DÖNEM: 24 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 71
58’inci Birleşim
6 Şubat 2014 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın’ın, Millî Eğitim Bakanlığının yapmış olduğu SBS
ve TEOG sınavlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Adana ilindeki çiftçilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Mardin
Milletvekili Erol Dora’nın, Millî Eğitim Bakanlığınca yapılan temel eğitimden
ortaöğretime geçiş ortak sınavlarında din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden
muaf olan öğrencilerin yaşadıkları mağduriyete ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, ön lisans öğrencilerinin burs ve kredi
sorunlarına ilişkin açıklaması
2.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir ili Karesi İlçe Millî Eğitim
Müdürünün aynı zamanda EĞİTİM-BİR-SEN Sendikasında başkan yardımcılığı görevini
sürdürmesinin Anayasa’ya ve 4688 sayılı Kanun’a aykırı olduğuna ilişkin
açıklaması
3.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun ilindeki hastanelerin yatak
kapasitelerinin yetersiz olduğuna ilişkin açıklaması
4.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, çiftçilerin kendisinden Hükûmete bir mesaj
iletmesini istediklerine ve çiftçilerin bu mesajına ilişkin açıklaması
5.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Muhammet
Balta’nın Kentsel Dönüşüm Kongresi’ndeki Onuncu Yıl Marşı’yla ilgili sözlerine
ve bu nedenle hakkında bir işlem yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
6.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, iktidarın, yolsuzluk yapanların, rüşvet
alanların ve halkı soyanların yanında saf tuttuğuna ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, İstanbul Fizik Tedavi Rehabilitasyon
Eğitim Araştırma Hastanesinin taşınmasıyla ilgili çalışanların bazı endişeleri
olduğuna ilişkin açıklaması
8.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 1 Şubat 2014’te Van’ın Gürpınar ilçesinde
hastalanan 3 yaşındaki bir çocuğun, yolların kardan kapalı olması nedeniyle
yardım gelemediği için hayatını kaybettiğine ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, TÜRK TELEKOM tarafından 14 ilde 15
gayrimenkulün satışa çıkarılmasıyla ilgili sorusuna on sekiz aydır cevap
alamadığına ilişkin açıklaması
10.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Gökçeada Bademli’de kaçak yapılan Bademli-Masi
Oteli’nin yıkım kararı olmasına rağmen bu kararın uygulanmadığına ve Aydıncık
Kefalos’ta da kaçak yapıların olduğuna ilişkin açıklaması
11.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın BDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
12.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
13.- Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın 524 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 115’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yapmış olduğu
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
14.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
15.- Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
16.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Malatya’da görme engelli çocukların eğitim
sorunlarına ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu ve 22 milletvekilinin, öğretmenlerin ve
öğretim elemanlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/851)
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 22 milletvekilinin, engellilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/852)
3.- Mardin
Milletvekili Erol Dora ve 22 milletvekilinin, Mardin’in Kızıltepe ilçesindeki
Zergan Deresi’nin ıslah çalışmalarıyla ilgili sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/853)
B) Tezkereler
1.-
Başbakanlığın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade
edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma
Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi
(3/1371)
2.-
Başbakanlığın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade
edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma
Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi
(3/1372)
3.-
Başbakanlığın, Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade
edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma
Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi
(3/1373)
4.-
Başbakanlığın, Van Milletvekili Özdal Üçer hakkında tanzim edilen soruşturma
dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine
dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda
bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1374)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve arkadaşları tarafından, Diyarbakır başta
olmak üzere bölgenin tamamında uzun süreden bu yana yaşanan elektrik
kesintilerinin araştırılması amacıyla 30/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 6 Şubat 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hakkâri
Milletvekili Adil Zozani’nin, Konya Milletvekili Hüseyin Üzülmez’in BDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Adana Milletvekili Turgay Develi’nin ve Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın BDP grup önerisi üzerinde yaptıkları konuşmaları
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı
açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı
açıklaması sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı:
523)
4.- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya
Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6
Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796,
2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524)
5.- Askerlik
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/877) (S. Sayısı: 534)
X.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
524) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztrak’ın, TİKA’nın gerçekleştirdiği yurt dışı yardımlara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler'in cevabı (7/34914)
2.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, son iki yılda İstanbul’da Bakanlık tarafından
yaptırılan anket ve araştırmalara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif
Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/34964)
3.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, öğrencilerin barınmasına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/35012)
4.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Rize’deki yarı olimpik yüzme havuzu
projesine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı
(7/35088)
5.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, İstanbul Maratonu’na katılan sporculara ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/35089)
6.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’a yeni stat yapılmasına ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/35207)
7.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Bakanlığın master planlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/35412)
8.- Ordu
Milletvekili İdris Yıldız’ın, Ordu’ya stat yapılıp yapılmayacağına ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/35413)
9.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes’in, 633 sayılı Kanun’a göre ilgili dernek ve vakıflara
aktarılması gereken gelirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Emrullah İşler'in cevabı (7/35480)
10.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, toplu açılış törenlerine ve açılışı yapılan
tesislere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler'in cevabı
(7/35738)
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, KİK kapsamında bulunan idarelerin elektrik ihtiyaçlarını
temin etmede yaşadıkları sorunlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı (7/36592)
12.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, asaleten ve vekâleten görev yapan
bürokratlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı
(7/37534)
13.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen
gazete ve ikram malzemeleri alımlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekci'nin cevabı (7/37535)
14.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, görevden alınan veya emekliliği
istenen Bakanlık personeline ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekci'nin cevabı (7/37717)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak sekiz oturum yaptı.
Tunceli Milletvekili Kamer Genç, 4/2/2014 tarihli 56’ncı
Birleşimdeki bir ifadesini düzelttiğine ilişkin bir konuşma yaptı.
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, siyasi yozlaşma ve
demokrasiye,
Eskişehir Milletvekili Salih Koca, Eskişehir’de yapılan
yatırımlara,
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, Ardahan’ın sorunlarına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu, Giresun ile
ilçelerindeki yol ve su sorununa,
Adana Milletvekili Muharrem Varlı, Başbakanın bir kısım
televizyonlara ve gazetelere siyasi baskı uygulayarak muhalefetin sesini kısma
yoluna gittiğine,
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, Artvin’in Yusufeli ilçesi
Kılıçkaya beldesindeki Kılıçkaya Lisesinin kapatılmasının söz konusu olduğuna
ve bu lisenin kapatılmaması için gerekli tedbirlerin alınmasını talep ettiğine,
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, kentsel dönüşüm yıkımları
ve bina yapımlarında iş kazalarının olmaması için iş güvenliği önlemlerinin
alınması gerektiğine,
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel, Gezi Parkı
olaylarında yaşamlarını yitiren Mehmet Ayvalıtaş ile Ali İsmail Korkmaz’ın
davalarının devam ettiğine ve gençlerin canını alanların bu halka mutlaka hesap
vereceklerine,
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, İncirlik Hava Üssü’nde nükleer
bombalar olduğuna ve derhâl imha edilmesi gerektiğine,
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli Büyükşehir
Belediye Başkanlığına bağlı UKOME Daire Başkanlığının ulaşımla ilgili keyfî
kararlarına ve uygulamalarına İçişleri Bakanlığının müdahale etmesi
gerektiğine,
Kütahya Milletvekili Alim Işık, üniversite öğretim elemanları ile
teknik öğretmenlerin sorunlarına ve söz verilmiş olmasına rağmen matbaa ve yapı
ressamlığı öğretmenliği bölümü mezunlarına lisans tamamlama hakkının
verilmediğine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 26 milletvekilinin,
anason üreticilerinin sorunlarının (10/848),
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 21 milletvekilinin, 1 Mayıs
1977’de Taksim’de yaşanan olayların (10/849),
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 22 milletvekilinin,
ülkemizde sanatın ve sanatçıların sorunlarının (10/850),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Sinop Milletvekili Engin Altay, laiklik ilkesinin 5 Şubat 1937’de
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na değiştirilmemek üzere girişinin yıl dönümüne
ilişkin bir açıklamada bulundu.
CHP Grubunun, 13/12/2012 tarihinde İstanbul Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu ve 37 milletvekili tarafından adalet çalışanlarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin (618 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen
diğer önergelerin önüne alınarak 5 Şubat 2014 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (2/1929) (S.
Sayısı: 523),
5’inci sırasında yer alan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Savunma Komisyonu Raporu’nun (1/877) (S. Sayısı: 534),
Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya
Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6
Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun
(1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524)
görüşmelerine devam edilerek 110’uncu maddesine kadar kabul edildikten sonra
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu’nun 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 89’uncu maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 94’üncü maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna,
Düzce Milletvekili Fevai Arslan, Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 94’üncü maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 6 Şubat 2014 Perşembe günkü
birleşiminde 380 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi kabul edildi.
Alınan karar gereğince, 6 Şubat 2014 Perşembe günü saat 14.00’te
toplanmak üzere 01.31’de birleşime son verildi.
Meral
AKŞENER
Başkan
Vekili
İsmail
KAŞDEMİR Bayram
ÖZÇELİK
Çanakkale Burdur
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fehmi KÜPÇÜ Muharrem
IŞIK
Bolu Erzincan
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KâĞITLAR
No:
82
6 Şubat 2014 Perşembe
Teklif
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 109
Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan
Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1981) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06.02.2014)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Muğla
Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, özelleştirme kapsamındaki termik santrallere
ve çeşitli iddialara ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38171)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.01.2014)
2.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, KOSGEB’in Van’da sağladığı kredi ve hibe
desteklerine ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38172) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.01.2014)
3.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, çocuk yaştaki evliliklere ilişkin
Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38173) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.01.2014)
4.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu
Başkanlığına yapılan atamaya ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi
(7/38174) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.01.2014)
5.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, TÜRGEV’e tahsis edilen arazilere ilişkin
Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38175) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.01.2014)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, maddi durumu iyi olmayan bir ailenin
çocuğunun trafik kazasında hayatını kaybetmesine ilişkin Başbakan’dan yazılı
soru önergesi (7/38176) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.01.2014)
7.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, bazı üniversitelerde dini oluşumların
etkinliğine ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38177) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16.01.2014)
8.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, oturduğu villaya ödediği kira bedeline
ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38178) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.01.2014)
9.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında
verilen yakalama kararının kaldırılmasına ilişkin Başbakan’dan yazılı soru
önergesi (7/38179) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.01.2014)
10.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu
kapsamında verilen gözaltı ve ifadeye çağırma kararlarına ilişkin Başbakan’dan
yazılı soru önergesi (7/38180) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
11.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, El Kaide’ye yönelik operasyonlara
ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38181) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
12.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, sosyal medya ekibi oluşturulduğu
iddialarına ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38182) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.01.2014)
13.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, sınır dışı edilen bir Belçika
vatandaşına ve Suriye’deki savaşa katılan çocuklarını aramak için Türkiye’ye
başvuran kişilere ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38183)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
14.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, kredi kartları ile gerçekleştirilecek mal ve
hizmet alımlarında taksit sayısına sınırlama getirilmesine ilişkin Başbakan’dan
yazılı soru önergesi (7/38184) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
15.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 3. havalimanı inşaatı için verilen
kamulaştırma kararına ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38185)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
16.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TMSF’ye ait taşınmazlara ve TMSF
tarafından satın alınan veya satılan mallara ilişkin Başbakan’dan yazılı soru
önergesi (7/38186) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
17.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, özel hastaneler ile ilgili verilere
ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38187) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
18.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça’nın, bazı öğretmenlerin sınavsız olarak atandıkları
iddiasına ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38188) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
19.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, Zonguldak Çatalağzı Termik Santralinin özelleştirme
kapsamına alınmasına ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38189)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
20.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, çocuk yaşta evliliklerin önlenmesine ilişkin
Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38190) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
21.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Barzani ile yaptığı görüşmeye ilişkin
Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38191) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
22.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Polonezköy imar planında yapılan
değişikliğe ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38192) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.01.2014)
23.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara Mamak’taki bir mahallenin okul ve elektrik
sorununa ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38193) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
24.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Ceyhan’da durdurulan tırlara ilişkin
Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38194) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
25.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Evini Yapana Yardım Projesine ilişkin Başbakan’dan
yazılı soru önergesi (7/38195) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
26.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, eski Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın bir
açıklamasında bahsettiği imar planlarına ilişkin Başbakan’dan yazılı soru
önergesi (7/38196) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
27.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir başmüfettişin görevden
alınmasına ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38197) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.01.2014)
28.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Adana İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38198) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
29.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Adıyaman
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38199) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.01.2014)
30.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında
Afyonkarahisar İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
yapılan başvurulara ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38200)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
31.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Ağrı İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38201) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
32.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Amasya İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38202) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
33.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Ankara İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38203) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
34.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Antalya
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38204) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.01.2014)
35.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Artvin İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38205) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
36.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Aydın İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38206) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
37.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Balıkesir
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38207) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.01.2014)
38.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Bilecik
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38208) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.01.2014)
39.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TMO tarafından Dahilde İşleme İzin
Belgesi kapsamında buğday satılmasına ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi
(7/38209) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
40.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, 20 Ocak 2014 tarihinde Suriye sınırında yakalanan
yabancı uyruklu iki kişiye ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38210)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
41.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, makam odasında bulunan dinleme cihazıyla ilgili
iddialara ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38211) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
42.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 17 Aralık 2013 tarihinden itibaren yurt dışına
çıkan iş adamlarına ilişkin Adalet Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38212)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.01.2014)
43.- Adana
Milletvekili Murat Bozlak’ın, Adli Tıp Raporu almasına rağmen tahliye edilmeyen
hasta mahkumlara ilişkin Adalet Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38213)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.01.2014)
44.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, bir ailenin beş çocuğunun farklı illerdeki
cezaevlerinde bulunmasına ilişkin Adalet Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38214) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.01.2014)
45.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Isparta E Tipi Kapalı Cezaevinde bir hükümlüye
işkence yapıldığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38215) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.01.2014)
46.- İstanbul
Milletvekili Sabahat Tuncel’in, Sincan Çocuk ve Gençlik Cezaevindeki mahkumlara
kötü muamele yapıldığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanı’ndan yazılı soru
önergesi (7/38216) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
47.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, çocuk yaşta yapılan evliliklere ilişkin Adalet
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38217) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
48.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, bir mahkumun cezaevi koşullarına ilişkin Adalet
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38218) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
49.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Kandıra F Tipi Cezaevinde mahkumlara şiddet
uygulandığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38219)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
50.- Samsun
Milletvekili Cemalettin Şimşek’in, muharip gaziler arasındaki sosyal ve mali
hak farklılıklarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’ndan yazılı soru
önergesi (7/38220) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
51.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, 2003-2014 yılları arasındaki çocuk yaşta
evliliklere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38221) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
52.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, çocuk evlerine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38222) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
53.- İzmir
Milletvekili Hülya Güven’in, asgari ücretlilerin gelir vergisi muafiyetine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38223)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.01.2014)
54.- İzmir
Milletvekili Hülya Güven’in, Geri Kabul Anlaşmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38224) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
55.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı
çalışan taşeron işçilerle ilgili yargı kararlarının uygulanmamasına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38225)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
56.- Hakkari
Milletvekili Adil Zozani’nin, işsizlik ödeneğinin hesaplanma yöntemine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38226)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
57.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demir’in, Muğla’da prim borcu bulunan esnafa ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38227)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
58.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, Antalya’da bir otel inşaatı için verilen izinlere
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38228)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.01.2014)
59.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kuyucuk Gölü’nün korunmasına ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38229) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
60.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Mavi Marmara olayında hayatını kaybedenlerin
ailelerine ödenecek tazminatın düşürüldüğü iddiasına ilişkin Dışişleri
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38230) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
61.- Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş’ün, bir açıklamasına ilişkin Dışişleri
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38231) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
62.- Adana
Milletvekili Ali Demirçalı’nın, Adana’ya yönelik yatırımlara ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38232) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
63.- İstanbul
Milletvekili Sedef Küçük’ün, 2002-2014 yılları arasında EPDK tarafından verilen
elektrik enerjisi üretim lisanslarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38233) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
64.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, BOTAŞ’ın bazı ihalelerine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı’ndan yazılı soru önergesi Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38234) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
65.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, radyoaktif maden sahalarındaki ölçümlere ve
Manisa’nın Köprübaşı ilçesinde ölçülen yüksek değerlere ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38235) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
66.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, hakem ve gözlemcilerin sorunlarına ilişkin Gençlik
ve Spor Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38236) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
67.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören’in, bir spor kulübüne yapılan bağışlara ilişkin Gençlik
ve Spor Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38237) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
68.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören’in, bir spor kulübüne yapılan bağışların kayıt altına
alınmadığı iddialarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38238) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
69.- İstanbul
Milletvekili Melda Onur’un, İstanbul Maslak’ta İstanbul Golf Kulübünce
kullanılan bir arazinin boşalttırılmasına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanı’ndan
yazılı soru önergesi (7/38239) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
70.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, TİKAS Projesi kapsamında gerçekleştirilen
bir eğitim programı ile ilgili harcamalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38240) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.01.2014)
71.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan’ın, yaş meyve, sebze ile kesme çiçek ve narenciye
üretimi ile ilgili Meclis Araştırması Komisyonu Raporundaki önerilere ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38241)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
72.- Samsun
Milletvekili Cemalettin Şimşek’in, Samsun’un Bafra ilçesindeki Karaköy Tarım
İşletmesinin kiralama ihalesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı’ndan
yazılı soru önergesi (7/38242) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
73.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, merkez ve taşra uzlaşma komisyonlarına ve
çalışmalarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38243) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
74.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, dedektör köpeklere ve kaçak eşya denetimlerinde
bunlardan etkin bir biçimde yararlanılmadığı iddialarına ilişkin Gümrük ve
Ticaret Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38244) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
75.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, gümrük muhafaza botlarına ve verimli
kullanılmadıkları iddiasına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanı’ndan yazılı soru
önergesi (7/38245) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
76.- Amasya
Milletvekili Ramis Topal’ın, Amasya Şeker Fabrikasına yönelik soruşturmalara
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38246)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
77.- İzmir
Milletvekili Erdal Aksünger’in polis intiharlarının nedenlerine ilişkin
İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38247) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.01.2014)
78.- İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, görevden alınan veya görev yeri değiştirilen
personele ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38248)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.01.2014)
79.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, EUROPOL ile işbirliği kapsamında yapılan
çalışmalara ve INTERPOL ve EUROPOL’da görevli emniyet personeline ilişkin
İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38249) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.01.2014)
80.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, zırhlı nöbet noktalarına ilişkin İçişleri
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38250) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.01.2014)
81.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Özel Harekat alanında tatbikat ve spor
müsabakalarının sayısına ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38251) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.01.2014)
82.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, EUROPOL Ulusal İrtibat Noktasının
kapasitesinin arttırılması adına düzenlenen eğitim ve seminer sayısına ilişkin
İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38252) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.01.2014)
83.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, farklı dillerde yayımlanan yayın, broşür ve
eğitim materyallerine ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38253) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.01.2014)
84.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Bingöl’de son dönemlerde hırsızlık vakalarında
artış yaşanmasına ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38254)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.01.2014)
85.- Şırnak
Milletvekili Faysal Sarıyıldız’ın, Şırnak’ın Güçlükonak ilçesindeki seçmenlere
ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38255) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.01.2014)
86.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray’ın, bazı büyük ilçelerden küçük ilçelere seçmen
kaydırıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38256) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.01.2014)
87.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bazı
ihalelerinde belediye meclis üyeleri ile ilgili yükümlülüğe uyulmadığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38257)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
88.- İstanbul
Milletvekili Melda Onur’un, İstanbul’daki bir protesto gösterisine yönelik
müdahaleye ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38258)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
89.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, 2002 yılından itibaren derecesi
düşürülen emniyet personeline ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38259) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
90.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Suriye’ye gitmekte iken durdurulan ve askeri
teçhizat taşıdığı iddia edilen tırlara ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru
önergesi (7/38260) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
91.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından yapılan konut ve ticari satış ihalelerinin sayısına
ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38261) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
92.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından yapılan taşınmaz mal ihalelerine ilişkin İçişleri
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38262) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
93.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek’in, muharip gazilerle malul gaziler arasındaki sosyal ve mali
hak farklılıklarına ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38263)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
94.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından yapılan restorasyon ve iç mimari çalışmalarına ilişkin
İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38264) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
95.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından yapılan asfalt kaplama işi alımlarına ilişkin İçişleri
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38265) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
96.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından yapılan rekreasyon alanı çelik köprülerinin sayısına
ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38266) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
97.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından yapılan ısıya dayanıklı itfaiyeci çizmesi alımlarına
ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38267) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
98.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından yapılan ekmek dağıtım organizasyon hizmeti alımlarına
ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38268) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
99.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından yapılan ekmek alımlarına ilişkin İçişleri Bakanı’ndan
yazılı soru önergesi (7/38269) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
100.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından yapılan başlıklı yangına yaklaşma elbisesi alımlarına
ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38270) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
101.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından yaptırılan üst geçit köprüsü sayısına ilişkin İçişleri
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38271) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
102.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından yapılan ayakkabı ve çizme alımlarına ilişkin İçişleri
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38272) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
103.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir Belediyesi
tarafından yapılan bilim merkezi hizmeti alımlarına ilişkin İçişleri
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38273) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
104.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından yapılan gıda ve temizlik malzemesi dağıtımı hizmeti
alımlarına ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38274)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
105.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından yaptırılan alt geçitlere ilişkin İçişleri Bakanı’ndan
yazılı soru önergesi (7/38275) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
106.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından yaptırılan köprülü kavşak sayısına ilişkin İçişleri
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38276) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
107.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki bir mahalledeki
Hazine arazilerinin rayiç bedellerinin yüksek olmasına ilişkin İçişleri
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38277) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
108.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’nin İzmit’teki seçmen kayıtlarına
ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38278) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
109.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, Ankara’daki ilkokulların giderlerine ilişkin
İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38279) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
110.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, Ankara’daki ortaokulların 2012-2013
eğitim-öğretim yılında kullandıkları elektrik, su ve doğal gaz miktarlarına
ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38280) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
111.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, Ankara’daki liselerin 2012-2013 eğitim-öğretim
yılında kullandıkları elektrik, su ve doğal gaz miktarlarına ilişkin İçişleri
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38281) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
112.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, Ankara’daki okulların elektrik, su ve doğal gaz
giderlerine ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38282)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
113.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’daki metro istasyonlarındaki asansör ve
yürüyen merdiven çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru
önergesi (7/38283) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
114.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın bir köyündeki su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38284) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
115.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, bir üniversitedeki öğrencilerin fişlendiği
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38285)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
116.- Edirne
Milletvekili Recep Gürkan’ın, Edirne’nin Keşan ilçesindeki bir beldeye kayıtlı
seçmenlerle ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38286) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
117.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun’un Çanakçı ilçesindeki bir
köyün su sorununa ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38287)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
118.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, turizm gelirlerinin hesabında revizyon yapılmasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38288) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.01.2014)
119.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demir’in, Beşparmak Dağlarının korunmasına ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38289) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
120.- Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa’daki 2/B arazilerine ilişkin Maliye
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38290) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
121.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Bakanlığa bağlı bazı kadrolara ortak sınavla
personel alımına ilişkin Maliye Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38291)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
122.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz’ın, araç muayene istasyonlarının özelleştirilmesine ilişkin
Maliye Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38292) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
123.- Hakkari
Milletvekili Adil Zozani’nin, Kamu İhale Kanunundaki değişikliklere ilişkin
Maliye Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38293) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
124.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, gelir vergisinde engelliler için uygulanan
indirim tutarının değiştirilmemesine ilişkin Maliye Bakanı’ndan yazılı soru
önergesi (7/38294) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
125.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, Antalya’nın Döşemealtı ilçesindeki bir köy halkı
tarafından kullanılan arazilerin bir firmaya tahsis edildiği iddialarına
ilişkin Maliye Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38295) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
126.- İstanbul
Milletvekili Binnaz Toprak’ın, öğretmenlerin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38296) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.01.2014)
127.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, TEOG sınavlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38297) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
128.- İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın’ın, TEOG sınavlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38298) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
129.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Bakanlığın bazı giderlerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38299) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
130.- İzmir
Milletvekili Hülya Güven’in, sağlık meslek lisesi, sağlık meslek yüksekokulu ve
sağlık bilimleri mezunlarının atanmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan
yazılı soru önergesi (7/38300) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
131.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, açık liselere ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan
yazılı soru önergesi (7/38301) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
132.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, açık öğretim ortaokuluna ve açık liselere geçen
öğrenci sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38302) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
133.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmeni
istihdamının artırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru
önergesi (7/38303) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
134.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, üniversitelerin ön lisans programlarının
kontenjanlarının boş kalmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru
önergesi (7/38304) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
135.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, 2002-2013 yılları arasında açılan fen edebiyat
fakültesi sayısına ve fen edebiyat fakültelerinin kontenjanlarındaki değişime
ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38305) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.01.2014)
136.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, 2002-2013 yılları arasında açılan eğitim
fakültesi sayısına ve eğitim fakültelerinin kontenjanlarındaki değişime ilişkin
Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38306) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
137.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, FATİH Projesinin öngörülen zamanda tamamlanıp
tamamlanamayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38307) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
138.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, öğrenci konseylerinin seçimine ilişkin Milli
Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38308) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
139.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, rehberlik öğretmeni ihtiyacına ilişkin Milli
Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38309) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
140.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, Bakanlık merkez teşkilatındaki atamalara ilişkin
Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38310) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
141.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, TÜBİTAK’ta devam eden müfredat çalışmalarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38311) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.01.2014)
142.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, açık öğretim ortaokuluna ve açık liselere geçen
öğrencilerle ilgili verilere ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru
önergesi (7/38312) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
143.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, 2002-2013 eğitim-öğretim yılında 8. sınıftan
mezun olduğu halde 9. sınıfta devam etmeyen öğrencilerin illere ve bölgelere
göre dağılımına ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38313)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
144.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, 2002-2013 eğitim-öğretim yılında 8. sınıftan mezun
olduğu halde 9. sınıfta devam etmeyen öğrencilere ilişkin Milli Eğitim
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38314) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
145.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavının
uygulanmasında yaşanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru
önergesi (7/38315) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
146.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2014 yılları arasında turizm bölümü
mezunlarından öğretmen kadrosuna atananlara ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan
yazılı soru önergesi (7/38316) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
147.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2014 yılları arasında büro yönetimi
bölümü mezunlarından öğretmen kadrosuna atananlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38317) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
148.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2014 yılları arasında pazarlama bölümü mezunlarından
öğretmen kadrosuna atananlara ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru
önergesi (7/38318) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
149.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, YLSY bursu mülakatlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38319) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
150.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin
sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38320)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
151.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin
sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan
yazılı soru önergesi (7/38321) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
152.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, ortaöğretime geçiş ortak sınavlarında din
kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf olan öğrencilerin mağdur edilmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38322) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.01.2014)
153.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, bir üniversitedeki öğrencilerin fişlendiği
iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38323)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
154.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, sınavsız olarak açıktan öğretmen ataması
yapıldığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38324) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
155.- Adana
Milletvekili Ali Demirçalı’nın, idari işlemlerle ilişiği kesilen askerlerin
mağduriyetine ve Anayasa Mahkemesinin bu konudaki bir kararına ilişkin Milli
Savunma Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38325) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
156.- İstanbul
Milletvekili Melda Onur’un, İstanbul Maslak’ta İstanbul Golf Kulübünce
kullanılan bir arazinin askeri hastane yapılacağı gerekçesiyle
boşalttırılmasına ilişkin Milli Savunma Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38326) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
157.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, zorunlu asker sayılarına ilişkin
Milli Savunma Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38327) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
158.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, orman muhafaza memurlarına ilişkin Orman ve
Su İşleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38328) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
159.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Bakanlıkta istihdam edilen engelli personel
sayısına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38329)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
160.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Bakanlığa müfettiş alımı yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38330) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
161.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, Çanakkale’nin Yenice ilçesine bağlı bir
köydeki sulama kanallarının yenilenmesine ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38331) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
162.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, Antalya’nın Döşemealtı ilçesindeki bir köy halkı
tarafından kullanılan arazilerle ilgili sorunlara ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38332) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
163.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, Beşparmak Dağlarının korunmasına ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38333) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
164.- İzmir
Milletvekili Hülya Güven’in, sağlık meslek lisesi, sağlık meslek yüksekokulu ve
sağlık bilimleri mezunlarının atanmalarına ilişkin Sağlık Bakanı’ndan yazılı
soru önergesi (7/38334) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
165.- İzmir
Milletvekili Hülya Güven’in, hastanelerde MR için ileri tarihli randevu
verilmesine ilişkin Sağlık Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38335)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
166.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, sürücü adaylığı için alınan sağlık raporlarına
ilişkin Sağlık Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38336) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
167.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin Devlet Hastanesinin doktor açığına
ilişkin Sağlık Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38337) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
168.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, din görevlilerinin evlilik yaşına ulaşmamış
kişilere dini nikah kıymalarının önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakan Yardımcısı’ndan (Emrullah İşler) yazılı soru önergesi (7/38338)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
169.- Adana
Milletvekili Ali Demirçalı’nın, Adana’ya yönelik yatırımlara ilişkin Ekonomi
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38339) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
170.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Zafer Bölgesel Havaalanının işletilmesine ve verilen
desteklere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı’ndan yazılı soru
önergesi (7/38340) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
171.- Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün’ün, HSYK ve Emniyet teşkilatı ile ilgili AB uyum
projelerinin akıbetine ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38341)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.01.2014)
172.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bir görevlisinin
sahte makbuzla vergi tahsilatı yaptığı iddiasına ilişkin Başbakan’dan yazılı
soru önergesi (7/38342) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.01.2014)
173.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna yönelik
değerlendirmelerine ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38343)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.01.2014)
174.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın, Bank Asya’dan kamu kurumlarına ait mevduatın
çekilmesine ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38344) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17.01.2014)
175.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Bingöl’ün Karlıova ilçesindeki seçmen kütüğüne
usulsüz eklemeler yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi
(7/38345) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.01.2014)
176.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, imam hatip okulları ile ilgili bir
törende Atatürk posterinin indirildiği iddiasına ilişkin Başbakan’dan yazılı
soru önergesi (7/38346) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.01.2014)
177.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Afyonkarahisar’da bir çocuk esirgeme yurdundaki
cinsel istismar iddialarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’ndan
yazılı soru önergesi (7/38347) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.01.2014)
178.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Gezi Parkı protestolarına katılan bazı
öğrencilerin yurtlardan çıkarıldığı iddiasına ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38348) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.01.2014)
179.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın Emniyet teşkilatındaki görev değişikliklerine
ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38349) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.01.2014)
180.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, MİT tarafından hazırlandığı iddia edilen bir rapora
ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38350) (Başkanlığa geliş tarihi:
09.01.2014)
181.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü’nün, Devlet Madalya ve Nişanları Yönetmeliğinde
yapılan değişikliğe ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38351)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09.01.2014)
182.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan bazı iş ve
işlemlerde özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği iddialarına ilişkin
Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38352) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.01.2014)
183.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera
ve Balesinin kapatılacağı iddialarına ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi
(7/38353) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
184.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kaçakçılık ve rüşvet iddialarına ve
bir Gümrük ve Ticaret Bakanlığı başmüfettişinin görevden alınmasına ilişkin
Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38354) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.01.2014)
185.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası yapılan görev
değişikliklerine ilişkin Başbakan Yardımcısı’ndan (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/38355) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.01.2014)
186.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası yapılan görev
değişikliklerine ilişkin Adalet Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38356)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09.01.2014)
187.- Hatay
Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, tarım politikalarına ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38357) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
188.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası yapılan görev
değişikliklerine ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38358)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09.01.2014)
189.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası yapılan görev
değişikliklerine ilişkin Maliye Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38359)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09.01.2014)
190.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası yapılan görev
değişikliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38360) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.01.2014)
191.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, küçük yaşta evlendirilen kız çocuklarıyla
ilgili yapılan çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanı’ndan yazılı soru önergesi
(7/38361) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
192.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Uludere olayı öncesi verilen istihbarata ilişkin
Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38362) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.01.2014)
193.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Uludere soruşturmasının takipsizlikle
sonuçlanmasına ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38363) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.01.2014)
194.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, enflasyon sepetine ve çalışan ve emeklilerin
maaşlarının artırılması gerekliliğine ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi
(7/38364) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
195.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, özelleştirmelerle ilgili yargı kararlarının
uygulanmadığı iddialarına ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38365)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
196.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile ilgili çeşitli
hususlara ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38366) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.01.2014)
197.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, son beş yılda Van’a yapılan üst geçitlere ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38367)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
198.- Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, bir üniversitedeki öğrencilerin fişlendiği
iddialarına ilişkin Başbakan’dan yazılı soru önergesi (7/38368) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.01.2014)
199.- Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, bir üniversitedeki öğrencilerin fişlendiği
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanı’ndan yazılı soru önergesi (7/38369)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.01.2014)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu ve 22 Milletvekilinin, öğretmenlerin ve
öğretim elemanlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/851) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.05.2012)
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 22 Milletvekilinin, engellilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/852) (Başkanlığa geliş tarihi:
09.05.2012)
3.- Mardin
Milletvekili Erol Dora ve 22 Milletvekilinin, Zergan Deresi’nin ıslah
çalışmalarıyla ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/853)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09.05.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, son iki yılda İstanbul’da yaptırılan anket ve
araştırmalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru
önergesi (7/34913)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Van’daki depremzedelerin barınma
sorunlarına ve konteyner kentlerde kalmaya devam etmek isteyen depremzedelerin
çıkartılmaya çalışılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36376)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlar Kurulu kararıyla istisnai
yoldan Türk vatandaşlığına alındığı iddia edilen bazı kişilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36377)
4.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, Bezm-i Alem Valide Sultan Camii’nde içki içildiği
yönündeki açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36378)
5.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretim üyeleri ile öğretmenlerin ek ödeme
ve ek ders ücretlerinin artırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/36379)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir şirketin Halkbank’la olan
işlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36380)
7.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, memur zamlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/36381)
8.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’da içme suyu ana iletim boru hattında
meydana gelen patlama nedeniyle civarda yaşayanların yaşadığı mağduriyetlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36382)
9.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kamu görevlileri için uygulanacak rotasyona
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36383)
10.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Borçka ilçesine bağlı bir köyün yol
sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36384)
11.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Borçka ilçesine bağlı bir köyün
içme suyu sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36385)
12.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Borçka ilçesine bağlı bir köyün
çeşitli sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36386)
13.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Borçka ilçesine bağlı bir köyün
çeşitli sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36387)
14.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Borçka ilçesine bağlı bir köyün
kanalizasyon sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36388)
15.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Suriye’den gelen kişi sayısına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36389)
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Başbakan’ın kullanımına tahsis edildiği iddia
edilen bir helikoptere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36390)
17.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/36391)
18.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, terör örgütünün Manisa’daki faaliyetlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36392)
19.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, telefon dolandırıcılıklarına karşı bir
önlem alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36393)
20.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde
görev yapmakta iken hayatını kaybeden güvenlik görevlilerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36396)
21.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kamu çalışanlarının iş yüküne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36398)
22.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’da meydana gelen depremlerden etkilenen iş
yerlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36399)
23.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’da meydana gelen depremlerden etkilenen
konutlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36400)
24.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’da KOSGEB tarafından verilen kredi ve hibelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36401)
25.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Türkiye’den Suriye’ye silah sevkiyatı yapıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36402)
26.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, yeniden yapılandırmaya giren kredi sayısına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/36403)
27.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, son beş yılda vatandaşlar tarafından bankalar
hakkında BDDK’ya yapılan şikayetlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/36404)
28.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, ekonomi politikalarına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/36405)
29.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/36406)
30.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, 2013 yılı sonu itibariyle GSYH beklentilerine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/36407)
31.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Ziraat Bankası tarafından çıkartılan
bir genelge uyarınca emekliye ayrılan personele ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/36408)
32.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/36409)
33.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, ülkemizdeki adliye binası sayısına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36410)
34.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36411)
35.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, hırsızlık olaylarındaki artışa ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/36412)
36.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/36413)
37.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, AB ile müzakerelere ilişkin Avrupa Birliği
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36414)
38.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36415)
39.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, İnovasyon harcamalarına ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/36416)
40.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Bakanlığın yaptığı denetimlerden elde ettiği
gelire ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36417)
41.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, AR-GE yatırımlarının desteklenmesine ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/36418)
42.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 2013’te meydana gelen iş kazalarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36419)
43.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36420)
44.- Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş’ün, iş kazalarına ve alınan önlemlere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36421)
45.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Mersin’deki Suriyeli mülteci sayısına ve mültecilerin
istihdamı ile ilgili sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/36422)
46.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, gelir testi uygulaması sonrasında yeşil kartlı
vatandaşların sayısına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/36423)
47.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, işitme kaybı yaşayanlar tarafından kullanılan FM
sistemi ile ilgili SGK’ya yapılan başvurulara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36424)
48.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36425)
49.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da deprem tehlikesine karşı yürütülen
faaliyetlere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36426)
50.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İsrail’deki havayolu şirketlerinin Türkiye’ye
uçuşu olmamasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36427)
51.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36428)
52.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Bakanlığın web sitesinden kaldırılan bir bölüme
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36429)
53.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Yunanistan’da kapatılan Türk okullarına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36430)
54.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Yukarı Karabağ’da gerçekleştirilen bir
gösteriye ve diplomatik bir girişimde bulunulup bulunulmadığına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36431)
55.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Yunanistan yönetiminde bulunan
adalardaki Türk azınlığın eğitim ve dinsel hakları için yapılan girişimlere
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36432)
56.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Jandarma Genel Komutanlığının Bakanlığa
bağlanacağı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36442)
57.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36443)
58.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, bir vali hakkında yapılan incelemenin sonucuna
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36444)
59.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, su faturalarındaki artışa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/36445)
60.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, hırsızlık olaylarındaki artışa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36446)
61.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, 2002-2013 yılları arasındaki telefon
dolandırıcılığı vakalarına ve mağduriyetlerin giderilmesi için yapılan
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36447)
62.- Hatay
Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, terör eylemlerine ve terörle mücadele
kapsamında gerçekleştirilen çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36448)
63.- Hatay
Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, yatırım programındaki karakol inşaatlarına
ve kapatılan karakollara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36449)
64.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/36450)
65.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/36453)
66.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik’teki
evinin restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36454)
67.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Alanya Atatürk Evi Müzesi için yapılan
bir güvenlik sistemi alım işi ihalesi ile ilgili iddialara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/36455)
68.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/36456)
69.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, taşra teşkilatındaki birim amirlerinin özlük
hakları arasındaki farklılıklara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36457)
70.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, kamudaki uzman maaşlarının eşitlenmesine ve Gelir
Uzmanlarının bu düzenleme kapsamı dışında bırakılmasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36458)
71.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/36459)
72.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Bakanlık bünyesindeki bir birime ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/36460)
73.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36461)
74.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, okul spor kulüpleri ile ilgili mevzuat
boşluğuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/36462)
75.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, yeni mevzuat kapsamında dönüştürülen
okulların yöneticilerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36463)
76.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, 2013 yılında proje bütçesinin ne kadar
kullanıldığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/36464)
77.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, okullardaki müdür ve müdür yardımcısı ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/36465)
78.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’daki okul, derslik ve öğrenci sayısına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/36466)
79.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, yönetici atama sınavları puanlarının
açıklanma şekline ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36467)
80.- Samsun
Milletvekili Cemalettin Şimşek’in, yurt dışından gelen doktorlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/36470)
81.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/36471)
82.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, özel hastanelerin aldığı fark ücretlerinin
artırılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/36472)
83.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, ülkemizde görev yapan Yunan doktorlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/36473)
84.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, hemşire yardımcılığı kadrosuna ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/36474)
85.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Bölümü
mezunlarının istihdam sorununa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36475)
86.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kirazlıyalı beldesi sakinlerinin yaşadığı
sorunlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36476)
87.- Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş’ün, Bakanlığın Bursa’da yürüttüğü bir projeyle
ilgili iddialara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/36477)
88.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36478)
89.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi
(7/36480)
90.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu
sayısına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36484)
6 Şubat 2014 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Açılışta
yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yeniden
elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için dört
dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Sayın
milletvekilleri, gündem dışı söz almış arkadaşlarımızı daha sağlıklı
dinleyebilmek için gürültüye birazcık dikkat edersek...
Gündem dışı ilk
söz, Millî Eğitim Bakanlığının yapmış olduğu SBS ve TEOG sınavları hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Aydın Ağan Ayaydın’a aittir.
Buyurun Sayın Ayaydın.
(CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın’ın, Millî
Eğitim Bakanlığının yapmış olduğu SBS ve TEOG sınavlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim
Bakanlığının her yıl yapmış olduğu SBS sınavlarında ve benzer sınavlarda hep
skandallar yaşanıyor. 2013 yılında SBS sınavı yapıldı, SBS sınavında Almanca ve
Fransızca dillerinden sınava giren öğrencilerin kâğıtları İngilizce cevap
anahtarıyla okundu, dolayısıyla yanlış değerlendirildi. Millî Eğitim
Bakanlığına bu yanlışlık bildirilince, Millî Eğitim Bakanlığı hemen 718
öğrencinin kâğıtlarını yeniden İngilizce cevap anahtarıyla değil, kendi cevap
anahtarlarıyla okudu ve düzeltti. Düzeltti ama bir yanlışlığa da imza attı
çünkü o 718 öğrencinin puanları değişince sınava giren 1 milyon 112 bin 604
öğrencinin sıralamasının değişmesi gerekirdi. Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı aracılığıyla, Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 96’ncı maddesi gereğince
Millî Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’ya yazılı soru önergesi verdim. Aradan yedi
ay geçti, Sayın Bakan soru önergesine Anayasa’nın ve İç Tüzük’ün emredici
hükmüne rağmen cevap vermedi. Bunun üzerine, 1 milyon 112 bin öğrenci ailesinin
bu mağduriyetini önlemek için idare mahkemesine dava açtım. Benimle birlikte
öğrenciler de dava açtı ve Ankara 18. İdare Mahkemesi, sınavdaki puanlama
sırasının benim iddia ettiğim gibi yanlış olduğunu, bunun düzeltilmesi
gerektiğini öne sürerek Millî Eğitim Bakanlığının işlemiyle ilgili yürütmeyi
durdurma kararı verdi. Millî Eğitim Bakanlığına düşen görev bir an önce 1
milyon 112 bin öğrenci ailesinin bu mağduriyetini önlemek iken Millî Eğitim
Bakanlığı her zaman olduğu gibi burada da yine topu taca attı, kalktı bölge
idare mahkemesine yürütmeyi durdurma kararının iptali yönünde dava açtı ve
bölge idare mahkemesi son noktayı koydu, “Sizin yaptığınız bu uygulama
yanlıştır. Sizin yeniden sıralama yapmanız gerekiyor.” dedi. Şu anda 1 milyon
112 bin 604 öğrencinin SBS sınav sıralaması değişmiştir. Dolayısıyla, okullara
girmesi gereken öğrencilerden bazıları girememiştir, bazıları da üst okullara
girmesi gerekirken girememiştir. Millî Eğitim Bakanlığı, bile bile, 1 milyon
112 bin ailenin bu durumunu düzeltmek yerine, hâlâ yerinde saymakta ve buna
cevap verememektedir.
Millî Eğitim
Bakanlığı diyor ki: “4 öğrencinin notu artmış, 99 öğrencinin notu düşmüştür.”
Millî Eğitim Bakanlığı Türk halkını aptal zannediyor. Eğer 99 öğrencinin notu
düşmüşse onun yerine giren 99 öğrenci olmaz mı? Kaldı ki her bir puan arasında
bir öğrenci değil, yüzlerce, binlerce öğrenci vardır. Konunun uzmanlarının
yaptığı değerlendirmelere göre, bu yeni puan sıralamasında en az 2 bin
öğrencinin puanları değişmekte. Dolayısıyla, Millî Eğitim Bakanlığının, bu puan
sıralamasını bir an önce şeffaf bir şekilde değiştirip 1 milyon 112 bin öğrenci
ailesinin bu haksızlığına çare bulması gerekmektedir.
Millî Eğitim
Bakanlığının yapmış olduğu sınav skandalları SBS’yle sınırlı değildir. Bu yıl,
SBS’nin yerine yapmış olduğu TEOG sınavında da yeni bir skandal yaşanmıştır,
burada da haksızlık vardır. Bu yıl TEOG sınavına giren yaklaşık 2 milyon
öğrencinin kasım ayında yapılan sınavları da ne yazık ki skandallara imza
atmıştır. Matematik ve fen derslerinde 20’şer soru sorulmuş ancak her 2 dersten
de 1’er yanlış olduğu için 19 soru üzerinden değerlendirme yapılmıştır ama o
sınava giremeyen öğrenciler telafi sınavına girmiş, 20 soru üzerinden
değerlendirme almıştır. O zaman, telafi ile normal sınava giren öğrenciler
arasında bir fark vardır, burada bir haksızlık vardır, bunun giderilmesi lazım.
Bir de din ve
ahlak kültürü dersinden muaf olan öğrencilerin ne yazık ki o muafiyetleri
dikkate alınmamış ve sınavda o derslerden sıfır almışlardır. Millî Eğitim
Bakanlığının bu yılki uygulaması da idari yargıdan dönecektir. Millî Eğitim
Bakanlığı bir an önce buna çözüm getirmek zorundadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYDIN AĞAN
AYAYDIN (Devamla) – Eğer idari yargı kararını uygulamazsa Millî Eğitim
Bakanlığı hakkında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunacağımı
bildirir, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ayaydın.
Gündem dışı
ikinci söz, Adana çiftçisinin sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili
Sayın Seyfettin Yılmaz’a aittir.
Buyurun Sayın
Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Adana ilindeki
çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adana ilimizdeki
çiftçilerimizin sorunlarını dile getirmek için gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir buçuk aydır
yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, paralel devleti konuşuyoruz. AKP Hükûmeti olarak
bütün mesainizi yolsuzlukların üstünü örtmekle, savcı ve polislerin yerlerini
değiştirerek bu süreçten kurtulmaya çalışmakla uğraşırken toplumun işçisinin,
memurunun, emeklisinin, çiftçisinin, dolayısıyla toplumun tüm kesimlerinin gün
geçtikçe sıkıntıları artmakta, hayatın yükü daha da ağır bir şekilde üzerlerine
gelmektedir.
AKP hükûmetleri
dönemi, Türk çiftçisi için tarihinin en zor dönemidir. On bir yıllık AKP
iktidarı döneminde, tarımın temel girdileri olan gübre, ilaç, tohum ve mazotun
çok pahalı olması ve buna karşılık ürünlerinin yeterince para etmemesi
neticesinde çiftçilerimiz topraklarını ekemez duruma gelmiştir. Gübrenin,
mazotun, tohumun fiyatı son on bir yılda yüzde 500 artarken, ne yazık ki
ürünlerin, özellikle Adana’da, Çukurova’da buğdayın, mısırın, pamuğun ve
narenciyenin fiyatları yerlerinde saymıştır.
Yine, yanlış
politikalarınızla, Çukurova’da çiftçimiz buğday hasat ederken buğday, mısır
hasat ederken mısır, karpuz hasat ederken karpuz ithal edilmekte ve çiftçi
perişan, tarım yok edilmektedir. Türkiye’de baklagiller üretiminin merkezi olan
Adana’da bile artık, Çin menşeli baklagiller satışı yapılmaktadır. Adana
çiftçisinin büyük çoğunluğu alınan kredileri ödeyemeyecek durumdadır. Ne yazık
ki Adana’da, çiftçimizin tarlaları Ziraat Bankasına ipoteklidir; yine, Ziraat
Bankasına ipotekli olan tarlaların dışında kalan gayrimenkulleri de özel
bankalara ipoteklidir. Zira çiftçilerimiz ödeme güçlüğü içerisindedir; borcu
borçla kapatmaya çalışmakta ama bu işin içerisinden kalkamamaktadır. Geçen
hafta, bölgede çiftçilerimizi gezerken şunu söylüyorlardı: “Çukurova’da, bu
kadar verimli toprakların olduğu, mümbit toprakların olduğu yerde ilk defa
tefecilerin eline düştük; artık tarlalarımız bizim değil, özel bankaların ve
Ziraat Bankasınındır.” Bunu bir an önce düzeltmek gerekiyor.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, hepiniz biliyorsunuz ki popülist politikalarla “Hayvancılıkta
sıfır faizle kredi vereceğiz.” dediniz, bunu da kamuoyuna bir lütuf gibi
duyurdunuz. Sizin sözünüze güvenen o Adana’daki, Aladağ’da, Pozantı’da,
Karaisalı’da, Saimbeyli’de, Feke’de, Adana’nın merkezindeki çiftçilerimiz size
güvenip, sıfır faizinize inanıp kredi aldılar ama sonuçta ne oldu biliyor
musunuz? Büyükbaş hayvanı 6.000-6.500 liraya almalarına karşılık, bugün 2 bin
liraya, 2.500 liraya satamıyor. Şimdi ben size soruyorum: Bu nasıl sıfır
faizdir? Hesapladığınız zaman yüzde 300’e gelen bir faizle karşı karşıya bu
insanlarımız. Türkiye’de hayvancılığı bitirme noktasına geldiniz. Kaba ve karma
yem yetersizliği, çayırların, meraların verimsizliği ve giderek azalması gibi
temel sorunları çözmeden popülist politikalarla yaklaştığınızda, Türkiye’de
hayvancılığı kalkındırmanız, geliştirmeniz mümkün değildir.
Sonuç itibarıyla,
Adana’da çiftçilerimiz, hayvancılarımız, ellerindeki gayrimenkulleri bile -bu
sizden aldıkları kredileri ödemek için- çıkarmak zorunda kaldılar ama buna
rağmen ödeyemediler ve şu anda, bir kredinin içerisinde boğulma noktasındadır.
Bu kadar
sıkıntıları yaşayan Adana çiftçimiz, son yılların en büyük kuraklığıyla karşı
karşıyadır. Buğday ekildikten sonra yağmur yağmadığı için tohumları çimlenmedi.
Çiftçilerimizin tarlalarında büyük oranda sulama yapmamaları nedeniyle buğday
rekoltesinin de düşük kaldığını, zarar ve ziyanın çok büyük miktarlara
ulaştığını belirtmek istiyorum.
Kuraklığın sadece
buğdaya değil, narenciyeyle birlikte kış sebze ve meyve üreticilerine de ciddi
zararlar verdiği ortadadır ama Çukurova gibi dünyanın en önemli verimli
topraklarında sulama politikalarınız bile iflas etmiştir. 527 bin hektar
sulanabilir arazimizin ne yazık ki hâlâ 217 bin hektarlık bir alanında sulama
yapılmaktadır.
Şu anda,
çiftçimiz mısır ekti, tav suyuyla tarlasını sulamak istiyor fakat su
verilmiyor. Devlet Su İşlerine gidiyorlar, valiliğe yönlendiriliyorlar;
valiliğe gidiliyor, Devlet Su İşlerine yönlendiriliyorlar. Çiftçimiz bu sulama
işini yapamazsa, gerçekten hem ürünlerinde hem verimlerinde ciddi sıkıntılarla
karşılaşacaktır.
Buradan
sesleniyorum: Ey Adana Valisi, vatandaşa “Kavat” demekle, başka işlerle
uğraşacağına, milletvekilleriyle uğraşacağına şu görev yaptığın Adana ilinde şu
çiftçimizin sorunlarıyla bir uğraşmayı dene.
Buradan Hükûmete
sesleniyorum, Adanalı bakan da var: Adana’nın bu sıkıntılı durumunda,
çiftçilerimizin afet kapsamına alınması gerektiğine inanıyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yılmaz.
Gündem dışı
üçüncü söz, Millî Eğitim Bakanlığınca yapılan temel eğitimden ortaöğretime
geçiş ortak sınavında din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf olan
öğrencilerin yaşadıkları mağduriyet hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili
Sayın Erol Dora’ya aittir.
Buyurun Sayın
Dora. (BDP sıralarından alkışlar)
3.- Mardin Milletvekili Erol Dora’nın, Millî Eğitim
Bakanlığınca yapılan temel eğitimden ortaöğretime geçiş ortak sınavlarında din
kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf olan öğrencilerin yaşadıkları mağduriyete
ilişkin gündem dışı konuşması
EROL DORA
(Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milli Eğitim Bakanlığınca
düzenlenen temel eğitimden ortaöğretime geçiş sınavlarında din kültürü ve ahlak
bilgisi dersinden muaf olan öğrencilerin yaşadıkları hak kayıpları ve
mağduriyet üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği üzere,
Milli Eğitim Bakanlığının 28-29 Kasım 2013 tarihlerinde yaptığı ortaöğretime
geçiş sınavları, ilköğretim okullarında zorunlu olarak okutulan Türkçe,
matematik, din kültürü ve ahlak bilgisi, fen ve teknoloji, Türkiye Cumhuriyeti
inkılap tarihi ve yabancı dil derslerinden hazırlanmış sorularla yapılmıştır.
İlgili soruların
öğrenciler tarafından cevaplanması suretiyle sınav sonuçlarına ilişkin puanlar
hesaplanmıştır. Bu sınav neticesinde, azınlık okullarında okuyan öğrenciler ile
resmî devlet okullarında okuyup din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf
olan öğrencilerin, sınav puanı hesaplama yöntemleriyle sınava eşit fırsatlarda
girme hakları engellenmiş, kısa ve uzun dönemli hak kayıpları yaşamalarının önü
açılmış ve mağduriyetlere sebebiyet verilmiştir. Söz konusu öğrenciler din
kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf olmalarına karşın, bu durum puan
hesaplanırken dikkate alınmamakta ve bu öğrencilerin puanları eksik hesaplanmaktadır.
Bu konuda görüş bildiren eğitim uzmanları, hak kayıplarının yaklaşık 30-35
puana kadar çıkabildiğini belirtmektedirler. Söz konusu sınav henüz yapılmadan
önce, mevcut puan hesaplama yöntemleri neticesinde ortaya çıkabilecek
mağduriyetleri öngörerek Millî Eğitim Bakanlığına konuyla ilgili vermiş
olduğumuz yazılı soru önergesinin üzerinden yaklaşık üç ay geçmiş olmasına
rağmen, henüz bir yanıt alabilmiş değiliz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığı, öğrencilerimizin genelinin kariyerini
etkileyecek bir sınavda, farklı inançlara mensup öğrencilere yönelik sistematik
olarak eşitsiz sonuçlara yol açacak bürokratik, politik ve pratik uygulamalar
gerçekleştirebilmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı, mevcut Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’nın hangi maddesini referans alarak bu haksız uygulamayı devam
ettirebilmektedir? Bunu derhâl açıklamalıdır.
Söz konusu sınava
dair Bakanlığın uygulaması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 14’üncü
maddesinde belirtilen "Hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk,
renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken,
ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere, herhangi başka
bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır."
ifadesiyle açıkça çelişmektedir.
Değerli
milletvekilleri, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf olan öğrencilere
negatif ayrımcılık yapılmasına müsaade eden yöntemlerin bu öğrencilerde
yaratacağı dışlanmışlık, güvensizlik, haksızlığa uğramışlık duygularına bağlı
olarak ortaya çıkacak psikososyal travmalar konusunda Millî Eğitim Bakanlığı
dolaysız biçimde sorumludur ve bu sorumluluğunun gereğini bir an önce yerine
getirmelidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir yandan çarpıklığı giderilmemiş bir eğitim
sisteminde öğrencilerin geneli mağdur edilmekteyken, diğer taraftan
haksızlıklara yol açan sınav sistemleri ve puan hesaplama yöntemleriyle din
kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf olan öğrenciler âdeta cezalandırılmak
istenmektedir.
Hiçbirimiz, ortak
geleceğimiz olan çocuklarımızı inançları üzerinden haksız biçimde, avantajlı ya
da dezavantajlı konuma getirecek uygulamalar konusunda sessiz kalamayız,
kalmamalıyız. Anayasa’nın 10’uncu maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet,
siyasi düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Devlet organları ve idare makamları bütün
işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar.” denilmektedir. Peki, bu Anayasa maddesinde sayılan durumlarla
Millî Eğitim Bakanlığının söz konusu sınava dair uygulaması bağdaşmakta mıdır?
Hayır, bağdaşmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığının Anayasa'ya aykırı olan bu sınav
puanlama sistemini düzeltmesi olmazsa olmaz, acil bir zorunluluktur. Millî
Eğitim Bakanlığının, açık hak ihlallerinin yaşandığı bu tablo karşısında
duymazdan gelme, görmezden gelme tavrı, devlet kurumlarına olan güvensizliği
arttırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Anayasa ve
uluslararası hukuk normları çerçevesinde, bu konunun takipçisi olacağımızı
bildiriyor ve bu konuda da bütün Parlamentoyu duyarlı olmaya çağırıyor, Genel
Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Dora.
60’ıncı maddeye
göre on arkadaşımıza söz vereceğim.
Sayın Öğüt…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, ön lisans
öğrencilerinin burs ve kredi sorunlarına ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Türkiye’de, her
yıl, on binlerce üniversite öğrencisi dikey geçiş sınavıyla öğrenimlerini ön
lisans düzeyinden lisans seviyesine taşımaktadır. Bu öğrencilerin büyük bir
kısmı da sınavı kazanabilmek için ön lisans eğitimi sonrası ara vererek ya
dershanede ya da kendi imkânlarıyla çalışmak zorunda kalmaktadır. Ne var ki
sınavı kazanıp lisans programına geçtikten sonra, Kredi ve Yurtlar Kurumuna
başvuru yapıp öğrenim kredisi ve burs talebinde bulundukları zaman kendilerine
ret cevabı gelmektedir. Nitekim, ön lisans sonrası öğrenime ara veren
öğrencilerin sağlık sebebi dışında hiçbir koşulda burs ve kredi alamayacağı
kurumun yönetmeliğinde de yer almaktadır. Liseden mezun olan bir genç, zaman sınırı
olmaksızın üniversiteye girmeye hak kazandığında burs ve kredi imkânlarından
yararlanabilirken binbir zorlukla eğitimine devam etmek için çabalayan bu ön
lisans öğrencilerini teşvik etmek yerine aksine, geri ödemeli olan kredi dahi
vermemenin gerekçesi nedir? Bir an önce bu yönetmelik değiştirilmelidir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Havutça…
2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir ili
Karesi İlçe Millî Eğitim Müdürünün aynı zamanda EĞİTİM-BİR-SEN Sendikasında
başkan yardımcılığı görevini sürdürmesinin Anayasa’ya ve 4688 sayılı Kanun’a
aykırı olduğuna ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Balıkesir’in
büyükşehir belediyesi olmasından sonra, Balıkesir merkez de Altıeylül ve Karesi
adında iki ilçeye ayrıldı. Karesi İlçe Millî Eğitim Müdürlüğüne Ramazan
Konakbay isminde bir öğretmen arkadaş atandı. Bu kişi, aynı zamanda
EĞİTİM-BİR-SEN’in teşkilatlanmadan sorumlu Başkan Yardımcısı olarak görev
yapıyor. Aralık ve ocak ayı içerisinde sendikasının örgütlenme gezilerine
katıldı, bu geziler sendikanın İnternet
sitesinde, yerel basında da yer aldı ve burada, diğer sendikalar bununla
ilgili basın açıklamalarında da bulundu.
Sayın Bakan,
bildiğiniz gibi, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası’nın 15’inci
maddesine göre, işveren temsilcisi sıfatı bulunan millî eğitim müdürleri, aynı
zamanda bir sendikanın yöneticisi olamazlar. Açıkça Anayasa’ya ve kanuna aykırı
bir işlem varken, bu kamu görevlisinin hem sendikadaki görevini devam ettirmesi
hem de millî eğitim müdürlüğü görevini devam ettirmesi Anayasa’ya ve kanuna
aykırıdır…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Karaahmetoğlu…
3.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun,
Giresun ilindeki hastanelerin yatak kapasitelerinin yetersiz olduğuna ilişkin
açıklaması
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, seçim bölgem Giresun’da devlet
hastanesinde yer olmadığından, yoğun bakım hastaları Fatsa, Sivas ve Erzurum’a
sevk edilmektedir.
2008 yılı
itibarıyla, Giresun’da, İlhan Özdemir ve Kale devlet hastaneleri hizmet
veriyordu, toplam yatak kapasiteleri de 510 idi. Sağlık Bakanlığı politikaları
gereği iki hastane birleştirildi. Projesi 1993 yılına ait ve standartlara uygun
olmayan hastane, 2009 yılında hizmete başladı; kapasitesi 250 yatak olup 420
hasta kabul edilmektedir.
Kapatılan Kale
Devlet Hastanesi arazisine 350 yataklı şehir hastanesi yapılacağı ve tıp
fakültesiyle ortak kullanım sağlanacağı, iktidar partisinin Giresun 1 no.lu
siyasi temsilcisi tarafından kamuoyuna açıklanmıştı.
Bugün, Giresun’da
acil olarak ikinci bir hastane ihtiyacı ve hastaların başka illere nakli sorun
olarak önümüzde…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Varlı…
4.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, çiftçilerin
kendisinden Hükûmete bir mesaj iletmesini istediklerine ve çiftçilerin bu
mesajına ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI
(Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çiftçilerimizin
aracılığınızla Hükûmete bir mesajı var: “Buğday ektik kuraklıktan olmadı,
hayvancılıktan zarar ettik, mısır ektik zarar ettik, pamuk dibine yattı,
narenciye dalında kaldı, traktörlerimizi sattık, sıra tarlalara geldi. Ya, şu
ayakkabı kutularındaki çil çil dolarlardan bir miktar da bize verseler de
işimizi biraz düzeltsek.” diyorlar. Bunu aracılığınızla Hükûmete iletmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Bayraktutan…
5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Çevre ve
Şehircilik Bakan Yardımcısı Muhammet Balta’nın Kentsel Dönüşüm Kongresi’ndeki
Onuncu Yıl Marşı’yla ilgili sözlerine ve bu nedenle hakkında bir işlem yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
6 Şubat 2014
tarihinde yani bugün, Kentsel Dönüşüm Kongresi’nde Çevre ve Şehircilik Bakan
Yardımcısı Muhammet Balta’nın Onuncu Yıl Marşı’yla ilgili sözleri salondan
büyük bir tepki toplamış, Balta’nın Onuncu Yıl Marşı’yla ilgili olarak “Onuncu
Yıl Marşı denilen şeye takılıp kalan ve demir ağlarda bir arpa boyu bile yol
almayan bu zihniyetten buralara geldik.” şeklindeki ifadeleri basına düşmüştür.
Arkasından, salonda büyük bir tepki olmuş ve salonda bulunanlar ortamı terk
etmişlerdir.
Sayın Bakana
buradan soruyorum: Bu şekilde -büyük bir gaf demiyorum- bilerek bu yanlışı
yapan Bakan Yardımcısı hakkında ne yapmayı düşünüyorsun?
Cumhuriyeti kuran
kadrolar ülkeyi demir ağlarla örmüşlerdir, örümcek ağlarıyla değil, önce bunu
ifade etmek istiyorum. Atatürk’e ve onun silah arkadaşlarına, o zihniyete
yapılan saldırıyı lanetliyorum.
Teşekkür ediyorum
Değerli Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Yeniçeri…
6.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, iktidarın,
yolsuzluk yapanların, rüşvet alanların ve halkı soyanların yanında saf
tuttuğuna ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Urla’da villa
pazarlığı yapan, televizyon haberleri için sansürcü başlığına soyunan, Sabah ve
ATV’nin satın alınması için 100 milyon dolarlık haraç alan, Deniz Feneri
davasında yargılayanları yargılatan, ayakkabı kutusunda dolarları yakalayanları
cezalandıran AKP iktidarıyla Türkiye karşı karşıyadır.
Sayısız bakan ve
adaleti koordine etmekle görevli Adalet Bakanı ile Müsteşarı hakkında yolsuzluk
ya da yargılamayı etkilemeye teşebbüsten fezlekeler vardır. İktidar açıkça
yolsuzluk yapanların, rüşvet alanların ve halkı soyanların yanında saf tutmuş
durumdadır. Yolsuzluk yapanlar, halkı soyanlar kamu vicdanında meşruiyetlerini
yitirmişlerdir. İktidar mensuplarının istifa etmeleri yetmez, ömürlerinin kalan
kısmını da tövbe, istiğfarla geçirmeleri gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Tüzel…
7.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in,
İstanbul Fizik Tedavi Rehabilitasyon Eğitim Araştırma Hastanesinin taşınmasıyla
ilgili çalışanların bazı endişeleri olduğuna ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, İstanbul Fizik Tedavi Rehabilitasyon Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Başhekimliği, çalışanlarına 17 Şubat tarihi itibarıyla
taşınılacağını, hazırlık yapılmasını bildirmiştir. Çalışanlar, hastalar ve semt
sakinlerinin kafasında birçok sorular oluşmuştur. Taşınılacak Bahçelievler
Devlet Hastanesinin yapım inşaatı devam etmekte fakat özel bakım bekleyen
engelli hastalar bu hâliyle ne yapacaklar? “Seçimden önce burayı açıp siyasi
rant hesabı mı var?” diye soruyorlar. Yine “Yerine yapılacak yeni hastane İl
Özel İdaresinde ihale aşamasında.” denilmekte ancak yazılı hiçbir belge
sunmamaktadırlar. “Bu inşaat ne zaman başlayıp bitecek?” diye sorulmakta. E5
kenarında çok değerli ve cazip, 70 bin metrekare büyüklüğünde bir alan ve
birçok spekülatörün iştahını kabartmakta. Rant ve arazi yolsuzluklarının
ortalığa döküldüğü bu süreçte sağlık emekçileri haklı endişeler taşımakta.
Başhekimlik ve Bakanlık bu soruları yanıtlamalı.
BAŞKAN – Sayın
Atıcı…
8.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 1 Şubat 2014’te
Van’ın Gürpınar ilçesinde hastalanan 3 yaşındaki bir çocuğun, yolların kardan
kapalı olması nedeniyle yardım gelemediği için hayatını kaybettiğine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, yer
Van’ın Gürpınar ilçesi, tarih 1 Şubat 2014: 3 yaşındaki Muharrem hastalanıyor,
acil yardım isteniyor. Yollar kardan kapalı, yardım gelmiyor, gelemiyor.
