriyoruz. O tasarı da Çevre Komisyonunda bekliyor, herhâlde bir hafta içinde o da görüşülecek. Öyle bir düzenleme ki, meslek kuruluşlarının, akademisyenlerin etkili olduğu, yetkili olduğu bir kurulun yetkilerini doğrudan Bakanlar Kuruluna veriyoruz. Gerçekten, böylesine bir düzenlemeyi de tasavvur etmek mümkün değil.

Aslında, ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Muhaberat rejiminin temellerini atıyorsunuz değerli milletvekilleri. Umarım, bu gerçekleri görmeye biraz gayret edersiniz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinde yer alan “şeklinde” ibaresinden sonra gelmek üzere “dört yıla” ibaresi “beş yıla” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                    Sırrı Sakık (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli milletvekilleri, kişisel verilerinizin, bilgilerinizin nerede kayıtlı olduğunu size biraz açıklamak istiyorum.

Jandarma Komutanlığında yaptığımız gizli dinleme, kişilik hakları, haberleşme hürriyetinin önlenmesiyle ilgili araştırmada bize gösterdiler nasıl dinleme yaptıklarını ve hakikaten veri orada toplanmıyor. Emniyet İstihbarata geldik, Emniyet İstihbaratta bizimle dalga geçtiler arkadaşlar, Meclisle dalga geçtiler. Meclisin araştırma komisyonu olarak gittik; bir tane bilgisayar, bir tane de mouse koydular oraya, dediler “Biz buradan dinleme yapıyoruz.” “Arkadaşlar, böyle dinleme olmaz, bize araçları gösterin.” dedik, dediler “11 tane araç kayıp.” Ve iddia edilir ki bu araçlardan 3 tanesi de bir şehriemindeymiş. Öyle iddia edilir, deniliyor, basında da çıktı. Bu 11 tane araç, gelişmiş araç kayıp, evlerinizin etrafında dolaşıyor olabilir.

Şimdi, bu kayıtlardan, buradan baktık, bir tane eski model kamyonet çıkardılar, onun arkasında da bir alet, dediler ki: “Buradan, araçtan dinleme yapıyoruz.” Böyle baktım, küçücük bir araç. İçine baktım, dedim “Ya, Cizre’de yazın sıcaklık 50 dereceye çıkıyor, bunun içine girdiğiniz zaman 70 derece olur, burada dinleme yapan buharlaşır.” Yani bu gizli dinlemeyi yapan insanların haklarını, insan haklarını korumak lazım! Siz ne eziyet çekiyormuşsunuz! Meğerse, Meclisle dalga geçip, o eski aracı gösterip o gelişmiş araçların hiçbirini bize göstermediler.

Sayın Gök açıkladı demin. 3 milyon nüfusun yaşadığı Çankaya’dan, Meclisin de olduğu Çankaya’dan -Köşk’ün de olduğu, Hükûmetin de olduğu, bakanlıkların, yargının, üst kurumların olduğu- 3 milyon kişiyi, sınırsız sorumsuz, kişi ismi belirtmeksizin, suç şüphesi olduğu olmadığı belli olmaksızın, bir hâkim çıkıyor “Dinleyebilirsiniz.” diyor. Hadi buyurun, eğer hotomoto cumhuriyetinde bile bir hâkim böyle bir karar veriyorsa, çıkalım, önünüzde düğmemizi ilikleyelim, diyelim “Helal olsun ya, oradan örnek aldınız.” Peki, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bunun yakasına yapışmayacak mı? Kardeşim, senin yaptığın Anayasa’ya aykırı, Anayasa’yı ihlal ediyorsun, 90’ıncı maddeyi, kişilik haklarını, haberleşme hürriyetini, konut dokunulmazlığını, insan haklarını, insan onurunu… Yani, Köşk’ü, Meclisi, herkesi dinleyebiliyorsunuz, nasıl bir şey?

İşte bu hastalık var ya, bunun virüsü ne zaman bulaştı damarlarınıza hepinizin biliyor musunuz? Terörle mücadele adı altında, buradaki devlet güvenlik mahkemesinde bir hâkim çıkıp bütün doğu ve güneydoğunun dinlenme kararını verdiği gün kimse sesini çıkarmadığı zaman geldi, Ankara’nın Çankaya’sında, Mecliste sizi buldu. Çifte standartlar döner döner bulur. O gün ses çıkarsaydınız bugün bu hâkim bu kararı veremezdi.

Şimdi soruyorum: Bu karar ilanen açıklandı, gazete manşetlerine çıktı, Sayın Adalet Bakanı, bu konuda açıklama yaptınız mı, ne yaptınız? Ne yaptınız? “Ne yaptınız?” diye soruyorum. Her önüne gelen kişisel verileri satıyor; TELEKOM’u satıldı, Sağlık Bakanlığının verileri satıldı. Bakın, Sağlık Bakanlığı, TELEKOM, Millî Eğitim; telefon kayıtlarından tutun kişisel verilerinize kadar hepsi dağıtılmış ve 500 liraya, 600 liraya… Bırakın onu, arkadaşlar, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün kayıtlarına girerek o kayıtlardan bütün verileriniz, vatandaşlık numarası üzerinden hepsi çalındı, alındı; bunu tespit ettik. Ve bir tek yerde var, TİB’de var arkadaşlar, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında. Bir tek verileri orada saklanıyormuş gizli dinlemenin. Bir gün gidin, milletvekili olarak ziyaret edin. Dört saatliğine yasak kararı verdiğiniz yerdir orası. Orada çok güzel bir yer var, çok güzel tanklar var ve ne güzel saklandığını gözlerinizle görürsünüz. Bizden size hatırlatması.

Bu işler ayağa düştü arkadaşlar, önlemi hep beraber alacağız.

Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinde yer alan “bir yıldan iki yıla kadar hapis” ibaresinin “bir yıldan üç yıla kadar hapis” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          Hasip Kaplan                             Sırrı Sakık

                    Iğdır                                       Şırnak                                       Muş

                                        Erol Dora                             İdris Baluken

                                          Mardin                                     Bingöl

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette, birlikte okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 5. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Dilek Akagün Yılmaz                    Turgut Dibek                       Ömer Süha Aldan

                    Uşak                                    Kırklareli                                   Muğla

             Ali Özgündüz                            Atilla Kart                              Tufan Köse

                 İstanbul                                    Konya                                     Çorum

                                      Celal Dinçer                      Bedii Süheyl Batum

                                         İstanbul                                  Eskişehir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

              Sinan Oğan                             Ali Halaman                         Seyfettin Yılmaz

                    Iğdır                                       Adana                                      Adana

            Lütfü Türkkan                     S. Nevzat Korkmaz                         Alim Işık

                  Kocaeli                                     Isparta                                    Kütahya

                                                         Murat Başesgioğlu                                

                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Süheyl Batum, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu yasayı görüşürken, ilk önce, müsaade ederseniz şunu söylemek istiyorum: Bu yaşadığımız özellikle son bir aylık süreci izlerken inanamıyoruz; gözlerimize, kulaklarımıza inanamıyoruz. Bilerek-bilmeyerek, iyi niyetli-tamamen kötü niyetli, ne derseniz deyin, bu yaptıklarınızı akılla, hukukla, vicdanla, bilgiyle ölçmek mümkün değil. Özel yetkili mahkemeler Türkiye’de hukuku tamamen ayaklar altına alan bir uygulama içinde oldular. Savcılar soruşturma sırasında hukuku tamamen ayaklar altına aldılar. Yargıçlar kovuşturmalar sırasında hukuku tamamen ayaklar altına aldılar. Dinlemeler -örneklerini verdik- isimsiz, sadece telefon numaralarıyla, genel nitelikte, tamamen hukuka aykırı dinlemelerdi. Yakalamalar, kaçak kararları, gözaltılar sabahın köründe, tutuklamalar, tutukluluğun devamı kararları…

Değerli arkadaşlar, inanılmaz bir insafsızlık içerisinde bunları yaşadık. 2007, 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, tam yedi yıl ağızlarınızı açmadınız, hiçbir şey söylemediniz, görmezden geldiniz. “Ne var, profesörler yargılanmayacak mı?” dediniz. “Ne var, gazeteciler yargılanmaz mı, gözaltına alınmaz mı?” dediniz. İnanılmaz bir ahlaksızlığı gözlerinizin önünde göre göre görmezden geldiniz.

Değerli arkadaşlar, görmezden gelmediniz, onu söylemek lazım. MİT Müsteşarı olunca, hemen bir gecede yasa çıkarttınız. Haberal 9 tane yargıcı mahkûm ettirince bir gecede hâkimleri koruma altına aldınız. Görmezden gelmediniz, suç ortaklığı yaptınız.

Geldi 17 Aralık, geldi 17 Aralık. 17 Aralıkta bir çıktı ortaya, bakanlar, çocukları, Bilal oğlanlar, dinlemeler ve arka arkaya bir anda paketler çıkmaya başladı. İnternet yasağı, “Aman yazmasınlar.” HSYK, “Hepsini ele geçirelim.” Derken şimdi de -çok güzel bir ad vermişsiniz zaten- bu sizin son dönemde yaptığınız “demokratikleşme yasaları.” Basın da hazır zaten, demokratikleşme yasasını tartışıyoruz. Basın hazır değil de ne yapsın basın? “Alo Fatih”ler, “Alo bilmem ne”leri gördükten sonra onların nasıl hazır olduğunu görüyoruz. Ama hukukçu, hukukçu olmayan, hepimiz inanılmaz şaşkınlık içerisindeyiz. Bir anda İnternet yasası, bir anda HSYK yasası, şimdi de soruşturmaları, paketleri, o ayakkabı kutularını yok etme yasası. Bakın, tümü -hiç, sakın bize anlatmayın- alan temizliğine yönelik, mıntıka temizliğine yönelik, öyle seçilmiş.

Değerli arkadaşlar, bunlara gerçekten inanabilmek mümkün değil. Ben her zaman söylüyorum, sadece şu yasanın 1’inci maddesi bile hukuksuzluğun, insafsızlığın boyutlarını göstermek açısından yeterli. Soruşturmalar bitti, yargılamalar bitti. Peki, bu çete, bu kumpas tarafından sözde verilen kararlar? “Onları sonra yapacağız, Sayın Başbakanımız talimat verdi, 30 Marttan sonra vereceğiz.”

Şimdi, ben çok açık söylüyorum. Neden söylüyorum bunları, hepiniz de biliyorsunuz. Artık bu Bakandan hiçbir şey beklemiyorum. Başbakan ne derse o Bakan onu yapar, hiçbir iradesi yoktur.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Kıskanma, kıskanma.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) – Beğen, beğenme Bülentçiğim.

Ama, neden? Tekrar söylüyorum ha, bu tutukluluklar on yıl, beğenmediğiniz tutukluluklar on yıl olsun diye önerge veren dünyadaki tek Bakandır, “On yıl olsun, beş yıl yetmez.” diyen tek Bakandır.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Olur mu ya!

RECEP ÖZEL (Isparta) – On yıl değil ya! Hocam, on yıl nereden çıkıyor?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) – Hadi, hadi…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hocam, sınırsızdı önceden.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, sınırsızdı önce.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) – Ben sana sonra öğretirim Recep. 4,12 maddesine bak.

Tek Bakandır ama sizler…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Önceden on yıldan fazlaydı Hocam, sen bilmiyorsun. On yıldan fazlaydı Hocam.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) – Ben Yılmaz Tunç’u makul bir insan zannediyordum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) – Şimdi on yıl tutukluluk olmuş. Senin de Bakandan farkın yokmuş.

Hepinize yazıklar olsun! Bu yasaları kumpas ortaya çıkınca yaptınız, hepinize yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Ali Halaman, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

560 sıra sayılı, özel yetkili mahkemelerin kalkmasıyla ilgili Hükûmetin, iktidarın taslağı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlarım.

Bu özel yetkili mahkemeler, uzun yıllar, devlete karşı, millete karşı düşmanlık yapan, onu yıkmak isteyen, devirmek isteyen, örgüt kuran, örgütsel olarak silahlı eyleme geçen, devletin malını mülkünü gasbeden, rüşvet alan, veren, haksız milletin, devletin parasını pulunu çalan çırpanları yargılayan mahkemeler olarak görülür. Toplumda genelde bu mahkemeler siyasi olarak algılanır.

Şimdi, bu mahkemelerin bakmakta olduğu -daha önce kapatılmış bu mahkemeler- terörle ilgili, KCK’yla ilgili, yine, 17 Aralık rüşvet soruşturması operasyonundan sonra bu davaların… Şimdi bu özel yetkili mahkemeler ortadan kaldırılıp, ellerindeki KCK dosyalarını, 17 Aralık rüşvet dosyalarını mahallî, yerel mahkemelere devredip yeniden yargılama sürecini başlatmak, onları aklamaya yönelik mahkeme kurmak isteniyor, yani özel yetkili mahkemenin kalkması, yetkilerini mahallî idarelere devretmek bunu amaçlıyor.

Kurduğunuz yeni mahkemelerle KCK dosyalarını ve rüşvet dosyalarını hallettiniz farz et, özel, işte mahallî idarelere verdiniz. O zaman bundan önce iyi yaptı dediğiniz bu Balyoz, Ergenekon davaları ne olacak? Dolayısıyla bundan yargılanan bizim Engin Alan Paşa’nın hâli ne olacak? Yine demokratik Türkiye deyip, halklara dayalı yeni Türkiye kuracağız, bu istiklal mücadelesi olacak, bunu kurtarmak için bugüne kadar iktidarımızın söylediklerini yapmayan, bize engel olan, engel oluşturan… Terörle mücadeleden kaynaklanan mahkemelerin elindeki dosyaları, KCK dosyalarını, rüşvet dosyalarını alıp kendi kurduğunuz mahkemelere verip, siyasi erk olarak, Bakanlık olarak, geçmişte kurduğunuz çadır mahkemeleri gibi, affı, rüşveti meşru hâle mi getirmek  istiyorsunuz?

Balyoz, Ergenekon, arkadaşlar sık söylendiği için rahatsız olabilir ama bunun karşısında yargılananları, haksız yere eziyet görenleri de her dönem söyleriz. Bunları yeniden yargılama yolunun önünü, KCK ve dolayısıyla rüşvetten dolayı dosyaları, yeniden yargılama sürecini başlatıyorsunuz.

Şimdi, bundan önce bütün milletvekillerini çıkarttınız, bu mahkemelerden, pazar günü mail yoluyla çıkarttınız. O zaman bu Engin Alan Paşa’yı niye çıkartmıyorsunuz? Şimdi, terörü, rüşveti yeniden yargılanma adına serbest bırakıyorsunuz. Bunu nasıl kabulleneceğiz? Bu Türk milletinin hâli ne olacak?

Şimdi, ben, bu yasanın Türk milletine bir fayda sağlamayacağını düşünerek ret oyu vereceğimi söylüyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinde yer alan “bir yıldan iki yıla kadar hapis” ibaresinin “bir yıldan üç yıla kadar hapis” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                    Sırrı Sakık (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.

SIRRI SAKIK (Muş) – “Sayın”ı niye unutuyorsun Sayın Başkan.?

BAŞKAN – Anlamadım.

Buyurun.

SIRRI SAKIK (Muş) – Evet, merhaba arkadaşlar.

Şimdi, biraz önce burada yaptığım bir konuşmada bütün generalleri eli kanlı falan bir şekilde tarif etmedim. Ben, o dönemde Kürt coğrafyasında eli kana bulaşmış generallerin olduğunu söyledim ve çünkü onlar kanlı bir tarihten geldikleri için nasıl cinayetler işlendiğini -hepsi oradaydı- hepsi gördüler. Yani 3.500 köyün yakıldığı dönemden bahsediyorum, 17.500 faili meçhul cinayetlerin yaşandığı bir dönemden bahsediyorum. O dönem bölgede olup ve görevli olan o generallerin büyük bir çoğunluğu bugün, evet, yargılandılar ama bu davalardan dolayı yargılanmadılar ve o tarihte 17.500 cinayet işlenirken devlet de oradaydı, generaller de oradaydı, özel yetkili mahkemeler de oradaydı. Sorun Kürtler olunca ne devlet ne özel yetkili mahkemeler ne de generallerin kılı kıpırdamaz. Onun için, bize ikide bir buradan sormayın “Efendim, sürekli Kürt, Kürt…” Kürt’ün hukuku yoksa Kürt’ün hukukunu savunmak üzere buradayız. Ve o dönemde eli kana bulaşmış insanlar… Kimin eli kana bulaşmışsa, gelin birlikte araştıralım. Sizin söylediğiniz ve bizim söylediklerimizi bu Meclis, bir Meclis araştırma önergesi hazırlayarak bunlardan hesap sorabilir ama sizin umurunuzda değil. Bütün Kürtler katledilse bile sesiniz çıkmaz. Ama buradan, o Roboski’de cinayet işlendiği dönemde buralarda, Parlamentoda bazı alçakların “Katırlara yazık oldu.” sözünü duyduğumuz da oldu. Hiçbir gün, bu coğrafyada Kürtlerle ilgili uygulanan politikalara hiçbir dönem duyarlılık gösterilmediği dönemleri de biliyoruz. Onun için, yani bize gölge etmeyin, sizden başka bir şey istemiyoruz ama şunu açık ve net olarak söylüyoruz: Sevgili arkadaşlar, bu özel yetkili mahkemeler, bu hâliyle eğer Terörle Mücadele Yasası devam ederse bizim için hiçbir farkı yok. 17.500 faili meçhul cinayetlerin failleri yok ortada. Bakın, cumartesi anneleri yıllardır sokakta, İstanbul’da ve orada her gün ne diyor bir anne biliyor musunuz? “Çocuğumun kemiklerini bulsam alacağım, koklayacağım…”

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Kendi milletvekillerin içerideyken bar bar bağırıyordun Sırrı!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Nasıl?

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Kendi milletvekillerin içerideyken bar bar bağırıyordun!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Ona bir şey… Bakın, bizde çifte standart yok. O konuda hukuk herkese uygulanmalı, herkese, herkese uygulanmalı.

Şimdi, bir anne aynen şöyle diyor: “Çocuğumun kemiğini bulacağım, kucağıma alacağım, kokusunu özledim.” Bu ülkede çocuklarının kemiğinin kokusunu özleyen anneler var, acılar var; bu acıları durdurmak, bunları sonlandırmak, bu katillerle yüzleşmek hepimizin görevidir. Bu anneler eğer İstanbul’un göbeğinde ve Türkiye’nin dört bir tarafında ölen çocuklarının kemiğini arıyorsa ve biz bunlara bir katkı sunamıyorsak, bu, Parlamentonun bir ayıbıdır, iktidarın bir ayıbıdır. Bu özel yetkili mahkemeler bu konuda duyarlılık göstermedi. Özel yetkili mahkemeler, emin olun, durumdan vazife çıkaran mahkemelerdir.

Bakın, sizi temin ediyorum ki, yıl 1994, 2 Martta bizi alıp buradan götürdüler, dosyalarımızda hiçbir şey yok. Bizim tutuklanmayacağımızı söyleyen savcılar… 4 savcı ve başsavcı, 5 tane savcı tutuklanmayacağımızı söylediler ama işte hani bu şerefli generaller var ya, devreye girdiler, sabahleyin bizi tutukladılar. Ve sonra ne yaptılar? Helikopterlerle gittiler, bölgeden delil temin ettiler. Özel yetkili mahkemeleriniz, devlet güvenlik mahkemeleriniz işte böyle mahkemeler. Şimdi bu mahkemeleri, sözüm ona, ortadan kaldırıyorsunuz ama Terörle Mücadele Yasası durduğu müddetçe bizim açımızdan özel yetkili mahkeme de, devlet güvenlik mahkemesi de, Şark İstiklal Mahkemesi de, ağır ceza mahkemeleri de fark etmez. Bu Terörle Mücadele Yasası yürürlükte olduğu müddetçe ticaret mahkemesinden siz bizi mahkûm edersiniz çünkü siz bize zulmettiniz, sistem olarak, bize, doksan yıldır zulmediyorsunuz. O mahkemeden alıp oraya monte ediyorsunuz.

Kürt Memet nöbete, Kürt Memet cezaevine, Kürt Memet mezara… Yani artık bu bitti. Onun için, biraz vicdan, biraz vicdan… (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinde yer alan “ibaresi” kelimesinden sonra virgül “,” işaretinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          Hasip Kaplan                             Sırrı Sakık

                    Iğdır                                       Şırnak                                       Muş

                                     İdris Baluken                         Mülkiye Birtane 

                                          Bingöl                                       Kars

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 6. maddesindeki “şeklinde” sözcüğünün “ metinden çıkarılarak “biçiminde” sözcüğünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

      Dilek Akagün Yılmaz                    Turgut Dibek                          Ali Özgündüz

                    Uşak                                    Kırklareli                                  İstanbul

               Atilla Kart                           Ali Rıza Öztürk                          Celal Dinçer

                  Konya                                     Mersin                                    İstanbul

                                 Ömer Süha Aldan                        Tufan Köse

                                           Muğla                                     Çorum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 6. maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                             Sinan Oğan

                 İstanbul                                     Adana                                       Iğdır

           Seyfettin Yılmaz                       Özcan Yeniçeri                            Alim Işık

                   Adana                                     Ankara                                   Kütahya

                                S. Nevzat Korkmaz                     Lütfü Türkkan

                                          Isparta                                     Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özel yetkili mahkemeler işte bu. Bu sorunu halletmeden buraya özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla ilgili yasayı getirmek biraz farklı bir ironi karşımıza çıkarıyor.

Şimdi, aslında meseleye baktığımız zaman bir şey görüyoruz: Özel yetkili mahkemeler ve bu gelen yasa tasarısı bir konseptin bir parçası. Bu eğer yalnızca özel yetkili mahkemelerle ilgili olmuş olsa bu konuda söyleyecek söz yok. Demokrasilerde özel yetkili mahkeme zaten yok. Hukuk devletinde genel yetkili mahkemeler ile ihtisas mahkemeleri olur ve dolayısıyla da özel yetkili mahkemeler olsun, kendisine özel görevler verilsin, onlar siyasal yargılamalar yapsın diye hiçbir demokrat kafa böyle bir savunu içerisine giremez. Hatta, bu üzerinde konuştuğumuz 6’ncı maddede yapılan değişiklik de gerçekten ciddi ve yerinde bir değişikliktir. Ancak, özel yetkili mahkemeleri İnternet’le ilgili yasadan, HSYK’dan, MİT’le ilgili değişikliklerden ve Adli Kolluk Yönetmeliği’nin değiştirilmesine yönelik girişimden ayrı olarak da değerlendirmek mümkün değil. Bunları bir araya getirdiğimizde “demokratikleşme” adı altında, antidemokratik, kuvvetlerin ayrılığını kesinlikle ortadan kaldıran, hukuk devletini tartışmaya açan ciddi bir durumla karşı karşıya olduğumuzu görürüz.

Konu üzerine dönersek, bu maddeyle CMK’nın 91’inci maddesinin (2)’nci fıkrasında yer alan “işlediğini düşündürebilecek” ibaresi “işlediği şüphesini gösteren somut deliller” şeklinde değiştirilmektedir ki bu isabetli bir yaklaşım biçimidir.

Değerli milletvekilleri, hukuk bir sosyal bilimdir, ancak hukukun diğer sosyal bilimlerde olmadığı kadar bir matematik yönü vardır. Hukukta verilecek kararların kamu vicdanında behemehâl karşılığının bulunması gerekir. Hukukta verilen kararlar kamu vicdanında karşılık bulmuyorsa o kararların amacı hiçbir zaman olumlu yönde gelişme veya adalet sağlamaya hizmet etmez. Karar vericilere soyut, izafi ve geniş yorum alanı bırakmak doğru değildir. “İşlediği şüphesini gösteren somut deliller” ibaresinin eklenmesiyle verilecek kararların daha objektif ve daha ikna edici olacağı açıktır.

Demokratik hukuk devletleri olağan mahkemelerin olduğu devletlerdir. Olağanüstü mahkeme olan özel yetkili mahkemelerin kaldırılması normalleşme adına önemli bir adımdır. Türkiye’de uzun yıllardır özel yetkili mahkemelerin neden olduğu bir yargı sızlanması vardı. Bu mahkemeler 17 Aralık operasyonları arkasından gündeme getirildi ve bu yönü itibarıyla da o meşhur tabirle söylersek manidardır. Şimdi özel yetkili mahkemeler tamamıyla kaldırılıyor, özel yetkili mahkemelerin neden olduğu birçok yargı faciası da bizzat iktidar yetkililerince dillendiriliyor. Ee, peki, siz özel yetkili mahkemeleri kaldırıyorsunuz ve diyorsunuz ki: “Türk ordusuna karşı kumpas kuruldu.” Hatta dahası var, diyorsunuz ki, Sayın Başbakan diyor bunu, “Sahte ihbar mektupları, yasa dışı dinlemeler, sahte delillerle, tekrarlanmış, ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkûm edildiklerini bugün çok daha belirgin olarak görüyoruz.” diyor ki çok doğru söylüyor. Ee peki, o hâlde bu insanlarla ilgili, bu mağduriyetleri gidermekle ilgili ne yapıyoruz? Bizim milletvekilimiz içeride, bir tek milletvekili içeride. Bunun için ne yapacaksınız? Sizin milletvekiliniz olsaydı, hiç kuşkunuz olmasın, derhâl bunun için özel bir yasa çıkarır ve getirir bu sıralara oturturdunuz.

ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) – Bizde darbeci vekil olmaz!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Darbeci sizsiniz! Darbeci sensin, sen!

ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) – Bizde darbeci vekil olmaz!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Dolayısıyla, bu konuda şunu çok açık bir şekilde söyleyelim: Eğer gerçekten Türkiye’de yaptığınız işte bir samimiyet ve içtenlik varsa yalnızca…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – …kendi yandaşlarınızı veya kendi çıkarlarınızı koruyacak değişikliklere değil, toplumun ızdırabını, acısını dindirecek değişikliklere gitmeniz gerekiyor. Engin Alan toplumun vicdanıdır, toplumun vicdanı sızlamaktadır. Engin Alan’ı orada tutarak, özel yetkili mahkemeleri burada kaldırarak bir sonuç alamazsınız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 6. maddesindeki “şeklinde” sözcüğünün metinden çıkarılarak “biçiminde” sözcüğünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifinin, kamuoyunda 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması olarak bilinen ve o tarihten sonraki süreçte yaşanan olayları ve soruşturmaları önlemek, gizlemek ve bu soruşturmaların üstünü örtmek, bu süreçte elde edilen delilleri karartmak amacıyla yapıldığı açıkça her yerinden bellidir, ki besbelli.

Değerli milletvekilleri, bu yasayla yapılmak istenen düzenlemeler siyasi iktidarın daha sonraki günlerde yapacağı uygulamalarının ayak sesleridir. Bundan sonra gelen MİT Kanunu’nu da değerlendirdiğimizde, o MİT Kanunu’nun düzenlemeleri ile bunu ve bundan önceki HSYK Yasası’nı birlikte  değerlendirdiğimizde bunun tümüyle bu soruşturmayı örtmek için olduğu açıktır.

Değerli milletvekilleri, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Özel Soruşturma Bürosunca hazırlanan 31/12/2013 tarih ve 2013/20764CM sayılı fezleke 30 Ocakta Adalet Bakanına teslim edildi. “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık ve Narkotik Suçlar Bürosunca yürütülen 2012/120653 soruşturma numaralı evrakta Rıza Sarraf liderliğindeki suç örgütünün resmî belgede sahtecilik, kaçakçılık, rüşvet alıp vermek ve benzeri suçları işlediği tespit edilmiş ve mahkemece verilen kararlar çerçevesinde yapılan iletişimin tespiti ve kayda alınması, arama ve el koyma, yakalama ve gözaltına alma ve buna benzer delil toplama faaliyetleri sonrası soruşturma evrakı şüphelilerine yönelik olarak 17/12/2013 tarihinde operasyon düzenlenmiştir.”

Bu devam ediyor: “Suçun işlendiği tarih itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinde falan bakan olarak görev yapan falan ilin milletvekili falan hakkında 5677 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na muhalefet, resmî belgede sahtecilik, birden çok kez rüşvet alındığına ilişkin suçlamalar…”

Sayın Bakan, dinlerseniz, bunlar sizin Kabine arkadaşlarınızdı. Fezleke okuyorum burada, sizin sakladığınız fezlekeyi okuyorum.

“İçişleri Bakanı olarak görev yapan Mardin Milletvekili Muammer Güler hakkında, sahte belge düzenlemek, soruşturmanın gizliliğini ihlal, nüfuz suistimali ve birden çok kez rüşvet aldığına ilişkin suçlamalar,

Avrupa Birliği Bakanı olarak görev yapan İstanbul Milletvekili Egemen Bağış hakkında, birden çok kez rüşvet aldığına ilişkin suçlamalar,

Ekli soruşturma belgelerinde iddia edilmektedir.” 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’nun ilgili hükümleri yazılmış, Anayasa hükümleri yazılmış ve sonunda denilmiş ki: “Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 20/1/2006 tarih ve 100 sayılı Genelgesi, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’nun 8/a, 19/1 maddeleri uyarınca oluşturulan soruşturma evrakının onaylı bir sureti dizi pusulasına ekli olarak gönderilmiştir.

Gereği takdirlerinize arz olunur.”

Dizi pusulasında da 2 no.lu klasörde Salih Kaan Çağlayan’ın –şüpheli- ifade tutanağı, 3 no.lu klasörde Barış Güler’in ifade tutanağı, 5 no.lu klasör, gene 6 no.lu klasörde Barış Güler’e ait ikame ve el koyma, Rıza Sarraf, Süleyman Aslan, 7 no.lu klasör, 10 no.lu klasör…” denilirken bütün 28 klasör gönderilmiş fezlekeyle beraber ama Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, bu fezlekelerin burada okutulmasını göremedi çünkü Meclis Başkanı ve Adalet Bakanı top gibi bu fezlekeleri çevirdiler. Ama, şimdi ben size bunu okudum. İçeriği, doğruluğu ya da yanlışlığı yüce Meclisin takdirine sunmak üzere ben bunu burada söyledim. Eğer böyle değilse Sayın Adalet Bakanı çıksın, bunları açıklasın. O eline gelen belgeleri, fezlekeleri niye buraya getirmedi, neden kaçıyor? Gerçekten, bu kişiler suç işlememişlerse, bu kişilerin alnı ak, yüzü paksa, kamuoyunda öyle gizli saklı dolanarak “Bizim verilmeyecek hesabımız yok.” diyerek hesap vermekten kurtulmuş olamazlar. Buraya gelirler, Meclis soruşturması açılır haklarında, giderler Yüce Divanda yargılanırlar ve orada hesaplarını verirler; suçu işlememişlerse aklanırlar, buraya gelirler.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.07

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 6 ıncı maddesinde yer alan “ibaresi” kelimesinden sonra virgül “,” işaretinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                     Sırrı Sakık (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklikle noktalama işareti kullanılarak ifadenin daha anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 7 nci maddesinin 2 nci fıkrasında yer alan “mahkeme önüne çıkarılamıyorsa” ibaresinin “mahkeme önüne çıkarılmasının mümkün olmadığı hallerde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          Hasip Kaplan                             Sırrı Sakık

                    Iğdır                                       Şırnak                                       Muş

                                    Sebahat Tuncel                         İdris Baluken

                                         İstanbul                                    Bingöl

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 7. maddesinin 2. Fıkrasındaki “tarafından” sözcüğünün metinden çıkarılarak “huzurunda ve müdafi eşliğinde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

      Dilek Akagün Yılmaz                    Turgut Dibek                          Ali Özgündüz

                    Uşak                                    Kırklareli                                  İstanbul

               Atilla Kart                              Celal Dinçer                           Emre Köprülü

                  Konya                                    İstanbul                                   Tekirdağ

                                      Tufan Köse                        Ömer Süha Aldan

                                          Çorum                                     Muğla

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 7. maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                             Sinan Oğan

                 İstanbul                                     Adana                                       Iğdır

           Mesut Dedeoğlu                      Seyfettin Yılmaz                       Lütfü Türkkan

           Kahramanmaraş                              Adana                                     Kocaeli

                                S. Nevzat Korkmaz                         Alim Işık               

                                          Isparta                                    Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 560 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanununun 10’uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeyle, daha önce yasal düzenlemeyle kaldırılan ancak ellerindeki dosyalar sonuçlanıncaya kadar görevlerine devam etmesi hükme bağlanan özel yetkili mahkemeler tümüyle ortadan kaldırılmaktadır. Hükûmet, 17 Aralıkta yaşanan olaylardan sonra milleti neredeyse unutmuş ve kendi derdine düşmüştür. HSYK Yasası’yla yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran Hükûmet, bu düzenlemeyle terörle mücadele ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma konusunda da çok tartışmalı düzenlemelere gitmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifiyle adliye personelinin mevcut sorunlarına hâkim ve savcıların sorunları da dâhil olmak üzere eklenmek istenmektedir. Adliye personeli ülkemizde çok ağır şartlar altında çalışmaktadır. Bu personelin iş yükü sürekli olarak artmaktadır. Adliye personeli iş yoğunluğu nedeniyle zaman zaman gün içinde, akşamları da mesai yapmaktadırlar. Bu personel bazen hafta sonları da mesaiye kalmaktadır. Hükûmet tarafından verilen sözler tutularak bu personelin fazla mesaisi mutlaka ödenmelidir.

Yine, zabıt katiplerinin sorunları da çözüm beklemektedir. UYAP sistemiyle birlikte, zabıt kâtipleri veri girişi yapmaya başlamıştır. Bu nedenle bu personel artık veri hazırlama ve kontrol işletmeni kadrosuna geçmek istemektedirler. Zabıt kâtipleri, bu kadroyla az da olsa maaş artışı yaşayacaklardır. Adalet Bakanlığı bünyesinde müdür olarak çalışan personel 2200 ek göstergenin üzerine çıkamamaktadır. Hâlbuki, ülkemizde başka kurumlarda emsal görevlerde bulunan kişiler 3600 ek gösterge üzerinden emekli olabilmektedirler. Adalet Bakanlığı bünyesinde görev yapan müdürlere de 3600 ek gösterge mutlaka verilmelidir. Adliyelerde yardımcı hizmetler sınıfında çalışan mübaşirler de genel idare hizmetleri sınıfına mutlaka alınmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adliye personeli dışında tüm memurların yargılanması izne tabi tutulurken adliye personeli bu kapsamın dışında tutulmaktadır. Ülkemizde, pek çok kamu kurum ve kuruluşunda görevli memurlara yeşil pasaport verilmektedir. Zâbıt katipleri, mübaşirler ve diğer adliye personeline de mutlaka yeşil pasaport vermeliyiz. Keşfe giden personele, keşif harçlarının çok az miktarı verilmektedir. Bu personele ödenen harç ücretleri de mutlaka artırılmalıdır. Her adliyede olduğu gibi bu sorunlar Kahramanmaraş Adliyesinde de yaşanmaktadır. Bu sorunların bir an önce çözülmesini mutlaka bekliyoruz.

Devlet Memurları Kanunu’nun 36’ncı maddesinde 11 hizmet sınıfıyla ilgili düzenlemeye gidilmiştir; yargı hizmetlerine bu düzenlemede yer verilmemiştir. Yargı hizmetleri sınıfı da 11 hizmet sınıfının arasına mutlaka eklenmelidir. Türkiye’de pek çok kamu kurum kuruluşlarının tesisleri bulunmaktadır. Yargı çalışanlarının ise Ankara Adalet Evi dışında başka hiçbir ilde sosyal tesisi bulunmamaktadır. Tesis konusunda personel talepleri her geçen gün artmaktadır.

Adliye personeli, lojman konusunda da sıkıntı yaşamaktadır. Bu sorunlar da Hükûmet tarafından mutlaka ortadan kaldırılmalıdır. İş yoğunluğu nedeniyle çoğu birimlerde sıkıntı yaşanmaktadır. Personel ihtiyacı karşılanarak birimlerde iş yükünün azaltılması yerinde olacaktır. Hükûmetin bütün bu sorunların çözümüne yönelik bir çalışma yapmasını bekliyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, değişiklik önergemizin kabulünü diler, yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 7. maddesinin 2. Fıkrasındaki “tarafından” sözcüğünün metinden çıkarılarak “huzurunda ve müdafi eşliğinde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Emre Köprülü (Tekirdağ) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Emre Köprülü, Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, 17 Aralık süreci bu ülkenin tarihine geçti, her açıdan tarihine geçti. Sadece eurolar, dolarlar, milyonlar, para sayma makineleri, ayakkabı kutularıyla geçmedi; halkın ihtiyaçları yerine, belli zümrelerin paçayı kurtarması için Meclisin çalıştırılmasına şahit olarak tarihe geçti; çifte standart uygulamalarla, adam kayırmayla, çıkar hesaplarıyla, tabii yalanın da siyasetin içerisine bu kadar bulaştırılmasıyla tarihe geçti. Bugün bunları konuşuyorsak, gelecekte de, tarihte de bunlar konuşulacak, bunlar yazılacak ve tarihte de herkesin bu konudaki duruşu görülecek.

Sayın milletvekilleri, 17 Aralık sürecinden sonra, Başbakan ve özel görevli Adalet Bakanı, birden, topluma, zaten kaldırılmış olan özel yetkili mahkemelerin tekrar kaldırılacağı müjdesini verdi. Zaten yeni dava alamayan, elindeki dosyaları bitiren mahkemeleri kaldırmak… İş işten geçmiş! Amaç tabii yine başka, sol gösterip sağ vurmak. Amaç, emniyet müdürlerinin soruşturma izinlerini bakana bağlamak, böylece kolluğun savcıyı dinlemeden önce bağlı olduğu bakanı dinlemesini sağlamak ve tabii, yine özel görevli olan İstanbul Emniyet Müdürü hakkındaki soruşturmadan da kendisini kurtarmak; idari işlemlerde yürütmeyi durdurma kararını anlamsız hâle getirmek, emniyet müdürlerini tazminat davasından kurtarmak, savcıyı ve hâkimi ise tazminat davalarıyla tehdit ve baskı altına almak. Amaç ve gerekçe hep aynı. HSYK, İnternet düzenlemesi, bu ve bunun benzeri yasalar ve birçok düzenleme, tabii ki iktidarın ve çevresindeki menfaat odaklarının bir kalkanla, bir zırhla korunması amacına dönük çalışmalar; zayıflayan, hem içte hem de dışta itibarını ve inandırıcılığını kaybeden, zihnen çürüyen AKP iktidarının kendisini bu yolla ayakta tutacak düzenlemeler peşinde koşması.

