DÖNEM: 24 CİLT: 70 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
54’üncü Birleşim
29 Ocak 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, kamyoncuların K belgesiyle ilgili
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldız’ın, faili meçhul cinayetlere ve kayıplara ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Bursa
Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun, Batı Trakya Türk azınlığının 29 Ocak Millî
Direniş Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel ve 22 milletvekilinin, Aliağa ve çevresinde
yapılması planlanan termik santrallerin yaratacağı insan sağlığı, tarımsal
üretim ve çevre sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/839)
2.- Nevşehir
Milletvekili Ebu Bekir Gizligider ve 24 milletvekilinin, yer altı depoculuğunu
geliştirmek ve hizmet kalitesini artırmak için yapılması gerekenlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/840)
3.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 20 milletvekilinin, Devlet Tiyatrolarının ve
tiyatro sanatçılarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/841)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun,
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından bazı bakanlar
hakkında hazırlanan fezlekelerin TBMM'ye ulaştırılmaması konusunun
araştırılarak sorumluların ortaya çıkarılması amacıyla 28/1/2014 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 29 Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kayseri
Milletvekili İsmail Tamer’in, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç’un, İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur
İslam’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın, Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Kayseri ve Sivas
yakınlarında meydana gelen trafik kazalarında hayatını kaybedenlere Allah’tan
rahmet dilediğine ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Maliye Bakanının ikiz
bebeklerine sağlıklı, mutlu, uzun yıllar dilediğine ilişkin konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı:
523)
4.- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya
Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6
Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi
Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796,
2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma ve
Sürdürülebilir Kalkınma Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/682) (S. Sayısı: 385)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal
Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/441) (S. Sayısı: 266)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, gemi sanayinin geliştirilmesi için yürütülen
projelere ve gemicilik sektörüne verilen desteklere ilişkin sorusu ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan'ın cevabı (7/35611)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ihracatçıların uğradığı zararlara ilişkin sorusu ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan'ın cevabı (7/35613)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen
gazete ve ikram malzemeleri alımlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/36207)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlıkta görev yapan memurların
maaşlarına ve Bakanlığa yönelik denetimlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/36372)
5.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara tahsis edilen makam araçlarına
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin cevabı (7/36825)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.
İstanbul Milletvekili İsmet Uçma, Hazreti Ali’nin şehit
edilmesinin yıl dönümüne,
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Adalet ve Demokrasi
Haftası’na,
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, Denizli’nin sorunlarına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak, Milliyetçi Hareket Partisinin
Esenyurt seçim bürosuna yapılan saldırının Türk demokrasisine yapıldığına ve
saldırı sırasında hayatını kaybeden Cengiz Akyıldız’ı rahmetle andığına,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken, BDP Grubu olarak, Sivas
yakınlarında meydana gelen trafik kazası sonucu yaşamını yitiren 9 kişiye
Allah’tan rahmet dilediklerine ve Milliyetçi Hareket Partisinin Esenyurt seçim
bürosuna yapılan saldırıyı kabul edilemez bulduklarına,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, CHP Grubu olarak,
Hazreti Ali’yi ölüm yıl dönümünde rahmetle andıklarına, Milliyetçi Hareket
Partisinin Esenyurt seçim bürosuna yapılan saldırıyı kınadıklarına ve Sivas
yakınlarında meydana gelen trafik kazası sonucu yaşamını yitiren 9 kişiye
Allah’tan rahmet dilediklerine,
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır, AK PARTİ Grubu olarak,
Milliyetçi Hareket Partisinin Esenyurt seçim bürosuna ve Şişli Belediyesine
yapılan saldırıları kınadıklarına ve Sivas yakınlarında meydana gelen trafik
kazası sonucu yaşamını yitiren 9 kişiye Allah’tan rahmet dilediklerine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Başkanlık
Divanı olarak, seçim sürecinin demokratik ilke ve esaslara uygun olarak
yürütülmesini dilediklerine ve Milliyetçi Hareket Partisinin Esenyurt seçim
bürosuna yapılan saldırıyı kınadıklarına ilişkin bir açıklamada bulundu.
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 26 milletvekilinin, Okul
Sütü Akıl Küpü Projesi’nin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/836),
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 24 milletvekilinin, ABD
Büyükelçiliğinde verilen Ergenekon Brifingi ile ilgili olarak yayınlanan
WikiLeaks belgelerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/837),
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 22 milletvekilinin, ev
işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi 500 kelimeden fazla
olduğu için özeti (10/838),
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Başkanlıkça, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu ve Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak
isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak
müracaat etmelerine ilişkin duyuruda bulunuldu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının;
İçişleri Komisyonu Başkanı ve Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy’un,
Avrupa Birliği Konseyi Yunanistan Başkanlığı tarafından 16-17 Şubat 2014
tarihlerinde Yunanistan’ın başkenti Atina’da düzenlenecek olan Parlamento
Adalet ve İçişleri Komisyonları Başkanları Toplantısına katılmasına,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek ve beraberindeki
heyetin, 17-19 Şubat 2014 tarihleri arasında Tahran’da düzenlenecek olan İslam
İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) 9’uncu Genel Kuruluna katılmak
üzere İran’a ziyarette bulunmalarına,
İlişkin tezkereleri kabul edildi.
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 524 ve 532 sıra sayılı kanun tasarılarının
bu kısmın 4 ve 8’inci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; 28 Ocak 2014 ile 4 Şubat 2014 Salı günlerindeki
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, (2/134) esas numaralı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı:
523),
5’inci sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma
Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının (1/682) (S.
Sayısı: 385),
6’ncı sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
Raporlarının (1/441) (S. Sayısı: 266),
Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasına alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu
ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize
Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet
Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili
Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608, 2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524)
görüşmelerine başlanarak birinci bölümü üzerindeki görüşmeleri tamamlandıktan
sonra Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
Hakkâri Milletvekili Adil Zozani, 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın Plan ve Bütçe Komisyonunda İç Tüzük’ün 35, 36 ve 37’nci maddeleri
ihlal edilerek hazırlandığına ve gündeme alınmasının İç Tüzük’e aykırı olduğuna
ilişkin bir açıklamada bulundu.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın, Plan ve Bütçe Komisyondaki
görüşmeleri sırasında İç Tüzük’e aykırı uygulamalar gerçekleştirildiği
gerekçesiyle görüşmelerinin yapılmasının İç Tüzük’e uygun olup olmadığı
konusunda usul görüşmesi yapıldı. Başkanlığın tutumunda bir değişiklik olmadığı
açıklandı.
Komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar
gereğince, 29 Ocak 2014 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 19.46’da
birleşime son verildi.
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
Başkan
Vekili
Muharrem IŞIK Mine
LÖK BEYAZ
Erzincan Diyarbakır
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.-
GELEN KâĞITLAR
No:
76
29 Ocak 2014 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel ve 22 Milletvekilinin, Aliağa ve çevresinde
yapılması planlanan termik santrallerin insan sağlığı, tarımsal üretim ve çevre
üzerindeki zararlı etkilerinin tespit edilerek alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/839) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.05.2012)
2.- Nevşehir
Milletvekili Ebu Bekir Gizligider ve 24 Milletvekilinin, yeraltı depoculuğunu
geliştirmek ve hizmet kalitesini artırmak için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/840) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.05.2012)
3.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 20 Milletvekilinin, Devlet Tiyatrolarının ve
tiyatro sanatçılarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/841) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.05.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Diyarbakır Cezaevinden başka cezaevlerine
nakledilen mahkûmlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34537)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan’ın, F Tipi cezaevine gönderilen tutuklu ve
hükümlülere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34538)
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, mal varlığına karşı işlenen suçlar ve açılan
davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34539)
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, cezaevlerinde gerçekleştirilen bakım ve onarımlar
ile Ardahan’da cezaevinde hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden mahkûmlara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34540)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, cezaevlerinde gerçekleştirilen bakım ve onarımlar
ile Kars ve Iğdır’daki cezaevlerinde hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden
mahkûmlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34541)
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, cezaevlerinde gerçekleştirilen bakım ve onarımlar
ile Van ve Ağrı’daki cezaevlerinde hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden
mahkûmlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34542)
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, cezaevlerinde gerçekleştirilen bakım ve onarımlar
ile Erzurum ve Elazığ’daki cezaevlerinde hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden
mahkûmlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34543)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, cezaevlerinde gerçekleştirilen bakım ve onarımlar
ile Bingöl ve Batman’daki cezaevlerinde hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden
mahkûmlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34544)
9.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, cezaevlerinde gerçekleştirilen bakım ve onarımlar
ile Bitlis ve Siirt’teki cezaevlerinde hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden
mahkûmlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34545)
10.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, cezaevlerinde gerçekleştirilen bakım ve onarımlar
ile Adıyaman ve Hakkâri’deki cezaevlerinde hastalığı nedeniyle hayatını
kaybeden mahkûmlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34546)
11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, cezaevlerinde gerçekleştirilen bakım ve onarımlar
ile Muş ve Şırnak’taki cezaevlerinde hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden
mahkûmlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34547)
12.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, cezaevlerinde gerçekleştirilen bakım ve onarımlar
ile Diyarbakır ve Şanlıurfa’daki cezaevlerinde hastalığı nedeniyle hayatını
kaybeden mahkûmlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34548)
13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, cezaevlerinde gerçekleştirilen bakım ve onarımlar
ile Mardin ve Osmaniye’deki cezaevlerinde hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden
mahkûmlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34549)
14.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, cezaevlerinde gerçekleştirilen bakım ve onarımlar
ile Kocaeli’de cezaevinde hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden mahkûmlara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34550)
15.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyarbakır D Tipi Cezaevindeki bazı
tutuklu ve hükümlülerin başka bir cezaevine nakledileceği iddialarına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34551)
16.- Bitlis
Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, bazı cezaevlerindeki mahkûmların
diğer bazı cezaevlerine nakillerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34552)
17.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, tutuklanan çocuklara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34553)
18.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, ağır hasta mahkûmlara ve
tedavilerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34554)
19.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Şivan Perwer hakkında süren soruşturmalara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34555)
20.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2013 Kasım itibarıyla hükümlüler tarafından
üretilen ürünlerin satışının yapıldığı noktalara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34556)
21.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2012 yılları arasında yeşil kart
dolandırıcılığı sebebiyle dava açılan kişi sayısına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34557)
22.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında cezaevlerinde yapılan
nakillerin sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34558)
23.- Samsun
Milletvekili Cemalettin Şimşek’in, Samsun’a yönelik yatırımlara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34559)
24.- Van
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesindeki bir mahallede
bulunan insan kemiklerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34560)
25.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2012 yılları arasında Kilis’te
komşu ülke sınırında yaşanan ölümlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34669)
26.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2012 yılları arasında
Şanlıurfa’da komşu ülke sınırında yaşanan ölümlere ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34670)
27.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2012 yılları arasında Mardin’de
komşu ülke sınırında yaşanan ölümlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34671)
28.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2012 yılları arasında Şırnak’ta
komşu ülke sınırında yaşanan ölümlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34672)
29.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2012 yılları arasında Van’da
komşu ülke sınırında yaşanan ölümlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34673)
30.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, 11 Temmuz 2013 tarihinden sonra hava sahası
ihlallerinin Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer almamasına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/34675)
31.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, 2002 yılından itibaren yapılan askeri teçhizat
alımlarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/34676)
32.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, terör örgütüne ait yığınaklara ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/34678)
33.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Çin ve ABD menşeli firmalarla gerçekleştirilen
askeri antlaşmalara ve helikopter alımına ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34680)
34.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında KKTC hava sahasını
ihlal eden ülkelere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34681)
35.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Alo 182 Hattı ile ilgili şikâyetlere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34689)
36.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, sağlık ocaklarındaki ilaç ve malzeme
eksikliklerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34690)
37.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray’ın, çocuk felci salgını tehlikesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34691)
38.- İstanbul
Milletvekili Sedef Küçük’ün, Eyüp’te hastane açılmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34692)
39.- İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, gıda katkı maddelerine yönelik araştırmalara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34693)
40.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında aktif görevde
bulunan hemşire sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34694)
41.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında şeker hastalığı
artış hızına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34695)
42.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında çocuk felci aşısı
uygulanan çocukların sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34696)
43.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında hastalardan
mevzuata aykırı şekilde fazla miktarda para aldığı belirlenen hastanelerin
sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34697)
44.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, sağlık meslek liselerinden hemşire
yetiştirilmesine 2014 yılında devam edilip edilmeyeceğine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34698)
45.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, sağlık meslek liselerinden hemşire
yetiştirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34699)
46.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında başkasının yeşil
kartını kullanan kişi sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34700)
47.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, yabancı doktorların Türkiye’de istihdamına izin
verilmesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34701)
48.- Samsun
Milletvekili Cemalettin Şimşek’in, Samsun’a yönelik yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34702)
49.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, 2011 yılında yapılan görevde yükselme sınavı ile
ilgili iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34724)
29 Ocak 2014 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54’üncü Birleşimini
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakikalık süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, kamyoncuların K belgesi sorunları hakkında
söz isteyen İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na aittir.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun, kamyoncuların K belgesiyle ilgili sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, konuyu çok basit bir şekilde anlatacağım.
Vicdanlarınıza, adalet duygunuza seslenmek istiyorum. Bir şoför esnafı,
geçimini, nafakasını şoförlük yaparak… 1 kamyonu olan esnafla 50 kamyonu, 100…
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, bir dakikanızı rica edeceğim.
Sayın milletvekilleri, büyük bir uğultu var salonda. Lütfen hatibe
saygı gösterelim. Lütfen… Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Süremi yeniden başlatırsanız
Başkanım…
BAŞKAN – Süreyi ekleyeceğim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – 1 kamyonu olan bir esnafla 50
kamyonu, 100 kamyonu olan şirketler ve kişiler, hepsinden 17 bin lira... 1
kamyonu olan da K belgesi almak için 17 bin lira ödüyor, 50 kamyonu olan da 100
kamyonu olan da. Arkadaşlar, bu ne haktır ne adalettir ne vicdana sığar; hiçbir
vicdana sığmaz. Şoför esnafı geçimini bununla sağlıyor. Bunlar şirketleşmiyor,
bir kamyonu borçla alıyor, mazot belli, diğer tamir, hepsi belli. Yani, bu
açıdan, Ulaştırma Bakanlığı bu insanlardan 17 bin lira alırken 100 kamyonu
olandan da 17 bin lira almasını ben vicdanımda kabul edemiyorum. Bu nedenle,
bunun mutlak değiştirilmesi lazım. Gelin, indirin bu fiyatları; örneğin, 1
arabası olandan almayın, 2 arabası olandan bin lira alalım -3 arabası, 5
arabası- kademeli yapalım arkadaşlar. Eğer vicdan ve hak varsa bunu böyle
yapalım.
Yine, şoför esnafımızın en büyük sorunu bir de C belgesi var
arkadaşlar -bu K belgesiydi- C belgesi alanlar uluslararası taşıma yapıyor ve
onlar da hem yurt içi hem yurt dışı taşıma yetkisine sahip. Uluslararası taşıma
yaptıkları için, oradan aldıkları mazotları yurt içi taşımada kullanarak… Yani,
benim Denizli’mden bir esnaf kardeşim, Malatya’dan bir esnaf kardeşim çok
yüksek fiyatta mazot alıyor fakat C belgesine sahip şoför esnaf uluslararası
taşıma yaptığı zaman oradan getirdiği mazotlarla yurt içi taşıma yapıyor ve
rekabet koşullarında çok zor durumda kalıyor arkadaşlar. Eğer, bir yerde
rekabet koşulları eşit koşulda değilse arkadaşlar burada yurt içinde taşıma
yapan şoför arkadaşlarım çok güç durumda kalıyor.
Yine, bu K belgelerini Ulaştırma Bakanlığı bölge müdürlüklerine
satıyorlar. Bölge müdürlükleri zannediyorum ki 13 ilde var. Yani, Hakkâri’deki
bir şoför arkadaşım kalkıp bölge müdürlüğü olan yere hakikaten çok zor
koşullarda gidiyor.
Arkadaşlar, K belgesini kim satar? Şoförler ve Otomobilciler
Derneğine zimmetleyin; bunun yetkilisi, bunu bilen kurum Şoförler ve
Otomobilciler Derneğidir. Tüm K belgelerini 13 bölge müdürlüğüne satmak yerine Şoförler ve
Otomobilciler Derneğinde satmak şoför esnafına yapılacak en büyük hizmettir ama
her ne hikmetse yine, belgeyi… 1 kamyon aldım, 17 bin lira ödedim, bir ay sonra
bu kamyonu sattım, 17 bin gitti; bir ay sonra bir başka kamyon aldım, bir daha
17 bin ödüyorum. Arkadaşlar, bu ne haktır ne adalettir. (CHP sıralarından
alkışlar) Eğer bana bir K belgesi veriyorsanız belli bir süre sonra, üç yıl,
beş yıl sonra, bu eğer benim hakkımsa bende kalsın. C belgesi alanların
arkadaşlar, C belgesi olanların üçüncü kişilere devretme olanağı var, o C
belgesini devrettiriyorsunuz ama K belgesini niye devrettirmiyorsunuz? Niye? 1
kamyonu olan esnafı güç durumda bırakmak için. C belgeliler genelde uluslararası
taşıma yapan şirketler, ucuz mazot alıyorlar ve maalesef üzülerek söylüyorum, C
belgesine sahip olanlar -hiçbir emek vermeden- C belgelerini üçüncü kişilere
kiralayarak buradan bir avantaj sağlıyorlar nakliyecilik yapmadan, yani K
belgesiyle C belgesi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Başkanım, peki, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Sürenizi verdik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Öyle mi? Tamam.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Gündem dışı ikinci söz, Silopi kayıpları hakkında söz isteyen
Batman Milletvekili Bengi Yıldız’a aittir.
Buyurun Sayın Yıldız. (BDP sıralarından alkışlar)
2.- Batman Milletvekili Bengi
Yıldız’ın, faili meçhul cinayetlere ve kayıplara ilişkin gündem dışı konuşması
BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kayıplar ve faili meçhuller bu ülkenin kanayan bir yarasıdır. Faili meçhul
cinayetlerde yaşamını yitiren başta Vedat Aydın, Musa Anter gibi aydınlarımız
olmak üzere, tüm faili meçhulleri ve kayıpları saygıyla buradan anmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 25 Ocak 2001 yılında, yani bundan on üç yıl
önce, Şırnak’ın Silopi ilçesinde, HADEP İlçe Başkanı Serdar Tanış ile ilçe
yöneticisi Ebubekir Deniz, çağrıldıkları ilçe jandarma karakoluna gittikten
sonra bir daha kendilerinden haber alınamadı, görgü tanıkları ve şahitlere
rağmen olay bugüne kadar aydınlatılamadı.
Faili meçhul cinayetler ve kayıplar hangi ülkelerde hayata
geçiyor? Genelde otoriter rejimler ve askerî diktatörlüklerle yönetilen
ülkelerde; Şili, Arjantin, Somali, Bosna, Türkiye ve son günlerde Mısır, Irak,
Suriye gibi savaşın yaşandığı ülkeler.
Türkiye'de kayıplar 12 Eylül darbesiyle başladı ve 1990’larda
yürütülen kirli savaşla doruğa çıktı.
Faili meçhul ve kayıplar konusunda açıklanan rakamlar her zaman
değişken ve tartışmalı olmuştur. Türkiye İnsan Hakları Vakfına göre gözaltında
kayıp sayısı 750, faili meçhul cinayet sayısı 1.901 iken, sadece Diyarbakır
Özel Yetkili Savcılığında 10 bini aşkın faili meçhul ve bini aşkın kayıp
dosyası bulunduğunu hatırlatmak isteriz.
Değerli arkadaşlar, ilginç olan nokta -bu Adalet ve Kalkınma
Partisini yakından ilgilendiriyor- gözaltılara karşı Gözaltında Kayıplara Karşı
Önlem Sözleşmesi var, Türkiye hâlen bunu imzalamamıştır, demek ki Türkiye'nin
kayıplar ve faili meçhuller gibi bir problemi olmamıştır AKP Hükûmetine göre.
Devlet kayıplar konusunda kapı gibidir, faili bellidir ama herkes bunu
duymazlıktan gelir. Bu duymazlıktan gelme olayı, Hrant Dink’in dediği gibi
insanlarda bir güvercin tedirginliği yaratmaktadır.
Ülkemize benzer ülkeler ne yapmış değerli arkadaşlar? Öncelikle
hakikatleri araştırma komisyonları kurmuş ve geçmişle yüzleşmişlerdir.
Ülkemizde analar hâlen başında yas tutacakları ve dua edecekleri bir mezar
arayışındadırlar. Ülkemizde ne yazık ki yasların ertelendiği bir insan
gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Faili meçhul kayıplarda yas olayı
gerçekleşmediği zaman, bunu, ömür boyunca özellikle ailenin üzerinden
atamadığını, sürekli beraberinde yaşattığını görüyoruz.
Gözaltında kayıplara karşı ilk örgütlü mücadele, kayıp yakınları
ve insan hakları savunucularınca, Hasan Ocak’ın devlet tarafından kaybedildiği
ve katledildiği ortaya çıkınca 27 Mayıs 1995’te başlatıldı. Büyük bir özveri ve
kararlılıkla yürütülen bu mücadele daha sonra “Cumartesi Anneleri” adını
alacaktı. Dünyanın en uzun süreli sivil itaatsizlik eylemlerinin başında gelen
Cumartesi Anneleri eyleminde, devletin tavrı, özür dilemek yerine bu etkinliğe
katılanlara gaz sıkmak, coplamak olmuştur. Devlet bu olayların görünür olmasını
istememiş ve suçlu telaşıyla bu olayları bastırmaya çalışmıştır. Berfo Ana,
Sayın Pervin Buldan bu eylemlerde simgeleşmiş, Sezen Aksu “Ben Anayım”
şarkısıyla bu seslere ses katmıştır.
Faili meçhul cinayetler meselesinde ne yazık ki bugüne kadar
sadece Ergenekon davasında Tuğgeneral Levent Ersöz ve Diyarbakır’da Şırnak Alay
Komutanı Cemal Temizöz davası tek başına kalmıştır. Hâlen “İyi çocuktur…” Veya
Veli Küçük’e kefil olan Fahri Kasırga’yı Başbakanlık Müsteşarlığına getiren bir
Hükûmetle karşı karşıyayız. Bunlar yetmiyormuş gibi, son günlerde, AKP’nin
Başkent Belediye Başkanı 21’inci yüzyılda, 2014 yılında yeni faili meçhul
cinayetlerin, suikastların olacağını da haber vermektedir ki bu gerçekten de
insanların tedirginliğini artırmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BENGİ YILDIZ (Devamla) – Kişilerle değil, sistemle ve sistemin
kurumlarıyla hesaplaşmadığımız sürece, bu devlet, çetelerden, faili
meçhullerden ve kayıplardan kurtulmayacaktır diyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Gündem dışı üçüncü söz, Batı Trakya 29 Ocak olayları hakkında söz
isteyen Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’na aittir.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Bursa Milletvekili Hakan
Çavuşoğlu’nun, Batı Trakya Türk azınlığının 29 Ocak Millî Direniş Günü’ne
ilişkin gündem dışı konuşması
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu
saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, bugün sizlere vatandaşı olduğu
Yunanistan’ın kalkınması için çaba sarf eden, huzur ve refahına yönelik her
türlü olumsuzluklardan hassasiyetle kaçınan, ana vatanı olarak kabul ettiği
Türkiye için ise dilinden duasını eksik etmeyen Batı Trakya Müslüman Türk
azınlığı ve bu azınlığın onur mücadelesi olarak tarihe geçen 29 Ocak Millî
Direniş Günü’nden söz etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, Batı Trakya, Yunanistan sınırları
içerisinde kalan ve statüsü 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlaşması’yla
belirlenmiş, yaklaşık 150 bin Müslüman Türk azınlığının yaşadığı bölgenin
adıdır. Bu azınlık Yunanistan’a emanet edildiği tarihten itibaren çok çeşitli
haksızlıklarla karşılaşmış ise de verdiği mücadelesinde hiçbir zaman
meşruiyetin dışına taşmamış, millî ve manevi değerlerine ilişkin her türlü
saldırılar karşısında onurlu bir duruş sergilemiştir.
Sayın milletvekilleri, işte bundan tam yirmi altı yıl önce bugün,
verilen mücadelelerin bayraklaştığı gün olmuş ve azınlık tarafından 29 Ocak
tarihi “Millî Direniş Günü” olarak adlandırılmıştır. Batı Trakya Müslüman Türk
azınlığının sembol kuruluşlarından olan Gümülcine Türk Gençler Birliği ile Batı
Trakya Türk Öğretmenler Birliği, isminde “Türk” ibaresi geçtiğinden bahisle
Yunan mahkemeleri tarafından kapatılmıştır. Azınlığın Lozan Anlaşması ve birçok
uluslararası metinlerle teminat altına alınmış millî kimliğine yönelik bu
saldırı, azınlık arasında büyük bir infiale yol açmıştır. Bunun üzerine Azınlık
Yüksek Kurulu bu kararı protesto etmek için 29 Ocak 1988 günü bir yürüyüş
yapılmasına karar vermiştir. Ancak, Yunanistan makamları aynı gün, yer ve
saatte Yunanlıların da bir karşı gösteri talebinde bulunduğunu ileri sürerek
azınlığın bu talebine olumsuz yanıt vermiştir.
Diğer taraftan, radyoları vasıtasıyla azınlık mensuplarının bir
araya gelmesinin yasaklandığı duyurulmuştur. Millî kimliğinin inkârı ve yok
sayılması anlamına gelen bu kararları hiçbir şekilde kabullenemeyen binlerce
azınlık mensubu, Gümülcine’de, Türk Gençler Birliğinin bulunduğu caddede
toplanmıştır. Yine, kadınlı erkekli binlerce azınlık mensubu da köylerden
Gümülcine’ye doğru akın etmiştir.
Gümülcine’de toplanan binlerce kişinin dağılmaya başladığı bir
sırada, çevrede çatışma ve tutuklama olduğu haberlerinin gelmesiyle birlikte,
dağılan kalabalık yeniden toplanmış, polisle çatışmalar yaşanmış ve pek çok
kişi yaralanmıştır.
Sayın milletvekilleri, bu olayların meydana gelmesinden iki yıl
sonra, 29 Ocak 1990 günü yıl dönümü vesilesiyle Gümülcine’de Eski Camii’de bir
mevlit okutulması kararlaştırılmıştır. Ancak mevlit için belirlenen tarihten
bir gün önce, yani 28 Ocak günü, Yunanistan’daki radyolar hastanede yatan bir
Yunanlının kendisiyle aynı hastanede tedavi gören bir azınlık mensubu
tarafından saldırıya uğradığını haber yaparak, Yunanlıları 29 Ocakta
düzenlenecek bu mevlidi engellemeye çağırmışlardır. Yanı sıra, Gümülcine
metropoliti de aynı amaçla çağrıda bulunmuştur. Son olarak, 29 Ocak sabahı,
hastanede saldırıya uğradığı iddia edilen Yunanlının öldüğü haberleri radyodan
yayılmıştır. Hâlbuki, gerçekte ne bu kimse ölmüştür ne de böyle bir kimseye
saldırıda bulunulmuştur. Bu haber tamamen asılsız olarak üretilmiş ve fanatik
Yunanlıları harekete geçirmeyi amaçlamıştır.
Nihayet yalan haber amacına ulaşmış, asılsız ölüm haberinin
duyulmasından sonra Yunanlılar 8-10 kişilik gruplar hâlinde toplanarak Türk
kahvehanelerine taş ve sopalarla saldırmışlar, çarşıda azınlık mensuplarına ait
yüzlerce dükkânı yağmalamışlar, birçok azınlık mensubunu da yaralamışlardır. En
acısı, tüm bu olaylar ne yazık ki Yunan polisinin gözleri önünde cereyan
etmiştir.
Sayın milletvekilleri, azınlığın, millî kimliğini yok saymaya yönelik
kararlara karşı canı pahasına göstermiş olduğu bu onurlu duruş bugün azınlık
tarafından “Millî Direniş Günü” olarak adlandırılmakta ve Batı Trakyalıların
kümelendiği birçok ülkede çeşitli etkinlerle anılmaktadır. Millî ve manevi
değerlerine sımsıkı sarılarak, bu değerlerine yönelecek her türlü tehdit
karşısında hukukun içinde kalarak varlık mücadelesi veren Batı Trakya Müslüman
Türk azınlığını bugün vesilesiyle buradan bir kez daha selamlıyorum.
Bugün, medeniyet havzamızın muhtelif yerlerinde tarihin gönüllü
bekçiliğini yapan soydaş ve kardeşlerimiz güven içinde olsun. Zira, artık daha
güçlü bir Türkiye ve onları kendisine tarihin bir emaneti olarak telakki eden
bir Başbakanımız vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çavuşoğlu.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır,
okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzel ve 22 milletvekilinin, Aliağa ve çevresinde yapılması planlanan
termik santrallerin yaratacağı insan sağlığı, tarımsal üretim ve çevre
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/839)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Uzun yıllardan beri ağır sanayi atıklarına maruz kalan Aliağa'nın,
mevcut çevre sorunları çözümlenmeden bu bölgeye kömürle çalışacak 7 termik
santralin yapılması planlanmaktadır. Aliağa ve çevresinde yapılması planlanan
termik santrallerin yaratacağı kirliliğin, insan ve halk sağlığı, tarımsal
üretim, doğal yaşam, yüzeysel ve yer altı suları, deniz suyu üzerindeki zararlı
etkilerinin tespit edilmesi için Anayasa’nın 98 ve TBMM İç Tüzüğü’nün 104 ve
105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
04/05/2012
1) Abdullah Levent Tüzel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
20) Demir Çelik (Muş)
21) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
22) Nazmi Gür (Van)
23) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Aliağa'da, petrol rafinerileri, demir çelik fabrikaları, gemi
söküm tesisleri gibi çok sayıda ağır sanayi tesisinin yer aldığı 40'a yakın
büyük sanayi tesisi, 2.900 iş yeri bulunmaktadır. Hâlen, bu yörede 2.384
megavat gücünde altı (6) adet termik
santral çalışır durumdadır. Lisans almış ve tesis aşamasına gelmiş üç (3) adet
1.600 megavatlık termik santral mevcuttur. Yine bu bölgede yedi (7) firma,
termik santral kurmak için lisans beklemekte, talepleri EPDK’da inceleme ve
değerlendirme aşamasında bulunmaktadır.
Termik santraller, özellikle kömürle çalışanlar atmosfere her
saniye tonlarca CO2, atık kül
parçacıkları saçarak doğayı kirletmektedir. Örneğin, 1.000 MW gücünde bir kömür
santrali bir yılda 2,5 milyon ton kömür tüketerek doğaya; 6 milyon ton C02 gazı,
600.000 ton atık kül yaymaktadır. 200 milyon bekerellik radyasyonu da eklemek
gerekir.
Termik santralin etkileyeceği bölgeler başta Kozbeyli, Gencelli,
Bağarası, Gerenköy, Yenifoça, Foça'dan başlayarak Karaburun'a, hatta Midilli'ye
kadar ulaşmaktadır. Kısaca Kuzey Ege kıyıları, verimli ovalar, İzmir’in büyük
bölümü termik santralden etkilenecektir.
Uzun yıllardan beri ağır sanayi atıklarına maruz kalan Aliağa’nın,
mevcut çevre sorunları çözümlenmeden, yapılması planlanan 7 termik santralin
Aliağa ve çevresinde telafisi olmayan kirlilik yaratacağı belirtilmektedir.
Aliağa özelinde Bakırçay havzası, tarım, turizm, sanayi ve bunlara bağlı
ticaret sektörünün canlı olduğu bir merkez durumundadır. Çevre örgütleri, kitle
örgütleri, sendika ve meslek örgütleri, belediyeler tarafından, kirliliği
artıracak en ufak bir tesisin bile insan sağlığını, doğayı, denizi tehdit
edeceği uyarılarında bulunmakta ve termik santral kurulmasına itiraz
edilmektedir.
Aynı bölgede, yirmi iki yıl önce 1990 yılında yapılması planlanan
termik santrallerden, doğanın ve çevrenin korunması için harekete geçen bölge
halkının tepkisi sonucu vazgeçilmiştir. Dönemin hükûmeti tarafından 6 Mayıs
1990’da bölgeye termik santral yapımından vazgeçilmiştir.
Ağır sanayi tesislerinin yoğun olarak bulunduğu ve yeterince
arıtılmadan doğaya salınan atıkların havayı, toprağı ve yer altı sularını
kirletmesiyle yaşamın birçok alanında ölümcül etkilere maruz kalan Aliağa'da,
kanser vakalarının Türkiye ortalamasının çok üstünde olduğuna dair bulgular
çevre ve sağlık örgütleri tarafından yapılan araştırmalarda ortaya
konulmaktadır. Çevre örgütleri yaptıkları açıklamalarda, Aliağa'nın geleceğinin
de tıpkı Kocaeli Dilovası'nda olduğu gibi yaşamın durma noktasına gelebileceği
uyarısında bulunmaktadır.
Aliağa ve çevresinde yapılması planlanan termik santrallerin
yaratacağı kirliliğin, insan ve halk sağlığı, tarımsal üretim, doğal yaşam,
yüzeysel ve yer altı suları, deniz suyu üzerindeki zararlı etkilerinin tespit
edilmesi, insan ve halk sağlığı tehlikelerinin ve çevre sorunlarının
giderilmesi ve Meclis denetim çalışmaları bakımından büyük önem taşımaktadır.
2.- Nevşehir Milletvekili Ebu
Bekir Gizligider ve 24 milletvekilinin, yer altı depoculuğunu geliştirmek ve
hizmet kalitesini artırmak için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/840)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Yer altı depoculuğunun geliştirilmesi, yasal bir mevzuata
kavuşturulması, altyapı ve hizmet kalitelerinin yükseltilip iç ve dış
yatırımcının hizmetine sunulabilmesi için alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini arz ederiz.
1) Ebubekir Gizligider (Nevşehir)
2) Ahmet Erdal Feralan (Nevşehir)
3) Murat Göktürk (Nevşehir)
4) Mustafa Hamarat (Ordu)
5) Mustafa Ataş (İstanbul)
6) Ömer Faruk Öz (Malatya)
7) Yüksel Özden (Muğla)
8) Sıtkı Güvenç (Kahramanmaraş)
9) Kemalettin Aydın (Gümüşhane)
10) Tülay Selamoğlu (Ankara)
11) Ahmet Öksüzkaya (Kayseri)
12) İsmail Tamer (Kayseri)
13) Yaşar Karayel (Kayseri)
14) Ali Rıza Alaboyun (Aksaray)
15) Yıldırım M. Ramazanoğlu (Kahramanmaraş)
16) Cahit Bağcı (Çorum)
17) Ali Küçükaydın (Adana)
18) Durdu Mehmet Kastal (Osmaniye)
19) Harun Tüfekci (Konya)
20) Bilal Uçar (Denizli)
21) Muzaffer Aslan (Kırşehir)
22) Alpaslan Kavaklıoğlu (Niğde)
23) Ali Şahin (Gaziantep)
24) Ömer Selvi (Niğde)
25) İlhan İşbilen (İzmir)
Gerekçe:
Kaya oyma mekânlar ilimizde tarımsal, turistik ve ticari amaçlara
hizmet etmekte olup ilimiz ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Kaya oyma
mekânlar, ilimizde, merkez ilçeye bağlı Nar, Uçhisar, Göre, Çat, Kavak, Göreme,
Ürgüp’e bağlı Ortahisar, Mustafapaşa beldelerinde ve Avanos ile Gülşehir
ilçelerinde yoğunluk göstermektedir.
İç Anadolu ve özellikle Kapadokya bölgesinin jeolojisi yaklaşık 5
milyon yıl önce volkanik faaliyetler sonucunda oluşan 100-300 metre istifli
genelde tüf kökenli yumuşak kayaçlardır. Tarımsal faaliyetler ve ürünlere bağlı
olarak kaya yapıları yüzyıllardır küçükten büyüğe depo olarak kullanılmakta
olup günümüzde ciddi bir ticari sektör hâlini almıştır. Bölgeye has kaya
yapıları içerisinde yapılabilen, kimi zaman tarımsal amaçlı kimi zaman turistik
ve ticari amaçlı bu yapılar bölgede varlığını sürdürmektedir.
Geçen zaman içerisinde bu yapılar gelişen teknolojiyle birlikte
günümüzde modern yer altı tesislerinin yapıldığı (turistik kaya oyma tesisler,
tarımsal amaçlı kaya oyma tesisler, hayvancılık ve ticari tesisler ve benzeri)
bir hâle dönüşmüştür. Önceki dönemlerde el yordamı ile açılan küçük ölçekli
kaya oyma mekânlar, teknolojik gelişmeler sayesinde, makineler yardımıyla
içerisinde araçların dolaşabileceği büyük yapılar hâlini almıştır. Bu amaçla
Nevşehir ilinde yapılmış bu tarz 2 binden fazla depo bulunmaktadır. Bazı soğuk
hava depoları ise genişlikleri açısından dünyanın en büyük soğuk hava depoları
arasındadır. Depolara konulan ürünlerin temizlenmesi, taşınması, nakliyesi
alanlarında 5 bin çalışanı ile bölge insanın sosyoekonomik gücünü arttırmakta
ve yeni istihdam imkânları oluşturmaktadır.
Kaya oyma mekânlar ciddi istihdam oluşturmaları, sağladığı katma
değer ile bölgemizin kamu yararı adına "bacasız fabrikaları"
niteliğinde olup bölge ve ülke ekonomisine de hatırı sayılır katkılar sağladığı
açıktır. Örneğin bölgede depolanan sadece patates 1 milyon ton ve yatak limon
80 bin ton (yaklaşık 4 milyon 5 yüz bin sandık olup, limonun kendine has
rengini ve tadını alabilmesi ancak sabit nem dengesi ile doğal ortamda sadece
bölgemizde sağlanabilmektedir) rezervinin üzerindedir. Türkiye genelinde
üretilen 5 milyon ton patatesin 2 milyon tonu üretim aşamasında anlık
tüketilmekte olup geriye kalan ve depolara gönderilen 3 milyon ton Türkiye
rezervinin üçte 1’i bölgemizdeki yer altı depolarında saklanmaktadır.
Söz konusu kaya oyma tarımsal amaçlı depolar, harici iklimlendirme
gerektirmediğinden enerji maliyeti sıfıra yakındır. Yapılış maliyetleri
açısından aynı büyüklükteki yer üstü soğuk hava depolarının üçte 1’i
maliyetleri seviyelerinde oluşu, kayacın sabit nem dengesi gibi üstün ve doğal
özellikleri sayesinde içerisine depolanan ürünün doğal yapısını bozmadan
muhafaza etmesi, yer üstü soğuk hava depolarına göre enerji tüketimi 1/10
seviyelerinde oluşu vb. özellikleri itibariyle yatırımcılar açısından
kaçınılmaz tercih sebebi olmakta ve ülkemiz açısından da çok büyük menfaatlere
katkı sağlamaktadır.
Bütün bu olumlu katkılarının yanı sıra kaya oyma mekânların
ruhsatlandırılmasında problemler yaşanmaktadır. Sistem üzerinden kesilen yapı
ruhsatlarında bu mekânlar herhangi bir yapı sınıfına (betonarme-çelik, yığma
yapı ve benzeri) dâhil edilememektedir. Bununla birlikte bölgede açılacak olan
kaya mekânlarla ilgili ciddi bir planlama ve projelendirme çalışması yapılması
bu sektörün uzun vadeli verimliliği ve güvenliği için zaruridir.
Bu tip yapılar açılmadan önce planlama aşamasında konunun
uzmanları (MTA, üniversiteler vs.) ve ilgili meslek disiplinleri tarafından
(inşaat mühendisliği, maden mühendisliği, jeoloji mühendisliği, jeofizik
mühendisliği, harita mühendisliği) gerekli çalışmalar yapılarak planlama,
projelendirme ve stabilite güvenliği ortaya konmalı ve yapılacak yasal
düzenlemelerle ruhsatlandırma aşamasındaki eksiklikler giderilmelidir.
Bu nedenle, tarımsal depolamada enerji maliyeti sıfır olan yer
altı depoculuğunu geliştirmek, hizmet kalitesini artırmak için alınacak
tedbirlerin belirlenmesi, gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla bir Meclis
araştırması komisyonu kurulması uygun görülmektedir.
3.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka ve 20 milletvekilinin, Devlet Tiyatrolarının ve tiyatro sanatçılarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/841)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tiyatroyu ülkenin her köşesinde geniş halk kitleleriyle
buluşturan, sanatın gelişmesine her alanda büyük katkı sağlayan, uzun yıllardır
başarıyla hizmet veren Devlet Tiyatrolarının yaşadığı sorunların saptanması,
Devlet Tiyatrolarının dünyadaki diğer örnekleriyle karşılaştırılması, tiyatro
sanatçılarının sorunlarının araştırılması, var olan sorunlara etkin ve kalıcı
çözümler bulunması amacıyla Anayasa'mızın 98, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Aylin Nazlıaka (Ankara)
2) Atilla Kart (Konya)
3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
5) Mehmet Şeker (Gaziantep)
6) Namık Havutça (Balıkesir)
7) Mahmut Tanal (İstanbul)
8) Ömer Süha Aldan (Muğla)
9) Rıza Türmen (İzmir)
10) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
11) Müslim Sarı (İstanbul)
12) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
13) Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
14) Turgut Dibek (Kırklareli)
15) Aykan Erdemir (Bursa)
16) Osman Oktay Ekşi (İstanbul)
17) İlhan Demiröz (Bursa)
18) Gürkut Acar (Antalya)
19) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
20) Mevlüt Dudu (Hatay)
21) Doğan Şafak (Niğde)
Gerekçe:
Devlet Tiyatroları, cumhuriyetin en önemli kazanımlarından
biridir. Ülkemizde tiyatronun çağdaş bir sanata dönüşmesinin temelleri 1927
yılında Muhsin Ertuğrul'un Darülbedayiyi kurmasıyla atılmıştır. Darülbedayideki
gelişmelerin ardından Ankara Devlet Konservatuvarı açılmış ve 1949 yılında
Devlet Tiyatroları resmen kurulmuştur.
1950'lerde tiyatronun yaygınlaştırılması, daha fazla izleyiciye
ulaştırılması için devlet eliyle çabalar gösterilmiştir. Kasabalara ve köylere
turneler düzenlemiş, tiyatro için uygun salon olmadığında, bazen düğün
salonlarında bazen köy meydanlarında perdelerini açmıştır. 1960'lar ise tiyatro
edebiyatı için parlak bir dönem olmuştur. Siyasal, ekonomik, kültürel açılardan
önemli bir bilinçlenme aşamasının yaşandığı bu dönemde tiyatro, işçi ve köylü
kesiminin sorunlarına eğilmiştir. 1970'lerde politik tiyatro üstünde
durulmuştur. Bu dönemde sık sık yerli ve yabancı siyasal-belgesel oyunlar
sahnelenmiştir. Bugün, Devlet Tiyatroları 13 ilde (Ankara, İstanbul, İzmir,
Bursa, Adana, Antalya, Trabzon, Konya, Sivas, Diyarbakır, Van, Erzurum,
Gaziantep) yaklaşık 30 sahneye sahiptir.
Devlet Tiyatrolarının misyonu, kurulduğu yıldan itibaren genç
yazarları teşvik etmek ve çağdaş eserlerin yanı sıra prodüksiyonu zor ve pahalı
olan klasikleri halkla buluşturmak olmuştur. Devlet Tiyatrolarının altmış üç
yıllık geçmişi, birikimi ve deneyimli kadroları, aynı zamanda Cumhuriyet
Türkiyesi'nin kültürel hafızasıdır.
Sanat, bir toplumu ileriye taşıyan, estetik duygusunu ve görsel
algısını geliştiren en önemli unsurdur. Aynı zamanda, sanat toplumun aynasıdır;
toplumun sesini, sorunlarını, taleplerini dile getirmektedir. Devlet
Tiyatroları, perdelerini açtığı her yerde halkın sanatla buluşmasını
sağlamaktadır.
Son yıllarda iktidar, sanat üzerinden eleştirel olmaktan çok
baskıcı bir söylemle konuşmaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir
Tiyatroları Yönetmeliği'nde yapılan değişiklikle başlayan ve son olarak Devlet
Tiyatrolarının özelleştirilmesi yönünde yapılan açıklamalar kaygı verici bir
boyuta ulaşmıştır. Avrupa'nın kasaba ölçekli kentlerinde dahi opera, tiyatro,
bale salonlarına rastlanmaktadır ki bu da devlet desteğinin olduğunu
göstermektedir. Hiç şüphesiz, pahalı yapımların ülkenin her köşesindeki yurttaşa
ulaşması için devlet desteği çok önemlidir. Burada bahsi geçen "devlet
desteği" mevcut iktidarların sanat üzerinde bir baskı kurması anlamına
gelmemektedir.
Sanata devlet desteği, Avrupa'da kurumsallaşmış yapılar
aracılığıyla yapılmaktadır. İngiltere'de sanat, kazanılmış gelirler, devlet
yardımı, özel bağışlar ve sponsorluklar aracılığıyla finanse edilmektedir.
Devlet, sanatı desteklemek için bir kurum oluşturmuştur fakat kuruma müdahale
etmemektedir. İtalya'da ise sanata ilişkin yetkiler, devlet, bölgeler, il
idareleri ve belediyeler arasında paylaşılmaktadır. Toplam mali desteğin yarısı
ise devlet tarafından karşılanmaktadır. Bu örneklere bakıldığında, devletin
sanata desteğinin sadece ülkemize ilişkin olmadığı görülecektir.
Devlet Tiyatroları açısından sanatsal özgürlüğün ve mali
esnekliğin sağlanması son derece önemlidir. Devlet Tiyatrolarının mevcut
durumunda yapılması gereken değişiklikler iktidarın değil, Devlet Tiyatrosu
yöneticileri, sanatçılar, kültür sanat dernekleri ve meslek birlikleri ile birlikte
alınması gereken kararlardır.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç
Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından bazı bakanlar
hakkında hazırlanan fezlekelerin TBMM'ye ulaştırılmaması konusunun
araştırılarak sorumluların ortaya çıkarılması amacıyla 28/1/2014 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 29 Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
29/1/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 29/1/2014 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından,
28/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bazı bakanlar
hakkında hazırlanan fezlekelerin TBMM'ye ulaştırılmaması konusunun
araştırılarak sorumluların ortaya çıkarılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (1262 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 29/1/2014 Çarşamba günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde birinci
konuşmacı Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar.
Buyurun Sayın Baydar. (CHP sıralarından alkışlar)
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrası bazı bakanlar
hakkında hazırlanan fezlekelerin Türkiye Büyük Millet Meclisine neden bir türlü
gönderilemediğinin araştırılması için vermiş olduğumuz araştırma önergesi
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Böyle bir
konuşmayı Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında yapmış olmaktan ve yapmak
zorunda kalmaktan üzüntü duyduğumu belirterek sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, 17 Aralık 2013 tarihinde basına yansıyan
haberlerde Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar, İçişleri Bakanı Muammer Güler ve Ekonomi Bakanı Zafer
Çağlayan hakkında fezlekelerin hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderildiği açıklanmıştır.
19 Aralık 2013 tarihli haberde ise söz konusu bakanların
fezlekelerinin UYAP’a yüklendiğinin ifade edilmesine karşı, Adalet Bakanlığı
yetkililerince Bakanlığa herhangi bir fezlekenin ulaşmadığı belirtilmiştir.
10 Ocak 2014 tarihinde çıkan haberlerde ise ilgili fezlekelerin
Adalet Bakanlığına ulaştığı bilgisi yine Adalet Bakanlığı içerisinden bir yetkiliye dayandırılarak sunulmuştur.
Aynı yetkilice -Reuters’a yapmış olduğu açıklamada- fezlekelerin Bakanlık
tarafından yapılacak incelemelerden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderileceği ifade edilmiştir.
15 Ocak 2014 tarihinde ise Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, konuyla
ilgili olarak, kendilerinin postacı vazifesi gördüklerini ve kimsenin merak etmemesi
gerektiğini, üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getireceklerini basına
açıklamıştır.
24 Ocak 2014 tarihinde ise fezlekelerin Türkiye Büyük Millet
Meclisine ulaşmadığı basına yansıyan haberler ile ortaya çıkmıştır.
Adı geçen 4 bakandan başka, şu an hâlen görevde bulunan Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ hakkında da 2 ayrı fezlekenin bulunduğu ortaya çıkmıştır.
Bu fezlekeler nerededir? Fezlekelerin Türkiye Büyük Millet
Meclisine ulaşmasını kimler engellemektedir? Bu gecikmenin açıklanmaya ihtiyacı
vardır.
Değerli milletvekilleri, Anayasa’mızın 2’nci maddesinde,
cumhuriyetimizin nitelikleri arasında hukuk devleti ilkesi belirtilmiştir.
“Hukuk devletine sahip miyiz?” sorusu, 17 Aralık sonrası daha fazla sorulmaya
başlanmıştır. Acaba ülkemizde hukuk var mıdır, yok mudur? Cevabı, Hükûmetin 17
Aralık sonrasındaki uygulamalarında gizli. 17 Aralıktan bu yana iktidar
yetkililerinin ağızlarından düşürmedikleri kelimeler var: Çete, gizli örgüt,
paralel devlet, dış mihraklar, iç mihraklar, Haşhaşiler gibi. Fakat ağızlarından
bir şey çıkmadı: Hukuk.
Değerli milletvekilleri, iktidar için hukuk nasıl bir şey bakalım.
Geçtiğimiz hafta sonunda Sayın Başbakanla ilgili olarak, Urla’da bulunan
villalarla ilgili tapeler ve bunların çözümlemeleri yayımlandı. Bu ses
kayıtları doğru mudur, değil midir, bu kayıtlar kimler tarafından ve ne
maksatla kayıt altına alındı, bu ayrı bir konudur. Ancak, iddialar çok
ciddidir. Çözümlemelerden anlaşılıyor ki Başbakan, Bakan, Vali, Kaymakam, Genel
Müdür birlikte “Urla’ya nasıl villa yapılır?” diye çalışma yapılmış, konuyla
ilgili bazı hocalara rapor yazdırılmış. Havuzlu villalar yapılmış, villalar
yapılmış ama öyle kolay olmamış bu iş. İlk önce İzmir Valisi değiştirilmiş,
değişiklik yapılırken de kimsenin dikkatini çekmesin diyerek Diyarbakır Valisiyle
yer değiştirmişler, bir de demişler ki: “Bakın, çözüm süreci nedeniyle bu
valilerin yerini değiştirdik.” Sonra 1’inci derecede sit olan bölgeyi, 3’üncü
dereceye çevirmişler, sonra evin planlamasına geçilmiş, güzel güzel villaların,
havuzun şekli çizilmiş. Bu arada işin bozulmaması için ilgili meclis
komisyonundan da ayarlamalar yapılmış.
Erdoğan Bayraktar’ın deyimiyle soruşturma dosyasında var olan ve
onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakanın talimatıyla
yapılmış. Yönetmelikler değiştirilmiş. Bizim anlayabildiğimiz kadarıyla el
birliğiyle devlet yatmış kalkmış “Bu villaları nasıl yaparız?” çalışmasına
girmiş, azmetmiş ve sonunda başarmış. Başarmış başarmasına ama bütün bu süreç
kayıt altına alınmış, yazılmış, çizilmiş ve kayıtlar yayımlanmış.
Eğer bu kayıtlar doğru ise işte iktidar yetkilileri için hukuk
böyle bir şey diyorum, ne pahasına olursa olsun olmayanı bile oldurtmak.
Değerli milletvekilleri, Urla konusunu kapatmadan önce bir belge
açıklamak istiyorum. 20 Ağustos 2013 tarihinde, o zaman Bakan olan Erdoğan
Bayraktar’a birkaç soru sordum: İzmir’in Urla ilçesine bağlı Zeytineli köyünde
“Özel mülktür.” yazan bir koy olduğunu, bu özel mülkün kimlere ait olduğunu, ne
zaman ve ne kadar bedel ile özel mülk olduğunu, ülkemizde bu şekilde “özel
mülk” olarak adlandırılan, kapatılan koy sayısını sordum. Erdoğan Bayraktar bu
soruma 4 Aralık 2013 tarihinde cevap verdi, verdiği cevap soruların hiçbirini
karşılamamakta fakat son paragrafta şunu ifade ediyor: “Yönetmeliğin 59’uncu
maddesi kapsamında gerekli denetimler başlatılmış ve sürdürülmektedir.” Şimdi,
buradan yeni Bakana sormak istiyorum: Denetimler ne aşamadadır? Bu, “özel mülk”
denilerek kapatılan alan kimindir? Burası ne kadar bedelle kapatılmıştır?
Değerli milletvekilleri, iktidarın hukuk anlayışına birkaç örnek
daha vermek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı “terör örgütü
üyesi” sıfatıyla içeri atılırken, bağımsız yargıya karışılamayacağını açıklayıp
yıllardır, orduya bir oyun yapıldığını söyleyenlere karşı kulaklarını kapatan,
“O davaların savcısıyım.” diye dolaşan, sonra ne hikmetse bir anda, yargının
gizli bir yapılanma içinde olduğunu ve orduya kumpas kurulduğunu söyleyerek
davaların avukatı olan, Türk Silahlı Kuvvetleri üst kademesinin yargılanmasına
yönelik, Başbakan ve İçişleri Bakanından izin alınması için kanun tasarısı
getiren kimlerdir?
Türk Silahlı Kuvvetlerinin resmî olarak yaptığı, kayıt altında
olan, sivil kamyonlarla mühimmat taşınması işini tüm kanallara, devlet kanalına
canlı yayın yaptırarak orduya iftira atan, kumpas kuran ama içi silah, mühimmat
dolu 7 tırın durdurulmasını hazmedemeyen, savcıya “Kim oluyorsun?” diyerek
“MİT’in işlerine kimse karışamaz.” diyen, bir valinin talimatıyla tırları
aratmayan, Suriye’deki şeriatçı yapılara, El Kaide’ye MİT eliyle bunları
gönderip, aramak isteyen savcıyı tehdit eden, bağımsız yargıya Valilik
yazısıyla müdahale eden, o bölgedeki tüm emniyet ve yargı mensuplarının
yerlerini değiştiren kimlerdir? (CHP sıralarından alkışlar)
Yüzlerce askerimizin hapis cezası almasına neden olan Balyoz,
Poyrazköy ve amirallere suikast davalarının temelini oluşturan 5 no.lu hard
disk için, TÜBİTAK’ın “Tarih ve saatiyle oynanmış.” raporunu vermesine rağmen
bunca süre bekleyen, gıkını çıkarmayan, ancak, bakan çocuklarının odalarından
para sayma makineleri çıkınca makineyi polisin koyduğunu iddia eden kimlerdir?
Çocukları tutuklanan ve soruşturmada adı geçen bakanları ilk önce el üstünde
tutan, daha sonra, rahatlamaları için istifa ettiren, görevlerinden alınan bir
bakanın “Başbakan da istifa etsin.” açıklamasını duymayarak “Çürük yumurtaları
temizledik.” diyenler kimlerdir?
Değerli milletvekilleri, 17 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet
operasyonu sonrasında yaşananlar ülkemizi yönetenlerin düşünce anlayışını net
bir şekilde ortaya koymuş, ileri demokrasi tanımı yapanların aslında yürütmede
de ileri yürütme tanımı getirdiklerini gözler önüne sermiştir. Fezlekeler
yetmiş iki gün geçmesine rağmen neden Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelememiştir? Bu sorunun açıklanmaya ihtiyacı vardır. Yasama olarak bu duruma
bir son vermek, fezlekelerin kimler tarafından Meclisimize hâlâ getirilmediğini
bulmak, haklarında iddialar bulunan bakanların söyledikleri gibi, kendilerine
komplo kurulduğunun ispatlanabilmesi ve olayların açığa kavuşabilmesi açısından
önem taşımaktadır. Verecek olduğunuz karar sadece sizi, bugünü değil; Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bekasını da etkileyecektir.
Sunmuş olduğumuz Meclis araştırma önergemize desteklerinizi
bekler, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, aleyhinde olmak
üzere birinci konuşmacı Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık.
Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu araştırma önergesiyle ilgili
düşüncelerimi ve grubun düşüncelerini sizlerle paylaşacağım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu konuya gelmeden önce, geçen hafta birkaç kez burada
seslendirdiğimiz Kayseri’deki o vahim olayla ilgili ne yazık ki bugün
gazetelerde bazı haberler var. Bizim bu eleştirimizden sonra Kayseri
milletvekilleri Kayseri’yi ziyaret ederler, yaralıları ziyaret ederler… Ve
aynen şöyle açıklamaları var, bunu Meclis Başkan Vekili Yakut diyor, diyor ki:
“Gelsinler, hastalarını ziyaret etsinler.” yani hastalarını ziyaret etsinler,
yine bir ayrımcı dil var. “Hastalarını ziyaret etmeden, görmeden, nereden temin
edildiği bilinmeyen bilgileri açıklıyorlar, yapıyorlar, doğru değil.” diyor.
Oysaki Sayın Yakut, bu hastalar hastanedeydi, ilk giden bizdik, buraya taşıyan
bizdik, siz görevinizi yapmadınız diye sizi eleştiren biziz yani bu ortadayken…
Ve sonra diyor ki: “Bunları kaşımak istiyorlar.” Burada insanlığa karşı işlenen
bir suçtan dolayı sizi insanlığa davet ediyoruz. Bizi yine karıştırıcı, bölücü
olarak lanse ediyorsunuz. “Bunlar doğru değildir. Bunların işte kini var.”
falan diyor. Benim ne kinim olacak? Ben size insanlığınızı hatırlatıyorum. Bir
başka milletvekili de diyor ki: “Ya, ne yapsın Belediye Başkanı ya. Kefen
vermiş, yıkamış, tabut vermiş, başka ne yapabilir?” Asıl işte sorun burada
sevgili kardeşlerim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Onu da lütuf olarak mı söylüyor?
Lütfetmiş!
SIRRI SAKIK (Devamla) – Yani bize bu ülkede “Kefen, tabut ve bir
ambülans yeter; alın, gidin, ölün.” diyorlar. Bir sosyal devletten
bahsediyoruz. Burada ölen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil, bir başka
ülkenin vatandaşı da olabilir. Bu belediyenin görevi yasal olarak onları alıp,
defnetmek, yâd etmek, dualarla defnetme hakkına sahip değil mi? İnsanlık da
böyle emreder, yasa da böyle emreder. Siz, kendi arkadaşlarınıza eleştiriler,
kendinizin yapamadıklarınızı… Dönüp sonra bizim ölüm üzerinde, tabut üzerinde
siyaset yaptığımızı söylüyorsunuz, çok ayıp ediyorsunuz, günah işliyorsunuz.
Ben şunu söylüyorum: Kimi günahlar var üstü örtülür, bağışlanır ama kimi
günahlar vardır ki kabir defterine yazılır. Eğer siz ölülere, siz yaralılara bu
şekilde yaklaşırsanız ben sizi Cenab-ı Allah’a havale ediyorum ve kabir
defterine yazılan o günahlarınızla baş başa bırakıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz olağanüstü bir süreçten geçiyor. Her
gün bir yerde bir olayla karşı karşıyayız. Dün burada seslendirdik, Milliyetçi
Hareket Partisine, İstanbul’daki saldırıyı Grup Başkanımız, grup başkan
vekillerimiz, biz burada tasvip etmediğimizi -başsağlığı diledik- ve buradan
dolayı bir tetikleme sürecinin yaşanacağına da dün işaret ettik. Hemen hayat
bizi teyit etti çünkü biz uzun yıllardır ülkemizi tanıyoruz, sokakları
tanıyoruz, ne yapılmak istendiğini çok açık, net biliyoruz.
Dün Kars’ta üniversiteli öğrencilere saldırı oldu, Bursa’da Kürt
öğrencilere saldırı oldu -geceleyin, grup başkan vekillerimiz ve bizler geç
saatlere kadar- Kürt mahallelerine saldırı oldu. Dikili’de HDP mitingine
saldırı oldu, çok üzülerek söylüyorum, duyumdur, bu konuda sitemdir, bunun
içinde Cumhuriyet Halk Partisinin üyelerinin olduğu da söyleniyor. Bunu sadece
bir duyum olarak söylüyorum ve size dostça söylüyorum bunları.
Şimdi, birileri tetiklemek istiyor, birileri, evet, bu süreçte… 17
Aralıkta yeni bir süreç başladı. 17 Aralık neydi sevgili arkadaşlar? Aslında,
çok planlı, projeli bir süreçtir 17 Aralık. Şimdi dönüp soruyoruz biz de…
Bakın, yolsuzluğun üzerine sonuna kadar gidelim, gitmeyen namerttir, ister adı
AK PARTİ olsun, CHP olsun, MHP olsun, BDP olsun, hepimiz bunun üzerine gidelim
ama sualler, sualler, sualler var kafamızda.
Mustafa Balbay’la ilgili, Anayasa Mahkemesinde bir karar verildi
-gecikmiş bir karardı, gecikmiş bir adaletti, gecikmiş bir adalet, adalet de
değildi- Mustafa Balbay serbest kaldı. Aslında, senaryoyu yapanlar o kadar
planlı ve projeli yapmışlardı ki Kürt coğrafyasında da Kürt milletvekilleri
için Anayasa Mahkemesinin verdiği kararı emsal teşkil edecek yargıçlar… Avukat
arkadaşlarımız Diyarbakır’da başvuruda bulundular ama hâkimler -militan hâkim,
senaryonun bir parçasılar- Diyarbakır’daki tahliye kararlarını reddettiler.
Gerekçesi neydi? Gerekçesi şuydu: 2011 seçimlerinde Yüksek Seçim Kurulunda
Kürtlerle, BDP’yle ilgili yapılan o haksızlığa karşı Kürtler bir bütün olarak
ayağa kalktılar “Ya demokrasi ya da biz yokuz.” dediler. Bu planı, bu projeyi
gerçekleştirenler de Kürtleri oradan ayaklandıracaklardı, 17 Aralıkta da burada
düğmeye basacaklardı. Ne konuşuluyordu 17 Aralıkta? Ben bunları yolsuzlukların
üstünü örterek söylemiyorum ama biz bir farklı pencereden bakıyoruz.
Dershaneler konuşuluyordu, İsrail konuşuluyordu, barış süreci konuşuluyordu ama
bu egemen güçler bunlardan rahatsız. Türkiye’nin gerçek yüzüyle yani gerçek
kimliğiyle yüzleşmekten rahatsızlık duyuyorlar. Şimdi, ben bu operasyonu
gerçekleştiren yargıçlara sesleniyorum: Ey yargıçlar, siz neredeydiniz, daha
önceleri nerelerdeydiniz? Niye müsaade ettiniz? Kamunun malının… Biraz önce
arkadaşımız buradan açıkladı, milyon dolarlardan bahsediyor, bunların heba
edilmesine niye seyirci kaldınız, niye 17 Aralığı beklediniz? Şunun için
beklediniz: Kürtler oradan ayaklanacak, buradan ayaklanacak, AKP iktidarını
devireceğiz. Bütün hesap kitap bu. AKP’yi yenin, AKP’yi sandıkta yenin, buna
hiçbir itirazımız yok. Onlarla mücadele edeceğiz, bölgede sandığa gömeceğiz,
onların teskeresini bölgede biz vereceğiz. Geldiler, görev aldılar, bugün
teskere günüdür. Bizim anlayışımız bu. Biz bölgede ve Türkiye genelinde AKP’yi
sandığa gömeceğiz ama biz bu kirli oyunların içerisinde olmadığımızı,
olamayacağımızı da açık ve net olarak da söylüyoruz.
Şimdi, yargıçlar, siz hangi hukukla, niye seyirci kaldınız bu
kadar süre içerisinde? Bir yıldan, iki yıldan bahsediyorsunuz. Eğer gerçekten
yargıçsanız, eğer gerçekten bu ülkenin bir tek lirasını, bir tek kuruşunu
kollama koruma görevi sizdeyse, sizin yapmanız gereken, bu olayın olduğu gün ve
saatte derhâl devreye girmenizdi ama siz yapmadınız. Onun için biz diyoruz ki:
İşte, bu militan yargıçlarla bu sorun çözülmez.
Dün Sayın Başbakanın söylediği, işte, İran’a giderken söylediği,
seslendirdiği “Özel yetkili mahkemeleri kaldıracağız.” çok doğru bir karardır.
Bu grup sekiz yıldır, yedi yıldır her gün bu kürsüden sesleniyor: Bu özel
yetkili mahkemelerden hak, hukuk ve adalet çıkmaz, buralardan cinayet çıkar,
buralardan öç çıkar, buralardan halk arasına nifak sokmaktan başka hiçbir şey
çıkmaz. Bu tespit doğru bir tespittir. Bu derhâl hayata geçmelidir.
Bugün Sayın Adalet Bakanının da bu konuda açıklamaları var,
bunları önemsiyoruz, önemli bulduğumuz her adımı da destekliyoruz. Hemen, yanı
başında, derhâl, bu Terörle Mücadele Yasası buradan kaldırılmalıdır, bu ülkenin
ayıbıdır. Dün bizim bir arkadaşımız burada oturuyordu, birçok milletvekili
soruyordu: “Kemal Aktaş kaç yıl yattı?” Tam yirmi yedi yıl yattı. Kemal Aktaş,
bu ülkede özgürlükler hayat bulsun diye, bu ülkede Kürtler eşit yurttaş olsun
diye yirmi yedi yıl cezaevinde yattı ve hâlâ Kemal Aktaş gibi binlerce, on
binlerce insan yirmi yıldır, yirmi iki yıldır, yirmi beş yıldır cezaevinde
yatıyorlar.