Muharrem ölüyor. Sonra, baba, bu resimde gördüğünüz çuvala koyduğu oğlunu
sırtlıyor ve otopsi için Van’a gidiyor. Muhtemelen aynı sıralarda, Başbakan
Almanya’da, seçim kampanyasında şunları söylüyor: “Anneler kızaklarla çekilerek
doğumlara yetiştiriliyordu, şimdi paletli ambulanslarla, 17 tane ambulans
helikopter, 4 tane jet ambulansla bu hizmeti veriyoruz.” Nerede bu ambulanslar?
Sadece seçim malzemesi olarak varlar, ambulansları satanlar veya kiralayanlar
paraları götürdüler. Demek ki AKP’nin hizmeti ihale bitene kadarmış. Bu
resimden başta Başbakan, Sağlık Bakanı ve AKP Hükûmeti utanmalıdır.
BAŞKAN – Sayın
Ekşi…
9.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, TÜRK
TELEKOM tarafından 14 ilde 15 gayrimenkulün satışa çıkarılmasıyla ilgili
sorusuna on sekiz aydır cevap alamadığına ilişkin açıklaması
OSMAN OKTAY EKŞİ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 3
Ağustos 2012 tarihinde yani bundan on sekiz ay önce, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanına, TÜRK TELEKOM tarafından 22 Temmuz 2012 tarihinde
Hürriyet’te yayımlanmış bir ilan hakkında soru sordum. Soru, 14 ilimizde 15
adet gayrimenkulün TÜRK TELEKOM idaresi tarafından satışa çıkarıldığına dair
olan ilan idi. Buna bu idarenin hakkı var mıdır, bu gayrimenkullerin sahibi bu
idare midir, bu idare aslında bütün devraldıklarını yirmi beş sene süreyle,
sadece işletme hakkı olarak devralmış değil midir diye sordum. Ulaştırma
Bakanından bugüne kadar, on sekiz aydır, bu fevkalade zor gelen sorunun
yanıtını alamadım. Bir kez de huzurunuzda bunu ifade ediyorum.
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Sarıbaş…
10.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Gökçeada
Bademli’de kaçak yapılan Bademli-Masi Oteli’nin yıkım kararı olmasına rağmen bu
kararın uygulanmadığına ve Aydıncık Kefalos’ta da kaçak yapıların olduğuna
ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) – Çok teşekkür ederim Başkan.
Sizin
aracılığınızla, günümüzde, artık yasaların dinlenmediği bir dönemi yaşadığımızı
ve bununla ilgili olarak da Turizm Bakanlığının özellikle Gökçeada’da,
Bademli’de kaçak yapılan Bademli Masi
Oteli’nin yıkım kararı olmasına rağmen, hâlâ daha belediye tarafından
yıktırılmadığı ve Turizm Bakanlığının da bu yıkım kararını mahkeme kararı
olmasına rağmen hâlâ uygulamadığını ve durdurma kararına rağmen de
durdurulmadığını görüyoruz. Tam bir buçuk yıl önce, soru önergemde de
belirttiğim bu yıkım kararı -özellikle turizm alanı olan, sit bölgesi olan
Gökçeada’da kaçak yapılaşma olabildiğince hızla devam etmekte- yerinde
uygulanacak mıdır?
Bunlar devam
etmekle birlikte, (Aydıncık) Kefalos’ta da -sörfün çok güzel yapıldığı bir
bölgede- bu arada kaçak yapılar yine devam etmekte, kararlara ve özellikle de
imar kanunlarına uyulmamaktadır…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır.
Okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu ve 22
milletvekilinin, öğretmenlerin ve öğretim elemanlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/851)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Öğretmenlerin ve
öğretim elemanlarının sorunlarının araştırılması ve alınacak tedbirlerin
belirlenmesi amacı ile Anayasa’mızın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması komisyonu kurulmasını arz ve teklif
ederiz.
Gerekçe:
666 sayılı KHK
ile kamuda yapılan "eşit işe eşit ücret” düzenlemesinde öğretmen ve
öğretim elemanları kapsam dışında tutulmuş ve ek ödemeden
yararlandırılmamıştır. Bu durum, 800 binden fazla öğretmen ve öğretim elemanını
mağdur etmiştir. 666 sayılı KHK ile genel idare hizmetleri sınıfı çalışanları
için kurumlar arası denge sağlanırken, diğer taraftan eğitimde kurum içi denge
bozulmuştur. Bilinmelidir ki öğretmen ve öğretim elemanları neredeyse en düşük
ücret alan kamu çalışanlarıdır. 9/1 öğretmen 1.624 TL, 7/1 öğretim görevlisi
ise 1.856 TL maaş almaktadır. Ek derse girme imkânı bulamayan yüzde 20
civarında öğretmen ise herhangi bir ek gelir olmaksızın ayakta kalma mücadelesi
vermektedir.
Türkiye'nin
geleceğinin inşasında en önemli görevi yapmaya çalışan öğretmen ve öğretim
elemanlarının sorunlarının dikkate alınması ve toplu sözleşme masasındaki
çarpıklığın düzeltilmesi, ekonomik ve sosyal problemlerine duyarlılık
gösterilmesi ve ek ödeme mağduriyetlerinin acilen giderilmesi gerekmektedir.
1) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
2) Hülya Güven (İzmir)
3) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
4) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
5) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
6) Mehmet S.
Kesimoğlu (Kırklareli)
7) Gürkut Acar (Antalya)
8) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
9) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
10) Mustafa
Serdar Soydan (Çanakkale)
11) Recep Gürkan (Edirne)
12) Tanju Özcan (Bolu)
13) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
14) Ramis Topal (Amasya)
15) Osman Kaptan (Antalya)
16) İlhan Demiröz (Bursa)
17) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
18) Mehmet Şeker (Gaziantep)
19) Ahmet İhsan
Kalkavan (Samsun)
20) Emre Köprülü (Tekirdağ)
21) Hasan Ören (Manisa)
22) Kemal
Değirmendereli (Edirne)
23) Ümit Özgümüş (Adana)
2.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 22
milletvekilinin, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/852)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de
sayıları 8,5 milyonu bulan, çeşitli seviyelerde ve türlerde engelleri bulunan
bireylerin sorunlarının araştırılması, bu bireylerin toplumsal yaşama
katılabilmeleri için özel politikaların diğer ülke deneyimleri de araştırılarak
ortaya konulması, mevcutta bulunan özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde
özellikle engelli çocuklara ve bireylere yönelik cinsel taciz olaylarının
araştırılması, bu merkezlerin hukuksal alt yapı sorunlarının, ekonomik, personel
yetersizliği ve uzman kadro eksikliği gibi sorunların tespit edilmesi ve çözüm
önerilerinin raporlanması için bir Meclis araştırma komisyonu açılması
amacıyla, Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
1) Sebahat Tuncel
(İstanbul)
2) Hasip Kaplan (Şırnak)
3) Sırrı Sakık (Muş)
4) Murat Bozlak (Adana)
5) Halil Aksoy (Ağrı)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) İdris Baluken (Bingöl)
8) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya
Önder (İstanbul)
15) Erol Dora (Mardin)
16) Mülkiye
Birtane (Kars)
17) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
18) Demir Çelik (Muş)
19) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Özdal Üçer (Van)
22) Pervin Buldan (Iğdır)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Türkiye'de, 8,5
milyona yakın, değişik engeli bulunan kişi bulunmaktadır ve bu kişilerin
toplumsal yaşama katılımlarının sağlanması önemli bir sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır. Ancak, Türkiye'de engellilerin sosyal yaşama katılım alanı olarak
açılan rehabilitasyon merkezlerinin işlevi, sağlıklı bir altyapıya sahip
olmaması nedeniyle, ciddi sorunların yaşandığı bir sektöre dönüşmüştür.
Bu merkezler,
engellilerin toplumsal yaşama daha etkin ve engelsiz olarak katılmalarını
sağlamak yerine, onlar üzerinden nasıl para kazanılacağı hesabıyla
çalıştırıldığı için, çoğu zaman amacının dışına çıkmaktadır. Kırsal kesimde
bulunan engelli çocukların aileleriyle anlaşılarak çocukların bu merkezde
eğitim alıyormuş gibi gösterilip devletten ödeneğin alınması bu duruma en bariz
örnektir.
Bu merkezlerde
yaşanan diğer bir sorun da bu merkezlere devam eden engelli çocuklardan
bazılarının sağlık kurulu raporunun yenilenmesi sürecinde ve devamında yaşadığı
sorunlardır. Örneğin, özür türü nedeniyle bazı gelişmeler kaydetmiş olduğu için
eksik ve yanlış değerlendirmelerle rapor yenileme döneminde özür derecesi düşük
olarak belgeleme yapılmakta, bu nedenle bazı engelli çocuklar gelişim ve eğitim
yardımı alamadıkları için özel eğitim ve rehabilitasyona devam edememektedir.
Tanı ve değerlendirmenin belirli bir süre içerisinde tamamlanamaması eğitime
başlamada zaman kaybına neden olmakta, hastanelerde rapor verilmesi uzun vadede
zamana yayılmaktadır ve “RAM” adı verilen eğitsel tanı için uzun vadede gün
verilmesi ve hastane ortamında yapılan psikolojik ve gelişimsel test
uygulamaları için uzman personel, uygun ortam ya da materyal bulunmaması,
rehberlik ve araştırma merkezlerinde her engel grubuna ve çoklu engele sahip
bireylere göre uygun testler, değerlendirme materyalleri, bu test ve
materyalleri uygulayabilecek uzmanların bulunmaması bu merkezlerin etkin bir
şekilde çalışmasının önünde engeldir.
Özel
rehabilitasyon merkezlerinin personel, eğitimsel materyal ve bilgi
yetersizliğinden önce en büyük sorunu, düzenli ve etkili denetimlerin
yapılmamasıdır. Ne yazık ki zaman zaman, haberlerde bu merkezlerde meydana
gelen, engelli çocuklara ve bireylere taciz ve tecavüz haberlerini duymaktayız.
En son, Batman ili Demiryolu köyü yolu üzerinde olan ve Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığına bağlı çalışan özel bir merkezde, zihinsel engelli olan
genç bir kadına bir görevlinin tecavüz ettiği haberi basında çıkmıştır. Bu
durum, merkezlerin denetim mekanizmasının işleyip işlemediğine dair endişeleri
gündeme getirmiştir. Merkezlerde bulunanların engelli olmasından dolayı
istismara daha açık oldukları göz önünde bulundurulup Bakanlığın merkezleri
daha özenle denetlemesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Mali denetimler görece daha
fazla yapılsa da bu tür sorunlar dernekler tarafından dile getirilmektedir. Engellilere
yönelik Millî Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve farklı
kurumlarda olan ayrı ayrı eksik kanunların olması da uygulamada sıkıntılara
neden olmaktadır. Türkiye'nin de imzalamış olduğu Birleşmiş Milletler
engellilere yönelik sözleşmedeki ilkeler baz alınarak uluslararası standartlara
göre tek ve kapsamlı bir yasanın hazırlanması elzemdir. Engelli vatandaşlarının
toplumsal yaşama dâhil edilmesi devletin görevidir. Bu yüzden, mağduriyetlerin
çok fazla olabileceği böyle bir alanda devletin öncülük etmesi gerekirken,
ihtiyaca göre özel okullar açılmalıdır ve denetim mekanizmaları
oluşturulmalıdır.
Türkiye'de
sayıları 8,5 milyon olan ve çeşitli seviyelerde ve türlerde engelleri bulunan
bireylerin sorunlarının araştırılması, bu bireylerin toplumsal yaşama
katılabilmeleri için özel politikaların diğer ülke deneyimleri de araştırılarak
ortaya konulması, mevcutta bulunan özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde
özellikle engelli çocuklara ve bireylere yönelik cinsel istismar, şiddet, kötü
muamele gibi olayların araştırılması, bu merkezlerin hukuksal altyapı
sorunlarının, ekonomik, personel yetersizliği ve uzman kadro eksikliği gibi
sorunların tespit edilmesi ve çözüm önerilerinin raporlanması için bir Meclis
araştırması açılmasını öneriyoruz.
3.- Mardin Milletvekili Erol Dora ve 22 milletvekilinin,
Mardin’in Kızıltepe ilçesindeki Zergan Deresi’nin ıslah çalışmalarıyla ilgili
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/853)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Mardin'in
Kızıltepe ilçesi sınırları içinde yer alan Zergan Deresi'nin ıslah
çalışmalarıyla ilgili sorunların araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla Anayasa'nın 98’inci, TBMM İçtüzüğü 'nün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ederim.
1) Erol Dora (Mardin)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) İdris Baluken (Bingöl)
8) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya
Önder (İstanbul)
15) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye
Birtane (Kars)
17) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
18) Demir Çelik (Muş)
19) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Özdal Üçer (Van)
22) Ayla Akat Ata (Batman)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Mardin'in
Kızıltepe ilçesi sınırları içinde yer alan ve Zergan Deresi olarak bilinen
Gümüş Deresi ve bunun yan kolu olan Gundik-1 ve Gundik-2 dereleri, şu anki
hâliyle çevreye ve bölgede yaşayan insanların sağlığına ciddi zararlar vermeye
devam etmektedir. 1992 yılında kurulmuş organize sanayi bölgesinden çıkan
kimyevi atıklar dereye akmakta ve bu atıklar, özellikle yazın bölge halkını son
derece rahatsız etmekte, başta deri hastalıkları olmak üzere çeşitli
hastalıklara sebebiyet vermektedir.
Derenin ıslah çalışmaları
ile ilgili olarak Kızıltepe Belediyesi ve DSİ, sivil toplum kuruluşlarının da
desteğiyle çalışmalara başlamış ancak sorunlar bitmemiştir. DSİ'nin asli
görevleri arasında yer alan ıslah çalışmaları için, kurum Kızıltepe
Belediyesinden proje desteği istemiş ancak 2010 yılında hazırlanan proje kurum
yetkilileri tarafından kabul edilmemiştir. Proje kapsamında, toplamda 10
kilometre olan derenin kaya tahkimat duvarlarının dışında, 6 kilometre boyunca
yürüyüş parkuru, güneş enerjili aydınlatma direkleri, damlama sulama sistemleri
ve içinde 9 adet parkla beraber yaya geçişi için demir, ahşap köprüler
yapılmıştır. Kurum tarafından kabul görmeyen proje yerine, sadece beton
duvarlarla sorunu çözme yoluna gidilmiştir.
Dere ıslah
çalışmalarında derenin ıslahıyla beraber çevre düzenlemelerinin de yapılması
gerekmektedir. Çevreye duyarlı, insanların sağlığını düşünen uzun vadeli
projelerin hayata geçirilmesi gerekirken sorunu kısa vadeli yöntemlerle çözmeye
çalışmak, uzun vadede sorunların aynen tekrarını beraberinde getirecektir.
Oysa, nüfusu her geçen yıl giderek büyüyen, il olması zaman zaman gündeme gelen
bir ilçe için, kısa vadeli çözümler yerine uzun vadeli ve köklü projelerin
hayata geçirilmesi gerekmektedir. Belediye çalışanlarının büyük bir kısmının tutuklandığı
gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, belediyeye daha fazla maddi ve manevi
desteğin verilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, dere ıslah çalışmalarında ve
kalıcı çözümlerin getirilmesinde siyaset üstü bir anlayışın geliştirilmesi
gerektiği açıktır. Bu bağlamda, Mardin Tabipler Odasının 7 kişilik bir uzman
komisyonu tarafından hazırlanan Zergan Deresi Raporunun hayata geçirilmesi
elzemdir.
Zergan Deresi
kurumlar üstü bir sorundur. Bu gerçeklikten hareketle, çevre ve insan odaklı
bir yaklaşımla, derenin ıslah çalışmaları için, hızlandırılması ve gerekli
tedbirlerin alınmasına yönelik düzenlemeleri ortaya çıkarmak amacıyla Meclis
araştırması talep ediyoruz.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Başbakanlığın
dört adet tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Başbakanlığın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel
hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri
verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1371)
3/2/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile
Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından
alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz
ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
2.- Başbakanlığın, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel
hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri
verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1372)
3/2/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile
Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından
alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz
ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
3.- Başbakanlığın, Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna
hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri
verildiğine ilişkin tezkeresi (3/1373)
3/2/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Diyarbakır
Milletvekili Emine Ayna hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile
Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için
evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından
alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz
ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
4.- Başbakanlığın, Van Milletvekili Özdal Üçer hakkında
tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve
fezlekenin iade edilmesine dair Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu
üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete geri verildiğine
ilişkin tezkeresi (3/1374)
3/2/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Van Milletvekili
Özdal Üçer hakkında tanzim edilen ve ilgi (b) yazı ile Başkanlığınıza
gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi için evrakın ve
fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından alınan ilgi (c)
yazı sureti ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz
ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bu 5 tane bakanla ilgili fezlekeler nerede? Niye
Meclis Başkanlığı bize bilgi vermiyor da bu fezlekeleri geri istiyor? Evvela,
hem Başbakanın oğlu… Eski İçişleri Bakanı, Egemen Bağış ve Bayraktar hakkındaki
fezlekeler niye gelmiyor efendim? Meclis Başkanlığı bize bilgi versin efendim.
BAŞKAN – Olur,
söylerim bilgi verilmesini efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır, yani niye saklıyor Meclis Başkanlığı?
BAŞKAN – Hayır,
bir şey demiyorum, söylerim, iletirim; ben iletmek durumundayım, iletirim;
beyanınızı ve de talebinizi ileteceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Peki.
BAŞKAN – Anayasa
ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan (3/127, 128,
320 ve 387) esas no.lu dosyalar Hükûmete geri verilmiştir.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve
arkadaşları tarafından, Diyarbakır başta olmak üzere bölgenin tamamında uzun
süreden bu yana yaşanan elektrik kesintilerinin araştırılması amacıyla
30/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Şubat 2014 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
06/02/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
6/2/2014 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
30 Ocak 2014
tarihinde Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve arkadaşları tarafından verilen
(4919 sıra no.lu) Diyarbakır başta olmak üzere bölgemizin tamamında uzun
süreden bu yana yaşanan elektrik kesintilerinin araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
6/2/2014 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz, Hakkâri Milletvekili Sayın
Adil Zozani’ye aittir.
Buyurun Sayın
Zozani. (BDP sıralarından alkışlar)
3 kişiden bayağı
büyük ses çıktı.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Evet, iyi ses çıkardık.
BAŞKAN – Evet.
Buyurunuz.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Sayın Başkan, elektrik kesintilerine alışık olduğumuz için biz de
ses çıkararak kendi sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. O yüzden, karanlıkta
bağırdığımız için biraz da ondan kaynaklıdır. O ses o nedenle görünüyor.
BAŞKAN – Yok, ben
o fasıldan bakmadım da yaş grubuyla alakalı, gençler böyle ses çıkaramıyor.
Buyurun.
ADİL ZOZANİ
(Devamla) – Evet, grubumuza iltifat olarak kabul ediyoruz. Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Meclis açıldığı günden bu yana bu sorunu defaatle
Meclis gündemine taşımaya çalışıyoruz, ilgili Bakanla sürekli istişare ederek,
konuşarak bölge genelindeki hemen hemen tüm illerde elektrik kesintilerine
çözüm bulunması konusunda girişimlerde bulunuyoruz ama maalesef bugüne kadar
hep duvara konuşuyoruz. Bu kış koşullarında Diyarbakır’dan Hakkâri’ye, bütün
serhat illeri de dâhil olmak üzere, hemen hemen her gün ortalama altı saat,
yedi saat elektrik kesintileriyle yüz yüzeyiz. Hele mensubu bulunduğum,
milletvekili bulunduğum ile ise mesela son on gün içerisinde bir haftadan fazla
süreyle hiçbir şekilde enerji verilememiştir, elektrikleri tümden kesik.
Devlet, oradaki
vatandaşların bu sorunlarının çözümüne ilişkin ne sorunları dinlemeye tahammül
ediyor ne de sorunların giderilmesi için bir çaba içerisinde olabiliyor. Sayın
Enerji Bakanı, maalesef, Kürtlerin yaşadığı bölgede, Kürtlerin yaşadığı
coğrafyada elektrik şalterini Kürt halkına karşı şantaj aracı olarak
kullanıyor. Elektriklerin kasten kesildiğine dair kaygılarımız var ve bu konuda
bize gelmiş bilgiler de var. Enerji Bakanı her defasında çıkıp şuralarda şunu
söylüyor, bu kürsüde şunu söylüyor: “Efendim, kayıp kaçak oranı çok yüksek.
Biz, tahsilat yapamadığımız için maalesef oradaki hat donanımında yenileşme
yapamıyoruz.” Böyle bir mazeretin arkasına sığınıyor. Evet, Hakkâri’de kayıp
kaçak oranı devletin resmî verileriyle yüzde 75 oranındadır.
Ama, bir rakam
daha ifade edeceğim -Hakkâri halkı mı bu kayıp enerjiyi kullanıyor- vereceğim
rakamlar resmîdir, resmî verilere yakın veriler ifade edeceğim. Hakkâri
bölgesindeki kayıp kaçağın yüzde 30’undan fazlası devletin resmî kurumlarına
aittir. Devlet, orada, trafolardan direkt hat çekerek kayıt dışı elektrik
kullanıyor. Bölgede bulunan bütün karakolların çevre aydınlatmaları -bakın bir
tek istisna yok- kayıt dışıdır. Devlet kendi malının hırsızlığını yapıyor.
Bakın, çok açık ifade ediyorum: Devlet kendi enerjisini çalıyor ve bunu
çalarken de oradaki masum vatandaşa mal ediyor. Son on gün içerisinde, Hakkâri
bölgesinde ihtarname çekilmiş okul, karakol, tabur, alay diz boyu ve
tespitlidir, kayıt dışı elektrik kullandıkları tespitlidir ve toplam kayıp
kaçak içerisindeki oran yüzde 30’un üzerinde
bir rakama tekabül ediyor. Sayın Bakan çıkıp burada cevap vermelidir ve
bölge halkından bu konuda özür dilemelidir.
Enerjinin,
Türkiye’deki toplam enerjinin yüzde 35’ini ürettiğiniz bölgenin insanını
enerjiden mahrum bırakıyorsunuz. Niye bunu yapıyorsunuz, anlamak istiyoruz.
Üç gün önce
köyleri dolaştık, elektrikleri kesik olan köyleri dolaştık; bir hafta boyunca
enerji verilmemiş. Ve en son, hatlardaki, enerji nakil hatlarındaki iyileştirme,
gözden geçirme, onarma 1985 yılında yapılmış. Sistem bir bütün olarak bir kar
yağışıyla çöktü ve şu anda kentlerin büyük çoğunluğu enerji alamayacak
durumdadır. Bakın, isim olarak veriyorum; Bingöl Karlıova Taşlıçay köyü. 170
civarında silikozis hastası var burada ve bir elektrik kesintisiyle bunların
tamamının hayati riski vardır, yaşamları tehlike altındadır. Ve bu köyde dahi
elektrik kesintisi oluyor. Diyarbakır öyle, Mardin öyle, Batman öyle, Şırnak
öyle; serhat illerinin tamamı böyle.
Bu devlet kendi
vatandaşına eziyet etmek için mi vardır, kendi vatandaşına karşı elektrik
şalterini şantaj aracı olarak kullanmak için mi vardır? Bakın, bunlar artık
itham olmaktan çıktı, çıplak gerçekliği sizinle paylaşıyoruz. İnsanlar mum
ışığında aydınlanıyor artık. Bölgeden alınan enerjinin bir kısmını bölgeye
verseniz sorun çözülmüş olacak.
Her defasında
Sayın Bakana söylüyoruz: Yatırım olarak ne yapıyorsunuz bu bölgeye? Bir buçuk
ay önce de bu kürsüde ifade ettim; örneğin, Hakkâri’de, Hakkâri’yle ilgili olarak
yapılmış, taahhüt edilmiş yatırım kalemlerinin hiçbiri ilana dahi çıkarılmamış.
Aslında, biz bu seneyi artık konuşmaktan vazgeçtik, önümüzdeki seneyi
kurtarmaya çalışıyoruz. Geçen sene de bu seneye ilişkin olarak uyarılarımızı
yaptık ama maalesef, atılmış bir adım yok.
Elektrik dağıtım
şirketleriyle ilgili yapılmış özelleştirmelerin hemen hemen tamamı şaibelidir.
Bu konuya ilişkin sorduğumuz hiçbir soruya cevap alamıyoruz. Bizden neyi
gizliyorlar, ne yapmaya çalışıyorlar, anlamak istiyoruz.
Tekrar ifade
ediyorum: Halkına yalan söyleyen bir bakan bakanlık yapamaz. Enerji Bakanı,
yatırımlar açısından, taahhütleri açısından halk karşısında artık yalancı
pozisyonundadır. Verilen sözün yerine getirilmemesi “yalan” ifadesi dışında,
başka bir şekilde tarif edilemez.
İhmallerden söz
ediyoruz, sıkıntılardan söz ediyoruz ama maalesef, hiç umurunuzda olmuyor.
1970’teki resim neyse bugün de aynı resmi yaşıyoruz, bugün de aynı tabloyu
görüyoruz. O nedenle, merhum Şemsi Belli’nin şiirini size anımsatırım tekrar:
“Bebek yanir, bebek hasda, bebek ataş içinde…” dediği o şiirin fotoğrafı bu
işte. Bu, 1970’te çekilmiş bir fotoğraf değil, Muharrem Taş’ın fotoğrafı
1970’te çekilmedi; bugün sizin gerçek tablonuz işte bu. Bu bebek devlet ihmali
sonucu öldü ve babası bu bebeği, 3 yaşındaki bu çocuğu un torbasında taşımak
durumunda kalmıştır. Vicdanınız sızlamıyor mu? Bu ihmale bir yerde “Dur.”
demeyecek misiniz? Eğer bu resim karşısında da hâlâ sessizseniz, sessizliğinizi
koruyorsanız size söylenecek bir şey kalmıyor. Bu ihmallere artık “Dur.” demek
gerekir, “Dur.” demeniz lazım.
Gündeme
getirdiğimiz Meclis araştırma önergesi, işte, bu resmin ortadan kaldırılmasına
dönük bir araştırma önergesidir ve ihmal vardır. Bu ihmallerin, Hükûmetin,
ilgili bakanın ihmallerinin araştırılması için sizden en azından bu araştırma
önergesine müspet oy bekliyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Zozani.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde, Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü
Türkkan.
Sayın Türkkan yok
mu? Yok.
Konya
Milletvekili Sayın Hüseyin Üzülmez.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bölgedeki elektrik kesintileriyle ilgili bir araştırma
önergesi üzerinde söz aldım. Şimdi, elektrik kesintilerinin neden, nasıl
olduğunu, evvela olayın bir haritasını çizmemiz gerekir. Bir sanayici, bir iş
adamı arkadaşınız olarak bunu daha net ifade edebilirim. Bir sanayi tesisi veya
bir ev, iskân ruhsatı almadan evvel, evvela elektriği alabilmek için bir
elektrik mühendisi veya teknisyenine o elektrik tüketimiyle ilgili maksimum
gücünü hesaplattırır ve şirkete bildirir ve ona göre bir elektrik tahsisi
yapılır.
Şimdi, bölgeye
şöyle bir baktığımızda, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgemizde Dicle Elektrik
AŞ’nin olduğu ama buna Van, Hakkâri bölgesini de dâhil ettiğimizde şöyle bir
netliği ortaya koyabiliriz: Türkiye’de 2012 yılında yaklaşık 242 milyar
kilovatsaat elektrik üretilmiş ve bu da yaklaşık olarak tüketilmiş. Bunu abone
başına vurduğumuzda, kişi başı elektrik tüketimi 550 kilovatsaat -abone başı-
ancak Dicle bölgesine baktığımızda kişi başı ve abone başı elektrik tüketimi
1.237 kilovatsaat. Değerli arkadaşlar, burada abone sayısı az ama kaçak
elektrik tüketimi 2,2 katı yani Türkiye ortalamasında bir abone tüketiminin 2,2
katı tüketim var, abone daha düşük. Türkiye ortalamasına baktığımızda, abone
başına 468 kilovatsaat tahakkuk var ama bölgeye baktığımızda, Dicle bölgesinde
297 kilovatsaat elektrik tahakkuku var. Bu tahakkuklarda tüketim ve tahsilat
oranına baktığımızda, meskenlerde aylık tüketim -meskenleri ele alalım, sanayi
tesislerini veya tarımsal sulamaları değil- Türkiye ortalaması 131
kilovatsaatken bölgede 418 kilovatsaat çıkmaktadır. Bu da 3,2 oranında yani
normal tüketimin, abone başı tüketimin 3,2 katı kaçak var demektir. Kişiler
abone olmamakta ve ücret ödememektedirler. Yine, Türkiye’ye baktığımızda,
Türkiye’de mesken abonesi başına ortalama aylık 43 TL’lik elektrik tüketimi
var, Dicle bölgesinde 138 TL. Acaba Dicle bölgesi son derece teknolojik
aletlerle evler donatıldı da ondan mı tüketiyor, yoksa her bir ev üretim
merkezi hâline mi geldi de bu yapılıyor? Tahsilata baktığımızda ise Türkiye’de
mesken başına aylık 43 lira tahakkuk varken 42 lira tahsilat var; Dicle
bölgesinde ise 15 TL. Bölgede meskenlerde tüketilen elektriğin yaklaşık yüzde
10’unu tahsil edebilmekteyiz.
Şimdi, bu
elektrik kesintilerini, bu haritayı ifade ettikten sonra bölgelere baktığımızda
2012 yılında -Sayın Zozani de ifade etti “Hakkâri yüzde 75.” dedi, bunlar
TEİAŞ’ın verileri- illerin toplamında Dicle bölgesinde yüzde 75,68 kayıp ve
kaçak var, Türkiye’de bu yüzde 15 oranında. Şimdi, siz bir bölgede müracaat
ediyorsunuz, bir mahalleye, buradaki abone sayısına bakarak 1.000 kw’lık bir
trafo kuruyorsunuz ama arkasından kaçak elektriklerle 4.000 kw’lık bir elektrik
tüketimi olduğu zaman trafolar patlıyor, hatlar çekmiyor. Bundan dolayı da sık
sık elektrik kesintisi yaşanmakta.
Şimdi, bunları
aşabilmenin yolu özelleştirmeden geçer dedik. Özelleştirme yapıldığı zaman
bunlar daha dikkatli yapılacak ve bölgeyi uzun bir süre veya orta vadede
rehabilite ederek bunların asgariye indirilmesi ve planlamanın gerçekçi anlamda
yapılması gerekir. Bir mahallede ihtiyaç 1.000 kw’lık trafoysa 1.000 kw’lık,
5.000 kw’lık ise 5.000 kw’lık trafo gerçekleştirilmeli. Ancak bu kayıp kaçaklar
olduğu müddetçe bunları doğru planlamanız ve doğru hedefleyebilmeniz mümkün
değildir.
Ancak, şu mantık
da doğru değildir: “Bölgede üretilen elektriğin yüzde şu kadarı halka verilsin
yani bu ücretsiz verilsin.” dendiği zaman Anayasa’nın adalet ölçüsüne
aykırıdır.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Zaten veriyorsunuz.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ
(Devamla) – Şöyle bir anlayış mümkün olmaz:
“Hububatın yüzde 70’i Konya’da üretiliyor, biz bu üretimin yüzde 25’ini Konya
bölgesine bedava dağıtalım.” Bu anlayışla devlet idare edilmez.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Fiilen var zaten bu.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Ya, bırakın bunları. Vatandaşın elektriği yok. Kaçak varsa
engelleyin; asker var, polis var. Vatandaşın elektriği yok diyoruz, bunlar
hikâye.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ
(Devamla) – Kaçak var ve bu kaçakların, trafo patlamalarının, elektrik
kesintilerinin önlenebilmesi için doğru bir planlama yapılması gerekir. Bunu
yapamadığınız müddetçe kim iktidara gelirse gelsin bunları yapması mümkün
değildir. Bu kayıp kaçak oranları bizim AK PARTİ iktidarımız döneminde değil.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – O zaman yirmi beş sene daha mı bekleyelim?
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Mazeret mi söylüyorsun?
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ
(Devamla) – 1996 yılında elektrik özelleştirme ihalelerine girmiş birisi olarak
söylüyorum, buradaki özelleştirmenin temelinde kayıp kaçak oranlarını azaltma
vardır. Yıllara yayarak kayıp kaçak oranları aşağı çekilecektir ve bunlar
telafi edilecektir.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Ne zaman? 2073’te.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ
(Devamla) – Önemli olan, bölgede insanımızın doğru bilgilerle müracaat ederek
abone olması ve bunlara göre planlama yapılarak, doğru bir trafo ve hat
çekilerek bunlar neticelendirilebilir.
Şimdi, Sayın
Zozani dedi ki “Özelleştirmeler şaibeli.” Ben de özelleştirmeye girdim, ihaleyi
alamadım ama 2 sefer, 3 sefer enerji ihalesine girmiş bir arkadaşınız olarak…
Televizyonların huzurunda yapıldı bu.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Ayakkabı kutuları da televizyonların huzurunda ama ortada fail
yok!
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ
(Devamla) – Ve en çok fiyatı kim verdiyse bunlar aldı. Bunlarla ilgili hâlâ bir
şaibe aramak son derece yanlış diye düşünüyorum. Özelleştirmeler, son dönemde,
şeffaf olarak milletimizin huzurunda televizyonlarda gerçekleştirilmektedir.
Bir diğer konu:
Sayın Zozani dedi ki: “Devlet şantaj yapıyor.” Değerli arkadaşlar, bölge
insanımız kendi elektriğini kendisi kesiyor. Bizim burada, hep beraber, hep
birlikte çalışarak, bölge insanını eğiterek, bunların bir millî mesele olduğunu
anlatarak bu işe çözüm bulmamız gerekiyor. Aksi takdirde, bunun sürdürülebilir
bir durum olması mümkün değil. Sadece -bakın- 2012 ile 2013 yılındaki Temmuz,
Ağustos, Eylül aylarını kıyasladığımızda Türkiye’de 1,4 oranında elektrik
tüketiminde artış var ama bölgeye baktığımızda yüzde 5 oranında tüketim artışı
var. Her geçen gün kaçak ve kayıplar artmakta. Bunların devlete bir yıllık
maliyeti yaklaşık 1 milyar 300 milyon TL’yi aşmaktadır. Böyle bir kayıp kaçak
oranını uzun süre daha sürdürebilmemiz mümkün değildir. Bunun en doğru olanı,
özelleştirme yoluyla bu bölgeyi kontrol altına alarak, halkımızı kayıt altında
bir enerji tüketmeye sevk ederek sorunu çözmemiz gerektiğine inanıyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Üzülmez.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Sataştı.
BAŞKAN – Ne dedi?
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Ben dedim ki… Ben “Orada üretilen elektrik enerjisinin bir kısmı
bölgeye ücretsiz verilsin.” diye bir tabir kullanmadım Sayın Başkan. Ayrıca…
BAŞKAN – “Yanlış
bilgi” diyebiliriz.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Yanlış bilgiler ifade etti.
BAŞKAN – Siz
şimdi düzelteceksiniz, tamam.
Sayın Üzülmez
böyle sakin sakin konuştuğu için doğrusu çok dikkat etmedim sataşmasız bir iş
yürüyor diye.
Buyurunuz.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin, Konya
Milletvekili Hüseyin Üzülmez’in BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Şöyle şu açıdan koyayım, belki Sayın Üzülmez’in vicdanı biraz
sızlar. Bu fotoğrafa bakarak beni dinleyin.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ
(Konya) – Bu fotoğrafı biliyorum…
ADİL ZOZANİ
(Devamla) – Bu fotoğrafa bakarak beni dinleyin.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ
(Konya) – …paletli ambulans olduğunu biliyorum ancak insanlar hata yapabilir.
ADİL ZOZANİ
(Devamla) – Bakın, bakın…
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ
(Konya) – Ben konuya girmedim. Konuyu biliyorum…
ADİL ZOZANİ
(Devamla) – Süremden alıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Üzülmez, iki dakikası var, Sayın Zozani konuşsun. Size sataşırsa size de söz
vereceğim.
Buyurun.
ADİL ZOZANİ
(Devamla) – Sayın Başkan, ben daha konuşmadım, yarım dakika gitti.
Yenilerseniz…
BAŞKAN – Şimdi,
bakın, kendi aranızdaki iş bana yansırsa sinirim bozuluyor.
Buyurun, açtım
şimdi.
ADİL ZOZANİ
(Devamla) – Daha günün erken saatidir Sayın Başkan. İlerleyen saatlerde şey
yaparız.
BAŞKAN –
Yorgunum, hadi…
ADİL ZOZANİ
(Devamla) – Şimdi, Hakkâri Bağışlı’dan Yüksekova’ya giden hatta, o arada hiçbir
ev yok, hiçbir mesken yok ama Bağışlı çıkışı 36 bin kilovat -15 kilometrelik
mesafeden söz ediyorum- Yüksekova girişi yani hiçbir meskene elektrik
verilmeden 27 bin kilovat. Arada kaç kilovat fark kaldı? Nereye gitti bu?
Hatların yenilenmemesi sebebiyle kayıp, kayıp; hatların yenilenmemesi nedeniyle
kayıp. Siz getirip burada vicdanınız sızlamadan bu yükü Hakkâri halkına
yüklüyorsunuz. Bu kadar ticaret olmaz ya! Yani, tamam, anladık, tüccarsınız,
ticaretten gelmişsiniz, ihale de alamamışsınız, yüreğiniz yanmış ama bu kadar
da olmaz, bu kadar ticaret ağzıyla konuşulmaz burada! Milletvekiliyiz, halkın
sorunlarıyla ilgiliyiz. Bunu çözeceğiz.
Ben asla ve asla
“Hakkâri halkına, bölge halkına ücretsiz elektrik verilsin.” demedim. Dedim ki:
“Devlet kendi elektriğini çalıyor.” Bir sözünüz var mı? Bakın, rakam koyuyorum
ortaya: Kayıp kaçağın yüzde 30’undan fazlasını devlet yapıyor, devlet kendi
malının hırsızlığını yapıyor. Var mı bir sözünüz burada? Hodri meydan diyoruz.
Siz gidin,
karakolların çevre aydınlatmalarının faturasını kayıt altına alın, Hakkâri’deki
kayıp kaçak zaten yüzde 30’lara inecek. Türkiye ortalaması -bakın, doğru
söyleyin- yüzde 15 değildir kayıp kaçakta, Türkiye ortalaması yüzde 25-yüzde 30
arasıdır. Yanlış rakam veriyorsunuz, yanlış bilgi veriyorsunuz. Zannediyorsunuz
ki sizin dışınızda kimse bu rakamları bilmiyor.
Bu fotoğrafı size
ithaf ediyorum, belki vicdanınız sızlar. Burada bırakacağım. (BDP sıralarından
alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve
arkadaşları tarafından, Diyarbakır başta olmak üzere bölgenin tamamında uzun
süreden bu yana yaşanan elektrik kesintilerinin araştırılması amacıyla
30/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Şubat 2014 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde son söz, Adana Milletvekili Sayın
Turgay Develi’de.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURGAY DEVELİ
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her iki sayın milletvekilinin
de hem teknik olarak hem de etnik olarak konuya yaklaşmaları aslında doğru
değil. Olay bir sömürü sorunu. Halkın devlet erki eliyle nasıl sömürüleceğinin
çok tipik bir örneği, sömürüldüğünün çok tipik bir örneği Diyarbakır merkezli
bölgedeki elektrik kesintileri.
Temmuz ayı
içerisinde, Temmuz 2010 içerisinde bu şirket, dağıtım şirketi Eksim Holding’e,
Abdullah Tivnikli’nin şirketine 387 milyon dolara özelleştirilmişti,
satılmıştı.
Şimdi işin teknik
boyutuna gelelim: Şirket devredilirken 2 milyar 300 milyon lira halktan enerji
bedeli alacağı vardı. Şirket ihaleyi aldıktan sonra altı ay içerisinde 1 milyar
200 milyon lirasını bunun tahsil etti. Rakamlara dikkat edin; 387 milyon dolara
ihale edildi, altı ay içerisinde bunun 1 milyar 300 milyon lirasını tahsil
etti. Döndü, yüzde 71 olan ortalama kaçak oranından her 1 puan düşürüldüğü
andan itibaren Hazinenin sırtından şirkete yani Abdullah Tivnikli’nin şirketine
18 trilyon lira para aktarılıyor, her 1 puan için.
Bu şirket,
arkadaşlar, devraldıktan sonra halka zulmettiği gibi orada çalışan işçilere de
zulmediyor. Tam 1.200 kişinin işine son verildi. Bunların 200 tanesi yirmi-yirmi beş yıllık tecrübeli elemanlar;
bunlar emekliye zorlandı. Geriye kalan beş on yılık tecrübeli olanlar sürülerek,
kötü işlere verilerek yüzlercesi işten ayrılmak zorunda kaldı. Yerlerine 1.200
tane hiçbir sosyal güvenliği olmayan taşeron işe alındı. Bu işçilerin, bugün
-sendikasızlaştırılmak için- emeklerini güvencesiz hâle getirmek için büyük
firmanın, üst firmanın kurduğu 50 tane alt taşeron firma arasında iki ayda bir
yatay geçiş yapılarak örgütlenmeleri engellenmek isteniyor ve engelleniyor yani
bir emek sömürüsü ve bunlara karşı bir
zulüm uygulanıyor.
Şu anda, bu
işçiler, sendikal haklarını aradıkları için, taşeronlaşmaya
karşı çıktıkları için bugün Batman’da eylem yapıyorlar, yarın da Siirt’te yapacaklar.
İşin başka bir
yönü de şu arkadaşlar: Yüzde 71’lik kayıp kaçak oranında, şirket, 2011 yılı
içerisinde özelleştirilmeden önce Dicle EDAŞ iken firma, 17 milyon 760 bin
kilovatsaat elektrik satın almış TEİAŞ’tan. Bunun, satıp parasını aldığı rakam
5 milyon 85 bin lira yani 12 milyon 675 bin kilovatsaat enerjinin bedeli
kayıptır, kaçaktır, satmıştır, toplayamamaktadır. Bu elektrik kesintilerinin,
özellikle kırsal ilçelerde, bu DEDAŞ’a bağlı olan 6 ilin kırsalındaki yaşanan
elektrik kesintilerinin sömürü mantığında adı şu arkadaşlar: TEİAŞ’tan aldığı
zaman DEDAŞ elektriği, bunun parasını ödemek zorunda kalıyor ama bir şekilde
bunun karşılığını toplayamadığı için, özellikle akşam sekiz ile sabah sekiz
arasında burada yaşayan halka zulmederek, onların elektriğini keserek
kendisinin TEİAŞ’tan çektiği enerji bedelini düşürüyor dolayısıyla kârlılığını
artırıyor.
Sistem sömürü
üzerine kurulmuş. Türkiye’deki elektrik dağıtım şirketlerinin tamamı ihale
edildi, satıldı. Olay teknik bir olay değil. Devlet erkinin, o mekanizmanın
halkı daha fazla sömürmesi üzerine kurulu bu sistem. AKP gelir, bunun siyasi
taşeronluğunu yapar, bir başka parti gelir bunun siyasi taşeronluğunu yapar;
sistem bunun üzerine kurulmuş, bunu yenmek gerekiyor. Bunun Kürtleri sömürmek
ile Türkleri sömürmek, Arapları sömürmek arasında bir farkı yok. Nasıl
sömürünün dini, imanı, mezhebi, ırkı olmazsa Kürtlere yapılan özel bir muamele
değil bu. Oradaki yaşayanları da bu araçları kullanarak sömürüyorlar, sistem
bunun üzerine kurulu arkadaşlar. Şimdi…
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Ama sistem hep orada işliyor Sayın Vekilim.
TURGAY DEVELİ
(Devamla) - Burada da başka türlü işliyor.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Sömürü çarkı orada işliyor, bu konuda orada işliyor.
TURGAY DEVELİ
(Devamla) - Bu sistemi bir bütün olarak yıkmadıktan sonra, yeniden kurmadıktan
sonra, halkın çıkarları temel alınarak, esas alınarak bu sistemi yeniden
kurmadıktan sonra biz burada, her konuda spesifik olarak ayrı ayrı tartışırız,
dileklerimizi, temennilerimiz gündeme getiririz, geçer gideriz.
Şimdi, bakın
özelleştirme ihalelerinde… Sayın vekil özelleştirme ihalelerini savundu. Bu bir
peşkeş, bu bir peşkeş. Bu kürsüde ben beş altı defa bu peşkeşin bütün
ayrıntılarını anlattım. Öylesine bir peşkeş çekiliyor ki halkın alın teriyle
kurulmuş, halkın vergileriyle kurulmuş, işleyen, çalışan bir sistem son otuz
yıl içerisinde öylesine çökertildi ki özelleştirme için altyapı hazırlandı.
TEDAŞ bunun için kullanıldı. TEDAŞ, şimdi, milyarlarca lira borçla
özelleştirilen şirketlerin borçları devralınarak tasfiye ediliyor. Genel Müdürü
Sayın Haşim Keklik de görevini tamamladı, on bir yıllık genel müdürlükten
sonra, şimdi emekliliğini istedi.
Biliyorsunuz,
özelleştirilen dağıtım şirketlerinin kasalarında sözleşmeden dolayı paralar
bırakıldı, tam 120 milyon lira. “Yapmayın etmeyin.” dedik, “Bu halka yazık
ediyorsunuz, şirketlere peşkeş çekiyorsunuz bunu.” dedik, o zaman kendimizi
dinletememiştik, sesimizi duyuramamıştık size. Allah’a şükür ki bu memlekette
hâlâ Sayıştay var, hâlâ değiştiremediniz, dönüştüremediniz. Onun tespitleriyle
bu paranın şimdi 40 milyon lirasını alma umudumuz oluştu.
Peki, başka ne
yaptınız özelleştirme şirketlerine devrederken? Öylesine kurnazlıklar yapıldı
ki. Bu Abdullah Tivnikli kim biliyorsunuz değil mi arkadaşlar? TÜRK TELEKOM’un
yönetim kurulu üyesi, aynı zamanda, mal varlığı dondurulması için savcıların
polise talimat yazdığı 7 şirketten, 7 kişiden 1 tanesi yani Dicle EDAŞ, DEDAŞ
peşkeş çekilen, verdiği paradan fazla parasını alacakları nedeniyle bir yılda
çıkaran bir kişi.
AK PARTİ
milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum: Seçim bölgelerinize gittiğiniz zaman
yoksul halkın oyunu alıyorsunuz. Onlar size elektrik parasını ödeyemediklerini,
su parasını ödeyemediklerini, sıkıntılarla boğuştuklarını söylüyorlar; iş
istiyorlar, aş istiyorlar sizlerden. İşte devletin kaynakları böyle çarçur
ediliyor, hepsi çarçur ediliyor.
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Para yok, kalmadı onlara verecek; götürdük havuza hepsini! Havuza
attık!
TURGAY DEVELİ
(Devamla) – Sizin, yarın onların karşısında… - Halkımız bu gerçekleri dinliyor,
şimdi teker teker öğreniyor, bunların karşısında hepimizin vereceği bir cevap
olması gerekiyor. Bugün AK PARTİ var, yarın bir başka parti olur. Sömürenler,
küresel finans. Sizler -geçen bir daha söylemiştim, alınmıştınız- küresel
finansın siyasi cariyelerisiniz. Sizler Düyun-ı Umumiyenin yönetimisiniz, bu
işleri yapmakla mükellefsiniz, zorunlusunuz, yoksa gönderilirsiniz ama bu halk
bir gün size bunun hesabını sandıkta soracak ve halkın gerçek iktidarını bu
Meclise getirecek.
Teşekkür ediyorum
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Develi.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – “Cariye” sözünü aynen sana iade ediyoruz; cariye sen olabilirsin!
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz Kocaeli Milletvekili Sayın
Lütfü Türkkan’a aittir.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün gece Türkiye Büyük Millet Meclisinde diktatörlüğe,
faşizme, baskıcı rejime bir adım daha atıldı. İnternet erişim kanunu adı
altında İnternet Yasası getirildi ama bu İnternet Yasası’nın gerçek amacı,
Türkiye’deki özgürlüklerin, basına getirilen özgürlüklerin biraz daha
kısıtlanmasına yönelikti. Umuyorum, çok kısa bir zamanda bu yanlışın farkına
varır değerli Hükûmetimiz ve bu yasanın ülkenin hayrına olmadığını bir kez daha
anlar. Zira, göreceksiniz, bundan sonraki yurt dışı seyahatlerimizde Avrupalı
parlamenterler bunu önümüze her demde koyacaklardır. Zira, sadece Çin’de ve
Suudi Arabistan’da rastlanan bu uygulama dünyada 3’üncü ülke olarak Türkiye'de
gerçekleşti. İnşallah, tekrar niyaz ediyorum, farkına varır ve geri alırlar.
Ben burada
Meclisin kanayan bir yarasına daha parmak basıyorum: Bir milletvekili, bu
Meclisin seçilmiş bir milletvekili, burada, aramızda kanun yapmakla ve
denetlemekle mükellef bir milletvekili şu anda Sayın Başbakanın inadı yüzünden
cezaevinde yatıyor, Sayın Engin Alan. Engin Alan’ın cezaevinde hükmü
onaylandığı için yattığını iddia edenler, aynı konumda olan HDP Eş Başkanı
Sayın Sebahat Tuncel’in Mecliste oturmasını görmezlikten geliyorlar. Buradan
sakın ola ki farklı algılara yol açmayın; ben, milletvekilinin görevi bitene
kadar bu Mecliste görev yapmasını savunan bir arkadaşınızım. Ama Sebahat Tuncel’in
burada oturması, aynı konumda olan Engin Alan’ın cezaevinde çile çekiyor olması
burada benim kadar hepimizi yaralıyor olması lazım. Bununla ilgili, Sayın
Başbakanın inadından bir an önce vazgeçip, artık, Engin Alan’ı bu Meclise,
gerçek olması gereken, ait olduğu yere göndermesini bekliyorum.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Vicdan varsa tabii.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) - Bir konudan daha bahsetmek istiyorum size. 5 yıl 49 gün evvel, 19
Aralık 2009 günü Türkiye’de bütün basını meşgul eden bir hadise cereyan etti.
Başbakan Yardımcımız Sayın Bülent Arınç’a suikast düzenlemekle organize olmuş
bir albay ve bir binbaşı gözaltına alındı. 5 yıl 49 gün geçti. Bunu vesile edip
26 gün süreyle kozmik odada arama yapan hâkim daha sonra ne oldu biliyor
musunuz? Yargıtayda üye oldu. Yani memleketin özel meseleleri diye kasaların,
kutuların gösterilmesini abesle iştigal diye savunan Hükûmet, memleketin kozmik
odasına hâkimi soktu ve deşifre etti yani Türkiye’nin can damarına. 19 Aralık
gününden bugüne kadar, yakalanan albayın bir kâğıdı yutmak üzere olduğunu ifade
ettiler. Daha sonra seferberlik komutanı dedi ki: “Ben bu albayı, bilgi
sızdırdığını tahmin ettiğimiz bir albayı takiple görevlendirmiştim.” Albay da
ifadesinde diyor ki: “Ben böyle bir kâğıdı, tutanak imzalatırken -aynı şekilde
binbaşı da- o tutanağın altına polisin koyduğunu bizzat gördüm.” Böyle bir
organizasyonla Türkiye'nin can damarına girip deşifre ettiniz. Türkiye için çok
önemli bir hadise, Türkiye'nin Başbakan Yardımcısına suikast düzenlenecekse
tabii ki bunun ortaya çıkartılması lazım. Zira, Türkiye'nin bekasıyla önemli
bir hadisedir, Sayın Bülent Arınç milletvekili olduğu günden bugüne kadar
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında her dönemde bakanlık yapmış, Türkiye'nin
bekasıyla paralellik arz eden bir şahsiyettir dolayısıyla onun hakkında verilen
bir suikast kararı Adalet ve Kalkınma Partisi kadar hepimizi ilgilendirir.
Ancak, bir şey söylemek istiyorum size: Aradan geçen 5 yıl 49 günden sonra ne
oldu biliyor musunuz? Bununla ilgili ne dava açıldı ne de beraat kararı verildi
veya takipsizlik kararı verildi. Dava öyle duruyor. Zira, böyle bir dava, böyle
bir suikast komplosu yok, sadece ve sadece, Türkiye'nin “en gizli” dediğimiz
bilgilerinin yer aldığı kozmik odasına bir baskın yapmak için böyle garabet bir
meseleyi ortaya çıkarttınız. Türkiye ilk defa böyle bir konuyla karşı karşıya
kaldı döneminizde. Sayın Arınç’a Manisa’da -kendisine- soruluyor: “Ne oldu,
size suikast yapılacaktı, mesele ne oldu?” “Ben de merakla bekliyorum.” diyor.
Böyle bir şey olur mu? Bu ülkenin Başbakan Yardımcısı beklemez, sonuca
ulaştırır. Bana suikast yapılacak, bunun sonucu nedir; beş yıl geçmiş aradan.
Sayın Arınç’ın ben bu kadar sabırlı olduğunu da düşünmüyorum, mutlaka Sayın
Arınç bunun olmadığını en az benim kadar da biliyordur. En sonunda zaten
Habertürk televizyonunda Sayın Arınç diyor ki: “Ben bunun bir suikast girişimi
olduğunu düşünmüyorum. Bu bir gözetlemeydi, evimin gözetlendiği ama arkasından
ne yapılmak istendiğini bilmiyorum. 8 kişi mahkemeye sevk edilmiş, hepsi salıverilmiş,
ben bunları gazeteden okudum. Kozmik odalarda ne çıktı onu da hiç bilmiyorum.”
Bakın, bunu eğer ben bir başka ülkede okusam, anlatsam “Bu, bize fıkra
anlatıyor.” derler, bunun ciddi bir olay olduğunu düşünmezler asla, “Bir
milletvekili oturmuş kürsüde fıkra anlatıyor.” derler ama bu, bir gerçek,
maalesef Türkiye'nin gerçeği.
Size bir
gerçekten daha bahsetmek istiyorum bugün. Türkiye’de 17 Aralıktan bugüne kadar
tek bir konu konuşuluyor: Hırsızlık, yolsuzluk, arsızlık.
Bugün, toplumda
ilmiyle, şahsiyetiyle temayüz etmiş çok önemli bir bilim adamıyla kahve içtim
sabah. Kendisi de Adalet ve Kalkınma Partisinin kurulduğu günden bugüne kadar
Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermiş bir şahsiyet. “Lütfü Bey, biz arkamızdan
hançerlendik.” dedi, emin olun. Milleti, size oy verenleri dahi bu kadar pişman
ettirecek bir duruma getirmiş bu yaptıklarınız.
Yalnız, burada
bir inhirafta bulunmak istiyorum: Birileri kasalarla dolarları, birileri
kutularla euroları taşırken Van’da bir baba da ölmüş oğlunun cesedini çuvalla
taşıyor. Türkiye'yi getirdiğiniz nokta bu. Bakın, birisi kasayla dolar, birisi
ayakkabı kutusuyla euro taşırken Van’da bir baba ölen oğlunun cesedini sırtına
çuvallamış şehre götürüyor. Bu ayıp bence bu iktidara yeter, daha fazla bir
şeyi de konuşmaya gerek duymuyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum, sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN
(Iğdır) - Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim…
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Sayın Türkkan, konuşmasında, Sayın Sebahat Tuncel’e ilişkin bir
değerlendirme yaptı. Ben, bunun, çok manidar bir değerlendirme olduğunu
düşünüyorum, cevap vereceğim.
BAŞKAN – Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, doğrusu, MHP Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan’ın biraz önce
burada yapmış olduğu değerlendirmenin, ben, çok manidar bir değerlendirme
olduğunu düşünüyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Bu “manidar” lafı çok geçiyor bu ara!
PERVİN BULDAN
(Devamla) – Sayın Türkkan, lütfen…
Biz, hiçbir
zaman, yaptığımız konuşmalarda ve değerlendirmelerde, Sayın Engin Alan’ın
cezaevinde tutulması gerektiğini ifade eden bir söz kullanmadık ve başından
beri, cezaevindeyken seçilen milletvekillerinin çalışma yerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu ifade etmeye
çalıştık ve 8 milletvekilinin bir an önce
görevlerinin başına gelmesi gerektiğini söyledik. Hiçbir zaman Engin
Alan’ı bu değerlendirmenin dışında tutmadık ama siz biraz önce yapmış olduğunuz
konuşmada “Engin Alan içeride, Sebahat Tuncel neden burada oturuyor?” diye bir
değerlendirme yaptınız. Biz burada bir komisyon kurduk, siz bu komisyona bir
üye bile vermediniz Sayın Türkkan. Şimdi bu değerlendirmeyi yapmanızın bir
anlamı olmadığını düşünüyorum ve yaptığınız değerlendirmeden dolayı Sayın
Sebahat Tuncel’den özür dilemeniz gerektiğini ifade etmek istiyorum Sayın
Türkkan.
Sayın Engin Alan
tabii ki burada olmalı, tabii ki görevinin başında olmalı. Çünkü, sonuçta
halkın iradesiyle seçilen bir milletvekilidir Sayın Engin Alan ama Sayın
Sebahat Tuncel de halkın iradesiyle seçilmiş bir milletvekilidir ve cezaevine
girmemesi gerekmektedir. Dolayısıyla, yapmış olduğunuz konuşma hepimizi
yaralamıştır ve üzmüştür. Bu konuşmanızdan dolayı sizden bir özür beklediğimizi
ifade etmek istiyorum Sayın Türkkan.
Biz, Sayın
Sebahat Tuncel nasıl dışarıdaysa Sayın Engin Alan’ın da dışarıda olması
gerektiğini düşünüyoruz ve bunun için bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
komisyon kurduk. Siz bu komisyona bir üye bile vermediniz, bu komisyonun
çalışmasına katılmadınız. Şimdi bu değerlendirmeyi yapmanın hiçbir anlamı
yoktur Sayın Türkkan. (BDP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, yanlış bir değerlendirme var,
düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
12.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zannediyorum Sayın Buldan
benim konuşmamı iyi takip edememiş, öyle düşünüyorum.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Çok iyi anladık, herkes iyi anladı.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) – Ama maksat polemik yaratmaksa üzerine devam edeyim ben.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) – Türkiye’de, aynı şekilde, hukukun beraber yargıladığı -farklı
suçlardan olabilir- cezaları Yargıtayca onaylanan iki milletvekilinden birisi
burada oturup birisi cezaevinde oturuyorsa bunun ismi bir hukuk garabetidir.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Gelin beraber çıkaralım, bu işle ilgili komisyon kuruldu.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Tamam, çıkaralım işte.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Ya, içeridekini dışarı çıkaracaksınız…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) – Cümlemin sonunda bir şey söyledim: “Yanlış algılamaya sebep olmamak
adına söylüyorum, milletvekillerinin yeri burasıdır, olması gereken de budur.”
dedim.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Doğru.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) – Bunun üzerine kalkıp bunu manidar…
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Ama niye “Sebahat Tuncel burada, Engin Alan içeride.” dediniz?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) – Bu “manidar” sözcüğü dolar, euro içeriyor. Benim konuşmamda dolar,
euro yok, insanların özgürlüğü var, insanın çilesi var. Çile üzerinden polemik
yapmamak lazım. 70 yaşına yaklaşan Engin Alan’ın orada çile doldurması bizim
yüreğimizi yaralıyor, toplumun vicdanını da yaralıyor. Sebahat Tuncel’in cezası
da milletvekilliği düştükten sonra hükmedilecekse, infaz edilecekse gider infaz
edilir. Milletvekilleriyle ilgili zaten Anayasa’nın 83’üncü maddesi de bunu
amir. Kesinlikle bununla ilgili komisyona da gerek yok. O komisyonun altından
hangi çapanoğlunu çıkaracağınızı az çok tahmin edebiliyoruz. Milletvekillerinin
burada görev yapmasına dair Anayasa’nın 83’üncü maddesinin dördüncü fıkrası
var, diyor ki: Hüküm verilen milletvekillerinin hükmü milletvekilliğinin
bitiminden sonra infaz edilir. Bir başka ne komisyona ihtiyaç var ne kanuna
ihtiyaç var. O komisyondan nerelere varacağınızı da az çok biliyorum. Oslo’nun
gereği yapılmak üzere devamlı birtakım kertikler atılıyor, o kertiklerden biri
de o komisyondur.
Saygılar
sunuyorum; sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir
saniye, şunu oylayayım.
Barış ve
Demokrasi…
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı mı istiyorsunuz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Ama önce sataşmadan dolayı söz istedim Sayın Başkan.
BAŞKAN – O zaman buyurun.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Karar yeter sayısı istedik Sayın Başkan; kayıtlara geçti.
BAŞKAN – Yine
karar yeter sayısı arayacağım; daha oylamaya sunmadım.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Bunlar daha cezaevine girmedi ki Sayın Başkan ya!
BAŞKAN – Efendim?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Bunlar daha cezaevine girmedi ki, cezaevinde olan bizim
milletvekilimiz; biz bağıracağız.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Onların da gözüküyor, hazırlık yapması lazım!
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Adana
Milletvekili Turgay Develi’nin ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın BDP
grup önerisi üzerinde yaptıkları konuşmaları sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, tabii, siz, şimdi içeridekini mi dışarıya çıkarmaya uğraşıyorsunuz
yoksa dışarıdakini de mi içeri almaya uğraşıyorsunuz onu ben pek anlamış
değilim.
Tabii, bir defa,
sizden önce CHP sözcüsünün “siyasi cariye” sözünü ben aynen kendisine iade
ediyorum. Biz hiçbir kimseden emirle, talimatla hareket eden iktidar değiliz.
Hakk’ın rızası için halkın talimatlarıyla hareket eden, milletin talimatlarıyla
hareket eden bir iktidarız.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Gerçekten mi? İnanıyor musun buna?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Dolayısıyla bu sözünüzü hiç şık bulmadım, çok ağır bir sözdür; bu
sözü size aynen iade ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Halk söylüyor size. “Ayakkabı kutuları biriktirin.” diye halk
söylüyor size, halk!
AHMET AYDIN
(Devamla) – İkincisi “İnternet Yasası’nı getirdiniz.” diyor.
Değerli
arkadaşlar, şu özel hayatın gizliliğini her seferinde dilinize pelesenk eden,
kişilik haklarına saldırıyı haklı görmeyen, hiç kimsenin haklı görmediği, haklı
görmemesi gereken bir konuyu her seferinde ifade ederken bu İnternet konusunda
tam da Anayasa’nın bize buyurduğu gibi düzenlemeleri yaparken niye bu kadar
rahatsız oluyorsunuz?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Onun üzerine seçim siyaseti geliştirdiniz. O İnternet’teki dolaşan…
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – 2011’de bu konuşmayı niye yapmadın sen, 2011’de bu konuşmayı niye
yapmadın?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
AHMET AYDIN
(Devamla) – Bir başka husus: Değerli arkadaşlar, Engin Alan Başbakanın inadı
yüzünden içerde durmuyor. Engin Alan sizin o inadınız yüzünden içeride duruyor,
kusura bakmayın.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Yazık!
AHMET AYDIN
(Devamla) – Birincisi, dışarıda birisini seçip milletvekili yaptıktan sonra
tutuklu olmamış, siz tutuklu birini milletvekili yapmışsınız ve bu süreç
içerisinde yargılanmış, mahkûmiyeti de kesinleşmiş.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sana mı soracağız kimi milletvekili yapacağımızı?
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Sana mı soracak bu insanlar kimin milletvekili olacağını?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sen oğlu hırsızlıkta yakalanan adamı bakan yapmışsın, onu ne yapacağız?
AHMET AYDIN
(Devamla) – Biz her seferinde şunu dedik: Bizim de gönlümüz elvermiyor, rıza
göstermiyoruz. Bu manada Sayın Haberal’ın da, Sayın Balbay’ın tahliyesini
alkışla biz de takdir ettik.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Hadi oradan!
AHMET AYDIN
(Devamla) – Ve bu konuda yine eğer tahliye olmuşlarsa AK PARTİ iktidarının
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunu sizlere rağmen açmasıyla birlikte
tahliye oldular, kusura bakmayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kusura
bakmayın, biraz da doğruları söyleyin. Biraz da yapmış olduğumuz bu güzel
icraatlara, hiç olmazsa destek olmuyorsanız köstek de olmayın arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN (Diyarbakır)
– Gökten yağan yağmur da sizin sayenizde yağdı! Ya ayıp! Ayıp!
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) - Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Önce
Sayın Altay’da sıra, sonra Sayın Halaçoğlu size.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Yok,
izahata lüzum kalmadan... Şimdi, ben dikkatle dinliyorum, sataşma konularında
konuşanları kelime sektirmeden dinlediğim için.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Bugün biz bize konuşalım.
BAŞKAN – Bence
de.
Buyurun.
3.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, bir parlamentonun üyeleri cezaevindeyse o parlamentonun
haklardan, özgürlüklerden ve adaletten bahsetme şansı ve hakkı yoktur. Hep
söyledim, 12 Haziran 2011’de oluşan bu Parlamento defolu, fireli ve sakat
olarak göreve başlamıştır ve şu veya bu sebeple, şu veya bu saikle, şu veya bu
gelişmelerin sonucu… Sayın Aydın’ın dediği “Biz, Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru hakkına imkân veren kanunu getirdik.” Siz, biz; bu Parlamentodan çıktı
bunlar. Bu Parlamentonun hâlen bir üyesi cezaevindeyse bu Parlamento demokrasi
adına burada laf söyleyemez, önce bunu bir söylememiz lazım. Ancak Sayın
Türkkan’ın söylediği bizim BDP’yle ve iktidar partisiyle birlikte, bu tutuklu
vekil ayıbını çözecek bir formül için bir araya gelmemizde -bizim abdestimizden
şüphemiz yok- kendimiz açısından, demokrasi açısından bir zarar, sakınca
görmedik; yeter ki Parlamentoyu bu ayıptan kurtaralım. Yani “Değişik şeyler,
çapanoğlu çıkabilir.” derken bizim de içinde olduğumuz bir komisyona,
dolayısıyla bize de bir nevi sataşma gibi algıladık.
