DÖNEM: 24 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 69
47’nci Birleşim
15 Ocak 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Kıbrıs Türklerinin liderlerinden Doktor Fazıl
Küçük’ün 30’uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Mardin
Milletvekili Erol Dora’nın, cezaevlerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişine
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, son günlerde korucuların pusu kurularak
öldürülmelerine Meclisin dikkatini çekmek istediğine ilişkin açıklaması
2.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkaleli Gazeteci Cemal Oral’ın saldırıya
uğramasını kınadığına ilişkin açıklaması
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili haber
yapan veya Hükûmetin lehinde haber yapmayan televizyon kanallarına aşırı
derecede cezaların kesildiği iddialarına ilişkin açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, çocuk gelinler sorununun çözümü için Hükûmetin
acilen gerekli düzenlemeleri yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli’de Zekiye Gündoğdu Yurdunda kalan
bazı öğrencilerin Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle yurttan
atılmalarına ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, genel sağlık sigortası primlerinin neye göre
hesaplandığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, faili meçhul cinayetlere ilişkin açıklaması
8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kıbrıs Türklerinin liderlerinden Doktor Fazıl
Küçük’ün 30’uncu ölüm yıl dönümüne ve sanal ortamda konut projeleri oluştularak
yapılan satışlar konusunda Hükûmetin önlem alması gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, kentsel dönüşüm uygulamalarındaki başıbozukluğa
ilişkin açıklaması
10.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Osmaniye Düziçi’ndeki Karasu Şelalesi’nin
bir hidroelektrik santral yüzünden kuruduğuna ve bu şelalenin kurtarılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Antalya
Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç’in, demokrasilerde kuvvetler ayrılığı ilkesinin
vazgeçilmez olduğuna ve görevini yapan kurumları baskı ve kontrol altına almaya
çalışmanın, demokratik seçimle iş başına gelmiş hükûmetlerin başvuracağı bir
yöntem olmadığına ilişkin açıklaması
12.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, Çanakkale Lâpseki Yeniceköy’den
geçirilecek enerji hattının insanlara ve şeftali bahçelerine zarar vereceğine
ilişkin açıklaması
13.- Tekirdağ
Milletvekili Bülent Belen’in, Kıbrıs Türklerinin liderlerinden Doktor Fazıl
Küçük’ün 30’uncu ölüm yıl dönümüne, Kırklareli Demirköy’deki sağlık
hizmetlerinin yetersizliğine ilişkin açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, CHP Grubu olarak, Kıbrıs Türklerinin
liderlerinden Doktor Fazıl Küçük’ün ve yine Kıbrıs Türklerinin büyük önderi
Rauf Denktaş’ın ölüm yıl dönümlerine, Kıbrıs Türklerinin özgürlük ve Avrupa
Birliğine tam üye olma yolundaki mücadelesini gönülden desteklediklerine
ilişkin açıklaması
15.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, bakkalların sorunlarına ilişkin açıklaması
16.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Hükûmetin, Trabzon Numune
Hastanesinin yerinde kalmasını isteyen vatandaşların sesine kulak vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Kıbrıs Türklerinin liderlerinden Doktor Fazıl
Küçük’ün 30’uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
18.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metiner’in, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın BDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
19.- Sakarya
Milletvekili Münir Kutluata’nın, Sakarya Milletvekili Hasan Ali Çelik’in MHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner için yerinden sarf ettiği bazı ifadelere
ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, Maliye Bakanlığı personelinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/818)
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, enerjide dışa bağımlılığın
azaltılması için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/819)
3.- Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve 22 milletvekilinin, iş kazaları ve işçi
ölümlerinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/820)
B) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça,
görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Slovenya
Cumhurbaşkanı Borut Pahor’a “Hoş geldiniz.” denilmesi
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından 1990'lı
yıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşanan katliam ve köy
yakmalarının ortaya çıkarılması amacıyla 12/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 15 Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun,
2/1/2014 tarih ve 1954 sayı ile Sakarya Milletvekili Münir Kutluata ve
arkadaşları tarafından Sapanca Gölü’nde sanayi kuruluşlarının kontrolsüz su
çekmesi ve gölü besleyen suların ticari firmalarca alıkonulması, diğer taraftan
birçok olumsuz çevresel faktör nedeniyle çok önemli bir kot düşmesi meydana
gelmesi ve göl sularının tehlikeli şekilde çekilmesiyle başlı başına bir çevre
felaketine doğru gitmekte olan gelişmelerle ilgili sorunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15
Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 21 milletvekili tarafından Tekirdağ’ın
Çorlu ilçesinde yapılması planlanan katı atık bertaraf tesisi ile ilgili
işlemlerin incelenmesi ve tesisin çevreye olası olumsuz etkilerinin
araştırılması amacıyla 8/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ
Grubunun, bastırılarak dağıtılan 522 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz
saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer işler” kısmının 3’üncü sırasına alınmasına, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Van
Milletvekili Burhan Kayatürk’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Van Milletvekili Burhan Kayatürk’ün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, İzmir Milletvekili Hamza Dağ’ın BDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İzmir Milletvekili Hamza Dağ’ın BDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metiner’in, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metiner’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
7.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü’nün, Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin
Akbulut’un CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
8.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın AK PARTİ
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
9.- İstanbul
Milletvekili Halide İncekara’nın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun AK
PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
10.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Halide İncekara’nın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
11.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in 522
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına ve AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
12.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
13.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
14.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
15.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
16.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 522 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- (10/753, 754,
755, 756, 757, 758, 759, 760, 761, 762, 763, 764, 765) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Eskişehir
Milletvekili Nabi Avcı ve 3 Milletvekilinin; Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür
Başkenti Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/1908) (S. Sayısı: 522)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Geri Kabul
Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/843) (S. Sayısı: 517)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Kültür
Merkezlerinin Kuruluşu ve Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/764) (S.
Sayısı: 459)
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
517) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Geri Kabul Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, toplu açılış törenlerine ve açılışı
yapılan tesislere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı
(7/35698)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, asaleten ve vekâleten görev yapan
bürokratlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı
(7/35852)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak beş oturum yaptı.
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, Ardahan’da Millî Şûra Hükûmetinin
kuruluşunun 95’inci yıl dönümüne,
Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç, uluslararası parlamenter
faaliyetlerine ve dış ilişkilerimize,
İstanbul Milletvekili Müslim Sarı, Adalet Komisyonunda yaşanan
olaylara,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, İstanbul Milletvekili Müslim
Sarı’nın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna,
Sinop Milletvekili Engin Altay, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Pozantı Cezaevinde
işkence ve tacize maruz kalan çocukların durumuna,
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz, kuraklık nedeniyle
Çukurova’da çiftçilerin mağdur durumda olduğuna ve Hükûmeti acilen tedbir
almaya davet ettiğine,
Bolu Milletvekili Tanju Özcan, Bolu’da iki kamu binasına asılan
posterin indirilmesi için verilen talimatları Bolu Emniyet Müdürlüğünün yerine
getirmemesine,
Kütahya Milletvekili Alim Işık, 21/10/2013 tarih ve 5585 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararnamesi’yle Belediye Gelirleri Kanunu’nun değiştirilerek
vergi ve harçlarda yapılan artışların sıkıntı yarattığına,
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, AKP iktidarının yolsuzluk ve
rüşvet iddiası altında olanları koruduğuna ve yolsuzlukların ortaya
çıkarılmasını engellemek için Adli Kolluk Yönetmeliği’ni ve HSYK Kanunu’nu
değiştirmek istediğine,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Millî Eğitim Bakanlığında
bedensel engelli kadrosu olduğu hâlde bugüne kadar bu kadroya öğretmen
atanmamasına,
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş’taki
hastanelerde yatak sayılarının yetersiz olduğuna ve yanık ünitesi
bulunmadığına,
Adana Milletvekili Ali Halaman, Adana’daki narenciye
üreticilerinin sorunlarına,
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova, zeytin sineğine karşı
uçakla yapılan ilaçlamanın yasaklanmasının verimliliği ve kaliteyi azalttığına
ve üreticilerin mağdur olduklarına,
Tokat Milletvekili Reşat Doğru, üst görevde bulunan bazı
memurların, özelleştirme veya çeşitli bakanlıklardaki yapılanmalar neticesinde
araştırmacı kadrosuna atanmaları nedeniyle mağdur durumda olduklarına,
Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç, Hükûmetin HSYK ile ilgili
yapmak istediği düzenlemelere,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Hükûmet Sözcüsünü bazı ifadeleri
nedeniyle kınadığına,
Bursa Milletvekili Aykan Erdemir, AKP Hükûmetinin İnternet’le
ilgili yapmak istediği yasal düzenlemenin, Türkiye’yi İnternet özgürlükleri,
İnternet kullanıcılarının hakları açısından geri bir noktaya taşıyacağına,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Başbakanın oğlunun ifade vermesi
için savcılığa çağrılmasına rağmen bu çağrıya uymamasına,
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu, 9/1/2014 tarihinde
geçici köy korucusu Hasan Ercan’ın şehit edilmesine ve Hükûmetin açılım
politikasının yanlış olduğuna,
Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş, Balıkesir Dursunbey
Odaköy’de yapılması düşünülen birinci ve ikinci derece atık deposuna,
İzmir Milletvekili Oktay Vural, MHP Grubu olarak, 14 Ocak Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın ölüm yıl
dönümüne ve Kıbrıs Türklüğünün davasını sürdürmeye kararlı olduklarına,
İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, Adalet Komisyonunda Ömer
Faruk Eminağaoğlu’na saldıran AKP milletvekilini şiddetle kınadığına ve
Tire-Ödemiş bağlantı yollarının duble yol olup olmayacağını öğrenmek
istediğine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Muş Milletvekili Demir Çelik ve 22 milletvekilinin, iktisadi ve
idari bilimler fakülteleri mezunlarının KPSS’de ve atamalarda yaşadıkları
sorunların (10/815),
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 22 milletvekilinin,
Türkiye’de kurulması planlanan nükleer santrallerin olası zararlarının ve
yenilenebilir enerji potansiyelinin (10/816),
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve 22 milletvekilinin,
tutuklu ve hükümlülerin Yenişakran Cezaevine sevkleri ve cezaevi kabullerinde
kendilerine onur kırıcı, etik dışı muamele yapıldığı iddialarının (10/817),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Başkanlıkça, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak
isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak
müracaat etmelerine ilişkin duyuruda bulunuldu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Benin Ulusal Meclisi
ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında parlamentolar arası dostluk grubu
kurulması hususuna ilişkin tezkeresi kabul edildi.
MHP Grubunun, 3/7/2013 tarih ve 15845 sayı ile Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve arkadaşları tarafından, köy
korucularının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin,
CHP Grubunun, 9/1/2014 tarihinde Manisa Milletvekili Hasan Ören ve
arkadaşları tarafından, Meclis TV yayınlarının kesilmesinin halkın Meclisi
denetlemesinin nasıl engellediğinin ve TBMM Genel Kurul çalışmalarının canlı
yayınlanmasının kamuoyu üzerindeki etkilerinin ve yayınların kesilmesi ile
yapılan tasarruf miktarının tespiti ile kesintisiz canlı yayın yapılması için
yasal düzenleme yöntemlerinin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1237 sıra
no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak,
Genel Kurulun 14 Ocak 2014 Salı günkü (bugün) birleşimde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, (2/1093) esas numaralı 19.4.1990
Tarihli ve 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla
Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının:
1’inci sırasında bulunan (6/122),
638’inci ” ” (6/1862),
659’uncu ” ” (6/1893),
715’inci ” ” (6/1967),
743’üncü ” ” (6/1999),
803’üncü ” ” (6/2074),
864’üncü ” ” (6/2151),
915’inci ” ” (6/2213),
918’inci ” ” (6/2221),
926’ncı ” ” (6/2235),
1006’ncı ” ” (6/2354),
1010’uncu ” ” (6/2358),
1065’inci ” ” (6/2430),
1099’uncu ” ” (6/2483),
1171’inci ” ” (6/2576)
1184’üncü ” ” (6/2591),
1217’nci ” ” (6/2630),
1228’inci ” ” (6/2652),
1247’nci ” ” (6/2682),
1257’nci ”
” (6/2694),
1268’inci ” ” (6/2710),
1302’nci ” ” (6/2766),
1328’inci ”
” (6/2801),
1341’inci ”
” (6/2816),
1342’nci ”
” (6/2818),
1362’nci ”
” (6/2845),
1392’nci ”
” (6/2886),
1423’üncü ”
” (6/2929),
1526’ncı ”
” (6/3053),
1527’nci ”
” (6/3054),
1541’inci ”
” (6/3079),
1590’ıncı sırasında bulundu (6/3158),
1626’ncı ” ” (6/3214),
1632’nci ” ” (6/3225),
1810’uncu ” ” (6/3474),
1839’uncu ” ” (6/3518),
1857’nci ” ” (6/3545),
1860’ıncı ” ” (6/3548),
Esas numaralı sözlü sorulara, Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz
cevap verdi.
Soru sahiplerinden Tunceli Milletvekili Kamer Genç ve Antalya
Milletvekili Gürkut Acar, cevaplara ilişkin görüşlerini açıkladılar.
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz da bu görüşlerle ilgili
açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, 15 Ocak 2014 Çarşamba günü saat 14.00’te
toplanmak üzere 20.01’de birleşime son verildi.
