Gökhan KOÇMAN Normal Gökhan KOÇMAN 2 2 2014-06-24T14:28:00Z 2014-06-24T14:28:00Z 134 74455 424396 3536 995 497856 14.00 Clean Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

DÖNEM: 24                                                                  YASAMA YILI: 4

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 71

57’nci Birleşim

5 Şubat 2014 Çarşamba

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.-  GELEN KÂĞITLAR

 III.- YOKLAMALAR

 IV.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, 4/2/2014 tarihli 56’ncı Birleşimdeki bir ifadesini düzelttiğine ilişkin konuşması

 

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, siyasi yozlaşma ve demokrasiye ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Eskişehir Milletvekili Salih Koca’nın, Eskişehir’de yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun ile ilçelerindeki yol ve su sorununa ilişkin açıklaması

2.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Başbakanın bir kısım televizyonlara ve gazetelere siyasi baskı uygulayarak muhalefetin sesini kısma yoluna gittiğine ilişkin açıklaması

3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Yusufeli ilçesi Kılıçkaya beldesindeki Kılıçkaya Lisesinin kapatılmasının söz konusu olduğuna ve bu lisenin kapatılmaması için gerekli tedbirlerin alınmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

4.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, kentsel dönüşüm yıkımları ve bina yapımlarında iş kazalarının olmaması için iş güvenliği önlemlerinin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Gezi Parkı olaylarında yaşamlarını yitiren Mehmet Ayvalıtaş ile Ali İsmail Korkmaz’ın davalarının devam ettiğine ve gençlerin canını alanların bu halka mutlaka hesap vereceklerine ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, İncirlik Hava Üssü’nde nükleer bombalar olduğuna ve derhâl imha edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığına bağlı UKOME Daire Başkanlığının ulaşımla ilgili keyfî kararlarına ve uygulamalarına İçişleri Bakanlığının müdahale etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, üniversite öğretim elemanları ile teknik öğretmenlerin sorunlarına ve söz verilmiş olmasına rağmen matbaa ve yapı ressamlığı öğretmenliği bölümü mezunlarına lisans tamamlama hakkının verilmediğine ilişkin açıklaması

9.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, laiklik ilkesinin 5 Şubat 1937’de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na değiştirilmemek üzere girişinin yıl dönümüne ilişkin açıklaması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 26 milletvekilinin, anason üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/848)

2.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 21 milletvekilinin, 1 Mayıs 1977’de Taksim’de yaşanan olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/849)

3.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 22 milletvekilinin, ülkemizde sanatın ve sanatçıların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/850)

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 37 milletvekili tarafından adalet çalışanlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 13/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 5 Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

 

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu  (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524)

5.- Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/877) (S. Sayısı: 534)

 

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 89’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 94’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

4.- Düzce Milletvekili Fevai Arslan’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 94’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

XI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 6 Şubat 2014 Perşembe günkü birleşiminde 380 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, AVM’lere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/35851)

2.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlık çalışanlarına tahsis edilen cep telefonu sayısına

- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, kiraya verilen bir meraya

- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, domuz üretim çiftliklerine ve domuz eti üretimi ve satışına ilişkin soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/36439), (7/36440), (7/36441)

3.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Bandırma ilçesindeki bir köyde yaşanan elektrik sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/36550)

4.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Balıkesir’in Bandırma ilçesindeki bir köyde yaşanan elektrik sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/36551)

5.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, alkollü içki ve tütün mamülleri satışı için uygulanan ruhsat politikasına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı (7/36591)

6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, dolaylı vergi oranlarının düşürülmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/37255)

7.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, akaryakıt üzerinden alınan verginin düşürülmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/37256)

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Askeri Havaalanı Mania Planı Uygulaması ile ortaya çıkan sorunlara ilişkin sorusu ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/37279)

9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli uzman erbaşların sorunlarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/37280)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak on oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak, su ürünleri mühendisleri ve teknikerleri ile balıkçılık teknolojisi mühendislerinin sorunlarına,

Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, yargıya ve yolsuzluklara,

Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş, biat kültürüne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, Artvin ilinin Arhavi ilçesindeki Kamilet Vadisi’nde bir hidroelektrik santrali yapılmak istenmesine,

Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç, 17/12/2013 tarihinden bu yana, suçlamalara dayanak olan delil ve belgeleri ortaya çıkaran savcı, hâkim ve emniyet görevlilerinin tasfiye edildiğine ve yolsuzlukları sorgulayan millî iradeye yasak getirildiğine,

İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, kapatılacak 29 il özel idaresinde hizmet alımı kapsamında çalışan personelin durumunun ne olacağını öğrenmek istediğine,

Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Başbakan ve AKP’nin rüşvet, usulsüzlük ve yolsuzluktan dolayı zan altında olduğuna ve Başbakanın bu iddiaları kamuoyunu ikna edecek şekilde açıklaması ya da istifa etmesi gerektiğine,

Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş, Afyon Valisi ile bir polis memuru arasında yaşanan ve basına da yansıyan bir olaya ve namusuyla görev yapan polisleri kutladığına,

Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye’de telekomünikasyan ve kuyumculuk alanında faaliyet gösteren esnafın kredi kartlarına taksit sınırlaması getiren düzenlemeden şikâyetçi olduğuna ve bu düzenlemenin gözden geçirilmesi gerektiğine,

Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan, 4 Şubat Dünya Kanser Günü’ne,

Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Tokat’ın bazı ilçelerindeki çiftçilerin sıkıntılarına ve borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili beklentileri olduğuna,

Adana Milletvekili Muharrem Varlı, Hükûmetin tarım politikasına,

İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan, iş yeri kazalarında ve bu kazalarda ölen işçi sayısında dünyada ilk sıralarda olduğumuza ve kentsel dönüşüm nedeniyle yapılan yıkım çalışmalarında tam donanımlı ve profesyonel bir uygulama olması gerektiğine,

İzmir Milletvekili Oktay Vural, bir milletvekilinin rüşvet ve yolsuzlukla ilgili verdiği soru önergesinin yer aldığı web sayfasının karartılmasına ve İnlice’yi Adıyaman ve Kâhta’ya bağlayan yolun durumuna,

Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, İnlice’yi Adıyaman ve Kâhta’ya bağlayan yol çalışmalarının bitirildiğine, İskilipli Atıf Hoca’nın ölüm yıl dönümüne ve AK PARTİ’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana demokratikleşme yolunda önemli adımlar atıldığına,

İzmir Milletvekili Oktay Vural, grup başkan vekillerinin açıklama yapmak için kullandıkları söz haklarının 10 kişiye verilen birer dakikalık söz hakkının dışında olduğuna ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ve 27 milletvekilinin, 1 Mayıs 1977 İşçi Bayramı kutlamaları esnasında meydana gelen olayların (10/845),

Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 27 milletvekilinin, öğretmenlerin uğramış olduğu şiddet olaylarının nedenlerinin (10/846),

Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş ve 19 milletvekilinin, Roman vatandaşların sorunlarının (10/847),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuruda bulunuldu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının;

Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 19-20 Şubat 2014 tarihlerinde Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenecek olan “Sağlık ve Tüketicinin Korunması” konulu seminere katılım sağlanması hususuna,

Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonu tarafından Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle 5/4/2014 tarihinde Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenecek olan “Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi” konulu toplantıya katılım sağlanması hususuna,

İlişkin tezkereleri kabul edildi.

MHP Grubunun, 31/1/2014 tarih ve 2986 sayı ile MHP Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Oktay Vural tarafından AKP’nin on bir yıldır uyguladığı ekonomik politikaların oluşturduğu yapısal riskleri ile rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrası yaşanan gelişmeler ışığında özel sektör borcunun, borcun kısa ve uzun vadede artış nedenlerinin, kur riskinin doğuracağı zararların, Merkez Bankası politikalarına etkilerinin ve borcun çevrilmesiyle ilgili sorunların ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Şubat 2014 Salı günkü (bugün) birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Konya Milletvekili Faruk Bal, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine,

İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Konya Milletvekili Faruk Bal, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, (2/296) esas numaralı 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Dışişleri Komisyonunda boş bulunan ve AK PARTİ Grubuna düşen 1 üyeliğe Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten,

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyeliğe Van Milletvekili Kemal Aktaş,

Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyeliğe İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel,

Seçildiler.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),

2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları’nın (1/484) (S. Sayısı: 287),

3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (2/1929) (S. Sayısı: 523),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

4’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) görüşmelerine devam edilerek dördüncü bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlandıktan sonra Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 63’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 64’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,

Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 66’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve AK PARTİ Grup Başkanına,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve AK PARTİ Grup Başkanına,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın dördüncü bölümü üzerinde MHP Grubu ve şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,

Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Alınan karar gereğince, 5 Şubat 2014 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 01.43’te birleşime son verildi.

 

                                                             Meral AKŞENER

                                                               Başkan Vekili

 

         İsmail KAŞDEMİR                                                                  Bayram ÖZÇELİK

                Çanakkale                                                                                  Burdur

                Kâtip Üye                                                                                Kâtip Üye
 

II.- GELEN KÂĞITLAR

                                                                                                                                                  No: 81

5 Şubat 2014 Çarşamba

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 26 Milletvekilinin, anason üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/848) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.05.2012)

2.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 21 Milletvekilinin, 1 Mayıs 1977 tarihinde Taksim’de yaşanan olayların araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/849) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.05.2012)

3.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 22 Milletvekilinin, sanatın ve sanatçının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/850) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.05.2012)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkezinden bakanlık çalışanlarına mail gönderildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34870)

2.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Barzani ile yaptığı görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34871)

3.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Diyarbakır ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34885)

4.- İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in, oy merkezlerinin engelli erişimine uygun hale getirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34888)

5.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, üniversite öğrencilerinin barınma sorununa ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34941)

6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak’ta gerçekleştirilen gençlere yönelik bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34942)

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Iğdır’da gençlik kampı ve gençlik merkezi kurulması talebine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34943)

8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane ve Bayburt’ta gençlik kampı ve gençlik merkezi kurulması talebine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34944)

9.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum ve Elazığ’da gençlik kampı ve gençlik merkezi kurulması talebine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34945)

10.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa’da gençlik kampı ve gençlik merkezi kurulması talebine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34946)

11.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bitlis ve Siirt’te gençlik kampı ve gençlik merkezi kurulması talebine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34947)

12.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl ve Batman’da gençlik kampı ve gençlik merkezi kurulması talebine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34948)

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da gençlik kampı ve gençlik merkezi kurulması talebine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34949)

14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri’de gençlik kampı ve gençlik merkezi kurulması talebine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34950)

15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’de gençlik kampı ve gençlik merkezi kurulması talebine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34951)

16.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa’da gerçekleştirilen gençlere yönelik bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34952)

17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bitlis ve Siirt’te gerçekleştirilen gençlere yönelik bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34953)

18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl ve Batman’da gerçekleştirilen gençlere yönelik bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34954)

19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da gerçekleştirilen gençlere yönelik bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34955)

20.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van ve Ağrı’da gerçekleştirilen gençlere yönelik bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34956)

21.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri’de gerçekleştirilen gençlere yönelik bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34957)

22.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van ve Ağrı’da gençlik kampı ve gençlik merkezi kurulması talebine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34958)

23.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak’ta gençlik kampı ve gençlik merkezi kurulması talebine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34959)

24.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’de gerçekleştirilen gençlere yönelik bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34960)

25.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Iğdır’da gerçekleştirilen gençlere yönelik bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34961)

26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane ve Bayburt’ta gerçekleştirilen gençlere yönelik bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34962)

27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum ve Elazığ’da gerçekleştirilen gençlere yönelik bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34963)

28.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, çalışan çocukların yaşam standardına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34995)

29.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, son iki yılda İstanbul’da Bakanlık tarafından yaptırılan anket ve araştırmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34996)

30.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’daki bir zehirlenme olayına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34997)

31.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, sözleşmeli aile hekimlerinin yerel seçimler için istifaları ile ilgili düzenlemelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34998)

32.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, toplu nikahta taktığı altın miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/35010)

33.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Cem Vakfı ile Adalet ve Kalkınma Partisi arasındaki ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/35011)

34.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, bir soruşturmaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/35029)

35.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Suriye sınırında bulunan bölgelerde sağlanan sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/35030)

36.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, karma öğrenci yurtlarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/35036)


 

5 Şubat 2014 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, geçen tutanakta bir ifadem yanlış yer almış. İç Tüzük’ün 58’inci maddesine göre, geçen tutanakta yer alan bir ifademin düzeltilmesi için söz talebinde bulunuyorum.

BAŞKAN – Hangi konudaki ifadeniz yanlış anlaşılmış?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir vakıfla ilgili bir laf söylemişim, yanlış yazılmış oraya. Efendim, 58’inci maddeye göre düzeltmek için…

BAŞKAN – Tutanaklara geçmesi için söylüyorum, ifade düzeltmek üzere, İç Tüzük’ün 58’inci maddesine göre Sayın Genç’e söz verdim düzeltme amaçlı.

Buyurunuz.

IV.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, 4/2/2014 tarihli 56’ncı Birleşimdeki bir ifadesini düzelttiğine ilişkin konuşması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yalnız, burada beş dakikaya kadar söz verilir, İç Tüzük’te öyle.

Yalnız, ben bir mahallî şey de söyleyeyim, şimdi, bizim Hozat ilçemiz var, bunun nüfusu geçen sene 6 bin küsurdu, bu sene 4 bine indirilmiş. Burada şu anlaşılıyor: Orada 2 binin üzerinde askerî birlik var, askerî birlik nüfusa bildirilmemiş, Hozat Nüfusuna bildirilmemiş. Bence bunun düzeltilmesi lazım çünkü arkadaşlar, askerî birlikler bulunduğu ilçe ve ildeki nüfusa kaydedilmesi lazım ama neden dolayı bu böyle yapılmış ben ilgililerin bu konuda bize cevap vermesini diliyorum çünkü 2.200 küsur nüfusun az gösterilmesi demek İller Bankasından bu kadar eksik bir pay alınması sonucunu doğurur ki bu kadar geri kalmış bir bölgede 2 bin kişiye verilen, 2.200 kişiye verilen paranın da azaltılması bence doğru değil.

Şimdi, değerli milletvekilleri, geçen gün, dün ben yaptığım konuşmada şöyle demişim, Fatih Belediye Başkanı niye sit alanı içinde olan, hazineye ait bir yer üzerinde bir yurt binası yapmış ve bu, Tayyip Bey'in oğlu olan Bilal Bey'e yirmi altı seneliğine bedava verilmiş? Burada demişim ki: “Bunda senede alınan kira 14.500 lira.” Hâlbuki 14.500 lira bir odadan alınan kira yani aşağı yukarı 100 küsur odası olan bir binada şimdi, yarın öbür gün 14.500’ün lafı mı olur? Yani aşağı yukarı çok büyük bir kira alıyor burada hem de hiçbir vakfa nasip olmayan vergiden muafiyet tanımış yani Tayyip Bey'in oğlu olduğu için bu vakfa özel vergi muafiyeti tanımış. Düşünün, hazinenin arazisi üzerine, sit alanı üzerine inşaat yapılıyor, yurt binası olarak yirmi altı seneliğine Bilal Bey'e veriliyor ve bunda milyonlarca lira para kazanıyor, bir de bundan da vergiden muaf oluyor. İşte tabii, AKP’nin adaleti bu, bununla ilgili daha açıklamalarım olacak.

Çok teşekkür ederim Başkanım söz verdiğiniz için, saygılar sunarım, sağ olun.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim. Bilmukabele Sayın Genç.

Şimdi, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, siyasi yozlaşma ve demokrasi konusunda söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri’ye aittir.

Buyurun Sayın Yeniçeri.

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, siyasi yozlaşma ve demokrasiye ilişkin gündem dışı konuşması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, siyasi yozlaşma ve demokrasi üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, siyasal yozlaşmayı, iktidar gücünü elinde tutanların şahsi çıkarları için kamusal gücü kullanmaları doğurur. Yozlaşmanın içeriğini kamu zararına şahsi çıkar sağlama eylem ve davranışları oluşturur. Yasaların, ilkelerin ve değerlerin yerini çıkarların alması yozlaşmanın zirvesidir. Rüşvet ve yolsuzluk olaylarının kaynağı devlettir, daha doğrusu devletin işletilme biçimidir. İktidarların yozlaşması sonuçta siyaseti de yozlaştırır. Siyasetin yozlaşması da rüşvet ve yolsuzluğu tetikler. Demokrasiler açık toplum düzenini zorunlu kılar. Demokrasilerde gizlilik, örtbas değil, açıklık ve şeffaflık esastır. Demokrasilerde keyfiyet değil, hukukun üstünlüğü egemendir. Demokrasilerde siyasi iktidarın karar ve uygulamaları kontrolsüz değil, bağımsız yargı organlarının etkin denetimi vardır. Tüm bunlar demokrasilerde yolsuzlukların yaygınlaşmasını engeller. Bu nedenle, demokrasiyle yolsuzluk arasında ters bir ilişki vardır. Bu yüzden, demokratik devletler otokratik devletlere oranla daha az rüşvet ve yolsuzluk olaylarıyla karşı karşıya kalırlar. Buradan çok basit bir hüküm kurmak mümkün. Rüşvet ve yolsuzluk varsa otokrasi ve diktatöryal bir yapı da var demektir. Basın özgürlüğü, yönetimde şeffaflık, bilgi edinme hakkı ve özgürlüğü, adil yargılama, etkin denetim, demokratik ülkelerde yolsuzluk olaylarını sınırlarlar.

Değerli milletvekilleri, bir Hükûmetin, kendi bakanlarının da içinde bulunduğu yolsuzluk ve rüşvet iddialarını ortaya çıkaran paralel devlettir diyerek işin içinden sıyrılmaya kalkması siyasi yozlaşmanın zirvesidir. Yolsuzluk operasyonu yapan savcıların görevden alınması, polislerin dağıtılması, Adli Kolluk Yönetmeliği’nin değiştirilmesi iktidarın suçüstü yakalandığının açık kanıtıdır. Deniz Feneri davasının savcılarının görevden alınarak yargılatılması da AKP iktidarının yasa ve kural tanımadığının bir başka kanıtıdır. HSYK’yı yürütmenin emrine verecek düzenlemelerin yapılması hukuk devletine açık bir saldırıdır. Başbakan Erdoğan’a bir gazeteci yolsuzluklarla ilgili olarak, sekiz ay önce MİT’in rapor sunarak haber verip vermediğini soruyor, Başbakan “İşte paralel devlet.” diyor.

Başbakan Erdoğan, hayatın her alanına ve bütün özgürlüklere müdahaleyi kendisinin bir görevi hatta hakkı olarak görüyor. Dün, yine Başbakan Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen telefon kayıtları medyaya düştü. Buna göre, 4 Haziranda Başbakan Erdoğan Habertürk’ten bir yayıncıyı arayarak rahatsız olduğu bir yayının kaldırılması talimatını veriyor. İddiaya göre Erdoğan, televizyoncuyu azarlayarak Devlet Bahçeli’nin konuşması için “Ne gerek var.” diyor. Bütün bunlar, Türkiye’deki televizyon ve gazetelerin tek ses, tek tip ve tek formatta yayın yapmalarının nedenini de ortaya koymuş bulunmaktadır. Bugün Türkiye, muhalefet liderinin sözlerinin bile halka duyurulup duyurulmamasına Başbakanın karar verdiği bir ülkedir. Türkiye’de bugün yargı, yürütmenin rehinesi hâline gelmiş, muhalefet liderinin sözleri bizzat Başbakan tarafından sansürlenir olmuş, İnternet’i engellenmiş, basını ezilmiş, üniversiteleri susturulmuştur.

Yandaş gazetelerle, yayın yasaklarıyla, yandaş yargı tehditleriyle gerçeklerin üstünün örtülmesi mümkün değildir. Medyayı teslim ya da satın alarak da bunun başarılamayacağını iktidar en kısa sürede görecektir. Gelişmeler, Türkiye’de demokrasi ve ifade özgürlüğünün geldiği yeri de açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Birkaç gün önce yayınlanan Freedom House raporunda bu durum açık biçimde ortaya konulmaktadır. Bu raporda, Türkiye’de medyanın Hükûmet tarafından uygulanan çok büyük bir baskıyla karşı karşıya olduğunu ve geçtiğimiz yılda da onlarca gazetecinin Hükûmet baskısı nedeniyle işini kaybettiğini yazıyor.

AKP’nin yolsuzluğa karşı bağışıklık sistemi çökmüştür. Halk, AKP’nin kendisini aklama yargısı kurmaya çalıştığının farkındadır. Yolsuzluk, rüşvet, baskı ve yasaklamalar arttıkça siyaset yozlaşmakta, siyaset yozlaştıkça da demokrasi formaliteden ibaret hâle gelmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Türkiye’nin yolsuzluğa ve yozlaşmaya değil demokrasiye ihtiyacı vardır.

Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.

Gündem dışı ikinci söz, Eskişehir’de yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Salih Koca’ya aittir.

Buyurun Sayın Koca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Eskişehir Milletvekili Salih Koca’nın, Eskişehir’de yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

SALİH KOCA (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, Eskişehir ve yatırımlar üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Eskişehir, güzel ülkemizin merkezinde olan ve ulaşım ağının tam ortasında bulunan bir şehrimiz. Hükûmetimiz de on bir yıllık süre içerisinde her dönem önemli yatırım ve kaynakları şehrimize aktarmıştır. Bu vesileyle şehrim adına teşekkür etmek ve yapılan yatırımların öncelikli olanlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Eskişehir için Ulaştırma Bakanlığımızın yaptığı çalışmalardan memnuniyet duyuyoruz. Şehrimiz hızlı tren çalışmalarının tamamlanmasıyla Türk demir yolu ağının kalbi hâline gelmiştir. Bugün şehrimizden hızlı trenle Ankara’ya, Konya’ya yüksek bir hız ve konforla ulaşabilmekteyiz. Önümüzdeki aylarda aynı hizmet kalitesiyle inşallah İstanbul seferleri başlayacak.

Yine kara yolu ulaşımında da Eskişehir’e büyük bir ivme kazandırdık. Kara yollarında alt geçitler, kavşaklar, çevre yolu çalışmaları, üst geçitler gibi çalışmalarla hem şehrimize ulaşım hem de şehir içi ulaşım kolaylaştı; bu da yatırımı ve yatırımcıyı şehrimize çekti, istihdama olumlu katkı sağladı, şehrimize gelen turist sayısı arttı ve bu da esnafımız için yüz güldürücü oldu.

Sayın Başbakanımız Eskişehir’imize 5 bin toplu konut sözü vermişti. TOKİ aracılığıyla bu söz fazlasıyla yerine getirildi, 9.160 konut teslim edildi, devam eden projeler bittiğinde 12 bin konutu Eskişehir’imize kazandırmış olacağız. İktidarımız döneminde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızca Eskişehir’e şu ana kadar 805 milyon liralık kaynak aktarıldı ve aktarılmaya devam ediliyor. Beylikova Besi Organize Sanayi Bölgesi ve Sivrihisar ilçemizde temelleri yükselen silolar tamamlandığında tarım alanında Eskişehir bölgenin kaderini değiştirecek projelere sahip olmuş olacak.

Gençlik ve Spor Bakanlığımız çalışmalarıyla şehrimiz uzun zamandır beklediği modern stadyuma kavuşuyor.  Başbakanımızın 2011 yılında verdiği sözün yeşerttiği 33 bin kişilik modern Eskişehir stadyumunun temelleri atıldı. Bölgede stadyumun yanı sıra spor tesisi, spor salonları, yüzme havuzu, kapalı spor salonları, gençlik merkezleri de kazandırmış olacağız. Kaldırılacak olan şehir merkezindeki stadyum alanı ise Türk dünyası kültür başkenti meydanı olacak. 54 bin metrekare alan üzerine tüm Eskişehirlilerin özlemi olan şehir meydanı yapılacak. Her fırsatta dile getirilen meydan taleplerine cevap Hükûmetimizden gelmiş olacak. Böylelikle Eskişehir halkı onlara yaraşır, nefes alabilecekleri, doğal dokuya sahip bir meydana kavuşmuş olacak.

600 yataklı devlet hastanemiz ve bin yataklı şehir hastanemizle gerçek  bir sağlık kenti, yeni okul ve üniversitelerimizle gerçek bir eğitim kenti, Hasanbey Lojistik Köy Merkezimiz ve sanayi yatırımlarımızla gerçek bir sanayi kenti, termal kaynaklarımız ve Odunpazarı evlerimizle gerçek bir turizm ve kültür başkenti hedefine doğru hızla ilerliyoruz. Yeni havaalanı, eğitimde yeni derslikler, adalet sarayı, vergi daireleri, emniyet sarayı, tüm komşu illerle  güvenli ulaşımı sağlayan bölünmüş yollar, KÖYDES ve  BELDES projeleriyle birlikte toplamda 7 milyar 250 milyonluk yatırımı almış bir kentiz. Sayın Başbakanımızın talimatlarıyla Eskişehir 2013  yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edildi. İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik.” şiarıyla günümüze kadar gerçekleştirilen etkinliklerle Türk dünyasının kalbi Eskişehir’de attı. 8 bine yakın öğrencimiz Türk dünyasına yayıldı. Tanıma ve tanışma fırsatı oldu. Böylelikle şehrimizin ve ülkemizin tanıtımı gerçekleştirildi.

Sözlerime bizim Yunus’un şu beyitleriyle son vermek istiyorum:

“Dirildik pınar olduk, irkildik ırmak olduk,

Artık denize dolduk, taştık elhamdülillah.”

Şehrimizi daha nice hizmetlerle buluşturmayı diliyor, tüm bu hizmetlerde emeği geçen başta Sayın Başbakanımıza ve bakanlarımıza teşekkür ediyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Koca.

Gündem dışı üçüncü söz, Ardahan’ın sorunları hakkında söz isteyen Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’e aittir.

Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Ardahan, Gürcistan ve Ermenistan sınırında, stratejik anlamda önem taşıyan bir bölgede, aynı zamanda ağır kış koşulları olan bir bölge. Şimdi, hakikaten bu sene korkunç derecede, kar da yağmadığı için bir ayaz var, soğuk var. İşte, bu bir yerel gazete, bu gazetede gösteriyor, eksi 30 derece, dün akşam çekilmiş bir şey, eksi 30 derece, 20.20’de yani sekizi yirmi geçe, eksi 30 derecede yaşayan insanlarımız var. Düşünebiliyor musunuz; iki tane doğal gaz hattı geçiyor, insanlarımız hâlen daha ilkel koşullarda tezekle ısınmaya çalışıyor. Tezeğin dışında -fakirlere verilen kömürü geçen hafta getirmiştim- taş toprak, yanmayan bir kömür var, kalitesiz bir kömür var.

Şimdi, biz kömür verilmesine karşı değiliz, kaliteli kömür verilsin, kömür verilmiyorsa nakit para verilsin, vatandaş parasıyla kömür alsın ama en önemlisi Kars-Ardahan yani o ağır kış koşullarının geçtiği bölgede kömür için yüzde 50 iskonto yapılması lazım. Mesut Yılmaz Hükûmetinde o zaman yüzde 50 iskonto yapılıyordu, Doğu Anadolu’ya, kömür alanlara yüzde 50 iskonto yapılıyordu. Şimdi, doğal gaz hatları geçmesine rağmen, bizim, Hanak diye bir ilçemiz var, doğal gaz hattı geçiyor, santrali var, doğal gaz alamıyoruz, alamadığımız gibi doğal gazın filtresi olmadığı için de doğal gaz havayı kirletiyor, kötü kömür havayı kirletiyor.

Biz diyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi oranın belediye başkanlığını aldığı zaman kesinlikle o kapının önünü keseceğiz, Hanak’a doğal gaz gelecek ve Hanak mutlak surette temiz havaya kavuşacaktır, aksi takdirde biz oradaki doğal gazın santralini durduracağız. Net konuşuyorum buradan.

İki, Ardahan da keza aynı, bir imar yok, çarpık bir şehirleşme var, aynı hava kirliliği var. Göle’de aynı var, Çıldır’da aynı var, Damal’da ve Posof’ta, bütün bölgemizde, Kars’ta korkunç derecede hava kirliliği var. Zaten rakım yüksek olduğu için oksijen az, nefes darlığı var, insanlar da perişan durumda.

Değerli arkadaşlar, bu eksi 30 dereceyi Sayın Başkanıma vereceğim.

Şimdi, bizim bölgemiz tarım ve hayvancılıkla geçiniyor. Değerli arkadaşlar, soğuktan hayvanlarımız donuyor, sularımız donuyor, efendim arabalarımız donuyor. Şu anda perişan durumda bölge. Bölgeyi afet kapsamına alsın Hükûmet ve afet ilan etsin ve derhâl oraya yardım götürülsün. Bölgedeki soğuk, dondurucu soğuklara karşı tedbir almasını istiyoruz.

O bölgede, aynı zamanda, hayvancılık yapıyor insanlarımız. Daha hayvanların yem bitkileri parası alınmadı. Şimdi, milletin parası yok, yem alamıyor, perişan bir durumda, yem bitkilerinin parasını derhâl, acilen ödesinler. Ödenmediği takdirde, Büyük Millet Meclisinde, burada, ben bir eylem yapacağım. Ben buradan da söylüyorum. Bu ay ödenmesin yem bitkileri parası… Köylü perişan durumda, köylüyü kurtarmamız lazım, yem bitkileri ödensin, mazot paraları ödensin, ödenmediği takdirde bu kürsüde eylem yapacağım, kimse de kusura bakmasın. Onu da söyleyeyim.

Üç, Gürcistan sınırındaki köylerimizde, Ermenistan sınırındaki köylerimizde telefon çekmiyor arkadaşlar. Bu, Turkcell, Avea ve Vodafone, bu şirketler yalan söylüyorlar. Belgeleriyle size söyleyeceğim. Bakın, niye yalan söylüyorlar? 18/5/2010 tarihinde Turkcell’e, Avea’ya ve Vodafone’a yazı yazmışım: “Bizim burada, Damal’da ve Çıldır’da, bazı köylerimizde telefonlar çekmiyor. Buraya baz istasyonu kurulsun.” Bunlar da reklam yapıyorlar, milyon dolarlar harcıyorlar, diyorlar ki: “Bizim her tarafta telefonumuz çekiyor.” Yalan söylüyorlar, çekmiyor. Bugün beni Baha Yunusoğlu diye bir arkadaşım aradı, il genel meclis üyesi adayımız. Çıldır’da ve Damal’da, bazı köylerde telefon çekmiyor, vatandaş mağdur, hastası olduğu zaman hastasını yetiştiremiyor. Vodafone da Turkcell de Avea da yalan söylüyor. Bakın, o zaman yazı göndermişim 2010 tarihinde, dört yıl önce baz istasyonu kuracaklardı, kurmuyorlar. Reklamını yapıyorlar ama ödemiyorlar. Damal’ın bazı köylerinde de var.

Değerli arkadaşlar, zamanım bitiyor. Kış koşulları çok ağır. Elektrik kesintisinden dolayı şu anda kışta, soğukta milletin elektriği yok, üstelik tarım kredi kooperatiflerinden Göle’nin köylerine icra gidiyor. Bu icra derhâl durdurulsun, haciz işlemleri derhâl durdurulsun. Rica ediyorum, çok önemli çünkü millet perişan. Kışın hayvanını satamıyor, satamadığı gibi de parasını ödeyemiyor.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

60’ıncı maddeye göre arkadaşlarımıza söz vereceğim.

Sayın Karaahmetoğlu…

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun ile ilçelerindeki yol ve su sorununa ilişkin açıklaması

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, Giresun ve ilçelerinde yol ve su sorunu çile olmaya devam ediyor. Çanakçı ilçesine bağlı Düzköy köyü Armutlu Mahallesi’nde ciddi anlamda susuzluk sorunu yaşanıyor, Eynesil ilçesi İshaklı köyü Bayramoğlu Mahallesi’nde de yol sorunu çözülemiyor. Köyde oturan vatandaşlarımız resmî makamlara müracaatlarının sonuçsuz kaldığını ifade etmektedirler. Giresun’da su ve yol sorununa ilişkin verdiğimiz soru önergelerine cevapta, İçişleri Bakanlığının bu köylerin tespitini yeterince yapamadığını görmekteyiz. 21’inci yüzyılda köylerimizde yaşayan insanlarımızın temel ihtiyacı olan su ve yol sorunuyla mücadele etmeleri ileri demokrasinin bir sonucu mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Varlı…

2.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Başbakanın bir kısım televizyonlara ve gazetelere siyasi baskı uygulayarak muhalefetin sesini kısma yoluna gittiğine ilişkin açıklaması

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Hep ileri demokrasiden bahseden AKP ve Başbakan, bir kısım televizyon ve gazeteleri başkalarının paralarıyla usulsüz ele geçirirken bir kısım televizyonlara ve gazetelere de siyasi baskı uygulayarak muhalefetin sesini kısma yoluna gitmişlerdir. Bunun son örneği, Başbakanın Habertürk televizyonunu arayarak Sayın Bahçeli’nin alt yazı olarak geçen haberine dahi tahammül edemeyerek onun kaldırılmasını istemesi. Bunun demokrasiyle ne kadar bağdaştığını, demokrasiyle nasıl ilişkilendirildiğini… Yargıda, hukuka müdahale eden, polise müdahale eden, her gün yeni yeni tayinler yapan, efendim soruşturmaları engellemek adına her gün hâkimlerin, savcıların tayinini çıkartan bir hükûmetin demokrasiden bahsetmesi ne kadar doğrudur? Bunu milletimizin vicdanına bırakıyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bayraktutan

3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Yusufeli ilçesi Kılıçkaya beldesindeki Kılıçkaya Lisesinin kapatılmasının söz konusu olduğuna ve bu lisenin kapatılmaması için gerekli tedbirlerin alınmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Artvin ili Yusufeli ilçesinde Kılıçkaya beldemiz var. Kılıçkaya beldemizin bir özelliği var: Cumhuriyetin ilk kadın belediye başkanını çıkartan, gerçekten çok şirin bir beldemiz. Yani Türkiye için ilk, Atatürk’ün… Ta Avrupa’da kadının adı yokken kadın belediye başkanı seçilen bir belde. Ne yazık ki bu beldede bugün, geçenlerde belediyemiz kapatıldı. Bunun yanında bir de beldede bir Kılıçkaya Lisesi var. Bu Kılıçkaya Lisesinin öğrenci azlığından kapatılacağına ilişkin bir tereddüt var. Burada mevcut, 28’i yatılı toplam 55 öğrenci var, personel var. Buna ilişkin ciddi bir tereddüt var. Kılıçkaya’nın Yusufeli ilçe merkezine uzaklığı yaklaşık 25 kilometre. Bu konuda bir mağduriyet var, bu mağduriyetin giderilmesi gerekiyor. Bu konudaki tereddütlerin kamuoyundan uzaklaştırılması gerekiyor. Millî Eğitim ve ilgili valiliğin bu konuda gerekli tedbirleri almasını ve Kılıçkaya’daki lisenin kapatılmaması için gerekli idari tedbirlerin alınmasını talep ediyor, teşekkür ediyorum değerli Başkanım.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.

Yalnız, ek bir bilgi vereyim: Şimdi, Kocaeli milletvekilleri var her partide de ben de bir İzmitli olarak söyleyeyim. Bildiğim kadarıyla, bir il belediye başkanı da kadın olarak Kocaeli’nden çıktı, rahmetli Leyla Atakan’ı hatırlayalım.

Evet, şimdi Sayın Yılmaz…

4.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, kentsel dönüşüm yıkımları ve bina yapımlarında iş kazalarının olmaması için iş güvenliği önlemlerinin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, geçtiğimiz günlerde iki iş kazası haberi geldi. Birisi, Adana’da TOKİ’nin yaptığı Sosyal Güvenlik Kurumu binasında bir çökme oldu; ikincisi de Ankara’da kentsel dönüşümle ilgili yapılan bir yıkım sırasında iş kazası gerçekleşti. Şimdi, en önemli olan şeylerden bir tanesi, Sosyal Güvenlik Kurumu, iş güvenliği önlemlerini alması gereken kurum, o kurumun yaptırdığı binada bir iş kazası oluyor, bir göçük meydana geliyor gerekli önlemler alınmadığından dolayı.

Ben, buradan, hem Hükûmet yetkililerine, bakanlara ve Sosyal Güvenlik Kurumundaki tüm iş güvenliği uzmanlarına sesleniyorum: Bu kentsel dönüşüm yıkımlarında da, yapılan bütün binalarda da kesinlikle bu önlemlerin alınması lazım. Katliamdan farkı yoktur iş kazalarının, önlem alınmaması nedeniyle oluşan iş kazalarının katliamdan farkı yoktur. Bu konuda duyarlılığa davet ediyorum, önlem almaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Tüzel…

5.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Gezi Parkı olaylarında yaşamlarını yitiren Mehmet Ayvalıtaş ile Ali İsmail Korkmaz’ın davalarının devam ettiğine ve gençlerin canını alanların bu halka mutlaka hesap vereceklerine ilişkin açıklaması

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, haziran protestolarında üzerine araç sürülerek öldürülen Mehmet Ayvalıtaş’ın Kartal’da ikinci duruşması görülüyor, ailesi ve arkadaşları orada adalet arıyor. Önceki gün de, aynı şekilde haziranda Eskişehir’de hunharca katledilen Ali İsmail Korkmaz’ın duruşması Kayseri’de görüldü. Bu duruşma, güvenlik nedeniyle oraya gönderilmişti. Aslında, bütün siyasi, toplumsal, devlet suçlarında olduğu gibi gözlerden kaçırılmak istendi ama halk katillerin peşini bırakmadı. 19 yaşındaki bir gence pusu kurularak öldürülmüştü. Tıpkı Metin Göktepe davası gibi takip edilecek.

Bugün de, Gezi’de Taksim Meydanı’na çıkanların kurum temsilcilerine bir iddianame açıldı suç örgütü kurmaktan. Kim suç örgütü? Demokratik hakkını kullananlar mı, yoksa gençlere vahşice pusu kurup döverek öldürenler mi?

Gençlere kıymayın efendiler. O gençler, gelecekte demokrasiyi ve barışı inşa edecekler ve gençlerin canını alanlar bu halka mutlaka hesap verecek.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.

Sayın Atıcı…

6.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, İncirlik Hava Üssü’nde nükleer bombalar olduğuna ve derhâl imha edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Adana’da bulunan ve Amerika Birleşik Devletleri’nin kullanımına verilen İncirlik Hava Üssü’nde nükleer bomba olduğunu iddia etmiş ve AKP’nin ateşle oynadığını ifade etmiştim. Savunma Bakanı, soru önergeme verdiği cevapta, bu nükleer bombaları inkâr etmişti.

Yakın zamanda, ASELSAN, İncirlik’te bir ihale aldı; bu ihalenin adı “Nükleer Güvenlik İhalesi”dir. İncirlik’te bulunan taktik nükleer başlıkların modernizasyonu için para harcayan AKP Hükûmeti, burada, nükleer bomba varlığını inkâr edemez. Kafası biraz çalışan insanlar, ülkesinde nükleer bomba istemezler. İncirlik’teki nükleer bombaların, derhâl ama derhâl imha edilmesi gerekmektedir. Başbakan bu tehlikeli oyundan derhâl vazgeçmelidir, giderayak halkımızı nükleer silah belasına bulaştırmamalıdır.

Bu arada, efendim, Türkiye’nin ilk kadın Belediye Başkanı Mersin’den Müfide İlhan’dır.

Teşekkür ederim, bilginize sunarım.

BAŞKAN – Onu da biliyorum da il Belediye Başkanı Leyla Atakan.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – İl efendim, Mersin ilinin Belediye Başkanıdır Müfide İlhan.

BAŞKAN – İli mi? Ben Müfide İlhan’ı bir ilçenin biliyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – İl efendim.

BAŞKAN – A, onu bilmiyordum, öğrenmiş oldum, teşekkür ederim. Gerçekten ilçe biliyordum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ben de baktım…

BAŞKAN – Bilgilendirdiniz, teşekkür ederim, güzel. Kadınlarla ilgili ne kadar bilgi varsa paylaşalım lütfen.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Ama, şimdi var olan duruma bakmak lazım Başkanım. Hiç öyle bir durum yok yani…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Efendim, maziyle uğraşmayın, bugüne bakın.

BAŞKAN – Hayır, maziyi söyleyeceğim ki siz adam olasınız adamlar.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – 1956’da Midyat Belediye Başkanı Zekiye Midyat, 1956.

BAŞKAN – Mesela, işte… Teşekkür ederim, sağ olasınız.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – 1956, Midyat.

BAŞKAN – Sağ olun, ben onu da ilk defa duydum ama Müfide İlhan Hanım’ı biliyorum.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Başkanım, tartışmayı ben açtım, iyi oldu.

BAŞKAN – Evet, ne güzel işte, teşekkür ederim.

Sayın Kaplan…

7.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığına bağlı UKOME Daire Başkanlığının ulaşımla ilgili keyfî kararlarına ve uygulamalarına İçişleri Bakanlığının müdahale etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kocaeli Milletvekili olarak, Sayın Leyla Atakan’ı anımsatmanız ve anmanız adına ben teşekkür ediyorum.

Bugün, başka bir şey, Kocaeli’yle ilgili daha güzel bir şey söylemek isterdim ama Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığına bağlı UKOME Daire Başkanlığı, Kocaeli’nde ulaşımla ilgili aldığı keyfî kararlar neticesinde son günlerde minibüsçü esnafıyla özel servis esnafını karşı karşıya getirmiştir. Dün, Gebze’de, özel servis esnafı E5’i çift taraflı olarak yarım saat kapatmak zorunda kalmıştır. Büyükşehir Belediyesi iki ay öncesinde özel servis için P plakasını ihaleye açmış ve P plakasının ihale bedelini 67 bin liradan insanlara satarken, bugün bazı özel hatlara bedelsiz J plakadan P plakaya geçiş için yetki vermek istiyor. Bu keyfî uygulamaya İçişleri Bakanlığının ve yetkililerinin dur demesi lazım, aksi takdirde oluşacak sorumluluklardan Büyükşehir Belediye Başkanı sorumlu olacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Işık…

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, üniversite öğretim elemanları ile teknik öğretmenlerin sorunlarına ve söz verilmiş olmasına rağmen matbaa ve yapı ressamlığı öğretmenliği bölümü mezunlarına lisans tamamlama hakkının verilmediğine ilişkin açıklaması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Özellikle, üniversite öğretim elemanlarının mali ve özlük haklarının çözülemediği ve her geçen gün de durumlarının kötüye gittiği konusu kamuoyunun ve üniversite camiasının bilgisi dâhilindedir. Millî Eğitim Bakanını ve Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığını bu konuya ilgi göstermeye davet ediyorum. Ayrıca, teknik öğretmenlerin sorunları giderek artmış, geçen yıl getirilen yeni düzenleme maalesef sorunları çözememiştir.

Yine, sayın bakanların vermiş olduğu sözlere rağmen matbaa ve yapı ressamlığı öğretmenliği bölümü mezunlarının mühendislik ve mimarlık lisans tamamlama haklarının bugüne kadar verilememiş olması o camiayı üzmüştür. Yüksek Öğretim Kurulunu ve Millî Eğitim Bakanlığını bu sorunları çözmeye davet ediyor, size de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 26 milletvekilinin, anason üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/848)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizdeki anason üretimin mevcut yapısı, üretimi, ithalatı, tüketimi, üreticinin sorunlarının ve çözüm yollarının belirlenmesi, destekleme yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçeye istinaden bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Ramazan Kerim Özkan               (Burdur)

2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu           (İstanbul)

3) Mustafa Serdar Soydan               (Çanakkale)

4) Metin Lütfi Baydar                      (Aydın)

5) Ali Rıza Öztürk                           (Mersin)

6) Mehmet Şeker                             (Gaziantep)

7) İhsan Özkes                                (İstanbul)

8) Haydar Akar                               (Kocaeli)

9) Ali Sarıbaş                                  (Çanakkale)

10) Mehmet Şevki Kulkuloğlu        (Kayseri)

11) Birgül Ayman Güler                 (İzmir)

12) Haluk Eyidoğan                        (İstanbul)

13) Ali Serindağ                              (Gaziantep)

14) Kamer Genç                              (Tunceli)

15) Hurşit Güneş                             (Kocaeli)

16) Kadir Gökmen Öğüt                 (İstanbul)

17) Namık Havutça                         (Balıkesir)

18) Mahmut Tanal                           (İstanbul)

19) Gürkut Acar                              (Antalya)

20) Mehmet Ali Ediboğlu                (Hatay)

21) Hülya Güven                             (İzmir)

22) Ali İhsan Köktürk                     (Zonguldak)

23) Mehmet S. Kesimoğlu              (Kırklareli)

24) Recep Gürkan                           (Edirne)

25) Tanju Özcan                              (Bolu)

26) Selahattin Karaahmetoğlu          (Giresun)

27) İlhan Demiröz                           (Bursa)

Anason, ülkemizde 9 ilde üretimi yapılan sanayi bitkisi olarak sınıflandırılır. Tohumları büyük ölçüde rakı üretiminde hoş koku vermek amacıyla kullanılır.

Ülkemizde 11 bin ila 13 bin ton arasında değişen yıllık üretiminin neredeyse tamamı başta Burdur olmak üzere, Göller Yöresi ve İç Batı Anadolu bölümünde yer alan illerde yapılmaktadır.

2000 yılında 20 bin tonu bulan Türkiye üretimi, 2004 yılına gelindiğinde neredeyse yüzde 50 oranında düşerek 11 bin ton civarında gerçekleşmiştir.

Sonuç olarak denilebilir ki anason rekoltesinin yıllık değişimi büyük oranda talebe bağlıdır. Daha önceden de belirtildiği gibi, kullanım alanının büyük oranda içki sanayisiyle sınırlı olması pazarın daralmasına yol açmakta, dolayısıyla yıllık ürün bu pazarın talebine göre belirlenmektedir. Nitekim, yıllara göre anason üretiminde büyük farklılıkların olması bunu desteklemektedir.

Bugün anason üretiminde ilk sorun, eski sulama yöntemlerinden vazgeçilip yağmurlama veya damlama sulama sistemlerine geçilmemesidir.

Özellikle anasonun en önemli alıcısı konumunda olan TEKEL'e bağlı içki fabrikalarının 2009'dan sonra özelleştirilmesi sorunun büyümesine neden olmuştur. Açıkça ifade etmek gerekirse, örgütlenememiş olan anason üreticisinin kaderi bu tarihten sonra özel işletmelerin inisiyatifine kalmış, dolayısıyla, bireysel hareket etmek zorunda kalan ve ürününü bir an önce paraya çevirmeye çalışan üreticinin fiyat belirleme konusunda pazarlık payı ortadan kalkmıştır.

Bu durumun son yıllarda üreticilerde anason ekimine karşı isteksizliğin ortaya çıkmasında ve buna bağlı olarak üretimin geçen yıllara göre gerilemesinde etkili olduğu söylenebilir. Kesin olarak denilebilir ki sorunun çözümüne yönelik olarak en etkili adım yöredeki bütün üreticilerin örgütlenmesidir.

Uzun zamandan beri anason üreten çiftçilerimiz zaten yüksek girdi maliyeti ve ürüne verilen düşük fiyat nedeniyle mağduriyet yaşamaktadırlar.

TEKEL özelleştirildiğinden bu yana alkollü içkiler sektörü yabancı sermayenin eline geçmiş bulunmaktadır. Bunlardan birisi de özellikle yukarıda belirtilen yörelerde ham madde olarak anason alımı yapan Mey İçki Sanayi ve Ticaret AŞ'dir. Anılan Mey İçki şirketi, üreticiden anason alımı yaparken bu yörelerde yetiştiricilik yapan 4-5 üreticiden alım yapmakta ancak daha küçük miktarlarda üretim yapan üreticilerin ürünlerini değerlendirmemektedir.

Bu üreticiler de aralarında bir fiyat belirleyerek küçük çaplı üreticiden bu fiyata toplu alım yapmaktadır. Zira üretici, ürettiği anasonu hem depolama imkânı olmadığı hem de borçlanarak yaptığı girdi masraflarını ödeyebilmek için ürününü satarak paraya dönüştürmek istemektedir.

Ancak Mey İçki Sanayi ve Ticaret AŞ tarafından yöreye gelen alım yapan kişiler ellerinde 300-500 ton anason bulunduran 4-5 üreticiden alım yapmakta, diğer üreticileri ise hiçe saymaktadır. Dolayısıyla, elinde 15-20 ton anason bulunduran üreticiler bile adı geçen şirketin alımcılarına ürünlerini tüm ısrarla satmak istemelerine rağmen, ürününü paraya çevirmek zorunda kalan anason üreticileri de mecburi olarak ürünlerini piyasa fiyatının altına bu 4-5 üreticiye satmak zorunda kalmaktadır. Bu büyük üreticiler de uygun fiyata almış oldukları anasonu anılan şirkete rayiç bedeli üzerinden satarak haksız kazanç elde ettikleri gibi küçük üreticiyi ezmektedir.

Anason ithalatı kesinlikle yasaklanmalıdır. Üreticiyi korumak için devlet tarafından Rekabet Kurulu görevlendirilmeli ve üretici, destek, prim ve teşviklerle üretim yapmaya yönlendirilmelidir. Devlet, alım yapan şirketleri ayrım yapmadan tüm üreticilerden ürünlerini satın almak yönünde uyarmalı, gerekirse yasal ve idari tedbirleri almalıdır.

2.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 21 milletvekilinin, 1 Mayıs 1977’de Taksim’de yaşanan olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/849)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1 Mayıs 1886 yılında Amerika'nın Chicago kentinde işçilerin günde sekiz saat çalışmak için başlattıkları mücadele ve bu mücadeleye öncülük eden 4 sendikacının asılması anısına, 1889'da Paris'te toplanan İkinci Enternasyonalde, 1 Mayıs, işçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kabul edilmiştir. Bu tarihten sonra birçok ülkede 1 Mayıs işçi bayramı olarak kutlanmış ve resmî bayram olarak ilân edilmiştir.

Ülkemizde de 1 Mayıs yıllardır kutlanmaktadır. Bu kutlamalardan 1 Mayıs 1977 tarihinde İstanbul Taksim Meydanı'nda gerçekleştirileni tarihe önemli olarak kaydedilmiştir. 1 Mayıs 1977 tarihinde İstanbul Taksim'de düzenlenen 1 Mayıs kutlamaları sırasında 37 kişi yaşamını yitirmiştir. Kutlama barış içinde sona ermek üzereyken Sular İdaresi binası ve Intercontinental Oteli (şimdiki adı The Marmara) üzerinden kalabalığın üzerine açılan ateş sonucunda panik yaşanmış, kimileri vurularak, kimileri panzerlerin altında kalarak, kimileri de sıkışıp ezilerek yaşamını yitirmiştir.

Bu acı olay toplumu derinden sarsmış, tarihe kanlı 1 Mayıs olarak geçmiştir. Olay üzerine çok şey yazılmış ve söylenmiş ama bu olay bir türlü aydınlığa kavuşturulamamıştır. Olayla ilgili yapılan soruşturma ve yargılamada da gerçek suçlular bulunamamıştır. Kurşunları atanlar kimlerdir? Kim onlara emir vermiştir? Bir kışkırtma var mıdır? Bu kişilerin amaçları nelerdir? Intercontinental Otel’in 5'inci katı 1 Mayıs günü boşaltılmış mıdır? 510, 511, 512 numaralı odalarda kimler vardır? Bu odalardan ateş edilmiş midir? 2 Mayıs günü otelin önünde bir bomba patlatılıp kırılan camların yerine ithal cam takılıp kanıtlar yok edilmiş midir? Bütün bu sorular yanıtsız kalmıştır.

Özellikle son günlerde, yaşanan acı olaylarla ilgili çeşitli yorumlar yapılmaktadır. Kimi yazar ve siyasetçiler, bu olay hakkında çok farklı düşünceler ileri sürmekte ve olayın içindeki karanlık ellerin görünmesine engel olmaktadır. Eğer 1 Mayıs 1977 tarihinde yaşanan olaylarla ilgili bir Meclis araştırma komisyonu kurulursa bu olayları yaşayanlar ya da olaylar hakkında bilgi sahibi olanların dinlenmesi söz konusu olabilecek, aynı zamanda ilgili kurum ve kuruluşlardan bilgi, belge alınabilecektir.               

Konu hukuksal olarak zaman aşımına uğramıştır ama olayın büyüklüğü, gerçeğin ortaya çıkarılamaması toplum vicdanını hâlâ sızlatmaktadır. Demokratik hukuk devletinde toplumun barış içinde yaşayabilmesi ve ileriye güvenle bakabilmesi için hiçbir şey, hele 37 masum insanın canını yitirdiği bir acı olay örtülü kalamaz, zaman aşımına uğradı diye kapatılamaz.

Anayasa’nın 5'inci maddesinde cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, “Devletin temel amaç ve görevleri” başlığı altında sayılmıştır. Bu görev her kurumdan önce ulus adına yasama görevi yapan Türkiye Büyük Millet Meclisine düşer.

Demokratik devletin, demokrasimizin gelişmesi, 1 Mayısların bundan sonra barış ve güvenlik içerisinde kutlanabilmesi, son günlerde ortaya atılan tartışmaların sona erdirilmesi için 37 yurttaşımızı yitirdiğimiz 1977 Taksim 1 Mayıs olayı hakkında karanlıkta kalan noktaların aydınlanması amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını salgılarımızla arz ederiz.

1) Ali Özgündüz                              (İstanbul)

2) Tanju Özcan                                (Bolu)

3) Hülya Güven                               (İzmir)

4) Ali Sarıbaş                                  (Çanakkale)

5) Kadir Gökmen Öğüt                   (İstanbul)

6) Gürkut Acar                                (Antalya)

7) Mehmet Ali Ediboğlu                  (Hatay)

8) Ali İhsan Köktürk                       (Zonguldak)

9) Mustafa Serdar Soydan               (Çanakkale)

10) Mehmet S. Kesimoğlu              (Kırklareli)

11) Recep Gürkan                           (Edirne)

12) Selahattin Karaahmetoğlu          (Giresun)

13) Ramis Topal                              (Amasya)

14) Osman Kaptan                          (Antalya)

15) İlhan Demiröz                           (Bursa)

16) Ramazan Kerim Özkan             (Burdur)

17) Mehmet Şeker                           (Gaziantep)

18) Ahmet İhsan Kalkavan              (Samsun)

19) Emre Köprülü                           (Tekirdağ)

20) Hasan Ören                               (Manisa)

21) Kemal Değirmendereli              (Edirne)

22) Ümit Özgümüş                          (Adana)

3.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 22 milletvekilinin, ülkemizde sanatın ve sanatçıların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/850)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde sanat ve sanatçının yaşadığı sorunlar yıllardır tartışılmakta ama bu sorunlara sistemli bir çözüm bulunamadığı bilinmektedir. Özellikle son günlerde tiyatro üzerinde yaşanan tartışmalar, sanatın ve sanatçının sorunlarını tekrar gündeme getirmiştir.

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Şehir Tiyatrolarında başlayan uygulamaların tartışması, Başbakanın katılmasıyla farklı bir boyut almıştır. İstanbul Şehir Tiyatrolarının repertuvarının belirlenmesi yetkisinin sanatçılardan alınarak bürokratik bir kurula verilmesi, buna tepki gösteren sanatçıların istifa etmesi ve tepkilerini çeşitli yollarla dile getirilmesi sonucu başlayan sürece Başbakan da katıldı ve şu ağır sözleri söyledi: "Yahu siz kimsiniz? Siz her konuda söz söyleme, her konuda otorite olduğunuzu iddia etme ehliyetini nereden alıyorsunuz? Bu ülkede tiyatro sizin tekelinizde mi? Bu ülkede sanat sizin tekelinizde mi? Sanat konusunda söz söyleme ehliyetine sahip olan sadece sizler misiniz? Geçti o günler. Artık despot aydın tavrıyla parmağınızı sallayarak bu milleti küçümseme, bu milleti azarlama dönemi geride kalmıştır. Devlet eliyle tiyatroculuk olmaz. Tiyatroları özelleştirmeye götürüyorum. Özelleştirmek suretiyle buyurun, istediğiniz gibi tiyatrolarınızı oynayın."

Özelleştirmenin mucidi olarak bilinen İngiliz Margaret Thatcher'ın bile tiyatroları özelleştirme kapsamına almaması,  ayrıca Paris, Londra, Berlin ve Moskova'da tiyatroların özelleştirilmesi gibi bir uygulamanın olmaması, dünya örnekleri açısından önemlidir. Hatta Almanya'da bu konuda daha büyük bir hassasiyet olduğu, "polis, maliye ya da ordu özelleştirilemeyeceği gibi tiyatro da özelleştirilemez." anlayışının hüküm sürdüğü basın yayın organlarında konunun uzmanlarınca dile getirilmektedir.

Konunun uzmanları, tiyatronun bir "kamu hizmeti" olduğunu ve bu durumun sosyal devlet anlayışıyla da paralel bir uygulama olduğunu belirtmektedir. Buradan yola çıkarak, "tiyatroların özelleştirmeye değil, özerkleştirmeye ihtiyacı vardır." sonucuna varılmaktadır.

Elbette sanatın ve sanatçının sorunları yalnızca bunlarla sınırlı değildir. Çok sayıda sorun sanatçılarımızın mesleklerini icra etme noktasında engel niteliğindedir. Bu sorunların sistemli olarak ele alınması, çözüm yollarının başta konunun tarafları ve uzmanlarınca katılım sağlanarak bulunması hususunda özel bir çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

Sanatçılarımız, yaşadıkları haksızlıklara karşı çeşitli isimlerle örgütlenmekte ve sendikal mücadelede var olmak için bir araya gelmektedir. En son, kısa ismiyle “Oyuncular Sendikası” olarak bilinen Sahne, Perde, Ekran, Mikrofon Oyuncuları Sendikası kurulmuştur. Sendika, ülkemizdeki sanatçıların sorunlarına dikkat çekebilmek için çeşitli çalışmalar yürütmektedir. Tiyatroların özelleştirilmesi tartışmasının haricinde; tüm oyuncuların tek bir mevzuata tabi olması, her türlü oyunculuğun kanuni tanımının yapılmış olması ve istihdamla ilgili düzenleme yapılması, Türkiye oyuncu envanterinin çıkarılması, iş hukuku mevzuatlarının ILO standartlarına getirilmesi, tüm oyuncuların bağlı çalışan olması ve sosyal güvencelerinin sağlanması, tüm alanlarda taban ücreti belirlenmesi, telif haklarıyla ilgili düzenlemeler yapılması, oyuncuların çalışma koşullarına göre işsizlik sigortasının düzenlenmesi, hiçbir oyuncunun emeklilik sorunun kalmaması gibi sorunlar oyuncuların gündemindeki sorunlardır.

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk: "Efendiler, hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz fakat sanatçı olamazsınız." diyerek sanatçının önemini vurgulamıştır. Bu önem unutulmadan Türkiye Büyük Millet Meclisinin, sanatın ve sanatçıların sorunlarına el atması gerektiği açıktır.

Bu nedenle, son günlerde tiyatrocularımızın yaşadığı sorunlar ve tiyatroların özelleştirilmesi tartışması özelinde, ülkemizde sanatın ve sanatçının sorunlarının araştırılması ve bunlara çözüm bulunması amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Ali Özgündüz                             (İstanbul)

2) Recep Gürkan                            (Edirne)

3) Mehmet S. Kesimoğlu               (Kırklareli)

4) Hülya Güven                              (İzmir)

5) Gürkut Acar                               (Antalya)

6) Ramazan Kerim Özkan              (Burdur)

7) Kadir Gökmen Öğüt                  (İstanbul)

8) Mehmet Ali Ediboğlu                 (Hatay)

9) Ali Sarıbaş                                 (Çanakkale)

10) Mustafa Sezgin Tanrıkulu        (İstanbul)

11) Ali İhsan Köktürk                    (Zonguldak)

12) Mustafa Serdar Soydan            (Çanakkale)

13) Tanju Özcan                             (Bolu)

14) Selahattin Karaahmetoğlu         (Giresun)

15) Ramis Topal                             (Amasya)

16) Osman Kaptan                         (Antalya)

17) İlhan Demiröz                          (Bursa)

18) Mehmet Şeker                          (Gaziantep)

19) Ahmet İhsan Kalkavan             (Samsun)

20) Emre Köprülü                          (Tekirdağ)

21) Hasan Ören                              (Manisa)

22) Kemal Değirmendereli             (Edirne)

23) Ümit Özgümüş                         (Adana)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın Altay, sisteme girmişsiniz.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

9.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, laiklik ilkesinin 5 Şubat 1937’de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na değiştirilmemek üzere girişinin yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (Sinop) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu arada, yeni sesim iyi mi Sayın Başkanım? Ses teli ameliyatından sonraki sesim güzel mi?

BAŞKAN – Geçmiş olsun. Gayet güzel.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, bugün 5 Şubat, malum -5 Şubat 1937- laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na değiştirilmemek üzere girişinin, yerleştirilişinin yıl dönümüdür. Bu vesileyle, Türkiye Cumhuriyeti’ni laiklikle buluşturan ve sonsuza kadar bu şekilde yaşamasını bize sağlamış olan geçmişteki bütün devlet büyüklerimize, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere müteşekkir olduğumuzu, rahmet ve minnetle onları anmakta olduğumuzu, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ifade etmek istiyorum.