İşte tarihî fırsat. Hem yolsuzluklarla hem hukuksuzluklarla
yüzleşmenin adı birlikte bunlara karşı saf oluşturmaktır. Eğer saf
oluşturabilirseniz hem gerçekten bu yolsuzlukların üzerine birlikte gidebiliriz
hem de hukuksuzluktan dolayı içeride olan kimse, kimliği neyse, ister Balyoz,
ister, bilmem, Ergenekon, ister KCK, kimse, herkesin bir an önce özgürlüğüne
kavuşması gerekir. Bu Parlamentoya da yakışan budur. Daha sağduyu, daha
hoşgörü, bunları yapabilirsek olur.
Bakın, bir tek sitemim daha var: Biz bu konuda vicdanımız ve
beynimiz MHP’ye saldırıyı eğer…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan, son bir cümleyle bitireyim,
çok önemli.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Duyuyoruz biz.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sakık.
Süre uzatamam, buyurun, süre uzatamam.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Eğer bu konuda biz hassasiyet
gösteriyorsak kimseden ürktüğümüz, korktuğumuz için değil. Biz vicdanımızın
emrettiği gibi konuşuyoruz ama sizler…
BAŞKAN – Sayın Sakık, teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan, sizler bugüne kadar… Bizim
grubumuza, bizim partimize onlarca, yüzlerce kez saldırılar oldu,
arkadaşlarımızı kaybettik. İsterdim ki grup başkan vekillerinden birileri tuşa
bassın, BDP’ye yapılan haksızlıkları, katliamları kınasın.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Sakık
konuşmasında Dikili’deki bazı olaylardan söz ederek…
SIRRI SAKIK (Muş) – Ben “duyum” dedim sadece efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – …“Cumhuriyet Halk Partililerin
de bu olaylarda yer aldığı şeklinde bir söylenti var.” diyerek grubumuza
sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İzmir Milletvekili Sayın
Mustafa Moroğlu konuşacak efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Moroğlu, süreniz iki dakikadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Lütfen yeni sataşmalara neden olmayın.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Mustafa
Moroğlu’nun, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Meclis üyeleri;
Meclise getirilecek konuların söylentiyle, söylemle ifade edilecek bir konu
olmadığını sanırım yılların tecrübelisi Sırrı Sakık’a anımsatmaya gerek yok.
Ben koşa koşa geldim, televizyondan izledim. Hele Dikili gibi bir
yerde, hele Dikili gibi 12 Eylülden bu tarafa, sadece bütün demokratların,
aydınların değil, sizlerin bile fikirlerini özgürce söyleyebildiği yani
herkesin fikrini özgürce söyleyebildiği, festivallerin yapıldığı bir kentte ve
bunu yapan Cumhuriyet Halk Partisinin Belediye Başkanının olduğu bir yerde bunu
söylemeniz hiç doğru değil, yanlış buluyorum.
Eğer demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlama konusunda karşı
çıkacağımız, mücadele edeceğimiz bir yer varsa iktidarın kendisidir. Lütfen hem
halkımıza hem yurttaşlarımıza hedef şaşırtıcı beyanlarınızdan kaçının.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Mitinge saldıran kimler, onu söyle Sayın
Vekilim.
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) – Demokrasi, hak ve özgürlükler için
mücadele etmeye her zaman Cumhuriyet Halk Partililer vardır, meydanlardadır,
bunların da bedelini ödemiştir, ödemeye de hazırdır. Bir daha, söylemlerle,
söylentilerle Meclisi ve yurttaşlarımızı yanıltmanın haklı bir şey olduğunu
düşünmüyorum. Buradan da konuyu düzeltmenizi istiyorum Sayın Sakık.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) – Yanlış anlaşıldı, düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN – Sataşmadan mı söz istiyorsunuz?
SIRRI SAKIK (Muş) – Evet efendim.
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.
2.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sevgili arkadaşlar, ben bir ithamda bulunmadım, bir duyumu
sizlerle paylaştım ve üzüldüğümü söyledim.
Ben Dikili’yi çok iyi tanıyorum, Dikili’deki o demokrat duruşu yıllardır
hepimiz de biliyoruz ama eğer böyle bir söylenti varsa grubunuzun da
araştırması gerektiğini söyledim. Çok dostça bir eleştiriydi, yoksa bunun
altında grubunuzu hedef gösterecek bir açıklama değildi. Yanlış anlaşılma var.
Ben Dikili’deki o demokrat insanlara buradan bin kez selam söylüyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- CHP Grubunun, Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından bazı bakanlar
hakkında hazırlanan fezlekelerin TBMM'ye ulaştırılmaması konusunun
araştırılarak sorumluların ortaya çıkarılması amacıyla 28/1/2014 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 29 Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde olmak üzere
İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural konuşacak.
Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın,
özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bazı bakanlarla ilgili
fezlekelerin getirilmemesinin sebeplerinin ve sorumlularının ortaya
çıkarılmasıyla ilgili bir grup önerisi var, onun lehinde söz aldım.
Sözlerimin başında, öncelikle, İstanbul’da, maalesef, planlı ve
uzun süreden beri hedef alınmış, Milliyetçi Hareket Partisine yönelik
saldırılardan birisi de tecelli etti. Maalesef Cengiz Akyıldız Hakk’ın
rahmetine kavuştu. Uzun namlulu silahların, silahın kullanıldığı böylesine bir
vahim sonuç, aslında terörü ve şiddeti masumlaştıran ve meşrulaştıran bir
anlayışın demokrasinin nimetlerinden faydalanarak nasıl toplumu sindirmek
istediğini ve toplumu birbirine düşürmek için neleri planladığını ortaya
koyması bakımından son derece önemlidir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, özellikle bu saldırıların
toplumsal şiddeti artırma ve kutuplaşmayı meydana getirme ve tahrik etme aracı
olarak kullanılabileceğini ifade ederek bu konuda kesin tavrımızı ortaya
koyduk. Ama hamdolsun ki Milliyetçi Hareket Partisi ve Türk milleti PKK terör
örgütünün uzantılarının üniversitelerde ya da çeşitli illerde yaptıkları bu
tahrikler neticesinde kurgulanmak istenen tuzağa düşmemiştir. Türk milleti bu
tuzağa düşmeyecektir ve inşallah terörü ve terörü meşrulaştıran siyasi
zihniyeti de sandığa gömecektir.
Evet, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması. Aslında, değerli
arkadaşlarım, bu 17 Aralık asrın yolsuzluğudur. Gerçekten, bugün şöyle bir
geçmişe bakıldığında, bu kadar kapsamlı bir yolsuzluk Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde delilleriyle ortaya konabilmiş bir yolsuzluk değildir. Dolayısıyla,
gerçekten on bir yıldan bu yana Türkiye Cumhuriyeti’ni, devletini yönetmek
durumunda olan AKP’nin yolsuzluk ve rüşvet ağına bulaşmış bazı bakanlarının ve
bakan çocuklarının yer aldığı bir operasyonla karşı karşıyayız. Şüphesiz bunlar
birer iddiadır ama bu iddiaların açıkçası sübut bulacağı yer de mahkemelerdir.
Bu bakımdan bu süreç içerisinde asıl önemli olanı, 17 Aralık
rüşvet ve yolsuzluk soruşturması sürecinde yaşadıklarımızdır. Şüphesiz bu süreç
içerisinde bakıldığında bir çete kurulmuştur, bir haram para aklama çetesi. Bu
haram para aklama çetesi rüşvet ya da komisyonlarla ya da saatlerle yurt
dışından getirdikleri paraları aklamaktadırlar, kaçakçılık meşrulaştırılmaktadır.
Aynı zamanda imar lobileri, rant lobileri, İstanbul’un, Büyükşehrin reddettiği
imar alanlarının doğrudan doğruya Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilen
talimatlarla peşkeş çekildiği bir ortamla ilgili iddialar var. Dediğim gibi,
bütün bunların hepsi iddia. Bütün bu iddiaların hepsinin bir gerçek olarak
delileriyle birlikte mahkeme safhasında ispatlanması gerekir. Ama bu süreç
içerisinde gerçekten ortaya çıkan bu kara para aklamayla ilgili bir süreç…
11 Aralık 2012 tarihinde bu kara para aklama, haram para aklamayla
ilgili bir ihbar Başbakana ve Maliye Bakanlığına gönderiliyor. Bundan
Başbakanlığın haberi vardır, Maliye Bakanlığının haberi vardır. Yine aynı
şekilde, 18 Nisan 2013 tarihinde Millî İstihbarat Teşkilatı bir bilgi notuyla
Başbakana bunu iletmektedir ve Hükûmetin başına iş açabileceğini söylemektedir.
Böylesine vahim bir konuda devletin istihbarat kurumlarının böylesine bir kara
para aklama çetesiyle ilgili bilgiyi “Hükûmet zorda kalır.” diye sadece
Hükûmete bilgi notu arz etmesi maalesef hukuk devleti açısından, sorumluların
tespit edilmesi açısından son derece yanlış olmuştur. Millî İstihbarat
Teşkilatı bu konuda bir bilgi geldiği zaman neden bunu soruşturacak, götürecek
ilgili makamlara vermemiştir? Bu da ayrıca cevaplandırılması gereken bir
sualdir.
İşte, bu süreç içerisinde yaşadıklarımız, 25 Aralıktaki ikinci
ihale yolsuzluğu süreci, bütün bu süreçlerle ilgili yaşananlar, ihale
yolsuzluğuyla ilgili iddialar, İzmir’de bacanakların karıştığı bir ihale
yolsuzluğu, bu süreçle ilgili yaşadıklarımız ve ortaya çıkan iddialar,
parklarda, bahçelerde para paylaşımının yapıldığı görüntüler, ayakkabı
kutularındaki dolarlar ve eurolar, bunlar somut delillerle böylesine kirli bir
ilişkinin delillerini ortaya koymaktadır. Şüphesiz, bu delillerin geçerliliğini
ortaya koyacak olan elbette yargıdır, ona hiçbir diyeceğim yoktur ama Urla’da
villa pazarlıkları yapılmıştır. Urla’da Devlet Hava Meydanları İşletmesinin
sahip olduğu koy bir tatilden sonra beğenildi diye hazineye iade edilmiş,
hazine aracılığıyla da başka yerlere verilmesi planlanmıştır. Bütün bunlarla
ilgili iddialar nereye gelmelidir? Savcılar ve hâkimler bağımsız ve tarafsız
mahkemeler tarafından bunları soruşturmalı ve bunlarla ilgili millî irade adına
karar vermelidir ama maalesef böyle bir sürecin sorunlarının hesap vermesini
engellemek için polisler sürülmüş, savcılar sürgüne gönderilmiştir, Adli Kolluk
Yönetmeliği değiştirilmiştir, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
değiştirilmesi öngörülmüştür. Öyle ki, bugün öğreniyoruz ki, son dakika olarak
veriliyor, 17 Aralık soruşturmasını sürdüren 2 savcı da görevden alınmıştır.
Değerli arkadaşlarım, rüşvet ve yolsuzluk bir sorunsa bu rüşvet ve
yolsuzluğa bulaşanları ayıklamak gerekir ama rüşvet ve yolsuzluğun üstünü
örtmek için çaba içerisine girmek, değerli arkadaşlarım, bu bir ahlaki
çöküştür. Doğrudan doğruya, asıl sorgulanması gereken husus da budur. Bu rüşvet
ve yolsuzluk süreci içerisinde maalesef bu süreci örtmek için yargı darbesi
dendi, millî iradeye darbe dendi, uluslararası çete dendi, faiz lobisi dendi.
Uluslararası çete dediler, dış komplo dediler, Avrupa Birliğine bu meseleyi
anlatmaya gittiler. Faiz lobisinin oyunudur dediler, bir baktık ki gece yarısı
Merkez Bankası faizleri 3-4 puan artırmış. Demek ki bu süreçlerin hiçbirinin
biraz önce ifade ettiğim bu algı yönetimiyle hiçbir alakası söz konusu bile
değildir. Aslında darbe yapılan, milletin iradesiyle oluşmuş hukuka darbedir.
Hukuka darbe yapılırken bunu kendilerine yapılan bir darbe olarak göstermek ve
yönlendirmek yanlış bir algıyla milleti yöneltmektir. “Millî irade darbesi”
dediğinizde, özellikle 2010 referandumunda Türk milletine gidip, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili neden “Evet” dememiz gerektiğine ilişkin bu
kadar sorulara cevap verip, ondan sonra kalkıp bugün de “Efendim, biz hata
yaptık.” deyip “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu değiştirmek istiyoruz.”
demek millî irade yolsuzluğudur değerli arkadaşlarım. Millete yalan söylemenin,
yalanla iradesini almanın sonucunda bugün yine Türkiye Büyük Millet Meclisine
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili bir Anayasa değişikliği getirmek
istemektedir. Bu tablo şunu ortaya koymaktadır: Birtakım gerçekler vardır
değerli arkadaşlarım. Bu gerçekler önemli ölçüde subjektiftir. Ama bu
gerçeklerin üstünü siyasi amaçlarla örtmeye başladığınız zaman artık bu siyasi
anlamıyla rüşvet ve yolsuzluğun algı yönetimiyle üstünü örtme çabasına girer.
Bunun kesinlikle kabul edilmesi mümkün değildir. Bu bakımdan, Zümer Suresi
10’uncu ayette ifade edildiği gibi, kendisine gelen doğruyu yalanlayan kişi
zalimdir arkadaşlar. Dolayısıyla, yapmamız gereken husus, bu doğruları dikkate
alarak bunun gerçekten doğru olup olmadığını yargı sürecinde tespit etmektir.
Bu doğruları yalanlamak zalimlik hâline getirir. O bakımdan, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz, Türkiye Büyük Millet Meclisine bu bakanlarla ilgili
fezlekelerin gelmesi gerektiğini düşünüyoruz ve bunun bu kadar bekletilmesinin
hiçbir anlamı yoktur. Sayın Bakan burada söyledi: “Ben postacıyım.” dedi.
Postada bu kadar bekleme olmaz. Siz fezlekeleri buraya getireceksiniz, Millet
Meclisi soruşturmayla ilgili inisiyatifini kullanacaktır. Bu bakımdan, ben
hodri meydan diyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi olmak üzere bu konuda, bu
iddiaların, bu doğruların, bunların doğru olup olmadığını tespit etmek amacıyla
yapılması gereken iş, yargının çalışması, savcının çalışması, Meclisin
çalışmasıdır. İvedilikle yapılması gereken husus sadece fezlekelerin gelmesi
değildir. Daha önce birkaç kere olduğu gibi ilk imzayı Bülent Arınç Bey atsın,
ilk imzayı AKP milletvekilleri atsın. Gelsinler bu Meclis soruşturmasını
açalım. Hep beraber, birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi bu soruşturmaları
yapsın. Hâkimler ve savcılar üzerinde tehditlerle soruşturmanın üstü
örtülebilir ama sonuçta değerli arkadaşlarım, millet iradesinden kaçış yoktur.
O bakımdan, sadece fezlekelerin gelmesi değil, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu
iddialar konusunda Meclis soruşturmasını açmasını temin etmesi de bence hayırlı
olacaktır. Bu vesileyle bu fezlekelerin gelmesiyle ilgili…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) – …grup önerisinin lehinde oy
kullanacağımızı ifade ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, bir evvelki
konuşmacı Sayın Sakık’ın Kayseri’deki kazayla ilgili açıklamalarına karşılık
biz de bir açıklama yapmak istiyoruz müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Sataşmadan dolayı mı söz istiyorsunuz?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Evet, 69’a göre…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Satır.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Müsaade ederseniz, Kayseri
Milletvekilimiz açıklama yapacak.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tamer.
Süreniz iki dakikadır.
Lütfen yeni sataşmalara neden olmayın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kayseri Milletvekili İsmail
Tamer’in, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, buraya ben bir açıklama yapmak
üzere huzurlarınıza çıktım.
Geçen çarşamba gecesi saat ikide elim bir kaza neticesinde -Muş
otobüsünün- başlangıçta 19 kişi, hemen akabinde 1 kişi daha ölmesiyle 20 kişi,
daha sonra da yine 1 ağır yaralının vefatıyla 21 kişiyi kaybetmiş bulunuyoruz.
Önce, başlangıçta, bu kaybettiğimiz vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet
diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Akabinde biz Kayseri’ye gittiğimizde 3 tane vekil arkadaşımla
beraber biz hastalarımızı ziyarete gittik. 2 hastaneye uğradık, orada yatan
hastaları bizzat yatağında ziyaret ettik, onların ihtiyaçlarının olup
olmadığını sorduk hatta daha ileri giderek Sayın Sakık’ın ve Faruk Bey'in selamlarını
da götürdük biz onlara. Çünkü biz birlikte, beraber… İnsanlığın gereği olan
bunları ziyaret etmek en büyük özelliklerimizden bir tanesidir diye
düşünüyoruz. Ama tabii çıkışta basın mensuplarına verdiğimiz bir demeç de var.
Orada yatan hastalardan aldığımız… Kazanın şekliyle ilgili sorduğumuz sorularda
özellikle Pınarbaşı’nın girişinde polisin durdurduğunu, şoförün çok hızlı
gittiğini, hatta ikaz ettiğini ve bir daha gitmemesi gerektiğini söylediğini
fakat çok süratli olmalarının esas kazanın nedeni olduğunu da ifade ettiler.
Hiçbir problemlerinin olmadığını söylediler. Bir tanesinin çıkması… “Bizi Muş’a
gönderin.” diye ifadeleri olduğunu söylediler. Ben onlarla bir doktor olarak da
görüşme ihtiyacı hissettim, görüştüm, onların kalmasını sağladık. Hâlâ da takip
ediyoruz. Hiçbir şekilde bir ayrımcılık yoktur, kesinlikle böyle bir şey
düşünülemez. Sosyal devletin görevlerinden birisi de insanlarına, hastalarına
en iyi şekilde hizmet etmektir ve bu şekilde olduğunu ifade etmek istiyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tamer.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Kayseri ve Sivas yakınlarında meydana gelen
trafik kazalarında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir trafik kazası yaşandı, onun
arkasından bir trafik kazası daha geldi. Kabarık sayıda vatandaşımız hayatını
kaybetti ama bir haftadır elbette ki milletvekillerimiz bu sorunu, bu konuyu
gündeme getiriyorlar. Elbette ki Meclisin üzerine düşen herhangi bir görev
varsa yapmaya hazırız ama lütfen acılarımızı buradan yarıştırmayalım, aileleri
de rahatsız etmeyelim.
Bu konuda emek veren herkese çok çok teşekkür ediyoruz hepimiz.
Lütfen, acılarla ilgili olarak bir yarış yapıp ailelerin acısını, dediğim gibi,
tekrar canlı tutmayalım.
Teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım, çok özür diliyorum.
Tutanaklara geçsin diye… Kimse acıları yarıştırmıyor. İhmal varsa
üstüne gidilmelidir. Yani, biz bu konuda Parlamento ve kamuoyunu duyarlı olmaya
davet ediyoruz.
BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim.
Yeteri kadar bu konu konuşuldu.
SIRRI SAKIK (Muş) – Büyük iddialar var, bu insanların orada büyük
acılar yaşadığına dair…
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Yeteri kadar konuşuldu.
Dediğim gibi, tekrar, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet
diliyoruz, ailelerine sabır diliyoruz, başları sağ olsun.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- CHP Grubunun, Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından bazı bakanlar
hakkında hazırlanan fezlekelerin TBMM'ye ulaştırılmaması konusunun
araştırılarak sorumluların ortaya çıkarılması amacıyla 28/1/2014 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 29 Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN - Evet, şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
aleyhinde son konuşmacı Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinde bazı bakanlar hakkında
hazırlandığı iddia edilen fezlekelerin Türkiye Büyük Millet Meclisine
ulaştırılması konusunun araştırılarak sorumluların ortaya çıkarılması için bir
Meclis araştırması açılması talep edilmekte ve konunun Meclisin bugünkü
gündeminde görüşülmesi istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, Meclis araştırması, Anayasa’mızın 98’inci
maddesinde sayılan Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim
yollarından biridir. Bilgi edinme ve denetim yolları Anayasa’mızda soru, Meclis
araştırması, genel görüşme, gensoru ve Meclis soruşturması olarak belirlenmiştir.
Soru, Bakanlar Kurulu adına, sözlü veya yazılı olarak
cevaplandırılmak üzere Başbakan veya bakanlardan bilgi istemekten ibarettir.
Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan
incelemeden ibarettir.
Genel görüşme, toplumu ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli
bir konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir.
Soru, Meclis araştırması ve genel görüşme ile ilgili önergelerin
verilme şekli, içeriği ve kapsamı ile cevaplandırılma, görüşme ve araştırma
yöntemleri Meclis İçtüzüğü ile belirlenmiştir.
Gensoru Anayasa’mızın 99’uncu maddesinde, Meclis soruşturması da
Anayasamızın 100’üncü maddesinde ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin konusu, bazı bakanlar
hakkında hazırlandığı iddia edilen fezlekelerin Adalet Bakanlığına ulaştığı,
fezlekelerin Adalet Bakanlığından Türkiye Büyük Millet Meclisine neden
gönderilmediğinin araştırılmasına yönelik bir araştırma komisyonu kurulmasından
ibarettir. Bu konuda bir araştırma komisyonu kurulabilir mi? Anayasa ve Meclis
İçtüzüğü’müze göre bir engel yok. Meclisin belli bir konuda bilgi edinmesi için
araştırma komisyonu kurulabilir ancak bunun daha kısa ve pratik yolu soru
önergesidir. Milletvekilleri, grup önerisine konu olan ve araştırma önergesinde
talep edilen hususlarla ilgili olarak ilgili bakan Adalet Bakanına yine
Meclisin bilgi edinme ve denetim yollarından biri olan soru önergesi vererek de
bu konuda gerekli bilgiyi alabileceklerdir.
Bu konuda gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda geçen
haftaki yasama çalışmalarımız sırasında gerekse Meclis Adalet Komisyonundaki
çalışmalar sırasında Sayın Adalet Bakanımıza sorular sorulmuş ve gerekli
cevaplar verilmiştir. Sayın Bakanımız fezlekelerin Adalet Bakanlığına
ulaştığını açıklamış, gerekli incelemenin ardından mevzuatımız neyi öngörüyorsa
o şekilde işlem yapılacağını belirtmiştir.
Şundan hiç kimsenin şüphesi olmasın: Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk
devletidir. Kim yanlış yapmışsa, kim hukukun dışına çıkmışsa, kim bir yolsuzluk
yapmışsa karşısında AK PARTİ’yi bulur.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Öyle mi? O yüzden mi savcıyı bir saat
sonra aldınız? Bir saat sonra savcıyı dosyadan aldınız.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – AK PARTİ’nin varlık sebebi zaten budur.
2001’de kuruluş sebebimiz bizim budur. 2002 yılından bu yana verdiğimiz
mücadelede…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Neden bahsediyorsun?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Kendin inanıyor musun?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – …Türkiye’nin yolsuzluklardan, yoksulluktan
ve yasaklardan kurtulma mücadelesi yapıyoruz. Bundan sonra da bu böyle
olacaktır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – İçindesiniz içinde.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şu konuda
hepimizin hassas olması gerekir. Siz bir hukukçusunuz, bir eski savcımız olarak
buradan sataşma yapıyorsunuz. Şu konuda hepimizin hassas olması gerekmez mi?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – İyi de hassas değilsiniz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Masumiyet karinesi kutsal değil mi?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Soruşturmanın gizliliği mevzuatımızın ve
Anayasa’mızın gerektirdiği kurallar değil mi?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – İddianameyi yazan savcı görevden alındı.
BAŞKAN – Sayın Özgündüz, lütfen…
Sakinlik arkadaşlar... Sakin olalım lütfen.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Anayasa’mıza göre ve ceza mevzuatımıza
göre hiç kimse bir mahkeme kararıyla tespit olmadıkça suçlu sayılamaz.
Soruşturmanın gizliliği ilkesi de masumiyet karinesini korumak içindir.
Soruşturmanın gizliliğinin ihlali Ceza Kanunu’muzda suç sayılmıştır ve hapis
cezasıyla yaptırıma bağlanmıştır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yolsuzlukları örtüyorsunuz.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Hukuku katlediyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Suçluluğu kesin hükümle ispat edilmedikçe
herkesi suçsuz kabul etmek zorundayız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hayırsever kabul ediyorsunuz, hayırsever!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Aksi takdirde, hem masumiyet karinesini
hem insan haklarını hem de kanunu ihlal etmiş olmaz mıyız? Çifte standartlı
olmamalıyız.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – İzmir’deki operasyonla ilgili…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bu mahkemelerdeki savcıların yürüttüğü
soruşturmalarla ilgili olarak ve açılan davalarla ilgili olarak olmadık
eleştirileri yapanların, hem bu kürsüden hem partilerin grup toplantılarından
bu savcı ve hâkimlere her türlü hakaretleri yapanların bugün bu savcıların
doğru yaptıklarını kabul eder nitelikte açıklamalar yapması büyük bir çelişki
değil midir?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Siz de aynısını yaptınız.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bakanlar Kurulu üyelerinin suç işlemesi
durumunda Anayasa’mızda, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’müzde ve
kanunlarımızdaki süreç bellidir. Bu sürecin işlemesini hepimiz bekleyeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın
“Yasama dokunulmazlığı” başlıklı 83’üncü maddesinde…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Anayasa mı kaldı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri,
Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri
düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisce başka
bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan
sorumlu tutulamazlar.
Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir
milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez,
tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden
önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki
durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam, durumu hemen ve
doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya
sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona
ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez.
Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma,
Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır.
Türkiye…”
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – 100’üncü maddeyi okuyun. Bakan hakkında
soruşturma açılmasına ilişkin. Milletvekili dokunulmazlığı değil.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Onu da okuyacağım, biraz sonra ona da
geleceğim.
“Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasî parti gruplarınca,
yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.”
100’üncü maddesinin birinci fıkrasında “Başbakan veya bakanlar
hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının en az onda birinin
vereceği önerge ile, soruşturma açılması istenebilir. Meclis, bu istemi en geç
bir ay içinde görüşür ve gizli oyla karara bağlar.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün “Meclis soruşturması
açılması için önerge” başlıklı 107’nci maddesinde “Görevde bulunan veya
görevinden ayrılmış olan Başbakan ve bakanlar hakkında Meclis soruşturması
açılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda birinin
vereceği bir önergeyle istenebilir.
Bu önergede; Bakanlar Kurulunun genel siyasetinden veya
bakanlıkların görevleriyle ilgili işlerden dolayı hakkında soruşturma açılması
istenen Başbakan veya bakanın cezai sorumluluğu gerektiren fiillerinin
görevleri sırasında işlendiğinden bahsedilmesi, hangi fiillerinin hangi kanun
ve nizama aykırı olduğunun gerekçe gösterilmek ve maddesi de yazılmak suretiyle
belirtilmesi zorunludur.” şeklinde, Anayasa’mızın ve İç Tüzük’ümüzün öngördüğü
düzenlemeler bu yöndedir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Niye uyulmuyor?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin
yasama faaliyeti çerçevesinde bulunan eylemlerinin cezai bakımdan takibi için
Meclisin buna izin vermesi zorunlu olup, Başbakan ve Bakanlar Kurulunun üyesi
bakanların görevi nedeniyle işledikleri suçların kovuşturulması ise ancak
Meclis soruşturması yoluyla mümkün olabilecektir.
Anayasa’mızda, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’müzde ve
mevzuatımızdaki süreç işlemektedir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Nasıl işliyor, fezlekeler gelmedi ki?
Bakanlar hakkında soruşturma komisyonu kurulması lazım.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu süreci hepimizin beklemesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, şu anda Adalet Bakanımızın yapmış olduğu
açıklamaları, hem medyadaki hem komisyonlardaki hem Genel Kuruldaki
açıklamalarını dinlediniz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Adalet Bakanı göndermiyor.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu sürecin devam ettiği yönünde
açıklamalar yaptı.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Süreç devam edemez! Göndermek
zorundadır!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu konuda Anayasa’mızın soruşturmanın
gizliliği ve masumiyet karinesiyle ilgili de açıklamalarına hepimizin, aslında,
o noktada, hassas olmamız gerekir.
O nedenle, süreci, hep birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak bekleyeceğiz.
Şunu da ifade etmek istiyorum: Eğer bir savcı adli kolluktan gelen
6 tane çuvalın mührünü dahi açmadan, içindeki belgelere bakmadan tutuklamaya sevk
ediyorsa siz hangi ceza soruşturmasından bahsediyorsunuz?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Onları biliyorlar, haberiniz yok.
Onların dokümanları dosyada var.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Eğer 2011 yılında başlatılan bir
soruşturmayı üç yıl sonraya saklayıp “Zamanı gelince patlatırım.” diyorsa bir
savcı, eğer bu eleştiriliyorsa bu yargıya müdahale değildir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – O torbada dolar yok, dolar yok…
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - O nedenle, hepimizin uyması gereken
kurallar vardır. Bu kurallara hepimizin uyması gerekir.
Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
olduğumuzu belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tunç.
MUHARREM VARLI (Adana) – Arka bahçeyi biliyor musun sen Yılmaz?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özgündüz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Hatip arkadaşımız şahsımı hedef alarak
“Sizin bu konuyu bilmeniz lazım, siz savcısınız, daha hassas olmanız gerekir.”
diyerek…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hedef almadım. Sataşma yaptı, hedef
almadım.
BAŞKAN – Şimdi, size bir sataşmada bulunmadı Sayın Özgündüz.
Müsaade eder misiniz…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ama, bakın, beni…
BAŞKAN - Ben sizin talebinizi dinledim. Müsaade eder misiniz…
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Ne bağırıyorsun?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Ne bağırıyorsun Sayın Başkan?
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Niye bağırıyorsun?
BAŞKAN – Lütfen sakin olun biraz. Lütfen…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN - Size bir savcı olmanız nedeniyle “Bunları gayet iyi
bilirsiniz.” dedi.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Atıfta bulundu.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – O konuda hassas olmamı söyledi.
BAŞKAN - Aslında burada bir sataşma yok ama size söz vermezsem ne
olacağını biliyorum. Bir gerginlik olmaması adına size iki dakikalık söz
veriyorum sataşmadan dolayı ama biliniz ki İç Tüzük uygulanmıyor şu anda.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Yani beni hassas olmaya davet etmekle
ithamda bulunuyor.
BAŞKAN – “Hassas.” demedi size, “Bunu biliyorsunuz.” dedi.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Tutanaklarda var Sayın Başkan.
BAŞKAN – İki dakika.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, az önce hatip arkadaş Anayasa’dan, İç
Tüzük’ten falan bahsetti de… Anayasa’yı, İç Tüzük’ü tabii biliyor, hukukçu bir
arkadaşımız. Ancak Bakanlığın gereğini yerine getirmediğini de çok iyi biliyor.
Siz de biliyorsunuz ki bakanlar hakkındaki bu fezleke aslında klasik bir
fezleke değil, milletvekili dokunulmazlık fezlekesi değil arkadaşlar. Bu,
Meclis soruşturmasıyla ilgili bir bilgi notudur. Gelecek, burada okunacak,
herkesin vicdanına, yasama organı üyelerinin vicdanına hitap edilecek ve onda 1
milletvekilinin imzasıyla bir soruşturma komisyonu kurulacak.
Şimdi, bu prosedüre uyulmuyor. Bakan bey diyor ki: “Efendim, biz
postacıyız.” E postacıysan gönder kardeşim. Ne bekletiyorsun? Şu anda 17 Aralık
soruşturmasını yapan savcı arkadaş, 2 arkadaş, Celal Kara ile Mehmet Yüzgeç bir
saat önce dosyadan el çektirildi. Böyle bir hukuk anlayışı olur mu? Adam
iddianame yazıyor arkadaşlar. İddianame yazarken görevden alınıyor, dosya
alınıyor.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Çeker, çeker…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Ya niye çektiriyorsunuz? Bırakın işini
yapsın. Suç işlemişse, bakın, çektiremez. Bu, hukuka, soruşturmaya müdahaledir.
Yürütmenin kesinlikle yargıya müdahale…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Çektiren kim? Kim çektiriyor?
BAŞKAN – Lütfen hatibe müdahale etmeyin.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Bakın, suç işlemişse, arkadaşlar, suçu
varsa soruşturma açın, gereğini yapın. Gereğini yapın, bırakın görevini yapsın.
Bakın, ne yaparsanız yapın bunun altında kalırsınız. 52 milyon
dolar rüşvet, bakanınızın biri hakkında; birisi hakkında 10 milyon dolar
rüşvet…
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – İddia bunlar, iddia…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen bu rakamları nereden buluyorsun ya?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) - …birisi hakkında 1,5 milyon dolar rüşvet…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen o rakamları nereden biliyorsun?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Dosya Adalet Bakanlığında, gidin görün…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Rakamları nereden biliyorsun?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – … gidin görün orada. Ya, buradan böyle,
bakın, işkembeden sallamakla olmaz; gidin oraya bakın.
BAŞKAN – Sayın Özgündüz…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Dosyalar Adalet Bakanlığında. Buraya
gelecek, Meclisin namusudur. O dosyalar -Meclis Başkanına da sesleniyorum-
Meclisin namusudur, buraya gelecek, burada okunacak. O zaman, masuniyet
karinesine uyuyorsanız soruşturma açılması için önce ilk oyu siz vereceksiniz,
vicdanlıysanız. Doğru mudur?
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgündüz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Ha, buna varsanız buyurun kardeşim. Öyle
buradan atıp tutmakla olmaz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgündüz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Başladık mı?
Sayın Vural, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, hatip kürsüde konuşanların
masuniyet karinesine uymadığını, dolayısıyla aksi sabit oluncaya kadar suçsuz
olduklarını ifade etti.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Bunu da söylemeyecek miyiz Sayın Başkan?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Bunu söylemeyecek miyiz ya? Bu kadar da…
OKTAY VURAL (İzmir) – Biz yargısız infaz yapmıyoruz ama deliller
ortada, ayakkabı kutuları ve tapeler ortada. Biz sadece savcı ve hâkimler için
“Bırakın savcı çalışsın, bırakın hâkim çalışsın.” diyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – İsteğimiz budur. Hukukun önünde yargısız
infaz biz yapmıyoruz ama yargıya infaz yapanlar, bu hâkim ve savcılara ve adli
kolluğa müdahale edenlerdir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim. Kayda geçmiştir.
Sayın Satır…
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, biraz evvelki
değerli konuşmacı “işkembeden sallamak” gibi bir tabir kullandı, bunun için
kendisini şiddetle kınıyorum. Mecliste bu tip basit kelimelerin bir daha
kullanılmamasını istiyorum.
Grubumuza yaptığı sataşmayla ilgili de arkadaşımız cevap verecek
müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tunç.
Süreniz iki dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen, yeni sataşmalara neden olmayın.
5.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunç’un, İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Benim konuştuklarım ortada. Anayasa’mızdan ve Meclis
İçtüzüğü’müzden Meclis soruşturmasının nasıl olacağı yönünde zaten gerekli
açıklamaları yaptım. Yani bu açıklamaları tekrar etti çıkan hatip arkadaşımız.
Burada soruşturmanın gizliliğine uyacak olan herkes. Bu soruşturmaları
yürütecek olan savcılar da bu ilkeye uyacak, medya da uyacak, yasama olarak biz
de uyacağız, yürütme de uyacak.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Uymuyorsunuz, uyduramıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – O nedenle, bir ceza soruşturması başlıyor
ve başlamasıyla birlikte, başlamasıyla, yakalamalarla beraber eğer medyaya da
servis yapılıyorsa, medyada da birtakım yayınlar yapılıyorsa, bu, soruşturmanın
gizliliğini ihlaldir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Onu da yapan polis. Gereğini yapın,
soruşturma açın.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu konuda, hukukçu olduğunu beyan eden
herkesin buna saygı duyması gerekir.
Bakınız, değerli milletvekilleri, tabii, bu husus üzerinden, bu
konu üzerinden AK PARTİ’yi yıpratamazsınız. Milletimiz olan biteni net bir
şekilde görüyor. AK PARTİ’yi bu çamurlarla yıpratamazsınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Çamur değil, dolar dolar.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Yıpratamazsınız çünkü eğer Türkiye’de
yolsuzluk olsaydı, bugün biz ülkemizin 81 vilayetini şantiyeye çeviremezdik
şantiyeye, bu yatırımları yapamazdık; nereye gittiği belli olmayan 13,5
katrilyon konut edindirme yardımını ödeyemezdik memurumuza, işçimize.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – AKP yolsuzluktan kokuyor! Rüşvet,
yolsuzluk…
BAŞKAN – Sayın Özgündüz, lütfen müdahale etmeyin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – 3,5 katrilyon zorunlu tasarruf ödemelerini
yapamazdık. Eğer Türkiye’de bugün yolsuzluklar olsaydı biz IMF borcumuzu
sıfırlayamazdık, 500 bin konut yapamazdık.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – 600 milyar dolar borcunuz var. Neden
bahsediyorsun?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – 81 vilayete üniversite getiremezdik,
Türkiye’yi hızlı trenlerle tanıştıramazdık. AK PARTİ’den önce yolsuzluklar
vardı. Bu ülkenin 21 bankası 50 milyar dolar hortumlanmıştır, onu milletimiz
çok iyi biliyor. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tunç.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN – Peki.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylamadan önce yoklama
talebi var, ona bakalım.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Moroğlu, Sayın Aslanoğlu, Sayın Aksünger,
Sayın Ayaydın, Sayın Öner, Sayın Ören, Sayın Özkes, Sayın Özgündüz, Sayın
Sarıbaş, Sayın Topal, Sayın Öğüt, Sayın Baydar, Sayın Tayan, Sayın Akova, Sayın
Küçük, Sayın Öz, Sayın Nazlıaka, Sayın Köse, Sayın Kalkavan.
Üç dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylanmasından
önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –Toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- CHP Grubunun, Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından bazı bakanlar
hakkında hazırlanan fezlekelerin TBMM'ye ulaştırılmaması konusunun
araştırılarak sorumluların ortaya çıkarılması amacıyla 28/1/2014 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 29 Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Maliye Bakanının ikiz bebeklerine sağlıklı, mutlu,
uzun yıllar dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Maliye Bakanımızın ikiz
bebeklerine sağlıklı, mutlu, uzun yıllar diliyoruz. Bahtları, yolları açık
olsun. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve 77
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunç ve 77 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/1929) (S. Sayısı: 523)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural'ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu
ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize
Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet
Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas
Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin;
Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili
Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4
Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608,
2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Vural, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, biraz önce okudunuz, bizim de
teklifimiz var burada. Ben komisyondan istirham ediyorum, bizim bu
tekliflerimiz ret mi edildi, kabul mu edildi? Çünkü bildiğiniz gibi, Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından reddedilen bir kanun teklifi bir yıl müddetle
getirilemiyor.
BAŞKAN – Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla, teklifimizin akıbetini
komisyondan öğrenmek istiyorum. Bizim tekliflerimiz ret mi edildi, kabul mü
edildi?
BAŞKAN – Bir açıklama yapacak mısınız komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – İç Tüzük
35’e göre birleştirdik, şu anda Mecliste görüşülecek.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, ama ret mi etti? Şimdi…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Maddelerin uygun olanlarını birleştirdik. Burada da, Genel Kurulda da
görüşmelere başlıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama şimdi ben somut olarak şunu öğrenmek
istiyorum: İç Tüzük’ümüze göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin reddettiği bir
kanun teklifi bir yıl müddetle gündeme getirilemez. Dolayısıyla, ben bu kanun
teklifim ret mi edildi, kabul mü edildi öğrenmek istiyorum. Bu benim kanun
teklifimin akıbeti açısından çok önemli.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – İç
Tüzük’ün 35’inci maddesine göre görüştük.
OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla, benim ismimi buraya yazmanın
bir anlamı yok.
BAŞKAN – Sayın Vural, komisyon açıklama yapıyor. Sayın Vural,
komisyonu dinleyelim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Benim ismimi buraya yazmanın bir anlamı yok,
ya ret ya kabul. “Reddettik.” desinler, tamam.
(x) 524 S. Sayılı Basmayazı
28/1/2014 tarihli 53’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Efendim,
İç Tüzük’ün 35’inci maddesine göre Plan ve Bütçe Komisyonumuzda tasarıyla
birleştirilmiş ve ilgili maddeleri aynen tasarıyla birleştirilerek Genel Kurula
getirilmiştir, reddedilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman ilgili maddeyi, bizim kanun
teklifimizin hangi ilgili maddede olduğunu söyleyin, ona göre bakayım. Benim
kanun teklifimi “İlgili maddede değerlendirdik.” diyorsunuz, “Kabul ettik.”
diyorsunuz. Hangi maddede?
BAŞKAN – Komisyon raporunda belli edilmiştir herhâlde Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Belliyse Sayın Komisyon Başkanı…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Şimdi, efendim, 6 tane teklif var ve 6
teklifin içerisindeki madde toplamında belki de diğer getirdiğimiz tasarı kadar
madde var. Birbirlerine benzerler var, uygun olanların hepsi görüşülerek
birbirine benzer olanların hepsi tasarının içerisinde yer almış ve getirilmiş,
şu anda Genel Kurula indirilmiş.
OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl benzer efendim? Bana somut olarak
neyle benzediğini söyleyin.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sizin
teklifler kabul edildi ve şu anda tasarının içerisinde yer alıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi maddede yer alıyor kabul ettiğiniz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Benim şu
anda ezberimde yok, bakıp söyleyeyim.
BAŞKAN – Sayın Vural, İç Tüzük’ün 35’inci maddesine göre komisyon
açıklamasını yaptı. Tasarıyı görüşürken ilgili hangi maddenin olduğu zaten
kendiliğinden ortaya çıkacak.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yok efendim, yok öyle bir şey.
BAŞKAN – Şu anda müsaade ederseniz komisyon bu konuda…
OKTAY VURAL (İzmir) – Doğru
değil efendim.
BAŞKAN –…madde çok olduğu için açıklayıcı bilgi veremeyebilir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama komisyon bu bilgiyi verecek efendim.
Benim ismimi oraya geçirerek, ondan sonra, sanki benim kanun teklifim
görüşülüyormuş gibi bir hava verilmesi doğru değil ki, doğru değil yani.
BAŞKAN – Komisyon açıkladı yalnız, birleştirerek görüşmeye
alındığını belirtti. Bunun ötesinde nasıl bir açıklama bekliyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) – Almasınlar, reddedilmişse almasınlar.
Birleştirmek, onunla ilgili komisyon iradesinin belli olması demektir. Ben de
diyorum ki: İlgili maddede varsa “Bu kanun teklifi var, bununla ilgilidir,
reddedilmiştir, kabul edilmiştir.” desin.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın komisyon.
OKTAY VURAL (İzmir) – Torba olarak koymanın bir anlamı yok ki.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın
Oktay Vural Bey’in de imzasının olduğu teklifin öncelikle tasarıyla
birleştirilmesi kabul edilmiştir. Ancak, söz konusu teklifteki maddeler, 2013
Temmuz ayında Genel Kurulda kabul edilen yasa içerisinde olduğundan dolayı, şu
anda, tekrar mevcut tasarıdan çıkarılmıştır ama yasalaşan bir madde olduğu için
çıkarılmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama niye birleştirdiniz o zaman, ben de onu
soruyorum.
BAŞKAN – Ama böyle bir…
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, doğru, ikinci işle ilgili teklifimizi
birleştirmeniz lazım zaten.
BAŞKAN – Sayın Vural, İç Tüzük’ün 35’inci maddesine göre bir
birleştirme yapabilirler ama.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, kanunlaşmış bir konuyu neden
birleştirirler? O zaman, komisyon bu konuyu incelememiş demektir, ben de onu
söylüyorum. İkinci işle ilgili verdiğim kanun teklifi…
BAŞKAN – Sayın Vural, komisyon açıklamayı yaptı, tasarının
kendisinde kanunlaşan hükümler bulunduğunu söyledi.
Konu anlaşıldı sanıyorum.
Sayın milletvekilleri, dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümü üzerindeki
soru-cevap işlemi tamamlanmıştı.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 1 inci maddesindeki “en az
daire başkanı” ifadesinin “en az genel müdür” olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Haydar Akar
İstanbul Ankara Kocaeli
Aydın Ağan Ayaydın Kadir Gökmen Öğüt Müslim Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Ensar
Öğüt Musa
Çam
Ardahan İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin birinci maddesinin
birinci fıkrasında geçen “on bir üye” ibaresinin “on dört üye” şeklinde
değiştirilmesi ve ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin
eklenmesini arz ve talep ederiz.
“l) Eğitim Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolunda faaliyet gösteren
en büyük üç sendikanın merkezi yönetim kurullarında görevli birer üye,”
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
İzmir Konya Antalya
Erkan Akçay Emin Çınar Ali Öz
Manisa Kastamonu Mersin
Muharrem
Varlı
Adana
“MADDE 1- 21/6/1927 tarihli ve 1117 sayılı Küçükleri Muzır
Neşriyattan Koruma Kanununun 2 nci maddesinin dördüncü fıkrasının e) bendi
“Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu ile Gençlik ve Spor Bakanlığı
Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nden birer üye”, aynı fıkradaki “10 üye”
ibaresi “on iki üye” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki bent
eklenmiştir.
“k) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca en az daire başkanı
düzeyinde seçilecek bir üye,”
BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılamıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak önerge üzerinde?
OKTAY VURAL (İzmir) – Muharrem Varlı…
BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Muharrem Varlı söz
aldı.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yine, milletin faydasına olmayan, kimin faydasına olduğu belli
olmayan bir torba yasayla karşı karşıyayız. Burada, o kadar değişik konulardan,
o kadar birbiriyle alakasız konulardan birleştirilmiş bir torba yasa karşımızda
ve bununla alakalı da yasama çalışması yapıyoruz.
Şimdi, burada, tabii, o kadar çok madde var ki, maddelerin her
birinde ayrı ayrı konuşacak olsanız, herhâlde, ne zamanımız yetecek ne de
bununla ilgili sizleri ikna edebileceğiz. Dolayısıyla, burada altın, gümüş, pırlanta
gibi ve süs eşyası olan bazı şeylerde ÖTV’yi de kaldırmayı planlıyorsunuz bu
torba yasayla.
Şimdi, yıllardan beridir ben burada çıkarım, derim ki –Sayın
Maliye Bakanı da burada, bununla ilgili birkaç defa hem yazılı hem sözlü soru
önergesi de verdim- “Gübredeki KDV fiyatlarını sıfıra çekelim, çiftçimizin
cebine buradan önemli bir meblağ girsin, çiftçimize katkı sağlayalım.” Her
defasında, bize gelen cevapta “Efendim, işte, bu yeni bir yük getirecek, yeni
bir ekonomik sıkıntı verecek.” düşüncesiyle bizim bu tekliflerimiz reddedildi.
Ama şimdi bakıyorsunuz, daha önce altında, gümüşte, pırlantada ve
süs eşyalarında KDV’yi sıfırladınız, şimdi de ÖTV’yi sıfırlıyorsunuz. Ya, bu
çiftçi üvey evlat mı? Yani bu ülkenin üreten insanları değil mi bu çiftçiler? Neden
bu çiftçilerin taleplerini hep göz ardı ediyorsunuz da sanki çok önemli
şeylermiş gibi süs eşyasında KDV’yi, ÖTV’yi sıfırlayıp burada yeni
kaçakçılığın, yeni rüşvetin önünü mü açmaya çalışıyorsunuz?
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, çiftçi gübre giderleriyle
âdeta bu yükün altında ezilir vaziyette. “Mazotta ÖTV’yi kaldıralım, KDV’yi
kaldıralım.” dediğimizde de “Efendim, burada çok önemli bir yük devletin
sırtına biner.” diyorsunuz her defasında. Ee, peki, biz bu çiftçiye ucuz mazot
kullandıramazsak, Avrupa çiftçisiyle aynı standartlarda desteklerini veremezsek
nasıl onlarla yarışmasını bekleyeceğiz, nasıl onlarla rekabet etmesini
bekleyeceğiz?
Yani, siz çiftçiyi âdeta üvey evlat pozisyonuna sokup, onlarla
ilgili önünüze gelen kanun tekliflerini, bizim ortaya koyduğumuz, sunduğumuz
tekliflerin hepsini reddettiniz. Ama altın, gümüş denildi mi, pırlanta denildi
mi KDV’yi de ÖTV’yi de sıfırlıyorsunuz. Herhâlde, özel bir ilgi alanınız var
burayla alakalı, ben bunu çözebilmiş değilim, anlayabilmiş değilim.
Şimdi, “Ucuz mazot vereceğiz, mavi mazot vereceğiz.” dediniz
iktidara geldiniz ama o günden bugüne mazot yüzde 400 oranında zamlandı, bunun
farkında mısınız? Yüzde 400 oranında zamlandı. Yani çiftçi o günkü aldığı
değerle bugünkü ödediği değer arasında yüzde 400 fazla para ödüyor ama
çiftçinin sattığı ürünlere baktığınız zaman, her geçen gün daha da aşağı
çekiliyor. Ayçiçek üreticisi bir yıl önce bilmem kaç liraya sattığı ayçiçeğini
bir yıl sonra onun altında bir fiyatla satıyor. Mısır üreticisi mısırını bir
yıl önce, iki yıl önce 600 küsur bin liraya satarken bir yıl sonra, iki yıl
sonra bu fiyatın altında mısırı satmak zorunda kalıyor ama çiftçiye vereceğiniz
yardımlar, çiftçiye vereceğiniz katkılar gündeme geldiği zaman, ne yazık ki,
bununla alakalı hiç böyle bir destek söz konusu olmuyor. Dolayısıyla, çiftçiyi
hep üvey evlat pozisyonunda görüyorsunuz.
Yani şimdi, altından, gümüşten ÖTV’yi kaldırırken sulama borcu,
elektrik borcu olan çiftçilerimize her gün yeni hacizler geliyor. Bu
çiftçilerimizin elektrikleri kapalı, sulamalarını yapamıyorlar. Niye bunlarla
alakalı bir düzenleme getirmediniz? Neden bunlara bir yenilik getirmiyorsunuz,
bunlara bir katkı sağlamıyorsunuz? Yok çünkü onlar sizin ilgi alanınızda değil,
sizin ilgi alanınızda olan şeyler altın, gümüş, pırlanta gibi şeyler.
Değerli arkadaşlarım, çiftçiler üreten insanlar; üretip bu ülkeyi
doyuran, doyurduğu gibi besleyen insanlar. Bu çiftçimizi koruyamazsak, bu
çiftçimize sahip çıkamazsak, herhâlde onlar da üretimden vazgeçtikleri zaman,
ülkemizin hâli ne olur hep beraber iyice kara kara düşünün.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 1 nci maddesindeki “en az
daire başkanı” ifadesinin “en az genel müdür” olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlarım.
Ben, bugün Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Önerge üzerinde söz aldın!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Kömürle ilgili konuşacağım.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde yaklaşık 2 milyon ton civarında
kömür dağıtılıyor, buna 3,5 milyar lira para ödeniyor. Ama bu kömür, özellikle
Kars, Ardahan, Doğu Anadolu, o bölgede dağıtılan kömürler ne biliyor musunuz
Sayın Bakanım? Ardahan’dan bana kömür gönderdiler, şimdi size göstereceğim,
tamamı taş ve toprak. Taş ve toprak arkadaşlar. Böyle bir zulüm olmaz!
Ve bu kömürün ocaktan çıkış fiyatı, 70-80 lira maliyeti, devlet
400 liraya alıyor, ithal kömür de 500 lira. Yani olacak iş değil bu! Öyle bir
vurgun vuruluyor ki aradaki fark… Mesela diyelim ki kapalı ocak diyorlar,
kapalı ocaktan fazla fiyata ihale yapıyorlar, açık ocaktan malı alıyorlar,
korkunç bir vurgun vuruyorlar.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Allah ıslah etsin!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Şimdi, size burada belgeleriyle
konuşacağım. Ne diyor burada? “AKP’li başkanın babasının evinde 17 ton kömür
çıktı!” Al! Al sana belge kardeşim! Belge diyorsunuz ya! AKP’li başkanın
babasının evinde 17 ton kömür çıktı Sayın Başkanım. Yani bunlar kömürü millete
de dağıtmıyor, kendileri alıyorlar. İşte, burada…
VAHAP SEÇER (Mersin) – Kömürcülük yapıyorlar, ticaretini
yapıyorlar!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Evet, belgesi burada.
Şimdi, değerli arkadaşlar…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Peki, savcılığa verdin mi onu? Ver,
savcılığa ver onu.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Tabii ki gereken yapılıyor, gerekli
işlemler yapılıyor.
Değerli arkadaşlar, bu kömürün kükürt oranı çok yüksek, kalorisi
çok düşük, korkunç bir is var ve hava kirliliği var. Şimdi, bizim bölgemizde
rakım 1.800 civarında. Rakımı yüksek olan yerlerde biliyorsunuz oksijen düşük
olur, bir de hava kirliliği olduğu zaman, inanın samimi söylüyorum,
insanlarımızın yüzde 90’ına yakını hava kirliliğine…
BAŞKAN – Sayın Öğüt… Sayın Öğüt… Sayın Öğüt…
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Öğüt, bir ikazda bulunmak zorundayım, sürenizi
ekleyeceğim.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Buyurun.
BAŞKAN – Şu anda görüştüğümüz torba kanunun konuşma yaptığınız
maddesi, Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu’yla ilgilidir.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Çok güzel…
BAŞKAN – Lütfen, konuyla ilgili konuşunuz…
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bak, küçükleri…
BAŞKAN - Sözüm bitmedi.
MUHARREM VARLI (Adana) – Ya, o zaman ne konuşacağımızı da yazın
verin elimize, ona göre konuşalım o zaman! Ne konuşacağımızı da yazın verin
elimize!
BAŞKAN - Ve lütfen ifadelerinizi, siz, özgürce ve kelimeleri
kullanarak yerine getirebilirsiniz, ifade edebilirsiniz; başka materyalleri
lütfen kürsüden göstermeyiniz. Sürenize ekleyeceğim.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Sayın Başkan, zaten benim derdim de
küçükleri korumak. Küçükleri nasıl koruyacağız? Hava kirliliğinden korumamız
gerekmez mi küçükleri arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Muzır neşriyattan koruma, küçükleri korumak değil.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Yani, küçükler hava kirliliğinden nasıl… Şu
anda, samimi söylüyorum, bölgemde…
BAŞKAN – Sayın Ensar Öğüt, lütfen başka materyalleri göstermeyin
salonda, lütfen!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bakın Sayın Başkanım, şimdi şurada ne
yazıyor? Aile ve Sosyal Yardımlaşma Fonu.
BAŞKAN – Sayın Ensar Öğüt…
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Sayın Bakanım, bu torba Ardahan’dan geldi.
Bakın, bu torba Ardahan’dan geldi arkadaşlar. Bu torbanın içinde ne var? Bakın,
şimdi bakacağız…
(Ensar Öğüt kömür torbasından kömürleri çıkartıp Genel Kurula
göstererek kürsüye bıraktı)
BAŞKAN – Sayın Ensar Öğüt, size ikazda bulundum. İç Tüzük’ü
uygulamak zorunda bırakmayın beni, lütfen.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Ama Başkanım, şimdi, müsaade edin. Ben
bölgemin sorunlarını iletiyorum.
BAŞKAN – Tamam, düşüncelerinizi kelimelerle, sözlerle ifade
edebilirsiniz.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Ama şimdi, bakın, taş…
Beyler, bunlar taş, taş!
AHMET YENİ (Samsun) – Şov yapma be!
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – At, at, taşsa at!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Evet, ben şimdi size hediye edeceğim,
AKP’lilere.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Hadi onları bir de havaya at!
BAŞKAN – Sayın Milletvekili Ensar Öğüt kömür gösteriyor, konumuzla
direkt ilgilidir!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, bu taş yanmıyor,
yanmıyor, yanmıyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Şov yapma!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Evet, şov yapıyorum tabii. Ya, ne yapacağım
Ahmet? Gel bakalım, sen “Fakire fukaraya kömür dağıtıyorum.” diyorsun ama bak Cumhuriyet
Halk Partisi olarak biz ne diyoruz biliyor musunuz? Biz kömür değil, nakit para
vereceğiz fakire fukaraya -600 lira para vereceğiz- kendisi kömürünü alsın.
AHMET YENİ (Samsun) – Hadi oradan be!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Verin kardeşim!
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – İzmir Belediyesi sizin, niye
vermiyorsunuz 600 lirayı?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bu kömürü siz devlete 400 liraya mal
ediyorsunuz, 400 liraya mal ettiğiniz kömürün parasını verin kardeşim. İşte,
Sayın Bakan…
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – İzmir Belediyesi sizin, Antalya
Belediyesi sizin, niye vermiyorsunuz parayı da, konuşuyorsunuz?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Ben, hayır… Bakın, bunlar Ardahan’dan gelen
tescilli kömürler. Ben, Sayın Bakana bu kömürleri hediye edeceğim, lütfen
araştırsın. Ben araştırmasını istiyorum arkadaşlar. Yani, bunu…
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Hangi parayı veriyorsun?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bakın… Yahu, bağırmana gerek yok
Hanımefendi. Bu kömürler taş mı değil mi? Bunu Sayın Bakan araştırsın, ben
araştırmasını istiyorum. Sayın Bakana da torbayı veriyorum, alın, buyurun.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – İzmir Belediyesi sizin, Antalya
Belediyesi sizin… Ne oldu, ne oldu?
(Ensar Öğüt kömür torbasını komisyon sırasının önüne bıraktı)
BAŞKAN – Sayın Öğüt, lütfen sükuneti bozmayın; çalışma düzeni ve
sükuneti bozmayın.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Saygısızlık yapıyorsun ya! Ne
yapıyorsun?
BAŞKAN – Görevliler lütfen torbayı alır mısınız Sayın Öğüt’ün
elinden.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Yanmaz, yanmaz, sen atsana!
BAŞKAN - Yeteri kadar gazeteciler resim çekti Sayın Öğüt. Tamam,
amacınıza ulaştınız, fotoğraflar çekildi. Lütfen alın yerinden.
SUAT ÖNAL (Osmaniye) – Şov yapma! Kürsüde konuşma hakkın var,
Bakanın yanına gitmeye hakkın yok.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Siz oyları parayla mı satın alıyorsunuz?
Huyunuz bu, doğru ya! Oyları parayla satın alıyorsunuz, bugüne kadar böyle
geldi, böyle gidiyor.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Değerli arkadaşlar…
BAŞKAN - Sayın Öğüt, şimdiye kadar yaptığım ihtarları veya
ikazları birinci ihtar olarak kabul edin lütfen ve ikinci ihtara lütfen mahal
vermeyin.
Lütfen buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Peki.
Değerli arkadaşlar, bakın, amacımız birilerini kötülemek değil.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, müsaade eder misiniz? Ya, şimdi burası Büyük Millet
Meclisi.
SALİH KOCA (Eskişehir) – Ya, niye süre veriyorsunuz ya? Zaman
bitti, zaman!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Ben, şimdi, bunu, kömürle ne anlatırsam
anlatayım, kimse anlamıyor. Şimdi, bu taşı gösterdim. Benim amacım ne biliyor
musunuz? Halka kömürden ziyade kaliteli kömür dağıtılsın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bunu ben rica ediyorum. Büyük Millet
Meclisinde ben kime anlatacağım? Hükûmetin Bakanına anlatacağım. Yapmayın ya!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Elinizin karası her yere bulaştı
Sayın Öğüt.
MURAT YILDIRIM (Çorum) – Samandan, kömürden, bunlardan iş çıkmaz.
Sen millete git, millete!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Geçen sene saman 1.100 liraydı, bu sene
300’e indirdik. Bunların sorunlarını dile getirmesek olur mu?
MURAT YILDIRIM (Çorum) – Sırada odun kaldı, odun getir, kereste
getir.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, sonuç şudur: Ülke
bizimdir. Bu kömürler taş kömürü. Devletin parası veriliyor, devlet zarar
ediyor. Yetimin, fakirin fukaranın hakkını götürüp başkasına veriyorsunuz. Bunu
vermeyin, etmeyin. Kömür verin, biz kömüre karşı değiliz ama kaliteli kömür
verin veya parasını verin, vatandaş parasıyla kömür alsın. Ben bunu demek
istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
NİMET BAŞ (İstanbul) – Kömürleri de al oradan.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Toplar mısınız orayı?
BAŞKAN – Sayın Ensar Öğüt, alır mısınız oradaki materyalleri
lütfen?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Peki.
BAŞKAN – Lütfen ciddiyetimizi koruyalım arkadaşlar, sayın
milletvekilleri, lütfen, Türkiye Büyük Millet Meclisindeyiz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sizin işiniz kirletmek, bizim işimiz
temizlemek.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Elitaş, söz istediniz.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Kısa bir açıklama yapma ihtiyacı hissettim. Biraz önce Sayın Varlı
konuşmasını yaparken dedi ki: “Değerli taşlardan, altın ve mücevherattan ÖTV’yi
sıfırladınız.” Ben tasarıyı inceledim. ÖTV’nin sıfırlanması durumu söz konusu
değil. Yanlış bir bilgilendirme olduğundan dolayı Genel Kurulu bilgilendirmek
ve tutanaklara geçmesi açısından bu ifadeyi kullandım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.
Diğer önergeyi okutuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, tasarıda vardı, komisyonda çıktı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Öyle bir şey yok tasarıda. Hayır,
tasarıda da yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tasarıda vardı, Hükûmet tasarısı suçüstünde
yakalandı, komisyondan döndü.
BAŞKAN – Komisyondan döndüyse…
OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla, Hükûmet iradesini burada
deşifre etmiştir. Evet, Hükûmet iradesini deşifre etmiştir. Tasarıda var.
BAŞKAN – Sayın Vural, komisyondan döndüyse sayın
milletvekillerinin burada konuşma yaparken Genel Kurula gelen metin üzerinden
konuşma yapması gerekir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz çıraktınız.
MUHARREM VARLI (Adana) – Komisyon çıkarttı, Komisyon.
OKTAY VURAL (İzmir) - Siz çıkarttınız.
MUHARREM VARLI (Adana) – Bu çiftçi yetim mi, öksüz mü, ikinci
sınıf vatandaş mı? Allah’tan korkun biraz ya!
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Allah’tan korkan kürsüde doğru konuşur.
BAŞKAN – İyice okumak gerekir. Genel Kurula metin nasıl geldiyse o
metin üzerinden konuşma yapmak gerekir. Bunu da bildirelim, bilginize sunalım.
Zaten biliyorsunuz diye de kabul etmek gerekiyor.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun teklifinin birinci
maddesinin birinci fıkrasında geçen “on bir üye” ibaresinin “on dört üye”
şeklinde değiştirilmesi ve ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
bendin eklenmesini arz ve talep ederiz.
“l) Eğitim Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolunda faaliyet gösteren
en büyük üç sendikanın merkezi yönetim kurullarında görevli birer üye,”
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – İdris Baluken konuşacak.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, bu torba kanunla sürekli Meclis gündeminde bir kanun yapma
tekniğini getirmenizi yine buradan anlaşılmaz bulduğumuzu ifade etmek
istiyorum. Neredeyse artık her bir ayda bir torba kanunu, içerisine çok farklı
konularda düzenlemeler doldurarak buraya getiriyorsunuz. Doğru dürüst bir kanun
teklifi Genel Kurula getirme sorumluluğundan da kaçma gibi bir pozisyona
düşüyorsunuz.
Tabii, bu 1’inci madde daha çok çocuk haklarıyla ilgili bir madde.
Vermiş olduğumuz önergeye niçin katılmadığınızı anlamadık çünkü biz bu vermiş
olduğumuz önergede çocukların her türlü ihmal ve istismarıyla ilgili muzır
yayınların olup olmadığı konusunda Bakanlık yetkilileri dışında sendikadan da
temsilcilerin olmasını öneriyoruz. Katılımcı demokrasinin gereği de budur.
Yönetim süreçlerinde, karar alma süreçlerinde sendikaların, sivil toplum
alanlarının, meslek örgütlerinin katılımını sağlıyorsanız, merkeziyetçilikten
kurtulma çabası içerisindeyseniz demokratik davranmış olursunuz. O nedenle,
sunmuş olduğumuz önerinin kabul edilmemesini, doğrusu, son derece yadırgıyoruz.
Tabii, çocuk hakları dediğimizde, böyle torba kanunların
içerisinde kaçamak maddelerle geçiştirilecek bir sorundan bahsetmiyoruz. Çocuk
hakları dediğimizde, çok kapsamlı tartışmalardan sonra, komisyonda yapılan
düzenlemelerden sonra Genel Kurula gelecek çok önemli ayrıntıları içeren kanun
tekliflerine, kanun tasarılarına ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyoruz. Hatta,
Anayasa’da çocuk haklarını güvence altına alacak düzenlemelerin bir an önce bu
Meclis tarafından, bu Parlamento tarafından ele alınması gerektiğini
düşünüyoruz.
Bakın, geçmiş dönemlerde, burada çocukların yaşam hakkı ihlalinden
maruz kaldıkları pek çok soruna kadar burada pek çok hususu dile getirmiştik.
Bugüne kadar dile getirdiğimiz hususlarda hiçbir şey yapmadınız. Cezaevlerinde
“Politik tutuklu çocuk” kavramı diye bir şey var ve şu anda Türkiye
cezaevlerinde 2 binin üzerinde tutuklu ya da hükümlü olan çocuk dramı var. Bunu
çözmeyle ilgili bugüne kadar maalesef hiçbir şey yapmadınız. Bırakın çözmeyi,
Pozantı Cezaevinde, Şakran Cezaevinde, Antalya Cezaevinde çocuklara yönelik
tecavüz vakalarıyla ilgili sorumluları yargı önüne çıkarma, sorumlulardan hesap
sormayla ilgili de maalesef bugüne kadar kamuoyu vicdanını tatmin eden bir şey
yapmadınız. Daha on gün önce, Sincan Cezaevindeki çocuk tutuklular çok ağır
işkencelere maruz kaldılar, hemen hemen hepsi darbedildi. Cezaevi yönetimi ve
oradaki sorumlu cezaevi personeli hakkında soruşturmalar yürüteceğinize, bu
işkenceye maruz kalmış olan çocukları Türkiye’nin değişik cezaevlerine
sürgünlere gönderdiniz. Böyle bir anlayışın çocuk haklarıyla ilgili bir yasal
düzenleme yapmasını da beklemiyoruz doğrusu.