Şükran
Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Fehmi KÜPÇÜ Mine
LÖK BEYAZ
Bolu Diyarbakır
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.-
GELEN KâĞITLAR
No:
66
15 Ocak 2014 Çarşamba
Rapor
1.- Eskişehir Milletvekili
Nabi Avcı ve 3 Milletvekilinin; Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/1908) (S. Sayısı: 522) (Dağıtma tarihi:
15.01.2014) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, AB projelerinden elde edilen kaynakla yapılan işlerin sayısına
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/5090) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.12.2013)
2.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Gençlik Merkezlerinin alt yapı eksikliklerinin giderilmesine
yönelik çalışmalara ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi
(6/5091) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
3.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, okul spor kulüplerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/5092) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
4.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Bakanlık personelinin bilgi ve becerilerinin artırılmasına
yönelik projelere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi
(6/5093) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
5.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, madde bağımlılığındaki artışın önlenmesine yönelik çalışmalara
ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/5094) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.12.2013)
6.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, spor bilinci oluşturulması için yürütülen faaliyetlere ilişkin
Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/5095) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2013)
7.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, paydaşlarla iletişimin artmasına yönelik çalışmalara ilişkin
Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/5096) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2013)
8.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlar arasındaki mevzuat farklılıklarının
giderilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru
önergesi (6/5097) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
9.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, KKTC ile ortak yürütülen projelere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından
sözlü soru önergesi (6/5098) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
10.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığın proje ve
çalışmalarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/5099)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
11.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, gümrük ve ticaret
politikalarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/5100) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013
12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta borçlarını ödeyemediği
için icra takibine uğrayan çiftçi sayısına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/5101) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Ankara’nın Cebeci semtindeki
bir parka yürüyüş parkuru yapılması talebine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından
sözlü soru önergesi (6/5102) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
14.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Türkiye’deki mülteci sayısına
ve mültecilerin ülkelere göre dağılımına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/5103) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Sinop Milletvekili Engin
Altay’ın, son on yılda kurulan vakıf sayısı ile vakıflara aktarılan kamu
kaynağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36672) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2013)
2.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2013 yılları arasında zorunlu askerlik
hizmeti sırasında hayatını kaybeden kişilere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/36673) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
3.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesi ve
Kontrolü Hakkındaki Kanun uyarınca kesilen cezalara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/36674) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
4.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Diyanet İşleri Başkanlığına 2007-2013 yılları arasında alınan
personel sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36675)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
5.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, seçmen sayısına ve seçimlerin güvenliğine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/36676) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
6.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, ülkemizde oturma izni olan yabancılara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/36677) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
7.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, emekli maaşlarından Suriyeli mültecilere verilmek üzere kesinti
yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36678)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
8.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin’in, Kuzey Irak’ta iş yapan Türk firmalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/36679) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
9.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Halkbank’tan bazı gazetelere kaynak aktarıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36680) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.12.2013)
10.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, telefon
dinlemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36681) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.12.2013)
11.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, yargı ve emniyetteki
yapılanmalarla ilgili açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/36682) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
12.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van depreminden sonra toplanan
yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36683) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2013)
13.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski başbakan yardımcılarına
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/36684) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
14.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/36685) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2013)
15.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski başbakan yardımcılarına
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/36686) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
16.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/36687) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2013)
17.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ın Almus ilçesine
Halkbank şubesi açılması talebine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/36688) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
18.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski başbakan yardımcılarına
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay)
yazılı soru önergesi (7/36689) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
19.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/36690) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2013)
20.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski başbakan yardımcılarına
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Emrullah İşler)
yazılı soru önergesi (7/36691) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
21.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Emrullah İşler) yazılı soru önergesi (7/36692) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.12.2013)
22.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığının faaliyetlerine ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Emrullah İşler) yazılı soru önergesi (7/36693) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2013)
23.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara tahsis edilen
makam araçlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/36694)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
24.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık tarafından
İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/36695) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
25.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında
cezaevinden firar edenlerin sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36696) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
26.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara tahsis edilen
makam araçlarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36697) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
27.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık tarafından
İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/36698) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2013)
28.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, kadına yönelik şiddetle mücadeleye
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/36699)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
29.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, boşanma nedenlerine ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/36700) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2013)
30.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002-2013 yılları arasında
yetiştirme yurtlarında kalan çocuklara karşı işlenen suçlara ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/36701) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2013)
31.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara tahsis edilen
makam araçlarına ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36702) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
32.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık tarafından
İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Avrupa Birliği
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36703) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
33.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara tahsis edilen
makam araçlarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36704) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
34.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık tarafından
İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/36705) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2013)
35.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara tahsis edilen makam
araçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36706) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
36.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık tarafından
İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36707) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2013)
37.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İzmit’te şehir içi toplu
taşıma hizmeti veren minibüsçülerin çalışma saatlerine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36708) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2013)
38.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Mersin Körfezi’ndeki
kirliliğe ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/36709)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
39.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara tahsis edilen
makam araçlarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36710) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
40.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık tarafından
İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36711) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
41.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara tahsis edilen
makam araçlarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36712)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
42.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlık bünyesindeki
yabancı uyruklu çalışanlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36713) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
43.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Mısır’da gözaltına alınan
bir Türk vatandaşına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36714) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
44.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık tarafından
İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/36715) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
45.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bakanlığın Ermeni soykırımı
iddialarıyla ilgili çalışmalarına ve Irak’ta Türkmenlere yapılan saldırılara
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36716) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2013)
46.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Türk istihbaratının Mısır
yönetimine karşı faaliyet yürüttüğü iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/36717) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
47.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Gençlik Faaliyetleri ve
Spor Alanlarında İşbirliği Mutabakatı Anlaşması imzalanan ülkelerin sayısına
ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/36718) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.12.2013)
48.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Yarının Liderleri Zirvesi
Projesi için satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından
yazılı soru önergesi (7/36719) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
49.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Gençlik Yapılanmaları
Çalıştayı için satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36720) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
50.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Genç Anayasa Çalıştayı için
satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36721) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
51.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Çanakkale 1915 Film Projesi
için satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı
soru önergesi (7/36722) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
52.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 57’nci Alay Vefa Yürüyüşü
Projesi kapsamında satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36723) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
53.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Gençlik Treni Projesi için
satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36724) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
54.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Sarıkamış Şehitlerini Anma
Yürüyüşü Projesi için satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36725) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
55.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2012 yılı Faaliyet Raporuna
ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/36726) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.12.2013)
56.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, kiralama yolu ile hizmet
veren gençlik merkezlerine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36727) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
57.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, satın alınan gayrimenkul
sayısına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/36728)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
58.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2012 yılı içinde yapılan
bakım ve onarım harcamalarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36729) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
59.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara tahsis edilen
makam araçlarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36730) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
60.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2012 yılı içinde yapılan
hizmet alımlarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36731) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
61.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2012 yılı içinde yapılan
tüketime yönelik mal ve hizmet alımlarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından
yazılı soru önergesi (7/36732) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
62.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2012-2013 yılları arasında
Gençlik ve İzcilik kampları için satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gençlik
ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/36733) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2013)
63.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, inşaatı devam eden gençlik
merkezlerinin sayısına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36734) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
64.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2012-2013 yılları arasında
satın alınan danışmanlık hizmetlerine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı
soru önergesi (7/36735) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
65.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Proje ve Koordinasyon Genel
Müdürlüğü tarafından yapılan mal ve hizmet alımlarına ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36736) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
66.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık tarafından
İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36737) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
67.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ulu Çınarın İzinde Projesi
için satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı
soru önergesi (7/36738) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
68.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Gençlik Çalıştayları için
satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36739) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
69.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Lider Gençlik Kampları için
satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36740) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
70.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Sosyal Lider Projesi
kapsamında yurt dışına götürülenlerin seçilme usullerine ilişkin Gençlik ve
Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/36741) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2013)
71.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, yurtlara yerleştirilen ve
yurtlardan atılan öğrencilere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36742) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
72.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Mersin Körfezi’ndeki
kirliliğe ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36743) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
73.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara tahsis edilen
makam araçlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36744) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
74.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık tarafından
İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/36745) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2013)
75.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Bakanlığın uygulamayı
planladığı Ürün Doğrulama ve Takip Sistemine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36746) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
76.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, kanola ekiminde
sertifikasız tohum kullanıldığı iddialarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36747) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
77.- Edirne Milletvekili Recep Gürkan’ın, Edirne ilinde tarımsal kredi
kullanan çiftçi sayısına ve kullanılan kredi miktarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/36748) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2013)
78.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara tahsis edilen
makam araçlarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36749) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
79.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında
kiralanan depo ve satış reyonlarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/36750) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
80.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında
kiralanan ambarlar ve lojistik merkezlerine ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36751) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
81.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Merkezi Bilgi Sistemi için satın
alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36752) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
82.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında
uluslararası kuruluşlarla müşterek yapılan operasyonlara ilişkin Gümrük ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/36753) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2013)
83.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında
gümrük kapılarındaki mal ve hizmetlerden yararlanan tüketicilerin sayısına
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/36754) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.12.2013)
84.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Esnaf ve Sanatkarlar Bilgi
Sistemi için satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/36755) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
85.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, tek pencere sistemi için
satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36756) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
86.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, tır muayene onay programı
için satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/36757) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
87.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, bağlayıcı tarife bilgisi
programı için satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36758) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
88.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında
gümrük işlemlerini bitirmeden gümrükten çıkmak isterken yakalananların sayısına
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/36759) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.12.2013)
89.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, bazı programlar için satın
alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36760) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
90.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Hal Kayıt Sistemi için
satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36761) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
91.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Puanter programı için satın
alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36762) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
92.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında
yıllara göre denetlenen şirket ve kooperatiflerin sayısına ilişkin Gümrük ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/36763) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2013)
93.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, KBB programı için satın
alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36764) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
94.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, TUBİS programı için satın
alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36765) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
95.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, faal olmayan kara sınır
kapılarının sayısına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36766) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
96.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, TIOP projesi için satın
alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36767) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
97.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, bazı programlar için satın
alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36768) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
98.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, evrensel tüketici
haklarının sağlanması için yürütülen çalışmalara ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36769) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
99.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, bazı programlar için satın
alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36770) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
100.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013
yılları arasında tüketici ürünleri ile ilgili yapılan denetimlere ilişkin
Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/36771) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2013)
101.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, SGB.Net
Programı ve Harcama Yönetimi Modülü için satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin
Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/36772) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2013)
102.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, faal olmayan
demiryolu sınır kapılarının sayısına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/36773) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
103.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, gümrük
idaresi olmayan hava sınır kapılarının sayısına ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36774) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
104.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, GÜVAS sistemi
için satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/36775) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
105.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, kara sınır
kapılarının sayısına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36776) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
106.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Personel Bilgi
Bankası Programı için satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36777) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
107.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, gümrük
idaresi olmayan deniz sınır kapılarının sayısına ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36778) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
108.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Gümrük
Kapıları Güvenlik Sistemi için satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/36779) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2013)
109.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’nde
ele geçirilen tank ve top mermisi kovanlarına ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36780) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
110.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık
tarafından İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Gümrük ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/36781) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2013)
111.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Gümrük
Müşavirliği Programı için satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/36782) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2013)
112.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, KOOP-BİS için
satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36783) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
113.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, MERSİS için
satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36784) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
114.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013
yılları arasında taşra teşkilatı ile müşterek yapılan operasyonlara ilişkin
Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/36785) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2013)
115.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Etiler
Polis Meslek Yüksekokulunun yıkılarak yerine lüks konutlar yapılacağı
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36786)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
116.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün,
İstanbul’un Kadıköy ilçesindeki bir okulun bakım ve onarım çalışmalarının
tamamlanmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36787)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
117.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36788) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
118.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Kızılay’daki
kırık kaldırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36789)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
119.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Dikmen
Caddesinde çöken asfalta ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36790)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
120.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, bir futbol
müsabakasında yaralanan taraftara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36791) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
121.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013
yılları arasında Gümüşhane’de meydana gelen yangınlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36792) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
122.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013
yılları arasında belediyeler tarafından yıkılan tarihi yapıların sayısına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36793) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2013)
123.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013
yılları arasında ele geçirilen sahte para miktarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/36794) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
124.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık
tarafından İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36795) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
125.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’nin
trafik sorununun çözümüne ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36796) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
126.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2002-2013
yılları arasında 155 polis imdat hattına yapılan ihbarlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36797) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
127.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Suriyeli
mültecilerin faili veya mağduru olduğu suçlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/36798) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
128.- İstanbul Milletvekili Melda Onur’un, polisin
toplumsal olaylara müdahale sırasında kullandığı gaz fişeklerinin konutlara
isabet etmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36799)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
129.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Başakşehir
Belediyesinin okul alanı olarak ayrılan bir arazi ile ilgili imar değişikliği
yapacağı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/36800)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
130.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36801) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
131.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36802) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
132.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık
tarafından İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/36803) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2013)
133.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36804) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
134.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık
tarafından İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36805) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
135.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, 2-B
arazileriyle ilgili bedel tespit işlemlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/36806) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
136.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Başakşehir
Belediyesinin okul alanı olarak ayrılan bir arazi ile ilgili imar değişikliği
yapacağı iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/36807)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
137.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36808) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
138.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık
tarafından İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36809) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
139.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, vekil öğretmen
olarak görev yapan öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36810) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
140.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, dershanelerin
kapatılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/36811)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
141.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Bakanlığın
görevde yükselme sınavlarına giriş ücretinin düşürülmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36812) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
142.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Başakşehir
Belediyesinin okul alanı olarak ayrılan bir arazi ile ilgili imar değişikliği
yapacağı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36813) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
143.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36814) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
144.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık
tarafından İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36815) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
145.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36816) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
146.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık
tarafından İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36817) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
147.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlığın Teftiş
Kurulunun yapısının değiştirilmesine ve yapılan denetimlere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36818) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
148.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, çocuk felci
aşısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/36819) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.12.2013)
149.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/36820) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
150.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Bakanlık
tarafından İstanbul’da kiralanan ve satın alınan araçlara ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/36821) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.12.2013)
151.- Trabzon Milletvekili Koray Aydın’ın, Karayolu Taşıma
Yönetmeliğinde şoförler için öngörülen üst yaş sınırına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/36822) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.12.2013)
152.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 2013 yılında
Karayolları Bursa Bölge Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen ihalelere ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/36823)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
153.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Devlet Hava
Meydanları İşletmesine ait bir arazinin Ankara Büyükşehir Belediyesine
devredildiği iddiasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/36824) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
154.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi
(7/36825) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
155.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, eski bakanlara
tahsis edilen makam araçlarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/36826) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2013)
156.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
Adli Kolluk Yönetmeliğinde yapılan değişikliğe ve görev yeri değiştirilen veya
görevden alınan emniyet personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/36827) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.12.2013)
157.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun,
Giresun’a yapılacağı iddia edilen yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/36828) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.12.2013)
158.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Fatih
Belediyesinin bütçesiyle yapılan öğrenci yurdunun bir derneğe ücretsiz tahsis
edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36829) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.12.2013)
159.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, bir eski bakanın
oğlunun satmış olduğu villaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/36830) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.12.2013)
160.- Adana Milletvekili Ali Demirçalı’nın, korumalığını
yapan bir şahsa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36831) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.12.2013)
161.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, soğuktan ölen bir
bebeğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36832) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.12.2013)
162.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
yeğeninin Trabzon’da polis memurlarını tehdit ettiği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36833) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.12.2013)
163.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
TRT Yönetim Kurulu üyeliğine yapılan atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/36834) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.12.2013)
164.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Ali
Erdoğan’ın resmi görevine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36835)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.12.2013)
165.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Devlet, Cumhuriyet ve
Liyakat Nişanlarının şekillerinin değiştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/36836) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.12.2013)
166.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Atatürk
siluetinin levha, madalya ve nişanlardan kaldırılması ile ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36837) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.12.2013)
167.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, EGO Genel
Müdürlüğünün ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36838)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.12.2013)
168.- İstanbul Milletvekili Sabahat Akkiray’ın, Konya’da
bir bebeğin ölümüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/36839)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.12.2013)
169.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, bir banka yönetim
kurulu başkan yardımcısı hakkında soruşturma açıldığı iddialarına ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/36840)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.12.2013)
170.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, yolsuzluk
iddialarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/36841) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.12.2013)
171.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Danıştayın
verdiği bazı kararlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/36842)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.12.2013)
172.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Diyarbakır
Başsavcılığınca verilen bir takipsizlik kararına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/36843) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.12.2013)
173.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Diyarbakır’ın bir
caddesi üzerindeki bir tabelanın kaldırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/36844) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.12.2013)
174.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, emniyet
teşkilatıyla ilgili çeşitli iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/36845) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.12.2013)
175.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Bakanlık
bünyesinde gerçekleştirilen bir çalıştaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/36846) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.12.2013)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay ve 21 Milletvekilinin, Maliye Bakanlığı personelinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/818) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.04.2012)
2.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay ve 21 Milletvekilinin, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/819) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.04.2012)
3- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcü ve 22 Milletvekilinin, iş kazaları ve işçi ölümlerinin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/820) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.04.2012)
15 Ocak 2014 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.05
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
14.15
BAŞKAN: Başkan
Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN – Açılışta yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım ve yoklama için üç dakika süre vereceğim.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Fazıl
Küçük’ün ölüm yıl dönümü nedeniyle söz isteyen Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağ’a aittir.
