DÖNEM: 24 CİLT: 72 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
64’üncü Birleşim
19 Şubat 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, bölgedeki elektrik kesintilerine ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa’da çevre faktörlerinin tarımda yarattığı
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kars
Milletvekili Yunus Kılıç’ın, Kars’taki tarım ve hayvancılığa ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ordu
Milletvekili İdris Yıldız ve 25 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/869)
2.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar ve 23 milletvekilinin, madencilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/870)
3.- Ordu
Milletvekili İdris Yıldız ve 25 milletvekilinin, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde
madencilik sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/871)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasî Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından Türkiye’de
kuraklığın artmasına neden olan uygulamaların tespit edilmesi, kuraklığın
zararlarının en aza indirilmesi ve kapsamlı bir su politikasının geliştirilmesi
amacıyla 14/2/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19 Şubat 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun,
Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve arkadaşları tarafından kişi hak ve
hürriyetlerinin önüne geçen uygulamalardan biri olarak sansürün toplumumuza
etkisinin, sebep olduğu hak ihlalleri ve mağduriyetlerin tespitini yapmak
amacıyla 18/2/2014 tarih ve 3564 sayıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19
Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve arkadaşları tarafından Başbakanın ve onun
güdümündeki paralel parti devletinin Türkiye’yi içine soktuğu hukuksuzluk
yolunun iç ve dış politik tahribatının boyutlarının araştırılması amacıyla
18/2/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19 Şubat 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmında bulunan 560, 538 ve 536 sıra sayılı kanun teklifi ve tasarılarının bu
kısmın 4, 10 ve 11’inci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; 550 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Karabük Milletvekili Osman Kahveci’nin BDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Karabük
Milletvekili Osman Kahveci’nin, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal’ın, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
6.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray’ın, İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.- İstanbul
Milletvekili Harun Karaca’nın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
9.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
10.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
11.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın 546 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 47’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
12.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
13.- Karabük
Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın 546
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 48’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
14.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın 546 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 50’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
15.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
16.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metiner’in, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın 546 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 50’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
17.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
18.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın
546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geçici 1’inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
19.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
20.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
21.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 546 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 52’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki Cumhurbaşkanıyla
ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
Cumhurbaşkanıyla ilgili bazı ifadelerine ilişkin tekraren konuşması
4.- Isparta
Milletvekili Recep Özel’in, İstanbul Tuzla’da hayatını kaybeden Uzman Onbaşı
Gökhan Aslan’a Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
IX.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Cumhurbaşkanı hakkında sarf ettiği sözlerden dolayı
özür dilemesi nedeniyle, Meclisten geçici olarak üç birleşim çıkarma cezası
verilmesi teklifinin Oturum Başkanı tarafından geri alınması
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın; 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir
Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna
Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan
Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul
Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529, 2/1571,
2/1966) (S. Sayısı: 546)
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109
Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan
Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk ile 1 Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu
(2/1981, 2/1989) (S. Sayısı: 560)
5.- Sanal Ortamda
İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)
XI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un, İstanbul Tuzla’da hayatını kaybeden
Uzman Onbaşı Gökhan Aslan’a Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine
ilişkin konuşması
XII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
546) Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tekliflerinin oylaması
XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Başkanlığın bazı şirketlerle herhangi bir
ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/36595)
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından
gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/37025)
3.- Manisa
Milletvekili Sakine Öz’ün, bir maden şirketinin hukuka aykırı biçimde
çalışmalarına son verdiği maden sahasında çalışan işçilerin yaşadıkları
mağduriyetlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/37199)
4.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, doğal gaz satış fiyatına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/37598)
5.- Niğde
Milletvekili Doğan Şafak’ın, petrol araştırması yapılan bölgeler ile söz konusu
çalışmaların sonuçlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız’ın cevabı (7/37599)
6.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, görevden alınan veya emekliliği istenen Bakanlık
personeline ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/37600)
7.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Sayıştay’ın yeniden yapılandırılmasına ve
Sayıştay’la ilgili çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/38012)
8.- Yozgat
Milletvekili Sadir Durmaz’ın, TRT Yurt Haberleri Müdürlüğünün TRT
muhabirleriyle tek taraflı olarak sözleşmesini iptal ettiği iddialarına ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/38070)
9.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu'nun, TRT'nin kadınlar ve çiftler buz pateni
kategorilerindeki yarışmaları yayımlamama kararı aldığı iddialarına ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/38385)
10.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, araç giriş kartları üzerindeki boyaların
bozulmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık
Yakut’un cevabı (7/38453)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM
Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak beş oturum yaptı.
Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Afyonkarahisar’ın sorunları ve çözüm
önerilerine,
Muğla
Milletvekili Tolga Çandar’ın, Muğla’nın sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı konuşmalarına Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu cevap verdi.
Bursa
Milletvekili Mustafa Kemal Şerbetçioğlu, Kosova Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının
6’ncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
gündem dışı konuşmaya cevabındaki bazı ifadelerine ilişkin bir açıklamada
bulundu.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları ve
Cinsiyet Eşitliği Komisyonu tarafından Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle 5/3/2014
tarihinde Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenecek olan “Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesi” konulu toplantıya katılması kabul edilen heyeti oluşturmak
üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Başbakanlığın,
Siirt
Milletvekili Gültan Kışanak hakkında 2 adet,
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında 3 adet,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce hakkında,
Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan hakkında,
Tanzim
edilen soruşturma dosyalarının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve
fezlekenin iade edilmesine ilişkin tezkereleri okundu; Anayasa Komisyonu ve
Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan (3/469, 532, 594,
903, 916, 964, 1067) esas numaralı dosyaların Hükûmete geri verildiği
açıklandı.
Hakkâri
Milletvekili Adil Zozani ve 23 milletvekilinin, fen edebiyat fakültesi
mezunlarının sorunlarının (10/866),
Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 20 milletvekilinin, Türk Silahlı Kuvvetleri
mensubu subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile geçici köy
korucularının sorunlarının (10/867),
Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 24 milletvekilinin, patates üreticilerinin
sorunlarının (10/868),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Başkanlıkça,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin
duyuruda bulunuldu.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem
Birimi tarafından 4/3/2014 tarihinde Arnavutluk’un başkenti Tiran’da
düzenlenecek olan “Temel Haklar, Ayrımcılık Yapmama ve Azınlıkların Korunması”
konulu seminere katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi kabul edildi.
Ankara
Milletvekili İzzet Çetin’in, (2/115) esas numaralı 5510 Sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci
sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci
sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S.
Sayısı: 287),
Görüşmeleri,
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü
sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Kocaeli Milletvekili İlyas
Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın;
7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel ve 1 Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge
ile 44 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile İçişleri Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporlarının (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529, 2/1571, 2/1966) (S.
Sayısı: 546) görüşmelerine devam edilerek 37’nci maddesine kadar kabul edildi.
Yapılan
yoklamalar sonucunda toplantı yeter sayısı bulunmadığından, alınan karar
gereğince, 19 Şubat 2014 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 21.33’te
birleşime son verildi.
Sadık YAKUT
Başkan
Vekili
Muharrem
IŞIK Dilek
YÜKSEL
Erzincan Tokat
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.-
GELEN KâĞITLAR
No:
90
19 Şubat 2014 Çarşamba
Teklifler
1.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/2010) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Tarım, Orman ve Köyişleri;
İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.02.2014)
2.- Çankırı Milletvekili
İdris Şahin ve Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun; Devlet İstihbarat
Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/2011) (Adalet; Milli Savunma; Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.02.2014)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ordu Milletvekili İdris
Yıldız ve 25 Milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/869) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.05.2012)
2.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar ve 23 Milletvekilinin, madencilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/870) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.05.2012)
3.- Ordu Milletvekili İdris
Yıldız ve 25 Milletvekilinin, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde madencilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/871) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.05.2012)
19 Şubat 2014 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Dilek Yüksel (Tokat), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşimini
açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, bölgedeki elektrik kesintileri hakkında söz isteyen Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’a aittir.
Buyurun
Sayın Tan.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın,
bölgedeki elektrik kesintilerine ilişkin gündem dışı konuşması
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yine, derin ve halledilemeyen, bir türlü çözülemeyen
bir sorunla ilgili olarak, alakalı olarak huzurlarınızdayım.
Diyarbakır,
Mardin, Şırnak, Batman, Urfa, bütün bir bölgedeki elektrik kesintileri
Doğubeyazıt’tan, Kars’tan, Ardahan’dan Iğdır’a kadar.
Değerli
arkadaşlar, defalarca bu mevzuyu gündeme getirdik ama bizim feryadımız,
figanımız ayyuka çıktı fakat sizin ilginizi maalesef çekemedik. Bu kış günü,
yine bölgenin dört bir yanından şikâyetler geliyor ve öyle de bir noktaya geldi
ki bu mesele artık, birçok yer özelleştirildiği için, vatandaşla bu yeni
özelleştirmeleri devralan, satın alan şirketler karşı karşıya bırakıldı ve iş
daha da içinden çıkılmaz bir hâle geldi.
Değerli
arkadaşlar, en son, Doğubeyazıt’ta, Hınıs’ta, Diyarbakır merkezde ve
Kızıltepe’de bu yeni şirketlerin merkezleri, kurumları basıldı; Silopi’de
vatandaşla yine kurum karşı karşıya geldi, yollar trafiğe kapatıldı, kesildi,
vatandaş ne yapacağını bilmiyor. Yeni bu özelleştirmeleri alan şirketler de
kendilerince haklı gerekçeler ortaya koyarak meselenin nasıl çözüleceğini,
nereye götürüleceğini bilemez bir hâlde çırpınıyor. Defalarca konuştuk,
defalarca tartıştık, rakamlar verdik, çözümleri sunduk, yetkililerle görüştük.
Her görüştüğümüzde bize söylenen: Bir, gerekli iyileştirmeler yapılıyor, bu
bahar, bu yaz, bu sonbahar, bu kış mutlaka bitiyor; ikincisi de işte meşhur bir
“kaçak elektrik” teranesidir gidiyor. Dün de söyledim, siz, bu sulama
kanallarını niye bitirmiyorsunuz? Bu “kaçak” dediğiniz meblağın yüzde 25-30’a
yakını tarımsal sulamadan geliyor. Vatandaşın hem yüz yıldır tarlasına su
götürmüyorsun, 22 baraj, 19 hidroelektrik santral, GAP projesiyle her fırsatta
övünüyorsun, barajların yüzde 85’i-86’sı bitmiş, kanalların bitme oranı yüzde
17’ye-18’e daha yeni, bu sene ancak gelebilmiş. Vatandaş hem kuyu kazsın, yer
altı suları bitsin hem üzerine elektrik parası ödesin hem mazota para versin
hem gübreye para versin; vallahi, getirsin ürünü de size versin, siz de
kurtulun, o da kurtulsun.
Değerli
arkadaşlar, ayrıca, yine bu kürsüden defalarca dile getirdim, en büyük
sorunlardan birisi bölgedeki Ankara merkezli yapılan ihaleler. Danışıklı,
dönüşümlü, davetiyeli işleri veriyorsunuz -Bingöl-Diyarbakır yolu dâhil, Ilısu
Barajı dâhil; bölgedeki, Van’daki, Diyarbakır’daki ihaleler dâhil- ondan sonra,
buradaki müteahhit oraya da gelmeden ikinci, üçüncü, dördüncü taşerona veriyor,
bunlar da geliyor, çoğu zaman zararına işe giriyor -dördüncü, beşinci kişiler-
vatandaşla bunlar birbirlerini öldürme noktasına geliyor. İşte, bugün,
Diyarbakır’dan kalabalık bir heyet… Cezaevi inşaatıyla ilgili, eski parayla
yaklaşık 15 trilyonluk -yeni parayla 15 milyona yakın- bir alacak-verecek
ortada yok; iş durmuş, iş tasfiye noktasına gelmiş. Adalet Bakanını arıyorsunuz,
cevap yok. Çevre Bakanını arıyorsunuz, cevap yok. Vatandaş alacağını nereden
tahsil edecek, nereden çözülecek, o da belli değil değerli arkadaşlar.
Ayrıca,
Silvan, Midyat, Çınar çevre yollarının bütün projelerini bitirdik, bir buçuk,
iki senedir uğraşıyoruz. Bütün tasdikleri bitirdik, bu sefer Karayolları ihale
edecek, Tarım Bakanlığının toplulaştırması var, Tarım Bakanı da -maalesef-
Diyarbakır Milletvekili. “Ya, bu Silvan’ın toplulaştırma koridorunu aç da
Silvan’ın çevre yolu bitsin.” diyoruz, ses yok! Çınar, yine hem Tarım
Bakanımızın hem Tarım Bakan Yardımcımız da Çınarlı, köyü orada. “Ya, senin
köyünden geçecek bunlar, bunun koridorunu aç, toplulaştırmasını bitir.” diyoruz
çünkü Karayolları toplulaştırma olmadan ihaleye çıkmıyor; O da yok. E, bakanlara
bakıyoruz, bakanlar da yok. Hükûmete bakıyoruz, hükûmet de yok.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – AKP yok ortada, AKP yok!
ALTAN TAN
(Devamla) - Mahkeme de yok. Ya Rabb’i hakkımızı sen bırakma, vesselam!
Saygılar
sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı ikinci söz, Bursa’da çevre faktörlerinin tarımda yarattığı sorunlar
hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’e aittir.
Buyurun
Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün,
Bursa’da çevre faktörlerinin tarımda yarattığı sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa’da çevre faktörlerinin tarımda yarattığı
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum.
Sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen değerli yurttaşlarımızı sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Güney Marmara Bölgesi’nde yer alan ilimiz Bursa, Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1925 yılında Bursa’da Hünkâr Köşkü’nde söylediği
“Baylar, Bursa tarım memleketidir, sanat memleketidir, tecim memleketidir, şifa
memleketidir.” ifadesinde olduğu gibi, gerçekten tarım memleketi. Bursa tarım
memleketi ama Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanının Türkiye’de yapmış olduğu
tarımdaki tahribattan Bursa da nasibini almıştır ve çiftçiler zor durumda olup
icra kapılarında kendilerine yol aramaktadırlar.
Ayrıca,
yine Bursa’mızda hemen her dağımız, ovamız parsellenmiş, ÇED raporlarıyla, kum
çakıl ocaklarıyla, çimento fabrikalarıyla tarım alanlarının amaç dışı
kullanılması için çaba sarf edilmektedir.
Örnek mi
istiyorsunuz değerli milletvekilleri: Nilüfer Çayı’mız var ama Nilüfer Çayı’nın
sahibi yok, kirli akıyor, ağır metallerle akmaya devam ediyor; hâlâ bugüne
kadar bir çare bulunamadı on bir yıldır iktidarda olan bu Hükûmet zamanında.
Ama bir
başka şey: Büyükşehir Belediye Başkanının, Bursa Ovası’ndaki sanayi tesislerine
arıtma tesislerini yapmak üzere sekiz yıl gibi bir süre uzatımı da verdiğini
sizlerle paylaşmak isterim.
Değerli
milletvekilleri, mermer ocakları var Bursa’da; örneğin, Orhaneli Başköy,
Mustafa Kemal Paşa Sünlük ve Kabulbaba’da. Burada mahkeme kararları var.
Orhaneli Başköy’de, mayıs ayında Bursa 1. İdare Mahkemesi kararıyla mermer
ocağının işletme ruhsatı iptal edildi. Peki ne oldu? Değerli milletvekilleri,
ilgili firma sahibi “Bu alanı genişletiyorum.” diye ÇED raporuna müracaat etti.
Bir de gördük ki aradan süre olarak altı aylık, yedi aylık zaman geçmesine
rağmen, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının maalesef bu ruhsat iptaliyle ilgili
bilgisi yok. Peki, köylülerimiz, kadınlarımız ne yaptı? Burada, Orhaneli
Başköy’de yeniden firmaların çalışmasını protesto etmek üzere il makamında,
Bursa ilinde, oturma eylemi yaptılar ve Sayın Vali bu ruhsatların iptal
edileceğini ifade etti. Ben de buradan, bu Meclis kürsüsünden bunları takip
edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Keles
Kozağacı Vadisi’ni hep dile getirdim. Sayın Bakan, karşılaştığımız zaman, yine
hâlâ burada bir termik santralin kurulmasıyla ilgili çalışmaların yürütüldüğünü
söylüyor. Değerli milletvekilleri, 2006 yılında ÇED raporu iptal edilmiş ve bu
iptale rağmen, bugün hâlâ bu konuyla ilgili ısrarın ne olduğunu anlamadığımızı;
Durak, Harmandemirci, Yunuslar, Davutlar, Denizler, Çayören, Issızören
köylülerinin sizlerden müjde beklediğini ifade etmek istiyorum.
İnegöl
Tüfekçikonak’ımız var ve burada bir HES projesi yapılıyor, dokuz köyü
ilgilendiriyor: Sulhiye, Mezit, Osmaniye, Eskikaracakaya, Rüştiye, Yeniköy,
İhsaniye, Kınık, Özlüce. Arkadaşlar, sulama sularının elden çıktığını
söylemiyorum. Bu köy ve bu beldelerde içme sularını ellerinden alıyorlar ve
Devlet Su İşleri yetkilileri de şunu söylüyor: “Efendim, bu kaynakların burada
olduğunu biz bilmiyorduk.” Bunu da sizin takdirlerinize sunuyorum.
Son
olarak, değerli milletvekilleri, Yenişehir’imizde oto test merkezi kuruluyor,
Karacaali ve Karaköy meralarında. Neyi söylemek istiyorum burada? Arkadaşlar,
bin büyükbaş, 3 bin küçükbaş hayvanın otlatıldığı bir mera ve burada sulama
tesisleri var ama gelin görün ki burada oto test merkezi yapılmak suretiyle,
meralara el konuluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) – Buradan, Tarım Bakanlığından ve Çevre Bakanlığından,
Bursa’ya daha iyi gözle bakmak üzere, çaba sarf etmelerini diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, Kars’taki tarım ve hayvancılık konusunda söz isteyen Kars
Milletvekili Yunus Kılıç’a aittir.
Buyurun
Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın,
Kars’taki tarım ve hayvancılığa ilişkin gündem dışı konuşması
YUNUS
KILIÇ (Kars) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; serhat şehri, diğer bir adıyla geçidi
bekleyen şehir ve birçok insanımızın pek de bilmediği bu toprakların ilk “Gazi”
unvanlı şehri olan Kars’ımızın ana geçim kaynağı tarıma dayalı hayvancılıktır.
Tarım değil, özellikle bunu belirtmek isterim, tarıma dayalı hayvancılık şehri.
Tabii, bu şehirde tarım ve hayvancılığı başat sektör olarak almazsanız ve bütün
yatırımlarınızı ve planlamalarınızı buna göre yapmazsanız, diğer bütün
uğraşlarınız açıkçası çok fantezi uğraşlar olarak kalır. Dolayısıyla, Kars’ta
tarım ve hayvancılıktan… İnsanımızın yaşam standardını ve refahını yükseltmek
üzere, son on-on iki yılda, AK PARTİ’yle beraber, ülkemizde huzur, refah
ortamının oluşması, üretimin artması, bunun da insan yaşantısını ve
standartlarını yükseltmeye yönelik olarak adaletli bir şekilde ve planlı bir
şekilde kullanılmasıyla beraber, aslında Türkiye’de hemen hemen bütün illerimiz
gerek merkezî hükûmetlerden gerekse yerel yönetimlerden ciddi şekilde
yatırımlar almakta ve insan refahının yükseltilmesine katkı sunulmakta. Tabii,
doğu ile batının arasında, hep olagelmiş ve gün geçtikçe de açılan yaşam
standartları farkları var. Dolayısıyla, saygıdeğer milletvekilleri, bunun da bir
an önce kapanması gerekiyor. O yüzden de Kars gibi çok da fazla çıkış olmayan
illerde buradaki öncelikleri çok iyi belirlemek ve planlamalarınızı ona göre
yapmak zorundasınız. Biz ne yapıyoruz Kars’la alakalı? Dedik ki Kars tarıma
dayalı hayvancılık şehri. Hayvan varlığı açısından baktığınız zaman, hayvansal
değer açısından baktığınız zaman, Kars Türkiye’de 5 ila 8’inci sırada gidip
gelen, oysa bitkisel üretim açısından baktığınız takdirde Türkiye’de 73 ile
75’inci sıralarda gidip gelen bir şehir. Yani, 5’inci sıradaki hayvan
varlığınızı 75’inci sıradaki bitkisel üretiminizle karşılamaya çalışıyorsunuz.
Bunun, sürdürülebilir bir hayvancılık noktasında mümkün olmayan bir uğraş
olduğu açık. Zaten, bunun böyle olduğunu, Kars’ta, daha önceki yıllardan da,
özellikle kuraklık yıllarından sonra -üç beş yıl- insanlarımızın tam kendini
toparlamaya başladığı bir anda, bir kuraklıkla beraber, tekrar eski konumlarına
geri döndüklerini, fakirleştiklerini, yoksullaştıklarını, yaşam standartlarının
düştüğünü bilmekteyiz. O zaman, yapmamız gereken şey ortada arkadaşlar. Kars’ta
tarım ve hayvancılıkta, hayvancılığın ana girdisini, yüzde 70’ini oluşturan yem
noktasında ciddi destek ve katkı vermek gerekiyor. Bunun yolu belli saygıdeğer
milletvekilleri.
Sulanabilir
arazilerimizin tamamını sulayabilmek, mümkün olduğu kadar sularımızdaki baraj
sayılarımızı artırmak, oradaki arazi toplulaştırmalarını bir an önce bitirmek
ve yem bitkisinin üretimini ve desteğini artırmak ve Kuzeydoğu Anadolu
Bölgesi’nde, Türkiye'nin hiçbir yerinde olmadığı kadar mera varlığına sahip,
otlu mera oranına sahip bir il olması hesabıyla Kars’ta küçükbaş hayvancılığı,
ciddi bir şekilde mera hayvancılığını yeniden desteklemek, eski sayılarına
ulaştırmak gibi bir sorumluluk içerisindeyiz. Biz de bunun gereğini yapıyoruz.
Özellikle, son on yıldır başlamış olan ama iki üç yılda hız kazanmış olan,
bizim de bölgenin ihtiyaçlarını çok iyi belirlememiz ve bunu merkezî yönetime
sürekli ulaştırmamız sayesinde… Bölge milletvekillerine, özellikle Ahmet Arslan
Bey’e, Orhan Atalay Bey’e bu manada teşekkür ediyorum; tarım ve hayvancılık
konusundaki bütün girişimlerimizi beraber, birlikte yaptığımızı özellikle
söylemek isterim. Bu manada, bayağı mesafeler aldık. Ne yaptık? Baraj
sayılarımızı artırıyoruz arkadaşlar. Kars’a göre oldukça çaplı, her biri 50’ye
yakın köyün arazisini sulayacak barajlarımız yapılmaya başlandı. Kars
Barajı’nı, Selim Barajı’nı AK PARTİ geldi, bitirdi. Karakurt Barajı’nın
planlaması bitmek üzere. Kağızman sulaması hazır, Arpaçay’daki Koçköy’ün
sulaması hazır. Selim Ovası’nın sulaması Kalkınma İdaresi aracılığıyla hazır.
Yani, bu manada bütün üzerimize düşeni, arazilerimizden daha yüksek verim ve
hayvancılığın asıl girdisi olan yemi karşılamak üzere, planlamalarımız hızla devam
ediyor.
Saymak
istediğiniz zaman, emin olun, sadece bakın, Kars’a tarım ve hayvancılıkta AK
PARTİ döneminde yapılanlar sayfalar ve saatler alabilecek şeyler ama ben bu
başlıkları kısaca geçtim.
Kars’ta
birisine mikrofon uzatıyorlar, diyorlar ki: “Bir şikâyetiniz var mı Kars’la
alakalı?” “Yok, Allah’a şükür.” diyor. Israr ediyorlar, “Var mı bir
şikâyetiniz?” “Yok ama Ruslara kinimiz var.” diyor. “Nedir, Ruslarla alıp
veremediğiniz ne var?” diyorlar, “Ya, yetmiş, seksen yıl önce buralarda bir
şeyler yaptılar ama bir gelip bakmadılar ki…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YUNUS
KILIÇ (Devamla) – …bunlar eskimiş mi, bunların yenilenmeye ihtiyacı var mı
diye.” diyor.
Ama, AK
PARTİ’yle beraber Kars hatırlanır olmuştur. Unutulmayacağına inandığımız için
AK PARTİ’yle beraber yürümeye devam edeceğiz diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız ve 25
milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/869)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Denizlerimizde
yaşayan bazı balık türlerinin nesli tükenme tehdidi altındadır ve risk artarak
devam etmektedir. Bu bağlamda, balıkçılık sektörünün karşı karşıya olduğu
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa’nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri kapsamında Meclis
araştırması açılması konusunda gereğini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) İdris
Yıldız (Ordu)
2) Turgay
Develi (Adana)
3) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
4) Haydar
Akar (Kocaeli)
5)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6) Melda
Onur (İstanbul)
7) İhsan
Özkes (İstanbul)
8) Mehmet
Ali Susam (İzmir)
9) Kazım
Kurt (Eskişehir)
10) Namık
Havutça (Balıkesir)
11) Kadir
Gökmen Öğüt (İstanbul)
12)
Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
13)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
14)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
15)
Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
16) Tanju
Özcan (Bolu)
17)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
18) Hülya
Güven (İzmir)
19) Tufan
Köse (Çorum)
20)
Sabahat Akkiray (İstanbul)
21)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
22) Sedef
Küçük (İstanbul)
23)
Mevlüt Dudu (Hatay)
24)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
25)
Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
26)
Bülent Tezcan (Aydın)
Gerekçe:
Türkiye,
üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olmasıyla beraber, son derece zengin göl
ve akarsu potansiyeline sahiptir. Balıkçılık sektörü, sağlıklı beslenmeye
katkısı, sanayi sektörüne ham madde sağlaması, istihdam yaratması ve yüksek
ihracat potansiyeli nedeniyle özel bir öneme sahiptir. Balıkçılık, Doğu
Karadeniz Bölgesi için önemli bir geçim kaynağıdır. Doğu Karadeniz Bölgesi,
gerek sahip olduğu doğal koşullar bakımından gerekse de balıkçılık konusundaki
teknik araştırma kapasitesi ve bilgi birikimi bakımından balıkçılık sektörünün
Türkiye ekonomisindeki başrol oyuncularından biridir. Türkiye'de denizlerden
yakalanan balıkların yüzde 50’si Doğu Karadeniz Bölgesi'nden gelmektedir.
Üniversitelerimizin
su ürünleri fakültelerinde yapılan araştırmalara göre, 161 balık türünün
bulunduğu Karadeniz'in Türkiye kıyılarında 59 balık türünün neslinin tükendiği
görülmektedir. Bunun yanı sıra, UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) ve
GEF (Küresel Çevre Fonu) tarafından finanse edilen Karadeniz Ekosistemini İyileştirme
Projesi kapsamında yapılan araştırmalara göre; Karadeniz'de 1985'te 850 bin ton
olan balık stokunun 250 bin tona düştüğü, 1986 yılında 534 bin ton olan
hamsinin ise 88 bin tona düştüğü, bunun 150 bin kişinin iş kaybına yol açtığı
vurgulanmaktadır.
Denizlerimizde
yaşayan bazı balık türlerinin nesli tehdit altındadır ve risk artarak devam
etmektedir ancak daha da vahim olanı, Karadeniz endemiği olan bazı mersin
balığı türleri gibi canlıların tamamen tükenmesidir. Bu olumsuz süreç günümüzde
de hâlâ devam etmektedir. Bu canlılar uluslararası sözleşmelere göre de koruma
altındadır. Gereken önemler alınmadığı takdirde geri dönüşü olmayan tahribatlar
yaşanacak ve denizlerimizde yaşayan balık türlerinin çoğu yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya kalacaktır. Kıt olan doğal varlıklarımızın heba edilmesi
ülkemizin ve insanlarımızın geleceğini de tehlikeye atacaktır.
Gelecekte
balık neslinin yok olmaması için Türkiye, sahip olduğu kaynakları akılcı ve
sürdürülebilir şekilde kullanmak zorundadır. Bu nedenle, ülkemizde, balıkçılık
sektörünün millî bir strateji dâhilinde, denizlerimizi, göllerimizi,
akarsularımızı kapsayacak şekilde, çevreye saygılı ve modern teknolojiye sahip
biçimde, bütün olarak ele alınması gerekmektedir.
Tereddütlerin
giderilmesi ve balıkçılarımızın ve balık türlerinin geleceğinin güvence altına
alınmasını sağlamak amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması hayati bir önem arz
etmektedir.
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve 23
milletvekilinin, madencilik sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/870)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Madencilik,
doğası gereği içerdiği riskler nedeniyle dünyanın en ağır iş kollarından olup
bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetimi gerektirmektedir. Son otuz (30)
yıldır devletin küçültülmesi, kamunun faaliyet alanının daraltılması ve
iktisadi etkinlik ve verimliliğin sağlayacağı savıyla uygulanmaya çalışılan
girişimler sonucu ülkemizde madencilik sektörü yarı yarıya küçültüldüğü gibi,
nesillerin bilgi birikimi de darmadağın edilmiştir. Bir yandan, ülkemiz madencilik
kuruluşlarındaki mevcut birikiminin reddedilerek madencilik üretimlerinin
yetersiz, donanımsız ve deneyimsiz kişi ve kuruluşlara bırakılması, diğer
yandan kamusal denetimin iyice gevşetilmesi kazaların da artmasına neden
olmaktadır.
Bu
nedenlerle, maden ocaklarında meydana gelen kazaların nedenleri, maden
emekçilerinin çalışma koşulları ve emeklilik koşullarının onların lehine olacak
şekilde yeniden düzenlenmesine yönelik çalışmaların yapılabilmesi ve
sorunlarının tespit edilerek gerekli önlemlerin bir an önce alınması amacıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri ile
Anayasa’nın 98’inci maddesi gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Haydar
Akar (Kocaeli)
2) Tufan
Köse (Çorum)
3) Aykut
Erdoğdu (İstanbul)
4) Kadir
Gökmen Öğüt (İstanbul)
5) Birgül
Ayman Güler (İzmir)
6) Mehmet
Hilal Kaplan (Kocaeli)
7) İhsan
Özkes (İstanbul)
8) Sena
Kaleli (Bursa)
9) Candan
Yüceer (Tekirdağ)
10) Hülya
Güven (İzmir)
11) Ayşe
Eser Danışoğlu (İstanbul)
12)
Nurettin Demir (Muğla)
13) Aydın
Ağan Ayaydın (İstanbul)
14) Ömer
Süha Aldan (Muğla)
15)
Mehmet Ali Susam (İzmir)
16)
Turgay Develi (Adana)
17)
Sabahat Akkiray (İstanbul)
18)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
19) Sedef
Küçük (İstanbul)
20)
Mevlüt Dudu (Hatay)
21)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
22)
Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
23)
Bülent Tezcan (Aydın)
24) Ali
Özgündüz (İstanbul)
Gerekçe:
Maden
Mühendisleri Odasının hazırladığı rapora göre, Türkiye’de maden kazalarında
ölen işçi sayısının her geçen yıl arttığı görülmektedir. 2008 yılında 48 maden
çalışanı iş kazası sonucu yaşamını yitirirken 2009 yılında bu sayı 92'ye, 2010
yılında 105'e çıkmış ve 2011 yılında 93 kişi hayatını kaybetmiştir. Maden
ocaklarında yaşanan kazaların yüzde 98'inin önlenebilir nitelikte olduğunun
uzman kişi ve kurumlarca bilimsel verilere dayanarak açıklanmasına rağmen,
yaşanan ölümleri madencilik mesleğinin kaderi olarak gören anlayışı kabul etmek
mümkün değildir. Dünyadaki madencilik incelendiğinde, ölümlerin kader olmadığı
ortaya çıkmaktadır. Madencilik sektörü alanında ülkemizde ortaya çıkan iş
kazaları Avrupa ülkelerinin 4,5 katı düzeyinde gerçekleşmektedir. Maden
ocaklarında bugün, hâlâ işçiler eskimiş bir teknolojiyle üretim yapmaya
zorlanmaktadırlar. İleri teknolojinin kullanılması, modern ölçüm cihazlarıyla
risklerin tespit edilmesi ve teknolojinin istisnasız her maden ocağında
kullanılması gerekmektedir.
Maden
çalışanlarının önemli bir sorununu ise iş sağlığı ve iş güvenliği oluşturmakta,
düşük ücretle çalışmaları ve emekli olabilmek için çalışma sürelerinin uzun
olması onların mağdur olmalarına neden olmaktadır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği
önlemlerinin alınması, çalışma saatleri ile ücretlerin insana yakışan bir
şekilde düzenlenmesi hâlinde maden kazaları da önemli oranda düşecektir.
Ülkemizde kayıt dışılık da madencilik sektöründe de önemli bir sorun hâline
gelmiştir. Şöyle ki: Maden çalışanlarının yüzde 35'i işsiz olarak
gözükmektedir. Madenlerin özelleştirilmesiyle kayıt dışılık da artmıştır. Kömür
madenciliğinde özelleştirmeler nedeniyle istihdam özel sektöre kaymış, işçiler
işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinden yoksun, düşük ücretle ve ağır
çalışma koşulları altında çalışmaya zorlanmışlardır.
Maden
emekçilerinin çalışma koşullarının zorluğu, bu sektör çalışanlarına uygun
olmayan emeklilik durumları onları çalışma ortamından soğutmakta, tedirgin
etmekte ve bu nedenle bir çok işçi bu gerekçeyle işinden ayrılmakta ya da
ayrılmayı düşünmektedir. Her gün evinden çıkarken yakınlarıyla helalleşerek
işine giden, her gün indiği ocaktan bir daha çıkamayabileceği korkusunu taşıyan
maden emekçilerinin bu zor çalışma koşullarında emekli olabilmeleri neredeyse
imkânsız hâle gelmiştir. Onların emekli
olabilmeleri için gerekli olan yaş haddinin, sigortalılık sürelerinin ve prim
ödeme gün sayılarının bu meslekte çalışan maden emekçileri lehine olacak
şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Ayrıca,
bu sektörde çalışan hemen herkes, kısa sürede meslek hastalıklarına yenik
düşmektedir. Madencilik, çalışma koşullarının ağır ve tehlikeli olması
nedeniyle her yaştan bireyi istihdam etmeye elverişli değildir. Bu sektörde
çalışanların yarısını 27-36 yaş aralığındaki bireyler oluşturmaktayken 37-46
yaş aralığında bulunanların oranı yüzde 32,6'dır. Sektörde, 46 ve üzeri yaşta
olup da çalışmaya devam etmekte olanların oranı ise çok düşüktür. Bu da
madencilik sektöründe çalışanların belli bir yaştan sonra bu işi yapamayacak bir
duruma geldiklerine işaret etmektedir.
Bu
nedenlerle, madencilik sektöründeki sorunların tespit edilip çözüm önerilerinin
bulunması ve hayata geçirilmesi için Meclis araştırması açılması büyük önem
kazanmıştır.
3.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız ve 25 milletvekilinin,
Doğu Karadeniz Bölgesi’nde madencilik sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/871)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Madencilik
sektörü, tarımla birlikte ekonominin iki temel ham madde üreticisinden birisi
durumundadır. Bu niteliği nedeniyle madencilik sektörü, birincisi ekonomiye
doğrudan yaptığı katkı, diğeri ise ekonominin diğer alanlarına, özellikle
imalat sektörüne sağladığı girdiler nedeniyle iki yönlü öneme sahiptir. Doğu
Karadeniz Bölgesi’nin madencilik sektörünün karşılaştığı sorunların saptanması
ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa’nın 98’inci ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca
Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
1) İdris
Yıldız (Ordu)
2) Melda
Onur (İstanbul)
3) Mehmet
Ali Susam (İzmir)
4) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
5) Haydar
Akar (Kocaeli)
6) Kazım
Kurt (Eskişehir)
7)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
8) İhsan
Özkes (İstanbul)
9) Namık
Havutça (Balıkesir)
10) Kadir
Gökmen Öğüt (İstanbul)
11)
Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
12)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
13)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
14)
Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
15) Tanju
Özcan
(Bolu)
16)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
17) Hülya
Güven (İzmir)
18) Tufan
Köse (Çorum)
19)
Turgay Develi (Adana)
20)
Sabahat Akkiray (İstanbul)
21)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
22) Sedef
Küçük (İstanbul)
23)
Mevlüt Dudu (Hatay)
24)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
25)
Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
26)
Bülent Tezcan (Aydın)
Gerekçe:
Madenler
milyonlarca yılda oluşan, tüketildiğinde yerine konulamayan, bu nedenle planlı
ve rasyonel bir biçimde işletilmeleri zorunlu olan, doğanın insanlığa sunduğu
ortak değerlerdir. Bu nedenle madenler toplumun ortak malı olup tasarrufu
kamuya aittir. Anayasa’mızın 168’inci maddesinde bu durum açıkça
belirtilmiştir. Devletin kendine ait olan bu kaynaklarını denetlemesi ve
koruması da asli görevleri arasındadır. Bu nedenle madenlerimizin ulusal
çıkarlara uygun olarak kullanılması yaşamsal önem taşımaktadır.
Gelişmiş
bir madencilik sektörü üretim, istihdam vb. ekonomik göstergelere yaptığı
katkının yanı sıra, doğru politika ve planların takip edilmesi durumunda ülke
imalat sanayi için önemli bir itici güç oluşturabilmektedir. Bu nedenle,
ekonomik kalkınma politika ve planlarının oluşturulmasında sektöre özel bir
önem verilmesi zorunlu olarak değerlendirilmektedir. Bunun yanı sıra, enerji
ihtiyacının karşılanmasında da madenciliğin çok özel bir yere sahip olduğu
konusunda kuşku yoktur. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de enerji
talebinin yaklaşık yüzde 90'ı madencilik kökenli fosil yakıtlarla (petrol,
doğal gaz ve kömür) karşılanmaktadır. Öte yandan, alternatif enerji kaynakları
içinde önemli bir ağırlığa sahip olan nükleer ve jeotermal enerji kaynaklarının
da esas itibarıyla madencilik kökenli olduğu dikkate alındığında, madenciliğin
enerji açısından taşıdığı önem açıkça ortaya çıkmaktadır.
Demir-çelik,
demir dışı metaller, çimento, seramik, cam vb. imalat sanayinin büyük bölümü
girdilerini ağırlıklı olarak madencilik sektöründen almaktadır. Bu kapsamda,
sağlıklı bir madencilik altyapısı olmaksızın söz konusu sanayilerin
gelişmesinin hiç de kolay olmayacağı açıktır. Açıklanan bu durum çerçevesinde,
madencilik sektörünü göz ardı eden veya yeterince önem vermeyen bir ülkede
kalkınmanın eksik ve yetersiz olacağına şüphe yoktur.
Doğu
Karadeniz Bölgesi’nde 72 metalik maden, 33 endüstriyel ham madde ve 3 enerji
ham madde yatağı bulmaktadır. Bunların ekonomiye kazandırılması durumunda, ülke
ekonomisine katkıları, rezerv itibarıyla 100 milyar doların üzerinde olacaktır.
Yoksulluğun azaltılması ve bölgesel eşitsizliklerin giderilmesinde madencilik
sektörünün önemi son derece belirgindir. Madencilik sektörü, doğrudan gelir
yaratmasının yanında, düşük maliyette girdi sağlaması bakımından da yapıldığı
bölgedeki sanayinin gelişimine katkı sağlamakta, bu bölgelerde önemli bir
istihdam yaratmakta, yöre insanının mesleki ve teknik yeteneklerini artırmakta
ve fiziksel altyapının gelişimini de hızlandırmaktadır. Özellikle büyük ölçekli
madencilik, yapıldığı bölgenin ekonomik gelişimine önemli yarar sağlamakta,
eğitim ve sağlık hizmetleriyle birlikte; temiz su, ulaşım, enerji ve diğer
altyapı hizmetlerini de beraberinde getirmektedir. MTA'nın yaptığı arama
çalışmaları sonucunda, Doğu Karadeniz'de ülke toplam bakır rezervlerinin yüzde
75'ini oluşturan 2,1 milyon ton bakır, çinko rezervlerinin yüzde 70'ini
oluşturan 2,2 milyon ton çinko, kurşun rezervlerinin yüzde 52'sini oluşturan
0,4 milyon ton kurşun rezervi tespit edilmiştir. Ayrıca, Gümüşhane Mastra, Ordu
Akoluk ve Sayaca ve Artvin Cerattepe yataklarında tespit edilen ve ülke toplam
altın rezervlerinin yüzde 10'unu oluşturan altın, gümüş rezervlerinin ise yüzde
37'sini oluşturan gümüş bulunduğu kaydedilmiştir.
Bu
nedenlerle Doğu Karadeniz Bölgesi'nde madencilik sektörümüzün karşılaştığı
sorunların ve aksaklıkların saptanması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla, Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri
uyarınca, Meclis araştırma komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasî Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili
Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından Türkiye’de kuraklığın artmasına
neden olan uygulamaların tespit edilmesi, kuraklığın zararlarının en aza
indirilmesi ve kapsamlı bir su politikasının geliştirilmesi amacıyla 14/2/2014
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19 Şubat 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
19/2/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 19/2/2014 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
14 Şubat
2014 tarihinde, Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından
verilen (5021 sıra no.lu) Türkiye’de kuraklığın artmasına neden olan
uygulamaların tespit edilmesi, kuraklığın zararlarının en aza indirilmesi ve
kapsamlı bir su politikasının geliştirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 19/2/2014 Çarşamba
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Barış ve Demokrasi Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen İdris Baluken,
Bingöl Milletvekili.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kuraklıkla mücadele üzerine partimizin vermiş
olduğu önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmetinin on iki yıllık iktidarı döneminde, maalesef
kuraklık ve çölleşme sorununun çözümüne yönelik ciddi politikalar bugüne kadar
üretilmemiştir. Kuraklığın ve çölleşmenin vahametini kavrayamayan AKP Hükûmeti
daha çok derinliği olmayan, günü kurtarmaya yönelik, palyatif çözümlerle tedbir
almaya çalışmış; bu palyatif çözümler, bugüne kadar kuraklık riskini ortadan
kaldırmadığı gibi, daha çok ekolojik sistemi de tahrip eden, ekolojik talana
yol açan bazı vahim sonuçları beraberinde getirmiştir.
AKP’nin
bu on iki yıllık iktidarı dönemindeki temel olarak su yönetimi politikasını
“akan her suyun önüne baraj yapma” şeklinde kısaca özetleyebiliriz. Bunu
AKP’nin bakanları da buraya geldiklerinde büyük bir gururla “Eskiden su akar
Türk bakardı, şimdi biz bunu değiştirdik, nerede su akıyorsa orada bir baraj
yapıyoruz.” şeklinde burada, maalesef, özetliyorlar.
Bu yeni
barajların getirdiği ekolojik talan, ekosistemin bozulması, doğanın ve insan
yaşamının, gelecek nesillerin yaşamının tehlike altına alınması, kültürel
mirasın tamamen kaybolması, yine, Hükûmete yakın bazı sermaye ve rant
çevrelerinin bu politikalardan ciddi paralar kazanması, maalesef, bugüne kadar
kuraklık riskini ortadan kaldırmadığı gibi, bu yönlü politikaların ne kadar
yanlış olduğunu da açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Dünya
örneklerine baktığımız zaman, Amerika dâhil olmak üzere, barajlar üzerinden su
politikasını yöneten ülkelerin çoğunun artık bu politikalardan vazgeçtiğini
biliyoruz ama burada, maalesef, tam tersi bir durumla karşı karşıyayız. Bakın,
Türkiye’de ciddi kuraklığın yaşandığı dönemler 1950-1951, 1973-1974, 1988-1989,
1994-1996, 2000-2001, 2006-2008 ve 2012 yılından beri de yine bir kuraklık
riskiyle karşı karşıyayız. Yani, daha önceleri on yılda bir ülkemizde baş
gösteren kuraklık tehlikesi, AKP’nin politikalarıyla beraber özellikle son
yıllarda, beş yılda bir çiftçinin, köylünün, bütün halkın yüreğini ağzına
getirecek şekilde ülke gündemini çok ciddi bir şekilde meşgul etmekte.
Buna
karşı etkili tedbir geliştiremeyen AKP Hükûmetinin değerli bakanları da endişe
edecek bir durumun olmadığını, önümüzdeki günlerde yağmurun yağacağını, karın
yağacağını ve bu şekilde de bir kuraklıkla mücadele anlayışı ortaya
koyduklarını defalarca burada gösterdiler. Kuraklıkla mücadele etmesi gereken
bakanlar şöyle söylüyorlar: “İstanbul’da üç yıl boyunca kuraklık yaşansa bile
su sorunu olmaz.” diyerek hepimizi hayretler içerisinde bırakıyorlar. Yani,
tedbir alması gereken yetkililer, tedbir alma yerine algı yönetimi üzerinden
halkı rahatlatma, farklı bir algı oluşturma politikası üzerinde
yoğunlaşıyorlar.
Bakın,
sorunun büyüklüğünü sadece birkaç ilimizden verilerle açıklamaya çalışayım.
Özellikle son dönemde Bursa’dan, Kocaeli’den ve Aksaray’dan gelen veriler
gerçekten son derece vahim. Bursa’nın Yenişehir Ovası’na can veren 8 gölette su
oranı yüzde 3’lere kadar inmiş. Yine, Kocaeli’nin içme suyunun büyük bir
bölümünü sağlayan Yuvacık Barajı’na giren su miktarı 190 bin metreküpe kadar
inmiş ve bu nedenle de Kocaeli’ne Sapanca Gölü’nden su takviyesi yapılıyor.
Aksaray’daki veriler de yine son yirmi yılın en kurak yıllarını işaret edecek
verilerle dolu. Hiçbir su ve tarım politikası geliştirmediğiniz zaman, gerekli
tedbirleri, önlemleri almadığınız zaman işte “Perşembe günü, cuma günü yağmur
yağmasını bekliyoruz, yağmur yağarsa riski ortadan kaldıracak.” gibi gayriciddi
yaklaşımlarla halkın önüne çıkarsınız.
Basında
da bazı haberler çıkıyor. Hatay’ın Tarsus ilçesine bağlı Kepirce köyünde,
Tekirdağ’ın Şarköy ilçesinde, yine Balıkesir’in pek çok köyünde bu kuraklık
riskini yüreğinde hisseden köylülerimiz, çiftçilerimiz yağmur duasına çıkmaya
başladılar. Hemen hemen Türkiye’nin her tarafında köylüyle, çiftçiyle, halkla
konuştuğunuz zaman bu kuraklıkla ilgili kaygıların çok ciddi boyuta ulaştığı,
bununla ilgili Meclisin bir an önce müdahil olacak politikalar üretmesi
gerektiği ve Hükûmetin de daha samimi ve daha ciddi yaklaşması gerektiğiyle
ilgili talepler var.
Geçen
hafta sonu ben seçim bölgemdeydim. Bingöl’de de aynı durum var. Bingöl
Ovası’ndaki köyleri ziyaret ettik, oradaki köylülerle görüştük. Bingöl
Ovası’nda da Bingöl Ovası’nı sulayacak Gülbahar Barajı tam on sekiz yıldır, on
dokuz yıldır bitirilemiyor. Düşünün, bir sulama barajı, bir kentin ovasına can
verecek bir sulama barajı on sekiz on dokuz yılda bitirilemiyor. Şu anda, son
iki yılda bizim biraz burada etkili bir muhalefetle Hükûmeti sıkıştırmamız
sonucunda geçenlerde basına bir açıklama yaptılar, yüzde 80’inin bittiğini
söylediler barajın. Hatta Sayın Bakan bunun açılışını da sembolik olarak yaptı
ama bu açılışını yaptıkları barajın sulama kanalları yok ortada. Yani,
köylüler, çiftçiler, kuraklık tehlikesiyle çok ciddi kaygılar yaşıyorlar;
kamuoyuna, Bakan “Biz, Bingöl’de Gülbahar Barajı’nın açılışını yaptık.” diyor
ama ortada sulama kanalları olmadığı için de Bingöl Ovası’nda ne yararlanılacak
bir su var ne çiftçilerin kaygılarını giderecek temel bir politika var.
Yine, bu
Bingöl Ovası’nda ayrıca, bu Hükûmet döneminde, AKP Hükûmeti döneminde yapılan
toplulaştırma çalışmalarıyla da neredeyse ova köylüleri karşı karşıya
gelmişler. Eski kadastro kayıtlarına göre toplulaştırma işlemleri yapıldığı
için de pek çok aile neredeyse kan davası güdecek bir karşıtlık pozisyonuna
gelmişler. Yani, çözüm bekleyen köylüye ve çiftçiye bırakın çözüm üretmeyi,
birbirlerini âdeta öldürecek boyuta gelecek sorunlarla gitmeyi sizin
politikalar bugüne kadar gündemleştirmiş, onun dışında da herhangi bir çözüm
üretmemiş.
Bakın,
İstanbul’da da yine bu kuraklık nedeniyle ciddi bir susuzluk tehlikesi var.
Kentin su ihtiyacını karşılayan 10 barajın doluluk oranlarının ortalamasının
yüzde 30’lara düştüğünü biliyoruz. Yine, özellikle bu Pabuçdere Barajı’nda
doluluk oranının binde 35’lere kadar düştüğünü biliyoruz. Bu doluluk oranları,
ocak ayı verileri üzerinden alındı ve son on yıldaki en düşük ikinci seviyede
değerlendiriliyor.
Dolayısıyla,
kuraklıkla ilgili, susuzlukla ilgili, çölleşmeyle ilgili ülkenin her tarafında
var olan sorunları gidermeye yönelik bu Meclisin bir an önce bir araştırma
komisyonu oluşturması lazım. Bu araştırma komisyonunun da Türkiye’deki enerji
politikalarından su yönetimi politikalarına kadar çok kapsamlı raporlar
hazırlaması gerekiyor. Hükûmetin açıkladığı şekliyle iklim değişikliği
üzerinden beklenti yaratan açıklamalarla
bu sorunun çözülemeyeceğini ifade etmek istiyoruz. Su hakkı, temiz içme
suyu hakkı en temel insan hakkıdır, yaşam hakkıdır ve biz Barış ve Demokrasi
Partisi olarak, bu su hakkının zaten anayasal güvence altına alınmasını
istiyoruz.
Bu su
politikasıyla direkt ilişkili olan enerji politikasıyla ilgili de AKP
Hükûmetinin mevcut yanlışlardan vazgeçmesi gerekiyor. Daha çok fosil yakıtları
üzerinden enerji elde etmeye çalışan bir anlayış iklime zarar veriyor. AKP
Hükûmetinin, yenilenebilir enerjiler üzerinden rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi,
jeotermal enerji üzerinden bir enerji politikasını mutlaka gözden geçirmesi ve
buna göre de doğaya, çevreye, insan yaşamına saygılı, uygun, ekolojik dengeleri
sarsmayacak politikalar üretmesi gerekiyor.
Yaklaşım
bu olursa Hasankeyf’ten Karadeniz’e, Kaz Dağlarından Şırnak’a, Bingöl’e kadar
her tarafta insan sağlığını ve çevre sağlığını yok etme tehlikesiyle karşı
karşıya ülkeyi getirmiş, halkı getirmiş bu politikaların bir kenara bırakılması
ve bu kuraklıkla ilgili de ciddi bazı tedbirlerin alınması gerektiğini, biz,
tekrar ifade ediyoruz. Bu nedenle bu önergemizin son derece hayati olduğunu
düşünüyoruz. Özellikle iktidar partisi milletvekillerinden de bu önergemize
destek istediğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet Hilal Kaplan,
Kocaeli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin verdiği grup
önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Küresel
iklim değişikliğinin dünyada ve Türkiye'de oluşturacağı sonuçların tehlikesini
ve ciddiyetini bu kürsüden sizlerle birçok defa paylaştım. Bu tehlikenin
ekonomik krizden daha da tehlikeli olabileceğini, tarım alanlarının yok
olabileceğini, kullanılabilir suyun yetersiz olacağını, kentlerde halk
sağlığının bozulacağını, sanayinin durma noktasına geleceğini ve hatta su
savaşlarının olabileceği düşüncesini sizlerle paylaştım. Bunun için de birçok
tedbirin alınmasının gerekliliğine özellikle vurgu yapmıştım. Üzülerek ifade
edeyim ki geldiğimiz noktaya doğru gidiyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son dönemde Türkiye'de yaşanan bu kuraklık
nedeniyle Barış ve Demokrasi Partisinin verdiği bu kadar önemli bir önergeye
rağmen, ne yazıktır ki Sayın Bakanımız şu ana kadar yerinde yok. Sayın Bakan
bir şeyi çok iyi yapıyor: Milletvekillerinin beş dakikalık gündem dışı
konuşmalarına gelip burada yirmi dakika “Şu kadar şeyi yaptık, yaptık.” diyerek
-sanki- çok olağanüstü bir durum yaratmasını iyi biliyor. Aslında konu bire bir
kendisini ilgilendiren bir konu, Sayın Bakanın burada olması lazım.
Değerli
milletvekilleri, son dönemlerde yaşanan kuraklık nedeniyle birçok ilimizde
göller kurumakta, barajlardaki su seviyesinin ne yazık ki yer yer yüzde 10
seviyesine kadar düştüğü bir tabloyla karşı karşıyayız. Van Gölü’nün su
seviyesinin azaldığını, Marmara Bölgesi’nde birçok gölün kuruduğunu biraz
önceki konuşmacı arkadaşım da ifade etti. Kocaeli bölgesinde de, bizim Kocaeli
şehrimizin su ihtiyacını karşılayan Yuvacık Barajı’nda su seviyesinin ne
yazıktır ki en az düzeyde olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Dönem dönem bunu
“kompanse” etmek için Sapanca Gölü’nden aldığınız takviyeler dahi yetmeme
noktasına geldi çünkü Sapanca Gölü’nün etrafındaki dereleri, Sapanca’ya akan
dereleri su rantiyecilerine vermek suretiyle ve Sapanca’yı da kötü kullanmak
suretiyle, Sapanca’daki su seviyesinin de bugünlerde 1-2 metre düştüğünü,
mesafenin yer yer 60 metre çekildiğini hepimizi biliyoruz.
Başta
Sayın Bakan olmak üzere, bu konuyla ilgili buraya çıkan gerek konunun uzmanları
gerek Sayın Bakan “Endişelenecek bir şey yok. Zaten bu hafta yağmur yağacak. Bu
hafta yağmur yağmazsa önümüzdeki hafta yağmur yağar inşallah. Yeter ki biz
dualarımızı eksik etmeyelim.” gibi bir bakış anlayışına sığınıyor, tehlikeyi
görmezlikten geliyor, yetersizliklerini dualarla örtmeye, kılıf yaratmaya
çalışıyorlar.
Değerli
milletvekilleri, bir bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Türkiye’de kişi
başına su tüketimi 1.500 metreküp. Eğer bugünkü su rezervlerimiz böyle kalırsa,
nüfus artışımız böyle devam ederse 2030 yılında Türkiye’de kişi başına
kullanılacak olan su miktarı 1.000 metreküpün altına düşecektir. Bu şu
demektir: Su zengini bir ülke olmadığımız gibi, 1.000’in altına düşmekle su
fakiri olacağız. Bunun içindir ki Türkiye’nin, acilen, kuraklık yönetim planını
bir an önce çıkarması gerekir. Son elli yıl içerisinde yaklaşık 3 Van Gölü
büyüklüğünde sulak alanı uyguladığımız politikalarla kurutarak, doldurarak, su
sistemlerine müdahale ederek işlevsiz hâle getirdik.
Değerli
milletvekilleri, son yüzyılda dünya genelinde hızla artan nüfusun beraberinde
getirdiği yoğun sanayileşme ve bu sanayileşme için kullanılan fosil yakıtların
artması, ormanların yok edilmesi ve toplumdaki tüketim eğiliminin kontrolsüz
olması nedeniyle karbondioksit ve metan gazı gibi sera gazları atmosferde
birikmeye başladı. Son dönemlerde dünyanın birçok bölgesinde meydana gelen
kuraklık, fırtınalar, sel baskınları, biyolojik çeşitliliğin azalması gibi
doğal afetlerin ana nedeni dediğimiz iklim değişikliklerinin tek nedeni, küresel
ısınmadır.
Küresel
ısınmaya çare bulmak için gelişmiş ülkeler birçok konuda bir araya geliyorlar;
1990’lardan beri hemen hemen her yıl bir araya geliyorlar. Çok detayına
girmeyeceğim, aldıkları tedbirlerle ilgili detayı sizlere zamanım olmadığı için
açıklamayacağım ama özü -bu çerçevede bir Kyoto Protokolü’ne imza attılar-
amacı şu: Küresel ısınmaya neden olan sera gazı salınımını azaltmak. Bunun için
de 1990 yılındaki sera gazı emisyonunu referans kabul ederek bir dizi tedbir
alıyorlar. Bakın aldıkları önlemler ne? Diyorlar ki: “2020 yılında mevcut sera
gazı salınımının yüzde 20’sini ve 2050 yılındaysa mevcut sera gazı salınımının
yüzde 80’ini azaltmak zorundayız.” Böyle bir hedef koymuşlar kendilerine. Bunun
için de termik santrallerden, fosil yakıtlardan, çevreyi kirletecek gaz
yatırımlarından vazgeçerek yenilenebilir temiz enerjiye doğru yönelmişler. Bir
taraftan bunu yaparken bir taraftan da sera gazı emilimini azaltan “yutaklar”
dediğimiz ormanların ve sulak alanların oranlarını artırmaya çalışıyorlar.