Kanun teklifini veren milletvekili arkadaşlarımın genel gerekçelerine baktığınız zaman, adil yargılanma hakkı, suçsuzluk karinesi, susma hakkı, silahların eşitliği, savunma hakkı gibi genel hukuki prensipler burada var. Ama, teklifin talimatını veren Başbakanın ve gene, aynı zamanda, teklif sahiplerinin kamuoyuna yansıyan açıklamalarında ise özel yetkili mahkemelerin ve bu kapsamdaki çalışmaların açık olarak kolluğun devlet içerisinde devlet olduğu, verilen kararların ise örgütsel bir yapının talimatlarının yerine getirilmesi şeklinde özel açıklamaları var. Bu özel ve genel açıklamalar bir araya getirildiği zaman, AKP için adalet dağıtmayan, orada hukukun uygulanmadığı, düzmece delillerin düzenlendiği, adil kararların verilmediği ve tabii ki tüm genel hukuk ilkelerinin uygulanmadığı bu özel yetkili mahkemeler bugün kapatılıyor. Bu, işin reklam ve pazarlama bölümü. Mahkemeler zaten 6352 sayılı Yasa’yla kapatılmış ve sadece ellerindeki derdest dosyalara bakıyorlar yani yeni dava alamıyorlar. Bir tarafta konu bu ancak asıl konu daha önemli.

Şimdi, diyorsunuz ki: Burada devlet içinde bir devlet var, kararlar hukuki değil, adil değil, düzmece kanıtlar var, genel anlamda da adil yargılanma hakkı, savunma hakkı ve bunun benzeri birçok genel hukuk kaidesi bu mahkemelerde uygulanmıyor. O hâlde şunu soruyorum Sayın Bakan: Durum böyleyse, bu mahkemelerin 2007 yılından beri yaptığı yargılamalar, verdiği kararlar, mağdur olan onca insan, hâlâ içeride tutuklu ya da hükümlü olarak bulunanlar, “Burada hukuk yok.” dediği için Silivri’de gazlananlar, coplananlar, şiddet gören insanlar, uzunca bir süre Meclise gelemeyen milletvekilleri, bugün için İstanbul Milletvekili Engin Alan’ın durumu, “Burada hukuk yok.” dediği için hakkında dava açılan ve Başkanlığı düşürülmeye çalışılan İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’ın durumu, onca gözyaşı, acı, çile... Tüm bu açıklamalarınıza rağmen, tüm bunlara rağmen bu konuda bir açıklama yapmamanız nedendir?

Sayın Adalet Bakanı, Başbakanın ağzıyla söylenecek çok şey var ama siz bu durumu nereye, hangi vicdana sığdırıyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) – Bunu merak ediyoruz, sadece biz değil, bütün kamuoyu da merak ediyor.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 7 inci maddesinin 2 inci fıkrasında yer alan “mahkeme önüne çıkarılamıyorsa” ibaresinin “mahkeme önüne çıkarılmasının mümkün olmadığı hallerde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile anlatımın güçlendirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 8. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Dilek Akagün Yılmaz                  Ali Rıza Öztürk                        Mehmet Şeker

                    Uşak                                      Mersin                                   Gaziantep

                                      Gürkut Acar                           Ali Özgündüz            

                                          Antalya                                   İstanbul

MADDE 8 - 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinin 1. fıkrasındaki “olguların” ibaresi, “somut kanıtların” şeklinde değiştirilmiş, 3. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 8.- 5271 sayılı Kanunun 100 üncü Maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Tutuklama Nedenleri

MADDE-100 (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren nesnel olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme          veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı ÜÇ yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.

(4) Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarındaki tedavi ve bakımının iyileşmesini sağlayamayacağı, ceza infaz kurumunda kalmasının hastalığının ilerlemesine sebebiyet vereceği veya artık tek başına ihtiyaçlarını karşılamasının mümkün olmadığı tam teşekküllü devlet hastanesi, eğitim ve araştırma hastanesi, üniversite hastanesi sağlık kurulu tarafından verilen rapor üzerine saptanan şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilemez. Tutuklunun ceza infaz kurumunda tedavi edilmesinin mümkün olduğuna ilişkin tam teşekküllü devlet hastanesi, eğitim ve araştırma hastanesi, üniversite hastanesi tarafından verilen rapora karşı tutuklunun itiraz hakkı saklıdır.

(5) Tutuklama kararı verilmesinden sonra maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği veya tedavisi, iyileşmesi, bakımının mümkün olmadığı tam teşekküllü devlet hastanesi, eğitim ve araştırma hastanesi, üniversite hastanesi sağlık kurulu tarafından verilen raporla tespit edilen tutuklular hakkında tutuklama nedenleri ortadan kalkmış kabul edilerek tahliyelerine karar verilir.”

            Pervin Buldan                          İdris Baluken                           Hasip Kaplan

                    Iğdır                                       Bingöl                                      Şırnak

                                      Adil Zozani                             Demir Çelik

                                         Hakkâri                                      Muş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 8. maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                             Sinan Oğan

                 İstanbul                                     Adana                                       Iğdır

                Alim Işık                           Seyfettin Yılmaz                       Lütfü Türkkan

                 Kütahya                                    Adana                                     Kocaeli

                                                        S. Nevzat Korkmaz

                                                                  Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddede, tutuklamanın kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillere dayandırılması zorunluluğu getiriliyor.

Öncelikle şunu söyleyeyim: Tabii ki hukuk sistemi sağlam temeller üzerine dayanmalıdır. Hukuku uygulayan kişilerin de muhakkak ki bu kurallara bire bir uymaları gerekir. Öyle ki, şöyle söyleyeyim, burada “somut deliller” denirken somut delilleri hangi ölçüde değerlendireceksiniz?

Size geçmişten önemli bir örnek vermek istiyorum. Birtakım Ermenilerle ilgili bir konuda, suikastlar tertip eden bir kişi yakalanmış ve bunun evine girilmiş, evinde bir araştırma yapılmış. Evine girildiğinde, onun bağlı bulunduğu din adamı da birlikte götürülmüş. Yapılan araştırmalarda elde edilen bulgular altında da, tutanakta da bu din adamının da imzasıyla mahkemeye çıkarılmış. Şimdi, biz burada öyle bir uygulama yapıyoruz ki polisler gidiyor, baskın yapıyorlar, orada birtakım bilgiler elde ettiklerini söylüyorlar, bir de tutanak tutuyorlar ama onun, diyelim ki avukatı orada yer almıyor. Somut delili hangi ölçüde değerlendireceksiniz, bu önemli.

Şimdi, böyle bir maddeye bağlı olarak ben bir soru sormak istiyorum. İçişleri Bakanlığının, Genelge 2013/12, burada diyor ki: “… Çeçen ve Tunusluların bulunduğu El Nusra’ya bağlı mücahitlerin, iliniz sınırları içinden Suriye’ye geçişlerinde, istihbarat görevlilerine gerekli desteğin sağlanarak, güvenliklerine ve konunun gizliliğine riayet edilmesi önem arz etmektedir. Bu  çerçevede, Millî İstihbarat Teşkilatımız ile ilgili merciler bu konuda görevlendirilmiştir. Hatay Valiliğimizle koordineli olarak çalışılacaktır… mücahitlerin gizlilik içerisinde Diyanet İşleri misafirhaneleri, bağlı kuruluşları ile MİT tarafından belirlenen kamu misafirhanelerinde konaklatılmaları uygun görülmüştür.” Altta, İçişleri Bakanı Muammer Güler’in imzası. Bu somut bir delil midir? Somut bir delilse -ve burada imzası, tarihi, sayısı, her şeyiyle belli- şimdi böyle bir somut delil karşısında ne yapacaksınız? Haydi görelim. Bakın, size somut bir delil sunuyorum. Bu somut delil çerçevesinde, bu kişiyi tutuklayacak mısınız, gözaltına alacak mısınız? Ee, bazı konular vardır ki sizin söylediğinizden pek farklı cereyan eder. Dolayısıyla, normal hukuk normlarını değerlendirirken ona göre bir sistem oturtacaksınız. Dolayısıyla, ortaya koyacağınız hukuk sisteminin adil, devletin bekasıyla bağlantılı birtakım konuları da ön plana getirmesi gerekir.

Şimdi, çeşitli konularda artık gizliliği ortadan kaldırmış durumdasınız. Yani, artık, gizli bir şeyi görmeniz, tutmanız mümkün değil. Böyle bir durumda, ortaya koyacağınız bu tür kanunlarla kimleri koruma altına alıp almayacağınızı veya ne yapmak isteyip ne yapmak istemediğinizi de göz önüne almanız gerekir.

Şimdi, şöyle söylüyorum: Özel yetkili mahkemeler hangi sebeple kaldırılmaktadır? Yani, bunun gerekçeleri nedir? Şayet, ÖYM’ler hukuk dışıysa -ki kaldırılıyor- bu mahkemelerin bugüne kadar verdikleri kararlar hakkında nasıl bir işlem yapılacaktır? Hâlen tutuklu olanların tutuklulukları ne olacaktır? Bu kadar yıldır içeride, hani makul delillerle içeride tutulan insanlar hakkında, bunlar hakkında somut delil yok. Şimdi bu kanunu çıkardığınızda ne karar vereceksiniz? Ve bu insanların beş senedir içeride olmalarını da göz önüne alırsanız bunun vebalini kim karşılayacak, kim ödeyecek? İşte, adil hukuk sistemi dediğim bu.

Tabii ki şurasını özellikle belirtmek istiyorum: Çok dikkatli olmak lazım. İnsanların, kişilerin insan olmasının ötesinde bir de adam olmaları gerekir. Adam olmak için, omurgalı olmak gerekir, bir söylediğini daha sonra tekzip eden bir şekilde konuşmaması gerekir yani bulunduğu ortama göre, bukalemun tarzında, renk değiştirmemesi gerekir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yok.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.38

 

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 8 - 5271 sayılı Kanunun 100 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Tutuklama Nedenleri

MADDE-100 (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren nesnel olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı ÜÇ yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.

(4) Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarındaki tedavi ve bakımının iyileşmesini sağlayamayacağı, ceza infaz kurumunda kalmasının hastalığının ilerlemesine sebebiyet vereceği veya artık tek başına ihtiyaçlarını karşılamasının mümkün olmadığı tam teşekküllü devlet hastanesi, eğitim ve araştırma hastanesi, üniversite hastanesi sağlık kurulu tarafından verilen rapor üzerine saptanan şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilemez. Tutuklunun ceza infaz kurumunda tedavi edilmesinin mümkün olduğuna ilişkin tam teşekküllü devlet hastanesi, eğitim ve araştırma hastanesi, üniversite hastanesi tarafından verilen rapora karşı tutuklunun itiraz hakkı saklıdır.

(5) Tutuklama kararı verilmesinden sonra maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği veya tedavisi, iyileşmesi, bakımının mümkün olmadığı tam teşekküllü devlet hastanesi, eğitim ve araştırma hastanesi, üniversite hastanesi sağlık kurulu tarafından verilen raporla tespit edilen tutuklular hakkında tutuklama nedenleri ortadan kalkmış kabul edilerek tahliyelerine karar verilir.”

                                                                                            Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100. maddesinde tutuklama tedbirinin kullanımına ilişkin ilkeler belirlenmekle birlikte ceza yargılamasında tutukluluğun istisna, tutuksuz yargılamanın esas olmasına ilişkin zaman içinde yapılan yasal düzenlemelerin mahkemeler tarafından uygulamada çoklukla tersi yönde değerlendirmelerle uygulandığından tutuklamanın keyfiyete dönüşmesinin önlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 8. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 8- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinin 1. fıkrasındaki “olguların” ibaresi, “somut kanıtların” şeklinde değiştirilmiş, 3. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.

                                                                                        Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar partisi, Başbakan ya da Adalet Bakanı uzun tutukluluk süresini beş yıla indirdik diye övünüyor. Bir kere, şunu söylemek lazım: O zaman, tutukluluk süresini on yıl olarak kim yaptı? Bu Parlamentoda Adalet ve Kalkınma Partisi yaptı.

Bakın, elimdeki önerge 22’nci Dönem Üçüncü Yasama Yılına ait bir önerge. “Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının kabul edilen önergeyle değiştirilen 252 nci maddesine aşağıdaki ikinci fıkranın eklenmesi arz ve teklif olunur.” diyor. “250 nci maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde öngörülen suçlar bakımından, Kanunda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır.” Kimlerin imzası var burada? Bekir Bozdağ’ın imzası var, Yozgat Milletvekili ve Hakkı Köylü’nün imzası var. Demek ki değerli milletvekilleri, tutuklama süresini on yıla çıkaran iktidar Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıymış. Beş yıla kim düşürdü? Beş yıla da düşmedi, Anayasa Mahkemesi on yıllık süreyi iptal etti.

Şimdi burada diyorsunuz ki: “Biz özel yetkili mahkemeleri kaldırıyoruz.” Özel yetkili mahkemeleri kim kurdu? Siz kurdunuz, siz. 4 Aralık 2004 günü, bu Parlamentoda, Hükûmet tasarısında, gelen bilim kurulunun hazırladığı tasarıda 250, 251 ve 252’nci maddeler olmamasına rağmen, burada verilen önergeyle ve Adalet ve Kalkınma Partisinin oylarıyla 250, 251 ve 252’nci maddeler Ceza Muhakemesi Kanunu içerisine sokularak, soruşturmada ve kovuşturmada özel yetkiye sahip mahkemeleri siz ihdas ettiniz. Ve kamuoyunun “üçüncü yargı paketi” olarak bildiği paket bu Parlamentoda görüşülürken, sözüm ona, AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal ve arkadaşları tarafından verilen önergeyle bu özel yetkili mahkemelerin; 250, 251 ve 252’ye göre faaliyet gösteren özel yetkili mahkemelerin kullandığı soruşturma ve kovuşturma yetkisinin elinden alındığı, böylelikle muhakeme sistemimizden çıkarıldığı söylenildi. Şimdi getirdiğiniz bu kanunun 1’inci maddesinde diyorsunuz ki: “6352 sayılı Yasa’nın geçici 2’nci maddesiyle yürürlüğü sürdürülen özel yetkili mahkemeler kaldırılmıştır.” Hani bu özel yetkili mahkemeler üçüncü yargı paketinde 6352 sayılı Yasa’yla kaldırılmıştı? O tarihte bu kürsüden söyledim değerli arkadaşlarım, aslında kaldırılmadı. Bu taraftaki sütun Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250, 251 ve 252’nci maddeleri, burası da Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesi; buradaki hükümler alındı, buraya taşındı. Siz o tarihte kaldırmadınız, nakliyecilik yaptınız ama şimdi kaldırıyorsunuz. Bu zaten sizin getirdiğiniz teklifte de bellidir değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bu paketi demokratikleşme paketi olarak sundunuz. Gerçekten siz demokratikleşme iddianızda samimiyseniz… Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100’üncü maddesinde tutuklama nedenleri sayılmıştır. Orada bir tutuklama nedeni vardır ki kamuoyunda katalog suçlar olarak tanımladığımız Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100’üncü maddesinin (3)’üncü fıkrasındaki suçları işledikleri iddiasıyla haklarında soruşturma açılan kişiler otomatik olarak tutuklanmaktadır çünkü uygulamada, savcılar iki kişiyi bir araya getirerek bir örgüt yaratmakta ve bu durumu da o Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100’üncü maddesinin (3)’üncü fıkrasındaki katalog suçlar içerisine sokmakta ve bu kişileri tutuklamaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tutuklama nedenleri olarak sanığın kaçma ya da delilleri karartma tehlikesinin objektif olarak kararlarda belirtilmesini göstermiştir, suçun vasıf ve mahiyetinin tutuklama nedeni olamayacağını belirterek Türkiye’yi bu konuda çeşitli defalar tazminata mahkûm etmiştir. 100’üncü maddenin (3)’üncü fıkrasındaki suçların işlenmiş olması tutuklama nedeni olamaz. Suçun vasıf ve mahiyeti yani niteliği, yargılama sonunda verilecek ceza miktarının azlığı ya da çokluğuna ilişkin bir durumdur. Tutuklama ise ana dava sürecinden bambaşka ve koşulları olduğunda uygulanabilecek bir koruma tedbiridir. Durum böyle olunca, eğer gerçekten demokratikleştirilmek isteniliyorsa, gerçekten bu yasa teklifiyle 17 Aralık soruşturmasının kapatılması amaç edinilmiyorsa, özgürlükler amaç ediniliyorsa 100’üncü maddenin (3)’üncü fıkrasındaki otomatik tutuklama maddesinin kaldırılması gerekir.

Biz geçmişte söyledik, özel yetkili mahkemeler kaldırılsın dedik, itiraz ettiniz, bugün getirdiniz. Şimdi de söylüyoruz, 100’üncü maddenin (3)’üncü fıkrası kaldırılmalı, yarın çok geç olur. Bu pakette, ancak bu sağlanabilirse özel yetkili mahkemelerin kaldırılması bir anlam ifade eder.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 8. maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin 9. madde olarak eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre numaralandırılmasını arz ve teklif ederiz.

      Dilek Akagün Yılmaz                    Turgut Dibek                       Ömer Süha Aldan

                    Uşak                                    Kırklareli                                   Muğla

               Atilla Kart                              Celal Dinçer                           Ali Özgündüz

                  Konya                                    İstanbul                                   İstanbul

                                                              Tufan Köse

                                                                  Çorum

 “MADDE 9- 5271 SAYILI Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 102. maddesinin 2. ve 3. Fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

(2) Ağır Ceza Mahkemelerinin görevine giren işlerde tutukluluk süresi; en çok iki yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek en çok 1 yıl daha uzatılabilir.

(3) Bu maddede öngörülen uzatma kararları Cumhuriyet Savcısının, şüpheli veya sanık ile müdafinin görüşleri alındıktan sonra verilir. Bu maddede öngörülen süre, karar kesinleşinceye kadar tutuklulukta geçen süreyi de kapsar.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Komisyon üyelerimizi buraya davet ediyoruz.

Sayın Başkanım, salt çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önerge işlemden kaldırılmıştır.

9’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesinde yer alan “ibaresi” kelimesinden sonra virgül “,” işaretinin eklenmesini ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          Hasip Kaplan                             Sırrı Sakık

                    Iğdır                                       Şırnak                                       Muş

                                   Nursel Aydoğan                        İdris Baluken

                                       Diyarbakır                                  Bingöl

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 9.maddesinindeki “şeklinde” ibaresi metinden çıkarılarak “biçiminde” ibaresinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

           Ali Rıza Öztürk                  Dilek Akagün Yılmaz                   Mehmet Şeker

                  Mersin                                      Uşak                                    Gaziantep

                                      Gürkut Acar                           Ali Özgündüz

                                          Antalya                                   İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 9. maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                             Sinan Oğan

                 İstanbul                                     Adana                                       Iğdır

           Seyfettin Yılmaz                        Lütfi Türkkan                      S. Nevzat Korkmaz

                   Adana                                     Kocaeli                                     Isparta

                                                                Alim Işık                                       

                                                                 Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Adalet Bakanı herhâlde yorulmuş.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; farkında mısınız bilmiyorum, her gün görev yerleri değiştirilen hâkimler ve savcılar ciddi bir baskı altında, inim inim inliyorlar âdeta. Bir sohbetimizde, bir dokunduğumuzda bin ah işitiyoruz onlardan. Emekliliği gelen hâkim ve savcı yaş haddinden emekliliğine uzun bir süre kalmasına rağmen bu mevcut cereyan eden olaylara dayanamadığı için ayrılıyor.

Bakın, dün Emniyet Genel Müdürlüğünün Terörle Mücadele Daire Başkanı daha henüz yeni atanmasına rağmen görevinden kendi isteğiyle ayrıldı. Sebep ne biliyor musunuz? Ona tasvip etmediği bir operasyon emri verildiği için. Devleti yönettiğini iddia edenler ile devletin bürokratları arasında ciddi bir sıkıntı var. Bu sıkıntıyı aşamazsanız sonumuz gerçekten çok daha kötü bir duruma doğru gidiyor; bu sıkıntıyı aşması lazım bu Hükûmetin. İki ay evvel atadığınız daire başkanı kendiliğinden görevden ayrılıyor. Hani yani “Bizim adam, bu adam bizi dinler.” dediğiniz adam bile kabul etmiyor söylediklerinizi; kim bilir neler teklif ettiniz, nasıl bir operasyon teklif ettiniz bırakıp kaçtı adam.

Telaş içinde olduğunuzu düşünüyorum, bunu gözlerde görmek mümkün hem korkuyorsunuz hem de her türden usulsüzlüğü mübah sayıyorsunuz. Rüşvet ve yolsuzluk kanser gibi her tarafı sarmış, bunun hesabını vermemek için de hukuk devletini katletmeye devam ediyorsunuz. Ama, unutmayın ki Allah büyük, bu, böyle gitmeyecek, korkunun da ecele faydası yok, er veya geç bu hesap verilecek, kaçış yok bundan. İnternet Kanunu’nu çıkardınız, arkasından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu, şimdi bir de MİT Kanunu geliyor aradan. Türkiye’de aslında yeni bir rejim kaim edilmeye çalışılıyor. Bu rejimin ismi demokrasi değil, ne olduğunu bilmiyorum ama demokrasi olmadığı gerçek.

Bir de bir hazin durumdan bahsedeceğim, Sayın Bakan keşke burada olsaydı. Türkiye’de hakkında yargıya müdahale suçundan 2 ayrı fezleke olan bir bakan ilk defa Adalet Bakanlığı koltuğunda oturuyor.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Orada değil, karşında duruyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Burada mı Sayın Bakan?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Nerede olduğu belli değil.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Böyle bir mesele ilk defa Türkiye’nin gündeminde yer alıyor sayenizde. Ben buradan bizi dinleyen, dinleyemeyen vatandaşlarımıza sesleniyorum, burada da sansür var biliyorsunuz. Vicdan insandaki Yaradan’ın sesidir, vicdanınızın sesini dinleyerek ülkemizde olup bitenleri lütfen görün ve bu iktidara 30 Martta sıkı bir Osmanlı tokadı atın.

Size bir acımızdan daha bahsedeceğim, bunu defalarca suratınıza, yüzünüze vuracağım. BDP milletvekillerini saldınız, 5 milletvekili geldi, daha 1’i salındığı günden itibaren yok burada. “Ne yapıyorlar?” diyorum, “Türkiye’yi dolaşıyorlar.” diyorlar, eyvallah. Engin Alan nerede? Engin Alan’ın suçu KCK davasından yargılanan bu 5 milletvekilinden daha mı fazla, daha mı hazin? “Darbeci” diyen birisine buradan cevap vermek istiyorum, “darbeci” demiş Engin Alan’a. Engin Alan’a her gittiğimde söylüyorum, “Koğuşunu temiz tut.” diyorum. O “darbeci” diyen var ya, onu oraya göndereceğiz. O koğuş temiz dursun orada. Görecek, onu da ziyaret edeceğim orada.

Ben, başka bir şey daha söylemek istiyorum, taahhüdü ihlal cezasıyla ilgili. Belki konuyla alakası yok ama Türkiye’de çok ciddi bir anlamda taahhüdü ihlal cezasından dolayı cezaevinde yatan var. 200 bin kişi olduğunu söylüyorlar bundan etkilenen insanların sayısını. Bu insanlar kaçıyorlar, işlerinin başına gidemiyorlar. Ben, Çek Yasası’nda muhalefet etmiş bir milletvekiliyim, Çek Yasası’ndaki hapis cezasının kaldırılmasından yana değildim. Zira çekin bir ödeme aracı değil, bir finansman aracı olduğunu düşünüyorum. Ama taahhüdü ihlal cezasında bu insanlar içeride kaldığı için borçlarını da ödeyemiyorlar, aileler de dağılıyor. Bunların affı değil ama en azından bir yıl da olsa kendilerine bu konuda bir süre verilmesini, bir yıl kendileri bu borcu ödedikleri takdirde taahhüdü ihlal cezasıyla ilgili yargılanmayacaklarını beyan eden bir yasa eksikliği var. Umuyorum, bu yasayı da bir an önce bu Meclis çıkartır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 9. maddesindeki “şeklinde” ibaresi metinden çıkarılarak “biçiminde” ibaresinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Gürkut Acar (Antalya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gürkut Acar, Antalya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Türkiye, garip bir dönemden geçiyor. Türkiye’ye bugün hiç kimse “hukuk devleti” diyemez. Hiç kimse “Türkiye’de kanunlar vardır ve bu kanunlar herkes için geçerlidir.” diyemez. Artık Türkiye’de hukuksuzluklar, kanunsuzluklar, yolsuzluklar kendi hukukunu, kendi kanunlarını yaratıyor, bu duygu hâkimdir. Torba torba kanunlarla yolsuzluklara, vurgunlara, hukuksuzluklara kılıf hazırlayacak düzenlemeler yapılıyor. Sözde hukuksuzlukların önüne geçileceği söylemiyle yargının elinden adam kaçırmanın, yargının elinden bakan çocuklarını almanın, yargının elinden yandaş iş adamlarını almanın mevzuatı yapılıyor. Bu madde o maddelerden biridir. “Yasa dışı dinlemelerin önüne geçilecek.” söylemiyle düne kadar yasa dışı dinlemeleri seçim meydanlarında kullanarak bu işi yapanları yüreklendiren, cesaretlendiren Başbakanın “Alo Fatih” tapeleri, villa tapeleri, yargının elinden alınacak, tablo budur.

Değerli arkadaşlar, 9’uncu maddeyle ne öngörülüyor? Şüphelilerle ilgili arama kararları için makul şüphe gerekiyordu, artık somut delillere dayalı kuvvetli şüphe gerekecek, değişiklik budur. Düne kadar makul şüpheyle insanların evleri basılırken, evleri alt üst edilirken hiçbir sıkıntı duymayan, hiçbir rahatsızlık duymayan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, bugün “somut delil” diyor “kuvvetli şüphe” diyor. Ne değişti de diyor? Ne değişti ben söyleyeyim: Değişen, düne kadar AKP’li bakan ve bakan çocuklarının büyük bir yolsuzluk, gırtlağına kadar daldığı bir yolsuzluk operasyonunun hedefi olmamışlardı, o değişti. Yandaş iş adamlarının milyonlarca dolarlık rüşvet ve rant iddialarının gündeme gelmesi yoktu, şimdi var, o değişti.

Geçen gün burada söylemiştim değerli arkadaşlar, “Başbakanın yolsuzluk tanımı yaptığı yerde hukuk, adalet olmaz.” demiştim. “Başbakan hâkimlere, savcılara akıl veriyor, yol gösteriyor.” demiştim. Başbakan ne diyordu? “Devletin kasasından çalınan bir şey yok. Devletin kasası soyuluyor mu, soyulmuyor mu, buna bakın.” dedi. Yani Başbakan, yolsuzlukların buna göre değerlendirilmesini istedi. Bunun ilk icraatı da tahliyeler oldu. Şimdi, diğer yandaş tahliyeleri için mevzuat yazılıyor, kanun yapılıyor. Bu kanundan sonra diğerleri de tahliye olacak. Bunu görmek için kâhin olmaya gerek yok. Bakın, önce polisleri, savcıları bakan sürdü, yetmediği yerde Başbakan devreye girdi, ağır ithamlarla yargıyı baskı altına aldı; yetmedi, yolsuzluk ve suç tanımı yaptı. Şimdi, kanunlardaki suçun tanımı, kanunlardaki anlamı değiştirilerek içerideki herkesin tahliyesi sağlanacak, amaç budur. Hukuku eğip bükerek varılacak her yer yıkımdır. Başbakana göre hukuk, Başbakana göre yargı, Başbakana göre suç oluşturuyorsunuz. Artık Türkiye’de kimsenin hukuk güvenliği yoktur. Anayasa’yı çiğneyerek, hukuku ayaklar altına alarak Türkiye’yi bir yıkıma sürüklüyorsunuz değerli arkadaşlarım, Türkiye’de hiçbir kuruma güven kalmamıştır. Başbakanın güvenmediği bir polise yurttaşlar nasıl güvenecek, neden inanacak? Başbakanın güvenmediği bir yargıya, kararlarını uygulamadığı mahkemeye, hâkime yurttaşlar neden inanacaklar, neden güvenecekler?

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de yargı kararları sadece garibanlar ve muhalifler için geçerlidir, mahkeme kararları AKP için geçerli değildir. İstanbul’da mahkeme üçüncü havaalanıyla ilgili bir durdurma kararı veriyor, bakanlar, kurumlar. “Karar, süreci etkilemez, inşaatı etkilemez.” diye açıklama yapıyorlar ve inşaat devam ediyor. Oymapınar’da mahkeme kararı uygulanmıyor yani mahkeme kararı Oymapınar’da işlemez, bakanlarda işlemez, yolsuzlukta işlemez, havaalanında işlemez. Peki, nerede işleyecek bu mahkeme kararları değerli arkadaşlarım? Böyle hukuk olur mu, böyle adalet olur mu?

Bakınız, adaletin olmadığı yerde hiçbir şey ayakta kalmaz. AKP iktidarı da kalmayacaktır, kalamayacaktır. Yolsuzluğu, hukuksuzluğu örtmek için her yolu mübah gören bir anlayışla mevzuat yapıyorsunuz, yalanlarla yargıya, hukuka müdahale ediyorsunuz ama bunların bir cezası mutlaka olacaktır, Türk halkı bunların hepsinin hesabını soracaktır. Başbakan: “Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner.” demişti, size de öyle olacak, gün gelecek AKP mutlaka halka hesap verecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunacağım…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Geri çektim ben.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Dibek, Sayın Susam, Sayın Serindağ, Sayın Nazlıaka, Sayın Yılmaz, Sayın Gök, Sayın Aygün, Sayın Acar, Sayın Dinçer, Sayın Güler, Sayın Batum, Sayın Köprülü, Sayın Köse, Sayın Haberal, Sayın Öztürk, Sayın Onur, Sayın Aldan, Sayın Şafak, Sayın Aksünger.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesinde yer alan “ibaresi” kelimesinden sonra virgül “,” işaretinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) –Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile noktalama işareti kullanılarak ifadenin daha anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

10’uncu maddede dört adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 10 uncu maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 128 inci maddesinin birinci fıkrasına eklenmesi öngörülen cümlede yer alan “elkonulacak taşınmaz, hak ve alacaklar ile diğer malvarlığı değerlerinin suçtan elde edildiğine ve suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınması zorunludur.” ibaresinin “suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınır. Bu rapor en geç üç ay içinde hazırlanır. Özel sebepler zorunlu kıldığında bu süre talep üzerine iki ay daha uzatılabilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Ahmet Aydın                   Mehmet Doğan Kubat                      Salih Koca

                Adıyaman                                 İstanbul                                  Eskişehir

      Durdu Mehmet Kastal                  Tülay Kaynarca                      Türkan Dağoğlu

                Osmaniye                                  İstanbul                                   İstanbul

                                                               Oya Eronat

                                                               Diyarbakır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 10. maddesinin ilk fıkrasının “somut olarak belirlenen” ibaresinden sonraki ibarelerinin metinden çıkarılması onun yerine “ibaresi eklenmiş ve 9 fıkrası aşağıdaki gibi değiştirilmiştir” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

           Ali Rıza Öztürk                  Dilek Akagün Yılmaz                   Mehmet Şeker

                  Mersin                                      Uşak                                    Gaziantep

             Ali Özgündüz                           Gürkut Acar                            Celal Dinçer

                 İstanbul                                    Antalya                                   İstanbul

“(9) Bu madde hükmüne göre elkoymaya ağır ceza Mahkemesince karar verilir. İtiraz üzerine bu tedbire karar verilebilmesi için de Ağır Ceza Mahkemesince karar verilir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 10 uncu maddesinin 1 inci fıkrasına eklenen “Bu madde kapsamında el koyma kararı alınabilmesi için ilgisine göre Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Mali Suçları Araştırma Kurulu, Hazine Müsteşarlığı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan, el konulacak taşınmaz hak ve alacaklar ile diğer malvarlığı değerlerinin suçtan elde edildiğine ve suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınması zorunludur.” cümlesinin ve 2 inci fıkranın (a) bendinin 17 inci alt bendinin madde metninden çıkarılmasını ve madde çerçevesinin buna göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          İdris Baluken                           Hasip Kaplan

                    Iğdır                                       Bingöl                                      Şırnak

                                      Demir Çelik                             Adil Zozani

                                            Muş                                      Hakkâri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 10. maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                             Sinan Oğan

                 İstanbul                                     Adana                                       Iğdır

                Alim Işık                           Seyfettin Yılmaz                       Lütfü Türkkan

                 Kütahya                                    Adana                                     Kocaeli

                                                        S. Nevzat Korkmaz

                                                                  Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Korkmaz, Isparta Milletvekili.

Buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hükûmet uzun süreden beri yargıyı zapturapt altına almaya çalışıyor. 2010 Anayasa değişikliğinde kurduğu tuzağa kendisi düştü. Belki hiç böyle bir netice beklemiyordu ama ortaya çıkan netice herkesten çok Adalet ve Kalkınma Partisini mutsuz etti.

Şimdi, 17 Aralıktan sonra ortaya çıkan bu hırsızlık, yolsuzluk görüntülerini ortadan kaldırmak, perdeleyebilmek için suçu birilerinin üzerine atması lazımdı ve bu yapıyı kırmak için taarruza geçti. Hep söylüyoruz, yargının sizin veya bir başka birinin elinde olmasının haklı hiçbir tarafı olamaz. Yani yargı hiç kimsenin ne ön ne arka bahçesi olmalıdır. Lütfen, Meclisteki bütün gruplara sesleniyoruz: Yargıdan elinizi çekiniz, yargı hiç kimsenin siyasi oyuncağı olmamalıdır çünkü adalet herkese lazımdır. Bunun ne kadar ehemmiyetli olduğunu belki de şu anda en çok siz hissediyorsunuz.

“Efendim, yargı bir yerlere bağımlıydı, onu engellemeye çalışıyoruz.” diyorsunuz, külliyen yalan, külliyen yalan. Oradan alıp kendinize bağlama çalışıyorsunuz. Bunun ismi, yargıda kirlenmedir değerli arkadaşlar. Teşbihte hata olmaz, belki çok amiyane bir benzetme olacak ama eski Yeşilçam filmlerinde olurdu. Esas oğlan kızı kurtarır, daha sonra ilerleyen bölümlerde de kızı iğfal ederdi. İşte şu anda ortaya çıkan görüntü maalesef bu. Hepiniz dikkatli olmak durumundasınız.

Değerli arkadaşlar, bu maddede özellikle… Tabii, her şey kötü değil yani hakkı iade etmek lazım. Olumlu şeyler yok mu? Olumlu şeyler de var; kişisel verilerin korunması, cezaların artırılması, tutukluluk sürelerinin beş yıla indirilmesi, müdafinin dosya üzerindeki incelemelerde bazı sınırlılıkları vardı onların ortadan kaldırılması… Ancak bu değişikliklerin gündeme getiriliş tarihi manidar arkadaşlar. 17 Aralık operasyonu tüm bu olumlu şeyleri gölgelemektedir. Yolsuzluk iddiaları mutlaka vuzuha kavuşturulmalıdır. Bu, cumhuriyet hükûmetinin bir namus borcu olmalıdır milletine karşı. Bu düzenlemeyle soruşturmaların önünü kesme, üzerini örtme, delilleri itibarsızlaştırma çabaları beyhude çabalardır.

10’uncu madde gayrimenkullere, hak ve alacaklara el koymada kriteri değiştiriyor. “Kuvvetli şüphe” yerine “somut delillere dayanan kuvvetli şüphe” aranır hâle geliyor. Yani el koymalar zorlaştırılıyor. 17 Aralıkta ortaya çıkan ve kaynağı belli olmayan o kara paraların âdeta güvenceye alındığı gibi bir şüpheyle karşı karşıyayız.

Yine, el koymada BDDK, Sermaye Piyasası Kurulu, MASAK, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan rapor alınması zorunlu hâle geliyor. Bundan önce bilirkişilik kurumuyla bu işler düzenlenmeye çalışılıyordu ama burada bir zorunluluk getiriliyor. Sanıyorum burada Adalet ve Kalkınma Partisi de bu madde üzerine bir önerge verecek, buna bir üst sınır getirmeye çalışıyor. Ancak öğrendiğimiz kadarıyla bu sınır üç ay. Üç ayda atı alan Üsküdar’ı geçer. Dolayısıyla bunun da suçlular açısından caydırıcı bir tedbir olması ortadan kalkmış oluyor.

Yine, el koyma işi suç örgütü kurmak amacıyla örgüt kurma suçundan arındırılıyor. Hakikaten soruyoruz arkadaşlar: Bu suç neden koruma altına alınıyor? Acaba şu olabilir mi: Hepiniz biliyorsunuz, 17 Aralıkta yapılan operasyonda şüphelilerin, savcıların topladığı, işte, mahkemeye çıkardığı şüphelilerin hemen hemen tamamı bu suçla ilgili yargılanıyordu. Dolayısıyla bunu siz koruma altına alır iseniz bunun anlamı şudur: Artık bu şahısların mal varlıklarına, hak ve alacaklarına el koyma durumunu ortadan kaldıracaksınız, öyle anlaşılıyor.

Yine, ayrıca ağır ceza mahkemesinde oy birliğiyle karar alma şartını getiriyorsunuz. Arkadaşlar, müebbet hapis için bile -Ceza Kanunu’muzdaki en ağır hapis- oy çokluğunu yeterli görüyorsunuz ama bu nasıl bir şeydir ki el koyma için oy birliği isteniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Herhâlde birileri için mal insan canından çok daha kıymetlidir diye düşünüyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 10 uncu maddesinin 1 inci fıkrasına eklenen “Bu madde kapsamında el koyma kararı alınabilmesi için ilgisine göre Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Mali Suçları Araştırma Kurulu, Hazine Müsteşarlığı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan, el konulacak taşınmaz hak ve alacaklar ile diğer malvarlığı değerlerinin suçtan elde edildiğine ve suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınması zorunludur.” cümlesinin ve 2 inci fıkranın (a) bendinin 17 inci alt bendinin madde metninden çıkarılmasını ve madde çerçevesinin buna göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yalnızca mahkemelerin görev alanına giren ve bir tedbir niteliğinde olan el koyma işleminin çeşitli kurumların vereceği rapora bağlanması ile “el koyma tedbirinin” uygulanmasının zorlaşacağı ve rapor sürecinin uzamasına yol açacağı açıktır. Rapor için beklenilen süre zarfında suça konu malların el değiştirmesi gibi telafisi imkansız zararların gerçekleşmesi de muhtemeldir. Halihazırda mahkeme bu tedbirin ardından gerekli araştırmaları yapacak ve raporlara ulaşacak olup bu aşamada kurum ve kurullardan rapor beklenmesi yargılamanın sağlıklı yürümesini engelleyeceğinden işbu değişiklik teklif edilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 10. maddesinin ilk fıkrasının “somut olarak belirlenen” ibaresinden sonraki ibarelerinin metinden çıkarılması, onun yerine “ibaresi eklenmiş ve 9 fıkrası aşağıdaki gibi değiştirilmiştir” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“(9) Bu madde hükmüne göre elkoymaya ağır ceza Mahkemesince karar verilir. İtiraz üzerine bu tedbire karar verilebilmesi için de Ağır Ceza Mahkemesince karar verilir.”