Buyurunuz Sayın Özdağ. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Kıbrıs Türklerinin liderlerinden Doktor Fazıl
Kü-çük’ün 30’uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs Türk toplumunun en önemli
liderlerinden Doktor Fazıl Küçük’ün ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
15 Ocak 1984, Kıbrıs tarihi
açısından çok önemli bir şahsiyet olan Doktor Fazıl Küçük’ün vefat tarihidir.
1571 yılında Kaptanıderya Piyale Paşa tarafından fethedilerek Osmanlı
topraklarına katılan Kıbrıs Adası’nı 1950’li yıllardan itibaren Rumların
saldırılarıyla kaybetmek durumuyla karşı karşıya kaldık. Merhum Başbakan Adnan
Menderes ve merhum Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun gayretli ve özverili
çalışmalarıyla 11 Şubat 1960 günü imzalanan Türkiye'nin Kıbrıs garantörlüğü,
Kıbrıs Türklerinin bağımsızlığına giden yolda çok önemli bir aşama olmuştur. Bu
bağımsızlık mücadelesinin bayrağını önce Doktor Fazıl Küçük, sonra da Rauf
Denktaş taşımışlar ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını engellemişlerdir.
Değerli milletvekilleri, ana vatan Türkiye olarak “yavru vatan” diye
adlandırdığımız Kıbrıs, devletimiz ve milletimiz için vazgeçemeyeceğimiz millî
bir davadır. Millî davamız Kıbrıs’ın her Türk vatandaşının aklında ve yüreğinde
müstesna bir yeri vardır ve böyle de olmaya devam edecektir.
Bazı insanlar vardır ki
onları anlatmaya kelimeler yetmez, sayfalar yazsanız, günlerce konuşsanız onun
kişiliğini ve değerini anlatamazsınız; işte, Doktor Fazıl Küçük de milletimiz
için böyle bir insandır. Hayatını Kıbrıs Türkü’nün bağımsızlık mücadelesine
adayan, vatan ve millet aşkıyla dolu bir yürek olarak, Kıbrıs Türk halkını
örgütleyerek millî birlik ve beraberliği sağlayan Doktor Fazıl Küçük, 14 Mart
1906’da Lefkoşa’da dünyaya gelmiştir. İlk ve ortaöğrenimini Lefkoşa ve
İstanbul’da tamamladıktan sonra, Lozan Üniversitesinde tıp tahsilini bitirip
1937 yılının Mayıs ayında Kıbrıs'a dönerek Lefkoşa'da serbest doktor olarak
çalışmaya başlamıştır. Fakir insanları, ilaç yardımı dâhil olmak üzere, cuma
günleri ücretsiz muayene ederek 1958 yılına kadar yirmi bir yıl boyunca
doktorluğa devam etmiştir. Doktor Küçük, hekimlik mesleğini icra ederken aynı
zamanda içinde bulunduğu toplumun yaşadığı sorunlarını yerinde görüyor ve
siyasi örgütlenmesinin temellerini de atıyordu.
Değerli milletvekilleri,
Doktor Fazıl Küçük'ün Kıbrıs'taki faaliyetlerini başlıklar hâlinde şöyle
özetleyebiliriz: 1942 yılında Halkın Sesi gazetesini çıkarmıştır. 1943
yılındaki belediye seçimlerini ezici bir çoğunlukla üye olarak kazanmış, 1943
yılında Kıbrıs Adası Türk Azınlıklar Kurumunun kuruluşunda yer almıştır. 23
Nisan 1944 tarihinde Kıbrıs Millî Türk Halk Partisini kurmuştur. Kıbrıs'ta en
büyük silahlı mücadeleyi verecek olan Türk Mukavemet Teşkilatının da
kuruluşunda etkin rol oynamıştır. 3 Aralık 1959 tarihinde yapılan seçimlerde
Cumhurbaşkanlığı Muavinliğine getirilmiştir. 1967 yılında Geçici Kıbrıs Türk
Yönetiminin başına geçmiştir.
Cumhurbaşkanı Muavinliği ile
Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanlığı görevini 18 Şubat 1973 tarihinde merhum
Rauf Denktaş'a bırakan Doktor Fazıl Küçük, yakalandığı hastalık sebebiyle 15
Ocak 1984 tarihinde 78 yaşında hayata gözlerini yummuştur. "Hak verilmez,
ancak büyük mücadelelerle elde edilir." düsturuyla hayatının neredeyse
tamamını Kıbrıs Türkü’nün bağımsızlık mücadelesiyle geçiren, Kıbrıs davası için
hep önde yürüyen, güler yüzlü, samimi, halkla iç içe ilişkiler içerisinde bir
lider olan Doktor Fazıl Küçük'ü, 13 Ocak 2012'de kaybettiğimiz Rauf Denktaş'ı
rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri,
milletlerin tarihlerinde mücadeleleriyle bayraklaşmış önemli şahsiyetler
vardır. Bu örnek şahsiyetler, verdikleri var olma ve bağımsızlık
mücadeleleriyle zihinlerimize kazınmışlardır. Türklerin tarihine baktığımız
zaman böyle kahramanların çok sayıda olduğunu görmekteyiz. Değerli
milletvekilleri, millî davamız Kıbrıs için Doktor Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş
isimleri de bunlardandır. Doğu Türkistan için Osman Batur ve İsa Yusuf
Alptekin, Kırım için Mustafa Cemiloğlu, Batı Trakya için Sadık Ahmet,
Çeçenistan için Cahar Dudayev, Bosna için Aliya İzzetbegoviç, Azerbaycan için
Mehmet Emin Resulzade ve Ebulfez Elçibey ile Kerkük için Necdet Koçak ne anlam
ifade ediyorsa Kıbrıs için de Doktor Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş aynı anlamı
ifade etmektedir.
Azerbaycan’ın ilk
Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade’nin dediği gibi "Bir kez yükselen
bayrak bir daha inmez." Türkiye'nin ve milletimizin Sakarya'da yükselen
talih ve tarih sarkacı yükselmeye devam etmektedir. Hiçbir devletin, hiçbir
istihbarat örgütünün, dışarıdaki ve içerideki hiçbir mihrakın bu yükselen
bayrağı indirmeye gücü yetmeyecektir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye
Cumhuriyeti devleti geleceğe birlikte yürüyecektir. Türkiye'nin büyümesi Türk
dünyasının büyümesi demektir, mazlum ve masum milletlerin uyanışı demektir.
Ekonomisi büyüyen, demokrasisi büyüyen Türkiye’yle birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
mutlaka dünyanın tanıdığı bağımsız bir devlet olacaktır.
Doktor Fazıl Küçük ve Rauf
Denktaş’ı rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Özdağ.
Gündem dışı ikinci söz,
cezaevlerinde yaşanan problemler hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili Erol
Dora’ya aittir.
Buyurunuz Sayın Dora.
2.- Mardin
Milletvekili Erol Dora’nın, cezaevlerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
EROL DORA (Mardin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevlerinde yaşanan sorunlar ile hasta
tutuklu ve hükümlülerin sorunları hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye cezaevlerinde
gerçekleşen uygulamalar, evrensel hukuk normlarının açıklayamayacağı,
vicdanların kabul edemeyeceği noktalara varmıştır. Adalet Bakanlığının 2 Aralık
2013 tarihli açıklamasına göre, cezaevlerinde 144.212 kişi bulunmaktadır. Son
on üç yılda 2.300 insan cezaevlerinde yaşamını yitirmiştir. İnsan Hakları
Derneği ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı 2013 yılı verilerine göre,
cezaevlerinde 163’ü ağır olmak üzere 544 hasta tutuklu ve hükümlü
bulunmaktadır. Üstelik bu 544 insan sadece seslerini bize ulaştırabilenleri
temsil etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
mevcut durum, sağlık hakkına erişimde yaşanan adaletsizlik, uygun nitelikte
sağlık hizmeti sağlamaya elverişli olmayan fiziki koşullar ve tecrit
uygulamalarının tetiklediği olumsuzluklarla birlikte daha ağır bir tablonun
varlığına işaret etmektedir. Hasta tutuklu ve hükümlülerin Adli Tıp Kurumundan
onay alması zorunluluğu ise başlı başına yıldırıcı bir uygulamadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hatırlatmak isteriz ki 5 Mart 2013 tarihinde Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi “Gülay Çetin, Türkiye” kararıyla ağır hastalığı olan
tutukluların korunmasına yönelik mevcut düzenlemelerin yeterince açık,
öngörülebilir ve etkili olmadığını hüküm altına almış, tutuklu ve hükümlülerin
Adli Tıp Kurumu tarafından heyet raporlarına rağmen tekrar kontrole çağırılması
ve bu durumun gecikmeye neden olması eleştirilmiş ve Türkiye, işkence yasağını
ihlal ettiği için mahkûm edilmişti. Maalesef, biliyoruz ki adli tıp raporu
beklerken veya adli tıp raporu olmasına karşın toplum güvenliği bakımından
tehlike yaratacağı gibi gerekçelerle insan yaşamını hiçe sayan reddetme
kararları nedeniyle birçok mahpus cezaevlerinde hayatını kaybetti.
Bir başka gerçek ise tedavi
için hastanelerdeki mahkûm koğuşlarının bu hastaların tedavisi için gerekli
fiziki koşullardan ve anlayıştan yoksun olmasıdır. Bu kurumların sivil denetim
mekanizmalarına açık olmaması nedeniyle, koşulların gözlemlenmesi için yapılan
başvurular reddedilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
cezaevlerinde yaşanan bir dram da sürgünlerdir. Son iki ay içerisinde 314 kişi
bulundukları cezaevlerinden yüzlerce kilometre uzak cezaevlerine sürgün
edildiler. Yine, yakın tarihte duruşması olanların sürgün edilmesiyle duruşmaya
katılmaları da engellenmiştir. Sürgünlerle, tutuklu ve hükümlülerin aileleriyle
görüşmeleri de engellenmektedir.
Bir diğer cezaevi sorunu da
uygulanan disiplin cezalarıdır. Ardı ardına verilen görüş engeli, iletişim engeli,
hücre cezaları uygulamaları, ceza içinde ceza, tecrit içinde tecrit anlamına
gelmektedir.
Değerli milletvekilleri,
cezaevleriyle ilgili güncel bir konu da Sincan Cezaevinde yaşanan olaylardır.
Sincan Cezaevinde geçtiğimiz ay çocuk tutuklulara yapılan işkence iddialarının
ardından 2 milletvekilimiz çocuklarla görüşme talebinde bulunmuşlardır, ancak
her 2 milletvekilimizin ziyaret talebi de Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğünce gerekçesiz bir biçimde reddedilmiş ve milletvekillerinin çocuk
mahpuslarla görüşmelerine engel olunmuştur. Ancak, avukatlarca yapılan
görüşmeler neticesinde, çocukların ciddi boyutlarda fiziksel işkenceye maruz
kaldıkları bildirilmiştir. Çocukların yüzlerinde darp izleri olduğu, işkenceden
ötürü yürüme güçlüğü çektikleri ve hiçbir şekilde bir sağlık kuruluşuna
gönderilmedikleri de avukatların izlenimleri arasındadır. Ancak, çocukların
uğradığı işkence bununla da sınırlı kalmamış, yine geçtiğimiz hafta 1 Ocak 2014
gecesi bu defa daha da artan işkenceler gerçekleştirilmiştir. Alınan bilgilere
göre, bir çocuk mahpusun hasta olması sebebiyle ayakta sayım vermemesini bahane
eden gardiyanlar odanın içerisinde bulunan çocuklara saldırmaya başlamış,
çocukları darbetmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, ağır
hasta tutuklu ve hükümlülere karşı işlenmekte olan işkence suçuna son verilip
hastalar derhâl serbest bırakılmalıdır. Cezaevlerinde çocuk mahpuslara karşı
geliştirilen vahşetlere karşı Bakanlığın ivedilikle harekete geçmesi gerekir,
aksi yaklaşımlar idari sorumsuzlukları cesaretlendirecektir. Bu açıdan Adalet
Bakanlığının bu konuda ivedilikle sorumlulukla yaklaşması gerektiğine
inanıyorum.
Bu duygularla, tekrar Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Dora.
Gündem dışı üçüncü söz, kamu
idaresinin güvenirliliği ve işleyişi hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Tanal.
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişine
ilişkin gündem dışı konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, kamu
idaresinin güvenirliliği ve işleyişi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi ve televizyonları başında bizi izleyen vatandaşlarımızı saygılarımla
selamlıyorum.
Ülkemizde tabii ki kamu
idaresi ve işleyişi denildiği zaman, son günlerde, rüşvet ve yolsuzluk olayı
kamu idaresini çürütmüş durumda, âdeta kanser virüsü şeklinde her tarafına
bulaşmış durumda. Ülkemizde nereye gidersek gidelim, gerek yurt dışı olsun, dünyanın
öbür ucu olsun, Japonya olsun, Amerika olsun, her tarafta, her yerde “rüşvet”
deniliyor, her yerde “yolsuzluk” deniliyor ve her yerde “rüşvet ve yolsuzluk”
sloganıyla her taraf âdeta yankılanıyor. Yolsuzluğun en basit tanımı “Kamu
gücünün özel çıkar sağlamak için kötüye kullanılması” şeklinde yapılabilir.
Yolsuzlukta en önemli faktör: Bir, ya kamu idaresinin malı yağmalanıyor; iki,
ya da kamu parası yağmalanıyor. Bu doğrudan doğruya olabileceği gibi, dolaylı
da yapılabiliyor. Nasıl? Mesela, kamu bankalarından kredi verilmesi şeklinde
veyahut da gayrimenkullerinin tahsisi
şeklinde yapılabiliyor. Yolsuzluk ve rüşvetin bütün dünyada tek bir karşılığı
var. Bununla etkin bir şekilde mücadele etmek gerekiyor.
Çok ciddi yolsuzluk ve çok
ciddi rüşvet iddiaları var ülkemizde:
1) Bir bakanın ailesini
yanına alıp tutuklu iş adamı Rıza Sarraf’ın özel uçağıyla umreye gittiği
Hürriyet gazetesinde manşetlerde çıktı ve bugüne kadar tek bir yalanlama yok,
ortaya konulmuş bir fatura yok, “Gitmedim.” diyen yok, “Gitmedi.” diyen de yok.
2) Aynı bakanın 700 bin
liralık bir saati hediye adı altında rüşvet olarak aldığı iddia ediliyor.
Aradan neredeyse kırk beş günlük bir süre geçti, “Almadım.” diyen yok, “Alın
size bu saatin faturası.” diyen yok, “700 bin değildi şu kadardı.” diyen yok,
“Hayır, almadım.” diyen yok.
3) Bir başka bakanın elbise
kılıfına doldurulmuş dolarları rüşvet olarak aldığı iddia ediliyor, telefon
tapeleri ortada dolaşıyor. “Almadım.” diyen yok, “Elbise hediye edilmedi.”
diyen yok, “Elbise geldi, alın size faturası.” diyen yok, “Elbisenin içerisinde
para yoktu.” diyen yok.