Yine, biliyorsunuz, çocukların Türkiye’de yaşam hakkının
olmadığını savunuyoruz. Bunu, Ceylan Önkol’un durumunu buraya getirirken
söylemiştik; Uğur Kaymaz’ın, Halil İbrahim Oruç’un sokak ortasında infaz
edilmesini burada dillendirirken söylemiştik. Türkiye’de çocukların henüz yaşam
hakkı yoktur, Türkiye’de, çocukların yaşam hakkını garanti altına alacak bir
yasal düzenleme yoktur. Buna ihtiyaç varken torba kanunda bu şekilde
değerlendirmenizi anlaşılmaz bulduğumuzu ifade etmek istiyoruz.
Tabii “çocuk hakkı” deyince ana dilde eğitim hakkından yine
bahsetmek gerekir. Bütün uluslararası sözleşmelerde de ana dilde eğitim hakkı
çocuklar için en temel eğitim hakkı olarak tanımlanmasına rağmen Türkiye’de
hâlâ çocukların kendi ana dilinde eğitim hakkı yoktur. Bununla ilgili,
Hükûmetin kapsamlı bir Anayasa düzenlemesi yapmasıyla ilgili bütün beklentiler
boşa çıkmış, demokratikleşme paketinde de başta Kürt çocukları olmak üzere
Türkiye’deki farklı etnisitedeki çocukların özel okullarda parayla ana dilinde
eğitim alabileceğine dair maalesef düzenlemeler yapılmıştır.
Bütün bu sorunları burada beş dakikaya sığdırmak mümkün değil.
Biz, çağrımızı yinelemek istiyoruz: Çocuk haklarıyla ilgili kapsamlı bir
Anayasa düzenlemesi, Genel Kurula gelecekse de torba kanun içerisinde değil,
kapsamlı kanun teklifleriyle Meclisin ayrıntılı bir tartışma yürütmesi gerekir
diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
2’nci maddede 3 adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 2’nci maddesindeki “Ankara
icra dairesine” ifadesinin “Ankara’da belirlenecek bir icra dairesine” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Haydar Akar
İstanbul Ankara Kocaeli
Aydın Ağan Ayaydın Veli Ağbaba Musa Çam
İstanbul Malatya İzmir
Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım 2 önerge aynı
mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Ali Öz Emin Çınar Mehmet Günal
Mersin Kastamonu Antalya
Muharrem
Varlı
Adana
Diğer önerge sahipleri:
Hasip Kaplan Bengi Yıldız Sırrı Sakık
Şırnak Batman Muş
Adil
Zozani Demir
Çelik
Hakkâri Muş
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Adana Milletvekili Muharrem Varlı önerge hakkında
konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önceki önergemizle ilgili Sayın Elitaş itirazda bulundu ama
Hükûmet tasarısında ÖTV’nin sıfırlanmasıyla alakalı madde var, daha sonra alt
komisyonda bu değiştirildi.
Tabii, ben bunu söylerken yıllardan beridir burada gübre
fiyatlarıyla alakalı hep çiftçinin hakkını savunmak adına, çiftçiye fayda
sağlamak adına bir şeyler söylüyorum. Gelin, şu yüzde 18 KDV’yi sıfırlayalım,
hadi, varsanız! Niye altında, gümüşte, süs eşyasında, ojede, ne bileyim, şunda,
bunda sıfırlarken KDV’yi gübrede sıfırlamıyorsunuz? Mazotta hadi ÖTV’yi, KDV’yi
sıfırlayalım. Ha, ona gelince bir şey yok, ona gelince itiraz yok tabii!
Şimdi, bu yasada taşeron işçilerinin de çok önemli beklentileri
vardı, kendileriyle alakalı bazı düzenlemeler bekliyorlardı. Geçen bununla
ilgili verilen önerge üzerinde de ben söz almıştım ve konuşmuştum burada.
Taşeron işçilerin nasıl sıkıntılar yaşadığını, iş güvenliklerinin olmadığını,
emeklilikle ilgili kaygılarının olduğunu, evlerine ekmek götürmekte sıkıntı
yaşadıklarını, yarın kapının önüne konulup konulmayacaklarıyla alakalı bir
garantilerinin olmadığını burada anlatmıştım. Taşeron işçiler bu beklentiler
içerisindeyken ne yazık ki bu tasarıda, 125 maddelik bu tasarıda, taşeron
işçilerin durumunu iyileştirecek, onlara fayda sağlayacak bir madde yok. Dolayısıyla,
bu, çoğunluğu ilgilendiren bir yasa teklifi olmaktan öte, herhâlde birilerinin
menfaati doğrultusunda çıkartılan bir yasa teklifi, Hükûmet tasarısı diye
değerlendiriyorum ben.
Şimdi, taşeron işçilerin iş güvencesini veremezsek, onların
hayatlarını garanti altına alamazsak, bugün işteyken yarın kapının önüne
konulmalarını engelleyemezsek, bu merdiven altında çalışan işçileri garanti
altına alamazsak biz bunların hakkını nasıl korumuş olacağız? Biz vicdanımızda
nasıl rahat bir hesaplaşma, muhasebe yapacağız? Ama, baktığınız zaman, burada,
efendim, işte uçak sahiplerinin alacaklarıyla ilgili, hacizlerin konulmasıyla,
bunun kaldırılmasıyla ilgili özel bir teklif var. Yani, neden bu kadar özel
indiriyorsunuz bu işi? Hadi gelin çiftçilerin elektrik borçlarını
taksitlendirelim, “Haciz konulamaz çiftçilere elektrik borcundan dolayı.”
diyelim. Bunlar üretim yapmak için kullanıyorlar bu elektriği, keyiflerinden
kullanmıyorlar, klima çalıştırmıyorlar, efendim, ne bileyim, elektrikli soba
çalıştırmıyorlar; su çekiyorlar, tarlayı suluyorlar, dolayısıyla elektrik
borçları birikiyor. Ürünleri de para etmeyince elektrik borçlarından dolayı
sıkıntıya giriyorlar, ödeyemiyorlar. Hop, haciz, elektrikleri kesiliyor. Gelin,
hadi bunu yapalım varsanız ama yok. Kimin özel işi var, kime özel kıyak
çekilmesi lazım, onunla alakalı tasarı, madde düzenliyorsunuz. Arkadaşlar,
geneli ilgilendiren, çoğunluğu ilgilendiren… Bu ülkede üretim yapan, üretime
katkı sağlayan insanlara fayda sağlayalım, onları koruyalım, onlarla ilgili bir
şeyler yapalım burada. Ama size bunları söylediğimiz zaman hiç umurunuzda
değil.
4/B’liler, 4/C’lerle alakalı ne yaptınız? Hiçbir şey yapmadınız.
Burada, Mecliste de çalışan bir sürü arkadaşımız var bu statüde, onlar da bir
sürü şey bekliyorlar sizden ama hiçbir şey yapmadınız bugüne kadar, yapmaya da
niyetiniz gözükmüyor.
Şimdi, yine, sulama birliklerinde çalışan sözleşmeli personel var.
Bütün sözleşmeli personeli kadroya geçirdiniz ama sulama birliklerinde çalışan
sözleşmeli personeli ikinci sınıf vatandaşmış gibi onları ayırt ettiniz,
bıraktınız bir kenara. Onlar şu anda hâlâ sözleşmeli personel olarak çalışmaya
devam ediyorlar. Bu Allah’tan reva mıdır yani? Bunu vicdanınıza sorduğunuz
zaman rahat mısınız vicdanınızda? Ben rahat değilim doğrusu, sizin ve birçok
arkadaşımızın rahat olduğu kanaatinde değilim. Toplumun genelini ilgilendiren,
toplumun genel problemleriyle alakalı yasa teklifi, yasa değişikliği getirmemiz
gerekirken biz özel, kişiye özel servisler yapıyoruz. Bundan vazgeçin
arkadaşlar, toplumun genel yarasına gelin parmak basalım, bunu düzenlemeye
çalışalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Diğer konuşmacı…
Sayın Baluken, siz mi konuşacaksınız?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hasip Kaplan…
BAŞKAN – Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan konuşacak diğer
önerge üzerinde.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Arkadaşlar, bu torbada her şey var
maşallah. Bu maddede de… Cape Town’da bir sözleşme imzalanıyor, bu sözleşmeye
göre -bizim bu torba kanununa her şey konuyor ya- şöyle bir madde ekliyorlar,
diyorlar ki: Uluslararası taşınılabilir araçlar… Bunlara el konulmayacak. Yani,
amaç bu. E, bunun için ne yapalım? İcra ve İflas Kanunu’nu değiştirelim,
Harçlar Kanunu’nu değiştirelim. Harçlar Kanunu’nda bu şirketlere ayrımcılık
yapalım, harçlarını sınırlayalım. Ne kadar mesela? 10 bin Türk lirasıyla.
Kardeşim, bahsettiğiniz şeyler uçak uçak, Airbus, 400-500 kişi taşıyor böyle; koca koca
gemiler; tren, tren; uzay araçları, bahsettiğiniz şeyler bunlar, kabaktan
bahsetmiyoruz burada arkadaşlar. Kabak parasıyla uçak parası aynı olur mu,
nispi harcı aynı olur mu, başvuru harcı aynı olur mu, vatandaşa ayrı harç,
başkasına ayrı harç olur mu? Ya, arkadaşlar, bu hukuku lastik olsa bükseniz 20
yerden kopar yani, inanın şaşırıyorum.
Burada Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen
belgeyle İcra Müdürlüğüne başvuruluyor. İcra ve İflas Kanunu’nu da yok
ediyorlar. İcra ve İflas Kanunu var. İcra ve İflas Kanunu’nu yönetmelikle
dolanıyorlar arkadaşlar, yönetmelikle İcra ve İflas Kanunu’nu değiştirmeye
çalışıyorlar. Peki, bunun için buna gerek var mı? Şöyle bir baktım, Türkiye
uluslararası sözleşmeleri önce imzalıyor, burada oyluyoruz ya, hani elini
kaldır indir oluyor burada sözleşmelerde, sonra bizim Dışişleri Bakanlığı depo
ediyor. Depo ederken şöyle bir hüküm düşmüşler, Başbakanın imzasının hemen
üstünü okuyacağım size: “Türkiye Cumhuriyeti tarafından Hava Aracı
Protokolü’nün onaylanmasının uygun bulunduğuna dair belge depo edilir edilmez Türkiye’de
mezkûr protokole ilişkin olarak yapılan deklarasyon.” Şimdi, bu deklarasyonda
diyor ki: “İflas olayına karışmıyoruz.” Bu sözleşmede ne diyor? “Taraflar
mahkemesini belirler.” diyor. Geliyorsunuz, birkaç çekince konmuş, bu konan
çekincelerin içinde hava aracı var, zilyetli kontrol var. Fakat hava araçları
ise bu Cape Town’daki sözleşmeye bağlı değil. Uçakların sicili Chicago’da,
orada bir sözleşme var. Şimdi, Chicago’daki sözleşmeye göre tescil yani genel
işaret tescil otoritesi devlet oluyor. Şimdi, buradan baktığınız zaman, tescil
yeri orada, gemiler kendi ülkelerinde, uzay araçlarına şirketler ortak
olabiliyor farklı. Şimdi, ABD, 31 ülke ve Avrupa Birliği ülkeleri bunu
onaylamış. Ananas cumhuriyetine uçağımız gitti ve el koydular. Ne olacak şimdi?
Orada yok, taraf değil. Ne olacak? İşte orada kıyamet kopacak. Çünkü “Güvenceli
yükümlülük” diye bir madde var. Taraf olan buna güvenceli yükümlülük imzasını
koyar. Güvenceli yükümlülüğü yerine getiremiyorsan, o zaman tescil şartlarını
da sözleşmeye uyduramazsınız. Niye bununla uğraşıyorsunuz arkadaşlar?
Anayasa’nızı uygulayın ya. Anayasa’nın 90’ıncı maddesinde demediniz mi
uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir, uygulanır? Alın size bu protokol,
30 sayfadır, bunu olduğu gibi uygulayın. Ne lüzum var böyle dolanmaya, harçları
10 bin TL’yle sınırlı tutmaya? Sivil Havacılık Müdürlüğüne, İcra Müdürlüğüne
göndermeye ne lüzum var? Gelin bunları düzeltin ama doğru dürüst düzeltin, bu
yanlış. Eğer bu yanlışları, bu torbada, bu şekilde dile getirirseniz inanın karmakarışık
bir durum yaparsınız ve hukuk tekniği açısından son derece sakat bir durum
ortaya çıkıyor. İmzaladığınızı uygulamıyorsunuz, Anayasa’yı uygulamıyorsunuz.
Ama merak ediyorum demir yolu, tren miren alan var mı bu ara, uzay aracı alan
var mı? Bu alanları biraz araştırmamız gerekir diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. Bu ucube maddenin çıkarılması gerektiğini hatırlatıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 2’nci maddesindeki “Ankara
icra dairesine” ifadesinin “Ankara’da belirlenecek bir icra dairesine” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Veli Ağbaba (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Ağbaba, siz mi konuşacaksınız?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Veli Ağbaba konuşacak, Malatya
Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifle ilgili konuşmadan önce bir konu hakkındaki düşüncelerimi
sizlere ifade etmek istiyorum. Ülkemizde maalesef her gün, her kesimden
yurttaşımız şiddetle karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye’de hak arayan herkes,
kendini ifade etmek isteyen herkes, şiddete maruz kalmaktadır.
Değerli milletvekilleri, sokakta güvenlik görevlilerinin uyguladığı
şiddet, hiçbir dönemde olmadığı kadar artmıştır. Bu tür saldırı ve şiddetin
demokratik ülkelerde yaşanması kabul edilemez. Bu saldırılar, Türkiye’de
gördüğümüz olaylar ancak olsa olsa faşist idarelerin hâkim olduğu, faşist
hükûmetlerin hâkim olduğu ülkelerde olabilir.
Hiçbir şiddetin olmadığı, insanların en demokratik hakkını
kullandığı toplantılarda AKP şiddete başvurmaktadır. Birkaç örnek vermek
istiyorum. En son, geçtiğimiz haftalarda gözaltına alınan yakınlarının
emniyetteki durumunu öğrenmeye giden 2 gence tazyikli sularla, TOMA’larla
müdahale edildi. Türkiye’deki insanlar hangi ülkede yaşayacaklarını şaşırdılar.
Bakın, değerli milletvekilleri, Hükûmetin yasakladığı ama
milyonlarca insanın kutlamak istediği Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında ilk kez
Ulus Meydanı’nda insanların üzerine TOMA’yla, copla müdahale edildi, biber
gazları sıkıldı. Ellerinde hiçbir şey olmayan, sadece ve sadece cumhuriyeti
kutlamak için Türk Bayrağı’nı eline alan insanların üzerine maalesef
TOMA’larla, biber gazlarıyla müdahale edildi. 4+4+4’te eğitim yasasını protesto
eden sendikacıların üzerine saldırıldı, kimilerinin ayakları kırıldı.
Yine, Çağlayan Adliyesinde, bugün, sizin de utanarak kabul
ettiğiniz hukuksuzlukları protesto eden avukatların üzerine saldırdınız.
Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden biri olan ODTÜ’nün, o güzelim pırıl pırıl
öğrencilerin okumuş olduğu ODTÜ’nün üzerine saldırdınız.
Değerli arkadaşlar, bakın -bu yaz, Berkin’i hatırlar mısınız
bilmiyorum, sizin de çocuklarınız var- Berkin’in sadece ve sadece tek suçu
ekmek almaya gitmektir, ekmek almaya giden bir çocuğun üzerine maalesef
saldırdınız. Ali İsmail Korkmaz gecenin bir karanlığında AKP’nin polisleri ve
AKP’nin çeteleri tarafından bir gece yarısı hunharca öldürüldü ve Ali İsmail’in
kanı ellerinizde. Ethem Sarısülük üç metreden vuruldu, Ethem Sarısülük’ün
kanları ellerinizde.
Bu söylediklerimiz, değerli arkadaşlar, ülkede bu söylediklerimiz
Mecliste de yaşanmaya başlandı. Uçan tekmeler, çeşitli küfürleri her gün
yaşıyoruz. Bugün ismi “İnsan Hakları” olan komisyonda böyle bir saldırıya ben
maruz kaldım. Değerli arkadaşlar, AKP milletvekilleri hem Mecliste hem de
Meclis dışında herkese şiddet uygulamaya çalışıyor. Ne konuşacağımıza, nerede
konuşacağımıza, nasıl konuşacağımıza, kimi eleştirip eleştirmeyeceğimize AKP
karar vermeye çalışıyor.
BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen, konuya gelir misiniz.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri olarak biz biat kültüründen gelmedik. Biz hiç kimsenin
önünde eğilmedik, eğilmeyiz. Biz hiç kimsenin önünde diz çökmedik, diz
çökmeyiz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bizi hiç kimse teslim
alamaz. Bize hiç kimse, değerli arkadaşlar, diz çöktüremez. Bakın, siz biat
kültüründen gelmiş olabilirsiniz, siz bir parmakla milletvekili de seçilmiş
olabilirsiniz ama Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin geldiği yer
bellidir. Bizler yedi düvele karşı meydan okuyan, emperyalistlere karşı duran
Mustafa Kemal’in evlatlarıyız, Mustafa Kemal’in çocuklarıyız biz. (CHP
sıralarından alkışlar) Biz, idam sehpasına giderken kürsüyü, sehpayı ayağı
titremeden yere atan, “Yaşasın tam bağımsız Türkiye!” diyen, “Yaşasın halkların
kardeşliği!” diyen Deniz Gezmiş’in yoldaşlarıyız biz. Onun için, sizin bizi
susturmaya gücünüz yetmez. Haddinizi bileceksiniz bundan sonra, haddinizi
bileceksiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, işin bir başka yönü, bakın, işin bir başka
yönü: Bir kavga oluyor, diğer kavgalarda olduğu gibi bir kavga oluyor ama
Anadolu Ajansı, sizin yönetmiş olduğunuz Anadolu Ajansı utanılacak bir şekilde,
bunu benimle o malum zat arasında bir kavgaymış gibi veriyor. Geçmiş örneklerde
yaşadık, CNN TÜRK’ün kameramanını burada tekmelediniz, kavga diye verildi.
Anadolu Ajansı artık… Buradan bütün Türkiye’deki yurttaşlara çağrı yapmak
istiyorum: Anadolu Ajansına gazeteci demeyin, Anadolu Ajansı AKP’nin kendi
koludur, AKP’nin basın bültenlerini yazmaktan başka hiçbir işe yaramayan bir
basın kuruluşudur. Burada, huzurlarınızda Anadolu Ajansını da kınıyorum, yanlış
vermiş olduğu haberlerden dolayı.
Bir daha bir şey söylemek istiyorum: Şiddet uygulayana adam
denemez, şiddet uygulayana insan denemez, bunu da buradan belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 3’üncü maddede üç önerge vardır, okutacağım
ve birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3’üncü
maddesindeki “verilmesi gereken beyannamelerin şekil, içerik ve eklerini”
ibaresinin, “beyannamelerin şekil ve içeriklerini” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Reşat
Doğru
Tokat
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasanın 3 ncü maddesinin 3
fıkrasının aşağıda ki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Adil Zozani Demir Çelik
Şırnak Hakkâri Muş
Sırrı
Sakık Bengi
Yıldız
Muş Batman
3 fıkra: “birinci fıkrada ki gider vergileri oranları %2 ye
indirilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi Aydın Ağan Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul İstanbul İstanbul
Haydar Akar Kadir Gökmen Öğüt İzzet Çetin
Kocaeli İstanbul Ankara
Müslim
Sarı Musa
Çam
İstanbul İzmir
MADDE 3 - 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri
Kanununun 39 uncu maddesinin birinci fıkrasının sonuna;
"Şu kadar ki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca
engellilere yönelik olduğu konusunda olumlu görüş bildirilen ve elektronik
haberleşme işletmecileri tarafından münhasıran engellilere yönelik olarak
sunulan hizmetler bu vergiden istisnadır." hükmü eklenmiş,
bu fıkranın a) bendinde yer alan "(ön ödemeli kart satışları
dâhil)" ibaresi "(ön ödemeli hatlara yüklemeler için yapılan satışlar
dâhil)" şeklinde, aynı maddenin ikinci ve yedinci fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde yer alan
hizmetlerin birlikte veya birbiriyle bağlantılı olarak verilmesi ile ön ödemeli
hat kullanıcıları tarafından yapılan yüklemelerin farklı oranlara tabi
hizmetlerde kullanılması hâlinde, her hizmet tabi olduğu oran üzerinden
vergilendirilir."
"Birinci fıkradaki %25 ve %15 oranlarını ayrı ayrı veya
birlikte %5'e, %5 oranını ise sıfıra kadar indirmeye ve bu oranları kanuni
oranlarına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu, vergiye ilişkin usul ve esasları
belirlemeye, ön ödemeli hatlara yapılan yüklemelerin farklı oranlara tabi
hizmetlerde kullanılması hâlinde fazla tahsil edilen vergiyi kullanıcıya
ödenmesi koşuluyla mükellefe iade ettirmeye, verilmesi gereken beyannamelerin
şekil, içerik ve eklerini belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN – Son önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sanıyorum Komisyon temsilcisi ve Sayın
Bakan bizim önergemizin ne anlama geldiğini bu kısa süre içerisinde
değerlendiremedi. Ben açıklayacağım, yine de katılamıyor ise bu takdiri Genel
Kurula ve bizi izleyen vatandaşlarımıza bırakacağım.
Şimdi, bu görüştüğümüz maddenin engellilere yönelik bir yanı yok,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görev alanıyla hiçbir ilgisi yok. Gelir
İdaresi Başkanlığı, Maliye Bakanlığı; Gider Vergileri Kanunu uygulamasında
karşılaştığı bir sorunu burada çözüyor. Cep telefonu işletmecilerinin ön
ödemeli satışlarla ilgili uygulamasının yüklemelere dönüşmesi nedeniyle burada
ortaya çıkan vergi sorununu çözmeye yönelik bir madde. Hemen söyleyeyim ki:
İnternet hizmetlerinin artık özel iletişim vergisine tabi tutulması düşünülemez.
Bu hizmetleri özel iletişim vergisinden istisna etmek lazım; bu, son derece
yanlış. Özel iletişim vergisinin ağırlığı, yüksekliği ayrı bir tartışma konusu
ama mademki böyle bir vergi var ve Hükûmet bu vergiden vazgeçmiyor, o zaman
gelin, İnternet hizmetlerini özel iletişim vergisinden istisna edelim.
Benim söylediğim, Cumhuriyet Halk Partisinin önergesinin söylediği
şudur: Mademki engellilere yönelik birtakım olumlu düzenlemeler yapıyoruz, o
hâlde engellilerin iletişim hizmetleriyle ilgili onları koruyucu bir düzenleme
yapalım. Engelli bireylerin diğer toplum kesimlerinin ihtiyaçlarından farklı
bir ihtiyacı yoktur. Eğitim, sağlık, iletişim, ulaşım, rehabilitasyon, hayatın
çok çeşitli alanlarındaki hizmetler nasıl her vatandaş için bir ihtiyaç ise
engelli vatandaşlarımız için de aynı şekilde bir ihtiyaçtır. Ancak engelli
vatandaşlarımızın bu hizmetlere ulaşmada güçlüğü vardır. İşe girmede, sağlık
hizmetinde, eğitim hizmetinde diğer vatandaşlara göre bu gruplar dezavantajlı
gruptur. O hâlde, kanun koyucu, Hükûmet bunlara pozitif yaklaşacak, onun
dezavantajlı olduğu alanı yok edecektir. Biz önergemizde şunu diyoruz:
Teknoloji sürekli gelişiyor, sürekli değişiyor, engelli vatandaşlara yönelik
teknolojik yenilikler ortaya çıkıyor. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde
engelli vatandaşlara yönelik olarak bir kamera ve kişisel veri bankasından
oluşan, sadece görme özürlüler için yazılı metinleri tarayarak sesli hâle
getiren bir teknoloji ortaya konulmuştur. Sadece engellilere, görme engellilere
yönelik bu hizmeti vergiden istisna etmek gerekir ya da bir başka şirket, görme
engelliler ile ellerini kullanamayan, engellilerin daha çok faydalanabileceği,
sesli mesajı yazılı hâle getirebilen ses tanımlı telefon üretmiştir. Bunu
sadece engelli vatandaşımız kullanabilir yani bir başka normal vatandaş alıp
bunu kullanamaz. Dolayısıyla, kötüye kullanılma ihtimali yoktur.
Türkiye'nin tarafı olduğu 30 Mart 2007 tarihli Uluslararası Alanda
Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme ve zorunlu olmayan protokolün 9’uncu
maddesi erişilebilirlik yönünden engelli vatandaşlara yönelik bir düzenleme
yapılmasını üye devletler için emredici hâle getirmiştir. Türkiye bu
sözleşmenin tarafı olarak engelli vatandaşlarımızın iletişim hizmetlerinde
dezavantajlı konumunu ortadan kaldırmak zorundadır.
Önergemiz şunu söylüyor: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
engellilere yönelik olduğu konusunda olumlu görüş bildirdiği, uygun gördüğü,
elektronik haberleşme işletmecileri tarafından münhasıran engellilere yönelik
olarak sunulan hizmetler özel iletişim vergisinden istisnadır. Gelin, sadece
telefon işletmecilerinin, operatörlerin uygulamada karşılaştığı bir vergi
sorununu çözerken özel iletişim vergisini engelliler için bir sorun olmaktan
çıkaralım, münhasıran engelliler için üretilen teknolojik yenilikleri, bunların
sunduğu hizmetleri özel iletişim vergisinden istisna edelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayırlı bir şey bu ya!
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, efendim, bir
konuyu Sayın Bakanın ve Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, bizim, engelli
vatandaşlarımıza yönelik olarak, onların hayatını iyileştiren, onların
bürokraside ve vergi kanunları karşısında dezavantajlı konumlarını iyileştiren
önergelerimiz olacak. Bir tanesi çok uygundu ama reddedildi. Doğrusu son derece
üzüntülüyüm ama diğer önergelerimizi şimdiden ben Hükûmetin ve Genel Kurulun
bilgisine sunuyorum. Kendilerine dağıtılmış durumdadır, lütfen bu önergeleri
dikkatle incelesinler. Engelli vatandaşlarımız için olumlu düzenlemeleri
çoğaltalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Şimdi, isterseniz ara verelim, konuşun Sayın Hamzaçebi.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkanım, bu ve bütün
önergeleri çok dikkate aldığımızı belirtmek istiyorum. Bu maddeyi geçelim, biz
çok önemsiyoruz bu maddeyi. Gerekirse tekriri müzakereyle bunu tekrar
görüşebiliriz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Peki, teşekkür ederim efendim,
sağ olun.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN – Bu maddeden sonra ara vermemi mi öneriyorsunuz?
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Hayır, hayır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yok, hayır, hayır.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Devam edelim.
BAŞKAN – Daha sonra, tekriri müzakere, peki.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasanın 3 ncü maddesinin 3
fıkrasının aşağıda ki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Adil Zozani (Hakkâri) ve arkadaşları
3 fıkra: “birinci fıkrada ki gider vergileri oranları %2 ye
indirilir.
BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Adil Zozani konuşacak.
Buyurun Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Şimdi, Sayın Başkan, tekriri müzakere
edilecek bir madde üzerinde şimdi bizim boşa zaman harcamamızın bir anlamı var
mı açıkçası sormak istiyorum. Yani, eğer bu maddeyi biz tekriri müzakere
yöntemiyle yeniden konuşacaksak biz de sözümüzü o zamana bırakalım.
BAŞKAN – Talebinizi söyleyebilirsiniz, bilmiyorum…
ADİL ZOZANİ (Devamla) – Talebi ifade ediyorum. Süremi de
başlattınız. Süremi başlatmayın çünkü yanlış bir işlem yapıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Tekriri müzakere kararı
alınmadı tabii. Hep beraber ona karar verebiliriz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkan, önergeler
bizim elimize yeni geldi. Dünden gelmiş olsaydı biz de üzerinde çalışır, burada
daha çabuk, böyle, bir anda belirtirdik.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Efendim, biz dünden verdik.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Bize yeni geldi, bize şimdi
geldi, inceliyoruz.
BAŞKAN – Şu anda yapacak bir şey yok.
ADİL ZOZANİ (Devamla) – Önergeler daha önce verilmiş efendim,
şimdi.
BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar, sayın
milletvekilleri.
Sayın Zozani, size söz vereyim konuşacaksanız.
ADİL ZOZANİ (Devamla) – Süremi başlatırsanız…
BAŞKAN – Biz usulü uygulayalım, daha sonra diğer konunun gerekleri
yerine getirilir.
Buyurun.
Süreyi başlatıyorum yeniden.
ADİL ZOZANİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, bu maddeyle ilgili bir düzenleme yapmaya ihtiyaç olduğu her
hâlükârda belli. Daha iyi bir fikir varsa üzerinde gruplarca görüşelim,
tartışalım, daha iyisini de bulalım. Belki, bu maddede esas alınacak usul diğer
maddelerin de düzeltilmesine emsal olur, ön açıcı olur, iyi bir yöntem işletmiş
olursunuz.
Şahsi önerim: Bu maddeyi geçip sonra tekrar geri dönmek yerine bu
madde üzerine görüşmelerimizi gerçekleştirdikten sonra bir beş on dakika ara
verip bu arada ne yapılabileceğine ilişkin ortak karar verdikten sonra
görüşmelere devam etmenin daha faydalı olacağını düşünüyorum. Çünkü burada
yapılacak işlem diğer maddelerin de düzeltilmesi hususunda bize biraz ön açıcı
olur. Hükûmetin de bizim önerilerimize ne denli olumlu bir meyil içerisinde
olduğunu görmüş olacağız. Belki, Meclisin çalışma koşullarının kolaylaştırılması
konusunda da ön açıcı bir durum olur. Bütün maddeler üzerine ayrı ayrı
önergeler üzerinden görüşme yapmak yerine, konuşma yapmak yerine burada ön
açıcı bir tartışma yapıp kabul edilebilir önergelerde ortaklaşabiliriz diye
düşünüyorum. Önerimi bu konuşmanın içerisinde sizinle paylaşmak istedim.
İkinci önemli husus: Sayın Başkan, şimdi, buraya çıkan hatipleri,
mutlaka, siz konu bütünlüğü içerisinde, konuyla ilgili konuşmaya davet
ediyorsunuz. İç Tüzük size böyle bir hak veriyor, doğru bir işlem yapıyorsunuz,
uyarınız bu yönüyle doğrudur ancak ben de iddia ederim ki Akdeniz Bölgesi’ndeki
çam kozalaklarının yola düşmesini bile burada konuşursak bu torba yasayla
ilgilidir. Hiçbir şeye “Bu torbayla ilgili değildir.” diyemezsiniz. Dolayısıyla
neyin bu konu bütünlüğü içerisinde olup neyin bu konu bütünlüğü içerisinde
olmadığına, ne Meclis Başkan Vekili olarak sizin ne de burada
milletvekillerinin kesin karar verebilme şansı yoktur. Bakın, çocuk haklarını
konuşuyoruz, engelli haklarını konuşuyoruz, onlarla ilgili düzenlemeleri
konuşuyoruz, vergiyle ilgili düzenlemeleri konuşuyoruz; Anadolu Ajansını
konuşacağız, otoyolların özelleştirilmesini konuşacağız, SGK’ya alınacak
personelle ilgili konuşma yapacağız, uzman personeli konuşacağız. Şimdi, hangi
konunun tasarıyla ilgili olup hangisinin olmadığını burada kararlaştırmak
gerçekten güç.
Şimdi, esasında Hükûmetin vergi politikasında bir problem var. Çok
kazanandan az, az kazanandan çok vergi alma politikası sakat bir politikadır.
Hükûmet yetkililerinin uzun süre “Biz bu yöntemi değiştireceğiz; çok kazanandan
çok, az kazanandan az alacağız.” şeklinde vaatleri, sözleri var. Başbakanın
var, Hükûmet üyelerinin var, AK PARTİ sözcülerinin bu minvalde sözleri var
ancak bunların hiçbiri yerine getirilmiyor.
Şimdi, burada da, bu maddeyle ilgili de bizim önerdiğimiz farklı
bir şey: Yani mümkün olduğunca sıfıra indirgemek çünkü Türkiye’de iletişim
vergisinin gelir oranıyla orantılı olarak, paralel olarak düşünülmesi gerekir.
Toplumun büyük çoğunluğunun alt gelir grubu kategorisinde yer aldığı ülkemizde
yani Türkiye’de iletişim vergisinin çok yüksek olduğu gerçek. Dolayısıyla
iletişim vergilerinin mümkün olduğunca asgariye indirilmesi yönteminin esas
alınması gerekir. Bu maddede kısmen iyileştirilme düşünülmüş ancak mevcut madde
de, Komisyondaki tartışmalarda da ifade edildiği üzere, mevcut düzenleme de bu
konuda var olan haksızlığı ortadan kaldırmıyor. Dolayısıyla bu konuda
iyileştirmenin yapılabileceğine ilişkin bir umut var iken biz de pozitif
görüşlerimizi o müzakerelerde ifade etmek üzere ben de sözlerimi burada
sonlandırıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Zozani, dün de sizinle biz tüzük tartışması
yapmıştık, bugün de yapacağız galiba.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Ben size hak verdim Sayın Başkan, ben sizi
eleştirmedim.
BAŞKAN – Şu anda tüzüğün geneli üzerinde, tümü üzerinde
konuşmuyoruz, maddeler bölümüne geçtik. O madde hangi konudan bahsediyorsa
konuşmacıların o konuyla ilgili burada düşüncelerini ifade etmesi gerekiyor.
SIRRI SAKIK (Muş) – Doğrudur, doğrudur.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, ben size hak verdim.
BAŞKAN – Biliyorum, bana hak verdiniz ama bir kez daha
hatırlatayım.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Ama bunu dün de hatırlamanız gerekiyordu
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü
maddesindeki “verilmesi gereken beyannamelerin şekil, içerik ve eklerini”
ibaresini “beyannamelerin şekil ve içeriklerini” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Reşat Doğru (Tokat) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru
konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
524 sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, haksız ve
hukuksuz şekilde Sincan Cezaevinde yatan kahraman insan Engin Alan Paşa’yı
selamlıyorum. İnşallah haksızlık, hukuksuzluk bir gün bitecek ve o değerli
kardeşimiz de bizlerin arasına katılarak yasama faaliyetlerine katılacaktır.
İkinci olarak, çok değerli kardeşimiz, Esenyurt’ta seçim büromuza
yapılan hain saldırıda, Cengiz Yücel Akyıldız, şehit edildi. Cengiz Yücel
Akyıldız’ı ben de yakinen tanırım; hakikaten, kendisi ülkesine, milletine,
toprağına, bayrağına bağlı olan yiğit bir insandı. Onu kahpe kurşunlar şehit
etti. Şurası unutulmasın ki Türk milliyetçileri, ülkücüler hiçbir zaman yapılan
saldırılardan en küçük bir şekilde yadsınmazlar, hiçbir şekilde rahatsız
olmazlar; gerekirse şehit olurlar, gazi olurlar, vatanları ve milletleri için
dün olduğu gibi bugün de her şeylerini ortaya koyarlar ama şu unutulmasın ki:
Hainler mutlaka bir gün cezalarını görecektir ve o ceza da kendilerine verilecektir.
Ama, şunu ifade etmek isterim ki: Failler mutlaka süratli bir şekilde
yakalanmalıdır ve gereken ceza da verilmelidir.
Sayın milletvekilleri, bu maddeyle, 3’üncü maddeyle 6802 sayılı
Gider Vergileri Kanunu’nda değişiklik yapılıyor. Tabii, engellilerle ilgili ve
aileyle ilgili çıkarılan kanunlara daha fazla birtakım imkânların verilmesini
canıgönülden arzu ediyoruz, bu noktada da her türlü desteğimizi yapacağız,
engelli vatandaşlarımıza her türlü imkân farklı şekilde verilmelidir. Ancak,
şurası bir gerçektir ki: Ülkemiz on iki yıldan beri Adalet ve Kalkınma
Partisinin oylarıyla, tek başına iktidarıyla idare edilmektedir yani ülkenin
büyük bir sorumluluğu çok büyük bir güçle bu siyasi partiye verilmiştir.
Milletimiz bu siyasi partiye görev verirken fakirliğime, yoksulluğuma,
yolsuzluğun üzerine gidilmesine, her türlü işte, meselelerin çözülmesi
noktasında oy vermiştir. Ancak, değerli milletvekilleri, şu anda Anadolu’nun
birçok yerinde maalesef çiftçi kardeşlerimiz perişandır. Bakınız, bugün mazota
yüzde 12 civarında zam gelmiştir. Bu gelen zam çok büyük bir zamdır. Çiftçi
kardeşlerimiz maalesef traktörüne mazot koyamıyorlar, tarlalarına gübre
atamıyorlar, ilaç kullanamıyorlar. Sadece onlar mı? Hayır, bugün emekliler de
aynı şekilde çok büyük bir sıkıntı içerisindeler. Emekli kardeşlerimiz
neredeyse torunlarına bir çikolata almanın hesabını yapmaktadırlar.
Memurlarımız, işçilerimiz yani ücretlilerimiz enteresandır şu anda çok büyük
sıkıntı içerisinde kalmışlar, yoksulluğun ağır girdabı içerisinde maalesef
ezilmektedirler öyle ki şu anda kartzede duruma gelmemiş bir memurumuz maalesef
yoktur. Ancak, şurası da bir gerçektir ki: “Ülkemizin kalkınmasını, gelişmesini
istemeyenler -diye bazen tabirler kullanılıyor- yolsuzluk olayını gündeme
getiriyorlar.” deniliyor.
Değerli milletvekilleri, şu anda yoksullukla mücadele edilmemiş,
fakirlikle mücadele edilmemiş fakat en önemlisi de yolsuzluklarla şu anda
ülkemiz maalesef çok büyük oranda suçlanır konuma gelmiştir.
“Şu anda” diyoruz çünkü 17 Aralıktan itibaren yani aralık ayının
3’üncü haftasından itibaren ülkemizde çok ağır durumlarla karşı karşıya
bulunulmaktadır. Yolsuzluk almış başını gitmektedir. Biz bunları zaman zaman,
Milliyetçi Hareket Partili sözcüler olarak, ülkemizin her tarafında ifade
etmeye çalıştık. Türkiye’mizde bir yolsuzluk hadisesi var. Birtakım yerlerde
rüşvet alımları, rüşvetle birtakım işler dönüyor. Bazı yerlerde, işte, insanlar
ekmek bulamazken, rüşvet dolayısıyla, kayırmacılık dolayısıyla haksız kazançlar
temin ediliyor. Dolayısıyla, bu fakirliğin üzerindeki bu ağır yükün ortadan
kaldırılmasında “Hükûmet yetkilileri üzerlerine düşen görevleri yapsın.”
denmişti. Ancak, enteresandır, yolsuzluk girdabına Hükûmet maalesef girmiş, 4
bakan bundan dolayı görevden alınmış ve çocukları dâhil, akrabaları dâhil,
birçok insan suçlanmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, bunların üzerine gidilmesi gerekirken
maalesef bugün öğreniyoruz ki 2 tane daha savcı görevden alınmış ve beraberinde
emniyet yetkilileri görevden alınıyor. Hâlbuki, bunlar yapılacağı yerde, işte,
yolsuzlukların üzerine gidilme babından, savcıların, hâkimlerin, emniyet
yetkililerinin, güvenlik güçlerinin yani o araştırma yapan herkesin önü açılsa
ve sorumlular bir bir ortaya çıkarılsa daha doğru olmaz mıydı? Ama insanların
vicdanında ağır bir yara oluşturuluyor fakat yolsuzluklar maalesef almış başını
gidiyor, haksızlıklar almış başını gidiyor. Gelin, bunların önlerini açalım
yani kim yolsuzluk yapmışsa, kim rüşvet almışsa bunun hesabı mutlaka sorulsun.
Bugün sormazsanız, yarın yüce millet soracaktır diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Sayın Başkan, izninizle bir
düzeltme yapabilir miyim?
BAŞKAN – Buyurun.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Sayın konuşmacı, sanıyorum dil
sürçmesi oldu, “yüzde 12 zam gelmiştir…”
BAŞKAN – Sayın Satır, sesinizi biraz yükseltir misiniz veya
mikrofonlara doğru yakınlaşırsanız...
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Değerli konuşmacı, “Mazota yüzde
12 zam gelmiştir.” dedi, sanıyorum bir hata oldu, 12 kuruş zam gelmiştir
sadece, zabıtlara geçmesi açısından söylüyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Zam geldiği böylece zabıtlara geçmiş
oldu.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 4’üncü madde üzerinde aynı
mahiyette üç önerge vardır. Önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 4’üncü maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Haydar Akar İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Kocael Ankara İstanbul
Müslim Sarı Musa Çam Aydın Ağan Ayaydın
İstanbul İzmir İstanbul
Sakine
Öz
Manisa
Diğer önerge sahipleri:
Oktay Vura Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Ali Öz Emin Çınar Mehmet Günal
Mersin Kastamonu Antalya
Özcan
Yeniçeri
Ankara
Diğer önerge sahipleri:
İdris Baluken Bengi Yıldız Hasip Kaplan
Bingöl Batman Şırnak
Demir Çelik İbrahim Binici Adil Zozani
Muş Şanlıurfa Hakkâri
BAŞKAN – Önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Manisa Milletvekili Sakine Öz.
Buyurun Sayın Öz. (CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anadolu Ajansıyla ilgili 4’üncü maddede söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Anadolu Ajansıyla ilgili bu düzenleme, yaklaşık yedi ay önce
Meclise geldi ve bekletiliyor. Anadolu Ajansındaki usulsüzlükler konusunda
haziran ayında verdiğim araştırma önergesi üzerine Genel Kurulda söz aldım ve
konuştum. Ajansın, ülke gündemindeki önemli konularda AKP’nin basın bürosu gibi
çalıştığını, yöneticilerinin siyasi kadrolaştığını, Ajansın temel kuruluş
ilkelerine nasıl ters düştüklerini, çalışanlara uyguladıkları baskıları o
önergemde açıklamıştım. Aynı zamanda şirketin ortağı olan Hazinenin, Anadolu
Ajansındaki hisse devri usulsüzlüğüne dair itirazlarını belgelemiş ve şöyle
demiştim: “Bu hukuksuzluğun üstünü örtmek için yakında özel bir yasa getirecekler.
Türk Ticaret Kanunu’nu, miras hukukunu ve kamu denetimini tümüyle hiçe sayan,
Başbakanlıktan ödenek alıp da hesap vermeye gelince kaytarmanın yolunu arayan,
usulsüzlüklerin üstünü kapatmaya kalkan bir kanun hazırlanıyor.” O iddialarım,
bugün, işte bu kanun tasarısıyla ortaya çıkmıştır.
Sayın milletvekilleri, Anadolu Ajansı üzerine 6 Temmuzda şunları
söylemiştim: “Hazine, ortağı olduğu Anadolu Ajansındaki sermaye artırımı
davetine uymuş ancak sahibi belirsiz olduğu ileri sürülen yüzde 25’lik hissenin,
Genel Müdürün şahsına sadece 12.825 liraya devrine karşı çıkmıştır.
Mirasçıların birçoğuna ulaştığını iddia eden kişinin çağrısına kulak
tıkamıştır. Hisseleri bugünkü piyasa değeriyle değil, üzerinde yazan 12 bin
lirayla Genel Müdüre devretmek, yaşanacak usulsüzlüğün ve gelen yasanın zaten
habercisidir. “Bilinmeyen hisse varsa, bunlar Hazineye devrolmalı, aksi hâlde,
Ticaret Kanunu ve miras hukuku çöker.” diyen Hazineye Ajansın yazdığı cevaplar
2012 yılı Sayıştay denetim raporlarında da açığa çıkmış, Sayıştay, Hazinenin
gelir kaybına uğratıldığını belgelemiş, hisse devrinin usulsüzlüğüne, bu
hukuksuzluğa resmen “pes artık” dedirtmiştir. İşte Sayıştay raporlarının bir
kısmı: Bu, Meclisimize verilen ve sadece şu kısmıyla ilgili olan Sayıştay
raporu ama içeriği daha detaylı olan Sayıştay raporu.
Değerli milletvekilleri, siz devleti öyle bir hâle getirdiniz ki
Meclise yollatmadığınız o Sayıştay raporlarıyla belgelenen usulsüz işler birkaç
ay sonra birilerini korumak, usulsüzlüğü aklamak için yasa kılıfına bürünüp
önümüze düşmektedir. Meclis, “paralel devlet” yalanından önce, paralı ellerin
aklandığı, kişiye özel yasaların tekme tokatla çıktığı bir boks ringine
dönüşmüştür. Yargıda hesap vermesi gerekenler, dayatma yasalarla cezaevlerinden
kurtarılmakta, servetine servet katarak koltuğuna koltuk çıkmaktadır. Devleti
hesap vermekten meneden Hükûmet, tüm vurgunlar karşısında Sayıştayı,
sayamayacak; Hazineyi, hazmedecek; Maliyeyi, halkın malını yedirecek hâle
getirmiştir. Kusura bakmasın kimse.
Anadolu Ajansının mali denetimden, Sayıştay gözetiminden, KİT ve
ihale mevzuatından, Ticaret Kanunu’ndan bu tasarıyla uzak tutulması, yolsuzluk
sürecinde yeni yollar açacaktır. Anadolu Ajansındaki kamu hisselerinin
özelleştirilmesi, Ajansın bir “AKP aile şirketi olma” yolunda taşların
döşenmesi demektir. Hazine, Sayıştay ve Maliyenin usulsüz eleştirileri, Sayın
Arınç’ın koruması altındaki Anadolu Ajansında, farklı hesaplar uğruna hiçe
sayılmıştır. Öyle ki Komisyon görüşmeleri sırasında duruma karşı çıkan Maliye
bürokratları bu konuda ısrarla konuşturulmamış, Ajans içinde Hükûmet eliyle
kurulan bir prenslik, Bakanlık görüşlerinin önüne geçirilmiştir.
Kanunu yazanlar bize şimdi şunları açıklamalıdır: Anadolu
Ajansındaki değişikliği “piyasadaki rekabete uyum” diye süslü sözlerle
anlatanlar, madem bu kadar özel sektör ve piyasa meraklısı, Ajans, o zaman ne
diye Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünden bu kadar büyük
bütçe almaya devam ediyor? Basında rekabete inanan bu şirket, bu kadar kamu
kaynağını kullanarak haksız rekabet yaratmıyor mu? Güya, devlet güdümü altına
girmek istemeyen Anadolu Ajansı, bu kadar kamu kaynağını kullanırken her şey
iyi de sıra harcamanın, paranın denetimine gelince mi kötü? Hem halkın
vergisini kullanıp Ajansı AKP’nin basın bürosu gibi çalıştıracaksınız, Orta
Doğu ve Türkiye siyasetinde kirli hesaplar peşinde koşacaksınız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
SAKİNE ÖZ (Devamla) - …hem de kamu denetiminden muaf olmak için,
hisseleri özelleştirmek için yasa çıkaracaksınız.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.
SAKİNE ÖZ (Devamla) – Yok öyle yağma Sayın Başkan, biz böyle
yağmaya izin vermeyeceğiz.
BAŞKAN – Ne demek? Sayın konuşmacı, lütfen sözünüzü geri alır
mısınız!
SAKİNE ÖZ (Devamla) – Hepinizi saygılarla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Size söylemedi Hanımefendi,
size söylemedi.
BAŞKAN – Bana dönerek “Yok öyle yağma.” dedi de.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Ben size söylemedim. Siz öyle anladıysanız
ben ne yapabilirim?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Genel Kurula söyledi
Hanımefendi.
BAŞKAN – Ben üzerime alınmadım. Yani “Ben ne yapabilirim?” değil,
eğer öyle bir şey yaptıysanız özür beklerim ama konuşmanın genel akışında geçen
bir cümleymiş.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Evet, Genel Kurula söyledi.
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Evet, Genel Kurula söyledim.
BAŞKAN – Bana dönerek söylediğiniz için bir yanlış anlaşılma oldu.
Evet, önergeler üzerinde diğer konuşmacı, Ankara Milletvekili
Sayın Özcan Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
524 sıra sayılı Kanun ve Kanun Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önerge dolayısıyla
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anadolu Ajansı, Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çıkardığı ilk yasaları duyuran bir kurumdur. Anadolu Ajansı Millî
Mücadele’nin millî şahidiydi. Aslında, Anadolu Ajansı üzerinde değil, gerçek
bir tarih üzerinde konuşuyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasından on
yedi gün önce 6 Nisan 1920’de örgütlenmiş olan bir kurumu, bugün, burada yeni
bir düzenlemeyle amacından, ilkelerinden, ideallerinden uzak bir noktaya
taşıyoruz. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 379’uncu maddesindeki yüzde 10
sınırlamasına tabi olmaksızın kendi paylarının doğrudan veya dolaylı bir
şekilde, karşılıklı veya karşılıksız kazanılması ya da rehin olarak kabul
edilebilmesi, kazanılan paylar üzerinde Hazineye yararlanma hakkı verilmesi ve
kazanılan payların özelleştirilmesine yönelik düzenlemeler yapılıyor.
Özellikle bir şeyin altını çizmek zorunlu ve gerekli oldu:
Yasaları çıkarmak değil, yasaların uygulanmasını sağlamak esastır, yasalara
uygun davranmak esastır. Uygulanmayacak yasayı çıkartmak beyhude bir işin somut
yansımaları olarak ortaya çıkıyor. Biz eğer çıkardığımız yasaları gerçek manada
kendimiz ihlal ediyorsak ve onların
uygulanmasına izin vermiyorsak ortada bir problem var demektir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hocam, yeni bir şey değil ki.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Söyleyeceğim şimdi, hiç merak etme.
Canınıza okuyacağım şimdi.
KİT’lerle ilgili mevzuatın, kamu personeli rejiminin, kamu denetim
sisteminin, kamu ihale sisteminin, kamu mali yönetim sisteminin, Anadolu Ajansı
Anonim Şirketi hakkında uygulanmaması öngörülmektedir. Neredeyse, “Anadolu
Ajansı, hiçbir yasaya bağımlı değildir, keyfî bir kuruluştur, dilediğini yapar,
dilediğini alır, dilediğini satar.” demeye getiriliyor. Peki, bir şeyin altını
çok net çizmek lazım. Anadolu Ajansı Anonim Şirketinin, Sayıştay denetiminden,
Türkiye Büyük Millet Meclisi denetiminden, kamu ihale mevzuatından muaf hâle
getirilmesinin mantığı nedir? Yasayla, yasal denetimin olmadığı bir sistem
teşekkül ettiriliyor. Ajansın özel hukuk tüzel kişiliği oluşturularak denetim
ve ihale mevzuatı dışı bir yapı oluşturuluyor. Kestirmeden söyleyeyim: Yapılan
düzenleme, yasayla yasal soygun düzeni inşa etmek anlamına gelmektedir.
Bu noktada birkaç konunun altını çizmek istiyorum: Kiraladığınız
otomobiller, bakanlıkların kiraladığı otomobillerin veya Meclisin kiraladığı
otomobillerin, neredeyse, bir yıllık kirasıyla otomobilin kendisini satın almak
mümkün hâle gelmiştir. Türkiye’nin Dışişleri Bakanının -buradan defalarca ikaz
etmemize rağmen- oturduğu konutun aylık kirası 48.720 liradır. “Garip gureba,
fakir fukara” edebiyatının başmimarlarından olan Sayın Davutoğlu’nun aylık
kirasının garip gurebeya maliyeti 48.720 liradır. İçinize siniyorsa devam
ettirin. Bakanlıkların kiraladıkları bazı binaların dört yıllık kirasıyla, o
kiralanan binanın mülkiyetini satın almak mümkündür, bu, reva mıdır?
Kamu İhale Yasası, 164 defa ihlal edilmiştir. Ya, bu Kamu İhale
Yasası’nı niçin çıkardınız? Kamu İhale Yasası’nı uymamak, uygulamaya koymamak
için mi çıkardınız? Bunu çıkıp birilerinin açıklaması gerekiyor. Keyfîlik,
yiyicilik, yağmacılıkta iktidar haddini fena hâlde aşmıştır.
Bakın, şu elimdeki kitabın, İstanbul Belediyesi tarafından basılan
bu kitabın maliyeti 361 lira 90 kuruştur ve bu, ayakkabı kutularının yarısına
denk bir parayla basılmıştır. Ve bunların -çok açık söylüyorum bakın- 3 tanesi
bir ihalede…
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Hocam, bu kitap ne, biliyor musunuz?
İstanbul’un nasıl çalıştığını gösteriyor o kitap. Bak, ne büyük işler
başarmışız, görüyor musunuz?
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Buraya gelir konuşursunuz.
ASAL Limited Şirketi, Turkuaz Tanıtım Şirketi, İstanbul Kültür
Sanat Anonim Şirketi…
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Ansiklopedi hâlinde çalışmışız biz.
Ansiklopedi hâlinde çalıştığımızı gösteriyor o kitap.
BAŞKAN – Lütfen, müdahale etmeyin sayın milletvekilleri.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – 3,5 milyon birisi veriyor, 3 milyon 583
birisi veriyor, 2.500 birisi veriyor. Önce 2.500 olana veriyorlar -2,5 milyon
lira verene- sonra diyorlar ki: “Evrakın eksik.” Onu alıp 3,5 milyon olana
veriyorlar ve oradan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – …bu 3,5 milyon liraya basılan bu
kitabın -10 bin tane basılıyor- 1 tanesinin maliyeti…
BAŞKAN – Sayın Yeniçeri, teşekkür ederim.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Bu, çalıştığımızı gösteriyor.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – …350 liraya geliyor. 11 lira 90 kuruş
da bunun posta parası veriliyor, 361 lira 90 kuruş.
BAŞKAN – Sayın Yeniçeri, süreniz bitti.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – İstanbul’a gelen hizmetleri anlatıyor.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Buna itiraz edeceğinize bu hırsızlığa
itiraz edin, bu yolsuzluğa itiraz edin.
BAŞKAN – Sayın Yeniçeri, sözünüz bitti, süreniz bitti.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – O kitap İstanbul’a gelen hizmetleri
anlatıyor.
BAŞKAN – Sayın Dalyan, lütfen, müdahale etmeyin.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Yani yasayla, kanunla yasal soygun
düzeni inşa etmek sistemini bir kenara bırakın…
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Siz Hocasınız, gayet iyi biliyorsunuz.
İstanbul’a gelen hizmetler anlatılıyor kitaplarda.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Neler anlatıyor, neler? İstanbul’da
yapılan hırsızlıkları anlatıyor.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Bir okuyun, öğrenin. Eğer daha
farklısını isterseniz iktidara gelirsiniz, çalışır yaparsınız inşallah.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Daha o dosya açılmadı. O dosyalar
açılacak birer birer. Onların altında kalacaksınız hepiniz. Hepiniz
göreceksiniz nasıl yapılacağını… Biraz sonra devam edeceğim.
BAŞKAN – Sayın Özcan, süreniz bitti.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, efendim, sataşma varsa Sayın
Milletvekiline söz verin, kürsüden cevap versin. Oradan müdahale etmeye gerek
yok. Lütfen cevap versinler.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Ben cevabımı verdim, siz benim muhatabım
olmayın.
BAŞKAN – Sayın Vural, milletvekili kendi talebini dile
getirebilir. Teşekkür ederim uyarınıza. Kendi talebini yerine getirebilir.
Aynı mahiyetteki diğer önerge için Şırnak Milletvekili Sayın Hasip
Kaplan konuşacak.
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli arkadaşlar, Anadolu Ajansı, Meclisten
bir ay önce kurulmuştur. “16 Mart tarihi itibarıyla” denir, Halide Edibe
Adıvar, Yunus Nadi ve şu anki Ziraat Fakültesinde. Zamanla, cumhuriyetin
kuruluşunda devletin resmî ajansı olarak günümüze geldi ama şöyle bir
girdiğiniz zaman, Ajansın kuruluş hikâyesinde, yirmi beş yıllığına kurulmuş,
yani yirmi beş yıllık bir ömür için. Fakat sonra burası iyi gelmiş birilerine
çünkü bunun yöneticilerinin payları var, 50 tane hisse payı, bir de ortaklık
sandığı var. Yani gerçekleri bir türlü konuşmuyoruz.
Şimdi, devletin resmî ajansı, basın özerk olmasa, özgür olmasa o
ülkenin adına nasıl özgür basın olarak görev yapacak? Yapmamış belli. Bu daha
sonraki iktidarlar döneminde nasıl TRT’yi kendilerine borazan hâline
çevirdilerse, Anadolu Ajansı da bu geleneğini bugüne kadar sürdürdü, sonra
kadrolarını almaya başladılar, her iktidar orayı bir arpalık olarak görmeye
başladı ama bir türlü işin içinden çıkamıyorlar çünkü devletin resmî ajansı,
hukukta Türk ticaret şirketi.
Bakın, devletin resmî ajansı bir tarafta, bir tarafta ticaret
şirketi, bir tarafta hisseler olayı var ve bu olaya bizim bütçeden, Basın
Enformasyon bütçesinden para veriliyor. Devlet görevlileri, şirketse
sözleşmeyle gitmesi lazım, 657 sayılı Yasa’ya göre memur olarak tayin ediliyor.
Böyle ucube bir şey olabilir mi arkadaşlar? Ya şirkettir ya değildir. Ya
devletin ajansıdır ya değildir. Ya birilerinindir ya devletindir. Yani bunun
artık netleşmesi lazım ve maalesef KİT Kanunu’ndan kaçırılıyor, Sayıştay
Kanunu’ndan kaçırılıyor. Sayıştay raporunu okuduk bu konuda, felaket.
Şimdi, böyle bir durumda bununla ilgili düzenleme yapıp bunu,
buradaki bazı kişileri güçlendirmenin, burayı da arpalık olarak kullanmanın bir
anlamı var mı arkadaşlar? Yakışıyor mu? Mademki Türkiye Cumhuriyeti’nden daha
kıdemli, yaşlı bir ajans, bunu bu hâle getirmek doğru mudur? İşte, basına bakış
açısının yansımasıdır bu arkadaşlar.
Basın Konseyi… Daha dün Galatasaray Üniversitesinde François
Hollande’ın ziyaretine yalnız Anadolu Ajansını almışlar, tek başına. Haksız
rekabet. Ajans, üyelerine haberini satacak. Bütün basına bu kapatılıyor. Daha
iki günlük bir olay.
Şimdi, buradan baktığımız zaman, Ajansın en son, Kürtçede yayın
yaptığını biliyoruz 6’ncı dil olarak ama hâlâ çözüm dilini kullanamıyor çünkü
resmî devlet refleksini sürdürüyor. Bu resmî devlet refleksi içinde baktığınız
zaman bu kurum iflah olmaz, ıslah olmaz, TRT gibi, her gelen iktidarın elinin
altında tutacağı bir arpalık olarak kullanılır, orayı herkes kendi kadroları
için kullanır, oradan haber çıkmaz, basın çıkmaz, onu gül suyuna da batırsanız,
altın suyuna da batırsanız, halka açık da arz etseniz beş kuruş etmez, miadı
dolmuştur, derhâl kapatılması lazım. Bu Meclisin de bununla artık uğraştırılmaması lazım. Bütün
kavganın nedeni hisse sahipleridir. Yöneticilik yapanların, cumhuriyetten bu
yana yöneticilik yapanların mirasçılarını bir araya getiremiyorlar. Miras
hukukuna göre bir araya getirirseniz 2 milyon kişi eder. Bunların payını
bölüşün bakayım, bunların vekâletini alın bakayım. Bu şirket, ne yaşar ne
yaşamaz bir şirket arkadaşlar ama en güçlü basın şirketi, devletin resmî ajanı.
Ajansı… Pardon, ajanı, doğru söylemişim. Devletin resmî ajanı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Paralar… Paralar…
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, devletin bu resmî ajansının artık
birilerinin, milletin sırtından beslenmesine, arpalanmasına son verelim. Bu
Meclis onurlu bir şey yapsın. Cumhuriyet Dönemi’nde hayırlı işler yapmıştır ama
sonrasında resmî devlet ideolojisi neyse inkâr, imha, asimilasyonda da aynı
şeyi yapmıştır. Bugün de iktidarların etkisi altına girmiştir, miadı dolmuştur;
kapatalım, biz de rahat edelim, herkes etsin.
Saygılarımızla. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.
5’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 5. Maddesindeki “eklenmiştir”
ifadesinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Haydar Akar
İstanbul Ankara Kocaeli
Aydın Ağan Ayaydın Mehmet Ali Susam Musa Çam
İstanbul İzmir İzmir
Kadir
Gökmen Öğüt Müslim
Sarı
İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 5- 18/11/1960 tarihli ve 132 sayılı Türk Standardları
Enstitüsü Kuruluş Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c ) bendinin
başına “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı” ibaresi
eklenmiştir.
Oktay Vural Mehmet Günal Özcan Yeniçeri
İzmir Antalya Ankara
Emin Çınar Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
Kastamonu Konya Manisa
Ali
Öz
Mersin
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasanın 5. maddesinde geçen
“ikinci fıkrasının (c) bendinin” ifadesinin “ikinci fıkrasının (b) bendi”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Sırrı Sakık Ayla Akat Ata
Şırnak Muş Batman
Bengi
Yıldız Adil
Zozani
Batman Hakkâri
BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Batman Milletvekili Sayın Ayla Akat Ata
konuşacak.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasanın 5’inci maddesi üzerinde BDP Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
görev ve yetki alanı dikkate alındığında, bugüne kadar Türk Standartları
Enstitüsünün Genel Kurulunda temsilcisinin bulunmayışını bir eksiklik olarak değerlendiriyoruz
ve yasa teklifinde geçtiği üzere 1 değil, 2 üyeyle temsil edilmesini uygun
görüyoruz. Şöyle ki: Söz konusu olan ekonomik faaliyetler, ticari faaliyetler
olduğunda doğa ve kültür aleyhine şekillendiği gibi, insan aleyhine de
şekilleniyor ve aynı zamanda kadın, çocuk, yaşlılar ve engelliler aleyhine de
şekillenebiliyor. Bu yüzden Bakanlığınızın bu konudaki sözünün etkili olacağını
değerlendiriyoruz ve 2 üyeyle temsil edilmesi noktasındaki önerimizin kabulünü
rica ediyoruz.
Sayın Bakanım, görev alanınız içerisinde aile ve toplum
hizmetleri, çocuk hizmetleri, kadının statüsü, engelli ve yaşlı hizmetleri,
sosyal yardımlar, şehit yakınları ve gazi hizmetleri… Bu kadar geniş bir alana
hitap eden, yönetmekte olduğunuz toplumun -kadını bir tarafa bırakırsak çünkü
kadın zaten toplumun yarısı- neredeyse yarısına hitap eden bir çalışma alanınız
var ama ilgili düzenlemeler bir torba kanunla geliyor. Bunu en başta sizin
kabul etmemeniz gerektiğine inanıyorum ki bu düzenlemenin siz göreve başlamadan
önce şekillendiğini biliyoruz. Keşke göreve başladıktan sonra bu noktada bir
itirazınız olsaydı çünkü Bakanlığınızla ilgili herhangi bir düzenlemenin
mutlaka ama mutlaka, bir torba kanunun içerisinde değil, ilgili bir kanunla ve
gereği gibi tartışılarak ve görev alanınız dikkate alındığında ilgili sivil
toplum örgütlerinin de mutlaka sözünün, bu konuda varsa önerilerinin dikkate
alınarak şekilleneceği düzenlemelerle bir kanun teklifinin geçirilmesi
gerektiğine inanıyoruz.
Sayın Bakanım, sosyal politikalar dediğinizde, toplum olarak akla
ilk gelenin seçim yatırımı olarak topluma giden birtakım hizmetler olduğu
gerçeğiyle yüz yüzeyiz bir muhalefet partisi olarak. Yine bir seçim
arifesindeyiz, yine biliyoruz ki toplumumuzun ekonomik gelir düzeyi oldukça
düşük ve bu gelir düzeyindeki düşüklük, çoğu zaman seçim yatırımlarının konusu
hâline gelebiliyor. Kendi seçim bölgem içerisinden bile dikkate aldığımda,
benim bulunduğum ilin nüfusunun neredeyse yarısı yeşil kartlı. Yeşil kartlı
olmak demek de herhangi bir sosyal güvenliğinin olmaması demek, herhangi bir
şekilde ekonomik gelir elde edememek demek.
Bu noktadan ele aldığımızda, sorunları çözmek yerine görünür
olmasını engellemek doğru bir politika değil. Sorunları çözmek için önce
sorunun varlığını kabul etmek gerekiyor ve bu ülkede kadınların, çocukların,
engellilerin ve yaşlıların sorunları var. Bu sorunların giderilmesi noktasında,
mevcut torba kanun içerisinde bile gelmiş olsa bazı düzenlemeler bizim
tarafımızdan da destekleniyor. Çünkü yetmediğini biliyoruz ama herhangi bir
hizmet götürmemektense belli bir hizmetin kapısını açabilecek herhangi bir
çalışmanın bizler mutlaka tarafı olacağız ama aynı şekilde tekrar başta
söylediğimi belirtmek istiyorum: Aslolan, sorunu çözmek olmalı. Sorunun
görünmez kılınması ne yazık ki bir politika hâline geldi. Görünmez
kılınmadığını, aksine bir süre sonra daha büyük ve derinleşmiş olarak bizim
karşımıza çıktığını bir kez daha belirtmek istiyorum.