                                                                                           Celal Dinçer (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili.

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında ülkenin birçok önemli sorun ve sıkıntılarına çözüm aramak yerine 17 Aralık tarihinden beri adı yolsuzluk ve usulsüzlükler nedeniyle gündeme gelen bakan ve onların çocuklarını ve dostlarını kurtarma amaçlı yasa tekliflerini görüşüyoruz. Yolsuzluklara bulaşmış kişileri nasıl kurtarırız, nasıl el konulan mallarını geri veririz diye uğraşan iktidarın çabalarına karşın, muhalefet olarak milletin haklarını savunma ve koruma mücadelesi veriyoruz.

Bizler buradan defalarca seslendirdik, seslendirmeye devam ediyoruz. Vicdanlı olan, “Bu kadar da olmaz.” diyebilen, “Bu işin içinde bir de öbür tarafı var.” diyebilen tüm milletvekillerimizin bu çarpık, adaletsiz ve tüyü bitmedik yetimin hakkına tecavüz eden düzenlemelere itiraz edeceğini düşünüyorduk ama maalesef yanılmışız.

Şimdi “demokratikleşme” adına önümüze getirilen teklife bakın. Teklifin 10’uncu maddesi, tamamen, 17 Aralık operasyonu sonucunda tutuklanan bakan çocukları ve dost iş adamlarının yağlı ballı ilişkilerinden kazandığı kara paraları kurtarma formülünü içeriyor. Neymiş efendim, taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma işleminin uygulanabilmesi için “kuvvetli şüphe” yetmeyecek, “somut delillere dayanan kuvvetli şüphe” aranacak, hatta bu da yetmeyecek –biraz evvel de bahsetti bir değerli milletvekiliniz- “oy çokluğu”yla müebbede, hatta geçmişte idama karar verilirken malına el koymak için ancak “oy birliği”yle karar alınabilecek. Artık sizin gözünüzde mal canın yongası değil, ta kendisi olmuş.

Arkadaşlar, bırakın artık vefa borcunuzu, uçaklarıyla misafir olarak gittiğiniz umre ziyaretlerini, kravatları, özel ve güzel takım elbiseleri, milyarlarca liralık saatleri ve bilemediğimiz birçok şeyin karşılığını bu şekilde ödemeye kalkışmayın, çalışmayın. Yazıktır, günahtır.

Yasanın bu maddesinin kabul edilmesi hâlinde suçluların mal varlığına el koyma işlemi hukuken mümkün olmayacaktır. Düşünün bir kere, tedbir kararı alınmadan bahsettiğiniz kurumlar tarafından inceleme yapılacak, aylarca yapılan bu inceleme sonucu rapor hazırlanacak ve ancak buna göre mal varlığına tedbir kararı alınabilecek, hem de oy birliğiyle. Siz bu incelemelerin gizli yürütülebileceğine inanıyor musunuz?  Kaldı ki yürütmeye bağlı kurumlardan rapor istenmesinin zorunlu kılınması objektif sonuçlar yaratmayacaktır. Teklifteki üç aylık süreyi verdiğiniz bir önergeyle beş aya çıkarıyorsunuz. Aranızda bir tane vekil arkadaşım var mı buna inanan? İşte, o inceleme esnasında atı alan Üsküdar’ı geçip ta İran’a varacak, mallarını devredecek, dışarıya kaçıracak. Dolayısıyla alınabilecek bir tedbir kararı da havada kalacaktır. Madem bu konuda iyi niyetlisiniz, madem iş adamlarının tüm mal varlığına değil, suçtan elde ettiği mal varlığına el konulması gerektiği konusunda samimisiniz, o hâlde maddeyi “Tedbir konulduktan sonra üç ay içinde ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından tamamlanacak inceleme sonucu suçtan elde edilmediği kanısına varılan mal varlığıyla ilgili tedbir kararı kaldırılır.” şeklinde değiştiriniz.

Ama artık sizin kimseye güveniniz kalmadı değil mi? En azından sözünüzün geçtiği bir hâkim belki heyette bulunur umudundasınız. O yüzden oy birliği şartını getiriyorsunuz. Dostlarınızın cezalardan bu şekilde kurtulacağını düşünüyorsunuz. Ömer Seyfettin’in Diyet hikâyesine döndü artık bu olay. Atın o saatleri, geri verin kasalardaki ve ayakkabı kutularındaki paraları, ödeyin ücretsiz umre ziyaret paralarını, yırtın aldığınız o kravatları ve takım elbiseleri. Diyet bitsin, Meclisteki bu sıkıntınız da sona ersin arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak şunu söylemek istiyorum ki iktidarın bu kanun teklifinde yolsuzluk, rüşvet soruşturmalarını etkisiz kılacak düzenlemeler ile suç işlemek amacıyla örgüt kurma kapsamına giren akçeli suçlara koruma çıkmaktadır, özgürlük çıkmamaktadır. Bu maddeye oy kullanırken hiç olmazsa bir kez daha vicdanınızın sesini dinleyin değerli milletvekilleri.

Tekrar, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 10 uncu maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 128 inci maddesinin birinci fıkrasına eklenmesi öngörülen cümlede yer alan “el konulacak taşınmaz, hak ve alacaklar ile diğer malvarlığı değerlerinin suçtan elde edildiğine ve suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınması zorunludur.” ibaresinin “suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınır. Bu rapor en geç üç ay içinde hazırlanır. Özel sebepler zorunlu kıldığında bu süre talep üzerine iki ay daha uzatılabilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                            Mehmet Doğan Kubat (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) - Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Teklifle 5271 sayılı Kanunun 128 inci maddesine göre elkoyma kararı alınabilmesi için rapor alınması zorunluluğu getirilmektedir. Bu rapor suçtan elde edilen değere ilişkin olacaktır. Bu raporun düzenlenmesine ilişkin süre üç ay olarak belirlenmektedir. Özel sebepler zorunlu kıldığında bu süre talep üzerine iki ay daha uzatılabilecektir. Önerge iş bu gerekçelerle verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Böylece birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 11 ila 21’inci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Oktay Öztürk, Erzurum Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Terörle Mücadele Kanununun 10’uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, devletin hukuk ve adalet ilkesine bağlılığı anlamında hukuk devleti anlayışı, tarihsel olarak sırasıyla mülk devleti ve polis devleti anlayışlarının ardından ortaya çıkmıştır. Mülk devletinde hükümdar kendi yetkilerini kendi sağlar ve hiçbir kuralla bağlı olmaksızın onu kullanır. Başka bir ifadeyle, mülk devletinde tam bir keyfî rejim hâkimdir.

Polis devleti anlayışında da hükümdar hiçbir kuralla bağlı değildir. Polis devletinde hukuk kaideleri, hiçbir şekilde yönetimi bağlamasa da yönetilenler için kayıtsız şartsız uyulması gereken kurallar anlamına gelir. Polis devleti anlayışı tabii ki Fransız İhtilali’yle sarsılmış ve yerini hukuk devleti anlayışına bırakmıştır.

Hukuk devletinde, devletin bütün organlarının işlemleri, anayasa ve kanunlara uygun olduğu ve onların çerçevesinde düzenlendiği sürece kabul edilirler. Bu nedenle de devlet organlarının tasarrufları, hukukilik denetimine tabi olmak durumundadırlar. Devlet iktidarını teşkil eden organların keyfî uygulamalarını önleyebilecek başlıca iki demokratik oluşumdan söz etmek mümkündür. Bunlardan ilki, kamuoyu, basın yayın organları ve seçmen duyarlılığıdır. Siyasi ve manevi garantiler olarak belirlenen bu güç, ülkenin demokratikleşme seviyesiyle doğrudan ilgilidir. İkincisi ise, yargısal usullerle devlet organlarının anayasaya yani hukuka uygunluğunu sağlamaya yönelik tedbirlerdir. Hukuki garantiler olarak beyan edilen bu güvence, devlet organlarının anayasaya aykırı tasarruflar ihdasını önleyen etkin bir teminat meydana getirmektedir.

Bu tespitler ışığında, ülkemizin bugün gerçek manada bir hukuk devleti olduğunu söylemek mümkün değildir. Ne yazık ki son zamanlarda Hükûmet tarafından hukuk devleti ilkesinin ağır şekilde ihlal edildiğini görmekteyiz. Maalesef, ülkemizde basın, siyasi iktidarın ağır baskısı altında. Başbakan televizyonlardaki alt yazılara dahi müdahale eder hâle gelmiş, Hükûmet yandaşlığı yapmayan gazeteciler işlerinden edilmiştir. “Alo Fatih” Türk demokrasisi için âdeta utanç verici bir sembol hâline gelmiştir. Bunun yanında, yapılan birçok yasal düzenlemenin tamamen AKP iktidarını korumaya ve devamını sağlamaya yönelik olduğu açıktır. Nitekim, AKP iktidarı döneminde birçok yasal düzenleme yapılmasına rağmen yargı teşkilatının sorunları çözülememiş, ancak, bunun yanında yargı âdeta Hükûmet otoritesinin sağlanması aracı hâline gelmiştir.

2010 referandumundan sonra Hükûmet iradesiyle oluşturulan HSYK, işlerine gelmeyince yeniden değiştirilme akıbetiyle karşı karşıya bırakılmıştır. Ayakkabı kutuları ile para sayma makineleri ortaya çıkınca, Hükûmet çareyi sosyal medyayı kontrol altına almakta bulmuş, İnternet Yasası’nı çıkarmıştır.

Şu an görüşülmekte olan yasa teklifi de Hükûmetin kendisini koruma saikiyle yapmak istediği yasal bir düzenlemeden başka bir şey değildir. Su yerine para dolu havuzlar ortaya çıkınca, Hükûmet çareyi kanun değişikliğinde görmüştür ancak bunların hiçbirisi hukuk devleti ilkesiyle bağdaşacak şeyler değildir.

Hükûmet olarak kanunları değiştirebilirsiniz, mahkemeleri kapatabilirsiniz, HSYK’yı kendinize bağlayabilirsiniz, polisleri sürebilirsiniz, hâkim ve savcıları azarlayabilirsiniz, valileri AKP teşkilatlarına bağlayabilirsiniz, sosyal medyayı kontrol altına alabilirsiniz, televizyonları karartabilir, gazeteleri tehdit edebilirsiniz. Burada “darbe” tabirini kullanan milletvekilinin kulakları çınlasın, bu memlekette ihtilal olduğu vakit de aynen bunlar yapılmıştı. “Darbeci” lafını kullanırken biraz geriye durup ya da kendi hâlimize bakmak gerekiyor.

Bütün bunları yapabilirsiniz ancak ne “Alo Fatih”leri ne kovdurduğunuz gazetecileri ne kamuoyu yoklaması manipülasyonlarını ne ayakkabı kutularını ne para sayma makinelerini ne içi su yerine para dolu havuzları ne de kaçak villaları bu milletin gözünden kaçıramazsınız, unutturamazsınız.

Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifinin elbette ki zamanlaması da -moda tabiriyle diyelim- gene manidar. Hükûmet daha on sekiz ay önce kurulmuş olan, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesiyle görevli mahkemeleri neden birdenbire kaldırma ihtiyacı hissetti? Acaba, düzenleme 17 Aralık sonrasında başlatılan operasyonları durdurmak ya da kontrol altına almak amacını mı taşıyor? Çocuklar bile biliyor ki, bu sorunun cevabı da “evet”tir. Hükûmetin, 17 Aralık sonrasında başlatılan operasyonları akamete uğratmak istediği açıktır. Düzenlemeyle bu mahkemeler kapatılıyor ve bunların ellerindeki dosyalar, ülke sathında yer bakımından yetkili normal ağır ceza mahkemelerine dağıtılıyor. Bu suretle, birçok dosya görev ve yetki uyuşmazlıkları, yeniden delil toplama ve yargılama gibi sebeplerle uzun bir sürece tabi olacaktır ancak sürecin uzamasının bir kısım mağduriyetlerin doğumuna sebep olabileceği de unutulmamalıdır.

Ayrıca, ülkemizde ÖYM’lere ihtiyacın devam ettiği de bir gerçektir. Öyle ki bu yargı paketinde dahi bir yandan bu mahkemeler kaldırılırken, diğer yandan özel yetki içeren kimi hükümler kanunlara serpiştirilmiş vaziyettedir. Böylece, bütün ağır ceza mahkemeleri zamanla artacak oranda özel yetkilerle donatılabiliyor. Bu durum, bir anlamda bütün ağır ceza mahkemelerinin ÖYM hâline getirilmesi sonucunu doğuracaktır. Özellikle, HSYK’da yapılan değişiklikle birlikte değerlendirildiğinde, doğrudan Adalet Bakanına, dolayısıyla Hükûmete bağlı ÖYM’ler kurulmuş olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifi birçok garabeti de barındırmaktadır. Teklif yasalaştığında, taşınmazlara hak ve alacaklar bakımından el koyma işleminin uygulanabilmesi için, ilgisine göre BDDK, SPK, MASAK, Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan el konulacak taşınmaz hak ve alacağın suçtan elde edildiğine ve suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınması zorunlu olacaktır. Bu düzenlemeyle yürütme, soruşturmanın ve yargının içine sokulmaktadır. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu, el koyma, iletişimin tespiti, teknik araçlarla izleme tedbirlerinin uygulanabileceği suçlar kapsamının dışına çıkarılıyor. Ayrıca, bu tedbirlere ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle karar verilmesi, itiraz üzerine de bu tedbirlere karar verilebilmesi için de oy birliği aranması öngörülmektedir. Saydığımız bu tedbirlere karar verilebilmesi için ağır ceza mahkemesi heyetinin oy birliğinin gerekmesi ne ceza muhakemesinin temel kurallarına ne akla ne de mantığa uygun bir düzenleme değildir. Heyet hâlinde çalışan mahkemelerin, ağırlaştırılmış müebbet cezası dâhil tüm kararlarını oy çokluğuyla alabilmelerine rağmen, dinleme kararı için oy birliği aranmasını izah etmek de mümkün değildir.

Yürürlükteki CMK’nın 161/5’inci maddesine göre “Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk amir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır.” iken, teklifle savcıların en üst dereceli kolluk amirleri yani polis müdürleri ile jandarma komutanları hakkında, bu tür eylemleri nedeniyle izinsiz soruşturma açmaları imkânsız hâle gelmektedir. MİT mensupları için soruşturma iznini Başbakan verirken, polis müdürleri için bu yetki Adalet Bakanına tanınıyor. Adalet Bakanının izni olmadan en üst düzey adli kolluk amiri hakkında savcılar soruşturma başlatamayacak.

Kanun yürürlüğe girdiğinde devam etmekte olan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla takip yapılmasına dair tedbir kararlarının geçerliliğini devam ettirebilmesi için, on beş gün içinde -bu kanun hükümleri uyarınca- yeniden karar alınması zorunluluğu getirilmektedir. Taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma tedbirleri açısından bu süre otuz gün olarak uygulanacak. Bu süreler içerisinde yeniden karar alınmaması durumunda önceki kararlar hükümsüz kalacak.

Görev yeri değiştirilen devlet memurları hakkındaki işlemler, uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemler dışında bırakılmaktadır. Hukukta, uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemler hakkında yürütmeyi durdurma kararı verilebiliyorken, yapılacak yasa değişikliğiyle, başta polis görev yeri değişiklikleri olmak üzere tüm devlet memurlarının görev yeri değişiklikleri için Danıştay ya da ilgili mahkemeler artık yürütmeyi durdurma kararı veremeyecek.

Değerli milletvekilleri, bütün bu düzenlemelerin 17 Aralık soruşturmasının yansımaları olduğu açık seçik ortadadır ve bunlar tamamen diktatörlük belirtileridir. Unutmayın ki diktatörler de istedikleri her konuda yasal düzenleme yapardı ve yaptıkları işler de yasalara uygundu ancak yaptıkları hukuka uygun değildi ve her şeye rağmen bu yönetimlere koyacağımız ad “diktatörlük”tü.

Bugün Meclis çoğunluğunu elinde bulunduranların, geçmişte yaşanan bu yönetimlerdeki, idarelerdeki aksaklıkları hatırlayarak tarihten bir nebze olsun ders çıkarmalarını tavsiye ediyorum. Unutmayınız ki, bugün istediğiniz kalıba soktuğunuz hukuk yarın sizlere de lazım olabilir.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 560 sıra sayılı Teklif’in ikinci bölümünde grubum adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.

Bugün çok sevinçli bir haber aldık, Fatih Hilmioğlu’nun tahliyesini gerçekten büyük bir sevinçle duyduk. Ancak sadece Fatih Hilmioğlu’nun tahliyesi ve diğer hasta tutuklu ve hükümlülerin hâlen daha cezaevi koşullarında yaşamaya mahkûm edilmesi ne yazık ki bu sevincimizi buruk bir hâle getirdi.

Fatih Hilmioğlu’yla ilgili, İstanbul Çapa Tıp Fakültesinden bir rapor çıktı ve dendi ki: “Cezaevi koşullarında yaşaması mümkün değildir, tedavisi için en uygun koşulların olduğu bir ortamda yaşaması gereklidir.” Bu rapor adli tıptan alınamadı. Neden alınamadı, bunu bir sorgulamanız lazım. Anayasa Mahkemesi adli tıbba başvurmadı, oysaki biliyorsunuz, tüm raporlarda Adli Tıp Kurumu son rapor mercisi olarak görülür ama o kadar güven zedelendi ki Adli Tıp Kurumuna artık, Adli Tıp Kurumuna Anayasa Mahkemesi bile başvurmuyor. Çapa Tıp Fakültesinden 9 profesörden alınıyor ve yıllardır Fatih Hilmioğlu’nun hastalığı gündeme getirilmesine rağmen, ne yazık ki ancak bugünlerde böylesi bir rapor alınabildi ve bugünlerde böylesi bir gelişme sağlanabildi.

Ama bununla bitmiyor, yüzlerce hasta tutuklu ve hükümlü var. Yine Balyoz ve Ergenekon davalarından, hâlen daha çok ağır hasta konumunda olan, örneğin pankreas hastalığının, pankreas kanserinin dördüncü evresinde olan, ölümün eşiğinde olan Muzaffer Tekin hâlen daha cezaevinde. Kuddusi Okkır cezaevinden tahliye edilmediği için ve tedavi olamadığı için ne yazık ki cezaevi koşullarında öldü. Aynı sorunların Doğan Temel, Muzaffer Tekin, Levent Ersöz, Kemal Alemdaroğlu ve diğer tutuklu ve hükümlüler için gerçekleşmemesi için en kısa zamanda önlemlerin alınması gerekiyor ve Sayın Adalet Bakanımıza şunu söylemek istiyorum aslında: Adli Tıp Kurumunu lağvetmek lazım demek ki. Artık Adli Tıp Kurumuna Anayasa Mahkemesi bile güvenmiyorsa, Adli Tıp Kurumundan ölümcül hastalarla ilgili bile artık rapor verilmiyor ve “Cezaevi koşullarında yaşayabilirler, cezaevi koşullarında bu yaşamları devam edebilir ya da tedavi edilebilir.” deniyorsa artık Adli Tıp Kurumunu Sayın Bakan lağvetmelidir diye düşünüyorum. Çünkü, bunun aslında lağvına ilişkin kararı bugün Anayasa Mahkemesi verdi diye düşünüyorum.

Özel yetkili mahkemeler ve terör mahkemelerinin kaldırılmasıyla ilgili hükmün gerekçesine yani bu teklifin gerekçesine baktığımızda şunları görüyoruz: Bu mahkemelerin adil yargılanma ilkelerine aykırı oldukları ve doğal yargıç ilkelerine aykırı oldukları belirtiliyor Hükûmet gerekçesinde ya da yasa teklifinin gerekçesinde. “Günaydın” diyoruz biz. Biz yıllardır bunları söyledik ama ne yazık ki kulaklarınızı tıkadınız. Şimdi bu aşamaya gelmiş olmanız aslında olumlu bir gelişme. Olumlu ancak yetersiz.

Nasıl bu aşamaya geldiğinize de şöyle bir baktığımızda, bunun yetersizliğini çok açık seçik görüyoruz. Ne zaman aklınıza geldi bu hükümlerin ortadan kaldırılması ve adil yargılanma ilkesine aykırı olduğunun belirtilmesi? 17 Aralık operasyonundan sonra. Ne dediniz, Başbakan ne dedi, bakanlar ne dedi? “Bu mahkemeler masum insanları sahte ve uyduruk delillerle, sahte ihbar mektuplarıyla, ayarlanmış yargıçlarla mahkûm ettiler.” dedi. Ancak çözüm buldunuz mu bu mağduriyetlere, çözüm var mı bu mağduriyetlere? Biz komisyonda da söyledik, gerçekten, önergelerimizde de bu mağduriyetlere bir çözüm yolu bulmak istedik ama sizler, AKP Hükûmeti ve Bakanımız ve sizler, AKP milletvekilleri, sadece bu mağduriyetleri kullanıyorsunuz, başkaca bir çözüm üretmiyorsunuz.

Ne dedik biz? “Bu mağdur olan kişilerle yani terör mahkemeleri ve özel yetkili mahkemelerde karar verilmiş olan bu kişilerle ilgili yeniden yargılanma yapılmalıdır.” dedik. Barolar Birliği Başkanı bunu söyledi, biz yasa teklifleri verdik ama komisyonda herhangi bir değişiklik olmadığı gibi, ne yazık ki bizim vermiş olduğumuz önergemiz Genel Kurulda da reddedildi. İşte burada bir samimiyetsizlik var, işte burada bir kullanılmışlık var. Uzun tutukluluk sürelerinin kısaltılmasıyla ilgili çok özgürlükçü bir yasa hükmü getirdiğinizi söylediniz, dediniz ki: “Terör mahkemelerinin, Terörle Mücadele Yasası’nın 10’uncu maddesinin kaldırılmasıyla beraber tutukluluk süresini beş yıla indiriyoruz.” Oysaki bu maddenin aslında, 102’nci maddenin asıl metninde 2+1 olması gerekirken yani ağır ceza mahkemelerinde en fazla üç yıl tutukluluk olmasına rağmen, beş yılı sanki çok özgürlükçü bir yaklaşım biçimiymiş gibi gösterdiniz ve bizim bu konudaki önergelerimizi reddettiniz. Aynı zamanda, Yargıtay safhasının da uzun tutukluluk süresine dâhil olması gerektiğine ilişkin önergemizi yine reddettiniz. Gizli tanıklıkla ilgili, bu mahkemelerde özellikle kullanılan, CMK 58/3 uyarınca kullanılan gizlik tanıklık müessesesinin kaldırılmasıyla ilgili Komisyonda önerge verdik, reddettiniz; burada önergemiz var, onu da reddedeceğinizi biliyoruz çünkü samimiyetsizsiniz. Dijital verilerin tek başına delil olmamasıyla ilgili yine önergemiz var, Komisyonda reddedildi, burada da reddedileceğini biliyoruz çünkü artık sizleri tanıyoruz. Bunları kabul etmediniz; kabul etmediniz çünkü samimi bir şekilde, bu mağduriyetlere maruz kalan Ergenekon, Balyoz ve diğer siyasi davalardaki mahkûmiyetleri, mağduriyetleri ortadan kaldırmak istemiyorsunuz. TÜBİTAK raporuyla belli oldu ki, bu davalarda kullanılan 5 no.lu hard disk aslında sahte. Danıştay çetesinin, Danıştay cinayetinin aslında bir şeması olduğu iddiasıyla Genelkurmaydan bir şema geldiği iddia edildi ve Genelkurmay bunun da sahte olduğunu söyledi ama siz bu sahteliklere karşı en ufak bir şey yapmıyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Dilek Hanım, Komisyonda önerge verdiniz.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) – Yılmaz Bey, yapmadınız. Yani, samimiyetle biz sizden bunları istedik ama ne yazık ki yapmadınız. Sadece, bu mağduriyetleri kullandınız. Vatandaşlar zannediyorlar ki, bu çıkan özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla beraber sanki Balyoz ve Ergenekon davası gibi davalarda yargılanan kişilerin de bu mağduriyetlerinin giderileceğini zannediyor ama gerçeği söylemiyorsunuz onlara. Hâlen daha Başbakan bu mağduriyetleri kullanıyor ama bu yasa teklifinde en ufak bir gelişme sağlamadınız. Ne yapıyorsunuz şimdi? Yolsuzlukların üzerini örtmek için bu mağduriyetleri kullanıyorsunuz. Bu algı yanılmasını yaratıyorsunuz ve kullanıyorsunuz. CMK 128’inci madde, mal varlığına el koymayla ilgili, yolsuzlukla ilgili mal varlığına el koymayla ilgili bilirkişi raporunu zorunlu tutuyorsunuz. Şimdi, yeni verdiğiniz önergeyle de gördük ki, en azından beş ay beklemek durumunda. Yani, yolsuzluk ve hırsızlık mallarına artık bu memlekette el konulamayacak. Onun dışında ne yapıyorsunuz? El koyma, bilgisayar verilerinden örnek alma, dinleme, gizli soruşturmacı, teknik araçlarla izleme konusunda, ağır ceza mahkemelerinin oy birliğiyle karar verilmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Oysaki genel uygulama nedir? Oy çokluğu, 2+1, ağır ceza mahkemeleri… Bizim önergelerimiz bu doğrultuda. Olması gereken şey: Bu siyasallaşmış yargıyla bunları engellemeye çalışıyorsunuz, oysaki olması gereken şey, ağır ceza mahkemelerinin oy çokluğuyla karar verilmesine ilişkin hükümleridir.

Burada, özellikle şunu belirtmek istiyorum: Uzun tutuklulukla ilgili konularda bir kafa karışıklığı var. Deniyor ki: “Beş yıla indirdik bunu.” Siz indirmediniz, Anayasa Mahkemesi indirdi on yıllık süreyi beş yıla; Anayasa Mahkemesi iptal etti.

Tutukluluk nedir? Şunu biliyoruz ki biz, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda, iddianamenin kabulünden, soruşturmanın başlangıcından itibaren hüküm kesinleşinceye kadarki olan süreç aslında tutukluluk süresi olarak değerlendirilmesi gerekirken, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 2’nci maddesinin (b) fıkrasında “Sanık: Kovuşturma evresinden hüküm kesinleşinceye kadar şüphe altında kalan kişidir.” denmesine rağmen; yine, Ceza Muhakemeleri Kanunu’muzda “Kovuşturma süreci, iddianamenin kabulünden hüküm kesinleşinceye kadar olan süreçtir.” denirken; yine, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 104’üncü maddesi uyarınca, Yargıtayca da resen tahliyeye karar verilebileceği belirtilmişken, Anayasa’mızın 38/4 maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar suçlu olarak görülemez.” maddesi varken bunların hepsi göz ardı ediliyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin daha geride olan bir düzenlemesi yani “İlk derece mahkemesinde karar verildiği takdirde bu artık hüküm özlü tutukludur.” diye bir garabet dayatılıyor bize. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu da ne yazık ki bu garabete yol vermiş durumda. Oysaki ceza hukukunun evrensel ilkesi nedir? Roma hukukundan beri, sanık lehine olan hüküm uygulanır. Sanık lehine olan hüküm nedir? Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun şimdiye kadarki, 2011 yılına kadarki uygulamalarıdır. O zaman, uzun tutukluluk süresiyle ilgili, Yargıtay safhasının da geçerli olduğuna dair, bizim Ceza Muhakemeleri Kanunu’muzun uygulanması gereklidir. Bu konuda, uygulamadaki yanlış anlamaları ortadan kaldırmak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - …için vermiş olduğumuz önergemizi de ne yazık ki kabul etmediniz.

İşte, o nedenle samimiyetsizsiniz; işte, o nedenle bu mağduriyetleri kullanıyorsunuz. Hiçbir şekilde özgürlükçü bir yaklaşım biçiminiz de yok. [AK PARTİ sıralarından alkışlar (!)]

Teşekkür ederim Bülent Bey alkışladığınız için ama alkışlamanızı değil, bu konudaki önergelerimize destek vermenizi beklerdim ben sizden. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Bülent Turan, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Kanun Teklifi için AK PARTİ Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bugün, bu kanun teklifiyle beraber tarihî bir ana şahitlik ettiğimizi ifade etmek isterim. Her ne kadar, uzun zamandan beri arkadaşlarımızın hep aynı yerde, hep aynı dairede eleştirileri olsa da; zaman zaman eleştiri sınırlarını aşan, hakarete varan, tekrara varan ifadeler olsa da, bu yaklaşımların bu kanunun tarihî bir kanun olmasını, Türkiye’de önemli bir kırılmayı, önemli bir demokrasi adımı olmasını hiç engellemeyeceğini düşünüyorum.

Bilerek söylüyorum: Tarihî bir anı yaşıyoruz. “Neden?” derseniz, bu kanunun hangi maddeleri daha çok öne çıkar, hangi maddeleri bu tarihî olmanın adının altını çizer diye baktığımızda, görüyoruz ki, öncelikle, olağanüstü hâli andıran mahkemelerin; Türkiye’deki siyasi sorunlara, Türkiye’deki ekonomik sorunlara, değişik problemlere bağlı olarak ortaya çıkan mahkemelerin; tek hâkim tek mahkeme anlayışından uzaklaşan, zaman zaman mağdurların, zaman zaman vatandaşların zorluklarını arttıran mahkemelerin bu ülkede olduğunu, amacının dışında uygulandığını hep beraber gördük.

Bir zaman bu ülkede istiklal mahkemeleri vardı, o zamanın şartlarında değerlendirildiğinde, sosyolojik olarak bakıldığında, bunlar belki lazımdı ama zaman içerisinde kaldırıldı.

Bir zaman geldi, hepinizin bildiği gibi, sıkıyönetim mahkemeleri kuruldu, bunlar da belki o sosyolojik zaman içerisinde bakıldığında –tırnak içerisinde- anlamlıydı ama onlar da kaldırıldı.

Ardından, zaman geldi, yine değişik sosyolojik sebeplerle beraber, hukuki sebeplerle beraber devlet güvenlik mahkemeleri kuruldu. Bunlar da kaldırılmak zorunda kaldı ve kaldırıldı fakat ardından, hepinizin bildiği gibi, özel yetkili mahkemeler gündeme geldi. Bunlar da bir zaman kendisine verilen görevleri bazen hakkıyla, bazen sınırlarını aşarak yerine getirdiler. Ancak, demokrasi ve hukuk toplumla beraber gelişen, toplumun ihtiyaçlarıyla beraber şekillenen bir algı. Şimdiye gelindiğinde, özel yetkili mahkemelerin; etrafımıza baktığımızda, davalara baktığımızda, soruşturmalardaki bazı yanlışlara baktığımızda, artık, bu ülke için bir adli birlik, bir beraber yargılama, tek hukuk anlayışının hâkim olması gerektiğinden yola çıkarak; artık, bir görevi yerine getirmekle beraber, zamanının geldiğini hep beraber gördük ve bu tarihî adımı atıyoruz. Artık, bu kanunun yasalaşmasından itibaren, eski özel mahkemelerde olduğu gibi özel yetkili mahkemelerin de hukuk tarihimizde tatlı tatsız hatıralarla beraber anılacak bir mahkeme hâline geleceğini hep beraber göreceğiz.

Onun dışında, tutukluluk sürelerinin on yıl gibi -dile kolay- uzun bir süreden beş yıl gibi daha makul bir süreye indirildiğini görüyoruz. Bu da tarihî bir adım. Benim şahsi kanaatim, tam burada “Yetmez ama evet.” diye ifade edilebilecek, beş yılın da aslında uzun olabileceğini söyleyecek bir taraftayım ben. Keşke bu ülkede tutukluluktan öte, diğer ara formüller; yurt dışı yasağı gibi, adli kontrol gibi, birtakım değişik sebeplerle beraber uygulansa da çok az sayıda, istisnai olarak adli kontrolün dışında tutuklamaya başvurulabilse ama maalesef, hukuk anlayışı da uygulayıcılarla beraber zamanla değişen bir problem. O yüzden, tutukluluk bizde âdeta bir cezalandırma sistemi hâline gelmiş idi ancak biz bir tarihî adım atarak yıllar önce on yılla sınırlandırdık, yetmedi, şimdi beş yılla sınırlandırıyoruz. İstiyoruz ki, beraatizimmet asıldır anlayışına her hâkim, savcı hürmet etsin, saygı duysun; insanlar tutuklama esasına göre değil yargılamanın hızlı yapılarak suçluysa cezalandırılması, değilse bırakılması anlayışı hâkim olsun. Tutukluluk bir ceza anlayışı olmaktan çıksın, bir tedbir olsun istiyoruz. Beş yıl önemli bir adımdır, tarihî bir adımdır ancak yeterli değildir diye düşünüyorum.

Onun dışında, kişisel verilerin Türkiye’de son zamanlarda gördüğümüz gibi, âdeta bir fantezi aracı hâline geldiğini; dinlemelerin, kayıtların, bunların elden ele dolaşmasının bir fantezi hâline geldiğini gördük. Bununla ilgili de istiyoruz ki tarihî bir adım atalım muhalefetteki arkadaşlarımızla beraber. Artık bu ülkede dinleme yapanlar, dinlediklerini yayınlayanlar… Yok etmesi gerekenlerin yok etme görevinin dışında bunları yok etmemesinden kaynaklanan cezaların artırılarak önüne geçilmesini hep beraber hedeflemekteyiz. İstiyoruz ki artık bu ülkede böyle yanlışlar yapılmasın.

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Size dokunmasaydı yapmayacaktınız! Bülent Bey, size dokunmasaydı yapmayacaktınız!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yapardık, yapardık.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Yarın yapmaktan daha iyidir bugün yapmak. Bırakın bugün yapalım, yarın olmasından daha iyidir. Dün yapsaydık… Eyvallah ama bugün yapıyoruz ama yarın yapmaktan daha iyidir. Gelin, bu konuda sağduyuyla bakın, soğuk akılla bakın; belki destek olursunuz, belki bir tarafa “Evet.” dersiniz, belki iyi yapılmış bir iş vardır. İnsanların kendisinin gözünü kapatması gece yapmaz etrafını, size gece yapar sadece. Bu kanunun da sizin de “Evet.” diyeceğiniz tarafları var, bu kanunun da size hayır getirecek tarafları var. AK PARTİ’nin bu kanunu getirmesinden başka kusuru yok sizin açınızdan. Bir sürü güzel tarafı var. Siz neden bu kanunun tutuklulukla ilgili tarafının beş yıla inmesine “Hayır.” dersiniz, siz neden özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına “Hayır.” dersiniz, siz neden dinlemelerin, dinleyenleri yargılamanın ötesinde teşvik etmenin önüne geçmek istemezsiniz? O yüzden, ben bu kanuna makul bakmak lazım diye düşünüyorum.

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sadece “Yolsuzlukları örtbas etmesin.” diyoruz.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, siz çok konuştunuz, izin verin hemen bitirmeye çalışayım ben de.

Onun dışında, tutuklama gibi, gözaltı gibi hukuki birtakım kararların artık keyfî olmaktan çıkıp 3 hâkimle beraber olması anlamlıdır diye düşünüyorum.

Hızlı geçiyorum.

Onun dışında, şüphe rejiminden ayrılıp onun ötesinde somut delil rejimine geçilmesini anlamlı buluyorum. “Sabah kalktım, şüphelendim, sizi tutuklayabilirim.” anlayışının çok gerilerde kaldığını, somut delil rejimiyle beraber daha hukuki, daha anlaşılır, daha şeffaf bir yargılamanın yapılmasının çok anlamlı olduğunu düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, dinleme gibi önemli kararların artık oy birliğiyle verilmesi rejiminin anlamlı olduğunu düşünüyorum. Onun dışında, dinlenecek olan hattın sahibinin belirlenmesi, ondan sonra dinleme kararının verilmesinin doğru olduğunu düşünüyorum. “Ben sizi dinlerken onu da dinleyeyim, bunu da dinleyeyim.” anlayışının çok geride kaldığını, adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu düşünüyorum. Onun dışında, dinleme varsa da, gerekliyse de bunun sınırsız olmasının doğru olmadığını, üç ay gibi bir kısıtlamayla beraber hayata geçebileceğini anlamlı buluyorum. Müdafinin dosyadan, davadan her zaman belge alabilmesini, her zaman inceleyebilmesini anlamlı buluyorum ama anlayamadığım bir şey var. Bu ülkede yıllardan beri bu dediklerimi hep söyleyen, hatta yüksek perdeden ifade eden muhalefetteki arkadaşlarımızın, yani bu ülkede artık gece yarısı baskın olmasın diyen, ezbere tutukluluk olmasın diyen, ezbere dinleme olmasın diyen arkadaşlarımızın sabahtan beri bizi itham etmesi, buna üzülüyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sizi etmiyoruz kardeşim, sizi etmiyoruz. Kimi ettiğimizi herkes biliyor.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Muhalefet, iktidarın yaptığı işe sadece “hayır” demek değildir. Şunu deseniz ne olur: “Yetmez ama evet, daha iyisini yapın, daha fazlasını yapın.” deseniz bundan biz keyif alırız.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Onu söylüyoruz, onu söylüyoruz.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Ama gördüğümüz şu: “Hayır, hayır, hayır.”

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ne alakası var! İşinize geldiği gibi kanun çıkarıyorsunuz diyoruz.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Bu tarzın size de faydası yok, millete de faydası yok, bize de faydası yok. Artık insanlar on iki yıldan beri AK PARTİ’ye hâlâ büyük bir teveccüh gösteriyorsa bunda sadece AK PARTİ’nin başarısı yoktur, sizin de büyük başarınız vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İnsanlar umut duymak istiyor, heyecan görmek istiyor. Ne olur ya, şu 22 maddelik kanunda “15 tanesi iyi, 5 tanesi eksik.” diyebilseniz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Dedik biraz önce.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Hâlâ on yıllık tutuklamaların beş yıla inmesine muhalefet ediyorsunuz. Az sonra göreceğiz, biz kabul oyu verirken kaçınız evet diyecek, kaçınız hayır diyecek, bunu göreceğiz.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Önergelerimizi kabul edin, hep beraber evet diyelim. Önergeleri kabul edin.

BÜLENT TURAN (Devamla) – AK PARTİ’nin yapmış olması bir suç değildir, bir gururdur. Biz milletimizle beraber daha çok demokrasi, ileri demokrasi, İnsan Hakları Sözleşmesi’ne bağlı olarak adil yargılamanın bu ülkede istisnasız uygulanmasını talep ediyoruz, istiyoruz.

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Demokrasi falan bırakmadınız ki, ne demokrasisi!

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Adil yargılanma nasıl olacak ya! Mal varlığına el koymayı ortadan kaldırıyorsunuz yani, nasıl adil yargılanma bu!