Peki,
değerli milletvekilleri, Türkiye bu konuda ne yapıyor, biz ne yapıyoruz? Sayın
Orman ve Su İşleri Bakanı her hafta bu kürsüde -demin de bahsettiğim gibi-
milletvekillerinin beş dakikalık gündem dışı konuşmalarına yanıt veriyor ve
övünüyor: “Şu kadar dereyi ıslah ettik, şu kadar gölet yaptık, şu kadar sorunu
çözdük.” Sayın Bakanım burada olsaydı dinlemesini isterdim. Sizin bunları
söylemeniz yetmiyor. Bakın, geçenlerde bir basında, Dünya Bankası Türkiye’yle
ilgili çevre notunda şöyle bir not düşüyor: Türkiye’nin, OECD ülkeleri arasında
doğal kaynaklarını son on yıl içerisinde en çok tüketen ve son on yıl
içerisinde sera gazı salımı en fazla artan ülke olduğunu hatırlatıyor bize ve
bunun dışında “Sera gazı salımının emisyonlarını azaltan ormanlarla ilgili
Türkiye’nin çok ciddi bir sıkıntısı var.” deniliyor. OECD ülkelerinin kara
parçası içerisindeki ormanların oranı yüzde 40 iken bizde ne yazıktır ki öyle
Orman Bakanlığının bahsettiği gibi çok değil, maalesef, yüzde 15 civarındadır.
Bunun önemi şudur: Bizim küresel ısınmaya karşı, iklim değişikliğine karşı,
oluşabilecek kuraklığa karşı almamız gereken tedbirlerin OECD ülkelerinin
aldığı tedbirlerden daha öncelikli olması, hatta daha da kat kat olması lazım
ama ne yazık ki bakın biz ne yapıyoruz: Biz, bırakın tedbir almayı bir taraftan
birinci sınıf tarım arazilerini sanayiye açmaya devam ediyoruz Hükûmetiniz
sayesinde; suyu, göllere akan suyu şirketlere satarak ticarileştirmeye devam
ediyoruz; ormanları maden uğruna rantiyecilere pazarlamaya devam ediyoruz,
hatta ve hatta ne yazıktır ki bu kadar tehlikeye rağmen, bu Mecliste yasal
düzenlemelerle, çevreyi kirleten termik santralleri ve birçok çevre yatırımını
çevre mevzuatından sizin oylarınızla muaf tutuyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, bu kuraklık devam edecek olursa, çevremizi ve dünyamızı bu
kadar kirletmeye devam edersek önümüzdeki süreç ne yazık ki karanlıktır. Bu su
kıtlığının kent yaşamında getireceği halk sağlığı problemlerini, hastalıkları,
ölümleri ne yazık ki hep beraber yaşayacağız. Kuraklığın devam etmesi sonucu
zaten kendimize yetmeyen, Hükûmetiniz sayesinde dışarıya bağımlı kıldığımız
tarım yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Tarım alanlarındaki bu
azalma, ekonomik kaybın yanı sıra ülkede kıtlığa neden olacaktır. Zaten barışık
olmadığımız komşularımızla yarın savaşma noktasına geleceğiz.
Değerli
milletvekilleri, kötü senaryoyu abartmak mümkün. İnanın ki siyaset uğruna kötü
senaryo çizmiyorum. Zamanımın sınırlı olması nedeniyle bir iki cümleyle değinip
konuşmama son vermek istiyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisinin vermiş olduğu bu önerge, bizim de vermiş olduğumuz bir
önergeyle örtüşüyor. Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi olarak Barış ve
Demokrasi Partisinin verdiği önergeyi destekleyeceğimizi belirtiyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – “Yeşil” demeseydin iyiydi, dolar zannediyorlar “yeşil”
deyince.
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Öyle mi?
BAŞKAN –
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz,
Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de ortalama on
yılda bir görülen kuraklık dönemi, son yıllarda beş yıllık dönemlerde görülmeye
başlanmıştır. 2012 yılında başlayan bu son kuraklık dönemi 2014’ün ilk
aylarının da yağışsız geçmesi nedeniyle etkisini artırmış ve özellikle birçok
ilimiz de kuraklıkla karşı karşıya kalmıştır. Bu temelde Türkiye'de kuraklığın
artmasına neden olan uygulamaların tespit edilmesi, kuraklığın zararlarının en
aza indirilmesi ve kapsamlı bir su politikasının geliştirmesi için neler
yapılması yönünde Meclisin ve kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla Anayasa’nın
98’inci ve İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince verilen Meclis
araştırma önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bu kuraklığa neyin neden olduğunu belirlemek için
yıllardır dünyada yapılan tespitleri, Türkiye'de yapılan tespitleri dikkate
almak gerekiyor. “Bugün dünyayı tehdit eden en önemli unsur nedir?” dediğimizde
küresel ısınma ve iklim değişikliği ile çevresel faktörleri ön plana almamız
gerekiyor. Bugün küresel ısınma ve iklim değişikliği terörden, ekonomik krizden
daha önceliklidir. G7 ülkelerinin liderleri bir araya geldiğinde dünyanın en
önemli birinci sorununun bu olduğunu ortaya koyuyor. Peki, dünya bu noktaya
nereden geldi? İşte, 1800’lü yıllarda özellikle Avrupa’da ve daha sonra
Amerika’da sanayileşmenin artması, hızlı nüfus artışı ve özellikle fosil
yakıtları ve enerjinin yoğun bir şekilde kullanılmasıyla beraber karbon ve
metan gazının atmosferdeki birikimi küresel ısınmayı beraberinde dünyanın
gündemine sokmuştur. Bu küresel ısınma ve iklim değişikliği, 1800’lü yıllarda
başlayan bu hızlı nüfus artışının ve sanayideki birtakım gelişmelerin, fosil
yakıtların dünyaya getirdiği sıkıntılarla ilgili ne gibi tedbirler alınacağı
noktasını da ortaya koyduğumuzda, işte, Kyoto Protokolü devreye giriyor
hepinizin bildiği gibi.
Kyoto
Protokolü’nü ortaya koyanlar burada karbondioksit salınımının azaltılmasını
hedefliyor. Karbondioksit salınımının azaltılmasını hedeflerken de bununla
ilgili neler yapılması gerekiyor? Yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlığın
verilmesi, ormansızlaşmanın hızla azaltılması ve orman varlığımızın
artırılması, sulak alanlarımızın artırılması ve karbondioksit salınımının
azaltılmasıyla ilgili milyar dolarlara varan birtakım tedbirlerin alınmasını
ortaya çıkarıyor. Bugün, baktığımızda, dünyada karbondioksit salınımının
yaklaşık yüzde 20-25’ini tek başına Amerika yapıyor ama ne yazık ki Amerika bu
Kyoto Protokolü’nü imzalamıyor. Türkiye bu Kyoto Protokolü’nü imzaladı. Bu
Kyoto Protokolü’nün şartlarının yerine getirilebilmesi için milyarlarca dolarlık
bir yatırımın yapılması gerekiyor. Peki, bu Kyoto Protokolü’nü imzaladık. Sayın
Bakan, çıkıyor burada “Kyoto Protokolü’nü imzaladık, şunu yaptık, bunu yaptık.”
falan filan birçok masalı anlatıyor, birçok istatistikleri, değerleri alıyor,
burada tablolar gösteriyor ama tablonun böyle olmadığını Durban Konferansı
ortaya koyuyor. Kyoto Protokolü’nü imzaladıktan sonra Durban’da yapılan
konferansta Türkiye’nin bu noktada İran gibi birtakım ülkelerle sondan 3’üncü
sırada olduğunu söylüyor uygulamalar noktasında. Onun için, Sayın Bakanın
burada söylemlerine, ifadelerine, istatistiki değerlerine hiçbir önem vermeyin,
bunları belirleyen kriterler uluslararası kriterlerdir. Durban Konferansı’ndaki
sonuç bildirgesini okuduğumuzda, Türkiye’nin bu alınan tedbirlerde sınıfta
kaldığını hep beraber görürüz.
Değerli
arkadaşlar, bu küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle ilgili, yine Kyoto
Protokolü’ndeki karbondioksit salımının azaltılması ve karbon yutaklarının
sağlanması açısından ormancılığa çok önemli görevler düşüyor. Bugün, Türkiye,
orman varlığı açısından fakir bir ülkedir. Türkiye yüz ölçümünün yüzde 27’si
ormanlarla kaplı ve bunun da ne yazık ki yüzde 50’si verimsiz ormanlardan
ibarettir. Türkiye’nin çok acil bir şekilde verimsiz ormanları verimli hâle
getirmesi lazım. Hepimiz biliyoruz ki 1 hektar bozuk alanda 1,3 ton
karbondioksit absorbe edilirken 1 hektar verimli ormanda 4,5-5 ton
karbondioksit absorbe ediliyor. O zaman
bizim ne yapmamız lazım? Çok süratli bir şekilde, uygulanan -son
yıllarda- rehabilitasyon projeleriyle bozuk ormanlarımızın verimli hâle
getirilmesi lazım. Yine, Türkiye ormanlarının 5 milyon hektarına yakını genç
ormanlarla kaplı. Bu genç ormanların her yıl 1,2 milyon hektar alanının
bakımlarının yapılması gerekiyor. Onun için Orman Bakanına burada defalarca
diyorum ki: Şov yapmayın; gelin, genç, yeni yetişmiş dinamik beyinler var, 5
bin-6 bine yakın kadro bekleyen orman mühendisleri var, bu işleri sağa, sola
verene kadar şu orman mühendislerini alın, işlendirin ve bu genç ormanların
bakımlarını çok süratli bir şekilde gerçekleştirelim. Verimsiz ormanların
verimli hâle gelmesi için kaynaklarımızı, bu mühendislerimizi oraya aktaralım.
Yine
geçici, 5 ay 29 gün çalıştırıyorsunuz yangın mevsiminde. Bugün, 5 ay 29 gün
çalışan geçici işçiler 6 ay 1 gün ne yiyip ne içiyor, bunu sorgulamıyoruz.
Başka yerlere kaynak aktarırken, hırsızlığı, yolsuzluğu yapanlara kaynak
aktarırken, Türkiye’nin milyar dolarlarını soyanları kurtarmak için burada
yasalar çıkarırken, bir çırpıda 630 milyon doları Sabah-ATV grubuna toplamasını
bilirken, bakan çocuklarının evlerinin kasalarından milyon dolarlar çıkarken,
ayakkabı kutularından 4,5 milyon dolar çıkarken, Başbakanın da sahip olduğu 2
tane villanın sit alanını 1. dereceden 3. dereceye çevirerek rant sağlarken,
başka yerlerdeki 1. derecedeki sit alanını 3. dereceye çevirerek rant
sağlarken, yine birçok AVM’ler yapıp birilerine rant sağlarken kaynakları
buralara aktarmamız gerekiyor, kaynakları doğru yere aktarmamız gerekiyor. Şu 6
ay 1 gün ne yiyip ne içeceğini sormak zorunda olduğumuz bu işçileri mutlaka
kadroya almamız gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, yine, ülkemiz, su açısından su fakiri bir ülkedir, su zengini
değil. Bir ülkenin su zengini olabilmesi için kişi başına düşen su miktarının 8
bin ile 10 bin metreküp arasında olması lazım. Ne yazık ki Türkiye’de kişi
başına düşen su miktarı 1.500 metreküptür.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – 1.453 metreküp.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) – 1.453. Tam olarak Haydar Bey söyledi, ben yaklaşığını
söyledim.
Şimdi, bu
kaynaklarımızın ne yapılması lazım? Doğru kullanılması lazım ama son yıllarda
-özellikle HES projeleriyle- neyin ne olduğunu bilmeden eline ruhsatı alanın,
eline izni alanın ortaya geçtiği, kaynaklarımızın üzerine kurulan bu HES’lerin
doğru planlanması lazım.
Biz de,
açık olarak, Türkiye'nin enerji açığının kapatılması noktasındaki politikaları
destekliyoruz. Mutlaka Türkiye’deki enerji açığının kapatılması lazım ve bu
enerji açığının kapatılması için de yenilenebilir enerji kaynaklarıyla bunun
sağlanması lazım. Ama bunu, bir plan çerçevesinde, bir havza bazında yapılacak
doğru politikalarla yapmak zorundayız. Ama biz ne yapıyoruz? Bir ırmağın
üzerine -8-9 tane- nehir santralleri dediğimiz irili ufaklı, plansız programsız
HES’leri yapıyoruz.
Yaptığımız
her HES, orada iklim değişikliğine neden oluyor. Orada yaptığımız her HES,
oradaki ekolojik yapıya, ağaçlara, kuşlara, böceklere kadar tüm yaşam alanını
yani ekosistemi kökten değiştiriyor. Bunların mutlaka yapılması gerekiyor ama
-burada biraz önceki konuşmacı da söyledi- Sayın Bakanın çıkıp “İşte, su akıp
Türk bakıyordu. Şimdi biz şöyle yapıyoruz, böyle yapıyoruz.” demesiyle olmaz bu
işler. Bu işlerin yüzyıllık planlar çerçevesinde yapılması gerekiyor. Eğer
plansız yaparsanız, doğada telafisi olmayan olaylarla karşılaşırız. Türkiye şu
anda su sıkıntısı yaşıyor. Bakın, barajlarımız yüzde 30 doluluk oranına sahip,
yazın susuzluk çekme riskimiz çok yüksek. Siz diyordunuz ya -ben size hep
söyledim, bir şey söylediğiniz zaman Cenab-ı Allah sizi yaptığınızla karşı
karşıya getirir- bir iktidarı eleştirirken “Bunlar o kadar uğursuz ki yağmur
bile yağmıyor, kuraklık başladı.” İşte, sizde de yağmur yağmıyor, kuraklık
başladı. Bu da, sizin, artık bu ülkenin başında sıkıntı olduğunuzun
göstergesidir. Bu da, sizin, bu ülkeden gideceğinizin göstergesidir. Bunu da on
bir yıl önce nasıl söylemişseniz, işte karşılığını hep beraber görüyorsunuz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Allah veriyordu on bir yıl önce temiz diye, yolsuzluklar
nedeniyle kesti sularını!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Şimdi, bu kuraklıkla beraber, Adana’da özellikle
çiftçilerimiz perişan. Zaten çiftçilerimiz birçok sıkıntıyla karşı karşıyayken,
Ziraat Bankasına borçlarını ödeyemez durumdayken bir de üzerine kuraklık
özellikle buğday rekoltesinin düşmesine neden oldu, sebze ve meyvelerde ciddi
sıkıntılara neden oldu. İki üç yılları ipotek altında olan bu çiftçilerimiz,
kuraklıktan da ciddi manada etkileniyorlar.
Bunların
sorunlarının bir an önce araştırılarak çözüme kavuşturulması dileklerimle
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Osman Kahveci, Karabük
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi
Partisinin ülkemizde kuraklığın artmasına neden olan uygulamaların tespiti ve
kuraklık zararlarının en aza indirilmesiyle ilgili Meclis araştırması açılması
önergesi üzerinde, aleyhe söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünyamızı tehdit eden en önemli çevresel tehditlerin başında
küresel ısınma ve iklim değişikliği gelmektedir. İklim değişikliği sadece
ekolojik olaylarla sınırlı olmayıp aynı zamanda ekonomik, sosyal, enerji ve
sanayi yatırımlarıyla da direkt ilişkilidir.
Son
yıllarda, etkisini tüm dünyada hissettiren küresel sıcaklık ve iklim
değişikliği ve kuraklık ülkemizde de tedbir alınması gereken en önemli
problemlerin başında gelmektedir. Bu çerçevede ülkemiz, iklim değişikliğinin
etkilerine karşı uyum sağlama kapasitesinin artırılması ve gerekli tedbirlerin
alınması konusunda bir dizi eylem planı yapmış ve uygulamaya koymuştur.
Bunlardan biri de İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı’dır. Eylem planı tüm
paydaşlarıyla birlikte titiz bir çalışma sonucu hazırlanmış ve 2011-2023
yılları için uygulamaya konulmuştur. Değerli milletvekilleri, sürdürülebilir
kalkınmanın devam ettirilebilmesi için gerekli politika ve tedbirler bu eylem
planı çerçevesinde hassasiyetle uygulanmaktadır. Son yıllarda, iklim
değişikliğinin etkilerinin hissedilir boyutlara ulaşmasıyla birlikte enerji,
ekonomi ve çevre konuları bu eylem planında birlikte değerlendirilmiştir. “3E”
kuramı yani “enerji, ekonomi ve ekoloji” olarak adlandırılan bu yaklaşım,
21’inci yüzyılın en önemli kalkınma kriterleri olarak ifade edilmektedir. Bu
istikamette ülkemizin başlıca önlemleri enerji, sanayi, ulaştırma, tarım,
atıklar ve ormancılık gibi sektörlerde yoğunlaşmıştır. Bu çerçevede…
Az önce
sayın meslektaşım Seyfettin Bey ormancılıkla ilgili bazı konulara değindi. Beraber
çalıştığımız zaman bize aynen şunu söylemişti: “Ormancılıkta devrim yapıyoruz
Sayın Genel Müdürüm.” Herhâlde onları unuttu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Nerede dediğimi söyle o zaman. Hadi, dediğimi söyle…
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) – En çok orman mühendisi de bizim dönemimizde alınmıştır.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Doğru söylüyorsun.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) – Orman işçilerine kadro da bizim dönemimizde verilmiştir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Dediğini ispatlamakla mükellef.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Hiç orman mühendisi, ziraat mühendisi almadılar onlar.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) – Evet.
Hükûmetin
yıkılması için sanıyorum işleri Allah’a kaldı yani yağmur duası edecekler de…
30 Martta sandıkta millet verecek kararı Hükûmetin gitmesine. Dualar yağmur
duası değil, yağmurlar karar vermeyecek, sandık karar verecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Siz artık dualara da inanmıyorsunuz.
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Sayın Bakana söyleyeceksiniz o zaman, Sayın Bakana.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) – İklim Değişikliği Eylem Planı çerçevesinde ülkemizdeki
bütün sektörleri kapsayan kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerimizi ortaya koyan
bir yol haritası belirlenmiştir. Yine, ülkemiz, Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne ilişkin
yükümlülükleri yerine getireceğini teyit etmiştir. İklim Değişikliği Eylem
Planı da bu çerçevede hazırlanmış ve uygulamaya konulmuştur.
Kuraklıkla
mücadelede ülkemizin hiçbir politikasının olmadığını söylemek doğru değildir.
Dünyada en değerli stratejik ve ekonomik kaynaklardan biri sudur. Doğal hayatın
devamı için suyun sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi şarttır. Su talebinin
sürekli olarak karşılanabilmesi için bizim gibi su zengini olmayan ülkelerin
akan sularını baraj ve göletlerde depolaması şarttır. Ülkemizde kişi başına
yıllık su kullanımı 1.519 metreküptür. Bu da uluslararası kriterlere göre
ülkemizin su zengini olmadığını göstermektedir. Türkiye, Asya ve Avrupa
kıtaları arasında geçiş kuşağında yer almaktadır. Bu nedenle yıllık yağış 250
ile 2.250 milimetre arasında değişmektedir. Yağışların genelde yetersizliği
yanında mevsimlere dağılımı da düzensizdir. Bu farklılıklar, zaman zaman
sıcaklığın artması paralelinde kar ve buz erimeleri veya ani yağışlarla
sellerin meydana gelmesinde etkili olmaktadır.
Türkiye’de
toplam kullanılabilir su miktarı 112 milyar metreküptür. Dolayısıyla, yıllık
yağışın ancak yüzde 20’sini kullanmaktayız. Kullanılan suyun yüzde 70’i
sulamada, yüzde 16’sı içmede, yüzde 11’i de sanayide kullanılmaktadır. Toplam
su potansiyelimizin yıllık bazda yüzde 40 kadarı kullanılmaktadır.
AHMET
YENİ (Samsun) – Bölge müdürüne niye anlatmadın bunları, bölge müdürüne?
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) - Son aylarda kuraklık sonucu barajlardaki doluluk
oranlarıyla ilgili bir iki rakam vereyim: İstanbul’da -karşılaştırma olarak-
2013’te barajların doluluk oranı yüzde 80, şu anda yüzde 28; Ankara, 2013’te
yüzde 29, 2014’te yüzde 23; İzmir, yüzde 62, 2014’te de yüzde 62; Bursa, yüzde
78, yüzde 30. Yani 79 adet içme suyu barajındaki ortalama doluluk oranı yüzde
54, 79 adet barajdaki su oranı.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Barajların dibini delmişsiniz, dibini.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) - Sulama maksatlı 207 barajımızdaki doluluk oranı yüzde 47,
geçen yıl bu oran yüzde 50’ydi. Enerji maksatlı 89 barajın doluluk oranı da
yüzde 44’tür.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Ya, sadece para havuzlarını boşaltmamışsınız, barajları da
boşaltmışsınız!
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) - Türkiye, içme ve kullanma suyunun verimli, etkin kullanımı
için bir dizi tedbir almıştır. Bunların başında da akarsularımızın üzerine
baraj ve göletlerin yapılması ve etkin su kullanımının sağlanması gelmektedir.
Bu kapsamda, 2003 yılından günümüze kadar 1.763 adet tesis inşa edilmiştir.
Bunların rakamsal değeri 65 milyar liradır. Ayrıca, Bin Günde Bin Gölet Projesi
de uygulamaya konulmuştur.
Türkiye,
81 vilayette içme ve kullanma sularıyla ilgili eylem planını hazırlamış ve
uygulamaya koymuştur. Bu eylem planları, illerin otuz kırk yıllık suyunu
garanti altına almaktadır. Özellikle içme sularında kaçaklar büyük çapta
önlenmiş, şebekeler yenilenmiştir. Sulamalarda açık sistemlerden kapalı
sistemlere ve damlama sistemlerine dönüş hızla devam etmektedir. Hükûmetlerimiz
tarafından verilen desteklerle, yüzde 2 civarında olan kapalı sulama sistemleri
yeni projelerde yüzde 85, yüzde 95’lere çıkarılmaktadır.
Bu
çerçevede bazı meteorolojik verilerden su ihtiyacına baktığımızda, İstanbul’un
2060 yılına kadar olan içme suyu ihtiyacını karşılayacak Melen Projesi devreye
sokulmuştur.
Yine,
İzmir Gördes Barajı devreye sokulmuştur. İzmir’in içme suyu problemi 2040
yılına kadar çözülmüştür.
Ankara
ilimizin içme suyunu sağlayacak Gerede Tüneli Projesi hizmete alınarak
başkentimizin 2060 yılına kadar su ihtiyacı karşılanmış olacaktır.
Devam
eden projeler; 15 milyon kişinin su ihtiyacını karşılayacak şekilde 22 adet
proje de devam etmektedir.
Dünyada
olduğu gibi ülkemizde de, zaman zaman, belirli periyodlarda, iklim
değişikliğine bağlı olarak su azlığı yaşanmaktadır. Bazen bu azlık mevsimsel
olmakta, yıl sonu itibarıyla ortalama değerlerini bulmakta bazen de son dört
aylık dönemde bazı illerimizde olduğu gibi normal değerlerin altında
kalabilmektedir. Buna karşı da baraj, gölet ve sulama sistemlerinin tesisiyle
tedbirler alınmaktadır.
Ülkemizde,
kuraklıkla ve küresel iklim değişikliğiyle mücadele konusunda en önemli yasal
düzenlemeler, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto
Protokolü’dür. İklim değişikliğine karşı alınacak tedbirlerin başında, sera
gazı emisyonlarının azaltılması ve fosil yakıtların yerine yenilenebilir enerji
kaynaklarının kullanılmasının artırılması gelmektedir. Sera gazı emisyonunun
yüzde 75’i enerji sektöründen gelmektedir. Bundan dolayı, Hükûmetimiz,
yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye sokulması konusunda önemli teşvik
tedbirlerini de ortaya koymuştur. Bunun yanında, enerji ve sanayi sektöründe de
sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik yaptırımlar uygulanmaya başlanmıştır.
Hükûmetimizin
iklim değişikliği, kuraklık ve su kıtlığıyla ilgili her türlü tedbiri aldığını,
bu nedenle BDP’nin araştırma önergesinin aleyhinde oy kullanacağımızı
belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Neresi sakıncalı da aleyhinde oy kullanıyorsunuz?
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Yılmaz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, 69’a göre sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN –
Ne söyledi de sataştı?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – İsmimi vererek, devrim yaptığımı, bilmem neyi söylerken, bugün
farklı şeyleri söyleyerek tezat teşkil eden bir kişilik ortaya koydu benimle
ilgili.
BAŞKAN –
Buyurun, sataşma nedeniyle iki dakika söz verdim.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın,
Karabük Milletvekili Osman Kahveci’nin BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Sayın milletvekilleri, burada hiç karşı karşıya gelmek
istemediğim, ağabey diye hitap ettiğim bir kişinin burada olayı
şahsileştirmesini kınadığımı ifade ediyorum; bir kere öncelikle onu söyleyeyim.
Ben orman
mühendisiyim. ANAP döneminde görev yaptım, Doğru Yol döneminde görev yaptım,
DSP döneminde görev yaptım, AK PARTİ döneminde de görev yaptım; görev yaparken
de bana verilen işleri adam gibi yapmanın gayreti içerisinde oldum ve bu
yaptığım süre içerisinde de -bakın kayıtların hepsine- her yaptığım görevde
başarılı sayılan bir şey yapmışımdır.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Bölge müdürlüğünü bizimle beraber yaptın.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) – Sen laf verme, sen laf verme oturduğun yerde.
Şimdi,
şunu söylüyorum: Bütün kayıtları inceleyin; bütün müfettişleri de gönderdiniz,
bütün ekipleri de gönderdiniz, hayalî fezlekeler yapmaya çalıştınız ama bir şey
bulamayacaksınız çünkü biz her türlü şeye karşı açığız. Ben o zaman devlet
görevlisiydim, bugün siyaset yapıyorum. Millet bize muhalefet görevi vermiş,
ben bu politikalara karşı muhalefet etmek için buradayım. Devlet memurluğunda
“Şunu yaptın, bunu yaptın.” gibi ifadeleri kullanmayı doğru bulmuyorum. Bu,
sizin, politikalarla ilgili bir şey söyleyemediğinizden, işi şahsileştirmeye götürmenizden
başka bir şey değildir. Bunlar doğru şeyler değildir, hele ağabey dediğim
birisi tarafından bunun şahsileştirilmesini kınadığımı ifade ediyorum.
Bir defa
daha söylüyorum: Orman mühendisleriyle ilgili ben görüşümü belirtirim, siz
çıkarsınız burada “Biz orman mühendisini aldık, ihtiyaç var veya yok…” Benim
görüşüm budur, bizim politikamız budur. 6 bine yakın orman mühendisi var, 4
milyon hektara yakın bakımı yapılacak orman var, buralarda bu orman
mühendislerine “Çalışsın.” demenin suç olduğunu düşünmüyorum. Orman işçileri,
tecrübeli işçiler 5 ay 29 gün çalışıyor, 6 ay 1 gün bu adamlar ne yiyip ne
içecekler? Bunları söyleyeceğiz, orman köylülerinin sıkıntılarını söyleyeceğiz,
çiftçilerin sıkıntılarını söyleyeceğiz, bizim görevimiz ve işimiz bu.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) – Başkanım…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Kahveci.
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) – Açıklama yapmam gerekiyor izin verirseniz. Sataşma oldu,
ben bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN –
Ne diye sataştı?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sataşma yok, ne sataşması?
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) – Bir dakika arkadaşım ya, bir dakika, ben söyleyeyim ya.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Canın sıkıldıkça söz istiyorsun kardeşim, ne sataşması?
BAŞKAN –
Sayın Türkkan, buyurun, siz karar verin, sataştı mı, sataşmadı mı?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Baktım kararda zorlanıyorsunuz, yardımcı olayım dedim!
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) – Bir açıklama yapabilir miyim Başkanım.
BAŞKAN –
Buyurun, iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- Karabük Milletvekili Osman Kahveci’nin,
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) – Az önce Sayın Yılmaz, meslektaşım göreviyle ilgili söyledi.
Biz zaten öyle bir şey söylemedik. Zaten görevini yapmasaydın ben seni beş yıl
bölge müdürü yapmazdım ki, tutmazdım orada. (AK PARTİ sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
Yani,
görevinle ilgili bir şey söz konusu değil ama bir şeyin hakkını verelim; on
yıllık AK PARTİ iktidarında kamuya alınan en çok mühendis orman mühendisidir.
Evet, işsiz arkadaşlarımız var mı? Var. Evet, ilk defa orman mühendislerinin
kanununu çıkarıp da serbest iş yapabilme hükmünü kim getirdi?
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Bunlar kaç tane aldı?
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) – O da AK PARTİ iktidarında olmuştur. Elli yıldan beri orman
mühendislerinin görev ve yetkisi kanunu çıkarılamamıştır. Bunu AK PARTİ Hükûmeti
çıkarmıştır. AK PARTİ Hükûmeti orman mühendislerine olan borcunu…
MAHMUT
TANAL ( İstanbul) – Orman Kanunu ANAP döneminde çıktı, yapma bunu.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) – …vefasını göstermiştir, bunu çıkarmıştır. İşçilerimiz
yıllardan beri…
Milliyetçi
Hareket Partisi de iktidarda oldu, neden o zaman 20 bin tane mevsimlik işçimiz,
orman işçimiz gündeme getirilmedi, onlara kadro verilmedi? Onları da biz
verdik.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – 7 bin tane kadro dağıttı o zaman MHP.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) – Sen de bunu biliyorsun. O zaman da teşekkür etmiştin,
“Hakikaten arkadaşlarımız bunu hak etmişti.” demiştin.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – 7 bin kadro dağıttı, 7 bin.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) – Şimdi, elbette ki son birkaç yıldan beri işçilerin emekli
olmasıyla birlikte mevsimlik işçileri aldık. İnşallah onların da hakları,
gelecekte kadroya geçirilir ama şu anda Orman Genel Müdürlüğünün bütçesi buna
müsait değil.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Vallaha en güzel ne yaptınız biliyor musun? Köylünün elinden
aldığınız kesimi müteahhitlere verdiniz, müteahhitlere, onu da söylesene. AKP
döneminde kesimi köylünün elinden aldınız, müteahhitlere verdiniz, onu da
söylesene.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) – Onun için de inşallah gelecekte onlar da bu hakkı alırlar
ama bizim 17 bin tane işçiye verdiğimiz kadroyu da unutmamak lazım diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT
TANAL ( İstanbul) – Sayın Başkan, değerli hatip şöyle bir cümle sarf etti:
“Elli yıldan beri Orman Kanunu yoktu, AKP döneminde çıkarıldı.” Bu doğru bilgi
değil.
BAŞKAN –
Sayın Tanal, teşekkür ediyorum.
AHMET
YENİ (Samsun) – Öyle bir şey demedi.
MAHMUT
TANAL ( İstanbul) – Yani Orman Kanunu daha önceden ANAP döneminde çıkan bir
kanundur. Bu yanlış bir bilgi ama.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Yanlış bilgi veriyor Sayın Başkan.
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) – “Orman Mühendisleri Kanunu” dedim ya, “Orman Kanunu”
demedim.
BAŞKAN –
Sayın Tanal, lütfen böyle bir usulümüz yok.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasî Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili
Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından Türkiye’de kuraklığın artmasına
neden olan uygulamaların tespit edilmesi, kuraklığın zararlarının en aza
indirilmesi ve kapsamlı bir su politikasının geliştirilmesi amacıyla 14/2/2014
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19 Şubat 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- MHP Grubunun, Iğdır Milletvekili Sinan
Oğan ve arkadaşları tarafından kişi hak ve hürriyetlerinin önüne geçen
uygulamalardan biri olarak sansürün toplumumuza etkisinin, sebep olduğu hak
ihlalleri ve mağduriyetlerin tespitini yapmak amacıyla 18/2/2014 tarih ve 3564
sayıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19 Şubat 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
19/2/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 19 Şubat 2014 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi
parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
MHP Grup
Başkan Vekili
Öneri:
18 Şubat
2014 tarih, 2014/3564 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş
olduğumuz Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve arkadaşlarının kişi hak ve
hürriyetlerinin önüne geçen uygulamalardan biri olarak sansürün toplumumuza
etkisinin, sebep olduğu hak ihlalleri ve mağduriyetlerin tespitini yapmak
amacıyla verdiğimiz Meclis araştırma önergemizin 19 Şubat 2014 Çarşamba günü
(bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Sinan Oğan, Iğdır
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kişi hak ve
hürriyetlerinin önüne geçen uygulamalardan biri olarak sansürün toplumumuza
etkisinin, sebep olduğu hak ihlalleri ve mağduriyetlerinin tespitini yapmak
üzere vermiş olduğumuz Meclis araştırması önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, buradan, daha doğrusu artık “değerli milletvekilleri” diye
hitap etmemize gerek kalmayacak, “yüce Türk milleti” diye hitap etmemize gerek
kalacak. Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri biraz önce geldiler,
yoklamada bulundular, yoklama biter bitmez hemen anında kulise gittiler. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) O yüzden, artık Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerine herhâlde “kulis milletvekilleri” diye hitap etmek, anmak
gerekecek.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) – Siz kaç kişisiniz?
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) – Parlamentoya saygıları bu kadar.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, iktidarın görevi burada olmaktır,
iktidarın görevi kuliste kulis yapmak değildir.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – 5 kişi var orada, 5; MHP’den 5 kişi var orada.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Onun için, Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerine
bundan sonra herhâlde “kulis milletvekilleri” diyeceğiz, bunu da Türk milletine
buradan duyurmak durumundayız…
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Sinan Bey, bak, 5 kişi var MHP’den.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - …çünkü artık sansür, “Alo Fatih” hatları o boyuta gelmiş ki ne
diyor bir sayın milletvekili? Başbakanın da Başdanışmanı ve kılavuzu olan Sayın
Akdoğan diyor ki: “Biz Meclis TV’yi kapattık, siz nasıl olur bunları
verirsiniz?” Çok doğru.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) – Başbakanın kılavuzu Akdoğan mıymış?
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Çok doğru, çok doğru, Sayın Valim, çok doğru.
Evet,
Meclis TV'yi bunlar kapattılar ve maalesef ki bundan sonra insanlar hangi
İnternet sitesine girecek, hangi sitelerde dolaşacak, hangi “tweet”i atacak,
artık Hükûmetin işi “Alo TİB” hattıyla bunları takip etmek olacak.
Tabii,
biz bu arada “Alo Fatih” hattından sonra bir “Alo Çankaya” hattı kurulduğunu da
öğrendik. “Alo Çankaya” hattı devreye girmiş, yıldırım hızıyla, fiber hızıyla
bu sansür yasası maalesef ki kabul edilmiştir. Türkiye’de şimdi iki türlü
sansür yasası var: Bir, “Alo Fatih” sansür yasası, sansür hattı; iki, “Alo TİB”
ve buna da ilave olarak -iki buçuk diyebiliriz- “Alo Çankaya” sansür hattı.
Değerli
milletvekilleri, maalesef, yolsuzlukta her taşın altından nasıl AKP ve AKP'li
belediyeler çıkıyorsa şimdi artık her tuşun altından da AKP çıkacak, sizin
sansürcü zihniyetiniz çıkacak.
Peki, bu
yasanın ömrü ne kadardır? Onu da ifade edeyim, bu yasanın ömrü kırk gündür,
seçimlere kadar çıkarılmış bir yasayla karşı karşıyayız. Çünkü, seçimlerden
sonra bu yasayı değiştirmek zorunda kalacaksınız. O kadar vahim bir
durumdasınız ki daha geçen hafta çıkan yasanın iki maddesini değiştirmek için
bugün Meclise önerge vermişsiniz. Demek ki burada maksat, seçimlere kadar
çıkacak herhangi bir olası size karşı bir konuşma metninin veya bir görüntünün
ortadan kaldırılmasını sağlamak.
Peki, bu
kadar dik duruşlusunuz, omurgalısınız, ahlaklısınız madem, iki sene önce
neredeydiniz? Burada başka siyasi partilere yönelik kumpasları kurduğunuzda
niye bu yasayı getirmediniz? Neden o konuda hiçbir adım atmadınız? Adım atmayı
bırakınız, dilinize dolayarak… Ne dedi Sayın Başbakan? “Bunlar geneldir.” dedi,
“geneldir” O zaman Sayın Başbakan, “Milletin bilmem nesini ne yapacağız.” diyen
konuşmalar özel mi oluyor? Buradan soruyorum size. Peki, bu yasa olsaydı biz
sizin besleyip büyüttüğünüz iş adamlarının Türk milletine nasıl galiz küfürler
ettiğini nereden öğrenecektik? Demek ki öğrenemeyecektik. Ve siz bundan sonra,
bu besleyip büyüttüğünüz iş adamlarının daha milletin nesine küfür ettiğini bu
yasayla aklamaya çalışıyorsunuz; villaları, havuzları bu yasayla aklamaya
çalışıyorsunuz.
Şunu da
ifade etmek lazım: Burada, biz, Sayın Cumhurbaşkanını biz İnternet’i aktif
kullanan, sosyal medyada aktif olarak yer alan bir Cumhurbaşkanı olarak
biliyorduk ama Sayın Cumhurbaşkanı bütün bu ifade ettiği, daha önce yazdığı
bütün “tweet”leri artık kaldırmalıdır. Neden? Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı
Hükûmetle pazarlık içerisine girmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı “klavyelere
özgürlük” derken meğerse klavyelerdeki “q” harfine, “w” harfine özgürlükten
bahsediyormuş. Yani, Sayın Cumhurbaşkanı “Güzel şeyler olacak.” dediğinde ne
olmuştu? Ermenistan’la pazarlık açılmıştı. İkinci defa Sayın Cumhurbaşkanı yine
“Güzel şeyler olacak.” dedi, PKK’yla pazarlığın önünü açtı. Şimdi Sayın
Cumhurbaşkanı “klavyelere özgürlük” diye bir “tweet” attı, ne oldu? Meğerse
Sayın Cumhurbaşkanı “q” harfiyle “w” harfine özgürlükten bahsediyormuş.
Burada,
Sayın Cumhurbaşkanının maalesef ki pis bir pazarlık içerisinde olduğunu ifade
etmek zorundayım. Sayın Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı olduktan sonra cumhurun
başı olmuştur, AKP’nin yedeği değil. Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye’de yaşayan
herkesin Cumhurbaşkanıdır ve herkesin hak ve hukukunu korumakla mükelleftir ama
Sayın Cumhurbaşkanı bunu yapmak yerine, başka bir görevi üstlenmiştir.
Sabah bir
araştırdık, Ankara’nın merkez ilçelerinde, 67’si merkezde, 8’i Altındağ’da, 5’i
Yenimahalle’de, 5’i Sincan’da, 1’i Gölbaşı’nda, 1’i de Etimesgut’ta olmak üzere
82 tane noter var. Noterlik şerefli bir meslektir. Noterlerimiz önüne geleni
araştırır, ne olduğuna bakar, ona göre karar verir ama Sayın Cumhurbaşkanı bunu
yapmadan 83. Noterliğe iddialı olduğunu ifade etmektedir.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, Cumhurbaşkanına hakaret ediyor.
NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Ne alakası var yahu Sayın Başkanım?
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanı, 83. Noterliğe iddialıysanız, önünüze
gelen metinleri okumayı… Önünüze gelen metinlerde yarın pazarlık içerisine
gireceğiniz Hükûmeti değil, 76 milyonun hakkını hukukunu korumanız lazım.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Gül maalesef ki geçmiş dönemlerde birçok açıklamalarda
bulunmuştur. Ne diyor? Özellikle Arap Baharı’nın olduğu dönemlerde sosyal
medyanın ne kadar önemli olduğundan dem vuran Sayın Gül 28 Mayıs 2011’de ne
demiş? “Benim görüşüm, temelde hiçbir özgürlük kısıtlaması olmamalı. İsteyen
herkes İnternet’te özgürce dolaşabilmeli.” demiştir. Şimdi, her taşın altından
bir lobi çıkarmaya çalışan Hükûmetiniz, Sayın Başbakan ve taraftarlarınız,
şimdi İnternet’i kısıtlamalarınıza karşı gelenlere, sansüre karşı gelenlere
maalesef pis bir yakıştırma yapmış ve sansüre karşı çıkanları porno lobisi
olarak nitelendiriyor. Değerli milletvekilleri, bu durumda söylenecek tek bir
söz var “Edep yahu.” demek lazım.
Sayın
Gül’ün, Türk milletinin kendisine verdiği vekâleti AKP’nin eline vermemesi
lazım. Sayın Gül Cumhurbaşkanıdır, Başbakan Yardımcısı değildir. Eğer, hâlâ
kendisini Başbakan Yardımcısı zannediyorsa ben buradan uyarıyorum: Sayın Gül,
siz Cumhurbaşkanısınız. Eğer “Ben, kendimi Anayasa Mahkemesi yerine koymam.”
diyorsanız Sayın Gül, bir defa da buradan çağrıda bulunuyorum: Gelin, kendinizi
bir defa da Cumhurbaşkanı yerine koyun ve Cumhurbaşkanı olarak, bu milletin, 76
milyonun hepsinin çıkarlarını korumak durumundasınız. E, şimdi, siz diyorsunuz
ki bir tarafımda beraber yol arkadaşlığı yaptığım Hükûmet, öbür tarafımda başka
türlü diyaloglar içerisinde olduğum bir grup, hani, Başbakanın “Haşhaşiler”
diye tanımladığı hizmet hareketi. İki arada bir derede kalmışsınız, en iyisi
topu taca atayım, Anayasa Mahkemesi o işe baksın diyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanı, millet her şeyi görüyor.
Siz topu istediğiniz kadar taca atın, millet o topun kimin kalesine gol
olduğunu biliyor. Hükûmetle iş birliği yaparak, sansür yasasını imzalayarak
milletin kalesine gol atıyorsunuz ama unutmayınız ki, Türk milleti futbolu
sever, futboldan da çok iyi anlar. Çok yakında, inşallah, 30 Martta belediye ve
önümüzdeki aylarda da Cumhurbaşkanlığı seçimi geldiğinde, o top milletin
ayağına geldiğinde, Sayın Cumhurbaşkanı siz de sansürcü başı AKP siz de bu
millet o toptan nasıl gol atacak göreceksiniz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Altan Tan, Diyarbakır
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; selamünaleyküm.
Değerli
arkadaşlar, bu sansür meselesi yüzyıldır konuşuluyor, II. Abdülhamit
Dönemi’nden beri tartışılıyor. İstibdat döneminden bahsedildi ve öyle bir
noktaya gelindi ki, Türkiye tarihinin en meşhur İslam mütefekkirleri olan 2
büyük zat, biri İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Akif Ersoy, öbürü de
Bediüzzaman Saidi Nursi (Kürdi), Sultan Abdülhamit’in bu uygulamalarına en
fazla karşı çıkan iki münevverden birisi oldu ve bugün, ne enteresan bir şeydir
ki, bir gazetede bir köşe yazarımız bu içinde bulunduğumuz dönemi çok veciz bir
ifade ile gündeme getirdi; III. Abdülhamit dönemi. Burada Sultan Abdülhamit’in
şahsiyeti üzerinden bir tartışmaya girmek istemiyoruz. Daha sonra… Yüzyıldır tartışıldı bu konu; bana göre de
Osmanlı tarihinin en dirayetli padişahlarından birisidir ama çok kötü bir
zamanda geldi, İmparatorluğun yıkılış döneminde geldi ama gerekli reformları
yapamadı, gerekli kadroları yetiştiremedi; yeterince büyük bir hamle yaparak o
batağın içinden çıkma yerine günlük politikalarla, ekonomide borsa oyunlarıyla
-özellikle, Avrupa’da dış borç ödeyebilmek için- içeride ise hafiye teşkilatı,
polisle mümkün olduğunca yıkımı durdurmak ve muhalefeti susturmakla bir siyasi
çizgi ortaya koydu ama bu işte yetmedi değerli arkadaşlar. Onun için de o
dönemde, Bediuzzaman’dan tutun, Mehmet Akif Ersoy’a, ve yine, Sultan
Abdülhamit’in kız kardeşinin oğlu Prens Sabahattin’e kadar bu insanlar dediler
ki: Bu yol yol değil, bundan çıkışın yolu yeni bir anayasadır. Biliyorsunuz,
uzunca bir dönem -Birinci Meşrutiyet’ten sonra İkinci Meşrutiyet’e kadar,
1876’dan 1908’e kadar- bu konular
tartışıldı, yeni bir anayasa, denildi ki: Bu yoldan çıkışın yolu yeni bir
anayasadır, özgürlükleri genişletmektir, yetkileri yerele devretmektir. İşte, Prens Sabahattin’in dediği “teşebbüsi şahsi”
ve “ademimerkeziyet” ve yine, aynı şekilde Said Halim Paşa’nın bugün bile
zevkle, takdirle okuduğumuz teşhisleri, toplumun önüne bir çözüm, bu
bunalımdan, çöküntüden sadece siyaseten değil ekonomik olarak da toplumsal
mutabakat olarak da bir çıkış projesi. İşte, bugün de maalesef aynı durumdayız.
Bizim
iktidarımız yine her seferinde şunu söylüyor: İşte, on iki senedir şunları,
şunları, şunları, yaptık; işte, CHP şu kadar dönem Türkiye'yi yönetti, MHP bu
kadar dönem koalisyon ortağı oldu; biz şunları, şunları, şunları yaptık, daha
ne istiyorsunuz?
Ama dönüp
bakıyoruz, bir çıkış projesi, topyekûn bir demokratikleşme projesi, topyekûn
bir toplumsal uzlaşma projesi ve bir ekonomik politika yok. İşte, cari açık
ortada, ithalatla ihracatın arasındaki makas ortada, uzunca bir dönem geldim
burada rakamlarla anlattım. Üretimi, KOBİ’leri, sanayiyi teşvik yerine, sürekli
etrafta müteahhitler ve ne idüğü belli olmayan, tırnak içinde de belli olan
müteahhitler… Bu şekilde bu krizden çıkmanın yolu yok.
Şimdi,
gelelim, bu mevzuyla alakalı verilen sansür önergesine. İşte, “III. Abdülhamit
dönemi” demesinin, yazarın böyle nitelendirmesinin sebebi bu. Siz her tarafı
jurnallerle, fezlekelerle ve kendinize göre bir bürokrasiyle doldurup bu işi
böyle örtbas edeceğim ve iktidarımı sürdüreceğim derseniz götüremezsiniz. Polis
benim polisim olsun, yani partinin polisi olsun, asker öyle olsun; Kilis’te,
Antakya’da, Reyhanlı’da tırları çevirmesin. Anayasa Mahkemesi benim dediğim
gibi olsun, HSYK benim dediğim gibi olsun, Parlamento benim dediğim gibi olsun.
Olsun, olsun, olsun, olsun… Bütün Dışişleri personelini, büyükelçileri
toplayayım, Türkiye’nin dışarıdaki daha düne kadar iftiharla bahsettiğiniz,
övgüyle savunduğunuz- bütün okulları kapatma yönünde bir seferberlik ilan
ederek görevlendirilsinler.
Değerli
arkadaşlar, bu yol, doğru düzgün bir yere çıkacak bir yol değil. Sükûnetle
bunları tartışmak lazım. Defaatle söylüyorum, içeride ve dışarıda bu kadar
kavgayı bu ülkenin kaldırması mümkün değil, kim haklı ve kim haksız olursa
olsun. Bir ailenin içinde, bir evin içinde anne haklı, baba haklı, kız haklı,
damat haklı veya haksız, eğer her gün kavga varsa aile büyüklerinin yapması
gereken birinci iş bu kavgayı bir sulha bağlamaktır, bir çözüme bağlamaktır. Bu
çözüm, çocukların yarısını hapsetmek, yarısını dövmek, işte, kızların yarısını
boşatmak veya oğlanların yarısını boşatıp gelinleri, damatları kapıya atmak
değildir. Bu çözüm, çözüm değildir. Toplumsal uzlaşmanın yolu bu değil.
Şimdi,
yeni bir İnternet yasası, işte, oradan başladık, arkadaşımız da söyledi,
Cumhurbaşkanı tasdik etti. Peki, ne oldu da Cumhurbaşkanının tasdik ettiği daha
Meclise gelmeyen evrakı değiştirmek için, 2 maddesini değiştirmek için tekrar
bir değişiklik teklifi getirdiniz? Niye? Yani çıkın mantıklı bir cevap verin.
Sayın Cumhurbaşkanına da buradan sesleniyoruz, tabii, bütün saygımızı… Çünkü
ülkemizin Cumhurbaşkanı, seçilmiş bir Cumhurbaşkanı, Parlamentonun, saygımızı
muhafaza ederek soruyoruz: Sayın Cumhurbaşkanım, siz el altından AK PARTİ’ye,
bakın, ben bunu veto edersem yanlış olur, ben de bu kavgada taraf olurum, bu da
iyi bir şey olmaz. Veto etmezsem de sizin bu 2 maddeniz yanlış. E, peki ne
yapalım? Ben bunu tasdik edeyim, siz de bunu değiştirin. Böyle bir bakkal
hesabına giremezsiniz Sayın Cumhurbaşkanı.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Çadır devleti değil ya burası!
ALTAN TAN
(Devamla) - Bakın, kızmadan, bağırmadan, en sakin sesimizle söylüyoruz, bir
saygısızlık da yapmak istemiyoruz. Siz böyle bir siyaset yapma konumunda
değilsiniz, bu, Cumhurbaşkanlığı makamının yapması gereken bir şey de değil.
Eğer önünüze gelen bu 2 madde yanlışsa siz bunu veto edeceksiniz,
göndereceksiniz, Meclis düzeltecek. Doğruysa, tasdik ettiniz, sizin tasdik
ettiğinizi iki gün sonra bu Meclis bir daha değiştirmeyecek. Bu, size
saygısızlık, Meclisin kendisine de saygısızlık, Sayın Cumhurbaşkanına karşı da
saygısızlık. Eğer biz bu demokratik eleştirilerimizi de yerine getiremeyeceksek
o zaman bizim görevimiz ne?
Şimdi,
biraz evvel Sayın Cumhurbaşkanı için “83. Noter” ibaresi kullanıldı.
Hatırlıyorsunuz “Çankaya Noteri” ibaresi de bundan önceki siyasi dönemlerde
sıkça kullanıldı ama Çankaya’nın noterlik makamından çıkması yine orada
oturacak Sayın Cumhurbaşkanlarının feraseti ve dirayetiyle alakalıdır. Bu sözü
kendinize söyletmeyeceksiniz. Eğer siz Çankaya Noteri veya 83. Noter gibi
davranmaya başlarsanız vallahi milletvekilleri de bunu söyler, siz de kusura
bakmayacaksınız.
Sayın
Cumhurbaşkanım, bu dönem ben Başbakan olayım öbürü Cumhurbaşkanı olsun, ben
Cumhurbaşkanlığında kalayım diğeri Başbakan olsun, bu partinin başına kim
geçer, memleketi önümüzdeki dönem kim yönetir, bu bakkal hesabının dışında bir
dönemin içindeyiz. Memleket allak bullak. Bürokrasi kimseyi dinlemiyor. Hâkim
savcıya söz geçiremiyor, savcı polise laf geçiremiyor, polis kimseyi dinlemiyor.
İçişleri Bakanı 29 yaşında bir çocuğa “Seni gözaltına alırlarsa korkma, kendimi
önüne atarım.” diyor, oğlu tutuklanıyor, televizyonlardan öğreniyor. Yani,
memleketin çivisinin çıktığı bir dönemde gözler tabii ki kademe kademe en son
Sayın Cumhurbaşkanına dönüyor ve Sayın Cumhurbaşkanından da bu döneme uygun,
ülkeyi bu krizden çıkaracak, toplumsal uzlaşmayı sağlayacak, yeni bir mutabakat
oluşturacak, herkese gerektiğinde aklını başına almasını söyleyecek bir siyaset
bekleniyor çünkü Bakanlar Kurulunu resen toplama yetkisi var, Allah
göstermesin, bir savaş olduğu zaman da orduların başkomutanı. Peki, biz oraya
dönüp de bakmazsak kime dönüp bakacağız?
Sayın
Cumhurbaşkanı şunu söylüyor, diyor ki: Ben kendimi Anayasa Mahkemesinin yerine
koyamam. Peki, Sayın Cumhurbaşkanım, sizden bir tek ricamız var, siz kendinizi
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yerine koymayın da nereye koyarsanız koyun. (BDP
ve CHP sıralarından alkışlar) Sizden beklediğimiz bu.
Dediğim
gibi, bütün nezaketimizi, bütün terbiyemizi muhafaza ederek bunları söylüyoruz
ve bir de şunu söylüyoruz: Bugün basında, Hasan Cemal, Mehmet Altan, Ahmet
Altan, Cüneyt Özdemir, birçok kişi -bu isimleri çoğaltabilirim- diyor ki:
“Sayın Başbakanın ‘Alo Fatih’ hattıyla, bundan önceki müdahaleleriyle işimizi
kaybettik.” Bir Danimarka’da, İsveç’te, Norveç’te bir başbakan “Alo Fatih”
dedikten sonra bir dakika kalamaz görevde.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Oktay Ekşi, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN
OKTAY EKŞİ (İstanbul) – Saygıdeğer arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisinin
araştırma önergesinin lehinde konuşmak üzere huzurunuza çıktım grubumuz adına.
Sevgili
arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye’de uzunca bir süredir
uygulamada olan sansür meselesinin enine boyuna araştırılmasını istiyor.
Aslında, çok ciddi, çok derin, demokrasimizin -eğer varsa- kimliği açısından
çok önemli bir meseleye parmak bastıkları için önergeyi veren arkadaşlarımızı
tebrik ediyorum. Çünkü, sevgili arkadaşlarım, on iki yıldan beri ülkemizi
yönetmekte olan Adalet ve Kalkınma Partisinin, aslında ülkeyi nereye götürmek
istediğine ilişkin hepimizin kafasındaki -ki hiçbirimiz bunun doğru bir adresi
olduğunu düşünemiyoruz- bu sorunun yanıtını bulalım istiyor Milliyetçi Hareket
Partisi. Ama önergede ifade edilen sansür meselesinin ve sansür meselesinin de
tabii tekabül ettiği ifade özgürlüğünün ne hâlde olduğunu ne yazık ki Adalet ve
Kalkınma Partili arkadaşlarımıza gerçek boyutlarıyla göstermek, anlatmak,
onların inandıklarını ifade ettikleri demokratik değerlerle Türkiye’nin
gerçeklerinin bağdaşmadığını onlara anlatabilmek, maalesef, bizim Türkçemiz
veya Türkçenin yeryüzünde bulunan aksanlarının tamamı bir araya gelse
hiçbiriyle mümkün olmaz, böyle bir gerçeğin içinde bulunuyoruz.
Sevgili
arkadaşlarım, az önce konuşan hatip, Sultan Abdülhamit’ten, II. Abdülhamit’ten
söz etti. Değerlendirmelerine katılmasam bile, bir noktada bir gerçeği ifade
ettiğini belirtmek isterim. Abdülhamit’in otuz üç senelik saltanatı döneminde
en belirgin niteliği, müstebit bir hükümdar olması ve sansürü o dönemde her
anlamıyla -bireyler dâhil basın dâhil- uygulattırmış olmasıdır. Yalnız, Sultan
Abdülhamit’in, bugünkü Türkiye gerçeklerinden farklı bir önemli ve olumlu
boyutu, kimliği vardı. Hiç değilse sansürü resmî sansür memurları eliyle
uygulattırıyordu. Oysa Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı döneminde
Türkiye’de sansürün en aşağılık kısmı -ki literatürden aktararak bunu sizlere söylüyorum-
en aşağılık şekli olan otosansür sistemi uygulanmaktadır. Yıllardır devam
etmekte olan bu sistemi, üzgünüm ki birkaç gün önce çıkardığınız 5651 sayılı
Yasa’yı değiştiren çorba yasayla maalesef daha da vahim bir şekle getirdiniz.
Sultan Abdülhamit’in sansür memurlarının yerine Erişim Sağlayıcıları Birliği
adıyla bir birliğin kurulmasını ve sansürün bizzat sektör mensupları
tarafından, sektör mensuplarının eliyle uygulanmasını yasa hükmü hâline
getirdiniz. Yani, çok açık bir ifadeyle söylemek gerekirse, medya dünyasını,
İnternet dünyasını, iletişim özgürlüğünden yararlanan herkesi kendi
arkadaşlarına… Yani bizi bize boğduran bir mekanizmayı bugün yürürlüğe
koydunuz.