Sayın Bakanım, öncelikli talebimiz, tabii ki yaşlılar da olsa,
engelliler de olsa, mutlaka ama mutlaka çocuklar da olsa bakım hizmetlerinin
toplumsallaşması ve bakım masraflarının kamu tarafından ücretsiz olarak
karşılanması. Bunu sağlayabilmek için tabii ki Bakanlığınız bütçesinin mutlaka
artırılması gerekiyor. Bu konuda herhangi bir partinin -eğer partiniz bu konuda
gerekli düzenlemeleri yaparsa- itirazı olacağını zannetmiyoruz. Çünkü daha önce
de ifade ettiğim üzere, görev ve yetki alanınız dikkate alındığında toplumun
can alıcı birtakım noktalarına nüfuz ettiğiniz ve bu noktada da sizden beklentimizin,
toplumun beklentisinin en yüksek düzeyde olduğunun da altını çizmek gerekiyor.
Son olarak, Sayın Bakanım, ilgili Bakanlık, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı ama bu Bakanlığın isminin başından “kadın”ın
çıkarılmasını biz hâlâ hazmedebilmiş değiliz. Mutlaka ama mutlaka bir sonraki
düzenlemenin Bakanlığın “Kadın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” şeklinde
ya da bu konuda çalışan ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak
yeniden isimlendirilmesini ve bunun bir yasa teklifiyle tekrar gündemimize
gelmesinde sizin de bu konuda bir icraat sahibi olacağınıza da inanarak belirtmek
istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 5- 18/11/1960 tarihli ve 132 sayılı Türk Standardları
Enstitüsü Kuruluş Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c ) bendinin
başına “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı” ibaresi
eklenmiştir.
Özcan Yeniçeri (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılamıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Özcan Yeniçeri, İstanbul hikâyesine
devam edecek.
BAŞKAN – Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri, buyurun.
Önerge üzerinde konuşacak.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam İstanbul’un icraatını iyi öğrenecek o
kitaptan ha, iyi öğrenecek kitaptan Hocam.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ben de. Onun için okutturuyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hocam imzala da ver.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – İstanbul Belediyesinden alırsınız,
benden niye istiyorsunuz?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun’un
5’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz grup
önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum, bir kez daha hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben, biraz önce dedim ki: “Bu kitap 350 liraya basılmış, 3,5
milyon lira ediyor bedeli, 11 lira da bunun posta masrafları olmuş, 361 lira 90
kuruş. Ayıptır, ayıp böyle bir kitap 361 lira falan olmaz.” Savundunuz, çıkın
buradan bunun maliyetinin, buna nasıl tekabül ettiğini açıklayın, ben,
rüşvetin, yolsuzluğun, külli müsrifinin yani israfın her çeşidinin
savunulduğunu ilk defa buradan duyuyorum ve sizden duyuyorum, üzüntü verici bir
şey.
Tabii, bunu söylerken hemen altında şu cümleleri de söyledikten
sonra asıl konuya geçeceğim. Hukukun, soygun aracı hâline dönüştürülmesi söz
konusu olabiliyor. İşte hukukun soygun aracına dönüştürülmesini “İnsanlık
tarihinin şahit olduğu en menfur yozlaşma” olarak nitelendirenler vardır.
“Yasal soygun” olarak tanımlanan olguyla ilgili çok değişik analizler var ama
bir ikisini, şunu söyleyelim: Günümüzün en büyük dolandırıcılığı, devletin,
herkesin başkasının hakkını gasbederek zenginleşmesini teşvik eden bir soygun
düzeni yaratması ve onu organize etmek bahanesiyle genelleştirerek sistem
hâline getirilmesidir. Bu süreç, başkasının hakkını gasbedecek bir düzenin
yandaş kesimler için oluşturulmasıyla daha vahim bir hâl almaktadır.
Fırsatları herkes için eşit kılmayan düzenlemeler, bazı kesimler
için imtiyaz ve öncelikler yaratmaktadır. Çoğu kez, iktidarlar, hukuk ya da
adaleti, soygunun ve haksızlığın ürettiği ayıpları kapatan incir yaprağı gibi
kullanırlar; böylece, geniş halk kitleleri aleyhine olarak sebepsiz zenginleşen
yandaş ekip, ar, hayâ ve endişe duygusundan kurtulur. Ahlaki ve insani olarak
doğru görülmesi imkânsız olan uygulamaların hukuki olarak teşvik edilmesi ve
özendirilmesi söz konusu olur. Eskilerin söylemiyle, olan biten, şeriata ve ahlaka uygun değildir ama
hukuka ve siyasete uygun olarak kabul edilebilir. Bu, vicdanları
rahatlatabilir; kişisel vicdanı rahatlatabilir, soyguncunun vicdanını
rahatlatabilir ama kamu vicdanını fena hâlde acıtır.
Değerli milletvekilleri, bu 5’inci maddeyle, Türk Standardları
Enstitüsü Kuruluş Kanunu’nun 4’üncü maddesinde yer alan Türk Standardları
Enstitüsü Genel Kuruluna diğer kurumlardan gönderilecek üyeler arasında, Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığından bir temsilci görevlendirilmesi
sağlanmaktadır. Bu maddeyle, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının etkinliğinin
artırılması amaçlanmıştır. Madde özü itibarıyla doğrudur, doğruya “doğru” demek
de doğrudur.
Aile ve sosyal politikalara ve Bakanlığına her anlamda önem
atfetmek, toplumu sağlıklı kılmakla yakından alakalıdır. Onun için, özelikle
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının hemen hemen bütün kurumlarla ilgili
olarak ortaya koyabileceği birtakım temsilcilerinin, orada toplumumuzun
sağlıklı ve daha ileri bir noktaya gelmesi, sosyal politikaları ve insanı
düşündürmesi bakımından bu çabaları takdire şayandır. Bu bağlamda, son
zamanlarda aile kurumunda yaşanan sarsıntı, aileye yönelik olarak ortaya çıkan
tehdit ve riskler ciddi bir biçimde artmaktadır ve bu tehdit ve riskleri biz
ciddi bir biçimde irdelemek ve incelemek zorundayız. Bu nedenle, aile kurumuyla
ilgili hassasiyetlerimizi her şeyin üstünde görmek ve taşımak durumundayız.
Özellikle belirtmek zorundayız ki, aileyi yasalar değil, toplum korur, toplum.
Ailenin bozulduğu, aile kavramı ve kurumunun yıkıldığı yerde toplumu bir arada
tutacak çok fazla bir şey kalmamış demektir.
Herkes bilmelidir ki kazanılanlar yani maddi olarak kazanılanlar,
sahip olunanlar yani mülk edinilenler ya da kullanılan maddi değerler bir gün
kaybolacaktır -hani bu mal sahibi, mülk sahibi var ya, onun gibi olacaktır-
ancak manevi, insani ve ahlaki değerler var olmaya devam edecektir. Manevi ve
ahlaki değerleri gelecek nesillere aktarmada ailenin yerinin ne kadar yüksek
olduğunu söylemeye bile gerek yoktur. Dolayısıyla, Sosyal Politikalar
Bakanlığının buradaki temsilci ataması da veya bulundurması da fevkalade
yerindedir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 5. Maddesindeki “eklenmiştir”
ifadesinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam konuşacak önerge üzerinde.
Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli Genel Kurul; tüm
milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum, bizi izleyen vatandaşlarımıza
saygılarımızı sunuyorum.
Bir şey söylemek istiyorum. Bu verdiğimiz önergede, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığından bir kişinin katılmasına hiçbir itirazımız yok,
önergemizde de aslında katılmamalarını gerektiren hiçbir şey yok. Ama, ben asıl
Türk Standardları Enstitüsünün yapısında, 45 kişiden oluşan yönetimin 28 kişisi
kamu ağırlıklı, 7 tanesi YÖK’ün seçtiği, 11 tanesi de Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliğinin seçtiği… Türk Standardları Enstitüsü gibi bir kurumda
Türkiye Mimar Mühendis Odalarının temsilcilerinin yani mühendis kimlikli
insanların olmasını da bu kanunun içine koymayı neden düşünmeyiz? Bunu
dikkatlerinize sunuyorum. TMMOB'a karşı takınılan bu tavrı da Genel Kurulunuzun
ve vatandaşlarımızın dikkatine sunuyorum.
Bunu burada kısa kesiyorum çünkü çok önemli bir kesimin
sorunlarına da bu önerge vesilesiyle değinmek istiyorum, o da kamyoncularımızın
sorunlarıdır. Esnaf ve sanatkârların çok sorunları var ama şu an
kamyoncularımız gerçekten artık burunlarından solur hâle geldiler. Bakınız, az
önce arkadaşımız konuştu K belgesiyle ilgili olarak. Türkiye’de akaryakıt
fiyatlarının 5 liraya gelmesi sonucunda kamyoncumuz gerçekten para kazanamadığı
gibi çok çile çekmektedir. Bu kesimin belge sorunu var -37 tane belge
alıyorsunuz- akaryakıt sorunları var, sigorta sorunları var ve benzeri sorunlar
var. Son zamanlarda İzmir’de, Gebze’de, İstanbul’da kamyoncular eylemler
yapıyorlar. Bu değerli Meclis, bu kamyoncuların neden bu eylemleri yaptığı
konusuyla ilgilenmek zorunda. Bürokratik bir devlet değil, demokratik bir
devlet olarak, kamyoncuların neden dertleri var, nasıl çözebiliriz diye konuyu
görüşmek zorundayız.
Son olarak da Alanya’dan yük taşıyan kamyoncuların İstanbul haline
girişlerinde sıkıntıları var, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ve UKOME’ye
dertlerini anlatamıyorlar. Bu vatandaşlarımız yaş sebze ve meyve taşıyorlar,
bunlara girişlerinde -zaten Boğaziçi Köprüsü’nü kullanamıyorlar- Fatih
Köprüsü’nü kullanırken hem sabah hem akşam rezerv koyuyorsunuz. Taşıdıkları mal
sebze, aynı günün akşamı oraya gitmezse bu sebzenin, tazeliği ve bakımı çok zor
olan ürünün zamanı geçecek. Böyle bir konuda dertlerini anlatmak istiyorlar,
karşılarında muhatap bulamamış durumdalar.
Değerli arkadaşlar, bu insanların dertlerini çözmek zorundayız. Bu
insanların istedikleri de çok fazla bir şey değil. Bu insanları tutuyorsunuz köprüde,
sonra bıraktığınız zaman, hale geldiklerinde bütün halin etrafı kamyonla
doluyor, hale almıyorlar, küçük arabalarla mallarını taşımak zorunda
kalıyorlar, ciddi sıkıntılarla karşı karşıya. Kamyoncu bu memleketin ekonomik
üretiminin yükünü taşıyan kesim. Burada Hükûmetin son politikaları, hep büyük
şirketleri düşünen, lojistik şirketleri düşünen politika. Küçük kamyoncu kendi
kaderine terk edilmiş durumda.
Geçen gün Konya Kamyon Garajı’ndaydık Sayın Genel Başkanımızla.
Bir kamyoncuyla sohbet ederken dedi ki: “Konya’dan İzmir’e gidiyorum, 700
kilometre yol yapıyorum, yeminle söylüyorum, 50 lira para kazanamıyorum, 50
lira!” 700 kilometre yolda, her ihtiyacını kamyonda görüyor, yiyecek, içecek ve
diğer ihtiyaçlarını. 700 kilometre yapıp 50 lira para kazanamayan kamyoncunun
derdine derman olmak bu Meclisin en birinci görevi. (CHP sıralarından alkışlar
)
Onun için, değerli arkadaşlarım, bu Meclisin gündemini halkın
gündemiyle eşit hâle getirmeliyiz. Kamyoncuyla, esnafla, sanatkârla, köylüyle,
işçiyle, emekliyle aynı gündemi konuşan bir Meclis olmadıkça bu Meclisin
gerçekten halkın sorunlarını çözdüğünü söylemek mümkün olamaz. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Biz bu Meclisin gündemini iktidarın
gündemine değil, halkın gündemine çevirme noktasında, bundan sonraki maddelerde
de konuşmalarımızı bu içerikte yapacak ve gündemi bu noktaya çekmeye
çalışacağız.
Hepinize saygılar sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.40
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
6’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 6. Maddesindeki “eklenmiştir”
ifadesinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Haydar Akar
İstanbul Ankara Kocaeli
Aydın Ağan Ayaydın Kadir Gökmen Öğüt Müslim Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Hasan Ören Musa Çam Celal Dinçer
Manisa İzmir İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 6 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“MADDE 6- 132 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (c)
bendinin başına “Aile ve Sosyal Politikalar, Ekonomi, Gümrük ve Ticaret,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik” ibareleri eklenmiştir.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Özcan
Yeniçeri
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasanın 6 ncı maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Adil Zozani Demir Çelik
Şırnak Hakkâri Muş
Sırrı Sakık Bengi Yıldız Pervin Buldan
Muş Batman Iğdır
BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Iğdır Milletvekili Pervin Buldan
konuşacak.
Buyurun Sayın Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6’ncı madde üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Tasarıyla, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının teşkilatı
hakkındaki mevzuatta değişiklik yapılmaktadır. Getirilmek istenen değişiklikler
arasında, çocuklar ve engelliler hakkında önemli değişiklikler yer almaktadır
fakat kadınların dağ kadar sorunlarına bu düzenlemede de yer verilmediğini
görmekteyiz değerli arkadaşlar. Uygulanan şiddetten istihdam alanındaki
yetersizliklere kadar onca sorun dururken, hâlâ her gün 3 kadın öldürülür ve
şiddete uğrarken bu sorunları sadece istatistiksel veriler olarak duyurmaktan
başka ne yapılmakta? Bunu, doğrusu, Sayın Bakana sormak isterim.
Geçtiğimiz yıl, Hükûmet, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet
Bakanlığını kaldırıp yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını tahsis
ederek çok önemli bir irade beyanında bulundu. Ki, biraz önce 5’inci maddede de
grubumuz adına söz alan Sayın Ayla Akat Ata da bu konuya değindi. Bu icraatın
yapılacağı duyumları alındığında kadın örgütlerinden gelen tepkileri ve görüşme
taleplerini de görmezden gelerek… İradesinin ne kadar keskin olduğunu gösterdi
kadın örgütleri fakat, yapılan düzenlemeyle, sadece iki kelime yani “aile” ve
“kadın” yer değiştirmedi, tam tersine, büyük bir anlayış, devlet politikası yer
değiştirdi yani devletin kadın politikasının ekseni kaydı değerli arkadaşlar.
Buna rağmen, nedense, basında ve kamuoyunda gereken yeri bulamadı bu konu.
Galiba “Kadınlar eskiden, ‘kadın’, ‘kız’, ‘bayan’ sözcüklerine kafayı
takarlardı, şimdi de ‘aile’, ‘kadın’ sözcüklerine kafayı taktılar.” diyerek
gülüp geçtiler. Devlet, bu icraatıyla, artık kadın-erkek eşitliğinin kendisi
için öncelikli olmadığını, öncelikli olanın modern devletin temel taşı ailenin
korunması olduğunu deklare etti.
Cinsiyet eşitliği siyasi iktidarın politik tercihine bırakılmayacak
kadar da önemlidir değerli arkadaşlar.
Eskiden olduğu gibi, aileyi önceleyen bir devlet politikasında
kadınlar sosyal hayatta görünür olabilir ancak esasen, bağımsız bir birey
olarak değil, aile yaşamına ait bir nesne olarak tanımlanacaktır. Kadınlara,
aileyi ve geleneksel değerleri ayakta tutan ve aile aracılığıyla yeniden üreten
misyonu yüklenecek, kadınların modern giyimli ve eğitimli olması, toplum
tarafından kendilerine uygun görülen işlerde çalışmaları özendirilecek, bunun
yanında, kadınlardan hayatlarının merkezine ailesini ve evini koyması,
itaatkâr, sessiz ve fedakâr olması beklenecek. Sosyal hayatta görünür olmanın
ataerkil tavizlerini yerine getirmeyenlere çeşitli biçimlerde yeri
hatırlatılacak ve hizaya davet edilecekler, şimdiye kadar olduğu gibi.
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla
Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne imza koyarak bu düşünceleri
benimsediğini gösteren Türkiye, cinsiyet eşitsizliğiyle doğrudan mücadele
etmediği sürece kadına yönelik şiddetle mücadele ettiğini söyleyemez ne yazık
ki. Sığınmaevleri, koruma kanunları gibi, şiddeti doğuran nedenleri sorgulamadan
ve ortadan kaldırmaya çalışmadan sonucu önlemeye çalışmak ancak sebeplere
yönelik de çözüm geliştirildiğinde anlamlı olur.
Çocuk gelinler meselesi bugün canımızı sıkan en önemli
meselelerden bir tanesidir. Suriye’den, savaştan kaçmış kadın ve çocukların
yaşadığı sıkıntılar şu anda canımızı acıtan sorunlardan sadece bazılarıdır
değerli arkadaşlar. Savaştan kaçarak ülkemize sığınan Suriyeli mülteci
kadınlar, yaşadıkları kötü koşullardan, işsizliklerden, yoksulluktan ve
üretilmeyen sosyal politikalardan dolayı da fuhşa sürüklenmektedir, itilmekte
ve bir mal gibi de evlendirilmeye zorlanmaktadır bu kadınlar. Buna göz
yummamak, bir bakanlığın en önemli meselesi olmalıdır diyoruz ve yeni
Bakanımızın özellikle bu konularda, çocuk gelinler meselesinde daha duyarlı bir
politika izlemesi gerektiğinin altını çiziyoruz ve böylesi bir gelişmenin de
Bakanlık tarafından deklare edilmesinin bizim açımızdan önemli olduğunu ifade
etmek istiyoruz.
Bakanlığının ilk gününde Sayın Bakan “Bu evlilikler masum
evliliklerdir.” diyerek doğrusu bizleri birazcık incitti ve rencide etti. Biz
Sayın Bakanın bundan sonraki politikalarında bunu görmek istediğimizi ifade
etmek istiyor, teşekkür ediyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Buldan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 6 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“MADDE 6- 132 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının
(c) bendinin başına “Aile ve Sosyal Politikalar, Ekonomi, Gümrük ve Ticaret,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik” ibareleri eklenmiştir.
Özcan Yeniçeri
(Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Siz mi konuşacaksınız?
OKTAY VURAL (İzmir) – Özcan Yeniçeri.
BAŞKAN – Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türk Standardları Enstitüsü Kuruluş
Kanunu’nun 6’ncı maddesinde yer alan Türk Standardları Enstitüsü Teknik
Kuruluna diğer kurumlardan gönderilecek üyeler arasında Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığından da bir temsilci görevlendirilmesine yönelik bir madde
üzerinde konuşuyoruz.
Aile, bir toplumda her şeyden önceliklidir. Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı temsilcilerinin Türk Standardları Enstitüsünün Teknik
Kurulunda görevlendirilmesi de yerindedir ve doğru yolda atılmış bir adımdır.
Ancak, ailenin Türkiye’de karşılaştığı genel sorunlar ve aileye yönelik bakış
açısı üzerine birkaç hususu huzurlarınıza getirmek istiyorum.
Fizikte atom, biyolojide hücre neyse sosyolojide de aile odur.
Toplulukların hukuki, iktisadi, siyasi durumlarını anlamak için ilk incelenecek
sosyal yapının aile olduğu bilim adamları tarafından ifade edilmektedir.
Araştırıcılara göre, sosyal hayatın merkezinde yer alan aile, sosyal bütünlerin
çekirdeği olarak sosyal kuruluşlara örnek vazife görürler. Herhangi bir toplulukta,
o topluluğun bağlı bulunduğu aile tiplerinin izlerini daima muhafaza ettiğini
görmek mümkündür. Bu itibarla, bir memleketin, örneğin ekonomik tutumunu
öğrenmek istiyorsanız aile içindeki üretim, tüketim faaliyetini incelemeniz
gerekir. Aile devlete de tesir eder. Bazı bilginlere göre, demokrasi
hareketinin alametleri önce kadın-erkek eşitliği düşüncesi hâlinde ailede
kendini gösterir. Toplulukta ilk hukuki müessese de ailedir. Uzun zamandır
sorgulanmadan yaşanan ana babalık ve aile yaşamı artık hiç de o kadar net
değildir, her şey belirsiz gibi gözüküyor. Ana babalık bir çeşit mayın
tarlasına dönüşmüştür. Bu gelişmeler yüzünden kontrol duygusu yitirildikçe
güvensizlik hissi artmakta ve risk de büyümektedir. Aile üyelerinin çoğunun
aileyi risk altında olan tehlikeli bir alan olarak görmesi hiç de şaşırtıcı
gelmiyor.
Ailenin tahribatı ile sosyal çözülme arasında yakın bir ilişki de
vardır. Ailenin en çok tahrip edildiği toplumlar, refah konusunda belli bir
seviyeye gelmiş olan toplumlardır yani refah ile aile arasında ters yönlü bir
ilişki vardır. Türkiye'de intihar, boşanma ya da cinayetler konusundaki
istatistikler sosyal çözülme olduğunu göstermemekle birlikte, durumun giderek
vahim bir hâl aldığını da ortaya koymaktadır. Türkiye'de boşanma oranının düşük
olması, her şeyden önce dinî kuralların belirleyici etkisinden
kaynaklanmaktadır. Ayrıca, toplumda özellikle kadınların eğitim ve ekonomik
durumu, boşanma hâlinde toplumun boşanmayı hoş karşılamayacağı endişesi
yanında, boşanmanın hukuki yönden gerçekleştirilebilirliğiyle de bağlantılıdır.
Değerli milletvekilleri, aile, özellikle kadın konusunda tarihin
sunduğu zihnî, dinî ve hukuki engeller insan haklarının gelişmesiyle birlikte
gelişmiş toplumlarda önemli ölçüde aşınmış olsa bile, günümüzde aileye yönelik
topyekûn bir tehditten söz edilebilir. Bu süreci çağdaş gelişmenin doğal sonucu
olarak düşünmek de mümkündür. Teknolojik aygıtlar ve yeni yaşam biçimi, aile
ilişkilerini ciddi bir biçimde tehdit etmektedir. Bu noktada medyanın tutumu
ibret vericidir. Özellikle Sayın Bakanın dikkatini çekmek istiyorum.
Televizyonlarda büyük bir propagandayla sunulan sanal evlilik
programları, geleneksel aile kurumunu altüst etmektedir. Televizyon ekranları
karşısında küçük düşen ve düşürülen taraflar, mal ve mülk pazarlığı yapan
adaylar evlilik kurumunu bir anlamda yok ediyor, yüzeyselleştiriyor. İnsanlar
artık evlenmiyor birleşiyor, aile kurmuyor şirket kuruyorlar. Facebook,
İnternet, cep telefonu veya diğer teknolojik aygıtlar üzerinden kurulan
ilişkiler, evlilik kurumunda büyük erozyon meydana getiriyor. Türkiye'de aileye
karşı görsel ve işitsel iletişim araçlarının yaptığı yayınlar, her türden
sapmaya prim verir mahiyettedir.
Yapılan araştırmalarda, Türkiye genelinde televizyon izleme
alışkanlığının günde 4 saat 17 dakikayla birçok ülkenin üzerinde olduğu ortaya
çıkmıştır. Türkiye’de halkın yüzde 80’i televizyon yayınlarından şikâyetçidir.
Türkiye’de on yedi yaşına kadar, çocuklar, 60 bin cinayet, ölüm, yaralama
sahneleri izlemektedir. Medyada insanlar şiddeti daha çok gördükçe şiddeti
arzular hâle gelmektedirler. Kadına şiddet, cinayet, boşanma ve intihar gibi
olguların yaşananlarla yakından alakası vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Aile, dış dünyaya karşı amansız bir
savaş veren bireyin ezilmiş ve kırılmış bir biçimde döndüğü, sürekli değişen
çevredeki tek kalıcı yerleşik bir yapıdır. Bu yapı korunmalıdır, bu yapının
korunması için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı üzerine düşen her şeyi
yapmalıdır.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir. (AK PARTİ sıralarından “Kabul edilmemiştir.” sesleri)
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 6. Maddesindeki “eklenmiştir”
ifadesinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Hasan Ören
(Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören
konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524
sıra sayılı meşhur torba kanunu açtığımızda bakıyoruz, esas komisyon Plan ve
Bütçe, altında Adalet, Bayındırlık, İçişleri, Millî Savunma, Sağlık vesaire
gidiyor ama bu komisyonlar niye kurulur, neden bu komisyonların başkanlarına
araba tahsis edilir, neden odaları vardır? Eğer komisyonlara bu konular
gelmeyecek ise bu konuları komisyonda görüşmeyecek isek… Ben tabii ki Plan ve
Bütçedeki arkadaşlarıma güveniyorum ama ihtisas komisyonu bunlar; bunlarla
ilgili komisyonlara gelmesi, komisyon raporlarının burada olması gerekli değil
mi? Ne yazık ki yine alışkanlığınız devam ediyor. Yürütme yasamayı boyunduruğu
altına almış, iktidar milletvekillerinin bu konuda hiçbir sorunu yok,
kendilerine sorun da görmüyorlar, sadece grup başkan vekillerine bakarak parmak
kaldırmak kendilerini tatmin ediyor. Bulundukları komisyonlarla ilgili,
komisyonda bulunmanın gereğini düşünmeden böyle, torba yasalarla, torba
kanunlarla bunları geçiştirmeye çalışıyoruz.
Şimdi, TSE’yle ilgili, Türk Standardları Enstitüsünün kanunundaki
Teknik Kurula “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” ibaresinin eklenmesi: Türk
Standardları Enstitüsü bütün görevlerini yerine getirmiş, bir tek eksik bu
kalmış. Türkiye’den Çin’e yaptığımız ihracat 2013 yılı itibarıyla 3 milyar
dolar. Çin’den yaptığımız ithalat 2013 yılı itibarıyla 20 milyar dolar. Sayın
Başbakan veya Sanayi Bakanı çıkıp diyor ki: “Bir babayiğit arıyorum otomobil
yapacak.” E, babayiğidi nasıl ararsınız? Çin’in bütün kalitesiz ürünleri
Türkiye’ye girer ise sadece bir kullanımlık ürünlerin tutarı benim yaptığım
ihracatın 1,5 katı ise mobileti bile Türkiye’de yapmak mümkün müdür? Yani, siz,
motoru bile Türkiye’de yapamaz iken bütün kapılarınızı açmışsınız, TSE bu
konuda üzerine düşen görevleri savsaklamış. Kim giderse gitsin, dışarıdan gelen
malla ilgili, üretimin doğru yapıldığıyla ilgili belgeyi TSE’den eline alıyor.
Bakın, bir örnek vereyim size: Bizim Manisa, çiftçi kesiminin yaşadığı yerdir.
İlaç atarız tulumbayla asmalarımıza, göz taşı atarız. O tulumbayı yapan
sanatkârlar vardı Manisa’da; onlarca, yüzlerce mekân çalışırdı, iş yeri
çalışırdı. Bunu alırdınız, bununla ilgili bir para öderdiniz; her yıl 3 liraya
keçesini değiştirdiğinizde, beş yıl, on yıl bu tulumbayı kullanırdınız.
Kapıları sonuna kadar açtınız. Tek kullanımlık, 40 liraya olan, Çin’den gelen
tulumbaları getirdiniz ve şu an Manisa bölgesinde tulumba üreten hiç kimse
kalmamıştır.
Ülkenin ekonomisini farkında olmadan buralara getirdiniz, ülkeyi
borçlandırdınız. 17 Aralıktan bu yana Türkiye’de bir facia yaşanıyor, yürütme
yasamaya bir şey sormuyor. 17 Aralıktan bu yana Türkiye’deki olanları görmemek
mümkün müdür? Niye başınızı kuma sokmayı tercih ediyorsunuz? Başınızı
kaldırsanız bugünkü sanayicinin düştüğü durumu, Merkez Bankasının 5,75 olan
faizi 12’lere çıkardığını görseniz, bunun da hiçbir işe yaramadığını, sadece
iki saat dövizi rehabilite ettiğini görmezlikten gelmek mümkün müdür? 2.980’e
inen euro 3.150’ye yine dayandı.
Değerli arkadaşlarım, bu ülke hepimizin. Bu ülkede ekonomik kriz
çıktığında sadece AKP’liler bundan zarar görmeyecek, Türkiye'nin sanayicisi,
Türkiye'nin esnafı, Türkiye'nin memuru, işçisi, ziraatla uğraşan çiftçisi zarar
görecek. Sizlerden rica ediyorum, Türkiye bir kriz yaşıyor, eğer bu krizi
çözmek için Parlamentoya yüzünüzü dönmez iseniz, burada 17 Aralıkla ilgili
burada gerekli olan öz eleştiriyi yapmaz iseniz, bu gemi sizin kaptanınız
sayesinde batacak ama bizi batırmaya hakkınız yok.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ören.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
6’ncı maddeyi…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Efendim, bakmıyorsunuz, biz daha fazla
kaldırdık!
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, sayın, sayın!
BAŞKAN – 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.
7’nci maddede üç ayrı önerge vardır, okutuyorum…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, lütfen ellere bakar mısınız,
kalkan ellere.
BAŞKAN – Tamam, bundan sonra bakacağım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayısal olarak biz fazla kaldırdık. Sizin
göreviniz bunları tespit etmek orada. Onlar 3 kişi kaldırdılar, bizim tamamımız
kaldırdı.
BAŞKAN – Tamam, bundan sonra bakarız kâtip üyelerle birlikte.
Teşekkür ederim Sayın Akar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7 nci
maddesinde yer alan "azami beş yılı süre ile" ibaresinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Bülent
Belen
Tekirdağ
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 31/12/1960
tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89'uncu maddesinin birinci
fıkrasına eklemeyi öngördüğü bendi düzenleyen 7’nci maddesinde geçen
"azami 5 yıl süre ile uygulanır" ibaresinin "asgari 7, azami 10
yıl süre ile uygulanır" şeklinde; "yüzde 150'sini" ve
"yüzde 150'ye" ibarelerinin ise sırasıyla "iki katını" ve
"iki katına" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim Binici
Bingöl Muş
Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Celal Dinçer
İstanbul İstanbul İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Haydar Akar İzzet Çetin
İstanbul Kocaeli
Ankara
Musa Çam Mehmet Ali Ediboğlu Kadir Gökmen Öğüt
İzmir Hatay İstanbul
Müslüm
Sarı
İstanbul
MADDE 7- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun
89 uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
"14. 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında
Kanuna göre kurulan korumalı işyerlerinde istihdam edilen ve iş gücü piyasasına
kazandırılmaları güç olan zihinsel veya ruhsal engelli çalışanlar için diğer
kişi ve kurumlarca karşılanan tutar dâhil yapılan ücret ödemelerinin yıllık
brüt tutarının yüzde 100'ü, diğer engelliler için %50'si oranında korumalı iş
yeri indirimi (İndirim, her bir engelli çalışan için azami beş yıl süre ile
uygulanır ve yıllık olarak indirilecek tutar, her bir engelli çalışan için
asgari ücretin yıllık brüt tutarının yüzde 150'sini aşamaz.) Bu bentte yer alan
oranı, engellilik derecelerine göre yüzde 150'ye kadar artırmaya veya tekrar
kanuni oranına indirmeye Bakanlar Kurulu; bendin uygulamasına ilişkin usul ve
esasları belirlemeye Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının görüşünü alarak Maliye Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Ediboğlu…
BAŞKAN – Önerge üzerinde Mehmet Ali Ediboğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Ediboğlu.
MEHMET ALİ EDİBOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi için söz
almış bulunmaktayım.
Bu maddede, Türk Standardları Enstitüsü tarafından çıkarılan
standartlar arasında engellileri de ilgilendiren çok sayıda standardın
bulunması nedeniyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının TSE’nin en yüksek
organı olan genel kurulda temsil edilmesi yoluyla karar alma süreçlerine katkı
sağlanmasının amaçlandığı ifade edilmektedir.
Bilindiği gibi, engelli bireylerin hayatlarını kolaylaştırmaya
yönelik politikaların oluşturulmasında ve uygulanmasındaki en büyük eksiklik
karar alıcı ve uygulayıcı konumda olan mekanizmaların içerisinde engelli
bireylerin bulunmamasıdır. Engelli bireylere yönelik politikaların
oluşturulmasında karar alma süreçlerine engelli bireylerin aktif ve etkin
katılımları zor bir olaydır.
Toplumun engellilerle ilgili ön yargıları henüz yıkılmış da
değildir. Ne yazık ki ön yargıların yıkılmasına yönelik çalışmalar henüz
istendiği sonucu vermekten de uzak. Engelli birey hâlâ yardım edilmesi ve
korunması gereken varlık olarak görülmekte. Bu bakış da engelli bireyin
haklarının güçlendirilmesi ve korunması yönünde büyük bir engel
oluşturmaktadır. Diğer bir engel ise engellilere yönelik küçültücü bir dilin ne
yazık ki hâlâ işlevselliğini sürdürmesi ve insan hakları temelli bir dil
oluşturulamamış olmasıdır.
Engelli bireylerin karar alma süreçlerine etkin katılımını
Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme kapsamında
değerlendirmek, engelli bireyin kaderini tayin etme hakkını kullanmasını bu
çerçevede irdelemek gerekmektedir. Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına
İlişkin Sözleşme, 21’inci yüzyılda ilk insan hakları sözleşmesi olarak da kabul
edilmektedir. Bu sözleşme, engellilerin yaşam hakkını ve alanını genişletmekte,
ayrıca temel hak ve özgürlükleri koruyan insan hakları sözleşmelerine atıf
yaparak engelli bireyin insan haklarını koruyarak daha güçlü bir yapı da
kazandırmıştır. Bilindiği gibi, Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına
İlişkin Sözleşme 13 Aralık 2006 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda
kabul edilerek taraf devletlerin imzasına açılmış, aynı tarihte ülkemiz
tarafından da imzalanmış ve TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek 3 Aralık 2008
tarihli ve 5825 sayılı Kanun’la yürürlüğe de girmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca, Birleşmiş Milletler
Sözleşmesinin (k) paragrafı, engellinin insan haklarının korunması için çeşitli
mekanizmaları olmasına rağmen, engelli bireylerin topluma eşit bireyler olarak
katılmaları önündeki engellere dikkat çekmekte ve engelli bireylerin hak
ihlallerine uğradığına dair bir gerçekliği de kabul etmektedir. İnsan hakları
kapsamında engelli bireyin güçlendirilmesi önemli bir tezdir. Engelli bireyin
kendi bedeni ve kaderi üzerinde söz sahibi olması, engellilere yönelik
oluşturulacak politikalara ve karar süreçlerine etkin katılması, toplumun diğer
kesimleriyle eşit ilişki kurmasını ve eşit yurttaş olmalarını da sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, engelli bireyin önündeki engelin
kaldırılması ve engellilerin karar alma süreçlerine etkin katılabilmeleri için
de engelli hareketinin misyonu önemli bir etken. Maalesef, bugüne kadar, hem
STK’lar hem de Bakanlık, engelli bireye yardım ve korumaya dayalı bir yol da
izlememiştir. Bu anlayış, engelli bireyin kamusal alana çıkmasının önündeki
engellerin kaldırılmasını değil, yapılacak yardımlarla günlük hayatı önceleyen
aktivitelere öncelik vermiş, böylece engelli bireyin özel alana hapsolmasını da
meşrulaştırmıştır. Sokakların tekerlekli sandalyeye uygun olup olmadığı hem
yerel yönetimlerin hem STK ve Bakanlığın gündeminde de olmamıştır. Zaten ilgili
STK’ların hem yerel yönetimlerle hem de Bakanlık ile sınırlı olarak iş birliği
içerisinde olmaları, hak temelli bir engelli anlayışını da geliştirmemiştir.
Son zamanlarda, az da olsa hak temelli yaklaşım ön plana çıkmakta ve tekerlekli
sandalye dağıtan STK anlayışı kısmi olarak da yıkılmaktadır. Bunda özellikle
Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin büyük bir itici gücü
olmasının yanı sıra, engelli bireyin İnternet aracılığıyla dünyayı takip
etmesi, eğitim alanında yapılacak çalışmalar ile engelli bireylerin özellikle
yükseköğretimde yer alması ve buna bağlı olarak hakları konusunda bilgi sahibi
olmaları, ekonomik bağımsızlık gibi etkenler, engelli bireyin mücadelesini hak
temelli bir alana doğru da yöneltmiştir. Bu yönelim, şimdilik engellilerin
karar alma süreçlerine katılımı için yeterli de değildir. Engellilerin
haklarını önceleyen STK’lar ve Bakanlığın bu konuda daha ciddi ve etkin
aktiviteler gerçekleştirmesi zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır.
Engelli bireylerin yaşadıkları sorunların çözümü, karar
süreçlerine etkin katılımlarından geçmektedir. Karar süreçlerine katılım, eşit
yurttaş olmanın da en önemli ayaklarından biridir. Bakanlık ve engellilerin
haklarını önceleyen STK’ların, siyasi partilerde, Parlamentoda, yerel
yönetimlerde, sendikalarda, kamu ve özel sektörde üst düzey yönetici
pozisyonunda daha çok engelli bireyin görev ve yer alması için, resmî ve sivil
basın gücünü kullanarak sonuca gitmesi gerekmektedir. Engelli bireyler ancak bu
şekilde karar alma süreçlerine katılarak kendi kaderini belirleme noktasında
söz sahibi olabilirler.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Oylamadan önce, sayın milletvekillerinden, oylarının rengini belli
etmeleri için ellerini kaldırmasını rica ediyorum ve önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 31/12/1960
tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89'uncu maddesinin birinci
fıkrasına eklemeyi öngördüğü bendi düzenleyen 7’nci maddesinde geçen
"azami 5 yıl süre ile uygulanır" ibaresinin "asgari 7, azami 10
yıl süre ile uygulanır" şeklinde; "yüzde 150'sini" ve
"yüzde 150'ye" ibarelerinin ise sırasıyla "iki katını" ve
"iki katına" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) -
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan konuşacak önerge
üzerinde.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın milletvekilleri, bu torba kanuna,
hakikaten, bu kadar önemli bir maddeyi üstelik vergi takibi için, güvenirliği
için koymak ve vatandaşı izlemeye almak, fişlemeye alırken oradan da bir
kaynak, bir kâr, bir rant sağlamak kimsenin aklına gelmez.
Bakın, ne deniyor: Vergi Usul Kanunu’yla ilgili bir reform
Mecliste duruyor, taslağı var, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü, buraya
gelecek görüşülecek. Peki, bu acele, bu telaş ne? Niye bu madde bu torbaya
konuldu, onu anlamak gerekiyor.
Bakın ne diyor: Elektrikli, elektronik, manyetik ve benzeri
cihazlar ve sistemlerini kullandırmaya, bu sistem kanalıyla -bakın- bandrol,
pul, barkod, hologram, kupür, damga, sembol gibi özel etiket ve işaretlerinin
kullanılmasına ilişkin zorunluluk getirip özel sektöre veriyor. Bu, mükellefi
takip etmek için konulan bir madde deniliyor. Mükellef buradan fişlenmeye
alınıyor. Mükelleflerin Maliyeye borcu var mı yok mu, buradan takip ediliyor. Yani
barkodlardan artık her mükellefin Maliyeye ne kadar borcu var, KDV’sini verdi
mi, taksitini verdi mi, vergisini verdi mi… İlk bakışta şöyle anlaşılabilir:
Yani, kara parayı takip etmek için bu maddeyi getirdik, vergiyi denetlemek için
bu maddeyi getirdik. Peki, kardeşim, her gün… Bir hafta içinde yeni bir torba
daha gelecek. O torbanın içinde de bir ton mali af var. Vergi, prim, sigorta,
vesair borçlarla ilgili hükümler gelecek; ötelemeler, taksitlendirmeler
gelecek. Peki, bunu niye özel sektörün eline aldırtıyorsunuz? Deniliyor ki
İhale Kanunu’nun 5’inci maddesinin fıkraları hariç. İhale Kanunu’na da aykırı
olarak bunu özel sektöre vereceksiniz. Şimdi, gerçek kişi veya tüzel kişilere
bunu veriyorsunuz, denetlenmesini ve yetkilendirilmesini.
Şöyle bir düşünün: Markete gittiniz arkadaşlar, her şeyin üzerinde
bir bandrol var mı? Var. Bandrol ilk başta size telif hakkını hatırlatabilir
-CD’lerde, DVD’lerde, fikir ve sanat eserlerinde- ilk bakışta budur ama öyle
değildir. Bütün ürünlerde bu bandrol olayı... Standardı var mı bunun? Yok.
Pul: Kıymetli, para değerinde, darphanelik bir olay mı değil mi?
Parayı, pulu nerede basıyorsunuz? Darphanede. Darphane dururken niye bunu özel
sektöre veriyorsunuz? Anlaşılması… Yok.
Barkod: Hani ürünlerde çizgili fiyatlar var ya, böyle tık tık tık
saydırırlar, hesaplar çıkar; Barkodları da bu özel şirketler ellerine
alacaklar.
Hologram, gram yapısı: Burada da lazer ışınlarıyla tespiti konusu
var.
E, “kupür” deyince gazete kupürü de aklınıza gelir, torba kupürü
de aklınıza gelir, kupürün binbir çeşidi.
E, damga: Damga vergisi ayrı bir yasal düzenlemenin konusu. E,
sembol: Sembolleri getirip koyacaksınız, hangi şeye göre koyacaksınız?
Şimdi, bütün bunları getirip özel şirketlere, gerçek ve tüzel
kişilere vereceksiniz, onlar da rakının kapağındaki etiketi basacaklar,
patlıcanın üstündeki damgayı basacaklar, pirincin torbasının üstündeki
işaretleri koyacaklar ve arada zamlar gelecek, akaryakıta, doğal gaza her gün
zam gelecek ve bu özel şirketler bunları, bu bandrolleri saklayıp bir de
vurgunu oradan vuracaklar. Alın size bir saadet zinciri daha! Bu özel ve ticari
şirketlere böyle bir saadet zincirinin kapısını açmak, burada ülkenin kamusal
denetimini kaldırmak, bu kadar operasyonun üstüne akıl kârı değil arkadaşlar.
Çok yanlış bir noktadan giriliyor. Buradan uyarıyoruz: Matbaayı alın,
darphaneyi alın; altını da basın, parayı da basın, hepsini de basın götürün,
olsun bitsin, vagon vagon! Ya, olur mu böyle bir şey? Çok yanlış bir yaklaşım tarzı
bu. Bu, kabul edilemez bir düzenlemedir, kaldırılmasını istiyoruz.
Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7 nci
maddesinde yer alan "azami beş yılı süre ile" ibaresinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent Belen (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Belen konuşacak.
Buyurun Sayın Bülent Belen. (MHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi ve ekranları başında bizi izleyen büyük
Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, sözlerime başlarken 26 Ocak Pazar günü
İstanbul’un Esenyurt ilçesinde kahpece şehit edilen ülküdaşımız Yusufiyeli
Cengiz’imizi rahmetle anıyor, başta ailesi ve yakınları olmak üzere milliyetçi,
ülkücü gönüldaşlarıma da başsağlığı diliyorum, hain saldırıda yaralanan
kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum. Bu kahpe saldırının failleri ve azmettiricileri
kimse bir an önce yakalanmalı ve yargıya teslim edilmelidir. Malumunuz olduğu
üzere, Esenyurt ilçesinde birtakım bölücü unsurların yoğun yapılanması
mevcuttur. Bu durum, emniyet güçleri tarafından da bilinmektedir. Ancak bu
durum bilinmesine rağmen, kolluk kuvvetlerinin, bölücü unsurların karşısında
âdeta çelik bir duvar gibi duran Milliyetçi Hareket Partisinin seçim
koordinasyon merkezi açılışında hiçbir güvenlik tertibatı almamalarını da
Milliyetçi Hareket Partisi olarak sorgulamaktayız. Bu zafiyete sebep verenler
ve sorumluları hakkında da Sayın İçişleri Bakanının gerekli işlemleri yaptığı
bilgisini de en kısa zamanda Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’ye
iletmesini bekliyoruz. Sayın Genel Başkanımızın dünkü grup konuşmasında
vurguladığı gibi, bu saldırı bizleri yıldıramaz, motivasyonumuzu bozamaz. Hiç
kimse kaybettiğimizi düşünmesin, hiç kimse yıldığımızı sanmasın, hiç kimse
yolumuzdan döneceğimizi, ülkülerimizden sapacağımızı, hedeflerimizden çark
edeceğimizi aklının ucuna getirmesin.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelelim kanun tasarısının
7’nci maddesine: Ülkemizde engelli vatandaşlarımızın sayısı son yapılan
araştırmalara göre 1 milyon 700 bin civarındadır. 12’nci yılına giren AKP
hükûmetleri, bu süre zarfında engelliler için yapılması gereken birtakım
çalışmalara imza atmış fakat istenilen ve arzu edilen seviyeye bir türlü
ulaşamamıştır. Üstüne üstlük, bu çalışmaları, AKP’li bir milletvekili,
kardeşlerimize bir lütuf gibi sunma gayreti içine girmiş “Sizi biz adam yerine
koyduk, bizden önce aileler, engelli yakınlarına ölsün gözüyle bakıyordu.” gibi
ifadeler kullanarak engelli kardeşlerimizi rencide etmiştir. Unutulmamalıdır ki
şu an engelli olmayan her bir birey, birer engelli adayıdır. Hükûmetlerin
engelliler için yapmış olduğu ve yapacak olduğu her çalışma lütuf değil, bir
zorunluluktur. Engelli vatandaşlarımız toplumla bütünleştirilmeli, başkalarının
yardımına ihtiyaçları olmadan hayatlarını idame ettirebilecekleri eğitimlerine
ve sosyal hayatlarına normal olarak devam edebilmeleri için fiziki ve sosyal
çevrenin oluşturulması, imar mevzuatlarının etkin bir biçimde uygulamaya
konulması gerekmektedir. Engelli vatandaşlarımızın istihdam edilmeleri, üretime
katkıda bulunmaları ve topluma kazandırılmaları noktasında gerekli olan çalışmalar
artarak ve hız kazandırılarak yapılmalıdır.
Görüştüğümüz madde, Gelir Vergisi Kanunu’nun 89’uncu maddesine
yeni bir bent ekleyerek korumalı iş yerlerinde çalıştırılan engelli
vatandaşlarımıza ödenen ücretin brüt tutarının azami beş yıl süreyle gelir
vergisinden mahsup edilmesini amaçlamaktadır. Muhakkak ki bu, engelli
vatandaşlarımızın istihdamı konusunda önemli bir adımdır ancak Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak itirazımız, gelir vergisinin beş yıl süreyle
sınırlandırılmasınadır. İstihdam edilen engelli vatandaşların istihdamıyla
ilgili bu sürenin tasarıdan tamamen kaldırılması ve süresiz, emekli olana kadar
vergi muafiyetinden faydalandırılması
gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engelli vatandaşlarımızın
iyiliği için kim ne yaparsa yapsın Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman
desteğimizi vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha tekrar ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
8’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 8 inci
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı
bendindeki;
"mükelleflere bandrol, pul, barkod, hologram, kupür, damga,
sembol gibi özel etiket ve işaretlerin verilmesinde, mükelleflerin Maliye
Bakanlığına bağlı vergi dairelerine vadesi geçmiş borcu bulunmadığına ilişkin
belge arama zorunluluğu getirmeye, bu zorunluluk kapsamına girecek amme
alacaklarını tür ve tutar itibarıyla tespit etmeye ve hangi hâllerde bu
zorunluluğun aranılmayacağına,"
ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi Aydın Ağan Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul İstanbul İstanbul
Haydar Akar Kadir Gökmen Öğüt Musa Çam
Kocaeli İstanbul İzmir
Müslim Sarı İzzet Çetin Celal Dinçer
İstanbul Ankara İstanbul
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 8 inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mehmet Günal Mustafa Kalaycı
İzmir Antalya Konya
Emin Çınar Bülent Belen Erkan Akçay
Kastamonu Tekirdağ Manisa
Ali
Öz
Mersin
Aynı mahiyetteki ikinci önergenin imza sahipleri:
Sırrı Sakık Hasip Kaplan Adil Zozani
Muş Şırnak Hakkâri
Bengi
Yıldız Demir
Çelik
Batman
Muş
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
İDRİS BALUKEN – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gerçek ve tüzel kişilere ayrıcalıklar getiren, denetimi ortadan
kaldıran, ihale hükümlerini yok sayan, takdire keyfe yol açan bu düzenleme
kaldırılmalıdır. Aksi takdirde Darphane yerine geçecek bankerler piyasada
çoğalacaktır.
BAŞKAN – Diğer konuşmacı Sayın Bülent Belen, Tekirdağ
Milletvekilimiz, buyurun.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 8’inci maddesi üzerine grubumuzun verdiği
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Sizi ve heyetinizi kendime şeref
vesikası olarak addettiğim derenin ötesine geçen evladı fatihana mensup bir
ailenin ferdi olarak saygılarımla selamlıyorum.
4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer
257’nci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendine göre “Vergi
güvenliğini sağlamak amacıyla, niteliklerini belirleyip onayladığı elektrikli,
elektronik, manyetik ve benzeri cihazlar ve sistemleri kullandırmaya, bu cihaz
ve sistemler vasıtasıyla bandrol, pul, barkod, hologram, kupür, damga, sembol
gibi özel etiket ve işaretlerin kullanılmasına ilişkin zorunluluk getirmeye,
uygulamaya ait usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
Maliye Bakanlığının talimatları doğrultusunda bunları darphane ve damga
matbaası yapmaktadır. Yapılan düzenlemeyle, darphane ve damga matbaasının
yaptığı bu işleri yapmak üzere, 10/12/2013 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na tabi olmaksızın, süresi beş yılı geçmemek üzere
ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu -5’inci maddesinin beşinci fıkrası hariç olmak
üzere- hükümleri çerçevesinde gerçek ve tüzel kişiler yetkilendirilmektedir.
Darphane ve damga matbaasının yaptığı bu işlerin 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri çerçevesinde
gerçek veya tüzel kişilere verilmesi doğru değildir. Bu değişiklik, “Acaba bu
işi yapacak kişiler bulundu ve pazarlıklar yapıldı mı?” sorusunu aklımıza
getirmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzün güncel problemi
olan, Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinden geçecek yük taşıyan kamyon
ve tırlarla ilgili, İstanbul trafiğini rahatlatmak maksadıyla yıllardan beri
uygulanan ağır yük taşıyan vasıtaların trafiğe çıkış saatlerini düzenleyen
uygulamanın değiştirilmesi talepleri yerine getirilmeyen meyve ve sebze
nakliyecileri, aldıkları kararla, İstanbul’a dört gün boyunca meyve, sebze
nakliyesi yapmama kararı almışlardır. Dört günün sonunda talepleri yerine
getirilmezse on beş gün daha bu eylemi gerçekleştireceklerini söylemektedirler.
Tabii, burada çeşitli mağduriyetler söz konusudur ama en çok mağdur olacaklar
doğal olarak İstanbullulardır. Artacak olan meyve ve sebze fiyatları, zaten
cebi yanmakta olan emeklilerimizin, memurlarımızın, esnafımızın, dar gelirlinin
cebindeki alevi daha da artıracaktır.
Meyve, sebze nakliyesi esnafının talepleri bellidir. Esnaf,
araçlarında bulunan sebze ve meyvenin her an bozulabilecek ve zamanında teslim
edilmesi gereken bir yük olduğundan trafiğe çıkış yasağının kendileri için
esnetilmesini talep etmektedir. İnanıyoruz ki konunun tarafları bir an önce bir
araya gelir ve makul bir çözüm bulur ki vatandaşımız da bu soğuk kış günlerinde
kendilerinin ve çocuklarının karnını daha uygun fiyatlarla doyursun.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP iktidara geldiğinde 3Y
ile mücadele edecekleri taahhüdünde bulunmuş fakat geçtiğimiz on iki yıl
boyunca bırakın mücadele etmeyi, hepsini daha da azdırmıştır. 2013 yılının son
zamanlarında başlatılan yolsuzluk operasyonları, ardından gelen istifalar,
ayakkabı kutuları, kirası 20 bin dolarlık rezidanslarda bulunan çelik kasalar,
kol saatleri, emniyet ve yargıda başlayan tasfiye süreçleriyle gündemi meşgul
etmektedir. Yolsuzluktan bahsetmeye gerek var mı, bilemiyorum.
Hepimiz gündelik hayatta vatandaşlarımızın ne kadar
yoksullaştığını çok rahat görebiliyoruz. İktidarın “Millî geliri artırdık.
Borsa şöyle yükseldi, dolar rezervlerimiz şu kadar arttı.” masalları dün gece
Merkez Bankasının yaptığı faiz artırımıyla fiilen bitmiş ve maalesef ki
yoksulluğumuz bir kez daha tescillenmiştir. İktidarın sürekli övündüğü her sene
artırılan sosyal yardımlar da vatandaşlarımızın yıllar geçtikçe devletin
yardımlarına ne kadar muhtaç hâle geldiğini kanıtlamaktadır.
Üçüncü Y olan yasaklar konusunda ise ağlanacak hâlimize gülüyoruz
noktasına geldik. Bunun son örneği, görüşülmekte olan torba kanun teklifinin en
tartışmalı bölümü olan İnternet yasaklarıdır. Bunların dışında yazılı ve görsel
medyada Hükûmet aleyhine yapılan yayınlar RTÜK marifetiyle cezasız
bırakılmamaktadır. Yasaklara başka bir örnek ise hemen 500 metre aşağıda
Kızılay Meydanı’nda bulunan ender yeşil alanlardan olan Güvenpark’a giriş ve
çıkışın Sayın Başbakanın keyfî uygulamasıyla vatandaşlara yasaklanmasıdır.
Vatandaşlar artık Başbakanın bir an önce yeni sarayına taşınmasını, parkına
kavuşmayı beklemektedir.
Bu düşüncelerle bu maddeye ret oyu vereceğimizi bildirir, saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 8 inci
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı
bendindeki;
"mükelleflere bandrol, pul, barkod, hologram, kupür, damga,
sembol gibi özel etiket ve işaretlerin verilmesinde, mükelleflerin Maliye
Bakanlığına bağlı vergi dairelerine vadesi geçmiş borcu bulunmadığına ilişkin
belge arama zorunluluğu getirmeye, bu zorunluluk kapsamına girecek amme
alacaklarını tür ve tutar itibarıyla tespit etmeye ve hangi hâllerde bu
zorunluluğun aranılmayacağına,”
ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Akif
Hamzaçebi konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının 8’inci maddesi Vergi Usul Kanunu’nun
mükerrer 257’nci maddesinde değişiklik öngörüyor. Vergi Usul Kanunu’nun söz
konusu maddesi, vergi güvenliğini sağlamak amacıyla mükelleflere bandrol,
barkod, sembol, damga vesaire gibi işaretlerin kullanılması zorunluluğunu
getirmeye yönelik bir düzenlemeyi içeriyor. Ancak, elbette, bu düzenlemeleri
Maliye Bakanlığı getirebilir, vergi güvenliğini sağlamak açısından bunların
hepsi son derece önemlidir. Şu an alkollü içkiler sektörü ile sigara üretiminde
bunlar kullanılmaktadır ama öyle anlaşılıyor ki Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi
Başkanlığı, bunları zaman içerisinde çeşitli ürünlere veya sektörlere
yaygınlaştıracak. Bunlar vergi güvenliği açısından doğru düzenlemelerdir.
Yine, şöyle bir zorunluluk getiriliyor burada; bu, önemli: Bu tür
zorunluluk getirilen sektörlerde -örneğin alkollü içkiler sektörüyle sigara
sektöründe- bandrol kullanma zorunluluğu var, bu bandrolü alan mükelleflerin
herhangi bir şekilde vergi borcunu ödememesi hâlinde kendisine yeniden bandrol
verilmemesine yönelik bir düzenleme burada yer alıyor, bu konuda Maliye
Bakanlığı yetkilendiriliyor. Bu yetkinin şüphesiz çok dikkatli kullanılması
gerekir. Bu zorunluluk kapsamına giren mükelleflerden bandrol, hologram gibi
sembolleri, işaretleri, belgeleri kötüye kullananlar olabilir. Elbette bu
kötüye kullanım karşısında Gelir İdaresi Başkanlığı gerekli önlemleri alabilir,
bu normal karşılanabilir, bunu doğal buluyorum ama bunun ötesine geçerek
herhangi bir şekilde vergi borcunu ödeyememiş olanlara, çok zor durum nedeniyle
vergi yükümlülüklerini zamanında yerine getiremeyen vatandaşlara böylesi bir
zorunluluk kesinlikle getirilmemelidir.
İkinci söyleyeceğim konu şudur: Vergi borcunu ödemeyenlere yönelik
olarak getirilmek istenen bu düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda değil, 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da yapılmalıdır. İki şey
birbirine karıştırılmamalı. Bandrol, hologram vesaire gibi işaretlerin
kullanılma zorunluluğunu getirmeye yönelik düzenlemenin yeri Vergi Usul Kanunu
iken vergi borcunu ödeyememiş olanlara
yönelik olarak alınması gereken önleme ilişkin düzenlemenin yeri 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’dur. Yani “Pratik olsun, biz
bunu bir tek maddede düzenleyelim.” diye bir yol tercih etmiş olabilir Maliye
Bakanlığı ama bu yanlıştır, bunun düzenleme yeri 6183 sayılı Kanun’dur. Maliye
Bakanlığına buradan önerim: Şimdi belki zaman geçti ama ilk düzenlemede bunu
lütfen 6183 sayılı Kanun’a taşıyın.
Diğer söyleyeceğim konu şudur: Vergi Usul Kanunu bütün vergi
kanunlarının usuli hükümlerini düzenleyen bir kanundur. Böyle bir kanunda,
kanunun ana maddelerinde “5018 sayılı Kanun’a istisna, 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu’na istisna” gibi düzenlemeler yer almaz. Değerli arkadaşlar, kanunlar bu
kadar çirkinleştirilmez. Hiç kimsenin Vergi Usul Kanunu’na bu tür istisnaları
sokmaya hakkı yoktur. Lütfen, 1961 yılında bu kanunu çıkaran o dönemin
maliyecilerinin düzenlemelerine bakın, sonraki düzenlemelere bakın, bu tip
istisnalar Vergi Usul Kanunu’nda yer almaz. İstiyorsanız 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na bu tip istisna
maddelerini geçici madde düzenlemeleri olarak koyarsınız. Bu şekilde kanunları
başından, gözünden yaralayarak kanun yapma tekniğini ben Maliye Bakanlığına,
onun birikimine yakıştıramıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 8’inci madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
9’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
MADDE 9 - 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli (1)
sayılı Tarifenin “III-Karar ve ilam harcı” başlıklı bölümünün birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan “Bakanlar Kurulu” ibaresinden önce gelmek
üzere “Bu bende göre hesaplanan harç; tahkim yargılamasında yüzde elli, (engellilerin
engelliliğe dayalı ayrımcılık nedeniyle açtıkları davalar ile buna ilişkin
takiplerden harç alınmaz) oranında uygulanır.” ibaresi eklenmiştir.
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar
İstanbul İstanbul Kocaeli
İzzet Çetin Musa Çam Aydın Ağan Ayaydın
Ankara İzmir İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Müslim Sarı Uğur Bayraktutan
İstanbul İstanbul Artvin
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9 uncu
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Bülent
Belen
Tekirdağ
Diğer önerge sahipleri:
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
Abdullah
Levent Tüzel
İstanbul
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Levent Tüzel, İstanbul Milletvekili, konuşacak önerge
üzerinde.
Buyurun Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi selamlıyorum.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kapsamında bir torba yasayla
karşı karşıyayız ama özellikle bu 9’uncu maddenin, ne aile kavramıyla ne de
sosyal politikalarla bağdaşır bir yanı yok. Özellikle emekçi ailelerinin
sefaletini ve yoksulluğunu büyüten, zenginlerin isteklerine göre düzenlenmiş
bir yasa maddesi ve tabii ki yani genel gerekçede belirtilen toplumun tamamını
gözeten, eşitlikçi ve adaletli bir yaklaşımdan çok çok uzak, sosyal yönü
bulunmayan, yine zenginlere çalışan bir yasa maddesi. Kuruluşunda, gerekçesinde
“İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Strateji ve Eylem Planı kapsamında tahkim
yargılamalarındaki harç bedelleri yüzde 50 oranında alınır.” tarzında bir
düzenleme. Yani nedir bu? Yine zengin sınıfına, sermaye kesimine getirilen bir
imtiyaz.
İstanbul’u çoktandır emekçilerden uzaklaştırmak, emekçileri sürgün
etmek ve uluslararası kapitalist sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda banka,
finans ve onların görüntüsüne denk düşen bir şehir yapılanması hâline getirmek
için uzun zamandır uğraşılıyor. Galataportlar, Haliçportlar, çeşitli alışveriş
merkezleri, kültür merkezleri adı altında bu rant ve yolsuzluk ekonomisini bir
kez daha sermayeye böyle bir pasta hâlinde sunan düzenleme burada da karşımıza
çıkıyor.
“Kimin ihtiyacı?” derseniz, bu ihtiyaç yıllardır bu sermaye
kesimlerine hizmet eden, bir kez daha Hükûmetin saptadığı, İstanbul halkını
zerrece dikkate almadığı, sormadığı bir düzenleme. Özellikle bu 17 Aralık
yolsuzluk tartışmalarından, soruşturmalarından sonra böyle bir düzenlemenin
gelmesi gerçekten düşündürücü. Özellikle Başbakan, son günlerde, TÜSİAD
Başkanının yaptığı açıklamadan sonra bu sermaye örgütüyle girdiği polemikte “Bu
ülkede zenginleştiyseniz bizim sayemizde zenginleştiniz, biz ama size rağmen bu
ülkede iktidar olduk.” deyip ha bire bununla bir atışma içerisinde.
Yine, en son, “Türkiye’de artık kazanan, elitler, belli sermaye
çevreleri değil, 76 milyon olacak.” diyor. Yani bu yasayı hazırlarken… Elit bir
kesimin, sermaye çevrelerinin, TÜSİAD’ın, MÜSİAD’ın, onların kurdukları,
yönettikleri vakıfların, bu Hükûmet çevrelerinin eliyle zengin olmuşların yine
isteği doğrultusunda hazırlanmış bir yasa teklifi ortada ama Başbakan dönüp
halka karşı yine “Biz 76 milyonun refahını düşüneceğiz.” diyor.
Üstüne üstlük ne diyor? “Bu ülkede refah öyle bir seviyeye geldi
ki artık kapıcılar bile araba sahibi oldu.” diyor. Şimdi, Evrensel gazetesinde
bugün bir haber var ve orada kapıcılardan bir tanesi, Recep diyor ki: “Ne araba
sahibi olması canım, biz araba gibi evlerde yaşıyoruz.” Evet, aynen bu kelimeyi
kullanıyor, “Araba kadar evde yaşıyoruz.” diyor. Tek göz odada, 4 kişilik
ailesiyle birlikte o apartmanda yaşayanlara hizmet ederken kendisi bütün
hayatını o tek göz odada sürdürmek zorunda. “Ben böyle bir yerde yaşayacak
olsam araba çoktan alırdım.” diyor. Yani ülkenin gerçekliği böyleyken Başbakan
hâlâ “tüyü bitmemiş yetim hesabı” o çok sevilen kavrama sığınıyor.
En çok kullanılan kavramlardan bir tanesi de ne? “Hepimiz aynı
gemideyiz, bu gemi batarsa hepimiz birden gideriz.” Ama milyon dolarlarını
dövize yatırıp döviz üzerinden para kazananlar, bu 17 Aralık, yolsuzluk sonrası
bu fahiş artışlar üzerinden hesap kitap yaparken bunun ceremesini, faturasını
ödeyecek olan yine kapıcı Recepler oluyor.
İşte bu adaletsizliğe karşı, bu kent soygununa, kent suçuna karşı
İstanbul’da namuslu bir aday, Sırrı Süreyya Önder de diyor ki halka: “Artık
şehir senin. Bu hırsızların, bu soyguncuların, bu rantçıların ülkeyi,
İstanbul’u işgaline izin vermeyelim. Şehre, kent yaşamına sahip çık.” Gezi’de
bu oldu, halk ayağa kalktı ama hazirandaki Gezi’den öğrenmeyen Başbakan ve AKP
Hükûmeti, yine bu yasaları getirip, öbür taraftan da halkı manipüle edip bu
ülkeyi yönetmeye devam ediyor. Başbakan şunu açıklasın: “Ananas, ananas.” denip
duruyor ya, o Uganda’daki rafineri ihalelerini alan hangi büyük servet sahipleri,
hangi zengin firmalar, hangi kapitalist şirketler, hangi uluslararası
bağlantılar, bunu açıklasınlar.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) – Ben de teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Tekirdağ
Milletvekili Sayın Bülent Belen konuşacak.
Buyurun Sayın Belen. (MHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 9’uncu maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş
olduğu önergeyle alakalı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi ve
ekranları başında bizi izleyemeyen büyük Türk milletini sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Maddeyle yapılmak istenen tahkim yargılamasında karar ve ilam
harcının yarıya düşürülmesinin haklı bir gerekçesi yoktur. Esasen tüm harçlar
gözden geçirilmeli ve harç alınması, gerekçesine uygun şekilde makul seviyelere
düşürülmelidir. 2012 yılında devlet 277,7 milyar Türk lirası vergi topladı.