BÜLENT TURAN (Devamla) – Ama ne kadar kızsanız da ne kadar sevmeseniz de nasıl ki bir zamanlar 12 Eylül referandumunda hayır demenize rağmen darbecilerin yakalanması davasında ilk siz müdahale dilekçesi vermişseniz, nasıl ki referandumda hayır demenize rağmen gidip de bireysel başvuru hakkını Anayasa Mahkemesinde ilk siz aramışsanız, muhtemeldir ki bu kanundan sonra da belki de bundan en çok siz istifade edeceksiniz. Helalühoş olsun.

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Siz istifade edeceksiniz. 17 Aralık yolsuzluklarını…

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Siz kendiniz için çıkartıyorsunuz. Bizim yolsuzlukla bir alakamız yok ama sizin var.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Hep beraber yapalım, güzellikle yapalım. İstiyoruz ki demokrasi kavgasında devletle olan mücadeleye karşı sahip çıkma kavgamızda, insan hakları mücadelemizde, ileri demokrasi talebimizde muhalefet bize yol göstersin, beraber bunları yapalım istiyoruz. Referandum diyoruz, hayır diyorsunuz; HSYK’da yanlış yapılıyor, birileri kalkıp bildiri okuyor, bu yanlış diyoruz, hayır diyorsunuz. Oysa düne kadar siz evet diyorsunuz, yanlış var diyordunuz, onlara kızıyordunuz. O yüzden, bir daha diyorum…

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – HSYK’yı siz oluşturdunuz ya! Nerede geziyorsunuz, siz muhalefet misiniz, iktidar mısınız? Bu HSYK’yı siz oluşturdunuz Bülent Bey.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Bağırarak değil Dilek Hanım, sakin, sakin… Hepsini söyleyeceğim.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Ne diyorsunuz siz ya? Muhalefetsiniz yani sanki!

BÜLENT TURAN (Devamla) – Sağduyuyla, soğuk akılla bu kanunu bir daha incelerseniz yıllardan beri sizin söylediğiniz, belki bizim geç kaldığımız maddelerin de burada olabileceğini…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Hah, geç kaldığınız…

BÜLENT TURAN (Devamla) – …bizden çok sizin buna alkış tutabileceğinizi göreceksiniz ama nasıl bir anlayışsa, bir daha söylüyorum, AK PARTİ yapıyorsa yanlış zannediyorsunuz.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sözlerimizi dinlememişsiniz.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Oysa kimin yaptığı değil, ne yaptığıdır…

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – “Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması olumludur.” dedik, dinlemediniz bile bizi, dinlemediniz yani.

BÜLENT TURAN (Devamla) – İstirham ediyorum, hukukçu arkadaşlar bu kanunu bir daha incelesinler. 22 maddenin büyük çoğunluğuna “Yetmez, evet ama yetmez.” diyeceksiniz. Bizden çok siz heyecanlanacaksınız.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sana mı soracağız ya?

BÜLENT TURAN (Devamla) – Ben bu kanunda emeği geçen tüm arkadaşlarımı tekrar kutluyorum. Bu kanunun ülkemiz demokrasi kavgasında bir basamak olacağını, önemli işlere vesile olacağını düşünüyor, tekrar hayırlı olması ümidiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kaçıncı madde?

BAŞKAN – Bölüm üzerinde Sayın Türkkan. Konuşma zorunluluğunuz yok Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yok, konuşacağım efendim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvelki hatibin konuşmaları… Bu kanunun, getireceği bazı düzenlemeler açısından faydalı şeyler olduğuna inanıyorum. Özel yetkili mahkemelerin şimdiye kadar maksadını aşan, üç kişinin bir araya gelmesiyle, hemen “örgüt” yaftalamasıyla onların hakkında yıllarca dinleme kararı veren, onları yargılayan birtakım müeyyideleri ortadan kaldırması açısından, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması tabii ki doğru bir iştir. Doğru olmayan şudur: Doğru olmayan, ne zaman ki bu tehlike sizin kapınızı çaldı, o zaman uyandınız, doğru olmayan budur. Yani burada bir samimiyet sınavında sınıfta kaldığınızı söyleyebilirim. Doğru şey doğru zamanda yapılırsa doğruluğu kabul edilebilir. “Ama bu zaten doğru, evet, bunu biz biraz geç yaptık…” “Geç” dediğiniz şey, sizin kapınıza geldiği zaman yaptınız. Keşke bunu gerçekten toplumun ihtiyacı olduğu dönem gündeme getirseydiniz. Ama birtakım kanunların arkasına da sığınarak o zulmü yaptığınız insanlara hiç sesiniz çıkmadığı zaman… Şimdi ne zaman ki mesele sizin meseleniz oldu, kalkıp bunun yanlış olduğunu savunuyorsunuz; doğru olmayan budur.

Yani Balyoz soruşturması sırasında -ben hep söylüyorum- elli beş saniye savunma yapan benim sınıf arkadaşım Korgeneral Korkut Özarslan, elli beş saniye savunma yaptı, on sekiz sene ceza yedi o kurduğunuz özel yetkili mahkemeler sayesinde. 2007 yılı Windows programıyla 2003 Excel programları yapıldı, Windows programları yapıldı, “Bu deliller.” diye oraya konuldu. Bunlara hiç ses çıkartmadınız.

Dolayısıyla birtakım şeylere şimdi “Geç kaldık ama biz doğrusunu yapıyoruz.” dediğiniz zaman bunun doğruluğu belki kabul edilebilir ama samimiyetiniz kabul edilmez. Mesele burada aslında. Burada kimse bu kanunun iyi veya kötü yönlerini tartışmıyor, daha çok sizin samimiyetinizi tartışıyor. Mesele bu. Kanunda tabii ki iyi olan maddeler vardır, sıkıntılı olan maddeler de vardır, insanlar bunları da dile getiriyor. Keşke bunları size gerektiği zaman değil, toplumun ihtiyacı olduğu zaman, yani Başbakanın evladına değil, milletin evlatlarına lazım olduğu zaman yapsaydınız. O zaman biz burada oturur sizi alkışlardık, şimdiki gibi yermezdik, şimdiki gibi hakkınızda muhalefet şerhinde bulunmazdık, kalkıp bu kadar da konuşmazdık. Ama hep böyle oldu, geçmiş dönemde de aynı şeyler oldu, bir şeyleri yapıyorsunuz, arkasından “Biz bunun yanlış olduğunu fark ettik.” diyorsunuz.

Arkadaşlar, Türkiye deneme yanılma metoduyla yönetilecek bir ülke değildir, Türkiye basiretli yönetimleri hak edecek kadar önemli bir ülkedir. Türk tarihini bugün Türkiye dünya coğrafyasında temsil eden en önemli demokratik ülkedir. Bu ülkeyi kalkıp deneme yanılma metoduyla yöneten, “Dün böyle yaptık, vazgeçtik, bugün böyle yaptık.” diye yöneten adamların işi değildir Türkiye’yi yönetmek.

Bakın, İnternet yasasıyla ilgili burada yine bağırdık çağırdık. İnternet yasası bizim milletvekili adaylarımızla ilgili kasetleri ortada dolaştırırken Başbakan “Genel bunlar, genel.” diye bağırdı. “Ayıp ediyorsunuz. Ahlaksızlık bu.” dedik. Şimdi o ahlaksızlık denilen meseleye “Doğru diyorsunuz, bunlar ahlaksızlık.” Niye? Bilal Erdoğan’ın kaseti çıkıyor Rıza’nın ofisine giderken, hanımefendinin Urla’daki villalarla ilgili bide siparişi veya fıskiye siparişi verirken. Bu kasetler rahatsız edince siz İnternet Yasası’nı hazırladınız. İşte samimiyet testi burada, sıkıntı burada. Yaptığınız işin doğru olması, samimiyetinizin doğru olduğunu göstermiyor.

Söylemek istediklerim bunlar. Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa teklifinin ikinci bölümünde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AKP konuşmacısı arkadaşımız, iyi olana “iyi” demediğimizi söyledi, oysa muhalefet şerhini okursa iyilere “iyi” dediğimizi orada görecek, demek ki CHP’nin muhalefet şerhini okumaya bile gerek duymamış. Zaten aslında hiçbir şey okumaya gerek duymuyorlar.

Şimdi, biz daha kurulduğu gün özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını, olmaması gerektiğini savunan bir siyasal partiyiz. 5 Aralık 2004 tarihli Meclis tutanaklarını görürseniz, 250, 251, 252’nci maddelerdeki özel soruşturma ve kovuşturma yetkisi veren maddelerin kaldırılması, olmaması gerektiğini o gün söylemişiz Malatya Milletvekilimiz Muharrem Kılıç tarafından.

Değerli milletvekilleri, yine üçüncü yargı paketinde “Siz kaldırdık.” dediğinizde, onları aldınız “terör mahkemesi” adıyla tekrar kurdunuz, devam ettirdiniz, bir de geçici madde eklediniz; hukuk devletinde olmaması gereken mahkemeler faaliyetlerini devam ettirdiler, bugün de kaldırıyorsunuz. Bu olumlu fakat bunların sonuçlarını kaldırmamanız doğru değil. Zaten siz hep bizim gerimizden geliyorsunuz aslında. Bakın, ben size bir yazı okuyayım da aklınız başınıza gelsin sizin. Şimdi, Anayasa Mahkemesine ilişkin kanun Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülürken bizim bir milletvekili arkadaşımız çıkmış, demiş ki: “Kitabın bir nüshası var diye iş yeri basılıyor, sanki bu kitap Salman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri kitabı. Neden? Çünkü emniyetteki Fethullah’çı yapının deşifresi yapılıyor. Belki bundan sonra yargıdaki Fethullah’çı çetenin deşifresi olacaktı. Asker gönderdiğiniz Libya’nın basın özgürlüğü Türkiye’den daha ileride. Utanmanız, ar damarınız varsa sıkılmanız lazım. (AKP sıralarından gürültüler)” Tutanaktan okuyorum da… Ben bir şey demedim.

Şimdi, bunun üzerine, o tarihteki Grup Başkan Vekilimiz, bugünün Adalet Bakanı diyor ki: “…bu kürsüler sanki mahkeme salonu, suçları soruşturmakla görevli cumhuriyet savcıları suçlu gibi, kişiler zorla suçlanıyor gibi konuşuluyor.”

Kimi koruyor biliyor musunuz Sayın Bakan? Zekeriya Öz’ü söylüyor. Çünkü burada diyor ki CHP’li milletvekili: “...isim isim, makam makam buluyor. Kitap yazmak istiyor fakat tutuklanıyor. Savcı olduğu beyan edilen bir isim var Zekeriya Öz. Mahkemeden karar alıyor, kitabı toplatın, yayımlanmasın; kitabı yayımlayanı tutuklayalım.”

İşte Sayın Bakan da diyor ki…  “...bu kürsüler sanki mahkeme salonu, suçları soruşturmakla görevli cumhuriyet savcıları suçlu gibi, kişiler zorla suçlanıyor gibi konuşuluyor.” diyen Bozdağ, Mecliste yargılama yapıldığını, bunun da kişilerin haklarına saygısızlık olduğunu iddia ediyor ve Sayın Bozdağ “Fethullah Gülen, bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir; seversiniz, sevmezsiniz ama değerli  bir bilge insandır, bu ülkenin millî ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmet yapıyor; her şey, bunun altını kırmızıyla çiziyorum arkadaşlar, her şey devletin denetimi ve gözetimi altında açık.” diyor. 

Demek ki iki sene önce CHP’li bir milletvekili “Yargıda ve poliste Fethullah’çı çeteler var.” demiş, çete olduğunu söylemiş. Siz, iki sene önce o çetenin yaptığı eylem ve işlemlerin devletin denetimi ve gözetimi altında yapıldığını söylemişsiniz.

Şimdi, devletin denetimi ve gözetimi altında yapılan eylem ve işlemlerden şikâyet eder hâle geldiniz ve Cumhuriyet Halk Partili o milletvekilinin önceden, iki yıl önce tespit ettiği noktaya bugün geldiniz. Şimdi, siz, hep bizim arkamızdan gelirsiniz. Bağırsanız ya. O zaman bağırıyormuşsunuz. O zaman Fethullah Gülen’e “çete” diyen o adamın üstüne yürüdünüz bu kürsüde. O milletvekili arkadaşımız hâlâ milletvekili. Şimdi Sayın Başbakan “çete” diyor, niye üstüne yürümüyorsunuz? Sayın Başbakanın neden üstüne yürümüyorsunuz, şimdi Sayın Başbakan “çete” diyor? Sayın Başbakan “tehlikeli örgüt” diyor, neden susuyorsunuz? Sayın Başbakan “Tehlikeli  örgüt bu çeteler.” diyor ama Sayın Adalet Bakanı, bugünün Adalet Bakanı o yapılan eylem ve işlemlerin devletin denetim ve gözetimi altında açık bir şekilde yapıldığını söylüyor. Ya siz, ne biçim insanlarsınız ya! Herkesi suçluyorsunuz herkesi övüyorsunuz aynı anda, böyle bir şey olmaz. Sizin, işte, o zaman Zekeriya Öz’ü suçlamakla bizi suçlamışsınız. Şimdi, Zekeriya Öz’ü vatan haini ilan ettiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Onu siz savunuyorsunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Biz savunmuyoruz beyefendi.  Biz savunmuyoruz Metiner, o savunma sana düşer. Senin tarihin öyle.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –  Senin geçmişin adamları savunmakla... Buraya çıktın, çıktın Ergenekon davası dedin…  Şimdi utanmıyorsun da… O adamın üstüne gitmeye utanmıyorsun.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, buyurun…

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Senin üslubuna cevap vermek bile yakışık almaz. Yazıklar olsun.

BAŞKAN - Sayın Yılmaz, buyurun…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Dün “kahraman” dediğin adam hakkında ne diyorsun! Televizyonlarda da biliyorum senin ne dediğini. Sen, geç bak, tarihine bak sen, ağzından çıkan sözlere bak.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Senin karın ağrını çok iyi bilirim.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ben senin gibi ikiyüzlü olsam milletvekilliğinden istifa eder giderim.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, sisteme nereden girdiyseniz, açtım, buyurun.

Süreyi yeniden başlatıyorum.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bak, dün söylediklerimi bugün inkâr ediyorsam vallahi de billahi de milletvekilliğinden istifa ederim. Var mısın sen? Hadi benim çelişkili sözlerimi bul, hadi bul.

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Neyi, neyi?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Ben senin yüz tane bulurum.

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Neyi bulursun?

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, siz, sisteme daha önce girdiniz, nereden girmişseniz açtım ben.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yüz tane çelişkili sözünü. Dün söylediklerini... Tayyip Bey’in elini öptün… Haydi oradan!

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Senin derdin ne, derdin ne?

BAŞKAN – Evet, buyurun Sayın Yılmaz, açıyorum.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen benimle aşık atamazsın, hadi, sen işine!

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)  – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen işine, sen işine… Sen gerici bir adamsın, sen gericisin.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Ben, Sayın Bakanımızdan şunu soruyorum: Gizli tanıklık müessesesi bizim Ceza Muhakemeleri Kanunu’muzda devam ettiği sürece…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ergenekoncusun sen, darbecisin, darbeci!

BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen… Soru soruluyor.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Bakan, Ceza Muhakemeleri Kanunu’muzun 58/3 maddesinde belirtilmiş olan gizli tanıklık müessesesi devam ettiği sürece adil yargılanma ilkelerinin gerçekten bu mahkemelerde, herhangi bir mahkemede gerçekleşebileceğini düşünüyor musunuz? Çünkü tanığı ne görüyor ne sanık görüyor ne mağdur görüyor ne müdafi görüyor, yalan söyleyip söylemediğini yargıç bile görmüyor.

Son olarak, gizli tanıklıkla ilgili de mobil araçlarla dinleme yapılabileceğine ilişkin bazı düzenlemelerin olduğunu biliyoruz. Böylesi bir yaklaşım biçimi adil yargılanma ilkelerini tamamen ortadan kaldıracak bir bakanlık işlemi değil midir? Bu konudaki düzenlemeyi, gizli tanıklığın kaldırılmasını gerçekten yapacak mısınız, böyle bir çalışmanız var mı?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aldan…

ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu düzenleme yasalaştığında savcılar aleyhine kişisel tazminat davası açılabilecek. Hâkimlerle ilgili aynı düzenlemeyi neden yapmadınız ve böyle bir düşünceniz var mı?

İkinci sorum: Dinlemeler konusunda, izleme konusunda bu kadar duyarlısınız bu düzenlemede ancak önleme dinlemesi yani istihbari dinleme ve asayiş araması konusunda neden bu teklifteki kadar duyarlı davranmıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Acar…

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Teklifin 17’nci maddesinde 2577 sayılı Yasa’nın 27’nci maddesinde değişiklik yapılarak atama, görev ve unvan değişikliği ile geçici görevlendirmelere ilişkin olarak yürütmeyi durdurma kararlarını geciktirmek adına idarenin savunmasının beklenmesi şartı konulmaktadır. Bu durumda idari hizmetlerde görev yapan kamu görevlilerinin haksız ve mesnetsiz görev değişikliklerine yönelik idari işlemlerin geri döndürülmesinde güçlükler yaratacağından hak kayıplarına neden olmayacak mıdır? Bu yeni bir sürgün olayı gündeme getirmiyor mu? Kamu görevlilerinin bu garantisi ellerinden alınmıyor mu?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Nazlıaka

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, iki gün önce çok vahim bir olay yaşanmış ve 15 yaşındaki bir kız çocuğumuz tecavüze uğrayarak hamile kalmıştır ve Sayın Bakan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı: “Yurtta hamile kalmamıştır ki, bize geldiğinde hamileydi.” ifadesini kullanmıştır. Yani çocuk yaşta bir kızımızın hamile kalmasından ziyade nerede hamile kaldığıyla ilgilenmektedir Sayın Bakan. Bu anlamda kendisini kınıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Dinçer…

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, mülkiyet hakkının korunması ve suçla bağlantılı olmayan mal varlığının kapsam dışında bırakılması açısından “BDDK, SPK ve MASAK” gibi kamu kuruluşlarından rapor alınması zorunlu tutulmaktadır. Bu kurumların ülkenin dört bir yanından gelecek talepleri kısa süre içinde karşılamaları mümkün olamayacağından, raporun yazılması sürecinde suçtan elde edilen mal ve gelirler kolayca kaçırılmayacak mıdır?

Bir diğer soru da: “Bu değişiklikle, özel yetkili mahkemeleri kaldırıyoruz.” diyorsunuz ama daha dün Meclise sunulan ve cumartesi günü komisyonlarda görüşülecek MİT Yasası’nda MİT mensuplarının yargılanması için özel bir yetkili mahkeme kuruyorsunuz. Bu bir çelişki değil midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Gök…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, cezaevlerinden çok sayıda şikâyetler geliyor. Pek çok şikâyet içinde şu anda en çok yoğun şikâyet aldığımız konu hasta mahkûmların hastaneye sevklerindeki gecikmelerdir. “Hastayım.” diyen bir mahkûmun beş gün sonra, bir hafta sonra, on gün sonra, bir ay sonra, hatta bir buçuk ay sonra hastaneye sevk edildiğine dair çok yoğun şikâyetler ve sıkıntılar her gün bizlere ulaşıyor. Biz, bunu, İnsan Hakları Komisyonunda da tartışıyoruz ama bir çözüm bulunamadığını üzüntüyle görüyoruz. Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz? Yani niçin “Ben hastayım.” diyen bir mahkûm en kısa zamanda, yani ertesi gün bir hastaneye sevk edilmez? Bu uygulamayı niçin yapamıyoruz, anlayabilmek mümkün değildir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Güler…

BİRGÜL AYMAN GÜLER (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Fatih Hilmioğlu bugün özgür kaldı. Biraz önce AKP milletvekili dedi ki: “Tamam, bak, iyi şeyler yapıyoruz, geç kaldık ama iyi şeyler yapıyoruz.” Bizde bir söz vardır “Geç gelen adalet adalet değildir.” diye. AKP milletvekilinin adaleti böylece ilga ettiğini itiraf ettiğini düşünüyorum.

Sayın Bakana şunu sormak isterim: Genel gerekçede, sayfa 6’da “ÖYM’leri adil yargılama bakımından tartışmalı olduğu için kaldırıyoruz.” diyorsunuz. Bunların verdikleri kararlar da tartışmalı o hâlde. Ben çok açık olarak sizden duymak istiyorum, ÖYM’lerin kaldırılışının Balyoz ve Ergenekon davalarının durumu üzerindeki etkileri neler olacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Öz…

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, kavramları artık tamamen anlayamaz hâle geldik. Ben size çok net bir şekilde sormak istiyorum: “Yolsuzluk”, “rüşvet”, “hırsızlık” bunlar ne anlama geliyor, bunlar nedir? Bunlar, iktidara göre ayrı tanımlar mıdır, muhalefete göre ayrı tanımlar mıdır?

Bir de, eğer gerçekten adaleti istiyorsanız Balyoz ve Ergenekon’daki savcılar bırakın görevlerini yapsınlar. Belli bir zaman geçsin, ondan sonra tekrar bu yasaları değiştirin. Siz de başkalarını yargılayanlarla muhatap olmuş olun. O zaman belki adalet yerini bulur diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)- Sayın Bakan, “paralel yapı” diye bahsettiğiniz bir örgüt var. Bu örgütün ismini siz dillendirmiyorsunuz ama ben söyleyeyim: “Cemaat”e, “hizmet”e örgüt diyorsunuz. Bu hizmetten her öğretmen atamasında liste aldınız, her hâkim atamasında liste aldınız. Sermaye Piyasası Kuruluna üye atarken bile arada kavga çıktı “Sen mi vereceksin, ben mi vereceğim?” diye. Ciddi bir şekilde bu ülkeyi on bir sene yönettiniz. Eğer bunlar bir örgütse yarın öbür gün bunları yargıladığınızda siz de bu örgüte yardım ve yataklıktan yargılanacağınızı hiç aklınıza getirdiniz mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yılmaz…

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, biraz sonraki önergelerimizin arasında dijital verilerin tek başına delil olarak görülmemesi gerektiği ve hükme esas teşkil etmemesi gerektiği, diğer delillerle de desteklenmesi gerektiği yönünde bir önergemiz var. Ama biliyoruz ki AKP Grubu bunu reddedecek. Siz, dijital verilerin tek başına delil sayılmaması konusundaki bu önergemize katılıyor musunuz? Bu konuda, bir düzenleme konusunda bir yaklaşımınız ya da çalışmanız var mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum ben sizden.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Oğan, son soru…

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Adalet Bakanı, dün burada yapmış olduğumuz konuşma Radikal gazetesinde, devletin resmî haber ajansı Anadolu Ajansı tarafından haber yapıldı ve yeni sansür yasasıyla dördüncü saatin sonunda devletin resmî haber organının haberi kaldırıldı. Buna bir yorumunuz olacak mı Sayın Bakanım?

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Evet, Sayın Yılmaz’ın “Gizli tanıklık müessesesini kaldıracak mısınız, bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?” sorusuna ilişkin olarak; şu anda gizli tanıklık müessesesinin kaldırılmasına yönelik Bakanlığımızda yürütülen bir çalışma yok. İleride böyle bir çalışma yapılabilir mi tabii mümkün ama şu anda Bakanlığımız tarafından bu yönde yürütülen bir çalışma bulunmadığını ifade etmek isterim.

Sayın Aldan’ın savcılarla ilgili dava açılması hususu; dediği doğru. Şu anda 93/A maddesi yürürlükten kalkıyor. Esasında 93/A maddesinin yürürlükten kalkması uygulamada fazlaca da bir şeyi değiştirmeyecek. Çünkü hem Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 46’ncı maddesi hem Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 143’üncü maddesi hem de 2802 sayılı Yasa’nın bu kanunda hüküm bulunmayan hâllerde Devlet Memurları Kanunu’nun hükümlerinin uygulanacağına ilişkin düzenlemesi esasında bir boşluk ihtimali karşısında o boşluğu da dolduran bir düzenleme. Şu anda Anayasa’nın 129’uncu maddesine göre devlet memurlarına veya “kamu görevlilerine” diyelim daha geniş, doğrudan dava açma hakkı zaten yok, rücu edilmek kaydıyla devlete karşı açılıyor. Esasında bu 93/A’nın kaldırılmasından sonra savcılarla ilgili veya hâkimlerle ilgili veya müfettişlerle ilgili veya başkaca kişilerle alakalı kamu görevlerinden kaynaklı doğrudan dava açılması gene mümkün olmayacaktır ama tabii kişisel birtakım şeyler söz konusu olduğu zaman onlarla ilgili hukuk ayrıdır.

Adli dinleme konusundaki şu anda getirilen güvenceler son derece önemli. Hem heyet hâlinde görüşme hem oy birliği hem sadece kuvvetli şüphenin, tek başına “Şüphe ediyorum.” demekle yetmemesi, bu kuvvetli şüpheyi doğuran somut bazı verilerin, delillerin aranacak olması son derece önemli, süre sınırlamasının getirilmesi önemli, torba dinleme maddesinin kaldırılması son derece önemli düzenlemeler. Bunlara sınır koymak çok önemli çünkü buradan hareketle kişilerin mahkûmiyetine, çok ağır cezalar almasına neden olacak sonuçlar ortaya çıkmaktadır. O nedenle bunu sağlam bir hukuki güvenceye bağlamak doğru olandır. Tabii, önleme dinlemeleri bildiğiniz gibi delil olarak kullanılan dinlemeler değil. Tabii, onun –siz daha iyi bilirsiniz- delil olarak nasıl kullanıldığını veya onu delile nasıl dönüştürdüklerini yargı mensupları daha iyi biliyorlar ama hukukumuzda doğrudan önleme dinlemeleri bir delil olarak kullanılmamaktadır ama kamu düzeni bakımından son derece önemli, suçların önlenmesi bakımından son derece önemli. Tabii, orada, şu anda dediğiniz gibi bir sınırlama düşünmedik çünkü onlar ayrı kanunlarda hem de tabii demin söylediğim gibi sonuçları bakımından, delil hukuku bakımından farklılıklar olduğu için burada ayrı bir çalışmamız olmadı.

Şimdi, tabii, Sayın Acar’ın İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 27’nci maddesine ilave edilen cümleye ilişkin eleştirisi, sorusu daha önce de benim cevaplandırdığım bir soru. Şu anda açıkça idare mahkemeleri veya Danıştay kendine açılan bir davada idarenin savunmasını almadan yürütmenin durdurulması kararını verememektedir. Yasa bunu yasaklamaktadır, savunmayı şart koşmaktadır. Buna bir istisna getiriyor, diyor ki: “Uygulanmakla etkisi tükenecek nitelikte olan bir idari eylem veya işlem varsa, işte, o zaman idarenin savunmasını almadan yürütmeyi durdurma kararı verebilirsin ama idarenin savunmasını aldıktan sonra da bu kararı yeniden gözden geçirmek durumundasın.” Şu anda bunun uygulaması nedir diye geçmişe dönük bakacak olsak karşımıza şu çıkıyor: Daha ziyade belediyelerin yıkım kararları var. Bina yıkacaksınız, onun telafisi imkânı yok, etkisi hemen görülecek bir iş ve yürütmeyi durdurmayı verdiğinizde netice alma imkânınız yok. Yine, işte, bir söküm kararı veriyorsunuz yani bir yerde diyelim ağaç sökülecek, tartışmalar çok yaşandı. Şimdi, siz orada bir savunma beklerseniz oradan ağaç sökülmüş olacak. Böyle bir durumda savunmayı almadan bir karar verilebilmektedir ama atamalarla ilgili kısım böyle uygulanmakla etkisi tükenecek bir idari işlem değildir.

Son zamanlarda mahkemelerin verdiği bazı kararlarda atanmayla ilgili kısmın da uygulanmakla etkisi tükenecek idari iş ve işlemlerden sayıldığına ilişkin değerlendirmeler yapılıyor. Ben Komisyonda söyledim; işte, bir polis görevlisinin TEM’den alınıp asayişe verilmesi veya bir başka yere verilmesiyle ilgili bir idari tasarrufu, kendi içindeki bir tasarrufu mahkeme yürütmesini durduruyor, durdururken de diyor ki: “Bu her ne kadar işte, uygulanmakla etkisi tükenecek iş gibi gözükmüyor ama bunun yaptığı kritik görev nedeniyle bu uygulanmakla etkisi tükenecek bir iş gibi düşünülmüş…” ve kararla hemen savunmayı almadan yürütmeyi durdurma veriyor. Bunu çok açık söylüyorum; hepimiz biliyoruz ki bu, mahkemenin kendisini yasama yerine koyarak yorum yoluyla yasa ihdas edip sonra ihdas ettiği o yasaya göre karar vermesinden başka bir şey değildir. Esasında buna gerek yok çünkü yasa zaten idarenin savunması alınmadan yürütmenin durdurulması kararı verilemeyeceğini açıkça ortaya koyuyor ama uygulama, maalesef böylesi bir noktaya gittiği için de biz yasanın içinde kaldık. “Yasaya uy.” diyor ve bunun açıkça kanunda yazılmasında bir sakınca görmüyoruz. Bu, son derece önemli.

Bir de idare, savunma verdiği zaman, savunma için şu kadar zaman bekleyecek diye bir kural yok. Yani savunma için üç gün süre de verebilir, on gün süre de verebilir çünkü mahkeme savunma süresini tayin ediyor. Kanunun kesin tayin ettiği bir süre yok. O süreye dair, mahkemenin takdirinde olan bir konu olduğunu burada ifade etmek isterim.

Tabii, tayinler -demin söyledim, belki siz yoktunuz, daha önceki sorularda- bir sürgün değil. Yani bir il emniyet müdürü değişiyor, yardımcılarını değiştirebilir, şube müdürlerini değiştirebilir çünkü her atamalarda bu olur. İl valisi değiştiğinde de valilerin iş bölümünü değiştiriyor. Şimdi asayişte olan bir polisin KOM’a veya KOM’da olan birinin TEM’e veyahut da başka bir birime verilmesi onun meslekten çıkarıldığı anlamına gelmez. Bir iş bölümü düzenlemesini elbette oranın amiri durumunda olan kişinin yapması kadar doğal bir şey olamaz. Ancak son günlerde yaşanan tartışmalar nedeniyle, normal zamanda yapılmış olsa rutin görünecek bu işlemler sanki bir sürgün gibi değerlendiriliyor. Bunun doğru olmadığını ifade etmek isterim.

Sayın Nazlıaka’nın sorusu…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, sınırsız süre mi verdiniz Hükûmete?

BAŞKAN – Evet Sayın Bakanım, sözlerinizi toparlarsanız.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Peki efendim, ben o zaman burada kesiyorum.

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Sorularımıza cevap alamadık.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Nazlıaka’nın sorusu Sayın Bakanla ilgili. O yüzden diğer sorulara da artık teşekkür ediyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Örgüte yardım, yataklık işi önemli Sayın Bakan.

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan, ilave süre verin.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.37

 

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 00.47

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65’inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

11’inci maddede dört adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 11. maddesinin son cümlesindeki “şeklinde” ibaresinin “biçiminde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Ali Rıza Öztürk                  Dilek Akagün Yılmaz                    Ali Özgündüz

                  Mersin                                      Uşak                                     İstanbul

              Gürkut Acar                             Levent Gök                        Ömer Süha Aldan

                  Antalya                                    Ankara                                     Muğla

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci maddesinde yer alan “ibaresi eklenmiş” kelimelerinden sonra gelmek üzere “‘hâkim’ ibaresi ‘mahkeme’ şeklinde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          Hasip Kaplan                           Demir Çelik

                    Iğdır                                       Şırnak                                       Muş

                                      Adil Zozani                            İdris Baluken

                                         Hakkâri                                    Bingöl

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 11 inci maddesinde yer alan “suç işlendiğine ilişkin” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Mihrimah Belma Satır             Mehmet Doğan Kubat                  Özcan Ulupınar

                 İstanbul                                   İstanbul                                 Zonguldak

                Şirin Ünal                              İsmet Uçma                            Şenol Gürşan

                 İstanbul                                   İstanbul                                  Kırklareli

                                   Tülay Kaynarca                        Osman Boyraz

                                         İstanbul                                   İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 11. maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                             Sinan Oğan

                 İstanbul                                     Adana                                       Iğdır

        S. Nevzat Korkmaz                   Seyfettin Yılmaz                       Lütfü Türkkan

                  Isparta                                      Adana                                     Kocaeli

                                                                Alim Işık                                       

                                                                 Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın  Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çoğulcu demokrasinin dayanağı, hepinizin bildiği üzere, hukuk devletidir. Hukuku eğer esas almıyorsanız, demokrasiden bahsetmeniz mümkün değil. Bir o kadar da önemli bir başka husus, halkın yönetime katılmasıdır. Bunun için de halkın haber alma, bilgi alma imkânının önündeki bütün engelleri kaldırmak gerekir.

Her dönemde, değerli arkadaşlar, basın üzerinde birtakım tesirler, birtakım baskılar oluşturulmaya çalışılır. Kimi zaman bu baskılara karşı basın, halkın ve muhalefetin de destekleriyle dik durabilmeyi becermiştir, kimi zaman da boyun eğmek zorunda kalmıştır ama sanıyorum ilk kez bir Hükûmetin basın, medya kuruluşları sahibi olmak gibi, tüm medyaya el koymak gibi ihtiras ve eylemleriyle karşılaşıyoruz. Gazete alımları için havuzlar oluşturuluyor, Başbakanla medya yöneticileri arasında direkt kırmızı telefonlar kuruluyor, “Alo Fatih” hatları oluşturuluyor. Televizyonlarda alt yazılara bile tahammül edemeyen Başbakan, doğrudan bu yöneticileri arıyor bu hatlarla, talimatlar veriyor. Olmadı, ödüllendiriyor yandaşlarını, gazete köşelerinde köşe yazarı yaparak. Yine, olmadı, cezalandırıyor, gazetecileri işinden attırıyor. Bir tehdit, baskı, şantaj aldı başını gidiyor ve bunu herkes görüyor ama her nedense bir AKP’li bakandan, bir AKP’li vekilden “Bu işleri kim yaparsa yapsın yanlıştır.” itirazını maalesef duyamıyoruz.

İspanya Başbakanının Ankara ziyaretinde bir gazeteci yolsuzluklarla ilgili soru yöneltiyor. Misafirin önünde Başbakan, sanki gazeteci memuruymuş gibi azarlıyor, suçluyor, tehdit ediyor. İspanyol gazeteci kendi ülkesine, kendi gazetesine “Türkiye’yi görünce ülkemdeki basın özgürlüğünün kıymetini anladım.” diye haber geçiyor. Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiye’de 40 gazetecinin tutuklu olduğunu açıklıyor. Türkiye bu alanda –övünebilirsiniz değerli AKP milletvekilleri- iki yıldır birinciliği kimselere kaptırmıyor. Türkiye’yi İran ve Çin izliyor, diğer ülkeler Eritre, Vietnam, Suriye, Azerbaycan, Etiyopya, Mısır ve Özbekistan. Yani bu ülkelerin isimlerini duyduğunuzda herhâlde, “Aynı ligde olmamamız gereken ülkeler.” diye eminim sizler de düşünüyorsunuz.

Basını dizayn etmenin bir başka yolunu daha bulmuş AKP. Kamu kurumlarından verilen ilan ve reklamlarla basını ram etmek, önünde diz çöktürmek. The Nielsen Company 2013 yılı verilerini açıklamış. Bu verilere baktığımız zaman Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıfbank, TÜRK TELEKOM gibi Türk ekonomisinin amiral gemileri şirketler; başta yandaş gazeteler Sabah, Star, “Alo Fatih”in gazetesi Habertürk, Takvim, Akşam, Yeni Şafak, Türkiye gibi gazetelere hatırı sayılır reklamlar veriyor. Ziraat Bankası reklamlarının, değerli arkadaşlar, yüzde 57’si Sabah’a, yüzde 23’ü Star’a veriliyor. Halkbank, 8 bin saniyelik reklamının neredeyse tamamını Star Grubuna veriyor. Vakıfbank reklamlarının yüzde 21’i Sabah’a; diğerleri de yandaş gazetelere hakça dağıtılıyor!

Bir de TÜRGEV diye bir vakıf var arkadaşlar. Biliyorsunuz, Türkiye Gençlik ve Hizmet Eğitim Vakfı diye gazetelerde kamuoyu tarafından okunan, öğrenilen bir vakıf. Sayın Başbakanın oğlu Bilal Erdoğan’ın da yöneticisi olduğu bir vakıf. Bu vakfa, değerli arkadaşlar, hakikaten, dudak uçuklatan bağışlar yapılıyor, mesela eski parayla 200 trilyon ve bu bağışlar karşısında da bu bağışları yapan firmalar koca koca ihaleler alıyor, milyar dolarlık ihaleler alıyor. Ne güzel siyaset, pardon, pardon, ne güzel ticaret! Al gülüm, ver gülüm! Buna ne denir arkadaşlar? Buna “besleme demokrasi” denir, buna “güdümlü demokrasi” denir.

Diğer gazeteleri sorarsanız, AKP’yi alkışlamadıkları için zırnık koklatılmıyor. Altta kalanın canı çıksın, reklamdan pay almak bir tarafa, reklam masasına oturtulmuyor bile.

İşte, AKP’nin özürlü demokrasisini gecenin bu vaktinde sizlerle paylaşmak istedim. Hepinize hayırlı geceler diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 11 inci maddesinde yer alan “suç işlendiğine ilişkin” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                           Mehmet Doğan Kubat (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle somut delillerin kuvvetli şüphenin varlığı bakımından aranacağı hususuna açıklık getirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci maddesinde yer alan “ibaresi eklenmiş” kelimelerinden sonra gelmek üzere “‘hâkim’ ibaresi ‘mahkeme’ şeklinde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile bilgisayarlara, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma kararının hakim tarafından değil mahkeme tarafından verilmesi amaçlanmıştır. Nitekim diğer madde düzenlemelerinde de bu türden kararların mahkeme tarafından verileceğine dair öngörülen düzenlemeler ile de tutarlılık sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 11. maddesinin  son cümlesindeki “şeklinde” ibaresinin “biçiminde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Gürkut Acar (Antalya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ömer Süha Aldan, Muğla Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aslında, maddenin şu anki hâli -Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 134’üncü maddesinde bir değişiklik yapıyor bu düzenleme- bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, başka surette delil elde etme imkânı bulunmaması hâlinde bilgisayarların aranabileceğini ya da bilgisayardaki verilerin elde edilebileceğini hüküm altına almış ama bu yasa teklifinde, bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması hâlinde düzenlenmişti. Tabii, burada suçun işlendiğine ilişkin somut delil varsa, kuvvetli şüphe varsa, o zaman başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması hâli havada kalıyordu, madde çelişik bir hâlde bulunuyordu ama yapılan değişiklik önergesiyle “suç işlendiğine ilişkin” ibaresi kaldırılmış ve bu anlamda da madde bir açıdan daha anlamlı hâle gelmiş. Bu şekilde de sorunun, bu konudaki karşı çıkışımızın giderildiğini düşünüyorum.