Üzgünüm
ki Sayın Cumhurbaşkanı bu vahim yasayı, hiçbir uygar demokraside kabulüne imkân
olmayan bu vahim yasayı onayladı ve onaylarken -az önce hatibin, benden önce
konuşan hatibin ifade ettiği gibi- maalesef Hükûmetle de muvazaalı bir şekilde
onayladı. Bugüne kadar zannetmiyorum ki hiçbir şekilde, hiçbir cumhurbaşkanı
kendisinin imzalayıp Resmî Gazete’de
yayımlanması için gönderdiği yasanın, böyle Resmî Gazete’de daha
yayımlanmadan Hükûmetle muvazaa suretiyle değiştirilmesine rıza göstermiş olsun
ve böyle bir ikili ilişkiye kendisini angaje etsin. Maalesef, Sayın
Cumhurbaşkanımızın Cumhurbaşkanlığı dönemine böyle bir kayıt düşülmüş
olmasından dolayı kendisi hesabına üzgün olduğumu ifade etmek isterim.
Sevgili
dostlarım, döneminizde özgürlüklerimizin, döneminizde özellikle iletişim
özgürlüğünün hangi yönde gelişmekte olduğuna ilişkin yanıt vermenin artık çok
zor olduğunu ifade ettim. Sizlere sorarsak her şey iyiye gidiyor, bizlere
sorarsak her şey son derece vahim bir doğrultuda devam ediyor. Bunu ben
söylemiyorum aziz dostlarım. Bakınız, bugün yurdumuza dönmüş olan Sayın
Cumhurbaşkanı Macaristan’da kendisiyle konuşan gazetecilere, medya dünyamızın
içinde bulunduğu durumu, elbette Cumhurbaşkanlığının uygun üslubuyla. “Basın
özgürlüğünün geldiği nokta sizi rahatsız ediyor mu?” diye gazeteciler soruyor.
Sayın Cumhurbaşkanı “Basın özgürlüğü, gelişmiş demokrasilerde ülkelerin daima
onurudur ve daima güç verir. Açıklıkla söyleyeyim, basın hayatında yanlış
yapılırsa bu ayrı ama evrensel anlamda basın özgürlüğü, bir ülkenin gurur
duyacağı bir şeydir. Bu anlamda şikâyetler çoğalıyor. Bunu çok hızlı telafi
etmemiz gerekir.” diyor.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanının böyle zarif bir ifadeyle tanımladığı
Türkiye'nin gerçeklerini -hepiniz biliyorsunuz ki- bütün uluslararası medya
dünyası ve özellikle gazetecilerle ilgili kuruluşlar fena hâlde ayıplar bir
durumda. Öyle bir hâle geldik ki üzgünüm, hiçbirimiz -sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin bir
milletvekili veya herhangi bir gazeteci sıfatıyla söylemiyorum, bir birey
sıfatıyla da ifade etmek istiyorum ki- Türkiye’de demokrasinin gereği olan,
temel ihtiyacı olan ifade özgürlüğünün varlığını söylemek, savunmak şansına
artık sahip değiliz. Sizler, Adalet ve Kalkınma Partisi mensubu
milletvekilleri, Avrupa Birliğine, Avrupa Konseyine, NATO Parlamenterler
Asamblesine ve diğer uluslararası kuruluşlara gidiyorsunuz. Orada, çok merak
ediyorum, Türkiye’deki medya gerçeğini nasıl tanımlayıp anlatabiliyorsunuz,
nasıl savunabiliyorsunuz.
Dostlarım,
size, sözlerimi tamamlamadan, bu meselenin, özellikle bugün Sayın Başbakanın
seçim beyannamesini açıklarken söylediği sözlerin bizi hangi noktaya
getirdiğini anlatmak isterim. Sayın Başbakan, bugün medya dünyasına, mutat
olduğu üzere, tekrar bindiriyor, giydiriyor ve sap döner, hesap döner, gün
döner, hesap döner, sap döner… Her neyse, “Bir gün hesabı sorulur” anlamında
bir tekerlemeyi söylüyor.
Dostlarım,
Türkiye’de medya, Türkiye’de sansür o kadar vahim bir hâl aldı ki artık bunun
herhangi bir şekilde bir sonraki adımı kalmadı. Böyle bir tabloyu bir tarihte
Mısır’ı yöneten Cemal Abdül Nasır kendi ülkesine uyguladı; bütün basına el
koydu, devlet bütün basın organlarının sahibi oldu. Sonunda nereye vardı?
Sonunda şöyle bir anekdot anlatılır hâle geldi,
“Gazeteyi almaya giden herhangi bir birey gazete olarak Al-Akhbar’ı
istediği zaman, bayi oradan başlığı olmayan bir gazeteyi çıkarıp üzerine
Al-Akhbar damgasını vurup al bakayım, sen Al-Akhbar istedin al; öbürü
Al-Gomhuria’yi mi istedi, aynı bayi çıkarıp aynı gazetenin üzerine Al-Gomhuria
damgasını vurup al diyerek gönderir.” denirdi. Türkiye’yi -çok üzgünüm- o
noktaya kadar getirdiniz. Bunun, ne Abdülhamit dönemiyle ne ondan önce Matbuat
Nizamnamesi’ni çıkaran Abdülaziz dönemiyle kıyaslanır hâli kalmadı. Hepimiz
için utanç verici bir gerçeği, bir dönemi yaşatıyorsunuz. Size, bu gerçek
nedeniyle üzgünüm ama teessüflerimi sunmak zorundayım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi üzerinde aleyhte söz isteyen Necdet Ünüvar, Adana
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, MHP grup önerisinin aleyhine söz istedim. Bizi Meclis TV’den
izleyen yüce milletimize de saygılar sunuyorum.
Bu
Parlamentoda bu dönemde kendi gensorusu lehine konuşmayan partiyi görmüştük ama
biraz önce, kendi grubunun önerisi üzerine tek bir kelime etmeyen
milletvekilini de gördük. Sayın hatip pek çok konuya değindi ama bir tek kendi
önerisi üzerine yani niçin Meclis araştırma komisyonu kurulmasına dair tek bir
kelime etmedi. Bunu da Parlamento tarihine kazandırdığı için onu kutluyorum.
Şimdi
tabii, değerli arkadaşlar, burada yasama faaliyetinde bulunuyoruz, bizi
dinleyenler var, dinlemeyenler var ama sadece Meclis kürsüsüne bakıp veya
Meclisin Genel Kurul salonundaki arkadaşlara bakıp onlar için aşağılayıcı ifade
kullanmayı ben sayın milletvekiline de gerçekten yakıştıramıyorum. Herkesin işi
olabilir, talebi olabilir veyahut da konuşmaya değer konuşuyorsak belki,
dinleyenlerin geldiğini varsayabiliriz. Onun için, kendi milletvekillerimiz
hakkında lütfen konuşmayalım.
Sayın
hatip ve daha sonraki konuşan hatipler de Sayın Cumhurbaşkanımız hakkında,
devletin en tepesindeki yönetici hakkında da gerçekten bu Genel Kurul salonunda
konuşulmaması gereken ifadeleri kullandılar “Çankaya noteri” şeklinde ve
Cumhurbaşkanımızın Hükûmetle uyumlu bir şekilde yasama faaliyetinde bulunduğunu
zımnen veya açık bir şekilde ifade ettiler. Acaba -beklenen ve talep edilen-
cumhurbaşkanlarının, daima, hükûmetle eskiden olduğu gibi çatışmasını, her
kanunu göndermesini, olur olmaz her konuda itiraz etmesini mi bekliyoruz? Yani
müzakerenin demokrasinin en temel kurallarından biri olduğunu niçin göz ardı
ediyoruz?
Sayın
Cumhurbaşkanımız, en son yapılan İnternet düzenlemesiyle ilgili 1-2 tane
sıkıntı olduğunu ifade etmişti. O sıkıntılar, doğal olarak konuyla ilgili
kişilere de geliyor. Bana da çok sayıda arkadaşlar bilgilerini gönderdiler,
eleştirilerini gönderdiler, muhalefet partisinden milletvekillerimiz ifade
ettiler. Sayın Cumhurbaşkanı da hukukçularıyla görüştü ve açık bir şekilde, 1-2
tane sıkıntı olduğunu ifade etti.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ama o sıkıntılara rağmen kanunu imzaladı Sayın Ünüvar.
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) – Şayet -tersten düşünelim- Sayın Cumhurbaşkanı bu yasayı…
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Yeniden düzenleme vaadiyle imzaladı Cumhurbaşkanı; olur
mu öyle şey?
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) – ...veto etse idi, bu sefer de AK PARTİ’yle Sayın
Cumhurbaşkanı arasında acaba bir çatışma mı var şeklinde konuşmayacağını hiç kimse
garanti edemez.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Yok, olamaz zaten!
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) - Ama değerli arkadaşlar, bu İnternet düzenlemesinin olduğu
yasama faaliyeti, kanun tasarısı, içinde 127 maddeyi kapsayan, içinde;
engelliler, şehit, gazi yakınları ve birçok sosyal kesimi çok yakından
ilgilendiren çok kapsamlı bir yasaydı. Yani, o yasa yeniden gönderildiği vakit,
aynı şekilde gönderildiği vakit, pek çok vatandaşımız elde etmesi gereken hakkı
bir süre daha elde edemeyecekti; şu anda seçime çok yaklaştığımız bir dönemde o
yasanın yeniden görüşülmesi, yeniden yasalaştırılması ve Resmî Gazete’de
yayımlanması belki de seçim sonrasına kalacaktı. Dolayısıyla, burada, Sayın
Cumhurbaşkanımız 1-2 tane sıkıntılı noktayı ifade ettiğini açık bir şekilde
beyan etti. Sayın Ulaştırma Bakanımız bizzat muhalefet partileriyle görüştü ve
muhalefet partisi sözcülerinden de olumlu kanaatlerini aldı. Daha sonra da o
sıkıntılı olduğu düşünülen konularla ilgili ki sayın bazı milletvekillerimizin
de bizzat bu düzenlemelerin uygun olduğunu ifade ettiği düzenlemeler yeniden
Meclis gündemine geldi, bunları da çıkartacağız.
Değerli
arkadaşlar, sansür, daima konuşulan bir konu çünkü ifade özgürlüğü insanın en
temel haklarından birisi. İletişimin ve meramını anlatma kaygısının ön planda
olduğu bütün toplumlarda ifade özgürlüğü son derece önemli bir kavramdır ve çok
değerli bir kavramdır. Ama ifade özgürlüğü bugün sadece İnternet ortamında
yapılan yayınlarla da gündeme gelen bir konu değildir. Yazı icat edildiği
zaman, insanlar yazıyla meramını ifade ettiği vakit yine ifade özgürlüğünün
kısıtlanması veya kısıtlanmaması; daha sonraki aşamada, radyo icat edildiği
zaman, radyo üzerinden yayınlar; televizyon çıktığı zaman, bu televizyon
yayınlarıyla, görüntülü yayınlarla ifade özgürlüğünün çok tartışıldığını
biliyoruz. Ve şu anda da İnternet, bizim, neredeyse bütün toplumların en büyük
haber ve bilgi kaynağı. Dolayısıyla, bu kadar yaygın kullanılan bir enstrümanla
ilgili yapılan yayınlarda da ifade özgürlüğü kavramının tartışılması kadar
tabii bir konu olamaz. Tabii, yerleşik basın-yayın organlarındaki yapılan
yayınlar kadar kurallar tam oturmadığı için İnternet ortamında, biraz da daha
kolay bir şekilde içerik oluşturabilme özelliğinden dolayı pek çok hak
ihlalleri, insan haysiyeti, onuruyla ilgili yıpratıcı yayınların yapılması,
ticari, siyasi, sosyal her türlü itibarın sarsılması, özel hayatın gizliliğinin
korunması ilkelerinden sapılması gibi birtakım hususlar da İnternet ortamındaki
yayınlarla daha sık gündeme gelebilmektedir. Onun içindir ki İnternet ortamında
yapılan yayınlarla ilgili düzenlemeler de yapılmaktadır.
Bu sadece
Türkiye’nin yaptığı bir düzenleme de değildir. Bütün dünyada, bütün gelişmiş,
gelişmekte olan veya gelişmemiş ülkelerde de yapılan düzenlemeler var. Yani
Almanya’sından İtalya’sına, İngiltere’sinden Amerika’sına, Fransa’sından
Finlandiya’sına kadar pek çok düzenleme var. Ben bunlarla ilgili gerektiği
zaman detaylı bilgi de sunabilirim. Ama bu düzenlemeler tabii ki o ülkenin
kendi özgün koşullarına uygun şekilde de farklılık arz edebilmektedir.
Dolayısıyla,
bugün yapılan düzenleme, dün akşam Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından onaylanan
düzenleme de İnternet ortamında kişilik hak ihlallerini önlemek ve özel hayatın
gizliliğinin korunması, ki Anayasa’nın 20’nci maddesi bunu açık bir şekilde
emreder, bu anlamda yapılan bir düzenlemedir.
O yüzden,
bunların tartışmasının olması tabii bir şeydir ama tartışırken gerçekten
hakkaniyete uygun bir ifadeyi kullanmak en başta milletvekillerine yakışan bir
durumdur.
Burada,
tabii, “Meclis TV kapatıldı.” diyor arkadaşımız ama bu mesajı Meclis TV
üzerinden bütün millete yansıtıyor.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – “Kapatıldı.” demiyor, “Kısıtlandı.”
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ya ama kaç saat Sayın Milletvekili? Haftada üç gün üç
saat.
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) - Tıpkı geçenlerde “Twitter kapatıldı.” dedi Sayın Halaçoğlu.
“Twitter kapatıldı.” deyip Twitter’dan tweet’le mesajını verme şeklinde ifade
ediyor.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ya, siz inanıyor musunuz söylediğinize?
NECDET ÜNÜVAR
(Devamla) - Bu ülkede daha önce de Menderes’in yakasına sarılıp “Bu ülkeye
demokrasi istiyoruz.” diyenleri de gördük.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bu benzetmeye siz inanıyor musunuz Sayın Milletvekilim?
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) - Şimdi, nasıl bir sansürdür ki bir ülkenin Başbakanının
telefon konuşmaları kayda alınıyor ve ondan sonra bütün basın-yayın
organlarından ulu orta yayınlanıyor?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Herhâlde yani, herhâlde.
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) – Bu nasıl bir sansürdür değerli milletvekilleri?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Onun sansürle alakası yok, nasıl uygulandığını göstermek
açısından o.
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) – Onun için, değerli arkadaşlar, o yüzden, kanun koyuculara
düşen görev: Milletin huzuru, refahı ve mutluluğu için ve de korunması gereken
mahrem özelliklerinin korunması, kişilik hak ihlallerinin de önlenmesinin
sağlanmasıdır.
O yüzden,
değerli arkadaşlar, İnternet düzenlemesi tamamen buna yönelik yapılan bir
düzenlemedir ve bu düzenleme, daha sonra yapılacak birkaç değişiklikle de hem
trafik bilgilerinin TİB Başkanlığı tarafından ancak mahkeme kararı şartıyla
alınabilmesine dair bir düzenleme. Bir de TİB Başkanının yine resen
gecikmesinde sakınca bulunan hâllerdeki engelleme kararının yirmi dört saat
içinde sulh ceza hâkimine gitme şartlarıyla aslında kanun tamamen olgunlaşmış
olmaktadır.
Bu
doğrultuda tabii ki muhalefet milletvekillerimizin birtakım önerileri olmuştu.
Onların aslında bu kürsüye çıkıp gerçekten “Bizim kanaatlerimizi de dikkate
aldınız.” diye teşekkür etmesi gerekiyor hem Sayın Cumhurbaşkanına hem de
Parlamentoya.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Edeceğiz, edeceğiz, kanun gelince edeceğiz.
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) – Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, “ifade özgürlüğü” hakikaten
çok değerli bir kavramdır ama her şeyi usulüne uygun bir şekilde tartışmak
gerekiyor. Burada konuştuğumuz zaman bize cevap verme durumunda olmayan büyük
küçük veya farklı noktalardaki insanlar hakkında da gerçekten nezakete uygun
bir şekilde konuşmak gerekir. Yani “ifade özgürlüğü” demek, bize devletin
bahşettiği, milletin bahşettiği bu kürsüde ağzımıza gelen her şeyi hiçbir
denetime tabi tutmadan konuşmak değildir ve millet en büyük hakemdir. Burada
Sayın Ekşi de ifade etti. Aslında Sayın Başbakan’ımızın ifade ettiği şey net
olarak şudur: 30 Martta en büyük hakem olan millet kararını verecektir. Yani,
burada yaptığımız her türlü yasama faaliyetinin neticesini millet 30 Martta
değerlendirecektir. Daha sonraki seçimlerde de değerlendirecektir, tıpkı bundan
önce olduğu gibi.
Milletin
sağduyusuna güvenelim ve hepimiz bu ülkede yaşamanın bahtiyarlığını yaşayalım
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun,
Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkanım, bir açıklama yapmak durumundayım sayın
hatibin konuşması üzerine.
Anayasa’mızın
104’üncü maddesinde Cumhurbaşkanının görevleri sayılır. Burada, bu görevler
içerisinde şöyle yazar: “Kanunları tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisine geri göndermek,” Burada Hükûmetle anlaşıp, kanunu imzalayıp yani geri
dönmesini istediği maddeyi imzalayıp tekrar Hükûmetle görüşerek Mecliste
görüşülmesini sağlamak değildir Cumhurbaşkanının görevi. Eğer mutabık
kalmadığı, bir sıkıntı gördüğü kanun varsa onu Anayasa’nın 104’üncü maddesinde
yazdığı üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderir çünkü Cumhurbaşkanın
yasama organı olarak muhatabı Türkiye Büyük Millet Meclisidir, Hükûmet
değildir. Dolayısıyla “Hükûmetle görüşüp bunu düzelttim.” demesi zaten
yanlıştır. Dolayısıyla, burası bir çadır devleti değil. Eğer Sayın
Cumhurbaşkanının bu yasayı sırf birtakım kişilerin haklarının bir an önce
yerine getirilmesi için imzaladığı düşünülüyorsa böyle bir madde varken
içerisinde bunu imzalama yetkisi yoktur. Eğer şu sebeple… Sayın hatibin
söylediği gibi, yasanın onaylanması birtakım insanların menfaatleri açısından
olduğunu söylerken, o zaman “AKP’nin seçim öncesi ekmeğine yağ sürmek için mi?”
diye sorarlar insana. Dolayısıyla, bunu ortaya koymamız gerekiyor.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Buyurun
Sayın Oğan.
SİNAN OĞAN
(Iğdır) – Sayın Başkanım, 69’a göre söz istiyorum.
NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Sadece AK PARTİ’lilere yetki vermiyor, bütün millete…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Bütün millet değil yani orada Anayasa’ya göre hareket
etmek zorundasınız. O sizin göreviniz değil, Cumhurbaşkanının görevi, ben
Cumhurbaşkanını söylüyorum.
BAŞKAN –
Bir saniye sayın milletvekilleri…
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Sayın konuşmacı, biraz önce beni milleti yanıltmakla itham
etmiştir ve “kendi önergesi üzerinde konuşmayan milletvekili” diyerek de ayrıca
sataşmıştır.
BAŞKAN –
Sayın Oğan, söz vereceğim. Ancak konuşma tutanaklarınızı getirttim. Siz
konuşurken dikkatimden kaçmış “Burada, Sayın Cumhurbaşkanının maalesef ki pis
bir pazarlık içerisinde olduğunu ifade etmek zorundayım.” gibi bir ifadeniz var.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Evet.
BAŞKAN –
Bunu düzeltmenizi istiyorum, aksi takdirde İç Tüzük’ün gerekli hükmü gereğince
karar vermek durumundayım.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Ona ayrıca zaman vereceksiniz o zaman. Onunla ilgili düzeltmem
lazım. Şimdi sataşmadan iki dakika söz istiyorum, ayrıca ona zaman vermek
zorundasınız.
BAŞKAN –
Buyurun, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Şimdi, değerli milletvekilleri, atasözlerimiz, deyimlerimiz bazı
şeylerin üzerinde saatlerce konuşmaya gerek bırakmıyor. Ne diyor? “Anlayana
sivrisinek saz, anlamayana davul zurna saz.” (AK PARTİ sıralarından “Az, az”
sesleri)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Aferin, ezberliyorsunuz, biraz daha ezberleyin.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Burada on dakika boyunca İnternet’e getirilen sansürün ne
kadar yanlış olduğunu, Sayın Cumhurbaşkanının bu pazarlık içerisinde olmaması
gerektiğini ve sansürün siyaseti o anlamda, “Alo Fatih”, “Alo Çankaya”
hatlarıyla yönlendirdiğini ifade ettim. Sayın hatip diyor ki: “Siz hiçbir
şeyden bahsetmemişsiniz.” Demek ki size davul zurna az.
NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Niçin kurulması gerektiği…
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Peki, nezaketten bahsediyorsunuz, Sayın Ünüvar nezaketten
bahsediyorsunuz. Gelin, burada omurgalı bir duruş sergileyin, Sayın Başbakanın
“Adli tıp raporlarını nerenize koydunuz?” sözünün nezaketli bir söz olduğunu
gelin, burada millete söyleyin veyahut da iş adamlarının, sizin ihale
verdiğiniz iş adamlarının…
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Neden bahsettiğini bilmiyorsunuz be!
SİNAN
OĞAN (Devamla) – …“Milletin…”, diyemiyorum ben, onun da ne kadar nezaketli
olduğunu gelin, burada söyleyin. Nezaket arıyorsanız önce iktidar olarak
kendinize bakacaksınız. Millet kime bakar? Başbakana bakar. Başbakan, milletin
neresine koyacaksınız diyorsa siz hangi nezaketten bahsediyorsunuz ve burada
benim bu ifadelerimi nezaketsiz bulmadan önce Başbakanınıza bir çift laf
söyleyin ve “Sayın Başbakan, siz örnek olmalısınız.” diyebilin burada. Gelin
burada onu söyleyebilin. Var mı sizin eğer yüreğiniz, gelin burada onu
söyleyin.
Eğer
müsaade ederseniz Cumhurbaşkanıyla ilgili de, ilave süre verirseniz,
söyleyeyim.
BAŞKAN –
İki dakika ilave süre veriyorum.
VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki Cumhurbaşkanıyla ilgili bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Bakınız, Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyeti’nin hepsinin
Cumhurbaşkanıdır. Sizin olduğu kadar, AK PARTİ’lilerin, AKP’lilerin olduğu
kadar benim de Cumhurbaşkanımdır. Eğer ben Cumhurbaşkanımı burada “Bir dönem
sonra acaba Başbakan mı olsam, bir dönem sonra Cumhurbaşkanlığında mı kalsam?”
pazarlığı içerisinde görüyorsam ben Cumhurbaşkanına kendinizi bu pazarlığın
içine sokmayınız demek durumundayım. Kabul ediyorum, kullandığım ifade doğru
değil, o ifademi düzeltiyorum. “Pis” kelimesi doğru bir ifade değil.
Cumhurbaşkanı ülkenin en üst makamıdır, cumhurun başıdır. Böyle bir ifade
kullanmak durumunda kaldığım için üzgün olduğumu ifade ediyorum ama Sayın
Cumhurbaşkanının da herkesin Cumhurbaşkanı olduğunu ve Anayasa’dan kendisine
verilen yetkiyle Hükûmetle böyle bir pazarlık yapamayacağını, eğer o kanunda
yanlışlık varsa Meclise iade etmesi gerektiğini ama, yok, Meclise iade
ettiğinde süre geçer, bu sürede bir şey çıkarsa Hükûmet zor durumda kalır
hesabını yapıyorsa biz de burada, belki o ifadeyi kullanmamız yanlıştır ama
“pazarlık” ifadesini kullanmak durumunda kalıyoruz.
BAŞKAN –
Sayın Oğan, lütfen, o kelime için özür dileyiniz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Ben ifademi geri aldığımı söyledim.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, düzeltti.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Düzeltti, daha ne yapsın?
BAŞKAN –
Lütfen, Sayın Oğan…
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Hayır efendim, ben ifademi geri aldığımı, ben ifademi
düzelttiğimi…
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hayır, Sayın Başkan, İç Tüzük’e göre özür dilemesi
gerekir.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – “Düzeltiyorum, üzgün olduğumu belirtiyorum.” dedi.
AHMET
YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, özür dilemesi lazım.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, konuşulan Hükûmet veya başkası değil, Sayın
Cumhurbaşkanı. Bu kelimeyi kullanma hakkı yok kimsenin.
AHMET
YENİ (Samsun) – Özür dileyeceksiniz, özür. Cumhurbaşkanından özür dileyecekler.
(MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Ne münasebet?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, İç Tüzük’e göre özür dilemesi gerekiyor.
AHMET
YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, Cumhurbaşkanından özür dilemesi lazım.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Ben ifademi düzelttiğimi burada söyledim.
AHMET
YENİ (Samsun) – Özür, özür…
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Bir dakika…
Oylama
sizin keyfinizin bileceği iştir, buyurun oylatın. Ben Cumhurbaşkanına
kullandığım ifadenin doğru bir ifade olmadığını, geriye aldığımı söyledim. Eğer
siz bunu yeterli bulmuyorsanız, buyurun oylatın o zaman. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın Oğan, lütfen özür dileyin, tekrar ediyorum.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, İç Tüzük’e göre özür dilemesi gerekiyor.
BAŞKAN –
Bir saniye…
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Ben ifademde bulundum ve burada Cumhurbaşkanına yönelik
ifademin doğru olmadığını söyledim. Onun ötesinde, eğer siz bunu yetersiz
görüyorsanız buyurun oylatın.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – İç Tüzük’e göre özür dilemeniz gerekiyor.
BAŞKAN –
Sayın Oğan, teşekkür ediyorum.
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Bu kadar mı zor özür dilemek?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – İç Tüzük’e göre af dilemesi, özür dilemesi gerekiyor.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Ne af dilemesi ya, ne af dilemesi? Kim kimden af diliyor?
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Yanlışlıktan dönmek, özür dilemek bu kadar mı zor? Bu kadar
mı zor özür dilemek?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bakın, burada açık, açık İç Tüzük’te…
BAŞKAN –
Sayın Ünal, söz talebiniz mi var?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – O zaman, Başbakan da gelsin “Milletin neresine koydunuz.”
sözünden özür dilesin. Türk milletinin neresine ne koyuyorsunuz, neresine ne
koyuyorsunuz bu milletin? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Ne alakası var, ne milleti… Uyduruyorsun be! Uydurma, yok
öyle bir söz.
BAŞKAN –
Sayın Oğan, burayı ilgilendiren, Meclis kürsüsünden söylenen sözlerle
ilgilidir.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, burada sapla samanı birbirine
karıştırmayalım.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Otur ya, ne özrü! Başbakan milletten özür dilesin önce.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Ünal.
Sayın
Ünal, ne için söz istiyorsunuz?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Başbakanımızla ilgili kullandığı ifadeler
var ve gelin burada erkekçe…
BAŞKAN –
Bunu söylemek durumunda mısınız? Kızmayacaksınız ki.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Grup Başkanımızla ilgili kullandığı ifadelerden dolayı
söz istiyorum efendim.
BAŞKAN –
Buyurun, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Öyle,
kızmak yok.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın,
Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki biz
burada kızgınlıkla, öfkeyle, nefretle söylemimizi belirleyecek değiliz. Tabii
ki yüce Meclisin bir İç Tüzük’ü vardır ve her milletvekili de bu İç Tüzük’e
uygun davranmak durumundadır. Burada, sayın konuşmacı İç Tüzük’ü hiçe sayarak
“Buyurun, oylatabiliyorsanız oylatın.” tarzında ifadesi de burada meydan
okumadır.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) –“Oylatabiliyorsanız oylatın.” demedi, “Buyurun, oylatın.”
dedi.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Meseleyi çarptırmayın.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – “Buyurun oylatın.” dedi.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) – Ayrıca eğer bir konuyu konuşuyorsak mantık, rasyonalite yani
akıl, bir şeyi gerektirir. Burada sizin Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanımıza
yaptığınız hakareti konuşuyorsak önce bunu konuşuruz. Sayın Başbakanın ya da
sizin Genel Başkanınızın ya da CHP Genel Başkanının bir söylemini konuşacaksak
onları da ayrıca konuşuruz. Burada laf kalabalığı oluşturup “Yok efendim, senin
Başbakanın ne dedi? Benim Başbakanım ne dedi? Ben Cumhurbaşkanına ne dedim?”
tarzında bir laf kalabalığı oluşturarak ne sonuç alabiliriz ne de burada
Meclisi çalıştırabiliriz. Burada İç Tüzük’ten dolayı Cumhurbaşkanına karşı
kullandığı ifadeden dolayı hatip özür dilemek durumundadır yoksa Meclis Başkanlık
Divanı İç Tüzük’ün amir hükmünü yerine getirmek durumundadır.
Yüce
kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Evet, teşekkür ediyorum.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Tanal...
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Şimdi Sayın Başkan, Sayın Hatip konuşmasında kullandığı
cümleyi siz okuduğunuz gibi “Cumhurbaşkanının pis işler içine girdiği…”
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – “Pis pazarlık.”
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – “Pis pazarlık” dediniz. Tabii, buradaki amaç şu: Siz de
hukukçusunuz, hani muvazaalı işlere, hileli işlere…
AHMET
YENİ (Samsun) – Avukatı mısınız ya?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) –…biz “pis işler” deriz.
AHMET
YENİ (Samsun) –Hatibin avukatı mısınız siz?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) –Burada… Lütfen saygılı olur musunuz?
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Aynen öyle, ittifak yapıyor.
AHMET
YENİ (Samsun) – Hatibin avukatı mısınız siz?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Yani ben Başkanla konuşuyorum.
Sayın
Başkan, izin verir misiniz yani lütfen?
BAŞKAN –
İzin verdim Sayın Tanal, zaten konuşuyorsunuz.
AHMET
YENİ (Samsun) – Vekâleti almışsınız ondan.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Şimdi, burada takdir edersiniz bir: Disiplinle ilgili
olaylar bir şikâyete bağlıdır yani makamınıza bir dilekçenin gelmesi lazım.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Hiç de öyle bir şey yok.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Burada sizin resen hareket etmeniz doğru değil; bir.
İkincisi:
Cumhurbaşkanının böyle hileli, muvazaalı, anlaşmalı işlere girmesi halk arasında
“pis iş” diye nitelendirilir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) – Yürü git be!
BAŞKAN –
Sayın Tanal, lütfen…
Teşekkür
ediyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN -
Sayın Halaçoğlu, buyurun…
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Hadi oradan be!
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan be!
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) – Hiç utanmıyor musunuz Cumhurbaşkanına laf etmeye?
AHMET
YENİ (Samsun) – Beraber mi, anlaştınız mı?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Kendi varsayımlarınızdan yola çıkarak burada
konuşamazsınız.
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) – Hangi ülkede yaşıyorsun, hangi ülkenin vatandaşısın? Ayıp!
AHMET
YENİ (Samsun) – Bir de hukukçusunuz ya.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Başkanla muhatap… Bilginiz varsa konuşursunuz, bilginiz
yoksa…
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) – Söylediğin laf kendine yakışıyor. Bir de adın “hukukçu” be!
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Halaçoğlu…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, şimdi, Tüzük’ümüzün…
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hayır, sen bilmediğin bir şeyi konuşuyorsun.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Ben bal gibi biliyorum, siz bilmiyorsunuz.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Neyi biliyorsun?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Bal gibi biliyorum, siz bilmiyorsunuz.
AHMET
YENİ (Samsun) – Hukukçu olduğunuzu söylüyorsunuz arada bir.
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) – Aklına geldiği gibi konuşuyorsun be!
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Halk “muvazaalı”, “hile” deyince de…
AHMET
YENİ (Samsun) – Bir de hukukçu olduğunuzu söylüyorsunuz.
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Ya, muvazaayı sen söylüyorsun, sen; sen uyduruyorsun.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Evet, Sayın Halaçoğlu…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Oğan, az önce kullandığı kelimeden dolayı
“sözlerimi geri aldım” dedi…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Üzgün olduğunu belirtti.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Üzgün olduğunu belirtti.
…zaten o
yerine gelmiştir.
AHMET
YENİ (Samsun) – Özür anlamına geçmez o.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Gelmiştir.
BAŞKAN –
Bir saniye, Sayın milletvekili…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Ona Ahmet Yeni karar verecek, ne anlama geldiğine.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Nitekim, bir de İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin üçüncü
fıkrasını okuyacak olursanız orada bir hakaret anlamı taşımaz. Yani Sayın
Cumhurbaşkanının oradaki anayasal görevini yerine getirmemesi ve yasama organını
muhatap almak yerine Hükûmeti dikkate alarak onunla anlaşıp tasvip etmediği
maddeleri olmasına rağmen imzalaması yasayı aslında “pis işler” kısmına girer.
Dolayısıyla, anayasal, hukuku kendisinin uygulaması gereken bir
Cumhurbaşkanının…
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Cumhurbaşkanının ne yapıp ne yapmayacağına
o zaman sayın grup başkan vekili karar versin.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Lütfen…
Kardeşim,
tabii ki Anayasa’yı yerine getirmek zorundadır Sayın Cumhurbaşkanı çünkü
herkesin yemini vardır, benim de yerine getirmem lazım, sizin de.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Halaçoğlu.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Niye, siz, Cumhurbaşkanının komiseri misiniz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Dolayısıyla, böyle bir şey söz konusu değildir.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Siz nesisiniz, avukatı mısınız Sayın Cumhurbaşkanın?
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Avukatı mısınız?
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Evet, Cumhurbaşkanının avukatıyız.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Konuyu açan sizsiniz, hakareti yapan sizsiniz.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Oğan…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Bir saniye, Sayın Türkkan, oturur musun?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Burada hakaretin ne olduğu, Tüzük’ün 161/3’ünde ne olduğu
yazıyor.
BAŞKAN –
Sayın Oğan, yerinizden söz vereceğim, istirham ediyorum, lütfen özür dileyin.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Söz verin…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – İsterseniz bir de takla atsın, yani o yetmiyorsa bir de
takla atsın.
VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki Cumhurbaşkanıyla ilgili bazı
ifadelerine ilişkin tekraren konuşması
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, ben eğer burada Cumhurbaşkanına hakaret kastıyla
bir ifadede bulunmuş olsaydım, özür dilemek bir erdemdir, özür dilemekten de
hiç geri durmazdım. Ben burada Cumhurbaşkanına hakaret kastıyla bir cümle, bir
kelime ifade etmiş değilim. Ben burada yapılan işin “pis iş” kavramı içerisinde
değerlendirileceğini söyledim. Kaldı ki o kelimeyi de geri aldığımı ifade ettim
ama siz ısrarla bunu bir İç Tüzük meselesine getirmek istiyorsanız ve o sebeple
de dedim ki: “Eğer siz bunu İç Tüzük meselesi hâline getirmek istiyorsanız
getirebilirsiniz, çoğunluk elinizde.” Ama ben hakaret kastında bulunmadım ve o
kelimeyi de geri aldığımı da ifade ettim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Oğan.
Ben İç
Tüzük meselesi hâline getirmek istemedim, size 3’üncü defa söyledim özür
dilemeniz için, dilemediniz.
IX.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Cumhurbaşkanı hakkında sarf ettiği sözlerden dolayı özür dilemesi nedeniyle,
Meclisten geçici olarak üç birleşim çıkarma cezası verilmesi teklifinin Oturum
Başkanı tarafından geri alınması
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan’ın… (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ya ayıp ama Sayın Başkan yani gerçekten ayıp ya!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yapamazsınız bunu, bunu yapamazsınız. Bugüne kadar burada
her türlü küfür oldu, insanlar sadece sözünü geri almakla yetindi.
BAŞKAN –
…Cumhurbaşkanıyla ilgili söylediği sözler Meclisten geçici olarak çıkarma
cezasını gerektiren bir fiildir.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN –
Söz vereceğim efendim, söz vereceğim.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bir dakika, hayır, önceden bir şey söyleyeyim.
Bugüne
kadar burada her türlü küfrü eden insanların sadece sözünü geri almış
olmalarıyla…
BAŞKAN –
Hayır efendim, Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili daha önce de oldu, İç Tüzük
uygulandı.
Bu
nedenle…
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
…Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan’a
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
İç Tüzük’ün…
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, müsaade edin, bir saniye, bir saniye…
BAŞKAN –
Sayın Milletvekili, böyle bir usul yok ki, lütfen.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Tamam, böyle bir şey var mı?
BAŞKAN –
Yok böyle bir usul.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Böyle bir usul var mı?
BAŞKAN –
Söz vereceğim Sinan Oğan’a.
AHMET
YENİ (Samsun) – Devam edin Sayın Başkan, niye dinliyorsunuz?
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, siz Meclis Başkan Vekili olarak, efendim, bir
gazeteciye kullanmış olduğunuz o kelimeden dolayı milletten özür mü dilediniz
de şimdi milletvekilinden özür dilemesini bekliyorsunuz?
BAŞKAN –
Efendim, Meclis kürsüsü… İç Tüzük burada.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Senin yazmış olduğun yazılı metni okumak zorunda mıyım ben?
BAŞKAN –
Bu nedenle, Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan’a İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi
uyarınca…
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Senin yazdığın yazıyı okumak durumunda mıyım ben?
BAŞKAN –
…Meclisten geçici olarak üç birleşim çıkarma cezası verilmesini teklif
edeceğim.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Yazık be, yazık!
BAŞKAN –
Sayın Oğan, kendinizi savunacak mısınız?
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sen de özür dile o zaman, sen de özür dile o zaman Sadık
Bey. Sayın Başkan, sen de özür dile.
BAŞKAN –
Sayın Korkmaz, oturur musunuz lütfen.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sen de özür dile o zaman.
BAŞKAN –
Sayın Korkmaz, lütfen oturun.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Duymak istiyorum, duymak istiyorum ben, duymak istiyorum,
özür dile.
BAŞKAN –
Oturun.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Ben o sözü iki kişi arasında…
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Özür dile.
BAŞKAN –
Bir saniye Sayın Korkmaz!
Ben o
sözü iki kişi arasında, samimi bir ortamda kullandım ve her zaman kullandığım
bir kelimeyi kullandım. Hakaret kastı varsa tüm milletten özür dilerim. Özür
dilemekte hiçbir şey yok.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Evet.
BAŞKAN –
Ama değil.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Kayıtlara geçsin o zaman.
BAŞKAN –
Kayıtlara geçsin efendim.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Bizim uyarımızla özür diliyorsun yalnız.
BAŞKAN –
Evet, buyurun Sayın Oğan.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Bizim uyarımızla özür diliyorsun.
AHMET
YENİ (Samsun) – Erdemini gösterdi, diledi.
BAŞKAN –
Sayın Oğan, savunma yapmak istiyor musunuz? Savunma yapmak istiyor musunuz?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Yapacağım.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Yahu bu Meclis çoğunluğuyla siz burada
milletvekillerini asarsanız ya. Böyle bir anlayış olur mu ya?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, biraz önce de ifade ettim, Sayın Cumhurbaşkanı
cumhurun başıdır. Elbette ki Sayın Cumhurbaşkanına ne Mecliste ne dışarıda, ne
biz hakaret ederiz ne de hakaret edilmesine müsaade ederiz. Bunun, bir defa,
altını çizmemiz lazım. Ancak benim burada kullanmış olduğum “pis pazarlık”
sözünü sizin burada neye göre hakaret olarak değerlendirdiğinizi izah etmeniz
lazım. “Pis bir pazarlık içerisinde” sözünü, kaldı ki geri aldım ben. Dedim ki:
“Cumhurbaşkanına hakaret kastım yoktur. Bir pazarlık içerisindedir. ‘Pis’ sözü
belki burada uygunsuz olmuştur ama burada asla ve asla hakaret kastım yoktur.”
Siz eğer parmaklara güvenerek burada benim ifadelerimi çarpıtıyorsanız, siz
benim ifadelerimde hakaret kastını parmak sayısıyla eğer ölçecekseniz onu o
zaman… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – “Parmak” diyerek hâlâ hakaret ediyorsun.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Yahu, “parmak” dediğin milletvekili, milletvekili
“parmak” dediğin.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Sizi millete havale edeceğiz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Milletvekiline “parmak” diyemezsin, ayıp. Konuştukça
batıyorsun.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – İç Tüzük’ü de getirin,
Türk Dil Kurumunun sözlüğünü de getirin, neyi getirirseniz getirin, “pis bir
pazarlık” sözünü hakaret olarak kabul ettiremezsiniz. Ben “Hakaret kastım yok.”
dediğim hâlde ve “Kullandığım ‘pis’ kelimesini, sözünü geri alıyorum.” dediğim
hâlde siz ısrarla konuyu tartışma meselesi hâline getiriyorsunuz ve ısrarla
bunun üzerinden Sayın Başkan Vekili, siyaset yapmaya çalışıyorsunuz. Bunu
burada kabul etmemiz mümkün değildir.
Biz eğer
yanlışlıkla bile olsa ağzımızdan yanlış bir kelime çıkarsa Türk milletinden de
ilgili kişiden de özür dilemekten geri durmayız Sayın Başkan Vekili.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Özür dile o zaman.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Biz yanlış bir ifade kullanırsak bundan geri durmayız.
Eğer siz
bu kadar bu kelimeler üzerinde hassassanız Sayın Başbakan “Nerenize koydunuz
adli tıp raporlarını?” dedi. Gelin… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) – O sözü Başbakan öyle kullanmadı.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Aynen öyle söyledi, “Adli tıp raporlarını nerenize
koyacaksınız?” dedi. Ne demektir bu, ne demek bu? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RECEP
ÖZEL (Isparta) – “Nereye” dedi o, “Nereye koyacaksınız?” dedi.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Peki, sen nerene koyacaksın, nerene koyacaksın?
RECEP
ÖZEL (Isparta) – “Nereye koyacaksınız?” dedi ya, “Nereye koyacaksın?” dedi,
“nerenize” demedi, lafı çarpıtma.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Ha, dolayısıyla…
BAŞKAN –
Sayın Oğan, lütfen…
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Bir dakika Sayın Başkan.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Efendim, savunmasına niye müdahale ediyorsunuz? Niye
müdahale ediyorsunuz? Bu kadar müdahaleci olmak doğru mudur ya? Savunma yapıyor
Milletvekili.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Eğer siz burada bu kadar kelimeler üzerinden ahlak bekçiliği
yapıyorsanız, gelin o zaman Başbakanın millete resmen etmiş olduğu küfrün…
Burası yüce Meclis değil mi? Sayın Başbakan bu Meclisten daha mı yücedir? Sayın
Grup Başkan Vekili, daha mı yücedir?
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Başbakan millete küfretmemiştir.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Konuyla ne ilgisi var bunun ya?
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – İftira ediyorsunuz ve çarpıtıyorsunuz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Bana eğer o cezayı burada parmakla verecekseniz gelin o zaman
burada…
AHMET
YENİ (Samsun) – Milletvekiline “parmak” diyemezsiniz be.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Sayın Başbakanın grup başkan vekilleri, burada, gelsin, “Biz
milletten özür diliyoruz.” desin.
SITKI
GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Ya, onu yargıya götürebiliriz, yargıya. Burada İç
Tüzük var.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Sayın Başbakan Türk milletine alenen hakaret etmiştir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Ya uyduruyorsun, yok öyle bir şey.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Gelin o zaman, Türk milletinden özür dileyin.
Siz
millete “Ananı da al git!” diyeceksiniz, siz “Milletin bilmem nesine koyalım.”
diyeceksiniz…
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Ya sen savundukça batıyorsun ya, konuştukça batıyorsun sen.
AHMET
YENİ (Samsun) – İyice yoldan çıktı, Sayın Başkan. Sayın Başkan…
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Şaşırdın ya…
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Şaşırdı, şaşırdı.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – …siz millete hakaret üstüne hakaret edeceksiniz, ondan sonra
da burada “pis bir pazarlık” sözünün üzerinden ahlak cellatlığı yapacaksınız.
SITKI
GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Çarpıtıyorsun, çarpıtıyorsun. Çarpıtıyorsun olayı.
Burada İç Tüzük var, orada İç Tüzük mü var? Yargıya gideceksiniz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Biz burada sizin ahlak cellatlığınıza müsaade etmeyiz. Biz
burada sizin… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET
YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, hâlâ hakaret yapıyor.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan!
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Konuşma! Sen konuşma! Sen konuşma!
Biz
burada…
AHMET
YENİ (Samsun) – Hakarete devam edin siz.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) – Ya dinleyin bakalım ne konuşuyor ya, dinleyin.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Biz burada sizin parmak sayınızla…
AHMET
YENİ (Samsun) – Sayın Başkan…
SITKI
GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Burada İç Tüzük geçerli.
AHMET
YENİ (Samsun) – Grup Başkan Vekili, sahip çıksana vekiline. Ha bire hakaret
ediyor bize.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Kardeşim, dinleyeceksiniz, dinleyeceksiniz, önce dinlemesini
öğreneceksiniz.
AHMET
YENİ (Samsun) – Hâlâ hakaret ediyor.
D. ALİ
TORLAK – Bırak da bir anlatsın.
BAŞKAN –
Sayın Yeni, lütfen…
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Siz burada ahlak cellatlığı, sizin burada…
AHMET
YENİ (Samsun) – Hâlâ hakaret ediyor.
BAŞKAN –
Sayın Yeni…
AHMET
YENİ (Samsun) – Siz de onu savunuyorsunuz!
BAŞKAN –
Sayın Yeni…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Savunacağız. Seni mi savunacağım? Hırsızları mı
savunacağım? Onu savunacağım tabii.
AHMET
YENİ (Samsun) – Savunun…
BAŞKAN –
Lütfen Sayın Yeni…
AHMET
YENİ (Samsun) – Savunun hakaret eden adamınızı!
BAŞKAN –
Lütfen…
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, savunma yaptırmıyorlar. Müsaade etsinler.
BAŞKAN –
Yapıyor efendim, yapıyor. Müdahale ediyorum.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Hırsızı mı savunacağım?
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, burada eğer hakikaten de omurgalı bir
duruş sergileyeceksek gelin…
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Ya bırak, geç!
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Ya ağzından çıkanı kulağın duysun be! Ağzından çıkanı kulağın
duysun be!
BAŞKAN –
Lütfen…
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Oturdun, vır vır vır konuşuyorsun orada. Konuşma! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET
YENİ (Samsun) – Kabadayı oldunuz be, kabadayı.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Konuşma lan! Konuşma! Terbiyesiz! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN –
Sayın Can, niye müdahale ediyorsunuz? Sayın Can, lütfen… Niye müdahale
ediyorsunuz?
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Nedir bu yani?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, bu nasıl bir tekebbürdür ya? Kendisini ali ve yüce
görüp herkese hakaret ediyor.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Şimdi, parmak…
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bu nasıl bir tekebbürdür Sayın Başkan? Bu nasıl bir
tekebbür böyle?
BAŞKAN –
E, ne yapmam gerekiyor sayın milletvekilleri? Uyarıyorum herkesi.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya böyle bir tekebbür olur mu?
SİNAN
OĞAN (Devamla) – O zaman, Grup Başkan Vekilisin, arkadaşlarını sustur, ben
burada savunmamı yapayım, varsa sözün gel, burada konuş.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hakaret ediyorsun.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Kime hakaret ediyorum? Kime ne dedim?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – “Parmak” diyorsun. Bu insanlara “parmak” demeye hakkın
var mı senin?
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Tutanaklar burada. Oradan benim sözümü kesene, oradan hakaret
edene elbette ki burada cevabını vereceğiz.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Mahir Bey, bırak savunmasını yapsın ya, niye müdahil
oluyorsunuz?
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Dolayısıyla da yeniden konuya dönecek olursak eğer siz ahlak
cellatlığı yapıyorsanız, gelin, haysiyetli bir duruş sergileyin. Bana cezayı
burada parmak hesabıyla vereceksiniz, buyurun, verin ama içinizden bir tane,
bir tane içinizden haysiyet sahibi insan gelsin burada desin ki…
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hepimiz haysiyetliyiz be!
AHMET
YENİ (Samsun) – Herkes haysiyetli; sen kendine bak kendine, Herkes haysiyetli.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hepimiz onurlu insanlarız. Sen benim haysiyetim hakkında
konuşamazsın.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Gelsin, buradan desin ki “Başbakanın Adli tıp raporlarını
nerenize koyacaksınız?’ sözü ahlaka aykırıdır.”
AHMET YENİ
(Samsun) – Konuştukça batıyorsunuz be.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hakaret etmeden konuşamıyorsunuz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Gelsin, bir taneniz burada desin ki: “Başbakan Türk milletine
hakaret etmiştir. Onun yerine biz buradan özür diliyoruz.”
AHMET
YENİ (Samsun) – Etmemiştir, Başbakan hakaret etmez kimseye.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ne ilgisi var? Senin hakaretini konuşuyoruz burada.
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Niye uyduruyorsun? Niye milleti katıyorsun?
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Ama sizin içinizden Başbakanın bu hakaretini sahiplenme
dışında gelip burada düzeltecek bir delikanlı görmüyorum burada.
AHMET
YENİ (Samsun) – Özür dile! Hepimiz delikanlıyız.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Ben burada Sayın Cumhurbaşkanına hakaret kastıyla “Pis işler
içerisinde bulunmuştur, pis bir pazarlık içerisinde bulunmuştur.” sözünü
söylemedim.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – O hakarettir ama.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Dolayısıyla da hakaret etmediğim bir insandan özür dilemem de
söz konusu değil. Ama “pis” kelimesi eğer burada yakışıksız bir ifade ise ben o
sözümü geri alıyorum.
Onun
dışında, ben Sayın Cumhurbaşkanına hakaret etmedim, hakaret etmediğim insandan
da özür dilemem söz konusu değil.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN –
Sayın Oğan, lütfen, bak, geri aldınız sözünüzü.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Ben sözümü geri aldım.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ya hâlâ… Sayın Başkan, ayıp ya, gerçekten ayıp!
BAŞKAN –
Ortadaki Sayın Cumhurbaşkanı ama istirham ediyorum, rica ediyorum.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Meclisin adabına yakışmıyor şu tavrınız ya.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, zaten özür dileme manasına gelir onlar ya.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Sayın Başkan Vekili, siz uzatıyorsunuz. “Pis bir pazarlık
içerisindedir.” sözü İç Tüzük’e göre hakaret değildir. Bunu siz uzatıyorsunuz.
(Gürültüler)
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Daha ne desin adam yahu?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – “Geri aldım.” diyor.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sizi tatmin etmek için başka ne söylesin ya?
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Ne anlama geliyor bu sözler? Bu sözler hangi anlama geliyor
Sayın Başkan?
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, kurşuna dizelim(!)
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, görebildiğim kadarıyla hatip hem yerinden,
özellikle kürsüdeki konuşmasında, “Kastım hakaret değil.” cümlesini kullandı.
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) – Sana ne oluyor ya?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Aaa! Saygılı ol be kardeşim!
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) – Grup başkan vekili ya!
BAŞKAN –
Lütfen sayın milletvekilleri, grup başkan vekili tabii ki söz isteyecek,
konuşacak. Konuşturmayalım o zaman muhalefeti.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Ben her milletvekillin hukukunu savunurum, sizin de hukukunuzu
savunurum. “Uygun düşmedi” dedi ve “Geri aldım.” dedi. Bu noktadan sonra, sizin
sayın hatibe, konuşmacıya ceza teklif etmeniz uygun değildir Sayın Başkanım.
Çünkü Sayın Başkanım, “Geri aldım, kastım bu değildi.” dedi yani dil sürçmesi
bu kürsüde hep olagelmiştir. Yani ceza teklifinizi geri çekmenizi istiyorum.
NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Dil sürçmesi olmadığını söylüyor kendisi Sayın Altay.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Yani özür dilemem demek “Sayın Cumhurbaşkanına hakaret ettim.”
manasına gelir. Bu, daha beter bir şeydir.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Aksi durumda tutumunuzla ilgili 63’e göre usul tartışması
açmanızı talep ediyorum, bütün bunları lütfen değerlendirin. Yani hatip çok
açık bir şekilde tavrını, anlayışını, Cumhurbaşkanlığı makamını ve Sayın
Cumhurbaşkanı övdü burada biraz önce. Buna rağmen ceza teklif edemezsiniz.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Bir cümle daha Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Peki “Hakaret maksadıyla söylenmişse özür diliyorum.” deyin. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ya, hâlâ aynı şeyi söylüyorsun Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Lütfen sayın milletvekilleri, niye itiraz ediyorsunuz? Sayın Oğan’la
konuşmayalım mı yani?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, İç Tüzük açık ya.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, özür dilemeyi kabul edersem bakınız…
BAŞKAN –
Sayın Oğan, “Hakaret varsa özür dilerim.” deyin.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Müsaade edin, müsaade.
…Cumhurbaşkanına
hakaret etmiş olacağım. Ben Sayın Cumhurbaşkanına özür dilemek kastıyla, özür
dilemek vasıtasıyla hakaret etmek istemiyorum.
BAŞKAN –
Sayın Oğan… Bir saniye…
Lütfen,
“Hakaret varsa özür dilerim.” diye… Bunda ne var hakaret?
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Söylemedi öyle bir şey Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Ya, “Hakaret varsa özür diliyorum.” deseniz ne var bunda?
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Yok, öyle bir şey ya! “Yok.” dedi kardeşim “Yok.” dedi ya!
Mahir Bey, “Hakaret kastım yok.” dedi, daha ne istiyorsunuz?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Hakaret kastım yok.
AHMET
YENİ (Samsun) – Özür dilemedi, özür…
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Ya, arkadaş illa senin cümlelerini kullanmak zorunda mıyım
ya? “Geri aldım.” dedi, bitti. Yahu arkadaş, 10 defa geri aldı sözünü.
(AK
PARTİ, CHP ve MHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.30
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Sayın
Oğan, lütfen sisteme girer misiniz.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanı
cumhurun başıdır ve bizim için de cumhurun başı, Cumhurbaşkanı önemlidir.
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri, asla ve asla cumhurun başına
hakaret etmez.
Ben,
biraz önce Sayın Cumhurbaşkanına hakaret etmediğimi ifade ettim, hakaret
etmeyeceğimizi ve edilmesine de müsaade etmeyeceğimizi ifade ettim ve hatta
sözlerimi de geri aldım ancak öyle anlaşılıyor ki bazıları tarafından bu sözüm
hakaret olarak kabul edilmiş, öyle anlaşılmış olabilir. Sayın Cumhurbaşkanına
hakaret etmediğim için, Sayın Cumhurbaşkanından o anlamda özür dilemiyorum
ancak eğer bu sözümden hakaret kastı çıkaranlar var ise bu takdirde Sayın
Cumhurbaşkanından özür diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Peki.
Teşekkür
ediyorum Sayın Oğan.
Sayın
Oğan hakaret kastıyla söylemediğini ve ayrıca o şekilde anlaşılmışsa özür
dilediği için öneriyi geri alıyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasî Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, Iğdır Milletvekili Sinan
Oğan ve arkadaşları tarafından kişi hak ve hürriyetlerinin önüne geçen
uygulamalardan biri olarak sansürün toplumumuza etkisinin, sebep olduğu hak
ihlalleri ve mağduriyetlerin tespitini yapmak amacıyla 18/2/2014 tarih ve 3564
sayıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19 Şubat 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Arayacağım.
Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.45
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
3.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Aytun
Çıray ve arkadaşları tarafından Başbakanın ve onun güdümündeki paralel parti
devletinin Türkiye’yi içine soktuğu hukuksuzluk yolunun iç ve dış politik
tahribatının boyutlarının araştırılması amacıyla 18/2/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 19 Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
19/2/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 19/2/2014 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
Sinop
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir
Milletvekili Aytun Çıray ve arkadaşları tarafından “Başbakanın ve onun
güdümündeki paralel parti devletinin Türkiye'yi içine soktuğu hukuksuzluk
yolunun iç ve dış politik tahribatın boyutlarının araştırılması” amacıyla
18/2/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırma önergesinin (1297 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 19/2/2014 Çarşamba günlü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Aytun Çıray, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gezi olaylarının sosyal
ve siyasal sonuçları, ipucu vermeye başlayan ekonomik kriz işaretlerinin
görülmesi, görülmemiş çaptaki yolsuzluk soruşturmaları, Cumhurbaşkanlığı
peşinde olan Başbakanın planlarını bozmaya başladı. Bunun üzerine Başbakan
kuvvetler birliğini tahkim edecek olan bir HSYK Yasası çıkarttı. Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanı HSYK Yasası’nı veto etmediği takdirde Başbakanın kurmak istediği
tek parti devletini tahkim etmiş olacaktır yani böylece tarihin geriye atılmış
en ileri adımına şahit olacağız. Bu hâl, içeride sıkışan Başbakanın millî
onurumuzu ve yüksek çıkarlarımızı ithal meşruiyet ile takas etmesinin önünü
açacaktır, şimdi Kıbrıs’ta yapılmakta olduğu gibi.
Değerli
milletvekilleri, insanların iç ve dış politikadaki tutumlarını aynı zamanda
tıynetleri belirler. Başbakanın ve onun zavallı Dışişleri Bakanının Kıbrıs’tan
nasıl ekmek çıkarmak istediklerinin hikâyesi onların zihnî tıynetindedir.