Ancak Genel
Kurulun bir şeyi daha dikkatine sunmak istiyorum. Sayın Mehmet Haberal’ın,
Sayın Mustafa Balbay’ın, Sayın Sinan Aygün’ün yurt dışına çıkış yasağı var ve
ben müteaddit defalar dedim ki: “3 milletvekilinin yurt dışına çıkış yasağı
varsa bu yasağı koyanların Türkiye Büyük Millet Meclisine bundan daha büyük bir
hakaret etme şansları yoktur.” Yargının yasama organı üyesine yurt dışı yasağı
koymak gibi bir haddi olamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin hem bu sayın
milletvekillerinin yurt dışı yasağı için hem de Sayın Engin Alan’ın bir an önce
özgürlüğüne kavuşması için el ele vermesi gerekir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Aksi hâlde kimse bu Parlamentoda demokrasiden, özgürlükten
bahsetmesin. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Tur
tamamlandıktan sonra -ona göre konuşun- kimseye 1 dakika yok, turu
tamamlayacağım o kadar.
Sayın Halaçoğlu,
buyurun.
4.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, AKP Grup Başkan Vekilinin yaptığı konuşma gerçekten enteresan.
Şimdi, tutuklu olanlar suçsuzluk karinesi altında değil midir Ahmet Bey?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Aynen öyle, doğrudur.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) – Öyle diyorsunuz, bakanların çocukları için de öyle diyorsunuz veya…
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Yok, ben genelde, ben hukukçu olarak, doğru, öyle diyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) – …buna benzer şeyler için de ama bakın bir şey yaptınız: Demin,
Engin Alan eğer…
YUSUF BAŞER
(Yozgat) – Mahkûm olmuş ya.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) – Mahkûm değildi. Milletvekili adayı olduğu sırada mahkûm muydu,
mahkûm muydu?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Hayır, tutukluydu.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) – Değildi, tutukluydu. Tutuklu suçsuzluk karinesine göre zaten mahkûm
olmuş olsaydı Yüksek Seçim Kurulu aday yapmazdı.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Onu salıverecek biz miyiz mahkeme mi; mahkeme mi biz mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Masumiyet karinesi nerede? Masumiyet karinesini niye aramıyorsunuz
orada?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) – Eğer suçsuzluk karinesine göre aday yapmışsa Yüksek Seçim Kurulu,
sizin herhangi bir şekilde bunu suçlu olarak addetmeniz, kusura bakmayın ama…
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Biz öyle addetmedik.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) – Ama bakın, öyle diyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Hayır, hayır öyle demiyoruz. Çarpıtma Başkan!
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) – Şimdi, bakın, aynı anlama gelecek şekilde konuşuyorsun. Demin öyle
söyledin burada.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – “Niye aday gösteriyorsun?” diyorsun.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) – “Niye aday gösteriyorsun?” diyorsun. Aday gösteririm. Suçlu
olduğunu, bırakın onu, uluslararası mahkeme bile suçlu olarak addedemez. İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi’ne bakın, 11’inci maddesi de aynı şeyi söyler.
Yani tutuklu da olsa suçsuzdur ve gösterme hakkımız vardır.
Diğer taraftan,
bakın…
MEHMET ALTAY
(Uşak) – Yani tahliyesine ama kim karar verecek Sayın Başkan? Meclis mi karar
verecek?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) – Tahliyesine mahkeme karar verecek. Çünkü, bakın, ne diyorsunuz? Hem
“Orduya kumpas kuruldu.” diyorsunuz, millî orduya hem ondan sonra CD’nin, en
azından mahkûm edilen CD’nin sahtekârlığını kabul ediyorsunuz, ortaya
koyuyorsunuz, ondan sonra da daha konuşuyorsunuz. Yapmayın.
MEHMET ALTAY
(Uşak) – Aday gösterilmesine itiraz eden yok. Tahliyesine kim karar verecek?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) - Siz 14’üncü maddeyi tekrar okuyun. Burada ne diyor? “Devletin
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan
demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler...”
Hangisini yaptı?
Siz dağa
çıkanlarla oturup konuşuyor musunuz şimdi? Konuşuyorsunuz.
YUSUF BAŞER
(Yozgat) – Mahkûm olmuş…
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) – Ondan sonra gelmişsin burada ahkâm kesiyorsun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Evet,
buyurun.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Başkan vekillerine bir şey sormuyorsunuz Başkanım.
BAŞKAN – Efendim?
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Bize söz vermek için...
BAŞKAN – Ben o konuşmacıyı
gerçekten dinlememiştim. Ama sataşmaları öyle nokta virgül dinliyorum, ondan
dolayı.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) - Sayın Başkanım, grup başkan vekilleri…
BAŞKAN – Şimdi
zaten turu tamamladıktan sonra kim kime ne derse desin bir kelime yok yani ona
göre.
Buyurun.
5.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklaması sırasında Barış ve Demokrasi
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu konuyla ilgili
bizim ilkesel tutumumuz başından beri bellidir ve bu Meclisteki tüm değerli
milletvekilleri ilkesel tutumumuzu bilirler.
Yüksek Seçim
Kurulu milletvekili seçilme yeterliliği vermişse ve halk da, o milletvekilini
seçimle kendi iradesini temsil edecek bir yetkiyle buraya göndermişse yerinin
burası olduğunu, Meclis olduğunu biz başından beri söylüyoruz; ilk günden
itibaren söylüyoruz, bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Ama burada ilkesel durum
olmayıp güncel, konjonktürel değerlendirmeler olunca bu şekilde savruk
değerlendirmeler ortaya çıkıyor.
Bakın, tutuklu
vekillerle ilgili Anayasa Mahkemesinin emsal kararı olmasına rağmen, yerel
mahkemeler o vekilleri cezaevinde tutmaya devam ettiği sürece… Burada, biz, bu
cümleleri duymadık. Biz o gün de aynı cümleleri söyledik. Engin Alan’la diğer
tutuklu arkadaşlarımız arasında bir ayrım yapacak şekilde konuşma yapan tek bir
BDP milletvekili yoktur burada. Engin Alan’ın politik görüşünü, geçmiş siyasi
çalışmalarını, geçmiş asker deneyimini falan hiç sevmiyoruz, hiçbir noktasında
savunulacak bir yön de bulmuyoruz ama Engin Alan milletvekili seçilmişse burada
olması gerektiğini belirtiyoruz. Bu ilkesel duruşun bir gereği olarak da, Hatip
Dicle’nin de gasbedilen hakkını defalarca burada ifade ettik. Diğer siyasi
partilerden bugüne kadar değerli milletvekilleri buraya çıkıp YSK’dan onay
almış, mazbatasını almış Hatip Dicle’nin niye cezaevinde tutulduğunu ifade
ettiler mi? Böyle bir çelişkiyi bu Mecliste, bu kürsüde tartışmak yakışmaz.
Sebahat Tuncel’in içeri gitmesi değil, Engin Alan’ın dışarı çıkması, Meclise
dönmesi doğru olan yaklaşımdır. BDP kişilerden bağımsız olarak bu konuyla
ilgili ilkesel tutumunu korumaya devam etmektedir.
Teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve
arkadaşları tarafından, Diyarbakır başta olmak üzere bölgenin tamamında uzun
süreden bu yana yaşanan elektrik kesintilerinin araştırılması amacıyla
30/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Şubat 2014 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.02
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer
alan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Sayın Erkan
Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Sayın
Oktay Vural'ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural'ın; Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İzmir Milletvekili Sayın Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler
Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Sayın Cuma İçten ve
Rize Milletvekili Sayın Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili
Sayın Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Sayın Hilmi Bilgin ile 4
Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Sayın Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu
ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili
Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas
Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Ya-pılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı:
524)(x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın
milletvekilleri, 110’uncu madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge vardır,
okutacağım ve birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 110. maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ayaydın
İstanbul İstanbul İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Müslim Sarı Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
(x) 524 S. Sayılı Basmayazı
28/1/2014 tarihli 53’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Diğer önergenin
imza sahipleri:
Pervin Buldan İdris Baluken Adil Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Sırrı Sakık Levent Tüzel Hasip Kaplan
Muş İstanbul Şırnak
Diğer önergenin
imza sahipleri:
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf Halaçoğlu Alim Işık Emin Çınar
Kayseri Kütahya Kastamonu
Mehmet
Günal
Antalya
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Buldan, kim konuşacak?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Sayın Altan Tan.
BAŞKAN – Sayın
Tan, buyurunuz.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarının bu on iki yıllık dönem boyunca en fazla dile getirdiği konulardan
birisi bu duble yollarla, otoyollar konusundaki çalışmaları ama ne hikmettir ki
yine bunlarla ilgili düzenlemeler, ihale şartnameleri, kullanma şekli, tasarruf
veya yap-işlet-devret modelleri her seferinde tekrar tekrar değiştiriliyor.
Değerli
arkadaşlar, biz başından beri şunu söylüyoruz: Dürüst ve adil bir iktidarın ilk
yapması gereken şey, bu Devlet İhale Yasası’nı, özellikle de inşaat yapım ve
bakımla ilgili olan maddeleri doğru düzgün, uluslararası, demokratik
ülkelerdeki standartlarda bir şekle sokmasıdır. Bunu yapmadığı müddetçe,
yapamadığı müddetçe sürekli olarak bu iddialar, suistimaller, yolsuzluklar
boynunda bir yafta olarak kalacaktır. En son olarak da işte bu otoyollarla
ilgili yapılan düzenlemelerde, yine, bunların bir anonim şirket hâline
getirilerek satılması veya bunların bakım ve kontrolüyle ilgili düzenlemeler
çalakalem, paldır küldür bir şekilde gündeme gelmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bu otoyollar bahsi açılmışken bir büyük yaramızı da tekrar gündeme
getirmek istiyorum. Bugün, biliyorsunuz, Türkiye’nin esas hedefi Edirne
Kapıkule’den başlayarak Şırnak Habur’a kadar öncelikle birinci etap olarak
bütün bu otoyolun bitirilmesi ve Türkiye’nin hem Avrupa’ya hem de Orta Doğu’ya
açılan en büyük ihracat kapılarının olduğu bu bölgede otoyollarının bitirilmesiydi
ama ne yazık ki özellikle Ulukışla-Niğde-Ankara bağlantısı yıllardır
bitirilemedi. Yani bir nefes borusu düşünün, bu nefes borusunun ortasındaki bir
kesim yok. Bir de bu nefes borusunun veya yemek borusunun baş kısmı da yok.
Urfa’dan Habur’a kadar olan kısım da yok. Defalarca buradan sorduk. Bir: Bu
otoyolların, Ulukışla’dan Ankara’ya kadar olan kısmı senelerdir niye
bitirilemiyor? Çok klasik cevaplar, işte ödenek, proje, efendim istihkak,
vesaire, vesaire... Bunları bir yana bırakın, bu on iki sene zarfında bu kadar
iş yapılmışken, her seferinde de bunları söylüyorken, sizler söylüyorken doğru
düzgün bir izahatta bulunun, bu Ulukışla ile Ankara arası niye bitmedi? Birinci
fasıl bu.
İşte
biliyorsunuz, son dönemde nakliyeciler büyük grevlere gittiler. Antalya’nın,
Mersin’in, Adana’nın, özellikle Çukurova’nın bütün bağlantısı bu yol üzerinde.
Tabii, Antalya’nın, yine ülkenin doğusuna doğru giden arterlerinde yine aynı
kısımlar kullanılıyor ama esas kesim, Mersin-Adana-Antep-Urfa hattının gelip de
Ankara’ya, İstanbul’a, Karadeniz’e, ülkenin diğer yönlerine bağlandığı esas ana
arter, damar, kanal bu. Ama senelerdir, maalesef, bu Ulukışla-Ankara arası da
faaliyete giremedi.
Bir diğer konu,
en önemli konulardan birisi, Urfa-Habur bağlantısı. Bunun projesiyle ilgili
burada bütçe konuşmaları sırasında ayrıntılı bir şekilde sizlere izah verdim.
Bütün millet ayağa kalkmasına rağmen, feryat figan etmesine rağmen ve o zaman
işte Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım Bey henüz görevdeydi, o da gelip on
dakika burada ayakta bize izahat vermesine rağmen niye mevcut yola paralel,
otoban standardında bir İpek Yolu Projesi’yle beraber ikinci bir proje
hazırlanıyor? Niye bundan, Diyarbakır’ın, Batman’ın, Siirt’in, Siverek’in,
Bismil’in istifade edebileceği şekilde kuzeye doğru bir hat yapılmıyor? Bugüne
kadar aradan iki buçuk ay geçti, yine bize en ufak bir bilgi verilmedi.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye'nin şu an en fazla ihracatı Almanya’ya 13 milyar dolar ama
Kürdistan bölgesine 12 milyar dolar; bu resmî rakam. Burada bir otoyol yok ve
mevcut duble yolun Silopi kısmında henüz sıcak asfalt yok; dert çok. Cevap
bekliyoruz… Cevap bekliyoruz… Cevap bekliyoruz…
Saygılar sunarım.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tan.
Denizli
Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan…
Buyurun Sayın
Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; önergemizle, görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın çerçeve 110’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını teklif
ediyoruz. Gerekçemiz ise, otoyolların ve tesislerin değerlendirilmesiyle ilgili
öngörülen özelleştirme modelini uygun görmüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, deniz bitti. Bu, Hükûmetin 2014 yılı programı. Bunda
yatırımlara baktığınız zaman -bundan bir önceki maddeyle de ilgili- ulaştırma
için ayrılan merkezî yönetim bütçe kaynağını iyi değerlendirmek lazım. 2012
yılı gerçekleşmesi 11,9 milyar Türk lirası, 2013 yılı gerçekleşme tahmini 14,1
milyar Türk lirası ama 2014 yılı hedefi 7,8 milyar Türk lirası. Bu, artık,
bütçenin yatırım açısından sıkıntıya girmeye başladığını, fevkalade zorlukların
ortaya çıkmaya başladığını açık bir şekilde gösteriyor. Tabii, bir yıl 14 milyar TL yatırım
yaparsınız, ertesi yıl bunu 7’ye düşürürseniz, sizin öngörünüz, sizin ileriye
doğru projeksiyonunuz, neyiniz varsa hiçbir anlamı olmadığı gayet net ve açık
bir şekilde ortaya çıkıyor.
Ekonomik gidişat
ortada. Çözüm süreci ekonomiden daha önemliymiş. Kalkınma Bakanına buradan
söyledik; havuzdaki adamlar -doğruysa- millete küfrediyor, hiç sıkıntınız yok,
o bize kızıyor. Milletten, Türk milletinden oy alıyorsun, Türk milletine
küfredenlere bir şey demeyeceksin ama bize kızacaksın bunu dile getirdiğimiz
için. Bizim konuşma metnimizin içinde iltifat var, nezaket var. Böyle abuk
sabuk cevaplar vermenin hiçbir anlamı, hiçbir manası da yok. Ne diyor? Ekonomik
gidişat ortada diyoruz. Çözüm süreci neymiş? Ekonomiden önemliymiş. Çözüm
sürecini kiminle götürüyorsun? PKK’yla götürüyorsun; ekonomiyi milletle
götürüyorsun. Olaya AKP’nin bakış tarzı çok net ve açık. “PKK’yla götürmüyoruz
çözüm sürecini.” diyen bir AKP’li arkadaş var mı? O da yok. Paralel devlet
çözüm sürecine karşıymış. Allah’tan korkun, “paralel devlet” diye cemaati mi
kastediyorsunuz, başka bir grubu mu kastediyorsunuz, kimi kastediyorsanız
söyleyin. Yıllardır onunla berabersiniz, onların çözüm süreci için yaptıkları
ne, o da meydanda. Niye dosdoğru konuşmuyorsunuz? O zaman, söylediğinizin
içinde, muhtevada bana göre riya var demektir. Bunun böyle olduğu da -ne yapıyor-
açık bir şekilde gözüküyor.
Şimdi, enflasyon
artıyor, büyüme azalıyor, daha şubat ayındayız, şimdiden revizyona
başlıyorsunuz. Nasıl bir revizyona başlıyorsunuz? Enflasyon artıyor, enflasyon
artınca bu fakir fukaraya vurur, zengine vurmaz. Peki, başka ne? Büyüme de
düşüyor, revizede geri çekeceksiniz, öyle gözüküyor. Hatta, şimdiden revizyon
yapacaksınız ama mart sonunu beklemeye çalışıyorsunuz seçimleri geçirelim,
milleti kandıralım diye. O zaman ne olacak? Yaptığınız uygulamalar yine fakir
fukaraya, yoksula vuracak. Zaten yapılan çalışmalar da yoksulun -gıdada
özellikle- durumunun çok kötüleştiğini gösteriyor.
Biraz önce
enerjiden bahsedildi. Siz, onu, Hükûmet olarak, ileriye doğru sübvansiyonla
karşılamak üzere zaten yetki aldınız. Sayın Babacan’ın ifadesiyle “BOTAŞ’taki
zammı…” diyor. O söylemiyor da yüzde 20’yi bulacak. Fakat “BOTAŞ’taki enerji
maliyetlerini sineye çektik.” diyor. Kimin maliyetini kime sineye çekiyorsun?
Korkuyorsun zam yapmaktan. Ekonominin gereği bu ise 30 Marttan önce zam yapmaktan
ödünüz kopuyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Ben şimdilik bu kadar vakitte konuşmamı tamamlıyorum. Önergemize
destek bekliyorum.
Yüce Heyeti
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ayhan.
Sayın Çetin,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, görüşülmekte olan kanun tasarısının, torba kanun tasarısının
110’uncu maddesinde, 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun’un 29’uncu maddesinde değişiklik yapılıyor. Çok
masumane gibi gözüküyor. Gerçekten masumane göstermek için de ne yazık ki
Ulaştırma Bakanı… Yerinde yok, konuyla ilgisi olmayan Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanımız Hükûmet adına burada.
Değerli
arkadaşlar, bu madde otoyolların işletme hakkının devredilmesini imtiyaz
kapsamından çıkarmakta ve yapılan sözleşmelerin özel hukuka tabi olacağını belirtmektedir.
Bu, Anayasa’ya aykırı bir uygulamadır çünkü söz konusu olan bir devir
sözleşmesidir, söz konusu olan kamu hizmetidir. Kamu hizmeti de ancak ve ancak
imtiyaz sözleşmeleriyle devredilebilir. Sözleşmenin adını değiştirmiş olmanız
özünü değiştirme anlamına gelmez.
Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz bundan birkaç ay önce Koç-UEM-Ülker ortaklığının köprü
ve otoyollar ihalesini 5,7 milyar dolara almasından sonra Başbakan o günlerde
“5,7 milyar dolara bu ihaleyi teslim edersek vatan haini oluruz.” demişti.
Şimdi, bu tasarıdan ve bu düzenlemeden anlıyorum ki Başbakan konuyu karartıyor
çok açıkça.
Esasında, “5,7
milyar dolara ucuz gitti.” anlamında mesaj veriyor ama gerçek söylemi gizliyor.
Gizlediği şu: Biraz evvel söylediğim kamu hizmeti sunan kurumların devri,
imtiyaz hakkı korunarak, imtiyazı kamuda kalma koşuluyla devredilebilir. Siz
eğer imtiyaz hakkını ortadan kaldırırsanız ve bunu da mülkiyet devri şekline
sokmak için özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirket kurar, “Bu anonim
şirket de son hisse satılıncaya kadar görevini yapacak.” derseniz, bu bir
mülkiyet devridir. Kamu hizmetinin mülkiyet devri söz konusu olamaz.
Köprülerin, yolların, vatandaş tarafından kullanıldığı açıktır. Bu bir yol
hakkıdır. Yol hakkı kutsal bir haktır. Burada mülkiyet devrini
gerçekleştirdiğinizde vatandaşın geçiş hakkını şahıslara teslim etmiş
olursunuz, holdinglere teslim etmiş olursunuz, havuzunuza para akıtan
müteahhitlere teslim etmiş olursunuz ki buna hakkınız ve yetkiniz yok. Bu
Anayasa’ya aykırı hükmün mutlak düzeleceğini umuyorum.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten kurduğunuz şirket ibret verici bir şirket. Devlet
bünyesinde, kamu bünyesinde bir şirket kurduk. E, kuruyorsunuz, köprüdeki geçiş
paralarını, biletleri şirket toplayacak. Peki, köprülerin, otoyolların gelirleri
ona akacak. Bakımını kim yapacak yaptığınız düzenlemede? Kamu yapacak,
Karayolları yapacak. Yani Türkiye’de belki en köklü, en eski kurumlardan biri,
belki görevini en iyi yapan kurumlardan biri olan Karayolları bir tek para
toplama işini yapamıyor da o hakkı, mülkiyet devri olacak şekilde şirkete
devrediyorsunuz. Bu, doğrudan doğruya Karayollarının otoyolların üzerlerindeki
tesislerine ve köprülere göz koymaktır, bunu da havuza para akıtan
müteahhitlere aktarmak için “5,7 milyara verirsek vatan haini oluruz.”
söyleminin altına gizleyerek bu satışı gerçekleştirmektir.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten eğer bunu özel hukuk hükümlerine tabi özelleştirirseniz
tahkim yolu açık kalır. Geçmişte Uzanlara yapılan satıştan bu memleket çok
çekti, uluslararası tahkimle uğraştı. Şimdi, eğer imtiyaz hakkı kamuda kalırsa
ben vatandaş olarak bir zarar görürsem tazmin etmek için dava hakkım var ama
imtiyaz hakkını kaldırır mülkiyet devrederseniz sadece zararımı isteme hakkım
olabilir. Böyle bir satışı yapmaya hiç kimsenin hakkı ve yetkisi yoktur,
Başbakanın da yoktur, AKP’nin de yoktur, buraya gelemedi, sevgili dostum,
arkadaşım Sayın Bakan, onun da hakkı ve yetkisi olamaz. Bu hükmün, bu
düzenlemenin mutlaka çıkması gerekir.
Bu konunun
önemine iki muhalefet partisinin de gruplarının dikkatini çekiyor, bu maddenin
düzenlemenin dışına alınmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çetin.
Mahiyeti aynı
önergeleri oylarınıza sunuyorum…
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Karar yeter sayısı.
BAŞKAN – Tamam,
arayacağım.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
110’uncu madde
üzerindeki, maddenin tasarıdan çıkarılmasına ilişkin üç önergenin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Arkadaşlar,
sayar mısınız?
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
524 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet burada.
110’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 111’de üç
adet önerge vardır sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun teklifinin 111’inci maddesi ile 6015 sayılı Devlet
Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanuna yapılması öngörülen ek
maddenin ikinci fıkrasında yer alan “Devlet Destekleri Bilgi Sistemine
aktarırlar” ibaresinden sonra gelmek üzere “Bu bilgiler üç aylık periyotlar
halinde Resmi Gazete aracılığıyla kamuoyuna duyurulur.” cümlesinin eklenmesini
arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Adil Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Sırrı
Sakık Abdullah
Levent Tüzel
Muş İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 111 inci maddesinde geçen “Bu tarihi
birer yıllık sürelerle iki defa ertelemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.”
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Alim Işık Emin Çınar Mehmet Günal
Kütahya Kastamonu Antalya
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
BAŞKAN – Şimdiki
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 111. maddesindeki “31.12.2014” tarihinin “30.06.2014”
tarihine çekilerek madde sonundaki “Bu tarihi birer yıllık sürelerle iki defa
ertelemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.” ifadesinin metinden çıkartılmasını arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar Ramazan Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli Burdur
Hasan
Ören Dilek Akagün
Yılmaz
Manisa Uşak
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Seçer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER
(Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 111’inci maddesinde verdiğimiz önerge hakkında söz aldım.
Şimdi, bir torba
yasayı bitiriyoruz bugün inşallah ama hiç merak etmeyin Plan ve Bütçede ikinci
bir torba yasa geliyor. Yine, 15 maddeyle başladık, şu anda 47 ya da 50’nci
maddedeyiz. Herhâlde esas komisyonda bu tamamlanıncaya kadar 70-80 maddeyi
bulur. Yine, böyle 30-40 ayrı kanunda ya da kanun hükmünde kararnamede
değişikliklerle buraya huzurlarınıza gelir.
Verdiğimiz
önergenin sebebi: 111’inci maddede 6015 sayılı Devlet Desteklerinin İzlenmesi
ve Denetlenmesi Hakkında Kanun’da bir ilave madde konuyor. Nedir bu maddenin
içeriği? Bu maddenin içeriği şu: Biliyorsunuz, teşvikler var, destekler var ve
bunu da çok farklı kurumlar aracılığıyla teşebbüslere veriyoruz. Burada, bu
maddede diyoruz ki: “Bunu, Hazine Müsteşarlığında bir veri tabanı oluşturalım,
bu dağınıklığı giderelim ve bu destek ve teşvikleri bir çatı altında
toplayalım, buradan izleyelim, buradan denetleyelim.” İyi, güzel, buraya kadar
güzel. Bugüne kadar aklınız neredeydi, şimdi mi aklınız başınıza geldi? Onu
rezerv koyuyorum bir kenara.
Burada diyor ki:
“İzlemeyle ilgili yönetmelikler üç ay içerisinde yürürlüğe girsin ancak
denetlemeyle ilgili ve bildirimle ilgili yönetmelikler de 30/12/2014 tarihine
kadar yürürlüğe girsin.” Biz de diyoruz: Hayır, bunu kısaltalım, bu süreyi
kısaltalım; özellikle 30/12 tarihini 30/6 tarihine çekelim, zaten gecikilmiş
bir mesele bu, geç alınmış bir karar, geç yapılmış bir düzenleme, bunu daha
fazla ötelemenin hiçbir gereği yok. Niçin bunu istiyoruz? Çok değişik arızalar
çıkartıyor bu, başımıza çok işler açıyor. Bu iş, biliyorsunuz, bir anlamda siz
bu teşebbüslere mali destek sağlıyorsunuz, işin içinde para var. 26 ayrı
kurumla bu işi yapıyorsunuz. Bakın, Ekonomi Bakanlığının Teşvik Uygulama ve
Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü de bu işi yapıyor, Ekonomi Bakanlığının İhracat
Genel Müdürlüğü de ya da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bu işi yapıyor
ama buna bağlı olarak Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Başkanlığı
da. Bunu çoğaltabiliriz, Ulaştırma Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı,
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bilim, Sanayi, Teknoloji Bakanlığı vesaire vesaire;
26 kurum, ayrı ayrı, bu destekleri, teşvikleri veriyor, izlemeleri yapıyor,
denetlemeleri yapıyor. Bunları bir an önce bir çatı altına toplamamız lazım.
Niçin? Bu konuda, bunların… Bu meseleler yolsuzluklara açık meseleler.
Bakınız, geçen
haziran ayında, 2013 yılının Haziran ayında, yine böyle bir torba yasa
görüşmeleri sırasında bir kanun geçti. Neydi o kanun? Tarımsal desteklemelerle
ilgili, 2006 yılından bu yana, 2006 yılı önemlidir tarım sektöründe çünkü Tarım
Kanunu çıkmıştı, önemli bir kanundu. O günden bugüne, tarımsal desteklerde
belirli yolsuzluk yapılmıştı. Ne yapılmıştı? Tarımsal üretim yapan çiftçi sahte
belge düzenlemiş ya da ürününü sattığı firma sahte belge düzenlemiş, gelmiş,
haklı olarak destek talebinde bulunmuş ama düzenlediği evrakların sahte olduğu
anlaşılınca bu insanlara bu destekleme primleri ya da teşvikler verilmemiş ve
biz geriye dönük bir düzenleme yaptık -haklıdır haksızdır- bu mağduriyetleri
gidermek için 102 trilyon lirayı devletin hazinesinden verdik. Yazıktır,
günahtır! O verilen 102 trilyon lira haklı mıydı, haksız mıydı? Hâlâ, bugün, benim
vicdanım rahat değil. Farklı kurumlar çatısı altında farklı teşvikler, farklı
destekler, mükerrer birtakım ödemeler… Bu, yazıktır, günahtır, tüyü bitmemiş
yetimin hakkıdır, topladığımız vergilerden Türkiye ekonomisi kalkınsın diye
özel teşebbüse verdiğimiz teşviklerdir, desteklerdir. Bunun bu şekilde
zapturapt altına alınması lazım ve bir an önce düzenlenecek olan
yönetmeliklerin de yürürlüğe girmesi lazım.
Önergemize destek
vereceğinizi umut ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Seçer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 111 inci maddesinde geçen “Bu tarihi
birer yıllık sürelerle iki defa ertelemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.”
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Ayhan, buyurunuz.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önergeyle görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 111’inci maddesinde geçen “Bu tarihi
birer yıllık sürelerle iki defa ertelemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.”
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını teklif ediyoruz. Gerekçemiz şu:
Yönetmeliklerin çıkarılması için öngörülen sürelerin birer yıllık süre ile 2
defa ertelenmesi konusunda Bakanlar Kuruluna verilen yetki maddeyi
anlamsızlaştırıyor, hiçbir anlamı yok. Uygulama tarihi bize göre net olarak
belirli olmalı.
Şimdi, 2010
yılında Devlet Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesine İlişkin Kanun’a ek
madde ilave ediliyor. Bu madde ile… Ben, bu kanun tasarısı Plan Bütçe
Komisyonunda görüşülürken, daha doğrusu, kanun tasarı hâlinde Plan Bütçe
Komisyonunda 2010 yılında görüşülürken o Komisyonun üyesiydim ve bulundum.
Eğer, bugün bunu buraya getiriyor ve bunu erteliyor iseniz -o günden bugüne
zaten ertelediniz- ben Sayın Babacan’ın o günkü söylediklerini AKP Grubunun
tutanaklardan okumasını tavsiye ediyorum. Ben utanırım şahsen!
Bunu, defalarca
ileri, defalarca ileri… O gün Avrupa Birliği istiyor diye ne yapıyordunuz?
Yapıyordunuz. Yapılması mümkün olmayan bir şeyi mi erteliyorsunuz, yoksa
yapacaktınız, işin içinde başka bir hinlik var, onu göstermek mi
istemiyorsunuz? Beceriksiz misiniz, kabiliyetsiz misiniz, 2010 yılından beri
bu.
Şimdi, “Buraya bu
maddeyi biz koyuyoruz, iki yıl ertelenmesine Bakanlar Kuruluna yetki
verilmesin, şimdi olsun.” diyorsunuz. Bunun zaten böyle olması lazım. Bunu
değerlendirirken şunu ifade etmek istiyorum: AKP’de gerek kanun yapımında
gerekse işin sistematiğe bağlanmasında bir ahenk yok. Önüme ne gelirse, hangi
tasarıda gelirse, hangi torbada gelirse ben bunu yapabilir miyim, yapamaz
mıyım, gerekli mi, gereksiz mi…
Şimdi, bu yetkiyi
versek, iki yıl daha erteleseniz, sonra ne olacak, ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Havuz problemini
soruyoruz -Sayın Başbakan Yardımcısı burada- o havuzda konuşulanlar, millete
küfredenler doğru mu değil mi, araştırdınız mı? Allah rızası için bir kere
sordunuz mu? Bu devleti siz yönetiyorsunuz, bu millete küfrediliyorsa size de
küfrediliyor demektir. Nasıl bunu içselleştiriyorsunuz?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) – Sayın Vekilim, bize konuşun bize.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey olabilir mi?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) – Karşınızda biz varız.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Sayın Başbakan Yardımcısı Genel Kurul üyesi.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) – Genel Kurula konuşursanız…
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Sizi hiç ilgilendirmez. Ben size gayet açık soruyorum, siz bunun
doğru olup olmadığını biliyor musunuz? Diğer bakanlara da sordum, öğrenmek
istiyorum tutumunuzu. Yalansa “yalan” deyin, millet onu öğrenmek istiyor,
söyleyin.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Vekilim, o, temizlerden.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Şimdi, nereden bakarsanız bakın, eğer bu millete küfrü içinize
sindiriyorsanız, bu milletten aldığınız meşruiyetin bir anlamı yok sizin
açınızdan. Böyle bir şey olabilir mi?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Kim, nerede küfretmiş, bana bir söyler misiniz?
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Hiç duymadın mı Sayın Vekil, duymadın mı?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Söyler misin, bir duyayım. Sen söyle.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Her tarafta dolaşıyor, duymadın mı? Havuzdakiler, havuzdakiler.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Kim ne kötü söz söylemişse…
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – “Yalan mı doğru mu?” diye soruyoruz. “Biliyor musun?” diye soruyoruz.
İçine sindiriyor…
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Sor, ona sor.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Ona sordum zaten, ona sordum.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Kim bu millete küfretmiş, nerede? Allah Allah!
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Sizin arkadaşlar “Bize söyleyin.” dedi; al, size de söylüyorum,
nasıl içinize sindiriyorsunuz? “Doğru mu yanlış mı?” diye soruyorum, yetkili
burada.
Dün anlattım
havuz problemini, eskiden alttan boşalırdı, şimdi boşalmıyor. Böyle bir şey
olabilir mi? Bu millete saygı duymanız lazım, bu milleti siz idare ediyorsanız
bu idare ettiğiniz millete edilen küfre de karşı çıkmanız lazım eğer o
söylenilenler doğru değilse. O söylenilenlerin doğru, yanlış olduğunu bulmak
sizin göreviniz.
Teşekkür
ediyorum.
Saygılar
sunuyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ayhan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sarı sayılı kanun teklifinin 111’inci maddesi ile 6015 sayılı Devlet
Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanuna yapılması öngörülen ek
maddenin ikinci fıkrasında yer alan “Devlet Destekleri Bilgi Sistemine
aktarırlar” ibaresinden sonra gelmek üzere “Bu bilgiler üç aylık periyotlar
halinde Resmi Gazete aracılığıyla kamuoyuna duyurulur.” cümlesinin eklenmesini
arz ve talep ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Sakık, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sevgili
arkadaşlar, sizleri de selamlıyorum.
Biraz önce burada
milletvekillerinin bir tartışması oldu, tutuklu milletvekilleriyle ilgili.
Aslında bir yanlış tartışmanın içerisindeyiz. Yani burada Parlamento eğer
gerçekten milletvekillerinin hukukunu koruyacaksa, sadece sahibi olanlar birbirini
kollayıp koruyacaksa, bunun adına hukuk demeyiz. Birçok milletvekili
arkadaşımız, evet, uzun süre cezaevinde kaldılar, Anayasa Mahkemesinin kararı
sonrası özgürlüklerine kavuştular. Yani gecikmiş bir adalet. Ama beş yıla yakın
bir süre içerisinde, belediye başkanlarımız var, onlar içeride, halkın
iradesiyle seçildiler. Batman Belediye Başkanımız milletvekillerinden daha
fazla oy aldı, ama hâlâ içeride.
Eğer biz
gerçekten bütün herkesin sığınabileceği bir hukuk istiyorsak, yeni bir anayasal
düzenleme istiyorsak, herkesi kapsayabilmelidir. Sahipleri olanlar, sırtı kalın
olanlar… Evet, burada milletvekilleri bir dayanışma içerisinde
milletvekillerinin hukukunu koruyorlar. Peki, diğer arkadaşlarımızın hukukunu
kim koruyacak? Burada büyük bir yanlışlık içerisinde olduğumuzu düşünüyoruz ve
onun için, hepimizin, bu konuda, herkesin sığınabileceği bir hukuk, bir
anayasal düzenlemeye ihtiyacımız var.
Sevgili
arkadaşlar, aslında bu Parlamento miadını doldurdu. Bu tartışmalardan, bu
konuşmalardan, son bir aydır görüyoruz, artık bir erken seçime doğru hızlı
adımlarla ilerlediğimizi görüyoruz. Bu Parlamento acilen bunu yapmalıdır, bu
Parlamento bu torba yasalarından bir an önce vazgeçmelidir. Havanın bu kadar
kurşun gibi ağır olduğu, her gün bu kadar kavgaların buralarda hayat bulduğu
bir alanda, bir Parlamentoda yasal düzenlemeler yapamazsınız.
Siz ne
yapmalısınız? Alelacele bir konsensüs sağlanmalıdır. Yani yolsuzluklar yargının
işidir ama bu Parlamento yeniden bir güven tazelemek zorundadır. Ne
yapmalısınız? Mevcut olan Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu’nu derhâl
değiştirmelisiniz, yüzde 10’luk barajı derhâl ortadan kaldırmalısınız, hazine
barajını derhâl ortadan kaldırmalısınız ve siz halka gideceksiniz, yeni bir
parlamento oluşacaktır.
Bakın, yıl 1987,
rahmetli Özal Başbakan. O dönemde siyasi parti aktörlerinden birçoğu siyaset
yasağındaydı ve bir referandum yapıldı 6 Eylülde. Sandıklar açılmadan Rahmetli
Özal çıktı, bir açıklama yaptı: “Erken seçime gidiyoruz.” Şimdi bizim de
iktidara çağrımızdır: Türkiye bu süreci eğer kazasız belasız bir şekilde
atlatmak istiyorsa, gerçekten bu Parlamento hukukun ve huzurun ülkesini
yaratacaksa derhâl çıkıp bir erken seçim kararını siz de 30 Mart akşamı
alacaksınız. Eminim ki halkımız bu konuda mesajı size verecektir.
Parlamentonun
yeniden güven tazelemesi için erken bir seçim kaçınılmazdır. Daha önce
Halkların Demokratik Partisi bu konuda çağrı yapmıştı, biz de buna inanıyoruz;
Türkiye’nin buna ihtiyacı vardır. Bu tabloyla burada siyaset yapılmayacağını en
çok AKP’li arkadaşlarımız görmelidirler. Çünkü, her buraya çıkan yolsuzluk ve
hukuksuzluklardan bahsediyor ve bunun yolu da halka gitmektir. Yani
yolsuzlukların biz sandıkta aklanacağını söylemiyoruz, yolsuzluklar yargının
işidir ama Parlamentonun yeniden kan tazelemesi de sandığın işidir, halkın
işidir. Bu konuda biz hazır olduğumuzu söylüyoruz ve bu Siyasi Partiler Yasası
ve Seçim Kanunu’nu derhâl değiştirip yeni bir erken seçime gidip Türkiye’yi
ancak bu kaostan, bu yaşanan sıkıntılardan bu koşullarda kotarabileceğimizi
umut ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 112’de üç
adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 112 inci maddesinin eki (4) sayılı
listede yer alan "Sosyolog" için ihdas edilen ve "500"
olarak belirlenen serbest ve toplam kadro sayısının "700" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf Halaçoğlu Alim Işık Emin Çınar
Kayseri Kütahya Kastamonu
Mehmet
Günal Kemalettin
Yılmaz
Antalya Afyonkarahisar
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 112'nci maddesine ekli 4 sayılı listede yer
alan sosyolog kadrolarına ilişkin "500" ibarelerinin "1000"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın
İstanbul İstanbul İstanbul
İzzet Çetin Süleyman Çelebi Musa Çam
Ankara İstanbul İzmir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 Sıra Sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 112 inci maddesine
aşağıda yer alan fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Necdet Ünüvar
Kayseri İstanbul Adana
Yılmaz Tunç Tülay Kaynarca Salih Koca
Bartın İstanbul Eskişehir
İdris Şahin Oya Eronat Bayram Özçelik
Çankırı Diyarbakır Burdur
"190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı cetvelin kurumlara ait bölümleri ile
diğer ilgili mevzuatta yer alan Programcı ve Çözümleyici unvanlı kadroların
sınıfı Teknik Hizmetler Sınıfı olarak değiştirilmiştir."
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılıyoruz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu açısından unvanları teknik hizmetler sınıfına dahil edilen
Programcı ve Çözümleyicilerin, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile diğer
mevzuatta Genel İdare Hizmetleri olan hizmet sınıflarının Teknik Hizmetler
Sınıfı olarak değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 112'nci maddesine ekli 4 sayılı listede yer
alan sosyolog kadrolarına ilişkin "500" ibarelerinin "1000"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önerge ile
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının almakta olduğu 500 sosyolog kadrosunun
bine çıkarılmasını teklif ediyoruz. Hükûmetin sosyolojinin, sosyologların
önemini fark etmiş olmasını önemsiyorum ama ihdas edilmek istenen 500 kadro
sayısı son derece yetersizdir. Bu sayının bine çıkarılması çok daha uygun
olacaktır. O nedenle, Sayın Bakanın “Önergeye katılmıyoruz.” yönündeki
değerlendirmesini bir kez daha değerlendirmek üzere kendisini düşünmeye davet
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, küreselleşme çağındayız. Küreselleşme, sınıfları kitlelere,
kitleleri de sessiz çoğunluğa dönüştüren bir süreçtir. Küreselleşmenin hayatı
kolaylaştıran yanları vardır. Yine “küreselleşme” dediğimiz, bunu tetikleyen
süreç olan bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmenin yereli küresele
taşıyan, toplumları birbirine yaklaştıran, çeşitli toplumlara mensup bireyler
arasındaki sınırları kaldıran, bireyleri birbirlerine yaklaştıran ve
toplumsaldaki bağların çözülmesine yol açan etkileri vardır. “Küreselleşme”
dediğimiz kavram, sadece mallarla sermayenin coğrafi sınır tanımaksızın
dolaşması değil, kültürler arasındaki, toplumlar arasındaki, bireyler
arasındaki sınırların da kalkmasıdır. Böyle bir sürecin içerisindeyiz. Böyle
bir süreç tüm toplumları etkiliyor. “Toplumsal” dediğimiz kavram, “toplum”
dediğimiz kavram bu etkilenmeden payını alıyor ve sınırlar ne kadar kalkarsa
toplumlar, bireyler birbirlerine ne kadar yaklaşırsa toplumsal da o kadar
çözülmeye başlıyor. Artık ulusal ekonomilerin menfaatleri, yararları yanında en
az onun kadar bireyin, insanın menfaatleri ve yararları da öne çıkmış durumda.
Küreselleşmenin
topluma, toplumsala yaptığı bu etki hayatımıza, toplumumuza çok büyük ölçüde
yansıyor; bunun etkilerini yaşıyoruz. Artık bilgi ve iletişim teknolojilerinin
gelmiş olduğu seviye, sınıflar arasındaki farklılıkları, sınıflar arasındaki
katı duvarları kaldırmış durumda. Artık tek tek “bir avukat, bir doktor, bir
esnaf, bir işçi, bir fabrika çalışanı, bir büro çalışanı, bir sanayici”
dediğimiz kişiler bir sınıfa mensup değil, artık bunların hepsi birlikte bir
kitleyi oluşturuyor.
Eskiden sınıflar
vardı, sosyal sınıflar arasındaki farklılıklar sınıf çatışmalarını yaratıyordu
ve sınıf çatışmalarından toplum doğuyordu. Bugün “sosyal sınıflar” dediğimiz
kavram o kadar güçlü değil. Sınıflar arasındaki farklılıkların azalması,
geçişkenliğin artması sınıflar arasındaki çatışmayı da kaldırmış durumda. Artık
televizyon ve İnternet’in karşısında pasif konumda duran bireyler var ve bunlar
bir sınıfın ötesinde bir kitleye dönüşmüş durumda. Kitlenin ötesinde bunları
“sessiz çoğunluk” olarak isimlendirebiliriz. İşte, bu sessiz çoğunluğun ne
düşündüğü, ne yaptığı demokrasilerin en büyük sorunudur.
Kalabalıkları,
kitleleri topluma dönüştüren siyasettir. İşte, kalabalıklarla, kitlelerle
siyaset arasındaki bu süreci izleyecek olan da sosyolojidir, sosyologlardır.
İlk kez,
Türkiye’de Haziran 2013’te yaşadığımız Gezi olayları bize sosyolojinin ve
sosyologların önemini göstermiştir. Sosyologlar olmadan bu kitlesel olayları
analiz edemeyeceğimiz ortaya çıkmıştır, sosyologlara kulak vermenin gerekli
olduğu ortaya çıkmıştır. Evet, o nedenle sosyologları önemsiyoruz, sosyolojiyi
önemsiyoruz. Sorunları çözebilmek için, sosyal sorunları çözebilmek için
yönetimlerin sosyologlara kulak vermesi gerektiğini düşünüyoruz.
O nedenle, sayın
milletvekilleri, hepinize bu önergeyle ilgili bir kez daha düşünmenizi
öneriyorum. Yaptığımız, 500 sosyolog kadrosunun bine çıkarılmasıdır, bir mütevazı
adımdır, bütçeler bu kadar kadro artışını karşılayabilecek düzeydedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Önergemizi takdirinize sunuyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 112 inci maddesinin eki (4) sayılı
listede yer alan “Sosyolog” için ihdas edilen ve “500” olarak belirlenen
serbest ve toplam kadro sayısının “700” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 524
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 112’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
İlgili madde ile
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına sosyal çalışmacı, psikolog, çocuk
gelişimcisi, sosyolog ve öğretmen kadrolarının ihdası istenmektedir. Buna bir
itirazımız yoktur. Zaten Bakanlığın bütün kurumlarında çok sık şekilde personel
sıkıntısından kaynaklanan olumsuzluklar ve hizmet aksamaları basın
kuruluşlarına da zaman zaman yansıyor. Binlerce sosyolog, psikolog, hatta
sosyal çalışmacı, çocuk gelişimcisi ve öğretmen işsiz gezerken atanacak olan
2.162 kişi ne Bakanlığın sorununu çözecektir ne de bu mesleklerden istihdam
edilecek insanlarımızın sorununu çözecektir.
Ülkede en büyük
sosyal yara olan işsizlikle de mücadele etmesi gereken kurum, mutlaka akılcı
bir istihdam politikası geliştirerek bütün bakanlık kurumlarında,
kuruluşlarında temizlik ve yemek işinden tutun da temel kadrolar olan sosyolog,
psikolog ihtiyacına kadar bütün personel ihtiyacını acilen gidermelidir. Zira,
hizmet aksamaları telafisi mümkün olmayan olaylara, yaralara sebep olmaktadır.
En yakınımızda, seçim bölgem olan Afyon’da, geçtiğimiz günlerde, yurtta kalan
ve yurt gözetimine verilen kız çocuklarını fuhuş ve madde bağımlılığına
sürükleyenlerle ilgili bir operasyon gerçekleştirildi; bu, basına da yansıdı.
Konuyla ilgili, İl Müdürümüzün açıklaması dehşet verici, ancak ilimizin
Valisinin açıklaması ise her zamanki gibi sorumsuzluk örneği bir açıklama. İl
Müdürümüz, yapılan fuhuş operasyonunun kurumda çalışanlarla alakasının
olmadığını söylüyor ancak mağdurelerin ifadelerinde göze çarpan husus, temizlik
ve yemek şirketinin taşeron personelinin kız çocuklarına taciz ve ahlaksız
teklifleri ifadelerinde yer alıyor.
Sayın Müdür göreve geldiği bir yıl içinde 30
kişinin tutuklandığını belirtiyor; olaya adı karışan kız çocuklarının ise madde
bağımlısı olduğunu, kolluk kuvvetleri vasıtasıyla koruma altına alınan kız
çocukları olduğunu, yurttan kaçarak tekrar bu olayların mağdureleri olmaya
devam ettiklerini söylüyor. Sayın Bakan,
sizin İl Müdürünüz kolluk kuvvetlerinin getirdiği bu kızların kendilerine
emanet olduğunu unutuyor galiba. Yurtta sürekli kalan çocuk da olsa kolluk
kuvvetlerinin korumasında olan çocuklar da olsa onları korumak devletin birinci
vazifesidir. Bağımlılıklarıyla ilgili gerekli tedaviyi yapmak, yaptırmak en önemli
göreviniz, “Tekrar kaçıyorlar.” demeniz ise bu kurumlarda kalan çocuklarımızın
güvende olmadığını âdeta itiraf etmektir. Personel eksikse sorumlusu Bakanımız,
göndersin, atama yapsın. Taşeron çalışanları bu işlere teşebbüs ediyorsa
denetlemek, kontrol etmek yine sizin vazifeniz. Anladım, Müdür savunma yapıyor
ancak gaflarıyla basında ilimizin adını manşetlerden düşürmeyen Valimizin
yaptığı açıklama ise çok daha büyük bir skandal. Valimiz çıkıyor “Taciz olayı
abartıldı; abartıldığı gibi 30-40 kişi yok, 3 kızımız istismar edilmiş.” diyor,
bu açıklaması da ertesi gün tabii ki manşetlerde. Sayın İl Müdürü, ilimizin
Sayın Valisi, Sayın Bakan; değil 3, 1 kızımız dahi bu iğrençliklere maruz
kalıyorsa ve sizler bu işin sorumluları olarak bu işi hafifletmeye, sulandırmaya,
önemsizleştirmeye kalkıyorsanız bunun vebalini kimse ödeyemez.
Sayın
milletvekilleri, bu kürsüden de defalarca söyledim, Afyon’da da defalarca dile
getirdim, Afyon’da boşaltılan bazı kamu binaları var, buraların âdeta metruk
hâle getirilip bağımlıların bu mekânları kullanmasını, bu mekânlarda fuhuş
yapmasını sadece izleyen idareciler, bunların hesabını önce bu dünyada sonra da
–inanıyorsak- öbür dünyada vereceklerdir. Ben ilimin adını, ülkemin adını bu
tür nahoş olaylarla duyurmak, duymak istemiyorum. Lütfen, Afyon’da da ülkemizin
genelinde de bu sorunu kökten çözün. Kadro ise kadro, personel ise personel,
kaç kişi lazımsa alalım; yetki elinizde. Yeter ki bu kanayan sosyal yarayı
gelin hep beraber tedavi edelim.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 113’te üç adet
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 113’üncü maddesinde yer alan “eklenmiştir.”
ibaresinin “dahil edilmiştir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin Muş
T. Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
yasa tasarısının 113. maddesine bağlı Ekli (5) sayılı liste’de yer alan Daire
Başkanı sayısının (15) olmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Uğur Bayraktutan Haluk Eyidoğan
İstanbul Artvin İstanbul
Doğan Şafak Namık Havutça Levent Gök
Niğde Balıkesir Ankara
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 113 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf Halaçoğlu Alim Işık Emin Çınar
Kayseri Kütahya Kastamonu
Mehmet
Günal Kemalettin
Yılmaz
Antalya Afyonkarahisar
“MADDE 113 – Ekli
(5) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Sosyal Güvenlik Kurumu Bölümüne
eklenmiştir.”
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz, siz mi konuşacaksınız önergede?
KEMALETTİN YILMAZ
(Afyonkarahisar) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ
(Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
113’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum.
İlgili madde,
Sosyal Güvenlik Kurumuna genel müdür yardımcısı ve daire başkanı ihdası
içeriyor. Maşallah, Sosyal Güvenlik Kurumunda her sorun çözüldü, iş 20 tane makam
vermekle çözülecek gibi bir liste yapılmış. 8 genel müdür yardımcısı, 12 daire
başkanıyla bütün Sosyal Güvenlik Kurumunun sorunları halledilecekse hiç
beklemeyin, buyurun, atayın. Ancak atanmasını istediğiniz personeli sırf bazı
yandaşlara kadro imkânı olsun diye düşünüyorsanız gerçekten çok yazık, inanın
ki üzülerek izliyoruz. Sosyal Güvenlik Kurumu mutlaka kendini gözden
geçirmelidir.
Şahsen ilimden
dün bir telefon aldım, yaşlı bir teyze aradı. Eşi otuz yıl bu devlete memur
olarak hizmet vermiş, prim ödemiş, rahatsızlanmış; Allah rahmet eylesin, üç ay
önce de vefat etmiş. Ancak üç ay geçmiş, hâlâ hanımefendiye maaş bağlanmamış.
Yetkili ve ilgililerin de bigâne kaldıklarının farkındayız.
Yine, bir
vatandaşımız bir başvuru yapmış yurt dışı borçlanmasıyla ilgili. İnanın üç
buçuk ay geçmiş, hâlâ bir haber yok.
Başka bir
vatandaş yurt dışında tedavi olmak için başvurmuş ama maalesef iki buçuk ay
olmuş hâlâ bir olumlu yanıt alamamış. Bu teknoloji çağında bu tür sıkıntıları
yaşamak gerçekten ülkemize hiç ama hiç yakışmıyor değerli kardeşlerim. Bunlarla
ilgilenecek olursanız, ben ilgililerin isimlerini ve mağdur olan insanlarımızın
adreslerini ve telefonlarını da verebilirim.
Yine, büyük bir
sıkıntı var değerli milletvekilleri, engelli vatandaşlarımıza yapılan eziyetler
de maalesef had safhaya ulaşmıştır. Raporların oranları düşürülmekte, itirazlar
aylarca cevapsız kalmakta, emeklilik ve tedavilerinde ciddi aksaklıklar ortaya
çıkmaktadır. Kuruma bağlı hastaneler arasında farklı oranlarda raporlar
çıkmakta, insanlar âdeta ne yapacaklarını şaşırmaktadırlar.
Yine, AKP
Hükûmetinin istismar ettiği, seçim kazanma aracı hâline getirdiği taşeron
işçilerin kadro ve özlük haklarıyla ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
ayrı konuşuyor, Maliye Bakanı ayrı konuşuyor. Çeşitli ortamlarda bu
insanlarımıza umut veriliyor, oyları ipotek altına alınmaya çalışılıyor. Sayın
Bakan, lütfen, bu konuda açık açık “Size kadro vereceğiz.” veya “Vermeyeceğiz.”
deyin de bu insanlarımız ya umut beslesinler ya da umutlarını yitirsinler. Ama,
lütfen, sizler istismar etmeyin.
Değerli
milletvekilleri, yine çeşitli yasalarla emeklileri yaş ve prim eksikliğine
takılan vatandaşlarımız hepimizi Twitter’dan elektronik posta bombardımanına
tutuyor, sorunlarını, sıkıntılarını aktarıyorlar. Buradan onlara sesleniyorum:
Ne Twitter’larınızdan sizi okuyorlar ne de elektronik postalardan sizin
postalarınızı okuyorlar ne de telefonlarınıza cevap veriyorlar. Siz hâlâ
bunlara inanmaya devam edecek misiniz? Kesinlikle AKP’lilere elektronik posta
yazmakla, telefon açmakla uğraşmayın; buyurun, lütfen, cevabınızı sandıkta
verin. Bunların size olan duyarsızlığını AKP’yi sandığa gömerek gösterin ki
kontrolsüz şımarmışlıklarını “Biz her şeyi biliriz.” havalarını bir an önce
bırakmak zorunda kalsınlar, sizlerin çığlığına kulak versinler diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
T. Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
yasa tasarısının 113. maddesine bağlı Ekli (5) sayılı liste’de yer alan Daire
Başkanı sayısının (15) olmasını arz ederiz.
Levent
Gök (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Gök, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sayılı Yasa Tasarısı’nın
113’üncü maddesi üzerine verdiğim önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
Aslında günlerdir
konuşuluyor, aslında çok uzun zamandan beri konuşuluyor, “rüşvet” deniyor,
“yolsuzluk” deniyor ama Hükûmet bir türlü üzerine almıyor.
Değerli AKP’li
milletvekilleri, biz bu kürsüden konuşurken kime hitap ediyoruz? Bir yandan,
bir paralel devlet çıkardınız, siz iktidarın hangi paydaşını oluşturuyorsunuz,
iktidar içinde iktidar mısınız, iktidarın içinde muhalefet misiniz; bunu bir
anlayalım. Çünkü işinize geldiği zaman iktidardasınız, her şeyi siz yapıyorsunuz,
yolları yapıyorsunuz ama işinize gelmediği zaman, yolsuzluklarla burun buruna
geldiğiniz zaman, suçüstü yakalandığınız zaman varsa yoksa paralel devlet,
varsa yoksa komplo, varsa yoksa darbe. İşinize geldiği zaman, muhalefet
hakkında çıkarılan, İnternet’e düşen sözlerde Başbakan hemen çıkacak miting
meydanlarına “Neler neler ortaya çıkıyor, görüyorsunuz, her şey ortaya
saçılıyor, pislikler ortaya çıkıyor.” diyecek ve devam edecek “Daha neler neler
ortaya çıkacak, göreceksiniz. Çeteler, mafyalar, karanlık güçlerin faaliyetleri
bir bir ortaya saçılıyor.” diyecek, Başbakanı o zaman alkışlayacaksınız ama
cumhuriyet tarihinin en ağır yolsuzluğu ortaya çıktığı zaman ve şimdiye kadar
gerçekleşmemiş boyutta birçok bakanı ilgilendiren, fezleke düzenlenen soruşturma
dosyaları ortaya geldiği zaman; komplo. Var mı öyle? Bunu halk yutmuyor değerli
arkadaşlarım.
Bakın, elimizde
fezlekeler var, bütün “tape”ler ortada. Sizler bize şunu söyleyemezsiniz: Biz
çünkü her zaman hukuktan yana olduk ama siz şimdi diyorsunuz ki: Gizlice
dinlenmiş İnternet ortamına düşen sözler kimseyi bağlamaz. Bunu sizin söylemeye
hakkınız yok çünkü ortaya saçıldığı zaman, her birini ortaya çıkartıp bizzat
Başbakanınız televizyon televizyon gezip anlattı, mitinglerde anlattı. O
yüzden, doğru düzgün olun. Siz nesiniz? İktidar mısınız, muhalefet misiniz?
Bir paralel
devlet var öyle mi? Bakın, Binali Yıldırım diyor ki: “Yanlış işiniz, yasal
olmayan işiniz yoksa dinlenmekten korkmayın.” Haksız mı Binali Yıldırım? Haksız değil. O yüzden de iş
adamları konuşmuş aralarında, ATV-Sabah iş birliğinde Binali Yıldırım onları
para toplama işine davet ettiği zaman, bir tane iş adamı diğerine diyor ki
değerli milletvekilleri: “Biz de keriz değiliz ya! Verilmesi gerekiyor ki
veriyoruz o paraları. Yolda bulmuyoruz.” O müteahhit tabii ki keriz değil, 100
milyon dolar veriyorsa biliyor ki karşılığında 1 milyar dolarlık iş alacak.
Öyle mi arkadaşlar? Öyle. Ötekisi de onu destekliyor, diyor ki: “Hakikaten iyi
oldu, Allah’tan Binali ayakta, Binali kalırsa yaşadık.” Ne için yaşadılar? Kamu
ihalelerini paylaşmak için yaşadılar. Şimdi, bunları halkımız biliyor.
Şimdi, siz karar
vereceksiniz. Siz, yolsuzluklar sizin üzerinize geldiği anda Türkiye’yi âdeta
bir Muhaberat devletine dönüştürmek için her türlü yasayı dönüştürüyorsunuz.
Kendinize gelince iyi, başkalarına gelince kötü. Yok öyle yaş dava. Bizler
muhalefet olarak, Türkiye’deki tüyü bitmemiş yetimin hakkını arıyoruz, bu
hakkımızı sonuna kadar arayacağız. Bu yolsuzluklardan kurtulmanız söz konusu
değildir. Sizlerin burunlarınızdan fitil fitil getireceğiz. Suç ortağı olmayın,
yolsuzluk olduğu zaman çıkın hesabını verin, gidin mahkemelerde yargılanın, hep
beraber alkışlayalım. (CHP sıralarından alkışlar) Kaçmayın, kaçacak delik
bulamayacaksınız, yolsuzlukların hesabını teker teker vereceksiniz. Olay bu
kadar basittir. Siz yeter ki bizi, milleti aldatmayın. Şu anlama geliyor:
Sizler on iki yıldır iktidardasınız, iktidarda olduğunuzu söylediniz. Şimdi
kalkıp bir paralel devlet var... E, niye halkı kandırdınız kardeşim? On iki yıldır
iktidardaysanız ve siz paralel devleti keşfetmemişseniz yuh olsun size. Zaten
sizden iktidar da olmaz, iktidar da çıkmaz ama kamu kaynaklarını paylaşmada çok
maharetlisiniz, çok da iktidar sahibisiniz.
Şimdi,
yolsuzluklar ortaya dökülmüş, “tape”ler ortaya dökülmüş, bundan kurtuluş yok.
30 Martta halkımız sizlere dünyanın kaç bucak olduğunu gösterecek diyor,
hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Gök.
Bu “hepiniz”in
içinde herkes var, değil mi?
LEVENT GÖK
(Ankara) – Herkes var, evet.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 113’üncü maddesinde yer alan “eklenmiştir.”
ibaresinin “dahil edilmiştir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Baluken, buyurunuz.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçi ben
konuşmamı 112’nci madde üzerindeki sosyologların durumuyla ilgili yapmak
istiyorum. Demin, teknik bir sorundan dolayı vermiş olduğumuz önerge sanırım
işleme alınmadı. O nedenle sosyologların mevcut sorunlarını bu maddede dile
getirmeye çalışacağım.
Değerli
milletvekilleri, sosyoloji mezunlarının yaşamış olduğu sorunları en yakından
bilenlerden biriyim. Çünkü, benim eşim de sosyoloji bölümünden mezun oldu ve
bütün o süreç boyunca hangi sıkıntıları yaşadığını çok iyi biliyorum.
Şu anda
Türkiye’de 40 binin üzerinde işsiz sosyolog var. Sadece aslında sosyologlar
için değil, fen-edebiyat fakültesi mezunlarının tamamı için şu anda böyle bir
sıkıntı söz konusu. Bakın, fen-edebiyat fakültesi mezununun işe girmesi için
KPSS’den genellikle 90 ve üzeri bir puan alması gerekiyor. Ben iddia ediyorum,
şu anda Kabinedeki bütün bakanları ve bu Meclisteki 550 milletvekilini KPSS
sınavına koyalım, eğer 50’nin üzerinde not alan 10 kişi çıkarsa o zaman diyelim
ki “Ya, bu fen-edebiyat fakültesi mezunlarına bu şartı dayatalım.” Ama kendimiz
için genel olarak bu tarz şeylerde uygulamadığımız kriterleri getirip
üniversite mezunlarına işsizliği dayatacak bir zulümle buralarda geçirmeye
çalışırsak orada sorun yaratmış oluruz.
Bakın, bu,
fen-edebiyat fakültesi mezunlarının iş alanlarına baktığımızda da çoğunlukla
pedagojik formasyon alıp öğretmenlik yapma yoluna başvuruyorlar. Şimdi,
normalde bir sosyoloji fakültesinden mezun olan birisi, aslında, felsefe grubu
öğretmenliğini rahat yapabilecek bir donanıma sahip olmasına rağmen biz yine
illaki pedagojik formasyon şartını onların önüne getiriyoruz. Bu şekilde
sıkıntı yaşayan, intiharın eşiğine gelen, işsiz kalmış binlerce sosyoloğun
durumuyla ilgili, fen-edebiyat fakültesi mezunlarıyla ilgili bir düzenlemenin
mutlaka yapılması gerekiyor. Gerçi, verilen önergelerde kadro sayılarının
500’den 1.000’e çıkarılması yönünde tekliflere bizler de destek verdik ama
iktidar partisi niye bu tekliflere destek vermedi, doğrusu anlayabilmiş değiliz.
Bizim görüşümüze
göre, sadece Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde değil her
bakanlığın bünyesinde mutlaka sosyologların istihdam edilmesi gerekiyor. Çünkü
Türkiye’de toplumsal yapıdan siyaset hayatına kadar, tamamen bir travma
süreciyle büyük bir boşluğa düşmüş bir sosyal dokuyla karşı karşıyayız. Bu
sosyal dokuyu çözmeden, bunun analizini yapmadan Türkiye’de sağlıklı bir
toplumu yaratmak mümkün değildir düşüncesindeyiz. Siyasetin, toplumun ve
tarihin sosyolojisini yapmadan güncelin sağlıklı nesillerini yaratmak mümkün
değildir düşüncesindeyiz.
Buradan ben
fen-edebiyat fakültelerinin akademik kadrolarına da seslenmek istiyorum. Bu
durumu, aslında, en başta onların kabul etmemesi gerekiyor. Sosyoloji
kürsülerinde ders veren hocaların, kürsü başkanlarının en başta, bu Meclisin
kapılarına dayanmaları gerekiyor. Verdikleri her mezun bir işsiz olarak eğer
çok büyük sıkıntılarla yüz yüze geliyorsa bu akademik kadroların, o koltukları
işgal eden öğretim görevlilerinin de bunu kendi sorunları olarak görmesi ve
kendi mezun ettikleri öğrencilerin hakkını Meclis kapısında da savunmaları
gerekiyor.
Barış ve
Demokrasi Partisi olarak bizler hem sosyologların hem de fen-edebiyat fakültesi
mezunlarının istihdamına yönelik, bütün bakanlıklar bünyesinde istihdamına
yönelik Meclis gündemine araştırma önergelerini getirmeye devam edeceğiz, soru
önergeleriyle konuyu takip etmeye devam edeceğiz. Bu konuda da hem Hükûmetten
hem diğer siyasi partilerden de duyarlılık beklediğimizi ifade ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 114’te aynı
mahiyette üç önerge vardır, okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini
okutacağım.
Şimdi, aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 114. Maddesinin metinden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar Ramazan Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli Burdur
Hasan
Ören Dilek Akagün
Yılmaz
Manisa
Uşak
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 114’üncü maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Adil Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Sırrı Sakık Abdullah Levent Tüzel Hasip Kaplan
Muş İstanbul Şırnak
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 114 üncü maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf Halaçoğlu Emin Çınar Mehmet Günal
Kayseri Kastamonu Antalya
Alim
Işık Celal
Adan
Kütahya İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya)
– Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Baluken, kim konuşacak, siz mi?
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Ben konuşacağım.
BAŞKAN – Sayın
Baluken, buyurunuz.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
“Dünyayı verelim
çocuklara hiç değilse bir günlüğüne,
Allı pullu bir
balon gibi, verelim oynasınlar,
Oynasınlar,
türküler söyleyerek yıldızların arasında,
Dünyayı çocuklara
verelim.” diyor Nazım Hikmet.
Tabii, üstat, bu
ülkedeki çocuklara reva görülen zulmü, reva görülen vicdansızlığı bilmesine
rağmen çocuklara yönelik umudu yaşatmak için bu dizeleri kaleme alıyor.
Maalesef bizler çocuklara dünyaları vermeyi hayal ederken bugünlerde çocukların
ölüm haberlerini, hepimizin vicdanını yaralayan ölüm görüntülerini vicdanımızda
kanayarak görmek zorunda kalıyoruz.
Bundan iki buçuk
yıl önce Kübra bebek Samsun’da yaşamını yitirmişti, beslenme yetersizliğinden.
Kübra bebeğin yaşamını yitirdiği haberleri düşmüştü. Beslenme yetersizliği
dediğimiz şey şudur: Bir bebek açlıktan ölmüştü. O dönem sizin burada, Meclis
kürsüsünde yapmış olduğunuz konuşmalarda dünyanın 18’inci büyük ekonomisi
olduğumuz söylemlerini dinliyorduk. Yine, Türkiye’nin hangi hızla, hangi güçlü
hamleleri yaptığınızın konuşmalarını bu kürsüden dinliyorduk. O dönem
muhtemeldir ki ayakkabı kutularının içleri doldurulmaya çalışılıyordu,
hediyeler havada uçuşuyordu ama Kübra bebek, bu ülkede açlıktan ölüyordu, böyle
bir utancın yaşandığı bir ülkeden bahsediyoruz.