Tabii, aslında, değerli arkadaşlarım, kuşkusuz, bu düzenlemede savunma hakkına yönelik olumlu düzenlemeler elbette ki var. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına biz de olumlu bakıyoruz, keza insanların fütursuzca dinlenmesinin önlenmesi de anlamlıdır. Lakin, yıllardan bu yana 4-5 tane yasayı bir araya getirdiğimizde bir şey anlam kazanıyor, o da şudur: Belli kanunlar var, HSYK var, arkasından İnternet düzenlemesi var, arkasından bu yasa var; samimiyet sorunu yaşıyoruz aslında. Aslında bu yasanın belli bir şeye, bir amaca hizmet ettiğini düşünüyoruz. Ben, geçtiğimiz haftalarda, HSYK düzenlemesine ilişkin komisyonda yaptığım konuşmada şunları söyledim: “Bu yasa yürürlüğe girerse şu 5 şey olacak:

1) Hâkim ve savcıların yerleri değişecektir.

2) Bu yasanın yürürlüğe girmesinden sonra, bir ay içerisinde bakan çocukları tahliye edilecektir.” demiştim. Henüz yasa yürürlüğe girmeden Halk Bankası Genel Müdürü ve arkadaşları tahliye edildi.

“3) Bilal Erdoğan sessiz sedasız adliyeye gidip ifade verecektir.” demiştim. Evet, bu da oldu.

“4) İnternet düzenlemesiyle İnternet’teki birtakım tapelerin ya da CD’lerin yayınının önüne geçilecek.” demiştim.

5’inci şeyi daha sonra okursunuz, onun üzerinde duramayacağım çünkü gelecekle ilgili bir konudur, ekonomiyle ilgili bir konudur.

Aslında bunların, biz, şahsa mahsus düzenlemeler olduğundan kuşku duyuyoruz. Ne yazık ki iktidar partisi dönemsel olarak şahsa mahsus yasalar çıkarmıştır. Çok ilginç bir şey anlatacağım size: Herkes, kişiye özel düzenlemelerin MİT Müsteşarıyla başladığını düşünür ama kişisel düzenleme, Fethullah Gülen düzenlemesidir aslında. 2003 yılında 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası’nın 1’inci maddesi “cebir ve şiddet kullanmasa dahi” şeklinde bir ibareyle başlarken cebir ve şiddet şart koşulmuştur. Zira, o zaman Fethullah Gülen’in Ankara 2 no.lu DGM’de davası vardır ve bu düzenlemeyle beraat ettirilmiştir bugün çetebaşı yapılan kişi.

Değerli milletvekilleri, aslında bir şeyi daha okuyacağım sizlere sözlerimin sonunda; bir kişinin beyanı: “Bu paralel devlet yapılanması, kontrgerilla, gladyo, derin devlet, açık devlet, ne olarak tanımlarsanız tanımlayın, görünen devletin yanında, onun içine sızmış, onunla paralel hareket eden ikili bir devlet yapısıdır. Bu paralel devletin ana gövdesi dışarıdadır. Uluslararası güçlere dayanmaktadır. Burada devletin tasfiye edilmesi, etkili konumdan çıkarılması Hükûmetin tutumuna bağlıdır. Bu hâliyle Hükûmet ve Sayın Başbakan bunun farkına varmazsa, etrafını saran paralel devlet zihniyeti anlayışıyla hareket etmeye devam ederse her geçen gün çözüm zora girer.” diyor; 19 Eylül 2013’te Abdullah Öcalan bunu söylüyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 12 nci maddesinde yer alan “mevcut altıncı fıkrasının (a) bendinin (8) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış” ibaresinin “mevcut altıncı fıkrasının (a) bendinin (5) numaralı alt bendinden sonra gelmek üzere “6. Nitelikli hırsızlık (madde 142) ve yağma (madde 148, 149),” alt bendi eklenmiş, diğer alt bentler buna göre teselsül ettirilmiş, mevcut (8) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mihrimah Belma Satır             Mehmet Doğan Kubat                      Şirin Ünal

                 İstanbul                                   İstanbul                                   İstanbul

           Özcan Ulupınar                          İsmet Uçma                            Şenol Gürşan

               Zonguldak                                 İstanbul                                  Kırklareli

            Osman Boyraz                        Tülay Kaynarca                          Fatih Şahin

                 İstanbul                                   İstanbul                                    Ankara

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 12. maddesindeki birinci fıkrasındaki “mevcut altıncı fıkrasının (a) bendinin (8) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış” ibaresinin metinden çıkarılması ve (1) nolu fıkrasının “Ağır ceza Mahkemesince” ibaresinden sonraki ibarelerin metinden çıkartılarak “karar verilir, itiraz üzerine de bu tedbire Ağır Ceza Mahkemesince karar verilir” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

           Ali Rıza Öztürk                  Dilek Akagün Yılmaz                   Mehmet Şeker

                  Mersin                                      Uşak                                    Gaziantep

         Ömer Süha Aldan                        Gürkut Acar                          Erdal Aksünger

                   Muğla                                     Antalya                                      İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 12 inci maddesi ile madde metnine eklenen 2 inci fırkada yer alan “tedbir kararı verilecek hattın” ibaresinden sonra gelmek üzere “sahibinin açık kimliği, adresi,” ibarelerinin eklenmesini,

“bir ay” ve “mahkeme yukardaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere” ibarelerinin “bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere bir ay daha uzatılabilir.” şeklinde değiştirilmesini,

“maddenin dördüncü fırkasında yer alan” ibaresinden sonra gelmek üzere “dördüncü fıkrasının son cümlesinin ‘Ancak, örgütsel faaliyet çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, mahkeme bu süreyi bir kereye mahsus olmak üzere bir ay daha uzatabilir.”‘ şeklinde değiştirilmesini,

maddenin mevcut dördüncü fıkrasının 2 inci cümlesinin “Bu hususa ilişkin olarak verilen kararda, kişinin açık kimliği, adresi, iletişim aracının türü, telefon numarası, iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok iki ay için yapılabilir; bir kereye mahsus olmak üzere bir ay daha uzatabilir.” şeklinde değiştirilmesini ve 7 inci fıkranın (a) bendinin 13 üncü alt bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          İdris Baluken                           Hasip Kaplan

                    Iğdır                                       Bingöl                                      Şırnak

                                      Demir Çelik                             Adil Zozani

                                            Muş                                      Hakkâri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 12. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                             Sinan Oğan

                 İstanbul                                     Adana                                       Iğdır

                Alim Işık                           Seyfettin Yılmaz                   S. Nevzat Korkmaz

                 Kütahya                                    Adana                                     Isparta

                                                            Lütfü Türkkan

                                                                  Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

12’nci madde, dinleme ve teknik takiplerle ilgilidir. Burada, dinlemelerin yapılması için 3 üyenin oy birliği kararı getiriliyor. Bu da dinlemelerin artık çok zor hâle geldiğiyle ilgili bir madde.

Değerli milletvekilleri, ben sizinle, Merkez Yürütme Kurulu üyemiz Yücel Bulut’un yaşanan süreçle ilgili tespitlerini paylaşmak istiyorum:

“Anlaşılan o ki 17 Aralık operasyonları sonrasında iktidar esaslı bir karar verdi. Artık hiçbir savcı yandaşların yağmasını sorgulayamayacak ve hiçbir polis böyle bir operasyonda görev alamayacak. Zira Başbakanın yeni Türkiye’sinde polisin sadece AKP’nin menfaatlerini korumak ve kollamakla görevli olması öngörülmüştü.

Başbakan, polisin zeki, çevik ve muhalefetin kapısına sabah beşte dayananını severdi. Polis, muhalif ‘tweet’ler attı diye lise talebelerini evlerinden topladığında güzeldi. Polis, muhalif belediyelere baskınlar yapmalı ve görevden el çektirilmelerini sağlamalıydı. Sütçüden önce zile basmalı, 40-50 kişi eve dalmalı, nerede bir muhalif ses varsa gırtlağına basmalıydı. Raydan çıkıp iktidarın kapısına dayanan bir polis teşkilatı derhâl hizaya çekilmeli ve AKP’nin resmî ideolojisine uygun olarak sil baştan örgütlenmeliydi. Derhâl harekete geçildi ve cumhuriyet tarihinde emsali görülmemiş bir tasfiye başladı. Daha düne kadar askerî vesayet zincirlerini kırdıkları gerekçesiyle taltif edilenler, yeni nesil darbeci ilan edilerek görevden el çektirildiler. Aradan bir savcı çıkıp da bir daha böyle bir çılgınlık yapmasın diye de HSYK Yasası’nın değiştirildiğini hep beraber gördük. Ama nafile, Başbakan ve çevresindekiler anlamamakta ısrarcı olsalar da, kafalarına göre kurguladıkları devlet erkleri ve polis teşkilatı sonsuza kadar muktedir olmalarını temin edemeyecek. Çünkü, demokratik denetim yollarının tıkandığı, basının Pravda’laştığı, muhalefetin sindirildiği ve yargının tarafsız hakem rolünü yitirdiği toplumlar sarsılmaz bir iktidarın değil travmaya sürüklenmiş toplumların habercisidir. Çoğu kez bu toplumsal travma, şiddeti ve demokrasi dışı yöntemleri benimsemiş etkili bir muhalefete dönüşür ve toplumsal kaosun temel besin kaynağı hâline gelir.

Bu hep böyle olmuştur. Zorbalıkla düzen kuran iktidarlar kaosla da yıkılırlar. Önümüzde duran onlarca hikâye hep aynı sonla bitmiştir. Öyle ki İran Şahı Rıza Pehlevi de, iktidarının teminatı olarak gördüğü polis teşkilatını dilediği gibi dizayn etmiştir. SAVAK ismini verdiği siyasi polis teşkilatını örgütlemiş ve kurduğu yapı sayesinde her muhalif hareketin anında sindirileceğini düşünmüştür. Öyle ki SAVAK, Orta Doğu’nun en büyük işkence merkezlerine sahip hâle gelmiş, binlerce muhalif bu işkence merkezlerinde sorgulanmış, yüzlercesi bu sorgularda hayatını kaybetmiş ama hikâyenin sonu değişmemiştir. Bilakis, hükûmetteki yolsuzlukların sorgulanamaz oluşu ve SAVAK isimli polis örgütünün yarattığı korku iklimi doğrudan Şahı hedef alan etkili bir muhalefeti beslemiştir. Sonrası malum; SAVAK, yıkılmaz denilen Şahın iktidarını kurtaramamış, İran Şahı, sarayının kapısına kadar dayanan ayaklanmalar karşısında ülkesini terk etmiştir.

Aynı yanılgıya düşen, elbette, sadece İran Şahı Pehlevi değildir. Romanya’yı günden güne artan otoritesiyle kafese kapatan ve demir yumrukla yönetmeye kalkan Çavuşesku da aynı yanılgıya düşmüştür. Sarsılmaz ve yıkılmaz bir iktidara giden yolun her şeyi kendi lehine denetleyecek ve asla kendinden hesap sormayacak bir polis teşkilatının varlığından geçtiğini düşünmüştür. Polis örgütünü, ülkenin bir başından bir başına yeniden örgütlemiştir. 22 milyon nüfuslu Romanya’da, 1985 yılında, gizli polis teşkilatının on binlerce personeli ve yarım milyon muhbiri vardı. Çavuşesku rejimi altındaki sonu gelmez tutuklamalar ve binlerce insanın ölümünden sorumlu, dünyanın en acımasız gizli polis güçlerinden biri olmuştur. İç muhalefeti tamamen sindirdiğini düşünen Çavuşesku hiç beklemediği bir anda iktidarını kaybetmiştir. Çok güvendiği polis teşkilatının Macar azınlığa mensup bir din adamını gözaltına almak istemesiyle başlayan toplumsal kaos…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Yani, bunlardan örnek alın diye söylüyorum.

İyi geceler. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 12 inci maddesi ile madde metnine eklenen 2 inci fırkada yer alan “tedbir kararı verilecek hattın” ibaresinden sonra gelmek üzere “sahibinin açık kimliği, adresi,” ibarelerinin eklenmesini,

“bir ay” ve “mahkeme yukardaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere” ibarelerinin “bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere bir ay daha uzatılabilir.” şeklinde değiştirilmesini,

“maddenin dördüncü fırkasında yer alan” ibaresinden sonra gelmek üzere “dördüncü fıkrasının son cümlesinin ‘Ancak, örgütsel faaliyet çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, mahkeme bu süreyi bir kereye mahsus olmak üzere bir ay daha uzatabilir.’” şeklinde değiştirilmesini,

maddenin mevcut dördüncü fıkrasının 2 inci cümlesinin “Bu hususa ilişkin olarak verilen kararda, kişinin açık kimliği, adresi, iletişim aracının türü, telefon numarası, iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok iki ay için yapılabilir; bir kereye mahsus olmak üzere bir ay daha uzatabilir.” şeklinde değiştirilmesini ve 7 inci fıkranın (a) bendinin 13 üncü alt bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                            İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile kanuna aykırı dinlemelerin önüne geçilmesi ve uzun süreli dinlemelerin kişi hak ve hürriyetleri açısından yol açacağı mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 12. maddesindeki birinci fıkrasındaki “mevcut altıncı fıkrasının (a) bendinin (8) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış” ibaresinin metinden çıkarılması ve (1) nolu fıkrasının “Ağır Ceza Mahkemesince” ibaresinden sonraki ibarelerin metinden çıkartılarak “karar verilir, itiraz üzerine de bu tedbire Ağır Ceza Mahkemesince karar verilir” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erdal Aksünger (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Erdal Aksünger, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yasa dışı dinlemelerle ilgili bu Meclis çatısı altında zaten bir araştırma komisyonu kurulmuştu. Bu kadar yasaya da ihtiyaç yok zaten, yasayı takmayan bir iktidar olduğu için bu yasalara ihtiyaç yok. Neden yok?

Şunu söyleyeceğim: Biz, Emniyet İstihbarat teşkilatı ve Millî İstihbarat Teşkilatında bununla ilgili belli araştırmalar yaptık veya yaptığımızı zannettik. Çünkü, bizi, yasamanın üyesi olan milletvekillerini alladılar pulladılar, resmen enayi yerine koyup kapıdan geri gönderdiler. Niye? Biz bunları nasıl kandırırız diye bakıyorlardı. Gerçekten de öyle ya, ben bunu orada hissetmiş bir adamım.

Şimdi, yasa dışı dinlemeleri araştırıyorduk. Ne olması lazım? Dışarıda böyle kocaman bir örgüt olması lazım, milleti kodlayan, fişleyen. Öyle değil mi, böyle bir şey olması lazım. Aslında böyle bir şey yoktu. Niye yoktu? Çünkü, ne Emniyet İstihbarat teşkilatı ne de Millî İstihbarat Teşkilatı böyle bir örgüt aramıyordu zaten. Bu işlerin bizatihi olarak oranın içerisinde suistimallerden kaynaklandığını herkes biliyordu, oradaki bütün üyeler de bunu anlamıştı.

Bununla ilgili raporlar yazılırken aslında dalga geçer gibi bazı şeyler yazıldı oraların içerisine, biz belli şerhlerimizi zaten söylemiştik. Bu, bu kadar büyük dinleme operasyonları veya bu kadar çok fişlenme işi devletin imkânları olmadan yapılamaz; kimse yapamaz böyle bir şeyi, imkânsız bunlar. Yoksa, dışarıda 2 tane vatandaşı -küçük küçük böcekler koyup- bir vesileyle dinlemek, etmek, bunlar zaten anormal şeyler değil ki, İnternet’te bile satıldığını herkes biliyor bunların. Bir kişi bir başka kişinin masasının altına zaten bunları koyar. Bunları aramıyoruz ki, devasa bir operasyonla ilgili olarak devasa bir örgüt arıyorduk ama böyle bir örgüt yoktu çünkü bu örgütün kendisi devletin içine yerleşmiş olan, kademeli olan, bir vesileyle birbirine başka türlü bağlı olan insanlar bütünlüğüydü ve bir başka yerden besleniyor muydu, onu kimse bilmiyordu.

Şimdi, yoksa şöyle bir durum var mı? Mesela, örnek -bu, İnternet’le ilgili söylendiğinde, 2006’larda, 2007’lerde çok komik şeyler yaptılar bu memlekette- Diyarbakır’da 250 bin insanın çocuk pornosu aradığı iddia edildi. Zaten orada İnternet’in penetrasyonu neydi ki böyle bir şey çıkarttınız? O da başka bir kılıftı aslında bir tarafından bakıldığında. Niye? Birilerini fişlemek amacıyla. Aynı şeyler bir başkaları için yapılıp Ergenekon’da, Balyoz’da da yaratıldı aynı davalar. Bunların hepsi, o dinleme  komisyonu raporlarında yazıldı.

Ayrıca, başka bir şey söyleyeyim. Bu ülkenin Emniyet İstihbarat biriminin başında olan insanlar dedi ki: “Bizim araçlarımız şu kadar vardı, o araçlar yok.” Kimse araştırmadı. Kim çalmış bu araçları, bu dinleme araçlarını kim, nereye götürmüş, kimse bununla ilgilenmedi. Kanun var, dünya kadar kanun var zaten, o kanunlara uyan yok ki ortada yeni kanun çıkarılsın.

Ayrıca, şöyle bir şey daha yaşandı bu memlekette: Kod adlarıyla, “Reşo” kod adıyla veya bir sürü kod adlarıyla insanlar, hâkimlerin üzerine… Kolluk kuvvetinin savcıya getirip, savcının da hâkimin önüne götürüp imzalattığı ve aylarca dinlediği olayları belgelendi orada. Bunu bizatihi olarak bir sürü insan anlattı. Peki, bunlarla ilgili soruşturma yapıldı mı? Yapılmadı. Bir soruşturma komisyonu kuruldu mu? Kurulmadı çünkü kimin yaptığını; kimin, kimin için yaptığını herkes biliyordu. Ama, kimin işine geliyordu, ona bakmak lazım, yani kim bunları destekliyordu? Bir tarafında derin devletten bahsediliyor, yeni gelen paralel örgütten bahsediliyor. Bunlar kol kola mıydı da ayrıldılar, başka bir devlet mi vardı ortada? Neden insanlar çıkıp bunları, o komisyon raporunda dalga geçer gibi bazı şeyleri yazdılar? Bir aya daha ihtiyacımız vardı ki bazı şeyleri yapmaya etmeye, neden onlar engellendi, kim engelledi bunların hepsini? Şimdi, bu sorular cevaplarını bulmadığı sürece bir sürü kanun yapsanız ne olur? Bunların hepsini yapsanız diyelim, kanunlar çiğnenerek yapıldı bunların hepsi zaten. Yani, Türkiye öyle şeylere şahit oldu ki, orada, Komisyonda adamın biri geldi -çok yetkili bir adam- dedi ki: “Bu dinlemeyle ilgili konularda borsa manipülasyonları yapılıyor, ihalelere müdahil olunuyor.” Kim söyledi bunu? Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı yapmış kişi kendisi bizzat söyledi ve bunlar araştırılmadı, bunlar sadece oraya buraya yazıldı, çizildi ve sizi de hiç ilgilendirmiyor demektir, ben öyle algılarım çünkü bundan sonrasını. Biz şerhleri koyduğumuzda “Bunun yanı sıra şu adamlar dinlensin.” dedik, onlar dinlenilmedi. Ya, bundan daha altı yedi ay önce bunları yaptık biz, bugün dönmüş birileri bununla ilgili ağlıyor. Niye ağlıyorsunuz ya? Bir ayda komisyonu kaçırdınız bir tarafından da. E, niye? Hepimiz için bu gerekli değil miydi, bu ülke için gerekli değil miydi yani bunların hepsi? Bir sürü ihalenin… Bizatihi olarak Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı yapmış adam dedi ki: “İhaleleri bir vesileyle manipüle etmek için bir çete kurulmuş vaziyette ve bu emniyetin içerisinde var. Siz bunu çözemezsiniz. Bugün gidersiniz, yarın sizi kandırır gönderirler.” Kendisi bizzat söyledi bunun hepsini. E, şimdi kanun yapacaksınız bunları önleyelim diye. O hâkimlerle, bunlara imza atan hâkimlerle ilgili olarak soruşturma yaptınız mı? Yok. İşinize geldiği zaman yapmadınız çünkü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) – O yüzden, kaç tane kanun yaparsanız yapın, çiğneyen kendiniz olduktan sonra hiçbir anlam ifade etmez.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bence de.

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 12 nci maddesinde yer alan “mevcut altıncı fıkrasının (a) bendinin (8) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış” ibaresinin “mevcut altıncı fıkrasının (a) bendinin (5) numaralı alt bendinden sonra gelmek üzere “6. Nitelikli hırsızlık (madde 142) ve yağma (madde 148, 149),” alt bendi eklenmiş, diğer alt bentler buna göre teselsül ettirilmiş, mevcut (8) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                            Mehmet Doğan Kubat (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, nitelikli hırsızlık ve yağma suçlarıyla daha etkin mücadele edilebilmesi bakımından bu suçlar kataloğa eklenmektedir.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 13 üncü maddesinin 2 nci fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere “Gizli soruşturmacı 3 aylık süre için görevlendirilir, zorunlu hallerde ise bu süre bir defaya mahsus olmak üzere bir defa daha uzatılabilir.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          Hasip Kaplan                           Demir Çelik

                    Iğdır                                       Şırnak                                       Muş

                                      Adil Zozani                            İdris Baluken

                                         Hakkâri                                    Bingöl

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 13. maddesinin (1) nolu fıkrasının “Ağır Ceza Mahkemesince” ibaresinden sonra gelen ibarelerin metinden çıkartılarak “karar verilir, İtiraz üzerine de bu tedbire Ağır Ceza Mahkemesince karar verilir” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

      Dilek Akagün Yılmaz                  Ali Rıza Öztürk                     Ömer Süha Aldan

                    Uşak                                      Mersin                                     Muğla

                                    Mehmet Şeker                          Gürkut Acar             

                                        Gaziantep                                  Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 13. maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

              Sinan Oğan                             Ali Halaman                         Seyfettin Yılmaz

                    Iğdır                                       Adana                                      Adana

            Lütfü Türkkan                     S. Nevzat Korkmaz                         Alim Işık

                  Kocaeli                                     Isparta                                    Kütahya

                                                         Murat Başesgioğlu                                

                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Sinan Oğan, Iğdır Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Türkiye garip bir memleket olmaya başladı. Hatırlıyor musunuz, son tapelerde, gazete satın almak için Sabah-ATV ihalesinde hani bir ihale paylaşım ve havuza para atma muhabbeti vardı. Orada iş adamının birisi para koyup ihaleleri alacağı zaman “Milletin de … koyacağız.” diyordu. Şimdi, bugün, eğer doğruysa, bir gazetede şöyle bir haber gördüm: Bunu söyleyen iş adamının adı bir ilahiyat fakültesine verilmiş, İlahiyat Fakültesi Mehmet Cengiz Binası.

Sayın Bakan, hani siz orada oturuyorsunuz ama…

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben de buradayım.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Sayın Adalet Bakanına sormak lazım: Yani bunu nasıl kabul edebiliyorsunuz? Bunu sizin vicdanınız kabul edebiliyor mu? Yani bir adam milletin anasına avradına, affedersiniz, küfredecek, sonra da onun adı ilahiyat fakültesine verilecek. Yahu var mı böyle bir şey Allah aşkına? Yahu var mı Allah aşkına böyle bir şey ya?

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Yunus Emre’nin ismini sildiler.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Yani siz, Sayın Bakan, hani suçu falan bir tarafa bırakın, şikâyeti bir tarafa bırakın yani millete ana avrat küfreden bu adamla ilgili işlem yapmayı bir tarafa bırakın, bu adamın adını ilahiyat fakültesine veren bir anlayışı nasıl kabul edebilirsiniz ya, nasıl içinize sindirirsiniz ya?

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Parayı vermiştir.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sinan Bey, sildikleri isim de “Yunus Emre.”

SİNAN OĞAN (Devamla) – O üniversite rektörüne de buradan çağrıda bulunuyorum: Sen nasıl kabul edebiliyorsun? Millete küfreden bir adamın adını ilahiyat fakültesine nasıl verebilirsiniz ya? Bu nasıl anlayıştır? Bu nasıl…

Değerli milletvekilleri, tabii, her gün o kadar vahim olaylara rastlıyoruz ki burada. İnanın, biraz önceki anlattığımdan daha vahim bir olayı... Dün burada birtakım tartışmalar yaşandı ve o tartışmalar da devletin resmî ajansında, Anadolu Ajansı tarafından haber yapıldı. Milletin vekilleri millete burada birtakım şeyler anlatıyor, televizyondan doğrudan yayınlanıyor. Devletin resmî ajansı bunu haber yapıyor, bir gazete, Radikal gazetesi bunu yayınlıyor, yeni TİB yasasına göre dördüncü saatin sonunda bu haber kaldırılıyor ve yerinde şöyle bir yazı var: “Bu haber yeni TİB yasasına göre dördüncü saatin sonunda kaldırılmıştır.” Yahu, devletin resmî haber ajansının Mecliste konuşulan bir konuyu yazmasına dahi “Alo TİB” tahammül edemiyorsa siz bunun gerisini düşünün arkadaşlar. O yüzden, dünkü o tartışmalı yasa, sansürle ilgili, burada yüreğimiz yanarak konuşuyorduk.

Çin’de bile yoktur böyle bir zulüm, Çin’de bile böyle bir zulüm yoktur. Çin Meclisinde konuşulan veyahut da herhangi bir diktatörlüğün olduğu bir mecliste konuşulan bir konu, o devletin resmî haber ajansı ile yayılmışsa -Anadolu Haber Ajansı, evet- ve bunu da “Alo TİB” kaldırıyorsa, ya, bunun ötesi var mıdır, bunun ötesi var mıdır arkadaşlar ya? Biz neyi tartışıyoruz, biz hangi demokratikleşmeden, hangi kanundan, hangi yasadan bahsediyoruz? Eğer devletin resmî haber ajansının haberini kaldıran bir anlayış, bir yasa tasarısını buradan geçirdiyseniz ve o Sayın Cumhurbaşkanı da bunu onayladıysa Sayın Cumhurbaşkanına çağrıda bulunuyorum burada: Onayladığınız yasa budur Sayın Cumhurbaşkanı, budur. Devletin resmî haber ajansının Mecliste konuşulan bir konusu kaldırılmış dört saat sonra. Siz ne diyorsunuz? Siz neyi onaylamışsınız, haberiniz var mı? “Alo Fatih”, “Alo Çankaya” ve şimdi de “Alo TİB.” Mecliste konuşulan bir konuyu dördüncü saatin sonunda kaldırıyorsunuz.

O sebeple, her şey burada el kaldırmak değil arkadaşlar, her şey illa sizin dediğinizin burada geçmesi değil. Elinizi vicdanınıza koyun ve Mecliste konuşulan bir konunun, resmî haber ajansı tarafından haber yapılan bir konunun TİB tarafından dördüncü saatin sonunda kaldırılmasının bu ülke demokrasisine nasıl zarar vereceğini unutmayın. Unutmayınız ki, unutmayınız ki, unutmayınız ki, bugün iktidarsınız ama yarın muhalefete düştüğünüzde bu size de lazım olacak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİNAN OĞAN (Devamla) - …demokrasi size de lazım olacak arkadaşlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanunun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 13. maddesinin (1) nolu fıkrasının “Ağır Ceza Mahkemesince” ibaresinden sonra gelen ibarelerin metinden çıkartılarak “karar verilir, İtiraz üzerine de bu tedbire Ağır Ceza Mahkemesince karar verilir” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Ömer Süha Aldan (Muğla) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakan son günlerde sanıyorum iyice şaşırdı, Cumhuriyet Halk Partisinin iplerinin Haşhaşi örgütünün elinde olduğunu söyledi. (AK PARTİ sıralarından “Doğru.” sesleri)

Şimdi, ben size bir şey okuyayım, doğru mu yanlış mı görürsünüz. “Bütün sözlerini, hareketlerini takip ediyorum. Allah razı olsun, bize de yol gösteriyor, bizi ikaz ediyor, bir deniz feneri gibi önümüzü aydınlatıyor.” Şimdi, deniz feneri gibi… Deniz feneri kim?

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Kim, Haşhaşi mi?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - İşte, “Haşhaşi örgütü” dediğiniz örgütün başı.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Haşhaşi’nin emir eri olmuş bunlar ya, emir eri olmuş!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Şimdi, kimin yolunu aydınlatıyormuş? AKP’nin yolunu. Bunları kim söylüyor? Bülent Arınç söylüyor. Kim bu Bülent Arınç? Başbakan Yardımcısı.

Devam ediyoruz değerli arkadaşlarım, Bülent Arınç’ın ardından Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’dan da övgüler: “Muhterem Fethullah Gülen Hoca Efendi Türkiye’nin yetiştirdiği önemli kıymetlerden birisidir. Geçmişte yaşanan bir kısım huzursuzluklardan dolayı ülkesinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Uzunca bir zamandır ülkesine uzaktan ama gönül açısından da bir o kadar yakından hizmet ettiğini biliyorum.” Artık şu anda da Fethullah Hoca Efendi midir, yoksa çetenin reisi midir, onu bilmiyorum ben.

Şimdi, başka bir şey söyleyeyim gene, Başbakan duysun bunu. 23/05/2013; daha dün, dün arkadaşlar, daha dün. “Biz dört günlük bir ziyaret yaptık. Konu Amerika olunca, eşim de olunca, mümkün olursa ‘Hoca Efendi’ye ziyaret yapar mıyız diye gönlümden geçirdim.” Allah gönlüne göre versin. “Başbakana da gitmeden önce konuyu açtım, ‘Uygun görür müsünüz?’ dedim. Çok memnun oldu. ‘Keşke biz de görüşebilsek’ dedi. ‘Bizden sevgilerimi iletin, bir emri olur mu, tavsiyeleri olur mu, öğren” dedi. “Keşke…” Kim gitmek istiyormuş? Sayın Başbakan. Bunu kim söylüyor? Bülent Arınç, değerli arkadaşlarım.

Türkçe Olimpiyatları 10’uncu Yıl Özel Ödülü kime verildi, Haşhaşiler örgütünden kime verildi değerli arkadaşlarım? AKP’liler, kim aldı bu onur ödülünü? Başbakan Erdoğan. Kim gitti, orada 40 bin kişinin önünde konuşma yaptı? Başbakan Erdoğan, Haşhaşiler örgütünde konuşma yaptı!

Devam ediyoruz değerli milletvekilleri. Şimdi, bakın, başka bir şey. AKP’nin şu andaki sözcüsü Hüseyin Çelik diyor ki: “Cemaat devlete sızdı iddiaları gülünç.” Neymiş görüyor musunuz? Cemaat devlete sızdı iddiaları gülünçmüş! O zaman, paralel yapı iddiaları da gülünç işte. “Nereden çıkarıyorsunuz bunu?” Cemaat ile Hükûmet arasında çatışma olduğu iddialarını yorumlayan Çelik “Cemaatin bir kaydı mı var? Yıllardır bu paranoyayla yaşadık. İnsan kendisine ait olan bir şeyi ele geçirir mi?” Devlet zaten cemaatin olduğuna göre, cemaat devleti ele geçirir mi arkadaşlar? Şu ele geçiriyor, bu ele geçiriyor. Kamuda çalışan solcu insanlar var mı, ülkücü insanlar var mı? Var. Oraya sızmış, buraya sızmış! Bu su mu, nem mi? Kamu personeli nasıl alınıyor? Belli, KPSS sınavı var. Bu insanların yüz kızartıcı suçu yoksa, engel yoksa, biz onların vicdanına hafiye kulağı dayayarak atayamayız. Cemaat devleti ele geçirmiş, devlete sızmış! Bunlar, kargaları güldürür. Bu paranoyaları bir tarafa bırakalım”

Vallahi, Başbakan da beni güldürüyor arkadaşlar, beni değil, tüm Türkiye’yi güldürüyor. Daha düne kadar devleti beraber yönettiği insana, ne zaman ki yolsuzluk soruşturmaları gündeme geldi, gündemi değiştirmek için, işte kumpas kurdular, paralel yapı, devlet yapısı…

Bakın, Başbakan hep böyle paranoyalarla ülke yönetmeye kalkıyor aslında, hep böyle paranoya içerisinde; darbeciler, çeteler ama kim olduğunu hiç açıklamıyor, “Bunlar” diyor. Kim onlar? Açıkla, yok. “Sayın savcı” diyor savcıya… “Ey savcı, biz, senin kime hizmet ettiğini biliyoruz, çık açıkla, açıklamazsan ben açıklayacağım.” diyor. Açıkla o zaman Sayın Başbakan, hadi sen açıkla! Yok. Şimdi de, çok üzülüyorum, bir Başbakanın çıkıp… Yani her dönem bir şeyler söylüyor, Haşhaşiler örgütü -ne bileyim- CHP’yi ele geçirmiş! Vallahi CHP değil de, Haşhaşiler örgütüyle kim içli dışlı bu devleti yönetmiş, kim birbirinin suç ortağı, şimdi bu belgelerden gayet anlıyoruz. Daha bir sene önceki belgeler, altı ay önceki belgeler değerli arkadaşlarım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

III.- YOKLAMA

(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, yoklama alalım!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım.

Yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın Dibek, Sayın Susam, Sayın Yılmaz, Sayın Nazlıaka, Sayın Serindağ, Sayın Acar, Sayın Türkkan, Sayın Öz, Sayın Öğüt, Sayın Oyan, Sayın Batum, Sayın Güler, Sayın Gök, Sayın Haberal, Sayın Köse, Sayın Aksünger, Sayın Aldan ve Sayın Köprülü.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 13 üncü maddesinin 2 nci fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere “Gizli soruşturmacı 3 aylık süre için görevlendirilir, zorunlu hallerde ise bu süre bir defaya mahsus olmak üzere bir defa daha uzatılabilir.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan düzenleme ile gizli soruşturmacının görevinin süre ile sınırlanması ve böylelikle gizli yürütülen soruşturmanın keyfî gözlem ve eylemlere yol açmasının engellenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü madde dört adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 14 üncü maddesinde yer alan “aynı fıkranın (a) bendinin (5) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış;” ibaresinin “aynı fıkranın (a) bendinin (2) numaralı alt bendinden sonra gelmek üzere “3. Nitelikli hırsızlık (madde 142) ve yağma (madde 148, 149),” alt bendi eklenmiş, diğer alt bentler buna göre teselsül ettirilmiş, mevcut (5) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış, mevcut (6) numaralı alt bendinde yer alan “, fıkra 3” ibaresi madde metninden çıkarılmış;” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mihrimah Belma Satır             Mehmet Doğan Kubat                 Türkan Dağoğlu

                 İstanbul                                   İstanbul                                   İstanbul

            Mustafa Şahin                         Osman Boyraz                           Fatih Şahin

                 Malatya                                   İstanbul                                    Ankara

               Cuma İçten                             İsmail Aydın                         Tülay Kaynarca

               Diyarbakır                                   Bursa                                     İstanbul

                                    Sevim Savaşer                           Tülay Bakır

                                         İstanbul                                   Samsun

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 14.maddesindeki birinci fıkrasındaki “aynı fıkranın (a) bendinin (5) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış” ibaresinin metinden çıkarılmasını ve (2) nolu fıkranın Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ibaresinden sonraki ibarelerin metinden çıkarılarak “karar verilir. İtiraz üzerine de Ağır Ceza Mahkemesince karar verilir” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

           Ali Rıza Öztürk                  Dilek Akagün Yılmaz                   Mehmet Şeker

                  Mersin                                      Uşak                                    Gaziantep

              Gürkut Acar                        Ömer Süha Aldan                       Turgut Dibek

                  Antalya                                     Muğla                                   Kırklareli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 14 üncü maddesinde yer alan “somut delillere dayanan” ibaresinden sonra gelmek üzere “aynı fıkranın ilk cümlesinden sonra gelmek üzere ‘Teknik takip kararında yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin açık kimliği, adresi, teknik aracın türü, kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir.’” cümlesinin ve”(a) bendinin (5)” ibaresinden sonra gelmek üzere  “ve (10)” ibaresinin eklenmesini,

3 üncü fıkrasının “Teknik araçlarla izleme kararı en çok üç haftalık süre için verilebilir. Bu süre gerektiğinde bir defaya mahsus olmak üzere bir hafta daha uzatılabilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          İdris Baluken                            Demir Çelik

                    Iğdır                                       Bingöl                                       Muş

                                     Hasip Kaplan                            Adil Zozani

                                           Şırnak                                    Hakkâri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 14. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                               Alim Işık

                 İstanbul                                     Adana                                    Kütahya

            Lütfü Türkkan                           Sinan Oğan                          Seyfettin Yılmaz

                  Kocaeli                                      Iğdır                                       Adana

                                                        S. Nevzat Korkmaz

                                                                  Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Halaman, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 560 sıra sayılı özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla ilgili Hükûmetin, iktidarın taslağının 14’üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygı, sevgiyle selamlarım.

Şimdi, Türkiye’de, uzun süredir bu sıkıyönetim mahkemeleri, devlet güvenlik mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler hep var olmuş. Bunlar, genelde siyasi mahkemeler yani iktidarlar bu mahkemeleri kendileri kurar aslında. Bunlar da bölücülük, devletin parasını pulunu çarpanların davalarına bakar, özellikle terör suçlarına bakar. Zaman zaman, bu mahkemelere demokratikleşme, Avrupa Birliğine uyum adına siyasi iktidarlar tarafından ismini değiştirerek yeni görevler verilir, ödevleri belirlenir. Şimdi, bu özel yetkili mahkemelerden bugünkü iktidar dün çok memnunken bugün neden rahatsız oldu? Yani, acilen 21 madde getirip ben, bu özel yetkili mahkemeleri kaldırıp işte mahalli, yerel idarelere, mahkemelere davaları tanzim edeceğim… On senedir övgüyle bahsettiğiniz mahkemelerden şimdi neden şikâyetçi oldunuz? Bugüne kadar yaptıkları, özellikle son zamanlarda “Ergenekon, Balyoz” diyerek bunun soruşturmalarında ve tutuklamalarında, zafer işaretiyle “Bunları kutluyoruz, yeni bir milat başladı.” diyordunuz. “İyi yaptı.” diyordunuz, “Ancak böyle olur adil mahkeme” deniliyordu. Şimdi, bugünlerde, bu mahkemelere mevcut iktidar, bakanlar… Devletin olan bu mahkemelere “Paralel devletin mahkemeleri; bunlar hain. Bizi kuşattı, bize soruşturma açtı, siyasi irademizin dışına çıktılar. Bunları dağıtıp yok edeceğiz.” demek çok doğru mu? Bunun neresinde adalet var? Neresinde adil hukuk, mahkeme var?