Kıbrıs,
Doğu Akdeniz’de olağanüstü stratejik öneme sahip bir adadır. Zaten tarihi de
Kıbrıs’ın askerî, siyasi değerini ortaya koymuştur. Ancak, Doğu Akdeniz’de
İsrail ve Kıbrıs Rum yönetiminin yürüttüğü doğal gaz ve petrol aramaları,
Kıbrıs’ın stratejik değerine ekonomik bir de boyut katmıştır.
Doğu
Akdeniz’de İsrail’in “Tamar ve Leviathan” adlı sondaj sahalarında üretilebilir
685 milyar metreküp doğal gaz bulundu. İsrail ile Kıbrıs arasındaki bölgede de
yapılan sondajlardan son derece vaatkâr neticeler elde edildi. İşte, bu büyük
enerji oyununda müttefiki olduğumuz güçler Kıbrıs’ın statüsünü netleştirmek,
İsrail’in de güvenliğini garanti altına almak istiyorlar çünkü enerji oyunları
güvenlik açığı kabul etmez.
Kıbrıs’ta,
Annan Planı’nın, Rumların sonsuz iştahları yüzünden akamete uğramasının
üzerinden tam on yıl geçtikten sonra yeni bir müzakere süreci başlatılmasının
altında yatan neden budur. Ancak bu gerçekler yeni değil. Onun için,
müzakerelerin zamanlamasına dikkatinizi çekerim; Başbakanın içeride kaybettiği
meşruiyetini dışarıda aradığı bir dönem seçilmiştir. Asıl yolsuzluk bilgisinin,
yıkıcı yolsuzluk bilgisinin Batılıların heybesinde olduğu iddiası da çok endişe
vericidir. Yani özetle, Batılılar, Kıbrıs müzakerelerini rehin alınmış bir
Başbakan ve onun zavallı Dışişleri Bakanıyla yapacaklar.
Buradan
Türk milletine sesleniyorum: 1954’ten beri millî davamız kabul edilen Kıbrıs’ta
hem Rum hem de Yunan tarafının en zor yılları yaşadığı dönemde Rumlar
atacakları her adımı ulusal konseylerinde tartışırken bizimkiler ortak
açıklamanın sessizlik emrine uyup bu görüşmeleri Türkiye Büyük Millet
Meclisinden gizliyorlar.
Değerli
arkadaşlar, bu görüşmelere en çok sevinen kim biliyor musunuz? Başpiskopos II.
Hrisostomos. Başpiskopos diyor ki: “Bu kez referandumdan ‘Evet’ çıkması için
tüm partilere elinizden gelen desteği veriniz.” Neden mi? Söyleyelim: Ortak
bildiride Annan Planı’nda bile olan “ortak kuruculuk” kavramı yok. 1960
Anayasası’nda kabul edilen “iki kesimlilik, iki egemenlik” yok. Eğer, iki
değil, tek bir toplum oluşacaksa bunun doğal neticesi Türklerin garantörlük
hakkının ortadan kalkmasıdır. Yani, bu, Enosis’in Avrupa Birliği potasında
gerçekleştirilmesi demektir. Enosis’in Avrupa Birliği potasında
gerçekleştirilmesiyle Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu biraz önceki
Cumhurbaşkanı tartışması kadar ilgilenmiyor.
Şimdi, bu
ortak açıklama için peki Davutoğlu ne diyor? “Bu metin müzakereler çerçevesini
ortaya koyan bir metin.” diyor, iyi mi! Bu gidişle Erbakan’ın ruhu bu
Davutoğlu’nu çarpacak arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, iktisadi, demokratik ve siyasi müttefiklerimizin yani Amerika
Birleşik Devletleri ve AB’nin bu konuda çıkarları için etkili bir şekilde
bastırmalarını anlıyorum. Ancak, anlayamadığım vahim nokta şu: Omuz omuza
savaştığımız müttefiklerimizin Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasi tıynetinden
sonuna kadar istifade etmeye çalışmalarıdır. Kendi ulusları için en yüksek hukuki
ve demokratik standartları esas alan müttefiklerimiz, kapalı kapılar arkasında
eleştirdikleri bir zorba anlayışı yeniden övmeye başladılar. Bunun nedeni gayet
açık; başımızda siyasi ömrünü uzatmak uğruna Türkiye’nin çıkarlarını görmezden
gelen bir iktidar var ve Başbakan sırf bu tavizkâr tutumu nedeniyle Batılılar
için kendini vazgeçilmez görüyor. “…(x)” tiyatrosunun arkasında bu gerçek var.
Mavi Marmara’da İsrail’e karşı sözde cihat seferinde 9 vatandaşımızın
ölümlerinin nedeni de bu. Annan Planı’nın onaylanması için AKP’nin yürüttükleri
çabanın arkasında da bu senaryo var. Libya’da Kaddafi öldükten sonra… Onu en
ahlaksız bir biçimde ölüme terk etmek de bu tıynetin eseridir, Suriye’de ortak
bakanlar kurulundan sonra yaşananları saymıyorum bile. Kendi iktidarını
sürdürmek için dışarıda onuru bir tarafa bırakıp içeride zorbalık rejimi tesis
etmek de yine bu tıynetin doğal neticesidir. Bu tıynet şimdi de doğasının
gerektirdiğini yapmaya çalışıyor, bundan şüphemiz olmasın fakat zaman hükmünü
icra edecek, biz de bu tıynetin meşum özünü gizleyen pulları dökeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, buradan kendi değerleri arasında onur bulunan ve hukukun
üstünlüğünü şiar edinen küresel müttefiklerimize seslenmek istiyorum, onlara
ortak değerlerimizi hatırlatmak galiba en iyisi olacak:
Dostlar,
sizlerin felsefeden sanata, siyasetten ekonomiye büyük önem verdiğiniz bütün
yüksek değerleri yerle bir eden bir siyasi anlayışın içyüzünün anlaşılmasını
geciktirecek politikalardan vazgeçin çünkü bu politikalar Türk milletine çok
zarar veriyor. Bu politikalar, Batı’nın bu politikaları Adalet ve Kalkınma
Partisine karşı Türk milletinin gerçeklerle buluşmasını geciktiriyor.
Köklerinizi oluşturan Latinlerin bir atasözü var: “…(x)” Yani “Gerçek seni özgür kılar.” diyor. Biz şu
anda özgürlük mücadelesi veren bir milletiz. Gelin, bütün bu müzakereleri özgür
insanlarla yapın. Çıkarlarınıza ne kadar uygun olursa olsun zorbalık rejiminin
aktörlerine kurtulmalarını sağlayacak dalı uzatmayın. Böyle yapmanız İkinci
Dünya Savaşı’nda Hitler’in zaman kazanmasını sağlayan Normandiya Çıkarması'nı
ertelemesinden farkı yoktur.
Değerli
müttefikler, böyle yapmakla elde edeceğiz çıkarlar daha büyük gözükebilir ama
bu, gelecek kuşakların nefretini kazanmanızdan daha önemli olmamalı.
İktidardaki zihniyetin çaresizliklerinden ve korkusundan sonuna kadar
yararlanmak istemeniz iyi değil, hayırlı değil; ne sizin için ne bölgede
güvenilir, gerçek dost arayan İsrail için ne de ekonomik kriz içerisindeki
Kıbrıs Rumları için. Hasar Türk milleti için telafi edilemez boyutlara gelir ve
bu Kıbrıs’ta somutlaşırsa belki de bunlardan en çok siz sorumlu tutulacaksınız.
Bir milletin zaten ödemeye başladığı bedelleri daha da ağırlaştırmayın. Böylece
bunun hem size yansıyabilecek acı sonuçlarını önlemiş olursunuz hem de iki yüz
yıldır modernleşme projesinde sizlerle birlikte yürüyen Türk milletinin.
CHP’nin
görüşüne gelince, adaletli ve millî her türlü uzlaşmadan yanayız ama biz
TPAO’nun devlet adına petrol arama hakkını kaldıran, Akdeniz’de hükümranlık
haklarımızı koruyacak donanmamızı kumpasla ortadan kaldıran ve hakları
şehzadenin gemileriyle koruyacağını zanneden bu Hükûmetin yaptığı müzakerelere
hiçbir şekilde destek vermeyeceğiz.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan
kelimeler ifade edildi.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Harun Karaca, İstanbul
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HARUN
KARACA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi
hakkında grubum adına aleyhte söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
şahsımla ilgili dün, kimlerin sözcüsü olduğunu bildiğimiz bir gazetede çıkan
konuyla ilgili birkaç tane hususu buradan paylaşmak istiyorum. Zira o haberi
okuduğumda “Acaba neresi doğru?” diye şöyle bir kurcaladım, bir doğru yönüne
rast geldim, o da benim milletvekili olarak oradaki haber içeriğinde yazılı
olan şeye…
Şimdi,
burada, ben tabii, daha önce de bu konuyla ilgili mahkeme kararlarıyla
konuşmuştum. İsterdim ki bu mahkeme kararlarına bir zahmet bu gazeteci
arkadaşların bakıp da ona göre yazmalarını arzu ederdim. Kaldı ki burada
mahkeme kararlarının tamamen orijinalleri de var. 1999 yılında başlayan ve 2003
yılının Ocak ayında biten bir mahkemenin, sanki sanık, tutuklu varmış gibi
tekrar pişirilip bugün gündeme getirilmesini doğrusu abesle iştigal olarak
görüyorum. Zira bu dosyaların tamamında yaklaşık 300 kişinin üzerinde yargılama
yapılmış, bu yargılamaların sonunda tamamı beraat etmiştir. Bunu yüce
heyetinize ve bizleri televizyon başında ekranlarından izleyen aziz milletimize
buradan ifade etmek istiyorum.
Demokrasi…
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Hangi dava Sayın Milletvekili? Hangi dava bu?
HARUN KARACA
(Devamla) – İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle ilgili davadan bahsediyorum 1999
yılında…
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Ha, Rahşan affıyla ilgili olan.
BAŞKAN –
Sayın Karaca, lütfen konuyla ilgili, Genel Kurula hitap edin.
HARUN
KARACA (Devamla) – Yani sizin sorularınıza ben cevap veririm. İstanbul
Büyükşehir Belediyesindeki 1999 yılındaki açılmış olan davayla ilgili konudan
bahsediyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – İçlerinde sen de vardın. Her bir olayın içinde sen de varsın.
HARUN
KARACA (Devamla) – Ben size cevap vermeyeceğim çünkü sizi muhatap almak
istemiyorum.
Demokrasi
en temel meşruiyettir.
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Mahkemeleri al muhatap.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Suçsuzluğun kim tarafından biliniyor?
HARUN
KARACA (Devamla) – Sabrederseniz söylerim.
Meşru
siyasetin görevi iktidarıyla, muhalefetiyle, bütün sivil mekanizmalarıyla bu
alanı genişletmektir. Partimizin kuruluşundan bugüne, öncelikle, hedefi
demokrasi ve özgürlük alanlarını genişleterek toplumun tüm kesimlerine yaymak
olmuştur. Demokrasi düşüncesinden özgürlük bahanesiyle hareket eden, topluma ve
ülkeye telafisi olmayan bedeller ödeten bir Gezi Parkı vakası yaşadık. Çevre
hassasiyetleriyle hareket eden samimi insanlarımızın duyarlılıklarının arkasına
saklanan kötü niyetli insanların sebep olduğu olaylara tüm toplum şahit
olmuştur.
CHP’nin,
ulusal bir meselede insanları hukuka ve demokrasiye isyana nasıl çağırdığına da
hep beraber şahit olduk. Bu mu sizin katılımcı demokrasiniz? Şunu ifade etmek
isterim ki, Gezi Parkı’yla siyaseti rehin almak isteyenlere izin vermedik, izin
de vermeyeceğiz çünkü Türkiye bugünlere kolay gelmemiştir; büyük acılar
çekerek, kan ve gözyaşı akıtarak gelmiştir. Hopa’da eşkıya olarak, Gezi’de
çapulcu olarak bugünlere gelmedik. Özellikle “çapulcu” ve “eşkıya”nın anlamını
buradan söylememe gerek yok. “Düzeni bozanlar” demektir. Velhasıl biz birlikte
Türkiye’yiz. Bu topraklar hepimizin, bu toprakları korumak ve kollamak
hepimizin yegâne görevidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri…
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Kıbrıs günü, Kıbrıs. Onu anlatın siz ya. Ne anlatıyorsunuz?
Kıbrıs günü.
HARUN
KARACA (Devamla) – Önergenize bakarsanız… Önergeniz önümde. Önergenize
bakarsanız ne anlattığımı anlarsınız.
Halkımız
çok iyi biliyor ki, bu, üç beş ağaç meselesi değil. Bunu halkımız anlar iken
birtakım sorumluluk sahibi olan kişilerin hâlâ anlayamamış olmasına şaşırıyorum
doğrusu.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – “Üç beş ağaç meselesidir.” diyen kim?
HARUN
KARACA (Devamla) – Bize “çevre düşmanı” diyenler, Başbakanımız canını dişine
takıp ağaçları ve çevreyi korumak isterken Koç Üniversitesinin yerinin bir
gecede Sarıyer Belediyesinden alınarak nasıl Bahçeköy Belediyesine
dönüştürülmesine, birçok ağacın kesilmesine üzüntüyle şahit olurken hiç sesleri
çıkmadı. Burada özellikle Gezi Parkı olaylarıyla ilgili perde arkasından, size,
27 Mayıs 1960 ihtilaliyle ilgili bir gazete kupürü göstereceğim. Bu dikkatinizi
çekecektir.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Elli dört yıl önce.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Geç bunları.
HARUN
KARACA (Devamla) – Zira, zira…
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Bugüne gel, bugüne!
HARUN
KARACA (Devamla) – Zira Gezi Parkı olaylarının sponsoruyla 27 Mayıs 1960…
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) – Çok geride kalmışsınız.
HARUN
KARACA (Devamla) – Niye sabretmiyorsun?
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Doğruları söyle de sabredelim. İlla ki bunları mı
dinleyeceğiz?
HARUN
KARACA (Devamla) – 27 Mayıs 1960 olaylarıyla ilgili, ihtilaliyle ilgili,
darbesiyle ilgili, şöyle bir bakın.
Ben,
bakın, okudum önergenizi. Önergenize bakarsanız bu söylediklerimin hepsinin önergeyle
ilgisi olduğunu görürsünüz.
27 Mayıs
1960 ihtilalinde şöyle bir başlık atmış. Diyor ki: “Kahraman Türk ordusu bütün
memlekette dün gece sabaha karşı idareyi ele aldı.” Doğru. Burada ilgimi çeken
bir haber oldu. Bunu özellikle sizlere okumak istiyorum. “Halkın ihtiyaçlarını
Migros ve askerler temin edecek.” Gezi Parkı’nda da görüyoruz, burada da
görüyoruz ne yazık ki.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Ne oldu Gezi Parkı’nda?
HARUN
KARACA (Devamla) – “Halkın ihtiyaçlarını Migros ve askerler karşılayacak.”
diyor. Siz bunu herhâlde çözebilecek zekâdasınız.
Aradan
yaklaşık elli beş yıl geçmesine rağmen hâlâ bu zihniyetin zindeliğini
koruduğunu görüyoruz. Ne kadar manidar değil mi?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bu seçim Kiler market yapar canım, Migros yapmasın.
HARUN
KARACA (Devamla) – Değerli milletvekilleri, açları, yoksulları, kimsesizleri,
yetimleri derisinin rengine, dilinin ahengine bakmadan merhametle kucaklayan,
sırf Allah rızası için kimsesizlerin sesi olan bir Başbakanımız var.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ya, çok şükür! Hangi kimsesizlerin?
HARUN
KARACA (Devamla) – Ülkemizde ve dünyada milletimizin yaşam standartlarını
yükseltmek için çırpınan Başbakanımızı, azınlık iktidarı heveslileri tanımasa
da, bilmese de tüm mazlumlar tanıyor ve biliyor.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Allah’a çok şükür!
HARUN
KARACA (Devamla) – Sayın Başbakanımız 76 milyon insanımızı ayırt etmeksizin bu
millet için gecesini gündüzüne katarak çalışmaktadır ve bizler de
Başbakanımızın arkasındayız.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Hep arkasında ol, kimse bir şey demiyor.
HARUN
KARACA (Devamla) – Biliyoruz ki imame koparsa tespih dağılır.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Korkunuz o zaten. Tespihin dağılacağı korkusu var.
HARUN
KARACA (Devamla) – Bu millet dualarla güç verdiği imamesinin kopmasına asla ama
asla müsaade etmeyecektir. Kutlu yürüyüşe devam.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Tespih dağılacak diye korkuyorsunuz.
HARUN
KARACA (Devamla) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; iç ve dış siyasette,
medyada ve sermayede Türkiye’yi yeniden dizayn etmek isteyen derin güçlerin,
yeni Türkiye'nin yükselişine engel olmak istediğini hepimiz görüyoruz. Çok
şükür necip Türk milleti, aydın geçinen insanlara inat oluşturulan bu gerilim
ve endişeyi hiçbir zaman umursamadı ve umursamayacaktır.
O günlerde,
hatırlarsınız, Gezi Parkı olayları başladığında sosyal medyada pek çok yalan
haber üretildi. Bu yalan haberlere inanan binlerce insan sokaklara döküldü,
provokasyonlar birbirleriyle yarışır hâle geldi.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Kabataş haberi de yalan değil mi? “Camide içki
içtiler.” yalan mı?
HARUN
KARACA (Devamla) – Düşünebiliyor musunuz, müftü eşi olduğunu söyleyen
provokatör bir kadına da şahit olduk. Daha sonra o kadının Cumhuriyet Halk
Partisinin bir eski ilçe başkanının hanımı olduğunu buradan üzülerek söylemek
istiyorum.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) – Bari bunları konuşmayın.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Camide içki içtiler yalanına ne diyeceksin?
HARUN
KARACA (Devamla) – Ve şunu bilmenin gururunu yaşıyoruz ki, Başbakanımız
milletten aldığı güçle hareket ediyor. Çok şükür ki bu ülkenin reflekslerini,
ana damarını ve hissiyatını çok iyi biliyor ve buna karşılık da necip
milletimiz “Dik dur, eğilme! Bu millet seninle!” teveccühüyle sadece ülkemizin
değil, tüm dünyadaki mazlumların ortak sesi oluyor.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – 630 milyon doların hesabını ver.
HARUN
KARACA (Devamla) - Türkiye'nin başarısından rahatsız olan kesimler, Türkiye'nin
ideal devlet olma yolundaki kararlılığını çekemeyenler, hukuk dışı gösteri ve
eylemlerle millî irademizi itibarsızlaştırmaya çalışmışlardır. Ancak demokrasi
inancı tam olan, gücünü millî iradeden alan Hükûmetimiz ve partimiz sayesinde
bu ve buna benzer oyunlar bozulmuştur.
Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri; asıl size hatırlatmak istediğim Ana Muhalefet
Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun belediye başkanlığına aday olduğu
dönemde birkaç seçim vaadini buradan paylaşmak istiyorum: Bir tanesi, İstanbul
Büyükşehir Belediyesine aday olduğu zaman, hatırlayacaksınız, “İstanbul
Büyükşehir Belediyesinde otobüs ücretlerini 1 TL yapacağım.” dedi. İkincisi,
“80 kilometre metro yapacağım.” dedi.
Üçüncüsü, “Her yoksula 600 lira asgari ücretten maaş vereceğim ve her
evde bir tane sigortalı olacak.” dedi.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) – Evet, doğru.
HARUN
KARACA (Devamla) – Doğru, doğru, çok doğru…
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Hâlâ vaadimiz. İnşallah, iktidara gelince yapacağız.
HARUN
KARACA (Devamla) - Ben de merak ettim. İzmir Büyükşehir Belediyesinde kaç
yoksula maaş bağladığını soruyorum buradan.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) – İzmir’i demedik biz, İstanbul’u dedik.
HARUN
KARACA (Devamla) – İzmir metrosu ne oldu?
Bakın,
bir şair, sosyal medyada bir arkadaş şöyle güzel bir yazı yazmış, hoşuma gitti,
diyor ki: “Aşk: İzmir metrosu gibi olmalıdır, hiç bitmemelidir.” (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yani sayenizde aşkın yeni bir tarifi yapıldı.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ankara metrosuna gelin, Ankara metrosuna. Ankara metrosu ne durumda?
HARUN
KARACA (Devamla) - Artı, İzmir -otobüs fiyatlarına baktım- İstanbul’dan daha
küçük. Herhâlde Kılıçdaroğlu sözünü tutmuş ve İzmir Büyükşehir Belediyesine
talimat verip fiyatları ucuzlatmıştır.
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) – Kıbrıs’a gel, Kıbrıs’a. Kıbrıs’ı konuşuyoruz.
HARUN
KARACA (Devamla) - Türkiye'nin en pahalı otobüs fiyatı 2 lira, Türkiye'nin en
pahalı otobüs fiyatı İzmir’de. Yoksullara maaş yok. Ondan sonra, geçiyorum
bunları. Kıbrıs’la ilgili…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Onlar da inanmıyorlar zaten.
HARUN
KARACA (Devamla) – İnanmıyorlar…
Ben şunu
söylüyorum, bakın. Mevlânâ çok güzel bir söz söylemiş:
“Suskunluğum
asaletimdendir,
Her lafa
verilecek bir cevabım var,
Lakin bir
lafa bakarım laf mı diye,
Bir de
söyleyenlere bakarım adam mı diye.” diye sözlerimi tamamlıyorum.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Aynen… Aynaya dön ve kendine bak.
HARUN
KARACA (Devamla) - Kıbrıs konusunda hiçbir endişeniz olmasın. Bizim tıynetimiz
milletimizin tıynetidir, bundan endişeniz olmasın. Yedi defa seçimle geldik,
bundan sonra da inşallah gelmeye devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Enosisciniz be! Cevap veremediniz. Size “Enosisci” dedim, bir
taneniz cevap vermediniz ya. Daha ne diyeyim size, Enosis’e ortaksınız…
HARUN
KARACA (İstanbul) – Enosis’i size bırakıyoruz.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Kıbrıs’la ilgili tek kelime söylemediniz. Yazık!
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın hatibin öncelikle “Söyleyenlere bakarım adam mı?”dan kimi
kastettiğini çıkıp adam gibi orada söylemesi lazım. Adamsa adam gibi çıkıp, o
söyleyen, adam olmayan insanlar kimler, bunu söylemesi lazım. İlaveten
partimizin Genel Başkanını ismen de zikrederek sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Altay.
İki
dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın,
İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim.
Şimdi,
İzmir metrosu için 2009 yerel seçimlerindeki seçim vaatlerini sayın vekilin
buradan gelip konuşmasını anlamadım ama biraz hafızasını da kontrol etmesini
tavsiye ederim. Bizim her yoksula yani bir sosyal güvenlik kurumuyla aidiyeti
olmayan her haneye 600 lira vaadimiz belediye seçimi vaadi değildir, 2011 genel
seçimleri vaadimizdir. O öyle.
İzmir
metrosuyla Ankara metrosu arasındaki farkı gelip birisi burada bana açıklarsa
ben de bundan büyük memnuniyet duyarım. Ancak, Gezi’yle başlayıp Gezi’yle
bitirdi sayın vekil ve şöyle de bir nazik olmayan iş yaptı: Türk millî
ekonomisinin lokomotifi olan bir grubu Türkiye’nin gelişmesini engelleyen
insanlarla, çevrelerle, odaklarla eş görmesini kendisine yakıştıramadım. O grup,
cumhuriyetin kurulduğu günden bu yana Türk millî ekonomisinin lokomotifidir,
hâlen de böyledir. Bunun da altını çizmek istiyorum.
Kabataş’taki
vapur iskelesi skandalınızı, gafınızı, iftiranızı, kendisini “Eski müftü
eşiyim.” diye tanıtan bir kadının tesadüfen CHP’li olmasıyla da kapatamazsınız,
tıpkı para kasalarını, para sayma makinelerini, ayakkabı kutusundaki 4,5
milyonu, çikolata kutusundaki 1,5 milyon doları ve elbise askısındaki
milyonlarca doları kapatamayacağınız gibi. Gezi olayları bunu kapatmanıza değil
bilakis bunun kamuoyunda dikkatle takip edilmesine yol açacaktır, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Çıray.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Sayın konuşmacıdan bir önceki konuşmacı bendim. “Ben adam mı
değil mi diyerek konuşmacının sözlerine bakarım.” diyerek kastedilen benden
başka kimse olamaz.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Şiir okudu Sayın Başkan.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – O yüzden ben cevap vermek durumundayım.
BAŞKAN –
Ama isim zikretmedi Sayın Çıray.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Bu ağır bir laf.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Çıray.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Yani bu memlekette…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Çıray, iki dakika söz veriyorum.
6.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın,
İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Niye söz verdiniz Sayın Başkan? Hayır, şiir okudu.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Şimdi ne diyeceğimi dinleyeceksin.
Şimdi,
bugün bir köşe yazarı bir yazmış, diyor ki, hani şu meşhur iftiracı bir
hanımefendi vardı ya Sayın Başbakanın grup toplantılarında söylediği “Beni 150
kişi ezdi, dövdü.” diyen. Bir yazar muazzam bir şey bulmuş, aslında ben size
yardımcı olmaya geldim şimdi, bakın, size ne söyleyeceğinizi öğreteyim bir
hekim olarak. Diyor ki yazar: “Bu hanım birkaç ay önce doğum yaptığı için
postpartum depresyon geçirmiş. O nedenle yanlış ifadelerde bulunmuş yani
gemiden çıkmakta olan 150 insanı, 150 çıplak adam geldi, kendisine vurdu diye
algılamış.”
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Kim söylemiş onu? Hangi hekim söylemiş?
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) – Hayır, bu yazıyı Fehmi Bey, Fehmi Koru yazmış.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Ayıp, ayıp. Bu size hiç yakışmadı.
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Bakın hem hekimim diyorsunuz. Bu hekimliğe hiç yakışmayan bir
şey.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) – Şimdi, dinleyin arkadaşlar, bir hekim olarak söylüyorum.
Bakan çocuklarına, hatta bakanlara bundan sonra “Hırsız.” demeyin ayıptır,
çünkü onlar kleptoman, tıbben. Bundan sonra kutulara para koyanlara rüşvetçi
demeyin, çünkü onlar dispozofobi yani biriktirme hastalığı var onların.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Size de bir şey söyleyeceğim de…
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) – Arkadaşlar, devletin sakın ali yöneticilerini yalan
söylemekle suçlamayın, çünkü onlar mitoman yani hepsinin tıbbi bir gerekçesi
var. Esasen, biz masumlar ve hastalar hakkında konuşuyoruz, biz yanlış
söylüyoruz. Bundan sonra siz de kendinizi savunurken bu tutanakları okuyun ama
asıl yakışmayanı söyleyeyim mi?
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Hiç yakışmadı.
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) – Bu memlekette, piskoposların gerçekleştiremediği Enosis’i siz
gerçekleştiriyorsunuz ve tek kelime cevap vermediniz bana burada. Kıbrıs
topraklarını peşkeş çekiyorsunuz, buna ait hiçbir itirazınız yok mu? Sizin
kendi Hükûmetinize bir itirazınız yok mu? Okuyun ortak çalışma metnini. Eğer o
ortak çalışma metninden sonra, dönüp de bu Türk milletinin ali menfaatleri ve
güvenliği için yüzüne bakacaksanız helal olsun sizin yaptığınız siyasete! (CHP
sıralarından alkışlar)
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Sen kendi hüsnükuruntunla kal.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
HARUN
KARACA (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Karaca, siz niye söz istiyorsunuz?
HARUN
KARACA (İstanbul) – Sayın Başkanım, gerçekleri beyan etmemekle ilgili, Sayın
Grup Başkan Vekili, İzmir’le…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Öyle bir şey söylemedi ki.
HARUN
KARACA (İstanbul) – …Sayın Kılıçdaroğlu’nun vaatleriyle ilgili “İşte genel
seçimdi.” dedi. Ben o konuda bir aydınlatıcı bilgi vermek istiyorum.
BAŞKAN –
Sayın Karaca, bu sataşma değil ki.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Yanlış bilgi verdiğini söyledi.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yanlış bilgi verdiğini söyledi Sayın Başkan.
HARUN
KARACA (İstanbul) – Yanlış bilgi verdiğimi ifade ederek sataşmada bulundu.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Yanlış bilgiyi sen verdin baştan, neyi düzelteceksin?
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Karaca, size de iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
7.- İstanbul Milletvekili Harun Karaca’nın,
Sinop Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HARUN
KARACA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, aziz
milletimiz; şimdi, öncelikle Sayın Grup Başkan Vekiline buradan teşekkür
ediyorum çünkü o bile yani böyle bir ipe sapa gelmez vaatlerin olmayacağını
idrak etmiş ve buradan da diyor ki…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Ne alakası var?
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Belediye… Çarpıtma!
HARUN
KARACA (Devamla) – Biraz sabrederseniz söyleyeceğim. Belediye… Belediyede olmaz
değil mi?
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Kıbrıs’a gel, Kıbrıs’a.
HARUN
KARACA (Devamla) – Belediyede olmaz değil mi? Belediyede olmaz.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Kıbrıs’a gelin, Kıbrıs’a.
HARUN
KARACA (Devamla) – Haklısınız, ben de aynı şeyi söylüyorum, belediyede olmaz.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Bu milletin kaderiyle oynuyorsunuz.
HARUN KARACA
(Devamla) – 5 Mart 2009 tarihli Radikal gazetesini açın -hemen önünüzde
İnternet var- oradan, Sayın Kılıçdaroğlu’nun vaatlerini, bunu görürsünüz 2009
yerel seçimleriyle ilgili.
Ben de
katılıyorum sizin sözünüze, yerel seçimlerde böyle vaat olmaz ama desteksiz
olursa böyle vaatler olur.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Siz hangi petrol şirketinin ortağısınız?
HARUN
KARACA (Devamla) – Onun için, ben, buradan sizi aydınlatmak istedim.
İkincisi…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Hangi petrol firmasının ortağısınız?
HARUN KARACA
(Devamla) – Bak, niye hopluyorsunuz?
İkincisi:
2009 seçimlerindeki, ben…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Hangi petrol istasyonunun ortağısınız?
BAŞKAN –
Sayın Tanal, lütfen…
HARUN
KARACA (Devamla) – Bakın, siz beni konuşturmamak için gayret etseniz de ben
konuşurum; bunu merak etmeyin, ben konuşurum.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Kıbrıs hakkında bir araştırma… Fikrin ne, fikrin?
HARUN
KARACA (Devamla) – Ayrıca, kendisi, Kabataş olaylarıyla ilgili, bir
hanımefendinin başından geçmiş bir olayı…
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Kabataş hakkında konuşmamız yasak mı?
HARUN
KARACA (Devamla) – …burada bu şekilde ifade etmenizden dolayı, size, doğrusu
üzüntülerimi ifade etmek istiyorum.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Kıbrıs’a gel, Kıbrıs’a.
HARUN
KARACA (Devamla) – Bir senaryo gerekiyorsa canlı senaryo size verdim.
Cumhuriyet Halk Partisi eski ilçe başkanının eşi böyle bir senaryo yapmıştır ve
bu senaryoda da aktif rol almıştır, bunu da hep beraber televizyonlardan
izledik. Üzüntümü buradan da ifade etmek istiyorum.
Ben
tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasî Parti Grubu
Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Aytun
Çıray ve arkadaşları tarafından Başbakanın ve onun güdümündeki paralel parti
devletinin Türkiye’yi içine soktuğu hukuksuzluk yolunun iç ve dış politik
tahribatının boyutlarının araştırılması amacıyla 18/2/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 19 Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen, Yusuf Halaçoğlu,
Kayseri Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis araştırma önergesi üzerine
söz almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdi Başbakandan öğreniyoruz ki Gezi olaylarında şiddeti
uygulayan paralel yapılanmaymış. Gezi’deki kırmızılı kadına biber gazı sıkan
yüzü maskeli kişi Çevik Kuvvetten değilmiş, bir türlü teşhis edilememiş. Meğer
İstiklal Caddesi’ndeki olaylarda amirler bilerek, hedef gözetmeden atış
talimatı vermiş. Peki, bunları bugün dile getiren Başbakan neredeymiş? Bugün
usta bütün bu olaylar devam ederken yurt dışına çıkmış. Orada medyaya müdahale
ederek, Anayasa’nın 28’inci maddesine aykırı olarak sansür uygulatmış ama asıl,
Başbakan Gezi olayları sırasında yurt dışına giderayak, yüzde 50’yi evde
tuttukları gibi, toplumu birbirine düşürecek, talihsiz bir açıklama yapmış.
Gezi olaylarında kucağında çocuğu ile eyleme katılanlara sınırlar aşan şiddet
uygulayan güvenlik güçlerine “Destan yazdınız.” övgüsünü de düzen Başbakan,
hayrettir ki 17 Aralıktan sonra övgü düzdüklerini “paralel yapılanma” olarak
suçlamaya başlamış, binlerce güvenlik görevlisini tarumar etmiştir. Bir darbeyi
önlediklerini ve destan yazdıklarını söylediklerine nasıl olmuş da 17 Aralıktan
sonra “çete” unvanını vermiş ve bugün bunların de temizlenmesiyle demokrasinin
önünde engel kalmayacağını ifade etmiştir?
Yine, ne
gariptir ki, 2010 yılında referandumla yapılan anayasa değişikliği üzerine
Başbakan, 12 Eylül 2010 akşamı, AKP İstanbul İl Başkanlığı balkonundan, coşkulu
bir kalabalığa şöyle hitap ediyordu: “Ne mutlu bize ki demokrasinin, hukukun,
adaletin çıtasını el birliğiyle yükseltmiş bulunuyoruz. Dünyanın dört bir
yanından, okyanus ötesinden bu sürece destek veren tüm kardeşlerimi
kutluyorum.” diyerek Fethullah Gülen’e teşekkürlerini iletmeyi de ihmal
etmemiş.
Yine bu
konuşmasında, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını demokratik
ülkelerdeki işleyişine uygun hâle getirdiklerini, yargıda artık katılımcı
demokrasi döneminin başladığını, Adalet Bakanının, yetkilerinin birçoğunu artık
devrettiği müjdesini de vermiştir. HSYK Yasası’nın gerekçesinde ise, teftiş kurulunun
HSYK’ya bağlandığı, hâkimlerle ilgili denetim işlemleri ile soruşturma izni
konusunda Adalet Bakanının yetkilerinin büyük ölçüde kurula devredildiği,
kurulun bağımsız bir kurul olarak teşkilatlandırıldığı, görevlerini yerine
getirirken ve yetkilerini kullanırken hiçbir organ, makam, mevki veya kişinin
kurula emir ve talimat veremeyeceği de belirtilmiştir. Aradan üç yıl geçmiştir;
16 Aralık değil, 17 Aralıktan sonra Başbakan, birdenbire, o güne kadar
söylediklerinden vazgeçmiş ve yanlış yaptıklarını söyleyerek, HSYK’nın
yapısının değiştirilmesi için kanun teklifi getirilmiştir. Türk milletini
bununla bir kere daha aldatıyordu Başbakan. Üstelik Başbakan, 2010
referandumuyla yapılan değişiklikleri AB süreciyle ilgili yapılması gereken
değişiklikler olarak açıklarken muhalefeti ise darbe yönetimine ve darbecilere
destek çıkmakla suçluyordu. Dünkü Başbakana mı, bugünkü Başbakanın sözlerine mi
inanacağız? Açıkçası, dünkü söyledikleriniz doğru değilse, bugünkü
söylediklerinize nasıl inanmamızı istiyorsunuz? Aslında siz, “milletim”,
“milletim” dediğiniz ama hangi millet olduğunu bir türlü belirtemediğiniz aziz
Türk milletini aldatmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz?
Evet,
diğer bir millî meselemiz Kıbrıs meselesine gelince, 2004 yılında Kıbrıs’ta bir
referandum yaptırttı Hükûmet olarak. Bu konuda da Başbakan, o tarihte Kıbrıs
Cumhurbaşkanı olan ve Kıbrıs’ın bağımsızlığını ilan etmesi üzerine kederinden
ağladığını belirten ve bunu televizyonda açıkça söyleyen o tarihteki Başbakan
Talat’la, Kıbrıs eski Cumhurbaşkanı ve mücahidi rahmetli Denktaş’ı nasıl
alaşağı edeceklerini telefonlarda konuşuyorlardı. Referandumda Allah’tan ki Rum
tarafı “Hayır.” dedi de Kıbrıs meselesi kurtuldu. Yoksa, bugün Türkiye’nin bir
Kıbrıs meselesi olmayacaktı.
Şimdi de
Kıbrıs’ın özellikle enerji zenginliği sebebiyle yine devreye -Annan Planı’na
bile taş çıkaracak yeni bir plan ortaya çıktı- ABD girdi, çok büyük rezervi
olan Kıbrıs’ın güneyindeki gaz kuyularıyla ilgili bir politika yürütmeye
başladı. Sayın Başbakan, BOP’ta olduğu gibi yanlış yapmayın. Ege’deki
adalarımızın Yunanistan tarafından işgal edildiği fakat hiçbir tepki
göstermediğiniz gibi, Ege adalarını nasıl terk ettiğiniz gibi Kıbrıs’ı da terk
etmeyin. Unutmayınız ki, Piri Reis gemisiyle, sismik araştırma gemisini
gönderip yağıp gürlediğiniz o tarihlerden sonra nasıl süt dökmüş kediye
döndüğünüzü çok iyi biliyoruz. Piri Reis gemisi nerede şu an? Kıbrıs’ta
herhangi bir araştırma söz konusu edildi mi, yapıldı mı? Yapılmadı. Peki, Güney
Kıbrıs bölgesinde yapılan araştırmalarda… Hani yaptırım gücüydü, hani bu bir
savaş sebebiydi? Ne yaptınız? Herhangi bir işlem yapmadınız. Bugün, Kıbrıs Rum
kesiminin, daha doğrusu ABD’nin rüşvet kabilinden Türkiye’ye sunduğu ve ortaya
çıkacak gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya pazarlanması gibi bir rüşvetle âdeta
Kıbrıs’ı yeniden Rumlara satma planları içerisindesiniz. Burada da size sunulan
konu Türkiye-İsrail iş birliğinin gelişmesi ve düzeltilmesi uğruna Kıbrıs’ın
peşkeş çekilmesidir.
Değerli
milletvekilleri, buradan tekrar uyarmak istiyorum, bugün, Kıbrıs’ın çok önemli
bir durumundan haberdar etmek istiyorum. Kıbrıs’ın yüzde 70’i vakıf arazisidir
ve bu vakıflar daha çok Lala Mustafa Paşa ile Abdullah Paşa vakıflarına aittir.
Dikelya ve Ağrotur üsleri bile Abdullah Paşa Vakfı arazisidir. Maraş’ın yüzde 78’i
Abdullah Paşa Vakfına aittir ve 1913’te İngilizler tarafından bu vakıf
arazileri Rumlara peşkeş çekilmiş ve verilmiştir. Bunların defterleri
Kıbrıs’tadır. Vakıf arazilerini siz burada verirken oradaki vakıf arazilerinden
haberdar olmamanız mümkün değildir. Bunlar mazbut vakıflardır, bu vakıflar
herhangi bir şekilde takas edilemez, devredilemez, hibe edilemez vakıflardır.
Bunların varislerini bulup mahkemeye başvurdurttuğunuz takdirde Kıbrıs Rum
kesimi tarafının Kıbrıs Türklerine ödeyeceği ve bu vakıf sahiplerine ödeyeceği
para 100 milyar dolarlar üzerindedir. Siz, Kıbrıs’ı birleştirmek suretiyle -adı
altında daha doğrusu- Kıbrıs’ı resmen satmış olursunuz, elinizdeki bu kozu da
kullanmamış olursunuz.
Tekrar
ediyorum, Kıbrıs’ı ABD politikalarına kurban etmeyin 2004 yılında olduğu gibi.
Yaptığınız yanlışı görün ve bu yanlışı tekrarlamayın. Kıbrıs bugün bağımsız bir
ülkeye sahiptir, Türk cumhuriyetine sahiptir. Bunu bir şekilde elinizde tutun.
Eğer bunu kaybedecek olursanız Türkiye’nin gemisini karaya oturtursunuz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet Naci Bostancı, Amasya
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
CHP’nin
grup önerisi ağırlıklı olarak Gezi olayları, Avrupa Birliği, Hükûmetin bu
alanlarda sıkışmış olduğu, o yüzden başka işlerin peşinde olduğu tarzında değerlendirmeler
üzerine gidiyor. Kıbrıs’la ilgili iki cümle var ama Aytun Bey burada
konuşmasını ağırlıklı olarak Kıbrıs’a dayandırdı. Ben de önce Kıbrıs’a ilişkin
birkaç cümle edip daha sonra önergenin mahiyeti çerçevesinde konuşacağım.
Kıbrıs
meselesi altmış küsur yıldır Türkiye’nin gündeminde. Dış politika siyasetin
önemli bir unsuru hâline geldiğinden beri de çok kışkırtıcı bir biçimde
muhalefetin kullandığı bir mesele olmuştur. Muhalefetin diyorum, dün ve bugün.
Âdeta son derece kışkırtıcı bir milliyetçilik ve Anadolu’daki insanları baştan
çıkartacak, ayartacak bir dil çerçevesinde “Kıbrıs satılıyor, Kıbrıs veriliyor,
Kıbrıs’taki haklarımızdan vazgeçiliyor” tarzında bir dille uzun yıllar boyunca
siyaset yapıldı. Bu yeni bir siyasi dil değil. Yeri geldiğinde buradaki
arkadaşlar, muhalefetten olsun iktidardan olsun, geçmişten beri hiçbir
hükûmetin ihanet içinde olmayacağı, memleketi satmayacağı, bu milletin
çıkarları aleyhine olmayacağı güzel değerlendirmelerini dile getiriyor. Ama ne
zaman ki spesifik konular gündeme geliyor, “Avrupa Birliğine satıyoruz,
Amerika’ya satıyoruz.”, “Baştaki Hükûmet birtakım entrikalarla taviz veriyor,
diyet veriyor, milletin çıkarlarıyla çelişiyor.” şeklinde değerlendirmeler
yapmaktan da kaçınmıyoruz. Bunları çok uygun bulmuyorum. Eminim, aklıselimle
söylenen, hiçbir hükûmetin memleketin, milletin aleyhine olmayacağı
değerlendirmesi -ki zaman zaman söylenen- dün nasıl doğruysa bugün de doğrudur.
Ben burada, iktidarı Kıbrıs’a ilişkin olarak yürüttüğü politikalar çerçevesinde
böyle bir bağlama yerleştiren dili yersiz, manasız, kışkırtıcı, o geleneksel
muhalif dilin bir parçası olarak görüyorum.
2004’te
bir referandum oldu, doğru. Annan Planı’na Rumlar itiraz ettiler. Türkler de
“Evet.” dediler. Eğer o plan geçmiş olsaydı, bugün daha farklı bir vadide
yürüyor olurduk. Kıbrıs meselesini altmış küsur yıldır bir mesele olarak
tutuyoruz. Herhâlde bir altmış yıl daha mesele olmayacak. Bunu mutlaka
Türkiye’nin ve Kıbrıs’ta yaşayan Türklerin çıkarları istikametinde, rasyonel
bir düzeyde çözmek lazım. Bu çözümü sağlamak yolunda, elbette müzakere
edeceğiz, çözümsüzlüğü değil. Bu müzakereyi yaparken bu kışkırtıcı dil herhangi
bir fayda sağlamaz. Sürekli rafta problem olarak durmasından beslenen -tırnak
içerisinde, öyle bir klişe laf vardır- siyaseti de çok uygun bulmuyorum.
Değerli
arkadaşlar, Gezi’de yaşanan olaylar bu önergenin belkemiğini oluşturuyor.
Gezi’de hayatını kaybeden insanlara bir kez daha buradan Allah’tan rahmet
diliyorum. Herkesin acısı, bu ülkedeki herkesin acısı hepimizin acısıdır.
Millet olmak, sadece ne olduğumuzla ilgili değildir, aynı zamanda, ne olmak
istediğimizle ilgilidir. Eminim ki buradaki herkes ne olmak istediğimiz
hususunda siyasal farklılıkların, mezhep, etnik farklılıkların ötesinde, ortak
bir kader ve ortak bir çatı etrafında davranma iradesine, arzusuna, öyle bir
millet olma iradesine sahiptir. Bunu destekliyoruz, bizim tavrımız ve
yaklaşımımız da budur.
Gezi
olaylarına ilişkin tartışma şudur değerli arkadaşlar: Sokaktan siyaset
çıkartmak, sokak üzerinden siyaseti organize etmek, sokak üzerinden
Parlamentoyu işlemez hâle getirmek. Ben demokratik ülkelerde sokaktaki
gösterilerin de -taşkınlık olmamak, kışkırtıcı olmamak, Vandallığa dönüşmemek
kaydıyla- demokrasinin bir parçası olduğunu görürüm ama yıkıcı sokak hareketleri,
kışkırtıcı bir şekilde…
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Hangi hareket ya?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - …siyasi sonuçlar değiştirmeye dönük bir alayişe, bir
nümayişe, bir sosyal travmaya dönüştürülmek isteniyorsa, bu, işte o
bahsettiğimiz demokrasinin dışına çıkmaktır.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Yani, Parlamentoyu mu işgal etti Geziciler? Hocam,
yapmayın gözünüzü seveyim, böyle bir şey olur mu?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bakın, Sayın Genel Başkan, Sayın Kılıçdaroğlu bu Gezi
olayları olurken İzmir’de dolaşıyordu esnafı. Oradaki esnafa dedi ki, çok
dikkatimi çekmişti: “Sizlerin de sokağa çıkmanız lazım. Sokağa çıkın ve
hakkınızı arayın.”
Değerli
arkadaşlar…
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Doğru. Hak aramak gayet doğal, demokrasilerde var. Siz söylüyorsunuz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – “Doğru.” diyorsunuz ya…
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Siz de söylüyorsunuz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir an Sayın Genel Başkanın doğru
söylediğini, Türkiye’deki 75 milyonun doğru söylediğini kabul ettiğini ve
herkesin sokağa çıktığını düşünün. Ne olacak? “Doğru söylüyor.” diyorsunuz ama
herkes sokağa çıktığında, herkes sokakta hak aramaya başladığında…
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Siz de sokağa çıkanlara kulak vereceksiniz, yanlıştan
vazgeçeceksiniz; Türkçesi bu.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - …biz iktidar ilişkilerini sokakta hak arayarak mı
çözeceğiz? Bu Parlamento niye var?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Parlamentoda zaten konuşturmuyorsunuz, sokakta
konuşturmuyorsunuz insanı.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya, hapiste hak aramaktan daha iyidir ama ya.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu Parlamento niye var?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Hapiste hak aramaktan daha iyidir, merak etmeyin.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu Parlamento, insanlığın tarihine de bakarsanız,
iktidar ilişkilerini…
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Gösteri hakkı yok mu Sayın Başkan?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Gösteri hakkı ayrı.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ne ayrı, nasıl ayrı? Adam çıkacak düşüncesini söyleyecek.
Olur mu böyle bir şey?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – İktidar ilişkilerini daha rafine, daha birbirimizi
anladığımız, daha medeni bir şekilde çözmek için vardır burası. Eğer iktidar
ilişkilerini sokağa havale edersek sokaktan sadece çatışma çıkar. Sokaktan bu
milletin lehine bir sonuç çıkmaz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Çadırları kim yaktı?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Çatışma Meclise dönüştü sayenizde Hocam. Mecliste
çatışma var, sokağı boş verin.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ben Parlamentodaki arkadaşların da, doğrusu, sokağa
ilgi göstermelerini anlamıyorum. Bazı CHP’li arkadaşlar çok ilgi gösterdiler,
bazıları ilgilenmediler.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Hayır, herkes ilgilendi, herkes.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Sokakta birtakım kalabalıkların başında gösteriler
bana 1980 öncesinin öğrenci eylemlerini hatırlattı. Biraz belki nostaljik
birtakım duygular da yaşanıyor olabilir ama o arkadaşlara hatırlatmak
istiyorum: Artık sokaktaki öğrenciler değiller, Parlamentodalar, buradalar.
Burada çalışmaları lazım, Parlamentonun kuralları içerisinde konuşmaları,
meselelerini anlatmaları lazım. Sokakta kavgayla, gürültüyle hak aramaya
kalkarsak herkesi sokağa çağırmış oluruz. Bu da Türkiye için yıkıcılıktır
değerli arkadaşlar.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Meclisteki tekme tokada, burnu kırılan
milletvekillerine ne diyeceksiniz Sayın Hocam? Yapmayın böyle, söylediğinize
önce kendiniz inanın ya!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Şimdi, bize öteden beri diyorsunuz ki: “Faşistsiniz,
otoriter bir yapı kuruyorsunuz, hukuku kuşattınız.” Kardeşim, bu “hukuku
kuşatma” lafını yıllardır dinliyorum. Ne kuşatmaymış, Kanije Muhasarası’nı
geçti, hâlâ kuşatıp duruyoruz hukuku! Böyle bir şey yok değerli arkadaşlar.
Şimdi,
hukuka ilişkin tartışma… Bakın, geçmişte Ergenekon ve Balyoz olayları oldu,
mahkemeleri oldu.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Evet.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – E, CHP Grubuna bakıyorum, Ergenekon ve Balyoz’da
avukat, 17 Aralık sonrasında birden savcı. Ergenekon ve Balyoz’da savcılar
yalan yanlış işler yapıyorlar, düzmece evraklarla soruşturmalar yapıyorlar…
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Doğru!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – …17 Aralıktan sonra -Allah, Allah, savcılara ne
oluyorsa birden- çok doğru işler yapıyorlar, namuslu ve faziletli bir şekilde
hukukun hakkını arıyorlar!
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ama ortada para kasaları var, ortada para kutuları var,
ayakkabı kutuları var Hocam, karıştırma!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Ergenekon ve Balyoz’da hukuk asla tarafsız ve
bağımsız değil, hangi ilahî el dokunuyorsa…
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Davanın başsavcısına söyle, “Davanın savcısıyım.” diyene
söyle! Bunu niye bize söylüyorsun ki!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – …17 Aralıktan sonra birdenbire hukuk tarafsız ve
bağımsız hâle geliyor!
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Ya, Ergenekon davasının savcısına söyle!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Sizin hakikaten Türkiye’deki hukuki yapıya ilişkin
kanaatiniz nedir?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ergenekon hukuksuzluktu, adaletsizlikti Sevgili Hocam.
İnsan Hakları Komisyonunda söylediğimizde en çok siz karşı çıkıyordunuz ona.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Hukuk tarafsız ve bağımsız mı? Savcılar görevlerini
mi yapıyorlar? Sizin konumunuz nedir? Avukat mısınız, savcı mısınız? Bu yargı
tarafsız ve bağımsız mı, değil mi, doğrusu, ben bunu anlayamadım.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Üç yıldır doğru yapıyordu da üç yıldan sonra mı yanlış
yapar hâle geldi? Siz de bir karar verin!
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – “Ergenekon davasının savcısıyım.” diyen kimdi? Ona
söyle, bize niye söylüyorsun?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Ama size şunu söyleyeyim: Siyaset kurallı olmadığı
sürece, siyaset demokratik bir şekilde işlemediği sürece hukuk kendi kendine
tarafsız ve bağımsız olmaz. Açın -aranızda hukukçular var, burada da var-
hukukun tarihine bakın. Hukuk, güçler ilişkisinin bir fonksiyonudur arkadaşlar.
Eğer iktidar ilişkileri demokratikleşirse ancak o zaman hukuk tarafsız ve
bağımsız olur. Yoksa birtakım zinde güçlerin, vesayetçi yapıların içine hulul
edip oradan siyasal mühendislik çıkardığı bir alana dönüşür ki Türkiye'nin
geçmişteki sicili bu bakımdan da iyi bir sicil değildir.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) – Niye yararlandınız o vesayetçi yapılardan zamanında? Siz
yararlandınız vesayetçi yapılardan.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bakın, yurt dışına giden CHP’li arkadaşlar orada
akıllara seza değerlendirmeler yapıyorlar. Mesela, bir arkadaş şöyle dedi,
kulaklarımla duydum: “Türkiye Büyük Millet Meclisi değil, Türkiye’nin büyük
hapishanesi.” Yani, burası hapishaneymiş. Evet, böyle söylediler. Türkiye’de
otoriter bir yapı varmış, Türkiye’de faşizm varmış…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Var, o doğru.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Doğru. Mehmet Bey yok mu?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Şimdi, bakın, o zaman eğer Türkiye bu arkadaşın
dediği gibiyse o arkadaş bir kahramandır. Orada böyle konuşmuş. Türkiye’ye
geldiğinde onu ne büyük tehlikeler bekliyor, o faşist yönetim, o otoriter insan
ona neler yapacak neler! Bir kahraman görüyor musunuz? Hayır. Söylüyor, huzur
içinde geliyor çünkü öyle bir ülke yok. Söylediğiniz dil ve eyleminiz
birbiriyle uyumlu olmalı.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Yapma hocam ya!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – …dışarıda kahramani bir görüntü, Türkiye’ye
geliyorsunuz…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – …hiçbir risk yok. Bu uygun değil, bu dil doğru bir
dil değil.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Türkiye tablosunu bir tarif edin de beraber konuşalım
hocam ya, Türkiye tablosunu beraber görelim!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Onun için Fas’tan arıyor Başbakan, Fas’tan!
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Söylediğinize inanmadığınıza eminim.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Çıray, buyurun.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Sayın konuşmacı şahsımı
kışkırtıcı milliyetçilikle suçluyor. Bu önemli bir suçlamadır. Buna açıklık
getirmem gerekir, bunu reddediyorum.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Aytun Bey, şahsınla ilgili değil, hiç şahsına alınma
yani.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Anayasal suçtur bu.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Çıray, açıklık getirin.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Şimdi, hocam bize hocalıktan kalma alışkanlığıyla burada bir
ders vermeye çalıştı ama dersine iyi çalışmamış.
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Ah keşke alabilseniz!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bir kere bu milliyetçilik konusunda
son beş-on yıldır Türkiye’de kolektif şuur üzerinden büyük bir siyasal
operasyon yürütülüyor. Eğer bir ülkede birisi kalkıp milliyetçi olduğunu
söylerse, Atatürk milliyetçisi olduğunu söylerse o kişi gerici ve statükocu
ilan ediliyor ve kışkırtıcı milliyetçi olduğu söyleniyor. Ancak, bu ülkede
birileri çıkıp her gün ırkçı siyaset yaparsa bu ırkçı siyasetin temsilcileri
demokrat ilan ediliyor. Öncelikle, bu milliyetçiliğimizi söyleme kompleksine,
Atatürk milliyetçiliğini söyleme kompleksine kapılmamıza izin vermeyeceğiz,
buna izin vermeyeceğiz. Biz kışkırtıcı milliyetçi olmayız. Biz, olunması
gereken milliyetçisi oluruz.
Şimdi,
dediniz ki “Ergenekon’un savcısı.” Hocam “Ergenekon’un savcısıyım.” diyen Sayın
Başbakan, siz kişileri karıştırmışsınız. Üstelik, konjonktüre göre hareket
eden, bir dönemde savcıya makam arabası veren, diğer dönemde savcıyı süren de
aynı Başbakan, yani tutum değişikliği gösteren biz değiliz.
Kıbrıs’ın
altmış yıldır bir sorun olarak ortada olduğuna gelince: Bu dünyada millî davalar
bazen bin yıl sürebilir. Bakın İsrail’e, beş yüz yıldır davasından vazgeçmedi,
tebrik ediyorum onları.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Oo! Bravo! Bravo!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) – Türkiye, altmış yıldır… Altmış yıl, bir milletin, devletin
hayatında nedir ki? Altmış yıl sürmeyecek diye ne yapacağız? Gidip özür
dileyip, şehitlerin kanlarıyla kazandığımızı masada geri mi iade edeceğiz? Siz…
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – İsrail’i çocukları öldürdüğü için mi tebrik ediyorsunuz?
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) – Beyefendi, siz, şimdi diyorsunuz ki… Bakın, Gazze şartını
sürdüler İsrail’e.
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – İsrail’i çocukları öldürdüğü için mi tebrik ediyorsunuz?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Davasına sahip çıktığını söylüyor Sayın Bakan,
çarpıtma!
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) – Şimdi burada şahit tutuyorum: Seçimden sonra Gazze şartını
Adalet ve Kalkınma Partisi kaldıracaktır. İsrail’le çoktan anlaştınız, çoktan!
Gemilerle petrolü kimin taşıyacağı bile belli.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TEMEL
COŞKUN (Yalova) – İsrail’in neyini tebrik ediyorsunuz?
AYTUN
ÇIRAY (Devamla) – Bunu hep beraber yaşayacağız.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Evet, teşekkür ediyorum.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, sayın hatip, Gezi olayları…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – İsrail’den 23 milyon dolar tazminat aldılar çocuklar için.
BAŞKAN –
Anlaşılmıyor Sayın Milletvekili…
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, sayın hatip, Gezi olayları sırasında CHP
milletvekillerinin halkı sokağa taşıyarak kışkırttığını söyledi. Buna istinaden
söz almak istiyorum, yanlış anlamayı düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN –
Siz o zaman sokakta mıydınız?
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Evet, evet, sokaktaydı.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Onun için sokak kültürü mert bir kültürdür.