Yine, bu ülkedeki
çocuk ölümlerinin hangi düzeyde vicdanları kanattığını en iyi sizler
biliyorsunuz çünkü vicdanlarınız körelmesin diye bu resimleri hep size
getirmiştik. Katır sırtlarında parçalanmış cenazeleriyle çocuklara dünyaları
değil ölümleri verdiniz ve sizin döneminizde oldu. Bu ölümlerin hesabını da
vermediniz, katır sırtlarında paramparça edilmiş çocukların niçin bu ölümlere
tabi tutulduğunu bu halka anlatmadınız. Ve şimdi, yine vicdanlarınız körelmesin
diye bugün birkaç milletvekili bu resmi göstermişti, tekrar gösteriyorum.
Van’da bir babanın yorgun sırtında bir çuvalın içerisindeki çocuğun cansız
bedenini hepiniz görmelisiniz. Ne tesadüftür ki aynı gün de Başbakan Almanya’da
“Anneler kızakların çekmesiyle doğumlara yetiştiriliyordu, şimdi paletli
araçlarla. 17 ambulans helikopter, 4 jet ambulansımız var.” söyleminde
bulunuyordu ama ülkenin içerisinde bulunduğu gerçek bir babanın kendi çocuğunu
kendi sırtında, bir çuvalda cansız bedenini taşımasının ötesinde değildi.
Muharrem Taş’ın kapalı olan yollardan dolayı, sağlık hizmetinin ulaşmamasından
dolayı yaşamanı yitirmesini yine burada Genel Kurulun vicdanına sunuyoruz.
Özellikle, bu
resimlerin burada geçiştirilmeyecek resimler olduğunu tekrar vurgulamak
istiyoruz. Kübra bebeğin açlıktan ölmesi, Roboskili çocukların parçalanmış
cenazeleri, Muharrem’in baba sırtındaki cansız bedeni, Ceylan’ın canlı bakan,
hepimizin yüreğini dağlayan o parlak gözleri bu ülkenin maalesef ki
gerçekleridir ve bu gerçekleri bu şekildeki torba kanunlarla çözemeyeceğimizi
sanırım en iyi sizler biliyorsunuz.
Özellikle, her
çocuk ölümünden sonra bu ülkedeki çocukların yaşam hakkını bu Meclisin
tartışması gerektiğini her defasında ifade ettik, bugün de aynı şeyi ifade
ediyoruz. Sokak ortasında infaz edilen bir çocuğun da yaşam hakkı yoktur,
sağlık hizmeti gitmediği için yaşamını
yitiren bir çocuğun da yaşam güvencesi bu ülkede yoktur. O nedenle, torba yasalarla bu Meclisin
gündemini işgal edeceğinize bir an önce başta çocuklar olmak üzere bu ülkedeki
gerçek gündemleri burada tartışmanızı öneriyoruz, istiyoruz, talep ediyoruz.
Bu duygularla
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
İstanbul
Milletvekili Sayın Celal Adan. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
CELAL ADAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günlerdir burada torba yasa
adı altında Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin önümüze koyduğu maddeleri
tartışmaya devam ediyoruz fakat görüyoruz ki hazırlanan torba yasa memleket ve
millet yararına değil, sadece AKP iktidarının hezeyanlarına hizmet etmektedir.
Son günlerde burada konuştuğumuz her şey ölçüsüz bir paniğin, ölçüsüz bir
ihtirasın, ölçüsüz bir hırsın ürünüdür. Türk demokrasi tarihinde, Türk siyasi
tarihinde görülmemiş, duyulmamış olayları yaşamaya devam ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, aranızda, geçmişteki siyasi partilerde politika yapan,
hayatlarında bir kuruş gölge lekesi olmayan ciddi siyaset, devlet adamları var;
Köksal Toptan var, bir sürü isim… Yani şu anda rastladığım için söylüyorum.
Onurlu yaşamlarına, hayatlarına bir kuruşluk gölge getirmeyen çok değerli
milletvekillerimiz var.
Değerli
milletvekilleri, biraz evvel 3-5 arkadaş buradan geçerken kendilerini çağırdım,
“Siz hırsız değilsiniz, siz pırıl pırıl Anadolu çocuklarısınız.” dedim. Ama
hâkim denetiminde, hâkimden icazet alarak dinlemeler yapılmış ve bu
dinlemelerde, geçmişte sabıkalı olduğunu bildiğimiz… Burada da zaman zaman dile
getirdim ben, dedim ki “Şu anda uçağınızda bulunan bazı iş adamları geçmişte de
bazı uçaklara inip bindiler, bunlara fazla güvenmeyin.”
Şimdi, bazı iş
adamları 650 milyon doları vermişler. Beyler, 650 milyon dolar, para.
Sigortası, vergisi ödenmiş bir paranın bize ait olduğunu söyleyebilmesi için
bir iş adamının 6,5 milyar dolarlık, 10 milyar dolarlık bir ticaret yapması
lazım. Bu 630 milyon doları verenlerin de sanık olması gerekir. Şimdi,
İstanbul’da 10 milyona yakın insan servetini cebinde taşırken, hatta burada bir
sürü milletvekili aylığını cetvelle ölçerken, hanımına, çocuklarına aldığı
aylığı tevzi ederken, seçim bölgesine gidip yapacağı yatırımlarda 3-5 kuruşun
hesabını yaparken 650 milyon doları okumaya çalışıyorum.
Bakınız, değerli
milletvekilleri, hepinizle birlikte bir araya gelsek ve resmi okumak istesek,
emin olun, resim şu.
Değerli
milletvekilleri, demokrasiyi tam benimsemiş olsak, benimsemiş olsanız bu
manzarayla karşı karşıya gelmeyeceksiniz.
Şimdi, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı ve grubu bulunan siyasi partilere de sesleniyorum.
Daha üç gün evvel, 6 milyona yakın bir oy almış bir siyasi partinin genel
başkanının grupta yaptığı bir konuşmayı televizyonda veren televizyon
yöneticisi… Onu da tanıyorum ben, o yöneticiyi de tanıyorum, geçmişte emeği çok
büyük olmuş sizin meydana gelişinizde. Onu arayıp, bu alt yazıyı çıkarana karşı
grup başkan vekilleri bir araya gelip niye bir protesto ortaya koymadılar?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı neden bu meseleyi sahipsiz bıraktı? Şimdi,
6 milyona yakın oy almış bir siyasi partinin genel başkanının yaptığı
açıklamaya sansür uyguluyorsa Başbakan, ATV ile Sabahı da ele geçirmek
isteyecektir.
Problem şudur:
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelirken ATV ile Sabah sizinle beraber
değildi ama iktidara geldiniz. Fakat demokrasiyi içinize sindirmeyip
oluşturduğunuz yapıyla bir diktatör yarattınız, “ATV ile Sabah da benim olsun.”
dedi, bırakın onu, “Devlet Bahçeli de açıklama yapmayacak.” dedi. Dolayısıyla
-şu andaki manzara- 90 yılda idam sehpalarına gidilmesine sebebiyet teşkil
edilmiş, onun altından kalkarak tekrar millet iradesinin, iktidarının
oluşmasına sebep olmuş demokrasinin kazanımlarını da yok ediyorsunuz 3-5 hırsız
adına. O zaman, ben düşünüyorum şuradan seyrederken: Ya, bu hırsızlık, ana
karargâhı da içine mi almış, bundan korkuyorum. İnşallah olmaz diye dua
ediyorum çünkü hırsızlığın boyutları bu kadar gelir, bir yere oturursa ne
olacak Türkiye’nin hâli diye endişe ediyoruz.
Ben size samimi
bir şey söylüyorum: 10 milyon değil, 65 milyon insanın, 70 milyon insanın
servetini cebinde taşıdığı Türkiye’de çalmanın çırpmanın varlığını devam
ettirmesi mümkün değil.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, gelin, şu hırsızlara karşı tavrımızı birlikte koyalım,
beraber koyalım diyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Adan.
Sayın Ekşi,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN OKTAY EKŞİ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, görüşülmekte olan yasanın, sizin deyiminizle “torba yasa”nın
-eğer beni bağışlarsanız- benim deyimimle “çorba yasa”nın 114’üncü maddesi
üzerinde görüşlerimi açıklamak için huzurunuza geldim.
Saygıdeğer
milletvekilleri, öyle bir ortamda sizin huzurunuza geldim ki Türkiye’de bu
meseleyi bizim görüştüğümüz tarihte ülkemizi yöneten Sayın Başbakan “Şu anda
Twitter denen bir bela var. Sosyal medya denilen şey aslında şu anda
toplumların baş belasıdır.” diyor. Onun bir numaralı yardımcısı Sayın Bülent
Arınç “Twitter denen rezalet” diye çağımızın en önemli sosyal medya aracını
nitelendiriyor.
Böyle bir
ortamda, bizim bugün gazetelerde okuduğumuz habere göre, İngiliz Başbakanı
David Cameron kendilerinin uzun yıllardan beri en önemli yayın organı olan
BBC’yi İngiltere’nin gururu olarak nitelendiriyor. “İngiltere’nin gururu”
dediği BBC, hepinizin anımsayacağı gibi, özellikle Falkland Savaşı sırasında,
yani ülkenin bir başka ülkeyle savaşta bulunduğu dönemde, yıllarda açıkça
Hükûmeti rahatsız edecek ama bağımsız yayınlar yaparak itibarına itibar
katmıştı. Oysa Türkiye’mizde Sayın
Başbakanın sadece Twitter’dan, sadece sosyal medyadan değil, sadece
çeşitli gazetelerden de değil, özel sektörün elinde bulunan televizyon
kanallarından da ne kadar rahatsız olduğunu -az önce benden önce konuşan
saygıdeğer milletvekili arkadaşımın da değindiği gibi- 6 milyon oy almış bir
muhalefet partisi liderinin sözlerinin o televizyon kanalından yayınlanmasından
bile rahatsızlık duyup sansür teşebbüsünde bulunduğunu biliyoruz.
TRT, bir önceki
salı günü yani iki gün önce, ana muhalefet partisi liderinin konuşmasını, yine
burada sık sık dile getirilen yolsuzluklar konusuna geldiği zaman keserek
kamuoyuna aktardı yani gerçeklerin kamuoyuna duyurulmasına alenen ve resmen
karşı olan, sosyal medyadan da davacı olan bir siyasi iktidar olarak maalesef
ülkeyi yönetmektesiniz.
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Hesabını soracağız hiç merak etmeyin.
OSMAN OKTAY EKŞİ
(Devamla) – Saygıdeğer milletvekilleri, işte bu zihniyetin karşımıza çıkardığı
asıl önemli mesele -benim kanaatime göre- bu 114’üncü maddede devlet eliyle
verilen tahsisatın belirli şekilde Anadolu Ajansından kullanılmasını öngören
bir madde. Anadolu Ajansı, tarafınızdan maalesef yine sizin pek beğendiğiniz
deyimle bir “ucube” hâline getirildi. Hisse senetleri, saygıdeğer arkadaşlar,
genel müdürün eline nominal değer üzerinden 12.800 lira karşılığında Anadolu
Ajansının, ki milyarlarca liralık değere sahip olan bir ajansın hisselerinin yüzde 25’i devredildi; hiçbir
şekilde kanuni gereklere uyulmadan bu yapıldı ve Anadolu Ajansının mevcut
yasaların hükümlerinden muaf bir şekilde istediğini yapabilmesi için de on dört
ayrı yasada bu görüşmeler sırasında muafiyet sağladınız ajansa. Anadolu
Ajansının Genel Müdürüne kurallara uymadan ajansın hisselerinin yüzde 25,6’sını
devreden arkadaşlar acaba gelecek yıllarda bu ajansın genel müdürü, Allah
geçinden versin, vefat ettiği zaman, o hisselerin murisler tarafından nasıl
değerlendirileceğini, “ajansın ortağı biziz.” deyip demeyeceklerini dikkate
alıp almadıklarını merak ediyorum. Sizlere Anadolu Ajansı gibi tarihimizin…
Hatta bu Büyük Millet Meclisinin kurulmasından üç hafta önce büyük Atatürk
tarafından kurulan millî bir değerin kişilerin elinde devletle genel müdür
ortaklığı hâlinde sürmesine izin vermemenizi rica ediyorum.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ekşi.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 115’te üç
adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 115 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf Halaçoğlu Alim Işık Emin Çınar
Kayseri Kütahya
Kastamonu
Mehmet
Günal
Antalya
"Madde 115 -
27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 6 ncı maddesinin
birinci fıkrasındaki "merkez teşkilatlarının" ibaresi "merkez
teşkilatları ile 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde sayılan düzenleyici
ve denetleyici kurumların" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
yasa tasarısının 115. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Uğur Bayraktutan Haluk Eyidoğan
İstanbul Artvin İstanbul
Namık Havutça Doğan Şafak Kamer Genç
Balıkesir Niğde Tunceli
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin
Muş
BAŞKAN – Sayın
Komisyon, önergelere katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Sakık, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada
birçok arkadaşımız bu konuyu seslendirdiler. Biraz önce, Grup Başkan Vekilimiz,
Sevgili Nazım’dan alıntılar yaptı. Ben de Sevgili Ahmet Arif’ten…
“Doğdun,
Üç gün aç tuttuk
Meme vermedik
sana
Adiloş Bebem,
Hasta düşmeyesin
diye,
Töremiz böyle
diye,
Saldır şimdi
memeye,
Saldır da
büyü...”
İşte Adiloş
bebelerimiz bunlar, bizim ülkemizde Adiloş bebelerimiz bunlar. Bunlar, her gün
yaşamlarını yitiriyorlar. Bunları yeniden seslendirmek hepimizin görevi. Diliyordum, umuyordum ki iktidar
partisi de, o da çıkar bu konuda eksikliklerini, yetersizliklerini seslendirir.
Yani bir daha bu ülkede Adiloş bebeler ölmesin. Muharrem 3 yaşında, Van’ın bir
dağ köyünde yaşıyorlar ve orada hasta düşüyor Muharrem. Ailesi, bütün
yetkilileri tek tek arıyor. Ama geçen gün de burada söyledim sevgili
arkadaşlar, bütçe tıka basa dolu da olsa bizim payımıza adalet, hakkaniyet,
sağlık, eğitim düşmüyor, ölüm düşüyor, işte ölüm. Hayat bizi nasıl teyit
ediyor? İşte Muharremler ölmemeli. Bu topraklarda bu bütçenin ya yandaşlara ya
da savaşa gittiğini hep söylüyoruz. Oysaki bu bütçe insanların hayatına dönük
harcanmalıydı. Bu bütçede Muharremler pay almıyor. Muharrem’in babası, 16
kilometrelik yolda Muharrem’in cesedini sırtında taşıyor. Bizlere düşen,
kaderimize düşen, çocuklarımızın cenazesini ya sırtımızda taşıyacağız ya
Ceylan’ın o patlayan bombayla parçalanan bedenlerini annesi eteklerine
doldurarak götürüp toprağa defnediyor veyahut da Roboski’de olduğu gibi,
F16’larla bombalayıp Roboskili anneler çocuklarının cesetlerini poşetlere doldurup
götürüp defnettiler. Bu ülkede işte böyle.
Ben iki gün önce
Ağrı’nın Diyadin ilçesindeydim, bir mitingdeydim. Bir anne geldi, platforma
yanaştı, cebinden resimler çıkarttı “Benim çocuklarım, bu çocuklar öldü.” dedi.
Birkaç resim birden vardı, ağladı. Resimleri öperek bana gösterdi, ben de
aldım, baktım ve tekrar kendisine verdim. Resimleri aldı, ilk önce kalbinin
üstüne koydu, sonra öptü, sonra cebine koydu ve tekrar aldı, okşadı.
Şimdi, bu ülkede
herkes, hepimiz, burada oturan insanlar da, çocuklarını verenler de var,
biliyorum. Acılarımız var; cebimizde, sırtımızda. Ya morgun önündeyiz ya
mezarlıktayız veyahut da Adli Tıp Kurumunun önündeyiz. Dün, işte, bu
Muharrem’in ailesinin yaşadıkları da bu. Biz bunları hak ediyor muyuz, bu
topraklarda yaşayan insanlar olarak bunları hak ediyor muyuz? İşte, bizim de
düşünüp sualler sormamız… Oradaki yetkililer, size Muharrem’in ailesi bu kadar
feryat ediyor. Siz şu anda Van’a gidin, Kobra helikopterler duruyor. Siz Van’a
gidin, asayiş için polisler orada bekliyor. Siz gidin, jandarma bekliyor. Eğer
küçücük bir demokrasi talebi varsa gaz bombalarıyla anında karşılaşıyorsunuz
ama insan hayatıyla ilgili feryatlar, telefonlar oluyor ve sizin feryadınıza
sosyal devlet gelmiyor. Devlet sosyal değil, devlet ceberut bir devlet. Onun
için, bizim sesimizin gür çıkması zaman zaman bu şekilde yani bazen sözlerimiz
yanlış anlaşılıyor ama hepimizin acıları. Ya çocuklarımızın cesetleri
sırtımızda ya omuzumuzda ya eteklerimizde. Onun için, bu acıların sonlanması
gerekir. Onun için, bir an önce Türkiye iç barışını sağlamalı ki savaşa, askerî
harcamalara paralar gitmemelidir. Türkiye kendi geçmişiyle yüzleşmeli ki bir
daha Muharremler ölmemelidir, bir daha Adiloş bebeler ölmemelidir.
Ben, bu
duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkan, efendim, bu konu tabii çok konuşuldu. Grubumuz adına
birtakım sataşmalarda da bulunuldu.
BAŞKAN – Şimdi,
Sayın Bakan da 60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talebinde bulundu.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Bakanı o zaman dinleyelim.
BAŞKAN – Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun, Muş Milletvekili
Sırrı Sakık’ın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 115’inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yapmış olduğu konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
tabii, ülke olarak ülkemizin sağlık hizmetlerinde ve özellikle acil sağlık
hizmetlerinde geldiği başarılı fotoğrafa gölge düşürecek bir fotoğrafla karşı
karşıya kaldık. Bu nedenle üzgün olduğumu ifade etmek isterim. Ama bunun bir
fırsat gibi, bir medyatik olay gibi sunularak ve bunu ceberut devlet mantığıyla
burada ifade edilmesini de açıkçası doğru bulmuyorum. Kısaca bilgi vermek
istiyorum.
1 Şubat saat
18.36’da Gürpınar Yalınca köyü korucusu tarafından jandarma aranıyor. Jandarma,
112’yi arıyor saat 18.38’te. Bilgi alabileceğimiz telefon numaralarını istiyor
112. Bilgi alınabilecek telefon numaralarının hiçbirine bilgi için ulaşılamıyor
ve burada bir kopukluk oluyor. Gece saat 3.30 sularında Van merkezden Muharrem
evladımızın amcası arıyor: “Gürpınar Yalınca köyü Çeli mezrasında bir hastamız
var, hastayla ilgili bir bilgi alabileceğimiz numara var mı?” diyor. “Siz de
bilgi var mı?” “Bende bilgi yok.” İşte günün hastalığı, ateşi var. Hastayla
ilgili bilgi alacak telefon… Ne yazık ki babanın telefonuna ulaşılamıyor,
iletişim kurulacak hiçbir telefona ulaşılamıyor. Gürpınar Yalınca köyü Çeli
mezrası, Yalınca köyüne kadar yol açık, Çeli mezrasıyla Yalınca arasında 7 kilometre
yol tamamen kapalı. Paletli ambulansların gidebilmesine uygun değil, gece yolun
açılması gerekir. Diğer araçlar -yolların açımıyla ilgili, hava koşulları
nedeniyle- o araçlarla da il özel idarenin ve Karayollarının araçlarıyla da
irtibat kurulamıyor.
Babayla ben
görüştüm. Az önce yine Sırrı Bey söyledi, babanın çalmadığı kapı, ulaşmadığı…
Baba, yalnız saat 18.30’da korucuya yani Gürpınar Yalınca köyündeki korucuya
bilgi verebildiğini, bir daha telefon iletişimi kurulamadığını, gece iki
buçukta da evladının vefat ettiğini ifade ediyor. Dolayısıyla burada, tabii ki
idari aksamalar var mıdır? Olabilir. Anında soruşturma açtırdık,
müfettişlerimiz orada ama Yalınca köyü ve Çeli mezrası arasında 7 kilometrelik
mesafe ilk telefonun geldiği, ihbarın geldiği saat akşam 18.36, gece iletişim
sıfır noktasında ve bu Çeli köyünde yalnız tek bir hane yaşıyor, o da bu Taş
ailesi.
Dolayısıyla,
tabii ki bütün bu hizmetleri yaparken aksayan yönleri mutlaka…
BAŞKAN –
Toparlarsanız Sayın Bakan…
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Bir cümleyle…
BAŞKAN – Evet,
lütfen.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – İnsanla çalışıyoruz, en dinamik şekilde bunları
takip ediyoruz ama bunu bu şekilde, ülkenin sağlık hizmetlerine, hele hele acil
sağlık hizmetlerine gelecek bu noktayı, bu üzüntülü tabloyu bir fırsat gibi
sunmayı da açıkçası çok doğru bulmuyorum.
Bugün yine,
Van’da ambulansla hamile annemiz alındı ve Van Devlet Hastanesine getirildi. Şu
anda Türkiye’nin övünebileceği en önemli alandır.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Süreyi çok aştık,
lütfen tamamlarsanız.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) - Ama tabii
ki aksayan yönlerini de gözetlememiz lazım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu
ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize
Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet
Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas
Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Ya-pılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937)
(S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 524 sayılı Yasa Teklifi’nin -veya tasarısının-
115’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, her zaman söylüyorum, kanun çıkarmanın bir anlamı yok.
Türkiye’de hukuk yok, Türkiye’de adalet yok. Türkiye’de devlet çökmüş. Devletin
çöktüğü, hukukun işlerlik kazanmadığı, yargının sözü olmadığı bir memlekette
kanunu niye çıkarıyoruz?
Tayyip Erdoğan’ın
oğlu, örgüt üyesi olmaktan, çete kurmaktan dolayı şüpheli sıfatıyla mahkemeye
çağrılıyor. Tayyip Erdoğan, bunu, savcılığa göndermiyor, “Ben göndermem.”
diyor, “Bu hâkimlere, savcılara ben güvenmem.” diyor.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Yalan!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Ayıp! Ayıp!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, ben, bakın, 17 Nisan 2008 tarihinde burada bir
konuşma yapmışım bu ATV ve Sabah’ın alınmasıyla ilgili. Biliyorsunuz, o zaman,
bu ATV ve Sabah’ın alınmasıyla ilgili 375 milyon dolar Halk Bankasından, 375
milyon dolar da Vakıflar Bankasından alındı. 350 milyon dolar da Katar’dan
geldi. “Yahu, bu Katar nerede kardeşim?” dedim. O zaman ki bu Hükûmetin -burada
çok sıraları boş- 18 tane bakanı, Başbakan Katar’a gidiyorlar. Dedim ki: “Yahu,
Katar’ın parası değil, bunlar Türkiye’den parayı götürdüler oraya, oradan
getirdiler.” Şimdi, ATV ile Sabah’ı
satmışlar. Peki, Katar’ın hissesi ne oldu? Onu bir sorun Bakana, açıklayın.
Çıksın buradaki bu sağır Hükûmet, bir açıklasın.
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, ben, İzmir adayına “Dolar Ali” diyorum. Dolar Ali Yıldırım
gitmiş, o kendi Bakanlığından 630 milyon dolar salma almış. Şimdi, 630 milyon
dolar salma alan bir Hükûmetin… Yani, arkadaşlar, biliyorsunuz, yüzde 10 kâr
etse 6 milyar 300 milyon lira bunların kârı olması lazım, değil mi? Şimdi bu 6
milyar 300 milyon dolar kime gidiyor?
Şimdi,
arkadaşlar, bakın şurada elimde Ziraat Bankasının şeyi var. Bodrum’da 687
dönümlük araziyi Bodrum Turizme veriliyor. Bodrum Turizm kim, biliyor musun? Bu
Tayyip Erdoğan’ın gidip de aileyle beraber kaldığı Rixos Otelinin sahipleri ve
Cengiz İnşaatın. Hemen buraya sattıktan -180 milyon dolar, bakın 180 milyon
dolar- üç gün sonra gidiyorlar Ziraat Bankasından alıyorlar. Buyurun, makbuzu
da burada. Şimdi, işte, hani bugün gazetelerde var ya, Cengiz Holdinge
gitmişler, 100 milyon dolarını almışlar getirmişler.
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, biraz önce Sayın Celal Adan burada konuştu. Ya, dedi ki:
“Arkadaşlar, bakın bu memlekette, bakın bu Meclis bu hâliyle yürüyemez, bu
kadar yolsuzluk altına batmış bir Meclis yürüyemez burada.” Onun için, gelin bu
pisliği temizleyelim. Ortada bir lağım var, bu lağımın oluşturduğu bir bataklık
var, bu bataklığa batan bir Hükûmet var. Bu Hükûmeti bu lağım bataklığından
nasıl çıkaracağız arkadaşlar? Gelin, bunu bir temizleyelim. Bunu
temizlemedikten sonra bu memleketin geleceği karanlık. Bu memlekette artık
Hükûmete kimsenin şeyi kalmamış.
Şimdi “paralel
hükûmet” diyor Tayyip Erdoğan. Arkadaşlar, bir devlette polis, asker, hâkim,
bürokrat o devletin temel unsurudur hükûmet geçici unsurudur. Şimdi, hükûmet
dört yılda bir geliyor; dört yılda bir gelen hükûmet eğer hırsızlık yapıyorsa,
o savcının da, o hâkimin de, o polisin de görevi o hırsızlık yapan hükûmeti yakalamaktır.
Burada paralel devlet yok. Hırsızlık yapıyor hükûmet, yolsuzluk yapıyor
hükûmet, ondan sonra polis rapor tutuyor, savcı takibat yapıyor. Buna “paralel
hükûmet” demek için aptaloğluaptal olmak lazım yani. Böyle bir şey denir mi ya?
Ya, devlet korunuyor, devleti korumak zorundadır bu bürokratlar. Şimdi, Tayyip
Erdoğan ikide bir diyor ki “Efendim, ben yolsuzluk yapacaktım, yolsuzluklarımı
bunlar çıkardılar ortaya.” E, tabii ki çıkaracaklar ya. Şimdi, senin şeylerini
dinlemişlerse, yolsuzluklarını ortaya çıkarmışlarsa bu polisleri, bu savcıları
tebrik etmek lazım, alnından öpmek lazım. “Yok efendim, bunlar paralel
hükûmet.” diyor. Ya paralel devlet, paralel devlet olan sensin. Sen devleti
talan etmişsin, yok etmişsin; ondan sonra da diyorsun ki: “Benim
yolsuzluklarımı, hırsızlıklarımı ortaya çıkaranları ben hizaya getireceğim.”
Beyler, dünyada
en ilkel kafalı hiçbir insanda böyle bir düşünce tarzı olamaz yahu. İlkel
kafadan olan o insanlar… Böyle bir düşünce tarzı olamaz ya!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkan, böyle bir konuşma olabilir mi, böyle bir üslup
olabilir mi?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Böyle bir ilkel düşünce olabilir mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) – “Ben yolsuzluk yapacağım, efendim beni dinlemeyeceksiniz.” diyor.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Yahu dinlemeyi özel aile işlerinde değil…
BAŞKAN –
Teşekkürler.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ha yolsuzluklarla ilgili
dinleme, buyurun serbest edelim. Eğer yapılan dinlemeler yolsuzlukları ortaya
çıkaracaksa bunları savunalım ama karı koca arasındaki ilişkiler… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Tamam canım, niye sizi rahatsız ediyor? Niye sizi
rahatsız ediyor? Rahatsız olmayın ya!
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla)
– Tamam peki.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı
mahiyette olan önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Sağlık Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, demin Bakan Bey’in yaptığı açıklama üzerine yerimden
birkaç şey söylemek istiyorum çünkü bu olayı medyatik, siyasi malzeme amacıyla
kullandığımızı ima etti.
BAŞKAN – Ama onu
sadece sizin konuşmacılarınızın söylemi üzerine söylemedi, birçok arkadaş aynı
konuyu konuştu.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Yani bizim öyle bir amacımız yok onu ifade etmek istiyoruz.
BAŞKAN – Yani
tutanağa da geçti zaten.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Yani bu konuda bir-iki laf söylesin gerçekten böyle bir…
BAŞKAN – Tutanağa
geçsin.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Peki, şöyle söyleyelim: Yani Sayın Bakanın açıklamasında bir özür
var, bu anlamlıdır, başlangıcındaki özür son derece anlamlıdır ama sonrasındaki
açıklama, özrü kabahatinden beter bir açıklamadır. Saat 18.30’da ilk ihbar
oluyor, hastanın acil olduğuna yönelik ilk ihbar 18.30’da, daha sonra gece
03.30’da tekrar ihbar oluyor, arada neredeyse yedi saatlik bir süre var ve
03.30’daki ihbardan sonra da gereği yapılmıyor.
Şimdi, babanın
basına yansıyan açıklamaları var hem karakol yetkililerine hem hastane
yetkililerine hem de ilgili yetkililere haber verildiğine dair. Dolayısıyla
Sayın Bakandan biz şunu beklerdik: O özürden sonra bu yapılan ihbarları
değerlendirmeyen…
BAŞKAN –
Soruşturma açılacağını söyledi ama.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) - …karakol yetkilisi hakkında da, sağlık görevlileri hakkında da ve
sorumlular hakkında da soruşturmanın açılacağını ve gereğinin yapılacağını
belirtmesini isterdik.
BAŞKAN – Onu
söyledi. Yani yer yer belirtmedi ama o idaredeki insanlarla ilgili olarak
soruşturma açılacağını söyledi.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) - Yani biz o mesajı almadık.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Açıldığını söyledim.
BAŞKAN –
Açıldığını söyledi.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Ayrıca bölgede ambulans helikopterlerin olduğunu biliyoruz.
Özellikle kar gerçeği nedeniyle kapalı olan pek çok köy yolu var. Bu tarz
durumlarda paletli ambulansların ulaşamayacağı yerlere…
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) - …bu ambulans helikopterlerle mutlaka müdahale edilmesi gerektiğini
ifade etmek istiyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Şimdi, şöyle bir
sistem oluyor: Bakın, aynı cümleler, aynı kelimeler defalarca tekrarlanıyor.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Bir cümle…
BAŞKAN – Bir
saniye.
Dolayısıyla, o
süreyi çok uzatıyor. Ona dikkat edersek.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Bir cümle…
BAŞKAN - İki de
olur da hani böyle tekrar tekrar tekrardan ziyade konunun özüne yönelik.
Buyurunuz.
15.- Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun, Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Şimdi iki tane,
iki konuyu… İki cümle söyleyeyim: 1) Ambulans helikopterlerimizin gece
uçma şansı yok. Yani bizim oradan, köyden ambulans helikopterle gece hastamızı
alma şansımız yok, karadan ulaşmamız lazım.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Askerî helikopterlerle alın.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Karadan da paletli ambulans değil kara yolunun
açılması lazım ki o mezraya paletli ambulans gidebilsin.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) - Sayın Bakan, gece hastalanan ölsün mü o zaman?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – 2) İrtibat o kadar kesik ki, Van’daki amca saat
üç buçukta bizi arıyor “Hasta var.” diye ama baba diyor ki “Evladımız iki
buçukta vefat etti.” Dolayısıyla iletişim yok, iletişim kopuk.
BAŞKAN – Deha
evvel de söylediniz iletişimin kopuk olduğunu.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Ve her türlü soruşturmayı da açtığımızı ifade
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Ülkemiz adına da, sağlık camiası adına da üzüntü
duyduğumuz bir tablo.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Şimdi, gece görüşlü askerî helikopterler var. Şimdi, benzer tablolar
yaşanmasın diye biz bu uyarıları yapıyoruz.
BAŞKAN – Şimdi,
ben isterseniz ara vereyim. Siz baş başa gelin, konuşun.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Hayır, hayır.
BAŞKAN – Ya
hakikaten öyle oldu ama.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, ortada bir yanlış anlaşılma olmasın, benzer durumlar
yaşanabilir.
BAŞKAN –
Gerçekten öyle. Ben çok doğru anladım hepinizi.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) - Gece görüşlü askerî helikopterler var bölgede. Eğer gece görüş yoksa
ambulans helikopterinde bu tarz durumlarda acil bir B planının mutlaka olması
gerektiğini ifade ediyorum çünkü bu tarz sorunlarla sık karşılaşacağız. Gece
yolu kapalı olan bir köyde hastalanan çocuk ölümle burun buruna gelmemeli
diyorum.
BAŞKAN –
Doğrudur, doğrudur.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu
ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize
Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet
Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas
Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Ya-pılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937)
(S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN – Evet,
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 115 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
"MADDE 115 -
27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 6 ncı maddesinin
birinci fıkrasındaki "merkez teşkilatlarının" ibaresi "merkez
teşkilatları ile 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde sayılan
düzenleyici ve denetleyici kurumların" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar Demirel.
Buyurunuz Sayın
Demirel. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının teşkilat yapısıyla ilgili bir önerge var ama az önceki
tartışmaya hekim de olmam itibarıyla bir söz söylemek istiyorum.
Sayın Bakan haklı
olarak ülkedeki hava koşullarıyla ilgili bir açıklama yapmaya çalışıyor ama
“Erişmediğimiz hiçbir yer, gitmediğimiz hiçbir kapı” diyen de bir Başbakan var.
Eritre’ye ulaşan telefon hatları oraya ulaşamıyor. Eğer teknik sebeple değilse
bu, hava koşulları nedeniyle ulaşılamıyorsa bu daha vahim. 17’nci büyük
ekonomide yalnızca “çocuk doğur” demekle olmuyormuş demek ki. Demek ki neymiş?
“Yalnızca çocukları doğuralım, ortalığa salalım.” değilmiş, o çocukların yaşama
hakları, o çocukların ailelerinin çocuklarının acısına tanık olmama hakları
korunmalıymış. Kaldı ki şu anda eski Bakan olup, tekrar bir dönüş yapan Sayın
Erdoğan’ın bir kanser hastasının “İlaç bulamıyorum.” dediğinde cebine para
sıkıştırma operasyonunu da gördü bu ülke ve bu gözler. O bakımdan Sayın Bakan
diğer eski bakanları da bilgilendirirse biz hepimiz ülkemizin sağlık güvenliği
adına memnun oluruz.
Ben Sayın Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanına bir şey söylemek istiyorum. Bakanlığın yapısındaki
bu değişiklikler hayatta neyi değiştiriyor, bilmiyorum ama aslolan insanın
hayatına dokunmak.
Bakın, bugün
Türkiye’deki yazılı basında -çok böyle kabaca bile taradığınızda- kendilerini
ilgilendiren birkaç haber söylemek istiyorum.
Evet, Van
Gürpınar ilçesi Yalınca köyü Çeli mezrasındaki acı vefat olayı.
2012 yılı
istatistiklerine göre de 245.080 çocuk bu yıl karakolla tanışmış.
Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığını ilgilendiren bir başka haber: Fethiye Kadın
Sığınmaeviyle ilgili çok ciddi ithamlar var. İtham var, iddia var ama
doğruluğunu bilmiyoruz.
Daha vahimi
yoksullukla ilgili bir haber var gazetelerde, deniliyor ki: “Türkiye’de her
çocuk 15.600 lira borçla doğuyor.” O çok beğenmediğiniz 2002 yılındaki
Milliyetçi Hareket Partisinin de ortak olduğu hükûmet zamanında neydi biliyor
musunuz? 5.525 liraydı, bugün ise 15.631 lirayla doğuyor çocuklar. Herhâlde bu
parayı, baktınız sosyal politikalarınızla düzeltemiyorsunuz, çocuklar daha çok
doğsun, sayı çoğalınca da hisselerine düşen para azalır diye düşünüyorsunuz
galiba.
Ben bir başka
rakam daha vermek istiyorum yine bugünün basınından: Tasarruf. 2002 yılında
Türkiye’de tasarruf oranı yüzde 17,5’la 101’inci sıradayız o beğenmediğiniz
hükûmet zamanında, 2013 yılı itibarıyla da yüzde 12’yle 131’inci sıradayız.
Hepsi bir yana, hiç değilse yoksullukla mücadele ederseniz bu ülkedeki anneler
o zaman gerçekten ağlamazlar, bu ülkedeki babalar gerçekten ağlamazlar. Yoksa,
kuru hamaset yapıp, analar ağlamasın, babalar ağlamasın… İyi de çocuklar
ölüyor. Nasıl ağlamayacağız? Eğer ağlamama durumunuz böyle bir realite
karşısında gerçekleşiyorsa, o da sizin vicdanınıza havale.
Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfıyla ilgili çalışanların kadro taleplerine hâlâ
tarafınızdan bir cevap verilmemiş. Kaldı ki 2011 itibarıyla Sayın Başbakanın
4/C’yle ilgili çok ciddi sözleri var. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
teşkilat yapısında orayı alır buraya koyabilirsiniz, isimler
değiştirebilirsiniz, başlıklar değiştirebilirsiniz ama sizin asıl yol
arkadaşlarınız, ülkenin sosyal politikasını ilerletmek ve geliştirmek, çözüm
bulmak adına birlikte çalıştığınız vakıf çalışanları kadro bekliyor Sayın Bakan
ve sizden de bir şeyler duymak istiyorlar.
Ayrıca, bu bizim
parti olarak 700 sayısına ulaşmasını istediğimiz sosyologlar... Tamam, “500”
dediniz, 500’e de denilebilecek bir şey yok ama çok önemli bir şey var. 2011
yılında KPSS’ye girmiş olanlar 2014 yılı Haziranı itibarıyla tekrar sınav
haklarını kaybedeceklerine göre bu 500 tane kadronun işe başlaması için bir
takvim de verirseniz sosyologlar memnun olur. 4/C’li sosyal yardımlaşma
vakfındakileri de bir an önce kadroya alırsanız, öncelikle kendi hayatlarıyla
ilgili güvencelerini elde eder ve sizin sosyal politika çalışmalarınıza daha
iyi katkı sunarlar diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Demirel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 116’da aynı
mahiyette üç adet önerge vardır; birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 116 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf Halaçoğlu Alim Işık Emin Çınar
Kayseri Kütahya Kastamonu
Mehmet
Günal
Antalya
“Madde 116-
3/6/2011 tarihli ve 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Bakanlık,
merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatından oluşur.”
T. Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
yasa tasarısının 116. maddesindeki “meydana gelir” ifadesinin “oluşur” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Engin Altay Mehmet Volkan Canalioğlu
İstanbul Sinop Trabzon
Uğur Bayraktutan Haluk Eyidoğan Doğan Şafak
Artvin İstanbul Niğde
Namık
Havutça
Balıkesir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 116’ncı maddesinin ikinci fıkrasında bulunan
“meydana gelir” ibaresinin “oluşur” şeklinde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin Muş
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz önergelere?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Burada torba
kanunla mücadele ediyoruz; Komisyondaydık, yine torba kanunla mücadele
ediyoruz. Arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonu Mangal Mahmut’un evine döndü.
Artık 19 tane özel ihtisas komisyonunun çalışmasına gerek yok, torba kanuna
koyuyorlar yasaları, hepsini getiriyorlar Plan ve Bütçe Komisyonuna. Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının orada da torbada yerleri var şu an. Şu an
görüşüyoruz, şu an. Böyle bir yaklaşım tarzı olabilir mi arkadaşlar?
Şimdi,
Türkiye'nin gündeminde acil olarak bekleyen, çok ciddi ve Türkiye'nin
demokrasisini, Türkiye'nin çözüm sürecini, Türkiye'nin geleceğini, Türkiye'nin
adaletini ilgilendirecek çok tarihî, çok önemli gündemler var ve güncel
durumlar var.
Şimdi, bu güncel
durumlara bakıyoruz, Anayasa Mahkemesinin verdiği bir karar var, 4 Temmuz 2013.
4 Temmuz 2013’te verilen bu karar diyor ki: “Terörle Mücadele Kanunu’nun
10’uncu maddesi uzun tutuklulukla ilgili ve diğer hükümler açısından iptal
edilmesi gerekir.” Yani bunu iptal edeceksiniz, bir sene içinde yeni yasal
düzenleme yapacaksınız. On yıl uzun tutukluluk süresi ise bu özel yetkili
mahkemelerin, ilgili Terörle Mücadele Kanunu 10’uncu maddeden önce, siyasi
tutuklulara, tutsaklara karşı uyguladığı bir hüküm. Beş yıl olan uzun
tutukluluk süresi 2 katına uygulanıyor burada. Bu 2 katına uygulamanın Terörle
Mücadele Kanunu’yla olduğu açık. Şimdi, Terörle Mücadele Kanunu’yla olan bu
uygulamada bakıyoruz bir paket geliyor, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu
maddesi kalkacak. Bunun kalkmasıyla sorun çözülmüyor arkadaşlar. Uyarmak
istiyorum herkesi buradan hakikaten, Anayasa Mahkemesiyle, hukukla. Milletin
aklıyla kimsenin dalga geçmesine gerek yok. Özel yetkili mahkemeler miadını
doldurmuş mahkemeler zaten. Zaten kapatılmıştı. Ellerindeki dosyalar vardı,
ellerindeki dosyaları alırsınız, özel ağır ceza mahkemelerini kapatırsınız,
olağanüstü mahkemelere son verirsiniz ve tarihî bir şey olur, burada 4 parti
grubunun da desteğiyle bu olur. Bakın, bu kaçınılmaz bir şey. Ama bizim kanun
tekliflerimiz var, uzun süreli tutukluluğa ilişkin Anayasa Mahkemesi kararından
önce verdiğimiz kanun teklifleri var. Bunların hiçbirisi paketin içinde dikkate
alınmıyor. Pakete bakıyorsunuz, konjonktürel, refleksel bir koruma anlayışıyla
geliyor, günübirlik hukuk yaratma anlayışıyla geliyor. Bu günübirlik hukuk
yaratma anlayışında ağır ceza mahkemeleri, illegal, ahlak dışı, yasa dışı
dinlemelerde ağır ceza olarak üç tane yargıç da karar verse gizli dinlemelerin
önleneceğini sanıyorsanız kendinizle dalga geçersiniz. Tıpkı Nasreddin Hoca’nın
taktığı kapı gibi, bir kapı takarsınız üstüne de kocaman bir kilit, üç tarafı
açık kalır. Böyle bir şey. Önleyici dinleme varken, yüzde 80 önleyici
dinlemeden dinlemeler yapılırken, dinlemeler illerde, 81 ilde uzatmalı çavuş ve
bekçi düzeyine inerken ve kamu görevlileri bu dinlemeleri yaparken bu
dinlemeler hakkında bir düzenleme yapmadığınız zaman, zapturapt altına
almadığınız zaman, bunlar herkesi dinlemeye devam ettiği sürece istediğiniz
kadar ağır ceza mahkemesi kararları getirin bu çözülmez. Yine bir yanlışın
eşiğindeyiz, yine bir yanlışla yanlış torba kanunlarla gündemimizi meşgul
ediyoruz.
Buradan çok açık
bir şekilde şunu ifade etmeye çalışıyoruz: Bu tarihe gömülmesi gereken
mahkemelerin yanında çok sağlam bir altyapı düzenlemesi getirilmediği takdirde
bütün bunların hepsi her gün ihlal etmeye devam edeceklerdir. Bu ihlal
karşısında şöyle bir durum da ortaya çıkıyor: Bu hukuk dışılıkta kendini koruma
kanunlarına dönüşmemesi dileğimizle. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
Sayın Ruhsar
Demirel, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tekrar teşekkür ediyorum söz
hakkı verdiğiniz için.
Tabii, Bakanlık
sırasında Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı yok, Sayın Sağlık Bakanını
görünce ben biraz engelli konusuna değinelim istedim. Engelli öğrencilerimizin
-öğrenci demek de doğru değil- engelli vatandaşlarımızın sınavlara nasıl
girdiğine hiç tanıklık edeniniz var mı bilmiyorum. Ben hekim olmaktan öte bir
insan olarak, vicdani olarak bunun bir gözlemlenmesini herkesten talep
ediyorum. Hani hukuk fakültesine gidenlere derler ya “Bir gün gözetimde
kalırsan daha iyi öğrenirsin” diye. Biz hekimler de bir kere hastalanırsak
hasta psikolojisini daha iyi öğreniyoruz. Engellilerin bu ÖSYM sınavlarına
nasıl girdiğini görürseniz onların bu sınavlar için farklı ne tür haklar elde
etmesi gerektiğini algılayabilirsiniz. Ama bir durum var ki çok legal, ÖSYM’nin
kılavuzunda yazıyor: “Şu üniversitelerin şu fakültelerine, şu bölümlerine
engelli öğrenciler başvuramaz.” Tabii ki bazı handikaplı bölümler olabilir,
başvuramazlar ama kılavuzda yazmadığı hâlde üniversitelerin veya ilgili
fakültelerin rezerv koyduğu bazı öğrenciler oluyor, bunlar zaman zaman basına
da yansıyor. Ben hem Sayın Sağlık Bakanından hem Millî Eğitim Bakanından hem
Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından bu konuya üçlü bir komisyonla veya
daha farklı katılması gereken kimler var ise ÖSYM'yle de bir iş birliği yaparak
bu konudaki sıkıntıları giderebilmek adına bir çalışma yapmalarını parti grubum
adına rica ediyorum.
Evet, ÖSYM'de
sınava giren mesela bir görme engelli öğrenci... Yalnızca yirmi dakika veya
bazen yarım saat sanıyorum, ek süre veriliyor. Gözlerinizi kapatın ve bir
önergenin şurada size okunduğunu düşünün, herhangi bir önergenin; mesela az
sonraki, işte 117, 118'inci önergenin. Ne anladığınızı bir test edin. Sonra da
size çoktan seçmeli birkaç soru sorulsun "Şurada 'ki' mi vardı 've' mi
vardı 'veya' mı vardı?" diye. Bu tanınan yirmi ya da otuz dakikalar neye
çözüm getiriyor iyice bir anlayabiliriz herhalde. Ya da işitme engelli bir
öğrencinin girdiği bir sınavı düşünün. Dolayısıyla, başta üniversite sınavına
girmekte olan engelli öğrencilerin çok ciddi sıkıntıları var. ÖSYM kılavuzunda
yazılanların dışında inisiyatif kullanan üniversiteleri Hükümet bu konuda bir
çalışma yaparak bilgilendirmeli. Engelli öğrenciden korkmamaları, kaygı
duymamaları gerekiyor.
Mesela, bir
konservatuvar öğrencisinin basına da yansıyan bir öyküsü var. Ben daha sonra
kendisiyle bir telefon görüşmesi de yaptım. Kılavuzda yazmamasına rağmen bir
üniversite kabul etmiyor. "Bizim hiç engelli öğrencimiz yok. Sizi biz
konservatuvara alamayız." diyor. Ama Karadeniz Teknik Üniversitesindeki
öğretim üyeleri diyorlar ki: "Bizim bugüne kadar hiç böyle bir öğrencimiz
olmadı. Ama sizinle beraber bir ilki yaşayıp birlikte bu işi halledebilirsek
biz sizin öğrencimiz olmanızdan memnun oluruz.” Ve öğrencimiz Karadeniz Teknik
Üniversitesine başlıyor. Öğretim üyelerinin ve kendisinin yaptıkları mücadele,
öğrenme konusundaki azimleri, birlikte sorunları aşma çabalarıyla şu anda son
derece başarılı bir öğrenci.
Dolayısıyla, ÖSYM
kılavuzunda engellilerin tercih etmemesi belirtilen okulların dışında,
üniversite yönetimlerinin, fakülte yönetimlerinin, yüksekokul yönetimlerinin
kendi iradeleriyle ve hiçbir gerekçe göstermeksizin "Biz okulumuza engelli
öğrenci alamayız." dedikleri kurumlarla ilgili üst düzeyde bir
bilgilendirme, bir paylaşım, bir farkındalığın yaratılması gerekiyor. Ve Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığını genelinde içeren bu yasa tasarısıyla da
biliyorsunuz, engellilerle ilgili, taşıtlarla ilgili erişim konusunu 2018'e
öteleyen bir düzenleme var. Oysa bu ötelemelerden öte, yakına çekilmesi gereken
durumlar var. Mesela, engellilerin emeklilik meseleleri, engellilerin yıllık
izin meseleleri. Engellilerin pek çok haklarıyla ilgili ihlal edilen durumlar
var, eşitliksiz durumlar var.
Ben hem Sağlık
Bakanı burada oturduğu için kendilerinden hem de -mesai arkadaşları olması itibarıyla,
paylaşırlarsa- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından bu konularda
yapabilecekleri çalışmalara parti grubumuz adına destek vereceğimizi buradan
söylüyorum çünkü bu hepimizin sorunu. Bizler hepimiz bu milletin
vatandaşlarıyız, bu sorunla birlikte baş etmek zorundayız. Engelliler adına
yapılabilecek her tür düzenlemeye Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek
vereceğimizi belirtiyorum.
Sağ olunuz. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Volkan
Canalioğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde
görüşmelerimizi yürütüyoruz.
Şimdi, bu yasanın
adı bizce de, kamuoyunca da “torba yasası” ve içinde her şey var ama bu torba
yasasında, her şey dediğimiz bu torba yasası içerisinde toplumun mutluluğu,
huzuru ve beklentisine cevap verecek hiçbir şey yok. Örnek olarak maddeler için
söyleyeyim.
Sevgili, sayın
AKP’li milletvekili arkadaşlar, siz hiç polis karakollarına gittiniz mi? O
otobüsler içerisinde nöbet bekleyen polislerle beraber oldunuz mu? (AK PARTİ
sıralarından “Olduk.” sesleri) “Olduk.” diyorsunuz ama onların beklentilerine
cevap vermiyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Hangi aidiyete ait polisleri soruyorsunuz?
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Devamla) – “Benim polisim, benim polisim” diyorsunuz, “benim
amirim” diyorsunuz, bir gecede onları yerlerinden ediyorsunuz. Hem onları
aileleriyle birlikte mağdur ediyorsunuz, kış kıyamet günü onların çoluklarını
çocuklarını düşünmüyorsunuz. Ayrıca bütçeye de yük getiriyorsunuz, onlara
yolluk veriyorsunuz, ödeme yapıyorsunuz, kaynak harcıyorsunuz. Oysa,
polislerimizin bekledikleri, onların yirmi yıldan sonra şark hizmetine
gönderilmemeleri. Yirmi yılları doluyor, siz de ikinci şarka gönderiyorsunuz.
Bunların çocukları öğrenci, üniversitede okuyorlar, yerleşik düzene geçiyorlar
ama siz “Hayır, doğru şarka gidin.” diyorsunuz. Ve bekledikleri ek göstergeleri
3.600 yapmıyorsunuz ama “Benim polisim.” dediğiniz zaman da ağzınızdan ballar
akıyor, bu bir.
İki: Atanamayan
öğretmenlerle ilgili bir şey yok. 250 bin öğretmen atama bekliyor ama siz
onlara… Ne demişti geçmişteki Millî Eğitim Bakanı: “Atama bekleyen, yem
bekleyen güvercinler gibisiniz.” Ve bu ayakkabı kutusundan çıkan parayla 300
bin öğretmenin atamasını yapıyorsunuz ve onlara da otuz yıl maaş ödüyorsunuz!
Sevgili AKP’li
milletvekilleri, ben biliyorum ki sizler hepiniz kul hakkına sahipsiniz, kul
hakkından korkarsınız. O hâlde şunu söylüyorum, kul hakkından korkan insanlar
şunu yaparlar: Bakın, siz AKP’lisiniz, AKP’ye de oy verdiniz, doğrudur, o
partiye üyesiniz. Ama gelin, bu seçimlerde artık AKP’ye oy vererek bu AKP’nin
vebaline ortak olmayınız çünkü o tarafta bunun hesabını veremezsiniz. Mantıklı
düşünün ve bunun hesabını da gayet iyi yapınız.
BAĞ-KUR’lu
vatandaşların sorunlarına çözüm yok. Borçlanmışlar, 1994’te şirket kurmuşlar,
2000 yılında tescillenmiş, aradaki farka ücret çıkarıyorsunuz. O da ortada, bir
şey yok.
Ve yine, değerli
arkadaşlar, yeni adı “TÜİK” olan, eskiden Devlet İstatistik Kurumu olan kurumun
bölge müdürlerini 3.000 ek göstergede tutuyorsunuz, onlardan sonra atanan
insanlara -feda olsun, tabii ki daha çok verin- 3.600 ek gösterge veriyorsunuz
ama onları, 50-60 kişi olan bu insanları mağdur ediyorsunuz. Bu torba yasada
bunlarla ilgili herhangi bir şey yok.
Üniversite
öğrencilerimizin yurt sorununa çözüm getirecek bir madde yok.
Taşeron
işçilerimiz, kölelerimiz… Sevgili milletvekilleri, siz hiç 1 Ocak sabahı işsiz
kaldınız mı? 1 Ocak sabahı insanların yeni yılları kutlanır ama Trabzon’da
taşeron işçilerinin yeni yılları onlar işten çıkarılarak kutlanmıştır. Bu günah
değil midir, bu vebale nasıl ortak olacaksınız? Bunlarla ilgili bir şey var mı?
Yok. Taşeronlar ne yapacağını bilmiyorlar, sosyal güvenceleri yok, sabah işe
geldikleri zaman “Haydi kardeşim, senin işine son verdik çünkü firma olarak
ihaleyi biz alamadık.”la karşılaşıyorlar, yüz yüze geliyorlar.
Fakülte
sekreterleri her işi yapıyor ama ek göstergelerinde hak ettiği hakkı alamıyor.
Onlarla ilgili bir şey var mı? Onlarla ilgili herhangi bir şey yok.
Değerli
arkadaşlar, bakın, 2007’de çıkarılan bir yasa var, 5578 sayılı Toprak Koruma ve
Arazi Kullanma Yasası. Bu yasayla birlikte Güneydoğu Anadolu Bölgesi, İç
Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi, bütün bölgelerde toprak kullanımı en az
“5 bin metrekare” yani 5 dönüm olacak deniyor. Şimdi, el insaf! Burada o
dönemde de Doğu Karadeniz milletvekilleri vardı. Ya, arkadaşlar, bizim
Karadeniz’de 5 dönüm arazisi olan Ergene Ovası’nın sahibi gibidir. “Gelin bu
yasayı değiştirelim.” dedik ama bu yasayla ilgili herhangi bir şey yok. Adamın babası ölüyor, 5
dönüm arsası yok, 1 dönüm arsası var. 5 oğlu varsa, hadi bakalım 200 metrekare inşaat yapacak. Nasıl olacak?
Olmuyor. Orada bunlarla ilgili herhangi bir
şey var mı? Herhangi bir şey yok.
Değerli
arkadaşlar, defterdar yardımcılarıyla ilgili de herhangi bir şey yok. Defterdar yardımcıları arasında da
eşitsizlik var; onların bir kısmı 3.600, bir kısmı 3.000 gösterge bekliyor.
Bunların sorunlarını çözmemiz gerekiyor ve sonuç olarak şunu söylüyorum: Bu
torba yasa halkın beklentilerine cevap verecek bir yasa değildir, bunu yeniden
düzenlemeli ve halkın beklentilerine cevap verecek yasalar ortaya konulmalıdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Canalioğlu.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmedi.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edildi.
Madde 117’de üç
adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 117’inci maddesinde bulunan “dört” ibaresinin “beş” şeklinde değiştirilmesini
arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Adil Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Abdullah Levent Tüzel Sırrı Sakık Hasip Kaplan
İstanbul Muş
Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 117 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel
Manisa Konya Eskişehir
Yusuf Halaçoğlu Alim Işık Emin Çınar
Kayseri Kütahya Kastamonu
Mehmet
Günal Cemalettin
Şimşek
Antalya Samsun
Madde 117- 633
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin ikinci fıkrasındaki “üç”
ibaresi “dört” şeklinde değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
yasa tasarısının 117. maddesinin metinden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Uğur Bayraktutan Haluk Eyidoğan
İstanbul Artvin İstanbul
Namık Havutça Doğan Şafak Ali Haydar Öner
Balıkesir Niğde Isparta
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Ali Haydar Öner.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; bazı kanun hükmündeki
kararnameler ile kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören tasarı ve teklifleri
görüşüyoruz. Daha yeni sayılabilecek bir tarihte yayınlanan kanun hükmünde
kararnameler ile bir kısım hükümleri eskimeden değişen, değiştirilen kanunlar
görüşülüyor. Eleştiriler ve katkılar muhalefet partilerinden, parmak
kaldırmalar ve kabuller AKP’den. Yoklamaya katılım için 100 metre rekorlarını
İzmir Marşı’yla kıran milletvekilleri, çoğunluğun sağlandığı anlaşıldıktan
sonra şu anda olduğu gibi Genel Kurul salonunda genellikle bulunmuyorlar.
Komisyonlarda yeterli katkı sağlamayan Adalet ve Kalkınma Partili sayın
milletvekilleri Genel Kurulda da katkılarını esirgiyorlar.
Değerli
milletvekillerimiz, biz burada yasama çalışması mı yapıyoruz, yasamacılık oyunu
mu oynuyoruz? İktidar partisi milletvekillerinin tek işi yoklamaya katılıp
parmak kaldırıp kabul oyu vermek midir? 524 sıra sayılı Yasa Tasarısı
görüşülüyor, takip ettim 117’nci maddedeyiz, kanunun bütünü dışında bir de
bölümde söz alan arkadaşımız var, Allah rızası için bir tek iktidar partisi
milletvekili söz alıp konuşmamış.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sen ne yapacaksın? Sen kendi işine bak!
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) – Sayın Recep Özel, cevabını alırsın. Milletvekilliği sorumluluğunu
müdrik değilsin, sadece laf atıyorsun. Ispartalılardan da utan, Türk
milletinden de utanmalısın! (CHP sıralarından alkışlar)
Görüştüğümüz
tasarı ve teklifler torba kanun veya temel kanun diye adlandırılıyor. Torba
kanun mu, çorba kanun mu, çuval kanun mu, belli değil. Ne bulursan koy sepete,
at torbaya. Böyle bir kanun hiçbir şekilde temel kanun olarak tanımlanamaz. Bir
kanunun temel kanun olarak tanımlanabilmesi için, İç Tüzük 91’e göre “Bir hukuk
dalını sistematik olarak bütünüyle ve kapsamlı olarak değiştirecek biçimde
genel ilkeleri içermesi…” deniyor ve devam ediyor. Bu yasa tasarısının içinde
kaç tane kanun var, bilen var mı? Üşenmedim saydım, tam 58 yasada değişiklik
yapılıyor. İnsaf, Hükûmet adına da insaf! Komisyonlar da nasıl böyle kırk
yamalı bohça yasasını temel kanun diye getirirler, şaşmamak elde değil.
İçinde neler var:
Aile ve sosyal politikalarla ilgili var ama Kamu İhale Kanunu’nun 7 maddesi
değişiyor, 4 ek madde daha geliyor. Zaten daha önce de kaç defa değişmişti.
İşiniz gücünüz Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik yapmakla mı geçecek? Her
değişiklik yeni bir yolsuzluğun kapısını aralıyor. Sivil havacılık var, bilgi
teknolojileri var, Türk Standartları Enstitüsü var, Devlet Memurları Kanunu
var, ne varsa bulunmuş. Torbaya atılanların bir kısmı ihtiyaçtan. Gerçekten vatandaşların
beklediği bir kısım yasa hükümleri var ama pek çok beklenen yok. Çiftçilerin
beklediği yok, emeklilerin beklediği yok, polislerin beklediği yok, hâkim
teminatını içerenler yok, benzeri durumlar yok.
Yazılı basın
bloke edildi, görsel basındaki altyazılar bile uzaktan kumandalı aletlerle
silinmeye çalışılıyor. Yazılı ve görsel basın engellendi, şimdi sanal ortamdaki
yayınlar da engellenmeye çalışılıyor. Eğer, Usain Bolt Türkiye'de olsaydı
hiçbir yarışta rekor kıramazdı çünkü önüne sürekli engeller çıkarılırdı.
Bir sonraki
maddeye bazı hususlar kalacak. 17 Aralıkta bir yolsuzluk operasyonu yapıldı, o
yolsuzluk operasyonu 40 tane yeni kanun, 40 tane yeni düzenlemeye ihtiyaç
gösterdi.
118’inci maddede
görüşmek üzere, hak edenlere saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 117 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemalettin
Şimşek (Samsun) ve arkadaşları
MADDE 117 – 633
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin ikinci fıkrasındaki “üç”
ibaresi “dört” şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Şimşek.
CEMALETTİN ŞİMŞEK
(Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 524 sıra
sayılı torba yasanın 117’nci maddesi üzerinde -633 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 5’inci maddesinin (2)’nci fıkrasıyla ilgili- vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, burada -tabii ki Parlamentonun görevi- yasalar geliyor
önümüze, bu yasaları yapıyoruz, çıkarıyoruz ancak son zamanlarda öyle bir
noktaya geldi ki tartışmalar gerçekten vatandaşımızın bu yaptığımız yasalara ne
kadar güvendiği, bizlere ne kadar güvendiği, yürütmeye, yasamaya, yargıya ne
kadar güvendiği konusunda çok büyük tartışmalar geçiriyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle bizim tartışmamız gereken konunun bu olduğunu, elbette
daha sonra da Parlamentonun, yüce heyetinizin bu yasaları yapması gerektiğine
inanıyorum.
Ortalıkta öyle
şeyler var ki -bu kadar yolsuzluk, rüşvet, kıyım, hukuksuzluk- ne bu
görüştüğümüz torba yasanın, kanunun ne de önergelerin ne halk nezdinde ne de
bence çok fazla da bir önemi yok. Gördüğüm, baktığım kadarıyla da bu
güvensizlik ortamının en büyük nedenlerinden bir tanesi ve bunu vatandaşımıza
yansıtan Sayın Başbakan yani gördüğümüz şey bu.
Bakın, şöyle
söyleyelim: Başbakan Fas’tan telefonla bir televizyon kanalının yetkilisini
arayarak Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin bir demecinin alt yazıyla
geçmesine “Kaldırın.” diyor. Bir demokratik ülkede, demokrasiyle yönetilen bir
ülkede bir başbakan bir televizyon kanalını arar da ona “Bu alt yazıyı
kaldırın.” der mi? Bu demokrasi olur mu? Demokratik bir ülkede böyle bir şey
olabilir mi? Bakın, biz burada kanunları yapmaya çalışıyoruz ama Sayın
Başbakanın yaptıklarına bakın. Vatandaş nasıl güvensin değerli milletvekilleri?
Bu ülkede,
ayrıca, yasa ve yasalar çerçevesinde görevini yapan kamu görevlileri hallaç
pamuğu gibi kış ortasında oradan oraya savruluyor. Onları “paralel devlet”
olarak ilan ediyor. Bunu söyleyen bir başbakan. Normal görevini yapan kamu
görevlileri görevlerini yapmalarından dolayı paralel devlet olabilir mi? Bir
savcı eğer kendisine bir ihbar gelmişse bunu değerlendirmek, bunu yapmak
zorunda. Yapmadığı zaman, o işi yapmadığında kanunsuzluk yapmış olur. Ama, bunu
yapanları “paralel devlet” olarak ilan ediyor Sayın Başbakan. İş adamlarını
hoşuna gitmeyen açıklamalar yaptılar diye… Son zamanlarda döviz arttı bu
ülkede, faizler arttı, vatandaşın cebinden paralar çıktı. İş adamları da
yatırımcı gelmez diye endişelerini dile getirdiler. Sayın Başbakan ne dedi
onlara? “Hain” dedi, “İhanet içerisindedirler.” dedi. Böyle bir şey olabilir mi
değerli arkadaşlarım?
Şimdi, bu
bakanlar hakkında fezlekeler düzenlendi. Sayın Başbakan bu fezlekelerin Meclise
gelmesini engellettirdi, görüşmelerini engellettirdi. Sayın bakanlardan bir
tanesi Zafer Çağlayan Mersin’de yaptığı açıklamada “Bizim hiçbir günahımız yok,
bize bu atfedilen suçların hiçbirini işlemedik, biz tertemiziz.” diyor. Sayın
Bakan Muammer Güler Mardin’de yaptığı açıklamada “Ben aklanmadan daha siyasete
dönmeyeceğim.” diyor. Bu fezlekelerin buraya gelmesini engellerseniz Mecliste
görüşülmesini engellerseniz bu sayın bakanlar nasıl aklanacaklar arkadaşlar?
Bunları çamaşır suyuna soksak aklanabilirler mi? Yani bu yasalarda nerede, nasıl aklanacakları belli. Bunların
önüne geçerek bir şekilde bunu önlemek, bakanların da kanuni hakkını,
yargılanma hakkını kullanmanın önüne geçmek demek değil midir? Sizlere
söylüyorum: Bu fezlekeler mutlaka bu Meclise gelip görüşülmeli, bakanlar zan
altından, eğer suçlu değillerse bundan kurtulmalıdırlar.
Şimdi, ayrıca,
demokratik hakkını kullanan eylemcileri de, sanatçıları da Sayın Başbakan
tehdit ediyor. Biliyorsunuz, Gezi eylemlerinde “Mehmet Ali Alabora” diye bir
sanatçımız orada Gezi eylemlerine destek verdiğinden dolayı Başbakanın hedefi
hâline geldi. Bunları niçin anlatıyorum değerli milletvekilleri? Bunlar, bu
tavırlar ülkemizdeki demokrasiyi geliştirmiyor, geriye götürüyor, onun için
bunları anlatmaya çalışıyorum. Bunlar demokratik davranışlar değil. Elbette ki
bir sanatçı bir konudaki muhalefetini ortaya koyacak ama bir başbakan bunu
hedef almaz, böyle şey olmaz, bunlarla uğraşmaz. Başbakanın uğraşacağı,
konuşacağı başka şeyler vardır. Daha birçok söyleyeceğim şey var ama bir
maddede daha konuşmam var herhâlde. Bu vesileyle hepinize tekrar saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN –Teşekkür
ederim Sayın Şimşek.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmedi.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 117’inci maddesinde bulunan “dört” ibaresinin
“beş” şeklinde değiştirilmesini arz ve
talep ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Buldan ne yapalım?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Gerekçe Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle Aile
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının görev kapsamının genişliği ve ehemmiyeti göz
önünde bulundurularak müsteşar yardımcısı sayısı artırılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 118’de üç
adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 118. Maddesindeki “yurtdışı teşkilatı” ifadesinin yurtdışı
teşkilatları” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar
İstanbul İstanbul Kocaeli
Ramazan Kerim Özkan Hasan Ören Dilek Akagün Yılmaz
Burdur Manisa Uşak
Ali
Haydar Öner
Isparta
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 118'inci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "Taşra ve Yurtdışı Teşkilatı, Kurullar ve Çalışma Gruplar"
ibaresinin "Kurullar ve Çalışma Grupları ile Taşra ve Yurtdışı
Teşkilatı" şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin
Muş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 118 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel Erkan Akçay
Konya Eskişehir Manisa
Alim Işık Emin Çınar Yusuf Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Mehmet
Günal
Antalya
"MADDE 118-
633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Dördüncü Bölümünün başlığı "Taşra
ve Yurtdışı Teşkilatı, Kurullar ve Çalışma Grupları" şeklinde
değiştirilmiş ve 23 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 23/A maddesi
eklenmiştir.