İlaveten, etnik ve mezhep fark ve çeşitliliğinin bu kadar büyük olduğu bir ülkede, Orta Doğu’da ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan olayların, istenmeyen olayların Türkiye’de yaşanmıyor olmasını Anayasa’nın ve devletin laiklik ilkesine borçlu olduğumuzu, buna bağlı olduğunun bilincinde olduğumuzu teyit ediyorum ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar devletin laik niteliğiyle ayakta kalmasını temenni ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 37 milletvekili tarafından adalet çalışanlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 13/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 5 Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 05/02/2014 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Engin Altay

                                                                                                                   Sinop

                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 37 milletvekili tarafından, 13/12/2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına adalet çalışanlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (618 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 5/2/2014 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz, Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan’ın.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sözlerimin başında, bizleri dinleyen yüce Meclisin sayın milletvekillerini, televizyonları başındaki yurttaşlarımızı ve özellikle adalet çalışanlarını, 50 bin adalet çalışanını ve kendi seçim bölgem Artvin’deki adalet çalışanlarını saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle bir teşekkürüm var, bu adalet çalışanlarının sorunlarına ilişkin, TÜRK BÜRO-SEN genel merkez yönetimine ve ayrıca Artvin’deki temsilcimiz Uğur Özer’e de bu çalışmadaki katkılarından dolayı, sözlerimin başında içtenlikle teşekkür ediyorum değerli arkadaşlar.

Şimdi, öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: 1924 Anayasası, modern Türkiye’nin ilk anayasası, cumhuriyetin temel nitelikleri konusunda kuvvetler ayrılığını bir temel argüman olarak benimsemiştir. Biliyorsunuz yasama, yürütme ve yargı olarak üç ayrı ilke altında toplanan kuvvetler ayrılığı; yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, yargı yetkisinin bağımsız mahkemeler tarafından, yürütme yetkisinin ise cumhuriyet hükûmeti tarafından kullanılacağını belirtmiştir. Anayasa’nın 9’uncu maddesinde, yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır; 138’inci maddesinde ise mahkemelerin bağımsızlığı ifade edilmiş bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, üçüncü ayağı yani sacayağının üçüncü ayağını teşkil eden yargı yetkisini kullanan yargı erki, şunun iyi bilinmesi gerekir ki, sadece hâkimlerden ve savcılardan oluşmamaktadır. Yargı yetkisinin içerisinde, bu üçlü sacayağının yargı yetkisi içerisinde, yargıda çalışan, Adalet Bakanlığı bünyesinde çalışan kâtipler vardır, mübaşirler vardır, yazı işleri müdürleri vardır, teknisyenler vardır, şoförler vardır ve her türlü teknik kadro vardır. Yani bunları göz ardı etmememiz gerektiğini düşünüyorum. Bundan önceki Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 2013 yılında Plan ve Bütçe Komisyonunda yapmış olduğu konuşmada aynen şöyle demektedir değerli arkadaşlarım, -yargının işlerliğini de hâkim ve cumhuriyet savcılarının yanı sıra yargıda emekçi olan adalet çalışanları tesis etmektedir- diyor ki: “Ülkemizde hâkim ve savcılar, dosyaların başlangıcından sonlandırılmasına kadar bütün işlemlerini yaparlar. Duruşma hazırlığı, duruşmanın yapılması, ara kararlarının yerine getirilmesi, kararların yazılması, kesinleştirilmesi, kalemin idaresi gibi bütün işler hâkimler ve savcılar tarafından yapılmaktadır.”

Yani Adalet Bakanı şöyle görmektedir, adalet ayağında -adalet çalışanlarına ilişkin- sanki hâkimler, savcılardan başka bir şey yokmuş gibi, bu ayağın sadece hâkimler, savcılardan oluştuğu gibi bir tarihî yanılgı içerisinde kalmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, buradan bir kere daha ifade etmek istiyorum. Bakın, adalet çalışanları kocaman bir örgüttür, 50 bin kişiyi aşan muhteşem bir emek örgütü vardır karşımızda.

Şimdi, bunlara ilişkin olarak bir araştırma önergesi, bir grup önerisi verdik. Bunların sorunlarına ilişkin bir problem var mıdır yok mudur, bunları tartışacağız.

Bunların mali haklarına ilişkin sorunlar vardır, özlük haklarına ilişkin sorunlar vardır. Adalet çalışanları bir anlamda isyan etmektedir.

Adalet binalarını yapmakla, adalet saraylarını inşa etmekle, o şatafatlı binaların içerisinde insan olmadığı bir kurumu ifa etmekle, adaletin sorunlarını çözmeniz mümkün değildir. Bu kurumlar sadece bir beton yığını hâline gelebilir. Eğer adalet kurumu kendi çalışanlarının problemlerini çözmezse, mali ve özlük haklarına ilişkin herhangi bir iyileştirme yapmazsa, dediğimiz gibi adalet sarayları sadece beton yığınıdır. O nedenle, bu hususları dikkate almamız gerektiğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, kısaca adalet çalışanlarının sorunları nelerdir? Bakın, bunlardan bir tanesi, Adalet Bakanlığı fazla mesai çalışma ücretlerine ilişkin olarak Maliye Bakanlığı ve Bakanlar Kuruluna topu atmıştır, Maliye Bakanlığı daha önce fazla mesaiye ilişkin ücretleri ne yazık ki adalet çalışanlarından esirgemiştir değerli arkadaşlarım. Önceden fazla mesai alıyorlardı, hafta sonunda ve mesai saatleri dışında çalışan adalet çalışanlarının ücretleri bir anda göz ardı edilmiştir ki bu, ortalama, bir adalet çalışanı başına 200 TL’lik bir ücreti kapsamaktadır değerli arkadaşlarım. Bunun haricinde, yine 1 Ağustos 2010 tarihi itibarıyla “havuz parası” olarak tabir edilen yol tazminatları da bir anlamda kırpılmış, onlar da adalet çalışanlarından esirgenmiştir, bu da bir adalet çalışanı için ortalama 150 TL aylık bedel ifade etmektedir.

Yine bunların haricinde en önemli kalemi teşkil eden suçüstü nöbetlerine ilişkin ödenekler de adalet çalışanlarından alınmış, burada da her bir çalışana ortalama 350 TL civarında miktar düşmektedir, bu konudaki mali hakları da geri plana itilmiş bulunmaktadır. Yani bunu eğer bir global rakam, bir total rakam olarak alırsak, 700 TL’lik bir şey göz ardı edilmiş bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, adalet çalışanları diyorlar ki: “Suriye’deki mültecilere gösterilen ilginin yüzde 1’ini bize gösterirseniz adalet çalışanlarının sorunu diye bir şey kalmaz.” “Adalet çalışanlarının fazla mesai ücretlerinden kesilen şeylerle IMF’ye olan borçlar mı ödeniyor?” diyorlar, bunu Parlamentoda bir kere daha ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bütün kamu kurumlarındaki promosyonlarda olay şudur: Hepsi eşittir. Eşitlik ilkesi göz önüne alınmıştır ama sadece Adalet Bakanlığındaki çalışanlara yönelik olarak fazla ücret alana fazla promosyon ödenmiştir, az ücret alana az promosyon ödenmiştir. O da şu demektir: Hâkim ve savcıların ücretleri yüksek olmasına rağmen artı yüzde 10 -onların maaşlarının yüzde 10’u senelik- artı 125 lira bedel ödenmiştir. Şimdi, hâkim savcılarla adalet çalışanlarını yan yana koyduğunuz zaman, promosyonlardaki düşük ve fazla ücretler arasındaki farkı karşılaştırdığınız zaman sorunun ne kadar büyük olduğunu görürsünüz değerli arkadaşlarım.

Suçüstü nöbetlerinden sonra hâkim, savcıların istirahat izni vardır ama adalet çalışanlarının istirahat izni yoktur. Buradan soruyorum: Adalet çalışanları Superman midir değerli arkadaşlarım? Hâkim, savcılara vardır da adalet çalışanlarına niye yoktur? Bu çifte standardı buradan söylemek gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, iş güvencelerine ilişkin de problemler vardır. Bakın, bugüne kadar olmayan bir garabet sergilenmiş bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı, Personel Genel Müdürlüğü ve bölge idaresi başkanlıklarına göndermiş olduğu yazılarda ilginç bir uygulamaya tabi tutmuştur. Buradaki olay da nedir? “Klavye uygulama sınavı” diye o kurumda çalışan -hukuki güvenlik ilkesini ihlal eden bir şekilde- zabıt kâtipleri klavye uygulama sınavına tabii tutulmuş, bu sınavda başarılı olamayanlar üç ay sonra tekrar sınava tabi tutulmuş, eğer bunda da başarılı olamazsa Devlet Memurları Kanunu’nun 98’inci maddesine göre iş akitlerinin feshedileceğine yani devlet memurluğunu kazanma şartlarının daha sonra kaybedildiğinden hareketle adliye çalışanlarının görevlerine son verileceğine ilişkin bir tehdit algılaması ortaya konulmuş ama iyi ki bu ülkede sendikalar var. Onlar dik durunca bu yanlış uygulamadan, bu subjektif uygulamadan vazgeçilmiş bulunmaktadır değerli arkadaşlarım.

Bir başka olay daha vardır: Mobbing yani iş yerindeki psikolojik taciz. Adalet çalışanları ne yazık ki hâkim, savcıların, adliyeye iş yapmak için gelen kişilerin yapmış olduğu uygulamalara, davası olan davacıların, davalıların, sanıkların psikolojik taciziyle de karşı karşıya kalmakta, bulunmuş oldukları yerdeki çalışma barışını, çalışma hayatının koşullarını bir anlamda yitirmiş bulunmaktadırlar. Buna da özellikle dikkat çekmek istiyorum değerli arkadaşlarım.

Kamuda 4483 sayılı Yasa’nın koruma zırhına dayanan memurlara ilişkin yapılacak olan soruşturmalarda kocaman bir koruma zırhı olmasına rağmen, bugün, bir adalet çalışanını, iki satır dilekçeyle hakkında her türlü adli kavuşturmanın, adli soruşturmanın yapılacağı bir konuma sokuyoruz değerli arkadaşlarım. Bunların günahı nedir? Türkiye Büyük Millet Meclisinden bunları haykırmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, yargı teşkilatı dışında başka hiçbir teşkilatta olmayan mübaşir kadroları ne yazık ki yardımcı hizmetler sınıfına dâhil edilmiştir. Bunlar, yıllardan beri, genel hizmetler sınıfına alınmaları için mücadele etmektedirler. Yine, adalet teşkilatı içerisinde birçok meslek dalına ilişkin yardımcı sınıflar vardır, bunların da genel hizmetler sınıfına alınması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, başka bir garabet daha vardır, 4/C. Artvin Adliyesinde de karşılaşıyorum, inanıyorum ki bütün seçim bölgelerimizde bu garabet vardır. 4/C diye bir uygulama var değerli arkadaşlarım. 4/C çağdaş köleliktir. Bugün kamu kurumlarından çıkartılan işçiler, 4/C adı altında adliyede istihdam edilmektedir. Böyle bir çağdaş köleliği kabul etmiyoruz, reddediyoruz değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Adliyelerde, Türkiye’ye, dünyaya adalet dağıttığını iddia eden bir kurumda 4/C uygulaması bizim için bir utanç kaynağıdır, rezalettir. Bunu buradan bir kere daha ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Adalet Bakanlığının yapmış olduğu bu uygulamalarda çifte standart vardır, subjektiflik vardır.

Bakın, adalet çalışanları ne istiyorlar? Diyorlar ki:

“1) Kaldırılan nöbet ücreti, fazla mesai, ulaşım yardımı ücretlerinin yeniden hayata geçirilmesi gerekir.

2) Maaşlara karşılık bankalarla yapılan protokol gereği elde edilen promosyon ücretlerinin çalışanlara eşit oranda dağıtılması gerekir.

3) Özellikle idari personele adalet sarayları iş yerlerinde uygulanan mobbingden vazgeçilmesi yönünde caydırıcı tedbirler alınmalıdır.

4) Bağımsız yargının uygulanabilmesinin koşullarından biri olan adli kolluk yasası acilen çıkartılmalıdır.

5) Adalet Bakanlığı Görevde Yükselme Yönetmeliği’nde değişiklik yapılarak yardımcı hizmetler sınıfında görev yapan personelin de görevde yükselme sınavlarına girebilmeleri hususunda önlerinin açılması gerekmektedir.

6) Nöbet hizmetlerde görevli olan personelin çalışma koşullarının ve nöbet karşılığında istirahatlerinin temini ve uygulama bilirliğinin sağlanması için hakkaniyet gözetilerek bir nöbet genelgesi düzenlenmelidir.

7) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısının siyasi müdahalelere karşı bir hâle getirilmesi gerekmektedir.

8) Adalet komisyonlarının teşekkülünde iş yerinde yetkili olan sendikaların belirleyeceği, adalet çalışanları adına oy hakkı bulunan bir temsilcinin bulundurulması şarttır.” diyor.

Kısaca değerli arkadaşlarım, adalet çalışanlarının sorunları bir aysberg gibidir, ciddi sorunlar vardır, mali haklarına ilişkin sorunlar vardır, özlük haklarına ilişkin sorunlar vardır, çalışma hayatlarına ilişkin sorunlar vardır, liyakate ilişkin sorunlar vardır, sadakat ile liyakat arasında gidip gelmektedirler. Bu sorunları Mustafa Kemal Atatürk’ün parlamentosunda konuşmak istiyoruz, araştırma önergemize kabul oyu vermenizi istiyoruz, bu sorunları Türkiye’ye anlatmak istiyoruz.

Ben 50 bin adalet çalışanı adına, onların ailesi adına Mustafa Kemal’in parlamentosundan haykırıyor, hepinizi, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayraktutan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz, Eskişehir Milletvekili Sayın Salih Koca’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Koca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SALİH KOCA (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adalet çalışanlarının sorunlarının araştırılması amacıyla verilen Meclis araştırma önergesi aleyhinde söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Verilen önergenin bir bölümünde, ekonomik koşullarının gün geçtikçe iyileştirilmesini bekleyen ve bugün aylık ortalama 1.600 TL karşılığında ağır iş yükü altında çalışan adalet çalışanlarının, 2006 yılından bugüne 770 liralık hak kaybına uğradığından bahsedilmekte. Bu bölümü okuduğunuzda, sanki bugün adalet çalışanlarının 830 lira civarında bir maaş aldığı algısı yaratılmak istenmekte. Oysa, mali ve özlük haklarına ait son durum nedir, neler gerçekleştirilmiş, bunları rakamlarla, sizlerle, paylaşmak istiyorum.

Adalet dairesinde çalışan ve unvanı yazı işleri müdürü olan, 4’üncü dereceden çalışan bir personelimizin 2002 yılındaki maaşı 531 liraydı. Bu 531 liralık maaş, yüzde 490 artırılarak 2014 yılında 3.135 lira rakamına ulaşmış durumda. Yine aynı şekilde, 12’nci dereceden çalışan bir zabıt kâtibinin maaşı 308 lira iken yüzde 540 artırılarak 1.971 liraya yükseltilmiş durumda. 12’nci dereceden çalışan bir mübaşirin maaşı 301 liradan, yüzde 513 artırılarak 1.846 liraya yükseltilmiş durumda ve hizmetli olarak 12’nci dereceden çalışan bir hizmetlinin maaşı da 305 liradan, yüzde 514 artırılarak 1.872 lira seviyesine çıkarılmış durumda. Tabii, bu dönemdeki toplam enflasyonun yüzde 140 civarında olduğunu da burada belirtmemiz gerekiyor. Yüzde 140 civarında olan bir enflasyon ortamında yüzde 540’lara varan iyileştirmelerin yapıldığını burada tekrar etmemiz gerekiyor.

Bakanlık merkez teşkilatında memur maaşları düşüktü. Bunların yerine, veri hazırlama kontrol işletmenliği ile bilgisayar işletmenliği kadroları ihdas edilerek fazla ücretler ödendi ve özlük haklarında da birtakım iyileştirmeler gerçekleştirildi.

2001-2012 yıllarında İşyurtları Kurumu bütçesi imkânları dâhilinde, büyükşehir statüsünde olan iller ile nüfusu 200 binden yukarı olan illere adli ve idari yargıda görevli personelin ulaşım giderlerine katkı payı olarak ulaşım ödeneği tahsis edildi. Yaklaşık 28 ilimizde bugüne kadar ayda 200 liranın üzerinde personelimize servis ücreti mukabilinde ücretler verildi. Ayrıca, Bakanlığımız İşyurtları Kurumu bütçesi imkânları dâhilinde ulaşım güçlüğü çeken Ankara, Sincan, İstanbul, İzmir ve Karşıyaka cumhuriyet başsavcılıkları ile bölge idare ve idare mahkemesi başkanlıklarına, İşyurtları Yüksek Kurulu tarafından 2013 ve 2014 yıllarını kapsayacak şekilde personel taşıma servis hizmeti satın alınması konusunda yetki verildi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak Türkiye'nin gelişmesinin önündeki en önemli engelin demokrasinin önündeki engeller olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle, ileri demokrasinin tesis edilebilmesi için özellikle adalet alanındaki gelişmeleri önemsiyoruz.

Şöyle geriye dönüp bir bakalım, on bir yıllık AK PARTİ iktidarında adalet ile ilgili neler yapılmış? Bu on bir yılda gerçekleştirilen reformlar AK PARTİ’nin girdiği her seçimin neden açık ara galibi olduğunu net olarak bizlere bildiriyor. Bu on bir yılda neler oldu da Türkiye halkı AK PARTİ’yi bu kadar benimsedi ve güçlendirdi? Muhalefet bu kadar eleştiriyor. Bu kadar eleştiriye rağmen, muhalefetin anlattıklarına rağmen acaba halkımız niçin AK PARTİ’yi bu kadar benimsedi, bu kadar sevdi ve bu kadar bağrına bastı?

Halkımız AK PARTİ’yi “Adalet mülkün temelidir.” anlayışıyla adalete sahip çıktığı için, darbe anayasasıyla yönetilme utancını bu ülke insanına daha fazla yaşatmamak için tüm imkânlarını seferber ettiği için, hukuk sistemimizde güncelliğini kaybeden, evrensel ilkelerden kopuk ve toplumun taleplerini karşılamaktan uzak kalmış temel kanunları, söz verdiği gibi, Meclisimizin iradesiyle yenilediği için bu kadar çok sevdi.

Halkımız AK PARTİ’yi, bilişim teknolojilerini yargının hizmetine sunduğu, Ulusal Yargı Ağı Projesi’yle adliye, nüfus, tapu, polis ve seçim kurulları gibi birçok kurulu elektronik ağlarla birbirine bağlayarak bürokratik engelleri ortadan kaldırdığı için bu kadar çok sevdi.

Halkımız AK PARTİ’yi “Gecikmiş adalet, adalet değildir.” anlayışıyla uzun yargılama sürelerinin kısaltılması adına yüksek mahkemelerin kapasitelerini artırdığı için, ülkenin dört bir yanında muhteşem adalet sarayları inşa ederek adliyeleri bodrum katlardan saraylara taşıdığı için bağrına bastı.

Halkımız AK PARTİ’yi, adaletin tecellisi adına cumhuriyet tarihinde yapılandan 5 kat daha fazla adalet hizmet binası yaparak rahat bir çalışma ortamı sağladığı için, Yargı Reformu Stratejisi’ni hazırlayarak ilk defa planlı reform uygulamasını gerçekleştirdiği için sahiplendi.

Halkımız AK PARTİ’yi, ekonomik kalkınmadan sosyal barışın tesisine kadar hemen her alanı ilgilendiren ve insanımızın gündelik hayatını doğrudan etkileyen bu alanda toplumun her kesiminin güven duyduğu bir adalet sistemi oluşturmak adına gösterdiği gayret ve samimiyetten dolayı çok sevdi.

Adli Tıp Kurumunun kapasitesini daha da artırarak kurumun hizmetlerini hızlandırdığı ve ülke geneline yaygınlaştırdığı için, birçok yeni ve modern ceza infaz kurumunu hizmete açarak modern ceza infaz uygulamalarını hayata geçirdiği için, gerekli yasal düzenlemeleri gerçekleştirerek hukuk uyuşmazlıklarının ara bulucular vasıtasıyla çözülmesini sağlayacak alternatif çözüm yollarını devreye soktuğu için, idarenin işleyişinin denetlenmesi amacıyla Kamu Denetçiliği Kurumunu hayata geçirecek kanunları çıkardığı için, maddi durumu zayıf olan vatandaşlarımızın hukuk davalarında adli yardım almalarını kolaylaştıran, koruyucu hukuk uygulamalarını geliştiren yasal düzenlemeleri gerçekleştirdiği için bu kadar çok benimsedi ve bağrına bastı.

Halkımız AK PARTİ’yi, iktidara geldiğinin on ikinci günü olağanüstü hâli kaldırdığı, basın özgürlüğünü genişlettiği, düşünce ifade etmenin önündeki engelleri kaldırdığı, döneminde hiçbir cinayeti faili meçhul raflarına kaldırtmadığı, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını sağladığı, ret, inkâr ve asimilasyon politikalarına son vererek demokratik duruşundan asla taviz vermediği için çok sevdi.

İşte, bu sayede, bir kısmını aktardığım gelişmeler sayesinde halkımız AK PARTİ’yi benimsedi, sevdi ve bağrına bastı. AK PARTİ “Az söz, çok iş” anlayışla, yıllarca boş vaatlerle kandırılan halkımıza hep umut ışığı oldu ve bu umudu hiçbir zaman boşa çıkarmadı.

Gündemimiz doğrultusunda çalışmaların devam etmesinin uygun olacağını düşünüyor, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi  Grubu önerisinin lehinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Levent Tüzel’in.

Buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi, adalet çalışanlarının sosyal haklarıyla ilgili düzenlemelerin yapılması, bu yönde Meclis araştırması açılması yönünde. Tabii ki bütün adliye çalışanları yani mahkemeleri, savcılıkları, infaz kurumlarıyla birlikte bütün adliye emekçilerini öncelikle saygıyla selamlıyorum ve bu selamlamayı da üç yıl önce Mamak’ta bir durakta katledilen kadın adliye emekçisi Necla Yıldız’ı anarak yapmak istiyorum. Bütün kadın cinayetlerini bir kez daha nefretle buradan kınıyoruz.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kamu çalışanlarına fazla mesai ücreti ödenmesi yürürlükten kaldırıldı, bu da eşit işe eşit ücret adı altında yapıldı ama ortada ne eşit iş vardı ne de eşit ücret söz konusuydu. Aslında, özellikle, Türkiye, son yıllarda ve son günlerde -bildiğiniz gibi- bir bütün olarak adalet mekanizmasını, yargılama sistemini, savcılıkları ve ona bağlı kolluk gücünü tartışıyor. Burada önemli bir yer tutan, ne yazık ki, bütün bu olan bitenlerde halkın dikkatini çeken, halkın onaylamadığı bütün bu gelişmelerde zerrece dahli olmayan, sayıları bugün itibarıyla 46 bine ulaşmış adliye emekçilerinin sorunları ayyuka çıkmış durumda ve ne yazık ki adaletli yaşam onlar için söz konusu değil; adalet hizmeti verenlere böylesi bir hak hukuk tanınmıyor ve son derece de durumlarından şikâyetçiler. Özellikle bu son uygulamadan sonra bütün kazanılmış hakları ortadan kaldırılmış durumda. Zaten düşük ücretler ama mahkeme ve savcılıklarda, infaz işlemlerinde, özellikle mesai dışı yapılan çalışmalar ki işlerinin büyük bir yoğunluğu yani duruşma tutanakları, kararların yazılması, tevkif ve suçüstü işlemleri, bütün bunların mesai saati dışında zaman alan işlemler olduğu görüldüğünde, bunların karşılığını alamayan ve bunlarla birlikte hayatı kahrolan büyük bir adliye camiası, adliye emekçisi söz konusu. Sözde, Anayasa’mıza göre angarya yasaktır ama ne yazık ki bütün bu uygulamalar bir angarya olarak yürürlüktedir. Anayasa Mahkemesi bu uygulamayı bozmuştur, daha doğrusu bu kararı bozmuştur ama uygulama yürümektedir.

Kısıtlamalar yani adliye emekçilerinden yapılan kısıtlamalar, işte ulaşım giderleri… Bakın, Ankara, İstanbul ve İzmir dışındaki bütün illerde yol giderleri karşılanmamaktadır ve İstanbul Adliye çalışanlarının -bize verdikleri bilgi doğrultusunda- ulaşım ödenekleri aylık 155 liradan 85 liraya düşmüştür ve yeni uygulanmaya başlanmıştır. Aslında, 4/C’lilere ise hiç ulaşım ödeneği verilmemektedir; yığınla sorun. Hakikaten, adliye emekçilerinin içtikleri çay bile onların sırtında büyük bir külfete dönüşmüştür. Kadın emekçilerin birçok yerde kreşleri yoktur.

Bütün bu sorunlar karşısında, tabii ki Cumhuriyet Halk Partisinin bu önerisi son derece yerinde olmuştur. Bütün kamu emekçileri için, sadece adliye çalışanları için değil belki de, hakları gasbedilen ve kölece çalıştırılmaya zorlanan bütün kamu emekçileri için bunu düşünebiliriz.

Peki, buradan şuna da geçmek istiyorum: Yani “Tasarruf yapacağız.” adı altında, “Eşit uygulama yapacağız.” adı altında mesai ücretleri ödenmeyen, izinleri yok sayılan bu emekçilerden kısıtlanan, esirgenenler nerelere veriliyor, nereye gidiyor? Bakın, onlardan bir örnek vermek istiyorum.

Yine, adliye emekçileri, kamu emekçileri, işçiler olarak -bütün olarak çalışan nüfus- onların ortak bir örgütü var. Geçmişte SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı, biliyorsunuz 3 örgüt bir çatıda “Sosyal Güvenlik Kurumu” adı altında buluştu. Bir dayanışma örgütü olarak bütün çalışan emekçilerin çıkarlarını korumakla, sosyal haklarını korumakla, sağlığından emekliliğine yaşamlarını düzenlemekle görevli olan bu Sosyal Güvenlik Kurumundan öğreniyoruz ki -hani bu bütçe görüşmelerinde Genel Kuruldan ve milletvekillerinin denetiminden yasaklanan Sayıştay raporlarının ortaya çıkardığına göre- 2012 yılında bu SGK bütçesinde 5 milyara yakın, 4,8 milyar bir zarar oluşmuş. Yani, Sosyal Güvenlik Kurumu soyulmuş değerli milletvekilleri. Yani, soygun, hırsızlık, talan, bunlar son zamanlarda çokça duyduğumuz şeyler ama bu mekanizmaya, bu çarka Sosyal Güvenlik Kurumu da dâhil edilmiş. Sosyal Güvenlik Kurumunun bütçesi nelerden oluşur, nasıl oluşur? Bildiğimiz gibi çoğunluğu, büyük bir kısmı, tabii ki ücretlilerin ödedikleri primlerden, katkı paylarından, dolaylı dolaysız vergilerden, bütün bunlardan büyük bir yekûn teşkil eder. O yekûn, zora düşmüş, hasta olmuş, gelecekte emekliliğini rahat sürdürsün diye, bu işçilerimize, kamu emekçilerimize, esnafımıza sunulur. Ama, işte bizden alınanlar, biz yaşayalım, yaşatalım diye ödediklerimiz bakın kimler tarafından hortumlanmış, kimler tarafından hortumlanmasına göz yumulmuş? Nasıl soyulmuş Sosyal Güvenlik Kurumu? İşverenlerden prim alınmamış. Ha, “Bu bilgiler nereden?” derseniz, geçtiğimiz gün, 4 Şubat tarihli Evrensel gazetesinde bu bilgiler açıklıkla yer aldı; 4 Şubat tarihinde, evet. İşverenlerden prim alınmadı. Ceza kesilmesi gerekenlere ceza kesilmedi. Gereksiz prim teşvikleri yapıldı. Yani, nedir gereksiz prim teşviki? Bildiğiniz gibi 18 ile 29 yaş arasındaki işçi çalıştıranlara prim teşviki yapılır ama bakıyoruz 18 yaş altında çocuk işçi çalıştıranlara da, 29 yaş üstünde çalıştıranlara da bu prim teşvik indirimi yapılmış, kaçak işçi çalıştıranlar bu indirimden yararlanmış. Ne kadar? Tam 59 milyon lira. Aynı şekilde, işverenlerden alacakları tahsil edilmemiş. Nedir bu işverenlerden olan alacak kalemleri? Prim, işsizlik sigortası, idari para cezası, eğitime katkı payı, özel işlem vergisi, damga vergisi. Ne kadar değerli milletvekilleri? Tam 2 milyar lira. Yani 47 bin işveren tam 2 milyar lirayı bu yol ve yöntemlerle Sosyal Güvenlik Kurumuna ödemeyerek iç etmiş.

Yine, devam ediyorum, bu zararın önemli bir kısmı prim kaybı. Nasıl oluyor? İşçilerin hizmetleri eksik bildiriliyor, hizmet süreleri eksik bildiriliyor ya da kimi işverenler, sermayedarlar hiç bildirmiyor. Çeşitli iş kollarında çalışanların ücretleri düşük gösteriliyor. Hile hurda çok patron takımında, zengin kulübünde hile hurda çok, gerçek ücretleri göstermeyip oradan da zarara uğratıyorlar. Ne kadar? Tam 4 milyon lira. 146 bin kişinin bildirilmemesi sonucu... Hani bildirilmemenin de  bir cezası var, idari cezası var ama 133 milyon lira ceza uygulanmamış.

Yine, sigortalı çalışanların işten ayrılmalarının bildirilmesi gerekirken bildirmeyenlere ceza uygulanmamış. Altı aydan fazla teşvik priminden yararlandırılma sayesinde 4 milyon liralık zarar meydana gelmiş. O çok sevdiğimiz spor kulüpleri, sporcu ve teknik adamların hizmetleri hiç bildirilmemiş veya kazançları eksik bildirilmiş. Ne kadar? 10 milyon lira prim kaybı. 10 milyon lira idari para cezası kesilmedi.

40 milyon lira kayıp, sorumlusu yok.

Sosyal Güvenlik Kurumu yönetimi dileriz ki bütün bu kabahatlerin, bütün bu suçların faturasını orada çalışan 27 bin personele, emekçiye fatura etmez. Biliyorsunuz, son zamanlarda bu filler tepişiyor; egemenler, yönetenler  kendi aralarında kırışıyorlar, birbirlerinin  suçunu görmüyorlar, örtbas ediyorlar ama fatura işçiye, kamu emekçisine, esnafa, yoksul halka kesiliyor.

Bu sabah televizyonlarda bir zenginler  kulübü üyesi, bu son zamandaki Hükûmet krizine, siyasetteki krize değinirken “Zamanında Mesut Yılmazlar, Tansu Çillerler, Özallar, bütün bunları geldik, gördük, geçtik, bu da geçip gidecektir.” Devran sürüyor. Kim için sürüyor? Bu sermayedarlar için sürüyor. “Kriz var, kriz var, kriz var!” Ama kimileri için ekonomi tıkırında. İşçiler, emekçiler bu sermaye ve yolsuzluk düzeninin tekerine çomak sokacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzel.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal’ın.

Buyurunuz.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adalet çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi amacıyla verilen önergede Milliyetçi Hareket Partisi görüşlerini sunmak üzere huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Adalet hizmetleri, kamu hizmetleri içerisinde emsalsiz değerde, vatandaşlarımızın hakkını ve hukukunu ortaya koyan, haklıyı haksızı ayıran, suçluyu suçsuzu ayıran en önemli hizmet. Bu hizmetin yapılmasında adalet çalışanları çok büyük bir emek, gayret ve çaba içerisindeler. Adalet çalışanlarından “hizmetli” diye tanımladıklarımız sadece odacılık hizmetlerini değil, aynı zamanda, mübaşir hizmetlerini ve zabıt kâtibi hizmetlerini de görürler. Mübaşirlerimiz sadece mübaşir hizmetlerini değil, aynı zamanda, kâtiplik, yazı işleri görevlerini de yerine getirirler. Kâtiplerimiz sadece duruşmaya çıkmaz, onlar da yazı işleri müdürlerinin görevlerini yerine getirirler. Başkâtipler sadece kendi işlerini yapmazlar, yargının yargılama makamındaki hâkime yardımcı olabilecek -karar yazma dâhil- işlerini yaparlar. İnfaz koruma memurları korudukları kişilerin hayatlarına ortak olurlar, cezaevlerinde mahkûm gibi yaşarlar. Aynı şekilde, savcılıklarda, mahkemelerde, icra dairelerinde, seçim işlerinde görev yapan adliye mensupları milyonlarca dosya yükü altında preslenerek, ezilerek hayatı geçirmeye çalışır. Bu çalışanların ekonomik ve sosyal durumları diğer kesimlere göre perperişandır. Emsali kamu hizmeti verenlerin altında bir hayat standardına sahiptirler ve emsalsiz iş yapan, adaletin dağıtılmasına hizmet eden adalet çalışanları iş yükü altında boğulurken zamanlarını kendilerine ayıramamakta, eşlerine, çocuklarına, anasına, babasına ayıramamakta, mesai saatleri dışında, dosyalarla karanlık alanlarda ciddi bir gayret içerisinde bulunmaktadırlar. Dolayısıyla, bu çalışanların sorunlarının on bir yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti zamanında iyileştirilmesi beklenirdi; maalesef, on bir yıl içerisinde Adalet ve Kalkınma Partisi havanda su dövdü, adalet çalışanlarının hiçbir sorununa çözüm getiremedi.

TÜRK BÜRO-SEN’in çok değerli genel merkez yöneticileriyle birlikte yaptığımız çalışmanın sonunda ve benim de mesleki olarak içinde bulunduğum hizmet süresi içerisinde adalet çalışanlarının sorunlarını şu başlıklar altında değerlendirdik ve çözüm bekleyen sorunlara da bu araştırma önergesi çerçevesi içerisinde çözüm bulunmasını arzu ettik.

Bunlardan bir tanesi, adalet çalışanlarının ücretleri emsallerine göre yetersizdir.

İki: Adalet çalışanlarının ücretleri emsallerine göre eşit değildir.

Üç: Adalet çalışanları nöbet tutarlar, nöbet ücreti alamazlar.

Dört: Adalet mensupları fazla çalışma yaparlar, çoğu mesai saatinden sonra gecenin geç vaktine kadar çalışır ancak fazla mesai ücreti alamaz.

Adalet çalışanları yargıya hizmet eder, yargı ödeneğinden yararlanamaz. Adalet çalışanlarının riski vardır, iş riski tazminatından yararlanamaz Adalet çalışanları adalete hizmet eder, “adalet hizmet tazminatı” adı altında  gelirlerinde iyileştirici bir çalışmaya ve bunun neticesine maalesef kavuşamaz. Adalet hizmeti görenlerin ek göstergeleri düşüktür. Adalet hizmeti görenlerin teknik hizmet destek tazminatı yoktur. Yine, adalet çalışanları kreş, servis, yiyecek ve giyecek yardımlarından yararlanamamaktadırlar. Bu kapsam içerisinde adalet hizmeti gören 4/C ve 4/B gibi, sanki ömürlerini kamu hizmetinde belirli bir kürek mahkûmu gibi çekmeye mahkûm olan insanların sorunlarına da AKP on bir yıl boyunca bir çare getirememiştir. Mübaşirlere hâlâ genel hizmetler sınıfından bir kadro tahsisi imkânı olmamıştır.

Adalet çalışanlarının hizmetleri böyle iken, diğer taraftan adaletin diğer kanadını teşkil eden hâkim ve savcılar siyasi rejimin rengini ortaya koyan bir görev ifa etmektedirler yani hâkim ve savcıların demokrasi var mı yok mu sorusuna cevap verebilecek, yürütme organını dengeleyen, denetleyen, yasama organını dengeleyen, denetleyen görevleri var. İşte bu görevlerinde AKP on bir yıl boyunca yaratmış olduğu, Türkiye’deki iş adamlarında, basında, esnafta ve diğer alanlarda yarattığı korkunun benzerini ve daha vahimini yargı üzerinde gerçekleştirmiştir. Teftiş korkusuyla hâkimler üzerinde çok büyük bir baskı oluşturulmuş, hâkimler kendi telefonlarını dinleme kararını kendileri verecek kadar korkutulmuştur.

Değerli arkadaşlarım, bu, tuzun koktuğu yerdir. Bu, demokratik bir ülkede yasamayı ve yürütmeyi denetleyecek olan yargının artık işinin bitmiş olduğu demektir. Dolayısıyla, hâkimi bölücü teröristin Habur’da ayağına götürtecek kadar alçaltan, kurduğu çadır mahkemesinde bölücü terörist alınmasın diye Türk Bayrağı’nı indirecek kadar alçak bir davranışı sergileyen AKP, aynı zamanda, yapılan birtakım soruşturmalarda da bir tarafta ana muhalefetin genel başkanının avukatlığını, diğer tarafta Sayın Başbakanın savcılığını yürüttüğü davada yargıyı iki taraftan preslenen bir sandviç hâline getirmiş ve siyasallaştırmıştır. Bu görüntü kamuoyu tarafından takip edilen pek çok önemli davada ortaya çıkmış ve yargıya artık güven dibe çökmüştür. Bu hem Adalet Bakanlığının, bizzat AKP adalet bakanlığının yaptığı çalışmalarla ortaya çıkmış hem de HSYK’nın çalışmalarıyla ortaya çıkmıştır.

Yargının siyasallaştırılması ile… Bizim hukukumuzda, kültürümüzde, inancımızda, itikadımızda hâkime verdiğimiz değer şuydu: Hâkim hakimdi yani üstündü; hâkim fehimdi yani zekiydi; hâkim müstakimdi yani dayanıklıydı; hâkim emindi yani korkusuzdu; hâkim mekîndi yani vakarlıydı, güçlüydü; hâkim metindi yani metanetliydi. İşte siz bu nitelikteki Türk-İslam kültüründeki peygamber postunda oturan hâkimi emre itaat eden bir memur hâline getirdiniz. Nasıl? 17 Aralıkta yapılan soruşturmalardan sonra buldozer gibi hâkim ve savcıların ve polis memurlarının üzerinden geçerek.

HSYK’yı Sayın Bakanın bir defa ziyareti HSYK’nın şeklini şemailini değiştirdi. 20 tane kritik davada görev yapan savcı görevlerinden alındı, dosyaları elinden alındı. Yüzlerce, binlerce polis memuru, tahkikat yapan polis memuru görevlerinden uzaklaştırıldı ve daha sonra yapılan bir kararnameyle de kritik görevlerde bulunanların tamamı el çektirildi. Şimdi, peşi gelecek. Aha burada söylüyorum, Meclis zabıtlarına geçsin. 17 ilde AKP’nin yolsuzluklarını, hırsızlıklarını soruşturan emniyet görevlilerini darmadağın ettiniz. İlk gelecek kararnamede 17 ildeki kritik görevdeki hâkim ve savcıları çil bülücü gibi dağıtacaksınız ve siz kendinize Silivri naibi gibi bir yargı istiyorsunuz. Onu da söyleyeyim. Zamanında -kötü yönetimin örneği olarak- bir Osmanlı paşası Silivri’deki bir hâkime yazar: “Silivri Naibi, şeriat haini/İlamını okudum, kahkaha ile güldüm/Meali hezeyan, hükmü hilâfı Kur'an/Mührü müeyyidemi basarım/Gelir seni mahkeme kapısına asarım.”

Aynen, Sayın Başbakanın Habertürk’deki Fatih adındaki kişiye Sayın Bahçeli’nin televizyonun alt yazısındaki ifadelerini kaldırmasını Fas’tan telefonla verdiği bir talimatla sağladığı gibi, hâkimleri de telefon başında talimatla yolsuzlukları, hırsızlıkları kapatacak bir memur hâline getirmek istiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Devamla) – Buna bizim kültürümüz, inancımız, itikadımız, geçmişimiz cevaz vermez. Bu sizin korkunuzun, telaşınızın ne kadar büyük olduğunu ortaya koyuyor. Gelin bu yoldan dönün, hakka, hukuka, adalete riayet edin.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi, evet.

Sayın Altay, Sayın Oran, Sayın Aksünger, Sayın Toprak, Sayın Serter, Sayın Bayraktutan, Sayın Çetin, Sayın Tayan, Sayın Canalioğlu, Sayın Kaleli, Sayın Güler, Sayın Kuşoğlu, Sayın Türmen, Sayın Güven, Sayın Akar, Sayın Ekşi, Sayın Kesimoğlu, Sayın Oyan, Sayın Güneş, Sayın Akova,

Üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.33


 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Üç dakika süre veriyorum, yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 37 milletvekili tarafından adalet çalışanlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 13/12/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 5 Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında  Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural'ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural'ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Sayın Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Sayın Cuma İçten ve Rize Milletvekili Sayın Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Sayın Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Sayın Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Sayın Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (x)

                                 

(x) 524 S. Sayılı Basmayazı 28/1/2014 tarihli 53’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Geçen birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının dördüncü bölüm üzerindeki görüşmeleri tamamlanmıştı. Şimdi dördüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Madde 84’te üç önerge vardır, sırasıyla okutup işlem yapacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 84. Maddesinin 3. Fıkrasının sonuna "Vakıf üniversiteleri de bu kapsam içinde değerlendirilir" cümlesinin eklenmesini ve maddenin sonundaki "ilk ve orta öğretim" ifadesinin "ilk ve orta öğretim ile üniversite öğretimi" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   Haydar Akar                   Ramazan Kerim Özkan

                 İstanbul                                    Kocaeli                                    Burdur

              Hasan Ören                     Dilek Akagün Yılmaz                 Fatma Nur Serter

                  Manisa                                      Uşak                                     İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 84 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                         Erkan Akçay                         Muharrem Varlı

                  Konya                                     Manisa                                     Adana

           Seyfettin Yılmaz                     Yusuf Halaçoğlu                   Emin Haluk Ayhan

                   Adana                                     Kayseri                                    Denizli

"MADDE 84- 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 13 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Kurumlar, öğrenim gören öğrenci sayısının yüzde beşinden az olmamak üzere ücretsiz öğrenci okutmakla yükümlüdür. Bakanlıkça bu oran yüzde ona kadar artırılabilir. Ücretsiz okutmada; 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlar, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 56 ncı, mülga 45 inci ve 64 üncü maddeleri ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesi kapsamında harp veya vazife malulü sayılanların ilk ve orta öğretim çağındaki çocukları ile haklarında korunma, bakım veya barınma kararı verilen çocuklara öncelik verilir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 84'üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                              Erol Dora                             Pervin Buldan

                  Bingöl                                     Mardin                                      Iğdır

              Levent Tüzel                           Hasip Kaplan                             Altan Tan

                 İstanbul                                     Şırnak                                  Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hasip Kaplan, buyurunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle Özel Eğitim Kurumları Kanunu’na bir fıkra ekleniyor ve özellikle bazı mağdur olmuş kesimlerin çocuklarına, ilk ve ortaöğretim çağındaki çocuklara da öncelik verilmesi isteniyor.

90’lı yıllarda Türkiye’de çok acı olaylar yaşandı, 4  bine yakın köy boşaltıldı, 17.500 faili meçhul cinayet işlendi. Bu çatışmalar döneminde hayatını kaybeden yurttaşlarımızın sayısı oldukça yüksek ve büyük mağduriyetler var.  Sosyal devlet olmanın gereği olarak, bazı durumlarda ayrım yapmadan, her kesime bu tür benzeri sosyal devlet yardımlarının yapılması gerektiği konusunda partimiz defalarca görüşlerini dile getirmiştir. Hatta, 2012’de getirdiğimiz bir yasayla -otuz yıllık çatışma döneminde yaşamını yitiren yurttaşların- sosyal güvenlik ve maaş bağlanması hükmü getirilmişti. Güvenlik güçleriyle, korucularla ilgili, aileleriyle ilgili düzenlemeler zaten vardı. Bu düzenlemeler de zaten var ama özel öğretim kurumlarına ilişkin olması açısından Türkiye’de hakikaten çok fazla üniversitenin açıldığını, vakıf üniversitesinin açıldığını biliyoruz. İlk ve ortaöğretimin olduğunu biliyoruz. Bu kesimlerin, ekonomik durumu iyi olmayan, özellikle desteklenmesi gereken bu kesimin hepsine yaygınlaştırılmış bir sosyal devlet anlayışının son derece yararlı olacağını düşünüyoruz. Devlet kurumalarında yapılan ve getirilen pozitif yaklaşımın özel okullarda da getirilmesi, özel okullarda da buna bir kontenjan ayrılmasının da son derece faydalı olacağını düşünüyoruz.

Tabii ki eğitim konusu gibi çok ciddi bir konuyu, sosyal devlet olayıyla ilgili çok ciddi bir konuyu konuşuyoruz ve gerçekten, torba kanuna bunu almak akıl mantık alacak bir şey değil. Keşke bunun uzman komisyonundan geçseydi, Eğitim Komisyonunda tartışılabilseydi, bunun Türkiye'deki profili çıkarılmış olsaydı örneğin şöyle bir öneride bulunabilirdik Hükûmete; 2002’den bu yana -son bir çıkarmıştık- askerdeki intihar veya kaza ölümlerinin sayısı 6 bin civarında. Bunların çocuklarını da bu mağduriyet kapsamının içinde görmek mümkün ve bunlara da aynı şekilde öncelik tanınması gerektiği konusunda bir çalışma olabilirdi. Ancak, biliyorsunuz, askerdeki ölümler veya intiharlarla ilgili ne bir sosyal güvence getirildi ne de çocukların eğitimi konusunda sosyal devletin gereği bir çalışma yapılmadı.

Şöyle bir durum daha düşünmekte yarar var: Evet, burada getirilen ekleme maddelerle bu sorun çözülebilir mi, nereden, hangi ihtiyaçtan karşılandı? Doğrusu, bu tür torba kanunlarda bürokratların getirdiği “Şu engeli aşarsak bu da olur.” anlayışıyla Meclis dizayn edildi, Meclis iradesi. Bu torba kanunlarda fazla tartışılmadan elini kaldırıyor iktidar partisi ve yanlış kararlar da alıyoruz bazen; burada aldığımız kanunla ilgili kararı bir ay sonra düzelttiğimizi çok gördük, böyle yanlışlar da yapıldı.

Eğitim konusunda haklarında koruma, bakım ve barınak kararı verilen çocuklarla ilgili bir veri var mı? Bakanlık bu konuda, tabii ki bir açıklama, bir veri sunabilir mi? Ne kadar insan bu konumdadır? Ne kadar nüfus, kaç çocukları vardır? Bunları Meclisin, kamuoyunun da bilmesi gerekir. Bunun maliyet raporunun çıkarılması gerekir ve genişletilme imkânı nedir? Bu nasıl sağlanabilir? Partimiz bu konularda ciddi bir bilimsel araştırmayla, üniversitelerle ortak bir çalışmayla, sosyologlarla ortak, yerel yönetimlerle ortak bir çalışmayla bunun belirleneceğine inanıyor.

Bu duygu ve düşüncelerle önergemizin kabulünü diliyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 84 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

"MADDE 84- 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 13 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Kurumlar, öğrenim gören öğrenci sayısının yüzde beşinden az olmamak üzere ücretsiz öğrenci okutmakla yükümlüdür. Bakanlıkça bu oran yüzde ona kadar artırılabilir. Ücretsiz okutmada; 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlar, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 56 ncı, mülga 45 inci ve 64 üncü maddeleri ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesi kapsamında harp veya vazife malulü sayılanların ilk ve orta öğretim çağındaki çocukları ile haklarında korunma, bakım veya barınma kararı verilen çocuklara öncelik verilir."

BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 84’üncü maddede verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bir ülke kurum ve kurallarıyla yönetilir ve bu kuralların başında da anayasa gelir. Yasama, yargı ve yürütme de bu anayasa kurallarına tabidir ve yürütme de -başta hükûmet, başbakan olmak üzere- anayasaya, kanunlara ve kurumların işleyiş düzenine uymak durumundadır ve belli bazı demokratik hukuk ilkeleri çerçevesinde de olumlu katkılar vermek ve geliştirmek durumundadır. Fakat, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde artık Türkiye bir kayıt dışı yönetim altındadır, Türkiye kayıt dışı yönetilmektedir. “Kayıt dışı ekonomi” kavramını daha bir üst çerçeveye taşıyıp “kayıt dışı yönetim” kavramını Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve bütün ülkemizin kamuoyunun gündemine almasında ve bunu tartışmasında ben büyük yarar görüyorum. Türkiye bir kayıt dışı yönetim altındadır ve bu kayıt dışı yönetim faaliyetlerinin başında da Sayın Başbakan bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, Başbakan bizzat kendisi televizyonları, medyanın haber müdürlerini arayarak sansür uyguluyor. Eskiden Abdülhamit sansür memurları vasıtasıyla sansürü uygulardı, sıkı yönetim, darbe dönemlerinde sansür memurları yapardı, şimdi bizzat Başbakanın kendisi sansür memuru gibi hareket etmektedir. Anayasa’nın 28’inci maddesi “Basın hürdür, sansür edilemez.” diyor. E, Anayasa’yı ilga etmiş oluyorsunuz; Anayasa’yı rafa kaldırdınız; bütün iş ve eylemlerinizde, davranışlarınızda Anayasa’ya aykırı faaliyetler yürütüyorsunuz, devlet çarkını çökertiyorsunuz ve Anayasa’yı yok ediyorsunuz. “Ne günlere kaldık ey gazi hünkâr...” diye başlayan, Ziya Paşa’nın beytini doğrusu söylemek istemiyorum; hakikaten, ne günlere kaldık Ya Rabb’i.

6 Haziran 2013 tarihinde Habertürk televizyonunun “Gezi olaylarıyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, Gül’ü sorumluluk almaya çağırdı” şeklinde altyazı geçmesiyle ilgili olarak Başbakan Erdoğan, altyazının kaldırılması için bizzat televizyonu arayarak talimat veriyor. Sayın Başbakan “Bunlar bir âlem, diğerleri bir âlem; böyle tek tek arayıp konuşacaksın.” diyor etrafındakilere ve diyaloglar şöyle gelişiyor; Fas’ta, Fas’tan arıyor. Yani Fas-Türkiye ilişkilerini bırakmış Sayın Başbakan, Türkiye’de medya, haberleri nasıl veriyor bunu inceliyor. “Fas’ta televizyon izliyorum.” Mehmet Fatih Saraç: “Evet efendim.” Tayyip Erdoğan: ”Şimdi Bahçeli’nin bütün konuşmalarını, altta şimdi bant olarak ayrıca geçiyor konuşma.” Fatih Saraç: “Anlaşılmıştır efendim, şimdi tamamdır.”

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne kadar kolay anlıyorlar ya! KC operatörü mü o ya?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Tayyip Erdoğan orada diyor ki: “Sürekli olarak bu bantta Cumhurbaşkanının birinci görevi görüşmeler yapmak değil, bu görüşmelerin dışında bu durumu düzeltmektir…” “Anlaşılmıştır efendim.” diyor. “Ya, anladım diyorsun da…” diye azarlıyor. “Ya, anladım diyorsunuz da, işte, hayret ya, böyle bir şey daha. Hâlâ bunlara ne gerek var.” diyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – O belgeler doğru mu Erkan Bey?

OKTAY VURAL (İzmir) – Acaba o televizyon kendisinin mi?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Doğru mu onlar, doğru mu?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bunu yalanlayacak olan Sayın Başbakan, şu saate kadar da yalanlanmadı.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Doğru mu?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Doğruluğuna da inanıyoruz.

RECEP ÖZEL (Isparta) –  Nereden elde ettin sen o gizli şeyleri?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – “Emriniz olur efendim, anlaşılmıştır.” diyor. “Hemen yapmanız gerekir.” diyor. “Şimdi yapıyorum efendim.” diyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Doğru mu?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Biraz sonra dinletelim, bir dinleyin.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Neresi doğru?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Biraz sonra dinletirim; dinle sen de.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu bir efendi-köle ilişkisidir.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Doğru mu, doğru mu, doğru mu?”

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu bir efendi-köle ilişkisidir, işçi-işveren ilişkisidir. Bu, normal bir, medeni bir ilişki değildir. 

OKTAY VURAL (İzmir) – Doğruysa ne yapacaksın?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Mahkeme sonucunu bekleyelim.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Başbakan Erdoğan sanki bu televizyonun patronu gibi hareket etmektedir, sahibi gibi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Doğruysa ne yapacaksın?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Mahkeme sonucunu bekleyelim.

MUHARREM VARLI (Adana) – Sen işine bak lan!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Sanki televizyonun sahibi Sayın Başbakan.

Değerli milletvekilleri, konuşmamızın diğer hususlarını da diğer konuşmalarda devam etmek üzere hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 84. Maddesinin 3. Fıkrasının sonuna "Vakıf üniversiteleri de bu kapsam içinde değerlendirilir" cümlesinin eklenmesini ve maddenin sonundaki "ilk ve orta öğretim" ifadesinin "ilk ve orta öğretim ile üniversite öğretimi" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                        Ramazan Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Serter buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Hocam.

FATMA NUR SERTER (İstanbul) -  Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir torba yasanın görüşmelerini yapıyoruz. Zannediyorum, torba yasaların torba bakanları oluyor çünkü ilgili bakan burada olmadan herhangi bir yasa maddesiyle ilgili bir önergenin değerlendiriliyor olması, gerçekten, yasama kurumunun kararlarına ne kadar uygundur, ne kadar güvenilir kılar, bunu halkımızın, milletimizin  takdirine bırakıyorum. İnanıyorum ki önergenin içeriğinin bile ne olduğunun farkında olmayan bir bakan, burada “Katılıyoruz.”, ”Katılmıyoruz.” diye hüküm veriyor. Ona göre eller iniyor, eller kalkıyor ve bazı maddeler geçiyor. O nedenle bundan sonra torba yasalar torba bakanlarla görüşülmeye devam edecektir diyorum.

Biz 84’üncü maddeyle ilgili bir önerge verdik. Önergemiz şuydu: 84’üncü maddede, özel öğretim kurumlarından, korunmaya muhtaç çocukların da yararlanması için bir düzenleme getiriliyor. Özel öğretim kurumlarının yüzde 3’lük bir kontenjanı var. Bu yüzde 3’lük kontenjandan şehit ve malul gazilerin çocukları, başarılı öğrenciler okullarda bedelsiz olarak okuyabildiği gibi şimdi korunmaya muhtaç çocuklara da bu kontenjan içinde öncelikli bir hak tanınıyor. İlk bakışta güzel bir düzenleme diyebiliriz ama reel değil, gerçek değil, uygulanabilir değil, pratikte uygulanamayacağı veya pratikte ancak 1-2 öğrencinin yararlanabileceği bir düzenleme olmaktan ibaret. Yani fantastik bir düzenleme, göz boyamaya dönük bir düzenleme; korunmaya muhtaç çocukların ana sorunlarıyla ilgili hiçbir şeyi çözümleyemeyecek olan bir düzenleme çünkü bu çocukların en temel ihtiyacı istihdam edilebilmektir. İstihdamın yolunu açan da bu çocukların, bu gençlerin yükseköğrenim imkânlarından olabildiğince çok yararlandırılabilmeleridir. Şimdi, üniversitelere korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili bir özel kontenjan tanınıyor olsa gerçekten bunu ayakta alkışlarız ya da özel üniversiteler -ki daha düşük puanlı öğrenci alınıyor- bunlara özel bir kontenjan tanınmış olsa, bedel ödemeden özel vakıf üniversitelerinde eğitim görme hakkı korunmaya muhtaç çocuklara tanınsa bunu da ayakta alkışlarız. Ama bugün kapıda 4.792 korunmaya muhtaç çocuk iş bekliyor ve her yıl buna 1.500 tane ekleniyor. 18 yaşına geldiğinde üniversiteye gidemediği için kapının önüne konan bu çocukların sorunlarını çözmeye ya da bunlar kapının önüne konulduktan sonra bunlarla ilgili izleme ve takip yapmaya dönük işleyen bir sistem, bununla ilgili bir genel müdürlük örneğin, bugüne kadar ne yazık ki oluşturulamamıştır.

Koruyucu aile mekanizması içinde, inanını, komik diyeceğimiz acı rakamlarla karşılaşıyoruz. Bir aileye 6 çocuk veriliyor korunması için, 6 kardeş. Bu aile bu çocuklardan 1’ini yatılı okula gönderiyor, 5 tanesini köye gönderiyor ne hâliniz varsa görün diye ama bunun karşılığında devletten 4.380 lira para alıyor. Bir başka aile, Kars’ta, 4 kardeşi alıyor, 730 ile 4’ü çarpın, o kadar para giriyor cebine ama bu çocuklar sefil. Bunlarla ilgili ciddi takip yapılmıyor. Eğer korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili takip yapılacaksa, önce bunlar kurumda mıdır, değil midir; lütfen Bakanlık buna baksın.

Bakın, kurumun 3 tane rehabilitasyon merkezi var, tedavi amaçlı merkezler bunlar: ÇOGEM, Koruma Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi, Bakım ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezi. Burada sorunlu, suçlu, korunmaya muhtaç ama aynı zamanda tedaviye muhtaç çocuklar barınıyorlar yatılı olarak.

Biliyor musunuz aralık itibarıyla 812 kayıtlı çocuk kayıp! Kayıp! Yani bunlar, hem kayıtlı hem de fiilen bakılan kişiler arasında yok.

İşte bütün bu acı tablo ortada dururken “özel okullarda eğitim yaptırıyoruz” gibi bir göz boyamacı anlayış, bu çocukların sorununa hiçbir çözüm getirmeyecektir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, kabul edildi gibi bir his var, biz daha fazlayız.

BAŞKAN – Ama söyledim. Saydırsak, farklı çıkmaz.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 85’te üç adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 85. inci maddesindeki 5651 sayılı kanunun 2. Maddesindeki (n) fıkrasının madde metninden çıkarılmasını, (o) ve (ö) fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

o) Erişimin engellenmesi: "Sadece hukuka aykırı bulunan içeriği barındıran URL'ye erişimin engellenmesini,"

ö) İçeriğin yayından çıkarılması: "İçerik sağlayıcılar tarafından içeriğin kaldırılmasını," ifade eder.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Muharrem Işık                        Erdal Aksünger

                 İstanbul                                   Erzincan                                     İzmir

              Aytuğ Atıcı                             Ramis Topal                         Haluk Eyidoğan

                  Mersin                                    Amasya                                   İstanbul

                                                             Haydar Akar

                                                                  Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 85 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesinin arz ve teklif ederiz.

        Emin Haluk Ayhan                    Mustafa Kalaycı                         Erkan Akçay

                  Denizli                                     Konya                                     Manisa

           Muharrem Varlı                      Seyfettin Yılmaz                     Yusuf Halaçoğlu

                   Adana                                      Adana                                     Kayseri

                                                              Reşat Doğru

                                                                   Tokat

“MADDE 85- 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkranın sonuna aşağıdaki bentler eklenmiştir.

"j) Trafik bilgisi: İnternet ortamında gerçekleştirilen her türlü erişime ilişkin olarak içeriğe ilişkin bilgiler tutan URL, POST/GET paket başlıkları hariç olmak üzere tarafların IP adresleri, zaman, süre, yararlanılan hizmetin türü, aktarılan veri miktarı ve bağlantı noktalan gibi değerleri,"

"n) Birlik: Erişim Sağlayıcıları Birliğini,

o) Erişimin engellenmesi: Alan adından erişimin engellenmesi, IP adresinden erişimin engellenmesi, içeriğe (URL) erişimin engellenmesini,

ö) İçeriğin yayından çıkarılması: İçerik veya yer sağlayıcılar tarafından içeriğin sunuculardan veya barındırılan içerikten çıkarılmasını veya yurtdışında yerleşik olan içerik veya yer sağlayıcılar tarafından içeriğin Türkiye Cumhuriyeti çıkışlı IP'lerden ulaşılmasının engellenmesi

p) URL adresi: İlgili içeriğin internette bulunduğu tam internet adresini,

r) Uyarı Yöntemi: İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle haklarının ihlâl edildiğini iddia eden kişiler tarafından içeriğin yayından çıkarılması amacıyla öncelikle içerik sağlayıcısına, 72 saat içinde sonuç alınamaması halinde yer sağlayıcısına iletişim adresleri üzerinden gerçekleştirilecek bildirim yöntemini,"

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 85’inci maddesinin yasa taslağı metninden tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                              Erol Dora                             Pervin Buldan

                  Bingöl                                     Mardin                                      Iğdır

             Hasip Kaplan                   Abdullah Levent Tüzel                      Altan Tan

                   Şırnak                                    İstanbul                                 Diyarbakır

BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, gerçekten, İnternet yasakları konusu Türkiye gündeminde uzun bir süredir yer alıyor. İşte bu maddeden başladık. Yeni bir düzenleme getiriyoruz. Bu yeni düzenleme hemen kamuoyuna, yargı kararlarının baypas edilerek, direkt idari birimlere, hatta TİB’e dört saat içinde yasaklama kararının getirilmesi gibi bir hüküm. Şimdi, buna uygun olarak da bunu hayata geçirmek için birlik, işte, Erişim Sağlayıcıları Birliği, arkasından isimler, erişimin engellenmesi için kavramlar oluşturuldu.

Peki, bu torba kanun görüşüldüğü zaman, Türkiye’de Bilgisayar Mühendisleri Odası vardı, dinledik mi? Yok arkadaşlar. Yazılım endüstrisinde yıllardır emek veren, AR-GE çalışmalarında bulunan Elektrik Mühendisleri Odasını dinledik mi? Hayır. Bu torba kanunun ilgili bakanlıklarının bu konudaki uzmanlarını dinledik mi? Hayır. Çok ciddi bir yanlış yapıyoruz arkadaşlar. Yaptığımız yanlışla, 76 milyon insanın bire bir bilgiye erişimini, insan haklarını, hukukunu etkileyecek bir düzenlemeyle Türkiye’yi dünyada en çok sansür uygulayan 3 ülkenin hemen 4’üncüsü yapıyoruz, hatta başa geçecek duruma geliyor.