BAŞKAN –
Bir saniye, siz…
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) – Evet, ben hep sokaktaydım.
BAŞKAN –
Öyle mi?
Buyurun.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) – Fezlekem de var hatta. Fezlekem de var hani eğer hoşunuza
gidecek olursa.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Vekilim.
9.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, şu Gezi
olaylarını bir açıklığa kavuşturalım isterseniz. Bakın, hiç anlayamamışsınız
siz bu olayları. O zaman, o dönemde gençler, özgürlük için, adalet için,
eşitlik için, demokrasi için sokaklara çıktılar. O gençlerdi ki onların
yürekleri sizler gibi burada süs bitkisi gibi oturanlardan çok daha
kuvvetliydi.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Yapma be! Yapma!
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Süs bitkisi sizsiniz! Lütfen nezaketli olun!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – O gençler ki hayatlarını tehlikeye atmayı göze aldılar.
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Sizi nezakete davet ediyoruz. Sayın Milletvekili, nazik olun!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Gezi olayları aynı zamanda siyasetin bir teknisyen işi
değil, bir gönül işi olduğunu da gösterdi arkadaşlar. Ben o dönemde o gençlerle
birlikteydim. (Gürültüler) İdrak yolları tıkalı olanlarla hiç konuşmuyorum, hiç
sizi muhatap almıyorum.
ÜLKER CAN
(Eskişehir) – Nasıl almazsın muhatap!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) - Ben o dönemde o gençlerle birlikteydim; hastanelerde,
emniyette hep o gençleri koruma altına almaya çalıştım. Sizin kışkırttığınız,
sizin Hükûmetinizin verdiği talimatlarla baskı altında kalan, şiddet altında kalan
o gençleri korumak için oralardaydık bizler. Buna sizler bizi mecbur ettiniz.
Ama biliyor musunuz, o Gezi olaylarında aslında bir önderlik yoktu, o Gezi
olaylarında bir hiyerarşi yoktu, sizin halkı bölmeye çalıştığınız gibi Türk,
Kürt, Alevi, Sünni, başı açık, başı örtülü diye bir ayrım yoktu; herkes el ele
kol kola aynı şey için mücadele etti.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Onu siz yaptınız!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) - Herkes demokrasi, eşitlik ve özgürlük mücadelesi verdi.
İşte, bunu idrak edebilecek noktada olsaydınız zaten sizler de o zaman sokakta
bizlerle birlikte olur, o gençlerin hakkını savunurdunuz.
ÜLKER CAN
(Eskişehir) – Allah, Allah!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) - Ama sizde bunu anlayacak yürek olsa, bunu anlayacak zekâ
olsa…
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Sandık var, sandık!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) - …zaten bunları konuşuyor olmazdık!
ÜLKER CAN
(Eskişehir) – Allah, Allah!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) - Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) – Edebini takın!
RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Sen kendi zekâna bak! Sen kendi zekâna bak ve edebini takın!
ÜLKER CAN
(Eskişehir) – Hakaret ediyor!
BAŞKAN –
Evet, teşekkür ediyorum.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan…
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Ancak, biriniz…
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – O kendi adına, ben de grup adına…
BAŞKAN -
Hayır, ne için söz istiyorsunuz Sayın Hocam?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Efendim, “süs bitkisi” olarak bir genelleme yaptı. Bu
çok ayıp ve hakaret dolu bir söz. O yüzden cevap talep ediyorum.
ÜLKER CAN
(Eskişehir) – “Zekânız yok.” dedi.
BAŞKAN –
Buyurun, iki dakika da size söz veriyorum.
Lütfen
yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
10.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Değerli arkadaşlar, burada hiç kimse süs bitkisi
değil.
Siyaset
niye var? İnsanlar partiler üzerinden siyaset yürütürler, Meclise gelirler.
Memleketin içindeki, bir ülkede yaşanan çok çeşitli tartışmaları rafine bir
şekilde burada çözerler dedim. Sokağa ilişkin olarak da, kabul edilebilir
sınırlar içinde kalmak kaydıyla sokaktaki eylemlerin de demokrasinin bir
parçası olduğunu söyledim.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Çok şükür!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Gezi’nin bu bağlama uymadığını, taşkın hareketler
olduğunu, bir tür Vandallığa dönüştüğünü, yıkıcı olduğunu…
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Vandalizm yapan polislerdi. Benim gözümün önünde polis
ATM cihazlarını kırdı; fotoğrafları var, isterseniz göstereyim.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Onun müsebbibi Hükûmet!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – …ve kimilerinin de “Gezi üzerinden acaba siyasi bir
sonuç devşirebilir miyiz?”, “Sandıkta yapamadığımızı Gezi üzerinden yapabilir
miyiz?” rüyasını görmeye başladığını söyledim.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Yapma Hocam! Bunun böyle olmadığını sen de biliyorsun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bu kabul edilemez.
Hanımefendi,
tabii, geldi buraya, böyle çok sıfatlara dayalı bir retorik geçti. Belagat
böyle bir şeydir. Gelirsin buraya, Facebook’ta kullanacağın tarzda bir anlatı
sunarsın, bunu da dostlarına gösterirsin “Bak, ne güzel konuştum.” diye ama bu
gerçekliği örtmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sokağı, bir siyasetçinin
sokağı, sokaktaki şiddeti olumlamasını…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Senin aklın ermez böyle şeylere!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - …ben kendisinin buradaki oturma ahlakıyla barışık
görmem. Eğer Parlamentodaysanız -parlamento konuşulan yerdir, itişip kakışılan
yer de değildir ayrıca- buradaysanız sokağı Parlamentoya karşı
siyasetin yükseltilen, iktidar ilişkilerinin görüleceği bir alan gibi
görmezsiniz. Bir parça siyaset bilimi gören bunu ayırt edebilir. Kalpti,
yürekti, kafaydı, idrakti, süs bitkisiydi; bu dili reddediyorum, uygun bir dil
değil, Parlamentonun dili de böyle olmamalı.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Lütfen Sayın Vekilim… Bunu ne zamana kadar sürdüreceğiz?
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) - Dille ilgili olarak bir açıklama yapayım.
BAŞKAN –
Tabii ki iktidar, tabii ki muhalefet eleştirecek.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Vekilim, lütfen oturun.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) – Müsaade ederseniz bir toparlayayım, dille ilgili olarak
kendisinin söylediklerini toparlayayım çünkü ben de dilin daha doğru olması
gerektiğine inanıyorum.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, sokakla ilgili… Bakın, Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Grup önerisini oylamaya sunacağım efendim.
Lütfen
Sayın Milletvekilim, oturun.
Herhangi
bir sataşma söz konusu…
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Bostancı cevap verdi Sayın Satır, lütfen ama.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, sokakla ilgili söz söylendi.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Bir grup başkan vekili konuşuyor Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Bir saniye… Sayın Satır’a bir soralım.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) – O zaman bana da söz vermenizi isteyeceğim Sayın Başkan.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, vekil hanımefendinin söylediği “süs
bitkisi” lafını geri almasını talep ediyorum.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Yoksa cezalandıracaksınız!
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Müsaade eder misiniz.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Bir daha söyleyin.
BAŞKAN –
Sayın Satır, Sayın Bostancı cevap verdi.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Müsaade eder misiniz.
Biz
halkın oylarıyla buraya gelen parlamenterleriz.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Bunlar söylenir Belma Hanım, ne var yani.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Müsaade eder misiniz.
Halkın
oylarıyla buraya gelen parlamenterleriz, herhangi bir sivil toplum örgütünün
üyesi değiliz, nerede ne yapmamız gerektiğini biliriz. Bizim asli vazifemiz,
burada denetim ve yasama faaliyeti yapmaktır. Ben ve bütün arkadaşlarım bu
görevi hakkıyla yerine getiriyoruz. Kendisini şiddetle kınıyorum kullandığı
kelime için. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın Bostancı da zaten kınadı.
Teşekkür
ediyorum.
SIRRI SAKIK
(Muş) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN –
Buyurun.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım, Sayın Bostancı sokakla ilgili, sokağı küçümseyen
bir edayla konuştu. Biz otuz yıldır bir demokrasi mücadelesi veriyoruz ve
sokaklardan geliyoruz. Sokak kültürü mert bir kültürdür. Bunun tutanaklara
geçmesini istedim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisini…
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN –
Grup önerisini oylamaya sunacağım ancak yoklama talebi var.
Sayın
Altay, Sayın Çıray, Sayın Özdemir, Sayın Nazlıaka, Sayın Toprak, Sayın Susam,
Sayın Dinçer, Sayın Aldan, Sayın Serindağ, Sayın Özgündüz, Sayın Kalkavan,
Sayın Gök, Sayın Ekinci, Sayın Köse, Sayın Güven, Sayın Öz, Sayın Danışoğlu,
Sayın Küçük, Sayın Akova, Sayın Güler…
Üç dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı)
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Başkan, her oylama yapıldığında bu iki AKP’li
arkadaşımız lütfen kürsünün önünde bulunmasınlar. Bakın bizden kimse yok. Eli
cebinde kürsünün önünde oy topluyor.
BAŞKAN –
Mahzuru ne Sayın Özdemir, mahzuru ne?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Ama, olmaz ki böyle!
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Bununla ilgili değil, başka bir şey konuşuyoruz.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bırak kardeşim, her seferinde ikiniz aynı yerdesiniz!
BAŞKAN –
Sayın Özdemir, ne demek yani burada elektronik oylamaya mı müdahale ediyor?
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Başka bir şey konuşuyoruz ya. Allah Allah!
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – O zaman biz de gelelim oraya.
BAŞKAN –
Hayır, problem ne, anlaşılır gibi değil.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Biraz sonra oy pusulaları gelecek, ben biliyorum
yapılanları.
BAŞKAN –
Anladım da Sayın Özdemir, ne demek istediğinizi anlamadım ki.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Şimdi, hadi öbür arkadaşımızı da ikaz et, kaldır o
zaman onu. Olmaz böyle bir şey!
BAŞKAN -
İlginç bir şey yani gerçekten ilginç.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ama, bak, olmuyor, bu doğru değil yani. Her oylamada,
her yoklamada aynı arkadaşlar orada ya!
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Başkan, size itimatları yok bunların.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) - Gizli oy, açık tasnif ya. Buna alışacaksınız. Sizin dönemde
tersiydi.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN –
Sayın Cuma İçten? Yok.
Sayın
Hüseyin Çelik? Burada.
Sayın
Beşir Atalay? Burada.
Sayın
Burhan Kuzu? Burada.
Sayın
milletvekilleri,
Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasî Parti Grubu
Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Aytun
Çıray ve arkadaşları tarafından Başbakanın ve onun güdümündeki paralel parti
devletinin Türkiye’yi içine soktuğu hukuksuzluk yolunun iç ve dış politik
tahribatının boyutlarının araştırılması amacıyla 18/2/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 19 Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşiminde okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),
Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 560, 538 ve 536 sıra
sayılı kanun teklifi ve tasarılarının bu kısmın 4, 10 ve 11’inci sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 550
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
19/02/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 19/02/2014 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında
bulunan 560, 538 ve 536 sıra sayılı kanun teklifi ve tasarılarının bu kısmın
sırasıyla 4, 10 ve 11’inci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel
Kurulun;
Haftalık
çalışma günlerinin dışında 21 ve 22 Şubat 2014 Cuma ve Cumartesi günleri saat
14.00'te toplanarak, bu birleşimlerinde gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi;
19 Şubat 2014 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde
455 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
20 Şubat 2014 Perşembe günkü birleşiminde 423 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
21 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar;
22 Şubat 2014 Cumartesi günkü birleşiminde 335
sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar;
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te günlük programın tamamlanamaması hâlinde
günlük programın tamamlanmasına kadar;
çalışmalarını
sürdürmesi;
560 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
560 sıra
sayılı
Terörle
Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin
Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1981)
Bölümler Bölüm
maddeleri Bölümdeki madde sayısı
1’inci
bölüm 1
ila 10’uncu maddeler 10
2’nci
bölüm 11
ila 21’inci maddeler 11
Toplam
madde sayısı 21
BAŞKAN –
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Doğan Kubat,
İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
grubumuzun vermiş olduğu öneri üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, önerimizle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu haftaki çalışma gün
ve saatleriyle gündemdeki bazı işlerin sıralarının değiştirilmesi
önerilmektedir. Buna göre, 560 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu
Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin gündemin 4’üncü
sırasına alınmasını -kamuoyunda “özel yetkili mahkemelerin kaldırılması” olarak
bilinen bu teklifin- önermekteyiz.
Yine,
uluslararası ilişkilerimiz açısından iki önemli sözleşmenin de ön sıralara
alınmasını önermekteyiz.
Değerli
arkadaşlarım, yine, cumartesi gününe kadar, eldeki işlerin bitimine kadar
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışması önerilmektedir.
560 sıra
sayılı Kanun Teklifi temel kanun olarak iki bölüm hâlinde görüşülecektir.
Bilindiği üzere, dün “torba kanun” olarak bilinen 546 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerinin 37’nci maddesinde kalmış idik. Bugün inşallah o
torba kanuna devam ettikten sonra önerimiz de yüce Genel Kurul tarafından kabul
görür de…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Belki görmez Doğan, belli olmaz bunların işi.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla) – Zaten şartlı söylüyorum Sayın Başkanım.
…o yönde
bir irade belirirse bu 560 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine de bugün
başlamayı planlıyoruz.
Önerimize
desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Malik Ecder Özdemir, Sivas
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Grubunun grup önerisi üzerinde, aleyhinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görünen o
ki bir AKP klasiğiyle yine karşı karşıyayız, yine bir dayatmayla. Sanki
Allah’ın günleri torbaya girmiş gibi yeniden cumartesi-pazar günleri, sabaha
kadar, uykusuz bir biçimde, içeriğini AKP’li milletvekili arkadaşlarımızın da
bilmediği bir torba yasası getireceğiz. Yine, sabahlara kadar burada küfrün,
kötü sözün, tartışmanın, kavganın yaşandığı oturumlar düzenleyeceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, geçen hafta “HSYK” adı altında bir düzenleme yaptık. Daha
düzenleme yarıdayken Sayın Cumhurbaşkanının itirazlarını da dikkate alarak bu
görüşmeleri yarıda kestiniz, arkasından, birilerine gözdağı verip
“İstediklerimizi yapmazsanız bu yasanın tekrar devamını getireceğiz.” dediniz
ve gerçekten getirdiniz. Tartışmaların, kavgaların, kötü sözün, küfrün uçuştuğu
bir ortamda bir HSYK yasası düzenlediniz. Daha geçen hafta, yine, İnternet
yasası adı altında, aslında İnternet’e getirilen bir yasak düzenlemesi yaptınız
ve bir garabete hem siz hem Sayın Cumhurbaşkanını da ortak ettiniz. Sayın
Cumhurbaşkanı bu yasayla ilgili çekincelerini baştan söylemişti. Yasa çıktıktan
sonra da onaylarken “Bu yasanın falan falan maddelerine katılmıyorum.” demesine
rağmen iktidarın yeniden bir düzenleme vaadiyle hukuka ve Anayasa’ya aykırı
olduğunu kendisinin ifade ettiği bu İnternet yasasını imzalamak zorunda kaldı.
Değerli
arkadaşlar, şunu büyük bir samimiyetle söyleyeyim: Korkunun ecele faydası yok.
Artık bu saatten sonra hangi yasakları getirirseniz getirin, hangi
düzenlemeleri yapmaya çalışırsanız çalışın, Gezi Parkı olaylarıyla başlayıp 17
Aralık rüşvet operasyonundan sonra AKP iktidarının, hani “Hiç bitmeyecek ve bir
ömür boyunca devam edecek.” dediğiniz iktidarın sonunun bir başlangıç
noktasıdır bu iki olay.
Biraz
önce Sayın Naci Bostancı burada konuşurken üzüntüyle dinledim, Gezi Parkı’nda
şiddetten bahsetti. İnsan elini vicdanına koyacak, eğer bu ülkede şiddet varsa,
şiddetin en acımasız bir biçimi Mecliste yaşanıyor. Parlamentomuzun itibarının
düşürüldüğünü Meclis Başkanı kendisi söyledi. Bu Mecliste, bu kürsüde konuşan
insanlara ana avrat küfredildiğini, hakaret edildiğini, tekme tokadı sizin
iktidarınız döneminizde yaşadık ve -üzülerek söylüyorum- belki cumhuriyet
tarihinde ilk defa Meclise kan bulaştırdınız. O nedenle söylüyorum, ne kadar
çırpınırsanız çırpının, artık bu gidişattan, iktidardan uzaklaşma döneminizi
tersine çevirmeniz mümkün değil. Hırçınlaşmanızı anlıyorum çünkü bir iktidar,
eğer kırıp döktüğü çok fazla şey olmasa, vatandaşa hesap vermekten korkuyor
olmasa “Bugün iktidarım, giderim, yarın muhalefet olarak tekrar gelirim.”
diyebilir. Ama biliyoruz ki başta Sayın Başbakan olmak üzere AKP Hükûmetinin
korkusu şu: Bir kere bile iktidardan uzaklaştığında artık geçmişte yaşanan
yolsuzluğun, hukuksuzluğun hesabını veremeyecekler, belki bu ülkede yaşama
şansları bile olmayacak. Bu korku sizi, Sayın Başbakanı, Hükûmeti giderek daha
çok kavgaya, daha çok şiddete sürüklüyor.
Değerli
arkadaşlarım, bir ülkede bir iktidar ister dikta yoluyla iş başına gelsin
isterse sizin gibi demokratik yolla iş başına geldikten sonra diktatörleşmeye
doğru gitsin, eğer o ülkede, toplumda iki alanda bir çürüme ve kokuşma
yaşanıyorsa, insanlar bu konuda bir vicdani kanaat oluşturmuşlarsa artık o
iktidarın iş başında kalma olanağı yoktur. Bunlardan bir tanesi
adaletsizliktir.
Bugün
Türkiye’de, sokakta, size oy veren ya da başkalarına oy veren hemen hemen bütün
yurttaşlarımızın ortak kanaati o ki Türkiye’de devlet adalet dağıtmaktan
uzaklaşmış, adalet âdeta iktidarın elinde bir sopa hâline dönüşmüştür. On iki
yıllık iktidarınız boyunca olan adaletsizliği anlatmaya gerek yok. Ergenekon ve
Balyoz davalarında ilk tutuklamalara başlandığında, geçen Parlamento döneminde,
ben burada bunları ifade ederken AKP’li milletvekilleri üstümüze yürüyorlardı.
“Darbeci” diye bize hitap ediyordunuz. Aradan geçen süreçte gördünüz ki özel
yetkili mahkemeler bu memlekette hukuk dağıtmadı, adaletsizliğin kaynağı oldu
ama bir yığın insan –günahsız insan- yıllarca cezaevinde yattı ve bunu
bedeliyle ödediler. Şimdi adaletsizlik duygusunu toplumdan bir daha silmeniz
mümkün değil.
İkinci
olay rüşvet ve yolsuzluk.
Değerli
arkadaşlarım, her yıl burada bütçe yaparız. Bütçe şu demektir, vatandaşın
bütçeden algıladığı şudur: “Ey vatandaş, devletin geliri bu kadar, gideri bu
kadar. O nedenle elimizdeki imkânlar bu.” Yani asgari ücretliye ya da asgari
ücretle çalışana, emekliye “Devletin imkânı buna yetiyor, sana bir simit ve çay
parası ancak zam yapıyorum.” diyebilirsiniz. Vatandaşlarımız da buna
inanabilirler. Ne zamana kadar? Para kasalarından 4,5 milyon dolar para çıkmaya
başladığında, bakanların, Başbakanın oğlunun servetleri toplumda tartışılmaya
başlandığında artık o vatandaşın size güvenmesini beklemeniz mümkün değil.
Ve
adaletsizliğe iki temel örnek vermek istiyorum: Bir, Deniz Feneri olayı
yaşadık. Almanya’da bu konunun sanıkları yargılandılar, mahkûm oldular;
Türkiye’de biz hırsızları yargılamadık, hâkimleri ve savcıları yargıladık.
Şimdi 17 Aralık rüşvet operasyonundan sonra Başbakan çıktı, gazetelerde diyor
ki: “Başta benim oğlum ve bakanların oğulları bu operasyonu yapan savcılar
hakkında dava açacak.” Kelimenin tam anlamıyla “Yavuz hırsız ev sahibini suçlu
çıkarır.” tam da bunu tarif ediyor olsa gerek.
Anadolu’da
yaygın bir söylenti vardır, belki büyük çoğunluğunuz bilirsiniz: Bir köyden bir
başka köye giden vatandaş akşamın karanlığında bakmış köydeki başıboş köpekler
üstüne doğru saldırıyorlar. Mevsim kış. Kendini korumak için eğilmiş yerden bir
taş almaya, tabii, don olduğu için taşı alamamış ve içinden demiş ki: “Ya, bu
nasıl memleket, taşlar bağlı, köpekler serbest.” Gerçekten, hırsızların,
rüşvete bulaşanların yargılanmadığı ama onlar hakkında dava açan savcıların
yargılandığı bir Türkiye’de bulunuyoruz.
Sözümü
çok uzatmak istemiyorum, vaktim dar. Geçen hafta Sivas’taydım. Sayın Başbakan,
bildiğime göre, seçim kampanyasını Sivas’tan başlatacakmış ve Sivas’taki
sloganlardan, AKP’nin sloganlarından birisi şu: “Gücümüz seninle. Bu milleti
ezdirme.” Ya, insanların sağduyusuyla alay etmeye hakkınız yok arkadaşlar.
Evet, gerçekten eğer millet tarifinizden işçiyi, köylüyü, dar gelirli
insanları, atanamayan öğretmenleri, taşeron işçileri kastediyorsanız bu millet
zaten on iki yıldır ki devri iktidarınızda ezim ezim eziliyor. Ama eğer yok,
milletten kastınız hırsızlığa bulaşan bakanın, Başbakanın çocukları, havuz
kuran bir avuç müteahhitse vallahi onların ezilmesini engellemeye gücünüz
yetmeyecek.
Ve Sayın
Başbakan -bu seçimlerle- diyor ki: “Kurduğumuz yeni Türkiye’nin ulusal kurtuluş
mücadelesini başlatacağız.” Değerli arkadaşlarım, ulusal kurtuluş mücadelesi
ulvi bir kavramdır. Biz Türkiye olarak ulusal kurtuluş mücadelemizi 19 Mayıs
1919’da Samsun’da, 4 Eylül 1919’da Sivas’ta yedi düvele karşı vermiştik,
uluslararası emperyalist güçlere karşı vermiştik ve tam bağımsız bir
Türkiye’yi, Anayasa’da tarif edilen demokratik, laik, sosyal hukuk devletini
cumhuriyet devrimleriyle kurmuştuk. Şimdi merak ediyorum, Sayın Başbakan bu
istiklal mücadelesini kime karşı, hangi güçlere karşı verecek? “İstiklal”
kavramını kirletmeye hiç kimsenin hakkı yoktur ve ne yazık ki cumhuriyet
devrimleriyle kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti devleti aslında fiilen Başbakan
tarafından ortadan kaldırılmıştır. Bugün Anayasa’mızda tarif edilen devletten
bir eser yoktur zaten. Anayasa’mız devleti “demokratik, laik, sosyal, hukuk
devleti” diye tarif eder, sayenizde bugün devletin ne demokratikliği ne hukuk
devleti ne laiklik ilkesi ortada kalmadı ve yine sayenizde bugün devlet üniter
devlet olmaktan çıktı.
Sayın
Başbakan bir “paralel devlet”ten bahsediyor durmadan. Evet, Türkiye’de bir
paralel devlet var, o da sizlerin sayesinde
kuruldu. Bugün Türkiye’nin doğusunda, güneydoğusunda başkalarının kimlik
kontrolü yaptığı, başkalarının vergi topladığı ve başkalarının tapu dağıttığı
bir paralel devlet var. Bu paralel devletin kurulmasında da, yapılamasında da
en başta sorumlu Sayın Başbakandır.
O nedenle
şimdi yaşanan bu kaosu ortadan kaldırmaya gücünüz yetmez. Ortada bir ölü var,
1,80 metre boyunda, elinizde bir avuç bez var, bir tarafını kapatmaya
çalışıyorsunuz, geri tarafı açıkta kalıyor. Korkunun, telaşın ecele faydası
yoktur. Güzel bir söz var: “Abbas yolcu, bağlasan durmaz.” diyorum.
Hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Recep Özel, Isparta
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Parti
grubumuzun vermiş olduğu grup önerisinin lehinde konuşuyorum. Biraz önceki
sayın hatip burada “Abbas yolcu.” gibi bir cümle sarf etti. Vallahi hangi
Abbas’ın yolcu olduğuna 30 Martta bu millet karar verecek.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Göreceğiz, hep beraber göreceğiz!
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Konuşmanızdaki bazı cümlelerde de yanlış aktarımlarınızı
burada lütfen, ya ben düzelteyim ya da siz düzeltin.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Neyi düzeltmemi istiyorsunuz?
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Biz, hiçbir zaman “Bu iktidar bir ömür boyu sürecek.” gibi bir
şeyi hiçbir yerde hiçbir AK PARTİ mensubu dile getirmemiştir.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – İster dile getirsin…
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Devleti tek parti devleti durumuna dönüştürdünüz!
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Biz şunu diyoruz: Bu gerçek milletin iktidarı artık siyasete
hâkim olmuştur ve bundan sonra da milletin kendisi, siyaset kurumunun, devletin
tüm organlarında egemen olacaktır.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – 2023, 2071 hayalleri neydi?
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Biz AK PARTİ olarak yaptıklarımız, yapamadıklarımız milletin
önünde. Eğer bir yanlışımız varsa 30 Martta bizim de hesabımızı görürler, sizin
de hesabınızı görürler.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) – Kutular da milletin önünde, kutular!
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Onun için, bizim kimseden bir çekindiğimiz, bir kaygımız yok. Şunu
da lütfen…
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Onun hesabını yargıda göreceğiz, yargıda!
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – İstediğin yerde görürüz canım, nerede isterseniz orada
görürüz, sen merak etme!
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Şu 17 Aralık operasyonları olmasıydı muhalefet acaba hangi
söylemle gelip buralarda…
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Hep “Yolsuzluk var.” diyorduk da millet inanmıyordu,
kutuyu görünce inanmaya başladı millet!
RECEP
ÖZEL (Devamla) - İyi ki 17 Aralık operasyonu sizin açınızdan olmuş, elinizde
başka bir malzeme yok.
Bakın, şu
seçime gidiyoruz, vatandaşa biraz heyecan verin, projeler anlatın, “Biz şunları
yapacağız.” deyin…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Nerede, nerede…
RECEP ÖZEL
(Devamla) – Ama bunları söylemiyorsunuz, geliyorsunuz burada ikide bir “17
Aralık operasyonu, İnternet yasaklamaları…” Hiçbir yerde hiçbir yasaklama yok
arkadaşlar, her yerde bir düzenleme var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ya, biz “Abbas yolcu.” dedik, Abbas, sana demedik!
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Biz, bakın, bu ülkede var ya, size rağmen, muhalefete rağmen
demokratik, laik, sosyal hukuk devletini geliştirmeye devam edeceğiz,
muhalefete rağmen. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Biz,
bugün getirmiş olduğumuz düzenlemeyle, getirmiş olduğumuz önergeyle çalışma
saatlerine cuma, cumartesini de ilave ederek… Biraz önce konuşmacı burada “Bizi
sabahlara kadar çalıştırıyorsunuz…” Evet, sabahlara kadar da çalıştırıyoruz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Ben onu söylemedim...
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Bu çalışmada şunu sizden talep ediyoruz: Her madde üzerinde,
her önerge üzerinde elbette ki görüşleriniz olabilir, gelir burada
konuşursunuz, o görüşlerinizden istifade ederiz ama bir dakika içerisinde bir
yoklama, arkasından ikinci bir yoklama, burada çoğunluk…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Üretemiyorlar, üretemiyorlar…
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Oturun siz de…
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Bu da bir hakkın suistimali oluyor. Çalışma sürelerinin uzamasına
bizler değil, sizin İç Tüzük’ten kaynaklanan bu hakkınız sebep olmaktadır.
Gelir güzelce bu önerilerinizi, konuşmalarınızı burada yaparsınız, millet sizi
de takdir eder, bizi de takdir eder.
Şimdi,
getirdiğimiz bugünkü önerimizde özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını
gündeme alıyoruz.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Yeniden yargılama nerede, yeniden yargılama?
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Zannedersem hiçbir muhalefet partisi buna “Hayır” demiyor.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Yeniden yargılama nerede?
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Sizlerin de gidip seçmene söyleyeceğiniz bunun içerisinde
cümleler olacaktır. Ne getiriyoruz burada? Tutuklama ve gözaltı süresi, yeni
bir düzenleme getiriyoruz. Kişisel verilerin hukuka aykırı bir şekilde ele
geçirilmesini, yayınlanmasını cezai hükümlere tabi tutuyoruz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) - Ya, getirme sen, zaten üç ay sonra kendiliğinden
yürürlüğe girecek, ne getiriyorsun.
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Bundan başka, hep şikâyet etmiş olduğunuz “Özel yetkili
mahkemeler kaldırılsın.” Ha şimdi kaldırıyoruz, bunu da gündeme alıyoruz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) - Bir sene evvel söyledik, niye kaldırmadınız?
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Şu yasayı görüştükten sonra da onu görüşelim diyoruz. Bunu siz
çalışma süresi olarak eğer algılıyorsanız, evet, bu yasanın bitimine kadar
çalışma süresi uzayacak, cuma da çalışırız cumartesi de çalışırız diyorum.
Hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Millet bize çalışın diye oy verdi.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ruhsar Demirel, Eskişehir
Milletvekili.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Başkanım, biraz önceki konuşmamda, ben, burada
uzun süre çalışmalardan rahatsız olmadım…
BAŞKAN –
Sayın Özdemir, Sayın Demirel’e söz verdim, bir saniye ama…
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Affedersiniz.
Ben,
sadece Meclisteki kavga, kötü söz, küfürden ve uçuşan tekmelerden rahatsız
olduğumu, bu tablonun da Meclise yakışmadığını, Meclisin itibarını düşürmek
durumunda olduğunu ifade etmiştim.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Buyurun
Sayın Demirel.
RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma
Partisinin Grup önerisi üzerine parti grubum adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu grup
önerisinde hafta sonları çalışma var, mesai saatlerinin esnetilmesi var. Şöyle
bir durum var tabii, önce, neredeyiz ve ne yapıyoruz? Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tek görevi yasa çıkarmak değil denetim. Denetim de çok önemli bir
fonksiyonu. Yasa çıkarmak milletin faydasınaysa hayhay, elbette hepimiz
taraftarız. Mesela, millet şu anda ne tür yasalar bekliyor veya Mecliste
bekleyen yasalarda neler var, sizler hangi yasaları çıkarmak için bu mesai
saatlerini teklif ediyorsunuz? Mesela, BAĞ-KUR borçlarının ertelenmesi,
faizlerinin kaldırılması için bekleyen bir grup esnafımız var. Yaşa takılmış
emekliler bir yasa teklifi bekliyorlar.
Sosyal Güvenlik Kurumuyla ilgili ödenememiş borçları için af bekleyenler var.
Bunlar milletin gündeminde var ama sizin burada yasama faaliyeti için yapmayı
düşündüğünüz yasalara bakıldığında, 17 Aralık günü olan aydınlanmayla beraber
gelen bir seri torba kanun var ve öyle bir kanunlar silsilesi hazırlıyorsunuz ki,
daha on beş gün önce çıkardığınız İnternet’le ilgili yasayı bugünkü torbaya
koymayı, bir başka maddeyi de gelecek haftaki torbaya koymayı düşünüyorsunuz.
Sayın
milletvekilleri, yasa, gerekliyse çıkarılır. Çıkardığınız yasayı daha çıkarır
çıkarmaz parti gruplarını gezerek “Biz bunu düzeltelim.” diye geziyorsanız bir
durup düşününüz “Ne yapıyoruz, yasama faaliyetinden muradımız ne?” diye.
İnternet’le ilgili yaptığınız kısıtlama yasasından şu an itibarıyla bile
kendiniz de rahatsız oldunuz. Gözü kapalı parmak kaldırmak yalnızca salona
girip “Yoklama isteniyor." diye, neye parmak kaldırdığınızın bile çoğu
zaman farkında olmadığınız gibi bir durum var. Dolayısıyla Meclis yalnızca yasa
yapmakla mükellef değil, Meclis millet adına denetim faaliyeti yapmayı da isteyen
bir silsile içeriyor ve bu faaliyeti de genellikle biz muhalefet
milletvekilleri yapmaya gayret ediyoruz. Niye gayret ediyoruz? Çünkü Mecliste
bazen verdiğimiz soru önergeleriyle ilgili geri yazılar geliyor iade için.
Mesela ben, geçtiğimiz günlerde basında yer almış bir haber üzerine bir soru
önergesi verdim; olay da şu: Mukopolisakkaridoz hastası bir gencin ailesi, ilaç
kullandığında oğullarının sağlığının iyi olduğunu ama yapılan zekâ testi
sonrası “Bunun zekâ testinde IQ’su çok düşük çıktı, biz buna ilaç vermeyelim
çünkü çok pahalı oluyor.” denilerek Sosyal Güvenlik Kurumunun ödemeleri kestiği
ibaresi var haberde ve bu doğrulandı da haber. Ben de şunu sordum: “İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın.” diye siyaset yapan Hükûmetin pasif ötanazi uygulamasında
her vatandaş için uygun bulduğu maliyet sınırı nedir?” diye. Bakın, bu bir
denetim faaliyeti, yasama değil, yasama fonksiyonu gören Meclisteki denetim
faaliyeti. Sayın Cemil Çiçek Bey'in imzasıyla bana bir yazı geldi, diyor ki:
“İç Tüzük’e göre, 96’ncı maddeye göre uygun değildir.” Burada bir hakaret yok,
bir yorum yok, yalnızca bir durumun tespiti var. Ben de kendisine cevap yazdım,
dedim ki: Sorumun başındaki “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” ifadesi önergeye
muhatap Bakan dâhil birçok Hükûmet üyesinin pek çok kez kullandığı cümle olup
bakanlıklarının resmî sitelerinde bile vardır, dolayısıyla ben bunu yalnızca
kâğıdıma döktüm. İkinci cümledeki “pasif ötanazi” meselesi ise hastanın yaşam
konforunu artırıcı destek ilaç ya da malzemenin tedarikinde vergileriyle devlet
mekanizmasının ayakta tutulmasına katkı sağlayan ve vatandaşa ya da bakmakla
yükümlü olduğu yakınına uygun bulunan meblağı sordum. Bunu da “Eğer, siz,
hastanın yaşaması için gereken ilacı vermiyorsanız, en kibar tabiriyle ‘pasif
ötanazi’ diyebiliyorum Sayın Başkan.” diye yollamıştım. Bugün tekrar bir yazı
gelmiş bana “Önergeyi aynen yolladığınız için iade ediyoruz.” diye.
Şimdi,
gördüğünüz gibi, muhalefetin faaliyetini yerine getirmek adına -ki bu millet adına denetim faaliyetidir-
soru önergesi verme özgürlüğünü bile kestiniz Meclis Başkanının imzasıyla.
Ve ben
buradan tekrar soruyorum: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” derken vatandaşa
biçtiğiniz pasif ötanazinin maliyeti nedir? Bu soruya cevap verirseniz herkes
çok memnun olacak. Çünkü sağlık yalnızca sizin ihtiyacınız değil, sağlık
yalnızca sizin yakınlarınızın ihtiyacı değil. Tam gün yasasına rağmen, yasanın
arkasından dolanarak, tam günle beraber üniversiteden ayrılmış hocaları,
kendiniz, eşiniz ya da ailenizdeki herhangi bir fert için hastaneye getirtip
kendinizi ameliyat ettirme hakkınız var ise bu vatandaşın haydi haydi hakkı
var; çünkü o ayakkabı kutusuna koyduğunuz, çünkü o elbise torbalarına
koyduğunuz paralar bu vatandaşın vergileridir. Kimse kendini kandırmasın. Hani
eskiden “Ayak koktu.” deniyordu, şimdi ayakkabı kutularından bile koku çıkıyor.
Ben de bu vatandaşın verdiği vergiyle tedavi olmasını engelleyen mekanizmanın
maliyetinin ne olduğunu soruyorum. Ne olacak da bizim tedavi giderlerimizi
keseceksiniz?
Vatandaşın
IQ’suna laf etmiş burada birisi, doğru. Hükûmet eden partiden bir
milletvekilinin de şöyle bir lafı vardı: “Sizi adam yerine koyduk, engelli
kanunu çıkardık.” IQ’sunun normalin altında olması bir insanın zihinsel bir
engelliliktir evet ama “Zihinsel engeli var.” diye insanları yok sayamazsınız.
Bazılarımızın zihinsel ölçümlerde IQ’larımız normal çıkar ama o insanlar kadar
hassasiyetlerimiz yoktur, onlar kadar duygularımız ifade edemediğimiz zamanlar
olabilir. Bazı konularda vicdanımız onlar kadar harekete geçmiyor olabilir ve
bu engellemenin, IQ’suna bakarak bir vatandaşın ilacını kesmenin tek bir
ifadesi var: Pasif ötanazi ve ben de, bunu, buradan soruyorum; eğer yazılı soru
önergesi vermem engelleniyorsa Meclis kürsüsünden ilgili bakana soruyorum
“Sosyal Güvenlik Kurumunun vatandaş için belirlediği pasif ötanazi fiyatı
nedir?” diye ve hafta sonları değil, gerekiyorsa on iki ay, yirmi dört saat
çalışmayı Milliyetçi Hareket Partisi asla reddetmez. Ama ne için? Vatandaşın
beklediği kanunların çıkması için. Şimdi tekrar söylüyorum: Esnaf BAĞ-KUR’la
ilgili yasa bekliyor, yaş nedeniyle emeklilik hakkını elde edemeyenler yasa
bekliyor, atanamamış öğretmenler müjde bekliyor. Bütün bunlar için eğer bir
yasama faaliyeti yapılacaksa Milliyetçi Hareket Partisi yirmi dört saat bütün
milletvekilleriyle burada olacaktır ama yalnızca mahdum hukuku için,
mahdumlarınızdan ötürü olan ses dinlemeleri İnternet’e düşmesin diye, bazı
insanlara tanıyacağınız istisnalar için, açılımlarınız için, terörü desteklemek
için yasa çıkarmak adına hafta sonu çalışmak diyorsanız ne kendinizi kandırın
ne milleti kandırmak için bir daha teşebbüste bulunmayınız.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.38
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci
sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü
sırada yer alan, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili Ekrem
Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 7269 Sayılı Umumi Hayata
Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair
Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin;
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop Milletvekili Mehmet
Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın; 7269
Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1
Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)(x)
BAŞKAN –
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Dünkü
Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen
kanun teklifinin ikinci bölümünde yer alan 37’nci madde üzerinde üçüncü ve son
önerge olan İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında kalınmıştı.
Şimdi,
Komisyon ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi hatırlatmak için tekrar okutup
oylarınıza sunuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun 37. Maddesindeki madde 19 daki “kurulabilir” ifadesinin “kurulur”
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Haluk
Eyidoğan (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Kaçıncı madde bu Sayın Başkan?
BAŞKAN –
37’nci madde kabul edildi.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Tamam.
(x) 546 S. Sayılı Basmayazı 11/02/2014 tarihli
59’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.
BAŞKAN –
38’inci madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 38 inci maddesiyle 5902 sayılı
Kanuna eklenen ek 1 inci maddenin birinci fıkrasına bağlı ekli (1) sayılı
listede yer alan "Çözümleyici" ve "Programcı" unvanlı
kadroların sınıfının "TH" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Mihrimah Belma Satır Nurdan Şanlı
Kayseri İstanbul Ankara
Ali Aydınlıoğlu İsmail Kaşdemir Durdu Mehmet Kastal
Balıkesir Çanakkale Osmaniye
Tülay
Kaynarca
İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 38’inci maddesinin 4. fıkrasında yer alan
“göre atanır” ibaresinin, “göre atanmaktadır” ibaresi ile değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Bengi Yıldız Hasip Kaplan
Iğdır Batman Şırnak
Mülkiye Birtane İdris Baluken Altan Tan
Kars Bingöl Diyarbakır
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 38. Maddesinin 5. Fıkrasındaki "Binde biri"
ifadesinin "binde beşi" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Selahattin
Karaahmetoğlu Sedef
Küçük
Giresun İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 38 inci maddesi ile 5902 sayılı
Kanuna eklenen ek 1 inci maddenin birinci fıkrasının eki (1) sayılı listede yer
alan "psikolog" kadrosundan sonra gelmek üzere aşağıdaki kadronun
dahil edilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Kahramanmaraş Ankara
SH Sosyolog 8 100 100
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz maddeyle, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının yeni oluşturulan
taşra teşkilatı için toplam 6.511 kadro ihdas edilmekte, il özel idarelerinin
kadro cetvellerinde gösterilen il afet ve acil durum müdürlükleri ile sivil
savunma, arama ve kurtarma birlik müdürlüklerine ait kadrolar iptal
edilmektedir.
Yine, bu
kanun teklifiyle İçişleri Bakanlığına 1.967 kadro, Gençlik ve Spor Bakanlığına
2’si müsteşar yardımcısı ve 10’u bakanlık müşaviri olmak üzere 26 kadro, Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığına 10’u bakanlık müşaviri olmak üzere 11 kadro
ihdas edilmektedir.
AKP
zihniyeti kendi amacı, kendi keyfi için kadrolar ihdas ederken yıllardır hacı
bekler gibi kadro bekleyen gençlerimizi görmezden gelmektedir. Atanamayan
öğretmenler, atama bekleyen mühendisler, veterinerler, teknikerler, kadro umudunu taşıyan 4/C’liler,
taşeron işçiler, iş ve meslek danışmanları, vekil imam ve vekil müezzinler,
vekil ebe hemşireler, usta öğreticiler, üniversite mezunu işçiler, geçici ve
mevsimlik işçiler kadro beklerken AKP Hükûmeti kendisi için bakanlık müşaviri
kadroları ihdas etmektedir.
Ülkemizde
350 bin atanmayı bekleyen öğretmen varken, yine bu kanun teklifiyle kurulan bir
vakıf üniversitesine eğitim fakültesi açılması izni verilmektedir. Bu durum,
yapılan işlerin plansız, programsız, keyfe keder olduğuna işaret etmektedir.
Hâlbuki 2002 yılında Gaziantep, İzmir, Samsun mitinglerinde “Bunlar bir de
sınavla öğretmen alıyor. O zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri, yazık değil
mi? ‘Öğretmen almıyorum.’ de, bu evlatlarım okumasın boşuna. Ama biz iktidar
olunca inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak.” diyen Sayın Başbakandır. On
bir yıl sonra öğretmen açığı 127 bine, atanamayan öğretmen sayısı 350 bine
ulaşmışken “Öğretmen maaşları memura haksızlıktır. Zaten on beş saat
çalışıyorlar, bir de iki ay tatil yapıyorlar.” diyen yine Sayın Başbakandır.
Söz verip
tutmayan, 300 binin üzerinde atanmayı bekleyen öğretmen varken yeni eğitim
fakülteleri açan, atanamayan öğretmenleri yem bekleyen güvercinlere benzeten ve
“Başka işe baksınlar.” diyen, öğretmenleri az çalışıp fazla maaş almakla
suçlayan ve hakir gören bir zihniyetten bu memlekete hayır gelir mi? Yıllarca
atama bekleyip babasının vereceği harçlığa muhtaç kalan öğretmen adaylarımız
bunalıma girmekte, intihar etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, polislerimize de sürekli sözler verip sözlerini tutmayan yine
Sayın Başbakan ve AKP Hükûmetidir. Türk polisinin en başta gelen isteği, ek
gösterge ve tazminatlarının yükseltilmesidir. Tamamına yakını yüksek öğrenimli
olan polislerimiz, 3600 ek göstergeyi haklı olarak istiyor. AKP Hükûmetinin her
gelen içişleri bakanı söz vermiş, müjde vermiş ama hepsi boş çıkmıştır. Sayın
Başbakan, 15 Temmuz 2007 tarihinde bir televizyon programında, seçimlerden
sonra masaya yatırılacak ilk konunun polislerin özlük hakları olduğunu
söylemiş. Yine, geçen yıl ramazan ayında Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Çevik
Kuvvet Şube Müdürlüğünde verilen iftar yemeğine katılan Sayın Başbakan, yaptığı
konuşmada polisin emeklilik haklarını düzenleyen çalışmanın
kanunlaştırılacağını söylemiş ancak bugüne kadar hiçbir düzenleme
yapılmamıştır. AKP hükûmetine soruyorum: On binlerce emekli polisimizin icralık
durumda olduğunu; ekonomik sorunlar, geçim sıkıntısı ve ödenemeyecek boyuta
yükselen borçları nedeniyle bunalıma giren, intihar eden emekli polislerimiz
olduğunu biliyor musunuz? Polisimizi bu duruma düşürmeye hiç kimsenin hakkı
yoktur. Hâlâ neyi bekliyorsunuz? Sözünüzü niye tutmuyorsunuz? Türk polisi söz
verip tutmayanlara ve yıllardır kendilerini aldatanlara hakkını helal
etmeyecek, 30 Mart seçimlerinde de AKP’yi kelepçeleyip sandığa kilitleyecektir.
Sözünde
durmamanın, yalan söylemenin yüce dinimize göre münafıklığın alametlerinden
olduğunu belirterek sözlerime son veriyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 38. Maddesinin 5. Fıkrasındaki “Binde biri” ifadesinin
“binde beşi” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 38’inci maddesi
üzerinde söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasama
tarihine kara leke olarak geçecek bir değişikliği görüşmekteyiz. Seçim takvimi
ile yolsuzluğun takvimi birbirine bağlanmış, usulsüz işler ile devlet
yönetiminde alınan hukuksuz kararlar iç içe geçmiş, Meclisin çalışma düzeni ve
ilkeleri tümüyle çökertilmiştir. Yasama organı yasa yapma işini terk ederek
Hükûmetin hatalarına yama yapma telaşına itilmiştir. Büyükşehir Yasası
yazılırken unutulan birçok yerel kurumun ve personelin durumu bugün yine birçok
hata ve boşlukla dolu düzenlemeyle seçime yetiştirilmeye zorlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, son eklerle birlikte 53 maddeye ulaşan bu kanun teklifi
aslında bizim elimize geldiğinde 19 maddeden oluşmaktaydı. Eklenen korsan
tekliflerle, içeriğini çoğu zaman AKP’li vekillerin de bilmediği, bilmeden de
el kaldırdığı önergelerle, Meclis, âdeta yasama organı olmaktan çıkmış,
gelişigüzel diktiği elbiseye yama yapan bir acemi terziye dönüşmüştür. Öyle bir
hale geldi ki, kanun teklifinin hangi amaçla verildiğini sorduğumuzda,
ayrıntılı gerekçeler yazılı olarak sunulamamaktaydı.
Seçim
yaklaştıkça torba Hükûmet tasarısının yerini bazı vekillerin torba teklifleri
almaya başlamıştır. Meclisin çalışma düzeni tümüyle telaşa kurban edilmekte,
Hükûmet, Meclisin saygınlığını tüketmek uğruna, zamandan kazanmanın ticari
hesabını yapmaktadır. 19 maddeden 53 maddeye tırmanan bu torba teklife şimdi
yeni bir ek yapılmaya çalışılmaktadır. İnternet sansür yasasına yeni yama
geliyor. Çok garip bir dönemden geçiyoruz Sayın Milletvekilleri. Sayın
Cumhurbaşkanı sansür yasasında birçok sorunlu madde varken bu yasayı Meclise
geri göndermiyor, işin siyasi maliyetine katlanamıyor. Cumhurbaşkanı dün
Twitter’lardan, Zaytung şakası yapar gibi, yanlış bulduğu maddeleri önce
onaylıyor, sonra da Meclise talimat vererek “Hadi şimdi bu maddeleri
değiştirin, tekrar onaylayın.” diyor.
Madem
öyle, şimdi Meclisimize bir önerim var: Madem devlet yönetimi bu kadar perişan
hâle sürükleniyor, madem Meclisin ve halkın talepleri bu kadar yok sayılıyor,
İnternet’e sansür onayı bile Twitter’dan açıklanıyor, gelelim o zaman, Meclis Genel Kurulunu da kapatalım,
çıkacak yasaları Facebook’ta yazışarak yapalım, Cumhurbaşkanı da Facebook’tan
görsün, Twitter’dan onaylasın. Siz de bu sayede zamandan kazanır, yolsuzlukların
üstünü daha çabuk kapatırsınız.
Sayın
milletvekilleri, Genel Başkanımızın dün Başbakana sorduğu 11 yolsuzluk sorusuna
yanıt beklerken, ne yazık ki çok açık bir gerçek var ortada: Halkımızın haklı
eleştirisini, tüm çözüm önerilerimizi baştan hiçe sayan Hükûmet ve
Cumhurbaşkanı devlet yönetimini, seçim hesapları uğruna âdeta oyuncağa
çevirmiştir. Eksik bulmasına rağmen onaylanan kanun, Çankaya tarihine
geçmiştir.
Sayın
milletvekilleri, sayın AKP’li milletvekilleri, 39’uncu maddede tekrar söz
aldığımda ayrıntılı olarak anlatacağım ama burada kısaca şunu söyleyeyim: Afete
hazırlıkta yetkiyi bu kadar merkeze taşıyan Hükûmetin, yerel kaynakları
yeterince kullanamadığını sürekli anlatıyoruz ama bir türlü gereken önceliği
göstermiyorsunuz.
Sivil
savunma uzmanlarının sosyal denge tazminatı, yemek yardımı, özlük hakları, 50
yaşından sonraki iş durumları ne olacak diye sorduğumuzda yine yasanın
boşluklarıyla karşılaşıyoruz. Çıkın, açıklayın lütfen. İl özel idaresi
kadrolarında sorun doğunca Başbakanlık AFAD kadrosuna kaydırılan bu personelin
geleceği ne olacak? “Sözlü sınav” adı altında kimler, nasıl yerleştirilecek?
Öyle görünüyor ki şimdi AFAD müdürlüklerini il özel idaresinden alıp merkeze
bağlarken yaratacağınız birçok hukuki boşlukta yine bir yasaya, yine bir
teklife, tasarıya muhtaç olacaksınız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 38’inci maddesinin 4. fıkrasında yer alan
“göre atanır” ibaresinin, “göre atanmaktadır” ibaresi ile değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 38’inci madde üzerinde vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
gerek bu kanunla ilgili gerekse bu kanunun maddeleriyle ilgili burada
görüşlerimizi ve muhalefetimizi sürekli dile getiriyoruz, pek fazla da dikkate
alınmıyor. Bu maddede vermiş olduğumuz önerge vesilesiyle özellikle yerelde, seçim
bölgemde ilgili bakanlığı ilgilendiren birkaç sorunu tekrar burada dile
getirmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bakın, Bingöl şehri, tam kırk yıldır deprem mağduriyeti
yaşayan ve şu anda da Türkiye’de birinci derecede deprem açısından riskli olan
bir ilimiz. Kırk yıl önce, 1971’de Bingöl’de deprem olunca 800’ün üzerinde
yurttaşımız yaşamını yitirmiş, neredeyse bir kentin tamamı harabe hâline
gelmişti. O dönemde yapılan 40-50 metrekarelik geçici prefabrik konutlar tam
kırk yıldır kalıcı konuta dönmeyi bekliyor. Bu konuyla ilgili defalarca soru
önergesi verdik, defalarca Bakanlıkla birebir görüşmeler yaptık. Meclis Genel
Kurulunda Çevre ve Şehircilik Bakanı -bir önceki Bakan- çıkıp söz verdi, “Bu
kırk yıllık mağduriyet devletin ayıbıdır. Biz Bingöl’le ilgili bu mağduriyeti
gidermeye söz veriyoruz.” dedi. Ona rağmen, bugüne kadar hâlâ bu mağduriyetin
giderilmesi adına tek bir çalışma yapılmış değil. O dönem, bu geçici prefabrik
evlerde, Bingöl’de kış koşulları sert geçtiği için, ısınma sorununu gidermek
için tuğla izolasyonu amacıyla sembolik bir nakdî yardım yapılmış. Çoğu insan
da bu 40-50 metrekarelik -ev demeyeceğim- kümeslerde bu ısınma problemini
çözmek için, devletten aldığı paradan daha fazla, kendi cebinden tuğla alarak
bu izolasyonu yapmış. Şimdi, ondan sonra devlet burada şu kurnazlığa girmiş,
“Biz size tuğla yardımı için nakit verdik, nakdî yardım yaptık. Dolayısıyla, bu
geçici konutlar kalıcı konuta çevrilmiştir.” cevabı vermiş. Böyle bir anlayış
olur mu, böyle sahtekârca bir yaklaşım olur mu? Bu sahtekârca yaklaşımı bir
önceki Çevre ve Şehircilik Bakanı da kabul etti ve Bingöl’le ilgili 71
konutlarının, bu barakaların kalıcı konuta çevrilmesi için çalışma yapacağını
söyledi. Biz de -Bingöl’de 7 bine yakın hak sahibi var- bu mağdurların, tek tek
hak sahiplerinin isimlerini dosya hâline getirip Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına ilettik, afetle ilgilenen ilgili birimlere ilettik ama bugüne kadar
hâlâ tek bir çalışma yapılmış değil. Şimdi, bakan değişti, eminim ki bu Çevre
ve Şehircilik Bakanın da, bu bakanlık yetkililerinin de hiç bu sorundan haberi
yok. “Devlette süreklilik esastır.” deniyor ama bir bakan değiştiği zaman, daha
önce belli bir aşamaya getirdiğiniz çalışmaların tamamı âdeta havaya uçuyor.
Böyle bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değildir.
Bakın,
Bingöl’de, aynı şekilde, 2003 depremiyle ilgili de çok ciddi mağduriyetler var.
O dönemde Bingöl kentinin yüzde 60’ı depremden etkilendi ama afet bölgesi ilan
edilmedi. Afet bölgesi ilan edilmediği için, TOKİ eliyle yapılan konutlardan
âdeta ticari kâr sağlayan, ticari kârı amaçlayan bir anlayış ortaya kondu.
Şimdi, şehrin tamamı neredeyse bankalara borçlandırılmış durumda, maliyetinin
çok çok üstünde fiyatlar çıkarılmış, insanlar bu konutların taksitlerini
ödeyemiyorlar, ödeyemedikleri için banka faizleri çığ gibi büyüyor ve bu
şekilde insanlar büyük bir çaresizlik içerisindeler. Biz bir kanun teklifi de
verdik. Hiç olmazsa bu banka faizlerinin depremzedelerden, afetzedelerden
alınmaması ve bununla ilgili bir yasal düzenleme yapılması için bu Meclise
kanun teklifi verdik ama bugüne kadar, maalesef, bu Hükûmetin yine yaptığı
hiçbir çalışma yok.
Bakın, bu
2003 depremiyle ilgili Bingöl’de İnönü Mahallesi’nde bir kentsel dönüşüm
projesi devreye kondu yine TOKİ tarafından. Örneği yoktur, hiçbir ilde örneği yoktur; insanların barınma
sorunu giderilmeden âdeta insanlar dışarı atıldılar. Bu evler yıkılırken bu
insanlara kira yardımı yapılmadı, enkaz yardımı yapılmadı, enkaz kaldırma
yardımı yapılmadı, barınma sorunu çözülmedi, âdeta insanlar tehdit edilerek
-imza vermezseniz hak kaybına uğrarsınız tehdidiyle- bu insanlardan imza
alındı. Şu anda da insanlar o mağduriyetlerle boğuşuyorlar. Bir kent birinci
derecede deprem riski altında olup kırk yıldır deprem mağduriyeti yaşamaz,
ayıptır! Son on iki yılı da sizin Hükûmetinize aittir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) – Keşke Çevre ve Şehircilik Bakanı burada olsaydı ama
buradaki bürokratların da not almasını ve bu sorunlarla ilgili bir an önce
Bingöl Milletvekili olarak da bize yazılı ya da sözlü cevaplar iletmesini talep
ediyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 38 inci maddesiyle 5902 sayılı
Kanuna eklenen ek 1 inci maddenin birinci fıkrasına bağlı ekli (1) sayılı
listede yer alan "Çözümleyici" ve "Programcı" unvanlı
kadroların sınıfının "TH" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
6.2.2014
tarihli ve 6158 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 112. maddesinin son
fıkrasıyla, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı cetvelin
kurumlara ait bölümleri ile diğer ilgili mevzuatta yer alan
"Programcı" ve "Çözümleyici" unvanlı kadroların sınıfı
"Teknik Hizmetler Sınıfı" olarak değiştirilmiştir. Önergeyle anılan
Kanundaki değişikliğe uyum sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
39’uncu
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum ve işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 39. Maddesinin geçici 7. Maddesinin 4. Fıkrasındaki
"sivil savunma arama ve kurtarma birlik müdürlüklerinde işçi statüsünde
görev yapan personel" ifadesinin " işçi ve memur statüsünde"
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Selahattin Karaahmetoğlu Sedef Küçük Sakine Öz
Giresun İstanbul Manisa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 39 uncu maddesi ile 5902 sayılı
Kanuna eklenen geçici 7 nci maddenin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, üçüncü fıkrasında geçen "25/6/2001 tarihli ve 4688
sayılı Kanunun 32 nci maddesine göre yapılan ödeme ile" ibarelerinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut Dedeoğlu Özcan Yeniçeri Alim Işık
Kahramanmaraş Ankara Kütahya
(2) Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihte; ilgili il özel idarelerinin kadro
cetvellerinde ayrı bir bölüm halinde il afet ve acil durum müdürlükleri ile
sivil savunma arama ve kurtarma birlik müdürlüklerine ait memur kadrolarında
bulunan personelden muhtelif mesleklere ait mühendis unvanlı kadrolarda
bulunanlar mühendis unvanlı kadrolara, veteriner kadrosunda bulunanlar
veteriner hekim unvanlı kadrolara, diğer personel ise aynı unvanlı kadrolara,
bulundukları ilde Başkanlık taşra teşkilatı için ihdas edilen kadrolara halen
bulundukları kadro dereceleriyle hiçbir işleme gerek kalmaksızın atanmış
sayılır. Valilik ve kaymakamlıklarda Köylere Hizmet Götürme Birliklerinde
çalışanlar da durumlarına uygun kadrolara hiçbir işleme gerek kalmaksızın
atanmış sayılırlar.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 39'uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Erol Dora
Iğdır Bingöl Mardin
Hasip
Kaplan Bengi
Yıldız
Şırnak Batman
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
39’uncu
madde üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde konuşacağım. Yine, deminki
konuşmamın devamı niteliğinde olacak. Özellikle seçim bölgemde, Bingöl’de
Hükûmetiniz döneminde ortaya konan politikaların mağduriyetlerini aktarmaya
devam edeceğim.