"Yurtdışı
teşkilatı
MADDE 23/A- (1)
Bakanlık, 13/12/1983 tarihli ve 189 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Yurtdışı Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede belirlenen esaslar
çerçevesinde yurtdışı teşkilatı kurmaya yetkilidir."
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Maddede ifade
düzeltmesi yapılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 118'inci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "Taşra ve Yurtdışı Teşkilatı, Kurullar ve Çalışma Gruplar"
ibaresinin "Kurullar ve Çalışma Grupları ile Taşra ve Yurtdışı
Teşkilatı" şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Bu önerge ile
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 633
Sayılı Kanunun dördüncü bölümünün daha anlaşılır olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 118. Maddesindeki “yurtdışı teşkilatı” ifadesinin “yurtdışı
teşkilatları” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Öner, buyurunuz.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) – Sayın Başkanım, çok teşekkürler ediyorum.
Sayın
milletvekillerimiz, 17 Aralık operasyonu yeni yasama çalışmalarına vesile oldu
ama 17 Aralık operasyonu kötü örneklere de vesile oldu. Tarihte ilk defa,
hırsızların polisleri kovaladığı, savcıları, hâkimleri yerinden ettiği bir
dönem geldi. Fakat bu 524 sayılı torba mı, çuval mı, temel kanun mu, ne ise
orada erişimin, İnternet ortamındaki erişimin engellenmesini bir tek kişiye
veriyor, hâkim olmayan kişiye hâkim yetkisi veriyor. Dinleme için de ağır ceza
heyetinin oy birliğinin aranacağı bir yasama çalışması yapılıyor. Ne çelişkidir
anlamak mümkün değil.
En iyisi, Hükûmet
eleştirilmeyi menetsin. Sayın Başbakanın uzaktan verdiği talimat doğrultusunda
alt yazılar silindiği gibi, alt yazı silicili uzaktan kumandalar icat edilsin,
Hükûmet eleştirilirken televizyonlar otomatikman kararsın, sesleri de
otomatikman kısılsın tıpkı 34’üncü dakikada “Mustafa Kemal’in askerleyiz.” diye
bağıran sporseverlerin seslerinin kısılması gibi. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir önerim daha
var: Alfabeden “z” harfini çıkarın, “z” harfi çıkarsa hırsızlık telaffuz
edilemez, “hırsılık” hâline gelir; yolsuzluk telaffuz edilemez, “yolsuluk”
hâline gelir. Yolsuzluk denmesin, denemesin. Bundan böyle ayakkabıların da
kutulara konması menedilsin, torbaya vesaireye konsun.
İktidar
partisinden bir değerli milletvekilimiz çıkıp “Ya, bu kutuda para ne geziyor?”
niye demiyor? Millet bunun cevabını bekliyor. Bir iktidar partisi sayın
vekilinden, efendim…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Diyorlar, diyorlar...
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) – Ama kapalı mahfilde diyorlarmış, açıktan diyen yok.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Bire bir diyorlar, söylüyorlar ya yeter.
LEVENT GÖK
(Ankara) – “Az çıkmış.” diyorlar ama Sayın Valim.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) – Efendim, “Sonuna kadar gidilsin, araştırılsın.” diyorlar…
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – “Olur mu öyle şey?” diyorlar.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) – …ne sorgulatıyorlar ne yargılatıyorlar.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – “Büyütecek bir şey yok.” diyorlar.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) – Sayın Başbakan da “Para olduğu ne malum, ya kitapsa?” diyor -o
çuvallar giriyor ya bazı evlere, mekânlara- ama o kitaplar nasıl oluyor da
kutularda, kasalarda paraya dönüşüyor, bunu Zati Sungur bile izah edemez,
başaramaz. Bazı yandaş yazarlar bile izah edemez.
Yolsuzlukların
üstünün örtülmesi, delillerin karartılması, sorgulamaların, yargılamaların
geciktirilmesi sadece günahları büyütür, hepinizin vebalini artırır. Her gün
yeni bir yolsuzluk ortaya çıkıyor, yeni bir dalavere ortaya çıkıyor, yeni bir
rantçılık hilesiyle karşılaşıyoruz. Efendim, en son, sit alanlarını da koruma
kurullarının elinden alıp nelere çevirmişsiniz. Koruma kurullarına bile mi
rüşvet verildi, ne oldu, bilmiyorum. Rüşvete aracılık eden kamu görevlileri de
herhâlde var.
Bu
duyarsızlıkları yakıştıramadığım Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın
milletvekilleri var, bir kısmını görüyorum. Bir gün söyleyeceğim.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Aynaya bak, aynaya.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) – Ama, efendim, daha önce -burada yok- istifa eden bazı
milletvekilleri var, değirmenine su taşıdıkları yerin yanlış değirmen olduğunu
anladılar, bağımsız olarak görevlerini sürdürüyorlar.
LEVENT GÖK
(Ankara) – Bunlar hâlâ taşıyorlar ama.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) – Haram iki türlüdür deniyor; biri yemek, biri yenmesine müsaade
etmek. Üçüncü haram bu defa -devam ediyor- yiyenleri, yedirenleri, çalanları,
çaldıranları sorgulatmıyorsunuz, yargılatmıyorsunuz. Hiç uğraşmayın, günü
gelecek sorgulatmayanlar, yargılatmayanlar adaletle çarpılacak, hak yerini
bulacak, yetim hakkını alacak.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Siz dua edin sizi suçlamıyorlar Sayın Valim.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, Antalya’da Giden Gelmez Dağları var, Giden
Gelmez Dağları. Bazı arkadaşlarımız “Geldik, gitmeyiz.” türküsü mü söylemeye
kalkışıyorlar. Merak etmeyin, sizden önce gelenler gittiler, sizler de
gideceksiniz ama gittikten sonra hayırla, şükranla anılmak lazım. Ayakkabı
kutularındaki paraları sorgulatmayanlar hayırla anılmayı hak etmiyorlar.
Hak edenlere
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmedi.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edildi.
Madde 119’da üç
adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 119 uncu maddesinde geçen “açabilir”
ibaresinin, “açar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel Erkan
Akçay
Konya Eskişehir Manisa
Alim Işık Emin Çınar Yusuf Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Mehmet
Günal
Antalya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 119’uncu maddesinde bulunan “yer alan”
ibaresinin “yazılı olan” şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin
Muş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 119. Maddesinin metinden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar Ramazan Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli Burdur
Hasan Ören Dilek Akagün Yılmaz Tufan Köse
Manisa Uşak Çorum
Muharrem
Işık Levent Gök
Erzincan
Ankara
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Gök, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde üzerinde yapacağım
konuşmayı hazırlamış ve kendi iç dünyamda kendi kendime tekrar ederken birden
konuşma metnimi değiştirme ihtiyacı içerisinde hissettim kendimi.
Bir müddet önce
Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bir cümlesi aklıma geldi. Bu
yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra bakanların çocuklarının tutuklandığı,
bakanlar hakkında fezleke düzenlendiği bir ortamda Başbakan Yardımcısı Sayın
Bülent Arınç çıktı ve dedi ki: “Biz ne kadar safmışız!” Ve ben de gerçekten
baktım, arkadaşlarımıza, sizlere haksızlık ettiğimi düşündüm.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten yani sözlüğe baktım “saf” kime denir diye; fazla zeki
olmayan, kolayca kandırılan kişilere saf deniyor. Yani şimdi böylesine saf
arkadaşlarımızı böyle ağır iddialarla suçlamanın da haksızlık olduğunu
düşündüm. Saf saf, saf altınlar yürütülüyor, gidiyor. Altınlar saf,
arkadaşlarımız saf, bizler safız, ayakkabı kutuları saf. Az önce konuşan
konuşmacımız “Ayakkabı kutuları içindeki paraları niçin sorgulamadınız?” diyor.
Niçin sorgulansın, yani saflıklarından Sayın Valim! Yani arkadaşlarımız bu
paraların ayakkabı kutularının içine girmeyeceğini bilmiyorlar ki, esas onlar
kasaya girmesi gerekiyordu ama saflar. Herkes saf, Başbakan saf, bakanlar saf,
saf saf Türkiye’yi idare ediyoruz ve zannediyoruz ki Türkiye’deki insanlarımız
da saf. Şimdi, gerçekten sizlere haksızlık edildiği ortada. Yani bu ülkeyi
yönetenlerin zeki olmadıklarının, kolayca kandırıldıklarının kendileri
tarafından ifade edildiği bir ortamda biz de muhalefet olarak sizleri
suçluyoruz.
Değerli
milletvekilleri, yani gerçekten bu konu ve bu durumunuz bir ibretiâlemdir.
Şimdi, bunu değiştirecek birtakım mekanizmaları kurmamız gerekiyor. Yani bu
saflıktan nasıl kurtulacaksınız? Safsınız ama saflık hâlen devam ediyor.
Fezlekeler geliyor saf saf Adalet bakanlığına, “Yanlış gelmiş.” deyip geri
gönderiliyor, yapılan işlemlerin tümü reddediliyor, savcılar değiştiriliyor ama
unutuyorsunuz ki Türk halkının da size vereceği bir cevap var. Şimdi, 30 Marta
doğru yaklaşıyoruz. 30 Marta doğru giderken sizin bu saf ayaklarınızın altında
yatan bütün dümenleri sorgulayacağımız döneme geliyoruz, kurtuluş yok.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) – Bundan size ekmek yok!
LEVENT GÖK
(Devamla) – Sizler saf ayağına yatmayın. Türk halkı saf değil. Türk halkı, bir
paralel devlet iddiasıyla, komplo teorilerinin üretildiği bir ortamda
yolsuzlukları da biliyor, rüşveti de biliyor, her şeyi de biliyor,
yolsuzlukların boğazınıza kadar sizi bataklığa çektiğinin farkında. Şimdi,
böylesine önemli bir süreçte halkımız bu hesaplaşma gününü bekliyor.
Fezlekeleri kaçırabilirsiniz; hırsızı sorgulayan, yakalayan emniyet
kuvvetlerini değiştirebilirsiniz; savcıları değiştirebilirsiniz; hâkimleri değiştirebilirsiniz
ama Türk halkının o saf yüreğini değiştiremezsiniz, saf yüreğini
değiştiremezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) O saf yüreğinin altında biliniz
ki Mustafa Kemal’in kurduğu bu cumhuriyette o emperyalizme karşı verilen savaşı
en güç koşullarda, en kıt olanaklarla kuran bu ülkenin yurttaşları, bu ülkenin
bütün kaynaklarını hovardaca harcayan, kendi yandaşlarına peşkeş çeken bu
iktidardan mutlaka hesap soracak yürektedir. Bizler biliyoruz ki Türkiye’de
yaşayan bütün insanlar, bütün yurttaşlar İsmet Paşa’nın şu sözünü şiar
edinmiştir: “Bu ülkenin namuslu insanları namussuzlardan daha cesaretlidir.”
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 119’uncu maddesinde bulunan “yer alan”
ibaresinin “yazılı olan” şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçe
lütfen.
Gerekçe:
Bu önerge ile
maddenin daha anlaşılır olması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmedi.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 119 uncu maddesinde geçen “açabilir”
ibaresinin, “açar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Halaçoğlu…
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçe
lütfen…
Gerekçe: Veri
tabanında tutulan bilgilerin belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde kamu
kurum ve kuruluşları ile mahalli idareler ve Türkiye Kızılay Derneğine açması
öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmedi.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edildi.
Madde 120’de üç
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 120’nci maddesinde bulunan “eklenmiştir” ibaresinin
“ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin Muş
BAŞKAN – Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini
okutacağım.
Şimdi aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 120. Maddesinin metinden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar Ramazan Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli Burdur
Hasan Ören Dilek Akagün Yılmaz Tufan Köse
Manisa Uşak Çorum
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirer Erkan Akçay
Konya Eskişehir Manisa
Alim Işık Emin Çınar Yusuf Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Mehmet
Günal
Antalya
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Halaçoğlu, gerekçeyi okutuyorum?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Evet efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
Gerekçe:
Devredilmesi öngörülen sosyal hizmet kuruluşlarının personeli, taşınmazları,
her türlü araç ve gereçleri ile borç ve alacaklarının kime ait olacağı ve
hangilerinin nasıl devredileceği konusunda açıklık bulunmamaktadır.
BAŞKAN – Sayın
Dilek Akagün Yılmaz, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 120’nci maddesi
üzerine grubumuz tarafından verilen önerge üzerinde konuşmak üzere söz aldım.
Grubumuzun
verdiği önerge bu maddenin metinden çıkartılmasına ilişkin. Artık zaten burada
yasa yapmamızın çok fazla bir anlamı kalmadı, yani ne yasalara uyuluyor ne
Anayasa’ya uyuluyor ne de verilen sözlere uyuluyor. Ben bu madde üzerinde
konuşmayacağım sevgili arkadaşlar.
Bugün Adalet
Komisyonuna bir tasarı geldi, aynen şöyle: “Terörle Mücadele Kanunu’nun 10’uncu
maddesi uyarınca kurulan ağır ceza mahkemelerinin kaldırılmasına ve çeşitli
kanunlardaki değişikliğe ilişkin…” En başında da bizim Adalet Komisyonundaki
arkadaşlarımızın imzaları var.
Şimdi, bunu
görünce biz elbette çok sevindik. Bakandan, Başbakandan bunları duyduğumuzda,
özel yetkili mahkemelerin kaldırılacağı, terör mahkemelerinin kaldırılacağına
dönük bu çalışmayı duyunca çok sevinmiştik, demiştik ki: Yıllardır özel yetkili
mahkemelerin bu ülkede olmaması gerektiğini söylüyoruz. Bütün insanların -yani
suçlu da olabilir, suçsuz da olabilir, daha sonra beraat de edebilir- doğal
mahkemelerinde, yani suç işlediklerindeki o yerdeki mahkemelerde yargılanması
gerektiğini, özel ayarlanmış mahkemelerde yargılanmaması gerektiğini biz
yıllardır söylüyorduk. “Tamam, şimdi böylesi bir şey geliyor.” dedik. Ama bütün
insanların Godot’yu bekler gibi beklediği bu tasarıdan ne çıktı biliyor musunuz
sevgili arkadaşlar? Dedi ya Sayın Başbakan, cezaevindekilere umut verdi ya,
“Bu, özel yetkili mahkemeler, terör mahkemeleri sahte delillerle, ayarlanmış
yargıçlarla kumpas kurdular bizim memleketimize, askerlerimize, aydınlarımıza.
Onların bir an önce çıkması gerekir.” dedi ya, aynı şeyi Yalçın Akdoğan da
söyledi, “Kumpas kurdular millî ordumuza, Millî İstihbarat Teşkilatına ve millî
Hükûmete.” dedi. “O insanlar masum bir şekilde orada yatıyor.” denildi ve Sayın
Başbakan dedi ki Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun görüşmesinden
sonra: “Bu kumpas davalarında yeniden yargılanmalar yapılabilir özel yetkili
mahkemelerde, tasfiye hâlindeki, geçen yıl 2012 Temmuzunda tasfiye hâline
soktuğunuz özel yetkili mahkemelerde mahkûmiyet alanların yeniden yargılanması
söz konusu olabilir.” Cezaevindeki insanlarla oynadınız, onların aileleriyle
oynadınız. Peki, bugün gelen yasa tasarısında ne var? Koskoca bir hiç.
Görüyoruz ki bu yasa tasarısında özel yetkili mahkemeleri kaldırıyorsunuz,
terör mahkemelerini kaldırıyorsunuz; bunları kaldırıyorsunuz ne için?
Kendinizle ilgili yapılan o “ayarlanmış yargıçlar ve savcılar” dediğiniz,
“cemaatin çetesi” dediğiniz o yargıçları dağıtmak için, savcıları dağıtmak için
yapıyorsunuz, onları kaldırıyorsunuz ama daha dün söylediğiniz… “Bu insanlar
masum, bu insanlar sahte delillerle mahkûm oldular.” denilen insanlar için en
ufak bir madde, en ufak bir gelişme, en ufak bir umut bırakmıyorsunuz. Nasıl
insanlarsınız siz? Vicdanınız nerede? Sayın Başbakanın vicdanı nerede? Ben
buradan ona sesleniyorum, hem “Kumpas var.” diyeceksiniz hem “Sahte delil var.”
diyeceksiniz hem “Ayarlanmış yargıçlarla masum insanlar mahkûm edildi.”
diyeceksiniz sonra da arkanızı dönüp gideceksiniz. Bunu yapabilir misiniz? Bunu
hanginiz yapabilir? Bir düşünün,
kendinizi o insanların yerine koyun. Böylesi bir şey yapıyorsanız eğer
bu ülke insanları sizi affetmeyecek.
HİLMİ BİLGİN
(Sivas) – Dilek Hanım, bağırma, bağırma.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) – Bakın, ben eminim ki, eminim ki, bu söylenilen yalanlar
nedeniyle, halkı kandırma nedeniyle insanlar Meclisin önüne yığılacaklar, “Siz
nasıl bize yalan söylediniz? Madem bu insanlar böylesine haksız yere mahkûm
edildi, nasıl sırtınızı dönebilirsiniz onlara?” diyecekler, sizden hesap
soracaklar.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Niye bağırıyorsun ya?
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) – Şimdi, bu mahkemelerle ilgili ayarlanmış ve sahte
delillerden bahsedildi, 5 no.lu hard diskin sahte olduğu TÜBİTAK raporuyla
anlaşıldı. Ne oldu? Gittiler 10. Ağır Ceza Mahkemesine, yargılanmanın iadesi
311’e göre istendi, “ret” dedi 10. Ağır Ceza Mahkemesi. Ne oldu? Bu Balyoz ile
Ergenekon davasında gösterilen Danıştay şemasının aslında sahte olduğu
anlaşıldı. Ne oldu? Bunların hiçbirisini dikkate almıyorlar. O insanlar, Fatih
Hilmioğlu, bakın, ölüm döşeğinde neredeyse; Kemal Alemdaroğlu şu anda hastanede
yatıyor, ölüm döşeğinde; Ergun Poyraz yedi buçuk yıldır cezaevinde; Tuncay
Özkan, Doğu Perinçek, Engin Alan, İlker Başbuğ, bunların hepsi şu anda
cezaevindeler ve bu tasarıyı bekliyorlardı umut içinde ama o insanların
umutlarını öldürdünüz, o insanların ailelerinin umutlarını öldürdünüz, bu
halkın size birazcık bile olsa güvenini öldürdünüz. Sadece kendiniz için
yapıyorsunuz bu değişikliği, sadece kendi insanlarınızı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) - …kurtarmak için, Başbakanın oğlunu kurtarmak için, bakanları
kurtarmak için yapıyorsunuz. Hepinize yazıklar olsun, hepinize! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından “Sana Yazıklar olsun!” sesleri,
gürültüler)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Sana yazıklar olsun!
ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) - Sana yazıklar olsun!
SALİM USLU
(Çorum) – Sana yazıklar olsun! Terbiyesiz!
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) – Yazıklar olsun, söylenecek laf yok zaten! Niye yalan
söylediniz, neden yalan söylediniz! Bu yalanı nasıl açıklayacaksınız! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı…
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Sayın Başkan, doktor çağırın.
BAŞKAN – Yok,
Sayın Yılmaz kendini koruyor. Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara
veriyorum. Geleceğim, ondan sonra ara vereceğim bir yemek arası, onu duyurmuş
olayım.
Kapanma Saati: 19.21
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
120’nci madde
üzerindeki Uşak Milletvekili Sayın Dilek Akagün Yılmaz ve arkadaşlarının ve
aynı mahiyetteki diğer önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Şimdi biri var,
biri yok dedi.
Elektronik oylama
yapıyorum.
İki dakika süre
veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime bir
saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.27
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
120’nci madde
üzerindeki, maddenin tasarıdan çıkarılmasına ilişkin iki önergenin ikinci
oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeleri
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
524 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 120’nci maddesinde bulunan “eklenmiştir”
ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
– Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi lütfen…
Gerekçe:
Bu önergeyle
maddenin daha anlaşılır olması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
121’inci maddede
üç adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 121'inci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan birinci "haberleşme," kelimesinin madde metninden çıkartılmasını
arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin Muş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 121. maddesindeki "Afet ve acil durumlara yönelik sağlık
hizmetlerinin sunumu" ifadesinden sonra gelmek üzere "ayrıca,
bakanlığın diğer hizmetlerinin de öncelikle sunulması amacıyla" ifadesinin
eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar Ramazan Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli Burdur
Hasan
Ören Dilek Akagün
Yılmaz
Manisa Uşak
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 121 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel Erkan Akçay
Konya Eskişehir Manisa
Alim Işık Emin Çınar Yusuf Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Cemalettin
Şimşek Mehmet
Günal
Samsun Antalya
"MADDE 121-
11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesinin
birinci fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bend eklenmiş ve
diğer bendler buna göre teselsül ettirilmiştir.
"f) Acil
sağlık hizmetlerinin sunumu için gerekli telsiz haberleşme altyapısını kurup
işletmek."
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Halaçoğlu, gerekçeyi mi okutuyorum?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Evet Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçe
lütfen…
Gerekçe:
Acil Sağlık
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasına alınan "acil sağlık
hizmetlerinin sunumu için gerekli telsiz haberleşme altyapısını kurup
işletmek" görevi ayrı bir bent olarak düzenlenmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 121'inci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan birinci "haberleşme," kelimesinin madde metninden çıkartılmasını
arz ve talep ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçe
lütfen…
Gerekçe:
Bu önerge ile hem
anlatımdaki hata düzeltilmiş hem tekrar önlenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 121. maddesindeki "Afet ve acil durumlara yönelik sağlık
hizmetlerinin sunumu" ifadesinden sonra gelmek üzere "ayrıca,
bakanlığın diğer hizmetlerinin de öncelikle sunulması amacıyla" ifadesinin
eklenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Aytuğ Atıcı, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 524 sıra sayılı çorba yasanın, tasarının 121’inci maddesiyle
ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Aklını
kullanarak parmak kaldıran tüm milletvekillerini saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, Sağlık Bakanlığı, maalesef ama maalesef, 663 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’yle yönetilmektedir. Oysa, 663 sayılı KHK kanunsuzdur, hukuksuzdur, olağanüstü
şartların yasasıdır ve gayrimeşru bir yasadır. Bunu, defalarca bu kürsüden size
aktardım. İki yıl üç aylık olan ve kaçıncı kez değiştirdiğinizi sizin bile
unuttuğunuz, bilmediğiniz bu tasarının, bu kararnamenin 9’uncu maddesinin
birinci fıkrasının (e) bendini değiştiriyorsunuz. İnanın kendi yasalarınızı
bile o kadar hızlı değiştiriyorsunuz ki tek kelimeyle güvenilmezsiniz.
Bakın, şimdi size
bir efsane anlatacağım, bu, herhâlde, Parlamento tarihine girecek bir
uygulamadır. Şu anda biz ne yapıyoruz burada? Şu anda biz 524 sayılı bir
tasarıyı görüşüyoruz değil mi? Bu tasarının görüşülmesi bitti mi? Bitmedi. Onay
aşamaları tamamlandı mı? Cumhurbaşkanlığından ya da başka bir… Resmî Gazete’de
yayınlandı mı? Hayır. Bu tasarının
24’üncü maddesini bir şekilde değiştirdiniz burada, bakın, bu tasarının 24’üncü
maddesini değiştirdiniz. Daha, bu tasarının görüşmeleri devam ederken, yeni bir
kanun teklifi hazırladınız, şu anda Plan ve Bütçede görüşülüyor ve burada henüz
onaylanmamış olan bir maddeyi değiştiriyorsunuz. Parlamento tarihinde ilktir,
daha bir yasa onaylanmadan, daha bir yasanın görüşmeleri bile tamamlanmadan,
aşağıda, Genel Kurulda görüşülürken siz yukarıda Plan ve Bütçe Komisyonuna bir
teklif verdiniz, kanun teklifi, burada görüşülmüş olan bir maddeyi gene
değiştiriyorsunuz. Ben ne diyeyim size? Bu utanç size yeter, eğer utanma
duygusu kaldıysa.
Bakın, bu yasada
Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasına acil sağlık
hizmetlerinin sunumu için gerekli telsiz ve haberleşme altyapısının kurulmasını
ekliyorsunuz. Yani, Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bütün işleri
bitti, telsiz kurmak kaldı! Bırakın telsizi bir başkası kursun. Gerekçeniz
neymiş efendim? Belli değil. “Efendim, acil sağlık hizmetlerinin telsizlerini
kullanırken başka kurumlarınkini kullanıyor.” Sanki Yunanistan’ın telsiz
altyapısını kullanıyormuş gibi. Kullansın, ne olur? Acil Sağlık Hizmetleri
Müdürünün görevi kalkıp telsiz kurmak mıdır, acil sağlık hizmetlerini
iyileştirmek midir? Bunu net olarak düşünmeniz lazım.
Telsize
harcayacağı zamanı, parayı Sağlık Bakanı, Müsteşarı ve Genel Müdürü sağlıktaki
iyileştirmeler için kullanmalıdır. Acil servislerde çalışan tıp uzmanları
yeterli mi? Değil. On bir yılda sayıyı artırdınız mı? Artırmadınız, tam tersine
ambulanslarda bulunan acilcileri aldınız, aile hekimleri yaptınız. Acil servise
gelen hasta sayısı, bir hastaneye gelen hasta sayısının üçte 1’idir. Niye
biliyor musunuz bu utanç? Çünkü tam on bir noktada katkı ve katılım payı
alıyorsunuz, insanlar polikliniğe gidemiyorlar ve acil servislere geliyorlar
sanki acil servisler bedavaymış gibi. Başbakan da, Sağlık Bakanı da defalarca
“Acil sağlık hizmetleri bedavadır.” demiştir. Ben buradan söylüyorum: Yeşil
alana giren bütün acil sağlık hizmetlerinden para alıyorsunuz.
Bakın, acil
sağlık hizmetlerinin belkemiği olan ve çok zorluklar içerisinde fedakârca
çalışan acil tıp teknisyenleri, doktorlar ve paramedikler kan ağlamaktadırlar.
Neden, biliyor musunuz? Çünkü, onların özlük haklarını iyileştirmiyorsunuz.
Gelin telsizi sahibine bırakalım, biz acil uzmanlarının, paramediklerin,
ATT’lerin özlük haklarını düzeltelim; onların eğitimlerini artıralım, onları
bir afet durumunda çok etkili bir şekilde kullanabilmek için yurt dışına
gönderelim, oradaki durumlardan yararlanmalarını sağlayalım. Siz ne
yapıyorsunuz bunu yapmak yerine? Tesis yapıyorsunuz. Daha önce ne yaptınız?
Gemi hastane yapmaya kalktınız. Gemi hastane tabii ki yapılacak ama gemi
hastane yapana kadar depreme dayanıklı güzel hastaneler yapın. Van’da bir
deprem olsa gemi hastanesi ne işe yarayacak?
Değerli
arkadaşlar, Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü telsizle uğraşacağına, Acil
112’lerde kayınpeder, enişte aracılığıyla yapılan yolsuzlukları aydınlatsın
yeter bu şeref ona.
İyi akşamlar.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Şimdi, maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 122’de
birbirinin aynı iki önerge vardır aynı mahiyette; okutup, ayrı ayrı işleme
alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 122. Maddesinin metinden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar Ramazan Kerim Özkan
İstanbul Kocaeli Burdur
Hasan
Ören Dilek Akagün
Yılmaz
Manisa Uşak
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel Erkan Akçay
Konya Eskişehir Manisa
Alim Işık Emin Çınar Yusuf Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Cemalettin
Şimşek Mehmet Günal
Samsun Antalya
BAŞKAN – Sayın
Komisyon, katılıyor musunuz önergelere?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Halaçoğlu, gerekçeyi mi okutalım?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Cemalettin Şimşek konuşacak.
BAŞKAN – Sayın
Şimşek, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
CEMALETTİN ŞİMŞEK
(Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 122’nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını talep ediyoruz. Niçin bunu yapıyoruz değerli milletvekilleri?
122’nci maddeyle Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı iki tane hastanenin kamu
hastanelerine devrini öngörüyor bu yasa. Şimdi, gerek Hükûmetin politikaları
gerekse bu sağlıktaki politikalar birbiriyle çelişmekte.
Diğer işlere
baktığımızda, özelleştirmeler yapılırken bu hastanecilik işinde, sağlık
hizmetlerinde de bir nevi kamulaştırma yapıyoruz. Burada bir çelişki var bir
defa. Diyanet İşleri Başkanlığının vakıf hastaneleri özel hastane mantığında
çalışan ve -ben de gidip tedavi olduğum bir hastane olduğu için biliyorum-
sağlık hizmetlerinin kalitesi kamu hastanelerinde sunulan sağlık hizmetleriyle
kıyaslanamayacak derecede daha kaliteli, daha iyi hizmet sunulmakta, hastalar
daha memnun olmakta. Eğer biz bu hastaneyi kamu hastane birliklerine katar da o
mantıkla işletirsek, niceliksel olarak, işte, sayısal olarak daha çok hasta
bakılacak orada ama sağlık hizmetlerinin kaliteli sunumundan geriye adım
atılmış olunacak. Bir defa bu bakımdan sakıncalı. Biz hep söylüyoruz, diyoruz
ki: Sağlık hizmetlerinde sayısal çoğaltmak ya da 8,3’lere, 8,5’lere çıkmak
önemli değil, asıl olan sağlık hizmetlerinin sunumunun kaliteli olmasıdır,
giden insanların netice almasıdır. Burada birçok hekim arkadaşlarım var,
görüyorum onları da ben, onlar da bu görüşe katılacaklardır.
Son zamanlarda
âdeta şöyle bir şey icat edildi: İşte, Türkiye'de 2002’de 4’lerdeyken,
3’lerdeyken kişi başına baktığımız hasta sayısı, bugün 8’lere falan çıktı ama
biz esas burada sağlık hizmetlerine ne kadar kalite kattık ona bakmalıyız.
Eskiden -çıktığımda hep söylüyorum bunu- hastalar bir sistematik olarak 3’üncü
basamak ya da fakülte hastanelerine giderlerdi ancak son zamanlarda hiçbir şey
olmadan sadece TC numarasıyla beraber istediği hastaneye gitsin denildi. “Oh!
Ne kadar güzel” diye bakılıyor bu ama bakın, aşağıda, 2’nci basamakta, 1’inci
basamakta tanısı konulmadan, biraz yaklaşım olmadan 3’üncü basamağa ya da
fakülte hastanelerine hastalar gittiğinde oralarda yığılmalar oluyor.
Dolayısıyla o fakülte hastanelerinin poliklinikleri de sağlık ocağı polikliniği
gibi yoğunlaşıyor, çok oluyor. Dolayısıyla hastada atlamalar… Arada gerçek
hasta olanlar da, grip olmayıp da hakikaten birtakım böyle iyi araştırılacak,
araştırma yapılacak hastalıkları olanlar da araştırma yapılamadan çıkıyor.
İşte, burada da yapılmak istenen şimdi bununla bu. Bu kanunla bu vakıf
hastanesinin, Diyanet Vakfına ait olan vakıf hastanesinin kamuya nasıl
devredileceği, personelinin ne şekilde, taşınmazlarının, demirbaşlarının nasıl
bir şekilde devredileceğini düzenliyor. Bunun düzenlenmesine ait elbette bir
sıkıntı, şikâyet olmaz ama esasen niçin kamulaştırılıyor, onu tartışmamız lazım
çünkü biraz evvel de söylediğim gibi, bu hastanelerde kaliteli hizmet sunumu
bakımından diğer hastanelerle kıyaslanmayacak kadar farklılık var.
O bakımdan biz bu
maddenin tasarı metninden çıkarılmasını öneriyoruz. Vatandaşlarımızın almak
istedikleri sağlık hizmetinin hangisini, nereden almak istediklerine fazla
müdahale etmememiz lazım. İşte, diğerlerinde, dediğimiz gibi, özelleştirmeler,
piyasa ekonomisinde piyasalaştırılırken burada kamulaştırılarak sanki eskiden
komünist sistemlerde olan düzene doğru… Sağlıkta sadece bu yapılmak isteniyor.
Hâlbuki maalesef kamunun sağlık hizmetlerini kaliteli bir şekilde sunma imkânı
yok, bunu da hep beraber, hep birlikte gözlemliyoruz.
Onun için diyoruz
ki bu vakıf hastanesinin kamuya devredilmesini… Bu maddenin tasarıdan
çıkarılmasını temenni ediyor, önergemizin desteklenmesini bekliyoruz.
Hepinize tekrar
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Aynı mahiyetteki
diğer önerge üzerinde Sayın İzzet Çetin konuşacak.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN
(Ankara) – Sağ ol Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 122’nci maddesinde verdiğimiz
önerge üzerine söz aldım.
Değerli
arkadaşlar, hani bizim bir halk deyimimiz var, “Yarım hoca dinden, yarım doktor
candan eder.” derler. Burada hem Diyanet hem de sağlık iç içe geçince bu
atasözümüz geldi aklıma. Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu kurulalı hiçbir
dönemde bu kadar siyasal emellere alet edilen bir başkanlık olmamıştı.
Şimdi, Türkiye
Diyanet Vakfına ait hastanelerin, taşınır taşınmazların Sağlık Bakanlığına
devriyle ilgili bir düzenleme; bu torba kanun anlayışının en ibret verici
maddelerinden birisi. Yani biz burada Diyanet Vakfının hastanecilik yapmasına
karşı değiliz. Türkiye’de şu anda 5 bine yakın vakıf var veya yüzlerce özel
hastane oluşturuldu. Yani şimdi, vakıflarda binlerce, belki 100 binden fazla insan
istihdam ediliyor, 5 bin vakıfta.
Şimdi, bu madde
kabul edildiği takdirde, ben basın mensuplarının da dikkatini çekerek, Türkiye
kamuoyuna diyorum ki: Türkiye’de ne kadar Diyanet Vakfına benzer özel hukuk
tüzel kişisi konumunda vakıf varsa çalışanları Hükûmete, Devlet Personel
Başkanlığına müracaat etsin; devlet memurluğuna geçiş hakkı doğuyor.
İkincisi:
“Hastane işletmeciliğinden vazgeçeceğim.” diyen hastane işletmecilerine
sesleniyorum: Hepsi Sağlık Bakanlığına müracaat etsin; bütün varlıklarıyla, kârı
zararıyla, bir komisyon kurulacak, Sağlık Bakanlığı alacak. Bu madde böyle bir
madde değerli arkadaşlar.
Şimdi, devlet
memurluğuna girişin koşulları var değerli arkadaşlar. Bizim fakir fukara
halkımızın, yoksul halkımızın çocukları kıt kanaat ailelerinin bütçeleriyle
okuyor, üniversite bitiriyor, devlet memurluğu sınavına giriyor, sınav kazansa
bile memur olamıyor, kadro durumuna bakılıyor. Atama için yıllarca bekliyor.
Şimdi, burada, herhangi bir şarta bağlı olmaksızın, doğrudan doğruya, 2
hastanede çalışan 656 personel doğrudan, sınav şartı olmadan, kadro şartı
aranmadan devlet memurluğuna geçtiği için bütün Türkiye’deki vakıflardaki
çalışanlara da memuriyete geçme hakkının yolu açılıyor.
Değerli
arkadaşlar, bizim 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 33, 49, 50, 52’nci
maddelerine bakınız. Kurumların memur ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı
düzenlenmiş; sınav şartı var, kadro koşulu var. Eğer bunu böyle yapmadan bütün hastanede çalışan 656
kişiyi kadroya geçirirseniz 100 binlerce sıra bekleyen memur adayını haksızlığa
uğratırsınız, atanamayan 300 bin öğretmenin hakkını yemiş olursunuz. Mecliste
bile kadrosuzluk nedeniyle, biraz evvel “Bizimle ilgili bir madde ihdası
gelecek Sayın Vekilim, bize katkı yapınız.” diyen garsonların, hizmetlilerin,
4/C’lilerin hakkını yemiş olursunuz. Buna hiç kimsenin hakkı olmaması gerekir.
Diyanet Vakfı
hastane işletmeciliğinden vazgeçecekmiş, vazgeçerse vazgeçsin. Ticaretin
kuralları var. Oturur, bir değer tespiti yapar, alıcısı ister Sağlık Bakanlığı
olur, ister Ahmet alır, ister Mehmet alır, isterse Başbakan emir verir beş altı
tane iş adamına alın bu hastaneleri der, onlar da alır, işletir. Ama ne Sağlık
Bakanlığının Diyanet Vakfının hastanelerini alma gibi bir mecburiyeti var ne de
devletin sınava girmeden, hiçbir hakları olmadığı hâlde, sınavsız biçimde
Diyanet Vakfında çalışanları kadroya alma hakkı var. Yani, bu torba kanun
içerisinde böyle bir düzenleme baştan yoktu, alt komisyonda yoktu, bilahare
Süreyya Sadi Bilgiç bir önerge verdi, itiraz ettim Komisyonda, bu düzenleme
yanlıştır dedim. Bu sefer vazgeçti AKP. Komisyonda da Anayasa gereği 25 üye
onlardan; bu sefer Vedat Demiröz, kulağı böyle tutma yerine böyle tutarak bir
başka önerge verdi “İlla ki de biz bu işi yapacağız…” Çoğunluğunuz var,
yaparsınız.
Anayasa’nın
eşitlik ilkesine aykırı, Devlet Memurları Kanunu’na, 657’ye aykırı bir
düzenlemedir, hak doğurucu bir düzenlemedir ve de her yönüyle yasalara aykırı.
Çıkarılmasında yarar var.
Hepinizi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çetin.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmedi.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edildi.
Sayın Vural,
60’ıncı maddeye göre söz istediniz,
buyurunuz.
Sayın Vural’a iki
dakika…
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Malatya’da görme
engelli çocukların eğitim sorunlarına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) – Evet, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, bir
konuyu, Sayın Bakan da buradayken, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
buradayken, hem de Malatya Milletvekiliyle görüşürken, inşallah kulakları…
Efendim, Malatya’ya yaptığım bir ziyaret sırasında görme engelli çocuklar ve velileriyle
birlikte oldum. Gerçekten, onlara 2001 yılında bir okul yaptırılmış fakat daha
sonra bu okul, maalesef, engelliler yerine başka bir okul hâline dönüştürülmüş.
Maalesef görme engelli çocuklar için bir sınıf tahsis edilmiş ama öğretmen yok.
Analar babalar haykırıyor: “Çocuklarımızı okutmak istiyoruz ama Malatya’da
Millî Eğitim İl Müdürlüğü maalesef ihtiyaca binaen görme engellileri eğitecek
bir öğretmen tahsis etmiyor.”
Çok ciddi bir
problemle karşı karşıyayız, gerçekten çok vahim bir konu. Bu konuyu ben Sayın
Millî Eğitim Bakanına da ileteceğim ama engellilerle ilgili sizin bizatihi takip etmenizde fayda mülahaza
ediyorum. Lütfen, o çocukların bu eğitim imkânlarını sağlayalım. Oraya hiç
olmazsa ihtiyaç olan öğretmenleri ve sınıfları tahsis ederek onların
sorunlarını çözelim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu
ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize
Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet
Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas
Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Ya-pılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937)
(S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre, yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen
sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle önergeyi okutup komisyona soracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise
önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 S. Sayılı Kanun Tasarısına 122 nci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki
maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Doğan Kubat Osman Aşkın Bak Recep Özel
İstanbul İstanbul Isparta
Hacı
Bayram Türkoğlu Şirin
Ünal
Hatay İstanbul
"MADDE 123-
Ekli (6) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 1/12/2011 tarihli ve
6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanununa
ekli (I) Sayılı Listeye eklenmiştir.
Bu maddenin
yayımını takip eden iki ay içinde birinci fıkrada belirtilen (I) sayılı listede
yer alan boş kadrolardan on beş adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanı tarafından iptal edilir."
(6) SAYILI LİSTE
Kurumu: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı
Teşkilatı: Merkez
İhdas Edilen
Kadrolar
Sınıf Unvan Derece Serbest Kadro Adedi Toplam
GİH Aşçıbaşı 4 8 8
GİH Şef garson 4 7 7
Toplam 15 15
BAŞKAN – Sayın
Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılıyoruz Sayın
Başkan salt çoğunluğumuzla.
BAŞKAN – Evet,
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açıyorum.
Söz isteyen? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarıya yeni bir
madde eklenmiştir.
Şimdi, mevcut
tasarıdan devam ediyoruz.
123’üncü madde
üzerinde dört önerge vardır. Sırasıyla okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 123 üncü maddesinde geçen “Bu Kanunun
yayımı tarihinde;” ibarelerinin, “Bu Kanunun yayımı tarihi itibariyle” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel Erkan Akçay
Konya Eskişehir Manisa
Alim Işık Emin Çınar Yusuf Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Mehmet
Günal
Antalya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 123’üncü maddesinin birinci fıkrasında
bulunan “yayımı tarihinde” ibaresinin “yayınlandığı tarihte” şeklinde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin Muş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 Sıra Sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 123 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Sevim Savaşer
Kayseri İstanbul İstanbul
Yaşar Karayel Nurdan Şanlı Tülay Kaynarca
Kayseri Ankara İstanbul
Oya
Eronat
Diyarbakır
“c) 633 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 9 uncu maddesinin dördüncü fıkrası,”
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 S. Sayılı Kanun Tasarısının 123 maddesi “c” fıkrasının madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
İzzet Çetin Mehmet Volkan Canalioğlu Osman Oktay Ekşi
Ankara Trabzon İstanbul
Muharrem
Işık Selahattin
Karaahmetoğlu
Erzincan Giresun
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Işık, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, biraz önce
konuşulan bu Diyanetin vakfına ait hastanenin Sağlık Bakanlığına devredilmesinden
önce, daha önce bu Kızılayın başına geldi. Ben de Kızılayın başhekimiydim. O
zaman, yasa çıktığı zaman Kızılayın tüm tesisleri çalışacaktı, sağlık
çalışanları devlete geçecekti ama sağlık tesisleri kapanmayacaktı. Şu anda
sağlık tesislerinin hepsi gitti. Oradaki amaç… Kızılay güzel iş yapıyordu
gerçekten. Erzincan’ı örnek vereyim: Erzincan en az yüzde 30 ile yüzde 40
oranında sağlık sorunu çözüyordu ama ne hikmetse, birilerine bir şeyler çekmek
için o zaman Kızılayı kapattınız, diğer illerde de kapattınız, ne olduğu belli
ama şimdi Diyanetinkini alıp… Zarar ediyormuş; zararı devlet karşılayacak,
çalışanlar da devlet memuru olacak.
Tabii, bizim
yıllardır söylediğimiz, bu sağlıkta şehir hastaneleri yapıp oraları, daha sonra
sağlığı özelleştirmekle ilgili yasalarınız vardı, birkaç sefer getirmiştiniz,
Danıştay da bozmuştu ama yine ısrarla getirip çıkardınız. Sayın Bakan burada
olsaydı ona soracaktım ama bu Bilkent’te yapılacak kampüs için anlaştığınız
firmanın geri çekildiği söyleniyor, yapamayacağı söyleniyor, bir duyum aldık
öyle. Çünkü doları, euroyu fırlattınız, artık önünü de alamıyorsunuz. Tabii, üç
yıllık bir şeyle vermiştiniz kira bedelli olarak yapılacak şeyi. Bu konuda bir
açıklama yaparsa memnun oluruz.
Tabii, yasanın
komplesine baktığımız zaman, İnternet’i engelleyip sizinle ilgili haberleri
engellemeye çalışıyorsunuz, amacınız oydu. Yeni gelen bir yargı paketi yasası
var. Bu yasayla da rüşvet, yolsuzluk, soruşturmaları engellemeye
çalışıyorsunuz. Oradaki kişilerin soruşturulmasını, bakanlara, yakınlarına
uzanılmasını engellemek için uğraştığınız bir yasa olarak geldiği şu anda
basına da düştü. Bizim sayın vekillerimiz de bu konuda açıklamalar yaptılar.
Tabii, yasa dışı
dinlemeleri engellemek için yasa yapıyoruz ama sizinle ilgili çıkan “tape”ler,
yargının -kim olursa olsun, ister paralel olsun ister dörtgen olsun ister
dikdörtgen olsun, ne olursa olsun, onların- bir mahkemeye verip mahkemeden
aldığı kararla olan dinlemeler. Bunların hiçbiri yasa dışı değil, hepsi yasal.
Ama sizin özellikle “paralel devlet” dediğiniz kişilerle ilgili
yayınladığınız -fezlekede olan şeyler-
konuşmaların çoğu yasa dışı dinlemesi yani burada suçu siz işlemişsiniz, siz
yayınlıyorsunuz çünkü ama maddeyi çıkarırken de diğer tarafı suçluyorsunuz.
Tabii, yasalar
yapılırken önemli olan, suçlunun kim olduğuna tam karar vermek. Sizin böyle bir
amacınız olmadığını zaten bu yasalarda gördük, bununla da devam ediyor.
Yasal
dinlemelerde amacınız, yolsuzlukları, hırsızlıkları, konuşmaları medyadan kesip
seçimlere kadar bir götürmek, bütün amacınız o. Şu anda İnternet Yasası da o,
yarın gelecek paket de bu. Şu 30 Martı nasıl bir atlatırız, vatandaşın gözünden
nasıl bir kaçırırız, bunun çalışmalarını yapmak için uğraşıyorsunuz.
Özel hayatın
gizliliği falan umurunuzda değil sizin, hiç umurunuzda değil. Umurunuzda
olsaydı, Sayın Başbakan seçimlerde çıkıp
bas bas bağırarak “Yanlarındaki eşleri değil ki özel hayat olsun, başkaları
olunca genel olur.” diye bağırmazdı.
Şimdi, diyorsunuz
ki: “Siyasette seviye iyice düştü, artık yerlerde sürünüyor, bunu yükseltelim.”
Tamam, yükseltelim ama seviyeyi düşüren kim? Biriniz, herhangi biriniz, grup
başkan vekilleri çıkıp desinler ki: “Siyasette seviyeyi düşüren Başbakanın
kendisidir. Hata yapmıştır, yanlış yapmıştır, biz onun adına özür diliyoruz.
Gelin, siyaseti yükseltelim, seviyeyi yükseltelim.” O zaman amenna diyelim,
yükseltmeye çalışalım. (AK PARTİ sıralarından “Tersini de söyle.” sesleri)
MUZAFFER ÇAKAR
(Muş) – Kılıçdaroğlu’nu söyle.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) – Ama, bunu söylemeniz lazım. Tersini de söyleriz.
Tabii, yargı
konusuna gelince, işinize gelmeyen şeylerde bir şey söylenmiyor. Örneğin,
Almanya’ya giderken Ali İsmail Korkmaz’la ilgili soru sorulduğu zaman Sayın
Başbakan: “Yargı süreci, yargı süreciyle ilgili söylenecek herhangi bir sözümüz
yok.” demiş. İşine gelince yok, işine gelmeyince her şey var. İşte, 17 Aralıkta
neler söylediğini, hâkimlere, savcılara neler söylediğini duyduk.
Ethem Sarısülük’ü
öldüren katil polisi görevden almadınız, yalnızca yirmi dört ay kıdem durdurma
cezası vermişsiniz. Göz göre adam
çekiyor, basıyor yani bunu görmeyen bir göz olur mu ya? Televizyonda
izliyorsunuz, basıyor resmen, döndürmüş adam; hâlen diyorsunuz ki: “Bu
şüpheli.” Ne demiş? “Meşru savunmaya sınırın aşılması.” Resmen vuruyor.
Bu arada, MHP
Grubuna ve Tuğrul Türkeş’e teşekkür etmek istiyorum, çünkü güzel bir açıkla
yapmış Ali İsmail Korkmaz’la ilgili. En son kısmını okuyayım. “‘Ali İsmail
Korkmaz solcuydu.’ diyorlar, ‘Ali İsmail Korkmaz Aleviydi.’ diyorlar, ‘Ali
İsmail Korkmaz Ateistti.’ diyorlar. Biz de MHP olarak onlara cevaben diyoruz
ki: ‘Ali İsmail Korkmaz insandı, Ali İsmail Korkmaz sizin gibi T.C. Devleti’nin
eşit vatandaşıydı.’” Tabii, buna, herkese, şehitlerimize, üç beş Mehmet’e,
Afyon’da ölen şehitlerimize, Reyhanlı’da ölen -parantez içinde söylüyorum-
Sünni vatandaşlarımıza, hepsine üzülüyoruz. Ama, elinizle ne yarattınız biliyor
musunuz? O Ali İsmail Korkmaz Che Guevara olacak, Deniz Gezmiş olacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM IŞIK
(Devamla) – Bunu yarattınız siz. Korku imparatorluğunuz böyle yıkılacak. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 Sıra Sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 123 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c ) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
“c) 633 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 9 uncu maddesinin dördüncü fıkrası,”
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçe
lütfen.
Gerekçe:
Maddenin (c )
bendiyle, 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 9 uncu maddesinde
yürürlükten kaldırılması öngörülen diğer hükümler Anayasa Mahkemesinin
11/10/2012 tarihli ve Esas: 2011/82 ve Karar: 2012/150 sayılı Kararı ile iptal
edildiğinden, yürürlükten kaldırmaya ilişkin bendin bu çerçevede yeniden
düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 123’üncü maddesinin birinci fıkrasında
bulunan “yayımı tarihinde” ibaresinin “yayınlandığı tarihte” şeklinde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın
Dora, buyurunuz.
EROL DORA (Mardin)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasına dair Kanun Tasarısı’nın 123’üncü maddesi üzerine, Barış
ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Kanun
değişikliğinin yürürlüğe girmesi usulleriyle ilgili olan 123’üncü madde
kapsamında, hâlihazırda yürürlükte olan 5378 sayılı Engelliler Kanunu’nun
15’inci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle ilgili birkaç noktaya temas
etmeyi gerekli buluyorum.
Teklifle
Engelliler Kanunu’nun 15’inci maddesinin birinci fıkrası şu şekilde
değiştirilmektedir: “Hiçbir gerekçeyle engellilerin eğitim alması engellenemez.
Engelliler, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak yaşadıkları
çevrede bütünleştirilmiş ortamlarda eşitlik temelinde hayat boyu eğitim
imkânından ayrımcılık yapılmaksınız yararlandırılırlar.” Gördüğümüz gibi, bu
fıkrada engelli bireylerin eğitim haklarının engellenemeyeceği, özel durumları
ve farklılıklarının dikkate alınacağı, eşitlik temelinde hayat boyu eğitim
imkânından ayrımcılık yapılmaksızın yararlandırılacakları açıkça
belirtilmiştir. Bilimsel, çağdaş eğitim ilkeleri referans alınarak yazılmış bu
fıkrayı canı gönülden destekliyoruz.
İlgili maddeyi
incelemeye devam ederken maddenin son fıkrasının ise birinci fıkrayı âdeta
anlamsızlaştıran, içini boşaltan bir zihniyet ve yaklaşımla hazırlandığını
görüyoruz. Maddenin son fıkrasında “İşitme engellilerin eğitim ve
iletişimlerinin sağlanması amacıyla Türk işaret dili sistemi oluşturulur. Bu sistemin
oluşturulmasına, geliştirilmesine ve uygulanmasına yönelik çalışmaların esas ve
usulleri Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının koordinatörlüğünde, Millî
Eğitim Bakanlığı ve Türk Dil Kurumu Başkanlığınca müştereken çıkarılan
yönetmelikle belirlenir.” denilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu fıkradan anlaşılıyor ki kanun tasarısı, çağdaş eğitim
kurumlarını ve uygulamalarını iyi incelemeden, üstünkörü ve tekçi bir bakış
açısıyla hazırlanmıştır. İşaret dili, çoğu işitme engellinin ve işitme engellilerle
iletişim kuran diğer insanların kullandığı, anlamı aktarmak için sözlü olmayan
iletişimden yararlanılan dillerdir. İşaret dilleri kendi gramer sistemleri
bulunan ayrı bir dil olabilirler. Dünyanın farklı yerlerinde çeşitli işaret
dilleri gelişmiştir. Örneğin, Amerikan işaret dili, İngiliz işaret dili,
Fransız işaret dili gibi.
Değerli
milletvekilleri, ailesi sadece Türkçe konuşan çocukların kendi dillerinde
işaret dili öğrenmeleri için Bakanlığın tedbirler alması son derece olumludur.
Ancak, bunun yanında, Kürtçe konuşan bir ailede doğan işitme engelli bireye,
Lazca konuşan bir ailede doğan işitme engelli bireye, Çerkezce konuşan bir
ailede doğan işitme engelli bireye aynı fırsatın sunulmuyor olması da bir o
kadar negatif ayrımcılıktır.
İşitme engelli
bireylerin tek dilli kalmasını beklemek, işitme engelli bireylere karşı kabul
edilemez ve eksik bir bakış açısıdır. Daha kapsamlı iletişim, farklı kültürlere
erişim, daha geniş deneyim dünyası ve daha bol iş imkânı işitme engelli
bireylerin iki dilli olabilmesiyle mümkün olabilir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aynı şekilde işitme engelli bireylerin ikinci bir dil
kullanmalarını engellemek dil gelişimlerini kısıtlar ve onları iki dillilik
fırsatından mahrum eder. İyi planlanmış iki dilli eğitim ve ebeveynlere bilgi
verilmesi sayesinde işitme engelli bireyler birden fazla dili öğrenebilirler.
İki dilliliğe fırsat tanınması, işitme engelli bireylerin hem işiten hem de
işitemeyen toplumla bütünleşmiş iki dilliler olmalarına yardımcı olur. İki
dilliliklerine karşı gösterilen olumsuz tavırlar, işitme engelli bireyleri
özellikle etkiler.
Değerli
milletvekilleri, işitme engellilerin iki dilli olmasına olanak tanınırsa
katılım, kültürel ve öz saygıyı artırabilir. İşitme engelliler arasında iki
dilliliği desteklemek, onların ilk dillerini ve iki dilli eğitimlerini
desteklemekten geçer. Dolayısıyla, kanun teklifleri hazırlanırken bir yandan
çağdaş bilimsel eğitimin deneyimlerinden faydalanmaya çalışmak, ancak diğer
taraftan hâlâ tekçi eğitim yapısında direnmek olsa olsa eğitim sistemimizi daha
da çarpıklaştıracaktır.
Bu düşüncelerle
konuşmamı bitiriyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Dora.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 123 üncü maddesinde geçen “Bu Kanunun
yayımı tarihinde;” ibarelerinin, “Bu Kanunun yayamı tarihi itibariyle” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR
BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede ifade
düzeltmesi yapılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1
üzerinde üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 S. Sayılı Kanun Tasarısının Geçici Madde 1’in son cümlesindeki “… memur
kadrolarına herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın açıktan atamaları yapılır.”
cümlesinin madde metninden çıkartılarak yerine “memur kadrolarına sınavda
aldıkları puan sıralamaları dikkate alınarak atamaları yapılır.” cümlesinin
ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
İzzet Çetin Mehmet Volkan Canalioğlu Oktay Ekşi
Ankara Trabzon İstanbul
Muharrem Işık Selahattin Karaahmetoğlu Hasan Ören
Erzincan Giresun Manisa
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının geçici 1 inci maddesine aşağıdaki fıkraların
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Zülfü Demirbağ Faruk Septioğlu Mustafa Kabakcı
Elâzığ Elâzığ Konya
Şuay Alpay Sermin Balık Osman Ören
Elâzığ Elâzığ Siirt
Mahmut
Kaçar Harun
Tüfekci
Şanlıurfa Konya
“(2) Bigadiç
Maden İşletmeleri Müessesesi, Şarkkromları Ferrokrom İşletmesi Müessesesi,
Kırka Boraks İşletmesi Müessesesi, Seydişehir Alüminyum İşletmesi ve 100. Yıl
Gümüş İşletmesi Müdürlüklerinde 7/6/1997 tarihinde yapılan sınavda başarı
gösterip 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (II) sayılı cetvelinde yer alan
koruma ve güvenlik görevlisi unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına atanma
hakkı kazandığı halde sınavlarının iptal edilmesi nedeniyle görevlerine
başlayamayanlardan, tabi oldukları sosyal güvenlik mevzuatı çerçevesinde
emeklilik aylığı, yaşlılık aylığı, malullük aylığı veya sürekli tam iş
göremezlik geliri bağlananlar ile kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmakta
olanlar hariç olmak üzere, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 nci
maddesinde aranan genel şartları kaybetmemiş olanlar bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğüne
müracaat etmeleri hâlinde, anılan Genel Müdürlük veya bağlı birimlerinde memur
unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına atanırlar. Bu fıkra çerçevesinde
atama işlemi yapılmasıyla birlikte memur unvanlı pozisyon ihdas edilmiş
sayılır. Bu şekilde ihdas edilen pozisyonlar herhangi bir sebeple boşalması
hâlinde başka bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. Bu madde
çerçevesinde ataması yapılanlar 1 ay içinde Devlet Personel Başkanlığına
bildirilir ve bunlara geçmişe dönük herhangi bir hak sağlanmaz.
(3) Kapatılan
Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünde 6-7-8 Aralık 1996 yılında yapılan
Devlet memurluğuna giriş sınavlarında başarılı olarak atamaya hak kazanan
ancak, sınavlarının iptal edilmesi sebebiyle göreve başlayamayanlar ile göreve
başlamakla birlikte idarelerce tesis edilen işlemler sonucunda görevlerine son
verilen kişilerin bu fıkra hükmünün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay
içinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına müracaat etmeleri hâlinde, Devlet
memuru olabilmek için aranan genel şartları kaybetmemiş olmaları şartıyla,
mezkur Başkanlığın merkez ya da taşra birimlerinde durumlarına uygun memur
kadrolarına herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın açıktan atamaları yapılır.
Bu fıkra kapsamında ataması yapılanlar 1 ay içinde Devlet Personel Başkanlığına
bildirilir ve bunlara geçmişe dönük herhangi bir hak sağlanmaz."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel Erkan Akçay
Konya Eskişehir Manisa
Alim Işık Emin Çınar Yusuf Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Mehmet
Günal
Antalya
"GEÇİCİ
MADDE 1- (1) Kapatılan Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü ve Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü taşra teşkilatı tarafından 1997 yılında
yapılan personel alımı sınavı sonucunda asil listede yer alan ve sınavın iptal
edilmesi nedeniyle; atanma şartlarını haiz olduğu hâlde Devlet memurluğuna
atanmayan Devlet memurluğuna atanıp göreve başlatılmayan ya da göreve
başlatıldığı halde sonradan görevden alınan kişilerin bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren altı ay içinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına
müracaat etmeleri hâlinde ve Devlet memuru olabilmek için aranan genel şartları
kaybetmemiş olmaları şartıyla, mezkûr Bakanlığın taşra teşkilatının
durumlarına, uygun memur kadrolarına herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın
açıktan atamaları yapılır."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Gerekçe lütfen.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sosyal Sigortalar
Genel Müdürlüğü tarafından 1997 yılında yapılan personel alımı sınavı sonucunda
asil listede yer alan ve sınavın iptal edilmesi nedeniyle; göreve başlatıldığı
halde sonradan görevden alınan kişilerin de mağduriyetinin giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının geçici 1 inci maddesine aşağıdaki fıkraların
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Şuay
Alpay (Elâzığ) ve arkadaşları
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bu ayrı bir madde yani bu ayrı bir geçici madde,
buradaki geçici maddeyle ilgisi yok. Komisyon çoğunluğu aramanız lazım. Yani, buradaki,
geçici 1’inci maddedeki Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuyla ilgili bu.
Getirilen bu önergeyle ayrı bir geçici madde ve birçok kamu kurumunda, taa
1996’larda yapılan imtihanlarda başarılı olup da atanmayan insanlara atanma
şartları getiriyoruz. Ayrı bir geçici madde olması lazım, Komisyonun salt
çoğunluğunu aramanız lazım efendim. Yani, bu maddeyle ilgisi yok.
BAŞKAN – Şimdi,
Sayın Genç, ben önergeyi okutayım, ara verip grup başkan vekilleriyle
görüşeceğim.
“(2) Bigadiç
Maden İşletmeleri Müessesesi, Şarkkromları Ferrokrom İşletmesi Müessesesi,
Kırka Boraks İşletmesi Müessesesi, Seydişehir Alüminyum İşletmesi ve 100. Yıl
Gümüş İşletmesi Müdürlüklerinde 7/6/1997 tarihinde yapılan sınavda başarı
gösterip 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (II) sayılı cetvelinde yer alan
koruma ve güvenlik görevlisi unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına atanma
hakkı kazandığı halde sınavlarının iptal edilmesi nedeniyle görevlerine
başlayamayanlardan, tabi oldukları sosyal güvenlik mevzuatı çerçevesinde
emeklilik aylığı, yaşlılık aylığı, malullük aylığı veya sürekli tam iş
göremezlik geliri bağlananlar ile kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmakta
olanlar hariç olmak üzere, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 nci
maddesinde aranan genel şartları kaybetmemiş olanlar bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğüne
müracaat etmeleri hâlinde, anılan Genel Müdürlük veya bağlı birimlerinde memur
unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına atanırlar. Bu fıkra çerçevesinde
atama işlemi yapılmasıyla birlikte memur unvanlı pozisyon ihdas edilmiş
sayılır. Bu şekilde ihdas edilen pozisyonlar herhangi bir sebeple boşalması
hâlinde başka bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. Bu madde
çerçevesinde ataması yapılanlar 1 ay içinde Devlet Personel Başkanlığına
bildirilir ve bunlara geçmişe dönük herhangi bir hak sağlanmaz.
(3) Kapatılan
Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünde 6-7-8 Aralık 1996 yılında yapılan
Devlet memurluğuna giriş sınavlarında başarılı olarak atamaya hak kazanan
ancak, sınavlarının iptal edilmesi sebebiyle göreve başlayamayanlar ile göreve
başlamakla birlikte idarelerce tesis edilen işlemler sonucunda görevlerine son
verilen kişilerin bu fıkra hükmünün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay
içinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına müracaat etmeleri hâlinde, Devlet
memuru olabilmek için aranan genel şartları kaybetmemiş olmaları şartıyla,
mezkur Başkanlığın merkez ya da taşra birimlerinde durumlarına uygun memur
kadrolarına herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın açıktan atamaları yapılır.
Bu fıkra kapsamında ataması yapılanlar 1 ay içinde Devlet Personel Başkanlığına
bildirilir ve bunlara geçmişe dönük herhangi bir hak sağlanmaz."
BAŞKAN – Sayın
grup başkan vekillerini arkaya davet ediyorum.
On beş dakika
birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.20
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız devam yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet burada.
Geçici 1’inci
madde üzerindeki, biraz önce okuttuğum, Elâzığ Milletvekili Sayın Zülfü
Demirbağ ve arkadaşlarının önergesi geri alınmıştır.
Şimdi, diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 S. Sayılı Kanun Tasarısının Geçici Madde 1’in son cümlesindeki “… memur
kadrolarına herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın açıktan atamaları
yapılır.” cümlesinin madde metninden çıkartılarak yerine “memur kadrolarına
sınavda aldıkları puan sıralamaları dikkate alınarak atamaları yapılır.”
cümlesinin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
İzzet
Çetin (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Akif Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz geçici 1’inci madde, kapatılan Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatı tarafından, 14
Haziran 1997 tarihinde yapılan sınavı kazandığı hâlde daha sonra sınavın iptal
edilmesi nedeniyle göreve başlatılmayan kişilerin yeniden göreve başlatılmasına
yönelik bir düzenlemeyi kapsamaktadır. Yani on yedi yıl önce iptal edilmiş bir
sınavın on yedi yıl sonra sınav kazananlar açısından, daha sonra sınav iptal
edilmiş olsa dahi onların haklarının kendilerine iade edilmesi yönünde bir
düzenleme var burada. Bu düzenlemenin hangi gerekçeyle getirildiğini
bilemiyoruz ama 28 Şubat nedeniyle bu mağduriyetin olduğu şifahen ifade
edilmiştir. 28 Şubat, bundan çok sonra, sekiz ay sonra yapılmış olmakla
birlikte ona bağlanan bir gerekçe ortaya konulmaktadır.
Ben şunu sormak
istiyorum: Değerli milletvekilleri, 12 Eylül mağdurları da var, 12 Mart
mağdurları da var, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu uygulaması döneminde, o
Sıkıyönetim Kanunu’nun mağdurları var. Yine, güvenlik soruşturmaları nedeniyle
sınavları kazanmış olduğu hâlde kamu görevine atanamayanlar var ama siz,
Hükûmet, darbe deyince bundan sadece 28 Şubatı anlıyor. 12 Eylül, 12 Mart,
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetine göre darbe değildir çünkü kendi
yakınları, kendi siyasi görüşüne yakın olan kişiler, kitleler bu darbelerde
mağdur edilmemiştir. O nedenle o mağdurlar, sizlerin sözlüğünde yok.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, belki çıkıp bir sözcünüz diyecek ki: “Biz onların
haklarını da iade ettik.” Hayır, kısmen bir düzenleme yapıldı ama hâlen 12 Eylül
ve 12 Martın, güvenlik soruşturmalarının, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’nun
mağdurları var, yani kamu görevlisi mağdurları var, sınavları kazandığı hâlde o
görevlere atanamayanlar var, o görevleri sona erdirilenler var ama onlara
yönelik bir düzenlemeyi nedense buraya getirmeyi düşünmüyorsunuz. Bu tasarının
ardından görüşeceğimiz Askerlik Kanunu’yla ilgili düzenleme var. O kanun
tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında sözünü ettiğim 12
Eylül, 12 Mart, Sıkıyönetim Kanunu, güvenlik soruşturması mağdurlarının
haklarının iade edilmesi yönünde önergelerimizi Millî Savunma Komisyonunda
verdik ama bunları iktidar çoğunluğunuza dayanarak kabul etmediniz. Biraz sonra
o tasarının görüşmelerine geçeceğiz, orada da bu önergeleri vereceğiz ve bakacağız,
gerçekten, siz hakikaten darbe mağdurlarının yanında mısınız, değil misiniz,
orada sınanacak. Sınanmayan dürüstlükler dürüstlük değildir, sınanmayan
siyasetler siyaset değildir. Bu madde vesilesiyle bunları ifade etme ihtiyacı
duydum.