Toplanan vergiler içinde gelir vergisi 56,5 milyar Türk lirası, kurumlar
vergisi 29 milyar Türk lirası, diğer dolaysız vergiler 7 milyar Türk lirası
tutarındadır. Dolaylı vergiler ise toplamda 187 milyar Türk lirası olarak
gerçekleşmiştir. Dolaylı vergi gelirlerinin toplam vergi gelirleri içindeki
oranı Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 35, bizde ise bu oranın neredeyse 2
katı, yüzde 68 olmuştur. Türk kamu maliyesi, maalesef yıllardan beri
vatandaştan direkt olarak vergi toplayamadığı için sürekli olarak dolaylı
vergilere yüklenmektedir. Bu durum Türkiye’deki vergi adaletsizliğini günden
güne artırmaktadır. Asgari ücret alan bir vatandaşın evini ısıtmak için aldığı
doğal gaz ile durumu iyi olan vatandaşın, zenginin aldığı doğal gazdan da aynı
oranda vergi alınmaktadır. Bu da adaletsizlik göstergesidir.
Bir yandan, herkes için ihtiyaç olan otomobilden yüzde 45’e varan
ÖTV alacaksın, üstüne üstlük dünyada örneği olmayan ÖTV’nin KDV’sini alacaksın;
diğer taraftan, tamamen bir lüks harcaması olan pırlantadan ve mücevherattan
KDV almayacaksın.
Çiftçinin tarlasını işlemek için kullandığı mazottan ÖTV alacaksın,
nakliyecinin kullandığı mazottan ÖTV alacaksın ama zenginin yatından bu vergiyi
almayacaksın.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; piyasalarda 17 Aralıktan bu
yana yer alan tedirginlik maalesef ekonomik göstergeleri allak bullak etmiştir.
İktidar baskısı altındaki Merkez Bankası yönetimi de bu durumu iyi analiz
edememiştir. Türk lirası dolar karşısında 22 Mayıstan bu yana yüzde 23,6 değer
yitirirken 17 Aralık tarihinden bu yana kayıp ise yüzde 17,4 olmuştur.
Paramızın 2012 yılı sonundan bu yana dolar karşısında kaybı yüzde 29,6; euro
karşısındaki kaybı ise yüzde 34,7 olmuştur. Bu süreçte ekonomi yönetimi ve
kurumları rekabetçi bir ortam yaratmakta başarısız olmuşlardır. Uzun zamandan
bu yana Türk lirası varlıkları erimesine göz yumulmakta, yatırım ve istihdam
engellenmektedir.
Bu durumu önleyebilecek mekanizmalardan biri olan Merkez
Bankasının faiz silahını kullanması ise siyasi baskılardan dolayı zamanında
yapılamamış, net döviz rezervleri piyasaya doğrudan satım müdahaleleriyle
hesapsızca eritilmiş, gelinen noktada Para Politikası Kurulu 21 Ocakta mahcup
ve örtülü, kafa karışıklığına neden olan faiz artırımına gitmiştir. Gitmiş de
ne olmuştur? Bu da işe yaramamış, faizlerin yüzde 40 artırılması da doların
ateşini düşürememiştir.
Kurlardaki artışın milletimize bedeli faiz artışından daha fazla
olmaktadır. Döviz kurlarındaki her yüzde 10’luk artış, enflasyona 1,5 puan etki
etmekte; bu bakımdan mayıstan bu yana yüzde 24’lük kur artışının vatandaşımızın
harcamalarına getirdiği ek yük 3,75 puanı bulmaktadır. Kabaca, 20 milyon
hanehalkının cebinden ek olarak 45 milyar Türk lirası çıkmasına neden
olmaktadır.
Hane halkımızın faiz ödemeleri, harcanabilir gelirlerinin sadece
yüzde 5’i kadardır ve döviz yükümlülükleri bulunmamaktadır. Bu ödemeler de,
ihtiyaç, konut ve araç, Türk lirası kredilerinden oluşmaktadır. Faiz artışı
hane halkımıza zarar vermeyecektir. Bu bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak vatandaşlarımıza, bugünden, önümüzdeki aylarda ne olacağını dile
getirmekteyiz.
Ülkemiz için politik ve ekonomik riskler devam etmekte ve her
zaman olduğu gibi sonuçları da milletimize yüklenecektir. 30 Mart 2014
seçimleri, bizlere bu başarısız ekonomiyi yaşatanlara en güzel cevabı verme
fırsatı tanımaktadır. Vatandaşımızın da bu seçimlerde iktidara gerekli ikazı
yapacağını görüyor ve yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
MADDE 9 - 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli (1)
sayılı Tarifenin “III-Karar ve ilam harcı” başlıklı bölümünün birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan “Bakanlar Kurulu” ibaresinden önce gelmek
üzere “Bu bende göre hesaplanan harç; tahkim yargılamasında yüzde elli,
(engellilerin engelliliğe dayalı ayrımcılık nedeniyle açtıkları davalar ile
buna ilişkin takiplerden harç alınmaz) oranında uygulanır.” ibaresi
eklenmiştir.
Uğur
Bayraktutan (Artvin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Bir
açıklamada bulunmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Bu
önergede belirtilen husus, tabii, engellilerin hepsinin imkânı olmadığı
söylenemez bugün ülkemizde. Aynı zamanda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 334’üncü maddesine göre, yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olan kimselerin, dava açtıklarında bu durumu belirterek adli yardımlardan
faydalanması mümkündür.
Bunu açıklamak istiyorum ve katılmadığımızı ifade ediyorum.
BAŞKAN – Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerine Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan
konuşacaktır.
Buyurun.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinde verilen
önerge üzerine söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, tahkime ilişkin öncelikle açıklamamız
gereken buradaki temel argüman, “Tahkim yargılamasında bu bende göre hesaplanan
harç yüzde elli oranında uygulanır.” diyor. Harçlara ilişkin bir azaltma yani
tahkime başvurmayı daha cazip hâle getirmeye ilişkin bir ibareyi koyuyorlar.
Biliyorsunuz, bu, tahkim kurulları denilen özel kurumlar aracılığıyla
uyuşmazlıkları çözen bir yöntem. Burada harçlara ilişkin miktarı yüzde 50’ye
indirdiğimiz zaman tahkimi daha cazibeli bir hâle getirebileceğimize,
yargılamaya alternatif yeni bir yargılama yönetimi ortaya koyabileceğimize
ilişkin bir cazibe yöntemi ortaya koyuyoruz.
Şimdi, buraya gelmeden evvel inceledim, tahkime ilişkin ticaret
odalarının, deniz ticaret odalarının İnternet sayfalarına baktığınız zaman,
yargılama yöntemleri açısından tahkimin cazip olmasına ilişkin İnternet
sayfalarında ayrı ayrı sayfalar var. Demek ki tahkimden hangi kişilerin
yararlanacağına, daha çok sanayicilerin yararlanacağına ilişkin bir ibare var.
Şimdi, tahkimdeki normal ücretlere baktığımız zaman yani harcın
dışındaki ücretlere baktığımız zaman bu ücretler zaten normalde düşük. Bir de
tahkimin, yargılamayla karşılıklı olarak, alternatif olarak ele alındığında
hangisinin avantajlı olduğu açısından, 4-5 madde açısından kendi iç dünyasında
zaten avantajı var. Nedir bunlar? Bakın, geciken adalet, adalet değil.
Yargılamalara başvurduğunuz zaman, ne yazık ki yargılamalar Türkiye’de uzun
sürüyor ama tahkime ilişkin esas amaç nedir? Yargılamanın daha kısa süreli
olabilmesidir. Yani, cazibe yöntemi açısından…
Bir diğer ikinci yöntem ise, bu konunun niteliğine göre tahkim
yoluna başvuranlar iş adamları, genelde bunlar başvuruyorlar. Sanayiciler
başvurdukları zaman bu konularda uzman olabilecek kişiyi seçme haklarına
sahipler ama yargılama yöntemlerinde bu yoktur. Genel hâkim ilkesi itibarıyla
hangi hâkimin önüne çıkacağını siz bilemezsiniz ama tahkimde bu konudaki uzman
kişiyi atama talebiniz vardır, bu geçerli olabilir; bu da bir avantaj
yöntemidir tahkime başvurmak için.
Bir üçüncü avantaj yöntemi de tahkimde gizliliğin esas
olabilmesidir; bu da bir avantajdır. Yani, yargılama yönteminin dışında
gizlilikle bu iş halledilebilir; bu da bir avantaj yöntemi olabilir.
Bir de bunun haricinde, tahkim kararları da, hakem kararları da,
aynı, mahkeme kararları gibi bir anlamda kesin ilam hükmündedir, mahkeme kararları
gibi icra edilebilir; bu da bir avantaj yöntemidir.
Bir başka avantaj yöntemi de tarafların anlaşarak kendi aralarında
tahkimi hangi yöntemle çözebileceklerine ilişkin yargılama yöntemlerini
belirleyebilmeleridir. Bu, yazılı yargılama yöntemi olabilir, basit yargılama
yöntemi olabilir, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun kabul etmiş olduğu yasal
çerçeve içerisinde kendilerine göre bir yargılama yöntemi de belirleyebilirler.
Buradan şunu anlatmaya çalışıyorum: Bütün bunlar varken yani 5
madde açısından büyük bir avantaj varken yani tahkime başvuracak kişiler
açısından bu 5 madde tek başına bir avantaj sağlamasına rağmen, buna rağmen
bizim kalkıp bir yasal düzenlemeyle Harçlar Kanunu’nun ilgili bendinde yüzde
50’lik bir azaltmayı, Harçlar Kanunu’ndaki bu şekildeki bir azaltmayla tahkimi
bir avantaj yöntemi, bir cazibe merkezi hâline getirmeyi kabul etmemiz mümkün
değildir. Bunu hangi amaçla, hangi saikle yaptığınızı da anlamak mümkün
değildir. O açıdan buradan bir kere daha ifade ediyorum: Eğer bu şekilde kanun
koyucu bir yasal düzenleme ihtiyacı duyuyorsa bunu tahkim yönteminde değil de
yargılama yönteminde, dava şartlarında, mahkemeye başvururken harçlarda,
giderde, yargılama giderlerinde, keşif ücretlerinde… Biliyorsunuz, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu değişti, şimdi baştan bedeller depo ediliyor. O nedenle,
asıl, vatandaşın, büyük bir vatandaş kitlesinin başvurmuş olduğu genel
yargılama yöntemi olan mahkemelere başvuruda bu yönteme başvurmadan, harçlarda
herhangi bir eksikliğe veya yüzde 50 indirim yapmadan bu yöntemi bir kenara
koyarak sadece belli bir kesimin, belli bir azınlığın yararlanmış olduğu
yönteme ilişkin olarak Harçlar Kanunu’muzda yüzde 50 indirim yapmayı anlamak
mümkün değildir. Çünkü, tahkimdeki aralıklara baktığınız zaman, belli bedellere
ilişkin aralıklara baktığınız zaman, zaten tek başına başvuru yöntemlerindeki
alınan giderler, ilk başta alınan ücretler yargılamadaki, mahkemelerdeki
ücretle karşılaştırıldığı zaman zaten düşük ücretlerdir. Yani, mahkemedeki
yargılama giderleriyle, ilk alınan harçlarla, masraflar ile tahkime
başvurulduğu zaman alınan masrafları karşılaştırdığınız zaman her ikisi
arasındaki o farkı görürsünüz; tahkimdeki ücretler daha caziptir ama bu demek
ki yeterli olmuyor. Bu konuda baskılar var, birtakım lobi faaliyetleri var
çünkü bu, herhangi bir ihtiyaç değildir, bir ihtiyaçtan kaynaklanan bir olay da
değildir. Demek ki bazı kesimler buradaki alınmış olan harçların fazla
olduğunu, bu yönteme başvuranlar bu konudaki taleplerini iletmişlerdir ki böyle
bir ihtiyaç doğmuştur. Bize göre, kanun koyucunun asıl olarak, genel olması
açısından, bir yandan da kanunların uygulanabilirliği, genelliği, soyutluğu ve
nesnelliği açısından bu ilkeler de göz önüne alındığı zaman, bu şekildeki bir
düzenlemenin yararı olmadığını buradan ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.
10’uncu maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 10. Maddesindeki “kan
hısımlığı bulunan bakmakla yükümlü” ifadesinin sonuna “ve kan hısımlığı
bulunmayan bakıcılar” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Kadir Gökmen Öğüt Müslim Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Celal
Dinçer Musa
Çam
İstanbul İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10 uncu maddesinin
“İlgili mevzuatı uyarınca verilecek rapora göre kendisi, eşi veya birinci
derece kan hısımlığı bulunan bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri engelli olan
memurların engellilik durumundan kaynaklanan yer değiştirme taleplerinin
karşılanması için düzenlemeler yapılır" Maddesine “EK ibare” ile “Yol
masraflarının kurum tarafından karşılanması” ibaresinin tasarı metnine eklenmesini
arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 10 uncu
maddesinin aşağıdaki şeklide değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“MADDE 10- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 72 nci maddesine beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
“İlgili mevzuatı uyarınca verilecek rapora göre kendisi, eşi veya
birinci derece kan hısımlığı bulunan bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri
engelli olan memurların engellilik durumundan kaynaklanan yer değiştirme
taleplerinin karşılanması için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşü
alınarak Devlet Personel Başkanlığı tarafından düzenlemeler yapılır.”
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Ahmet
Duran Bulut
Balıkesir
BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut
konuşacak.
Buyurun Sayın Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde iki dönemdir görev yapmaktayım.
Adalet ve Kalkınma Partisinin tek başına iktidar olduğu bu dönem içerisinde,
gücün elinde olmasına, sayı fazlalığı bulunmasına, yasaları sağlıklı, olgun
geçirebilecek imkânlar elinde olmasına rağmen, bugüne kadar neredeyse bütün
yasalar yeniden, sonradan, torba, çuval içerilerine sokularak, düzeltilmeye,
tamamlanmaya çalışılarak Meclisin zamanı hep alınmıştır.
İktidar, aynı Hükûmetin değişik zamanlardaki değişen bakanlarıyla
bürokrasideki kadroları değiştirmekte, ehliyete, liyakate değil, bölgeye,
sadakate, partiden oluşuna değer vererek, önem vererek bürokraside ciddi bir
politizasyonu gerçekleştirmiş, onların marifetiyle ellerine tutuşturulan
tekliflerle Meclise gelen tasarıların neredeyse tamamı buradan eksik
çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, şunu samimiyetle söyleyebilirim ki:
Muhalefet milletvekilleri, iktidar milletvekillerinden daha fazla
çalışmaktadırlar. Muhalefetin gücü getirdiğiniz tasarıları değiştirmeye
yetmeyecektir, bunu biliyoruz, ancak o kadar ciddiyet ve samimiyet içerisinde
ki verdikleri önergelerle, burada yaptıkları konuşmalarla sürekli iktidara
doğru karar verdirmek, doğru tasarı, yasa burada çıkartmak adına gösterdikleri
çabalara hiçbir değer verilmeyerek, milletvekilleri gecekondu amelesi yerine
konulup gece yarıları buradan apar topar kaçırılan, çıkartılmaya çalışılan
yasalarla milletin karşısına çıkılmakta, gece yarısı uyuyan milletvekillerinin
çekilen fotoğraflarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığı
zedelenmektedir. Bunun sorumlusu Adalet ve Kalkınma Partisidir. Parlamentoyu
düzgün çalıştırmayan, milletvekiline saygı duymayan, getirdiği, ahbap çavuş
ilişkisiyle bakanlıklarda atanan kişilere milletvekillerinin dahi sözünü
geçirtemeyen, siyasilerin gücünü bürokraside azaltan bu Hükûmet, işte, bugün,
yine, eksikleri tamamlamak adına, torbaya koyduğu yasaları buraya getiriyor.
Birbiriyle alakasız… Kara yollarını özelleştirmenin aileden sorumlu Bakanlıkla
ne alakası var? İnternete el koymanın bu Bakanlığın getirdiği tasarıyla ne
alakası var? Bunun gibi, içerisine doldurularak… İşte Meclisin hâli,
milletvekillerimizin katılımına bakın! Televizyon göstermiyor ancak buna
herkesin katkıda bulunması, yanlışa “yanlış”, doğruya “doğru” diyerek, burada
yapmış olduğumuz yemine sadık kalarak, Türk milletine yakışır, ihtilallerin
değil, hür parlamentonun hür üyelerinin ortaklaşa, ortak akılda buluşarak doğru
yasalar çıkartıp milletin huzurunda olumlu oy alması gerekir.
Ancak, görmekteyiz ki şu an vermiş olduğumuz önerge çerçevesinde,
ülkemizde sayıları 8 milyonu bulan, bize
emanet, Türk toplumuna emanet, verdikleri oylarla bizleri buraya taşıyan, emek
veren, çaba sarf eden, imkân verdiğimizde üreten engelli insanlarımızın
aksayan, toplumda gözden kaçan, bürokraside kendilerine verilen kontenjanı bir
türlü tamamlatamayan, iş imkânları bulamayan, vergi veren, vergi vermeleri
emredilen bir sistem içerisinde engellilerin yığınla sorunları bulunmaktadır.
Diğer konuşmamda da o sorunlara değineceğim.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10 uncu maddesinin
“İlgili mevzuatı uyarınca verilecek rapora göre kendisi, eşi veya birinci
derece kan hısımlığı bulunan bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri engelli olan
memurların engellilik durumundan kaynaklanan yer değiştirme taleplerinin
karşılanması için düzenlemeler yapılır" Maddesine “EK ibare” ile “Yol masraflarının
kurum tarafından karşılanması” ibaresinin tasarı metnine eklenmesini arz ve
teklif ederim.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Engelli yurttaşlara bakmakla yükümlü olan memurun birinci derece
akrabalarının atamalarında kolaylık sağlayacak pozitif bir düzenlemedir. Ancak
Engelli bir memurun bakmakla yükümlü olduğu yakının atamasının yapılması ve bu
nedenle yer değiştirmesi de oldukça maliyetlidir. Bu yüzden memurun çalıştığı
kurum tarafından yol masraflarının karşılanmasına yardımcı olacak bir miktar
paranın verilmesi de ilgili düzenlemeye eklenmelidir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 10. Maddesindeki "kan
hısımlığı bulunan bakmakla yükümlü" ifadesinin sonuna "ve kan
hısımlığı bulunmayan bakıcılar" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Celal Dinçer (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerine
İstanbul Milletvekili Sayın Celal Dinçer konuşacak.
Buyurun Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz madde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun
72’nci maddesinde değişiklik öngörmektedir. Ben, torba yasanın bu tür
uygulamalarının ne kadar sakıncalı olduğunu tekrar tekrar açıklamaya gerek
görmüyorum ama şunu hatırlatmakta yarar görüyorum: Anayasa’mızın 5’inci
maddesinde devletin temel amacı ve görevleri şöyle sıralanmıştır: “Kişilerin
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; temel hak ve hürriyetlerini sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri ortadan kaldırmak, insanın maddi ve
manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak, temel hak ve
hürriyetleri sınırlayan her türlü engeli ortadan kaldırmak.” Böylece, toplumu
oluşturan kişilerin hiçbir engelle karşılaşmadan toplumsal yaşama aktif bir
şekilde katılmasını sağlamak devletin öncelikli amacı ve görevi olmuştur.
Bugün ülkemizde 9 milyon engelli olduğu bilinmektedir. Bu sayı,
nüfusumuzun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturmaktadır. İşte, bu rakamlar, iktidarı
her seçim arifesinde engelliler için bir şeyler yapıyormuş gibi görünüp oy
toplama hayal ve gayretine sevk etmektedir. Henüz, yaptıkları yasal
düzenlemelerin bile gerekleri tam olarak yerine getirilmeden yeni vaatler torba
yasa teklifleri içinde ortalığa saçılmaktadır. Görüşmekte olduğumuz bu teklif
de onlardan biridir.
Değerli milletvekilleri, istihdamın gerek bireysel gerek toplumsal
refahın sağlanmasındaki önemi çok büyüktür. Engellilerin önündeki en önemli
sorun da istihdam sorunudur, bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. 2013 yılı
itibarıyla, kamuda görevli engelli memur ve işçi sayısı sadece 44 bin, özel
sektörde istihdam edilen engelli sayısı ise 81 bin olarak tespit edilmiştir.
125 bin engellimiz çalışma hayatında yer almaktadır yani 9 milyon engelli
vatandaşımızdan şanslı 125 bin kişi. Ya, geride kalanlar! Onlar için sadece boş
vaatler ve hayal kırıklıkları.
Yasalarımızda, çalışan engelli kişilere gelir vergisi yönünden
engelli indirimi sağlandığını hepiniz biliyorsunuz. Her yıl belirlenen bu
indirim oranı 2014 yılında ne kadar artırılmış biliyor musunuz? Kocaman bir
sıfır, yani hiç artış olmamış. Hani, bir Bakanımızın söylediği gibi, “Seni işe
almışlar ya kardeşim, daha ne istiyorsun?” der gibi.
Bir başka sorun: 2007 yılından beri Orman Genel Müdürlüğüne bağlı
iş yerlerinde geçici işçi statüsüyle çalıştırılan engelli vatandaşlarımız
feryat ediyorlar, “Biz altı ay çalışıp altı ay işsiz kalıyoruz, çok mağdur
oluyoruz; engelli olmayan arkadaşlarımız altı ay çalışmadıkları dönemde başka
işlere gidebiliyorlar ama bizim böyle bir imkânımız yoktur, bizi kadroya alın.”
diyorlar, haykırıyorlar ama dinleyen yok, onların derdine çare olan yok. Sayın
Bakanım, kamu genelinde 6 bin civarındaki geçici sözleşmeli engelli işçilerin
kadroya alınması için lütfen bir şeyler yapınız.
Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; günümüz dünyasında
engelli vatandaşlarımızın sadece istihdam sorunu yoktur, birçok fiziki engeller
de vardır onların sosyal yaşama katılmasının önünde; bozuk yüzeyli yollar,
güvenlik tedbiri alınmayan altyapı çalışmaları, çok yüksek kaldırımlar,
caddelere yapılan kabartmalı sarı şeritlerin düzgün yapılmaması, engellilere
hizmet edemeyen ulaşım sistemi ve araçları; bunlar kent ulaşımı ve yaşamında
yoğun olarak karşılaşılan sorunlardır.
Şimdi size bazı resimler göstermek istiyorum, bunu ayrımsız bütün
belediyelerin dikkate almasını diliyorum.
Sarı şeritler yapılmış, gelip tam direk ortasında bitiyor yol.
Böyle bir şey olabilir mi, kabul edilebilir mi Sayın Bakanım? (CHP sıralarından
alkışlar)
Başka bir uygulama: Yasak savma babında yol yapılmış, tam ağacın
ortasında sarı şerit bitmiş. Bu uygulama kabul edilebilir mi Sayın Bakanım?
Vatandaş artık dalga geçiyor, 3 metrelik yol yapılmış, ondan
sonrası gene merdiven, “Şifalı yol” koymuş adını, İnternet’ten dalga geçiyor
vatandaşlarımız.
İşte, bu çileye son vermemiz lazım Sayın Bakanım. Bu insanlara
çare bulmak zorundayız, bu insanların çilesine son vermek zorundayız. Yasayı
devamlı uzatıyorsunuz, işte, belediyelerin yaptığı sarı şeritlerin hâlleri
ortada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL DİNÇER (Devamla) – Engellileri sadece boş söylemlerle
avutmayalım.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dinçer.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık vardır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.07
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 11’inci maddeden önce yeni madde ihdasına
dair bir önerge vardır. İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre yeni bir madde
olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde
görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle,
önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 21
üyesi ile katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım,
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname İle Bazı Kanun Ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına 10 uncu
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
“MADDE 11- 657 sayılı kanunun 100 üncü maddesinin ikinci fıkrasına
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Kamu çalışanlarının kanunen bakmakla yükümlü olduğu engelli
aile bireyinin bakıma muhtaç olduğunun ilgili mevzuatına göre alınmış geçerli
engelli sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi kaydıyla bu durumdaki
personele; engelli aile ferdinin günlük bakımı için izin kullanımında gerekli
kolaylık sağlanır ve personel mesai saatleri dışındaki nöbet görevinden ve gece
vardiyasından muaf tutulur.”
Ali Öz Mesut Dedeoğlu Cemalettin Şimşek
Mersin Kahramanmaraş Samsun
Reşat
Doğru Mustafa
Kalaycı
Tokat Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) – Salt
çoğunluk için Komisyon üyelerini davet ediyorum…
Salt çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
11’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 11. Maddesindeki
"engellilik” ifadesinin "tüm engelliler" olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Haydar Akar İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Kadir Gökmen Öğüt Müslim Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Celal
Dinçer Musa
Çam
İstanbul İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11 inci maddesinin
Millî Eğitim Temel Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"cinsiyet" ibaresinden sonra gelmek üzere "engellilik"
ifadesine ek ibare olarak "Cinsel Yönelim" ibaresinin de tasarı
metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 11 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 11- 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel
Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Eğitim kurumları dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik,
siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin herkese
açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Ahmet
Duran Bulut
Balıkesir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut
konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir iktidar milletvekilimizin engelliler için “Sizi adam yerine
koyduk.” sözü, engelliler gibi toplumun en önemli parçası olan bir kesimi
incitmiş olsa da şunun bilinmesini istiyorum ki, engellilerin fark edilişi AKP
iktidarlarıyla başlamamıştır. Onların haklarının korunması, eğitilmesi
noktasında geçmiş bütün iktidarların emekleri, alın terleri vardır. Onların
adam olduğunu bilen, o inançla Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal
Atatürk, 1924 yılında Çocuk Beyannamesi’ni kabul ederek engellilerin haklarını
orada düzenlemiş, kendisine ait Atlı Köşk'ü İzmir’de engelli tedavisi için
tahsis etmiştir, engelli eğitimi için tahsis etmiştir. 1960’lı yıllarda
Süleyman Demirel, 1976’lı yıllarda rahmetli Ecevit, kamu çalışanları
içerisinde, özel sektörde engellilerin çalışmaları adına yüzde 3’lük paylar
ayırmış, kotalar koymuşlardır. 1980’li yıllara kadar engelliler Türkiye’de
vergi vermiyordu.
Değerli milletvekilleri, engellilerin sorunlarını çözerken, bu
anlamda bir millî politikanın belirlenmesi, palyatif tedbirlerle sorunların
çözümüne gidilmeyip popülist ifadelerden kaçınılması gerekmektedir.
Neden insanlar engelli olur? Sağlık konusunda, annelerin
hamileliğinden itibaren takipleri yapılmakta mıdır? Akraba evlilikleri
konusunda ne gibi tedbirler alınmaktadır? Eğitimde, trafik kazası gibi
hepimizin potansiyel engelli olabileceği bir büyük tehlike karşısında ne gibi
tedbirler almaktayız? Terör gibi can alan bir sorunu çözmek yerine, teslim
almak yerine teslim olarak, netice itibarıyla büyükşehirlere kadar inmelerine,
büyükşehirlerde Hükûmeti korkutarak, tehdit ederek isteklerini yerine getirmeyi
bir yol olarak seçen bu terörün yarın cinayetleriyle, ölümlerle, yaralamalarla
oluşturacağı engellilerin önümüze çıkacağı gerçeğini hepimizin anlaması
gerekmektedir.
Engellilerin eğitimi konusunda okullarımızda onların
dışlanmamalarını -demin değerli milletvekilimin gösterdiği resimlerdeki- yerel
yönetimlerin onların rahat bir şekilde yaşayabilmeleri adına tedbirler
almalarını sağlamak mutlaka önemlidir.
Sosyal hayatımızda engellilere pek fazla rastlayamıyoruz. Oysaki
10 kişiden 1’i engelli Türkiye’de, 10 kişiden 1’i… Bu kadar çok sayıda
engellisi olan bir toplumuz. Bunların fark edilmesi, onların dışlanmaması,
komplekse girmemesi, üretime dâhil edilmesi, kamu çalışanları içerisindeki
yüzde 3’lük kotanın bir sınır değil, taban olarak kabul edilmesi, eksik kontenjanlarının
mutlaka doldurulması, özel sektörde 50 kişinin üstünde işçi çalıştıran
kurumların mutlaka engelli istihdamı konusunda tedbirin alınması, zorlamanın
yapılması, takibin yapılması, bu insanlarımızın en azından yarınlara daha
rahat, daha güvenle bakmalarını sağlayacaktır.
İşe girmedeki KPSS sınavları, engelliler için yapılan KPSS
sınavları kendilerine duyurulmamaktadır, zamanında müracaat edememektedirler.
Kamudaki bu eksikliklerin giderilmesi ve engellilerin biriken
sorunlarının çözülmesi adına yasa umarım faydalı sonuçlar doğurur diyor,
önergemin kabulünü arz ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11 inci maddesinin
Millî Eğitim Temel Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"cinsiyet" ibaresinden sonra gelmek üzere "engellilik"
ifadesine ek ibare olarak "Cinsel Yönelim" ibaresinin de tasarı
metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Türkiye'nin eğitim sistemi başlı başına bir sorun alanı teşkil
etmektedir. Bu kadar sorunlu bir eğitim sistemi içinde bir de dezavantajlı
gruplar olarak sistem tarafından kodlanan, kadınlar, çocuklar, engelliler ve
farklı cinsel yönelimleri olan kişiler ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Sosyal
yaşamın bütün alanlarında dezavantajlı olan bu kişiler, eğitim öğretim alanında
daha da dezavantajlı hale gelmektedir. Çünkü Milli eğitim müfredatı eril bir
dil ve İslami kriterler gözeterek hazırlanmaktadır. Bu çerçevede çocuklara
toplumda hakim olan roller benimsetilmektedir. Hal böyleyken dezavantajın da
dezavantajı denilebilecek farklı cinsel kimlikleri olan gey, lezbiyen,
biseksüel transseksüel çocuklar görmezden gelinmekte ve ötekileştirilmektedir.
Toplumda ne yazık ki LGBT bireyler ya tedavi olması gereken hastalıklı ya da
ahlaksız, sapkın bireyler olarak bakılmaktadır. Bu sakat zihniyet öncelikle
eğitim sisteminde yapılacak önemli değişikliklerle çözülebilir. Bu düzenleme
genel olarak engelli çocuklar için olumlu bir düzenleme olarak görülse de
farklı cinsel yönelimleri olan çocukları ne yazık ki kapsamamaktadır. Aslında
başlı başına sorunlu olan eğitim sisteminde köklü değişiklikler yapılması
gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 11. Maddesindeki
"engellilik” ifadesinin "tüm engelliler" olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Engin Özkoç (Sakarya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Sakarya Milletvekili Sayın Engin Özkoç konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, verdiğimiz önerge, aslında Türkiye Büyük
Millet Meclisi milletvekilleri tarafından kabul edilmesi gereken bir önergedir,
engellilerle ilgili onurlu bir önergedir; neden katılınmıyor, bunu anlamış
değilim?
Değerli arkadaşlarım, Millî Eğitim Bakanlığının düzenlediği
merkezî ortak sınavlara giren öğrenciler, kaynaştırma öğrencilerimiz, yani
özürlü öğrencilerimiz, yani görmeyen öğrenciler, sakat öğrencilerimiz, işitme
engelli öğrencilerimiz, zihinsel engelli öğrencilerimiz bu sene sınavlara
girerken diğer öğrencilerle eşit koşullarda sınava alınmışlardır, bu
öğrencilere aynı sorular sorulmuştur. Bu öğrencilerimiz, psikolojik olarak
kendileri bu sınava hazır mıdır bakılmaksızın bu sınava alınmışlardır; bu, bu
öğrencilerimizin sınavda başarısız olmasını doğurmuştur. Böylece, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetinin Millî Eğitim Bakanlığı, öğrencilerimizi, yani engelli
öğrencilerimizi, yani görme özürlü öğrencilerimizi, yani zihinsel özürlü
öğrencilerimizi, yani bu konuda psikolojik olarak hazır olmayan öğrencilerimizi
diğer öğrencilerle eşit koşullarda sınava tabi tutarak, onları, kendileriyle
eşit koşullarda olmayan öğrencilerin gerisine düşmesini sağlamışlardır.
Peki, Millî Eğitim Bakanlığının ve eğitim sisteminin on bir yıllık
geçmişine bakıldığı zaman bu garipsenecek bir şey midir? Bakın, 2010 yılında,
Ünal Yarımağan zamanında yapılan KPSS sınavında 500’ün üzerinde öğrenci eğitim
bilimleri sınavında 120 soruda 120 doğru yapmıştır. Bu bir skandaldır.
2010 açık öğretim sınavına giren bir astsubayın üzerinden çıkan
kağıtta sınavın soruları ve cevapları yer alıyordu, Ünal Yarımağan istifa etmek
zorunda bırakılmıştı. Bu bir skandaldır.
2010’da tıpta uzmanlık sınavında 4 sorunun yanlış olduğu öne
sürüldü. Dava Danıştaya kadar uzanırken ÖSYM’de bir buçuk yıl sonra soruların
yanlış olduğu kabul edildi. Bu bir skandaldır.
29 Mart 2011’de ÖSYM Başkanlığına Ali Demir getirildi. Hemen
ardından Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda şifre iddiaları patlak verdi. Ali
Demir önce “Şifre yok.” dedi, daha sonra “Şifre var.” dedi. “Kopya yoksa neden
şifre var?” diye sormadan Cumhurbaşkanı ve Başbakan, ÖSYM Başkanının
açıklamasını kabul etti, savcılık takipsizlik verdi. Bu bir skandaldır.
Değerli arkadaşlarım, bu skandalı çözelim derken Diyarbakır’da
YGS’ye giren 4 öğrencinin cevap anahtarının kaybolduğu ortaya çıktı.
Skandallar dizisi burada bitmedi. İzmir’de yapılan ALES sınavında,
kitapçıklarda soruların eksik, sayfa sıralarının karışık olması nedeniyle
Manisa’dan yedek kitapçık getirildi ve sınav gecikmeli olarak başladı. Bu bir
skandaldır.
Başarılı adaylardan bazılarının karı koca, akraba ilişkileri
olduğu ve sınavı başarıyla kazanan 4 evli çiftin cevap kâğıtlarında tıpkılık
yanında puanının da birebir yakın olduğu ve yüksek olduğu görüldü. Bu bir
skandaldır.
Derece yapmış bazı adayların soru kitapçıkları üzerinde hiçbir
işlem, yazılı muhakeme ya da karalama yapılmaksızın matematik sorularında yüzde
100 doğru cevap çıktığı tespit edildi. Bu bir skandaldır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bunların hiçbir tanesinin AKP Hükûmetiyle
ve Millî Eğitim Bakanlığıyla ilişkisi olmadığı ortaya çıktı. Bunların hepsinin
paralel hükûmetle ve bunların hepsinin aslında yurt dışından komplolarla
yapıldığı ortaya çıktı. Aslında Hükûmet tamamen bunlarda masumdu. Hükûmetin
Millî Eğitim bakanlarının ve bu konuda görevli olan kuruluşlarının hiç alakası
yok bu skandallarla. Paralel devlet ve komplo kuran diğer dış kaynaklarla
ilgili Meclise çok yakında bir araştırma önergesi vereceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.36
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...Madde kabul edilmiştir.
12’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasanın 12 nci maddesinin
"korumalı işyeri" ibaresinden sonra "eğitim, kültür, sanat ve
sağlık destek birimleri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Adil Zozani Demir Çelik
Şırnak Hakkâri Muş
Sırrı
Sakık Bengi
Yıldız
Muş Batman
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 12 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
"MADDE 12- 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye
Gelirleri Kanununun mükerrer 44 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"öğrenci yurtları" ibaresinden sonra gelmek üzere ''Yeşilay Genel
Merkezi ile şubeleri ve kampları, korumalı iş yerleri" ibaresi
eklenmiştir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 12 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederim.
M. Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar
İstanbul İstanbul Kocaeli
İzzet Çetin Musa Çam Aydın Ayaydın
Ankara İzmir İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Müslim Sarı Celal Dinçer
İstanbul İstanbul İstanbul
Madde 12- 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri
Kanunuunn mükerrer 44 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "katma
bütçeli" ibaresi "özel bütçeli” şeklinde, "Kredi ve Yurtlar
Kurumuna ait öğrenci yurtları" ibaresi "Kredi ve Yurtlar Kurumu, kamu
menfaatine yararlı dernekler ile Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara
ait öğrenci yurtları, korumalı işyerleri" şeklinde ve ek 2 nci maddesinin
(b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"b) Hastane, prevantoryum, sanatoryum, dispanser ve benzeri
sağlık kuruluşları ile Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ile
kamu menfaatine yararlı derneklerin inşa ettirecekleri öğrenci yurtları,
huzurevi ve okul binaları."
BAŞKAN – Son okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Dinçer...
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Celal Dinçer konuşacak önerge
hakkında.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
12’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu kanun tasarısı içinde belki de alkışlanacak en güzel
maddelerden bir tanesi korumalı iş yerlerine muafiyet getirilmesi. Ben emeği
geçen bütün çalışanlara, bürokratlara, Komisyon üyelerine ve saygıdeğer
milletvekillerine teşekkür ediyorum. Türkiye'nin yıllarca özlem duyduğu,
beklediği bir yasa tasarısıydı. Bu tasarının içinde belki de övgüye değer en
güzel maddelerden biri, tekrar teşekkür ediyorum.
Bu geçirdiğimiz, görüştüğümüz, 12’nci madde ile engellilerin
özellikle -korumalı iş yerlerinde- korumalı iş yeri yapacak olan değerli
işverenlerin çevre temizlik vergisinden muaf olması sağlanıyor. Tabii, bunun
inşaat ruhsatından, inşaat vergisinden muaf olması da çok önemli. Bizim bu
tasarıdaki 12’nci maddedeki değişiklik önergemiz ile sadece korumalı iş yerleri
değil, özellikle 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nda yer alan “katmalı
bütçe” ibaresi çıkarılarak bunun “özel bütçeli” şeklinde değiştirilmesini
teklif ediyoruz. Ayrıca, Kredi Yurtlar Kurumu, kamu menfaatine yararlı
dernekler, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıfların kuracağı
yurtların da ve korumalı iş yerlerinin -ki bu teklifte var zaten- çevre
temizlik vergisinden muaf tutulması gerekir. Bizim önerimiz bu muafiyeti
gerektiriyor, bu muafiyeti sağlıyor.
Ayrıca, gene önerimizin ikinci fıkrasında özellikle 2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanunu’nun ek 2’nci maddesinde sıralanan bina inşaat
vergisinden muaf olan iş yerlerine korumalı iş yerleri de ekleniyor, bunun
yanında özellikle hastane, prevantoryum, sanatoryum, dispanser ve benzeri
sağlık kuruluşlarından sonra Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan
vakıflar kamu menfaatine yararlı derneklerin inşa ettirecekleri öğrenci yurtları
huzurevleri ve okul binaları, özellikle vakıfların inşa ettirecekleri
huzurevleri ve okul binalarının da bina inşaat vergisinden muaf olmasını
öneriyoruz.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz kamu binaları, üniversiteler,
üniversite binaları, yurtlar, ibadet yerleri korumalı iş yerleri gibi vergi
muafiyeti tanınan daha doğrusu çevre temizlik vergisi muafiyeti tanınan iş
yerleri.
Şimdi, ben size bu önergemizin dışında engellilerin birkaç
sorunundan daha bahsetmek istiyorum. Engellilere ödenen yardımlar, ücretler
konusunda rapor alınması çok güç ve sıkıntılı, bu konuya mutlaka bir çözüm
getirmelisiniz Sayın Bakanım. Engellilerin kullandığı malzemelerin bedellerinin
ödenmesinde sıkıntılar yaşanıyor, bunlara çözüm getirilmelidir. Engellilerin
okula gidiş gelişlerinde sıkıntılar yaşanmaktadır, bunlara çözüm
getirilmelidir. Hâlâ daha engelliler için ayrılan kadrolar doldurulamamıştır, bunlara
çözüm getirilmelidir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bugüne kadar, bu dönemde
özellikle, 35 tane kanun teklifi verdik engelliler için, 200’e yakın soru
önergesi verdik, 19’a yakın araştırma önergesi verdik ama hiçbirini dikkate
almadınız. Biz burada tüm engelli kardeşlerimize sesleniyoruz: Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında palyatif çözümler değil, kalıcı ve radikal çözümler
getireceğiz, gerçekçi düzenlemelerle tüm engellerin ortadan kaldırılmasını
sağlayacağız.
Tekrar yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, efendim, bir konuyu…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, burada bu önerge işleme alındı ama bu
önergede iki maddeyle ilgili değişiklik öngörülüyor. Dolayısıyla, aslında, bir
maddede iki maddenin değişikliğini öngören önergenin Başkanlık tarafından
işleme alınmaması gerekiyor. 44’üncü maddenin (2)’nci fıkrasını değiştiriyor,
bir de ek 2’nci maddesini değiştiriyor. Ek 2’nci maddenin ilave madde olması
lazım, bu nasıl işleme alınıyor bilmiyorum.
BAŞKAN – Bakalım Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, şu anda oylandı bu.
BAŞKAN – Kabul edilmedi ama Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul edilmedi ama…
BAŞKAN – Sonuç itibarıyla, kabul edilmedi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Başkanlık bununla ilgili önergeleri
inceliyor. Bizim bununla ilgili önergelerimiz olduğu zaman, “işleme alınamaz.”
diye şeylerde bulunuluyor. Dolayısıyla, bunu ifade etmek istiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hayırlı bir önerge olduğu için
Başkanlık Divanı işleme koymuştur.
OKTAY VURAL (İzmir) – Anlıyorum, hayırlı bir önerge olduğu için
ama hayırlı bir önergeye maalesef parmaklar hayırlı kalkmadı efendim.
BAŞKAN – Parmağı kaldıranlara söyleyeceksiniz onu Sayın Vural.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Vural doğru
söylüyor, Başkanlık Divanının biraz daha dikkatli olması gerekiyor.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 12 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Öz (Mersin) ve arkadaşları
"MADDE 12- 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye
Gelirleri Kanununun mükerrer 44 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"öğrenci yurtları" ibaresinden sonra gelmek üzere ''Yeşilay Genel
Merkezi ile şubeleri ve kampları, korumalı iş yerleri" ibaresi
eklenmiştir."
BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Ali Öz konuşacak.
Konuşacak ama ondan önce bir Komisyona soralım.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Buyurun.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Başkanım yoruldunuz, çok yoruldunuz
Başkan.
BAŞKAN – Yordunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Niye katılamıyorlar yani? Katılmıyorlar mı,
zorlama mı var yani, katılamıyor mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyor, mecburen katılamıyor.
BAŞKAN – Bilmiyorum, Komisyonla Hükûmete sorun.
Buyurun Sayın Öz.
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 12’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii ki benden önce konuşan Cumhuriyet Halk Partili hatibin de
ifade ettiği gibi, bunu, torba kanun tasarısının içerisinde, belki de herkesin
uzun yıllardır beklediği, hepimizin hoşuna gideceği, her ne kadar eksik de
görsek önemli maddelerden bir tanesi olarak değerlendirmek lazım. Yalnız burada
tabii ki yine engellilik nedir, engelli kime denir, engelli nasıl diğer engelli
olmayanlarla ayırt edilir; bu Parlamentonun bir an önce ayırması ve
tanımlamaların doğru yapılması gerektiğine inanıyorum. Bu madde üzerinde
konuşurken engellilerin asıl sorunlarından birisi olan “engel” tanımının tekrar
gözden geçirilmesine ciddi derecede ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bizim kanunlarımızda,
bizim değerlendirmelerimize göre, Avrupa’nın hiçbir ülkesinde olmayan, aslında
yüzde 40’ın altında özür derecesi olan bir vatandaşımızı hangi gruba, hangi
sınıfa yerleştireceğimizi ve bu noktada belli derecenin altında özrü olan
insanları nasıl sınıflayacağımızı net olarak ifade etmemizin gerekliliği ortada
durmaktadır. Şöyle ki, engellilerin en önemli sorunlarından birisi olan
özellikle kamu sektöründe ve özel sektörde belli oranlarda işe yerleştirilme
mecburiyeti varken gerek engellilerle yapılan sınavlarda uygulanan yöntemler
gerekse bu yöntemlerden sonra engellilerin yerleştirilememesi, kadroların eksik
kalması veya engellinin zamanında müracaat etmemesi noktasında -o bölgelerin-
başka bir engellinin onun yerine ikame edilmemesi önemli eksiklerimizden bir
tanesidir.
Engellileri tanımlarken yüzde 40’ın altında özür derecesi olan bir
insanı eğer normal, sağlıklı bir iş yerine gönderdiğiniz zaman, orada da yüzde
30’luk bir engeli varsa “Siz özürlü sınıfındasınız.” diye değerlendirilip orada
da iş bulma noktasında ciddi sıkıntılar
çektiğini hepimizin bilmesi gerekiyor. Bu konuyla alakalı bundan önceki Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanıyla yapmış olduğumuz görüşmelerde de bu işin
düzeltilmesi noktasında önerilerimiz olmuştu.
Gerçekten de engellilerle ilgili muhalefet partilerinin özellikle
Türkiye Büyük Millet Meclisine -kanun ve kararlardan çıkan- vermiş olduğu
önerilere bakarsanız, çok sayıda değişiklik önergesi, değişiklik kanun teklif
ve tasarısı olduğunu görürsünüz. Aslında bu Parlamentonun engellileri belli
dönemde hatırlayıp sadece o dönemlerde kısmi iyileştirmeler yapması onların
beklemiş olduğu sorunlara çözüm olamamaktadır. Bu nedenle, engelliler için
verilmiş olan tüm kanun tasarılarının bir an önce -özellikle Türkiye Büyük
Millet Meclisindeki tali komisyonları hatta bu konuyla alakalı Plan ve Bütçe
Komisyonu dışındaki esas Komisyonu mutlak suretle işletmeli- derinlemesine o
Komisyonda bu konulara bilgi olarak mahir olan insanlar tarafından mutlak
suretle incelenmeli, kapsamlı bir tasarının kanunlaşması noktasında ciddi
adımların atılması gerektiğine inanıyoruz.
Bu kanun tasarısıyla ilave olarak korumalı iş yerlerini -korumalı
iş yerlerini hepimiz biliyoruz- özellikle bu noktada engellilerin istihdamına
yönelik açan ve gerçekten devletin bile yapamadığını bu işverenler üzerinde…
Bunlara iş ortamı sağlayanlara teşekkür etmeyi de huzurlarınızda bir borç
bildiğimizi ifade etmek isterim. Ancak vermiş olduğumuz önergedeki özellikle
toplumun sağlığı yönünden ilgili olan ve Türkiye’de sayıları çok fazla olmayan,
çoğunun gerçek, kendilerine ait binaları olmasa da apartman dairelerinde
kiralık olarak oturan, ülkemizde sağlık için büyük mücadele veren Yeşilay Genel
Merkezinin ve şubelerinin bu vergi muafiyetinden mahrum bırakılmasının
gerekçesini de gerçekten anlamakta zorluk çektiğimi ifade ediyor, yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasanın 12 nci maddesinin
"korumalı işyeri" ibaresinden sonra "eğitim, kültür, sanat ve
sağlık destek birimleri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gerekçe...
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun amacına uygun düzenleme yapmaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
13’üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 13. Maddesinde
yer alan “toplam yirmi beşi” ifadesinin “toplam yirmisi” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Adil Zozani Pervin Buldan
Bingöl Hakkâri Iğdır
Hasip
Kaplan Ertuğrul
Kürkcü
Şırnak Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 13. Maddesindeki “toplam
yirmibeş” ifadesinin “toplam 15” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Kadir Gökmen Öğüt Müslim Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Celal
Dinçer Musa
Çam
İstanbul İzmir
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 13 üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
MADDE 13- 5/4/1983 tarihli ve 2813 sayılı Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumunun Kuruluşuna İlişkin Kanunun 8 inci maddesinin on dördüncü
fıkrasında yer alan "toplam onbeşi" ibaresi "toplam
yirmisi" şeklinde değiştirilmiş ve ekli (1) sayılı listedeki kadrolar
ihdas edilerek anılan Kanuna ekli (1) sayılı cetvele eklenmiştir.
(1) SAYILI LİSTE
KURUMU: BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
TEŞKİLATI: MERKEZ
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ
GİH Başkanlık
Müşaviri 1 5
TOPLAM 5
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Tokat Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru konuşacak.
Buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bu maddeyle Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna kadro ihdas
ediliyor. Buna aslında diyecek bir şeyimiz yok, tabii ki kadro tahsis edilecek
ama burada şu konunun üzerinde durmak istiyorum: Bilgi teknolojileri ve
iletişim olunca burada en önemli konu İnternet konusu. Ben buradan şunu
söylemek isterim ki: Ülkemizin önümüzdeki dönemdeki en önemli konularının
başında bağımlılık gelmektedir. Hatta, bu bağımlılık konusu bence ülkemizin
dışında, dünyanın da en önemli sorunlarının başında gelmektedir.
Tabii “bağımlılık” dendiği zaman sadece madde bağımlılığı, sigara,
alkol, uyuşturucu bağımlılığı şeklinde değerlendirmemek gerekir. Bunun
içerisinde en önemli bağımlığın bence İnternet bağımlılığı olduğu
kanaatindeyim. Bakınız, İnternet bağımlılığında geçtiğimiz zaman diliminde yani
geçtiğimiz yılda bununla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi bir araştırma
komisyonu oluşturmuş. Araştırma komisyonu da uzun bir çalışmadan sonra -hakikaten çok güzel çalışmalar yapılmış o
dönemde- çok güzel bir rapor hazırlanmış. Yaklaşık olarak bin sayfayı da geçen,
çok kapsamlı, geniş, en sonunda da önerilerin sunulmuş olduğu çok değerli bir
rapor ortaya konulmuştur. Ancak, o raporda gösterilen birtakım konular maalesef
şu anda torba kanun içerisinde yer almamıştır. Hâlbuki, İnternet bağımlılığı
çocuklarımız için, insanlarımız için çok önemlidir.
Bakınız, şu anda “çocuklar” diyoruz. Aşağı yukarı İnternet
kullanmayan çocuğumuz yoktur. Çocuklar okullardan evlerine geçtiği zaman
-yaklaşık olarak, yapılan istatistikler bunları göstermiştir- İnternet’in
başına geçmekte ve de yaklaşık olarak bunun yüzde 60’ı civarındaki insan da,
çocuklarımız da İnternet oyunlarına girmektedir.
“İnternet oyunları” dendiği zaman, bunun içerisinde şiddet
içerikli oyunlar, cinsel içerikli oyunlar yani ders çalışmasını engelleyici
birtakım oyunlar burada karşımıza çıkmaktadır. Artı, bunların yanında çocuk
okulda -bilhassa tablet bilgisayarların dağıtılmasıyla beraber- bilgisayarın
karşısındadır, evine gittiği zaman yine aynı şekilde bilgisayarın karşısındadır
ve burada bir sağlık sorunu da vardır saygıdeğer milletvekilleri.
İşte, bu ortamda, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımıza çok
önemli görevler düşmektedir. Sadece belirli konularda değil de en azından
ailelerin çocuklarına yaklaşımlarında, İnternet’in güvenli kullanımının
oluşmasında veyahut da çocuklarımızın çeşitli noktalardaki faaliyetlerinin
artırılmasında bu Bakanlığa çok ciddi manada görevler düşmektedir.
Bakınız, çocukların oynamış olduğu İnternet oyunlarının birçoğu
yabancı kaynaklıdır. Yabancı kaynaklı oyunlar çocuklarımıza çok farklı boyutlarda
da birtakım kötü alışkanlıkları da beraberinde getirmektedir. İşte bu manada
Gençlik ve Spor Bakanlığımıza, Aile Bakanlığımıza, Millî Eğitim Bakanlığımıza
çok ciddi ama ciddi görevler düşmektedir.
Bizim gördüğümüz kadarıyla bunların tam olarak yapılmış olduğunu
söyleyemeyiz. Yani şu anda bu bakanlıkların, işte çocuklarımıza bu yönlü
olarak, İnternet bağımlığından veyahut da diğer konularda fazla yaklaşmış
olduğunu maalesef söyleyemiyoruz. Şöyle ki: İnternet bağımlılığı münasebetiyle
son zamanlarda boşanma oranlarının da artmış olduğu görülmektedir. Bakınız,
ülkemizde son on yılda yaklaşık olarak -bu verilen istatistiki bilgiler
içerisinde- 1 milyon 43 bin 97 çift boşanmıştır. Bunlardan 2011’de 120. 117,
2012’de de 123 bin boşanma meydana gelmiştir. En yüksek boşanma oranı da İzmir
ilimizdedir. Yani, burada, işte aileler içerisinde komşuluk ilişkilerinin
kalmadığı, çocuk ve anne babanın iletişimlerinin tamamen bozulduğu bir zaman
diliminde yaşıyoruz. İşte, burada, bu Sayın Bakanlığımıza, yeni atanmış olan
aileden sorumlu Bakanlığımıza çok önemli görevler düşmektedir. Yani her şeyin
başı sağlıktır, her şeyin başı aile yuvasıdır, her şeyin başı çocuğun çok iyi
bir şekilde yetiştirilmiş olmasıdır. Bu yetiştirilmede sağlık, tabii, işin
başıdır ama çocuğun topluma hazırlanmasında, işte her noktasındadır.
Bakın, şu anda ülkemizde sokak çocukları problemleri vardır. Sokak
çocukları problemlerine bakıldığı zaman, sokak çocuklarının çok süratli bir
şekilde çeşitli noktalara doğru sürüklenmekte olduğunu görürsünüz. İşte,
iletişimin, aile iletişiminin, aile yuvasının ne kadar önemli olduğunun bir
göstergesidir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, yalnız yoklama talebi var.
Sayın milletvekilleri, tespit yapacağım:
Sayın Aslanoğlu, Sayın Eyidoğan, Sayın Soydan, Sayın Çam, Sayın
Dinçer, Sayın Yılmaz, Sayın Hamzaçebi, Sayın Genç, Sayın Akar, Sayın Gümüş,
Sayın Güven, Sayın Çelebi, Sayın Dibek, Sayın Köktürk, Sayın Haberal, Sayın
Bayraktutan, Sayın Aygün, Sayın Özkan, Sayın Öz, Sayın Danışoğlu, Sayın Toprak.
Yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin;
Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili
Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4
Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608,
2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 13. Maddesindeki “toplam
yirmibeş” ifadesinin “toplam 15” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Muharrem Işık (Erzincan) ve arkadaşları
BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Muharrem Işık, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Madde 13 üzerine konuşma yapacağım. Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumunun üzerindeki değişiklikler konusunu da gündeme alıyoruz. Tabii
bilgi teknolojileri özellikle son zamanlarda çok ilginizi çekmeye başladı.
Bundan dolayı da bu konuda tüm itirazlara rağmen yeni çalışmaları yaptınız.
Tabii yeni yasaları yaparken, her zaman olduğu gibi, özellikle böyle torba
yasalarda, içine doldurduğunuz her şeyde, birkaç tane maddeyle iyi şey
gösterirken diğer maddelerle kendinize yarayan şeyleri getirip ortaya
koyuyorsunuz. Bunları yaparken de hep bir mağduriyet edebiyatı yapıyorsunuz.
Dünün mağdurlarıydınız ama ne yazık ki bugünün mağrurları oldunuz. Dün mazlum
olduğunuzu gösterirken bugün çıkardığınız bu yasalarla -söylemeye dilimiz
varmasa da- zalimleri oynuyorsunuz. Dünün mücahitleri olduğunuzu söylerken
bugün müteahhitlerle birlikte kol kola dolaşıyorsunuz. Dün kan kardeş, karındaş
olduğunuz insanlarla bugün küstünüz, darıldınız. “Çete”, “Kumpas”,
“Haşhaşiler”, “Kalleşler”, “Hainler” gibi isimleri kardeşlerinize verdiniz. On
iki yıldır tek başınıza iktidar olduğunuz hâlde ve yavaş yavaş bütün muhalif
kesimleri susturaraktan, ötekileştirerek, sinsice kurumları yok etme pahasına
şimdi de düşman ettiğiniz insanlarla kol kola girerekten bu yola geldiniz.
Şimdi, özellikle son zamanlarda Anayasa’daki değişiklikleri yapmaya çalışırken
beceremediğiniz ama yasalarla, özellikle HSYK Yasası’yla getirmeye çalıştığınız
yolda engel koymak için bir de bilim ve teknoloji yasasıyla ilgili değişiklikler
yapmaya çalışıyorsunuz. Bunları yaparken de nasıl bir baskı uygulandığını şu
anda görmekteyiz. Birçok İnternet sitesini açtığımız zaman görüntüleri
göremiyoruz, bunlarla ilgili bilgilere ulaşamıyoruz. İleride bu yasa çıktıktan
sonra da -bilim ve teknolojiyle ilgili yasalar- ne yazık ki hiçbirine
ulaşamayacağımız görülecek zaten.
Tabii, artık devletin tüm kurumlarını –dediğim gibi- polisi,
yargıyı, eğitim kurumlarını, YÖK’ü, Diyaneti, askeriyeyi, Bilgi Teknolojileri
Kurumunu ve aklınıza gelen bütün kurumları, Sosyal Yardımlaşma Kurumu da dâhil
olmak üzere, hepsinin yönetimini bir türlü ele geçirdiniz, gerçi bununla da
kalmadınız, bunu yürürlüğe koymak için de gece gündüz yeni yasaları bu
torbaların içine koydunuz, koymaya devam ediyorsunuz.
On iki yılda ekonomi alanında gördüğümüz şey, sadece iktisadi
alanlarda bir gelişme sağladınız. Özellikle TOKİ alanında çok büyük gelişmeler
yaptınız. Diğer konulara baktığımız zaman, bilişim teknolojilerini konuşuyoruz,
üretime dayalı hiçbir şey göremiyoruz biz burada. Tamamen dışarıdan gelen son
model telefonlar, son model bilgisayarlar ya da dışarıdan parça getirip burada
takıp piyasaya sürdüğünüz ve getirdiğiniz şeyleri de aynı ithal yaptığınız
şeyleri ihraç eder gibi göstererek bir yerlere vardığımızı göstermeye
çalışıyorsunuz ama ne yazık ki bir türlü olmuyor.
Burada, özellikle milletvekillerimiz çıktığı zaman sürekli şunu
söylüyorlar: “Bu ülkenin kaderiyle oynamayın, bu ülkenin geleceğini
karartmayın, kendi menfaatleriniz için, kendi çıkarlarınız için bu ülkeyle
oynamayın.” Siz bunların hiçbirini dinlemeden, her zaman aynı şeylere devam ediyorsunuz.
Burada defalarca söylediler, Kamu İhale Yasası’nda 164 tane
değişiklik yapmışsınız, tekrar değişiklik yapıyorsunuz. Her yasayı getirdiğiniz
zaman o yasaya uygun, nasıl vereceğiz, kimi yararlandıracağız anlamında Kamu
İhale Yasası’nda bir değişiklik yapıyorsunuz.
Sayıştayı tamamen bertaraf ettiğinizi burada defalarca söyledik
ama hiçbir zaman için kabul etmediniz. Sayıştay Yasası’nı değiştirerek neler
olup neler bittiğini bir türlü öğrenemedik. Özellikle, muhalif olan kişileri ve
özellikle de basında -bilişimi ilgilendiren en önemlisi bu- size muhalif
olanları zaten susturdunuz, bunlardan da 3-5 tane kaldı, onların da zaten
ulaştığı yerler belli ama diğerlerini vergi cezalarıyla, diğer yöntemlerle
baskı altına alarak tamamen AKP’leştirdiniz ama bunu yaparken, bugün nasıl
feryat ediyorsanız, bağırıyorsanız, o dönüştürdüğünüz kurumlarla, o yola
beraber gittiğiniz kurumlarla bu yaptığınız şeyler de yarın sizin karşınıza
çıkacak, yine aynı şekilde zarar verecek size. O yüzden, bence, bu yasaları
yaparken muhalefetin lafını dinleyin, muhalefetin sözüne kulak verin çünkü
muhalefet, bu ülkeyi -en az demeyeyim- sizden daha çok seviyor, bu ülkenin
geleceğini daha fazla düşünüyor. O yüzden, eğer muhalefetin verdiği önergeleri
kabul ederseniz, bunlarla ilgili bir kere olsun “evet” oyu verirseniz herkes
memnun olur, mutlu olur.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı kanun tasarısının 13. Maddesinde
yer alan “toplam yirmi beşi” ifadesinin “toplam yirmisi” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Öngörülen değişiklikle, başkanlıkta danışmanlık görevi için
görevlendirilmek üzere personel sayısında artış yapılmıştır. Başkanlığın, yirmi
beş kişiden oluşturulacak danışman personele ihtiyacı bulunmamaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Madde 14’te üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 14. maddesinin 14.
paragrafındaki “il müdürlüğü bünyesinde oluşturulan” ifadesinin “il müdürlüğü
bünyesinde il ve ilçelerinde oluşturulan” ifadesiyle değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Vahap Seçer İzzet Çetin
İstanbul Mersin Ankara
Hasan Ören Muharrem Işık Aydın Ağan Ayaydın
Manisa Erzincan İstanbul
Sena
Kaleli
Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 14 üncü
maddesinin (6) ve (13) numaralı alt bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Reşat
Doğru
Tokat
"6. “Çocuk Destek Merkezleri”; Suça sürüklenmesi, suç mağduru
olması veya sokakta sosyal tehlikelerle karşı karşıya kalması sebebiyle
haklarında bakım tedbiri veya korunma kararı verilen çocuklardan psiko-sosyal
desteğe ihtiyaç duyduğu tespit edilenlerin, bu ihtiyaçları giderilinceye kadar
geçici süre ile bakım ve korunmalarının sağlandığı, bu süre içinde aile, yakın
çevre ve toplum ilişkilerinin düzenlenmesine yönelik rehabilitasyon
çalışmalarının yürütüldüğü; çocukların psiko-sosyal durumu, mağduriyet, suça
sürüklenme, yaş ve cinsiyet durumuna göre ayrı ayrı yapılandırılan veya
ihtisaslaştırılan yatılı sosyal hizmet kuruluşlarını,"
"13. “Ev Tipi Sosyal Hizmet Birimleri”; Çocuk, kadın, erkek,
engelli ve yaşlılar ile bakım veya barınma ihtiyacı olan kişilere hizmet
verilen mesken niteliğindeki yatılı sosyal hizmet birimlerini,"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14'üncü maddesinin ikinci
fıkrasının tasarı metninden çıkartılması diğer fıkralarda ise geçen
"Ev" ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi
Yıldız Hasip
Kaplan
Batman Şırnak
BAŞKAN – Son önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Toplumda dezavantajlı gruplar olarak bilenen kadınlar, çocuklar,
engelliler ve yaşlılar için yapılan her düzenleme genelde ev içine hapsetme,
daha fazla evde zaman geçirmeye yönelik düzenlemeler olmaktadır. Yine bu
düzenlemede gelenek bozulmamıştır. Özellikle engelliler sosyal yaşamın dışına
itilerek, dış dünya ile teması kesilerek ev içine dönük sosyal hizmetler
verilmektedir. Sosyal hizmet olarak isimlendiren bu tür düzenlemeler genellikle
yaşlılar ve engelliler için "Ev içi Bakım Hizmeti" olarak yapılmaktadır.
Bu bakım hizmetinde ise kadınlar çalıştırılmaktadır. Kadınlara sınırlı sayıda
istihdam alanları sağlansa da genelde bu ev içi, güvencesiz, geçici işlerde
olmaktadır. Bu da kadınları sosyal yaşamı dışında eve hapsetmektedir.
Çocuklar içini ise "Çocuk Destek Merkezleri, Çocuk Evleri
Sitesi" adı altında yapılacak olan ev tipi sosyal hizmet birimlerinde
çocukların yaşadıkları olumsuzlukları engellemek amaçlanmıştır. Bu tür
düzenlemelerin aslında çocukların yaşamın getirdiği olumsuzluklardan korumaktan
çok, devlet için ileride tehlike oluşturdukları düşündükleri çocukların
"ıslah etme, terbiye etme ve asimilasyon etme" projelerinden biridir.
Geçmişte "Taş atan Çocuklar" olarak kodlanan çocukların "Sevgi
Evleri" adı altında neler yapıldığı herkesin bildiği bir örnektir. Bu
çocukların ailelerinden alınması, aileleri cezalandırma yöntemi olarak da
kullanılmıştır. Taş atan çocuklar olarak kamuoyunda bilinen çocukların Pozantı
cezaevinde ne tür uygulamalara maruz kaldığı kamuoyunun malumudur.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 14 üncü
maddesinin (6) ve (13) numaralı alt bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Reşat Doğru (Tokat) ve arkadaşları
"6. "Çocuk Destek Merkezleri"; Suça sürüklenmesi,
suç mağduru olması veya sokakta sosyal tehlikelerle karşı karşıya kalması
sebebiyle haklarında bakım tedbiri veya korunma kararı verilen çocuklardan
psiko-sosyal desteğe ihtiyaç duyduğu tespit edilenlerin, bu ihtiyaçları
giderilinceye kadar geçici süre ile bakım ve korunmalarının sağlandığı, bu süre
içinde aile, yakın çevre ve toplum ilişkilerinin düzenlenmesine yönelik
rehabilitasyon çalışmalarının yürütüldüğü; çocukların psiko-sosyal durumu,
mağduriyet, suça sürüklenme, yaş ve cinsiyet durumuna göre ayrı ayrı
yapılandırılan veya ihtisaslaştırılan yatılı sosyal hizmet kuruluşlarını,"
"13. 'Ev Tipi Sosyal Hizmet Birimleri"; Çocuk, kadın,
erkek, engelli ve yaşlılar ile bakım veya barınma ihtiyacı olan kişilere hizmet
verilen mesken niteliğindeki yatılı sosyal hizmet birimlerini,"
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru
konuşacak.
Buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşmekte olduğumuz 524 sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önergeyle
ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizde gerekçe olarak çocuk destek merkezlerinde çocuklara
yönelik rehabilitasyon hizmetlerinin verileceği açıkça belirtilmiş ve çocuk
destek merkezlerinde çocukların gruplara ayrılmaları yapılırken ayrıca
psikososyal durumlarının da mutlaka dikkate alınması istenmektedir; bunu
amaçlamaktayız.
İkinci olarak da ev tipi sosyal hizmet birimlerinde çocuk, kadın,
engelli ve yaşlılar ile bakıma veya barınma ihtiyacı olan kişilere yatılı
hizmet verileceği belirtilmektedir. Kadına yönelik şiddet son yıllarda artış
göstermiş olsa da zaman zaman erkeklere yönelik şiddet olayları da kamuoyuna
yansımaktadır. Kanunda ev tipi sosyal hizmet birimlerinden kadınların
yararlanacağı açık bir şekilde belirtilmiş olsa da eşlerinden şiddet gören
erkeklerin buralardan yararlanabileceği açıkça belirtilmemektedir. Önergemizde
erkeklerin de ev tipi sosyal hizmet birimlerinden yararlanması amaçlanmıştır.
Sonuçta sosyal hizmettir. Bununla ilgili de Meclisin inşallah karar vereceğini
düşünüyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, konu hep dönüp dolaşıp aileye geliyor.
Yani, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımıza çok önemli görevler düşüyor.
Tabii, bunlarla ilgili olarak yine daha önceki kanun maddesinde söylemiş
olduğumuz gibi, özellikle bağımlılıkla ilgili ülkemizde çok ciddi sorunların
olduğunu bir kez daha yinelemek istiyorum.
Bakınız, son zamanlarda yapılan anket araştırmalarında, özellikle
öğrencilerin yüzde 48,2’si ailesinde tütün kullanan birisinin olduğunu söylüyor
yani neredeyse ailelerin yüzde 50’si sigara kullanımıyla karşı karşıya. Ayrıca,
öğrencilerin yüzde 26,7’si sigara, puro, nargile ve benzeri bir tütün ürününü
denemiş olduğunu ifade ediyor. Yine, öğrencilerde tütün ürününü ilk kez deneme
yaşının -bazı araştırmacılara göre 12, bazılarına göre 13- neredeyse ilkokul
yaşının altına doğru gitmekte olduğu görülüyor. Tabii, kızların yüzde 19,9’u,
erkeklerin de yüzde 33,2’si tütün ve ürünlerini denediğini söylüyor.
Öğrencilerin yine yüzde 15,2’sinin ailesinde alkol kullanan birisi olduğu tespit
edilmiş. Yine, öğrencilerimizin yüzde 19,4’ü alkollü içecekleri bir kez olsun
denemiş olduğunu ifade ediyor. Bu oranın kızlarda yüzde 14,1; erkeklerde ise
22,6 civarına kadar yükselmiş olduğunu görüyoruz. Ayrıca, tabii, 32 ilde
yapılan anketler de aynı dönemde yapılan Avrupa’daki ESPAD projeleriyle
karşılaştırıldığı zaman çok enteresan neticelerle karşılaşmış olduğumuzu da
görüyoruz.
Şimdi, burada şunu da söylemek istiyorum: Çocuğa, tabii, ailelerin
hâkim olması gerekiyor, çocuklarımıza okullarda da destek olunması gerekiyor
ancak enteresandır, son zamanlarda, yaklaşık olarak beş altı seneden beri
buradan müteaddit defalar gündeme getirmiş olmamıza rağmen, ESPAD Projesi
denen, Avrupa alkol ve diğer uyuşturucuların okul projesi yani Avrupa’da
uygulanan bu sistem ülkemizde de uygulanıyor. Ülkemizde acaba okullarımızda kaç
öğrenci sigara içiyor, kaç öğrenci alkol kullanıyor ve kaç öğrenci esrar
kullanıyor, bununla ilgili yapılan araştırmaların ortaya konulması lazım. Ama
enteresandır, beş altı yıldan beri ESPAD projelerine Millî Eğitim Bakanlığı bir
türlü izin vermiyor, bir türlü bu anketlerin yapılmasını kabul etmiyor. Bunu
anlamak mümkün değil. Dünyanın her tarafında bununla ilgili çalışmalar yoğun
bir şekilde yapılırken, çocuklarımız bununla ilgili çok ciddi sorunlarla karşı
karşıya bulunurken, buna izin verilmemesini anlatmak veya anlamak mümkün değil.
Bunu, soru önergeleriyle zaman zaman gündeme getiriyoruz, yine araştırma
önergeleriyle gündeme getirmeye çalışıyoruz ama bir türlü Millî Eğitim
Bakanlığını bu yönlü olarak ikna etmiş değiliz. Hâlbuki, önümüzdeki zaman
diliminde, çağın vebası olan madde bağımlılığı ile mücadele etmek herkesin ama
herkesin görevidir. Bunun tabii başında aile gelir, okullar gelir, çevre gelir.
Şöyle bakıldığı zaman -bunun araştırması yapılmış- uyuşturucuya başlayan
insanların yaklaşık olarak yüzde 45’inin arkadaşları marifetiyle başlamış
olduğunun, diğer yüzde 20 civarında olanların ise -yine enteresandır- işte, bir
kere denemek durumuyla “Bir kereden bir şey olmaz.” durumuyla bu bulaşıcı
hastalığa bulaşmış olduklarını biz görüyoruz.
Yani, sonuçta, şurası gerçektir ki, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı olarak, Millî Eğitim Bakanlığı olarak, Gençlik ve Spor Bakanlığı
olarak, yani her şeyin üzerinde bunları yönlendirici, çocuklarımıza sahip
çıkıcı, aileleri, onları farklı şekilde yönlendiren birtakım projelerle karşı
karşıya olmak mecburiyetindeyiz. Bunları yapmazsanız ne olur? Aileyi
kaybediyoruz, çocuğu kaybediyoruz, toplumu kaybediyoruz, suç oranlarını daha
fazla artırıyoruz diyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 14. maddesinin 14.
paragrafındaki “il müdürlüğü bünyesinde oluşturulan” ifadesinin “il müdürlüğü
bünyesinde il ve ilçelerinde oluşturulan” ifadesiyle değiştirilmesini arz
ederiz.
Sena Kaleli (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Sena Kaleli,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SENA KALELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 524 sıra sayılı torba düzenlemenin 14’üncü maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Ayşenur İslam’a Bakanlığının hayırlı olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının 14’üncü maddesiyle ilgili
düzenlemeler, hiç kuşkusuz, sosyal koruma adına iyi niyetli yaklaşımlardır.
Cumhuriyet Halk Partisi, insan, çocuk, yaşlı, engelli, kadın, LGBT bireylerin
haklarıyla ilgili olumlu düzenlemelerin hep yanında olmuştur ve olacaktır ancak
düzenlemelerin hep kâğıt üzerinde kaldığı da bir gerçektir.
Cumhuriyet Halk Partisi Kadın ve Çocuk Hakları İzleme ve İnceleme
Komisyonu olarak gittiğimiz cezaevlerinde, sığınmaevlerinde, yetiştirme
yurtlarında maalesef sorunların devam ettiğini gözlemledik. Cevap alamadığımız
önergelerle onların sesleri olmaya çalıştık.
Yetiştirme yurtlarında kalan çocuklar 18 yaşından sonra yurttan
çıkartılmakta veya kaderlerine terk edilmektedirler. Mevcut düzenlemelere
rağmen, işe yerleştirilme hakları, suça karışmış çocuklarla karışmayanların
ayrı yerlerde tutulması hâlâ sağlanamamıştır.
Koruma kurulu kararının verilmesi ve kaldırılması konusunda
sıkıntılar yaşanmakta, 1 kişinin imzasıyla koruma kaldırılabilmektedir.
Hâlâ, iş imkânından yararlanamayan, sokağın insafına terk edilmiş,
700-800 kadar, koruma kararı kaldırılmış kız çocuğu bulunmaktadır. Yurtlarda
kalırken koruma kararı kaldırılan veya 18 yaşından sonra çıkartılan çocukların
zararlı maddelerden korunması, saldırı ve tacizden uzak tutulması yönünde
hiçbir takip yapılmamakta, rehabilitasyonları konusunda hiçbir adım atılmamaktadır.
Bunun çarpıcı bir örneği başkent Ankara’da yaşanmaktadır.
Sayın Bakan, yeni olduğunuz için sayacağım isimler size yabancı
gelebilir ama “Erdallar, Ömerler, Uğurlar, Hacerler, Ahmetler, Yusuflar,
Hasretler, Süleymanlar” dediğimde, eğer değiştirilmedilerse Bakan Yardımcınız
ve bürokratlarınız ne demek istediğimi anlamışlardır. Başkentte, bu çocuklara
tedavi imkânı sağlayamayan, kalacak yer bulamayan bir Bakanlığın süslü ve
iddialı düzenlemeler içinde oluyor gibi görünmesinin hiçbir inandırıcılığı
yoktur. Çocukluğunu yurtta geçirenler işe yerleştirilemezken, kısa süre
kalanların işe yerleştirilmesi yaygın bir suistimale dönüşmüştür.
Yasal işe yerleştirme uygulamasının takibi yapılmadığı gibi, sınav
açmayan kurumlara herhangi bir yaptırım da uygulanmamaktadır. “18 yaşından
sonra yetiştirme yurdundan çıkan çocuklara bir yıl para ödenir.” hükmünün
uygulanmadığına ilişkin iddialar vardır. Gönüllülük esasında yürütülmesi
gereken koruyucu aile uygulaması ülkemizde ne yazık ki ilgi ve sevginin
ticarileşmesine dönüştürülmüştür.
Değerli milletvekilleri, 14’üncü maddede yapılmak istenen bir
değişiklik ise engellilerin yaşama uyumu ile ilgilidir. Ama engellilerin aktif
yaşama katılmaları ve ulaşımla ilgili düzenlemelerin yürürlüğü Hükûmet tarafından altı ay ertelenmiştir. Engellilere
uyumlu araç imalatı ve hizmet kurumlarının bunları almaları maalesef planlanamamıştır.
Kamu yararına çalışan engellilerin STK'ların kamu borçlarından dolayı mal ve
taşınmazlarına haciz uygulanması "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu."
dedirtmektedir.
İdarenin bütünlüğü açısından, Maliye, Hazine ve SGK gibi diğer
kurumların da engellilerden alacakları konusunda Bakanlığınızın tutumunu
benimsemesi gerekmektedir. Öte yandan, kamu yararına çalışan dernek ve vakıflar
ile ÇYDD'yi sürekli denetleyen Maliye Bakanlığı, TÜRGEV'i nedense görmezden
gelmektedir. Bakanlığınız da Hükûmet gibi ciddi bir samimiyet sınavından
geçmektedir.
Bu düşüncelerle herkesi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ama bir yoklama talebi var.
Yoklama tespitimizi bir yapalım.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Eyidoğan, Sayın Ören,
Sayın Işık, Sayın Çelebi, Sayın Çam, Sayın Özgündüz, Sayın Yılmaz, Sayın Genç,
Sayın Acar, Sayın Küçük, Sayın Toprak, Sayın Susam, Sayın Aygün, Sayın Dibek,
Sayın Akar, Sayın Köktürk, Sayın
Haberal, Sayın Özkan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama süresini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin;
Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili
Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4
Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608,
2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
15’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 15. Maddesindeki “ev tipi
sosyal hizmet birimleri” ifadesinin “ev tipi tüm sosyal hizmet birimleri”
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Hasan Ören Vahap Seçer
İstanbul Manisa Mersin
İzzet Çetin Aydın Ağan Ayaydın Muharrem Işık
Ankara İstanbul Erzincan
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 15’inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Ali Öz Emin Çınar Mehmet Günal
Mersin Kastamonu Antalya
Ruhsar
Demirel
Eskişehir
Diğer önerge sahipleri:
Pervin Buldan Adil Zozani İdris Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
Hasip
Kaplan Ertuğrul
Kürkcü
Şırnak Mersin
BAŞKAN – Önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önergeler üzerinde Sayın Ruhsar Demirel konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi parti grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının genelde böyle torba
kanunları oluyor ve o torbalar da hep geceleri hallediliyor. Yine öyle bir
gecedeyiz. Bir de Çalışma Bakanlığının böyle bir prensibi var, geceleri
enteresan yasalar çıkarılıyor.
Tabii, yasa yapmakla derde merhem olmak arasında fark var. Bir
yasada geçen bir şeyi alıp, bu tarafa da koyup, ayrıca bir yasa çıkardım,
sayısını artırdım, bu kafa karışıklıkları ne için yaratılıyor, onu anlamak için
iyice okumak lazım, bu 125 artı 1 kanunu.
Dün zaten Sayın Bakana ben bir kısım dikkat çekmek adına, parti
grubum adına dikkatini çekmek için bazı sözler sarf etmiştim. Umuyorum kendisi
oradan nasibine düşeni almıştır ama, yine çok da gereksiz bir madde yasa
hükmüne konulmuş, 125’e tamamlamışlar kafalar karışsın diye.
Tabii, bunları böyle ayrı ayrı yazmak yerine, mevcut sorunların ne
kadarına merhem olunuyor, biz ona baktık. 125, 130, istediğiniz kadar madde
çıkarabilirsiniz. Valla pek bir şeye merhem olunamamış. İsterseniz kurumların
adını değiştirin, isterseniz hepsi için tek tek birer cümle yasa çıkarın,
personel yetersizliğiniz sürdüğü sürece sosyal hizmetler anlamında
Bakanlığınızın yapabilirlikleri çok kısıtlı. Mesela, sosyologlar sizden bir söz
duymak istiyorlar Bakanlığınızda açık olan kadrolara yeterli yerleştirme
olmadığı için. Ya da sosyal yardımlaşma vakfında çalışıp bu memlekete işte “4
doların altında insan sayısı azalttık.” deme konusunda sizin en büyük
yardımcılarınız olan, paydaşlarınız olan sosyal yardımlaşma vakfı
çalışanlarının kadro sorunlarını neden halletmediğinizi öğrenmek istiyorlar.
Eğer iş arkadaşlarınız nitelikli ve bu konuyu bilen insanlar değilse siz
istediğiniz kadar çok kurum açabilirsiniz, bu kurumların adını da
değiştirebilirsiniz, belli yasalarla ilgili düzenlemeleri de alır torbalara
atarsınız ama sonucu alamazsınız, murada eremezsiniz. Sosyologlar ve sosyal
yardımlaşma vakfında çalışanlar sizden bir şeyler duymak istiyorlar.
Ayrıca, memlekette yoksullukla ilgili bu 4 dolar lafını ben bir
gönderme olsun diye söyledim. Yeni, çağdaş, bugünün insanının tanımlamasında
ülkenin millî gelirinin ortalamasının altında geliri olan herkesin yoksul
sayıldığını bir kez daha not düşmek istiyoruz parti grubumuz adına. Ve bu
yoksulluk her geçen gün o kadar artıyor ki 2013 yılında Eskişehir’de 1.080 tane
iş yeri ya kapandı ya el değiştirdi. İşte bu insanlar yoksulluğa düştüler, bu
insanların hepsi muhtaç duruma düşüyorlar. Bu konuda bir tedbir almazsanız…
Yenilerde bir moda söz var, eskiden “Nasılsın?” deyince “İç güveyisinden
hâllice.” deniliyordu, şimdi millete “Nasılsın?” deyince “Memleketten
hâlliceyim.” diyorlar. Bu, memleketten hâllice durumunu daha iyi bir hâle
getirmek sizin Bakan olarak birinci derecede sorumluluğunuz olmalı. Bu
sorumluluğunuzu yerine getirme sırasında, bürokratlarınızdan öte, sahada,
taşrada sizi temsil eden ve bu memleketin ihtiyaç sahiplerine ihtiyaçları
iletmek üzere çalışması gereken nitelikli personeli bir an önce istihdam
etmelisiniz ki yardımlar ihtiyaç sahiplerine doğru şekilde, doğru zamanda ve
doğru uygulamalarla ulaşsın. Yoksa hâlâ Afrika ülkelerindeki gibi kuyruklarda
birbirini ezen insanların olduğu yerlerde yardım veriliyor. Televizyonlarda
gördüğümüzde içimiz sızlıyor. Biz o hâlde olmak ister miyiz? Hayır. İşte zaten
sosyal politika uygulamasındaki en önemli olay, empati. Empati yapamadığınız
zaman sosyal politikaların uygulamasındaki handikapları göremez, o handikaplar
içinde gerekli politikayı geliştiremezsiniz. Empati yaparsanız, bu insanların,
ihtiyaç sahiplerinin yerine kendinizi koyarsanız daha kolay çalışabilirsiniz.
İhtiyaç sahiplerine de bu ihtiyacı tedarik edecek çalışmacıların kimler olması
gerektiği konusunda da biraz daha ilgi gösterirseniz hem sosyal yardımlaşma
vakfında çalışanlar kadrosuna kavuşacaktır hem de işsiz sosyologlar iş sahibi
olacaktır.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum.
Gerekçe:
Yukarıda bahsedilen düzenlemede yapılan değişiklik "Ev tipi
sosyal hizmet birimleri"inde çalışan kişilerin iş kanunu dışında
tutulmasına olanak vermektedir. İş kanununun 4. maddesi istisnaları
sıralamaktadır. Bu sebeple çalışanların bu kanunun dışında tutulması ilerde
oluşabilecek çalışanların haklarına yönelik ihlalleri meşrulaştırmaktadır. Zira
maddenin gerekçesinde çocukların güven duygularının gelişmesi için personelin
24 saat kesintisiz çalışması gerektiği söylenmiştir. Sunulan gerekçeden
anlaşılacağı üzere bu birimlerde çalıştırılacak personelin bütün hayatına el
koyma biçiminde bir niyet belirmekte ve bununla paralel olarak söz konusu
kurumlarda çalışanlar iş kanununun dışında tutulmaktadır.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 15. Maddesindeki “ev tipi
sosyal hizmet birimleri” ifadesinin “ev tipi tüm sosyal hizmet birimleri”
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Muharrem Işık (Erzincan) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Erzincan Milletvekili Sayın Muharrem Işık.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine yeni bir torba yasa, yine kendinize göre ihtiyaçları karşılamak için
çıkarılan bir yasa. Birçok madde belki toplumu ilgilendirecek, onun dikkatini
çekecek, onun faydasına olacak ama diğer maddeler yine içine sığdırılmış.
15’inci maddeye baktığımız zaman, 14’üncü maddede yapmak istediğiniz bazı
şeylerin tanımları yapılmış, 15’inci maddede ev tipi sosyal hizmet birimlerinin
İş Kanunu’nun güvencesinden çıkarıldığı anlamına gelen bir madde konulmuş. Yani
ev tipi hizmet birimlerinin de, ne yazık ki gerekli olan sosyal güvenceye
kavuşmayacakları görülmekte burada.
Tabii, yasanın tümüne baktığımız zaman, yine tuzaklarla dolu olan
maddeler, yine yeni kamu ihalesi, otoyolların ve köprülerin özelleştirilmesiyle
ilgili maddeler, Anadolu Ajansının nasıl özelleştirileceği, nasıl birilerine
verileceği yönünde maddeler.
Tabii, bizim asıl burada üzerinde durmamız gereken konu: “Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı” altında gelen bu torbada acaba gerçekten Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı görevini ne kadar yerine getirmekte, bununla
ilgili ne yapmakta? Gördüğümüz şey: Bakanlık ne kadar görevini yaptığını
söylese de, Kader’in kaderine baktığımız zaman ne olduğunu anlamaktayız
aslında. Sayın Bakan kusura bakmasın ama “Çocuk nikâhları çok masumane.” diye
bir söz söyledikten sonra aslında söyleyeceğimiz fazla bir şey kalmıyor.
Şimdi benim burada söyleyeceğim basit şeyler belki bazı kesimlerin
tepkisini çekecek, bazı kesimler kızacaklar ama ben Sayın Bakana şunu söylemek
istiyorum: Bu “çocuk gelin” dediğiniz zaman ne yazık ki biz pedofiliyi
resmîleştirmiş oluyoruz, bunu kabul etmiş oluyoruz. Böyle bir şeyi kabul
etmemiz mümkün değil. Bu insanlar, bu çocuklar belli baskılarla, belli şeylerle
götürülüp evlendiriliyorlar ve en sonunda da ölüme hedef oluyorlar.
Sayın Bakanın söylediğine baktığımız zaman, bunun çok masum
olduğunu söylerken altında yatan gerçekleri araştırmak için de hiçbir çalışma
yapılmadığını görmekteyiz biz. “Çocuk gelin” demek durumu kurtarmak için
yetmiyor, bunu aslında meşrulaştırmış oluyoruz. Bizim burada yapmamız gereken
mücadele: Ne olursa olsun, neye mal olursa olsun, isterse oradan hiç oy
gelmesin, bunu bile göze alarak o insanlara karşı artık tedbir almamız lazım.
Bu ülkede şiddetin, kadın cinayetlerinin yüzde 1.400 arttığı, fuhşun yüzde 400
arttığı bir durumda artık bunları göze almamız gerekiyor ve kesinlikle de bunu
kabul etmememiz gerekiyor, bununla ilgili gerekli mücadeleyi yapmamız
gerekiyor.
Tabii, burada 4+4+4 gelirken özellikle çocuk gelinlerin önünü
açtık biz -biz de “çocuk gelin” diyoruz artık- kendi elimizle getirdik verdik.
Bu 4+4 gelirken bunu da mı sizin “paralel devlet” dediğiniz kurum getirdi?
Kendiniz burada baskı yaptınız. Komisyonlarda neler yaptığınızı biz hepimiz
orada gördük ve yaşadık. Bu konuda, Sayın Bakanım, gerçekten tedbir almamız
gerekiyor.
Tabii, sosyal hizmetler birimleri var şehirlerde, belli birimler
kurulmuş, burada hizmet veriyorlar. Sayın Bakanım, ne yazık ki sosyal hizmetler
müdürlükleriniz gerçek görevini, gerçek işlerini yerine getirmiyorlar. Orada,
sosyal hizmet dediğiniz, sosyal yardımlaşma dediğiniz kurumlarda dağıtılan,
verilen, kömür olsun -bugün buraya
geldi, kızdınız- hepsi, o ilin milletvekili ya da o ildeki başkanınız
tarafından nokta tayini gösterilerek dağıtılmaktadır. Gerçek ihtiyacı olan
insanlara değil, ihtiyacı olmayan insanlara dağıtılmaktadır. Gelir testi
yapılıyor, bir tane ekemediği tarla çıktı diye, bir tane ekilmeyen tarla için
“Senin tarlan var.” denilerek; yıllar önce sattığı traktörün devrini vermemiş,
verememiş, köyden gidememiş, “Senin traktörün var.” denilerek onların
yardımları kesilirken ne yazık ki hiç hak etmeyen insanlara -dediğim gibi,
üzerine basa basa söylüyorum- milletvekilinin gösterdiği, il başkanınızın
gösterdiği noktalara gitmektedir, bu şekilde dağıtılmaktadır.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Doğru söylemiyorsun, doğru konuşmuyorsun!
MUHARREM IŞIK (Devamla) – Bundan dolayı, önce sosyal hizmetler il
müdürlüklerinin düzene girmesi gerekmektedir.
Ayrıca, özellikle birçok kurumunuza çalışması için insanlar
alıyorsunuz. Bu alınan insanların nasıl alındığını bir araştırın; orada işten
çıkarılan insanların nasıl işten çıkarıldıklarını, niye işten çıkarıldıklarını
bir araştırın; atadığınız müdürlerin ne kadar yeterli olduğunu bir araştırın;
hiç liyakati olmadan oraya gelip, sırf belli sendikaya üyeler, belli
görüşteler, falanın adamı diye getirilip de o şehirlerde nasıl işler
yaptıklarını bir görün. Örneğin, Bilecik’i bir araştırmanızı öneririm. İlimi
söylemeyeyim, ilimde çok şey var ama Bilecik’i bir araştırın, orada neler
olduğunu bir görün Sayın Bakanım.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.47
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 54’üncü Birleşimin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
16’ncı maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasanın 16 ncı maddesinin 3
fıkrasının “eklenir” ibaresinden sonra gelmek üzere “Sayıştay tarafından
denetlenir” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Adil Zozani Demir Çelik
Şırnak Hakkâri Muş
Bengi
Yıldız Sırrı
Sakık
Batman Muş
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önce bir sessizlik rica ediyorum,
lütfen!
Sayın milletvekilleri, sessizliğinizi muhafaza ederseniz
önergeleri okutacağım.
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 16. maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Haydar Akar
İstanbul Ankara Kocaeli
Aydın Ağan Ayaydın Kadir Gökmen Öğüt Müslim Sarı
İstanbul İstanbul İstanbul
Veli Ağbaba Musa Çam Celal Dinçer
Malatya İzmir İstanbul
Diğer önerge sahipleri:
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Ali Öz Emin Çınar Mehmet Günal
Mersin Kastamonu Antalya
Ruhsar
Demirel
Eskişehir
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar
Demirel konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; parti gurubum adına 16’ncı madde için söz almış bulunuyorum.
Bu maddedeki gerekçemiz az önce de okundu, kamu mali yönetimi
reformunun özüne ve bütçe disiplinine uygun düşmemektedir. Az önce Maliye
Bakanı da buradaydı, sanıyorum kendisi de aslında fikri sorulsa aynı şeyi
söyleyecekti. Çünkü, malum, iktidarınız zamanında en çok söylediğiniz sözlerden
biri: “Tüyü bitmedik yetimler.” Artık her ne kadar mahdum hukuku var ise de bir
zamanlar tüyü bitmedik yetimlerden çok bahsediyordunuz, şu anda, 17 Aralıktan
itibaren ayakkabılar, kutular ve mahdum hukukundan bahsediyoruz. Ancak bu ülkenin
parasının bu şekilde üstünün örtülmesi, döner
sermaye maliyetlerinin ortadan kaldırılması elbette ki doğru değil ve bu
tür şeyleri, bu tür söylemleri bazen iş adamları da dile getiriyor ekonomi
konularında. Onlar söylediği zaman “Hain.”, “İhanet ediyorsun.” oluyor ama
sizler birtakım paraları oradan alıp oralara transfer edince hiçbir şey
olmuyor.
Kaldı ki bu son faiz artırımıyla ilgili de yine bir çelişkili
durumunuz var. Ben birkaç zamandır söz aldığımda, Hükûmetinizin gerçekleriyle
yüzleşmenizi, çelişkilerinizi görmenizi arzu ettiğimizi hep söylüyorum. Mesela,
dün, Başbakan İran’a giderken diyor ki: “Faiz artırımına karşıyım. Merkez
Bankası bağımsız bir kurum ama ben faiz artırımına karşıyım.” Bugünse artırılan
faiz konusunda Maliye Bakanı diyor ki: “Bu konuda fikrim sorulduğu için
söylüyorum, aslında bağımsız bir kurum ama herkes Türkiye için en doğrusunu
yapıyor. İnanıyorum ki yatırımcı kaygıları önemli ölçüde giderilmiştir bu faiz
artırımıyla.” Yani Başbakanın nazarında sanıyorum Maliye Bakanı da şu anda
“hain” oldu ama bu döner sermaye gelirlerinin bir şekilde affedilmesi,
hesapların kapatılması, tüyü bitmedik yetimler adına sizi insanların vicdanında
çok affettirecek bir şey değildir, herhâlde orada sizler de başka şeylerle
itham edileceksinizdir.
Dolayısıyla, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu torba
kanunundaki gerçek karşılığını bulmamış yasal düzenlemelerinin defaatle parti
grubumuz tarafından verilen önergelerle gerçek mecrasına çekilmesini arzu
etmemize rağmen her bir önergeye “Hayır, katılmıyoruz.”, “Katılamıyoruz.”
diyorsunuz. Hâlbuki, sanıyorum, Meclisin o tarafında değil de bu tarafında
otursanız siz de biraz daha sakin düşünüp “Ya, hakikaten biz bunu niye
yapıyoruz?” diyebilirsiniz.
Ben dün de ifade ettim, tekrar söylüyorum: Şu anda biraz
sakinleşip “Ne yaşanıyor ülkede?” diye bir durup bakarsanız sizler de bizim
söylediklerimize katılacaksınız.
Mesela, Sayın Bakanın Kültür Bakanlığı geçmişi olduğu için ben bir
konuya da dikkat çekmek istiyorum. Türkiye’nin tanıtımı konusu var
biliyorsunuz, popüler konu. Bir Hollywood yıldızı bulundu yine ve kadın bir
yıldız ve ona Türkiye'yi tanıttırmayı düşünüyorsunuz. Sayın Bakan Kültür
Bakanlığı geçmişi itibarıyla bilecektir ki, çağdaş dünyada bir popüler yıldız
getirilerek ülkeler tanıtılmıyor. Daha önce bir Türk Hava Yolları Kevin Costner
meselesi vardı, partinizde birtakım da sıkıntılara sebep oldu,
hatırlayacaksınızdır sanıyorum. Modern zamanlarda ülkelerin tanıtımları için
kültürel yatırımlar yapılıyor. Örneğin, son zamanlarda, birkaç ay önce
yayımlanmış bir kitap vardır, Dan Brown’ın “Cehennem” kitabının üçte 1’i
İstanbul’a ayrılmıştır. Çağdaş kültür tanıtımı seferberliklerinde yazarlara
kitaplar yazdırılıyor veya o şehirde filmler çektiriliyor.
Sayın Bakanın ben bu Julianne Moore konusunda, bir kadın figürü
üzerinden Türkiye'nin bu şekilde tanıtılmasının popüler kültür algısı, kadının
bedeninin kullanılması anlamında -hem de kendisi Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı olmuşken hazır- ne düşündüğünü parti grubum adına sormak istiyorum: Bu
tür isimlerle, bu tür kadınların bedeni üzerinden Türkiye'yi tanıtmak size ne
kadar akılcı geliyor? Aile Bakanı olarak çocuk gelinler konusundaki “masumane”
düşüncenizi artık dünya biliyor, yalnızca Türkiye değil çünkü tarihe geçtiniz
bu fikrinizle ama aynı hassasiyeti umuyoruz ki bu konuda göstermezsiniz çünkü o
hassasiyet olumsuz bir hassasiyetti. Ben parti grubum adına… Bu soruya cevap
bulmak istiyoruz, bir cevabınızı duymak istiyoruz: Bir kadın olarak Türkiye
tanıtımında bir Hollywood yıldızına avuç dolusu paralar verilip Türkiye'yi
sanki 19’uncu yüzyılda tanıtıyormuşuz gibi böyle bir figür üzerinden tanıtmayı
nasıl buluyorsunuz?
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, cevap mı vermek istiyorsunuz?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Evet,
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun kürsüye. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz iki dakikadır.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Ayşenur İslam’ın, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; artık, bu “çocuk gelinler
masumane”, “çocuk evlilikleri masumane” hikâyesine bir son vermek gerekiyor
zannediyorum. Sabırla dinliyorum iki gündür, böyle bir şey söylediğim iddiası
var, çocuk gelinlerin masumane olduğunu söylediğim iddiası var. Bu, külliyen
yalan, bu cümleyi reddediyorum. Böyle bir cümle ağzımdan çıkmadı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Büyük bir röportajın içerisinde “çocuk gelinler”
ibaresini kullandım, “erken yaşta evlilikler” ifadesini kullandım ve başka bir
cümlenin içinde de “masumane” ifadesini kullandım ama ikisi ayrı ayrı cümleler
içerisinde.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Demek ki kullanmışsınız.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Devamla) -
Röportaj yayınlandıktan üç dört gün sonra bir muhabir bu iki ifadeyi
birleştirdi, manşete çekti, bu şekilde yayınladı. Ruhsar Hanım başta olmak
üzere, birtakım arkadaşlarımız da bu tuzağa düştüler ve sanki ben böyle bir
demeç vermişim gibi bunun üzerinden birtakım şeyler konuşmaya başladılar.
Sizden rica ediyorum, lütfen, metnin tamamını okuyun, röportajı ilk verdiğim
gün yayınlanan metnin tamamını okuyun. Söylediğim şey şu: “Çocuk evlilikleri
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur, cezai müeyyidesi vardır.” Başka bir
cümlede: “Ancak çocuklarını erken evlendiren annelerin pek çoğu kendileri de
erken evlendikleri için yaptıkları şeyin suç olduğunun farkında değiller, bunu
masumane bir gelenek zannediyorlar.” Söylediğim şey bu. İkisi birleştiriliyor
ve “çocuk evlilikler masumane” demişim gibi bir imaj yaratılıyor.
Ruhsar Hanım, ayrıca, sözünü ettiğiniz kanunun içerisinde 2.050
tane sosyolog, psikolog, PDR’ci alınmasına dair bir madde var. Benim kanunu
okumadığımı ya da anlamadığımı iddia etmeden önce, lütfen, kendiniz kanunu bir
okuyun, anlayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirel, talebiniz nedir?
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sanıyorum 3 kere, bir tuzağa
düştüğümü, okumadığımı, anlamadığımı söyledi, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Anlamadım, ne dediniz?
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Tuzağa düştüğüm, okumadığım ve
anlamadığıma dair ifadeleri var.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Hayır,
öyle söylemedim.
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Konuşmanızı tutanaklardan takip edin,
“Aynı tuzağa düştü.” dediniz.
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika da size söz vereyim.
7.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum söz
hakkı verdiğiniz için.
Tuzağa düşen ben değilim de şu ana kadar bunu tekzip etmemiş
olmanız çok manalı, zamanlaması manidar bir tekzip oldu sizinki. “Zamanlaması
manidar” sözü sizin için çok önemli olduğu için öyle söylüyorum. Hakikaten bir
ayı geçkin süredir hiç bu konuya değinmeyip iki gündür burada bu konu gündeme
getirilince herhâlde sanıyorum ki sinir sisteminiz kaldırmadı. Manidar bir
zamanlamayla bu tuzağa düştüğümüzü söylüyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Demirel, lütfen şahsiyatla uğraşmayın.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) – Biz tabii ki şunu söylüyoruz: İnşallah
tuzağa düşen bizizdir çünkü ülkeyi temsil eden bir bakanın, hele ki fetret
dönemindeki bir bakanın böyle bir laf söylememiş olmasını Türk milleti adına
temenni ederim yalnızca. Ama tuzağa düşen biz değiliz bu laf sizin şahsınıza
ait. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Özür dile.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, siz de müdahale etmeyin lütfen.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) – Hiçbir gazeteye tekzibiniz yok şu ana kadar, hiçbir basın kuruluşuna
tekzibiniz yok. Eğer bu lafın çok söylenmesi sizi rahatsız ediyorsa bir kerelik
çıkın deyin ki: Ya, ağzımdan kaçtı, tamam; insanız, hata ederiz; bir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, buyurun, söz isteyin,
konuşun.
İkincisi, ben o kanunun
hepsini okudum...
AHMET YENİ (Samsun) – Özür dile Bakandan.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) – ...ilgi alanım itibarıyla da yıllardır
okurum fakat şöyle bir şey var: Sizin kaç kişiyi öngördüğünüz ayrı bir şey,
sokakta işsiz güçsüz bekleyen sosyologlar ayrı
bir şey. Sosyologlar ya Adalet Bakanlığı ya sizde istihdam ediliyor ama
sokaktaki işsiz sosyologların tümünü istihdam edebilecek bir potansiyeli
yaratmadığınız hâlde hâlâ ÖSYM’de sosyoloji için bölüm açıp, hâlâ bunların
işsiz kalmaları adına ülkede diplomalı işsizliği artıran bir hükûmetin
içindesiniz. E, işte bütün bunlar gösteriyor ki siz gerçekten fetret
dönemindesiniz.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Olmadı, olmadı, çok bocaladı.
OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz ağır oldu ama...
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan, sataşmadan mı söz istiyorsunuz?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Evet.
BAŞKAN – O zaman kürsüye davet edeceğim sizi.
İki dakika veriyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
8.- Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Ayşenur İslam’ın, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son
derece sakinim, sinirlerime hâkimim, hayatın boyunca böyle oldum. (AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Dengesi bozuldu Sayın Bakanım.
BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen...
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Efendim, “Çocuk evliliklerine masumane dedi.”
manşeti atıldığının ertesi günü bir televizyon programına çıkarak böyle bir şey
yapmadığımı ifade ettim, böyle bir cümle kullanmadığımı ifade ettim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ertesi gün, birtakım muhabir arkadaşları çağırarak ve
söylediğim şeylerin kendileri tarafından görülmesini sağlayarak böyle bir sözün
ağzımdan çıkmadığını tekrar ifade ettim. Ondan bir müddet sonra 15 şehirden 63
kadın kuruluşu temsilcisini çağırarak, davet ederek Bakanlığa bu konudaki
yanılgıyı kendileriyle görüştüm. Onlar da basına demeç verdiler “Bakan bunu
söylememiş.” diye.
Arz ediyorum, teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın;
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin;
Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili
Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4
Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/796, 2/1160, 2/1183, 2/1608,
2/1927, 2/1928, 2/1937) (S. Sayısı: 524) (Devam)
BAŞKAN – Diğer önerge adına Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, daha önce buradan Malatyalıların isteğini,
haykırışını bu kürsüden dile getirmiştim. Bir kez daha, maalesef sorun
çözülmeyince bir daha dile getirmek şart oldu.
Malatyalıların sağcısı solcusu, memuru, esnafı, çiftçisi,
minibüsçüsü dediler ki: “Altmış beş yıl önce kurulan, bizim öz, kendi paramızla
kurulan; dedelerimizin, analarımızın, babalarımızın derdine derman olan eski
adıyla Devlet Hastanesi yeni adıyla Beydağı Devlet Hastanesini kapatmayın,
sağlığımızla oynamayın.” dediler. Fırat, Yıldıztepe, Çöşnük ve Mehmet Buyruk
Caddesi’nde yaşayan mahalle sakinleri ve Kale, Doğanyol, Pötürge, Battalgazi’de
yaşayan insanlar “Bize kıymayın. Buraya bazen yürüyerek, bazen bir dolmuşla
geliyoruz. Eğer burası kapatılırsa diğer hastaneye gidecek durumumuz yok.”
dediler.
Daha önce Malatya’nın en hareketli bölgesi olan, en güzel semti
olan bu semt şimdi kimsenin selam vermediği, in cin top oynayan bir semt hâline
geldi. Beydağı Devlet Hastanesinin kapatılması sadece hastanenin kapatılması
değildir. Bu hastanenin kapatılmasıyla biliniz ki o semtteki dolmuşçular,
bakkallar, eczacılar, fırıncılar, lokantacılar yani bütün küçük esnaf, yani
sizin bilmediğiniz tanımadığınız küçük esnaf, yani sizin hiçbir zaman destek
vermediğiniz küçük esnaf kapılarına kilit vuracaklar, yani aç kalacaklar. Peki,
ne uğruna? Sizin, AKP’nin en çok bildiği, en uzman olduğu, en çok ilgi alanına
girdiği bir rant uğruna. Burası TOKİ’ye devredilecek, yerine muhtemelen yine
AKP’nin en bildiği, AKP’nin uzmanlık alanı olduğu, Başbakanın da özel uzmanlık
alanına girdiği bir AVM yapılacak.
Değerli milletvekilleri, böyle bitse iyi. Malatya Devlet
Hastanesinin kapatılması yetmiyormuş gibi, Malatya eski SSK’nın 5 dönümlük
arsası Malatya Belediyesi imar planında sağlık tesisi olarak gözükmesine rağmen,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı plan değişikliğiyle bu bölgeyi konut, ticari
alana dönüştürdüğü gibi, 0,70 olan emsal yoğunluğunu da 1,75’e çıkardı. Arsa
üzerinde yapılan bu değişiklikle, buranın birilerine satışından önce, rant
artırma girişimi olduğu anlaşıldı, yani yandaşlarına vereceği açıkça gözüküyor.
Malatyalılar diyorlar ki: “AK PARTİ’li milletvekilleri, AKP milletvekilleri,
Allah gözünüzü doyursun. Allah gözünüzü doyursun, Malatya’nın hastanesini
kimseye vermeyin.”
Değerli arkadaşlar, Malatya’ya AKP bir verdi iki aldı ya da iki
aldı bir verdi. Yani iki devlet hastanesini kapatıyorlar, bir devlet hastanesi
yapıyorlar. Ben burada Malatyalıların haykırışını bir kez daha dile getirmek
istiyorum. Malatyalılar değerli arkadaşlar, seçimde bunun hesabını size
soracaklar. Sağcısı solcusu Malatya Devlet Hastanesinin önünde eylem yaptılar,
defalarca dile getirdiler. Malatyalılar anlatamadı, ben anlatamadım, Malatyalı
bir şair diyor ki:
“Yıkmayın hastanemizi derdimize deva olsun,
Kul hakkını gasbedenler ahirette iman bulsun,
Adım Kul Mustafa, soyadım Tosun,
Serde şairlik var haberin olsun,
Halka hizmet kutsal, aklında kalsın,
Şu bildiğini yapanlar saçını başını yolsun.” diyorlar size.
Değerli arkadaşlar, bir başka konu da… Malatya’da, belki
Türkiye’de iş yerlerinin yasa gereği tatil ruhsatı almaları gerekmekte. Daha
önce 50 TL olan ruhsatlar bu yıl 600 TL oluyor. yani tam 12 kat arttırılıyor.
Belki AKP’nin yapmış olduğu artışta şimdiye kadar yapmış olduğu en önemli şey
bu. Memur maaşları düşerken, bakkallar açlık sınırıyla karşı karşıya kalırken
bakkalların, kasapların, berberlerin pazar ruhsatlarını 12 kat artırıyorsunuz.
Bakın, ben biliyorum, sizin derdiniz bakkal değil, sizin derdiniz esnaf değil,
sizin derdiniz kasap değil; sizin derdiniz yandaş AVM sahipleri. Malatya’da
AVM’ye her türlü kolaylık sağlanırken, Turan Emeksiz Caddesi’nde, İnönü
Caddesi’nde, Malatya’nın birçok caddesindeki esnaflar kan ağlıyor sizin
sayenizde. Ayakkabıcı pazarında, Mısır Çarşısı’nda insanlar kepenk kapatmakla
karşı karşıya kaldılar. Niye? Sizin yandaşlarınızın, sizin peşkeş çekmiş
olduğunuz AVM’lerin yerlerine AVM yapan zengin iş adamları yüzünden. Kimler yok
oluyor? Malatya’da alnının teriyle gece gündüz demeden çalışan, çoluğuna
çocuğuna ekmek götüren insanlar yok oluyor. Kim zenginleşiyor? AKP yandaşları,
alın teri bilmeyen AKP yandaşları zenginleşiyor. Bunun hesabını 30 Martta
Malatyalılar size soracak.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasanın 16 ncı maddesinin 3
fıkrasının “eklenir” ibaresinden sonra gelmek üzere, “Sayıştay tarafından
denetlenir” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Sakık (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Akçeli olan ve bakanlık bütçesi içinde yer alan döner sermaye
kurumlarının denetiminin sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
16’ncı madde kabul edilmiştir.
17’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17 nci
maddesinde geçen “varması” ibaresinin “varılması” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Emin Çınar
İzmir Konya Kastamonu
Mehmet Günal Reşat Doğru Ali Öz
Antalya Tokat Mersin
Erkan
Akçay
Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 17. Maddesindeki “mülki idare
amirinin onayı” ifadesinden önce “kurumun olumluluk görüşü olmak kaydıyla”
ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam Celal Dinçer
İstanbul İzmir İstanbul
Uğur
Bayraktutan
Artvin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17 inci maddesinde
“Sosyal hizmet kuruluşlarının kendisine teslim edilen çocuk hakkında yapacağı
inceleme sonucunda hazırlayacağı raporda, 5395 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi
uyarınca çocuğun derhâl korunma altına alınmasını gerektiren bir durum olmadığı
ve ailesine teslim edilmesinde herhangi bir sakınca bulunmadığı kanaatine
varması hâlinde mülki idare amirinin onayı ile çocuk ailesine teslim
edilebilir.” fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim Binici
Bingöl Muş
Şanlıurfa
Adil Zozani Hasip Kaplan Bengi Yıldız
Hakkâri Şırnak Batman
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yukardaki düzenleme de Sosyal Hizmet kuruluşuna teslim edilen
çocukların bir yerin mülkü amirinin kanaati sonucu tekrar aileye teslim
edilmesini sağlayan bir düzenlemedir. Sosyal Hizmet kuruluşlarında bulunan
çocukların aile içinde yaşadığı olumsuzluklarından dolayı koruma altına
alınmaktadır. Bu düzenleme ile çocukların daha önce olumsuzluk yaşadığı
çevresine tekrar geri göndermeyi amaçlayan bir düzenlemedir. Bunun kararını da
Mülki amirin kanaatine bırakmaktadır. Çocukların olumsuzluk yaşadığı çevreye geri
gönderilince bu tür olumsuzlukların tekrar yaşamayacağı garantisinin neye
dayanarak verildiği belli değil. Tamamıyla mülki amirin iyi niyetine bırakılmış
bir düzenlemedir. Madde korunma tedbirinin uygulanabileceği ya da
uygulanamayacağı çocukların tespitini sosyal hizmet kuruluşuna ve mülki amire
bırakmaktadır bu açıdan sorunludur çünkü bu duruma karar verecek olanların
nitelikleri ve doğru kararlar alabileceklerine dair herhangi bir şey
söylenmemiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 17. Maddesindeki “mülki idare
amirinin onayı” ifadesinden önce “kurumun olumluluk görüşü olmak kaydıyla”
ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Uğur
Bayraktutan (Artvin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan
konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesinde verilen önerge üzerinde
söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun metni iyi incelendiği zaman, burada
2828 sayılı Kanun’un 22’nci maddesinde bir düzenleme yapılıyor. Bu düzenlemeye
göre de ilk baştaki ibarede bir problem yok, bizim açımızdan da bir problem
yok. Neden? Görev ve yetkili mahkeme tanımı yapılırken bu görev ve yetkili
mahkeme tanımıyla yeni getirilen düzenlemeyle Çocuk Koruma Kanunu’na göre yeni
bir düzenleme yapılıyor, o çerçeve içerisinde tarif ediliyor. Buradaki eksiklik
de şundan kaynaklanıyor: Tabii, o tarihte ilk yapıldığı zaman kanun -1983
tarihli bir kanun- Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kanunu; daha
sonra, 2005 yılında Çocuk Koruma Kanunu’nun özellikle 9’uncu maddesinde ne
tarif edildiği, gayet açık bir şekilde “mahkeme”den ne anlaşıldığı… Kanun
koyucu açıkça ibareyi koymuş ve 9’uncu maddesinde “mahkeme” tanımı altında bu
mahkemenin “çocuk mahkemeleri ve çocuk ağır ceza mahkemeleri” olduğu ibaresini
koymuştur. O nedenle, bu konuda yasal boşluğu giderme açısından bu şekildeki
bir düzenleme… Bizim açımızdan da bir problem yok ama bu maddeye eklenen –Sayın
Bakan dikkatle dinlerse, burada ilginç bir olay var Sayın Bakanım- ikinci bir
fıkra var, bu fıkrada da aynen şöyle diyor: “Sosyal hizmet kuruluşlarının
kendisine teslim edilen çocuk hakkında yapacağı inceleme sonucunda
hazırlayacağı raporda, 5395 sayılı Kanun’un 9 uncu maddesi uyarınca çocuğun
derhâl gözetim altına alınmasını gerektiren bir durum olmadığı ve ailesine
teslim edilmesinde herhangi bir sakınca bulunmadığı hâllerde mülki idare
amirinin onayı ile çocuk ailesine teslim edilebilir.” şeklinde bir ibare var.
Şimdi ben buradaki yasaya baktım. Yasanın da 9’uncu maddesinde yani acil koruma
kararı alınmasına ilişkin ibarede ise aynen yasa hükmü şu, diyor ki: “Derhâl
korunma altına alınmasını gerektiren bir durumun varlığı hâlinde çocuk, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından bakım ve gözetim altına
alındıktan sonra acil korunma kararının alınması için Kurum tarafından çocuğun
Kuruma geldiği tarihten itibaren en geç beş gün içinde çocuk hâkimine müracaat
edilir. Hâkim tarafından, üç gün içinde talep hakkında karar verilir. Hâkim,
çocuğun bulunduğu yerin gizli tutulmasına ve gerektiğinde kişisel ilişkinin
tesisine karar verebilir.” şeklinde ibare var. Burada, acil koruma kararının
alınmasında mahkemeye yetkiyi veriyoruz ki bu açıdan hani mahkemeler belki ilk
demiş olduğumuz getirilen değişiklikte mahkemeler acele karar vermiyor diye,
aile mağdur olabilir diye mülki idareye bunu devrediyoruz ama yasanın 9’uncu
maddesinde kanun koyucu üç günlük bir süre koyuyor, o açıdan bir problem yok.
Yani, burada, acil koruma kararı alınıyorken, koruma kararı veriliyorken 9’uncu
maddeye göre bunu mahkemelere veriyoruz, mahkeme tarafından bu ibare konuluyor
ama biraz önce de ifade etmiş olduğum gibi bu konudaki “Gözetim altına
alınmasına gerek yoktur.” kararını da ne yazık ki bunu yargıdan alıyoruz, mülki
idareye veriyoruz. Bu neye benziyor Sayın Bakan? Şimdi, bu, Medenî Kanun’un 32’nci maddesinde gaipliğe
ilişkin düzenleme vardır. Gaiplikte de ölümü muhtemel olan bir hadisede
kaybolanlar veya kendisinden uzun süreden beri haber alınmayanlara ilişkin
gaiplik kararı mahkeme tarafından verilir, iki tane ilan yapılır. Bu doğrudur
ama bir de orada ayrıca mülki idare amirleri tarafından istisnai olarak
kullanılan bir yetki vardır, o da ölüm karinesidir. Ölüm karinesinde mülki
idare amiri yani vali normal ahkâmı şahsiye siciline emir vererek ölüm kaydını
düşürebilir. Şimdi onunla karşılaştırdım, acaba dedim kanun koyucu böyle bir
şey mi düşünüyor diye ama çok dikkatle incelediğiniz zaman, bir yandan hükmü
koyuyorken, bu kısıtlamayı koyuyorken mahkemeden bunu alabiliyorsunuz ama bu
hükmü kaldırıyorken bir idari kararla mülki idare amirinin vermiş olduğu kararı
yeterli görüyorsunuz. Burada gerekçe, biraz önce de ifade ettiğim gibi, hızlı
ve acele karar alınmasına ilişkin bir tereddüt olabilir ama 9’uncu madde
mahkemenin üç gün içerisinde karar verebileceğine ilişkin de bir amir hüküm
koymuş. Burada ifa etmek istediğim şu: Eğer biz mahkemenin süresine ilişkin bir
tahdit koyarsak -düzenlemeye ilişkin- dersek ki “Şu kadar gün içerisinde
verebilir.” diyebilirsek, bir gün içerisinde -diğerinde üç gün olarak
veriliyor- bunu bir gün olarak düzeltebilirsek, kanunun yapılma amacına uygun
olarak bu tip tasarruflarda yargı erkinin, mahkeme kararının geçerli
olabileceğine ilişkin ibareyi de buraya koyabiliriz. Çünkü, burada şu aşamada
iki aşamalı önlem var: Yasak kararını koyuyorken mahkeme kararıyla işlem
yapıyorsunuz, eğer bir problem yoksa bunun kaldırılmasına ilişkin olaraksa bu
sefer mülki idare amirine yetki veriyorsunuz. Bu, kanunun amacına, ruhuna,
lafzına bize göre uygun değildir. Bu konudaki çift başlılığı önleme açısından
idari bir makama bu şekilde bir yetkinin verilmesi basit gibi gözükse de çok
doğru olmadığı kanaatindeyim. Bu nedenle bunun düzeltilerek gerekirse yine o
kişinin bulunmuş olduğu kanunun ilgili maddesinde sayılan görev ve yetki
sınırları içerisinde, Çocuk Koruma Kanunu’nun saydığı yetki ve çerçeve
içerisinde bu mahkeme tarafından verilebilir, bu düzeltilebilir. Bunu
dikkatinize sunmak istedim.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Elektronik de yapabiliriz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bu sefer Bayram Bey de “Yok.” diyecek.
BAŞKAN - Elektronik oylamayla yapalım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kaç çıktı Bayram Bey?
KÂTİP ÜYE MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Benim saydığım 102…
BAŞKAN – Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık var.
Elektronik oylama yapalım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, Bayram Bey’in kaç çıktı?
KÂTİP ÜYE BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Öyle bir şey yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yok mu?
BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Bak, yanınızdaki saymış. Niye arkadaşınıza
güvenmiyorsunuz?
BAŞKAN – Zaman zaman anlaşamıyorlar da.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama Sayın Başkan, rakamı söyleseler
inanacağız.
BAŞKAN – Tamam, ben biliyorum rakamı.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kaç?
BAŞKAN – Söylemiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz de inanmıyorsunuz kâtibinize.
BAŞKAN – İnanıyorum, inanıyorum…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sağınızdaki kâtibe inanmıyorsunuz. Onun için
elektronik oylamaya başvurdunuz.
BAŞKAN – İkisine de inanıyorum. Hepinize inanıyorum Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – İnansaydınız başvurmazdınız.
BAŞKAN – Net olalım, net…
OKTAY VURAL (İzmir) – Niye? Darasını mı çıkartıyoruz? Daralı mı veriyor?
BAŞKAN – Dozunda bırakalım isterseniz espriyi.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17 nci
maddesinde geçen “varması” ibaresinin “varılması” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Reşat Doğru (Tokat) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Tokat Milletvekili Reşat Doğru konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 17’nci
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Vermiş olduğumuz önergemizin gerekçesi: Maddenin mevcut hâlinde
bütün sorumluluk mülki idare amirine yüklenmektedir. Zira, maddedeki “varması”
ibaresi mülki idare amirinin çocuğun derhâl korunma altına alınmasını
gerektiren bir durum olmadığı ve ailesine teslim edilmesinde herhangi bir
sakınca bulunmadığı kanaatine varmasına işaret etmektedir. Hâlbuki ilgili
sosyal hizmet kuruluşunun hazırlayacağı raporda bu kanaate varılması daha doğru
olacaktır diye düşünüyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, ben buradan şuna geçmek istiyorum:
Aile kurumu ve çocuklarımız tabii bizim için en önemli varlıklarımız. Emniyet
Genel Müdürlüğünün bugün itibarıyla çok önemli bir konuda raporu yayınlandı,
bilmem takip edenleriniz var mıdır. Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Dairesi yani
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi 2013 yılına ait uyuşturucu
raporunu yayınladı. Bu raporu şöyle yakinen takip etiğimiz zaman, incelediğimiz
zaman dehşete düşmemek mümkün değil. Bununla ilgili bazı göstergeleri sizlerle
paylaşmak istiyorum. Yani toplumun nereden nereye geldiğinin en bariz
göstergesi bu rapordur. 2012’de ülkemizde 83.133 uyuşturucu olayı meydana
gelmiş, 130.049 şüpheli yakalanmış, operasyonda 13.301 kilogram eroin, 152.086
kilogram esrar, 225 kilogram kokain, 183.537 tablet captagon yakalanmış.
Ayrıca, bir önemli tespit de extacy bir önceki yıla göre yüzde 221,7 oranında
artmış.
13.300 kilogram eroin yakalanmasıyla enteresandır, dünyada
liderliği almış durumdayız. Yani bu şu demek: Ülkemizde uyuşturucu kullanımı
her geçen gün ama her geçen gün şiddetli bir şekilde artıyor. Dolayısıyla,
işte, burada biz diyoruz; Aile Bakanlığına, işte, Gençlik ve Spor Bakanlığına,
ESPAD Projesi’ne izin vermeyen ve okullarımızdaki uyuşturucunun, madde
bağımlılığının, kullanımının hangi boyutlarda olduğunun tespit edilmesini
istemeyen Millî Eğitim Bakanlığına çok önemli görevler düşüyor. Yani dehşet bir
tabloyla karşı karşıyayız.
Tabii, bunların yanında diğer bir konu da -burası da dehşet bir
durumdadır- terör örgütü PKK ve diğerlerine karşı yürütülen operasyonlarda
bugüne kadar 4.584 kilogram eroin, 36.550 kilogram esrar, 17 milyon 958 bin kök
kenevir bitkisi, 4.305 kilogram baz morfin, 22 kilogram afyon sakızı, 710
kilogram kokain, 344.135 adet sentetik uyuşturucu, 4 adet de imalathane ele
geçirilmiş. Yani terör örgütü neredeyse o bölgede tamamen kendisine bir rant
alanı yaratmış.
Saygıdeğer milletvekilleri, dünyanın tabii birçok yerinde
uyuşturucu ticaretleri özellikle terör örgütlerinin kontrolünde ama PKK terör
örgütü ve onunla beraber, yandaş olan terör örgütlerinin ülkemizde bununla
ilgili olarak, yaklaşık olarak 10 milyar doların üzerinde çok büyük bir rakamı
elde etmiş oldukları ve bunun kendi yapmış oldukları faaliyetlerde kullanılmış
olduğu ve terörün bitmeyişinin bir sebebinin de bu olduğu düşünülmelidir. Yani
terör örgütlerinin bu şekilde imalathaneler kurmaları, beraberinde, işte, 4.584
kilogram eroini, kendilerini yakalatmış olmaları, acaba yakalanmayanların ne
kadar büyük miktar olduğunun da düşünülmesi gerekmektedir. O manada, tabii,
bununla ilgili ayrıca raporun diğer bölümleri vardır. Diğer bölümlerini diğer
önergede anlatmaya çalışacağım ama saygıdeğer milletvekilleri, şurası bir
gerçektir ki ülkemiz uyuşturucuyla ilgili mücadelede, madde bağımlılığı
konusunda çok ciddi sorunlarla karşı karşıyadır yani bağımlılık almış başını
gitmektedir. Bununla ilgili, 60 yaşından 14 yaşına kadar çok ciddi olarak alınması
gereken çok önemli tedbirler vardır, okullarda alınması gereken tedbirler
vardır, işte, ailelerde alınması gereken tedbirler vardır diyor yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
18’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 18. Maddesinin 2.
paragrafındaki "koruyucu aile bu işi gönüllü olarak da üstlenebilir"
ifadesinin "bu işi gönüllü ve isteyerek üstlenebilir" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Haydar Akar Aydın Ağan Ayaydın Süleyman Çelebi
Kocaeli İstanbul İstanbul
İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu Musa Çam
Ankara İstanbul İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18 inci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "ödeme tutarlarına," ibaresinden
sonra gelmek üzere "ödeme zamanına." ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Ali Öz Reşat Doğru Emin Çınar
Mersin Tokat Kastamonu
Mehmet
Günal
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasanın 18 nci maddesinin 2.
fıkrasının "yapılmaz" ibaresinden sonra gelmek üzere “koruyucu
ailenin sosyal güvenliği sağlanır" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasip Kaplan Sırrı Sakık Bengi Yıldız
Şırnak Muş Batman
Demir
Çelik Adil
Zozani
Muş Hakkâri
BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Koruyucu ailelerin sosyal güvenliğinin sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18 inci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "ödeme tutarlarına,"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ödeme zamanına." ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Reşat Doğru (Tokat) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Reşat Doğru, buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 18’inci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Burada gerekçemiz, “Koruyucu ailelere verilecek bu ödemelerin
ödeme zamanının belirlenmesi uygun olacaktır.” şeklindedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önceki önergede ifade etmiş
olduğum gibi, Emniyet Genel Müdürlüğü, dehşet bir rapor açıklamıştı. O raporun
bazı bölümlerinden size tekrar devam etmek istiyorum. 2012’de uyuşturucu madde
nedeniyle doğrudan 162 kişi, dolaylı olarak da 163 kişi hayatını kaybetmiştir.
Ülkemizde esrar ve extacy kullanımı hariç 60 binin üzerinde kişinin uyuşturucu
maddeyle, kullanımıyla, bağımlılığıyla ilgili olduğu bu raporda belirtilmiştir.
Ayrıca, yine ülke genelinde 83 bin uyuşturucu olayı olurken
130.049 şüpheli de yakalanmış yani bir önceki yıla göre yüzde 23,90 olay sayısı
artmış ve yüzde 23,8 şüpheli sayısında da artış vardır. Yani her geçen gün hem
kullanım artmakta hem de uyuşturucu kullanımıyla ilgili suçlar süratli bir
şekilde artmaktadır yani bu bile toplumun ne kadar önemli bir tehlikeyle karşı
karşıya olduğunu göstermektedir.
Ayrıca, raporda 2012’de uyuşturucu maddeyle bağlantılı suçlardan
cezaevlerinde 22.445 kişinin bulunduğu ifade edilmektedir. Ayrıca,
cezaevlerinde 2008 ile 2012 arasında 136.020 kişi bu suçlardan dolayı hapiste
yatmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, burası çok önemlidir yani neredeyse,
cezaevlerinde yatan her 5 mahkûmdan, 6 mahkûmdan 1 tanesi bu suçtan dolayı
cezaevine girmiştir ama diğer bir önemli konu da, bu suçlarla ilgili
Avrupa’daki cezaevlerinde yatan Türklerle ilgilidir. Bakın, şu anda, Avrupa’da
yaklaşık olarak 30 binin üzerinde Türk insanı cezaevlerinde yatmaktadır.
Cezaevlerinde yatan insanların -neredeyse- yaklaşık olarak -bunda da çeşitli
araştırmalar yapılmış- yüzde 60’ının üzeri uyuşturucu suçundan dolayı Avrupa
cezaevlerinde yatmaktadır. Enteresan tarafı da şurasıdır: Avrupa cezaevlerinde
yatan o Türk insanları, orada cezaları bittikten sonra bizim ülkemize
gönderilmektedir yani “Senin cezan bitti, bundan sonra ülkene git.”
denmektedir. Ama işte enteresandır burası; tabii, şimdi o cezası tamamlanmış
olarak Türkiye'ye gelen o insanlarımız, gençlerimiz köyüne bulaşıcı bir
hastalığı getirir konumdadır yani herhangi bir önlem alınmamaktadır. Avrupa
Birliği ülkeleri kendileri gönderirken, buradaki işte Aile Bakanlığımıza
veyahut işte Gençlik ve Spor Bakanlığımıza veyahut diğer yetkililerimize burada
çok önemli görevler düşmektedir. Yani, o bulaşıcı hastalığı buraya
getirmektedir. Köyüne gitmektedir, köyünde korunmasız bir tablo ortaya
çıkmaktadır. Köyüne gönderilen o insana yani Avrupa’dan, cezaevlerinden
gönderilip buradaki köyüne gelen o insana mutlaka birtakım destekler
verilmelidir. Tabii, bu, diğerleri için de geçerlidir.
Bakın, şu anda AMATEM merkezleri vardır bizim ülkemizde. AMATEM
merkezlerinde insanlar uyuşturucuyla ilgili tedavi olmaktadır. Biraz önce Sayın
Bakan, işte kendi Bakanlığına 2 binin üzerinde sosyal çalışmacı, psikolog,
sosyolog aldığını ifade ettiler.
Saygıdeğer milletvekilleri, aynı tablonun şu anda AMATEM
merkezlerinde, hastanelerimizdeki bu işle ilgili olan tedavi merkezlerinde
olması gerekmektedir. Hastanelerimizin birçoğunda yani AMATEM merkezlerinde, şu
anda -yanlış söylemiyorsam 26 tanedir- 26 tane merkezimizde psikiyatr uzman
eksiği vardır, psikolog eksiği vardır, sosyolog eksiği vardır yani oraya
alınacak olan insanlarımızın bir kısmının veya daha fazlasının buralara
alınması gerekmektedir çünkü önümüzde çok ciddi sorunlarla karşı karşıya olan
bir Türkiye vardır. Yani, uyuşturucuya doğru eğilim olan ve özellikle büyük
şehirlerimizin okullarında süratli bir şekilde buna doğru yönelen bir tabloyla
karşı karşıyayızdır.
Sigara kullanımı artıyor. Bakınız, sigara kullanan insanların,
daha doğrusu uyuşturucuya başlamayla ilgili olarak yapılan araştırmada sigara
kullanımından oraya geçildiği şeklindedir. Dolayısıyla, işte Aile
Bakanlığımıza, okullarımıza ve daha doğrusu ailelerimizin kendilerine çok
önemli görevler düşmektedir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 18. Maddesinin 2.
paragrafındaki "koruyucu aile bu işi gönüllü olarak da üstlenebilir"
ifadesinin "bu işi gönüllü ve isteyerek üstlenebilir" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Süleyman Çelebi (İstanbul)
ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Süleyman
Çelebi konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, görüşülmekte olan yasa
tasarısının 18’inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’de çalışan her 100 kişiden 5’inin 6
ila 14 yaş grubu arasında çalışan çocuklar olduğu, her 100 kişiden 14’ünün ise
15 ila 19 yaş grubu arasında çalışan gençler olduğu çok açık biliniyor.
Türkiye’de 6 ila 14 yaş grubu çocuk nüfusunun yüzde 32’sini iş yerlerinde ve ev
işlerinde çalışan çocuklar oluştururken, çalışan çocukların yüzde 77’si tarım,
yüzde 11’i sanayi, yüzde 7’si hizmetler, yüzde 5’i ticaret sektöründe
bulunuyor. Ülke genelinde 6 ila 14 yaş grubundaki çocukların yüzde 87’si okula
devam ediyor, yüzde 27’si ise hem okuyor hem çalışıyor.