Şimdi, bölücülük davaları var bu özel yetkili mahkemelerin baktığı yani KCK gibi veya özellikle, son zamanlarda “rüşvet” diyorlar buna, işte bankalarda bakanların çocuklarının adı karıştı, bu davaları alıp bu özel yetkili mahkemelerden diğer mahkemelere vererek bu KCK soruşturması veya PKK’lılara affı mı düşünüyorsunuz? Yani bu oraya gidiyor, bunları serbest bırakacaksınız. O zaman, ya bizim Engin Alan Paşa’nın hâli ne olacak?

Şimdi, PKK’lıyı, KCK’lıyı, milletvekillerini, Diyarbakır’da -ben hiç unutmuyorum- bir pazar günü, mahkeme reisleri, hâkimler, savcılar birbirine mail atarak… Ya bu milletvekillerini bıraktınız, bıraktınız! Bunlar PKK’lı, KCK’lı. Ya, bu Engin Alan’ı Türkçü olduğu için mi, Türk olduğu için mi bırakmıyorsunuz?

Şimdi, ben bundan dolayı, bugünkü bu kanunu zaten müspet bulmadığımı, kişisel bir kanun olduğunu söyler, hepinize saygı, sevgilerimi sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 14 üncü maddesinde yer alan “somut delillere dayanan” ibaresinden sonra gelmek üzere “aynı fıkranın ilk cümlesinden sonra gelmek üzere ‘Teknik takip kararında yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin açık kimliği, adresi, teknik aracın türü, kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir.’” cümlesinin ve”(a) bendinin (5)” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve (10)” ibaresinin eklenmesini,

3 üncü fıkrasının “Teknik araçlarla izleme kararı en çok üç haftalık süre için verilebilir. Bu süre gerektiğinde bir defaya mahsus olmak üzere bir hafta daha uzatılabilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Yapılan değişiklik ile kanuna aykırı izlemelerin keyfiyetin önüne geçilmesi ve uzun süreli izlemelerin kişi hak ve hürriyetleri açısından yol açacağı mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 14. maddesindeki birinci fıkrasındaki “aynı fıkranın (a) bendinin (5) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış” ibaresinin metinden çıkarılmasını ve (2) nolu fıkranın Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ibaresinden sonraki ibarelerin metinden çıkarılarak “karar verilir. İtiraz üzerine de Ağır Ceza Mahkemesince karar verilir” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Turgut Dibek, Kırklareli Milletvekili.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, 14’üncü madde üzerindeki önergemizle ilgili olarak söz aldım. Öncelikle saygılarımla selamlıyorum sizleri.

14’üncü madde, 128, 135 ve 140’ıncı maddeler bir bütün. Yani bu suçlarla ilgili olarak, katalogda belirtilen suçlarla ilgili olarak işte, dinleme yapılabilecek suçlar, mal varlığına tedbir konabilecek suçlar, teknik araçla izleme yapılabilecek suçlar, bunlar bir bütün, birbirleriyle bağlantılı olan maddeler.

Burada da benzer bir düzenleme yapılıyor. Ne yapılıyor? Bunun içerisindeki bu suç işlemek için örgüt kurma suçunu dışarı çıkarıyorsunuz. Zaten dışarı çıkarınca sorunlar da çıkmış. İşte, önergeler getirdiniz. Bu suçu kapsam dışına aldığınızda -şimdi, bakıyorum, bunda da herhâlde veriliyor- bu nitelikli hırsızlık ve yağma suçunu “Ya, nasıl takip edeceğiz? Nasıl dinleyeceğiz?” Çünkü, kapsam dışına alınınca mecburen onları da ilave ediyorsunuz. Aslında, farkında olmadan kendinize böyle değişik sorunlar da çıkarıyorsunuz.

Burada da oy birliği olayı var. Aslında, bu oy birliğine ben biraz değinmek istiyorum. Yani, bu sayısal değerlendirme biraz tuhaf gibi geliyor bana. Şimdi, Sayın Bakan da burada konuştu. Yani 1 kişi… Soruşturma aşamasında kim var? Sulh ceza hâkimi var ya da özgürlük hâkimi var. Onların baktığı, onların değerlendirdiği bu dinleme, mal varlığına tedbir koyma -soruşturma aşamasında- artı, teknik araçla izleme, bunları şimdi 1 kişinin bu kararı verirken hataya düşebileceğini, yeterince vatandaşların haklarının orada kuvvetli olmadığını, mağdur olabileceklerini, bunun bir heyete havalesiyle daha güvence içerisinde olacaklarını belirtti.

Şimdi, ben şöyle bakıyorum değerli arkadaşlar: Bu 3 kişi içerisinde 1 kişi “hayır” derse ne oluyor? Dinleme yapılamıyor, tedbir konamıyor, işte teknik araçla takip yapılamıyor. O 1 kişi “evet” derse bunlar yapılıyor. Yani 3’ün içerisinde 1 ile 3’ün dışındaki 1 arasında bir fark var mı diye düşünüyorum matematiksel olarak, biraz tuhaf bir durum. Aslında, yine iş dolanıyor, geliyor o 1 kişiye bağlanıyor. Yani 3 kişi içerisinde de kararı veren 1 kişi, 1 kişi içerisinde de yine kararı veren 1 kişi aslında. Buradaki niyetin ne olduğunu siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Yani, o 1 kişiyi kontrol etmek, güvendiğiniz, bildiğiniz, tanıdığınız bir hâkimi her yere atamak mümkün değil ama ağır ceza mahkemelerinin üyelerinin içerisine bildiğiniz, güvendiğiniz, tanıdığınız 1 hâkim atadığınızda, o 1 kişi sizin için yeterli olacak ama işin özü budur. İster 3 kişi olsun ister 1 kişi olsun, yine kararı verecek olan kişi 1 kişidir, değerli arkadaşlar. Bunu da bilmenizi istiyorum.

Şimdi, Bülent arkadaşımız burada konuşurken dedi ki: “Ya niye itiraz ediyorsunuz? Burada gayet güzel düzenlemeler de var.” Şimdi ben de buradan bir şeyler söyleyeyim, kendisi de burada oturuyor. Şu düzenlemelere “evet” diyor mu kendisi? Şu 18’inci madde, 19’uncu maddede düzenlemeler var. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27’nci maddesi ve 28’inci maddesinde bazı düzenlemeler yapıldı, yapılıyor, biraz sonra gelecek, burada konuşulacak. Orada ne yapılıyor biliyor musunuz 27’nci maddede yani bu yürütmenin durdurulmasıyla ilgili? Bu memurların atanması, naklen tayini, görev değişikliği, işte unvan değişikliği, geçici görevlendirme… Yani, şu son süreçte, 17 Aralıktan sonra, bir rivayete göre 7 bin kişiyi, bir rivayete göre daha az, daha fazla ama binlerce kamu görevlisini bir yerden bir yere sürdünüz. Şimdi, bunu komisyonda da konuştuk; 80 darbesinden sonra bu kadar kamu görevlisine herhâlde eza yapılmamış, bu kadar insan sürülmemiş diye. Şimdi, kalkıyorsunuz, bu insanların anayasal hakları olan yargıya başvurma, idari yargıya başvurmalarını kısıtlamaya çalışıyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Nerede bu sistem ya? Maddede öyle bir şey yok.

TURGUT DİBEK (Devamla) – Sayın Bülent Bey burada. Bunu destekliyor mu acaba? Ne oluyor arkadaşlar, ne oluyor?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sadece savunma. İdarenin savunması alınıyor.

TURGUT DİBEK (Devamla) – Yani bu insanlar yürütmenin durdurulması kararını bugüne kadar nasıl alıyorlarsa bundan sonra onları genişletiyor musunuz, onların haklarını burada rahatlatıyor musunuz, yoksa daraltıyor musunuz? Ne yapıyorsunuz? Daraltıyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Onların haklarına bir şey getirmiyoruz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Genişletiyorlar, genişletiyorlar!

TURGUT DİBEK (Devamla) – Bu insanlar aylarca yürütmenin durdurulması kararını alamazlar.

Şimdi 29’uncu madde. 29’uncu maddede diyorsunuz ki: “Kamu görevlileri mahkeme kararlarına uymazlarsa onlara karşı tazminat davası açamazsınız.” Şimdi, değerli arkadaşlar, bu milletin vergileriyle… Kime açılacak? Kuruma açılacak. Aslında burada şunu diyorsunuz: Kamu görevlilerini suç işlemeye teşvik ediyorsunuz. Bunu İzmir’de yaşadık. Emniyet müdürü ne diyordu savcıya? “Hadi kardeşim!” Pardon, emniyet müdür yardımcısına “Savcının talimatını dinliyoruz de, tamam, yapıyoruz de ama dinleme.” diyordu. Şimdi, ben soruyorum: Ya Bülent Bey, bunları destekliyor musunuz? Bunlar doğru düzgün düzenlemeler mi?

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Siz kimi…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sataşma var herhâlde.

TURGUT DİBEK (Devamla) – Yani bunlar niye gelmiş sizce? Bu düzenlemeler niye gelmiş olabilir? Yani kamu görevlilerine “Mahkeme kararlarına uymayın kardeşim.” niye demiş olabilirsiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURGUT DİBEK (Devamla) - Niye demiş olabilirsiniz? Ha, bunları dediyseniz…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Anayasa böyle zaten. Anayasa’da var zaten bu.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Turgut Bey, 20’ye “evet” deyin, ben de “evet” diyeceğim.

TURGUT DİBEK (Devamla) – Ya bir dakika arkadaşlar...

Madem bununla ilgili düzenlemeler var, şunu demeniz lazım: Mahkeme kararlarına uymayan kamu görevlileri bundan sorumlu olur, tazminat davası onlara açılır. Vatandaşın vergilerini onlara heba edemeyiz. Böyle bir düzenleme gelmesi lazım. Artı, bakın, burada konuşulmadı, şu tutuklamayla ilgili olarak bir düzenleme getirdiniz, geri çektiniz.

Değerli arkadaşlar, komisyonda çektiniz, ne yaptınız? Biliyorsunuz iki yılın altında olan suçlarla ilgili tutuklama yapılamıyordu.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – “Yetmez ama evet” dedik.

BAŞKAN – Sayın Dibek, teşekkür ediyorum.

TURGUT DİBEK (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika... Bülent Bey’e şunu da soracağım.

BÜLENT Turan (İstanbul) – Gel buraya, burada sor.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Bitti… Bitti…

TURGUT DİBEK (Devamla) – Orada şunu yaptınız: Yani Gezi olaylarındaki, gençlerin katıldığı gösteriler, o protesto eylemlerinde “Bu suçu birden fazla işlerse tutuklanabilir.” diye buraya düzenleme getirdiniz. Ama artık, yüzünüz o kadar da tutmadığı için komisyonda çektiniz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Onlar üç yıla kadar ama. Onunla ilgisi yok onun.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Teşekkür etsenize, değiştirdik işte onu.

TURGUT DİBEK (Devamla) – Destekliyor muydunuz? Niye getirdiniz? O metinde imzanız yok mu sizin?

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Ya beraber değiştirdik.

TURGUT DİBEK (Devamla) – O teklifte imzanız yok mu? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Dibek…

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 14 üncü maddesinde yer alan “aynı fıkranın (a) bendinin (5) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış;” ibaresinin “aynı fıkranın (a) bendinin (2) numaralı alt bendinden sonra gelmek üzere “3. Nitelikli hırsızlık (madde 142) ve yağma (madde 148, 149),” alt bendi eklenmiş, diğer alt bentler buna göre teselsül ettirilmiş, mevcut (5) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış, mevcut (6) numaralı alt bendinde yer alan “, fıkra 3” ibaresi madde metninden çıkarılmış;” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Sevim Savaşer (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, nitelikli hırsızlık, yağma ve fuhuş suçlarıyla daha etkin mücadele edilebilmesi bakımından bu suçlar kataloğa eklenmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 15 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mihrimah Belma Satır             Mehmet Doğan Kubat            Hacı Bayram Türkoğlu

                 İstanbul                                   İstanbul                                     Hatay

               Fatih Şahin                           Sevim Savaşer                       Türkan Dağoğlu

                  Ankara                                    İstanbul                                   İstanbul

                                   Tülay Kaynarca                        Osman Boyraz           

                                         İstanbul                                   İstanbul                 

“Madde 15- 5271 sayılı Kanunun 161 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

(8) Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 ncı maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 26 ncı maddesi hükmü saklıdır.”

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 15. maddesinin  teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Ali Rıza Öztürk                  Dilek Akagün Yılmaz                   Mehmet Şeker

                  Mersin                                      Uşak                                    Gaziantep

                                      Gürkut Acar                        Ömer Süha Aldan

                                          Antalya                                     Muğla

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                             Sinan Oğan

                 İstanbul                                     Adana                                       Iğdır

        S. Nevzat Korkmaz                   Seyfettin Yılmaz                       Lütfü Türkkan

                  Isparta                                      Adana                                     Kocaeli

                                                                Alim Işık                                       

                                                                 Kütahya

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin çerçeve 15’inci maddesinin değiştirilmesiyle ilgili bir kanun teklifi geldi önümüze. Daha önce, kolluk kuvvetlerinin üst amirlerinin soruşturulmasıyla ilgili müsaadeyi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu veriyordu, bunu beğenmemişsiniz. Komisyonda kanun hazırlamışsınız, demişsiniz ki: “Bunu da Adalet Bakanına bağlayalım.” Yani İstanbul Emniyet Müdürü hakkında soruşturma yapacak mısınız? “Adalet Bakanı karar versin, savcılar yapmasın bu işi. Savcı da bir paralel devlet işi olabilir. Adalet Bakanı bizim adam.” Ama ne olduysa ondan sonra tekrar ayılmışsınız. Kanun buraya gelmiş, bir önerge daha vermişsiniz. Demişsiniz ki: “Hayır, Adalet Bakanı olmasın, yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna gelsin.” Ya, arkadaşlar, kanun yapmak ciddi bir iş. Yani, komisyonda kanunu değiştiriyorsunuz, buraya gelince tekrar eski hâline çeviriyorsunuz. Bakın, iletişimle ilgili, İnternet’le ilgili yasa daha Cumhurbaşkanının onayından çıkmadan, buraya gelmeden 4 maddeyi birden değiştirmeye kalktınız. Yani ciddi şekilde bu devleti idare etmediğinizi hep anlatıyorum; burada da bir kere daha toslamışsınız, maalesef böyle. Bütün bunların hepsi de sadece paralel devletten kurtulmanın tezahürü.

Bakın, bundan önce bütün illerde –ben Kocaeli milletvekiliyim, diğer illeri de takip ederim- KOM ve istihbarat şube müdürlüklerini hep cemaate mensup polis müdürlerine verirlerdi. Yani emniyet müdürü kim olursa olsun ama KOM ve istihbarat müdürü mutlaka cemaate mensup olurdu. Şimdi, “Cemaatle ayran içtik, ayrı düştük.” dediniz. Bütün onların hepsi görevden alındı.

O zaman bir de bir adam vardı, Devrimci Karargâh Örgütü Lideri olarak cezaevine attınız; Hanefi Avcı. Neydi kitabının ismi? “Haliç’te Yaşayan Simonlar.” Şimdi, “Haliç’te Yaşayan Simonlar” kitabının yazarı çok muteber adam oldu. Bizzat cezaevine gidiyorsunuz, ondan isimler alıyorsunuz. Cemaate mensup dediğiniz, o KOM ve istihbarat şube müdürlerini aldığınız yere Hanefi Avcı’nın size önerdiği isimleri atıyorsunuz. Yani o kadar değişiyorsunuz ki bu kadar değişikliği kabul etmek, takip etmek çok zor gerçekten. Bir gün “iyi” dediğinize yarın “kötü” diyorsunuz, bir gün “düşman” dediğinize yarın “dost” diyorsunuz. Ya, bu Hanefi Avcı ne kadar kötü bir adamdı ki içeri attınız? Niye? Cemaatin hakkında kitap yazmıştı. “Sen cemaatin hakkında nasıl kitap yazarsın?” dediniz, attınız adamı içeri. Şimdi, “İyi ki yazmışsın kardeşim. Senin elemanların kim, bana onu söyle.” Benim kendi ilimdeki emniyet müdürü de dâhil şu anda Hanefi Avcı’nın çalışma arkadaşlarından seçiliyor, şu anda onların hepsi makbul adamlar.

Ben, konuyla çok ilgili olmamasına rağmen bir kere daha gündeme getirmek istiyorum: Arkadaşlar, bu Engin Alan konusunu çözün. Bu Meclisin ayıbıdır bu. 1 milletvekili hâlâ cezaevinde duruyor. Bu meselede, hiç böyle sağa sola pas vermeyin, başka bahanelerin arkasına da sığınmayın. Engin Alan, muzaffer olmuş, başarılı bir askerdir ve bizim milletvekilimizdir; Türk milletinin ete, kemiğe bürünmüş hâlidir. Engin Alan’ın orada cezaevinde kalması bu Meclisin de ayıbıdır. Bununla ilgili “Dur biraz daha yatsın, Başbakanımızın gönlü olsun.” ayıbından da kurtulun bir an önce. Başbakanın kini geçtiyse geçti ya, bu ne kindir böyle?

Engin Alan, cezaevindeyken 3 yakınını kaybetti. Önce kendi silah arkadaşı damadını kaybetti, sonra annesini kaybetti, en son eşinin annesini kaybetti ve bu adam 70’e yaklaşan yaşıyla cezaevinde sizin inadınız yüzünden yatıyor. Bu ayıptan bir an önce kurtulun.

5 BDP milletvekilini çıkarttıktan sonra seçim bölgenize gittiğinizde size soracaklar: “BDP milletvekillerini çıkartıp Engin Alan’ı orada yatırmak size yakışıyor mu?” diyecekler. Sadece Van’da milletvekiliniz yok sizin; Çankırı’da var, Kırşehir’de var, Yozgat’ta var. Karşınıza çıkacak soracaklar size Engin Alan’ı, emin olun cevap veremeyeceksiniz. Engin Alan yüzünden bazı salonlarda konuşma yapamayacaksınız, iddia ediyorum ve benim bu sözlerimi de hatırlayın. Engin Alan’ı orada cezaevinde tutup burada BDP’li milletvekillerini sıralarına oturtmak, bu sizin ayıbınız, bu ayıbı bir an önce tamamlayın.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Sayın Başkanım siz de yoruldunuz artık yani.

BAŞKAN – Ben yoruldum da Grup yorulmadı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mesaj alındı; durmak yok yola devam.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; benden önce konuşmuş olan sayın hatibin de söylediği gibi, bu maddeleri oyuncağa çevirdiniz artık ama nasıl oyuncağa çevirdiniz? Şimdi görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinde aslında ne getirmiştiniz? Adalet Bakanı, en üst derecedeki kolluk amirlerinin soruşturmasını doğrudan doğruya kendisi yapacaktı ama o zaman, komisyondayken ne vardı? O zaman, HSYK, daha Adalet Bakanının tam anlamıyla hâkim olduğu bir yer değildi, yürütmeye bağlanmamıştı yani tam anlamıyla AKP iktidarına bağlanmamıştı. Orada “cemaatin adamları”  denilen adamların, yargıçların, savcıların olduğunu düşünüyordunuz; o nedenle de HSYK’ya güvenmediğiniz için en üst derecede kolluk amirlerinin soruşturma izni Adalet Bakanına verilmişti ama bu süreçte -şu üç beş günlük geçen süreçte- bir baktınız ki HSYK, AKP iktidarına doğrudan bağlanmış; Sayın Bakanın etkisi ve yetkisi çok fazla artmış. “O zaman artık bir sakınca kalmadı.” dediniz, yeniden HSYK’ya bağladınız.

Sadece burada mı yaptınız bunu? Yok, burada da yapmadınız. Yine aynı şekilde, aslında gelen kanun teklifinin, yine 1’inci maddesinde de bu özel yetkili mahkemelerin üyelerine yapılmış olan atıfların, bu sefer… Komisyondaki ilk getirdiğiniz metninde “Bu mahkemelerin üyelerine yapılmış atıflar, ağır ceza mahkemelerinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimlerine yapılmış sayılır.” şeklinde bir ibare vardı ama ne oldu? Tabii ki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tamamen iktidarın etkisi altına girince bu sefer ne dediniz? “Bu mahkemelerin üyelerine yapılmış olan atıflar Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Ankara ağır ceza mahkemesine yapılmış sayılır.” Yani, Ankara ağır ceza mahkemesinde özel yetkili bir mahkeme oluşturuyorsunuz; bu çok açık seçik bir şey.

Aynı şeyi MİT Yasası’nda da görüyoruz, birkaç gün içerisinde yine Genel Kurula indireceksiniz. MİT mensuplarının yargılanması… MİT Başkanı Yargıtay tarafından yargılanacakmış, yasa teklifinde öyle deniyor. MİT mensupları da yine Ankara’da HSYK tarafından belirlenen Ankara ağır ceza mahkemesi tarafından yargılanacak. Hani adil yargılanma hakkı olacaktı? Hani doğal yargıç ilkesine tabi olacaktınız? Yanlış yapmıştınız bu ÖYM’lerle ve terör mahkemeleriyle; şimdi bu yanlışı yeniden devam ettiriyorsunuz. Bu sefer ne diyorsunuz? İstihbari dinlemelerle ilgili de Ankara’daki özel yetki verdiğimiz ağır ceza mahkemesi baksın, MİT mensuplarına da Ankara’daki bizim özel yetki verdiğimiz ağır ceza mahkemesi baksın. İşte bu nedenle siz samimiyetsizsiniz diyoruz; bu nedenle siz gerçek anlamda adil bir yargılamadan yana, tarafsız ve bağımsız bir yargıdan yana asla değilsiniz. Kendi işinize geldiği zaman tarafsız, bağımsız yargı deyip kendinize döndürüyorsunuz ama işinize geldiği zaman da yine özel yetkili bir mahkeme oluşturuyorsunuz; Ankara özel yetkili ağır ceza mahkemesi olacak.

Sayın Bakan, ben size sormuştum gizli tanıklıkla ilgili herhangi bir düzenlemeniz olacak mı diye. “Hayır, düzenlememiz yok.” dediniz. O zaman neyi bekliyorsunuz biliyor musunuz? Gizli tanıklık yüzünden -hani o görüntüsü bozulmuş, sesi bozulmuş kişiler var ya dinlenen- bu ülkenin Genelkurmay Başkanı sanık olarak yargılanırken o terör mahkemelerinde yani teröristlerden olan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış olan Şemdin Sakık tanık olarak dinlendi ya, önce kimliği gizlendi, daha sonra öyle bir pervasızlıkla kendini ele verdi, o türden tanıkların dinlenerek sizin de yargılandığınız ya da mahkûm edildiğiniz bir durum mu olması lazım gizli tanıklığın değiştirilmesi için?

Tanık nasıl dinlenir? Öncelikle mahkemeye gelir, dinlenir bu tanık. Eğer sanıkla ya da mağdurla herhangi bir çelişkisi varsa bu görülür, eğer bir itiraz varsa bu yapılır, dinlenirken yalan söylediği anlaşılabilir mahkeme tarafından ama bunların hiçbirinin dikkate alınmadığı bir gizli tanıklık müessesesi var. Görüntüsü bozuluyor, sesi bozuluyor bu tanıkların; oysaki olması gereken nedir? Biz yasa teklifini verdik, Avrupa ülkelerinde de öyle; tanık dinlenir mahkeme huzurunda, o tanığa ilişkin her türlü itirazlar yapılır ama o tanığın korunması gerekiyorsa eğer o zaman koruma altına alınır, kimliği değiştirilir, adresi değiştirilir. Bunları arkadaşlarımızın hepsi biliyorlar ama ne yazık ki gizli tanıklıkla ilgili sizin başınıza bir iş gelmediği için gizli tanıklıkla ilgili bir düzenleme henüz daha yok.

Bu dijital verilerle ilgili…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - …biraz sonra madde ihdası yapılacak, onda da yok. Yani ne zaman başınıza bir iş gelirse o zaman mı bu yanlışlıkları düzelteceksiniz? Bu yanlışlıkları düzeltmek isterken özel yetkili mahkemeleri yeniden kendinize uygun mu dizayn etmek istiyorsunuz? Bunları size sormak istiyorum.

Vicdanlarınıza seslenmek istiyorum ama ne yazık ki bu vicdanların yeterince ayakta olmadığını düşünüyorum, vicdanlarınız da kendiniz gibi uyuyor diye düşünüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

III.- YOKLAMA

(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım; yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın Dibek, Sayın Nazlıaka, Sayın Yılmaz, Sayın Acar, Sayın Dinçer, Sayın Aldan, Sayın Güler, Sayın Türkkan, Sayın Öz, Sayın Oğan, Sayın Halaman, Sayın Aksünger, Sayın Gök, Sayın Batum, Sayın Köse, Sayın Serindağ, Sayın Köprülü, Sayın Başesgioğlu.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 15 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Sevim Savaşer (İstanbul) ve arkadaşları

“MADDE 15- 5271 sayılı Kanunun 161 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

(8) Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 ncı maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 26 ncı maddesi hükmü saklıdır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Teklifin 15 inci maddesiyle, Ceza Muhakemesi Kanununun 161 inci maddesinin beşinci fıkrasına eklenmesi öngörülen hükümle, en üst dereceli kolluk amirleri bakımından inceleme ve soruşturma izninin Adalet Bakanı tarafından verilmesi, Adalet Bakanının inceleme ve soruşturmayı, adalet müfettişleri veya Cumhuriyet başsavcıları eliyle yaptırması öngörülmektedir. Önergeyle bu hükmün teklif metninden çıkarılması suretiyle, mevcut uygulamanın devam etmesi ve en üst dereceli kolluk amirleri bakımından inceleme ve soruşturma izninin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından verilmeye devam etmesi sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 16.maddesinin son cümlesindeki gösterilir ibaresinin “yazılır” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Ali Rıza Öztürk                  Dilek Akagün Yılmaz                    Turgut Dibek

                  Mersin                                      Uşak                                    Kırklareli

           Namık Havutça                         Ali Özgündüz                         Mehmet Şeker

                 Balıkesir                                   İstanbul                                  Gaziantep

            Aylin Nazlıaka                          Gürkut Acar                        Ömer Süha Aldan

                  Ankara                                    Antalya                                     Muğla

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 16 ıncı maddesinin 2 nci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun kapsamına giren suçlarla” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını,

“ilgili görevlilerin açık kimlikleri yerine sadece sicil numaraları yazılır.” ibaresinin “ilgili görevlilerin açık kimlikleri ile birlikte unvan ve sicil numaraları yazılır.” şeklinde değiştirilmesini,

aynı fıkranın ikinci cümlesinde yer alan “iş adresine” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve ev adresine” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                           Hasip Kaplan                           Demir Çelik

                  Bingöl                                      Şırnak                                       Muş

                                      Adil Zozani                           Pervin Buldan

                                         Hakkâri                                      Iğdır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 16. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                             Sinan Oğan

                 İstanbul                                     Adana                                       Iğdır

                Alim Işık                           Seyfettin Yılmaz                   S. Nevzat Korkmaz

                 Kütahya                                    Adana                                     Isparta

                                                            Lütfü Türkkan

                                                                  Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde isteyen Sinan Oğan, Iğdır Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün burada Iğdır da söz konusu olmuştu ve Sayın Mustafa Elitaş Iğdır’la ilgili bazı konuları gündeme getirdiğinde, kendilerine “O Iğdır sizin çalışmadığınız yer, siz çalıştığınız yerlerden konuşun.” diye ifade etmiştim. Kendisi de gece hakikaten iyi bir performans sergilemiş, Iğdır’la ilgili epey önerge vesaire çıkarmıştı. Aradan bir gün geçti, umuyorum ki Iğdır üzerinde çalışmalarınız devam ediyordur.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Iğdır son günlerde mayın temizlemeyle dikkat çekiyor. Daha önce bunu yine Mecliste ifade etmiştim. Suriye sınırında mayın temizleme faaliyetleri olduktan sonra, İsraillilerin o bölgede, mayınlı bölgede mayın temizleme işini alıp orada tarım faaliyetleri yapacaklarını söyledikten sonra sınırın öte yanında Suriye’nin başına gelenler hepimizin malumudur. Şimdi, bir mayın temizleme çalışması daha var ve -Ermenistan sorunlu olduğumuz bir komşumuz biliyorsunuz- umut ediyorum ki, bu mayın temizleme hikâyesinin ardından başka bir şey çıkmaz. Umut ediyorum ki, bu mayın temizleme çabalarının arkasından, Dağlık Karabağ bölgesindeki işgal devam ediyorken Ermenistan’la yeni bir balayı yaşama süreci çıkmaz. Elbette komşularımızla iyi ilişkiler içerisinde olmalıyız ama komşularımızın da işgalci politikalarını devam ettirmelerini arzu etmeyiz, bunu bırakmalarını da Türkiye olarak beklemek hakkımız.

Şimdi, gelelim esas meseleye. Bundan aylar öncesinde Hükûmetinizin Enerji Bakanı, 11 ilin doğal gazının devlet tarafından yapılacağını, yeterince müşteri portföyü oluşmadığı için devlet tarafından yapılacağını ifade etmiş, kendileri bizim Dışişleri Komisyonuna geldiğinde de bunun bir an önce başlayacağını ifade etmişti ama aradan aylar geçti, işte kış bitecek, doğal gaz konusunda Iğdır’da tek bir adım atılmış değil. Sayın Bakan, bunu da mı MHP’li belediyeye bağlayacaksınız, belde belediyesine bağlayacaksınız Yoksa, şimdilik BDP’de ödünç duran ama 30 Martta inşallah bizim alacağımız belediyeye mi bağlayacaksınız? Iğdır, bugün, maalesef ki zehir soluyor. Bir yandan sınırın öte yanındaki Ermenistan’daki Metsamor Nükleer Santrali’nin zehri, öte taraftan sizin, vatandaşa seçim kazanmak vaadiyle dağıttığınız ucuz, kalitesiz kömürün Iğdır’da yaratmış olduğu zehir ve elbette ki bu iki zehir, Iğdır’ı zehirlemektedir. Bölücülük zehrinden hiç bahsetmiyorum, Allah’ın izniyle onu 30 Martta biz çözeceğiz. Ama, Iğdır’ın doğal gaza hakikaten ihtiyacı var ve Hükûmet olarak, devlet olarak doğal gaz konusunda Iğdır’da bir şeyler yapmanız lazım. Iğdır, eskiden, doğunun en temiz vilayetlerinden birisiydi, nefes alınabilir vilayetlerinden birisiydi ama Iğdır’da kalitesiz kömürü, Iğdır’da o anlamda doğru düzgün bir şehirleşmenin olmamasını da ilave ettiğimizde, Iğdır, nefes alınabilir iller sıralamasından çıkmıştır ve hiçbir sanayi tesisi olmamasına rağmen, Türkiye’deki hava kirliliği ortalamasında Iğdır en üst sıralarda yer almaktadır. Bu, elbette ki Hükûmetinizin görevidir. Bu, elbette ki Hükûmetinizin çözmesi gereken bir konudur ve on bir on iki seneye yaklaşan iktidarınız boyunca, bunun çözümünü bir yana bırakın, İran’dan gelen doğal gaz bir tarafımızdan, Azerbaycan’dan gelen doğal gaz öbür tarafımızdan geçiyor ama Iğdırlı doğal gazı alamıyor. Neden?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kasım ayında ihalesi yapıldı, onu söylesene.

SİNAN OĞAN (Devamla) – Hükûmet, Iğdır’a doğal gaz getirmek istemiyor. Neden? Iğdırlı size oy vermediği için.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kasım ayında ihalesi yapıldı, onu söyle.

SİNAN OĞAN (Devamla) - Ayrıca adli tıp noktasında Sayın Bakana soru sorduk.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kasım ayında ihalesi yapıldı.

SİNAN OĞAN (Devamla) - Adli tıp konusunda Sayın Bakana soru sorduk, Sayın Bakan cevaplamadı. Iğdır’da herhangi bir hadise olduğunda Trabzon’a gitmek durumunda kalıyor benim vatandaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİNAN OĞAN (Devamla) – Sayın Bakan inşallah ona da bir cevap verir.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 16 ıncı maddesinin 2 inci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun kapsamına giren suçlarla” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını,

“ilgili görevlilerin açık kimlikleri yerine sadece sicil numaraları yazılır.” ibaresinin “ilgili görevlilerin açık kimlikleri ile birlikte unvan ve sicil numaraları yazılır.” şeklinde değiştirilmesini,

aynı fıkranın ikinci cümlesinde yer alan “iş adresine” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve ev adresine” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Terörle Mücadele Kanunun kaldırılmasına yönelik vermiş olduğumuz önerge ile tutarlılığın sağlanması ve bu nedenle de bu kanunun yürürlükten kalkması gerekliliği vurgulanmıştır. Yine, soruşturma ve kovuşturmalarda kolluk görevlilerinin keyfi uygulamalarının önüne geçmek için açık kimliklerinin, unvanlarının belirtilmesi ile tebligatların iade olunmaması için ev adreslerine de gönderilmesinin sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 16.maddesinin son cümlesindeki gösterilir ibaresinin “yazılır” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Aylin Nazlıaka (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Aylin Nazlıaka, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz kanunun 16’ncı maddesiyle ilgili olan önergemize yönelik olarak Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Bakın, değerli arkadaşlar, biz bu 16’ncı maddenin doğru bir madde olduğunu düşünüyoruz. Sizlerin de aynen bizim gibi, bir sonra görüşeceğimiz maddede vermiş olduğumuz önergeye aynı hassasiyetle, aynı duyarlılıkla yaklaşmanızı ve muhalefet partisi tarafından gelen her önergenin illa da reddedilmesi gereken önergeler olmadığını gözeterek karar vermenizi bekliyoruz çünkü bundan sonraki önergede aslında diyeceğiz ki: Dijital veriler bir delilin sadece ve sadece başlangıcı niteliğindedir. O nedenle, hukuka uygun başka bir delille desteklenmediği sürece hükme esas teşkil etmez.

Dün Sayın Grup Başkan Vekiliniz konuşması esnasında dedi ki: “Biz burada yasaları çıkartıyoruz, üzerimize düşen sorumlulukları gayet iyi yapıyoruz.”

Öyle değil mi Belma Hanım, böyle söylediniz?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Dinlemiyordum ben.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, buradaki varlık sebebinizi sadece yasa çıkarmaya indirgemeyin. Siz aynı zamanda denetim faaliyetlerinden de sorumlusunuz. Bunu unutmayın ya; bunu, bizi her seferinde hatırlatmak zorunda bıraktırmayın kendinize.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Benim sözlerimi güzel dinlemişsiniz. Dersinizi iyi çalışmışsınız. Güzel ders vermişim demek ki.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Bakın, biz, bu özel yetkili mahkemelerin…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Güzel ders çıkarmışsınız, öğrenmişsiniz. Demek ki ders dinleyince anlıyorsunuz bazı şeyleri.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – …yanlış bir uygulama olduğunu, demokrasiyle yönetilen ülkelerde asla ve asla böyle bir uygulama olmaması gerektiğini hep savunageldik. Bu mahkemelerin siyasi mahkemeler olduğunu size hep anlatmaya çalıştık. Bu mahkemelerin hukukun üstünlüğünü değil, üstünlerin hukukunu savunduğunu hep anlattık. Anlaşılan, öyle görünüyor ki kendi aranızda yaşadığınız üstünlük krizi nedeniyle bir anda aydınız ve bu mahkemeleri kapatma noktasına geldiniz, güzel.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Nerede üstünlük krizi?

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakın, bu mahkemelerle birçok hukuk katliamına hep birlikte şahitlik ettik. Az önce Dilek Akagün Yılmaz da gizli tanık olayına değindi. Aynı kişi bir davanın hem tanığı hem gizli tanığı hem de sanığı oldu. Bakın, sizin döneminizde yaşanan hukuk katliamı sadece ve sadece özel yetkili mahkemelerle de olmadı, size normal mahkemelerde yapılan bir hukuk katliamından daha bahsedeyim. Tarihte ilk kez, tarihte ilk kez gizli sanık olayı yaşandı sizin döneminizde. Haberiniz yok değil mi? Bakın, bunu ilk kez duyuyorsunuz: Gizli sanık. Nasıl oldu söyleyeyim size.

İSMET UÇMA (İstanbul) – Sizden daha neleri ilk kez duyacağız. Sizden ilk kez duyduğumuz çok şey var.

AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Gezi olayları döneminde başından polis kurşunuyla öldürülen Ethem Sarısülük’ün davasına Ethem’in katili Ahmet Şahbaz perukla, gözlükle ve takma bıyıkla geldi yani kimliğini gizledi. Bakın, siz bu Gezi olaylarında yaşamını yitiren gençlerimizin davalarını farklı şehirlere bölüyorsunuz, kamera kayıtlarını yok saymaya çalışıyorsunuz, gerçekleri saptırmaya çalışıyorsunuz ama siz ne yaparsanız yapın biz bu davaların sonuna kadar takipçisi olacağız ve hukuk mücadelesini vermeye sonuna kadar devam edeceğiz değerli milletvekilleri.

Bir başka konu da Deniz Feneri’yle ilgili. Bakın, bu Deniz Feneri olayını unutmayacağız ve kimseye de unutturmayacağız. Yüzyılın yolsuzluk olayında ne yaptınız? O dönemde polisler sizin Bakanınızı aradı, size hemen bilgi verdiler. Ne oldu? O “köstebek Bakan” hemen koruma müdürünü aradı. Koruma müdürü ne yaptı? Hemen Kırıkkale Belediye Başkanını aradı, Kırıkkale Belediye Başkanı İstanbul’dan Deniz Feneri yetkililerini aradı ve arama yapılacağına dair onları uyardı ve biz bunun bütün belgelerini, her türlü telefon konuşmalarını somut olarak sizlere her fırsatta göstermiş olmamıza rağmen, siz bunları yok saydınız ve o köstebek Bakan ne oldu? İçişleri Bakanlığından Başbakan Yardımcılığına terfi ettirildi ve bu konuda bir soruşturma dahi açılmadı değerli milletvekilleri.

Özetle demek istiyorum ki: Artık sizin feneriniz de ampulünüz de sönmüştür.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Paralel hırsız, paralel!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım, salt çoğunlukla katılırsa yeni bir madde olarak görüşme açacağım, katılmazsa önergeyi işlemden çekeceğim.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 16. Maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin 17. Madde olarak eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre numaralandırılmasını arz ve teklif ederiz.

      Dilek Akagün Yılmaz                  Ali Rıza Öztürk                     Ömer Süha Aldan

                    Uşak                                      Mersin                                     Muğla

                                    Mehmet Şeker                          Gürkut Acar             

                                        Gaziantep                                  Antalya

Madde 17 – 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 217. Maddesine 2. Fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki 3. Fıkra eklenmiştir.