İki gün
önce Bingöl’deydik. Kaleönü Mahallesi diye bir mahallemiz var. O mahallenin tam
ortasına Çevre ve Şehircilik Bakanlığının onayıyla, il valiliğinin onayıyla, il
özel idaresinin yetkisi altında olan bir beton santrali bir özel şirkete
verilmiş. Mahallenin tam ortasında her tarafından kirli suların aktığı, her
tarafından çevreye toz bulutlarının, sağlığa zararlı partiküllerin salındığı ve
yine her tarafından neredeyse insan kulağını sağır edecek gürültülerin
salındığı tam bir faciayla karşı karşıya kaldık. Ben de o beton santralini
birebir orada, mahallede görmeye gittim, gerçekten tüylerimiz diken diken oldu.
Yani, birkaç müteahhide, birkaç işadamına para kazandıracaksınız diye insan
sağlığını hiçe sayıyorsunuz, çevre sağlığını hiçe sayıyorsunuz, ekolojik denge
diye bir şey bırakmadınız. Böyle bir anlayış olur mu?
Mahalle
sakinleri son üç yıl içerisinde defalarca valilikten söz almışlar. Ellerindeki
dosyada vali yardımcılarının vermiş olduğu sözlerin imzaları var. Demişler ki:
“2012 yılında biz bu beton santralini tekrar bu şirketlere vermeyeceğiz,
buradan kaldıracağız.” Ama, ne hikmetse, herhâlde tepeden birileri demiş ki: O
iş adamları, o müteahhitler yeterince para kazanmadı, o nedenle insan sağlığı
çok önemli değil, oradaki insanların nefes alıp vermesi çok önemli değil, çevre
sağlığı önemli değil, aynı şekilde bu beton santrali mahallenin ortasında bir
ucube olarak dursun.
Bakın,
ben göğüs hastalıkları uzmanlığı yaptığım dönemde o mahallede, aynı bölgede,
aynı civarda yaşayan onlarca astım hastası, bronşit hastası, kanser hastası
tedavi ettim. Şu anda o beton santrali bu hastaların tamamını ölüme doğru
götürüyor. Oraya gittiğimizde insanlar bizden şunu istiyorlar, “Biz bir soluk
temiz nefes almak istiyoruz.” diyorlar. “Ben günlerce hastanede yatıyorum,
mağdurum, hastanede tam biraz düzeliyorum ama bu mahalleye geldiğimde
Hükûmetinizin tasarrufuyla o mahallenin ortasına dikilen beton santrali
sayesinde nefes alamıyorum.” diyorlar. Şimdi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
da bu konuda bilgisi var, o konu kendilerine de iletilmiş. Çevre ve Şehircilik
İl Müdürlüğü konuyu biliyor ama bugüne kadar kılını kıpırdatmamış. İki yıldır
mahalleli aynı zamanda hukuk mücadelesi veriyor. Yaşam hakkını gasbeden, çevre
sağlığını, insan sağlığını hiçe sayan o ucube, hem hukuk mücadelesi verilmesine
rağmen hem yetkililere defalarca dosyalar aktarılmasına rağmen hâlâ orada
duruyor. Bunun bir açıklamasının Bingöl halkına yapılması gerekiyor. Kaleönü
Mahallesi’nin alabileceği bir tek temiz soluk, bir damla temiz nefes bizim için
sizin iş adamlarınızın, müteahhitlerinizin kirli milyon dolarlarından daha
değerlidir. O nedenle, bu ucubeyi bir an önce oradan kaldırmanız gerekiyor.
Bingöl Valiliğiyle yapılan görüşmelerde de şimdi o beton santralinin
kaldırılacağına dair sözler verilmiş. Ama, biz biliyoruz ki birileri eğer
oradan para kazanmayla ilgili bazı sıkıntılar yaşama durumuyla karşı karşıya
kalırsa tıpkı daha önce yaptığınız gibi siz buradan tepeden talimatlar
verirsiniz, insan sağlığına rağmen orada o beton santralinin devamını
sağlarsınız. Bu anlayışları, bu anlayışın yansıması olan politikaları bir
kenara bırakmanız gerekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, sadece kâğıt
üzerinde çevrenin geçtiği bir bakanlık değildir, onun getirdiği
yükümlülüklerden ve sorumluluklardan birebir sorumlu olan, halka hesap vermesi
gereken bir bakanlıktır.
Bu
Kaleönü Mahallesi’ndeki beton santraliyle ilgili de hem AKP Grubunu hem de Bakanlık
yetkililerini ve Sayın Bakanı duyarlı olmaya ve gereğini yapmaya, Kaleönü
Mahallesi’nin yaşam hakkını korumaya davet ediyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 39 uncu maddesi ile 5902 sayılı
Kanuna eklenen geçici 7 nci maddenin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, üçüncü fıkrasında geçen "25/6/2001 tarihli ve 4688
sayılı Kanunun 32 nci maddesine göre yapılan ödeme ile" ibarelerinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
(2) Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihte; ilgili il özel idarelerinin kadro
cetvellerinde ayrı bir bölüm halinde il afet ve acil durum müdürlükleri ile
sivil savunma arama ve kurtarma birlik müdürlüklerine ait memur kadrolarında
bulunan personelden muhtelif mesleklere ait mühendis unvanlı kadrolarda
bulunanlar mühendis unvanlı kadrolara, veteriner kadrosunda bulunanlar
veteriner hekim unvanlı kadrolara, diğer personel ise aynı unvanlı kadrolara,
bulundukları ilde Başkanlık taşra teşkilatı için ihdas edilen kadrolara halen
bulundukları kadro dereceleriyle hiçbir işleme gerek kalmaksızın atanmış
sayılır. Valilik ve kaymakamlıklarda köylere Hizmet Götürme Birliklerinde
çalışanlar da durumlarına uygun kadrolara hiçbir işleme gerek kalmaksızın
atanmış sayılırlar.
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 39’uncu
maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, verdiğimiz bu önerge oldukça önemli bir önerge. Çünkü,
sayıları 92 olan il afet ve acil durum müdürlükleriyle sivil savunma, arama ve
kurtarma birlik müdürlüklerinin hiçbir gerekçe olmaksızın görevine son
verilmesini uygun bulmamaktayız. Aynı görevi yürütmeye devam etmelerini
istiyoruz bu söz konusu kurumların çünkü bu kanun 2009 yılında çıkarken tüm bu
uyarıları Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak yapmıştık. Yine sizin
Hükûmetiniz döneminde çıktı, şimdi aradan geçen beş yıl sonra yeniden, yeni bir
düzenlemeyle ayrı bir kargaşaya yol açacaktır.
Ayrıca,
personelin 4688 sayılı Kanun’un 32’nci maddesine göre aldığı 700 lira
civarındaki sosyal denge tazminatının dikkate alınmaması maaşlarında ciddi
oranda azalmaya yol açacaktır. Bu düzenleme hakka ve hukuka sığmamaktadır. O
nedenle, personelin mağduriyetine yol açacak bu düzenlemenin kaldırılmasını
öngörüyoruz önergemizle.
Diğer bir
önerimiz: Valilik ve kaymakamlıklarda köylere hizmet götürme birliklerinde
çalışanların da kendi durumlarına uygun kadrolara atanmasının hiçbir işleme
gerek duyulmaksızın doğrudan yapılması. Bu düzenlemeyle de Türkiye genelinde,
1.056 adet köylere hizmet götürme birliklerinde çalışan yaklaşık 10 bin
personelimizin beklediği hakka kavuşmasını talep ediyoruz ki bu çalışanların
yaklaşık yüzde 70’i üniversite mezunudur. Şimdi, birçok kişiye kadro
vereceksiniz, 100 bin sözleşmeliye kadro vereceğiz, o zaman, bu insanların da
hakkını, hukukunu korumak zorundayız.
Değerli
milletvekilleri, umarım bu önergemizi yerinde bulacaksınız.
Sayın
Bakanım, tabii ki acil durum yok ama aciliyet bekleyen ciddi anlamda birkaç
sorunu da özellikle sizinle ilgili olduğu için dile getirmek zorundayım. Sağlık
Bakanlığında çalışan vekil ebe ve hemşireler ile kamu dışı aile sağlığı
elemanlarının kadro taleplerini size iletmem rica edildi, aynen iletiyorum.
Bunlarla ilgili bir öneriniz varsa geliniz bu torba yasaya bunu da ilave
edelim. Dolayısıyla, bu vekil ebe ve hemşireler ile kamu dışı aile sağlığı
elemanlarının yüzünün gülmesine imkân tanıyalım.
Bir başka
acil konu: 2011 yılında çıkartılan Bedelli Askerlik Yasası’nın maalesef çözüm
değil, sorun olması nedeniyle bugün 750 bin dolayında bakaya, 2 milyon
dolayında da tecilli var. Aynen kendi ifadeleriyle size aktarıyorum: Bunlar bir
terörist gibi GBT’yle aranıyorlar, doktora ve okula dahi gidemiyorlar. Buna
acil çözüm istiyorlar. Bu torba yasada, gelin, bunu da çözelim diyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bir acil konu daha var: Kütahya için Sağlık Bakanlığının
2010-2013 Yatırım Programı’na girmiş olan devlet hastanesi yani ikinci basamak
hastane maalesef bu programdan çıktı çünkü 2013 yılı geride kaldı. Kütahya’ya
bu devlet hastanesini yapacaksak lütfen, bir an önce, acilen, Kütahya’nın hakkı
olan bu hastaneyi Kütahya’ya kazandıralım diyorum. Bu amaçla, Sayın Bakanın
daha önceki Bakanın verdiği sözü yerine getirmesini talep ediyoruz.
Ayrıca,
2011 yılında yaşanan deprem nedeniyle Simav’da -çok ciddi mağduriyetlere yol
açan- devlet hastanesi için verilen sözlerin de yerine getirilmesini talep
ediyorum.
Yine,
Kütahya’da Dumlupınar Üniversitesi merkez kampüsünde yapılmış olan ve bugüne
kadar açılmayı bekleyen 520 yataklı fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesinin
bir an önce hizmete geçirilmesini bir kez daha hemşehrilerim adına Sayın
Bakanıma iletiyorum.
Önergemize
desteğinizi bekliyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Kabul edildi Sayın Bakanım, kabul etmeyenler daha azdı.
BAŞKAN -
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 39. Maddesinin geçici 7. Maddesinin 4. Fıkrasındaki
"sivil savunma arama ve kurtarma birlik müdürlüklerinde işçi statüsünde
görev yapan personel" ifadesinin "işçi ve memur statüsünde"
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Önerge üzerinde söz isteyen Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının
39’uncu maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Bu torba
teklif görünümlü tasarı yarım bırakılmış, unutulmuş, yanlış ya da eksik
yazılmış kanunları gündeme alayım derken yeni boşluklara yol açmaktadır. Afet
kapsamındaki düzenleme, il afet müdürlüklerinin yapısını değiştirmekte ancak
ülkemizin afet konusundaki temel hazırlık süreçlerine çözüm getirmemektedir.
Kısacası biz bu afet yasası ile yeni bütünleşik afet yönetimi adı verilen
kapsamlı bir düzenlemeye gidemiyoruz. 2014 bütçesinde afet önlemleri için
ayrılan pay neden bu kadar az sorusuna yanıt alamıyoruz. Bu yasa teklifi
Büyükşehir Yasası’nın yarattığı yetki karmaşası ile oyalanmakta, ne var ki afet
yönetiminde bütçeye, risk unsuruna, geçici görevlendirmeye, yerel müdahale
kanallarına, arama kurtarma birliklerine kapsamlı biçimde odaklanmamaktadır.
Sayın
milletvekilleri, bu torba yasa teklifinde memur ve askerlerin hasta ya da
engelli çocuklarına tanınan ek mazeret izni işçilere de tanınmalıydı. Önerdik
ama dikkate almadınız. “Engelli ve yaşlı aylıkları artsın.” diye önerildi,
umursamadınız. Gelin görün ki Bakanlığa müşavir kadrosu açılması için ek önerge
vermeyi unutmadınız. Mevcut uzman erbaşların özlük haklarında iyileştirme
yapmadan önce ek 3 bin kadro vermenin bir anlamı yok dedik, dinlemediniz.
Şimdi, uzman erbaşların haklı talepleri, istifa sonrası iş arayışları çığ gibi
büyümeye devam ederken yine susuyorsunuz.
Sayın
milletvekilleri, artık çok açık bir gerçek var. AKP dönemi, yerel yönetimler
açısından kayıp yıllardır ve merkezîleşmenin artışıdır. Büyükşehirlerde il özel
idarelerinin kapanmasının ardından devreye giren yatırım izleme ve koordinasyon
kurulları başkanlıkları yerel yönetimlerin yetki ve mallarını tek tek üzerine
almakta, valiler Başbakanın siyasi talimatından çıkmadan partinin emir erine
dönüşmektedir.
Afet
Yasası ile ilgili düzenlemeler yerel yönetim-merkezî yönetim iş birliğinin
havada kalacağını göstermektedir. Bu teklif, Hükûmetin afet planlamasında
yetkileri yerel yönetimlerle, meslek odalarıyla ve uzmanlarla paylaşmada
oldukça cimri davranacağını belgelemektedir. Özel idareye bağlı olan AFAD il
müdürlüklerini merkeze bağlanmanın Avrupa Yerel Özerklik Şartı’na açıkça aykırı
bir uygulama içerdiği ortadadır. Büyükşehirlerdeki organize sanayi bölgelerinde
il özel idarelerinin mal varlıklarının bir çırpıda valilik emrine alınması yaşanan
merkezîleşmenin doğuracağı hukuksal sorunların kanıtıdır.
Yerelleşmenin
değil merkezîleşmenin hamlesinin son durağı mahallî idareler birliğidir. Birlik
başkanı artık valiler arasından seçimle gelmeyecek, İçişleri Müsteşarı birliğin
başına atanacaktır. Valileri partisine bağlamak, mahallî idareler birliğinin
başına İçişleri müsteşarlarını atamak, Başbakanın yetki paylaşımını ve
demokrasiyi umursamadığınızın kanıtıdır.
AKP
döneminde yasalara yama üstüne yama yapan Meclis yasa tekliflerimizi aylardır
raflarda bekletmektedir. Siz, devleti yönetecek iradeyi besleyip büyüttüğünüz
paralı ellere, haramzadelere teslim ettiniz. Meclisin kendi içindeki tartışma
ve karar alma süreçlerini tümüyle tükettiniz, Meclisi bürokrasinin esiri
ettiniz. Bir iki gün içinde üstün körü ve hatalı geçen yasalar yüzünden Meclisi
kendi sözünü söylemeden men ettiniz. İçeriğinden habersiz olduğunuz yasalara el
kaldırıp indirdiniz, bürokratik vesayete koşulsuz teslim oldunuz. Siyaset
dümenim dönsün diye yandaşların ihale rüşvetçisi, medyanın sansür kalesi, yerel
yönetimlerin para çarkı, devletin rant yumağı, partinin şirket kasası, Meclisin
ise kayırma yuvası olarak görülmesi bu yasa teklifiyle üzücü boyutlara
varmıştır.
Torba
tasarıların torba tekliflere dönüştüğü şu günlerde AKP sıralarını tekrar
uyarıyorum: Hızın hız değil, yolunuz yol değil, telaşınız da hiç hayra alamet
değil.
Aldığınız
oyları hak edecek duruşu göstermeniz dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.31
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
546 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
40’ıncı
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 40 ıncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Alim Işık Yusuf Halaçoğlu
Konya Kütahya Kayseri
Lütfü Türkkan Reşat Doğru
Kocaeli Tokat
"MADDE
40- 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve
Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci maddesinin yirmibeşinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"(25)
Bakanlıklar ve merkezi idare kuruluşları tarafından il özel idarelerine kaynak
aktarılmış olan işlerden, özel idarelerin tüzel kişiliğinin kalkacağı tarihe
kadar tamamlanamayacak olanlar, 3152 sayılı Kanunun 28/A maddesine göre kurulan
yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına devredilir. Söz konusu işlere
ilişkin kaynakların devir tarihine kadar kullanılmayan kısımları İçişleri
Bakanlığı merkez muhasebe birimi hesabına ödenir ve genel bütçenin (B) işaretli
cetveline gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen bu tutarlar karşılığını bütçesinin
ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve bu ödeneklerden harcanmayan tutarları
ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye İçişleri Bakanlığı yetkilidir.
Yüklenici firma ile il özel idareleri arasındaki sözleşme, kaynağın
gönderildiği ilgili yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına devredilir.
Mevzuattan kaynaklanan tüm hak, alacak, borç ve diğer ilişkilerde muhatap,
devrin yapıldığı yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarıdır."
"(29)
Bu Kanuna göre tüzel kişiliklerinin kaldırılması öngörülen belediyelerden,
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından tespit edilen 2012 yılı Adrese Dayalı
Nüfus Sayım sonuçlarına göre nüfusu 2.000 ve üzerinde olan belediyelerin tüzel
kişilikleri devam eder."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin 40'ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Moroğlu Haydar Akar
İstanbul İzmir Kocaeli
Aydın Ağan Ayaydın Ahmet İhsan Kalkavan Celal Dinçer
İstanbul Samsun İstanbul
Uğur
Bayraktutan
Artvin
MADDE 40
- 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi
Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci maddesinin beşinci ve yirmibeşinci
fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"5)
Bu Kanun ile tüzel kişilikleri kaldırılan il özel idarelerinin her türlü
taşınır ve taşınmaz malları, bağlı bulundukları Büyükşehir Belediyesine
devredilir. İl özel idarelerinin hak, alacak ve borçları, komisyon kararıyla
ilgisine göre bakanlıklara, bakanlıkların bağlı veya ilgili kuruluşları ile
bunların taşra teşkilatına, valiliklere, yatırım izleme ve koordinasyon
başkanlığına, büyükşehir belediyesine ve bağlı kuruluşuna veya ilçe
belediyesine devredilmesine karar verilir. Devir işlemi, yapılacak ilk mahalli
idareler genel seçimi tarihinde uygulamaya konulur. Maliye Hazinesine
devredilen taşınmazlar Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla kullanmakta olan
kurumlara tahsis edilmiş sayılır. Hazinenin özel mülkiyetindeki veya Devletin
hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlardan Maliye Bakanlığınca, bu Kanunun 1
inci maddesiyle tüzel kişilikleri kaldırılan il özel idarelerine, belediyelere
ve köy tüzel kişiliklerine tahsis edilmiş olanlar; kuruluş kanunlarıyla
kendilerine verilen kamusal nitelikteki görevleri yerine getirmeleri amacıyla
ve komisyon kararıyla; ilgisine göre bakanlıklara, bakanlıkların bağlı veya
ilgili kuruluşlarına, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına,
büyükşehir belediyelerine, büyükşehir belediyelerinin bağlı kuruluşlarına ve
ilçe belediyelerine tahsis edilmiş sayılır."
"(25)
Bakanlıklar ve merkezi idare kuruluşları tarafından il özel idarelerine kaynak
aktarılmış olan işlerden, özel idarelerin tüzel kişiliğinin kalkacağı tarihe
kadar tamamlanamayacak olanlar, 14/2/1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 28/A maddesine göre kurulan
yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına, bunun dışında kalan il özel
idaresi malları ise büyükşehir belediyelerine devredilir. Sözkonusu işlere
ilişkin kaynakların devir tarihine kadar kullanılmayan kısımları İçişleri
Bakanlığı merkez muhasebe birimi hesabına ödenir ve genel bütçenin (B) işaretli
cetveline gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen bu tutarlar karşılığını bütçesinin
ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve bu ödeneklerden harcanmayan tutarları
ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye İçişleri Bakanlığı yetkilidir.
Yüklenici firma ile il özel idareleri arasındaki sözleşme, kaynağın
gönderildiği ilgili yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına devredilir.
Mevzuattan kaynaklanan tüm hak, alacak, borç ve diğer ilişkilerde muhatap,
devrin yapıldığı yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarıdır."
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CELAL
DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan, çok sayıda değil, az sayıda değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
546 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 40’ıncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Afetler ancak yaşandığı zaman, acıları ortaya çıktığında anlaşılabiliyor. Hani
çok güzel bir söz var, “Ağaçtan düşenin hâlinden ağaçtan düşen anlar.” 1999
Sakarya depreminde enkazdan çıkmış bir kardeşiniz olarak konuşuyorum. O zaman
kamu görevlisiydim, depremden yirmi dakika sonra sayın vali, emniyet müdürü ve
ben üçümüz kriz komitesini kurduk. İlk işimiz sivil savunma planlarını getirip
bakmak oldu. Ama, uygulanacak tek kelime yoktu, o planlar sadece teftiş için
hazırlanmış, sadece yasak savma babında hazırlanmış planlardı. Hükûmet
konağının altında askerlik şubesi vardı. Askerlik şubesi çökmüş, 8 kahraman
evladımız, askerimiz “Kurtarın bizi!” diye saatlerce bağırdılar; bir demir
testeresi yoktu kesip de onları kurtarmak için.
Sayın
Bakanım, deprem ve afetlerde hazırlık elbette çok önemli. Bugüne kadar sivil
savunmayla ilgili çok değişiklikler oldu, kanunlar değiştirildi ancak bir türlü
bütünleşik bir afet yönetimine geçemedik. Afet öncesi hazırlıklar konusunda
gerek merkezî gerek yerel planlamamız çok yetersiz kaldı, kadrolaşma ve uzmanlaşma
düzeyinde yeterli çalışmalar yapılamadı. Oysa üyesi bulunduğumuz gelişmiş
ülkeler bu konuda o kadar çok mesafeler aldılar ki yatırımlarını, kamu
örgütlenmelerini ve ayırdıkları ödenekleri muazzam seviyeye çıkardılar.
Bütünleşik afet yönetimi bütün dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde uygulanmakta
ancak biz bir türlü buna geçemedik; yaptığımız çalışmalarda meslek odalarının,
STK’ların görüşlerini alamadık. Bu konuda, dediğim gibi, tercihlerimiz ve
yönetim anlayışımız çok eksik kaldı. Yerel yönetim reformlarındaki temel
ilkelerden yerelleşme, halka yakınlık, planlı kentleşme, çevre hakkı,
yaşanabilir kentler gibi kavramları yaşama geçiremedik.
Büyükşehir
Yasası’nı otuz beş gün görüştük komisyonlarda, Mecliste. Biz, bu yasanın
eksikliklerini defalarca dile getirdik. Muhalefet milletvekilleri olarak
yaptığımız konuşmaları bugün toplasanız Meclis tutanaklarında 10 ciltlik
ansiklopedi eder. “Bu yasa eksik çıkıyor, yanlış çıkıyor, lütfen bunu
düzeltelim, daha geniş tartışalım.” dedik ama sizlere bir türlü dinletemedik.
Daha yasa yürürlüğe girmeden bugün yanlışlıklarını görüyorsunuz, yamalarla bunu
düzeltmeye çalışıyorsunuz. Bunun ne kadar yanlış olduğunu söyledik ama size
anlatamadık çünkü yanlış bir taktiğiniz var, yanlış bir yasa yapma taktiğiniz
var.
Değerli
arkadaşlar, 5902 sayılı Yasa’yla il özel idareleri bünyesinde kurulan afet
yönetimleri, şimdi il özel idarelerini kapattığımızda ortada kaldı. Biz bunları
dile getirdik, buna benzer birçok konuyu dile getirdik ama gene sizlere
dinletemedik.
Şimdi, il
genel meclislerinin, bir diğer konuda, yatırım konusundaki yetkileri ortadan
kalkıyor. Niçin? İl genel meclisleri kalkıyor, özel idareler kalkıyor. Peki
“Geniş katılımlı, her zaman millî iradeye saygılıyız.” diyen bu Hükûmet, il
genel meclislerini kaldırarak onların yetkilerini kime devrediyor dersiniz? 3
kişilik seçilmiş yani atanmış kişilere; vali, vali yardımcısı ve daire
müdürlerinden oluşan 3 kişilik yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığına. Adı
çok büyük geliyor size, koordinasyon başkanlığı ama işin başında vali olacak,
yüzlerce, binlerce, milyarlarca liralık işleri sadece emrinde 3 kişinin olduğu
bir komisyonla götürecek. Buna da “Yerel yönetim anlayışını geliştiriyoruz.”
diyeceksiniz. Bu anlayışınızın ne kadar yanlış olduğunu, yerel yönetimleri
kapatarak bunun çözülemeyeceğini sizler de çok iyi biliyorsunuz. İstanbul gibi
büyük yerlerde bir afet müdürlüğünün kurulmasıyla her biri bir il büyüklüğünde
olan 39 ilçede nasıl yürüteceksiniz bu işleri? Mümkün değil. Bu yasa da eksik
çıkıyor. Bu yasa da sorunlarımızı çözmeyecek. Göreceksiniz, yakın zamanda yeni
değişikliklerle bu yasayı tekrar gündeme getireceksiniz.
Tekrar
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 40 ıncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE
40- 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve
Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci maddesinin yirmibeşinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"(25)
Bakanlıklar ve merkezi idare kuruluşları tarafından il özel idarelerine kaynak
aktarılmış olan işlerden, özel idarelerin tüzel kişiliğinin kalkacağı tarihe
kadar tamamlanamayacak olanlar, 3152 sayılı Kanunun 28/A maddesine göre kurulan
yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına devredilir. Söz konusu işlere
ilişkin kaynakların devir tarihine kadar kullanılmayan kısımları İçişleri
Bakanlığı merkez muhasebe birimi hesabına ödenir ve genel bütçenin (B) işaretli
cetveline gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen bu tutarlar karşılığını bütçesinin
ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve bu ödeneklerden harcanmayan tutarları
ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye İçişleri Bakanlığı yetkilidir.
Yüklenici firma ile il özel idareleri arasındaki sözleşme, kaynağın
gönderildiği ilgili yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarına devredilir.
Mevzuattan kaynaklanan tüm hak, alacak, borç ve diğer ilişkilerde muhatap,
devrin yapıldığı yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarıdır."
"(29)
Bu Kanuna göre tüzel kişiliklerinin kaldırılması öngörülen belediyelerden,
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından tespit edilen 2012 yılı Adrese Dayalı
Nüfus Sayım sonuçlarına göre nüfusu 2.000 ve üzerinde olan belediyelerin tüzel
kişilikleri devam eder."
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) –Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu önergemiz, görüşülmekte olan torba yasa teklifinin 40’ıncı
maddesinin mevcut hâlinin daha anlamlı, Türkçeye uygun hâle getirilmesine ek
olarak nüfusu 2 binin üzerinde olan ve 2011 nüfusu 2 binin altında olduğu
gerekçesiyle kapatılan, daha sonra nüfuslarını 2 binin üzerine çıkardıkları
için 2012 yılı resmî nüfus sonuçlarına göre tüzel kişiliklerinin devamına hak
kazanan belde belediyelerinin hakkının tescil edilmesini öngörmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu yüce Meclis daha bir yıl bile geçmeden, yürürlüğe girmeden
yaptığı yanlışı bu kanunda şimdi kaldırdığı il özel idareleriyle ilgili
şehirlerde 30 Mart 2014 tarihine kadar tamamlanamayan işler için düzenleme
getiriyor. Biz bu kanun çıkarken çok söyledik size, yapmayın bunu, bu
memleketin kaynaklarını boşuna harcatmayın, bunu zamanı gelmeden değiştirmek
zorunda kalırsınız dedik, dediğimiz doğru çıktı. Arkasından, bu kanun, yani
6360 sayılı Kanun 6 Aralık 2012 tarihinde yürürlüğe girdi, yirmi dört gün sonra
Türkiye'deki beldelerin ve şehirlerin nüfusları güncellendi, o tarihte gerçek
nüfusu 2 binin üzerinde olduğu hâlde göz göre göre feryatları duymadınız, bu
beldeleri kapattınız, köye dönüştürdünüz. Yirmi dört gün sonra tescillendi ve
toplam 75 belde sizin kanununuzun geçersiz olduğunu gösterdi ve nüfuslarının
2012 yılında 2 binin üzerinde olduğunu Türkiye İstatistik Kurumu kayıtlarına
göre yayınladılar.
Daha
sonra, Ordu ilini 2012 yılı nüfusu 750 binin üzerine çıktığı için büyükşehre
dönüştürdünüz. Ordudaki 14 belde 2012 nüfusu 2 binin üzerinde olmasına rağmen
mahalle oldu, geriye 65 belde kaldı. Şu anda bu 65 belde Ordu’ya verdiğimiz,
yüce Meclis tarafından çıkan yasadaki hakkı istiyor. Bu önergede onu yapıyoruz,
diyoruz ki: 2012 yılı nüfusu, İçişleri Bakanlığının vermiş olduğu resmî yazıda
da ifade edildiği gibi, bugün 2012 yılı nüfusu olarak 2 binden fazla ise
bunları köy yapmayın. Köy yaptığınız her belde göçle küçülüyor. Oradaki birçok
insan mağdur oluyor.
Şu anda
Türkiye genelindeki toplam 21 ilimizde 65 belde buradan çıkacak karara bakıyor.
Bu beldelerden, Afyonkarahisar ilimizde 10, Tokat ilinde 20, Nevşehir ve Niğde
illerinde dörder, Çankırı, Giresun, Gümüşhane ve Sivas illerinde üçer, Isparta
ve Muş illerimizde ikişer, Adıyaman, Amasya, Ardahan, Artvin, Bayburt, Bingöl,
Çanakkale, Iğdır, Kırıkkale, Kütahya ve Yalova illerinde birer olmak üzere
toplam 65 belde göz göre göre bu Meclisin aldığı yanlış kararla köye
dönüştürülüyor. “Gelin, bu kanunda il özel idareleri için yaptığımız bu
düzenlemeyle beraber bu beldelerin hakkını iade edelim.” diyoruz. Yani sizler
kanunla bunlara bir şey vermiyorsunuz. Bunlar, zaten, şu anda, 2 binin
üzerinde, -2.200, 2.300, 2.050, 2.100, 2.020- yasadaki alt sınırın üzerinde
nüfusa sahip. Bu illerin milletvekillerine sesleniyorum, iktidar partisi
milletvekillerine: 21 ilin milletvekili, hiç olmazsa vicdanınıza danışın. Siz
“hayır” demeyin. Bu insanlar kendi beldelerinin köy olmasını istemiyor.
Benim
kendi beldem Kütahya ilinin Simav ilçesi Kuşu kasabası tam 1952 yılında
belediye olmuş, altmış iki yıllık beldeyi şu anda sizin yanlışınızla
kapatıyoruz. Yapmayın bunu!
Bu
önerge, tamamen bir hakkın teslimidir, iadesidir. Sizden hiç kimse bir şey
istemiyor ama var olan hakkını da yedirtmek istemiyor.
Özellikle
bu konuyu sizlerin huzuruna taşıdık. Bu önergeye desteğinizi bekliyorum. 21
ilin milletvekilleri vicdanlarınızı yoklayın, ona göre oy kullanın.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranmasını istiyorum.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.50
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
Kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Katiplere bırakma, senin de sayma hakkın var. İç Tüzük’te
öyle, “Başkan ve kâtiplerle beraber…” Daha İç Tüzük’ü öğrenemedin ya.
BAŞKAN –
Öğretiyorsunuz Sayın Genç, teşekkür ediyoruz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Öğrenmedin ya! Orada gülmenin de bir anlamı yok ki. Bir
sorumluluk taşımak lazım.
BAŞKAN –
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
546 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
40’ıncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
41’inci
madde üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır, okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 41 inci Maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Sedef Küçük Celal Dinçer Selahattin Karaahmetoğlu
İstanbul İstanbul Giresun
Haydar
Akar
Kocaeli
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Özcan Yeniçeri Mesut Dedeoğlu Sinan Oğan
Ankara Kahramanmaraş Iğdır
BAŞKAN –
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir torba kanunu
görüşüyoruz. Tabii, torba kanun içerisinde her şey var her zaman olduğu gibi
ama en önemli şeylerden bir tanesi de, özel idarenin görevlerinin büyükşehir
yapılan illerde merkezî yatırım ve denetim bürolarına devredilmesiyle ilgili
bir olay da torba kanunda beraber getiriliyor, onları düzenliyor neler
olduğunu.
Aslında
özel idareler bir kentteki en önemli halk meclislerinden bir tanesi…
Sayın
Başkan, susturursanız konuşacağım.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Biz dinliyoruz. O hiç dinlemiyor Sayın Başkan bizi.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen, sayın hatibin sesi anlaşılmıyor.
HAYDAR
AKAR (Devamla) – …ama şimdi büyükşehir deyince, Türkiye’de 30 kent büyükşehir yapıldı. Örnek alınan
illerden biri de Kocaeli iliydi. Şimdi, Kocaeli iline baktığımızda “Acaba bu
büyükşehir Kocaeli örnek alınarak yapılmalı mıydı, yapılmamalı mıydı?” derken,
ben bunu defalarca bu Meclis kürsüsünden anlattım fakat bu detaylara
girmeyeceğim. Şimdi, Kocaeli Büyükşehrin önünde önemli bir problem var, bu
problem de su problemi. Bildiğiniz gibi, kurak bir mevsim geçiriyoruz. Yuvacık
Barajı’mız var, Yuvacık Barajı su seviyesi iyice azaldı. Yıllarca bu kürsüde ve
başka mekânlarda Başbakan sürekli Yuvacık Barajı’nı kullandı; bir hile, hurda
yolsuzluk yapıldığını söyledi ama bugün 17 Aralıkta yapılan, 25 Aralıkta
yapılan yolsuzluk boyutunda değil. İlk yap-işlet-devret modeliyle yapılan ve
bundan bir ay önce Büyükşehir Belediyesine devredilen, şu anda 7 milyar dolar
değerindeki bir tesisten bahsediyoruz. Belki o tarih itibarıyla 890 milyona mal
olan bu tesis pahalı olabilir, öyle düşünülebilir ama bugün geldiği noktada
suyun azaldığını ve yakında kentin su ihtiyacını karşılayamayacağını görüyoruz.
Tabii, bu
noktaya nasıl geldik bu çok önemli. Bir defa kent, Yuvacık Barajı ve Sapanca
Gölü’nü kullanarak içme suyunu ve sanayi suyunu elde ediyor ama başka bir
ortaklığımız daha vardı Gökçedere Barajı. Gökçedere Barajı, Yalova sınırları
içerisinde olup bizim Karamürsel ve Gölcük ilçelerimize su sağlayan bir
barajdı. Hemen, 2004’te AKP Büyükşehiri aldıktan sonra bu baraj, “İhtiyaç yok.”
denilerek, hani hep kötüledikleri Yuvacık Barajı’nın varlığını kabul ederek
“İhtiyaç yok.” denildi ve Yalova’ya bedelsiz olarak terk edildi yani yüzde 50
hissemiz vardı, bu hisseler bedelsiz olarak Yalova İl Özel İdaresine verildi.
Şimdi
suyumuz yok. “Suyumuz yok.” deyip bundan birkaç yıl önce sırf Yuvacık Barajı’nı
kötüleyebilmek, onun su tutmadığını ya da suyunun yetmediğini ispatlayabilmek
için dereleri boşa akıttılar, yine çiçeği böceği sulayarak, yolları sulayarak
Yuvacık Barajı’nın suyunun yetmediğini ifade etmeye çalıştılar, bunların tümü
bir yalandı. Ama bugün geldiğimiz noktada, bu kuraklıkta, kentin 1 milyon 700
bin kişilik nüfusuna Yuvacık Barajı’ndan su verilmeye çalışıldığı için Yuvacık
Barajı’ndaki -kuraklığın etkisiyle- su azalmıştı. Ne yapılıyor? Bir isale hattı
çekildi 50 milyon TL’ye. Nereden? Sapanca Gölü’nden Yuvacık Barajı’na. Bu,
birkaç defa çalıştırıldı. Bu isale hattı, bundan yedi-sekiz yıl evvel veya –tam
hatırlayamıyorum ama- altı yıl evvel 21/b maddesine göre yapıldı. Bu yanlış bir
şeydi, doğru değildi, usulsüzdü. Kime verildi biliyor musunuz arkadaşlar? Çalık
Grubunun GAP İnşaat Şirketine verildi, ihalesiz olarak 21/b maddesiyle verildi.
Zaman
zaman bunu kullanıyorlar ama başka bir tehlike daha çıktı ortaya. Şimdi Sapanca
Gölü’nün de suyu bitmek üzere. Artık metan gazının kokusu hissedilir hâle
geldi. Çok tarihî, efsane olarak anlatılan Sapanca Gölü’nün altında birtakım
efsanelerin olduğu, binaların olduğu farz edilirdi, hep anlatılırdı
çocukluğumuzda, şimdi onları orada görmeye başladık.
Sadece bu
da değil, Sapanca Gölü’nü besleyen derelerin hemen üzerinde çok sayıda şişeleme
tesisinin kurulduğunu görüyoruz. Yani, tüm kaynaklar kurutulmuş vaziyette.
Artı, sanayi su çekiyor. Yani, Kocaeli’de kullanılan suyun yüzde 20’sini şu
anda Kocaeli’deki sanayi çekmekte. Peki, sanayi bu içme suyunu, arıtılmış,
dünya standartlarındaki içme suyunu kullanmak zorunda mı? İşte, konuşan
arkadaşlarımızca burada, ne Hükûmet tarafından ne iktidar tarafından ne de
iktidar partisi tarafından çözüm önerisi getirilmiyor.
Zamanım
çok az kaldı ama birkaç örnek vermek istiyorum. Günde Kocaeli 13 milyon
metreküp su kullanıyor…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Doğru söyle, yanlış söyleme!
HAYDAR
AKAR (Devamla) – Düzeltiyorum rakamı yanlış söylememek için.
Sadece
TÜPRAŞ yılda 7,4 milyon metre küp su kullanıyor ve ikinci ünitesi önümüzdeki
yıl devreye girecek, 15 milyon metreküp suya ihtiyacı olacak. Bu büyük bir
tehlike Kocaeli için. Çok acilen deniz suyunun arıtılarak sanayide kullanılması
gerekiyor ki bunun metreküp maliyeti 1 dolardır ama sanayinin bugün kullandığı
suyun metreküp maliyeti 2,5 dolardır. Buradan öneriyorum… Gerçi çok bu işlere
kafalarını yormuyorlar, daha çok rantsal ve kendilerine gelir getirici işlere
kafasını yoran bir hükûmet anlayışı var ülkede ama bir an evvel Kocaeli’nin su
problemi halledilmelidir diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Hiçbir tanesi doğru değil.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Yanlış bir şey söyledim mi?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Hiçbir tanesi doğru değil
söylediklerinin.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Düzelt o zaman.
Sayın
Başkan, Sayın Bakan söylediklerimin yanlış olduğunu söylüyor, gelip
düzeltmesini talep ediyorum.
BAŞKAN -
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Sinan Oğan, Iğdır Milletvekili.
Sayın
Oğan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – “Kulis vekili” lafını iade ediyorum size. Kimse yok bak
içeride.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Nasıl?
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – “Kulis vekili” lafını iade ediyorum size.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Oylamadan…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Partimizden kaç kişi var, sizden kaç kişi var?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maşallah daha kürsüye
gelmeden AKP sıralarından laflar atılmaya başlandı. Siz eğer yoklamadan
yoklamaya buraya geliyorsanız, kusura bakmayın size “kulis milletvekili” denir.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Gelin
burada… Yani başka bir şey konuşacaktım ama Sayın Başkan, müdahale edin.
BAŞKAN –
Müsaade edin de hatip konuşsun, lütfen.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – İşine devam et, onlar laf atmaya alışık, devam et sen.
BAŞKAN –
Yapmayın şunu.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Meclisi çalıştırmak Hükûmetin görevidir. Hükûmet
milletvekillerinin görevi yoklamadan yoklamaya gelmek değildir, kimse kusura
bakmasın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Eğer siz yoklamadan yoklamaya
geliyorsanız biz de size “kulis milletvekili” deriz.
Değerli
milletvekilleri, 2011 senesinde Sayın Başbakan Iğdır’a geldi. Yaklaşık 35 tane
açılış yaptı. Şimdi, muhtemeldir ki Sayın Başbakan 30 Mart öncesinde yine
Iğdır’a gelecek ve yine birtakım hayalî açılışlar yapacak. 30 Mart tarihine
kadar, ben araştırıyorum, iki sene geçti, Sayın Başbakanın Iğdır’da açılışını
yaptığı 35 adet değişik kurum ve kuruluşu Iğdır’da bir türlü bulamıyoruz.
Mahalle mahalle, köy köy arıyoruz ve her ziyaret ettiğim mahalleye soruyorum,
her ziyaret ettiğim köye soruyorum, Sayın Başbakan 2011 senesinde sizin
mahallenizde bir açılış yaptı mı, sizin köyünüzde bir açılış yaptı mı diye.
35 tane hayalî açılışın şimdiye kadar
tek bir tanesini Iğdır’da bulabilmiş değiliz. Çok merak ediyorum, bu yerel seçimlerde
acaba hangi hayalî kuruluşları Iğdır’da yeniden açacaksınız?
Açılış
demişken, hani polis karakolunu boyayıp açtığınızı biliyorduk, ne bileyim,
çınar olmuş artık çınar, çınar olmuş kent ormanını, artık neredeyse ağaçları
hakikaten böyle devrilecek, kerestelik ağaçlar olmuş kent ormanını Sayın
Başbakanın açtığını biliyorduk ama… Burada aile ve sosyal güvenlik bakanlığını
konuşuyoruz, sermaye piyasası her ne kadar benim konum olsa da biraz önce aile
ve sosyal güvenlik bakanlığını konuştuk…
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sosyal Güvenlik
Bakanlığı değil. Hiçbir şeyi doğru bilmiyorsun.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Sosyal Güvenlik Bakanlığı değil.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Sermaye piyasasını konuşuyoruz, bir dakika. 41’inci madde…
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Sosyal Politikalar Bakanlığı.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Ne konuştuğumuzu biliyorum.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Bilmiyorsunuz, hiçbir şey bilmiyorsunuz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Biraz önce Aile… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Aile ve
sosyal güvenlik bakanlığı konuşuldu burada.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Öyle bir bakanlık yok ki.
BAŞKAN –
Sayın Özel…
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Bir dakika ya, bir şey… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bir
dakika.
BAŞKAN –
Lütfen.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Bir dakika.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Biraz oku sen onları. Kuliste biraz oku, öğrenirsin.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Hepsini okudum, sen hiç merak etme. Hepsini okudum, merak
etmeyin.
Yani,
şimdiye kadar çok açılış yaptığınızı gördük ama engelli bir vatandaşımıza
verilen akülü arabanın, yani küçücük motosikletin bir kenarına kırmızı kurdele
bağlanıp onun açılışını yaptığınıza hakikaten devriiktidarınızda şahit olduk.
Hiçbir iktidar… Şimdiye kadar birçok parti iktidara geldi, gitti, çok açılışlar
yaptı. Hayalî açılışlarınızı da anladık, hadi, neyse, Iğdır’da olduğu gibi, 35
tane hayalî açılış yaptınız ama bir akülü arabanın yanına gelip, ona kırmızı
kurdele bağlayıp, onu törenle açan iktidar olarak tarihe geçtiniz. Sizi
kutluyorum!
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) – Guinness Rekorlar Kitabı’na girecekler.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Guinness Rekorlar Kitabı da az gelir.
Akülü
araba açan iktidar olarak sizi kutluyorum. Yazık, yazık! Engelli
vatandaşlarımızı bari sömürmeyin ya. Yani, garibanın birine bir engelli arabası
verilmiş, onun önüne bir kırmızı kurdele bağlayıp açmak nedir Allah aşkına ya,
nedir Allah aşkına ya? O anlamda, o anlamda tarihe geçtiniz. Hayalî
açılışlardan sonra, engelli vatandaşımıza verdiğiniz 1 adet akülü arabayı
açmanız dolayısıyla sizi tebrik ediyorum, Meclis kürsüsünden de sizi
alkışlıyorum.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
42’nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin çerçeve 42
nci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
geçici 11 inci maddesinin birinci fıkrasına "Laboratuvarları"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu”
ibaresinin ve aynı geçici maddenin sonuna ise aşağıdaki fıkranın, eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
"Müdür
yardımcısı, eşiti veya daha üst idari görevlerde bulunup; kamu kurum ve
kuruluşlarının yeniden teşkilatlanması veya kapatılması, özelleştirme
uygulamaları kapsamında ilgili kuruluşların kısmen veya tamamen satışı
nedeniyle kamu tüzel kişiliklerinin sona ermesi, devredilmesi, küçültülmesi,
faaliyetlerinin durdurulması, kapatılması veya tasfiye edilmesi nedenleriyle
657 sayılı Kanuna tabi "Araştırmacı" unvanlı kadrolara atanan veya
atanmış sayılanların, bu kadroda bulundukları sürece, anılan Kanunun 152 nci
maddesi uyarınca ödenmekte olan zam ve tazminatları ile 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesinde öngörülen ek ödemelerinin
belirlenmesinde, genel idare hizmetleri sınıfında yer alan aynı dereceli
"müdür yardımcısı" kadro unvanı için öngörülmüş olan zam ve
tazminatlar ile ek ödeme oranları esas alınır. Bu fıkra hükümleri, 657 sayılı
Kanunun 91 inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen fark tazminatı verilmek
ve ek ödemeleri döner sermaye bütçesinden ödenmek suretiyle 663 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin geçici 13 üncü maddesi kapsamında yer alan
"Araştırmacı" kadrosunda bulunanlar hakkında da uygulanır ve bunlara
209 sayılı Kanuna göre ayrıca ek ödeme yapılmaz."
Mustafa Elitaş Durdu Mehmet Kastal Fatih Şahin
Kayseri Osmaniye Ankara
Tülay Kaynarca İdris Şahin Mustafa Akış
İstanbul Çankırı Konya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 42. Maddesindeki geçici 11. Maddedeki "Sağlık
Bakanlığı taşra teşkilatı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu laboratuvarları taşra
personeli" ifadesinden sonra gelmek üzere "Kamu Hastaneleri
Birliği" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Selahattin
Karaahmetoğlu Sedef
Küçük Celal Dinçer
Giresun İstanbul İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Teklifinin çerçeve 42 nci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 11 inci maddesinin sonuna aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut Dedeoğlu Özcan Yeniçeri
Kahramanmaraş Ankara
"Müdür
yardımcısı, eşiti veya daha üst idari görevlerde bulunup; kamu kurum ve
kuruluşlarının yeniden teşkilatlanması veya kapatılması, özelleştirme
uygulamaları kapsamında ilgili kuruluşların kısmen veya tamamen satışı
nedeniyle kamu tüzel kişiliklerinin sona ermesi, devredilmesi, küçültülmesi,
faaliyetlerinin durdurulması, kapatılması veya tasfiye edilmesi nedenleriyle
657 sayılı Kanuna tabi "Araştırmacı" unvanlı kadrolara atanan veya
atanmış sayılanların, bu kadroda bulundukları sürece, anılan Kanunun 152 nci
maddesi uyarınca ödenmekte olan zam ve tazminatları ile 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesinde öngörülen ek ödemelerin
belirlen-mesinde, genel idare hizmetleri sınıfında yer alan aynı dereceli
"şube müdürü" kadro unvanı için öngörülmüş olan zam ve tazminatlar
ile ek ödeme oranları esas alınır."
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) –Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Sayın Halaçoğlu?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Gerekçe...
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Araştırmacı
unvanlı kadrolara atanmış olanların mali haklarının yeniden düzenlenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 42. Maddesindeki geçici 11. Maddedeki "Sağlık
Bakanlığı taşra teşkilatı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu laboratuvarları taşra
personeli" ifadesinden sonra gelmek üzere "Kamu Hastaneleri
Birliği" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Aytuğ
Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) –Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 546 sıra sayılı torba teklifin 42’nci maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Emekçileri 4/A, 4/B, 4/C, taşeron, memur, işçi diye bölüp
haklarını yemeyen, eşit işe eşit ücret ödenmesi gerektiğini savunan
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu 42’nci maddeyle 375 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname’nin
geçici 11’inci maddesini değiştiriyorsunuz. Peki, bu geçici 11’inci madde neyi
düzenliyordu? Memuriyet taban aylığı ve kıdem aylığı ile ek tazminat ödenmesi
ve bunun düzenlemelerini hükme bağlıyordu.
Şimdi,
“Yaptığınız bu değişiklikle ne yaptığınızı biliyor musunuz?” diye sorsam yemin
ederim bilmiyorsunuzdur yüzde 99’unuz. “Benim” diyen hukukçu, yaptığınız bu
düzenlemeyi okuduğunda eğer bir okuyuşta anlarsa benim kulağımı çeksin. 42’nci
maddenin düzenlenmesi yarım sayfa, bu yarım sayfada sizler kanuna yazılabilecek
her türlü ama her türlü teknik deyimi yazmışsınız. Yani, yürürlükten kaldırılan
hükümlerden şuraya atıfta bulunmuşsunuz, önceki hükümlere atıfta bulunmuşsunuz,
mülga ek 3’e bilmem ne. Yani, anlaşılmaması için her şeyi yapmışsınız. Peki, ne
demiyorsunuz bu maddede? Bir tek şey demiyorsunuz: “Ya, eşit işe eşit ücret
ödemeliyiz.” Ya? Kafanıza göre, “Şu, şu kadar para alsın” kafanıza göre, “Bu,
bu kadar para alsın.” diyorsunuz. Yani, çok basit, evrensel bir insan hakkını
ihlal ediyorsunuz. Eşit iş yapan insanlar, eşit ücret almalıdır. Bunu yapmak
yerine, siz “Ahmet şu kadar alsın, Mehmet şu kadar alsın.” demeye kadar işi
karmakarışık hâle getirmişsiniz. Şimdi
ben size burada ne anlatsam, ne
kadar anlatmaya çalışsam anlamanız mümkün değil.
Size bir
karikatür göstereceğim. Burada saatlerce, günlerce konuşsak bir karikatürün
bize anlattığını anlatamayız. Bakın, bu karikatür şu… Bu karikatürde işleri
nasıl arapsaçına çevirdiğinizi görüyorsunuz. Sevgili Musa Kart bu karikatürü
yaparak diyor ki: “Gerilim yaratmayın. Söz verdik, bu işi çözeceğiz.” Çözmeye
çalıştıkça batırıyorsunuz, çözmeye çalıştıkça batırıyorsunuz!
RECEP
ÖZEL (Isparta) – O sana göre!
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Bu işi sizin normal koşullarda çözmeniz hiçbir şekilde mümkün
değil. Neden? Çünkü, yasalarda hiçbir şekilde uzlaşı aramıyorsunuz.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Karikatürün tarihi ne, bir bakar mısınız?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Yasalarda bir uzlaşı arasaydınız eğer, bugüne kadar bu
karmaşık işleri yapmazdınız.
Bütün
emekçiler, bütün memurlar, işçiler sizden bir tek şey istiyor, diyor ki: Ey AKP
milletvekilleri, ben bu ay farklı, gelecek ay farklı para almak istemiyorum.
Benimle aynı işi yapan arkadaşımdan farklı bir ücret almak istemiyorum. Bu ay
sonunda acaba evin kirasını, kreşin parasını denkleştirecek miyim diye hesap
yapmak istemiyorum. Ben paramı bileyim, emeğimin karşılığını bileyim, ben buna
göre yaşayayım. Ama siz ne yapıyorsunuz? Hayır, canınızın istediğine kıdem
tazminatı, canınızın istediğine çeşitli yollarla çeşitli paralar
aktarıyorsunuz, canınızın istemediğine aktarmıyorsunuz. İşte, bu kanun teklifinde yaptığınız iş budur.
Kendi
mesleğimden örnek vereyim: Kendi mesleğimde, aynı uzmanlık dalına sahip bir
doktor aynı sayıda hasta baktığında iki farklı hastanede farklı ücret alıyor.
Böyle bir anlayış olur mu? İşte, siz bu anlayışı düzelteceğiniz yerde işi daha
çok arapsaçına çevirmişsiniz ve işin içinden çıkamıyorsunuz.
Peki,
sizin yaptığınız bu kanunlar nedeniyle mahkemelere başvuran insanlar,
mahkemelerden benzer karar, eşit karar çıkarabiliyor mu? Hayır, çıkaramıyor.
Bakın, size bir dava sonucu gösteriyorum. Bu dava sonucunda 4/C’liler diyor ki:
“Biz hastanede döner sermayenin oluşumuna katkı sunuyoruz. O yüzden döner
sermayeden pay istiyoruz.” İstanbul, Konya, Adana, Gaziantep, Trabzon, İzmir
“Evet, haklısınız.” diyor, Diyarbakır “hayır” diyor. Niye? Çünkü yaptığınız
kanunu hâkimler bile anlamıyor.
Yazıklar
olsun! Siz böyle devam edin, emekçinin hakkını yemeye devam edin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Teklifinin çerçeve 42 nci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 11 inci maddesinin birinci fıkrasına
"Laboratuvarları" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu” ibaresinin ve aynı geçici maddenin sonuna ise
aşağıdaki fıkranın, eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Müdür
yardımcısı, eşiti veya daha üst idari görevlerde bulunup; kamu kurum ve
kuruluşlarının yeniden teşkilatlanması veya kapatılması, özelleştirme
uygulamaları kapsamında ilgili kuruluşların kısmen veya tamamen satışı
nedeniyle kamu tüzel kişiliklerinin sona ermesi, devredilmesi, küçültülmesi,
faaliyetlerinin durdurulması, kapatılması veya tasfiye edilmesi nedenleriyle
657 sayılı Kanuna tabi "Araştırmacı" unvanlı kadrolara atanan veya
atanmış sayılanların, bu kadroda bulundukları sürece, anılan Kanunun 152 nci maddesi
uyarınca ödenmekte olan zam ve tazminatları ile 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ek 9 uncu maddesinde öngörülen ek ödemelerinin belirlenmesinde,
genel idare hizmetleri sınıfında yer alan aynı dereceli "müdür
yardımcısı" kadro unvanı için öngörülmüş olan zam ve tazminatlar ile ek
ödeme oranları esas alınır. Bu fıkra hükümleri, 657 sayılı Kanunun 91 inci
maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen fark tazminatı verilmek ve ek ödemeleri
döner sermaye bütçesinden ödenmek suretiyle 663 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin geçici 13 üncü maddesi kapsamında yer alan "Araştırmacı"
kadrosunda bulunanlar hakkında da uygulanır ve bunlara 209 sayılı Kanuna göre
ayrıca ek ödeme yapılmaz."
Tülay Kaynarca (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
6/4/2011
tarihli ve 6223 sayılı Yetki Kanunu kapsamında 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenmiş olan ve söz konusu
yetki kanunu kapsamına girmediği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesince iptal edilen
geçici 11 inci madde hükmünün yeniden düzenlenmesini öngören maddede, mevcut
madde hükmüne uyum sağlanması ile Araştırmacı unvanlı kadrolara atanmış
olanların mali haklarının yeniden düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Karar yeter sayısı Başkanım.
BAŞKAN –
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
Kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık var.
Bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkanım, “bir dakika” dediniz, iki dakika verdiniz,
bir dakika sonunda kesmek durumundasınız.
