DÖNEM: 24 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 72
62’nci
Birleşim
14 Şubat 2014 Cuma
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un, 14 Şubat Sevgililer Günü’nü
kutladığına ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un, TÜRKSAT 4A uydusunun uzaya
fırlatılmasının hayırlı olmasını dilediğine ilişkin konuşması
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Elâzığ
Milletvekili Şuay Alpay’ın, Elâzığ’ın önceliklerine ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir’in, bilgi ekonomisi ve İnternet özgürlüklerine
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Ahıska Türklerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve 22 milletvekilinin, uluslararası taşımacılık
alanında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/863)
2.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça ve 25 milletvekilinin, çeltik üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/864)
3.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran ve 19 milletvekilinin, sporda artan şiddetin
sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/865)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Türkiye’deki basın
özgürlüğünün önündeki engellerin bütün boyutlarıyla araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/76) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14 Şubat 2014 Cuma
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun,
MHP Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından Türkiye’de
vatandaşların çığ gibi büyüyen borçlarının yol açtığı sorunların ve çözüm
önerilerinin tespiti amacıyla 14/2/2014 tarih ve 3518 sayıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 14 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, İstanbul Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları tarafından kamudaki taşeron şirket
uygulamasının işçilerin hak ve özgürlüklerine etkilerinin araştırılması
amacıyla verilen (10/32) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 14 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 14 Şubat 2014 Cuma günü açılan birleşiminin 523 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasından sonra sona ermesine;
daha önce toplanması kararlaştırılan 15, 16, 17 Şubat 2014 Cumartesi, Pazar ve
Pazartesi günlerinde toplanmamasına; 18 Şubat 2014 Salı günkü birleşiminde 546
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Tülay
Kaynarca’nın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın BDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında BDP Grubuna ve şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın BDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın
BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 523 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
7.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 523 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
9.- Adalet Bakanı
Bekir Bozdağ’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 523 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 39’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması
10.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı:
523)
X.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Hükûmetin, 523 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin bazı maddelerinde değişiklik yapmayı düşünüp düşünmediği hususunda
Parlamentoya bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Referandumla yapılan anayasal düzenlemelerin
yasayla değiştirilmesi doğru olmadığından, 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinin yapılmasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ilişkin açıklaması
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Referandumla yapılan anayasal düzenlemelerin
yasayla değiştirilmesi doğru olmadığından, 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinin yapılmasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ilişkin açıklaması
4.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine
devam edilmesi gerektiğine ve Anayasa’ya aykırı herhangi bir durum olmadığına
ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
Anayasa’ya aykırılığı iddiaları konusunda Hükûmetin alacağı tavrı bilmeden bu
görüşmelerin devam ettirilmesinin doğru olmadığına ilişkin açıklaması
6.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Anayasa’ya
aykırılığı konusunda karar mercisinin Anayasa Mahkemesi olduğuna ilişkin
açıklaması
7.- Konya
Milletvekili Faruk Bal’ın, 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Anayasa’ya,
demokratik parlamenter sisteme aykırı ve kuvvetler ayrılığı ilkesi ile hâkim
bağımsızlığını ortadan kaldıran bir teklif olduğuna ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin hem Anayasa’ya
hem uluslararası sözleşmelere aykırı olduğuna ilişkin açıklaması
9.- Adalet Bakanı
Bekir Bozdağ’ın, 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Anayasa’ya aykırı olmadığına
ve Genel Kurul görüşmeleri sırasında da birtakım değişikliklerin
yapılabilmesinin mümkün olduğuna ilişkin açıklaması
10.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, bir teklifin Anayasa’ya aykırılığının
her zaman ileri sürülebileceğine ve Hükûmetin, 523 sıra sayılı Kanun
Teklifi’yle ilgili hangi değişiklikleri düşündüğü konusunda bilgi vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın 523 sıra
sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili birtakım düzenlemeler yapılacağına dair grup
başkan vekillerine bilgi verdiğine ancak Anayasa’ya aykırı düzenlemelerin muhafaza
edildiğine ilişkin açıklaması
12.- Konya
Milletvekili Faruk Bal’ın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın 523 sıra sayılı Kanun
Teklifi’yle ilgili birtakım düzenlemeler yapılacağına dair grup başkan
vekillerine bilgi verdiğine ancak Anayasa’ya aykırı düzenlemelerin muhafaza
edildiğine ilişkin açıklaması
13.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, MHP Grubu milletvekillerinin sözünü ve sesini
kimsenin kesemeyeceğine ilişkin açıklaması
14.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın 523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
15.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın 523
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
16.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesiyle ilgili
önergeler üzerinde yaptıkları konuşmaları sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
17.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Genel Kurulda yaşanan şiddet olaylarına ve 523
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine bu şartlarda devam edilmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Genel Kurulda yaşanan şiddet olaylarına ve 523
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine bu şartlarda devam edilmemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
19.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’ni geri çekme
gibi bir durumun söz konusu olmadığına, görüşmelerin İç Tüzük hükümlerine göre
ve daha sakin bir şekilde yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, iktidar partisinin, çoğunluğuna
dayanarak Anayasa’ya aykırı bir kanunu yasalaştırmak istediğine, Genel Kurulda
yaşanan tartışmalara ve gerilime tolerans gösterilmesi gerektiğine ve yaşanan
olaylardan sonra Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un hiçbir şey
olmamış gibi görüşmeleri devam ettirmesini kınadığına ilişkin açıklaması
21.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ’ın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın 523 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 33’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, kapalı oturumdan açık oturuma geçerken
İç Tüzük’ün 70’inci maddesinin son fıkrası uyarınca hareket ettiği için Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’a teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
23.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın yerinden sarf
ettiği ve şahsını hedef alan sözlerini geri alması gerektiğine ilişkin
açıklaması
24.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinde katkı sağlayan milletvekillerine ve çalışanlara teşekkür
ettiğine ve kanunun hayırlı olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
25.- Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’a sarf ettiği
sözleri geri aldığına ve kendilerine yapılan hakaretlere karşı sabır
gösterdiklerine ilişkin açıklaması
26.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
XI.- KAPALI OTURUMLAR
YİRMİ BİR ve
YİRMİ İKİNCİ OTURUMLAR
(Kapalıdır)
XII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
523) Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Millet-vekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması
XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, TSK personeline yapıldığı iddia edilen baskıların
çeşitli boyutlarına ilişkin sorusu ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın
cevabı (7/36564)
2.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, eski başbakan yardımcılarına tahsis edilen makam
araçlarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/36684)
3.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık tarafından İstanbul’da kiralanan ve satın
alınan araçlara ilişkin sorusu ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı
(7/36815)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, özel bir TV kanalında yayınlanan
yarışma programının yayından kaldırılması ile ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/36849)
5.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2014 FIFA Dünya Kupası yayınları ile
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç’ın cevabı (7/36862)
6.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, TRT’nin hizmet alımı yöntemiyle eleman
çalıştırmasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/36895)
7.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından
gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/36960)
8.- Kastamonu
Milletvekili Emin Çınar’ın, enerji verimliliği kapsamında yapılan çalışmalara
ve enerjide kayıp kaçak oranına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/36961)
9.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/36962)
10.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, 2010 yılından bu yana yurt dışına gönderilen Bakanlık
personeline ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/36963)
11.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından
gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/36965)
12.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel’in, radyasyon ölçüm istasyonlarına ilişkin sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/36979)
13.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı şirketlerin Bakanlık tarafından
gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına,
Bazı şirketlerin
Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihalelere katılıp katılmadıklarına,
İlişkin soruları
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/36980), (7/36985)
14.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlıktaki engelli kadrolarına,
2010 yılından bu
yana yurt dışına gönderilen Bakanlık personeline,
İlişkin soruları
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/36981), (7/36983)
15.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda
görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/36984)
16.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, İstanbul’da Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda
görev yapmakta iken görevinden alınan bürokratlara ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/37052)
17.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kamu kurumlarına bazı gazetelerin
alımının durdurulduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/37119)
18.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ankara ve ilçelerinde yayımlanan günlük yerel gazetelere
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/37126)
19.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Bandırma ilçesindeki bir köyün
elektrik sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/37196)
20.- Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş’ün, tüp gaz fiyatlarındaki artışa ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/37197)
21.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın 2002-2013 yılları arasında bazı
şirket ve kişilerle ticari ilişkisi olup olmadığına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/37198)
22.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, kaçak eşya naklinde kullanılan hayvanların
soruşturma sürecinde yedieminlerce saklanmasına ve oluşan zararlara ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/37211)
23.- Ankara
Milletvekili Mustafa Erdem’in, vakıf mallarının iadesi kapsamında İstanbul’da
iadesi gerçekleştirilen bir araziye ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/37336)
24.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TRT’nin bir partinin aday tanıtım
toplantısını canlı olarak kesintisiz yayınlamasına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/37360)
25.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, vakıflara yapılan Hazine arazisi tahsislerine
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/37361)
26.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta restorasyona tabi tutulmasına rağmen bir
camide yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/37362)
27.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Denizli’nin Çivril ilçesindeki bir köyde bulunan
tarihi caminin restorasyonu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın cevabı (7/37492)
28.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’da yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/37499)
29.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, vakıflara ait taşınmazların kiralarına
yapılan zamların yüksekliğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın cevabı (7/37564)
30.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Anadolu Ajansının ortaklık yapısı ile ilgili
düzenlemelere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/37574)
31.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda görevden
alınan veya emekliliği istenen personele ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın cevabı (7/37575)
32.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, Anadolu Ajansı yönetim ve denetim kurulu üyelerine
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/37576)
33.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, TBMM personeline servis hizmeti sağlanmasına
ve kampüs içindeki park sorununa ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/37792)
34.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili kanun
teklifine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/37876)
35.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2011-2013 yılları arasında
Bakanlığın taraf olduğu davalara ve hukuk ve danışmanlık hizmeti alımlarına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/37941)
36.- İstanbul
Milletvekili Sedef Küçük’ün, 6415 sayılı Kanuna göre mal varlığı dondurulan
kişilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/37968)
37.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, emniyet genel müdürlüklerinde gazetecilere uygulanan
yasaklara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/38069)
38.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, eski bakanlara tahsis edilen makam
araçlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı
(7/38116)
39.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası yapılan görev
değişikliklerine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
(7/38355)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
14.03’te açılarak yirmi oturum yaptı.
Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci,
Sekizinci, Dokuzuncu, Onuncu, On Birinci, On İkinci, On Üçüncü, On Dördüncü, On
Beşinci, On Altıncı, On Yedinci Oturumlar
Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, 61’inci Birleşimi açması nedeniyle gelen
Trabzon’la ilgili mesaja ilişkin bir açıklamada bulundu.
İstanbul Milletvekili Ayşe
Eser Danışoğlu, Türkiye’de çocuk hakları ihlallerine,
Malatya Milletvekili Ömer
Faruk Öz, Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kuruluş yıl dönümüne,
Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane, Kars’ın sorunlarına,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
Kars Milletvekili Ahmet
Arslan, Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin gündem dışı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi, Erzincan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 96’ncı yıl dönümüne
ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Güney Kıbrıs Rum yönetimi arasında
gerçekleştirilen görüşmeler konusunda Dışişleri Bakanını Türkiye Büyük Millet
Meclisine bilgi vermeye çağırdığına,
İzmir Milletvekili Oktay
Vural, Erzincan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 96’ncı yıl dönümüne ve Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine,
İstanbul Milletvekili
Mihrimah Belma Satır, Erzincan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 96’ncı yıl
dönümüne,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Erzincan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 96’ncı
yıl dönümüne ilişkin bir açıklamada bulundu.
Adana Milletvekili Ali
Halaman ve 20 milletvekilinin, ülkemizin jeotermal enerji kaynaklarının
(10/860),
Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan ve 19 milletvekilinin, Türkçedeki bozulma ve yozlaşmanın boyutlarının
(10/861),
Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlu ve 21 milletvekilinin, ülkemizde balık üretimi ve tüketimi
konusunda yaşanan sorunların (10/862),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu’nun (2/1929) (S. Sayısı: 523),
Görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı Arasında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Avrupa ve
Bağımsız Devletler Topluluğu Bölgesel Hizmet Merkezinin İstanbulda Kurulmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/870) (S. Sayısı: 532) görüşmeleri
tamamlanarak yapılan açık oylamasından sonra kabul edildi.
5’inci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve Ağrı Milletvekili
Ekrem Çelebi ile 18 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın; 7269
Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanuna Geçici Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 1 Milletvekilinin;
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sinop Milletvekili Mehmet
Ersoy ve İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge ile 44 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının (2/1967, 2/1074,
2/1438, 2/1529, 2/1571, 2/1966) (S. Sayısı: 546) görüşmelerine devam edilerek
27’nci maddesine kadar kabul edildi.
546 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 1’inci maddesinin oylanması sırasında Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın tutumunun İç Tüzük’e uygun olup olmadığı
hususunda usul görüşmesi yapıldı. Başkanlığın tutumunun İç Tüzük’e uygun
olmadığı açıklandı.
İzmir Milletvekili Oktay
Vural, emekli astsubayların sorunlarının ivedilikle ele alınması gerektiğine,
İzmir Milletvekili Oktay
Vural, Malatya’daki görme engelli çocukların eğitim konusundaki problemlerine,
Millî Eğitim Bakanı Nabi
Avcı, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın yaptığı açıklamalarındaki bazı
ifadelerine,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Kütahya Milletvekili Alim
Işık, Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu’nun 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
15’inci maddesinde verilen önerge üzerindeki konuşması sırasında şahsına,
Kütahya Milletvekili Vural
Kavuncu, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına,
Kütahya Milletvekili Alim Işık,
Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, 14 Şubat Sevgililer Günü’nü kutladığına ilişkin
bir açıklamada bulundu.
546 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına yapılacak konuşmaların
kapalı oturumda yapılmasına ilişkin İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından
İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre verilmiş olan önerge okundu.
Yeminli stenografların ve
yeminli görevlilerin salonda kalmaları oylandı ve kabul edildi.
Oturuma saat 02.49’da son
verildi.
(On Sekizinci, On Dokuzuncu, Yirminci Oturumlar kapalıdır)
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
Başkan
Vekili
Muharrem
IŞIK Muhammet
Bilal MACİT
Erzincan İstanbul
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 87
14 Şubat 2014 Cuma
Teklif
1.- Isparta
Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve Bayburt Milletvekili Bünyamin Özbek ile 80
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/2006) (Tarım, Orman ve Köyişleri; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.02.2014)
Rapor
1.- Temel Hak ve
Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un; 2820 Sayılı Siyasi
Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Teklifi, Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın; Milletvekili Seçim Kanunu ile Siyasi Partiler
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekilleri Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin; Siyasi Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın; 2820 Sayılı Siyasi
Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in; 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun; Siyasi Partiler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/869, 2/445, 2/567, 2/624, 2/936,
2/1630, 2/1666) (S. Sayısı: 559) (Dağıtma tarihi: 14.02.2014) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve 21 Milletvekilinin, ülkemizde uluslararası
taşımacılık alanında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/863) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.05.2012)
2.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça ve 25 Milletvekilinin, çeltik üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/864) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.05.2012)
3.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran ve 19 Milletvekilinin, sporda artan şiddetin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/865) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.05.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyanet İşleri Başkanlığından başka
kurumlara geçen personele ve din görevlisi açığına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/35478)
2.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, bazı ifadelerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/35615)
3.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, Bakanlığın düzenlediği bir geziye ilişkin Gençlik
ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/35617)
4.- İzmir
Milletvekili Erdal Aksünger’in, bir tesisten “Atatürk” isminin çıkarıldığı
iddialarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/35618)
14 Şubat 2014 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır. Görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un, 14
Şubat Sevgililer Günü’nü kutladığına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bugün 14 Şubat Sevgililer Günü. Bugün sevginin ve sevgilinin
daha çok hatırlandığı özel bir gün, hepimiz için kutlu olsun. (Alkışlar)
Sevmek
inanmaktır, yaşamaktır, sevdiği gibi olmaktır. Sevmekle ikilikler kalkar,
severek bir olmalara gidilir. İki gönül yoktur sevgide, tek bir kalp olunur,
tek bir yürek olunur. Sevgide son yoktur, vazgeçiş yoktur, sevilen yaşandıkça
yaşatılır. Sevginin olduğu yerde istekler son bulur. Sevmek beklememektir,
beklentilerin son bulduğu bir duraktır. Sevmek gücenmemektir, sevgilinin sözüne
üzülmemeyi öğrenmek, almadan vermektir. Ağlayan gözlere şefkat ve tebessümle
cevap verebilmektir sevmek. Sevginin baktığı yerde bakmak, sustuğu yerde
olmaktır. Sevmek güvenmektir yakınlıkta, içtenlikte, doğallıkta sevginin limanı
olmaktır; sevdiğinin canı olmaktır, yangın olup, alev alev olup gönüllere
girmektir. (Alkışlar)
Yakınlık,
doğallık ve içtenlikle Hazreti Havva ve Hazreti Adem’in çocuk masumluğunu
taşımak ve sevmek temennisiyle insanlığın bu özel gününü en iyi dileklerimle
kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin de buna çok ihtiyacı vardı zaten, teşekkür ediyorum.
Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz Elâzığ’ın öncelikleri hakkında söz isteyen Elâzığ Milletvekili Şuay Alpay’a
aittir.
Buyurun Sayın
Alpay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Elâzığ Milletvekili Şuay Alpay’ın, Elâzığ’ın
önceliklerine ilişkin gündem dışı konuşması
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elâzığ’ın öncelikleri konulu
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu sebeple yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Paylaştıkça artan
en önemli varlıklardan biri sevgidir, ben de Sevgililer Günü’nü kutluyorum.
Tabii, kadim kültürlerin mekânı, medeniyet merkezi ve şehirlilik kültürünü
mezcetmiş olan Elâzığ ve Harput’la ilgili öncelikleri çok öne çıkarmak mümkün ama
çok özetle, ana cümlelerle birkaç şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Elâzığ’ımız
sağlık alanında özellikle ilk onda yer alan bir şehir. Bu konuda nitelikli
yatak sayısı, hastane şartları ve toplam kalite üzerinden bu hedefi yakalamış
durumda. Ancak Sayın Başbakanımızın talimatlarıyla projelendirilen ve yakın
zamanda temelini attığımız Elâzığ bölge ve şehir hastanesi büyük, dev bir
entegre proje olarak hayata geçiyor. Allah izin verirse içinde genel
hastanelerin bulunduğu, özel ihtisas hastanelerinin bulunduğu bir büyük proje
olarak bu hayata geçmiş olacak ve buna bağlı olarak da biz hedef büyüterek
Elâzığ’ımızı bölgede de önemli bir merkez olarak tutmaya devam edeceğiz.
Bu konuda Sayın
Başbakanımıza hususiyetle teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. Tabii, şehrin
kalkınmayla ilgili öncelikleri belirlenirken bununla ilgili planlamalar
yapılır. Bu planlamalar yapılmış ve bazı öncelikler tespit edilmişti. Biz de
buna bağlı çalışmalarımızı yürüttük. Bu kapsamda tarım ve hayvancılık da şehir
açısından öne çıkan bir başka önemli sektördü ve buna bağlı olarak da tarım
alanında modern usullere bağlı olarak arazi toplulaştırmasını
gerçekleştiriyoruz. İl merkezinde 265 bin dönüm, ilçe merkezlerinde 145 bin
dönüm olmak üzere toplam 410 bin dönüm arazi toplulaştırmasını 2015 yılı
Haziran ayı sonu itibarıyla inşallah bitirmiş olacağız. Buna bağlı olarak yine
şehirde çok önemsenen ve uzun müddettir özlemi çekilen Uluabat Sulama
Projesi’yle ilgili olarak da önemli bir aşamaya geldik; planlama aşamaları
bitti, şu anda uygulama projesiyle ilgili olarak ihale hazırlıkları bitmek
üzere. 2014 yılı içerisinde ana projeyi inşallah hayata geçirmekle ilgili, daha
doğrusu ihalesini gerçekleştirmekle ilgili çalışmalarımızı devam ettireceğiz.
Tabii, bu iki alanda çalışma yapılırken koordinasyon önemliydi, buna bağlı
olarak da ürün desenliliğinin artırılması, ürün çeşitliliğinin artırılması ve
katma değeri yüksek ürünlerin hayata geçirilmesiyle ilgili bir çalışma yapmak
gerekiyordu. Bununla ilgili çalışmalar da devam ediyor.
Ayrıca Elâzığ
özellikle badem ve üzüm açısından Allah vergisi bir özel coğrafya. Biz bademle
ilgili olarak da arkadaşlarımızla birlikte bir Badem Eylem Planı hazırladık.
Orman bölge müdürlüğümüz marifetiyle bu projeyi de hayata geçirdik. 2017
yılının sonuna kadar toplam 17.500 dönüm bir proje uygulamış olacağız. Bana
göre küçük bir proje, inşallah bunu yaygınlaştırmak için hazırlıklar yapıyoruz
fakat sadece bu küçük projeden bile biz yaklaşık beş yıllık periyot sonunda 40
milyon TL gibi bir gelir bekliyoruz.
Tabii, bu arada
planlamayı çok önemseyen bir yaklaşım içerisindeyiz. Elâzığ’la ilgili
1/100.000’lik çevre düzeni planını çok ciddi çalışıyoruz. Bu konuda özellikle
belki örnek olacak bir model üzerindeyiz. Valilik, siyaset kurumu, milletvekili
arkadaşlarımız, ilgili kurumlar ve sivil toplum örgütleriyle birlikte bu
planlamayı yapıyoruz. Ama biz bu planlamayı yaparken Mekânsal Planlama Genel
Müdürlüğüyle birlikte bir master plan dâhilinde bunu yapmayı hedefledik.
Kentsel dönüşümü şu anda hayata geçirmek için yoğun çalışmalar yapıyoruz ancak
burada da, yine dediğim gibi, bir master plan dâhilinde bunun hayata geçmesini
önemsiyoruz ve buna dayalı olarak hizmetlerimizi devam ettiriyoruz.
Buradan önemle
söylenmesi gereken bir başka şey, Harput biliyorsunuz tarihî kadim kültürlerin
merkezî, Harput’u kentsel dönüşüm kapsamında değerlendireceğiz. Allah izin
verirse Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın bu konuda destekleriyle bu proje
yürüyecek. Buna bağlı olarak da Elâzığ ve çevresi, Harput, Bakanlar Kurulu
kararıyla kültür ve turizm koruma gelişim bölgesi ilan edilmişti. Bu kapsamda
bu fırsatı değerlendirdik ve çalışmalarımızı hızlandırdık. Yine, buna bağlı
olarak da Hazar Gölü’nü etrafındaki kirlilikten kurtarıp, biyolojik arıtmayı
tamamlayıp yeniden mavi bayrağını kazandığı özel bir göl hâline getiriyoruz,
çalışmalarımız devam ediyor. İç su potansiyelinin artırılması bağlamında Hazar
Gölü’müz denizcilik ve su sporları eğitim merkezi olmuştur. Bu konuda
çalışmalarımız tekrar devam ettiriliyor.
Bir başka
zenginliğimiz Elâzığspor’umuz. Elâzığspor’umuz, şu anda Süper Lig’de mücadele
ediyor ve biliyorsunuz, Doğu Anadolu Bölgesi’ni temsil eden tek takım ama Sayın
Başbakanımızın talimatlandırması, verdiği sözle bu şehre yakışan statla
birlikte bunu taçlandırmayı arzu ediyoruz. Onun için de proje çalışmalarının da
hızlandığını ve son aşamaya geldiğini de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şehir için
yapılacak çok şey var, söylenecek çok şey var. Özellikle şehrin potansiyeline
çok güvenen, çok inanan bir kardeşinizim. Milletvekili arkadaşlarımızla
birlikte bunun için çalışıyoruz, gayret ediyoruz. En önemli zenginliğin insan
kaynağı olduğuna inanıyorum.
Bütün
güzelliklerin Elâzığ için, Türkiye için olmasını temenni ederken hepinizi kalbi
duygularla, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
ikinci söz, bilgi ekonomisi ve İnternet özgürlükleri hakkında söz isteyen Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir’e aittir.
Buyurun Sayın
Erdemir. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, bilgi ekonomisi ve
İnternet özgürlüklerine ilişkin gündem dışı konuşması
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve İnternet üzerinden
bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz ve
çocuklarımız için daha iyi bir yaşam kuşkusuz hepimizin ortak arzusu. Bunu
gerçekleştirmenin yolu da bilgi ekonomisini geliştirerek Türkiye’yi orta gelir
tuzağından kurtarmaktan geçiyor. Ne yazık ki Türkiye, 2013 Küresel Rekabet
Endeksinde yenileşimde 148 ülke arasında 55’inci sırada yer alıyor. Yenileşimde
55’inci sırada olan ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapmak
için ne yapmamız gerekiyor? Bilgi ekonomisine, patent ve faydalı modele dayalı
üretime, yüksek katma değerli üretim desenine ve güçlü markalara nasıl
ulaşabiliriz? Bilgi toplumu olmak için üniversiteler, teknoparklar, AR-GE
merkezleri yeterli mi? İnternet yasaklarının Türkiye gündemini meşgul ettiği
bugünlerde, gelin bu soruların yanıtını birlikte arayalım.
Başbakan Sayın
Erdoğan geçtiğimiz yıl Finlandiya ziyareti sırasında “Angry Birds” oyununu
üreten “Rovio” adlı şirketin yöneticisi Mikael Hed'e “Bu kuş neden kızgın?”
diye sormuştu. Sayın Başbakan keşke “Bu kuş neden kızgın?” diye soracağına,
“Kızgın Kuş gibi bir başarı öyküsünün sırrı nedir?” diye sorsaydı.
Kızgın Kuş, 2003
yılında Helsinki Teknoloji Üniversitesinden mezun olan 3 öğrencinin
yaratıcılığının eseri. Kızgın Kuş, bugün 650 kişi istihdam edip 2 milyar
tüketiciye ulaşıyor, yılda 150 milyon avro gelir elde ediyor. Her yıl tam 45
ayakkabı kutusu dolduracak kadar katma değer yaratıyor. Halihâzırda Türkiye’nin
kızgın bir Başbakanı var. Acaba bir gün Kızgın Kuş gibi bir başarı öyküsü de
olacak mı?
Bir bakanımız
“Biz icat yapamıyoruz, buluş yapamıyoruz. Tarım ülkesiyiz biz. Ne yapacağız
biz? Ara teknik eleman ülkesiyiz biz.” demişti. Acaba gerçekten öyle mi?
Gelin birlikte
ODTÜ Teknokent’e bir göz atalım. Hani Sayın Başbakan’ın “Bu hocalar
öğrencilerini böyle yetiştiriyorsa, onlara yazıklar olsun. Bize böyle hocalar
lazım değil.” dediği ODTÜ öğretim üyeleri ve öğrencilerinin neler
başardıklarına bakalım.
ODTÜ Teknokent’te
geliştirilen “Mount&Blade” adlı bilgisayar oyunu dünyada “Tüm zamanların en
iyi 100 oyunu” listesinde 86’ncı sırada yer almayı başardı. 2012 yılında 3 milyon
dolar gelir elde etti. Nitelikli istihdam yaratmaya devam ediyor.
ODTÜ Teknokent
benzeri başarı öykülerine her yerde ihtiyacımız var. Bursa Yazılım Vadisi
girişimi de bu amaçla yola çıkmış bir proje. Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma
Ajansının 1 milyon lira destek verdiği projenin başarısını önümüzdeki süreçte
cezbettiği nitelikli insanlar belirleyecek.
Geçtiğimiz yıl
Londra’da “Silicon Roundabout” olarak bilinen “Silikon Kavşağı”nı ziyaret
ettim. Beş yıl içinde 5 bin start-up şirketin yanı sıra çok sayıda büyük
yatırımcıyı çekmeyi başarmış “Tech City’nin başarısının sırrı nedir?” diye
sordum. Bize eşlik eden yetkili “Bu soruyu hep sorarlar.” dedi. Sonra da
parmağıyla caddeleri dolduran kafeleri, barları, restoranları ve duvarları
süsleyen eğlence ve sanat etkinlikleri duyurularını gösterdi. “Yaratıcı
insanları Tech City’ye çeken işte bu özgürlükler ortamıdır.” dedikten sonra
ekledi: “Buradaki girişimcilerin birinci talebi özgürlüktür.”
Demek ki
üniversitelerimiz, teknoparklarımız, AR-GE merkezlerimiz ve fabrikalarımız olsa
da, girişimcilerimiz teşvik, hibe ve vergi muafiyeti politikalarıyla
desteklense de bunlar rekabetçi bilgi ekonomisi için yeterli olmuyor. Patent ve
faydalı modele dayalı yüksek katma değerli üretim desenine ve güçlü markalara
ulaşmanın yolu yaratıcı sınıflardan geçiyor. Yaratıcı sınıflar ise özgürlükler
ikliminden besleniyor, özgürlüklerin kısıtlandığı baskıcı coğrafyaları hızla
terk ediyor. Unutmayalım ki özgürlükler iklimi bozuk olan bir ülkenin yatırım
iklimi de gelişmiyor.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Abdullah Gül İnternet yasasını veto edip etmeyeceğine karar verirken
aslında Türkiye’nin özgürlükler ve yatırım ikliminin ne olacağına da karar
verecek. Türkiye, bilişim sektörünü, yaratıcı sınıfları ve bilgi ekonomisini
cezbeden bir ülke mi olacak; yoksa, Türkiye, orta gelir tuzağında, kronik
işsizlik çeken ve bir bakanın deyimiyle “İcat, buluş yapamayan ara teknik
eleman ülkesi.” mi olacak?
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
üçüncü söz, Ahıska Türklerinin sorunları hakkında söz isteyen Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’a aittir.
Buyurun Sayın
Oğan. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Ahıska Türklerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
SİNAN OĞAN
(Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Sadık Yakut biraz önce
çok romantik bir giriş yaptı, Meclisin romantik bir şiirle ve sözlerle
açılışını yaptı ve sevginin öneminden bahsetti. Çok doğru. Hakikaten de sevgi
önemli. Hele ki bugünlerde özellikle Meclisimizde önemli, Türkiye’mizde önemli.
Ama keşke bu sevgiyi Ali İsmail Korkmaz’lara da gösterseydiniz, HSYK’da kış
gününde sürdüğünüz savcılara, hâkimlere de gösterseydiniz, balya balya yetim
hakkı yendiğinde o yetimlere de bu sevgiyi gösterebilseydiniz, o zaman bugünkü
Sevgililer Günü mesajınız ve sevgi içerikli mesajınız anlamlı olurdu.
Değerli
milletvekilleri, belki de sevgiyi göstereceğimiz kesimlerden birisi de
Türkiye’de maalesef hâlâ vatandaşlık alamayan, hâlâ Türkiye’de bir köşede
sığıntı olarak kalan Ahıska Türkleridir. Burayı vatan bilip gelen Ahıska
Türklerine Hükûmetinizin göstermiş olduğu ilgi maalesef ki Suriye’den gelen
göçmenlere gösterilen ilginin zerresi kadar değil. Elbette Suriye’den zor
şartlarda, ölümle burun buruna gelen insanlara burada sevgi göstereceğiz, kucak
açacağız ama onun yanında Ahıska Türklerinin de sorunları olduğunu, onun
yanında diğer insanlarımızın, soydaşlarımızın da sorunları olduğunu
unutmayacağız.
Yeri gelmişken
ifade edeyim: 15 Şubat günü -bugün her ne kadar Sevgililer Günü olarak anılsa
da- yarın, 15 Şubat günü Iğdırlı ülkücü şehidimiz Necmettin Yıldız’ın da ölüm
yıl dönümü. 15 Şubat 1980 tarihinde, ocak sönmesin, ezan susmasın, bayrak
inmesin diye bu toprağa düşmüş, şehit olmuştu. Bütün şehitlerimizi de bu
vesileyle rahmetle anıyorum.
1944 yılında ana
yurtlarından koparılan Ahıska Türkleri, zor şartlarda, Sibirya’da ölüm kalım
savaşı vermiş, önemli bir kısmı hayatını kaybetmiş, ancak kalanları ise bugün
dahi o sürgün hayatını yaşamaya devam etmektedir. Ahıska Türklerinin vatana
dönüş mücadelesinde maalesef ki Orta Doğu’da caka satan Sayın Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu onların yanında değil, kendisini bölgenin lideri ilan eden
Sayın Başbakan onların yanında değil.
Türkiye’de Ahıska
Türkleri hem vatandaşlığa geçememenin hem de gerekli ilgi ve alaka gösterilmemesinin
sıkıntısını yaşamaktadır. Çok değil, sadece iki örneği vereceğim. Örneğin,
bizim vatandaşlığımıza hâlâ geçemediği için, Ahıska Türkü olan ve Azerbaycan’ın
kendisine vatandaşlık verdiği insanlarımızdan bir tanesi vatani görevini yapmak
üzere askere gittiği için yaşlı annesi ve babası, ailesi ortada kalmış
durumdadır. Veyahut da İkinci Dünya Savaşı’nın bütün çilesini çeken başka bir
Ahıska Türkü, yaşı 90’a gelmiş, vatandaşlık verilmediği için… Yine bu
insanlarımız da yardıma muhtaç bir durumda ilgi, alaka beklemektedir.
Tabii, “Bizim de
suçumuz Ahıskalı Türk olmak mı? İlla bizim de ücretsiz birtakım yardımlardan,
sağlık yardımından faydalanabilmemiz için Suriye’ye gidip oradan buraya mı
gelmemiz lazım?” diye bu insanlarımız bu soruları bizlere soruyor, ben de
buradan size soruyorum ey iktidar sahipleri. Belki “Alo Fatih” hatlarıyla
altyazıları kaldırabilirsiniz ama bu insanların bu sessiz çığlığını
susturamayacaksınız, onu da ifade etmem lazım.
Ahıska Türkleri
3585 sayılı Yasa kapsamında Türkiye'ye 92’den beri giriş yapmışlar ama Türk
vatandaşlığını hâlâ alamamışlar. Nedense Rabia Kadir Türk olduğu için
Türkiye'ye sokulmuyor, Ahıska Türkleri Türk olduğu için Türkiye'de ilgiyi ve
alakayı göremiyor, bunu da ifade etmem lazım. Ahıska Türklerinin emeklilik
hakkı hâlâ verilmiş değil. Oradan aldıkları, eski Sovyet Cumhuriyetleri’nden
aldıkları diplomaları burada tanınmadığı için iş bulamamaktan sıkıntı
çekmektedirler.
Kısacası sadece
ve sadece Türk oldukları için maalesef Ahıska Türkleri AKP iktidarının ilgi ve
alakasının dışındadır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır.
Okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve 22
milletvekilinin, uluslararası taşımacılık alanında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/863)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
uluslararası taşımacılık alanında yaşanan sorunların araştırılarak, alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğü’nün
104 ve 105’inci maddesi uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz
ve talep ederim.
1) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Enver Erdem (Elâzığ)
4) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
5) Ali Öz (Mersin)
6) D. Ali Torlak (İstanbul)
7) Celal Adan (İstanbul)
8) Bahattin Şeker (Bilecik)
9) Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye)
10) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
11) Muharrem
Varlı (Adana)
12) Atila Kaya (İstanbul)
13) Bülent Belen (Tekirdağ)
14) Özcan
Yeniçeri (Ankara)
15) Necati
Özensoy (Bursa)
16) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
18) Cemalettin
Şimşek (Samsun)
19) Erkan Akçay (Manisa)
20) Sadir Durmaz (Yozgat)
21) Emin Çınar (Kastamonu)
22) Mustafa
Kalaycı (Konya)
23) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
Gerekçe
Her yıl 3 kıtadan
75 ülkeye kara yoluyla dış ticaretimizi ulaştıran ve ortalama 1 milyon ihracat
seferi gerçekleştiren ülkemiz nakliyecileri, ehliyet mevzuatı nedeniyle büyük
sıkıntı yaşamaktadır. Taşımacıların, Türkiye içerisinde geçerli mevzuata uygun olarak
aldıkları ehliyet ve ruhsatları, taşıma yaptıkları bazı ülkelerin resmî
mercileri tarafından kabul edilmemektedir. Bu nedenle, sınır geçişlerinde
önemli sıkıntılar yaşamaktadır. Taşımacılarımız, bu sorunu aşmak için belli bir
harç karşılığında beynelmilel ehliyet almak zorunda kalmaktadır.
Taşımacılarımız,
küresel rekabet ve artan maliyet baskılarına rağmen dış ticaret mallarımızı
dünyanın en uzak köşesine rakip ülke nakliyecilerinden daha hızlı bir şekilde
ulaştırmanın mücadelesini vermektedir.
Sektörün, daha
düşük maliyetlerle yüklerini ulaştırma gayretleri uluslararası kara yolu eşya
taşımacılığı ve lojistik sektörü için ciddi külfetlere yol açmaktadır.
Uluslararası kara yolu ile eşya taşımacılığı ve lojistik sektöründe çalışan
sürücülerin ortalama sayısı 150 bin civarındadır. Bu sürücülerin her biri
ülkemizden almış oldukları ehliyetlerin yurt dışında geçerli olması için yüksek
ücretler ödeyerek beynelmilel ehliyet başvurusu yapmaktadır.
Sürücüler,
hâlihazırda ülkemizde geçerli olan ehliyetlerinin yurt dışında da geçerliliği
konusunda ehliyet başı 295 lira ücret ödemektedir. Diğer taraftan, sadece
uluslararası kara yolu ile eşya taşımaya mahsus araçların her yıl uluslararası
geçerliliği olan trafik tescil belgesi almak ve yenilemek için de araç başına
100 lira ödeme yapmak zorunda kalmaktadır.
Bilindiği üzere,
sürücülere, yurt dışı seferi sırasında kullandığı aracın akaryakıt giderleri,
otoyol, köprü, tünel geçiş ücretleri, park giderleri ve zorunlu giderlerin
karşılanması için sefer öncesi verilen masraf avansları verilmektedir. Bunların
yanı sıra sürücülerin yiyecek, içecek, şirket ile haberleşme, konaklama gibi
kişisel ihtiyaçlarını karşılaması için sefer öncesi harcırah ödemeleri
yapılmaktadır. Ancak uluslararası nakliye şirketlerince sürücülere sefer öncesi
ödenen söz konusu harcırahlara ilişkin bu uygulama, özellikle iş sözleşmeleri
sona eren sürücülerin kıdem tazminatı ve diğer alacaklarına ilişkin açtığı
davalarda mahkemelerce farklı yorumlara ve kararlara yol açabilmektedir.
Bu nedenle,
harcırah ödemeleri, sürücülerin gelirine ilave bir ödeme olarak değil, şirketin
gideri olarak kabul edilmelidir. Avrupa'da, 1970'li yıllardan bu yana gelişen
lojistik merkezlerin sayısı, günümüzde 100'ü geçmektedir. Sadece Almanya'da son
yirmi yılda 33 adet lojistik köy kurulmuş olup, bunların çoğunun büyüklüğü 200
hektarı geçmektedir.
Avrupa'da
yerleşik lojistik köylerde toplam yerleşik 1.250 adet firma vardır ve bu
firmalar toplamda 42 bin kişiye istihdam sağlamaktadır. Üstelik, son yıllarda,
Orta Doğu ve Asya'daki ülkelerde de lojistik merkez yapılanmaları ve
yatırımları yaygınlaşmaktadır.
Ülkemizde,
özellikle demir yolu ayağında ise gerçek bir lojistik merkezini barındırması
gerekmektedir. Lojistik merkezinin en az üç taşıma türüne bağlantısı olması
gerekmektedir. Ülkemizde “lojistik merkezi” adı altında hayata geçirilmeye
çalışılan yerler, yük terminali projeleri ile sınırlı kalmaktadır. Bu durum,
tüm yönleriyle, özellikle il veya bölgelerin gerçek ekonomik potansiyeli
değerlendirilmeden planlandığından, yatırımların fuzuli harcamalara dönüşme
riskini ortaya koymaktadır. Ülkemizde lojistik köylerin oluşturulması
kaçınılmaz bir zorunluluk hâline gelmektedir.
Bu nedenle,
ülkemizde uluslararası taşımacılık alanında yaşanan sorunların araştırılarak
gerekli önlemlerin alınması için Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104
ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırma komisyonu kurulması uygun
olacaktır.
2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 25
milletvekilinin, çeltik üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/864)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Çeltik,
Türkiye'nin önemli tarımsal ürünlerinden biridir. Ülkede, kişi başına düşen
pirinç tüketiminin artması, özellikle 1980'den sonra çeltik dış alımının da
çoğalmasına neden olmuştur.
Çeltik üretiminde
başta gelen bölgelerimiz Marmara, Karadeniz, Orta Kuzey ve Ege Bölgesi'dir. En
çok çeltik üretimi yapılan illerimiz, sırasıyla, Edirne, Balıkesir, Samsun ve
Çorum'dur. Sulanabilen arazilerin yaklaşık 95 bin dekarlık alanına çeltik ekimi
yapılmaktadır. 2010 yılından itibaren, çeltik komisyonuna kayıtlı 1.308
çiftçinin, 94 bin dekarlık bir alana Gönen baldosu ve Osmancık çeltiği ektiği
tespit edilmiştir.
Toprak Mahsulleri
Ofisinin 29 Şubat 2012 tarihinde açıkladığı bilgilere göre, 2010 yılında, 99
bin hektarlık alanda 860 bin ton (pirinç karşılığı 516 bin ton) çeltik üretimi
gerçekleşmiştir. 2011 yılında, üretimin, geçen yıla oranla yüzde 5 civarında
bir artışla 900 bin ton (pirinç karşılığı 540 bin ton) olarak gerçekleşeceği
tahmin edilmektedir. Ülkemiz yıllık pirinç tüketimi ise 600 bin ton
civarındadır.
Türkiye, çeltik
üretiminde kendine yeterli bir ülke değildir, yalnız kendine yeterlilik
potansiyeli olan bir ülkedir, yıllar itibarıyla verimliliğini artırmaktadır.
Özellikle 2000 yıllarında, Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsünün çabasıyla
geliştirilen "Osmancık" çeşidinin üretimde devreye sokulmasıyla
birlikte verimlilik artmış, 2000 yılında 350 bin ton olan çeltik verimliliği
2010 yılında 860 bin tona erişmiştir. Ancak bu verimliliğe erişmek Türkiye'yi
çeltik konusunda ithalatçı ülke olmaktan henüz kurtarabilmiş değildir.
TÜİK'in 30 Nisan
2012 tarihinde açıkladığı Bitkisel Ürün Fiyatları Ve Üretim Değeri verilerine
göre 2011 yılı çeltik fiyatı bir önceki yıla göre yüzde 17,1 azalarak 0,97 TL
olmuştur. Çeltik üreticisinin 2008 yılında 1,13 TL, 2009 yılında 1,25 TL ve
2010 yılında da 1,17 lira kilogramda eline geçen para her geçen yıl düşmüştür.
Bununla birlikte tarım desteklerinin en önemli kalemi olarak adlandırılan fark
ödemeleri (prim) desteğinde de ciddi hiçbir artış yapılmamıştır. Çeltik
destekleme primlerinde geçen yıla göre hiçbir artış yapılmayıp 8 TL olarak
kalmıştır. 2011 yılında mazot desteği dekar başına 3,75 TL iken 25 kuruşluk
cüzi bir artış ile 4 TL, gübre desteği de yine 25 kuruşluk cüzi bir artışla 5
TL 2012 yılı desteklemeleri olmuştur. Çeltik üreticisinin başta mazot, gübre ve
sulama girdilerinde ise yüksek oranlarda artışlar olmuştur. Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının verilerine göre 2002-2011 yılları arasında gübre
fiyatları yüzde 247 ile yüzde 312 oranında artmıştır. Çeltik üreticisinin
yalnızca mazot üzerindeki dolaylı vergi yükü nedeniyle ödediği vergi miktarı,
tarımsal destek bütçesinin neredeyse tamamına yakındır. Köylü üreticimizin
mazotun litresine ödediği 4 TL'nin yaklaşık 1,5 TL'si ÖTV'dir. Çiftçinin aldığı
destek ile mazota ödenen bedelin ise ancak yüzde 5'i karşılanabilmektedir.
Desteklerin yetersizliğinin yanında zamanında verilmemesi desteğin amacına
ulaşmasını engellemektedir.
Çeltik
üreticisinin daha fazla üretim yapmamasının nedeni de su yetersizliğidir. Son
olarak, Gönen Ovası Sulama Birliği'nin sulama hizmetlerine yüzde 400'lük zam
yapması kamunun suyu çeltik üreticilerine uygun fiyatlarda verilmemesinin bir
örneğidir. Kamu suyunun çeltikçilere fahiş fiyatlarla verilmesi çeltik
üretiminin geleceğini tehdit etmektedir. Çeltik açısından büyük önem taşıyan
tarımsal sulamada kullanılan elektrik ve sulama birliği fiyatları yüksek olup,
maliyetleri artırmaktadır, üreticiyi üretemez noktaya getirmektedir.
Türkiye tarımında
yetiştirilme potansiyeline sahip olduğumuz çeltik üretiminin artırılması,
üreticilerinin sorunlarının tespit edilerek çözüme kavuşturulması, pirinç ithal
eder ülke konumundan çıkmamızı sağlayacak politikaların üretimi için araştırma
yapılmasını talep eder, Anayasa’nın 98, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için gereğinin yapılmasını arz ederiz.
1) Namık Havutça (Balıkesir)
2) Kazım Kurt (Eskişehir)
3) İhsan Özkes (İstanbul)
4) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
5) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
6) Haydar Akar (Kocaeli)
7) Mehmet Şeker (Gaziantep)
8) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
9) Veli Ağbaba (Malatya)
10) Bülent Tezcan
(Aydın)
11) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
12) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
13) Mehmet Volkan
Canalioğlu (Trabzon)
14) Mehmet Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri)
15) Hurşit Güneş (Kocaeli)
16) Mustafa
Serdar Soydan (Çanakkale)
17) Tanju Özcan (Bolu)
18) Candan Yüceer
(Tekirdağ)
19) Hülya Güven (İzmir)
20) Rahmi Aşkın
Türeli (İzmir)
21) Ali Demirçalı
(Adana)
22) Hasan Akgöl (Hatay)
23) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
24) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
25) Sakine Öz (Manisa)
26) Özgür Özel (Manisa)
3.- İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 19 milletvekilinin,
sporda artan şiddetin sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/865)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2011 yılında
Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6222 sayılı Sporda Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesi Hakkında Kanun’un amacı “Müsabaka öncesinde, esnasında
veya sonrasında, spor alanları ile bunların çevresinde, taraftarların sürekli
veya geçici olarak gruplar halinde bulundukları yerlerde veya müsabakanın
yapılacağı yere gidiş ve geliş güzergâhlarında şiddet ve düzensizliğin
önlenmesi” olarak belirlenmesine karşın, 2011-2012 sezonunda, başta futbol,
basketbol ve voleybol olmak üzere tüm spor dallarında tarihte eşi benzeri
görülmemiş bir düşmanlık, nefret ve şiddet atmosferi gözükmektedir.
Bu süreçte,
statlarda sporculara ve diğer takım taraftarlarına karşı şiddet görüntüleri
sıradanlaşmış, sahada mücadele eden takımlar statlardan olağanüstü koşullarda
çıkartılmış, sporcular ile kulüp yöneticileri dahi kavga içerisine girmiş,
sporcu, yönetici ve taraftar olmak üzere sporun tüm parçaları bu şiddet
atmosferine maruz kalmıştır.
Özellikle
futbolda yaşanan olaylar, yüz yıllık kulüpleri birbirine düşürmüş,
koordinasyonunu kaybeden ve siyasi baskılara maruz kalan federasyonların
aldıkları kararlar, nihayetinde bu atmosferi daha da içinden çıkılmaz bir hâle
getirmiş, siyasi iktidarın gereken önlemleri almaması sebebiyle adliye önünde
beklerken plastik mermi ve biber gazının orantısız kullanımına maruz kalan
taraftarlardan, takımını desteklemek için gittiği statta sözlü ve fiziki
şiddete uğrayan sporculara kadar bir çok insan mağdur hâle gelmiştir.
“Barış, çok
seslilik, adil rekabet, centilmenlik, ahlaki bir yarışma” gibi değerleri
simgelemesi gereken spor, bu değerlerden çok daha farklı bir anlam kazanmış,
ülke içerisindeki şiddet olaylarının da zemini olmuştur.
Bütün bu
gerekçelerle, 2011 - 2012 sezonunda gerçekleşen, başta futbol, basketbol ve
voleybol olmak üzere tüm spor dallarındaki müsabakalarının incelenmesi, sporda
artan şiddetin ve bu şiddetin sebeplerinin araştırılması, ortaya çıkan bu
tehlikeli durumun sorumluların bulunması ile alınması gereken tedbirlerin
tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü 104
ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
1) Umut Oran (İstanbul)
2) Celal Dinçer (İstanbul)
3) İhsan Özkes (İstanbul)
4) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
5) Erdal Aksünger
(İzmir)
6)Ali Sarıbaş (Çanakkale)
7) Bülent Tezcan (Aydın)
8) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
9) Veli Ağbaba (Malatya)
10) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
11) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
12) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
13) Mehmet Şeker (Gaziantep)
14) Haydar Akar (Kocaeli)
15) Kazım Kurt (Eskişehir)
16) Namık Havutça (Balıkesir)
17) Mehmet Volkan
Canalioğlu (Trabzon)
18) Mehmet Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri)
19) Canan Yüceer (Tekirdağ)
20) Hülya Güven (İzmir)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
“Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında
yer alan, Türkiye’deki basın özgürlüğünün önündeki engellerin bütün
boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verilen (10/76) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 14 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
14/2/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
14/2/2014 Cuma günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç
Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Ön
Görüşmeler” kısmında yer alan (10/76) Türkiye'deki basın özgürlüğünün önündeki
engellerin bütün boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
görüşülmesinin, Genel Kurulun 14/2/2014 Cuma günlü birleşiminde birlikte
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Barış ve
Demokrasi Partisi olarak, Türkiye’de basın özgürlüğü önündeki engellerin bütün
boyutlarıyla araştırılması için bir araştırma önergesi verdik.
Biliyoruz,
demokrasilerde güçler ayrılığı vardır, yargı, yasama, yürütme; bir de her zaman
dördüncü bir güç olarak medyanın, demokrasinin oluşmasında, haber hürriyetinde
en önemli güç olduğu söylenir.
Maalesef son
zamanlarda “basın” dediğimiz zaman, “medya” dediğimiz zaman Türkiye’yle ilgili
iç açıcı hiçbir şeyden bahsedemiyoruz. Yani, bakıyoruz ki düşünce, örgütlenme
özgürlüğünde çok kötü bir sıralamadayız, tutuklu gazeteciler sayısında dünyada
1’inci olan bir ülkeyiz. 1’inciliğimiz o kadar çok ki dünyadaki bütün
gazetecilerin, kuruluşların, hepsinin açıklamalarına baktığımız zaman, örneğin,
Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesinden tutun da Sınır Tanımayan
Gazetecilere kadar, Türkiye’deki ulusal cemiyetlere kadar…
Şimdi, ben
öncelikle hâlâ düşünceleri nedeniyle, özgür haber yaptıkları için, alo basın
hattında olmadıkları için şu an cezaevinde olan bütün tutuklu gazetecilere
buradan sevgilerimi göndermek istiyorum.
Şimdi, şunu çok
açık olarak görmek lazım: Türkiye, evet, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi,
Birleşmiş Milletler Medeni, Siyasi Haklar Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi derken bütün sözleşmeleri imzalamış olmasına rağmen, Türkiye’de
medyanın holdingleşmesi, medyanın özellikle enerji ve maden alanına dalması,
enerji ve maden alanındaki çalışmalarının ağırlık kazanması, enerji gibi
Türkiye’nin ithalatında 100 milyarı bulan bir rakamın, madencilik gibi direkt
ruhsat onayı 2012’de Başbakana bağlı olan bir sektörde medya patronları, medya
holdingleri maalesef özgür bir gazetecilik, basın görevini yapmamaktadır. Çıkarları
ve tehdit altında olmaları nedeniyle bir telefon hattında, bir vergi
denetiminin hattında, yine enerji ve maden şirketlerine vergi denetmenlerinin
gönderilmesi durumunda, bunların hepsinin tehdidini dikkate alan basın,
maalesef çok iç açıcı bir yerde değil. Bakın, Türkiye’de, Mecliste dört parti
grubu var. Çözüm süreci, barış süreci, kardeşlik süreci o kadar önemli bir
süreç ki hiç kimsenin umurunda değil. Dün bizim yapılan basın toplantımızda
grup başkan vekillerimizin açıkladığı çok tarihî, önemli açıklamalar,
verdiğimiz yasa teklifleri bir satır olarak dahi basında yer almıyor.
Evet, biliyoruz,
eskiden ne vardı? Biliyorsunuz, Mehmetçik basını vardı yani Genelkurmaydan
akrediteli, apoletli medya vardı. Apoletli medya arkadaşlar, biliyorsunuz, değil
mi? Apoletli medyada Genelkurmay başkanları derdi ki: “Sen, sen, sen
geleceksin, diğerlerine girmek yasak.” Türkiye’nin basın özgürlüğü buydu. Sonra
bir baktık, Hükûmet de farkına vardı, bir paralel basın çıktı. En son gündeme
düşen, günümüzde şu an “Fatihçik” basın. Basın özgürlüğünün böyle tehdit
altında olduğu bir ortamda, yerel basının zaten ekonomik sıkıntılarını, ilan
sıkıntılarını, yerel basının nasıl baskı altında olduğunu, valilerin,
kaymakamların, emniyet müdürlerinin, komutanların aleyhinde tek haber
yapamadıklarını ve tek güvencelerinin olmadığını hepimiz biliyoruz. Koskoca
medya holdingleri, tir tir titriyor arkadaşlar. Koskoca medya holdingleri kendi
maden şirketlerinin kârına kâr katmak için sermaye olarak siyasetle
anlaşıyorlar. Enerji ithalatında ve enerjinin Türkiye’deki nükleer ve termik
santrallerin, HES santrallerinin tamamında yine 12 tane medya holdingi var.
Bunların da tek tek ismini saymamıza gerek yok, zaten Başbakan açılış
törenlerine o patronlarla beraber gidiyor. Ama buradan şunu ifade etmek
istiyorum ki bu patronların, bu iş adamlarının bir de milletin sırtından
kazanıp millete küfredeni yok mu, o küfürbazların da hesabını bu halk
görecektir. Bakın, açık söylüyorum size: Herkes ettiğinin karşılığını bulur.
Uluslararası
Yayıncılar Birliğinin raporlarına bakıyoruz, medya-ticaret ilişkilerine dikkat
çekiyor. Siyasetçi bağı, medya, siyasetçi, artı, devletin içindeki paralel ve
hatta Gladyo’dan buraya, Özel Harpten buraya özel konumlu medya, şimdi de son
çıkarılan yasalarla istihbarat içinde yer alan medya. Evet, bu medya, özgür bir
medya değil, özgür bir basın değil, bunu özgürleştirmek Meclisin görevidir
arkadaşlar. Bunu özgürleştirmediğiniz takdirde Nikaragua, Tanzanya, Kuveyt gibi
ülkelerin gerisinde kalırsınız. İşte, Türkiye’nin bugün düştüğü bu nokta dehşet
vericidir. Kim diyebilir ki “Türkiye basın özgürlüğünde bu noktada kendisiyle
iftihar edebilir.” Başbakan, rahatlıkla bir telefonla susturabiliyor, istediği
yasağı koydurabiliyor. Hükûmetten Başbakanın bir danışmanı dahi bir köşe
yazarını hemen görevinden aldırtabiliyor.
Bakın, birçok
köşe yazarının nasıl görevden alındığını hepiniz biliyorsunuz; iktidarın
beğenmediği yazılar yazmışlar, muhalefet etmişler. Ama unutmayın, bugün Hasan
Cemal’in de yazısı düştü “Başbakan, bulunduğum yerde yazarken benim de görevime
son verilmesini patronumdan istedi.” dedi. Ben, buradan bütün basın
emekçilerine, basında çalışan bütün çalışanlara, hepsine şunu açıklıkla ve
yürekli bir şekilde söylüyorum ki: Sizin üzerinizde baskı kuranlarla hesabımız var.
Siz emekçilerin eline bırakılırsa Türkiye’nin geleceği için çok düzgün bir
basın ve habercilik işlevi yaparsınız. Basın emekçilerinin burada zerre kadar
günahı yok. Bu, medya patronlarının koyduğu yayın ilkeleri ve bu dehşetli
baskının sonucudur. Bir taraftan özel yetkili mahkemeler, bir taraftan
maliyenin denetmenleri, bir taraftan
özel, gizli tanıklarla basının susturulması ve özellikle Kürt basınının, sol
basının, sosyalist basının, özellikle, bu ülkede muhalefet eden, dimdik ayakta
duran bütün basın özgürlüğü savunucularını buradan sevgiyle selamlıyorum. Bunun
yanında, yalaka -“yalaka” diyorum- ihale kapan, rüşvet, para, çıkar, bunun
için, menfaat için, basını da bu konuma düşürenleri buradan lanetliyorum.
Lanetlidirler bu insanlar. Hangi tarafın, hangi partinin, hangi ekibin
etrafında olurlarsa olsunlar, bu ülkeye ihanet içinde ve zarar veren
mahluklardır onlar. O mahluklar şunu bilsinler ki, bu ülkenin onların
paralarından üstün bir vicdanı, bir insanı var. Bu kadar da, basın özgürlüğünü
bile bile bu kadar ayak altına almanın, bu kadar kâr hırsından vahşi
davranmanın, vahşi bir politika uygulamanın bir anlamı yok. Tetikçi, yandaş,
candaş basına buradan da söyleyecek sözümüz yok.
Şunu söylüyoruz:
Bu ülkede basın özgürlüğü olmadığı sürece, bu ülkenin gazetecileri tutuklu
olduğu sürece, özel yetkili mahkemelerde süründürüldüğü sürece bu ülkeye
demokrasi gelmez ve bütün gazetecileri, tutuklu gazetecileri, hükümlü
gazetecileri tekrar buradan sevgiyle selamlıyorum. (BDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Tülay Kaynarca, İstanbul
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; BDP grup önerisi aleyhine söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün
Sevgililer Günü, Sayın Meclis Başkanımız da güzel sözlerle ifade etti.
Paylaştıkça çoğalan en güzel duygudur sevgi ve sevgiyi şiirle ifade etmek
gerektiğinde Sezai Karakoç’un tüm sevenleri tüm sevgiyi kapsayan çok güzel bir
şiiri var, diyor ki o mısralarda: “Sevgili / En sevgili / Ey sevgili / Uzatma dünya sürgünümü benim…”
Dolayısıyla, tüm
sevgilerin içinde olduğu, ülkemizde ve dünyada sevginin, barışın ve kardeşliğin
yüceldiği bir yaşam diliyorum sevgiyle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, konuşmama
başlamadan önce, Ahıska Türkleriyle ilgili, bir önceki gündem dışı konuşmayla
ilgili birkaç konuya işaret etmek istiyorum. Çünkü ben de bir Ahıska Türküyüm
ve Ahıska Türkleriyle ilgili eksik bilgi verildiğini düşünüyorum, o nedenle,
bir iki ayrıntıya değineceğim hızla.
Biz, dönem dönem
vatandaşlık haklarıyla ilgili, soydaşlarımızın bu konudaki mağduriyetlerini
gidermeye yönelik çok ciddi adımlar attık ve ben Ahıska Türkü olarak şunu ifade
etmeliyim ki, en son 2009 Mart ayında Cumhurbaşkanımızın da onay verdiği
kararla birlikte, soydaşlarımızın binlercesi bu haktan faydalanmaya devam etti.
Şu anda, 1944 yılında Stalin zulmünden kaçmak ve yurtlarını terk etmek zorunda
kalan kardeşlerimiz, soydaşlarımız için attığımız adımlar çok değerli. Bursa
Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Şahin, Gürcistan Dostluk Grubu Başkanı ve şunu
çok rahat ifade etmeliyiz ki, sadece varlıklarını kabul edip, varlıklarının
devamı ve topraklarına geri dönebilmesi için sadece Türkiye boyutunda değil,
uluslararası arenada da ciddi adımlar attığımızın işaretini ve bilgisini vermek
isterim. Ve sadece vatandaşlık haklarıyla ilgili değil, hem sağlık
hizmetlerinde hem de çalışma izni alabilme konusunda bizim Hükûmetimiz
döneminde sağlanan avantajlara da dikkat çekmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, BDP grup önerisinin gündemi, basın özgürlüğüyle ilgili. Bunula
ilgili, ifade hürriyeti ve basın özgürlüğünün, demokrasimizin ayrılmaz
unsurlarından biri olduğuna işaret etmek istiyorum ben ama önce, bugün yapılan
bir basın toplantısından bir bilgi vermek istiyorum.
Neydi bugünkü
basın toplantısı? Yine, Cumhuriyet Halk Partisinden bir kadın vekilimiz, ne
yazık ki bir hemcinsim, basın toplantısı yaptı. Sevgililer Günü’yle ilgiliydi
basın toplantısı ama bu toplantıda İstanbul’da yaşanan Kabataş olayıyla ilgili
de birkaç cümle söyledi ve arkasından da iddia sahibi olarak Başbakanımızı dava
edeceklerini ifade etti. Bir defa, şunu söyleyeyim: O açıklamada, basın açıklamasına
baktığınızda, kadına yönelik şiddetle ilgili bilgiler aktarılıyor, arkasından
kadın mağduriyetleriyle ilgili bilgiler veriliyor ama arkasından ne yapılıyor
arkadaşlar? Çok ilginç, bir kadına, bir anneye –ki kendi beyanı esastır-
yaşadığı mağduriyetle ilgili sanki yargılarcasına ifadelerde bulunuyor. Bunu
bir kadının yapıyor olmasını gerçekten kınıyorum. Bunu bir kadın vekilin
ağzından duymuş olduğum üzüntüye de özellikle dikkat çekmek istiyorum ve sahte
buluyorum ve samimi bulmuyorum ve gerçekten bunu yürekten ifade ediyorum ki,
burada, bu sabah…
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Samimi olmayan, Kabataş söylemi. Bu olay açığa çıktı, Başbakan yalan
söyledi.
TÜLAY KAYNARCA
(Devamla) - …Anadolu Ajansına bir basın açıklaması yapıldı. İlgili mağdur
kardeşimiz, avukatı aracılığıyla bir basın toplantısı yaptı ve bu basın
toplantısında çok ilginç bir şeye işaret etti; bakın, çok ilginç: Cumhuriyet
savcısı gizlilik kararı veriyor; bütün avukatlar, bütün bireyler, sanık ve
müşteki her biri bilir ki, eğer siz, gizlilik soruşturması varsa, gizlilik
kararı varsa bununla ilgili yargılayıcı konuşamazsınız, o gizliliğin ihlalinin
gerçekten ne boyutta olduğunun bir hukuk sisteminde, hukuk devleti olan
Türkiye’de ne boyutta olduğunun fotoğrafını, algısını ve değerlendirmesini de
size bırakıyorum. Yani kadına şiddeti, kadın mağduriyetini dillendireceksin,
sonra da bir anneyi, sonra da canı yanmış, yedi aylık bebeğiyle birlikte
kaldığı mağduriyeti, gözyaşlarını, üstelik bugün onu yeniden basına taşıyarak…
Bakın, konumuz da çok ilginç, basın özgürlüğü, konumuz da çok ilginç, yine
basının bu konudaki ifadesi.
Peki, kişisel
haklar ve hürriyetler nerede kaldı? Bir bireyin mağduriyeti ve o, yeniden
üzülüyor, yeniden ağlıyor, yeniden aynı travmayı yaşıyor. Buna kimin hakkı var?
Kimin nasıl hakkı olabilir? Yedi aylık bebeğine sarılıp koruma içgüdüsüyle
yaptıklarını düşündüğünüz zaman, bunu siyasallaştırmak kadar çirkin bir şey yok
diye düşünüyorum. Bir anne olarak söylüyorum. Bırak, bir birey, bir kadından
öte, bir insan olarak söylüyorum, kimsenin o anneye o travmayı yeniden yaşatma
hakkı yok.
Tamam, basın
özgür. Ben de bu meslekte yıllarca ekmek yedim, ben de bu meslekte basın kartı
sahibi olarak görevimi yaptım ama basın sorumluluklarını yerine getiriyorken,
basın bu sorumluluklarını yerine getirdiğindeki ilke ve o belirlenen kanunlar
çerçevesinde neye dikkat etmek lazım? Kamu menfaatine dikkat etmek lazım,
kişisel, bireysel hak ve hürriyetlere dikkat etmek lazım, çünkü işin bütününe
baktığınızda bunu göreceksiniz, bu fotoğrafın bütününü göreceksiniz. Ben, bu
anlamda sözlerime gerçekten etkilendiğim için o kısmıyla başlamak istiyorum.
Basın
özgürlüğüyle ilgili BDP, grup önerisi verdi ama çıkıp gittiğine göre demek ki
cevabı da önemsemiyor. Bu konuda, Basın Kanunu’nda, Türk Ceza Kanunu’nda, hele
RTÜK’te yaptığımız düzenlemeler var, merak ediyorlarsa açıp bakarlar,
öğrenirler ama ille siyasallaştıracak, Türkiye'yi başka bir noktada gösterme
gayretinde olacaklarsa yapabilecek bir şey yok. Muhalefet bu değildir, sesinizi
çok yükselttiğinizde çok haklı olmuyorsunuz, gerçek dışı ifade ettiğinizde de
bu konuda gerçeği ifade ediyor olmuyorsunuz. Hukukta bireyin düşüncesi ve fikri
önemlidir, onun ifadesi reel ve gerçek kabul edilebilir.
Yine, tekrar
sabahki toplantıya değineceğim. Kadın olarak, kadın hakları olarak, Türkiye’nin
bugün dünle bugün arasında geldiği nokta çok değerlidir. Sabahki basın
toplantısında “Şiddet şu kadardır.”, “Kadına mağduriyettir…” Bunlar popülist
politikalarla söylenmiştir. Oysa, reel rakamlara baktığınızda, gerek istihdamda
gerek eğitimde gerek sosyal haklarda dünle bugün arasında, son on yılda
-merdivenin birinci katından direkt en tepeye çıkamazsınız ama- görüyorsunuz ki
adım adım belli bir noktaya gelinmiş, istihdam oranlarında ciddi noktaya
gelinmiş, eğitimde Türkiye güzel fotoğraf vermiş, bebek ve anne ölüm
oranlarında Dünya Sağlık Örgütü örnek kabul etmiş. Siz bütün bunları yok
sayacaksınız, asla samimi olmayan bir ifadeyle, asla samimi olmayan ve gerçek
dışı ifadelerle bunu yorumlayacaksınız ve arkasından da bir kadının, bir
annenin mağduriyeti üzerinden siyaset yapacaksınız. Bu, yakışmaz, bu, kimseye
yakışmaz. Bunun adı siyaset değil, bunun adı bana göre ne vicdani ne insani ne
de siyasettir diyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, Sayın Kaynarca konuşmasında yanlış duymadıysam
Cumhuriyet Halk Partili bir kadın milletvekilinin…
TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) – Evet.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – …bir basın toplantısında gerçeğe aykırı sözler
söylediğini ifade ederek -o milletvekilimizin de kimliğini de vermiş değil ama-
böyle bir ifadeyle grubumuza sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gruba sataşma olmaz Sayın Başkan, milletvekili ile ilgili bir şey.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi, iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle. (CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
ben, Sayın Kaynarca’dan şunu beklerdim: Bugün gazetede bir haber çıktı.
Aylardır, Haziran 2013’ten bu yana İstanbul’da Gezi olayları sırasında Kabataş
Vapur İskelesi’nde başı örtülü bir kadınımızın yanında küçük çocuğu olduğu
hâlde oradaki bir grubun tacizine uğradığı, o grubun o kadınımızın üzerine,
çocuğun üzerine idrarını yaptığı şeklinde bir iddia Türkiye’nin gündemindeydi.
Sayın Başbakan bunu açıkladı, söyledi, “Bunu açıklayacağız.” dedi, “Video
kayıtlarını ortaya çıkaracağız.” dedi ama ortaya çıka çıka bambaşka bir şey
çıktı. O kadınımıza yönelik olarak bugün yayınlanan haberler gösteriyor ki
iskelede herhangi bir saldırı olmamış. Orada dururken eşi geliyor, kadını alıyor, beraber yürüyüp gidiyorlar. Olay bu. Sayın
Başbakanın gerçeğe aykırı bir şekilde, toplumun muhafazakâr değerlerine
yaslanmak suretiyle, Gezi olaylarına giden vatandaşlarımızı cezalandırmak gibi,
toplumun diğer kesimini onların üzerine kışkırtmak gibi bir politika güttüğü
ortaya çıkmıştır, aynen, Dolmabahçe’deki camide “Valide Sultan Camii’nde içki
içildi.” iftirasının atıldığı gibi. O iftirayı da bizzat o caminin müezzini
yalanlamıştır. Caminin müezzini, Türkiye’yi büyük bir kutuplaştırmadan
kurtarmıştır, o camide içki içilmediğini, Sayın Başbakanın doğruyu söylemediğini
ifade etmiştir.
Şimdi, burada,
gerçek bu iken, Cumhuriyet Halk Partili bir milletvekilinin basın açıklamasına
giderek başka bir şeyler söylemeye çalışmayı doğrusu son derece yadırgadım.
Bunu bilginize
sunuyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
“Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında
yer alan, Türkiye’deki basın özgürlüğünün önündeki engellerin bütün
boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verilen (10/76) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 14 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mustafa Balbay, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ
BALBAY (İzmir) – CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay.
Sayın
milletvekilleri, öncelikle, bugün Sevgililer Günü. Ben, bütün sevenlerin bir
arada olabildiği, birbirine istediği gibi sarılabildiği, araya hiçbir engelin
girmediği, demir parmaklıkların ve beton duvarların bu sevgilerin, bedenlerin buluşmasını engellemediği bir
Türkiye dileğiyle Sevgililer Günü’nü kutluyorum. (CHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi adına konuşan Sayın Hasip Kaplan’ın
da yaptığı değerlendirmeler doğrultusunda, ben de Türkiye’de şu anda ifade
özgürlüğü üzerindeki sorunlar hakkında, on dakikalık zaman dilimi içinde, ana
hatlarıyla düşüncelerimi paylaşacağım.
Sayın
milletvekilleri, bugün Türkiye’de hâlen 50’nin üzerinde gazeteci tutuklu ve
binlerce gazeteci hakkında şu anda soruşturma açılmış durumda, mahkemelerde,
savcılıklarda ifade veriyorlar.
Türkiye’de ifade
özgürlüğü yok, Türkiye’de ifade verme özgürlüğü var. Pek çok gazeteci ancak
savcılığa gidip ifade verme hakkına sahip, o da hakkındaki suçlamayla ilgili.
Tabii, ben bu
değerlendirmeyi yaparken sadece gazetecilerin değil, gazete yönetimlerinin ve
hatta, gazete sahipliğinin de Türkiye’de ifade özgürlüğünün önünde çok büyük
bir engel olarak durduğunu belirtmek istiyorum. Şöyle ki: Eskiden hükûmetler,
evet, geleneksel olarak memur atarlar, kamuya memur alırlar, atama yaparlar,
tayin yaparlardı. Bugün artık Türkiye’de, sayın milletvekilleri, patron ataması
yapılıyor. Yani gazetelerin, yayın organlarının patronlarının kim olacağına bir
ülkede iktidar karar veriyorsa, orada ifade özgürlüğü yoktur ve o ülkede bütün
özgürlükler sıfırla çarpılmış demektir. Hangi özgürlük alanında ne kadar yol
almış olursanız olun, aldığınız mesafe sıfırla çarpılacaktır. Bugün Türkiye’de
yaşanan tablonun önemli bir bölümü, önemli bir sorun budur sayın
milletvekilleri.
Şu anda
uluslararası alanda ülkelerin basın özgürlüğüyle ilgili sıralaması
yapıldığında, yıllardır istikrarlı bir şekilde geriliyoruz. Ulaşabildiğimiz
başlıca istikrar her yıl iki ya da üç sıra geriye gitmektedir ve şu anda da son
20 içinde bulunuyoruz basın ve ifade özgürlüğü konusunda. Herhâlde yasalar el
verse “basın” sözcüğünün başındaki “b” harfi de ortadan kaldırılacak.
Ulusal medyada
bunlar yaşanırken, Anadolu gezilerinde gördüm ki, yerel medyayla ilgili de çok
ciddi sorunlar var sayın milletvekilleri. Tabii, Ankara böyle yaparsa Anadolu
da, Anadolu’daki yerel yöneticiler de bunun devamını yapma densizliğine girmiş
durumdalar.
Sayın
milletvekilleri, tabii, “ifade özgürlüğü” geniş bir kavram. İnsanın kendisini
ifade etmesi, bu, demokratik şekilde meydanlarda olur, bu, mahkemede
suçlandığınız sırada kendinizi anlatmak için olur. Şu anda sizlere bir doz daha
ileri giderek şunu söylemek istiyorum: Türkiye’de suçlanan insanların
kendilerini savunma özgürlüğü yok.
Sayın
milletvekilleri, şu anda, Silivri’de yatmakta olan Ergenekon tutuklularının 20
kadarı sadece savunmalarını yaparken -lütfen, bunu dikkatle dinlemenizi
diliyorum- sarf ettikleri sözler nedeniyle iki ile yirmi dört yıl arasında
hapis cezasına çarptırıldılar. Bu yasalar açık. Aranızda hukukçu kökenli
milletvekilleri var, bilecektir, bir sanık kendisini savunurken yalan dahi
söyleyebilir çünkü bu, kendini savunma refleksidir ama bunun ötesinde,
mahkemeyi yanılttığından hakaret ettiğine kadar bir dizi konudan bu cezalar
verilmiştir ve o tutukluların yakınları, o tutukluların çevresindeki onları
destekleyen insanlar, dün Meclisin önünde kendilerini ifade etmek
istediklerinde karşılarında geleneksel olarak tazyikli suyu ve TOMA’ları
buldular. Türkiye’de ifade özgürlüğünün ne anlama geldiğini dün Meclisin önünde
de ayrıca görmüş olduk sayın milletvekilleri.
Sayın milletvekilleri, ifade özgürlüğü derken
altını çizmek istediğim bir başka durum da, hâlen gündemde olan bir durum da
Sayın Cumhurbaşkanının önünde olan
sosyal medyayla ilgili kısıtlamalardır. Şu anda, Türkiye İnternet kullanımında yani sosyal medya kullanımında
dünyada üst sıralarda yer alan ülkelerden biridir. 40 milyona yakın, 35 milyon
insanın İnternet kullandığı, sosyal medyayla ilişkili olduğu, istatistiklerle
ortaya konmuş bir gerçek.
Şimdi, siz,
yazılı ve görsel basını çeşitli yöntemlerle sınırlandırmanız yetmiyormuş gibi,
sosyal medyayı da sınırlandırma girişimi içindesiniz. Sizlere bir örnek vermek
istiyorum: Balkanlardan değişik mevsimlerde soğuk hava gelir, yağışlı hava
gelir, Sibirya’dan soğuk hava gelir, siz bu Mecliste tutup Balkanlardan soğuk
ve yağışlı havanın gelmesini engellemek üzere yasa çıkarmanıza benziyor şu anda
sizin İnternet yasa deneyiminiz ya da Türkiye’ye Sibirya’dan soğuk hava
gelmesinin yasaklanmasına, bunun kısıtlanmasına benziyor sizin şu anda
İnternet’i, sosyal medyayı kısıtlama girişiminiz.
Bu anlamda,
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün bu yasayı, şu anda “Birkaç küçük pürüz
var.” demeden, bu yasanın ruhunda yasaklama olduğu, ruhunda kısıtlama olduğu
değerlendirmesini yapmasını diliyorum, bekliyorum. Şu anda, eğer bu yasa
geçtiğinde sayın milletvekilleri, o yasanın içinde geçen kimi anahtar sözcükler
yoluyla kısıtlama gündeme geldiğinde, potansiyel olarak, Cumhurbaşkanının o çok
sevdiği, kullanmayı da bir faaliyet unsuru olarak, bir sorumluluk olarak
düşündüğü sosyal medyada, o sitede bile çeşitli kısıtlamalar, erişim yasakları
gündeme gelebilir ve bu alandan, özellikle uluslararası kurumların temsilcileri
Türkiye’ye geldiğinde, Sayın Başbakanın soru sormak isteyen gazetecilere karşı
tutumu da aslında burada uzun uzun konuşmayı gerektirmeyecek şekilde Türkiye’de
ifade özgürlüğünün ne durumda olduğunu açıkça göstermiştir sayın
milletvekilleri.
Şu anda,
konuşmamın başında altını çizdiğim gazetelere patron atama yöntemiyle, sayın
milletvekilleri, bir yol daha benimsenmiş durumda. Şu anda, Türkiye’de basın,
insanların kendilerini ifade etmemesi için kullanılıyor. Ne demek istiyorum?
Eğer, bir kişi, kendisini ayrıca ifade etmek istediğinde ya da Hükûmetin bir
çalışmasını eleştirmek istediğinde, belli medya gruplarının o kişiye yönelik
gösterdiği habercilik, gösterdiği tutum, artık o kişinin pes etmesine, o konuda
bir daha düşüncesini ifade etmemesine neden oluyor sayın milletvekilleri. Bu,
uluslararası alanda sansür olarak kabul edilen ve diktatörlüklerde tartışma
konusu olan bir şeydir. Altını çiziyorum: Türkiye’de medyanın neredeyse yüzde
80’ine yakın bir bölümü itibarıyla insanların kendilerini ifade etmesini
engellemek için basın kullanılmaktadır. Şu anda iktidar partisinin sayın
milletvekillerine seslenmek isterim ki bağımsız basın bir gün size de
gerekebilir. Nasıl şu anda hukuk size gerektiğinde telaşla neler yapılması
gerektiğini, nasıl yeni yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini
konuşmaktaysanız, apar topar yasalar çıkarmak üzere girişimde bulunmaktaysanız,
bir gün, bu gücün elinizde olmadığı bir gün bağımsız yayın organlarına da çok
ihtiyaç duyabilirsiniz. Çünkü, basın özgürlüğü yoksa, bunun dışındaki bütün
özgürlükler sayın milletvekilleri, sıfırla çarpılmış olacaktır. Şu anda yazılı
ve görsel basının Türkiye’de karşı karşıya olduğu durumu, bu yayın organlarının
en üst yöneticileri açıkça ifade etmek durumunda kaldılar. Son dönemde
gazetelerde, televizyonlardaki yayınlarda, nasıl bir baskı altında olduklarını
anlatmaya çalışıyorlar.
Buna karşı, bütün
bunların çözümü için ben Atatürk’ün bir sözünü şiar edinmenizi dileyerek
sözlerimi noktalamak istiyorum. Basın özgürlüğünden kaynaklanan sorunlar
olabilir ama Atatürk diyor ki: “Basın özgürlüğünden kaynaklanan sorunların
çözümü basın özgürlüğüdür.”
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Şamil Tayyar, Gaziantep
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BDP Grubunun Türkiye’deki
basın özgürlüğünün önündeki engellerin bütün boyutlarıyla araştırılması ve
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği araştırma önergesi üzerinde
grubum adına söz aldım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Önergeye baktığım
zaman, BDP’li Sayın Hasip Kaplan’ın imzası var. Şimdi içeriye girdi; sağ olsun,
lütfetti. Konuşması bittikten sonra da dışarıya çıkmıştı. Hep söylediğimiz
şeydir yani muhalefetin bu araştırma önergelerini aslında laf olsun torba
dolsun diye verdikleri, aslında çok da…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Düzgün konuş, düzgün konuş!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) – Bir saniye, bir saniye…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Bir basın mensubusun.
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) – Saygılı olun! Saygılı olun!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Terbiyesizlik yapmayın!
BAŞKAN – Lütfen,
şu kelimeleri kullanmayın.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, uyarın! Uyarın!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) – Saygılı olun, şov yapmayın!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Terbiyesizlik etmeyin!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) – Şov yapmayın, yeter!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Terbiyesizlik etmeyin!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) – Bu Meclis sizin yeterince şovunuza tanık oldu.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Terbiyesizlik etme!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) – Lütfen oturun yerinize! Lütfen oturun!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sen pislik herifsin!
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, lütfen…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Terbiyesizlik etmesin!
BAŞKAN – Sayın
Kaplan…
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) – Söz alırsınız, konuşursunuz!
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) – Dışarıya çıktığında senden mi izin alacak?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Terbiyesizlik etme!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) - Söz alırsınız, konuşursunuz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Konuş ne konuşacaksan!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) - Söz al. Bak, terbiyesizlik yapma, ahlaksızlık yapma!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Hakaret etme, terbiyesizlik etme hakkın yok.
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) - Otur oturduğun yerde! Otur oturduğun yerde! Otur!
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) – Konuşma!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sen otur!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) - Gelirsin buraya, söz alırsın ve konuşursun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul) Muharrem IŞIK
(Erzincan),
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi üzerinde Sayın Şamil Tayyar söz almıştı.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Tutumunuz hakkında söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ama
konuşmacının konuşması yarım kaldı.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, Başkanlık Divanı aynı zamanda Meclisin yasama
faaliyetlerini de kontrol etme, düzenleme ve gereğinde de uyarma makamıdır.
Sizler ampullü rozeti çıkardınız, şimdi papyon taktınız, tarafsızsınız artık.
Eğer bir hatip…
BAŞKAN – O zaman
sizi uyarıyorum şu konuşmanızdan dolayı Sayın Kaplan, bütün bu konuşmacıları da
uyaracaksam sizi uyarıyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, ama papyon takıp…
BAŞKAN – Ne demek
yani? Ben bir siyasi partiden milletvekili oldum ve Meclis Başkan Vekili oldum.
Sizin bu şekilde konuşmanızı gerektirmez.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – …Meclis Başkanlık Divanında oturmanın kıyafetini giydiniz,
bağımsızsınız artık. Eğer bir hatip iyi olmayan bir dille konuşuyorsa veya bir
araştırma önergesinin hatibine bu şekilde konuşuyorsa uyarmanız gerekir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Senin dilin ne kadar temiz?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Yani, kendi partiliniz olunca uyarmıyorsunuz, kendi partinizden
olmadı mı uyarıyorsunuz. Bu doğru bir yaklaşım değil Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, o zaman sizin konuşmalarınızın tamamını getirmek lazım buraya. Sizin
kaç defa uyarılmanız gerektiğini de söylemek lazım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, hepsini getir. Ben yedi senedir bu Meclisteyim;
sizinkileri de getir, benimkileri de getir. Ben bu anla ilgili konuşuyorum
Sayın Başkan, bu anla ilgili konuşuyorum.
BAŞKAN – Hepsini
getirtmek lazım o zaman. Şöyle ki: Uyarılma konusunda haklısınız ama Türkiye
Büyük Millet Meclisinde artık bu konuşmalar çok sıradan hâle geldi.
Sayın Tayyar,
sekiz dakikanız kaldı. Lütfen konuşmanızı tamamlayın. Yalnız, yeni bir
sataşmaya mahal vermeden, lütfen. Daha sonra söz istersiniz, veririm.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Teşekkürler.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi tekrar sevgi ve muhabbetle
selamlıyorum.
Önergenin konusu
özgürlükler ve demokrasi ama maalesef, burada herkesin kullandığı bir sözcüğe
bile tahammül edemiyoruz. Oysa “demokrasi” dediğimiz rejim, yönetim şekli de
bir tahammül rejimidir. Eğer biz bu sözcüklere bile tahammül edemiyorsak o
zaman basın özgürlüğü ve demokrasi konusundaki çabalarımız ya da
anlattıklarımız da -bence- samimiyetle çok örtüşmüyor diye düşünüyorum.
Tabii ki böyle
bir şeyi arzu etmezdim, keşke yaşanmasaydı. Ama, sonuçta, şahsımı hedef alan
ağır lafları da yine sahibine buradan aynen iade ediyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sizinkileri de ben size iadeli taahhütlü…
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) – Eyvallah. Ama, benimki reaksiyonel bir tepkiydi. Keşke olmasaydı
ama siz söylediğiniz için ben cevap vermek zorunda kaldım ama sonuçta ateşi
yakan sizdiniz. İnşallah, bundan sonraki süreçte de bunlar bir daha yaşanmaz.
Ben, benden önce
kürsüye çıkan değerli hatiplerin, gerek Sayın Hasip Kaplan’ın gerek Sayın
Mustafa Balbay’ın konuşmalarını da bir miktar not aldım. Fakat üzülerek gördüm
ki ya Türkiye’de kendileri yaşamıyorlar ve başka bir âlemdeler ya da başka bir
şeyin, hesabın içerisindeler. Mesela, Sayın Hasip Kaplan diyor ki: “Son
zamanlarda basın özgürlüğünden söz edemeyiz.” Oysa “basın özgürlüğü” kavramı
cumhuriyetin kurulduğu tarihten bu yana her zaman tartışmalıdır ve her zaman
üzerinde en fazla konuştuğumuz konulardan birisidir.
Bugün basın
özgürlüğü konusunda, tabii ki herkesin üzerinde mutabık kaldığı, herkesin aynı
şeyleri söyleyebildiği bir durumdan söz etmek mümkün değil. Ama, yirmi altı yıl
gazetecilik yapmış ve bunun da on yedi yılını Sabah ve Milliyet gibi merkez
medyada geçirmiş birisi olarak, bunları bizzat yaşamış, bu problemleri bizzat
meslek hayatında yaşamış birisi olarak şunu söylüyorum: Basın özgürlüğü, öteden
beri Türkiye’de kötürüm bir yapıdadır. Yine üzülerek söylüyorum ki Türkiye’de
medya çoğu zaman, her ne kadar demokratik rejimin olmazsa olmaz
mekanizmalarından biri olarak tarif edilse de çoğu zaman vesayetçi anlayışın
kaldıracı gibi hareket etmiştir.
Özellikle çok
partili siyasi hayata geçtikten sonra, 1950’den sonra bu etkileşimin ve
diyalektiğin daha etkin bir şekilde hayatımıza girdiğini görüyoruz. 1950
sonrası millî iradenin sandığa güçlü bir şekilde yansımasından rahatsız
olanlar, basın üzerinden bir karalama kampanyası başlatmışlardır. 1952 yılında,
daha henüz ortada bir şey yok, Ulus gazetesi sekiz sütun manşet atıyor
“Diktatör Menderes” diye. Altında spot bir cümle var, diyor ki: “Sen
diktatörlüğe soyunuyorsun ancak senden diktatör falan olmaz, sen
diktatörcüksün.” Ve daha sonra, 1955’ten itibaren birçok basın organı da buna
katılıyor ve 1960’a kadar darbe tezgâhının, darbe planlarının bir aracı olarak
görev yapıyor. Ne zamana kadar? Günümüze kadar.
Ben geçtiğimiz
günlerde Parlamentoda da benzer şeyleri anlattığımda muhalefet milletvekilleri
dedi ki: “Ya, tarihten niye bahsediyorsunuz?” E, kardeşim, tarihi bilmezseniz,
dünü bilmezseniz bugün yaşananları anlayamazsınız. Aktörler ayrı olabilir ama
tezgâh aynıdır, tezgâha hâlâ devam ediyorsunuz.
Şimdi, efendim
“Medyayı özgürleştirmek Meclisin görevidir.” diyor Sayın Hasip Kaplan. Ben
önergenin konusuna bakıyorum: “Türkiye’de basın özgürlüğünün önündeki
engellerin bütün boyutlarıyla araştırılması.” Ya, Allah aşkına, siz diyorsunuz
ki: “Yasama, yürütme, yargı ve medya.” Hem bunu söyleyeceksiniz hem de medyayı
yasamanın arka bahçesi hâline getireceksiniz yani medyadaki düzenlemeyi yasama
organının bir temel işlevi gibi göreceksiniz. Yani burada bir temel tezat, bir
temel çelişki yok mu? O zaman hâlâ kavramlar bizim zihnimizde yerli yerine
oturmuş değil.
Hasan Cemal,
efendim “Beni Başbakan görevimden aldırdı.” diyor. Ben yıllarca bunları
yaşadım. Mesut Yılmaz’ın talimatıyla Milliyet gazetesinden, işten atılmış
biriyim ama şunu da biliyorum ki medyada kendi iç hesaplaşmaları, çoğu zaman
siyasiler üzerinden görülür. Hasan Cemal’in gazetesinden ayrılmasının ne Sayın
Başbakanla ne Hükûmetimizle doğrudan, yakından, uzaktan hiçbir ilgisi yoktur.
Ama o yayın organı, kendi içerisindeki iç hesaplaşmasını eğer Başbakanlık ya da
Hükûmet üzerinden görmek istiyorsa onun hesabını kendisi ayrıca versin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani, şimdi, “Alo Fatih” hattı yok mu?
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) – Sayın Genç, bir saniye.
Biz bunları
gördük. Mesela Altan Öymen, CHP’de Genel Başkanlık yaptı, CHP kurultayıyla
ilgili bir yazı yazıyor: “Bir CHP’li ve bir gazeteci olarak...” diyor. Ben
kalksam ya da bir başka arkadaşımız, bir gazeteci arkadaşımız kalksa dese ki:
“Bir AK PARTİ’li ve bir gazeteci olarak...” diye cümlesine başlasa adama
söylemediğimizi bırakmayız. Yani siz, CHP’li olduğunuzu alnınız açık, başınız
dik bir şekilde gazeteci sıfatınızın önüne koyacaksınız, yazılar yazacaksınız,
makaleler yazacaksınız, sonra da bunu bağımsızlık olarak söyleyeceksiniz. Medya
bunları yıllarca yaşadı, bu hikâyeleri artık bize anlatmayın.