Peki, bunu getirdiğimiz zaman sizce bunu hayata geçirecek misiniz?  İnanın geçiremezsiniz çünkü teknikte erişimi engellediğiniz zaman başka yollardan erişimin yolları açılır. Bunu çok güzel eğer dinlemiş olsaydınız bilgisayar mühendislerini size bunu aşmak için ne tür kullanıcıların olduğunu; VPN, sanal özel ağdan tutun SSL, güvenlik girişi katmanından, proxy’den, vekil sunucudan… Saymayayım, çok var. Yani aldığınız kararın hiçbir şeye yaramadığını görürdünüz. Zaten mahkeme kararlarını alıp Hükûmet göndermişti uluslararası servis sağlayıcılarına, bunların birçoğunu uygulamadılar. Mesele şu: Yani gerçekten bütün parti grupları sorumluluk altındayız. Şimdi, bakıyorum, bütün bu sektörlerden, e-ticaretten, bilgi erişiminden, hepsinden, güvenlikten her konuda bir kaygı var, bir şüphe. “Bu yasaklarla bütün trafiğimizi, bütün kullanıcıları fişleyecekler mi?” kaygısı da yaşanıyor. Şimdi, tabii ki Hükûmet şunu söylüyor, diyor ki: “Biz özellikle küçük çocuklara yönelik cinsel içerikli saldırıları, kişilik haklarını, buna benzer hakları korumak için bunu yapıyoruz.” Sayın Bakan, bunun böyle olmadığını siz de gördünüz, tanık oldunuz ve sizi kutluyorum, gerçekten ilk defa bir bakan kendi bürokratlarının yapmış olduğu bir yanlışa hem dur dediği için hem yanlış olduğunu ifade ettiği için kendisine buradan teşekkür etmek istiyoruz ve herkesten bu şekilde bir dürüst yaklaşım tarzını da bekliyoruz. Ama iyi niyetiniz tek başına yetmeyecektir çünkü düşünce özgürlüğü, kişilik hakları, yine ulusal sözleşmelerle korumaya alınan güvenlik ve özgürlük hakkı, haberleşme hürriyeti, bilgi edinme erişimi, bütün bunlar son derece Anayasa ve yasalarla düzenlenmiş haklar ve bütün bu alanlara bu torbayla giremezsiniz, girdiğiniz zaman başınıza büyük dertler açarsınız. Ben bunu buradan ifade etmek istiyorum. Zaten kişisel verilerin korunması kanunu uzun bir süredir çıkmıyor. Niye çıkmadığını bize açıklar mısınız? Yani dört, beş senedir bu kişisel verilerin korunması hakkındaki kanun çıkmıyor bir türlü. Sağlık Bakanlığından tut eğitim kurumuna, muhtarlar bile dağıtıyor ikametgâh bilgilerinizi arkadaşlar.

Leman soruyor Sayın Bakanım, soracak da: “Bugün bu düzenlemede idareye dört saatte yasak kararını verecek misiniz?” “Girdik.” mi, “Girmedik.” mi diyeceksiniz? Ciddi söylüyorum, karikatürler, Leman, Gırgır, Penguen, hepsi hazırda bekliyor, manşet önümüzdeki sayıda onlar olacak. Bu İnternet sansürünü gelin el birliğiyle aşalım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın efendim.

BAŞKAN – Sayıyoruz da insanlar kaldırmadı parmaklarını.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Biz daha fazlayız.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet çoğunluğuz, muhalefet çoğunluk.

BAŞKAN – Bir şey demiyorum. La havle vela kuvvete. Şimdi “Kabul etmeyenler.” diyeceğim. 47 kişi…

Kabul etmeyenler… Bu taraf da 60 olmuş, kabul edilmedi.

Ya bütün hukukçular, İç Tüzük’ü bilenler bilir ki 2 arkadaşımız sayar, ben de yine ne olur ne olmaz diye sayıları söyledim ki emin olasınız diye. Güvensizlik had safhada yani.

Evet, şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 85 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesinin arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Reşat Doğru (Tokat) ve arkadaşları

“MADDE 85- 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkranın sonuna aşağıdaki bentler eklenmiştir.

"j) Trafik bilgisi: İnternet ortamında gerçekleştirilen her türlü erişime ilişkin olarak içeriğe ilişkin bilgiler tutan URL, POST/GET paket başlıkları hariç olmak üzere tarafların IP adresleri, zaman, süre, yararlanılan hizmetin türü, aktarılan veri miktarı ve bağlantı noktaları gibi değerleri,"

"n) Birlik: Erişim Sağlayıcıları Birliğini,

o) Erişimin engellenmesi: Alan adından erişimin engellenmesi, IP adresinden erişimin engellenmesi, içeriğe (URL) erişimin engellenmesini,

ö) İçeriğin yayından çıkarılması: İçerik veya yer sağlayıcılar tarafından içeriğin sunuculardan veya barındırılan içerikten çıkarılmasını veya yurtdışında yerleşik olan içerik veya yer sağlayıcılar tarafından içeriğin Türkiye Cumhuriyeti çıkışlı IP'lerden ulaşılmasının engellenmesi

p) URL adresi: İlgili içeriğin internette bulunduğu tam internet adresini,

r) Uyarı Yöntemi: İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle haklarının ihlâl edildiğini iddia eden kişiler tarafından içeriğin yayından çıkarılması amacıyla öncelikle içerik sağlayıcısına, 72 saat içinde sonuç alınamaması halinde yer sağlayıcısına iletişim adresleri üzerinden gerçekleştirilecek bildirim yöntemini,"

BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, hangi Hükûmet? 2 Hükûmet var orada.

BAŞKAN – Sayın Doğru, buyurunuz lütfen.

OKTAY VURAL (İzmir) – Başbakan Yardımcısı var bir de. Paralel mi efendim? Birbirlerini kontrol ediyor olabilirler.

BAŞKAN – Sayın Vural, biliyorsunuz ki ben burada yorum yapamam. Bana soru sormayacak kimse.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kimin paralel olup olmadığını bilmiyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 85’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Sincan’da haksız şekilde tutuklu bulunan İstanbul Milletvekilimiz Engin Alan’ı Türkiye Büyük Millet Meclisinden saygıyla selamlıyorum. Bir gün haksızlık, hukuksuzluk, hainlik bitecek, Engin Alan da Türkiye Büyük Millet Meclisine gelip çalışmalara katılacaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, önergemizle, İnternet kullanımının daha iyi yapılabilmesini, sansürsüz bir İnternet’in olmasını hedefliyoruz; inşallah kabul edersiniz.

Günümüzde, sosyal olaylar ve bunlara verilen tepkiler, artık, bilişim araçlarıyla gerçekleştirilir olmuştur. Dünyada 10 milyarın üzerinde web sitesi mevcut olup, ülkemizde de kullanıcı sayısı 45 milyonu geçmiştir. Bu rakamlarla, Türkiye, dünyada 6’ncı, Avrupa'da 1’inci sırada yer almaktadır. “Sosyal medya” denilen alanda insanların birbirleriyle iletişim kurduğu, bu iletişimin de kişileri -iyi ya da kötü- farklı yönlendirmeler içerisine götürdüğü görülmektedir.

Son yıllarda, Orta Doğu ülkelerinde, daha fazla demokrasi talebiyle gelişen sosyal olaylarda bilişimin çok büyük rolü olmuştur. Ülkemizde de son zamanlarda başta çevreci bir hassasiyetle başlamış, sonra da siyasi iktidarın, AKP iktidarının baskılarıyla, daha fazla demokrasi talebiyle sosyal olaylarda bilişimin çok büyük rolü olmuştur.

Bugün ülkemizde yolsuzluk, haksızlık, rüşvet, kayırmacılık vardır. Bunlar da İnternet’te yayınlanmaktadır, ayrıca bunlarla ilgili de birçok yerlere uzanan, cevap verilmesi gereken çok büyük ama çok büyük iddialar vardır. Soruşturmayı yapan binlerce emniyet yetkilisi haksız şekilde görevlerinden alınmakta, başka yerlere nakledilmektedir, sürülmektedir. Ayrıca, savcıların, hâkimlerin görevleri ve yerleri değiştirilmektedir, mağduriyetler yaşanmaktadır. Hukuksuz yapılan tayinlerin sonunda insanlar “Çok önemli bazı konuların üzeri kapatılıyor.” diye düşünmektedir. Özellikle, ülkemizde medyaya yapılan baskı artık ayyuka çıkmıştır. Özellikle, yandaş medya yaratılması konusunda, istemediği haberin çıkarılmaması konusundaki çalışmaları hep beraber, üzülerek, yakinen takip ediyoruz ki dün de bir tanesi maalesef gerçekleşmiştir, haberlerin üzerine nasıl baskı yapılmış olduğunu da kamuoyu bariz bir şekilde görmüştür. Yani, ülkemizde bir korku imparatorluğu yaratılmaya çalışılmaktadır.

Sonuçta, görüşülmekte olan bu iletişim kanununun da bazı şeyleri gizlemek için yapıldığı kamuoyu tarafından artık düşünülmektedir ve kabul edilmektedir. Yani, deniyor ki: “İşte, yazılı ve görsel medyanın yanında sosyal medyaya da artık baskı yapalım ve bu baskı neticesinde oralarda da bazı yayınlar yayınlanmasın, bazı şeyler yapılmasın.” Bunlar doğru değildir sayın milletvekilleri. Burada haksızlık, hukuksuzluk, yanlışlık varsa, rüşvet varsa bunun hesabı mutlaka sorulmalıdır, bunun hesabı mutlaka verilmelidir. Bugün verilmezse yarın verilmeyecek diye bir şey mi vardır? Hayır, yarın mutlaka bunun hesabı verilir ve o insanlar, sorumlular hem bu dünyada hem de öbür dünyada cevabını veyahut da cezasını bulur diyorum değerli milletvekilleri.

Ayrıca, İnternet, tabii, çok önemli bir kaynaktır, güzel bir şekilde kullanıldığı zaman iyi bir kaynaktır, iletişim kaynağıdır, bilgi kaynağıdır. Ancak, iyi kullanılmaz ise özellikle gençlerimizde, çocuklarımızda aşırı şekilde bir İnternet bağımlılığına doğru da süratli bir şekilde gidilebilir. Bundan dolayı da İnternet kullanımının sistemleri, kanunları, birtakım yaptırımları veyahut da birtakım konuları üzerinde çok ciddi manada düşünülmelidir.

Bakın, çıkartılmakta olan bu kanun çok önemli bir kanundur. Bu kanunla belki de bir fırsat kaçırılmaya çalışılmaktadır. Bakınız, geçtiğimiz günlerde İnternet’le ilgili Meclisimizde çok önemli bir komisyon kurulmuştur. O komisyon yaklaşık olarak dört ay süreyle çalışmış, İnternet güvenliğinden tutun da İnternet kullanımına, İnternet bağımlılığına kadar her şeyin açık ve net bir şekilde yazıldığı, yaklaşık olarak 1.500 sayfayı içeren ve son 200 sayfası da bu konuyla ilgili raporu kapsayan çok önemli bir veri ortaya konulmuştur. Ama enteresandır, işte, bu kanun çıkartılırken onunla karşılaştırdığımız zaman o kanundan veyahut da o konularda yapılan araştırmalardan hiç faydalanılmadığı, sadece belirli bir maksatla, amaçla, gizlenmekle, sansürle ilgili bir kanun çıkartılmış olduğu görülmektedir. Bunun doğru olmadığını düşünüyoruz. Yani, neyi, nereye kadar saklayacaksınız veyahut da neyi, nereye kadar koruyabileceksiniz?

Sonuçta da hiçbir zaman gerçekler güneşin balçıkla sıvanmadığı gibi sıvanamayacak ve gerçekler de ortaya çıkacaktır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Reddedilmiştir önerge.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 85. inci maddesindeki 5651 sayılı kanunun 2. Maddesindeki (n) fıkrasının madde metninden çıkarılmasını, (o) ve (ö) fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.

o) Erişimin engellenmesi: “Sadece hukuka aykırı bulunan içeriği barındıran URL’ye erişimin engellenmesini,”

ö) İçeriğin yayından çıkarılması: “İçerik sağlayıcılar tarafından içeriğin kaldırılmasını,” ifade eder.

                                                                                          Haydar Akar (Kocaeli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Akar, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir torba kanun ve aslında içine gömülmüş teknik bir kanunu da bu torba kanun içinde görüşmeye çalışıyoruz.

Niye “teknik kanun” bu? İnternet’le ilgili, bilişimle ilgili bir kanun. Herkesin kavramlara yakın olmadığı, içeriğinin ne olduğunun çok bilinmediği fakat ne yapılmak istenildiğinin çok iyi bilindiği bir kanunu torbanın içine gömdük ve geçirmeye çalışıyoruz.

Şimdi, İnternet’teki kısıtlamalar Türkiye’de ilk defa 2007 yılında çıkarılan 5651 sayılı Kanun’la oldu. Ki bu kanun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından incelenmiş ve Türkiye’ye “Bu kanun insan haklarına, haber alma özgürlüklerine aykırıdır.” denilmiştir ve değiştirilmesi konusunda da uyarıda bulunulmuştur. Bu uyarıya rağmen tekrar bu torba kanunla birtakım maddeler getirilerek daha çok sansürlemek, insanların bilgiye erişimini engellemek için yeni yeni adımlar atılmaktadır.

Bugün Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı binlerce siteyi yetkisiz bir şekilde karartabilmektedir, engelleyebilmektedir. Bunun örneklerini bugünlerde çok görüyoruz; “tape”ler yayınlandıkça Twitter’daki bazı adreslerin birden engellendiğini, ortadan kaybolduğunu görüyoruz ve ulaşılamadığını hep beraber görmekteyiz.

Bu tasarı yasalaşırsa İran, Çin, Malezya’dan sonra İnternet’i yasaklayan 4’üncü ülke olarak tarihe geçeceğiz arkadaşlar. “Yasaklayan.” diyorum çünkü öyle bir yetki veriyoruz ki TİB Başkanına, Cumhurbaşkanında olmayan bir yetkiyi veriyoruz. Bu da İnternet‘in yasaklandığı anlamına geliyor.

Sadece yasaklamakla bitmiyor, bir de MİT'e verilmiş olan aynı hükümler TİB Başkanına, TİB’de görev yapan insanlara verilmekte ve kanunlarla onların işledikleri suçları korunmaktadır. Yani “Biz size talimat verdiğimizde her şeyi yapabilirsiniz.” denmektedir.

Şuna bakmak lazım: Niye bu yasayı çıkarma ihtiyacı duydunuz? Evet, niye çıkarma ihtiyacı duydunuz; iki tane şeyi çok iyi kararttınız, görsel basını ve yazılı basını çok iyi kararttınız. Dün akşamdan beri “tape”lerde izlediğimiz gibi, yine kamu kurum ve kuruluşlarını peşkeş çektiğiniz yandaş iş adamlarına aldırdığınız basın ve TV'lerle tüm haber alma haklarını karattınız insanların ve doğru haber almalarını engellediniz. Bir tek geriye sosyal medya kalmıştı. Neydi bu sosyal medya? Facebook, Twitter ve değişik iletişim kanallarıydı İnternet üzerinden ama bunu engellemeye gücünüz yetmiyordu. Bu gücünüzün yetmediğini Gezi’de gördük. Bir de nerede gördük? 17 Aralıkta gördük arkadaşlar. 17 Aralıktan bugüne kadar yaptığınız tüm çabalara rağmen, çıkartmış olduğunuz 5651’e karşı bunları karartamadınız ve bugün devam ediyor. Zannetmeyin ki bu kanunu çıkartırsak biz bunu karartırız, biz bunun yayınlanmasının önüne geçeriz. İnternet’te 5 saniye yayınlanan bir şeyin bilin ki artık onun yayınlanmasının veya öğrenilmesinin önüne geçemezsiniz. Geçmeniz de mümkün değil ne çıkartırsanız çıkartın.

Şimdi şunu söylemek istiyorum: Herkesi suçlu durumuna getiriyorsunuz. Evinizdeki bilgisayarlar bile bir sunucu hâline dönüşebilir, amatör bir web tasarımcısıysanız evinizdeki bilgisayar bir içerik sağlayıcı olabilir; bu kanunla siz hapsedileceksiniz, bu kanunla siz para cezasına çarptırılacaksınız.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, bir şey yaparken -dedik ya teknik konu- hangi teknik konuda kime danışmışlar? Kimseye danışmamışlar, oturmuşlar, -biraz evvel arkadaşım söyledi- İnternet Komisyonu kurulmuş, Türkiye’deki problemler tespit edilmiş, bin sayfalık rapor hazırlanmış, bu raporu okuma gereği bile duymamışlar. Niye duyacaklar ki? Dert o değil. Dert ne biliyor musunuz arkadaşlar? Bilal oğlanı kurtarmak. (CHP sıralarından alkışlar) Dert, Bilal oğlanın babasını kurtarmak, bu “tape”lerin insanlar tarafından izlenmesinin, öğrenilmesinin önüne geçmek.

17 Aralıkta Türkiye’nin en büyük soygunu yapılıyor ama bu soygundan bahseden yok. Neden bahsediyorlar? Komplo kurulmuş. Neden bahsediyorlar? Çeteden bahsediyorlar. Ya, bu çete sizin ortağınız değil miydi? Birlikte ortaklık yapmadınız mı? Ne dediniz? “Halkın iradesi” diyorsunuz. Bu HSYK Kanunu da halkın iradesi değil miydi oylamaya getirdiğiniz? Ama bir gün olsa bile bunlardan bahsetmediniz.

Aslında teknik olarak anlatılacak çok şey var ama zaman çok kısıtlı. Şunu söylemeye çalışıyorum: Bu yolsuzluğu karartamayacaksınız. Karartmanız da mümkün değil.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Aynaya bak, aynaya!

HAYDAR AKAR (Devamla) - Tarih sizi bu yolsuzlukları karartan milletvekilleri olarak anacak.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Kendine bak!

HAYDAR AKAR (Devamla) - Onun için de sizlerin bunu istemediğinizi biliyorum, sizlerin bunu yapmadığını biliyorum.

SUAT ÖNAL (Osmaniye) – Hangi dönemde yolsuzluk yapıldığını bu millet çok iyi biliyor.

HAYDAR AKAR (Devamla) - Buna izin vermeyin diyorum. Herkesin haber alma özgürlüğü olsun ve isteyen istediği şeyi paylaşsın diyorum.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…   Kabul edilmiştir.

86’ncı maddede üç önerge vardır. Sırasıyla okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 86. inci maddesinde yer alan 5651 Sayılı kanunun 3. maddesindeki "Bu Kanun kapsamındaki faaliyetleri yurt içinden ya da yurt dışından yürütenlere," ifadesinden sonra gelmek üzere "bildirim, tüzel kişiler bakımından Başkanlığa bildirim amaçlı sundukları kayıtlı elektronik posta adresi (kep) üzerinden yapılabilir. Ancak mahkeme kararları ve idari karar bildirimleri tabi oldukları mevzuat çerçevesinde yapılır" şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Muharrem Işık                        Erdal Aksünger

                 İstanbul                                   Erzincan                                     İzmir

              Aytuğ Atıcı                             Ramis Topal                         Haluk Eyidoğan

                  Mersin                                    Amasya                                   İstanbul

                                                               Umut Oran

                                                                 İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 86. inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesinin arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                         Erkan Akçay                         Muharrem Varlı

                  Konya                                     Manisa                                     Adana

           Seyfettin Yılmaz                     Yusuf Halaçoğlu                   Emin Haluk Ayhan

                   Adana                                     Kayseri                                    Denizli

                                                              Reşat Doğru

                                                                   Tokat

"MADDE 86- 5651 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(3) Bu Kanun kapsamındaki faaliyetleri yurt içinden ya da yurt dışından yürütenlere, İnternet sayfalarındaki iletişim araçları, alan adı, IP adresi ve benzeri kaynaklarla elde edilen bilgiler üzerinden elektronik posta veya diğer iletişim araçları ile bildirim yapılabilir. Bu bildirim alıcının mesajı doğru ve eksiksiz şekilde almasını garantileyecek teknik tedbirlerle yapılır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 86'ıncı maddesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                Altan Tan                             İdris Baluken                          Pervin Buldan

               Diyarbakır                                  Bingöl                                       Iğdır

                Erol Dora                      Abdullah Levent Tüzel                  Hasip Kaplan

                  Mardin                                    İstanbul                                     Şırnak          

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Tan, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biz, bu Mecliste özgürlükleri artıralım, demokrasimizi tam olarak yerleştirelim, Avrupa Birliği kriterlerini yerli yerinde yerine getirelim, tesis edelim derken maalesef her geçen gün biraz daha geriye gidiyoruz. İşte, en son, bu İnternet ve iletişimle ilgili alelacele bir torbanın içerisine konularak getirilen yasada da maalesef aynı durumlarla karşı karşıyayız.

Tabii, değerli arkadaşlar, bu öyle bir noktaya geldi ki, mimaride, inşaatta ve diğer birçok mevzuda “eklektik” tabiri var, eklektik. Yani, önce geliyorsunuz, planı projesi olmadan bir şey yapıyorsunuz işte mecburiyetlerden dolayı, onun üzerine bir oda daha, bir banyo daha, bir merdiven daha, bir kat daha derken bir müddet sonra bir ucube meydana geliyor. İşte, Türkiye’nin bu demokrasi serencamı da bu hâle geldi. Doğru düzgün, bütün toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak bir yeni anayasa ve bu yeni anayasayla bağlı uyum yasaları, kanunlar düzenleneceğine, böyle her lazım olduğunda, her gerektiğinde bir şeyler yapılmaya kalkıldığı zaman bir ucube ortaya çıkıyor, tıpkı bu Meclis kampüsünün içinde parlamenterler için hazırlanmakta olan, yeni hizmet binası denilen ucube bina gibi.

Değerli arkadaşlar, buradan bir yere varamayız. Birincisi iktidara şunu soruyoruz: Siz, bu yasayı neden şu an alelacele bu torbanın içine koyup da getirme ihtiyacını hissettiniz, neden, niçin? Birinci soru bu. Tam bu yolsuzluklar, kasetler, görüntüler ortaya sürülmüşken neyi gizleme telaşı içerisindesiniz? Lütfen bunun cevabını verin önce. Basında haberler çıkıyor, deniliyor ki: “İşte, efendim, bir gazetenin alımı için 630 milyon dolar belli müteahhitlere salma salınmış.“ E, hadi bunu yasaklayalım. Bizim Kürt bir müteahhit diyor ki: “Kardeşim, tamam, bana salma salmışsınız da beni İstanbul ihalesine ortak etmemişsiniz, beni ortak edin ben de bu kadar vereyim.” Neyse ki Kürt bu kadar akıllanmış. E, onu da yasaklıyorsunuz. Bir başka haber çıkıyor: “Başbakanın oğlunun kurduğu bir vakfa 99 milyon 999 bin 990 -onu da anlayabilmiş değilim, niye böyle 9, 9, 9 gidiyor- dolar yatırılmış.” Yuvarlak hesap 100 milyon dolar. “Kim yatırmış, niye yatırmış, hangi saikle yatırmış?” bunu açıklayın diyorsunuz. E, bunları da yasaklayalım. Peki, arkadaşlar buradan nereye varacağız?

İşte, biraz önce bir sayın konuşmacı da söyledi; Malezya’nın, Çin’in, İran’ın geldiği noktaya gelirsek buradan bir şey çıkmaz değerli arkadaşlar, buradan hiçbir şey çıkmaz. Tabii ki doğru düzgün yasalar olacak, tabii ki dünyanın belli uygulamaları var bu iletişimle de ilgili, İnternet’le de ilgili, bu medya kuruluşlarıyla ilgili ama siz bütün bir medyayı -bir zamanlar Cemal Abdül Nasır döneminde Mısır’da yarı resmî El Ahram gazetesi vardı- bütün bir İnternet’i, bütün gazeteleri yarı resmî El Ahram seviyesine getirirseniz, onun da başına -Hasaneyn Heykel vardı, meşhur, o zaman Mısır’ın yazarlarından- bir kamyon da Hasaneyn Heykel getirip de bunların başına koyarsanız, vallahi arkadaşlar, buradan size de bir hayır çıkmaz, hiçbir şey çıkmaz. Onun için, uzun uzadıya, şu doğrudur, bu yanlıştır, bu böyledir, şu böyledir demiyoruz, yapmayın bunu diyoruz.

Ve size bir hadise anlatayım: Meşhur, işte, kadının birisi, çocuğu geceleyin altına küçük abdestini yapıyor, idrarını tutamıyor, bir muskacıya gidiyor, bir muska yaptırıyor bu işe bir çare bulmak için. Ondan sonra dönüyor, ertesi gün feryat figan, tekrar muskacıya gidiyor. Diyor ki: “Ne oldu hanım?” “Aman, bahtına düştüm hocam, bu eski muskayı iptal et, başka bir şey istemiyorum.” diyor. “Ne oldu?” Diyor ki: “Sen bu muskayı yazdıktan sonra çocuk büyük abdestini de yapmaya başladı.” Yani, bu işleri en azından eskiye döndürün de hele bakalım ne zaman doğru düzgün bir anayasa yapacağız. Onun için, yol yol değil; ne zaman dönerseniz sizin için de kâr, bizim için de kâr.

Evet, saygılar sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 86 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesinin arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Reşat Doğru (Tokat) ve arkadaşları

"MADDE 86- 5651 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(3) Bu Kanun kapsamındaki faaliyetleri yurt içinden ya da yurt dışından yürütenlere İnternet sayfalarındaki iletişim araçları, alan adı, IP adresi ve benzeri kaynaklarla elde edilen bilgiler üzerinden elektronik posta veya diğer iletişim araçları ile bildirim yapılabilir. Bu bildirim alıcının mesajı doğru ve eksiksiz şekilde almasını garantileyecek teknik tedbirlerle yapılır."

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Doğru, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 86’ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bir torba kanunu görüşüyoruz. Bu torba kanunun içerisine birçok şey atıldığı gibi, ülkemizin çok önemli bir konusu da atılmış durumdadır. İnternet’le ilgili, İnternet kullanımıyla ilgili bu kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisindeki komisyonlarda görüşülmeden önce tüm taraflar tarafından tartışılması, bilhassa uygulayıcıların görüşlerinin alınması ve ondan sonra yasalaştırılması daha doğru olacaktı yani bu bir tarihî fırsattı değerli milletvekilleri.

Biraz önce de söylemiş olduğum gibi, çok önemli bir şekilde İnternet Komisyonu çalışmalar yapmış, yaklaşık olarak 1.500 sayfa civarında bir rapor oluşturmuştur. Bu rapor iyi şekilde tetkik edilip torba kanunun içerisine zerk edilmiş olsaydı, konulmuş olsaydı, tahmin ediyorum ki daha da iyi olabilecekti ve birçok konu da beraberinde çözümlenmiş olacaktı. Ancak konulan bu maddelerle beraber bir sansürle karşılaşmış olduğumuz da bir gerçektir.

Tabii, bu kanunun çıkarılmasında farklı amaçlar olduğu açık ve gerçektir. 76 milyonu ilgilendiren çok önemli bir kanunun acele bir şekilde getirilmesinin mutlaka bir amacı vardır. İşte bu amaç da hepimizin de bildiği gibi, artık bunu saklamaya gerek yoktur, ülkemizde bir rüşvet hadisesi vardır, yolsuzluk hadisesi vardır, kayırmacılık hadisesi vardır, haksız para kazanma hadisesi vardır, bunların üzerinin de örtülmesi gerekmektedir.

Bakınız, şu anda televizyonların bir kısmı yanlı yayın yapmaktadır, bazıları özellikle kontrol altında tutulmaktadır, çok büyük baskıyla karşı karşıyadırlar, dolayısıyla da yayınlar bazen sekteye uğramakta, bazen yayınlanırken ortadan kaldırılmakta, alt yazılar tamamen silinmekte; böyle garip ve garabet bir durumla karşı karşıya bulunulmaktadır. İşte, bunun yanında, şimdi de sosyal medyayla ilgili, sosyal medyanın kontrol edilmesiyle ilgili bir kanunu buraya getirmiş, görüşüyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu, doğru değildir. Toplumda şu anda kanayan bir yara vardır. Toplum rüşvetin, yolsuzluğun aydınlanmasını, insanların seslerinin duyulmasını istemektedir. Yani korku imparatorluğu mutlaka parçalanmalıdır. Neticesinde de, insanlar açık bir şekilde her şeyi bilmelidir, her şeyi görmelidir. Bunları yapmazsak ne olur? Bunları yapmazsanız, kamuoyunda çok ciddi yaralar meydana gelir, bu yaralar büyür, toplumda ve kamuoyunda da o çürümeler alır başını gider. Ondan dolayı da, herkesin aklını başına getirmesini ve neticesinde de doğru şeylerin ortaya konulmasını bekliyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, bakınız, bu kanunun içerisine özellikle çocuklarla ilgili -çok ciddi olarak, İnternet kullanımıyla ilgili- bazı konuları koyabilirdik. Şu anda çocuklarımızın, okullarımızdan evlerine giden çocukların yaklaşık olarak yüzde 60 ve 65’i evlerine geldikleri esnada oyunlarla başlıyorlar çalışmalarına, bilhassa bilgisayar oyunlarına giriyorlar. Oyunların büyük bir kısmı da cinsel içerikli oyunlar, büyük bir kısmı korku içerikli oyunlar. Yani, çocuğu dersinden alıkoyan, çocuğun yetişmesini ve gelişmesini engelleyen oyunlarla karşı karşıya bulunuyoruz.

Hâlbuki, bunları bu kanunun içerisine koyarken, bu kanunu yaparken, işte, Yandex gibi, Google gibi bir sistemin ortaya konulması, bir arama motorunun ortaya konulması veyahut da bununla ilgili çalışmaların yapılması, yani bir Türk arama motorunun ortaya konulması daha doğru olmaz mıydı? Yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin kontrol ettiği bir arama motoru.

Tabii, bunun yanında, “çocuklarımız” diyoruz, bakın, şu anda, çocukların seyretmiş olduğu o oyunların hepsi dışarı kaynaklı ve Türk ahlak yapısına, aile yapısına uymayan oyunlardır. Yani, siz eğer bir çizgi film koyacaksanız, bunlar eğitici olmalı, eğlendirici olmalı, bilgilendirici olmalı; Türk yapısına, Türk töresine, Türk tarihine uygun olmalıdır. Bunların tespit edilmesi, bunların konulması gerekir. Yani çocukların yaşlarına uygun, içeriklerine erişebilecekleri “network”ler ve arama motorları oluşturulmalı ve bunu da kamu forumları formatında, görevlilerin ve hizmetlilerin en sade ve anlaşılır biçimde görsel ögelerle çocuklara sunması gerekmektedir.

Tabii, burada Aile Bakanlığına çok önemli görevler düşmektedir, Millî Eğitim Bakanlığına çok önemli görevler düşmektedir. Çocuklar bizim her şeyimiz olduğuna göre, onların, görevlerini yapması gerekmektedir ama enteresandır, şu anda Millî Eğitim Bakanlığı, maalesef bu görevini yapmamaktadır, sadece, çocuklara okullarda bilgisayarlar, tabletler dağıtmakla meşguldür. Hâlbuki o dağıtılan tabletlerin yaymış olduğu ışınlarla o çocukların sağlığına birtakım zararlar verildiği göz önüne alınmamaktadır. Bir anda 60 tane bilgisayarın açıldığının ve okulda da belki yüzlerce bilgisayarın açılmasıyla beraber yayılan ışınların, o insan vücuduna neler yaptığını, çocuklarımızın gelişmesine neler yaptığını maalesef tespit edememiş durumdayız.

İnanıyorum ki, bunların hepsini kapsayan güzel kanunlar torba kanunlar içerisine konur diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 86. inci maddesinde yer alan 5651 Sayılı kanunun 3. maddesindeki "Bu Kanun kapsamındaki faaliyetleri yurt içinden ya da yurt dışından yürütenlere," ifadesinden sonra gelmek üzere "bildirim, tüzel kişiler bakımından Başkanlığa bildirim amaçlı sundukları kayıtlı elektronik posta adresi (kep) üzerinden yapılabilir. Ancak mahkeme kararları ve idari karar bildirimleri tabi oldukları mevzuat çerçevesinde yapılır" şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erdal Aksünger (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Oran, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

UMUT ORAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; esasında, yaptığımız şey, her zaman yaptığımız şey. Yani burada konuşuyoruz, ediyoruz ama zaten kararlar verilmiş, kararlar alınmış, oylayacağız, ondan sonra kararlar geçecek ve olan yine halka olacak, halka rağmen, millete rağmen karar almış olacağız.

Şimdi, burada yürütme temsilcileri var, yasama temsilcileri var, bürokrasiden temsilciler var ama bir eksik var: Halk yok burada. Yani bu kararlar alınırken, bu kararlar yazılırken, bu kararlar oluşturulurken halkın görüşü alınmıyor.

Şimdi, öyle bir alandan bahsediyoruz ki, sosyal medya dediğimiz yer öyle bir alan ki, yaklaşık 36 milyon aktif kullanıcı var ve bunların birçoğu genç. Buralarda birçok site var, haber siteleri var, yüz binlerce çalışan var, bunların meslek örgütleriyle ciddi görüş alışverişi yapılmıyor, bunlara danışmadan, bunlarla konuşmadan biz kendi kendimize kararlar alıyoruz, hatta o kararları gece yarıları -dün akşam ikide bitti- yapıyoruz. İşte, bu yasama biçimi de yanlış, bunu da bu dönemde, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi bu torba yasaları getirerek, bir istisna olması gereken süreci sürekli hâle getirdi ve kaçırılması istenen, örtülmesi istenen her yasa, torba yasa içinde geliyor.

İki sebebi var: Bir kere, böyle, bir akşam oldubittiye getiriliyor, zoraki bir şekilde geçiriliyor, bir de tabii, halktan kaçırılıyor, gece geç saatlere kadar çalışılıyor ve halktan kaçırılıyor bunlar. Bu yasama biçimi hukukun temel ilkelerine de, demokratik geleneklere de aykırı. Biraz evvel söylediğim gibi, istisnayı biz kaide hâline getirdik.

Şimdi, biraz evvel ifade ettim: Yani biz milletin iyiliği için mi çalışıyoruz şu anda? Bu kararı millet adına mı, milletin hayatı iyileşsin diye mi, kolaylaşsın diye mi, millet daha özgür bir şekilde İnternet’i kullansın diye mi alıyoruz, yoksa bir şeyleri gizlemek, saklamak, bir şeylerin üstünü örtmek veya önümüzdeki süreçte çıkacak birtakım belgeleri, bilgileri daha kontrol altına alabilmek için mi yapıyoruz? Samimi olalım, yani burada kimseyi kandırmayalım, kendimizi de kandırmayalım. Bütün yaptığımız iş… Biraz evvel arkadaşlarım da söylediler, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri de, yürütme organı da Gezi olaylarında sosyal medyayı gördü, onun özgürlüğünü gördü, onun alanını gördü, ondan sonra 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu, onun üstünün kapatılması, bir daha belgelerin çıkmaması noktasında da buraya müdahale edildi. İşin esası, Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisiyle beraber, maalesef, demokrasi ileriye gideceğine, demokrasi, otoriter bir rejime doğru gidiyor ve baktığımız zaman şu anda gelinen sürece, bu yasanın, temel hak ve özgürlüklerle çok ciddi çelişkileri var. Aynı basın özgürlüğü gibi, aynı toplantı yapma özgürlüğü gibi bu da temel hak ve özgürlüklere sığmıyor.

Geçenlerde, bu olaylar yaşanırken… Ben olayların detayına girmiyorum. Sayın Bakan Elvan’la da bu konuları konuştuk, kendisi de süreç içerisinde yardımcı bir şekilde, yapıcı bir şekilde diyalog kurdu, teşekkür ediyorum kendisine de ama tecrübeli bir siyasetçi olan Sayın Arınç bu hafta iki şey söyledi -ve bu, basın yayından sorumlu bir başbakan yardımcısı- dedi ki: “Basında sansür yok, İnternet’te sansür yok, basın özgür.” Şimdi, hepimiz biliyoruz ki basın özgür değil. Bütün uluslararası raporlar basının özgür olmadığını, Türkiye’nin bir cezaevi hâline geldiğini, tutuklu gazeteci konusunda büyük bir cezaevi hâline geldiğini söylüyor.

Yine, İnternet’teki bu yasayla ilgili Uluslararası Yazarlar Birliği uyardı, “Bu yasa geçerse, Türkiye, dünyanın basına, İnternet’e en fazla sansür uygulanan ülkesi olur.” dedi. Şimdi, biz kimin adına, hangi amaçla, ne için bu yasayı geçiriyoruz, sizlere soruyorum? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Oran.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, önce, kabul etmeyenleri sayın, onların girdi çıktısı farklı oluyor, konjonktüre göre geliyorlar.

BAŞKAN - Madde 87’de üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 87 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                         Erkan Akçay                         Muharrem Varlı

                  Konya                                     Manisa                                     Adana

          Yusuf Halaçoğlu                     Seyfettin Yılmaz                   Emin Haluk Ayhan

                  Kayseri                                     Adana                                     Denizli

"MADDE 87- 5651 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(3) İçerik sağlayıcı, Başkanlığın bu Kanun ve diğer Kanunlarla verilen görevlerinin ifası kapsamında; talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde Başkanlığa teslim eder ve Başkanlıkça bildirilen tedbirleri alır. Başkanlık içerik sağlayıcıdan bu kanunda belirlenen bilgiler haricinde herhangi bir bilgi talep edemez."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 87. inci maddesinde yer alan 5651 sayılı kanunun 4. Maddesindeki "içerik sağlayıcı, Başkanlığın bu Kanun ve diğer kanunlarla verilen görevlerinin ifası kapsamında; talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde Başkanlığa teslim eder ve Başkanlıkça bildirilen tedbirleri alır". ifadesinden sonra gelmek üzere "İçerik sağlayıcı kendisinin suçlanmasına sebep olabilecek veya sair biçimde kendi nezdinde sorumluluk doğurabilecek gizli veya hassas bilgilerin talep edilmesi hallerinde talep edilen bilginin niteliğinin, verilişin biçiminin ve kullanılma sebebinin belirlenmesi için mahkeme kararı talep edebilir." şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Muharrem Işık                        Erdal Aksünger

                 İstanbul                                   Erzincan                                     İzmir

               Umut Oran                          Haluk Eyidoğan                         Ramis Topal

                 İstanbul                                   İstanbul                                   Amasya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 87'inci maddesinin yasa tasarısı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          Hasip Kaplan                             Altan Tan

                    Iğdır                                       Şırnak                                  Diyarbakır

      Abdullah Levent Tüzel                      Erol Dora                             İdris Baluken

                 İstanbul                                    Mardin                                     Bingöl

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Tüzel, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, uzunca bir zamandır İnternet üzerine ülkemizde bir tartışma sürüyor ve şimdi bunun üzerine Hükûmet, kendi üzerindeki bütün suçlamaların, eleştirilerin, kamuoyunun yoğun bir şekilde tartıştığı ve bir “çürüme” olarak adlandırdığı bu devlet yönetimindeki olan bitenlerin üzerini örtmek için bu düzenlemeyi getiriyor.

Zamanlama manidar mı? Tabii ki manidar ama başlangıcı, biraz önce burada da vurgulandığı gibi, haziran aylarına dayanıyor. Haziran protestolarında yoğun bir şekilde kullanılan İnternet, sosyal medya ve paylaşım, Hükûmeti oldukça zor durumda bırakmış. Şimdi, üzerine 17 Aralık yolsuzluk soruşturmaları ve dün akşam da burada, işte, Başbakanın oğlunun da kurucusu olduğu vakıf ve diğer bütün vakıfların adının geçtiği bütün bu yolsuzluk sarmalı, arazi ihaleleri, rant paylaşımları, şimdi bunlar halkın gözünde daha çok konuşulur, tartışılır durumda. Bunun önü kesilmek isteniyor, çok açık. Burada bir halk korkusu var, halk çekincesi var, halktan gizleme var. Ama ne adına geliyor? Her zaman olduğu gibi, kişi özgürlüğü, kişinin özel hayatı, katalog suçların önüne geçilmesi gibi. Ama ortada 40 milyon kullanıcının hak ve özgürlüklerinin üzerine bir yük geliyor, bir engelleme geliyor. Bunun neresi özgürlük, neresi demokrasi? Halkın bilgiye ulaşma hakkının gasbedilmesi, sansürlenmesi var. Bu, tabii ki kabul edilebilir bir şey değil.

Demokrasilerde, özgürlüklere saygılı rejimlerde ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, yine bir yargı mekanizması vardır, bir yasama ve yargı denetimi vardır. Burada bunlar bir kenara bırakılıyor ve olduğu gibi, Hükûmetin bürokratları, idari mekanizmalar, karar alıcı, karar verici, uygulayıcı durumuna geliyor.

Bakın, kaç gündür böcekler konuşuluyor. Devlet, olmuş bir böcek cumhuriyeti. Böcekler, dinlemeler her yerden fışkırıyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan, 550 milletvekili -milletvekillerinin sadece çalışmaları değil, özel hayatları da- bu dinleme sarmalının içerisinde dinlenmeyen yok ama iş gelip kendilerine dayandığında, yani yürütmeye, yürütmenin başına dayandığında, bu sefer sesler ayyuka çıkıyor, bunun önü kesilmek isteniyor, işte “Dinlemeleri kısıtlayacağız.” benzeri türde girişimlere başvuruluyor. Bakıldığında, işte, biraz önce burada konuşan milletvekili arkadaşımız, bir soru önergesini kendi sitesine koyduğu için İletişim Başkanlığı oraya dahi müdahale etme hakkını kendinde görüyor. Çünkü düzen, olmuş böyle bir kara düzen, olmuş böyle bir çürüme ve Sayın Bakan özür dilemek durumunda kalıyor.

Şimdi, gelecekte kimin güvencesi var? Kimsenin güvencesi olmadığı gibi bu Hükûmetin de güvenilirliği kalmamıştır. Artçı sarsıntılar, bu deprem sonrası artçı sarsıntılar peş peşe sürmektedir.

Peki, halk nerede, bütün bu gürültü patırtının, bütün bu arbedenin arkasında halk nerede? Halk burada suçlu durumda değil ama halka güvenmeyen bir Hükûmet söz konusu. İnternet’e sansür getirmek isteyen bir Hükûmet ama bu Hükûmetin ağzından da “millet” lafı düşmüyor. “Millet temsiliyeti, millet iradesi, milletin hakkına hukukuna saygı.” “Millet, millet…” diye ortada dolanıyor ama “bilgiye ulaşmak isteyen millet” yok. Milletin temsilcilerini “tuzluk” yerine koyan ve “Bu tuzlukları ayıklayacağız.” diyen, bütün bu Parlamentodaki milletvekillerine bu gözle yaklaşan bir siyasi irade, siyasi egemenlik, her yerde istediğini yapmak istiyor. Dolayısıyla, milletvekillerinin buna izin vermemesi lazım. Halk iradesi…

Peki, bu “tuzluk” yerine konulan milletvekilleri, sizler bu sandıklardan, hani o Başbakanının sıkça gösterdiği sandıklardan çıkmadınız mı? Ama menfaat çatışması ortaya çıktığında, menfaat ve çıkar çatışması bu yöneticileri birbirine düşürdüğünde, o zaman millet iradesi ve sandık bir kenara kolaylıkla atılıveriyor.

Yani “Temiz siyaset, temiz siyaset.” konuşuluyor. Düşünebiliyor musunuz “İnlerine dalacağız, inlerinden çıkartacağız.” diye bir söylemde bir temiz siyaset olması mümkün mü? Şimdi, herkesin bir bel altı korkusu var, seçimlere doğru acaba hangi çıkar ilişkileri, hangi kirli çarşaflar o sosyal medyada dökülecek, görülecek diye bir telaşla bunların önüne geçmek için bir çaba içerisinde ama bu çaba nafile.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) – Halk bütün bunların üzerinden gelecek, medyayı satın alma çabaları, iş adamlarını devreye sokma çabaları da fayda etmeyecektir.

Bakın, dün Başbakan için lehine konuşan gazeteciler, “darbe”, “komplo” diyenler, bugün “Ya, komplo değilmiş.” diye dönüyorlar. Bu dönmeler de artık fayda etmeyecek.

Temiz siyaset, halk için siyaset, demokratik bir gelecek diyoruz.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 87. inci maddesinde yer alan 5651 sayılı kanunun 4. Maddesindeki “İçerik sağlayıcı Başkanlığın bu Kanun ve diğer kanunlarla verilen görevlerinin ifası kapsamında; talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde Başkanlığa teslim eder ve Başkanlıkça bildirilen tedbirleri alır.” ifadesinden sonra gelmek üzere “İçerik sağlayıcı kendisinin suçlanmasına sebep olabilecek veya sair biçimde kendi nezdinde sorumluluk doğurabilecek gizli veya hassas bilgilerin talep edilmesi hallerinde talep edilen bilginin niteliğinin, verilişin biçiminin ve kullanılma sebebinin belirlenmesi için mahkeme kararı talep edebilir.” şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erdal Aksünger (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Oran, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

UMUT ORAN (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Şimdi, biraz evvel 86’ncı maddede aslında, baktığınız zaman, Tebligat Kanunu’na aykırı bir yasayı oyladık yani Tebligat Kanunu’na aykırı. Aynı zamanda hukuki güvenliği tartışılan ve yine uluslararası standartlara da aykırı bir yasayı biraz evvel oyladık, sizler bunu onayladınız.

Şimdiki yasa, 87’nci yasa esasında İnternet’le ilgili bu yasaların en tehlikelisi. Bir anlamda, İnternet’i Türkiye’de Başbakanlığın portalına çeviren bir öneri şu anda. Yani, İnternet sitelerini yargıdan alıp tamamen yürütme organına bağlayan veya yürütme organının bürokrasisine bağlayan bir teklif ve dört saatte de istediği siteyi engelleyecek, kaldırabilecek. Özel hayatın gizliliği artık ortadan kalkacak. İnternet trafiği ve içeriğinin iki yıl saklanması zorunluluğu bir anlamda, Facebook’ta ne yazsanız veya herhangi bir sitede ne yazsanız bürokrasi onu görebilecek, anında görebilecek, izleyebilecek, kaydedecek, fişleyecek yani sizinle ilgili her şeyi orada elinde bulundurabilecek, gerektiği zamanda önünüze koyabilecek.

Erişim Sağlayıcıları Birliğinin kurulmasıyla, aslında erişim sansür birliği de kurulmuş olacak. Bir de bu birliğe verilen zorunluluklar sebebiyle erişim sağlayıcıların maliyeti artacak. Özellikle, gençlerin duyması için söylüyorum: Bu yasayla beraber, iktidar İnternet’i daha pahalı hâle getirecek, çok daha pahalı hâle getirecek. İçerik sağlayıcılara özel bilgileri toplama görevi aslında verilemez, Anayasa’ya aykırıdır.

Sonuç olarak, bilmem, biliyor musunuz? Size bugünkü bu yasaları oylama talimatı veren… Esasında geçmişte onun da başına bu tür bir olay geldi. Hatırlarsanız, Sayın  Erdoğan, Sayın Başbakan YouTube’u yasakladı, sonra ne dedi: “Kaçak yoldan YouTube’a girilir, ben giriyorum, siz de girin.”

Şimdi, yine ben sizi akla ve mantığa davet ediyorum. Bu tür yasaların kamu yararına, millet yararına olabilmesi için ortak akla, katılımcılığa, çoğulculuğa ihtiyaç var. Şu anda, İnternet kullanıcılarının hiçbirisi bu yasanın geçmesini doğru bulmuyor, dünyada da bunu doğru bulmuyorlar. Eminim, sizler buradan çıkıp -bugün başladık görüşmeye- evinize gittiğiniz zaman veya telefonlarınızı açtığınız zaman çocuklarınız, gençler, bu yasayı geçirdiniz diye, bu yasayı çıkardınız diye sizi “spam”layacaklar.

Bu tür yasaklar, esasında bugüne kadar hiçbir gerçeği gizleyememiş ve bu tür yasaklar geçmişte de hiçbir yolsuzluğu gizleyememiş, hiçbir yolsuzluğun üstünü örtememiş, hiçbir özgürlüğü kısıtlayamamış. Bu tür yasakları genelde hep darbe dönemlerinde görüyoruz, şu anda da yaşanan esasında bir sivil darbe, bunun ayak sesleri; basın özgürlüğü, İnternet özgürlüğü, toplantı özgürlüğü, yürüyüş özgürlüğü.

Bakın, yine, Taksim’de, İstanbul’da, Gezi olaylarında 118 bileşeni olan, içinde tabip odasından İstanbul Barosuna kadar 118 bileşeni olan Taksim dayanışmasına -yine yürütmenin kanunsuz emriyle- yargı bir iddianame hazırladı. Neydi suçları? Yeşili korumak, meydana AVM yapılmaması, parklarına sahip çıkmak. Böyle bir demokrasi anlayışı olmaz ve tarih mutlaka bunun hesabını bunun uygulayıcılarından sorar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Oran.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 87 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

"MADDE 87- 5651 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(3) İçerik sağlayıcı, Başkanlığın bu Kanun ve diğer Kanunlarla verilen görevlerinin ifası kapsamında; talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde Başkanlığa teslim eder ve Başkanlıkça bildirilen tedbirleri alır. Başkanlık içerik sağlayıcıdan bu kanunda belirlenen bilgiler haricinde herhangi bir bilgi talep edemez."

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Varlı, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, torba yasanın içerisinde yine İnternet’e erişimi engellemekle alakalı bir madde.

İnternet’le probleminiz, ilk, Gezi olaylarıyla başladı, daha sonra da 17 Aralık operasyonuyla devam etti. Geçmiş dönemlerde Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Merkezi izlenirken, Milliyetçi Hareket Partisinin yöneticileriyle ilgili görüntüler yayınlanırken hiç umurunuz değildi, Sayın Baykal’la ilgili de görüntüler yayınlanırken hiç umurunuz değildi ama işin ucu gelip size dayanınca, İnternet’te türlü türlü haberler çıkınca, yarın neyin çıkacağı belli olmayan, neyin geleceğini hesap edemediğiniz işler ortaya çıkınca başladınız İnternet’te erişimi engellemeye. Yani başkalarına olunca iyi, güzel, size gelince her şey kötü, engellenebilir. Onun için, İnternet’le ilgili böyle bir kısıtlama, yasaklama getiriyorsunuz.

Yani, 17 Aralıkta yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla alakalı, her gün yeni belgeler ortaya çıkıyor, her gün yeni görüntüler, her gün yeni tapeler ortaya çıkıyor. Sizin esas gayeniz, esas amacınız bunu engellemek. Ama, bu, bir defa milletin vicdanına yerleşti, milletin vicdanında bu var, millet bunu biliyor, bununla ilgili de kararını vermiş durumda. Dolayısıyla, siz her ne kadar “komplo” da deseniz, her ne kadar bununla alakalı “Hükûmeti değiştirme”, “Hükûmete operasyon” da deseniz, vatandaş yolsuzlukların, rüşvetin mağduriyet olmadığının farkında. Bununla ilgili de inşallah 30 Martta gereğini yapacaktır diye düşünüyorum.

Yine, hep “ileri demokrasi”den bahsettiniz. Hep “ileri demokrasi, ileri demokrasi, ileri demokrasi” ama hep “ileri demokrasi” diyerek demokrasinin önünü kestiniz bugüne kadar; hep, demokraside ne varsa onu engellemeye çalıştınız.

Şimdi, bütün gazetelerin, televizyonların birçoğunu haksız yere ele geçirip kimini, efendim, Halk Bankasından kredi alarak alıp, kimini, iş adamlarını para ödemeye zorlayarak elde edip birçok gazeteyi ve televizyonu candaş yaptınız, bir kısmını da yandaş yaptınız. Her gün bakanlarınız, efendim, genel başkan yardımcılarınız, Başbakan, televizyon ekranlarında; bu da yetmiyormuş gibi muhalefete çok kısıtlı yer verilmesine bile tahammül edemediniz. İşte, Sayın Başbakanın, Habertürk televizyonunun yönetmenini arayıp oraya, efendim, Sayın Genel Başkanımızın, Devlet Bahçeli Bey'in alt yazıyla geçen haberini engellemesi ne kadar tahammülsüz olduğunuzu ortaya koyuyor.

Demokrasi demek, tahammül etmek demektir; demokrasi demek, herkesin özgürce konuşabilmesini, herkesin haberinin doğru bir şekilde halka ulaştırılmasını sağlamak demektir ama siz en doğruları bile engellemek için, halka ulaşmaması için elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz. Bu, ileri demokrasi filan değildir. Bu, olsa olsa demokrasiyi engellemektir, olsa olsa demokrasiye renk katanların sesini kısmaktır. Siz, Mecliste daha önce Meclis TV Meclis çalıştığı müddetçe yayın yapıyordu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin vatandaşla buluşmasını engellemek için buradaki yayınları bile kısıtladınız. Sizde bir özgürlükleri kısıtlama, demokrasiyi engelleme mantığı var, bu mantığı değiştirmediğiniz müddetçe de demokrasiden bahsetmek sizin ağzınıza yakışmıyor değerli arkadaşlar. Onun için demokrasiyi inanarak yaşamak lazım.

İşte, bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla alakalı ne kadar savcı varsa, bu operasyonu başlatan, bu operasyonda bulunan polis memurları, polis müdürleri varsa hepsinin yerlerini değiştirdiniz. Eğer bu komploysa, eğer bu şeyse niye bu kadar korkuyorsunuz ya, neden bu kadar korkuyorsunuz? Savcıların yerini değiştiriyorsunuz, polis müdürlerinin yerini değiştiriyorsunuz. Bırakın, gitsinler, aklansınlar ama yok, demek ki bir korkunuz, endişeniz, tereddüdünüz var ki önünü kesiyorsunuz. Savcıları tayin et, yerini değiştir; polisleri tayin et, yerini değiştir, işte en son da Adana İl Jandarma Alay Komutanını da görevden aldırdınız, oradaki savcıları da görevden aldırdınız. Dolayısıyla, bu ülkede demokrasi olduğundan bahsetmek mümkün değildir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sisteme girmişsiniz. Ben soracağım niçin olduğunu Sayın Aslanoğlu da önergeyi bir oylatayım. Sistemdesiniz, size soracağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, 60’a göre bir dakikalık söz istiyorum.

BAŞKAN – Bir dakikalık söz verdim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sayın Bakanım, TİB Başkanı burada, BTK Başkanı burada, Sayın Bakan yok ama Müsteşar burada. Biz uluslararası sanal suçlarla ilgili imzalamışız bunu fakat Meclisten geçirilmediği için bu yürürlüğe girmemiş. Bu açıdan, istediğiniz kadar kanun çıkarın, eğer siz sanal suçlarla ilgili anlaşmayı Meclisten geçirmezseniz hiçbir şey ifade etmez. Onun için, bu kanunun arkasına hemen sanal suçlarla ilgili anlaşmayı da getirin ki bir şey ifade etsin, yoksa bu kanun hiçbir şey ifade etmez. Bunu söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Madde 88’de üç adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 88’inci maddesinde yer alan 3. Fıkranın yasa tasarısı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                          Pervin Buldan                          Hasip Kaplan

                  Bingöl                                       Iğdır                                       Şırnak

                Erol Dora                      Abdullah Levent Tüzel                      Altan Tan

                  Mardin                                    İstanbul                                 Diyarbakır

                                                           Ertuğrul Kürkcü

                                                                  Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 88 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesinin arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                         Erkan Akçay                         Muharrem Varlı

                  Konya                                     Manisa                                     Adana

           Seyfettin Yılmaz                     Yusuf Halaçoğlu                   Emin Haluk Ayhan

                   Adana                                     Kayseri                                    Denizli

                                                           Necati Özensoy

                                                                   Bursa

"MADDE 88- 5651 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralar eklenmiştir.

"(2) Yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içeriği bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde yayından çıkarmakla yükümlüdür.''

"(3) Yer sağlayıcı, yer sağladığı hizmetlere ilişkin trafik bilgilerini üç aydan az ve altı aydan fazla olmamak üzere yönetmelikte belirlenecek süre kadar saklamakla ve bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü ve gizliliğini sağlamakla yükümlüdür. Başkanlık bu bilgilerden kendisine teslim edilenleri bir haftadan fazla saklayamaz. Bu sürenin sonunda bilgiler Başkanlık tarafından geri getirilemeyecek şekilde silinir. Yer sağlayıcının ve Başkanlığın veri silme işlemleri Yönetmelikler tarafından belirlenir.

(4) Yer sağlayıcılar, yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde yaptıkları işin niteliğine göre sınıflandırılabilir ve hak ve yükümlülükleri itibarıyla farklılaştırılabilirler.

(5) Yer sağlayıcı, Başkanlığın talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde Başkanlığa teslim etmekle ve Başkanlıkça bildirilen tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu tedbirler vatandaşların kişisel mahremiyetini ihlal eden teknolojiler kullanımını içeremez.

(6) Yer sağlayıcılık bildiriminde bulunmayan veya bu Kanundaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen yer sağlayıcı hakkında Başkanlık tarafından onbin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 88 inci maddesinde yer alan 5. Maddenin ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   Ramis Topal                             Aytuğ Atıcı

                 İstanbul                                   Amasya                                    Mersin

           Erdal Aksünger                        Muharrem Işık                           Hasan Ören

                    İzmir                                     Erzincan                                   Manisa

2) Yer sağlayıcının aşağıdaki şartların varlığı halinde, kullanıcının talebi üzerine sakladığı veri ile ilgili hukuki veya cezai sorumluluğu yoktur:

(a) Yer sağlayıcının verinin hukuka aykırı olduğuna ilişkin fiilen bilgisinin olmaması; veya

(b) Yer Sağlayıcının, verinin hukuka aykırı mahiyeti hakkında bilgi sahibi olması üzerine, veriye ilişkin üçüncü şahsın hukuka aykırılık iddiası ile hemfikir olması halinde, söz konusu veriye erişimi engellemek üzere ivedilikle hareket etmiş olması.

Yukarıdaki hüküm, Yer sağlayıcının işbu Kanun'un 8. ve 9. Maddelerinde düzenlenen yükümlülüklerine halel getirmez.

3) 2. fıkra uyarınca Yer Sağlayıcının hukuka aykırı veriden fiilen haberdar edilmesi aşağıda belirtilen bilgilerin kendisine ihbar edilmesi ile sağlanır:

- İhbarın tarihi,

- İhbarda bulunanın TC kimlik numarası dahil kimlik bilgileri,

- Hukuka aykırı olduğu iddia edilen veriye ilişkin açıklayıcı bilgiler ve Yer Sağlayıcı platformundaki URL Adresi,

- İlgili içeriğe erişimin engellenmesini haklı kılan sebepler, buna ilişkin bilgiler, dayanılan mevzuat hükümleri de dahil olmak üzere hukuki ve maddi gerekçeler, ve

- İhbar sahibinin daha önce içeriğin kaldırılması amacıyla İçerik Sağlayıcıya yaptığı başvuru veya bu başvuru yapılamadıysa, niye yapılmadığına ilişkin açıklama

4) Yer sağlayıcı, çocuk istismarı suçlarıyla mücadele amacıyla sınırlı olarak yer sağladığı hizmetlere ilişkin trafik bilgilerini bir yıl ile kadar saklamakla ve bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü ve gizliliğini sağlamakla yükümlüdür.

5) Yer sağlayıcılar, yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde yaptıkları işin niteliğine göre sınıflandırılabilir ve hak ve yükümlülükleri itibarıyla farklılaştırılabilirler. Sınıflandırılma yapılabilmesi için yönetmelik tarafından içinde yer sağlayıcıların teknik, hukuki ve ticari temsilcilerinin ve akademisyenlerin de bulunduğu en az yirmi kişilik bir kurul oluşturulacak ve sınıflandırma bu kurulun tavsiye kararları doğrultusunda yapılacaktır.

6) Yer sağlayıcı, Başkanlığın talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde Başkanlığa teslim etmekle ve Başkanlıkça bildirilen tedbirleri almakla yükümlüdür. Yer sağlayıcı kendisine ait olmayan bilgiyi mahkeme kararı olmadan veremez. Yer sağlayıcı kendisinin suçlanmasına sebep olabilecek veya sair biçimde kendi nezdinde sorumluluk doğurabilecek gizli veya hassas bilgilerin talep edilmesi hallerinde talep edilen bilginin niteliğinin, verilişin biçiminin ve kullanılma sebebinin belirlenmesi için mahkeme kararı talep edebilir.

Türkiye'de kurulu bir şirket olarak veya Türkiye'de kurulu sunucuları ile faaliyet gösterip de yer sağlayıcılık bildiriminde bulunmayan veya bu Kanundaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen yer sağlayıcı hakkında Başkanlık tarafından onbin Türk Lirasından elli bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir."

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Sayın Başkanım, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Ören, buyurunuz.

HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 88’inci maddede Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Demokrasi adına çıktığınız yol, tahmin ediyorum, diktatörlükle sonlanmaya doğru gidiyor. Almanya’da seçimleri kazanan Adolf Hitler’in Meclis önünde yaptığı konuşmada söylediği sözle Başbakanınki uyum sağlamaya ve uyum içerisinde görünüm sergilemeye başladı. Ne demişti Adolf Hitler? “Artık Almanya’nın yargıcı benim.” Başbakan ne demişti Ergenekon davalarıyla ilgili? O da demişti ki: “Bu davaların savcısı benim.” Sizin demokrasi adına açtığınız sözde demokrasiyi, kaliteli, ileri demokrasi anlayışını diktatörlükle sonlandırmaya doğru hızla gidiyorsunuz.