4) Bir başka bakanın oğlunun
evinde 6 çelik kasa yakalanıyor. Yapılan tek bir açıklama yok, şu dahi
söylenmedi: “Bizim oğlan pintidir. Kasaları satmaya kıyamamış.” O kasaları
oraya taşımanın masrafı bile satıp cebinize kalacak paranın 2 katı. Bir evde 6
kasa neden tutulur? Cevap yok. Tek bir cevap var: “Yalı sattı, onun parası.”
dediler. Peki, bu yaşta bu çocuk bu yalıyı alacak parayı nerede kazandı, soran
yok.
Yine, bir başka olay: Bir
banka müdürünün evinde ayakkabı kutularının içerisinden milyon dolarlar çıkmış,
“İmam-hatip yaptıracaktık, para topladık.” dediler. Peki, değerli arkadaşlar,
kamu idaresinde -gayet rahat- para toplamayla ilgili belgeler olur, bir bağış
toplama makbuzu olur. Bağış toplamak, yardım toplamak için valilikten veya
kaymakamlıktan bir para toplama izni olur. Burada yardım toplama izni yok,
yardım yapanlar ortada yok, yardım paralarını neden evde tuttu, soran yok.
Peki, Sayın Erdoğan Bayraktar
istifa ederken yaptığı açıklamasında “Başbakanın talimatıyla bütün
değişiklikleri yaptım.” diyor, “O da istifa etsin.” diyor çünkü burada onun da
sorumluluğu ortada, yine ses yok.
İş adamı Ali Ağaoğlu’nun
İstanbul Büyükşehir Belediyesine rağmen, İstanbul AKP İl Başkanına rağmen,
Çevre ve Şehircilik Bakanına rağmen konuşup emsal değişikliği yaptırdığına dair
tapeler ortada dolanıyor. Bunlara “Yalan.” diyen yok, “Böyle bir konuşma
yapmadım.” diyen yok, savcılığa şikâyet eden yok, dava açan yok, “Bunlar
iftiradır.” diyen yok.
Rıza Sarraf’ın ailesiyle
birlikte kişi başına 1 milyon dolara -rüşvet verip- Bakanlar Kurulu kararıyla
Türk vatandaşı yapıldığı iddia ediliyor. “Ortalıkta böyle bir Bakanlar Kurulu
kararı yok.” diyen yok, “Böyle bir iş olmadı.” diyen yok, “Hayır, yapılmadı.”
diyen yok. Peki, bütün bu sorulara cevap ne söyleniliyor? “Banka müdürü saf,
Rıza Sarraf hayırsever iş adamı, paralel devlet var, dış mihraklar, İsrail, ABD
var, savcılar ajan, yargı da temiz değil, hesabını soracağız.”
Sonuç: Savcılar görevden
alınıyor, emniyet müdürleri görevden alınıyor, yönetmelik değiştiriliyor, HSYK
yeniden yapılandırılıyor, basın mensupları emniyet binalarından çıkarılıyor…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) –
…babasının izin vermediği Bilal ifade vermeye gitmiyor, millet uyutulmaya
çalışılıyor. Boşuna çırpınmayın, gemi batıyor.
Hepinize teşekkür eder,
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tanal.
Gündeme geçmeden önce,
sisteme girmiş sayın milletvekillerimize birer dakika söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Halaman.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, son günlerde korucuların pusu kurularak
öldürülmele-rine Meclisin dikkatini çekmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) –
Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, akşam Millî
Savunma Bakanına bir şey söyleme imkânımız olacaktı ama vakit yetmedi herhâlde.
Ben aynı şeyi buradan söylemek istiyorum.
Memleketimizin bir tarafına
“Şark” deniyor. Bu Şark bölgesinde olan herhangi bir ölümle ilgili, cinayetle
ilgili, kazayla ilgili birçok hadise gündeme getiriliyor, hesap soruluyor ama
son günlerde, PKK tarafından, korucu olarak görev yapan sözleşmeli personel
sürekli, pusu kurularak öldürülüyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu niye
gündeme getirmiyor? Diğer cinayetleri gündeme getirenler bu korucuların ölümüne
niye razı oluyor? Dolayısıyla, Allah bu koruculara, görev yapanlara yardım
etsin. Bunların pusu kurularak ölümlerinden endişe duyuyoruz. Meclisin dikkatini
çekiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Halaman.
Sayın Sarıbaş…
2.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkaleli Gazeteci Cemal Oral’ın saldırıya
uğra-masını kınadığına ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün akşam, 19.20 sularında,
Çanakkale’nin tanınmış gazetecilerinden Cemal Oral saldırıya uğramıştır.
Saldırgan Cemal Oral’ı öldürmek kastıyla, arkadan, beyzbol sopasıyla kafasına
vurmuş. Hastaneye kaldırılan gazeteci Cemal -kafasına dikiş atılarak ve
ayağında da ağır hasarlar olarak- durumu ağır bir şekilde, müşahede altında
bulunmaktadır. Tüm ülke geneline yayılan olumsuz gelişmeler, bugüne kadar
Çanakkale’mizde görülmeyen şiddet basınımıza saldırıyla gün yüzüne çıkmıştır.
Basınımıza yönelen saldırıyı
nefretle kınıyor, saldırgan ve azmettiricinin bir an önce yakalanarak yargıya
teslim edilmesini bekliyorum.
Yargı bağımsızlığımızın
üzerindeki tehdit ve baskının had safhaya çıktığını endişeyle izliyoruz. Bir
kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisinden uyarı görevini yapıyor, saldırganı
kınıyor, Cemal kardeşime de acil şifalar diliyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Sarıbaş.
Sayın Işık…
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili haber
yapan veya Hükûmetin lehinde haber yapmayan televizyon kanallarına aşırı
derecede cezaların kesildiği iddialarına ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Son dönemde, özellikle
kamuoyunun gündemine gelen rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili haber
yapan televizyon kanallarına veya Hükûmetin lehinde haber yapmayan televizyon
kanallarına aşırı derecede cezaların kesildiği iddiaları kamuoyu gündemine
taşınmıştır.
Bir taraftan yandaş
televizyon kanalı olarak bilinen bazı kanallara kesilen cezaları tahsil etmeyen
Hükûmetin, son dönemde Hükûmet aleyhine yayın yaptığı gerekçesiyle bazı
televizyon kanallarını cezalandırması özellikle basın ve düşünce özgürlüğüne
vurulan bir darbedir.
Hükûmeti bu konuda uyarıyor,
adaletli olmaya davet ediyorum, size de söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın Atıcı…
4.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, çocuk gelinler sorununun çözümü için Hükûmetin
acilen gerekli düzenlemeleri yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, çocuk gelin sorunu ve çocukların istismarı, Kader’in ölümüyle
yeniden Türkiye'nin gündemine oturmuştur. Hukuksal eksiklik ve yanlışlıklar
nedeniyle çocukların evlenmelerine engel olunamamaktadır. Çocuk gelinlerden çok
sayıda ölüm olmasına rağmen, AKP, oy kaybederim korkusuyla, on bir yıllık
iktidarı döneminde soruna çözüm getirmemiştir.
İnsanlığın utancı olan çocuk
gelin konusu, toplumsal yaşamımızda gelenekselleşmiş bir ilkellik olarak
durmaktadır. Bu ilkelliğin yok edilmesi yasal düzenlemeler ve eğitimle
mümkündür. Bu konuda Hükûmetin acilen gerekli düzenlemeleri yapması
gerekmektedir.
Ayrıca, Diyanet İşleri
Başkanlığı başta olmak üzere ilgili tüm kurumlar seferberlik ilan etmelidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu konuda inisiyatif almalı ve bir araştırma
komisyonu kurmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Atıcı.
Sayın Kaplan…
5.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli’de Zekiye Gündoğdu Yurdunda ka-lan
bazı öğrencilerin Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle yurttan
atılmalarına ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Son dönemlerde, Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti öç alma güdüsünden bir türlü vazgeçmiyor. Son yapılan
yolsuzlukları ve rüşvet iddialarını bir tarafa bırakıyorum. Gezi Parkı
eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle daha önce Samsun’da öğrencileri yurttan
atan anlayış, ne yazıktır ki geçen hafta da Kocaeli ilinde Zekiye Gündoğdu
Yurdunda kalan öğrencileri, emniyet güçlerinin yurt müdürlüklerine yazdığı bir
yazı gerekçesiyle, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları gerekçesini göstererek
süresiz yurttan atmaktadır.
İşin ilginç tarafı, yurt
yetkililerinin de ne yazıktır ki sadece -emniyette herhangi bir suç ve
tutuklama olmamasına rağmen- bu yazıya istinaden öğrencileri süresiz yurttan
atmış olmaları düşündürücü. Üzücü taraflarından biri de şu: Bu süresiz
atılmayla beraber öğrencilerin hem bursları hem kredileri kesilmekte.
Gelin, bu öç alma duygusundan
vazgeçelim, cadı avından vazgeçin; bu öğrenciler bizim. Ben Kredi ve Yurtlar
Kurumu Disiplin Kurulunun bu konuda gerekli önlemi almasını istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Sayın Tanal…
6.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, genel sağlık sigortası primlerinin neye göre
hesap-landığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hiçbir geliri olmayan
vatandaşlarımızdan genel sağlık sigortası primi olarak alınan miktar neye göre
hesaplanmaktadır?
İşsiz vatandaşlarımızın gelir
testinde aile fert başına düşen gelire bakılması hakkaniyete aykırı değil
midir?
Emekli aylığıyla zar zor
geçinmeye çalışan anne babaların üniversite mezunu genç çocuklarının genel
sağlık sigortası primi olarak -hiçbir gelirleri olmadığı hâlde- fert başına
düşen gelir üzerinden ödeme yapmaları eşitliğe, sosyal devlet ilkesine
aykırılık teşkil etmiyor mu? Bu mağduriyetin giderilmesi için Hükûmet neden
hiçbir çalışma yapmamaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Tanal.
Sayın Öğüt…
7.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, faili meçhul cinayetlere ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
– Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geçen hafta, henüz 28
yaşındayken polisler tarafından vahşice dövülerek öldürülen Metin Göktepe’nin
ölümünün 18’inci yıl dönümüydü ve katilleri hâlâ bulunamadı. Birkaç gün sonra
da gazetesinin önünde suikasta uğrayan Hrant Dink’i anacağız. Ancak burada bir
iki noktaya özellikle dikkat çekmek istiyorum.
Dink cinayetinin kilit
isimlerinden biri, daha yeni verdiği ifadesinde polisleri işaret ederek
cinayeti örgütlemekle suçlamıştır. Bu ve buna benzer birçok cinayette düğüm
çözülmedikçe, gerçek failler korundukça devlet tetikçileri yakalasa bile faili
meçhuller devam edecektir. Hükûmet bu halka bir söz vermiştir. Hükûmet “Faili
meçhulleri çözeceğiz.” sözünün altında kalmış, kendi döneminde gerçekleşen Dink
suikastını dahi çözmeyi başaramamıştır. Bugün, 19 yaşındayken sivil polislerce
linç edilen Ali İsmail Korkmaz’ın davası da aynı akıbete sürüklenmeye
çalışılmaktadır. Buna asla izin vermeyeceğimizi de belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Öğüt…
Sayın Doğru…
8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kıbrıs Türklerinin liderlerinden Doktor Fazıl
Küçük’ün 30’uncu ölüm yıl dönümüne ve sanal ortamda konut projeleri
oluşturularak yapılan satışlar konusunda Hükûmetin önlem alması gerektiğine
ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kıbrıs Türkü’nün bağımsızlık
mücadelesine hayatını adayan kahraman insan Doktor Fazıl Küçük’ü ölümünün
30’uncu yıl dönümünde takdir, minnet ve şükranla anıyorum, “Ruhu şad
olsun.” diyorum.
Ayrıca, ülkemizde, son
yıllarda sanal ortamda, konut projeleri oluşturulup satışlar yapılmaktadır. Bu
satışlar da küçümsenmeyecek şekilde, yüz binlerce konutu kapsamaktadır.
İnsanlar sanal ortamda, yapılacak olan konutları satın almaktadır. Hükûmet
olarak bu konuda projelerin kontrolü, takibi ve teslimi konusunda önlemler
alınması gerekir. Yoksa, geçmişte yaşanan batık bankerler olayları gibi çeşitli
olaylarla karşılaşabiliriz.
“İnsanların umudunun
sönmemesi için şimdiden önlemlerin alınması gerekir.” diyor, Hükûmeti ve
yetkilileri bu konuda uyarıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Doğru.
Sayın Eyidoğan…
9.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, kentsel dönüşüm uygulamalarındaki başıbozukluğa
ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) –
Teşekkür ederim Başkan.
Kalkınma Bakanlığına, kentsel
dönüşüm için yüz binlerce bina yıkılacağını, yapıların inşaat ve yıkıntı
atıklarının ne boyutta olduğuna dair bilginin olup olmadığını sordum. Verilen
cevapta, Resmî İstatistik Programı için, inşaat ve yıkıntı atık
istatistiklerinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığının sorumluluğunda olduğunu,
Bakanlığın mevcut veri setinin istatistik üretmek için yeterli olmaması
nedeniyle bu konuda herhangi bir resmî istatistik bilgisinin mevcut olmadığı
bildirilmiştir.
Kanun çıkmış, yönetmelik
çıkmış, riskli alanlar ilan edilmiş, planlar hazırlanmış, hak sahipleri
belirlenmiş, yetki devirleri yapılmış, müteahhitlerle hak sahipleri arasında
protokoller imzalanmış, binalar yıkılmaya devam ediyor ancak ne kadar inşaat
yıkıntısı çıkacak, nereye dökülecek, yıkıntı ve atıkların çevreye etkisi ne
olacak, geri kazanım mümkün mü, bilinmiyor.
Bu, başıbozukluğun geldiği
son noktadır. Bunun devlet yönetimi ciddiyetiyle açıklanması mümkün değildir.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Eyidoğan.
Sayın Türkoğlu…
10.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Osmaniye Düziçi’ndeki Karasu
Şelalesi’nin bir hidroelektrik santral yüzünden kuruduğuna ve bu şelalenin
kurtarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çevre, tabiat insanoğlu
olarak sahip olduğumuz bir değer olmaktan daha çok, gelecek nesillere koruyarak
ve geliştirerek devretmemiz gereken birer emanettir. Özellikle sanayileşme ve
ticari saiklerle yapılan saldırılar nedeniyle çevre ancak anayasal hükümlerle
korunabilmektedir. Bugünün Türkiyesi’nde, özellikle hidroelektrik santraller,
özel firmalara verilen imtiyazlar çevre katliamına sebep olmaktadır. Osmaniye
Düziçi’nde Sabun Suyu üzerindeki Karasu Şelalesi de maalesef bu katliamdan
nasibini almıştır. Sabun Suyu Karasu Şelalesi bir hidroelektrik santral
yüzünden kurumuştur hem de sözleşmeye aykırı olarak. Doğal güzelliği ve serin
havasıyla sadece Düziçi ve Osmaniye’nin değil, Kahramanmaraş ve Gaziantep başta
olmak üzere, tüm çevre illerde yaşayan herkesin ziyaret yeri olan, Hollywood
filmlerine bile sahne olan bu şelalenin korunmasının, kurtarılmasının elzem
olduğunu Hükûmete hatırlatmak istiyor, sorumluların da gerekli cezalara
çarptırılmasını bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Türkoğlu.