Şimdi Mustafa
Balbay konuşuyor, efendim “Bir gün size de lazım olur.” Zaten problem şu: Siz
bunu yeni anladınız, siz. Biz Ergenekon’la ve Balyoz’la mücadele kapsamında
yazılar yazdık, 7 bin gazeteciye dava açıldı. Ben 4 ayrı davada 65 ay hapis
cezası aldım. Aldığım cezalardan biri şudur: Cumhuriyet tarihinde ilk kez, düşünerek
kitap yazmaktan ceza almış bir adamım. Bakın, düşünerek kitap yazmaktan ceza
aldım 20 ay. Sonra, Malatya misyonerler davasında bir belgeyi Ergenekon
soruşturmasında gizliliği ihlal gerekçesiyle 15 ay hapis cezası aldım. Hâkime
dedim ki: “Efendim, bakın, bu belgede ‘Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’
yazıyor. Bunun Ergenekon davasıyla ne ilgisi var?” “Hayır, hayır efendim, geçin
bunları.” dedi ve ben Malatya davasındaki bir belge yüzünden, Ergenekon
davasını etkilemekten ceza aldım. Hakkımda açılmış davalarda 100 yıldan fazla
hapis cezası istendi, 1 trilyonu aşkın, birçok davada para cezaları talep
edildi. Star gazetesinde, görev yaptığım Star gazetesinin sorumlu yazı işleri
müdürü hakkında istenen toplam ceza miktarı 700 yıldı.
Ama, yıllarca bu
acıları yaşamayanlar işin ucu kendilerine dokunduğu zaman basın özgürlüğünü
anlamaya başladılar. Onun için biz hep şunu söyledik, dedik ki: Bir gün size de
lazım olur ve o size bu Ergenekon ve Balyoz sürecinde lazım oldu.
TUFAN KÖSE
(Çorum) – Boş konuşuyorsun ya! Çok boş konuşuyorsun, hep yalan, hikâye
anlatıyorsun!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) – Geçin bunları, geçin, biz bunları yaşadık.
Efendim, Derya
Sazak’ın bir demeci var bugün bir medya kuruluşunda.
TUFAN KÖSE
(Çorum) – Hikâye anlatıyorsun!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) – Efendim, bunların hepsi yaşanmış şeyler. Eğer ortada bir hikâye
varsa oturduğunuz yerdir orası.
Bu memlekette her
şeyi söylüyorsunuz ama darbecileri milletvekili yapan sizsiniz. Silivri’den
buraya tünel kazıp getirdiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben yıllarca
gazetecilik yaptım ama hiçbir zaman jandarma istihbaratının göbeğinde akıl
hocalığı yapmadım, evet. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, efendim,
Derya Sazak bir demeç vermiş, diyor ki: “Başbakan ve bakanlar Yüce
Divanlıktır.” Neden? Efendim, medyaya baskı uyguluyormuş. Ey Derya Sazak, sen
gazetede yöneticiyken “Mesut Yılmaz’a git kardeşim, özür dile, Milliyetle
ilişkisini sana endekslemiş, eğer özür dilemezsen seni atarım.” diyen Derya
Sazak bugün basın özgürlüğü adına ahkâm kesiyor ve ben arkasından da Milliyet
gazetesinden işten atıldım. Bunları anlatıyorum, son dönemde yazılıp çizilenler
üzerinden fikir inşa etmeyin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Mesut nerede, Mesut? Biz Mesut’u savunmuyoruz ki!
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) – Bunları anlatıyorum işte Sayın Genç.
HASAN ÖREN
(Manisa) – Mesut Yılmaz nereye gittiyse oraya gideceksiniz.
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) – Yahu, zaten, bakın, bu memleket, bu millet sizi 1960’tan bu yana
tek başına iktidara getirmedi çünkü eliniz kana bulaştı 1960 darbesiyle
beraber. (CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Geç, işine bak sen, geç.
ŞAMİL TAYYAR
(Devamla) – O gün sizi lanetledi, o gün bugündür tek başınıza iktidara
gelemiyorsunuz, Allah’ın izniyle de yine gelemeyeceksiniz ve bu millet sandıkta
her zaman size gereken dersi verdi ve vermeye devam edecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Çok
teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan…
MUSTAFA ALİ
BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir
saniye Sayın Balbay, önce Sayın Kaplan’a söz vereyim.
Sataşma nedeniyle
iki dakika söz veriyorum.
Bak, ne dedi diye
sormadım bile Sayın Kaplan.
Buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Çok adilsiniz Sayın Başkan, Sevgililer Günü’nde çok adilsiniz.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Gaziantep
Milletvekili Şamil Tayyar’ın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
BDP Grubuna ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sormanızı gerektirmeyecek kadar aşikâr bir durum vardı.
Arkadaşlar, basın
özgürlüğü, öyle, laf olsun torba dolsun diye buraya getirilmiyor. Türkiye'nin
çok ciddi bir basın özgürlüğü sorunu var. Çok ciddi bir basın özgürlüğü
sorununda, basının cumhuriyet tarihi boyunca sorunları elbette var. Bu Meclisin
görevi bunları araştırmaktır. Bir araştırma komisyonu kurup, medya
holdinglerinin enerji, maden alanına dalıp oradan kazandıklarıyla yaptıkları
basının, bilmem, derin yapılarla, paralel yapılarla, çetelerle, devletlerle,
okyanus ötesiyle, Pensilvanya’yla, Genelkurmayla, MİT’le, herkesle, kiminle
bağı varsa çıkmasını sağlamaktır. Bu Meclis başka ne işe yarar? Niye milletin
vekilleriyiz, niye milletin iradesini temsil ediyoruz? Onun için varız.
Benim burada
kızdığım iki şey var: Bir, konuşurken üslupta saygınlık, saygılı olmak lazım.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Süper espri yapıyor ama.
HASİP KAPLAN (Devamla)
– İki, zaten, herkes kendi kurdudur. Yirmi altı yıllık bir basın mensubunu
çıkardınız buraya, “Alo Fatih” diyen Başbakanının olduğu dönemde, “Her zaman
böyle bir sorun vardı.” diyor ve deniliyor ki: 3 güç var; yasama, yürütme,
yargı. Medyayı 4’üncü güç olarak Meclisin arka bahçesi… Medya demokratik
ülkelerde demokrasinin nefesidir, sesidir, ruhudur, yurttaşla bağıdır, elbette
ki basın özgür olacak, basın özgür olmadan bu ülkede demokrasi gelmez, bunu
bilin, kafanıza koyun; demokratik ülkelerde de daima 4’üncü güçtür. Bu, arka
bahçe mahçe değil arkadaşlar! Bu, bire bir demokratik ülke olmayla bağlantılı
bir durumdur. Ve ben şunu size söyleyeyim: Yazık, basın mensubunu çıkarıp
burada basın özgürlüğüne karşı, basının yaşadığı sorunlar karşısında konuşturtmayın
Sayın Başkan Vekili Elitaş, ayıp ediyorsunuz! Bari, basın basına haksızlık
etmesin.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir
saniye… Sırasıyla Sayın Elitaş, lütfen oturun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Balbay’ın söz talebi var.
BAŞKAN - Sayın
Kaplan, usul konusunda uyardığınız için teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ALİ
BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın
Balbay, size de sormuyorum; buyurun. Sataşma nedeniyle iki dakika söz
veriyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Yaptığı sözle kendini tevil ediyor, “Laf olsun, torba dolsun”a
hakaret diye hakaret ediyor, bana da “Ayıp ediyorsun.” diyor. Yani, söylediğin
şeyin ne olduğunun farkına var, itirazın neye olduğunu anla.
BAŞKAN – Tamam da
sıra Sayın Balbay’da.
Buyurun Sayın
Balbay.
3.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Gaziantep
Milletvekili Şamil Tayyar’ın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ALİ
BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Tayyar’ın
değerlendirmeleri beni çok şaşırtmadı, üzüldüm ama şaşırtmadı.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Çünkü biliyorsun.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Artık, her şeye “darbe” demekten vazgeçin. Sizi eleştiren
darbeci, HES’lere karşı çıkan darbeci, Gezi eylemleri yapan darbeci…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Doğru, Genelkurmay Başkanına birisi telefonda talimat verdi, bu
darbe değildi!
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Darbecilikten bu konuda ceza aldınız, ceza aldınız.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) - Her şeye “darbe” demekten vazgeçin. Size yönelik her türlü
suç… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Ortada iddianame bile yokken 17 Aralıkla ilgili oradan icazet
almışsınız. Daha ne anlatıyorsun?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen, sayın hatibi dinleyelim.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Sayın Tayyar, hakkında altmış beş yıl hapis istendi diye
“Benim basın özgürlüğüme darbe indirildi.” diyor.
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – İlk derece mahkemesinin verdiği karar var, karar var, utan!
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Hakkınızda karar verildi, karar, sizin hakkınızda!
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Darbecilikten karar verildi sizin hakkınızda…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Ortada iddianame yok, 17
Aralıktan bu yana demediğiniz kalmadı.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) - Sayın milletvekilleri, Sayın Tayyar hakkında altmış beş yıl
hapis istendi diye “basın özgürlüğüne darbe” diyor. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Evet, basına verildi ceza, karar…
BAŞKAN – Sayın
Tayyar, lütfen…
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Ben beş yıl demir parmaklıkların ardında, kalemimi kırmadan
cezaevinde yattım ve üretmeye devam ettim. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Niye yattın, niye?
BAŞKAN – Sayın
Şener…
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Darbecilik yaptınız.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Ben, gerçekleri yazdığım için…
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Hikâye onlar, hikâye! Masal anlatıyorsun, masal!
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) - Gerçekleri yazdığım için…
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Gazetecilik değil.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Git, başka yerde anlat onları!
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) - Sayın Elitaş -kaç defa konuşmasında dinledim- “2000’li
yıllarda ne kadar gerilim var, ne kadar sorun var, ne kadar problem var, herkes
biliyordu.” dedi, ben de bunları yazan kişiyim.
BAŞKAN – Sayın
Şener… Sayın Tayyar…
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Lütfen, tekrar değerlendirin sayın milletvekilleri. Her şeye
“darbe” demekten vazgeçin, iddianameleri okuyun. Mustafa Balbay’ın dokuz yıl…
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Masal anlatıyorsun, masal!
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Mahkeme ne dedi?
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – O iddiaları defalarca okudum. O iddianameleri defalarca okudum.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Sayın Tayyar, iki kitap yazdınız…
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – “Savcı göreve” diyen kimdi?
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Başkan, sataşma devam ediyor, ek iki dakika rica ediyorum.
BAŞKAN –
Buyurunuz, siz devam edin Sayın Balbay. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Sataşma devam ediyor.
Sayın
milletvekilleri, lütfen -Sayın Tayyar siz de bakın- otuz dört yıl sekiz ay
hapis cezasına çarptırıldım.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Niye ama? Gerekçesi ne?
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Şöyle diyor: “Dokuz yıl… Belge bulundurmak…”
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Ne gerekçesi vardı?
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri, sadece belge bulundurmaktan dokuz
yıl. Sayın Tayyar, iki kitap yazdın, kaç belge vardı içinde Allah aşkına!
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Belge neydi, belge?
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Hepsi iddianamedeki belgelerdi.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Lütfen, değerlendirin. Ama ben belge bulundurmaktan, bir
gazeteci…
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Bir tane hukuk dışı belge bulun, o kitapları yakarım.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Hayır… Bende bulun… Haber dışı bir tek belge yok bende de.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
Tayyar, lütfen…
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Ben kitap yazdım ama sen onları başka yere götürdün.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri, basın özgürlüğüne iktidarın bakışının
nasıl olduğunu bir kez daha görüyoruz. Lütfen, tekrar değerlendirin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet…
FERAMUZ ÜSTÜN
(Gümüşhane) – Belgeleri nasıl kullandığını biz öğrenmedik!
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri, tekrar altını çiziyorum: Benim
yazdığım bütün haberlere bakın sayın milletvekilleri. Ben yıllarca, devlet
kurumlarındaki günlükleri haber yaptım siz de “sorun yok” dediniz. Yıllar sonra
dediniz ki “Sorun varmış, çok büyük sorun varmış.” dediniz.
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Evet. O günlükleri niye yazmadın?
BAŞKAN – Sayın
Balbay, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Zaman beni haklı çıkardı.
Sayın Başkan, ben
iki dakika daha rica ediyorum.
BAŞKAN – Lütfen…
Teşekkür ediyorum Sayın Balbay, böyle bir usulümüz yok.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Son, bağlamak istediğim…
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, aştı iki dakikayı.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri…
BAŞKAN – Sayın
Balbay, lütfen… Ama, buyurun Sayın Balbay.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sevgililer Günü’ne ithafen bir iki dakikalık süre verin bir
zahmet.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Balbay, ara vermek zorunda bırakmayın. Lütfen, bak… Sayın Grup Başkan Vekili
söz istedi, lütfen oturur musunuz. Böyle bir usulümüz yok.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri, hepinizi ben tekrar okumaya davet
ediyorum. Hepinizi iddialarımı okumaya davet ediyorum. Yargının ne durumda
olduğunu siz benden daha iyi biliyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
Balbay, ara vermek zorunda kalırım, lütfen oturun.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Kendi hakkına razı olmayı öğren. Kendi hakkına razı olmayı öğren önce.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) – Ben sadece Başkandan talep ettim, reddetti, kabul etmedi, bu
kadar.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, daha önce Sayın Elitaş istedi, eğer söz istiyorsa bir saniye...
Size soracağım
ama ne için söz istiyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Kaplan, biraz önce Şamil Bey’in, konuşma
yaptığının ikinci dakikasında, ilk cümlesinde BDP Grubunun önergesine “Laf
olsun, torba dolsun diye bir deyim kullandı…” ve duyduğum kadarıyla da
-tutanaklarda da vardır- “Terbiyesiz adam!” diye oradan hakaret etti. Ama
burada konuşurken…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Hayır, hayır, devam ettik Sayın Elitaş. Burada sen işine gelmeyeni
duymuyorsun galiba.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – …“Bir gazeteciyi basın özgürlüğü konusunda koydun, ayıp ettin Sayın
Elitaş.” diye benim yaptığım icraatla ilgili de farklı bir şekilde beni
eleştiren, bana hakaret eden bir cümle kullandı.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Elitaş, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, Sayın Kaplan’ın ara
verdikten sonra söylediği söz, altına imza atılacak söz; şu: “Bu kürsüye çıkan
kişiler her türlü eleştiriyi yapabilirler, her türlü şeyi söyleyebilirler…”
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Ama aşağılayamazlar, hakaret etmezler.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – “…incinebiliriz de ama hiç kimse hakaret etmemeli.”
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Evet, mesele o zaten.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Konuşmacıya belki espri niteliğinde laflar atılabilir ama konuşmacının
sizi inciten bir lafı olduğu zaman…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – İncitme, hakaret olunca…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …hep beraber ayağa kalkmak
yerine, İç tüzük’te usul var; Sayın Başkan geliyor, uyarıyor, “sayın
milletvekilleri” diyor ve o çerçevede, herkes kendini toparlayıp Başkanın
verdiği ölçü çerçevesinde burada o cevabını verebilir.
Basın özgürlüğü,
bir demokraside olmazsa olmaz temel kuraldır.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Bravo! Alkışlıyoruz bunu işte ya!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Ama, basın özgürlüğü, Genelkurmay Başkanlığında “Bunlarla bu iş
olmaz, daha ne duruyorsunuz?” demek, onlara yol haritası çizmek değildir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Basın özgürlüğü, günlükleri ortaya çıkararak
“Hadi, biz şunu yapalım, sivil kuvvet olarak, 4’üncü kuvvet olarak siz
üzerinize düşeni yapın.”, “Başüstüne.” demek değildir. Basın özgürlüğü…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – “Alo Fatih” demektir!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …kimsesizlerin kimsesi, sesi çıkmayanların yüksek sesi olmalıdır.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Aferin!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Ama, bunu yapamazsan, sen iktidarı, milletin iradesinden, bağrından
çıkmış, anasının ak sütü gibi oylarıyla seçilmiş bu Parlamentoyu hazmedemezsen,
o Parlamentoyu ve bu milletvekillerini 1950 yılından itibaren demokratik sistemde
ortadan kaldıramazsan 60 darbesini getirirsin, 12 Eylülü getirisin, 28 Şubatı
getirirsin, Balyoz’u ve Ergenekon’u tahrik edersin, teşvik edersin. İşte buna
dikkat etmemiz gerekir. Bugün, bizim yaşadığımız darbenin en önemli
unsurlarından birisi, basının bazı kuvvetleri, demokratik olmayan kuvvetleri
tahrik etmesi, teşvik etmesi ve…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Başkanım, süre tersine mi…
BAŞKAN – Çok
geçti... Yanlış oldu Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, bir önceki konuşmacı Sayın Tayyar, Cumhuriyet
Halk Partisi ve darbe kelimelerini yan yana getirmek suretiyle, ayrıca eski
Genel Başkanımız Sayın Altan Öymen’in CHP kimliğiyle yazdığı yazılar nedeniyle
grubumuza sataşmada bulunmuştur efendim.
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Allah aşkına, bu nasıl sataşma ya!
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi, iki dakika.
Lütfen, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim.
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, Uluslararası
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün Türkiye’de basın özgürlüğü konulu rapor
yayınlandı. Rapora göre, Türkiye, basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke
arasında 154’üncü sırada. 2005 yılında Türkiye’nin yeri 98’inci sıraydı, şimdi
154’e inmiş durumda. Irak’la Gambiya arasında Türkiye kendine yer bulmuş,
Afganistan’ın bile gerisinde. Öte taraftan, buraya, kürsüye çıkan sayın
konuşmacılar “Türkiye’de basın özgürlüğü var.” diyorlar ama diğer taraftan,
Sayın Başbakan Fas’a gittiği zaman bir televizyon kanalını arıyor, o kanalda
altta akıp giden haberden rahatsız oluyor “Onu kaldırın.” diyor. Sayın
Başbakanın televizyonlarda, gazetelerde sansür görevlileri var. Türkiye böyle
bir dönemi yaşıyor. O sansür görevlileri -Sayın Başbakanın tayin ettiği
görevliler- haberleri çıkarıyor.
Şuna da şaşırdım:
Şimdi, Sayın Başbakan bir dönem Ergenekon, Balyoz davalarının savcılığına
soyunmuştu.
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) – Siz de avukatlığına soyunmuştunuz. Avukatı kimdi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – 17 Aralıktan sonra, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının
ucu Hükûmete, kendisine gelince bir anda o savcılık görevini bıraktı “Balyoz ve
Ergenekon nedeniyle içeride dünya kadar günahsız adam yatıyor.” dedi. Öyle
anlıyorum ki burada laf atan bazı arkadaşlar konjonktürel demokrat, Sayın
Başbakan gibi. Şimdi, Ergenekon ve Balyoz’un darbecilere yönelik bir dava
olduğunu savunuyorsunuz. Sayın Balbay “Şu kadar yattım.” diyor. “Ne için
yattın?” yani “Sen darbecilikten orada yattın.” değerlendirmesini yapıyorsunuz.
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Mahkemenin kararı Sayın Başkan, mahkemenin kararı.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sizin hiçbir şeyinize inanılmaz.
BAŞKAN – Sayın
Tayyar, lütfen…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sizin derdiniz demokrasi değil, özgürlük değil, basın
özgürlüğü değil…
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) – Sizin derdiniz de darbe, darbe.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – …rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının önünü kapamaktır.
Yakışmıyor!
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) – Darbe de size yakışmıyor.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Evet,
Sayın Kaplan… Bir saniye…
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
“Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında
yer alan, Türkiye’deki basın özgürlüğünün önündeki engellerin bütün
boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verilen (10/76) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 14 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Oylamadan önce karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım...
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Biz yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, yerine getiriyorum.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Altay, Sayın Balbay, Sayın Özkan, Sayın Erdemir, Sayın Nazlıaka, Sayın
Serindağ, Sayın Ören, Sayın Tanal, Sayın Çetin, Sayın Demirçalı, Sayın Genç,
Sayın Gök, Sayın Serter, Sayın Aygün, Sayın Düzgün, Sayın Güler, Sayın Öztrak…
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
“Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında
yer alan, Türkiye’deki basın özgürlüğünün önündeki engellerin bütün
boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verilen (10/76) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 14 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- MHP Grubunun, MHP Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural tarafından Türkiye’de vatandaşların çığ gibi büyüyen borçlarının
yol açtığı sorunların ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla 14/2/2014 tarih ve
3518 sayıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Şubat 2014 Cuma günkü birleşiminde
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
14/02/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
14/02/2014 Cuma günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç
Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
14 Şubat 2014
tarih 3518 sayı ile TBMM Başkanlığına, İzmir Milletvekili ve MHP Grup Başkan
Vekili Oktay Vural'ın Türkiye'de vatandaşın borcu ekonomik ve sosyal etkileri
olan önemli bir sorundur. Vatandaşlarımızın çığ gibi büyüyen borcu ve bunun yol
açtığı sorunların ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla verdiği Meclis
araştırması önergemizin 14/02/2014 Cuma günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Günal,
Antalya Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Kapalı oturum istiyor musun hâlâ?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kapalı oturumu
sonra tekrar isteyeceğiz Yılmaz Bey.
Yalnız, ben bu
arada, Sayın Tayyar’ın –buradayken, birazdan çıkar- söylediği lafı çok anlamlı
buldum, “Laf olsun, torba dolsun.” lafını. Ama bu, muhalefete değil biraz da
iktidarın bugünkü durumuna yakışıyor. Niye biliyor musunuz?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Herkes biliyor ne olduğunu.
ŞAMİL TAYYAR
(Gaziantep) – Mustafa Ağabeye… Mustafa Ağabeye…
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Vatandaşa gelince “laf olsun;” laf, söz ediyorsunuz, size geldi mi
“torba dolsun.” Vatandaşa laf olsun, iktidara torba dolsun! Torbalar almadı,
ayakkabı kutularına dolsun! Bu, güzel bir laf.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Kasalar, kasalar…
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Vatandaşa gelince “laf olsun.” “Efendim, dindarız, dini şöyle
yapıyoruz, şöyle eğitim koyduk.” Peki, hırsızlık en büyük günah. “Oraya karışmayalım,
torba dolsun!”
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Fetva veriyor adamlar ya!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Gerçekten de burada, “Vatandaşa gelince kömür olsun, bize gelince
torba dolsun…” Bu, hakikaten sizin durumunuza daha çok uyuyor.
Değerli
arkadaşlar, bakın burada, bir taraftan onu söylüyorsunuz ama bir taraftan
“Özgürlük var.” diyorsunuz. Ben hâlâ anlamadım Sayın Tayyar hangi basında
çalıştı, nereye gitti, bugün olanları izlemiyor mu? “Alo Fatih” hattının “Alo
Meclis” hattına neredeyse dönüşüp burada, sürekli olarak başkan vekillerini
tahakküm altına almaya çalıştığını görmüyor mu, ben anlamıyorum. Onun için,
burada, tabii, “Laf olsun, torba dolsun.” uyuyor derken işin ekonomik boyutunu
da söylüyorum. Vatandaş kömüre muhtaç hâle gelmiş, vatandaş gırtlağına kadar
borca batmış, siz hâlâ burada “HSYK baskısı, onu yapalım, bunu yapalım,
aklayalım, salalım, tahliye edelim.” derdindesiniz. Böyle bir şey olabilir mi?
Bakınız, değerli
arkadaşlar, vatandaşlarımızın bütün borçları, bütün kesimlerin borçları rekor
düzeyde artış gösteriyor. Bir taraftan, kredi borçları 50 kata yakın artmış,
2002 yılında 6 milyar dolayında olan tüketici kredisi ve kredi kartı toplamı
300 milyara yaklaşmış. Şu anda, öyle bir durumdayız ki bütün kesimler borca
batmış durumda. Siz ne yapıyorsunuz? Bir taraftan, sadece vatandaşın kredi
kartı taksitlerini sınırlandırarak bunu azaltabileceğinizi zannediyorsunuz.
Ortada bir muhtaçlık var.
Değerli
arkadaşlar, bunların yanı sıra, sadece vatandaşımızın kredi, kredi kartı borcu
değil tabii, toplamda 55 milyona yaklaşan bir kredi kartı var. Baktığımız
zaman, 70 milyarın üzerinde, 75 milyara yaklaşan bir kredi borcu var. Yani
kredi kartını da koyduğunuz zaman, vatandaşın bunları nasıl ödeyemez hâle
geldiğini biliyorsunuz. Siz sadece sınır koyarak önlemeye çalışıyorsunuz.
Diğer taraftan,
sosyal güvenlik prim borçları sorun olmaya devam ediyor. Bunun yanı sıra, vergi
borçları had safhaya ulaşmış, sürekli olarak burada birtakım kesimlere kolaylık
sağlamak amacıyla önergeler getiriyorsunuz ve o kesimlerin işini
kolaylaştırıyorsunuz ancak vatandaşa geldiği zaman “laf olsun” kısmı işte
burada oluyor. Vatandaşa “Bakacağız, edeceğiz...”
Dün akşam da
konuştuk, mağdur olan kesimler var; Bunlarla ilgili önerge veriyoruz; “Biz, o
konuda çalışma yapıyoruz.” Ne zaman? “Seçimden sonra bakarız. Vaadi bir
verelim, seçimden sonra oyları alırsak ona göre düşünürüz”e geliyor. Maalesef,
buralarda birçok vatandaşımız, çiftçilikle, hayvancılıkla uğraşan
vatandaşlarımız ciddi anlamda, kooperatiflere, bankalara olan borçları nedeniyle
sıkıntı yaşıyorlar. Burada hacizler gelmeye başlamış, mallarına mülklerine el
konuluyor.
Peki, bunlar
devam ederken siz ne yapıyorsunuz? Bunlara seyirci kalıyorsunuz. Diyoruz ki:
Bakın, özel sektörün borcu sıkıntı, önümüzde bir ekonomik sorun var, kurlardaki
değer kaybı yüzde 30’u, yüzde 40’ı bulmuş. Şimdi, bu vatandaşlar bu borçları
nasıl geri ödeyecekler? Bunların yanı sıra, toplam kredilerin içerisinde 135
milyar dolara varan döviz cinsinden krediler var. Dün dövizzedeler grup başkan
vekillerimize gelip dosya vermişler; burada görüşmekte olduğumuz kanun
teklifine eklensin diye. Burada, maalesef, 40 bine yakın aileyi ilgilendiren
bir sorun var. Başkalarınınkini hemen kolaylaştırıyoruz, efendim, varlık
barışı, vergi barışı çıkarıyorsunuz ama bu vatandaşlar o gün bankaların
açıklamalarına inanarak almışlar döviz cinsinden kredi, şimdi onların riski de
yüzde 30, yüzde 40 arttı. İşte, onun için diyorum: “Vatandaşa gelince laf
olsun, bize gelince torba dolsun.” oluyor. Bu sorunların çözülmesi gerekiyor
değerli arkadaşlar. Burada, ciddi bir sorunla karşı karşıyayız.
Peki, bunlar
olurken siz ne yapıyorsunuz? Laf olsun dememin nedeni: Siz seyirci kalıyorsunuz
vatandaşa geldiği zaman. Burada -yeni krediler çekiyor- bakın, yeni bir yöntem
bulmuş bankacılar, çok yaratıcı. Vatandaş borcunu ödeyemiyor, geliyor müdüre;
bakıyorlar “Senin riskin zaten çoğalmış…” Kredi kartı çekmiş, kredi kartının
ikincisini çekmiş, tüketici kredisini çekmiş. Ne yapıyorlar? “Krediyi
canlandıralım.” diyorlar. Diyelim ki 40 bin lira borcunuz var, ödeyemiyorsunuz
ama limitiniz de dolmuş. Diyor ki: “Gel, ne kadara ihtiyacın var?” “10 bin
lira.” “Ben sana 50 bin lira taze kredi vereyim. 10 bin lirasını kullan, 40’ına
da eskisini kapat.” Şimdi, güya, bu arkadaşımız borcunu ödemiş oluyor, zaten 40
bini ödeme gücü olmayan vatandaşımızın 50 bin lira borç altına girdiğini
görüyoruz. BDDK da diyor ki: “Efendim, geri dönüşlerde azalış yok, normal kredi
var.” Sorduk kendilerine, burada söyledik; bir araştırma yapın bakalım, bunun
ne kadarı eski kredinin kapanmasıyla ilgili, ne kadarı taze kredidir diye.
Henüz bize bir dönüş olmadı. Maalesef, vatandaş bununla uğraşıyor.
Size de
geliyordur, sürekli cep telefonuma mesaj geliyor: “Kredi kartınızda sorununuz
varsa bize şu kadar komisyon verin, biz bunu bilmem kaç taksite yayalım.” diye,
artık sektör oluşmuş. Onun için, peki, bu sorunlar yaşanırken, bankalarla
ilgili vatandaşın sorunu devam ederken, bunları çözmezken, dövizzedelerin
durumu bu hâldeyken sizin iktidarınız ne yapıyor? Sizin iktidarınız, maalesef
-Sayın Tayyar’ın dediği, “Laf olsun, torba dolsun.” diye ondan diyorum- havuzu
dolduruyor, torbayı dolduruyor, bu bankalar havuza para bulmakla uğraşıyor.
Bakın, daha önceki gün, taze çıkan “tape”lerin içerisinden bir kısmını size
söyleyeyim. Burada, Ziraat Bankasından yetkililerin yaptığı, hani söylediğiniz
-torba değil de artık “havuz dolsun”a geçtik artık, torba kısmı bitti- havuza
para atmak üzere burada konuşmaları var. Ben, bakıyorum, arkadaşlar diyor ki
arada: “Bağırıp çağırmak çözüm değil.” Peki, bunu tam olarak çıkıp da burada
adı geçenlerin yalanladığını… Bunları konuşmayı ayıp buluyorsunuz da birisi
çıkıp “Bu paralar sahtedir, bu görüntüler sahtedir veya bu işler sahtedir, bu
‘tape’lerin alakası yoktur.” diyebiliyor mu? Ben ona bakıyorum. Eğer bunu
demiyorsanız, bunun konuşulmasından daha doğal bir şey olamaz ki! Burada,
gerçekten de 100 milyon, 200 milyon dolarlardan bahsediliyor. Böyle bir
alışverişe aracılık eden kişilere bankadan
doğrudan kredi çıkıyor. Bankanın genel müdürü, genel müdür yardımcısı
buralarda, açık bir şekilde bu konularda görüşme yapıyorlar, kredi
ayarlıyorlar. Hatta bazıları da güzel yollar bulmuş, kendileri de itiraf
ediyor; parayı verirken, ne olur ne olmaz, yarın işi alamazsak diye garantiye
almışlar, hisse devri sözleşmesi de yapıyorlar. Yani garantisini de bir nevi
alıyorlar. Şimdi, vatandaşın hâli böyleyken bakıyoruz, net bir şekilde iş
adamlarıyla bankanın genel müdürü, genel müdür yardımcısı, Sayın Binali
Yıldırım’ın kendisi, danışmanı hepsinin ismi var. Peki, o zaman çıkıp da
“Kardeşim, biz, tövbe, bu konularda hiç görüşmedik, hiç kimseyle konuşmadık, ne
banka genel müdürüyle konuştuk ne iş adamlarıyla konuştuk.” diyen var mı, ben
duymadım. Eğer varsa bize getirin, biz de bunları söyleyelim. Vatandaş orada
duruyor. Vatandaşa geldiği zaman -daha önce de söyledik- maşallah yok
“inşallah” var; sizin çocuklara gelince “maşallah” var. Bu, nasıl bir
anlayıştır, ben anlamıyorum. Biraz sonra getireceksiniz, HSYK gelmiş. Efendim
deniliyor ki: “Geriye dönelim, biz bunu konuşalım.” Bunu soruşturan savcıların
tamamını attınız, hâlâ doymadınız. İlgili daireyi değiştirdiniz, hâlâ
doymadınız. Anlamadım, geriye ne kaldı da artık neyini çıkaracaksınız?
Kapatacağınız yeni bir şeyler mi var? Eskilerin dışında yeni bir şeyler mi geliyor,
gerçekten anlamakta zorlanıyoruz. Görev yeri değişmeyen savcı kalmadı, hâkim
kalmadı, bütün ceza reisleri, hepsi, soruşturmayla ilgilenenlerin tamamı sağa
sola savruldu, yine bir gayretkeşlik var. Böyle bir şey olamaz. Sonra da kalkıp
“demokrasi, özgürlük” diye bize burada laf anlatacaksınız yani “laf olsun”
kısmı. Ya, çok bariz bir şekilde, bırakın “Alo Fatih” hattını, Sayın Genel
Başkanımız burada konuşurken yayını veren kişi “Alo Fatih” dediği zaman, o anda
on dakika daha kesiliyor, artık otomatiğe bağlamış, “Alo” demesine gerek yok,
şifreli konular var. Böyle bir şey olamaz değerli arkadaşlar. Bu hukuk
devletinde hepsinin soruşturulması gerekir. Hâkimleri baskı altına alsanız da,
fezlekeleri geri çekseniz de soruşturulur.
Sayın Genel
Başkanımızın bir lafına “halkı kin ve tahrike kışkırtmak” diyorsunuz, Sayın
Başbakanın buradaki sözlerini okusak, sadece Meclis kürsüsünde yaptıklarını,
kimleri kin ve tahrik içinde kışkırttığını çok daha net görürsünüz. Bizim
söylediğimiz içeriği değildir, gelir bunlar, konuşulur. Ama, diğerleri usul
hatası bulunup geri gönderilirken, yolsuzluklar kapatılırken, bunların pat diye
gelivermesine itiraz ediyoruz, yoksa hepsi gelsin, bizim öyle bir sıkıntımız
yok. Ama, burada bir çifte standart var. Dolayısıyla, vatandaşa gelince “laf
olsun” size gelince “torba dolsun” ancak sizin durumunuza uyuyor diyor,
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen, Metin Külünk, İstanbul
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Saygıdeğer Meclisi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Meclis
Başkan Vekilimize de, bugün çok nazikti, kendisine, bugünün anlamına uygun
nezaketinden dolayı da teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Divan da öyle, Divan.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) – Tabii ki birlikte Divan yani iki genç arkadaşımız zaten Divandalar.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bugün, yeni bir zaman boyutunu yaşıyoruz. Tarım toplumundan
sanayi toplumuna evrilmiş bir dünya, bilgi teknolojileri üzerinden yeni bir anı
yaşıyor. Doğal olarak da “küreselleşme” dediğimiz algı, bilgi teknolojileri,
iletişim teknolojileri üzerinden şekilleniyor ve bu, bizim hayatımızın tümünü
kuşatıyor. Ekonomi yeni bir dile kavuşuyor, siyaset yeni bir dile kavuşuyor,
küresel ilişkiler yeni bir dile kavuşuyor. Bütün hadiseleri değerlendirirken,
zamanı değerlendirirken eğer bu gelişmeler karşısında yeni içtihatlar ortaya
koyamazsak ya da kendimizi yenileyemezsek tarihin çöplüğünde yerimizi alırız.
Eğer kendimizi yenilersek ki AK PARTİ iktidarı bu anlamda, hem siyasi dil hem
de iktisadi dil anlamında dünyadaki dalga boyunun üzerinde kalabilmenin adıdır,
yeni zamanı her anlamda doğru anlayabilmenin adıdır, başarmanın adı olmuştur.
Bu yeni zamanın ruhuna uygun olarak kendimizi yenilediğimizde, dalga boyunun
üzerinde kalıp tarihte, bir gelecek üretme noktasında hakettiğimiz yerde oluruz.
Ekonomik anlamda
da bugün, Türkiye on yıllık AK PARTİ iktidarıyla hem akıl yenilenmesini
gerçekleştirmiş hem de fiziki anlamda Türkiye’yi 1999, 2000 ve 2001’lerin
Türkiye’si olmaktan çıkarıp bugün, sahip olduğu gayrisafi millî hasıla, fert
başına düşen millî gelir ve küresel ölçekte de sıralamada geldiği nokta
itibarıyla, aslında zamanı en iyi anladığının karşılığı olmuştur.
Tabii ki bu
değişim beraberinde toplumda ve bireyde de inanılmaz bir yenilenmeyi ortaya
koymaktadır. Dün, cebinde 10 dolar olduğu için mahkûmiyet alan bir Türkiye’den,
bugün, cebindeki kredi kartlarıyla ya da cebinde sahip olduğu rakamlarla
Türkiye’nin siyasi ve iktisadi istikrarına güvenerek harcayabilen bir Türkiye
fotoğrafı ortaya çıkmıştır. Altını çizerek bir kez daha söylüyorum: Dün,
cebindekini harcamaya korkan Türkiye’den bugün cebindekini harcamaktan
korkmayan yani ülkenin siyasi ve iktisadi istikrarına güvenerek sabaha güvenle
çıkan bir Türkiye ortaya çıkmıştır. Doğal olarak buna paralel, millî gelir
rakamına uygun olarak borçlanma da beraberinde yükselmektedir. Dün doğan çocuk
5 bin dolar borçla doğuyordu, bugün doğan çocuk 10 bin dolar millî gelirle
doğuyor.
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Vay be!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Borcu kaç olmuş?
METİN KÜLÜNK
(Devamla) – Dün 5 bin dolardı doğan çocuğun borç yükü, bugün 5 bin doların çok
altında bir borç yüküyle doğuyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Mesela?
METİN KÜLÜNK
(Devamla) – Dolayısıyla eğer ülkede siyasi istikrar varsa, ekonomik istikrar
varsa borç yükü küresel ölçekte gelişmiş ülkelerin hiçbirinde tehdit değildir,
gelişmiş ülkelerin hiçbirinde tehdit değildir, Türkiye’de de tehdit değildir.
Keşke bizim de petrolümüz, doğal gazımız, çok güçlü yer altı rezervlerimiz
olsaydı da bugün cari açık problemini konuşmasaydık. Keşke bizim yer altı kaynaklarımız,
coğrafyamızdaki ülkelerin sahip olduğu güçte olsaydı da biz de bugün bu borç
yükünü konuşmasaydık, fert başına düşen millî gelirimiz 50 bin dolarlarda
olsaydı da bu coğrafyada hukuksuzluğun ve adaletsizliğin önüne geçilmesi
noktasında daha güçlü bir noktada olabilseydik. Tabii ki bu, bizim temennimiz
ama bu ülkeyi 236 milyar dolardan aldık, bu ülkeyi 800 milyar dolara taşıdık.
30 milyarı aşkın ihracattan 160 milyar dolar ihracat rakamını konuştuğumuz bir
Türkiye. Cumhuriyet tarihi boyunca doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının
uğramadığı bir ülkeydik çünkü siyasal istikrar yoktu, ekonomik istikrar yoktu.
Yönetim anlayışından dolayı jeopolitik konumunun dışında küresel ölçekte
karşılığı olmayan bir Türkiye’den küresel ölçekte karşılığı olan bir Türkiye,
siyasal ve iktisadi istikrarı olan bir Türkiye, doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının kendisine güvenli liman olarak seçtiği bir Türkiye noktasına
gelmek AK PARTİ iktidarı sayesinde olmuştur.
Tabii ki bu
büyümen doğal sonuçları da ister istemez harcama disiplininde, değişik
zamanlarda, bireylerde aşırı güvenden kaynaklanan sıkıntılar da üretmiştir.
Devletin vazifesi de nedir? Vatandaşının ve devletin harcamalarını vaktinde
gözlemlemek. O harcamalar nedeniyle eğer ülkenin ekonomisine yönelik bir sıkıntı
çıkabileceğini gördüğünde de birtakım düzenlemelerle vatandaşın iktisadi
disiplinini sağlamada devlet olarak
yönlendirici olmak da bir devleti devlet yapan asıl ödevlerden bir tanesidir.
Atılan adımlar da bunun gereğidir. AK PARTİ iktidarı, bu anlamda bireyin tekil
problemleriyle ilgilenirken toplumun genelini ilgilendiren hangi probleme
ilgisiz kalmıştır? Torba kanunlar da bunun bir gereği değil midir? Topluma ait,
bireysel ya da kolektif olarak, sektörel ya da tekil olarak bu milletin önüne
gelen problemleri değerlendirilip bu problemlerin çözümü için Parlamento
iradesini, milletin iradesini tecilli ettirmenin adıdır torba kanun.
Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisinin bu anlamda Türkiye'nin meselelerine
duyarlılık göstermesini ve kürsüye bunları taşımasını takdirle karşılıyorum,
teşekkür ediyorum ama iktidar olarak bu meselelerin hiçbirisine duyarsız
olmadığımızı zaten sizler de iyi biliyorsunuz.
Bugün döviz
üzerinde konuşuyoruz; döviz üzerinden borçlanmanın, özellikle Gezi eylemleri
sonrasında döviz-faiz-borsa üçgeninde Türkiye’yi siyasal istikrarsızlığa itme
adımları karşısında dövizin ne noktaya getirilmek istendiğini… Yakın zamanda,
yeniden, 2000-2001 gibi dövizi speküle ederek döviz üzerinden acaba bir siyasi
rant üretebilir miyiz ya da bir iktidar boşluğu üretebilir miyiz gayretlerinin
boşa çıkarıldığı bir zaman diliminde, tabii ki doğal olarak dövizin seyrinden
birtakım vatandaşlarımızın istikrarlı bir Türkiye'de döviz borçlanmasından
dolayı sıkıntı çektiğini hepimiz biliyoruz. Bizler de iş adamıyız, bizler de
dinliyoruz ama temel öge şudur: Ekonomide istikrarın asliyeti siyasi
istikrardır. Çok şükür bu ülkede siyasi istikrar vardır. Bu istikrar, güvenli
bir şekilde Türkiye’yi sahip olduğu gelecek vizyonuyla 2023’e taşıma noktasında
kararlıdır.
Tabii ki burada
bir hususu da paylaşmak istiyorum. “Tape”leri sürekli bizim önümüze
getiriyorsunuz. Şunu söylemenizi isterdik: Bu ülkede gayriresmî bütün
dinlemelerin karşısında hep birlikte durmamız gerektiğini. Bu anlamda, devletin
içine sızmış birtakım illegal yapılanmaların her bir insanın, her bir yapının
ikili mahremiyeti şahıslara ait olan konuları, telefon görüşmelerini dinlemeye
karşı ortak tavır içerisinde olmamız gerektiği kanaatindeyim.
Bu sızan
görüşmeler içerisinde, bazı iş adamlarının maksadını aşan, milletimizi küçük
gören, daha da ötesi Kürt vatandaşlarımıza karşı ifade ettiği cümlelerin
hiçbirini grup olarak ve AK PARTİ iktidarı, AK PARTİ hareketi olarak kabul
etmemiz mümkün değil. O şahsın kendini bağlar. Hukuk herkese açıktır. Şahsın
-hiçbirimiz- o maksadını aşan cümlelerden dolayı, asla sizin burada ettiğiniz
ilzama bizim grubumuz layık değildir. Biz, grubumuz, arkadaşlarımızla birlikte
hiçbir yanlışın ardında dimdik durmayız.
Kalan kısımlarda
da bir kere daha tekrar söylüyorum: Mahkeme orada. Mahkemeye intikal eden
hiçbir konu üstü örtülemez hâldedir. Dolayısıyla herkes yargıda hesabını
verecek. Tarih de bugünleri bu ülkede siyasal istikrarı bozmak isteyenler
olarak yeniden kaydedecektir.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Hasan Ören, Manisa
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin
verdiği grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum.
Biraz evvel
hatibin buradan çıktığında, buraya çıkıp konuştuklarına gerçekten gidip
bakmasını tavsiye ederim. Geçmiş dönemlerde bu ülkede yaşayan insanlarla ilgili
ne kadar güzel şeyler söylüyordunuz, şimdi söylediklerinizin hiçbirini halkın
anlamaması… O söylediklerinizi anlaması mümkün değil. Sadece hamasi nutuklar
atıyorsunuz. Gelirken neyle geldiniz? “3Y” ile geldiniz. Yani 2002 yılında “3Y”
meşhurdu. Biz belki onu yanlış anladık ama bugünlerde o “Y, Y, Y”nin ne
olduğunu yeni anlamaya başladık. Yoksulluk, yolsuzluk, yasakları kaldırmayla
ilgili bir talebiniz vardı ve halka bunu anlattınız, halkı ikna ettiniz ve
sandıklardan çıkarak geldiniz. Peki, nasıl gelişti? Net gidelim, somut bir
şeyler söyleyelim ki bizi dinleyen yurttaşlarımızın kafası karışmasın. 2002’de
neyi, nerede aldınız, 2013 sonu itibarıyla ne oldu? Yani, Türkiye’de yaşayan 76
milyon insanın durumunu analiz edebilir isek ancak o teşhise göre tedaviyi
sunabiliriz.
Gidelim şöyle
başlıklarıyla: Çok yalvardık 2002, 2003, 2004 yıllarında bu Parlamentoda
milletvekilliği yapar iken. Abdüllatif Şener bankalardan sorumlu devlet
bakanıydı. “Yapmayın, yazık etmeyin bu ülkenin insanlarına. Ülkemde daha kredi
kartı kullanımıyla ilgili belirli kültür, gelenek gelişmedi; sokaklarda,
çarşıda, pazarda, iş yerlerinde kredi kartı satışlarını yaptırmayın, bunlarla
ilgili yedi yıl sonra acısı çıkacak.” dediğimizde gülüp geçilmişti. Balayı
bitti. Nerede aldınız? Türkiye’de 76 milyon kredi kartı kullanıcısının 5 milyar
borcu vardı 2002’de AKP iktidara geldiğinde. Nereye çıkardınız? 82 milyara
çıkardınız. Yani 5 milyar borcu olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını -sizin
sayenizde- bankaların önünü açarak, hani bugün şikâyet ettiğiniz, “faiz
lobileri” dediğiniz kesimin önünü açarak bu ülkenin 76 milyonunu 82 milyar
borca soktunuz. Peki, bugün tespitlerde 82 milyarlık borca giren bu vatandaş
ödemelerini yapabiliyor mu, bir bakalım.
İcralık kredi
kartı borçlusu 2002 yılında yani siz ülkeyi yönetmeye talip olduğunuz dönemde
48 bin kişi varmış. Bugün getirdiğiniz noktada icra dairelerinin kapılarında 3
milyon kredi kartı borçlusunun dosyası var.
Peki, çiftçiler
sizin döneminizde ne olmuş? Yani, kredi kartıyla ilgili ülkedeki insanları,
izlediğiniz yanlış politikalar sonucunda… Yani bu ülkede 24 milyar, eski paraya
göre 24 katrilyon 2013’te bankaların kârı. Hani “faiz lobisi” dediğiniz,
aslında ortak çalıştığınız yere, bankaya kredi kartları borcundan dolayı bu
ülkenin insanı borçlanmış. Bankaların kârı 24 katrilyona ulaşmış.
Çiftçilerle
ilgili ne yapmışsınız? Çiftçilerin, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara
geldiğinde 5 milyar borcu varmış, eski parayla 5 katrilyon. Öylesine hızlı,
öylesine güzel algı yerleştirmişsiniz ki eskiden 10 dönüm yeri olan çiftçi
arkadaşımız Alaşehir’de, Salihli’de, Turgutlu’da, Saruhanlı’da, Manisa’nın
verimli topraklarında 10 dönüm karşılığında 10 bin lira Ziraat Bankasından
kredi alır iken şimdi özel sektöre yönlendirip 100 bin lira kredi almasını sağlamışsınız.
10 dönüm yerin zaten değeri 100 bin lira. Artık o çiftçinin elinde 10 dönümlük
bir yer kalmadı, 100 bin liralık borcu var. 5 milyar borçla aldığınız çiftçinin
borcunu 40 milyara çıkarmışsınız. Refaha bakın, güzelliğe bakın; herkes refah
içerisinde.(!)
Peki, borçlu
çiftçi sayısı ne kadarmış? Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında Türkiye’de
iktidara geldiğinde 1,5 milyon çiftçimiz borçluymuş. 1,5 milyon çiftçi borçla,
borçlu olmasıyla üretim yapıyormuş. Nereye getirmişsiniz sayıyı? Rekorlarınız haddinden
fazla ama halkı borçlandırmada. 1,5 milyon borcu olan çiftçi Türkiye’de 13
milyon kişiye çıkmış. Değerli arkadaşlarım, 1,5 milyon borcu olan çiftçi sayısı
13 milyona çıkmış.
Peki, esnaf ve
sanatkârın durumu nedir? Esnaf ve sanatkâr dünden daha fazla kazanan, dünden
daha fazla yatırım yapan duruma mı gelmiş? Onu da nereden görmek gerekli?
Ticaretin argümanı olan, ticaretin enstrümanı olan çeklere, senetlere bakmak
gerekli. 2002 yılında iktidara geldiğinizde ülkenin esnaf ve sanatkârının,
ticaret yapan ticaret erbabının 743 bin adet çeki karşılıksız çıkıyormuş. E,
hani on bir yılda Türkiye’yi istenilen noktalardan çok ileriye götürmüştük? Ne
olması gerekliydi? Gerçekten, esnaf, sanatkâr, KOBİ, sanayici, Türkiye’de işi
iyi gidiyor ise ödenmeyen çek sayılarının geriye düşmesi lazımdı. 743 bin adet
karşılıksız çeki nereye çıkarmışsınız? 2 milyon adede çıkarmışsınız. Protestolu
senet sayısı 500 binmiş aldığınızda, bugün 1 milyona çıkarmışsınız.
Ülkeyi refaha,
ülkenin ekonomisini iyi yönetip, insanlarımızın ekonomik koşullarını daha iyi
noktaya taşıdıysanız niçin insanların icra dairelerindeki 8 milyon dosyası 21
milyona çıkmıştır? 2002’de 8 milyon dosyası olan bir ülkenin insanını aldınız,
yönetmeye başladınız, 8 milyonluk dosyayı 21 milyona çıkardınız. Peki, gelişen
ülke, gelişen Türkiye bu mudur?
Hanehalkı borcu…
Nasıl hesaplayalım? 2002 yılında bir hanenin bin lira geliri var ise 50 liralık
borcu vardı; bin lira bir aileye giriyordu, karşılığında 50 liralık borcu
vardı. Gelişen, ekonomisi ilerleyen bir Türkiye’de ne olması gerekli? Haneye
giriş, girecek olan paranın yükselmesi gerekli ama borcun da aşağı inmesi
gerekliydi. Ne yaptık Türkiye’de? Bin lira giren ailenin 50 lira borcu var iken
bin lira giren ailenin borcunu 550 liraya çıkardınız.
Değerli arkadaşlarım,
biraz evvel Sayın Milletvekilim dedi ki: “Geçmiş dönemde 5 bin dolar borçla
doğuyordu herkes.” Bunu böyle söylemek durumundasınız, yanlış bilgi vermek
durumundasınız, doğru bilgiler işinize gelmez çünkü gerçek yüzünüzü çıkarır.
Ben size doğru bilgiyi vereyim: 2002 yılında -TÜİK’ten alınan rakamlardır Metin
Bey- kişi başına, yani Türkiye’de doğan her çocuğun 2.200 dolar borcu vardı.
İleri demokrasi, ekonomide çağ atlama; 2013 yılı sonu itibarıyla Türkiye’de
doğan her çocuğun 4.200 dolar borcu var. Getirdiğiniz nokta bu.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Millî gelirden aldığı payı da söyle.
HASAN ÖREN
(Devamla) – Getirdiğiniz nokta bu.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Her çocuğun ne kadar geliri var?
HASAN ÖREN
(Devamla) – Peki, gelirine bakalım, borcuna bakalım. 2002 yılında Türkiye’de yaşayan
bütün insanların bütün bankalara, kredi kartı borcundan tutun ev kredi
taksitlerine kadar 47 milyar yani 47 katrilyon borcu vardı. Geldiğimiz nokta
nedir biliyor musun Mustafa Bey? Hani o sıfırları atıp “Katrilyon, trilyonları
attık.” diye övünüyordunuz ya şimdi tüketicilerin ve Türkiye’deki insanların
toplam borcu 1 trilyon. Bu ne demektir?
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Millî hasılayı da söyle.
HASAN ÖREN
(Devamla) – Kentilyon demektir, eski paraya göre kentilyon demektir. E, bu mu
sizin Türkiye’de dağıttığınız, bu mu sizin Türkiye’deki yurttaşların yaşamını
kolaylaştırdığınız ekonomik model?
Peki, bu paralar
nereye gitti? Bu paralar 17 Aralıkta açıklanan o soyguna gitti.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Hadi canım!
HASAN ÖREN
(Devamla) – Onun da muhakkak ki günü gelecek hesabını vereceksiniz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Cahit Bağcı, Çorum
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
CAHİT BAĞCI
(Çorum) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi, bugün,
özellikle hanehalkı borçları ve vatandaşlarımızın borçlarının sosyoekonomik
etkileri ve ortaya çıkan sorunlar ve çözüm önerileri konusunun gündeme
alınmasına ve bu çerçevede bir Meclis araştırması açılmasına yönelik bir
taleptir. Bu talebin aleyhinde söz aldığımı belirterek hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki borç konusunu gündeme alırken, borcu konuşurken borcun
fiyatların genel düzeyiyle, faiz oranlarıyla ve genel anlamda gelir
dağılımıyla, özel kesim yatırımlarıyla, sermaye piyasalarıyla ve ödemeler
bilançolarıyla da ilişkisini değerlendirmek durumundayız. Benden önceki
konuşmacı arkadaşlar ağırlıklı olarak hanehalkı borçlarını gündemde tutarak
açıklama yapma çabası içerisinde olurken ekonominin genel dengelerine de
değindiler. Borç Türkiye'de sürekli gündemde tutulmaya çalışılıyor ve her
yasama döneminde de kredi kartları konusu ve vatandaşın tüketici eğilimleri
çerçevesinde yaptıkları harcamalar ve bu harcamalar neticesinde ortaya çıkan
sorunlar ifade edilmeye çalışılıyor. Ve her dönem de Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kredi kartları borçlarının yeniden yapılandırılması hususunda
ortaklaşa birtakım tedbirler almak durumunda kalıyoruz. Ama, geldiğimiz
noktada, Türkiye'nin borçla ilgili durumunu ve hâlihazırdaki hem ülke borcu hem
özel kesim borçları hem de hanehalkı borçlarının hangi alanlara kanalize olduğu
hususunu da doğru ortaya koymak durumundayız. Borcu sürekli gündemde tutarak,
Türkiye'nin gidişatını, ekonominin genel dengelerinin iyi olmadığını ve pozitif
ve istikrarlı bir ortam olmadığını ifade ederek aslında Türkiye’nin genel
gidişatına ve güvenilirliğine de birtakım zedeleyici etkilerin yapıldığını
görmemiz gerekir. Gelir dağılımındaki düzelme, kendi evinde oturma oranları,
yıllık trafiğe çıkan araç sayıları gibi pek çok olumlu göstergeler aslında
borcun hane halkı düzeyinde nerelere kanalize olduğunu göstermektedir.
Ülkemizde,
değerli arkadaşlar, çok sayıda gelir araştırması yapılmaktadır ki bunların
hangisine isterseniz ona bakın. TÜİK, bazı finans kuruluşları, piyasa
araştırmacıları ve akademisyenler tarafından çeşitli araştırmalar yapılmakta ve
gelir dağılımının hangi ölçüde olduğu ve gelirin nerelere kanalize olduğu,
harcamaların nerelerde odaklandığı ve nerelerde yoğunlaştığı çeşitli
araştırmalara konu olmaktadır.
Bu çerçevede,
ortaya çıkan somut durum ve ifadeleri ben sizlere şu şekilde ifade etmek
istiyorum: Gelir dağılımında düzelme vardır, bütün raporlarda ortak görüntü
budur. Ekonomi bir denge kazanmıştır, olumlu seyir izlemektedir ve Gini
katsayısında da ciddi iyileşmeler yaşanmaktadır.
Borcu ifade
ederken değerli arkadaşlar, Avrupa Birliği tanımlı olmasına dikkat etmek durumundayız,
uluslararası tanımları kullanmak durumundayız. Dün, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası Başkanımız, Plan ve Bütçe Komisyonuna bir sunuş yaptı. Bu çerçevede,
ortaya konulan tabloyu ben sizlere tekrar hatırlatmak istiyorum: Benden önceki
hatip arkadaşlar hem kamu kesimi borçlarına hem de özel kesim borçlarına
değindiler. Değerli arkadaşlar, Türkiye, kamu kesimi borçları, Estonya,
Lüksemburg ve Bulgaristan’dan sonra en düşük seviyede olan ülkelerden bir
tanesidir ve yüzde 40’ın altındadır. Pek çok Avrupa Birliği üyesi ülke,
Almanya, İspanya, İngiltere, Fransa yüzde 100’ler seviyesindedir yani gayrisafi
yurt içi hasılanın yüzde 100’ü oranında bir kamu kesimi borçlanması söz
konusudur.
Aynı şekilde,
özel kesim -ki, özel kesim bir borçlanma yaparken bu borçları çeşitli alanlara
kanalize etmekte kullandığını bilmemiz gerekir- bir banka, bir kredi
kuruluşundan veyahut da yurt dışından ve yurt içinden çeşitli araçlarla bir
borçlanma yapıyorsa bu borç çeşitli tasarruflar aracılığıyla, mevduatlar
aracılığıyla oluşmaktadır ve dışarıdan gelmektedir. Değerli arkadaşlar, işte
Türkiye'nin son durumu; özel kesim borcu yüzde 60’lar civarındadır gayrisafi
yurt içi hasılayla orantılı olarak söylediğimizde. Avrupa Birliği ortalaması
yüzde 133’tür. Lüksemburg, İrlanda, Güney Kıbrıs, Danimarka, Portekiz yüzde
300’lere yakındır.
Borçlanmak kötü
bir şey değildir. Hem kamu kesimi borçlanması hem de özel kesim borçlanmasında,
borcun nerelere kanalize olduğu, hangi alanlara yatırımlar yapıldığı,
yatırımlara yönelindiği ve yatırımların finansmanında kullanıldığını da
görmemiz gerekir. Bu çerçevede, hem özel kesim borçları hem de kamu kesimi
borçları açısından Türkiye olumlu bir noktadadır ve olumlu bir çizgi
izlemektedir. Bu çerçevede, borcu tarif ederken Avrupa Birliği tanımlı borcu
kullanmak durumundayız.
Değerli
arkadaşlar, 2000’lerin başında Türkiye'de şöyle bir sarmal vardı: Yüksek açık,
yüksek faiz ve yüksek borç stoku sarmalı. Türkiye, bu sarmaldan kurtulmuştur.
Benden önce
konuşma yapan arkadaşlar -hem Meclis araştırma önergesinin gerekçesinde de
ifade edildi- borçlanmayla ilgili, hanehalkı borçlarıyla ilgili, kişilerin
yapmış oldukları borçlanmayla ilgili bir değerlendirme yaparken borcun ödeme
kabiliyetiyle ilişkisini de değerlendirmek durumundayız. Hiçbir kredi kuruluşu,
hiçbir banka, ödeme kabiliyeti olmayan gerçek ve tüzel kişiye borç vermez ancak
borçlu, borçlarını ödeme ve yükümlülüklerini yerine getirme hususunda,
önceliklerinde sapmalar yaşamaktadır ve Türkiye’nin ana sorunlarından bir
tanesi de budur; borçlunun yükümlülüklerini yerine getirmesi ve önceliklerini
planlamasındaki yaşadığı sorunlardır. Hanehalkının aşırı borçlanmasını önlemek
için de hem ekonomi politikaları düzeyinde hem de bankacılık uygulamaları
çerçevesinde çeşitli tedbirler alınmıştır ve alınmaya da devam edecektir.
İstikrar, huzur ve güven olduğu sürece Türkiye büyümektedir ve büyüyecektir;
her şeye rağmen Türkiye büyümektedir.
Kişi başı millî
gelir -az önce Sayın Külünk ifade etti- 3.492 dolardan 10.744 dolara
yükselmiştir. 2004’te, değerli arkadaşlar, kendi evinde bilgisayar olan insan
sayısı sadece yüzde 11’di, bugün 60’ın üzerindedir. Aynı şekilde, hanehalkı
harcamalarının nerelere gittiğini göstermek açısından, gene 2004 yılında 100
kişiden 54’ünün cep telefonu varken bugün bu oran yüzde 100’lere yaklaşmıştır.
Alım gücü arttıkça hanehalkının tercihleri ve tüketim eğilimleri de
farklılaşmıştır ve sınırlanmıştır. Hanehalkının tüketim eğilimlerinin
sınırlanması gibi bir politikayı asla benimsemiyoruz ancak gelir ile borçlanma
arasındaki dengenin kurulmasını önemsiyoruz. İktidarımız döneminde borçlanma
faizleri yıllık yüzde 8’lere kadar düşmüştür ve TL cinsinden borçlanma
yükselmiştir, döviz cinsinden borçlanma ise daralmıştır; ekonomi daralırsa
telafisi olmayan maliyetlerle karşı karşıya kalırız.
Değerli
arkadaşlar, son olarak bir rakam daha vermek istiyorum, hanehalkı harcamaları,
gelirin hangi alana kanalize olduğu ve yöneldiği konusunda önemli bir rakamdır.
2000’li yılların başında, Türkiye’de, kendi evinde oturma hayalini dahi
kuramayanlar bugün ev sahibi olmuştur ve kendi evinde oturma oranı yüzde 65’e
ulaşmıştır. Bu, Türkiye’nin başarısıdır; bu, hepimizin başarısıdır diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Karar yeter sayısı istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.28
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
“Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında
yer alan, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları
tarafından kamudaki taşeron şirket uygulamasının işçilerin hak ve
özgürlüklerine etkilerinin araştırılması amacıyla verilen (10/32) esas numaralı
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 14 Şubat 2014
Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Sayı: 893 14/2/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
14/2/2014 Cuma günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç
Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler” kısmında yer alan, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve arkadaşları tarafından taşeron şirket işçilerinin bireysel hak ve
özgürlüklerine etkilerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/32) esas
numaralı Meclis araştırma önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun 14/2/2014
Cuma günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen İzzet Çetin, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Çetin.
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerine söz aldım.
Değerli arkadaşlar,
tarihin her döneminde güçlü ile güçlüye gücü yetmeyen iktidarlar, hep güçlüden
yana taraf olarak çalışanların haklarını budamışlar, onları köleleştirmek için
ellerinden geleni yapmışlardır. Bu hep böyle olageldi. Ülkemizde de özellikle
on bir yıllık AKP iktidarında çalışma yaşamı çalışanlar açısından, ücretliler,
işsizler, yoksullar açısından tam bir kâbusa dönüştü. Bunun da en büyük
etmenlerinden biri… Ucuz iş gücü yaratmak ve giderek doymak bilmeyen, kâr
hırsına kapılmış patronları himaye ederek gerektiğinde onlarla iş birliği yapan
iktidarların hem patronları zengin ederken hem de yandaşlarını zengin etme
arzuları hep emeğin sömürülmesi üzerine kurulmuş. Gerçekten Türkiye’de…
(Gürültüler)
Sayın Başkan,
birazcık bir sükûnet sağlarsanız…
BAŞKAN – Haklısınız.
Sayın
milletvekilleri, lütfen telefon görüşmelerini kulislerde yapalım, sayın hatibin
sözü anlaşılmıyor.
Buyurun.
İZZET ÇETİN
(Devamla) – Bakınız, 3 Kasım 2002’de iktidara geldiğinizde kamuda taşeron
sistem kısmen de olsa başlamış olmasına rağmen, sayıları on binlerle ifade
edilecek düzeye varmayan bir istihdam biçimiyken taşeron çalıştırma, özel
kesimde bu sayı 350 bin civarındaydı. Tabii, ta 3008 sayılı İş Kanunu’ndan bu
yana, taşeron sistemle iş gördürme, bazı işlerin doğası gereği var. Nitekim
bizim 4857 sayılı İş Yasası’nın 2’nci maddesinde de buna ilişkin alt işveren
uygulamasının nasıl olacağı, hangi işlerin alt işverene devredilebileceği
düzenlenmiş fakat bu, uygulamaya ne yazık ki sokulamamış. AKP’nin bir bakıma
çalışanları… Özellikle işçileri köleleştirme, Türkiye’de antisendikal yapıyı
oluşturabilme, ücretleri bastırırken kâr hırsına kapılmış işverenlerin maliyet
unsuru olarak gördüğü sözleşmeli işçiliği yok ederek sendikaları ve toplu
sözleşme düzenini devre dışı bırakma arzuları AKP iktidarları döneminde tam
olarak gerçekleşmeye başladı.
Şimdiki Çalışma
Bakanımız Sayın Faruk Çelik hem daha önceki döneminde hem de şimdiki döneminde
“Taşeron sistemle işçi çalıştırmak, çalışmak köleliktir, kaldırılması gerekir.”
dedi ama tabii, bunu söylemde böyle yaparken icraata baktığınız zaman hiç de
öyle yaklaşmadı. Taşeron sistemini yasalaştırmaya kalkarak onu ana çalışma
biçimine dönüştürmeye kalkıştı.
Şimdi, elimizde
sendikalara gönderdiği bir sunum planı var. Alt işverenlikle ilgili gerekçeler
sıralamış, diyor ki: “Kamu ve özel sektörde sayıları gittikçe artan alt
işverenliğin şu, şu, şu nedenlerle sorunlarını çözümlemek gerekir.” Okuduğunuz
zaman tam bir aciz belgesi. Sanki Bakanın, Bakanlığın elinden tutan var, yasayı
uygulamaktan âciz. İşverenler kuralsız çalıştırmayı kural hâline getirdikleri
için onlara ister istemez borçlusunuz ve dediklerini yapmak zorundasınız çünkü
–firma adı vermek istemiyorum ama- havuzunuza para akıtan işverenler size para
verdiğine göre onların dediklerini yapmak zorundasınız. Onlar da diyorlar ki
size: “Yani, sizin havuzunuza bir sürü para veriyoruz, bir de işçilere kıdem
tazminatı verirsek bu iş olmaz. Onun için ne yapalım? Taşeron sistemini siz
kural hâline getirin, size verdiğimi emekçilerin üzerinden çıkarayım ben.”
Nitekim, Karayollarında 8 bine yakın işçi ana işverenin yani Karayollarının
işini yapıyor ama müteahhit işçisi olarak gözüküyor. Yargıya gidiyorlar,
kazanıyorlar, yargı kararını Çalışma Bakanlığı uygulamıyor, Maliye Bakanlığı
uygulamıyor, Ulaştırma Bakanlığı uygulamıyor. Neden? Çünkü, havuzunuza para
atanlar “Uygulamayın.” emri veriyorlar. Onun için de, orada 8 bine yakın işçi,
asıl işçi statüsüne geçirilmesi gerekirken kadro gerekçesiyle hâlen taşeron
sistemde tutuluyor. Diğer taraftan, sayıları bugün 1,5 milyonu aşan taşeron
işçi hâlâ -seçim zamanı geldi diye- kapınızda “Bakanlık bize kadro verecek.”
diye bekliyor. Getirin değerli arkadaşlar, eğer, gerçekten samimiyseniz, Meclis
dâhil kamu kurumlarında çalışan 4/C’lilerin sorununu birlikte çözelim. Getirin,
taşeron sistem diye bir sistem olmaz. İşin doğasında vardır, özel sektörde
ihaleyle iş alan müteahhidin işin bitimine kadar çalıştırdığı işçi için
söyleyecek bir sözümüz yok. Onun hakları, yetkileri İş Kanunu’nda düzenlenmiş,
ona İş Kanunu hükümlerini uygulayın, sendikalaşmasına engel olmayın, yıllık
izin hakkını kullanmasına engel olmayın. Kıdem tazminatı bir yıldan fazla çalışan
işçiye veriliyor, eğer istiyorsanız, işçinin alın terinin kutsallığına
inanıyorsanız, verirsiniz ve işçiler de mutluluk içerisinde çalışır.
Değerli
arkadaşlar, tabii, çok açık söyleyeyim: Taşeron sistem, örgütlü yapıları tehdit
ettiği için sizin gibi yaptığından korkan siyasal iktidarların işine geliyor.
Eğer taşeron sistemde sendikalar olursa, işçiler sendikalaşırsa onların,
örgütleri kanalıyla hak aramaları kolaylaşacak ve o zaman size “Ya, toplu
sözleşme düzeninin olduğu iş yerlerinde, işletmelerde biz hırsızlığa,
yolsuzluğa, rüşvete fırsat vermeyiz.” diyen sendikacıya rastlarsınız diye
onların bu şekilde çalıştırılması sizin işinize geliyor.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, 94 sayılı ILO Sözleşmesi’ni Türkiye Cumhuriyeti devleti
1960 yılında imzaladı. Elinizi tutan yok, 94 sayılı Sözleşme kamu kuruluşları
tarafından yaptırılacak işlerde alt işveren tarafından çalıştırılacak işçilere
ödenecek ücret ve sosyal hakların alt sınırlarını belirleme hakkını zaten
tanımış. Sizin iktidarınıza kadar bu konuda Türkiye’de bir sıkıntı yoktu ama on
iki yıldan bu yana, kamuda giderek taşeron sistemde işçi çalıştırma
yaygınlaştı; sadece Sağlık Bakanlığına bağlı kurumlarda, hastanelerde bugün,
sayıları 150 bini geçti yani tutunuz…
Hem bir taraftan Sağlık Bakanlığı “Personel açığım var. Doktor, hemşire, kadro
şartı bile aranmaksızın, müracaat eden herkesi alacağız.” diyor, Diyanet
Vakfının hastanelerini devralırken “Orada çalışan doktorları, hemşireleri
sınavsız alacağız.” diyor, diğer taraftan da taşeron sistemden “ucuz” diye
doktor istihdam etmeye, hemşire, hastabakıcı, biyolog ve sair istihdam yoluna
gidiyor. Değerli arkadaşlar, buna hakkınız olmaması gerekir. Bu bir insanlık
dramı.
Gerçekten, bugün,
havuzunuza para akıtan patronların acımasız, Orta Çağ’ın çalışma koşullarında
işçi çalıştırarak zenginleşmiş, emek sömürüsü yapan işverenlerin isteklerine
boyun eğeceğinize, biraz da iktidar oluşunuzun felsefesini açıklarken önce
“Emeğin hakkı alın teri kurumadan verilecek.” demiştiniz; o sözünüze uyarak hiç
olmazsa bu taşeron sistemde çalışanların, örgütsüz çalışanların ve haklarını
alamayıp yarım ekmeğe, karın tokluğuna çalışanların haklarına bir göz atın.
Biraz evvel rakamlar veriyor konuşmacı arkadaş burada, “Kamunun borç miktarı,
kamu kesimi ağırlığının en az olduğu birkaç ülkeden biri biziz.” diyor.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye şu anda üretimden koptu, borçla dönüyor, borçla çevriliyor.
O borcu da ne yazık ki çalışanların sırtından ödemeye kalkıyorsunuz; diğer
taraftan da, o çalışanların birikimlerini sömürterek işverenlerle ortaklık
yapıyorsunuz. Bir gün bu ortaklığınız mutlak suretle değerlendirilecek ve
yaptıklarınızın hesabı sorulacaktır.
Bu önergemizin
işleme alınarak taşeron sistemine bir an evvel çözüm bulunması bu Meclisin
görevi olması gerekir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Sırrı Süreyya Önder, İstanbul
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önergenin
aleyhinde değiliz, taşeron işçilerle ilgili bu ülkedeki bütün kurumların
ivedilikle seferber olması, yasamanın da buna dönük üzerine düşen görevi yerine
getirmesi gerektiği düşüncesindeyiz, kanaatindeyiz. Çünkü dünyada en ilkel
kölelik sisteminden daha vahim bir uygulamaya tekabül etmektedir taşeron işçi
meselesi.
Bir istisna
olarak başlamıştır, 2002 yılında 350 binli rakamlardayken günümüzde bu istisna
1,7 milyona, 1 milyon 700 bin köleye çıkarılmıştır. Artık, onlara “emekçi”
demek, “işçi” demek bile bir sınıf olarak doğru ama vasıf olarak
köleleştirilmişlerdir.
Biraz önce, bir
hatip “Laf olsun, torba dolsun diye önerge veriliyor.” dedi. Burada, laf olsun,
torba dolsun diye yasama faaliyeti yapmaya çalışanların kimler olduğunu Genel
Kurulun hâli pürmelaline bakarak anlamak mümkün. Şu laf olsun, torba dolsun
diye buraya gelen çoğunlukla çoğunluğu sağlamaya, karar yeter sayısını
sağlamaya bile yetemeyen bir iktidar ilgisi var ya da ilgisizliği var. Meseleye
hem bu kadar bigâne kalıp hem de basın özgürlüğü gibi, taşeronlaştırma gibi
önergelere, tam da bu ülkenin en hayati meselelerine “Laf olsun, torba dolsun.”
demek, bu ülkenin gerçek sorunlarına ne kadar samimi ya da duyarlı
yaklaşıldığının ya da bunlara ne kadar uzak bir mesafeden bakıldığının bir
kanıtıdır olsa olsa.
Şimdi,
taşeronlaştırma, ne gariptir ki, Başbakan Sayın Erdoğan’ın ilk imzaladığı
yasadır ve dediğimiz gibi, bugün sayı 1 milyon 700 bine gelmiştir. Bu, ne
anlama gelmektedir? Bu, şu anlama gelmektedir: Sadece işçiyi
güvencesizleştirmek, sadece hukuksuz koşullarda çalıştırmak, iş güvenliğini yok
saymak anlamında bir işlevi yok bunun, daha vahimi var: Sizler için kâr kapısı,
emekçiler için şer kapısına dönmüştür ve iş cinayetlerinin, ülkemizde her gün
onlarcasına şahit olduğumuz iş cinayetlerinin üzerine örtülmüş faşizan bir
örtüdür. Ama sistem, neoliberal sistem varlığını buradan, bu kâr hırsından,
daha fazla kâr hırsından beslediği için yapısal olarak, sınıfsal olarak sizden
başka bir şey beklemek de mümkün değil. İnsani olarak da bu meseleye hiçbir
duyarlılık göstermiyorsunuz. İstisna olarak başlayan bir şey bugün neredeyse
yasal bir uygulamaya dönüşmüş durumda.
“CHP’nin
önerisini destekliyoruz.” dedik, “Desteklenmeli.” de dedik ama neredeyse 2011
yılına kadar, İzmir Belediyesi bu utanca ortaktı; 2011 yılında “Sıfır taşeron”
ilkesini benimsediler bizim de doğru bulduğumuz, desteklediğimiz, o günden
sonra bu uygulamanın vahametinin farkına vardılar. Sadece araştırmakla olmaz,
emek söz konusu olduğunda, buradan, BELTAŞ işçilerinden tutun, belediyelere
dayatılan bu taşeronluk sistemine bir “dur” demek, bütün emekten yana olduğunu
iddia eden yerel yönetimlerin olmazsa olmaz niteliği olmak durumundadır.
Şimdi, bu sohbete
biraz ara verilirse, Sayın Başkan, siz de ara verirseniz, biraz bir şeyler
anlatmak istiyorum.
Sayın Başkan, siz
sohbettesiniz, millet sohbette, bir sessizliği sağlasanız da biraz bir şeyler
söylesek, kırk yılda bir konuşuyoruz zaten.
BAŞKAN – Sayın
Önder, burada kanunlarla konuşmak sohbet değil, buyurun siz sohbet ediyorsanız
sohbetinize devam edin lütfen.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – Ben sohbet etmiyorum, size sesleniyorum siz duymuyorsunuz,
Genel Kurulla ilgili değilsiniz, milletvekilleri zaten herkes kendi…
BAŞKAN –
Milletvekilleri de dinliyorlar efendim, gürültü yok salonda, takip ediyoruz.
Buyurun.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – Şimdi, Rize’de, bugün, Rize Belediyesi bir işçisini işten
çıkardı. İsmi Yusuf Esir.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) – İşçisinin ismi de güzelmiş yani!
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (Devamla) – Yusuf Esir kim? Rize Belediyesinde on beş yıllık bekçi. Suçu
ne? Andon Deresi’ne HES yapıldığı için HES yapımına karşı çıkmış, oradaki
kurduna, kuşuna ve suyuna, temiz su hakkına sahip çıkmış, Kazım Delal’le
birlikte… Kazım Delal’i de hatırlarsınız, o HES’i durduracak davayı açmak için
ineğini satmıştı, ineğini satıp mahkeme harcı yapmıştı. Artık bu ülkede hak
aramanın maliyeti yoksullar için giderek imkânsızlaşacak bir durumda. Belediye
şu gerekçeyle işten altmış; bakın, işte, iş yasalarını getirdiğiniz, defalarca
çıkardığınız şeyle getirdiğiniz nokta burası: Kurumun gördüğü işi engellemek.
Bu, toplu iş sözleşmesinde işten atılma gerekçesiymiş ceza cetvelinde. Peki,
orada kurum mu iş görüyor? Andon Deresi’ni kimler katlediyor? Belediye değil.
SMART Hidroelektrik Şirketi isimli bir firmaya Rize Belediyesi bu işi ihale
etmiş, muhatabı odur. Rize Belediyesi orada bir iş görmüyor, bir işi delege
etmiş, ihale etmiş, veriyor. O alan müteahhide karşı yasal direnişini ve
hakkını kullanan bir adamı, bir Rizeliyi, belediyenin kurumsal işini görmesine
engel oluyor diye Rize Belediyesi işten çıkarıyor. Bunu idare mahkemesi iptal
ediyor. Bunun üzerine ne yapıyor Rize Belediyesi? RİZESU YAP-İŞ diye bir şirket
kuruyor, ondan sonra bu şirket eliyle bunu ihale ediyor. Ve bir kişi oradaki
suya -sayın bakanların da dikkatine sunuyorum, o Andon Deresi bütün Rize’nin
suyunu sağlayan tek su kaynağı- ona sahip çıktı diye, evinin hemen yanı
başındaki o dereye sahip çıktı diye bir bekçi işinden edildi. Onun çoluğu
çocuğu bugünden itibaren açlar. Evine ekmek götüremeyecek. Ne bir bölücülük var
sizin tabirinizle ne bir yıkıcılık var ne faiz lobisi var ne başka bir lobi
var. Sadece su hakkına sahip çıkmış bir emekçiyi ekmeksiz bıraktınız, dün
itibarıyla ekmeksiz bıraktınız. İşte bu veballer gelir, birikir -bunlar gök
kubbe altında boşa gitmez- bir yerde bir pranga gibi boynunuza asılır. Ekmekle
oynamanın vebali büyüktür. Bunu yapan Rize Belediyesidir. Varsa burada Rize
vekilleri ve bunu dert ediniyorlarsa, bir insanın ekmek hakkının, bir insanın
iş akdinin, bir müteahhit zenginin 3-5 kuruş fazla kârı uğruna eğer bir insanın
ekmeğinin gasbedileceğine inanıyorlarsa şu lafı söylemek gerekiyor: “Ört ki
ölem.” Demek artık sizin bu ülkede hükûmet etme vaktiniz bitmiş çünkü bu işte
hiçbir insanlık yok. Hükûmetler, sonuçta bütün bu kurumlar insana hizmet için
var. Bunun işten atılması… İşte, bu taşeronlaştırma mevzuatına baktığımızda, bu
işçimiz kadrolu ama sizin taşeronlaştırmayı da içine dâhil etmek için
çıkardığınız iş yasaları neticesinde zengine çalışıyor.
Yoksulun da bir
ahı vardır, bu ah boynunuza dolanacak çünkü söylüyoruz, kalbinizde hiçbir
kıpırtı, şu kadarcık bir kıpırtı uyanmıyor. Neoliberal sistemin faziletlerine
bu kadar iman etmeyin. İman başka bir yerdedir, burada aramayın.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; taşeron işçilerin sorunları
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen grup önerisinin lehinde söz
aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Gerek kamu
kesiminde gerek özel kesimde sendikalaşma oranları ve sendikalı işçi sayıları
AKP döneminde iyice gerilemiştir. Bu ise, çalışma hayatında toplu iş hukukundan
bireysel iş hukukuna ve taşeronlaşmaya giden bir süreci desteklemiştir. AKP
döneminde kamuda kadrolu işçi istihdamı azalırken güvenceli istihdam biçimleri
yok edilmiştir. Temizlikten güvenliğe, iş makinesi operatörlüğünden mühendise,
büro işlerinden ameliyathanelere varıncaya kadar her işte taşeron işçisi
çalıştırılır hâle gelmiştir. AKP Hükûmeti taşeronlaşmayı politikasının esası
olarak uygulamış ve bundan da siyasi nema sağlamıştır. İnsan onuruna yaraşır,
düzgün işlerin sunulması esas olması gerekirken, evrensel normlardan uzak
kalınarak, kâr mantığıyla, fazla çalıştırılan ancak karşılığı ödenmeyen, bir
nevi kölelik sistemini andıran taşeronlaşma kabul edilemez bir durumdur.
Çalışma hayatıyla
ilgili çözüm bekleyen birçok sorun bulunmaktadır ancak her geçen gün daha da
yaygınlaşan taşeron işçilik çalışma hayatının en temel sorunu hâline gelmiştir.
TÜRK-İŞ Genel
Merkezi tarafından kayıt dışılığa, taşeron uygulamalarına, 4/B, 4/C gibi
istisnai istihdam türlerinin yaygınlaşmasına, asgari ücretin sefalet ücreti
olmasına, düşük ücret politikasına, özel istihdam büroları aracılığıyla kiralık
işçilik uygulamasına, kıdem tazminatının kaldırılmak istenmesine, esnek,
kuralsız ve güvencesiz çalışmanın her türlüsüne, iş cinayetlerine, işsizlik
fonunun amacı dışında kullanılmasına, sendikasızlaştırmaya, işten atılmalara ve
özelleştirmeye karşı tepki göstermek amacıyla yarın Ankara Sıhhiye Meydanı’nda
miting düzenlenmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak işçilerimizin haklı
ve onurlu mücadelelerini her zaman olduğu gibi desteklediğimizi ve yanlarında
olduğumuzu buradan bildirmek istiyorum. Meclis kürsüsünden “Kölelik düzenine
son.” diye sesleniyorum.
Değerli
milletvekilleri, resmî ağızlardan yapılan açıklamalara göre Türkiye’de 1 milyondan
fazla işçi “alt işveren”, yani “taşeron işçisi” statüsünde çalışmaktadır. Bunun
yaklaşık 600 bini devlet tarafından istihdam edilmektedir.
Taşeron işçileri
insanca çalışma koşullarından uzak, iş güvencesi olmadan, sendikasız, izin
hakkı ve fazla mesai verilmeden, günde on iki saati bile aşan sürelerde köle
gibi çalıştırılmaktadır. Taşeron işçiler, tabiri caiz ise sesi kısılmış, elleri
kolları bağlanmış, komutla hareket eden bireyler hâline getirilmiştir. İşten
atılma korkusuyla seslerini çıkaramıyorlar. Her sözleşme
dönemi sonunda yeniden sözleşme
imzalamama korkusunu yaşıyorlar. İşten çıkarılanlara ihbar ve kıdem tazminatı
verilmiyor. Maaşlarını düzenli alamıyorlar. Üstüne üstlük taşeron işçiler
aşağılanmakta, taşeron işçiler küçümsenmekte, taşeron işçiler ezilmektedir.
AKP Hükûmetine
soruyorum: Bu, insan ticareti değilse nedir? Bu, köle sistemi değil midir? Bu
uygulamanın hangi kitapta yeri vardır? Bu yapılanlar insanlığa sığar mı? Nerede
insanlık, nerede insan hakları? Hangi çağda yaşıyoruz? Bir taşeron işçisi
kardeşimiz “Halkın geneline hitap edin, zengine değil. Kimileri alsın başlarını
gitsin, kimileri sürüne sürüne günde on iki saat çalışsın, ay başı 840 lira
para alsın. Devletin başındaki insanlara sesleniyorum: Bu haksızlığa son
verilsin. Bunca insanın vebali çok ama çok ağır." diyor. Evet, ey AKP
zihniyeti, bu vebalin altından nasıl kalkacaksınız?
Taşeron işçilerin
kendine inancı kalmamıştır. Kendilerine olan saygılarını yitirmişlerdir.
Anlayın artık, taşeron işçiler köle muamelesinden bıktı. Taşeron işçilerin her
geçen gün artan sorunları artık çözüme kavuşturulmalıdır.
Taşeron işçiler
yıllarca çalışmalarına rağmen maaşları genelde asgari ücret düzeyinde
kalmaktadır. Asgari ücret, bugün milyonlarca işçinin tek gelir kaynağıdır.
Ancak, asgari ücretli aldığı parayla geçinememektedir. Bugünkü asgari ücret,
sefalet ücretidir. Taşeron işçiler, taşeron müteahhit ile devletin arasına
sıkışmış durumdadır. Taşeron işçilerin maaşları düzenli verilmemekte, hakları
gasbedilmektedir. Bu işçilerin çoğu asgari ücretle, hatta bankaya yatan asgari
ücretin bir kısmını müteahhide vermek zorunda kalarak çok düşük ücretle
çalışmaktadır.
Bakınız,
Sayıştay, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Denetim Raporu’nda ne
diyor: “Taşeron işçilerin ücretleri gecikmeli ödeniyor, sözleşme gereği
ödenmesi gereken yemek, yol gibi nitelikteki ödemeler ya hiç ödenmiyor ya da
eksik ödeniyor.” Sayıştay böyle diyor. AKP Hükûmeti de sözleşmedeki cezaları
uygulamıyor yani bu sömürüye, bu soyguna göz yumuyor. Zaten taşeronlaşmayı her
alana sokan AKP zihniyetidir, taşeron işçilerinin emeğini sömüren AKP
Hükûmetidir, taşeron işçilerin ekmeğini çalan AKP Hükûmetidir, taşeron
işçilerin hakkını gasbeden AKP Hükûmetidir, taşeron işçileri süründüren AKP
Hükûmetidir.
Taşeron işçiler
tazminata hak kazanmasın diye işten çıkmış gibi gösterilip bir iki gün sonra
tekrar işe alınmış gibi gösterilmektedir. Bu muvazaalı yöntemle, yıllarca
çalışan işçinin tek kuruş kıdem tazminatı birikmemektedir. AKP Hükûmeti bunu
bilmiyor mu? Bal gibi biliyor çünkü bu uygulamayı, bu muvazaayı, bu hileyi
yapan bilfiil kendileridir.
Çalışma Bakanı,
geçtiğimiz günlerde, taşeron işçiler konusunda kamunun yanlış politika
izlediğini söylemiştir. Acaba bu kamu kim? Kamuyu kim yönetiyor? Bu, açıkça
pişkinliktir; bu, itiraftır. Evet, AKP Hükûmeti, işçilere on bir yıldır zulüm
yapıyor. AKP zihniyeti, kurduğu sömürü düzeninde on bir yıldır işçilerimizi
sömürmüş, şimdi yaptığı zulmü itiraf ediyor, yanlış politika izlediklerini
söylüyor ama burada bir tuhaflık var, bu insaf yoksunu AKP Hükûmetine ve
Çalışma Bakanına bir hâl oldu, birden işçileri düşünür gibi oldular, taşeron
işçilere haklar verilmesinden bahsettiler. Anlaşıldı ki AKP Hükûmeti yargı
kararlarının altında kalmıştır. Mahkemeler, Kara Yollarında çalışan taşeron
işçilerin Kara Yollarının asli işçisi olduğu hükmüne varmıştır, Yargıtay da bu
kararı onamıştır. Ayrıca, pek çok kamu kurumundaki taşeron işçiler için de
benzer kararlar verilmiştir. Hâlen 9 bin civarında taşeron işçisi açtığı davayı
kazanmıştır, gerisi de geliyor. Tabii, AKP Hükûmetinin paçası tutuştu. Şimdiden
10 milyar lirayı aşan tazminatlar daha da büyük boyutlara ulaşacaktır. Kara
vicdanlı AKP Hükûmetinin birdenbire taşeron işçilerin haklarını akıl etmesinin,
bu uygulamanın yanlışlığından söz etmesinin nedeni budur.
AKP, yandaş
medyanın da desteğiyle, algı yönetimi ve toplum mühendisliği yöntemleriyle,
kamuoyunda bu sorunu çözüyormuş izlenimi vermek peşindedir. Bu konudaki gerçek
niyeti asla işçinin hakkını vermek değildir. Taşeron işçilere bir şey
veriyormuş gibi yaparak işçilerin kıdem tazminatının üstüne yatmaya, yargı
kararlarını sümen altı etmeye ve yeni davalar açılmasını engellemeye çalışan
AKP, bununla ilgili düşüncelerini de halka müjde diye duyurmaktadır.
AKP Hükûmeti,
kamuoyunu, taşeron işçilerini oyalıyor, ortada bir taslağı dahi bulunmayan
çalışmadan bahsediyor. Son bir ay içinde bile kaç tane torba kanun görüşüldü,
taşeron işçilerle ilgili bir düzenlemeyi neden yapmıyorsunuz?
Yine, Çalışma
Bakanının şu sözlerine bir bakın: "Taşeron işçi sorununu çözmeye
çalışırken, karşımıza mahkeme kararları çıkıyor, bir orta yolla bunu çözmemiz
gerekir." diyor. AKP Hükûmeti, kendini akıllı sanıyor, taşeron işçilerini
saf ve ahmak yerine koyuyor. Neyin orta yolu? Ortada yargı kararı vardır; bunun
orta yolu, yan yolu, tali yolu yoktur.
Ey AKP Hükûmeti,
siz hak nedir bilmez misiniz? Siz, hukuk nedir bilmez misiniz? Siz, yargı
kararları nedir bilmez misiniz? Mahkeme kararlarını neden uygulamıyorsunuz?
Anlaşılan o ki
taşeron işçilere kadro gelmesi için AKP’nin gitmesi lazım. Taşeron işçileri de
iyi biliyor ki AKP Hükûmetinden hiçbir şey olmaz.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mahmut Kaçar, Şanlıurfa
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT KAÇAR
(Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, taşeron uygulamalarla ilgili bütün muhalefet partilerinin son bir
yıl içerisinde, değişik zamanlarda, vermiş olduğu grup önerileri oldu. Bizden
önce çıkan hatipler, bu konuda bir çalışma yapılmadığından veya sürekli bir
çalışmanın devam ettiğinden, bu konuda AK PARTİ’nin samimiyetiyle ilgili
değişik cümleler kurdular. Tabii ki yerel seçimlere yaklaştığımız bu dönemlerde
yüzbinlerce insanı ilgilendiren, ailelerle birlikte milyonları ilgilendiren
böyle bir konunun elbette ki sahada karşılığı var. Onun için, bu bağlamda
muhalefeti -tırnak içerisinde- anlamaya çalışıyoruz. Ama çalışanlarımızın,
başta taşeron uygulamaları -alt işverende çalışanlar- olmak üzere, bu konudaki
AK PARTİ’nin duruşunu, on bir yıllık iktidarında çalışanlara yönelik olarak
yapmış olduğu çalışmaları çok iyi bilmekte ve taşeron uygulamalarıyla ilgili de
yapılacak olan düzenlemelerde umudunu bağladığı tek hareketin AK PARTİ olduğunu
da buradan ifade etmek istiyorum.