Şimdi hangi engeli kaldırmaya çalışıyorsunuz? İletişimle ilgili, İnternet’le ilgili. Peki, gerçekten samimiyseniz, bu konuda samimiyetinizi test etmek gerekliyse, 2011 yılından önce CD’ler, kasetler ortaya çıkar iken montaj kasetlerle Türkiye'nin birçok değerli siyasetçisini siyasetin sonuna doğru getirmeyi düşündüğünüz anda bu hassasiyeti niye göstermediniz? Neden bununla ilgili bir düzenlemeyi telekomünikasyonda yapmadınız? Ama, o zaman işinize gelmedi, o zaman bunu kullandınız, konuştunuz. Hatta, Başbakan miting alanlarına çıktı, bununla ilgili, örf ve âdetlerimize, ahlakımıza uymayan propagandalar gerçekleştirdi. Şimdi değiştirme ihtiyacını niye hissediyorsunuz? Çıkanlar hoş değil, söylenenler hoş değil. Dün çıkanlarla ilgili, geçen hafta Sayın Başbakan dedi ki: “Bu, geçmiş dönemde çıkan kasetler örgüt tarafından, camia tarafından, cemaat tarafından çıkarıldı.” diye beyanat verdi, konuştu. Peki, gerçekten bu böyleyse bugüne kadar Sayın İçişleri Bakanı niye acaba bir araştırma açmadı? Gerçekten, dün kanka olduğunuz, dün iç içe girdiğiniz, laf söyletmediğiniz cemaatin bu kasetlerle ilgili bir kusuru var ise bugüne kadar niye bununla ilgili gerekli olanları yapmadınız? Çünkü işinize gelmedi. Şimdi niye yapıyorsunuz? İletişimin başına Hükûmetin atadığı bir genel müdürü getiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, her çıktığımda söylüyorum. Bu yolun sonu karanlık. Dönün suratınızı muhalefete. Bugün sizin bu çıkardığınız kanunlar, bu çıkardığınız yasalar yarın sizi yargılayacaklar. O zaman diyeceksiniz ki: “Niye çıkardık biz bunları? Neden böyle bir yanlışı yaptık?” Biz, muhalefet olarak, o yanlışa girmenizi engellemeye çalışıyoruz. Farklı anlayabilirsiniz, yanlış anlayabilirsiniz ama lütfen buna dikkat edin. Yarın sizin atadığınız kişinin yerine iktidara gelen parti atayacaktır. O atanan insan sizi yargılayacaktır, yargıladığı zaman da hepiniz birden bağıracaksınız.

Bakınız, şimdi ne yaptınız? 28 Şubatta ne dediniz? Neden çok huzursuz oldunuz? Fişlenmelerden. Yani fişlenmeyi kabul etmediniz, dediniz ki: “Demokratik bir ülkede fişlenme mi olur?” Doğrudur, demokratik bir ülkede fişlenme mi olur? Sünni, Alevi, Çerkez, Kürt, cemaatçi, solcu, sağcı, hiçbir şey olmaz, olmaması gerekli.

Sayın İçişleri Bakanımız, siyaseten gelmediniz atamayla geldiniz, Anayasa’mızda da yeri var, doğrudur. On beş gün içerisinde hangi kıstasları göz önüne alarak 6-7 bin polisi yerinden aldınız, başka yere atadınız? Gerçekten fişlemeye dayalı… Bu kadar hızlı, bu kadar süratli olabilmesi için, bu polislerin, emniyet müdürlerinin fişlenmesi gerekliydi. Gerçekten fişleme mi yaptınız? Yani “28 Şubattan ağzımız yandı, aman şimdi sıra bize geldi.” deyip, gerçekten bir fişleme yapıp on beş gün içerisinde emniyet müdüründen polise kadar 6-7 bin kişinin yerini değiştirdiniz. Yetmedi, yargıda nasıl yaptınız, niye yaptınız? Kimin hangi cemaate, kimin hangi mensubiyeti olduğunu anladınız ki yüzlerce savcıyı, yüzlerce hâkimi değiştirdiniz?

Değerli arkadaşlarım, bu yaptıklarınız dün şikâyet ettiklerinizin aynısıdır. Hani, çok önemli bir şey vardır -ben kısaltılmışını okuyayım buradan-  Hammurabi Kanunları. Bir kitapta şöyle yazar: “İlk  kanun koyucu olan Babil Kralı Hammurabi, tahtına çıkınca…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ÖREN (Devamla) – Sayın Başkanım, şurada gözüken dakikalar beni aldatmıştır.

BAŞKAN – O yanlış. Ne yapayım?

HASAN ÖREN (Devamla) – Ama, yapmayın… Ben oraya bakarak konuşmamı devam ettiriyorum. Orada sizin monitörde yaptığınız bir hatadan dolayı benim hata yapmama vesile olamazsınız. Benim gözüm hem burada hem orada. Ne yapayım şimdi, siz söyleyin.

BAŞKAN – Bir şey yapamayız, çok özür dilerim.

HASAN ÖREN (Devamla) – O zaman, son şunu okuyayım, bırakayım.

BAŞKAN – O mümkün değil.

Çok teşekkür ediyorum, sağ olun. Selamlayın ve bırakın.

SUAT ÖNAL (Osmaniye) – Önerge çok Hasan Bey, önerge çok.

HASAN ÖREN (Devamla) – Doğru söylüyorsun.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 88 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesinin arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Necati Özensoy (Bursa) ve arkadaşları

"MADDE 88- 5651 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralar eklenmiştir.

"(2) Yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içeriği bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde yayından çıkarmakla yükümlüdür.''

"(3) Yer sağlayıcı, yer sağladığı hizmetlere ilişkin trafik bilgilerini üç aydan az ve altı aydan fazla olmamak üzere yönetmelikte belirlenecek süre kadar saklamakla ve bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü ve gizliliğini sağlamakla yükümlüdür. Başkanlık bu bilgilerden kendisine teslim edilenleri bir haftadan fazla saklayamaz. Bu sürenin sonunda bilgiler Başkanlık tarafından geri getirilemeyecek şekilde silinir. Yer sağlayıcının ve Başkanlığın veri silme işlemleri Yönetmelikler tarafından belirlenir.

(4) Yer sağlayıcılar, yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde yaptıkları işin niteliğine göre sınıflandırılabilir ve hak ve yükümlülükleri itibarıyla farklılaştırılabilirler.

(5) Yer sağlayıcı, Başkanlığın talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde Başkanlığa teslim etmekle ve Başkanlıkça bildirilen tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu tedbirler vatandaşların kişisel mahremiyetini ihlal eden teknolojiler kullanımını içeremez.

(6) Yer sağlayıcılık bildiriminde bulunmayan veya bu Kanundaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen yer sağlayıcı hakkında Başkanlık tarafından onbin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir."

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Sayın Başkanım, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Özensoy, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, verdiğimiz önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Torba yasalar, yapılan kanunların kalitesini gösterir. Tabii, özellikle bu dönemde de çok fazla torba yasa yaptığımız için de bu dönemde yapılan kanunların da çok fazla kaliteli olmadığı görüşündeyim. Bunun da sebeplerine gelince; tabii, kişiye özel veya geneli içine alacak yasalar değil de duruma göre, bugün bize dokunmayacak ama başkalarına dokunacak veya başkalarına dokunsa da çok önemli olmayan bir şekilde kanunlar yapılırsa, sonuç itibarıyla, gün gelince bu yasalardaki boşlukların size ucu dokununca, işte böyle torba yasalarla günü kurtarmanın peşinde oluyoruz maalesef. Bu da sizin de ifade ettiğiniz gibi, zaman zaman biz araştırma önergelerinin gündeme alınmasıyla ilgili teklifler verdiğimizde “Siz burada Meclisi boşa çalıştırıyorsunuz.” diyorsunuz ama o günlerde biz hep vatandaşın problemlerini dile getiriyoruz ama bu yasa, işte, bire bir vatandaşın problemlerinin dışında, özel olarak, böyle kanun boşluklarıyla size sıkıntı olacak konuları kapatmak adına yaptığımız bir yasa.

Şimdi, buna örnekler verelim, arkadaşlarımız da verdi. Hepinizin bildiği gibi, 2011 seçimleri öncesindeki o İnternet üzerinden Milliyetçi Hareket Partisine yapılan alçakça saldırı ve ahlaksızca saldırılar karşısında Adalet ve Kalkınma Partisi yetkililerinin ve Sayın Başbakanın tutumunu çok iyi hatırlıyorum. O gün o yapılanları, o İnternet’teki yayınları veya işte, sunanları, efendim, izleyenleri hiç kınamadı, aksine, Sayın Başbakan mitinglerde çıktı “İşte gördünüz mü, MHP’liler böyle, MHP’li yöneticiler böyle.” diye şimdi ağzıma da almayacağım birtakım şeyler ifade etti. Ama şimdi, dün de Sayın Bakan başta olmak üzere “Teknoloji öyle gelişti ki benim kafamı çıkartıp yerine başka kafa koyabilirler.” vesaire, vesaire gibi, tuzaklar vesairelerden bahsedildi.

Şimdi, dün Milliyetçi Hareket Partisine yapılan o alçakça saldırıları -yatak odalarına kadar girilen- o alçak adamların yaptıklarının bir tanesini bir cümleyle kınamadınız, şimdi, bugün, bunlarla ilgili, size ucu dokunmaya başlayınca tedbirler geliştirmeye başladınız.

Bakın, Sayın Bakana buradan da -yeni Bakana- bir şey ifade etmek istiyorum. Sağ olsun, yeni Bakan olmasına rağmen, bu dönemde, hemen, şehit olan kardeşimiz Cengiz Akyıldız’la ilgili konuyu -beni de, Sayın Genel Başkanım yanımda olduğu için, bilgilendirdi- takip ettiğini ve işte, onlarla ilgili… İlgililer yakalandı, soruşturma yapılıyor ama 2011’deki bu konuyla alakalı, biz, bu “server”ların kime ait olduğunu, “server”lara kredi kartıyla kimler tarafından para ödendiğini, telefon numaralarını ve bir kişide 8 binden fazla telefon numarası olduğunu, genel merkezdeki kamera kayıtlarından o genel merkezi izleyen, dinleyen o istihbarat arabalarının görüntülerini vermiş olmamıza rağmen -bizim görevimiz olmamasına rağmen- o konuyla ilgili bir tane gelişme söyleyin bana.

Şimdi, Sayın Bakan -hem yeni geldi; iyi niyetli olduğunu da, ifade ettiğim gibi, gördüm- lütfen, bu konu da hazır gündemdeyken tekrar bu dosyaları bir açsın; geçmişle ilgili, hiç olmazsa, bu yapılan hataların telafisi için, bu alçakça saldırıları yapan, bu alçakça görüntüleri alenileştiren kimse bunlardan hesap sorulsun diye buradan ifade etmek istiyorum.

Daha, işte, birçok konu konuşuldu: “Masumiyet karinesi.” Dün, herhangi birimizle ilgili… Şahsımla ilgili bir soruşturma yapılmıştı 2007 seçimlerinde, Başbakan üç tane mitingde söyledi. O zaman daha “çapulcu” ismini taktı bize ama o zaman masumiyet karinesi yoktu, şimdi hukukta masumiyet karinesi başladı. İşte, men dakka dukka!

Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 88’inci maddesinde yer alan 3. Fıkranın yasa tasarısı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                           İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Ertuğrul Kürkcü

Buyurunuz Sayın Kürkcü.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; burada biraz, aslında, beyhude konuşuyoruz çünkü ispat etmeye çalıştığımız antidemokratiklik, otoriterlik, uluslararası normlara aykırılık, bunların hepsi aslında birer bedahet. Yani bunu biz de biliyoruz, kamuoyu da biliyor, bu yasayı gündeme getiren parti de, Hükûmet partisi de bunun böyle olduğunu biliyor. Bile bile bu yasa çıkartılacak çünkü aslında, Adalet ve Kalkınma Partisi kurmayları şöyle düşünüyorlar: Seçimlere kadar, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar -ki belki genel seçimler onunla birleşecek- biz bu yasayı çıkartırız. Bu yasa Anayasa Mahkemesinde görüşülünceye kadar, Cumhurbaşkanı tarafından geri çevrilinceye kadar bu yasa hükümleri geçerlidir. Böylelikle, eninde sonunda geri dönecek olsa da bu yasa, biz bu firavun tavrını sürdürerek sosyal medyayı kontrol altına alabiliriz, muhaliflerimizi buradan kıstırabiliriz, aleyhimize yapılabilecek herhangi bir yayının önünü kesmiş olabiliriz, savcıların önüne kanıt ya da resen onları harekete geçirebilecek suçlamaların gelmesini önleyebiliriz. Bundan başka hiçbir amacı yoktur bu yasanın.

Bu yasa beş para etmez, bu yasanın savunulacak herhangi bir tarafı yoktur. Daha önce de söyledik, bu yasa Türkiye’yi dünyada İnternet yasaklarıyla, ifade özgürlüğü sınırlarıyla tanınmış devletlerle aynı sıraya sokacaktır. Fakat -yanlış anlaşılmasın, geçen gün de bunu söyledik- İran ya da Çin, bunlar Türkiye’den daha az önemli ülkeler değiller. Ancak, bu ülkelerin devletleri halklarıyla bir toplumsal sözleşme yapmadılar; onlara, sizin ifade özgürlüğünüzü, iletişim özgürlüğünüzü garanti ediyoruz demediler, böyle bir taahhüdün altına girmediler. O yüzden, orada o yasakların olup olmaması doğrudan doğruya o ülkelerin halklarıyla devletleri arasındaki bir mesele. Türkiye’de ise devlet ile toplum arasında böyle bir sözleşme var. Bu sözleşme üstelik Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle birleştirilmiş, Birleşmiş Milletler Evrensel Bildirgesi’yle ortaklaştırılmış, bütün uluslararası anlaşmalarla ortaklaştırılmış olduğu için, Türkiye’yi yönetenler, şimdi bunun daha gerisindeki bir yasayı çıkartmaya tevessül bile etmemelilerdi; ediyorlar. Böylelikle, Türkiye’yi değil, aslında kendilerini bu otoriter rejimlerle aynı hizaya sokuyorlar.

Şimdi, buradaki en kritik mesele, halkın, bizlerin, Hükûmetin dışında, aslında, bu yasanın yürütülmesi, Türkiye’deki büyük İnternet  servis sağlayıcılarına, Vodafone, Turkcell, Türk Telekom gibi şirketlere dayatılmış durumdadır. Ticaretle, sektörel gelişmeyle, sektör uzmanlığıyla hiçbir ilgisi olmayan  bir birleşmeye bu büyük oyuncular razı olacaklar mıdır? Müşterilerinin bilgisini devlete peşkeş çekecekler midir, onların ihbarcısı olacaklar mıdır? Tıpkı Kürdistan’da aşiretlere dayatılmış olan koruculuk gibi, bu İnternet  koruculuğu işini “küresel dünya”, “küresel medeniyet” diye car car car konuşan bu şirketlerin yöneticileri kabul edecekler mi, etmeyecekler mi, mesele budur. Onların boynu Hükûmet karşısında büyük olasılıkla eğik olabilecektir ama müşterilerinin onlardan başka bir yere gitme hakkını da böylelikle bu yasa ellerinden almaktadır. O nedenle bu İnternet  koruculuğu yasasına ne şirketler ne halk ne biz boyun eğmezsek Hükûmeti kendi kaderiyle baş başa bırakabiliriz.

Gerçeklerden korkmak, gerçeklerden kaçmak Hükûmeti akıbetinden kurtaramayacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi rejimi, Hükûmeti, bütün öteki despot hükûmetler gibi, sonunu tarihin çöplüğünde bulacaktır. Güle güle arkadaşlar! Oy veriyorsanız size de onlarla beraber güle güle! (BDP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi madde 89’da üç adet önerge vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 89. uncu maddesinde yer alan 6. maddenin (d) fıkrasında yer alan “Başkanlığın talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde Başkanlığa teslim etmekle ve Başkanlıkça bildirilen tedbirleri almakla" ifadesinden sonra gelmek üzere;

"Erişim sağlayıcı kendisine ait olmayan bilgiyi mahkeme karar olmadan veremez. Erişim sağlayıcı kendisinin suçlanmasına sebep olabilecek veya sair biçimde kendi nezdinde sorumluluk doğurabilecek gizli veya hassas bilgilerin talep edilmesi hallerinde talep edilen bilginin niteliğinin, verilişin biçiminin ve kullanılma sebebinin belirlenmesi için mahkeme kararı talep edebilir." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                    Muharrem Işık

                                       İstanbul                                     Erzincan

           Erdal Aksünger                          Aytuğ Atıcı                             Ramis Topal

                    İzmir                                      Mersin                                    Amasya

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 89'uncu maddesinin kanun tasarısından çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                          Pervin Buldan                          Hasip Kaplan

                  Bingöl                                       Iğdır                                       Şırnak

                Erol Dora                      Abdullah Levent Tüzel                      Altan Tan

                  Mardin                                    İstanbul                                 Diyarbakır

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

           Mustafa Kalaycı                         Erkan Akçay                         Muharrem Varlı

                  Konya                                     Manisa                                     Adana

           Seyfettin Yılmaz                     Yusuf Halaçoğlu                   Emin Haluk Ayhan

                   Adana                                     Kayseri                                    Denizli

BAŞKAN – Komisyon, önergelere katılıyor musunuz?

PLAN VE  BÜTÇE  KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ALA – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Buldan, sizden mi başlayalım?

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Erol Bey konuşacak Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Dora, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 89’uncu maddesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'de ve dünyada İnternet yasakları ve bazı ülkelerde sansür noktasında olan İnternet erişiminin engellenmesi önemli bir gündem konusu olmuştur. İnternet’in yaşadığımız gezegeni iletişim ve haberleşme noktasında bir köye dönüştürdüğü hemen herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Erişimi engelleme kararları, zaman zaman suçun kişiselliği ilkesini göz ardı eden ve kullanıcı aleyhine sorunlar çıkartan bir uygulama hâline gelmektedir. Küçük bir içerik yüzünden İnternet sitesinin tamamını kapatmak veya erişimini engellemek çok daha büyük sorunlara sebep olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kanun değişikliği teklifi incelendiğinde, değişikliklere göre, kamu istediği anda, mahkeme kararı olmaksızın, istediği İnternet sitesini kapatabilecek yani İnternet’in kaderi tamamen hükûmetin eline geçecektir. Özel hayat gibi, habercilikte herkes için değişik sınırları bulunan, yargının bile yıllardır standart ölçüler geliştirmekte zorlandığı bir kavram yeni düzenlemeyle, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının bir İnternet sitesindeki haberin veya görsel malzemenin doğrudan yayından kaldırılmasına gerekçe yapılmak isteniyor. Yani, hükûmetin atadığı bir bürokrat, başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak gibi hiçbir sınırı bulunmayan, uçsuz bucaksız bir alanda, istediği haberi ve görsel malzemeyi, üstelik yayını yapan İnternet sitesinden de habersiz olarak doğrudan yayından kaldırabilecektir.

Yine mevcut 9’uncu maddeye yapılmak istenen başka bir ekle, idarenin doğrudan engellemediği bir içerikte özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğini iddia eden kişiler, Başkanlığa doğrudan başvurarak erişimin engellenmesini isteyebileceklerdir. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı yani idare, burada sadece, başvuru sahibinin hakkın ihlaline neden olduğu öne sürülen ilgili yayındaki haberin, içeriğin adresini, hangi açılardan hakkın ihlal edildiğine ilişkin açıklamayı ve kimlik bilgilerini ispatlayacak bilgileri eksiksiz vermesine bakacak; eksik yoksa TİB bu talebi, uygulanmak üzere derhâl erişim sağlayıcılar birliğine bildirecek ve erişim sağlayıcılar bu tedbir talebini en geç dört saat içinde yerine getirecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böylece, örneğin, bir haberde özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğini öne sürecek olanlar, sadece Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına başvurarak söz konusu haberi yayından kaldırtabileceklerdir. Dikkat ederseniz, bu düzenlemede de bir yargı denetimi kararı aranmıyor, içerik sağlayıcıdan, örneğin haber sitesinden bir savunma ya da görüş istenmiyor. Böylece, ilgili haber sitesinin kendi içeriğinden çıkarılan haberden ancak çıkarıldıktan sonra haberdar olabileceği bir düzen öngörülüyor.

Değerli milletvekilleri, hukuka aykırı içerik ve zararlı içerik konusunun hâlen tam ayrımının yapılamadığı günümüzde, İnternet’teki suçlarla mücadele etmek için çok sayıda hukuki çalışma yapılmıştır. Avrupa Birliği Siber Suçlar Konvansiyonu bu konuyla ilgili net bir çerçeve getirmektedir. Çocuk pornografisi, nefret suçları, terör propagandası, kumar, fuhuş, organ ticareti, kullanım hakları ve bilişim suçları dışındaki içerikler ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmektedir.

İnternet, tüm dünya vatandaşlarının ortak alanıdır, merkezî bir hükûmeti ve idare sistemi yoktur, ifade özgürlüklerine yönelik yasak ve kurallar bu alanda geçersiz kalmaktadır. Tüm yasal düzenlemelerde bu gerçek asla göz ardı edilmemelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasiye ve bilişim teknolojilerinin önemine inanan bir sosyal devletin birinci önceliği, sansürsüz ve ucuz İnternet’i tüm vatandaşlarına ulaştıracak çözümler oluşturmak olmalıdır. İnternet’te fikir ve düşüncelerin yayılmasında büyük rol oynayan siteler, çok sesliliğin ve demokrasinin bir parçası olarak kabul edilmelidir. Şiddete ve kriminal suçlara teşvik etmeyen fikirler ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. İnternet'in kötüye kullanılarak hak ve özgürlüklere zarar verdiği durumlarda uygulanacak yaptırımlar ise kullanıcıların hak ve özgürlüklerini olumsuz yönde etkilememelidir. İnternet’te suçla mücadelede sansürün etkisiz bir yöntem olduğu anlaşılmalıdır.

Bu gerekçelerle, önergemize desteğinizi bekliyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.

Sayın Halaçoğlu, kim konuşacak?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Anayasa’mızın 28’inci maddesi aynen şunu söyler: “Basın hürdür, sansür edilemez.

Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.”

Arkadaşlar, size bir şiir okumak istiyorum. Hepinizin ilgisini çekeceğini düşünüyorum.

“Adam seslendi: Rabb’im, bana varlığından bir emare göster.

Gökyüzünden bir kelebek süzüldü.

Ama adam görmedi.

Adam yine seslendi: Rabb’im, bana varlığından bir emare göster.

Bir kuş cıvıldadı ağaçta.

Ama adam duymadı.

Adam tekrar seslendi: Rabb’im, bana varlığından bir emare göster.

Bir şimşek çaktı gökyüzünde, bir yıldırım düştü.

Ama adam anlamadı.

Adam yine seslendi: Rabb’im, bana varlığından bir emare göster.

Bir cenaze geçti önünden.

Ama adam oralı olmadı.”

Değerli milletvekilleri, tabii ki görmek için göz gerekir, işitmek için kulak gerekir, duymak için his gerekir ve oralı olmak için de gerçekten ama gerçekten, o konuya vâkıf olmak gerekir.

Şimdi, bazı arkadaşlarımız, efendim, dün ortaya çıkan ses kayıtlarının doğru olup olmadığını sordular. Şimdi herkese dinletmek istiyorum.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Doğru Hocam, doğru.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Herkese dinletmek istiyorum, bakalım ne düşünecek herkes. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ama, bazılarının gözleri kör, kulakları sağır olurmuş Hocam.

(Hatip, tablet bilgisayarından bir ses kaydı dinletti.)

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sayın Başkan, böyle bir usul var mı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir usul, esas yok! Sayın Halaçoğlu şu anda yanlış bir iş yapıyor, lütfen uyarır mısınız?

BAŞKAN – Ben bir şey duymuyorum zaten.

Sayın Halaçoğlu…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Duyuyoruz, biz inanıyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın, kendisi konuşmuyor, başka şeyi yapıyor. Yani, paralel yapıya hizmet ediyor Sayın Halaçoğlu.

BAŞKAN – Hayır, anladım da…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yakışıyor mu size Hocam?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Yakışıyor, yakışıyor.

Şimdi, Allah aşkına, “Yakışıyor mu?” diye soruyorsunuz. Peki, yahu hırsızlık yapan adama “Yakışıyor mu?” diye sorulur mu Allah aşkına?

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Ne biliyorsunuz? Mahkemeden karar mı çıktı? Sabit oldu mu?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –  Adam tutmuş, resmen Anayasa’nın 28’inci maddesini ihlal ediyor, sansür uyguluyor, bir televizyona direktif veriyor, susturuyor, kaldırtıyor, burada yazıyor, burada söylüyor telefon görüşmesiyle ve ondan sonra diyorsunuz ki: “Bu yakışıyor mu?” Peki, Başbakanın yaptığı yakışıyor mu arkadaşlar? (MHP sıralarından alkışlar) Başbakanın yaptığı yakışıyor mu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Halaçoğlu, onun yeri başkadır.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Peki, ayrıca, sizin yaptığınız yakışıyor mu? En azından, sansüre sizin de karşı çıkmanız gerekmiyor mu? Ama bakın, ben şunu söyleyeyim: Bunu kim kaydettiyse de yanlış yaptı ama Başbakan daha çok yanlış yaptı, Başbakanın talimat verdiği televizyon ondan da büyük yanlış yaptı, basın ahlaksızlığını yerine getirdi.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Ya yalansa!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – İnsan onuruyla yaşar. Onu söyledim demin, anlamanız gerekir diye. Allah’ın varlığını Allah sürekli gösteriyor anlamıyorsanız, burada da sahtekârlığı anlamıyorsanız, daha ne söyleyeceğiz?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, Allah’ın varlığının anlamı bu mu?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Ne anlayacağız daha fazlasından? Hâlâ konuşuyorsunuz. Burada adam ne diyor? “Kaldırın, altta akan yazıyı da kaldırın." diyor. Bunu söyleyen insan için hâlâ savunmadasınız. İnsan insaf eder biraz ya! Şu Meclisin bu gibi sansürlerin önüne geçmesi gerekir, kim yaparsa yapsın. Ama siz hâlâ, bununla ilgili, tutmuşsunuz ileri geri “Efendim, yaptı mı, yapmadı mı?” veya “Bunu burada söylemeniz yakışık alıyor mu?” diyorsunuz. Ayıptır yani! Sizin kendi içinizde yakışık alıyor mu bunu böyle söylemeniz? Eğer, benim şimdi elimde yetki olsa Başbakanın konuşmasını engellesem, televizyonlara baskı yapsam yakışık alır mı arkadaşlar?

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – MHP’lilerin kasetlerini göstermek yakışık alır mı? Kasetleri göstermek yakışık alır mı?

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Gösterdiniz zaten!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Kim olursa olsun, bir genel başkan, bir muhalefet genel başkanının konuşması televizyonda veriliyor, sırf bundan dolayı televizyona baskı yapıp durduruyorsa ben şunu söyleyeyim: Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bundan sonra televizyonların, özellikle Habertürk’ün ortaya koyduğu hiçbir habere inanmayacağımız gibi, bundan sonra onun televizyon programlarına da katılmayacağız, ta ki  yönetimini değiştirene kadar, ta ki özür dileyip basın ahlakını yerine getirmeye söz verene kadar. Siz, istediğiniz kadar takla atın, ne söylerseniz söyleyin, mızrak artık çuvala sığmıyor. Bu baskıya sizin de en azından tepki gösterecek kişiler olmanız lazım. Bu millet sizden bunu bekler.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Oylayayım Sayın Elitaş, tamamdır.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Elitaş. Zaman kazanalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 89’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün akşam -saatini bilmiyorum- Sayın Halaçoğlu buraya yine aynı şekilde, elektronik cihazıyla çıktı, “Konuşmayı dinleteceğim.” dedi. Sayın Halaçoğlu, o konuşmanın var olduğunu, doğru olup olmadığını bilmiyorum.

(MHP sıralarının önüne pankart asılması)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Oo, siz de pankartçılığa başlamışsınız, tebrik ediyorum!

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Neye başlamışım?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Pankartçılığa başlamışsınız, tebrik ediyorum!

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Pankartçılığa

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Orada pankartlar var, farkında değilsiniz herhâlde. Tebrik ediyorum!

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sizin gibi sansürcülük yapmaktansa bunu yapmak daha iyidir yani!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Doğru olup olmadığını bilmiyoruz.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Götürmektense pankart açmak daha iyi yani!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Doğru olup olmadığını bilmiyoruz. Ama, gizlilik kararı alınmış bir soruşturmayla ilgili bir konuyu buraya getirmek, sizin yasaları ihlal ettiğinizin göstergesidir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Vay, vay, vay, vay!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İki: En önemli mesele, Sayın Başbakanın o an o kişiye talimat verip vermediği meselesinden öte, bir ülkenin Başbakanı dinlenebiliyorsa, bir ülkenin Cumhurbaşkanı dinlenebiliyorsa…

MUHARREM VARLI (Adana) – Bunlar yanlış, yanlış. Yanlış olduğunu söylüyoruz bunların. Siz bağırıyordunuz, siz diyordunuz burada “Öyle bir şey yok.” diye.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …bir ülkenin yetkili kurum ve kuruluşları dinlenebiliyorsa, bir ülkenin istihbarat teşkilatının en gizli, mahrem olan bilgileri…

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – On iki yıldır iktidarsınız, niye bir şey yapmadınız?

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Ne iş yaptınız siz on iki yıldır, ne iş yaptınız? Dinleme sonucunda ne iş yaptınız?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …kamuoyunda ve Halaçoğlu gibileri tarafından bütün insanlarla, bütün dünyayla paylaşılıyorsa, o zaman dikkat etmek gerekir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Ava giden avlanır hemşehrim!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - İşte, onun için diyoruz ki: Bakın, şu anda bulunduğunuz tehlikenin farkında değilsiniz.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Biz farkındayız, siz farkında değilsiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Başbakanın bu söylediği şeyi burada ifşa ederken, AK PARTİ’yi yaralarken...

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Bunu bizi izlerken düşünecektiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …“Siz böyle yapıyorsunuz, buna müdahale ediyorsunuz.” derken içinde bulunduğumuz tehlikenin farkında değilsiniz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Bunu bizi dinlerken düşünecektiniz.

MUHARREM VARLI (Adana) – Biz farkındayız, siz farkında değilsiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Birileri Türkiye Cumhuriyeti devletinin içerisine virüs gibi sızmış, o “paralel yapı” dediğimiz sistem virüs gibi sızmış…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ya, siz oluşturdunuz, siz! On senedir paralel yapıyı siz oluşturdunuz, Allah’tan korkun yani!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –  …Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını yok etmek için uğraşıyor ve sizi de, Sayın Halaçoğlu, maşa gibi kullanıyor.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Paralel yapı… Sizin paraleliniz o yapı. O yapı sizin paraleliniz. Neden bahsediyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –  Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – On bir yıl maşalık yapmışsınız, bunu mu itiraf ediyorsunuz?

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – O yapı sizin paraleliniz yani! Neden bahsediyorsunuz? Allah, Allah!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – On iki yıl kullanmışlar sizi maşa gibi. Ayıp!

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz.

2.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Vallahi maşa gibi kullanılanların kimler olduğu biz çok iyi biliyoruz. Daha, on iki yıldır beraber olduğunuz paralel yapılanmayla kimler sizi kullandıysa siz kendiniz itiraf ediyorsunuz, kimleri kullanmışlar bu gözüküyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yani, başkası kullanıyorsa sen mi dinledin onu? O dinlemeyi sen mi yaptın? Bunu yapan, maşa gibi kullanmış oluyor işte.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Siz yapıyorsunuz, siz.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ya, sizin yaptığınız paralel yapı.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Ama şunu söyleyeyim: Biz, gizli yapılanmanın ne olduğunu çok iyi biliriz ama o gizli yapılanmayla on iki senedir farkına varmadan eğer birlikte hareket ettiyseniz, o gizli yapılanmadan haberiniz yoksa ve bugün ondan şikâyet ediyorsanız, o zaman, siz devlet işinden hiç anlamıyorsunuz demektir.

İkincisi: Bu konunun mahkemeye intikal ettiğini ne zaman duydunuz? Mahkemeye intikal etti mi arkadaşlar bunlar? Hiç kimse söyleyebilir mi? Mahkemeyle hiç alakası yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Soruşturma diyoruz…

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Yok mahkemeyle alakası bunun.

Sadece, Sayın Devlet Bahçeli Cumhurbaşkanıyla görüşmüş, diyor ki… Sayın Başbakan da tam olayların çıktığı zaman nereye gitmiş? Fas’a gitmiş. “Cumhurbaşkanı inisiyatifi ele almalı, bunu düzeltmelidir.” diyor ama Başbakan yok, Cumhurbaşkanını göreve çağırıyor ve Başbakan her şeyden haberdar, Fas’tan telefon açıyor ve diyor ki: “Şu konuşmaları kaldır.”

Şimdi, beyefendiler, siz kimin kullandığını söylüyorsunuz, kim tarafından nelerin ortaya çıkarıldığını söylüyorsunuz. Dün, dünya kadar iş çıkarılırken neden sesiniz çıkmıyordu? Kim çıkarıyordu o zaman, yandaşlarınız mı çıkarıyordu? Niye sesiniz çıkmıyordu o zaman? “Paralel devlet” diyorsunuz, millî ordunun kumpasa uğradığını söylüyorsunuz. Siz, o zaman yok muydunuz bu devleti yönetirken, neredeydiniz? Şimdi mi aklınız başınıza geldi?

FARUK BAL (Konya) – Tatilde, tatilde!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Siz tatil mi yapıyordunuz?

MUHARREM VARLI (Adana) – Ucu kendilerine dokundu, acıtmaya başladı.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Başkasına olunca iyi!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Devlet yöneten insan beş gün sonra ne olacağını bilir ama siz, üç sene sonra ne olacağını bilmiyorsunuz. Anayasa’yı değiştirdiniz, şimdi “HSYK’da yanlış yaptık.” diyorsunuz. Üç sene öncekinden bile haberiniz yok, ondan sonra konuşuyorsunuz. Aklını başına alsın herkes ve ona göre konuşsun.

Hepinize saygılar. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.16

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 89 uncu maddesinde yer alan 6. maddenin (d) fıkrasında yer alan “Başkanlığın talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde Başkanlığa teslim etmekle ve Başkanlıkça bildirilen tedbirleri almakla" ifadesinden sonra gelmek üzere;

"Erişim sağlayıcı kendisine ait olmayan bilgiyi mahkeme karar olmadan veremez. Erişim sağlayıcı kendisinin suçlanmasına sebep olabilecek veya sair biçimde kendi nezdinde sorumluluk doğurabilecek gizli veya hassas bilgilerin talep edilmesi hallerinde talep edilen bilginin niteliğinin, verilişin biçiminin ve kullanılma sebebinin belirlenmesi için mahkeme kararı talep edebilir." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erdal Aksünger (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Aksünger, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bugün 3 kere isminizi okudum, nihayet…

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Evet.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kapanıştan önceki, aslında, tartışmayla ilgili birkaç konu söylemek istiyorum, dinlemeyle ilgili. Bu memlekette ne facialar yaşandı, bir kısmı da buradaki kurum başkanlarının olduğu yerlerden kaynaklı. Bu memlekette öyle facialar yaşandı ki biz dinleme komisyonunda bunların hepsini bir vesileyle aslında gündeme getirdik, şerhler koyduk ama soruşturma falan Hak getire.

Bakın, kanunda çok açıkken, kişinin isminin, soy isminin yazılması ve suçunun -istihbarati bilgi bile olsa- yazılması ve arkasından kolluk kuvvetinin bir savcıya götürdükten sonra, o savcı da bunların hepsine bakıp “Kanuna uygun.” dedikten sonra yargıcın önüne koyması ve arkasından dinlemenin başlaması gerekiyor ve bu dinlemeyi yapacak olan da TİB ve bu kadar büyük prosedür içerisinde, hukuk varken bu memlekette adları kodlanarak binlerce insan dinlendi. Binlerce insanla ilgili bu iddiaların hepsi mahkemelerde delil olarak kullanıldı ve yasada bunların imha edilmesi gerekirken bunlar imha edilmedi -bunlar aşikârdır, bunlar belgelidir- başka insanların, öyle veya böyle eline geçti.

Şimdi, devletten, paralel devletten, derin devletten, şundan, bundan bahsediyorsunuz. Nereden bahsettiğiniz önemli değil, ortada hukuk yok. Devletin bütün kademeleri birileri tarafından tarumar edilmiş. Yani, ayrıca, madem dışarıda böyle bir yasa dışı örgüt var, birilerini dinlemek için öyle veya böyle koşullanmış. Peki, bunu araştıran bir kolluk kuvveti var mı? Millî İstihbarat Teşkilatında, böyle dışarıdan gelen, içeride bir vesileyle olabilecek olan zafiyetleri yaratacak olan bir çeteye karşı bir eylem planı var mı? Hayır, yok. Emniyet İstihbarat teşkilatında var mı? Hayır, yok.

Biraz önce İçişleri Bakanı burada oturuyordu. Kendisine bir şey sorayım: Bu memlekette 2010’dan beri Emniyet İstihbarat teşkilatında envanter tutulmadığı iddiası var; çıksın, cevap versin. O araçların nerede olduğunu açıklasın, Almanya’dan hangi şehirden, hangi markalı araçların buraya getirildiğini ve şu anda onların olduğunu iddia etsin, nerede olduğunu açıklasın; edemez, edemez.

Bakın, şimdi, TİB’e yetkiyi vereceksiniz; peki, tamam. E, bu aynı TİB değil mi? Diyor ki TİB Kanunu’nda: “Eğer sana yargıdan dinlemeyle ilgili bir konu geldiğinde sen bunu yasal görmüyorsan, sakıncalı görüyorsan iade et.” İyi de buna rağmen, 8 bin tane takma adıyla, kod adıyla adamın dinlendiğini, komisyonda biz bir sürü insandan duyduk hepsini. Sorduk, hayır, aksine bir şey söyleyen olmadı. Bunların bir kısmı bu ülkedeki bazı davalarda delil olarak kullanıldı, nereden geldiğini kimse söyleyemedi. İtirazlar varsa buraya edilmesi lazım bütün itirazların. Bu memlekette bunların hepsi yaşandı. Devlet içinde devlet varsa, derini varsa, paraleli varsa buradaki insanların hepsinin suçudur. Bunu açıkça ifade etmek istiyorum.

Şimdi, yasa üzerinde önergelerimiz var. Alternatif erişim yollarının araştırılması… Şunu söyleyeyim: Zaten temelde 5651’in şu andaki hâliyle komplesine karşıyız; partim olarak söylüyorum, komplesine karşıyız zaten. Bu yasa bir ceza yasası olarak geliyor şu anda, sansür yasasıdır, ne derlerse desinler.

“Alternatif erişim yollarının bulunması” diyor. Nasıl bulacaksınız? Mesela bütün tünelleri kapattınız; öyle mi, öyle bir yeteneğimiz var mı bizim? Mesela bizim Türkiye Cumhuriyeti devletinin bugüne kadar attığı adımlarla, oluşturduğu büyük “know-how”larla biz böyle bir teknolojiye mi sahibiz? Hayır, böyle bir şey yok. İşte, “proxy”leri mi önleyeceğiz, VPN’leri mi önleyeceğiz veya “Ktunnel”leri mi önleyeceğiz? Ne yapacağız? Hayır, onu yapmayacağız ama size çok ilginç bir şey söyleyeyim: Millî İstihbarat Teşkilatının -öyle veya böyle- kuruluş kanununda diyor ki, yurt dışı sinyalleriyle ilgili konuda sen kanuna ihtiyacın olmadan görevlisin yani oraya buraya başvurmana gerek yok. Şimdi, siz eğer yurt dışında Google’ın veya YouTube’ın, Facebook’un bir sayfasına gidip bir şeye bakıyorsanız sinyal dışarıya gittiği için Millî İstihbarat Teşkilatının hiçbir kanuna dayanmadan burayı öyle veya böyle durdurma, inceleme, fişleme hakkı görünüyor; bu yasada görünüyor, şu anda görünüyor. Eğer bunlar hani… Orada ne olduğunu yazmamışsınız, hani alternatif erişim yolları, nedir mesela? Söyleyin, çıkın buraya. Bizim bilmediğimiz bir şey mi var? Çıkın, açıklayın. Öyle bir şey yok. Yani, tamamen karşıyız ama bu maddeyi burada yazdığınız için söylüyorum. Zaten bunların çoğu da öyle, teorikte olabilir -bunları yazmışsınız- pratikte uygulaması mümkün değil. Bu ülkede son on-on beş yılda memleketi o kadar çok geri bıraktınız ki teknolojiden, altyapı yatırımlarından; yok FATİH Projesi’dir, yok bilişim sınıflarıdır, milyarlarca doları oraya buraya harcadınız, onların hepsi de çöpe gitti. O yüzden böyle bir teknolojiniz yok diyor, kalanları daha sonraki maddelerde konuşmak üzere hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 90’da birbiriyle aynı mahiyette üç önerge vardır. Önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 90 ıncı maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                      Seyfettin Yılmaz                   Emin Haluk Ayhan

                  Konya                                      Adana                                     Denizli

             Erkan Akçay                         Muharrem Varlı                      Yusuf Halaçoğlu

                  Manisa                                     Adana                                     Kayseri

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

           Erdal Aksünger                        Muharrem Işık                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                    İzmir                                     Erzincan                                   İstanbul

                                    Aytuğ Atıcı                               Ramis Topal

                                        Mersin                                      Amasya

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

             İdris Baluken                          Pervin Buldan                          Hasip Kaplan

                  Bingöl                                       Iğdır                                       Şırnak

                Erol Dora                      Abdullah Levent Tüzel                      Altan Tan

                  Mardin                                    İstanbul                                 Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) - Sayın Başkanım, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurunuz, sizden başlayalım. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli arkadaşlar, Erdal arkadaşımız birkaç noktaya değindi. Burada erişim sağlayıcıları birliğini kuracaksınız yani Türkiye’de 196 tane erişim sağlayıcı var; büyük var, küçük var, dükkân gibi olanlar var ama bu maddeyle, eğer erişim sağlayıcı bu birliğe üye değilse faaliyette bulunamayacak yani erişim sağlayıcıları artık sizden izin isteyecek, onayınız olmadan çalışamayacak. Birinci yasağı, çalışma hürriyetini engellemekten yaptık.

İkincisi: Microsoft’un, Google’ın, dünya devi ABD ve diğer kaynaklarda olanların temsilcilerini burada sorguya suale çekeceksiniz, sorumluluk vereceksiniz, görev vereceksiniz; hak yok. Şimdi, bunu bıraktık.

Şimdi, TİB olarak siz dinleme yapıyor musunuz, yapmıyor musunuz? Bütün mesele burada arkadaşlar. Gizli dinleme bu ülkede var mı, yok mu? Kaset, şantaj, İnternet var mı, yok mu? Şimdi, bakın arkadaşlar, TİB, adli makamların verdiği gizli dinlemeleri yapıyor. Şimdi, adli makamların verdiği gizli dinlemeleri yapan TİB, dinlemenin merkezi, hem emniyetten hem jandarmadan gelen dinleme kayıtlarını alıyor, mahkeme kararlarını uyguluyor. Kocaman depoları var, hatta yıllarca saklıyor; beraber araştırma komisyonu olarak da gittik gördük. Şimdi, siz gizli dinlemeyi çözmeden, yasa dışı, ahlak dışı, onur dışı, insanlık dışı, haysiyet dışı, alçakça dinlemeleri ve şantajları önleyecek mekanizmayı geliştiremedikten sonra istediğiniz yetkiyi elinize alın, dört saatte kapatın, yıkın, yakın, ne yaparsanız yapın hikâye. Boş konuşuyorsunuz, boş.

Bakın “önleyici dinleme” adı altında arkadaşlar, “önleyici dinleme” adı altında 81 ilin bütün valileri, kaymakamları, emniyet müdürleri ve jandarma komutanları dinleme yapıyor. Türkiye’de, dinleme, ayağa düşmüş arkadaşlar; gizli dinleme uzman çavuş ve bekçi düzeyine düşmüş bu ülkede. Uzman çavuş ve bekçi düzeyine düşen gizli dinlemede, kamu görevlilerinin yüzde 80’i Cumhurbaşkanını da, Başbakanı da, üst yargıyı da, memleketi de, parlamenterleri de tabii ki dinler.

Buraya bir İçişleri Bakanı geldi, bu kürsüde konuşurken dedi ki: “BDP milletvekillerini dinledim.” Bu kürsüden bu kadar açıkça söyledi, açıkça. Bundan daha açığı olabilir mi? Biriniz “Ayıp değil mi, hukuk dışı değil mi, yaptığın suç değil mi?” dediniz mi, biriniz dediniz mi Allah aşkına? Yok.

Şimdi, gizli dinleme kapınıza dayandığı zaman ve tehlike çemberine girdiğiniz zaman bunun önlemini almak istiyorsanız, işte, dört parti grubu... Gizli dinleme komisyonunda önerilerimiz var. Gelin, bunun önlemini alalım. Ben her partiden birer kişi öneriyorum. Bir haftada, Türkiye'de gizli dinlemeyi tarihe gömeriz, tarihin çöplüğüne gömeriz; ahlaksızlığı da, edepsizliği de, hukuksuzluğu da, bütün bunları da bir haftada tarihe gömeriz. Gelin, varsa yüreğiniz, samimiyseniz, gizli dinlemede, bu ahlak dışı dinlemede yürekli bir şekilde “Varım.” diyorsanız, gelin, bunu düzeltelim. Eğer bunun anayasasını biz yaparsak, yasasını biz yaparsak işte TİB’e bu yetkiyi verirken de hiç kimse bu kadar fazla korkmayacaktır çünkü TİB bir idari kurumdur. İdare hükûmete bağlıdır. Hükûmet yargının karşısında…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Kaplan, biz varız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Siz varsınız, MHP var mı? BDP olarak varız.

Sayın Elitaş siz de var mısınız? Gizli dinlemeyi, gelin, bir haftada anayasal düzenlemeyle yok edelim, bitirelim. Çok basit, bir haftada bunu bitiririz; bunun iddiasında bulunuyoruz. Ben iddia ediyorum; bir hafta içinde, Türkiye'de, gizli dinlemeyi, röntgenciliği, ahlaksızlığı, izlemeyi, takip etmeyi, bunu edenleri yakalamayı, tespit etmeyi bitiririz. Buna yüreği olan gelsin, onurlu olan gelsin. Kapımızı açıyoruz, bütün milletvekilleriyle buna hazırız, ben hazırım. İktidara da hodri meydan! Buyurun siz de gelin. Gelin, kuralım komisyonu, bu hafta çözelim bu işi; bu kadar açık diyorum. Bırakın sansürü mansürü, eften püften işlerle uğraşmayı; gelin, kuralım korkmadan diyorum.(BDP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan “Ben de hazırım.” diyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Sayın Yılmaz, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İnternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesiyle ilgili konuşuyoruz. Şimdi, değerli milletvekilleri, böyle bir düzenlemeye niye ihtiyaç duydunuz, önce onu sorgulamak gerekiyor. Şimdi, Sayın Başbakan diyor ki üç gün önce: “Cumhurbaşkanını bile dinlemişler, beni dinlediler, çocuklarımı dinlediler.” İnsana sorarlar… Bunu bizim Karaisalı’da, Saimbeyli’deki Ahmet Amca söylemiyor. Söyleyen kim biliyor musunuz? Bu ülkenin Başbakanı.

O zaman, Başbakana şunu sormak lazım: On iki yıldır Sayın Başbakan siz ne iş yapıyorsunuz? Yani, on iki yıldır bunların gereğini yapmıyorsunuz da bundan sonra mı gereğini yapacaksınız?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Salma salıyormuş, salma; salma salmakla meşgulmüş.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – O zaman, bu ülkeyi siz yönetemediğinizi kendi kendinize deklare ettiniz Sayın Başbakan. Şimdi, buna niye ihtiyaç duydunuz biliyor musunuz, hâlinizden memnundunuz, niye ihtiyaç duydunuz? 17 Aralık ve 25 Aralıkta asrın yolsuzluğu var, bunu kabul etseniz de böyle, kabul etmeseniz de böyle. Şu anda Türkiye’de yolsuzluğa batmış bir suç çetesi örgütü var, yolsuzluk her tarafa sirayet etmiş. Şimdi, bunun önüne geçmek için ardı ardına birtakım yasalar çıkarmaya çalışıyorsunuz alelacele. HSYK Kanunu’nu getirdiniz apar topar, gece gündüz çalıştınız ama Adalet Bakanı devreye girdi, 1. Dairede operasyon yaptı; savcıların, hâkimlerin yerini değiştirince yarısından sonra işi çektik. Şimdi, geldiniz, savcıları, hâkimleri değiştirince bu işten sıyrıldığınızı düşündünüz ama ardı ardına birtakım yayınlar çıkmaya başlayınca şimdi İnternet yasasını getiriyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, şunu unutmayın: Bakın, biraz önce kızdınız, “maşa” dediniz, “şu” dediniz, “bu” dediniz ama bir Başbakan ta Fas’tan Habertürk’ün Genel Yayın Yönetmenini arayarak “MHP Genel Başkanını çıkarmayın.” diyor. Böylesi 28 Şubat sürecinde olmadı. 28 Şubat sürecini mumla aratır hâle geldiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Andıççı

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Evet, evet; o 28 Şubat sürecinde birtakım andıççılar vardı, bugün de Başbakanın andıççıları var.

Ama, unutmayın -bakın- 28 Şubat sürecinde de fişlemeler vardı, 28 Şubat sürecinde de birçok insan fişleniyordu, birçok insanın yerleri bir gecede değiştiriliyordu.

Yok mu Efkan Ala? Nereye gitti bilmiyorum. Şimdi, Efkan Ala, millî iradeden bahsediyorsunuz. Efkan Ala millî iradeyi nereden temsil edecek, bizim gibi seçilip mi geldi? Ama gelen İçişleri Bakanı her gün 1.500-2.500 polisin yerini değiştiriyor; yetmedi, Millî Eğitime el attı, kardeşini oraya getiriyor; Maliyeye müdahale ediyor. MİT'ten raporlar geliyor, MİT'ten!

MİT'in işi nedir, MİT'in işi? MİT'in işi, bu ülkenin güvenliğini sağlamaktır ama bakıyorsunuz, MİT, MHP’li iş adamlarını fişlemiş, CHP’li iş adamlarını fişlemiş. Bizde iş adamı kalmadı ki bütün iş adamları sizde; ortada, ihalelerden alınan…

Ama, şunu unutmayın değerli milletvekilleri, bakın, 28 Şubat sürecini yürütenleri iyi hatırlayın. 28 Şubat sürecinin aktörleri ne diyordu? “Bin yıl sürecek bu.” diyordu, “Bin yıl.” Ama Cenab-ı Allah’ın takdiri ve bu milletin iradesiyle bir yıl, iki yıl bile dayanamadılar, yerle bir oldular. Kendilerini bin yıl devam edecek şekilde kodlamışlardı.

Bugün ben Sayın Başbakana bakıyorum, hiçbir şekilde bu iktidardan gitmeyecek şekilde kendisini kodlamış. Bugün çıkanlar onlar. Öyle bir hâle geldi ki “Askerî vesayeti kaldırdım, yargı vesayetini kaldırdım, bürokraside hâkimiyeti elime aldım.” diyen Başbakan, dün bu operasyonları yapanları ayakta alkışlıyordu. Bugün diyor ki grup başkan vekili: “Paralel yapıyla beraber misiniz?”

Varsa bir paralel yapı, siz beraberdiniz Sayın Elitaş; siz beraberdiniz, AKP beraberdi. Bir kere bunu mantık olarak düşünün.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman doğruların yanında durduk ama siz “Askerî vesayeti, yargı vesayetini kaldırdık.” diye bu millete övünerek gittiniz, oy istediniz. Bunları yapınca neye kapıldınız biliyor musunuz? Kendinizi dokunulmaz hissetiniz, “Kimse bize dokunamaz.” dediniz ve bu ülkeyi tek adamlık modeliyle yürüttünüz, tek adamlık modeliyle yönettiniz; kanunları bir tarafa bıraktınız, yasaları bir tarafa bıraktınız; sizin talimatınızla aynı anda 10 tane medya aynı manşeti attı, yanlışları görmedi. Sandınız ki hiçbir şey ortaya çıkmayacak ama Allah’ın indinde her şey açığa çıkacaktır. Bugün bu yasalarla, bugün bu gücünüzle her şeyin üstesinden gelebilirsiniz ama Allah’ın adaletinden kurtuluş yok. Ey AKP milletvekilleri, bu işe bulaşmayanlar gerçekten elini vicdanına koyarak Allah’ın adaletini her zaman hatırlayacaklardır.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.

Sayın Aksünger, buyurunuz.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, burada kod adı ESB (Erişim Sağlayıcıları Birliği) ben buna “kiralık katil” diyorum. Neden? Şimdi, böyle bir birliğe niye ihtiyaç olsun ki? Türkiye’de Erişim Sağlayıcıları Birliğinin hâkim sağlayıcısı kim? TÜRK TELEKOM. TÜRK TELEKOM olmadan sabit hatlar üzerinden İnternet bir yere gidebilir mi ya, böyle bir şey olabilir mi yani? Mümkün değil. TÜRK TELEKOM kimin? Sizin birilerine verdiğiniz adamların, kiminse bilmiyorum yani.

OKTAY VURAL (İzmir) – Acaba verdiler mi?

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) – Onu bilemiyorum, o başka bir konu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani, başka bir şey var mı?

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) – Şimdi, TÜRK TELEKOM’un “Hayır.” dediği bir işin Türkiye’de bir yere sağlanması mümkün değil. Bu, İnternet olur, süt olur, et olur; bilmem yani. Eğer TÜRK TELEKOM veriyorsa bir şeyi, “Hayır.” diyorsa -o bir kere hâkim sağlayıcı- o “Yok.” diyorsa bu iş yok. Şimdi, bu adam böyleyken sen niye böyle bir birlik kuruyorsun? Sebebi şu: Dünyanın gelişmiş demokrasilerinde bu iş öyle veya böyle eleştirilecek zaten, Türkiye yerden yere vurulacak. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 8’inci madde, 9/a, bunların hepsi bir vesileyle çok ciddi mahkûmiyet kararlarına tabi olacak. Diyorsunuz ki: “Kararı biz vermiyoruz, sivil toplum kuruluşu veriyor.” İyi de bu sivil toplum kuruluşuna ihtiyaç yok ki. Madem böyle bir şey var, TİB Başkanı TÜRK TELEKOM’a sabit hatlar konusunda desin ki: “Kapat şurayı.” Kapattırır zaten yani. Ayrıca, burada BTK var. BTK, bu memlekette tüm bu kurumların üzerinde balta sallayan bir kurum yani canının istediğini o da kapattırabilir. Bu niye? Bu, sadece Avrupa Birliği ve dünyaya şirin görünmek için oluşturulmuş, benim hani kendi tabirimle “kiralık katil” dediğim, maşa olan bir kurum. Bu kuruma ihtiyaç yok, çok saçma sapan bir şey. Şimdi, madem BTK, TİB bu kadar kabiliyetli kurumlardı…

Bir şey söyleyeceğim, 2011 yılında biz bunu hatta komisyonda söyledik: TÜRKTRUST tarafından Ankara Büyükşehir Belediyesine, EGO’ya sertifika verildi, kök hücre sertifikası. Bu ne demek biliyor musunuz? Bütün herkesin kişisel bilgilerine ulaşabilme imkânı. İkinci bir yer de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Merkez Bankasına verildi. Şimdi, bu sehven meselesi var ya… Yani, TÜRKTRUST öyle bir kurum ki Türkiye’deki bu güvenlik sertifikalarını veren bir kurum. Şimdi, Merkez Bankası bunu TÜRKTRUST’a geri iade ediyor, “Bu, bana yanlış verilmiştir.” diyor, “Benim aslında yapmak istediğimin, yeteneklerin çok üzerinde bana yetki veriyor.” diyor ama nedense Büyükşehir Belediye Başkanının EGO kurumu bunu iade etmiyor, neredeyse bir yıl boyunca bu sertifikasyonla öyle veya böyle bazı işlemler yapıyor.

Size küçük bir şey söyleyeceğim. Ben komisyonda TÜRKTRUST’ın başındaki yetkili bir arkadaşa -ismini vermeyeceğim- sormuşum: Bak, bu belgeyi bana verseniz ben bu gördüğün, sokakta yürüyen vatandaşların bütün bilgilerini alabilir miyim, banka bilgilerini alabilir miyim veya şifrelerini alabilir miyim dediğimde bana dedi ki kendisi: “Elinizde böyle bir sertifika varsa tabii ki alabilirsiniz.” Ne demek? Yani, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bir kurumu, Türkiye’de siz mail de atsanız, bir bankaya da girseniz oralarda sizin bilginizi elde edebilme akreditasyon belgesini eline geçirmiş bir yıl boyunca. Bu, hani böyle sorumlu bir kurum gibi, Kuzey Kıbrıs’taki Merkez Bankası gibi, hiç de “Ya, bu bize yanlışlıkla verilmiş, sehven vermişsiniz.” dememişler, bir sene kullanmışlar. İş ortaya çıkınca ne olmuş? “Ya, yanlışlıkla oldu.” deyip… Peki, bu adamlara ne yapılmış? Hiçbir şey yapılmamış. Denetim var mı? Yok. Peki, bu bilgiler gerçekten alınmış mı, insanların bilgileri birine satılmış mı? Hiç kimse bunu bilmiyor. Peki, bazı arkadaşlar, sosyal medya üzerinde birinin kimlik bilgilerine akşam gördüğünde sabah nasıl ulaşıyor? Çıksın bunu BTK Başkanı açıklasın, nasıl ulaşıyormuş yani? Buradaki arkadaşlar konu biraz teknik olduğu için belki bu konuyu açıklayamayabilirler, o açıklayabilir veya TİB Başkanı açıklasın, nasıl ulaşıyormuş? Böyle bir belge varsa, böyle bir sertifika varsa ulaşabilir mi? Evet, ulaşabilir. Çünkü bizi uyaran kim? Dünyanın öbür tarafından bizi uyaran bir kurum; Google Chrome uyarıyor bizi, diyor ki: “Burada, bu belge sahte olabilir. Benim mail datalarımın, mail verdiğim bütün vatandaşların, hepsinin bilgilerini alıyor.” diyor. Sadece Google’ın değil, buna benzer tüm maillerin, hepsinin gittiği adresleri almış. Bakın, bu, büyük bir skandaldır. Bununla ilgili hiçbir şey yapılmadı. Buradan tekrar suç duyurusunda bulunuyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aksünger.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saat yedi olduğuna göre, birleşime bir saat ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.59
 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

91’inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 91 inci maddesinde yer alan 5651 sayılı kanunun 7. maddesinin 4. fıkrasında yer alan "Bu maddede belirtilen yükümlülükleri ihlal eden ticari amaçla toplu kullanım sağlayıcılarına, ihlalin ağırlığına göre yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde uyarma, bin Türk Lirasından on beş bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verme veya üç güne kadar ticari faaliyetlerini durdurma müeyyidelerinden birine karar vermeye" ibaresinden sonra gelmek üzere "mahkemeler yetkilidir." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Muharrem Işık                        Erdal Aksünger

                 İstanbul                                   Erzincan                                     İzmir

              Aytuğ Atıcı                             Ramis Topal                          Binnaz Toprak

                  Mersin                                    Amasya                                   İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 91'inci maddesinde yer alan "mahalli mülki amir yetkilidir. " ifadesinin "ilgili yetkili mahkeme" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          İdris Baluken                              Erol Dora

                    Iğdır                                       Bingöl                                     Mardin

             Hasip Kaplan                             Altan Tan                      Abdullah Levent Tüzel

                   Şırnak                                  Diyarbakır                                 İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 91 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını teklif ederiz.

             Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı                      Seyfettin Yılmaz

                  Manisa                                     Konya                                      Adana

        Emin Haluk Ayhan                   Yusuf Halaçoğlu                      Muharrem Varlı

                  Denizli                                    Kayseri                                     Adana

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği önerge…

Gerekçeyi mi okutayım?

CELAL ADAN (İstanbul) – Gerekçe...

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Bu madde ile İnternet kafeler dahil olmak üzere “bütün İnternet toplu kullanım sağlayıcılar, konusu suç oluşturan içeriklere erişimin engellenmesi” ile mükellef tutulmaktadır. İşletmecilerin “neyin konusunun suç teşkil ettiğini” bilmek zorunda olmaları eşyanın tabiatına terstir. Bu madde bir korku ortamının yaratılmasını ve mahkeme kararı olmamasına rağmen yine otosansür mekanizması erişimin engellenmesini sağlamaya yöneliktir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 91’inci maddesinde yer alan “mahallî mülki amir yetkilidir.” ifadesinin “ilgili yetkili mahkeme” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli arkadaşlar, gerçekten çok ciddi bir konuyu konuşuyoruz burada. İnternet servis sağlayıcıları -kod adı, Erdal Bey koydu- bundan sonra her şeyi onlardan bilecek TİB, işi kolaya almış, dört saatte karar verecek, yakalarına yapışacak. Peki, İnternet sınırlamaları ne tür kayıplar getirecek? Bunların ekonomik ve sosyal alandaki götürülerini hiç hesaba katıyorlar mı? Yok.

Şimdi, bakın, şu ana kadarki uygulamada çıkan sıkıntıları, bugüne kadar olanları -yani bugünden sonra olacakların habercisi olsun diye bunları sayacağım- sayayım size: Oranlılık yani ölçülülük ilkeleri gözetilmemiş.

“Kanunun amacı dışında erişimi engelleme kararları verildiği…” Ee, bundan sonra daha fazlası olacak, bu konuda hiç kimsenin tereddüdü olmasın.