İşverenlerin çocuk iş gücünü tercih etme nedenleri şöyle
sıralanmaktadır: Çocuğun çalışması aile için gelir getirici bir kavram, çocuğu
çalıştıran işveren için ucuz emek anlamına gelmektedir, çalışan çocuk ise para
kazanma ve büyüme, yetişkin olma olarak algılanmaktadır. Koruyucu aile için
düzenlemeler yapılıyor ama devlet sosyal bir devlet olarak çocuklara yönelik
ciddi, yapısal bir değişikliğe gitmiyor. Devlet sizin iktidarınızda sosyal bir
devlet olma özelliğini her geçen gün daha da yitiriyor. Devletin aile, kadın ve
çocuk üzerindeki koruma şemsiyesi ne yazık ki kalkmış durumda. Hâlâ çocuk işçiliğine
çare bulunmuş değil, hâlâ sokaklarda çocuklar çalıştırılıyor. Hâlâ getirilen
eğitim sistemiyle eşit, özgür bireyler yetiştirmek bir yana tek tip bir nesil
yaratılmaya çalışılıyor. Hâlâ çocuklarımızın geleceği ayakkabı kutularına
tıkılıyor. Hâlâ onlara yaşanılabilir bir ülke yaratmaktan uzağız. Örneğin,
Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği’nde ve ODTÜ'de ağaçlara göz dikilip o yaşlı
ama nefes kaynağımız ağaçlar kesilebiliyor. Hâlâ dereler yok edilerek sağlıklı
bir toplum paramparça edilebiliyor.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Yollardan geçmeyin!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) – Çocuklarımıza geleceksizlik, açlık,
yoksulluk bir tercih olarak sunuluyor. Hâlâ popülist eğitim politikalarıyla
çocukları bir denek olarak kullanmaktan vazgeçmediniz. Eğitim sistemimiz her
geçen gün SOS veriyor ama düzelten yok. Hepsine vadettiğiniz tek gerçek hayal,
diplomalı işsiz olmak. Hâlâ çocuk işçiler ölmeye devam ediyor. Hâlâ çocuğun
gözlerinin önünde bir kadın öldürülebiliyor. Hâlâ berber çırağının boynuna bir
ip takılarak motosikletle çekilebiliyor. Hâlâ evde kadın ve çocuk şiddete maruz
kalıyor. Hâlâ Pozantı gerçeği çözülebilmiş değil. Hâlâ Roboski’de öldürülen
çocuklara bile adalet sağlayabilmiş değiliz. Sonra, buradan yaşamda karşılığını
yaratmayacağınız, içselleştiremediğiniz reformlar yapıyorsunuz, adı reform.
Çocuklara adalet, çocuklara iyi bir eğitim, çocuklara yaşanılabilir bir dünya
bırakmak burada en ulvi bir amacımız olmalı ama yine de buradan sesleniyorum,
dinleyin çocuklar: “Güzel günler göreceğiz, güneşli günler. Motorları
maviliklere süreceğiz. İnanın buna çocuklar.” Son sözü yine bu ülkede çocuklar
söyleyecek.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir.
19’uncu maddeyi oylarınıza…
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Başkanım, madde 18.
BAŞKAN – 18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Başkanım, yoruldunuz, isterseniz bir
on dakika ara verin.
BAŞKAN – Evet.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Vallahi yoruldunuz.
BAŞKAN – Olsun, devam edeceğiz.
19’uncu maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19. Maddesindeki %3 oranının
%4 olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara
İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam Dilek Akagün Yılmaz
İstanbul İzmir Uşak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19 uncu maddesinde
“hariç” ifadesi yerine “dâhil” ifadesi şeklinde tasarı metninde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman
Şırnak Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19 uncu
maddesinde yer alan “tespit edilecek” ibaresinden sonra gelmek üzere “yoksul”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Ahmet
Duran Bulut Reşat
Doğru
Balıkesir Tokat
BAŞKAN – Okutulan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Tokat Milletvekili Reşat Doğru, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu kanun, önemli bir kanun. Bu kanunun maddelerine
katılmamak mümkün değil, kanunun birçok bölümüne ben de katılıyorum. Buradaki
gerekçemiz, keyfî uygulamalara meydan verilmemesi amacıyla Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının belirleyeceği kişilerin yoksul durumda olması şartı
getirilmektedir. Yani bu maddeyle, koruyucu aileyle ilgili bir düzenleme
yapılmaktadır. Devlet kimsesiz çocukların koruyucu aile yanına verilmesine
destek olmaktadır, burası doğrudur. Yani, koruyucu ailelere tahsis edilmesi
devletin bir noktada yükünü de azaltacaktır. Yani bu düzenlemeyle, dar ve düşük
gelirli ailelerin de çocuk sahibi olması hedeflenmektedir.
Ancak, şurası gerçektir ki, ülkemizde aile içi şiddet son yıllarda
çok büyük boyutlara ulaşmış olduğu da bir gerçektir. Bu aile içi şiddet, yine
son zamanlardaki tespitlere göre, cinsel istismara kadar da uzanmaktadır.
Cinsel istismar da bence küçümsenmeyecek kadar çok büyük boyutlardadır. Aile
içi cinsel istismara yoğun şekilde rastlandığı günümüzde, koruyucu aile yanına
yerleştirilen çocuklar için de bu tehlikenin var olduğunu da kabul etmek
mecburiyetindeyiz. Bunlardan dolayı da koruyucu ailelerin yapabileceği kötü
muameleyi engelleyecek ciddi politikalar da ortaya koymak mecburiyetindeyiz.
Yani, burada, işte “Çocuğu koruyucu aileye teslim ettik, her şey bitti.” demek
mümkün değildir. Yani, çocuk teslim edildikten sonra bunun çok iyi bir şekilde
takip edilmesi, kontrol edilmesi de beraberinde yapılmalıdır. Kötü muameleye
maruz kaldıktan sonra yargılama yapılması, ceza verilmesi çocuğun yaşadığı
travmayı hiçbir şekilde karşılayamaz. O çocuklar bizim çocuklarımız olup devlet
olarak sahip çıkma durumunda olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Yani, çocuk bir travmaya maruz kalmış, ondan sonra adliyeye intikal etmiş
hadise; sorunun tam olarak çözümlenmiş olduğunu ifade etmez. Özellikle de son
zamanlarda, sokaklarda “sokak çocukları” adı altında, işte, kâğıt toplayarak
geçinen çocuklarımıza rastlıyoruz. Bunlarla ilgili de geçenlerde, yine, bir
trafik kazasında bir çocuğumuz, orada kâğıt toplarken arabanın vurması
neticesinde ölmüştür. Yani, bir yerde, bu noktalarda çocuklarımızın koruyucu
ailelere verilmesinin desteklenmesi insanlığın da gereğidir.
Sayın milletvekilleri, buradan başka bir konuya geçmek
istiyorum. Biraz önce bize ulaşan
bilgiler içerisinde, Doğu Türkistan’da, şu anda, çok büyük bir zulüm
olmaktadır. Doğu Türkistan Türklüğünden, liderleri konumundaki insanlar bir bir
tutuklanmaktadır. Yine, Doğu Türkistan’da 1 tane profesör arkadaşlarıyla
beraber tutuklanmış ve akıbetinin de ne olduğu bilinmemektedir. İşte, burada,
bizim bu olaylara çok şiddetli bir şekilde karşı çıkmamız gerekmektedir.
Bakınız, şu anda, Doğu Türkistan liderlerinden Rabia Kadir
Hanımefendi Türkiye’mize girememektedir, dünyanın her tarafına gidebilmektedir.
Geçtiğimiz günlerde Japonya’da bu konuyla ilgili olarak, Doğu Türkistan
Türklüğüyle ilgili olarak çok büyük bir kongre yapılmış, uluslararası kongre
yapılmış, o kongreye yine Türkiye’den de insanlarımız katılmış ve birçok yerden
insanlar oraya davet edilmiş ve de Japonya’ya gidip Rabia Kadir Hanımefendi
orada konuşmasını yapabilmiştir ama enteresandır, Türkiye’mize gelememektedir.
Bu bir insanlık ayıbıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti için, yapılması gereken
yani o noktada izin verilmesi gereken bir konu yapılmamaktadır ve bunu şiddetli
bir şekilde kınıyoruz.
Dışişleri Bakanlığına buradan sesleniyorum: Doğu Türkistan
Türklüğüne mutlaka sahip çıkalım. Bakınız, orada, 30 milyonun üzerinde
insanımız yaşamaktadır, kardeşlerimiz yaşamaktadır. Doğu Türkistan Türklüğüne
sahip çıkmamak demek, dünya Türklüğünün hepsine sahip çıkmamak demektir. Şu
anda Ahıska Türkleri eğer yurtlarına dönemiyorlarsa, Azerbaycan’daki Türkler
eğer, işte, işgal edilen topraklarından zorla başka bir yerlere göç
ettirilmişse, bu sorunlar bizim sorunlarımız olmalıdır yani oradaki, kadınıyla
erkeğiyle, çoluğuyla çocuğuyla o insanlara sahip çıkmak bizim sorumluluğumuz
içerisinde olmalıdır.
Geçmiş olan günlerde, 20 Ocak tarihinde, Azerbaycan katliamlarının
yıl dönümü anıldı. Önümüzdeki günlerde, 26 Şubatta da Hocalı katliamları yıl
dönümü hatırlanacak ve anılacak. Değerli arkadaşlar, 26 Şubatlara da 20
Ocaklara da, işte, Azerbaycan’daki Türklere de sahip çıkılırken, Doğu Türkistan
Türklerine de mutlaka sahip çıkmamız gerekir diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19 uncu maddesinde
“hariç” ifadesi yerine “dâhil” ifadesi şeklinde tasarı metninde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde esasında olumludur. Ancak, Darüşşafaka Cemiyeti yüzde üçlük
ücretten yararlanmamasının gerekçesi belirtilmemiştir. Bu cemiyette çalışan
bireyleri yüzde üçlük fırsattan yararlanmaya dâhil edilmelidir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19. Maddesindeki %3 oranının
%4 olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 524 sıra sayılı Tasarı’nın çerçeve 19’uncu maddesi
üzerinde partimiz tarafından verilmiş olan değişiklik önergesi hakkında
konuşmak üzere söz aldım.
Şimdi, bu maddeyle 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu’ndaki
yapılan, yapılmak istenen değişiklikleri görüşüyoruz burada. Yine, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının doğrudan doğruya bağlantılı olduğu bir kurum
tabii bunlar.
Şimdi, ben şöyle bir baktım, 2828 sayılı Yasa’yı çıkardım, 2005
yılında bir değişiklik olmuş, 2007 yılında olmuş, 2011 yılında kanun hükmünde
kararnameyle yine değişiklik yapılmış, 2012’de yapılmış ve Temmuz 2013’te
yapılmış. Bugün yapılmak istenen 6’ncı değişiklik.
Sevgili arkadaşlar, ne yapıldığının farkında mısınız? Yani
yaklaşık 2005’ten bu yana 6’ncı kez değişiklik yapılıyor, ana kanun kanun
hükmünde kararname şeklinde yapılıyor ve hiçbir şekilde tartışılmadan, temel
kanun statüsü verdiğiniz için, gerçek anlamda tartışılmadan, anlamının ne
olduğu bilinmeden tasarılar, teklifler,
maddeler; el kaldır, indir, geçiyor. Yani şimdi, bu kadar önemli bir
konuda, toplumda korunması gereken yaşlılar, engelliler, çocuklar, bu
kesimlerin korunmasıyla ilgili böylesine bir yasal düzenlemede çalakalem
işlemler yapılıyor ve bundan ben çok ciddi rahatsızlık duyuyorum, sizlerin de
duyması gerekir, artık bir “Dur.” demeniz gerekir. Böyle çalakalem,
değiştirdiğiniz maddeleri yeniden yeniden değiştirerek bu şekilde bir yasal
düzenleme yapılmaz. Yani bu ülkede bir avukat arkadaşımın söylediği gibi,
insanları ve hukukçuları yasa manyağı hâline dönüştürdünüz, inanın. Nasıl bu
mevzuattaki değişiklikleri takip edeceklerini, torba kanundaki değişiklikleri
nasıl takip edeceklerini artık meslektaşlarımız bile bilemez hâle geldiler.
Şimdi, bu çerçeve 19’uncu maddeyle ilgili yapılan değişiklik 2828
sayılı Yasa’nın 34’üncü maddesini değiştiriyor. Özel sosyal hizmet kurumlarında
kapasitesinin yüzde 3’ü oranında ücretsiz olarak Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının belirlediği kişilere olanaklar sağlanıyor. Bu, olumlu bir madde
aslında. Biz de diyoruz ki: “Bu, yüzde 3 olmasın, yüzde 4 oranında bu özel kurumlar
bu kişilere yardım sağlasınlar.” Bu nedir? Devletin yanında özel kurumların da
sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde ücretsiz olarak yaşlıları, çocukları,
rehabilitasyon merkezlerinde engellileri barındırmak ve onlara hizmet vermek
demektir. Bu yönüyle olumlu bir şeydir ancak şimdi birkaç tane madde üzerinde
gördüğüm bazı yanlışlıkları da ben sizle paylaşmak istiyorum. Örneğin, çerçeve
14’üncü madde de geçti, görüşüldü ama Sayın Bakanın bu düşüncelerimizi dikkate
alacağını düşünüyorum. Ev tipi sosyal hizmetler, bu birimlerin oluşturulması
söz konusu. Şimdi, biz Uşak’ta zaman zaman, bayramlarda ya da değişik
zamanlarda sosyal hizmet kurumlarına gidiyoruz, ziyaret ediyoruz. Şimdi, sosyal
hizmet birimlerinde, huzurevlerinde, yetiştirme yurtlarında ya da çocuk evleri
sitelerindeki çocukları görüyoruz, yaşlıları görüyoruz, engellileri görüyoruz,
neler yapıldığını orada gözlemliyoruz, ama çocuk evlerindeki çocukları
göremiyoruz, onlarla konuşamıyoruz, herhangi bir sorunları var mı, onu
bilmiyoruz.
Şimdi, çocuk evleri düzenlemesi, özellikle 14’üncü maddedeki bu
düzenleme, bence özellikle dikkat edilmesi gereken maddelerden bir tanesi.
Çocuk evlerinde 6-7 tane çocuk orada bulunuyor, başlarında bir anne oluyor, ama
kapalı bir kutu. Bu evler nasıl denetleniyor, bu evlerde olabilecek kötü
muameleler, yani tacizler ya da ideolojik yapılandırmalar, bunların denetlemesi
yapılabiliyor mu, yapmak isteniyor mu, bir de onu sorgulamak istiyorum ben.
Çocuk evleri, gerçekten de yeniden yeniden gözden geçirilmesi
gereken yerlerdir diye düşünüyorum, denetlemesinin çok iyi yapılması gerekir
diye düşünüyorum, ama nihai olanı, bence doğru olanı çocuk evleri sitesi.
Bir maddeden daha bahsetmek istiyorum. Çerçeve 15’inci maddede bu
kurumlarda çalışanları İş Kanunu kapsamının dışına çıkartıyorsunuz. Gerekçe,
“Yirmi dört saat çalışmaları gerekir, çocuklara ve oradaki bulunanlara, evlerde
bulunanlara güven vermek.” diyorsunuz ama siz eğer İş Kanunu kapsamı dışına
çıkartır, kıdem, ihbar, çalışma koşullarının her türlü çalışma haklarından
yoksun bırakırsanız bu insanları, bu bir kölelik düzeni demektir, bu bir
keyfîlik düzeni demektir, bu keyfîlikten ve kölelik düzeninden güven çıkmaz,
çocuklara hoşgörü çıkmaz, yaşlılara hoşgörü çıkmaz. Bir kişiyi yirmi dört saat
çalıştıracağız diyorsunuz ve onu İş Kanunu’ndaki her türlü olanaktan, hafta
tatili dâhil… Neler yapılacağını bilemiyoruz burada, çünkü “Yönetmelikle
düzenlenecek.” deniliyor, böylesi bir şey olmaz.
Sayın Bakanın bu önerimizi de dikkate alarak, İş Kanunu kapsamı
dışına çıkartılmayla ilgili geçici 15’inci maddenin tekriri müzakere yapılarak,
bu konuda, çalışma hayatında konuları bilen insanlarla yeniden bir müzakere
yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
20’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 20’nci maddesinin (d)
bendindeki “bir kez yararlanabilir” ifadesinden sonra “zorunlu hâllerde ikinci
kez yararlanabilir” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Musa Çam Aydın Ağan Ayaydın Süleyman Çelebi
İzmir İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20 nci
maddesinde yer alan '"beş yılı süre ile" ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20 inci 2828 sayılı
Kanunun ek 1 inci maddelerinin;
a) kadro ve pozisyonları
"toplamının binde biri" ifadesi yerine, "her pozisyonda ve
kadroda en az bir çocuk”
b) İşe yerleştirmede öncelik, sırasıyla lisans, ön lisans ve
ortaöğretim ibaresine ek ibare olarak “ilkokul mezunları”
d) “merkezi sınav sonuçlarının kullanılması esastır.” ibaresi
yerine “merkezi sınav sonuçlarına bakılmaksızın işe yerleştirme yapılır.”
Şeklinde tasarı metninde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
BAŞKAN – Okutulan son önergeye komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Binde biri çok az bir kadroya denk gelmektedir, binden az olması
halinde dahi kamu kurum ve kuruluşlarında en az bir çocuk değil daha fazla
çocuğun istihdam edilmesi gerekmektedir.
Öncelliğin lisans ve yüksek lisans öğrencilerine verilmesi, burada
lisans imkânından mahrum kalan bireylere yönelik eşitlik ilkesine aykırıdır.
Ayrıca bu hakkın bir defa ile sınırlı olması da problemlidir.
Haklarında korunma veya bakım tedbir kararı alınmış olan çocuklara
yönelik pozitif ayrımcılık yapılabilir. Çünkü bu çocuklar zaten yaşadıkları
sorunlardan dolayı koruma altına alınmıştır.
Dolayısıyla yaşadıkları sorunlar tüm hayatlarını olduğu gibi
eğitim hayatını da etkilemiş olabilir. Bu hâliyle mevcut sınavlarda diğer
bireylere göre dezavantajlı konumda olduklarından dolayı, diğer bireylere göre
başarısız olma ihtimalleri yüksektir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20 nci
maddesinde yer alan "beş yılı süre ile" ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Manisa Milletvekili Erkan Akçay konuşacak.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesinde verdiğimiz önerge üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu 20’nci madde ile Sosyal Hizmetler
Kanunu ve Çocuk Koruma Kanunu uyarınca korunma veya bakım tedbir kararı alınmış
çocuklara kamuda istihdam hakkından yararlanabilmek için en az iki yıl süreyle
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının sosyal hizmet modellerinden birisinden
yararlanma şartı getirilmiştir. Kamuda işe girmek için getirilen bu süre
sınırlaması olumludur, öncelikle bunu ifade etmek istiyorum ve bu maddeyi genel
hatları itibarıyla olumlu buluyoruz. Çünkü bazı çocukların reşit olmaya birkaç
ay kala, hatta birkaç hafta kala usulsüz bir şekilde koruma altına alındığı ve
kamuda işe yerleştirildiği malumumuzdur. Bu çocukların özel sektörde
çalıştırılmaları hâlinde sigorta primleri sigortalıya ve işveren hissesinin
tamamının sigortalının işe giriş tarihinden itibaren beş yıl süre ile hazine
tarafından karşılanacaktır. Bu uygulamanın beş yıl süre ile sınırlanmasını
doğru bulmuyoruz ve bunun beraberinde bazı sorunları da getireceğini
düşünüyoruz. Bu özel sektör iş yeri sahipleri azami beş yıllık süreyi
doldurduğu için bu çocukları, indirimden yararlanamayan işçileri işten
çıkaracak ve indirimden yararlanmak için başka çocukları işe alacaktır.
Önergemizde beş yıllık süre kısıtlamasının kaldırılmasını talep ediyoruz.
Haklarında korunma veya bakım, tedbir kararı alınmış çocukların
kamuda işe yerleştirilmesini, söylediğim gibi, destekliyoruz ancak, değerli
milletvekilleri, aynı özeni şehitlerimizin çocuklarına da göstermemiz
gerektiğini düşünüyorum. Peki, özen gösterilmiyor mu? Elbette özen
gösterilmediğini söylemek doğru olmaz fakat yeterince özen gösterilmediğini
ifade edebiliriz. Buna ilişkin düzenlemeleri geçtiğimiz yılın temmuz ayında ve
ondan önceki yılın, 2012’nin Temmuz aylarında yine hep birlikte burada çıkarmış
ve desteklemiştik, birlikte değerlendirmiştik komisyonlarda.
Şimdi, mevcut bu uygulama, özellikle temmuz ayında çıkan mevcut
kanunlar çerçevesinde, şehitlikten doğan iş hakkının birini eşi veya çocuğu,
diğerini ise anne-baba veya kardeşlerinden birisi kullanabilmektedir. Yani,
aileden 2 kişiye bu hak veriliyor; birisi şehidin eşi veya çocuğu, diğeri
anne-baba veya kardeşlerinden birisi. Şehidimizin 1’den fazla çocuğu olması
durumunda, şehidin eş ve çocukları ile anne-baba ve kardeş arasında çeşitli
anlaşmazlıklar ve hatta dargınlıklar olabilmektedir, ki bunların içerisinde
parçalanmış aileler de vardır.
Şimdi, ben örnek olması bakımından bir fotoğrafı sizlerle
paylaşmak istiyorum. Bu Jandarma Uzman Çavuş Yücel Koç; 21 Mayıs 2008 tarihinde
şehit oluyor ve çocukları da babalarının naaşı başında, 3 küçük çocuk.
Şimdi, bu çocuklardan birisine iş imkânı verilecek. Acaba kime iş
verilecek, hangisine sahip çıkacak devlet ve hangisine “Sen git, kendine iş
bul.” denecek?
Terörle Mücadele Kanunu kapsamında, hayatını kaybeden kamu
görevlileri ile er ve erbaşların çocuklarının tamamı işe yerleştirilmelidir. Bu
aslında özünde bir mağduriyeti giderme, bir talebi karşılama da değil. Şehit
ailesinin isterse maddi durumu çok iyi olsun, olabilir ve hiç de iş imkânına
ihtiyacı da olmayabilir. Önemli olan, böyle bir imkânın devlet tarafından
tanınmasıdır. Bu da şehidimize karşı bir kadirşinaslık örneği olacaktır devlet
tarafından.
Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü temenni ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 20’nci maddesinin (d)
bendindeki “bir kez yararlanabilir” ifadesinden sonra “zorunlu hâllerde ikinci
kez yararlanabilir” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Süleyman Çelebi (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Süleyman Çelebi.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
görüşülmekte olan yasa tasarısının 20’nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; çok önemli bir konuyu, çocuk
işçiliğini, çocukların sorunlarını konuşuyoruz; sosyal devletin asgariden bu
soruna çözüm üreteceği bir temel sorunu konuşuyoruz. Ama bu konuda verdiğimiz
öneriler, Komisyonda bu konuda yaptığımız bütün taleplerimiz elinizin tersiyle
itildi.
Bu ülkede çocukların büyük bir bölümü hâlen çöpten çöp toplayarak
üretim alanında çalışmaktalar, mendil satıyorlar, arabaların camlarını
temizliyorlar, ayakkabı boyuyorlar. Diğer birçok alanda çocuk emeği sömürüsünün
en çok olduğu ülkelerin başında geliyor Türkiye. ILO da bu konuyu sürekli
gündemine almış, hatta 2011 yılında bu konuda çocuk kongresinin Türkiye’de
yapıldığı bir süreci yaşamıştır ülkemiz. Ama bu taleplere rağmen, bu yaklaşımlara
rağmen çocuk işçiliği konusu önlenememiş, tam tersine her geçen gün çocuk
işçiliği sömürüsü yaygınlaşarak devam ediyor. Burada “Geleceğimiz çocuklar.”
diyoruz. Herkesin çocukları var ama kendi çocuklarınızı nasıl görüyorsanız,
kendi çocuklarınızın hangi koşulda yaşamasını düşünüyorsanız, lütfen, bir kez
daha vicdanen ve insani duygularla o kâğıt toplayan çocukları da bir dakika
düşünün. O çöp toplayan, oradan nafakasını elde eden, o çok kötü koşullarda
sanayide çalışan çocukların yaşama koşullarını, o soğuktaki yaşama koşullarını
bir kez daha dikkate almanızı diliyorum. Çünkü, bu ülke de taşeron
uygulamasının en yaygın olduğu bir ülke ve bu ülkede taşeronun yaygınlaşmasıyla
beraber çocuk işçiliği sömürüsünün de en yaygın olduğu bir süreci yaşıyoruz.
Dolayısıyla, buraya çözüm üretmek hepimizin boynunun borcu.
Sayın Bakan, siz aynı
zamanda sosyal politikalarla ilgili de bir önemli alanı temsil ediyorsunuz. Dün
buraya emeklilikte yaşa takılanlar geldi yağmur çamur altında ve önce Meclise
alınmak istenmedi. Meclise alınmama nedeni… Bütün siyasi parti gruplarına birçok
insan istedikleri gibi gelebiliyor ama bu insanlar, emeklilikte yaşa takılanlar
“Dışarıda basın toplantısı yaptılar,
bunlar basın toplantısı yaptıkları için eylemcidir, eylemciler içeri giremez.”
diye bir yaklaşımla içeri alınmadılar ve saatlerce soğukta ve yağmurda o
insanlar bekletildi. Bu sorun, Türkiye’nin sorunu. Siz de aynı zamanda bu alana
ilişkin, o emeklilikte yaşa takılanların sorununu yalnız Çalışma Bakanına
havale etmek durumunda değilsiniz. O konuda da duyarlı olmak ve emeklilikte
yaşa takılanlarla ilgili soruna katkı vermek durumundasınız. Çünkü, onların,
aynı zamanda, yalnız emeklilik sorunu değil tedavi sorunları da var, sağlık
hizmetlerinden yararlanamıyorlar. 7 bin, 8 bin, 9 bin gün sırf prim ödemişler;
55 yaşına gelmişler, 54 yaşına gelmişler, hâlen yaş için bekletiliyorlar ve bu
insanlar maaş alamıyorlar, bir yerde çalışamıyorlar. Bu, Türkiye’nin kanayan
yarasıdır, bu sorunun çözülmesi lazım.
İkinci önemli konu: Yargı kararları hâlen bu ülkede uygulanmıyor.
Defalarca bu kürsüden söyledik, bir kez daha söylüyoruz: Kara yollarında
çalışan işçilerle ilgili, taşeron işçilerle ilgili yerel mahkeme kararına
rağmen, Yargıtayın kararına rağmen bu karara direnen bir iktidar var. Suç
işliyorsunuz, bu suçtan bir an önce kurtulun; o yargı kararlarına, yargının bu
konudaki verdiği karara lütfen uyun diyoruz, artık taşeronda bu sorunu çözelim
diyorum.
Son olarak da değerli arkadaşlarım, Sincan’da daha geçen
haftalarda biliyorsunuz çocuklara işkence yapıldı, zulüm yapıldı, bu konuları
da gündemimize alalım diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.11
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
21’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 21. Maddesindeki “asgari
ücretin aylık net tutarının 2/3’ünden daha az olan” ibaresinin “asgari ücreti
geçmemek kaydıyla” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Musa Çam Hülya Güven Aydın Ağan Ayaydın
İzmir İzmir İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21 inci
maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 2828 sayılı Kanunun ek 7 nci maddesinin
birinci fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Ali Öz Mesut Dedeoğlu Ruhsar Demirel
Mersin Kahramanmaraş Eskişehir
“Hanede birden fazla bakıma ihtiyacı olan engelli bulunması
halinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarının hesaplanmasında net
bir aylık asgari ücret tutarından az olursa evde bakımdan yararlanır.”
BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR
BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Mersin Milletvekili Sayın Ali Öz konuşacak önerge
üzerine.
Buyurun.
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 21’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, burada bir adaletsizliği gidermek, hakkaniyeti tesis etmek
adına vermiş olduğumuz bir önerge. Aslında, ailede engelli bir bireyi olan, bir
vatandaşı olan aileye verilecek olan evde bakım yardımının belirlenmesi
noktasında sadece özür derecesinin veya ailenin gelirinin esas alınması
dışında, mutlak bakıma ihtiyaçlık veya destek durumu, hangisi söz konusuysa ona
göre bir belirlemenin yapılması lazım.
Ben buradan, tekraren, Sayın Bakana seslenmek istiyorum: Sayın
Bakanım, normal şartlarda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak bu torba
içerisindeki ilgili maddelerin tamamını geri çekmenizi aslında size tavsiye
etmek isterim. Onun da sebebi şu Sayın Bakanım: Bu konuyla alakalı gerçekten
bilgisi olan, birikimi olan, deneyimi olan, sahadaki eksiklikleri doğru tespit
etmiş olan insanlarla beraber, milletvekilleriyle beraber Komisyonda bu
konuların uzun uzadıya tartışılarak Avrupa normlarında bir yasanın yapılmaması,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin önemli eksiklerinden bir tanesidir.
Dolayısıyla, burada, engelli vatandaşlarımızla alakalı yapılacak olan
düzenlemenin sadece bir torba içerisinde değil, engellilerin tüm özlük
haklarıyla alakalı, engelli bakım yardımlarıyla alakalı, engellilerin istihdam
edileceği alanlarla ilgili çok köklü bir değişiklik yapılmasına ihtiyaç olduğu
kanaatindeyim. Dolayısıyla, bunu bir torba yasa içerisinde değil, engellilerin
tüm sorununu içine alan bir esas komisyon olarak Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonunda, gerçekten sizin de milletvekillerinizin daha önce
özel sohbetlerimizde görüştüğümüz çok anlamlı fikirlerine değer vererek yeni
bir tasarıyı oluşturmanın ülkemiz açısından daha yararlı olacağı kanaatindeyim.
Burada 13/7/2013 tarihinde evde bakım yardımıyla alakalı vermiş
olduğum bir kanun teklifinde, engelli ailelerine bakım yardımı için verilen
miktar ve verilme şekillerinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini ifade ederek,
ailede bulunan engelli sayısı, mutlak bakım veya destek gerekliliği, aile
fertlerinin sayısı, bunların hepsinin ortaklaşa değerlendirilip ailede kaç
birey varsa bu bireylerin sayısına göre miktar sabit tutularak bir aileye
toptan gelir temin etmenin daha hakkaniyetli ve daha adil olduğu düşüncesiyle
bir kanun teklifi vermiştim. Eğer bu düzenleme bu şekilde olmuş olsaydı,
ailelerin geliri ve verilecek ödenek eşit olacaktı. Bunu şöyle bir örnekle izah
etmek gerekirse: 4 kişilik bir ailede, örneğin, aile geliri 1.400 TL ise siz
buna 800 TL bir devlet desteği verebilirdiniz ama ailenin geliri 1.600 TL ise
buna da 600 TL’lik bir gelir desteği verirdiniz ve bu, hakkaniyete daha uygun
olurdu.
Dolayısıyla, bir de burada, bu kanun tasarısının son maddesinde
dile getirilmesi gereken bir husus daha var. Engelli vatandaşlarımızın,
özellikle aile gelirini artıran… Aile fertlerinden bir tanesi yeniden Sosyal
Güvenlik Kurumu kapsamında olup gelir getiren herhangi bir yerde çalışmaya
başladığı zaman, kabul edersiniz ki ailenin hesaplanan normal geliri artmış
olacak. Dolayısıyla, bu gelirin geri alınması noktasında da son paragrafta
geçen “bu verilen miktarın tamamının yasal faiziyle birlikte alınması” yerine,
“ailenin gelirini aşan kısmının ve bu insanları da mağdur etmeyecek şekilde
taksitlendirerek alınması”nın hakkaniyete daha uygun olacağı kanaatindeyim.
Dolayısıyla, bu düzenlemede, ailede 2 engelli vatandaş varsa
normal hesabın asgari ücretin 2/3 düzeyi üzerinden değil, asgari ücret
üzerinden hesaplanmış olmasının bu ailelere daha fazla katkı sağlayacağı
inancında olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 21. Maddesindeki “asgari ücretin
aylık net tutarının 2/3’ünden daha az olan” ibaresinin “asgari ücreti geçmemek
kaydıyla” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Hülya Güven (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – İzmir Milletvekili Sayın Hülya Güven konuşacak önerge
üzerinde.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜLYA GÜVEN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 21’inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz değişiklik önergesi
hakkında konuşmak üzere bulunuyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu madde, AKP Hükûmetinin engelliye bakan
yurttaşlara verilecek bedeli sağ elle verip sol elle aldığının bir örneği. Bu
maddede, engelli için yirmi dört saat bakım hizmeti veren kişilerin bu aylığı
hak etmesi için, aile içinde kişi başı aylık gelir tutarının asgari ücretin
aylık net tutarının 2/3’ünden az olması, yani 486 liranın altında olması koşulu
aranıyor. Yani 1 kişinin bir ay yaşaması için biçilen değer 486 lira. 488
olursa veya 490 olursa bu haktan yararlanamıyorlar.
Üstelik madde nasıl başlıyor? “Her ne ad altında olursa olsun her
türlü gelirler toplamı esas alınmak suretiyle” diye başlıyor bu madde. Yani
gecekonduda olsa, evi varsa “Tapusu var.” diye kabul ediliyor çünkü kira
vermesi gerek bu haktan yararlanması için. Televizyonun markasına bakılıyor. Birileri bağışladıysa “Çamaşır
makinesi var.” deniliyor. Yine bağışlandıysa “3 tane çekyatı...” deniliyor. Biz
bunları yaşıyoruz Sayın Bakan.
Yani kişiler bağış almamalı, bir tane de olsa barınacak evi
olmamalı, tüm bunların karşılığında kadın ya da erkeğe engelli bakımı
karşılığında 750 lira gibi bir bedel ödeniyor. Ama bir şey daha var: Bakım
parası, ailenin engellisi eğer engelli aylığı alıyorduysa kesiliyor. Değişen ne
peki? Yani bir veriyorsunuz, bir alıyorsunuz çünkü engelli aylığı alabilmek
için ailede kişi başı gelirin 240 liranın altında olması gerekiyor.
Bu kanun tasarısını hazırlayanlara engelliyle birlikte yaşayan ve
ona bakmak zorunda kalan kadınların sorunlarını dinlediniz mi diye sormak
istiyorum; sigortasız, sağlık güvencesiz, yirmi dört saat çalışan ev
işçilerinin. Kanun tasarısı çözüm getiriyor mu? Hayır. Aslında, çözümden çok,
sorun getiriyor.
Yine, bu tasarıda engelli bakımevlerinin açılması için teşvik
mevcut. Zaten engelli bakımevleri yok mu? Denetimini yapamadığınız için
engelliler tecavüzlere, kötü muamelelere ve kötü uygulamalara maruz
kalmaktadırlar. Kanunlardaki mevcut düzenlemeler varken, karşımıza daha önce
yokmuş gibi algı yaratılmaya çalışılmakta, yeni kanunlar çıkıyormuş gibi
görülmekte. Amaç, engelliler için çalışıyoruz algısı yaratmak herhâlde. Birkaç
engelli aileyle konuşulsa sorunların ne kadar büyük ama buna karşılık,
çözümlerin de ne kadar kolay olduğunu görmek mümkündür.
Yoksulluktan nemalanan Hükûmetiniz, engelli ailelere de “Uslu
durmazsanız keseriz.” korkusunu yaşatmaktadır. Örnek vereceğim: Çocuğu Gezi
eylemlerine katıldı diye, engelli bir babanın aldığı engelli aylığı kesildi.
Üstelik “Yanlış ödenmiş.” diye geriye dönük borç da çıkarıldı. Şimdi, o kişi ne
yapıyor? Çalışamayan bu kişi şimdi aç dolaşıyor.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Sayın Vekilim, bu mümkün değil, biraz
gerçekçi olalım.
HÜLYA GÜVEN (Devamla) – Bunlar yaşanmış bir örnek.
Engelli kadınların sorunları da ayrı. Evlenirlerse yine, asgari
ücret de olsa, engelli aylıkları kesiliyor. “Aile önemli.” diyen AKP, aslında
aile olmayı önlüyor ya da “Kız-erkek birlikte yaşıyorlar.” diye, birlikte
yaşayanların avına çıkıyor. Yoksul bir ülkenin, hâlâ yoksullaştırmaya devam
ettirdiğiniz bir ülkenin Hükûmetinin milletvekili olmaktan gurur duymadığınızı
umuyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
22’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 22. Maddesindeki "Adalet
Bakanlığı'nın görüşü alınarak" ifadesinin "Adalet Bakanlığı'nın
olumlu görüşü alınarak" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam Hülya Güven
İstanbul İzmir İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 22’nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
"MADDE 22- 2828 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 9- Haklarında korunma, bakım veya barınma tedbiri
kararı alınarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ait sosyal hizmet
kuruluşlarına yerleştirilmiş olan çocukların, eğitimleri ile hayat veya beden
bütünlüklerinin korunması açısından zorunlu olan hâllerde, veli veya vasiye ait
yetkiler çocuğun bulunduğu yerdeki sosyal hizmet kuruluşunun belirlenecek
yetkilisi veya sorumlusu tarafından kullanılır. Yapılan iş ve işlemler hakkında
veli veya vasiye derhal bilgi verilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul
ve esaslar Adalet Bakanlığının görüşü alınarak Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 22’nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
BAŞKAN – Son okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninde geçen "veli veya vasisine ulaşmanın mümkün
olmadığı acil ve zorunlu hallerde" ibaresi açık ve şeffaf değildir.
İbaredeki "acil ve zorunlu haller"in sınırının da çizilmemiş olması
idareye keyfi uygulama yetkisi tanıyabilmektedir. Bu nedenle bu ibarelerin
sınırları kanun tasarısında çizilmelidir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 22’nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Öz (Mersin) ve arkadaşları
"MADDE 22- 2828 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 9- Haklarında korunma, bakım veya barınma tedbiri
kararı alınarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ait sosyal hizmet
kuruluşlarına yerleştirilmiş olan çocukların, eğitimleri ile hayat veya beden
bütünlüklerinin korunması açısından zorunlu olan hâllerde, veli veya vasiye ait
yetkiler çocuğun bulunduğu yerdeki sosyal hizmet kuruluşunun belirlenecek
yetkilisi veya sorumlusu tarafından kullanılır. Yapılan iş ve işlemler hakkında
veli veya vasiye derhal bilgi verilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul
ve esaslar Adalet Bakanlığının görüşü alınarak Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Haklarında korunma, bakım veya barınma tedbiri kararı alınarak
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ait sosyal hizmet kuruluşlarına
yerleştirilmiş çocuklarla ilgili yapılan işlemlerin zaten çocuğun yüksek
yararlarını gözetmesi gerekmektedir. Bunun kanunla belirtilmesine gerek yoktur.
Ayrıca önergemizle kanundaki muğlak ifadeler giderilerek kanun maddesi daha
anlaşılır hale getirilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 22. Maddesindeki "Adalet
Bakanlığı'nın görüşü alınarak" ifadesinin "Adalet Bakanlığı'nın
olumlu görüşü alınarak" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Hülyan Güven (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Hülya Güven
konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜLYA GÜVEN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 22’nci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz değişiklik önergesi
hakkında konuşmak üzere bulunuyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, öncelikle 1983 yılında yayımlanan 2828
sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu’nun 24’üncü maddesinden bazı bölümleri okumak
istiyorum: “Korunma kararı genel olarak çocuk reşit olana kadar devam eder.
Ancak bu karar, korunma kararına neden olan şartların ortadan kalkması halinde
Kurum yetkililerinin önerisi üzerine mahkemece çocuk reşit olmadan önce
kaldırılabileceği gibi reşit olduktan sonra da çocuğun rızası alınmak şartıyla
devamı hususunda karar verilebilir. 18 yaşını tamamlamış olan korunmaya muhtaç
çocuklardan; öğrenime devam etmeyen 18 yaşını doldurmuş çocukların bir iş veya
meslek sahibi edilerek kendi kendilerine yeterli olabilmelerinin sağlanması
amacıyla 20 yaşına kadar korunma kararları uzatılabilir.” Bunlardan korunma
kararı kalkmış; ancak tek başına yaşamını sürdüremeyecek durumda olan kız
çocuklarına da yine, destekler sürekli olarak verilebilmekte. Yani uygulansa
mevcut çok güzel yasalarımız var, iyi çalıştırılsa, kâğıt üstünde kalmasa ne
isim değişikliklerine ne de kelime eklemelerine gerek kalacak.
Bugün, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ait sosyal hizmet
kuruluşlarına yerleştirilen çocukların ne kadar çok ihmal edildiklerini
görüyoruz. 18 yaşını doldurduğu için sokakta bırakılan -üstelik kanuna aykırı
olarak- genç kızları, genç erkekleri biliyoruz. Koruma altında bulunan
çocuklara bağımsız yaşama yeteneklerini geliştirme fırsatı verilmediği için de
çoğu liseyi bile bitirememektedirler. Düzenli bir işleri de olmadığı için kötü
koşullarda yaşamak zorunda kalmaktadırlar.
Bu durum, madalyonun bir yüzü, diğer yüzü ise yuvalarda koruma
altında yaşayan kız çocuklarının da korunamadığı. Medyaya da yansıdı,
Taksim’deki yuvada, daha sonra Aydın’daki yuvada yaşananları biliyoruz. Kız
çocuklarının fuhşa yönlendirildiklerini öğrendik. Üstelik suçluları tespit için
bir yıl beklenmiş, teknik takibe tabi tutulmuş yani bir yıl daha fuhşa
yönlendirilmişler. İş bulduğu belirtilen genç kızların ise nerelerde çalışma
savaşı verdikleri, genç erkeklerin ne yaptıkları bilinmiyor yani kısaca devlet
baba, babalık görevini yerine getirmiyor. Aslında yasalarımıza göre kamu kurum
ve kuruluşları tıpkı engellilerde olduğu gibi, koruma altındaki çocuklar için
de kadro ayırmak zorunda. Ancak ne sınav açılıyor ne de istihdam ediliyorlar,
engelliler gibi. Kurumdan 18 yaşını doldurduğu için çıkarılan çocuklar, işsiz
ve sosyal güvencesiz olarak yaşam savaşı veriyorlar ama amaç, çözüm bulmak
değil de yurttaşları oyalamak olunca karşımıza, bu örnekte de olduğu gibi, daha
çok çorba yasalar çıkacaktır. Çocuk yuvaları denetlenmediği için de çocuklar
koruyucu ailelere devredilmeye çalışılıyor. Evlat edindirme için sarf edilen
denetim çabası koruyucu ailelere gösterilemiyor. Çocuk için verilecek parayı
geçim kaynağı olarak görecek bir aile, çocuğa ne kadar yararlı olur ve kendi
çocuklarından nasıl ayrılabilir ki?
Yoksulluğu yönetmeyi ve yoksulluktan nemalanmayı bırakmadığınız
sürece sorunlar büyüyecek ve yumak hâline gelecektir. Geçici olarak çorba
yasalarla çözüm getiriyormuş gibi görünmek de yoksulluğu ortadan kaldırmaz. Tüm
yoksullukların kaldırılmasını ve tasarı maddelerinin tekrar gözden geçirilerek
düzeltilmesini umuyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.49
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
İzmir Milletvekili Hülya Güven ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kara yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
23’üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 23. Maddesindeki "asgari
ücretin aylık net tutarının üçte birinden az" ifadesinin "asgari
ücretin yarışma kadar" ifadesiyle değiştirilmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam Hülya Güven
İstanbul İzmir İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23 üncü
maddesinde yer alan “4734 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin tabi olduğu usule göre" ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 2828 sayılı
Kanuna ek madde eklemeyi öngören 23'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilerek tasarı metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Madde – 23: 2828 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 10- 65 yaşını doldurmuş ve her ne ad altında olursa
olsun esas alınmak suretiyle, hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık
gelir tutarı asgari ücretten az olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına,
bulundukları yerleşim yerlerinin yerel yönetimleri tarafından bakım hizmeti
verilir. Bu bakım hizmetinin kapsamı ve veriliş şekli yerel yönetimlerin kendi
meclislerinde karar altına alınır. Merkezi düzeyde toplanan primler ve diğer
ödenekler kentin nüfus yapısı, yoğunluğu ve gelirlerine göre belirlenerek
ilgili yerel yönetim birimine aktarılır. Bakım hizmetinin, hizmet alım yoluyla
gerçekleştirilmesi, 4734 sayılı kanunda belirtilen ilgili esaslara tabidir.”
İdris Baluken Bengi Yıldız Hasip Kaplan
Bingöl Batman Şırnak
Demir Çelik İbrahim Binici Adil Zozani
Muş Şanlıurfa
Hakkâri
BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yaşlılar için evde bakım hizmetlerinin yerel yönetim odaklı
sunulması ve hizmetten yararlanmak için öngörülen gelir şartının
iyileştirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23 üncü
maddesinde yer alan "4734 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinin tabi olduğu usule göre" ibaresinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Öz (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
65 yaşını doldurmuş ve muhtaç olan Türk vatandaşlarına 4734 sayılı
Kamu İhale Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin tabi
olduğu usule göre hizmet alımıyla bakım hizmeti verilebilmesi öngörülmektedir.
Anılan hüküm, doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal
kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya idare tarafından önceden
öngörülemeyen olayların ortaya çıkması üzerine ihalenin ivedi olarak
yapılmasının zorunlu olması durumunda pazarlık usulünü öngörmektedir.
Bu düzenleme ihalelerin istenildiği gibi yönlendirilmesine yol
açabilecektir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 23. Maddesindeki "asgari
ücretin aylık net tutarının üçte birinden az" ifadesinin "asgari
ücretin yarısına kadar" ifadesiyle değiştirilmesini arz ederiz.
Hülya Güven (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – İzmir Milletvekili Sayın Hülya Güven konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜLYA GÜVEN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 23’üncü maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz değişiklik önergesi
hakkında konuşmak üzere bulunuyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu maddeyle, 65 yaşını doldurmuş ve hane
içinde kişi başına düşen aylık gelir tutarı asgari ücretin üçte 1’inden az olan
yani 240 liranın altında olan yaşlılara, hizmet alımıyla bakım hizmeti
verilebileceği belirtiliyor. Aslında, bu durumun iki önemli sakıncası var:
Birincisi, kişi başı 240 lira gelir biçilmiş yani 245 lira olursa bu haktan
yararlanamayacak. Engelli bakımı için ailede kişi başı gelire 486 lira değer
biçilirken, 65 yaş için 240 lira gibi bir rakam değer biçiliyor. Yani yaşlı tek
başına olsa, kiralık bir evde de oturduğunu düşünsek bu parayla nasıl
geçinecek, 245 lira nasıl yetecek? Üstelik yine burada her türlü gelir toplamı
esas alınıyor diğerlerinde de olduğu gibi. Üstelik, yönlendirilen ve bakım hizmeti
verecek kişinin yemesini içmesini de kim karşılayacak, o da bir sorun olarak
karşısına çıkacak yaşlının. Yani yaşlıya “Aman gerek yok, gelmesin.” diye
düşündürtecek bir madde.
İkinci önemli sorun ise taşeronluğu teşvik etmesi. Hizmet alımı
ile çalıştırılacak kişinin niteliği, bilgisi ne olacak, belli değil. Engelli
kişilere bakanlardan kıskandığınız ve ödemediğiniz asgari ücreti alacaklar
belki ama taşeron ile çalışanların sorunlarını yaşayacaklar. Garantileri
olmadan, sendikaları olmadan, toplu sözleşme hakları olmadan modern kölelik
yapacaklar. Yani bir köle grubu daha yaratılıyor. Eğer yaşlı ya da engelli
olsun, onlar emekli olarak da olsa, refah içinde yaşlılıklarını yaşayacak bir
gelire sahip olsalar, bakım için ihtiyaçlarını kendileri karşılayabileceklerdir,
bu tür yardımlara ihtiyaçları olmayacaktır. Bugün, emeklilere bakıyoruz,
sürünüyorlar, tedavide katkı payı ödedikleri için tedavi de olamıyorlar.
Çalışan kişiye gelince, bir yandan “Taşeronluk kaldırılacak.”
diyerek umut dağıtılıyor ama diğer yandan da taşeron işçi sayısı artırılıyor.
“Bazılarına kadro verilecek.” denilirken, sağlık dâhil birçok çalışma alanında
taşeron sayısı artıyor -hekimler, hemşireler, teknisyenler- yani sayıları
bitmiyor. Üstelik iş kazaları ve ölümler de en çok taşeron sistemiyle
çalışanlarda ortaya çıkıyor. Taşeronun alt taşeronu, onun da alt taşeronu; yani
bunlar köle çalıştırmak değil de nedir?
Hastanelerde “temizlik işçisi” adı altında alınan kişiler hasta
bakımı yapıyor, enjeksiyon yapıyor ve birçok sorunlar ortaya çıkıyor. Peki, bu
taşeron elemanlar yaşlıya nasıl bakacaklar? Üstelik yaşlıya bakan kişinin evde
ayağı kayıp düşse sorumlu kim olacak? Bu kanun tasarısının maddesi açık değil.
Bakım verecek kişinin niteliği nasıl olacak? Hizmet alımını yaşlı mı yapacak, Bakanlık
mı yapacak? Denetim nasıl ve kim tarafından yapılacak?
Emeğin iş güvencesini ortadan kaldıran bir sistem. Belki de
yaşlıların bir yakınına taşeron aracılığıyla para aktarmayı düşünerek bir
düzenleme yapılıyor. Herhâlde seçim yatırımı olarak kullanılacak bu yöntem,
seçimden sonra da kesersiniz zaten. Ancak, aylık geliri 240 liradan yüksek
olan, örneğin 250 lira olan yaşlıları mutsuz yapacaksınız. Taşeron ile bakım
hizmeti alamayan yaşlı ve aileleri de mutsuz olacaklardır çünkü 240 liralık
biçilen bedel ile kimse geçinemeyecektir ve sayıları 2 milyon olan taşeron
işçileri kölelikten kurtarmak, insan haklarını gözeterek haklarını vermek,
bunların hakça çalışmasını sağlamak devletin görevidir.
Kuralları belli olmayan bu maddenin daha açık şekle dönüştürülmesini
ve taşeron sistemi olmaksızın çalışanların sağlanmasını, 240 lira altında gelir
aranmasının kaldırılmasını önerir, saygılarımı sunarım.
Teşekkür ediyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’ıncı maddeye
göre bir söz talep ediyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maddede şöyle bir yazım sorunu olduğunu düşünüyorum, Sayın Bakanın
bu konu üzerinde durmasını arzu ederim: Maddedeki ifade, anlam, 65 yaşını
doldurmuş olan kişilerin bakım hizmetine ihtiyacı olduğu, bu nedenle de
kendilerine eğer gelir durumu iyi değilse devlet tarafından bakım hizmeti
verilebileceği düzenlenmektedir. Oysa 65 yaşını doldurmuş olan kişinin mutlaka
bakım hizmetine ihtiyacı olacak diye bir şey yoktur yani 65 yaşın üzerindeki
kişiyi “Güçten, takatten düşmüş kişi.” olarak tanımlamayı, böyle bir
varsayımdan hareket ederek böyle bir düzenleme yapmayı doğru bulmuyorum. Kişi
60 yaşında olabilir ama gerçekten gelir durumu da iyi değildir ve bakım
hizmetine de ihtiyaç duyabilir. Bunu Bakanlığın bir kez daha değerlendirmesinde
yarar var diye düşünüyorum. Gelir durumu olmayan kişinin sağlık durumu son
derece iyi olabilir, bu anlayışı bir kere bir kenara bırakmak lazım. 65 yaşın
altında olup da hem gelir durumu iyi olmayan hem de bakıma ihtiyacı olan
kişilerin bakım ihtiyacının da devlet tarafından karşılanması gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Açıklama mı yapacaksınız Sayın Bakan?
Buyurun, yerinizden…
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada amaç şu: 65 yaşın üzerinde olan fakat
maddi durumu kendisine bakmaya yeterli olmayan vatandaşlar için özel
bakımevlerinden hizmet satın alabilmenin önünü açan bir madde bu. Yani bizim huzurevlerimizde
zaten bu tarz insanlarımıza bakıyoruz ama onun dışında, özel bakım hizmeti
veren kuruluşlardan da hizmet satın alarak bu tür insanlara yardım etmenin
önünü açan bir madde. Engelli olması şart değil ya da kendi işini görüp
göremeyeceği şart değil. Yaşam standartları açısından ya da gelir durumu
açısından bir kritere tabi tutuyoruz ve ortada kalmışsa, bakacak kimsesi yoksa,
ailesi yoksa, geliri yeterli değilse hizmet satın alarak onların…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yani geliri yeterli değilse
sağlık durumu da iyiyse…
OKTAY VURAL (İzmir) – İyiyse niye bakım hizmeti verilecek?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – …kendisine bakabilecek durumda
ise, bir bakım hizmeti yerine kendisine bir nakdî harçlık vermek, nakit yardımı
yapmak daha doğru değil midir acaba?
OKTAY VURAL (İzmir) – İstismara açık olmaz mı?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Onu
zaten yapıyoruz fakat barınma ihtiyacını karşılayabilmek açısından…
BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım, şu meseleyi halledelim artık
sayın milletvekilleri.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ama şimdi burada siz sadece bir
aylık gelir şartını koşuyorsunuz. Kişinin kendine ait bir evi olabilir, iyi
veya kötü bir evde oturuyor olabilir ama gerçekten son derece düşük bir geliri
olabilir, ayda 200 lira bir geliri olabilir. Kişinin sağlığı yerinde, onun
sadece bir nakit yardıma ihtiyacı var ama siz buna mutlaka bir bakım hizmeti
vereceğim diyorsunuz yani 65 yaşını geçmiş bir kişiyi güçten, takatten düşmüş
bir kişi olarak varsayan bir anlayış var bu düzenlemenin gerisinde. Bu ifadeyi
düzeltmek lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, teşekkür ederim.
Herhâlde bir değerlendirme yaparlar.
24’üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 24 üncü
maddesi ile 2828 sayılı Kanuna eklenen ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "ücretsiz bakılmaya" ibaresinin "ücretsiz
bakılan", "bakımının sağlanmasına" ibaresinin "bakımı
sağlanan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat
İstanbul Kayseri İstanbul
İsmail
Kaşdemir Gökcen Özdoğan
Enç
Çanakkale Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 24. Maddesinin sonundaki
"aylık net harçlık verilir" ifadesinin önüne "asgari ücretin
1/4'ünden az olmamak kaydıyla" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Haydar Akar
İstanbul Ankara Kocaeli
Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam Ali Özgündüz
İstanbul İzmir İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 24 üncü
maddesinde yer alan “yaşlılar ile engelli bireylere;” ibaresinden sonra gelmek
üzere “asgari ücretin dörtte birinden az olmamak üzere” ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Mesut Dedeoğlu…
BAŞKAN – Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu konuşacak
önerge üzerinde.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 524 sıra sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 24’üncü
maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu maddede yapılan değişiklikle, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Darülaceze bünyesinde oluşturulan kurumlarda
ücretsiz kalarak bakım hizmeti alanlara her ay harçlık verilmesi konusunda
düzenlemeye gidilmektedir. Bu düzenleme, ülkemizde geç kalınmış bir
düzenlemedir; keşke bu düzenleme daha erken yapılabilseydi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri
Genel Müdürlüğüne bağlı 107 adet devlet huzurevi bulunmaktadır, bu
huzurevlerinde yaklaşık 10.899 yaşlıya bakım hizmeti verilmektedir. Bunun
dışında, ülkemizde, diğer bakanlıklara, belediyelere, vakıf ve derneklere ait
huzurevlerinde de yaşlılara bakım hizmeti verilmektedir ama bu yetersizdir.
Buralarda verilen hizmetler de eklendiğinde, ülkemizde 300 adet resmî ve özel
kurumlara ait huzurevlerinde yaklaşık 19 bin yaşlıya bakım hizmeti
sunulmaktadır. Bu huzurevlerinin 36’sı Ankara’da, 42’si İzmir’de ve 85’i de
İstanbul’da yaşlılara hizmet vermeye devam etmektedir. Huzurevlerinin dışında
ülkemizde yaşlı hizmet merkezleri tarafından da bakım hizmeti verilmektedir. Yaşlı
hizmet merkezlerinin dışında, 398.335 kişiye de evde bakım hizmeti
verilmektedir. Birçok talep olmasına rağmen de devlet bunlara yeterli ilgiyi
gösterememektedir. Ülkemizde yaşanan yoksulluk ve gelir dağılımı gibi
sıkıntılar bakım hizmetinden yararlanan vatandaşlarımızın sayısını her geçen
gün de maalesef ki artırmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hiçbir yaşlı aç, açık ve
muhtaç durumda bırakılmamalıdır. Devleti yaşatmanın yolu insanı yaşatmaktan
geçer. Bu ülkenin değeri insanlarına verdiği değerle ölçülmektedir. Geleceğe
güvenle bakabilmek için emekli ve yaşlıların onurlu bir yaşam sürmesini temin
etmek zorundayız. Emekli ve yaşlılarımızın yalnızlığa mahkûm edilerek toplumdan
dışlanmasına izin vermemeliyiz. Yaşlılara dönük politikalar onların yaşlılık
dönemlerini kapsayacak şekilde hazırlanmalıdır. Hasta, engelli ve yoksul
yaşlılar korunup gözetilmelidir, onların yaşam sevincini artıracak ve yaşam
kalitesini koruyacak sosyal politikalar uygulamaya derhâl konulmalıdır. Yaşam
kalitesi, hastalık ve bakıma muhtaçlık problemlerine yönelik çözümler
üretilmelidir. Yaşlıların sağlık hizmetlerine kolay erişimi mutlaka
sağlanmalıdır. Yaşlı sağlık hizmetlerinin standardı yükseltilerek bu
hizmetlerden etkin bir şekilde yararlanılması temin edilmelidir. Yaşlılara
günlük yaşamlarını sürdürebilmeleri için çağdaş standartlarda bakım ve yardım
hizmetleri sunulmalıdır. Nüfus faktörü gözetilmeksizin her ilde yeterli düzeyde
yaşlı bakımevleri açılmalı ve yaygınlaştırılmalı ve bu da teşvik edilmelidir.
Yalnız yaşayan yaşlıların günlük ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak
da destek hizmetleri geliştirilmeli, mutlaka bu gereklidir. Bu çerçevede,
muhtaç durumdaki yaşlılara evlerinde temizlik, günlük bakım, alışveriş gibi
konularda destek hizmetleri artırılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhtaç durumdaki yaşlı ve
hastalar için bakıcı sistemi geliştirilmelidir. Muhtaç durumdaki ailelere
yaşlısını koruyup kollaması ve onun her türlü ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını
karşılaması konusunda destek sağlanmalıdır. Muhtaç durumdaki yaşlılara yapılan
sosyal destek ödemeleri artırılmalıdır. Bu ödemeler incitmeden ve sosyal bir
hak gerçeğinden hareketle yapılmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle değişiklik önergemizin kabulünü diliyor,
yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 24. Maddesinin sonundaki
"aylık net harçlık verilir" ifadesinin önüne "asgari ücretin
1/4'ünden az olmamak kaydıyla" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ali Özgündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüz konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Arkadaşlar gelirken dediler ki: “Biraz canlılık getirin, çok fazla
rehavet var.”
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakanım, size de hayırlı olsun diyorum.
Değerli arkadaşlar, bizim verdiğimiz önerge bu 24’üncü maddede,
sosyal hizmet kuruluşları ve Darülacezede kalan… 24’üncü madde, ek 11 yani,
yaşlı ve engelli bireylere harçlık verilmesini düzenleyen bir madde. Deniyor
ki: “Her sene bütçe kanununda bu belirlenir.” Biz de diyoruz ki: “Bu miktar
şimdiden belli olsun, asgari ücretin 1/4’ünden az olmasın.”
Değerli arkadaşlar ve özellikle Sayın Bakanım; şimdi, az önce
tartışmaya konu olan 23’üncü maddeyle bu madde aslında çelişiyor yani mantığı
çelişiyor. Burada yaş sınırı koymamışsınız, “yaşlı ve engelli” demişsiniz, bir
önceki maddede 65 yaş sınırı koymuşsunuz. Orada bakım hizmeti veriyorsunuz,
burada harçlık veriyorsunuz. Dolayısıyla, “yaşlı ve engelli…” Engelli tamam da
yaşlı nedir? Yani, bir önceki maddede 65 yaş demişsiniz, burada sınır yok. Neye
göre bunu belirleyeceksiniz ve neye göre harçlık vereceksiniz? Ki az önce Sayın
Grup Başkan Vekilimizin dediği gibi, yani 65 yaşını doldurup da bakıma muhtaç
olmayabilir. Dolayısıyla, bu insana bir harçlık vermekle yaşamını idame
ettirmesi sağlanabilir. Orada “Hayır, biz harçlık vermeyeceğiz, ancak bakım
hizmeti.” diyorsunuz. Burada “Zaten sosyal hizmet kuruluşunda kalan,
Darülacezede kalan kişiye biz harçlık vereceğiz.” diyorsunuz. Bu, bence bir
çelişki. Dolayısıyla, yeniden bir değerlendirme yaparsanız faydalı olur diye
düşünüyorum.
Bir başka konu, değerli arkadaşlar, burada sadece Darülaceze ve
sosyal hizmet kuruluşlarında kalan yaşlı ve engellilere böyle bir imkân
tanınıyor. Çocuk yuvalarında kalan gençlerimiz ki onların daha çok harçlığa
ihtiyacı var. Başka bir yerde düzenleme var mı, ben onu bilmiyorum, o konuda
bir açıklama yaparsa Sayın Bakanım biz de öğrenmiş oluruz. Özellikle, öğrenim
yaşında bulunan gençlere yani çocuk yuvalarında, sosyal hizmet kuruluşlarında
kalan gençlere de bir harçlık verilmesi mutlaka sosyal devletin bir gereğidir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Bakan çocuklarına da harçlık verseler nasıl
olur?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) – Bildiğiniz gibi, Anayasa’mız Türkiye
Cumhuriyeti’nin sosyal bir hukuk devleti olduğunu belirtmektedir. Tabii, yine,
58’inci maddede “Devlet, gençlerin uyuşturucu maddeden, suçluluk, kumar, kötü
alışkanlıklardan korunması için gerekli tedbirleri alır.” diyor. E, burada kim
devlet? Sizsiniz yani Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıdır. Bugün
Türkiye’nin, aslında hepimizin geleceğini tehdit eden en önemli sorun,
gençlerin uyuşturucu ve madde bağımlığı sorunudur.
Değerli milletvekilleri, özellikle 12-18 yaş arasındaki
gençlerimiz çok fazla -ne yazık ki- uyuşturucu ve bağımlılık yapan maddelere
müptela bir durumda ve bunların tedavi gördükleri AMATEM merkezleri ne yazık ki
yetersiz. Bu çok ciddi bir sorundur, hepimizin geleceğini ilgilendiren bir
sorundur. Bu madde bağımlısı, uyuşturucu bağımlısı gençler hem asayiş açısından
hepimizin güvenliğini tehdit eden bir sorun oluyor hem de hakikaten
geleceğimizdir bu gençler. Yani, işte, gençleri korumak için “Efendim, alkol
satışını bu saatten sonra yasaklıyorum, petrolde satmayacağım.” falan derken
siz asıl özü kaybediyorsunuz. AMATEM’lerin fiziki ve sayısal olarak yetersiz
olması nedeniyle birçok gencimiz, madde bağımlısı gencimiz tedavi olamıyor.
Randevu veriliyor birkaç ay sonrasına, bu arada aile de sahip çıkamıyor. Bu
kişiler kendi ailelerine, ebeveynlerine karşı bile yer yer şiddete
başvurabiliyor. Dolayısıyla, bu konu çok daha önemlidir.
Bu konuda, Sayın Bakanım, Sağlık Bakanlığıyla sizin Bakanlığınız
arasında aslında kimin görevi olduğu konusunda da bir sıkıntı var. Ben, daha
önce, sizden önceki Sayın Bakana da aktarmıştım, Sağlık Bakanımıza da aktardım,
yani AMATEM’ler kimin sorumluluğunda, bu ciddi bir sorun. Bunu devam
ettireceğim bir sonraki maddede.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 24 üncü
maddesi ile 2828 sayılı Kanuna eklenen ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "ücretsiz bakılmaya" ibaresinin "ücretsiz
bakılan", "bakımının sağlanmasına" ibaresinin "bakımı
sağlanan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Takdire
bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede yer alan düzenlemede, sosyal hizmet kuruluşlarınca sunulan
bakım hizmetinden faydalanan kişilere harçlık verilmesi öngörülmüş olup,
uygulamada tereddüde sebep vermeyecek şekilde ifadenin açıklığa kavuşturulması
amacıyla bu önerge hazırlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 24’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25’inci maddede iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 25. Maddesinin sonundaki
"bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki hükümler" ifadesinin
"bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki ilgili tüm hükümler"
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Haydar Akar İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam Sedef Küçük
İstanbul İzmir
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
MADDE 25- 2828 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 10- Bu Kanunun ek 7 nci maddesi kapsamında özel
bakım merkezlerinde veya ikametgâhında bakım hizmeti verilenlerin gelir
değişikliklerinin tespitinde ve bu hizmetlerden yararlanmak için başvurmuş
olanların ise gelir durumunun tespitinde, 1/7/2014 tarihine kadar bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önceki hükümler uygulanmaya devam olunur.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut
Dedeoğlu konuşacak.
Buyurun.
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 524 sıra sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 25’inci
maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kronik hastalıkların yaygınlaşması ve
ülke nüfusunda ortaya çıkan yaşlanma gibi nedenler tüm dünyada evde bakım
hizmetlerine olan önemi arttırmaya başlamıştır. Bu bakımdan, ülkemizde de evde
bakım hizmetleri profesyonel bir hizmet kolu ihtiyacına dönüşmüş durumdadır.