Burada, muhalefet
partileri kurdukları cümlelerde, taşeron uygulamalarının bir kölelik uygulaması
olduğunu, bununla ilgili bir an önce adım atılması gerektiğini söyleyip bu
cümleleri desteklerken Sayın Bakanımızın kurduğu cümleleri de bu anlamda teyit
ederek kendilerine bir alan açmaya çalıştılar. Tabii ki bu cümleleri kuran
muhalefet milletvekili arkadaşlarımıza, çalışanlar, kendi belediyelerinde
taşeron uygulamasının olup olmadığını, kendi belediyelerindeki taşeron
uygulamalarıyla ilgili neler yaptıklarını bugüne kadar sordukları gibi elbette
ki bundan sonra da soracaklar.
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) – Norm kadroyla kadroları alındıktan sonra ne yapsınlar? Bunları
biliyorsun, değil mi.
MAHMUT KAÇAR
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bizler emeğin kutsal olduğuna, emeğin hakkının
korunması gerektiğine, çalışanın alın teri kurumadan ücretinin ödenmesi
gerektiğine inanan ve bu değerler doğrultusunda da hayatını yaşayan bir siyasi
kadroyuz.
On bir yıllık AK
PARTİ iktidarına baktığınız zaman, yalnız kendi iktidarımız döneminde
karşılaştığımız problemlerle değil, bizden önceki iktidarların da bize havale
etmiş olduğu çalışma hayatıyla ilgili birçok konuda çok önemli yasal
düzenlemeler yaptığımızı görürsünüz.
2821 ve 2822
sayılı Kanun, çalışma hayatı içerisinde, bizden önceki bütün iktidarların
“darbe yasası” olarak nitelendirdikleri ama maalesef bununla ilgili hiçbir adım
atmadıkları çalışma hayatının önündeki önemli bir engeldi. 2821 ve 2822’nin
yeniden düzenlenmesi ve yapılan bu düzenlemelerin ILO normlarına ve evrensel
hukuka göre uygun yapılarak darbecilerin çalışma hayatına dayattığı bütün
kuralları kenara koyup, çalışma hayatının demokratikleşmesi iradesi
doğrultusunda yasayı çıkaran hükûmet, AK PARTİ iktidarı oldu.
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Köleleştirdiniz, 12 Eylülden daha beter yaptınız.
MAHMUT KAÇAR
(Devamla) – Bizden önceki konuşmacılar ücretlerin baskı altına alındığından,
ücretlerin geriye doğru gittiğinden bahsettiler. Bakın, değerli arkadaşlar,
2002 yılı öncesi az önce bahsettiğiniz taşeron uygulamalarıyla çalışan
arkadaşlarımızın önemli bir kısmının aldığı ücret asgari ücret. Asgari ücret bu
ülkede 184 lira yani 100 dolar civarındaydı.
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Asgari ücreti bırak, kölelik çalışmasına gel, taşerona gel, taşeronu
konuş.
MAHMUT KAÇAR
(Devamla) – Bakın, şu anda bu ülkede asgari ücret 400 dolar. Ülkenin ekonomisi
3 kat büyüdü, asgari ücret 4 kat büyüdü.
Memur maaşlarına
geldiğiniz zaman, en düşük devlet memuru maaşı 384 lira yani 200 dolar iken şu
anda en düşük devlet memuru maaşı 2 bin liranın üzerinde yani yaklaşık 1.000
dolar.
Bunları alınan
ücretlerin yeterli olduğu anlamındaki bir yaklaşım içerisinde sarf etmiş
değilim. Elbette ki asgari ücretle ilgili mutlaka daha yeni iyileştirmeler
olmalı; elbette ki çalışanlarımızın, memurlarımızın daha iyi hayat
standartlarına yönelik olarak bazı iyileştirmeler olmalı ama on bir yıl
öncesiyle mukayese ettiğiniz zaman, Türkiye'nin büyümesinden çalışanların pay
aldığını, hiçbir zaman enflasyona ezdirilmediğini, Türkiye'deki yapılan bütün
toplu sözleşmelerde ve kamu çalışanlarıyla ilgili daha önceki yapılan toplu
görüşmelerde yıllık enflasyon, artı Türkiye'nin büyümesinin de dikkate alınarak
mutlaka çalışanlara yansıtıldığını net bir şekilde görme imkânına sahipsiniz.
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Memurlara ne verdiniz?
MAHMUT KAÇAR
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, taşeronlarla ilgili bundan önceki grup
önerisinde kurduğumuz bir cümle vardı. Bununla ilgili Çalışma Bakanlığı
bünyesinde ilgili bütün sosyal taraflarla bir çalışmanın yürütüldüğünü ve bu
çalışmanın son aşamaya geldiğini bu kürsüden sizlerle paylaştık. Şu anda
çalışma tamamlanmış durumda. Taşeron arkadaşlarımızın sorunlarına ciddi anlamda
neşter vuracak gerek kıdem tazminatıyla ilgili gerek çalışma koşullarıyla ilgili
gerek örgütlenme haklarıyla ilgili önemli kazanımlar elde edecek olan çalışma
şu anda tamamlanarak Başbakanlığa, Bakanlar Kurulunun imzasına açılmış durumda.
Bu son aşamaya gelen çalışma, inanıyorum ki en kısa zamanda Meclis Genel
Kuruluna gelecek ve bu anlamda yüz binlerce çalışanımızın beklemiş olduğu bu
alandaki mağduriyet de son bulmuş olacak. Çünkü 2821 ve 2822 ile ilgili
yasaları çıkaran, memurlara toplu sözleşme hakkı noktasında yasal düzenlemeyi
yapan ve son yapılan toplu sözleşmeyle birlikte de çalışanların özlük
haklarıyla ilgili çok önemli haklar elde etmesinin önünü açan -iş sağlığı ve
güvenliğiyle ilgili bizden önceki konuşmacılar da bahsettiler- Türkiye'nin
kendine has iş sağlığı ve güvenliği yasası yokken, çalışanların çok önemli bir
kısmı iş sağlığı ve güvenliği kapsamı dışındayken Türkiye’ye müstakil bir iş
sağlığı ve güvenliği yasasını kazandıran ve şu anda uygulama alanı itibarıyla
da çok önemli kazanımlar elde ettiğimiz düzenlemeleri hayata geçiren, bizden
önceki hükûmetlerin çalışanlardan resmen gasbettiği Tasarrufu Teşvik Fonu’nu ve
KEY hesaplarını tasfiye ederek geriye dönük olarak kamu çalışanlarına yaklaşık
17 katrilyon lira ödeme yapan AK PARTİ Hükûmeti, Allah’ın izniyle, en kısa
zamanda taşeron uygulamalarıyla ilgili yasal düzenlemeyi hayata geçirecek ve
bunun birileri tarafından siyasi bir malzemeye dönüştürülmesi fırsatını
vermeyecektir. Bizler, bu konularda samimiyiz. Bizler, çalışma hayatının
demokratikleşmesi adına, gerek yasal düzenlemeler bazında gerek çalışma
hayatının demokratikleşmesi bazında çok önemli ve devrim niteliğinde yasaları
hayata geçiren bir siyasi kadroyuz. Samimiyetimiz ortadadır. Ama, kendi
belediyelerinde taşeron işçi çalıştıran ama yerel seçimler yaklaştığı için her
ay bu konularla ilgili gündem oluşturmaya çalışan siyasi partilerin tutumunu
da, bu konudaki yaklaşımını da çalışanlarımızın ve aziz milletimizin takdirine
sunuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, Sayın Konuşmacı, seçim yaklaşırken bunun siyasi
amaçla getirildiği yönünde bir değerlendirme yaptı. Taşeron işçilerle ilgili
Meclis araştırma önergesini biz daha önce defalarca getirdik, konuya ilişkin
kanun teklifleri verdik, bütün bunların hepsi burada reddedilmiştir.
İkincisi, taşeron
işçi uygulaması, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere merkezî yönetimin hemen
hemen bütün kurumlarında uygulanmaktadır. 1 milyona yakın taşeron işçi vardır.
Bunların sorunları olduğunu arkadaşımız konuşmak yerine, muhalefette eksiklik
aramak gibi yanlış bir konuşma tarzı ifade etmiştir. Bunu son derece yanlış buluyorum, doğru değildir.
Tutanaklara geçiriyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter
sayısı...
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...
Kâtip üyeler
arasında uyuşmazlık var, elektronik cihazla işlem yapacağız.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisi reddedilmiştir.
Alınan karar
gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmına geçmeden önce on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.24
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
(x) 523 S. Sayılı Basmayazı 21/1/2014 tarihli 49’uncu
Birleşim Tutanağı’na eklidir.
X.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
Hükûmetin, 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bazı maddelerinde değişiklik
yapmayı düşünüp düşünmediği hususunda Parlamentoya bilgi vermesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, efendim, şimdi HSYK Kanun Teklifi’ne
ilişkin görüşmeleri daha önce Adalet Komisyonunda gerçekleştirmiştik.
Sonrasında da Genel Kurulda 22’nci maddeye kadar olan düzenlemelerin
görüşmesini gerçekleştirmiştik. Bu tasarının Anayasa’ya aykırı olduğu konusunda
kamuoyunda genel bir mutabakat vardır, Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda
değerlendirmelerde bulunmuştur. Sayın Başbakanın, Avrupa Birliğine bu teklifi
anlatmak üzere yaptığı temasları sırasında da Avrupa Birliğinin, kuvvetler
ayrılığı ilkesini zedelediği yönünde bu teklife ilişkin bir değerlendirmesi
olmuştur ve bütün bunlardan sonra, Hükûmet bu teklifin görüşmelerine ara
vermiştir.
Şimdi, ne
değişmiştir de bu teklif tekrar görüşülmeye başlanmaktadır? Bu değişikliğin
gerekçesi nedir? Yani, Hükûmet eski tutumunu devam mı ettirecektir; bu,
Anayasa’ya aykırılığı açık olan, kuvvetler ayrılığını yok eden tutumunu burada
devam mı ettirecektir yoksa Anayasa’ya aykırılığı sabit olan bu düzenlemelerle
ilgili bir düzeltmeye mi gidecektir?
Şimdi, kamuoyuna
yansıyan bilgiler, Hükûmetin çeşitli konularda, çeşitli maddelerde değişiklik
düşündüğü yönündedir ancak gerçekten Hükûmet bu değişikliği düşünüyor mu,
düşünmüyor mu, düşünüyor ise nasıl düşünüyor, nasıl bir çerçeveye sahiptir;
bunlardan bilgi sahibi değiliz, Parlamento bilgi sahibi değildir.
O nedenle, uygun
görürseniz görüşmelere ara verelim. Sayın Bakan, düşünülen değişiklikler
konusunda grup başkan vekillerini bilgilendirsin. Biz de muhalefet partileri
olarak stratejimizi, çalışmamızı buna göre düzenleyelim efendim.
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, teşekkür ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Sayın Başkan, ben de bir şey arz etmek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
2.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Referandumla
yapılan anayasal düzenlemelerin yasayla değiştirilmesi doğru olmadığından, 523
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin yapılmasının Anayasa’ya aykırı
olduğuna ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Şimdi, HSYK’nın kuruluşu referandumla Anayasa’nın değiştirilmesine
bağlı olarak gerçekleştirildi. Dolayısıyla, referandumla değiştirilmiş ve
düzenlenmiş bir hususun yine referandumla yapılması gerektiğini düşünüyoruz
çünkü Mecliste bu gerçekleştirilmedi Anayasa değişikliği, halk oylamasına
sunuldu ve halk oylamasıyla değiştirildi. Halk oylamasıyla değiştirilen bir
hususun tekrar halk oylamasıyla değiştirilmesi gerekir. Aksi takdirde burada
değiştirilen yasa halk oylamasına uygun düşmez.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Buyurun Sayın
Kaplan.
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Referandumla
yapılan anayasal düzenlemelerin yasayla değiştirilmesi doğru olmadığından, 523
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin yapılmasının Anayasa’ya aykırı
olduğuna ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkanım, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili tasarı
çok tartışıldı, hem komisyonda hem kamuoyunda. Ancak, ondan sonra tutuklamalar
yapıldı, Sayın Cumhurbaşkanının da görüşmeleri oldu. Bizler de Barış ve
Demokrasi Partisi olarak partiler arasında, gruplar arasında yapılacak bir
anayasal düzenleme konusunda uzlaşmaya açık olduğumuzu, asıl amacın bağımsız ve
tarafsız bir yargının sağlanarak adil yargılama koşullarının oluşturulması,
konjonktürel durumlarla anayasal düzenlemelerin, ileride referandumla çıkan
anayasal düzenlemelerin yasayla yapılmasının doğru olmadığını ifade etmiştik.
Bu görüşlerimizi bugün de tekrar ediyoruz ve Anayasa’ya, referanduma aykırı bir
görüşme durumu söz konusudur. Bu açıdan bu kanun maddelerinin bu şekilde
görüşülmesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyoruz.
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
Sayın Elitaş,
buyurun.
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, 523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edilmesi gerektiğine ve Anayasa’ya aykırı
herhangi bir durum olmadığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
– Sayın Başkan, bu kanun teklifi Adalet Komisyonunda görüşüldü. Görüşülme
esnasında muhalefete mensup milletvekili arkadaşlarımız kendi görüşleri
doğrultusunda Anayasa’ya aykırı olduğu konusunda iddialarda bulundular. Genel
Kurula geldi, Genel Kurulda da kanunun başlangıç safhasında geneli üzerinde
görüşmeler yapılmadan önce Anayasa’ya aykırılık konusunda iddialarını yaptılar,
Genel Kurul, Anayasa’ya aykırı olmadığı görüşünde devam etti ve görüşmelerine
başlandı. 21’inci maddesi görüşülmüş ve bu noktaya doğru gelmiştir.
Şimdi, bakın,
Anayasa’nın 159’uncu maddesinin son fıkrası: ”Kurul üyelerinin seçimi,
dairelerin oluşumu ve işbölümü, Kurulun ve dairelerin görevleri, toplantı ve
karar yeter sayıları, çalışma usul ve esasları, dairelerin karar ve işlemlerine
karşı yapılacak itirazlar ve bunların incelenmesi usulü ile Genel Sekreterliğin
kuruluş ve görevleri kanunla düzenlenir.” Şu anda yaptığımız iş kanuni
düzenlemedir. O anlamda, Anayasa’ya aykırı bir durum söz konusu değildir.
Sayın
Hamzaçebi’nin söylediği, dün nasıl ki görüştüğümüz temel yasayla ilgili kısmı
erteleyip bir sonraki güne veya başka bir zamana bıraktıysak HSYK’yla ilgili
kanun teklifinin görüşmesini de o gün çerçevesinde bugüne bırakmış olduk.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Niye?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Yani bunun bırakılması, Anayasa’ya aykırı olduğu konusunda
zihnimizde değişik istifhamların var olduğu şeklinde değil, bu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemini hazırlama yetkisinin kendisinde olduğundan dolayı
ortaya çıkan bir durumdur. Anayasa’ya aykırı herhangi bir durum söz konusu
değildir. Kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam etmemiz
gerekir.
BAŞKAN – Evet,
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, 523
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Anayasa’ya aykırılığı iddiaları konusunda
Hükûmetin alacağı tavrı bilmeden bu görüşmelerin devam ettirilmesinin doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, Anayasa’nın 159’uncu maddesinde bakılacak
olan hüküm onun birinci fıkrasının birinci cümlesidir. HSYK mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine göre kurulmuş olan bir kurumdur ve
bütün tartışma buradan çıkmaktadır. Mahkemelerin bağımsızlığı yok edilmektedir,
hâkimlik teminatı yok edilmektedir. Bütün bu eleştirileri Sayın Başbakan,
Hükûmet, Sayın Adalet Bakanı gayet iyi biliyor, Parlamento gayet iyi biliyor.
Eğer bu teklif Anayasa’ya uygun olsaydı hiç tartışmasız bir şekilde Hükûmet
görüşmelere devam ederdi ve sizler Parlamento çoğunluğunuza dayanarak bunu
çıkarabilirdiniz ama devam etmediniz, Anayasa’ya aykırılık iddiasını ciddi
buldunuz. Anayasa’ya aykırılık iddiası bu kadar ciddi olduğu hâlde bu
görüşmelere devam etmeyi doğru bulmuyorum, yanlış. Ama, Hükûmetin düşündüğü
değişiklikler var ise lütfen Sayın Başkan, ara verelim, bu konularda Parlamento
bilgilendirilsin. Bu bilgilendirme yapılmadan Anayasa’ya aykırılık iddiaları
konusunda Hükûmetin alacağı tavrı bilmeden bu görüşmelerin devam ettirilmesini
ben Parlamentonun yapacağı görüşmelerin selameti açısından doğru bulmuyorum
efendim.
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Elitaş.
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, 523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin Anayasa’ya aykırılığı konusunda karar mercisinin Anayasa
Mahkemesi olduğuna ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Anayasa’ya aykırı olduğuyla ilgili milletvekilleri kendi
ifadelerini beyan ettiler. Bundan sonra iş zaten varsa Anayasa Mahkemesinin
iradesidir. Biz bu kanunu çıkarırız, Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa’ya
uygun olarak inandığı, düşündüğü kanunu çıkarır ama Anayasa Mahkemesi bu konuda
son karar mercisidir. Parlamento nasıl ki Anayasa Mahkemesinin yerine geçemezse
bu konuda da bizim söylediğimiz Anayasa Mahkemesinin yerine geçmek olur.
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ederim.
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, Anayasa’ya aykırılık konusunda…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bal.
7.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, 523 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin Anayasa’ya, demokratik parlamenter sisteme aykırı ve kuvvetler
ayrılığı ilkesi ile hâkim bağımsızlığını ortadan kaldıran bir teklif olduğuna
ilişkin açıklaması
FARUK BAL (Konya)
– Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Grup Başkan Vekili diyor ki: “Anayasa’ya
aykırılık konusu Adalet Komisyonunda görüşüldü. Orada tam anlamıyla bir
aykırılık iddiasını ortaya koyan görüşme zemini oluşmadı.” Uçuşan “iPad”ler,
uçuşan şişeler, su bardakları çerçevesi içerisinde karıştı. O karışıklığın
akabinde Komisyonun Sayın Başkanı “Anayasa’ya aykırılık yoktur.” diyerek kendi
hükmünü ortaya koydu. Dolayısıyla, oradaki müzakere tamamlanmadı.
İkinci olarak:
Muhalefet partilerine mensup milletvekilleri, Anayasa Komisyonu üyesi
milletvekilleri bunun Anayasa Komisyonunda görüşülmesi için olağanüstü toplantı
talebinde bulundu. Olağanüstü toplantı Adalet Komisyonundaki müzakereler
bittikten ve bunun raporu hazırlandıktan sonra bir tarihe ertelendi Sayın
Komisyon Başkanı tarafından. Dolayısıyla, orada da bir görüşme yapılamadı.
Şimdi, teklifin
bu bölümüne geldiğimizde, Adalet ve Kalkınma Partisi Anayasa’ya aykırılık
iddialarını ciddi buldu, görüşmeleri erteledi. Bu sadece Anayasa’ya aykırı bir
teklif değildir, bu aynı zamanda demokratik parlamenter sisteme aykırı bir
tekliftir, kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldıran bir tekliftir, hâkimin
bağımsızlığını, tarafsızlığını ortadan kaldıran bir tekliftir, yargıyı tamamen
Adalet Bakanının emrine teslim eden bir tekliftir. HSYK’nin, şimdi
görüşeceğimiz maddelerde, 20 tane seçilmiş üyesinin dışında tamamının görevine
son veren bir teklif nasıl Anayasa’ya uygun olabilir? Anayasa’ya aykırılık
iddiası, 159’uncu maddenin birinci fıkrası çerçevesi içerisinde yani buna
ilişkin tekliflerin mahkemelerin bağımsızlığı, tarafsızlığı ve hâkim teminatı
kapsamı içerisinde çıkarılacak kanunlar ile mümkün olabilir. Sayın Grup Başkan
Vekili Elitaş’ın ifade ettiği gibi 159’uncu maddenin son fıkrasındaki parmak
çoğunluğu Anayasa’ya uygunluk hâline getirmeyecektir bu kanunu.
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
FARUK BAL (Konya)
– Dolayısıyla, grup başkan vekilleri bir araya gelerek, bunun, Anayasa’ya
aykırılık konusunda…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, grup başkan vekillerinin Anayasa’ya aykırılığı takdir
yetkisi yok.
FARUK BAL (Konya)
– …bir değerlendirme yapmasında fayda vardır diye düşünüyoruz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Tanal, birkaç cümle çünkü böyle bir usulümüz yok, böyle bir tartışmamız
da yok.
Buyurun.
8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin hem Anayasa’ya hem uluslararası sözleşmelere aykırı olduğuna
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Uzatmayacağım.
Şimdi, Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Benim elimde,
Türk Parlamento Hukukunun Temel Kavramları, yazarı Doktor İrfan Neziroğlu,
sayfa 56, paragraf beş.
BAŞKAN – Sayın
Tanal, söyleyeceklerinizi söyleyin, buyurun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Cümleyi okuyorum Değerli Başkanım: “Tasarı veya teklifler Türkiye
Büyük Millet Meclisi Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğünde kanunun tekniği ve
Anayasa’ya uygunluk bakımından ön incelemeye tabi tutulduktan sonra bu konudaki
raporla birlikte Komisyona havale edilir. Bakın, bu teklifle ilgili…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – İç Tüzük’te ne yazıyor?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – …Kanunlar Genel Müdürlüğünde bu konuyla ilgili bir Sayın Komisyon
Başkanı burada dedi ki: “Bununla ilgili bir ön rapor var mı Anayasa’ya uygunluk
açısından?” “Yok.” dediler. Peki, şimdi, aynı şekilde, eğer bu anlamda yani
burada parlamento hukukunun temel ilkeleri gereğince bir ön incelemeden geçip
bunun Anayasa’ya uygun olup olmadığı hususunda bir rapor yoksa Değerli Başkan,
Grup Başkan Vekilimizin belirttiği şekilde, hem Anayasa’ya aykırı hem
uluslararası sözleşmelere aykırı. Aynı zamanda bizim Anayasa’mızın 90’ıncı
maddesi: Uluslararası sözleşmelerin Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülemez,
üstün bir norm konumundadır. Siz de hukukçusunuz yani bunu biliyorsunuz Sayın
Başkanım. Yani, bu açıdan bu yetkilerinizi kullanarak hukukun heba edilmemesi
lazım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Evet, Sayın
Bakana söz vereceğim.
“Niye çektiniz
Sayın Bakan?” bu yasa görüşülürken sizin de görüşlerinizi alalım.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – “Niye çektiniz” diye sorduk değil mi? Evet…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Çekmedik canım olur mu? Çekilme diye bir şey yok. Dünküne nasıl ara
verdik, bunda da öyle ara verdik.
ENGİN ALTAY (Sinop)
– Burası çiftliğiniz, istediğinizi getirin istemediğinizi götürün, ayıp ya!
Parlamentoya saygılı olun. Tamam, hakkınız var ama böyle olmaz ki bu iş Başkan
ya! Çiftlik gibi kullanmayın burayı ya! Vallahi, çiftlik gibi kullanıyorsunuz
Başkan ya! Çiftliğin bile bir nizamı intizamı var ya!
9.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, 523 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve Genel Kurul görüşmeleri sırasında
da birtakım değişikliklerin yapılabilmesinin mümkün olduğuna ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte
olan bir kanun teklifi Hükûmet tasarısı
değil; bu bir. İkincisi, tabii, bunun görüşmeleri Meclisin uhdesinde olan bir
konudur. Üçüncüsü de, biz bu teklifin, Anayasa’nın 159’uncu maddesine ve diğer
maddelerine aykırı olduğunu düşünmüyoruz. Anayasa’nın 159’uncu maddesinin yasal
düzenlemeye bıraktığı konuları içeren ve Anayasa’nın diğer maddeleri gibi 159’a
da uygun düzenlemeler içeren bir teklif olduğunu düşünüyoruz.
Durmasının,
Anayasa’ya aykırılıkla bir alakası olmadığını huzurlarınızda ifade etmek
isterim. Bu teklif, Anayasa’ya uygun hükümler içeren bir tekliftir. Teklifin
içerisinde Komisyonda bazı değişiklikler yapıldı, Genel Kurul görüşmeleri
sırasında da birtakım değişikliklerin yapılabilmesi mümkündür. Bununla ilgili
teklif değişiklik önergeleri -demin arkadaşlar paylaştılar- grup başkan
vekilleriyle elbette paylaşılır, konuşulabilir; bizim buna diyebileceğimiz
herhangi bir şey yok. Ama bu teklifin durmasının Anayasa’ya aykırılıkla bir
ilgisi olmadığını bir kez daha yüce
Meclise saygıyla arz ederim.
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – “Neden çektiniz?” diye soruldu Sayın Bakan.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Çekmedik, durdu yani çekilen bir şey yok.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Peki, niye bu kadar ara verildi? Bir ay geçti.
10.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, bir
teklifin Anayasa’ya aykırılığının her zaman ileri sürülebileceğine ve
Hükûmetin, 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili hangi değişiklikleri
düşündüğü konusunda bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir teklifin Anayasa’ya aykırılığı her zaman ileri
sürülebilir. Varsayalım ki, bu teklifte “Türkiye devleti bir krallıktır.” diye
bir madde olsun, Komisyondan geçmiş olsun; bunu
burada görüşebilir miyiz? Bunun Anayasa’ya aykırı olduğu açık ise bunu
her aşamada ileri sürebiliriz; bu, birinci konu.
İkinci konu,
ikinci olarak söylediğim -ilk söylediğimi de bir kez daha tekrarlayacağım-
Hükûmet hangi değişiklikleri düşünüyor, bunları bilmiyoruz efendim; ara
verelim, bu konuda Sayın Bakan bilgilendirsin, ona göre bakalım gerçekten
Anayasa’ya uyumlu bir düzenleme mi var…
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, önergeler dağıtılmadı mı? Yani Hükûmetin ne yapmak istediği
şeklinde… Önergeler dağıtıldı benim bildiğim kadarıyla, hangi değişiklikler
yapılacak veya yapılmayacak önergelerde var benim bildiğim kadarıyla.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, o zaman Sayın Bakan şöyle bir beyanda
bulunabilir mi yani “Anayasa’ya aykırı olan söz konusu düzenlemeleri düzeltme
yoluyla önerge vereceğiz.” Bunu diyorsa hayhay devam edelim. Değil ise…
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, ben grup başkan vekillerini dinledim, teşekkür ediyorum. Sayın
Bakana söz verdim, Sayın Bakanı da dinledim. İç Tüzük hükümleri açık, bir
teklifin veya tasarının nasıl görüşüleceği… Önce Komisyonda görüşüldü, bu
konular, iddialar gündeme getirildi, sonra Genel Kurulda görüşme başladı ve
21’inci maddeye kadar da gelindi. 21’inci maddeye geldikten sonra, tekrar başa
dönüp bu tartışmaların yapılmasını doğru bulmuyorum. Ama Anayasa’ya aykırılık
konusu her maddeyle ilgili ileri sürülebilir. Zaten önergeler var, o önergeler
Anayasa’ya aykırılık önergeleri gündeme geldiğinde görüşülecek. Onun için
görüşmelere devam etmek durumundayız. Ancak ben on beş dakika ara vereyim,
Sayın Bakan sizi bilgilendirsin, sadece bilgilendirme anlamında söylüyorum.
Sayın grup başkan
vekillerini de içeri davet ediyorum, buyurun. Sayın Bakan, siz de buyurun.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Önergeler dağıtıldı efendim, hangi değişiklikler ne olacak?
CELAL ADAN
(İstanbul) – Sayın Bakan burada söylesin, şurada dinleyelim herkese söylesin.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Muhalefet bir karar versin. O Zaman devam edelim, ikinci bölümde
bakan açıklasın.
BAŞKAN - Ama
Sayın Bakanın burada, önce bilgilendirme konusunda İç Tüzük’e uygun bir durumu
yok ki, söz konusu değil ki.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisinin teklifinin
görüşmelerine devam edelim, ikinci bölüm konuşmasında Sayın Bakan açıklasın.
BAŞKAN - Buyurun
sayın grup başkan vekilleri.
Birleşime ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.04
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
24/1/2014 tarihli
52’nci Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen teklifin birinci bölümünde yer alan 21’inci maddesi kabul edilmişti.
Sayın
Hamzaçebi’nin söz talebi var.
Buyurun.
X.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili birtakım
düzenlemeler yapılacağına dair grup başkan vekillerine bilgi verdiğine ancak
Anayasa’ya aykırı düzenlemelerin muhafaza edildiğine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkanın
vermiş olduğu bu arada Sayın Adalet Bakanı HSYK Kanun Teklifi’yle ilgili olarak
yapmayı düşündükleri konusunda, hangi değişikliği hangi maddede, ne şekilde
yapacakları konusunda gruplara bilgi verdiler. Bu, tamamen Sayın Bakanı dinleme
mahiyetinde bir görüşme oldu, yoksa maddelere yönelik herhangi bir müzakere
amaçlı bir toplantı değildi. Gördüğümüz kadarıyla Anayasa’ya aykırı olduğunu
ileri sürdüğümüz bazı düzenlemeler konusunda Hükûmet adım atıyor ama hâlen
Anayasa’ya aykırılığı çok açık olan bazı düzenlemeler teklifte olduğu gibi
muhafaza ediliyor. Örneğin, teftiş kurulu başkanının atanması, başkan
yardımcılarının atanması, kanunun yürürlüğe girdiği tarihte teftiş kurulu
başkan, başkan yardımcılarının görevlerinin sona ermesi ve benzeri bazı
düzenlemelerdeki Anayasa’ya aykırılıklar devam ediyor. Bu bilgiyi verme
ihtiyacını duydum. Tekrar ifade ediyorum: Sayın Bakan sadece bilgi verdiler,
herhangi bir müzakere yapmadık. Sayın Bakana vermiş olduğu bilgiler için çok
teşekkür ediyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Buyurun Sayın
Bal.
12.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağ’ın 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili birtakım düzenlemeler
yapılacağına dair grup başkan vekillerine bilgi verdiğine ancak Anayasa’ya
aykırı düzenlemelerin muhafaza edildiğine ilişkin açıklaması
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Sayın Adalet Bakanı, grup
başkan vekillerine görüşülecek olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu
ilgilendiren kanun hakkında birtakım iyileştirici önergelerle düzenleme
yapılacağına dair bilgi vermiştir. Sayın Bakana verdiği bu bilgiler için
teşekkür ediyoruz. Ancak, özü itibarıyla bu kanun teklifinin Anayasa’ya
aykırılığı noktasındaki Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşü devam
etmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN - 22’nci
madde üzerinde maddenin metinden çıkarılmasına ilişkin üç adet önerge vardır.
Bu önergelerden iki önerge maddenin Anayasa’ya aykırılık sebebiyle
çıkarılmasını isteyen önergelerdir. Önergeleri okutup öncelikle Anayasa’ya
aykırılık önergelerini işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 22 inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı Süreyya Önder İdris Baluken
Iğdır İstanbul Bingöl
İbrahim Binici Hasip Kaplan Sırrı Sakık
Şanlıurfa Şırnak Muş
BAŞKAN - Anayasa’ya aykırılık iddiası olan iki önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Teklifin 22 nci maddesinin Anayasa’ya aykırı
olması nedeniyle metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Fatma Nur Serter Mehmet Akif Hamzaçebi Mahmut Tanal
İstanbul İstanbul İstanbul
Turgay Develi Ali Haydar Öner Aytun Çıray
Adana Isparta İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Mehmet Günal Mustafa Kalaycı
Konya Antalya Konya
Erkan Akçay Yusuf Halaçoğlu Reşat Doğru
Manisa Kayseri Tokat
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Değerli Başkanım, Anayasa’ya
uygundur.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önergeler
üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, burada, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu adı ama maalesef kanun
eliyle hukukun katledilmesine şahit oluyoruz. Artık burada defalarca söylediğim
Frederick Bastiat’ın hukukun yozlaşmasıyla ilgili sözleri vardı ama beş
dakikada ona vaktim yok. Yani et kokarsa tuz hikâyesi gibi, maalesef, tuzun
koktuğu noktaya geldik. Burada, bu düzenleme diğer kurumlardaki denetim
kurumlarında olduğu gibi, burada Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu galiba
hâkimler ve savcılar genel müdürlüğüne dönüştürüyor. Daha önce koskoca Devlet
Planlama Teşkilatını bakanlık yapıp özerkliğini kaybettiğimiz gibi, teftiş
kurulları gibi, Sayıştay gibi denetimle ilgili hiçbir kurum kalmasın isteniyor
maalesef. Hakikaten Sayın Başbakanın “istiklal savaşı” dediği, kavganın
sonucunda gelen oğulların ve yandaşların istiklali ve istikbali için yapılan bu
savaşın sonucu olarak bunlar geliyor. Bakın, burada hukuki bir şey yok, siyasi
bir karar olduğu ortada. Bütün parti gruplarımız söylüyor, Anayasa
Komisyonunda, Adalet Komisyonundaki üyelerimiz bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu
söylüyor. Burada adli bir soruşturmayı engellemek için böyle bir kanun
çıkarılması sürekli olarak yasama organının yürütmenin tahakkümü altında
kullanılarak adaleti tecelli ettirmek yerine kanun devleti olarak birtakım
kuralları değiştirmek, alınan hukuk kurallarını, hukuk kararlarını etkisiz hâle
getirmek için maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kullanılmasına
dönüşmüş. Burada baktığımız zaman, Anayasa’da yer alan ne hukuk devletiyle, ne
hâkim teminatıyla, ne mahkemelerin bağımsızlığıyla ilgili maalesef hiçbir husus
kalmamıştır.
Değerli
arkadaşlar, burada hâkim ve savcılarda bu maddeyle maalesef müfettişler -yine
aynı şekilde- memur hâline getiriliyor. Nasıl ki sürekli olarak bu
değişikliklerle Bakanlığa bağlı bir genel müdürlük hâline getiriliyorsa teftiş
kurulu da normal bir memuriyet hâline getiriliyor, müfettiş olmaktan
çıkarılıyor. Dolayısıyla burada iyi niyet olmadığı çok aşikârdır, diğerleri
gibi, kendisinin atadığı kişiler zaten soruşturmaları engeller bir duruma
getirmiştir. O soruşturmada yer alan savcıların yarın ne olacağını geçmişteki
savcıların ne olduğuna bakarak zaten görebiliyoruz. Maalesef, artık mızrak
çuvala sığmaz hâle gelmiş ve yargı siyasallaşmış durumdadır. Bu kanunlarla,
birtakım düzenlemelerle bunları engellemeye çalışsanız da kamuoyunun vicdanında
aklanma şansımız yok. Bakınız, sürekli fezlekeler geliyor, konuşuyoruz. Başka
bir fezlekede olanı grup önerisindeki konuşmamda kısaca söylemiştim. Hakikaten
ayrıntısını okudukça şaşırıyorum. Gerçekten, burada, kamu bankalarının nerelere
bulaştığını, bu ortak havuzlara aktarılan paranın nasıl elde edildiğini,
dolaylı yollarla, kredilerle nakit bulunarak havuza nakit akıtıldığını hep
beraber görmüş bulunuyoruz. Maalesef, gerçekten, kamu bankasının genel
müdürünün, genel müdür yardımcısının, bakanın, bakanın danışmanın ve birçok iş
adamının içinde olduğu bu çarkın üstünün kapatılmaması gerekiyor. Herkesi
peşinen suçlamıyoruz. Masuniyet karinesi vardır ama bunların üzeri eğer
örtülüyorsa, bunun üzerine örtmeyen hâkimlerin, savcıların üzerine gidiliyorsa,
bunu eleştiren muhalefetin üzerine gidiliyorsa, sesi kısılıyorsa, o zaman burada demokrasiden bahsetmek
maalesef mümkün değildir. Burada yapılan şey kanun eliyle hukukun
katledilmesidir. Bu kanunları buraya gönderen, çıkartılmasını sağlayan… Her ne
kadar Sayın Bakan “Bu bir kanun teklifidir.” dese de, hepimiz biliyoruz ki
bunlar Hükûmet tarafından tasarı olarak hazırlanıp buradaki milletvekili
arkadaşlarımıza imzalatılıyor. İşte tek adam diktatörlüğünde burası da kanun
devleti hâline gelmiştir, daha doğrusu Tayyip Erdoğan’ın devleti hâline
gelmiştir. Bunların bir an önce…
Sayın Bakan
önceki görüşmelerde olduğu gibi, az önce bilgi vermiş ama geri çekme yok. Ben,
bu kanunun bir an önce geri çekilerek, ara verilerek düzeltilmeler yapılması gerektiğini
düşünüyorum. Bu kapsamda eğer yapılırsa Anayasa’ya aykırı düzenleme yapılmış
olacak ve hukuk devleti katledilmiş olacaktır diyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önerge üzerinde söz isteyen… Sayın Altay?
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Mahmut Tanal.
BAŞKAN – Mahmut
Tanal İstanbul Milletvekili.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’ndaki bu değişiklik… Siyasal iktidar ne diyor?
“Biz iktidarız her şey yaparız.” Evet, kuvvetler ayrılığı ilkesi uyarınca,
Anayasa’mızın 9’uncu maddesine baktığımız zaman “Yargı yetkisi Türk Milleti
adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” deniliyor. Burada yargılama makamları
yani savcılar ve yargıçlar ve mahkemeler bu yetkiyi kullanırken, nasıl Türk
milleti siyasal iktidara seçimlerde oy verip bu görevi, iktidar olma görevini
vermişse aynı şekilde bu yetkiyi, bu görevi de Türk milleti adına yargı
kullanıyor. Yargının meşru kaynağı Türk milletidir ve bu Anayasa’dır.
Şimdi, bu
çerçevede baktığımız zaman, yürütme yetkisi madde 8’de yazar. “Yürütme yetkisi
ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara
uygun olarak kullanılır.” Şimdi, işin püf noktası burası. Anayasa’nın 159’uncu
maddesindeki yetkilerin alınması… Evet, kanunla bu yetkide düzenleme
yapılabilir deniliyor ama hukuk devleti ilkelerine, hâkimlerin bağımsızlık ve
tarafsızlığına, mahkemelerin tarafsızlık ve bağımsızlığına gölge düşürülmemesi
lazım.
Şimdi, bu
çerçevede baktığımız zaman, bu düzenlemeye niçin ihtiyaç oldu? Bu düzenleme
eğer 17 Aralık 2013 tarihinde bakanların, siyasetçilerin, müteahhitlerin, iş
adamlarının bulaştığı rüşvet ve yolsuzluk operasyonu olmamış olsaydı böyle bir
ihtiyaç bugün olmazdı. Siyasal iktidar Türkiye’nin her tarafında gayet rahat,
taşeronlaşma adına her şeyi eline geçirmiş durumda. Eline geçiremediği hangi
kurumlar kaldı? Evet, siyasi partiler kaldı… Aynı zamanda, hâlen gerçekten
namuslu, dürüst yargıçlar ve savcılar var, hâlen namuslu, dürüst emniyet
mensupları var. Emniyet mensuplarını dağıttılar, emniyet mensuplarında bu işi
başaramadılar. Olmayınca bu sefer ne yapmanız lazım? Efendim, cumhuriyet
savcıları. Cumhuriyet savcısı da olmadı, mahkemelere oldu. Peki, burada sebep
ne deniliyor? “Efendim, Türkiye’de paralel yapı var, bu paralel yapı maalesef
…” Paralel yapı dedikleri de “çete” deniliyor. Ee, peki çeteyse, Sayın Adalet
Bakanı, siz bir soruşturma açtırdıysanız bu çeteyle, bu paralel yapıyla ilgili
bize bunun soruşturma numarasını verin. Aslında Hükûmetle bu “paralel yapı”
dedikleri, “çete” dedikleri aynı konumdadırlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Hükûmet seçilmiş durumda, seçilmiş durumda iktidar; bunlar ana caddede gidiyor,
paralel yapı tali caddede gidiyor. İkisinin hedefi, ikisinin amacı, ikisinin
aracı aynıdır. Nedir hedefi? Takdir edersiniz biz hepinizi tanıyoruz, siz de
hepiniz bizi tanıyorsunuz. Sizin amacınız ne? Yani Millî Nizam’dan tutun
Refah’tan, Saadet’ten şu andaki son partiniz AKP’ye kadar tek bir amacınız var,
tek bir hedefiniz var.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Kızacaklar size, böyle konuşmayın!
MAHMUT TANAL
(Devamla) - Tek hedefiniz, cumhuriyetin temel ilkeleri olan laik rejimi ortadan
kaldırmak. (CHP sıralarından alkışlar)
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Allah, Allah!
MAHMUT TANAL
(Devamla) – Ne oldu bu? Sizin de hedefiniz bu, paralel yapınızın da hedefi bu.
İki yanlıştan bir doğru çıkmaz; ikinizin amacı bu, ikinizin hedefi bu, ikisinin
temel araçları bu.
Onun için,
Hükûmet şu durumda mevcut olan Anayasa’yı, mevcut olan uluslararası
sözleşmeleri ihlal ettiği için gayrimeşru bir iktidar şu anda iktidarda,
gayrimeşru bir Hükûmet iktidarda. (CHP sıralarından alkışlar) Gayrimeşru
hükûmetin olduğu yerde insanlar kendi temel hak ve özgürlüklerini kullanma
adına meşru olan her türlü aracı kullanır.
Onun için, bizim
siyasal iktidardan talebimiz şu: Şimdi bakın, Sayın Adalet Bakanı… Ama burada
yok, neden gitti ben onu da anlamadım. (CHP sıralarından “Arkanda, arkanda”
sesleri)
Sayın Adalet
Bakanı, sizin hakkınızda fezleke var, benim de hakkımda fezleke var. Yüreğiniz
varsa, iktidarınıza güveniyorsanız, yargınıza güveniyorsanız, polisinize
güveniyorsanız, Parlamentonuzun gücüne güveniyorsanız fezlekemin Meclise
getirilerek...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL
(Devamla) - Dokunulmazlıktan yararlanmak istemiyorum, ayrımcılıktan yararlanmak
istemiyorum, eşitsizlikten yararlanmak istemiyorum, ben yargılanmak istiyorum.
Aynı şekilde sizin Bakanlar Kurulunun içerisinde bulunan tüm bakanlar ve Adalet
Bakanı dâhil olmak üzere buyurun, fezlekelerinizi Meclise getirin.
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL
(Devamla) – Fezlekelerimizi Meclise getirin. Bu dokunulmazlıkları kaldıralım,
eşitsizliklere son diyelim. Yani, burada, milletvekili olmak, bakan olmak,
bakan çocuğu olmak, bir imtiyaz sahibinin olmaması lazım.
BAŞKAN – Sayın
Tanal, lütfen!
MAHMUT TANAL
(Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi imtiyazların rejimi değildir,
imtiyazların yeri değildir, suç işleme yeri değildir. Hukuk devletinde olması
gereken husus…
BAŞKAN – Sayın
Tanal…
MAHMUT TANAL
(Devamla) – …herkesin hukuk önünde eşit bir şekilde yargılanması lazım, hesap
vermesi lazım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Şimdi, Sayın Başkan, asıl
olması gereken, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin Türkiye’ye saygı
duyması lazım ve Türkiye…
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Zamanımızı çalıyorsunuz, hakkımızı ihlal ediyorsun. Süreniz bitti.
MAHMUT TANAL
(Devamla) – Bakın Hanımefendi, yolsuzluk var, rüşvet var, hırsızlık var,
sesimizi duyasınız diye feryat ediyorum.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Süreniz bitti, süreniz bitti.
BÜNYAMİN ÖZBEK
(Bayburt) – Zamanımızı çalıyorsun, otur oturduğun yerde, süren bitti ya!
BAŞKAN – Sayın
Tanal lütfen!
MAHMUT TANAL
(Devamla) – Bakın, en büyük haksızlık hırsızlıktır. Bu hırsızlığa bir son
vermek lazım. Onun için, benim sizden istirhamım, hepinize görev düşüyor,
hepimize sorumluluk düşüyor. Bu bakanların… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, hem bu yasal düzenleme neye ihtiyaç veriyor? Bu yasal düzenlemenin amacı
rüşvet ve yolsuzluğu önlemek için getiriliyor. Rüşvet ve yolsuzluk olmamış
olsaydı, buna bir ihtiyaç olmayacaktı.
Sayın
milletvekilleri, yani sizler milletvekili olmadan önce böyle bir düzenleme
gelmiş olsaydı ne söyleyecektiniz?
BAŞKAN – Sayın Tanal,
lütfen!
MAHMUT TANAL
(Devamla) – Diyecektiniz, ya hakikaten iktidar yanlış yapıyor. Elinizi
vicdanınıza koyun.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.09
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
22’nci madde
üzerinde aynı mahiyetteki iki Anayasa’ya aykırılık önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN –
Arıyorum.
Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.11
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesi üzerinde aynı mahiyetteki iki Anayasa’ya
aykırılık önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 22’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Komisyon katılmamaktadır Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HSYK’yla ilgili partimizin
Anayasa konusunda uzlaşalım noktasında aynen duruyoruz ve bütün parti
gruplarının bu konuda uzlaşarak anayasal bir değişiklik yapması gerektiğini,
bunun da sorunu kökten çözeceğini ifade etmek istiyorum.
Evet, HSYK’da
bazı düzenlemeler yapılarak geçici bir çözüm Hükûmet açısından söz konusu
olabilir. Ancak dört parti grubunun, bağımsız ve tarafsız yargı konusunda önümüzde
bütün kökten çözülmüş bir HSYK yapısını ortaya çıkarması son derece önemli.
Neden bu konuda uzlaşamıyoruz? Öncesi daha mı doğruydu, sonrası mı daha doğru?
Bu gerçekten ciddi bir şekilde tartışılmaya değerdir.
Yargıda vesayeti
azaltacak yolların hepsini denemek lazım. Bugün böyle, yarın seçimlerde başka
partiler gelir, başka iktidarlar, başka muhalefetler gelir ama yargı tüm parti
grupları açısından hele hele bir seçim döneminde siyaset üstü olarak ele
alınması gereken bir durum. Aslında “Anayasa’ya aykırı mıdır, değil midir?”
zaman zaman bir tartışma yaşanıyor Mecliste.
Anayasa’nın bir
maddesi var arkadaşlar, 90’ıncı madde, 2004’te yapılan. Bir de ondan önce
koalisyon hükûmetleri döneminde yapılan 17 tane madde değişikliği var. O 17
tane madde değişikliğinin içinde bağımsız yargı da vardı. “Adil yargılanma
hakkı” olarak geçer arkadaşlar. O dönem Anayasa’da yapılan bu değişiklikler,
belki Avrupa Birliği üyelik konjonktürü ve dış dinamiğiyle Kopenhag Kriterleri
dikkate alınarak yapılmıştı. Ama o düzenlemeler, sanıyorum o tarihten bu yana
yani 2001’den sonra günümüze kadar en son referandumla yapılan değişikliklerle
bir değişiklik oldu. Bu HSYK olayı 12 Eylül 2010 tarihinde halkın oyuna gitti.
Şimdi, buradan
baktığımız zaman Anayasa 90 niye kriter olmalıdır? Anayasa 90’ıncı madde,
uluslararası sözleşmelerin iç hukukta kanun hükmünde olması ve Anayasa’ya
aykırılığını ileri sürülememesini ifade ediyor. Öbür türlü alırsanız ki 2004’te
burada AK PARTİ ve CHP, iki parti grubu vardı, birlikte çıkardınız bunu ve bu
konuda hiçbir partinin itirazı yok. Barış ve Demokrasi Partisi olarak
Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin işletilmesinden yanayız. İnanın, öbür türlü
“Darbe anayasasına aykırı mıdır, değil midir?” gibi bir tartışmanın içine
girmek hiç de doğru bir yöntem değil. Darbe hukuku, darbe anayasası bize dar
geldiği için değiştirmek istiyoruz, bu gömleği atmak istiyoruz üstümüzden ama
başaramadık, uzlaşma komisyonunda epey çalıştık fakat seçimlere denk geldi ve
görüşmeler kesildi.
Şimdi, buradan
soruyorum: Hiçbirimiz, hiçbir parti mevcut adalet işleyişinden memnun mudur?
Oysaki “adalet” dediğiniz zaman ilk yakalamayla, ilk gözaltıyla başlar süreç.
İlk süreçten başlayarak polis, hazırlık tahkikatı, savcılık, soruşturmadan
kovuşturmaya geçiş bölümü yani mahkeme aşaması. Şimdi, mahkeme aşamasını
ilgilendiren bir düzenlemeyi konuşuyoruz. Peki, öncesi düzgün müdür, hazırlık
soruşturması düzgün mü yapılıyor, soruşturmalar düzgün mü yapılıyor? Hayır
arkadaşlar, adli kolluğu bile konuşamıyoruz.
Yani burada çok
ciddi sorunlar var. Bu çok ciddi sorunları birlikte konuşarak aşabiliriz.
İnanın, burada tartışırsak, önerge verebiliriz, tüzük kavgası yapabiliriz ama
bir gün fazladan zaman kaybederiz, bir şey değişmez. İnanın, Anayasa
Mahkemesine de getirseniz oradan da çok bir şey değişmez, buradan ben
samimiyetimle söyleyeyim. Yani burada, mutlaka bir uzlaşı kültürünün
geliştirilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım. Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Altay,
Sayın Köktürk, Sayın Tezcan, Sayın Serindağ, Sayın Acar, Sayın Çam, Sayın Genç,
Sayın Öztrak, Sayın Çetin, Sayın Halıcı, Sayın Çelebi, Sayın Develi, Sayın
Danışoğlu, Sayın Onur, Sayın Seçer, Sayın Kuşoğlu, Sayın Gök, Sayın Düzgün,
Sayın Özkan, Sayın Tanal.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
23’üncü madde
üzerinde dört önerge vardır. Bu önergelerden son iki önerge, maddenin
Anayasa’ya aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir. Önergeleri
okutup öncelikle Anayasa’ya aykırılık önergelerini işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 23 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Mihrimah Belma Satır
Kayseri İstanbul İstanbul
Muzaffer
Baştopçu Muhammet Bilal
Macit
Kocaeli İstanbul
“MADDE 23- 6087 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (ç) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
ç) Adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme,
atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro
dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin
cezası verme, görevden uzaklaştırma ile hakim ve savcılar hakkında denetim,
araştırma, inceleme ve soruşturma yapılması konularına münhasır olmak üzere
genelge düzenlemek.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 23 üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı Süreyya Önder İdris Baluken
Iğdır İstanbul Bingöl
İbrahim Binici Sırrı Sakık Hasip Kaplan
Şanlıurfa Muş Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 23. Maddesinin Anayasaya aykırı
olması nedeniyle Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Mehmet Günal Erkan Akçay
Konya Antalya Manisa
Yusuf Halaçoğlu Mustafa Kalaycı Reşat Doğru
Kayseri Konya Tokat
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Tasarının 23 üncü maddesinin Anayasaya aykırı olması nedeniyle Teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Aytun Çıray Fatma Nur Serter
İstanbul İzmir İstanbul
Turgay Develi Ali Haydar Öner Mahmut Tanal
Adana Isparta İstanbul
Tufan
Köse
Çorum
BAŞKAN – Sayın
Komisyon, aynı mahiyetteki son iki önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – İştirak etmiyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Hükûmet?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Katılmıyorsunuz.
Önergeler
üzerinde söz isteyen?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Seyfettin Yılmaz.
BAŞKAN –
Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan
kanun teklifinin 23’üncü maddesiyle ilgili verdiğimiz önergeyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz bu önergede,
23’üncü maddenin teklif metninden çıkarılmasını talep ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, hepimiz biliyoruz ki insanoğlunun bugüne kadar bulabildiği en
iyi yönetim demokrasi. Demokrasilerin de vazgeçilmezi hukuk devletidir. Hukuk
devletinin olmazsa olmazı ise hâkimlik teminatı ve mahkemelerin
bağımsızlığıdır. 12 Eylül 2010’da referandumla beraber hayata geçirilen
HSYK’nın yapısını yeniden değiştirmek için yeni bir kanun teklifi getirdiniz.
Niye HSYK Kanunu’nda bir değişikliğe ihtiyaç duyuldu? Bunu saklamaya gerek yok
değerli milletvekilleri. 17 Aralıkta bu ülkede “asrın yolsuzluğu” dediğimiz bir
yolsuzluk olayı gerçekleşti. Bu yolsuzluğun içerisinde, iddiaların arasında
bakanlar var, bakanların çocukları var, birtakım kurum ve kuruluşların genel
müdürleri var, birçok iş adamı var ve akabinde gelen 25 Aralık operasyonu da
bunun bir benzeri. Bu operasyondaki iddiaların içerisinde Başbakan var,
Başbakanın oğlu var, Başbakanın yakınları var, Başbakana yakın birçok iş adamı
var. Bunların olduğu bir süreçte bu bütün yolsuzlukların ve hukuksuzlukların
önüne geçebilmek adına neyi ortaya koydunuz? Dediniz ki: “Millî iradeye küresel
bir saldırı var.” Bu millî iradeye yapılan küresel saldırının önüne geçebilmemiz
için bizim, bu operasyonu ve soruşturmayı yürüten savcılar ve polisler başta
olmak üzere, bunları vatan haini ilan etmemiz lazım, bunları suçlu ilan etmemiz
lazım, bunların dış güçlerin temsilcisi olduğunu haykırarak ifade etmemiz
lazım. Hani siz “masumiyet karinesi” diyorsunuz ya, masumiyet karinesi, bunlar
konuşulduğu zaman rahatsız oluyorsunuz ama Türkiye Cumhuriyeti’nin savcısına,
Türkiye Cumhuriyeti’nin polislerine, bu operasyonu yürütenlere, Türkiye
Cumhuriyeti’nin Başbakanı, bakın, değerli arkadaşlar, Başbakanı direkt hain
yaftasını vuruyor, “dış güçlerin maşası” diyor.
Şimdi ben buradan
Adalet Bakanına soruyorum: Sayın Başbakanın “hain” dediği, “dış güçlerin
maşası” dediği o savcıları siz bu soruşturmadan alarak Bolu’ya atadınız,
efendime söyleyeyim, Kütahya’ya atadınız, efendime söyleyeyim, Mardin’e
atadınız. Peki bu hainleri niye siz görevlerine devam ettiriyorsunuz? Yani, o
zaman Başbakan bunlara “hain” derken yanlış bilgi mi veriyor Sayın Bakan? Yani,
böyle bir uygulama olabilir mi ama siz bir şey söylendiği zaman diyorsunuz ki:
“Masumiyet karinesi.”
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, Türkiye’de ihtilaller oluyor, darbeler oluyor. 80 ihtilali
oldu, 28 Şubatta postmodern darbe dediğimiz bir darbe oldu ama şu 17 Aralıktan
beri yaşanan sürece baktığımızda tarifini yapamıyorum, yeni bir darbe var
ülkede. Bu darbenin adına ne demek lazım, onu size bırakıyorum yani bu darbenin
ismi nedir? Hükûmet… Anayasa rafa kaldırılıyor. Yargının talimatlarını kolluk
güçleri yerine getirmiyor. Gerekçe nedir? Gerekçe, işin ucunun Başbakana,
bakanlara dokunması. Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar? Burada
açıkça söylüyorum, her zaman söylüyorum, elimizi vicdanımıza koyalım. Eğer
boğazınızdan haram geçmemişse, emin olun, boğazından haram geçmeyene hiç
kimsenin vereceği bir ceza yoktur. Sayın Başbakanın oğlu ifadeye gitmiş, bugün
basına düşüyor. Şimdi, ne güzel, Bakan marifetiyle Yargıtayda 1. Daireyi ele
geçirdiniz, o soruşturmayı yürüten bütün savcıların yerlerini değiştirdiniz,
güzel bir alan temizliği yaptınız. Alan temizliğinden sonra Başbakanın oğlu
ifade verdi. Bugün bilmem neyi bıraktı, ondan sonra diğeri bırakılacak, ondan
sonra şu algıyı oluşturacaksınız, zaten medya imparatorluğunu kurmuşsunuz,
bütün medyayı ele geçirmişsiniz: “Efendim, bize küresel bir saldırı vardı. Bu
küresel saldırıya, işte, bakın, savcılar, hâkimler bu kararı verdi.”
diyecekler. Şimdi, Sayın Adalet Bakanı, sizin ele geçirdiğiniz, atadığınız,
soruşturmayı yürüttüğünüz savcıları aldığınız, yeni savcılarla götürdüğünüz
yerde Başbakanı aklasanız ne olur, bakanları aklasanız ne olur, bu soruşturmayı
yürütenleri aklasanız ne olur. Önce milletin vicdanında aklanacaksınız.
Milletin vicdanında aklanmazsanız orada değiştirilerek yapılan, hâkimlerle,
savcılarla yapılan aklamalar bu milletin vicdanında aklanmayacaktır ama Adalet
Bakanının…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önerge üzerinde
diğer konuşmacı Tufan Köse, Çorum Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE
(Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben konuşmama bir duayla
başlamak istiyorum.
Allah yatak
odalarında para sayma makinası, ayakkabı kutularında milyon dolarlar ve
kollarında şaibeli iş adamlarının hediye ettiği 700 bin dolarlık saat taşıyan
bakanları, bakan çocuklarını ve bürokratları savunmak zorunda kalan
milletvekillerinden hiç kimseyi yapmasın. Sizin adınıza üzülüyorum. Amin. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Amin!
TUFAN KÖSE (Devamla)
– Değerli arkadaşlarım, tabii, susmak da bir asaleti gösterir işin esasında ama
maalesef bu kadar yolsuzluğun, vurgunun, rüşvetin, utanmazlığın olduğu bir
ortamda susmayı da beceremiyorsunuz.
Şimdi, şu sözler
hangi babanın, hangi namuslu, ahlaklı, vicdanlı bir babanın ya da vatandaşın
yüreklerini sızlatmaz? İçişleri Bakanı oğluyla konuşuyor, diyor ki: “Kaç lira
para var?” “Üç beş kuruş.” “Kaç lira, kaç lira?” “Üç beş kuruş, sen biliyorsun
ya.” “Ne kadar oğlum?” “1 trilyon.”
OKTAY VURAL
(İzmir) – Vay vay vay!
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Bu sözler vicdanları kanatmıştır arkadaşlar.
Tabii, bu sözler
vicdanları kanatmıştır ama daha beteri de var, daha beteri de var. İktidar
partisinin sözcüsü var; Hüseyin Çelik, hukukçuluğu kendinden menkul, diyor ki:
“Bakanın oğluyla konuşmalarını yaptığı bu sözler delil oluşturmaz.” Yahu,
vallahi delil oluşturup oluşturmadığını hâkimler takdir eder ama büyük bir
rezillik olduğunu sizler lütfen takdir edin. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu kanun iki hafta evvel Meclise geldi, 21 maddesi görüşüldü,
22’nci maddesine geldiğinde geri çekildi. Biz zannet ki, herhâlde AKP’nin grup
yönetimi, genel idare kurulu, Başbakan, yaptıkları hatanın farkına vardılar da
bu kanunu geri çektiler ama öyle değilmiş. 3 tane hâkimin hastalığı bahane
edilerek karşımızdaki bir diktatör -maalesef bir diktatör- sizleri de emir ve
komutası altına alarak bu kanunu bugün buraya yeniden getirmiş.
Değerli
arkadaşlarım, karşımızda dört dörtlük bir diktatörlük var, bunu kabul edin. Bütün
dünyanın da diktatör bir başbakan olarak kabul ettiği bir Başbakan var.
AHMET YENİ
(Samsun) – Saygısızlık etme!
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Her şeyi… Ama bu Başbakan…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Hadi oradan, saygısızlık yapma!
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Dinleyin, dinleyin…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Konuşma ahlaksız adam!
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Bu Başbakan... Anlatacağım.
BAŞKAN – Sayın
Köse…
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Bu Başbakan, her şeyi kontrol etsin istiyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Sayın Başkan, uyarır mısınız?
TUFAN KÖSE
(Devamla) – İstemiyor mu yahu, her şeyi kontrol edeyim istemiyor mu!
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Sana ne!
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Kıyafete karışıyor mu, kıyafete? Senin kıyafetine karışıyor.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Sana ne ya!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Sayın Köse…
TUFAN KÖSE
(Devamla) – İstanbul Belediyesini, Ankara Belediyesini yönetmek istiyor.
“Basına ayar vereyim.” diyor, “Basını da ayarlayayım.” diyor. Ya, ta Libya’ya
git sen, Libya’dan, Tunus’tan, Fas’tan gazeteci ara! “Basına ayar vereyim.”
diyor. Çocukların sayısının kaç olacağına karışıyor. Karışmıyor mu?
YUSUF BAŞER
(Yozgat) – Sana ne!
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Karışıyor mu kardeşim? Karışıyor.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Sen yapma, çocuk yapma!
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Onu geçtik, “Kadınlar sezaryenle mi doğum yapsınlar, yoksa normal
doğum mu yapsınlar?”
YUSUF BAŞER
(Yozgat) – Nasıl konuştuğunu bilmiyorsun ya!
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Yahu, sen jinekolog musun kardeşim, buna niye karışıyorsun?
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sen sarhoş musun ya, sarhoş musun sen?
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Diktatör ya, her şeyi belirleyecek.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sen sarhoş musun, sarhoş musun?
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Recep, terbiyesizlik yapma!
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Ne biçim konuşuyor…
BAŞKAN – Sayın
Altay, lütfen…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Ne demek “Sen sarhoş musun?”
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Altay…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Aklı başında adam gibi mi konuşuyor?
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Ergenekon davasının savcısı oluyor.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Ne biçim konuşuyor?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
– Sarhoş musun?
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Kardeşim, sarhoş sensin bir sarhoş varsa, bir sarhoş varsa sensin.
Bu hakarettir ya, olur mu öyle şey! Sarhoş sensin!
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Başbakana “diktatör” demekte ne var?
BAŞKAN – Sayın
Altay, lütfen…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Ne demek sarhoş? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen
oturun!
ENGİN
ALTAY(Sinop) – Ayıp bir şey ya! Kim sarhoş? Kim diyor sarhoş diye? Ne demek
sarhoş?
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Sarhoş sensin, sarhoş! Sarhoş sensin! Bir sarhoş varsa sensin! (AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.40
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Önerge üzerinde
Sayın Tufan Köse’nin iki dakikadan az süresi vardı ama iki dakika süre
veriyorum.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE
(Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, size rağmen, Cumhuriyet Halk Partisi bu milletin ahlakına da,
demokrasiye de, onuruna da, bağımsızlığına da, üniter yapısına da, laikliğe de, insan haklarına da, yoksul
halkına da sahip çıkacaktır. Öyle uzaktan “Sarhoştur.” “Alkol almıştır.” filan
gibi lafları da kendilerine iade ediyorum. Zaman zaman alkol alabiliriz ama
alnımızın teriyle alırız, alnımızın teriyle. Sizin gibi yetim hakkı yemiyoruz,
kasalarımızda dolarlar bulundurmuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
SONER AKSOY
(Kütahya) – Terbiyeli konuş, terbiyeli!
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Şimdi, Ergenekon davasının savcısı oldu, Ergenekon davasının
savcısı… Ergenekon davasının kasası Kuddusi Okkır’ın cenazesini arkadaşları
kaldırdı. Bakın ikiyüzlülüğe, bakın yalana! Polise “Vur.” talimatı versin, her
şeyi kendi belirleyecek ya arkadaş, polise “Vur.” Talimatı versin. Yargı da ona
bağlansın, Meclis ve Bakanlar Kurulu zaten gözünün içine bakıyordu, gözünün
içine bakan, baktığından ne dediğini anlayan da bir yargı olsun istiyor.
Hatırlıyor musunuz, Amerika’ya gitti Başbakan, ona bir kitap hediye ettiler orada?
Hatırlıyor musunuz kitabın ismini? “Diktatörün Psikolojisi” hatırladınız mı?
Uluslararası camia tescil etti diktatörlüğü.
Şimdi, diktatörün
psikolojisinin birkaç hususiyeti var. Bir: Diktatör korkar. Korkuyor, bu yasa
korktuğu için geliyor. Biliyor ki… “Herkesi koruyan, altındakileri koruyan ve
kendisine de ulaşılmasını engelleyen bir hırsızlar imparatoru var.” dedi
biliyorsunuz bir davanın savcısı, kendisine ulaşılmasını engellemek isteyen bir
yapı var. Diktatörler korkuyor. Diktatör korktuğu için bugün bu yasayı
getiriyor. Şimdi, diktatörün korktuğu nereden belli? “Demokrasi paketi” adı
altında bir paket getirdiniz, şu anda Adalet Komisyonundan geçti ama içerisinde
adalet adına hiçbir şey yok, insan hakları adına hiçbir şey yok. Ne var? Malın
korunması var, mülkün korunması var, iç edilen paraların, halkın, yoksul halkın
paralarının korunması var.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Nerede? Nerede?
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Var, ben oradaydım, var, var!
Şimdi,
arkadaşlar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TUFAN KÖSE
(Devamla) – …korktuğunuz başına gelecek. 30 Mart çok yaklaştı. Bakın,
Türkiye'deki seçmenin yüzde 78’i bakanların çocukları vasıtasıyla rüşvet ve
yolsuzluk yaptığına inanıyor. Yüzde 78’i! AK PARTİ, AKP seçmeninin de yüzde
50’si inanıyor.
BAŞKAN- Sayın
Köse, lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı biraz önce, oturuma ara verilmeden önce
kürsüde yaptığı konuşmasında AK PARTİ Grubu milletvekillerini, Genel
Başkanımızı, Grup Başkanımızı…
BAŞKAN – Bir
saniye…
TUFAN KÖSE (Devamla)
– 30 Mart çok yaklaştı. 30 Martta hepsinin hesabı görülecek. Ama hepsinden önce
bu milletin namuslu, ahlaklı yargıçlarının önünde hesap vereceksiniz!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, beni dinleyin efendim.
BAŞKAN –
Dinleyeyim Sayın Elitaş da, Sayın Köse duruyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bana söz verirseniz ben oraya giderim, o çekilir.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Elitaş, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı, oturumu kapatmazdan önceki yaptığınız
oturumda… (CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Tufan, ayrılma oradan, devam et.
TUFAN KÖSE
(Devamla)- Değerli arkadaşlar, Ergenekon davalarında…
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
TUFAN KÖSE
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın…
BAŞKAN – Sayın
Köse, lütfen…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Ne demek! Hatip kürsüdeyken nasıl oylama yaparsınız?
BAŞKAN – Yaparım
tabii Sayın Altay! Nedir bu el hareketi böyle!
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan, bundan daha uzun süre orada konuşan da oldu.
BAŞKAN – Gerekli
saygıyı gösterdim, ben müsaade ettim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan, bu arkadaşımızdan daha uzun süreli orada konuşanlar da
oldu.
BAŞKAN – Hayır,
efendim, daha uzun süre orada konuşan yok Sayın Altay! Grup başkan vekilisiniz,
bak, gerekli uyarıyı yaptım!
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Ama ne kadar ayıp bir şey! Bir hatip kürsüdeyken oylama yapamazsınız.
Bunu kabul edemeyiz, böyle şey olmaz!
BAŞKAN – Sayın
Tanal da ara vermeden önce aynı şeyi yaptı, lütfen ama!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Hatip orada saygısızlık yapamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisine
saygı! İç Tüzük’e aykırı! Zaman var, süre var, o süre çerçevesinde olur bu iş!
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Ne saygısızlığı! Düşüncesini söyledi. Böyle şey olur mu Başkan? Hatip
kürsüdeyken oylama yapılamaz. Bir milletvekiline yapılabilecek en büyük
hakarettir. Çok yanlış, böyle şey olmaz.
BAŞKAN – Uyardım
ama…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan…
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Başkanım, bundan daha uzun süre kürsüde kaldı mı kalmadı mı?
BAŞKAN – Sayın
Altay, siz grup başkan vekilisiniz. Sizin sayın milletvekillerini uyarmanız
gerekir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.52
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 20.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin Dokuzuncu
Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 23 üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, özür dilerim…
BAŞKAN – Bir
saniye Sayın Tanal, önerge işlemi yaptırıyorum, lütfen.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kurul’un Yargı
yetkisinin kullanımına ilişkin hususlar hariç olmak üzere hâkimlerin idarî
görevleri ile delilleri değerlendirme ve suçu niteleme yetkisi hariç olmak
üzere savcıların adlî görevlerine ilişkin konularda genelge düzenlemelerine
ilişkin hükmün yürürlükten kaldırılması önerilmektedir. Anayasa’ya göre
Bakanlığın savcıların sadece idari görevle ile ilgili yetkili kılınmış olması
ve savcıların değerlendirme ve suçu niteleme yetkisi hariç olmak üzere adli
görevlerine ilişkin konularda Bakanlığın genelge çıkarma yetkisinin olmadığı
belirtilmektedir. Düzenleme hem Anayasa’ya aykırılık teşkil etmekte hem de
düzenlemenin hayata geçmesi ile Adalet Bakanının görev ve yetkisi artacak olup
yargının bağımsızlığına halel getirmektedir. Önerilen teklif ile Anayasaya
aykırılığın giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 23 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş
(İstanbul) ve arkadaşları
“MADDE 23- 6087
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
ç) Adlî ve idarî
yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki
verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları
uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden
uzaklaştırma ile hakim ve savcılar hakkında denetim, araştırma, inceleme ve
soruşturma yapılması konularına münhasır olmak üzere genelge düzenlemek.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz belli, kanunun
23’üncü maddesinde değişiklik yapıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Parlamentonun değerli üyeleri; bu kürsüyü kullanırken her
zaman söylüyoruz; kişiliklerimizle, önderlerimizle, genel başkanlarımızla,
liderlerimizle ilgili hiç kimsenin burada bir şey söylemesine müsaade etmeyiz.
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) – Eleştirmeyecek miyiz? Ne demek ya?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Biz ana muhalefet partisinin genel başkanıyla ilgili, diğer siyasi
partilerin genel başkanlarıyla ilgili nasıl ki söylemiyorsak, söyleyen
arkadaşlarımızı da engelliyorsak ana muhalefet partisinin grup başkan vekilinin
de aynı şekilde davranmasını bekleriz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Tehdit mi ediyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Sayın Başkanım, gergin bir ortamdan geçiyoruz. Bu gergin ortam
içerisinde sükûnetle eleştirilerin hepsine hazırız, her şeye varız ama şunu
söylüyoruz: Her kim ki bu milletin bir tek kuruşuna tenezzül ettiyse Allah
belasını versin! (Alkışlar, CHP ve MHP sıralarından “Amin!” sesleri)
OKTAY VURAL
(İzmir) - Çalanların, örtenlerin de Allah belasını versin!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Ama her kim ki iftira ediyorsa, daha henüz yargılanmadıysa ona da
iftira ediyorsa, onun da Allah belasını versin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Savcılara, hâkimlere baskı kuranların da Allah belasını versin!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Kalkacaksın, “masumiyet karinesi” diyeceksin, darbecilikten otuz
beş yıl yemiş birini burada savunacaksın ama sen daha henüz Yargıtay
aşamasında, gelmedi diye o adamla ilgili söylenene nasıl yapıyorsun, daha
sonuçlanmadı diyeceksin. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yolsuzluğun üstünü örtenlerin de Allah belasını versin!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Fezlekesi oluşmamış bir konuyla ilgili varsa Allah belasını versin,
gitsin cezasını çeksin ama kim iftira ediyorsa onun da Allah belasını versin!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Amin! İftiracının da Allah belasını versin. Yargı da belasını versin!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Kim masumiyet karinesini ihlal ediyorsa onun da Allah belasını
versin!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Askerlere, savcılara iftira edenin de Allah belasını versin!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şimdi, bakın, Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kürsüsü… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Hırsızları alkışlayanların da Allah belasını versin!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Haramilerin Allah belasını versin!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Sayın Başkan, uyarır mısınız?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Gel sen uyar, gel; gel bir de sen uyar.
BAŞKAN –
Uyarıyorum efendim, kaç defa uyardım. Bak, bu, uyarmadır Sayın Elitaş, bu,
uyarmadır.
(Başkanın
tokmakla kürsüye vurması)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsü konuşmak içindir. Muhalefet
partileri iktidar partisi sözcülerini de dinlemek mecburiyetindedir.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Başbakan kızıyor beddua edenlere.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Biz nasıl ki sizi dinliyorsak siz de bizi dinlemek
mecburiyetindesiniz. Ama ikide bir “İç Tüzük böyle demiyor efendim, Anayasa’ya
aykırıdır efendim, İç Tüzük’ün şu maddesine aykırıdır efendim.” diyenler
kürsüyü işgal etme hakkına sahip değildir.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Allah onların da belasını versin!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Sayın Başkan, burada kürsüyü işgal etmeye, hiç kimseye müsaade
etmeyiz.
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Tehdit mi ediyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Demokrasinin sesinin çıktığı yer burasıdır.
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Demokrasiyi böyle diye diye katlettiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Kürsü işgaliyle demokrasinin sesini kısmaya, milletvekilinin sözünü
kısmaya, kimseye müsaade etmeyiz ama grup başkan vekili kalkacak oradan diyecek
ki: “Başkalarına da şu kadar müsaade ettiniz.” Yanlış yanlışla savunulmaz.
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Demokrasiyi katledenlerden demokrasi dersi alacak hâlimiz yok.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Buraya çıkan milletvekili buna uyacak. Aksi hâlde İç Tüzük’ü
elinize alıp “Sayın Başkan, İç Tüzük’ün şu maddesine göre” diye
yürümeyeceksiniz. Ya, burada İç Tüzük’ü uygulattıracaksınız… Kürsüde, işte
biraz önce konuşan Milliyetçi Hareket Partisi sayın milletvekili bir kelime
söyledi, bitince “Teşekkür ediyorum.” dedi yerine döndü.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yahu, talimat mı veriyorsun sen? Talimat mı veriyorsun sen?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Az önce, ara vermeden önce, benim cümlem tamamlandı, süre bitti,
“Teşekkür ediyorum.” dedim yerime geçtim. Biz bu kurallar çerçevesinde
uygulamadığımız takdirde, kurallara uymadığımız takdirde kuralsızlık ortaya
çıkar. Bu kuralsızlığın sonucunda da kuralsızlığa kim meydan veriyorsa ona da
katlanır. (CHP sıralarından gürültüler)
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Anayasa’yı bir defa ihlal ettiniz, ne kuralı?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Açık ve net söylüyorum: Parlamentoda milletvekilinin konuşacağı tek
yer burasıdır ama işgal ederek, laf atarak, söz keserek ve milletvekillerini
burada tahrik ederek Parlamentonun çalışmasını hiç kimse engelleyemez.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Allah Allah…
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – En çok lafı sen atıyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Biz bu yasayı çıkarmaya kararlıyız, çıkaracağız, hiç kimse de buna
mâni olamayacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Ali kıran baş kesen misiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Savunursunuz, iddia edersiniz, söylemlerinizi geliştirirsiniz;
ciddiye aldıklarımız olur, önergelerinizi kabul ederiz değiştiririz.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Ciddiye almadınız ki.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Ama hiç alakası olmayan, bir
cümleyle, bir harfle, bir kelimeyle değiştirdiğiniz önergeleri de -kusura
bakmayın- bizim kabul etmemizi bekleyemezsiniz.
Kalkıyor buradan
milletvekili geliyor “Ne olur ya, bir tane de bizim önergemizi kabul edin...”
Allah aşkına sayın milletvekili, o önergenin içerisindeki değişikliği kabul
etsek madde hükmüyle ilgili ne alakası var? Hiçbir şey yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Kimse öyle demedi, kendin uyduruyorsun. Senden hiçbir şey
beklemiyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Ama geliyor “Bizimkini de kabul edin...” Etsek de değişen bir şey
yok, etmesek de değişen bir şey yok.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Etmediniz zaten.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubuna
sesleniyorum: Hiçbir tahrike kapılmayacağız; buraya kim çıkarsa çıksın, ne
söylerse söylesin sabırla dinleyeceğiz ama hakarete, kürsü işgaline,
milletvekilinin sözünü kesmeye, demokrasiyi bitirmeye de hiçbir zaman fırsat
vermeyeceğiz. “Diktatör” diyorlar; aynaya bak, geçmişine bak diktatörü
görürsün. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; CHP sıralarından
gürültüler)
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Siz bitiriyorsunuz demokrasiyi!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Grup Başkan Vekili, bizi işgalcilikle suçladı, hem tehdit etti…
Cevap vermek istiyorum Sayın Başkan yani burada tek tek saymama gerek yok yani
buna cevap verilmeyecekse herhâlde…
BAŞKAN – Efendim,
söyleyeceksiniz ne için söz istediğinizi, öyle “Saymama gerek yok.” değil.
Sayın Altay,
sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum, buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Elitaş, siz bostancıbaşı değilsiniz, bu Parlamentoda bir nizam
varsa… Velev ki ben şimdi burada kürsü işgaline başladım. Bu işle mesul
insanlar bu İç Tüzük’te belirlenmiştir. Yeri gelir kürsü işgali de yapılır; bu
kürsüyü korumak… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT ÖNAL
(Osmaniye) – Allah! Allah!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Nerede yazıyor?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
– Hangi madde?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) - Hangi madde? Hangi madde?
ENGİN ALTAY
(Devamla) - …Meclis Başkanlığının idare…
Sayın Başkan,
tacizlerini önler misiniz?
BAŞKAN –
Söylüyorum Sayın Altay, ben ne yapayım?
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Bu kürsüyü korumak idare amirlerinin işidir, Sayın Elitaş, sizin
işiniz değil. Bu Genel Kurulu tahrik ettiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Yok canım.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Şov yapıyor, şov şov.
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Evet, tahrik ettiniz; göreceğiz, görüşeceğiz.
BAŞKAN – Sayın
Altay, bunlar doğru değil, lütfen…
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Yani şunu kabul edemem Sayın Başkan: “Biz daha kalabalığız, sizi
döveriz.” dedi Elitaş. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Korkmayın biz bir şey yapmayız.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Evet. Bu kürsü babanın kürsü değil, milletin kürsüsü. Bu millet
bizi buraya gönderdi, biz buraya bu Anayasa çerçevesinde görev yapmaya geldik
ve göreve başlarken de bir yemin ettik, “Hukuk devletini koruyacağız.” diye
yemin ettik. Bu kanun kuvvetler ayrılığı prensibine son veren bir kanun
teklifidir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Biz her şeyi demokrasiyle hallederiz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Nereden çıkarıyorsun onu?
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Bu, çıktığı takdirde inanın sayın milletvekilleri, bu Parlamentoya
da gerek yoktur.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Anayasa Mahkemesi misin sen?
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Anayasa Mahkemesi var, Anayasa Mahkemesi.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ENGİN ALTAY (Devamla)
– Bu Parlamento işlevini yitirmiş demektir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Bir tane örnek versene.
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Bizim buna seyirci kalmamızı bizden bekleyemezsiniz. Elbette
kurallara, kaidelere uyarız ancak sizin biraz önceki tehdidinizden dolayı ben
bu kürsüde on dakika duracağım, gel de indir bakayım, gel de indir. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
Altay, lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, önergeyi oylar mısınız?
BAŞKAN – İdare
amirlerini göreve davet ediyorum efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, önergeyi oylar mısınız?
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Meclisi Elitaş mı yönetiyor Sayın Başkan?
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. (CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Alo Meclis hattı çalışıyor mu? Yani böyle bir şey mi var…
İZZET ÇETİN
(Ankara) – “Alo Sadık” mı dediler?
BAŞKAN – Lütfen
ya, lütfen ya…
Sayın Günal, size
oluyor mu ya?
Sayın idare
amirleri…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, bir milletvekilinin İç Tüzük’e aykırı olarak kürsüyü
işgali Türkiye Büyük Millet Meclisinin görüşmelerini engellememelidir.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sen istedin bunu, sen!
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) – Meclisi tehdit etti…
BAŞKAN – Sayın
Altay… Sayın Altay…
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) – Grup Başkan Vekili Meclisi açıkça tehdit etti.
BAŞKAN –
Birleşime beş dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati: 21.06
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 21.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin Onuncu
Oturumunu açıyorum.
(Manisa
Milletvekili Hasan Ören ile İstanbul Milletvekili Bülent Turan arasında
karşılıklı laf atmalar)
HASAN ÖREN
(Manisa) – Demin kurduğum cümleyi ben sana mı dedim?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Ayıp ya, ayıp!
BAŞKAN - 523 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Babam yaşında adamsın be!
HASAN ÖREN
(Manisa) – Baban yaşındaki adama “Şeyimden aşağı” denir mi? Ahlaksız!
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Sensin ahlaksız!
HASAN ÖREN
(Manisa) – Utanmaz herif! “Şeyimden aşağı Kasımpaşa.” diyor ya! Şuna bak ya!
BAŞKAN – 24’üncü
madde üzerinde dört adet önerge vardır, ikisi Anayasa’ya aykırılık önergesidir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Vural.
HASAN ÖREN
(Manisa) – Söylemedin mi?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Öyle bir şey demedim. Niye sen uzatıyorsun!
HASAN ÖREN
(Manisa) – Sen niye uzatıyorsun? Adam küfrediyor ya! Bir arıza varsa kendisi
çıkarıyor.
BAŞKAN - Sayın
Ören, lütfen yerinize oturunuz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Böyle bir şey demedim ya.
HASAN ÖREN
(Manisa) – Kim dememiş ya! Yazık ya, utanmıyorsun söylemeye.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Ya, o küfretmez, ne küfrü?
HASAN ÖREN
(Manisa) - Demedi mi? “Demedi.” de, hadi sen de yalan söyle. Ben “Kabile
reisi.” dedim. “Şeyimden aşağı Kasımpaşa.” dedin mi, demedin mi?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.11
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin On Birinci
Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın
Vural, söz talebiniz var.
Buyurun.
X.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, MHP Grubu
milletvekillerinin sözünü ve sesini kimsenin kesemeyeceğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, bu kanunla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna
ait önergeler üzerinde Milliyetçi Hareket Partili milletvekilleri konuşuyor. Ama bu kürsüde kalkıp, bu söz
haklarını kullananları tehdit etmek, “Yaptırmayız, ettirmeyiz.” edalarıyla…
Şunu bilsinler ki: Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin sözünü de,
sesini de kimse kesemez, hiç kimsenin haddi değildir. Bu bakımdan, bu tehditler
bize sökmez. Biz, 12 Eylülün Evren Paşalarına, darbecilerine karşı idam
sehpalarında susmamış insanlarız, bugünkü darbeci zihniyetin bu uygulamaları
karşısında kim varsa hak ettiği her sözü adresine ulaştırmakta kararlıyız. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – 24’üncü
madde üzerinde dört adet önerge vardır. Bu önergelerden son iki önerge maddenin
Anayasa’ya aykırılığı sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir.
Önergeleri okutup
öncelikle Anayasa’ya aykırılık önergelerini işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 24 üncü maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 6 ncı
maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "işlemleri ile
araştırma, inceleme" ibaresinin "işlemleri ile inceleme"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Muzaffer Baştopçu
Kayseri İstanbul Kocaeli
Gürsoy
Erol Muzaffer
Aslan
İstanbul Kırşehir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 24 üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı Süreyya Önder İdris Baluken
Iğdır İstanbul Bingöl
İbrahim Binici Hasip Kaplan Sırrı Sakık
Şanlıurfa Şırnak Muş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 24. Maddesinin Anayasaya aykırı
olması nedeniyle Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Mehmet Günal Mustafa Kalaycı
Konya Antalya Konya
Erkan Akçay Yusuf Halaçoğlu Reşat Doğru
Manisa Kayseri Tokat
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Fatma Nur Serter Ali İhsan Köktürk Ayşe Eser Danışoğlu
İstanbul Zonguldak İstanbul
Kamer
Genç Sedef
Küçük
Tunceli İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önergeler
üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önceki gerginliklere yol açan
Sayın Elitaş’ın bedduayla başlayıp tehditlerle devam eden konuşmasını kınayarak
sözlerime başlamak istiyorum ve yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Korku ve telaş,
insanoğlunun yaşadığı en büyük duygusal durumdur. Korkan ve telaşa kapılanların
makul davranma kabiliyeti ortadan kalkar, “aklıyla, aklıselimle hareket etme”
gibi melekeleri zayıflar, yok olur ve karşımıza biraz önce yaşadığımız kargaşa
ortamı çıkar. Bu korku neden gelmektedir, nereden gelmektedir? Bu, kanunun
özünden kaynaklanmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye’de, yargı, ciddi sorunları olan önemli bir organdır ve 12
Eylülde yargının ciddi sorunları vardı. 12 Eylül darbesi yargının bu
sorunlarını giderirken, bu kanundaki yürütme gücüne önem veren, yürütme gücünü
şekillendiren, şiddetlendiren ve yargının başına Demokles’in kılıcı gibi
indiren bir düzenleme yapmamıştı. 28 Şubat bir modern darbe şeklidir, 28
Şubatta oluşan HSYK, yürütme organının karşısında birtakım olumsuz, ideolojik
kararları verirken yürütme organı o yargının başına bugünkü iktidar kadar şedit
bir şekilde gitmemişti.
Bugünkü kanun
değişikliğinin sebebi aslisi Adalet ve Kalkınma Partisinin ta kendisidir. 2010
yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle, yargının kendi içerisindeki denge ve
denetim araçları ortadan kaldırılarak, tamamen Adalet ve Kalkınma Partisinin
kontrolünde bir yargı yaratmak amacıyla, tam da darbe mantığına ve darbe gününe
uygun bir şekilde 12 Eylül günü, 2010 tarihinde yapılan halk oylamasıyla halkı
aldatacak, kandıracak birtakım süsleme maddeleri konuldu ve Türkiye’nin başına
musallat olduğunu iddia ettiğiniz bugünkü HSYK ve yargı içerisindeki ciddi
sorunlar ortaya çıktı.
Bunu ortadan
kaldırmak için 2010 tarihinde bu kürsüden Milliyetçi Hareket Partisi sizi
uyardı. Evet, o tarihten önceki HSYK’nın kusuru vardı, yanlışı vardı, ama sizin
getirdiğiniz daha fazla, daha büyük bir yanlıştır. Siz, kanı kanla
yıkıyorsunuz. Kan kanla yıkanmaz, daha büyük kanlı hadiselere neden olur.
Bundan dolayı da sizi uyarmıştık, ancak bu uyarılara kulak tıkamıştınız. Şimdi
yine uyarıyoruz: Bu getirdiğiniz kanun teklifiyle daha büyük hataların, daha
büyük, ciddi sorunların adımını atıyorsunuz, onların kilometre taşlarını teker
teker düzenliyorsunuz.
Geldiğimiz nokta
itibarıyla, yargının sorununda bütün siyasi partiler birleşmiş durumda.
Buradan, aklıselime uyarak, hukukun üstünlüğü, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı,
yargının tarafsızlığı ve hâkimin teminatına dayalı bir çözüm üretmek mümkün,
ancak siz bunu yapmıyorsunuz. Niçin? Çünkü, büyük bir korkunuz var; çünkü,
büyük bir telaşınız var; çünkü, 17 Aralıkta başlayan rüşvet, yolsuzluk, kara
para aklama, devamında teröre yardım gibi, sadece Türkiye’de değil, yurt
dışında da Türkiye’yi muaheze edecek, murakabe edecek ve muhtemelen muhakeme
edecek bir sistemin içine doğru gittiğinizi öğrendiniz. Nereden öğrendiniz?
Kırk beş gün bu dosyaları Adalet Bakanlığında teker teker inceleyerek,
incelediğiniz dosyalardaki delilleri tespit ederek ve o incelemiş olduğunuz
fezleke dosyalarındaki delillerin hangilerinin zülfüyârına dokunduğunu,
Bakanlar Kurulunda kimlere gittiğini, AKP’de kimlere kadar gittiğini gördünüz
ve korkuya kapıldınız, telaşa kapıldınız, telaşla bu kanunu getiriyorsunuz.
Bu kanun,
demokrasiye son verme kanunudur; bu kanun, tek parti rejiminin inşa edilmesi
kanunudur dolayısıyla Anayasa’ya aykırıdır. Sadece Anayasa değil, parlamenter
demokrasinin özüne aykırıdır, kuvvetleri tek elde toplayan bir kanundur,
yargının başına AKP şapkası geçiren bir kanundur. Bu kanunla siz abat
olmayacaksınız çünkü bu kanunun temelinde zulüm vardır. Zulümle iştigal edenler
asla abat olmayacaktır. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önerge üzerinde söz isteyen, Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yasa Teklifi’nin 24’üncü
maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Şimdi, biraz aklı
olan, aklını peynir ekmekle yemeyen bir kişi şu maddeyi okur: Hâkimler ve
Savcılar Kanunu, değiştirmek istediğiniz Kanun, 6087 sayılı Kanun’un amaç ve
kapsamında “Mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkim ve savcı teminatı esaslarına
göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun teşkilat ve görevlerinin kanununu
kurmaktır, bunun amacı budur.” diyor.
Şimdi ben
soruyorum: Şimdi siz hâkimlerin atamasını, geçici görevlendirilmesini,
müfettişlerin atanmasını Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan alıp da Adalet
Bakanına vermiyor musunuz? Yani hâkimlik mesleğini yürütmenin emrine
veriyorsunuz. En aptal adam dahi bununla yargı bağımsızlığının kaldırıldığını,
Türkiye’de yargının artık yürütmenin emrine verildiğini kabul etmek zorundadır.
Bu nedir biliyor musunuz arkadaşlar? Bu, laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin
feshedilmesi demektir. (CHP sıralarından alkışlar) Türkiye’de hukuk devletinin
olmadığı demektir.
Şimdi bu kanun
niye çıktı ortaya? 17 Aralıkta bu Hükûmetin hırsızlıkları, yolsuzlukları tespit
edildi. Bakın Tayyip Erdoğan diyor ki: “Halk Bankasında bulunan para bankanın
parası değil.” Bir tane misal vereyim: Halk Bankası Genel Müdürü bir kişiye 575
milyon dolar veriyor arkadaşlar, teminat almadan veriyor, kredi şimdi batmış.