Madde 217 – (3) İletişim bilgileri veya bilgisayar ile elektronik bilgi depolama araçlarının içerikleri delil başlangıcı niteliğinde verilerdir. Bu nedenle hukuka uygun başka bir delille desteklenmedikleri takdirde hükme esas teşkil etmezler.

BAŞKAN – Evet, Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Komisyon üyelerini buraya davet ediyorum.

Salt çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, önerge geri çekilmiştir.

17’nci madde üzerinde üç adet aynı mahiyette önerge vardır, okutup birlikte işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 17. Maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Sinan Oğan                             Ali Halaman                         Seyfettin Yılmaz

                    Iğdır                                       Adana                                      Adana

            Lütfü Türkkan                     S. Nevzat Korkmaz                         Alim Işık

                  Kocaeli                                     Isparta                                    Kütahya

                                                         Murat Başesgioğlu                                

                                                                 İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Pervin Buldan                          Hasip Kaplan                           Demir Çelik

                    Iğdır                                       Şırnak                                       Muş

                                      Adil Zozani                            İdris Baluken

                                         Hakkâri                                    Bingöl                  

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

             Ali Özgündüz                   Dilek Akagün Yılmaz                  Ali Rıza Öztürk

                 İstanbul                                      Uşak                                      Mersin

         Ömer Süha Aldan                      Mehmet Şeker                        Namık Havutça

                   Muğla                                   Gaziantep                                 Balıkesir

                                                             Turgut Dibek

                                                                Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Ali Serindağ, Gaziantep Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Çok yazık, ayıplıyorum!

Sayın milletvekilleri, gecenin bu saatinde gene yasama faaliyetlerini yürütmeye çalışıyoruz ama siz de biliyorsunuz ki çok da verimli ve faydalı bir şey yapmıyoruz. Bugün yaptığımız kanunu daha yürürlüğe girdikten birkaç gün sonra tekrar değiştiriyoruz. O şekilde bir yasama faaliyeti yürütüyoruz.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – İşimiz ne, canımız sıkıldıkça kanun çıkartıyoruz!

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Şimdi, sayın milletvekilleri, tabii, “Canımız sıkıldıkça yasa yapıyoruz.” diyen sayın milletvekilinin bulunacağı, yapabileceği, yapacağı yasama faaliyetini milletimizin takdirine bırakıyorum ve onu sizin takdirinize de bırakıyorum.

Şimdi, böyle bir anlayış olamaz. Canı sıkıldıkça, “Biz canımız sıkıldıkça yasa yapıyoruz.” diyen bir Milletvekilinin bulunduğu bir meclisin, bana göre, o milletvekiline yasa yapmanın can sıkıntısını gidermenin bir yolu olmadığını öğretmesi lazım.

Sayın milletvekilleri, şimdi Sayın Bakan açıkladı, “Biz bu yasayı getirmekle özgürlük alanını genişletiyoruz, dinlemeleri zapturapt altına alıyoruz.” dedi ve benzeri şeyler söyledi. Ancak, cumartesi günü İçişleri Komisyonunda görüşeceğimiz Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nu değiştiren kanunu bir okuyun; orada ne biçim bir devlet yönetimi öngörülüyor, lütfen onu inceleyin. Ne yapılıyor biliyor musunuz orada? Tamamen bir muhaberat devleti kuruluyor. Bunu bilerek söylüyorum, onu bir inceleyin değerli arkadaşlarım.

Siz konjonktüre göre, kurumların size yakınlığına ve uzaklığına göre yasal düzenleme yaparsanız sonra çok perişan olursunuz, çok pişman olursunuz. Çünkü daha, yaptığınız değişikliklerin ileride size nasıl döneceğini şimdiden bilemezsiniz, aynen şimdi olduğu gibi. O nedenle ben size bu uygulamalardan vazgeçmenizi öneririm.

Şimdi bizim üzerinde konuştuğumuz 17’nci madde neyi getiriyor biliyor musunuz? Haksızlığa uğramış, haksız yere yer değiştirme cezasına çarptırılmış veya naklen başka yere gönderilmiş, herhangi bir işleme tabi tutulmuş kamu görevlilerinin hak arama özgürlüğünü kısıtlıyor, ortadan kaldırıyorsunuz. Çünkü onlar hakkında yürütmenin durdurulması ile ilgili karar verilmesi hususunu zorlaştırıyorsunuz, “Savunma alınmadan yürütmeyi durdurma kararı verilemez.” diyorsunuz. Bu şekilde, Anayasa’da öngörülmüş olan hak arama özgürlüğünü ortadan kaldırıyorsunuz. Gene, bu şekilde, Anayasa’da teminat altına alınmış olan ailenin korunması ilkesini çiğniyorsunuz. Çünkü siz de biliyorsunuz ki son bir ay içerisinde 6-7 bin kamu görevlisinin yeri değiştirildi, aileleri parçalandı ve onların göreve geri dönüş imkânlarını ortadan kaldırıyorsunuz. Bunu niçin yapıyorsunuz biliyor musunuz? Belki pek çoğunuzun da tasvip etmediği 17 Aralık, 25 Aralık operasyonlarının, 17 Aralık, 25 Aralık soruşturmalarının önünü kesmek için yapıyorsunuz ve isteyerek veya istemeyerek bilmiyorum,…

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Bu çok doğru işte.

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - …buna alet oluyorsunuz, bunu ben size yakıştıramıyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi siz bunlarla uğraşırken ne oluyor biliyor musunuz? Siz bunlarla uğraşırken Suriye’de izlediğiniz politika sonucu ülke büyük bir güvenlik riskiyle karşı karşıya bırakılmıştır. Şimdi Gaziantep’te Suriyeli muhalifler geçici hükûmet kurma peşindeler. O şekilde Gaziantep’i ve tüm Türkiye’yi hedef hâline getiriyorsunuz. Biliyorsunuz, Gaziantep Ticaret, Sanayi Odasının öncülüğünde tüm sivil toplum örgütlerinin ve üniversitelerin katıldığı bir araştırma yapıldı. Orada güvenlikle, sağlıkla, eğitimle ve ekonomiyle ilgili ne tür büyük sorunlarla Gaziantep’in ve Türkiye’nin karşılaştığı ve Hükûmetin izlediği Suriye politikasının Türkiye’yi nereye götürdüğü o rapordan açıkça…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - …anlaşılmaktadır. Ben bunu da sizin dikkatinize sunuyorum ve tarafsız kuruluşların, tarafsız birimlerin hazırladığı rapora bir göz atmanızı tavsiye ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sayın Vekil, can sıkıntısından bir espri yaptık.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Oktay Öztürk, Erzurum Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifi gerek zamanlama ve gerekse kapsam itibarıyla oldukça önemli. Daha önce benzer konulardaki düzenleme talepleri geri çevrilmiş ya da aksi yönde düzenlemeler yapılmıştır. Şu anda yapılan düzenleme ister istemez şöyle düşündürüyor: Acaba 17 Aralık hadisesi olmasaydı bu kanun teklifi bu Meclise gelir miydi? Çünkü, topu tomarı burada on sekiz aylık bir ömrü var bunun. On sekiz ay önce -aynen bugün olduğu gibi katkılarınızla, bugün ne kadar katkınız var ise- bu kanun çıktığı için mükemmel bir kanun olarak değerlendirdiniz, ileri demokrasi nutukları attınız. Hatta bir adım daha öncesine gidiyoruz, 2010 referandumuyla âdeta dünyaya ders veriyorduk, Avrupa Birliği ülkelerine veya Avrupa Birliğine havamızı atıyorduk, Avrupa Birliğinin taleplerini yerine getirdik. İleri demokrasiyi gerçekleştiriyoruz. “Bir milattır...” Bayram havasıyla kanunları çıkarıyorduk ama gördük ki bugün olduğu gibi, bürokratların hazırladığı… Eminim ki, keşke inanabilsek ki bu kanun teklifi hazırlanırken altında imzası olan bu 109 milletvekili bir cümlesine katkıda bulunmuş olsun. Keşke buna inanabilsek. Bugün de getirilen kanun ister istemez şunu düşündürüyor: O gün ne kadar mükemmel düşündüyseniz, ne kadar doğru hareket ettiyseniz bugün de ancak o kadar doğru olabilirsiniz, o kadar mükemmel olabilirsiniz.

2010’da Anayasa referandumuyla birtakım değişiklikler yaptığınız vakit, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu “Hukukun üstünlüğünü hâkim kılacağız.” diye bir gruba teslim ettiniz. Eline adaletin kılıcını verdiğiniz bu grup, önünüzdeki bütün engelleri kaldırdı, size ayak bağı olacak bütün kurumları, kuruluşları ortadan kaldırırken serzenişte bulunanlara “Bırakın hâkimler, savcılar, adaleti tecelli ettirsinler, bırakın rahat çalışsınlar.” diye orayı burayı paylıyordunuz ama ne zaman ki bu kılıcın ucu kendinize döndü, birden uyandınız.

Tabii ki ortaya çıkan, 17 Aralıkta ortaya çıkan hadiseler buz dağının üstüydü. Korkunuz galiba şunda: Bu dağın altında bizim bilmediğimiz ama sizin bildiğiniz, bizim de belki bu yolu takip ederek ulaşabileceğimizden korktuğunuz meseleler var. Bunlardan kurtulmak için bu kanunların değişikliğini öngörüyorsunuz. Hiç kimseyi bu noktada kandıramazsınız ki adalet adına, hukukun üstünlüğü adına bu değişiklikleri yapıyoruz. Kamuoyunu, ne kadar uğraşırsanız uğraşın, ne kadar algı yöntemlerini kullanırsanız kullanın insanları inandırmanız mümkün değil. Çünkü Sayın Başbakan zaten meseleyi ortaya koyuyor: “Bütün bu yapılanlar, Bilal sırtından bana ulaşmak içindir.”

Sayın Başbakan, size ulaşıldığı vakit neden korkuyorsunuz? Neden insanların, birtakım insanların, karşınızdaki muarızlarınızın yargılandığı hukuk ve adalet karşısında kendinizin yargılanmasından korkuyorsunuz? Neden milleti yargılattığınız hâkimlere, savcılara kendiniz yargılanmaktan korkuyorsunuz; hatta ve hatta şimdi kabadayılık yapıyorsunuz! Bilal Erdoğan ifadeye çağrıldığı vakit koruma altına aldınız ama ne zaman ki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla oynamaya başladınız, değişiklikleri yaptınız, ondan sonra kabadayılığı yapmaya da başladınız. “İfademi istiyorlarsa gider ifade veririm.” dediniz. Onun için, biz, şunu söylüyoruz: Hukuk adına, adalet adına yapılacak değişikliklerin elbette ki yanındayız. Ama kendi paçanızı kurtarmak adına bu Meclisin zamanını israf etmenizi de kabullenmek mümkün değil.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Teklifte yer alan ve madde metnine eklenen cümle ile kamu görevlileri hakkında verilen atama, nakil, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği gibi işlemlere karşı kişilerin hukuki başvuru mekanizmaları daraltılmaktadır. Bu düzenlemenin kişiler açısından telafisi imkânsız mağduriyetlere yol açacağı kuşkusuzdur. Nitekim yapılan değişiklik ile hakkın korunması açısından bu cümlenin madde metninden çıkarılması ve yürütmeyi durdurma mekanizması açısından kapsamlı olan mevcut düzenlemenin korunması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul  edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde dört adet önerge  vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 18 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.    

      Mihrimah Belma Satır             Mehmet Doğan Kubat            Hacı Bayram Türkoğlu

                 İstanbul                                   İstanbul                                     Hatay

               Fatih Şahin                            A. Emin Önen                   Mehmet Şükrü Erdinç

                  Ankara                                   Şanlıurfa                                    Adana

                                                           Tülay Kaynarca

                                                                 İstanbul 

“MADDE 18- 2577 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasına aşağıdaki cümleler eklenmiş ve (4) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekaleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemleriyle ilgili olarak verilen iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının gereği; dava konusu edilen kadronun boş olması halinde bu kadroya, boş olmaması halinde ise aynı kurumda kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir kadroya atanmak suretiyle yerine getirilir. Eski kadro ile atandığı yeni kadro arasında mali haklar bakımından bir fark bulunması durumunda, bu fark 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 91 inci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen usul ve esaslar çerçevesinde ödenir.”

“4. Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi halinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge aynı mahiyette olup birlikte okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 18. maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                             Sinan Oğan

                 İstanbul                                     Adana                                       Iğdır

                Alim Işık                           Seyfettin Yılmaz                   S. Nevzat Korkmaz

                 Kütahya                                    Adana                                     Isparta

                                                            Lütfü Türkkan

                                                                  Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 18 inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                           Hasip Kaplan                           Demir Çelik

                  Bingöl                                      Şırnak                                       Muş

                                      Adil Zozani                           Pervin Buldan

                                         Hakkâri                                      Iğdır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 18. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Ali Rıza Öztürk                  Dilek Akagün Yılmaz                    Turgut Dibek

                  Mersin                                      Uşak                                    Kırklareli

           Namık Havutça                         Ali Özgündüz                         Mehmet Şeker

                 Balıkesir                                   İstanbul                                  Gaziantep

                                Bedii Süheyl Batum                  Ömer Süha Aldan

                                        Eskişehir                                    Muğla

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen -aynı mahiyetteki- Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, bu kanun teklifinin 17’nci maddesi ne diyor? “Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, naklen atama, görev ve unvan değişikliği, geçici veya sürekli görevlendirmelere ilişkin idari işlemler, uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerden sayılmaz.” diyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Görev yeri değiştirilen devlet memurları hakkındaki işlemler uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemler dışında bırakılıyor burada. Bu teklif de aslında 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasıyla ilgilidir. Bu soruşturma nedeniyle görevden alınan başta emniyet mensupları olmak üzere sayıları 7 bini bulan kamu görevlilerinin hızlı bir şekilde yürütmeyi durdurma kararı almasını önlemektir. Hükûmet bu kanun teklifiyle demiştir ki: “Biz, ‘yargı bağımsızlığı’ diye bir şey tanımıyoruz. Biz, kendimize gelecek tehlikelerin çıkardığımız bu yasayla önüne geçiyoruz. Bizim amacımız aslında budur.”

Bu kanun teklifindeki maddeleri biraz dikkatli okursanız, bu kanun teklifini, Adalet ve Kalkınma Partisinin, kendini koruma zırhı altına almak için çıkardığını, daha doğrusu dayattığını kolaylıkla görebilirsiniz. Bu kanunun neden acil olarak getirildiğine, Ceza Kanunu’nun cımbızla seçilen maddelerini değiştirmekle neyin hedeflendiğine bakmak lazım. Bunun cevabını aslında hepimiz biliyoruz: 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması. Ama ne yaparsanız yapın, ister kanun ya da kanunlar çıkarın ister burada çıkın bağırın çağırın rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu ister yurt dışına ister yurt içine ister paralele ister Haşhaşi’ye bağlayın bu ayıbın, bu suçun, bu lekenin üstünü örtmekte başarılı olamayacaksınız.

İktidar partisi olarak yıllarca “uzun tutukluluk”, “adil yargılama hakkının ihlali”, “özel hayatın gizliliğine riayet” gibi çağrıları duymazlıktan geldiniz hep. Ama şimdi ne yaptınız? 17 Aralık soruşturmasıyla beraber acele bir kanun teklifi hazırladınız, Meclise getirdiniz. Ama milleti kandıramayacaksınız. Hükûmet, kendisine yönelik yolsuzluk operasyonunu durdurmak, olası operasyonların önüne geçmek, alınmış mahkeme kararlarının içini boşaltmak için yargıya karşı resmen taarruza geçiyor. Demokratik hukuk toplumunun esası, açık görüşlülüğe, çoğulculuğa ve hoşgörülü olmaya dayanır. Demokratik hukuk toplumu, sorunlarını bir tarafı sindirerek değil, tarafları uzlaştırarak çözer. Kamu kudretini kullanma yetkisine sahip kılınmış devlet, hukukun evrensel ilke ve esasları ışığında kabul edilen kuralları adaletli, doğru, dürüst, eşit ve hızlı uygulamak zorundadır. Yargı ile siyaset arasında kopmayan bağ, hukuk kurallarının düzenlenmesi, asıl olarak da uygulanması sırasında sorunlara, en önemlisi de objektif ve subjektif yargı tarafsızlığının zedelenmesine sebebiyet vermektedir.

Bu yasayla ilgili konuşurken terörle mücadele konusunun da burada vurgulanması gerektiğini düşünüyorum. Terörle etkin mücadele için özel yetkili mahkemelere ihtiyaç bulunmaktadır. Türkiye’de, PKK gibi ülkenin tümüne yayılan terör örgütleriyle mücadelede soruşturmayı derinleştirmek ve soruşturmanın gizliliğini sağlamak esastır. Önceki uygulamalar göstermiştir ki ağır ceza mahkemeleri soruşturmayı derinleştirmeden suç örgütleri soruşturmayı haber alabilmekte ve delil karartmaya başlayabilmektedirler. Bu durumda suç örgütleriyle mücadele zorlaşır. Ağır ceza mahkemeleri özel yetkiyle donatılıncaya kadar da suç örgütleriyle mücadele zaafa uğrar.

Siyasi hassasiyetlerin bulunduğu birkaç büyük davadaki sorunlara çözüm aranırken kanunlar değiştirilerek yargının belirli yetkileri kısılacaksa bunun yargıyı zaafa uğratmasından sakınmak gerekiyor. Belirli suçlara bakan savcı ve mahkemelerin hepsi sıradan ağır ceza mahkemeleri hâline getirilecekse yolsuzlukla, terörle, organize işlerle mücadelede de zafiyet ortaya çıkacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Süheyl Batum, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu getirdiğiniz teklifin 18’inci maddesi üzerinde tam nokta atışı bir madde getirdiniz diye bir konuşma yapacaktım ama şu anda önümde bir önerge daha var, hem Anayasa’ya aykırı hem İç Tüzük 87’ye açıkça aykırı. Bir önerge veriyorsunuz maddede ve diyorsunuz ki “Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, görevden alma, görev değişikliği, naklen yer değiştirme, hepsinde eğer mahkeme yürütmeyi durdurma kararı ve iptal kararı vermişse kadro boş ise atanır, boş değilse başka bir kadroya atanır.” demişsiniz.

Şimdi siz, evet, çok becerikli olduğunuz söylenemez Adalet Bakanının falan ama yani bu kadar da herhâlde bir adamı görevden aldığınızda da yerini boş bırakacak kadar da beceriksiz olmazsınız. Bunu bir maddeyle getirmek yerine, İç Tüzük 87 açık, bir önergeyle getiriyorsunuz. Arkadaşlar, bu nasıl…

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Yeni madde ihdası.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) – Yeni madde ihdası; neyle yapıyorsunuz? Bir önergeyle. İç Tüzük açık açık söylemiş ama diyorsunuz ki: “Boş ver, olsun. Nasıl olsa Anayasa’ya ne aykırılıklar yapıyoruz.”

Arkadaşlar, zaten getirdiğiniz ilk öneri de hem Anayasa’ya hem hukukun bilinen bütün ilkelerine aykırıydı. Böyle bir şey olabilir mi? İlkinde de demiştiniz ki: “Mahkeme kararlarının, süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi durumunda ancak ilgili idare aleyhine açılır.” Oysa bu kanunun istisnalarından önemli bir istisnaydı bu; eğer mahkeme kararını otuz gün içinde bir kamu görevlisi bilerek yerine getirmiyorsa kendisi aleyhine de tazminat davası açabilecektiniz. Bunları getiriyorsunuz 93/A’yı getirdiğiniz gibi, sonra da iki yıl sonra “Aa, biz bunları bilmiyorduk şimdi farkına vardık.” diyorsunuz. Arkadaşlar, bu kadar aymazlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi bir mecliste hiç yapılmamalı, Uganda’nın meclisinde bile yapılmayacak bir şey.

Sevgili arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Sakın, sakın, biz kendi kendimizi kandırıyoruz, Sayın Bakan da bizi kandırıyor, boş ver, kandırılmış sayalım zannetmeyin. Biz özel yetkili mahkemeler için hem 23’üncü Dönemde hem de 24’üncü Dönemde daha bu Meclis kurulur kurulmaz, ilk seçildiğimizde teklif verdik. Siz ne yaptığınız? “Boş ver” dediniz, “Suç ortaklarımız çok güzel iş görüyor, şimdi onların yaptıklarını engellemeyelim.” dediniz. Net böyle söylediniz.

Şimdi, getirmişsiniz bize demokratikleşme filan, ancak “Alo Fatih”, “Alo bilmem ne” bunları ikna edebilirsiniz. Bunlarla ikna ettiğinizde, gözünüzün kılı olacak insanları ikna edebilirsiniz. Aksi takdirde Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarını, onurlu, namuslu, dürüst insanlarını ikna etmeniz mümkün değildir.

Şunu söylemek istiyorum: Arkadaşlar, bu olacak gibi değil. Üç madde getirdiniz burada. Söylüyorum tekrar, üç madde. Hadi hepsini atladık, hepsini atladık, şu son getirdiğiniz maddede önergesiyle beraber diyorsunuz ki: “Mahkeme karalarına uyma.” İkincisi: Getirdiğiniz el koymadaki karar. Böyle bir kararı çocuklarınızın yüzüne bakarak anlatamayacaksınız, bunu söylüyorum. El koymada -arkadaşlarım da anlattı- kurumlardan rapor al, beş ayda rapor al sonra el koyarız. Bunu niçin getirdiğinizi siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz ama insafın, her şeyin bir ölçüsü var. En insafsızı şu: Soruşturmalar bitsin, hakkımızda açılmış davalar bitsin ama o söylediğiniz kumpas üyeleri tarafından, çete üyeleri tarafından yargılanmış, mahkûm olmuş insanlara ne? Hiçbir şey yok, hiçbir madde yok. Burada sadece Bakanın: “Merak etmeyen, Sayın Başbakanım söyledi, marttan sonra bakacağız.” Biz, bu Bakanın neyine güveneceğiz ki 30 Marttan sonra söylediğine güvenelim, sizlerin neyine güveneceğiz ki 30 Marttan söylediğine o insanlar güvensin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile kamu görevlisinin görevini yerine getirmemesi hususunda mevcut düzenlemenin korunması ve kişilerin hem ilgili idare hem de kamu görevlisine dava açma hakkının korunması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 02.56

 

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 03.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65’inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun teklifinin çerçeve 18 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mihrimah Belma Satır             Mehmet Doğan Kubat                  Tülay Kaynarca

                 İstanbul                                   İstanbul                                   İstanbul

      Hacı Bayram Türkoğlu                     Fatih Şahin                            A. Emin Önen

                   Hatay                                      Ankara                                   Şanlıurfa

                                                      Mehmet Şükrü Erdinç

                                                                   Adana

“MADDE 18- 2577 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasına aşağıdaki cümleler eklenmiş ve (4) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekaleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemleriyle ilgili olarak verilen iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının gereği; dava konusu edilen kadronun boş olması halinde bu kadroya, boş olmaması halinde ise aynı kurumda kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir kadroya atanmak suretiyle yerine getirilir. Eski kadro ile atandığı yeni kadro arasında mali haklar bakımından bir fark bulunması durumunda, bu fark 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 91 inci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen usul ve esaslar çerçevesinde ödenir.”

“4. Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi halinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.”

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye, görüşlerini sorayım.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, buyurun Sayın Halaçoğlu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, bu, açıkça Tüzük’ümüzün 87’nci maddesine aykırıdır. Dolayısıyla bunun ayrı bir kanun şeklinde getirilmesi gerekir. Burada yeri yoktur. Dolayısıyla bunun kabul edilmesine karşıyız. Bu konuda 63’e göre usul…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lehte…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Biz talep ediyoruz. Aleyhte…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Biz talep ediyoruz.

BAŞKAN – Evet, usul tartışması açıyorum.

Şimdi, lehte söz isteyen…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lehte…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Aleyhte…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Söylediniz iki lehte, iki aleyhte.

Lehte söz isteyen Sayın Elitaş, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- 560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesi üzerinde verilen önergenin kabul edilmesinin İç Tüzük’ün 87’nci maddesine uygun olup olmadığı hakkında

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzük’ün 87’nci maddesini arkadaşlarımız herhâlde yanlış yorumluyorlar.

Bakın, İç Tüzük’ün 87’nci maddesi, mesela biz bu kanunda, 2577 sayılı Kanun’un 28’inci maddesinde değişiklik yapıyoruz. Teklif önümüzde. Eğer bu getirdiğimiz önerge 29’uncu maddeyle ilgili olmuş olsaydı veya bu konuyla çok yakından ilgili bir kanunda olmuş olsaydı, madde ihdası şeklinde komisyonu oraya oturtup komisyon çoğunluğunu aramamız gerekirdi. Ama bu teklif metninde, 28’inci maddenin dördüncü fıkrası değiştiriliyor. Yani biz burada Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu olarak 28’inci maddeyi tamamen çıkarabiliriz 2577’deki -buradaki değil- veya 28’inci maddeyi tamamen değiştirebiliriz.

Bakın, önümde bir örnek var bu kanunla ilgili. 10’uncu maddeyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bir önerge var. Önergede diyor ki: “560 sıra sayılı kanunun 10. maddesinin… 1. maddesinin son fıkrasının metinden çıkarılmasını ve aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ederiz.”

Yani aşağıdaki fıkralar bu metinde var mı?

ENGİN ALTAY (Sinop) – İlgisi var bizimkilerin, sizinki kelalaka.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Orada komisyon istediniz mi?

ENGİN ALTAY (Sinop) – 87’yi oku dördüncü fıkrayı. Anayasa’ya açıkça aykırılığı var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Altay, komisyon istediniz mi? Bakın, ben sizin önergenizden örnek veriyorum. Siz 10’uncu maddesinde diyorsunuz ki: “Birinci fıkra çıksın, o maddeye, 10’uncu maddeye şu aşağıdaki fıkralar eklensin.”

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – 10’uncu maddede öyle bir önergemiz yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İşte, burada, hem de sizin imzanız var.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Kaçıncı madde?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 10’uncu maddeyle ilgili.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – 8’inci madde olması lazım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hayır, burada yazan böyle.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Hayır, devamını okuyun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –.Ben sizin ne hayal ettiğinizi bilmiyorum ama burada o yazıyor.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – O değil, o değil o. Devam ederseniz…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Diyor ki: “Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin…” Çerçeve 1’inci maddesiymiş, pardon…

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Çerçeve 1…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “…son fıkrasının metinden çıkarılmasını ve aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ederiz.” Başkanlık Divanı…

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Elitaş, düzgün okursanız anlayacaksınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hanımefendi, 1’inci maddesi. Hanımefendi,  diyorsunuz ki siz  burada “1’inci maddenin son fıkrası çıksın, aşağıdaki fıkraları ilave edelim.” Peki, metinde var mı bu?

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Elitaş, o önerge değiştirildi. 8’inci maddeyle ilgili verdiğimiz önergeydi, o değiştirildi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hanımefendi, bendeki olan önerge bu.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Düzelttik biz onu.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Ya, onu tam okursanız…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 20 Şubat 2014 tarihinde 16.54’te vermişsiniz. Bendeki önerge bu.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Elitaş, onu değiştirdik.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – O anda siz de daha net olmamışsınız ki, aklınız tam netleşmemiş, ha bire önerge değiştiriyorsunuz. Önergenizin farkında değilsiniz, ne olduğunu bilmiyorsunuz.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Elitaş, geçen gün de söylediniz, o kadar net söylediniz ki…

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Siz ne yapıyorsunuz? Siz ne yapıyorsunuz? Durmadan getirilen önergeler ne? O maddeyi tam okuyun, anlayacaksınız zaten.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, İç Tüzük gereğince şurada yazılan madde, 2577 sayılı Kanun’un 28’inci maddesi varsa 28’inci maddeyi baştan sona yazabilirsiniz.

İç Tüzük’le ilgili herhangi bir engel yoktur. Başkanlığın uygulaması doğrudur diyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ  sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aleyhte söz isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bu madde tamamen, hem İç Tüzük’ün 87’nci maddesine hem de Anayasa’nın 138’inci maddesine tamamen aykırıdır. Şöyle ki: Burada komisyona havale edilen madde aynen şöyle. Orada 19’uncu madde olarak “2577 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin (4) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

‘4. Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi hâlinde de tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.’” Bu madde olduğu gibi 18’inci madde olarak kabul edilmiş. Şimdi, Tüzük’ümüzün 87’nci maddesi şunu söyler: “Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılır.” Dolayısıyla, yeni madde olmadan buna siz dördüncü fıkranın dışında bir bölüm ekleyemezsiniz. Burada tamamen dördüncü fıkra muhafaza edilmiş, onun üstünde ayrı bir şey olarak eklenmiş. Yani birinci, ikinci, üçüncü fıkralarda herhangi bir değişiklik yapılmadan siz yeni bir bölüm eklemişsiniz, orada olmayan birini. Dolayısıyla, dördüncü fıkranın dışında.

Nitekim, Anayasa’ya baktığımız zaman da 138’inci maddeye aykırı. Şu şekilde: “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” Siz, şimdi, burada ne yapıyorsunuz? Mahkeme kararının dışına çıkıyorsunuz. Diyor ki mahkeme: “Ben bu adamı tekrar aynı makamına, kadrosuna atadım.” Ama siz diyorsunuz ki: “Mahkeme kararlarının gereği dava konusu edilen kadronun boş olması hâlinde bu kadroya, boş olmaması hâlindeyse aynı kurumda kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir kadroya atanmak.” Bunu atayamazsınız. Anayasa’nın bu maddesine her şeyden önce aykırıdır. Bakın, “Mahkeme kararlarını değiştiremezsiniz.” diyor ama siz mahkeme kararlarını bununla değiştiriyorsunuz. Olmaz bu, kesinlikle olmaz.

Nitekim, 28’inci maddeye baktığınız zaman -birinci fıkra, ikinci fıkra, üçüncü fıkra- siz komisyondan dördüncü fıkrayı değiştirerek getirmişsiniz ama siz onun ötesinde bir madde getiriyorsunuz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Fark etmez Hocam, aynı maddede değişiklik yapıyoruz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - O da Anayasa’nın –söylediğim gibi- 138’inci maddesine –okuduğum gibi- aykırıdır. Yani o zaman niye mahkeme var? Gene hukuku ayaklar altına almak istiyorsunuz, bu olmaz. Arkadaşlar, hukuk bugün size lazım, bize lazım, herkese lazımdır. Bunu böylesine basit bir şekilde yapmayın. O zaman yapacağınız bir şey var: Bir başka madde olarak getirin. Niye getirmiyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hocam bu tarih değil, İç Tüzük açık ve net yazıyor.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Ben de sana hem Anayasa’yı okuyorum hem İç Tüzük’ü okuyorum yani bunu anlamıyorsanız ben zorla kafanıza sokamam ki.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hocam bu tarih değil, tarih değil gözünü severim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Lehte söz isteyen Mehmet Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; İç Tüzük’ümüzün 87’nci maddesi, bir kanun tasarı veya teklifinde nasıl değişiklik yapılacağına dair usuli esasları düzenlemiştir. Buna göre, bir teklif veya tasarıda bir maddenin değiştirilmesi, maddeye ek veya geçici madde eklenmesi, bir önerge vermek suretiyle her zaman mümkündür. Bir maddenin değiştirilmesi -o maddenin, teklif metninde yer alan maddenin tamamının değiştirilmesi- oradaki bazı fıkraların değiştirilmesi şeklinde olabileceği gibi, bunun çıkartılması da her zaman mümkündür.

Şimdi, 87’nci maddenin üçüncü fıkrasında eğer görüşülmekte olan tasarı veya teklifin konusu olmayan diğer kanunlarda, örneğin burada 2577 hiç olmasaydı, biz bunu getirseydik doğru. Bu Başkanlık tarafından reddedilecekti. Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde olmayan, ancak teklifle yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteseydik yani şu anda teklifin 18’inci maddesinde 28’inci madde 2577 sayılı Kanun’un değiştiriliyor. Biz 29’uncu maddeyle ilgili bir değişiklik yapsaydık, bu dördüncü fıkra kapsamında o zaman salt çoğunlukla komisyon katılsaydı, yeni madde ihdası suretiyle görüşme yapılacaktı.

Şimdi, bizim önergemiz, teklifin 18’inci maddesinin aynen başlığını okuyorum: “2577 sayılı Kanun’un 28’inci maddesinin (4) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.” diyoruz. Önergemizde de yine “2577 sayılı Kanun’un o 28’inci maddesinin (1) numaralı fıkrasına aşağıdaki cümleler eklenmiş, (4) numaralı fıkrası da şu şekilde değiştirilmiş.” diyoruz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Niye “(4) numara.” diyorsun o zaman, “(3), (2), (1)” demiyorsunuz, “28 değişti.” demiyorsunuz?

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla)  – Biz, şimdi bu 18’inci madde, 2577 sayılı Kanun’un 28’inci maddesiyle ilgili bir düzenleme getirdiği için şunu da yapabilirdik: 2577 sayılı Kanun’un 28’inci maddesi tamamen değiştirilmiştir şu şekilde.” diyebilirdik veya “çıkarılmıştır” da diyebilirdik. Dolayısıyla, verdiğimiz önerge tamamen İç Tüzük’ün 87’nci maddesine uygundur, yapılan buna benzer de onlarca önerge vardır. İşte, bugün de -şu anda dağınık vaziyette ama- muhalefet partilerimizin verdiği önergelerde de…

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Söylediklerinize siz inanıyor musunuz Allah aşkına ya? Siz kendiniz inanıyor musunuz?

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – …teklif metninde olmayan fıkraların ilgili maddeye eklenmesi -sadece siz değil, diğer, BDP’nin verdiği önerge de var, önümde var ama- gereksiz bir tartışma olur bu.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Şu önergenin özünü bir anlatır mısınız?

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Bunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Dolayısıyla, usule, Tüzük’e

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Kubat, bilmiyoruz. Yeni kanun gerektiriyor. Bakın, açık, yeni kanun gerektiriyor yeni madde.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Hocam, bilmiyorsanız, Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası ile üçüncü fıkrasını okuyun, çok net biçimde anlarsınız.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun içine girmez bu paragraf.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aleyhte söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili, buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu teklifinizde birçok bakımdan sakatlık var. Birincisi: 87’nin dördüncü fıkrasında ben de ısrarcıyım, en azından iddialıyım, ısrarcı olmasam bile. Bu teklifte 2577 yazıyor diye yani 2577’nin 4’üncü fıkrası yazıyor diye, siz, önergeyle 2577’ye bir sürü şey öyle ekleyemezsiniz. İlave, bu metnin -önergedeki metni keşke sayın milletvekillerimiz okusa, dinlese ya da- bu İdari Yargılama Usulü Kanunu’yla hiç alakası yok. Eğer siz bu metni yasalaştırmak istiyorsanız -Sayın Bakan, Adalet Bakanısınız- yani bunu 657’ye koymanız lazım, bunu siz de biliyorsunuz.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – O da teklifte yok.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet yani bunu siz de -Allah var yukarıda- biliyorsunuz, bildiğinize de eminim ama bunu, şimdi, getirip siz 2577’ye koyarsanız Parlamento’nun ciddiyetiyle alay etmiş olursunuz, önce bunu söyleyeyim.

Bir başka vahim durum daha var sayın milletvekilleri, o da şudur: Sayın Grup Başkan Vekili de söyledi ama yani bunu benim de söylemem lazım; yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle -bakın, burası çok önemli sayın milletvekilleri- değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. Kim? İdare. Örnek…

Sayın Mehmet Ersoy burada mı hemşehrim?

Sayın Ersoy -Yalova Valisi görevinden alındı, merkeze çekildi- Yalova’ya vali oldu, ben de sevindim fakat önceki vali dava açtı, mahkeme bir şekilde önceki valiyi haklı buldu, görevine iadesine hükmetti. Siz, aynı idareydiniz, ne yaptınız? Sayın Ersoy’u aldınız Yalova Valiliğinden, başka bir yerde değerlendirdiniz, iyi de yaptınız. Ama, ne yaptınız? Anayasa’nın 138’inci maddesine uydunuz.

Şimdi, siz diyorsunuz ki: “Ben idareyim kardeşim. Ben Anayasa, kanun, mahkeme kararı bilmem; güç bende, hem de bu gücü sandıktan aldım. O zaman, mahkemenin bir hükmü yoktur, mahkeme kararlarını Anayasa’nın 138’inci maddesine rağmen değiştiririm, geciktiririm.” diyemezsiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Demiyoruz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Diyemezsiniz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Diyorsunuz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, bu buradaki çoğunluğunuzla geçebilir, geçebilir ama hazır bu teklifiniz Anayasa Mahkemesinden dönmeyecekse bile, sırf bu getirdiğiniz önergeyi de bu teklifin içine koyduğunuz için hiçbir hukukçu buna, bu 138 orta yerde dururken “Anayasa’ya aykırı değil.” diyemez, el insaf.

Sayın milletvekilleri, biz yapıcı muhalefet örneğini veriyoruz işte burada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Bunu çekin, çekin bunu, çekin.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Lütfen, bu kanunu 657’nin içine koyun, hiçbir itirazımız olmaz, sadece reddederiz.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – 657 yok ama zaten, geri çekme…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Yok, o zaman, yani, madde ihdası veya başka yollarla…

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teklifte yok.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Torba, torba yapıyorsunuz ya torbaya bir tane daha atın.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ama, Sayın Bakan, bir Adalet Bakanına göz göre göre, göz oyar gibi Anayasa’yı deşmek yakışmıyor, bunu size yakıştıramıyorum. Buna sadakat yemini etmiş bir milletvekili olarak sizden bu teklifi geri çekmenizi yüce Türk milleti adına talep ediyorum.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün değişiklik önergelerini düzenleyen 87’nci maddesinde, görüşülmekte olan tasarı ve teklifin konusu olmayan sair kanunlarda ek ve değişiklik getiren yeni bir kanun teklifi niteliğindeki önergelerin işleme konulmayacağı öngörülmektedir.

Görüşülen teklifin çerçeve 18’inci maddesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28’inci maddesinin (1)’inci fıkrasında değişiklik yapılmaktadır.

Değişiklik önergesiyle maddenin diğer fıkralarında da değişiklik yapılmasında veya maddeye fıkra eklenmesinde İç Tüzük’e aykırılık bulunmamaktadır ancak eklenmesi öngörülen fıkra ve/veya cümlelerin madde konusuna uygun düşmesi gerekmektedir. 28’inci madde “Kararların sonuçları” başlıklı olup idari yargı kararlarının uygulanmasını düzenlemektedir. Değişiklik önergesi ise belli konudaki idari davaların sonuçlarının karşılanmasına ilişkindir.

Başkanlığımız, değişiklik önergesinin konu bakımından maddeyle ilgisinin bulunduğunu düşünmektedir. Değişiklik önergesinin işlemine devam edilmesinde bir sakınca bulunmamaktadır görüşündeyiz.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Bravo Başkan!