Biraz önce sözünü
ettiğim önerge, biraz önce burada gündeme gelen, şimdi geri çekilen önerge de
İç Tüzük’e göre burada işlem görmesi mümkün olmayan bir önergedir.
Şimdi şöyle bir
açıklama da yapılıyor: “12 Temmuz 2013 tarihinde çıkarılan bir yasa ile benzer
mağduriyetler giderildi, burada da aynı mağduriyet söz konusudur, onları
gideriyoruz.” Hayır, 12 Temmuz 2013 tarihinde çıkarılan yasa, sınavı yapılan, o
sınavı kazanan, sınavdan sonra kamu görevine atanan kişilerin sınavlarının
iptal edilmesi nedeniyle görevlerine son verilmesi sonucunda doğan
mağduriyetleri telafi etmeyi amaçlamaktadır. Bu düzenleme ise görüştüğümüz
geçici 1’inci madde, hiçbir şekilde göreve atanmamış olan kişilerin tekrar
göreve atanmasını düzenlemektedir. Dolayısıyla, 12 Temmuz 2013 tarihinde çıkarılan
yasayla bunun hiçbir paralelliği yoktur. Gelin, 12 Eylül, 12 Mart, sıkıyönetim
mağdurları, güvenlik soruşturması mağdurlarının sorunlarının tamamını çözecek
düzenlemeyi hep birlikte yapalım. Bu önergelerimizi Askerlik Kanunu tasarısı
görüşmeleri sırasında vereceğiz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 124’te dört
adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 124'üncü maddesinin f bendinde yer alan
“yayımı tarihinde” ibaresinin “yayınlandığı tarihte” şeklinde değiştirilmesini
arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin Muş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 124 üncü maddesinde geçen “1/1/2015”
ibarelerinin, “1/3/2014” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel Erkan Akçay
Konya Eskişehir Manisa
Alim Işık Emin Çınar Yusuf Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Mehmet
Günal
Antalya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 124 üncü maddesinin (ç) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın Bülent Turan Oya Eronat
Adıyaman İstanbul Diyarbakır
İdris
Şahin Yılmaz
Tunç
Çankırı Bartın
“ç) 47 nci ve 48
inci maddeleri yayımı tarihinden doksan gün sonra,”
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 S. Sayılı Kanun Tasarısının 124. Maddesi (d) fıkrasının madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
İzzet Çetin Mehmet Volkan Canalioğlu Muharrem Işık
Ankara Trabzon Erzincan
Selahattin Karaahmetoğlu Hasan Ören Osman Oktay Ekşi
Giresun Manisa İstanbul
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Ören, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torba kanunun 124’üncü
maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önerge üzerine söz almış
bulunuyorum.
Bir aydan fazla
zaman diliminden beri iki konuyu bu kürsüden tartışıyoruz: İktidar olarak
paralel devlet, muhalefet olarak Türkiye’deki yolsuzluklar. Aslında biz bir
saat önce Sayın Metiner’le görüştüğümüzde bu koltuklarda anlaşmıştık kendisiyle
veya anlaşmaya yaklaşmıştık. Gerçekten istenen, bu kürsüden bu sorunların Türk
halkına doğru bir şekilde anlatılması ise, paralel devletle ilgili bir
sıkıntınız var ise -dün paralel devleti Türkiye’nin silahlı kuvvetlerinin
içerisinde aradınız; şimdi hedef değişti, cemaatin, camianın, örgütün
içerisinde arıyorsunuz; haklı da olabilirsiniz ama- bu kürsüye gelin, bize
anlatın. İsterseniz gizli bir oturum yapalım, isterseniz açık bir oturum
yapalım ama buna ne Başbakan karar versin ne bizim Genel Başkan karar versin.
Halkın iradesiyle teşekkül etmiş yasamayı yani bizi buraya gönderen halkın bunu
bizden isteme hakkı vardır. Gelin, ortak yapalım. Siz paralel devleti buradan
anlatın.
Bir ülkede iki
devlet olmaz. Seçimle gelen bir iktidar olur, bir devlet olur. Sizin paralel
devlet anlayışınız dünkü gibi yanlış değilse, bugün bu cemaatin bir örgüt
hâlini aldığını söylüyor iseniz Sayın Başbakan gelsin, bizlere anlatsın. Biz
bunu anlarız. Eğer gerçekten bilgileriniz, bilgilerin altyapısı donanımlı ise
bir problem söz konusu değil ama Türkiye’de bir aydan bu yana iktidar eliyle
yapılan -dilim varmıyor ama- hırsızlık -dilim varmıyor ama- yolsuzluk -dilim
varmıyor ama- usulsüzlük konuşuluyor. Yani bakanların çocuklarının durumu
belli; hâlâ daha, tutuklamayla ilgili, avukatların serbest bırakılma
taleplerine rağmen içeride duruyorlar. Halk Bankası Müdürünün evinden çıkan
paralara itirazınız yok, böyle bir itirazda da bulunmuyorsunuz veya Sayın
Başbakanın o çok söylediğiniz “tape”lerdeki konuşmalarında duyduklarımıza
“Hayır, bu montajdır.” demiyorsunuz. Bakanlarla ilgili, fezlekelerin buraya
gelmesiyle ilgili engellemeye devam ediyorsunuz.
Peki, bunları da
anlatacak bir oturum gerçekleştirelim. Biz milletvekilleri atalım imzaları;
Türkiye’deki 76 milyon da seçtiği AKP’li, MHP’li, CHP’li, BDP’li vekillerin,
öyle, liderlere bağımlı, liderler “otur”, liderler “kalk” dediğinde parmak
kaldıran insan olmadığını görsün. Bu halkın bu konuda bilgiye ihtiyacı yok mu?
Yani gerçekten Türkiye’de iktidar eliyle bir soygun mu yaşanıyor, bu doğru
mudur, buraya kim gelip anlatacak? Herhâlde buraya elinde istihbarat teşkilatı
olan, MİT’in elinde olduğu, jandarmanın elinde olduğu, Emniyet Genel
Müdürlüğünün elinde olduğu on bir yıldır iktidar olan sizler geleceksiniz veya
sizlerin içerisinden bu konuyu kim biliyor ise -gerçi Başbakandan başka kimse
bilmiyor ama- Başbakan biliyor ise davet edeceksiniz, burada anlatacaklar,
anlatacak Başbakan “Hayır, sizin söylediğiniz 4,5 milyon dolar o kutular için
şöyle dendi ama şöyleydi.” deyip bu muhalefeti ikna edecek veya muhalefeti
iknanın ötesinde bilgileri aktaracak.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye’de kaos yaşanıyor, Türkiye’de dolar almış başını gidiyor,
euro almış başını gidiyor. Hepinizin telefonlarına yabancı paralarla kullanılan
kredilerle ilgili ev sahiplerinin, sanayicinin, esnaf ve sanatkârların
mesajları geliyordur, “Yandım Allah” türküsü söylüyor herkes, “Battım.” diyor.
Hani istikrar vardı? Yani Adalet ve Kalkınma Partisi istikrarı temsil etmiyor
muydu? Bugüne kadar övündüğünüz, güvendiğiniz, topluma sunduğunuz, Türkiye’de
ekonomide, siyasette, demokraside istikrar değil miydi? Hangi istikrar? 3 bin
liranın üzerinde -Sayın Metiner- euro, 2.300 liranın üzerinde dolar. Hangi
istikrar? Demokraside istikrar yok. Yasakların hepsini şu an getirdiniz,
koydunuz.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) – Bana cevap hakkı doğur ki…
HASAN ÖREN
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, neyi yaparsanız yapın, sorgu günü geldiğinde
muhakkak ki bu hesaplar sizden sorulacak, isterseniz kendi atadığınız savcılar,
isterseniz kendi atadığınız hâkimler ama muhakkak bunun hesabı sorulacak.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER
(Adıyaman) – Sayın Başkan, Hasan Bey ismimi andı. Kendisine bir dakika içinde
paralel devleti anlatmama izin verir misiniz?
BAŞKAN – Yok,
veremem. Şimdi ara vereceğim, bu kanunu bitireyim, ondan sonra bakarız.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) – Çünkü bugüne kadar hep onlar “Var.” diyordu, şimdi “Yok.”
diyorlar.
BAŞKAN – Bir de
isterseniz beraber şöyle arka tarafta güzel bir çay eşliğinde de konuşabilirsiniz.
Evet, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 124 üncü maddesinin (ç) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın (Adıyaman) ve arkadaşları
"ç) 47 nci
ve 48 inci maddeleri yayımı tarihinden doksan gün sonra,"
BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Başkanım, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılıyoruz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçe lütfen.
Gerekçe:
Tasarının 54 üncü
maddesinin yürürlük tarihi, Kanunun yayımı tarihi şeklinde değiştirilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edildi.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 124 üncü maddesinde geçen
"1/1/2015" ibarelerinin, “1/3/2014" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Araştırma ve
geliştirme, yenilik ile yazılım faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan patentli
veya faydalı model belgeli buluşa ilişkin gayri maddi hakların kiralanması,
devri veya satışına ilişkin KDV istisnası ve sınai mülkiyet haklarına ilişkin
kurumlar vergisi istisna hükümlerinin büyük önem arz etmesi nedeniyle bir an
önce yürürlüğe konulması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmedi.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 124'üncü maddesinin f bendinde yer alan
"yayımı tarihinde" ibaresinin "yayınlandığı tarihte"
şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçe lütfen.
Gerekçe:
Bu önerge ile
maddenin daha anlaşılır olması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmedi.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edildi.
Madde 125.
Üç önergemiz var,
sırayla okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 125’inci maddesinde yer alan “hükümlerini”
ibaresinin “hükümleri” şeklinde değiştirilmesini ve “Kurulu” ibaresinden sonra
gelmek üzere “tarafından” ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık
Mardin Muş
BAŞKAN – Şimdi
okunan önergeyle birlikte iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı
mahiyetteki önergelerin ilkini okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 sıra sayılı kanun tasarısının 125 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Ruhsar Demirel Erkan Akçay
Konya Eskişehir Manisa
Alim Işık Emin Çınar Yusuf Halaçoğlu
Kütahya Kastamonu Kayseri
Mehmet
Günal
Antalya
“MADDE 125 - Bu
Kanun hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür.”
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İzzet Çetin Engin Altay Mehmet Volkan Canalioğlu
Ankara
Sinop İstanbul
Osman Oktay Ekşi
Hasan Ören
İstanbul
Manisa
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeleri
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede ifade
düzeltmesi yapılmaktadır.
Gerekçe:
Daha anlaşılır
hâle getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
524 S. Sayılı Kanun Tasarısının 125. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Engin Altay İzzet Çetin Osman Oktay Ekşi
Sinop Ankara İstanbul
Hasan Ören Mehmet Volkan Canalioğlu Mehmet Akif Hamzaçebi
Manisa Trabzon İstanbul
md-125: Bu Kanun
hükümleri Bakanlar Kurulunca yürütülür.
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Akif Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının bu son
maddesinde tasarının geneline yönelik çok kısa bir değerlendirme yapmak
istiyorum.
Geçici maddeler
dışında 125 maddeden oluşan bir tasarıyı görüştük. Tasarı, torba tasarı olduğu
için çok çeşitli kanunlarda düzenlemeleri kapsıyor. Anadolu Ajansından vergi
düzenlemelerine kadar, engelli vatandaşlarımıza yönelik düzenlemelerden Kamu
İhale Kanunu’ndaki düzenlemelere, Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilat Kanunu’ndaki
düzenlemeden Devlet Memurları Kanunu’ndaki düzenlemelere kadar, otoyollarla
ilgili, otoyol ve tesislerin özelleştirilmesiyle ilgili düzenlemelerden birçok
özel hayat İnternet düzenlemelerine kadar çok çeşitli konuyu düzenleyen bir tasarıyı
görüşüyoruz.
Tasarıda olumlu
bulduğumuz düzenlemeler var. Engelli vatandaşlarımıza yönelik olarak getirilen
düzenlemeleri olumlu buluyoruz ancak bunların yeterli olmadığını, devamının
gelmesi gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin zihinsel engelli vatandaşlarımızın
otomobil iktisabında ÖTV muafiyetine ilişkin düzenleme bu tasarıda yoktur, bu
konuda vermiş olduğumuz önerge de kabul edilmemiştir.
Yine pozitif
ayrımcılık gereği, engelli vatandaşlarımızın dava açması hâlinde, açacakları
davalarda icra takibine girmeleri hâlinde icra takibinde harçtan muaf tutulması
yönündeki bizim verdiğimiz önerge yine çoğunluk oylarıyla kabul edilmemiştir.
Yine işitme
engelli, görme engelli vatandaşlarımıza yönelik olarak teknolojinin getirmiş
olduğu yeni ürünlerin iktisabında, örneğin bir cep telefonu, bir mobil cihazın
sadece işitme ve görme engellilere yönelik, vatandaşlarımız için, kişiler için
üretilen bu cihazların iktisabında herhangi bir verginin olmaması gerekir. Bu
yönde vermiş olduğumuz önerge yine Hükûmet ve iktidar partisinin çoğunluk
oylarıyla kabul edilmemiştir. Bunları son derece eksik buluyoruz. Oysa, çok
daha kavrayıcı, kapsayıcı bir düzenleme yapmak mümkün olabilirdi.
5651 sayılı
İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’da değişiklik yapan ve
İnternet’te sansür diyebileceğimiz düzenlemeleri içeren çok sayıda madde
vardır. Bunu, bilgi toplumu olma yolunda iddia ortaya koymuş Türkiye'nin
geleceğine indirilmiş bir darbe olarak görüyoruz. 5651 sayılı Kanun’un 8’inci
maddesiyle ilgili olarak Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûm
olmuştur yani bu yasanın bu maddesi kişilerin düşünce, ifade özgürlüğüne
karşıdır, buna aykırıdır. AİHM Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesiyle güvence altına
alınmış düşünce ve ifade özgürlüğü ihlal edilmiştir diye Türkiye aleyhine
verilen karara uygun olarak 5651 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinde değişiklik
yapılması gerekirken, tam tersi bir anlayışla 8’inci maddenin kapsamı
genişletilmiş ve İnternet’e erişim konusunda mahkeme kararı değil, mahkeme
kararıyla yasaklama, erişimin engellenmesi değil, yürütme organının kararıyla
erişimin engellenmesi yönünde bir düzenleme yapılmıştır. Bu, kesinlikle
Anayasa’ya aykırı bir düzenlemedir; Türkiye'nin bilgi toplumu olma yolundaki
iddiasını zedeleyen, ona aykırı bir düzenlemedir. Adalet ve Kalkınma Partisinin
öyle anlaşılıyor ki -Hükûmetin daha doğrusu- bilgi toplumu olma yolunda
herhangi bir iddiası yoktur. Onun amacı, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları
nedeniyle Hükûmet aleyhine İnternet ortamında yapılacak yayınları
engellemektir. Bu, son derece, 2013 yılındaki, 2014 yılındaki Türkiye’nin
tablosuna yakışmayan bir durumdur, bir düzenlemedir.
Kamu İhale
Kanunu’nda yapılan düzenlemeler son derece yanlıştır. Kamu İhale Kanunu’nun
istisna kapsamı genişletilmektedir.
Otoyolların
özelleştirilmesi diyebileceğimiz işletme hakkının devri yönündeki düzenleme bir
borçlanmadan başka bir şey değildir. Mevcut otoyol gelirleri bir şirkete
verilecek, bu şirketin payları Özelleştirme İdaresi eliyle satılacak. Bunları
son derece yanlış buluyoruz.
Tasarının olumlu
bulduğumuz düzenlemelerini elbette destekliyoruz ancak biraz önce özetlemeye
çalıştığımız olumsuz düzenlemelerini de kesinlikle desteklemiyoruz. Bunlarla
ilgili Anayasa Mahkemesinde dava açma hakkımızı kullanacağımızı bilgilerinize
sunuyorum ve konuşmamı sonlandırıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmedi.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edildi.
Beşinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, tümünün
oylanmasından önce, bir lehte bir aleyhte iki milletvekiline oyunun rengini
belli etmek üzere söz vereceğim.
Aleyhte Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ile ilgili gelen bir kanun tasarısı ve birçok kanun teklifi
birleştirildi, buraya geldi, bir torba kanun hâline geldi. Aslında torba kanun
hâline geldi ama yani burada, bugün, benim elime bir broşür geçti. Broşürde
diyor ki: “Dört yıllık din eğitimi alan gençlerin diploma törenleri.” Bakın,
siz de bakabilirsiniz. Sayın Başkan, bakın, şu diploma törenine bakabilir
misiniz?
Neyse Başkan…
Şu, işte 21’inci
asırda Türkiye'de din eğitimini alan kadınlarımızın, kızlarımızın çok güzel
resmi değil mi? Türkiye'yi getirdiğiniz seviye bu.
NECDET ÜNÜVAR
(Adana) – Çevir o resmi, kendine çevir.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu, bu işte, buyurun bakın. Ters çevireyim mi?
RECEP ÖZEL (Isparta)
– Sen bir bak ona, kendine doğru çevir.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Size yakışıyor, bana yakışmıyor.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – O resimdeki sensin ama.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Dolayısıyla, çok güzel bir yere getirmişsiniz Türkiye'yi.
Şimdi,
dolayısıyla, yani sizin bir hedefiniz var, laik Türkiye Cumhuriyeti devletini
tamamen dönüp, tamamen ortaçağ karanlıklarına doğru Türkiye'yi götürmektir.
Yazık ediyorsunuz şu memlekete.
Bakın, bu
memleketi eğitimiyle çökertiyorsunuz, tarımıyla çökertiyorsunuz, sanayisiyle
çökertiyorsunuz ve en büyük şeyi de Türkiye'de yasaya saygınlığı
bırakmıyorsunuz.
Ben bu kanunun
başlangıcında sorular da sordum, burada bakanlık makamında oturan arkadaşa
sordum: “Oturduğunuz binayı kimden kiraladınız, kirası kaç liradır?”
Söylemediler çünkü fahiş bir suistimal var.
Yine, 50. Yıl
Yetiştirme Yurdunu kapattılar, getirdiler bunun yerine bazı öğrencilere değil,
kendi mensuplarına Antalya’da lüks otellerde eğitim alıyorlar, birtakım turizm
acentelerine büyük paralar ödüyorlar.
Değerli arkadaşlar,
ayrıca, şimdi, Yenimahalle’nin orada bu kuruma ait çok güzel, kıymetli arsalar
var, bunları yarın öbür gün TOKİ’ye devredecekler, TOKİ getirecek bunu yine
kendi yandaşlarına rant verecek. Yine, Keçiören’de kıymetli arsaları vardı,
bunu aldılar, TOKİ’ye verdiler, TOKİ burada bunları yine kendi yandaşlarına
büyük rantlar sağladı. Yani, nereye atıyorsanız bir yolsuzluk, bir kanunsuzluk,
bir hukuksuzluk var. Mesela insanları öyle rahat zengin ediyorsunuz ki
Denizbankı getirdiniz Zorlu Holdinge 69 milyon dolara verdiniz. Emlakbanktan
aldı, Zorlu Denizbankı çok kısa zaman sonra o, 69 milyon dolara Zorlu Holdinge
verdiğiniz o Denizbank 2,4 milyar dolara satıldı. Yani, böyle bir sene içinde
-devletin buradaki o en kıymetli bankadaki- bir kişinin kazandığı para 1 milyar
931 milyon lira. Zorlu ne yaptı? Gitti Karayollarının İstanbul’daki o arsasını
aldı. Geçenlerde burada söylediğim gibi 86 bin -bunu zaten gazeteler yazıyor,
diyoruz ki: “Araştıralım.”- metrekarelik kaçak, fazla inşaat yapılmış, ondan
sonra denildi ki: “İşte, Bilal Erdoğan araya girdi ve Bilal Erdoğan orada iki
tane önemli büyük mağazaları almak suretiyle imar durumu düzeltildi.” Bunlar
eğer doğru değilse, yüzde yüz doğru değilse bunları araştıralım diyorum.
Şimdi, bir
paralel devletten bahsediyorsunuz arkadaşlar. Dünyanın her tarafında devlette
var olan, devam eden kurumlar var; işte, bu, bürokrasidir, polistir, askerdir,
yargıdır. Ama hükûmetler dört seneden dört seneye gelir. Eğer dört seneden dört
seneye seçimle gelen hükûmetler yolsuzluk yaparsa, elbette ki -o yolsuzluğu- o
devleti ayakta tutmak zorunda kalan devletin kurumlarıdır; işte yargısıdır,
işte bürokrasisidir, polisidir.
Şimdi, Hükûmet,
birtakım olaylarda yolsuzluk yapmış. Bunu polisler tespit etmiş, savcılar
tespit etmiş. Ne yapmışlar? Efendim, şimdi, bu ortaya çıkınca, diyorsunuz ki:
“Efendim, paralel devlet bize ihtilal yapıyor.” Dünyanın hiçbir yerinde böyle
bir mantık olmaz arkadaşlar.
Şimdi, Ulaştırma
Bakanı olan Binali Yıldırım şu anda İzmir’de. Ben İzmirlilere şunu söylüyorum:
“Dolar Ali” diye, “Dolar Ali Yıldırım” olarak kendisini takdim edebilir. Orada,
tutuyor, 630 milyon dolarlık bir havuz getiriyorlar, 630 milyon dolar.
Komisyon, yani Tayyip Bey’in talimatıyla oluşturulan bu havuza acaba kaç
liralık ihale verilmiş? E, bunu da bir araştıralım. Eğer bunlar doğru değilse, o zaman araştırma
yapalım “Halep orada ise arşın burada.” diyorlar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) – Araştıralım bunları, doğru olup olamadığını araştıralım. Olmazsa artık
kimse söylemez ama devamlı olarak ithamlarla karşı karşıya kalacaksınız.
Kanuna ret
veriyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Genç.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten
oy kullanacak sayın bakanlar varsa hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname İle Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın açık
oylama sonucu:
“Kullanılan oy
sayısı: 229
Kabul: 208 (x)
Ret: 21
Kâtip Üye Kâtip
Üye
İsmail Kaşdemir Bayram Özçelik
Çanakkale Burdur”
Böylece, tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı uğurlu
olsun.
Sayın Bakanı
teşekkür konuşması için kürsüye davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çok uzun bir maratondan sonra en hoşunuza gidecek
konuşmayı yapacağımı tahmin ediyorum çünkü çok kısa sürecek.
Başta Plan ve
Bütçe Komisyonumuz olmak üzere, bütün gruplarımız dâhil milletvekillerimize,
Başkanlık Divanına, çok değerli bürokrat arkadaşlarıma, Meclisimizin çok
değerli çalışanlarına bu yorucu mesaileri dolayısıyla gerçekten, bütün
yüreğimle teşekkür ediyorum. Elbirliğiyle çıkardığımız bu iyi ve güzel Kanun’un
hayırlara vesilesi olmasını diliyorum. Bundan sonraki mesailerinizde ve
çalışmalarınızda hepinize kolaylıklar ve başarılar diliyorum.
Teşekkür ederim,
saygılar sunarım, sağ olun. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.19
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
5’inci sırada yer
alan, Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (1/877) (S. Sayısı: 534)(x)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu
534 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle tasarı tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler
hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen İdris Baluken,
Bingöl Milletvekili.
Buyurun Sayın
Baluken.
BDP GRUBU ADINA
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülecek olan kanun tasarısının tümü üzerine
grubumuzun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, aslında, Türkiye siyasi tarihi, resmî devlet tarihi bir
yönüyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin tarihidir. Her dönemde, AKP de dâhil olmak
üzere, her hükûmette, her toplumsal mücadele zemininde Türk Silahlı Kuvvetleri
bugüne kadar siyasetin ve toplumun gidişatına müdahale etmiştir. Siyasetçiden
akademisyene, kadından yaşlısına kadar bu müdahalelerden etkilenmeyen toplumsal
kesim neredeyse yok denecek kadar azdır.
Ordu kurumunun
siyaseti dizayn etme isteği doğrultusunda gerçekleştirilen müdahaleler
cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar toplumda çok büyük tahribatlara,
yıkımlara yol açmıştır. Askerî darbeler sonucunda oluşturulmuş olan anayasalar
da bu sürdürülmek istenen zihniyetin bugüne kadar taşınmasına vesile olmuştur.
Dolayısıyla, bugün görüşmüş olduğumuz bu kanun tasarısını aslında biz bir darbe
anayasasının gölgesinde yapmanın sıkıntısını yaşıyoruz. Eleştiri noktamızın
sebebi de odur. Aslında Türkiye'nin şu anda bir darbe anayasasından sıyrılmış
olmasını; sivil, demokratik, özgürlükçü bir anayasayı oluşturmuş olmasını ve bu
yönüyle de aslında doksan yıldır ordunun siyasete, topluma dair yapmış olduğu
bu müdahalelerle yüzleşmiş olmasını temenni ederdik. Ancak, maalesef, AKP
Hükûmeti de dâhil olmak üzere, bugüne kadar başa gelen iktidar partilerinde
böylesi bir isteğin, böylesi bir çabanın olmadığını görüyoruz.
(x)
534 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Askerî darbe
dönemleri “olağanüstü hâl dönemleri” olarak anılır. Ancak, uygulamada toplum
üzerinden öyle silindir gibi politikalarla geçilir ki sanki darbe dönemleri ve
darbe anayasaları olağan dönemlermiş gibi toplumda bir algı yaratılmıştır.
Bugün de hâlâ biz bu olağanüstü durumun, yani bir darbe anayasasıyla yönetilme
durumunun toplum tarafından olağanlaştırma çabasını kabul etmiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, burada tabii ki ordunun bu toplumsal ve siyasal alana
müdahalelerini tamamen teşhir edecek zamana sahip değiliz. Ancak dönemsel
olarak bu toplumsal müdahalelerin yaratmış olduğu travmalardan bazı kesitleri
burada paylaşmak istiyorum.
Bakın,
cumhuriyetin ilk yıllarında bahsetmiş olduğumuz müdahalelerden bir tanesi Biçar
Tenkil Harekâtı’dır. Bu tenkil harekâtı neticesinde 25 ile 28 yılları arasında
10 binlerce köylü Kürt maalesef çok acımasız katliamlardan geçirilmiştir.
Özellikle, benim de seçim bölgem olan Bingöl’ün her taşı, bütün coğrafyası bu
yapılmış olan katliamların izleriyle doludur. “…”(x) dediğimiz 25-28 yılları
arasında bizler Bingöl’ün köylerinde, Genç’in, Solhan’ın köylerinde kadın,
çoluk çocuk demeden evlerde, ahırlarda, mezralarda yakılan insanların
dramlarını dedelerimizden kulaktan kulağa bugüne kadar öğrendik. Sadece
Solhan’ın Guev köyünde 76 kadın ve çocuğun bir ahırın içerisinde yakılarak
öldürüldüğünü, nasıl gerçekleştiğini bu kulaktan kulağa aktarılan tarih sayesinde
biliyoruz. Yine, aynı köyde 11 erkeğin süngülenerek, 1 erkeğin de köy
meydanında silahla vurularak katledildiğini çok iyi biliyoruz. O günlerde
sadece Bingöl, Genç, Lice, Kulp bölgesinde 60 kadar köyün yakıldığı ve en az
1.500’e yakın köylünün suçsuz yere katledildiğini çok iyi biliyoruz. Bunları
niye anlatıyorum? Çünkü, bizim beklentimiz demokratik, sivil, özgürlükçü bir
anayasayla birlikte ordunun cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar olan süreçte
bugüne kadar sürdürmüş olduğu toplumsal müdahalelerle, toplumsal hamlelerle bir
yüzleşme ihtiyacının olduğunu belirtmek amacıyla söylüyoruz.
Yine, o
dönemlerde yaşanan pek çok travmatik olay var. Yine, 37-38 yılları arasında
özellikle Dersim’de yapılan Tunç Eli Operasyonu’nu herhâlde burada artık
anlatmaya gerek yok. O operasyonun detaylarını, mağaralarda fareler gibi
insanların nasıl zehirlendiğini eminim ki bu Meclisin sıralarında oturup
bilmeyen bir milletvekili yoktur. O dönemde bu yapılan katliamları yapanlar,
kendi günlüklerini kitap hâline getirdiklerinde, o dönemi kitaplarına
aktaramayacak kadar ağır katliamlar yaptıklarını tarih önünde âdeta itiraf
etmişlerdir. Tarihten bugüne kadar geldiğimizde değişen çok bir şey olmuş
mudur? Olmamıştır.
90’lı yıllarda da
maalesef yine ordu kurumunun siyasal ve toplumsal alana müdahalesiyle karşı
karşıya bulunduğumuz bir tarihsel kesiti sizlerle paylaşmak istiyorum.
90’lı yıllarda
yaşanan zulümlerin birebir tanığıyız biz. Özellikle Kürt coğrafyasında nelerin
yapıldığını, orada ordu mensuplarının hangi acıları o halka yaşattığını birebir
biliyoruz ama özellikle bizim bildiklerimizi artık itiraflar üzerinden, o dönem
o katliamlara imza atanların itirafları üzerinden eminiz ki sizler de
biliyorsunuz.
Bakın, sadece
90’lı yıllarda köy yakma amacıyla taburlar kurulmuş, köy yakma taburları var o
dönemde. Bunlar 1990’lı yıllarda… Bizim anlattığımız zulmün bugünlerde basına
aktarılan kısımlarıyla size aktaracağım.
İnsanı dehşete
düşüren açıklamalarda, itiraflarda, bakın, 1994 yılında Diyarbakır bölgesinde
görev yapan bir asker ne diyor: “Bizim taburumuza verilen görev köyleri
yakmaktı. Orada kaldığımız süre içesinde Hazro, Lice, Hani ve Kulp ilçelerine
bağlı yaklaşık 30 köyü yaktık. Köylere girince komutanlarımız askerleri 2’şer,
3’er kişi olarak evleri yakmakla görevlendiriyordu. Evlere girip ‘Dışarı çıkın,
yakacağız.’ diyorduk. Köylere girince komutanlarımız askerleri 2’şer, 3’er kişi
olarak evleri yakmakla görevlendiriyordu ve biz, eşyalarını boşaltmaya fırsat
vermeden bu verilen talimatları yerine getiriyorduk.”
(x)
Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
Yine, aynı
şekilde, bu köylere yönelik yapılmış olan bombalamaların da canlı tanığıyız.
Ancak, bu bombalamaların da artık kamuoyu önünde, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi önünde mahkûm edilmiş yönünü yine siz değerli milletvekilleriyle
paylaşmak istiyorum.
26 Mart 1994’te
Şırnak’ın Koçağılı ve Kuşkonar köylerinde 38 kişi, 38 köylü askerî uçaklar
tarafından paramparça edildi. O dönem bunun bir katliam olduğunu defalarca
ilgili platformlarda dile getirdik. Ancak, o dönemin Genelkurmay Başkanı bu
yapılan katliamlarla ilgili “Savaş uçaklarına yüklemiş olduğumuz bombaların
kayışları gevşemişti.” demişti.
Yine, o dönemin
Başbakanı “Uçaklar bize ait değil.” diyerek tarihe geçecek bir trajikomik
durumu gözler önüne sermişti. O dönemin İçişleri Bakanı ise 38 Kürt köylüsünün
katledildiği bu operasyonu teröristleri imha etmeye yönelik bir operasyon
olarak tanımlamıştı. Biz söyledik, sizler inanmadınız ama Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Şırnak’ın bu iki köyünde, Koçağılı ve Kuşkonar köylerinde yapılan
katliamla ilgili Türkiye’yi mahkûm edecek kararı verdi ve Türkiye, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde 2 milyon 305 bin euro tazminat cezasına çarptırıldı.
Yine,
bulunduğumuz bölgenin her tarafında toplu mezarlar gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Bakın, sadece Şırnak’taki toplu mezar sayısı 15’in üzerindedir. O toplu
mezarlarda 250’ye yakın insanın kemikleri vardır. 90’lı yıllarda, neredeyse,
toplu mezarlar ve toplu mezarlarda insan kemikleri olağan hâle gelmiştir. 1996
yılında Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde 11 kişinin yine askerler tarafından
katledildiğini iktidar partisinin milletvekilleri de bu kürsüden söyleme
durumunda kalmışlardır. Yine, bu Güçlükonak katliamının da Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi tarafından cezalandırıldığını ve ortaya çıkarıldığını ifade etmek
istiyorum.
Bugünlerde yine
sıkça tartışılan Lice katliamı… 1993 yılında o bölgenin en rütbeli
askerlerinden olan Bahtiyar Aydın’ın da katledildiği Lice’deki olayların artık
ordu içerisindeki birtakım tezgâhlar tarafından ortaya konduğu, yaşama
geçirildiği kabul ediliyor. Lice’de 1993 yılında, Bahtiyar Aydın’ın da dâhil
olduğu, 16 kişinin katledildiği, bütün bir ilçenin yakılıp yıkıldığı olayda tek
bir yaralı ya da tek bir ölü PKK’li gerçeğinin olmamasını bugün savcılık da
askerlerin yaptığıyla ilgili bir kanıt olarak mahkemede değerlendiriyor.
Bakın, yine
Şırnak’ta o dönemde valilik yapan bir valinin itiraflarını söyleyeyim: “Gece
geç vakit oldu. Hâlâ unutamıyorum. Askeriye de gündüz çıkmaz, gece çıkardı,
vatandaşların evlerini tarardı. Onlar da yanlış yaptı.” Gazeteci soruyor:
“Askerler sivillerin evlerini mi taradılar?” O dönemin Şırnak valisi: “Evet,
tabii. Çıktılar, evlerin her tarafını, camını, köşesini, her tarafını perişan
ettiler. O dönemler ben de bu olaylara çok sinirlendim.” diyor.
Sayısız bu
şekilde katliam manzarasını, tablosunu buraya getirebiliriz. Bunları
anlatmamdaki amaç askerlikle ilgili bir kanun yapılacaksa bu ülkenin gerçek
tarihi ile yüzleşme kanununu bu Meclise getirmemiz gerekiyor. Bu yüzleşmeyi
yapmadan, 1925’ten 1990’lı yıllara kadar bütün bu ülkede yaşanılan acılarla
yüzleşmeden istediğiniz kadar askerlikle ilgili kanunlar getirin, bu ülkedeki
travmaları bitiremezsiniz, bu ülkedeki yaraları saramazsınız.
Yine, ordu
içerisindeki generallerden Eşref Bitlis Paşa’nın ölümünün de nasıl şaibeli
olduğunu herhâlde bu sıralarda oturan milletvekillerinin tamamı biliyorlar.
Bir de ordunun
yapıp da PKK’nin üzerine atmış olduğu cinayetlerden, katliamlardan bahsetmek
istiyorum. Sadece Genç ilçemizde, 1999 yılında Genç’te öğrenci olan ve esnaf
olan Mehmet Eliveren’in ve Yılmaz Eliveren’in nasıl katledildiğini çok iyi
biliyoruz. Katledildikten sonra her 2 gencin başına kayıtlarda bulunmayan birer
kalaşnikofu koyup “2 PKK’liyi etkisiz hâle getirdik.” denen bir zihniyetin,
yüzleşilmesi gereken bir zihniyet olduğunu tekrar ifade etmek istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Lice-Hani-Kulp-Genç üçgeninde hangi köylüyü çevirseniz, hangi
vatandaşı çevirseniz bu bahsetmiş olduğumuz olaylarla ilgili onlarca örneği
size verebilir. O dönem Bolu Komando Tugayının neler yaptığını Lice’deki
köylüler, Genç’teki köylüler çok iyi biliyorlar. Ortaya çıkan pek çok katliamın
itiraflarını da bugünlerde basından bolca okuyabilirsiniz.
90’lı yıllarda
bunlar oluyordu da bugün değişti mi? Bugün de değişmedi. Aynı coğrafyada Ceylan
Önkol’un o bölgedeki karakoldan atılan bir havan mermisiyle paramparça olan
küçük bedenini annesinin nasıl topladığını çok iyi biliyoruz. Bütün bunlara
tarih tanıklık ediyor, bütün bunların hesabını sorumluları mutlaka tarih
önünde, halkın önünde verecek. Darbe anayasasıyla, burada bu acı olaylara
dokunmayan askerlik yasalarıyla bu yüzleşmeden kaçacağınızı sanıyorsanız burada
büyük yanılıyorsunuz.
Yine, sizin
döneminizde işlenen Roboski katliamında 34 Kürt köylüsünün kusursuz bir
katliamla nasıl paramparça edildiğini tarih çok iyi biliyor. Tarih bütün bu
katliamların hesabını soracak şekilde işliyor. Sizler ya tarihin bu işleyişini
doğru okur, bu yüzleşmeyle ilgili yasaları bu Meclise getirirsiniz ya da bugüne
kadar tarihin bu gidişatına karşı koyanlar gibi siz de tarihin altında
ezilirsiniz. O nedenle, biz bu uyarılarımızı tekrar buradan ifade etmek
istiyoruz.
Siz ne
yapıyorsunuz, bakın, bu Askerlik Kanunu’nun 61’inci maddesinde, bütün bu
bahsetmiş olduğumuz suçlamalarla ilgili tarih önünde yargılanması gerekenlere
koruma zırhı getiriyorsunuz. Generallerin, paşaların yaptıklarıyla ilgili
adalet önünde yargılanması yerine soruşturma süreçlerini başbakanın
inisiyatifine verecek ve dolayısıyla soruşturmalardan kaçacak yasal
düzenlemeleri Meclisin önüne getiriyorsunuz. Bunları yapabilirsiniz, bugün
sayısal çoğunluğunuz vardır ama ant olsun ki Roboski katliamını yapanların
tarih önünde, halk önünde hesap vereceğini hep birlikte göreceğiz. Yaptığınız
bu yasaların hepsini tarihin çöplüğüne atma konusunda bizler kararlıyız.
Değerli
milletvekilleri, bu bahsetmiş olduğum dışarıda gelişen cinayetler dışında bir
de kışla içerisinde -sürekli gündeme getirdiğimiz- şüpheli asker ölümleri var.
Yine, şüpheli asker ölümleriyle ilgili de defalarca buralara araştırma önergesi
getirdik, kanun teklifleri hazırladık ama bugüne kadar bu konuda da, tıpkı bu
diğer cinayetlerde olduğu gibi, kılınızı kıpırdatmadınız. Sadece, son on yılda
binden fazla asker kışla içerisinde şüpheli bir şekilde cinayete kurban
gitmiştir. İntihar olarak sunulan çoğu ölümün, çoğu asker ölümünün cinayet
olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu askerlerin aileleri, sizleri de arıyorlar, sizin
grupları da ziyaret ediyorlar. Bu asker aileleri 15 Şubatta Ankara’ya tekrar
gelecekler. Bu konuda, siz adım atmazsanız, böyle etliye sütlüye dokunmayan
askerlik kanunlarıyla bizleri kandırmaya çalışırsanız, en büyük cevabı da bu
asker ailelerinden alacaksınız. “Eğer bu konuda Meclis bir adım atmazsa biz 15
Şubatta gelip AK PARTİ Genel Merkezinin önünde gerekirse ölüm orucuna yatarız.”
diyen asker aileleri bizi arıyor. Dolayısıyla, böyle acil gündemler varken,
böyle yakıcı gündemler varken buraya getirmiş olduğunuz bu yasa teklifinin
hiçbir anlamının olmadığını ifade etmek istiyorum. İstedikleri şey de çok
basit: Bu süreçleri, kışla içerisindeki bu şüpheli ölümlerin soruşturma
süreçlerini askerî mahkemelerden alıp sivil mahkemelere vermenizi istiyorlar,
sorumluların yargı önüne çıkmasını istiyorlar, Meclisin bir komisyon kurarak bu
işin üzerine gitmesini istiyorlar. Bu üç masumane talebi bile bugüne kadar
yerine getirmeyen Hükûmetiniz, generalleri korumanın, paşaları korumanın büyük
bir paniği, büyük bir kaygısı içerisine girmiş durumda. Bakın, bugüne kadar AK
PARTİ Hükûmeti her halka gittiğinde “Biz darbe süreçleriyle yüzleşiyoruz.” dedi
ama darbe kurumları ve darbe anayasası olduğu yerde duruyor. Millî Güvenlik
Kurulu, yine, aynı şekilde bu darbe zihniyetinin oluşturmuş olduğu ve bugüne
getirmiş olduğu bir kurumdur. Millî Güvenlik Kurulunu kaldıracağınıza, Millî
Güvenlik Kurulunu kendinize göre dizayn etmenin peşine düştünüz.
“Ergenekon” ve
“Balyoz” adı altında açmış olduğunuz davaların tamamında Fırat’ın doğusuna
geçme cesaretini göstermediniz. O davalar kapsamında haksız, hukuksuz yere de
pek çok insanı tutukladınız. Bu bahsettiğiniz paralel devlet yapılanmasının o
davalar kapsamında suçu olmayan insanları cezaevlerine attığını da biliyoruz.
Ama asıl suçu taşıyan o askerlerden -Fırat’ın doğusundaki köy yakma
taburlarına- gençleri asit çukurlarına atmalarının, faili meçhul cinayetlerin
hesabını sormadınız, soramadınız. Dolayısıyla, buraya getirmiş olduğunuz bu
düzenlemenin de bizim açımızdan hiçbir değeri yoktur.
Zorunlu
askerlikle ilgili bazı düzenlemeler yapmışsınız. Zorunlu askerliğe tamamen
karşıyız. “Zorunlu askerlik kaldırılmalıdır, vicdani ret hakkı getirilmelidir.”
diyoruz. Biz, yine, bugüne kadar özellikle vicdani ret hakkıyla ilgili bu
ülkede gençlere yaşatılmış olan bütün acıların da yargı önünde, adalet önünde
tekrar değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Özlük haklarıyla
ilgili bazı düzenlemeler getirmişsiniz. Özlük haklarıyla ilgili, Barış ve
Demokrasi Partisi ilkesel olarak çalışanın, emekçinin hakkını her zaman
savunan, pozitif bakan bir noktadır. Ama getirdiğiniz bu tasarıdaki bütün bu
zafiyetleri kabul etmediğimizi, bu nedenle de ret oyu vereceğimizi, etkili
muhalefetimizi de ilgili maddeler geldikçe…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - …ortaya koyacağımızı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Tasarının tümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Koray Aydın,
Trabzon Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KORAY AYDIN (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimizi açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin, günün değişen ve gelişen
dünya şartlarına göre mevcut yasalarında yerli yerinde değişiklik yapılmasını
önemsiyoruz. Türk milletinin göz bebeği olarak gördüğümüz Türk Silahlı
Kuvvetlerinin görevlerini daha hızlı, etkin ve verimli bir şekilde yapabilmesi
için atılacak her adıma bugüne kadar katkı verdik, bundan sonra da vermeye devam
edeceğiz.
Türk Silahlı
Kuvvetleri personelinin özlük hakları konusundaki problemleri de acil çözüm
beklemektedir. Görev süreleri devam eden ve görev sürelerini tamamlayan uzman
erbaşlar, uzman jandarmalar, sözleşmeli subaylar, astsubaylar ve hatta subaylar
hâlen çeşitli sorunlarla karşı karşıyadır. Hazırlanan tasarıda beklentilerin
pek azının karşılandığını görmekteyiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; buradan daha önce yaptığım bir öneriyi tekrar
vurgulamak istiyorum. Bir konuda yasal düzenleme yapılmadan önce konuyla ilgili
sivil toplum kuruluşlarının, sektör temsilcilerinin, sendika temsilcilerinin
görüşlerinin alınması çağdaş ve katılımcı demokrasinin bir gereğidir.
Bilindiği üzere,
hâlen çalışan askerî personelin kendi hak ve menfaatlerini savunacak bir
dernek, vakıf veya sendika kurmasına yasal olarak imkân bulunmamaktadır. Sayın
Millî Savunma Bakanımıza ve Hükûmete önerimiz, Türk Silahlı Kuvvetleri
bünyesinde görev yapan personelle ilgili düzenleme yapılmadan önce Emekli Uzman
Erbaşlar Derneği gibi, Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği gibi ve Türkiye
Subaylar Derneği gibi bu kesimleri temsil eden dernek ve kuruluşların
görüşlerinin mutlaka alınması gerekiyor. Hazırlanacak tasarı ve tekliflere
tarafları dâhil etmek, onların görüş, düşünce ve tavsiyelerini almak, onlara
kulak vermek kimseye bir şey kaybettirmez. Tarafların görüşlerine kulak
verilmediği takdirde, çıkarılacak düzenlemelerin uzun ömürlü olması, sorunları
karşılaması ve ihtiyaçları karşılaması mümkün değildir. Basına yansıyan haberlere
göre, 10-12 Şubatta Ankara'da Türk Silahlı Kuvvetleri kıdemli astsubaylar
semineri düzenlenecektir. Görüştüğümüz yasa çıktıktan sonra görüş sormanın bir
anlamı olmadığına göre bu durumu bundan sonraki düzenlemeler için atılmış bir
adım olarak görebiliriz. Emekli askerî personele yapılan 100 liralık ilave
iyileştirme şimdiden enflasyona yenik düşmüştür. Gerçek şudur: Bir astsubayımız
emekli olduğunda maaşı yarı yarıya düşmektedir. Aslında, bu durum birçok kamu
çalışanı için de geçerlidir. Çalışırken alınan maaşla emekli olununca alınan
maaş oranında Türk Silahlı Kuvvetleri evlatları arasında adalet gözetilmeli ve
ayrım yapılmamalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görev yapan bütün
personelin özlük, emeklilik ve sağlık şartları adaleti gözetecek şekilde
bütünlüklü olarak ele alınıp iyileştirilmelidir. Yapılacak düzenlemelerle
askerlik herkesin özendiği bir meslek hâline getirilmeli, Türk milletinin
bekası için askerliği Peygamber ocağı olarak gören anlayış kesintisiz devam
ettirilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
çalışma şartları bakımından askerî mevzuata ama özlük hakları yönüyle memur
mevzuatına tabi olan Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görev yapan sivil
memurların da yeni düzenleme konusunda talepleri ve beklentileri vardır. Bu
beklentilerin de en kısa sürede ele alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Okullarıyla
ilişiği kesilen askerî öğrencilerimiz de bir dizi sorunla karşı karşıya
bulunmaktadır. Okullarında askerlikle ilgili her türlü teorik ve silahlı eğitim
gören askerî öğrencilerimizin okullarıyla ilişkilerinin kesilmesi hâlinde
yeniden askerlik yapmaktadırlar. Oysa, yapılacak düzenlemelerle, eğitimde geçen
süreler askerlik hizmetinden sayılmalı, yine ağır bir cezaya dönüşen yüksek
miktardaki tazminatlar da daha makul seviyelere çekilmelidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; mevcut tasarının çoğu maddelerine katılmakla birlikte,
kanun tasarısının 61’inci maddesindeki kuvvet komutanlarının yargılanmalarına
izin veren yetkisinin Başbakana veya bir bakanına verilmesi uygun değildir.
Soruşturma açılması konusunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yetkili olmalıdır.
Anayasa’mızın 9’uncu maddesi açıktır: “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelerce kullanılır.” Tasarının 61’inci maddesi, yargı yetkisinin
bir bölümünü İçişleri Bakanına, Başbakana ve Cumhurbaşkanına vermesinin
ötesinde bu yetkinin denetimi yönüyle de Anayasa’ya aykırıdır.
Değerli
milletvekilleri, burada yasama görevi yapıyoruz. Temel görevimiz yasa
yapmaktır. Kanunlar Anayasa’ya aykırı olamaz. Bu sözler, partimizin veya benim
şahsi görüşlerim değil, Anayasa’nın 11’inci maddesinde yazılıdır. Tasarının
61’inci maddesindeki Anayasa’ya aykırı hususlardan sadece birini sizlerin ve
bütün Türk milletinin dikkatlerine sunuyorum. İzin vermeye yetkili merci kamu
davasının açılmasına gerek görmezse kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar
verir, bu karar kesindir. Oysa, Anayasa’nın 125’inci maddesi gereğince idarenin
her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. Anayasa’nın yargıya
verdiği bu açık yetki daha alt bir hukuk normu olan yasayla kısıtlanamaz,
yargıya itirazın önü kapatılamaz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının esas amacı, Başbakanın
yetkisine yetki katmak, nihayetinde siyaseti kışlaya sokmaktır. Komutanların
yargılanması Başbakanın isteğine bırakılmaktadır. Başbakan yargılanmasını
isteği komutan için izin verecek, istemediği için de izin vermeyecek. İtiraz
mercisi Cumhurbaşkanlığı ve kararı da kesin, üstelik bu süreç de yargı
denetimine tabi değil. Böyle bir düzenleme Anayasa’ya ve hukukun temel
esaslarına uygun değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin 26’ncı Genelkurmay
Başkanının, onlarca generalin ve görevleri sadece emir ve talimatlara uymak
olan askerî personelin terör suçundan mahkûm olmasını sadece seyreden AKP’nin bundan
sonra askerî yargılamalarla ilgili atacağı adımlar, sadece geçici bir ittifak
arayışı olarak değerlendirilecektir.
Millî ordunun
canına okunurken ses çıkarmayanlar, eş zamanlı olarak teröristle pazarlık
masası kurmuşlardır. Bundan sonra AKP’nin her düzenlemesinin, ortaya saçılan
yolsuzluk, rüşvet ve yağmanın üzerini örtmek üzerine olacağı anlaşılmaktadır.
İnternet’i tek tuşla kapatma yetkisinin iktidara verilmesi arayışı,
İnternet medyasına sansürün hayata geçirilmesi
işte bu örtbas projesinin sonucudur. Kendi ikbal ve istikbalini kurtarmak için
Anayasa’yı ihlal eden, adaletin canına okuyan, bürokrasiyi hallaç pamuğu gibi
atan, Sayıştay denetiminden kaçan, yargı kararlarını hiçe sayan ve nihayet
basına sansür uygulayan AKP Hükûmeti ve Sayın Başbakandır.
Değerli
milletvekilleri, burada hangi birini sayalım? Anayasa’mız “Kanun önünde herkes
eşittir.” diyor. Anayasa’mızın 10’uncu maddesine göre, hiçbir kişiye, aileye,
zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz ama AKP Türkiyesi’nde mahkemelerin
ifadeye çağırma, gözaltı ve tedbir kararları, iktidar yandaşları için
uygulanmamış, Anayasa’mızın eşitlik ilkesi yerle bir edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Anayasa’nın 138’inci maddesine göre, hiçbir organ, makam,
merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir
ve talimat veremez. Bu hüküm açıkça ortadayken Adalet Bakanı ve Müsteşarı,
İzmir’de yürütülmekte olan bir yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili yargıya açıkça
müdahale etmiş, konuyla ilgili fezleke bile düzenlenmiştir. Muhalefet milletvekilleriyle
ilgili fezlekeler Parlamentoya jet hızıyla gelirken, söz konusu AKP’nin
bakanları olunca fezlekeler neredeyse yandı bitti kül oldu masalındaki gibi
âdeta buhar olmuşlardır. Açıkça anlaşılıyor ki Anayasa’nın 138’inci maddesi
askıya alınmış, fezlekelerle ilgili yasamanın yetkisine Adalet Bakanı el
koymuştur. Meclis Başkanımız da bu yetkinin gasbedilmesine maalesef nezaret
etmektedir. O fezlekeler bu Parlamentoya gelmedikçe söylenen sözlerin hiçbir
anlamı olmayacaktır.
Yargıya müdahale
eden, adaleti katleden, sonra da hiçbir şey olmamış gibi sansür uyguladıkları
basını bugün toplayıp halkla ilişkiler çalışması yapan Adalet Bakanı değil,
olsa olsa garabet bakanı olabilir. Basına “Sansür nereden çıktı?” diyenlere bir
hatırlatmada bulunmak istiyorum: Anayasa’nın 28’inci maddesine göre “Basın
hürdür, sansür edilemez.” ama AKP iktidarı ve Sayın Başbakan tam tersini
yapıyor. Taa Fas’tan arayıp Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin
açıklamasını derhâl sansürletiyor. Hatta, televizyonun geçtiği iki cümlelik alt
yazıya bile tahammül edemiyor. Başbakan değil de sanki baş sansürcü olmuş. Bu
nasıl çarpık bir anlayıştır Allah aşkına? Muhalefet liderinin televizyonda alt
yazı olarak geçen sözüne tahammülü olmayanların demokratlığı sahte ve
vicdanları da nasırlıdır.
AKP ve Başbakanın
yolsuzluk soruşturmalarının ardından yaptığı, yolsuzluğu yüzsüz örtmektir.
Sekiz ay önceden MİT’in haber verdiği yolsuzluğa “komplo” demek Türk milletinin
aklıyla alay etmektir. Nitekim, Başbakan kendisine sunulan MİT raporunun bir
tespit olduğunu ifade ediyor ama bunun servis edilmesinin manidar olduğunu
belirtiyor. Yani, inkâr etmiyor, edemiyor, etmesi de mümkün değil. Ona göre her
şey manidar.
Daha önce de
değindiğim gibi fezlekeleri Meclisten kaçırmanın amacı pisliğin üzerini örtmek
ve soruşturmayı yandı bitti kül oldu masalına çevirmek içindir. Kumpas, komplo
ve paralel yapı söylemleri yolsuzluğu, rüşveti ve yağmayı gizlemeye
yetmeyecektir. Esas paralel yapı, hatta paralel devlet KCK’dır ve AKP Hükûmeti
KCK ile pazarlık masasındadır. Sözde “çekilme süreci” adı altında, teröristler
değil ama askerimiz kışlasına çekilmiş, bölgede alan hakimiyeti KCK’nın eline
geçmiştir. İmralı ve Kandil AKP Hükûmetine ayar üstüne ayar vermekte, “Tek bir
silah patlarsa Başbakan yerinde kalamaz.” diye tehditler savrulmaktadır. Kendi
derdine düşen AKP Hükûmeti ve Sayın Başbakan “çözüm” diye diye ülkeyi
çözülmenin, bölünmenin ve parçalanmanın eşiğine getirmiştir. AKP Hükûmeti,
bölgede 30 Mart yerel seçimlerinde sandıklardan özerklik çıkacağına dair söylemleri
ve uyarıları görmezden ve duymazdan gelmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözde “çözüm ve barış süreci” adı altında yapılan
uygulamalar millî savunma ve güvenlik politikalarımızı zaafa uğratmıştır. Daha
önce de ifade ettiğim gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak ve
etkisizleştirmek için yürütülen operasyonlar sonucu komuta kademesinin önemli
bir bölümü darbeye teşebbüs gerekçesiyle mahkûm edilmiştir. Hatta, Deniz
Kuvvetleri Komutanlığına atanacak oramiral kalmamış, mevcut Deniz Kuvvetleri
Komutanımız atandıktan yaklaşık sekiz ay sonra oramiralliğe terfi etmiştir. AKP
iktidarı maalesef Türk Silahlı Kuvvetlerinin yerleşik teamüllerini yerle bir
etmeyi marifet saymıştır. Yaşananlara tepki gösteren birçok subay istifa
etmiştir. Yolsuzluk operasyonlarıyla sarsılan AKP Hükûmeti bu kez gündem
saptırmak ve yolsuzluğu örtbas etmek için birdenbire “Millî orduya kumpas
kuruldu.” söylemini ortaya atmıştır. Ortaya atılan hiçbir söylem ve “Cambaza
bak.” taktiğiyle yapılacak hiçbir düzenleme yolsuzluk gerçeğini örtmeye,
gizlemeye ve gözlerden kaçırmaya yetmeyecektir. Yapılması gereken, yolsuzluk
soruşturmalarında yargının önünün açılması, hakkında fezleke hazırlanan
bakanlara da Yüce Divanda aklanma fırsatı verilmesidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; buradan Hükûmete ve Sayın Başbakana açık bir çağrıda
bulunmak istiyorum. Yolsuzluk soruşturmalarında yargının önünü açın. Yolsuzluk,
rüşvet ve her türlü yasa dışı iş ve işlemlere bulaşmış kişileri korumaktan
vazgeçin. Temiz siyaset, temiz toplum ve hesap verebilir bir yönetim adına
gerekli adımları ivedilikle atın. Aksi hâlde, geciktiğiniz her saat, her dakika
Türk milletinin kafasındaki “Acaba neyi gizliyorlar?”, “Acaba neyi örtbas
ediyorlar?” kuşkuları gittikçe büyüyecek, Hükûmet bu sürecin altında
kalacaktır.
Yürütme
Başbakanın emrindedir, yasamada da çoğunluk hükûmete aittir. Bütün bu güçlerin
yanında, basını dizayn eden, hatta bizzat arayıp sansür uygulatan, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunu Adalet Bakanlığına bağlı bir birim hâline getirecek
düzenlemeyi Parlamentoya getiren, İnternet’i tek tuşla kapatma yetkisini
idareye veren, kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda kullanmak için izinsiz
dinleme, izleme, fişleme yapan bir anlayışın demokrat olarak nitelendirilmesi
mümkün değildir.
Demokrasilerde
millî iradenin tecelli edeceği yer sandıktır, elhak doğrudur ancak seçimle
gelenlerin hukuk ve demokrasi dışına çıkması da seçilmiş diktatörlüktür. Son
birkaç ayda yaşanan Anayasa ihlalleri yolsuzluk operasyonlarına bulaşan AKP
iktidarının suçunu örtbas etmek için gözünü ne derece kararttığını açıkça
gözler önüne sermektedir. Konuşmamda sadece birkaç örneğini verdiğim Anayasa
ihlalleri Hükûmetin bir değil, birkaç kez Yüce Divanlık olduğunun açık bir
göstergesidir. Anayasa’nın açık hükümleri Başbakanın, ilgili bakanların,
valilerin ve emniyet müdürlerinin baskılarıyla, zorla çiğnenmiştir. Bu
uygulamalara bakıldığında anlaşılmaktadır ki bu dönem, AKP ve Sayın Başbakanın
ustalık dönemi değil, hukuksuzluk ve zorbalık dönemidir. Demokrasi zorbalık değil,
hukuk rejimidir. Demokrasilerde herkesin hukuka, Anayasa’ya ve yasalara uyma
mecburiyeti vardır. Demokratik parlamenter rejimlerde kuvvetler ayrılığı esası
vardır. Kuvvetlerin millî iradeyi temsil etmekte birbirlerine üstünlükleri
yoktur. Anayasa’mızda da açıkça yazdığı gibi hukukun üstünlüğü esastır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdiye kadar her olaydan bir mağduriyet devşiren AKP
iktidarı için artık deniz bitmiş, kara görünmüştür. AKP ve Sayın Başbakanın
artık mağduru oynama imkânı kalmamıştır. Yolsuzluğun, rüşvetin, saltanatın,
yağmanın gerçek mağduru AKP ve Sayın Başbakana samimiyetle oy veren, ancak
gelinen noktada açıkça aldatılan insanımız olmuştur.
Asıl mağdur
olanlar 4,5 milyon doları bankasında değil de evinde ayakkabı kutularında
saklayan banka müdürü değil, çocuğuna 4,5 lira günlük harçlık veremeyen
milyonlardır.
Asıl mağdur
olanlar evlerinde tam 7 para kasası bulunduran bakan çocukları değil, pazar
kasalarından çürük meyve, sebze toplayan yığınlardır.
Asıl mağdur
olanlar servet değerinde saat taşıyan ve yargıdan kaçan iktidar mensupları
değil, saatlerini, mesailerini bu iktidar için karşılıksız harcayan
partililerdir.
Asıl mağdur
olanlar villalarda, malikânelerde, yazlıklarda, gemilerde Lale Devri yaşayan
hanedan ve yandaşları değil, açlığa, sefalete ve nihayet sadakaya muhtaç hâle
getirilen milyonlardır.
Asıl mağdur
olanlar yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarıyla âdeta suçüstü yakalananlar değil,
“İnananlar çalmaz, inananlar haram yemez, inananlar rüşvet almaz.” diyerek üç
dönemdir bu iktidara limitsiz kredi veren Adalet ve Kalkınma Partisinin samimi
tabanıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KORAY AYDIN
(Devamla) – Sözlerimi bitiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mustafa Moroğlu, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; “Meclisimizi ve
bizi izleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.” diye başlayacaktım ama
sanırım bu saate kaldığından ötürü bizi izleyen yurttaşlarımız az olduğu gibi
bizi izleyen milletvekillerimiz de az. Bu duruma üzülsem mi sevinsem mi
bilemiyorum çünkü çok olunca dinleniyor mu dinlenmiyor mu ondan endişeliyim
çünkü hatip konuşurken Mecliste laf atan arkadaşlarımız, gürültü çıkaran
arkadaşlarımız çok olduğu için diğer arkadaşlarımız da dinleyemiyor. Umarım, bu
saatte bizi burada dinlemek için kalan arkadaşlarımız… Özellikle iktidar
milletvekili arkadaşlarımızı, kulislerde olan varsa ya da odalarında, çağırmayı
bir görev biliyorum. Belki, her askerlik kanunu görüşüldüğünde bizi dinleyen ve
bizi bekleyen, sorunların çözümünü bekleyen, eşitsizliklerin kaldırılmasını
bekleyen asker kişiler ya da asker personel yurttaşlarımız var, onların
sorunlarına çözüm bulmakla ilgili önemli bir adımı atmış oluruz diye
düşünüyorum. O nedenle de, inanın, 17 Aralıktan beri sizleri rahatsız eden bazı
konulara değinmeden konuşmamı devam ettireceğim. Aslında bu konulardan
rahatsızlık duydukları için arkadaşlarımdan da memnunum çünkü rahatsızlık
duyuluyor ki bu sorunların çözümüne ilişkin de vicdanlarda biraz da olsun bir
çaba hissediyorum diye düşünüyorum.
Bir defa, her
askerlik kanunu ya da askerlikle ilgili bir kanun geldiğinde Millî Savunma
Komisyonunda görev yaptığımızdan bu yana, üç yılı aşkın bir süredir birçok
eşitsizliği gidermek için çaba göstermeye çalıştık. Eşitsizlikten kastım, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan personelle ilgili önemli eşitsizlikler var;
Türk Silahlı Kuvvetlerinden herhangi bir nedenle atılmış, emekli olmuş ya da
cezaevine düşmüş ya da orduyla ilişkisi kesilmiş eski personel arasında
eşitsizlikler var. Onların giderilmesiyle ilgili önemli çabalar gösterdik. Bu
çabaların çok az, belki yüzde 10’u gibi bir kısmında Bakanın ve Millî Savunma
Komisyonundaki diğer partilere mensup arkadaşlarımızın da çabasıyla bir
iyileştirme söz konusu oldu fakat “Bu eşitsizliklerin giderilmesinin
neresindesiniz?” derseniz bir arpa boyu ilerlemediğimizi düşünüyorum. Bunları
da örnekleriyle anlatmaya çalışacağım değerli arkadaşlarım.
Bu tasarı
Komisyona geldiğinde de aslında 61 maddeden oluşan bir kanun tasarısıydı. 15
değişik kanunda da değişiklikler içeriyor. Bu değişiklikleri görüşürken çok
önemli konularda da, birazdan anlatacağım birçok önemli konuda da bazı
değişiklik önergeleri verdik fakat her seferinde olduğu gibi, hem Komisyonda
çok kısa sürede inceleme fırsatı verildiği için
-yani, bir gün önce bize iletiliyor bu tasarı, bir gün sonra da “Bununla
ilgili önerileriniz varsa Komisyonda toplanın.” deniyor- gerek zaman
eksikliğinden ötürü gerekse dışarıda hazırlanan tasarıları Komisyonda
değiştirme çabası, iradesi gösterilmediği için önemli değişiklikler yapamadık.
Bu kanun tasarısı
gündeme geldiğinde yani Komisyonumuza iletildiğinde yarattığı bir algıdan
bahsetmek istiyorum. Bu algı şuydu, hatırlayın: 17 Aralıkla ilgili, bazı
savcıların talimatlarıyla harekete geçildiği zaman, bazı yolsuzluk
soruşturmalarını ve rüşvet ilişkilerini sorgulamak için harekete geçildiğinin
hemen ertesinde, aslında bu yargının harekete geçmesinin nedeninin
yolsuzlukları ortaya çıkarmak olmadığı, aslında Hükûmete karşı bir kumpas
olduğu algısı yaratılmaya çalışıldı ve bu yaratılan algıya hizmet etsin diye de
millî orduya da kumpas kurulduğu hem Başbakan tarafından hem de Başbakanın
Danışmanı tarafından ifade edilmeye çalışıldı. Bu algıyı yaratmak için öyle
şeyler de kullanıldı ki daha önceleri tu kaka edilen ve hedef gösterilen
Barolar Birliği bile bu algının yaratılması için umut olarak görüldü ve onun
Cumhurbaşkanıyla, Başbakanla görüşmeleri sağlanarak ve onlarla görüşüldükten
sonra “Talimat verdim. Evet, millî ordumuza kurulan kumpastan ötürü artık ordu
mensuplarımızın, komutanlarımızın yeniden yargılanması için önemli hazırlıklar
yapılıyor.” dendi ve bu “yapılıyor” denilmesinin üstüne hemen bu yasa tasarısı
geldi ve özellikle biraz önce MHP Grubu adına konuşan milletvekilimizin de
ifade ettiği gibi komutanların yargılanmasına ilişkin bir madde de, 61’inci
madde de bu yasa tasarısının içine kondu. Hâl böyle olunca, birden, artık bu
tasarıyla, 61’nci maddeyle komutanların yeniden yargılanmasının önü açılıyor
gibi bir algı yaratıldı. Bu algıya biz de kapıldık ve “Bu yargılamanın yolunu
açacak bir düzenlemede bizim de katkımız olsun.” dedik ve 61’inci maddeye
ilişkin bir önerge getirdik. Yani öyle bir algı yaratıldı ki bu operasyonu
yapanlar vatan haini, operasyonun mağdurları da memleketi sevenler. Ve
memleketi sevenler algısının içerisine “Millî orduya kumpas yapıldı.” denilerek
yargılanan, haksız yere, hukuksuz yere Balyoz ve Ergenekon davasında yargılanan
komutanlar da katılmış oldu.