“Farklı hukuki sebeplere dayanarak verilen erişimin engellenmesi kararlarında bireylerin temel hak ve özgürlüklerini sınırlandıran sonuçların doğduğu…” Ölçünüz var mı? Yok. Hâlbuki, bir anayasa, sözleşmeler, İnsan Hakları Sözleşmesi filan, o da yok.

“Erişimin engellenmesi kararlarının yerine getirilmesindeki koordinasyon eksikliğinden dolayı hak kayıplarının ortaya çıktığı gözlemlenmiş.”

Şimdi, bakın, sorumluyu buldunuz. Erişim Sağlayıcıları Birliği yoktu, bunlar oluyordu değil mi? Gizli dinlemeyi kim yapıyor arkadaşlar? MİT. Uludere katliamı olayında, bakın, 22 Aralıkta ilk istihbaratı Heron’lar ve Predator’lar aynı anda veriyor. MİT, istihbaratı getiriyor, Hükûmete veriyor.

27 Aralıkta diyorlar ki: “Fehman Hüseyin bu ekibin içindedir, bir telefon sinyali aldık.” Ve bu telefon sinyali üzerine oradan birimler… Heron’ların yazılımı İsrail’e… Predator’ların da yazılımı nereye bağlı? Amerika’ya.

Şimdi, yazılımı biri Tel Aviv’e, biri Washington’a bağlı iki odaktan, iki noktadan bahsediyoruz arkadaşlar.

Şimdi, Amerika’nın 55 bin tane personel çalıştırarak yaptığı NASA’daki çalışmayı, siz, burada 50 tane bürokratla servis sağlayıcılarına yaptırmaya çalışıyorsunuz. Sonra, o yanlış istihbarat üzerine, Millî Güvenlik Kurulu toplantıdayken, MİT’in yanlış istihbaratı üzerine, vur emri bizzat -takipsizlik kararında açıklandığı gibi- Genelkurmay Başkanı ve o gün Millî Güvenlik Kurulunda bulunan Başbakan ve bakanların tamamının bilgisi dâhilinde veriliyor. Şimdi, “İstihbarat yanılması sonrası 34 yurttaşımızı öldürdük.” noktasına geldiğinizde “zorunlu hata” diyorsunuz.

Şimdi, burada bu İnternet’e erişimle ilgili konularda karar alırken, uygulamaya geçerken şunu düşüneceksiniz: Kim gizli dinleme yapıyor? Bu sorunun cevabını alacaksınız. Kim gizli dinleme kayıtlarını İnternet’e veriyor? Kim erişim sağlayıcılara bunu dağıtıyor? Bunu dağıtanı yakalayacağına erişime giden bilgileri verdi diye erişim sağlayıcılarının yakasına yapışıyorsunuz. Bu nasıl bir yaklaşım tarzıdır? Hangi hukuk devletinde bu sistemle bunun önleyiciliğini yapabilirsiniz? Yazılım endüstrisinde Türkiye zaten gerilerde sayıyor, AR-GE’ye ayırdığınız parayı yüzde 2 oranında artırmış olmanız da bir çare değil. Gelin, size köklü bir çözüm getirelim arkadaşlar, gizli dinlemeyi kökten çözelim. İnternet erişiminde, yasa dışı verileri sızdırmayı kökten çözelim. Gelin, buradan bunu yapalım. Evet, ağır ceza mahkemesi mi karar verir, nasıl verir, Meclis denetimi nasıl olur, denetleme grubu kurulursa çalışması nasıl olur; bunların hepsi çok kolay şeyler. Gelin, kökten çözelim. Bunu çözmek mümkünse siz vesaireyle uğraşıyorsunuz arkadaşlar. Vesaireyle uğraşmakla Başbakanın odasındaki böcekle mücadele edemezsiniz, Cumhurbaşkanının dinlemelerini engelleyemezsiniz ve çok ciddi bir yanlış içindesiniz. Hele hele torbayla bunu engellemek mümkün değildir diyorum.

Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 91 inci maddesinde yer alan 5651 sayılı kanunun 7. maddesinin 4. fıkrasında yer alan "Bu maddede belirtilen yükümlülükleri ihlal eden ticari amaçla toplu kullanım sağlayıcılarına, ihlalin ağırlığına göre yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde uyarma, bin Türk Lirasından on beş bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verme veya üç güne kadar ticari faaliyetlerini durdurma müeyyidelerinden birine karar vermeye" ibaresinden sonra gelmek üzere "mahkemeler yetkilidir." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Binnaz Toprak (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Toprak, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; üzerinde konuşacağım madde 5651 sayılı Yasa’nın 7’nci maddesine getirilen değişikliklerle ilgili.

Şimdi, 5651 sayılı Yasa, biliyorsunuz AKP döneminde, 2007 yılında çıkarıldı ve İnternet yasakları getirildi. Bu, bütün uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından -zamanım kalırsa hangileri tarafından olduğuna değinirim- eleştirilmiş olan bir yasa, “İnternet özgürlüğünün önüne sınırlar getiriyor.” diyerek. Bu yetmezmiş gibi, şimdi bir de torba yasada getirilen değişikliklerle bu yasaklar pekiştirilmekte.

İktidar ne zaman özgürlükleri kısıtlayıcı bir yasa teklifi getirse ve biz buna itiraz etsek cevap hazır: “Efendim, bu Batı demokrasilerinde de var.” Doğru, var. Nitekim, bu yasaklara baktığınızda, Batı demokrasilerinde de İnternet  kullanıcılarına birtakım kısıtlamalar getirilmiş. Yalnız arada şöyle bir fark var: Bizde kullanıcıların özgürlüğünü kısıtlamak üzere yasaklar var, oysa Batı’da kullanıcıların haklarını korumak üzere yasaklar var. Mesela telif hakkı ihlali İnternet  kanalıyla, yasaklardan bir tanesi Batı’da.

Kimlik hırsızlığı. Yani benim kimliğimi alıp sizin benim adıma bir şey atmanız, bir “tweet” atmanız İnternet’te. Kredi kartı hırsızlığı ya da virüs, “spam”, hack’leme gibi İnternet güvenliğini sarsan olaylara karışmak. Bunun yanı sıra birkaç tane şey daha var. Ortak olan tek yasa çocuk pornosu. Bu bizde de yasak, Batı’da da yasak ama diğerlerinin gerçekten ilgisi yok.

Şimdi, 5651’deki yasaklara bakıyorsunuz, bunlar “katalog suçlar” diye belirlenmiş, gerçekten de son derece muğlak suçlar. Birleşmiş Milletlerin bu konuda yani İnternet yasakları üzerine bir rapor kaleme almış raportörü diyor ki bizim yasaklarla ilgili olarak, bu katalog suçlarla: “Bunlar aşırı muğlak, aşırı kapsayıcı ve keyfî.” Bir tane örnek vereyim: Mesela, bu yasaklar arasında müstehcenlik var. Allah aşkına Türkiye’de müstehcenin, neyin müstehcen olduğuna kim karar verebilir? O kadar… Veya dünyanın herhangi bir yerinde, aslına bakarsanız, kim karar verebilir çünkü çok farklı görüşler var. Biliyorsunuz bundan birkaç yıl önce İstanbul’da Galata Köprüsü’nün üzerinde balık tutan bir kadının eteğini rüzgâr uçurdu, havaya kaldırdı “Vay efendim müstehcen!” diyerek polis yakaladı, kadını karakola götürdüler, Kabahatler Kanunu’ndan ceza yazıldı. Yani bu kadar her yere çekilebilecek birtakım yasaklar olacak şey değil!

Şimdi, bunlar zaten yeterince muğlak değilmiş gibi bir de bunlara “özel hayatın korunması” gibi bir şey eklenmiş. Ben bunun İngilizcesine baktım, hani “Batı’da da var.” deniyor ya, gerçekten var “…”(x) bütün uluslararası literatürde. Bizde anlaşıldığı şekille yani, böyle, işte “yatak odasının gizliliği” falan veya “cinsel hayatın gizliliği” gibi bir şey anlaşılır bizde, o boyutu var. Ama İnternet yasaklarıyla ilgili olarak “…”(xx) aslında haberleşmede, iletişimde kişilerin kimliklerine ait bilgilerin gizliliği demek. Yani, devlet, ben kime mektup yazıyorum, kime telefon ediyorum, bu mektuplarda neler yazıyorum, telefonda neler konuşuyorum, kime telgraf çekiyorum veya Facebook’umdan, Twitter’ımdan -bugünün dünyasında çünkü telgraf falan olmadığı için- kiminle haberleşiyorum buna karışamaz, bunun gizliliği vardır ve bu gerçekten de önemli bir mesele. Çünkü, galiba 2005 yılında, Yahoo -bu bir İnternet sağlayıcısı- Çinli bir gazetecinin kimliğini verdi Çin hükûmetine, bunun sonucunda da bu gazeteci on yıl hapse mahkûm oldu.

                                   

(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(xx) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

Şimdi, World Wide Web Vakfı kurucusu İngiliz bilim adamı Sir Berners-Lee diyor ki: “2013 yılında bütün dünyada insanlar İnternet kanalıyla haberleştiler, örgütlendiler, harekete geçtiler ve hükûmetlerin yolsuzluklarını ve yanlışlıklarını ortaya çıkardılar.  Bundan rahatsız olan birtakım hükûmetler de İnternet’e sansür ve yasak getirdi. Bu ise gerçekten demokrasilerin geleceği için son derece tehlikeli.” Buna katılıyorum çünkü demokrasiler ancak düşünce özgürlüğünün olduğu ortamlarda yaşayabilir. Onun da ötesinde, ülkelerin gelişimi açısından da son derece önemlidir.

Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Hocam.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

Madde 92’de üç adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 92 nci maddesiyle değiştirilen 5651 sayılı Kanunun 8. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “derhal kaldırılır.” ibaresinden sonra gelmek üzere "Erişimin engellenmesi kararı, amacı gerçekleştirecek nitelikte görülürse belirli bir süreyle sınırlı olarak da verilebilir." cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                         Erkan Akçay                         Muharrem Varlı

                  Konya                                     Manisa                                     Adana

          Yusuf Halaçoğlu                     Seyfettin Yılmaz                   Emin Haluk Ayhan

                  Kayseri                                     Adana                                     Denizli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 92'inci maddesinin yasa tasarısından tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                              Erol Dora                             Pervin Buldan

                  Bingöl                                     Mardin                                      Iğdır

      Abdullah Levent Tüzel                   Hasip Kaplan                             Altan Tan

                 İstanbul                                     Şırnak                                  Diyarbakır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 92.inci maddesinde yer alan 5651 sayılı Kanun 8.inci maddesinin kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu                       Muharrem Işık                        Erdal Aksünger

                 İstanbul                                   Erzincan                                     İzmir

              Aytuğ Atıcı                             Ramis Topal                            Rıza Türmen

                  Mersin                                    Amasya                                     İzmir

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Rıza Türmen, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 5651 sayılı Kanun’un 8’inci maddesiyle ilgili önergede söz aldım; erişimin engellenmesi. Bu, düşünce özgürlüğüne getirilen bir sınırlama. Bu maddeyle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bir kararı var: Yıldırım-Türkiye kararı. Bu Yıldırım-Türkiye kararında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 8’inci maddeyle ilgili olarak söylenecek her şeyi söylemiş zaten, onun için ben o kararı biraz anlatmak istiyorum.

Ahmet Yıldırım’ın bir İnternet sitesi var ve mahkeme kararıyla bu İnternet sitesi kapatılıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 8’inci maddenin sözleşmeye ne kadar uygun olduğunu, hukuka ne kadar uygun olduğunu inceliyor. Bunu yaparken şuna bakıyor: Bir kere, yasadan doğuyor mu bu sınırlama, yasadan kaynaklanıyor mu? Evet, yasadan kaynaklanıyor ama bu yetmiyor. Bu yasa bir hukuk devletinde olması gereken bir yasa mıdır, değil midir, ona bakıyor. Buna bakarken şu hususları dikkate alıyor. Bir kere, diyor ki: “Burada TİB’e, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına çok geniş yetkiler veriliyor, çok geniş bir takdir yetkisi veriliyor ve bu yetki hiçbir zaman sınırsız olmamalı, bunun sınırları belli değil kanunda.” Ondan sonra “Bilinçsiz kavramlar kullanılıyor kanunda, 5651 sayılı Kanun’da ve 8’inci maddede. Örneğin ‘yayın’ deniyor, ‘İnternet yayını’ İnternet yayını her türlü yayını kapsıyor, bunun başı sonu belli değil.” diyor. Bu belirsizlik mahkemeyi tedirgin ediyor ve “Mahkeme bu kararı verirken menfaatler dengesine bakmadan, ‘Acaba hangi menfaat daha üstündür?’ diye böyle bir tartma yapmadan bu kararı vermiş.” diyor ve “Hukuk devletinde olması gereken nitelikler bu yasada yok.” diyor. Nedir o nitelikler? İşte, efendim “Yasanın öngörülebilir olması -yani o yasadan ne gibi sonuçlar doğacağının öngörülebilir olması- açık olması, erişilebilir olması gibi hukuk devleti kriterleri bu yasada yok.” diyor ve bütün bu nedenlerle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin düşünce özgürlüğüne ilişkin 10’uncu maddesinin ihlaline karar veriyor ve efendim, 7.500 euro manevi tazminata mahkûm ediyor Hükûmeti.

Bundan sonra Türk Hükûmetinin yükümlülüğü nedir? Türk Hükûmetinin yükümlülüğü şudur: Bir kere, 7.500 euroyu ödemesi gerekir; bu, bir. Ama bu yetmez, aynı zamanda, bu ihlale yol açan nedeni ortadan kaldırması gerekir Türk Hükûmetinin. Bu neden nedir? 8’inci maddeyi o şekilde yeniden yazmalı ki artık 8’inci maddenin uygulanmasından sözleşmenin ihlali çıkmasın yani 8’inci maddede iyileştirme yapması gerekir. Böyle bir iyileştirme mi yaptı Türkiye? Hayır, 8’inci maddenin kapsamını genişletti, 8’inci maddede mahkeme kararı olmaksızın TİB’in resen vereceği erişimin engellenmesi kararının kapsamı genişletildi ve 8’inci maddeye de dokunmadı bunun dışında. Bunun sonucu şu olacaktır: Şimdi, kararın uygulanmasından sorumlu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine gelecektir bu ve Bakanlar Komitesi oradaki Türk Büyükelçisine soracak, diyecek ki: “Ey Büyükelçi, senin devletin bu kararı uygulamak için ne yaptı? Kanunda değişiklik yaptı mı?” Büyükelçi ne diyecek orada? “Evet, kanunda değişiklik yaptı ama sizin söylediğiniz gibi değil, tam tersi yönünde değişiklik yaptı. Yani düşünce özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü büsbütün sınırlayan değişiklikler yaptı.” Bunu söylemek zorunda kalacak. Bu, tabii, Türkiye'nin başına dertler açacak, Türkiye'nin üzerindeki baskıyı artıracak Avrupa Konseyinde. Bu kanunu değiştirmediğiniz sürece, 8’inci maddeyle ilgili iyileştirme yapmadığınız sürece oradaki vidalar yavaş yavaş sıkıştırılmaya başlayacak, bir karar kabul edilecek, denecek ki: “Bu maddeyi değiştir.” Dışişleri Bakanlığına mektup yazılacak ve giderek artan böyle bir müeyyideler uygulamasına geçilecek eğer bu kararı uygulamazsa Türkiye. Yani içinde bulunduğumuz durum şu bu getirilen kanun değişiklikleriyle: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 5651 sayılı Yasa’nın sözleşmeye uygun olmadığına karar vermiş, bu yasada düzeltmeler yapılmasına, sözleşmedeki kriterlere uygun bir hâle getirilmesine karar vermiş. Biz bunun tam tersini yapıyoruz, sözleşmedeki ifade özgürlüğünü engelleyici unsurları artırıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIZA TÜRMEN (Devamla) – Bu, tabii, Türkiye'nin yükümlülükleriyle ve Anayasası’yla da bağdaşmıyor.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türmen.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 20.26

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

İzmir Milletvekili Rıza Sayın Türmen ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 92'inci maddesinin yasa tasarısından tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet, katılıyor musunuz?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Kaplan…

BAŞKAN – Sayın  Kaplan, buyurunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın  Başkan, bu maddede deniliyor ki erişime engellenmenin süresiyle ilgili: “Belli bir sürelerle, istediği kadar, TİB Başkanlığının vereceği idari bir kararla uzatılacak.” İyi de kardeşim, verdin kararını, dört saatte erişimi engellendiniz; arkasından yargıya götürün, deyin ki: “Bir denetleyin, doğru mu değil mi; kişilik haklarını ihlal ediyor mu, etmiyor mu?” 

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Var zaten.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Hayır, yoktur.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Var, maddenin devamını da okursanız, var.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, Anayasa’nın 90’ıncı maddesine aykırı bir düzenleme var burada arkadaşlar. Anayasa’nın 90’ıncı maddesi diyor ki: “Türkiye’de uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir.” Kanun hükmünde olmasına rağmen o sözleşmelerdeki kişilik hakları, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü, kişi güvenliği ve özgürlüğü konusunda alınacak bir karar Anayasa’ya aykırıdır, 90’ıncı maddeye.

Sayın Türmen burada, yargıç olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden örnekler de verdi. Size, bugüne kadar bu kürsüden muhalefet olarak hiçbirimiz çocuklarla ilgili, cinsel saldırı suçlarıyla ilgili, şantaj kasetleriyle ilgili, gizli dinleme, kişilik haklarıyla ilgili, bu tür konularda aldığınız kararlar nedeniyle bir tek eleştiri gelmemiştir. Bakın, dikkat edin, bunu çok iyi takip edin. Zaten böyle bir karar almadınız arkadaşlar, burada 2 partiyle ilgili kasetler çıktı, dört senedir ortaya çıkarmadınız. Maşallah, bakıyoruz, “URL”yi, “Post”u, “IP” numarasını, bütün teknolojik kavramları bu torbaya koymuşsunuz. Ama bu torbaya biraz hukuk koymak lazım, biraz ahlak, biraz da demokrasi koymak lazım arkadaşlar. Eğer, bunu koyduğunuz zaman, işte o hukuk kurallarının, Avrupa sözleşmesinin, kişilik haklarından düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne kadar olan bütün maddelerine vurursunuz ve orada şunu ararsınız: Hukuki midir, ahlaki midir, insani midir, demokrasinin ilkelerine uygun mudur değil midir diye bunun araştırmasını yaparsınız. Dikkat edin, biz, sonuna kadar, çocukların muzır neşriyattan korunmasıyla ilgili ve zararlı sitelerle ilgili, zararlı yayınlarla ilgili, suç teşkil eden yayınlarla ilgili, şantaj kasetleriyle ilgili alacağınız her türlü kararın -hukuki olmak kaydıyla, demokrasiyi geliştirmesi kaydıyla- yanındayız. Bizim söylediğimiz şu: Siz, eğer, muhalefeti susturmaya yönelik bunu, bu silahı kullanmaya başlarsanız bunun tehlikesinin altında kalırsınız. Çünkü, TİB zaten gizli dinleme yapıyor. Gizli dinleyen bir kurumun hem dinleyip hem yasak kararı vermesi hem yasak kararını da istediği sürelerle uzatması, bu süreler konusunda servis sağlayıcılarını bağlı tutması, cezalandırmaya kalkması kabul edilir bir olay değil.

Şimdi soruyorum ben size: TİB Başkanlığı dört saatte kararı aldı, bu sistemi uygulamaya çalıştı. “Hacker”lar daha dün MİT’in ve Emniyetin bütün adreslerine girdiler arkadaşlar. Hepsini, bütün kimlik bilgilerini aldılar ve dediler ki. “Biz yayınlamıyoruz. Biz bu sistemin sağlıklı olmadığını ve yüzde yüz güvenlikli bir sistemin olmadığını söylüyoruz.” Şimdi, bu servis sağlayıcılarına bu süreyle uygulama getirdiğiniz zaman bunun değişik yollardan nasıl delindiğini kendiniz göreceksiniz. Bundan sonraki 2 maddede bu var. Bunun yöntemlerini, nasıl delindiğini, nasıl ihlal edildiğini size anlatacağım. Benim derdim burada, yapacaksak doğru dürüst bir düzenleme… Kararı aldık, yetkiyi aldık, bunu önleyeceğiz, bu bitti. Yok böyle bir şey arkadaşlar. Burada, Meclisteki soru önergesini yasaklama gibi bir “sehven”in içine düşersiniz. Bu “sehven” kuyusu gayya gibidir, dibi yoktur; “sehven” kuyularından kurtulamazsınız, bizden hatırlatması.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 92 nci maddesiyle değiştirilen 5651 sayılı Kanunun 8. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “derhal kaldırılır.” ibaresinden sonra gelmek üzere “Erişimin engellenmesi kararı, amacı gerçekleştirecek nitelikte görülürse belirli bir süreyle sınırlı olarak da verilebilir.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları    

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu İnternet’i herhâlde Mecliste en çok kullananlardan bir tanesiyim fakat şunu söyleyeyim: Bu yeni kanun tasarısına göre, erişim engelleme konusunda şu anda uygulanan alan adı temelli engellemenin yanı sıra, “IP” ve “URL” temelli ve benzeri yöntemlerle engelleme getirilmektedir. Yani, bir web sitesinin belli bir bölümündeki hukuka aykırı içerik sebebiyle web sitesinin sadece o sayfasına erişim engellenebilecektir. Ayrıca, yurt dışındaki bir sunucudan “VPN” denilen sistemle giriş yaparak veya “DNS” değiştirilerek yasaklı siteye girişlerin engellenmesinin mümkün olacağından bahsedilmektedir.

Bu durumda, bir web sitesinin hukuka aykırı içerik barındırmasından sebep yalnızca bir bölümünün engellenebilecek olması, sitenin geri kalanına erişebilme açısından olumlu gibi görünse de “URL” temelli engellemede engellenecek adres uzantısında yer alan kelimeler baz alınacağı için kullanıcıların tüm veri alışverişine erişim kolaylaşacaktır. Aynı zamanda, bu denetleme, erişim sağlayıcılar için ciddi masraf ve altyapı gerekliliği doğuracaktır. Diğer yandan, benzeri yöntemlerle kastedilen “DNS” değiştirilerek kişilerin bir siteye erişiminin engellenmesi ise insanların web üzerinden özgürce dolaşma, bilgiye erişme ve haber alma hakkını kısıtlayacak olması anlamına gelir ki bu, Anayasa’yla engellenmiştir.

Diğer bir konu: Yer sağlayıcılar yani hizmet ve içeriği barındıran sistemleri sağlayan ve işletenler için kullanıcıların “log” bilgisi yani trafik bilgisi kaydını tutma süresi, yeni düzenlemeyle bir ila iki yıla kadar zorunlu tutulmuştur. İstihbarat ve soruşturmalar anlamında delil niteliğinde olacak bu bilgilerin en az bir yıl süreyle kaydedilecek olması kolluk ve savcılık birimlerine yarayabilir. Delillerin kaybolmasını önleme sorununu çözmek adına, oldukça geç işleyen yargı süreci düşünülerek bu düzenleme getirilmiş olabilir. Ancak, kaydı tutulacak bilgiler, kişilerin hangi “IP” adresinden ne kadar süreyle İnternet‘e bağlandığı ve orada kaldığı bilgileridir yani kişisel verilerdir. Bu verilerin bu denli uzun süreyle kayıt altında tutulması, kişisel verilerin gizliliği ve güvenliği bakımından birtakım tehlikeleri de beraberinde getirecektir. Kişisel verileri koruma kanunu olmayan bir ülkede yığın hâlindeki kişisel verilerin zorunlu olarak uzun sürelerle kaydedilmesi durumunda, bu bilgiler kişiler aleyhine kullanılmaya müsaittir ve kişilerin İnternet’teki faaliyetlerinin takibi, fişlenmesi, denetlenmesi ve gözetlenmesi tehlikesini doğuracaktır. Ayrıca, bu bilgilerin kayıt altında tutulduğu sürece nasıl muhafaza edileceği, süre sonunda kayıtların nasıl ve hangi koşullarda yok edileceği tasarıda belirsizdir. Diğer yandan, tasarıyla düzenlenen idari para cezaları ise İnternet üzerinden ya da aracılığıyla faaliyet gösteren pek çok şirketin kepenklerini indirmelerine sebep olacak derecede yüksek bir konumdadır.

Tasarı, erişim sağlayıcılara bir erişim engelleme kararı verildiğinde alternatif erişim yollarının da beraberinde engellenmesini ve bu uygulamalar için gerekli teknik imkânların bulunmasını zorunlu kılmış ve açıkça da masrafın bu şirketlere kaydedileceğini, ait olacağını belirtmiştir.

Yine, yürürlükteki kanunda erişim engelleme kararı bu kanunda sayılan katalog suçlardan birisi söz konusu ise verilebilir iken yani intihara yönlendirme, cinsel istismar, uyuşturucu madde satımı, müstehcenlik, kumar gibi katalog suçlar varsa verilebilir iken, artık bunun yanında, kişilik hakkı ihlali ve özel hayatın gizliliği ihlali söz konusu olduğunda da erişim engelleme kararı verilebilecektir.

Değerli milletvekilleri, aslında, tabii, tasarıda buna benzer pek çok daha konu bulunmaktadır ancak eğer zaman müsait olursa daha sonraki konuşmalarda bunları dile getireceğim.

Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 93’te üç adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 93 üncü maddesinde ile değiştirilen 5651 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "'gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar" ibaresinin "gerçek kişiler" şeklinde değiştirilmesini, 8 inci fıkranın tasarı metninden çıkarılmasını ve sonraki fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                         Erkan Akçay                         Muharrem Varlı

                  Konya                                     Manisa                                     Adana

           Seyfettin Yılmaz                   Emin Haluk Ayhan                   Yusuf Halaçoğlu

                   Adana                                     Denizli                                    Kayseri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 93. üncü maddesinde yer alan 5651 sayılı Kanunun 9.uncu   maddesinin birinci, ikinci beşinci ve dokuzuncu fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddeye "Unutulma Hakkı" ile ilgili olarak ek 11. fıkra eklenmesini arz ve teklif ederiz.

              Ramis Topal                    Ferit Mevlüt Aslanoğlu                    Aytuğ Atıcı

                 Amasya                                   İstanbul                                    Mersin

             Ali Özgündüz                        Erdal Aksünger                        Muharrem Işık

                 İstanbul                                      İzmir                                     Erzincan

1- İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlâl edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebilir.

2- Kendisine başvuru yapılan içerik sağlayıcı başvuruyu aldığı tarihten itibaren bir gün içinde talebe uymak veya reddetmek zorundadır. Cevap verilmemesi red olarak yorumlanır. Bu halde iddia sahibi yer sağlayıcıya başvurmak zorundadır. Yer sağlayıcı başvuruyu üç gün içinde inceleyerek uymak ya da reddetmek zorundadır. Cevap verilmemesi red olarak yorumlanır. Bu halde iddia sahibi yetkili mahkemeye başvurarak içeriğe erişimin engellenmesine karar verilmesini isteyebilir. Yetkili mahkemeler talebin yapıldığı tarihten itibaren üç gün içinde kararını verir.

5- Hâkimin bu madde kapsamında verdiği erişimin engellenmesi kararları içerik sağlayıcıya ve yer sağlayıcıya bildirir. İçerik sağlayıcı veya yer sağlayıcı bu karara tebellüğ tarihinden itibaren üç iş günü içinde uymazsa kararı Erişim Sağlayıcılar Birliği yerine getirir.

9- Bu madde kapsamında Hâkimin verdiği erişimin engellenmesi kararına konu kişilik hakkının ihlâline ilişkin yayının veya aynı mahiyetteki yayınların başka internet adreslerinde de yayınlanması durumunda ilgili kişi tarafından Birliğe müracaat edilmesi hâlinde mevcut karar bu adresler için de uygulanır.

11- Unutulma hakkı (internet hakları) statüsünde kişinin daha önce bilerek veya isteyerek ya da farkında olmadan, kişisel bilgilerini internet üzerinde paylaşması sonrası girilmiş olunan verilerin daha sonraları kamuya açık bir şekilde görülmesi sonucu kişinin daha sonraki hayatında sosyal açıdan zarar görmesine sebep olduğu gerekçesi ile silinmesini talep etme hakkıdır. Kişi kendi hakkındaki içeriğin kaldırılması talep etmesi için içeriğim yayımı tarihinden itibaren en az 5 yıl süre geçmek zorundadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 93’üncü maddesinin yasa tasarısından tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                             Altan Tan                      Abdullah Levent Tüzel

                    Iğdır                                    Diyarbakır                                 İstanbul

             Hasip Kaplan                          İdris Baluken                              Erol Dora

                   Şırnak                                     Bingöl                                     Mardin

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Şimdi, içeriğin yayından çıkarılması ve erişimine engellenmesi konusuna tekrar geleceğim.

Geçen seçimlerde şantaj kasetleri yayınlandı, bunu tespit edebildiniz mi, soruyorum. Sayın BTK yöneticileri, TİB yöneticileri bunun araştırmasını yaptı mı? Yok. MİT yaptı mı? Yok. Tespit edebildiniz mi? Yok. Engelleyebildiniz mi? Yok. Şimdi, Allah aşkına, beceremediğiniz bir olayı burada, torba kanunda bir yasa çıkararak, buna da bir usul gereği getirerek koyduğunuz zaman sormazlar mı size? İçeriğin yayından çıkarılması ve erişimine engellenmesi kararını mahkemeden aldınız farzımuhal, bırakın TİB’i ve uymadığını. Uymayan bir servis sağlayıcısına vereceğiniz ceza, en sona geliyorum, “Mahkeme kararını uygulamamak beş yüz günden üç bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır…” Bu parayı her gün ödeyip yüz defa bu suçu işleyecek servis dağıtıcıları var. Hatta hatta, neler neler yok. Arkadaşlar, bu kanunu böyle çıkarıp altına da bunu yazdığınız zaman herkes güler. Etkili bir şey yapmamış olursunuz çünkü öyle bir haber yayar ki İnternet’te, milyarlarla cirosu olan bir şirketi bir anda çökertir. Siz ona 3 bin lira para cezası yazsanız, 5 bin lira, ne yazar, söyler misiniz? O caydırıcı değil, bir kere bunu mantıktan çıkarın, hukuktan çıkarın. Bu maddede bunları…

Şimdi, bu maddede saymışsınız işte, TİB dört saatte alır, sonra itiraz edilir sulh cezaya, sulh cezanın kararına itiraz edilir. Bütün bu konularda aldığınız, madde madde… 10 tane madde koymuşsunuz. Şimdi, bu, içeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesinin arkasından 9’uncu maddeye bir 9/A maddesi arkadan geliyor, “Özel hayatın gizliliği nedeniyle içeriğe erişimin engellenmesi” devamı. Niye ayrı maddede arkadaşlar bu? Hani kişilik haklarının korunması için bir engelleme vardı, hani başka şeyler için vardı, hani porno için vardı. Allah aşkına, sanal kumar için niye yasak yok bu torbada, bana birisi çıkıp anlatabilir mi? Sanal kumarın vardığı ciro konusunda bilgisi olan var mı? Bu TÜİK, Allah aşkına, enflasyonda biber fiyatında bile şaşmış.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sehven oldu, sehven.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Çıkarıp da şu, sehven, hiç olmazsa…

Kıbrıs üzerinden, Kosta Rika üzerinden, Seyşel adaları üzerinden oynanan sanal kumarın rakamını biliyor musunuz? Bu da yok. Tefeciliğin İnternet üzerinden yapılanından bilginiz var mı? Yok. Arkadaşlar, sizi sadece bizim “…”(x) dememiz mi ilgilendiriyor Allah aşkına? Kendi dilimizde bir türkü söylemek mi ilgilendiriyor? Siyasi düşüncelerimiz mi yasak deyince aklınıza geliyor? Varlığımız, kimliğimiz dediğimiz zaman mı akla geliyoruz? Yasaklar bunun için mi geliyor? Devletin sırrı bunun için mi akla geliyor? Meslek sırrı bunun için mi geliyor? Ondan sonra, özel, gizli genelgeler bunun için mi aklınıza geliyor? Özel, gizli genelgelerle işi çözün kökten, götürün. Biz gittik, MİT binasında ve Emniyet İstihbaratta -gizli dinleme için- milletvekilleriyle dalga geçtiler dalga, biliyor musunuz, resmen dalga geçtiler bize, Meclise bilgi vermemek için. Meclisinden korkmayan bir memur, Meclisine saygı duymayan bir memur da… Siz bu gizli dinleme olayını bu şekilde önleyemezsiniz. Bunun kodları vardır arkadaşlar. Bu kodlar Emniyetin, Jandarmanın modernizasyonundan tutun zapturapt altına alınmasına kadar geçer. Siz TİB olarak onlarla çalışıyorsunuz. Onlardan size veri geliyor, siz onlara veri gönderiyorsunuz, o veriler yayılıyor. Biz burada bunu yaymıyoruz -açık konuşalım- bizden yayılan bir şey yok.

Ben dikkatinizi çekiyorum. Bu tehlikeli maddenin çıkarılmasını öneriyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 93. üncü maddesinde yer alan 5651 sayılı Kanunun 9.uncu maddesinin birinci, ikinci beşinci ve dokuzuncu fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddeye "Unutulma Hakkı" ile ilgili olarak ek 11. fıkra eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Ali Özgündüz (İstanbul) ve arkadaşları

1- İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlâl edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebilir.

2- Kendisine başvuru yapılan içerik sağlayıcı başvuruyu aldığı tarihten itibaren bir gün içinde talebe uymak veya reddetmek zorundadır. Cevap verilmemesi red olarak yorumlanır. Bu halde iddia sahibi yer sağlayıcıya başvurmak zorundadır. Yer sağlayıcı başvuruyu üç gün içinde inceleyerek uymak ya da reddetmek zorundadır. Cevap verilmemesi red olarak yorumlanır. Bu halde iddia sahibi yetkili mahkemeye başvurarak içeriğe erişimin engellenmesine karar verilmesini isteyebilir. Yetkili mahkemeler talebin yapıldığı tarihten itibaren üç gün içinde kararını verir.

5- Hâkimin bu madde kapsamında verdiği erişimin engellenmesi kararları içerik sağlayıcıya ve yer sağlayıcıya bildirir. İçerik sağlayıcı veya yer sağlayıcı bu karara tebellüğ tarihinden itibaren üç iş günü içinde uymazsa kararı Erişim Sağlayıcılar Birliği yerine getirir.

                                    

(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

9-Bu madde kapsamında Hâkimin verdiği erişimin engellenmesi kararına konu kişilik hakkının ihlâline ilişkin yayının veya aynı mahiyetteki yayınların başka internet adreslerinde de yayınlanması durumunda ilgili kişi tarafından Birliğe müracaat edilmesi hâlinde mevcut karar bu adresler için de uygulanır.

11-Unutulma hakkı (internet hakları) statüsünde kişinin daha önce bilerek veya isteyerek ya da farkında olmadan, kişisel bilgilerini internet üzerinde paylaşması sonrası girilmiş olunan verilerin daha sonraları kamuya açık bir şekilde görülmesi sonucu kişinin daha sonraki hayatında sosyal açıdan zarar görmesine sebep olduğu gerekçesi ile silinmesini talep etme hakkıdır. Kişi kendi hakkındaki içeriğin kaldırılması talep etmesi için içeriğim yayımı tarihinden itibaren en az 5 yıl süre geçmek zorundadır.

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Özgündüz, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında bu sansür yasası niye getiriliyor tabii hepimiz biliyoruz. Benim üzerinde söz aldığım 93’üncü madde ve akabinde 94’üncü madde özel hayatın gizliliği ve efendim, kişilik haklarının ihlali nedeniyle içeriğin engellenmesi. Şimdi, arkadaşlar, bu rüşvet, yolsuzluk olayları özel hayat mıdır, kişilik hakları mıdır? Kim takdir edecek? TİB Başkanı. Dolayısıyla “Bakana ayakkabı kutuları içinde, çikolata kutuları içinde giden rüşvet olaylarını vatandaş öğrenmesin.”, “Niye?”, “Özel hayattır.” denilecek. Böyle bir şey olmaz.

Değerli arkadaşlar, halkın doğru haber alma hakkı temel insan haklarından biridir. Siz geçmişte aslında bunu kullanarak birçok insanı mağdur ettiniz ama ne zaman ki iş geldi, size dokundu, “Yok, paralel yapı, o yapı, bu yapı.” diyerek bu defa insanların haber alma hakkını engellemeye çalışıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, size bir bilgi vereyim. Sizi, Sayın Başbakan, Hükûmet yetkilileri yanıltıyor Parlamentoyu. O açıdan bir bilgi vereyim bu 17 Aralık soruşturmasıyla ilgili: Bu soruşturma yeni başlamış bir  soruşturma değil değerli arkadaşlar. Bu öyle “Yok, paralel yapı.”, “Yok, seçim.”, “Yok, bizi devirmek istiyorlar.”, “Yok, Gezi’nin devamı.” falan öyle bir şey değil. Bunlar külliyen yalandır, bunu bilin. Ne zaman başladı arkadaşlar soruşturma? 2007’de arkadaşlar. 2007’de Edirne Kapıkule’den çıkan bir tırda yakalanan eroin üzerine bu soruşturma başladı. Bunun üzerine dinleme kararları alındı, 2007’de İstanbul Başsavcılığı soruşturma başlattı, sonra, 2008’de başka bir soruşturma var aynı konuda. Bununla ilgili çeteyi takip ederken polis sizin bakanların da bu işin içinde olduğunu tespit etti, olay bu kadar açıktır.

HAMZA DAĞ (İzmir) – Sen de inandın!

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Aynen böyledir. İnanmıyorsan git, Adalet Bakanlığındaki dosyaya bak. Getirsinler buraya fezlekeleri bakanlar hakkında.

Değerli arkadaşlar, biz hırsızı eleştiriyoruz. Bakın, hırsızlarla bizim işimiz var. Bu vesileyle, Sayın Bakan Babacan ve Mehmet Şimşek’i tebrik ediyorum. Niye tebrik ediyorum biliyor musunuz? Çünkü bunlar bu hırsızlığa bulaşmadılar. Diyorlar ki orada: “Bu iki bakan diğerleri gibi değil. Bu tuhaf bir adam.” diyor. Kim diyor bunu? Diğer bakanlara rüşvet dağıtan. Şimdi, bunları mı engelleyeceksiniz arkadaşlar? Bakın, dikkat edin, iki bakanınıza teşekkür ediyorum ben ama hırsıza da “hırsız” diyeceğiz, sizin de demeniz lazım.

Ya, Allah’tan korkun. Allah’ın evine, Beytullah’a, Kâbe’ye, rüşvet dağıtan adamın özel uçağıyla hacca gidilir mi ya! Bu ne biçim inanç, ne biçim anlayış? Böyle bir şey var mı yani? Günah çıkarmaya mı gidiyorlar? İslam’da “günah çıkarma” denilen bir şey mi var arkadaşlar, bizim bilmediğimiz? Başımıza yeni din mi icat ediyorsunuz değerli arkadaşlar?

Bütün bunlar zırvalıktır. Şu anda yargıya ciddi müdahale vardır. Sizin aslında gidip Başbakana demeniz lazım ki “Bu pisliği temizleyin, yoksa hepimiz kirleniyoruz ya da biz sizi temizleyeceğiz.”

Hakikaten samimi söylüyorum, milletvekili olarak ya rica ediyorum arkadaşlar, biraz bir açın İnternet’e düşen şeylere bakın. Eğer çok istiyorsanız -samimi söylüyorum, herkesin huzurunda söz veriyorum- gelin bana, ben size bütün çıplaklığıyla bunları söyleyeyim, ne olduğunu söyleyeyim. Pislik, vıcık vıcık…

Adam diyor ki: “AB Bakanlığının İstanbul’daki ofisine götürdüm parayı. Poşet yırtılacaktı. Makama para saçılacak diye rezil olacağım düşüncesinde, korkusundaydım. Bakana dedim ki: ‘Bakan Bey, bunu kendin taşı. Böyle bir sıkıntı var.’ ” Ya böyle rezaletler var arkadaşlar.

Yani bunlar farazi şeyler değil. Bunlar dosyaya yansıyan şeylerdir. Dolayısıyla bu fezlekeler gelecek, bu Mecliste okunacak, sizin vicdanınıza hitap edilecek; siz milletin mi vekilisiniz, yoksa hırsızların mı hakkını savunuyorsunuz, bunu da Türk milleti görecek. Ve Yüce Divana gidecek bu bakanlar. Bugün olmasa da yarın gidecek, bunu bilin. Ama siz gönderin. Geçmişte de gönderdiler, Özal da gönderdi, Demirel de gönderdi, Ecevit de gönderdi. Ya yapmayın etmeyin arkadaşlar!

Üç tane beş tane hırsızı korumak adına…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Acele etmeyin. Dosyalar gelsin de bakalım.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Getirmiyor ki Bakan Bey!

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Acele etme, gelecek.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Ama bakın Arkadaşım, Değerli Milletvekili, bilmiyorsunuz usulü.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Biliyorum, biliyorum… Usulü de biliyorum.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Anayasa’nın 100’üncü maddesi, İç Tüzük’ün 107’nci maddesine göre bu dokunulmazlık fezlekesi değil, karma komisyona gitmez, direkt buraya gelir, burada okunur ve Meclis soruşturması açılması için bir karar verilir. Bu başka bir şey.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Gelir, gelir…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) - E niye getirmiyor o zaman? Seçimi mi bekliyorsunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Delilleri karartıyorlar. Belge çalıyorlar.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Bakın, bunlar gelmese de, siz yasaklasanız da biz bundan sonra her gün paragraf paragraf açıklayacağız. Hadi bakalım!

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Önce dosya temizlensin, sonra gelecekmiş.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) - Paragraf paragraf açıklayacağım. Gizleyemezsiniz. Bizim konuşmalarımızı yasaklayamazsınız. Dolayısıyla bu pisliği de gizleyemezsiniz.

Sizden ricam, milletin vekili olun ve toplumun pisliklerden arındırılması için destek verin.

Teşekkür ediyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bizim bilmediğimiz konular. Sen bildiğini söylüyorsun, biz de diyoruz ki “Acele etme, gelsin bakalım.”

ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgündüz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 93 üncü maddesinde ile değiştirilen 5651 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar" ibaresinin "gerçek kişiler" şeklinde değiştirilmesini 8 inci fıkranın tasarı metninden çıkarılmasını ve sonraki fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 93’üncü maddede verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sizlere, müsaadenizle, bir ileri demokrasi hikâyesi anlatmak istiyorum. Eğer “Biz hikâye dinlemek istemiyoruz.” diyorsanız, siz bilirsiniz ama anlatacağım bu sizin hikâyeniz.

Bu İnternet yasaları yürürlüğe girince bazı kelimeler, bazı kavramlar yasaklanacak ve sansüre uğrayacak; tamamen bir sansür ortamı yeniden hortlayacak. Mesela, “kutu” kelimesi yasaklanacak. “Kutu” deyince… Abdülhamid döneminde “burun” demek yasakmış çünkü Abdülhamid kastediliyor diye. Şimdi, “kutu”, “gemicik”, “havuz”, hatta “Bilal” bile yasaklanabilir çünkü artık sembolize kavramlar hâline geldi. Demokrasi, siyasi bir sistem olarak hak ve özgürlüklerin, iktidara ve iktidar sahiplerine eleştirinin hukuk teminatı altında olduğu bir rejimi ifade eder. Hoşgörüyle, toleransla karşılanır eleştiriler. Demokrasinin bütün vatandaşlar tarafından, siyasiler ve bilhassa iktidar sahipleri tarafından içselleştirilmesi gereken kültürel bir tutum olduğunu bilmemiz gerekiyor. Siz üç dönemdir tek başınıza iktidar oldunuz ama demokrat olamadınız.

Size burada kısaca yakın tarihimizin yüz-yüz elli yıllık bir kesitinden kısa tablolar sunmak istiyorum, acaba ileri demokrasi nereden nereye gelmiş.

Abdülhamid deyince baskı, sansür, hafiye dönemi akla gelir ama edebiyatımızın büyük şairlerinden, hiciv şairlerinden Şair Eşref de akla gelir. Şair Eşref, Abdülhamid zamanında görev yapmış bir kaymakamdır, mülki amirdir -dikkatinizi çekiyorum- ve Manisalı bir hemşehrimizdir. Şimdi, Abdülhamid döneminde Abdülhamid’le ilgili yazdığı şiirleri ben bu kürsüden sizlere okuyamam değerli arkadaşlar. Çok saatlerce, günlerce araştırırsak en hafifleri şunlardır:

Vech-i maymûnunu bir kere görenler bayılır,

Kafası bal kabağı, burnu badılcan gibidir.” diyor padişaha. Dergilerde, kitaplarda o dönemde yayınlanıyor yani ve Bakanlar Kurulu için de şunu söylüyor, o dönemki Vükelâ Heyeti için:

“Vükelâyı sıraya çeksem eğer zâhir olur,

Kimisi hırsız uğursuz, kimisi nâdan gibidir.” diyor. Şair Eşref söylüyor bunu ve yerden yere vuruyor, diyor ki padişaha:

“Değilsin Padişah, satmak için mülkü münâdisin,

A zâlim bahs edersin bir de kudretten, mehâbetten.”

Şimdi, bu, yüz küsur sene evvelki durum, kaymakam bir padişahla ilgili bu şiiri yazabiliyor. Görevini yapıyor, vadesiyle 1912 yılında Manisa’da vefat ediyor.

Şimdi, geldik 1947 yılına. 1947 yılı Millî Şef Dönemi dediğimiz dönem. Cumhuriyet tarihimizin adı “Recep” olan iki başbakanı vardır: Birisi Recep Peker. 1947 yılında ve 7 Eylül ilk devalüasyonunda, yine bir kamu görevlisi Defterdar Abdullah Çağlayan 7 Eylül devalüasyonuyla ilgili o dönemin Başbakanı Recep Peker’i ve Maliye Bakanı Hasan Saka’yı hicveden şiir yazar, defterdar yazar ve dergilerde yayınlanır. Uzun bir şiir.

“7 Eylül Rahmeti düşmedi hiç tarlama,

Bu ne biçim kararmış, ne biçim ayarlama.

Dilimizi tutalım, susalım dedik amma,

Nâne muhtaç eyledi bizi Keşmirin fendi,

Bu kervan böyle gitmez Mori Recep Efendi.” diyor başbakana ve bunlara da hiçbir şey olmuyor.

Ve şimdi geldik ikinci Recep dönemine, birinci Recep dönemi böyle. İkinci Recep dönemi de Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dönemi. Eleştiriye tahammül sıfır, herkesle davalı ve bir muhalefet partisi liderinin haberini televizyon yayınından kaldırtacak, sansürletecek kadar da kendini kaybetmiş. Vatandaşlara, gençlere, işçiye, çiftçiye, bütün sosyal kesimlere hakaret etmiş bir Başbakanla karşı karşıyayız.

Diğer görüşlerimi bundan sonraki maddede belirtmek üzere hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bizim önergeyi unuttular Kâtipler.

BAŞKAN – Onu oyladım. Konuştunuz ya, ilk siz konuştunuz ya.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Konuştun ya Hasip Bey.

BAŞKAN – Hayır, 94’ü şimdi söyleyeceğim, sözümü kestiniz.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Tamam Başkanım, sorun yok.

BAŞKAN – Muhteremler, ben de yorgunum, dolayısıyla, siz de yorgunsunuz ama müdahale ettiğiniz zaman ciddiye alıyorum “Yanlış mı yaptım?” şeklinde onun için…

Şimdi, 94’üncü maddede üç adet, ikisi aynı olmak üzere önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 94 üncü maddesi ile 5651 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen 9/A maddesinin (8) numaralı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                        Erkan Akçay                        Muharrem Varlı

                  Konya                                     Manisa                                     Adana

           Seyfettin Yılmaz                     Yusuf Halaçoğlu                   Emin Haluk Ayhan

                   Adana                                     Kayseri                                    Denizli

                                                           Erdal Aksünger

                                                                    İzmir

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 94’üncü maddesinin yasa tasarısından tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                           Hasip Kaplan                          Pervin Buldan

                  Bingöl                                      Şırnak                                       Iğdır

                Altan Tan                      Abdullah Levent Tüzel                      Erol Dora

               Diyarbakır                                 İstanbul                                    Mardin

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

           Erdal Aksünger                        Muharrem Işık                          Ramis Topal

                    İzmir                                     Erzincan                                   Amasya

                                    Aytuğ Atıcı                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                        Mersin                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergelere?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

Tekrar ediyorum, 94’üncü maddedeki konuşmanız; 93’ü konuşmuştunuz.

Yarı duyup tam anlamamak berbat bir şey.

Buyurun.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, bu, özel hayatın korunmasıyla ilgili olan bir bölüm. Özellikle 9/A olarak geçiyor. Demin görüştüğümüz madde 9’uncu maddeydi, bu da 9’un (A)’. Şimdi, 9’da erişimin engellenmesi vardı, 9’un (A)’sında da özel hayatın gizliliği nedeniyle içeriğe erişimin engellenmesi.

Şimdi, buradan şöyle bir nokta çıkaralım: “Özel hayat” dediğiniz zaman ne anlarsınız arkadaşlar? Yani, çok geniş bir kavram, sadece şantaj kasetleri değil. Zaten o şantaj kasetleri çok alçakça bir saldırıdır, bir kişiyi hedef almaz; onun ailesini alır, camiasını alır, değerlerini alır, grubunu alır, partisini alır, siyasi görüşlerini alır, hepsini alır. Bunun ne ahlakta yeri var ne hukukta yeri var ne siyasette yeri var ne seçim yarışında yeri var; bunun hiçbir yerde yeri yok. Buna kim ki zemin hazırlıyorsa da, kim olursa olsun, dünyanın en çukur kuyusundadır; bu, bu kadar açık. Bunun tartışması olmaz; hiçbir hukuk devletinde, nizamında, en geri kabile hukukunda bile bu kabul edilmez.

Şimdi “özel hayatın gizliliği” derken, özel hayat, bir Anayasa'da hükümler var, 90’ıncı madde var, bir sözleşmelerde yer alan hükümler var, bir de bizim Türk Ceza Kanunu’nda yer alan hükümler var. Şimdi, ben size soruyorum, bir yayın yayınlandı ve bu konuda TİB başkanlığının aldığı bir kararda insanlar mağdur edildi, yurttaşlar mağdur edildi. Peki, TİB başkanlığının sorumluluğu olacak mı? Hayır. Kim izin verecek? Bakanın izin vermesi lazım ki TİB’in işlemlerine karşı onun hakkında soruşturma açılsın. Yani, MİT Müsteşarı hakkında Başbakan, burada da daire başkanlığı konusunda izin için bakanın izin vermesi lazım. Böyle bir korumaya aldığınız zaman bunun adı farklı bir şey olur artık; bu, ayrımcılık hukukuna girer. Şimdi, buradan baktığımız zaman, TİB’i denetleyemeyeceksek TİB niye denetliyor? TİB kimi denetliyor?

Şimdi, özel hukukla ilgili size çok fazla şey anlatmayacağım, sadece… Bir, -usul olarak, kavram olarak söyleyeyim- aşağılama, alay, küçük düşürme; işte magazin basınında görüyorsunuz, sık sık çıkıyor “Yeni sevgili yaptı.” diye bir haber. Özel hayat değil mi arkadaşlar? Milletvekili gidiyor, ertesi günü bakıyorsunuz bir haber. Özel hayat değil mi? Bakın, özel hayatın ihlaliyle ilgili kişinin ailesi, evi, çocukları, hepsi buna dâhil, mesleği, çalışması. Kavramlara bakın: Teşhir bir kavram değil mi? Evet. Cinsiyetçi yaklaşım, müstehcenlik bir kavram değil mi özel hayatla ilgili bir saldırıda? Evet. Devam ediyoruz: Merak uyandırma, dikkat çekme, bütün bunlar değil mi? Evet. Peki, bütün bunların yanında, dikkat ederseniz, kaba söz, argo söz de var, değil mi? O da var. Devam ediyoruz: Ötekileştirme var mı? Var. Nefret suçu var mı? Var. Şimdi, peki, bütün bunlar çok kıymetli şeyler arkadaşlar. Siz niye, bizim kanun teklifi olarak verdiğimiz -benim bizzat verdiğim- 2012’de geçen Türk Ceza Kanunu’nun 134’üncü maddesindeki özel hayata aykırı yayınlar yapıldığı zaman getirilen ceza hükmünü kaldırıyorsunuz, onu soruyorum.

TCK’daki ceza hükmü orada cezalandırmayı, bu tür yayınların yapılmasını cezalandırmayı getirir. Ama siz ne yapıyorsunuz? Mahkeme kararını uygulamayana para cezası getiriyorsunuz. Olmadı arkadaşlar; bir taraftan yaparken bir taraftan bozuyorsunuz. Bu şekilde bu düzelmez. Bu çok ciddi bir yanlış. Bu yanlışı tümden düzeltmek lazım. Hiçbir tarafını, bir maddeyi düzelterek de bu düzelmez arkadaşlar, çok tehlikeli bir yasaya dönüşür.

Kolay gelsin diyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Diğer önerge üzerinde Sayın Akçay, buyurunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 94’üncü maddedeki önergemiz üzerine söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu getirilen İnternet düzenlemeleri, tamamen iktidar merkezli, Başbakanı ve etrafını korumaya yönelik, keyfî ve despot rejimi pekiştirecek ve korku imparatorluğunun aparatı olmaya müsait düzenlemelerdir; tehdit ve şantaj aleti olarak da kullanılabilecek düzenlemelerdir.

Buradan birkaç gündür devam eden tartışmalar vesilesiyle ne zaman bu hususlar gündeme getirilse, efendim, paralel yapıdan, işte paralel yapının aleti olmaktan bahsediliyor ve bunu da on iki senedir paralel yapıyla beraber yürüyen, içli dışlı pek çok faaliyetleri birlikte yürüten kişilerin söylemesi de oldukça komik oluyor yani hiç de inandırıcılığı ve ciddiyeti olmuyor.

Ben şunu söyleyebilirim ki iktidar partisinin değerli milletvekili arkadaşlarıma, eğer Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan korktuğunuz kadar Allah’tan korkarsanız bu yolsuzluklara, bunca hukuksuzluklara “Dur.” dersiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Ne alakası var ya?

MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) - Utan biraz ya! Koskoca adamsın!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Sen utan!

AHMET YENİ (Samsun) – Ne biçim konuşuyorsun!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Vicdanı olanlara sesleniyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

AHMET YENİ (Samsun) - Şu konuştuğuna bak ya!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – İşinize gelmiyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Şu hâle bak be!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bakın, işte, değerli arkadaşlar, apseye böyle dokunulur. Apse olmuşsunuz, apse var, dokununca zıplıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından “Ayıp, ayıp!” sesleri)

NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Ayıp ediyorsun!

AHMET YENİ (Samsun) – Ayıp, ayıp, yaptığın konuşmaya bak, ağzından çıkanı kulağın duymuyor.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Ülkenin, milletin her türlü manevi, millî değerleri ayaklar altına alındı, küfürler edildi, hakaretler edildi bu kürsüden, gıkınız çıkmadı.

AHMET YENİ (Samsun) – Hadi oradan be!

ERKAN AKÇAY (Devamla) –”Recep Tayyip Erdoğan” deyince hemen havaya zıplıyorsunuz.

AHMET YENİ (Samsun) – Hadi oradan, konuştuğun laflara bak!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Evet, bu benim tezimi ispatlamaktan başka bir şey değildir.

MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) - Konuştuğun kelimeye dikkat et, Allah inancın varsa ona dikkat et!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri, tasarının 94’üncü maddesiyle…

Vallahi bugüne kadar söylediklerinizi bu kürsüden teker teker söylerim. “Başbakana dokunmak ibadettir.” diyen kim? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hadi oradan!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – “Allah’ın bütün sıfatlarını taşıyor.” diyen kim?

AHMET YENİ (Samsun) – Yazıklar olsun, ağzından çıkana bak!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Şükür namazı kılmak isteyenler kim? “İkinci peygamber” diyenler kim? (AK PARTİ sıralarından “Yuh!” sesleri)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yuh be! Yuh olsun sana ya!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Hepsi sizin içinizden. Evet, hepsi de o, hepsi de sizin içinizden.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Utanmıyorsun! Kim dedi?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – İsim isim sayarız, hepsi de biliniyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kim dedi? Ayıp ya! Çok ayıp, çok!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ERKAN AKÇAY (Devamla) – 94’üncü maddeyle, değerli milletvekilleri…

BAŞKAN – Konuşuyor canım, cevap verir.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – “İkinci peygamber” deniliyor, böyle bir şey var mı?

HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) - Biz bunların tamamını reddediyoruz.

FARUK BAL (Konya) – O demiyor, siz diyorsunuz, siz.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Aydın eski il başkanınız, il genel meclisi üyeniz bunu söyledi; bu kürsülerde konuşuldu. Daha ağır laflar söyleyenler de var, bu kürsüden dile getiremiyorum. Yeri gelirse onlar da… (AK PARTİ sıralarından “Yazıklar olsun!” sesleri)

Sizlere yazıklar olsun!

AHMET YENİ (Samsun) – Yazıklar olsun!

HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) – Sayın Hatip, söylediklerinin tamamı yanlıştır, bu grup kabul etmemektedir.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Benim söylediklerimin tamamı doğrudur. Bunların hepsi kamuoyunda tartışıldı. Bizim uydurduğumuz şeyler değil bunlar, lütfen.

MEHMET ERSOY (Sinop) – Bunlar bu kürsüden söylenmedi!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu kürsüden söylenmedi, değişik ortamlarda söylendi.

MEHMET ERSOY (Sinop) – Niye “Bu kürsüden söylendi.” diyorsun?

NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Çarpıtıyorsun Sayın Akçay.

HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) - Türkiye’nin en büyük grubunun…

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bunu söyleyenler AKP milletvekilleri, bakan yardımcıları, Sağlık Bakan Yardımcısı, “Başbakanımızın sünnetine göre” demedi mi? Yani, notunu alıp gelmedik bunların.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Düzce milletvekili daha yeni demedi mi?

FARUK BAL (Konya) – Milletvekili Allah’ın sıfatlarının hepsini yüklemedi mi?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Çeşitli ortamlarda hep size bunlar söylenildi.

HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) – Peki bütün bunlar bizim grubu bağlar mı, AK PARTİ Grubunu bağlar mı bunlar?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Vallahi, bir kişinin dediği bağlamaz, iki kişinin dediği bağlamaz.

HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) – Ama insaf, hepimizi suçluyorsunuz.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Ama on-on beş tane arka arkaya toplarsanız hepinizi bağlar.

HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) – Bağlamaz!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Hiçbiriniz itiraz da etmediniz.

HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) – Ediyoruz işte.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – İtiraz etmiyorsunuz.

HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) – Hepsine itiraz ediyoruz.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bana itiraz etmeyeceksin, bunlar söylenildiğinde itiraz edeceksiniz.

HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) – O zaman da ettik, siz duymak istemiyorsunuz.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Birçoğu da bunların ödüllendirildi, itiraz da etmediniz.

MEHMET ERSOY (Sinop) – Ayıp ya, ayıp yaptığın. Yakışıyor mu size?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Evet, bu sizin yaptıklarınız ayıp, bu söyledikleriniz ayıp.

MEHMET ERSOY (Sinop) – Yakışıyor mu hiç?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri, 94’üncü maddedeki önergemizi konuşmaya da vakit kalmadı.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şu önergeleri oylayayım.

Önergeyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam.

Sayın Altay, Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Aksünger, Sayın Özgündüz, Sayın Ekşi, Sayın Akar, Sayın Serindağ, Sayın Öğüt, Sayın Ekinci, Sayın Sarı, Sayın Eyidoğan, Sayın Acar, Sayın Köktürk, Sayın Türmen, Sayın Aydın, Sayın Kaleli, Sayın Atıcı, Sayın Öner, Sayın Toprak.

Üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Ben konuşmadım daha.

BAŞKAN - Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, ben de konuşmak istiyorum.

FEVAİ ARSLAN (Düzce) – Sayın Başkanım, 60’a göre bir söz istiyorum, beni kastederek sataşma yapıldı.

BAŞKAN – 60’a göre yerinizden söz isteyeceksiniz, buraya gelemezsiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

FEVAİ ARSLAN (Düzce) – 69’a göre kürsüden istiyorum.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, madde üzerinde ben konuşacağım daha.

BAŞKAN – Hayır, bir dakika… Ben, şimdi hiçbir şey anlamadım.

FEVAİ ARSLAN (Düzce) – Şimdi, Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bir dakika…

Şimdi, önce Grup Başkan Vekilinize ben bir şey demiştim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – 94’te daha konuşma var, aynı mahiyetteki önergeler…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önergeyi oyladık, maddeyi oylamadık.

BAŞKAN - Evet, Sayın Elitaş

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce konuşmacı kürsüde…

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 94’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada siyasi parti gruplarını eleştirebiliriz, her türlü şeyi söyleyebiliriz ve maalesef iş zıvanadan da çıktı, hakaret de serbest olmaya başladı.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Olur mu öyle bir şey, hakaret nasıl serbest olur, hakaret serbest olmaz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ama, bakın, değerli milletvekilleri “Müslümanız.” diyoruz elhamdülillah ama hiçbir Müslüman, korkulacak bir şeyi Rabb’inden, Yaratıcı’sından başkasını göstermez, göstermemek de gerekir. Kalkacaksınız, bu partiyi, bu grubu eleştirmek için “Recep Tayyip Erdoğan’dan korktuğunuz kadar Allah’tan da korksaydınız.” diyeceksiniz ve bir Müslüman hakkında böyle bir fetvada bulanacaksınız, böyle bir iddiada bulunacaksınız. Siz, kendinizi, şirk koşarak bu noktaya doğru getiriyorsunuz, Yaratıcı’yla paralel hâle getiriyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Allah’tan kork, sen Allah’tan kork Elitaş!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ne söylediğinizin farkında değilsiniz!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şirk koşuyorsunuz siz söylediklerinizle! 