Sayın İrbeç…
11.- Antalya
Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç’in, demokrasilerde kuvvetler ayrılığı ilkesinin
vaz-geçilmez olduğuna ve görevini yapan kurumları baskı ve kontrol altına almaya
çalışmanın, demokratik seçimle iş başına gelmiş hükûmetlerin başvuracağı bir
yöntem olmadığına ilişkin açıklaması
YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Parlamenter sistemin veya
başkanlık sisteminin söz konusu olduğu demokrasilerde kuvvetler ayrılığı ilkesi
vazgeçilmezdir çünkü demokratik sistemin sağlıklı yürüyebilmesi için yasama,
yürütme ve yargı kuvvetlerinin birbirini dengelemesi gereklidir. Bu denge
bozulduğunda sağlıklı bir demokrasiden söz edilemez, bugün ülkemizin gelmekte
olduğu durum budur.
Yürütmenin yargıyı kontrol
altına alma gayretlerini milletçe hayretle izliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’nın 148’inci maddesi açık ve nettir. Sağlıklı demokrasilerde her
kurum denetlenebilir ve denetlenmelidir de ama görevini yapan kurumları baskı
ve kontrol altına alıp sindirmeye çalışmak, demokratik seçimle iş başına gelmiş
hükûmetlerin başvurabileceği bir yöntem değildir, bırakın herkes görevini
yapsın. Görevini kötüye kullanan herkesin denetlenmesi ve gerekli şekilde
cezalandırılması demokratik hukuk devletinin vazgeçilmezidir. Yolsuzlukların
üzerine gitmek dururken insanları “Haşhaşiler” diyerek veya başka isimler
kullanarak gruplara ayırmak, birleştiriciliğe değil, bölücülük politikalarına
hizmet eder.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın İrbeç.
Sayın Soydan…
12.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, Çanakkale Lâpseki Yeniceköy’den
geçirilecek enerji hattının insanlara ve şeftali bahçelerine zarar vereceğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA SERDAR SOYDAN
(Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çanakkale Lâpseki ilçemizin
Yeniceköy’ü Türkiye’de şeftali üretimi üzerine önemli bir yerleşim yeridir ve
bu köye yakın olan bölgeler de maalesef altın şirketleri tarafından istila
edilmiştir. Şimdi, buradan termik santraller için bir enerji hattı
geçirilecektir. Bu enerji hattı ne yazık ki hem orada yaşayan insanların
sağlığına zarar verecektir hem şeftali bahçelerine zarar verecektir. Maalesef,
Hükûmetin gücü altın şirketlerine yetmemektedir, benim zavallı Yeniceköylüme
yetmektedir. İnsan sağlığına ve bahçelere zarar verecek olan bu enerji hattının
altın şirketlerinin istila ettiği yerlerden geçirilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Soydan.
Sayın Belen…
13.- Tekirdağ
Milletvekili Bülent Belen’in, Kıbrıs Türklerinin liderlerinden Doktor Fazıl
Kü-çük’ün 30’uncu ölüm yıl dönümüne, Kırklareli Demirköy’deki sağlık
hizmetlerinin yetersizliğine ilişkin açıklaması
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Vefatının 30’uncu yılı
dolayısıyla Kıbrıs Türklerinin lideri Doktor Fazıl Küçük’ü saygıyla anıyorum.
Sayın Başkan, hafta sonu,
görevli olarak Kırklareli ilinin Demirköy ilçesine gittim. Demirköy ilçesinde
hastane yok, sağlık merkezinde uzman doktor yok, röntgen cihazları var, film
çekecek teknik eleman yok. Haftada bir gün, cuma günleri diş doktoru geliyor,
saat 11.00’den 14.00’e kadar hizmet veriyor, fakat diş çekeceği aleti yok,
dolgu yapacağı alet yok dolayısıyla turistik gezi için gelmiş oluyor. İlçeye
bağlı sahil beldesi olan İğneada’da ne sağlıkevi ne sağlık ocağı ne hastane,
hiçbir şey yok. En yakın sağlık merkezi Pınarhisar ilçesi, İğneada’ya 75
kilometre mesafede, Kırklareli 100 kilometre mesafede. Buradaki insanlarımız
Türk vatandaşı değil mi? Bu ülkeye vergi vermiyorlar mı? Anayasa’nın 56’ncı
maddesine göre, devlet vatandaşlarına sağlık hizmetini eşit olarak sunmak
zorunda. Buradan, Edirne Milletvekili olan Sağlık Bakanımıza çağrı yapıyorum, bu
mağduriyeti gidersin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Belen.
Sayın Hamzaçebi…
14.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, CHP Grubu olarak, Kıbrıs Türklerinin
liderlerinden Doktor Fazıl Küçük’ün ve yine Kıbrıs Türklerinin büyük önderi
Rauf Denktaş’ın ölüm yıl dönümlerine, Kıbrıs Türklerinin özgürlük ve Avrupa
Birliğine tam üye olma yolundaki mücadelesini gönülden desteklediklerine
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, hayatını Kıbrıs
Türklerinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesine adamış, Kıbrıs Türklerinin
bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin önderlerinden Doktor Fazıl Küçük’ün
30’uncu ölüm yıl dönümü. Bundan üç gün önceki tarih olan 12 Ocak tarihi de yine
Kıbrıs Türklerinin bir başka büyük önderi olan Rauf Denktaş’ın ölüm yıl
dönümüydü. Hem Rauf Denktaş’ı hem Fazıl Küçük’ü ölüm yıl dönümlerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak rahmetle, saygıyla, şükranla anıyoruz.
Yine, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak, Kıbrıs Türklerinin kendilerini yönetme, özgürlük ve Avrupa
Birliğine tam üye olma yolundaki mücadelesini gönülden destekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
Sayın Ağbaba…
15.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, bakkalların sorunlarına ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın
Başkan, esnaflarımız eriyor, kan kaybediyor, kepenk kapatıyor, siftahsız akşam
ediyor. Esnaflar içinde en çok mağdur olanların başında bakkallar geliyor.
Bakın, bir rakam vermek
istiyorum sizlere: Malatya’da dört yıl önce bakkal sayısı 2.300 iken, bugün
1.446’ya düştü. Dört yılda 850 bakkal iflas etti. Nasıl iflas etmesin, her köşe
başına belediye marketleri, süpermarketler açtılar. Mahalle bakkalları ekmek
dışında bir şey satamıyor. Maalesef, AKP döneminde tam bir alışveriş merkezi
terörü var Malatya’da.
Zaten kıt kanaat geçinen
bakkallara bir darbe de belediyeler vurmaya hazırlanıyor. Bakkallar, pazar
günleri dükkânlarını açabilmek için belediyeye harç yatırıyordu, 2013’te 50
lira olan harç 2014 yılında 600 lira oluyor, yeni pazar ruhsatı bir anda yüzde
600 artırılıyor. İşçiye yüzde 4 zam verip bakkallardan 12 kat fazla katkı
isteyenleri buradan huzurlarınızda kınıyorum. Bakkallara “21 Ocağa kadar 600
lira verip ruhsat alın, yoksa pazar günleri bakkalınızı açamazsınız.” diyorlar,
kısacası “Bakkal dükkânlarınızı kapatın.” demek istiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) –
Malatyalı bakkallar bu parayı ödeyemeyeceklerini Malatya Belediyesine
ilettiler, maalesef buradan bir sonuç
çıkmadı. Bu sorunun çözülmesini bekliyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Ağbaba.
Sayın Canalioğlu…
16.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Hükûmetin, Trabzon Numune
Hastanesinin yerinde kalmasını isteyen vatandaşların sesine kulak vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1947 yılından günümüze,
altmış yedi yıldan bu yana Trabzon ve komşu illerine sağlık hizmeti veren ve
Trabzon’un merkezinde bölge hastanesi durumunda bulunan Numune Hastanesi kent
merkezi dışına taşınmak istenmektedir. Oysa Numune Hastanesi olarak onkoloji
bölümü, biyokimya, mikrobiyoloji, patoloji laboratuvarları ile kanser tarama ve
eğitim merkezi üniteleriyle donanmış, yoğun bakım üniteleriyle, ayrıca acil
servisle Trabzon’un insanına hizmet vermekte ve bölge insanına hizmet
vermektedir ama ne yazık ki Hükûmetin tutumu olarak, Yomra ilçesi Kaşüstü
beldesindeki hastaneye taşınma noktasında karar alınmıştır. Vatandaşlarımızın
bu taşınmaya karşı duyuruları vardır, istememektedirler. Aynı zamanda,
etrafında bulunan berberinden taksi durağına kadar küçük esnafın ve oraya bir
canlılık getiren, orayı bir ticaret merkezi hâline getiren, Trabzon’un
merkezinde olan bu hastanenin yerinde kalması noktasında vatandaşların da
sesine kulak vermek durumundadır Hükûmet ve sağlık hizmeti yapmak istiyorlarsa
mutlaka bu hastanenin yeniden canlandırılması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Canalioğlu.
Son olarak Sayın Halaçoğlu…
17.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Kıbrıs Türklerinin liderlerinden Doktor Fazıl
Küçük’ün 30’uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün, Kıbrıslı Türklerin
Rauf Denktaş’tan önceki unutulmaz lideri Fazıl Küçük’ün ölüm yıl dönümü,
kendisini rahmetle anıyoruz.
Kıbrıs Türklerinin yok
edilmeye çalışıldığı dönemde onlara önder olup Türkiye’yle birlikte, Rumların
kurmuş olduğu EOKA’ya karşı Kıbrıs Türk Mukavemet Birliğini kurmuştur. Bugün,
Kıbrıs Türklüğü varlığını bu büyük insana borçludur. Kıbrıs’ı birilerine peşkeş
çekmeye çalışanların onun kemiklerini sızlattıklarını unutmamaları gerekir.
Ölümünün 30’uncu yılında bu büyük insanı minnet ve rahmetle anıyor, makamının
cennet olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Halaçoğlu.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, Maliye Bakanlığı personelinin
so-runlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/818)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Maliye Bakanlığı
çalışanlarının sorunlarının araştırılarak sorunların giderilmesi ve daha
verimli çalışabilme ortamlarının oluşturulabilmesi için Anayasa’nın 98’inci ve
İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Mehmet Günal (Antalya)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
7) Cemalettin Şimşek (Samsun)
8) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9) Emin Çınar (Kastamonu)
10) Faruk Bal (Konya)
11) Ali Uzunırmak (Aydın)
12) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
13) Bülent Belen (Tekirdağ)
14) Mustafa Kalaycı (Konya)
15) Özcan Yeniçeri (Ankara)
16) Necati Özensoy (Bursa)
17) Zühal Topcu (Ankara)
18) Ali Öz (Mersin)
19) Enver Erdem (Elâzığ)
20) Sinan Oğan (Iğdır)
21) Seyfettin Yılmaz (Adana)
22) Mehmet Erdoğan (Muğla)
Gerekçe
5345 sayılı Gelir idaresi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 16/5/2005 tarihinde
yürürlüğe girmesinden bugüne geçen yaklaşık yedi yıllık süreçten sonra, yeniden
yapılanmada amaçlanan düzeye hâlâ gelinememiştir.
Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi
personeli huzursuz ve verimli bir çalışma ortamından uzak durumdadır.
659 ve 666 sayılı kanun
hükmünde kararnameler ile kamuda çalışan personelin hem mali haklarında hem de
unvanlarında değişiklikler olmuştur.
659 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Maliye Bakanlığında çalışan uzmanlar, merkez veya taşrada
istihdam edilmelerine göre ayrıştırılmıştır. Bu kanun hükmünde kararname ile
devlet muhasebe uzmanı, devlet malları uzmanı, devlet bütçe uzmanı, devlet
gelir politikaları uzmanı, MASAK uzmanı, muhasebat kontrolörü ve millî emlak
kontrolörü maliye uzmanı olarak; muhasebe uzmanı, millî emlak uzmanı, muhasebe
denetmeni ve millî emlak denetmeni ise defterdarlık uzmanı kadrolarına
atanmışlardır
Bu düzenlemeyle birlikte,
maliye uzmanları için 3600 ek gösterge, 2000 makam tazminatı ve 8000 görev
tazminatı verilmesi öngörülmüştür. Bu düzenlemenin yanı sıra 666 sayılı KHK ile
de bu ayrım devam ettirilmiştir. Böylece maliye uzmanları ile defterdarlık
uzmanları arasında sadece aylık yönünden, Maliye Bakanlığının ek ödemesinden
kaynaklanan 212 TL'lik fark varken, şu anda 1.400 TL maaş, 988 TL emeklilik
maaşı ve 11.440 TL emeklilik ikramiyesi farkı oluşmuştur. Ayrıca, başka
kurumların taşra teşkilatlarında istihdam edilen uzmanlara -denizcilik uzmanı,
TÜİK uzmanı, iş sağlığı ve güvenliği uzmanı, kültür ve turizm uzmanı- 3600 ek
gösterge verilirken bu durum Maliye Bakanlığı personeli için geçerli
olmamıştır.
Maliye Bakanlığında (A) grubu
uzman olarak istihdam edilen uzmanlar mesleğe alınma koşulları, yetiştirilme ve
mesleğe atanma esasları ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki ek
gösterge, özel hizmet tazminatı, denetim tazminatı ve diğer zam ve tazminatlar
yönünden mali hakları aynı iken hatta bazı dönemlerde aynı sınavla mesleğe
alınmışlarken ve hâlen de birlikte çalıştırılırken farklı mali haklara tabi
tutulmaktadırlar. Ayrıca, bu uzmanların görev yaptıkları birimlerin teşkilat
yapısında, görevlerinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır.
Hazine avukatları temsil
ettikleri kurumların hukuk davaları yanında ceza davaları, idari davalar ve
icra takipleri ile birlikte devlet hukuk danışmanlığı görevini de
yürütmektedir. Hazine avukatları sosyal, ekonomik haklar ve imkânlar yönünden
yirmi yıl önce hâkim ve savcılarla denk maaş almaktaydılar. Bugün itibarıyla, durum
hazine avukatlarının aleyhine bozulmuştur.
Millî emlak ve muhasebe
denetmenleri, denetim ve inceleme yetkilerini 178 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile almaktaydılar. 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bu
yetkilerinin olup olmadığı muammalı hâle gelmiş ve yönetmelikle belirleneceği
yönünde bir düzenleme yapılmıştır. Söz konusu yetkilerin yönetmelikle verilip
verilemeyeceği tartışmalı olduğu gibi, yönetmelikle verilecek yetkiler her an
geri alınabilecektir. Bu şekilde denetimin rasyonel, etkin ve verimli olması
mümkün değildir. Defterdar yardımcılığına geçişte sekiz yıl görev yapmaları
yeterli iken bu hak ellerinden alınmıştır. İç denetçilik başvurusunda beş yıl
çalışmak yeterli iken unvan değişikliğinden dolayı bu süre sekiz yıla
çıkarılmıştır.
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, enerjide dışa bağımlılığın
azaltılması için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/819)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Enerjide dışa bağımlılığının
azaltılması için yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98, İç Tüzük’ün 104'üncü ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırılması açılmasını arz ve teklif ederiz.