Bu yeniden
yargılamaya bir faydası olsun diye getirilen 61’nci maddedeki öneriye sadece
iki kelime önerdik. “Madem 61’inci maddeyle ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerine
mensup komutanların, Genelkurmay Başkanı ve komutanların yargılanmasının, Yüce
Divanda yargılanmasının yolu açılıyorsa -aslında bu bir Anayasa maddesiydi,
daha önce de bu madde geçerliydi fakat böyle bir algı eğer yaratmak istiyorsanız
ve bunu gerçekleştirmek istiyorsanız- o zaman ‘görevleri sırasında yaptıkları
fiillerden dolayı’ diye iki kelime ekleyelim.” dedik, bu kelime asla kabul
edilmedi. Niye kabul edilmediğini de ne Millî Savunma Bakanımız ne de AKP’li
komisyon üyesi arkadaşlarımız haklı bir gerekçe göstererek bize anlatabildiler.
Biz de anladık ki takiye devam ediyor yani Başbakanın söylediği ayrı, yapmak
istediği ayrı. Sonra anlaşıldı ki, 61’inci maddesinin altını okuyunca anlaşıldı
ki aslında yapılmak istenen şey Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanları üzerinde
yargı düzenlemesi yapıldıktan sonra istediği zaman, istediği bir biçimde bu
komutanları yargılamanın ya da yargılatmamanın yolu açılıyor. Yani eğer bu
61’inci madde olduğu gibi kabul edilirse ve geçerse, yani komutanların
yargılamasıyla ilgili izin Başbakana bırakılırsa ve Başbakanın oluşturduğu
kurula savcı yetkisi verilirse -açıkça o madde okunduğunda görülecektir-
Başbakan Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanlarını istediği zaman kahraman
-Roboski katliamının sorumlularını gizlemek için gösterilen çabada olduğu gibi-
istediği zaman da Balyoz ve Ergenekon davalarında olduğu gibi terörist ilan
edebilir. Çünkü bu maddede aynen -bunu kayıtlara geçsin diye de bir okumak
istiyorum- şu yetki veriliyor, en can alıcı noktası da burasıdır: “Soruşturma
sırasında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun cumhuriyet savcısına tanıdığı
bütün yetkilere sahip olup soruşturma sırasında hâkim kararı alınması gereken
hususlarda yetkili mahkemelere başvurur.” Yani savcının yapması gereken işi
Başbakanın oluşturduğu bir kurula olduğu gibi devrediyor.
Bir defa, bunun
tümüyle karşısında olduğumuzu belirtmek istiyorum. Aslında her şey düşünülmüş;
itiraz mercisi olarak da, yani bu kurulun aldığı karara, soruşturma yetkisini
veren kurulun aldığı karara itiraz yetkisi de Cumhurbaşkanına bırakılmış. Yani
Anayasa’da tanınan denetim yetkisinin Danıştayda olduğu ifadesi sanki
unutulmuş, kalkıp bu yetki Cumhurbaşkanına tanınmış. Yani tümüyle bu döneme
uygun, çünkü Cumhurbaşkanına gönderilen her madde bir onay makamı olarak
geliyor. Yarın eğer Başbakanın Cumhurbaşkanı olma yolu da bir biçimde açılırsa
ve devam ederse bu işlem aynı şekilde, yargıç aynı, soruşturma yapan kişi aynı,
Danıştaya itiraz edilmesi gerekirken Cumhurbaşkanına itiraz yapıldığı zaman da
“İkimiz bir fidanın güller açan dalıyız.” gibi onaylayan da aynı olduğu için
Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde aslında bir demokratikleşme gibi gösterilen
şey tümüyle Türk Silahlı Kuvvetleri
komutanlarının ve sistemin yargı tehdidiyle baskı altına alınmasıdır
değerli arkadaşlarım.
Bu tasarıyla eşitsizlikler gideriliyor mu? Öyle
bir umut beslendi, hatta bu tasarının görüşüleceği haberi alınınca Türk Silahlı
Kuvvetleri personeli olarak hâlâ göreve devam edenler de, atılanlar da,
ayrılanlar da ve mahkemeye düşenlerin yakınları da bizi ziyaret etmeye başladı,
“Ne olur, bu bir fırsat, bizim eşitsizliğimizi bir parça da olsa giderin.”
dedi. Ama öyle bir şeyle karşılaştık ki tasarıyla, eşitsizlikler devam ettiği
gibi, bu eşitsizliklerin daha da çözülememesi için çaba harcandığını gördük ve
her seferinde umut ettiğimiz bir başka askerlik kanunundaki görüşmeye kadar bu
umutlar ertelendi.
Kısaca o
eşitsizliklerden bahsetmek istiyorum. Her askerlik kanunu geldiğinde bundan
bahsettik ama bu vesileyle de bahsetmek istiyorum: Bütün yurttaşlarımızın da
bildiği gibi, Meclisteki Sayın Başkanın ve milletvekillerinin de bildiği gibi
hem 12 Mart döneminde hem de 12 Eylül döneminde siyasal düşüncelerinden ötürü
yani darbecilerin hoşlanmadığı siyasal düşüncelere sahip asker personelimiz,
Türk Silahlı Kuvvetlerindeki subaylar, astsubaylar, ordudan atıldı fakat onlara
denildi ki: “Sizin mahkeme yolunuz açık, mahkemeye başvurup geri
gelebilirsiniz.” Herhâlde o dönemin mahkemelerinin, generallerin attığı
subayların geriye dönüşünün sağlanamayacağını herkes biliyordu. Ve bu dönem
kapandı ama şûra kararıyla atılan bütün subay ve astsubayların, Türk Silahlı
Kuvvetleri mensuplarının özlük hakları ve mali hakları iade edildi; bunlarınki
hâlâ iade edilmedi ve iade edilmeme konusunda da ısrar ediliyor.
En son Askerlik
Kanunu görüşülürken ben Bakanımıza bir çağrı yaptım, buradan bir çağrı daha
yapmak istiyorum. Aslında her Komisyonda aynı çağrıyı yapıyoruz. Çok iyi
niyetle belki, Bakanımız da diyor ki: “Öbür yasa gelinceye kadar bir çalışma
yapıyoruz, bu sorunu halledeceğiz.” Komisyonda, evet, nisan
ayında bir torba yasa hazırlıyoruz, o zaman bu sorunla ilgili bir
çalışma yapalım. eğer cinayet işleyerek ya da komutanına silah çekerek… Yani
bizim de affedemeyeceğimiz bazı şeyleri ayıklayıp bu resen emekli olan
arkadaşlarımızın da haklarını iade edelim. Belki bu sakin ortamda bu talebimiz,
daha doğrusu bizim dilimiz olduğu yurttaşlarımızın talebi daha iyi anlaşılır ve
bu sorun çözülür.
Yine hızla geçmek
istiyorum. 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası nedeniyle üniversitelerden atılan
öğretim üyesi arkadaşlarımız var, ağabeylerimiz var. Yine 1402 sayılı
Sıkıyönetim Yasası gereği generallerin beğenmeyip emekliye sevk ettiği
memurlarımız var. Bütün bunların mali hakları ve özlük hakları iade edilsin
diye belli düşüncelerimizi hep ortaya koyduk. Sanırım önümüzdeki nisan ayında
yapılması düşünülen torba yasayla, yine Askerlik Kanunu’yla ilgili bir
tasarıyla bu sorumluluklar giderilir diye düşünüyorum.
Yine, bir bedelli
askerlik sorunumuz var, hâlâ her dönem gündeme getirilen ve bir türlü kökten
çözülemeyen bir bedelli askerlik sorunu. Aslında bunun kökten çözülmesi
konusunda irade göstermesi gereken yer bugünkü AKP iktidarı çünkü öyle bir
kaosa sürükleniyor ki çıkıyor bir AKP genel başkan yardımcısı umut veriyor,
“Bedelli askerlik gündemimizde var, bu sorun çözülmesi gereken bir sorun. Daha
önceki bedelli askerliklere yeterince bir talep olmadı, bedelli askerliği
çıkaracağız.” diyor. İki gün sonra başka bir AKP yetkilisi çıkıyor “Bu açıklama
doğru değil, bedelli askerlik gündemimizde yok.” diyor. Yine aynı kişi aradan
on beş gün, yirmi gün geçiyor, bedelli askerliği yine gündeme getiriyor. Onun
için bizim bir bedelli askerlik kanun teklifimiz var ve bu kanun teklifi eğer
daha önce çıkan bedelli askerlik yasasından önce dikkate alınsaydı daha çok
talep olacaktı ve “Zenginimiz bedel öder, askerimiz fakirdendir.” lafı da
tarihe karışacaktı çünkü fakir askerimiz de bu bedellilikten
yararlanabilecekti, bizim verdiğimiz kanun teklifi ile bu bedellilikten
yararlanabilecekti. Bu umutlarımızı da nisan ayına kadar olan süreçte özellikle
yerel seçimlerden sonra çözmek istiyoruz. Ama giderek eriyen oyların
toparlanması konusunda yardımcı olunacağı düşünülüyorsa 30 Marttan önce
çıkarmanız da hem yurttaşlarımız için gerekli olur, daha iyi olur diye
düşünüyorum çünkü istenildiği zaman istenildiği tasarının birden komisyona
getirilmesini ve bu Meclisten bugün olduğu gibi hızla çıkarılmasını
sağlayabilen maşallah iyi bir iradeye sahip Hükûmetimiz. Onun için bunun da
çıkmasını istiyoruz.
Eşitsizlikler
başka bir alanda da devam ediyor. Özellikle astsubaylar ile subaylar arasında,
uzman jandarmalar ile astsubaylar arasındaki eşitsizlikler devam ediyor ve bu
eşitsizliklerin giderilmesi için de her seferde “Bu bir mali konu, Maliye
Bakanlığına sormak lazım. Bütçe müsait olmayabilir…” çünkü bu eşitsizliklerin
başında astsubaylar ile subaylar arasında aynı işe yakın işler yapmalarına
rağmen farklılıklar söz konusu. Örneğin astsubayların yükseköğrenimi
bitirenlerine 1’in 4’üne kadar yükselme şansı tanındı ama 1’in 4’ünün karşılığı
olan ek göstergeler verilmedi. Dolayısıyla maaşlarına, aldıkları ücrete, bu zor
yaşam şartlarında aldıkları ücrete yansıyacak bir düzenleme yapılamadı.
Yine uzman
jandarmalar ile astsubaylar arasındaki eşitsizlikler. Uzman jandarma görevi
yapan yurttaşlarımız her defasında bize, AKP’li Komisyon üyelerine ve
Bakanımıza ulaşabildikleri ölçüde gelmelerine rağmen herhangi bir düzenleme,
düzeltme yapılamadı. Biliyorsunuz, 24 bine yakın -yanlış bilmiyorsam- uzman
jandarma görevi yapan arkadaşımız var. Bunların 20 bini yükseköğrenim mezunu ve
bunlar son çıkan bir yasayla 55 ilde astsubaylarla aynı görevleri yapar hâle
geldiler. Hatta bana bir çizelge getirdiler, o çizelgede aldıkları dersler
aynı. Şöyle, işaretlemişler hepsini. Aldıkları dersler ne bir eksik ne fazla
yani uzman jandarmalar da aynı dersleri görüyor, astsubaylar da aynı dersleri
görüyor ve artık uzman jandarmalar Türkiye’deki bugün 55 ilde astsubayların
yaptığı bütün işleri yapıyorlarmış. Bir yanlışlık varsa Bakanımız çıkar
düzeltir. Bana Uzman Jandarmalar Derneğinin ilettiği bilgi. Böyle olunca
aldıkları maaşlar arasında 700 liraya yakın bir fark var yani aynı işi yapan
astsubay 1.700 lira alıyorsa aynı işi yapan jandarma 1.000 lira alıyor.
Emekliliklerinde biri 1.700 lira alıyorken biri 2.200 lira alıyor. Emekli
ikramiyelerinde biri 60 bin lira alıyorsa biri 70 bin lira alıyor. Farklılık
ne? Sadece birinin adı uzman jandarma, birinin adı astsubay, yaptıkları görev
aynı. Bir farklılıkları var yalnız: Bu dersleri birisi bir yılda alıyor ama
hızlandırılmış bir biçimde alıyor yani bir günde birisi dört saat ders
görüyorsa diğeri sekiz saat görüyor, birisi iki yılda alıyor. Bunun dışında
hiçbir farklılıkları yok ama ona rağmen bu eşitsizlik giderilmiyor değerli
arkadaşlarım.
En sonunda ilave
etmem gereken şu ki, yine Komisyonda dile getirdik: Biliyorsunuz, yeniden
yargılanmanın tartışıldığı bu dönemde Balyoz davasından hükümlü olan askerler
askerî cezaevinden sivil cezaevlerine nakledilmelerinin doğru olmadığını
söylüyorlar ve böyle bir talepleri var. Bu, Askerî Ceza Kanunu’ndaki bir
değişikliği, bir kanun değişikliğini gerektirebilir ama eğer yönetmeliklerle ya
da hemen hızlı bir değişiklikle bu asker kişilerin hâlâ Türk Silahlı
Kuvvetleriyle ilişkileri kesilmediği için sivil cezaevine nakledilmelerinin
önüne geçilirse bu mağduriyet de bir ölçüde giderilmiş olur. Çünkü hâlâ
Başbakan eğer bu Balyoz sanıklarının yeniden yargılanması konusunda samimiyse,
bu konuda Meclise yeni gelmesi düşünülen -tırnak içinde- “demokratikleşme
paketi” adı verilen pakette bu düzenleme düşünülüyorsa bu sevk işlemi
durdurulmalı ve Balyoz sanıklarının istedikleri, talepleri, askerî
cezaevlerinde kalmaları sağlanmalıdır. Yani, öyle bir noktaya gelindi ki
Türkiye’de, haksız yere yargılanan, hüküm giyen askerler, tahliye edilmeleri
talepleri, defalarca iade edilmeleri talepleri reddedilmesine rağmen,
reddedilirken, bari askerî cezaevlerinde kalabilelim noktasına geldiler. Bu
talebin dikkate alınmasını rica ediyoruz Balyoz davasından tutuklu komutanlar,
subaylar, askerler adına.
Bütün bu uzman
jandarmalarla astsubaylar arasında, subaylarla astsubaylar arasındaki
eşitsizlikleri giderelim derken her sefer karşımıza çıkan bir gerekçe: “Maliyeye
sormak lazım, bütçe izin vermeyebilir.” Bir tavsiyem var değerli arkadaşlarım,
aslında hepimize tavsiyem: Türkiye’nin kalkınmasının ve ilerlemesinin en önemli
koşullarından birisi tasarruf etmesidir. Bütün ekonomiyle az çok ilgilenen,
aile bütçesini bilen herkes… Tasarruf edilirse aile bütçesi, şirket bütçesi,
devlet bütçesi daha iyi yönetilir ve kalkınma daha iyi sağlanır. Eğer 1’e
yapılacak işler 3’e yaptırılmaktan vazgeçilirse, devletin toplanan vergileri
çarçur edilmezse ve yolsuzluklar engellenirse astsubaya da, subaya da, emekliye
de verilecek para bulunur, bunun yolu budur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu saatte bizi dinleyen milletvekili arkadaşlarıma da teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde
şahsı adına söz isteyen Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, son
dönemde paralel devlet lafını ağzınıza doladınız, işinize geldiği gibi
kullanmaya başladınız. Ama herkes merak ediyor “Ne oldu da çark ettiler, ne
oldu birbirlerine düştüler?” diye. Bir zamanlar “Ne istediyse verdik, ne
istediyse verdik.” diyordunuz. O verdiklerinizi bugün vatan haini ilan ettiniz,
şimdi “Haşhaşi” diyorsunuz; dün savcısı olduğunuz davalara bugün kumpas
diyorsunuz. İnsan sormadan edemiyor: “Acaba dün ne istemişlerdi de sizler
vermiştiniz?” İlker Başbuğ’u mu istemişlerdi, Teğmen Mehmet Ali Çelebi’yi mi
istemişlerdi, Soner Yalçın’ı mı istemişlerdi, Aziz Yıldırım’ı mı istemişlerdi,
şehit Ali Tatar’ı mı istemişlerdi? Ne zaman duvara tosladınız diye merak
ediyoruz. Ayakkabı kutularında gördüğünüz yeşilleri yakalattığınızda, bas bas
bağırmaya başladığınız zaman mı paralel devlet aklınıza geldi? Savcı, oğlunuzu
ifadeye çağırdığında “Milletin ordusuna da kumpas kurdu.” demeye başladınız.
Eli kanlı El Kaide’ye silah gönderdiğinizde, tırlar yakalatıldığında “İşte,
bunlar devleti ele geçirmeye çalışıyor.” dediniz. Kumpası birlikte kurarken
sorun yoktu, sonra, mevzu sizin dolarlara gelince feryat etmeye başladınız.
Konu siyasi davalardan mağdur olanlara gelince yargısız infaz yaptınız,
insanları hukuk yoluyla katlettiniz. “Bağımsız yargı” dediniz ama ucu size
dokununca; hırsızlığa, yolsuzluğa dokununca “paralel devlet” dediniz.
Ergenekon, Balyoz, askerî casusluk, KCK, Oda TV, Devrimci Karargâh gibi
davalarda haysiyet cellatlığına soyundunuz. Sözde delilleri servis edenler,
manşetler üzerinden insanları mahkûm edenler bugün yüzleri kızarmadan,
utanmadan adalet, hukuk gibi sözcüklerle dolu konuşmalar yapabiliyorlar.
Değerli
arkadaşlar, CHP Cezaevi Komisyonu olarak bütün siyasi davaları yakından takip
ediyoruz; Ergenekon, Balyoz, KCK, şike, Oda TV, Cübbeli Ahmet, Devrimci
Karargâh gibi davaları yakından izliyoruz. Hukuksuzlukları ortaya koyuyoruz,
bugün övünerek söylemek istiyorum, bu Parlamentoda sadece bir grup, sadece
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu dün ne söylüyorsa bugün de aynı şeyleri söylüyor
ve haklı çıktı. Dün bu davalar siyasidir diyorduk, dün bu davalarda insanlar
özel yetkili mahkemeler yoluyla katlediliyor demiştik. Kumpasın ortasında
cellatların önüne fırlatılıp atılan bu insanlara büyük acılar yaşatılıyor
demiştik.
Askerlerin
yargılandığı davalara bir bakalım, bugün konumuz askerlik. Kumpasın sacayaklarını
artık herkes çok iyi biliyor: Ergenekon, Balyoz, askerî casusluk. Ne oldu bu
davalarda? Ergenekon davasıyla üst düzey komutanlar, Balyoz davasıyla kurmay
subaylar, askerî casusluk ile de orduda geriye kalan tüm doktor, hâkim,
mühendis, pilot gibi subaylar askeriyeden tasfiye edilmiştir. Bu tasfiye nasıl
başlatıldı? Başbakan önce “Askerî darbe yapacaklar." dedi, “Ergenekon”
diye bir terör örgütü yarattı. Sonra askeri, sivili, bilim insanını bir torbaya
koyup cezaevine gönderdi. Bugün burada askerlik kanununu konuşuyoruz. Ergenekon
davasında cezaevine gönderilen askerlerle ilgili birkaç tane ismi size
hatırlatmak isterim. Bir zamanlar birlikte görev yaptığınız, zaman zaman da
selam durduğunuz İlker Başbuğ, Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Dursun Çiçek, Hasan
Iğsız, Nusret Taşdeler ve aralarında kuvvet komutanlarının da bulunduğu birçok
asker. Bu davada Genelkurmay Başkanı başta olmak üzere Genelkurmay karargâhının
tamamı terör örgütü olarak nitelendirildi. İlker Başbuğ’un da ifade ettiği
gibi, söylediği gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin karargâhı eğer terör örgütü
ise, eğer terör örgütünü yönetiyorsa ki Türk Silahlı Kuvvetlerine ne denir? O
sorunun da cevabını siz bilirsiniz, ama ben bir daha tekrar etmek isterim: Türk
Silahlı Kuvvetlerine de “terör örgütü” denir.
Değerli
arkadaşlar, burada, bu olaylar yaşanırken Millî Savunma Bakanı ne yaptı,
Genelkurmay Başkanı ne yaptı? Sayın Millî Savunma Bakanı da burada, Genelkurmay
Başkanının değerli temsilcisi de burada. Onlar ne yaptı? Bir tedbir aldılar;
haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayan o ordunun mensuplarına, yani kendi personeline
orduevlerine giriş yasağı koydular. Almış oldukları tek tedbir oydu. Kendi
personeline sahip çıkamadılar. Başta Hükûmet olmak üzere, siyasetçiler, yandaş
aydın ve gazeteciler bu davada cellatlık yaptılar, sahte CD’lerle insanların
yaşamlarını elinden aldılar. Bu davalarda, değerli arkadaşlar -birçok dava
gibi, bu dava da- bir dava daha var ki o da Millî Savunma Bakanlığını ve Sayın
Genelkurmayı çok yakından ilgilendiriyor: Balyoz davası.
Bu dava ilk önce
366 askerle başladı, sonra 237 askere verilen cezalarla son buldu. Dava 2010
yılında AKP ve iş birlikçilerin kurgusuyla başladı. Bu kurgu da yandaş
gazeteler, köşe yazarları, candaş vakıflar, sivil toplum örgütleri ve özel
yetkili mahkemeler eliyle desteklendi; masum, suçsuz, günahsız insanlara
saldırıldı, onların onuruyla haysiyetiyle oynandı; askerler darbeci, cami
bombalayan, suikast düzenleyen insanlar olarak gösterildi. Bu askerlerden
bazıları bu duruma dayanamadı ve intihar etti. Bu askerlerin aileleri,
çocukları sokağa çıkamaz duruma geldi. Yani göz göre göre bu insanların
meslekleri, şerefleri yok edilmeye çalışıldı. Bu davalarda insanlar hukuk
yoluyla katledildi.
Değerli
milletvekilleri, şimdi Hükûmet ne diyor bu davalara? “Bu davada millî orduya
kumpas kuruldu.” diyor. Bu davada kumpas varsa, bu davada hukuksuzluk varsa, bu
davada ahlaksızlık varsa, bu davada yargısız infaz varsa o zaman sorarlar
adama, “Sen orada bostan korkuluğu musun?” diye sorarlar, “Sen nesin?” diye
sorarlar.
Değerli
arkadaşlar, gelelim bir başka davaya. Her yanı kumpas, her yanı sahte delil,
her yanı ahlaksız suçlamalarla dolu askerî casusluk davasına. Bu davayla,
değerli milletvekilleri, gencecik subayların mesleki namuslarına “casusluk”,
kişisel namuslarına “fuhuş” lekesi sürüldü. Bu dava öyle bir dava ki yok yok.
Bu davada tıpkı Türk filmlerindeki gibi aşk var, nefret var, intikam var, acı
var, gözyaşı var; üstüne üstlük mezhepçilik var, ırkçılık var, kin var, acizlik
var; AKP Hükûmetinin Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı nefreti var; TSK’nın, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin kendi içindeki ihaneti var; mezhebe göre fişleme var,
isme göre fişleme var; bu davada saz çalmak dahi suç unsuru olarak gösterilmiş,
fişlenmiş. Bu davada bir kişinin ismi suçlamalara delil olarak kaydedilmiş.
İsmini veriyorum: Kara Binbaşı Merdin Kışkan’ın Süryani olup olmadığı savcılar
tarafından sorgulanmış. Merdin Kışkan’ın annesi Meclise geldi ve gözyaşları
içerisinde bir şey anlattı. Dedi ki: “Biz aile olarak Süryani olmadığımızı
kanıtlamak için çaba gösterdik. Süryani olmamızın bir önemi yok ama gittik
Ahıska Türkü olduğumuzu kanıtlamak için soy kütüğümüzü çıkardık geldik, savcıya
verdik.” Tabii, bundan utanacaklar var mı bilemiyorum.
Değerli
arkadaşlar, fişlemeler içerisinde bir insan için aynen şöyle söyleniyor:
“Görevi savsaklar, alkol içer, Alevi’dir.” O zaman sormak lazım: Bu yapılan
zulümlerin, bu utancın sorumlusu Aleviler midir, yoksa Süryani olmakla
suçlananlar mıdır? Hiçbiri değil. Bu utancın sorumlusu -açık söylüyorum-
Hükûmettir, bu utancın sorumlusu Millî Savunma Bakanıdır, bu utancın sorumlusu
Genelkurmay Başkanıdır.
Değerli
milletvekilleri, askerî casusluk davasının yanında, askerlerin yanında, Maliye
Bakanlığı, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Sosyal Güvenlik Kurumu, Hazine Müsteşarlığı
ve İçişleri Bakanlığı personeline dair fişlemeler var. Değerli arkadaşlar, ne
hikmetse bu tür kurumların hiçbirinin personeli yargılanmadı, bir tek Türk
Silahlı Kuvvetleri, kendisinin nitelikli personelinin eline kelepçe vurup dört
duvar arasına yolladı, yani Millî Savunma Bakanlığı, yani Genelkurmay
Başkanlığı Tapu Kadastro Müdürü kadar olamadılar. Tapu Kadastro Müdürü kendi
personeline sahip çıktı, Hazine Müsteşarı kendi personeline sahip çıktı, bugün
sanki başka yıldız alacakmış gibi -dört yıldızın var, yeter- Genelkurmay
Başkanı, Millî Savunma Bakanı kendi personeline sahip çıkamadı ve eliyle dört
duvar arasına teslim etti.
Şimdi bir
haksızlık daha yapılıyor, bu davalar hâlâ sonuçlanmadığı hâlde insanlar
emeklilik haklarını elde etmeden resen emekli ediliyor, ordudan atılıyor. Şimdi
sizde vicdan varsa, sizde birazcık meslek dayanışması varsa buradan size
sesleniyorum: Davalar sonuçlanmamış hâlâ, o insanları sivil cezaevlerine
göndermeyin, o insanların özlük haklarını almayın. Geçtiğimiz gün askerî
casusluk davasında -buraya sesleniyorum-
askerî casusluk davasından yargılanan bir astsubay işsiz kalmış, ordudan
atılmış; yanıma geldi ne yapabilirim diye ve açlık sınırıyla karşı karşıya.
Yine, askerî
casusluktan yargılanan bir öğretmen, asker öğretmen açlık sınırıyla karşı
karşıya; şu anda cezaevinden çıkmış durumda, ne yapacağını şaşırmış durumda.
Kendi personeline
sahip çıkamayan ordu, Türk milletine sahip çıkamaz.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Başka söz talebi
yok.
Soru-cevap yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.42
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin Dokuzuncu
Oturumunu açıyorum.
534 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Birinci bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Parti Grubu adına söz isteyen Tolga Çandar, Muğla
Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TOLGA ÇANDAR (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her Türk gencinin
daha doğrusu her yoksul Türk gencinin hayalinde bir pilot olmak var, bir subay
olmak var. Biz de böyle yetiştik çünkü başka türlü -bizim hayallerimiz bile
sınırlı- yoksul aile çocukları profesör olacağım, ben ileride iş adamı olacağım
diye yetişmez. En fazla olabileceğimiz asker. Biz de öyle yetiştik. Girdik bir
devreyle beraber, Cumaovası’nda bir uçakta uçtuk, küçük deneme uçuşları, kamp
komutanlarıyla, harp okulu sınavı öncesi, sonra anladık ki bize göre değil bu
meslek, ayrıldık, ODTÜ’ye geri döndük. İyi ki ayrılmışız yani ayrılmasaydık…
LEVENT GÖK
(Ankara) – İçerideydiniz.
TOLGA ÇANDAR
(Devamla) – …o dönem birlikte olduğum ve şu anda, Balyoz’dan on altı sene yiyen
sevgili arkadaşım, dostum Yalçın Ergül gibi, tabii bugüne kadar gelseydik biz
de herhâlde orada olurduk. Yalçın Ergül Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanı,
cumhuriyet bayramlarında sizler aşağıda tören izlerken üstünüzden geçen o
F16’ların komutanıydı. Bu devlete bir şey yapacak olsaydı, o zaman bir tane
bomba atsa şu anda hepiniz mevtaydınız ama öyle bir yurtseverdir ki, ODTÜ’den
doktorasını almış bir yurtsever. Bu tür insanları sevmediğiniz ortada, siz daha
biatçı bir ekibi seviyorsunuz. Zaman içerisinde göreceğiz bakalım, sonuç ne
olacak.
Peki, ben bir iki
isim vereceğim. Bilgin Balanlı, 2. Kuvvet Komutanlığı yaptı, Diyarbakır, sonra
1. Kuvvet Komutanlığı yaptı, Genelkurmay ikinci Başkanlığı yaptı, Balyoz’dan on
sekiz sene verdiniz. Yani kuvvet
komutanlığı yaparken -korgenerallik, orgenerallik, tümgenerallik- hiç mi fark
etmediniz bu adamın terörist olduğunu? Çok enteresan.
Peki, Cem
Gürdeniz, Tümamiral, on altı sene verdiniz; Deniz Kuvvetleri, Tümamiral.
“Hedefteki Donanma” diye kitabını lütfen herkes okumalı. Akdeniz’i donanmasız
bıraktınız, Karadeniz’i donanmasız bıraktınız, komutansız bıraktınız. Karadeniz
“kara delik” olacak neredeyse, savunma sistemi çökmüş durumda. “Acaba ne
alakası var?” diyorsunuz yani bu konuyla ne ilgisi var? Ben merak ediyorum,
acaba Akdeniz’in altındaki bu doğal gaz yatakları, petrol yatakları… Şimdi,
bakınız, ne güzel kazdılar, bizim oradaki bütün savunma sistemimiz çöktü.
Amerikalılar, İsrailliler, Yunanlılar vurdular kazmayı, ne güzel, oh! Bize ait,
bizim de payımız olan doğal gazı ve petrolü alıyor, biz seyrediyoruz çünkü
komutanlarımız Balyoz’dan içerideler.
Bakın, bu yasayı
görüşüyoruz, Askerlik Yasası’nı, bunların gölgesinde görüşüyoruz diye… 4 bin
kişiyle başladı askerî casusluk davası. Asıl neydi? Fuhuş, şantaj ve casusluk
davası. Dediler ki: “Fuhuş ayıp ya, Türk Silahlı Kuvvetleri, olmaz.” Peki,
indirelim. Onu kaldırdılar, 2 bine düştük. Sonra “Ya, şantaj da olmaz,
ayıptır.” dediler, 300 kaça düştük? 300 küsur, önemli değil. Ama içinde kimler
yok, kimler yok içinde; sonra çıktı. Şu andaki İçişleri Bakanı, şu anda Artvin
Valisi, Hatay Valisi; bunların tamamı bu kavramlar kalkınca… Yani bu nasıl bir
davadır, bu nasıl?
Bakın, bu askerî
casusluk davasında yönetici, koordinatör konumunda olan insanlar eskortlar,
genç subaylar, doktorlar ve iş adamları. Mesela bir tanesi var, Marmaris
Marina’nın sahibi arkadaş, çok da düzgün bir insandır, tanırız kendisini. Hangi
çıkar gruplarının tekerine çomak soktu da bu vatandaş hâlâ içeride? İzmir’deki
davada 32 duruşma yapılıyor, 12. Ağır Ceza Mahkemesinde 32 duruşma. 32
duruşmasında tık tahliye yok, kimse tahliye edilmiyor. 63 kez mahkeme heyetinin
uyuduğu tespit edilmiş, uyumuşlar. Gerek yok, ne dinlesin canım, nasıl olsa
sonuç belli, verilmiş bir yerden sonuç. Sonra ne oluyorsa, 17 Aralık diye
müthiş bir tarih var, o tarihten sonra Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesine -bir üst
mahkeme çünkü- itiraz ediliyor, hepsi bırakılıyor çocukların, 9 kişi içeride.
Bu marinanın sahibi, o çıkar gruplarının, tekerine çomak soktuğu çıkar
gruplarının zorlamasıyla mı hâlâ bu insanlar içeride, merak ediyoruz.
Bakınız, bu ucube
davaların gölgesinde Askerlik Yasası konuşuluyor. Konuşsak ne olacak ki?
Konuşsan ne olacak? Komisyonda eskiden bakanlık yapmış bir ağabeyimizin beş
dakikalık, bir dakikalık konuşmasına bile tahammül edemeyen bir komisyonun,
bütün önergelerimizi reddeden, muhalefeti bir figüran rolüyle gören bir tiyatronun
sonunda geldi işte bir başka tiyatro. Böyle şey olur mu? Muhalefetin
dinlenmediği rejimlere ne dendiğini biliyorsunuz; diktatörlük denir,
diktatörlük. Bu bir ayıptır.
Bakınız, Devekuşu
Kabare Tiyatrosu’nun, Metin Akpınar-Zeki Alasya’nın bir oyunları vardı
“Yasaklar”, “Yasaklar yasaklanmıştır, bitti.” Şu anda Türkiye tam bu Devekuşu
Kabare Tiyatrosu’nun…
Biraz önce
değerli arkadaşlarım söz etti, -25 bin- uzman jandarma, uzman erbaşlar, onların
sıkıntılarından söz ettiler. Ben hemen arkasından daha genişleterek bir konu
bu… Demokratsınız ya, Türkiye’ye demokrasi getirdiniz, öyle bir nefes aldık…
Darbelerin hiç
biri masum değildir, tüm darbeler aynı statüdedir. Kime karşı yapılırsa
yapılsın, kim yaparsa yapsın tüm darbeler aynı statüdedir. E, siz 28 Şubat
mağdurlarının tamamen haklarını geri iade ettiniz ama 12 Eylül ve 12 Mart
mağdurlarını görmezlikten geldiniz, görmezden geldiniz. Nedir gerekçe? Efendim,
mahkeme yolu açık. Bir buçuk yıl sonra Danıştaya müracaat edebildi bu insanlar.
Bakınız, bir
mahkeme kuruluyor hemen şeyin arkasından, bir sıkıyönetim mahkemesi, bu
mahkemede bu insanları yargılıyorsunuz ve mahkûm ediyorsunuz. Sivil mahkemeler
Hak getire. Ortada bir dava var, bir trajedi, bir oyun ve bu insanlar, bu
askeri öğrenciler… Bakınız, bir gün kalmış mezuniyetine, bir gün. Bir gün kala
alıyorsunuz bu adamı… Kuleli Askeri Lisesinde okumuş üç yıl, dört yıl da Harp
Okulunda okumuş, yedi yıl; terörist olduğunu anlayamamışız, bir gün kala
anlamışız ki “Allah, terörist yakaladık!” küt içeri. İki ay sonra annesi,
-ismini de vereyim, Cihan Pelen- Cihan Pelen’in annesi çocuğunu bulamayınca
-iki ay Ankara’da bir karakolda tutuluyor- ne yapıyor? Harp Okulunun
nizamiyesinde eteklerinden kendisini tutuşturarak yakıyor. Bunun üzerine,
baktılar durum ciddi “Bir anayı bari şey yapmayalım.” deyip korktukları için
-vicdanları oldukları için hiç sanmıyorum- o çocuğu… Bana göre, bir gün kala,
on gün kala görevinden alınan bu insanların haklarını vermek… Eğer gerçekten
demokrasiye inanıyorsa şu anda bu çatının içinde bulunan herkes, bu insanların
mağduriyeti giderilmelidir. Bu insanların mağduriyeti giderilmedikten sonra
burada alacağınız her karar bir tiyatral karar olmaktan öteye geçemez değerli
dostlarım. İçinizde iyi niyetli olanları biliyorum.
Bakınız
-zamanımız daraldı, hemen kısa kısa geçiyorum- bize gelen şeylerden… Evet,
biraz önce arkadaşım söyledi, ben külliyen bu bedelli işine sıcak
bakmayanlardanım. “Bedelli” ne demek ya? Zenginin parası varsa bastırıyor
parayı, yapıyor. Ee, gariban? Gariban asker; olmaz öyle şey. Bu Meclisin bu
eşitsizliği üretme hakkı olmamalı çünkü burası sorun çözme yeridir, sorun
üretme yeri değil. Burasını biz öyle biliyorduk ben geldiğimde. Ha, geldikten
sonra, ne yazık ki dışarıda düşündüğüm gibi düşünmüyorum değerli dostlarım.
Doktorlar:
Bırakıyor adam diplomasını, zorunlu hizmetleri askerliğe sayılmalı. Evet,
doktorlar böyle bir talepte bulunmuşlar, doğru. Öğretmenler: Onların zorunlu
hizmetten görev süreleri de askerlikten sayılmalı.
Çok kısa zamanım
kaldı, hemen bir şey söyleyeceğim. Evet, Silahlı Kuvvetlerin içerisinde…
“Paralel, paralel” diyorsunuz ya “paralel” biliyorsunuz geometrik bir kavram.
“Yamuk” da geometrik bir kavramdır. Yamuk devlet! Yani bu yamuk devletin
yaptığı uygulamalardan bir tanesi Cizre pislik yedirme olayıdır, onu Avrupa’ya
taşıyan İnsan Hakları Komisyonu içinde ben de vardım ama hak bir tek onlara ait
değildir, hak aynı zamanda 2 bacağını da kaybetmiş gaziye aittir. Ben gazilerle
de birlikte çalıştım. O dönem birlikte çalıştığımız komutanların hepsi şu anda
Balyoz’dan içeride, hepsini saygıyla selamlıyorum, Cizre’de öldürülen çocuğun
anasını da şu anda Balyoz’dan içeride bulunan bütün yurtsever generalleri de.
Saygıyla
selamlıyorum hepinizi. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Süleyman Nevzat Korkmaz,
Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, basının yüz karası, sansürün sembolü hâline gelmiş Habertürk’ü ve onun
basın ahlakı üzerine yemin etmiş, sonra da bu yeminini bizzat küçük menfaatlere
pazarlamış gazete yöneticilerini ve Fatih Altaylı’yı telin ettiğimi burada
belirtmek istiyorum. Ve yine sözlerimin başında, İstanbul Milletvekilimiz,
terörle mücadele denilince ilk akla gelen şerefli komutan Sayın Engin Alan
Paşa’yı da bir kez daha buradan selamla, saygıyla yâd etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kürsüden askerî personel ve onların özlük haklarıyla ilgili
birçok konuşmalar yapıldı, belki 6-7 kez bizzat ben yaptım. Burada birçok
arkadaş da yine kendi görüşlerini açıkladılar. Ama üzülerek söylüyorum, ne
dersek diyelim, Hükûmet sağır, Meclisteki AKP çoğunluğu sağır, bir şey duymuyor
veya bir latif söz var ya: İşine geldiğini duyuyor. Zülfüyâre dokundu mu, bir
gecede MİT Müsteşarıyla kanun çıkarıyorsunuz, bir gecede HSYK Kanunu’nu Genel
Kurula indiriyorsunuz, bir gecede hâkim, savcı, polis kararnameleri çıkarıyor,
insanların ocağına incir ağacı dikiyorsunuz. Yahut yandaş bir iş adamını
korumak ve kollamak maksadıyla Kamu İhale Kanunu’nu bilmem kaçıncı kez
değiştirip kalbura döndürüyorsunuz. Ama işinize gelmedi mi, insanlar
sıkıntıdaymış, ölmüş, yanmış, umurunuzda değil.
Binlerce
insanımızı, askerimizi ilgilendiren bir konudan bahsediyorum; Türk Silahlı
Kuvvetlerindeki sivil memurlar, uzman jandarmalar, uzman erbaşlar ve
astsubaylar. Sivil memurlar, birçoğu üniversite mezunu, hatta içlerinde yüksek
lisans, doktora yapan arkadaşlarımız dahi var. 55 bin kişiler, aileleriyle
birlikte 250 bin kişi. Ama her ne hikmetse MİT Müsteşarı 1 kişi, Bilal 1 kişi,
Reza Zarrab vesaire 1 kişi, onlar için anında koruma kollama yasaları
çıkarılıyor ama sivil memurlar 55 bin kişi torba yasada yok. “1, 55 binden
büyük!” AKP’nin anlayışı bu. Kendinden olunca 1, 55 binden fazla. Ama merak
etmeyin, seçimin kıyamet günü 30 Mart geliyor; 1 mi büyük, 55 bin mi
göreceksiniz. Sadece bu ilgisizliğinizin bile size sandıktan binlerce kırmızı kart
çıkmasına sebep olacağını, az kaldı, göreceksiniz.
Diyoruz ki:
Bunlar sivil memur, adı üstünde, ne diye Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen
askerî makamlarca yargılanıyor, askerî disiplin cezalarına çarptırılıyorlar?
Yüzlerce hâkim ve savcının yeri Bilal oğlan için değiştirilirken 55 bin,
aileleriyle 250 bin kişilik kitleye yapılan bu haksızlığa daha ne kadar göz
yumacaksınız? Fiilî hizmet hakları ve fazla mesai ücretlerinden mahrumiyet,
lojman ve sosyal tesis haksızlıkları, insan onuruna yakışmayan servis ve
çalışma ortamları, eğitimlerine uygun emeklilik statülerinden, görevde yükselme
şanslarından bir türlü istifade edememeleri; bunları defalarca dile getirdik.
Artık hiç olmazsa bir ikisini çözün ve iyi niyetinizi gösterin.
Sayın Bakan,
bunların bir kısmı için kanun çıkarmak da gerekmiyor, iki dudağınızın arasında.
Nedir bu rahatlık, bu vurdumduymazlık? Bunlar sizin personeliniz değil mi? Ya
uzman erbaşlar, bunları da mı personelinizden saymıyorsunuz? Sayın Bakan, Allah
rızası için bunların kurmuş oldukları dernekleri -SİMED gibi, efendim, EMUZDER
gibi- bir karşınıza oturtun, bir muhatap alın ve bu sorunları birinci
ağızlardan dinleyin.
Bırakın çözüm
üretmeyi, bunların sorunlarından bile habersizsiniz. Söyleye söyleye dilimizde
tüy bitti. Sizin Başbakanınız, hatta şu AKP Grubundan vekillerinizin çoğu bile
uzman jandarma ile uzman erbaş arasındaki farkı bilmiyor. Daha adlarını,
statülerini bile bilmiyorsunuz.
Şu anlattığım,
arkadaşlar, 3269 sayılı Yasa’ya tabi uzman erbaşlarla ilgili. Başbakan
Siverek’te “Çözün bu insanların meselelerini.” diyeli yıllar olmuş. Bir gelişme
var mı? Yok. İnsanları kandırmak için miydi bu söz, yoksa Başbakan ne dediğini
bilmiyor mu?
Zorunlu emeklilik
yaşları 45’ten 60’a yükseltilmeli, üniformalarıyla emekli olmalarına fırsat
tanınmalı. Aldıkları sağlık raporları ve disiplin cezaları ekmekleriyle
oynanmasına vesile oluyor, defalarca söyledik. Bu zalim uygulamaya derhâl son
verilmeli. Ek göstergeleri yoktur, ek göstergeleri olmayan tek meslek grubudur
hatta. Yaklaşık 25 yıllık uzman erbaş ile 1 yıllık uzman erbaş arasında hiçbir
fark bulunmamaktadır. Lojman hakları, sivil memurlarla birlikte kullanılmak
üzere, sadece toplam içinde yüzde 5. Bu kontenjan artırılmalı.
Değerli
milletvekilleri, uzman jandarmaların eğitimine uygun olarak emekli olamama
sıkıntıları hâlâ devam ediyor. Üniversiteyi bile bitirseler intibakları
yapılmıyor. Ortaokul mezunu gibi mesleğe başlatılıyor ve emekli ediliyorlar.
Orduevlerinde üvey evlat muamelesi görüyorlar. Türk milletinin bu yiğit
evlatları maalesef o üniformanın kendisine vermiş olduğu daha birçok haktan
istifade ettirilmiyor.
Sayın Bakan, bunu
gidermek için kanun çıkarmaya gerçekten gerek yok, niye çözmüyorsunuz?
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu bir kanun teklifi var. İktidar bu
teklife de sırtını dönmüş, yok sayıyor. Demokratikleşme paketleriyle devlete,
millete karşı ihanet etmiş çetelere yeni haklar sunulurken teröristle savaşan,
gazi olan, şehit olan bu insanlara hakikaten AKP iktidarı sırtını dönmüş
durumdadır.
94 bini aşkın
muvazzaf ve 120 bin emeklisiyle astsubaylarımızın da çok ciddi ve birikmiş
sorunları vardır. Bu sorunları yine Milliyetçi Hareket Partisi olarak birçok
kez verdiğimiz kanun teklifleri ve Meclis araştırma önergeleriyle dile
getirdik. Seçim beyannamemizde de taahhüdümüz ortada. Güvenlik tazminatlarının
ödenmesi başta olmak üzere, maaşlarının iyileştirilmesi, öğrenim durumlarına
uygun olarak derece ve kademeleriyle birlikte intibak işlemlerinin yapılması,
makam ve görev tazminatı verilmesi, emekli emniyet ve MİT mensuplarına seyyanen
yapılan ödemeden astsubayların da istifade ettirilmesi gibi haklı talepleri
var. MİT ve emniyet teşkilatı mensuplarına ve emeklilerine her ay seyyanen
yapılan 100 liralık ödeme artık komik kalmıştır. Bu zam en az 300 liraya
çıkarılmalıdır. Son iki ayda dolardaki yükseliş bile yüzde 25 seviyesindedir.
Hayat pahalılığı tavan yapmışken bu ödemeler hâlâ yerlerde sürünmektedir.
Ayrıca, bu miktardan subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar da
faydalandırılmalıdır. Bu zam TÜFE oranına endekslenerek her yıl tartışma konusu
olmaktan çıkarılmalıdır.
Terörle
mücadelenin ve vatanına, milletine, bayrağına sadakatin sembolü hâline gelmiş
geçici köy korucularımız da sahipsizdir. Bölgede halkın arasında dolaşan PKK
eşkıyalarının bölge temsilcileri de bunu aynen bu şekilde ifade etmektedir.
“Yüzde 85’i bizim yanımızdadır, yanımızda olmasalar da bir görelim hele!” diye
konuşmaktadırlar. Devletimizin bekası için mücadele vermiş bu insanlarımıza
sahip çıkmak ve onların özlük haklarında iyileştirmede bulunmak Hükûmet için
namus meselesidir. Bu konuda, Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü
desteği vermeyi vaat ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, otuz beş yıldır terörle mücadele eden bir ülkeyiz. Sizler,
bizler rahat koltuklarımızda otururken bu insanlar sahada canları pahasına bu
mücadeleyi vermişlerdir. Dolayısıyla, bu insanların, askerlerimizin bu
taleplerini yerine getirmek, sadece bu
Hükûmetin değil, her hükûmetin boyun borcudur. Ancak, bu Hükûmetin, bu ana
kadar, dile getirilen talepleri dinlediğiyle ilgili de maalesef bir iyi niyet
besleyemiyoruz. Dolayısıyla, Hükûmeti bir kez daha uyarıyoruz. Binlerce,
aileleriyle birlikte milyonlarca insanı ilgilendiren Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarını daha fazla mağdur etmeyin. Bakın, bu konuda, muhalefet de
getireceğiniz -her konuda- teklife destek vermeye hazırdır.
Yüce milleti ve
yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen İdris Baluken, Bingöl
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; birinci bölüm üzerine grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Demin tümü
üzerine konuşurken işin felsefesi hakkında bir çerçeve çizmeye çalıştık. Tabii,
bu önümüze getirilen kanun tasarısıyla ilgili, yapılmış olan düzenlemelerle
ilgili görüşlerimizi de burada ifade etmek istiyoruz.
Şimdi, bu
tasarıyı incelediğimiz zaman, 1 ila 6’ncı madde arasında zorunlu askerlikle
ilgili, bazı uygulamalarla ilgili düzenlemelerin olduğunu görüyoruz. Biz,
başından beri bu zorunlu askerlik uygulamasına karşı olduğumuzu ifade ediyoruz.
Yani, bu kürsüden defalarca bu cümleyi duydunuz, bugün de Askerlik Kanunu’yla
ilgili yine net olarak tavrımızı söyleyelim: Zorunlu askerlik uygulaması
kaldırılmalıdır, “Her Türk asker doğar.” anlayışı aşılmalıdır. Ben, asker doğan
bir Türk’ü görmedim, tıpkı diğer insanlar gibi her Türk de sivil doğar. Bu
anlayışı aşmadığımız sürece, biz, istediğimiz kadar askerî vesayetle
uğraştığımızı söyleyelim, bu zihniyeti, bu ülkede maalesef bir tarafa
bırakamayız.
Bakın, zorunlu
askerliği kaldırmadığımız sürece de sürekli olarak palyatif çözümler peşinde
koşarız; yığılmalar oldu, bedelli askerlik çıkaralım… Daha yeni bir bedelli
askerlik düzenlemesi yaptınız. İşte, şimdi, bu kanun tasarısı komisyonda
görüşülürken yine bu bedelli askerlikle ilgili önergeler geldi. Yani, bu işi
kökten çözmek varken, bu şekilde, parası olana imtiyaz tanıyan düzenlemeler
üzerinde yoğunlaşmanızı anlamıyoruz doğrusu. Parası olan parayı bassın,
askerlikten yırtsın, savaştan kaçsın; parası olmayan yoksul, fakir, Anadolu
köylüsünün, Anadolu emekçisinin çocuğu da silah altına alınsın, çatışmaya
gitsin, savaşa gitsin, gerekirse yaşamını yitirsin; nasıl olsa bir “Vatan millet Sakarya edebiyatıyla bu toplumu
uyuturuz.” anlayışı var. O nedenle, bu zorunlu askerlikle ilgili radikal bir
karar alınmalıdır. Hele hele böyle “Askerî vesayetle uğraşıyoruz, bertaraf
ettik.” diyen bir hükûmetin on bir yıllık, on iki yıllık iktidarı döneminde bu
uygulamayı çoktan yapmış olması gerekirdi, halkın beklentisi de oydu doğrusu.
Zorunlu askerliği
kaldırmadınız, hiç olmazsa bu süreç içerisinde vicdani ret hakkını tanıyın
dedik. Bakın, insanlar çok değişik nedenlerle askere gitmek istemeyebilirler,
en doğal haklarıdır. Bazen ideolojik nedenlerle, bazen dinî, inançsal
nedenlerle; bazen bir insanın yapısı hiyerarşik, aşırı statücü yapılanmalara,
görevlere uygun değildir, bu nedenle; bazen bir ülkede savaş vardır, çatışma
vardır, en insani duygularla bir birey, bir insan askere gitmek istemeyebilir.
Uluslararası sözleşmelerin çoğunda da vicdani ret hakkı güvence altına
alınmıştır. Pek çok ülkede zorunlu askerlik uygulaması ayıbı artık vicdani ret
hakkıyla aşılmaya çalışılıyor ama Türkiye’de altına imza attığımız
sözleşmelerde vicdani ret hakkını taahhüt etmemize rağmen hâlâ bu konuyla
ilgili bir düzenleme yapılmamıştır.
7’nci ve 20’nci
maddeler arasında askerî personelin özlük haklarıyla ilgili düzenlemeler var.
Yani biz burada tabii Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde topluma, siyasete
müdahale eden, suç işleyen yapıları eleştirdiğimizde, hani bu işi gerçekten
yurtseverlik duygusuyla yapmaya çalışan, kendi işinde, kendi alanında hizmet
üretmeye çalışan tüm askerleri tabii ki kastetmiyoruz. Suç makinesi hâline
gelmiş olan kişi ya da örgütlenmelerle, her yerde olduğu gibi, Türk Silahlı
Kuvvetleri içerisinde de mücadele edilmelidir diyoruz. Tabii ki kendi işini
yapan askerlerle ilgili özlük hakları düzenlemesine, biz çalışanlardan yana
olan bir parti olarak da ilkesel olarak hiçbir zaman karşı çıkmayız.
Ama bu tasarının
içerisinde kantinlerle ilgili, kantinlerin kiralanmasıyla ilgili bazı
düzenlemeler var. Bunu son derece tehlikeli buluyoruz. Ordunun tesislerinin
kiralanması, bazı tesislerde hizmet alımı yöntemine gidilmesini de yine askerî
tesislerin rant alanına dönüştürülmesiyle ilgili bir uygulama olarak görüyoruz.
Hizmet alımı yöntemine nerede gidilmişse orada taşeronlaştırma olmuştur, orada
yandaşlara peşkeş çekilen rant alanları oluşmuştur. Dolayısıyla, bu yapılan
düzenlemede de bu kantin ve benzeri tesislerle ilgili düzenlemenin mutlaka
tekrar değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
46 ile 50’nci
madde arasında ihtiyaç fazlası araç ve gereçlerin başka ülkelere
verilebilmesiyle ilgili bir düzenleme var. Yani, cümle şöyleydi: “Dost veya
müttefik devletlere veya bu devletlerde bulunan kurum ve kuruluşlara mal veya
hizmetin hibesi veya mübadelesi işlemleri ile ilgili anlaşmaları imzalamaya,
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın yetkileri saklı kalmak kaydıyla, Bakanlar Kurulu ya
da ilgili kuruluşlar yetkili olacak.” Doğrusu, bu maddeyi görünce son derece
endişeleniyoruz. Özellikle, bu Suriye'deki gelişmelerden sonra çetelere vermiş
olduğunuz desteklerin resmîleştirilmesiyle ilgili bir mantığı görüyoruz burada.
Bu mantık, aslında bütün dünya tarafından sorgulanıyor. Suriye'de özellikle
Kürtlere karşı savaşan El Kaide çetelerine vermiş olduğunuz destek, bütün
dünyada çığ gibi bir tepki ortaya koymuşken bu yaptığınız yasal düzenlemede
bunu resmîleştireceğinizle ilgili bir kaygımız var. Adana’da, Hatay’da ortaya
çıkan tır krizlerini önlemeye yönelik bir düzenleme olduğuyla ilgili kamuoyunda
da yine yaygın bir kanaat var.
61’inci madde,
bizi en çok kaygılandıran ve mutlaka bu tasarının içerisinden çekilmesi gereken
bir maddedir. 61’inci maddede Jandarma Genel Komutanı hakkında soruşturma açılıp
açılmayacağı yetkisi İçişleri Bakanına, Genelkurmay Başkanı ve diğer kuvvet
komutanlarıyla ilgili yetki de Başbakana verilmiştir. Yapılan düzenlemeyle,
Başbakana, âdeta yürütme yetkisi dışında bir de yargı yetkisi verilmiştir.
Yapılan düzenleme, MİT Yasası’nda yapmış olduğunuz düzenlemeden de daha vahim
bir düzenlemedir. Çünkü orada savcıların soruşturmayı yapma yetkisiyle ilgili
düzenleme, burada da Başbakanın belirleyeceği bir soruşturma kuruluna, bir
soruşturma komisyonuna veriliyor. İtirazı da yine Cumhurbaşkanına yapacak bir
düzenleme yapmışsınız ki yine yargıyla ilgili bir yetkiyi, bir süreci de bu
şekilde Cumhurbaşkanına vermiş oluyorsunuz. Doğrusu, bu 61’inci maddeyi
görünce, biz yeni bir askerî vesayet kurmanızdan şüpheleniyoruz. Kendi denetiminizde
kendinize bağlı olan yeni bir vesayet sistemini planlıyorsunuz. Çünkü şikâyet
ettiğiniz askerî vesayet döneminde de böylesi bir uygulama yoktu. Bakın, bu
Parlamentodaki milletvekillerinin yargılanmasıyla ilgili bile bu düzeyde bir
koruma zırhı, bir dokunulmazlık zırhı yoktur. Yüce Divan, yetkinin Başbakana
verilmesi, özel soruşturma komisyonları, kusura bakmayın ama kaldırıldığını
düşündüğünüz askerî vesayeti tekrar geri getirmenin ta kendisidir. Dolayısıyla,
bu 61’inci maddenin de bir an önce bu tasarıdan çıkması gerekiyor.
Bakın, bir yıldır
bir süreçten bahsediliyor, çözüm sürecinden bahsediliyor. Bu çözüm süreciyle
daha fazla demokrasi, özgürlüklerin genişletilmesi, daha fazla insan haklarına
saygı gibi bir beklentiyle ilgili yasal düzenleme beklentileri varken maalesef
buraya getirdiğiniz yasalar daha fazla otokratik, daha fazla baskıcı, daha
fazla hegemonik düzenlemelerin ötesine geçmiyor. Çok yanlış bir yoldasınız.
Büyük bir siyasi krizin içerisine girdiniz. Bir iktidar savaşının tam ortasında
ülkeyi âdeta bir yangın yerine çevirmek üzeresiniz. Bu yangından kurtuluşun tek
reçetesi daha fazla demokrasidir, özgürlükleri daha fazla genişletmektir. Bu,
Gezi direnişi sürecinde de ortaya çıktı; bu, 17 Aralık operasyonundan sonraki
süreçte de ortaya çıktı. Daha fazla demokratikleşeceğinize, daha fazla
otoriterleşen bir anlayışı, bir yasal düzenleme zihniyetini görüyoruz. Bu
anlayışla giderseniz bu siyasal krizi çok daha büyük bir ateş topuna çevrilmiş
olarak kendi önünüzde bulacaksınız. Bugün Meclise sunmuş olduğunuz bu yeni
demokratikleşme paketinde de yine dağ fare doğurmuştur, büyük bir hayal
kırıklığı yaratmıştır. Umarım ki bir an önce aklınızı başınıza alırsınız, sivilleşmeyle ilgili,
demokratikleşmeyle ilgili, özgürlüklerle ilgili halkın beklentisine cevap
verecek yasaları getirirsiniz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Şirin Ünal İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
birinci bölümü hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bazı güncel ihtiyaçlarının
karşılanması amacıyla hazırlanan bu kanun tasarısında 1111 sayılı Askerlik
Kanunu’nda yapılan değişlik ile celp dönemleri ile celp ve sevk esaslarını
belirleme yetkisi Millî Savunma Bakanlığına verilmektedir.
5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu’yla getirilen müesseseler dikkate alınarak askere alınmadan önce
veya askerlik hizmeti sırasında askerî yargının görev alanına giren suçların
dışındaki suçları işleyen yükümlülerin kesinleşmiş cezalarının infazına ilişkin
usul ve esaslar yeniden belirlenmektedir. Hava değişimi ve istirahat
sürelerinin askerlikten sayılacak kısmı on iki aylık hizmete tabi olanlar için
doksan günden otuz güne, altı aylık hizmete tabi olanlar için kırk beş günden
on beşe güne düşürülmüş ve uyuşturucu madde
kullanımından dolayı mahkemelerce verilen kararlar uyarınca tedavi
görenlerin bu sürelerinin askerlik hizmetinden sayılmayacağı yönünde düzenleme
yapılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nda
yapılan değişiklik ile millî istihbarat hizmetleri ve emniyet hizmetleri
sınıfına mensup emekli personel ile çarşı ve mahalle bekçilerine her ay
ödenmekte olan 100 Türk lirasının makam tazminatı almayan subay, astsubay,
uzman jandarma ve uzman erbaş emeklilerine de ödenmesi sağlanmaktadır.
Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun kimlik kartları, özlük dosyaları ve sosyal
hizmetlere ilişkin hükümleri günümüz ihtiyacını karşılamamakta, özellikle erbaş
ve erlerin büyük bir bölümünün çekilmesi nedeniyle sosyal tesislerin
işletilmesinde ve gazilerimiz için amatör askerî spor kulüpleri kurulmasında
problemlerle karşılaşılmaktadır. Diğer yandan, orduevleri, askerî gazinolar,
kışla gazinoları, özel, yerel ve kış eğitim merkezleri ile askerî kantinlerde
görevli personelin bu tesislerin işletilmesine yönelik özel ihtisaslarının
olmaması personelin sık sık hukuki sorunlarla karşılaşmasına neden olmakta,
personel yetersizliği nedeniyle sistem tıkanma noktasına gelmekte ve bazı
hizmetler yerine getirilememektedir. Bu kapsamda, bahse konu tesislerin
tamamında veya belirli bölümlerinde verilen hizmetlerin üçüncü şahıslara
kiralanması, işlettirilmesi veya bu şahıslardan hizmet alımı yöntemiyle
karşılanması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, söz konusu tesislerin vergi
mükellefiyeti konusunda mevcut kanunda geçen hükümler daha sonra yürürlüğe
giren kanunlarla çelişmekte ve buna bağlı olarak ortaya çıkan tereddütlerin
giderilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kapsamda 211 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nda yapılan değişiklikle askerî kimlik kartlarının
Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarınca her zaman üzerlerinde taşınacağı ve resmî
belge olduğu yönündeki hüküm muhafaza edilmiş, personelin kişisel verileri ile
nüfus, iletişim ve askerî bilgilerinin personel bilgi sistemlerine kayıt
edileceği esası getirilmiş, erbaş ve erler ile öğrencilere gelen posta
gönderilerinin emniyet ve istihbarat açısından amirlerince denetlenmesine imkân
tanınmıştır.
Değerli milletvekilleri,
her birlik tarafından kurulabilen orduevi, askerî gazino, vardiya yatakhanesi,
askerî müzeler gibi sosyal tesislerin kurulması Genelkurmay Başkanlığının
iznine tabi kılınmıştır. Bu tesislerin aylık gayrisafi hasılatının yüzde 1’inin
bütçeye aktarılması kaydıyla sosyal tesislerin vergiden muaf tutulması
uygulamasına devam edilmiştir. İhtiyaç hâlinde, Genelkurmay Başkanlığının
izniyle rehabilitasyon merkezleri, gazi uyum evleri ve refakatçi
misafirhaneleri kurulmasına imkân tanınmıştır. Orduevi, askerî gazino, vardiya
yatakhanesi ve askerî kantinler gibi sosyal tesislerde özel ihtisas gerektiren
hizmetlerin personel yetersizliği veya maliyeti nedeniyle verilememesi
durumunda, bu hizmetlerin hizmet alınması veya kiralanması yoluyla dışarıdan karşılanmasına
imkân tanınmıştır.
Değerli
milletvekilleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılan değişiklikle,
Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıkları kadrolarında da Millî Savunma
Bakanlığı kadroları gibi Silahlı Kuvvetler uzmanı ve Silahlı Kuvvetler uzman
yardımcılıkları unvanlarıyla kariyer grubu personel istihdamına olanak
sağlanmıştır.
Sözlerime son
verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Soru yok.
Başka söz? Yok.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerinde önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.27
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin Onuncu
Oturumunu açıyorum.
534 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
1’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1111 sayılı Askerlik Kanununun 8 inci
maddesinin birinci fıkrasında değişiklik öngören 1 inci maddesinin
kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Adil Zozani Erol Dora
Bingöl Hakkâri Mardin
Hasip
Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak
Iğdır
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutuyorum?
EROL DORA
(Mardin) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dinsel inançları,
ahlaki değerleri veya politik görüşleri doğrultusunda zorunlu askerliği
reddedenlerin zorla askere alınması bir insan hakkı ihlalidir. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine vermiş olduğu kararlarda da vicdani
reddin tanınması gerekliliği vurgulanmıştır. Ayrıca Anayasanın Vatan Hizmeti
başlıklı 72. maddesinde ki "Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu
kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla
düzenlenir." ibaresi ile de bu hizmetin Silahlı Kuvvetler dışında başka
kamu kesiminde de yerine getirilebileceği açıkça yer almıştır. Ayrıca bu hak,
İngiltere, Danimarka, İsveç, Hollanda, Finlandiya, Almanya, Fransa, Lüksemburg,
İtalya, Avusturya, Portekiz, İspanya, Polonya, Macaristan, Letonya, Çek Cumhuriyeti,
Estonya, Yunanistan, Litvanya gibi birçok Avrupa ülkesi tarafından da
tanınmıştır.
Zorunlu askerlik
uygulamasının ortaya çıkardığı bir sonuç da asker intiharlarıdır. 2012 Aralık
ayında TSK tarafından açıklanan rakamlara göre son 22 yılda 2221 asker intiharı
yaşanmıştır. Bu da her yıl 100, her 3-4 günde 1 askerin intihar ettiği anlamına
gelmektedir. Basına yansıyan 2013 yılı askeri intiharların sayısı da 39'dur.
Bu gerekçeler
dikkate alınarak bu önergeyle, vicdani reddini açıklamasına rağmen zorla askere
alınanların mağduriyetinin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2’nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1111 sayılı Askerlik Kanununun 39 uncu maddesinde değişiklik
öngören 2 nci maddesinin kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İdris Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
Hasip
Kaplan Erol
Dora
Şırnak
Mardin
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi
mi okutuyorum?
EROL DORA
(Mardin) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dinsel inançları,
ahlaki değerleri veya politik görüşleri doğrultusunda zorunlu askerliği
reddedenlerin zorla askere alınması bir insan hakkı ihlalidir. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine vermiş olduğu kararlarda da vicdani
reddin tanınması gerekliliği vurgulanmıştır. Ayrıca Anayasanın Vatan Hizmeti
başlıklı 72. maddesinde ki “Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde
ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla
düzenlenir.” ibaresi ile de bu hizmetin
Silahlı Kuvvetler dışında başka kamu kesiminde de yerine getirilebileceği
açıkça yer almıştır. Ayrıca bu hak, İngiltere, Danimarka, İsveç, Hollanda,
Finlandiya, Almanya, Fransa, Lüksemburg, İtalya, Avusturya, Portekiz, İspanya,
Polonya, Macaristan, Letonya, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Yunanistan, Litvanya
gibi birçok Avrupa ülkesi tarafından da tanınmıştır.
Zorunlu askerlik
uygulamasının ortaya çıkardığı bir sonuç da asker intiharlarıdır. 2012 Aralık
ayında TSK tarafından açıklanan rakamlara göre son 22 yılda 2221 asker intiharı
yaşanmıştır. Bu da her yıl 100, her 3-4 günde 1 askerin intihar ettiği anlamına
gelmektedir. Basına yansıyan 2013 yılı askeri intiharların sayısı da 39'dur.