Ülkemizde 2011 yılında yaklaşık 352 bin kişiye devlet tarafından evde bakım
hizmeti verilirken, bu sayı 2012 yılında 398 bin kişiye kadar yükselmiştir. Her
yıl artan ekonomik ve sosyal sorunlara bağlı olarak, ülkemizde evde bakım
hizmetlerinden yararlanan kişilerin sayısı sürekli olarak artış göstermektedir.
Yaşlılara yönelik evde bakım hizmeti ve sürekli sağlık hizmeti sunumu ülkemizin
en önemli sorunlarının arasına girmiştir.
Ülkemizde bakım hizmetleri her ne kadar ailenin temel sorumluluğu
gibi görülse de nüfus yapısında ortaya çıkan durum bunu değiştirmektedir.
Kadınların iş hayatında geçmişe oranla daha fazla yer alması gibi nedenler
bakım hizmetlerine olan ihtiyacı her geçen gün daha da arttırmaktadır. Uzun
süreli yaşlı bakım hizmeti hem çalışan hem de evde bakım hizmeti veren aile
bireylerini fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden etkilemektedir. Bu yüzden,
çalışma hayatını sıklıkla kesintiye uğratmaktadır, bu durum ekonomik kayba da
yol açmaktadır. Bakıma muhtaç özürlü ve yaşlıların çok yönlü bakım taleplerinin
artmasına bağlı olarak, bakımevleri ve huzurevleri gibi kuruluşların yanı sıra
evde bakım hizmeti veren kuruluşların da sayısının arttırılması gerektiğini
ortaya koymaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşlılığa bağlı olarak
ortaya çıkan bakım hizmetleri bu alanda eğitim görmüş kişiler tarafından
verilmelidir. Yaşlı bakım hizmetleri bakıma muhtaç kişilerin yaşam kalitesinin
arttırılması bakımından da önemli bir konuma sahip duruma gelmiştir. Yaşlılık
dönemindeki sağlık sorunları çoğunlukla kronik hastalıklara bağlı olarak
seyretmektedir. Yaşlı bireyler, bu dönemde birden fazla ilaç kullanmakta ve
hareket etmekte zorlanmaktadır. Yaşlı ve engelli nüfusun beslenme ve genel
vücut temizliği gibi konularda da ihtiyaçları bulunmaktadır. İlaç tedavisiyle
birlikte, verilecek diğer hizmetler bakımından ülkemizde yaşlı bakım
teknikerleri büyük bir önem arz etmektedir, her geçen gün de bu teknikerlerin
görev yerleri ve bunlarla ilgili çalışmalarla bu yaşlı bakımlarına yardımcı
olunmalıdır. Yaşlı bakım teknikeri her ortamda yaşlı bireyin fiziksel, ruhsal
ve sosyal yönden bakım hizmetlerini değerlendirmekte ve uygulamaktadır. Bakım
hizmeti alan yaşlıların günlük yaşam kalitesi korunmalı, sürdürülmeli ve en üst
düzeye yükseltilmelidir. Ülkemizde yaşlı bakım programı bölümü mezunu
gençlerimiz, bugün bu alanlarda tıbbi ve sosyal bakım hizmetleri verebilecek
durumda eğitim almışlardır. Bu kişiler yüksek düzeyde nitelikli bir eğitim
almış olmalarına rağmen yaşlı bakım hizmetleri konusunda istihdam edilmeyi
beklemektedirler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşlı bakım hizmeti ise, bu
programın mezunları yerine, bu konuda eğitim almayan ve meslek mensubu olmayan
kişiler tarafından verilmektedir. Bu şekildeki uygulamalar, evde yaşlı bakımı
hizmetlerini olumsuz yönde etkilemektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle, önergemizin kabulünü diliyor, yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, müsaade etseydiniz de bir alkışları
bitirseydik, ondan sonra oylamaya sunsanız iyi olurdu.
BAŞKAN – İyi alkıştı gerçekten Sayın Yeniçeri.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 25. Maddesinin sonundaki “bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki hükümler” ifadesinin “bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önceki ilgili tüm hükümler” olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Sedef Küçük (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Sedef Küçük, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesi üzerine söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir ayı aşkın süredir tüm Türkiye
yolsuzluğu, rüşveti, nüfuz ticaretini, tırları, görevden almaları, sürgün
edilen polis ve savcıları, yargıya müdahaleyi konuşuyor ve bütün bu olup
bitenleri şaşkınlıkla izliyor.
Aslında olup bitene şaşırmamak elde değil. Gezi protestolarında
“Destan yazdı.” denilen polislerin aslında çete olduğunu, yıllarca iktidarla
kol kola yürüyen cemaatin aslında paralel devlet olduğunu, Ergenekon, Balyoz ve
KCK davalarında yaptıkları hararetle alkışlanan savcıların aslında hain
olduğunu ve de aslında yolsuzluk diye bir şey olmadığını öğrenince, insan doğal
olarak şaşkınlığa düşüyor.
Şaşırtan yalnızca bunlar da değil. Yine bu süreçte, içinde
dolarlar olan ayakkabı kutularının aslında masum ama protesto için balkondan
gösterilen ayakkabı kutularının ise birer suç unsuru olduğunu öğrendik.
Yıllarca “Tüyü bitmemiş yetim hakkı” diyenlerin soruşturma konusu kendileri
olunca kıllarının kıpırdamadığını gördük. Güzide basınımızın penguenlerden deve
kuşlarına terfi ettiğine tanık olduk. Velhasıl, son bir buçuk ay içinde,
ülkemizde, ileri demokrasi olmayan pek çok ülkede asla görülmeyecek, görülse de
birkaç hükûmeti istifa ettirecek birçok olay yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor.
Değerli milletvekilleri, bu süreçte kimin hakkında soruşturma
açılsa, zamanlama için hep “manidar” denildi. Doğal olarak insan sormadan
edemiyor: Bu soruşturmaların zamanlaması manidar da para sayma makineleri, para
kasaları manidar değil mi? Savcılara edilen telefonlar, yargının tehdit
edilmesi manidar değil mi? Bir zamanlar kahraman ilan edilen savcıların ve adli
kolluğun oradan oraya sürülmesi manidar değil mi? Düne kadar yüzlerce insan
sahte deliller uydurulup hapislere atılırken bunu alkışlayanların şimdilerde
her taşın altında komplo aramaları hiç mi manidar değil? Haklarında soruşturma
açılan binlerce insanın özel hayatı gazetelere çarşaf çarşaf dökülürken manidar
değildi de şimdi mi manidar oldu?
Değerli arkadaşlar, tüm bunlar dün de yanlıştı, bugün de yanlış.
(CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi dün de bunlara yanlış
diyordu, bugün de yanlış diyor ama dün yanlışa yanlış diyemeyenlerin, hatta o
yanlışlığı sonuna kadar savunanların bugün düştüğü durum hakikaten manidardır.
(CHP sıralarından alkışlar) Umuyorum, siyaset kurumu bu yaşananlardan gerekli
dersi almıştır. Masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkının ne denli elzem
olduğu umuyorum görülmüştür. Adalet sistemini işinize geldiği gibi eğip bükmeye
çalışmanın doğru sonuçlar doğurmadığı umarım öğrenilmeye başlamıştır.
Değerli milletvekilleri, demokratik rejimlerin öngörülebilir
olması gerekir. İnsanlar, başlarına bir şeyler geldiğinde adalete sığınacaklarını
bilmeliler. Eğer “paralel” denilirse “onun savcısı, bunun hâkimi” denilirse
insanlar kime, nasıl güvenecek? İnsanlarda adalet duygusu incitilirse -ki
adalet duygusu ülkemizde çok yara almıştır- geriye elde boş bir kabuk hâlini
almış bir sistem kalır ve bu sistemin bırakın insanları, kendine bile hayrı
dokunmaz. Bu yaşananlar hepimize adalet sistemindeki yanlışlıkları,
kadrolaşmanın olumsuzluklarını ve hepsinden önemlisi, adaletin günü geldiğinde
herkese lazım olduğunu göstermiştir. Bu durumu da düzeltmek inanın mümkündür.
Yeter ki kişisel beklentiler veya biat duygusu veya itaat duygusu sağduyumuzun
önüne geçmesin diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
26’ncı madde de iki adet aynı mahiyette önerge vardır. Önergeleri
okutacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, önergemizi çekiyoruz.
BAŞKAN – O zaman, 26’ncı maddede bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 26. maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Haydar Akar İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Sedef Küçük Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Sedef Küçük konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesi üzerine söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, toplumları ayakta tutan, biz duygusudur.
Herhangi bir nedenle biz duygusu ortadan kalkarsa veya kaldırılırsa o toplumun
barış içinde, huzur içinde yaşama olanağı da ortadan kalkar. Eğer, bu biz olma
duygusu “onlar, bunlar, benden, senden” denilerek yıpratılırsa, olumlu, olumsuz
her eleştirel sese “vatan haini” yaftası yapıştırılırsa, inanın, bunun altında
hepimiz kalırız. Bizim düşmana ihtiyacımız yok, her taşın altından düşman
çıkaran bir zihniyete de ihtiyacımız yok.
Bakınız, özellikle 17 Aralıktan bu yana muhalefete, gazetecilere,
savcılara, iş dünyası temsilcilerine, sokakta “Hırsız var.” diye bağıranlara,
velhasıl iktidarın istediğini söylemeyen herkese “vatan haini” denildi, “iç
mihrak” denildi. Böyle yapılarak biz olma duygusu zedelendi, kapanması zor
yaralar açıldı. Ben, bu söylemin tehlikesine dikkat çekmek istiyorum, vatan
sevgisinin kimsenin tekelinde olmadığına, her eleştiri getirene “vatan haini”
yaftası yapıştırılmasının ancak otoriter ülkelerde görüldüğüne dikkat çekmek
istiyorum. Bu ülkede, hiç kimsenin bir diğerini “vatan haini” diye niteleme
hakkı yoktur. Kimsenin kişisel beklentilerine uymuyor diye başkalarını düşman
ilan etme hakkı da yoktur. Eğer, başka öncelikler yönetim önceliklerinin önüne
geçerse sadece toplumsal gerilimler artmaz, bundan en büyük zararı bu ülkenin
vatandaşları görür, bu asla unutulmamalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Ayrıca, şunun altını da çizmek isterim ki: Var olan ve önümüzde
duran tehlikeye dikkat çekmek, yolsuzluklara karşı çıkmak, tarafsız ve adil bir
yargı istemek vatan hainliği değil, bilakis vatan borcudur. (CHP sıralarından
“Bravo!” sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bu “vatan hainleri, iç ve dış mihraklar”
ithamlarını duyunca 12 Eylülün muktedirlerini hatırlamadan edemiyor insan. O
dönemde de meydan meydan, halka iç ve dış mihraklar sayılır, büyük bir
komplodan bahsedilir ve hemen herkese “vatan haini” yaftası yapıştırıldı; cadı
kazanları kaynatılınca ve birileri düşman ilan edilince tüm sorunların da
ortadan kalktığı yanılgısına düşülürdü, sonrası malum. Bugün, hiç kimse o
günleri hayırla yâd etmiyor. Nasıl ki bugünden o zamanlara bakıldığında, bir
haksızlıktan, bir akıl tutulmasından, bir tahammülsüzlükten söz ediyorsak, bir
on sene sonra da bugüne bakıldığında korkarım ki benzeri bir tablodan söz
edilecek; denilecek ki: “Yolsuzluk iddiaları araştırılmak yerine, üstleri
örtülmek istendi. Bunun için lobiler uyduruldu, ‘iç ve dış mihraklar’ denildi,
‘çeteler’ denildi, muhalefet vatan hainliğiyle suçlandı. Toplum yanlış
yönlendirildi. Adalet duygusu zedelendi ve ülke zaman kaybetti. Ve bunlar vatan
hainleri yüzünden değil, basiretsizlikten, yanlış yönetimden, ötekileştirmek
yüzünden oldu.” İşte, bütün bunlar olmasın diye, Türkiye kendisini ayakta tutan
biz duygusunu kaybetmesin diye, her şeyden önce bu söylemi terk etmek gerekir
çünkü bu söylem çok tehlikeli bir söylemdir. Yarın, bu ülkenin insanları, aynen
Nazım Hikmet gibi “Vatan ayakkabı kutuları ise kasalarınız ise vatan, evet, ben
vatan hainiyim!” derse söylenecek söz mü kalır geride? (CHP sıralarından
“Bravo!” sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri, her muhalife “hain” yaftasının
yapıştırıldığı, şeffaflığın olmadığı, ucu kime dokunursa dokunsun yolsuzluk
iddialarının soruşturulamadığı, hukukun işlemediği bir ülkeye demokrasi
denilemez. Haber alma özgürlüğünün, basının, İnternet’in kısıtlandığı, sansüre
uğradığı bir rejime de demokrasi denilemez. Yasaklarla, ben yaptım oldu
mantığıyla ulaşılsa ulaşılsa ancak otoriter bir rejime ulaşılır. Böylesi bir
rejimi halkına layık görenlerin de eninde sonunda kaybetmeye mahkûm olduğunu
belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
27’nci maddede aynı mahiyette iki önerge vardır, okutup birlikte
işleme alacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Önergemizi çekiyoruz efendim.
BAŞKAN – O zaman, önerge sahipleri önergeyi çektiğinden, tek
önerge üzerinde işlem yapacağız.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 27. maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ederiz.
Haydar Akar İzzet Çetin Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Ankara İstanbul
Aydın Ağan Ayaydın Sakine Öz Musa Çam
İstanbul Manisa İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Manisa Milletvekili Sayın Sakine Öz
konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 27’nci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarı, söz alan muhalefet milletvekillerinin belirttiği gibi,
birbirinden tümüyle ilgisiz konuları bir arada görüşmeye zorlayan, suçluluk
telaşının ürünüdür; toplumumuzun gerçek talep ve beklentilerini büyük ölçüde
dışlamış, yolsuzluk ve rüşvet skandalının üstünü sansür etmeye odaklanmış, 40
milyon İnternet, 32 milyon Facebook, 12 milyon Twitter kullanıcısı olan
ülkemizde amacına ulaşmayacak yasakçı bir ağ kurmaya çalışmıştır; bilgiye
erişimi, sosyal medya bağlantılı toplumsal direnişi engellemek gibi çağ dışı ve
sonuçsuz bir yola başvurmuştur.
Keyfî sansüre dayalı bu tasarı, Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı bir türlü Meclis
gündemine getirilmezken, özel hayatın gizliliğini korsan yasa maddeleriyle
tümüyle ihlal etmekte, muhalifleri sanal yoldan fişlemektedir. Bu tasarı,
kurulan alt komisyonlarda Meclis İçtüzüğü’nü ihlal eden önergelerle tartışmaya
zorlanılmıştır. Geçen yıl zaten yasalaşmış 26 kanun maddesi, Meclisi takip
etmeyen bazı vekiller tarafından tekrar teklif edilmiştir. İnternet sansürü
uğruna, tasarıda zaten mevcut olan farklı konulardaki 22 madde bazı vekiller
tarafından tekrar yazılmış, araya ise İnternet sansür maddesi konulmuştur. 125
maddelik bu tasarının çok sınırlı bir bölümü kadınları, engellileri, çocukları
ilgilendirmekte; çalışanların özlük hakları, kadro talebi için adım atmaya
korkulmaktadır. Çocuklarımızı okuldan koparan,
tehlikeli işlerde çalışma yaşını yönetmelikle düşüren devlet, Muğla
Fethiye’de işe gitmediği için patronu tarafından motosiklet arkasında
sürüklenen çocuğumuza bu skandalın hesabını vermelidir.
Sayın milletvekilleri, bu
tasarıda, erken yaşta evlenmeye zorlanan, yaşamı altüst edilen, kamuoyunda
“çocuk gelin” olarak isim verilen kız çocuklarımızın acısını hafifletmeye dönük
bir adım yoktur. Tasarı, çocuk yaşta ev ve eş yükü altına girmenin, oyun ve
okul çağında tecavüze, baskıya ve ayrımcılığa uğramanın önüne geçmekten
uzaktır.
TÜİK verileri, çocuk yaşta evlendirilen kız sayısını 180 bin
olarak vermekte ancak bu sayı, dinî nikâhları ve nüfusa bildirilmeyen birlikte
yaşamaları kapsamamaktadır. Her 100 kızımızdan 20’si 10-14 yaşları arasında,
36’sı 15-18 yaşları arasında evlendirilmiş, yaş büyütmek için mahkeme başvurusu
yüzde 90 artmıştır. 18 yaşından küçük evliliklerin yarısı okuryazar olmayan
çocuklarımız arasındandır. Her 100 evlilikten 35’i ise okuryazar olsa da artık
okula gidemeyen çocuklarımız arasından gerçekleşmektedir. Mal, mülk ve soyun
devamı adına 18 yaş altındaki akraba evlilikleri yüzde 40’lara dayanmıştır.
Biz, çocuklarımız erken yaşta yaş almasın derken bu tasarı… Biraz önce, Bakan Ayşenur
İslam “Ben böyle demedim.” dese de sonunda “Aileler, kendilerinin erken
evlenmesi yüzünden böyle anlıyorlar.” diyerek aklamaya çalışması sürmektedir.
Sayın Bakan, acaba Siirt Pervari’de öldürülen 14 yaşındaki kızımız Kader
Erten’in resmine hiç baktınız mı? Sayın Ayşenur Hanım, sizce Kader üzerine
binmiş yükle hiç 14 yaşında gözüküyor muydu? Temelinde cinsel istismar, tecavüz
ve sapkınlık da yatan, sözüm ona “gelenek ve töre” adı altında açık bir baskı
ve ayrımcılığa uğrayan yavrularımız, oyuncak gelinlerle oynayacak çağda
doğuracakları bebeklerine anne ve abla olmaya zorlanırken Hükûmet daha ne kadar
bekleyecek? Sayın Bakan, evlilik kurumunun masumiyeti ile çocuk yaşta
evlendirmenin yol açtığı yıkımları birbirine karıştırmayacak adımı ne zaman
atacaksınız?
Bu sorularımla birlikte, toplumumuzun gerçek sorunlarına odaklanan
kanun tasarılarını görüşmek dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, şayet
beni dinlediyseniz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
28’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 28. Maddesindeki "Maliye
Bakanlığı tarafından" ifadesinin "Maliye Bakanlığı'nın olumlu görüşü
olmak kaydıyla” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Sakine Öz Aydın Ağan Ayaydın Haydar Akar
Manisa İstanbul Kocaeli
İzzet Çetin Musa Çam Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Ankara İzmir İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 2828 sayılı
Kanuna ek madde eklemeyi öngören 28'inci maddesinde geçen "(1620)"
ibaresinin "(4000)" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 28 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
Ali
Halaman
Adana
“Madde 28 – 2828 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 13 – Bu Kanunun ek 11 inci maddesi uyarınca 2014 yılı
içinde ödenecek aylık net harçlık tutarları, ödendiği tarihte geçerli net
asgari ücretin dörtte biridir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman konuşacak önerge
üzerine.
Buyurun.
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, saygı ve sevgilerimi sunarken 524 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesinin değişimiyle ilgili bir önergemiz
var yani bakım ücretlerinin artmasıyla ilgili. Bundan dolayı, bakım ücretleri
az bulunduğu için biz artmasını istiyoruz.
Bu kanun 125 madde olup ismine “torba yasa” deniyor. Tabii, bundan
önce de çok torba yasa geldi. Aslında, bu yasanın öznesi Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı. Siyasetin varlık sebebi zaten sosyal politikalardan
geçer.
Eski Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlar Genel
Müdürlüğü, şimdi kanun hükmünde kararname ile Bakanlık hâline geliyor. Bu
Bakanlığın yapısı yönetmelikle değiştirilerek yurt içinde, yurt dışında yeni
müdürlükler oluşturma, yeni şeflikler oluşturma yani yeni bir istihdam alanı
oluşturulmuşa benziyor. Bu Bakanlık genelde yıllık 25-30 milyar bütçeden para
kullanıyor. Bu kullandığı paralarla toplumun sosyal standartlarını yükseltmeyi
amaçlıyor; bunu genelde valilik, kaymakamlık, muhtarlık ve sivil toplum
örgütleri kanalıyla yapıyor. Yani, politik pratikleri bunlar olmakla birlikte,
ben bu pratikleri, zaman zaman, memleketime veya seçim çevrelerimize
gittiğimde, daha çok Ziraat Bankasının önündeki, kaymakamlığın önündeki,
valiliklerin önündeki, muhtarlıkların önündeki, sivil toplum örgütlerinin
önündeki sıraları gördüğümde yani süt parası olarak, bakım parası olarak “Yok
mu bize yardım eden?” diyen insanları gördüğümde -bay, bayan, engelli, muhtaç,
garip- aileden sorumlu bu Sosyal Politikalar Bakanlığını daha çok böyle
hatırlıyorum. Dolayısıyla, her gittiğimiz yerde yani “Biz size verdik, araba
verdik, tekerlekli sandalye verdik, yetmiyor mu? Sus, çeneni kes.” der gibi,
böyle olaylara şahit oluyoruz. Ben bunların, inşallah… Bu Sosyal Politikalar
Bakanlığı iki senedir aktif faaliyet gösteriyor gibi gözükmesine rağmen, töre
cinayetlerinin, kadın cinayetlerinin, tinercilerin, bakımsız köprü altı
çocuklarının çoğaldığını toplumun her karesinde, her kademesinde görme şansımız
var.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Yanlış biliyorsunuz, yanlış biliyorsunuz
Beyefendi!
ALİ HALAMAN (Devamla) – Çünkü, bu Hükûmet zinayı kaldırdı, zinayı
yok saydı; yok saydıktan sonra, aileden sorumlu bu Sosyal Politikalar
Bakanlığı, bunu en çok aileler üzerinden yani ayrılmaları, boşanmaları, daha
çok adliye kapılarında çözmeye çalışıyor. Sen, bundan önce, bu Sosyal
Politikalar Bakanlığı olarak niye teklif edip de bu zinayı suç saymaktan
çıkarttın?
Dolayısıyla, yine bu torba yasanın içinde “vergi güvenliği”
deniliyor yani vergi tahsilatını özelleştiriliyor gibi. Ya, bu memleketin üçte
1’inden sen vergi toplayamıyorsun, elektrik parası toplayamıyorsun, su parası
toplayamıyorsun, ticaretini, siyasetini sen devlet olarak tanzim etmezken son
zamanlarda “İran’la kayıt dışı ticaret yapacağım.” diyerek dolayısıyla devleti
bu işe bulaştırdın. Yaptığın kayıt dışı ticaret, ekonomi su yüzüne çıktı,
dolayısıyla ülkemizin prestijini sarstın. Bu memleketin “batı insanı”
dediğimiz, “Anadolu insanı” dediğimiz insanlarının vergisini toplayarak su
parası alamadığın başka yerlerde bu paralardan dolayı sosyal politikaları
oralarda ifşa etmeye ne hakkın var?
Dolayısıyla, bu kanun tasarısının, “torba” ismi üstünde olması
dolayısıyla, ben çok uygun olmadığını düşünüyor ama her şeye rağmen büyük Türk
milletine hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının, 2828 sayılı
Kanuna ek madde eklemeyi öngören 28'inci maddesinde geçen "(1620)"
ibaresinin "(4000)" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda geçen gösterge rakama göre, verilecek emek karşısında ele
geçecek para miktarı 120 lira dolaylarında komik bir ücrettir. Bu rakamın
Türkiye koşullarında bir anlam ifade etmediği açıktır. Emek sendikalarının
verilerine göre yoksulluk sınırının 3 bin 580 lira, açlık sınırının ise bin 99
lira olduğu Türkiye' de, bu rakamın en düşük düzeyli emeğin karşılığı dahi
olamayacağı açıktır. Değişiklik ile bu çelişkilerin asgari düzeyde de olsa
telafisi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 28. Maddesindeki "Maliye
Bakanlığı tarafından" ifadesinin "Maliye Bakanlığı'nın olumlu görüşü
olmak kaydıyla" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Sakine Öz (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Manisa Milletvekili Sayın Sakine Öz konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime bir çağrıda bulunarak başlamak istiyorum: 3,5 yaşındaki Manisalı
yavrumuz Umut Yunus Emrem, Antalya’daki bir hastanede uygun kemik iliği nakli
bekliyor. Sevgili babası ve annesiyle birlikte size bir çağrımız var:
Belçika’da bulunan iliğin Umut’a umut olması için işlemlerin hızlı bitirilmesini
Sayın Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’ndan talep ediyoruz. Umut umutla doğsun,
uygun ilik bulunsun diye tüm yetkilileri
acilen göreve çağırıyoruz. Umut bize ulaştı ama Umut gibi şansı olmayan birçok
çocuğumuza da aynı çağrılarda bulunmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz bu tasarıda,
2013 yılında 237 kadının cinayetle öldürülmesinin önüne geçecek bir düzenleme
de yoktur. Bu tasarıda, kadın cinayetini ve çocuk yaşta evlilikleri en ağır
biçimde cezalandıracak, koruma önlemlerini artıracak bir düzenleme de yoktur.
Meclisteki kanun tekliflerimize rağmen, harekete geçmeyen, kadın örgütlerinin
uyarılarını dinlemeyen siyaset anlayışı, kadına şiddete resmen davetiye
çıkarmaktadır.
Koruma kararı aldırmasına karşın öldürülen 25 kadını korumayan
devlet, bu sorumlulukta pay sahibidir. Koruma tedbiri varken korunamayan
Akhisarlı hemşehrim Fethiye Gökçen’i öldüren eşinin cezasında indirim uygulayan
hukuk düzeninin asıl sorumlusu AKP Hükûmetidir. Yadigar Taşdelen’in, Mukaddes
Tüfekçi’nin, Gülcan Çelen’in, Nebiye Katırcı’nın ve erkek şiddetiyle öldürülen,
tehdit gören tüm kadınlarımızın sorumluluğu sizin üzerinizdedir. Boşanmayı
engellerken, geleneği göreneği bahane edip konuşan, kadına şiddete ortam
hazırlayan Hükûmet, sıra kadınlara istihdam, eğitim ve yaşam hakkı tanımaya
gelince, kadınların doğum borçlanması için kanun teklifi getirdiğimizde
suskunluğa gömülmüştür.
Sayın Bakan Ayşenur İslam’a buradan tekrar sormak isterim:
Binlerce kadının bizden beklediği doğum borçlanması için öncü olup kanun
teklifi verdim. Şimdi, sıra sizde. Doğum borçlanması tasarımızı ne zaman Meclis
gündemine getireceksiniz? Basında konu sürekli görüşülürken Genel Kurulda bu
konuyu ne zaman çözüme bağlayacaksınız?
Sayın Bakanım, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde çok geri
sıralardayız. Kadınların ve çocukların kentlerdeki ve köylerdeki sorunlarını
çözmek için elimizde sağlıklı veri olması gerek ancak devlet bu bilgiden şu
anda yoksundur. Siz, bölge düzeyinde genel bilgileri aşarak il ve yerel yönetim
düzeyinde güvenilir ve ayrıntılı verileri toplamak için nasıl bir örgütlenme
kuracaksınız?
Sayın Bakanım, işsizlik, şiddet, çocuk ve engelli bakımı, barınma,
iş gücüne katılma, kreş ihtiyacı, günlük ortalama kazanç, üst düzey yönetici
yetiştirme, doğurganlık, sığınmaevi, eğitim sorunlarıyla yaşayan biz kadınlar
için birçok ilde ve yerel yönetimlerde derli toplu bilgi ve yönetim ağı
kurulmamışken, sorunlarımıza dair ayrıntılı veriler önümüzde yokken siz,
sorunlarımız için farklı bakanlıklar arasında nasıl uyumlu bir çalışma yürüteceksiniz?
Sayın Bakan, istihdam olmadan siyasal katılım yavan kalıyor.
Kadınların katıldığı kurslardan aldığı belge sonrasında istihdama ve yaşama
katılımı çok büyük sorunken siz bu sertifikaları bir belge koleksiyonu olmaktan
çıkarıp işe ve aşa, siyasete katılmaya dönüştürmek için ne gibi çalışmalar
yapacaksınız?
Mikrokredi alan ancak işini sürdürmekte güçlük çeken birçok
kadının bu kredileri aldıktan sonra nasıl yaşadığının takibi Bakanlığınız
bünyesinde ne yazık ki düzenli yapılmazken kadın istihdamı ve girişimciliği
için neler üreteceksiniz?
Kadın haklarına, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçenin Anayasa’ya
girmesi için somut hangi girişimlerde bulunacaksınız?
Bu soru ve düşüncelerle, sosyal alan olan kadını, engelliyi,
yaşlılarımızı ve çocuklarımızı merkezine alan bir Bakanlık olması dileğiyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
29’uncu maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 29. Maddesindeki "altı
ay" ifadesinin "dört ay" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Haydar Akar Aydın Ağan Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli İstanbul İstanbul
Müslim Sarı Musa Çam İzzet Çetin
İstanbul İzmir Ankara
Ali
Özgündüz
İstanbul
OKTAY VURAL (İzmir) – Bizim önergeyi çekiyoruz.
BAŞKAN – Önergelerden bir tanesi çekilmiştir, iki önerge üzerinden
işlem yapacağız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 29’uncu madde metninde
“Anılan yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar mevcut düzenlemelerin bu Kanuna
aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” ifadesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
İdris Baluken Demir Çelik İbrahim Binici
Bingöl Muş Şanlıurfa
Bengi Yıldız Hasip Kaplan Adil Zozani
Batman Şırnak Hakkâri
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede ifade edilen mevcut hükümler zaten çoğu zaman
uygulanmıyor. Kanunlara aykırı olup olmamasından ziyade uygulamada sorunlar
yaşanmaktadır. Bu nedenle, hazırlanacak bütün düzenlemelerde köklü
değişiklikler yapılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 29. Maddesindeki "altı
ay" ifadesinin "dört ay" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ali Özgündüz (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz
konuşacak.
Buyurun Sayın Özgündüz.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Katılmadılar.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, katılmadıkları için konuşmamız gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Az önce konuşmamda bahsettiğim bu madde bağımlılığı, alkol ve
madde bağımlılığı tedavi merkezleri çok ciddi bir sorundur. Dediğim gibi,
gençlerimiz aslında uçurumun kenarında yani 12-18 yaş arasında çok ciddi
anlamda uyuşturucu ve madde bağımlısı gencimiz var. Bunların tedavi merkezleri
yeterli olmadığı için, kamunun hastaneleri yeterli olmadığı için özel bazı
hastanelerden hizmet satın alınıyor. Fakat benim bildiğim, bana gelen, bizzat
bildiğim ve izlediğim görüntüler gerçekten iç acıtıcı nitelikte; bazı odalarda
bir yatakta birkaç hasta ranzalara bağlı olarak tedavi edilmek istenmektedir ve
bunun da ne yazık ki parasını biz ödüyoruz, bütçeden ödüyoruz bu tür özel hastanelere.
Dolayısıyla, bu konu, dediğim gibi, hepimizin geleceğiyle ilgilidir. Ayrıca, 18
yaşını bitiren gençler sosyal güvencesi olmadığı için tedavi de göremiyor yani
bu gençlerin tedavisi ücretsiz değil sayın milletvekilleri. Çok önemli bir
konu, değil mi? Madde, uyuşturucu bağımlısı bu çocukların tedavilerinin
ücretsiz yapılması gerekirken, topluma kazandırılması gerekirken ne yazık ki bu
yapılmamaktadır. Sosyal yardımlaşma, dayanışma vakıflarından yer yer, biz, bize
ulaşanlar için yardım istemekteyiz ama onlar da “Bu konu bizi ilgilendirmez.”
diyerek ne yazık ki bu tedavi masraflarını karşılamamaktadır. Aileler zor
durumda, aileler çocuklarına sahip çıkamamaktadır dolayısıyla sosyal devlet
olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu gençlerimize, bu çocuklarımıza sahip çıkması
lazım.
Sayın Bakanım, bırakın köprü, yol, park, bahçe yapmayı, bence
bütçeyi bu çocukların tedavisi için, bu çocukların yeniden topluma
kazandırılması için harcayın. Gençlik, geleceğimiz olan gençlik herhâlde
köprüden, yoldan, parktan, bahçeden daha önemlidir. Nitekim, o park, bahçe,
köprü konusu da sıkıntıya yol açıyor. Bazı bakanlarımız hakkında bazı şaibeler
doğmasına neden oluyor. Dolayısıyla, bütçeyi buraya doğru kaydırırsak daha
faydalı olur diye düşünüyorum. Birçok çocuğumuz,
bu şekildeki madde bağımlısı çocuğumuz ne yazık ki intihar ediyor, sokaklarda
çeşitli suçlara karışıyor, hatta ebeveynlerine saldırıya kadar varıyor.
Bu vesileyle değerli milletvekilleri, bugün yargıda yaşanan bir
konuyla ilgili de birkaç söz söylemek istiyorum. Bu 17 Aralık soruşturmasını
yaparak bakan çocuklarının tutuklanmasına karar veren, daha doğrusu talep eden
2 savcı da bugün işten el çektirildi ne yazık ki. Bu savcı arkadaşımızın bir
tanesinin cep telefonunun kapak resmi -ne diyoruz- bu kapakta koyduğumuz ekran
resmi, özel olmasına rağmen, her nasılsa ele geçirilip bir gazetede yayınlandı.
Bu arkadaşımızın odasının ön tarafı, girişi, adliyenin güvenlik kameralarıyla
özel olarak izlenmekte ve bu kamerayı izleyen görevlinin de MİT personeli
olduğu söylenmektedir. Şimdi, MİT, tabii, özel bir istihbarat birimi değil;
MİT, Başbakanın özel bir istihbarat birimi değil, devletin istihbarat birimi.
Eğer bu şekilde hâkim, savcıların özel yaşamı mercek altına alınacaksa,
projektörler onların üzerine dönecekse inanın bu devlet artık hukuk devleti
olmaktan çıkmıştır, başka bir devlettir.
Hâlbuki Anayasa’mız diyor ki: “Türkiye Cumhuriyeti; demokratik,
laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” Demokratik niteliği gittikçe aşınıyor,
laiklik niteliği keza; e, hukuk devleti de bu şekilde giderse geriye kalır bir
sosyal hukuk devleti. Sosyal hukuk devletini de icra etmek bu Bakanlığın, şu
anda teşkilat yasasını görüştüğümüz Bakanlığın birinci görevidir. Dolayısıyla,
en azından bizim geleceğimiz olan gençlere, onların eğitimine ve tedavilerine
daha çok önem verilecek düşüncesiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 29’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
30’uncu maddede de iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 30. maddesindeki “ihtiyacı
olan” ifadelerinin “ihtiyaç sahibi” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Vahap Seçer Musa Çam
İstanbul Mersin İzmir
Mustafa
Serdar Soydan Veli
Ağbaba
Çanakkale Malatya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısının 30 uncu
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet Günal Emin Çınar Ali Öz
Antalya Kastamonu Mersin
BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Emin Çınar, efendim.
BAŞKAN – Kastamonu Milletvekili Sayın Emin Çınar konuşacak önerge
üzerine. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
EMİN ÇINAR (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
26 Ocak Pazar günü İstanbul Esenyurt’taki seçim koordinasyon
merkezinin açılışında bir grup tarafından partimiz seçim bürosunda bulunan
arkadaşlarımıza yönelik taşlı, sopalı, bıçaklı ve uzun namlulu silahla saldırı
yapılmış, bir arkadaşımız hayatını kaybetmiştir. Partimize yönelik yapılan bu
menfur saldırıyı, yapanları nefretle, lanetle kınıyor, bu alçak saldırıda
hayatını kaybeden ülküdaşımız Cengiz Akyıldız’ı rahmetle anıyor, kederli
ailesine, onu sevenlere ve bütün ülkücü camiamıza başsağlığı ve sabır
diliyorum. Kirli ve kanlı elleriyle alçakça pusu kuran, saldırılar yapan,
düzeni ve nizamı bozan, milletimizin huzurunu bozarak insanların arasına nifak
tohumları ekerek ülkemizde bozgunluk yapan bu vatan hainlerinin yaptıklarının
yanlarına kâr kalmayarak yüce Türk milletinin şaşmaz adaleti karşısında
yargılanıp en ağır şekilde cezalandırılacağına inancım sonsuzdur.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz üzerindeki kara bulutlar sürekli
artmakta, memleketimiz karanlığa doğru hızlı bir şekilde sürüklenmektedir.
Ülkemizin üzerindeki kara bulutların tek sorumlusu Adalet ve Kalkınma
Partisinin izlediği siyasettir. Amblemi aydınlık sembolü olan AKP, on bir yılda
aydınlık yerine Türkiye’yi giderek karanlığa itmektedir. On bir yılda ülkemiz
ne kalkınmış ne de insanlarımız adaletle buluşabilmiştir. Nitekim, karanlıkta
ve karartmakta usta olan AKP, bu ustalığını yolsuzlukları profesyonelce
karartarak bir kez daha ispatlamıştır. Yolsuzluk yapanları koruyup kollayarak
adalet anlayışını da ortaya koymuştur. Artık AKP’nin maskesi düşmüş, gerçekler
tek tek gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde hayat şartları gün geçtikçe
zorlaşmakta, vatandaşımızın geçim sıkıntısı giderek artmaktadır. On bir yılda
ülkemiz yoksullaşmış, insanlarımız umudunu sosyal yardımlara bağlamıştır.
Çalışanlarımız aldıkları ücretlerle geçinememektedir. Açlık sınırının 1.065
lira olduğu ülkemizde asgari ücretin 850 lira civarında olması manidar ve
düşündürücüdür. İktidar, on bir yılda gelir dağılımındaki adaleti
sağlayamamıştır, vatandaşlarımız arasında uçurum meydana gelmiştir.
Vatandaşlarımızı on bir yılda sadaka kültürüne alıştırmaya gayret
gösterilmiştir. İstihdamın artırılacağı yerde, insanlarımız muhtaç ve yoksul
hâle getirilmiştir. Borç batağına sürüklenen, karanlığa itilen aziz milletimiz
bu yapılanları unutmayacak, bir gün mutlaka bunun hesabını soracaktır.
Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 30’uncu maddesi 2828 sayılı
Kanun’da geçen “muhtaç” kelimesinin “ihtiyacı olan” şeklinde değiştirilmesini
öngörmektedir. Böyle bir düzenleme ne yoksulluğu azaltacak ne de
çalışanlarımızın gelirlerini artıracaktır ne de ihtiyaç sahibi olan
vatandaşımıza bir fayda sağlayacaktır. “Muhtaç” kelimesi sadece 2828 sayılı
Kanun’da geçmemektedir, birçok kanunda “muhtaç” kelimesi kullanılmaktadır.
Sadece bu kanunda “muhtaç” kelimesini değiştirmek diğer kanunlarla kavram
kargaşasına yol açacaktır. Eğer bir değişiklik yapılacaksa “muhtaç” kelimesinin
geçtiği bütün kanunlarda düzenlemenin yeniden gözden geçirilip yapılması daha
uygun olacaktır.
Hükûmet, bu değişiklikler yerine, ülkemizde yoksulluğu azaltacak
politikalar üzerinde durmalı; iş imkânını sağlayacak, gençlere istihdam
yollarını açacak politikaları üretmelidir. Ülkemizde refahın artması için
çalışmalar yapılmalı, yapılan yardımların büyüklüğüyle övünmek yerine, yardım
yapılacak insanların bulunmakta zorlandığı bir düzenin kurulmasının çabası
gösterilmelidir.
Ancak, ne yazık ki görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı yoksul
vatandaşlarımız için hiçbir şey getirmeyecek, ne yoksulluğu azaltacak ne de
gelir adaletini sağlayacaktır. Bu tasarının yasalaşmasıyla ülkemizde yoksulluk
bitmeyecek, adaletli bir gelir dağılımı sağlanmayacak, sosyal yardımlar eşit
dağıtılmayacak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına yardım için müracaat
eden insan sayısı azalmayacak. 25 milyona yakın vatandaşımızın yardım için
devlet kurumlarına başvurduğu ülkemizde, bu kanunla geçim sıkıntısı sona
ermeyecek, refah artmayacak ve milletimiz huzura kavuşmayacaktır.
Vermiş olduğumuz bu değişiklik önergesine desteklerinizi bekliyor,
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 30. maddesindeki “ihtiyacı
olan” ifadelerinin “ihtiyaç sahibi” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) –
Katılmıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Soydan…
BAŞKAN – Çanakkale Milletvekili Sayın Serdar Soydan konuşacak
önerge üzerine.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 30’uncu maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Torba kanun olarak komisyondan geçen bu tasarıyla birbirleriyle
uzaktan yakından ilgisi olmayan konuları düzenleyen pek çok hüküm tek bir
tasarı içerisinde oylanmak zorunda bırakılmakta ve buna ilave bir de temel
kanun olarak görüşülmesi Meclise dayatılmaktadır.
AKP, her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyduğu torba yasalarla
Meclisi normal seyrinden uzaklaştırarak hukuk devletini ve demokrasiyi tahrip
etmektedir. İyi niyetle ve gerçekten aile, yaşlı, engelli ve bakıma muhtaç
insanların yaşamını düzenleyecek sosyal politikaları yaşama geçirmek niyetinde
olanlara sormak gerekir: Neden engelli ve bakıma muhtaç vatandaşlarımızı
ilgilendiren düzenlemelerin içerisine İhale Kanunu’yla, İnternet kullanımıyla
Anadolu Ajansıyla ilgili düzenlemeleri ilave ediyorsunuz? Nedir aceleniz, nedir
telaşınız? Bu telaş, korkunun ve çaresizliğin telaşı mıdır?
Yargı, emniyet ve ordu mensupları, yarattığınız yeni Türkiye’de
görevlerini özgür bir şekilde yapamaz hâle gelmiştir. Görevlerini özgür bir
şekilde yapmaya çalışanlar ise bizzat Sayın Bakanın ve Müsteşarının baskı ve
tehditlerine maruz kalmaktadır.
Ayakkabı kutularında saklanan paralar, evlerdeki kasalar ve para
sayma makineleriyle yeni bir ekol yarattınız. Banka genel müdürünüz milyon
dolarları eve getirmiş, sanki bankanın bir kasası da genel müdürün evi olmuş.
Gezi Parkı sonrası ödül verdiğiniz emniyet teşkilatını, Ergenekon
ve Balyoz davaları sonrası “Tarih yazıyor.” dediğiniz yargı mensuplarını
başdüşmanınız ilan ettiniz, paralel devlet yaptınız. Sonra da yürütmenin başı
olarak, on bir yıllık Başbakan olarak “Yargıda ve emniyette çete türemiş.”
dediniz. Çete ve paralel devlet oluşurken siz neredeydiniz? Bu ülkenin
Başbakanı, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı neredelerdi, ne yapıyorlardı?
İddianız doğrultusunda varsa bir çete, çetenin oluşumuna imkân veren, kurum ve
kuruluşlara yayılmasını sağlayan yine sizsiniz. Yani, Başbakan olarak görevi
ihmal eden, devlet içinde paralel devlet oluşmasına izin veren de sizsiniz,
sorumlusu da sizsiniz. “Çete var.” diyorsunuz, “Paralel devlet var, dış
komplolar var.” diyorsunuz ama asla
“Yolsuzluk yok.” diyemiyorsunuz. On sekiz günlük Adalet Bakanınız
hakkında adaleti engellemekten fezleke düzenleniyor. Adalet Bakanı, ne kendi
fezlekesini ne de diğer bakanlar hakkında fezlekeleri Meclise göndermeye
cesaret edemiyor. Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını başlatan yargı
mensuplarını görevden alıyorsunuz. Neden korkuyorsunuz? Nedir bu telaş, nedir
bu güvensizlik? İçişleri Bakanınızın göreve geldiği gün “Bırakın herkes
işlerini yapsın.” ifadesine rağmen, Sayın Bakanın bizzat kendisi yüzlerce
emniyet görevlisini görevlerinden aldı, yerlerini değiştirdi. Yani, emniyet
mensuplarının işlerini yapmasını bizzat Sayın Bakan engelliyor. Neden, hangi
gerekçelerle bunları yaptınız? Görevden alınanların, yerleri değiştirilenlerin
suçu nedir, nedir bu insanların suçları? Paralel devlet mi, çete mi, komplo mu,
yoksa dış mihraklar mı; kime hizmet ediyorlar, nedir suçları, açıklamak ve
gereğini yapmak zorundasınız.
Sayın Başbakan siyasi mitinglerde ve toplantılarda halka “Paralel
devlet, çete var.” diye haykıracağına çete liderini ve mensuplarını tespit edip
yargıya teslim etmek zorundadır. Artık mağdur olma şansınız yok, sadece mağdur
yaratacak durumdasınız.
Görevden aldığınız ve yerlerini değiştirdiğiniz emniyet ve yargı
mensupları hakkında “çete ve paralel devlet üyesi” iddiasıyla soruşturma
başlattığınız bir tek kimse var mıdır? Bunu açıklamak zorundadır Sayın
Başbakan. Aksi takdirde 17 Aralık sonrası tüm iddiaları havada kalacak, en
hafif deyimiyle halkı kandırmış olacaktır.
Sayın milletvekilleri, atı alan Üsküdar’ı geçer de ahı alan sıratı
geçer mi? Bu milletin ahını aldınız, almaya da devam ediyorsunuz.
Yüce Meclise saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.17
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 31 ila 55’inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kahramanmaraş…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, biz konuşma yapmayacağız
ancak bir konuyu arz etmek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, şimdi 32’nci maddede, Katma Değer
Vergisi Kanunu’nun 17’nci maddesinin dördüncü fıkrasına bir bent ekleniyor ve
“Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/B maddesi kapsamındaki” deniliyor. 5/B maddesi
yok şu anda, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/B maddesi yok. Dolayısıyla, 5/B
maddesi, olmayan bir şeyle ilgili nasıl bunu bir başka kanuna dercederiz? Bu
kanunun bundan sonraki bölümünde 5/B maddesi ihdas ediliyor ama takdir
edersiniz ki şarta bağlı önergeler ve maddeler görüşülemez. Dolayısıyla, bunun
görüşülmesinden önce maddenin kabul edilip ondan sonra bir diğer kanunun içine
dercedilmesi gerekiyor. 5/B maddesi yok şu anda yani.
BAŞKAN – Bir dakika bir konuşalım onu Kanunlar Kararlarla.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bunndan sonraki üçüncü bölümde, 5/B maddesi
ihdas ediliyor. O bakımdan, bunu yaparken ihdastan sonra yapmak lazım bunu.
BAŞKAN – Sayın Bakan bu konuda bir açıklama yapacak galiba.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI AYŞENUR İSLAM (Sakarya) – Sayın
Başkan, kanun tekniği açısından 5/B maddesi 82’nci maddede ihdas edilecek.
OKTAY VURAL (İzmir) – Edilecek ama şarta bağlı olmaz ki efendim.
Yani, burada düzenleme yapılırken kanun içerisinde olmayan bir maddeyi şimdi
almış olacağız, 5/B maddesi yok. O bakımdan, şarta bağlı olduğuna göre ihdastan
sonra ancak bu mümkün olur.
BAŞKAN – Ne öneriyorsunuz Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) – Kanun tekniği açısından bu doğru değil.
BAŞKAN – Ne öneriyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) – Bakın, bundan sonra bu düzenlemeleri
yaparken… Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iradesi olmayan bir maddeyle
ilgili hüküm ihdas etmiş olacak. Ya bundan sonrakini reddederse ne olacak?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Buna geri döneriz.
BAŞKAN – Peki, ne öneriyorsunuz? Ara verelim mi?
OKTAY VURAL (İzmir) – Yok, hayır, ara vermenize gerek yok. Bundan
sonra bu tür maddeler ihdas edilirken ihdastan sonra yapılması gerekiyor.
BAŞKAN – Daha dikkatli olsun, peki.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yoksa kanun numarasına göre “Kanun numarası
işte bu kadar öncedir, bu maddeyi önce koyalım.” diye bir düzenleme yapmak
doğru değil. Önce Meclisin iradesi ortaya çıksın, ondan sonra diğer dercedilme
olsun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Olmaz yani böyle bir şey. Yarına bırakalım
Başkan. Olmayan bir maddeyle ilgili görüşme olur mu? Yarın reddedilirse ne
olacak?
BAŞKAN – Sayın Vural, şöyle bir açıklama var: Tasarıdaki maddeler,
kanunların kendi tarihleri göz önüne alınarak oluşturulmuş. Bu nedenle sizin
dediğiniz şey gerçekleşmiş.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama yanlış efendim.
BAŞKAN – Ama söyledikleriniz kayda geçti. Bundan sonra…
OKTAY VURAL (İzmir) – İhdas yani bu son derece yanlış. Şeklî bir
konuyu esasın üzerine getiremezsiniz yani numarası öncedir diye “Önceden bunu yapalım
ondan sonra ihdas ederiz.” Öyle bir şey olur mu? Meclis iradesine ipotek
koyuyorsunuz.
BAŞKAN – Kanunların tarihlerine göre geçtiğini söylüyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir) – Meclis karar vermeden olur mu?
BAŞKAN – O nedenle böyle bir şey gerçekleşmiş.
OKTAY VURAL (İzmir) – Önce ihdas olur ondan sonra yapılır.
BAŞKAN – Ama, tabii ki söyledikleriniz de kayda geçti.
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kanunlar Kararlar… Yani, bu bir uygulama
olamaz.
BAŞKAN – Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Vahap Seçer konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Seçer, sizin on dakikalık bir süreniz var grup adına, bir de
şahsınız adına beş dakikalık bir konuşma var. Dolayısıyla, konuşma süreniz on
beş dakikadır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın ikinci bölümü hakkında grubum adına söz aldım.
Yani, gerçekten torba yasa bir garabet, burada yasama faaliyetlerimiz
başka bir garabet. Gecenin bir buçuk, ikisi; 30 milletvekiline, ben, burada,
ikinci bölüm, 31’inci madde ile 55’inci madde arasında Komisyondaki
tartışmaları anlatacağım.
Şimdi, burada aslında iş yaptığımızı zannediyoruz, birbirimizi
kandırıyoruz. Gerçekten bu Parlamento iflas etmiş; yasa yapma tekniğiyle,
komisyondaki çalışmalarıyla, Parlamentodaki gayriciddi durumuyla iflas etmiş.
Benim telefon “box”um bugün ziraat mühendisleri, veteriner hekimler, su
ürünleri mühendislerinden gelen mesajlarla dolu. Az önce Sayın Mehdi Eker
buradaydı. Ben burada -çok affedersiniz, çok çok affedersiniz- kazık başı
değilim, ben burada parlamenterim. Şimdi, bu çocukların taleplerini -bu bir
toplumsal talep, haklı talep- Sayın Bakana ileteceğim ve Sayın Bakan gitti, gönderdiniz,
bütün arkadaşlarınızı gönderdiniz. Benim ne hüviyetim var burada? Siz ne
yapmaya çalışıyorsunuz? Kapatın, ne olur yani yarın devam ederdik, biz de 3-5
önergeyi çekerdik, yine mutabakat baki kalırdı. Ama, ısrarlarımıza rağmen
“Devam edelim, devam edelim…” Olur mu? Yani, biz sizlerin esiri değiliz, biz
sizlerin esiri değiliz, olur mu öyle bir anlayış? Bu sinirim ciddi bir sinir,
burada rol kesmiyorum. 30 tane milletvekili var. Böyle bir yasa yapma anlayışı
olabilir mi?
Şimdi, konumuza dönelim, boş koltuklara hitap edelim. 74 bin
personel alacak devlet. Devlet Personel Başkanlığında, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının 6 bin talebi var. Bütçe görüşmeleri sırasında Sayın
Bakana bu sorunu ilettik, Maliye Bakanına ilettik, Tarım Bakanına ilettik.
Tarım Bakanı topu Maliye Bakanına atıyor, Maliye Bakanı da Devlet Personel
Başkanlığına atıyor. “Efendim, bakacağız, bütçemiz müsaitse bu atamaları
yapacağız.” Ama, diğer taraftan, bu insanlar sürekli sosyal medya aracılığıyla,
telefonlarla, fakslarla, mesajlarla feryatlarını bizlere duyurmaya
çalışıyorlar; ben de 30 milletvekili arkadaşım vasıtasıyla bu sorunu burada
dile getirmiş oluyorum.
İkinci bölüm, 31 ila 55’inci maddeler… Aslında diğer hatip
arkadaşlarım da bu torba yasa garabetini ortaya koydu. Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığıyla ilgili birtakım düzenlemeler… İktidarı muhalefeti,
BDP’sinden AKP’sine bütün milletvekili arkadaşlarım, bu hanım kardeşimin
yönettiği Bakanlıkla ilgili bir düzenleme varsa herhâlde pozitif yönde bir
tavır ortaya koyar mümkünse. Nedir konu, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının hizmet alanı, görev alanı? Çocuk, aile, kadın, engelli,
dezavantajlı gruplar; bunlara daha iyi imkânlar sağlamak, yardımlar sağlamak,
onların yaşam koşullarını düzeltmek için hangi bir beşer, bırakın parlamenteri,
her beşer bu konuda pozitif bir görüş ortaya koyar. Ama bunun ardından toplam,
sanıyorum 40’tan fazla kanunda, kanun hükmünde kararnamede değişiklik oldu ve
yürütme maddesiyle beraber, yürürlük maddesiyle beraber 125 maddeye ulaşıldı.
Bunun içerisinde, mevcut Sayın Bakanın Bakanlığını ilgilendiren konular var,
Kamu İhale Kurumunu ilgilendiren konular var, İnternet’le ilgili Ulaştırma
Bakanlığının, Teknoloji Bakanlığının konuları var, Diyanet Vakfının işi var, Sağlık
Bakanlığının konuları var.
Şimdi, bu 25 madde içerisinde özellikle Komisyonda tartıştığımız
birkaç madde üzerinde tekrar Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini anlatmaya
çalışacağım. Bakınız, 31 ve 39’uncu maddeler Karayollarıyla ilgili düzenlemeler.
Âmin, tamam, problem yok ancak gündüz seansında Sayın Aslanoğlu da Sayın Susam
da dile getirdi, Komisyon görüşmelerinde de bu konu gündeme geldi, ilgili Bakan
vardı ve ilgili Bakan bu anlatacağım konuyla ilgili çalışma yapılacağını ve bu
kanun tasarısının Genel Kurula indikten sonra bir önergeyle gerekirse bu
mağduriyetin giderileceği sözünü verdi. Öyle mi Sayın Aslanoğlu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Aynen.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Şimdi, bu K1 belge sorunu gerçekten son
derece sıkıntılı bir konu. Ben bir kamyoncu esnafıyım, şoför esnafıyım, K1
belgesi alıyorum, aynı bedeli ödüyorum; diğer taraftan, bir lojistik firmam
var, lojistik patronuyum, 500 tane aracım var, aynı bedeli ödüyorum. Bu
hakkaniyetli bir durum değil ya da K1 belgem var, kamyonumu sattım bir başka
arkadaşıma, o hakkım ölüyor. Alan arkadaşım ikinci bir kez bedel ödeyerek, aynı
şoför esnafı K1 belgesi almak zorunda kalıyor. Bu gerçekten Türkiye’de kazancı
en helal olan sosyal sınıf, hepiniz bunu biliyorsunuz. Bu insanlar gecesi, gündüzü,
can güvenliği, alın teri, bütün bunları yoğuruyor, çocuklarına ekmek kazanma
peşinde. Bunu, sanıyorum 60 ya da 62’nci maddede bir önergeyle sizlerin
huzuruna getireceğiz.
38’inci maddede Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na bir ek madde
ilavesi var; bu da netameli bir konu. Şimdi, tedavi talebinde bulunan yabancı
uyruklu bir insan, Suriyeli, Lübnanlı, Yemenli, Belçikalı, Afganistanlı,
Dışişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı “olur” verirse geliyor, hangi
hastalıktan muzdaripse Türkiye’de o konuda sağlık hizmeti alabiliyor; Dışişleri
Bakanlığının ve Sağlık Bakanlığının “olur”uyla ve yanında iki refakatçiye de
izin veriliyor. Onların yol bedelleri ödeniyor, burada konaklama bedelleri
ödeniyor ve bu insanlar Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde ve devlet üniversitelerine
bağlı hastanelerde tedavi şansı buluyor. Bu insani bir durum gibi görülebilir.
Şimdi, bu tartışmalar sırasında hemen şunu da belirtelim: Masraf Kamu
Hastaneleri Kurumu tarafından ödeniyor. Tartışmalar sırasında dedik ki ilgili
Sağlık Bakanlığı bürokratına: “Bu madde nedir, bu madde neyi getiriyor, neyi
götürüyor?” Bize akla yatkın herhangi bir ifadede bulunmadı. Belli ki konusuna
hâkim değil, belli ki bir yasal düzenleme yapılıyor ama ilgili Bakanlığın
bürokratının bundan haberi yok. Bu, yurt dışında hani soydaşlarımız var ya,
işte, Türki cumhuriyetlerde var, Balkanlarda var, Kıbrıs’ta var, Orta Doğu’da
var, Türkmenler var vesaire. Dedi ki: “Evet, onların herhangi bir hastalığı
durumunda sosyal güvenceleri yoksa bu talepleri karşılayacağız.” Sonra, yine
bir başka bürokrat arkadaşımız bu konuda “Hayır, yabancı uyruklular da bunun
içerisinde.” dedi. Yani, bürokratların birbirinden haberi yok. Bürokratların,
Bakanlığın, gelen yasanın içeriğinden, neyi getirip neyi götürdüğünden haberi
yok. Şimdi, soruyoruz, dedik: “Yani, bu bir mütekabiliyet esasına göre mi
yapılıyor, bunun kriterleri nedir?” Bir cevap yok.
Az önce Manisa Milletvekilimiz Sayın Öz bir evladımızdan bahsetti,
kemik iliği nakli bekliyor. Buradan yardım talebinde bulundu, Belçika’da tedavi
görecek. Umut’tu hastamızın adı, çocuğumuzun adı. Şimdi, acaba Umut’un ailesi
Belçika Hükûmetinden böyle bir talepte bulunsa, dese ki: “Benim Türkiye’de
sosyal güvencem yok. Ey Belçika Hükûmeti, benim çocuğum ölecek, kemik iliği
nakline ihtiyacı var.” Acaba Belçika Hükûmeti, bugün bizim bu getirdiğimiz
kapsam içerisindeki, bu yaptığımız yasa değişikliği içerisindeki imkânları
evladımız Umut’a sunabilir mi? Şimdi, bu, bir tartışma konusu.
Ayrıca, bakınız, her zaman söylüyoruz, çok şükür, şimdi, Suriye
konusu ikinci gündem, üçüncü gündem, hatta gündemden de düştü. Sayın Başbakan
her konuşmasına Suriye’yle başlıyordu. Grup konuşmasında Suriye’yle herhangi
bir… Ekonomi konusunda toplantıda, Suriye’yle dış ilişkilerde, gittiği, yaptığı
basın toplantılarında “Suriye, Esad; Suriye, Esad…” Şimdi, çok şükür kurtulduk,
Esad da kurtuldu, Orta Doğu da kurtuldu, biz Türkiye halkı da bu işten
kurtulduk.
Ancak, aklıma bir soru geliyor. Biz, orada… Bakın, son Birleşmiş
Milletlerin rakamına göre 1 milyon sığınmacı Türkiye’ye geldi Suriye’den.
Hepimiz bunu insani duygularla kabullenebiliriz, bunda hiçbir problem yok.
Gerçekten komşumuzda bir yangın var. Yangının nedeni ne? Türkiye’nin bu
anlamdaki ortaya koyduğu yanlışlık dış politikaya… Yüzde 100 yanlış dış
politika, tutulur bir tarafı olmayan bir dış politika, bunlara girmeyeceğim. Ki
bunların, bu sığınmacıların büyük çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşuyordu,
gerçekten mağdur insanlar, onlarca insan öldü. Sadece Türkiye’ye değil, komşu
Ürdün’e de 1 milyondan fazla sığınmacı gitti. İyi, güzel, bunlara imkân
sağlayalım, kamplar kuralım -işte benim de seçim bölgem olan o Akdeniz
hinterlandında insanlar yaşıyor, çalışıyor iş bulduğu ölçüde- tamam, onlara
gerçekten insani duygularla yaklaşalım ama diğer taraftan çok korkunç iddialar
var. Türkiye’de, akıtılan kanı… Kimler? Esad güçleri ve Özgür Suriye Ordusu.
İki taraf: Bir tarafta Özgür Suriye Ordusu, bir tarafta Esad rejimi. Türkiye
Hükûmeti oralara silah sevkiyatı yaptı, lojistik destek yaptı, para desteği
yaptı. Bunu sağır sultan bile duydu, Mısır’daki sağır sultan bile duydu.
Türkiye medyası, uluslararası medya hep bunları işledi. Peki, orada savaşan
terörist unsurlar El Kaide, buna bağlı El Nusra. Terörist unsurlar yaralandı,
tedavileri için nereye geldi? Bunu da Mısır’daki sağır sultan duyuyor. Orada
merdiven altı sağlık kuruluşları oluşturuldu, hastaneler oluşturuldu, gizli
saklı bunlar yapıldı. Peki, bu yasal düzenlemeyle yine, acaba, bunlara bir
şeyler mi yapılıyor? Kimdir bunlar? Bunların kriterleri nedir? Sıkıntılı bir
maddedir.
42’nci madde, İşsizlik Sigortası Kanunu’nda yapılan bir
değişiklik. Temelde konu, burada, korumalı iş yerlerinde çalışan, iş gücü
piyasasına kazandırılamayan zihinsel ve ruhsal engelli yurttaşlarımız. Âmin,
hiçbir problem yok. Bunların işsizlik sigorta primi işveren payı devlet
tarafından ödensin. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesi var, oradan
ödensin veya başka bir şeyden ödensin, bir yerden ödensin ama siz getirip getirip
İşsizlik Sigortası Fonu’nu, aklınız estikçe, bir yerlere, böyle, oralardan
almış… Bir dünya da para burada birikmiş, 70 milyar TL’ye yakın bir para bu,
2000’li yıllardan bu yana toplanan para.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Birikmiş de, para nerede?
VAHAP SEÇER (Devamla) – Bu, amaç dışı kullanılmış. Bu, Sayıştay
raporlarında da var. Bakın, 12 milyar TL civarında GAP projesine harcandığı
söyleniyor. Oysa, amacı nedir İşsizlik Sigortası Fonu’nun? “Kardeşim,
işsizlikle mücadelede bu parayı kullanabilirsin. İşte, işsiz insanlarımız var,
bunlara işsizlik desteği verebilirsin. Aktif iş gücü programlarına destek
olabilirsin. Bunlara kullanabilirsin.” diyor. Şimdi, temelde, elbette ki
engellilerimize, dezavantajlı gruplara farklılık yaratalım, pozitif ayrımcılık
yapalım, ne gerekiyorsa yapalım. Bu bir mantalite meselesi, bizim
tartıştığımız. Buraya destek olalım, nereden istiyorsanız para aktaralım ama
İşsizlik Sigortası Fonu’ndan Hükûmet elini çekmeli.
Şimdi, Sayın Bakanım -az önce konuşmamda da söyledim- Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı, bütün grupların gerçekten… Tabii, hizmet alanınızdan
dolayı, hizmet alanı içerisindeki yurttaşlarımızın konumundan dolayı aslında
çok da kutsal bir iş yapılıyor. Bakın, yolsuzluklarla anılıyoruz, özellikle
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, sizin Bakanlığınız umut ediyorum -bugüne
kadar duymadık, bundan önceki Bakan arkadaşımız da, kardeşimiz de değerli
hizmetler yaptı, siz de yapacaksınız- böyle yolsuzluklarla anılmaz. Türkiye
bunlardan kurtulmalı, Türkiye bağırsaklarını temizlemeli, Türkiye 21’inci
yüzyıl Türkiyesi olmalı. Yazıklar olsun, tüyü bitmemiş yetimin hakkına tenezzül
edene yazıklar olsun, bin kere yazıklar olsun!
Bakınız, 26 Aralıkta Bakan oldunuz ama o günden bugüne
Bakanlığınızla ilgili çok sorun yaşandı. Kadın cinayetleri devam ediyor: Bakın,
Konya’da 27 Ocakta, Bursa’da 26 Ocakta. Yine -bir intihar olayı ya da cinayet
mi; sanıyorum şu anda soruşturma aşamasında- Van’da bir çocuk gelin intiharı
olayı var. Bunlar sizleri ilgilendiren konular. Devlet korumasında, sizin
Bakanlığınıza bağlı Afyon çocukevinde kız çocukları taciz edildi, fuhşa
zorlandı, tutuklamalar var, bunlar gerçek. Bunlar, sizin Bakanlığınız ve sizin
konunuz ve sizin Bakan olduğunuz süre içerisinde ortaya çıkan, gerçekten
bizleri düşündürücü olaylar.
İstanbul, 30 Aralık 2013 -henüz yeni Bakan olduğunuzdan üç gün
sonra- kadın sığınmaevinde fuhuş çetelerinin pazarladığı kadınlar; bunlar
basında yer aldı ve şu anda yargı aşamasında.
Gerçekten, Türkiye'de kadınlar, çocuklar, dezavantajlı gruplar,
engelliler; sorunlarımız çok. Bizim tabii ki sizin Bakanlığınıza desteğimiz de
çok, siz yeter ki iyi niyetle elinizden geleni yapın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seçer.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.42
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
54’üncü Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma ve Sürdürülebilir Kalkınma
Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma ve Sürdürülebilir
Kalkınma Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/682) (S. Sayısı: 385)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası
Amenajmanı Üzerine Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/441) (S. Sayısı: 266)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunamayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen işleri sırasıyla görüşmek için 30
Ocak 2014 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Bütün milletvekili arkadaşlarıma iyi geceler diliyorum.