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ne söylediğinizin farkında değilsiniz! Siz ne söylediğinizin farkında değilsiniz!

OKTAY VURAL (İzmir) – Şirkçileri görüyoruz! Şirkçileri görüyoruz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, milletvekilimiz hakkında bir ifade kullandınız. Sayın Başkan, herhâlde, biraz sonra o milletvekili arkadaşımıza da söz verirsiniz diye ümit ediyorum, sizin yetkinizde. O milletvekili arkadaşımızın yaptığı bir konuşmayla ilgili  Cenab-ı Hakk’ın emrettiği bütün güzellikleri, üzerinde toplamış bir lider.” derken…

OKTAY VURAL (İzmir) – Nerede güzellikler?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yahu, bu kadar basit şeylerden fırsat kollamayın!

OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle teşbih olur mu canım? “Cenab-ı Hakk’ın bütün güzelliklerini üstünde toplamış”mış!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Siyaset üretin, siyaset! Söylem üretin, proje üretin!

OKTAY VURAL (İzmir) – Yalan mı var bu işin içerisinde? İhale yolsuzluğu yapan kim ha?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Proje yok, ancak, geliyorsunuz, sözcüklerden, cümlelerden bir şey vurmaya çalışıyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Teeddüp ederim be! Teeddüp ederim!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bırakın böyle şeyleri!

OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle bir mukayese olmaz ya! Böyle bir mukayese olmaz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Muhalefet partisi siyaset üretecek! Buraya geleceksiniz bir milletvekilinin dil sürçmesiyle ilgili konuyu getirecek, burada gündem hâline getireceksiniz! Yazıklar olsun!

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu kişinin yaptığı yanlışları Cenab-ı Hakk’a nasıl atfedersiniz be! Şirk koşuyorsunuz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Bahçeli duysaydı, herhâlde sizlerin kulağını çekerdi diye düşünüyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz nasıl, bu insanın yaptığı, bu kulun yaptığı konuları Cenab-ı Hakk’a atfedersiniz be?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Niye bağırıp duruyorsun?

BAŞKAN – Bir saniye… Bir saniye… Bir saniye…

OKTAY VURAL (İzmir) – Saygısızlığa bakın! Bağırırım tabii!

BAŞKAN - Önce bir yanlışlık…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çok mu dokundu?

OKTAY VURAL (İzmir) – Benim dinime, Allah’ıma dil uzatana, değil bağırmak, elini kırarım!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kime dil uzatılıyor?

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, bu kadar açık!  Bu kadar açık!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Kime dil uzatılıyor?

OKTAY VURAL (İzmir) - Bu kadar açık!  Allah’ın bütün güzel vasıflarını üzerinde toplamışmış! Şuna bak ya! 

BAŞKAN - Şimdi, konunun…

OKTAY VURAL (İzmir) - Şu teşbihe bakın ya!

BAŞKAN - Birbirinize bağırmayınız çünkü hiçbir şey duymuyorum. Zaten bu…

OKTAY VURAL (İzmir) - Teşbihe bakın ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ne kadar da böyle şey olmuşuz!

BAŞKAN - Şimdi, ben beyefendi… Bir saniye…

OKTAY VURAL (İzmir) - Ne demek ya! Böyle bir şey olur mu ya!

BAŞKAN - Sayın Arslan, ben, önce “60’a göre” dediniz siz…

FEVAİ ARSLAN (Düzce) – 69’a göre…

BAŞKAN – Tamam, şimdi, hangi konuda?  Anlamadım da onun için…

FEVAİ ARSLAN (Düzce) – Hâlâ devam eden…

BAŞKAN - Anlayamadığım için soruyorum. 

FEVAİ ARSLAN (Düzce) – Ben şimdiye kadar bu konuda bir açıklama yapmadım. Şimdi, tek bir açıklama yapıp bu konunun kapanmasını istiyorum. Esas… (MHP sıralarından gürültüler)

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Kapanmaz.

BAŞKAN – Konu ne? (MHP sıralarından gürültüler) Bir saniye… Gerçekten anlamadım.

Bir isim misim geçmediği için neye göre olduğunu anlayamadım çünkü grubunuzla ilgili ben Sayın Elitaş’a

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN –Söz vermemekle ilgili değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Anladım efendim.

Müsaade ederseniz…

BAŞKAN - Oraya, tutanağa geçiyor ya.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacı, sayın milletvekilimizi kastederek, yaptığı bir konuşmayla ilgili...

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Kendi derdini anlatamıyor mu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “…böyle böyle söyleyen birisi” diye ifade etti. Kamuoyunda da yanlış anlama var. Diğer milletvekilleri duysun, gerçeğini anlatsın diye...

BAŞKAN – Anladım. Yani sataşmanın ne olduğunu anlayamadım da onun için.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

4.- Düzce Milletvekili Fevai Arslan’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 94’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

FEVAİ ARSLAN (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan on beş yirmi gün önce basınımıza ve televizyonlara haber olan, hepinizin malumu, Meclisimizde de devamlı gündeme getirilen bir konu hakkında demin Vural Bey’in de, Sayın Grup Başkan Vekilinin de ifade ettiği gibi, daha önce bu konuşmacıların da defalarca ifade ettiği gibi, ağzımdan eksik bir kelime çıktı, sürçülisan ettiğimi, kastımın o olmadığını…

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Alkışlayanlar ne oldu, neden alkışladılar?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kullanmayın o zaman.

FEVAİ ARSLAN (Devamla) - Bir dakika…

Bak, bu konu hakkında hiç konuşmadım. Bakın…

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Neydi kastın? Onu anlat sen.

HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Dinle ya, dinle!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Ne olur, sizden rica ediyorum.

FEVAİ ARSLAN (Devamla) – Bu konuda esas kastımın bu olmadığını defalarca şahsım da grup başkan vekillerimiz de ve genel başkan yardımcımız da açıkladı. Buradan bir defa daha ifade ediyorum: Kastım bu değildir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz önceki konuşmasında söyledi Elitaş.

FEVAİ ARSLAN (Devamla) - Haşa, bunu dille söylemek değil, kalpten bile geçirmenin şirke gireceğinin, şirk olduğunun bilincindeyim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şirk… Şirk…

FEVAİ ARSLAN (Devamla) - Bunun siyasi malzeme hâline getirilmesini de çok üzgünüm ve kınıyorum. Bunun şirk olduğunu defalarca söylüyorum.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Güzel.

FEVAİ ARSLAN (Devamla) - Bundan kastım bu değildir. (MHP sıralarından alkışlar) Ama bizi üzen şudur: Böyle bir konunun “Müslümanım” diyen bir kişinin, böyle bir eksik konuşmadan dolayı, böyle bir olayla karşı karşıya gelmesinden dolayı, üzerinden siyaset yapılması, üzerinden polemik yapılması bizi üzmüştür.

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Siyaset değil, orada dur.

FEVAİ ARSLAN (Devamla) - Bakın, tamam, haklısınız, eyvallah.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – İleri gitme!

FEVAİ ARSLAN (Devamla) - Bunu defalarca eksik konuştuğumu söyledim, ifade ettim -bir kere daha söylüyorum- ama şundan emin olunuz ki, Allah, kimseyi bu eksiklikle karşı karşıya getirmesin. Siz öyle bir şeyle karşı karşıya geldiğinizde, biz iyi niyetle bakarız, hüsnüzanla bakarız, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Daha üç gün önce “Özel değil, genel genel!” diye miting meydanlarında konuşurken... Cenab-ı Hakk’ın adaleti…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN -  Sayın Akçay, bir dakika.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN -  Efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilinin kürsüde söyledikleri, biraz önce Sayın Mustafa Elitaş’ın neye düştüğünü gayet açık ve net ortaya koymuştur.

Teşekkür ediyorum, Sayın Elitaş’a iyi cevap verdiniz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Neye düşmüş?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN -  Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Elitaş, konuşmasında “şirk koşma” kavramını da kullandı, yani bir itham da var, şirk koşmakla itham etti ve fetva makamı olduğumu filan söyledi.

BAŞKAN - Hayır, Sayın Arslan kimseye bir şey söylemedi, onun üzerine mi istediniz diye sordum.

Buyurun.

5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar,  elbette ki, ben fetva makamı değilim, haşa; fetva makamı Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Doğrusu, birkaç defa da sordum “Acaba, bu sözler üzerine Diyanet İşleri ne der?” diye. Tabii, bir ses filan da çıkmadı.

Sayın Elitaş, bu söylediğin laflar gerçekten çok vahim sözlerdir. Bu iddia edilen ve bazı AKP yöneticilerinin ve milletvekillerinin söylediği sözlerin hepsini alt alta toplayınca ciddi bir vahamet gösteriyor, bir  uyarıyı, bir uyarmayı gerektiren hususlardır. Şimdi, biraz evvelki sayın milletvekilinin konuşması ve izahıyla sizinki aslında çelişiyor. Siz tevil etmeye çalışıyorsunuz, sayın milletvekili sürçülisan ettiğini ifade etti. Bizce de kabuldür, yani bunu devam ettirmenin de bir anlamı yoktur, bunu ifade ediyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Aynı şey…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Nerede aynı şey ya? Aynı şeymiş, lafa bak!

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Aynı şeymiş, ayıp ya!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Allah, hiç kimseyi şirk konumuna düşürmesin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Şirke nasıl düştüğünü…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Allah hiç kimseyi fırsatçılıkla imtihan etmesin. Şu an fırsatçılık yapıyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, şu dinimizi, Allah’ımızı, Peygamber’imizi siyasete malzeme yapmayın! Elinizi çekin!

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 94 üncü maddesi ile 5651 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen 9/A maddesinin (8) numaralı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erdal Aksünger (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA,  DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Aksünger, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Aksünger’e borcum var, kimse ses çıkarmadan onu dinleyecek.

HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) – Emredersiniz!

BAŞKAN – Şaka yapıyorum ha!

HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) – Yok, gönülden dinleyeceğiz efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Aksünger.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

94’üncü maddedeki aslında 9/A tabii, 5651’in 9/A’sı, yani 5651 baştan da söylediğim gibi olmaması lazım ama bu 9/A tam bir garabet işi. Niye garabet işi? Aslında bir mahkeme oluşturması neredeyse temin ediliyor bununla birlikte. Biraz önce arkadaşlara, sizin AK PARTİ Grubundaki aslında hukukçu arkadaşlara sordum, dedim ki: Bununla ilgili olan TİB Başkanına bu yetki veriliyor da bir savcıya niye verilmiyor? Neden verilmiyor mesela? Yani bir savcı eksikliği varsa oraya da 40 tane savcı koyulabilir, bilişim savcısı. Ankara’da 4 tane bilişim savcısı var, 40 yapalım. Yirmi dört saatte karar versin, yargıçlar da yirmi dört saatte karar versin. Bunda bir problem var mı? Yok bence. Ama neden bunda ısrar ediliyor? Yani buradaki problem, yargının yetkisini bir bürokratın tahsisine vermektir, problem bu.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sonuçta yargıya gidiyor yine.

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) – Yargıya kimin tarafından gittiği önemli. Çok önemli değil, 8/A’da gördüğünüz gibi, diyor ki: “Mahkeme kararına öyle veya böyle itiraz edebilir.” Nereye itiraz ediyor? Yargı kararına itiraz ediyor. Ona herkes edebilir, kimse mağdur, o etsin. TİB Başkanı niye ediyor? Mağdur olan, etsin zaten yani. Eğer böyle bir şeyi mahkeme kurarak yapacaksanız ihtisas mahkemelerine ihtiyaç var ama bu ihtisas mahkemelerini söyleyemiyorum. Niye? Bu memleket, özel yetkili mahkemelerde neler olduğunu gördüğü için söyleyemiyorum. Avrupa’da var mı? Var. Zaten bunlara ihtiyaç yok da ben 8’inci maddedeki konuyu söyledim size zaten, dün gece söyledim, ne yazık ki sabaha karşı konuştuğumuz için bir anlamı yok.

8’inci maddede katalog suçları var, o katalog suçlarının dışındaki suçlar suç değil mi? Bunlar ceza hukukunda yok mu? Var. Peki, katalog suçlarda ırkçılık yok, terör yok, bunlar İnternet‘te olduğunda bunlarla ilgili muamele başka olacak da diğerlerine TİB Başkanı “Aman kapatın, terörle ilgili konu devam etsin.” mi diyecek? Böyle çelişki olur mu zaten? Sorun buradan kaynaklanıyor. Ama, tabii, biz şunu söyleyemiyoruz, gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi ihtisas mahkemelerinin kurulması talebinde bulunamıyoruz, çünkü bizde hukuk yoruma tabi oluyor, sorun buradan kaynaklanıyor. Bu yoruma tabi üretilen bir sürü dijital deliller, iddia makamına getirilen bir sürü deliller oldu, bundan içeride yatan dünya kadar insan oldu. O yüzden, bizde hukuk gelişmiş ülkelerdeki ihtisas mahkemelerinin son karar mercisine ulaşmaz bence, sorun da buradan kaynaklanıyor.

Bu yüzden şöyle bir şey yapılabilir -önerimiz oydu zaten- madem böyle bir şey yapacaksınız, yani olmaması tercihimizdir, 9/A zaten garabet ama Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda bir değişiklik yapılabilir. Yine dün akşam sabaha karşı söyledik bunu, hukukçu değilim ama bu, hukukçu arkadaşların da onaylayacağı bir şey. Burada bir değişiklikle, bilişim savcıları yirmi dört saatte karar verebilir konuyla ilgili ve bu yirmi dört saat sonra verilen, görevli mahkeme neresiyse, bu, sulh ceza mahkemesiyse sulh ceza mahkemesine gönderilir, ağır ceza mahkemesiyse oraya gönderilir.

Peki, buna niye itiraz var? Buna itiraz olmaması lazım. Yani TİB Başkanını da aslında böyle bir zan altında bırakmak da anlamsız. Ben bakanı da suçlarım zaten, TİB Başkanını da suçlarım. Yarın bunların hepsi yaşanacak bu memlekette. O yüzden bir an önce bundan dönün zaten.

Şimdi, şöyle bir durum oluyor. TİB zaten MİT’leştirildiği için, şimdi nereden adam alınacak ki bu TİB’e zaten? Yani hukukçu mu alınacak? Hayır. Hukukçu falan da yazıyor kanunda öyle bir şey ama bence MİT’ten alınacak bunların çoğu, 40’a yakın MİT görevlisi TİB’de görevlendirilecek. Yaşayacağız, göreceğiz, pratiğini göreceğiz bunların. 100’ün üzerinde de sözleşmeli personel alınması söyleniyor bununla birlikte, yani orada çok geniş kapsamlı, yargı üzerinde İnternet özel mahkemesi, yine özel yetkili bir İnternet mahkemesi gibi, mahkemenin bütün görev ve yetkileri devredilmiş oluyor. Bunların hepsi sorun arkadaşlar. Bunları halletmezseniz bunlar yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde öyle veya böyle bizim mahkûmiyetimiz için yeterli maddeler olacaktır zaten. Bunu bugün belirtiyoruz ama zaten dönecek bunların hepsi, itirazlar gelecek.

Ayrıca, MİT’le ilgili şunu söyleyeceğim çok hızlı bir şekilde: 1 milyar TL MİT’in bütçesi var, 1 milyar da Başbakanın ödeneği var. MİT bir anonim şirkete dönüştürülmüş vaziyette. Hiçbir kaydı kuydu olmayan, 2 milyar TL sermayesi olan bir şirkete dönüştürülmüş, Başbakanın bir şirketi olmuş durumdadır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aksünger.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

Madde 95’te iki adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 95 inci maddesinde yer alan “bilişim şuurunu” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

        Emin Haluk Ayhan                    Mustafa Kalaycı                         Erkan Akçay

                  Denizli                                     Konya                                     Manisa

           Muharrem Varlı                      Seyfettin Yılmaz                     Yusuf Halaçoğlu

                   Adana                                      Adana                                     Kayseri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 95 inci maddesinde yer alan 5651 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (4) fıkrasının (f) bendinde yer alan “Bilişim ve internet alanındaki uluslararası kurum kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyonu sağlamak” ifadesinden sonra gelmek üzere “Türkiye’de internetin kullanıcılar açısından hem özgürleştirilmesi, hem de yaygınlaştırılması, internetin teknik olarak güvenliğinin sağlanması, internet hızının artırılarak içeriğinin zenginleştirilmesi için her türlü tedbirleri alır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                    Aytuğ Atıcı                           Muharrem Işık

                 İstanbul                                    Mersin                                    Erzincan

           Erdal Aksünger                         Ramis Topal                            Rıza Türmen

                    İzmir                                     Amasya                                     İzmir

BAŞKAN – Sayın Komisyon, kabul ediyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Siz, katılıyor musunuz?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Türmen, buyurun.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 5651 sayılı Kanun’la getirilmek istenen değişiklik tekli2lerinin amacı çok açık. Yolsuzluk iddialarının İnternet’te dolaşmasını engellemek, yolsuzluk iddialarını soruşturmak yerine boğmak amacına yönelik. Bunu anlıyorum fakat bunu yapanlar, bunu yazanlar bu değişikliklerin dış dünyadaki, uluslararası alandaki etkilerini hiç düşünmemişler, bu değişiklik tekliflerinin Türkiye’nin başını ne gibi belalara sokacağını hiç hesaplamamışlar, öyle gözüküyor.

Ben burada, çok kısaca, değişiklik tekliflerinin yol açtığı insan hakları ihlallerine değinmek istiyorum çünkü bir insan hakları ihlalleri kümesi ve Anayasa’nın ihlali kümesi var bu tekliflerde.

Örneğin, birincisi: Erişim Sağlayıcıları Birliği kuruluyor. Bu Erişim  Sağlayıcıları Birliğine üyelik zorunlu tutuluyor. Ücret ödemek zorunlu tutuluyor, “Üye olmayan, faaliyette bulunamaz” deniyor. Efendim, bu, Anayasa’nın dernek kurma özgürlüğüyle ilgili 33’üncü maddesine aykırıdır. Orada “Hiç kimse üye olmaya zorlanamaz” denmektedir. Aynı şekilde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin dernek kurma özgürlüğüyle ilgili 11’inci maddesine de aykırıdır.

Bunun yanında, içerik sağlayıcı, yer sağlayıcılar, TİB’in talep ettiği bütün kişisel verileri TİB’e vermekle yükümlü tutulmaktadır. Bu bilgiler, bu kişisel bilgiler TİB’e verilirken bireyin, kullanıcının bundan haberi bile yok, böyle garip bir durum. Bu gibi bilgilerin TİB’e verilmesi, özel yaşamın gizliliğinin ihlalidir, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8’inci maddesi, Anayasa’nın 20’nci maddesinin ihlalidir.

Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına baktığınız zaman, kişisel verilerin korunması o kadar önemlidir ki izin olmadan kişisel verilerin toplanması da özel yaşama bir müdahaledir. Ondan sonra, toplama haklı olsa bile bunun saklanması, özel yaşama ayrı bir müdahaledir. Bütün bunları bir tarafa bırakın, toplanma, saklanma bir tarafa, özel verilerin üçüncü bir kişiye verilmesi, ayrı bir insan hakları ihlaline yol açar.

Üçüncü olarak, yargı kararı olmadan erişimin engellenmesi, TİB kararları üzerinde denetim olmaması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüne ilişkin 10’uncu maddesinin ihlalidir, Anayasa’nın 26’ncı maddesinin ihlalidir. Tasarıda kullanılan belirsiz ifadeler, “Efendim, işte, erişimin engellenmesi, benzeri yöntemler kullanılarak da yapılabilir.” Nedir bu benzeri yöntemler, belli değildir. “Yok efendim, aynı mahiyette yayınlar TİB tarafından yasaklanır.” Hangi mahiyetteki yayınlar, belli değildir. “Alternatif erişim yolları” Bu alternatif erişim yolları nedir, belli değildir. Bu gibi belirsiz ifadelerin kullanılması, kanunu, hukuk devletinde sahip olması gereken özelliklerden yoksun kılmaktadır. Bu da düşünce özgürlüğünün bir başka ihlalidir.

Sulh ceza mahkemesine yetkiler verilmektedir. Efendim, “Erişimin engellemesi kararına karşı başvuruya yirmi dört saat içinde, duruşma yapmadan karar verir.” Ondan sonra “Özel yaşamın ihlali iddiasıyla erişimin TİB tarafından engellenmesine karşı kırk sekiz saat içinde başvurulur.” Bütün bunlar, efendim, karşı tarafın görüşleri alınmadan sulh ceza mahkemesi karar vereceği için ve duruşma yapılmadan karar vereceği için adil yargılama hakkının ihlalidir.

TİB’e sınırsız yetkiler verilmekte, ifade özgürlüğü, özel yaşam hakkı ihlal edilen kişilere başvurulacak hukuk yolu bulunmamaktadır. Bu, Anayasa’nın, etkili başvuru yolunun bulunmamasıyla ilgili 40’ıncı maddesinin ihlalidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin etkili bir iç yargı yolu bulunmasına ilişkin 13’üncü maddesinin ihlalidir. Yani bütün bunlardan gördüğünüz gibi, bir ihlaller yumağı vardır.

En son olarak Freedom House’un geçenlerde açıkladığı bir rapor vardır, o da şöyle diyor: “Bu değişiklik teklifleri, yargı kararı olmaksızın devlet memurlarına web sitelerini kapatma yetkisini veriyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ağır bir ihlali niteliğindedir. Hükûmet, ifade özgürlüğüne karşı saldırıları tırmandırıyor.” Dış dünyadan görünüş budur.

Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türmen.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, bir yoklama yapalım da canlanalım biraz.

BAŞKAN – Tabii, iyi olur.

Yoklama yapıyoruz.

Hemen başlayalım: Sayın Altay, Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Işık, Sayın Ekşi, Sayın Akar, Sayın Türmen, Sayın Köktürk, Sayın Ören, Sayın Yılmaz, Sayın Acar, Sayın Değirmendereli, Sayın Moroğlu, Sayın Haberal, Sayın Nazlıaka, Sayın Öner, Sayın Atıcı, Sayın Aygün, Sayın Serindağ, Sayın Aydın.

Evet, iki dakika süre veriyorum ve de başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 95 inci maddesinde yer alan “bilişim şuurunu” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bal, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, sansür mü geliyor kaygısını ortaya koyan ve ciddi endişeler yaratan bir Hükûmet tasarısı. Burada iki grup hak ve hürriyet çelişmektedir. Birinci grubunda kişisel hak ve hürriyetlerin korunması, özel hayatın korunması, buna paralel olarak ifade hürriyeti, fikir hürriyeti, devamında siyasi kanaat hürriyeti, siyasi faaliyette bulunma hürriyeti, kamuoyunun haber alma hakkı, basının haber verme görevi ve hakkı ve basın hürriyeti. Bunların hepsi, değerli milletvekilleri, insanlığın geliştirmiş olduğu demokratik değerlerle belirli bir dengeye oturtulmuş olan hak ve hürriyetlerdir. Eğer denge bozulur ise, o takdirde rejim ya diktatörlüğe gider, diktatörlüğün elindeki sansür aracı faaliyete geçer ya da insanların hak ve özgürlükleri korunamaz bir hâle gelir ki buradan da temel hak ve hürriyetlerde mağduriyetler ortaya çıkar.

İşte, bunlar Anayasa Uzlaşma Komisyonunda tartışıldı, belirli bir mutabakat sağlandı ve sağlanan bu mutabakatın devam edebilmesi için Hükûmetin bu tasarıyı çekmesi ve siyasi partiler arasında, aklıselimle oturulup Türkiye'nin en ciddi sorunu olan, her insanımızı en derin kaygılara, endişelere iten bu meselenin halledilmesi lazım. Ancak böyle yapılmıyor -ben Sayın Bakana da biraz önce ifade ettim- onun yerine, çok büyük bir telaşla bu tasarıyla üç bacaklı basının kontrol altına alınamayan üçüncü bacağı da Hükûmetin emrine, iradesine sokulmak isteniyor.

Basının birinci bacağı, görsel basındı; AKP on bir yılda onun önemli bir bölümünü yandaş, bakiyesini candaş ilan etti, emir ve hükmü altına aldı. O kadar ki Sayın Başbakan Fas’tan telefon ederek televizyonların alt yazısında geçen Sayın  Genel Başkanımızın bir beyanatına dahi tahammül göstermiyor, “istibdat devri” diye kabul edilen veya ifade edilen Abdülhamid devrinden daha beter bir şekilde basın hürriyetini Başbakan olarak ihlal ediyor. Demek ki basının birinci ayağındaki görsel basın böyle halledildi. Yazılı basın ise “Sen hangi gazeteden geliyorsun?”, “Bu köşe yazarlarına yer veren patronlar da geleceğini düşünsün.” şeklindeki, bizzat Başbakanın tehdidiyle emri hüküm altına alınmış durumda. Geriye “sanal medya” dediğimiz Twitter, Facebook, İnternet dünyası kalmıştır. İşte, onu da emri hüküm altına alabilmek için bu teklif getirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, Twitter, Facebook ve diğer sanal alandaki mecralar insanların ifade hürriyetlerinin, düşünce hürriyetlerinin paylaşıldığı, bilgi transformasyonunun yapıldığı çok önemli bir kaynaktır ve bu kaynağın 17 Aralık yolsuzluk, hırsızlık operasyonu nedeniyle kamuoyuna bu bilgilerin taşınmasını, ses kayıtlarının, bant kayıtlarının taşınmasını engellemek amacıyla kapatılması ya da iktidarın denetimine verilmesi en büyük antidemokratik, diktatörlük örneğidir. Dolayısıyla, buna engel olmak, bu Meclisin görevidir, birinci olarak AKP milletvekillerinin görevidir. Siz bu pisliği temizlemezseniz, siz bu pisliği sahiplenirseniz; o takdirde hükmi şahsiyet olarak, kurumsal olarak bunu benimsiyorsunuz demektir. İçinizden çıkan üç beş tane arkadaşınız yanlış yapabilir. Biraz önce o yanlış yapan arkadaşınız çıktı hüsnükalple ifade etti ama onun yanlışına grup olarak sahip çıkarsanız, diktatörlüğü inşa etmenin aracı olarak burada millete veremeyeceğiniz bir hesabın da eşiğinde durursunuz. Dolayısıyla, gelin, bu tasarıyı Hükûmet çeksin, Türkiye’nin önemli bir sorunu olan sanal medyadaki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Konya) – …insan hakları ihlallerini, hak ve hürriyetlerin ihlallerini, anayasal hak ve hürriyetleri diğer alandaki dengeleriyle birlikte değerlendirip aklıselimle bir kanun metni hâline getirebilsin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 96’da aynı mahiyette iki önerge vardır, okutup işleme alacağım, konuşmak isteyen olursa konuşturacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 96. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                     İzzet Çetin                               Musa Çam

                 İstanbul                                    Ankara                                      İzmir

         Ömer Süha Aldan                        Müslim Sarı                     Aydın Ağan Ayaydın

                   Muğla                                    İstanbul                                   İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

          Yusuf Halaçoğlu                      Muharrem Varlı                      Mustafa Kalaycı

                  Kayseri                                     Adana                                     Konya

           Seyfettin Yılmaz                   Emin Haluk Ayhan                      Erkan Akçay

                   Adana                                     Denizli                                     Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şimdi, önce Sayın Aldan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, bu torba yasanın en önemli maddelerinden bir tanesi, İnternet’le ilgili yapılacak düzenlemeler. Öncelikle, trafik değişim noktası konusunda Türkiye bir lider ülke konumuna getirilmedikçe, keza Kişisel Verilerinin Korunmasına İlişkin Yasa Tasarısı bu Meclis gündeminden geçmedikçe ya da Siber Suçlarla Mücadele Anlaşması yine bu Mecliste görüşülmedikçe bu yasanın hiçbir anlamı yok.

Aslında şöyle bakmak lazım: Bu getirilen düzenleme bir operasyonun bir parçası. Bugün görüyoruz ki görsel medyada artık Başbakanın talimatlarıyla haberler gündemden düşürülüyor. Keza, yandaş gazeteler elden çıkmasın diye iş adamlarına salma yapılıyor, dolayısıyla medya kontrol altında. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırılıktan dolayı ceza miktarı, adı güya “demokratikleşme tasarısı” olan yasayla artırılıyor, dolayısıyla sokağa çıkan insanlar kontrol altında. Keza, HSYK düzenlemesiyle yargı kontrol altında. Polisteki kadrolaşma tasfiyeleriyle polis kontrol altında. Belki yarın gelecek Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının soruşturma iznini Başbakana bağlayan düzenlemeyle asker kontrol altında ve en nihayet bu düzenlemeyle de sosyal medya kontrol altına alınmak isteniyor. Bütün hedeflenen şey budur.

Keza, bu kapsamda üzerinde durulması gereken bir şey var: Özel hayatın gizliliği. Özel hayatın gizliliği kişiden kişiye göre değişir. Örneğin -Sayın Başbakandan bir örnek verelim- 2011 seçimlerinin öncesinde -tarih 5 Mayıs 2011- Kastamonu’da Sayın Başbakan bir konuşma yapmış MHP’li aday adaylarının o İnternet’te rezilce sunulan görüntülerine ilişkin olarak: “İnsanın özeline karışıyor.’ diyorlar. Yahu, kendi eşiyle mi bir şey oluyor da özel oluyor? Bu özel değil, bu genel, genel. Bu genel bir ahlaksızlıktır. Bahçeli çıkmış ‘İktidar insanların özeline giriyor.’ diyor. Neden? Çünkü kendi adamlarının da kaseti çıktı. Eline, diline, beline sahip olacaksın.” diyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, Allah büyüktür!

ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) - Aynı Başbakan, Taraf gazetesinde kendisini sıkıntıya düşüren bazı gizli evrakların yayınlanması üzerine 7 Aralık 2013’te de Tekirdağ’da bir konuşma yapıyor: “Devletin öyle mahremleri vardır ki bu mahremleri kimsenin teşhir etmeye, ifşa etmeye hakkı yoktur. İnsanların da kendilerine ait mahremleri vardır, bunları da kimsenin teşhir etmeye hakkı yoktur.” diyor. Nereden nereye!

Dolayısıyla, Sayın Başbakanın bile özel hayatın gizliliğine ilişkin bu subjektif bakışına bakarsak, bütün yetkiyi TİB Başkanına, yürütme organını temsil eden bir kişiye vermek vahim bir hatadır. Bu konuda en önemli şey, yargıya yetki vermektir. Ve şöyle ilginç bir şeyle daha karşı karşıya kalıyoruz: Devlet yönetiminde kurumlar ve kurallar esastır aslında ama bugün, emanet memurlar esas hâle gelmiştir yani mutemet memurlara devlet teslim edilmiştir. MİT Müsteşarı her şeyden sorumlu. TİB Başkanı şimdi çok önemli şeylerden sorumlu; artık, vatandaş için özel hayata müdahale ne noktadadır diye, bu konuda karar verecek tek mekanizma olmuştur. Keza, koskoca Anadolu Ajansı yine bu düzenlemeyle bir genel müdüre devrediliyor. Nedir bu? Mutemet kişi, güven yani Anadolu Ajansının Genel Müdürü, Anadolu Ajansının önemli bir hissesine sahip oluyor yasal düzenlemeyle ya da TİB Başkanı, insanların özel yaşamlarındaki gelinen noktayı tayin eden kişi hâline dönüştürülüyor.

Değerli arkadaşlarım, bu bir kaçış ve telaş yasasıdır aslında, bir gedik kapama yasasıdır. Lakin, şunu unutmayalım: Yazar kasayla gelenler, para sayma makinesiyle giderler.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki diğer önergede Sayın Yılmaz, buyurunuz.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 96’ncı maddede verdiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok değerli milletvekilleri, bugün getirilen bu sansür yasasıyla birtakım olayları kapatmaya çalışıyoruz. Şimdi ben size şunu söylemek istiyorum: Bakın, son her şeyi ele geçirme anlayışınızın geldiği noktaya bakın. 2002 yılında iktidara geldiğinizde arkanızda medya gücü yoktu, arkanızda    -yanılmıyorsam- bir Kanal 7 ile bir Yeni Şafak gazetesi mi ne vardı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yok, o da değildi ya.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Ama, siz, bu millete, fakir fukaraya, garip gurebaya “Sessiz yığınların sesiyim.” diyerek yüzde 36, yüzde 48, yüzde 50 gibi oylarla iktidara geldiniz. Ama, iktidara geldikçe, kendinizi güçlü hissetmeye başlayınca, 28 Şubat sürecinde neyden dert yanıyorsanız, neyde sıkıntınız varsa, neyi eleştiriyorsanız hepsini yapar hâle geldiniz. Şimdi milletten uzaklaşarak, vatandaştan uzaklaşarak birtakım güç odaklarının merkezine girmeye başladınız ve güç odaklarına sahip oldukça Türkiye’de güçlü olacağınızı sandınız ama yanıldığınızı göreceksiniz.

Bakın, açık ve net söylüyorum, şimdi, yapılan bir yolsuzluk operasyonunda, 17 Aralıkta ve 25 Aralıkta şunu demiş olsaydınız: “Ey Türk yargısı, ey Türk emniyeti, biz size güveniyoruz, boğazımızdan bir şey geçmedi.” Boğazından haram geçmeyene ne Türk yargısının ne de Türk polisinin yapabileceği bir şey yoktur; açık söylüyorum. Hele bu Başbakana, Başbakanın oğluna bir polis komplo kuracak, bir savcı komplo kuracak, böyle bir şey olabilir mi Allah’ınızı severseniz! Dünyayı adamın kafasına yıkarlar, dünyayı. Çıkıp da “Bunlar yok.” deseydiniz ve hırsızlığa bulaşanlara sahip çıkmamış olsaydınız gerilmezdiniz. Demokrasiyi hâkim kılmak lazım, demokrasiden uzaklaşarak, demokrasiden kaçarak bu işlerden sıyrılacağınızı düşünüyorsanız sıyrılamazsınız değerli arkadaşlar. Çünkü gelirken insanlar size inandığı için geldiniz, dualarla geldiniz. Bakın “fakir fukara, garip gureba” dediniz. İçinizde bir sürü temiz insan var. Hırsızlara niye sahip çıkacaksınız değerli arkadaşlar? Niye sahip çıkacağız hırsızlara? İçimizdeki hırsızları temizleyelim, içimizdeki arsızları temizleyelim. Çıkıp da hırsızı, arsızı yargıya, adliyeye teslim etseydik bugün bu  sıkıntılarla karşılaşmazdık.

Bugün bas bas bağırıyoruz, 60 milyar dolar zararı oldu bu operasyonların, 100 milyar dolar zararı oldu. Peki, bu zararda bizim  suçumuz nedir  diye düşünmüyor musunuz Allah’ınızı severseniz? Yani bu kadar çıkan ”tape”yi, bu kadar çıkan savcı iddianamelerini nasıl yok sayacaksınız? Görmüyor musunuz geldiğiniz noktayı? Demokrasiden uzaklaştığınızı görmüyor musunuz? Demokrasiye sahip çıkacaksınız.

Yani birileri hırsızlık yapacak, birileri götürecek ama içinizde tertemiz olan insanlar, bunlara sahip çıkmanın bedelini ve sıkıntısını ödeyecek. Yani ben size açık ve net söylüyorum: Anadolu’ya gidin, Anadolu coğrafyasına, size tertemiz, analarının ak sütü gibi helalinden oy veren insanlara bu hırsızlığın ve yolsuzluğun yapılmadığını izah etmek zorundasınız.

Şimdi, Adalet Bakanlığı fezlekeleri geri göndermiş, efendim, savcılar değiştiriliyor, polisler değiştiriliyor. Ya, ben size soruyorum: Allah’ınızı severseniz, bu ülkede Başbakanı haksız yere kim suçlayabilir?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Suçluyor, suçluyor.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bu ülkede Başbakanı, bakanı haksız yere kim yargılayabilir? Allah’ınızı severseniz, elinizi vicdanınıza koyun ve cevap verin. Ama eğer Başbakan da yolsuzluğa bulaşmışsa hesap verecektir. Bu hem dinimizde böyledir hem hukukumuzda böyledir. Eğer bakan yolsuzluğa bulaşmışsa hesabını verecektir. Yani boğazından bir gram haram geçmeyen milletvekili, ona oy veren vatandaşı, niye savunmak zorunda kalıyorsunuz?

Medya savaşları yaptırıyorsunuz. Paralel devlet arıyorsunuz. İşte paralel medya ortada. Paralel medyayı oluşturdunuz, paralel medyayı. Paralel sivil toplum örgütlerini oluşturdunuz. Her medya kuruluşunun başına bir adamınızı yerleştirdiniz. Başbakan arıyor, falanca Faraç, bilmem ne... Yani, böyle bir medya. Hukuksuzlukla, haksızlıkla nereye kadar gidebileceğinizi düşünüyorsunuz?

Unutmayın, duayla geldiniz, bir duayla gidersiniz. Emin olun, bugünlerinizi mumla ararsınız. Onun için, yanlıştan dönün, haksızlığın yanında durmayın, haksızlığın karşısında olun. Yakışanı ve doğrusu budur.

Sağ olun. Saygılar. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 97’de üç önerge var, sırayla okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 97’inci maddesinin 5651 sayılı yasanın Ek 1’inci maddesinin dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere önerilen 5 Nolu fıkrada geçen “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı” ifadesinin, bu Başkanlığın tüm uğraş alanlarını içine alacak olan “Teknolojik İletişim Başkanlığı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Osman Oktay Ekşi               Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   Ramis Topal

                 İstanbul                                   İstanbul                                   Amasya

                                 Erdal Aksünger                          Muharrem Işık

                                         İzmir                                       Erzincan

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 97’inci maddesinin yasa tasarısı metninden tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          Hasip Kaplan                          İdris Baluken

                    Iğdır                                       Şırnak                                     Bingöl

                Erol Dora                      Abdullah Levent Tüzel                      Altan Tan

                  Mardin                                    İstanbul                                 Diyarbakır

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

          Yusuf Halaçoğlu                   Emin Haluk Ayhan                    Seyfettin Yılmaz

                  Kayseri                                    Denizli                                     Adana

           Mustafa Kalaycı                         Erkan Akçay                         Muharrem Varlı

                  Konya                                     Manisa                                     Adana

                                                            Mehmet Günal

                                                                  Antalya

BAŞKAN – Önergelere katılıyor musunuz Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MÜSLİM SARI (İstanbul) – Neden?

AHMET ARSLAN (Kars) – Neden katılmamız gerektiğini siz anlatın.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kurum personelinin suç işlemesi durumunda, iznin kurum başkanı ve bakana verilmesi, MİT yasasında olduğu gibi dokunulmazlık tanınması, suç işlediği sabit olanların izin verilmemesi durumunda yargılanmaması, adil yargılama önüne engeller konulması otokrasilerde görülen bir uygulamadır, kabul edilemez.

BAŞKAN – Sayın Günal, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu madde yeni bir koruma kalkanı getiriyor. Yani, şimdi, MİT Müsteşarına koruma geldi, şimdi de Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına. Yukarıda da tartıştık defalarca. Ben bu işi anlamıyorum, bu ülkenin Genelkurmay Başkanı içeride, kuvvet komutanları içeride, ya, hiç olmazsa, hepsini demiyoruz ama bunların yargılanmasını bari adil yapsaydınız veya hiç olmazsa bunu da Başbakanın izniyle yapsaydınız. Yani, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına kadar koruma var, Genelkurmay Başkanı izinle yargılanmıyor. Genelkurmay Başkanı Yüce Divanda yargılanmıyor, iki hâkimin eline bırakıyorsunuz. Ben bunu anlamakta zorlanıyorum.

Bir taraftan da niye zorlanıyorum? “Kumpas” diyorsunuz. Değerli arkadaşlar, Değerli Bakanım; yani kumpas varsa ona sağladığınız korumayı niye Genelkurmay Başkanını şuraya ekleyip de madem koymuyorsunuz, ben anlamıyorum.

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) – Geliyor, geliyor.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yani neden korkuyorsunuz? Herkesle ilgili kumpas kurulurken neden yayınları durdurmadınız da şimdi, kendinizle ilgili yayınları durdurduğunuz zaman açılacak mahkemelerden dolayı TİB Başkanını koruyorsunuz anlamıyorum, anlamamda sıkıntı var. Bu kumpaslar herkese kuruluyordu. Burada defalarca sorduk, “Bu ülkede adalet var mı?” dedik, niye? Bu “tape”ler çarşaf çarşaf yayınlanırken niye durdurmadınız bunları? Bu Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı yok muydu o zaman? Herkesle ilgili iddianameler, iddianamenin içinde özel hayatla ilgili olan, soruşturulan konuyla, dinleme izniyle hiç alakası olmayan şeyler çarşaf çarşaf gazetelerde, İnternet sitelerinde yayınlandı, o zaman niye kanun çıkarmadınız? Çoğunluğunuz mu yoktu, aklınıza mı gelmedi? Gerçekten, bunlar çok önemli konulardır. Siz o zaman neredeydiniz, ben merak ediyorum.

Burada sorduk “UYAP’ta sızıntı mı var?” diye. Sayın Bakana söyledik, “Adliyeden mi sızıyor, mahkemeden mi sızıyor, sistemden mi sızıyor, savcılar mı veriyor, kim veriyor?” diyorduk, hiçbir cevap gelmedi. Böyle bir hukuk devleti olabilir mi? Bana geldiği zaman hemen koruma, sana geldiği zaman “Allah işini rast getirsin, ne zaman çıkarsan.” Hâkimlerin, savcıların insafına kaldı.

Değerli arkadaşlar, böyle bir çifte standart olamaz, böyle bir koruma kalkanı olamaz. Kanun neyse, diğer bürokratlara ne uygulanıyorsa… Üst düzey bürokrat bellidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Devlet Memurları Kanunu var, Devlet Teşkilatı Rehberi var. Orada kimin yetkisinin ne olduğu belli, ona göre de göstergeler koymuşuz, maaşlarını da buna göre alıyorlar. 7000 alan var, 6400 alan var, 3600 alan var; bunları neye göre koyuyorsunuz? Yapılan işin niteliğine. Peki, şimdi, koruma kalkanını neye göre koyuyorsunuz? “Efendim, bize dokunursa, bunlarda sıkıntı çıkarsa biz bunları korumaya alalım; bize dokunmuyorsa boş ver gitsin.” Dolayısıyla, bu madde burada çok sakıncalı bir maddedir. Hukukta şahsa göre düzenleme olmaz, duruma göre düzenleme olmaz. Genellik ilkesine aykırıdır. Böyle bir şeyin yapılması bir hukuk katliamıdır. Burada şimdi ben merak ediyorum,   bu maddeye niye ihtiyaç duyuldu gerçekten? Yukarıda da sorduk, Sayın Bakana da sorduk ama satır aralarını da görüyorum, ikide bir haber tazeleniyor. Başbakanın evindeki böceklerle ilgili, Teftiş Kurulu Başkanlığı soruşturmayı tamamlamış. Ne zaman? Bir sene sonra. Aşağı yukarı, herhâlde, benim, medyadan okuduğum kadarıyla… Şimdi, haa diyorum, o zaman bu madde niye geldi anlaşıldı. Bu böceklerden kaydedilen “tape”lerde demek ki bilgi olarak sızmaması gereken şeyler var. Şimdi, hâlâ… Değiştirdiniz. Ya, arkadaşlar, bırakın, değiştirmediğiniz savcı kalmadı, hâkim kalmadı, yerini değiştirmediğiniz emniyet müdürü kalmadı, hâlâ neden korkuyorsunuz, anlamıyorum. Kim bu bilgileri alacak da bunların “tape”lerini nasıl sızdıracak, onu da anlamıyorum. Soruşturma zaten eğer hukuki değilse bununla ilgili gerekli işlemleri koruma altına almadan da yapabilirsiniz. Bir taraftan burada duracaksınız… Ben zannediyorum ki herhâlde Sayın Başbakanın evindeki böceklerle ilgili, “Onun üzerinden bana gelecekler.” dediği oğlu Bilal Erdoğan’la ilgili bir şeyler var ki bu kadar canhıraş bu kanun geliyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, böceği de onlar koymuş oraya.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bakın, kanunun içindeki birçok maddeye, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla ilgili olan birçok maddeye, engellilerle ilgili birçok maddeye burada bütün muhalefet partileri destek verdik ama bu torba artık harara döndü, içine, lazım olan ne varsa, alakalı, alakasız, geliyor.

Lütfen, gelin, hukuku katletmekten vazgeçelim. Yasa yaparak, kanunla hukuku katledip kişisel özgürlükleri sadece sizin için zarar gördüğü zaman sınırlamaya yönelik bu kanun maddesini buradan çıkaralım.

Önergemize destek vermenizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 97’nci maddesinin 5651 sayılı yasanın Ek 1’inci maddesinin dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere önerilen 5 Nolu fıkrada geçen “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı” ifadesinin, bu Başkanlığın tüm uğraş alanlarını içine alacak olan “Teknolojik İletişim Başkanlığı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                               Osman Oktay Ekşi (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ekşi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlar; konuşmakta olduğumuz, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı aslında iletişim özgürlüğü ve iletişim dünyası açısından sayısız yanlışlarla dolu bir kanun tasarısı. Bir defa, esprisi itibarıyla fevkalade antidemokratik. Daha önce, benden önce konuşan sevgili arkadaşımız Rıza Türmen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konuyla ilgili, daha doğrusu şu anda yürürlükte bulunan ama sizin daha da kötüleştirmeye çalıştığınız 5651 sayılı Yasa’nın antidemokratik hükümleri nedeniyle mahkûm edildiğini ve bunun demokratikleşme doğrultusunda değiştirilmesinin de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Türkiye’ye tavsiye edildiğini anımsattı. Siz buraya onun tam tersi nitelikte bir kanun tasarısı getirdiniz ve ayrıca ifade edeyim ki sadece tersi, aksi yönde değil, demokratikleşme açısından, antidemokratikleşme anlamında eşi az bulunacak kadar kötü bir yasa tasarısı getirdiniz.

Benden önceki bazı arkadaşlarım bazı noktalara değindiler. Örneğin, bir savcıdan alınması gereken bir kararın Telekomünikasyon İletişim Başkanı isimli bir devlet memurundan alınmasının bu tasarıya ve bir öncekinden daha da kötüleştirerek, yetkisi artırılarak bu tasarıya konduğuna değindiler. Bu sözünü ettiğim “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı” ifadesi de -az önce söylediğim gibi- pek çok yanlıştan biri. Niçin? Sevgili dostlarım, telekomünikasyon, eğer lügatlere bakarsanız veya başka kaynaklara bakarsanız, telefonla, radyoyla, telgrafla ve televizyonla iletişim anlamına gelen, bunları kapsayan bir kavram. “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı” dediğiniz zaman “iletişim” kavramını aynı ismin içine iki kere sokmuş oluyorsunuz, yani bir anlamda ”radyo, televizyon, telgraf ve telefon iletişim, iletişim başkanlığı” demiş oluyorsunuz. Bunun Türkçe açısından kabul edilebilir hiçbir tarafı olduğuna şahsen kani değilim. O nedenle, önergemizde arz ettiğim gibi, buna eğer “teknolojik iletişim başkanlığı” denir ise hem radyoyu, televizyonu, telgrafı, telefonu ve hem de iletişim dünyasını içine alan bir kavram ve doğru bir isim konmuş olur. Sizlerin dikkatine sunmak istediğim birinci husus bu.

İkincisi: Aziz dostlarım, bu tasarı “erişim sağlayıcıları birliği” diye bir birliğin kurulmasını istiyor. Bu birliğin örneği –ayrıntıya girecek kadar vaktim olmadığı için girmiyorum ama- 1928 tarihinde İtalya’da var. İtalya’da Mussolini döneminde “Aleo Professionale” adı ile kurulmuş ve aynen bizdeki gibi sektör mensuplarının üye olmasını sektörde çalışabilmenin şartı olarak koymuş bir birliktir. Bizde bunun bir benzeri 1938 yılında “Basın Birliği” adıyla kurulmuştur ve dönemin medya dünyasını -tabii, o zaman “medya” kavramı yok- basın dünyasını tam manası ile tek parti döneminin baskıcı anlayışının içine sokmuş ve en sonunda 1946’da gazetecilerin isyanıyla bu birlik tarihe karışmıştır.

Sizlerin şimdi yapmakta olduğunuz, bilerek veya bilmeyerek, Mussolini döneminin “Aleo Professionale”siyle, Türkiye’de yaşanmış olan ve fevkalade kötü anılarla tarihe geçmiş olan Basın Birliğini geriye getirmektir. Bunun bu yasada yer alması hepimiz için ayıp olur.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ekşi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 98’de iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 98 inci maddesinde geçen “öncelikle Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı hizmetlerinde kullanılmak üzere” ibarelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Kalaycı                         Erkan Akçay                         Muharrem Varlı

                  Konya                                     Manisa                                     Adana

           Seyfettin Yılmaz                     Yusuf Halaçoğlu                   Emin Haluk Ayhan

                   Adana                                     Kayseri                                    Denizli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 98. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

       Aydın Ağan Ayaydın                      İzzet Çetin                     Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                 İstanbul                                    Ankara                                    İstanbul

              Müslim Sarı                             Musa Çam                            Durdu Özbolat

                 İstanbul                                      İzmir                               Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Özbolat, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 98’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yolsuzluğun ve yoksulluğun ve sömürünün yükseldiği her ülkede polis devleti de yükselir ve egemen yönetim biçimine dönüşür. Bu tüm dünyada böyle olmuştur, ne yazık ki Türkiye’de de durum budur.

Ülkemizde Meclisin denetim yolları tıkanmakta, etkisiz kılınmakta ve hatta suç hâline getirilmektedir. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı yok edilmiş, medya da içinde olmak üzere, her türlü muhalefet "çeteci", "darbeci" yaftasıyla baskı altına alınmış, mevcut Hükûmete karşı olmak dahi suç sayılmıştır. Artık, Türkiye, hukuk devleti olmak bir yana, kanun devleti de değil, sadece bir polis devletidir. Hukuku torbaya koyarak bu gerçekler gizlenemez.

Değerli arkadaşlar, 1990 yılında yayınlanan sansür ve sürgün kararnamesi vardı, hepiniz hatırlarsınız. Yerinde bir benzetmeyle “SS kararnamesi” denilmişti. Dönemin hükümdarları uygun görmediği her yayını durduruyor, toplatıyor, dilediğini sürgüne gönderiyor, günlerce göz altında tutuyor ve göz altında kayıplar yaşanıyordu. Önümüzdeki kanun tasarısı bu kararnamenin günümüze uyarlanmış biçiminden başka bir şey değildir. Engelli vatandaşlarımız, bakıma muhtaç yurttaşlarımız, maalesef, temel insan hak ve hürriyetlerine düşman bu tasarının bir örtüsü olarak kullanılmıştır, o kadar.

Bakınız, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının başına MİT’ten birisi atanıyor. Sonra, İnternet’te erişimi engelleme konusunda sınırsız yetkiler verilen TİB, Millî İstihbarat Teşkilatına verilen dokunulmazlık zırhıyla ödüllendiriliyor. “Özel yaşamın ihlali” gibi süslü kelimelerin arkasına sığınarak, halkın gerçeği öğrenme ve haberleşme hakkını engellemek için İnternet jandarmalığı görevi TİB'e veriliyor. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına yargıyı devre dışı bırakarak erişimi engelleme yetkisi tanıyan bu düzenlemeyle İnternet’te yapılan tüm faaliyetlerin kayda alınması öngörüldüğü gibi, bakana ve Telekomünikasyon İletişim Başkanına da savcılık görevi veriliyor.

Dokunulmazlık bahşedilen TİB personel ve başkanına engelleme yetkisinin verilmesi ve bunun doğrudan yargı denetiminden muaf olması yeni bir AKP istihbarat teşkilatı yaratmaktan başka bir şey değildir. İşte bu nedenle, tasarı AKP'nin sansür ve sürgün kararnamesidir. AKP'nin özel hukukuna göre belirlenen suç unsuru tespit edilecek ve sözde suçlu çeşitli yöntemlerle cezalandırılacaktır.

Değerli arkadaşlar, kendi suçlarının  üzerini örtmeye çalışan iktidar, pervasızca yasama ve   yürütmeyi   tekeline alma gayretine girmiştir. Soru önergesinin yayınını dahi yasaklayan bir zihniyeti sadece “sansür” kelimesiyle açıklayamayız. Bu sansürden öte bir şeydir; sansürlenen hukuktur, demokrasidir, adalettir. İktidarın faaliyetlerini araştırmak, soruşturmak bir yana, bu tasarıyla genel siyasal eleştiri dahi artık fiilen yasaklanmıştır. Bu aşamadan sonra yazılı olmayan yasalar devreye girecek, siyasal ve kişisel çıkarlar doğrultusunda gizli yasalar yürürlüğe konacaktır. Burada amaç özel hayatı korumak değil, özel çıkarları korumak için hukukun ortadan kaldırılmasıdır. Hukuku, yasamayı baypas ederek her şeyi yürütmeye bağlamak AKP'nin yeni stratejisi olmuştur.

Değerli arkadaşlar, özel yaşamın gizliliğini korumaya çalıştığını iddia eden AKP hükûmetleri döneminde, kişiler arasındaki haberleşmelerin hukuka aykırı biçimde dinlenmesi, milletvekilleri de dâhil olmak üzere her düzeyden yurttaşın özel hayatının görüntülü veya sesli olarak kaydedilmesi ve yayınlanması gibi yasa dışı faaliyetler olağan ve meşru hâle getirilmiştir. Son on yıllık Türkiye gerçeği göstermiştir ki dinlemeler, adli ihtiyaçlardan öte siyasal hesaplaşma aracına dönüşmüş, hem muhalefeti hem de toplumsal, ekonomik hayatı yeniden şekillendirmek üzere kullanılmıştır. Konuyla ilgili kurulan araştırma komisyonlarında arkadaşlarımızın tüm çabalarına karşın elde edilen bilgilerin üzerine gidilmemiş, konu kapatılmıştır. Örneğin, emniyet yetkilileri komisyonda, Türkiye'de bulunan 11 dinleme aracının 6’sının kaybolduğu, kaybolan araçların 2’sinin bir belediye başkanında, diğer 4’ünün ise kimi siyasi yapılarca yine özel ve kayıt dışı dinlemeler için kullanıldığı bilgisini vermiştir ama ne yazık ki bunlar hâlâ daha bulunamamıştır. Bu, demokrasi ve adalet, bizim kabul edeceğimiz bir uygulama değildir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özbolat.

III.– YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, yoklama talebi vardır.

Sayın Özgündüz, Sayın Aslanoğlu, Sayın Halıcı, Sayın Ekşi, Sayın Gök, Sayın Türmen, Sayın Ekici, Sayın Işık, Sayın Öğüt, Sayın Öner, Sayın Altay, Sayın Özbolat, Sayın Kaleli, Sayın Köktürk, Sayın Haberal, Sayın Dibek, Sayın Genç, Sayın Aygün, Sayın Çetin, Sayın Toprak, Sayın Şafak.

İki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 98 inci maddesinde geçen “öncelikle Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı hizmetlerinde kullanılmak üzere” ibarelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Günal, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, burada Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının kadrolarıyla ilgili bir teklif var. Bu maddede, yalnız, enteresan bir şey var; hemen arkasından gelen başka bir madde var bu maddede ek (2) sayılı listeden bahsediliyor; daire başkanı, hukuk müşaviri, mühendis, bilgisayar işletmeni, memur… Toplam 45 kişi zaten alıyoruz. Yani, bu nasıl iştir, ben bunu çözemedim. Yani, korumaya alınan memurlarla ilgili başka… Bir sonrakinde, geliyor, diyor ki… Yani, buraya niye koymuyorsunuz, bu maddenin içerisine de bir sonraki maddede getirip, efendim “Sözleşmeli eleman çalıştırmak için ücret tavanının 5 katını aşamaz, 75 kişiyi geçemez.” diyorsunuz? 75 kişilik ne uzmanı, zaten uzmanı yok mu, çalıştıramıyor mu, bunu anlayamadık. Bir taraftan normal kadro öneriyorsunuz, arkasından “Sözleşmeli ve yüksek maaşlı eleman çalıştıralım…” Bu da korumaya alacağınız bazı arkadaşların istihdamını mı sağlayacak, anlayamadım.

Devletin bir çalışma şekli var, demin söyledim; Devlet Memurları Kanunu var, devlet personel rejimi var, bir de Devlet Personel Başkanlığımız var. Ben bu sistemin içinden çıkamıyorum. Defalarca söyledik, gelin -ne gerekiyorsa- bir devlet personel rejimi reformunu yapın, kurumları tanımlayın yapacaksanız. Her gün bir yama. Her gelene -bütçede yapıyoruz- teşkilat kanunu çıkıyor. Bütün kurumların teşkilat kanunlarını kanun hükmünde kararnameyle daha iki yıl önce değiştirdiniz.  Bütün kurumlara istediğiniz her şeyi bizden habersiz koydunuz, şu anda onlar da illegal çünkü bu Meclise ve Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmesi gerekiyordu, hâlâ gelmedi. Hatırlarsanız -geçen dönemden olan arkadaşlarımız bilecektir- burada, 2011 yılında, seçim öncesi, giderken tartışmıştık yani bu yetki yok, sadece çıkarıyorsunuz. Meclise getirip bunların onaylatılması lazım, ama reddeder ama kabul eder ama değiştirir. Şimdi, buna istinaden siz kadrolar çıkardınız, her geldiğinizde yeni bir kadro istiyorsunuz, bunu anlamakta zorlanıyoruz.

Arkadaşlar, şimdi, bu bir çifte standart. Az önce söylediğimiz hukuktaki çifte standardın bir benzerini, burada kadro işinde yapıyorsunuz. Yani, dün, hatırlarsanız -burada olmayan arkadaşlar vardır, tekrar göstereyim- size, taşeron işçilerin gönderdiği takdirnameyi göstermiştim. Şimdi, bunlar bekliyor, Hükûmetinizin, Başbakanın, bakanların verdiği sözler var, 4/C’lilerle ilgili sözler var, taşeronlarla ilgili sözler var, çalışanlarla ilgili bir sürü sözler var. Onlar dururken buradaki kadroya ilave olarak bir de sözleşmeli çıkarıyoruz. Bu, adaletsizlik değil midir? Gerçekten, ne kadar kötü durumda olduklarını -şimdi içeriğine çok fazla girecek kadar vaktim yok ama burada reçeteyle yazmışlar, çaresini de sizlere sunmuşlar. Ama, biz her seferinde her kuruma böyle yama yaparak “Efendim, şuna 10 tane müşavir…” Niye? “Burada görevden aldığımız arkadaşlar olabilir.” Dönüyoruz, “Filanca kuruma şu kadar yurt dışı müşavirliği…” Niye? “Buradan alacağımız arkadaşlar var, göreve göndermezsek alınıyorlar, mahkemeye gidiyorlar.” Böyle bir personel sistemi, böyle bir çalışma, istihdam sistemi olmaz.

Değerli arkadaşlar, bakınız, yani bu kadar insan bekliyor, kapıya dayanmışlar, sizinle ilgili karne de vermişler. Bakıyoruz, hiçbirinden düzgün not vermemişler yani iş gücüyle ilgili, çalışmayla ilgili, güvenli çalışmayla ilgili. Biz de bakıyoruz, o zaman, hiç olmazsa bunu dikkate alarak, burada adaletsizlik yapmadan bu konuları çözelim. Gelin, kayırma yaptığınız adamlar var ama ötekilere de hiç olmazsa bunu verin. 4 katı maaş, gerçekten… Şimdi, bir sonraki maddede okuyacak arkadaşlarımız, göreceksiniz, önergeyle ilgili. “Bunlara ödenecek ücret 657 sayılı Kanun’un 4/B bendine göre çalıştırılanlar için uygulanmakta olan sözleşme ücreti tavanının 5 katını geçemez.” Niye? Niye 5 katı olsun? Onu anlatmaya çalışıyorum veya 75 kişi kim çalışacak? Dışarıdan uzman mı gelecek, yurt dışından mı gelecek, uluslararası birileri mi var, onları mı çalıştıracaksınız? Bu konuları açıklamak gerekiyor. Aksi takdirde, çalışma barışını, çalışanlar arasındaki adaleti sağlama şansımız yoktur, sosyal huzursuzluğa neden olur, zaten oluyor. Gelin, bunları daha düzgün bir şekilde burada çıkaralım ve yine, burada adaleti, hukuku tesis edelim derken yeniden adaletsizliğe yol açmayalım diyor, önergemize destek vermenizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 22.38


 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

99’uncu maddede üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 99 uncu maddesinde geçen “unvanı," ibaresinden sonra gelmek üzere "nitelikleri," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

         Kemalettin Yılmaz                    Yusuf Halaçoğlu                   Emin Haluk Ayhan

           Afyonkarahisar                              Kayseri                                    Denizli

           Seyfettin Yılmaz                      Mustafa Kalaycı                         Erkan Akçay

                   Adana                                     Konya                                     Manisa

                                                           Muharrem Varlı

                                                                   Adana

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 99'uncu maddesinde yer alan "beş katını” ifadesinin "iki katını" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          Hasip Kaplan                          İdris Baluken

                    Iğdır                                       Şırnak                                     Bingöl

                Erol Dora                      Abdullah Levent Tüzel                      Altan Tan

                  Mardin                                    İstanbul                                 Diyarbakır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 99 uncu maddesinde yer alan 5651 sayılı Kanunun "EK MADDE 2" de yer alan metnin çıkarılarak yerine "Türkiye'de bilişim suçlarının engellenmesi ve bu suçlarla mücadelenin hızlı ve çabuk gerçekleştirilmesi için Adalet Bakanlığı bünyesinde Bilişim Savcılığı adı altında 40 savcılık kadrosu daha ihdas edilmiştir." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Erdal Aksünger                        Muharrem Işık                          Ramis Topal

                    İzmir                                     Erzincan                                   Amasya

              Aytuğ Atıcı                      Kadir Gökmen Öğüt             Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                  Mersin                                    İstanbul                                   İstanbul

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Öğüt, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; 99’uncu madde üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Torba yasanın, 5651 sayılı Kanun’un ek 2’nci maddesinde yer alan metnin çıkarılarak yerine “Türkiye’de bilişim suçlarının engellenmesi ve bu suçlarla mücadelenin hızlı ve çabuk gerçekleşmesi için Adalet Bakanlığı bünyesinde Bilişim Savcılığı adı altında 40 savcılık kadrosu daha ihdas edilmiştir." şeklinde değiştirilmesini talep etmekteyiz.