Bu gerekçeler
dikkate alınarak bu önergeyle, vicdani reddini açıklamasına rağmen zorla askere
alınanların mağduriyetinin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
3’üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1111 sayılı Askerlik Kanunun 47 nci
maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere fıkra eklenmesini öngören 3
üncü maddesinin kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İdris Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
Hasip
Kaplan Erol
Dora
Şırnak Mardin
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dinsel inançları,
ahlaki değerleri veya politik görüşleri doğrultusunda zorunlu askerliği
reddedenlerin zorla askere alınması bir insan hakkı ihlalidir. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine vermiş olduğu kararlarda da vicdani
reddin tanınması gerekliliği vurgulanmıştır. Ayrıca Anayasanın Vatan Hizmeti
başlıklı 72. maddesinde ki "Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu
kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla
düzenlenir." ibaresi ile de bu hizmetin Silahlı Kuvvetler dışında başka
kamu kesiminde de yerine getirilebileceği açıkça yer almıştır. Ayrıca bu hak,
İngiltere, Danimarka, İsveç, Hollanda, Finlandiya, Almanya, Fransa, Lüksemburg,
İtalya, Avusturya, Portekiz, İspanya, Polonya, Macaristan, Letonya, Çek Cumhuriyeti,
Estonya, Yunanistan, Litvanya gibi birçok Avrupa ülkesi tarafından da
tanınmıştır.
Zorunlu askerlik
uygulamasının ortaya çıkardığı bir sonuç da asker intiharlarıdır. 2012 Aralık
ayında TSK tarafından açıklanan rakamlara göre son 22 yılda 2221 asker intiharı
yaşanmıştır. Bu da her yıl 100, her 3-4 günde 1 askerin intihar ettiği anlamına
gelmektedir. Basına yansıyan 2013 yılı askeri intiharların sayısı da 39'dur.
Bu gerekçeler
dikkate alınarak bu önergeyle, vicdani reddini açıklamasına rağmen zorla askere
alınanların mağduriyetinin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
4’üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1111 sayılı Askerlik Kanununun 53 üncü
maddesinde değişiklik öngören 4 üncü maddesinin kaldırılmasını arz ve talep
ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol Dora Hasip Kaplan
Mardin Şırnak
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dinsel inançları,
ahlaki değerleri veya politik görüşleri doğrultusunda zorunlu askerliği
reddedenlerin zorla askere alınması bir insan hakkı ihlalidir. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine vermiş olduğu kararlarda da vicdani
reddin tanınması gerekliliği vurgulanmıştır. Ayrıca Anayasanın Vatan Hizmeti
başlıklı 72. maddesinde ki “Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde
ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.”
ibaresi ile de bu hizmetin Silahlı Kuvvetler dışında başka kamu kesiminde de
yerine getirilebileceği açıkça yer almıştır. Ayrıca bu hak, İngiltere,
Danimarka, İsveç, Hollanda, Finlandiya, Almanya, Fransa, Lüksemburg, İtalya,
Avusturya, Portekiz, İspanya, Polonya, Macaristan, Letonya, Çek Cumhuriyeti,
Estonya, Yunanistan, Litvanya gibi birçok Avrupa ülkesi tarafından da
tanınmıştır.
Zorunlu askerlik
uygulamasının ortaya çıkardığı bir sonuç da asker intiharlarıdır. 2012 Aralık
ayında TSK tarafından açıklanan rakamlara göre son 22 yılda 2221 asker intiharı
yaşanmıştır. Bu da her yıl 100, her 3-4 günde 1 askerin intihar ettiği anlamına
gelmektedir. Basına yansıyan 2013 yılı askeri intiharların sayısı da 39'dur.
Bu gerekçeler
dikkate alınarak bu önergeyle, vicdani reddini açıklamasına rağmen zorla askere
alınanların mağduriyetinin giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
5’inci madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1111 sayılı Askerlik Kanununun 78 inci
maddesinin birinci, dördüncü ve beşinci fıkralarında değişiklik ve üçüncü fıkrasının
yürürlükten kaldırılmasını öngören 5 inci maddesinin kaldırılmasını arz ve talep
ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Hasip
Kaplan
Mardin Şırnak
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Erbaş ve erlere
verilen hava değişim ve istirahat sürelerinin uzun dönem olan 12 aylık hizmete
tabi olanlar için 90 günden 30 güne, kısa dönem 6 aylık hizmete tabi olanlar
için 45 günden 15 güne düşüren bu düzenleme birçok soruna neden olacaktır.
Özellikle son yıllarda artan asker intiharları ile ilgili hiçbir düzenleme
yapılmazken bu düzenlemeyle askerlikten sayılan sürelerin kısaltılması yeni
intihar vakalarının yaşanmasına sebep olabilecektir. Bu temelde bu önergeyle
yaşanabilecek olumsuz durumların engellenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
6’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yeni madde
ihdasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 6. maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
çerçeve 7. maddenin eklenmesini ve madde numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ali Demirçalı Hasan Ören
İstanbul Adana Manisa
Mustafa Moroğlu Engin Altay Mehmet Hilal Kaplan
İzmir Sinop Kocaeli
MADDE 7- 1111
sayılı Askerlik Kanununun geçici 46 ncı maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Geçici
Madde 46- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte her ne sebeple olursa olsun
henüz fiili askerlik hizmetine başlamamış, 31 Aralık 2013 tarihi itibariyle (bu
tarih dâhil) 28 yaşından gün almış ve 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek
Askeri Memurlar Kanunu ile 1111 sayılı Askerlik Kanununa tabi yükümlüler,
istekleri halinde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay
içinde askerlik şubelerine başvurmaları ve yıllık gelir toplamı;
a) 14.000 Türk
Lirasından (14.000 Türk Lirası dahil) az olanların veya hiç geliri olmayanların
herhangi bir bedel ödememeleri,
b) 14.001 Türk
Lirası ile 25.000 Türk Lirası (25.000 Türk Lirası dahil) arasında olanların
7.500 Türk Lirası ödemeleri,
c) 25.001 Türk
Lirasından fazla olanların 15.000 Türk Lirası ödemeleri,
halinde temel askerlik eğitimine tabi
tutulmaksızın askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılırlar.
Birinci fıkranın
(b) ve (c) bentlerinde belirtilen tutarlar, askerlik hizmetinin yerine
getirilmiş sayıldığı tarihten itibaren iki yıla kadar eşit taksitler halinde de
ödenebilir. Bu halde ödenecek tutara TÜFE farkı eklenir.
Bu uygulama
kapsamında yapılacak ödemeler Maliye Bakanlığı Merkez Muhasebe Birimi adına
T.C. Ziraat Bankasında açılacak özel hesaba yatırılır. Bu hesapta toplanan
miktarları genel bütçeye özel gelir ve karşılığı da ilgili kurum bütçelerine
aktarılmak üzere Maliye Bakanlığı bütçesinde açılacak özel bir tertibe ödenek
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödeneklerden yılı içinde kullanılmayan
miktarlar, ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydedilir.
Bu tertipteki
ödenek, 16.8.1961 tarihli ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu
Kanununun 20 nci maddesindeki hükümler çerçevesinde yapılacak öğrenci
yurtlarının finansmanında kullanılır.
Yapılacak
inceleme ve denetlemelerde gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlere
zorunlu askerlik hizmeti yasal süresi üzerinden yeniden yaptırılır.
Bedelin ödenme
usul ve esasları, beyanlarda istenecek bilgi ve belgeler ve uygulamaya ilişkin
diğer hususlar, Bakanlar Kurulu kararı ile düzenlenir.
Bu madde
hükümlerinden yararlanan yükümlüler hakkında saklı, yoklama kaçağı ve bakayadan
veya başvurup da bedeli zamanında ödeyememekten dolayı idari ve adli soruşturma
ve kovuşturma yapılmaz, başlatılmış olanlar sona erdirilir."
BAŞKAN – Evet, Komisyona soracağım; Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak işlem açacağım,
salt çoğunlukla katılmazsa işlemden kaldıracağım.
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Millî Savunma Komisyonu
üyelerini davet ediyorum, buyurun.
Salt çoğunluğumuz
olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Salt çoğunluk olmadığı için önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
7’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yani madde
ihdasına dair bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 7. maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
çerçeve 8. maddenin eklenmesini ve madde numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesini arz ye teklif ederiz.
M .Akif Hamzaçebi Ali
Demirçalı Hasan
Ören
İstanbul Adana Manisa
Engin Altay Mustafa Moroğlu Mehmet Hilal Kaplan
Sinop İzmir Kocaeli
MADDE 8- 8/6/1949
tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun mülga ek
geçici 16'ncı maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Ek Geçici
Madde 16- 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununa 13.11.1981 tarihli ve 2559 sayılı
Kanunun 1 nci maddesiyle eklenen ek geçici 16 ncı madde hükümlerine göre
emekliliğe sevk edilenlerin, emekliliğe sevk tarihi ile 5434 sayılı Kanunun 40
ıncı maddesine göre zorunlu emekliliğe sevk tarihi arasında geçen süreye
ilişkin emekli kesenek ve kurum karşılığı toplamları, emekliye sevk edildikleri
tarihteki derece ve kademelerine hizmet olarak sayılacak sürenin her yılı bir
kademe ve her üç yılı bir derece (hakim ve savcılar ile bu meslekten
sayılanlarda her iki yılı bir derece) verilmek ve öğrenim durumları itibariyle
657 sayılı Devlet Memurları Kanununda veya özel mevzuatında öngörülen
yükselecekleri dereceleri geçmemek üzere tespit edilecek derece ve
kademelerinin kurumlarına başvuru tarihindeki emsalleri esas alınarak Sosyal
Güvenlik Kurumu tarafından emekli keseneği ve kurum karşılıkları hesaplanır ve
emekliye sevk edildikleri kuruma bildirilir. Söz konusu tutarlar bu idareler
tarafından üç ay içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna defaten ödenir.
Bunlardan
emekliye ayrılanların veya ölenlerin emekli ikramiye farkları ile emekli aylığı
farkları Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kendilerine veya yasal mirasçılarına
ödenir ve emekli ikramiye farkları kurumlarından üç ay içinde tahsil
edilir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Önce arkadaşları davet edelim
Komisyona. Komisyon üyelerini davet ediyorum.
Gelen olmadığına
göre, salt çoğunluğumuz yok, katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet,
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
8’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 8 nci maddesinin son fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Demirçalı Hasan Ören Mustafa Moroğlu
Adana Manisa İzmir
Mehmet
Hilal Kaplan Engin
Altay
Kocaeli Sinop
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Erbaş ve erler
ile askeri öğrenciler tarafından gönderilen ve kendilerine gelen posta
gönderilerinin ilgilinin amirince denetlenmesi özel hayatın gizliliğinin ihlali
anlamına gelmektedir. Emniyet ve istihbarat açısından önlem almak gibi bir
gerekçe ile postaların okunması, son derece olumsuz sonuçların doğmasına neden
olacaktır. Bu nedenle bu düzenlemenin kaldırılması gerekmektedir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – TİB Başkanına sorsaydık, her şeye o karar veriyor ya.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9’uncu madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununun 43 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında değişiklik öngören 9 uncu
maddesinin üçüncü cümlesindeki "verilebilir" ibaresinin
"verilir” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Adil Zozani
Iğdır Şırnak Hakkâri
Erol
Dora İdris
Baluken
Mardin
Bingöl
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Harp ve vazife
malulleri ile gaziler tarafından rehabilitasyon amacıyla kurulan spor
kulüplerinin Türk Silahlı Kuvvetlerinin spor tesislerinden istifade
edebilmelidir. Bu değişiklik önergesiyle, metindeki "verilebilir"
ibaresinin "verilir" ibaresi ile değiştirilerek bu tesislerden
yararlanabilmenin engellenmesinin önüne geçmek amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
15’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununun 103 üncü maddesinde değişiklik öngören 15 inci maddesinin
kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Adil Zozani
Iğdır Şırnak Hakkâri
Erol
Dora İdris
Baluken
Mardin
Bingöl
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Askeri
tesislerdeki hizmetlerin, hizmet alımı veya kiralama yoluyla dışardan
alınabilmesi düzenlemesiyle kadrolu istihdam yerine taşeronlaşma
yaygınlaşacaktır. Böylece güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışma koşulları
artacak ve bu hizmet alımları yeni bir rant alanı oluşturacaktır. Bu
gerekçelerle mevcut önergeyle kamu hizmetleri alanında taşeronlaşmanın önüne
geçmek amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
16’ncı madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununun 104 üncü maddesinde değişiklik öngören 16 ncı maddesinin
kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Adil Zozani
Bingöl Iğdır Hakkâri
Erol
Dora Hasip
Kaplan
Mardin
Şırnak
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Askeri
kantinlerin tamamı, bir kısmı, bazı şubeleri veya reyonlarını kiraya
verilebilmesi veya üçüncü şahıslara işlettirilebilmeleri düzenlemesi bir rant
alanı oluşturacaktır. Ayrıca bu kantinlerdeki hizmetlerin, hizmet alımı veya
kiralamaya yoluyla dışardan alınabilmesi düzenlemesiyle kadrolu istihdam yerine
taşeronlaşma yaygınlaşacaktır. Böylece güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışma
koşulları artacaktır. Bu gerekçelerle mevcut önergeyle askeri kantinlerin bir
rant alanına dönüştürülmesinin engellenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
17’nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununun 105 inci maddesinde değişiklik öngören 17 inci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İdris Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
Hasip
Kaplan Erol
Dora
Şırnak Mardin
“MADDE 105 –
Silahlı Kuvvetlerin sosyal, tarihi ve teknik gelişimini dönemlere göre
yansıtmak, yerine getirdiği önemli görevleri sergilemek, geçmişle yüzleşmek
amacıyla doğrudan ya da dolaylı olarak neden olduğu bireysel ve toplumsal mağduriyetlere
ilişkin bir bellek oluşturmak, kendi sahasındaki tarih ve askerlik ile ilgili
bilimsel araştırmalar ve incelemeler için bir ortam hazırlamak, bu hususları
belgeleyen kültür varlıklarının korunmasını, saklanmasını, sergilenmesini
sağlamak amacı ile 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununa göre askerî müzeler kurulur. "
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Silahlı Kuvvetler
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana doğrudan ya da dolaylı olarak bir çok
bireysel ve toplumsal mağduriyete neden olmuştur. Koçgiri katliamından Şehy
Sait'e, Dersim'den Zilan'a, Diyarbakır Cezaevinden Roboski'ye yaşanan birçok
olayda asıl fail olarak görev yapmıştır. Ayrıca Silahlı Kuvvetlerin patlayıcı
mühimmatları nedeniyle de birçok vatandaşımız özellikle çocuklar hayatlarını
kaybetmiş ve yüzlercesi de yaralanmıştır. Dünya örnekleri de bize
göstermektedir ki geçmişle yüzleşmek toplumları olgunlaştırır ve yeni acıların
yaşanmasına engel olur. Dünyada da özellikle askeri cunta dönemleriyle ve
toplumsal acılarla yüzleşmek için müzeler kurulmuştur. Bu müzeler aracılığıyla
yaşanan acıların bir daha yaşanmaması için toplumsal bir bellek oluşturulmuştur.
Bu bağlamda ülkemizde de kurulacak geçmişle yüzleşme müzeleri de benzer
acıların bir daha yaşanmaması için toplumsal bir bellek oluşturacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
18’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununun 106 ncı maddesinde değişiklik öngören 18 inci maddesinin
kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Adil Zozani Erol Dora
Bingöl Hakkâri Mardin
Hasip
Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Orduevleri ve
bağlı şubeleri, askeri gazinolar, kışla gazinoları, vardiya yatakhaneleri ve
bunların müştemilatı, özel, yerel ve kış eğitim merkezleri, askeri kantinler ve
askeri müzelerin kurumlar vergisinden muaf olması eşitsizliğe neden olacaktır.
Bu önergeyle eşitsizliğe yol açan bu durumun kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
19’uncu madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununun 107 nci maddesinde değişiklik öngören 19 uncu maddesinin kaldırılmasını
arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Adil Zozani Erol Dora
Bingöl Hakkâri Mardin
Hasip
Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kurumlar
vergisinden muaf tutulan tesislerin aylık gayrisafi hasılatının %1'inin genel bütçeye yatırılması
ve bu oranında Maliye Bakanı kararı ile sıfıra indirilebilmesine imkân sağlayan
düzenleme eşitsizliğe neden olacaktır. Bu gerekçeyle bu önergede ilgili
maddenin kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
20’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
21’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 237 sayılı Taşıt Kanununun 10 uncu maddesinin
beşinci fıkrasında değişiklik öngören 21 inci maddesinin kaldırılmasını arz ve
talep ederiz.
İdris Baluken Adil Zozani Erol Dora
Bingöl Hakkâri Mardin
Hasip
Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İlgili
değişiklikle mevcut kanunda bulunan sınırlamaların kaldırılması öngörülmüştür.
Mevcut yasaya baktığımızda "her ne suretle olursa olsun yabancı menşeli
binek ve station-wagon cinsi taşıt edinilemez" ibaresi bu önergeyle
kaldırılmaktadır. Bu düzenlemeyle zaten bütçenin büyük bölümünün harcandığı
askeri ve güvenlik harcamaları daha da artacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşları
tarafından yeni madde ihdası öngören bir önerge verilmiştir. Bu önerge
görüşülmekte olan kanun tasarısının konusu olmayan sair kanunlarda değişiklik
getiren yeni bir kanun teklifi niteliğinde olduğundan işleme alınamamaktadır.
22’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm
42’nci maddeye bağlı ek 31, 32, 33’üncü maddeler ile 43’üncü maddeye bağlı
geçici 36 ve 37’nci maddeler dâhil 23 ila 43’üncü maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Engin Altay, Sinop
Milletvekili.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Konuşmayacağım.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Altay.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde hitap
ediyorum ancak bir iki konu var demin dile getirilmişti, bunlarla ilgili bir
düzenleme yapmamız, düzeltmemiz gereken konular var.
Şimdi, şurası
hiçbir zaman unutulmamalıdır ki her kim olursa olsun, bir ülkede yaşayan, her
kim olursa olsun, o ülkede yaşayan her kişi için hukuk tek olmalıdır. Onun
dışında başka bir ayrıcalıklı hukuk sistemini düşünmek mümkün değildir, o
takdirde zaten demokrasiye uymayan bir sistemi kabul etmiş olursunuz. Ancak,
şunu söyleyeyim: Tabii ki özel kanunlara sahip kurumlar vardır ama bunlar
“koruma kanunu” adı altında olmamalıdır. Bunu hatta daha ileriye giderek
söyleyebilirim, milletvekilleri için de aynı şey geçerlidir, milletvekilleri de
eğer adi suçlar işlemişlerse -kürsü
dokunulmazlığı dışında- onların da ayrı bir hukuk sistemi içerisinde telakki
edilmemesi gerekir ki birçok Batı ülkelerinde, Amerika Birleşik Devletleri’nde
başkan da dâhil olmak üzere sorguya
çekilebilmekte ve yargılanabilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türk ordusuyla ilgili demin bir şeyler söylendi, ki Türk asker
olarak doğar. Türk asker olarak tabii ki doğmaz ama her Türk askerliğini yapar
çünkü her Türk’ün yaptığı askerlik vatan hizmeti olarak telakki edilir. Bu
sebeple de askere gitmemiş çocuklar, gençler, bir defa kendi içlerinde askerlik
yapmadıkları için bir eziklik duyarlar, aileler eziklik duyar. Bu, bizim
geleneğimizdir, iki bin beş yüz yıldır var olan Türk ordusunun temelinde yer
alan bir husustur. Gelenekleri bir kenara bırakamazsınız, her milletin kendi
kültür ve gelenekleri vardır ve bu gelenekler çerçevesinde hayatiyetlerini
devam ettirirler. Dolayısıyla, bunu bir
kenara atmanız, bir çırpıda değiştirmeniz söz konusu değildir. Orduda
profesyonel asker muhakkak ki oluşturabilirsiniz ama her vatandaşın askerlik
yapması demek o vatana bağlılıkları anlamına gelir, o toprağı vatan telakki
etmeleri anlamına gelir. Ama söylendiği gibi ücretli askerlik yaptırttığınız
takdirde, Amerika’da vesairede olduğu gibi, bunların karşılığı sadece menfaate
dayanan askerlik sistemleridir.
Bu arada şundan
da bahsetmek istiyorum: Tabii ki, bugün Türkiye
Cumhuriyeti’nde bir askerî arşiv bulunmaktadır, çok değerli belgelere
sahip olan bir arşivdir. Bu arşiv, birçok araştırıcının da hizmetine
sunulmaktadır. Ama Türkiye’nin çok kritik konularıyla ilgili bilgileri havi
olan arşivdir. Bu konuda herhangi bir tavsiyede bulunmuyorum çünkü zaten çok
ciddi şekilde değerlendiriliyor.
Bunun dışında,
bedelli askerlik yerine kısaltılmış askerlikler yapılmıştı daha önce, 1975’te ilki
uygulanan askerlik yapılmıştı. Buna benzer bir askerlik sistemi zannediyorum ki
parası olan ve olmayan için, tümüne daha uygun gelecek adil bir sistem olacağı
için bunun tercih edilmesi daha doğru olur diye düşünüyorum.
Şimdi, diğer
taraftan, bugün, 2010 yılında kabul edilen Anayasa değişikliğiyle birlikte
hukuk sistemimizde birtakım değişiklikler yapıldı ve birtakım iddialarla orduya
mensup pek çok şerefli subayımız tutuklandı ve hatta Engin Alan Paşa gibi bazı
kahramanlar da mahkûm edildi. Ama bu mahkûmiyet de aradan üç sene geçtikten
sonra anlaşıldı ki efendim, millî orduya kumpas kurulmuş. Tabii, sürekli olarak
bu mahkemelerde dile getirilen bir husus vardı, hepiniz bilirsiniz,
hatırlarsınız, orada şunlar söylenmişti: Bir, gösterdiğimiz şahitler dinlenmiyor.
İki, mahkemeler normal hukuk sistemi çerçevesinde yürütülmüyor. Üçüncüsü de
konulan delillerin şüphe götürdüğü ifade ediliyordu. Nitekim bugün, 2010
yılında şiddetle Anayasa’nın bu değişikliklerini kabul eden Hükûmet de şu an,
büyük bir hata işlediklerini, millî orduya kumpas kurulduğunu söyleyecek duruma
gelmiştir.
Şimdi, böyle
baktığınız zaman, o takdirde şunları yapmak zorundadır Türkiye: İnsanları
içeride beş yıldan fazla tutuyorsunuz, aileleri, çocuklarını mahrum ediyor
ediyorsunuz ve onları bir şekilde toplum içerisinde de kötü duruma
düşürüyorsunuz. Ben şunu ifade edeyim, mesela bir ülkenin Genelkurmay Başkanı
-İlker Başbuğ Paşa- 2003 yılından itibaren eğer atamalarına bakacak olursanız:
Önce, 2003 yılında Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığına, ardından Genelkurmay
Kurmay Başkanlığına, ardından 1. Ordu Komutanlığına, ardından Kara Kuvvetleri
Komutanlığına, ardından Genelkurmay Başkanlığına atanmıştır 2008 ile 2010
yılları arasında. Şimdi, bütün bu atamalar kim tarafından yapılmıştır? Bakanlar
Kurulu, Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yapılmıştır ve neyle
suçlanmıştır bu kişi? Terörist olmakla suçlanmıştır. Şimdi, bu kadar atama
yapılırken, bu kadar önemli görevlere getirilirken bir teröristin farkına
varmayan bir yönetim aslında acizliğini ortaya koyar. Dolayısıyla bu acizlik
başka bir ülkede olsa derhâl istifa eder eğer bu iddialar doğruysa ama yok bu
kişi gerçekten terörist değilse, o zaman terörist olmayan bir kişiyi nasıl
mahkûm ediyorsunuz, teröristse bunu buraya getiren insanlar bu kadar istihbari
bilgiler elinde olmasına rağmen nasıl oluyor da bununla ilgili atamalar
sırasında bilgi sahibi değil? Yani aslında sopanın hangi tarafından tutarsanız
tutun elinizde kalır çünkü eğer böyle bir teröristi iş başına getiriyorsanız
700 bin kişilik bir ordunun başına getiriyorsunuz demektir; yani aslında siz
bir orduyu, silahlı bir orduyu bir teröriste teslim ettiniz anlamına gelir ama
böyle bir şey yoksa o zaman da ortaya çıkan vahim durum, yani hakkında verilen
yanlışlar ve bir Genelkurmay Başkanının bu kadar içeride tutulması zannediyorum
hukuk skandalı olarak adlandırılır.
Nitekim daha
sonraki incelemelerde, işte en son TÜBİTAK incelemesinde, CD’nin sonradan
yapıldığı ortaya çıktı. Ben bununla ilgili bir soru önergesi de vermiştim
“Nasıl olur da 2003 yılında tertiplenen bir olayda 2007 Windows
kullanılabilir?” diye ama cevap gelmedi. Ama bugün görüyoruz ki TÜBİTAK’ta,
tarih değiştirilmek suretiyle CD hazırlanmış; öyleyse şimdi kökten, aslında
verilen kararların tümü çökmüş oluyor. Verilmiş olan tüm kararların Yargıtay
Başsavcısı tarafından da Ceza Genel Kurulunda ifade edilip, bugüne kadar
verilmiş tüm kararların, mahkeme kararlarının yok sayılıp yeniden yargılama
dönemine geçilmesi gerekir ve tahliye edilmeleri gerekir. Ama tabii ki, bunu yapmak
için bir hukuk devleti olmak gerekir. Dolayısıyla bunu yapmadığınız takdirde,
şahitlerin dinlenmediği takdirde –ki dinlenmedi birçok şahit de- bu insanların
karşında devletin adil olduğunu söylememiz mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, dün, bugün sürekli olarak birtakım -ve bundan sonra da
çıkacağa benziyor ki- ses kayıtları vesaire çıkıyor. İşte, en son ses kaydında
da Habertürk gazetesinin yaptırdığı veya televizyonun yaptırdığı bir ankette
Milliyetçi Hareket Partisinin oylarının 3 puanının BDP’ye verilmesi şeklinde
bir konuşmalar zinciri söz konusu. Bunun içerisinde de Sayın Başbakanın oğlu
ile yine Habertürk’ün Genel Yayın Yönetmeni Fatih Saraç ve yine Fatih
Altaylı’nın yer aldığı ve telefon konuşmaları ve kayıtları ortaya çıkmış
vaziyette. Şimdi düşünün ki…
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Yalanladılar.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) – Bu o kadar önemli değil, ne olup olmadığı da önemli değil ama şu
önemli: Siz demek ki basını belli bir ölçüde kontrol ediyorsunuz, yoksa ankette
şunu göstermeniz, bunu göstermeniz hiçbir önem taşımaz, nasıl olsa sandık
gerçekleri gösterecektir ama burada böylesine bir harekete girmenin, böyle bir
olayın içerisinde yer almanın ne kadar yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Akar,
sorunuz var galiba.
Buyurun.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sayın Bakan, bu ülkede orduya Başkumandanlık yapmış bir Genelkurmay
Başkanının bir çete lideri ya da terör örgütü lideri sıfatıyla suçlanması ve
cezaevinde tutuklu olarak bulunması sizi rahatsız ediyor mu? Birinci sorum bu.
Bir terör örgütü
başının Türk ordusunun Başkomutanı olarak atanmasına ve uzun süre görev
yapmasına göz yuman ve bu atamaya imza koyan Başbakan ve Cumhurbaşkanı suç
işlemişler midir, bu suça ortak olmuşlar mıdır?
Sayın Bakan,
gerçekten orduya kumpas kurulmuş ise bugün gösterdiğiniz hassasiyeti
-yolsuzluklar nedeniyle- o günlerde niye göstermediniz, Genelkurmay Başkanı
savcılığa davet edildiğinde savcıları niçin görevden almadınız?
Zor mu oldu
sorularım Sayın Bakan?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Akar.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Yok, zor değil de “Savcıları niye görevden
almadınız?”…
BAŞKAN – Bir
saniye Sayın Bakanım.
Sayın Akar, tamam
mı sorunuz?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Tamam.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Buyurun Sayın
Bakanım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Sivas) – Muhterem Başkanım, şimdi, sayın vekilimiz diyor ki:
“Savcıyı niye görevden almadınız?” Savcıyı görevden almamızı istiyor. Niye?
Hukuka aykırı işlem yaptığı için. Bugün yapılanlar nelerdir? Yine savcının
hukuka aykırı işlem yaptığını söylüyoruz. Dolayısıyla hukuka aykırı işlem
yaptığında savcıyı değiştirdiğimizde “Hukuku ihlal ediyorsunuz, ayaklar altına
alıyorsunuz.” diyorsunuz. Ee, burada da niye yapmadığımızı söylüyorsunuz.
Bir sefer, bir
genelkurmay başkanının “terörist” sıfatıyla suçlanmasından biz rahatsız oluruz
ve doğru da değildir. Bunu, Sayın Başbakanımız da dâhil olmak üzere, Hükûmetin
bütün üyeleri söyledi, birinci husus bu.
İkincisi:
Muhakkak ki biz bu Kuvvet Komutanımızı atarken de üçlü kararnameyle,
Genelkurmay Başkanı olarak atarken de Bakanlar Kurulu kararıyla atadık. Bu
atamada Bakanlar Kuruluna kimse “Bu Genelkurmay Başkanını ata.” diye bir
zorlamada bulunmamıştır. O Bakanlar Kurulu Cumhurbaşkanı dâhil olmak üzere
-çünkü onun imzasıyla tekemmül eder- bu kişiye olan güvenimizi gösterdi.
Dolayısıyla biz “Bu ülke için yapmış olduğu hizmetler için teşekkür ediyoruz.”
dedik. Ancak bir de yargı var, bu yargı bizim yargımız değil ki, işte, bizim
arkadaşları da yargılıyorlar veya bizimle de... Bu yargı Türkiye Cumhuriyeti
devletinin. Devlet üçayaktan oluşuyor; yasama, yürütme, yargı. Ee, yargı, ne
yapacaksınız? Sonuçta, bu yargının yapmış olduğu bir eylemden dolayı bazı
kararları bozuluyor, bazı kararları onansa dahi biz hep şunu söyledik: “Millet
vicdanında ne yankı buluyor, ses buluyor?” Zamanla da, tarih geçince de ortaya
çıkacaktır ki en yanılmaz, en doğru karar milletin verdiği karardır. Ee, peki
bu süre geçmiş midir? İşte, Hocam da söyledi, bazı eklemeler, bazı çıkartmalar
var, işte, bilirkişi raporları var fakat bunu siyasetçi olarak bizim yapmamamız
lazım. Bunu kimin yapması lazım? Bu eklemeden veya çıkartmadan dolayı veya bu
sahtelikten dolayı kim mağdur edilmişse bunu hâkimlerin ayırması lazım, Türkiye
Cumhuriyeti mahkemelerinin hâkimleri yapar.
E, hâkimler görevini
yapmıyor, savcılar görevini yapmıyor; işte, o zaman da bizim Meclisin çalışması
lazım, idarenin daha çok güçlendirilmesi lazım. Neden? Hâkim veya savcı her
dört yılda bir milletin önüne gitmiyor ama yürütme her zaman, dört yılda bir
milletin önüne gidiyor, doğru yaparsa “Teşekkür ederiz.” diyor millet oylarıyla
ama yanlış yaparsanız da “Kusura bakmayın, yanlış yaptınız.” diyorlar ki 21
alanı yüzde 1’e indirdiği görülmüştür bu milletin. İşte ANAP, iktidardı,
Başbakan çıkardı, Cumhurbaşkanı çıkardı; şu anda ANAP diye bir parti var mı?
Dolayısıyla da bu millete güvenmek lazım, bu milletin seçtiklerine de güvenmek
lazım, bu milletin seçtiklerinin güvendiği Hükûmete de güvenmek lazım. Neden?
Milletin aleyhine olacak hiçbir karara imza atmayız, milletin aleyhine olacak
hiçbir eylemi de yerine getirmeyiz.
İşte, herkes
millete gidiyor, seçim dönemindeyiz. “Seçim sathı mailine girdik.” derler, tam
seçim sathı mailindeyiz ve bütün millete, hukuka aykırı her ne olmuşsa biz
onları izah edeceğiz; geçmişte ne yapıldığını da söyleyeceğiz, bugün de ne
yapıldığını söyleyeceğiz. Muhakkak ki millet vicdanı yanılmaz, biz irfan sahibi
olduğunu düşünüyoruz ve bilin ki geçmişten bu yana ne karar vermişse, millet
vicdanının yanıldığı görülmedi. İsmet Yılmaz yanılır, Haydar Bey yanılır, işte,
Veli Ağbaba yanılır, Muharrem kardeşim yanılır ama milletin vicdanının ve
terazisinin yanıldığı görülmemiştir.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Buyurun Sayın
Akar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Evet Sayın Bakan, iyi bir açıklama yaptınız, keşke
söylediklerinizle bugün yapılanlar örtüşmüş olsa.
Şimdi, tabii ki
yargı bağımsız olmalı; dün de bağımsız olmalıydı, bugün de bağımsız olmalı ama
yargının ucu, çuvaldız kendinize dokunduğunda veya Hükûmete dokunduğunda her
türlü tedbiri, kararı alacaksınız ama masum insanlar uzun tutukluluk
süreleriyle yıllarca ve haksız suçlamalarla yatırıldığı zaman ses
çıkarmayacaksınız. O günlerde ortak olduğunuz -bugün “paralel devlet”
dediğiniz- ve ülkeyi birlikte yönettiğiniz insanlara bu kürsülerden “Yanlış
yapılıyor.” denildiğinde şiddetle bize karşı çıkacaksınız, bugün gündeme
oturduğunda, sizi ilgilendiren -sizi tenzih ediyorum tabii- Hükûmetinizi
ilgilendiren, Hükûmetinizdeki bakanları ilgilendiren olaylar çıktığında da
hâkimleri, savcıları, emniyet müdürlerini görevden alacaksınız ve yargının
bağımsızlığından, hukukun işlemesinden bahsedeceksiniz.
Ha, şunu
yapsaydınız: O günün bakanlarının çocuklarını yargıya teslim etseydiniz,
Başbakanın oğlunu yargıya teslim etseydiniz ve daha sonra da bu paralel
devletle hep birlikte savaşsaydık diyorum, yargının bağımsızlığını hep birlikte
tesis etseydik diyorum. Yani bu kadar şey değil, sizin bahsettiğiniz gibi değil
olay.
Tabii ki millî
irade çok önemli, insanlar sandığa… Ama yargı çok farklı bir şey. Herkes
yaptığı yolsuzluğun, hırsızlığın hesabını vermek zorundadır. Bunu millî
iradeye, sandığa bırakamazsınız. Hüsnü Mübarek de çaldı, Saddam da çaldı,
Kaddafi de çaldı ama hiçbir zaman sandıkta hesap vermediler, yargıda da hesap vermediler.
BAŞKAN – Sayın
Akar, lütfen sorunuzu sorun.
Teşekkür ederim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Ben teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Evet, 23’üncü
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (j), (l), (m), ve (r) bentlerinde
değişiklik öngören 23 üncü maddesinin (l) bendinin kaldırılmasını arz ve talep
ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İdris Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
Hasip
Kaplan Erol
Dora
Şırnak Mardin
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Evet,
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 23 üncü
maddesi (l) bendi yıllık kontenjanlarda Yüksek Askeri Şura kararıyla değişiklik
yapılmasını öngörmektedir. Söz konusu değişiklik sonucu kontenjanlarla keyfi
oynama ve bu yolla liyakat esaslı bir terfiden çok kontenjan oynamalarıyla subay
kayırma riski ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle ilgili bendin kaldırılmasını arz
ve talep ediyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
24’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
26’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
27’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
28’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
29’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
30’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
31’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
32’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
33’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
34’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
35’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
36’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
37’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
38’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
39’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
40’ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
41’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
Madde 42’ye bağlı
ek madde 31’de Hükûmetin bir düzeltme talebi vardır.
Buyurun Sayın
Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Muhterem Başkanım, 42’nci maddede sadece bir
virgül konulması gerekli. Belki, bu, redaksiyon yetkisiyle yapılabilir. Gerek
42’nci maddede gerekse 47’nci maddede bir harf eksik “n” harfi. 42’nci maddede
de ek 31’inci maddenin “…astsubayların istek üzerine, yaş haddi…” diye gitmesi
lazım.
Arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Düzeltme
talebiyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 42’ye bağlı
ek madde 32’de bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununa ek maddeler şeklinde üç madde eklenmesini öngören 42 inci madde
içerisinde bulunan ek 32 nci maddenin kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Adil
Zozani Pervin
Buldan
Bingöl Hakkâri Iğdır
Hasip
Kaplan Erol
Dora
Şırnak Mardin
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 42 inci
maddesine eklenen 32 nci ek madde askerî hizmete ilişkin görevleri sebebiyle
haklarında kamu davası açılan personelden beraat edenlerin dava ile ilgili
yaptıkları masrafların ilgili bakanlıkça ödenmesini öngörüyor. Şu ana kadar
asker kişilere açılan davalarda devletin onlardan yana kararlar aldığı herkesin
malumudur. Bu maddeyle beraat verilen askerlere bir de para desteği
sunulmaktadır. Zaten devletin hukuk mercilerinin suç işleyen güvenlik
personelini beraatla ödüllendirdiği, faili meçhul cinayet, köy yakma, işkence
ve yargısız infaz davalarının sonuçları itibarıyla bilinen bir gerçektir. Bu
düzenleme bu beraat kararlarına bir de para ödülü getirmektedir. Bu nedenlerle
ilgili bendin kaldırılmasını arz ve talep ediyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Madde 42’ye bağlı
ek madde 33’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 43’e bağlı
geçici madde 36’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 43’e bağlı
geçici madde 37’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Yeni geçici madde
ihdasına ait iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 43. maddesine aşağıdaki geçici maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Hasan Ören Engin Altay
İstanbul Manisa Sinop
Ali Demirçalı Mehmet Hilal Kaplan Mustafa Moroğlu
Adana Kocaeli İzmir
GEÇİCİ MADDE
38-a) 12 Mart 1971 tarihinden bu maddenin yayımlandığı tarihe kadar,
kesinleşmiş yargı kararına dayanmayan idari işlemlerle Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişiği kesilen subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar veya
vefatları halinde hak sahipleri de aynı neşetli emsallerine (subaylarda general
olanlar, astsubaylarda subay olanlar, uzman erbaş ve uzman jandarmalarda
astsubay olanlar hariç) Geçici 32 inci madde ile düzenlenmiş haklardan bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde başvurmaları halinde
bütünüyle yararlanırlar. Gerek Geçici 32 inci madde ve gerekse bu geçici madde
ile düzenlenen emeklilik için hak başlangıcı olarak, yürürlük tarihini izleyen
aybaşı esas alınır. Bu kişilere, emsalleriyle aynı rütbe ve kıdem üzerinden
emekli kimlik kartı verilir.
b) 12 Mart 1971
tarihinden bu kanunun yayımlandığı tarihe kadar, kesinleşmiş yargı kararına
dayanmayan idari işlemlerle harp okulları, fakülteler, yüksek okullar ve
astsubay okullarından ilişiği kesilen askeri öğrenciler (akademik yetersizlik
ve sağlık nedenleriyle ilişiği kesilenler hariç) veya vefatları halinde hak
sahipleri de, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde
başvurmaları halinde aşağıda belirtilen esaslar çerçevesinde geçici 32 inci
madde ile düzenlenmiş haklardan yararlanırlar.
Harp okulları,
fakülteler, yüksek okullar ve astsubay okullarından 5434 sayılı Emekli Sandığı
Kanununa tabi sigortalıyken ilişiği kesildikten sonra eşiti bir fakülte veya
yüksek okuldan mezun olanlar ile ilişiğinin kesildiği tarihteki emeklilik için
zorunlu asgari süreyi bu yasanın yürürlük tarihinde doldurmuş olanlar, askeri
okuldan mezun olmuş sayılırlar ve emsallerine Geçici 32 inci madde ile tanınmış
haklardan bütünüyle yararlanırlar. Bu kişilerin tahsil edilmiş öğrenim
giderleri yasal faiziyle iade edilir.
İlişiğinin
kesildiği tarihteki emeklilik için zorunlu asgari süreyi bu yasanın yürürlük
tarihinde doldurmamış ve ilişiği kesildikten sonra herhangi bir eşiti okula
kayıt yaptırmamış olan harp okulları ve astsubay okulları öğrencileri, sınıf ve
branşlarına uygun fakülte ve yüksek okullara yatay geçiş yaparlar. İlişiği
kesilmiş fakülte ve yüksek okullar öğrencileri aynı okullarda öğrenimlerine
devam ederler. Öğrenime devam ve yatay geçiş esasları Milli Savunma Bakanlığı,
Yüksek Öğretim Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından müştereken
hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenir. Tamamlanacak eğitim öğretim süresine
karşılık gelen sosyal güvenlik kesenekleri ilgili Kuvvet Komutanlıkları,
Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığınca karşılanır.
Öğrenimlerini başarıyla tamamlayanlar, 657 Sayılı Kanunun 48'inci maddesindeki
genel şartları taşımaları kaydıyla emsallerine Geçici Madde 32'de tanınmış
haklardan bütünüyle yararlanırlar. Bu kişilerin varsa öğrenim giderleri borcu
tahsil edilmez; tahsil edilmiş öğrenim giderleri yasal faiziyle iade edilir.
c) Bu madde
hükümlerinden yararlananların, 3.1.1961 tarihli ve 205 sayılı Ordu Yardımlaşma
Kurumu Kanununun 20 inci maddesinde belirtilen hakları neşetleri üzerinden
hesaplanarak Milli Savunma Bakanlığı bütçesinden tazminat olarak ödenir.
ç) Bu madde
uyarınca yapılacak atamalarda kullanılmak üzere, Geçici 32 inci maddedeki
esaslar dahilinde, Genel İdare Hizmetleri Sınıfında 5 inci dereceli bin adet
araştırmacı kadrosu ihdas edilir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
MİLLİ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Mehmet Akif Hamzaçebi ve
arkadaşlarının verdiği yeni madde ihdasına dair önergeyi görüşmek üzere
Komisyonu buraya davet ediyorum.
Evet, salt
çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz.
BAŞKAN – Evet,
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 43 üncü maddesine aşağıdaki geçici maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet
Günal Yusuf
Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Koray Aydın Adnan
Şefik Çirkin S. Nevzat
Korkmaz
Trabzon Hatay Isparta
GEÇİCİ MADDE
38-8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu
hükümlerine göre emekli olmuş veya halen görevli olan Astsubaylardan ortaokul,
lise veya dengi okullardan mezun olanların bu Kanun hükümlerinin uygulanması
bakımından iki yıllık Astsubay meslek yüksek okulu mezunu kabul edilerek
intibakları yapılır. Bu şekilde yapılacak intibaklarda geçmişe yönelik maaş ve
maaş farkı ödenmez.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKAN OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Mustafa Kalaycı ve
arkadaşlarının madde ihdasıyla ilgili önergesini görüşmek üzere Komisyonu
buraya davet ediyorum.
Salt çoğunluğumuz
olmadığından katılamıyoruz.
BAŞKAN – Evet,
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
İkinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi üçüncü
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm,
56’ncı maddeye bağlı ek 2 ve ek 3’üncü maddeler dâhil 44 ila 64’üncü maddeleri
kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Levent Gök, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu
ilerleyen saatinde görüştüğümüz bu tasarının üçüncü bölümü üzerinde söz aldım.
Özellikle, bu
yasadaki 61’inci madde, getirilen teklifin en önemli maddesi olarak önümüzde
duruyor. Bir beyin yorgunluğunun olduğu bu saatte kendimizce önemli gördüğüm
hususları sizlerle sakin sakin de tartışmak istiyorum. Çünkü ortada yargının ve
yürütmenin iç içe girdiği, bence kuvvetler ayrılığı ilkesinin de zedelendiği ve
yürütmenin asker üzerinde vesayetinin arttığı ama belki de bunun bir pazarlık
yoluyla bir metin hâline döküldüğü bir maddeyi tartışıyoruz.
Şimdi, önce,
madde ne getiriyor, onu size birkaç cümleyle ifade etmek isterim: Burada, başta
Genelkurmay Başkanı olmak üzere, kuvvet komutanlarının yargılanmasıyla ilgili
bir madde. Genelkurmay Başkanı, Kara
Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri komutanlarının yargılanmalarına
Başbakanın izin vermesine; Jandarma Genel Komutanının yargılanmasına da
İçişleri Bakanlığının izin vermesine ilişkin bir maddeyi konuşuyoruz. Bu madde
şöyle işleyecek: Görevleriyle ilgili bir suç isnadı yapıldığında ya da
öğrenildiğinde Başbakan, Genelkurmay, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri
komutanları hakkında soruşturma izni veriyor ya da vermiyor, İçişleri Bakanı da
Jandarma Genel Komutanı hakkında. Bu soruşturma izni verilirse ya da verilmezse
ilgililer on gün içerisinde Cumhurbaşkanına başvuruyorlar. On gün içerisinde
başvurulduktan sonra, Cumhurbaşkanının soruşturma izni verilmesinin yerinde
olduğuna ya da yerinde olmadığına dair olan kararı kesin olarak ortaya
çıkıyor bu maddede düzenlenen metinde ve
Cumhurbaşkanı eğer soruşturma izninin verilmesini kararlaştırırsa, onaylarsa üç
kişilik bir soruşturma komisyonu kuruluyor. Bu üç kişilik soruşturma komisyonu
sonunda raporunu izin vermeye yetkili merciye yani Başbakana ya da İçişleri
Bakanına sunuyor ve İçişleri Bakanı ya da Başbakan da kamu davası açılmasına
gerek gören bu denetim raporu üzerine Yüce Divan sıfatıyla yargılanmak üzere,
dosyayı Anayasa Mahkemesine gönderiyor.
Şimdi, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; işleyişi bu şekilde düzenlenen bu maddede
öncelikli olarak yürütmenin çok önemli bir ölçüde asker üzerindeki denetiminin
adeta bir pamuk ipliğine bağlandığı bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Burada
yapılacak herhangi bir ihbar ya da bir şikâyet, Başbakanın Genelkurmay
Başkanını ya da kuvvet komutanlarını görevden alma sonucunu dahi doğurabiliyor.
Elbette, bunu, Genelkurmay, kuvvet komutanları içine sindiriyorsa mesele yok.
Zaten, kanunun gerekçesinden de anlıyoruz ki kanun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
bazı güncel ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla çıkartılmış. Yani, Genelkurmay
Başkanının, Hava Kuvvetleri Komutanının ve diğer komutanların güncel
ihtiyaçları bu ise, o onların bileceği bir iştir ama biz hukukun altını çizmek
durumundayız, hukuk bu değildir.
Bakın, geçtiğimiz
birkaç yıl önce Türkiye’de bir Anayasa referandumu yapıldı ve bu Anayasa
referandumunda Yüksek Askerî Şûranın ilişik kesme kararlarına karşı idari yargı
denetimi getirildi; değil mi Sevgili Bakanım? Bu, o zaman, iktidar tarafından
da Yüksek Askerî Şûranın verdiği bu kararların mutlaka yargı denetimine tabi
tutulması yönündeki görüşlerinin ve bu görüşlerin kamuoyunca da benimsenmesiyle
de referandumdan geçerek Anayasa hükmü hâline geldi değerli arkadaşlarım. Yani,
askerî kararların alındığı Yüksek Askerî Şûradaki ilişik kesme kararları
yargısal denetime tabi. Peki, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının
soruşturulmasına ilişkin olan hususlarda bu hususu biz Başbakan, İçişleri
Bakanı ve sonunda Cumhurbaşkanının kararıyla pekiştirirsek, acaba hukuk
dünyamızda yargıyla yürütmenin iç içe girdiği başka bir alan yaratmıyor muyuz
ve acaba bu husus Cumhurbaşkanının yetkisi dâhilinde midir?
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Cumhurbaşkanına geldiği zaman dosya, Cumhurbaşkanı karar verecek
Genelkurmay Başkanı hakkında. Deniz, kara ve hava kuvvetleri komutanı hakkında
soruşturmanın açılmasına dair kararı onayladı; şimdi, Anayasamızın 104’üncü
maddesinde Cumhurbaşkanımızın görevleri sayılmıştır ve tahdididir. Türkiye’de
cumhurbaşkanları görev alanında daha bir sembolik anlam ifade ederler ve
Cumhurbaşkanının yürütmeye ilişkin görevleri tek tek sayılmıştır, yasamaya
ilişkin görevleri tek tek sayılmıştır, yargıya ilişkin görevleri tek tek
sayılmıştır. Cumhurbaşkanına yargıyla ilgili olarak sadece yüksek mahkemelerde
üye belirleme yetkisi verilmiştir. Cumhurbaşkanının yargısal alana girme ve bu
alanda bir karar ihdas etme yetkisi bulunmamaktadır. Gerçi, Cumhurbaşkanının
görevlerini düzenleyen maddenin son fıkrasında, 104’üncü maddenin son
fıkrasında Cumhurbaşkanına ayrıca Anayasa’da ve kanunlarda verilen seçme ve
atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirme görevi verilmiştir ama
bahsedilen görev yargısal bir görevdir değerli arkadaşlarım. Cumhurbaşkanının
yargıyla kullandığı yetki, sadece yüksek mahkemelere üye atamaktan ibarettir.
Yani yargısal alana girmeyecektir Cumhurbaşkanı, bu başka bir iştir. Bunu böyle
yorumlamak, Cumhurbaşkanının, yargısal boyutu olan bir görev ihdas etmek
suretiyle, yetkilerinin ve görevinin ağırlaştırıldığı, ve artırıldığı,
Anayasa’ya aykırı bir düzenleme olur.
Sayın Bakan, bu
düzenleme Anayasa Mahkemesinden döner, bizim yorumumuz böyledir. Siz, her ne
kadar “Kanunlarla verilen görevleri Cumhurbaşkanı yapıyor.” diyebilirsiniz ama
yargısal göreve girdiğiniz anda burada durmak gerekir. Yargısal görevlere
Cumhurbaşkanı giremez değerli arkadaşlarım, böyle bir görevi yoktur.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
– Diğer görevler…
LEVENT GÖK
(Devamla) – Onu tartışıyoruz Yılmaz Bey.
Bizim yorumumuz
budur. O “diğer görevler” kapsamı içerisinde yargısal tasarrufta bulunma görevi
yoktur, sadece yüksek mahkeme başkanlarını, üyelerini ya da verilen diğer
üyeleri seçme yetkisi vardır.
Bu konuda çok
dikkatli olmak gerekir. Bu konuda böyle tartışma yaratacak maddelerle
Cumhurbaşkanını, Genelkurmay Başkanını ya da Başbakanı birbirlerine karşı
itiraz yollarında neredeyse birbirlerini rakip konumuna götüren bir konuma da
düşmemeniz gerekir. Üç makam da hassastır. Cumhurbaşkanlığı da hassastır,
Kuvvet Komutanlığı da hassas bir makamdır, Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı da
hassas bir makamdır. Bu makamları hassasiyetlerinden ve birbirleriyle olan iç
ilişkilerinden ve görev alanlarından dolayı birbirlerinden ayrı tutmak gerekir.
Bu, ülkedeki kurumların işleyişi açısından son derece önemlidir.
Ancak, ben bu
işleyişte zımni bir ortaklığın olduğunu düşünüyorum, o da şundan kaynaklanıyor:
Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasındaki ve diğer kuvvet komutanı arasındaki
bu ilişkide… Ülkemizde iki yıl önce, 28/12/2011 tarihinde gerçekleştirilen,
Uludere’de hava harekâtı sonucu öldürülen 34 yurttaşımızla ilgili yargıda sonuç
alınamaması üzerine; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, yine 1994 yılında
Şırnak’ın Koçağıl köyündeki öldürülen 38 yurttaşımızla ilgili verdiği kararın
önemli olduğunu düşünüyorum. O kararda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Türkiye'yi çok ciddi tazminata mahkûm ettiği gibi, ayrıca soruşturma açılması
yönünde de Türkiye'ye talimat vermiştir.
Şimdi, böyle bir
talimatla karşılaşıldığı zaman, Genelkurmay veya Başbakanın bir iş birliği
içerisinde Uludere soruşturmasının unutturulmasına ve kapatılmasına dönük bir
zımni anlaşmanın bu kanun içeriğine monte edildiğini düşünüyoruz. İşin özü
budur. Ama, işin özünün bu olmasından ötürü, daha fazlası, az önce belirttiğim
gerekçelerin Türk hukuk ve anayasal sistemimizde yer almamasından dolayı biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak görev esnasında ve Danıştaya başvurulması
koşulunu getiriyoruz. Bu haklı bir gerekçedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK
(Devamla) – Bunu ister dinlersiniz ister dinlemezsiniz ama biz böyle bir
durumda sizlere bunu sunmak durumundayız.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Üçüncü bölüm
üzerindeki görüşmeler böylece tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
44’üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 12 nci
maddesinin birinci fıkrasında değişiklik öngören 44 üncü maddesinin
kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Adil Zozani Erol Dora
Bingöl Hakkâri Mardin
Hasip
Kaplan Pervin Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Terörle Mücadele
Kanunun kaldırılmasının demokrasi ve insan hakları açısından öneminin sürekli
ifade edildiği, partimiz ve demokratik kamuoyu tarafından kaldırılmasının talep
edildiği ve bizzat Başbakan tarafından kaldırılacağının beyan edildiği bir süreçte,
Terörle Mücadele Kanununa atıfla yapılan bu değişikliğin gerçekleştirilmesi
tarafımızca uygun değildir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
45’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17
nci maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) bendinde değişiklik öngören 45 inci
maddesinin kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
İdris Baluken Adil Zozani Erol Dora
Bingöl Hakkâri Mardin
Hasip
Kaplan Pervin
Buldan
Şırnak Iğdır
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Askeri tesislerin
Katma Değer Vergisinden istisna edilmesini öngören bu düzenleme eşitsizliğe
neden olacaktır. Bu gerekçeyle bu önergeyle eşitsizliğe yol açan bu durumun
kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
46’ncı madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3212 sayılı Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası
Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer Devletler
Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı
Personel Hakkında Kanununun 1 inci maddesinde değişiklik öngören 46 ncı
maddesinin kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Adil Zozani
Iğdır Şırnak Hakkâri
Erol
Dora İdris
Baluken
Mardin Bingöl
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklikle Silahlı Kuvvetler tarafından üretilen veya çeşitli yollarla temin
edilen veya ihtiyaç fazlası her cins ve sınıf ikmal maddelerinin tahsisini
öngören düzenleme ile kamu malları ve böylece kamu zarara uğratılacaktır. Bu
gerekçeyle bu önergeyle oluşacak kamu zararının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
47’nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3212 sayılı Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası
Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer Devletler
Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı
Personel Hakkında Kanununun 2 nci maddesinde değişiklik öngören 47 nci
maddesinin kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Adil Zozani Pervin Buldan İdris Baluken
Hakkâri Iğdır Bingöl
Hasip
Kaplan Erol
Dora
Şırnak Mardin
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Silahlı Kuvvetler
tarafından üretilen veya çeşitli yollarla temin edilen veya ihtiyaç fazlası her
cins ve sınıf ikmal maddelerinin tahsisini öngören bu düzenlemeyle tahsisler,
kamu kurumları, özel kurumlar ve kuruluşlara yapılabilecektir. Kamu malının özel
kurum ve kuruluşlara tahsisini düzenleyen bu tasarı kamu malının zarar
uğratılmasına ve bu tahsislerde kayırmalara neden olacaktır. Bu gerekçelerle bu
önergeyle oluşacak kamu zararının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Hükûmetin bir
düzeltme talebi vardır.
Buyurun Sayın
Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Muhterem Başkanım, 47’nci maddeye bağlı madde
2’nin birinci fıkrasında “kadro dışı bırakılan mal ve hizmetleri” denilmiş,
“mal ve hizmetlerin” olması lazım, yani bir “n” harfinin eklenmesi lazım.
BAŞKAN – Evet,
düzeltme talebiyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
48’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3212 sayılı Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası
Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer Devletler
Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı
Personel Hakkında Kanununun 3 üncü maddesinde değişiklik öngören 48 inci
maddesinin kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Adil Zozani Pervin Buldan İdris Baluken
Hakkâri Iğdır Bingöl
Hasip
Kaplan Erol
Dora
Şırnak Mardin
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAAN KÖKSAL (Kırıkkale) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklikle mevcut düzenlemeden farklı olarak getirilen "destek"
ibaresi gibi kavramlar muğlak kavramlardır. Bu kavramların neleri ifade ettiği
ve kapsadığının açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Bu gerekçeyle bu önergeyle
ilgili düzenlemenin kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
49’uncu madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3212 sayılı Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası
Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer Devletler
Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı
Personel Hakkında Kanununun 6 ncı maddesinde değişiklik öngören 49 uncu
maddesinin kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Adil Zozani
Iğdır Şırnak Hakkâri
Erol
Dora İdris
Baluken
Mardin
Bingöl
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Yapılan
değişiklikle başka ülkelerin silahlı kuvvetler personeline verilecek eğitimin
gerektirdiği harcamaların ve masrafların ne şekilde yapılacağını belirleyen 244
sayılı Milletlerarası Antlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması İle
Bazı Antlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında
Kanun hükümlerinin uygulanması kaldırılmaktadır. Harcamaların ve masrafların
nasıl ve ne şekilde yapılacağının belirlendiği 244 sayılı kanunun hükümlerinin
dışarıda bırakılması yapılacak işlemlerde usulsüzlüklere neden olacaktır. Bu
gerekçeyle bu önergeyle ilgili düzenlemenin kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
50’nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3212 sayılı Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası
Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer Devletler
Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı
Personel Hakkında Kanununun 7 nci maddesinde değişiklik öngören 50 nci
maddesinin kaldırılmasını arz ye talep ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Adil Zozani
Iğdır Şırnak Hakkâri
Erol
Dora İdris
Baluken
Mardin
Bingöl
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Yapılan
değişiklikle, başka devletlere ve bu devletlerde bulunan kamu veya özel
nitelikte kurum ve kuruluşlara mal veya hizmetin hibe edilmesinde Bakanlar
Kurulu kararıyla kişi ve kuruluşların yetkili kılınması düzenlenmektedir. Son
dönemlerde Hatay ve Adana illerimizde arama yapılmak istenen tırların Milli
İstihbarat Teşkilatı yetkililerince "devlet sırrı" gerekçesiyle
aranmasına izin verilmemesi kamuoyunda tartışmalara yol açmıştı. Bu düzenlemede
Bakanlar Kurulu kararıyla yetkilendirilen Milli İstihbarat Teşkilatının bu
faaliyetlerine kanuni dayanak sağlamaya yöneliktir. Bu gerekçeyle bu önergeyle
ilgili maddenin kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Yeni madde
ihdasına dair bir önerge vardır, okutacağım, Komisyona soracağım. Salt
çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım,
katılmazsa önergeyi işlemden kaldıracağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 50’nci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Koray Aydın Şefik Çirkin S. Nevzat Korkmaz
Trabzon Hatay Isparta
“Madde 51-
18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 5’inci maddesinde yer
alan “kırkbeş yaşına” ibareleri “altmış yaşına” şeklinde değiştirilmiş ve
maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Astsubay ve
uzman jandarmalara ilgili mevzuat uyarınca uygulanan emeklilik sistemine
ilişkin hükümler uzman erbaşlara da uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Mustafa Kalaycı ve
arkadaşlarının verdiği yeni madde ihdasına dair önergeyi görüşmek üzere
Komisyonu davet ediyorum.
Evet,
Komisyonumuz gelmediğine göre salt çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz.
BAŞKAN – Evet,
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
51’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
52’nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52’nci maddesinde yer alan “Ancak, bunlara
uygulanacak ek gösterge rakamı 2.200’ü geçemez.” cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Günal Yusuf Halaçoğlu
Konya Antalya Kayseri
Koray Aydın Şefik Çirkin S. Nevzat Korkmaz
Trabzon Hatay Isparta
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uzman erbaşlara
dereceleri itibariyle astsubaylar için belirlenmiş olan ek göstergelerin
2/3’ünün uygulanmasında ek gösterge rakamının 2.200’ü geçemeyeceğine dair
sınırlama kaldırılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
53’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
54’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
55’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yeni madde
ihdasına dair bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Askerlik Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 55.
maddesinden sonra gelmek üzere 56. maddenin eklenmesini teklif ederiz.
Engin Altay Mustafa Moroğlu Hasan Ören
Sinop İzmir Manisa
Ali Demirçalı Levent Gök Mehmet Hilal Kaplan
Adana Ankara Kocaeli
Madde 56- 3466
sayılı Uzman Jandarma Kanununun 21 inci maddesinin ikinci paragrafı aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“Uzman
jandarmalara dereceleri karşılığı 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununa ekli III sayılı astsubaylar için ek gösterge tablosu uygulanır.
"Çeşitli
Kanun, Kanun Hükmünde Kararname ve Kararnameler ile jandarma sınıfı
astsubaylara verilen komutanlık, makam, temsil, görev, temininde güçlük çekilen
eleman zammı, dalgıç, kurbağa adam, paraşüt, denizci vb. ilave ödemeler, görevlendirildikleri
astsubay kadroları rütbesi karşılığı miktarında, astsubay kadrolarında görevli
uzman jandarmalara da ödenir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Sayın Engin Altay ve
arkadaşlarının verdiği ek madde ihdasına dair önergeyi görüşmek üzere Komisyonu
davet ediyorum.
Salt çoğunluğumuz
olmadığı için katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
Madde 56’ya bağlı
ek 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 56’ya bağlı
ek 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
57’nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 20 nci
maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinde değişiklik yapılmasını öngören 57
nci maddesinin kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Adil Zozani
Iğdır Şırnak Hakkâri
Erol
Dora İdris
Baluken
Mardin Bingöl
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Terörle Mücadele
Kanunun kaldırılmasının demokrasi ve insan hakları açısından öneminin sürekli
ifade edildiği, partimiz ve demokratik kamuoyu tarafından kaldırılmasının talep
edildiği ve bizzat Başbakan tarafından kaldırılacağının beyan edildiği bir süreçte
bu kanunda değişiklik yapılması doğru değildir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
58’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
59’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
60’ıncı maddeyi
oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
61’inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 61.maddesinde düzenlenen 353 sayılı Kanun'un
15/A maddesindeki "Cumhurbaşkanı" ibarelerinin "Danıştay"
olarak değiştirilmesi ile 353 sayılı Kanun'un 15/A maddesinin ilk fıkrasında
"görevleriyle ilgili" ibaresinden sonra "görevleri
sırasında" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Engin Altay Haydar Akar Mustafa Moroğlu
Sinop Kocaeli İzmir
Levent Gök Kemal Değirmendereli Muharrem Işık
Ankara Edirne Erzincan
Veli
Ağbaba
Malatya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
534 sıra sayılı Kanun Tasarısının 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve
Yargılama Usulü Kanununa 15/A maddesinin eklenmesini öngören 61 inci maddesinin
kaldırılmasını arz ve talep ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İdris Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
Hasip
Kaplan Erol
Dora
Şırnak
Mardin
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde ile
Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanıyla ilgili
soruşturma açılmasına Başbakan, Jandarma Genel Komutanı hakkında soruşturma
açılmasına ise İçişleri Bakanı karar verecektir. Ayrıca soruşturma izni verilse
de bu soruşturmayı özel kurullar yapacaktır. Kurul yaptığı soruşturma raporunu
izin vermeye yetkili mercie sunacak, kamu davası açılıp açılmamasını da yine
yetkili merci karar verecektir. Bu düzenleme birçok yönüyle yanlışlıklar
içermektedir. Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının yargılanmasında,
Başbakanın izni aranan bu düzenleme ile suç işleyen ilgili görevlilere
"dokunulmazlık zırhı" uygulanacaktır. Ayrıca kurulun raporu sonucunda
kovuşturma yapılıp yapılmamasına Başbakanın ve İçişleri Bakanının karar
vermesi, yürütme organına yargı yetkisi sağlayacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 61. maddesinde düzenlenen 353 sayılı
Kanun'un 15/A maddesindeki "Cumhurbaşkanı" ibarelerinin
"Danıştay" olarak değiştirilmesi ile 353 sayılı Kanun'un 15/A
maddesinin ilk fıkrasında "görevleriyle ilgili" ibaresinden sonra
"görevleri sırasında" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Moroğlu (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Mustafa Moroğlu, İzmir Milletvekili.
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Ankara
Milletvekilimiz Levent Gök bu maddenin hem Cumhurbaşkanıyla Başbakan arasındaki
ilişkiler açısından hem de Cumhurbaşkanına Anayasa’da tanımlanan görevlerine
uymayan bir görev yüklediğiniz açısından detaylıca gerekli açıklamaları yaptı
ve bir duyarlılığa davet etti. Aslında ben de konuşmama başlarken bütün
milletvekilli arkadaşlarım eğer dinlerlerse ve beraberce bazı konuları
buralarda düzeltebilirsek tarihe karşı sorumluluklarımızı yerine getirmiş
oluruz diye düşündüm ama 61 maddenin görüşülmesinde yine anlaşıldı ki gruplar
tarafından ne öneriliyorsa, maddelerin nasıl geçmesi isteniyorsa burada
konuşmalar hiç dikkate alınmadan ve herhangi bir düzeltme konusunda çaba
harcamadan 61 maddelik bir kanunu iki saat gibi bir zamanda geçirerek bir rekor
daha kırdık.
Keşke, özellikle
Anayasa açısından sakıncalar içeren 61’inci maddenin değiştirilmesi konusunda,
Cumhurbaşkanına büyük sorumluluklar yükleyen ve Anayasa’ya aykırı olan maddeye
iki kelimeyi, “görevleri sırasında” kelimelerini koyabilseydik ve
“Cumhurbaşkanı” ibaresi yerine de itiraz mercisini Danıştay yapabilseydik hem
Anayasa’ya uygunluk açısından iyi bir iş yapmış olurduk hem de Türk Silahlı
Kuvvetlerinin korunması açısından da iyi bir görev yapmış olurduk diye düşünüyorum
ve bu önergeye ret veren Millî Savunma Bakanımızın temsil ettiği Hükûmetimizi
ve Komisyonumuzu temsil eden AKP iktidarı milletvekili arkadaşlarımı bir kez
daha uyarmayı ve yanlış bir iş yaptıklarını belirtmeyi bir görev sayıyorum.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
62’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
63’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
64’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Böylece üçüncü
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır. Tasarının görüşmeleri de
tamamlanmıştır.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararının alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için beş
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur, birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 02.01
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
534 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın tümünün açık oylamasında toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, açık
oylamayı elektronik cihazla tekrarlayacağız.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 534 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün ikinci defa yapılan
oylamasında da toplantı yeter sayısı bulunamadığından, alınan karar gereğince,
sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 11 Şubat 2014 Salı günü saat 15.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.