Ee şimdi, bankanın 575 milyon lira parasını batıran bir kişiden… Yani o
kutudaki para zaten 4,5 milyon dolar. Acaba gerisi nerede? Yani şimdi bu açık
değil mi, bu paranın gittiği, bankadan çıktığı değil mi?
Ayrıca
arkadaşlar, bu son senede Halk Bankasında batan para 1 milyar, yani 1 katrilyon
600 trilyon lira ve Halk Bankasının bu Genel Müdür zamanında 1 milyon liranın
üzerinde verdiği kredilerin yüzde 722’si –Bu, Sayıştay raporundaki bilgidir-
batak hâle gelmiş. Şimdi böyle olunca, bu paraları bu Genel Müdür buralara
verirken acaba bedava mı verdi? Şimdi, onun gibi daha bir sürü şey var.
Şimdi, şu Bekir
geldi, buraya oturdu. Niye? Şimdi, baktı ki çok büyük şey var.
SUAT ÖNAL
(Osmaniye) – Saygılı konuş. Saygılı ol.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, Bekir, senin hakkında fezleke var; fezleke, fezleke. Sen o
fezlekenin hesabını vermeden hangi yüzle gelmiş burada oturmuşsun. Evvela sen
lekeli bir adamsın. Bu Meclisin karşısına gelip orada oturamazsın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen temiz dille konuşun.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Dolayısıyla, bu, bir defa hakkındaki fezlekenin hesabını vermek
zorundadır arkadaşlar.
Ayrıca bakanların
4 tanesi hakkında fezleke var. Şimdi, bu Erdoğan Bayraktar’ı siz Bakanlıktan
ıskat ettiniz arkadaşlar. Bakanlıktan ıskat etmek ne demek? Yani “Bu hırsızlık
yapmıştır, yolsuzluk yapmıştır, ben bunun görevine son veriyorum.” Peki,
hırsızlık yapmışsa, yolsuzluk yapmışsa, ıskat etmişsen, Tayyip Erdoğan, bunun
hakkında niye soruşturma açmıyorsun? O zaman bunun hakkında soruşturma aç.
Şimdi, beyler,
tabii, zamanımız olmadığı için çok fazla konuşmuyorum. Bu yasayla Türkiye Büyük
Millet Meclisi feshediliyor. Yani 1920’lilerde kurulan laik cumhuriyet
kaldırılıyor, yerine Tayyip Erdoğan diktatörlüğünde kurulan bir devlet şekli
geliyor. Bu, bizim Anayasa’nın 81’inci maddesine göre, Anayasa’ya sadakat
göstereceğimize namusumuz ve şerefimiz üzerine yaptığımız yeminleri tamamen
ortadan kaldırmaktadır. Ben namusuna ve şerefine sahip çıkan bir milletvekili
olarak, ben bu kanunun burada çıkmaması için bütün direncimi de göstereceğim
çünkü siz yolsuzluk ve hırsızlık yaparken suçüstü yakalanmışsınız.
Arkadaşlar, geçen
gün Ziraat Bankasında… Burada gösterdim, getiriyor Tayyip Bey’in bir yakınına
Bodrum’da 687 milyon dolarlık bir arsayı 150 milyon dolara veriyor. Hemen üç
gün sonra gidiyor, Ziraat Bankasından 180 milyon dolar kredi alıyor. Burada
gösterdim belgelerini. Daha neler var, daha neler.
Arkadaşlar,
ihalelerdeki yolsuzluk… Arkadaşlar, Zorlu Holdingin 383 bin metrekarelik kaçak
inşaatını şey etti. Şimdi arkadaşlar, bu kanunla Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu kürsüsüne kan bulaşmıştır. Bu kanı temizlememiz lazımdır. Bu kan
burada çıkmadan, bu kanun burada çıkmaz. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisini yok
etmek demektir. Ben bu Türkiye Büyük Millet Meclisini, namusum ve şerefim
üzerine yemin eden bir kişi olarak, sonuna kadar savunacağım. Mustafa Elitaş,
yiğitliğin varsa gel beni buradan kaldır. Ben burada tavır koyuyorum. Kürsüyü
işgal ediyorum, bu kürsüyü işgal ediyorum!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bir daha vur! Bir daha vur!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu kürsüyü işgal ediyorum! (AK Parti sıralarından gürültüler) Bu,
devleti yok etmektir. Bu, hırsızlara yol açmaktır. Bu Bekir, bu Bekir burada
oturamaz! Bu Türkiye Cumhuriyeti devletini ortadan kaldıramazsınız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Militan olarak seni mi seçtiler? Militan olarak seni mi seçtiler?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Hırsızlar hesap verecektir. Hırsızlar, ihaleye fesat karıştıranlar
hesap verecektir. Arkadaşlar, bu Türkiye Cumhuriyeti devleti kanla kurulmuştur.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Sus, sus! Bitti zamanın.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu Türkiye Cumhuriyeti devletini siz burada getirip de bunlarla yok
edemezsiniz.
BAŞKAN – Sayın
Genç, teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Teşekkür etmeye gerek yok, bu senin görevin.
BAŞKAN – O zaman
teşekkür etmiyorum Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu kanunu buradan çıkaramazsın. Dolayısıyla bu kanun buradan
çıkamaz arkadaşlar.
BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen…
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu kanun çıktığı zaman Türkiye Cumhuriyeti devleti yok olmuş
demektir.
BAŞKAN – Sayın
Genç…
KAMER GENÇ
(Devamla) – Onun için, biz bu kanunu burada çıkaramayız.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul
edilmemiştir.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Arkadaşlar, bu kanun çıkmayacak! Biz namusumuz üzerine yemin ettik.
Bu kanun çıkamaz.
BAŞKAN –
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.31
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin On İkinci
Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 24’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de sizi selamlıyorum.
Bugün açılışta
Sevgili Başkanımız, 14 Şubatla ilgili çok güzel sözler sarf etti, sevgiden, aşktan,
şiirden, edebiyattan ama ne yazık ki Parlamentoda çok fazla bir karşılığı yok.
Ama ben her şeye rağmen daha sevgi dolu günlerin bizi bekleyeceğini umut
ediyorum. Hepimiz de zaten onun için uğraşıyoruz ve buralarda kavganın nedeni
de o, daha hepimizin yaşayabileceği bir hukuk ülkesini nasıl birlikte inşa
edebiliriz?
Şimdi, genelde
hep söylenir ya, işte böyle “İktidar partisi bizimle uzlaşmıyor.” Ama
bilebildiğim kadarıyla, bu HSYK görüşülürken, yani komisyonlarda ciddi
tartışmalar başladığında Hükûmet üç siyasi partiden de randevu talebinde
bulundu; Cumhuriyet Halk Partisinden, Milliyetçi Hareket Partisinden ve
BDP’den. Cumhuriyet Halk Partisiyle bir görüşme talebinde bulundular,
görüştüler, konuştular. Milliyetçi Hareket Partisi başta reddetti. Biz de konuştuk
ve sonra iki muhalefet reddetti ve biz dedik ki: “Biz varız. Bir anayasal
değişiklik olacaksa hazırız ve bekliyoruz.” Yani uzlaşı bunun üzerinde
olabilirdi. Yani, şimdi, herkes HSYK’dan ciddi şekilde şikâyet ediyor. Biz bu
işin mağdurlarıyız. Yani sizden önce de mağdurduk, bugün de mağduruz, bugün bu
hâliyle de yasalaşsa yine mağduru olacağız. Ama biz bir anayasal değişiklikle
böyle bir sürecin başlatılabileceğine inandığımız için “Varız.” dedik.
Şimdi, bakın,
HSYK’yla ilgili bir anımı sizinle paylaşmak istiyorum. Yıl 1993. Bizleri
buradan alıp götürdüler, tutukladılar. Yakınlarımızı da alıp götürdüler, sonra
gittiler evlerini barklarını da yaktılar. Evleri barkları yanan insanların
çocuklarını alıp götürdüler, yardım yataklıktan tutukladılar. Bunun en ağır
cezası üç yıl içeride kalmaktı. Üç yıl içeride kaldılar. Sonra savcılar, nasıl
olsa cezalar…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Üç yıl dokuz ay…
SIRRI SAKIK
(Devamla) – Üç yıl dokuz ay ama üç yıl kaldıktan sonra tahliyeler başladı.
Sonra savcı bir senaryoyla suçun vasfını değiştirdi, bütün hepsine idam cezası
verdiler.
Ben gittim 9.
Daire Başkanıyla görüştüm bir grup avukatla. Yeni cezaevinden çıkmıştım. Durumu
izah ettim. “Bunlar mağdur. Hepsine şu ağır cezalar verildi.” Bana dedi ki:
“Sırrı Bey, iyi ki geldiniz. Biz yarın bir karar verecektik, vicdan azabı
duyacaktık, ömrümüz boyunca bu mağdurların eli bizim yakamızda olacaktı.”
Anlattık ve o mutlulukla terk ettik, ayrıldık. İki gün sonra karar çıktı. Oy
birliğiyle karar verildi ve hâlâ o insanlar yirmi iki yıldır cezaevinde
yatıyorlar.
HSYK’ya
başvurumuz oldu. Allah adına, tek kelime geri dönüş olmadı. Tutuklandığımız
dönemde yargıçlarla gittik görüştük. “Bunların derhâl işini bitirin.” Başbakan
söylüyor, Çiller söylüyor. Bizi bulup buradan alıp götürdüler. Bizim Anayasa
Mahkemesine on beş günlük başvuru süremiz vardı, bunu bize… Buradan polisle
aldılar ablukaya, bizi buradan alıp götürdüler. Bu hakkı bile kullanmadık. Yani
yargı bu kadar baskı, bu kadar emir kipleriyle çalışıyordu. O gün de böyle,
bugün de böyle ve biz…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bugün daha berbat… Herkes Bekir’in insafına kalacak.
SIRRI SAKIK
(Devamla) – Şimdi, söylüyoruz yani biz, kim olursa olsun, bu işin mağduru
olacağız. Bunu açık ve net olarak söylüyoruz ama bir uzlaşı kültürünü nasıl
sağlayabiliriz? Yani 12 Eylül 2010 referandumunda sizler “Hayır.” dediniz, biz
boykot ettik, siz de “Evet.” dediniz ama geldiğimiz noktada hepimiz rahatsızız.
Ama peki, bu rahatsızlığı ortadan kaldıracak bir adımı atamaz mıyız? Birlikte
bir yasayı düzenleyemez miyiz? Birlikte bir anayasa değişikliği yapamaz mıyız?
Şimdi, sizden bu konuda taleplerimiz var.
Bakın, Sayın
Bakanım, siz, sizden önceki bakan, üçüncü yargı paketinde 7 İşçi Partiliyi
katledenleri bir gecede özgürleştirdiniz. Şimdi, size söylüyorum: Tarihî bir
fırsattır, gelin, o dönemde… Bakın, yirmi iki yıldır içeride kalan yüzlerce
insan tanıyorum; Allah adına, silaha, şiddete hiçbir şeye bulaşmamışlar. Bunlar
sizin vicdanınızı yaralamıyor mu? Onların ne özelliği vardı bıraktınız da bu
insanlar hâlâ içeride? Bu insanlar 7 kişiyi katletmişti ama benim bahsettiğim
insanlar bir tek insanın burnunu bile kanatmamıştı.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Vural.
X.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Muş Milletvekili
Sırrı Sakık’ın 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, hatip -Adalet ve Kalkınma Partisinin- HSYK’yla ilgili,
partilerle görüşmelerle ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin tutumuyla ilgili
yanlış algılanabilecek bir şey ifade etti. Sayın Bekir Bozdağ ve Nurettin
Canikli Bey grubumuzu ziyaret ettiler. Biz de kendilerine Milliyetçi Hareket
Partisi olarak rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının devam ettiği bir ortam
içerisinde yargıya müdahalenin doğru olmadığını, bu bakımdan bu şekilde bir
anayasa değişikliğinin ve bu şekilde bir düzenlemenin hukuka darbe olarak
algılanabileceğini, bu bakımdan Milliyetçi Hareket Partisi olarak bununla
ilgili bir değişikliği uygun görmediğimizi kendilerine ifade ettik. Bizim
tutumumuz böyle olmuştur efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
15.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, efendim, ben de yanlış anlaşılmaya meydan
vermemek bakımından bir açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum.
HSYK kanun
teklifiyle ilgili olarak, daha doğrusu HSYK’ya ilişkin Anayasa değişikliği
önerisini Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu ile Sayın Adalet Bakanı Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna getirdiler. Biz, kendilerine şu öneriyi yaptık: Birincisi;
HSYK kanun teklifi görüşmeleri durdurulsun, bu teklif geri çekilsin. İkincisi;
hâlen yürütülmekte olan rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarının önü kapanmasın,
bunları engelleyecek herhangi bir tutumdan Hükûmet kaçınsın. Ancak, bu iki
önerimiz de yerine gelmediği için, biz, o Anayasa değişikliği önerisi
çalışmasında yer almadık.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, bir şey söyleyebilir miyim?
BENGİ YILDIZ
(Batman) – Bakan da açıklama yapsın Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakan.
16.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, Muş Milletvekili Sırrı
Sakık ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
24’üncü maddesiyle ilgili önergeler üzerinde yaptıkları konuşmaları sırasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben iki hususta görüşümü ifade edeceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bekir çok suçlu olduğu için sesi de çıkmıyor.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Birincisi; Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk
Partisi, Barış ve Demokrasi Partisini ziyaret…
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Hatay) – Duyamıyoruz Sayın Başkan.
HASAN ÖREN
(Manisa) – Bize anlat.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – Mikrofonun sesini açsınlar.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi,
Barış ve Demokrasi Partisine, Anayasa'nın 159’uncu maddesinde değişiklik
hususunda uzlaşma talebimizi ilettik,
kendileriyle görüştük. Kendileri bizleri dinlediler, görüşlerini de
ifade ettiler. Onu söylemek istedim.
İkincisi de; daha
önce konuşan bir hatip şahsımı hedef alarak “lekelenmiş bir kişi” olarak beni
nitelendirdi. Tabii, Türk milleti beni tanıyor, bu ifadeyi söyleyenleri de
tanıyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Fezlekelere cevap ver, fezlekelere. Fezlekeleri örtbas ediyorsun.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bilmenizi isterim ki, herkesin en büyük hazinesi
haysiyet ve şerefidir. Herkesin bunu koruması lazım ve kendi haysiyet ve şerefi
önemli olduğu gibi, başkalarınınkinin de önemli olduğunu bilerek konuşması
lazım. Küfrederek, hakaret ederek veyahut da başka tür laflar söyleyerek
konuşmak, Parlamento çatısı altında bulunan hiç kimseye yakışmaz. Kirli sözler
benim temiz alnımı lekelemez, lekeleyemez de. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
“Çamur at izi kalsın.” anlayışı bilmeli ki çamurlar beni lekelemez, alnımda da
yer tutmaz.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Diğer
önergeyi…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, beni kendisine iftira atmakla suçladı.
BAŞKAN – Hayır,
iftira atmakla falan suçlamadı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır, “İftira attı.” dedi…
BAŞKAN – Lütfen,
Sayın Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ya, Sayın Başkan, ben milletvekiliyim burada. Ben sana bir şey
söylediğim zaman beni görmemezliğe veriyorsun.
BAŞKAN – Hayır,
görüyorum ben sizi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Öyle işte, şimdi kendisi “Beni lekeledi.” dedi.
BAŞKAN –
Fazlasıyla görüyorum Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bana iftira attı, ben iftira atmadığını…
BAŞKAN – İftira
atmadı, tutanakları getirteyim.
SUAT ÖNAL
(Osmaniye) – Sen milletvekilisin de karşındaki ne?
BAŞKAN – Sayın
Genç, tutanağı getirtip size de göndereceğim, burada da okuyacağım, eğer
sataşma varsa söz vereceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Tamam, oku. Ama devamlı burada söz vermemek için inatla
direniyorsun ya. İnsan utanıyor yahu! Yani, bize karşı niye bu kadar ısrarla
söz vermemek için direniyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın
Genç, bunlardan… Tutanaklara geçti o “Utanır.” sözünüz efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani, Bekir Bozdağ’ın hakkında 2 tane fezleke geldi.
BAŞKAN – Sayın
Genç, o “İnsan utanır.” sözünüz tutanaklara geçti, mahkemede görüşürüz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – 2 tane fezlekeyi niye iade ettin? Sen hakkında fezleke gelen kişi
olarak Hükûmet sırasında oturamazsın, normal bir parlamentoda oturamazsın.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 24 üncü maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 6 ncı
maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "işlemleri ile
araştırma, inceleme" ibaresinin "işlemleri ile inceleme"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek Genel Kurulun takdirlerine arz ediyorum
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Önergeyle, ilgili
dairenin teklifi üzerine hakim ve savcılar hakkında inceleme ve soruşturma
yapılmasına yer olmadığına ilişkin işlemlere "olur" vermek görevi
Kurul Başkanına bırakılmakta; araştırma yapılmasına yer olmadığına ilişkin
işlemlere olur vermek ise Başkanın görev alanı dışına alınmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – …maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istemiştik oylamadan önce.
BAŞKAN – Fark
etmedim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Oylamaya geçtiğiniz anda oldu.
BAŞKAN – Fark
etmedim diyorum, doğrusunu söyleyeyim, kusura kalmayın.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bakacaksın orada işte, kulakların delik olacak.
BAŞKAN – Yani,
tekrarlama imkânımız olsa tekrarlarım ama fark etmedim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Evet, tekrarlayın.
BAŞKAN – Fark
etmediğimi de söylüyorum yani.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Tekrarlayın, tekrarlayın efendim. Oylamayı tekrarlayın.
BAŞKAN – Oylamayı
yaptık efendim yani nasıl…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, bakın, milletvekilleri yoklama isterken ayağa
kalkıyorlar, 20 milletvekili. Karar yeter sayısı isteyenler de oturduğu yerden
değil, ayağa kalkarak yapsın.
BAŞKAN - Yani
zaten fark edemeyişimizin sebebi o Sayın Vural.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Oturduğu yerden değil, kalktığı yerden… Sen görmedin.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, tutanaklara bakın, sizin oylamadan önce eğer karar yeter
sayısı istemişsem gereğini yapın lütfen.
Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – “Kabul edenler” diye sordunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.48
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin On Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Evet, tutanağı
getirttim: “Kabul edilen önerge doğrultusunda…”
O sırada…
“Oktay Vural –
Karar yeter sayısı…
Başkan – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…”
Dolayısıyla,
tekrarlıyoruz, evet, karar yeter sayısı arayacağım.
Maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
Böylece birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm,
42’nci maddeye bağlı geçici 4 ve 5’inci maddeler dâhil, 25 ila 46’ncı maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Erol Dora, Mardin
Milletvekili.
BDP GRUBU ADINA
EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 523 sıra sayılı
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Hâkimler Savcılar
Yüksek Kurulu Kanunu’na dair görüşmelerin yapıldığı şu günlerde yaptığımız
sunumlarla, sanki iktidar partisi hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı,
kuvvetler ayrılığı gibi ilkelerin ne anlama geldiğini bilmiyormuş gibi, büyük
uğraşlar vererek bu ilkelerin önemini ispat etmeye çabalıyoruz.
HSYK
tartışmalarının özeti şudur: Siyaset kurumu adalet sistemini kendi denetimine
almak istemektedir. Öngörülen HSYK değişikliklerinin Anayasa Mahkemesi
tarafından reddedileceği hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak biçimde açık iken,
yürütme organı yani Hükûmet, zaten çürümeye yüz tutmuş kuvvetler ayrılığı
ilkesini nihayete erdirmeyi hedeflemektedir. Bu manevraların gerisinde yatan
neden elbette siyaseten yaşanan krizi aşmaktır ancak bir siyasi anlayışın kendi
krizini aşmak adına, kamunun ortak alanı olan hukuk ve yargı sistemini
araçsallaştırması kabul edilemez. Öyle ki millî iradeye ve sandıktan çıkan
sonuçlara her defasında ayrı bir vurgu yapan Hükûmet yetkilileri, 2010
referandumunda -tırnak içinde- millî iradenin onay verdiği, sandığın
çoğunluğunun “evet” dediği HSYK Kanunu’nu sandığa ve millî iradeye sormadan
değiştirmek istemektedir. Bu davranış derin bir çelişkinin ifadesidir.
Değerli
milletvekilleri, eğer sandıkta millî iradeye onaylatılan bir kanun, aradan
henüz üç yıl geçmiş iken millî iradeye danışılmadan, alelacele âdeta ortadan
kaldırılmaya çalışılıyor ise burada Hükûmetin millî iradeye olan saygısı
sorgulanmalıdır ve bu sorgulamayı bizlerden önce Hükûmet kendi içerisinde
yapabilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, 2010 yılı Anayasa değişikliği referandumunda AK PARTİ’nin
kamuoyuna deklare ettiği metnin HSYK ile ilgili bölümünde yer alan argümanları
hep birlikte gözden geçirmek gerektiği kanısındayım. Bakınız, AK PARTİ Hükûmeti
2010 yılında HSYK’da yapacağı değişiklikleri nasıl anlatıyor. Metin biraz uzun
ancak aynen okuyorum: “HSYK, çok daha geniş bir temsil kabiliyetine sahip olan
ve yargı camiasının tümünü sürece dâhil eden bir yapıya kavuşturulmaktadır.
Adalet Bakanlığının birçok yetkisi elinden alınmakta, kuruldaki konumu sembolik
hâle getirilmekte, ayrıca Adalet Bakanlığı Müsteşarı da diğer 21 üye gibi bir
konuma çekilerek, Müsteşarın dairelerden birinde çalışması öngörülmektedir.
Böylelikle, Müsteşarın mevcut yapıdaki etkin rolü azaltılmaktadır. Adalet
Bakanı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarının kurulda bulunma sebebi ise genel adalet
politikası üzerinde etkili olan kurulun, bu politika konusunda millete karşı
sorumlu olacak ve hesap verecek bir üyesine olan ihtiyaçtır. Türkiye Cumhuriyeti
bir hukuk devletidir. Hukuk devletlerinde yargı yetkisi bağımsız mahkemelerce
yerine getirilir. Bağımsız yargı, bağımsız devlet olmanın ve de hukuk
devletinin olmazsa olmaz şartı, göstergesi ve güvencesidir. Bir ülkede yargı
bağımsız değilse orada adaletten ve hukuk devletinden bahsetmek mümkün
değildir. Çünkü, bağımsız yargı hukuk devletinin kalbidir. Tüm uluslararası
belgeler, mukayeseli hukuk uygulamaları, medeni ve kalkınmış dünyadaki
örnekler, Avrupa Birliği müktesebatı, Avrupa Konseyi ve buna bağlı çalışan
ilgili kurulların tavsiye kararları, halkımızın yargıdan beklentisi ve bu
yöndeki ihtiyaçları, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı prensibi, HSYK’nın
yeni yapısı belirlenirken esas alınmıştır.” denilmektedir. “HSYK’nın yeni
kurumsal yapısı ve işleyişi şekillendirilirken bizzat yargı kurumlarının
talepleri, siyasi partilerin öteden beri hazırladıkları taslaklar ve sivil
toplum kuruluşlarının önerileri de büyük çapta göz önünde bulundurulmuştur.”
denilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, evet, tekrar edelim. Bu okuduğumuz metin, AK PARTİ’nin 2010
referandumu öncesi HSYK’da yapacağı değişiklikle ilgili kamuoyuna deklare
ettiği beyanlardır. Hükûmet, 2010 Anayasa referandumunda kamuoyuna büyük bir
devrim olarak tanıtılan düzenlemelerin yürürlüğe girmesinin üzerinden henüz üç
yıl geçmişken, şu an üzerinde tartışma yürüttüğümüz kanun teklifinde 180 derece
zıt sayılabilecek argümanlarla yeni değişikler öngörmektedir.
Teklifte, direkt
ya da dolaylı olarak Adalet Bakanının yetkileri artırılmakta, teklifin her bir maddesi
bu yetkileri daha da sınırlandırılamaz bir biçime sokmaktadır. Örneğin,
savcılar ve hâkimler hata yaptı, bunu kim denetleyecek? HSYK Teftiş Kurulu.
Peki, Teftiş Kurulunu kim belirleyecek? Adalet Bakanı. Yani, tüm disiplin
işlemleri Adalet Bakanına bağlı hâle getiriliyor. Bu uygulamayla, Hükûmetin
yaptığı iş ve işlemlerle ilgili yürütülecek yargılama süreçleri işlemez hâle
getirilmiş olacaktır. Bunun yanında dolaylı olarak görevde ilerleme, tayin,
disiplin cezası vesair konularda Adalet Bakanlığına sunulan yetkilerle Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu yürütme organı karşısında işlevsizleştirilmiş
olacaktır. Adalet Bakanı, âdeta, denetlenemez duruma getirilmek istenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, evrensel hukukun kazanımlarını dikkate almayan, Anayasa’ya
aykırılığı tartışma götürmez olan, Sayın Cumhurbaşkanının ilk günden itibaren
kaygılarını yüksek sesle belirttiği, son olarak Sayın Başbakanın Brüksel
gezisinde de Avrupa Birliği Komisyonunun vurgulu bir biçimde altını çizdiği
hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkelerini
itibarsızlaştırarak âdeta bir tekerlemeye dönüştüren, yürütme erkini yücelten
ve mutlaklaştıran bu kanun teklifinin, henüz emekleme çağında olan ülke
demokrasisine ve hukukuna büyük darbe vuracağı aşikârdır. Uymaya zorunlu
olduğumuz Anayasa ve Venedik Komisyonunun kararları bu konu hakkında nettir.
Adalet Bakanlığının HSYK içinde ve dışındaki yargıçlar ve savcılar üzerinde bir
yetkisi olmamalıdır.
2014
Türkiye’sinde siyasi iktidara ve muhalefete yakışacak olan, Parlamento çatısı
altındaki mesaimizi demokrasinin, hukukun ve adaletin çıtasını yükseltmeye dair
meselelere ayırmaktır diyor, bu duygularla tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali İhsan Köktürk, Zonguldak
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Genel Kurulda defalarca ifade edildiği, dile getirildiği gibi,
kuvvetler ayrılığı ilkesi çoğulcu demokrasilerin vazgeçilmez ilkesidir. Nitekim
bu temel ve evrensel ilke, tüm demokratik anayasalarda olduğu gibi, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasamızda da yer almış ve cumhuriyetimizin, değiştirilmesi
teklif dahi edilemeyen hukuk devleti ilkesinin temel şartı olarak
öngörülmüştür. Anayasa’mız bununla da yetinmemiş, egemenliğin sadece yürütmeye
ait olmadığını, egemenliğin Anayasa’nın koyduğu esaslara göre yetkili organları
eliyle kullanılacağını, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye ve sınıfa
bırakılamayacağını açıkça belirtmiştir. Yine, Anayasa’mız, yargı yetkisinin
Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağını; hiçbir organ, makam,
merci ve kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere emir ve talimat
veremeyeceğini belirterek hâkim bağımsızlığını güvence altına almıştır.
Anayasa’mızın 159’uncu maddesinde ise hâkim ve savcılar üzerinde yetki kullanan
Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
ilkelerine, esaslarına göre kurulup görev yapacağı açıkça belirtilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, işte, az önce belirttiğim bu Anayasa hükümleri, evrensel hukuk
normları Adalet Komisyonunda ve bu Genel Kurulda defalarca dile getirilmiştir.
Ancak, buna rağmen, bu Anayasa hükümlerinin ve evrensel hukuk normlarının
Adalet Komisyonunda ve Genel Kurulda
defalarca dile getirilmesine rağmen, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu ile
Adalet Akademisinin yapısını değiştiren bu tasarı veya bu teklifle yargı tamamen
yürütmenin kontrolüne girmekte, bağımsız yargı Adalet Bakanının emrine
verilmektedir. Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı; iç, dış hukuk çevrelerinin
sürekli uyarılarına rağmen, ağır eleştirilerine rağmen, Adalet Bakanının emrine
yargıyı tahsis eden bu düzenleme ısrarla yasalaştırılmaya çalışılmaktadır.
17 Aralık
depreminden sonra Sayın Başbakanın “Yolsuzluklar üzerinden yargı kanalıyla
siyasal iktidara darbe yapılıyor.”, “Çeteler yargıya hâkim oldu.”, “Paralel
devlet imha edilmeli.” söylem ve talimatlarıyla bu tasarı Makyavelist bir
yaklaşımla Genel Kurulda yasalaştırılmaya çalışılıyor. Oysa daha düne
baktığımızda, 15 Temmuz 2008 tarihinde Ergenekon iddianamesi daha mahkemece
kabul edilmemişken “Ben Ergenekon davasının savcısıyım.” diyerek, bu davalarda
yaşanan hukuk ihlallerine, onur intiharlarına ve uzun süreli ve haksız
tutukluluklara sadece seyirci kalmakla yetinmeyip, bizzat bunların müsebbibi
olan, 11 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe giren Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu
Yasası’na yönelik eleştirilerimize “Gülüp geçiyorum, ciddiye almıyorum.”
şeklinde yanıtlar veren, Ergenekon, Balyoz ve KCK süreçlerinde özel yetkili
savcılar tarafından yapılan tüm hukuk ihlallerine rağmen, bu özel yetkili
savcılara zırhlı araçlarını tahsis ederek himayesine alan Sayın Başbakanın,
bugün yatak odalarında banka kasalarının, ayakkabı kutularında dolarların ve
para sayma makinelerinin bulunmasından sonra, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunu
ve özel yetkili savcılarla geldiği noktayı, geldiği süreci hayretle ve ibretle
izliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, peki, Sayın Başbakan, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu ile özel
yetkili savcılarla, destan yazan emniyet görevlileriyle neden bu noktaya
gelmiştir? Sayın Başbakanın Ergenekon, Balyoz ve KCK sürecindeki bütün
olumsuzluklarına sahip çıktığı özel yetkili savcılar, destan yazan emniyet
görevlileri çil yavrusu gibi neden dağıtılmıştır? İçeride ve dışarıda ağır bir
şekilde eleştirilen, meşruiyetten uzak, Anayasa’ya açıkça aykırı bu tasarı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna niye getirilmiştir? Bu tasarıyla
amaçlanan gerçekte nedir? Bu tasarıyla hedeflenen gerçekte nedir? İşte,
yanıtları herkes tarafından bilinen bu sorular için kısa erimde yaşananları hep
birlikte yeniden hatırlamamız, hep birlikte belleklerimizi yeniden tazelememiz
gerekir.
Değerli
milletvekilleri, çok saygın bir köşe yazarının, Sayın Uğur Dündar’ın, 9 Ocak
2014 tarihli yazısında ifade ettiği gibi, bizi Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu
yasa değişikliğine getiren süreç 2012 yılının sonbaharında başlamıştır.
Ş.D. isimli kişi,
Rıza Sarraf adlı İran asıllı Türk vatandaşının, kuryeler ve paravan firmalar
vasıtasıyla 87 milyar dolarlık kara para akladığını, Maliye Bakanlığının Gelir
İdaresi Başkanlığına ihbar etmiş ve sadece ihbar etmekle kalmamış, delillerini
de mektup ekinde Gelir İdaresi Başkanlığına göndermiştir. Ayrıca bu kişi
bununla da yetinmemiştir; Başbakanlığı, Cumhurbaşkanlığını, ve MASAK’ı bu
durumdan haberdar etmiştir. Durumdan MİT haberdar olmuştur. Durumdan haberdar
olan MİT, hazırladığı 18 Nisan 2013 tarihli raporu Başbakanın önüne koymuş,
Zafer Çağlayan ve Muammer Güler’in oğullarının eylemlerini raporuna yazmış ve
raporun sonuç bölümünde ise Rıza Sarraf’ın Hükûmetin bakanlarıyla, Zafer
Çağlayan’la, Muammer Güler’le ilişkisinin ortaya çıkması hâlinde AKP
iktidarının son derece zor durumda kalacağına yönelik olarak Sayın Başbakana
ciddi uyarılarda bulunmuştur.
Değerli
milletvekilleri, bu uyarılara, bu ihbarlara karşın Sayın Başbakanın yapması
gereken nedir, Sayın Başbakan ne yapmıştır? Maalesef değerli milletvekilleri, Sayın
Başbakan hiçbir şey yapmamıştır. Çünkü Sayın Başbakan yandaş medyanın Hükûmeti
zora düşürecek bir haberi yayınlamayacağına, baskı altındaki medyanın da buna
asla cesaret edemeyeceğine inanmaktadır. Gezi olaylarında destan yazan
polislerin ve Ergenekon’da, Balyoz davalarında “Gözümü kaparım, vazifemi
yaparım.” mantığıyla hareket eden özel yetkili savcıların iktidara yönelik,
kendisine yönelik herhangi bir işlem yapmayacağından herhangi bir kuşku
duymamıştır. Bu nedenle, MİT’in raporunun ardından Sarraf’la iktidar
çevrelerinin, bakanların, AKP bürokratlarının ilişkilerinin kesilmesi
gerekirken tam tersine hızlanmıştır. Sayın Egemen Bağış âdeta Rıza Sarraf’ın
basın danışmanı gibi çalışmaya başlamıştır. Sayın Zafer Çağlayan aile
bireylerini toplayıp Sarraf’ın uçağıyla cümbür cemaat umreye gitmiştir.
Sarraf’ın şişkin çantaları ve bağışları bakanlara, iktidar çevrelerine,
bürolarına, iş yerlerine, evlerine gönderilmeye devam etmiştir. Bununla da
kalınmamıştır; MİT’in raporuna rağmen, MİT’in raporundaki tüm açıklığa rağmen
Sayın Başbakan Sarraf için “İyi ve hayırsever bir kişi.” diyerek Sarraf’ın
itibarını daha da yüceltmiştir. “Bize kimse dokunamaz.” rahatlığı ta ki 17
Aralık operasyonuyla şoka dönüşünceye kadar sürmüştür.
Değerli
milletvekilleri, peki, 17 Aralıkta ne olmuştur? Hepimiz biliyoruz, 17 Aralıkta
ayakkabı kutularının içerisindeki dolarlar ortalığa saçılmıştır. 17 Aralıkta,
bakanların çocuklarının yatak odalarındaki içi dolu kasalar, para sayma
makinaları yurttaşlarımızın gözü önüne serilmiştir. 17 Aralıkta, Başbakanın,
bakanların ve mahdumlarının, utanmaz iş adamlarının yasal dinleme kayıtlarına
takılan görüşmeleri, o kabul edilemez, hukuk devletinde kabul edilemez, utanç
vesilesi olan görüşmeleri, halkımız tarafından bilinir hâle gelmiştir. Bunların
soncunda, savcılar, büyük bir yolsuzluk soruşturmasının düğmesine basmışlar,
bakanlar hakkında fezleke tanzim etmişler, bakanların mahdumları hakkında
iddianameler düzenlemişler ve bakan fezlekelerinde Başbakanın çocuklarına,
Başbakanın damatlarına atıfta bulunmuşlardır. Arkasından, savcılardan talimat
alan emniyet müdürleri, savcıların talimatıyla iddianamede suçlu olarak
görülen, suç isnadında bulunan kişiler hakkında operasyona başlamışlardır.
Değerli
milletvekilleri, görüldüğü gibi, sizlerin de bildiği gibi, az önce anlattığım
gibi, suç ihbarı yapılmış, ciddiye alınmamıştır. MİT rapor yazmış, Başbakan
takmamıştır. Sayıştayın uyarısı iplenmemiştir, savcılar operasyona başlayınca
dolarlar, eurolar, banka kasaları milletin, halkın gözünün önünde ortalığa
saçılınca ve dinleme kasetleri herkes tarafından bilinir hâle gelince, Sayın
Başbakan “Bize uluslararası komplo kuruldu. Dış güçler…”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Devamla) – “…ve yerli iş birlikçileri bize tezgâh kurdu. Türkiye’nin istikrarı
hedef alındı, olup bitenden faiz lobisi yararlandı.” diye bağırmaya
başlamıştır. Ancak, değerli milletvekilleri, teklif sahibi olan değerli Adalet
ve Kalkınma Partisi milletvekilleri, tasarı sahibi Sayın Bakan, Sayın Adalet
Komisyonu Başkanı, işte bu görüştüğümüz yasa tasarısının özeti budur, bu
süreçtir bu tasarının özeti. İşte, bu gözü kara, Anayasa’ya aykırı, meşruiyeti
kabul edilemez bir tasarının özeti bu yolsuzluk sürecidir, yolsuzluk sürecinde
savcıların düğmeye basmasıdır, emniyet müdürlerinin yolsuzluğa karışanlar
hakkında harekete geçmesidir.
BAŞKAN – Evet,
Sayın Köktürk, teşekkür ediyorum.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Devamla) – Ancak, bu tasarıyla bu sürecin üstünü örtemezsiniz. Gittiğiniz yol,
yol değildir; izlediğiniz yöntem meşru ve kabul edilebilir değildir. Bakın,
yolsuzlukların üstünü örtmek amacıyla bu kabul edilemez. Anayasa’ya aykırı,
meşru olmayan yol ve yöntemlere tevessül edenler tarih önünde de…
BAŞKAN – Sayın
Köktürk, teşekkür ederim.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Devamla) – … Türk halkı önünde de yargı önünde de elbette er geç hesap
verecektir, Cumhuriyet Halk Partisi de bu sürecin kararlı takipçisi olacaktır.
(CHP sıralarından alkışlar)
HALİL ÜRÜN
(Afyonkarahisar) – Biz de takipçisiyiz.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Devamla) – Bizler sizlerin tehditlerine, sizlerin buradaki kürsü işgallerine
yönelik tehditlerine asla boyun eğmeyeceğiz.
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) – Hâlâ kürsüyü işgal ediyorsun, ayıp ya!
BAŞKAN – Sayın
Köktürk…
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Devamla) – Bizler sizlerin aslında kürsü işgali arkasında saklanarak -bakın,
bir şey söylüyorum- saklanarak… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) – Zamanında konuş, başkasının hakkını alma. Ayıp bir şey ya!
BAŞKAN – Sayın
Köktürk…
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Devamla) – …Türkiye Büyük Millet Meclisini Sayın Başbakanın…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.16
ON DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin On
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Faruk Bal, Konya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun teklifinin ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini paylaşmak üzere huzurunuzdayım. Yüce heyeti bir kez daha saygıyla
selamlıyorum.
Geldiğimiz
noktada yargının hâli perperişan ve yargı kan revan içerisinde. Bunun birinci
sebebi, birinci müsebbibi Adalet ve Kalkınma Partisinin ta kendisi. 2010
yılında “Yargıyı kastlardan kurtaracağız, demokrasiyi getireceğiz, hâkimler
kendi yönetim organlarını kendileri seçecek, ideolojik karar veren HSYK’dan
kurtulacağız.” söylemi ile bir Anayasa değişikliği yapıldı. Bu Anayasa değişikliği
içerisinde 2 tane tehlikeli madde vardı, bu 2 tehlikeli maddenin 2’si de
yargıyla ilgiliydi. Anayasa değişikliğinin içerisindeki diğer maddeler, aldatma
ve kandırma konusunda ustalaşmış olan Adalet ve Kalkınma Partisinin toplumun
bazı kesimlerine pozitif ayrımcılık yapılacağı vaadi, kandırmacası ile bu iki
zehirli madde hap hâline getirilmiş, millete yutturulmuştur. Nasıl
yutturulmuştur? Milletimizin kadına saygısı suistimal edilerek, kadına saygı
suistimal edilerek yutturulmuştur. Milletimizin çocuğa sevgisi suistimal
edilerek yutturulmuştur. Milletimizin, şehide ve şehit yakınlarına olan şefkat
duygusu suistimal edilmiştir; engelliye olan merhamet duygusu suistimal
edilmiştir. Yetmemiştir, Türk milletinin darbeye, muhtıraya karşı nefreti, 12
Eylüle karşı nefreti, Ülkücü Mustafa’nın darağacına giderken yazmış olduğu
mektubun bir cümlesi, gözyaşlarıyla Başbakan tarafından okunarak suistimal
edilmiştir. Neticede aldatma ve kandırma sonucu gelinen bu noktada bugünkü
HSYK’nın ortaya çıkmasının sebebi Adalet ve Kalkınma Partisinin kendisi
olmuştur. O zaman Milliyetçi Hareket Partisinin ikazlarına, uyarılarına kulak
tıkayanlar bugün oluşmuş olan yapıdan en çok şikâyet edenlerdir. Niçin şikâyet
ediliyor? Mesele burada. 16 Aralıkta niçin şikâyet yoktu, geçen ay niçin
şikâyet yoktu, geçen yıl niçin şikâyet yoktu, ondan önceki yıl niçin şikâyet
yoktu? Şikâyet ediliyor çünkü yargının operasyonları neticesinde zülfüyâre
dokunan noktalara ulaşılmıştır. 17 Aralıkta milletin gözünün önüne
fotoğraflarla, görüntülerle, tape kayıtlarıyla serilmiştir. Bir kirlilik
vardır; bu kirlilik, Adalet ve Kalkınma Partisinin on iki yıllık iktidarı
boyunca oluşturmuş olduğu haram sofrasından nemalanan iş adamlarının, haram
sofrasını kuranların ve onlara kamu kaynaklarını peşkeş çekenlerin ortaya
çıkarmış olduğu yolsuzluktur. Bu yolsuzluk çarkını döndürmek üzere Bakanlar
Kurulunda görev almış kişilerin çocuklarının yatak odalarında çıkan kasalar
içerisinde 1 tane değil, 2 tane değil, 3 tane değil, 7 tane kasa içerisinde
çıkan milyon dolarla ortaya çıkmıştır. Ayakkabı kutularının içerisindeki milyon
dolarlar saçılmıştır. Bir bakanın kol saatinin 700 milyar lira olması o bakanın
şahsiyetine ve o bakanın siyasi kariyerine ne katacaktır ki 700 milyarlık bir
kol saatine o şahsiyetini, o haysiyetini bir kenara bırakabilmiş hâle
gelmiştir.
İşte, bunlar
ortaya çıkıp Adalet ve Kalkınma Partisinde ve Hükûmette büyük bir korku ve
telaş ortaya çıkmıştır. Bu korku ve telaş yanlışlar yaptırmıştır, hatalar
yaptırmıştır. Bunlardan bir tanesi, İstanbul emniyetinden başlamak üzere 17
ayrı ilde 7 bine yakın emniyet müdürünün, emniyet müdür yardımcısının, şube
müdürlerinin görev yerleri değiştirilmiştir. Niçin 17 tane? Çünkü, İstanbul
dışında 16 yerde de bu pisliklerin, soygunun, hırsızlığın, yolsuzluğun izlerinin
olduğunu, bilgilerinin olduğunu ya İçişleri Bakanı biliyordu veya sonradan
soruşturma dosyalarından öğrenildi…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bekir de biliyor, Bekir; örtbas ediliyor.
FARUK BAL
(Devamla) - …ya İçişleri Bakanı biliyordu ya sonradan fezleke dosyalarının
içinden öğrenilmiştir. O zaman Adli Kolluk Yönetmeliği değiştirilerek bunun
üstü kapatılmak, üstüne bir çul serilmek istenmiştir; başarılamamıştır.
Devamında yolsuzluğu soruşturmakla görevli hâkim ve savcılar önce soruşturmadan
el çektirilmiş, dosyaları elinden alınmış, yetmemiş, Sayın Adalet Bakanının
HSYK’yı bir saatlik ziyaretinden sonra, bu soruşturmalarda görevli olan
hâkimlerden, savcılardan 20’si görevden alınmış ilk kararnameyle, arkasından 90
küsur hâkim, savcıyı kapsayan 2’nci bir kararname çıkmış ve devam etmiş, 3’üncü
bir kararnameyle de 100 küsur hâkim, savcı yerinden edilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, emniyet müdürlüğünde yapılan karşı operasyonla, yolsuzlukları
ortaya çıkaran polislerin tasfiyesiyle, bu operasyonları yöneten savcıların ve
hâkimlerin görevlerinden alınmasıyla bu işin bitmeyeceği belli. O zaman ne
yapmak lazım? O zaman, işte bu kanunu getirerek HSYK’nın kapısına kilidi vurmak
yani bağımsız, tarafsız yargının kapısına kilit vurmak, onun yerine Adalet ve
Kalkınma Partisinin emrine amade bir HSYK kurmak gerekmektedir. Adalet ve
Kalkınma Partisinin korku ve telaşla gelmiş olduğu nokta budur.
Değerli
arkadaşlarım, bu değişikliklerden sonra ne olacağını bir önceki olaylardan
görüyoruz. Bildiğiniz üzere, asrın merhamet soygunculuğu olarak bilinen Deniz
Feneri davasında benzer işler yapıldı. Bu soruşturmayı ortaya çıkaran ve
bihakkın hukukun gereğini yerine getiren savcılar işten el çektirildi, yetmedi,
merhamet soyguncusu olan kişilerle ilgili davalar yumuşamaya, sulandırılmaya alındı
ama onun yerine bu soruşturmayı ortaya çıkaran 3 tane savcı yargılandı,
davaları görüldü, Allah’a şükür beraat ettiler, AKP yargısının veya AKP’nin
yargıya olan baskısına, müdahalesine rağmen beraat ettiler ama asrın merhamet soygunculuğunu yapanların davaları
hâlâ devam etmekte. Asrın merhamet soyguncuları da AKP’nin ilişkili
kuruluşlarında haysiyetleriyle, şerefleriyle, kendisine yakışan şekilde arzı
endam etmektedirler.
Bu size
yakışmıyor değerli arkadaşlarım. Sizler, tek kişiliklerinizi kastediyorum.
Elbette ki bir milletvekili olarak belirli bir partinin mensubu olacağız ama
hepinizin bir adalet duygusu var, hepinizin hak, hukuk anlayışı var. Haksızlığı
korumak zorunda değilsiniz, yolsuzluğu savunmak zorunda değilsiniz. Hakkın
gereği neyse onun yerine getirilebileceği yer işte burasıdır.
Dolayısıyla
bundan sonra ayakkabı kutularında çıkan paralarla ilgili, yatak odalarında
çıkan paralarla ilgili, bakan kollarında gezen saatlerle ilgili ve daha
niceleriyle ilgili davalar ne olacaktır? Emniyetin bu alanla ilgili
soruşturmacılarını tasfiye ettiniz, yerine mutemet adamlarını gönderdiniz.
Savcıları tasfiye ettiniz, yerine mutemet savcıları gönderdiniz. Hâkimleri
tasfiye ettiniz, mutemet hâkimleri gönderdiniz. Bu kanunla da onlara yeterli,
gerekli güvenceleri sağlıyorsunuz, HSYK’yı elinize alıyorsunuz, disiplin
soruşturması, kovuşturması işlerine bakanın en etkili güç olduğu bir sistemi
getiriyorsunuz. Ondan sonra ne olacak? Ondan sonra bu davalar da aynen Deniz
Feneri davası gibi olacak.
İşte, bugün son
dakika haberleriyle ortaya çıktığı veçhile 4,5 milyon doları ayakkabı kutusunda
saklayan Halkbank Genel Müdürü tahliye edildi. Onunla birlikte -rakam İnternet
sayfalarında geziyor, 7-8 diyen var- 7-8 tane yolsuzluğa bulaşmış olan kişi
daha tahliye edildi. Haftaya bakan çocukları da tahliye edilir. Haftaya
İzmir’deki “Ankara böyle istiyor. Soruşturma yapmayacaksınız. Savcıya
‘Yapıyoruz efendim.’ deyip yapmayacaksınız. Ekipleri çıkarmayacaksınız,
gözaltına almayacaksınız.” diyenlerin haklarındaki soruşturmalar da buna
benzeyecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Şuay Alpay, Elâzığ
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GURUBU
ADINA ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan kanun teklifi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu nedenle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, kendi
tarihinin en derin, köklü değişimini yaşamaktadır. Büyük ve yeni Türkiye,
çevresine örneklik teşkil edecek tecrübe, duruş ve mücadelesiyle, vizyonuyla ön
aldığı zorlu bir süreçten geçmektedir. Toplum ve siyaset mühendisliği yapan ve
bu nedenle hukuku araç olarak gören ve istediği zaman askıya alan derin yapılar
için 1960’lı yıllara kadar hüküm süren bir Mahmut Esat Bozkurt dönemi vardı ve
anlayışı vardı. Bu anlayış temsilcilerine göre, hâkim ve hukuk kuralı da onun
için ideolojiyi hayata geçirecek bir kuraldan başka bir şey değildi, araçtan
başka bir şey değildi. Ankara Hukuk Fakültesinin ilk mezuniyet töreninde
yaptığı konuşmada Türk adliyesinin yegâne övünç duyacağı şeyin devrim için
hazır olmak ve onu savunmak olduğunu dile getirdi. Bu anlayış 2000’li yıllara
kadar geçerli olacak bir anayasa düzeninin inşasını sağladı. Bu anlayışta 27
Mayısın kukla mahkemeleri emir ve talimatla çalıştı, bu mekanizmalar Başbakan
Menderes ve 2 bakanı idam ettirdi. Yargı yeniden dizayn edilerek yargı
vesayetinin iktidarları gölgelemesi sağlandı.
12 Eylül darbesinde
Yüksek Hâkimler ve Yüksek Savcılar Kurulu üyeleri Kenan Evren’i ziyaret ederek
bağlılıklarını ilettiler ve emir ve talimatlarla mahkemeler idam fermanları
verdi.
28 Şubat
döneminde de durum çok farklı değildi. Otobüslerle Genelkurmaya taşınan hâkim
ve savcılarımız verilen brifingin ardından ayakta dakikalarca sürecek
alkışlarla utanç tabloları oluşturdular.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; darbe kolektif bir yapının ürünüdür. Askerî bürokrat,
akademisyen, STK, işveren ve medya organlarının kolektif olarak hareket ettiği
bir süreçtir. Bu kolektif yapının en büyük ortaklarından biri de yargıdır.
Yargının günahıyla yargının sorunları arasında büyük benzerlikler vardır.
Siyasetteki iklim değişimlerine paralel olarak pozisyon üstlenmek, hakem olma
vasfını yitirip taraf olmak, siyasetin ve siyasetçinin alanını daraltarak darbe
ve darbecileri görmezden gelmek, bireyi devlete, özgürlüğü güvenliğe ve adaleti
statükoya feda etmek, birilerinin ya da bazı yapıların ön ya da arka bahçesi
olmak.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Sayenizde öyle oldu, sayenizde.
ŞUAY ALPAY
(Devamla) - Aslında bu saydıklarım, varlık nedenini ihmal eden ve çokça
tartışılır hâle gelen yargının toplum nezdinde güven kaybının ve pek çok
sorunun da ana kaynağı ve nedenidir.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
– Referandum yaparken bunları niye düşünmediniz?
ŞUAY ALPAY
(Devamla) – İşte, biz, iktidara geldiğimiz 2002 yılından itibaren bu durumu
tespit etik ve bu sorunları çözmek için ciddi adımlar atmaya başladık. Bu
konuda başta yargı kurumu olmak üzere önümüze engeller çıkaranlar oldu ve bizi
etkisiz kılmak isteyenler oldu. Yüksek hâkimler ve anayasa hukukçularınca
üretilen ve darbe tehdidi altında yargısal bir karara dönüştürülen 367
hokkabazlığı ve yüzde 50 oy almış bir siyasi partiyi kapatma darbeleri yaşandı.
2010 tarihine gelinceye kadar bu ve benzeri ağır problemlerle kararlılıkla
mücadele ettik.
Elbette
gönlümüzden geçen ve arzu ettiğimiz şey, bu ülkenin hak ettiği sivil,
özgürlükçü, adil, hakkaniyete uygun bir anayasayla, bu milletin var ettiği adil,
kısa bir anayasayla bu düzeltmeleri yapmaktı. Ve yapmak istediğimiz, başta
yargı reformu olmak üzere HSYK’nın da bu manada bir sivil anayasayla yeniden
yapılandırılmasıydı. Ancak Türkiye’nin yaşadığı şartlar ve diğer siyasi
partilerin bildik tutumları bir sivil anayasa yapma imkânı bırakmadı. Bu
nedenle 2010 tarihinde sadece kısmi bir anayasa değişikliğiyle yetinmek zorunda
kaldık.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Evet, şimdi bunun tamamını tasfiye edeceksiniz.
ŞUAY ALPAY
(Devamla) – Bu değişikliğin öncesinde HSYK, çoğulculuğu dışlayan, homojen ve
tekçi yapısıyla öne çıkıyor, çoğulculuğu ve çeşitliliği temsil etmiyor,
bürokratik ve vesayetçi reflekslerle davranıyordu. Bunları hatırlayınız,
hepimiz bunları yaşadık.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Şimdi sizin vesayetinizi kuruyor, AKP’nin vesayetini kuruyor.
Yargıda AKP vesayeti dönemini başlatıyorsunuz.
ŞUAY ALPAY
(Devamla) – Bu nedenle de yargı ve adalet kurumu sürekli tartışılır hâldeydi.
Ancak bu değişiklik sonrasında CHP Anayasa Mahkemesine iptal davası açtı ve
buna bağlı olarak üyelerin oy kullanma yöntemi değişti ve bugün yaşadığımız
problemlerin büyük oranda oluşmasına neden olan süreçler başlamış oldu ve bu
değişiklik HSYK bünyesinde çoğulcu değil, çoğunlukçu bir yapının oluşmasına
neden oldu ve bugün yaşadığımız sıkıntıların temelini oluşturdu. Bu Anayasa
değişikliği sonrasında yürürlüğe konulan HSYK yapısıyla birlikte uygulamada
maalesef yine bürokratik yönü ve özelliği ağır basan idari bir yapı ortaya
çıkmış oldu.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Kendiniz yaptınız, şimdi şikâyet ediyorsunuz!
ŞUAY ALPAY
(Devamla) – Kamuoyunda yeni HSYK da eskisi gibi bürokratik nitelikli bir
vesayet organı olarak algılandı ve bu algı bu şekilde devam etti. Eski HSYK’nın
çoğulculuğu dışlayan, homojen ve tekçi yapısını değiştirmek amacıyla
gerçekleştirilen Anayasa değişikliği maalesef yeni HSYK’da karşılığını
bulamadığından dolayı yeni HSYK karşısında böyle bir kamuoyu algısının
oluşmasına neden oldu ve son gelişmelerle birlikte bu algı daha da pekişmiş
oldu. Bunu hep birlikte müşahede ettik.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Allah, Allah!
İnsaf, hep
mağduru oynuyorsunuz!
ŞUAY ALPAY
(Devamla) – Anayasa’da değişiklik yapılmasının itici saikini oluşturan toplumla
ve toplumsal gerçeklikle bağını koparmış yargıdan kurtulma düşüncesi yeni HSYK
pratiğiyle boşa çıkmış oldu.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Kendiniz yapıyorsunuz, kendiniz tekrar bozuyorsunuz! Hep siz mağdur
oluyorsunuz.
ŞUAY ALPAY
(Devamla) – Devletin en temel yapı taşlarından birinin yargı erki oluğu şüphesizdir
ve adalet hava gibi, su gibi, ekmek gibi ihtiyaç olan bir şeydir.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – E, nerede adalet? Sayenizde hiç kalmadı!
ŞUAY ALPAY
(Devamla) – Ancak, adaleti sağlayacak mekanizmaların herhangi bir zümre, yapı,
grup ya da bir ideolojik grup tarafından ele geçirilmesi, araçsallaştırılması
asla kabul edilemez, hiçbir hukuk devleti ve hiçbir demokratik yapı buna izin
vermez.
Arkadaşlar,
hükûmetler gelip geçicidir. AK PARTİ ve hükûmetleri de hizmet ettiği sürece var
olur ve millet var ettiği sürece de var olur. Millet “tamam” dediği zaman da
“eyvallah" der ve çeker gider.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Yok yok, siz ebediyen kalacaksınız, öyle hazırlık yapıyorsunuz.
ŞUAY ALPAY
(Devamla) – Ancak, buna da yürekten “eyvallah” der.
Ancak, adalet
mekanizmalarının yapılar, ideolojik gruplar, zümre -adına ne derseniz deyin- bu
gruplar tarafından, bu yapılar tarafından araçsallaştırılması ve ele
geçirilmeye çalışılması asla kabul edilemez. Bu tehdit niteliklidir, kalıcıdır,
yıkıcı ve yok edicidir, herkesi yakar bu ateş. Hangi hükûmet olursa olsun, bu
tehdit, o hükûmete karşı yıkıcılığını devam ettirerek var olmaya çalışır.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bence tehdidin büyüğü haramilerden geliyor!
ŞUAY ALPAY
(Devamla) – Bu da asla kabul edilecek bir durum değildir. Nitekim, şu andaki
durum yargı makamlarının kullanılması suretiyle Hükûmete karşı hukuk darbesi
yapılması olgusudur. Bunu da görmeniz lazım.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Cumhuriyeti tasfiye ediyorsunuz, asıl darbe bu.
ŞUAY ALPAY
(Devamla) – HSYK, herkesin gözü önünde Anayasa’nın 138 ve 159’uncu maddesini
açıkça ihlal etti, yetki gasbı yaptı.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Siz, şimdi, Cumhuriyeti tasfiye ediyorsunuz bu yasayla.
ŞUAY ALPAY
(Devamla) – Devam eden davalara yön verdi ve hukuksuz işlerin kaynağı hâline
geldi, bunu hep birlikte müşahede ettik arkadaşlar.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Sayenizde, sayenizde!
ŞUAY ALPAY
(Devamla) – Bu sebeple de, hukuki meşruiyetini çok tartışılır bir hâle getirdi.
Demokrasimizin ve sivil siyasetimizin bekası, hukukun üstünlüğü, bağımsız ve
tarafsız bir yargı mekanizmasının çalıştırılarak adaletin tecellisi için
HSYK’nın yeniden yapılandırılmasına büyük ihtiyaç vardır ve bu pratik,
kaçınılmaz bir sonuçtur.
HSYK Kanunu’nda
değişiklik yapılmasını öngören kanun teklifi Anayasa’nın 159’uncu maddesinin
son fıkrası çerçevesinde yapılan Anayasa’ya uygun bir değişiklik ve
düzenlemedir. Gerçekleştirilmek istenen kanun değişikliğiyle, yürürlükteki
Anayasa ilke ve kurallarına ters düşmeden HSYK Kanunu’nda değişiklik yapılmak
istenmektedir. Komisyon görüşmeleri sırasında birlikte müşahede ettik;
teklifleriniz oldu, bu teklifler ve itirazlar dikkate alındı ve
değerlendirilmeye alındı. Muhalefet partili arkadaşların teklifleri de
değerlendirildi.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Hiçbiri alınmadı, hiçbiri.
ŞUAY ALPAY
(Devamla) – Dolayısıyla, metinde değişiklikler gerçekleştirildi.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Sayın Başkan; Sayın Başbakanımız, bu konuda, muhalefet partilerine
3 defa çağrıda bulundu. Özellikle bu çağrılarla birlikte Anayasa değişikliği
yapmak suretiyle HSYK’da birlikte değişiklik yapılması çağrısını yineledi. Bu
çağrılar da sırf bir uzlaşma zemini aramak niyetiyle yapıldı. Ancak,
gerekçelerini anlayamadığımız ve izah edemediğimiz şekilde bu çağrılar
muhalefet tarafından karşılık görmedi ve bu sebeple biz görüşülmekte olan kanun
teklifinin görüşmelerine ara verdik.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, yargı ve hukuk başta olmak üzere, sorunların ana nedenlerinden biri
darbe anayasasıdır ve özellikle edilgen darbeci ve vesayetçi zihniyetin
devamıdır. Sorunların büyük oranda bu milletin var ettiği özgürlükçü, adil,
kısa, hakkaniyete uygun bir sivil anayasayla giderilmesi gerektiğidir. Hem bu
olacak aynı zamanda da milletin değerlerine yaslanan, milletin değerlerinden
beslenen, erdemli, her türlü vesayeti reddeden bir zihniyetle bunlar
yapılacaktır.
Ben bu teklifin
sonuç itibarıyla Genel Kurulun onayını alıp yasalaşacağını ümit ediyorum. Bu
duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Rıza Türmen, İzmir Milletvekili. (CHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
RIZA TÜRMEN
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun değişikliklerini doğru değerlendirmek için resmi
önümüze koymamız gerek. Bu ne zaman ortaya çıktı? Başbakan HSYK’ya kızdı ve dedi
ki: “Yetkim olsa HSYK’yı anında yargılardım.” ve ondan sonra…
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Öncesi de var, HSYK bildiri yayınladı.
RIZA TÜRMEN
(Devamla) – HSYK bildiri yayınladı. HSYK niye bildiri yayınladı?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Görülmekte olan bir dava…
RIZA TÜRMEN
(Devamla) – Çünkü, Adli Kolluk Yönetmeliği değiştirildi, HSYK bildiri yayınladı
ve bu bildiri Başbakanı kızdırdı ve böyle bir şey yaptı.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Genel Kurul kararı canım.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Öyle bir hakkı var mı?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Genel Kurul kararı, Adalet Bakanı Müsteşarı da var.
RIZA TÜRMEN
(Devamla) – Bundan sonra başladı.
İçinde
bulunduğumuz nokta şudur: Hükûmet bir yandan yolsuzluk suçlamalarını “Hükûmete
darbe” iddiasıyla etkisizleştirmeye çalışıyor, öte yandan, kendini koruma
hamleleriyle hukuk devletine son veriyor, hukuk devletini rafa kaldırıyor. Bunun sonucunda bir dizi yasa karşımıza
çıkıyor. İşte, İnternet Yasası, işte efendim, HSYK, işte, Ceza Muhakemesi
Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklikler.
Aceleyle hazırlanmış, telaşla hazırlanmış, doğru dürüst kimseye
danışılmamış ve belirli bir siyasi amaca yönelik olarak yapılmış bu yasa
değişiklikleri Türkiye’de hukuk devletinin ve demokrasinin büyük ölçüde
yaralanmasına sebep oluyor. Bu trende karşı durmak gerekir. Partiniz ne olursa
olsun, ister muhalefet partisi ister efendim iktidar partisi olsun Türkiye’de
hukuk devletini ortadan kaldıracak olan, demokrasiyi ortadan kaldıracak olan bu
trende, bu yasalar dizisine karşı direnebilmek gerekir. Demokrasiden yana olan
herkesin görevi, herkesin ödevi bu trende karşı bir direniş ortaya koymaktır.
Bu direniş Meclis içinde de geçerli olmalıdır, Meclis dışında da geçerli
olmalıdır ama bu trendin devam etmesine izin veremeyiz. Bu trendin devam etmesi
ve bu trendin başarılı olması Türkiye’de hukuk devletinin sonunu getirecektir.
Bunu durdurmak zorundayız.
Burada baktığınız
zaman şöyle bir argüman var: Efendim, bizim yaptıklarımız Anayasa’ya uygundur.
Şimdi, Anayasa’ya uygunluk… Bir kere Anayasa’ya uygun değil, birçok maddesi
Anayasa’ya aykırı, Anayasa maddelerine aykırı olmasa bile Anayasa’nın ruhuna
aykırı. Çünkü HSYK Anayasa’da bağımsızlık, hâkim bağımsızlığı, tarafsızlığıyla
güvence altına alınmıştır; ona aykırı, Anayasa’nın ruhuna aykırı. Ama tutun ki
bunlar da yok ortada Anayasa’ya tamamen uygun. Yani iktidar şöyle diyor çünkü
benim anladığım: Anayasa’da yazılı olmayan boşluklar vardır, biz o boşluklardan
yararlanarak yürürlüğe sokarız bunları, o alanları kullanırız. Ama bu böyleyse
Anayasa’ya uygun bir yasa yapmak da yeterli olmaz. Yasalara, Anayasa’ya şekil
bakımından uygun bir yasa yapmak aslında hukuk devleti bakımından yeterli
değildir. Çünkü burada amaç, sadece şeklen uygunluk değildir, aynı zamanda
ruhen Anayasa’nın amacına uygun olması gerekir, hukuk devleti ilkelerine uygun
olması gerekir. Hukuk devleti ilkelerine uygun değilse, yani nedir onlar? Hukuk
devletinin amacı, iktidarın hukuk sınırları içinde kalmasını sağlamaktır.
İktidarın hukuk sınırları içinde kalmasını sağlayamıyorsa, tahakkümü
önleyemiyorsa istediği kadar şeklen Anayasa’ya uygun olsa da olur olmasa da
olur. Burada önemli olan, bu, hukuk devleti ilkelerine uygun mudur değil midir
ona bakmak lazım. Buna uygun değil, bu yasa buna uygun değil bir kere,
Anayasa’ya da uygun değil ama buna asıl uygun değil.
Bir de iktidar
şunu ileri sürüyor: “Efendim masumluk karinesine saygı gösterin.” diyor. Şimdi,
arkadaşlar, masumluk karinesi bir ceza yargılaması varsa mevcuttur. Bir ceza
yargılamasının güvenceleridir, şekli, usulü güvenceleri vardır. Bir tanesi de tabii
ki masumluk karinesidir. Eğer siz soruşturmanın önünü tıkıyorsanız, efendim,
yargılamaya izin vermiyorsanız doğru dürüst, o zaman yargılamanın
güvencelerinden söz etmek mümkün değildir. Yargılama yoksa yargılamanın
güvenceleri de yoktur ortada. Onun için masumluk karinesinden söz etmek burada
bu bağlamda doğru değildir. Bunları arzetmek istemiştim.
Teşekkür ederim.
(CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teklifin
Anayasa’yla ilgili maddelerine değinmek istiyorum. Anayasa madde 6: “Egemenlik,
kayıtsız şartsız Milletindir.” Madde 7: “Yasama yetkisi Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.”
Yine HSYK’yla
ilgili madde 159: “Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe
kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa
ayırma…” devam ediyor. “…disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma
işlemlerini yapacağı…” belirtilmiştir. 11 Aralık 2010 tarihli 6087 sayılı HSYK
Kanunu’yla Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kuruluşu, teşkilatı, görev ve
yetkileri ile çalışma usul ve esasları kanunla düzenlenmiştir. Uygulamada
yaşanan problemler nedeniyle Kurulun etkin, verimli çalışması maalesef mümkün
olmamıştır. Kurul üyeliğine seçim usulü, dairelerin oluşumu, çalışma usulü ve
görevleri, kararlara itiraz, genel kurul ve Kurul başkanının görevleri,
personel atama, iç işleyiş kanuni düzenlemeyi gerektirdiğinden bu teklif
verilmiştir.
Diğer yandan,
teklifin Anayasa’ya aykırılığı itirazına gelince: Teklifin Anayasa’ya aykırı
olduğu, kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ettiği ileri sürülmüşse de, yasama
iktidarının Anayasa’nın 4’üncü maddesi istisna kalmak kaydıyla sınırlanması
anlamına gelir ki bu hukuki olmaz, gerek yasama gücünün gerekse meşru yasama
çıkarma hakkına halel getirmek anlamına gelir ki bu da kabul edilemez. Diğer
yandan, millî iradenin temsilcilerinden oluşan Meclisin kanun çıkarmasına engel
olmak anlamına da gelir ki bu da kabul edilemez.
Anayasa’nın
sözüne ve ruhuna aykırılık itirazına gelince: İç Tüzük 38; Komisyon, kendisine
havale edilen teklif ve tasarının Anayasa’ya aykırı olup olmadığını tetkik
eder. Komisyon bu konuyu iki gün tartışmış ve Anayasa’ya aykırı olmadığına
kanaat getirmiştir. Bu kanaat belki de birilerini tatmin etmeyebilir ancak
Meclis kanun çıkarabilir, hatta Anayasa’ya aykırı kanun bile çıkarabilir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Anayasa’ya sadakate namusun üzerine yemin ettin yahu!
RAMAZAN CAN
(Devamla) – Zaten yasamanın Anayasa’ya aykırı kanun çıkarabileceği öngörüsü
anayasa mahkemelerinin kurulmasını gerektirmiştir. Hukuk devletlerinde
kanunların Anayasa’ya aykırılığının murakabesini de anayasa mahkemeleri
sağlamaktadır. Bu nedenledir ki yasamaya kanun çıkarma yetkisinin verilmesi
onun Anayasa’ya aykırı kanunları bile çıkarabileceği yetkisini de
kapsamaktadır. Tabii ki, biz bu kanun teklifinin Anayasa’ya aykırı olmadığı
kanaatindeyiz. Aksini düşünen muhalefet kanunu Anayasa Mahkemesine götürüp
murakabe edebilecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
On beş dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sisteme giren
sayın milletvekilleri: Sayın Genç, Sayın Tanal, Sayın Öz, Sayın Yılmaz, Sayın
Akçay, Sayın Gök, Sayın Köse, Sayın Serindağ, Sayın Acar, Sayın Çam, Sayın
Çelebi.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Biraz önce konuşurken Bekir Bey bana dedi ki: “Sen bana çamur
attın.” Bekir, sen Adalet Bakanlığına
geldiğin gün…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – “Bekir” ne demek ya?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – …Tayyip Erdoğan, çocuklarının ve bakanlarla ilgili olarak
savcıların ve polislerin tespit ettikleri soruşturma belgelerinin kaldırılması
ve bununla ilgili belgelerin yok edilmesi konusunda sen ve müsteşarın savcılara
telefon ettiniz ve savcılar da seninle ilgili fezleke tuttular, iki tane
fezleke gönderdiler sana. Senin eğer alnın temizse o fezlekelerin gereğini
yapıp evvela hesap vermek zorundasın. Sen hesap vermedikçe o lekeler senin
alnından silinemez ve sen o lekelerin altındayken burada, gelip Meclisin
karşısında Adalet Bakanlığı koltuğuna oturamazsın.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sen nereden biliyorsun? Sen mi başvurdun?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bu, dolayısıyla yaptığın Anayasa ihlalidir. Bunun hesabını çok ağır
vereceksin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Tanal…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bugüne kadar hâkim ve savcılar aleyhine açılan tazminat davaları varsa,
sonuçlanmışsa Bakanlık olarak hiç rücu ettiniz mi? Bu bir.
İkincisi, adliyelerin
içerisinde bulunan çay ocakları Adalet Bakanlığına mı bağlı, yoksa bu Adalet
Bakanlığı İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İşyurtları Kurumuna mı bağlı? Bu
şekilde kiraya verilen yerler varsa kirasını almayıp da sürüncemede
bıraktığınız alacaklar var mıdır? Varsa hangi adliyeler var ve kaça kiraya
verdiniz? Bunlarla bir yakınlığı bakanların, siyasetçilerin var mıdır bu şirket
ortaklarından?
Bir başka soru:
Takdir edersiniz hacizlere gidilen bu araçlar var, Adalet Teşkilatını
Güçlendirme Vakfına ait. Mesela Ankara Adliyesinden en yakın mesafeden kaç para
ücret alınıyor? Burada bir taksimetre mi kullanılıyor, yoksa mesafe
tarifnamesi, değeri, ölçüsü, kriteri nedir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Öz…
Sayın Yılmaz…
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Sayın Başbakan bu 17 Aralık operasyonu sürerken “Bu Halk Bankası Müdürünün
evinden çıkan paraların bankayla ilgisi var mı? Böyle bahsedilmesi vatana
ihanettir. Müdürün dürüstlüğünden en ufak şüphem yok.”, yine “Rıza Sarraf
ülkeye katkısı olan, hayır işlerine giren birisidir.” gibi ifadelerde bulundu.
Yine bu soruşturmayı yürüten savcılarla ilgili “vatan haini” benzeri ifadelerde
bulundu. Bu, direkt Anayasa’nın 138’nci maddesinin ihlali değil midir? Bu
konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
İkincisi, kırk
beş gün beklettikten sonra bu fezlekeleri niye iade ettiniz, onu sormak
istiyorum.
Üçüncü sorumu da
Adalet Komisyonu Başkanına soracağım: Sayın Adalet Komisyonu Başkanı, siz bakan
olsaydınız bu fezlekeleri iade eder miydiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Akçay…
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İmralı’daki
teröristbaşı Öcalan’ın KCK soruşturmasına dâhil edilmesi için 2010 yılında,
İstanbul’da, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında görevli savcılığın örgüt
yöneticiliği iddiasıyla açtığı soruşturmanın, yetkisizlik kararıyla Bursa
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği ve buradaki soruşturmanınsa henüz
sonuçlandırılmadığı bilgisini, Ankara Milletvekilimiz Sayın Özcan Yeniçeri’nin
soru önergesine cevabınızda veriyorsunuz ve buradan da bu davanın sümen altı
edildiği anlaşılıyor. Bu davayı niye sürüncemede bırakıyorsunuz? Acaba bunun
PKK’yla yürüttüğünüz bir süreçle alakası mı vardır?
Bir de,
yolsuzluğa adı karışan 4 bakanın fezlekesi ısrarla Türkiye Büyük Millet
Meclisinden kaçırılıyor…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum
Sayın Gök…
LEVENT GÖK
(Ankara) – Sayın Bakan, 1 Haziran tarihinde Kızılay’da polis kurşunuyla
vurularak öldürülen Ethem Sarısülük’ün davası tam bir yılan hikâyesine döndü.
Mahkemenin çekilme talebinin reddedilmesi üzerine mahkemenin tekrar dosyayı
size geri gönderdiği, tam kırk gün sizde kaldıktan sonra dosyanın iade edilmesi
üzerine, bu sefer de bir üye hâkimin davadan çekilmesi üzerine dosyanın hâlâ
görülemiyor olması, duruşmanın bırakıldığı tarih ile son duruşma arasında
yaklaşık üç aydan fazla bir zaman geçmiş olması karşısında bu dava, Türk adalet
tarihinde çok haksız bir şekilde öldürülen bir kişinin hakkının aranmadığı ve
adaletin tecelli etmediği bir dava olarak tarihe geçmiştir. Bu konuda
vicdanınız rahat mıdır? Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
İkinci olarak:
Uludere’de askerî mahkemenin verdiği takipsizlik kararı üzerine vicdanınız
rahat mıdır? Bu konudaki düşünceniz nedir?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Köse…
TUFAN KÖSE
(Çorum) – Sayın Bakan, soruşturmaları yürüten cumhuriyet başsavcılarının hâlen
işlevsiz olan istinaf mahkemelerine başsavcı olarak atanmalarının gerekçeleri
nedir?
İkinci sorum: Bu
İşyurtları kurumlarından elde edilen gelirlerin paylaştırılmasına ilişkin bir
yönetmeliğiniz var mıdır? Var ise bu yönetmelikte neden işyurtları kurumlarının
bütün teknik gereksinimlerini gören teknik personele verilmemektedir?
Yine, infaz
koruma memurlarına verilen silah alma ruhsatı aynı koşullarda çalışan idari ve
teknik personele tanınmamaktadır. Bunun sebebi nedir? Buna ilişkin bir
çalışmanız var mıdır?
Yine,
cezaevlerinde çalışan teknik personele niçin fazla mesai ücreti ödenmemektedir?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Serindağ…
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Sayın Başbakan rüşvete “Bir siville, bir memurun iş tutması demektir.” dedi.
Bundan ne anlıyorsunuz? Siz bu tanıma katılıyor musunuz?
Gene Sayın
Başbakan yolsuzluğu tarif ederken “Ben ‘yolsuzluk’ dendiğinde şunu anlarım:
Devletin kasası soyuluyor mu, soyulmuyor mu? Ayakkabı kutusu içerisinde bulunan
paralar, Halk Bankasından alınan ya da soyulan para değildir.” dedi. Siz bu
tanıma katılıyor musunuz?
Üçüncüsü: Sayın
Bakan, bu tanımdan üç gün sonra Halk Bankası Genel Müdürü tahliye edildi. Bu
tanımla tahliye arasında bir irtibat görüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Son soru, Sayın
Acar…
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Sayın Bakan, yeni tape
kayıtları Twitter’a düştü. Buna göre Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın Habertürkten Fatih Saraç’ı telefonla arayarak,
CHP’li vekillerin Meclisteki konuşmalarının Habertürkte yayınlanması nedeniyle
azarladığı görülüyor. Yalçın Akdoğan Saraç’ı “Biz Meclis TV’yi kapattırıyoruz
kimse görmesin diye, siz canlı Meclisi veriyorsunuz.” sözleriyle azarlamıştır.
Bu gece yarısı kanunları çıkartmanızın sebebi bu mudur ve bu baskı ve tehdit
altında böyle bir olayla ilgili nasıl bir soruşturma yaptınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Sayın
Genç görüşlerini ifade etti, bir soru da sormadı ama ben şunu burada bir kez
daha açıklıkla ifade etmek isterim ki, hiçbir cumhuriyet savcısını arayıp “Bu
soruşturmaları yapmayın, bu soruşturmaları durdurun, bunların üzerini örtün, bunları
yapmayın.” demedim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Kendin itiraf ettin canım. Cumhuriyet başsavcısına telefon ettin.
Tutanaklarda var.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Savcı yalan söyleyemez mi kardeşim?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bizim savcıları niye aramıyorsunuz bizim davalarla ilgili?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben böyle bir şey demedim. Bunu diyen namussuz ve
şerefsizdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama bunu dediğimi ispat etmeyen
de namussuz ve şerefsizdir. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Tamam mı? Bak,
bir daha söylüyorum: “Bu soruşturmaları durdurun, bu işleri yapmayın, bu
işlerin üzerine örtün.” diyen namussuz ve şerefsizdir ama bunu dediğimi ispat
etmeyen de -tekrar söylüyorum- namussuz ve şerefsizin ta kendisidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Fezlekeni o zaman açıkla.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Savcı hakkında dava açtınız mı?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Anladınız mı? O kadar, ellerinizde kaset varsa, tutanak
varsa, ne varsa hepsini ortaya koyun.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sizin hakkınızda fezleke düzenleyen savcı hakkında dava açtınız mı?
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Eskişehir) – Niye görevden aldınız?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Niye görevden aldınız o zaman?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hâkim ve Savcılar Yüksek Kuruluna şikâyette bulundunuz mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakın, çok net söylüyorum, ben cumhuriyet savcılarının
görevlerini neye göre yaptıklarını bilen birisiyim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Niye arıyorsunuz?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ceza Muhakemesi Kanunu ve diğer yasalar mevzuat
çerçevesinde görev yaparlar. Bir soruşturma başladığı zaman, bu soruşturmanın
nasıl yapılacağını da kanunlar gösterir. Kanunlara uygun olarak soruşturmalar
sürer ve kanunlara uygun olarak da sona erer.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Niye savcıyı görevden aldın?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Aradınız mı, aramadınız mı?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Kanun diye bir şey bırakmadın ya!
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Benim, Adalet Bakanı olarak bir soruşturmayı durdurma,
üzerini örtme, örttürme gibi bir yola tevessül etmem asla kabul edilemez, doğru
da değildir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Niye savcıyı aradınız, niye?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Savcıyı niye görevden aldın?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir kez daha söylüyorum: Bekir Bozdağ böyle bir şey
dememiştir. Ben daha önce de söyledim. Canlı yayınlarda -soruşturma gizli
olduğu hâlde- soruşturmaya dair pek çok yayınlar yapılıyor. Burada,
Parlamentoda Grup Başkan Vekili olduğum dönemde, daha evvelki zamanlarda, pek
çok insan burada, bu kürsüde masumiyet karinesini dile getirdi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – İşine geldiği zaman “masumiyet karinesi” diyorsun. Savcıyı niye
görevden aldın?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hatta, benim konuşmalarım olduğunda bazı arkadaşlarım
oradan bana laflar attılar ve geçmişte çok konuşuldu. Bir Adalet Bakanı olarak
oturduğum yerde, gizli olan bir soruşturmanın televizyondan âdeta canlı yayında
verilir gibi detaylarına dair görüntüleri gördüğümde ben rahatsız olmayayım mı?
Soruşturma gizli, bu gizli soruşturma böylesi aleni bir şekilde canlı yayında
yapılırsa doğru mu? Hukuk ihlal edilirse doğru mu?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yahu, sen kendin dedin “Ben savcıya telefon ettim.”
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Soruşturmaların gizliliğinin en önemli nedeni…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sen kendin dedin “Ben savcıya telefon ettim.” Niye inkâr ediyorsun?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …delillerin toplanması, faillerin yakalanması, bu
önemlidir ama bundan daha önemlisi, insanların onur ve haysiyetinin
korunmasıdır…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ya, onur, haysiyetiyle kimsenin oynadığı yok, doğru söyle.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Şimdi mi aklınıza geliyor?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …masumiyetinin korunmasıdır, lekelenmeme hakkının
muhafazasıdır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır, bir defa doğru konuşmuyorsun, doğru konuşmuyorsun.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Soruşturma başlayan kişiyle ilgili belki savcılık hiç
ifadeye bile o kişiyi çağırmadan dosyayı kapatacak…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bir makamda oturuyorsun, doğru konuşmuyorsun.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …belki ifadeye çağıracak, sonra takipsizlik verecek ama
eğer bunlar aleni bir şekilde yapılırsa, bu, takipsizlik verilecek veyahut da
dosyası kapanmış olan veyahut da iddianame açılıp beraat eden kişilerin hepsi
daha işin başında lekelenmiş, suçlanmış, mahkûm edilmiş olacak; bu yanlıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Savcıyı niye ayarladınız? Savcıyı niye ayarladınız?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakın, burada, Parlamentoda biz hepimiz büyük bir
yanlış yapıyoruz. Devam eden soruşturmalarla ilgili henüz sanık sıfatı dahi
verilmemiş olan kişilerle…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bak, biz kimseyi suçlamıyoruz, fezlekeni açıkla diyoruz, fezlekeni.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Savcıyı ayarlıyorsunuz, savcıyı. Savcı, hâkim ayarlıyorsunuz.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …şüpheli olanlarla ilgili onları sanık yaptık, onları
mahkûm yaptık, onların cezasını kestik.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hangi yüzle Adalet Bakanlığı yaptım diyorsunuz.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Parlamentoya da yakışmaz, bize de yakışmaz, hiç kimseye
de yakışmaz. (CHP sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Savcı ayarlıyorsunuz, savcı.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bırakın hukuk işlesin, bırakın hukuk işlesin. (AK PARTİ
ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Savcı, hâkim ayarlıyorsunuz.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hukuk işlediği zaman doğru kararını mutlaka verecektir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yargıya müdahale ediyorsunuz.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Savcı ayarlayan yoktur…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Doğruları söylemiyorsunuz.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …kimsenin savcı falan ayarlaması da mümkün değildir
çünkü savcılar görevlerini Anayasa ve yasalara göre yapar. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bir buçuk ay fezleke beklettiniz, oradan delilleri çaldınız.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir başka, bununla bağlantılı olduğu için söylüyorum.
LEVENT GÖK
(Ankara) – Haberal buradayken konuşamazsınız bunları.
OKTAY VURAL
(İzmir) – O dosyaları incelediniz. Hani postacıydınız?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hâkim ve savcıların ataması 1. Daire tarafından
yapılmaktadır.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, o zaman cevapların devamını dinlesinler.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen dinleyin.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Adalete ve yargıya darbe vuran bir Adalet Bakanısınız siz, aslında
adalet celladısınız.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – HSYK Başkanı sıfatıyla Adalet Bakanının 1. Dairenin
toplantılarına katılması, orada görüş bildirmesi, orada oy kullanması mümkün
değildir çünkü Anayasa açık.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Vatandaşla ilgili davalarda savcıları ayarlayamadın ama.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Adalet Bakanı, HSYK Başkanı sıfatıyla dairelerin
toplantılarına katılamaz, kararlarına katılamaz, orada görüş de bildiremez.
Benim görüş bildirmediğim bir konuda, toplantısına katılmadığım bir konuda beni
bununla itham etmek yakışıksız olmuştur. Bu, tamamen 1. Dairenin yaptığı bir
tasarruftur diğer tasarruflar gibi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – 1. Daireyi niye hemen değiştirdin?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Tabii, bu tasarrufları burada bir kez daha ifade etmek
isterim. Kamuoyunda sanki tasfiye yapılıyormuş gibi bir değerlendirme de
yapılıyor ama kararnameler Resmî Gazete’de yayımlanıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hiç inandırıcı değilsiniz, hiç.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakarsanız orada bunların büyük bir kısmının mazeret
kararnamesi olduğunu, taleplerine göre yapıldığını da göreceksiniz ama maalesef
sanki başka bir şeymiş gibi bunun takdim edildiğini görüyoruz. Bunun yanlış
olduğunu da bir kez daha ifade etmek isterim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Siz, şüphelilerin savcı seçme hakkını tanıyorsunuz.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hâkim ve savcılar aleyhine açılan tazminat davalarıyla
ilgili şu anda elimizde, benim elimde bir veri yok.
Geçende Adalet
Komisyonunda görüşülürken, Yargıtay üyesinin, özellikle Hukuk Dairesinde bu
işlere bakan üyenin orada yaptığı bir açıklama var, onu paylaşmak isterim:
“99’dan beri ben bu dairede görev yapıyorum. Bugüne kadar açılmış tazminat
davalarından sadece bir tanesi var tazminata hükmettiğimiz, diğerlerinde,
tamamı yüzde 90… Yüzde 1.” dedi. Yani “1” dediğim yanlış anlaşılmasın. “Yüzde
99’u reddedilmiş.” dedi ama şu anda bizim elimizde bu davalarla ilgili bir
rakam da yok. Rücular Maliye Bakanlığı tarafından yapılmaktadır, onunla ilgili
tabii, kayıt, bilgi edinirsek onu da arkadaşlarımıza iletmek isterim ama şu
anda benim elimde böyle bir bilgi yok.
Adliye içinde yer
alan çay ocaklarıyla ilgili…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Fezlekeleri kırk beş gün niye beklettin? Hani postacıydınız siz?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Peki, o zaman ben diğerlerine yazılı cevap vereyim
efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Zaten cevap vermediniz ki.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
İkinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
25’inci madde
üzerinde dört adet önerge vardır. Bu önergelerden son iki önerge, maddenin
Anayasa’ya aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir. Önergeleri
okutup öncelikle Anayasa’ya aykırılık önergelerini işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 25 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Feramuz Üstün Oya Eronat
Kayseri Gümüşhane Diyarbakır
Hilmi Bilgin Cuma İçten Halil Ürün
Sivas Diyarbakır Afyonkarahisar
"Madde 25-
6087 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi yürürlükten
kaldırılmış; (e) ve (ı) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş; (h) bendinde
yer alan "Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını,
genel sekreter yardımcılarını," ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
e) Kurul üyeleri
hakkındaki suç soruşturması ile disiplin soruşturma ve kovuşturma işlemlerine
ilişkin bu Kanunla verilen görevleri yerine getirmek.
ı) Adli ve idari
yargı hakim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki
verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları
uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma
ile hakim ve savcılar hakkında denetim, araştırma, inceleme ve soruşturma
yapılması konularına münhasır olmak üzere yönetmelik çıkarmak ve genelge
düzenlemek."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 25 inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan İdris Baluken Pervin Buldan
Şırnak Bingöl Iğdır
Nazmi Gür İbrahim Binici Bengi Yıldız
Van Şanlıurfa Batman
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 25. Maddesinin Anayasaya aykırı
olması sebebiyle Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Erkan Akçay Reşat Doğru
Konya Manisa Tokat
Mustafa Kalaycı Yusuf Halaçoğlu Mehmet Günal
Konya Kayseri Antalya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Fatma Nur Serter Tufan Köse
Zonguldak İstanbul Çorum
Aylin Nazlıaka Ali Haydar Öner Ali Serindağ
Ankara Isparta Gaziantep
Mahmut
Tanal
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin
25’inci maddesi üzerinde söz aldım. Yüce heyeti bir kez daha saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, her kurumda teftiş kurulunun önemi vardır, ehemmiyeti vardır ve o
kurumun kuruluş amacına uygun olarak faaliyette bulunması, o faaliyet
kapsamında yasa dışına çıkmış iş ve işlemler varsa onların gereğinin yerine
getirilmesi amacına uygun olarak teftiş kurulları görev yaparlar. Adalet
Bakanlığındaki teftiş kurulu da aynı şekilde, hâkim ve savcıların önlerindeki,
vatandaşlarla ilgili davalarda, vatandaşın devletle ilgili davasında ve diğer
davalarda kanunları bihakkın yerine getirecek şekilde uygulama yapıp
yapmadıklarını, yalan yanlış yollara girip girmediklerini ve usulsüz karar
verip vermediklerini denetlerler. Bu, aynı zamanda, hukukun iyi bir şekilde
hizmet olarak vatandaşlara sunulabilmesi için doğru ve iyi bir yöntemdir ancak
teftiş kurulunun bu özelliğinin yanı sıra, yargı mensupları üzerinde kötüye
kullanıldığı takdirde çok vahim, çok vahşi sonuçlar doğurabilecek bir özelliği
de vardır. O özelliği 2010 Anayasa değişikliğinden sonra çok acı bir şekilde
Türkiye yaşadı. Nasıl yaşadı? Cebine müfettiş mührünü koyup adliyeye gittiğinde
2010 yılının müfettişleri, hâkim ve savcılar ne yapacaklarını şaşırıyorlardı.
Müfettiş sıfatıyla vermiş oldukları bir dilekçeyi okumadan, talep ettikleri
yönde karar verecek kadar bu korkunun hâkimlere yansıdığını görüyoruz. Nitekim
bir hâkim böyle bir olayda talep edilen telefonların tamamının dinlenmesine
karar verirken, kendi telefonunun da dinlenilmesine kendisi karar vermiş oldu.
İş bu kadar vahimdir.