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Helal olsun yani!

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Bravo! Çok güzel!

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, siz mi bürokratlar mı…

BAŞKAN – İçeride tartıştık hep birlikte. Ama içeride tartıştık Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Hayır, bir şey demiyorum ben.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – İçeride tartıştık, “Usul açacağız.” dedik. Anayasa’nın 138’e aykırı; açık ve net aykırı.

BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu’nun sorusuyla bu sorunun cevabının verilmesiyle konu çözümlendi aslında içeride.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Bakan, aykırı değil mi, siz söyleyin.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560) (Devam)

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe

Önergeyle, kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, görevden alma, göreve son verme, naklen atama, görev ve unvan değişikliği işlemleriyle ilgili olarak idari yargı mercilerince verilen iptal ve yürütmenin durdurulması kararlarının yerine getirilme usulü ile bu kapsamdakilerin mali haklarının korunmasına ilişkin düzenleme yapılmaktadır.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Lüzumsuz yere Anayasa Mahkemesinden döndüreceksiniz bunu. Anayasa’ya aykırı Sayın Bakan. Yapmayın lütfen.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 19. maddesinin (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Ali Rıza Öztürk                  Dilek Akagün Yılmaz                   Mehmet Şeker

                  Mersin                                      Uşak                                    Gaziantep

                                 Ömer Süha Aldan                        Gürkut Acar

                                           Muğla                                     Antalya

“(c) 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 58. Maddesinin 3. Fıkrası ve 153. Maddesinin 2., 3., ve 4. Fıkraları”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 19 uncu maddesinin (b) bendinin “12.04.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu” şeklinde, (d) bendinde yer alan “geçici 2 inci maddesinin dördüncü fıkrası” ibaresinin “geçici 2 inci maddesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          İdris Baluken                           Hasip Kaplan

                    Iğdır                                       Bingöl                                      Şırnak

                                      Demir Çelik                             Adil Zozani

                                            Muş                                      Hakkâri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 19. maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

         Murat Başesgioğlu                       Ali Halaman                             Sinan Oğan

                 İstanbul                                     Adana                                       Iğdır

                Alim Işık                           Seyfettin Yılmaz                   S. Nevzat Korkmaz

                 Kütahya                                    Adana                                     Isparta

                                                            Lütfü Türkkan

                                                                  Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saat gece 3.45, korsan önergelerle korsan kanunlar yapmaya çalışıyoruz. Bu bize yakışmıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisine gerçekten yakışmıyor. Bunu layığı şekliyle yapmak mümkün ama bir güç zehirlenmesi var ya, “Biz fazlayız, biz yaparız.” Eyvallah ama bu fazlalık bir gün size fazla gelecek, haberiniz olsun, söyleyeyim, gerçekten fazla gelecek. “Keşke böyle yapmasaydık.” diyeceğiniz günler gelecek, bunu özellikle söylüyorum.

Bu özel yetkili mahkemeleri niye kaldırmak istediğinizi hepimiz biliyoruz biz ama biraz daha anlatmak istiyorum size, ona biraz sonra değineceğim.

Şimdi bu kanunun 19’uncu maddesine geleyim. Bu madde, hâkimlerin kararlarından dolayı zarara uğrayanların doğrudan hâkimler aleyhine tazminat davaları açabilmesine olanak sağlıyor.

Bu yeni düzenleme çok dikkat çekici. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Ergenekon ve Balyoz davaları devam ederken Başbakan, Sayın Haberal’ın uğratıldığı haksızlık nedeniyle kendisini yargılayan hâkimleri tazminata mahkûm ettirmesine çok içerlemişti, hatırlıyorum, çok üzülmüştü. Başbakan hâkimleri ve savcıları korumak ve onları tazminat ödemekten kurtarmak için hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamayacağı düzenlemesini yapıp o dönemde yürürlüğe soktu. Şimdi buradan Başbakana soruyorum: Yaklaşık üç yıl önce hâkimler ve savcıların kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa, hâkim ve savcı aleyhine tazminat davası açılmayacağı düzenlemesini de yapan siz değil miydiniz? Yani, aradan üç sene geçti. Şimdi ne değişti de hâkim ve savcılara üç yıl önce getirilen bu dokunulmazlıklarını kaldırmaya çalışıyorsunuz? 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını yapan ve bundan sonra da yapmaya kalkışacak olan savcı ve hâkimlere gözdağı vermeye ve onları korkutmaya mı çalışıyorsunuz şimdi?

Özel yetkili mahkemeler sizin döneminizde kuruldu Sayın Bakan. Niye kurdunuz özel yetkili mahkemeleri? Kahraman Türk ordusunun şerefli mensuplarını, aydınları, bilim adamlarını, gazetecileri yargılamak için. Yargıladınız, hapse attınız. Başta Engin Alan olmak üzere birçok generali içeri attınız ve hâlâ önemli bir kısmı da çile çekiyor. Şimdi ne oldu da bu mimarı olduğunuz özel yetkili mahkemeleri kaldırmak istiyorsunuz? Bir tek sebebi var: Hırsızlığı ve yolsuzluğu örtmek için, başka hiçbir sebebi yok. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Evet, bravo!

ENGİN ALTAY (Sinop) – Lütfü Bey, buradan da bir itiraz yok zaten.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturma sürecine kadar özel yetkili mahkemeleri hararetle savunuyordu Başbakan. “Bu mahkemelerin savcısıyım.” diye meydan meydan dolaştı. Sıranın kendisine geldiğini görünce büyük bir U dönüşü yaptı, savcı cübbesini çıkardı, hüküm giyen askerlere hak vermeye başladı. Neredeyse onlar için ağlayacak yakında. Bu mahkemeler dün lazımsa bugün de lazımdır, ben iddia ediyorum. Bunun niye lazım olduğunu da millete anlatmak lazım.

Adalet Bakanı “Kesinleşmiş davalar bundan etkilenmeyecektir.” diyor ama bizim anladığımız şu: Özel yetkili mahkemeleri kaldırmak demek, tüm PKK ve KCK’lılara yeniden yargılama yolunu vermek demektir, onların affedilmesi demektir. Bunun ismi, örtülü bir aftır. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla bütün yolsuzlukların, hırsızlıkların, örgütlü işlenen suçların da üzeri örtülecektir. Yani hâlâ görüntüleri olmayan o çikolata kutularında giden dolarların üstünü örteceksiniz, örtmeye çalışacaksınız ama örtemeyeceksiniz, onu zaman gösterecek.

Bu düzenlemenin demokrat kılığına bürünüp halkımıza şirin gözükmekten başka bir şey olmadığını anlatmak istiyorum size. Halkımızı kandırıp 17 Aralık sonrası Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının siyasal itibarını kurtarmak amacıyla yapılan gayrisamimi bir düzenlemedir bu. Bu düzenlemeyle, Hükûmet üyelerinin yaşam koçluğu yapan Rıza Sarraf çok itibarlı bir hâle gelecektir. Niye yaşam koçu diyorum? Nereye giderseniz Rıza Sarraf yanınızdaydı, terlik gibi.

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Madalya versinler!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Bir temel atma töreni, Rıza Sarraf yanınızda; bir dernek açılışı, Rıza Sarraf yanınızda. Yani, yeni sosyetede bir tabir var ya “yaşam koçu”, Rıza Sarraf olmuş bakanlarınızın yaşam koçu. Hırsızlıklar, dümenler, dalavereleri örtmek için, örtbas etmek için yaptığınız bu düzenleme tam anlamıyla yargıya müdahaledir. Adalet ve Kalkınma Partisi içindeki aklıselim arkadaşlarımın bu düzenlemeye karşı çıktıklarını iyi biliyorum. Her ne kadar ses çıkaramasalar bile onların içlerinin bu konuda rahat olmadığını biliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı kanun teklifinin 19 uncu maddesinin (b) bendinin “12.04.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu” şeklinde, (d) bendinde yer alan “geçici 2 inci maddesinin dördüncü fıkrası” ibaresinin “geçici 2 inci maddesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile mükerrer bir ceza uygulaması yaratan Terörle Mücadele Kanunu’nun içerisinde yer alan hiçbir hüküm saklı tutulmaksızın, bu kanuna özgü infaz rejiminin ve özel yetkili mahkemelerin 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununun tümüyle lağvedilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bu önerge madde ihdası gerektiren bir önergedir, onu ifade etmeniz gerekiyor çünkü 58’inci maddenin üçüncü fıkrasını değiştiriyor. Bakarsanız tekliften…

BAŞKAN – Hangi önerge? Şimdi okunacak önerge mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu okunacak… Evet, efendim.

19’uncu maddenin (c) bendi, teklifteki, “4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 153 üncü maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları.”… Önerge, “5271 sayılı Kanun’un 58’inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 153’üncü maddesinin.” diyor.  58’inci maddeyi değiştiren olduğu için, bu bir madde ihdasıdır, komisyonu çağırmanız gerekir.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Madde ihdası değil Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, Sayın Elitaş, yürürlükten kaldırma maddesi olduğu için, uygulama bu yönde olduğundan herhangi bir problem görmüyoruz.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Madde ihdası değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, 58’inci madde yok efendim şeyde.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Alakası yok ya!

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Teklif metninde yok 58. 

BAŞKAN – Devam edin siz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 19. maddesinin (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

“(c) 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 58. Maddesinin 3. Fıkrası ve 153. Maddesinin 2., 3., ve 4. Fıkraları”

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, 58’in üçünü kaldırıyor bu.

BAŞKAN – Yürürlükten kaldırma olduğu için, uygulama da bu yönde olduğundan devam ediyoruz Sayın Elitaş.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan bu kanun teklifinin 19’uncu maddesiyle bazı kanunların maddeleri kaldırılıyor. Bunlardan bir tanesi, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılıyor. Yine, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değişiklik yapılıyor.

Şimdi, öncelikle şunu söylemek istiyorum: Bu, yargıda yaşanan sorunların öteden beri uygulamadan kaynaklanan sorunlar olduğunu tartışageliyoruz.

Geçen gün bir Meclis tutanağı elime geçti, Tayyip Bey’e siyaset yolunu açan, Anayasa Mahkemesinin ilgili maddesinin değişikliği konusundaki yapılan tartışmalarda da o tarihte, 2003 yılında hukuk alanında yaşanan sorunların, yargı alanında yaşanan sorunların uygulamadan kaynaklandığı belirtilmiş hem AKP hem de CHP milletvekilleri tarafından.

Şimdi, uygulamadan kaynaklanan sorunları çözmek için yasa değiştirmeye gerek yok. Bu, uygulamadan kaynaklanan sorunların nedenlerini ortadan kaldırdığımız zaman aslında bu sorunlar çözülür. Bu sorunlar, temelde, hâkim ve savcıların, yasa ve hukuk kurallarını uygulamakla görevliyken, hatta Anayasa’nın 90’ıncı maddesine göre, iç hukukumuzun bir parçası hâline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına uygun kararlar vermesi gerekirken, bunları bir kenara bırakarak -bırakalım AİHM kararlarını, CMK hükümlerini de kurallarını da bir kenara bırakarak- tümüyle keyfî karar vermelerinden kaynaklanmaktadır. Bunun temelinde de hâkim ve savcıların bu eylem ve işlemlerinden dolayı tazminatla sorumlu tutulmamaları nedendir. Dolayısıyla, yargıdaki sorunları çözmek için, öncelikle, hâkim ve savcıların keyfî davranmalarının önüne geçmek gerekir. Bunun da yolu, bu hâkim ve savcıları tazminatla sorumlu tutmaktır. Aslında, en büyük kötülüğü iktidarınız, bu 2802 sayılı Yasa’yı, 93/A maddesini getirmekle yaptı. Aslında, onun, o değişikliğin getirilme nedeni 2011 yılında, “Haberal davası” olarak nitelendirilen davada gerekçesiz tutuklama kararı verdikleri için haklarında tazminat davası açılan hâkimleri –o zaman o hâkimleri Tayyip Bey kendisinden görüyordu, “Benim hâkimim.” diyordu- kurtarmak için ve o Zekeriya Öz gibi savcıları kurtarmak için bu hükmü getirdiniz. Şimdi de kaldırıyorsunuz. Aslında, yanlıştan dönüyorsunuz, yani iki sene sonra olsa da yanlıştan dönüyorsunuz. Dolayısıyla bu olumlu bir gelişmedir, bunu kutluyoruz. Ancak bu yetmez değerli arkadaşlarım, hâkim ve savcıları karar verirken yaptıkları işlemden, bazı kararlarından dolayı sorumlu tutmayı açık açık yasa maddesi hâline getirmek lazım. Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin, düşmanlık, kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk gerektiren nedenlerle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması, sağlanan veya vadedilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması, farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması, duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması hâllerinde hâkimler verdikleri bu kararlardan dolayı açıkça sorumlu tutulmalı ve haklarında tazminat davası açılmalıdır. Bu düzenlemenin bizim kanunumuza yerleşmesi gerekiyor. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 46’ncı maddesi… Bu konuda hâkim ve savcılar doğru karar vermeye yetmiyor. Bence asıl en güzel düzenleme şudur: Yanlış karar veren hâkim ve savcıların bir maaşları ceza olarak kesilse bence daha doğru karar verirler diye düşünüyorum. Bu düzenlemenin mutlaka bizim hukuk sistemimizde yer alması gerektiğini ben düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 20.maddesine bu kanun ibaresinden sonra gelmek üzere “Resmi Gazetede” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

      Dilek Akagün Yılmaz                  Ali Rıza Öztürk                     Ömer Süha Aldan

                    Uşak                                      Mersin                                     Muğla

            Mehmet Şeker                          Gürkut Acar                          Muharrem Işık

                Gaziantep                                  Antalya                                   Erzincan

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 20. maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

              Sinan Oğan                             Ali Halaman                         Seyfettin Yılmaz

                    Iğdır                                       Adana                                      Adana

            Lütfü Türkkan                     S. Nevzat Korkmaz                         Alim Işık

                  Kocaeli                                     Isparta                                    Kütahya

                                                         Murat Başesgioğlu                                

                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili.

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 560 sıra sayılı Teklif’in 20’nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Aslında bu madde üzerinde çok fazla konuşulacak, daha doğrusu bu teklif üzerinde çok fazla konuşulacak bir şey yok. Ben burada özetle yapılmak istenenin ne olduğunu söylemek istiyorum.

Doğrudur, özel yetkili mahkemelerin demokratik ülkelerde olmaması gerekirken, bu teklifle yasalaştığı takdirde de özel yetkili mahkemeleri kaldırmış olacaksınız ama bunun yerine yeni düzenlemeyle getirmiş olduğunuz şey özel yetkili Adalet Bakanınız oldu. Hayırlı uğurlu olsun.

Değerli milletvekilleri, demokratik hukuk devletleri, olağan mahkemelerin olduğu devlettir. Olağanüstü mahkeme olan özel yetkili mahkemelerin kaldırılması normalleşme adına önemli bir adımdır. Türkiye uzun yıllardır özel yetkili mahkemelerin neden olduğu bir yargı sızlanmasına neden oldu. Bu mahkemelerin, 17 Aralık operasyonları, rüşvet ve yolsuzluk iddialarının arkasından gelmesi düşündürücüdür. Şimdi özel yetkili mahkemeler tamamıyla kaldırılıyor. Özel yetkili mahkemelerin neden olduğu birçok yargı faciasından iktidar yetkilileri söz ediyor.

Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla yargının adilleşeceğini düşünmek de doğru değildir. Zira, daha önce de sıkıyönetim ve devlet güvenlik mahkemeleri kapatılmıştır. Her gelen mahkeme, gideni âdeta rahmetle aratmıştır. Sorun, aslında, yargıdan daha çok uygulayıcılardan kaynaklanıyor. Yargıyı kontrol altına almak sevdanız nasıl başarılı olamadıysa, bu düzenlemeleriniz de sonuç vermeyecektir. Size sadece geçici iyilik hâli yaratacak, nihai sonuç yine hakikatin gerçek yüzü olacaktır.

Değerli arkadaşlar, çifte standartlı uygulamalardan vazgeçin. Bize göre değil, hepimize göre adalet olsun deyin. Başbakanın danışmanı Sayın Akdoğan kendi ordusuna karşı kurulan bir kumpastan söz etmiştir. Yine, Sayın Başbakan “Bugün artık geçmişteki bazı yargılamaların da üzerinde çok büyük soru işaretlerinin oluştuğunu daha net olarak görüyoruz. Sahte ihbar mektuplarıyla, yasa dışı dinlemelerle, sahte delillerle tasarlanmış ve ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkûm edildiklerini bugün çok daha belirgin şekilde görebiliyoruz.” diyor. Sayın Başbakan “Ergenekon ve Balyoz davalarında yapılan hukuksuzluklarda örgüt bağlantısı var.” demiştir. Bu sözler, sıradan birinin değil, bu ülkenin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a aittir. Yine, şu itiraflar da bu ülkenin Adalet Bakanı tarafından yapılmıştır: “Geçmişte de oldu. Biz de hata yaptık. Soruşturma ve kovuşturmanın muhatapları farklı olduğunda sesimizi biraz daha gür çıkarmamız lazımdı. Bunun kendi adıma da bir eksiklik olduğunu söylüyorum.” Yine, Sayın Bozdağ diyor ki: “Keşke, biraz daha, Bekir Bozdağ olarak bu noktalarda, bugünden, o gün daha gür sesle yapılanlar karşısında sesimizi çıkarsaydık diye kendime söylüyorum.” Buradan ifade etmek istiyorum ki bu teklif görüşülürken her şeye -yürütmeden tasarı olarak gelmese de, milletvekillerinin imzasıyla teklif olarak gelen- kalkan bu parmaklarla, inşallah, ileride siz de “Keşke burada biraz daha düşünseydik.” dersiniz.

Şu sözler de bugünün Adalet Bakanına aittir: “Bizim niyetimiz bu ama ortaya çıkan durum, bir mensubiyetten başka bir mensubiyete intikal oldu, bir ideolojiden başka bir ideolojiye geçti. Biz bu yapıyı gördük. Dün bunu yaptık diye, üç yıl önce yaptık diye bugün ısrar etmenin Türkiye’ye faydası yok.” diyor. Bu sözlerde eğer samimiyet varsa, kumpaslarla, sahte ihbar mektuplarıyla ya da tasarlanmış ve ayarlanmış yargı mensuplarıyla mahkûm edilenlerin durumu derhâl gözden geçirilmelidir.

Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda mahkûm olanlar, kendilerini yargılayanların konumunu merak eder duruma gelmişlerdir. Bu ülkede farkında olmadan Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli üyelerine “terörist örgütü üyesi” yaftası yapıştırılmıştır. Milletvekilimiz Sayın Engin Alan da bu mahkemelerin mağdurudur.

Özel yetkili mahkemelerin sonuçlarını ortadan kaldırmadan sebeplerini ortadan kaldırmak çok da anlamlı değildir. Bu yaptığınız düzenlemeler, dün söylenenlere kulak kapattığınız düzenlemelerdir. Mağduriyete uğrayanlara şimdi “masum” diyorsunuz. Yargıya ayar verip şimdi de kendinize mağduriyet yaratmaya çalışıyorsunuz. Adaleti kökten zedeliyorsunuz.

“Adalet ve hukuk” diyorsanız, yargıyı kişiselleştirmek yerine kurumsallaştırmayı esas almanızı tavsiye ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 20. maddesine bu kanun ibaresinden sonra gelmek üzere “Resmi Gazetede” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Muharrem Işık, Erzincan Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Aslında bizim de alkışlamamız gerekir.

Buyurun.

MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 20’nci maddesi ve çıkan HSYK ve İnternet yasaları ve çıkacak olan MİT yasası sayesinde yargıyı direkt Hükûmete bağlayan yasalar, adaletin, hukukun yok edilmesini sağlayan, otoriter bir yönetim kurmak için çıkarılan yasalar ve 17 Aralık operasyonu için çıkarılan tüm yasalar üzerine söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum ve günaydın diyorum.

Değerli milletvekilleri, bir zamanlar hor görülen, fakir sofralarının eti olan kuru fasulye yüzde 59 zamlandı, şu anda 16 ila 17 TL’ye çıktı. Yılda yaklaşık 200 bin ton kuru fasulye Türkiye’de tüketiliyor. Bunun yarısı da ne yazık ki tarımda izlediğiniz yanlış politikalar yüzünden ithal edilmektedir. Değersiz görülen ve bir zamanlar birilerini kötülemek için ya da birilerini aşağılamak için “Kendini kuru fasulye gibi nimetten mi sayıyorsun?” şeklinde alay edilen kuru fasulye şimdi çok değerli oldu.

Kuru fasulyenin nasıl yetiştiğine bir bakmak lazım. Önce tarlayı pulluk dediğimiz ya da bıçak dediğimiz aletle süreriz, böylece toprak altüst olur, toprağın altı üste gelir.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Efendim?

MUHARREM IŞIK (Devamla) – Daha sonra taban ile ızgara edilir, düzeltilir. Topaçlar, taş olan toprak dağıtılır. Sonra ekim yapılır, toprak üzerine tapanla tekrar sürülür ve ekin böylece verilir.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Zeytinden bahset, kahvaltı var.

MUHARREM IŞIK (Devamla) – On beş gün sonra da fasulyeler çıkmaya başlar. Sonra sulanır…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Gübre atmadın.

MUHARREM IŞIK (Devamla) – Ciddi bir konuda konuşuyorum, lütfen arkadaşlar!

Sulanır, ilaçlanır, daha sonra çapalanır, tekrar sulanır ve biçilir.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hangi önergedeyiz?

MUHARREM IŞIK (Devamla) – Tabii, fasulyede en önemli kontrol yabancı otların temizlenmesi, mutlaka bu yabancı otların ilaçlanması lazım. Sulama, çapalama da çok önemli ama bu seneki gibi havalar sıcak giderse,

bir de barajlar boş kalırsa, sıkıntı varsa o zaman vay geldi çiftçinin hâline.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, konuyla ilgili konuşsun.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Başkanlık Divanına hiç yakışmıyor bu konuşma.

MUHARREM IŞIK (Devamla) – Bu kadar değerli olan kuru fasulyenin faydalarına da bakmak lazım.

BAŞKAN – Sabahın bu saatinde ancak böyle konuşuluyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Konuyla ilgili konuşsun Başkanım.

MUHARREM IŞIK (Devamla) – Baklagillerden kuru fasulye, tam anlamıyla protein deposudur. İçerdiği hayvansal olmayan protein ve lifli yapısıyla kırmızı etten bir eksiği bulunmadığı için, kuru fasulye, vejetaryen beslenme için iyi bir alternatif yiyecektir, rejim yapanlara duyurulur.

Kuru fasulye, sağlıklı beslenme diyetleri için de rahatlıkla tercih edilebilecek bir yiyecektir. Protein ve inorganik tuzlar açısından çok zengin olan kuru fasulye kemik yapısının güçlenmesine yardımcı olmaktadır, çocuklara ve yaşlılara yedirin.

Kuru fasulye, sinirleri de kuvvetlendirir. Gıda uzmanları, üzerinde önemle durulması gereken konunun kuru bakliyatın pişirilmesi olduğunu belirtir çünkü dikkatli pişirildiğinde vitamin ve mineral değerlerinin ciddi kayıplara neden olduğu bilinmektedir. Kuru fasulyeyi pişirmeden önce en az sekiz saat suda bekletmek, pişirirken de üzerinde oluşan köpüğü almak içerdiği vitamin ve minerallerin korunması bakımından önemlidir. Türkiye’de özellikle sulu yapılan kuru fasulye oldukça meşhurdur. Ayrıca, kuru fasulyeden yapılan piyaz da Türk mutfağının önemli salatalarından birisidir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Yanına kuru soğan.

MUHARREM IŞIK (Devamla) – O da olur da koku yapar burada şimdi.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sabredin lütfen.

MUHARREM IŞIK (Devamla) – Kuru fasulyenin faydalarına bakarsak kalp sağlığını korur, kalp krizi riskini azaltır, kemik yapısının güçlenmesine yardımcı olur, kan şekerini kontrol altına alır, sinir sistemine iyi gelir.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Onu söyledin.

MUHARREM IŞIK (Devamla) – Olsun, bir daha söyleyelim, bir şey olmaz hocam.

Mide ve bağırsak sağlığını korur, bağırsak çalışmasını sağlar. Kandaki kötü kolesterolü düşürür. Yalnız, bu kadar değerli olan kuru fasulyenin bir tek bir zararlı tarafı var, o da en kötü tarafı, biraz fazla gaza sebep olması.

Hepinize teşekkür ediyorum, tekrar günaydın diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 560 sıra sayılı Terörle mücadele kanununun 10. Maddesi uyarınca kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 21. maddesinin bu kanun ibaresinden sonraki ibarelerin “hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Ali Rıza Öztürk                     Ömer Süha Aldan                Dilek Akagün Yılmaz

                  Mersin                                     Muğla                                       Uşak

            Mehmet Şeker                          Gürkut Acar                             Engin Altay

                Gaziantep                                  Antalya                                     Sinop

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BİLAL UÇAR (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım. 

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hükûmetin içinde bulunduğu panik hâli, maalesef, tabii, biliyorum, sizleri de çok üzüyor ve apar topar, çok alelacele kimi önemli yasalarda önemli ve biraz önce de örneğinde görüldüğü gibi, Anayasa’ya aykırı kanunları peş peşe çıkarıyoruz. Saat 04.10 yani –kaç oluyor, on dört saat mi oluyor- on dört saattir çalışıyoruz. Getirdiğiniz kanun teklifiyle, zaten aslında kalkmış olan özel yetkili mahkemeleri üçüncü defa kaldırdık. İlaveten Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesini kaldırarak da bir başka ayıba son verdik.

Şimdi, biraz önce, sanıyorum, MHP milletvekili bahsetti, aslında bu kanunun görüşmeleri boyunca dikkat ettim bir şeye hiç değinmedi Hükûmet ya da teklif sahipleri, tarihte yanılabilirim ama Aralığın 28 ya da 29’uydu, Sayın Başbakan yurt dışına gidecekti, havaalanında bir açıklama yaptı ve dedi ki: “Yeniden yargılamaya ister yasa değişikliğiyle ister Anayasa değişikliğiyle biz hazırız ve varız.” ve medya bu konuyu günlerce gündemde tuttu ve biz de o zaman “Bu konu, Türkiye’nin haftalarını alacak bir konu değil, eğer Sayın Başbakan samimiyse, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iki gününü alır, buyurun, bunu getirip bu hukuk ayıbına da son verelim.” dedik. Özel yetkili mahkemeleri kaldırmak, onların sonuçlarını ortadan kaldırmadıktan sonra bence hiçbir şey ifade etmez. Uzun tutukluluk meselesinde Anayasa Mahkemesinin kararı zaten orta yerde dururken, şimdi, bu “Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesini de değiştirdik.” diye çok böbürlenecek bir iş yapılmış sayılmaz. Ama getirdiğiniz teklifin -biraz önce bir arkadaşım da söyledi- yüzde 30’u makul, mantıklı, olması gereken şeyler iken diğer yüzde 30’u da 17 Aralık soruşturmasının sonuçlarını, 17 Aralık soruşturmasının istikametini değiştirmeye ve dönüştürmeye yönelik.

Sayın milletvekilleri, ben, sizin ruh hâlinizi biliyorum, anlarım, çok da normaldir. Yani ben, birçok milletvekilimizin, iktidar partisi milletvekilimizin bu 17 Aralık muhabbeti başladığında “Keşke” diye başladığının bilincindeyim. Burada konuşan bütün arkadaşlarımız, bazen işte, “Çalıyorsunuz, hırsız mırsız.” derken -kendi partim adına da söyleyebilirim, MHP adına da söyleyebilirim- sizleri kastetmiyorlar. Onlar fezlekelerde, tapelerde ve soruşturmalarda adı geçen, adı geçmek bir yana çok somut bulgularla, delillerle zan altında kalmış, bir kısmı cezaevinde, bir kısmı bir şekilde salıverilmiş -tabii ki masumiyet karinesi var ama- bizce de, bizim vicdanımızda da suçlu olduklarıyla ilgili kuvvetli delil ve şüphe duyduğumuz kimi Hükûmet üyelerini ve aile efradını kastetti muhalefet. Sayın milletvekilim, burada çok ağır sözler de söylendi.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Biz öyle demedik ama.

ENGİN ALTAY (Devamla) - Biraz önce, Lütfü Türkkan, bütün muhalefet milletvekilleri, bugün, bir hukuk dersi verdi. Size değildi o ders. O, kamuoyuna ve ilgililere, hırsızlara, kimse o hırsızlar… Bir taneniz de genellikle “Olmaz böyle şey kardeşim, ne münasebet.” demediniz, demediniz arkadaşlar, diyemezsiniz de zaten. O kasalar, o paralar orta yerdeyken, o tapeler, o fezlekeler… Demeyin de zaten.

Ne çabuk bitti Başkanım?

Mesela şunu dediniz, eyvallah: “Çalanların Allah belalarını versin.” Oradan bir Sayın Bakan da dedi, sanıyorum Maliye Bakanıydı, siz de söylediniz, evet.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Daha başında söylüyordu, o zaman bilmiyordu ya.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Çalanların Allah belasını versin, biz de buna katılıyoruz zaten ama yargı da versin, millî iradeden çıkmak çalmayı gerektirmez. “Çalmadan “çaldı” diyenlerin de Allah belasını versin.” dediniz. Eyvallah, Allah belasını versin. Kim ki benim partimden çalmayan insanlara “Çaldı.” diyorsa teessüf ediyorum ama o zaman ben de derim ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Çalanı bilerek savunanın, sahiplenenin de Allah belasını versin, demeyeceğim, sizi gene de seviyorum. Demeyeceğim ama bu Parlamentoda iki aydır yapılan o. İki aydır Parlamento işi gücü bıraktı, 17 Aralığın pisliğini temizlemeye çalışıyor. Arkadaşlar, Parlamento çamaşır makinesi değildir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın hatip bizim adımıza konuştu, ben öyle bir şeyi kabul etmiyorum. Biz farklı düşünüyoruz, lütfen…

BAŞKAN – Hayır, ne söyledi?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sataşmada bulundu gruba. “MHP adına söylüyorum.” dedi, söylemediğimiz hâlde.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – “MHP adına da söylüyorum.” dedi. Bizim adımıza söyleyemez efendim.

BAŞKAN – “MHP adına söylüyorum.” demek sataşma mı?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Evet, sataşma efendim, söylemediğimiz bir şeyi söylemiş gibi ifade etti.

BAŞKAN – Niye, Sayın Halaçoğlu kendisini ifade edemiyor mu Sayın Türkkan?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bizim düşüncelerimiz farklı.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Halaçoğlu…

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın 560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim bazı fikirlerimiz sayın hatipten farklı. Biz de diyoruz ki: Bunlara katılıyoruz, kim ki milletin malını çalıyorsa, kim ki kul hakkı yiyorsa onun hesabını zaten Cenab-ı Allah’a karşı verecek ama bu dünya için de diyoruz ki: Allah kahretsin. (AK PARTİ sıralarından “Âmin.” sesleri) Kim ki haksız yere birini de suçluyorsa, iftira atıyorsa onu da…(AK PARTİ sıralarından “Âmin.” sesleri)

Ha ama biz de şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Kim ki kul hakkının, millet hakkının yenmesine rağmen veya bununla ilgili mahkemelerin önünü tıkıyorsa, kim ki o gibi kişilerin mahkemeye çıkmasının önüne geçen birtakım kararlar alıyorsa…

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Ona da âmin.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Biz onu da “Allah ‘Kahhar’ ismiyle kahretsin.” diyoruz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya, sustunuz, ne oldu? Ona “âmin” yok.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Biz farklı söylüyoruz.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Kul hakkı yiyen, iftira atanları da Allah kahretsin.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Onu söyledim, onu söyledim. Ama sadece bak, kul hakkı yiyen değil, kul hakkı yemeyenlere iftira edenleri söyledim, ama kul hakkı yiyenlerin önünü tıkayan, onlara engel olan, onların mahkemeye çıkmasına, yargılanmasına engel olanlar için de söylüyorum.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Âmin, âmin.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Allah, bunları da “Kahhar” ismiyle kahreylesin.

Hepinize saygılar sunuyorum.

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Engin Alan’ı mahkemeden kaçırtmayın.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün cuma günü, benim, grup başkan vekillerine tavsiyem beddua etmemeleri, dua etmeleri. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Hükûmete de yapsanıza o tavsiyeyi, Hükûmet de beddua etti Başkan.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yo, yo, yo… Dua kime edilir biliyoruz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109 Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Teklifin, böylece, görüşmeleri de tamamlanmıştır.

Şimdi, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere ve aleyhte söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu görüşülmekte olan kanun teklifinde “özel yetkili mahkemeler” olarak adlandırdığımız Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250, 251 ve 252’nci maddesindeki özel soruşturma ve kovuşturmadaki özel yetkinin kaldırılması ve yine Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu maddesiyle yetkili mahkemelerin kaldırılması… Bunlar olumlu. Ancak, bunların, sadece bu mahkemelerin kaldırılıyor olarak gözükmesi yeterli değildir. Aslında, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması için gerek 23’üncü Dönemde gerekse 24’üncü Dönemde kanun teklifleri verdik. Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak ben ve arkadaşlarım, birlikte, kanun teklifleri verdik ama bunlar her vesileyle Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından reddedildi. Bugün, bu, bizim geçmişte verip sizin tarafınızdan reddedilen teklifleri bugün siz getirdiniz. Bu, bence olumlu bir gelişme ancak özel yetkili mahkemelerin bizim hukuk sistemimizden kaldırılması demek, bazı mahkemelere tanınan özel soruşturma ve kovuşturma yetkilerinin tümüyle ortadan kaldırılması demektir. Yani, siz, burada kaldırdığınız, soruşturmadaki ve kovuşturmadaki özel yetkileri başka mahkemelere taşırsanız olmaz.

Yine, değerli arkadaşlarım, eğer bu mahkemeler, hukuk devletinde olmaması gereken mahkemelerse, bu mahkemelerin de verdiği kararların sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılması ve hukuk devletinde olması gereken mahkemelerden yeniden karar alınması gerekir.

Bu vesileyle, biz bu teklifle birleştirilen, benim kanun teklifimle, 6352 sayılı Yasa’nın geçici 2’nci maddesinin (4)’üncü fıkrasının yürürlükte olduğu zaman da “Kovuşturması yapılan ve kesin hükümle neticelenen veya kovuşturması yapılan ve hâlen temyiz incelemesinde bulunan, kovuşturması önceki CMK 250’nci maddesi gereğince yapılıp temyiz aşamasında ilgili fıkra gereğince işlemlere tabi tutulan kararlar ile kovuşturması yapılmakta olan davalar görev ve yetki yönünden hukuka aykırı bir düzenleme içerisinde bulunduğundan, verilen hükümler, kararlar ya da kovuşturma safhasında olan davalar, başından itibaren yeniden görülür.” şeklinde bir teklifimiz vardı ancak bu teklifimiz AKP tarafından kabul görmedi.

Değerli milletvekilleri, bu teklifle, aslında siz böylelikle özel yetkili mahkemeleri kaldırmış olmuyorsunuz, Başbakana kadar uzanan 17 Aralık büyük yolsuzluk soruşturmasını ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz. Başbakanın ve bakanların hakkında, bakanların adının karıştığı, Başbakanın oğlunun adının karıştığı soruşturmayı gizleme ve örtmeye çalışıyorsunuz. Bu teklifle aslında dinleme, teknik takip, arama ve el koymaya ilişkin karar alma süreci ağırlaştırılıyor, zorlaştırılıyor iken mevcut el koyma ve teknik takip kararları, neredeyse, ortadan kaldırılıyor. Teklif, mevcut el koyma ve teknik takip kararlarını tümüyle, neredeyse, yok ediyor değerli arkadaşlarım.

Bu kanun, Türkiye kamuoyuna “demokratikleşme” adı altında sunuldu ama demokratikleşmiyor ve burada gerçekten demokratikleşme adına aslında özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasından başka hiçbir şey yok değerli arkadaşlarım. Bu tutuklama konusundaki hassasiyet hiç değişmemiş, CMK 100’üncü maddesinin üçüncü fıkrası, otomatik tutuklama maddesi hâlen orada duruyor, Terörle Mücadele Kanunu hâlen orada duruyor, tutuklama sürelerinin uzunluğu hâlen orada duruyor ve tutuklama konusunda ki, AKP’nin hassasiyeti, duyarlılığı değişmemiş ama mülkiyet haklarına ilişkin, tedbir kararlarına ilişkin, mal varlıklarına ilişkin tedbirlerde daha duyarlı hâle gelmiştir.

Bu teklifle aslında yapmaya çalıştığınız, bundan sonra Hükûmetin yapacağı uygulamaların ayak sesleri bu teklifte var. Ben aslında özel yetkili mahkemelere tanınan özel soruşturma ve kovuşturma yetkilerinin kaldırılmasına ilişkin düzenlemeye evet oyu vermek isterdim ama bu kanun, özel yetkili mahkemeleri kaldırmaktan daha öte büyük yolsuzluk soruşturmasının üstünü örtmek için getirilmiş bir tekliftir. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir teklifi, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması adı altında demokratikleşme olarak piyasaya sunmanız, benim tarafımdan alıcı bulamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Ben bunun alıcısı olamam değerli milletvekilleri ve bu kanun teklifine hayır diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunacağım ancak açık oylama istenmiştir; dolayısıyla, teklif sahiplerini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yasanın tümünün oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ederiz.

Recep Özel? Burada.

Yılmaz Tunç? Burada.

Bülent Turan? Burada.

Hakan Çavuşoğlu? Burada.

Yıldırım M. Ramazanoğlu? Burada.

Mustafa Akış? Burada.

Sevim Şavaşer? Burada.

Ülker Can? Burada.

Şirin Ünal? Burada.

Mehmet Doğan Kubat? Burada.

A. Emin Önen? Burada. 

Necdet Ünüvar? Burada.

Metin Külünk? Burada.

Oya Eronat? Burada.

Sermin Balık? Burada.

Mustafa Elitaş? Burada.

Hasan Karal? Burada.

Ramazan Can? Burada.

Ali İhsan Yavuz? Burada.

Mehmet Akyürek? Burada.

Salim Uslu? Burada.

BAŞKAN – Oylamanın açık oylama şeklinde elektronik cihazla yapılıp yapılmamasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bir dakika süre veriyorum.

Buyurun.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı.)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 560 sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Oy sayısı:   220

Kabul:          200

Ret:             20 (x)

                                        Kâtip Üye                                Kâtip Üye

                                     Dilek Yüksel                          Muharrem Işık

                                           Tokat                                    Erzincan”

Böylece, teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

4’üncü sırada yer alan, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da Komisyonun bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 21 Şubat 2014 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 04.31

                             

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.