24/4/2012
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
4) Alim Işık (Kütahya)
5) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
6) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
7) Emin Çınar (Kastamonu)
8) Faruk Bal (Konya)
9) Cemalettin Şimşek (Samsun)
10) Ali Uzunırmak (Aydın)
11) Mehmet Günal (Antalya)
12) Bülent Belen (Tekirdağ)
13) Mustafa Kalaycı (Konya)
14) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
15) Zühal Topcu (Ankara)
16) Necati Özensoy (Bursa)
17) Özcan Yeniçeri (Ankara)
18) Sinan Oğan (Iğdır)
19) Ali Öz (Mersin)
20) Enver Erdem (Elâzığ)
21) Mehmet Erdoğan (Muğla)
22) Seyfettin Yılmaz (Adana)
B) Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan
Slovenya Cum-hurbaşkanı Borut Pahor’a “Hoş geldiniz.” denilmesi
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, ülkemizi ziyaret etmekte olan Slovenya Cumhurbaşkanı Sayın
Borut Pahor Meclisimizi teşrif etmiş bulunmaktadırlar. Kendilerine Meclisimiz
adına “Hoş geldiniz.” diyorum. (Ayakta alkışlar)
A) Meclis Araştırması Önergeleri (Devam)
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, enerjide dışa bağımlılığın
azaltılması için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/819) (Devam)
BAŞKAN – Buyurun.
Gerekçe:
Enerjinin tüm tüketicilere
yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve sürdürülebilir bir şekilde
sunulması temel bir enerji politikası olmalıdır. Enerji fiyatlarındaki artışın
en önemli nedenlerinden biri de enerjide dışa bağımlılıktır. Ülkemizde enerji
talebinin yerli üretimle karşılanma oranı gittikçe azalmaktadır. 1990'da yüzde
48,1 olan talebin yerli üretimle karşılanma oranı 2009 yılında yüzde 29,5'e,
2010 yılında yüzde 28,5'e, 2011 yılında ise yüzde 27,6'ya düşmüştür. Mevcut
politikaların sürdürülmesi hâlinde birincil enerji tüketiminde dışa
bağımlılığın daha da artması kaçınılmazdır.
Türkiye'nin birincil enerji
tüketiminin yüzde 87'sini karşılayan doğal gazın yüzde 98’i, petrolün yüzde
91'i, taş kömürün yüzde 90'ı ithal edilirken linyitin tamamı ülkemizde
üretilmektedir. 2011 yılındaki 240,8 milyar dolarlık ithalatımızın yüzde
22,42'si yani 54 milyar doları enerji ithalatıdır.
2011 yılında üretilen 228 twh
elektriğin yüzde 44,7'si doğal gazdan, yüzde 10'u ithal kömürden, yüzde 22,8'i
baraj ve akarsulardan, yüzde 16,9'u linyitten, yüzde 2,1'i rüzgârdan, yüzde
3,2'si diğer termik santrallerden, yüzde 0,3'ü jeotermalden üretilmiştir.
Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için enerji tasarrufunun yanında yerli ve
yenilenebilir enerji potansiyellerinin harekete geçirilmesi gerekmektedir.
Dünya Enerji Konseyi Türk
Millî Komitesinin raporlarına göre, ülkemizde, güneşten 380, rüzgârdan 120,
baraj ve akarsulardan 100, linyitten 100, biyogazdan 35 ve jeotermal
kaynaklardan 15 milyar kilovatsaat elektrik üretmek mümkündür. Dolayısıyla,
Türkiye öz kaynaklarını harekete geçirdiğinde 750 milyar kilovatsaat elektrik
üretebilecektir. Ayrıca enerji verimliliğinden 58 milyar kilovatsaat,
santrallerin rehabilitasyonuyla 19 milyar kilovatsaat elektrik katkısı
sağlanabilir. 2011 tüketimimizin 228 milyar kilovatsaat olduğu düşünüldüğünde
yeterli üretim sağlandığı gibi 599 milyar kilovatsaatlik ihracat da
yapılabilecektir. Ancak AKP Hükûmeti tarafından Türkiye'nin bu potansiyeli
kullanılmamakta, enerji açığını kapatmak için ithal kaynaklara ve fosil
yakıtlara başvurulmaktadır. Bu durumda hem dışa bağımlılık hem de sera
gazlarının salınımı artmaktadır.
Mevcut kurulu gücün 1.2889
katı oranında çok sayıda ithal kömür ve doğal gaz yatırımı gündemdedir. Mevcut
kurulu gücün yüzde 18'i düzeyinde olan 8.965 megavat kapasitedeki taş kömürü
santrallerine lisans verilmiş olup 11.765 megavat kapasitedeki yatırımların
lisans başvuruları ise inceleme aşamasındadır. Bu santrallere lisans verilmesi
hâlinde çok büyük çoğunluğu ithal kömüre dayalı santrallerin yaratacağı ilave
kapasite 20.730 megavata ulaşacaktır. Bir başka deyişle, Türkiye'de kurulu
gücün yüzde 41'i oranında yeni ithal kömür santrali kurulacaktır. Bu da kömür
ithalatını artıracaktır.
21 Mayıs 2009 tarihli
Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi’nde yerli ve
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı için alınacak tedbirler sonucunda
elektrik üretiminde doğal gazın payının yüzde 30'un altına düşürüleceği ifade
edilmiştir. Ancak 2011 yılında üretilen elektriğin yüzde 44,7'si doğal gazdan
üretilirken mevcut mevcut kurulu gücün yüzde 28'i oranında 14.104 megavat
kapasitede santral lisansı verilmiştir. Başvuru, inceleme değerlendirme
aşamasındaki santrallerin kurulu gücü ise 30.422 megavattır. Bu santrallerin de
lisans alması durumunda 44.525 megavat kapasiteyle bugünkü toplam kurulu gücün
yüzde 88'i oranında ilave doğal gaz santrali kurulacaktır.
İthal kömür ve doğal gaza
dayalı olarak yeni kurulan bu santrallerinin yaratacağı 65.254 megavat
kapasiteyle mevcut toplam kurulu gücün yüzde 129'u oranında ithal doğal gaz ve
kömür yakıtlı santral tesis edilmiş olacaktır. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun sorumlu olduğu bu tablo,
Türkiye'nin enerjideki dışa bağımlılığını daha da artıracaktır. Bu veriler,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının Strateji Belgesi’nde yer alan
Türkiye'nin elektrik üretiminde dışa bağımlılığı azaltma ve elektrik üretiminde
doğal gazın payını yüzde 30'un altına düşürme hedefinin boş bir hayal olarak
kalacağını göstermektedir.
3.- Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve 22 milletvekilinin, iş kazaları ve işçi
ölümlerinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/820)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son zamanlarda yaşanan işçi
ölümlerinin nedenlerinin araştırılması ve engellenmesi için gerekli önlemlerin
alınması için Anayasa'nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Meclisinin raporuna göre, ocak ayında 62, şubat ayında 42, mart ayında 59 işçi
iş kazalarında hayatını kaybetti. Güvencesiz çalışma nedeniyle, tersanelerde
147’nci işçi ölümü gerçekleşti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının açıkladığı
veriler dikkate alındığında 2002-2011 arasında iş kazalarında ölen işçilerin
sayısı toplam 10.297.
İşçi ölümlerinin altında
yatan neden, sağlıklı ve güvenli çalışmanın bir maliyet olarak görülmesidir.
Sermaye, bu yüzden "işçi sağlığı" yerine "iş sağlığı"
kavramını kullanıyor. Yani, işçilerin değil işin sağlığı, işletmenin
verimliliği ön planda tutuluyor. AKP iktidarı da işçilerin can güvenliğini
sağlayacak düzenleme ve denetimleri yerine getireceğine, küresel rekabeti yani
işletmelerin kârlılığını gerekçe göstererek emekçileri koruyan mevcut
düzenlemeleri dahi ortadan kaldırıyor ve denetim görevini gerektiği gibi yerine
getirmiyor. Siyasal iktidar, işçi ölümlerini "Kader.", "Vadeleri
dolmuş.", "Ölüm bu işin doğasında." diye değerlendiriyor. Oysa,
tüm iş kazaları ve meslek hastalıkları önlenebilir.
Her köşe başında, inşaat
çadırında, baraj gölünde, maden ocağında, tersanede, çağrı merkezinde,
hastanede, plaza ofisinde, dershanede kendilerini bekleyen cinayetlere karşı
önlem alınmasını bekleyen işçiler için en önemli mesele, son yıllarda yaygın
bir uygulama hâline gelen taşeronlaştırma, güvencesiz çalıştırma, iş
güvenliğinin yeterince alınmaması ve sendikasızlaştırma operasyonlarıdır.
Yaygın ve ölümcül sorunların
kaynağı, küresel kapitalist sistemin üretim süreçlerinde esnek ve güvencesiz
istihdam ve çalışma biçimlerinin başat hâle gelmesidir. Daha fazla kâr için
daha uzun çalışma saatleri ve daha düşük işçi maliyetleri insanların insanca
yaşam koşullarının göz ardı edilmesidir.
Düşük ücretler, on üç on dört
saate varan uzun çalışma koşulları, sosyal güvenlikten yoksun olma, sağlıksız
ve güvenli olmayan çalışma ortamı 10 milyonun üzerinde çalışanı çepeçevre
sarmış durumdadır. Ülkenin üretken emeği, rekabette avantaj sağlanması ve hızlı
birikim yaratılması politikalarına kurban edilmektedir.
İnsan hayatı sadece
istatistik değildir, insan hayatından değerli herhangi bir şey yoktur. Elbette
işçilerin sağlığının korunması görevi işverenlere aittir ama bu konuda
düzenleme ve denetim yapma, ceza uygulama, gerektiğinde iş yerini kapatma
yükümlülüğü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına aittir. Bakanlık bu konudaki
görevlerini yerine getirmeyip bu alanda her türlü görevi üstlenmeye hazır
sendikaları ve meslek odalarını saf dışı etmenin peşinde.
Türkiye'nin büyüyen
sektörleri olan sırasıyla inşaat, maden, enerji ve hizmet sektörü en fazla can
kaybının da yaşandığı sektörler. Yaralanmalara baktığımızda da yine inşaat,
tekstil, hizmet, gıda, metal, maden, gemi inşa ve enerji sektörlerini
görüyoruz. Bir yandan teşvik kapsamına alınan sanayilerin yine bu sektörlerde
yoğunlaştığı da açık. Hükümetin teşvik verdiği bölge ve sektörlerde üretimin
artması beklenen bir durum ancak bu sürecin daha fazla iş kazalarına yol
açmaması için var olan tüzük ve yönetmeliklerin harfi harfine uygulanması ve
daha önce gerçekleşen iş cinayetleri için açılmış davaların da hızla, daha
fazla mağduriyet yaratmayacak şekilde sonuçlanması gerekiyor. İş kazaları ve
meslek hastalıklarında yakınını yitirenler merhamet değil, adalet istiyor.
Bu gerekçeyle son zamanlarda
yaşanan işçi ölümlerinin nedenlerinin araştırılması ve engellenmesi, gerekli
önlemlerin alınması için Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP
Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından
1990'lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşanan katliam ve köy
yakmalarının ortaya çıkarılması amacıyla 12/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 15 Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 15/01/2014
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
12 Kasım 2013 tarihinde,
Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen (4295
sıra no.lu), 1990'lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde yaşanan katliam ve
köy yakmalarının ortaya çıkarılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 15/01/2014 Çarşamba günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin lehine,
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan.
Buyurunuz Sayın Tan. (BDP
sıralarından alkışlar)
Geçmiş olsun diliyoruz size.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Çok
sağ olun, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, bugün
15 Ocak 2014. On sekiz yıl bitti, on sekiz yıl önce –bugün, 19’uncu yıla girmiş
oldu- Şırnak’ın Basa (Güçlükonak) ilçesinin Taşkonak köyünde, içerisinde köy
korucularının bulunduğu bir köy minibüsünde 11 kişi yakılarak öldürüldü.
Değerli arkadaşlar, olayın
duyulmasından hemen sonra, o dönemdeki basın, gazeteler, televizyon, olayı
PKK’nin yaptığını ve 11 tane köy korucusunun önce kurşunla öldürülerek sonra da
minibüsün içerisinde yakıldığını duyurdu. Tabii, aradan on sekiz yıl geçti. O
tarihte, şu an AK PARTİ milletvekili olan arkadaşımızla da beraber biz
Güçlükonak’a gittik, o heyetin içerisinde yer aldık. 30 kişiye yakın bir grup;
bunların içinden birkaç arkadaşımız daha sonra AK PARTİ’den milletvekili oldu,
bazı arkadaşlarımız Barış ve Demokrasi Partisinden milletvekili oldu ve yine
aynı şekilde, o tarihte, Almanya’da milletvekili olan Cem Özdemir de bizim bu
heyetimizin içerisindeydi.
Değerli arkadaşlar, olayın
ilk tahkikatından itibaren bunun bir PKK eylemi olmadığı, o dönemde bölgede
faaliyet gösteren devlet içinde kümelenmiş karanlık güçlerin; asker, emniyet
görevlisi, işte, adına daha sonradan “kontrgerilla” adı verilen JİTEM
güçlerinin olduğu, köylüler tarafından âdeta feryat figan edilircesine bizlere
anlatıldı. Biz de orada gördüklerimizi, duyduklarımızı yerinde tespit ettik,
raporlar hâline getirdik ve bu raporları ilgili yerlere takdim ettik. Ancak ne
feryadımıza ve figanımıza kimse kulak verdi ne de bu raporlar o tarihlerde
ciddiye alındı veya işleme konuldu. Yıllar geçti, yine aynı tarihte SHP
Hükûmetinde bakanlık yapan bir yetkili itiraflarda bulundu; yine, Şırnak’ta
valilik yapan Mustafa Malay o dönemdeki bildiklerini, gördüklerini açıkladı. Ve
daha sonra da bu iş o kadar ayyuka çıktı ki, 12 Temmuz 1996 tarihinde barış için
bir araya gelen çalışma grubunun bu raporları ve müracaatları doğrultusunda
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'nin etkili bir soruşturma yürütmediği
gerekçesiyle Türkiye'yi mahkûm etti. Ve daha sonradan da yine, biraz evvel
bahsettiğim, bakanlık yapmış, valilik yapmış o dönemdeki kişilerin itirafları,
açıklamaları, gözlemleri, bildiklerini nakletmeleriyle de bu olayın devletin
içindeki çeteler tarafından, tabii, çete dediğimiz asker ve güvenlik mensubu
üniforması altındaki çeteler tarafından işlendiği neredeyse bir tevatür hâline
geldi.
Değerli arkadaşlar, en son
2009 yılında Avukat Ercan Kanar ve insan hakları savunucusu Şanar Yurdatapan
“olayı emir komuta zinciri içinde, kasten ve organizeli, toplu bir şekilde
insan öldürmek” maddesinden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına başvuru
yaptılar, ancak bu başvurudan da henüz bir sonuç çıkmadı.
Değerli arkadaşlar, bu 11
insanın yakıldığı yeri, minibüsü, olayın şahitlerini, olayın geçtiği mekânları
bizzat ben de kendi gözlerimle gördüm. Dediğim gibi, o tarihten sonra birkaç
arkadaşımız AK PARTİ’den milletvekili oldu, birkaç arkadaşımız BDP’den oldu,
bazıları da Avrupa Parlamentosu üyesiydiler o tarihte Almanya’dan, yine uzun
yıllar parlamenterlik yaptılar, bazıları bakan da oldu.