Bizim
kültürümüzde, hukukumuzda, belki dünyada tek olarak, hâkim, çok doğru bir
şekilde tanımlanmaktadır. Biz, kültür ve medeniyetimizin ürünü olarak hâkime;
hakim, müstakim, metîn, mekîn gibi sıfatları veriyoruz. Yani, korkusuz,
metanetli, dayanıklı, cesaretli, kendisine karşı güveni olan bir kişilik ve kimlik
atfediyoruz. Niçin? Peygamber postunda oturduğu için. Niçin? Kul hakkını
kuyumcu terazisiyle tartması için. İşte, böyle bir ortamda bu hâle getirilmiş
olan, perişan edilmiş olan yargıya bu teklifle Adalet ve Kalkınma Partisinin
şapkası geçirilmekte, Sayın Bakana Teftiş Kurulu Başkanını doğrudan atama
yetkisi verilmektedir. Sayın Bakana Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını
doğrudan atama yetkisi verilmektedir. Sayın Bakana müfettişleri tayinde en
etkili güç hâline getirme yetkisi verilmektedir. Sayın Bakanı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun seçilmiş olan 20 tane üyesinin dışında, tamamını
kanunla tasfiye ederek, yerlerine yenilerini, ya doğrudan atama veya atanacak
kişileri belirlemede en etkin güç hâline getirmektedir. Dolayısıyla, yargının
en önemli organı olan hâkim ve savcıların usul ve kanuna uygun olmayan iş ve
işlemlerini denetleyecek olan müfettişlerin Sayın Bakanın emrine havale edilmiş
olması yargıya verilebilecek olan en büyük zarardır, yargının
siyasallaştırılması için en büyük sebep olacaktır. Bunu, siz, bugün 17 Aralık
operasyonlarından korunabilmek için, yargıyı baskı altına alabilmek için, kendi
korkunuzu yargıyı korkutarak giderebilmek, kendi telaşınızı yargının teftişle
telaşa düşürülmesi suretiyle giderebileceğinizi zannediyorsunuz. Bu bir zan,
yanlış bir zandır. Çok geçmeden, bir yıl içerisinde, iki yıl içerisinde bunun
ne kadar yanlış olduğunu bizzat kendiniz göreceksiniz. Nasıl? 2010’da yaratmış
olduğunuz yargıda gördüğünüz gibi, bu sistem de eğer dilediğiniz gibi
kanunlaşırsa, o takdirde de başınıza büyük belalar geleceğini göreceksiniz.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeler
üzerinde söz isteyen diğer konuşmacı…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Ali Serindağ.
BAŞKAN – Ali
Serindağ, Gaziantep Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 523 sıra sayılı Teklif’in 25’inci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, biz bu görüşmeyi Anayasa’nın askıya alındığı bir dönemde
yapıyoruz. Anayasa’nın askıya alınması çok ciddi bir durumdur. Niye böyle
dediğimi, ben, izin verirseniz size kısaca açıklamak istiyorum. Anayasa’nın
159’uncu maddesinin birinci fıkrası “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu,
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev
yapar.” hükmünü içermektedir ancak bizim yaptığımız, daha doğrusu bugün
görüşülen düzenlemeler maalesef buna uygun olarak yapılmamaktadır ve bu nedenle
de Anayasa’ya aykırılık teşkil etmektedir. Gene, Anayasa’nın 138’inci
maddesinde, hâkimlerin görevlerinde bağımsız olduğu, Anayasa’ya, kanuna ve
hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verecekleri hüküm altına
alınmıştır, öngörülmüştür. Devam eden fıkrada, hiçbir organ, makam ve mercinin
talimat veremeyeceği ifade edilmiştir. Ancak, üzülerek görüyoruz ki, Adalet
Bakanlığı Müsteşarı başsavcıları aramakta ve yapılan soruşturmalarla ilgili
talimat verebilmektedir. Bunu nereden anlıyoruz? Dün, düzenlenen tutanaklarda
ve burada yapılan açıklamalardan izliyoruz. Demin Sayın Bakan bir soruya cevap
verirken, çok agresif bir şekilde, kendisinin savcılara talimat vermediğini
ifade etti ama hepimiz de biliyoruz ki, bunun için başsavcı tarafından düzenlenen
ve Adalet Bakanlığına sunulan bir fezleke var. O zaman, şayet öyle bir şey
dememişse Sayın Bakana düşen şudur: Sayın Bakan o zaman ne yapmalı? Tazminat
davası veya ceza davası açmalıdır. Bildiğimiz kadarıyla, basında bu haberler
yer almış ve tekzip de edilmemiştir.
Şimdi, bu
düzenlemelerin amacı nedir? 17 Aralıktan itibaren başlatılan yolsuzluk ve
rüşvet operasyonunun üzerini örtme çabasıdır, başka hiçbir anlamı yoktur. Bu
düzenlemelerin hepsi AKP’nin üst düzey -sizleri tenzih ediyorum- Hükûmet
erkânını ve Sayın Başbakanın yakınlarını aklama faaliyetlerinin bir sonucudur.
Şimdi, Sayın
Başbakan kendine göre, bazı hususlarda tanımlamalar yapıyor. Demin soru
sorarken ifade ettim, Sayın Bakan cevap vermedi. Şimdi, Sayın Başbakan diyor
ki: “Rüşvet, bir memurla bir sivilin iş tutmasıdır.” Bu ne anlama geliyor, ben
bilmiyorum doğrusu. Yani bu tarif bir Başbakana yakışıyor mu, ben bilmiyorum.
Bunun bir açıklaması var mı? İçinizde hukukçular da var, Sayın Bakana sordum,
Sayın Bakan cevap vermedi. Yolsuzluğu da tarif ederken şöyle diyor: “Ben
‘yolsuzluk’ dendiğinde şunu anlarım: Devletin kasası soyuluyor mu, soyulmuyor
mu? Ayakkabı kutusu içerisinde söylenen olaylar Halk Bankasından alınan ya da
soyulan para değildir.” Sayın Başbakanın kendi ifadeleri. Şimdi, bu tariften üç
gün sonra da Halk Bankası Genel Müdürü tahliye ediliyor. Biz kimsenin tutuklu
olarak yargılanmasının hevesinde değiliz ama Sayın Başbakanın bu tanımının
üzerinden üç gün geçmeden tahliye edilmiş olması, sizin deyiminizle, çok
manidar. Biliyorsunuz, Sayın Başbakan kısa süre önce Petersburg’da yapılan
G20’ler toplantısına katıldı, orada tüm katılanlara bir rapor sunuldu ve Sayın
Başbakana da sunuldu. Muhtemelen, inşallah okumuştur o raporu. Orada
yolsuzluğun tarifi var, rüşvetin tarifi var, uluslararası evrensel ilkelere
göre bu tanımlanmıştır. Sayın Başbakan bunu herhâlde görmezlikten geliyor. Ne
diyor? Birincisi, rüşvettir. Bireyler ya da şirketler tarafından kamu
görevlilerine kendi sorumlulukları altındaki yönetsel kararları etkilemek için
yapılan ödemeler rüşvet olarak tanımlanıyor. Bu yapılan olaylar bunu size
göstermiyor mu?
Başka ne var?
Hırsızlık ve zimmeti tarif etmiş. Üçüncü tarif yolsuzluk. Yolsuzluk yazınında
“kayırmacılık, akraba kayırmacılığı ve yanaşmacılık” olarak adlandırılan
yolsuzluk tarzlarını içeriyor. Burada özel kesimde yer alanlara, siyasal ya da
kamusal bir hamilik söz konusu.
Peki, sizin
vicdanlarınıza sesleniyorum, bu son olaylarda bir hamilik yok mu? Bu
düzenlemelerin hepsi bir hamiliği öngörmüyor mu? Hamiliğin birer göstergesi
değil mi?
Değerli
arkadaşlarım, biz bunları milletimizin mutlaka bilgisine sunacağız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ
(Devamla) – Keyfîliği her şekilde burada dile getireceğiz.
Bakın, Sayın
Hüseyin Çelik ne diyor bir soru üzerine? Diyor ki: “Bakanların fezlekeleri de
Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek. Telaş neden? Bu üç gün sonra da, bir ay
sonra da, üç ay sonra da olabilir.”
Siz bunu
kendinize yakıştırabiliyor musunuz? Değerli arkadaşlar, siz bunu kendinize
yakıştırıyorsanız size hiç diyecek bir şeyim yoktur, ben sizi millete şikâyet
ediyorum.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Serindağ.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un,
TÜRKSAT 4A uydusunun uzaya fırlatılmasının hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, TÜRKSAT 4A’nın uzay yolculuğu başladı. Türkiye'nin 5’inci
uydusu Kazakistan’daki Baykonur Uzay Üssünden fırlatıldı. Hayırlı, uğurlu olsun
diyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) – Hırsızları da gönderseydi Başbakan!
MUSA ÇAM (İzmir)
– Hırsızları da uzaya gönderseydiniz!
BAŞKAN – Evet,
grup başkan vekillerine de istedikleri takdirde söz vereceğim oylamadan sonra.
Önergeyi
oylarınıza…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Altay, Sayın Serindağ, Sayın Köktürk, Sayın Acar, Sayın Köse, Sayın
Çıray, Sayın Çam, Sayın Genç, Sayın Çetin, Sayın Küçük, Sayın Danışoğlu, Sayın
Serter, Sayın Onur, Sayın Çelebi, Sayın Düzgün, Sayın Gök, Sayın Kuşoğlu, Sayın
Dinçer ve Sayın Türmen.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 25 inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Değerli milletvekilleri, biraz gerçekleri konuşmaya ne dersiniz?
Sadede gelelim. HSYK’nın olayında bu kadar fırtına koparılması, HSYK’nın
yapısının referandumla değiştirilmesidir. Arkasından, bugünkü tartışmaların
hepsinin altında ne var, hiç düşündünüz mü? Gerçekten sadece 17 Aralık mı?
Değil, öncesi var, öncesi var, daha öncesi var, 12 Eylüle kadar bunun bir
silsilesi var. Ne zamanki 12 Eylül askerî darbesiyle sıkıyönetim askerî
mahkemeleri kuruldu, işte bu HSYK, Kenan Evren’in armağanı olarak bu ülkeye
verildi ve 12 Eylül darbe Anayasası’nın içine kondu.
O dönemde
Anavatan Partisi iktidara geldi, yine bu HSYK vardı, buna hükmedenler o dönemin
Millî Güvenlik Kuruluydu. Ulusalcı mı, seçkinci mi, milliyetçi mi, dört eğilim
mi, ne derseniz; belli güç odakları bu HSYK’yı kendi elinde tutuyordu ve
istediğini yapıyordu.
1987’de
sıkıyönetim mahkemeleri kalktı, devlet güvenlik mahkemeleri devreye girdi. Yine
bu süreçte HSYK’nın yapısı aynen devam ediyor, DYP-SHP koalisyonunda aynen
devam ediyor ve ta ki en son bu referandumda değiştirildi. Ne oldu? Geçmişten
bu yana baktığınız zaman hep olağanüstü mahkemelerin adil olmayan yargılamaları
ve operasyonları, kimi zaman bir gruba, bazen diğer gruba ve sonuçta herkese
yönelmiş bir uygulama olarak geldi. 17 Aralık olayında da özel yetkili
savcıların ve mahkemelerin ve polisin devreye girmesiyle ortaya çıkan bir vaka
üzerine bu çıkıyor.
Şimdi, şu gerçeğe
bakalım: HSYK 12 Eylül darbesinden bu yana değişti mi? 12 Eylül referandumunda
değiştirildiğini düşünüyorsunuz değil mi? Olmadı işte, bir elden aldınız… O
zaman, kimine göre ulusalcı, kimine göre karma milliyetçi, o zaman derin
devletin, MGK’nın hâkim olduğu bir HSYK vardı. Sonra siz geldiniz ki
geleneğinizin geliş biçimi itibarıyla en zayıf olduğunuz alan yargıdır, açık
söyleyeyim size, hukuk alanınızdır; sizin iktidarınızın en zayıf olduğu
alandır. Bir odur. İkincisi tabipler örgütlenmesidir. Üçüncüsü de Türk Mühendis
ve Mimar Odalarıdır. Bu süreçte, işte geldiğinizde iktidarınız mecbur
kalmıştır, cemaate, paralele teslim etmiştir. Şimdi, onun getirdiği sıkıntılar
size bumerang gibi dönünce cemaatten alıyorsunuz, kendinize aldığınızı
zannediyorsunuz. Alamazsınız arkadaşlar. CHP’yle MHP’nin de itirazını
anlamıyorum, burada öyle bir kıyamet kopuyor. Zaten yargıçlara bakın, savcılara
bakın, bileşimine bakın; çoğu ya CHP’ye ya da MHP’ye yakın yargıçlar, savcılar
var, biraz da bize yakınları var yani bizimki bile daha çok AK PARTİ’ninkinden.
Yani, şurada,
sadede gelelim: Siz neyin kavgasını yapıyorsunuz burada? Yani, burada bir kavga
gidiyor ama hiç kimse doğruyu konuşmuyor. Gelin, olağanüstü yargıyı Türkiye
adalet tarihinden silelim, gelin Terörle Mücadele Kanunu’nu silelim, gelin
yargıyı bağımsızlaştıralım, gelin yargıyı tarafsızlaştıralım. Ulusal programlarda
yer alıyordu, yapamadık; Avrupa Birliğinin ilerleme raporlarında yer alıyor,
hep karşımıza çıkıyor, diyoruz ki: Adalet Bakanlığı gelirse, bağlarsa kendine
vesayet durumu oluşur. Ve biz de ilkesel olarak karşıyız ama şu bir gerçek ki
bu değişiklik olduğu zaman daha çok CHP’yle MHP’nin işine yarayacak. Şimdi, siz
niye itiraz ediyorsunuz diye düşünüyorum. Siz de bizim gibi doğru olarak, şeklî
olarak diyorsunuz ki: “Evet, bu yargı vesayetidir.” Evet, daha önce
cemaatteydi, şimdi Hükûmette olacak, daha önce de ulusal ve şey kesimlerdeydi.
Ne değişiyor arkadaşlar? Yargıçlar mı değişecek, savcılar mı değişecek? Hayır,
yine o mevcutlar üzerinden yürüyecek.
Onun için, bu
sevgililer gününün son anlarının yarım saat sonra cadılar gününe dönmemesi
dileğiyle hepinize sevgiler sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 25 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
"MADDE 25-
6087 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi yürürlükten
kaldırılmış; (e) ve (ı) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş; (h) bendinde
yer alan "Teftiş Kurulu Başkanını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını,
genel sekreter yardımcılarını," ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
e) Kurul üyeleri
hakkındaki suç soruşturması ile disiplin soruşturma ve kovuşturma işlemlerine
ilişkin bu Kanunla verilen görevleri yerine getirmek.
ı) Adli ve idari
yargı hakim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki
verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları
uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden
uzaklaştırma ile hakim ve savcılar hakkında denetim, araştırma, inceleme ve
soruşturma yapılması konularına münhasır olmak üzere yönetmelik çıkarmak ve
genelge düzenlemek."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, HSYK
Genel Kurulunun görevlerinde düzenleme yapılmaktadır. Buna göre
"Dairelerin kararlarına karşı yapılan itirazları inceleyip karara
bağlamak" görevi mevcut Kanun metninde olduğu gibi Genel Kurula
verilmekte; maddenin (e), (h) ve (ı) bentleri ise Adalet Komisyonunun kabul
ettiği şekliyle korunmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
26’ncı madde
üzerinde dört adet önerge vardır. İki önerge, maddenin Anayasa’ya aykırılığı
sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir. Önergeleri okutup öncelikle
Anayasa’ya aykırılık önergelerini işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 26 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Oya Eronat Cuma İçten
Kayseri Diyarbakır Diyarbakır
Halil Ürün Feramuz Üstün Hilmi Bilgin
Afyonkarahisar Gümüşhane Sivas
“Madde 26 - 6087 sayılı
Kanunun 8 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
(2) Başkan, yukarıdaki
esaslara göre üyelerin hangi dairede asıl ve tamamlayıcı üye olarak görev
yapacağını belirler.
(3) Daire başkanları, her
dairenin kendi üyeleri içinden üye tam sayısının salt çoğunluyla belirlenecek
iki aday arasından, Genel Kurulca seçilir. Genel Kurulun ilk toplantısında
toplantı veya karar yeter sayısının sağlanamaması halinde üç gün içinde
yapılacak ikinci toplantıda, katılanların en çok oyunu alan kişi daire başkanı
seçilmiş sayılır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı daire başkanı seçilemez."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 26 ıncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan İdris Baluken Bengi Yıldız
Şırnak Bingöl Batman
İbrahim Binici Pervin Buldan Nazmi Gür
Şanlıurfa Iğdır Van
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
kanun teklifinin 26. Maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle Teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Mehmet Günal Erkan Akçay
Konya Antalya Manisa
Reşat Doğru Mustafa Kalaycı Yusuf Halaçoğlu
Tokat Konya Kayseri
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Fatma Nur Serter Tufan Köse Mahmut Tanal
İstanbul Çorum İstanbul
Celal Dinçer Aylin Nazlıaka Ali Haydar Öner
İstanbul Ankara Isparta
Ali
İhsan Köktürk
Zonguldak
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Önergeler üzerinde söz isteyen?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Bal…
BAŞKAN – Faruk
Bal, Konya Milletvekili.
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kez daha yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülmekte olan
kanun teklifinin 26’ncı maddesi tam bir korkunun, tam bir telaşın eseri olarak
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun üç tane dairesinden, öncelikle 1.
Dairede, olabilirse 2. Dairede bir kurtarılmış bölge yaratılmak suretiyle
ortaya çıkmış olan yolsuzlukları, ortaya çıkmış olan usulsüzlükleri, rüşveti,
kara parayı bastırabilmek için Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun tepesine
AKP şapkası geçirilmek amacıyla yapılmıştır. Dolayısıyla kurulun 1. Dairesi 7
kişiyken her ne hikmettense 5 kişiye indirilmek suretiyle, 2. Dairesi 7
kişiyken her ne hikmettense bunu da 5 kişiye indirmek suretiyle ve 11. Daireye
de buradan zülfüyâre dokunulan, beğenilmeyen üyeleri oraya aktarmak suretiyle
bir kurtarılmış bölge, kurtarılmış alan yaratıp, şu badireli, şu netameli
süreci Kurulun nüfuzunu yargı üzerinde kullanmak suretiyle geçiştirmek
istenilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bu, yargının siyasallaştırılmasının nasıl milimetrik sayı
hesaplarına dönüştürüldüğünün en güzel örneğidir. Bu örnekle ortaya çıkmıştır
ki Adalet ve Kalkınma Partisinin ortaya çıkan yolsuzluklarla ilgili olarak
kapıldığı korkunun ve telaşın ciddiyeti ve cesameti son derecede büyüktür. Bu
üyelerin aynı zamanda Adalet Bakanının yetkisi ile daireler arasında değişiklik
yapılması ve daireler arasındaki iş bölümünün de ya da ortaya çıkan yoğun iş
durumunda bir daireden diğer daireye iş aktarımı da Adalet Bakanının yetkisine
verildiğine göre, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 3 dairesine de bu
şekilde Adalet Bakanlığının nüfuzu, Adalet Bakanlığının otoritesi etkili olacaktır.
Bu etki doğrudan yargı organlarının üzerinde bir nüfuz oluşturacak, oluşturulan
nüfuz da yürütülen soruşturmalarda Deniz Feneri davasında olduğu gibi, bu
davaları sulandırmak, bu davaları ortadan kaldırmak, bu davalarda bakan
yakınlarının, Başbakan yakınlarının ve AKP’nin ileri gelenlerinin herhangi bir
şekilde kılına zarar gelmeden kurtarma amacına yönelik. Bunu nereden anlıyoruz?
Değerli arkadaşlarım, tape kayıtlarına düştü, tape kayıtlarına düştü ki
İzmir’deki emniyet müdürü “Bu valinin talimatıdır, vali de biliyor, Ankara
böyle istiyor.” şeklindeki dayatmaları ve sopanın ucunu göstererek
soruşturmayla görevli olan emniyetin alt birimlerindeki kaçakçılık, organize,
mali şube, istihbarat birimlerinde operasyon yapacak olan alt derecedeki
emniyet görevlilerine “Savcının talimatını yerine getirmeyin, savcıyı ‘Talimata
hazırlanıyoruz, operasyona hazırlanıyoruz.’ diyerek kandırın ama katiyen
operasyona başlamayın. Operasyona başlamamanızı Ankara istiyor.” şeklindeki
talimatlara dönüşmüştür. Bu talimatlar Ankara’dan gittiğine göre ve biraz
önceki soru üzerine Sayın Bakan da “Ben böyle bir talimat vermedim.” diyerek
tamamen ve külliyen reddedip namus ve şeref meselesini de ortaya koyduğuna göre
Ankara’dan bu talimatı İzmir’e kim vermiştir? Bu talimatın verildiği ses
kayıtlarıyla tespit edildiğine göre ve bu kayıtlar da doğrudan yargıyla ilgili
bir işlemle ilişkili olduğuna göre, Adalet Bakanı olarak, bu talimatı verenlere
ve talimata aracı kılanlara ne gibi bir işlem yapacaktır? Eğer böyle bir işlem
yapılmıyor ise -ki ben inanıyorum ki yapılmadı şimdiye kadar- bundan sonra
yapılacağını da zannetmiyorum. O takdirde bu yasanın niçin getirildiğinin
gerçek sebebi İzmir’deki soruşturmaları durdurmak isteyen iradenin aynısı
olduğu, ortaya çıkmaktadır.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Şeref ve haysiyet iddiasını PKK’yla görüşmede kaybedenler de belli
zaten!
FARUK BAL
(Devamla) – Evet.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlarım, hepimiz aklıselim sahibiyiz, hakkın ziyanına, hakkın
teslimine alet olabilecek, bunu engelleyebilecek işlemlerden vazgeçmemiz
gerekiyor diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önerge üzerinde
diğer konuşmacı…
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Unuttunuz değil mi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ali İhsan Köktürk.
BAŞKAN – …Ali
İhsan Köktürk, Zonguldak Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; teklif gibi görünen tasarının 26’ncı maddesindeki
önerge üzerine söz aldım. Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Tasarının bu
maddesi, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulundaki dairelerin üye sayısını, daire
üyelerinin kimin tarafından belirleneceğini ve daire başkanlarının seçimini
yeniden düzenlemektedir. Bu hâliyle de maddeyle getirilen değişiklik, tasarının
en can alıcı, en ardıl düşünceli ve en hukuksuz düzenlemelerinden birisi olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, yürürlükteki yasaya göre, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu 3
daireden oluşmakta ve her dairede 7 üye görev yapmaktadır ve bu dairelerdeki
görev yapacak üyeler genel kurulca seçimle karar verilmektedir. Ayrıca, yine
Genel Kurul, her dairenin kendi üyeleri arasından bir daire başkanını
seçmektedir. Ancak, Adalet Komisyonunda iktidar partisi milletvekillerinin
kabulleriyle dairelerin 7,7,7 olan sayısı 5,5,11 olarak değiştirilmiş,
dairelerin üyelerini belirleme yetkisi Genel Kuruldan alınarak Adalet Bakanına
verilmiş ve ayrıca Genel Kurulun her dairenin üyeleri arasından daire başkanını
seçme yetkisi dairelerin önereceği 2 üye arasından seçim yapılacağı şeklinde
bir düzenleme getirilerek sınırlandırılmıştı.
Değerli
milletvekilleri, bu şekilde, Adalet Bakanı, dairelerin oluşumunda, üyelerin
dairelere dağılımında ve daire başkanlarının seçiminde mutlak bir pozisyona
yani hâkim bir pozisyona getirilerek kurulun bağımsızlığı tamamen ortadan
kaldırılmıştı. Şimdi, az önce grup başkan vekillerimiz ve Adalet Bakanı,
iktidar partisinin de grup başkan vekilleriyle içeride yaptığımız
değerlendirmede bu konuda Sayın Bakan bir değişiklik önergesi getirilerek
hukuka aykırılığın giderileceğini bize ifade etmişti ve nitekim bu maddeyle
ilgili bir önerge Genel Kurula sunuldu. Ancak, değerli arkadaşlar, burada yeni
bir matematiksel hesapla 5,5,11 olarak değiştirilecek daire sayısı yeniden
7,7,7 hâline getirilmekte. Ancak, asıl kurulun bağımsızlığını ortadan kaldıran,
dairelerin üyelerini belirleme yetkisi maalesef yine Genel Kuruldan alınarak
Adalet Bakanına verilmekte. Yine, Anayasa’ya aykırı olarak, Genel Kurulun
sınırsız bir şekilde kullanacağı daire üyeleri arasından daire başkanını seçme
yetkisi dairenin önereceği 2 üye arasından seçim yapmak suretiyle
sınırlandırılmakta. Yani, dairelerin oluşumunda, hangi üyenin hangi dairede
görev yapmasında Adalet Bakanının mutlak hâkim pozisyonu bu önergeyle de
korunmakta.
Değerli
arkadaşlar, yargı ve yargıç bağımsızlığından söz edebilmek için sadece
mahkemelerin bağımsızlığı yeterli değil, tüm evrensel hukuk normlarına göre
mahkemeler üzerinde, hâkimler üzerinde yetki kullanan üst hukuk kurullarının da
yani bizim ülkemiz söz konusu olduğunda Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun ve
Adalet Akademisinin de bağımsız olması gerekir. Ancak, siz, bu düzenlemeyle
dairelerin üyelerini belirleme yetkisini yargının üst kuruluşundan, Genel
Kuruldan alarak yürütmeye yani Adalet Bakanına veriyorsunuz yani yargının en
yetkili kurulunda Adalet Bakanını mutlak yetkili, mutlak hâkim hâline
getiriyorsunuz. Ondan sonra da “Bu yasa Anayasa’ya aykırı değildir, bu yasa
meşrudur, uluslararası hukuk normlarına uygundur.” diyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, lütfen, ne yaptığımıza bakalım yani hakikaten neler yapıyoruz bir
düşünelim, şu tasarılar önümüze geldiğinde, şu önergeler önümüze geldiğinde
lütfen değerlendirelim. Hukuk hepimize lazım, hukuk devleti hepimize lazım. Bu
düzenlemeyle maalesef kuvvetler ayrılığı ilkesi, hukuk devleti ilkesi ayaklar
altına alınmakta, âdeta ülkenin rejimi değiştirilmekte. Yaptığınız işin ne olur
farkına varın, sorumluluğunuzun bilincinde olun.
Ben, bu duygu ve
düşüncelerimle bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve talep
ediyorum.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.44
ON BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin On Beşinci
Oturumunu açıyorum.
26’ncı madde
üzerinde aynı mahiyetteki iki Anayasa’ya aykırılık önerisinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeleri yeniden oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 26 ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Üye seçimine
ilişkin bu düzenleme yargı bağımsızlığını teminat altına alacak bir düzenleme
değildir. Kurulun üyeleri, birçok kurumdan, çeşitli olmalı ve bu seçim
kaynağından seçilerek gelmiş kişiler arasından yapılmalıdır. Bürokratik ve
antidemokratik bu yapının kırılması yargının bağımsız niteliği kazanması için
bu maddenin teklif metninden çıkarılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 26 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş
(Kayseri) ve arkadaşları
“Madde 26 - 6087
sayılı Kanunun 8 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
(2) Başkan, yukarıdaki esaslara göre üyelerin
hangi dairede asıl ve tamamlayıcı üye olarak görev yapacağını belirler.
(3) Daire başkanları, her dairenin kendi
üyeleri içinden üye tam sayısının salt çoğunluyla belirlenecek iki aday
arasından, Genel Kurulca seçilir. Genel Kurulun ilk toplantısında toplantı veya
karar yeter sayısının sağlanamaması halinde üç gün içinde yapılacak ikinci
toplantıda, katılanların en çok oyunu alan kişi daire başkanı seçilmiş sayılır.
Adalet Bakanlığı Müsteşarı daire başkanı seçilemez."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, dairelerin oluşumuna ilişkin, Kanunun 8 inci maddesinin birinci
fıkrasında öngörülen esaslar korunmakta; üyelerin görev yapacakları dairelerin
ise birinci fıkrada öngörülen esaslara göre Başkan tarafından belirlenmesi
hükme bağlanmaktadır. Ayrıca daire başkanlarının seçimine ilişkin usul
konusunda Adalet Komisyonunun kabul ettiği metin korunmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
27’nci madde
üzerinde dört adet önerge vardır. Bu önergelerden son üç önerge maddenin
anayasaya aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir. Önergeleri
okutup, öncelikle Anayasa’ya aykırılık önergelerini işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 27 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Oya Eronat Cuma İçten
Kayseri Diyarbakır Diyarbakır
Halil Ürün Feramuz Üstün Hilmi Bilgin
Afyonkarahisar Gümüşhane Sivas
"MADDE 27-
6087 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (ç) bendinde yer alan
"soruşturma işlemleri" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile
inceleme ve soruşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin işlemler"
ibaresi eklenmiştir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 27 inci maddesinin Anayasaya aykırılık sebebiyle kaldırılmasını arz ve
teklif ederim.
Hasip Kaplan İdris Baluken Bengi Yıldız
Şırnak Bingöl Batman
İbrahim Binici Pervin Buldan Nazmi Gür
Şanlıurfa Iğdır Van
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri
Faruk Bal Mehmet Günal Erkan Akçay
Konya Antalya Manisa
Reşat Doğru Mustafa Kalaycı Yusuf Halaçoğlu
Tokat Konya Kayseri
Aynı mahiyetteki son önergenin imza sahipleri
Ali İhsan Köktürk Ali Haydar Öner Aylin Nazlıaka
Zonguldak Isparta Ankara
Mahmut Tanal Celal Dinçer Tufan Köse
İstanbul İstanbul Çorum
Fatma
Nur Serter
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Önergeler üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili.
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeden önce görüştüğümüz madde
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi bir önerge verdi. Bu önergeyle, milimetrik
bir şekilde, HSYK içerisindeki 1. Dairenin kurtarılmış bir bölge hâline
getirilebilmesi, 2. Dairenin kurtarılmış bir bölge hâline getirilebilmesi ve 3.
Daireye de bu dairelerden beğenilmeyen üyelerin gönderilmesine ilişkin madde
düzeltildi, eski hâline iade edildi. İşte temel sorun da burada. Parlamenter
demokrasinin en kötü uygulamasının yapıldığı, Adalet ve Kalkınma Partisi
çoğunluğunun ortaya koyduğu temel sorun burada ve parlamenter demokrasinin
muhalefet anlayışının yaratmış olduğu temel demokratik sorun da burada.
Değerli
milletvekilleri, üç tane muhalefet şekli vardır, üç tane muhalefet şekli. Bir:
Parlamenter demokraside iktidar çoğunluğunu yaratan partinin kendi içerisinde,
kendi bakanlarının, kendi hükümetlerinin durumları hakkında, gidişatları
hakkında parti içerisinde, grup toplantılarında yapacakları muhalefettir. Bu
muhalefet şekli Adalet ve Kalkınma Partisinde işlememektedir çünkü biat kültürü
vardır. İşte bu biat kültürü ve parti içi muhalefetin işlemiyor olması
Türkiye’yi bu noktaya getirmiştir.
İkinci muhalefet
şekliyse, diğer partilerin, Mecliste bulunan diğer siyasi partilerin
uyarılarına kulak tıkama işidir. Adalet ve Kalkınma Partisinin biraz önceki
önerisiyle değiştirilen maddenin gerek Adalet Komisyonunda gerek müzakere
olmamasına rağmen Anayasa Komisyonunda muhalefet tarafından, en azından
Milliyetçi Hareket Partisi tarafından eleştirisi yapılmıştır. Muhalefetin
uyarısına ve uyarıcı nitelikteki görüşlerine Adalet ve Kalkınma Partisi
kulaklarını tıkamıştır, Türkiye’yi bu hâle getirmiştir.
Peki bu önerge
niye verilmiştir, niye değiştirilmiştir?
OKTAY VURAL
(İzmir) – AB talimat verdi!
FARUK BAL
(Devamla) – Niye olduğunu anlamamız için üçüncü muhalefetin nereden geldiğine
bakmamız lazım. Üçüncü muhalefet ise yurt dışındaki birtakım kurum,
kuruluşların yapmış olduğu uyarılardır. Bu kanun teklifi Meclis gündemine
geldikten sonra Sayın Başbakan apar topar Avrupa Birliğine gitti. Avrupa
Birliğinde, yüzüne karşı, yargının siyasallaştırıldığı, Türkiye’de basın
özgürlüğünün ortadan kaldırıldığı, yargıya güvenin ortadan kalktığı açık ve net
bir şekilde anlatıldı ve bir başka şey daha, bizzat, ben şahsım olarak bizzat
duydum, gördüm, şahit oldum o seyahate iştirak eden sayın milletvekilleriyle
birlikte. Türkiye’nin Avrupa’da çıkarlarına ve politikalarına en çok müzahir
olan ülkelerden birisi İtalya’dır. İtalya Cumhurbaşkanı, görüştükleri konu bir
ekonomik ve sosyal konu olmasına rağmen, Sayın Gül’ün yüzüne karşı, Türkiye’de
yargı bağımsızlığının gidişatı hakkında endişeleri olduğunu açık ve net bir
şekilde ifade etmiştir.
İşte, Türkiye’de
kendi partisi içerisinde muhalefet etkisiz, diğer siyasi partilerin uyarılarına
karşı kulakları tıkalı olan Adalet ve Kalkınma Partisinin dışarıdan aldığı
uyarılara uymasının sonucu olarak yargının geldiği hâl bu vaziyettedir.
Aziz
milletvekilleri, hepimiz bu ülkede bir gemi içerisindeyiz. Her şeyden feragat
edebiliriz, her yokluğa dayanabiliriz ama kâinatın üzerinde oturmuş olduğu
adalet duygusundan hiç kimsenin feragat etmesi ve adaletsizliğe tahammül etmesi
mümkün değildir. Bu soruna bir çözüm bulunması lazım. Bu soruna çözüm Adalet ve
Kalkınma Partisinin Anayasa’ya, evrensel demokrasiye, evrensel değerlere ve
parlamenter demokrasinin özüne ve sözüne aykırı olan bu teklif değildir. Çare,
uzlaşma ortamı içerisinde yargıyı tarafsız, bağımsız ve hâkim teminatına
kavuşturacak bir şekilde bulunması gerekiyor diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önerge üzerinde
diğer söz sahibi Bülent Tezcan, Aydın Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bakın, burada bir kanun teklifi üzerinde oldukça da
zaman zaman gerilimli geçen bir görüşme yapıyoruz. Adalet Komisyonunda bu
teklif görüşülürken başlayan gerilim hâlâ devam ediyor. Bunun bir tane sebebi
var. Bu Parlamentoda birçok kanun teklifini görüştük, tasarıyı görüştük ama hiç
birisinde bu ölçüde gerilim yaşamadık. İki kanun görüşülürken bu Parlamentoda
ciddi tartışmalar ve çatışmalar yaşandı, hatırlayın. Birisi, eğitimi kökten
değiştiren 4+4+4 yasasıyla Türkiye'nin tamamen anlayışını değiştirmek üzere
atılan adım Parlamentoda ve toplumun önemli bir kesiminde ciddi hassasiyet
yarattı. Birisi de bu.
Değerli
milletvekilleri, bakın, bugün burada sıradan bir kurulun yapısını ve işleyişini
değiştiren kanun teklifini görüşmüyoruz. Bugün burada Türkiye'nin
demokrasisiyle ilgili geleceğini görüşüyoruz. Rahatsız oluyorsunuz. Biraz önce
milletvekili arkadaşımız kürsüden Başbakan için “diktatör” dediğinde rahatsız
oluyorsunuz. Rahatsız olmayın. Bugüne kadarki uygulamaların tamamı ne yazık ki
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının diktatörlük sevdası içerisinde olduğunu
gösteriyor. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Hadi oradan be!
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Türkiye demokrasisini tasfiye etme süreci içerisinde olduğunuzu
gösteriyor.
BAŞKAN – Sayın
Tezcan, lütfen…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sakin, sakin, Bülent Bey, sakin…
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sakin, sakin… Bağırma, sakin…
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Ben sakinim. Siz rahat olun, siz rahat olun, siz sakin olun.
Bakın, şimdi…
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) – Hakaret etmeden konuşamaz mısın sen?
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Hakaret etmiyorum, “diktatör” diyorum, diktatör.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) – Ne? Ne? O zaman provokatörlük yapıyorsun.
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Demokrasiyi tasfiye eden, hukuku tasfiye eden…
MUZAFFER YURTTAŞ
(Manisa) – Aynaya bak, aynaya!
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
– …bütün devlet güçlerini kendi elinde ve kontrolünde tutmaya çalışan bir düzen
kurma peşindesiniz.
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) – Diktatörlüğünüzü 1940’lı yıllarda gördük. Siz diktatörsünüz, siz
diktatörsünüz, diktatör!
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Bakın, bu teklifle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu doğrudan
doğruya iktidarın bir kolu hâline getirmeye çalışıyorsunuz. Bunun bir tane
sebebi var…
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Seçimle gelmiş, seçimle.
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) – 1937’lerdeki diktatörlüğü konuşalım, 1940’ları konuşalım.
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Yolsuzluklarınız ortaya çıktı, çarşaf yırtıldı, arkadaki kirli
çamaşırlar çıktı, bunu örtmek için yargının üzerinde çullandınız; savcıları,
hâkimleri kontrol altına almaya çalışıyorsunuz.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır)
– Astığınız insanları konuşalım.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Ya, Bülent Bey, şu kongrede sen divandaydın. Sarıgül’ün genel
başkanlığa aday olduğunda sen divandaydın. Hani o konuşurken kafa sallıyordun
orada.
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Bakın, millî irade sadece ve sadece Parlamento eliyle yolsuzlukları
örtme iradesi değildir, millî irade milletin namusudur, millî irade milletin
onurudur. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Cuntacılarla iş birliği yapan kim? Cuntacılarla iş birliği yapan
kim?
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Milletin onurunu ve namusunu kurtarmak isteyenler yolsuzluğa “evet”
diyemezler. Yolsuzluğun üstünü örtmek için kanun teklifi çıkaranlar milletin
onuru ve namusuyla oynuyorlardır ve hiçbir zaman dönüp de millî iradeden
bahsedemezsiniz.
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) – Sizin zihniyetiniz diktatör! Siz askerlerden emir alırsınız!
SITKI GÜVENÇ
(Kahramanmaraş) – Hep vesayetten beslendiniz, hep.
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Bakın, bu kanunda ayakkabı kutusunda 4,5 milyon dolar bulunan kişi
bugün salındı. Niye salındı? Nasıl salındı?
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Biz mi saldık?
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Yaptığınız operasyonla salındı.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Allah Allah!
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Şimdi, 4,5 milyon doların hesabını veremediniz, ayakkabı kutularının
hesabını veremediniz…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Verdik, veriyoruz, veririz.
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – …para kasalarının hesabını veremediniz, hırsızlığın hesabını
veremediniz…
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Hadi oradan be!
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – …yolsuzluğun hesabını veremediniz ama bir şeyi çok iyi
biliyorsunuz, bir şeyi çok iyi yapıyorsunuz, yavuz hırsız rolünü çok iyi
oynuyorsunuz. Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Hadi oradan be! Hadi oradan be!
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Şu anda yaptığınız budur. Bu kanun teklifi yavuz hırsız teklifidir.
Ev sahibini bastırmak üzere milletin, memleketin varlığını soyarken, beytülmale
el uzatırken, beytülmali soyarken yavuz hırsızsınız. Şimdi bunun kanun
teklifini çıkarmaya çalışıyorsunuz.
MUZAFFER YURTTAŞ
(Manisa) – Hadi oradan be! Hadi oradan be!
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Bakın, bu kanun teklifi çıktığı zaman…
MUZAFFER YURTTAŞ
(Manisa) – İSKİ’yi hatırla...
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Bu kanun teklifi çıktığı zaman salma saldığınız iş adamlarıyla
beraber soyduğunuz beytülmalin soyulmasını önleyen idare mahkemelerinde hâkim
bırakmayacaksınız.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Hadi oradan be! Hadi oradan be!
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Evlatlarınızın saadet zinciri içerisindeki yolsuzluk zincirini
soruşturan savcı bırakmayacaksınız.
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) – İdam sehpalarını konuşalım.
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Türkiye’de namusuyla, vicdanıyla hukuku savunmak isteyen hâkimlere
fırsat vermeyeceksiniz. Onun için isyan ediyoruz, onun için bağırıyoruz, onun
için sesimizi yükseltiyoruz.
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) – İSKİ’yi konuşalım, İzmir’i konuşalım.
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Demokrasinin ve kamu vicdanının, toplum vicdanının sesi olmak için
geldik. Biz yemin ettik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Tezcan, teşekkür ediyorum.
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Biz yemin ettik, bu milletin onurunu ve namusunu korumak üzere
yemin ettik.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Hadi oradan!
SITKI GÜVENÇ
(Kahramanmaraş) – 30 Martta kamuoyu sesini yükseltecek. 30 Martta yükseltecek
sesini.
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Siz beytülmali soyduğunuz için…
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Hadi oradan! Hadi oradan!
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – …tarihimizden bu yana gelen misyonumuza… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Hadi oradan, hadi!
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – “Tape”ler şimdi düştü, dinleyin. Etiler’deki hazine arazisini,
Etiler’deki polis arazisini… (Gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Nereden biliyorsun sen?
MUZAFFER YURTTAŞ
(Manisa) – İSKİ’ye gel, İSKİ’ye.
BAŞKAN – Sayın
Tezcan, lütfen…
GÖKCEN ÖZDOĞAN
ENÇ (Antalya) – Süre bitti, süre.
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da telefon “tape”lerinden İnternet’e
düştü. Gidin dinleyin.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Süre bitti, süre.
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Şimdi bunlar yayınlanmasın diye, hâkimler bunların üzerine gitmesin
diye…
BAŞKAN – Sayın
Tezcan, lütfen… Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, ama işgal ediyor şu anda.
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – …savcılar bunların üzerine gitmesin diye kanun değiştirmeye…
(Gürültüler)
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) – Süre bitti, süre.
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Demokrasinin kürsüsünde… (Gürültüler)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Hadi oradan be! Kürsüyü işgal ediyorsun.
BAŞKAN –
Önergeler üzerindeki gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dairelerin hâkim ve savcıları mesleğe kabul ile başlayan ve meslekteki tüm
süreçlerini denetimini kadrolaşmaya yol açacak biçimde düzenleyen bu maddenin
teklif metninden çıkarılması önerilmiştir.
(Hatip kürsüsü
önünde toplanmalar, gürültüler)
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Bu kürsü, bu demokrasi varsa… (Gürültüler)
MUZAFFER YURTTAŞ
(Manisa) – Bu da hırsızlık! Bu da hırsızlık!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Süren bitti! Süren bitti!
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… (Gürültüler)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Böyle bir şey olmaz ama!
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) - Demokrasinin, Parlamentonun…
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Kürsüyü işgal mi ediyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Arkadaşlar bırakın ya. İftiralarına devam etsin. Susun. Ramazan
sus!
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler… Evet, önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum… (Gürültüler)
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Ben zorlamayla değil, size demokrasiyi…
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Her istediğin zaman oh, iyi!
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Konuşacağım…
SONER AKSOY
(Kütahya) – Sen de hırsızsın!
BÜLENT TEZCAN
(Devamla) – Canının istediği zaman…(Gürültüler)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Ya böyle bir şey var mı ya!
BAŞKAN -
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.08
ON ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 00.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin On Altıncı
Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Emir erisin ne olacak, Meclis Başkan Vekili değil!
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) – Kan döküldü, nasıl devam edilecek?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, önergedeyiz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, fiilî olarak burada kan döküldü. Lütfen, istirham
ediyorum; bununla ilgili sorumlusu kimse, Meclis olarak hep beraber, birlikte
bunun hesabını soralım, ondan sonra millet iradesini çözeceksiniz.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Sorumlusu kürsü işgalidir. Kürsü işgalidir sorumlusu.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) – Vakti dolduğu hâlde kürsüyü boşaltmadı.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bakın, güzel görüntüler değil Sayın Başkan.
BAŞKAN – Anladım
da, nereden kaynaklanıyor Sayın Vural?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Nereden kaynaklanmışsa bulalım.
BAŞKAN – Öyle mi olur
yani? Ne demek yani? “Nereden
kaynaklanırsa bulalım.”
OKTAY VURAL
(İzmir) – Nereden kaynaklanmışsa bulalım diyorum. Soralım…
BAŞKAN – Bulalım…
Buyurun bulalım.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Evet.
BAŞKAN - Nasıl
bulacaksak bulalım. Buyurun.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
– Terörle yasa çıkar mı?
BAŞKAN - Lütfen
yani. Şu şekilde bir anlayış olur mu? Muhalefet anlayışı, iktidar anlayışı olur
mu? Herkesin anlayışlı davranması gerekir. (Gürültüler)
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) – Olur mu öyle bir şey yahu!
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Kürsüyü işgal edemezsin! Otur yerine!
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) – Konuşma, kes sesini!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Değmez ya, vallahi değmez ya.
BAŞKAN – Grup
başkan vekillerini davet ediyorum ve birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.21
ON YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin On Yedinci
Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun,
sırasıyla…
Sayın Vural,
konuşacaksanız sisteme girin lütfen.
X.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Genel Kurulda
yaşanan şiddet olaylarına ve 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine bu
şartlarda devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gerçekten, Parlamentomuz
artık uçan tekmeler, fırlatılan iPad’ler, kan, bunlarla anılıyor. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin manevi şahsiyeti olduğu kadar, milletvekillerinin gerçekten
böyle bir ortam içerisinde karşılıklı çatışma noktasına gelmesi, fiilî bir
noktaya gelmesi kabul edilemez. Dolayısıyla, burada ben özellikle 2 siyasi
partiye de sakin olmalarını tavsiye ediyorum. Meydan muharebesiyle olmaz bu
işler. Bunlarla ilgili Meclis Başkanı, idare amirleri vardır. Bunlarla ilgili
olarak karşılıklı olarak yumruklaşma, birbirini dövmekle bu mesele halledilmez.
O bakımdan, bu
konuda şiddetten, karşılıklı olarak yumruk sallamaktan vazgeçecek böyle bir
ortamı doğurmama konusunda azami ihtimam gösterilmesi gerektiğini… Sizin daha
önce yaptığınız gibi uygulamalarla bunlarla ilgili zamanında karar vermek
suretiyle böyle bir ortamın oluşmamasına da katkı sağlamıştınız. Umarım, bundan
sonraki ortam içerisinde bunlar yaşanmaz ama Sayın Başkan, Meclisimizde yani
kan görülüyor artık. Bu nereye varacak? Bunun sonu yok, gerçekten yok ve böyle
olduğu zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin suçu değildir diyorum bakın. Yani
bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisine “Böyle oldu, Mecliste olanlar böyle
yaptı.” diyerek tamamını kötülemeye yönelik hiçbir girişimi kabul etmemiz
mümkün değil. Kimse sorumlusu, bulunsun, cezası verilsin. Bu işlere bulaşmayan
milletvekillerini ya da Türkiye Büyük Millet Meclisinin tamamını böylesine bir
kavganın içerisinde göstermek suretiyle, ayıbı olarak göstermek doğru değildir.
Ayıbı kim yapmışsa o ayıp ona aittir.
O zaman
yapacağımız iş, bu ayıbı yapanlarla ilgili, bu yanlışı yapanlarla ilgili
tespiti yapıp hep beraber birlikte tedbiri almak suretiyle kürsü
dokunulmazlığını dikkate alarak hakarete varmayacak ifadelerle -ağır eleştiri
bile olsa- bu konuda sözleri söyleme hürriyetini temin etmek lazım, bu işi
böyle bitirmek lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Altay,
buyurun.
18.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Genel Kurulda
yaşanan şiddet olaylarına ve 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine bu
şartlarda devam edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şu an itibarıyla,
ben 3 biliyorum, belki 4 milletvekilimiz Meclise yakın hastanelerde. Bu
olayların… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Nasıl istiyorsunuz? Nasıl istiyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın
Altay, buyurun siz; müdahale yaptım ben, buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Evet, Parlamentoda maalesef kan akmıştır. Sayın Vural’ın dediği gibi,
bir kere, bu gelişmeyle ilgili bir işlem yapmadan, hiçbir şey yaşanmamış,
hiçbir şey olmamış gibi bu 523 sıra sayılı Teklif’e devam etme ısrarınızı
anlamış değilim. İktidar partisi doğal olarak teklifinin bir an önce geçmesini
isteyebilir. Siz, Meclisin şu anda Başkanısınız. Bu gergin ortamda buna bu
şekilde devam etmek, bir kere, yeni olaylara yol açmaya imkân verebilir,
“verir” demiyorum.
Ancak, önce
şurada bir anlaşmamız lazım iktidarla: O kürsü, AKP’nin kürsüsü değil.
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) - CHP’nin de değil.
MUSTAFA ŞAHİN
(Malatya) – CHP’nin hiç değil.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Elbette değil, elbette, elbette.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – İşte, görüyorsunuz tavrı Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Ya, bir
dinlemesini öğrenin!
O kürsü
Cumhuriyet Halk Partisinin, o kürsü Milliyetçi Hareket Partisinin, o kürsü
BDP’nin, o kürsü milletin kürsüsüdür.
ZELKİF KAZDAL
(Ankara) - İşgal edilemez.
MUSTAFA ŞAHİN
(Malatya) - Konuşması bitince ayrılsın.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Parlamentolarda belli süreyle kürsüde fazla kalmak bir pasif direniş
diye algılanmalıdır. Velev ki Mecliste idare amirleri vardır, idare amirlerinin
görevi bellidir. O kürsüyü herhangi bir milletvekili gereğinden fazla işgal
ettiği zaman o kürsüden o milletvekilini derdest etmek, atmak sizin işiniz
değildir. Buna bir daha tevessül etmeyeceğinizi umuyorum. Buna hakkınız yok.
Bu, Başkanlık Divanının, Sayın Başkanın ve idare amirlerinin işidir. Bir daha
buna tevessül ederseniz daha vahim şeyler olur değerli arkadaşlar. Siyaseten
ayrı düşünebiliriz, siyaseten ayrı…
MEHMET ALTAY
(Uşak) – Ne olacak?
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Ne olacak? Çıkayım şimdi oraya geleyim hadi indirin beni bakayım.
Ayıp ya! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Altay,
lütfen…
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Eşkıya mısınız siz? Böyle şey olur mu?
Oturun, susun,
bir dinleyin, bir grup başkan vekili konuşuyor burada.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Karşılıklı bir şey değil ki bu. Ee, bizi azarlıyor…
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Sayın Başkan, talebimiz öncelikle şu: Bu yaşanan olaylarla ilgili bir
tetkik yapmanız, bir değerlendirme yapmanız lazım. Olaylara sebep olan,
gerekirse bizim arkadaşımız, hiç fark etmez, bunlara bir ceza verilmesi lazım.
BAŞKAN – Sayın
Altay, içeride görüntüleri hep birlikte izledik, hep birlikte dinledik.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – İzledik. Var mı görüntü? Görüntüler mutlaka var ama gelmedi içeriye.
Böyle bir şey
olabilir mi Sayın Başkan? Sizi sağduyuya davet ediyorum, sizi yansızlığa,
tarafsızlığa davet ediyorum. İktidarın acelesi olabilir ama sizin bu tutumunuz…
BAŞKAN – Sayın
Altay, ne yaptım da ben yanlı veya taraflı davrandım?
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan, niye bu hırs, ısrarınız, bir an önce kanunu görüşelim?
Ara verin, tekrar tetkik edelim, dinleyelim bütün partilerden
milletvekillerini. Ya, bir milletvekilinin Parlamentoda, şurada kan lekesi var,
bu size dokunmuyor mu Sayın Başkan?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Bayram Özçelik’i ne yapacağız?
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Boğazını sıkarken iyiydi tabii.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – İktidar partisi milletvekilinin de eli kırılmış, olmasaydı,
milletvekilimizin burnu kırılmış. Böyle bir tablo içerisinde, yani, “Hadi,
hiçbir şey yok. Bizim acelemiz var.” Gümrükten mal mı kaçıyor Sayın Başkan? Bu
kadar aceleydi, bu kanunu geçen hafta niye geri çektiniz? Böyle bir şey
olabilir mi Sayın Bakan, sayın bakanlar? Çok rica ediyorum ya! Hiçbir şey, bir
insandan akacak bir damla kandan daha kıymetli olamaz. Olmaz, rica ediyorum.
Bakanları, Hükûmeti, iktidar partisini ve Başkanlık Divanını sağduyuya davet
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Elitaş,
buyurun.
19.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, 523 sıra
sayılı Kanun Teklifi’ni geri çekme gibi bir durumun söz konusu olmadığına,
görüşmelerin İç Tüzük hükümlerine göre ve daha sakin bir şekilde yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Önce şunu ifade
edeyim: Bu konuyla ilgili geri çekme diye bir durum söz konusu değil.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının Sayın Cumhurbaşkanını ziyaretinden
sonra Anayasa değişikliğiyle ilgili yaptığı çağrı üzerine, AK PARTİ Grubu ve
Sayın Bakan birlikte diğer siyasi parti gruplarını ziyaret etmiştir ama sonuç
alınamamıştır. Sonuç alınamaması üzerine biz bu kanunu çıkaracağımızı dün
siyasi parti gruplarına ifade ettik, söyledik. Türkiye Büyük Millet Meclisi de
zaten aldığı karar gereğince, gündemindeki kanunları “bitimine kadar” diye de
karar almış, bu şekilde de devam edecek.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) – Böyle bir şey olur mu ya?
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Köle mi bu milletvekilleri?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ama şunu açık ve net ifade ediyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarına karar aldığı süre içerisinde, hiç kimse talimatla, emirle, zorla
veya ayaklarına zincir vurularak, prangaya konularak burada tutulmuyor. Zaten
muhalefet partilerinin içerisinde bir kişi oldukları zaman karar yeter sayısı
isteyerek iktidar partisinin varlığını değerlendirebiliyorlar. Bana arkadan laf
atan arkadaşlara diyorum ki burada grup başkan vekilleriniz herhâlde sizi zorla
tutmuyorlar, isteyen evine gidebilir. Nitekim 130 kişilik grupta 25-30 kişiyle
burada devam ediyorsunuz.
Kürsüye çıkan her
konuşmacı eleştiri yapabilir, ağır olabilir, incitici olabilir ama bütün AK
PARTİ Grubunu, Hükûmetimizi hırsızlıkla, yolsuzlukla suçladığı takdirde, henüz
ortada net olarak ortaya çıkmış bir şey yokken, sadece tapelerle, sadece
görüntülerle ortaya çıkan meseleyi, yargı aşamasında olan bir şeyi suçlayarak
bir noktaya gidemezseniz. Siz gerekli müsamahayı gösteriyorsunuz.
Parlamentoda,
demokrasilerde muhakkak ki direniş vardır. Dün, milletvekili arkadaşımızın biri
ağzına bant bağlayarak pasif direnişini göstermiştir. O pasif direniş,
kendisine verilen hak doğrultusunda ancak kullanılabilir ama benim biraz önce,
oturumu kapatmazdan önce, önerge sırası varken, sıra bana gelmişken benim
görüşmemi engellemek adına orada kürsüyü işgal ederek durması pasif direniş
değil, AK PARTİ iktidarının veya başka bir siyasi parti grubunun hakkından
çalmaktır. Bunu açık ve net şekilde ortaya koymamız gerekir.
Sayın Başkan,
bakın, yaptığım konuşmada dedim ki: İç Tüzük’ün bu yapılan sözlerle ilgili, İç
Tüzük’ün düzgün bir konuşmaya davet etmeyle ilgili verdiği hükümleri, İç
Tüzük’ün cezayla ilgili ortaya koyduğu hükümleri icra etmediğimiz takdirde,
uygulamadığımız takdirde bunlar devam eder. Şunu ifade ediyorum: Görüyorum, biz
bu yasayı çıkarmak için gayret gösteriyoruz. Ha, acelemiz de yok, ne zaman
çıkarsa. Hiç de başka engellemelerle ilgili karşı bir şey de yapmıyoruz, sakin
sakin dinliyoruz. Ne zamana kadar? Hem Hükûmetimizi hem grubumuzu hem de bize
milyonlarca oy veren insanımızı töhmet altında bırakan iftiralarla karşı
karşıya kaldığımızda milletvekili arkadaşlarımız “Sakin ol, bağırmadan konuş.”
diye hatibi uyarma gayreti içerisindeler. Tutanakları birlikte izledik,
görüntüleri takip ettik, buradan laf atan arkadaşlarımızın hiçbirinde hakaret
yok ama konuşmacı “Hırsızsınız, hırsızsınız.” diye ifade ettiği takdirde, bu da
muhakkak ki vicdanları yaralar.
Sayın Başkan,
grup başkan vekilleri olarak bize önemli görevler düşmektedir. Milletvekili
arkadaşlarımızı sakinleştirmek bizim görevimizdir. Orada kürsüyü zamanından
fazla kullanan arkadaşımızı uyarmak önce diğer siyasi parti grup
yetkililerinin, grup başkan vekillerinin ve o grubun idare amirinin görevidir.
O anlamda, ben siyasi parti grup başkan vekillerine, tüm milletvekili
arkadaşlarımıza, AK PARTİ ve diğer grup
milletvekili arkadaşlarımıza, sakin bir şekilde bu ortamı devam ettirmemizi ve
bu kanunu yasalaştırmamızı diliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN –Teşekkür
ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Evet,
diğer önergeyi okutuyorum:
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Devam ediyorsunuz yani!
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Sayın Başkan, el insaf!
BAŞKAN – Lütfen
sayın milletvekili…
İZZET ÇETİN
(Ankara) - Köle mi bu milletvekilleri? Saat kaç, köle mi ya? Ne kadar
utanmazlık bu böyle? Ne kadar hayâsızlık böyle ya! İnsanda vicdan olur.
MUSA ÇAM (İzmir)
– Dün üçe kadar çalıştık, bugün de saat bir buçuk olmuş; ayıp denen bir şey
var!
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Ayıp denen bir şey var!
HASAN ÖREN
(Manisa) – Siz niye değişiyorsunuz? Neden değişiyorsunuz siz? Dayanamıyorsunuz
değişiyorsun!
BAŞKAN – Bunlar
hep tutanaklara geçiyor. Doğru değil yaptıklarınız.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 27 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
"MADDE 27-
6087 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (ç) bendinde yer alan
"soruşturma işlemleri" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile
inceleme ve soruşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin işlemler"
ibaresi eklenmiştir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, 6087
sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde düzenlenen "dairelerin görevleri"
konusunda mevcut Kanun metnine dönülmekte, ancak, Üçüncü Dairenin görevleri
arasında yer alan "hâkim ve savcıların görevlerinden dolayı veya görevleri
sırasında suç işleyip işlemediklerini, hâl ve eylemlerinin sıfat ve görevleri
icaplarına uyup uymadığını Kurul müfettişleri veya müfettiş yetkilerini haiz
kıdemli hâkim veya savcı eliyle araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme
ve soruşturma işlemleri için teklifte bulunmak" şeklindeki görevine
"inceleme ve soruşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin işlemler"
için de teklifte bulunmak görevi eklenmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
28’inci maddede,
maddenin Anayasa’ya aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen üç adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 28 inci maddesinin Anayasa aykırı olması sebebiyle kaldırılmasını arz
ve teklif ederim.
İdris Baluken Pervin Buldan Nazmi Gür
Bingöl Iğdır Van
Hasip Kaplan Bengi Yıldız İbrahim Binici
Şırnak Batman Şanlıurfa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Mehmet Günal Erkan Akçay
Konya Antalya Manisa
Yusuf Halaçoğlu Reşat Doğru Mustafa Kalaycı
Kayseri Tokat Konya
Aynı mahiyetteki son önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Fatma Nur Serter Ali Haydar Öner
Zonguldak İstanbul Isparta
Tufan Köse Aylin Nazlıaka Mahmut Tanal
Çorum Ankara İstanbul
Celal
Dinçer
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Genel
Sekreterliğin oluşumuna ilişkin önerilen düzenlemenin kaldırılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz.
Buyurun.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
olarak verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, burada
biraz önce yaşanan olaya üzüldüğümü ifade ediyorum. İnşallah bu tür olaylar
tekrar cereyan etmez. Birbirimizle ilgili empati kurmadığımız müddetçe
Türkiye’nin gidişatı noktasında ciddi endişelerim olduğunu ifade etmek
işitiyorum. Artık, birbirimizle ilgili empatiler kurmamız gerektiğini
düşünüyorum. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin sesi ve millete
örnek olması gereken bir yer. İnşallah bu örnekteliği gerçekleştireceğiz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu HSYK kanunuyla ilgili eleştirileri sabırla dinleyeceksiniz,
kabulleneceksiniz. Çünkü bu HSYK kanun tasarısı, normal şartlarda gelen bir
kanun tasarısı değil. Normal şartlarda gelen bir kanun tasarısı olsa bu kadar
ağır eleştirilerle karşı karşıya gelmezsiniz. 12 Eylül 2010 yılında,
Allah’ınızı severseniz, Sayın Başbakanın, sayın bakanlarının, hatta milletvekili
olarak sizlerin bölgenizde yaptığınız konuşmaları şöyle önünüze bir alın, bir
irdeleyin bakalım, neler söylemişsiniz. Yani bu hâkim ve savcılarla ilgili
hangi ifadelerde bulunmuşsunuz? Neler söylemişsiniz? Sayın Başbakan militan
yargıdan bahsetmiş, yargıçlarla ilgili militanlardan bahsetmiş. Şimdi bunları
görmeyeceksiniz, iki yıl önce söylediklerinizi bir kenara bırakacaksınız, bugün
masumu oynayacaksınız. 2003 yılından beri yaptığınız aynı nokta. Çatışmadan
besleniyorsunuz, bunu kabul edin. Haklısınız, haksızsınız ama çatışmadan
beslenen bir siyasi hareket olarak kendinizi kodladığınızda bunun sıkıntılarını
Türkiye çekecek. Türkiye artık bu sıkıntıları kaldıramaz noktaya geliyor, yani
bu çatışmaların sonucunda Türkiye'nin patlama noktasına geldiğini lütfen
görelim.
Önce
Cumhurbaşkanıyla çatıştınız. Cumhurbaşkanıyla çatışmayı bir mağduriyete
döndürdünüz. Sonra askeriyeyle çatıştınız. Şimdi kumpastan bahsediyorsunuz, ama
ben çok iyi biliyorum, o zamanın kayıtlarını da çıkarın, o zaman Başbakan ne
demiş, bakanlar ne demiş, sizler ne demişsiniz? Askerler içeriye alınırken o
savcılarla ilgili, bugün “hain” dediğiniz savcıları millî kahraman ediyordunuz,
“Türkiye'nin bağırsakları temizleniyor.” diyordunuz. Yani bu kadar istikrarsız
konuşmaları birileri hatırlattığı zaman, kızdığınız zaman doğruyu yapamazsınız.
O gün o askerlerin çocukları yok muydu? Ama siz, bu kürsülerden, basın
aracılığıyla onlarla ilgili her türlü ses kaydı sizin bugün kontrolünüzde olan
gazeteler tarafından yayınlanırken hiç sesiniz çıkmıyordu, masumiyet karinesini
hiç görmüyordunuz, o askerî vesayetten masumiyet çıkardınız. Ve seçimlerde
neyin propagandasını yaptınız biliyor musunuz? Bunu hepiniz çok iyi
bileceksiniz, “Türkiye'de biz askerî vesayeti yok ettik.” dediniz. O Anadolu
insanlarından askerî vesayeti yok ettiğiniz için oy aldınız. Bunun
propagandasını aylarca yaptınız.
Ondan sonra ne
kaldı geriye? Yargı kaldı. “Yargı bir grubun elinde.” dediniz. “Bütün yargı bir
mezhebin elinde.” diyerek, basında demeçleriniz var, alın, bir okuyun. Yani
bugün burada müdahale ederek bu işler olmuyor. Alıp baktığınızda birçok
tabloyla karşılaşacaksınız. Neler söylediğinizi…
12 Eylül 2010
yılında yapılan referandumla yargı da değişti ve bugün tekrar geliyorsunuz
HSYK’yla ilgili bir değişikliğe giriyorsunuz.
Şimdi, Allah
rızası için, ben, bütün milletvekillerinden “Empati kuralım.” diyoruz ya, bize
diyorsunuz, bir kendinizle ilgili şöyle bir vicdan muhasebesi yapın, bu şeyleri
çıkarın, çok şey istemiyorum sizden, sadece Başbakanın beyanatlarına bir bakın.
On yıl önce ne demiş, yedi yıl önce ne demiş, beş yıl önce ne demiş, şimdi ne
diyor?
Şimdi, burada,
değerli arkadaşlar, biz şunu söylüyoruz. Bu HSYK’yla ne geliyor? Bu HSYK
yasasıyla, gerçekten oturalım, Türkiye'nin bir hukuk devleti olması, çünkü Türkiye
bizim. On iki yıldır iktidardasınız, çok daha fazla gitmeyebilirsiniz, ama
Türkiye kırılma noktasına geldi, Türkiye patlama noktasına geldi. Emin olun,
Türkiye’de adı konulmamış bir darbe var. Nasıl 28 Şubatta postmodern darbe
varsa, 12 Eylülde ihtilal darbesi varsa şu anda Türkiye’de bir darbe yapılıyor,
Meclise darbe yapılıyor, Anayasa’ya darbe yapılıyor, yargıya darbe yapılıyor.
Bunu görmeyebilirsiniz. Yani bu HSYK yasasını bu şartlar altında çıkarmak
Türkiye’nin normalleşmesine yol açmaz. Türkiye’nin önünü tıkıyoruz, bunu
görmemiz lazım. Patlarsa hepimiz kalırız, sadece AK PARTİ’liler kalmaz…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - …sadece CHP’liler, MHP’liler kalmaz, bütün millet kalır ve yazık
olur. Gidilen nokta budur. Onun için, lütfen sağduyulu olalım, birbirimizi
anlamaya çalışalım.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Hamzaçebi,
önergeler üzerinde söz isteyen?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Nur Serter…
BAŞKAN – Nur
Serter, İstanbul Milletvekili… (CHP sıralarından alkışlar)
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; birkaç dakika önce bu Mecliste kan aktı. Bugün, şu anda
3 milletvekilimiz hastanede tedavi ediliyor, 1 milletvekilimiz müşahede
altında, burnu kırıldı. Ve sizler bu tablo karşısında, yine sanki mağdur
sizmişsiniz gibi bir ifade takınarak ve kaba kuvvetle bir kere daha muhalefetin
sesini susturduğunuzu zannederek mutluluk içerisinde bir tablo sergilemeye
çalışıyorsunuz.
Sayın
milletvekilleri, gerçekleri yumrukla susturamazsınız, kaba kuvvete başvurarak
yolsuzlukların üstünü örtemezsiniz. Yolsuzlukların üstünü örtmek, ancak yargı
aracılığıyla olur. Yollarsınız yargıya, davaları görülür, bu insanlar aklanır,
o zaman AK PARTİ olduğunuzu söyleyebilirsiniz. Siz şu anda AK PARTİ filan
değilsiniz. Siz sadece vicdanlarınızın sesini bastırmaya ve ak gibi görünmek
için yargıyı kontrol altına almaya ve muhalefetin sesini insanları
yumruklayarak ve tehdit ederek susturmaya çalışmaktasınız her zaman yaptığınız
gibi. Aslında, içinde bulunduğunuz bu durumu çok güzel anlatan satırlar var,
Türkiye’nin bugününü anlatan satırlar; şimdi o satırları sizlerle paylaşacağım:
“Devleti tek bir kişinin anlık ve değişken iradesi yönetirse hiçbir şey
düzeltilemez ve ortada temel bir kanun da kalmaz. Despotik bir hükûmette, tek
bir kişi, kendi iradesine ve kaprislerine göre hükmeder. Böyle bir yönetimi
desteklemek için erdemli olmak da gerekmez. Yargıyı kontrol eden kişinin
kendisini herkesten üstün gördüğü açıktır, bu nedenle daha az erdeme ihtiyaç
duyar. Erdem yok olursa zihinleri hırs ele geçirir, arzuların amaçları değişir.
Önceden, kişilerin zenginliği kamu hazinesini oluştururken kamu hazinesi birden
bazı kişilerin babasından kalan miras gibi harcanır. Despotik hükûmetlerde güç
kaynağı korkudur. Despotik hükûmetlerde erdemlere yer yoktur, onurlu insanlar
ise çok tehlikeli kabul edilir; bu yüzden korku onların ruhlarını ezmelidir.”
Bunlar Montesquieu’nun sözleri, sanki sizleri görmüş ve tanımlıyor. (CHP
sıralarından alkışlar) 18’inci yüzyılın şartları, hâlâ o günün düşünürlerinin beklentilerine
ulaşamamış…
AHMET YENİ
(Samsun) – Vay vay vay!
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – …bir iktidarla Türkiye karşı karşıyadır.
AHMET YENİ
(Samsun) – İkna odalarını unutmadık, ikna!
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Yargıyı, “yasal bir düzenleme” adı altında hükmedene bağlayarak
aklanacağınızı sanmayın.
ALİ AYDINLIOĞLU
(Balıkesir) – Korku senin geçmişinde var.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Zihinlerini hırsa teslim etmişlerin iradesine boyun eğerek suç
ortağı oluyorsunuz.
AHMET YENİ
(Samsun) – Hiç korkma!
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Demokrasinin ruhuna ve Anayasa’ya aykırı bir yasayı buradan
geçirerek aslında meşrulaştıramayacağınızın da için için farkındasınız; onun
için gerçeklere tahammül edemiyorsunuz, onun için gerçekleri söyleyenleri
yumrukluyorsunuz burada. Hâkim ve savcıları tehdit ederek…
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – İkna olamadık, ikna!
AHMET YENİ
(Samsun) – Başörtülü öğrencileri ikna odalarında…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen!
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – …emniyet müdürlerini cezalandırarak, basını kuşatarak…
GÜLAY DALYAN
(İstanbul) – İkna odalarında ne yapıyordun?
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – …fezlekeleri Meclisten kaçırarak “komplo”, “dış güçler” gibi
fantezilerle yolsuzlukları örtmeyi kendine hak gören bir Başbakanı
kutsuyorsunuz. Kutsamakla da kalmıyorsunuz, Allah’ın bütün değerlerini bir
insana atfediyorsunuz, hem de dibine kadar yolsuzluğa bulaşan bir insana. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) İşte sizin yönetim anlayışınız budur. Bu yönetim
anlayışının, bu kirliliğin, bu yolsuzluğun bu millet farkındadır.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) – İkna odaları ne olacak?
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Bunun altında kalacaksınız.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – İkna olmadık!
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Bunun altında kalmamak için yasaları değiştirmek, yeni düzenlemeler
yapmak kirlerinizi örtmeyecek, aklanamayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından “İkna olmadık” sesleri)
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
Bir de oylamaya
sunun, ben de konuşacağım.
BAŞKAN – Evet,
karar yeter sayısı arayacağım.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime yirmi
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.39
ON SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin On
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
28’inci madde
üzerinde aynı mahiyetteki üç Anayasa’ya aykırılık önergesinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler...
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık olduğu için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
X.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
iktidar partisinin, çoğunluğuna dayanarak Anayasa’ya aykırı bir kanunu
yasalaştırmak istediğine, Genel Kurulda yaşanan tartışmalara ve gerilime
tolerans gösterilmesi gerektiğine ve yaşanan olaylardan sonra Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un hiçbir şey olmamış gibi görüşmeleri devam
ettirmesini kınadığına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir devlete, bir yönetime meşruiyet sağlayan unsur
hukukun üstünlüğüdür. Hukukun üstünlüğü, yönetimi yöneten, Hükûmete hükmeden
kuralların bütünüdür. Bu anlayış uyarınca gerçekte bütün vatandaşların, bütün
bireylerin, bütün kurumların, yasamanın, yürütmenin, yargının hukukun
üstünlüğüne inanarak, onu uyulması gereken en temel norm olarak kabul ederek
davranışlarını buna göre ayarlaması, düzenlemesi gerekir; böyle bir anlayış,
aynı zamanda toplumda meşruiyetin kaynağı ve güvencesi olacaktır. Meşruiyeti
sadece çoğunluk iradesine indirgeyen bir anlayış demokratik olamaz ve böylesi
bir anlayıştan demokratik yasalar çıkarması beklenemez.
Biraz önce Genel
Kurulda tasvip etmediğimiz olaylar yaşandı. İktidar partisi çoğunluğuna
dayanarak Anayasa’ya aykırı bir kanunu yasalaştırmak istiyor. Böylesi önemli
bir yasa nedeniyle kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırmaya yönelik, hukuk
devletini yok etmeyi hedef almış bir yasa nedeniyle elbette muhalefet gerekli
engellemeleri yapacaktır, bu, muhalefet olmanın gereğidir; muhalefet olmak sadece
kürsüde görüşünü söyleyip oturmak değildir. Bu Meclisin geleneğinde elbette laf
atmalar vardır, tartışmalar vardır, zaman zaman gerilimler de yaşanabilir.
Bütün bunlara tolerans göstermesi gereken Parlamentoda çoğunluğu elinde
bulunduran iktidar partisidir. (AK PARTİ sıralarından “Allah Allah!” sesleri)
Genel Kuruldaki görüşmeler sırasında…
Evet, “Allah
Allah!” diyen arkadaşlar var da… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Lütfen,
devam edin.
Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İktidar partisi ne kadar tahammülsüz olduğunu
gösteriyor, böylesi bir anlayıştan demokrasinin çıkması mümkün değildir.
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Hani laf atma hakkı vardı?
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) – Edep sınırlarını aşmayacaksın.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Tabii ki, devam edin, benim sabrım var, ben
konuşabilirim daha yani sözünüz bittiği zaman konuşmama devam edeceğim, hiç
sorun değil, laf atabilirsiniz. Evet, susarsanız devam edeceğim, susmazsanız
bekleyeceğim.
YUSUF BAŞER
(Yozgat) – Ya, on dakikalık süre mi verildi Başkan?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Sayın Başkan, neye göre söz veriyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, lütfen ama biliyorsunuz her hatip konuşurken laf atılıyor, gürültü
yapılıyor her parti her milletvekili tarafından.
Buyurun.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) – Teessüf ederim size ya! Siz bunu söyleyebilir misiniz? Bu olağan bir
şey değil ki.
BAŞKAN – Ben
olağan karşılamıyorum, tüm Genel Kurul olağan karşılıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hayır efendim, neyi olağan karşılıyoruz?
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
– Bir cümle önce kendisi söyledi grup başkan vekili ya.
BAŞKAN – Lütfen…
Her hatip
konuşurken her siyasi partinin her sayın milletvekili laf atıyor, söz atıyor,
gürültü yapıyor.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkan izin verir misiniz devam edeyim?
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Son olaya kadar kürsüde bulunan arkadaşlarımız
konuşmaları bittikten sonra kürsüde kısa bir süre kalmaya devam ettiler. Siz
oturumu sona erdirdiniz, ara verdiniz ve sorun çözüldü. En son çıkan Sayın
Bülent Tezcan arkadaşımız, yine benzeri bir şekilde, siz oturumu kapattıktan
sonra da konuşmasına devam etti. Yine aynı şekilde bir çözüm ortaya
çıkabilecekken maalesef iktidar partisine mensup bazı milletvekilleri
tahammülsüzlük göstererek Sayın Bülent Tezcan’a saldırıda bulunmuşlardır. (AK
PARTİ sıralarından “Allah Allah!” sesleri, gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Demokrasilerde laf atmalar vardır, niye tahammülsüzlük gösteriyor?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Sayın Başkan, yerinden konuşma bu kadar uzun olur mu?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bunu tasvip etmemiz mümkün değildir. Bir milletvekili
arkadaşımız, kendisine yapılan fiilî saldırı nedeniyle burada kanlı bir olaya
sahne olmuştur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bakın, görüyor musunuz, görüyor musunuz? Evet…
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, lütfen tamamlayınız sözlerinizi siz de, her zaman olan şey.
Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşacağım ama iktidar partisine bir
uyarı yapın lütfen. Burada Grup Başkan Vekili konuşuyor, hakaret etmiyorum, bir
şey söylüyorum.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Konuşma mı yapıyor ya?
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, siz konuşmaya başladıktan bu tarafa 5 defa ben uyarımı yaptım, şahit
oldu herkes burada. Nasıl uyarı yapabilirim?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Ben,
kalkıp teker teker sayın milletvekillerine “Susun, konuşmayın.” diyemem ki.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Elbette onlar laf atabilir. Ben de…
BAŞKAN – Nasıl
uyarı yapayım? Yaptım uyarılarımı.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sustukları zaman konuşmama devam edeceğim.
Niye sabırsızlık gösteriyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen
ama…
Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Lütfen…
Susarlarsa devam
edeceğim.
Sayın Başkan,
devam ediyorum…
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, iki dakika içerisinde lütfen toparlayın sözlerinizi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, bunu neye göre veriyorsunuz siz?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Benim konuşmamı sınırlayamazsınız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Hayır,
lütfen ama böyle bir usul olabilir mi Sayın Hamzaçebi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Buna hakkınız yok.
BAŞKAN – Ya, ne
demek?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – İç Tüzük’ü ihlal ediyor.
BAŞKAN - Biz, her
sayın grup başkan vekillerine belirli süreler veriyoruz ama şu ana kadar tam
beş dakika kırk beş saniye oldu.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Suistimal ediyor.
BAŞKAN - Böyle
bir şey olmaz Sayın Hamzaçebi.
Buyurun, iki
dakika içerisinde toparlayın. Tekrar ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben, sizi kınıyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Cümleme
geleceğim…
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Özür dilemeniz lazım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Cümleme geliyorum: Burada böylesi bir olay yaşanmışken siz oturumu
açıyorsunuz, hiç kimseye hiçbir uyarı yapmadan, hiçbir şey olmamış gibi
görüşmeyi devam ettiriyorsunuz. Bunun için sizi kınıyorum, buna hakkınız yok.
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
kim kimi kınıyor o belli olmaz çünkü içeride konuştuk tartıştık ve buraya
gelince her sayın grup başkan vekiline söz verdim ben.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir saniye, ben size demedim mi: “Burada bir şey çözüme
bağlanmadı. Oturumu açın, tekrar ara verin, çözümü burada beraber bulalım.” Siz
emrivaki yaptınız.
BAŞKAN – Emrivaki
yapmadım efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bakın…
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, buradaki olaylar oturum kapandıktan sonra olan olaylardı, görüntüler
yoktu.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Siz burnu kırılan milletvekilimiz için burada bir kınama
yaptınız mı?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Eli kırılan milletvekili ne olacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bu, Başkanlık Divanına düşmez mi Sayın Başkan? Bu hak mıdır
şimdi? Bir milletvekili arkadaşımız, kadın milletvekilimiz burada konuşuyor.
Burada iktidar partisinden bir kadın milletvekili “Ben onu döveceğim.” diyor,
bu doğru bir şey midir? Kutluyorum o arkadaşımızı da! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - “Hırsız” demek doğru bir şey midir?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - Adamı boğuyorsunuz be, boğuyorsunuz ya. Adam ölüyordu neredeyse ya.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sizi kınıyorum. Lütfen burnu kırılan
milletvekilimiz nedeniyle buna sebep olan milletvekillerini kınayacaksınız. Bu
kınamayı yapmadan bu oturum devam edemez. Lütfen, devam etmeyin, buna ara
verin, yarın devam edelim. Bu kınamayı yapın, bekliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, olaylara kim sebebiyet verdiyse, kaç kişi sebep olmuşsa sözleriyle
eylemleriyle tüm sayın milletvekillerini kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – CHP’liler…
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
İZZET ÇETİN
(Ankara) - Böyle kınama mı olur yani Başkanım?
BAŞKAN - Nasıl
kınayayım peki? (CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, benim konuşmam bitmedi efendim. Bakın, siz
sabırsızlık…
BAŞKAN – Lütfen
yazın, gönderin de kınayım yani, nasıl kınayım?
Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir konuşma yapıyorum. Benimle elinizi
kolunuzu sallayarak konuşma hakkınız yok.
BAŞKAN - Nasıl
konuşmam gerekir peki?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Benimle elinizi kolunuzu sallayarak konuşuyorsunuz,
saygısızlık etmeyin.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Parmak sallayarak var.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Sayın Hamzaçebi, burada haksızsınız, burada iddia etmeyin, burada
haksızsınız. Burada adamı boğazladınız ya.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben konuşma yapıyorum. Benim konuşmamı
kesme hakkına sahip değilsiniz.
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Sayın Başkan, hiçbir hak sınırsız değildir. Sabaha kadar dinlemek
zorunda değiliz.
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi yeteri kadar ben söz verdim size. Konuşmanız da tamamlandı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Önergeleri var, orada konuşsun.
BAŞKAN – Kınamamı
istediniz, ben de kınadım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Bakın, başka bir şey söyleyeceğim: Siz “bu olaylara sebebiyet
verenler” diyerek kürsüdeki Bülent Tezcan’ı kınıyorsunuz.
BAŞKAN – Ben
sözleriyle eylemleriyle kim sebebiyet verdiyse, kimler sebebiyet verdiyse
kınıyorum tekrar, tekrar ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Burada, Sayın Ali İhsan Köktürk’e fiilî saldırıda
bulunan o insanlık dışı davranışı sergileyen AK PARTİ milletvekilini kınıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bayram Özçelik kardeşimizin burada boynuna sarılarak parmaklarının
kırılmasına sebebiyet veren o insanlık dışı davranışı sergileyen milletvekilini
kınıyorum. Bana tekme atan milletvekilini kınıyorum.
BAŞKAN – Sayın
Elitaş, lütfen…
29’uncu madde
üzerinde üç adet aynı mahiyette, maddenin Anayasa’ya aykırılık sebebiyle
metinden çıkarılmasını isteyen önergeler vardır. Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 29’uncu maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle kaldırılmasını arz
ve teklif ederim.
İdris Baluken Hasip Kaplan Pervin Buldan
Bingöl Şırnak Iğdır
Nazmi Gür İbrahim Binici Bengi Yıldız
Van Şanlıurfa Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Mehmet Günal Erkan Akçay
Konya Antalya Manisa
Yusuf Halaçoğlu Ali Öz Reşat Doğru
Kayseri Mersin Tokat
Mustafa
Kalaycı
Konya
Aynı mahiyetteki son önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Ali Serindağ Celal Dinçer
Zonguldak Gaziantep İstanbul
İzzet Çetin Mahmut Tanal F. Nur Serter
Ankara İstanbul İstanbul
Aylin
Nazlıaka
Ankara
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önce
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Genel Kurul’un
yetkilerinin Adalet Bakanına devrini düzenleyen bu önerinin kaldırılması
amaçlanmıştır. Zira öneri ile Genel Kurul’un işleyişinde önemli bir yere sahip
olan Genel Sekreterlik Kurumu yürütmenin müdahalesine açık hâle
getirilmektedir. Bu durumun yargı bağımsızlığına halel getireceği kuşkusuzdur.
BAŞKAN –
Önergeler üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunda yapmak istediğiniz değişikliğin gerçek manada
sebebinin ne olduğunu ne bu Parlamentodan ne muhalefetten ne de yüce Türk
milletinden gizlemeye hiç kimsenin hakkı olmadığını düşünüyorum. 17 Aralık
operasyonu olmasaydı Parlamentoya bu kanun teklifinin gelmeyeceği herkes
tarafından bilinmesi gereken bir gerçek.
Operasyondan tam
sekiz ay önce MİT haber veriyor. Başbakan o zaman kurduğunu sandığı büyük
imparatorlukla “Bana ve yakınlarıma dokunamazlar.” düşüncesiyle önemsemiyor.
Daha da ilerisi, paralel yapı olduğunu o zaman göremiyor. Referandumda suya
yazdığınız yazı üç yıl sonra, 17 Aralıkta buhar olmuştur. Hukukun üstünlüğü
bahanesiyle oluşturmak istediğiniz vesayet düzeni sizi vurduğunda suçlamalara
başladınız. Hukuk devletinde kuvvetler ayrılığı gerçeğini yok ederek, yargı
bağımsızlığını ve yargıç teminatını ortadan kaldırarak yapmak istediğiniz
düzenleme çok geçmeden yeniden aleyhinize olacaktır. 17 Aralıkta yaşanan
skandalı yaptığınız hiçbir düzenlemeyle unutturamayacaksınız. Bakanların adları
yolsuzlukla anılırken onların fezlekelerini Meclise göndermeyerek niyetinizi
açık bir şekilde ortaya koyuyorsunuz. Bu düzenlemeyi 17 Aralıktan sonra gündeme
getirmenizin tek bir amacı vardır: Rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarında ortaya
çıkan gerçeklerin üstünü örtmek.
Bununla da
yetinmiyorsunuz, bu teklif yasalaştığında yeniden bir mağduriyet rolünü oynama
arzusuyla sizi soruşturan savcı ve hâkimleri soruşturmanın önünü açarak
Başbakanın ifade ettiği gibi “Millî iradeye yapılan suikasti engelledik.”
diyeceksiniz. Yapılmak istenen, yandaş bir yargı sistemi oluşturup tüm yetkileri
Adalet Bakanına bırakıp tarihe “Bozdağ yasası” olarak bunun adını geçirmektir.
Yol yakınken bu oyundan vazgeçmenizi istiyoruz. Bırakın, yargıçlar işini
yapsın. Yeni yapacağınız atamalarla getireceğiniz yargıçların paralel devlet
kuran çete üyesi olarak iddia ettiklerinizden olmadığından nasıl emin
olacaksınız veya paralel yapının savcı, hâkim ve emniyet güçlerini başka illere
sürerek o illerdeki vatandaşların adalete olan güvenini nasıl tesis
edeceksiniz? Bir ile gelen savcı bu atmosferlerde, bu durumda sürgün geldiyse
oradaki vatandaşlarımız tarafından paralel yapının savcısı burada adaleti
yerine getirmeye çalışıyor gözüyle görmeyecek mi? Baştan itibaren özgürlükleri
kısıtlayan, tüm kuvvetleri kendi bünyesinde toplamaya çalışan muhalif güçleri
susturma anlayışını benimseyen, basın özgürlüğünü ve vatandaşın haber alma
özgürlüğünü yok eden, uzaktan kumandayla sözde demokrasi oluşturmaya çalışan
bir anlayışla ancak normal demokrasi değil, herhâlde, her gün ağzınızdan
düşürmediğiniz “ileri(!)” demokrasiyi oluşturabilirsiniz.
Teklifler kabul
edilse bile HSYK tamamen siyasallaşacak ama ne yaparsanız yapın, yandaş yargı
da kursanız ilahi adaletten kurtulmanız mümkün olmayacaktır. “Alo Fatih”ler bir
yere kadar gerçeklerin duyulmasına engel olabilecekler ama gerçekler asla gizli
kalmayacaktır.
Basın koyduğunuz
sansür demokratik ülkelerde var mıdır? Bunları kabullenmek mümkün müdür?
HSYK yapısı
içinde denetimi, teftiş kurulunu bakan
tarafından şekillendirmek yargı bağımsızlığı ilkesine uymaz. Yargılamayı yapanın
üstünde tahakküm kurarak yargı bağımsızlığı olmaz. Yargı bağımsızlığı olmazsa
hukuk ve hukukun üstünlüğü olmaz. Hukukun üstünlüğü teminat altına alınmadan da
demokrasi olmaz. “Demokrasi olsun” diyorsanız kuvvetler ayrılığını yok eden
değil, tesis eden bir düzenlemeyi yapmak zorundasınız. Dinlemek, izlemek,
fişlemek ve muhalif tüm unsurları tehdit etmek ve baskı altına almak
demokrasinin ruhuna aykırıdır. Demokrasiyi yok ederek onun yoldaşı olan
ekonomiyi de bundan sonraki süreçte katlanılmaz bir seviyeye çekeceksiniz.
Bırakın yargı işlesin, yolsuzluklarla ilgili fezlekeler Meclise gelsin, ucu
kime dokunuyorsa cezasını çeksin, hem siz kurtulun hem Meclis rahatlasın
diyerek, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeler
üzerinde söz isteyen?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın İzzet Çetin…
BAŞKAN – İzzet
Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yani burada yasama organı olarak yasa yapmakla meşgulüz. Yani her
şeyden önce hepimiz insanız ve hepimiz Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarıyız, bir
toplumun parçalarıyız. Bir toplumu bir arada tutan en önemli değerlerden biri,
o toplumdaki insanların suçlu ile suçsuzu birbirinden ayıracak bir otoriteye
ortaklaşa inanmalarından geçer. Bu otorite yargıdır. Yargıyı güvenilmez
kıldığınız zaman toplumda suçlu ve suçsuz ayrımı da ortadan kalkar, toplumu bir
arada tutacak güven ortamı yok olur. Başbakanın “Yargının içinde çete var.”
iddiası ve yine Başbakanın polislerinin mahkeme emirlerini hiçe sayması yargıyı
güvenilir olmaktan çıkarmıştır. Artık, suçlu ya da suçsuz herkesin Başbakanın
iddiasını tekrarlama ya da polislerin mahkeme emirlerini yerine getirmemesini
örnek göstererek “Ben yargının kararlarını dinlemiyorum.” deme hakkı doğmuştur
bu ülkede.
Şimdi, nasıl ki
hukukun karşısında herkesin eşit olması gerekiyorsa hukuksuzluk karşısında da
herkesin eşit olması gerekir. Bizim, burada yapmamız gereken, her yer rüşvet,
her yer yolsuzluk, her yer hukuksuzluk gerçeğini yaşayan bizim zavallı
ülkemizin payına hukuksuzluk düştüğüne göre herkesin bu hukuksuzluk karşısında
da eşit olması gerekir. Hukuku bu yasayla kaybettik, bari hukuksuzlukta eşit
olalım. Onun için benim bir önerim var. Birbirimizi bu kadar örselemenin, yüce
Mecliste bu kadar kan akıtmanın hiç gereği yok. Yol kısa, çoğunluğunuz var, çok
rahat bir şekilde yapabilirsiniz. Gelin, iki fıkralık bir önerge verin,
geçirin, birbirimizi hırpalamayalım. Deyin ki: “Görevdeki Hükûmet aleyhine
hiçbir suçlama yapılamaz.” (a) fıkrası bu olsun. (B) fıkrasında da deyin ki:
“Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, kalpazanlık, evrakta sahtecilik suç olmaktan
çıkartılmıştır.” AKP’ye yakışan budur. Böyle bir düzenlemeyi dolandıra
dolandıra yapmanızın hiçbir gereği yoktur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Sizin hayal ettiğiniz iktidarın şekli o.