BAŞKAN –
Bir dakika verdik, merak etmeyin, kesilecek. Teknik eleman yanlış anlamış.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.26
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
42’nci
maddenin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
546 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
43’üncü
maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 43’üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut Dedeoğlu Özcan Yeniçeri Seyfettin Yılmaz
Kahramanmaraş Ankara Adana
“Madde
43- 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli (II) sayılı Cetvelin 9’uncu
sırasında yer alan bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
9 Başbakanlık ve bakanlıklar ile bağlı, ilgili
ve ilişkili kurum ve kuruluşların il müdürü ve bölge müdürü, defterdar, il
emniyet müdürü, il müftüsü, vergi dairesi başkanı kadrolarında bulunanlardan;
a) Ankara, İstanbul ve İzmir illerinde görev
yapanlar 50.750 27.950
b) Büyükşehir belediyesi bulunan illerde görev
yapanlar 46.850 25.775
c) Diğer
illerde görev yapanlar 45.800 25.200
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
teklifinin 43’üncü maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
43’üncü
madde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığını
içermektedir. Bu maddeyle ilgili tabii, sosyal güvenlikle ilgili
vatandaşlarımızın birçok sıkıntıları mevcuttur, birçok sıkıntılarla karşı
karşıyadır. İşte, bize iletilen sorunlardan bir tanesi: Geçmişte sigortalı
hizmeti bulunmakla beraber, BAĞ-KUR kaydı yok diye o hizmeti sayılmadığından
dolayı emekli sayılmayan bütün esnaf ve çiftçilerimiz bu torba kanunlarda
sorunlarına bir çözüm aramaktadır.
Toplumun
tüm kesimleri olduğu gibi, bu torba kanunlarda, işte, atanamayan öğretmenlerden
taşeron işçilerimize kadar toplumun tüm kesimleri sorunlarına bir çözüm aramak
isterken ne yazık ki gece yarılarına kadar çalıştığımız bir süreç içerisinde,
bırakın toplumun sorunlarının çözülmesini, 17 Aralık süreciyle başlayan asrın
yolsuzluğuyla beraber, kendi iktidarınızın devamını sağlayacak, kendi hırsızlık
ve yolsuzluk iddialarında ismi geçen tüm bakanlar, Başbakan, çocukları,
yakınlarını nasıl güvence altına alabiliriz; bunun gayreti içerisinde olan bir
Hükûmetle karşı karşıyayız. Yani, sabahlara kadar çalıştırıyorsunuz, çalışalım
sabahlara kadar, eğer vatandaşın problemi çözülecekse biz yerimizden gitmemek
kaydıyla çalışmaya hazırız ama burada vatandaşın sorununu çözmüyoruz, halkın
sorununu çözmüyoruz. Neyin sorununu çözüyoruz? Birileri devletin malına el uzatmış,
onunla ilgili ortada iddialar var. Birileri de geliyor; “Biz bunları nasıl
kurtarırız, nasıl koruruz?” Onun gayreti içerisindesiniz.
Seçim
sathı mailine girmişiz. “Sandık çözüm olacak.” diyorsunuz. Sandığın çözüm
olması için bırakın gidelim de seçim bölgemizde çalışma yapalım. Sizin tuzunuz
kuru. Niye tuzunuz kuru? Bütün medya organları elinizde. Sayın Başbakan
talimatı verdi mi aynı anda kırk tane televizyon Sayın Başbakanı canlı veriyor.
Bir yerde, bir yere konuşuyor. Sayın Başbakan neredeyse bakkal dükkânı açsa
kırk tane televizyon canlı verecek. Bizim böyle bir imkânımız yok, bizim
elimizde televizyon yok.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Daha şimdiden mazeret uydurmayın ya.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) – Hiç mazeret uydurmuyorum ama adalet arıyoruz, hakkaniyet
arıyoruz.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Mazeret uydurmayın.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Yani, öyle Fas’tan arayıp da “Bahçeli’yi kaldırın.” diyen
bir Başbakan aynı anda düğmeye bastığı zaman altı tane gazete aynı manşeti
atıyorsa siz hangi mazeretten bahsediyorsunuz. Bizim mazerete ihtiyacımız yok.
Göreceksiniz…
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Hiçbir mazeret başarının yerini tutmaz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) – Allah büyük, kazdığınız kuyuya düşeceksiniz, 30 Marttan
sonra yine burada görüşeceğiz ama müsaade edin de hakikaten şu politikaları biz
vatandaşa bir anlatalım. Yani, bizim gidip vatandaşla buluşmamız lazım.
Şimdi,
burada biz çalışmaya varız. Devleti istihbarat devletine çevirdiniz. Şimdi,
bakıyorum, komisyonlar harıl harıl çalışıyor. Ne geliyor ne gidiyor diye
bakıyoruz, şimdi de yeni, MİT Kanunu’yla ilgili birtakım şeyler geliyormuş.
Devleti istihbarata çeviriyorsunuz, yargıyı kendinize bağlıyorsunuz.
İnternet’le bütün muhalif grupları kontrol altına alıyorsunuz. Yani ne yapmaya
çalışıyorsunuz? Sabaha kadar çalışalım, getirin bu torba yasaları ama Anadolu
coğrafyasında bir tane mazlum, mağdur, hakkını arayan vatandaşımızın problemi
çözülecekse biz sabahlara kadar burada çalışmaya hazırız. Ama hiç kusura
bakmayın yani burada hırsızlığa, yolsuzluğa bulaşmış, vatandaşın hakkını yiyen,
harama el uzatan, haramzadeleri korumak ve kontrol altına almak için çıkarılan
yasalar için burada ne iktidar partisinin milletvekillerini ne de muhalefet
partisinin milletvekillerini çalıştırmaya kimsenin hakkı yok.
Şimdi, bu
yasaları çıkaracaksınız, devleti istihbarat devleti hâline getireceksiniz,
Bakanlığı Adalet Bakanına bağlayacaksınız, yasaları kendinize göre
ayarlayacaksınız, her şeyden mağduriyet çıkardığınız gibi buradan da mağduriyet
çıkaracaksınız ama bu sefer bu milleti kandıramayacaksınız, bu sefer bu milleti
aldatamayacaksınız. Hırsızlıktan ve yolsuzluktan Türk milleti hiçbir zaman için
bu mağduriyete prim vermeyecek. Diğer mağduriyetlerde mağduriyet rolleri
oynadığınızda milletin hoşuna gidebilecek söylemleriniz vardı ama yüce Türk
milleti -açık ve net söylüyorum- hırsızlıktan mağduriyet doğurmaz, hiç
uğraşmayın. Bu yasalarla hiç uğraşmayın, buradan mağduriyet çıkaramayacaksınız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım…
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN -
Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın
Altay, Sayın Serindağ, Sayın Köse, Sayın Nazlıaka, Sayın Acar, Sayın Eyidoğan,
Sayın Genç, Sayın Akar, Sayın Gök, Sayın Kaplan, Sayın Özgündüz, Sayın Küçük,
Sayın Tunay, Sayın Tanal, Sayın Aldan, Sayın Haberal, Sayın Susam, Sayın
Tanrıkulu, Sayın Onur ve Sayın Öztürk.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın; 7269
Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1
Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)
(Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
44’üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 44. Maddesindeki “30” rakamının “25” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Selahattin Karaahmetoğlu Sedef Küçük Aylin Nazlıaka
Giresun İstanbul Ankara
Kamer Genç Celal Dinçer
Tunceli İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 44 üncü maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut Dedeoğlu Özcan Yeniçeri Kemalettin Yılmaz
Kahramanmaraş Ankara Afyonkarahisar
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar Milletvekili.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 546 sayılı Kanun Teklifi’nin 44’üncü maddesi
üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
İki
haftadır torba kanunlarla uğraşıyoruz, eksik tamamlamaya çalışıyoruz; defalarca
da söyledik size, olmuyor, olmuyor değerli arkadaşlar. Böyle bir kanun yapma
tekniği her geçen gün maalesef yeni kargaşalara sebep oluyor.
Değişiklikle,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında önem ve öncelik taşıyan konularda
görevlendirilmek üzere ilave 10 tane daha müşavir alımının önünü açmak
istiyorsunuz. Bakanlıklar âdeta AKP Hükûmetinin istisnai kadrolarla adam
doldurma merkezi hâline gelmiş vaziyette. Önem ve öncelikleri ne? Evvela
bunları bilsek de biz de sizlere destek olsak, istediğiniz kadrolara bizim de
rızamız olsa. Neye önem veriyorsunuz; sokak çocuklarına mı, küçük yaşta
gelinlere mi, tacize, tecavüze uğrayan çocuklarımıza mı, kadına yönelik şiddete
mi, zorla çalıştırılan çocuk işçilere mi, yurtlarda kalan çocuklarımıza mı, bakıma
muhtaç hâlde ölüme terk edilen yaşlılarımıza mı? Hangisine önem verdiniz bugüne
kadar da bizden yeni, hem de üst düzey istisnai kadrolar için değişiklik
istiyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri, lütfen haber sitelerine bir girin, bakın, ülkemiz sosyal bir
çöküntü içerisinde âdeta. Anneler babalar çocuklarının, gençlerimizin
geleceğinden endişe ediyorlar. Bu sosyal çöküntünün temelinde ise ülkemizde
sağlıklı bir aile ve sosyal politikanın olmaması yatıyor. Sayın Başbakan
herkese 3 çocuk öğüdü veriyor. Nüfusumuz artsın ancak bu çocuklara sağlıklı bir
sistem oluşturmadığımız sürece bu yeni doğan her çocuk binlerce risk
üzerindeyken doğacaklar. Yine, bu çocuklarımız maalesef borçlu doğacaklar,
işsiz doğacaklar, eğitimsiz doğacaklar, sağlıksız doğacak, fakir kalacak ve
maalesef aç doğacaklar; kısacası, kendileri için hazır olmayan bir Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı’yla doğacaklar.
Popülist
yaklaşımlarla insanların sıkıntılarını istismar eden, seçim döneminde
insanlarımızın mağduriyetlerini şov malzemesi yapan bir Bakanlık yönetim
anlayışı var ülkemizde. Medyaya oldukça da sık yansıdı. Çokça kamuoyu da bu işi
yakından takip ediyor. Doğal gazlı evlere kömür yardımları, suyu olmayan
yerlere bulaşık, çamaşır makinesi yardımları, basın önünde, âdeta
insanlarımızın onurunu kıracak şekilde gıda paketi dağıtımları… Maalesef,
onlarcasını daha sayabiliriz.
Değerli
milletvekilleri, sadece birkaç günlük gazete ve haber başlıklarından birkaçını
okumak istiyorum huzurlarınızda ve yürekler burkuyor: “Tecavüzcüsü
yakalanmadığı için evine dönemiyor.”, ”İzmir’de aile faciası, 4 ölü.”, “Devlet
koruması altında olan ve uğradığı tecavüz sonucu hamile kalan 15 yaşındaki kıza
kürtaj izni verilmedi.”, “Mide bulandıran taciz olayı.”, “Iğdır’da 74 yaşındaki
yaşlı kadın ev temizliğine giderek ailesine bakıyor.”, “Çocuklar 1 TL’ye
uyuşturucu bulabiliyor.”, “Çocuk gelin ortada kaldı.” Gerçekten, değerli
milletvekilleri, bu başlıkları gazetelerimizde veya İnternet sitelerimizin
herhangi birinde, artık alışkanlık hâline gelmiş vaziyette, ibretle
gözlemliyoruz, izliyoruz. Gerçekten bunlar yüreklerinizi burkmuyor mu sizlerin?
Bu yürek burkan gazete manşetleri son bulacaksa sizlere istediğiniz kadar kadro
için destek vermeye hazırız ama lütfen bu yürek burkan manzaraları görmezden
gelmeyin, kulak tıkamayın. Hepimizin üzerinde çok ciddi veballer var.
Bu kanun
mutlaka çıkacak, geçecek sizlerin oylarıyla, biraz evvel arkadaşımın ifade
ettiği gibi, kulis milletvekillerinin oylarıyla çıkacak.
Bu duygu
ve düşünceler içerisinde yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 44. Maddesindeki “30” rakamının “25” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Kamer
Genç (Tunceli) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 546 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 44’üncü maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı hakkında geçen
hafta öyle bir kanun çıkardık, yeniden bir torba kanunu getirdik. Bu Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı kanununda daha önce 633 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’yle Bakanlığın bütün teşkilatları feshedilmişti, 81 il başkanı açığa
alınmış ve hepsine tam maaş para ödeniyor. Müsteşar... (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Sayın
Başkan, hepsi, bunlar gidiyorlarsa gitsinler, şurada, kulislerde konuşsunlar.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri…
KAMER
GENÇ (Devamla) – Burada niye sohbet ediyorlar ya?
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri…
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Hayır, sohbet ediyorlarsa gitsin, orada etsinler.
BAŞKAN –
Uyardım Sayın Genç, buyurun siz.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ondan sonra, bakın, müsteşar dışındaki müsteşar
yardımcılarına, şube müdürlerine, genel müdürlere -tam maaşla, Fatma Şahin-
bunlara maaş bağlandı, ondan sonra kendi yandaşlarına da yeni adamlar
getirdiler, onlara maaş bağladılar. Dünyanın en ilkel memleketinde, en geri
zekâlı toplumlarda ve en geri zekâlı iktidar gruplarında hiçbir zaman kanunla
insanların müktesep hakları feshedilemez, kendi yandaşlarına kanunla böyle
imtiyazlı kadrolar verilemez. Dolayısıyla tamamen faşist bir diktanın hâkim
olduğu bir iktidar anlayışı AKP’nin iktidar anlayışına hâkim olmuş ve
dolayısıyla Türkiye’yi faşist bir diktaya götürmek istiyorlar.
Şimdi,
Tayyip Erdoğan bugün seçim beyannamesini açıklıyor, “O kadının aldığı adli tıp
raporunu birileri bir yerine koysun.” diyor. Ben şimdi soruyorum: Tayyip Bey,
bizim koyacak yerimiz yok, sen bir yerine koy!
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Tüü Allah kahretmesin!
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) – Ahlaksızlık yapma ya!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Onu sen bir yerine koy!
Yani
şimdi, bizim o adli tıp raporunu koyacak bir yerimiz yok arkadaşlar.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sen ne biçim bir adamsın ya! Tüü sana!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Kendisi bir yerine koysun onu! Tamam mı?
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) – Yazıklar olsun!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Şimdi, ayrıca, bakın, beyler, şimdi, geçen hafta ben burada
Bekir’e dedim ki…
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, böyle konuşma olur mu ya?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Başbakan nasıl konuşuyor?
KAMER
GENÇ (Devamla) – “Bekir, sen lekeli bir adamsın, sen hâkimlere ve savcılara
telefon etmişsin, senin hakkında 2 tane fezleke gönderilmiştir. O fezlekeler
nedir açıkla.”
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Böyle konuşma olur mu Başkanım ya?
BAŞKAN –
Sayın Genç, lütfen temiz dille konuşun. Uyarıyorum sizi.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Bekir dedi ki: “Efendim, benim bu hâkimlere ve savcılara
telefon ettiğime dair ispat etmeyen namussuz ve şerefsizdir.” Ben de diyorum
ki: Şerefin ve namusun varsa Bekir, gel, çıkalım halkın karşısına, konuşalım.
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Senin halkın karşısına çıkacak yüzün mü var?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Sen acaba Tayyip Erdoğan’ın oğlunun, efendim, savcılığa
gönderilmemesi için niye savcıya talimat verdin?
Şimdi,
beyler, bakın, biz burada size karşı söylediğimiz sözlerden artık utanç
duyuyoruz. Bu Parlamento böyle gitmez.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sende utanma mı var ya? Utanmaz adam!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Çünkü bakın, 630 milyon dolar, bakın, 630 milyon dolar Tayyip
Erdoğan’ın verdiği talimatla müteahhitlerden toplanmış, haraç toplanmış.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Utanmaz adam!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu haraçları nereye verdiği belli, Tayyip’in satın almak istediği,
daha doğrusu devretmek istediği gazetelere verilmiş.
Ayrıca,
arkadaşlar, Tayyip Erdoğan’ın oğlunun kurduğu vakıf var. Bu vakfın içinde sizin
içinizden kişiler de var. Bu vakfa haraçlar toplanmış. Ya, diyoruz ki: Eğer
temizseniz haydi çıkalım, bu vakıfla ilgili araştırma yapalım, namuslu ve
şerefli adamın -sana da soruyorum- alnı açık olur. Çıkarız, önergeleri veririz,
araştırırız, hakikaten hırsızlık, yolsuzluk varsa var, yoksa o zaman deriz ki
“Arkadaş, ya, böyle bir şey yok.” Ama siz her şeyi örtbas ederseniz, hâkimleri
görevden alırsanız, bu soruşturmayı yapan polisleri görevden alırsanız, her
şeyi altüst ederseniz peki nasıl bunlar kanıtlanacak? O zaman demek ki
arkanızda pislik var, arkanızda yolsuzluk var.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Kendi oğlunun dairelerini de getir.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Dolayısıyla, bundan kaçıyorsunuz. Onun için Bekir Bozdağ’a
diyorum ki: Şerefin ve namusun varsa gel, senin eğer…
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Oğlunun dairelerini de getir, oğlunun dairelerini.
KAMER
GENÇ (Devamla) – O fezlekeleri açıkla, ondan sonra şey edelim.
Bak,
Mehmet Ali Şahin burada. Diyor ki “Efendim, Fethullah Gülen’e Yargıtaydan dosya
gönderildi.” Mehmet Ali Şahin, senin bakanlığı bıraktığın kaç sene oldu, niye
şimdiye kadar açıklamadın? Dürüst adamsa o zaman Fethullah Gülen’e Yargıtaydan
dosya gönderildiği zaman çıkıp da bunu açıklasaydın. Niye şimdiye kadar
bekledin? Çünkü her zaman bekliyorsunuz ki… Bakın, bunu çıkıp açıklamak zorundasın.
Fethullah Gülen’e Yargıtay’dan dosya gönderildi mi, gönderilmedi mi? Gönderen
kim? Sizin Yargıtaya getirdiğiniz adamlar, çık burada açıkla bunu. Niye
açıklamıyorsun? Demek ki bakın, insanların karşısında dürüst konuşun…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER
GENÇ (Devamla) - …bildiğiniz şeyleri hesabınıza geldiği zaman açıklamayın. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Dürüst sen misin, hadi oradan!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Benim. Sen kimsin?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Hadi oradan yürü! Terbiyesiz, yürü!
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Lütfen
Sayın Genç, oturun.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Sen kimsin?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Hadi yürü, git!
BAŞKAN -
Sayın Can…
KAMER
GENÇ (Devamla) - Sana ne ya, gitmiyorum.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Hadi in oradan. Çıkıyor buraya hakaret ediyor.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Gitmiyorum, hadi gel bakalım, çıkalım bakalım.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Hadi yürü, git!
BAŞKAN –
Sayın Genç, lütfen yerinize oturun.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Senin aradığın o.
BAŞKAN –
Sayın Genç…
KAMER
GENÇ (Devamla) - Doğruları konuşuyoruz burada, çıkın bize dürüst cevap verin
ya! Bu Hükûmet çıkıp bize cevap versin burada ya! Bu kadar yolsuzluk
dosyalarını dile getiriyoruz, hiç kimse bize cevap vermiyor ya!
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Utanmaz! Utanmaz adam!
BAŞKAN –
Sayın Genç, lütfen oturun.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Yürü, hadi git!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Sana ne?
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.56
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin
Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
546 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Önergede karar yeter sayısı…
BAŞKAN –
44’üncü madde üzerinde Tunceli Milletvekili Kamer Genç ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yoktur. 109 kişi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, var…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – 109 kişi.
BAŞKAN –
Evet, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var.
Bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, insaf artık!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Saydım ben, 109 kişi, tek tek saydım.
BAŞKAN –
İlk defa ben de yapmıyorum bu uygulamayı.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, siz tereddüde düşerseniz oradan soracaksınız,
görüyorsunuz olmadığını. Efendim, siz tereddüde düşerseniz soracaksınız
orada. Yapmayın ya, böyle bir şey olur
mu?
BAŞKAN -
Tereddüde düşüldüğü hâlde elektronik cihazla oylama ve yoklama yapılır yani,
merak etmeyin!
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Gördünüz, orada olmadığını gördünüz, aslında tereddüt de
yok yani.
BAŞKAN –
Sayın Korkmaz, rahat olun siz.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, siz senelerce kürsü hâkimliği yaptınız bak,
size itimat etmek istiyoruz biz.
BAŞKAN –
İtimatta tereddüdünüz olmasın efendim, siz merak etmeyin!
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, niye bir dakika veriyorsunuz? Bir dakika
yetişmiyor.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, hangi kâtip üye
“Yeter sayı var.” dedi? Merak ettim ben.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – “Var.” diyen kâtip üye doğru söylemiş olacak.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN –
Evet, sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı var, önerge kabul edilmemiştir.
44’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
45’inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Teklifinin çerçeve 45 inci maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını
ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Fatih Şahin Durdu Mehmet Kastal
Kayseri Ankara Osmaniye
Tülay
Kaynarca
İstanbul
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Araştırmacı
kadrolarına atananların mali haklarına ilişkin genel düzenleme yapıldığından,
söz konusu maddenin metinden çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
Böylece
45’inci madde teklif metninden çıkmıştır.
Bir
karışıklığa mahal vermemek için komisyon metninin mevcut madde numaraları
üzerinden devam edeceğiz. Kanunun yazımı esnasında madde numaraları teselsül
ettirilecektir.
46’ncı
maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 46 ncı maddesinde yer alan “dört”
ibaresinin “üç” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut
Dedeoğlu Özcan
Yeniçeri
Kahramanmaraş Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 Sıra Sayılı Yasa Teklifinin 46’ıncı maddesinin Hizmet Birimleri 6’ıncı
maddesinin birinci fıkrasına (h) bendi eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“h) Kız
Çocuklarını Spora Teşvik ve Destek Hizmetleri Başkanlığı”
Pervin Buldan Hasip Kaplan Bengi Yıldız
Iğdır Şırnak Batman
İdris
Baluken Erol
Dora
Bingöl Mardin
BAŞKAN -
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan Şırnak Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Değerli arkadaşlar “Her iş yapar başkanlığı!” Bunun adını
yanlış koymuşsunuz. Yani bakanlıklarda böyle bir görevlendirme, yeniden kadro
ihdası niçin yapılır? Yani bunu anlamak çok zor. Her kurumun bir işlevi vardır,
bir amacı vardır. Buraya baktığınız zaman Rehberlik ve Denetim Başkanlığı… Hem
rehberlik, yol göstereceksin hem denetleyeceksiniz, bu nasıl bir şey? Kanun
hükmünde kararnamenin 5’inci maddesinin fıkrasını değiştiriyorsunuz.
Kararnameyi görüşmemişsiniz, fıkrasını değiştiriyorsunuz, kanunlaştırıyorsunuz.
Bu
Meclisi kanun fabrikasına çevirdiniz arkadaşlar. Fason kanunlar çıkarıyorsunuz
torba torba, yanlış kanunlar çıkarıyorsunuz. Yanlış yaptığınız için de yanlışı
yanlışla düzeltmeye kalkıyorsunuz. Geçen, daha torba kanunda İnternet
yasaklarını getirdiniz. Bu İnternet yasaklarında burada anlattık size.
Arkadaşlar, yasakçılık kimseye bir şey kazandırmaz, sansür kimseye bir şey
kazandırmaz, baskıyı… Bir tane idare birimine teslim ederseniz, bakanlığa bağlı
bir idari merciye bırakırsanız, mahkeme kararı aramazsanız Anayasa’nın 22’nci
maddesini ihlal edersiniz. Bakın, haberleşme özgürlüğünde diyor ki: “Hâkim
kararı olmadıkça…” Bu Anayasa, 2001’de değişmiş, yeni. Şimdi, Anayasa’da bu
hüküm varken Sayın Cumhurbaşkanı ne yaptı? Bunca kamuoyu tepkisine,
uluslararası tepkiye rağmen bize… Görev ve makamının gerektirdiği ya veto
yetkisini kullanacaktı rahatsız olduğu bir iki maddede ya da Anayasa
Mahkemesine götürecekti iptali için. Onu yapmadı. Kendisi yürütmenin başıdır
Sayın Cumhurbaşkanı. Bize, Meclise dizayn vermeye başladı, Meclise ayar çekmeye
çalıştı, burayla görüştü, iktidar partisiyle, Meclise müdahale etti. Meclise
müdahale ederken öneri ve nasihatlerde bulunduğunu Twitter’den 20.30’da “Ben
onadım ama Meclisi de ayarladım.” diye twit attı. Meclisi bir twit’le
ayarladığını söyleyen Çankaya Köşkü’nün, yürütmenin, yasamaya müdahalesini
içinize sindirdiniz mi arkadaşlar? Sindirdiniz mi içinize? Düşünün ki 20.30’da
kanun onaylanıyor, 20.30’un iki saat sonrası iktidar partisi kanun teklifi
veriyor İnternet’le ilgili, biz yukarıda komisyonda bu kanun teklifini
görüşüyoruz, şimdi o torbada düzeltiyoruz. Yani bir kanun onaylandıktan iki
buçuk saat sonra -yaşayamadan- aynı Meclisin aynı milletvekilleri, aynı iktidar
getiriyor kanun teklifi veriyor, diyor ki: “Bu kanun teklifi İnternet
yasaklarıyla ilgili. Efendim, trafik bilgilerini herkese verecekler.
İnternet’ten URL’den kim girmiş, IP’den kim girmiş, bilmem ne servisinden kim
girmiş, hepsi açığa çıkacak. Onun yerine bunu sınırlayalım.” Sayın Bakan geldi
bizimle görüştü. Sayın Bakan bizimle görüştüğünde “Biraz yumuşatacağım.” dedi.
Ama bu sansürde Anayasa Mahkemesinin önüne dolanıp iptal başvurusunun önünü
kesmek için yirmi dört saatte yargıç kararının temini istendi. Yargıç kararının
teminini siz bu şekilde isteyerek olayı çözemezsiniz. Sonuçta bu yasakçı bir
anlayıştır. Bu yasakçı anlayışı dolanarak çevrilmez bu. Yasamanın, milletin
iradesinin, Meclisi yapan Meclisin milletvekillerinin şunu demesi lazım: “Sayın
Cumhurbaşkanı, lütfen bizi dizayn etmeyin, bizi yönlendirmeyin, bize ayar
çekmeyin.” Ve yarım saatlik ömrü olan kanunlar çıkarmaya başladınız. Farkında
mısınız yaptığınız yanlışların? Yarım saat… Bir kelebeğin ömrü kadar
kanunlarınızın ömrü yok artık, bunun farkında olun.
Bunu
hatırlatmak istedim.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN -
Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın
Altay, Sayın Sarı, Sayın Serindağ, Sayın Acar, Sayın Dinçer, Sayın Nazlıaka,
Sayın Gök, Sayın Kaplan, Sayın Küçük, Sayın Tunay, Sayın Şafak, Sayın Haberal,
Sayın Dibek, Sayın Öztürk, Sayın Atıcı, Sayın Eyidoğan, Sayın Özgündüz, Sayın
Aksünger, Sayın Onur ve Sayın Aldan.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın; 7269
Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1
Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)
(Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, kaça kaç lütfen… “Var” diyorsunuz ama kaç tane,
kaç kişi var, kaç kişi yok?
BAŞKAN –
Burada, elektronik cihazla Sayın…
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Ama kaç kişi, bir
öğrensek.
BAŞKAN –
Hayır, tüm uygulamalarımız bu şekilde.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Yani 191 kişi mi?
BAŞKAN –
Kesiyoruz efendim, 165’i bulunca kesiyoruz.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Yani “165’i bulduk, kesiyoruz.” deyin o zaman. Yani “Vardır.”
derken 165’i bulduk…
BAŞKAN –
Elektronik cihazda görünüyor. Nasıl yapmamız gerekiyor?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Rakamı açıklayın Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Çıktısını da alıyoruz.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Başkanlık Divanının görevi o.
BAŞKAN –
Çıktısını alıyoruz efendim sonuçta.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Ama 2 üye de bakamadan siz açıklıyorsunuz.
BAŞKAN –
Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 46 ncı maddesinde yer alan “dört”
ibaresinin “üç” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 546 sıra
sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 46’ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, kanun teklifinin 46’ncı maddesinde 638 sayılı Gençlik ve Spor
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
değişikliğe gidilmektedir. Burada Bakanlık bünyesinde görev yapan müsteşarlık
sayısı 2’den 4’e çıkarılırken, ayrıca Bakanlık bünyesinde yeni bir Rehberlik ve
Denetim Başkanlığı kurulmaktadır.
Kurulacak
olan Rehberlik ve Denetim Başkanlığı iyi niyetlerle öğrencilere hizmet
etmelidirler diyoruz. Kurulan bu başkanlık bir hesaplaşma başkanlığına
dönüştürülmemelidir. Denetimler, bir hesaplaşmaya dönüşmeden, öğrenciler zarar
görmeden ve incitilmeden yapılmalıdır; aksi hâlde Hükûmet, öğrenci sorunlarını
ortadan kaldırmak yerine yeni sorunlara yol açacaktır.
Hükûmet,
öğrencilerin yurt ve barınma problemlerine derhâl yönelmelidir. Bu konuda, yaşanan
eksikliklerini ortadan kaldırma konusunda kapsamlı bir çalışmaya gidilmelidir.
Ülkemizde yurt problemleri özellikle üniversite öğrencilerinin karşılaştıkları
en önemli problemlerden biri hâline gelmiştir. Türkiye’de devlet yurtları
yetersizdir. Çok sayıda öğrenci öğrenim döneminde, öğrenim başlangıcında
maalesef ki açıkta kalmaktadır. Uzun süre yedek listelerde bekleyen üniversite
öğrencileri kendilerine devlet yurtlarında yer bulmada zorlanmaktadırlar.
Açıkta kalan bu öğrenciler ya çeşitli evlere ya da ailenin ekonomik ve sosyal
durumuna göre özel yurtlara yerleşmektedirler. Evinden ve yurdundan uzaklaşarak
gurbette okumaya gelen binlerce öğrenci yurt konusunda hayal kırıklığı yaşamaya
devam etmektedir. Ailelerine yük olmak istemeyen öğrenciler okurken çalışmayı
ya da karşılıksız özel burs bulmayı tercih etmemelidirler. Devlet,
öğrencilerinin tamamına mantıklı bursları tahsis etmelidir. Bu nedenle Hükûmet
ülke genelinde yurt ve burs konusunda yaşanan sıkıntıları kısa sürede çözüme
kavuşturmak için büyük gayret göstermelidir.
Öğrenci
yurtlarındaki sorunlar tüm Türkiye'de olduğu gibi yine Kahramanmaraş’ta da
yaşanmaktadır. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesini dönem başında kazanan
öğrencilerimiz yurt bulmada büyük bir zorluk ve sıra gelmeme anlamında çok
büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Kahramanmaraş ilimize gerektiği kadar kız ve
erkek öğrenci yurtları derhâl yapılmalıdır. Yurtlarda ortak kullanım alanları
yerine odalarda düşünülmelidir. Her odada buzdolabı gibi günlük ve hayatta sık
kullanılan elektronik araçlara mutlaka yer verilmelidir. Yurtlardaki yemek ve
beslenme konusunda verilen hizmetler sübvanse edilerek çok uygun fiyatlarla
öğrencilere mutlaka sunulmalıdır. Öğrenci yurtları öğrenciye ve ailesine yük
olmaktan çıkartılmalıdır. Yurtlarda her şeyin en ayrıntılı bir şekilde mutlaka
düşünülmesi gereklidir. İşletmeci zihniyetinden uzak bir şekilde güven içinde
hizmet ön plana çıkartılmalıdır. Öğrenci yurtları güvenli ve ders çalışmaya
elverişli hâle getirilmelidir. Elverişsiz yurtlarda kalan öğrenciler problem
yaşamakta ve derslerinden geri kalmaktadır. Ülkemizde öğrenci yurtları ve
içinde bulunduğu kötü şartlar mutlaka iyileştirilmelidir. Kimsenin beğenmediği,
işe yaramaz binalara öğrenci yurdu yapmaktan da artık vazgeçilmeli, özel
projeli yurtlara yönelmelidir.
Bu
vesileyle değişiklik önergemizin kabulünü dileyerek yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar).
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
47’nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 47. Maddesindeki "Rehberlik ve Denetim Başkanlığı'
ifadesinin "Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Selahattin Karaahmetoğlu Aydın Ağan Ayaydın
İstanbul Giresun İstanbul
İzzet Çetin Sedef Küçük Aylin Nazlıaka
Ankara İstanbul Ankara
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, 46’da bizim önergemiz var, dün imzaladık. Bir
teknik sorun oldu herhâlde.
BAŞKAN –
Burada, bizde işlenmiş önerge görünmüyor efendim 46’ncı maddede. Zaten maddeyi
de oyladık. Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi de yok efendim.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) – Hayır efendim, dün imzaladık.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşuldu, oylandı.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 546 Sıra Sayılı Yasa teklifinin 47'inci maddesinin 8/B Ek Maddesine
eklenen Rehberlik ve Denetim Başkanlığı Görevlerinin (b) bendinde yer alan
"faaliyet, işlem ve personeli" ifadesinin "faaliyet, işlem ve
personelin mali denetimi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Erol Dora
Iğdır Bingöl Mardin
Hasip Kaplan Bengi Yıldız
Şırnak Batman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 47 nci maddesi ile 638 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen 8/B maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özcan Yeniçeri Yusuf Halaçoğlu Mehmet Günal
Ankara Kayseri Antalya
Mustafa Kalaycı Mesut Dedeoğlu S. Nevzat Korkmaz
Konya Kahramanmaraş Isparta
"b)
Bakanlık ve bağlı kuruluşların ve bunların denetimi altındaki her türlü kurum
ve kuruluşların faaliyet ve personeli ile ilgili işlemlerin mevzuata uygun
olarak yürütülmesi konusunda eğitici ve rehberlik yaklaşımını ön plana çıkaran
bir anlayışla denetim yapmak ve gerektiğinde inceleme ve soruşturmalar
yapmak."
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Maalesef
konuşmama üzüntülü bir haberle başlamak durumundayım. 23’üncü dönem uzman erbaş
kursunda Isparta Yalvaçlı hemşehrimiz, bir uzman onbaşı Gökhan Aslan kardeşimiz
bölüğünün pentatlon denetlemesinde duvar tırmanışı esnasında yere düşüyor,
bayılıyor ve orada -duyumlarımıza göre- komutan müdahale ettirmiyor “Kalkar,
bırakın.” diye. Fakat daha sonra çocuğun dilinin boğazına gittiği ve vefat
ettiği haberi alınıyor. Gerçekten büyük bir ihmal var. Yine, duyumlarımız,
orada ne ambulans ne tıp ekibi olduğuna dair. Şu anda tabii çok şey söylememek
gerekiyor, askerî savcı bekleniyor ama ben bu kardeşimize Allah’tan rahmet
diliyorum, değerli hemşehrilerimize Isparta milletvekillerimiz adına da
başsağlığı diliyorum. İnşallah Allah cennetinde buluşturur sevenlerini.
Değerli
arkadaşlar, tabii burada yine terör şehidi ve vazife şehidiyle alakalı sorunlar
gündeme geliyor. Meclisimiz bu sorunların önemli bir kısmını giderdi ama bu
defin töreni esnasında yine bazı sıkıntılar var. İnşallah bunun bir an önce
çözülmesini talep ediyoruz. Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğunun,
bu konuya ve bununla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının sorunlarına
bir an önce artık bir çözüm üretmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Terörle
mücadele etmesi için gönderdiğimiz bu kardeşlerimiz, uzman erbaşlar, uzman
jandarmalar, astsubaylarımız, arkadaşlar biraz değer ve kıymet bekliyor Türkiye
Büyük Millet Meclisinden, tabii başta Türk Silahlı Kuvvetlerinden olmak üzere.
Burada bu sorunlarını defalarca dile getirdik ama maalesef Adalet ve Kalkınma
Partisi Meclis çoğunluğu hiçbir inisiyatif almadı, bu sorunların çözümüyle
alakalı hiçbir konu maalesef gündeme getirilmedi.
Değerli
arkadaşlar, bu sorunu Türkiye Büyük Millet Meclisi çözmeyecek de kim çözecek?
Yani, canlarını, kanlarını ortaya koymuş bu kıymetli kardeşlerimiz herhâlde bu
kadarcık değeri, kıymeti hak ediyor diye düşünüyorum. Artık neyi bekliyorsunuz,
niye bekliyorsunuz gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
Bu arada
Türk Silahlı Kuvvetlerine de bir çift sözüm var. Yani, bu mensuplar da şanlı
ordunun şerefli mensupları. Bu sorunları ortadan kaldırmak için kılınızı
kıpırdatmamakla aslında Türk Silahlı Kuvvetlerine bir nevi nifak girmesine de
vesile oluyorsunuz. Her şey kanun da değil, daha önce de söyledik. Yani kanun
çıkarılmadan Genelkurmay Başkanının, Millî Savunma Bakanının iki dudağının
arasından çıkacak bir talimatnameyle bu sorunların önemli bir kısmı çözülecek
ama hâlâ daha beklemedeler ve hâlâ daha kapı duvar.
Bakın,
yukarıdan bir çığ geliyor, uyarmak durumundayım. Artık Meclisimizden ve Türk
Silahlı Kuvvetlerinden bu kardeşlerimiz ümitlerini kesmiş durumdalar. İnternete
girdiğiniz zaman bakıyorsunuz Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinde olmayan, hiç
görülmemiş bir biçimde tepkilerle karşılaşıyorsunuz. Haberiniz var mı değerli arkadaşlar,
ölüm orucu başlatma kararı almışlar? Bu, Türk Silahlı Kuvvetlerinde hiç bugüne
kadar yaşanan bir hadise midir? Neyi bekliyorsunuz?
Tabii, bu
kararı almak kolay değil. Bu kararı alırken hakikaten son derece ümitsizler.
Defalarca söyledik, bu sorunların hiç olmazsa birkaçını çözün. İnsanlar ümitvar
olsun bu sorunların gelecekte de çözüleceğine dair. Ama MİT Müsteşarıyla ilgili
bir gecede kanun indiriyorsunuz, HSYK’yla ilgili bir gecede kanun
indiriyorsunuz, binlerce insanın aileleriyle birlikte sorunlarını ortadan
kaldırmak için kılınız kıpırdamıyor. Ondan sonra da kızıyorsunuz. Milletin
menfaatlerine kanun getirdiniz de muhalefet “hayır” mı dedi? Bu evlatlar Türk
Silahlı Kuvvetlerine ve Türkiye Büyük Millet Meclisine emanet. Artık daha fazla
bekleme imkânı yoktur. Bu acı olaydan sonra da ben bu hususu bir kez daha
sizlerle paylaşmak istedim.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN –
Bir saniye, söz isteyenler var, söz vereceğim.
Sayın
Özel, buyurun.
VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Isparta Milletvekili Recep Özel’in,
İstanbul Tuzla’da hayatını kaybeden Uzman Onbaşı Gökhan Aslan’a Allah’tan
rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Isparta Milletvekilimiz Sayın Nevzat Korkmaz’ın da kürsüden
ifade ettiği gibi, Isparta ilimizin Yalvaç ilçesi Ayvalı köyünden Gökhan Aslan
kardeşimiz İstanbul Tuzla’da uzman çavuşluk görevini ifa ederken eğitim
sırasında düşerek hayatını kaybetmiştir. Bize gelen bilgiye göre orada müdahale
edilmiş saat dört on beş sıralarında. Tabii, burada bir ihmal varsa, bir kusur
varsa da sonuna kadar gidilmesinde bizler takipçi olacağız. Kendisine Allah’tan
rahmet, ailesine de başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Bu konuda
başka söz isteyen yok.
XI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık
Yakut’un, İstanbul Tuzla’da hayatını kaybeden Uzman Onbaşı Gökhan Aslan’a
Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN –
Biz de Gökhan Aslan’a Allah’tan rahmet diliyoruz, acılı yakınlarına da
başsağlığı diliyoruz.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDA
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın; 7269
Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1
Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)
(Devam)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.29
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin
Onuncu Oturumunu açıyorum.
Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
546 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet? Yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 546 Sıra Sayılı Yasa Teklifi’nin 47’nci maddesinin 8/B Ek Maddesine
eklenen Rehberlik ve Denetim Başkanlığı Görevlerinin (b) bendinde yer alan
“faaliyet, işlem ve personeli” ifadesinin “faaliyet, işlem ve personelin mali
denetimi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Değerli milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin bir
maddesini kanun teklifiyle değiştirmeye kalkıyoruz, biliyor musunuz? Yani kanun
hükmünde kararname zaten, Bakanlar Kurulu otursun çözsün orada bir kararla,
niye buraya iş getiriyorlar ki, niye sizi uykusuz bırakırlar, niye sağlığınızla
oynarlar? Kararname değil mi? Kararnamenin maddesini nasıl kanunla
değiştiriyorsunuz arkadaşlar ya? Hangi usulde bu var?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – “Biz yaptık, oldu.” diyorlar, ne var yani?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Bakanlar Kurulu değiştiremez ki kanun hükmünde kararnameyi.
HASİP
KAPLAN (Devamla) – Size kuliste bir fıkra anlatırım, her şey olmuyor bu şekilde
ama yani.
Arkadaşlar,
kararnameyi kanun teklifiyle değiştiriyorsunuz. CHP de ondan sonra Anayasa
Mahkemesine götürüyor, kızıyorsunuz; iptal oluyor, yine kızıyorsunuz. Yani siz
ustalık döneminde biraz daha iyi hukukçular bulamıyor musunuz? Yani gerçekten
bu yanlışları yapmak zorunda mısınız?
Bakın,
denetim konusu kimin konusudur? Kamu iktisadi teşebbüslerinin denetimini Meclis
yapıyor, değil mi? Yapıyor, bakanlıklara bağlı olanları da. Peki, bakanlık
bütçelerini, genel ve katma bütçeleri kim denetliyor? Sayıştay. Bütçe
görüşmelerinde sabahtan akşama kadar Sayıştay kavgası yaptık. Sayıştay dururken
bir madde koymuşsunuz buraya, sadece Spor Bakanlığıyla ilgili, 638 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Anayasa’nın 191’inci maddesine aykırı. Bu kararnameler
Resmî Gazete’de yayımlanınca yani 14 Nisan 2011 seçimlerinden önce bu
kararnameler çıktı ve Mecliste görüşülmedi bunlar. Görüşülmediği gibi, bugüne
kadar kabul edilmediği için, yürürlüğü devam etmediği için kanun bile
sayılmazlar. E, kanun sayılmayan, kanun olmayan şeyi kanun teklifiyle
değiştiriyorsunuz. Şimdi, bu, enteresan bir durum. Bırakın onu, burada -adı her
iş yapar parantez içinde- Rehberlik Denetim Başkanlığına neler vermişsiniz:
Bakın, her türlü denetim, hizmet, amaç, bütçe, bilmem ne, bilmem ne… Efendim,
bunlar Sayıştayın görevi, Sayıştay denetliyor zaten bunları. Allah için sizden
rica ediyorum, siz gidin, Sayıştayın Denizli Kredi Yurtlar Kurumuyla ilgili
raporunu okuyun. Denizli’yle ilgili 24 tane ihlal tespit edildi, 24 tane.
Yurdun yapılması, ihalesi, kantini, iaşesi… Sadece bir Sayıştay raporunda
-bakın, Spor Bakanlığıyla ilgili bir kararname bu- 24 tane ihlal sadece,
sadece, sadece Denizli’yle ilgili. Tam da o arada, Denizli’de kız-erkek öğrenci
evleri, yurtları tartışması başladı. Tabii ki yurtlarınıza sığmayan 70 bin
öğrenci olursa nerede okuyacak? 8-10 bin kapasiteli yurtlarınız var, 8 bin
kapasiteli yurdunuz varken siz diyorsunuz ki: “80 bin kişi buraya sığsın.”
Sığmıyor, sığmayınca okuyacak, okuyunca nerede kalacak? Apart daireleri
kiralıyor. Apart daireleri kiraladığı için, apart daireleri de Denizli’de blok
blok, yan yana olduğu için “Denizli’yi mahvettiniz, Denizli’nin adını
karaladınız…” Denizli’yle ilgili demediğinizi bırakmadınız. Onu yapacağınıza
Sayıştay raporunu okuyun, okumayanınız vardır, 20’nin üstünde ihlal var, bakın,
sadece Denizli’nin sporuyla ilgili olan.
Arkadaşlar,
demin, yukarıda torbada bir teklif verdim. 1 milyon öğrenci üniversiteyi
bitirmiş, işsiz, burslarını ödeyemiyor, bunlara haciz gidiyor biliyor musunuz?
İş bulamayan, açıkta veya yeni evlenmiş, işsiz, güçsüz bir milyon üniversite
mezunu bursları nedeniyle haciz takibinde, evlerine haciz gidiyor biliyor
musunuz? Bunlarla uğraşacağınıza, Allah için böyle bir şey yapın, hayra girin
ya, biraz cennetin yolunu açın kendinize. Bazen de iyilik yapın, düşünün. Yani,
buraya geliyorsunuz, elinizi kaldırıp indiriyorsunuz. Biraz da okuyun Allah
aşkına, ne oluyor, ne bitiyor! Ya, bunun içinde bir şeyler oluyor; bir günde,
niye iki saatte kanunlar değişiyor? Okumuyorsunuz, sonra “Niye bu kanunlar iki
saatte değişiyor?” diyorsunuz, Allah’ım size akıl, fikir versin! Bu tarzı
değiştirelim arkadaşlar, olmuyor.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 47. Maddesindeki "Rehberlik ve Denetim Başkanlığı'
ifadesinin "Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Aylin
Nazlıaka (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Aylin Nazlıaka, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, az
önce konuştuğumda, bazılarınızın o koltuğun tam olarak hakkını vermediğinden
bahsettiğimde bazı tepkiler geldi. Bakın, bu tepkilerin haklı mı, haksız mı
olduğunu anlamak için size çok basit bir soru soracağım.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) – Sen kendi sıralarına bak ya! Madde üzerinde, önergen üzerinde
konuş!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Bir vatandaşımızın ismini söyleyeceğim size, hepimizin
alnına bir mühür gibi işlenmiş olan bir isimden bahsedeceğim, bakalım bu isim
sizin için bir şey ifade ediyor mu değerli arkadaşlar: Salih Yiğit Tekin.
TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) – Öyle bir hakkın yok!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Salih Yiğit Tekin isminin sizin için bir ifadesi var mı,
bir şey ifade ediyor mu sizin için? Böyle boş boş bakarsınız tabii, hiçbir şey
ifade etmiyor! Neden, neden? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Niye boş boş bakalım.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) – Ben Mansur Yavaş’ı biliyorum!
BAŞKAN –
Sayın Nazlıaka, lütfen!
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) – Saygısızsın sen, saygısız! Bu kadar saygısızlık olmaz!
AHMET
YENİ (Samsun) – Saygı diye bir şey yok! Bir de bayan olacak!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Bu vatandaşımız, 17 Aralık günü, cumhuriyet tarihinin en
büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ortaya çıktığı gün, Meclisin önünde
kendini yakan kişidir, biliyor musunuz? Ve kendini yakarken ne dedi biliyor
musunuz?
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Ne dedi? Bilmiyoruz.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – “Açım, açım!” dedi.
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Öyle mi!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Ne kadar net, ne kadar temiz bir ifade değil mi? En temel
ihtiyacını karşılayamadığı için bu vatandaşımız kendini yaktı ve on gün sonra
da hastanede yaşamını yitirdi. Ama, tabii, siz bunların hiç farkında değilsiniz
çünkü siz 17 Aralık günü bambaşka konularla meşguldünüz.
Bakın,
görüyoruz ki sizin ne gözünüz ne karnınız doyuyor bazılarınızın değerli
milletvekilleri. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bundan rahatsızlık
duyanları tenzih ediyorum ama 700 bin liralık kol saatleri, umre ziyaretleri,
birinci derece sit alanından üçüncü derece sit alanına çevrilip üzerine yapılan
villalar, ayakkabı kutularında bulunan milyon dolarlar, bakan oğullarının
evinden çıkan para sayma makineleri, bakan oğullarının evinden çıkan boyum
yüksekliğinde kasalar… Bunların hiçbirisi sizin gözünüzü doyurmuyor öyle
anlıyorum ki.
Aslında,
sizin karnınız da doymuyor. “Açım.” diye bahsettik ya, birkaç örnek de bununla
ilgili olarak vermek istiyorum. Bakın, önceki Bakan, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Sayın Fatma Şahin üç ayda 56 bin TL’lik çerez tüketmişti; 56 bin TL, üç
ayda. Bakın, bir hayal edin. Fatma Şahin boyunda, 4 tane çuvalın içerisinde
çekirdek hayal edin. Fatma Şahin sabahtan akşama çekirdek yese o 4 çuvalı, her
gün 4 çuval çekirdeği bitiremez. Nereden geliyor bu 56 bin TL’lik çerez
masrafı? Arkadaşlar, utanın biraz. Bu da yetmedi, daha geçenlerde Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in 20 bin TL’lik pasta masrafı yaptığı ortaya çıktı. Şimdi kabaca
hesaplayalım: Bir pasta 50 lira olsa 400 pasta eder, 400 pasta. İnsaf edin
arkadaşlar! Yani, bu “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.” kafasıdır, başka
hiçbir şey değildir bakın, size söyleyeyim. Onun için, ne gözünüz doyuyor ne
karnınız doyuyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Aksırıncaya kadar,
tıksırıncaya kadar yiyorsunuz bu ülkeyi ama biz buna asla ve asla izin
vermeyeceğiz, bunu böyle bilin.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Temiz bir dille konuşsun.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, Başbakan hem bugün…
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, temiz bir dile davet edin, temiz bir dile.
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Düzgün konuş, düzgün! Yakışıyor sana!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) - Sayın Başkan, herhâlde ek süre vereceksiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Ek süre vereceğinizi düşünüyorum Sayın Başkan çünkü
süremden alıyorlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Ne yapmamı istiyorsunuz, uyarıyorum.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, temiz bir dile davet edin.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen sessiz olalım.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Ek süre, ek süre…
BAŞKAN –
Lütfen, Sayın Nazlıaka, böyle bir usulümüz yok.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Ek süre vermeyecekseniz burada bitireceğim konuşmamı.
BAŞKAN –
Sayın Nazlıaka, konuşmanıza devam edin. Sebep oluyorsunuz…
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Temiz bir dile davet edin, temiz dille konuşsun.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, dün de bugün de Sayın Başbakan
Kabataş’lılığını devam ettirdi.
HAMZA DAĞ
(İzmir) – Senin psikolojini Mansur mu bozdu? Mansur mu bozdu senin psikolojini?
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Aranızdaki bir AK PARTİ milletvekili, AKP milletvekili dün
bir televizyon kanalına çıktı ve dedi ki… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ
(İzmir) – Kimmiş aksıran tıksıran? Sen salyalarını akıt… Aksıran, tıksıran
kimmiş?
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen…
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – …“CHP’li Aylin Nazlıaka’nın Kabataş’la ilgili yaptığı
demeci şu gazete bir de manşet yapmış. Nasıl manşet yaparlar?”
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Yuh be sana, yuh! Kadın haklarını savunacaksın bir de değil mi!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Yani, bir yandan basına ayar vermeye çalışıyor…
HAMZA DAĞ
(İzmir) – Bir bayana hiç yakışmıyor söylediklerin.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – …öbür taraftan da gene Kabataş olayıyla halkı farklı
şekilde kandırarak…
HAMZA DAĞ
(İzmir) – Aksırmakmış, tıksırmakmış…
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – …ikna ederek ve bir yandan da “başörtülü vatandaşım”
diyerek…
HAMZA DAĞ
(İzmir) – Hadi, Mansur gelsin senin hakkından, Mansur!
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Kadın haklarını savunacaksın bir de değil mi!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – …halkın arasına kin ve nefret tohumları ekerek
ötekileştirmeye, bölmeye çalışıyor.
HAMZA DAĞ
(İzmir) – Mansur bozdu senin psikolojini, Mansur.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – İşte, biz, buna asla ve asla izin vermeyeceğiz.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) – Bir kadın olarak orada yazılanları siz savunmuyorsanız
yazıklar olsun! Size kadın savunucusu denemez. Siz kadın savunucusu
olamazsınız. Siz Kabataş’taki kadını savunmuyorsanız kadın savunucusu
olamazsınız. Yazıklar olsun size!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Siz her ne kadar basın üzerinde baskı kurmaya çalışsanız
da her ne kadar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Nazlıaka.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Ben teşekkür edemiyorum Sayın Başkan, zamanımı aldılar.
HAMZA DAĞ
(İzmir) – Yazıklar olsun sana! Salyalarınızı akıtın, salyalarınızı!
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Otur yerine! Otur aşağıya!
BAŞKAN –
Yok, böyle bir uygulamamız yok. Lütfen, Sayın Nazlıaka…
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Zaten temiz bir dille konuşmadı Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Tüm konuşmalar böyle geçiyor Sayın Nazlıaka.
Buyurun,
lütfen…
Teşekkür
ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Biraz önce grubumuzun milletvekillerinin tamamını töhmet
altında bırakacak hırsızlık ve yolsuzlukla itham etti.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Elitaş.
Sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum. Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim lütfen.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 47’nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, önce kendi eğrinizi göreceksiniz, gözünüzde ortaya çıkardığınız
eğrileri başkalarına vermeyeceksiniz. Kendi eğrinizle ilgili olan kısmı
değerlendireceksiniz, temizleyeceksiniz, sonra başkalarını itham edeceksiniz.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Neymiş o, söyle de öğrenelim.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Düz tarafınız yok ki, her tarafınız eğri!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, fotoğraflar var. Sayın Kılıçdaroğlu’nun İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı adayıyken, Grup Başkan Vekiliyken koyduğu bir dosya
var.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Abdullah Gül’ün, yanında Abdullah Gül’ünkü var.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Abdullah Gül’ün dosyası var.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Orada sizin de dosyanız var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - O dosyada “yolsuzluk” yazıyor, o dosyada “Sarıgül” yazıyor.
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – “En iyi savunma hücumdur.” da var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Kılıçdaroğlu, Sayın Baykal’dan aldığı talimat çerçevesinde o
Sarıgül’ü “Solgungül” hâline getirecekti.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Vah, vah, vah, düştüğün duruma bak ya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Ama, her ne hikmetse yine “tape”lere düşeni gördük.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Kimse inanmıyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Aldığınız talimat doğrultusunda, verilen talimat
doğrultusunda diyor ki: “Gürsel Tekin olmuyor…”
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – Yazık, yazık! Gerçek dışı bir olayı gerçekmiş gibi bu halka
anlatıyorsun!
HASAN
ÖREN (Manisa) – On bir yıldır ne yapıyorsunuz bu memlekette?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Genel Başkan Yardımcınız diyor ki: “Gürsel Tekin olmuyor,
hamdolsun, Sarıgül oldu.”
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – E, ne olmuş? Niye inciniyorsunuz bu kadar ya?
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – Yani, 17 Aralık yolsuzluklarının ne ilgisi var bununla?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi, bakın, Sayın Nazlıaka, burada kalkıyor Ankara
Büyükşehir Belediyesi başkan adaylığını Mansur Yavaş’a kaptırmanın ezikliğiyle
AK PARTİ Grubuna hakaret etmeye çalışıyor. (CHP sıralarından gürültüler)
GÜRKUT
ACAR (Antalya) – Ya, bakan çocukları şu anda tutuklu değil mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Siz ki gazete haberleriyle AK PARTİ iktidarını haksız bir
şekilde eleştiren, eleştirinin de ötesinde hakaret eden, doğruluğu veya
yanlışlığı tespit edilmemiş bir konuyu bize iftira attınız.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ya, bakan çocukları tutuklu, tutuklu!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Ama, bir kadının beyanıyla adli tıp raporunda belirlenmiş
olan bir konuyu istismar ediyorsunuz.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Nerede yapılmış bu? İstismarı siz yapıyorsunuz, siz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Kadın milletvekilleri olarak kadın hakkını korumamak, inanın
şu anda beni büyük bir üzüntüye düşürmüştür. Sizi Türk kadınlarına havale
ediyorum.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, kendisi beni ezik olmakla itham etmiştir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Sataşma yok.
BAŞKAN –
Anlaşılmıyor efendim, bir saniye…
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) – Direkt olarak şahsıma yönelik sataşma vardır, onun için iki
dakika söz istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Nazlıaka.
12.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Kabataş yalanının
ortaya çıkmasından ne kadar rahatsız olduğunuzu hepimiz biliyoruz, hepimiz
farkındayız.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Nereden biliyorsun yalan olduğunu?
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) - Az önce sorduğun sorunun karşılığını bilmediğin ortaya
çıkıyor!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Önce “Camide içki içtiler.” dediniz...
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – İçtiler tabii.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – …“Camiye ayakkabıyla girdiler.” dediniz...
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Girdiler, girmediler mi?
HASAN
ÖREN (Manisa) – Yalan. Kim girdiyse ispat et.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – …arkasından, Kabataş yalanını uydurdunuz ama bütün
yalanlarınız tek tek ortaya çıktı, bundan dolayı çok rahatsızsınız.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Ya, bu kadar yalanı aynı anda nasıl söylüyorsunuz?
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Ama size bir önerim var…
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) – Şiddete maruz kalanın nasıl yalan söyleyebileceğini
düşünüyorsunuz?