Personel alımındaki belirsizlik keyfî uygulamalara yol açacaktır. Alınacak personel güvenlikçi olursa polis devleti olma yolunda atılan yeni bir adım daha öne çıkacaktır. Bu kadrolara getirilen dokunulmazlık zırhı son derece sakıncalıdır. Her yerde olduğu gibi, sanal alemde de polis devleti oluşacak, hukuk ayaklar altına alınacaktır. Sanal alemdeki baskı ve korku ortamı daha da fazlalaşacaktır. Yeni bir paralel MİT oluşmasının yolu açılacaktır. İlaveten, bu yolla istihdam edilecek personele verilecek ücretlerin ve başka diğer hususların Bakanlar Kurulu yetkisi altında olduğu ve ödenecek ücretin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre sözleşmeli statüde çalışan personelin maaşının 5 katını geçemeyeceği belirtilmektedir. Mevcut personelin 5 katı kadar maaş demek, yaklaşık 18 bin lira maaş demektir.

Değerli milletvekilleri, bugün partimizin altı ok ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na eklenmesinin 77’nci yıl dönümüdür. Cumhuriyet Halk Partisinin ilkeleri olan cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılapçılık 5 Şubat 1937’de Anayasa’ya dâhil edilerek Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel nitelikleri olarak belirtilmiştir. Ne var ki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını engellemeye çabalayan ancak halkın sahiplenmesiyle bunu başaramayan bir Hükûmetin cumhuriyetçiliği; ülkenin tüm sermaye varlıklarını dış mihraklara peşkeş çekerek kendi vatandaşlarını yabancılara muhtaç bırakan bir Hükûmetin milliyetçiliği; kendi gençlerine “3-5 çapulcu” diyen, kindar-dindar diye ayrıştırmak isteyen, söylemleri ve icraatlarıyla Alevi-Sünni gerilimi yaratmaya çalışan bir Başbakan ve kendi emeklisini, işçisini, çiftçisini, astsubayını, uzman çavuşunu perişan eden, her 5 aileden 3’ünü yoksulluk sınırının altına iten bir politikanın halkçılığı; Anadolu’nun birçok köyüne hâlen yol, okul, hastane götürememiş, özelleştirmeyi her şeyin üstünde gören Hükûmetin devletçiliği; laikliğe aykırı her uygulamayı yapmayı kendine şiar edinmiş partinin laikliği; çağdaş, sosyal, hukuk devletini her gün geriye götüren bir Hükûmetin inkılapçılığı savunmasını beklemiyoruz zaten.

Değerli milletvekilleri, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, önceki gün partisiyle ilgili bir toplantıda, AKP Hükûmeti olarak attıkları her adımın, söyledikleri her sözün, yaptıkları her işin hesabını şerefle verdiklerini, kimin ne yaptığını yargının ortaya koyacağını, parti olarak bu işlerle en ufak bir ilişkileri olmadığını söyleme cesaretinde bulunmuştur. Bu açıklamalar ve sürekli dillendirilen paralel yapı söylemleri, bu işte parmağı olan kimseyi makamı, titri ne olursa olsun kurtarmaya yetmeyecektir. Yolsuzluğun ve rüşvetin belgelendiği ses kayıtlarına her gün yenisi eklenmektedir. Şantaj adaletin içine dahi sızmıştır.

Paralel devlet kim Sayın Başbakan? Bu paraleller ne zaman türedi? Oğlunuz ifadeye çağrılınca mı savcılar paralel oldu? Gözaltılar bakanlarınıza ve ailelerinize dokununca mı paralel Emniyet müdürleri türedi?

2009’un Ocak ayında, Altındağ Belediyesinde, belediye başkan adayları tanıtım toplantısında “Türkiye’de hukuk var, demokrasi var, yerleşmiş bir sistem, oturmuş kurumlar var, kurallar var. Bu ülkede fikri hür, vicdanı hür savcılar var, hâkimler var.” diyordunuz. Yine, aynı tarihlerinde Ulaştırma Bakanı olan Sayın Binali Yıldırım, telefon dinleme eleştirilerine karşılık “Yanlış işiniz, yasal olmayan işiniz yoksa dinlenmekten korkmayın, istediğiniz kadar konuşun.” diye fetva veriyordu. Tam beş sene sonra, o günün fikri, vicdanı hür savcıları bugünün paralelleri mi oldu? Sizler övdüğünüz savcıların bakanlarınız için yolladığı fezlekeleri kırk gündür Meclise bile getiremediğiniz gibi, aklanma cesareti dahi göstermeyip geri yollama yoluna gittiniz. Beş yıldır zulümhanelerde tutsak ettiğiniz yurtseverlerin “Af değil, yargılanarak aklanmak istiyoruz.” demelerinden bile ders almadınız. 17 Aralık süreci bu ülkede çok şeyi değiştirdi. Bunun neticeleri günbegün daha net görülecektir. Şimdi, sizlerin dahi, laikliğin kıymetini anladığınızı geç de olsa görmekteyiz. Unutmayın, cesaret bulaşıcıdır ama korku da bulaşıcıdır. Korku denilen bulaşıcı hastalıktan dizleriniz titriyor ama az kaldı, sandıkta dersinizi alacaksınız.

Yeni bir paralel MİT’in yaratılmasına izin vermeyeceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 99'uncu maddesinde yer alan "beş katını” ifadesinin "iki katını" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN- Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

657 sayılı Kanunun 4. Maddesi, (B) bendine göre alınacak bu sözleşmeli personele ödenecek ücret, mevcut 4B'li çalışanların sözleşme ücretinin beş katına kadar çıkabilecektir. Burada oldukça sıkıntılı ve adaletsiz bir yapı ortaya çıkmaktadır. Milyonlarca işçi, emekçi enflasyon ve büyük zamlara rağmen, açlık sınırının altında geçimini sağlarken, asgari ücrete yapılacak zam ile ilgili, Hükümet çok cüzi artışlar öngörürken, mevcut sözleşmeli personellerin 5 katı kadar, yani brüt maaş olarak 18 bin TL'yi bulan bir maaşı öngörmek açıklanamaz. Dolayısıyla, bu ücretin kesinlikle aşağı çekilmesi ve hakkaniyet gözetilerek düzenlenmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 99 uncu maddesinde geçen “unvanı," ibaresinden sonra gelmek üzere "nitelikleri," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                    Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 99'uncu maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

İlgili maddede istenilen değişiklik teklifiyle Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında 75 kişilik yüksek maaşlı bir kadrolaşmanın temelini atıyorsunuz. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının ihtiyacı olduğu söylenen, hiçbir mevzuata takılmadan alımlarını sağlayacak bu düzenleme ileride tamiri ve telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilecektir. Başkanlığı âdeta sadece Hükûmetin kontrolünde, özerk bir kamu kurumu hâline getiren, çok ciddi imtiyazlar sunan bu yasal düzenlemeler yapılırken çok ciddi ve art niyetli bir çalışma yapıldığını düşünüyorum. İnternet üzerinde her türlü yazışmanın takip edildiği, sansürün altyapı çalışması olan bu düzenlemeler bütün vatandaşlarımızda derin kaygılar uyandırmaktadır, özellikle kamu çalışanları başta olmak üzere özgürlüklerini zaten kısıtlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, çeşitli sosyal medya araçları ve İnternet sitelerinde AKP ve Hükûmet aleyhine yazım ve paylaşım yaptıkları iddiasıyla pek çok vatandaşımız mahkemelere verilmiş, cezalar istenmiş, hatta hapis cezası alanlar bile olmuştur. Özgürlükleri geliştireceğini ifade eden Hükûmetin bu çalışmaları sayesinde insanlar artık “fake” hesaplar açarak tepkilerini dile getirir olmuşlardır.

Değerli milletvekilleri, siyaset yapıyorsak, ülkeyi yönetmeye talip olduysak hepimiz haklı eleştirilere de açık olmalıyız. 2011 seçimleri öncesinde partimize yapılan çirkin tuzaklar ve İnternet üzerinden bunları yayanlar için kılını  kıpırdatmayan Hükûmet, şimdi, benzer durum kendi başına gelince sansür uygulamaya; yargıyı, medyayı, vatandaşı baskı altına almaya, insanların özgürlüklerini kısıtlamaya başladıysa bunun diktatörlükten ne farkı kalır? Mevcut idarecilerimizin buna çok ama çok dikkat etmeleri gerekir.

Değerli milletvekilleri, bunun yanında, devletin bekası ve bütünlüğüne zarar veren onlarca site yayındayken, alenen Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığı yapan site ve sosyal medya kullanıcıları yayındayken kılını kıpırdatmayan Hükûmet, bu işlerle uğraşmakta, yeni yeni sansürler planlamaktadır. Yapılacaksa bu çalışmalar, tüm yetkileri kendi elinde olacak şekilde değil; müdahale etmediği, müdahale edilmeyen bağımsız bir kuruluş aracılığıyla veya adli makamların kontrolünde bir sistem oluşturmalıdır. Ülkede herkesin paranoya seviyesinde yaşadığı dinlenme, izlenme, fişlenme iddialarının ayyuka çıktığı bugünlerde, insanlarımızın gözünün içine baka baka âdeta bu sansür çalışmalarını yapmak, sansür yasalarını getirmek akla iyi niyetli olmadığınız hissini getiriyor.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetimiz eleştirilere, özellikle haklı eleştirilere açık olmalıdır. Devletin bekası ve bütünlüğüne zarar verecek çalışmalar hariç insanların bireysel özgürlüklerine karşı yapacağı her türlü sansür girişimi kabul edilemez. Bunun da bizim tarafımızdan kabul edilmesi mümkün değildir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman fikir özgürlüğünden yana olduk, her zaman demokrasiden yana olduk. Bununla da, bu yasayla da âdeta demokrasimize, fikir özgürlüğümüze bir darbe indirilmek istenmektedir.

Açıkça değerli milletvekilleri, bu yasayla, yaklaşımınız ne demokrasiyle ne de sık sık ifade ettiğiniz ileri demokrasiyle bağdaşmamaktadır. Sizleri tekrar bu konuların üzerine düşünmeye, tekrar gözden geçirmeye davet ediyorum ve bu duygu ve düşünceler içerisinde yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İyi akşamlar diliyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 100’de üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 100 üncü maddesi ile 5651 sayılı Kanuna eklenen Geçici 3 üncü maddenin 3 üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Yusuf Halaçoğlu                      Muharrem Varlı                         Erkan Akçay

                  Kayseri                                     Adana                                     Manisa

           Mustafa Kalaycı                      Seyfettin Yılmaz                   Emin Haluk Ayhan

                  Konya                                      Adana                                     Denizli

“(3) Belirtilen sürede Birliğin kuruluşunu tamamlayamaması hâlinde, Kurum tarafından Birliğe katılımını gerçekleştirmeyen İnternet servis sağlayıcılarına ve İnternet erişim hizmeti veren diğer işletmecilere bir önceki takvim yılındaki net satışlarının yüzde biri oranında idarî para cezası uygulanır.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 100'üncü maddesinin yasa tasarısı metninden tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İdris Baluken                              Erol Dora                      Abdullah Levent Tüzel

                  Bingöl                                     Mardin                                    İstanbul

             Hasip Kaplan                          Pervin Buldan                             Altan Tan

                   Şırnak                                       Iğdır                                    Diyarbakır

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                     Musa Çam                               İzzet Çetin

                 İstanbul                                      İzmir                                      Ankara

               Sena Kaleli                             Müslim Sarı                     Aydın Ağan Ayaydın

                   Bursa                                     İstanbul                                   İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önce gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddede bahsi geçen Birlik'in asli görevi erişim engellemek olarak tanımlanmıştır. Bu birliğe sadece öngörülen engelleme ve denetleme altyapılarına sahip firmalar üye olabilecek ve birliğe üye olmayanlar İnternet servisi veremeyecek. Bu da irili ufaklı birçok şirketin kapanmasına, pazarın sadece büyük oyunculara kalmasına neden olacaktır. Bir başka ifadeyle, bu birliğe küçük erişim sağlayıcılarının dâhil olması da mümkün olmayacak ve bu anlamda büyük firmaların domine ettiği bir tekel yaratacaktır.

BAŞKAN – Sayın Kaleli, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

SENA KALELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Farkında mısınız bilmem ama her geçen gün daha da kapalı bir rejim hâline dönüştürülüyoruz. Lord Acton’un “Mutlak güç mutlaka yozlaştırır, mutlak iktidar mutlaka bozar.” sözünü doğrularcasına, AKP mutlak bir şekilde fetret sürecine girmiştir. Mutlak iktidarın hükmetme, ele geçirme ve kaybetmeme hırsı, siyasi körlük ve sağırlık yaratmıştır. Millî iradeye sığınarak Türkiye’ye eziyet çektirilmektedir. Bugüne kadar unutulan masumiyet karinesi aklınıza gelmiş, mağduriyet karinesine dönüştürülmüş, mağduriyetten de faşizm yaratılmıştır. Vatanseverliğin ölçüsü AKP severlik olmuş, geriye kalan herkes düşman ve hain ilan edilmiştir. “Gözünüzün üstünde kaşınız var.” diyen, siyasi ahlakı hatırlatan herkes darbesever olmuştur.

İnsanıkâmil olma yolunda feyz aldığım Şemsi Tebrizî der ki: “Anladım ki insanlar susanı korkak, görmezden geleni aptal, affetmeyi bileni çantada keklik sanıyorlar. Oysa biz istediğimiz kadar hayatımızdalar, sustuğumuz kadar insanlar.” AKP susulmadığında, rüşvet ve yolsuzluğun dillendirilmesini bile tahrik sebebi olarak görüp küfür ve şiddeti de meşrulaştırmaktadır. Dayatılan düzenlemeler Türkiye’nin çağdaş dünyadan uzaklaştırılarak yalnızlaşmasını sağlamaktadır. Nitekim, Freedom House Türkiye’yi otoriter eğilimleri nedeniyle kısmen özgür ülkeler arasında göstermektedir. HSYK ve İnternet’le ilgili düzenleme de Hükûmetin artan baskıcı ve sansürcü zihniyetinin ve kendi iradesini dayatmanın tezahürüdür. Daha yasa çıkmadan anayasal suç işleme cüreti gösterilmiş, sayenizde ilk kez yasamanın denetim faaliyetlerine bile sansür uygulanmaya çalışılmıştır. Siz değil misiniz “Yanlış işiniz olmazsa, yasal olmayan işiniz yoksa dinlenmekten korkmayın, istediğiniz kadar konuşun.” diyerek dinlemelere güvence sağlayan? İnternet’ten sızdırılan bilgi ve belgelerle devleti ve siyaseti dizayn etmeye çalışan, insanları terörist, örgütbaşı ve çapulcu gibi yaftalarla damgalayıp zindanlara atarak ölüme mahkûm eden siz değil misiniz?

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Hukuk belgelerinde… Onu da söyle.

SENA KALELİ (Devamla) – Bu düzenlemelerin temeli Başbakan Erdoğan’ın Gezi Parkı eylemleri sırasında sosyal medyayı toplumun baş belası görmesiyle atılmıştır.

Hasmın sistemini anlamamak hasma sitemdir.

…Amaç, her şeyin üstünün örtülmesidir. Halkı her türlü paylaşımdan uzaklaştırmaktır.

Bu teklifle, yargı kararına gerek olmadan İnternet erişimi engellenebilecek, totaliter ülkelerdeki gibi kendimize özgü  bir İnternet’imiz olacaktır. Hukuk devletinde bunun adı “bilgi edinme hakkını engelleme ve yetki gasbı”dır.

100’üncü maddeye konu olan Erişim Sağlayıcıları Birliği, erişim sağlayıcılarının hukuklarını koruyan, meslek odaları gibi haklarını savunan bir birlik değildir. Koşulsuz sorunlu bu birliğin tek görevi erişimi engellemek ve ihbar etmektir. Sınırsız yetki de TİB’dedir. Yani “Havada bulut sen bunu unut.” denmektedir.

Öte yandan, bu düzenlemeyle irili ufaklı birçok şirket kapanacak ve tekelleşme olacaktır. Kapatmalara karşı olanlar klan hukuku uygulamaktadırlar. Kapatmalar, baskı, dayatma hiçbir zaman çözüm olmamıştır.

Sözlerimi Yunus Emre’den bir alıntıyla tamamlamak istiyorum.

“Olsun be aldırma, Yaradan yârdır.

Sanma ki zalimin ettiği kârdır.

Mazlumun ahı indirir şahı.

Her şeyin bir vakti vardır.”

Bu vakit gelmiştir diyor, yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Hatip taciz edildiği için yoklama istiyoruz. Hatibimiz taciz edildi…

BAŞKAN – Tamam, tamam, yoklamada bir sakınca yok. Spor yaptırıyorsunuz.

Sayın Altay, Sayın Aslanoğlu, Sayın Kaleli, Sayın Aksünger, Sayın Halıcı, Sayın Akar, Sayın Ekinci, Sayın Sarı, Sayın Işık, Sayın Toprak, Sayın Yılmaz, Sayın Türmen, Sayın Haberal, Sayın Köktürk, Sayın Moroğlu, Sayın Öğüt, Sayın Değirmendereli, Sayın Şafak, Sayın Acar, Sayın Ekşi.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Evet, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 100 üncü maddesi ile 5651 sayılı Kanuna eklenen Geçici 3 üncü maddenin 3 üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                 Emin Haluk Ayhan (Denizli) ve arkadaşları

“(3) Belirtilen sürede Birliğin kuruluşunu tamamlayamaması hâlinde, Kurum tarafından Birliğe katılımını gerçekleştirmeyen İnternet servis sağlayıcılarına ve İnternet erişim hizmeti veren diğer işletmecilere bir önceki takvim yılındaki net satışlarının yüzde biri oranında idarî para cezası uygulanır.

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 100’üncü maddesi ile 5651 sayılı Kanun’a eklenen geçici 3’üncü maddenin (3)’üncü fıkrasının değiştirilmesiyle ilgili önerge teklifimiz üzerine söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Önergemize destek istiyoruz. Gerekçemiz: Belirlenen süre içinde üyelik sürecini tamamlayarak yükümlülüklerini yerine getiren erişim sağlayıcıların da cezai müeyyidelere maruz kalacak şekilde düzenlenmesi “ceza sorumluluğunun şahsiliği ve kusur” ilkelerine aykırı. Bu gerekçeyle, söz konusu cezai müeyyidenin, birliğin kuruluşunu engelleyecek şekilde, birliğe katılımını gerçekleştirmeyen servis sağlayıcılarıyla sınırlı tutulmasını düşündüğümüz için oldu.

Aslında bu tasarının bu bölümü neyle ilgili geldi? Geneli üzerinde de ben konuştum. AKP’de bir panik hâli var; bu, 17 Aralık olayının sonucu ortaya çıktı. Yolsuzluk da demek istemiyorum, bundan AKP Grubu, sayın bakanlar alınganlık da gösteriyorlar; dün böyle bir şey vaki oldu. Bu olayın sehven gelinen yasaklama kararları… Kurumun arkasını sayın bakan topluyor ama Hükûmetin arkası zor toplanacak, gerçekten sıkıntılı; onun için bu geliyor. Sinirler gergin, bakanlar gerçekten sıkıntılı; katılıyorum. Mesela bu olayın olduğu gün Sayın Maliye Bakanı buradaydı, olayı lanetledi; sabaha karşı “tweet”lerle biraz daha farklı, olaya müspet bakmaya başladı ama daha sonra yurt dışından 300 yatırımcıyı telefonla aradı. Onun işi gerçekten zor. Yurt dışındaki yatırımcıyı ararken ne diyeceksiniz? “Türkiye’den para çekmeyin, ilave de bir şeyler getirin.” Bunu nasıl söyleyeceksiniz?

Mesela, düşünüyorum, ben bazen Maliye Bakanının yerine kendimi konuyorum: “Ya, bizim 17 Aralıkta meydana gelen yolsuzluk olayı nedeniyle -söylentisi diyelim, hani, fazla da incitmenin bir anlamı yok- bu olay nedeniyle kabinemizin yarısı değişti, dolar fırladı, faizleri de artırmak zorunda kaldık, faiz lobisi ile kur lobisine de teslim olduk ama buna rağmen HSYK’yı değiştiriyoruz.” Fezlekeler geriye doğru gidiyor, sanıyorum bakanlar da ortaya çıktı. “Bakanlar geri gelebilir. Dolayısıyla, bize itimat etmeye devam edin, biz bunu gerçekleştireceğiz, sıkıntı çekmeyin.”

Yalnız, burada bir şey ortaya çıkıyor -belki Sayın Bakan kurtarır ama- görevden bu nedenle ayrılan bakanların yerine eski bakanlar gelirse kabine sayısını artırma gibi bir durum ortaya çıkabilir. Bu gerçekten sıkıntılı.

Şimdi, bakıyoruz, TÜİK’te de mi, Merkez Bankasında da mı paralel devlet uzantıları var? Hükûmet arzu etmiyor, Ekonomi Bakanı arzu etmiyor, hatta Denizlilere “Pozisyon değiştirmeyin.” diyor ama buna rağmen Merkez Bankası ne yapıyor? Faizleri anormal şekilde artırıyor. Hatta, gece yarısı -merak ettik ne oluyor diye- meğer Amerika’dan biri gelecekmiş de -kurul üyesi- ondan sonra bu iş değiştirilecekmiş. Hakikaten zor.

TÜİK’te de bir sıkıntı var, enflasyonu günbegün revize etmeye başladı. Nasıl? 1,70 küsurdu, 1,7’ydi; bugün 1,98-2 oldu. Dün Hükûmetin yıllık hedefinin üçte 1’i kadar ocak ayında hallolmuştu, gitmişti; bugün o oran arttı, Hükûmeti sıkıştırıyor. Bir de Ekonomi Bakanımızın bir sözü vardı, “Pozitif yönde enflasyon gelişecek…” Tabii, bu da izaha muhtaç yani kulakları biraz tırmalıyor. Yani pozitif yönde gelişirse düşmesi lazım enflasyonun, müspeti bu olması lazım, ama vatandaş biraz yanlış anlıyor; onu da düşünmek lazım.

Şimdi, vakit de dar ama dün burada ben Sayın Bakanı onore de ederek mesai arkadaşım diye söyledim fakat Türk milletine hem havuz hesabına gidip hem küfür edenleri lanetleme cesaretini gösteremedi. Çok üzüldüm, bunu Sayın Bakanın hem şahsı adına hem de Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti adına benim demem söz konusu olamaz ama oradan birinin çıkıp da hiç olmazsa “Bu kadar bu olaylar var ama Türk milletine bari küfretmeyin.” demesi lazımdı. Sizlerden bekliyorum Sayın Bakanım.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

Madde 101’de iki adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 101 inci maddesinde geçen “otuza kadar” ibaresinin “ona kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Yusuf Halaçoğlu                   Emin Haluk Ayhan                    Seyfettin Yılmaz

                  Kayseri                                    Denizli                                     Adana

           Mustafa Kalaycı                         Erkan Akçay                         Muharrem Varlı

                  Konya                                     Manisa                                     Adana

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 101. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                     İzzet Çetin                               Musa Çam

                 İstanbul                                    Ankara                                      İzmir

      Kemal Değirmendereli                    Müslim Sarı                     Aydın Ağan Ayaydın

                   Edirne                                    İstanbul                                   İstanbul

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın  Değirmendereli, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 101’inci maddeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bu madde, İnternet tartışmalarının ötesinde, özetle, AR-GE merkezlerinde 50 tam zamanlı çalışan personel sayısının 30’a düşürülmesiyle ilgili bir madde.

Değerli milletvekilleri, dünya ekonomisini ve ticaretini ileri teknoloji ürünleri sürüklüyor. Biz de, özellikle, AKP iktidarının iddiası olan 2023 tarihinde dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına girmeyi hedefliyorsak  büyüme hızını yüzde 6’lara çıkarıp sürdürülebilir kılmalıyız. Bunun da motoru, esas itibarıyla AR-GE’ye ve yüksek teknoloji üretimlerine yatırım yapmaktan geçmekte. Ancak, reel duruma baktığımızda, son on yıldır yaptığımız gibi düşük teknolojili üretim yapısı, düşük ve orta teknoloji ağırlıklı ihracat sürdürüldükçe ülkemizin bu hedefe ulaşması mümkün olmayacaktır. Ülkemizin imalat sanayisinin üretim ve ihracat yapısına baktığımızda, ileri teknoloji ürünlerimizin üretimi 2003’te yüzde 5,7’den 2012’de yüzde 3,5’e düşmüş değerli arkadaşlar. İhracat ise aynı konuda, 2002’de yüzde 6,2’den yüzde 3,2’lere düşmüş.

Buraya çıkan iktidar partisi sözcüleri böbürlenerek “Bu on yıllık süre içerisinde gayrisafi millî hasılamızı 3 misline çıkardık, 3 misli artırdık.” diyorlar ama bizimle eşit şartlardaki Meksika, Brezilya, Endonezya nerelere çıkardı, bunları değerlendirmiyoruz.

Öte yandan, bakın, değerli milletvekilleri, bugün sanayileşmemize baktığımızda, sanayimizin millî gelir içindeki payının yüzde 23’ten 16 düzeylerine indiğini görüyoruz. Hele de 17 Aralık sonrası Türk lirasının yüzde 30’a varan değer kaybına ve Sayın Başbakanın “Faizlerin yükseltilmesini doğru bulmuyorum.” demesine karşın Merkez Bankasının faizleri yüzde 100’e varan artırışına sebep olan yolsuzluk ve hukuksuzluklar süreci de sanayileşmeye ağır bir darbe vurmuştur.

Bakın değerli milletvekilleri, kalkınma sıçraması yapabilmemiz için çok önemli olan AR-GE yatırımlarımızın toplamı -kamunun, özel sektörün, üniversitelerin toplamı- millî gelirimizin, gayrisafi millî hasılamızın sadece ve sadece yüzde 0,84’ünü oluşturmaktadır.

Biz, bu kısa vakitte -işte, İsrail 4,38, Finlandiya 3,78, Güney Kore 3,74- bu detaylardan öte bütçesel olarak bakacaksak: Değerli arkadaşlar, Amerika Birleşik Devletleri AR-GE’ye 415 milyar dolar yatırıyor, Japonya 179 milyar dolar yatırıyor, Çin 135 milyar dolar yatırıyor. Ama bunlardan daha önemlisi, bizim ilk 10 ekonomiye girmemiz için geçmemiz gereken Güney Kore 38 milyar dolar, Kanada 30 milyar dolar, Avustralya 28 milyar dolar yatırıyor, biz sadece 6,7 milyar dolar yatırıyoruz. Yani, değerli arkadaşlar, başta söylediğimiz gibi, dünya ekonomisini, ticaretini ileri teknoloji sürüklüyor diyoruz. Bizlerse ne yapıyoruz? Sizlerin sayesinde, paralel bir düzen içerisinde, ayakkabı kutularının arkasında bir muammaya sürükleniyoruz.

Değerli milletvekilleri, AR-GE merkezlerimizin uzman sayısını azaltarak sisteme katamadıklarımızı göstermelik katmanın ötesinde, bilimi, bilgiyi esas alan gençleri eğitme, AR-GE konusunda bir sıçrama yapma mecburiyetimiz vardır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 101 inci maddesinde geçen “otuza kadar” ibaresinin “ona kadar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                 Emin Haluk Ayhan (Denizli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önergeyle, görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 101’inci maddesinde geçen “otuza kadar ibaresinin “ona kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.

Gerekçemiz, AR-GE desteklerinden daha fazla, daha düşük KOBİ’lerin yararlandırılması. Bilemiyorum, belki Sayın Bakan, hani konusu itibarıyla biraz dışında, içinde onu bilemiyorum ama fakir fukaraya -ne diyeyim- ufak KOBİ’lere de biraz daha bir imkân sağlansın dedik. Yani, buna, AKP’nin, tabii, zenginlerle beraber olma hadisesinden karşı çıkmasını anlıyoruz ama zatıalinizin böyle bir şeye karşı çıkacağını ben düşünmemiştim ama Hükûmet adına konuştuğunuz için doğru. Şimdi, daha küçük iş yerleri de imkân olduğu takdirde bu desteklerden istifade etsin diyoruz.

Zaten faizler arttı, biraz önce söyledim. Faiz lobisi Hükûmeti esir aldı, Hükûmetin çaresi yok; enflasyon artık -biraz önce söyledim- günlük revize edilmeye başlandı, yavaş yavaş yediriyorlar. Kurlarla beraber maliyetler de artıyor. Bizim Denizlili Sayın Bakanımız “Faiz, kur artışı, vergi artışları enflasyonu etkilemez.” dedi, alt yazı geçiyordu kanalın bir tanesinde, isim vermek istemiyorum; Sayın Başbakan onu takip ettiyse muhtemelen telefon edip “Çıkarın.” diyebilir. Yani, dikkatli olmak lazım sayın bakanlar açısından da.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Demiştir belki de, demiştir çoktan.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Şimdi, Merkez Bankası farklı söylüyor. Herkes dolarize olmuş, mevduatın yaklaşık yüzde 40’ı dolarda baktığınız zaman; ne yaparsanız yapın. Herkese ne yapıyorsunuz; “Pozisyon alın.” diyorsunuz ama Hükûmet pozisyon veriyor.

Bir de şimdi havuz hesabını anlatıp fazla uzatmayacağım. Bizim küçüklüğümüzdeki havuz hesaplarında iki tane çeşmeden su girerdi, aşağıdan da belli bir miktarda boşalırdı ama bu dakikalık ve saatli olurdu, daha fazla ileri gitmezdik. Şimdi havuz hesaplarına baktığımız zaman, havuz hesaplarında aşağı kaçak yok, kapanmış vaziyette. Bu kapanmış ama havuza girenler de birbirine söylüyor, daha önce havuzda olanlar daha sonra havuza geleceklere veya ilk defa havuza gelenlere diyor ki: “Bir dahaki sefere alışırsın.” Yani, bu gerçekten önemli, hem dayanışma var…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Koruma kollama da var.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Koruma kollama da var, alıştırma da var yani antrenman yaptırıyorlar.

Şimdi, olaya baktığınız zaman havuz hesabının gerçekten çapı büyümüş, anlamı büyümüş. O zaman, bunu böyle değerlendirdiğimizde bunun çok sıkıntılı bir hâl aldığını ne yapıyoruz; görüyoruz. Havuzdakiler, zaten ilk girenler o şoku bir haftada falan atlatıyor. Şimdi, bu kolay bir iş de değil; hem havuzdakiler açısından hem de onların muhatapları açısından da kolay değil. Çünkü, muhataplar devamlı değişiyor mu, aynı muhataplar mı? Eğer aynı muhataplarsa bir alışkanlık kesbettiği için karşılıklı olarak biraz kolay olur ama devamlı muhatabınız değişiyorsa her birine havuz hesabını öğreteceğim diye uğraşırsanız, o, gerçekten uğraşana hem sıkıntı verir hem zül olur, aldığına da lanet getirir. Yani, böyle bir şey hakikaten… Hükûmetin bu konularda daha geniş bir vizyoner bakış açısı geçirmesi lazım. Eğer illa ki “Bu işlerin hepsini bir şekilde ben organize edeceğim.” derseniz sıkıntıya giriyorsunuz. Zaten, bugün bu tasarının buraya gelmesinin… Bu tasarıda -torba tasarı şeklinde- içinde onlarca farklı mevzunun farklı farklı bir araya geldiğine bakarsanız bunun bir anlamı olmadığını görürsünüz. Baktığınız zaman ne kanun yapım sürecine uygun ne tekniğine uygun ne İç Tüzük’e uygun. Aynı zamanda, Anayasa’ya da aykırı ne getiriyorsunuz, teklifler getiriyorsunuz, tasarılar getiriyorsunuz. Burada sayısal çoğunlukla bu işi geçirdiğiniz zaman tarihe müspet insanlar olarak, müspet bir hükûmet olarak geçmeniz de söz konusu olmaz. Ben şunun için üzülüyorum: Siz böyle geçebilirsiniz ama netice itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olarak geçiyorsunuz. Benim üzüntüm, benim kaygım, benim endişem milletimin geleceği adına böyle bir hükûmetin tarihe geçmiş olmasıdır.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şükür Allah’a!

Dördüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi beşinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Beşinci bölüm, geçici 1’inci madde dâhil 102 ila 125’inci maddeleri kapsamaktadır.

Beşinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Müslim Sarı.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MÜSLİM SARI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

524 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin beşinci bölümünün geneli üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, önümüzde yeni bir torba yasa var. Bir torba yasanın bir bölümünün geneli üzerinde konuşmak bile son derece zor çünkü sistematik bir bütünlüğü yok. Birbiriyle tutarlı, bütüncül bir yaklaşımla hazırlanmış olmadığı için ve sistematik bir bütünlüğü olmadığı için onun geneli üzerinde konuşmak da çok kolay olmuyor ama bunun içinden seçtiğim ve özellikle önemli gördüğüm birkaç tane maddeyle ilgili düşüncelerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunlardan  birincisi 110’uncu madde yani otoyolların özelleştirmesiyle ilgili,  kara yollarının özelleştirmesiyle ilgili madde. Diğeriyse, vaktim kalırsa, 122’nci madde yani Türkiye Diyanet Vakfı hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredilmesiyle ilgili madde.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de özelleştirme furyası 1985 yılında başladı. Özelleştirme İdaresi rakamlarına göre, 1985 yılı ile 2013 yılları arasında Türkiye’de tam 58,6 milyar dolar özelleştirme yapılmış durumda. Hisse satışları, varlık satışları, halka arz, İMKB’de satışlar biçiminde toplam 58,6 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı.

1980’lerin ortasında Türkiye'nin o günkü koşullarında rasyonel ve akılcı sayılabilecek bu özelleştirme çalışmalarının, aradan zaman geçtikçe, bugün varmış olduğumuz noktada başlangıçtaki hedefinden, başlangıçtaki felsefesinden ve başlangıçta kurgulandığı noktanın çok ötesine ve çok farklı noktalara doğru sürüklendiğini görüyoruz. Ben bununla ilgili birkaç tane kriter üzerinden bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Özelleştirme niçin yapılır? En önemli unsurlarından biri, piyasanın etkinlik kazandırıcı unsurlarından faydalanmaktır yani rekabeti artırmaktır. Şimdi, Türkiye’de öyle özelleştirmeler yapıldı ki, örneğin TÜRK TELEKOM özelleştirmesinde olduğu gibi, bunun hiçbir yerinde piyasanın verimliliği söz konusu değildir. Biz ne yaptık? Kamu tekelini bir özel tekel hâline çevirdik. Dolayısıyla, bugün TÜRK TELEKOM özelleştirildi diye telekomünikasyon sektöründe rekabet arttı, verimlilik arttı diye kimse diyemez, söyleyemez.

Bir başka mesele, özelleştirmenin en önemli gerekçelerinden biri neydi? Finansal sorunlardı. Bunlar ciddi şekilde zarar eden firmalardı, buralara ciddi miktarlarda yatırım yapılması gerekiyordu. O yüzden “Kamunun bu yükü taşıması mümkün değil.” diye söyleniyordu. Ama mesela bugün Millî Piyango İdaresinin özelleştirilmesinin bu mantığın neresinde olduğunu bize kimse söyleyemez.

Stratejik sektörler dünyanın her yerinde özelleştirme konusu açısından dikkatle değerlendirilmesi gereken sektörlerdir. Dolayısıyla, bu bağlamda, limanların, otoyolların, enerji ve madenlerin özelleştirmesini nereye koyacağımızı, bunun mantığının ne olduğunu yine bugün kimse söyleyemez.

Özelleştirme yapılırken dikkat edilmesi gereken hususlardan birinin uygun fiyat olduğunu ve piyasaya uygun bir biçimde, kamunun zarara uğratılmayacak şekilde özelleştirme yapılması gerektiğini biliyoruz, en önemli gerekçelerinden birinin bu olduğunu biliyoruz. Ama örneğin, TEKEL’in içki bölümünün Mey İçkiye 200 küsur milyon dolara satıldıktan kısa bir süre sonra aynı şirketin 900 milyon dolara, üzerine hiç yatırım yapmadan, kuruş koymadan nasıl satılabildiğini bugün bize kimse söyleyemez.

Yine, özelleştirmelerle ilgili, üretim, üretimin seviyesinin düşmemesi, istihdama ilişkin kaygıların olması yine kamu tarafından mutlaka dikkat edilmesi gereken hususlardan olmalıdır. Bu anlamda, Et ve Balık Kurumunun ve şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin bunun neresinde yer aldığını yine bize kimse söyleyemez.

Şimdi, bu genel açıklamalardan sonra bu maddenin içinde, bu beşinci bölümün içinde en önemli maddelerden biri olan özelleştirmeyle ilgili 110’uncu madde son derece önemli; burada da birtakım kaygılarımız var, muhalefet olarak bunları da sizlerle paylaşmak istiyoruz.

110’uncu madde “Otoyolların ve tesislerin değerlendirilmesi” başlığındadır. Türkiye’deki bütün otoyolların, Karayolları Genel Müdürlüğünün uhdesinde bulunan bütün otoyolların Özelleştirme İdaresi kapsamında yüzde 100 kamuya ait olan bir şirket kurularak o şirketin içine bunların haklarının devredilmesi ve daha sonra da hisse satışı dâhil olmak üzere, İMKB’de varlıkların ve hisselerin satılması dâhil olmak üzere yirmi beş yıllığına satılması ve özelleştirilmesi planlanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bundan kısa bir süre önce, hepinizin bildiği üzere, yaklaşık 1.975 kilometre, içinde 2 köprünün ve 8 tane otoyolun da olduğu bir özelleştirme ihalesi yapılmıştı. Yaklaşık yirmi beş yıl süreyle Koç ve Ülker Grubuna 5 milyar 720 milyon dolara ihale edilen bu söz konusu ihale süreci, kısa bir süre sonra Sayın Başbakanın “Bu fiyat aslında bizim beklediğimizden çok daha düşük bir fiyattır. Bu fiyattan bunların özelleştirilmesi vatana ihanettir.” demesiyle iptal edilmişti. Ancak, bugün bu yasada özelleştirme portföyünün içine sokulan, daha doğrusu Özelleştirme İdaresi tarafından kurulacak bir şirketin içine aktarılacak olan gelirlerin, yirmi beş yıl boyunca elde edilecek gelirlerin ne kadar olduğuna ilişkin bizim Plan ve Bütçe Komisyonunda sorduğumuz sorulara, yaptığımız sorgulamalara net bir cevap verilememiştir.

En babasından, önümüze taslak olarak getirilen metinlerde, 2012 yılında, bu şekilde, bakım ve onarım giderleri, gerekli vergiler düşüldükten sonra kabaca, yaklaşık 300 milyon dolarlık bir gelirden söz ettiğimiz anlaşılmaktadır. Bunu ben yirmi beş yılla çarptığımda, yirmi beş yıl sonra yani bugünden yirmi beş yıl sonraya kadar bu şirketin, bu şirkete aktarılan değerin kabaca 7,5 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Şimdi, ben buradan soruyorum: Yirmi beş yıl boyunca kabaca 7,5 milyar dolarlık bir değerin aktarılacağı bir şirketin özelleştirilmesi vatana ihanet olmuyor da, mevcut olan gelirlerin, bunun yeterli olduğunu düşünüyoruz da 5,7 milyara ihale edilen ve üstelik yirmi beş yıl boyunca ve beklemenize gerek olmayan, daha kısa bir süre içerisinde nakit akışının sağlanabileceği bir ihaleyi neden iptal ediyoruz? Eğer bu ihaleyi iptal ediyorsak, bu fiyattan bu ihalenin gerçekleştirilmesini vatana ihanet olarak belirtiyorsak, o zaman, Özelleştirme İdaresi portföyünde yer alan bu kuruluşların bu değerinin çok üzerinde olması gerekir. Burada çok ciddi bir tutarsızlık vardır, bu tutarsızlığı, bize, birilerinin burada, bu kürsüden, halkın kürsüsünden aktarması gerekir.

Bir başka önemli husus burada 122’nci maddededir. Bakınız, Diyanet Vakfı, Türkiye’de Diyanet Vakfı, özel hukuk tüzel kişisi çerçevesinde oluşan bir vakıf olduğu hâlde, özel hukuk tüzel kişiliği çerçevesinde bir vakıf olduğu hâlde, âdeta, diğer vakıflardan, aynı statüde bulunan diğer vakıflardan farklı olarak korunmaktadır, kollanmaktadır. Bugün, burada, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak iki buçuk yıllık milletvekilliği dönemim boyunca Diyanet İşleri Vakfının bütçesinin ne kadar olduğunu öğrenebilmiş değilim. En son görüşmelerimizde Plan ve Bütçe Komisyonunun Sayın Başkanı Diyanet İşleri Vakfının bütçesinin ne kadar olduğunu Diyanet İşleri Vakfıyla ilgili yasa görüşülürken bize bildirileceğini söylemişlerdi ama bugün buraya geldik ve burada hâlâ bunu bilmiyoruz. Defalarca soru önergesi verdiğimiz hâlde, ilgili kuruluşlara bunu anlatmaya çalıştığımız hâlde, sorduğumuz hâlde bunu öğrenme şansımız olmadı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Berber söz verdi.

MÜSLİM SARI (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parlamenteri olarak, bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak Diyanet İşleri Başkanlığının ne kadar kaynak kullandığını bilemiyoruz, bunu öğrenemiyoruz, bütün çabalarımıza rağmen öğrenemiyoruz ve Komisyon Başkanı söz verdiği hâlde…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hah!

MÜSLİM SARI (Devamla) - …bütün komisyonun huzurunda -kendisi de salondadır, en arkada oturmaktadır- bütün komisyonunun önünde söz verdiği hâlde bu sözümüzü karşılayamamıştır. Diyanet Vakfı bir koruma altındadır, Diyanet Vakfı içerisinde yapılan harcamalar gizlenmektedir, örtülmektedir. Milletvekilleri olarak, seçilmiş milletvekilleri olarak bunu öğrenmeye hakkımız vardır.

Şimdi, Diyanet İşleri Vakfına ait iki tane hastane burada Sağlık Bakanlığına devredilmektedir. Biz komisyonda soruyoruz: Bunların hesapları nedir? Bunların zararları nedir? Neye uygun, hangi kritere uygun olarak bunları devralıyorsunuz? Bununla ilgili bilgiler nedir? Bu bilgileri öğrenemiyoruz. Diyanet Vakfının sayın temsilcisi diyor ki: “Biz o zaman bu alana girmek istedik, şimdi kâr edemiyoruz, işletemiyoruz, devrediyoruz.” Bize ne, kamuya ne? Diyanet Vakfının adının başında “Diyanet” olması onu ayrıcalıklı mı yapıyor? Bu yol açıldığında, Türkiye’deki bütün vakıflar bu yola başvurduğunda Sağlık Bakanlığı bunu kabul edecek midir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Vakıf üniversiteleri…

MÜSLİM SARI (Devamla) – Bu soruların cevaplarının burada, halkın huzurunda yanıtlanması gerekir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarı.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz.

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım, desteğiniz için de teşekkür ediyorum.

Tabii, bu saatten sonra arkadaşların dinleyecek hâli kalmadı, sadece yoklamaya yetişecek kadar enerjileri var. Sonra, yavaş yavaş gidiyor ama hakikaten, önemli maddelerin olduğu bir bölümünü bu kanun tasarısının görüşüyoruz. Arkadaşlarımız konuştular, az önce Sayın Sarı da genel hatlarıyla değindi. Şimdi, burada çok önemli birkaç hususa değinecek kadar vaktim var.

En öncesinde, az önce maddede konuşurken söylemiştim, İnternet yasaklarıyla ilgili burada bir hilkat garibesi kuruluş var. Adına da “Erişim Sağlayıcıları Birliği” demişler. Ben, şimdi o maddede önerge vermeyi unuttum ama bence bunun adını “erişimi yasaklama birimi” olarak değiştirmek lazım. Yani “erişim sağlayıcıları” mı, “erişim yasaklayıcı merkez” mi? Yahu, niye bunu özel sektöre devredersiniz? Sayın Bakanım, bir dokunulmazlık aldın mı? Aldın. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına burada dokunulmazlık alıyor musun? Alıyorsun.

Doğan Bey, tam Bakana öneri getiriyorum, müsaade edersen. Buradan bakayım çünkü öneri önemli Doğan Bey.

Diyorum ki: Sayın Bakanım, o önergeyi kaçırdım ama gel burada tekriri müzakere yapalım. “Erişim Sağlayıcıları Birliği” diye bir şey olur mu? Hem adama yasaklama yetkisi veriyorsun… Bırak, TİB yasaklıyor zaten. Özel sektöre bunun yükünü niye atıyorsun? Velev ki söyledin, adam yasaklamadığı zaman, kaldırmadığı zaman ne yapacaksın? Hangi kanunu uygulayacaksın? Kabul etmedi, üye olmadı, olan ayrı, kabul eden ayrı, kuruluşa katılan ayrı, katılmayan ayrı, hepsini bir torbaya koymuşsun. Bence buna “erişimi yasaklama, bizimle ilgili çıkan haberleri ayıklama birimi” falan demek lazım. Adında bir garabet var öncelikle.

Şimdi, şunu söyleyeyim: O kadar hızlı hareket etmesini istiyorsunuz ki sürekli yeni fikirler geliyor. Yukarıda da sordum Sayın Bakanım, Başkanımız da oradaydı, kendisine de söyledim, bana henüz bir bilgi gelmedi. Benim Facebook sayfam “hack”lendi. Açtım, birisi gelmiş, içinden de herkese mesaj atmış, diyor ki: “Sayın Demiröz, benim param bitti, bir mesaj atar mısın? Sayın Elvan…” Hepinize atmış, kim varsa. Uyanık olanlar bir şey dememiş. Bana da bilgi geldi, değiştirdim. Şimdi, açıyorum, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının ilgili başkan yardımcısını, daire başkanını arıyorum. “Hocam, biz buna bir şey yapamayız.” Güzel. İçinde diyor ki: “Şu GSM işleticisine şu kadar gönder.” Diyorum ki: “Bakın, GSM işleticisinin ve şirketin kodu var.” “Şuraya şu kadar gönder. Şundansa eğer telefonunuz şuraya gönderin, bundansa buraya gönderin.” diyor. İlgili işleticilerin bölge müdürünü arıyorum, diyorum ki: “Bakın, bu kurumsal kim?” Çok önemli bir örnek söylüyorum: “Bu kurumsal işletici kim?” Bu adam para topluyor. Açıyorum; ilgili özel sektörün, şirketin müdürü de diyor ki: “Şuraya söyle.” Emniyet Müdürlüğüne açıyorum, Emniyet Müdürlüğüne söylüyorum; “Hocam, biz yapamayız.” Savcılığa gidiyorum, üç ayı geçti, dört ay oldu, savcılıkta dosya hâlâ tekemmül etmemiş durumda, hâkimlikte bekliyor. Ya, peki, nasıl oluyor da sizinkileri iki dakika da “tak” diye kestiriyorsunuz, on iki dakikada yayından kalkıyor?

Sayın Bakanım, Doğan Bey sonra anlatsın, biz hallederiz.

Sizinkini on iki dakikada kaldırırken… Savcılığa kadar girdim.  Diyorum ki: Bakın, TİB, Emniyet, ilgili birimlerin hâlâ benim dosyadan haberi yok. Bu adamlar dolandırmaya devam ediyorsa ne olacak? Bu İnternet, iletişim suçu değil mi?

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Savcı değiştir, savcı!

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Peki, nasıl olacak, kime nasıl uygulayacaksınız bunu? Komisyonda da söyledim, hâlâ ne gelen var ne giden. Sürekli olarak -takip numarası var- bakıyorum, ortada bir şey yok. O adamlar hâlâ dolandırmaya devam ediyorsa, sizinkileri de “hack”leyip arkadaşlarınıza mesaj atıyorsa kim kontrol edecek? Bu devletin hangi birimi kontrol edecek?

Siz gelmişsiniz “Sadece bizimle ilgili çıkanlara dokunalım, gerisi kalsın…” Böyle bir şey olmaz. Hakikaten burada bunu engelleyecek önlemleri almak gerekiyor değerli arkadaşlar. Ama bunu alırken “Bize geldi yapalım, ötekine geldi yapmayalım.” çifte standardını kaldırmak lazım.

Şimdi, bu kanunun bu bölümünde çok önemli bir şey geliyor. Biliyorsunuz torba dedik, çorba, harara döndü, her şey var içinde. Yani ne ararsan, sahibinden, ihtiyaçtan diye satılık kimin nesi varsa aceleyle getirip içine koydu. 61 taneydi -yanlış hatırlamıyorsam- ayrı kanunla, düzenlemeyle ilgili değişiklik vardı. Sonrasında kaça çıkardık, onu da bilmiyorum. Artık ipin ucunu kaçırdık. Alt komisyondan geldiğinde öyleydi.

Değerli arkadaşlar, burada, otoyolların özelleştirilmesiyle ilgili bir madde var. Tam bir hilkat garibesi. Şimdi arkasından gelen bir madde var, hastanenin kamulaştırılmasıyla ilgili. Yani nasıl beceriyorsunuz, kamulaştırmayla özelleştirmeyi arka arkaya koyabiliyorsunuz? Bravo yani! Benim sizi, deminki taşeron işçilerinin yaptığı gibi, galiba bir takdirnameyle ödüllendirmem gerekir. Yani bir maddede özelleştirme -özelleştirilmemesi gereken yer- bir maddede kamulaştırma, aynı kanunun içerisinde.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Bedelsiz o, kamulaştırma bedelsiz.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bu gerçekten büyük bir başarı.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Bedel ödemiyor.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yani, şimdi, bakın, bilmiyoruz, “Bir iş sözleşmesine göre” diyor. Artık iş o sözleşmesine ne yazılırsa…

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Hastaneler bedelsiz. Kamulaştırma bedelsiz.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Benim söylediğim garabet, oraya niye cevap vermiyorsun Sayın Demiröz? “İkisini nasıl koyuyorsun, özelleştirme ile kamulaştırmayı?” diyorum, “O bedelsiz.” diyor.

Şimdi, mesele şurada: “Peki, ne kadar zararı var?” dedik, söylemediniz. “Niye devrediyorlar?” dedik, söylemediniz. Bir vakfın kuruluş amacı var mı? Var. O hastaneyi niye kurmuş? Kuruluş amacına uygun değilse zaten Vakıflar Genel Müdürlüğünün o vakfı kapatması gerekir. Her sene denetleniyor vakıflar güya, yani denetleniyor.

Değerli arkadaşlar, burada bir otoyol özelleştirmesi yapıyorsunuz. “E, sonra biz bunu satacağız…” Peki, halka arz etmeyip de blok sattığın zaman ben bunu bu saatten sonra nasıl engelleyeceğim? Özelleştirme… Diyorum ki, gelir ortaklığı senedi yapın, bunun gelirini satın, tabana açın. Ama sen, şimdi şirkete bunu verdiğin zaman TÜRK TELEKOM’u da imtiyaz diye satmıştınız. Bütün arsaları satıldı, bütün mülkleri satıldı. Bakıyoruz öyle, hepimiz bakıyoruz. Mahkemelerde gidiyor, dönüyor; mahkeme bir daha bozuyor, bir daha gidiyor, seyrediyoruz. Hani, sadece kablosunu bile vermeyecektik, imtiyaz hakkını verecektik; bitince bize verecekti. Ne oldu, ne kaldı? Şimdi, bu iş böyle gidiyor ve adım adım özelleştirmeye doğru gidiyor.

Az önce Sayın Sarı söyledi, rakamlar ortada. Yukarıda komisyonda defalarca tartıştık. O ihaleyi neden bozdun, maliyeti neydi, bu neydi? Bir sürü ihale geliyor. Beri taraftan, yine aynı şekilde sağlıkta da aynısı var. Yirmi beş seneyi, önümüzdeki yirmi beş seneyi bir taraftan kalkıp özel sektöre devrediyoruz. Sağlık devletin sağlaması gereken bir şey. Rekabet olsun, onlar da yapsın ama “yap-kirala-devret” diye yüzde 87 uluslararası araştırmalarda normal ihale yöntemine göre daha pahalı olan bir yöntemle hastane yaptırıyorsunuz. Uyarıyoruz, Sayın Başbakan boyuna temel atıyor, gösteriyorsunuz. Yahu, hiç olmazsa bir ikisini deneyelim, zararını, kârını bir görelim de ondan sonra devam edin diyoruz, yok. Yani ihtiyacımız olmayan hastane yapıyoruz. Aynı şekilde özelleştirme yap-işlet-devret, şimdi de “yap-imtiyaz hakkı ver-sonra özelleştir” modeli geldi.

Arkadaşlar, yani bunları hiç mi… Hakikaten söylediğimizi anlamazdan mı geliyorsunuz? Anlamama şansınız yok, defalarca söyledik. Sayın Bakanın da, benim de çalıştığımız eski, rahmetli DPT, Kalkınma Bakanlığının içerisinde bir Kamu Özel Ortaklığı Dairesi var. Kadük oldu daire, kadük. Hiçbir kurumda bu işler yokken orada o daire vardı. 2007 yılından beri kanun tasarısı taslağı bekliyor, 2007’den beri.  Çalıştı arkadaşlar. O dururken Kültür ve Turizm Bakanı geldi “Şuraya yapacağım.”, Millî Eğitim Bakanı geldi “Buraya yapacağım.”, Sağlık Bakanı geldi “Şunu…” E, ne oldu sistem? Bunun hepsinin… Demin devlet personel rejiminde söylediğimiz gibi, her sistemde oturup bir adam gibi bir şey çıkarmak lazım. Birimiz oradan, birimiz buradan çekince ortaya böyle herkesin fil tarif ettiği gibi bir garibe çıkıyor.

Onun için, bakın, burada, bu anlayışla otoyolları işletme şansımız yok. Bakımını, işletmesini de gene Karayolları yapacak. Yani ne anladım ben bu işten? Ağa ile marabanın hikâyesine dönüyor ya, bakıyoruz ortada bir şey yok.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Neydi hikâye, çok merak ettim.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yani şimdi hem… Parasını alacakmış. Yahu, yapsın, işletsin, kârını alsın o zaman. Zaten Kara Yolları yapacaksa, bakacaksa derdimiz bizim maliyetini düşürmek değil mi? Böyle bir şey olmaz, bu anlayış yanlış.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – İşletmesini değil onarımını yapacak.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Onu söylüyorum işte. O onarım, bakım işlerini de yaptıktan sonra işletmesinde zaten bir şey yok, işletiyoruz yani. Maliyet geliyor.

Değerli arkadaşlar, bu bir çifte standarttır. Diyanet Vakfının hastanesinin devri de yol olur. Başka vakıflar var. Yarın bunlar da “Bizimkini de devralın.” derse ne yapacaksınız? Şöyle baktım İnternet’te, mesela Elmadağ Surp Agop Ermeni Hastanesi Vakfı var, bu da hastane, vakıf hastanesi; “Bizimkini de alın.” derse ne olacak? Gider Anayasa Mahkemesine başvurursa, bireysel başvuru yaparsa ne yapacaksınız? Yani özel sektörün bir hastanesi, Diyanet İşleri Başkanlığı hastanesi değil burası. Bakın, burası Türkiye Diyanet Vakfının, vakfın hastanesi.

Onun için, değerli arkadaşlar, bu maddeler maalesef hem adaletsizliğe yol açıyor hem çifte standarda yol açıyor. Buranın gözden geçirilmesi ve maddelerin de düzeltilmesi gerekiyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Şahıslar adına İstanbul Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben konuşmayacaktım. Müslim kardeşimle Mehmet Günal kardeşim biraz değindiler ama…

Bugün bana çok yıllar önce tanıdığım bir misafir geldi. Çok üzüntülüyüm. Ben ihbar ediyorum size, özellikle elektrik dağıtım şirketlerinde ihaleye çıkış aşamasındaki bilançolara bir bakın. İhbar ediyorum. Vardır, yoktur elektrik dağıtım şirketlerinde. Aynen söylediğini iletmek görevim benim, ben Allah’tan korkan bir insanım. Bu ülkenin değerlerini kim yiyorsa hak etmeden, o bir şerefsizdir, o bir haysiyetsizdir, aynen söylüyorum. Dört ay fatura göndermiyor tüketiciye, vallahi dört aylık TEDAŞ’a olan borcunu, borç gösteriyor. Özelleştikten sonra o faturalar fatura ediliyor, o para özelleştiren şirketin kasasına giriyor ve o para da bu şirkete kalıyor. Ben çok üzüldüm. Demin Sayın Bakanım dedi ki: “Niye moralin bozuk?” Şerefsizim bunun için bozuk. Ben kime hizmet ediyorum? Bu Mecliste niye canımızı veriyoruz? Bu Mecliste halka hizmet etmek için. Ben içinizde çok dürüst insanlar olduğunu biliyorum ama hırsıza hırsız demiyorsunuz, hep beraber diyelim. Paralelin de Allah belasını versin, paralel olmayanın da, kim hırsızlık yapıyorsa, kim yapıyorsa, kim yapıyorsa! (CHP sıralarından alkışlar) Hırsız, şerefsiz varsa, eğer bunu içimizde barındırıyorsak bu ülkede çocuklarımızı hep…

İki; Sayın Bakan, bağışlar mısınız, özür diliyorum. Siz projeci bir insansınız. Demin Müslim kardeşim, birazcık… Komisyona Özelleştirme İdaresi geldi, tek bir bilgi verdi mi sorun, tek bir bilgi. Yani bize bir o projenin getirisini, götürüsünü, bir fizibilitesini izah etti mi? Sorun efendim burada, arkadaşlarınız da oradaydı. Hayır, bilgileri zorla… “Bu özelleştireceğiniz Karayolları senede ne getiriyor?” dediğimizde… Sizin Karayolları Genel Müdürlüğünden aldık bu bilgileri.

Arkadaşlar, yine vicdanlarınıza sesleniyorum: Yılda 900 milyon, bugünkü parayla… 900 milyar mı, milyon mu Sayın Müsteşarım?

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Milyon, milyon.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – 900 milyon gelir elde ediyor Karayolları şu anda. Bunun bir kısmını ilgili belediyelere veriyorlar, bir de KDV’si var değil mi? Yaklaşık 650 milyon bir para her yıl Karayollarının cebine giriyor, devletin cebine giriyor. Doğru mu Vedat Bey?

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Biraz daha fazla, evet.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ortalamadan bahsediyorum. 700’se 700, fazladan daha memnun olurum.

Şimdi, demek ki arkadaşlar, bu, yirmi beş yılda 15 milyar, çarpın…

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Ama yüzde 25’ini verecek ya Karayollarına.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika efendim.

Bunun yüzde 25’i o şirkete verilecek, sanal bir şirket kurulacak, sanal. O, tahvil ihraç edecek.

Sayın Bakanım, bir paranın bugünkü değeri vardır. Hiçbir şey hesaplanmadan, bize getirip metazorice “Biz bunu özelleştireceğiz…” Böyle kanun çıkarılır mı Sayın Bakan? Ben sizden rica ediyorum -o 110’uncu madde yarın- bu insanların vebali hep sizin boynunuzda kalır Sayın Bakan. Bunun hesabını kitabını yapmadan… Diyelim ki bugünkü net “present value”su yani bugünkü değeri ne kadarlık bir tahvil ihraç edeceksiniz? Bu faizler yarın ne olacak? Yirmi beş yıl bu ülkenin boyunduruğuna bir halka geçireceksiniz. Yarın enflasyon yüzde 2’lere düşerse, yarın enflasyon yüzde 3’lere düşerse, bugün yüzde 12, yüzde 13’le sattığınız tahvillerin hesabını kim verecek? Yirmi beş yıl, bu kadar uzun vadeli TL faizin hesabını kim verecek? Yaklaşık 15 milyarlık bir parayı ödeyeceksiniz.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Önce Karayolları, sonra kurumlar ödeyecek.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır. Yüzde 25’i… Bakımı, onarımı Karayolları; marabası Karayolları, maraba.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Hayır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – O işçiler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Bakan, hiçbir hesap kitap yapılmadan, bu insanlara ne getirip ne götürüyor bilgisi verilmeden eğer bu madde geçerse, aynen söylüyorum -ben ölürüm kalırım ama- yirmi beş yıl sonra bunun vebali sizin boynunuzadır.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP  sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Beşinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, beşinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

102’nci madde üzerinde, ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 102 nci maddesinde geçen “ilgili faaliyetlerin koordinasyonunu sağlamak,” ibarelerinden önce gelmek üzere “siber güvenlik ile” ibarelerinin eklenmesinin arz ve teklif ederiz.

             Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı                       Ruhsar Demirel

                  Manisa                                     Konya                                   Eskişehir

                Alim Işık                               Emin Çınar                          Yusuf Halaçoğlu

                 Kütahya                                Kastamonu                                 Kayseri

                                                            Mehmet Günal

                                                                  Antalya

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 102. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

       Aydın Ağan Ayaydın                      İzzet Çetin                     Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                 İstanbul                                    Ankara                                    İstanbul

              Müslim Sarı                             Musa Çam                              Aytuğ Atıcı

                 İstanbul                                      İzmir                                      Mersin

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Pervin Buldan                          İdris Baluken                            Adil Zozani

                    Iğdır                                       Bingöl                                    Hakkâri

               Sırrı Sakık                     Abdullah Levent Tüzel                   Hasip Kaplan

                    Muş                                      İstanbul                                     Şırnak

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe

Maddede bahsi geçen “ulusal siber güvenlik” kavramı her yöne çekilebilecek nitelikte muğlak bir tanım olduğundan ötürü, bireysel ve kişisel bilgilerin gizliliğinin ihlali ulusal siber güvenlik bahane edilerek mümkün olabilmektedir.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, kim konuşacak?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Aytuğ Atıcı…

BAŞKAN – Sayın Atıcı, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, 524 sayılı çorba yasanın 102’inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yasakçı ve sansürcü zihniyetten uzak, bilişimi ve sosyal medyayı kendi tekelinde tutmak istemeyen tüm milletvekillerini saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, bu maddeyle Elektronik Haberleşme Kanunu’na bir bent eklemeye çalışıyorsunuz. Burada “Ulusal siber güvenliğin sağlanması amacıyla politika, hedef, strateji belirleyerek gerçek ve tüzel kişilerin güvenliğini sağlayacağız.” diyorsunuz. Her zaman olduğu gibi “Güvenlik sağlayacağız.” diyorsunuz, bakalım altından neler çıkacak? İyi bir şey yapmaya çalışıyorsunuz, bakalım altından neler çıkacak? Niye böyle söylüyorum? Çünkü, sizin, vatandaşlarımızın fiziki ve siber güvenliğinden ne anladığınızı acı bir şekilde biliyoruz. Örneğin Ali İsmail Korkmaz’ı devlet eliyle korumak için mi öldürdünüz? Emir verdiğiniz polisler Ali İsmail Korkmaz’ı bu kötü ülkede yaşamaktan korumak için mi öldürdüler? Sizin “korumak”tan anladığınız bu mudur? Bu ve benzeri öldürmeler “destan” olurken amacınız korumak mıydı? Allah aşkına bizi korumayın. Böyle bir korumayı hiçbir şekilde istemiyoruz, sizin olsun bu koruma.

Şimdi, korumaya değer bulunmayan, korumak yerine öldürmeyi tercih ettiğiniz Gezi yiğitlerine yapılan benzeri bir uygulamayı siber alanda yapmak istemektesiniz.

Milletvekilimizin Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği soru önergesini “sehven” sansürleyen devlet kuruluşuna vatandaşımız nasıl güvenecek? Yani devletin vatandaşı koruduğuna nasıl inanacak vatandaş?

“Sehven” telefonlara yaptığınız yüklemelerle insanların hayatını karartırken böyle bir anlayışa vatandaşlarımız nasıl güvenecek? Nasıl güvenecek de bu maddeyle eklediğiniz koruma maddesiyle  “Devletim beni koruyor.” diyecek? Nasıl bu kadar “sehven” hata yaptınız?

Şimdi soruyu biz soruyoruz: Sehven mi iktidar oldunuz? Bu yüzden mi, sehven iktidar olduğunuz için mi halkın yüzde 50’sini düşman olarak görüyorsunuz? Yarını kuracak olan kuşaklar, gençler özgür İnternet‘le yetişiyor, siz ise İnternet  dünyasından korkuyorsunuz. Korkmasanız böyle bir kanunu çıkarır mısınız? Korkuyorsunuz. Hem de nasıl korkuyorsunuz, bunu İnternet’ten bulur öğrenirsiniz. Korunmak bahanesiyle İnternet‘i yasaklıyorsunuz. Hani yasaklarla mücadele ediyordunuz? Hani yasakçı zihniyetle mücadele ediyordunuz? Neden İnternet’i yasaklıyorsunuz, neden?

İktidar, İnternet  yasağıyla genç kuşakları dünyadaki akranlarından ve onlarla rekabet etmekten yoksun bırakmaya çalışıyor. Gençlerin kafası çalışmasın istiyorsunuz, gençlerin kafasının çalışmasını istemiyorsunuz. “Sizi ben koruyacağım evladım.” diyorsunuz ama onları baskılıyorsunuz. Tıpkı sanayi devrimini ıskalayan dedeleri gibi onlar da bu devrimi ıskalayacaklar sayenizde ama buna asla hiçbir şekilde izin vermeyeceğiz.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Onları da koruyacağız, sizi de koruyacağız.

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Vallaha söylediklerinizi oradan anlamıyorum Sayın Milletvekili ama uygun görürseniz, ben size sataşıyorum, gelin şurada iki kelime laf edin, ne dediğinizi anlayayım. Vallaha anlamıyorum ama size sataşıyorum.

Sayın Başkan, söz verirseniz gelsin burada konuşsun.

Yani, saplandığınız yolsuzluk ve rüşvet batağının siyasi faturasını başkalarına, özellikle de gençlere ödetmeye çalışıyorsunuz, bunun farkında değil miyiz mi zannediyorsunuz? Hepsinin farkındayız. Hükûmet olarak saplandığınız bu pislikten kurtulmaya çalışırken kendi pisliğini temizleme aracı olarak İnternet yasağını kullanıyorsunuz. Bir pislik yaptınız, bu pisliği İnternet’i yasaklayarak mı temizleyeceksiniz? Ne demek Allah aşkına, “Telekomünikasyon İletişim Başkanına yetki verdim, istediği şekilde erişimi engelleyebilir.” “Eğer özel hayatın gizliliği söz konusuysa, aslan kardeşim, sen bu erişimi engelle.” ne demek? Hırsızlık acaba özel yaşam mıdır? Bunun için mi bu yetkiyi veriyorsunuz? Hiç mi Allah’tan korkmadınız? Âdeta George Orwell’ın 1940’larda yazdığı “1984” romanı, açın okuyun, ülkemizde gerçek olmuştur. Bu romanda herkesi, her şeyi her yerde kontrol altında tutan bir “sevgi bakanlığı” oluşturulmuştu. Şimdi, bu bakanlık Türkiye’de Başbakanlıktır.

İyi geceler. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 00.17
 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

Aynı mahiyetteki iki önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Karar yeter sayısı vardır.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon burada, Hükûmet burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 102 nci maddesinde geçen “ilgili faaliyetlerin koordinasyonunu sağlamak,” ibarelerinden önce gelmek üzere “siber güvenlik ile” ibarelerinin eklenmesinin arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) – Hayır, katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun lütfen.

Gerekçe:

Koordinasyonu sağlanacak faaliyetlerin konusu belirtilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 103’te üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 103 üncü maddesinde geçen “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı veya diğer birimleri marifetiyle” ibarelerinin, madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı                       Ruhsar Demirel

                  Manisa                                     Konya                                   Eskişehir

          Yusuf Halaçoğlu                           Alim Işık                             Mehmet Günal

                  Kayseri                                   Kütahya                                   Antalya

                                                               Emin Çınar

                                                               Kastamonu

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 103. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu            Aydın Ağan Ayaydın                      İzzet Çetin

                 İstanbul                                   İstanbul                                    Ankara

               Musa Çam                              Müslim Sarı                            Haydar Akar

                    İzmir                                     İstanbul                                    Kocaeli

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

              Adil Zozani                           Pervin Buldan                          İdris Baluken

                 Hakkâri                                      Iğdır                                       Bingöl

               Sırrı Sakık                     Abdullah Levent Tüzel                   Hasip Kaplan

                    Muş                                      İstanbul                                     Şırnak

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Maddede bahsi geçen TİB yetkileri oldukça muğlak tanımlanmış, demokrasi ve insan hakları bakımından oldukça sıkıntılı bir kurum olacağı izlenimi vermektedir. Yasa tasarısında tanımlanan nitelikleriyle, TİB’in yetkisini genişleterek daha da muğlaklaştıracak bu madde kabul edilemez.

BAŞKAN – Sayın Akar, buyurunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sıra sayısı 524 olan Yasa Tasarısı’nın 103’üncü maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.

Bu maddeyle “Güvenlik ve İnternet alan kodları konusunda Siber Güvenlik Kurulu tarafından Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına görev verilebilir.” diyor, böyle bir düzenleme yapılmış ama “Siber Güvenlik Kurulu tarafından görev verilebilir.” diyor da ortada Siber Güvenlik Kurulu yok. Çünkü, Siber Güvenlik Kurulu 106’ncı maddede kuruluyor, olmayan bir kuruma bir görev veriliyor. Nasıl bir maddedir anlamış değilim, böyle bir yasa hazırlanıyor.

Peki, böyle bir kuruma ihtiyaç var mı, Siber Güvenlik Kuruluna? Evet, böyle bir kuruma ihtiyaç var, Türkiye’nin böyle bir kuruma ihtiyacı var. Çünkü, bilişim ve bilişim teknolojileri hayatı kolaylaştırma adına sağladıkları imkânlar yanında, güvenlik boyutunda da kaygı verici gelişmeler olduğunu hep birlikte izlemekteyiz. Hayatımızın her alanı, yaşamımızın her alanı sağlıktan eğitime kadar, ulaştırmadan bütün işlerimize kadar artık bilişim ve bilişim teknolojileriyle beraber yaşar duruma geldik. Bunun örneklerini kullandığınız iPad’lerden, tablet PC’lerden, telefonlardan görüyorsunuz. Şu Meclisin mikrofonlarının çalışması, Başkanın oradan yönetmesi bilişim teknolojileri sayesinde olmaktadır. Bu nedenle de güvenlik boyutu çok büyük önem kazanmaktadır. En kaygı verici boyutu da kişisel verilerin korunması tasarısıdır.

Şimdi, bu kişisel verilerin korunması önceliğimiz olması gerekiyordu. Siber güvenlikle ilgili öncelik, bir de kişisel verilerin korunması önceliğimiz olması gerekiyordu ama bizim önceliğimiz ne oldu? Önceliğimiz, İnternet’in yasaklanması oldu. Yeniden, 5651’den sonra yeni bir düzenleme yaparak daha da katı kurallarla İnternet’e erişemez hâle getirilmeye çalışıyoruz. Bunun için de özel bir bürokrat seçilmiş. Vallaha, nasıl bir yetenekli bürokrat ben şaşırdım bu arkadaşıma. Hâkimin, savcının yetkisini  -etik kuralları bilen- psikologların yetkisini, sosyologların yetkisini hep bu arkadaşa verdik. Hele, o 9/A maddesinin 8’inci fıkrası da tam evlere şenlik bir fıkra. Orada, birinin müracaatta bulunması da gerekmiyor, bürokrat arkadaşımız hissettiği anda bu yayını durdurabilecek; böyle bir vazifeyi de edinmiş oldu kendisine.

Yine, bakıyoruz, şimdi, bu kanunu çıkartmamız gerekiyordu. Neyle ilgili? Kişisel verilerin korunması kanunu. Bunu çıkarttık mı? 22 Nisan 2008 tarihinde Meclise gelmiş ama hâlen Mecliste bekliyor. Tabii bu kanunu çıkartmıyoruz, kişisel verilerin korunması kanununu çünkü SGK 72,5 milyon TL’ye bizim verilerimizi pazarlıyor. Yani, siber güvenlik kanunu çıkaracağız, kurumu kuruyoruz. Dışarıdan saldırılara karşı, kişisel verilerimizi ellerine geçirmemelerine karşı ama devletin kurumlarından kim koruyacak? Bizi MİT’ten, TİB’den, SGK’dan kim koruyacak? Anlaşılır gibi değil bu.

Yine, bakıyoruz, Avrupa Konseyi Siber Suçlar Sözleşmesi’ni imzalayan ülkeler arasında Türkiye de var, 2010’da imzalamış fakat onaylamıyoruz. Niye uygulamıyoruz veya niye sansürlemeye çalışıyoruz? Tek bir nedeni var arkadaşlar, yine 17 Aralığa geleceğim. Bugün Başbakan Almanya’da 17 Aralığı anlatırken şöyle diyor: “Yolsuzluğa izin vermeyen bir iktidarız.” diyor, “Yolsuzluğa izin vermeyen bir iktidarız.” diyor. Ben de şimdi sizlere soruyorum: Bu elbise askılarında giden paralar yolsuzluk değil mi?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Değil!

HAYDAR AKAR (Devamla) – Yine, 700 bin TL’lik kol saati takan bakanlarda yolsuzluk yok mu?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Yok!

HAYDAR AKAR (Devamla) – Yine, bakan çocuklarının hapiste olması bir yolsuzluk alameti değil midir?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Değil!

HAYDAR AKAR (Devamla) – Para sayma makinelerinin bakan çocuklarının evinde çıkması “Harama el değmeyelim.” gerekçesiyle midir, bir yolsuzluk değil midir?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Hepsi iftira! Hepsi iftira!

HAYDAR AKAR (Devamla) – Halk Bankası Genel Müdürünün hâlen göreve devam ediyor olması ve ayakkabı kutularında 4,5 milyon dolar bulunması bir yolsuzluk değil midir?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Değil!

HAYDAR AKAR (Devamla) – Halk Bankasının batmış bir şirkete 575 milyon TL vermesi bir yolsuzluk değil midir?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Değil, komplo!

HAYDAR AKAR (Devamla) – Benim anladığım şu: Başbakan, kendi ve yandaşları dışında kimseye izin vermiyor. Kendi ve yandaşları yaptığı zaman her şey serbest, mübah ama başkaları yaptığı zaman bu yolsuzluk oluyor, anladığım bu olaydan, yani bütün bunların hiçbiri yolsuzluk değil.

Bunu nereden anlıyoruz? Görevden aldığınız savcılardan anlıyoruz     -bunları izah etmeme gerek yok, hepiniz biliyorsunuz- Başbakanın özel uçağıyla İstanbul’a getirilen emniyet müdüründen anlıyoruz, görevden aldığınız polis müdürlerinden anlıyoruz, yine, otuz beş gün ifadeye gitmeyen Başbakanın oğlundan anlıyoruz. Nereden anlıyoruz? İhaleyi aldıktan sonra eğlenip millete küfreden yandaş müteahhitlerden anlıyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederim Sayın Akar.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 103 üncü maddesinde geçen “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı veya diğer birimleri marifetiyle” ibarelerinin, madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Yusuf Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) –Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun görev ve yetkileri ile ilgili olan bu maddede verilen görevi birimleri marifetiyle yapacağı aşikar olduğundan, maddedeki gereksiz ibarelerin çıkarılması öngörülmektedir.

BAŞKAN -  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 104’te iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 104 üncü maddesinde geçen “Kişinin bilgisi ve rızası dışında” ibarelerinin, “Kişinin yazılı onayı olmaksızın” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı                       Ruhsar Demirel

                  Manisa                                     Konya                                   Eskişehir

          Yusuf Halaçoğlu                       Mehmet Günal                           Emin Çınar

                  Kayseri                                    Antalya                                 Kastamonu

                                                                Alim Işık

                                                                 Kütahya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 104. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                     İzzet Çetin                       Aydın Ağan Ayaydın

                 İstanbul                                    Ankara                                    İstanbul

              Müslim Sarı                             Levent Gök                              Musa Çam

                 İstanbul                                    Ankara                                      İzmir

BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Işık, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, iki buçuk sene içinde ben burada şunu öğrendim: Taktiğiniz şu: Önce yapalım, sonra da onu aklamaya çalışalım. Yaptığınız şeylerin eğer önce size faydası varsa hiç ses çıkarmıyorsunuz, daha sonra eğer bir zararı dokunduysa o yaptığınız şeye hiç dokunmadan yenisini yapmaya çalışıyorsunuz. Bunu yaparken de hiçbir zaman için o yaptığınız hatalı olan işi kabul etmiyorsunuz, onu kötüleyerek yenisini yapmaya çalışıyorsunuz. Tabii, bizi de burada muhatap almıyorsunuz. Teşekkür ediyoruz!

Tabii, muhalefetin görevi ne? Muhalefetin görevi, burada size yanlışlarınızı söylemek, yanlışlarınızı anlatmaya çalışmak ama hiçbir zaman, şimdiye kadar biz görmedik, böyle birkaç madde hariç, o da size de bir zararı olmayan maddeler hariç, hiçbir maddede kalkıp da hiçbirini kabul ettiğinizi görmedik, çünkü niye, kendi bildiğiniz her şey doğru, onları yapmanız gerekiyor. Bir özelliğiniz de şu: Toplum ne kadar zarar görürse görsün sizin iktidarınızın ve yandaşlarınızın, çevrenizdeki olan insanların faydası varsa onları kesinlikle görmeden sürdürmeye devam ediyorsunuz. Hiçbir zaman için geri adım attığınızı görmedik, aynen devam.

Şimdi, burada çıkıp ülkenin on bir yıldır refah içinde yaşadığını söylüyorsunuz, her şeyin güllük gülistanlık olduğunu söylüyorsunuz. Vatandaş 5 kilo süt satıyor, 1 litre mazot alıyor. Vatandaş 9 kilo buğday satıyor, 1 litre mazot alıyor. Yem olmuş 60 lira, saman olmuş 350-500 lira arasında, 1 balya ot alıyor, 1.500 lira. Geçen yıl 7 bin liraya aldığı hayvanı şu anda 2 bin liraya, 2.500 liraya dana olarak satamıyor. Hayvanlara küpe taktırma zorunluluğu var biliyorsunuz, geçen yıl 2 lira olan küpe şu anda -damızlık birliklerine verdiniz, özel veterinerlere verdiniz- 8 lira, 10 lira arasında gidiyor. Hayvanını satmak istiyor, devretmek istiyor, aynı fiyatlar orada çıkıyor, geri almaya çalışıyor, aynı fiyatlar orada çıkıyor.

Şu anda yüzde 40’a yakın devalüasyon oldu, hâlen hiçbir şey olmamış gösteriyorsunuz. Gerçek işsizlik aslında yüzde 20’lerin üstünde, yine aynı şekilde bir şey olmamış gösteriyorsunuz.

Bir zamanlar kimsenin beğenmediği, sofrasına bile koymak istemediği, daha çok köylülerin yediğini söyledikleri fasulye şu anda 10 lira olmuş, kimse alamıyor. Ayşe Teyze diyor ki “Benim enflasyonum yüzde 50.” Ama ne yazık ki şu anda hâlâ her şey güllük gülistanlık, korku imparatorluğu yaratmaya çalışıyorsunuz.

Sayın sözcünüz çıkıyor, diyor ki: “Eğer biz gidersek her şey batar.” Zaten her şey batmış, daha batacak ne kalmış?

Sayın Bakanım, TELEKOM özelleşti, özelleşirken -aslında bir sürü şeyler var, daha çıkmadı, onlar da büyük ihtimalle çıkar da- bu hazine payı vardı, hazine payını Avea’dan, Turkcell’den, Vodafone’dan alıyorsunuz, TÜRK TELEKOM’un özel olarak hazine payını almıyorsunuz yüzde 15, bu da yaklaşık 10 milyar liraymış şu ana kadar, bu seneki parayla birlikte 11,5 milyar olacakmış sattığınız günden bu tarafa, o paranın da üzerine sünger çektiniz. Niye sünger çektiniz, TELEKOM’la ne ilgisi var bunun, bunların da araştırılması lazım, biz çıkacağına da eminiz zaten bunların olacağına.

Tabii, rüşvet, yolsuzluk soruşturmaları kapatılmaya çalışılıyor, imar yolsuzlukları büyük bir şekilde götürülmeye çalışılıyor, büyük ihaleler seçilmiş yandaşlara verildi, bu ihalelerde havuzlar oluşturuldu, para toplandı -ismini vermeyeyim, reklam olmasın- televizyon, gazete aldınız. Onun yanında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğini mahvetmek için ki kanser olan Başkanı, rahmetliyi o zaman sabaha karşı almaya çalıştınız, tabii, paralel devlet yaptı, siz yapmadınız, ama şu anda başka vakıflarda ne hikmetse hiç vergi alınmıyor ve her şeyi toplama serbest oluyor. Yasaları uygularken, eğer kendinize geliyorsa hiçbir şey yok, ama eğer kendinize faydası yoksa, hemen üzerine saldırmaya devam ediyorsunuz.

Bu kadar çok şey varken hiç ses çıkarmamak olmaz. Biz milletin vekiliyiz. Bunu herkes, arkadaşlar söylüyor ama -gerçi siz tınlamıyorsunuz ama- biz buraya gelirken yemin ettik, yemin ederken de dedik ki özellikle yeminin sonunda “Namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin ediyoruz.” En büyük görevimizden bir tanesi ne? Görevimizden bir tanesi yürütmenin yaptığı yanlışları görüp denetlemek. Şimdiye kadar hiç öyle bir şey gördük mü? Görmedik. Zaten Sayın Başbakan ne dedi? “Yasama elimde, yürütme elimde, bir de yargı elime geçtiği zaman her şey tamam olacak, güllük gülistanlık olacak.”

Tabii, Deniz Feneri kapatıldı, hiç konuşulmayan Siemens davası kapatıldı, şimdi de amaç 17 Aralık ile 25 Aralıkta olan yolsuzluğu kapatmak için çalışmak. Bunlar doğru şeyler değil. Şu anda belki kapatırsınız ama ben şunu söyleyeyim: Bu, artık halkın hafızasına yazıldı. Bence bu yasaları çıkarırken de bilişimi -özellikle televizyondan yayınların yapılmasını zaten engelliyorsunuz baskı yaparak- İnternet’i yasaklayacaksınız ama dünya öyle bir dünya olmuş ki küçücük olmuş, her şeyden haberi oluyor herkesin. O yüzden herkesin bilgisi olacak.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 104 üncü maddesinde geçen “Kişinin bilgisi ve rızası dışında” ibarelerinin, “Kişinin yazılı onayı olmaksızın” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Yusuf Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun:

Gerekçe:

Kişinin bilgisi ve rızası olup olmadığı hususunda olası ihtilafa meydan vermemek için maddedeki soyut ifade somut hale getirilmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 105’te iki adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 105 inci maddesinde geçen “elli günden yüz güne kadar” ibarelerinin, “yüz günden beş yüz güne kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı                       Ruhsar Demirel

                  Manisa                                     Konya                                   Eskişehir

          Yusuf Halaçoğlu                           Alim Işık                               Emin Çınar

                  Kayseri                                   Kütahya                                Kastamonu

                                                            Mehmet Günal                                   

                                                                  Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 105. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

       Aydın Ağan Ayaydın            Ferit Mevlüt Aslanoğlu             Kadir Gökmen Öğüt

                 İstanbul                                   İstanbul                                   İstanbul

              Müslim Sarı                             Musa Çam                             Gürkut Acar

                 İstanbul                                      İzmir                                      Antalya

BAŞKAN – Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Acar, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı torba tasarının 105’inci maddesine ilişkin önergemizle ilgili söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Elektronik Haberleşme Kanunu kapsamında hizmet veren şirketlere uygulanacak yaptırımlar yeniden düzenleniyor bu maddede. Yüz ilâ beş yüz güne kadar olan adli para cezaları elli gün ile yüz gün arasında düşürülüyor. Bunun gerçekten yeterli ve caydırıcı olup olmadığını anlamak mümkün değil. Kanun çıkalı beş yıl olmuş. Bu beş yıllık sürede uygulamada nelerle karşılaşıldı, neler yaşandı da böyle bir indirime gidiliyor, bunların somut şekilde açıklanması, ortaya konulması gerekliydi, konulmamıştır.

Değerli arkadaşlar, bir torba yasaya her şeyi sığdırmaya çalıştığınızda varılacak sonuç bu olur. Türkiye’yi hukuk devleti olmaktan çıkarıp torba kanunu devleti hâline getirdiniz. Türkiye’de hukuk işlemiyor, adalet işlemiyor, yalnızca AKP iktidarının işine gelen kanunların torbalar hâlinde yapıldığı bir süreç işliyor. Türkiye’nin bugün en önemli sorunu hukuk ve adalet sorunudur. Türkiye’de yargı AKP’ye dokunmadığı sürece bağımsız ve özgürdür ama ucu AKP’ye dokunursa yargının bağımsızlığı falan kalmaz. Polislerin, adli kolluğun mahkemeleri dinlemediği bir Türkiye yarattınız değerli arkadaşlar. Deniz Feneri’nin bir benzeri yine yaşanıyor, onun gibi örtbas edeceğinizi sanıyorsunuz. Ergenekon, balyoz, Poyrazköy, askeri casusluk gibi davalardaki dijital delilerle ilgili  itirazları yıllarca kulak tıkadınız, tıkandı, görmezden gelindi. Elektronik belgelerin sahteliği bilirkişi raporlarıyla belgelendiği hâlde mahkeme bunları yok saydı. “TÜBİTAK’a incelettirin.” dedi, mahkeme “Gerek yok.” dedi. Şimdi, ne oldu? Yıllar sonra TÜBİTAK’ın bilirkişileri dedi ki: “Bu dijital verilerde, elektronik belgelerde sahtecilikler var.” Şimdi, mahkemeler , yıllardır, aylardır tutuklu yargılanan, hayatlarından üç yılı, beş yılı çalınan insanları tahliye ediyor. Şimdi ne diyeceksiniz? Buna hukuk, buna adalet mi diyeceksiniz? İnsanlar haykırdı: “Bu dosyaları biz yazmadık, virüsle gelmiş, hiç açılmamış, hiç kullanılmamış bir dosya.” Bunu söyledikleri hâlde, kanıtladıkları hâlde sahte bir elektronik belge nedeniyle yıllarca cezaevinde kaldılar. Başbakan, bakanlar ne dedi? “Orada başka şeyler var. Bir kitap da bomba kadar tehlikeli olabilir.” Şimdi deniyor ki: “Pardon, bunlar sahteymiş, bunlar kumpasmış.” Bu ayıpları örtmeye, insanların hayatlarından çalınan üç yılı, beş yılı geri getirmeye “Pardon.” demek yetmez değerli arkadaşlar, “paralel devlet” demek yetmez. Bunların hesabı Yüce Divanda verilmelidir. İnsanların yaşamından sahte belgelerle çalınan yılların hesabı Yüce Divanda verilmelidir; yolsuzlukların hesabı da, paralel devletin, devlet içinde çetenin hesabı da Yüce Divanda verilmelidir. Mahkeme kararının yerine getirilmemesi için polisi engellemenin, gece yarısı başsavcıları arayarak soruşturmalara müdahalenin hesabı da Yüce Divanda verilmelidir. Bunların sorumlusu, suçlusu Başbakandır, Adalet Bakanıdır ve AKP’li bakanlardır.

Değerli arkadaşlar, dijital verilerle, elektronik belgelerle İnternet ortamında işlenen suçlarla ilgili mevzuatın yeniden düzenlenmesi gerektiği açıktır. Ama siz neyi tercih ediyorsunuz? İnternet’e sansür yapmayı tercih ediyorsunuz, bunu seçtiniz. Sansürle, yasakla hiçbir yere varamazsınız, hiçbir şeyi örtemezsiniz. Belli ki Gezi olaylarından ürktünüz ama bu, sansürle olacak bir şey değildir. Öncelikle sahteciliği önlemeniz gerekir. Bunun için 380 sıra sayılı Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın bir an önce buraya getirilmesi lazım ve gerekli ve zorunlu. Yaklaşık iki yıldır bekliyor. Niye getirmediniz? Çünkü bu sahtecilikler işinize geliyordu. Bakınız arkadaşlar, sahteciliklerin ortaya çıkacağını bildiğiniz için anlaşmayı Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirmediniz. Bir an önce Genel Kurula getirilmelidir. Bir daha böyle sahtekârlıkların yaşanmaması için bir an önce bu kanun kanunlaştırılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de özgürlükler, hukuk AKP’ye lazım gelince akla geliyor. Bugün Başbakan, bakanlar yasa dışı dinlemelerden yakınıyor. Bir başbakan yardımcısı “Ailemin bütün üyelerini dinlemişler.” diyor. Ben buradan soruyorum: Siz ne iş yapıyordunuz bunlar olurken? Tuzluk musunuz? Siz bunları önlemek için bakan, Başbakan olmadınız mı? Daha düne kadar Başbakan yasa dışı dinlemelerle elde edilmiş kayıtları seçim meydanlarında kullanmadı mı? Türkiye’de yasa dışı dinleme olaylarını patlattınız, bir korku imparatorluğu yarattınız, şimdi şikâyet ediyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Acar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 105 inci maddesinde geçen “elli günden yüz güne kadar” ibarelerinin “yüz günden beş yüz güne kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Yusuf Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kişinin bilgisi ve rızası olmadan yapılan iş ve işlemler ile sahte evrak düzenleme için öngörülen adli para cezasının hiçbir caydırıcılığı olmayacağından bu ceza artırılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 106’da üç adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 106 ncı maddesinde geçen “hükümlerin” ibaresinin, “Kurul tarafından alınacak kararların” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Yusuf Halaçoğlu                        Erkan Akçay                         Ruhsar Demirel

                  Kayseri                                    Manisa                                   Eskişehir

           Mustafa Kalaycı                          Emin Çınar                                Alim Işık

                  Konya                                  Kastamonu                                Kütahya

                                                            Mehmet Günal

                                                                  Antalya

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.

Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 106’ıncı maddesinin yasa tasarısı metninden tamamen çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          İdris Baluken                            Adil Zozani

                    Iğdır                                       Bingöl                                    Hakkâri

               Sırrı Sakık                     Abdullah Levent Tüzel                   Hasip Kaplan

                    Muş                                      İstanbul                                     Şırnak

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

       Aydın Ağan Ayaydın                  Erdal Aksünger                 Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                 İstanbul                                      İzmir                                     İstanbul

              Müslim Sarı                             Musa Çam                       Kadir Gökmen Öğüt

                 İstanbul                                      İzmir                                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergelere?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Siber Güvenlik Kurulu, “ulusal siber güvenlik” gibi kavramlarla beraber kişi hak ve hürriyetlerini; kişisel bilgilerin gizliliğini ihlal etme potansiyeline sahip bir kurum izlenimi vermektedir. Türkiye'nin kişisel bilgilerin korunmasına yönelik kötü tarihi ve sicili, tahayyül edilen “siber güvenlik” anlayışıyla özgürlükler bağlamında büyük bir problem teşkil edecektir.

BAŞKAN – Sayın Aksünger, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Siber Güvenlik Kurulu, Sayın Haydar Akar’ın söylediği gibi, kurulla ilgili bu maddede geliyor kurulma aslında, kanunun aslında teklifi burada geliyor ama daha önce görevleri tarif etmişler. Tabii, bu Siber Güvenlik Kurulu olmazsa olmaz konulardan bir tanesi, buna itirazımız yok ama işleyiş açısından yönetmeliği görmedikten sonra da bu kurumların hiçbirine güvenimiz yok, açıkça söyleyeyim.

Aslında güvenlikle ilgili çok uzağa gitmeyelim,  Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altındaki milletvekillerinin “tbmm.org” adresli maillerini kullanmaları bence güvenli değil, çok net söylüyorum, güvenli değil. Çünkü niye değil? Bence buradaki… Ben bunu Genel Sekreterliğin kendisine sordum, TÜBİTAK’ın böyle bir güvenlik raporu, burada bir incelemesi vardı. Ama o rapora ben milletvekili olarak ulaşamıyorum, bana vermiyorlar, TÜBİTAK da vermiyor, Meclis de vermiyor. Neden? Çünkü TÜBİTAK öyle bir rapor çıkarmış ki -bu Meclis için söylüyorum ben de, “server”lar için- dışarıdan 7 tane kolluk kuvvetinin buradaki “server”lara girip bazı yerlere bakabilme hakkı olduğunu iddia eden bir konu var. Ben TÜBİTAK raporunun bu Mecliste buraya getirilip açıklanmasını ve hepimizin de lehine olduğunu iddia ediyorum bu konunun. Çünkü şöyle  bir güvenlik zafiyeti var: Burada, Genel Sekreterliğin daha önce yaptığı ihalelerde bazı firmalarla yapılan bakım anlaşmaları gereği dışarıdan, uzaktan bağlantıyla ilgili bazılarına yetkilendirme verilmiş. Bunun karşılığı da o yetkinin kimde olduğunu bilmeyen bir sürü adamın burada çalışmasıyla hâlâ devam ediyor. Böyle bir iddiam var, bu çok önemli bir iddiadır. Kendi Meclisinin çatısı altındaki milletvekillerinin maillerinin güvenlik problemi varken, Siber Güvenlik Kurulunun nasıl çalışacağını merak ediyorum ben. Burayla ilgilenmeyen adamların dışarıda vatandaşın hakkıyla nasıl ilgileneceğini merak ediyorum, bu çok önemli bir konu yani.

Şimdi, şöyle bir durum var: Uluslararası Sanal Suçlar Sözleşmesi, kişisel verilerin güvenliği, bunu getirmediği sürece ne oluyor? Türkiye aslında Avrupa’yla bu güvenlik anlaşmasını yapmadığı sürece Europol’la bazı suçlar konusunda iş birliği yapamıyor zaten. 2006’da Adalet Bakanlığına gelmiş olan bu kanun neden getirilmiyor da şu anda böyle konular getiriliyor? Ben biliyorum ki gelecek bu. Geçen hafta değil, evvelki hafta geldi, yine geri çekildi -2008’de tekrar geldi- gidiyor geri geliyor, gidiyor geri geliyor. Niye getirmiyorsunuz bunu? Ya, bu, zaten bizim bir vesileyle dışarıdan buraya iş adamları gelmesine kadar, bunun önüne geçen bir konu çünkü protokol anlaşmaları var bununla ilgili. Siz bu kanunu çıkarmadığınız sürece, Avrupa’daki 2001 yılında taraf olduğunuz sözleşmenin uygulanmasını harekete geçiremiyorsunuz zaten. Böyle bir konu yok. Peki, kim niye getirmez bununla ilgili problemi birisi çıkıp anlatması lazım. Sanal ortamda işlenen suçlar meselesi de buna benzeyen bir konudur. Bu ikisi olmadığı sürece, biraz önce arkadaşların anlattıkları konuların güvenliğini sağlamak mümkün değil; bu, kesin, aşikâr yani. E, öyleyse şimdi neyi tartışıyoruz? Siber Güvenlik Kurulu geliyor. E, geliyor da karşı taraftaki Avrupa’da veya Amerika’da karşılıklı bir anlaşma yapmamışsın, senin kendi iş adamlarının, siyasetçilerinin güvenliğini sağladığını ispat edemiyorsun, adam da sana diyor ki: “Ben seninle iş birliği yapmam.” E, yapmaz tabii yani sen bunu götürüp götürüp geri getiriyorsun. Biri de şunu anlatsın: Bunu neden yapmıyoruz?

Kişisel verilerin güvenliği meselesinde bir şey söyleyeceğim, arkadaşlarımızdan bir tanesi şunu anlattı: Davalara konu olan, evet, bazı verilerin güvenliği konusu vardı. Bu davalar işte en son KCK davasında görmüştüm ben bazı konuları özellikle. Ya, bazı kişisel veriler davalara konu olmuş ama onlar oraya getirilemez, bu kanun gelirse bu suçtur, onu oraya getiren kişi suç işlemiş demektir; ister savcı olsun, ister hâkim olsun, kim olursa olsun. Bu kanun gelirse bir vesileyle, bunların hepsinin yargılanması gerekir bence. O yüzden getirmeyen varsa ve şu anda getirme planı olanlar varsa başka plan yapıyor olabilirler. Bak bunu bilmiyorum, çıksın karşıma biri bunu da açıklasın madem “Öyle değil desin.” yani. Çünkü geldiğinde çok konu suç dâhilinde olacaktır, göreceksiniz yani.

Ayrıca, sanal ortamda işlenen suçlar konusundan dolayı, Avrupa’da bu anlaşmayı yapmadığımızdan dolayı çok mağduriyet yaşayan insan da var; belki buraya çok yansımıyor olabilir, bir teknik konu gibi görülüyor da olabilir ama Avrupa Birliği bununla ilgili raporlarında bizim bu zafiyetimizi açıklıyor zaten. Herhâlde sayın bakanlar bunu biliyorlardır ama biliyorlarsa niye bununla ilgili konuda eylem planı yapmıyorlar onlara sormak lazım.

Hepinize çok teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 106 ncı maddesinde geçen “hükümlerin” ibaresinin, “Kurul tarafından alınacak kararların” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Kurum ve kuruluşların tamamından veya bir kısmından istisna tutulacağı konuya açıklık getirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmedi.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edildi.

107’nci maddede üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524  sıra sayılı kanun teklifinin 107’nci maddesinin ikinci fıkrasında “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı” ifadesinden sonra “Ekonomi Bakanı” ifadesinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

            Pervin Buldan                            Sırrı Sakık                             İdris Baluken

                    Iğdır                                        Muş                                       Bingöl

      Abdullah Levent Tüzel                     Adil Zozani                            Hasip Kaplan

                 İstanbul                                   Hakkâri                                     Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 107. Maddesinin sonundaki “Orman ve Su İşleri Bakanından” ifadesinden sonra gelmek üzere “ilgili sivil toplum kuruluşları” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                    Hasan Ören                            Haydar Akar

                 İstanbul                                    Manisa                                    Kocaeli

      Dilek Akagün Yılmaz            Ramazan Kerim Özkan                 Haluk Eyidoğan

                    Uşak                                      Burdur                                    İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 107 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı                       Ruhsar Demirel

                  Manisa                                     Konya                                   Eskişehir

                Alim Işık                               Emin Çınar                           Mehmet Günal

                 Kütahya                                Kastamonu                                 Antalya

                                                          Yusuf Halaçoğlu

                                                                  Kayseri

"MADDE 107- 29/5/2009 tarihli ve 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Başbakan veya görevlendireceği Başbakan Yardımcısının başkanlığında Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı, Maliye Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Çevre ve Şehircilik Bakanı, Sağlık Bakanı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, Kalkınma Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı ile Orman ve Su İşleri Bakanından oluşan Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu kurulmuştur. Kurul toplantılarına, ilgili bakan, kurum ve kuruluş, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve konu ile ilgili uzmanlar çağırılabilir. Kurul afet ve acil durumlarla ilgili olarak hazırlanan plan, program ve raporları onaylamakla görevlidir.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulunun oluşumu ve görevi ile ilgili hükümler anlaşılır hâle getirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 107. Maddesinin sonundaki “Orman ve Su İşleri Bakanından” ifadesinden sonra gelmek üzere “ilgili sivil toplum kuruluşları” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

                                                                             Ramazan Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Altay, kim konuşacak?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Haluk Eyidoğan konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Eyidoğan, buyurunuz.

İmzası olmayan arkadaşlar -bütün partiler için söylüyorum- sonra tamamlasınlar.

Buyurunuz.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu torba, hatta çuval diyebileceğimiz kanunun içerisinde, 2009’da afet yönetimi, afet risklerini azaltma açısından büyük ümitlerle kurulan AFAD’la ilgili 3 ve 4’üncü maddeler var. Bu 5902 sayılı Yasa’yla ilgili defalarca ifade etmiştik, “Bu kanun yeniden yazılmalı.” demiştik fakat hâlâ bu, torba kanunlar içerisinde bazı maddelerle düzeltilmeye çalışılıyor ama bence ümitsiz. Yani, Hükûmet, bu kanunu, afet risklerini azaltmayla ilgili bu kanunu, böyle, arasından bazı maddeleri düzelterek mükemmel hâle getireceğini sanıyor ama maalesef öyle değil, dünyada böyle bir afet riski azaltma anlayışı yok. Yanlış bir yolda ilerliyor Hükûmet AFAD konusunda. Dolayısıyla, bunu defalarca da ifade ettik.

Şimdi, bu torba yasada 5902 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinde bir değişiklik yapılıyor. İki amacı var değişikliğin: Biri, kanun metni içinde geçmeyen, daha sonradan kurulan, adları değiştirilen bakanlıkları ve bazı kuruluşları eklemek. Bu, anlaşılabilir bir düzenleme. Ancak, bir diğer değişiklik daha yapılıyor, o da nedir? Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulunda, bununla ilgili 3’üncü madde metninden bir cümle çıkarılıyor. Ne diyor bu cümle? “Kurul toplantılarına, ilgili bakan, kurum ve kuruluş, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve konuyla ilgili uzmanlar çağrılabilir.” Lütfetmişler “çağrılabilir” demişler, “çağrılır” diyememişler. Bu dahi rahatsız etmiş Hükûmeti. Bu cümle şöyle değiştirilmiş: “İlgili kurum ve kuruluş, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve konuyla ilgili uzmanlar” ibaresi buradan çıkarılmış. Neden çıkarılmış? Çünkü, burada Hükûmeti ve Başbakanı rahatsız eden bir durum var: “Sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve ilgili uzmanlar.” Yani, demokrasinin temel taşlarından biri olan STK'lar ve katılımcılık buradan çıkarılıyor. Neden? Hükûmetin yaşanan olaylarda STK’lara bakış açısını örnekleriyle biliyoruz. Sayın Başbakan, STK istemiyor, kuvvetler ayrılığını da istemiyor biliyorsunuz. Ne dedi 2012’de Konya’da? “Bürokratik oligarşi ve yargı, bunlara takılıp kalıyoruz. ‘Kuvvetler ayrılığı’ denen olay var ya, o geliyor önümüze engel olarak dikiliyor.” Bir engel daha var Sayın Başbakan için, sivil toplum kuruluşları, kendi beğenmediği sivil toplum kuruluşları. Yani, bu AFAD’ın, kanunun 3’üncü maddesindeki bu sivil toplum kuruluşlarının kaldırılması, bilimsel ve teknik değil, tamamen keyfî ve şahsi.

Bakın, geçen yıl yaşadığımız ve herkesin bildiği bir toplumsal olaydan örnek vereceğim. Nedir bu toplumsal olay? Tarihî Gezi Parkı olayı. Gezi Parkı’ndaki direnişin 17’nci gününde, 13 Haziran 2013’te STK temsilcilerinden oluşan Taksim Dayanışması ve sanatçılardan oluşan heyet, Başbakanın daveti üzerine Başbakanlık konutuna çağrılıyor. Toplantı üç buçuk saat sürüyor. Toplantı zaman zaman da tartışmalı geçiyor. Sayın Başbakan, bu toplantı sırasında heyete “Haddinizi bilin. Gençleri alın, almazsanız da biz temizleyeceğiz.” diyor. Sayın Başbakanın “aşırı sendikacı” diye tarif ettiği DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu “Meselenin ardındaki sosyolojik gerçeği görmek gerekiyor.” dediğinde, Başbakan sinirlenerek “Biz sosyolojiyi de, psikolojiyi de iyi biliriz, biz siyasetçiyiz.” diyor ve davet ettiği heyeti yalnız bırakarak –bu STK’ları- toplantıyı terk ediyor.

Tabii, Başbakan STK’yı böyle görüyorsa bu maddedeki “ilgili STK” lafını da, bununla ilgili şeyleri de kaldıracaksınız tabii, “Sağlam irade” dediğiniz herhâlde budur! Daha sonra da bu gruptan Mücella Yapıcı, Ali Çerkezoğlu, Beyza Metin, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu polisler tarafından gözaltına alınarak evleri aranıyor. Çerkezoğlu’nun evini aramaya giden polisler, Çerkezoğlu’nu telefonla aradıklarını ve telefonun meşgul olması nedeniyle kapıyı kırdıklarını söylüyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK EYİDOĞAN (Devamla) – Bugünkü habere göre durum daha da vahim. Savcı, bu STK temsilcilerinin Türk Ceza Kanunu’nun 220’nci maddesi uyarınca yargılanmalarını istemiş. İddianamenin kabul edilmesi hâlinde, bu STK temsilcileri, suç örgütü suçlamasıyla iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacak. Meslek odası ve STK düşmanlığının ne hâle geldiğini görüyorsunuz.

Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin 107’nci maddesinin ikinci fıkrasında “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı” ifadesinden sonra “Ekonomi Bakanı” ifadesinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

                                                                                           Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Özellikle doğal afetlerin sıklıkla  yaşandığı ülkemizde bu afetler büyüklüklerine ve etkilerine paralel olarak gerçekleştiği bölgede ekonomiyi de doğrudan etkilemektedir. Örneğin Van depreminin bölge ekonomisinde yarattığı olumsuzluklar bugün hâlâ etkisini sürdürmektedir. Bu önerge ile Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulunda Ekonomi Bakanının da bulunması amaçlanmaktadır. Böylelikle afetin gerçekleştiği ve etkilediği bölgede ekonomik durumun takibi ve iyileştirici politikalarının geliştirilmesi için Ekonomi Bakanının da bu kurulda bulunması pozitif bir katkı sağlayacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 108’de üç adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 108. Maddesinin sonundaki "diğer bakanlık ve kuruluşların" ifadesinden sonra gelmek üzere "ilgili sivil toplum kuruluşları" ibaresinin eklenmesini arz ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   Haydar Akar                   Ramazan Kerim Özkan

                 İstanbul                                    Kocaeli                                    Burdur

      Dilek Akagün Yılmaz                     Hasan Ören                          Aykut Erdoğdu

                    Uşak                                      Manisa                                    İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin 108'inci maddesinin ikinci fıkrasında "Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı" ifadesinden sonra "Ekonomi Bakanı" ifadesinin, "Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanı" ifadesinden sonra "afet veya acil durumun gerçekleştiği ve etkilediği bölgedeki belediye başkanı veya başkanları" ifadesinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

            Pervin Buldan                            Sırrı Sakık                             İdris Baluken

                    Iğdır                                        Muş                                       Bingöl

      Abdullah Levent Tüzel                   Hasip Kaplan                            Adil Zozani

                 İstanbul                                     Şırnak                                    Hakkâri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 108 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı                            Alim Işık

                  Manisa                                     Konya                                    Kütahya

               Emin Çınar                           Ruhsar Demirel                        Mehmet Günal

               Kastamonu                                Eskişehir                                   Antalya

                                                          Yusuf Halaçoğlu

                                                                  Kayseri

"MADDE 108- 5902 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Başbakanlık Müsteşarının başkanlığında, Milî Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı müsteşarları ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanı, Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanı ve afet veya acil durumun türüne göre Kurul Başkanınca görevlendirilecek diğer bakanlık ve kuruluşların üst yöneticilerinden oluşan Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu kurulmuştur. Kurul; afet ve acil durum hâlleri öncesinde hazırlık ve zarar azaltma, afet ve acil durum hâlinde müdahale, sonrasında ise iyileştirme çalışmalarını değerlendirmek, bunlara ilişkin alınacak önlemleri belirlemek, bu önlemlerin uygulanmasını sağlamak ve denetlemek, kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşları arasındaki koordinasyonu sağlamakla görevlidir.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulunun oluşumu ve görevi ile ilgili hükümler anlaşılır hâle getirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin 108'inci maddesinin ikinci fıkrasında "Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı" ifadesinden sonra "Ekonomi Bakanı" ifadesinin, "Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanı" ifadesinden sonra "afet veya acil durumun gerçekleştiği ve etkilediği bölgedeki belediye başkanı veya başkanları" ifadesinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

                                                                                           Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Bu önerge ile Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulunda Ekonomi Bakanı müsteşarı ile afet veya acil durumun gerçekleştiği ve etkilediği bölgede belediye başkanı veya başkanlarının da bulunması amaçlanmaktadır. Bu önergenin kabul edilmesinin ehemmiyetini anlamak için Van Depremine bakmamız yeterli olacaktır. Van depreminin bölge ekonomisinde yarattığı olumsuzluklar bugün hâlâ etkisini sürdürmekte ve hâlâ depremin olumsuz etkisini ortadan kaldıracak bölgesel bir ekonomik politika geliştirilmiş değildir. Ekonomi Bakanı müsteşarı bu anlamda bu kurulda görevlendirilmelidir. Ayrı Van depreminde Büyükşehir Belediye Başkanı uzun süre çalışmaların dışında tutuldu. Bu durum başlı başına ciddi olumsuzluklara neden oldu. Afet ve acil durumlarda yerel yönetimlerden sorumlu belediye başkanlarının bu koordinasyon kurullarında afet süresince bulunması çalışmaların daha etkili ve hızlı bir şekilde yapılmasına büyük katkı sağlayacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 108. Maddesinin sonundaki "diğer bakanlık ve kuruluşların" ifadesinden sonra gelmek üzere "ilgili sivil toplum kuruluşları" ibaresinin eklenmesini arz ederiz.

                                                                                        Aykut Erdoğdu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Erdoğdu, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Tasarı’nın 108’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının içindeki hükümler, ne yazık ki Hükûmetin bundan sonra İnternet’e keyfî sansür uygulaması sonucunu doğurabilecek hükümler taşımaktadır ve bu, ne yazık ki bizi ve diğer muhalefeti çok endişelendirmektedir. Peki, Hükûmet buna niye ihtiyaç duymaktadır? Çünkü Hükûmet, son dönemde bir paralel yapıyla karşı karşıya olduğunu iddia etmektedir. Değerli arkadaşlar, ben ana muhalefet partisinin milletvekiliyim ve paralel falan değilim, gayet dik olarak da iktidara yüklenen bir milletvekiliyim. Bu anlatacaklarım da paralelle alakalı değil, sizin bilmeniz için anlatıyorum.

Son dönemde Sayın Başbakan bir televizyon kanalı yöneticisini arıyor ve bu televizyon kanalı yöneticisinden muhalefet lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin sözlerinin alt yazıda bile verilmemesini istiyor. Şimdi, ben bu olayın biraz size geri planını anlatayım, nasıl bu hâle geldiğimizi anlatayım: Değerli arkadaşlar, bu kanal, maden işlerinde ve enerji işlerinde faaliyet gösteren bir şirkete ait kanal. Şimdi, hatırlıyor musunuz, 12 Eylül 2010’da bir referandum yapılmıştı, tam o referandumun öncesinde, Çayırhan diye kömür madenleri var, bu Çayırhan kömür madenlerinde bu grup bir termik santral kuruyor ve bu grup oradaki kömür madenlerini almak istiyor. Hükûmet ilk olarak ihaleye çıkarıyor bu kömür madenlerini, yapması gerekeni yapıyor. O sırada bu grup panik oluyor çünkü kömür madenleri ihaleye çıkarılırsa onu bir başka grup alabilir ve ekonomik olarak zora girebilir, tam referandumun öncesinde ve bu referandum sırasında, aniden, bu Habertürk gazetesinden Bekir Coşkun işten çıkarılıyor. Bekir Coşkun işten çıkarıldığı gibi de bu gazete sizin ve bugün “paralel” dediğiniz yapının “Evet” kampanyasını destekler bir faaliyete girişiyor ve referanduma üç gün kala bir belgesel yapıyor; bu belgesel müzik eşliğinde resmen “Evet” oyu istiyor değerli arkadaşlar. Ve siz yüzde 58’le “Evet” oyu çıkarıyorsunuz bizim bütün mücadelemize rağmen -ki bugün çok pişman olduğunuzu görüyorum- ve bu kömür madenleri bu sefer ihalesiz olarak bu şirkete veriliyor değerli arkadaşlar. İmtiyaz kapsamına alınıyor, olmaz bir şekilde bu şirkete veriliyor kömür madenleri.

Bununla kalmıyor, bunun yanında bir Sarıyar Barajı var. Bu Sarıyar Barajı’ndan da 17 milyon metreküp su çekiyor bu şirket ve böyle su çekmesinin imtiyazda bir kapsamı yok arkadaşlar.

Olay bununla bitmiyor, siyasi rekabetimiz sizinle devam ediyor: Bu gazeteyi ve televizyonu elde tutmak için başka işlemler yapılıyor. Ne yapılıyor mesela? Şırnak’taki asfaltit madenlerimiz bu grubun termik santrallerine tahsis ediliyor değerli arkadaşlar.

Ama en acısı ne, biliyor musunuz? Elbistan madenleri veriliyor bu gruba ve Elbistan madeninde siz öyle bir sözleşme yapıyorsunuz ki bu grup, hiçbir güvenlik önlemi almadan Elbistan madeninde kazılar yapmaya başlıyor. Kazılar yaptığı sırada çatlaklar oluşuyor, sismik hareketler başlıyor, belli ki maden göçecek, buna rağmen, işçilerini aşağı indiriyor, göçük oluyor ve 11 işçi göçük altında kalıyor, 9’unun hâlâ cesedi çıkarılamadı. Yargılama isteniyor ama Enerji Bakanı izin vermiyor değerli arkadaşlar. Enerji Bakanı bunun yargılanmasına, o 9 masum maden işçisiyle ilgili olayın yargılanmasına izin vermiyor.

Olaylar bununla bitmiyor, trona madenlerinin özelleştirmesi var bu grupla ilgili olarak. Olaylar bununla bitmiyor arkadaşlar, bir oyuncağı bile ihaleyle satan TMSF, Show TV ve Akşam’ı ihalesiz olarak bu gruba veriyor ve bu grupla hiç ilgisi olmadığını bildiğimiz bir beyefendi, bu gruba genel yayın koordinatörü olarak atanıyor. Ondan sonra Başbakan, Fas’tan arıyor “Alt yazı bile geçmesin.” diyor.

Değerli arkadaşlar, bu, demokrasinin artık son noktasına geldiğimizi gösteriyor. Muhalefet olarak bize hiçbir şans bırakmıyorsunuz. Devlete çöktünüz, medyaya çöktünüz, sesimizi duyurabileceğimiz hiçbir şey kalmadı. Dumanla mı haberleşecek muhalefet? Posta güvercini mi göndereceğiz biz kendi seçmenlerimize?

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Daha önce siz mi çökmüştünüz?

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Biz daha önce çökmedik değerli arkadaşım, bu çok ucuz bir yaklaşım.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Siz söylüyorsunuz, “çökme” diyorsunuz.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Ne zaman… Biz en son 1970’li yıllarda iktidar olduk. Biz iktidar olsak bu ülke bu hâlde olmazdı. Ne yazık ki sizin zihniyetiniz olduğu için bu ülke daha böyle. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bugün bu yüzden, trafikten tutun yolsuzluklara kadar berbat bir ülkede yaşıyoruz, bu sağ zihniyet yüzünden. Rica ediyorum çünkü siz bakın, bir laf atıyorsunuz hiç diğerini düşünmüyorsunuz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 109’da üç adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 109 uncu maddesinde geçen “yönetmelikle düzenlenir.” ibarelerinden önce gelmek üzere “genel hükümlere aykırı olmamak kaydıyla” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

             Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı                            Alim Işık

                  Manisa                                     Konya                                    Kütahya

               Emin Çınar                           Ruhsar Demirel                      Yusuf Halaçoğlu

               Kastamonu                                Eskişehir                                   Kayseri

                                                            Mehmet Günal

                                                                  Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin 109'uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(5) Genel Müdürlüğün Teknik Hizmetler Sınıfına ait kadrolarına Kamu Personel Seçme Sınavı (B) Grubu puan sırasına göre atama yapılır.”

            Pervin Buldan                            Sırrı Sakık                             İdris Baluken

                    Iğdır                                        Muş                                       Bingöl

      Abdullah Levent Tüzel                     Adil Zozani                            Hasip Kaplan

                 İstanbul                                   Hakkâri                                     Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 109. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                    Müslim Sarı                           Kemal Ekinci

                 İstanbul                                   İstanbul                                     Bursa

                                  Turhan Tayan                            Ali Özgündüz

                                         Bursa                                       İstanbul

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ekinci, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL EKİNCİ (Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra sayılı temel kanunun 109’uncu maddesinde söz aldım. Sayın Başkan, nezdinizde bütün Meclisi saygıyla selamlıyorum.

25/6/2010 tarihinde 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün teşkilat ve görevleri hakkında bir yasa çıkmış olmasına rağmen, aradan üç buçuk sene geçti, ne hikmetse, yeni ilaveler yapılmaya başlandı. Üç buçuk yıl önce de Türkiye’nin koşulları aynıydı, bugün de Türkiye'nin koşulları aynı. Aklımıza geldikçe yasa çıkarırsak, aklımıza geldiğinde ilave edersek mutlaka insanın kafasında birtakım tereddütler oluyor. Üç buçuk yıldan sonra Türkiye'nin koşullarında -ne Türkiye'nin coğrafyasında ne Türkiye'nin fiziki koşullarında- hiçbir değişiklik yoktur.

Çalıştırılacak elemanların KPSS’yle alınmasına karşın, bir de sözlü mülakat isteniyor. Bunun bir tek gerekçesi var, adam kayırmaktır, kendi bildiği, tanıdığı insanları almaktır. Sayın Genel Müdür burada. Bütçe konuşmasında da söyledim. Bir kurumun dejenerasyonu personel hareketiyle ilgilidir. Eğer bu kurumun içine tarikatı, cemaati sokarsanız, liyakati esirgerseniz mutlaka o kurumun ömrü uzun olmaz. Niye gerek duyuluyor? Şöyle deniyor: Türkiye'nin koşullarında doğuda, güneydoğuda çalıştıracak eleman bulamıyoruz. Genellikle de kısa süre çalışıyorlar, ya tayin istiyorlar ya başka bir gerekçeyle, o bulundukları iş yerinden uzaklaşıyorlar.

İki: KPSS’yle aldığımız elemanlar, bayansa ya evleniyorlar ya hamile kalıyorlar, çocuk doğuruyorlar, bundan dolayı da onları barındıramıyoruz. Üç buçuk sene önce kadınlarımızın, çalışan kadınlarımızın hamile kalması yasak mıydı? Üç buçuk sene önce onların anne olma, onların evlenme hakları yok muydu? Bunlar uydurma şeyler. Onun için, ikna edici olamazsınız. Bizi ikna edemezsiniz. Eğer bu konuda çok samimiyseniz bir kamerayla mülakatı kayıt altına alırsınız, hiç kimse de endişe etmez. Buna da bizim söyleyecek bir lafımız olmaz. Ama bunun yerine eften püften gerekçelerle, personel hareketinde, kendinize yakın insanları istihdam etmek durumunda değilsiniz.

Eğer Karayolları Genel Müdürlüğü, Ulaştırma Bakanımız -çok da yeni- bu konuda Karayollarını revize etmek istiyorsa, önce, çalıştırdığı personelin özlük haklarını iyileştirsin. Yetenekli, çalışan, ehil personeli tutamıyor Karayolları. O ücretle de kimse çalışmaz.

Genel Müdür burada, soruyorum: Sen bir başmühendisini, bir kontrol mühendisini, bir arazi mühendisini, bir şantiye şefini o ücretle tutamazsın. Bilgi sahibi olduktan sonra, daha iyi ücretle derhâl kurum değiştiriyor ve başka yere gidiyor.

Şimdi, bu anlayış içerisindeki bir teşkilat uzun soluklu kendini ayakta tutamaz. Ne yaparsanız yapın kimseyi de ikna edemezsiniz. Yapılabilecek tek şey var, önümüzdeki zaman içerisinde bu esasa göre eğer eleman barındıracaksanız mutlaka kamera kaydı içine almanız lazım.

Kuruluşun bünyesinde çalışan bir sürü taşeron işçisi var. Yasal hakları mahkeme kararıyla alınmasına rağmen, o taşeron işçilerini süründürüyorsunuz. Keşke bir kısım elemanları bu şekilde istihdam etmeyi düşünürken o taşeron işçilerinin de haklarını verebilseniz, gözümüzde makbul olurdunuz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ekinci.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 109 uncu maddesinde geçen ''yönetmelikle düzenlenir." ibarelerinden önce gelmek üzere "genel hükümlere aykırı olmamak kaydıyla" ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Atama ve nakil işlemlerine ilişkin hazırlanacak yönetmeliğin genel hükümlerle uyumlu olması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin 109'uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

"(5) Genel Müdürlüğün Teknik Hizmetler Sınıfına ait kadrolarına Kamu Personel Seçme Sınavı (B) Grubu puan sırasına göre atama yapılır."

                                                                                           İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

AKP'nin son yıllarda kamu kadrolarına personel atamaları yapılırken doğrudan KPSS puanı ile yerleştirme yapmak yerine ayrıca mülakat sınavının da yaygınlaştırdığı görülmektedir. Uzman alımları ile başlayan ve yaygınlaşan sınav sonrası mülakat uygulaması orman muhafaza memurlarının alımına kadar yaygınlaştırılmıştır. Kadrolaşma iddialarının sürekli gündemde olduğu bir ortamda kamu personel alımları konusunda mülakatın yaygınlaştırılması zaten tartışmalı olan bir kamu alım rejimine yönelik güvenilirlik, tarafsızlık ve nesnellik boyutunda kamuoyunun kaygılarının daha da artmasına neden olmaktadır. Bu teklifle bu adam kayırmaya son verilmesi ve yürütmenin kamu kadrolarını siyasal bir güç olarak elinde tutmaması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 01.27

 

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 01.29

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

XI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 6 Şubat 2014 Perşembe günkü birleşiminde 380 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

                                                                                                            Tarih: 5/2/2014

Danışma Kurulunun 5/2/2014 Çarşamba günü yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

              Cemil Çiçek                              Mahir Ünal                           Engin Altay

Türkiye Büyük Millet Meclisi     Adalet ve Kalkınma Partisi      Cumhuriyet Halk Partisi

                 Başkanı                           Grubu Başkan Vekili             Grubu Başkan Vekili

                                Yusuf Halaçoğlu                         Pervin Buldan

                          Milliyetçi Hareket Partisi          Barış ve Demokrasi Partisi

                             Grubu Başkan Vekili                 Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Genel Kurulun 6 Şubat 2014 Perşembe günkü birleşiminde 380 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisi üzerinde söz isteyen? Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan 534 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlayacağız.

5.- Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/877) (S. Sayısı: 534)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 6 Şubat 2014 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 01.31