İZZET ÇETİN
(Devamla) - Bu yasa, bu yapmakta olduğunuz yasa hırsızlar için özel hâkim tayin
edebilmek için bir yasa değişikliğidir. Ne derseniz deyiniz bu dönem demokrasi
için kara bir leke olarak tarihe geçecektir. Bu dönem “Alo Fatih” dönemi olarak
ve de Başbakanın hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvete yeni tanımlar getirdiği ama
getirdiği tanımlara kendisinin de, milletvekillerinin de inanmadığı bir dönem
olarak, bir kara leke olarak hepinizin boynunda olacaktır. Gerçekten eğer
demokrasi içerisinde, barış içerisinde bir arada yaşama arzunuz varsa ve
gerçekten yine söylüyorum yani hani adınıza uygun yaşamak istiyorsanız, hani
aksanız… Tabii bütün renklerden önce kirlendiği için siz de şimdiye kadar
gelmiş geçmiş bütün siyasal partilerden, bütün iktidarlardan çok daha kısa süre
içerisinde kirlendiğiniz gibi eğer bunu aklanmak istiyorsanız, bu kirliliği
ortadan kaldırmak istiyorsanız yasayı sağlıklı yapınız.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Aynaya bak aynaya!
İZZET ÇETİN
(Devamla) – Sen bak o aynaya. O aynaya bakması gereken sensin, sen.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Sen aynaya bak.
İZZET ÇETİN
(Devamla) – Ben köle değilim, ben kukla değilim, ben özgür bir milletvekiliyim.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen..
İZZET ÇETİN
(Devamla) – Bu kürsüde konuşma hakkımı değerlendiriyorum, kullanıyorum.
Saygısızlık yapma oradan. Gelir bu kürsüden konuşursun.
BAŞKAN – Sayın
Çetin… Sayın Çetin…
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
– Hakaret etmeden konuşacaksın.
İZZET ÇETİN
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, ben hakaret etmiyorum, oradan müdahaleye cevap
veriyorum. Müdahale eden cevabını alır.
Evet, AKP dönemi
kara bir leke olarak tarihin derinliklerinde yerini alacak ve bu dönem, bu
bakanlar, bu yürütmeciler mutlak surette yargı önünde ama uluslararası bir
mahkeme önünde hesap vererek adaletin verdiği karar boyunlarına asılacaktır.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Vay be!
İZZET ÇETİN
(Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyorum.
BAŞKAN -
Önergeleri oylarınıza sunacağım ancak Sayın Vural’ın karar yeter sayısı talebi,
aynı zamanda Sayın Hamzaçebi’nin yoklama talebi var.
Yoklama talebini
yerine getiriyorum:
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Altay, Sayın Çıray, Sayın Ören, Sayın Acar, Sayın Köse, Sayın Çam, Sayın
Genç, Sayın Çetin, Sayın Kart, Sayın Çelebi, Sayın Serindağ, Sayın Özkan, Sayın
Haberal, Sayın Öztürk, Sayın Kuşoğlu, Sayın Serter, Sayın Gök, Sayın Demirçalı,
Sayın Danışoğlu, Sayın Türmen ve Sayın Dinçer.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
30’uncu madde
üzerinde dört adet önerge vardır, son üç önerge maddenin Anayasa’ya aykırılık
sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir ve aynı mahiyettedir. Önergeleri
okutup öncelikle Anayasa’ya aykırılık önergelerini işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 6087 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının son
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Oya Eronat Cuma İçten
Kayseri Diyarbakır Diyarbakır
Halil Ürün Hilmi Bilgin Feramuz Üstün
Afyonkarahisar Sivas Gümüşhane
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 30 uncu maddesinin Anayasaya aykırı
olması sebebiyle kaldırılmasını arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Pervin Buldan Nazmi Gür
Bingöl Iğdır Van
Hasip Kaplan İbrahim Binici Bengi Yıldız
Şırnak Şanlıurfa Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Mehmet Günal Erkan Akçay
Konya Antalya Manisa
Reşat Doğru Yusuf Halaçoğlu Mustafa Kalaycı
Tokat Kayseri Konya
Aynı mahiyetteki son önergenin imza sahipleri:
Gürkut Acar Ali Serindağ Ali İhsan Köktürk
Antalya Gaziantep Zonguldak
Fatma Nur Serter Celal Dinçer Ali Haydar Öner
İstanbul İstanbul Isparta
Aylin Nazlıaka Mahmut Tanal Levent Gök
Ankara İstanbul Ankara
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisinin önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Adalet Bakanının
tetkik hakim seçimine ilişkin görevini genişleten bu hükmün teklif metninden
çıkarılması ve dolayısıyla Anayasa'ya aykırılığın giderilmesi amaçlanmıştır.
Nitekim tetkik hakimlerinin seçimlerine yönelik siyasi iradenin etki ve
yetkisini açık hale getiren bu düzenleme hakimlik teminatına ve yargı
bağımsızlığına aykırıdır.
BAŞKAN – Şimdi,
önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 30’uncu maddedeki önergemiz
üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, biraz
önce burada yaşanan vahim hadiseleri kınayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Öncelikle, bu olaylar sırasında darp edilen ve yaralanan arkadaşlarımıza da
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Öncelikle Ali İhsan Köktürk arkadaşımızı
gördüm, biraz evvel de değerli arkadaşımız Sayın Bayram Özçelik’in de
parmağının kırıldığını öğrendim. Hepsine geçmiş olsun diyorum ve tabii, diğer
arkadaşlar kim, şu an bilgi sahibi değilim.
Değerli
arkadaşlar, maalesef, dişlerin nasıl gıcırdadığını, gözlerin kin ve nefretle
nasıl baktığını -tabii bazı kişiler için söylüyorum, herkes için söylemiyorum-
ve neredeyse öldürse yüreği soğumayacak kadar bir şiddet sarmalı içerisinde… Bu
gidişat iyi bir gidişat değil değerli arkadaşlar. Türkiye’yi çok geriyorsunuz.
Ben tabii, iktidara sesleniyorum. Bu sözlerin yüzde 90’ını, bu Meclisteki
arkadaşlardan ziyade iktidar erkini en acımasız ve insafsız şekilde kullanan
Hükûmete ifade ediyorum. Türkiye’yi patlatacaksınız diyorum. Ne adına
yapıyorsunuz bunları Allah aşkına!
Değerli
arkadaşlar, bu konuşmamda, bu üç dakikalık süre içerisinde sizlere bir paralel
yapı analizi yapmaya çalışacağım. Siz “paralel yapı” derken aslında kendinizi
anlatıyorsunuz, kendi hikâyenizi anlatıyorsunuz biliyor musunuz değerli iktidar
sahipleri. Paralel yapıları siz oluşturdunuz. Şecaat arz ederken derler ya
aynen öyle. Madde bir: On iki yıl beraber iktidar ortaklığı yaptığınız
insanları bugün “paralel yapı” diye suçluyorsunuz. Onlara “Haşhaşin”, “çete”,
“vatan haini”, “casus” diye hakaret ediyorsunuz, kin ve nefret saçıyorsunuz ve
bunu topluma aşılıyorsunuz.
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Sahte peygamber…
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Size karşı çıkan, muhalefet eden herkese “paralel” diyerek
McCarthycilik yapıyorsunuz ve cadı avına çıktınız. Ve ayrıca şecaat arz etmeye
de devam ediyorsunuz, “Ne istediler de vermedik?” diyorsunuz. Ben de buradan
soruyorum: Ey Hükûmet, ne istediler ne verdiniz? Siz bunu açıklamak
zorundasınız. Ne istediler ne verdiniz?
Madde iki:
Aslında AKP’nin paralel devlet yapılanmasının mazisi 2002’den çok öncelerine
gider. 1994 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın şimdiki Sayın Başbakanın İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu tarihlere kadar gider. Kendisini
“İstanbul’un imamı” olarak tanıttığını ben iyi hatırlıyorum.
UĞUR AYDEMİR
(Manisa) – Hadi oradan ya!
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Evet… “Hadi oradan, hadi oradan!” diyen sesi, elbette tanıyacağım
ben.
AKP’yle ilk defa
bir siyasi parti ülke içinde değişik bir siyasal örgütlenmeye girişti.
Belediyeler iktidara giden bir yoldu. Bu anlayış devlet içinde devlete evrildi
ve daha sonra da paralel devlete dönüştü. AKP zihniyet olarak zaten Türkiye
Cumhuriyeti’ne ve Türkiye Cumhuriyeti devletine düşman bir zihniyetin tezahürü
oldu.
AHMET YENİ
(Samsun) – Hadi oradan be!
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Senin laf atmaktan başka bir şeyin yok. İki dönemdir biliriz
oturursun laf atmaktan başka… Vallahi bu kanun bitene kadar çıkar konuşurum
burada.
AHMET YENİ
(Samsun) – Üç dönemdir buradayım.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Hadi oradan, hadi… Bir de kitap okuyor görünüyorsun. Kitap okuyan
insan gelir burada anlatır. Anlatacak iki kelamın yok senin. (Gülüşmeler)
Oturuyor orada, bakıyor. (MHP sıralarından alkışlar) Tersten mi okuyorsun Ahmet
Yeni?
On iki yıldır
devlet kavramını kötüleyerek “Her şeyi AK PARTİ yaptı.” diyerek geçirmiştir.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Propaganda o kadar ileri gitmiştir ki, AKP’den önce hizmet alan,
yardım alan vatandaşlar “Allah devletten razı olsun, Allah devlete, millete
zeval vermesin.” derken siz propagandayla “Allah AK PARTİ’den razı olsun.”
dedirtmeye başladınız.
Bundan sonra da
devam edeceğiz arkadaşlar. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Akçay.
Önerge üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz isteyen Gürkut Acar, Antalya Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 523 sıra sayılı Teklif’in
30’uncu maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri gecenin saat
02.30’unda ve burnu kırılmış
milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün acısıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Parmağı kırılanı da söyle.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen ya… Lütfen ya…
GÜRKUT ACAR
(Devamla) – Türkiye’de hukuk ve adalet AKP eliyle ağır şekilde zedelenmiştir;
hukuk ve adalet iğdiş edilmiştir, rafa kaldırılmıştır. Eğer yapılan kanunların
temelini hukuk oluşturmazsa sürekli yargı paketleri açılır, sürekli demokrasi
paketleri açılır ama adalet çıkmaz, oradan demokrasi de çıkmaz. Dün işinize
öyle geliyordu, öyle bir HSYK yaptınız, bugün başka bir HSYK yapıyorsunuz bu
kanunla. Hukuku, adaleti ayaklar altına alarak yapboz tahtası gibi torba
kanunlarla sürekli kanun çıkarıyorsunuz. Aynı kanunlarda sürekli değişiklik
yapıyorsunuz. Bu değişikliklerden de hukuk ve adalet çıkmadı, çıkmıyor ve
çıkmayacak.
12’nci maddede ne
var değerli arkadaşlar? Bu 30’uncu maddenin düzelttiği, değiştirdiği Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kuruluna alınacak tetkik hâkimlerini kim belirleyecek, bu
var, bu düzenleniyor. Yetki HSYK Genel
Kurulundaydı daha önce, şimdi neredeyse, tamamen başkana yani kime? Sayın
Adalet Bakanına veriliyor. Gece yarısı savcıları arayan, “Soruşturma öyle
yapılmaz, böyle yapacaksın.” diye talimatlar yağdıran, hakkındaki fezlekeleri
beğenmeyip geri gönderen Adalet Bakanı HSYK’da çalışacak tetkik hâkimlerini
belirleyecek. Buradan adalet çıkması mümkün mü? Değil.
Hakkındaki
fezlekeleri beğenmeyip geri gönderen, muhalefetin fezlekeleri için jet hızıyla
davranan Adalet Bakanı, HSYK’nın da tek hâkimi olacak ve buradan adalet çıkacak
öyle mi?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) – Çıkar, çıkar.
GÜRKUT ACAR
(Devamla) – Görürsünüz.
Bir dönem, Adalet
Bakanı HSYK’ya gitmediği için Kurul toplanamıyordu, o zamanlar engelliyordu
Adalet Bakanı. Şimdi üyeler gelmediği için Kurul çalışmıyor. HSYK’yı bu hâle
getiren, muhalefetin uyarılarına kulak tıkayan sizlersiniz ama buradan çıkışın yolu,
her şeyi Adalet Bakanına bağlamakta değildir. Adalet Bakanının eylemleri
ortadadır.
Ben, muhalefetin
fezlekelerini Meclise yetiştiren Bakana sormak istiyorum: Yolsuzlukla suçlanan
bakanların fezlekeleri nerede, çocuklarına akıl veren akıllı bakanların
fezlekeleri nerede? Yargı, sadece muhalefet için ve garibanlar için mi
işleyecek? Böyle bir Türkiye yarattınız.
“Hükûmet istifa.”
diyen 15 yaşındaki çocuk hâkim karşısına çıkacak, Ali İsmail Korkmaz’ın davası
oradan oraya gönderilecek, muhalefetin fezlekeleri Meclise gelecek ama
çocuklarına para için “Şöyle de, böyle de.” diye akıl veren bakanların
fezlekeleri bir meçhule gidecek, bu da “yolsuzlukla mücadele” olacak. Böyle mi
arkadaşlar, böyle mi mücadele edeceksiniz?
Başbakan diyor
ki: “Oğlum, bakanlar ve çocukları savcılar hakkında dava açacak.” Demek ki,
Deniz Feneri süreci tekrar yaşanacak. Önce, savcılar yargılanacak, sanıklar ise
yargılanmayacak; ondan sonra, denecek ki “Bir yolsuzluk varsa sonuna kadar
gidilecek.” Nasıl olacak bu?
Değerli arkadaşlar,
yargı muhalefetin söylemiyle değil, iktidarın gücüyle, baskısıyla etkilenir.
Bakın yaşananlara. Başbakan yolsuzluğun tanımını yapıyor. Başbakan diyor ki:
“Devletin kasasından alınan, çalınan bir şey yok. Devletin kasası soyuluyor mu,
soyulmuyor mu?” Yani, İranlı Sarraf ile bakanlar arasındaki ilişkide, bakan
çocukları arasındaki ilişkide devletin kasası soyulmuyor demeye getiriyor;
savcılara, hâkimlere yol gösteriyor. “Yolsuzluğu benim tanımıma göre
değerlendirin.” diyor, akıl veriyor. Bunun ilk sonucu da ortaya çıktı. Başbakan
“Ayakkabı kutusundaki paralar Halk Bankasına alınan ya da soyulan para
değildir.” dedi. Savcılar, hâkimler Başbakanın mesajını aldı hemen ve sonuç:
Halk Bankası Genel Müdürüne tahliye. Yarın öbür gün de bakan çocukları ve Sarraf
tahliye edilecek, “Bunlar kendi aralarında hediye vermiş, devletin kasasından
çıkan para yok.” denecek. Rüşvetin adı hediye olacak, arkadaş olacak, danışman
olacak, yeğenimin alacağı, ayakkabının kutusu olacak; buna da adalet denecek,
hukuk denecek. Değerli arkadaşlar, bunu halka yutturamazsınız. Başbakanın
kafasına göre yolsuzluk tanımı yaptığı yerde, yargıya akıl verdiği yerde hukuk
olur mu?
Peki, ben
soruyorum: Cengiz İnşaat Seydişehir’de mahkeme kararını uygulamadığınız için
Oymapınar Barajı’ndan kazandığı 1 milyar lirayı cebine attı. Halkın cebine
girmesi gereken 1 milyar lira Cengiz İnşaatın kasasına gitti. Bu, devletin
kasasının soyulması değil midir? Elinizi bir vicdanınıza koyun, hepinize
soruyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talebi var.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım, yoklama talebini yerine getiriyorum.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Öztürk, Sayın Çıray, Sayın Acar, Sayın Köse, Sayın Özkan, Sayın Çelebi,
Sayın Çam, Sayın Serindağ, Sayın Kart, Sayın Çetin, Sayın Değirmendereli, Sayın
Serter, Sayın Dinçer, Sayın Kuşoğlu, Sayın Demirçalı, Sayın Güler, Sayın Gök,
Sayın Tanal, Sayın Haberal ve Sayın Türmen.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 30 uncu maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 6087 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hilmi Bilgin (Sivas) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle,
Başkanın, tetkik hakimi olma şartlarını taşıyan hakim ve savcılar arasından
Kurulda çalıştırılmak üzere geçici görevlendirme yapmasına imkan veren hüküm
madde metninden çıkarılmaktadır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım, yoklama talebi var, yerine getireceğim.
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Başkan, bu, hakkın kötüye kullanımı. Bir dakika önce… (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Şahin.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Özkan, Sayın Öztürk, Sayın Dinçer, Sayın Acar, Sayın Köse, Sayın Tanal,
Sayın Çelebi, Sayın Çam, Sayın Serindağ, Sayın Danışoğlu, Sayın Batum, Sayın
Değirmendereli, Sayın Gök, Sayın Serter, Sayın Güler, Sayın Korutürk, Sayın
Türmen, Sayın Haberal, Sayın Tezcan.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Maddeyi niye oyluyoruz ki efendim? Madde çıktı, oylamaya gerek yok
ki.
BAŞKAN – Efendim,
İç Tüzük gereği haklarıdır, kullanırlar.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, bu hakkın suistimalidir.
BAŞKAN - Sayın
Hamzaçebi, Sayın Özkan, Sayın Öztürk, Sayın Köse, Sayın Tanal, Sayın Çelebi,
Sayın Acar, Sayın Dinçer, Sayın Demiröz, Sayın Serindağ, Sayın Çam, Sayın
Değirmendereli, Sayın Batum, Sayın Gök, Sayın Serter, Sayın Demirçalı, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Düzgün, Sayın Güler, Sayın Danışoğlu.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
31’inci madde
üzerinde, maddenin Anayasa’ya aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen aynı
mahiyette üç adet önerge vardır, okutuyorum ve işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 31 inci maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle kaldırılmasını arz
ve teklif ederim.
İdris Baluken Pervin Buldan İbrahim Binici
Bingöl Iğdır Şanlıurfa
Nazmi Gür Hasip Kaplan Bengi Yıldız
Van Şırnak Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Mehmet Günal Erkan Akçay
Konya Antalya Manisa
Reşat Doğru Mustafa Kalaycı Yusuf Halaçoğlu
Tokat Konya Kayseri
Aynı mahiyetteki son önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Ali Serindağ Fatma Nur Serter
Zonguldak Gaziantep İstanbul
Ali Haydar Öner Aylin
Nazlıaka Mahmut
Tanal
Isparta Ankara Antalya
Celal
Dinçer
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisinin önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Adalet Bakanının
kurul personelinin seçimine ilişkin görevini genişleten ve dolayısıyla
yürütmenin etki ve kontrolünde görev ifa eden personelde kadrolaşma imkanı
teşkil eden bu hükmün teklif metninden çıkarılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 31’inci madde üzerinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kaldığımız yerden
devam edelim değerli arkadaşlar. On iki yıldır devlet kavramını kötüleyerek
“Her şeyi AK PARTİ yaptı.” demiş ve propaganda yoluyla halkın da bunu demesini
sağlamaya çalışmıştır. Bu anlayış, parti devleti zihniyetinin bir ürünüdür,
ancak parti devleti anlayışına sahip olanlar böyle düşünür.
Üst kurullar,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, RTÜK,
TİB, TOKİ gibi kurullar ve üst kurullar, kurumlar bugün kuruluş amaç ve
fonksiyonlarının çok uzağına düşmüşlerdir ve AKP’nin paralel aparatları
durumundadırlar. Bunlar öyle üst kurul, bağımsız kurul filan değildir. Merkez
Bankasına da bağımsız bir banka demek çok zordur.
Madde üç: Değerli
arkadaşlar, üçüncü paralel yapıya geliyorum, KCK var, KCK. KCK, geleceğimizi ve
yakın geleceğimizi tehdit eden en önemli paralel yapılanmadır. Bunu
görmediğimizi mi zannediyorsunuz, yoksa siz görmüyor musunuz? Bunun baş
sorumlusu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıdır. PKK-AKP iş birliğiyle, ta
2005’ten bu yana giden Oslo görüşmeleriyle -MİT’i de kullanarak- KCK
yapılanmasıyla, ülkemizin bazı bölgelerinde bir paralel yapılanma oluşturuldu.
Bu MİT, Hakan Fidan hadisesinde ve KCK operasyonlarından sonra Adalet Bakanı -o
zaman Başbakan Yardımcısı- Sayın Bozdağ ne dedi? “Yahu, bu operasyonlar, bu
konu, KCK içerisindeki bin MİT elemanını deşifre etti, bunlar, sırlarımız açığa
çıktı.” dedi. Biz de üzüldük hakikaten fakat gördük ki değerli arkadaşlar,
KCK’ya sızan MİT elemanları değil de, MİT’e sızan KCK elemanları söz konusu
burada. Paralel yapı fevkalade tehlikeli. Şimdi KCK-PKK paralel yapısıyla el
elesiniz. KCK’yi kim yönetiyor? Abdullah Öcalan ve bu İmralı’dan yönetiyor.
KCK-PKK-AKP iş birliğiyle KCK paralel yapılanması oluşturuldu. Öcalan’ın KCK’yı
İmralı’dan yönettiğini yargının tespit etmesinden korkuyorsunuz. Ankara
Milletvekilimiz Sayın Özcan Yeniçeri’nin soru önergesine Sayın Adalet Bakanının
verdiği cevap bunu doğruluyor. Çünkü, bu korkunuzda haklısınız; el elesiniz,
kol kolasınız, beraber suç işliyorsunuz bu yollarda. Yarın KCK, PKK’dan hançeri
yediğinizde dert yanacaksınız, “Ne istediler de vermedik?” diyeceksiniz.
Bugün, ayakkabı
kutuları, rüşvet, kara para, kaçakçılık, yolsuzluk, “Alo Fatih”, “Alo Rıza
Sarraf”, “Alo Latif” hatlarından evvel “Alo Apo”, “Alo Kandil”, “Alo Oslo”
hatlarınızın olduğunu zaten biliyorduk, şimdi iyice ayan beyan oldu. Yani,
sizin paralel yapılarınız ve beraber yürüdüğünüz yollar otuz iki kısım tekmili
birden. Bu ülkeyi on iki yıldır kayıt dışı işlerle yasa dışı bir şekilde
yönetiyorsunuz. İşte, bu ahval ve şerait içinde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu Yasası’nı getirdiniz. Neden? Dün yediğiniz hurmalar tırmalamaya başladı
ondan.
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) – Ayıp, ayıp! Hiç yakışmıyor ya! Kocaman adamsın, şu lafları diyorsun
ya!
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Bu HSYK düzenlemeleriyle istikbal savaşı veriyorsunuz. Çok derin
bir çelişki içindesiniz. Kendi kendinizi tekzip ediyorsunuz bu düzenlemelerle.
Bunlar, iktidarınızı koruma, yolsuzlukları örtme düzenlemeleri. Sayın
Başbakanın 10 Aralık 2013 tarihinde bu kürsüden yaptığı bütçe görüşmesinin
kitapçığının 142’nci sayfasını lütfen tekrar okuyun. HSYK düzenlemelerini öve
öve bitiremiyor. 17 Aralıkta yerden yere vuruyor. Bir haftada ne değişti
arkadaşlar? 17 Aralıktan sonra, sizin milleti aldattığınız ortaya çıktı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY
(Devamla) - Devam edeceğiz inşallah.
Saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önerge üzerinde
söz isteyen Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CELAL DİNÇER
(İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 523 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 31’inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Az evvel Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında yaşanan şiddeti kınıyorum ve bu şiddette
burnu kırılan, yaralanan, şu anda hastanede bulunan Zonguldak Milletvekilimiz
Ali İhsan Köktürk’e geçmiş olsun diyorum.
Asrın
yolsuzluğunun boyutları o kadar büyük ki bütün gücüyle kapatmaya çalışsanız da
güneş balçıkla sıvanamıyor. Şimdi, bu yolsuzlukların hesabını vermekten kaçmak
için HSYK’nın yapısını değiştiren bir düzenlemeyi Meclis gündemine getirdiniz.
Meclise alelacele getirdiğiniz bu kanun teklifi, yargı erkini Adalet Bakanı
üzerinden Başbakana bağlamayı amaçlayan bir tekliftir. Bu düzenlemeyle,
Türkiye’de yargı Hükûmetin yargısı hâline dönüştürülmek isteniyor. Tüm yargı
Adalet Bakanına, dolayısıyla Başbakan
bağlı bir birim hâline getiriliyor. “3 Y ile mücadele” sloganıyla yola
çıkan AKP Hükûmeti için yolsuzluk, meğerse çok çekici, âdeta karşı konulmaz bir
olgu hâline gelmiş. 17 Aralıkta yapılan operasyonlar bunu çok açık bir şekilde
göstermiştir. Nitekim, AKP geri dönülmez biçimde iktidarını pekiştirdiğine,
krallığını kurduğuna inandıktan sonra yolsuzlukların ortaya çıkarılmasını
zorlaştırmak için peş peşe yasalar, yönetmelikler çıkarmaktadır ve bizzat
bakanlarıyla, müsteşarlarıyla, yargı mensuplarına baskı uygulamaktadır.
Bu kanun
teklifinde hükümler çok açıktır. Bu teklif yasalaştığı zaman, Bakan elindeki
yetkilerle bütün yargı mensuplarının tek patronu olacaktır; hâkimler, savcılar
üzerindeki bütün denetim yetkisi Bakana geçecektir. HSYK üzerinden Bakan tek
hâkim olunca yargı bağımsızlığı ortadan kalkacak, yargı erki yürütmenin emir ve
komutasına geçecektir. Başbakanın “Onlar atanmış kişiler.” veya “Onlar memur.”
dediği yargı mensupları, Bakanın tek amir olduğu gerçek bir memur statüsüne
indirilecektir. Ha yargıç ha tapu memuru veya nüfus memuru, hiçbir fark
kalmayacaktır. İktidar, görüştüğümüz teklif ile HSYK üzerindeki egemenliğini
büro personeline kadar indirmek istiyor, onlara bile kıyım uyguluyor.
Değerli milletvekilleri,
bu konu basit bir mesele değil. Anayasal düzen bu iktidar tarafından ters yüz
ediliyor, kuvvetler ayrılığı ortadan kaldırılıyor, bu durumu çok iyi görmek
lazım. Şimdi iktidara sesleniyorum: “Yetmez ama evet.”lerle yapılan referandum
sonucu dizayn ettiğiniz HSYK ne oldu da size rahatsızlık verdi? Ergenekon’da,
Balyoz’da, KCK gibi davalarda pek mutlu bir beraberliğiniz vardı, aranıza hangi
kara kediler girdi, bu mutlu beraberliğiniz bozuldu? Ne kadar uğraşırsanız
uğraşın, boğazınıza kadar battığınız çamurda çırpındıkça daha da batıyorsunuz.
O dilinizden düşürmediğiniz millî iradenin zekâsını hafife almayın, dinî
inançlarını yolsuzluklarınıza kılıf bulmak için sömürmeyin. Artık halk sizin
gerçek yüzünüzü görmüştür, sizin yalanlarınızdan bıkmıştır.
Bu iktidar,
baskı, korku ve yalanlarla on iki yıldır milletimizi uyutmaya devam etmiştir,
ama bu ülkede uyumayan birilerinin var olduğu da ortadadır. Asrın yolsuzluğunu
tespit ve takip eden, ortaya çıkaran yürekli yargı mensupları ve emniyet
yetkililerini kutluyorum.
Sayın Başbakan
hâlâ “Bu bir komplodur, paralel bir devlet yapılanmasıdır.” diyor. Günaydın
Sayın Başbakan! Tüm kurumları geldiğiniz günden beri kendi iktidar
anlayışınızla dizayn ettiniz, hâlâ şikâyet ediyorsunuz. Bir zamanlar “kahraman”
dediğiniz o savcıları, o polisleri ben mi atadım? Sizin iktidarınız atamadı mı?
Artık şurası bir
gerçektir, bu iktidar ülkeyi iyi yönetememektedir, Türkiye'de, maalesef, tam
bir kargaşa, bir kaos ortamı yaratılmıştır, bu, Meclise kadar yansımıştır.
Züccaciye dükkânına bir filin girdiğinde verdiği zarardan daha fazlasını devlet
çarkına vermektedir bu iktidar. Türkiye'de hiçbir dönemde devlet kurumlarının
itibarıyla bu kadar oynandığına, bu kadar ciddi biçimde kıyımlar yapıldığına,
bu kadar düşmanca hareketlerin sergilendiğine şahit olunmamıştır.
Ayrıca, bir
ayakkabı kutusu, Türkiye'nin belki de en büyük yolsuzluk skandallarından
birinin sembolü olarak hafızalarımıza kazınmıştır. Birçok eşyanın
koleksiyonunun yapıldığını görmüş, ama ayakkabı kutularının koleksiyonunu yapan
banka müdürlerini Türkiye ilk defa sizin iktidarınızda görmüştür. Yatak
odalarında para kasası koleksiyonu yapanları da görmemiştir Türkiye, sizin
iktidarınızda görmüştür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL DİNÇER
(Devamla) – AKP sayesinde biz bunları da gördük, Sayın Başbakanın deyişiyle
“Hayaldi, gerçek oldu!”
Tekrar yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunacağım, yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın Köse, Sayın Dinçer, Sayın Acar, Sayın Tanal,
Sayın Çelebi, Sayın Serindağ, Sayın Kart, Sayın Batum, Sayın Değirmendereli,
Sayın Gök, Sayın Demirçalı, Sayın Kuşoğlu, Sayın Çıray, Sayın Özkan, Sayın
Düzgün, Sayın Çam ve Sayın Güler.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum…
III – YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın Köse, Sayın Dinçer, Sayın Acar, Sayın Çelebi,
Sayın Tanal, Sayın Çam, Sayın Serindağ, Sayın Kart, Sayın Değirmendereli, Sayın
Demirçalı, Sayın Gök, Sayın Özkan, Sayın Kuşoğlu, Sayın Çıray, Sayın Düzgün,
Sayın Güler Ve Sayın Batum.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
32’nci madde
üzerinde dört adet önerge vardır. Son üç önerge, maddenin Anayasa’ya aykırılık
sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir. Önergeleri okutup öncelikle
Anayasa’ya aykırılık önergelerini işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 32 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Oya Eronat Cuma İçten
Kayseri Diyarbakır Diyarbakır
Halil Ürün Hilmi Bilgin Feramuz Üstün
Afyonkarahisar Sivas Gümüşhane
"Madde 32- 6087 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "iki" ibaresi "üç", ikinci fıkrasında
yer alan "Üçüncü Daire Başkanının" ibaresi "Başkanın",
üçüncü fıkrasında yer alan "Kurula" ibaresi "Başkana",
dördüncü fıkrasının (c) bendinde yer alan "Kurul" ibaresi
"Başkan" şeklinde değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 32 inci maddesinin Anayasaya aykırı
olması sebebiyle kaldırılmasını arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Pervin Buldan Nazmi Gür
Bingöl Iğdır Van
Hasip Kaplan İbrahim Binici Bengi Yıldız
Şırnak Şanlıurfa Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Mehmet Günal Erkan Akçay
Konya Antalya Manisa
Yusuf Halaçoğlu Reşat Doğru Mustafa Kalaycı
Kayseri Tokat Konya
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Ali Serindağ Aylin Nazlıaka
Zonguldak Gaziantep Ankara
Fatma Nur Serter Ali Haydar Öner Mahmut Tanal
İstanbul Isparta İstanbul
Aytun
Çıray
İzmir
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Evet,
Barış ve Demokrasi Partisinin önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Teftiş Kurul'un
yetkilerinin Kurul Başkanına entegre edilen ve yetkilerini sınırlayan bu
önerinin kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen… Sayın Vural…
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Faruk Bal.
BAŞKAN – Faruk
Bal, Konya Milletvekili.
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde, gazi Mecliste iki
milletvekilinin yaralanmasıyla sonuçlanan hadiseden duyduğum üzüntüyü ifade
ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Bir başka üzüntüm
de şu: Benim tespit edebildiğim kadarıyla, hukuk tarihinde yargıçların,
hâkimlerin kitle hâlinde suçlanarak belirli bir kategoriye konulup onlarla
yürütme organının mücadelesinin yaşandığı ikinci ülkeyiz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Faşizmde olur o işler.
FARUK BAL
(Devamla) – Birincisi Yugoslavya’da meydana geldi değerli milletvekilleri,
burayı iyi dinleyin, birincisi Yugoslavya’da meydana geldi. Yugoslavya
dağılmadan önce Sırp yönetimi devletin yargısına, polisine ve askerine ilişkin
organlarında belirli bir yapılanma içerisine girmişti. O yapılanmanın
sonucunda, Yugoslavya dağıldıktan sonra o ülkelerde bulunan bazı hâkim ve
savcılar kategorik olarak hangi etnisiteye tabi ise o etnisitenin husumeti
nedeniyle belirli bir alana hapsedildi, onlara yargı görevi verilmedi. Şimdi
Türkiye’de yaşanıyor aynı olay.
“Paralel”
dediğiniz devleti, Sayın Milletvekilimiz Erkan Akçay Bey’in tasnif ederek
sizlere anlattığı “paralel” dediğiniz yapıyı siz inşa ettiniz. On iki yıl
beraber aynı yollarda yürüdünüz. 2010 tarihinde milleti kandırarak, aldatarak
bu “paralel yapı” dediğiniz, suçladığınız insanların yargı içerisinde belirli
bir alana girmelerine, ulaşmalarına vesile oldunuz. 2014 bütçesinin
görüşmesinde Sayın Başbakan bu paralel yapıyı överken, on gün sonra, 17 Aralık
tarihinde meydana gelen yolsuzluk operasyonundan sonra bu paralel yapıyı
“Haşhaşi” olarak itham etmeye başladınız “hain” olarak itham etmeye başladınız
ve diğer negatif sıfatların hepsini sıraladınız.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Erkan Akçay’ın ifade ettiği ikinci paralel yapı olarak Türkiye’de
KCK-PKK yapılanmasını değerlendirdiğiniz ve bugün güneydoğu illerimizin ve
ilçelerimizin bazılarında “asayiş timleri” adı altında askerlerin dahi kimlik
kontrollerini yapar hâle geldiğini değerlendirdiğinizde, bir üçüncü paralel
yapı olarak medyanın içerisine sızmış Alo Fatihler, büyük holdinglerin içine
sızmış Alo Fatihler ile medyayı ve ekonominin önemli bir kısmını kontrol eden holdingleri, bizzat
Başbakanın talimatlarıyla yönettiği bir paralel yapıyı düşünürseniz Türkiye’yi
getirdiğiniz nokta açık ve seçik bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Temenni ederiz ki
Türkiye’nin Yugoslavya gibi bir akıbeti olmaz, olmayacak inşallah. Milliyetçi
hareketin ortaya koyduğu sağduyu buna izin vermeyecektir ama bundaki vebali
hissedebilmeniz için, bundaki vicdani mesuliyeti hissedebilmeniz için hepimize
görev düştüğü kadar Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın milletvekillerine de
aynı görev düşmektedir.
Şimdi bir ülke
düşünün ki Sayın Başbakan ortaya çıkmış yolsuzluk olayında suçun tanımını
yapıyor. Bu, Yugoslavya’da görülmedi. Yolsuzluk nedir, rüşvet nedir, Başbakan
tarif ediyor. Sayın Başbakanın oğlu 2 Ocak tarihinde yargıya çağrılıyor. Sayın
Başbakan oğlunu otobüsünde ve mezar ziyaretinde gezdiriyor. Arkasından bugün,
savcılar, hâkimler değiştirildikten sonra, deliller tespit edilip öğrenildikten
sonra, kılıfına uydurulduktan sonra Başbakanın oğlu gidiyor ifade veriyor.
Değerli
arkadaşlar, bu adalet adalet mi; bu sizin vicdanınıza sığan adalet mi? Böyle
adaletle bir ülke yönetilebilir mi? Böyle bir ülkenin adaleti ile Türkiye
gelecek nesillere karşı varlığını, birliğini, dirliğini nasıl muhafaza
edebilecektir? Türkiye nasıl gelecek nesillerin adalet vizyonunu çizip bir
sorumluluk duygusu ile bu ülkenin değerlerini gelecek nesillere
taşıyabilecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tür konuşmaya
devam edeceğiz, serisi başladı. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önerge üzerinde
söz isteyen Aytun Çıray, İzmir Milletvekili.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime Hipokrat andı içmiş bir
hekim olarak başlamak istiyorum. Muhtemelen, buradaki bütün hekim arkadaşlarım
ne demek istediğimi gayet iyi
anlayacaklardır.
Öncelikle şu anda
yapılan çalışmanın insan akıl sağlığıyla yapılabilecek bu kadar yorgunluk
üzerine bir çalışma olmadığını söylemek istiyorum.
İkincisi, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun yapması gerekeni yaptığını düşünüyorum çünkü insan
aklı ve insan vicdanı yaşayabilmek için bazı savunma mekanizmaları kullanır.
Eğer insan aklı ve vicdanı yaptığı işe inanmıyorsa ve bir haksızlığı
gerçekleştirmek istiyorsa, bu haksızlığı ve usulsüzlüğü akla uygun hâle getirir
ki, akıl sağlığını korusun. Onun için, Sayın
Başbakan ve onun suç ortaklarını savunma konusunda gösterdiğiniz gayreti
bir hekim olarak gayet iyi anladığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben burada hukuksuz bu kanun tartışılırken sizden adalet isteyecek
durumda değilim çünkü Sayın Adalet Bakanını uzun zamandır tanıyoruz, ona söylenen sözlerin
buza yazılan yazılardan ibaret olduğunu biliyorum. Ancak ben ve arkadaşlarım,
aklı başında siyasiler, hukukçular Türkiye’de adalet arıyorlar. Nasıl bir
adalet arıyorlar? Önce, Atatürk’ün kurduğu bu yüce Meclisin ruhuna uygun bir
adalet arıyorlar. Eğer siz, hiçbir demokratik iktidarın aklına dahi getiremeyeceği
adalet mekanizmalarını kullanarak, eğer kuvvetler ayrılığını yok etme peşindeyseniz bu gayrimeşru
tutumunuzu uzun süre sürdürmeniz mümkün olamayacak. Gerçi bir alışkanlığınız
var, buna Oslo’dan itibaren başladınız, hatta daha da önemlisi 2010
referandumuyla getirdiğiniz bir Anayasa değişikliğiyle yapacağınız
kanunsuzlukları ve Sayın Başbakanın sığınacağı kanunsuzlukları bir anayasal
koruma altına aldınız. O gün çok övdüğünüz ve o anayasal referandumla inşa
ettiğiniz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu hırsız-polis oyununda bazı
kişileri yakalayınca şimdi de bambaşka bir şekilde dizayn etmeye
çalışıyorsunuz.
Paralel devletten
söz ediyorsunuz. Biraz önce bir değerli konuşmacı söyledi, bir paralel devleti
daha önce ilan etmiştiniz “KCK” diye. Geçenlerde yeni bir hikâye ortaya attınız
çünkü bütün bu işleri örtbas etmek için millete anlatacak bir hikâyeye
ihtiyacınız vardı ve yeni bir paralel devlet daha ilan ettiniz ama ben burada
tarihe not düşüyorum: Bu kanunlarla hukuka aykırı, Anayasa’ya aykırı bu
kanunlarla aslında Adalet ve Kalkınma Partisinin kendi paralel devletini
kuruyorsunuz. Peki, asıl merkezî devlet nerede? O devleti de yok ettiniz.
Bakın, eğer bu devletle, meşru devletle çok oynarsanız bir gün gelir sizin
başınızın üstüne çöker.
Bu sıralarda
bugün havalı olabilirsiniz, bu sıralardan çok havalı insanlar geçti. Siz kalkıp
Silivre’de, Yassıada mahkemelerine rahmet okutacak şekilde insanları
yargılayabilirsiniz ve hatta Silivri mahkemelerinde insanları katledebilirsiniz
ama bir gün gelir dönerler, meşru ortamlarda sizden hesap sorarlar. Tarih,
sivil darbecileri Yassıada benzeri mahkemelerde değil, gerçek hukuk
mahkemelerinde bir gün yargılayacaktır ve Türk milleti bunu görecektir.
Hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN FİLİZ
(Çankırı) – Yassıada sizin eseriniz.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım, yoklama talebi var, yerine
getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın Köse, Sayın Çıray, Sayın Acar, Sayın Tanal,
Sayın Çelebi, Sayın Çam, Sayın Kart, Sayın Demiröz, Sayın Değirmendereli, Sayın
Türmen, Sayın Danışoğlu, Sayın Gök, Sayın Dinçer, Sayın Özkan, Sayın Kuşoğlu,
Sayın Batum ve Sayın Haberal.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 32 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
"Madde 32-
6087 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"iki" ibaresi "üç", ikinci fıkrasında yer alan "Üçüncü
Daire Başkanının" ibaresi "Başkanın", üçüncü fıkrasında yer alan
"Kurula" ibaresi "Başkana", dördüncü fıkrasının (c)
bendinde yer alan "Kurul" ibaresi "Başkan" şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, iki
olan Teftiş Kurulu başkan yardımcısı sayısı üçe çıkarılmakta; Üçüncü Daire
Başkanının gözetiminde görev yapan Teftiş Kurulu Başkanının, Kurul Başkanının
gözetiminde görev yapması sağlanmakta; Kurula karşı sorumlu olan Teftiş Kurulu
Başkanının Kurul Başkanına karşı sorumlu olması hükme bağlanmakta ve son olarak
Teftiş Kurulunun, Kurul değil Başkan
tarafından verilen benzer görevleri yerine getirmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunacağım…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Yoklama istiyoruz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Sayın Başkan, bir hakkın suistimali değil mi? Anayasa’ya aykırılık
teşkil etmez mi?
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın Köse, Sayın Çıray, Sayın Acar, Sayın Tanal,
Sayın Çelebi, Sayın Kart, Sayın Demiröz, Sayın Değirmendereli, Sayın Danışoğlu,
Sayın Gök, Sayın Dinçer, Sayın Özkan, Sayın Kuşoğlu, Sayın Haberal, Sayın
Öztrak, Sayın Öner, Sayın Batum.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın Köse, Sayın Acar, Sayın Tanal, Sayın Çelebi, Sayın Çıray, Sayın
Çam, Sayın Kart, Sayın Demiröz, Sayın Batum, Sayın Değirmendereli, Sayın Gök,
Sayın Dinçer, Sayın Özkan, Sayın Türmen, Sayın Kuşoğlu, Sayın Öztrak, Sayın
Danışoğlu.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
33’üncü madde
üzerinde dört adet önerge vardır. Son üç önerge maddenin Anayasa’ya aykırılık
sebebiyle çıkartılmasını isteyen önergelerdir. Önergeleri okutup öncelikle
Anayasa’ya aykırılık önergelerini işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 33 üncü maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 6087 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
“İkinci Daire” ibaresinin “Birinci Daire” şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Oya Eronat Cuma İçten
Kayseri Diyarbakır Diyarbakır
Halil Ürün Hilmi Bilgin Feramuz Üstün
Afyonkarahisar Sivas Gümüşhane
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 33 üncü maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle kaldırılmasını arz
ve teklif ederim.
İdris Baluken Hasip Kaplan Pervin Buldan
Bingöl Şırnak Iğdır
Nazmi Gür İbrahim Binici Bengi Yıldız
Van Şanlıurfa Batman
Sırrı
Sakık
Muş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 33. Maddesinin Anayasaya aykırı
olması sebebiyle teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Mehmet Günal Erkan Akçay
Konya Antalya Manisa
Yusuf Halaçoğlu Mustafa Kalaycı Reşat Doğru
Kayseri Konya Tokat
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Tufan Köse Fatma Nur Serter
Zonguldak Çorum İstanbul
Aylin Nazlıaka Engin Altay Ali Haydar Öner
Ankara Sinop Isparta
Mahmut
Tanal
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisinin önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Teftiş Kurulu’nun
atama usulüne ve Genel Kurul yetkilerinin sınırlandırılarak daire başkanlarının
yetkisini artıran bu düzenlemenin kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Önergeler üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili.
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir defa daha huzurunuzdayım. Yüce
heyeti tekrar saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bundan önceki maddede yaptığım konuşmada benzer mi benzemez mi
bilmem ama Yugoslavya’daki hâkimlerle ilgili durumu Türkiye'ye örnek olsun diye
değil, örnek alınmasın diye anlatmıştım.
Şimdi başka
örneklerden bahsedeceğim size. Bu kanun teklifiyle şöyle garip bir iş
yapılıyor: Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 20 tane seçilmiş üyesi
dışındaki hâkim sınıfından tüm çalışanları, Teftiş Kurulu Başkanı, Teftiş
Kurulu başkan yardımcıları, müfettişlerin tamamı, tetkik hâkimlerinin tamamı ve
idari personel olarak görev yapan insanların tamamı, memurların tamamı, Genel
Sekreter, Genel Sekreter yardımcılarının tamamının bu kanun yürürlüğe girdiği
anda görevi sona erdiriliyor. Bu, Yugoslavya’da yapılmış olan tasfiyeden daha
fazla bir ağır hükümdür.
İki; bundan
önceki bölümde görüştüğümüz Türkiye Adalet Akademisinin Başkanı, Genel Kurul
üyeleri, Eğitim Dairesi ve bütün organları, çalışanları, çaycısına kadar
tamamının görevine son veriliyor. Bu ikisinin yerine, değerli milletvekilleri,
Adalet Bakanının tek başına, doğrudan yetkili olduğu, iradesini ortaya koyarak
tasarruf ile yapabileceği bir yapı getiriyor veya Adalet Bakanı yeniden teşekkül
edecek HSYK ve Adalet Akademisinde en etkili güç hâline getiriliyor.
Değerli
arkadaşlarım, Yugoslavya örneğinde bu da yok ama bir yerde var, Suriye’de var.
Değerli arkadaşlarım, Suriye’yle benzeşen durumu da şuradan kaynaklanıyor:
Suriye bir istihbarat devletidir, istihbarat devletlerinin temel özelliği
istihbarat bilgisi toplayan birimlere operasyon görevi verilmez. İstihbarat
görevi yapan organlar eğer operasyon yapıyor ise o takdirde o devlet bir
demokratik devlet olmaz, istihbarat devleti olur.
Şimdi, Türkiye’de
de, istihbarat örgütüne bilgi toplama dışında, bilgiyi değerlendirme dışında,
bilgiyi farklı birimlerden alınacak bilgilerle birlikte, istihbaratla birlikte
karşılaştırma dışında operasyon yetkisi verilmiştir. Bu operasyon KCK ile
örtüştürülerek yapılmıştır. Bu operasyon Suriye’ye ilişkin politikalarda
yapılmıştır. Bu operasyon o kadar ileri gitmiştir ki devletin maruz kaldığı
ülke ve millet bütünlüğü itibarıyla tehdit altında bulunduğu PKK uluslararası
destekli terör örgütüne karşı oturup masada pazarlık yapma yetkisine kadar
ulaştırılmıştır. İşte, bu, istihbarat devletidir. İstihbarat devletinin ne hâle
geldiğini hepimiz gördük. İstihbarat devletinde hukuk olmaz. İstihbaratı
yapılan tek adama yönelik kamu hizmeti sunulmaya çalışılır. Bunun adı da
zorbalıktır, diktalıktır.
Değerli
arkadaşlarım, bu ikisini birbiriyle örtüştürdüğümüz takdirde Türkiye’nin önünde
çok ciddi bir sorun vardır. Bu sorunun çıbanbaşı adalettir. Çıbanbaşı adaleti
eğer biz demokratik değerlere uygun bir şekilde toplumsal mutabakatı sağlamak
üzere, siyasi mutabakat ile çözemez isek Türkiye’nin geleceğinde çok karanlık
günler olacaktır. Bu karanlık günlerin vebali de sizlerin sorumluluğu üzerinde
olacaktır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önerge üzerinde
söz isteyen Sayın Engin Altay, Sinop
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarına yönelik
olarak iki aydır yoğun mesai harcıyor. Torba üstüne torba getirerek bu rüşvet
ve yolsuzluk operasyonun ortaya çıkardığı sonuçları boşuna aklayacağınızı, suçu
ve suçluyu aklayacağınızı, delilleri karartacağınızı, bence, zannetmeyin. Bu
konuda emniyette operasyon yaparak işe başladınız, sonra maliyede, sonra
yargıda, bu sizi kesmedi, HSYK’yla ilgili geçmişte söylediğiniz her şeyi inkâr
ederek bir düzenlemeye gidiyorsunuz. Ben on iki yıldır bu Parlamentodayım. İlk
defa, Sayın Cumhurbaşkanı, Parlamentoda görüşülen bir kanunla ilgili beyanatta
bulundu, kamuoyuyla düşüncesini ve anlayışını paylaştı. İlk defa, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bir Başkanı, Anayasa’nın yargı bölümünü düzenleyen Üçüncü
Bölümü’nün öldüğünü söyledi, 138’inci maddenin öldüğünü söyledi. Ve maalesef,
ilk defa bir Başbakan, Türkiye’nin en büyük kentine atadığı emniyet müdürünü
özel uçağıyla İstanbul’a götürerek makamına oturttu. Bütün bunlar ortada
sıkıntılı şeylerin olduğunun, kabul edilebilir sınırların çok üstünde
gelişmeler yaşandığının açık bir gerekçesidir.
Ben iktidar
partisinin siz sayın milletvekillerinin içinde bulunduğu hâle de üzülüyorum.
Partime mensup bazı arkadaşların, zaman zaman buradan, bu kürsüden size yönelik
olarak “hırsız” ithamında bulunmaları kastı aşan bir ifadedir. Hırsızlar
burada, tümü değil buradakilerin de, buradakilerin bir kısmıdır. 61’inci
Hükûmetin…
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkanım, böyle konuşmaya hakkı var mı? Ayıp ya!
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Niye yok?
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Ayıp ya!
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Bir dakika, söyleyeyim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Nasıl böyle şey yaparsın? Bir dakika ne demek ya, size yakışıyor
mu bu?
ENGİN ALTAY
(Devamla) – 61’inci Hükûmetin kimi bakanlarıyla ilgili…
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Ne kadar sorumsuzsunuz siz!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Savcı oldun, hâkim oldun, mahkûm ettin herkesi, olur mu öyle şey?
ENGİN ALTAY
(Devamla) – …orta yerde deliller var, çok somut deliller var.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Ne kadar ayıp bir şey!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Mahkeme kararını göster, ispatla.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Para kasaları var, para
sayma…
Elbette yani
elbette kimseyi peşinen suçlu iddia… Kamuoyundaki algı bu kardeşim, kamuoyunda
böyle bir algı var.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Bu senin kendi kararın, kendi düşüncen!
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Ne demek kamuoyu, nasıl söylüyorsun ya!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Ayıp be!
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Bu Hükûmet…
Sayın Başkan,
tacize ses çıkarmayacak mısınız? (AK PARTİ sıralarından “Ne tacizi be!” sesleri,
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ZİVER ÖZDEMİR
(Batman) – Hakaret etme, hakaret edemezsin.
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Bu Hükûmet siyaseten zanlı bir Hükûmettir.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkan, var mı böyle bir usul?
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Hukuken zanlı bir Hükûmettir
ve bizce siyaseten de kirli bir Hükûmettir.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) – Ayıp ya!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – O senin düşüncen.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Allah hiçbir cumhuriyet
hükûmetini bundan sonra bu duruma düşürmesin. Kardeşim, Allah kolaylık versin,
işiniz zor. Kolay değil, bir hükûmetle ilgili bu kadar ortada şaibelerin
olması, delillerin olması, tapelerin olması kolay bir iş değil ama hoplamanıza
gerek yok.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Hakaret etmeye hakkınız yok.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – İnşallah aklanırlar, inşallah aklanırlar temennim budur.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sen adamı suçluyorsun, gel kendini akla, öyle şey olur mu?
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Ee kardeşim, “Evladım, kaç lira var? Çok değil baba, 1 trilyon
var.” derse…
Ben dedim ki:
“Egemen Bağış, bu 1,5 milyon doları aldın mı almadın mı? Böyle iddialar var.”
dedim, buradan söyledim. Egemen Bağış partinizin üyesidir, 61’inci Hükûmetin de
üyesidir. Gelsin desin ki “Almadım kardeşim.” desin.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – “Alnım ak, başım dik.” dedi, bunları söyledi o.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – “Almadım” desin, bitsin mesele, iddiamız bitsin.
İBRAHİM KORKMAZ
(Düzce) – Yalan söylüyorsun.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Şimdi, bu Hükûmetin bir üyesi diyor ki:
İBRAHİM KORKMAZ
(Düzce) – Durmadan yalan konuşuyorsun!
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Niye yalan söyleyeyim ya?
Bu Hükûmetin bir
üyesi diyor ki: “Ben niye istifa edeyim. Ben Başbakan ne derse onu yaptım,
Başbakan istifa etsin.” Siz bunları temizlemediniz, en azından kamu vicdanını
rahatlatmadınız. Ee, şimdi, ondan sonra, tabii doğaldır her siyasi partinin
liderine sahip çıkması çok doğaldır; buna da bir itirazım yok. Umarım, umarım
tertemiz çıkarlar…
HACI FİLİZ
(Çankırı) – Sarıgül’ü anlat!
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Ee hani masumiyet karinesiydi ne oldu şimdi? Ama öyle de
görünmüyor.
Şimdi, kendi
kulağımla dinlediğim meseleler var. Yani Başbakan, işte, “Sen 100, sen 50, sen
70…” şu Sabah-ATV operasyonu. Arkadaşlar, bunlar hoş şeyler değil, TÜRGEV
meselesiyle ilgili bir soru önergesi verdim. TÜRGEV’in 2012’de beyan ettiği
gelir ne kadar biliyor musunuz; yasal, legal. 152 milyon TL, 152 milyon ama bir
kalemde, 2013 yılında, 100 milyon dolar TÜRGEV’e para gidiyorsa burada bir
şeyler var demektir. Ondan sonra da “Devletten çıkmıyorsa bu yolsuzluk
sayılmaz.” demek hiçbir medeni ülkede görülmez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Ama siz bu yolsuzluğu aklayacağız diye hukuk sistemimizi, devletin
demokratik hukuk devleti olma özelliğini ortadan kaldırmaya kalkarsanız
–bitiriyorum Başkan, yoksa gelip döverler bizi buradan- demokrasiyi ortadan
kaldırırsınız, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırırsınız ve ondan sonra
demokrasinin olmadığı ülkelerde iç barış tehdit altındadır, Türkiye'nin iç
barışına da çok büyük zarar verirsiniz. İnşallah bütün bunlara Türk milleti müsaade
etmeyecek ve çok beklediğimiz 30 Martta millet gereğini yapacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Altay.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Türk milleti CHP’ye müsaade etmiyor ya!
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Yoklama, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, yerine getiriyorum. Sayın Hamzaçebi, Sayın Altay, Sayın Öztürk,
Sayın Köse, Sayın Çıray, Sayın Acar, Sayın Tanal, Sayın Çelebi, Sayın Çam,
Sayın Demiröz, Sayın Kart, Sayın Batum, Sayın Değirmendereli, Sayın Türmen,
Sayın Gök, Sayın Dinçer, Sayın Özkan, Sayın Onur, Sayın Danışoğlu, Sayın
Kuşoğlu.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Buyurun Sayın
Bakan, söz talebiniz var.
X.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, Sinop Milletvekili
Engin Altay’ın 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Ses efendim, ses…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sabotaj var Sayın Başkan.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Allah’a şükür, sesimizi kimse kesemedi,
bundan sonra da kesemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Vallahi, Meclis Başkanı kesmeye çalıştı.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Şimdi, tabii, değerli hatip konuşurken Hükûmetimize
dönük birtakım yakışıksız isnatlarda bulundu, onları tekrarlamayacağım ama
şunun bilinmesini isterim ki AK PARTİ hükûmetleri milletimize ve ülkemize büyük
hizmetler etmiştir, pek çok alanda başarılara imza atmıştır. En çok başarılı
olduğumuz alanlardan bir tanesi yolsuzlukla mücadeledir. [CHP sıralarından
alkışlar(!)]
MUSA ÇAM (İzmir) –
Gülüyorsunuz! Gülüyorsunuz!
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yolsuzlukla AK PARTİ iktidarlarının yaptığı mücadele
nedeniyle 230 milyar dolarlık bu ülkenin bütçesi 800 milyar dolarların üzerine
çıkmıştır. Türkiye’nin yolları yeniden yapılmıştır…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Evet, yol yaptınız, onun için yolsuzluk yok; bu saatte güzel espri.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Bu, çalınmadığı anlamına gelmez ki.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Oralarda çalındı zaten.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …şehirleri yeniden inşa edilmiştir, 72 olan üniversite
sayısı 180’i bulmuştur. Türkiye’nin emniyetinde, adaletinde, sağlığında her
alanda büyük değişim ve dönüşümler yaşanmıştır. Yolsuzluğun olduğu yerlerde
bunlar yapılamaz.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Hepsinde de hırsızlık yapılmıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yani yapıyorsunuz, yolsuzluk mübah.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ülkeler yaşanan büyük krizlerde kendi memurlarına,
işçilerine maaş veremezken, kadrolarında azaltmaya giderken, yatırım
bütçelerini kısıtlarken Türkiye yatırımlarını artırmış, memurunu almış,
işçisine zamlar vermiş, büyümüş bir ülkedir.
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Öbür hükûmetler vermedi mi Sayın Bakan, sadece siz mi
verdiniz o zammı?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yolsuzluğun olduğu yerde bir ülke büyümez. Bakın, bu
milletin en hassas olduğu şey yolsuzluktur ve eğer millet birilerinin yolsuzluk
yaptığına inanırsa ona yetki vermez. 2002, 2007, 2011, 2004, 2009 seçimleri ve
halk oylamaları…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yargıdan kaçmayın, yargıdan kaçmayın. Sayın Bakan, yargıdan
kaçıyorsunuz.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …milletimize bizim verdiğimiz hesapla milletimizin
gözünde aklandığımızın, yeniden yetki aldığımızın somut örneğidir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hâkim ve savcılara baskı uyguluyorsunuz. Yargıdan kaçmayın.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – “Seçimler yaklaştı, AK PARTİ hükûmetlerini nereden
vururuz?”
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yargıdan kaçmayın. Kırk beş gündür fezlekeleri yok.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – “En güçlü yerinden vururuz, milletle onun arasındaki
irtibatı koparırız.” diyorsunuz ama AK PARTİ ile millet arasındaki irtibatı
koparamayacaksınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Fezlekelere niye müdahale ettiniz Sayın Bakan? O dosyaya niye
müdahale ettiniz?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yolsuzluk iftiralarının arkasına sığınarak milleti
aldatamayacaksınız.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Fezleke dosyalarına niye müdahale ettiniz? Delillere niye müdahale
ettiniz?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – 30 Martta, bu millet, burada iftiraları dile
getirenlerle gerçeğin peşinde olanları ayıracak…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Ayakkabı kutularını kimse unutmuyor.
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …yine AK PARTİ’yi birinci, yine sizleri yerinizde
saydıracaktır. 30 Martta hepsini göreceğiz.
Tekrar teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
OKTAY VURAL
(İzmir) - İhale yolsuzluğu, villa pazarlığı yapanlar ayan beyan ortada.
Yargıdan kaçmayın!
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – İftiraysa dava aç Sayın Bakan.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Fezlekeleri niye tuttunuz? Hani postacıydınız siz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Oktay Vural’ı susturun Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, o zaman milletvekilleri, bakanlar, herkes mal
varlığını açıklasın, şeffaf devlette ne olduğu ortaya çıkar, yolsuzluk ortaya
çıkar.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 33 üncü maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 6087 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
“İkinci Daire” ibaresinin “Birinci Daire” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Buraya çıkan
milletvekili arkadaşlarımız ve Cumhuriyet Halk Partisi sırasında oturan
arkadaşlarımız bazen isyan ediyorlar: “Niye bizi bu saate kadar tutuyorsunuz?”
Sayın Çelebi de “Angarya yüktür. Anayasa’ya aykırıdır.” diyor, doğru söylüyor.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Aynen öyle diyorum. ILO’ya bakın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Yani bir doktor arkadaşımız da Hipokrat yemininden bahsederek “Bu
saatte, bu şeyde yapılan işler akla uygun bir hareket değildir.” diye söyledi.
Doktor olduğu için onun sahasına girer, bir şey ifade etmiyorum ama her
önergede ve her maddede 20 milletvekilinin ayağa kalkarak yoklama istemeleri
herhâlde o doktor milletvekilinin tanımına uygun bir hareket tarzıdır diye
düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, burada sizi zorla tutan hiç kimse yok. Zaten bir kişi yetiyor
karar yeter sayısı istemeye.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Başbakandan korkunuzdan yapıyorsunuz. Başbakan korkusu tutuyor
sabahlara kadar sizi burada.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - AK PARTİ’nin milletvekilleri burada, bu yasayı çıkarmak için tüm
güçleriyle burada bulunacaklar, olacaklar. Sizin geriye kalan 20
milletvekilinin, 30 milletvekilinin burada durmasına gerek yok. Kimden
korkuyorsunuz? Kim size emir veriyor, talimat veriyor? Niye burada
duruyorsunuz?
MUSA ÇAM (İzmir)
– Bunlar cevap mı?
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Siz kimden korkuyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Bize şikâyet etmeyin. Önünüzde oturan grup başkan vekillerine
şikâyet edin.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Size kim talimat veriyor da bu kadar insanı sabahlara kadar
çalıştırıyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Sizi burada tutan, eğer size angarya yükleyen varsa o grup başkan
vekilleridir.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Sayın Elitaş, bunları yutturamazsınız kimseye!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Buraya çıkan milletvekillerinin hepsi yolsuzluktan, hırsızlıktan
bahsediyor. Hani şecaatini arz ederken diye bir şey söylüyorlar ya, hani bir de
şu var “Dervişin fikri neyse zikri odur.” diye.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Siz onu örtbas etmeye çalışıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Adamlar, Allah göstermesin bir iktidar olsa yapacakları şey, her
gün hırsızlık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Onun için bu millet size altmış
yıldır iktidarı vermiyor. Geçmişteki yaptıklarınızı görüyor, geçmişte oy
hırsızlığı yaptığınızı görüyor.
Oy hırsızlığı
yaparken milletin anasının ak sütü gibi helal gelirlerine nasıl el attığınızı
da biliyor ve 1950 yılından bu tarafa size bu millet iktidarı teslim etmiyor.
Bazen teslim ediyor, diyor ki: “Bunların yanına şunlardan da vereyim. Gelsinler,
bunların çalmalarını engellesin.”
Güneş Motel
hadisesini bu millet biliyor. Milletin iradesini çalıp getirip transfer ederek
Güneş Motel’de iktidar kurdunuz. Onu gerçekleştirdiniz. Bunu millet çok iyi
biliyor.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Yani çalıyorsunuz ama iş de yapıyorsunuz, affedelim sizi öyle mi?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Bakın, Sayın Altay, “burada Hükûmetin sıralarında oturanlar var”
diye az önce söyledi, “hırsız” diye ifade etti.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Hepsi değil. Hepsi değil.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Sonra da dedi ki: “İnşallah bu arkadaşlarımız aklanırlar.”
Sayın Altay, ne
yaman bir çelişki içerisindesin. O doktor arkadaşımızın söylediği gibi inşallah
aklanırlar. Daha dava sonuçlanmamış, “Hepsi değil.” diyorsun, bir kısmını öyle
söylüyorsun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Kamuoyundaki algı o.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Ya sen nesin? Anayasa Mahkemesi misin, hâkim misin, yargıç mısın,
HSYK mısın, yoksa CHP’nin bir temsilcisi misin? Ne olduğun belli değil.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Hâkim de sizsiniz, yargı da sizsiniz, hukuk da sizsiniz..
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Şimdi, bakın, bir de soru sordum: Sayın Genel Başkanınız grup
başkan vekiliyken böyle dosyaları göstererek poz verdiği bir resim vardı,
biliyorsunuz, “Yolsuzluk dosyaları” diye yazan.
KEMAL DEĞİRMENDERELİ
(Edirne) – Vardı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - O yolsuzluk dosyalarında
şöyle duran sarı renkli de kırmızıyla çizilmiş “Sarıgül” diye bir dosya vardı.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Kanun sizsiniz! Kanun sizsiniz!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - O Sarıgül’le ilgili dosyanın içini Sayın Genel Başkanın çok iyi
biliyor.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – En büyük savunma hücumdur değil mi Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - İçinde ne olduğunu çok iyi
biliyor ama siz o hırsızlık ve yolsuzluk dosyasının Genel Başkanınızın odasında
duran o dosyadaki kişiyi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı yaptınız mı,
yapmadınız mı?
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Yaptık.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Yaptınız. Yolsuzluklar ne oldu? Yolsuzlukları örttünüz mü,
örtmediniz mi?
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Siz iktidardasınız…
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – İktidar kim?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Yolsuzlukları örttünüz mü, örtmediniz mi? Dosyayı rafa kaldırdınız
mı, kaldırmadınız mı? Verin dosyayı da gereğini…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Bakan orada oturuyor. Gereğini yapın. Adalet Bakanı orada.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Gereğini yargı yapacak, gereğini yargı yapacak. Aklınız, fikriniz
milleti yargısız infaz etmek olduğundan dolayı bakan yapsın. Gereğini yargı
yapacak.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Savcılara sen talimat veriyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Bakın, darbecilikten otuz beş yıl yiyen bir milletvekilini, hüküm
kesinleşmiş, Yargıtay safhasında olan bir milletvekilini “masum” diye millete
sunacaksınız…
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Savcıları harekete geçir, ne duruyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - …ama daha hâlâ ortada dosya var, mahkemeye bile gitmemiş bir
konuyla ilgili hırsızlıkla itham edeceksiniz. Bu, büyük bir çelişkidir.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Esas çelişki sizde…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Şu bakanın evinde olan paralardan da bahsetsene biraz. O paranın ne
işi vardı orada?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Bakın değerli arkadaşlar, şu
anda Türkiye'nin bekasıyla ilgili uğraşanların aleti olmayın, maşası olmayın,
onların değirmenine su taşımayın.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Kimin? Onların ortağı sizsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Hem içeriden hem dışarıdan dalalet içinde olanlar var. Siz de
bu dalalet içerisinde bulunmayın.
Cumhuriyet Halk Partisine söylüyorum, diyorum ki: Bakın, ben de size hitap
ediyorum, diyorum ki: İçeriden ve dışarıdan düşmanların bu ülkeyi yıkmasına
maşa olmayın.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Siz oldunuz bugüne kadar. Fethullah’la ortakken maşa mı oldunuz siz
bugüne kadar?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın hatip bizi maşalıkla suçladı, Hükûmetin tümünü kastetmediğim
hâlde tümünü hırsız olarak itham etmekle suçladı, sözlerimi çarpıttı. Cevap
vermek istiyorum müsaadenizle.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Altay.
Sataşma nedeniyle
iki dakika söz veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Şimdi, milletvekili transferinden başlayalım. Sayın Başbakan
partinizden istifa eden milletvekilleri için “millî irade hırsızlığı” dedi.
Başbakanın samimiyetine inanırdık ama bizim partimizden istifa eden bir
milletvekili o sıralarda oturmasaydı. Önce bir onu söylemek lazım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Elitaş,
Allah, hiçbir başbakanı, bundan sonra hiçbir başbakanı önündeki su bardağını
göremeyecek duruma düşürmesin. 25 Aralıkta -sanıyorum, tarih yanlış olabilir-
61’inci Hükûmetteki kabine revizyonunu, Allah, bundan sonraki hiçbir
başbakanımıza -gece 23.18’de- kamuoyuyla paylaşmak zorunda bırakmasın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Allah, Allah.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Ve Allah, hiçbir Hükûmet üyesinin çocuğunu, evladını rüşvet ve
yolsuzluktan cezaevinde görmeyi bu millete nasip etmesin çünkü bu Hükûmet, bu
Parlamento, milletin safiyane duygularıyla yapılmış siyasi tercihlerin sonucu
oluşmuştur.
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) – Bakan çocukları devlet memuru mu ki rüşvet olsun?
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Milletten oy almak, sandıktan çıkmak, 61’inci Hükûmetin kimi
üyelerinin günahını örtmeye yetmez; bunu bilin.
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) – Bakan çocukları devlet memuru mu ki rüşvet olsun?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Altay, Genel Başkanınızın odasında duran o dosyadaki kişiyi
İstanbul Büyükşehir belediye başkanı adayı yaptınız mı, yapmadınız mı?
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Dönüp dolaşıp müflis tüccarın, iflas eden müflis tüccarın eski
defterleri karıştırması gibi siz İstanbul adayı şunu bunu boş verin. Hani
masumiyet karinesi? Hani masumiyet karinesi? İşinize geldi mi masumiyet karinesi,
işinize geldi mi Kılıçdaroğlu’nun dosyası. Bunu da kimse…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Altay, soruyorum, cevap ver, aday yaptı mı, yapmadı mı?
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Millet bir şey unutmayacak: Para sayma makinesini yatak odasındaki,
para kasasını yatak odasındaki, “Çok değil baba, 1 trilyoncuk.” lafını bu
millet unutmayacak ve bu millet, göreceksiniz, sizi cezalandıracak. Bu millet
sizi cezalandıracak ve sizin de ne kadar zor bir durumda olduğunuzu anlıyorum.
Böyle şaibeli, hukuken zanlı, siyaseten kirli, kamuoyundaki algısı en azından
bu olan bu Hükûmeti savunmak çok kolay değildir. Allah size kolaylık versin.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Kirli sizsiniz, kirli. Kirli sizsiniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Yok, yok. Allah… Kirlinin kim olduğunu millet biliyor Sayın Bakan.
Bakanın çocuğunun
evinde para sayma makinesinin ne işi var? Ne işi var orada? Onu bir açıklasanız
siz Bakan olarak.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Kirli sizsiniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Bakan olarak bir açıklayın.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Çıray, siz ne için söz istiyorsunuz?
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili konuşmasında bana…
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Grup Başkan Vekilini kınıyorum.
BAŞKAN – Bir
saniye Sayın Bakan, bir saniye…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Anlamadım Sayın Bakanım.
BAŞKAN – Bir
saniye Sayın Milletvekilim…
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Kirli sizsiniz diyorum.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – “Kirli sizsiniz.” diye hakaret ediyor size.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Bana mı diyorsunuz Sayın Bakanım?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Bize diyorsunuz siz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Hayır, ben size demiyorum.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Hayır, bizi gösteriyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Hayır, yani, malum insanlar, bilinen insanlar… Tek tek isim mi
sayayım Sayın Bakanım?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Kim onlar? Kim onlar?
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başbakanın, Hükûmetin azlettiği insanlar.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.53
ON DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 04.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin On
Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet? Yerinde.
33’üncü madde
üzerindeki son önergeyi oylarınıza sunuyorum...
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş
dakika veriyorum.
Kapanma Saati: 04.04
YİRMİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 04.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin Yirminci
Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesi üzerindeki Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmiştir.
Kanun teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
34’üncü madde
üzerinde dört adet önerge vardır. Son üç önerge, maddenin Anayasa’ya aykırılık
sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir. Önergeleri okutup Anayasa’ya
aykırılık önergelerini işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 34 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Osman Kahveci
Kayseri İstanbul Karabük
Ahmet Yeni Ömer Faruk Öz Ali Aydınlıoğlu
Samsun Malatya Balıkesir
M.
Mücahit Fındıklı
Malatya
MADDE 34- 6087
sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan
"ilgili daire başkanı" ibaresi "Başkan" şeklinde
değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(3) Teftiş
Kurulu Başkanı ve Teftiş Kurulu başkan yardımcıları Kurul müfettişlerinin sahip
olduğu malî haklar dahil her türlü hak ve yetkiyi haizdirler."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 34 üncü maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle kaldırılmasını arz
ve teklif ederim.
İdris Baluken Pervin Buldan Sırrı Sakık
Bingöl Iğdır Muş
Bengi Yıldız İbrahim Binici Nazmi Gür
Batman Şanlıurfa Van
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Mehmet Günal Erkan Akçay
Konya Antalya Manisa
Yusuf Halaçoğlu Reşat Doğru Mustafa Kalaycı
Kayseri Tokat Konya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Tufan Köse Fatma Nur Serter
Zonguldak Çorum İstanbul
Ali Serindağ Aylin Nazlıaka Bedii Süheyl Batum
Gaziantep Ankara Eskişehir
Mahmut
Tanal
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisinin önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Teftiş Kurulu
Başkanının ve yardımcılarının seçim yetkisini Adalet Bakanına devreden bu
önerinin kaldırılması amaçlanmıştır. Zira böylesi bir değişiklik; yargının
bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesi ile örtüşmemektedir.
BAŞKAN –
Önergeleri üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Daha önce
yaptığım konuşmalarda, yargının içinde bulunduğu hâli pür melali dışarıdan, içeriden
örneklerle arz etmeye çalışmıştım. Şimdi de size güç birikiminden bahsedeceğim.
Yasama, yürütme ve yargının erk olarak birbirinden ayrılması ve kendi
aralarında denge ve denetim mekanizmalarının kurulması ideal demokrasiyi ortaya
koyuyor. Bunlar arasında denge bozulduğu zaman “güç birikimi” dediğimiz hadise
ortaya çıkıyor ve bütün sosyolog ve anayasa hukukçuları güç birikiminin belirli
bir süre içerisinde, belirli bir grupta, belirli bir kişide teraküm etmiş
olması, temayüz etmiş olması, ortaya çıkmış olması hâlinde devlet gücünü
kullanan…
Sayın Başkan, siz
orada sohbet ediyorsunuz, arkadaşlarınız orada sohbet ediyor. Yani, konuşmamız
mı gerekiyor yoksa konuşanları biz mi dinleyelim?
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Bal, hakaret edince hemen dinliyorlar.
BAŞKAN – Bak,
Sayın Elitaş rahatsız oluyor, “Sohbetimize karışıyorlar.” diyor.
Buyurun Sayın
Bal.
FARUK BAL
(Devamla) – Evet, değerli milletvekilleri, bu güç birikimi, netice itibarıyla
kullandığı devlet gücünü, kamu gücünü, devlet kaynaklarını sonucunda kendi
şahsında var olan bir değer olarak algılamaya başlamakta ve bunun neticesinde
de diktatörlük mantığı ve psikolojisi ortaya çıkmaktadır. Bu bilimsel bir
gerçektir. Bu bilimsel gerçeğin ortaya çıkmış olduğu en son örnek Adalet ve
Kalkınma Partisidir. On iki yıla yakın bir süre içerisinde güç birikimi Adalet
ve Kalkınma Partisine meşru, gayrimeşru, ahlaki, gayriahlaki yollardan ciddi
bir sermaye birikimini ortaya koymuştur. Bu ciddi sermaye birikimi yavaş yavaş
kendi sesinin, kendi gözünün, kendi kulağının oluşturabileceği bir yandaş basın
oluşturmuştur. Bu yandaş basının yanı sıra, devlet organlarında parti memuru
gibi çalışan yandaş kamu görevlileri oluşmuştur. İşte üçünün ortaya koymuş
olduğu doğal sonuç ise güç birikiminin bir kişinin şahsiyetinde ortaya
çıkmasıdır, o da Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Bu o kadar
ileriye gitmiştir ki, yandaş sermaye dediğimiz olay ayan beyan ortaya çıkmış ve
bunlar havuzlar oluşturmuş, havuzlar içerisinde milyon dolarlarla kendi
basınını oluşturabilmek için bir gayriahlaki, gayriiktisadi, gayrikanuni
alışverişe yol açmıştır. Oradan devamla, kamunun gücü yandaş olmuş sermayenin
yanında korkutulmuş sermayeye, korkutulmuş basına karşı kullanılmış ve sonucuna
geldiğimizde, sermayedeki havuz birikiminin yanı sıra, medyada Alo Fatih
hatları oluşmuştur. Bu Alo Fatih hatlarının bir benzeri de kamu kurumları
içerisinde kendisini göstermektedir. Kamu gücünü herkese eşit, tarafsız olarak
sunmak zorunda olan ve bu amaçla devletin makamında oturan kişiler, kendilerini
kamuya değil AKP’ye hizmet eden, kendilerini kamuya karşı değil Başbakana karşı
sorumlu hisseden kişiler olmuştur. Bunlara da örnek vermek gerekirse, Adana’da
vatandaşa -affedersiniz- “kavat” diyen valiler çıkmıştır. Birer tane örnekle geçiştiriyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ortadaki bu bozulma, sermayedeki, basındaki ve medyadaki
bozulmanın doğal sonucu, bozulmayı örtecek, kapatacak bir hukuk sistemi. İşte
bugün burada bulunan kanun teklifi de bu amaçla buraya getirilmiştir. Buradaki
görüştüğümüz yasa teklifi, asla, kata yargının iyileştirilmesi,
güzelleştirilmesi, paralelden kurtulması amacına yönelik değildir. Doğru doğru
dosdoğrudur; sermayeyi, AKP’nin yandaş sermayesini korumak, AKP’nin yandaş
basınını korumak, AKP’nin yandaş memurlarını korumak. “Memur” kavramı
içerisinde, elbette, müdüründen genel müdürüne, müsteşarına, bakanına,
Başbakanına ve onun çocuklarına kadar gitmektedir diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde söz isteyen, Sayın Altay…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Süheyl Batum...
BAŞKAN – Süheyl
Batum, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; -demin bir arkadaşımız
da söyledi- Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı’nı yapan, cumhuriyeti
kuran bir Meclis. Ancak, bugün maalesef, sizin çoğunluğu oluşturduğunuz Meclis,
daha demin 2 arkadaşımızın yaralandığı, maalesef “Her ne pahasına olursa olsun
bu yasayı bir an önce çıkaracağız, Bakanımızın ihtiyacı var, Başbakanımızın
ihtiyacı var.” diye hukuku ayaklar altına aldığınız bir Meclis oldu. Değerli
arkadaşlar, burada ne hukukundan bahsedeceğiz, lütfen! Eğer tek yasa bu olsaydı
derdik ki: “Hukuku ayaklar altına aldınız, Anayasa’ya aykırı yasa yaptınız.”
Son günlerdeki yasaların hepsine baktığımızda, hiç bunu saklamanız, göz ardı
etmeniz, görmezden gelmeniz mümkün değil değerli arkadaşlar. Bu açıkça Meclise
karşı bir darbe dönemi. “Neden savcıya telefon ettiniz? Neden baskı yaptınız?
Bakanın çocuğu neden bugün tutuklu, neden Barış tutuklu? Ayakkabı kutusu nedir?
Bir banka müdürü parasını ayakkabı kutusunda saklar mı?” dedik, demin Bakan
Bekir Bozdağ burada tuttu insanların masumiyet karinesinden, aleyhte
yayınlardan, insan haysiyetinden söz etti. İnsaf! İnsaf arkadaşlar! Mehmet
Haberal burada oturuyor; dört yıl dört ay tutuklu kaldı, aleyhinde ne yayınlar
yapıldı. Yedi yıl tutuklulukları yaşadık, altı yıl tutuklulukları yaşadık,
düzmece kanıtları, yalan olduğu ispatlanmış kanıtları yaşadık. O zaman bu Bakan
Patagonya’nın Bakanı mıydı? Sizler Türkiye Cumhuriyeti’nin değil Patangonya’nın
milletvekili miydiniz hiç farkına varmadınız yedi yıl? İnsaf arkadaşlar, insaf!
Görmedik, duymadık, işitmedik, 17 Aralık gelip Başbakan söyleyince işitmeye başladık!
Değerli
arkadaşlar, çok açıklıkla söyleyeyim, bugün, daha doğrusu, saat itibarıyla dün
14 Şubattı. Yani insanlar birbirlerine sevgilerini sunacaklar, sevgilerini
gösterecekler ailelerine, eşlerine, çocuklarına. Türkiye’yi öyle bir duruma
getirdiniz, öyle bir böldünüz ki sizin sayenizde bazıları çocuklarına bu
sevgiyi, bu düşkünlüğü ziyadesiyle gösterebiliyorlar. Oturuyorlar gemicikler
alıyorlar, görmezden geliyorsunuz. Pırlanta dükkânları açıyorlar, görmezden
geliyorsunuz. Arsalar kotarıyorlar, görmezden geliyorsunuz. Komisyonlar
kotarıyorlar, görmezden geliyorsunuz. Diğer bazı çocuklara da dün olduğu gibi,
Gezi Parkı’nda olduğu gibi biber gazı, cop, dayak, boyalı su.
Şimdi, bu
ayrımcılık yetmedi, bu başkalarının çocuklarıyla bizimkilerin çocukları arasındaki
ayrımcılık yetmedi, artık açıkça yasa yapıyorsunuz, yasalar yapıyorsunuz
kurtarmak için.
Dün hep beraber
komisyonda gördük değerli arkadaşlar, hepiniz de biliyorsunuz. Hepiniz de
biliyorsunuz. Reza Zarrabları kurtarmak için, bakan çocuklarını kurtarmak için,
Bilal’i kurtarmak için, ayakkabı kutularını kurtarmak için dün delilleri yok
etme kanununu komisyonda kabul ettiniz, açık açık. Bugün de bir kez daha onları
kurtaracak hâkimleri oluşturabilme kanununu yapmaya çalışıyorsunuz. Sizler
farkındasınız, ama farkında olmayı bile kabul etmek istemiyorsunuz.
Sizlere bu konuda
söyleyebileceğim son bir şey var, lütfen diyorum, tekrar, görmezden gelmeyin,
hepsi bizim çocuklarımız. Birini ziyadesiyle sev, birine de biber gazını reva
gör! Ama ne olursa olsun, Sayın Başbakan ne dedi geçen gün? “Ben arkadaşımı
yedirtmem.” dedi. Biz de bir şeye söz verdik, o nasıl yedirtmeyecekse biz de bu
ülkeyi soydurtmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar) Biz de bu ülkeyi
soyanların milletin anasına küfretmesine izin vermeyeceğiz. Analarına
küfrettirmeyeceğiz.
Hepinize saygılar
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) – Sarıgül’ün dosyasını da temizleyecek misiniz?
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) – Olabilir, siz de bakın!
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, yerine getiriyorum.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Altay, Sayın Öztürk, Sayın Çelebi, Sayın Tanal, Sayın Acar, Sayın Ören,
Sayın Çam, Sayın Serindağ, Sayın Kart, Sayın Değirmendereli, Sayın Türmen,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Serter, Sayın Güler, Sayın Özkan, Sayın Danışoğlu, Sayın
Çıray, Sayın Haberal, Sayın Düzgün ve Sayın Demirçalı.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 34 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yeni (Samsun) ve arkadaşları
MADDE 34- 6087
sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan
"ilgili daire başkanı" ibaresi "Başkan" şeklinde
değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(3) Teftiş
Kurulu Başkanı ve Teftiş Kurulu başkan yardımcıları Kurul müfettişlerinin sahip
olduğu malî haklar dahil her türlü hak ve yetkiyi haizdirler."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, tarihten bazı
sayfalar size okuyacağım. Hani biraz önce Grup Başkan Vekilimiz ifade etmişti
ya “Şu anda yapılan yoklamalar hakkın suistimalidir.” diye. 1985 yılından, 1991
yılından ve 1987 yılından örnekleri getiriyorum: Başkan soruyor: “Komisyon
önergeye katılıyor mu?” Komisyon Başkanı: “Katılıyoruz.” “Hükûmet önergeye
katılıyor mu?” Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu: “Katılıyoruz efendim.” Veysel
Candan, Konya Milletvekili: “Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.” Başkan:
“Sayın Candan, şimdi yaptık yoklamayı, istirham ederim.” Mehmet Bekaroğlu, Rize
Milletvekili: “Tekrar istiyoruz efendim.” Başkan: “Şimdi yaptık daha, bir
dakika arayla.” Mehmet Bekaroğlu: “Sayın Başkan, Komisyon Başkanı ne yapıyorsa
biz de onu yapıyoruz. Katılıyor Sayın Başkan.” Yani, Komisyon sıralarında hem
komisyon hem hükûmet önergelere katılıyor, Genel Kurul reddediyor. Bu hakkın
suistimaliyle ilgili yani önergelerin…
HASAN ÖREN
(Manisa) – Saat kaç sıralarında olmuş? Sabaha karşı beş buçukta mı, dörtte
mi?
MUSTAFA ELİTAŞ -
(Devamla) – Hani doldurma önergeler var ya, harf değiştiren, kelime değiştiren
önergeler var ya, onlarla ilgili yapılanı, daha önceki yapılan… Bu hangi dönem,
tarihini göremedim ama…
HASAN ÖREN
(Manisa) – Saatini, saatini…
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Tam bu saatte, tam bu saatte.
HASAN ÖREN
(Manisa) – Saat sabaha karşı dört buçuk mu?
MUSTAFA ELİTAŞ -
(Devamla) – Onun sebebi sizsiniz Hasan Bey, az önce söyledim ya!
HASAN ÖREN
(Manisa) – Yani, o zaman bizi muhalefet olarak görmüyorsunuz!
MUSTAFA ELİTAŞ -
(Devamla) – Bakın, şu önergelerinizi çekseniz on dakikada biter bu. On dakikada
biter. Sebebi sizsiniz!
BAŞKAN – Sayın
Ören, lütfen.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Bırakalım gidelim Elitaş, ne gerek var muhalefete!
MUSTAFA ELİTAŞ -
(Devamla) – Şimdi, bakın değerli milletvekilleri, burada da şu anda grubunuz üyesi
olan bir milletvekili var -herhâlde- Sayın Mehmet Emrehan Halıcı. Yine, Yaşar
Dedelek yoklama istiyor, Mehmet Bekaroğlu yoklama istiyor, Veysel Candan
yoklama istiyor: “Yoklama yapacaksın, yoklama yapacaksın.” Başkan: “Biz bu
konuyla ilgili müzakereleri yaptık, sık sık yoklama isteyemezsiniz. Yoklamasız
geçiyoruz.”
1991 tarihinde
usul tartışması açılmış. Sayın Hikmet Çetin -o zaman hangi partiden olduğunu
yazmıyor, sadece isimlerini yazıyor- Sayın Durmuş Fikri Sağlar, İçel…
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – SHP, ben söyleyeyim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – HP mi, SHP mi? (AK PARTİ sıralarından “SHP” sesleri) SHP. 87
tarihli olan da var, 85 tarihli olan da var. Usul tartışmaları açılıyor. Usul
tartışmalarında… 57’nci madde, o zaman 58’inci madde olması lazım. O zaman 10
milletvekiliyle ayağa kalkıldığı takdirde yoklama talebi varken, bakıyorlar bu
suistimal ediliyor, 20’ye çıkarıyorlar, 20 milletvekiliyle olsun diye
yapıyorlar. Sonuç bölümüne geliyorum. Başkan diyor ki: “Bakın değerli
milletvekilleri, İç Tüzük hakkın kötüye kullanılmasına cevaz vermiyor. İç Tüzük
müzakerelerin devamını sağlamak için yapılmıştır. Bu itibarla, müzakereleri
hakkı kötüye kullanmak suretiyle sekteye uğratmak isabetsizdir. İç Tüzük’ün
genel kaidesi, genel amir hükmünün hedefi budur.” Ve yoklama taleplerini
dikkate almıyor. “DYP ve SHP sıralarından alkışlar.” O zaman iktidar sizin
atalarınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Öyle zaten, bu işler böyle. Sen muhalefette olsan yarın sen de öyle
yaparsın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şimdi, bakın değerli milletvekilleri, ben bunu Sayın Başkanın
takdirlerine bırakıyorum, usul tartışması da açmak istemiyorum.
HASAN ÖREN
(Manisa) – Bence İç Tüzük’te değişiklik yapın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Çünkü arkadaşlar burada engellemek için gayret gösteriyorlar.
Olabilir, engellemek için yaparlar ama rica ediyorum, oradan Hasan Ören Bey’e
diyorum ki: Yani “Hangi saatte” diye sorması yerine, bakın, sık sık ayağa
kalkarak, 20 milletvekili arkadaşımız öndeki grup başkan vekilinin talimatıyla
ayağa kalkarak hakkın suistimaline fırsat vermeyin, meydan vermeyin, süreyi de
gereksiz yere uzatmayın diyorum. Burada milletvekili…
HASAN ÖREN
(Manisa) – Benim sağlığımla niye oynuyorsunuz ya?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – “Ben istemiyorum.” diyorum Sayın Ören, ben bir şey istemiyorum.
HASAN ÖREN
(Manisa) – Mustafa Bey, sağlığımla niye oynuyorsun, sağlığımla, sağlığımla?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Sayın Ören, burada sizi zorla tutan ben değilim, sizi burada kim
tutuyorsa o. Ben sizi zorla tutmuyorum. Ben sizi burada…
HASAN ÖREN (Manisa)
– Yarın çalışalım, öbür gün çalışalım, pazartesi çalışalım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Sayın Hasan Ören, bakın, az önce grup başkan vekiline bizim
arkadaşımız laf atınca grup başkan vekili dedi ki: “Sustur, konuşayım.” Süre
sonsuz ama benimkinde on yedi saniye kaldı. On yedi saniyede size şunu
söylüyorum: Değerli milletvekili arkadaşlarım, bize itiraz edenler yani “Bize
angarya yüklüyorsunuz, sağlığımızı zorluyorsunuz.” diyen arkadaşlara diyorum ki
bu bizimle ilgili bir mesele değil. Grup başkan vekillerinizle konuşun, hakkın
suistimalini yapmayın, önergelerinizi çekin, yarım saat içerisinde bitirelim.
(CHP sıralarından gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir)
– Biz noter miyiz?
HASAN ÖREN
(Manisa) – Ne yapalım? Muhalefet mi yapmayalım? Konuşmayalım mı?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Elitaş konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna sataşmada bulunmuştur. Söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi, iki dakika söz veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
34’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
biraz önce Sayın Elitaş -yani bu konuşmasından daha önce buraya çıktığında- çok
büyük bir iddiayla konuştu: “Arkadaşlar, biz buradayız, AK PARTİ Grubu
ayakta, dimdik, çıkaracağız.” Şimdi
bakıyorum pes etmişsiniz, pes etmişsiniz yani iktidar partisi Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna yalvarıyor âdeta “Önergeleri çekin de grubumuz perişan oldu,
gidelim...”
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Biz daha torba yasayı da çıkaracağız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Çok çabuk pes ettiniz ve bir tehdit yöneltiyor yani:
“Usul tartışması açmak istemiyorum. Yani açarsak sizin bu yoklama isteminizi
biz engelleriz.”
Sayın Elitaş,
hadi buyurun usul tartışması açın, önleyebiliyorsanız önleyin. İç Tüzük’ü
çiğneyeceğiz diyorsanız buyurun çiğneyin ama şaşırmam. Siz Anayasa’yı, hukuk
devletini, kuvvetler ayrılığını çiğnemeyi göze almışsınız, İç Tüzük’ü çiğnemeyi
de göze alabilirsiniz ama size hiç tavsiye etmiyorum bunu, hiç tavsiye
etmiyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım…
Yoklama talebi
var mı?