Şimdi, bu kadar açık ve seçik,
gözler önünde cereyan eden ve artık neredeyse kamuoyu nezdinde açıklığa
kavuşmuş bir meseleyle alakalı, devletin resmî yetkililerince hiçbir ciddi
netice ortaya konulmadı tıpkı Roboski olayı gibi. Roboski de ne yazık ki yine
aynı coğrafyada, yine aynı ilin, Şırnak’ın sınırları içerisinde cereyan etti,
iki yıl geçti üzerinden, “Anahtar nerede? Suya düştü. Su nerede? İnek içti.
İnek nerede? Ormana kaçtı. Orman ne oldu? Yandı, bitti, kül oldu.” Ortada fail
yok, bir şey yok, belirgin hiçbir şey yok; sadece İnternet kasetleri var, ses kasetleri var, belgeler
var, havada uçuşan söylentiler var ama netice ne? Netice yine ortada yok.
Değerli arkadaşlar, işte
bizim parti grubumuz, 1990’lı yıllardan itibaren bölgede sadece bir can yakıcı
örnek olan, can alıcı örnek olan, tüyleri diken diken eden bir örnek olan
Güçlükonak (Basa) örneğinden başlayarak Roboski’ye kadar getirdiğim bu
meselelerle alakalı defalarca Meclis araştırma önergesi verdi; bu kürsüden
sizlere hitap edildi ancak maalesef yine bir netice alınamadı. İşte, bugün de
biz bu Meclis araştırma önergemizi yineliyoruz, tekrarlıyoruz. Ve sizlere
diyoruz ki: Arkadaşlar, bakın, bu kadar mazlumun ahı yerde kalırsa bu ülkeye
barış da gelmez, demokrasi de gelmez, ve bu olayların üzerini örten bütün
güçler yani olayı yapanlar, ondan sonra bir şekilde iktidara gelenler ve on iki
yıldır da iktidarda olan AKP Hükûmeti de dâhil bütün bu güçler, bakın, bugün
birbirlerine düştüler, neredeyse birbirlerini telef ediyorlar. Çekme mazlumun
ahını, çıkar aheste aheste. Mazlumun ahı, indirir şahı. Zulüm ile abat olanın
sonu berbat olur. Bunları defalarca söyledik ama Arapların “…” (x) dediği gibi
konuş, konuş hiçbir faydası yok. Ancak, o adaletsizlik Başbakanın oğlunun önüne
–sözde, tırnak içinde, adaletsizlik diyorum Başbakanın ifadesiyle- geldiği
zaman veya bakan çocuklarına işin ucu dokunduğu zaman herkes feryat figan
ediyor. Hâlbuki bu adalet, bu mahkeme, bu hukuk herkese lazım, hepimize lazım.
Doğru düzgün bir adil mekanizma işletemezsek işte bu mazlumların ahı gelir, bir
gün bizleri de yakar.
Yine, defalarca bu kürsüden
seslendik, dedik ki: Bakın, Balyoz davasını açıyorsunuz, Ergenekon davasını
açıyorsunuz, onlarca kendi aranızdaki hesaplaşmalarla alakalı birbirinizin
bütün ipliğini pazara çıkarıyorsunuz; gelin, bu Fırat’ın doğusundaki
Ergenekon’u, Kürdistan’daki karanlık devleti,
(x) Bu bölümde Hatip
tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
Ergenekon yapılanmasını ortaya
çıkaralım. Defalarca buradan sizlere seslendik; gelin, bir Meclis araştırmasını
doğru düzgün yapalım, Millî İstihbarat elinde ne kadar bilgi ve belge, arşiv
varsa koysun bu komisyonun önüne. KCK’nin bir önceki sorumlusu Murat Karayılan
bile oradan haykırdı, dedi ki: “Bende de ne bilgi, belge varsa ben de her türlü
evrakımı, arşivimi ve dokümanımı önünüze koyuyorum.”
“Kürt Ergenekon’u”
diyordunuz, defalarca dediniz. “Fırat’ın doğusundaki Ergenekon” dediniz,
defalarca dile getirdiniz. Karanlık ilişkiler var.” dediniz, “Eroin var.”
dediniz, “Silah var.” dediniz, “Rant var.” dediniz. Peki, kardeşim,
iktidarsınız, getirin. Bakın, bugün hacıların hocaların hepsinin kaseti,
bilgisi, belgesi sokağa döküldü. Bizim Diyarbakır’da bir çarıklı erkânıharp
ağabeyimiz dedi ki: “Ya, bu hacılarla hocalar birbirine girdi, kafam alaka
bulaka oldu. Ne oluyor belli değil.” Peki, gelin, bu alaka bulakalığı allak
bullak edin. Bütün Fırat’ın doğusundaki yapılanmaları, gizlilikleri,
kontrgerillayı, JİTEM’i, faili meçhulleri, 3 bin köyün boşaltılmasını, binlerce
insanın kafasına kurşun sıkılmasını gelin, araştıralım. Bunu araştırmadığımız
müddetçe, bu kan, değerli arkadaşlar, hepinizin elleri üzerindedir.
Saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Tan.
Aleyhinde, Van Milletvekili
Burhan Kayatürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN (Diyarbakır) –
Yani, çok enteresan, aleyhte ne diyecek bir Kürt milletvekili, onu da merak
ediyorum ve merakla dinliyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu
ne demek? Yani, cevap vermek için Türk olmak zorunda mı ya?
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ya,
Türk de cevap versin, buyurun, Arap da versin, Boşnak da versin. Bakalım ne
diyecek, merak ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Faşistlik yapmayın ya!
ALTAN TAN (Diyarbakır) –
Faşizmin sesi geliyor.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Kayatürk.
BURHAN KAYATÜRK (Van) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de Barış ve Demokrasi Partisinin grup
önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki bugüne kadar yaşanan
acıları hepimizin kabul etmesi lazım. Ancak, bu yaşanan acıların anlatıldığı
dönemde de gerçekten başka yanlışların yapılmaması lazım. Bakın, biraz önce
sayın konuşmacı söyledi. Evet, biz 1990’larda kendilerini devlet yerine koyan
paralel yapıların Türkiye’de doğu ve güneydoğuda çok ciddi yanlışlıklar
yaptıklarını kabul ediyoruz ve bu yapılanların yanlış olduğunu, kabul edilmez
olduğunu da söylüyoruz.
Biraz önce değerli
milletvekilimiz söyledi; özellikle, Güçlükonak olayında bir milletvekilimizin
de olduğunu söyledi ve o milletvekilimiz de Sayın Mehmet Metiner’di. Biraz önce
kendisiyle…
ALTAN TAN (Diyarbakır) –
İhsan Arslan Bey de vardı, İhsan Arslan Bey o zaman, o da beraber, evet.
BURHAN KAYATÜRK (Devamla) –
Mehmet Metiner Bey de varmış.
ALTAN TAN (Diyarbakır) –
Evet, doğru.
BURHAN KAYATÜRK (Devamla) – O
da yapılanların aynen öyle olduğunu, doğru olduğunu ve tıpkı AK PARTİ’nin
yaptığı gibi kendisinin de bunu kabul etmediğini, kabul edilmez olduğunu ifade
etti.
Değerli arkadaşlar, tabii,
maalesef, AK PARTİ iktidara geldiğinde kucağında sürüsüyle problem gördü ve
belki de en önemli problemlerin başında da bu mesele geliyordu, Kürt meselesi
geliyordu ve bunun daha fazla acıya, daha fazla gözyaşına izin vermemesi,
birlik ve beraberliğimizin pekişmesi, kardeşliğimizin rayına oturtulması için
de çok büyük bir çaba ortaya koydu. Ve o çabalar neticesinde, bugün, AK
PARTİ’nin son on yıl içerisinde peş peşe attığı adımların hepimizin, değil
sadece Türkiye’de bütün dünyada çok büyük bir takdir topladığını kabul etmesi
lazım. Özellikle, ben bugün bu konuşmayı yapacağımı söylediğimde İçişleri
Bakanlığından bir bilgi notu gönderildi. AK PARTİ döneminde yapılanları ben çok
kısa olarak anlatmak istiyorum.
Şimdi, Köye Dönüş ve
Rehabilitasyon Projesi kapsamında çok önemli işler yapıldı. Belki bu acılar
tamamıyla giderilmedi, belki gözyaşlarının durması, en azından geçmiş acıların
unutulması mümkün olmadı ancak bu proje kapsamında yapılanları ben sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bu Köye Dönüş ve
Rehabilitasyon Projesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde terör ve
güvenlik kaygılarıyla yaşadıkları yerlerden göç etmek durumunda kalan
vatandaşlarımızdan gönüllü olarak geri dönmek isteyenlerin geri dönüşlerinin
kolaylaştırılması, geri dönülen yerlerde gerekli sosyal ve ekonomik altyapının
tesisi ile sürdürülebilir yaşam koşullarının oluşturulması, geri dönmek
istemeyenlerin ise mevcut yaşadıkları yerde şehir hayatına uyumlarının
geliştirilmesi, ekonomik ve sosyal durumlarının iyileştirilmesini amaçlayan bir
projedir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerimizde bulunan 14 ilimizi yani Adıyaman, Ağrı, Batman, Bingöl, Bitlis,
Diyarbakır, Elâzığ, Hakkâri, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van
illerimizi kapsamaktadır. Proje kapsamındaki 14 ilde, bugün itibarıyla 62.448
haneden 386.360 vatandaşımız güvenlik nedeniyle yaşadıkları köylerden göç etmek
durumunda kalmıştır. Proje uygulamaları kapsamında, 28.384 haneden 187.861
kişinin eskiden yaşadığı köylerine geri dönüşleri sağlanmıştır.
İçişleri Bakanlığımızca,
30/6/2009 tarihli genelgeyle projenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar
yeniden belirlenmiş ve proje esaslı ödenek tahsisi usulüne geçilmiştir. Bu
doğrultuda valiliklerce teklif edilen ve desteklenmesi uygun görülen 197 proje ve
bunlara aktarılan ödeneklerin yıllara göre dağılımı şu şekildedir: 2009 yılında
32 proje; 2010 yılında, 27 yeni proje ve 2009 yılında devam eden 3 projeyle
birlikte 30 proje; 2011 yılında, 27 yeni proje ve 2009-2010 yıllarında devam
eden 5 projeyle birlikte toplam 32 proje; 2012 yılında, 37 yeni proje ve
2010-2011 yıllarında 4 projeyle birlikte 41 proje; 2013 yılında, 74 yeni proje
ve 2010-2012 yıllarında devam eden 4+4 projeyle toplam 82 proje
desteklenmiştir. Bu projeler çerçevesinde desteklenen projeler, ağırlıklı
olarak sosyal içerikli toplum merkezi, gençlik merkezi, kadın ve çocuk eğitim
merkezi ve benzeri meslek edindirme ve istihdam, öğrenci yurdu, tarım ve
hayvancılık ile altyapı projelerinden oluşmaktadır. Proje kapsamında, 2013
yılına kadar Bakanlık bütçesinden 171 milyon 15 bin TL ödenek olarak
aktarılmıştır yani 171 milyon 15 bin Türk lirası bu projelere aktarılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
tabii, o dönemde yaşanan sıkıntılar sadece köylülerimizi, vatandaşlarımızı
acılar içerisinde, sıkıntılar, yokluklar içerisinde bırakmamış, aynı zamanda
ekonomimizi de çok önemli boyutta etkilemiştir maalesef negatif olarak.
Bakın, doğu ve güneydoğuda,
özellikle Van’da, yaklaşık kırk yıldır, doğru dürüst bir maden tetkik araması
yapılamamış, orada hayvancılık doğru bir şekilde yapılamamış. Allah’a
hamdolsun, son bir yıllık dönemde, o dağlarda artık silah sesleri değil,
koyunların, kuzuların sesleri ve aynı zamanda, çalışan madencilerin, arama
yapan madencilerin sesleriyle karşılaşıyoruz. Biz, bu bölgeden bugüne kadar
faydalanmamamızı çok büyük bir eksiklik olarak görüyoruz ve AK PARTİ, son on
bir yıldır bunun mücadelesini veriyor. Sadece Türkiye'nin doğu ve
güneydoğusunda değil, aynı zamanda, bölgedeki kaynakların çok önemli olduğuna
inanıyoruz ve bu kaynaklardan, yine, Orta Doğu’nun, Türkiye'nin ve bölge
ülkelerinin faydalanması gerektiği inancı içerisindeyiz.
Bakın, 2020 yılında, dünya
petrollerinin neredeyse yüzde 49’u yani yüzde 50’si Irak’ta çıkacak ama
bakıyoruz, bugün, o bölgede kan var, gözyaşı var ve bu kanın, gözyaşının
durması için çok büyük çaba ortaya koyan AK PARTİ’nin, AK PARTİ liderinin,
Türkiye Başbakanının önüne her türlü engelin konulduğunu görüyoruz ama Allah’ın
izniyle biz bugüne kadar bu yanlışlarla mücadele ettik ve bu yanlışlarla mücadele
edip bu zenginliklerin, bu refahın kendi insanımız tarafından kullanılmasının
yolunu açacağız diyor, hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kayatürk.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Sayın Başkan, tutanaklara geçsin diye bir konudaki tanıklığımı dile getirmek
istiyorum oturduğum yerden.
BAŞKAN – Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
18.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metiner’in, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın BDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Sözü edilen katliamı araştırmak üzere giden heyetin içinde ben de vardım. Bugün
de inandığım bir şeyi burada söylemek durumundayım: O katliam PKK üzerine
atıldı ama katliamı o dönemde devletin içinde paralel devlet olarak çalışan
yapının işlediği kanaatindeydim o gün de bugün de. Bunun mutlaka açığa
çıkartılması gerekiyor; bu, demokrasi tarihimiz açısından da hukuk tarihimiz
açısından da büyük bir önem arz ediyor.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Metiner.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP
Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından
1990'lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşanan katliam ve köy
yakmalarının ortaya çıkarılması amacıyla 12/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 15 Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde su-nuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Lehinde, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; biraz önce değerli milletvekili
arkadaşımın konuşmasını dinledim. Yani, gerçekten de böyle bir konuşma yapmak
istemezdim ama yani sonuçta konusu böyle ağır olan bir araştırma önergesiyle
ilgili olarak yer altı madenleri, kuzu sesleri, kuzu melemeleri ile ilgili bir
konuşma yapmak herhâlde Van milletvekili arkadaşımıza kısmet olmaması lazımdı.
BURHAN KAYATÜRK (Van) – E,
yanlış mı?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Çünkü, konuştuğumuz mesele, 1990’lı yılların, 1980’li yılların
sonundan itibaren başlayan en ağır insanlık suçları değerli arkadaşlar ve bu
suçlar bugüne kadar araştırılmadı. Evet, doğrudur, yer altı madenleri orada
duruyor, bir gün mutlaka ortaya çıkacak ama Türkiye’nin başka bir yer altı
zenginliği daha var: Faili meçhul cinayetler ve yer altında henüz
araştırılmayan kemikler ve toplu katliamların sonuçları; keşke bundan da yer
altı zenginliği olarak söz etseydiniz!