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – …gelin, inançlarımız üzerinden, gelenek göreneklerimiz
üzerinden, annelik gibi ulvi duygular üzerinden siyaset yapmayı artık bırakın.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Hadi oradan!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – İnsanların duygularını sömürmeyi bir yana bırakın diyorum.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) – Sen nasıl kadınsın ya?
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, yalan dört nala yürür,
gerçekler adım adım gider ama zamanında yetişir.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) – Sen nasıl kadınsın? Bir kadına taciz yapılırken sen nasıl
burada konuşursun? Bilerek utanmadan…
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen…
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Artık takke düştü, kel göründü. O yüzden bunu bu şekilde
kabul edin.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) – Sen nasıl bir kadınsın! Raporlar varken nasıl bir kadınsın,
konuşuyorsun sen, utanmadan!
BAŞKAN –
Sayın Dalyan, lütfen…
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Sayın Elitaş’ın şahsıma yönelik söylediği konuya gelince
bunu hakikaten bir fıkra gibi karşılıyorum.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) – Sen nasıl bir kadınsın? Kadının yüzkarasısın sen! Bir
kadına taciz yapılıyor, sen daha konuşabiliyorsun ve gülebiliyorsun, utanmadan!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Çünkü, bizim partimizde en azından aday adayı olabilme
hakkı vardır.
Siz
bağıran kadın milletvekilleri, hiç düşünmüyor musunuz acaba ben de şu bakanlar
koltuğunda oturuyor olamaz mıydım?
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) – Sen utanmadan bir kadına nasıl konuşuyorsunuz, utanmadan?
BAŞKAN –
Sayın Dalyan, lütfen…
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Neden içimizden sadece biri bakanlar koltuğunda.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) – Sen nasıl konuşuyorsun bir kadına karşı? Bir kadın taciz
oluyor, birisi taciz oluyor ve sen konuşuyorsun utanmadan!
BAŞKAN –
Sayın Dalyan, oturur musun lütfen.
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Ben de Savunma Bakanı olamaz mıydım? Ben de Millî Eğitim
Bakanı olamaz mıydım diyemiyor musunuz?
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) – Nasıl bir yüz, nasıl bir ifade, nasıl bir terbiyesizlik bu!
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Diyemiyorsunuz çünkü sizin bunu isteme hakkınız dahi yok.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) – Utanmadan bir de ellerini böyle yapıyorsun. Nasıl bir
kadınsın sen, utanmadan konuşabiliyorsun, gülebiliyorsun sen? Nasıl bir
kadınsın sen?
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Çünkü, siz itaate alışmışsınız, siz biat kültürüne
alışmışsınız. O yüzden, süs bitkileri sizin için iltifat kalmıştır, iltifat.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) – Sen nasıl utanmadan konuşuyorsun? Konuşturmayacağım seni
burada. Terbiyesiz!
BAŞKAN –
Sayın Dalyan…
AYLİN
NAZLIAKA (Devamla) – Bu böyle biline diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın; 7269
Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1
Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)
(Devam)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
48’inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 48. Maddesindeki (I) sayılı cetvelde baş denetçi
sayısının 5 olarak belirlenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Ali
Rıza Öztürk Aydın Ağan
Ayaydın
İstanbul Mersin İstanbul
İzzet Çetin Sedef Küçük Selahattin Karaahmetoğlu
Ankara İstanbul Giresun
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 48’inci maddesi ile 638 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek maddenin eki (3) sayılı listede yer alan
“Bakanlık müşaviri” ile ilgili bölümün listeden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut Dedeoğlu Özcan Yeniçeri Seyfettin Yılmaz
Kahramanmaraş Ankara Adana
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin 48’inci maddesiyle 638 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye eklenmesi öngörülen ek 2’nci maddeye bağlı ekli (3) sayılı
listeye “Denetçi Yardımcısı” sırasından sonra gelmek üzere aşağıdaki sıranın
eklenmesi ve anılan listenin toplam sütununda yer alan “38” ibarelerinin “53”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Mehmet Doğan Kubat Tülay Kaynarca
İstanbul İstanbul İstanbul
Ramazan Can Murat Göktürk
Kırıkkale Nevşehir
“GİH Araştırmacı 1 15 15”
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gençlik
ve Spor Bakanlığında duyulan ihtiyaç nedeniyle Araştırmacı kadrosu ihdas
edilmektedir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 48’inci maddesi ile 638 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek maddenin eki (3) sayılı listede yer alan
“Bakanlık müşaviri” ile ilgili bölümün listeden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 48’inci maddeyle ilgili
verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi,
burada birtakım tartışmalar yapılıyor. “Benim huzuruma ne ile gelirseniz gelin
affederim ama kul hakkıyla gelmeyin.” diyor. Bu noktada, Allah kimseye kul
hakkıyla o kata gitmeyi nasip etmesin. Ona destek vermeyi de nasip etmesin.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Âmin.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) – Bu noktada, herkesin hassas olması gereken bir süreçten
geçtiğimizi ifade ediyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – İnşallah, diline dikkat edersin, kul hakkı yemezsin.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) – Sayın Metiner, sizi gene uyardım, siz bana laf atmayın,
cevap da vermeyeceğim size.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Sizi günahtan arındırıyoruz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) – Cenab-ı Allah kimin günaha girip girmediğini biliyor.
Sayın
milletvekilleri, şimdi…
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) – Muhatap olma, muhatap olma.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) – Muhatap olmayacağım da işte şeyimizi bozuyor.
Normalde
maddeyle ilgili konuşacaktım ama o zaman bazı şeyleri konuşayım Mehmet Ali
Şahin de buradayken. Yapılan her işi, on iki yıldır yapılan her işi, olumlu
icraatı kendi üzerinize alıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Biz yaptık, şunu biz
yaptık, bunu biz yaptık. Muktedir iktidarız, kudretli iktidarız.” Ama ne kadar
olumsuz iş varsa, ne kadar bugün eleştirdiğiniz husus varsa, on iki yılın o
muktedir iktidarına ne olmuşsa bir paralel devlet oluşturmuş, bir paralel
devleti ortaya atmış, bütün suçu ona atıyor.
Şimdi,
Mehmet Ali Şahin burada, Genel Başkan Yardımcısı, zamanın Adalet Bakanı, diyor
ki: “O Yargıtayın içerisinde Pensilvanya’dan talimat alan yüksek yargının
elemanları var.” Peki, oradan talimat alan, hukukun dışındaki yerlerden talimat
alanlar vardı da siz Adalet Bakanı olarak ne iş yaptınız Sayın Bakan, hangi
soruşturmayı açtınız, neyi yaptınız; gelin bunları açıklayın. Şimdi, laf mı
sizin söylediğiniz! (MHP sıralarından alkışlar) Aradan yıllar geçmiş, 17
Aralıkla beraber, 17 Aralıkta rüşvet ve hırsızlıklar ortaya çıkmış. Zamanın o
muktedir Adalet Bakanı… Hâkimleri, savcıları değiştiren, HSYK kararlarıyla
ortaya çıkan, “Yargıdaki vesayeti ortadan kaldırıyorum.” diyen, “Birilerinin
arka bahçesi olmaktan çıkıyorum.” diyen bakan, Başbakan, bakın şeylerin
hepsine… Bunları söyleyeceksiniz, millete gidip oy alacaksınız, 17 Aralıkta
hırsızlık ve rüşvet yolsuzlukları ortaya çıkacak, paralel devlette bu suçu
birine atacaksınız, bir paralel devlet oluşturacaksınız… Notunuzu alın ve cevap
verin: Siz o zaman Adalet Bakanı değil miydiniz? Siz, bizim Hamidiye köyündeki
Mehmet Ağa mısınız da paralel devletten, yüksek yargıdan dert yanabiliyorsunuz?
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi,
açık söylüyorum: Değerli milletvekilleri, on iki yıl boyunca bütün olumlu
şeyleri kendinize çıkaracaksınız… Tamam mı? Ne diye seçim çalışması yaptınız
biliyor musunuz? “Askerî vesayeti kaldırdık.” dediniz. Dün Başbakan diyor ki:
“Şu nezih askeriyemizin içerisine bile paralel devlet sızmış.” Sayın Başbakan,
sen değil miydin o askeriyedeki komutanlar teker teker içeriye alınırken,
cezaevlerine sokulurken, haklarında gazetelerde… Bugün siz bas bas
bağırıyorsunuz ya “masumiyet karinesi” diye, “paralel devlet” diyorsunuz,
“Arkalarında başkası var.” diyorsunuz ya, hani o zamanlar hatırlıyor musunuz
çarşaf çarşaf gazetelerde haberler vardı.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Mehmet Ali Şahin değil miydi Danıştay saldırısından sonra çok
şeyler olacak diyen?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) – O askerlerle ilgili söylenmedik laflar yoktu. O zaman o
masumiyet karinesi yok muydu? O zaman Sayın Başbakan, askerler, o askeriye nezih değil miydi? Bugün diyor ki
Sayın Başbakan: “O nezih askeriyeye paralel devlet sızmış.” O paralel devlet ne
zaman sızdı? Sayın Bakan, senin zamanında yok muydu o paralel devlet? O paralel
yapı yok muydu?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Vardı.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) – “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” diyorsunuz. Şimdi,
burada çıkıp açık yüreklilikle şunu söylerseniz o zaman bu özrünüz millet
tarafından kabul görür: “Evet, biz o paralel devleti biliyorduk, o paralel devletle
beraber hareket ediyorduk. Biz askerî vesayeti bu ülkeden kaldırırken, yargı
vesayetini bu ülkeden kaldırırken, bugün paralel devlet dediğimiz o yapı
sayesinde bu işleri başardık. Ama bugün o paralel yapı dediğiniz kesimle,
grupla menfaatlerimiz çatıştı, iktidar çatışması bir araya geldi, bir şekilde
bu iktidardan onları yok etmemiz gerekiyordu ve şu anda da onları yok etmek
için düğmeye bastık. 17 Aralık asrın yolsuzluğunu, asrın rüşvet olayını da bir
grubun üstüne yıkmamız lazım ki buradan çıkalım.” Nasıl çıkacaksınız başka
türlü? “Konuşacak başka şeyiniz mi yok?” diyor. Milyonlarca dolar, milyarlarca
dolar, bu vatandaşın hakkı yenirken ne konuşacağız? Millet acından ölürken, siz
milyonlar doları götürürken, birileri, ne konuşacağız? (MHP sıralarından
alkışlar) Millet işsizlikle uğraşırken,
birileri milyon dolarları götürüyorsa ne konuşacağız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) – Başka bir şey konuşursak yanlış olur. Sabaha kadar ne diye
çalıştırırsınız bizi, kendinizi korumak adına.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Evet, teşekkür ediyorum.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Şahin…
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) – Sayın Başkan, değerli konuşmacı ismimden de bahsederek…
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Evet, bahsettim.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) – …birtakım iddialarda bulundu. Bir açıklama…
BAŞKAN –
Ne iddiasında Sayın Şahin?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – “Hadımköy’de Mehmet Ağa” dedi.
BAŞKAN –
Bir saniye sayın milletvekilleri, lütfen.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) – Benim Adalet Bakanı bulunduğum dönemde öğrendiğim bir
hususu “Neden o zaman dile getirerek üstüne gitmediniz?” dedi, bu konuyla
ilgili açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Şahin, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Yargıtay imamını açıklayın. Yargıtay imamı kim, Yargıtay
imamı?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Yargıtay imamını açıklayın Sayın Bakan. Kimmiş bu Yargıtay
imamı?
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Meclisten ne saklıyorsunuz, açıklayın.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Yargıtay imamını Mecliste açıklayın Sayın Bakan.
BAŞKAN –
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim lütfen.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
13.- Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in,
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
48’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar
sunuyorum.
Biraz
önce de Sayın Genç aynı konuyu gündeme getirmişti, şimdi de Adana Milletvekili
arkadaşımız Seyfettin Yılmaz ismimden de bahsederek bir konuyu gündeme getirdi.
Bundan
bir süre önce Karabük’te yapmış olduğum bir konuşmada arkadaşımızın gündeme
getirdiği konuyla ilgili bir değerlendirmede bulunmuştum. Bu bilgiyi geçtiğimiz
yılın yani 2013 yılının ortalarında öğrendim.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Boşa geçmiş Bakanlık yılları olmuş o zaman.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Devamla) – Ama ismini açıklamadığım bu Yargıtay üyesiyle ilgili daha
sonra Yargıtay Başkanlığı benden gizli bir yazıyla bu konuda bildiklerimi istedi, ben de bildiklerimi yine
“gizli” damgalı bir yazıyla Yargıtay
Başkanlığımıza gönderdim.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Mahzuru yoksa açıklayın Sayın Bakan, biz de bilelim.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Devamla) – İsmini ve
bildiğim bilgileri Yargıtay
Başkanlığımıza gönderdim, Yargıtay Başkanlığımız, öğrendiğim kadarıyla, bir
muhakkik görevlendirdi. Bu konudaki inceleme devam ediyor. Şimdi, benim Adalet
Bakanı olduğum dönemde sanki bu bilgileri temin etmişim de…
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Nereden bilelim o dönemde yapıldığını?
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Devamla) – …herhangi bir işlem yapmamışım gibi birtakım iddialara
muhatap oldum. Adalet Bakanı olduğum dönemde öğrendiğim bir bilgi değildir.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan, o imam Yargıtaya ne zaman girmiş?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Mahzuru yoksa bunu Genel Kurulla paylaşın Sayın Bakan.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Bütün kamuoyuna açıklayın.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bu, Yargıtaya giren arkadaşın ismini vermiyorum, Yargıtay
Başkanlığı benden “gizli” damgalı olarak istemiştir.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Yüce Meclis Sayın Bakan, yüce Meclise açıklayın.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Devamla) – İzin verin, bildiğim bilgileri nerede, nasıl
değerlendireceğimi ben tayin edeyim, ben kararlaştırayım.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Yargıtayın bilmesi gereken şeyi Meclisin bilmesi gerekir.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakan, ekimden itibaren niye sakladınız bu bilgiyi?
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Devamla) – O nedenle, arkadaşlarımızın bu açıklamaları için teşekkür
ederim.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Kozmik odaya da girdi Sayın Bakan, kimse bir şey
öğrenemedi.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Madem ekimde öğrendiniz Sayın Bakan, bu bilgiyi niye sakladınız?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Yargıtaya ne zaman alınmış bu adam?
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bu konunun iç yüzü budur, Adalet Bakanı olduğum dönemde
elde etmiş olduğum bir bilgi değildir, geçtiğimiz yıl öğrendim ve Yargıtay
Başkanlığımız da incelemesini yapıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Bakan bir açıklama yaptı.
BAŞKAN –
Evet. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – “2013’ün ortalarından itibaren öğrendim.” dedi. O
öğrendiği zamana kadar Bakanlıkta uzun müddet duran bir insanın Bakanlığından
bihaber olması ayrı bir mesele ama öğrendikten sonra neden açıklamadı Türkiye
Büyük Millet Meclisinde, ta 17 Aralıktan sonra mı aklı başına geldi?
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Halaçoğlu.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Karar yeter sayısı…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, peki, Adalet Bakanıyken bu konuyu öğrenmiş…
BAŞKAN –
Sayın Genç, lütfen, böyle bir usulümüz yok.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın; 7269
Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1
Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)
(Devam)
BAŞKAN –
Ben önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Karar yeter sayısı istedik.
BAŞKAN –
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
etmeyenler…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yok, 89 kişi. (AK PARTİ sıralarından “Var” sesleri)
BAŞKAN –
Evet, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var.
Bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Allah aşkına, saydım, kaç kişi olduğu belli.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Muharrem Bey, o üye bariz bir şekilde yokken “Var.” diyorsa siz
de bariz bir şekilde varken de “Yok.” deyin.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Yahu aslında, Engin Bey, burada kararı aslında Meclis
Başkan Vekili verecek, ihtilafa düşerse soracak.
Yani bu
kararın sorumluluğu size ait Sayın Başkan. Eğer emin değilseniz soracaksınız
ama bakın, bu Meclise nezaketsizlik yapıyorsunuz.
BAŞKAN –
Sayın Korkmaz…
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Biz burada sayıyoruz…
BAŞKAN –
Sayın Korkmaz, hayır, soruyorum ben size, ne yapmam gerekir?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yapmanız gereken şey kolay, bakıp saymanız lazım.
BAŞKAN –
Tamam.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Efendim, bakın, bakacaksınız, eğer orada olmadığını
görürseniz karar vereceksiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Yok canım!
BAŞKAN –
Efendim, tereddüde düşüldüğü hâlde elektronik cihazla oylama yapılır.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, ihtilafa düşerseniz sağa ve sola
soracaksınız.
BAŞKAN –
Soruyorum.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Efendim, biz buradan 89 kişi olduğunu sayıyoruz.
BAŞKAN –
Efendim, kâtip üyeler…
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Nasıl ihtilafa düşersin, var mı?
BAŞKAN –
Lütfen ama!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkanım…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, etme…
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Tarafsızlığa davet ediyorum sizi tarafsızlığa!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Yok canım!
BAŞKAN –
Ne demek istiyorsunuz şimdi ya? Ben burada Meclisi idare ediyorum, sizden de
sormaya ihtiyacım yok, kâtip üyeler var burada.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Aynen öyle, tarafsızlığa, tarafsızlığa davet ediyoruz.
Olmaz bir şey.
BAŞKAN –
İç Tüzük gereği yapıyorum, evet.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Olmaz böyle bir şey.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Başkanım, Başkanım… Sayın Başkanım, Sayın Başkanım…
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Şöyle bir yol izleyin, siz de rahat edin, biz de edelim: Kâtip
üyelerin birini kulise yollayın, oradan telefonla parmakları saysın, arkadaşlar
da uğraşmasın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Ne kadar güzel!
BAŞKAN –
Efendim, o iktidar partisinin görevi Sayın Altay.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Hatırladığınız iyi oldu iktidar partisinin görevi olduğunu.
Siz Meclisi idare ediyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bugün yoklama yaptınız herhâlde, yoklama
yaptınız. Yoklamada bulunan, pusula veren muhalefet milletvekillerinin, bir
sorar mısınız, ne kadarı burada? Pusula verdiler orada, o pusulaları bir sorar
mısınız?
BAŞKAN –
Evet, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 48. Maddesindeki (I) sayılı cetvelde baş denetçi
sayısının 5 olarak belirlenmesini arz ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben size
“monachus”lardan bahsedeyim bugün, biraz dinlenin. Bu “monachus monachus”lardan
bahsediyorum.
Anayasa’nın
56’ncı maddesi: “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini
önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. “Çevrecinin daniskasıyım.” diyen
Sayın Başbakan Anayasa’nın 59’uncu maddesini sık sık dikkate alıyor ve diyor
ki: “Anayasa’nın bize yüklediği yükümlülüklere, elbette, biz uymak zorundayız.”
Ama çevrecinin daniskası olan Başbakan Anayasa’nın 56’ncı maddesini görmüyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, ben Mersin Milletvekiliyim, Silifke Taşucu’da
oturuyorum. Şimdi, Silifke Taşucu’na 50 kilometre mesafedeki Akkuyu’da nükleer
santral yapımına ilişkin tartışmalar devam ederken Büyükeceli beldesinde, yine,
berisinde, hemen orada, yakın olan Akdere ve Yeşilovacık’ta 3 adet termik
santralın yapılması öngörülüyor ve bol miktarda da çimento fabrikası var.
Şimdi,
hepimiz biliyoruz ki termik santraller kömürle yakılır. O bölgede kömür havzası
değil, kömürün gramı yok. Bu kömürler dışarıdan getirilecek, ithal edilecek ve
bu kömürlerin taşınması için Yeşilovacık beldesindeki liman büyütme inşaatı son
hızıyla devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu liman büyütme inşaatı devam ederken dağlardan getirilen
kayalar bölgede “monachus monachus” denilen Akdeniz foku üreme mağaralarının
önünü kapatmıştır. Akdeniz foku üreme mağaraları tahrip edilmiştir. Ülkemiz
Bern Sözleşmesi’ne uymaya taahhütte bulunmuştur ve bu “monachus monachus”lar
Bern Sözleşmesi’yle kesin koruma altına alınmıştır ancak buna rağmen, burası,
inşaat, gerçekten şu anda yasak olmasına rağmen ve Bern Sözleşmesi’ne, 32’nci
Daimi Komite Toplantısı sırasında, bahse konu inşaat faaliyetinin, fok yaşama
alanlarına olumsuz yönde etkisi olacağına ilişkin potansiyel dosya olarak ilan
edilmesi ve Türkiye bu konuda uyarılmasına rağmen, savunması istenmesine rağmen
ve izlemekle o Bern Sözleşmesi sekretaryası görevlendirilmesine rağmen bu
inşaat devam etmiştir değerli arkadaşlarım. O bölgede gerçekten az sayıda olan
Akdeniz fokunun üreme alanları tahrip edilmiştir.
Ayrıca,
SAD-AFAG tarafından idari mahkemeye başvurulmuş, ODTÜ Erdemli Deniz Bilimleri
Enstitüsüyle ilgili, bakanlıklara faaliyetin durdurulması için yazı yazılmış ve
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim
Genel Müdürlüğünün 23/10/2012 tarih ve bilasayılı yazısında bu inşaat
faaliyetinin yargı süreci tamamlanmadan yapılmaması istenmiş. Bu Meclis
kürsüsünde ben bunu dile getirdim. O tarihte Sayın Veysel Eroğlu konuyla
ilgileneceğini söyledi. Maşallah çok güzel ilgilendi, inşaat bitti. Gözünüz
aydın! Bir özel sektör, çok büyük bir firma, belki iktidarın yandaşı olan bir
firma o yargı kararına rağmen Yeşilovacık liman inşaatını bitirdi, Akdeniz fok
balıklarının yuvalarını tahrip ettiler, dağıttılar.
Şimdi,
çevrecinin daniskası Başbakanı göreve davet ediyorum, bu Meclisi göreve davet
ediyorum, Çevre Komisyonunu göreve davet ediyorum. Bu ülkenin gerçekten
kültürel zenginliklerini, turizm alanlarını sermaye çevrelerine peşkeş
çektirmemelidirler. Orada termik santrallerin ne işi var? Orası kömür havzası
değil ki nereden kömür getirip de orada yakacaklar? Elektrik üreteceklermiş.
Bir yandan nükleer santral, bir yandan çimento fabrikaları, bir yandan da
termik santraller, o Akdeniz “kara deniz” hâline getirilmeye çalışılıyor.
Değerli
milletvekilleri, ben Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonunu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin ilgili kurumlarını olaya el koymaya davet ediyorum.
Ayrıca, çevreci daniskası Sayın Başbakanın da Silifke’nin Yeşilovacık
beldesindeki o inşaatları görmesini istiyorum, Akdeniz fok balıklarının
yuvalarının nasıl dağıtıldığını görmesini istiyorum ve gerekli tedbirlerin
alınmasını istiyorum. Cumhuriyet savcılarını da göreve davet ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
49’uncu
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 49. Maddesindeki 30 sayısının 25 olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Ali Rıza Öztürk
İstanbul İstanbul Mersin
İzzet Çetin Sedef Küçük Selahattin Karaahmetoğlu
Ankara İstanbul Giresun
Ali
Serindağ
Gaziantep
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 49 uncu maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Özcan
Yeniçeri Mesut
Dedeoğlu
Ankara Kahramanmaraş
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
Önerge
üzerinde söz isteyen…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Sayın Halaçoğlu, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlık
müşaviri için mevcut sayı yeterli olup, sayının artırılması için bir gerekçe
olmadığından maddenin tekliften çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 49. Maddesindeki 30 sayısının 25 olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu ?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Serindağ, Gaziantep Milletvekili.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; iyi akşamlar diliyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çok konu
var, zaman kısa. Şimdi, bu kanun hükmünde kararname 2011 yılında çıkmış,
çıktığı zaman müşavir sayısı 10’muş, sonra bir değişiklikle 20 yapmışsınız,
şimdi de 30 yapıyorsunuz. Bunun sebebini anlamakta zorluk çekiyoruz. Bunun
sebebi zannediyorum, bazı üst düzey görevlilerin görevden alınmaları nedeniyle
aktarılacakları kadroya uygun bir sayı tespit ediyorsunuz; sorun bu.
İkinci
konu: Benden önce de bazı arkadaşlarımız değindi, bu kanun hükmünde kararname
meselesi. Kanun hükmünde kararnameler Anayasa’nın 91’inci maddesinde düzenlenmiş
ve şöyle diyor, bakınız, şimdi siz bazı şeylere tepki gösteriyorsunuz da
yetkilerinizin elinizden alınmasına tepki göstermiyorsunuz. Bakın, Hükûmet
yetkinizi gasbediyor kanun hükmünde kararnameler yoluyla. Açın, bakın ne diyor?
“Kararnameler, Resmî Gazete’de yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulur. Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde
kararnameler, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda
öncelikle ve ivedilikle görüşülür.” Bir kanun hükmünde kararname yıllarca
bekleyecekse bunun komisyonlarda ve Genel Kurulda öncelikle ve ivedilikle
görüşülmesi ne anlama geliyor? Yani sizin burada yetkiniz gasbedilmiş olmuyor
mu? Siz yetkilerinize sahip çıkmıyorsunuz ama diğer sözlere hemen tepki
gösteriyorsunuz.
Şimdi,
Sayın Şahin açıklama yaptı, tabii, aksi kanıtlanmadıkça elbette biz açıklamaya
itibar ederiz, ona bir şey demiyorum. Ama bana göre, önce o soruyu sizin
sormanız lazımdı.
Şimdi,
ister Adalet Bakanlığı döneminde olsun ister başka bir görevde olsun, şimdi bulunduğu
görev daha az önemli değil ki iktidar partisinin genel başkan yardımcısı. Neden
haberi aldığı an hemen açıklamadı da daha sonra açıklama gereği duydu. Bu
soruları sizin sormanız lazım, bizim sormamız gerekmiyor ki, tüm soruları biz
soramayız ki. Kaldı ki sorduklarımıza biz cevap da alamıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugün varız, yarın yokuz.
Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri olarak yetkilerimize,
hukukumuza bizim sahip çıkmamız lazım.
Başka bir
husus: Şimdi, her şeyi bir paralel devlete yüklüyorsunuz. Yani şimdi şu soruyu
gene sayın yetkililere sorun, Hükûmet erkânına sorun: Siz, bugüne kadar beraber
yürümediniz mi? Sayın Başbakan, yardımcısını Pensilvanya’ya “Emirleri var mı,
yok mu Hoca Efendi’nin?” diye göndermedi mi, göndermedi mi?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Hüseyin Çelik…
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Başka… “Siz ne istediniz de vermedik?” demedi mi?
KAMER
GENÇ (Tunceli)- Hayır, Bülent Arınç el öpmeye gitmedi mi?
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Ondan sonra, şimdi, “paralel devlet” diyorsunuz, “in”
diyorsunuz, “maşa” diyorsunuz, “örgüt” diyorsunuz ve bugüne kadarki
sorumluluğunuzu beraber hareket ettiğiniz bir harekete yüklüyorsunuz. Bu
şekilde ülkeyi bir siyasi ve hukuki kriz içerisine sokuyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, kendi sorumluluğunuzu kendi icat ettiğiniz, aslında hukuk
literatüründe pek de olmayan, pek değil hiç olmayan paralel devlete
yüklüyorsunuz. Nedir bu paralel devlet?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – “F tipi” diyelim!
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) – Bu paralel devlet neydi? F tipi, paralel devlet; hepsi
sizin eserinizdir. Siz ondan…
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Siz diyordunuz F tipi…
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) – Siz onun mağduru olamazsınız.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Siz “F tipi” diyordunuz.
ALİ SERİNDAĞ
(Devamla) – Olsa olsa onun sorumlusu olursunuz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Ortakları ortakları, kurucu iradesi, paralel devlet kurucusu
bunlar.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Şimdi, biliyorsunuz, İstanbul İl Başkanınız geçenlerde,
geçen yıl bir şey açıkladı, dedi ki: “Tasfiye dönemi bitti, inşa dönemi
başlıyor. İnşa döneminde bizimle paydaş olanların bir bölümü artık bizimle
paydaş olmayabilir, bizim karşımızda yer alabilirler.”
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – İşte, inşa ettiler paralel devleti.
ALİ SERİNDAĞ
(Devamla) – Gerçi, o, liberalleri kastetti, isim olarak da verdi ama sadece
liberallerin ismini verdi, diğerlerini de kastetti tabii. Önce onlarla
yollarınızı ayırdınız. Şimdi de “paralel devlet” diye bir mefhum icat ettiniz,
tüm sorumlulukları ona yüklüyorsunuz. Keşke, varsa öyle bir paralel devlet
gereğini yapın ama siz bu paralel devlet söyleminizi 17 Aralık rüşvet ve
yolsuzluk soruşturmasının üstünü kapatmak için kullanıyorsunuz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak sizin buna karşı çıkmanız lazım diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN -
Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın
Altay, Sayın Serindağ, Sayın Öztürk, Sayın Özdemir, Sayın Aygün, Sayın
Nazlıaka, Sayın Acar, Sayın Ören, Sayın Genç, Sayın Kaplan, Sayın Küçük, Sayın
Tunay, Sayın Dibek, Sayın Haberal, Sayın Aldan, Sayın Dinçer, Sayın Onur, Sayın
Özgündüz, Sayın Eyidoğan ve Sayın Şafak.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın; 7269
Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1
Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)
(Devam)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
50’nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 50. Maddesindeki "ihraz etmiş olanlar"
ifadesinin "hak etmiş olanlar" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Selahattin Karaahmetoğlu Aydın Ağan Ayaydın
İstanbul Giresun İstanbul
İzzet Çetin Sedef Küçük Levent Gök
Ankara İstanbul Ankara
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 546 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 50 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Mesut Dedeoğlu Özcan Yeniçeri Kahramanmaraş Ankara
"MADDE
50- 638 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 11- (1) Kamu kurum ve kuruluşlarında mesleğe yarışma ve yeterlik sınavı
ile girenlerden başdenetçi, başmüfettiş, başkontrolör, denetçi, müfettiş ve
kontrolör unvanlarını ihraz etmiş olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bir yıl içerisinde ekli (3) sayılı listede yer alan başdenetçi
ve denetçi kadrolarının yarısına, 20/12/2013 tarihli ve 6512 sayılı 2014 yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunundaki sınırlamalara tabi olmaksızın atanabilir. Bu
şekilde yapılan atamalar hakkında, 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 7 nci maddesi hükümleri uygulanmaz."
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen, Sayın Halaçoğlu?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sinan Oğan…
BAŞKAN –
Sinan Oğan, Iğdır Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, müsaade ederseniz bir şey dinletmek
istiyorum dombrayla ilgili. Bugün, maalesef görüyoruz ki…
Değerli
milletvekilleri, 2023’ü, Milliyetçi Hareket Partisinin olan 2023’ü çaldınız,
şimdi kendinizinmiş gibi kullanıyorsunuz. Milliyetçi Hareket Partisinin, yine
“Hilal Kart”ını çaldınız, onu da kendinizinki gibi kullanıyorsunuz. Bunlar
yetmedi, daha da acısı, Türk’ü şimdiye kadar yok saydınız, Türk’ü kabul
etmediniz. Şimdi dış ilişkilerden sorumlu Başkan Yardımcısı yaptığınız MYK üyeniz
kalktı, dedi ki: “Türk yoktur.” Ne gariptir ki, ne garip…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Yalan.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Peki, o zaman, “yalan” diyebildiniz mi kendi partidaşınız
televizyon televizyon gezip bunu ifade ederken? “Yalan” diyemediniz.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – 10 defa söyledik, 10 defa.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Şimdi, ne gariptir ki “Dombıra” müziğini aldınız… Nogay
Türklerinin ve genelde Orta Asya Türklerinin, Türklüğün bir çalgısı, bir
simgesi olan “Dombıra” müziğini almışsınız, “Dombıra” müziğini şimdi seçim
müziği yapıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Size yakışan o değil,
size yakışan o değil. Size yakışan Türklere “şerefsiz” dediği hâlde mezarını
ziyaret ettiklerinizin müziğini seçim müziği olarak kullanın veyahut da
Diyarbakır’da kucaklaştıklarınızın müziğini seçim müziği olarak kullanın. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Türk’ün müziğini kullanmak ve onu da, maalesef,
siyaset malzemesi yapmak size yakışmıyor. Buradan da dinletmek istiyorum.
Türk’ün müziğini kullanmak size yakışmıyor ama siz, her şeyi kullandığınız
gibi, “Dombıra” müziğini de kullanıyorsunuz.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) – Ya, şarkıyı dinletir misiniz?
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) – Hani, dinlemek istiyoruz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Onun üzerinden, acaba, yeterince bölücülük yaptık, Türklere
her türlü hakareti yaptık Türklüğü ayaklar altına aldık, Türk milliyetçiliğine
hakaretleri birbiri peşin sıra sıralıyoruz acaba Dombra müziğiyle bize
seçimlerde tokat atacak olan -o hakaret ettiğiniz, ayaklar altına aldığınız-
Türklerden acaba bu müzik yoluyla onlardan oy devşirebilir miyiz diye oyun
peşindesiniz.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) – Sinan Bey, dinlemek istiyoruz, lütfen.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Ya, şu müziği açsana Sinan Bey.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Dinlemek istiyoruz.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) – Lütfen bu kadar korkmayın, müziğimizden bu kadar
korkmayın.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Kusura bakmayınız her şeyi kullanabilirsiniz, maalesef, çalma
konusunda 17 Aralık da gördük, çalma konusunda da pek bir mahirsiniz.
NEBİ
BOZKURT (Mersin) – Çal şunu, çal.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Aç, aç.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – 2023 ismini çaldınız,
“Hilal Kart”ı çaldınız, şimdiyse “Dombıra” müziğini çalıyorsunuz.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Kastamonu) – Hadi bir dinletin de dinleyelim.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Ama herkesi kandırabilirsiniz, bilmem, Mısır’a gidip BOP’çu
olabilirsiniz, Erbil’e girip Barzanici olabilirsiniz ama “Dombıra” müziğini
çalarak Türkçü olamazsınız. Kusura bakmayın, “Dombıra” müziğini çalarak Türkçü
olamazsınız, olamayacağınızı da inşallah seçimlerde göreceğiz. (AK PARTİ
sıralarından “çal şunu” sesleri)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Biz zaten Türkçü değiliz, çok şükür.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Mehmet Metiner de “Çok şükür Türkçü değiliz.” diyor.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Ne Türkçüyüz ne Kürtçüyüz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Sizin Kürtçü olduğunuzu, Mehmet Metiner, biz biliyoruz. Bu
sayede Türkiye de öğrenmiş oldu.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Biz Türkçülüğü de Kürtçülüğü de lanetliyoruz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – O zaman Şivan Perver’i çalın siz Mehmet Metiner, Şivan Perveri
çalın, Ahmet Kaya’yı çalın.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Ben Kürtçülüğü lanetliyorum, siz Türkçülüğü
lanetleyebiliyor musunuz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Biz lanetlemiyoruz Türkçülüğü.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Siz bölücülük yaparak Türklerin müziğini siyasi emellerinize
alet etmeyin, siyasi emellerinize alet edecek yeterince şey buldunuz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Sinan Oğan, kelime oyunu yapma. Ben Kürtçülüğü
lanetliyorum, sen de Türkçülüğü lanetliyor musun?
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Başörtüsünü alet ettiniz, ayakkabı kutularının içinde ise
gömülüyorsunuz şu an.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Siz ırkçısınız ırkçı!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Ayakkabı kutularının
içinde gömüldüğünüz bir noktada “Dombıra” müziği sizi kurtaramayacaktır.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Siz ırkçısınız ırkçı, dibine kadar ırkçısınız!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Bu arada bugün
Türkmenistan’ın Bayrak Günü’dür. Bu vesileyle Türkmenistan’ın da Bayrak Günü’nü
kutluyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – “Kahrolsun Türkçülük” diyebiliyor musunuz, Türkçülük
diyebilir misiniz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri)- Türkçülüğü biz hiçbir zaman kınamıyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Milletvekili konuşmasında bir müzik parçası
dinletmeye çalıştı. Aslında dinlemeyi çok arzu ettik. “Onu çaldınız, bizim
hayallerimizi çaldınız.” diye ifade etti.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Elitaş, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
14.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 50’nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Oğan burada
“Dombıra” müziğini çalmak istemişti ama olmadı yani biz de arzu…
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Çaldım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Duyulmadı, duyulmadı.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sen tanımazsın ki onu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Arzu ederdik ki 2014 yerel seçimlerinde partimizin önemli
bir müzik parçası olan bu parçanın…
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sana Şivan Perver çalsınlar, Şivan Perver.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sen tanımazsın!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – … Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili tarafından buradan
tüm kamuoyuna birlikte duyulmasını arzu ederdik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – “Dombıra” ne demek biliyor musun Mustafa Bey?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bakın değerli milletvekilleri “2023’ü bizden çaldınız. 2053’ü bizden
çaldınız…
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – “Hilal Kart”ı bizden çaldınız!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – …2071’i bizden çaldınız.”
Değerli
milletvekilleri, konuşmak değil, laf söylemek değil, icraat yapmaktır önemli
olan.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – “Çalar, yaparız.”
diyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Siz ancak hayallerinizle avunursunuz, biz icraatlarımızla
övünüyoruz.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – 17 Aralıkta gördük icraatlarınızı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – On bir yıllık geçmişimiz burada, 2023’e doğru hedeflerimiz
burada. Bu ülkede, cumhuriyet tarihinde ilk defa bir siyasi parti, bir iktidar
gelecek on yılla ilgili bir hedef tayin etmiş, o hedef ortaya konulmuş. 2002
yılında bir yıl sonra hedef ortaya konanlar gülünerek geçiliyordu.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Onu Devlet Bahçeli görmüş, siz değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, biraz önce,
21.45’de yaptığınız toplantıda diyorsunuz ki: “Ben şimdiye kadar çok açılış
gördüm ama akülü araba açan bir iktidar görmedim. Kırmızı kurdele
bağlıyorsunuz, bu akülü arabayla bizi, milleti kandırıyorsunuz.” (AK PARTİ ve
MHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
Iğdır
Valisinden aldığımız bilgi: Toplam 39 tane tesis açılmış. 39 tane tesisin
toplam bedeli 355 milyon 609 bin 354 lira. Mesela sizin görmediğiniz üniversite
rektörlük binası, hiç göremediğiniz Merkez Şehit Cihan Sayım Okulu, mesela hiç
göremediğiniz Iğdır Ovası 198 kilometre sulama kanalı…
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Otuz senedir devam ediyor, Iğdır sulama kanalı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Iğdır-Doğubeyazıt 26 kilometre bölünmüş yol, Iğdır-Dilucu
Sınır Kapısı 86 kilometrelik bölünmüş yol.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Oğan, siz Iğdır’ı değil de başka bir yeri mi
geziyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Sayın Başkan, ismimi zikrederek Kürtçü olduğumu söyledi.
BAŞKAN –
Bir saniye, grup başkan vekiline bir söz vereyim ondan sonra Sayın Metiner.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN –
Edeceğim, bir saniye, grup başkan vekiline bir söz vereyim, vereceğim, siz
oturun. Soracağım, size de soracağım.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Elitaş, onları devlet mi yaptı, siz mi yaptınız?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Eskiden devlet yok muydu, eskiden niye bu açılışlar
yapılmıyordu?
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili partimize,
grubumuza sataşmadan bulunmuştur.
BAŞKAN –
Ne diye sataştı Sayın Halaçoğlu?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – “Hayallerle siz yaşıyorsunuz.” gibi bir… Yani biz bir
siyasi partiyiz ve bir programımız vardır. Hayallerle yaşamadığımızı…
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Herkes hayalle yaşar, ne varmış onda?
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
15.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup başkan vekili
arkadaşımız dombradan bahsediyor ama dombranın ne demek olduğunu da bildiğini
zannetmiyorum. Şimdi, onu bir yana bırakalım. Ama şurası muhakkak ki Milliyetçi
Hareket Partisinin zannediyorum tüzüğünden de haberi yok, sadece hayallerle
yaşandığını ifade ediyor.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) – Hayır, bizim şarkımız sizi niye bu kadar enterese etti, merak
ettim. Bu AK PARTİ’nin şarkısı. Ne güzel, Milliyetçi Hareket Partisi AK
PARTİ’nin reklamını yapıyor değil mi?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Ya yerinizden konuşmakla bir şey ifade edemezsiniz.
Şimdi,
her şeyden önce şunu herkesin çok iyi bilmesi gerekir: Bir defa “Türklük”
denildiği zaman ne anlama geldiğini iyi bilmeniz gerekir. Zira Sayın Başbakan
“Milliyetçiği ayaklar altına aldım.” derken daha sonra, yani bir hafta sonra
bunu düzeltme yoluna gidip “Efendim, ben şunu demek istemiştim.” diye tevil
eden bir durum ortaya koymuştur. Şimdi, bunu siz Türklük adına çıkardıysanız,
siyasi beste olarak ortaya çıkardıysanız dombrayı... Aslında “dombra”nın ne
demek olduğunu ben size söyleyeyim: Dombra bir Nogay müziğidir ve dombra bir
telli sazdır. Dolayısıyla Türkler arasında, Türk devletlerinde sıkça da
kullanılan bir alettir. Dolayısıyla…
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Tamburaya benzer mi tamburaya?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Tamburla hiç alakası yok, hiç tamburla alakası yok.
Dombra çok farklıdır. Bilginiz olmadığı için tamburayla karıştırırsınız tabii
ki çünkü dombra başka bir şeydir. Yani yapmayın Allah aşkına.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Hocam, bravo, tebrik ediyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Hayır, “tambura” diye soruyor, “Tamburayla aynı mı?” diye
soruyor.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Kaç telli, kaç teli var!
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) – Hocam, neticede şarkı mükemmel. Meydanlar inleyecektir,
meydanlar inleyecek, bu kadar basit!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Şimdi, şarkı çalabilirsiniz, ne söylerseniz söyleyin,
ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Aynen öyle, doğru.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Siz tutarsınız -tabii, alkışlayın lütfen- çünkü siz
gidersiniz Diyarbakır’da Barzani’yle, Şivan Perver’le bunlarla birlikte
olursunuz, ondan sonra da gelip burada konuşursunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Aynen, aynen. Onlar bizim kardeşlerimiz.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, bana sataştı.
BAŞKAN –
Vereceğim, size de vereceğim, sırada Metiner var. Bir saniye, dinleyeceğim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Sayın Elitaş, lütfen oturun, sırada Metiner var, lütfen…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Metiner sırasını bana verir muhakkak.
BAŞKAN –
Bilemem, o sizin meseleniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, dombrayı bilmediğimle ilgili…
BAŞKAN –
Lütfen Sayın Elitaş, bir oturun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, lütfen, bakın…
BAŞKAN –
Ama sırada Metiner var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Metiner bana veriyor sırasını.
BAŞKAN –
Sayın Metiner’i dinleyeceğim.
Buyurun
Sayın Metiner.
Hayır, ne
için söz istiyorsunuz? Sayın Metiner, söz vermedim, bakar mısınız buraya,
yerinize geçin lütfen.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Kürsüye davet ediyorsunuz.
BAŞKAN –
Hayır, lütfen, kürsüye davet etmedim. Efendim, ne için diyorsunuz?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Sayın konuşmacı adımı zikrederek “Kürtçü” suçlamasında
bulundu.
BAŞKAN –
Buyurun, şimdi iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
16.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in,
Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 50’nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, ben
bir Kürt’üm, etnik aidiyetiyle övünmeyi cahiliye âdeti olarak gören bir
insanım. Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşıyım. Bu ülkede Kürtlerin tıpkı
Türkler gibi eşit haklara sahip olması gerektiğine inanan bir partinin
mensubuyum, bir anlayışın mensubuyum. Kürt’üm, Kürtçülüğü lanetliyorum. Siz de
eğer ırkçı değilseniz Türkçülüğü lanetlemeye çağırıyorum sizi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Türkçülüğü hiç lanetlemeyiz biz.
MEHMET
METİNER (Devamla) – Sayın Başbakanımız etnik milliyetçilikleri ayaklarının
altına aldığını söyledi, milliyetçilikleri değil. Türkiye milliyetçiliğine evet
ama her türlü etnik milliyetçiliğini cahiliye âdeti olarak görüyoruz,
lanetliyoruz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Başbakanın konuşmasından haberiniz yok Metiner.
MEHMET
METİNER (Devamla) – Bir diğer husus, her seferinde “Türk”ün bir ırk adı
olmadığını söyleyen siz değil misiniz? “Türk”ün, herkesi bu coğrafyada kuşatan
ortak bir sıfat olduğunu söyleyen siz değil misiniz? Genel Başkan Yardımcımızın
“’Türk’ bir ırk adı değildir.” derken kastettiği sözleri burada çarpıtmanız, ne
kadar, dibine kadar ırkçı olduğunuzu, bölücü olduğunuz gösterir.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Bravo.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Türkçülüğü hiç lanetlemeyiz biz. Bravo Metiner! Alkışlıyorum
seni, bravo!
MEHMET
METİNER (Devamla) - İşte ben buradan söylüyorum: Kahrolsun ırkçılıklar,
kahrolsun Kürtçülükler, kahrolsun Türkçülükler diyorum ama bu ülkede yaşayan
herkesin de temel hak ve özgürlüklerde eşit olması gerektiğini savunuyorum.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Aynaya bakacaksın, aynaya. Aynaya bakacaksın, bu tarafa
bakacaksın.
MEHMET
METİNER (Devamla) - Bu da size ders olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Hadi oradan, hadi oradan!
BAŞKAN –
Sayın Oğan buyurun, ne için söz istediniz?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Sayın Grup Başkan Vekili: “Siz Iğdır Milletvekili değilsiniz,
siz Iğdır’ı bilmiyorsunuz.” ithamında bulundu.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Oğan.
Sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
17.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Bu tarzının ne faydası var MHP’ye?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) – Şimdi…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Ne faydası var?
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Ya bir sus ya! Bir sus ya! Sürekli konuşuyorsun bir sus Allah
aşkına ya. Burası kürsü, sözün varsa gelir burada konuşursun.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Bu tarzın ne faydası var sana, MHP’ye?
BAŞKAN –
Sayın Turan, lütfen.
Yeniden
başlatıyorum, buyurun Sayın Oğan.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Grup Başkan
Vekili, valilikten aldığı birtakım bilgileri burada sıralayarak Iğdır’da… “Siz
Iğdır Milletvekili değil misiniz?” diyor, ben Iğdır Milletvekiliyim, hem de
sizin milletvekili çıkaramadığınız yerden ben Iğdır Milletvekiliyim. (MHP
sıralarından alkışlar) Onun için, Iğdır konusu çalışmadığınız yer, çalıştığınız
yerden sorun.
Iğdır’da
açılış yaptığınız yerlerden birisi, Iğdır kent ormanı. Iğdır kent ormanının
kuruluşunu biliyor musunuz ne zaman? Ağaçlar orada çınar olmuş, Sayın Başbakan
orayı açıyor.
Kanal
projesi, yıllardır süren bir proje, kısım kısım açılan bir proje. Gelin bana 5
metre kanal gösterin Iğdır’da, 5 metre. “Şurayı biz açtık, yaptık.” diye.
Dolayısıyla, hayalî projeleri açmakla bu işler olmaz. Hayalî…
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Havaalanı?
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Havaalanı açıldı, açanların emeklerine…
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Ya, ya…
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Biz doğrunun yanındayız arkadaşlar. Ben teşekkür ediyorum
havaalanı açıldığı için.(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Keşke, keşke…
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sinan, havaalanının 96’da temeli atıldı, 96’da. Ben orada
görevliydim, 96’da görev yapıyordum.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Bir dakika, bir dakika…
S.NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) - Ne bileceksiniz, ne bileceksiniz! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Ya, bir dakika… Keşke… Iğdır’da havaalanı var ama… Arkadaşlar,
arkadaşlar, bir dakika, Iğdır’da havaalanı var ama benim vatandaşım Kars’a
uçuyor hâlâ. Niye? ILS cihazını takmayı unutmuş sizin Ulaştırma Bakanınız!
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Üniversite de var, üniversite, Iğdır’da üniversite var. Hayaldi
gerçek oldu.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Kurdeleci hükûmet bunlar kurdeleci!
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Havaalanı var ama uçak inmiyor, yazlık havaalanı var, bir de
bunun kışlığını kurun. Ne olur yani vatandaş kışın oraya uçabilsin.
Burada
bir hususu daha söyleyeyim. “Kahrolsun Türkçülük” demek kimsenin haddi
değildir.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Haddimizdir.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – “Türk” bizim ortak adımızdır.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Siz de Kürtleri bu kadar aşağılayamazsınız.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Türkçülüğü bölücülükle karıştırmayın.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Irkçılık yapamazsınız bu Mecliste.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Sizin hizmetinizde olduğunuz bölücülük değil Türkçülük.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Geçin bunları geçin.
SİNAN
OĞAN (Devamla) – Hepimizin ortak adı, hepimizin ortak şemsiyesidir. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Evet, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – “Irkçılık lanet olsun.” diyor.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunacağım…
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) – Bir dakika, bir dakika…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Şimdi, her şeyden önce Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Efendim?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Şimdi bir açıklama yapmak durumundayım burada.
BAŞKAN –
Buyurun.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Şimdi, tabii ki biz parti olarak Türkiye’de yaşayan
herkesi Anayasa’ya göre Türk olarak kabul ediyoruz. Türk olmak Türkçülükle
ilgili bir konu değildir.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Hasip Bey çok yan bakıyor yalnız!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Türkçülük farklı bir konudur.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sinan Bey öyle demiyor.
BAŞKAN –
Lütfen Sayın Elitaş…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Aynı şeyi söyledi.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Dinle, dinle, iyi dinle de biraz tarihini geliştir!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Şimdi, dolayısıyla, Türkçülüğü lanetleyen insan aslında
bir milleti lanetlemek anlamına getiriyor.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Asla, asla, asla. Irkçılığı lanetliyoruz biz.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Yani, o aynı zamanda bunu ırkçılık olarak yapıyor. Dolayısıyla, bu
ırkçılığı asıl ben lanetliyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Asla, asla…
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Halaçoğlu.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın; 7269
Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1
Milletvekilinin; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop
Milletvekili Mehmet Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
İçişleri Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1967, 2/1074, 2/1438, 2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546)
(Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Karar yeter sayısı.
BAŞKAN –
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı da arayacağım.
Evet,
karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 50.Maddesindeki “ihraz etmiş olanlar” ifadesinin “hak
etmiş olanlar”” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Levent
Gök (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Levent Gök, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Günlerden
bu yana ardı ardına gelen yasa teklifleriyle “Biz -güya- Türkiye’de adaleti
gerçekleştireceğiz, insan haklarına saygıyı artıracağız, Türkiye’deki
demokrasiyi en ileri seviyeye çıkaracağız.” iddiasında bulunan iktidar
partisinin değerli milletvekilleri, bir iki dakika beni sükûnetle dinlerseniz,
bugün geldiğimiz noktayı sizlere çok iyi özetleyen ve beni derinden yaralayan
bir uygulamayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye’de, Ankara’da bugün
olağanüstü hâl ilan edilmiştir, Ankara’da bugün sıkıyönetim ilan edilmiştir.
(AK PARTİ sıralarından “Allah Allah!” sesleri) Lütfen…
Değerli
milletvekilleri, elbette şaşırdığınızı biliyorum, şaşıracağınızı biliyorum ama
şunu nasıl yorumlayacaksınız acaba: Bugün, Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi çok
önemli bir karara imza attı. Bu kararda, Ankara Emniyetinin talebi üzerine,
artık Ankara’da, Çankaya, Altındağ, Keçiören, Mamak, Yenimahalle ve
Pursaklar’da yaşayan yurttaşlarımızın mahkeme kararı olmaksızın aranması
yönünde karar verildi.
Değerli
arkadaşlarım, Ankara’nın 5 milyonluk bir nüfusu olduğunu ve 3 milyondan fazla
bir nüfusun bu ilçelerde yaşadığını düşünürseniz ve ayrıca, özel araçlarla bu
mıntıkalara girildiği zaman özel araçların da buna dâhil olduğunu karara
zikreden mahkemede Ankara’nın tümünü ilgilendiren çok önemli bir kararın
alındığını sizlerle paylaşmak istiyorum. Gerekçe…
FATİH
ŞAHİN (Ankara) – Hem “mahkeme” diyorsun hem “hukuksuz” diyorsun!
BAŞKAN –
Sayın Milletvekili, dinle lütfen.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Kim almış o kararı bir daha söyler misin? Kim almış, Hükûmet
mi almış?
LEVENT
GÖK (Devamla) – Mahkeme burada, hiçbir kişinin adına mahkemeye başvurmaksızın,
bu ilçelerde yaşayan herkesin aranması konusunda Emniyete yetki verdi değerli
arkadaşlarım. Şimdi, böyle bir şey olabilir mi? (AK PARTİ sıralarından
“Olamaz.” sesleri) Değerli arkadaşlarım, rica ediyorum, olmamasını temenni
ederim ama maalesef oldu. Keşke olmasaydı.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) – Kararı getirin, bakalım hemen. Karar var mı elinde?
LEVENT
GÖK (Devamla) – Bakın, siz de şaşırıyorsunuz, “Olmaz.” diyorsunuz, “Olamaz.”
diyorsunuz. Olmamalı da, olmamalı da.
MEHMET
ALİ ŞAHİN (Karabük) – Levent Bey, karar var mı elinizde, karar var mı? Karar
varsa bir bakalım.
LEVENT
GÖK (Devamla) – Sayın Bakanım, herhâlde yarın elimize geçer. Biz de takip
ettik.
Bakın,
hepinizin uykuları kaçtı, hepiniz irkildiniz değil mi? Ama bu karar bu şekilde
verilmişse -Sayın Bakanımız da oradan itiraz ediyor- elbette hepimizin haklı
olarak ayağa kalkması gerekir, böyle bir şeyi kabul etmememiz gerekir.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Doğru olduğunu biliyor musunuz? Verilmişse…
LEVENT
GÖK (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlarım, eğer bu noktaya gelmiş isek, eğer
bu noktaya gelmiş isek, bu nokta Türkiye'nin çok tartışılır bir noktada
olduğunu gösterir, Türkiye'nin demokrasi, insan hakları alanında başka da
hiçbir şey söylemeden sınıfta kaldığı bir aşamayı gösterir.
Bugün,
nitekim, Almanya Hıristiyan Birliği Türkiye'nin Avrupa müzakere sürecinin
durdurulmasını talep etmiştir değerli arkadaşlarım. Şimdi, bunları yaşamaya
hakkımız yoktur.
Ben
bunları bilmek istiyorum: Bu kararın gerekçesi… Nasıl başvurulmuştur, niçin
başvurulmuştur? Tarih de belli değerli arkadaşlarım, 27 Şubata kadar bu yetki
verilmiştir Ankara Emniyetine, 27 Şubata kadar.
Şimdi,
böylesine önemli bir hadiseyi lütfen sizler de bizim adımıza kovuşturun ve
araştırın. İktidar partisi Türkiye’de yaşayan herkesin de demokrasi, insan
haklarına sahip çıkmak ve onları araştırmakla görevlidir. Ben böyle bir tabloyu
çok vahim bir tablo olarak dikkatinize sunuyorum.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Karar yanlış, kim vermişse yanlış bu karar.
LEVENT
GÖK (Devamla) – Bu kararın yanlış olduğunu arkadaşlarımız ifade ediyorlar,
“Karar verilmişse…” diyorlar. Evet, karar verilmişse hepimiz lütfen bunun
karşısına çıkalım, benim söylemek istediğim budur. Eğer bu konuda iktidar
partisi de aynı katkıyı gösterirse bundan memnuniyet duyacağımızı da belirtmek
isterim. Ama…
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Demek ki her konuda mahkemelere güvenmemek gerekirmiş.
LEVENT
GÖK (Devamla) – Ama böyle bir vahim kararın, lütfen, hepimiz bir takipçisi
olalım ve gereğini yapalım. Bu vahim bir karardır, kabul edilemez bir karardır
ve bunu savunmak da mümkün değildir. Eğer bu noktaya gelinmişse, gerçekten
Türkiye'nin her türlü konusunun sorgulanacağı bir aşamanın çok daha ötesine
geçilmiştir.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Mahkeme kararları demek ki sorgulanabiliyor, yanlış
olabiliyor.
LEVENT
GÖK (Devamla) – Şimdi, bu konudaki hissiyatınızı anladım, inşallah yarın
hepiniz bu kararı görürsünüz ve gereğini yaparsınız diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Hükûmet üyeleri burada, Hükûmetin bir açıklaması olmayacak mı
bu kadar ciddi bir itham karşısında, iddia karşısında?
BAŞKAN –
Ama karar henüz…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Ama ortada bir iddia var.
BAŞKAN –
Sayın Gök’ü dinledim…
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Hükûmet diyebilir ki: “Böyle bir şey yok.” Ya da “var”
diyebilir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir kararı görmedik ki. Şu anda Sayın
Gök bunu söylüyor, karar yok.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Ama Hükûmet der ki: “Yok.” Ya da der ki: “Var, haberim yok.”
BAŞKAN –
Bilgisi yok.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Böyle bir Hükûmet olur mu, böyle bir iddia karşısında sessiz
kalınır mı?
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.