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Yoklama…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN - Yoklama
talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Altay,
Sayın Hamzaçebi, Sayın Öztürk, Sayın Köse, Sayın Tanal, Sayın Acar, Sayın
Çelebi, Sayın Çam, Sayın Serindağ, Sayın Kart, Sayın Ören, Sayın Batum, Sayın
Değirmendereli, Sayın Türmen, Sayın Gök, Sayın Özkan, Sayın Kuşoğlu, Sayın
Güler, Sayın Serter, Sayın Onur.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama...
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Öztürk,
Sayın Hamzaçebi, Sayın Köse, Sayın Tanal, Sayın Acar, Sayın Çelebi, Sayın
Çam, Sayın Serindağ, Sayın Kart, Sayın
Ören, Sayın Demirçalı, Sayın Kuşoğlu, Sayın Özkan, Sayın Öztrak, Sayın
Değirmendereli, Sayın Batum, Sayın Türmen, Sayın Serter, Sayın Gök, Sayın Onur.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
35’inci madde
üzerinde dört adet önerge vardır, son iki önerge maddenin Anayasa’ya aykırılık
sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir. Önergeleri okutup öncelikle
Anayasa’ya aykırılık önergelerini işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 35 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Oya Eronat Cuma İçten
Kayseri Diyarbakır Diyarbakır
Feramuz Üstün Hilmi Bilgin Halil Ürün
Gümüşhane Sivas Afyonkarahisar
"MADDE 35 - 6087 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "her üye," ibaresinden sonra gelmek üzere
"ancak bir aday için;" ibaresinin eklenmesini ve "oy
kullanabilir;" ibaresinin "oy kullanabilir. Belirtilenden"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 35. Maddesinin Teklif metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Oktay Vural Faruk Bal Seyfettin Yılmaz
İzmir Konya Adana
Ali
Öz Erkan
Akçay
Mersin Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 35 inci maddesinin kaldırılmasını arz
ve teklif ederim.
İdris Baluken Pervin Buldan Hasip Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Bengi Yıldız İbrahim Binici Sırrı Sakık
Batman Şanlıurfa Muş
Nazmi
Gür
Van
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Ali Rıza Öztürk Ali İhsan Köktürk Fatma Nur Serter
Mersin Zonguldak İstanbul
Ali Serindağ Tufan Köse Aylin Nazlıaka
Gaziantep Çorum Ankara
Mahmut
Tanal
İstanbul
BAŞKAN –
Komisyon, aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Barış ve
Demokrasi Partisinin önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Üye seçiminde
kaynaktan ve demokratik seçim yöntemlerini önermeyen bu düzenlemenin
kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN -
Önergeler üzerinde söz isteyen Sayın Hamzaçebi…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Ali Rıza Öztürk…
BAŞKAN – Ali Rıza
Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda saat beşe geliyor,
sabahın beşine. Bizim kulakları çınlasın Kemal Ağabey’imiz vardı, “Bu saatte ya
Türkiye Büyük Millet Meclisi açıktır bir de pavyonlar açıktır.” derdi. Şimdi
gerçekten pavyonlar açık mı kapalı mı onu bilmiyorum ama kapanmak üzere
pavyonlar.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Saat kaçta kapanıyor?
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Vallahi kapanmak üzere şimdi.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, Parlamentoda insanlar söyledikleri sözlerden dolayı
saldırıya uğramamalı. Bu Parlamentoda en çok tahammül edilmemesi gereken,
insanların düşüncelerini ifade ettiklerinden dolayı gerek komisyonlarda gerek
Genel Kurulda saldırıya uğraması doğru değildir.
Şimdi, burada bir
tartışma yaşanıyor, aslında bu tartışma Türkiye’de yaşanıyor. Bu Meclis,
Türkiye Büyük Millet Meclisi. Ceza Muhakemesi Kanunu, suç işlediği iddia edilen
kişilerin hakkındaki soruşturmanın ve kovuşturmanın nasıl düzenleneceğini, kurallarını koyan bir kanun. Ülkemizde suç işlediği
konusunda kuvvetli şüphe bulunan kişiler hakkında soruşturma açılır yani bir
kişi hakkında soruşturma açılmışsa onun isnat edilen suçu işlediği konusunda da
ciddi şüpheler var demektir. Suç işlediği konusunda hakkında ciddi şüphe
olmayan kişiler hakkında herhangi bir soruşturma açılmaz.
Şimdi, 17
Aralıkta, ona “operasyon” diyor kimisi, ben yolsuzluk soruşturması diyorum, 17
Aralık yolsuzluk soruşturmasında ülkemizdeki bazı iş adamları ve bazı
siyasetçiler, bazı bakanlar, bakanların oğulları hakkında bazı suçları
işledikleri iddiasıyla bir soruşturma açıldı. Şimdi, bu soruşturmanın sonunda
gerçekten o insanların o suçu işleyip işlemedikleri, soruşturmanın hukuk
kurallarına uygun yürütülmesi ya da arkasından gelecek kovuşturmanın hukuk
kurallarına uygun bir şekilde yapılması sonucu belli olacaktır. O nedenle,
tabii ki biz bu suçları işlediği konusunda o insanlarla ilgili herhangi bir
kesin hükümde bulunamayız ama burada toplumda bazı soruların aydınlatılması
gerekiyor. Eğer Hükûmetin 4 bakanı gerçekten bu suçu işlemedikleri konusunda
vicdanen de rahatlarsa neden istifa ettiler ya da istifa ettirildiler? Neden
Şehircilik Bakanı çok ciddi suçlamalar yaparak istifa etti? O zaman şunu
açıklamak gerekmez mi Sayın Başbakan Yardımcısı? O Halkbankın Genel Müdürünün
evinde bulunan paraları açıklamak lazım ya da Bakanın oğlunun evinde bulunan
kasaların, kasa içindeki paraların, para sayma makinesinin açıklanması lazım.
Şimdi, ben anlamıyorum, yatak odasında kasaların ne işi vardır arkadaş? Diyelim
ki bu arkadaşlarımız yatak odalarında kasayla yatmaktan zevk alıyor, olabilir.
Peki, o zaman paranın ne eşi var orada, o kasaların içinde? Canım, “Paraları
bankaya koymayacağım. Paralarla yatmak beni sıcak tutuyor.” diyor, o da
olabilir, onu da anlıyorum. Para sayma makinesinin ne işi var arkadaşlar? Bunu
Başbakanın çıkıp bize açıklaması lazım. Eğer Başbakan bunu açıklamıyor ise…
Bu kürsüdeki
lafların aslında hepsi de o kişilerin suç işledikleri iddiasına dayalı sözler,
aslında bunu hepimiz de biliyoruz. Yani, bir kişinin neden ifadeye çağrıldığı
sorulduğu zaman hakkındaki o suçlamanın ne olduğu soruluyor aslında. Eğer o
kişilerin hakkında açılan soruşturma, yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlık
soruşturmasıysa bunların olup olmadığı zaten sonra belli olacak. Kaldı ki Sayın
Elitaş geçmişte bu Ergenekon ve Balyoz davalarıyla ilgili o kadar kesin
hükümler bulundu ki bu kürsüde, o kadar kesin hükümler bulundu ki, ben şimdi
onun sözlerini çıkarıp burada okusam -biliyorum çünkü neler söylediğini,
anlatabildim mi- ben hiçbir zaman o insanların o suçu işlediklerini bir hukukçu
olarak söylememişimdir. Ama şunu söylemek istiyorum: Hakkındaki çok ciddi
şüpheleri açıklamak durumundadırlar. 700 bin liralık saati benim hemşehrim olan
Bakan neden aldı? Bunu açıklamak durumundadır arkadaşlar. Arkadaşıdır, hediye
midir, nedir, bunu bilmemiz lazım bizim. Bakın, benim kolumda saat yok, ben 57
yaşındayım. Benim kızım 34 yaşında, doktor, 6 tane gemisi yok arkadaşlar. Ben
anamdan doğdum doğalı, 5 yaşımdan beri çalışıyorum; amelelik yaptım, ırgatlık
yaptım, benzin istasyonunda yağlama ve yıkama yaptım, mühendislik yaptım,
avukatlık yaptım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) - Benim niye hiçbir şeyim yok arkadaşlar? Benim çocuklarımın niye
gemisi yok? Bunların açıklanması lazım, bunu istiyorum. Kimseyi de
suçlamıyorum. Niye ben Elitaş’ı suçlamıyorum, niye Recep’i suçlamıyorum yani?
Teşekkür
ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
III. YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Altay,
Sayın Öztürk, Sayın Kuşoğlu, Sayın Köse, Sayın Acar, Sayın Çam, Sayın Serindağ,
Sayın Tanal, Sayın Kart, Sayın Ören, Sayın Batum, Sayın Değirmendereli, Sayın
Demirçalı, Sayın Türmen, Sayın Gök, Sayın Dinçer, Sayın Özkan, Sayın Öztrak,
Sayın Serter ve Sayın Güler.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
kanun teklifinin 35. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – İştirak etmiyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Seyfettin…
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Yılmaz, Yılmaz Başkanım.
BAŞKAN – …Adana
Milletvekili.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Soy ismini öğretemedin Başkana.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Beni iyi tanır ama unutmuş herhâlde Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 35’inci maddesinde
verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir hadisle başlamak istiyorum: Peygamber Efendimiz bir gün
sahabeyle sohbet ederken diyor ki: “Zalimlere, zulmedenlere yardımcı olun.”
Sahabe diyor ki: “Ya Rasulallah, nasıl olacak bu iş?” Diyor ki: “Onları
bulundukları göreve veya yetkili yerlere, makamlara getirmeyin ki daha fazla
zulmetmesine müsaade etmeyin ve daha fazla günaha girmesin.” Şimdi, ne derseniz
fark etmez, yani biz görevimizi yapacağız. Ne görevini yapacağız? Biz bu
kanunun birtakım hırsızlıkların ve yolsuzlukların üzerini kapatmak için
getirildiğine inanıyoruz ve bununla ilgili de İç Tüzük’ün bize verdiği bütün
hakları kullanacağız. Niye kullanacağız? Çünkü o Toroslar’da, Toroslar’ın
eteğindeki fakir fukaranın hakkına sahip çıktığımız için kullanacağız. O, size
anasının ak sütü gibi oy vermiş Ayşe teyzenin bile hakkını korumak için bu
süreyi kullanacağız. O, kızını evlendirmek, oğlunun istikbalini sağlamak için
anasının ak sütü gibi helal kazancının birileri tarafından peşkeş çekilmesini
önlemek için bu süreyi kullanacağız. Biz buna böyle inanıyoruz.
MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) – Kullan, kullan.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – Kullanacağız, hiç rahatsız olmayın.
Şimdi, şunu
söylüyorum, hepiniz biliyorsunuz, rüşvet alan da, veren de lanetlenmiştir,
aracılık eden de lanetlenmiştir ve cehennemliktir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Şimdi, eğer
-gerçekten fakir fukaranın- şu iddiaların yüzde 1’i bile doğruysa ve biz buna
destek veriyorsak Allah hepimizi esirgesin, onu söyleyeyim.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, bu hırsızlık ve yolsuzlukla ilgili birtakım iddialar gündeme
gelince, “millî iradeye küresel darbe” dedi. Şimdi, Beşir Atalay burada. Ya,
Allah aşkına çıksın açıklasın. Bu, Sayın Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay Bey
veya diğer bakanlar veya Hükûmet, kim açıklarsa açıklasın. Bu küresel irade,
küresel darbe yapan dış güç kimdir? Bu dış gücün maşası kimdir?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bakanlar!
MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) – Bilmiyor musun, yazıklar olsun sana!
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – Mehmet Bey, o lafı yakıştıramadım. O lafı geriye al. Seninle
hukukumuz var. Kimse terbiye sınırını aşmasın. Sabahın köründe “yazıklar olsun”
ifadesini doğru bulmuyorum.
Evet, şimdi,
biraz önce Mustafa Elitaş diyordu Grup Başkan Vekiliniz, “maşasınız” diyordu.
Kim on iki yıldır maşalık yapıyordu? Sayın Başbakan Yardımcısı mı yapıyordu?
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – “Tuzluk” dediler, “tuzluk” dediler size be!
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – Bakanlar mı yapıyordu, milletvekilleri mi yapıyordu? Kimdi bu maşa
on iki yıldır? O cemaatle kol kola giderken, o askerleri içeriye tıkarken,
“Askerî vesayeti kaldırdık.” derken, bu beyanatları verirken o maşa kimdi?
Kimdi o paralel devletin maşaları? O cemaatin maşaları kimlerdi?
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Tuzluk, tuzluk!
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – O Türkçe olimpiyatlarına katılıp da “Siz yaşatmak için varsınız.”
diyenler ben miydim, siz miydiniz? Hepiniz sıralara giriyordunuz, beni
konuşturmayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hâlen sıradasınız, sırada.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Tuzluk onlar tuzluk!
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – Şimdi burada şunu istiyorum: Bakın, doğruyu söyleyeceksiniz. Kimse
millî irade, gelin. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî devlete
yapılacak her iradenin karışışında duracağız. Ama bu milleti kandıramazsınız,
kandıramayacaksınız.
HACI FİLİZ
(Çankırı) – Aynen, biz de öyle.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – “Hırsızlıkları, yolsuzlukları savunacağız.” diye, “Hırsızlık,
yolsuzlukların üstünü kapatacağız.” diye “Efendim, millî iradeye darbe var.”
diye bu milleti kandıramayacaksınız, kandıramazsınız.
Şimdi, nasıl izah
edeceksiniz? Adaletten, doğruluktan bahsediyorsunuz. Bir taneniz bana izah
etsin ya. Bir Başbakan Fas’tan kalkıyor, bir televizyonu arıyor. Milliyetçi
Hareket Partisini sağduyuya davet ediyor Genel Başkanımız. Hepiniz biliyorsunuz
Gezi Parkı’ndan. Ona tahammül edemeyen bir Başbakan Milliyetçi Hareket
Partisinin Genel Başkanının konuşmasına tahammül edemeyen, bir Genel Başkanın,
Başbakanın Türkiye’de geldiği durumu, demokrasiyi hiç düşünmüyor musunuz? Bu
demokrasiyle nereye gidebileceğimizi düşünüyorsunuz? Böyle bir mantık var mı
değerli arkadaşlar? Yani, bunları görmeyeceğiz…
Şimdi ben size söylüyorum,
bakın, 28 Şubat sürecini şöyle bir hafızanızda canlandırınız Allah’ınızı
severseniz ya. Mumla arattırıyorsunuz o 28 Şubatı. 28 Şubatta generallerin veya
aktörlerin medya andıçları vardı, bugün de Başbakanın medyası var. Tek
basmasıyla aynı anda, aynı yerden bütün gazeteler manşetler atıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Bunlar hoşunuza gidebilir ama bunlar da bitecek, hiç şüpheniz
olmasın. Allah’ın adaletinden kurtuluş yok, bunu unutmayacağız.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Amin.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – Buna “amin” diyorsanız mesele yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Karar yeter sayısı...
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – Allah’ın adaletinden kurtuluş yok.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – Bekir Bozdağ’ın adaletiyle birileri kurtulabilir veya Hükûmetin
adaletiyle birileri kurtulabilir ama Allah’ın adaletinden kurtuluş yok.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ondan hiç şüphe yok, kimsenin şüphesi yok.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – Zulmedenler bunun bedelini ödeyecek.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 35’inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
“MADDE 35- 6087
sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan “her üye” ibaresinden sonra gelmek üzere “ancak bir aday
için;” ibaresinin eklenmesini ve “oy kullanabilir;” ibaresinin “oy
kullanabilir. Belirtilenden” şeklinde değiştirilmiştir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, yüksek
mahkeme üyeleri ile ilk derece mahkemelerinde görev yapan hâkim ve savcılar
arasından yapılacak Kurul üyesi seçimine ilişkin usul düzenlenmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Kabul
edilen önerge doğrusunda maddeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
36’ncı madde üzerinde
dört adet önerge vardır. Son üç önerge aynı mahiyette olup maddenin Anayasa’ya
aykırılığı sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 36 ncı maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 6087 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin üçüncü fıkrasıyla beşinci
fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Oya Eronat Cuma İçten
Kayseri Diyarbakır Diyarbakır
Halil Ürün Hilmi Bilgin Feramuz Üstün
Afyonkarahisar Sivas Gümüşhane
"(3) Kanundaki istisnalar hariç olmak üzere Genel Kurul, üye
tamsayısının salt çoğunluğuyla toplanır ve üye tamsayısının salt çoğunluğuyla
karar alır."
"Gündemdeki işlerden birinin sırasından önce ya da sonra
görüşülmesi, ertelenmesi veya gündemden çıkarılması aynı usule tabidir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 36 ıncı maddesinin Anayasa’ya aykırı
olması sebebiyle kaldırılmasını arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Pervin Buldan Sırrı Sakık
Bingöl Iğdır Muş
Hasip Kaplan İbrahim Binici Bengi Yıldız
Şırnak Şanlıurfa Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Ali Serindağ Rıza Türmen
Zonguldak Gaziantep İzmir
Tufan Köse Mahmut Tanal Aylin Nazlıaka
Çorum İstanbul Ankara
Fatma
Nur Serter
İstanbul
Aynı mahiyetteki
son önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Mehmet Günal Erkan Akçay
Konya Antalya Manisa
Reşat Doğru Mustafa Kalaycı Yusuf Halaçoğlu
Tokat Konya Kayseri
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, teklifin 36’ncı maddesi üzerindeki Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun önergesi üzerinde görüşmelerin İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre
kapalı oturumla gerçekleştirilmesi talebi vardır. Öncelikle kapalı oturum
istemine dair önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Tasarının 36 ncı
maddesi üzerindeki CHP Grubunun önergesi üzerindeki görüşmelerin İçtüzüğün
70’nci maddesine göre kapalı oturumda gerçekleştirilmesini arz ederiz.
Engin
Altay Mehmet
Akif Hamzaçebi
Sinop İstanbul
BAŞKAN – Kapalı
oturumda Genel Kurul salonunda bulunabilecek sayın üyeler dışındaki
dinleyicilerin ve görevlilerin dışarıya çıkmaları gerekmektedir.
Sayın idare
amirlerinden salonun boşaltılmasını temin etmelerini rica ediyorum.
Yeminli stenografların
ve yeminli görevlilerin salonda kalmalarını da oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kapanma Saati: 04.56
XI.- KAPALI OTURUMLAR
YİRMİ BİR ve YİRMİ İKİNCİ OTURUMLAR
(Kapalıdır)
YİRMİ ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 06.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin kapalı
oturumdan sonraki Yirmi Üçüncü Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’ıncı maddeye göre bir dakikalık söz
alabilir miyim efendim?
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
X.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
kapalı oturumdan açık oturuma geçerken İç Tüzük’ün 70’inci maddesinin son
fıkrası uyarınca hareket ettiği için Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık
Yakut’a teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Her şeyden önce,
Sayın Başkana, gizli oturumdan açık oturuma geçerken İç Tüzük’ün 70’inci
maddesinin son fıkrası uyarınca hareket ettiği için teşekkür ediyorum.
Biz, kapalı
oturum önergesi vermiştik. Kapalı oturuma ilişkin gerekçe ortadan kalktıktan
sonra, Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 70’inci maddesinin son fıkrasına göre açık
oturuma geçilmesi hususunu Genel Kurulun takdirine sundu. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu Cumhuriyet Halk Partisine gol atacağım merakıyla, sevinciyle bunu
reddetti.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Onları burada açma, kapalı oturumda geçen hususları açma.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bunu reddetti. Kapalı oturuma devam yönünde bir karar
aldıklarını düşündüler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda “gol” sesleri
duymaya başladım.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Sayın Başkan kapalı oturumdaki hususların açıklanması suç değil
mi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Zannettim ki büyük bir final maçı oynanıyor. Sayın
Başkan, bu son tutumunuz nedeniyle, öyle anlaşılıyor ki Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu kendi kalesine bir gol atmıştır.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Başkandan özür dileyin, o zaman Başkandan özür dileyin.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Sayın Başkan kapalı oturumdaki hususları açıklaması suç değil mi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Avunsunlar Sayın Başkan, avunsunlar.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi,
36’ncı madde üzerinde aynı mahiyetteki diğer önergelerden Barış ve Demokrasi
Partisi Grubuna mensup milletvekillerinin verdiği önergenin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Genel Kurulun
toplantı ve sair iç işleyişine ilişkin görev ve yetkilerinin Kurul Başkanına
devrini düzenleyen bu önerinin kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Evet,
diğer önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum ve “günaydın” diyorum. İnşallah güzel bir görüşme olur bunca
uykusuzluk ve gerilimden sonra.
Şimdi, tabii,
Sayın Adalet Bakanı burada, gayet neşeli ve gülüyor. Bu görüşmeler devam
ederken dedi ki: “Biz, yolsuzluklarla mücadele ediyoruz.” Hakikaten espri
oldukça komikti, güzeldi. Fakat, mücadele ederken gerçekten harap oluyorsunuz
Sayın Hükûmet, Sayın Adalet Bakanı! Yalnız, sizin mücadeleniz şöyle oluyor: Biliyorsunuz,
çocuklar bile hırsız polis oyununu oynarken polis hırsızı kovalar. Bir sinemaya
gider bir film izlersiniz, orada da hırsız polis filminde polis hırsızı
kovalar. Sizin bu mücadelenizde yalnız, AKP’nin iktidar oyununda, hırsız
savcıyı ve polisi kovalıyor. Böyle mücadele ediyorsunuz, mücadeleniz böyle,
bütün mesainiz gayretiniz bu yönde. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Yolsuzlukları, rüşveti, kara para aklamalarını, kaçakçılığı aklamaya ve bu…
Hayırsever iş adamı yaptınız ne kadar kara para kaçakçısı varsa. Rıza Sarraf’ın
mal varlığındaki tedbiri kaldırdınız, bağlı olduğu patronunun mal varlığına
İran tedbir koydu.
Bu görüşülen HSYK
yasası da suçluları korumaya, soruşturmaları örtmeye, engellemeye yönelik
gayretler içeriyor. Ben çalayım çırpayım, her şeyi yapayım ama bana hukuk
işlemesin. Delilleri ortadan kaldırmak için bu düzenlemeleri getiriyorsunuz.
Soruşturmaları yürüten savcıları, polisleri, görevlileri sürerek, hakaret
ederek casuslukla, ihanetle suçlarsanız yolsuzlukları, hırsızlıkları, rüşvetleri
açık açık örtbas etmeye çalışırsanız masumiyet karinesine sığınamazsınız.
Masumiyet karinesi… Bu yolsuzlukları işlemezler değerli arkadaşlar. Genelde,
işte “masumiyet karinesi” diyor. Masumiyet karinesi yargıya başı dik, alnı açık
şekilde giden kişilere mahsustur.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Allah, Allah!
ERKAN AKÇAY
(Devamla) - Evet ve değerli arkadaşlar, AKP milletvekilleri, sizlere
sesleniyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo [!] sesleri) Sizlerin de hepimiz
gibi Hükûmeti denetlemek gibi bir göreviniz var.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Bravo!
ERKAN AKÇAY
(Devamla) - Hiç yakışmıyor sana, hiç yakışmıyor, çok hafifsin. Hiç yakışmıyor!
Siz ancak bu
görevinizi yerine getirmiyorsunuz. Sabahın bu vaktinde bu kadar ciddi ve önemli
şey söylememe rağmen maalesef bazıları yılışık yılışık gülüyor ve çok acı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Çok ayıp!
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Fikri hür, vicdanı hür milletvekilleri olunuz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo [!] sesleri, gürültüler) Fikri hür, vicdanı hür
milletvekilleri olunuz. Bunlar sizin ne kadar bir açmaza ve acziyete
düştüğünüzü gösterir.
EBU BEKİR
GİZLİGEDER (Nevşehir) – Kaç kişisiniz kaç kişi dön de bir bak?
ERKAN AKÇAY
(Devamla) - Vallahi bir kişi de olsak ben fikri hür ve vicdanı hür sizlerin
karşısında mücadele ederim.
Ayakkabı
kutularında faili meçhul paralar havada uçuşuyor, yargıyı tamamen iktidara
bağlıyorsunuz. İnsafsızsınız, vicdansızsınız ve suçlusunuz suçlu.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Allah Allah!
ERKAN AKÇAY
(Devamla) - Aslında harakiri yapıyorsunuz harakiri, farkında değilsiniz. 17
Aralık sonrası ne dediniz? “İyi niyetimizin, saflığımızın kurbanı olduk.”
dediniz. Yine saflığınızın kurbanı olan bu düzenlemeleri yapıyorsunuz yalnız
ikinci kez saf oluyorsunuz. İkinci kez saf olanlara ne denir değerli
arkadaşlar, hepinizin takdirine bırakıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Müthiş bir konuşma yaptınız!
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Evet, müthiş…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Müthiş!
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Kalpten gelen samimi bir konuşmaydı.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) - Yoklama Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama
talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Altay, Sayın Ören, Sayın Çelebi, Sayın Tanal, Sayın Demirçalı, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Özkan, Sayın Çam, Sayın Batum, Sayın Serter, Sayın Güler, Sayın
Yılmaz, Sayın Değirmendereli, Sayın Haberal, Sayın Türmen, Sayın Aldan, Sayın
Serindağ, Sayın Dinçer, Sayın Onur.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 36 ncı maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 6087 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin üçüncü fıkrasıyla beşinci
fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hilmi Bilgin (Sivas)
ve arkadaşları
"(3)
Kanundaki istisnalar hariç olmak üzere Genel Kurul, üye tamsayısının salt
çoğunluğuyla toplanır ve üye tamsayısının salt çoğunluğuyla karar alır."
"Gündemdeki
işlerden birinin sırasından önce ya da sonra görüşülmesi, ertelenmesi veya
gündemden çıkarılması aynı usule tabidir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, Genel
Kurulun üye tamsayısının salt çoğunluğuyla toplanıp üye tamsayısının salt
çoğunluğuyla karar alması öngörülmekte ve herhangi bir konuyu görüşmek üzere
Genel Kurulun toplantıya çağrılması için getirilen usul hükmü madde metninden
çıkarılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
37’nci madde
üzerinde dört adet önerge vardır, son üç önerge aynı mahiyettedir ve maddenin
Anayasa’ya aykırılığı sebebiyle metinden çıkarılması konusudur.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 37 nci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 6087 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasıyla beşinci
fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Oya Eronat Cuma İçten
Kayseri Diyarbakır Diyarbakır
Halil Ürün Feramuz Üstün Hilmi Bilgin
Afyonkarahisar Gümüşhane Sivas
"(3)
Daireler, üye tamsayısının salt çoğunluğuyla toplanır ve üye tamsayısının salt
çoğunluğuyla karar alır."
"Gündemdeki
işlerden birinin sırasından önce ya da sonra görüşülmesi, ertelenmesi veya
gündemden çıkarılması aynı usule tabidir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 37 inci maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle kaldırılmasını arz
ve teklif ederim.
İdris Baluken Pervin Buldan Sırrı Sakık
Bingöl Iğdır Muş
İbrahim Binici Hasip Kaplan Bengi Yıldız
Şanlıurfa Şırnak Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Fatma Nur Serter Mahmut Tanal
Zonguldak İstanbul İstanbul
Atilla Kart Aylin Nazlıaka Ali Serindağ
Konya Ankara Gaziantep
Aynı mahiyetteki son önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Mehmet Günal Seyfettin Yılmaz
Konya Antalya Adana
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Yusuf Halaçoğlu
Konya Manisa Kayseri
Reşat
Doğru
Tokat
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Üye seçiminde
kaynaktan ve demokratik seçim yöntemlerini önermeyen bu düzenlemenin
kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
teklifinin 37’nci maddesiyle ilgili verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu önergede,
Anayasa’ya aykırı olduğu için bu maddenin kanun teklifinden çıkarılmasını
istiyoruz. Bu vesileyle hepinize de hayırlı sabahlar dilemek istiyorum.
Şimdi, hep aynı
şeyi söylüyorum. Yani sabah yedi olmuş, bu kanunu siz çıkarmak için
uğraşıyorsunuz, biz de…
GÜLAY DALYAN
(İstanbul) – Çıkartmamak için.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – …çıkartmamak için direniyoruz. Doğrudur. Ama bizim çıkartmamaktaki
gayemiz şudur: Çünkü biz diyoruz ki bu kanun teklifiyle hâkim ve savcıların
ayarlanmaları ve düzenlemeleri yapılarak…
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Daha iyi olacak.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – …birtakım rüşvetlere ve yolsuzluğa bulaşan haramzadelerin
kurtarılmasına yönelik bir algı olarak düşünüyoruz.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) – Yanlış düşünüyorsunuz.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – Siz böyle bir şey düşünmeyebilirsiniz. Ona da saygı duyarız ama
bunların hepsi, emin olun, zamanla açığa çıkacak. Bundan hiç şüphemiz yok.
Nasıl hiçbir şey gizli kalmıyorsa bugün yapılanlar da mutlaka açığa çıkacak.
Çünkü hiçbir şeyin gizlenmesi ve gizli kalması mümkün değil. Bunlar hep beraber
ortaya çıktığında kimin haklı, kimin haksız olduğunu hep beraber göreceğiz ve
bu millete de inşallah hep beraber hesap verme imkânımız olacak.
Şimdi, ben şunu
söylemek istiyorum: Bir hafta, on gün önce Sayın Başbakanın bir açıklaması
oldu. Dedi ki bu açıklamasında: Cumhurbaşkanı dinleniyor, ben dinleniyorum, benim
çocuklarım dinleniyor, hanımım dinleniyor, bakanlar dinleniyor, şu dinleniyor,
bu dinleniyor.”
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Siz de dinleniyorsunuz.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – Biz bunu hep söylüyoruz. Yani şimdi oturduğunuz yerden laf atarken…
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Yılışık yılışık atıyorlar.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Nerede Ömer Çelik? Burada mı?
Ben dinlendiğimi
defalarca söyledim. Ben burada dedim ki, ben milletvekili olarak Adana Valisi
bana Vali Muaviniyle şey gönderiyor, soruşturmacı Vali Muavini, ben de savunma
veren, milletvekiliyim.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Yalan değil…
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Bir vali muaviniyle bunları gönderiyor. Biz bunlara bas bas
bağırırken hiç umurunuzda değildi Sayın Milletvekili, laf atıyorsun yerinden de,
bunları yaşayan biziz.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) – Olabilir.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Biz bu zulümlere ve bu baskılara direne direne geliyoruz, dayana
dayana geliyoruz. Bunu bilesin.
Daha bunu biz
söylemedik, bunu sizin milletvekiliniz de söyledi.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) – Hata var.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Ama işinize geliyor çünkü o Vali, birtakım işlerinize geldiği için
onları korudunuz, kolladınız.
Şimdi ben şunu
söylüyorum: Bakın, sayın milletvekilleri, bunu söyleyen…
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) – Bunu iyiliği için yaptık.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – Ya, arkadaşım, laf atıp durma şu sabahın köründe. Bırak da şöyle
konuşmamızı yapalım, beş dakika gönül rahatlığıyla gidelim. Yani ne kadar çok
laf atıyorsunuz, anlamıyorum ki.
Şimdi “Ben
dinleniyorum.” diyen Başbakanı on iki yıldır bu millet Anayasa’yı değiştirecek
çoğunlukla iktidar yapmış. Yani sanırsınız ki bu açıklamayı yapan bizim
Aladağ’ın Gerdibi köyü var, son köydür, bir orman köyü, oradaki Ahmet Amca
diyor ki: “Ya, bizi dinliyorlar, bununla ilgili ne yapabiliriz?” Ya, bunu diyen
bu ülkeyi on iki yıldır yöneten Başbakan.
Peki, Sayın
Başbakan, seni dinleyecek kadar, Cumhurbaşkanını dinleyecek kadar bir yapı
ortaya çıkmış da sen on iki yıldır ne iş yaptın diye hiç sormak aklınıza
gelmedi değerli milletvekilleri?
MURAT YILDIRIM
(Çorum) – Köprü yaptı, yol yaptı…
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Boş verin o köprüleri, yolları. O köprüleri yolları herkes yapıyor.
Şimdi, sen,
devletin…
GÖKCEN ÖZDOĞAN
ENÇ (Antalya) – Sayın Yılmaz…
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Sana cevap vermeyeceğim. Baban çok yakın dostum, ta arkadan laf
atma bana. Baban çok yakın dostum, meslektaşım.
GÖKCEN ÖZDOĞAN
ENÇ (Antalya) – Babam hepinizden utanıyor!
ALİ ÖZ (Mersin) –
Ya, sen utan, sen!
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Ali Bey…
ALİ ÖZ (Mersin) –
Önce sen utan!
GÖKCEN ÖZDOĞAN
ENÇ (Antalya) – Önce siz utanın!
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Ali Bey, gerek yok. Sabah sabah gerek yok.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Ar kalmamış, hayâ kalmamış!
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Onun babası benim çok yakın dostum ve arkadaşım. Laf vermeyeceğim.
O devam etsin. Orman mühendisidir babası, çok severim babasını. Onun için cevap
vermeyeceğim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – O sırıtmalarınız var ya!
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Şimdi, ya, buyurun, konuşmayacağım, hadi bakalım ne yapacaksın,
oradan laf atıyorsun? Yani sabah sabah şuraya çıktık güzel bir konuşma yapalım
dedik. Ne sizi rahatsız ediyor? Sizi ne rahatsız ediyor? Yani şu söylenenleri,
şu söylenenleri vicdanlarınıza sığdırıyorsunuz. Bu ülkenin Başbakanı on iki
yıldır bu ülkeyi yönettiği yerde “Ben dinleniyorum.” diyor köydeki Ahmet
Ağa’dan farkı olmayarak. Bunları sorgulamıyorsunuz, tamam, ondan sonra
geliyorsunuz buraya, laf atıyorsunuz. İnsan bunları bir sorgular. Bu millet daha
size ne verecek? On iki yıldır Türkiye Cumhuriyeti’nde kimseye nasip olmayacak
şekilde size iktidarı nasip etti ama siz hâlâ bir acziyet içerisinde “Bizi
falanca dinliyor, bizi falanca örgüt dinliyor, bizi paralel yapı dinliyor,
Haşhaşi’ler dinliyor, şu dinliyor, bu dinliyor.” diye mazeret uyduruyorsunuz.
Yani bu sizin yetersizliğiniz.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Yalan değil.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – Yalan değilse de bu sizin eksikliğiniz ve yetersizliğiniz. “Biz
nerede hata yaptık?” diye kafanıza alın, bir düşünün.
Hepinize tekrar
hayırlı sabahlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önerge üzerinde
söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Günaydın. Sabah şerifleriniz hayırlı olsun sizin tabirinizle. Ben
de günaydın diyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle şunu
söylüyorum: Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir Parlamento çalışması örneği
yoktur Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından “Var, var” sesleri) Varsa, ne
olursunuz getirin. Yani bu kadar acımasız, bu kadar gaddar, bu kadar insafsız,
bu kadar insan sağlığını yok sayan böyle bir örnek yok. Ama bu örneği de
yaratıyorsunuz Türkiye’ye, helal olsun.
Şimdi, başladığınız günden beri şu yaşananları
şurada saatlerce tartışıyoruz. Bu ülkenin en iyi hukukçuları, bu işin en iyi
uzmanları bu yasanın Anayasa’ya aykırı olduğunu söylüyor. Biz, sürekli
Anayasa’ya aykırılık konusundaki önerilerimizi burada ortaya koyuyoruz. Ama sizin “anayasa” diye, “hukuk” diye, “adalet”
diye bir derdiniz olmadığı için, yalnız parmak çoğunluğunuzla bütün bu
yasaları, hukuksuzluğu ve yasal değişiklikleri yaptığınız için yine buna
sığınıyorsunuz çünkü burası yasa yapma, anayasa yapma fabrikasına döndü. Çünkü,
her yaptığınızda hatalar üzerine hatalar kurduğunuz için, hatalar yaptığınız
için övüne övüne çıkıyorsunuz halkın önüne, referandum yapıyorsunuz, “HSYK’da
şöyle güzel değişiklikler yapıyoruz.” diye ortaya kendinizi atıyorsunuz, kan
ter içerisinde meydan meydan dolaşıyorsunuz; sonra, “Ya, bu yasayı biz yanlış
yapmışız, biz bu Anayasa'yı yanlış yapmışız.” diye sil baştan yeniden
yazıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Biri Anayasa, biri yasa. Yasa ile Anayasa farklı.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, şöyle bir şey yapalım; şimdi, Sayın Başbakan,
hani geçende yine çıktı, dedi ki bu savcılarla ilgili, bu iddialarla ilgili:
“Herkes iddiasını ispatlamakla yükümlüdür.” Ya, iddiasını ortaya koyanların
hepsi sürgün. Yani, birisini Tekirdağ’a, birisini Van’a, birisini Bolu’ya… Yani
savcı bırakmadınız.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) – Dosyalar da burada.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Dosyalarla ilgili belgeleri bir yerlere veriyorsunuz, onu da nasıl
aklayacaklarına ilişkin yöntemler geliştiriyorsunuz. Bu da yetmiyor, bunun
yasal zeminini burada oluşturmaya çalışıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – HSYK yapıyor.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Şimdi, bu işle ilgili iddia sahibi olan emniyet güçleri sürgün
oluyor. Bunu daha önce Deniz Fenerinde yaşadık. Deniz Fenerinde, gerçekten tam
da işin üzerinde olan savcılar bu ülkede sanık durumuna geldi.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Niye?
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Şimdi, göreceğiz burada da. Çok haklı belgeler olsa bile, yüzde 100
kanıtlar olsa bile, sizin adınız gibi berrak ve açık olsa bile, ben görüyorum
ki -şimdiden başladı- bu davaların hepsi kapatılacak. Çünkü, şunu güzel
yapıyorsunuz, şu senaryoyu AKP çok iyi yürütüyor: Mağdur rolünü bu kadar güzel
beceren bir siyaset akımı Türkiye'ye gelmemiştir. Hem iktidarsınız ama
iktidarda muhalefetlik görevini yapan bir parti yeryüzüne daha gelmedi. O
konuda sizi kutluyorum, o konuda size bir madalya takmak lazım. Ama şunu bilin:
Artık bu oyun bozuldu değerli arkadaşlar. Artık bu makyajlar bu toplumun önünde
yavaş yavaş dökülmeye başladı, artık bu toplum bunu yemiyor. Siz de
göreceksiniz ki, 30 Martta da, diğer bütün süreçlerde de artık bu
karaladığınız, üzerine başka maskeler taktığınız pembe tablolarla Türkiye
demokrasisi diye, hukuku diye sunduğunuz tablonun artık ortadan kaybolduğunu
hep beraber göreceksiniz.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) – Ona vatandaş karar verecek, vatandaş karar veriyor.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – O nedenle, bu vatandaş artık bu oyunu bozacak, sizin bu oyununuzu
bozacak, bu oyuna neden olanların bu oyununu sonlandıracak. O nedenle, şimdiden
hazırlıklı olun, bundan sonra bu cicim aylarınız bitecek, şurada az bir şeyiniz
kaldı.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – 31 Martta özür dileyecek misiniz?
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Bu cicim aylarınız bittikten sonra, burada siz muhalefette, biz de
burada iktidarda olacağız ve bunun hesaplaşmasını sizlerle yapacağız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 37 nci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 6087 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasıyla beşinci
fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
“(3) Daireler,
üye tamsayısının salt çoğunluğuyla toplanır ve üye tamsayısının salt
çoğunluğuyla karar alır.”
“Gündemdeki
işlerden birinin sırasından önce ya da sonra görüşülmesi, ertelenmesi veya
gündemden çıkarılması aynı usule tabidir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Önergeyle,
dairelerin üye tamsayısının salt çoğunluğuyla toplanıp üye tamsayısının salt
çoğunluğuyla karar alması öngörülmekte ve herhangi bir konuyu görüşmek üzere
dairelerin toplantıya çağrılması için getirilen usul hükmü madde metninden
çıkarılmaktadır.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 07.17
YİRMİ DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 07.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin Yirmi
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesi üzerindeki Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş
ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmiştir.
Kanun teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN - 37’nci
maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Bir, Genel Kurul çok soğuk.
BAŞKAN –
Isıttıralım.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – İki, kahvaltı molası verecek misiniz?
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Biz kahvaltı yaptık.
BAŞKAN – 38’inci
madde üzerinde dört adet önerge vardır. Bu önergelerden son üç önerge, maddenin
Anayasa’ya aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 38 nci maddesinin Teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Oya Eronat Cuma İçten
Kayseri Diyarbakır Diyarbakır
Halil Ürün Feramuz Üstün Hilmi Bilgin
Afyonkarahisar Gümüşhane Sivas
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 38 inci maddesinin Anayasaya aykırı
olması sebebiyle kaldırılmasını arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Pervin Buldan Sırrı Sakık
Bingöl Iğdır Muş
Hasip Kaplan İbrahim Binici Bengi Yıldız
Şırnak Şanlıurfa Batman
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Ali Serindağ Fatma Nur Serter
Zonguldak Gaziantep İstanbul
Mahmut Tanal Aylin Nazlıaka Ali Haydar Öner
İstanbul Ankara Isparta
Aynı mahiyetteki son önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Mehmet Günal Erkan Akçay
Konya Antalya Manisa
Yusuf Halaçoğlu Mustafa Kalaycı Ali Öz
Kayseri Konya Mersin
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Barış ve
Demokrasi Partisinin önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe: Genel
Kurul görev ve yetkilerini daire başkanlarına devreden bu düzenlemenin
kaldırılması amaçlanmıştır. Genel Kurulun yetkisi altında bulunan kararların
dairelere verilmesi, daire üyelerinin dağılımı ve dairelerin oluşumu üzerinde
Adalet Bakanlığının etkisinin de arttırılmasıyla, mahkemelerin bağımsızlığı ve
hâkim teminatı ihlal edilmekte ve dolayısıyla bu öneri, Anayasa'ya aykırılık
teşkil etmektedir.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki
önerge üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 38’inci maddesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyor, hayırlı sabahlar diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, bizim burada her söylediğimize yerinizden laf atarak, sataşarak…
Bir şeyleri, gerçekleri veya gerçek olması ihtimal şeyleri acaba bunlar da
doğru bir şeyler söylüyorlar mı diye lütfen bir kerecik düşünmenizi özellikle
rica ediyorum. Sabahın bu saatinde eğer biz her madde üzerinde bir şeyler
konuşuyorsak bunların hepsini toptan reddederek bugünlere geldik. Daha önce de
muhalefet olarak, özellikle yolsuzluklarla alakalı veya yolsuzluğa giden bir
trendin, yolculuğun nasıl başlayacağını defaten ifade etmiş olmamıza rağmen,
bunların hepsini kulak arkası yaptınız, bunları duymak istemediniz.
Yolsuzluğun, bir bürokratın, siyasetçinin ve iş adamının, bu üçlü sacayağının
tamamlanması söz konusu olmadan yapılamayacağını hepimizi biliyoruz. Son
dönemde ortaya çıkan “tape”lerde –gerçi Sayın Adalet Bakanımız hukukta olan,
yargıda olan bir şeyin üzerinde konuşmanın doğru olmadığını ifade ediyor ancak-
burada iş adamlarının kimlere karşı neler söylediklerini hep beraber mütalaa
ettik.
Bürokrat
diyorsunuz. Bürokratların evinde bulunan ayakkabı kutusundaki paraları birileri
getirip koymadı herhâlde. Bunları yok sayıyorsunuz. Dahası, bunlarla ilgili
yapmış olduğunuz açıklamada, bu yüce millettin özellikle hassasiyet gösterdiği
“Yok, bu paralarla imam-hatip lisesi yapılacaktı, yok üniversite
yapılacaktı...” Nereden biliyorsunuz bunları, size bunlar daha önce söylendi
mi? Söylenmemiş olmasına rağmen işinize gelen şeyleri sanki gerçekte böyle
yapılacak gibi değerlendirerek bunların üstünü örtmeye çalışıyorsunuz.
Son zamanlarda en
çok sığındığınız şey masumiyet karinesi. 2002 yılından beri, iktidarınızın on
iki yılında, eğer yargıya intikal eden her konuyla alakalı masumiyet karinesini
önceleyerek bir direnç göstermiş olsaydınız 17 Aralıktan sonra sık sık
masumiyet karinesine vurgu yapmanız gerçekten inandırıcı gelebilirdi. Yani,
kendinize sormuyor musunuz, “Biz, gerçekten, 17 Aralık öncesi yaptıklarımızla
bugünkü söylediklerimiz arasında bir çifte standart uyguluyoruz.” demiyor
musunuz hiç? Bu empatiyi yapmadığınız sürece burada neyi anlatırsak anlatalım,
bizim anladıklarımızı sizin anlamanızın mümkün olmayacağı kanaatindeyim.
Bakın, ben size
bir örnek vereyim. 1 Ocak-11 Şubat 2011 tarihleri arası Halkbank, Vakıfbank,
Ziraat Bankası, Emlak Konut; bu ismini saydığım 4 şirketin televizyonlara
vermiş olduğu reklamın toplam sürelerinin yüzde 90’ını A Haber oluşturuyor. Bu
sizler için bir şey ifade etmiyor mu? Yani, bir yerdeki para kaynaklarının,
sizin de çok yakın ilişkide olduğunuz veya sizin, Sayın Başbakanın ifade etmiş
olduğu havuza para aktaranlara sürekli olarak devlet kasasından destek temin
edilmesi doğru bir şey mi? Tek taraflı olarak devletin kaynaklarını birilerine,
size yakın olanlara doğru yönlendirmenizi nasıl izah edeceksiniz?
Yine, demokrasi
diyoruz, insan hakları diyoruz, bireysel özgürlükler diyoruz, basın özgürlüğü
diyoruz. Biz söylemiyoruz, Başbakanın Başdanışmanı Sayın Yalçın Akdoğan’ın
-tekzip de etmedi- kendisinin bir ifadesi var: “Meclis TV’nin yayınlarını biz
milletin haber alma özgürlüğünü kısıtlamak üzere kaldırıyoruz, diğer
televizyonlar…” Evet, bir tekzip yok.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) – Tekzip etti, diğer televizyonları söylemedi.
ALİ ÖZ (Devamla)
– Efendim, bir tekzip yok.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) – Var, var, olur mu öyle şey?
ALİ ÖZ (Devamla)
– Diğerlerine de “Biz bunları kapatıyoruz ama siz başka yayınlarda muhalefetin
vermiş olduğu her şeyi milletle paylaşmaya devam ediyorsunuz.” diyor. Bunlar
doğru şeyler değil.
Burada çıkartmış
olduğumuz kanunlar… Bakın, bir kentsel dönüşüm projesinde, o zamanın Çevre ve
Şehircilik Bakanına Hükûmet koltuklarında otururken bir soru sormuştum,
demiştim ki: “İhalelerin yapılmasıyla alakalı Kamu İhale Kanunu’nda 21’inci
madde (b) fıkrasında yapmış olduğunuz değişiklik…” Hepiniz biliyorsunuz,
ilansız, davetiyeli, pazarlık usulü. Daha sonra da, eğer, bu ihaleye katılmak
isteyenler ihalenin şartnamesini isterlerse, ihaleye katılmayanlara onun verilmesini
bile engelleyen yasaları bu yüce Meclisten geçirirken, bunların daha sonra
ileride başınıza büyük dertler açacağı uyarısında bulunmuştuk ama maalesef
bunların hiçbirini yapmadınız. Bunları yapmadığınız için de 17 Aralık sizin
için kaçınılmaz oldu diyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önerge üzerinde söz isteyen Ali Haydar Öner, Isparta Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 14 Şubat Sevgililer Günü
saat 14.00’te başlayan Genel Kurul, on dokuz saati aşan bir mesai harcıyor.
Kimler, kimler için, neyin mücadelesini veriyor? Değer mi? Bu toplantı
bittikten sonra evlerimize gideceğiz, kimler rahat uyuyabilecek merak ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, son olarak Haiti, Kenya, Trinidad Tobago’da parlamento
çalışmalarını televizyonda verir oldular. Bugün, cumadan başlayan cumartesiye
süren bir çalışma süreci içindeyiz, televizyonlar vermiyor. Dolayısıyla, Meclis
şeffaflık ilkesi içinde, denetlenebilirlik ilkesi içinde maalesef çalışmıyor.
Efesli Herakleitos, milattan önce 530 ila 475 yılları arasında yaşamış bir
Anadolulu düşünür; bakınız ne diyor: “Adaletsizliği bir yangından daha çabuk
söndürmeliyiz.” Peki, Hindistan’ın bağımsızlık önderi Gandhi ne diyor:
“Haksızlığa sapıp bütün insanların senin peşinden gelmeleri yerine, adaletle
davranıp tek başına kalsan daha iyidir.”
Rüşvet mi,
yolsuzluk mu? Tanımlamaları var. Basit rüşvet: Kamu yetkililerinin görevi
gereği yapmaya mecbur olduğu şeyi yapmak veya yapmamaya mecbur olduğu şeyi
yapmamak. Ağır rüşvet: Memurluk görevinin kötüye kullanılması suretiyle memurun
görevine aykırı olarak bir şey yapması veya yapmaması için çıkar sağlamasıdır.
Başka tanıma ihtiyaç var mı? Kayırma karşılığında bedel alma ya da bedel verme
rüşvetin ta kendisidir. 19 Şubat 2003’te kurulan yolsuzlukları araştırma
komitesi…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Komisyon, komisyon.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) - …Sayın Salih Kapusuz ve 25 arkadaşının önerisiyle kurulmuştu,
verdikleri rapor burada, çok güzel önerileri var, hangileri yerine geldi? On
bir yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi… Sayın Kapusuz’u gördüm,
Sayın Kapusuz, lütfen açıklar mısınız buradaki önerilerinizin hangileri yerine
getirildi? Tek başına iktidar, güçlü bir iktidar ama oradaki önerilerin
hiçbirini yerine getirmeyen sorumsuz bir iktidar.
Değerli
arkadaşlar, bütün bunları bırakıyorum, başka bir yöne geliyorum. Bağımsız,
tarafsız yargı teminatını esas alan bir çalışma yapalım. Hâkimler kurulu
kuralım, savcılar kurulu kuralım, yüksek yargı kurulu kuralım. Hâkimler
kurulunu Yargıtay Başkanının başkanlığında 3 Yargıtay üyesi, 1 Yargıtay
cumhuriyet savcısı; 2 Danıştay üyesi, Türkiye Barolar Birliği temsilcisi,
Cumhurbaşkanlığı temsilcisi ve birinci sınıf hâkimler arasından 4 temsilciden
oluşturalım. Savcılar yüksek kurulu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının
başkanlığında oluşsun, 13 üyeden 4’ü Yargıtay savcısı, 1’i Yargıtay üyesi,
–çünkü 3 kanat da bulunmalı- 2 Danıştay savcısı, 1 Barolar Birliği temsilcisi,
Cumhurbaşkanlığı temsilcisi ve 3 tane birinci sınıf cumhuriyet savcısı olsun.
Bunların tahkim ve itirazlarını görüşmek üzere de, değerlendirmek üzere de
Anayasa Mahkemesinin Başkanlığında yüksek yargı kurulu oluşturalım. Yargıtay
Başkanı, Danıştay Başkanı, Sayıştay Başkanı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı,
Barolar Birliği Başkanı, Cumhurbaşkanlığı temsilcisi, Uyuşmazlık Mahkemesi ve
Danıştay Başsavcısı burada görev alsın. Böylece çok hayırlı bir iş yapmış
olacağız.
Bu konuda Sayın
Süheyl Batum’la hazırladığımız teklifi Meclise grubumuzun takdiriyle sunacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) – İnşallah hayırlı olur.
Hak edenlere
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 38’inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Daire kararlarına
karşı itirazların, mevcut kanun metninde olduğu gibi genel kurula yapılmasını
temin etmek için önergeyle madde teklif metninden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Bundan
sonrakinde isteyelim artık.
Kabul edilmiştir.
Böylece 38’inci
madde teklif metninden çıkmıştır, herhangi bir karışıklığa mahal bırakmamak
için mevcut komisyon metni üzerinden görüşmelere devam edilecek, kanunun yazımı
esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.
39’uncu madde
üzerinde üç adet aynı mahiyette önerge vardır.
Önergeler,
Anayasa’ya aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir.
Okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
çerçeve 39’uncu maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle kaldırılmasını
arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Pervin Buldan Nazmi Gür
Bingöl Iğdır Van
İbrahim Binici Bengi Yıldız Hasip Kaplan
Şanlıurfa Batman Şırnak
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Fatma Nur Serter Tufan Köse
Zonguldak İstanbul Çorum
Ali Rıza Öztürk Atilla Kart Ali Haydar Öner
Mersin Konya Isparta
Aynı mahiyetteki son önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Mehmet Günal Mustafa Kalaycı
Konya Antalya Konya
Erkan
Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Manisa Kayseri
BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi önergesinin gerekçesini okutuyorum.
Gerekçe:
Genel Kurul’un
görev ve yetkilerini Adalet Bakanına devrini ve Adalet Bakanının yargı
mekanizması üzerindeki etki gücünü artıran bu önerinin kaldırılması
amaçlanmıştır.
Önergeler
üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın
Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 39’uncu maddedeki önergemiz
üzerine söz aldım ve konuşmalarıma devam ediyorum.
İktidar “Adalet
mülkün temelidir.” ilkesini “Adalet gayrimenkulün temelidir.” şeklinde anladı.
2002’de adanmış gibi göründünüz, 2014’te de dadanmış ruh gibisiniz. Faili
meçhul paraları, yolsuzlukları meçhule gömmek için çabalıyorsunuz. “Avukat
tutma, hâkim tut.” anlayışını getiriyorsunuz. Yetmezse HSYK’yı tut veya yut…
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) – Önerge üzerinde konuşursanız belki oy veririz yani, önergeyi de bir
daha açıklarsanız Hocam.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Vallahi, bizim yüzlerce, binlerce önergelerimiz var. 17 Aralıktan
sonra… Öncekilere bir bakarsanız bizim ne kadar hassasiyetle ve konu üzerine
konuştuğumuzu bilirsiniz. Bunu ayrıca konuşuruz.
Rüşvetçi, kara
paracı, kaçakçı, aile fotoğraflarında arzıendam eden ne kadar iş adamı varsa
hepsi hayırsever iş adamı. Bideci misafirperver müteahhitler, millete küfreden
müteahhitler, sütten çıkmış ak kaşık bakanlar ve Başbakan, “üç beş kuruşçuk”
denilen milyonlarca liralar. Hukuk ayaklar altında, Anayasa ilga ediliyor,
gözler o kadar kararmış ki dini siyasete alet edenler, yüce dinimizi şimdi de
hırsızlığa alet etmeye çalışıyorlar. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Profesör sıfatlı adamlar fetva veriyorlar, utanmadan fetva veriyorlar. Başbakan
yolsuzluğun tanımını değiştiriyor, kavramları ters yüz ediyor. Bu gayretler
bizlere George Orwell’in “Hayvan Çiftliği”ni hatırlatıyor, okumayanlar okusun.
Yarın içinizden birileri çıkıp “Hırsızlık erdemdir, yolsuzluk sevaptır.”
derlerse ben şaşırmayacağım. (AK PARTİ sıralarından “Allah Allah” sesleri) Bu
kadar fetvaya düşeceksiniz.
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) – Hocam, seviyeyi biraz yükselt, seviyeyi.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Hangi kitaptaydı o?
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Ey Hükûmet, suçlarınızın telaşı içindesiniz. İstifa eden 4 bakanın
fezlekesi nerede? Emniyeti, yargıyı tarumar ettiniz. Sizin bu görevde
bulunmamanız gerekir Sayın Adalet Bakanı, siz bir hukuk katilisiniz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Yapma be, yapma be!
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Siz, artık Hükûmet değilsiniz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Yapma be!
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Siz, artık bir mafya çetesi oldunuz! (MHP ve CHP sıralarından
“Bravo.” sesleri, alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Sabah sabah ayıp ya!
BAŞKAN – Sayın
Akçay, lütfen!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Dağıtmaya başladı sabah sabah!
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – AKP Hükûmeti bir mafya çetesidir.(Gürültüler)
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde, Sayın Ali Rıza Öztürk Mersin Milletvekili.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde söz aldım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, Silifke’nin Atayurt beldesinde Gazi Çiftliği’nde bir aile
sobadaki kömürden zehirlenerek ölmüş. Ben hepsine Allah’tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum. Cengiz Dölek, eşi Fatma Dölek ve oğlu İbrahim Dölek
Allah’ın rahmetine kavuşmuşlar. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aslında, görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifi ve daha
dün gece yarısında Adalet Komisyonunda görüştüğümüz ve kamuoyuna
demokratikleşme olarak sunulan kanun teklifinin aslında hangi ihtiyaçtan dolayı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne geldiğini görmemiz gerekiyor.
Şimdi, bu
iktidarın daha iki yıl geçmeden, bir yıl geçmeden yasaları değiştirdiğini
biliyoruz. Kendi yaptığı yasalardan vazgeçiyor, kendi kurduğu düzenden başka
bir düzene geçiyor ama kendi yaptığı Anayasa’yı da iki yıl sonunda -değiştirdiği
maddeleri- beğenmemeye başladı. 12 Eylül 2010 Anayasa referandumu sırasında
Türkiye'nin dört bir yanına geçerek bu yaptıkları Anayasa’nın ne kadar güzel
olduğunu, ileri demokrasinin anayasası olduğunu söylediler. Anayasa’nın
159’uncu maddesiyle de Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunda düzenleme yaptılar ve
bunun ileri demokratik bir düzenin, Hâkim ve Savcılar Kurulunun yapısını
oluşturduğunu söylediler. Bir de Anayasa Mahkemesinin yapısını
şekillendirdiler. O şekillendirdikleri HSYK’nın yapısıyla Yargıtayda ve
Danıştayda istediği hâkimleri blok olarak atadılar.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, o zaman Sayın Başbakan ya da Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmetinin yetkilileri, o HSYK’ya ve o HSYK’nın atadığı hâkim ve savcılara
“Benim hâkimim, benim savcım.” diyordu. Şimdi, neden bu yasa geldi? Sayın
Başbakan 17 Aralık ve 25 Aralık günü Türkiye’yi sarsan yolsuzluk, rüşvet
soruşturması nedeniyle kendisinin haksızlığa uğradığını söyleyerek bunu da bu
hâkim ve savcıların yaptığını söyledi ve o soruşturmanın önüne geçebilmek için
önce, bir an önce o soruşturma başlatan hâkim ve savcıların alınması
gerekiyordu ya da başka yerlere gönderilmesi gerekiyordu, etkisiz kılınması
gerekiyordu. Bunu önlemek için önce HSYK’da bir zorlama falan oldu, her nedense
orada siyasi iktidarın dediği olmadı ve siyasi iktidar, onun cemaate mensup,
onların sempatizanları olduğunu düşündü ve bu yasayı getirdi. Bu yasayla
hedeflenen amaç oradaki hâkim ve savcıları görevden almaktı hâlbuki. Bunu
sağladınız Sayın Bakan -nasıl sağladıysanız- sizi kutluyorum, sağladınız.
Şimdi, bu yasanın aslında göreceği bir işlem kalmadı. Şimdi, daha da korkuyor
musunuz, onun için daha sağlama mı almak istiyorsunuz? Alamazsınız Sayın Bakan.
Bakın, siz geçmişte de çok almaya çalıştınız, olmadı. Şimdi, yukarıda da bir
teklif var, demokratikleşme adı altında. Onunla, soruşturma, dinleme, izleme,
kontrol altına alınmaya çalışılıyor, onunla da o yapılıyor. Nasıl bir
demokratikleşme paketiyse! Bundan vazgeçmek lazım. Arkadaşlar, bundan vazgeçmek
lazım. Eğer iktidar bu yolsuzluk, hırsızlık laflarını duymak istemiyorsa
yapacağı bir tek şey var: Oraya bırakacak, Başbakanın söylediği gibi, savcıları
bırakacak, hâkimleri bırakacak, onlar işine bakacaklar, Başbakan söylüyor; şu
adı karışan bakanlarla ilgili fezlekeler de bir an önce buraya gelecek, Adalet
ve Kalkınma Partisinin 55 milletvekili onlarla ilgili soruşturma önergesi
verecekler; aklanırlar ve siz de bu lafları duymaktan kurtulursunuz. Öyle
meydanlara çıkarak “Benim verilmeyecek bir hesabım yoktur.” diyerek bunun
üstünü örtmek mümkün değildir. Bu yolsuzluk artık böyle laflarla değil,
gerçekten gereği gibi yapılırsa örtülür.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bozdağ, söz
talebiniz var, buyurun.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, biraz önce konuşan değerli hatip hem
şahsımla ilgili hem de Hükûmetimizle ilgili yakışıksız ithamlarda bulundu.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Terbiyesizlik yaptı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Benimle mi ilgili ?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yok, bir önceki hatip.
Yani,
Hükûmetimize “çete başı, mafya”, şahsıma “hukuk katili” biçiminde ifadelerde
bulundu.
BAŞKAN – Buyurun,
iki dakika söz veriyorum sataşmayla ilgili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 39’uncu maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Hükûmete sataşması
nedeniyle konuşması
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüde
hepimiz meramımızı anlatıyoruz ama meramımızı anlatırken temiz bir lisan
kullanmak bu kürsüde konuşanı yükseltir, onu yüceltir, onun değerine değer
katar ama lisanımızı bozarsak sözü sarf ettiğimizde muhataplarımızı değil,
lisanı bozanı zayıflatır, ona olan muhabbeti azaltır, onu küçültür, onun
değerini azaltır. Onun için, hepimiz lisanımızı temiz kullanırsak, emin olun,
bu Parlamento daha sağlıklı çalışır. Bu bir.
İki: Türkiye
Cumhuriyeti hükûmetleri içerisinde AK PARTİ hükûmetleri çeteyle, mafyayla, her
türlü yasa dışı yapılanmayla en etkin mücadeleyi vermiş hükûmetlerdir. Eskiden,
hatırlarsanız, gazetelerin manşetlerinde mafya babalarının resimleri, renkli
hayatları anlatılırdı. Neredeyse her gün manşetlerde, her gün televizyonlarda
mafya babaları vardı. Şimdi Türkiye’nin gündeminde, manşetlerde mafya babaları
kaldı mı?
MUSA ÇAM (İzmir)
– Bakanların çocukları var şimdi, Başbakanın çocuğu var.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Eskiden çek senet mafyaları vardı, insanların çek
senet tahsilatıyla başka başka şeylerle ne yaparlardı? Malını canını almaya
kalkarlardı. Faili meçhuller vardı bu ülkede, kim vurduya giderdi. Hamdolsun,
AK PARTİ hükûmetleri döneminde ne çek senet mafyası kaldı ne faili meçhuller
kaldı ne mafya kaldı.
MUSA ÇAM (İzmir)
– Kutular, çelik kasalar var, ayakkabı kutuları var.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bunları yok eden iktidar AK PARTİ iktidarıdır, AK
PARTİ hükûmetleridir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Siz çetelere,
mafyalara en büyük dersi veren Hükûmeti “çete” olarak yaftalayamazsınız. Biz
yaptığımız her işi de hukuk içinde yaptık, hukukla yaptık, Anayasa ve yasalara
uygun olarak yaptık. Bundan sonra da Anayasa ve
yasalara uygun yolumuza devam edeceğiz. Hukuka uyan, hukuka saygı
isteyenlere “hukuk katili” demek sadece bu lafı söyleyenlere…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Eskişehir) – Müsteşarın başsavcıya niye telefon ediyor?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sataşmada bulundu. Temiz bir dil kullanmadığımızı söyledi… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Bir
saniye Sayın Bakan…
ERKAN AKÇAY
(Manisa) –Temiz bir dil kullanmamakla…
BAŞKAN – Ne dedi
de sataştı Sayın Akçay?
ERKAN AKÇAY
(Manisa) –Efendim, temiz bir dil kullanmamakla… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Bir
saniye arkadaşlar, lütfen…
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – …diline göre alçaltır, yüceltir gibi birtakım ithamlarda bulundu.
Müsaade ederseniz iki dakika… Yeni bir sataşmaya da mahal vermeyeceğim, lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - “Çete” demek, “mafya” demek…
BAŞKAN – Anladım
da…
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Evet efendim, izahımızı yapacağız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Mafya demek, bunlar yanlış… Kirli dil demek hukuk katilliği midir?
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, istirham ediyorum, iki dakika lütfen bir söz verir
misiniz?
BAŞKAN – Sayın
Akçay…
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sizin gibi çıkıp hakaret etmedi.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, lütfen… Lütfen…
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Kimseye hakaret etmedim efendim.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Çıkıp küfrediyor adam. Terbiyesiz!
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sensin terbiyesiz!
BAŞKAN – Sayın
Bakan, lütfen ama lütfen. Lütfen Sayın
Bakan, olmadı.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Sayın Bakan “terbiyesiz”
diyemezsiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta)
– Sen söyledin ya! Sen söyledin ya!
ALİ ÖZ (Mersin) –
“Terbiyesiz” demek yakışıyor mu?
BAŞKAN – Sayın
Akçay, buyurun iki dakika söz veriyorum. Lütfen…
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Siz küfredin, biz bir şey demeyelim…
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – “Terbiyesiz” diyemezsin Sayın Bakan. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Derim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, lütfen ama… Sayın Yılmaz…
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – “Derim lan” diyor ama… (AK PARTİ sıralarından “otur yerine” sesleri)
BAŞKAN – Diyemez,
doğru söylüyorsunuz.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – “Derim lan” diyor, böyle bir şey var mı?
BAŞKAN – Kimsenin
kimseye dememesi lazım, doğru.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Efendim, Sayın Bakan, İç Tüzüğü çiğniyor, disiplin cezası verelim.
(AK PARTİ sıralarından “hadi oradan” sesleri)
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Linç mi edeceksiniz bizi burada Sayın Bakan, linç mi edeceksiniz?
Bakanlığınıza mı güveniyorsunuz?
BAŞKAN – Buyurun.
10.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Adalet Bakanı
Bekir Bozdağ’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepinize saygı sunuyorum.
2007 yılından bu
yana, Sayın Başkan, bütün konuşmalarım, yüzlerce konuşmalarım, komisyonda
binlerce konuşmalarım hepsi tutanak altında. Plan Bütçe Komisyonundaki
arkadaşlarımın hepsi de tanıktır benim nasıl
bir üslup ve dil kullandığıma. Fakat değerli arkadaşlar, hukukun bu
kadar ayak altına alınmasını, Hükûmetin bu kadar hukuk dışına kaçmasını ağır
bir dille eleştiriyoruz.
İktidar partisi
milletvekillerinin de Hükûmeti denetleme görevi vardır, sizi de o göreve davet
ettim ve ben sözlerimin arkasındayım. Elbette biraz incitici olmuştur. Yalnız
şunu iddia ederim Sayın Bakan: Siyaset hayatınız boyunca sizin kullandığınız
üslubu ve dili sayın Hükûmet yetkililerinin… Benim dilimin ve üslubumun pürü
pak olduğunu rahatlıkla görürüz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ooo… Vay anasına be!
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Yani siz de dâhil Sayın Elitaş. Sayın Bakanın neler dediğini,
hepsinin tabii burada çetelesini tutmuyoruz. Bunları görürüz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Hadi tut getir, getir.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Benim ağzımdan küfür çıkmaz.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – “Siz mafyayla çeteyle mücadele etmediniz.” dediğimi yine bana
burada tekrar ettirmeyin, mafya ve çete faaliyetlerinden ileride
yargılanacaksınız.
Hepinize saygılar
sunarım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Utanmadan laf söylüyor.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
40’ıncı madde
üzerinde üç adet aynı mahiyette önerge vardır, bu önergeler Anayasa’ya
aykırılık sebebiyle maddenin çıkarılmasını isteyen önergelerdir.
Buyurun.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 40 ıncı maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle kaldırılmasını arz
ve teklif ederim.
İdris Baluken Pervin Buldan Hasip Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Bengi Yıldız Nazmi Gür İbrahim Binici
Batman Van Şanlıurfa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Ali Serindağ Tufan Köse
Zonguldak Gaziantep Çorum
Fatma
Nur Serter Ali
Haydar Öner
İstanbul Isparta
Aynı mahiyetteki
son önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Mehmet Günal Erkan Akçay
Konya Antalya Manisa
Yusuf Halaçoğlu Mustafa Kalaycı Seyfettin Yılmaz
Kayseri Konya Adana
BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Barış ve
Demokrasi Partisinin önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Genel Kurul’un
görev ve yetkilerinin Adalet ve Bakanına devrini ve Adalet Bakanının yargı
mekanizması üzerindeki etki gücünü artıran bu önerinin kaldırılması
amaçlanmıştır. Hâkimler ve savcılar hakkında atama, yetki, terfi, disiplin gibi
işlemler hakkında karar verecek olan Kurul üyeleri üzerinde Adalet Bakanının
yetkiye sahip olması başta kuvvetler ayrılığı olmak üzere yargı bağımsızlığı ve
hâkimlik teminatı ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana
milletvekili.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
teklifinin 40’ıncı maddesiyle ilgili verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu önergemizde de
diğer önergelerde olduğu gibi, Anayasa’ya aykırılıktan dolayı teklif metninden
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, biraz önceki açıklamalarımda da söylediğim gibi, Sayın
Başbakana “On iki yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz, bu ülkeyi yönettiğiniz
sürede eğer cumhurbaşkanı, başbakan dinleniyorsa siz bu ülkeyi yöneten bir
Başbakan olarak ne yaptınız?” diye bir soru sormuştum.
Şimdi, bu ülkede
17 Aralıkta asrın yolsuzluğu, büyük rüşvet operasyonuyla beraber bir paralel
devlet, bir çete gündeme geldi. On iki yıldır bu ülkeyi yöneten Adalet ve
Kalkınma Partisi ve bu ülkenin on iki yıldır Başbakanı olan Sayın Recep Tayyip
Erdoğan var.
Buradan
soruyorum: Bir, birinci paralel devlet PKK ve KCK, bu ülkede sizin iktidarınız
döneminde, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde bir paralel yapı
oluşturdu. Yapılan çalışmalara bakıyoruz, paralel devlet arıyoruz. Şimdi, her
akşam bölgedeki istisnasız her il ve ilçede, şehirlerdeki terörist kadrolarla
aralarında halka saldıkları vergileri toplamak için görevlendirdikleri
gençlerle birlikte toplantı yapıyorlar. Tüm il ve ilçelerdeki asker ve polisçe
bilinen PKK, KCK akşam toplantılarında PKK üst düzey yetkililerinin birbiriyle
eşleşen açıklamaları şöyle: “Çözüm süreci sayesinde hiç giremediğimiz yerlere
ulaşıp yerleştik. Ayaklandığımız zaman Kürdistan artık tamamdır. Aşiret
reisleri ve yetkililerini, kanaat önderlerini ne pahasına olursa olsun yanımıza
alalım. Gerekirse milletvekilliği ve belediye başkan adaylığı teklif edelim.”
Vahim bir tablo
da şu ki korucuların büyük bir bölümü PKK safına geçmiş. HPG il yetkilisi şunu
diyor: “Korucuların yüzde 85’i yanımızda, düzenli olarak vergilerini veriyorlar.
Devlet içindeki diğer arkadaşlarımızla düzenli olarak haberleşiyoruz...
EŞREF TAŞ
(Bingöl) – Hepsi yalan!
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – …birbirimizi biliyoruz. Devlet otoritesi bitip KCK otoritesi
dayatılınca devlet için şehit vermiş aileler bile PKK saflarına katılmaya
başladı.”
Yine, HPG il
yetkililerinin teröristlerle yaptığı açıklamalarda şu ifadeler kullanılıyor:
“Çözüm süreci savaşımız ve Kürdistan için tam bir güç kaynağı oldu. Biz, yirmi
yıl savaşabilecek kadar askerî ve ekonomik güce ulaştık. Bu süreçte artık
herkesle görüşebiliyoruz. Yolsuzluk kavgasını iyi değerlendireceğiz. Akıllı
olmalıyız. Başbakan, bizim için Kürdistan demektir. Bunu açıkça söylemiyoruz.
Böyle dersek ülke ayaklanır. Seçimler çok önemli. Teşkilatımız tamam,
milletvekilliği seçimlerine kadar Kürdistan’ı kurmak zorundayız. Rojava’nın bir
an önce toparlanmasını bekliyoruz. Siz gerillalara her türlü tolerans tanınmış
durumda. Verginizi toplayıp araçlarla serbestçe geziyorsunuz. Daha ne
istiyorsunuz? Güvenlik kuvvetleri aylardır silahlı eylem yapılmadıkça
teröristlere müdahale etmiyor.” İşte, hukuku ve güvenlik kuvvetlerini askıya
alarak yürütülen ve adına çözüm süreci denen gafletin geldiği nokta. Alın size
paralel devlet!
Şimdi şunu
söyleyeyim. Hayal üretmeyi söylemiyorum. Bundan, bundan…
EŞREF TAŞ
(Bingöl) – Kusura bakma hepsi hayal, hepsi yalan.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Bakın, şuna bir cevap verin: Bundan bir yıl önce, bir buçuk yıl
önce -Sayın Başbakanın- Şemdinli’de teröristlerle sarılan BDP’li
milletvekilleri oldu, biliyorsunuz. O açıklamalarınızı alın, Allah’ınızı
severseniz şöyle bir inceleyin bakayım. Şimdi ne oldu? Ne diyordu açıklamalarda
biliyor musunuz? “O milletvekillerinin sırtına PKK’lı teröristlerin kanlı eli
değmiştir.” diyordu. “O teröristlerin bu yüce çatı altında, o
milletvekillerinin bu yüce çatı altında görev yapmaları artık mümkün değildir.
Arkadaşlarıma talimat verdim, derhâl dokunulmazlıkları kaldırılacak.” diyor.
Bunu ben demiyorum, Başbakan diyor. Ne değişti o günden bugüne, ne değişti?
EŞREF TAŞ
(Bingöl) – Çok şey değişti.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Şimdi bunların gerçek olmadığını söyleyebilirsiniz. Selahattin
Demirtaş ne dedi? “Seçimden sonra, yerel seçimden sonra özerkliği ilan
ediyoruz.” dedi. Ahmet Türk ne dedi biliyor musunuz, Ahmet Türk? “Bu seçimlerde
Kürdistan oylanacak.” dedi.
EŞREF TAŞ
(Bingöl) – Hiçbir şey olmaz, hayallerle bir yere varılmaz.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Siz kendinizi kandırmaya devam edin. Şu anda paralel devlet
arıyorsunuz ya, kendinize dokunduğu zaman paralel devlet aramayın, orada
paralel devlet kuruldu. Kuruldu, bunu görmüyorsunuz ama göreceksiniz, bunun
hesabını da yüce Türk milletine vereceksiniz. Emin olun göreceksiniz bunu,
göreceğiz.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu görüştüğümüz kanun teklifi ve hemen bunun
arkasından gelecek olan, demokratikleşme olarak sunulan ama içeriğinde
demokratikleşmenin d’si olmayan bir kanun teklifi aslında -deminden de
söyledim- 17 Aralık sürecinden sonra başlatılan soruşturmaların önünü kesmek,
onların izini ortadan kaldırmak yani yargının yolunu sapıtmak için getirilen
etki-tepki yasalardır. Konjonktürel olarak gelmiştir. Bunu geçmişte de çok
gördük. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının temel özelliklerinden birisi, bu
Hükûmetin başının yani Başbakanın hukuk devleti anlayışından tamamen kopmuş
olmasıdır. Ve Sayın Başbakan konjonktürel ihtiyaçlarını karşılamak için Meclisi
zorlayarak, Meclisi hukuk dışına da iterek, yasa yapma tekniklerini bir kenara
ittirerek o konjontürel ihtiyaçlarını karşılayabilecek yasaları bu Meclisten
çıkartıyor. Deminden Sayın Bakan dedi ki: “Biz hukuk dışına hiç çıkmadık.”
Aslında, Sayın Bakan, siz, hukuk dışına çıkartıyorsunuz, o hukuk dışına
çıkarttığınız insanlara arkasından yasa yapıyorsunuz. Bizim bir belediye
başkanı adayımız var, geçen gün onunla beraber bir toplantıya katıldım. “Ben
yaparım arkadaş.” diyor. “Ben yaparım, ben yasa masa dinlemem. Ben yaparım,
yasa arkadan gelsin.” diyor. Sizinki de o hesap. Yapıyorsunuz, yasa arkadan
geliyor. Siz, bu ülkede, bu ülkenin Adalet Bakanı olarak şunu bana söyleyebilir
misiniz: Hangi hukuk devletinde yargının verdiği kararları uygulamayan kolluk
gücü vardır? Böyle bir şey olabilir mi? Siz, orada soruşturma süresini
geciktirmek için -bu işleri yapana kadar- dediniz ki kolluk kuvvetlerine: “Aman
yargının emrini yerine getirmeyin.” Aslında biz bunu Hakan Fidan olayında da
gördük. Hakan Fidan’ı dört beş gün sakladınız, burada kanun çıktı. İfade
vermeye gitmedi Hakan Fidan. Şimdi, eğer bu devleti yönetenler hukuk kurallarıyla
bağlı değilse o ülke hukuk devleti değildir. Sadece, hukuk devleti gariban
vatandaşa tahakküm kuran devlet değildir. Bu ülkenin, bu Parlamentonun koyduğu
kurallara öncelikle bu devleti yönetenler oymak zorundadır. Sayın Başbakan
“Yasama organı da biziz, yürütme de biziz." diyor. Ve Sayın Başbakan diyor
ki: “Bu kuvvetler ayrılığı bizim önümüzde engeldir.” Arkadaşlar, belki hukukçu
olmayan arkadaşlarımız kuvvetler ayrılığının etkisini, önemini çok önemli
saymayabilirler. Kuvvetler ayrılığı aslında hukuk devletinin üstüne oturduğu
sistemdir. Hukuk devletiyse bizim demokrasinin özüdür. Eğer siz demokrasinin
özü olan hukuk devletini, hukuk devletinin temeli olan kuvvetler ayrılığını
kırarsanız ve yasama, yürütmeyi yargıyı tahakküm altına almak için kullanırsanız
orada demokrasiyi mahvedersiniz. Bu konjonktürel düzenlemeler bir gün olur size
vurur. Bakın, kendi anayasanızı yaptınız ama şimdi Başbakan diyor ki: “Bu doğru
değilmiş, yanılmışız. Bunlara bağımsızlık da fazlaymış.” Ama “Yargı bağımsız.”
diyordu. Elbette ki yargı Türkiye'de hep sorunlu olmuştur ama sorunları da
çözmeye hiçbir siyasi iktidar yanaşmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, bir de takıldığım bir mesele var, onu paylaşmak istiyorum:
Sayın Başbakan diyor ki: “Herkes için…” Mesela savcıyı diyor, “Savcı, sen
kimlere hizmet ediyorsun, çık açıkla. Açıklamazsan ben açıklayacağım."
diyor. Ama açıklamıyor. Başbakan açıklamalıdır. Savcının kime hizmet ettiğini,
o insanların kimler olduğunu, o paralel yapının ne yaptığını, kimlere hizmet
ettiğini bu devleti yöneten Başbakan -elindeki bilgileri- halka açıklamalıdır.
Biz de bilelim kimlere hizmet ettiğini.
Değerli
arkadaşlarım, soyut suçlamalarla, genel suçlamalarla ülkeyi yönetmek mümkün
değildir. Demokrasi içerisinde kalmak herkesin görevidir. Hukuk herkes için
geçerlidir. Benim iki senedir söylediğim bu kürsüde bu laf: Hukuk ayaklar
altına alınmıştır, hukuk çiğnenmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Bunu çiğnemeye hiç kimsenin hakkı yoktur, yetkisi de yoktur.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunacağım…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN - Yoklama
talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Altay,
Sayın Hamzaçebi, Sayın Öztürk, Sayın Çelebi, Sayın Çam, Sayın Batum, Sayın
Serindağ, Sayın Serter, Sayın Güler, Sayın Tanal, Sayın Kuşoğlu, Sayın Türmen,
Sayın Haberal, Sayın Öner, Sayın Özkan, Sayın Onur, Sayın Değirmendereli, Sayın
Aldan, Sayın Dinçer, Sayın Ören.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
41’inci madde
üzerinde dört adet önerge vardır. Son üç önerge maddenin Anayasa’ya aykırılığı
sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir. Okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Çerçeve 41’inci maddesinin Teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Oya
Eronat Cuma
İçten
Kayseri Diyarbakır Diyarbakır
Feramuz Üstün Halil
Ürün Hilmi
Bilgin
Gümüşhane Afyonkarahisar Sivas
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 41 inci maddesinin Anayasa’ya aykırı
olması sebebiyle kaldırılmasını arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Pervin Buldan Hasip Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Bengi Yıldız İbrahim Binici Nazmi Gür
atman Şanlıurfa Van
Aynı mahiyetteki
diğer önerge sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Ali
Serindağ Ali Haydar
Öner
Zonguldak Gaziantep Isparta
Ramazan Kerim Özkan Fatma Nur Serter
Burdur İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Erkan
Akçay Ali Öz
Konya Manisa
Mersin
Yusuf Halaçoğlu Mustafa Kalaycı
Kayseri Konya
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Barış ve
Demokrasi Partisinin önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Genel Kurulun
görev ve yetkilerinin Adalet Bakanlığına devrini ve Adalet Bakanının yargı
mekanizması üzerindeki etki gücünü artıran bu önerinin kaldırılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Önergeler üzerinde söz isteyen, Ali Öz, Mersin Milletvekili.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
– Ali Hocam, şöyle farklı bir şeyler söyle.
ALİ ÖZ (Mersin) –
Farklı bir şeyler söyleyeceğim.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 523 sayılı Teklif’in 41’inci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle tabii
ki Mersin’in Silifke ilçesi Atayurt beldesinde soba zehirlenmesi sonucunda
hayatını kaybeden 3 vatandaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum ben de.
On iki yıllık
iktidar yolculuğunuzda şöyle bir gezinti yapmak lazım farklı şeyler söylemek
için. Fişlemeler, atamalar, hukuk dışı dinlemeler, liyakat…
İSMAİL GÜNEŞ
(Uşak) – Hastaneler…
ALİ ÖZ (Devamla)
– Onları da söyledik her defasında Sayın Vekilim, yani yaptığınız iyi şeyleri
bu kürsüden her defasında ifade etmiş bir milletvekiliyim.
…iltimaslar,
ahbap çavuş ilişkisiyle yapmış olduğunuz atamalar, sendikalaşmada, kurmuş
olduğunuz yandaş sendikada üye sayısındaki rekorlar, sendika seçimlerinde
baskılar ve tehditler. En önemlisi de şunu peşinen söylemek lazım: Sayın
Başbakan ifadesinde diyor ki “Peşinen kimseyi suçlu kabul etmemek lazım.” Ben
şimdi sizlere soruyorum: Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanı, Sayın
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan “paralel yapı” derken elinde hangi deliller
var? Bu savcıları, hâkimleri, polisleri önceden fişlediniz mi bunları paralel
yapı içerisine hemen dâhil ediyorsunuz, bir bilginiz mi vardı bunlardan? Eğer
bunlar çeteyse -bunların çete üyesi olduğunu ifade ediyorsunuz, “2002’den beri
çeteyle mücadele ediyoruz.” diyorsunuz- bunları yargıya bildirip bunlarla
alakalı yargısal bir süreç başlattınız mı? Şimdi bunları sormak bizim hakkımız
değil mi?
Ben yine başka
bir şeyden bahsediyorum konu değişsin diye. Hepinizin bildiği gibi Türkiye’de
bir şike davası yaşandı. 12 Haziran 2012 seçimlerinden sonra 2 Temmuzda şike
davası, Aziz Yıldırım’ın gözaltına alınması, Fenerbahçe Kulübü üzerine olan
baskı. Ligin bittiği tarih ne zaman? Mayıs. Normalde bizim kanunlarımıza göre,
Türkiye Futbol Federasyonuna göre ligdeki şampiyonun tescil edildiği tarih ne
zaman? Haziranın başı. Bu süreçte şike olaylarıyla ilgili teknik takiple belli
bir süre dinleme yapılmış, lig bitmiş. Türkiye Futbol Federasyonu şampiyonluğu
tescil edeceği tarihi belirlemiş ama tescil edilmiş olmasına rağmen düğmeye bir
şekilde basılmıyor, daha sonra, seçimlerden sonra büyük bir infial yaratarak
Aziz Yıldırım gözaltına alınıyor.
Değerli
arkadaşlarım, saygıdeğer milletvekilleri; eğer o günlerde çıkıp siz bu teknik
takibin süresinin uzun olduğunu iddia etseydiniz, eğer o günlerde bu yapılan
süreçle alakalı bir yorum getirseydiniz, “Peşinen bunlar olmuş.” diye herkesi
suçlamasaydınız, belki bugün yüce milletimizin bu kürsüsünden bizlerin sizlere
karşı söylemiş olduğu şeyler de farklı olabilirdi. Ama her defasında ifade
ediyoruz ki: Bu çifte standartlı tutumunuz, kendinize geldiği zaman masumiyet
karinesini hatırlamanız ama başkalarına yapıldığı zaman sessiz kalmanız adalete
-zaten mümkün değil- uymuyor. Onun için ben diyorum ki: Evet, gerçekten adaleti
istiyorsak burada hakkaniyetli bir şekilde her şeyi ortaya koyup, bu yasayı da
ona göre düzenlemek durumundayız. Yoksa 17 Aralıktan sonra apar topar gündeme
gelen, iddia şeklinde de olsa rüşvet ve yolsuzluğun üstünü örtme amaçlı gibi
görünen bu yasa teklifini geri çekmenizin gerçekten yerinde olacağı kanaatini
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Tabii ki 17
Aralıktan sonra ki gelişmelerde Türkiye’nin basın özgürlüğü noktasındaki durumu
ortada. Zaten Basın Özgürlüğü Endeksi değerlendirmesine göre notumuz hiç de iyi
değil. 180 ülke arasında 154’üncü sırada bulunurken yerimizi aynı şekilde
muhafaza ediyoruz. Ben şunu beklerim: Yani bu ülkede gerçekten demokrasi özlemi
içerisindeysek, hukuk devletini tesis etme, darbeleri bitirme, darbelerle
hesaplaşma gibi bir süreci başlatacaksak ülkedeki özgürlüklerin sonuna kadar
yaşanabileceği kanunları buradan çıkarmanın daha yerinde olacağı düşüncesiyle
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde söz isteyen Ramazan Özkan, Burdur milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ramazan Kerim Özkan Sayın Başkanım.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Ramazan, Bayram’a sahip çık.
ÜNAL KAÇIR
(İstanbul) – Ramazan, Bayram’ı gönderdin.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bayram’a geçmiş olsun.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Tabii, Bayram hak etti, geçmiş olsun ama Bayram olayı
başlattığı için oldu o olay.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bayram’a haksızlık ediyorsun.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Neyse oraya dokunmayalım. Hepimize geçmiş olsun.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Sizi de gördük.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – 41 kere maşallah! 41’inci maddede konuşuyoruz. Gerçi, biraz
arkadaşlarımız uyuyor ama. Ben sizin uykunuzu dağıtacağım şimdi.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Uyuyan yok, uyuyan yok; herkes uyanık.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Arkadaşlarım, bakın, hukuku konuşuyoruz. Ben veteriner
hekimim. Biraz önce Sayın Bakan vardı, keşke Mehdi Bey burada olsaydı da onunla
karşılıklı konuşsaydık. Şimdi uslu bir bakanımız var burada.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Seni konuşacak diye gitti belki.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, hukuk hepimize lazım. Yasama, yargı,
yürütme, bu kuvvetler ayrılığı erki sizi 2002’de iktidar yaptı. Ne
istiyorsunuz? Neyimiz eksik? Aranızda MHP’den gelen var, Cumhuriyet Halk
Partisinden gelen vardı. Her siyasi partiden arkadaşı bir araya topladınız.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Merkez partisiyiz biz.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Bu yasama, yargı, yürütme erkleri içerisinde iktidar oldunuz,
on iki yıldır da ülkeyi yönetiyorsunuz. Yani semere kamış sürer gibi bir şey
getirdiniz.
Bakın, size ben
bir küçük anekdotla anlatacağım. Böyle kuşluk vakti şeytan bir söğüde dayanmış,
bir inek sağan gelini izliyor. Gelin gayet güzel, çömleği almış, ineği sağıyor
-fakat şeytan bir iş yapacak- buzağıyı da bir ağaç dalına bağlamış. Gidiyor
buzağının ipini gevşetiyor şeytan. Buzağı annesine koşuyor, çömlek bir yana,
gelin bir tarafa. Gelin tabii, süt dökülünce kızıyor emek gitti diye. Çömleği
kaldırıyor buzağıya vuruyor, buzağı tepetaklak gidiyor. Onu gören anne inek
gelini süsüyor, gelin karnı yarılıyor, yerde yatıyor. Avdan gelmekte olan baba
“Eyvah, gelin gitti.” diyor, tüfeği doğrultuyor ineği vuruyor. Silah sesini
duyan damat koşup geliyor bakıyor babasının elinde silah, gelin yerde yatıyor.
“Baba, ne yaptın?” diyor, babaya sıkıyor, baba gidiyor. Cinayet, ocaklar
sönüyor. Bakın, ocaklar söndü.
Biz 12 Eylül
2010’da referandum yaptık. Orada başladı, orada ip çözüldü. Bakın, çözmeyin
dedik, uyardık. “Hayır”dı, “evet”ti… Hayırda hayır vardır dedik. Millet “evet”e
çalıştı, bugün küs olduğunuz kardeşlerimiz de “evet”e çalıştı. Hem de nasıl
çalıştı? “1’e 7.” dedi, “1’e 7 oy getireceksiniz.” dedi. Yanlış bunlar dedik,
bakın, ülke geriliyor, ülkeyi germeyin dedik, “hayır”da hayır vardır dedik ama
referandum çıktı. Şimdi ondan bir pişmanlığımız. Şimdi sorguluyoruz. Kimimiz
diyoruz faiz lobisi, kimimiz diyoruz vaiz lobisi. Bu laflar hoş değil
arkadaşlar.
Bakın, o Mehdi
Eker arkadaşımızla biz Pakistan Dostluk Grubundaydık. Pakistan’a gittiğimizde o
sevmediğiniz arkadaşlar bizi kucakladılar. Okullarına gittik, yemeklerini
yedik, bizi ağırladılar, arabalarında gezdirdiler. O zaman çok iyiydi 22’nci
Dönemde, 23’üncü Dönemde. Geçen Kırgızistan’a gittik Cumhurbaşkanıyla, orada da
aynı şey. Turkuaz Grubu bizi aldı, yedirdi içirdi, gezdirdi, dolaştırdı. Çok
iyiydi onlar yerken içerken, yani her şey çok güzeldi. Ama ne oldu arkadaşlar,
ne oldu -bu paralel yapı- niye paralel yapı oldu bunlar, neden çete oldu
bunlar? Ne çetesi?
Arkadaşlar, suçu
kendimizde arayacağız. Bakın, aramızda 4 Bakan o günden beri yok burada. Niye
gelmiyorlar? Bana deseler böyle bir şey, ben çıkarım, gelirim burada yiğitler
gibi kendimi savunurum. Niye gelmiyor Sayın Bakanlarımız? 4 Bakan buraya niye
gelmiyor arkadaşlar? Demek ki bir suç var orta yerde, bir gerçek var. Gelsinler
gerçek olmadığını anlatsınlar, yargıyı beklemeyelim. Yani memleketlerine gidip
konuşuyorlar, niye buraya gelmiyorlar arkadaşlar? Hangisi geldi? O gün geldi
Egemen Bağış burada iki laf etti, kayboldu gitti.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Kovdunuz, kovdunuz da ondan.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Edebe davet etti. Aslında edep kendine lazım. Ne diyor? O
dedi ki o gün burada -o sözü ben her yerde söylüyorum- “Edebim elvermez
edepsizlik edene, susmak en güzel cevap edebi elden gidene.” E susması gereken
o, hâlâ konuşuyor. Ha konuş, haklıysan gel burada konuş, anlat, gruplar
dinlesin, karneyi versin ama bu da yapılmıyor.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Konuşturmadınız.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Niye konuşmuyoruz arkadaşlar? Herkes konuşuyor burada. Kime
engelimiz var?
BÜLET TURAN
(İstanbul) – Geldi Egemen Bağış, konuşturmadınız.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Gelsinler konuşsunlar arkadaşlar, bundan kaçmak yok.
Yargı
bağımsızlığı diyoruz. Onun için arkadaşlar, bakın “3Y” dedik ama biz “3Y”yi
yanlış anlamışız. “3Y” yargı, yürütme, yasamayla uğraşıyoruz. Onlarla
uğraşmayalım, yolsuzlukla uğraşalım, yoksullukla uğraşalım, yargı
bağımsızlığıyla uğraşalım, yasaklarla uğraşalım ama onları bıraktık biz, yargı,
yürütme ve yasama üzerinde değerlendirme yapıyoruz. Biz görevimizi yaparız.
Hükûmet görevini yapsın, yargımız da görevini yapsın. O yargıdaki o insanlar
bizim dostlarımız değil miydi, bizim arkadaşlarımız değil miydi, onlar uzaydan
mı geldi? Ve yer değiştiriyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – “Sayın Başbakanım” dedim “Adliyeler kapanırken ne olursun
siyasi polemik konusu yapmayalım diyoruz.” İnsanları yerinden yurdundan etmeyin
arkadaşlar, yine bunlar ülkede görev yapıyorlar.
Ben bu duygularla
bu kanunun… Bir an önce Sayın Bakan bunu rafa alın. Bunu rafa alın. Siz düzgün
bir insansınız. Sizin elinizde düzgün olur, ama yarın pala bıyıklı, palatır
bıyıklı birinin eline geçerse hepimiz mahvoluruz.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 41’inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle kurul
üyeleri hakkındaki disiplin soruşturmalarıyla adli soruşturmalara ilişkin genel
kurul toplantılarına soruşturma kurulu üyelerinin katılamamasına ilişkin mevcut
kanun metnine dönülmektedir.
BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Böylece 41’inci
madde teklif metninden çıkmıştır. Herhangi bir karışıklığa mahal bırakmamak
için mevcut komisyon metni üzerinden görüşmelere devam edeceğiz. Kanunun yazımı
esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.
Madde 42’ye bağlı
geçici madde 4’te dört adet önerge vardır. Bu önergelerden son üç önerge
maddenin Anayasa’ya aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 42 nci maddesiyle 6087 sayılı Kanuna
eklenen geçici 4 üncü maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Oya Eronat Cuma İçten
Kayseri Diyarbakır Diyarbakır
Halil Ürün Feramuz Üstün Hilmi Bilgin
Afyonkarahisar Gümüşhane Sivas
"Geçici
Madde 4- (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Kurulda görev yapan Genel
Sekreter, genel sekreter yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı, Teftiş Kurulu
başkan yardımcıları, Kurul müfettişleri, tetkik hakimleri ve idari personelin
Kuruldaki görevleri sona erer.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren on gün içinde;
a) Başkan tarafından Teftiş Kurulu Başkanı,
Teftiş Kurulu başkan yardımcıları ve genel sekreter yardımcıları atanır.
b) Genel Kurul tarafından, bu Kanunla
öngörülen usule göre Genel Sekreter adayları belirlenir.
(3) Genel Sekreter adayları belirlendikten
sonraki üç gün içinde Başkan tarafından Genel Sekreter atanır.
(4) Kuruldaki görevleri sona eren Genel
Sekreter, genel sekreter yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı, Teftiş Kurulu
başkan yardımcıları, Kurul müfettişleri ve tetkik hakimleri müktesepleri
dikkate alınarak uygun görülecek bir göreve atanırlar.
(5) Kuruldaki görevleri sona eren idari personel
Adalet Bakanlığınca, Bakanlığın merkez veya taşra teşkilatında mükteseplerine
uygun kadrolara atanırlar.
(6) Kurul
tarafından çıkarılan;
a) Genelgelerin tümü bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte yürürlükten kalkar.
b) Yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan
hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(7) Kurul idari personeli için yapılacak
atamalarda 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda yer alan sınırlamalar
uygulanmaz.
(8) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren beş yıl içinde, adli ve idari yargı hakim ve savcıları arasından
yapılacak Kurul üyeliği seçimlerinde, adayların hakimlik ve savcılık mesleğinde
yirmi yıl çalışmış olmaları şartı aranır."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 42 nci maddesine bağlı Geçici Madde 4’ün Anayasaya aykırı olması
sebebiyle kaldırılmasını arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Pervin Buldan Hasip Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
İbrahim Binici Nazmi Gür Bengi Yıldız
Şanlıurfa Van Batman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Fatma Nur Serter Ali Serindağ
Zonguldak İstanbul Gaziantep
Tufan Köse Ali Haydar Öner Bülent Kuşoğlu
Çorum Isparta Ankara
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Mehmet Günal Erkan Akçay
Konya Antalya Manisa
Yusuf
Halaçoğlu Mustafa
Kalaycı
Kayseri Konya
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Barış ve
Demokrasi Partisinin önerge gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Öneri; Kurul
üyeleri hariç Kurulda görev yapan genel sekreter ve yardımcıları ile Teftiş
Kurulu Başkanı, Teftiş Kurulu Başkan yardımcıları, kurul müfettişleri, tetkik
hâkimleri ve idari personelin kuruldaki görevlerinin sona ereceğini
düzenlenmektedir. Bu bağlamda, Genel Kurul'un görev ve yetkilerinin Adalet
Bakanına devrini ve Adalet Bakanının yargı mekanizması üzerindeki etki gücünü
artıran, eski düzenlemeyi lağveden bu önerinin kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili.
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saati hesaplamak pek mümkün değil ama
bugün sekiz buçuk; günaydın hepinize.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Günaydın.
FARUK BAL
(Devamla) – Böyle bir çalışma düzeninin ne derece sağlıklı olacağını hepinizin
takdirine bırakıyorum ama bir başka konuda size “Günaydın.” demek istiyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Arkadaki derya kuzularına bak, derya kuzuları uyuyor arkada.
FARUK BAL
(Devamla) – Bir başka konuda “Günaydın.” demek istiyorum. Eğer şu 42’nci
maddenin (a) fıkrası sizin Türkiye’yi nereye götürdüğünüzü görmenizi
sağlayamıyor ise “Günaydın.” lafı da size yetmeyecek.
Değerli
arkadaşlarım, ben 12 Eylül döneminde hâkimlik kürsüsünde bulunan bir
arkadaşınızım. 12 Eylül 1980 ihtilalinde, vallahi billahi, askerler, o
darbeciler, o ihtilalciler sizin bu yaptığınız kadar yapmadı. Şu yaptığınıza
bakın, HSYK’nın içerisinde bulunan sadece 20 tane kurul üyesi hariç, onun
dışında Teftiş Kurulu Başkanı, Teftiş Kurulu başkan yardımcıları, bütün
müfettişler; görevine son. Değerli arkadaşlarım, Genel Sekreter, genel sekreter
yardımcıları, bütün büro elemanları; görevine son.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Yer değişiyor.
FARUK BAL
(Devamla) – Bütün bürolardaki… Bunun hiç izahı yok kardeşim ya. Akıl var,
mantık var, şuna bir bak ya!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Ne var bunda?
FARUK BAL
(Devamla) – Yani insanın aklının, mantığının ortadan çıktığı an,
heyecanlandığı, sinirlendiği andır. Eğer burada bir çözüm bulamayacak kadar
Adalet ve Kalkınma Partisine mensup milletvekilleri akıllarını, ölçülerini
ortaya koyamıyorlarsa, daha önce konuştuğum, maddeler üzerinde ifade ettiğim
gibi, Türkiye güç birikimi hastalığının bulaştığı bir ülke hâline gelmiştir.
“Güç birikimi hastalığı” dediğimiz 3 kelimelik basit bir iş değil. Bu,
diktatörlüğün tam adı. Bu, bütün güçlerin kişinin şahsiyetine ait olduğu
anlamına gelen, yasamanın, yürütmenin ve yargının yetkilerinin kendi uhdesinde
olduğunu zanneden bir siyasi hastalıktır. İşte bu siyasi hastalıktır ki,
Türkiye'yi adım adım bir yere götürüyor. Sizi uyandırabilecek “Günaydın.”
dememin sebebi de işte bu maddedir, gayet açıktır. Değerli arkadaşlarım, bu güç
birikimi…
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Onun için günaydın.
FARUK BAL
(Devamla) – Örnek veriyorum ben, sizi mantıklı düşünmeye, ölçülü düşünmeye
davet ediyorum. Milletvekilliği gelip geçicidir; baki olan, kubbede hoş bir
seda bırakabilmektir. O sedada iziniz olursa, imzanız olursa, eseriniz olursa
güzellik olur.
Şimdi, şu kadar
garip bir şeyin farkını fark edemiyorsak elbette ki Sayın Başbakanın o güç
birikiminin eseri olarak taa Fas’tan televizyonun alt yazısında geçen Sayın
Devlet Bahçeli’nin 2 satırlık cümlesine tahammülü olmaz. İşte bu aşırı güç
birikiminin eseridir. Yani ta Fas’tasın kardeşim ya, kilometrelerce yol!
Televizyonun ekranında değil, vesairesinde değil, bir muhalefet liderinin alt
yazıda geçen lafına tahammülü yok. İşte bu siyasi hastalıktır değerli
kardeşlerim.
Şimdi, bu güç
birikimi o kadar yüksek bir dozda seyrediyor ki, televizyonların içerisine
Fatihler koyuyor. Sanki televizyonu izleme, sanki televizyondan sorumlu bir
teknik adammış gibi, Sayın Devlet Bahçeli’nin bir konuşmasında “Alo Fatih, niye
kesmiyorsunuz bu adamı?”… Bu güç birikimidir arkadaşlar ve bu güç birikimi
bugün size böyle tatlı bir sarhoşluk verir. Onun yaratmış olduğu üstünlük
havası sizi mayhoş hâle getirebilir ama ülkeyi o hâle getiremez.
Ben, aklın,
ferasetin hâlâ hâkim olabileceğine ümidimi kaybetmiyorum ama bu madde de böyle
geçerse, bu ümitler yavaş yavaş kırılacak ve sizlere de sadece dua etmemiz
kalacak. Allah taksiratınızı affetsin. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Âmin.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 523 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 42’nci maddesine bağlı geçici 4’üncü maddesi üzerinde
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum sabahın bu saatinde.
Bu madde çok
önemli. Bu maddeyle beraber, düşünün, mevcut HSYK’nın Genel Sekreteri, genel
sekreter yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı, teftiş kurulu başkan
yardımcıları, Kurul müfettişleri -bütün müfettişler- tetkik hâkimleri, idari
personelin Kuruldaki görevleri hepsi bitiyor, hepsine son veriliyor. Kurum
başkan vekilinin görevi ve daire başkanlarının da dairelerdeki görevlerine son
veriliyor yani birkaç sene önce kurulan, büyük bir mücadele sonucu kurulan
HSYK’daki bu görevlere yine Hükûmet tarafından son veriliyor. Bu çok önemli bir
konudur, dikkatinizi çekmek isterim.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Üyelerin görevleri devam ediyor.
BÜLENT KUŞOĞLU
(Devamla) – Üyelerin görevleri devam ediyor ama üyelerin dışındaki çok önemli
-genel sekreterden başlayarak- kadroların görevlerine son verilmesi dikkatinizi
çekmiş olmalıdır. Çok önemli bir konu bu.
İktidar, kısa bir
süre önce yaptığı bu düzenlemeyi şimdi değiştiriyorsa, bu kadar da iddialı bir
şekilde değiştiriyorsa devlet anlayışında bir farklılık var demektir, devlette
bir farklılık var demektir. Bunu da değerli milletvekillerinin dikkatine
sunuyorum, bunlar önemli konulardır. Belki, bugün bu ortam içerisinde, bu
fanatizmin yoğun olduğu ortam içerisinde bazı şeyleri fark etmeyebiliriz ama
bunların yarınlara çok büyük etkisi olacaktır, çoluk çocuğumuza, geride
bıraktıklarımıza çok büyük etkileri olacaktır. Onun için, hepimizin
vicdanlarını dinlemesi, bu konuların üzerinde çok ayrıntılı olarak düşünmesi
gerekir bu yapılanlarla ilgili olarak.
Bakın, bu
konularla ilgili olarak biz, rüşvetin ve yolsuzluğun tanımını değiştirdik,
polisin, hâkimin, savcının yerini değiştirdik, suçla ilgili yorumu değiştirdik,
şimdi de mevzuatı değiştiriyoruz. Neden yapıyoruz bütün bunları? Bundan, 17
Aralıktan önce böyle bir şey yapmak aklımıza gelmiyordu ama, şimdi bütün
bunları yapıyor Hükûmet, biz de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak buna alet
oluyoruz maalesef. Değerli milletvekilleri, bu konuyu hep beraber düşünmemiz
gerekir, hakikaten çok önemli, hakikaten vebali vardır, ileriki yıllarda bu
konu hepimizden sorulur.
Sayın Bakan
Bozdağ diyor ki daha önce bir konuşmasında: “Allah şirk, devlet şerik kabul
etmez.” Şimdi, tabii ki Allah şirk kabul etmez ama devletle mukayese edilmesini
ben doğru bulmuyorum. Yalnız, devlet şerik kabul eder; yasama, yürütme ve yargı
devletin şerikleridir. Ama, yargının şeriki olmaması lazım, yargının vesayeti
olmaması lazım, yargının yürütmenin vesayetine girmemesi lazımdır Sayın Bakan.
Bu yorumu yaparken çok daha dikkatli olmalıydınız, hem işin kutsal boyutuyla
ilgili olarak hem de devlet boyutuyla ilgili olarak daha dikkatli bir yorum
yapmalıydınız.
Bu görüşmelere
dün cuma namazından sonra başladık. Her cuma hutbesinde hoca “Allah adaleti,
iyiliği, akrabaya yardımı emreder; kötülüğü, fenalığı, haddi aşmayı yasaklar.”
der. Bizim dinimiz de adaletin üzerinedir, temeli adalettir. Bu konuları çok
iyi düşünmemiz gerekir onun için. Bu, gerçekten de geleceğe yönelik, hepimizin
vicdanlarını kanatacak bir konudur.
Bir diğer tarafı
da -çok özet olarak geçiyorum, bakın- FED iki gün önce gelişmekte olan ülkeler
arasında en kırılgan ekonominin Türkiye olduğunu açıkladı, Amerikan Merkez
Bankası FED. Bu, sadece ekonomik göstergelerden kaynaklanmıyor değerli
milletvekilleri, Hükûmetin siyasi tutumu nedeniyle de bu böyledir. Çıkaracağı
bu HSYK kanunu, aynı şekilde Hükûmeti sıkıntıya sokacaktır, Türkiye’yi ve Türk
ekonomisini sıkıntıya sokacaktır. Türkiye’deki ekonomik istikrarsızlık yine
devam edecektir. Gelecekte, yakın gelecekte Türkiye’nin ekonomisinin ne
olacağını, dövizin ne olacağını hiç kimse tahmin edemeyecektir; bu,
belirsizliği daha da artıracaktır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla işlem yapacağız.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, aynı mahiyetteki önergeler
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 42 nci maddesiyle 6087 sayılı Kanuna
eklenen geçici 4 üncü maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
"Geçici
Madde 4- (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Kurulda görev yapan Genel
Sekreter, genel sekreter yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı, Teftiş Kurulu
başkan yardımcıları, Kurul müfettişleri, tetkik hakimleri ve idari personelin
Kuruldaki görevleri sona erer.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren on gün içinde;
a) Başkan tarafından Teftiş
Kurulu Başkanı, Teftiş Kurulu başkan yardımcıları ve genel sekreter
yardımcıları atanır.
b) Genel Kurul tarafından,
bu Kanunla öngörülen usule göre Genel Sekreter adayları belirlenir.
(3) Genel Sekreter adayları
belirlendikten sonraki üç gün içinde Başkan tarafından Genel Sekreter atanır.
(4) Kuruldaki görevleri sona
eren Genel Sekreter, genel sekreter yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı, Teftiş
Kurulu başkan yardımcıları, Kurul müfettişleri ve tetkik hakimleri müktesepleri
dikkate alınarak uygun görülecek bir göreve atanırlar.
(5) Kuruldaki görevleri
sona eren idari personel Adalet Bakanlığınca, Bakanlığın merkez veya taşra
teşkilatında mükteseplerine uygun kadrolara atanırlar.
(6) Kurul tarafından
çıkarılan;
a) Genelgelerin tümü bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükten kalkar.
b) Yönetmeliklerin bu
Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(7) Kurul idari personeli için yapılacak atamalarda
2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda yer alan sınırlamalar uygulanmaz.
(8) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren beş yıl içinde, adli ve idari yargı hakim ve savcıları arasından
yapılacak Kurul üyeliği seçimlerinde, adayların hakimlik ve savcılık mesleğinde
yirmi yıl çalışmış olmaları şartı aranır."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifle
dairelerin oluşumu, daire başkanlarının seçimi gibi konularda yapılan
değişikliklere uyum sağlamak amacıyla Önergeyle geçici 4 üncü madde de
değiştirilmekte, ayrıca beş yıl içinde adli ve idari yargı hakim ve savcıları
arasından yapılacak Kurul üyeliği seçimlerinde, adayların hakimlik ve savcılık
mesleğinde yirmi yıl çalışmış olmaları şartı getirilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Madde 42’ye bağlı
geçici madde 5’te üç adet aynı mahiyette önerge vardır. Bu önergeler, maddenin
Anayasa’ya aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 42 nci maddesinin Geçici 5’in Anayasaya aykırı olması sebebiyle teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Nazmi Gür
Bingöl Iğdır Van
Bengi
Yıldız İbrahim
Binici
Batman Şanlıurfa
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Fatma Nur Serter Aylin Nazlıaka Ali Haydar Öner
İstanbul Ankara Isparta
Tufan Köse Sedef Küçük Ayşe Eser Danışoğlu
Çorum İstanbul İstanbul
Hasan
Ören
Manisa
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Oktay Vural Faruk Bal Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Seyfettin
Yılmaz Ali Öz
Adana Mersin
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergelere komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Evet,
şimdi gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde
kuvvetler ayrılığı, hakimlik savcılık teminatı ilkeleri ile hakimler savcılar
yüksek kurulunun özerk yapılanmasına aykırıdır. Teklif metninden bu sebeple
çıkartılması talep edilmiştir.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen, Faruk Bal, Konya Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan önce geçici maddeyle ilgili
düşüncelerimi anlatmıştım Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına. Oylama
sırasında karar yeter sayısı yoktu ve dışarıdan 100’den fazla sayın
milletvekili geldiler, birbirlerine sordular “Ne veriyoruz, ne veriyoruz, neye
oy vereceğiz?” diye ve oylarını istedikleri şekilde kullandılar, bu madde kabul
edilmiş oldu. Ne oldu böyle olunca? Bu maddede bulunan, tasfiye edilecek,
tırpanlanacak, Teftiş Kurulundaki müfettişler, HSYK’daki tetkik hâkimleri;
çaycısından, odacısından kâtibine, müdürüne kadar, Genel Sekreterlikteki
görevlilerin hepsinin görevine son verildi. Bundan haberdar mıydınız? Bunların
içerisinde hepsi mi darbeci, bunların hepsi mi çete, bunların hepsi mi Haşhaşi?
Bunların içinde hiç temiz Allah’ın kulu yok mu? Bir tanesi bile varsa kul hakkı
yediniz. Ne için? Biat kültürü için. Ne için? Parti çıkarı için.
Değerli
arkadaşlarım, hepimiz öbür dünyaya gideceğiz. Öbür dünyaya gittiğimizde Cenab-ı
Zülcelal diyor ki: “Bir tek kul hakkıyla gelmeyin bana.”
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Oraya nasıl geldiler onlar?
FARUK BAL
(Devamla) – İşte, burada kul hakkıyla gidecek olanlar vebalini çekecektir öbür
tarafta, günahını çekecektir öbür tarafta. Bu kadar dünyevi düşünmeyin, biraz
insani olun, biraz vicdani olun. Ayıptır, günahtır!
Şimdi, bu kadar
vahim bir kanun, demokratik bir ülkede görülmez. 28 Şubatta, ben, HSYK’nın
Genel Sekreterliği görevini yapan Personel Genel Müdürüydüm, vallahi de bu
kadar değildi 28 Şubat, billahi de bu kadar değildi. Bir Genel Müdür olarak
ben, karşılarına çıkıp dikelebiliyordum, bugün sizin uğraştıklarınızın tamamını
ben korumuştum, tamamını.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Demek ki sizden palazlandılar.
FARUK BAL
(Devamla) – Laf atma be kardeşim, laf atma yahu. Laf atmakla ne söylemiş
oluyorsun Allah rızası için ya. İşin özüne gel.
BAŞKAN – Sayın
Şener, lütfen…
Sayın
milletvekilleri, lütfen ama…
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Sayın Bakanım, devam edin siz, devam edin.
FARUK BAL
(Devamla) – Şimdi, siz, iki satır yazıyla, kul hakkına tecavüz edebilecek
şekilde ihtilal döneminde yapılmamış bir gaddarlığı yapıyorsunuz. İhtilal
döneminde görülmemiş bir vahşeti uyguluyorsunuz. Bu bir vahşettir. Bu niçin
böyledir? Şunun için böyledir: Siz, on bir yıl boyunca haram sofrasında
oturanlarla bir arada oldunuz ve Türkiye’de çok önemli bir sermayenin
kontrolünü elde etmeye çalıştınız yani on bir yıl boyunca ekonomiyi
yandaşlaştırdınız. Siz on bir yıl boyunca buna paralel olarak basını
yandaşlaştırdınız. On bir yol boyunca buna paralel olarak devlet organlarını
paylaştırdınız. Buna bir hukuk lazımdı, işte o hukuku oluşturmaya çalışırken 17
Aralık ortaya çıktı. 17 Aralıktaki “Kim bana ‘Yolsuzluk yaptı.’ diyebilir?”,
“Kim bana ‘Hırsızlık yaptı.’ diyebilir?”, “Kim benim alıp verdiğim rüşvetle
meşgul olup beni yargıda hesaba çekebilir?” içgüdüsüyle bu kadar vahşi
davranıyorsunuz, bu kadar vahim bir iddiayla yüce Kurulun önüne geliyorsunuz.
Ve maalesef gazi olan bu Mecliste, burada kan dökülmesine rağmen sizi doğruya
getirebilecek, aklıselime ulaştırabilecek, sizi ahlaki, vicdani ve demokratik
değerlere saygılı bir müzakere ortamına çekebilecek sebepleri bulamıyorum ve
bunda da inanın biz de hiçbir kusur yok. Muhalefet görevini yerine getiriyor,
en azından Milliyetçi Hareket Partisi size doğru yolu göstermeye çalışıyor.
Aynen, bu belanın Türkiye'nin başına sarıldığı 2010 tarihli referandum
öncesinde, anayasa değişikliğinde bu kürsüde söylenen lafların aynısını, bu defa,
yine tekrar ediyorum. Bu sizin başınıza, bir yıl olmazsa iki yıl sonra, iki yıl
olmazsa üç yıl sonra daha büyük belalar getirecek çünkü çözülebilecek bir
sorunu çözülemeyecek yeni sorunlar hâline getiriyorsunuz. Allah sizi ıslah
etsin demiştim, inşallah ıslah eder ama ıslah etmese de Cenab-ı Zülcelal
bildiği gibi yapsın. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Sabah sabah konuştuğu şeye bak!
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde, Hasan Ören, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
HASAN ÖREN
(Manisa) – Günaydın.
Değerli
milletvekilleri, 42’nci maddenin geçici 5’inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Gerçekten hepinize günaydın. Bir hayli gözleriniz kızarmış ama
vatan görevi bu, bundan kaçış yok, devam edeceğiz.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) – Bravo!
HASAN ÖREN
(Devamla) – Dileğim ve temennim, şu geçici 5’inci maddeden vazgeçmeniz. Yasama,
yürütme, yargı eşittir demokrasi. Hangisi eksik kalır ise bilin ki demokraside
eksiklik hissedilir. Belki yolsuzlukları kapatmak için yasaklara müracaat
ediyorsunuz, belki kurtaracağınızı zannediyorsunuz kendinizi ama gerçekten bu
böyle olmayacak. Dünyada yolsuzluklara bulaşan, yurttaşı yoksul hâle getiren
liderler yöntemlerini yasaklarda aramışlardır ama o yasakları koyduklarında da
gün geldiğinde “Bu yasakları niye koydum? Şimdi bu yasaklar beni yargılıyor.”
diye şikâyet etmişlerdir.
Bakınız, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili çok diretiyorsunuz, üzerinde çok
duruyorsunuz. Tabii ki düşünceleriniz var, söylediğimizde kızıyorsunuz, Güneş
Motellere kadar gittiğinizde biz kızmıyoruz. Güneş Motellerde yargı yok,
yargının verdiği bir karar yok, yirmi beş yıl ötelere gidip kendinizi haklı
çıkarabilecek enstrümanlar aramaya çalışıyorsunuz. Ama biz bugünden bahsettiğimizde,
“para makinesi” sinirlerinizi bozuyor, sabahın bu güzel saatlerinde
sinirlerinizi bozmak istemem ama gerçekler bunlar. Eğer biz bunların üzerine
konuşmayacak isek, sizler bunların üzerinde bize bilgi aktarmayacak iseniz
inkâr da etmediğinize göre tapeler, konuşmalar ortalıkta devam ettiğine göre
bir problem var. Bu problemi çözmemiz lazım. Yürütme bu problemden kaçıyor,
yasama sorumluluk almak istemiyor, yargı bir şeyler yapmaya çalıştığında
görüyorsunuz ve onu da baypas etmeye çalışıyorsunuz. Neden konuşmamızdan
rahatsız olunuyor bilmiyorum.
İBRAHİM KORKMAZ
(Düzce) – Olmuyoruz.
HASAN ÖREN
(Devamla) – “Baba evi arıyorlar.”, “Evde paralar var.”, “Oğlum biliyorum. Kaç
para var?”, “Baba sen biliyorsun parayı.”, “Kaç para var oğlum?”, “1 trilyon
var baba.”
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Yok, “3-5 kuruş…”
HASAN ÖREN
(Devamla) – “Peki, paraya el koydular mı?” diye devam edip gidiyor. Gelin,
biriniz bunun yanlış olduğunu, bu bilgilerin doğru olmadığını, bunların montaj
olduğunu söyleyin ki biz de anlayalım.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) – Sen biliyor musun ne olduğunu? Ben bilmiyorum. Dinleyen
sensin galiba.
HASAN ÖREN
(Devamla) – Ama sizin yaptığınız bunları kabul etmek, bunları kabul
ediyorsunuz. Ben sadece yazılanları okuyorum, ben iddiaları söylüyorum. Yani siz
Güneş Motellere kadar gittiğinizde kendinize bir dayanak noktası arıyorsunuz da
biz bunu söyleyince niye sinirleniyorsunuz? Sinirlenmeyin arkadaşlar,
katlanacaksınız buna, katlanmak zorundasınız çünkü sizler yaptınız bunu.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Bizimkisi gerçek, sizinkisi iddia.
HASAN ÖREN
(Devamla) – Sayın Başkan, ya susturun ya susturayım. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Buyurun
siz susturun Sayın Ören.
İHSAN ŞENER
(Ordu) – Hadi sustur!
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) – Gel de sen sustur gel!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen...
HASAN ÖREN
(Devamla) – Hatırlıyorsunuz değil mi? Bu Meclise yapılmış en büyük
hakaretlerden biriydi bunu bile sineye çektiniz.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Size fezleke gönderebilirler bu cümleden dolayı.
HASAN ÖREN
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, biraz evvel Elitaş dedi ki: “Bu memlekette
hırsızlık yapanların Allah belasını versin.” Hiç sevmediğim bir kelime bela
anmak, beddua okumak; babam bana öğretmedi, ben de çocuklarıma “Aman
kullanmayın!” diyorum. Dedi ki: “Yalan söyleyen, iftira atanların da Allah
belasını versin.” Haşa. Ee, Başbakan iftira atmadı mı Kabataş’taki başörtülü
kızımızla?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Görüntüleri görmedin mi?
HASAN ÖREN
(Devamla) – Başbakan iftira atmadı mı camide içki içildi diye?
Şimdi, Mustafa
Elitaş acaba bunu söylerken Başbakanı mı ima etti?
Hani nerede? Hani
nerede camide içki içilmişti, nerede bunun kasetleri? Kabataş’la ilgili
kasetler ortaya çıktı. Hürriyet Gazetesi, Kanal D bu görüntülerin hepsini
verdi. Peki, sizin görüntüleriniz nerede?
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Kabataş’ta nereyi gördün?
HASAN ÖREN
(Devamla) – Sizin görüntüleriniz nerede? Sizin görüntüleriniz nerede?
Demek ki Mustafa
Elitaş’ın söylediği, yalan söyleyen, iftira söyleyenle ilgili o kötü kelimeyi,
o bedduayı Başbakan için yapmış demek ki!
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – O görüntüler eksik, bilgilerin eksik!
HASAN ÖREN
(Devamla) – Tamamlayın. Hadi tamamlayın o zaman.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
43’üncü madde
üzerinde dört adet önerge vardır. Son üç önerge, maddenin Anayasa’ya aykırılık
sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Çerçeve 43’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Feramuz Üstün Hilmi Bilgin
Kayseri Gümüşhane Sivas
Cuma İçten Oya Eronat Halil Ürün
Diyarbakır Diyarbakır Afyonkarahisar
“MADDE 43- 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan "üç adaya" ibaresi "bir adaya" şeklinde
değiştirilmiştir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 43’üncü maddesinin Anayasa’ya aykırı
olması sebebiyle kaldırılmasını arz ve teklif ederim.
Pervin Buldan Nazmi Gür İbrahim Binici
Iğdır Van Şanlıurfa
Bengi Yıldız İdris Baluken Hasip Kaplan
Batman Bingöl Şırnak
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Fatma Nur Serter Tufan Köse
Zonguldak İstanbul Çorum
Bedii Süheyl Batum Ali Haydar Öner Ali Serindağ
Eskişehir Isparta Gaziantep
Aynı mahiyetteki
son önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Oktay Vural Erkan Akçay
Konya İzmir Manisa
Yusuf
Halaçoğlu Mehmet
Günal
Kayseri Antalya
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisinin önergesindeki gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa
Mahkemesi’nin yapısına ve üye seçimine antidemokratik düzenleme getiren teklif
metninin kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine huzurunuzdayım, tekrar yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Anlaşılan söz
söylemenin bir anlamı olmuyor bu Mecliste. Çünkü, vicdanlar, akıl Cenab-ı
Allah’ın bahşettiği şekilde değil başka türlü çalışıyor ama şu söyleyeceklerim
belki sizin aklınızı başınıza toplamanıza imkân sağlayabilir: Şimdi, Anayasa
Mahkemesi Türkiye’nin başına çok eski yıllardan beri bela olmuştur. 1960
darbesinden sonra oluşturulan 61 Anayasası ve ondan sonra oluşmuş olan
Danıştay, Türkiye’de farklı odakları oluşturmak suretiyle millî iradenin gün
ola ki 60 ihtilalinin arzu etmediği bir iktidar iş başına gelirse bu iki kurum,
bu iki organ o iktidarı gemlesin, engellesin. Tabii ki ihtilal sert bir
davranıştır, o sert davranışın ürünü olan bu iki yargı kurumu da Türkiye’yi
ciddi sorunları yaşatabilecek bir hâle getirmiştir. Sonu 12 Mart darbesi veya
muhtırası olmuştur ve arkasından da 12 Eylül darbesi gelmiştir. 12 Eylül
darbesinin yaratmış olduğu Anayasa Mahkemesi de aynen bir önceki Anayasa Mahkemesi
gibi Türkiye’ye ciddi sorunlar yaratmıştır. Sizin jargonunuz da ideolojik karar
vermiştir, bu doğrudur, bizim jargonumuz da Anayasa Mahkemesi sıfatını bir
kenara bırakarak yasama organını kontrol eden bir güç hâline gelmiştir
-denetleyen değil, dikkat buyurun, kontrol eden- bu amaçla “367” gibi ucube bir
karar verebilmiştir o Anayasa Mahkemesi. Bu sebeple “yorum kararı” diyerek,
millî ve manevi değerleri ortadan kaldıran, türbanla ilgili yorum kararında
millî vicdanı rahatsız eden bir karar verebilmiştir bu Anayasa Mahkemesi.
Dahası, sizin hakkınızda, o dönemde -dikkat buyurun, iyi dinleyin bunu- Adalet
ve Kalkınma Partisi aleyhine iptal kararı açıldığında, kapatma kararı davası
açıldığında, o Anayasa Mahkemesi bugünkü Adalet ve Kalkınma Partisini kapatma
kararı vermiş ve bunu para cezasına çevirmiştir Türkçe anlamıyla. Buna da
Milliyetçi Hareket Partisi olarak ilk karşı çıkan biz olduk çünkü hukukun
üstünlüğünde böyle bir karara gerek yoktu. Şimdi siz buradan aldınız, “ileri
demokrasi” dediniz, Anayasa Mahkemesinin üzerindeki ceketi çıkardınız, şapkayı
çıkardınız, yerine “AKP anayasa mahkemesi” anlamına gelecek bir mahkeme
kurdunuz.
Bakın, o anayasa
mahkemesi ne kararı verdi? O anayasa mahkemesi, eski Anayasa Mahkemesi kadar
vahim, eski Anayasa Mahkemesi kadar siyasal, eski Anayasa Mahkemesi kadar
ideolojik nitelikte karar verdi; ne kadar vahim. Anayasa Mahkemesi, yürürlükten
kalkmış bir anayasa ile yeni yürürlüğe girmiş bir anayasanın maddelerini aynı
anda, aynı kararla uygulayacak kadar vahşi bir karar vermiştir.
Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin, Anayasa Mahkemesi, önündeki davada, eski,
değiştirilmiş anayasa itibarı ile Cumhurbaşkanının görevinin yedi yıl olmasına
rağmen ya “Yedi yıldır.” diyecekti, ona göre karar verecekti veya bu madde
değiştirildiği için “Dört artı dört yıldır.” diyecek, buna göre karar
verecekti. Fakat, öyle bir karar verdi ki “Cumhurbaşkanının görev süresi hem
yedi yıldır hem de artı dört yıldır.” İşte “yargının siyasallaşması” dediğimiz
olay, bu kadar vahim, bu kadar garip sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir.
Dolasıyla, bu kanunun içerisinde getirilmiş olan, kanun teklifi içerisinde
bulunan Anayasa Mahkemesiyle ilgili hüküm de Anayasa Mahkemesinin bu vahim
durumunu yüce Mecliste bir kez daha tartışma imkânı sağlamıştır. Ben şimdiye
kadar aklıselimin hakim olmadığı, şimdiye kadar Cenab-ı Allah’ın bahşettiği
akıl, vicdan ve izanın parmaklara yansımadığını, Sayın İyimaya’nın ifadesiyle
akılla donatılmayan parmakların demokrasiyi yok eden canavarlara dönüştüğünü
bir kez daha sizlere hatırlatıyor, hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde söz isteyen Süheyl Batum, Eskişehir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saat dokuz oluyor.
On dokuz saattir bir yasayı yapıyoruz.
Şimdi, biz
“Yasayı yapıyoruz.” deyince siz şöyle bir “Acaba eve mi gitmek istiyordunuz?”
filan diye düşünüyorsunuz. Hayır, hayır, biz çok rahatız.
İHSAN ŞENER (Ordu)
– Allah rahatlık versin.
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) – Ancak bakıyoruz ki, arkada uyuyanlar, tam oylama sırasında
koşuşanlar içeri…
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Yok uyuyan, şu anda hiç uyuyan yok.
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) – Evet, evet…
Değerli arkadaşlar,
bu Meclis…
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Siz kaç kişisiniz? Sizin Grubunuz evde uyuyor, sizin tamamınız
evde uyuyor.
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi bu cumhuriyetin en önemli
yasalarını yaptı. Eğer böyle bir yasa yapıyor olsak çok rahattık ama yarına
bırakamayacağınız bir yasa var, o yüzden hemen yapıyoruz. Bunu görünce
üzülüyoruz. Yarına kalmaz bu yasa. Neden? Çünkü Bilal bekliyor, çünkü
bakanların çocukları bekliyor, çünkü Başbakan bekliyor, talimatı verdi.
Şimdi, bir
Türkiye Büyük Millet Meclisini bu duruma düşürdünüz ya, bu duruma düşürdünüz
ya, sizden sonra gelecek çoğunluklar… Merak etmeyin, o çoğunluklar biz
olacağız. Söz veriyoruz, böyle bir duruma Türkiye Büyük Millet Meclisini bir
daha düşürmeyeceğiz, ne Bilalleri kurtarmak için ne Başbakanları kurtarmak için
ne birilerini kurtarmak için, size şimdiden söz veriyoruz. Bizler çok rahatız,
bizler şimdi evimize gidip vicdanımız rahat uyuyacağız. Bizler, ne Bilal oğlanı
kurtarmak için ne 4 bakanı kurtarmak için ne bakan çocuklarını kurtarmak için
“Değer miydi buna?” diye vicdanımızı zorlamak zorunda kalmayacağız. Bizler hep
rahatız, hayatımız boyunca birileri talimat verdi diye yasa masa yapmadık.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – İktidar olamadınız ki Hocam!
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) - Alelacele, bir anda, örtme, kapatma, üzerini örtme, saklama
yasalarını, yolsuzlukların üzerini örtme yasalarını hiç yapmadık, vicdanımız
rahat.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Hocam, yapamazsınız ki!
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) - Yapmayız da, öyle bir yasada etkimiz de olmaz.
Ama değerli
arkadaşlar, bu Meclise gerçekten şaşıyorum; öyle bir pişkinlik ki çoğu
görmezden geliyor. Yarın sorulduğunda “Aa, ben bilmiyordum ya, biz onu çok iyi
zannediyorduk!” diyecek. Ayakkabı kutusu oldu “hayır kutusu”, banka müdürü oldu
“gariban adam”, milyonlarca lira oldu “3,5 kuruş”. Ne rahatsınız! Delilleri
karartma yasası? Oralı değil. Soyguncuları koruyacak kurumu oluşturma yasası?
“Vallahi bilmiyorduk.”
Sevgili
arkadaşlar, bu teklife Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes karşıydı, herkes. Barolar
Birliği, kendilerinin getirdikleri HSYK’nın Başkan Yardımcısı… Uzmanlar
getirdiler, karşı; herkes karşıydı. Yargıtaydan geldi, karşı. Ama burada
arkadaşlarımız oturdu; Haşhaşiler, kumpas, çete, paralel devlet… Arkadaşlar
hepimiz söylüyoruz bunu, hayatımda böyle bir pişkinlik görmedim, hayatımda
böyle bir pişkinlik görmedim!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Adem Sözüer öyle demiyor ama!
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) - Kumpas, çete… Peki, kim bunlar? Yedi yıldır tutuklu
tuttukları nerede? “Ha, oraları biz bilmiyoruz, şimdiki yolsuzluğun üstünü
örtelim.”
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Adem Sözüer öyle demiyor Hocam.
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) - Peki, bu yedi yıldır, beş yıldır tutuklu olanlar ne oldu?
Sahte delilleri kim yaptı? Kumpası kim kurdu? “Aa, oraları biz bilmiyorduk,
şimdi aklımıza geldi.”
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Adem Sözüer öyle demiyor Hocam.
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hiç böyle düşünmeyin. Bakın, neden böyle
yaptınız? Başbakan talimat verdi, Başbakan öyle isteyince Bakan istemiş oldu
zaten, o da isteyince sizler de istemiş oldunuz. Bu yasayı gözünüz kapalı
yaptınız.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Hocam, gözü kapalı olduğunu nereden biliyorsun?
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) - Değerli arkadaşlar, koskoca Türkiye Büyük Millet Meclisi… Bu size
yetecektir çünkü siz hepiniz, çoğunuz değerli insanlarsınız. Çocuklarınızın
yüzüne yarın bakarken… “Niçin bu yasayı sabaha kadar yaptın?” Bir şey bulacak
mısınız merak ediyorum.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Hocam, sana da “Niye desteklemedin?” diye sorarlarsa çocuklarınız…
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) - Sizler bile onu
bulamayacaksınız. Diyeceksiniz ki:
“Bilmiyorum vallahi, Bekir istemişti, Bekir Bozdağ, ondan yaptık.” İnşallah,
çocuklarınıza bunun nedenini açıklayabilirsiniz diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Hocam, sizin çocuklar da öğrenciler de “Niye desteklemediniz?”
diyecekler.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Hocam, size de “AK PARTİ’ye niye destek vermediniz?” diyecekler.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 43 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
''MADDE 43-
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "üç
adaya" ibaresi "bir adaya" şeklinde değiştirilmiştir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, yüksek
mahkeme üyeleri arasından belirlenecek Anayasa Mahkemesi üye adayları için
öngörülüp Adalet Komisyonunda kabul edilen 6 yıllık kıdem şartına ilişkin hüküm
madde metninden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…. Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
44’üncü madde
üzerinde üç adet önerge vardır.
Bu önergeler
maddenin Anayasa’ya aykırılık sebebiyle çıkarılmasını isteyen önergelerdir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 44 üncü maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle kaldırılmasını
arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Hasip Kaplan Bengi Yıldız
Bingöl Şırnak Batman
Pervin Buldan İbrahim Binici Nazmi Gür
Iğdır Şanlıurfa Van
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ali İhsan Köktürk Tufan Köse Fatma Nur Serter
Zonguldak Çorum İstanbul
Ali Haydar Öner Ali Serindağ Faik Öztrak
Isparta Gaziantep Tekirdağ
Aynı mahiyetteki
son önergenin imza sahipleri:
Faruk Bal Mehmet Günal Mustafa Kalaycı
Konya Antalya Konya
Erkan
Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Manisa Kayseri
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Bu kanun ile
değiştirilen Yargıtay Kanunu, 4954 sayılı Adalet Akademisi Kanunu, 2802 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanunu, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ve
Bölge İdare Mahkemeleri'nin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun, 6087
Sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu, 6216 Sayılı Anayasa
Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkında Kanunlarda görev yapan
mekanizmalar üzerinde yeni kadrolar öneren, bu bahisle de kadrolaşmanın önünü
açan bu düzenlemenin kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen, Faruk Bal Konya Milletvekili.
FARUK BAL (Konya)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bir kez daha huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Danayı yüzdük
kuyruğuna geldik. Bundan sonra 2 maddeyle birlikte bu kanun Adalet ve Kalkınma
Partisinin milletvekillerinin vermiş olduğu olurla Türk hukukuna kara bir leke
olarak geçecek. Bu maddede değerli arkadaşlarım, tasfiye edilecek kadroların
yerlerine sadece Adalet Bakanının doğrudan veya en etkili güç olarak yapacağı
atamalar, yaptıracağı atamalarla yargı artık bağımsız ve tarafsız bir yargı
değil, Adalet ve Kalkınma Partisinin bir şubesi hâline gelecektir ve bunun
sorumlusu da elbette bu kanun için oy veren, “Evet.” diyen sayın
milletvekillerinin hem bu dünyada hem de öbür dünyadaki sorumluluğu olarak
tarihimize geçecektir. Geçecektir de bu kanunun asıl amacının ne olduğunu
hepimiz biliyoruz. Bu kanun, 17 Aralık tarihinde başlayan yolsuzluk, rüşvet,
kara para aklama, devamında teröre yardım gibi, uluslararası ambargoyu delme
gibi çok vahim işlenmiş olan suçların yargılanma süreci içerisinde, zülfüyâre
dokunan bakanları, onların çocuklarını, ta Başbakanın çocuğuna, ondan Sayın
Başbakana kadar giden süreç içerisindeki şüpheli kişileri yargının, hukukun
elinden alıp atanacak olan kişilerin marifetiyle, yerlerine gönderilecek
kişilerin marifetiyle onları sütten çıkmış ak kaşık hâline getirme kanunu.
Peki, şeklen görevden aldığınız emniyet personeline -7 bin civarında- siz delilleri
değiştirttirebilirsiniz, kararttırabilirsiniz, siz onların görevini yapmama
talimatını Ankara’dan verdirerek mal varlığını kaçırmalarına imkân
verebilirsiniz, Türkiye’den kaçmalarına imkân verebilirsiniz; siz hâkimlerin,
savcıların korku ve dehşetle üzerine baskı yapmak suretiyle vicdanını
körelterek beraat kararlarına almasına imkân sağlayabilirsiniz ama şu iki şeyi
gerçekleştirebilir misiniz? Bir bakanın çocuğunun yatak odasındaki kasalar
içerisindeki milyon dolarların millet vicdanında bırakmış olduğu yarayı ortadan
kaldırabilir misiniz? Siz, bir Sayın Bakanın 700 bin liralık kol saati için
rüşvet istediğini ve o kol saatli kolun fotoğraflarının millet vicdanındaki
izini kaldırabilir misiniz? Siz, ayakkabı kutularındaki milyon dolarların,
fakir fukara olup da bırakın milyon doları, asgari ücretle hayatını geçindirmek
için çabalayan çırpınan insanların vicdanında bıraktığı yarayı bertaraf
edebilir misiniz? Elbette bunları bertaraf edemeyeceksiniz. İşte bu millet
vicdanındaki yara, sızı bu kanunla bertaraf edilemeyecek bir leke olarak
kalmasına rağmen ve bu kanun Türk hukuk tarihine kara bir leke olarak düşmesine
rağmen beceremeyeceğiniz, yapamayacağınız, başaramayacağınız ikinci bir iş daha
var, o da öbür dünyada verilecek hesapta yalnız başına kalacaksınız. Öbür
dünyada hesap vermekten sizi hiç kimse kurtaramayacak.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Öbür dünyayı nereden biliyorsun ya!
FARUK BAL
(Devamla) – Kes sesini, kes sesini!
RECEP ÖZEL
(Isparta) - Öbür dünyaya sen ne karışıyorsun, sana ne öbür dünyadan ya!
FARUK BAL
(Devamla) – Kes sesini!
Öbür dünyada
muaheze edilecek sizsiniz çünkü kul hakkı yiyorsunuz çünkü adaleti
esirgiyorsunuz çünkü insanların (AK PARTİ sıralarından gürültüler) hukuk önünde
tarafsız, bağımsız olarak yargılanmasını esirgeyip rüşvetçiyi, haramzadeyi,
haram sofrasından beslenenleri esirgiyorsunuz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Hadi oradan be, hadi oradan be!
FARUK BAL
(Devamla) - Allah bildiği gibi etsin sizi! (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde söz isteyen Ali Serindağ, Gaziantep Milletvekili.
Buyurun Sayın
Serindağ.
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 523 sıra sayılı Yasa Teklifi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum, günaydın diyorum.
Saat 14.00’te
başlayan ve hâlâ devam eden müzakereleri sürdürüyoruz. Keşke toplumsal bir
ihtiyaçtan doğan bir yasayı görüşseydik de 19 saat çalışmasaydık, 20 saat
çalışsaydık, 25 saat çalışsaydık.
İSMAİL AYDIN
(Bursa) – Arkadan torba yasa geliyor.
ALİ SERİNDAĞ
(Devamla) – Şimdi bir arkadaşım oradan bağırıyor, diyor ki: “Geliyor, torba
yasa da geliyor.” Doğru. Zaten, bu torba yasanın, şu anda görüştüğümüz yasanın,
öbür torba yasanın tek amacı var. Nedir o biliyor musunuz? O, bir kısım Hükûmet
üyelerinin ve yakınlarının aklanmasına yönelik, aklanmaları için düzenlemeye
yönelik paketlerdir. Bunların hepsi bir bütündür; bakın, bunların hepsi bir
bütündür değerli arkadaşlarım. Sizin nasıl bunları görmediğinize ben hayret
ediyorum.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, Türkiye olağanüstü bir hâl yaşamaktadır, Türkiye ilan edilmemiş
bir olağanüstü hâl yaşamaktadır. Nasıl olağanüstü hâl yaşamaktadır? Adli
makamların verdiği talimatlar, adli işlere ilişkin talimatlar, adli kolluk
görevlileri tarafından yerine getirilmemektedir. Bu, ne olağanüstü hâl
döneminde ne de sıkıyönetim dönemlerinde olmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde böyle bir olay vuku bulmamıştır. Bu olağanüstü hâli pekiştiren başka
ne var? Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı cumhuriyet başsavcılarını
aramakta ve onlara soruşturmayı yönlendirici talimatlar vermektedir. Bu, ne
olağanüstü hâlde olmuştur ne de sıkıyönetim dönemlerinde olmuştur.
7 bine yakın
emniyet mensubunun yeri değiştirilmiştir. Bir ay önce İzmir’e tayin ettiğiniz
İl Emniyet Müdürünü tekrar görevden aldınız. Bu normal bir yönetimde yapılacak
olan bir şey değildir, bu ancak olağanüstü hâllerde olabilir. Siz bir ay evvel
o emniyet müdürünü oraya tayin ederken kim olduğunu bilmiyor muydunuz? Bugüne
kadar yaptığı hizmetleri bilmiyor muydunuz? Hepsini biliyordunuz. Şimdi, siz
bunları niçin yapıyorsunuz? “Paralel devlet” diye bir söylem tutturdunuz.
Paralel devlet, hukukta yeri olmayan ama sizin icat ettiğiniz bir devlet, bir
yapı. Kâh “paralel devlet” diyorsunuz, kâh “çete” diyorsunuz, kâh “başka bir
yapı” diyorsunuz, kâh “Haşhaşi” diyorsunuz ama düne kadar beraber yürüdüğünüz
bir yapı bu.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Aynı konuşmayı kaç defa yaptınız?
ALİ SERİNDAĞ
(Devamla) – Şayet bir paralel yapı varsa bu sizin iktidarınızın eseridir. Siz o
paralel yapının mağduru olamazsınız, olsanız olsanız sorumlusu olursunuz. Siz
paralel yapının hiçbir şekilde mağduru olamazsınız. Biz şunu diyoruz, biz
diyoruz ki: Devlet içerisinde paralel yapıyı kabul edemeyiz, öyle bir şey
olamaz ama buna dayanarak, bunu bahane ederek yolsuzlukların ve rüşvetin
üzerini örtemezsiniz, örtmeye kalkarsanız da kimseyi inandıramazsınız. Bir
taraftan “kumpas” diyorsunuz, bir taraftan da sorumluluklarınızdan kurtulmak
için her şeyi Gülen cemaatine yüklüyorsunuz.
Başbakan asla
gerçekle bağdaştırılması mümkün olmayan söylemleriyle yolsuzluk ve rüşvetin
üstünü örtmeye çalışıyor. Başbakan iktidara ortak yaptığı bir hareketten kurtulmak
için ülkeyi hukuki ve siyasi bir çıkmaza sokmuştur. Siz, düne kadar ortaktınız,
beraber yürüyordunuz. Sayın Başbakan Ankara ziyaretinde Başbakan Yardımcısını
göndermedi mi? “Bir emirleri var mı, onu sor da gel.” demedi mi? “Cemaat ne
istedi de Tayyip Erdoğan vermedi?” demedi mi?
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Dedi.
ALİ SERİNDAĞ
(Devamla) – Sayın Adalet Bakanı gitti. Sayın Adalet Bakanı pek çok övücü sözler
söylemedi mi?
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Söyledi.
ALİ SERİNDAĞ
(Devamla) – Sayın Çelik söylemedi mi?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Söylemedi.
ALİ SERİNDAĞ
(Devamla) – Ne oldu yani? “Söylemedi.” diyorsanız…
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Söylemedi.
ALİ SERİNDAĞ
(Devamla) - …benim size söyleyeceğim hiçbir şey olamaz, hiçbir şey olamaz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Hiçbir şey yok zaten, hiçbir şey söylemiyorsun zaten.
ALİ SERİNDAĞ
(Devamla) – O söz size yakışır, ona ben bir şey diyemem ama bunu herkes
biliyor. Bugüne kadar, 17 Aralık olmasaydı gene bu çalışmalar olmayacaktı; ne
HSYK’yı değiştirecektiniz ne o torba kanunları getirecektiniz. Demokratikleşme
adı altında bundan sonra getireceksiniz. O yasa geldiği vakit -komisyonda da
söyledik- toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı askıya alınır. Kamu görevlilerinin
bir bölümü korunur, size yandaş olanlar korunur, diğerlerinin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ
(Devamla) - …hak arama özgürlüğünü engellersiniz çünkü yargıya gitme yolunu
kapatıyorsunuz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Nerede kapatıyoruz, hani?
ALİ SERİNDAĞ
(Devamla) – O, ancak ilan edilmemiş bir olağanüstü hâlde mümkündür.
Evet, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı arayacağım.
Karar yeter
sayısı yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 09.20
YİRMİ BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 09.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62’nci Birleşiminin Yirmi
Beşinci Oturumunu açıyorum.
523 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 44’üncü maddesi üzerinde aynı mahiyetteki üç önergenin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul Etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
Kanun teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
45’inci madde
üzerinde iki adet önere vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
kanun teklifinin 45. maddesinin “Bu kanun yayımından 50 yıl sonra yürürlüğe
girer” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Seyfettin Yılmaz Yusuf Halaçoğlu Faruk Bal
Adana Kayseri Konya
Erkan
Akçay Murat
Başesgioğlu
Manisa İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 523 sıra sayılı Bazı kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve (45.) maddesinin Anayasaya aykırı
olması nedeniyle teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ali İhsan Köktürk Fatma Nur Serter
İstanbul Zonguldak İstanbul
Tufan Köse Rıza Türmen Ali Haydar Öner
Çorum İzmir Isparta
Ali
Rıza Öztürk
Mersin
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
şekli Anayasa’da belirlenmiş cumhuriyet, cumhuriyetin nitelikleri de
tanımlanmış, laik, sosyal bir hukuk devleti. Hukuk devletinden ne anladığımız
da belli. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti hukuk devletiyse kuvvetler
ayrılığının birbirinden bağımsız olarak işlemesi lazım. Bu kuvvetler
ayrılığının birbirinden bağımsız işlemesini sağlayacak olan organ
Parlamentodur, yasama organıdır. Yürütmenin görevi, Adalet Bakanlığının görevi,
Parlamentonun görevi yasama organını kullanarak yargıyı tahakküm altına almak
değildir; aksine, yargının hukuk devleti içinde, hukuk devleti ilkelerine uygun
olarak işleyebilmesi, faaliyetini yürütebilmesidir.
Bu görüştüğümüz
kanun tasarısı A’dan Z’ye hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Bu görüştüğümüz
tasarıda gerçekten hukuk devleti adına hukukçu olarak savunabileceğim hiçbir
şey yoktur. Bundan iki yıl önce çıkartmış olduğunuz 6087 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunu görüşülürken onun ne kadar demokratik, ne kadar ileri olduğunu
söylediniz. Bugünün Bakanı, o günün Grup Başkan Vekili Sayın Bekir Bozdağ, o
tarihteki HSYK yapısının ne kadar güvenilir olduğunu ve HSYK yapısını
savunduğunu bu kürsüden söyledi. Şimdi ne oldu da iki sene önce savunduğunuz
HSYK yapısından şikâyet ediyorsunuz? İki sene önceki HSYK yapısı mı hukuk
ilkelerine uygundu, bugünkü getirdiğiniz mi uygun? Birbirine taban tabana zıt.
Aslında böylesine
taban tabana zıt, bugün dediğinizi yarın inkâr eden kanun tekliflerini biz
gördük. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde hukukun katledilmesi
artık bir istisna değil, bir kural oldu. Hukuksuzluk Türkiye’nin her tarafında
boy gösteriyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti, sokaklarına sahip çıkamaz, kendi
yasalarını çalıştıramaz hâle geldi. İnsanların devlete güveni kalmadı,
insanların yargıya güveni kalmadı, insanların yasama organına güveni kalmadı ve
en sonunda milletvekillerine de güveni kalmadı.
Değerli
milletvekilleri, “Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını yükseltelim.”
demekle saygınlığı yükselmiyor. Bu Meclisteki tüm arkadaşlarımız, hangi
partiden olursa olsun, hepimiz biliyoruz ki bu Meclisin saygınlığı ancak hukuka
uygun yasalar yaparak olur.
Sayın Başbakanı
-söylemlerine baktığımızda- ben bir hukukçu olarak, hukuk devleti ilkelerini,
hukuku içine sindirmiş bir Hükûmetin Başbakanı olarak görmüyorum. Bunun sonu
kıyamettir.
AHMET YENİ
(Samsun) – Vay, vay, vay!
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – “Vay, vay, vay!” dersiniz, iki sene önce de “Vay, vay, vay!”
diyordunuz siz.
Hüseyin Çelik,
bugün Hükûmetin sözcüsü, diyordu ki: “Yahu ‘Cemaat devlete sızmış.’ deniliyor,
‘Cemaat devlete sızmış.’ diyorlar. Bu nem mi, yoksa hava mı? Devlete nasıl
sızar ya?” diyordu. Şimdi bu soruyu size sormak lazım. Cemaat devlete sızdıysa,
size uygun bir paralel yapı oluşturduysa neden oluşturdunuz?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Havaymış, havaymış…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Bunun suçlusu kim? Sizin, bir bakın arkadaşlar, gazete sayfalarına
bakın, Başbakanın, Hüseyin Çelik’in, Bülent Arınç’ın, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağ’ın, Sadullah Ergin’in dün söylediklerine bakın. Adalet Komisyonundaki
arkadaşlarımızın, şimdi değiştirme ve
kaldırmaya çalıştıkları 6087 sayılı Yasa’yla ilgili konuşmalarına bakın.
Gecenin şu
saatinde arkadaşlarımız uyuyor. (AK PARTİ sıralarından “Sabah!” sesleri)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Onlar orada derya kuzuları değil. Ya, günahtır, yazıktır,
milletvekili ya onlar.
AHMET YENİ
(Samsun) – Günaydın, günaydın.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Onlar derya kuzusu değil. Yılmaz da uyuyordu uyandı, bir titredi
şöyle kendisi.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Kendine gel!
AHMET YENİ
(Samsun) – Kendine gel, kendine!
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Ayıptır günahtır, ayıptır günahtır arkadaşlar. Bakın yazık
ediyorsunuz, yazık ediyorsunuz. O arkadaşlarımız orada uyuyorlar. Derya kuzusu
mu onlar ya? Milletvekili, milletvekili. Olmaz böyle bir şey, böyle bir yasama
faaliyeti olmaz. Olmaz böyle bir yasama faaliyeti.
AHMET YENİ
(Samsun) – Çok çalışacağız, çok!
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Sayın Yeni, bak, sen de uyuyordun, sabahtır ben gördüm orada; tamam mı, sabahtır sen uyuyordun.
AHMET YENİ
(Samsun) – Çalışmaya geldik buraya, uyumaya değil.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Evet arkadaşlar, bu yasa a’dan z’ye hukuksuzluk doludur, bu yasaya
bir hukukçu olarak kabul oyu vermekten vicdan azabı duyarım; o nedenle,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz bu yasaya “hayır” diyoruz.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
kanun teklifinin 45. maddesinin “Bu kanun yayımından 50 yıl sonra yürürlüğe
girer” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Seyfettin Yılmaz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
teklifinin 45’inci maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu önergede şunu
diyoruz: Bu kanunun yayımından elli yıl sonra yürürlüğe girer.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Ömrün yetmez, ömrün.
SALİH KAPUSUZ
(Ankara) – Çok bonkör, çok!
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Yani size bir imkân tanıyoruz, bakın, gelin şu önergeyi kabul edin.
BÜNYAMİN ÖZBEK
(Bayburt) – Hedef koymuşlar, en sonunda iktidara gelecekler.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - İktidar olup olmamaya millet karar verir, sen karar veremezsin de.
Şunu söylüyorum: Belki bu önerge sizi kurtarabilir.
Şimdi, bakın
değerli arkadaşlar, siz ne kadar inkâr ederseniz edin… Bağırmadan konuşmak
istiyorum, onun için laf atmayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, bu kanun
teklifi, kanun tasarısı Türkiye’de 17 Aralıkta yapılan büyük rüşvet
operasyonuyla ortaya çıktı, bunu kabul edin. Bu büyük operasyonun içerisinde
kim vardı? Bakanlar vardı, bakanların çocukları vardı, iş adamları vardı;
bunlar iddialar ve onun üzerine bugün 2 bakanın oğlu içeride yani bu…
Girmeyeceğim tekrar, rahatsız oluyorsunuz biliyorum ama yani “Üç beş kuruş var
baba.” “Üç beş kuruş” dediği yerde 1 trilyonun olduğu eğer sizi rahatsız
etmiyorsa -seçmen bölgeleriniz var- işte, Türkiye’nin her tarafında orada
binlerce, milyonlarca fakirin fukaranın, garip gurebanın olduğu yerde babayla
oğlun arasındaki bu üç beş kuruşun trilyonlarla bahsedilmesi sizi rahatsız
etmiyorsa, 2 bakanın çocuğun cezaevinde olması sizi rahatsız etmiyorsa
diyeceğim bir şey yok. Ama, esas vahim olan 25 Aralık operasyonu. Bakın, 25
Aralık operasyonunun içerisinde, iddiaların arasında Başbakan var, Başbakanın
çocukları var, Başbakanın yakınları var. Yine, bakanlar var, iş adamları var,
şunlar var, bunlar var. Orada ne oluyor biliyor musunuz? Savcının talimatına
rağmen adli kolluk görevini yapan görevliler görevlerini ifa edemiyor.
Şimdi, “Bir savcı
çıkıyor, bildiri okudu.” deniyor. Hukuk devleti yok olmuş. Açık söylüyorum, 17
Aralıktan itibaren bu ülkede bir darbe var. Bu
darbenin adını ben bilmiyorum ama bunu tarih koyacak yani 1980 ihtilali
dendi, 28 Şubata postmodern dendi ama 17 Aralıktan sonraki gelişmelere ne
darbesi denmesini emin olun tarih yazacak. Bunları yine Allah bize ömür verirse
sizinle görüşeceğiz. Yani burada yargı yok ediliyor. Hani, siz hep diyordunuz
ya “Hukukun üstünlüğü, üstünlerin hukukunu yok ettik, hukukun üstünlüğünü
getiriyoruz.” Ya, bırakın hukukun üstünlüğünü, şu anda Bekir Bozdağ’ın hukukunu
getirdiniz, AKP’nin hukukunu getirdiniz, yandaşların hukukunu getirdiniz. Bu
hukuk onu götürüyor.
Bakın, Başbakan
dün ne söylemişse bugün tersini ifade ediyor. Siz buradan bize kızıyorsunuz, bu
iddiaları söyledik diye de. Şimdi, bu iddiaları ortaya getiren savcılara ne
diyor? “Hain” diyor, “Bunlar dış ülkelerin ajanı.” diyor. Dedi mi, demedi mi
bunu Başbakan?
Şimdi ben size
soruyorum: Ya, o zaman sen Başbakansın, bu adama “hain” diyorsan, “ajan”
diyorsan gereğini yaparsın. Suçluluğunu ispat etmiş misin, açılan dava var mı?
E, şimdi bunlar yok. Ondan sonra bir gruba “hain”, “Haşhaşi” bilmem ne
diyorsunuz. Suçluluğu ispatlanmış mı? İspatlanmamış. Bunu niye söylüyorum? Siz
bizi eleştiriyorsunuz ya, biz, ortada bariz “tape”ler var yani devletin resmî
kayıtlarıyla olan “tape”leri dile getirmemize rağmen burada masumiyet
karinesinden bahsediyorsunuz ama Başbakan televizyonları açtığı andan itibaren
önüne ne gelirse konuşuyor, herkesi suçluyor. Yani böyle bir ortamda
demokrasiden, adliyeden, yargıdan bahsetmek mümkün mü değerli arkadaşlar?
Gelinen nokta, Türkiye’de demokrasi açısından gerçekten çok sıkıntılı bir konu.
Ben sizin
yerinizde olsam “Ya, bu iddialarla ilgili ne var ne yok?” diye bir araştırırım.
Ben sorumluluk gereği, ormancı olduğum için, biraz önce Ali Rıza Bey “Hukukçu
olarak bunu kabul etmiyorum.” dedi, ben de ormancı olarak kabul etmiyorum. Ama
Paşaköy’le ilgili bir iddia var. Ben üşenmedim, İstanbul’a gittim yani acaba
bu… 25 Aralıkta Başbakan çıktı dedi ki: “Ya, bize operasyon yapılıyor, dış
güçlerin etkisi var.” O iddialardan küçük bir tanesi de Paşaköy. Ben atladım,
sorumlu milletvekilliği gereği, üç gün, o bölgede bütün her şey gizlenmiş,
saklanmasına rağmen bütün bilgi ve belgelere ulaştım. Oradaki iddiaların
tamamına yakını doğru ve gerçek. Burada da dile getirdim. O zaman, bu şunu
gösteriyor, yani siz ne derseniz deyin, arkasında başka hesaplar olabilir ama
sizin millete anlatacağınız şu: Hırsızlık var mı, yok mu? Rüşvet var mı, yok
mu?
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Yok…
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) – Haram yenmiş mi yenmemiş mi? Eğer yemişseniz unutmayın, unutmayın
değerli milletvekilleri, Allah’ın adaletinden kurtuluş yok. Bekir Bozdağ’ın,
Recep Tayyip Erdoğan’ın adaletiyle kurtulabilirsiniz ama Allah’ın adaletinden
kurtuluş yok. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
46’ncı madde
üzerinde bir adet önerge vardır; son madde ve son önerge. Okutup oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı Bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin
çerçeve (46.) maddesinde yer alan “Bakanlar Kurulu” ibaresinin “TBMM Başkanı”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ali İhsan Köktürk Fatma Nur Serter
İstanbul Zonguldak İstanbul
Aylin Nazlıaka Tufan Köse Rıza Türmen
Ankara Çorum İzmir
Ali
Haydar Öner Ali
Rıza Öztürk
Isparta Mersin
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Mehmet Akif Hamzaçebi, İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Günaydın değerli arkadaşlar, hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Bundan yaklaşık
yüz yıl önce ünlü Alman hukukçu, siyaset bilimci Carl Schmitt yazmış olduğu
“Siyasi İlahiyat” isimli kitabında günümüz siyaset biliminin kavramlarının
“dünyevileştirilmiş ilahiyat kavramları” olduğunu söyler. Örneğin, her şeye
kadir Tanrı gitmiş, onun yerine her şeye kadir kanun koyucu gelmiştir. Her şeye
kadir kanun koyucunun demokratikleşmesi demokrasinin de serüvenidir.
Ancak bugün
gördüğümüz tablo, HSYK kanun tasarısıyla ilgili olarak Hükûmetin başlangıçtan
bu yana gütmüş olduğu politika her şeye kadir kanun koyucunun
demokratikleştirilmesi yönündeki bir adımın işaretlerini değil, tam tersine her
şeye kadir tek adamın politikasının, uygulamalarının, onun otoriter tutumunun
işaretlerini bize göstermiştir. Devlet-birey ilişkisi artık yüz yıl önceki
ilişki değildir. Eskiden devlet-birey ilişkisi, güç-itaat ilişkisine
dayanıyordu, şimdi öyle değil. Birey öne çıkmıştır, bireyin öne çıkmasıyla
birlikte onun özgürlükleri çok daha önemli olmuştur. Eskiden devlet karşısında
güçsüz bir birey varken, devletin hakları varken, bugün, devletin karşısında güçlü
bir birey, onun özgürlükleri vardır. Eskiden anayasalar devletin kuruluşunu,
örgütlenişini, buna ilişkin hükümleri düzenlerken, bugün, anayasalar bireyin
özgürlükleri karşısında devletin gücünü sınırlayan metinlere dönüşmüştür.
Demokrasi budur, anayasa budur.
1748 yılında,
Montesquieu -kuvvetler ayrılığı ilkesini- “Kanunların Ruhu” kitabını yazdığı
zaman daha kuvvetler ayrılığı onun yazdığı gibi, onun savunduğu gibi
şekillenmiş değildi. İlk defa orada kuvvetler ayrılığı olmadan demokrasinin
olmayacağı Montesquieu tarafından bir
tarihî belge olarak “Kanunların Ruhu” isimli kitabında yer aldı. Ve ondan 41
yıl sonra 1789 tarihinde insanlık tarihine çok büyük bir devrim olarak geçen
Fransız Devrimi meydana geldi. Fransız Devrimi sonucunda 1789 yılında yayınlanan
Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nin 16’ncı maddesi bugün dahi bütün
demokrasilerin temelini oluşturan altın bir kuralı koymuştur. Hakların güvence
altında olmadığı, kuvvetler ayrılığının bulunmadığı ülkelerde anayasa yoktur.
Yazılı olarak kâğıt üzerinde anayasa dediğiniz bir metin olabilir ama bu
metinde kuvvetler ayrılığı tahrip edilmişse o ülkede, o anayasada kuvvetler
ayrılığı yoktur, dolayısıyla o ülkede anayasa yoktur. Bu yasayla birlikte
Türkiye’de anayasa yoktur. Anayasa, biraz sonra eğer bu yasaya kabul oyu
verirseniz ilga edilmiş olacaktır. Yoklukla malul bir kanunu çıkarıyorsunuz.
Anayasa’ya göre millete ait olan yetkileri Hükûmet, Başbakan, Adalet Bakanı
kendi yetkisi içerisine almaktadır. Bu, çok açık bir şekilde yok hükmünde sayılması
gereken bir kanuni düzenlemedir. Buradan, umarım Sayın Cumhurbaşkanı, onun
görevlendirdiği hukukçular bu görüşmeleri izliyordur çünkü bu kanunun kabulüyle
birlikte, kanun numarası almasıyla birlikte bu kanunun yok hükmünde sayılması
için Anayasa Mahkemesine başvurumuzu yapacağız.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Yok hükmünde olur mu kanun?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Efendim…
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Yok hükmünde olur mu kanun? Öyle bir şey var mı?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Evet, onları gayet iyi biliyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, hukuk herkese lazımdır, hukuk hepimize lazımdır. Konjonktürel
hareket edenler bir gün hukuka ihtiyaç duyacaklardır. Siz bugün bu yasayla
yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının üstünü kapama pahasına demokrasiye ve
özgürlüklere büyük bir darbe indirdiniz. Masumiyetine inanan insanlar yargının
önüne çıkmaktan çekinmezler ama siz o kişilerin, o siyasilerin yargının önüne
çıkmasını bu yasayla engelliyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Bu demokrasi dışı tutum hepinize hayırlı olsun.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Ne alakası var ya! Hiç alakası yok.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Millet bunun dersini mutlaka verecektir.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Ne alakası var ya, Başkanım!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Hepinize tekrar iyi sabahlar diliyorum, iyi günler
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Böylece, teklifin
görüşmeleri de tamamlanmıştır.
İç Tüzük’ün
86’ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere lehte söz isteyen
Mustafa Kemal Şerbetçioğlu, Bursa Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 523 sıra sayılı
Kanun Teklifi hakkında oyumun rengini bildirmek üzere şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Sizlerin şahsında aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet
Komisyonunda ve Genel Kurulda en ince ayrıntılarına kadar müzakere ettiğimiz
teklifin önergelerle bazı maddeleri kaldırılmış, bazı maddeleri değiştirilmiş,
toplumun ve muhalefetin her türlü hassasiyeti dikkate alınarak bugünkü son
şeklini almıştır.
Bu önemli yasa
teklifi hakkında kabul oyu kullanacağımı bildirir, yasanın yargı camiasına ve
aziz milletimize hayırlı olmasını dilerim. (AK PARTİ sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Sayın Başkan, tarihe geçmesi için ben de oyumun rengini belirtmek
istiyorum. Ben de “Hayır.” diyeceğim.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) – Böyle bir usul yok, geçmez.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Evet, şimdi,
oyunun rengini belli etmek üzere, aleyhte söz isteyen…
Sayın Hamzaçebi
kim konuşacak, Sayın Tanal mı?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Mahmut Tanal.
BAŞKAN – Mahmut
Tanal İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, bu yasa
neyi tehdit altına alıyor, neye tehdit? Temel hak ve özgürlüklere bir
tehdittir. Bu teklif neye aykırı? Anayasa’mızın 2’nci maddesindeki hukuk
devletine aykırı. Anayasa’mızın 138’inci maddesine aykırı. Anayasa’mızın 140,
141, 159’uncu maddesine aykırı. Anayasa’mızın 90’ıncı maddesinin atfıyla
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi’nin 10’uncu maddesinde herkesin
hak ve yükümlülükleri belirlenirken kendisine suç yüklenirken tam bir şekilde
davasını bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açıkça
görülmesini isteme hakkına aykırı. Bu teklif Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (6/1) hükmüne aykırı. Bu teklif Birleşmiş Milletler Siyasi ve
Medeni Haklar Sözleşmesi’nin 14’üncü maddesindeki “Herkes mahkemeler ve yargı
yerleri önünde eşittir. Herkes hakkındaki bir suç isnadının veya hak ve
yükümlülüklerle ilgili bir hukuki uyuşmazlığın karara bağlanmasında hukuken
kurulmuş olan yetkili, bağımsız ve tarafsız bir yargı yerinde görülmesi.”
ilkesine aykırıdır.
Şimdi, pozitif
hukuk açısından bunu belirledikten sonra, siyasal iktidar seçime gittiği dönem
içerisinde vatandaşa şunu söylemiş olsaydı gerçekten önünde saygıyla önünde
eğilirdim ben: “Ey Türk halkı, eğer siz bize oy verirseniz ve biz iktidara
gelirsek ve iktidara geldiğimizde bizler ve çocuklarımız suç işlerse
yargılanmamak için biz kendi lehimize yasalar yapacağız.” Seçime böyle gitmiş
olsaydınız, halk size bu şekilde oy vermiş olsaydı gerçekten önünüzde saygıyla
eğilmiş olurdum ben ama seçime gittiğiniz dönemde halka bunu söylemediniz.
Dediniz ki: “Biz üstünlerin hukukunu kaldıracağız.”
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) – Kaldırdık zaten.
MAHMUT TANAL
(Devamla) – Sizler kendinize göre üstünlerin hukukunu yarattınız. Yani,
dışarıdaki Ayşe ablamız, Fatma ablamız, Ali ağabeyimiz, Mehmet babamıza
uygulanan hukuk ile bakanlara, çocuklarına ve birlikte ihale aldıkları
müteahhitlere uygulanan hukuk farklı bir hukuktur. Onun için, biz farklı hukuku
reddediyoruz, biz üstünlerin hukukunu reddediyoruz. Getirilen bu düzenlemeyle…
Evet, burada milletvekilisiniz şu anda, iktidardasınız, gücünüz var. Nedir?
Zaten, dünyada hep güçlüler kendine göre hukuk yaratmıştır.
MUZAFFER YURTTAŞ
(Manisa) – İşimiz hizmet, gücümüz millet.
MAHMUT TANAL
(Devamla) – Netice itibarıyla, güçlülerin bir gün yıkılacağını da unutmamak
lazım. Hukuk, ekmek, su gibi herkese günün birinde lazım olacaktır. Sizlerin
burada milletvekili süreniz bittikten sonra düz vatandaş gibi sokakta… Allah
hiçbirinizi mahkemeye düşürmesin, inşallah başınıza herhangi bir sorun da
gelmez. Ama o dönem diyeceksiniz ki: “Ya, arkadaş, ellerim kırılsaydı da bu
parmakları kaldırmamış olsaydım.” Ama o zaman da iş işten geçmiş olacak.
Gerçekten, burada
takım tutar gibi, gerek genel başkanların gerek grup başkan vekillerinin dediği
şekilde, onlara bakarak ellerinizi kaldırmayınız. Burada ne olur elinizi
vicdanınıza koyunuz, bugüne kadar toplum içerisinde ettiğiniz, verdiğiniz
sözleri bir hatırlayınız. Hiçbir şey yapmıyorsanız da her toplumda, her dinde, her
devlette hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk lanetlenen bir eylemdir. Bu söylendiği
zaman -gerçekten içinizde çok değerli insanlar var, üstünüze alınmayın
arkadaşlar- “hırsız var” denildiği zaman siz de on sefer “hırsız var” deyin ki
hırsızlar bu toplumda utansın. Yani siz bunu niye kendi üzerinize alıyorsunuz?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) – Kimsenin kendi üzerine aldığı yok, sen kendine bak!
MAHMUT TANAL
(Devamla) – Onun için gerçekten temiz, dürüst, yürekli insanlar için bir
turnusol kâğıdıdır bu yasa. Bu turnusol kâğıdıyla kirli olanlarla temiz olanlar
belli olmuş olacak. Onun için ben sizin vicdanlarınıza sesleniyorum.
Tabii çalışmak
bir ibadettir bunu kabul etmek lazım ama kimler için üstünler için çalışmamak
lazım halk için çalışmak lazım, toplum için çalışmak lazım ve…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL
(Devamla) - …bizim bir hocamız vardı, derdi ki: “Çocuklar, şakşakçı olmayınız.”
Gerçekten sürekli laf atan ve şakşakçılık yapan arkadaşlarımız var. İyi niyetli
arkadaşları tenzih ediyorum ama lütfen bu tavırlarınızdan vazgeçin.
Hepinize selam ve
saygılarımı iletiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunacağım.
Teklifin tümünün
oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir istem vardır.
Şimdi istem
sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit edeceğim.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
523 sıra sayılı kanun teklifinin tümünün oylamasının açık oylama şeklinde
yapılmasını teklif ederiz.
Engin Altay?
Burada.
Ali Serindağ?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Takabbül ediyorum.
BAŞKAN – Mehmet
Akif Hamzaçebi? Burada.
Süheyl Batum?
Burada.
Ali Haydar Öner?
Burada.
Ramazan Kerim
Özkan? Burada.
Melda Onur?
Burada.
Hasan Ören?
Burada.
Bülent Kuşoğlu?
RECEP ÖZEL
(Isparta) - Takabbül ediyorum.
BAŞKAN - Musa
Çam? Burada.
Ali Demirçalı?
Burada.
Süleyman Çelebi?
Burada.
Celal Dinçer?
Burada.
Birgül Ayman
Güler? Burada.
Mahmut Tanal?
Burada.
Mehmet Haberal?
Burada.
Ali Rıza Öztürk?
Burada.
Kemal
Değirmendereli? Burada.
Fatma Nur Serter?
Burada.
Ömer Suha Aldan?
Burada.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler…
Evet, oylama
yapılmadan önce Sayın Akçay’ın bir söz talebi var.
Buyurun Sayın Akçay,
yerinizden.
X.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay’ın yerinden sarf ettiği ve şahsını hedef alan sözlerini
geri alması gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bildiğiniz üzere
biraz önce kürsüye çıkarken Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay şahsımı
hedef alan kaba ve yaralayıcı söz ve hakaret içeren söz sarf etmiştir. Ben
hiçbir zaman ne kürsüde ne de burada -2007 yılından bu yana milletvekilliği
yapıyorum- hiç kimsenin şahsına yönelik kaba ve hakaret içeren hiçbir söz sarf
etmedim. Eleştirilerim kürsüde ağır olabilir, tamamen Hükûmete yöneliktir,
hiçbir zaman şahıslara yönelik hakaret içeren ne bir kaba söz ne de bir küfür
asla sarf etmedim ne de muhatap olmadım.
BÜNYAMİN ÖZBEK
(Bayburt) – Herkese yani.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Ne üzücüdür ki Sayın Atalay o sözü sarf etmiştir. Ben Sayın Başbakan
Yardımcısından sözünü geri almasını talep ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Elitaş,
buyurun.
24.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, 523 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinde katkı sağlayan milletvekillerine ve
çalışanlara teşekkür ettiğine ve kanunun hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yirmi saatten
fazla bir süredir bu kanun teklifinin son bölümlerini 21’inci maddeden bu
tarafa konuşuyoruz. Öncelikle katkı sağlayan bütün milletvekili arkadaşlarımıza
teşekkür ediyoruz. Haklı eleştirilerde bulunan muhalefetten milletvekili
arkadaşlarımıza da teşekkür ediyoruz.
Hoş olmayan bir
hadise yaşadık. Öncelikle Burdur Milletvekilimiz Bayram Özçelik, Ali İhsan
Köktürk, Ertuğrul Soysal arkadaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum.
Her eleştiri
olabilir, ağır olabilir fakat hiçbir zaman şiddete dönüşmemesi gerekir.
Demokrasi konuşmadır, demokrasi fikirleri ifade etmedir ama demokrasi
başkalarının fikirlerini ifade etme özgürlüğünü elden almak kesinlikle
değildir. Her türlü eylem yapılabilir ama başkalarının hakları gasbedilmemesi
şartıyla.
Bakın, Sayın
Akçay “Hiç kimseyi incitmedim, hakaret etmedim.” dedi. Tutanaklar önümde. Belki
ne olduğunu tam…
BAŞKAN – Onlarla
ilgili Sayın Bakan konuşacak galiba.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Hayır, şunu söylüyorum ben: O arkadaşımız belki farkında değildir,
yerinden laf atıyor Gökcen Özdoğan Enç’e, Antalya Milletvekilimize: “Ar
kalmamış! Hayâ kalmamış!” “O sırıtmalarınız var ya!” “Yılışık yılışık
gülüyorsunuz!” “İkinci kez saflığı olanlara ne denir değerli arkadaşlar,
sizlere bırakıyorum.” “AK PARTİ iktidarının oyununda hırsız savcıyı ve polisi
kovalıyor.”
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Şimdi, onlara girersek biz de okuyalım tutanakları. Böyle bir şey var
mı?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Sayın Başkan, bunlar bu kürsüden söylenmemesi gereken şeyler. Ben
değerli milletvekilinin belki buradaki iyi niyetle -hüsnüzan içerisinde
söylüyorum- bilmeden bunları yaptığını değerlendiriyorum. Muhakkak ki herhâlde
bu arkadaşımız bunları istemeden ağzından çıkarmıştır diye ifade ediyorum.
Tekrar bu saate
kadar çalışan değerli milletvekili arkadaşlarımıza, Bakanlık temsilcilerimize
ve özellikle Sayın Başkanım, size, Kâtip Üyelerimize, Divana, steno
arkadaşlarımıza, kavaslarımıza…
BAŞKAN – Sayın
Başkan, iyi aklınıza geldi, teşekkür ederim, sağ olun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - …bizi takip eden bütün basın mensuplarına da teşekkür ediyorum.
Hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hayırlı haftalar temenni ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, bir çift lafım var, kürsüden
de olur, buradan da olur.
BAŞKAN – Siz
bilirsiniz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Ankara) – İsterseniz oradan konuşayım.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika söz
veriyorum.
25.- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’a sarf ettiği sözleri geri aldığına ve kendilerine
yapılan hakaretlere karşı sabır gösterdiklerine ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de hepinize
teşekkür ediyorum. Milletvekili arkadaşlarım, dün saat 14.00’te başladı, şu ana
kadar çalışıyorsunuz, çalışıyoruz. Hepinize teşekkür ediyorum. Sağ olun,
bitirdik önemli bir tasarıyı.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, peşinen, ben söylediğim sözü geri alıyorum; bir. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Ama peşinden de şunu ekliyorum: Bakın arkadaşlar,
muhalefetten arkadaşlar, insafla düşünün, şu grup öyle bir sabırla dinliyor ki
her kalkan küfrediyor, hakaret ediyor, “Hırsızsınız.” diyor, bilmem ne diyor,
taş olsa erir.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) – Bravo Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Sizler olsanız neler yaparsınız ama sabırla
oturduk arkadaşlar.
MUSA ÇAM (İzmir)
– Var mı, yok mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bakın, ben sadece bu arkadaşımın, Sayın Akçay’ın bir
iki cümlesini size nakledeyim. Bakın, ne diyor biliyor musunuz? “Siz, artık,
bir mafya çetesi oldunuz. AKP Hükûmeti bir mafya çetesidir. Bakın, arkadaşlar,
sizin bu görevde bulunmamanız gerekir. İnsafsız, vicdansızsınız ve suçlusunuz
siz.” Bunlar tutanaktan aldığım. “Ar kalmamış, hayâ kalmamış!” Şimdi ben
bunların karşısında bir kelime sarf ettim. Benim âdetim değil, ben de
bilirsiniz yani en zor durumlarda bile nezaketi ve saygıyı korurum ama buna
benzer burada o kadar çok şey söylendi ki. Allah’ın izniyle herkes görecek.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Görecek, görecek…
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – 30 Mart da uzak değil. 1 Nisanda burada
görüşeceğiz ve Allah’ın izniyle AK PARTİ büyük bir parti, bakın bu grup.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Büyük, Allah… Büyük, Allah…
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Suç işleyen, cezasını görür. Kimsenin
yanına bırakmayız. Bizim özelliğimiz bu. (AK PARTİ sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar) Göreceksiniz. Mahcup olacaksınız.
Ben, tekrar,
hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Sayın Başkan…
AHMET YENİ
(Samsun) – Yeter be!
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) – Yeter artık ya!
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Halaçoğlu.
26.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başbakan
Yardımcım, şimdi, siz de bizim yerimizde olsaydınız ne yapardınız şu olaylar şu
şekilde cereyan etseydi? 17’sinde bir operasyon gerçekleşti ve birçok bakanın
oğlu gözaltına alındı, bakan da suçlandı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜNYAMİN ÖZBEK
(Bayburt) – Hayret bir şey ya! Sürekli konuşuluyor!
ALİ ÖZ (Mersin) –
Dinlemeyi öğrenin!
BÜNYAMİN ÖZBEK
(Bayburt) – Ne alakası var canım!
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Dinleyin! Dinleyin! Dinlemesini öğrenin! Dinlemesini öğrenin!
Şimdi, böyle bir
ortamda siz ne yaptınız? Dediniz ki: Bunlarla ilgili, gerekli yargı organlarını
harekete geçirmek yerine önce güvenlik güçlerini görevden aldınız, savcıları
değiştirdiniz, birtakım yönetmelik maddelerini değiştirdiniz, ardından
kanunları değiştirdiniz, savcıları görevden aldınız, 5 bin tane güvenlik
görevlisini görevden aldınız.
BÜNYAMİN ÖZBEK
(Bayburt) – Bunları geceden beri konuşuyorlar!
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Şimdi dinleyin. Böyle bir ortamda hangi sebeple bunları yaptınız?
Dediniz ki: “Bir paralel yapılanma var. Bunun ortaya koyduğu sonuçlardır bunlar
ve bunun üzerine gidiyoruz. Bir kumpas düzenlendi.”
BÜNYAMİN ÖZBEK
(Bayburt) – Ya onları söylediler, söylediler…
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Düşünün, üç sene önce çıkardığınız bir anayasa değişikliğiyle bir
kurum oluşturdunuz, üç sene sonra dediniz ki: “Bu kurumu yanlış yapmışız.” On
iki yıldır kol kola olduğunuz bir cemaate “Bize şunu yapıyor.” dediniz. On iki
yıldır görmediniz mi Sayın Bakan? On iki yıldır görmediğiniz bir şeyi şimdi
tutuyorsunuz “Şöyle yaptı.” diye hukuku değiştiriyorsunuz.
BAŞKAN – Evet,
Sayın Halaçoğlu, teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı : 238
Kabul : 210
Ret : 28 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Muharrem
Işık Muhammet
Bilal Macit
Erzincan İstanbul”
BAŞKAN – Böylece,
teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 14 Şubat 2014 Cuma
günü açılan birleşiminin 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin
tamamlanmasından sonra sona ermesine; daha önce toplanması kararlaştırılan 15,
16, 17 Şubat 2014 Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günlerinde toplanmamasına; 18
Şubat 2014 Salı günkü birleşiminde 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
15/2/2014
Danışma Kurulunun
15/2/2014 Cumartesi günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa
Elitaş Mehmet
Akif Hamzaçebi
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Yusuf
Halaçoğlu Pervin
Buldan
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
Öneriler
Genel Kurulun;
14/02/2014
tarihinde açılan birleşiminin 523 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin
tamamlanmasından sonra sona ermesi,
Daha önce
toplanması kararlaştırılan 15, 16, 17 Şubat 2014 tarihli Cumartesi, Pazar ve
Pazartesi günlerinde toplanmaması,
18 Şubat 2014
tarihli Salı günkü birleşiminde 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 18 Şubat 2014 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.