BURHAN KAYATÜRK (Van) – En
büyük mücadeleyi biz verdik.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, bu harita Güney Afrika’dan değil, bu
harita Asya’dan değil, bu harita Orta Doğu’dan değil, bu harita 2014 yılı
Türkiyesi’nin faili meçhul cinayetler, kayıplar ve toplu mezarlar haritası,
hepsi yer altında. Yani, sizin kepçeleriniz kromları, ondan sonra mermerleri
araştırırken sadece onlar çıkmıyor doğu ve güneydoğuda, aynı zamanda,
insanların bu yerlerdeki kemikleri çıkıyor. Sayın Bakan, gitmiş, evet. Sonuçta
bunlar da bizim yer altı zenginliğimiz! Bizim gündemimiz bu, o da bizim
gündemimiz ama bizim öncelikli gündemimiz bu, bugünkü araştırma komisyonu
gündemi de bu.
Gönül isterdi ki bununla
ilgili de bir kelime söyleseniz. Türkiye’nin çok saygın insan hakları
kuruluşlarının bu emeğine, bu bilgisine saygı gösterip bununla ilgili de bir
cümle söyleseydiniz. Kuşkusuz, o yer altı zenginlikleri bir gün ortaya çıkacak,
araştırılacak ve Türkiye’nin ve insanlığın ortak katkısına sunulacak ama bunlar
ne olacak? Bu Meclis 24’üncü Dönemde gerçekten bununla ilgili ne yaptı?
Bakın, değerli arkadaşlar,
ben 1990’lı yıllardan beri, hatta öncesinde de insan hakları avukatlığı yaptım,
Diyarbakır Barosu Başkanlığı yaptım. Bu Mecliste çok komisyon kuruldu ve
onlardan onur duydum. Baro Başkanıyken, Genel Sekreterken gelip beni de
dinlediler, hakikaten dinlediler ve onur duydum, o dönemki Meclisten onur
duydum. Geldiler Diyarbakır’a, araştırmacılar faili meçhul cinayetlere kurban
gitti ama bizi dinlediler. Peki, size soruyorum…. Çünkü o zamanlar gerçekten de
bir Meclis vardı ve o Meclis bir koalisyon meclisiydi ama çalışıyordu. Sadece
330 tane milletvekilinin eliyle kalkan bir Meclis değildi, komisyonlar
kuruluyordu. Hatırlayın, siz de hatırlarsınız, ondan bir cümle söylemediniz.
Meclis faili meçhul siyasi cinayetleri araştırma komisyonu raporunun
sonuçlarını okudunuz mu hiç? Bu Meclis öyle bir komisyon kurup gerçekten de
öyle bir sonucu Türkiye’nin gündemine sundu mu? Niye sunamadı? Çünkü sizin tek
gündeminiz var arkadaşlar. Bakın, burada kimse yok. Gidelim… Hepinizi tenzih
ediyorum değerli arkadaşlar. Ama sizin tek gündeminiz var: Rüşvet, yolsuzluk ve
ihaleye fesat karıştırmak. Ama, bakın, bununla ilgili bu Mecliste Adalet ve
Kalkınma Partisi üyesi bir milletvekili bir konuşma yaptı mı bugüne kadar, bir
konuşma yaptı mı değerli arkadaşlar? Sizlere soruyorum. Ne dediniz? “Meclisin
gündemi çok yoğundur, gündemi öteleme amaçlıdır dolayısıyla biz bunu kabul etmiyoruz.”
dediniz ama gerçekten bu Meclis, esaslı bir biçimde… “Çözüm” diyoruz, her şey
diyoruz. Bir yıldır insanlar ölmedi, başımızın üstünde, sonuna kadar ama tek
bir konuda bu Meclisi çalıştırdınız mı? Her konuda anlaşmak zorunda değiliz ama
anlaşacağımız konular var. Bu Meclisin vicdanı olarak anlaşacağımız konular
var. Bir tanesine burada ”Evet.” dediniz mi? Vicdanınıza, size soruyorum: Bir
tanesine “Evet.” dediniz mi? Okuduğunuz zaman “Yok.” diyemeyeceğiniz burada
öneriler var. Bir tanesine niye “Evet.” demediniz? Niye ortaklaşamadık? Niye
bir güven meclisi oluşturamadık? Çok büyük işler yapıyoruz, büyük barışlar
gerçekleştiriyoruz ama bu Mecliste, gerçekten, bir komisyon kurup beraber,
1980’li yılları, 1990’lı yılları araştırmamızda hangi engel var? Hangi engel
var değerli arkadaşlar? Sizlere soruyorum. Ben kaç sefer burada konuşma yaptım,
hepsi kayıtlarda var, sizlerinki de var kayıtlarda. Bakın, bu toplum balık
hafızalı değil. Bu Meclisin kayıtları var değerli arkadaşlar. Bu kayıtlarda
bizim söylediklerimiz ortaya çıkacak, sizlerin söyledikleri ortaya çıkacak,
çıkacak ortaya. Niye bu öneri bugün gündeme geldi değerli arkadaşlar?
22 Ekim 1993, Diyarbakır’ın
Lice ilçesi yanmış, kül olmuş. Resmî kayıtlara göre 16, kayıtlı olmayanlara
göre 30 tane ölü var. Ölen Jandarma Tuğgeneral var, öldürülmüş, Bahtiyar Aydın.
Ana muhalefet partisinin lideri gidememiş oraya, girememiş oraya; Sayın Deniz
Baykal gidememiş, sokulmamış oraya. Bizler gidememişiz. Ben Diyarbakır
Barosunun Başkan Yardımcısıydım, gidemedik oraya bizler. Ne dendi o zaman?
Onlarca ölü var, siviller ölmüş. Ne oldu ama? Son dakikada bir savcı, namuslu
bir savcı geldi, davayı açtı zaman aşımına girmesin diye.
Bakın, değerli arkadaşlar,
iddianame burada, okumanızı salık veririm. Yarın duruşması var Diyarbakır’da,
Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesinde. 2 sanık var: Eşref Hatipoğlu, Diyarbakır
İl Jandarma Komutanı; diğeri başka bir komutan. Ama, maktuller kim? Tuğgeneral.
E, bugüne kadar araştırılmayan cinayetler ne olacak? Bu Meclis niye inisiyatif
almıyor? Kaç tanesi zaman aşımına uğradı. Biz burada zaman aşımı teklifi
getirdik CHP Grubu olarak, hepiniz “Yok.” dediniz. Neye ortak oldunuz o zaman?
Bu faili meçhul cinayetlerin tümüne ortak oldunuz o zaman aşımı teklifine
“Evet.” dememekle. Niye? Çünkü, Sivas’la ilgiliydi. Ama, yarın Lice’yle,
Şemdinli’yle ilgili var. Sizin de sorumluluklarınız var. İşte, çok yakın
zamanda Uludere Roboski’ye verilen takipsizlik kararı var. Meclisin kurduğu
Komisyonun verdiği rapor var. O Komisyonda imzası olanların hepsini tarih
yargılayacak, bizi de sizi de yargılayacak ama burada elimizde imkân var, her
şeyi yapabiliyoruz. İşte, Komisyonu toplamışsınız, Adalet Komisyonunu;
cumartesi, pazar demeden çalışıyor. Niye çalışıyor? Yolsuzluk ve rüşvet ortaya
çıkmasın diye çalışıyor.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Hiç alakası yok!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Çıkmasın diye çalışıyor.
Yargıyı nasıl biz dizayn
ederiz diye çalışıyor. 2000’den sonra bunun için çalışıyor. O zaman, gelin, bu
Meclisi de biz cumartesi, pazar gerçekten Türkiye'nin demokrasisi için
çalıştıralım. Niye kimse söylemedi bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi
sıralarından, niye söylemedi? Bir tek insan burada bir komisyon kurulması için
“Evet.” dedi mi? Bizim getirdiğimiz yasa önerileri var bu sorunun kalıcı çözümü
noktasında. O yüzden, birbirimizi samimiyet testinden geçirmeye gerek yok.
Samimiyet testi bu kürsüdür, burada kalkan parmaklardır, oylardır yoksa
“Hükûmetimiz şunu yaptı, Hükûmetimiz bunu yaptı.” değil. İnsanlar bedel ödüyor
diye yaptılar. Bedel ödedi herkes. 50 bin ölü var, 50 bin ölü, 17 bin faili
meçhul cinayet var, binlerce kayıp var bu haritalarda gizlenen. Hiç kimsenin
becerisi değil, bu Meclisin becerisi de değil. İnsanlar emekleriyle,
canlarıyla, kanlarıyla Türkiye’ye demokrasi getirmeye çalışıyorlar, sizlere
rağmen getirmeye çalışıyorlar. Bunu açık açık söylüyorum, sizlere rağmen
getirmeye çalışıyorlar.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Sizlere değil, değil mi?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Çünkü burada bizlerin getirildiği komisyon önerileri hazır. Gelin
“Evet.” deyin o zaman. Niye “Yok.” diyeceksiniz biraz sonra?
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Sizlere değil, değil mi?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Bana söyler misiniz, biraz sonra niye “Yok.” diyeceksiniz?
Roboski Uludere raporu açık.
Niye “Yok.” diyeceksiniz, bize söyleyin. Lice olaylarını gelin, araştıralım.
Ana muhalefet partisi hazır, BDP öneriyi vermiş, biz de hazırız. Siz niye
“Yok.” diyeceksiniz biraz sonra, söyler misiniz bir gerekçesi var mı?
Dolayısıyla, burada, bakın “Âyinesi iştir insanın.” falan filen diyenlere
insanların karnı tok. Burada komisyon kuralım. 24’üncü Dönemi tıpkı diğer
dönemler gibi, 1990’lı yıllardaki dönemler gibi çalıştıralım. Bir şey
yapılmamış olabilir o dönemlerde raporlar konusunda. Ama, ne oldu? Bu toplumun
hafızasına girdi, bir kayda girdi. Bizim bu toplumun hafızasına girecek bir
kaydımız var mı Darbe Komisyonu Raporu dışında? Kurduk, ne oldu? 4 tane siyasi
parti de 1 madde haricinde hepsi uzlaştılar, sonuç bölümünde tümü uzlaştı.
Dünyanın sonu mu oldu?
Değerli arkadaşlar, gelin,
bakın, benim de başkanlığını yapmaktan onur duyduğum Diyarbakır Barosu geçen
hafta gerçekten çok önemli bir çalışmaya imza attı. O da neydi? Ağır insan
hakları ihlallerinin etkili soruşturulmasında hukuksal yöntemler, delil toplama
bulgularını değerlendirme dünya deneyimleri. Cumartesi, pazar Diyarbakır’da
dünyanın en önemli uzmanları toplandı ve bizim yaşadığımız, Türkiye toplumunun
yaşadığı ağır insan hakları ihlalleri konusunda bir konferans düzenledi ve onun
sonuç bildirgesi burada. Diyarbakır Barosunun sayfasına girerseniz orada
okursunuz. Türkiye’den ve dünyadan çok önemli hukukçuların, insan hakları
savunucularının deneyimleri var, girin okuyun ne söylüyor. Bize de görev
vermişler, MAZLUMDER var, İnsan Hakları Derneği de var, İnsan Hakları Vakfı da
var, dünyadan birçok kuruluş var. E, gelin, sizler yapmıyorsunuz, bari bu
kuruluşların dediklerini dikkate alalım. Bu ağır insan hakları ihlalleri
konusunda da yediğiniz rüşvet, yolsuzluk neyse bunlar size kâr kalsın, tamam da
bunları da yapalım. Ne engel var? Onlar zaten yapılıyor, kim yapıyorsa yapıyor.
Sizleri gerçekten de tenzih ediyorum, arkadaşları, bütün milletvekillerini,
yapan yapıyor zaten.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Ama bunları da biz yapalım,
partimize rağmen yapalım. Dünyanın sonu değil ya!
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Çözüm Komisyonuna niye üye vermediniz?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Dünyanın sonu değil, gelin
beraber yapalım.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Niye karşı çıktınız bu kadar duyarlıydınız da?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Gelin beraber yapalım, hiçbir engel yok.
Çok teşekkür ediyorum.
“Evet.” oyu vereceğimizi
söyler, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Tanrıkulu.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Bu kadar duyarlıysanız Çözüm Komisyonuna niye karşı çıktınız?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Ne olduğunu sen biliyorsun Sayın Metiner.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Ne oldu?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
– Sana söylemiştim,1 kişiyle 10 kişilik komisyon mu olur? Uludere komisyonu sen
de biliyorsun...
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tanrıkulu.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Bireysel olarak savunmanı anlarım ama CHP olarak savunma.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – CHP adına da savunuyorum, kendi adıma da savunuyorum sonuna kadar,
haksızsınız. Bu tutanaklar sizi yalanlayacak, tarih de sizi yalanlayacak.
HASAN ÖREN (Manisa) - Sezgin,
parmağını kaldıracak şimdi, tamam, gel sen, parmağını kaldıracak.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Bütün bu faili meçhul cinayetlerin hesabını soracağız size.
BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu,
bunu sonra aranızda konuşunuz lütfen.
Teşekkür ediyoruz Sayın
Tanrıkulu.
BURHAN KAYATÜRK (Van) – Sayın
Başkanım...
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Kayatürk.
BURHAN KAYATÜRK (Van) –
Şimdi, sayın konuşmacı biraz önce benim konuşmam için “talihsiz” kelimesini
kullandı.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Sizi tenzih ederek söylüyorum, yer altı madenleri konusunda bundan
da söz istediniz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Bunlar bizim utancımızdır, zenginliğimiz değil!
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Kayatürk.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Van
Milletvekili Burhan Kayatürk’ün, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
BURHAN KAYATÜRK (Van) – Sayın
Başkan, çok teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, aslında
değerli konuşmacı kendi adına konuştuğu zaman çok büyük zorluklar içerisinde
kalır, CHP adına konuştuğunda hiç atlatamayacağı, çok daha büyük zorluklar
içerisinde kalır. O nedenle, buralara hiç girmeden bizi suçladı. AK PARTİ’nin
yapmadıklarını söyledi ama AK PARTİ’nin yaptıklarını da keşke burada
anlatabilseydi.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Lice katliamında onlar iktidardı.
BURHAN KAYATÜRK (Devamla) –
Biz buraya geldiğimizde çok açık ve net söyledik. O paralel yapıların
yaptıklarını kabul etmiyoruz, kabul edilmez buluyoruz ve yanlış buluyoruz. AK
PARTİ Hükûmeti Fırat’ın bu tarafının da, öbür tarafının da yanlışlarının
hesabını soran bir partidir, soran bir hükûmettir.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Kim iktidardaydı kim Lice katliamında? Kim giremedi Lice’ye? Sivas katliamında
kim iktidardaydı?
BURHAN KAYATÜRK (Devamla) -
Bakın, bugüne kadar yapılamayanların AK PARTİ döneminde yapıldığını, hatta
cesaret edilip konuşulamayanların AK PARTİ döneminde yapıldığını değerli
konuşmacı da, ben de çok iyi biliyoruz, buradaki herkes de biliyor. Sadece
Türkiye’deki yanlışların değil, aynı zamanda Suriye’deki, Mısır’daki,
Arakan’daki yanlışların hesabını soran bir Hükûmet var burada. Bu Hükûmetle
bütün Türkiye'nin gurur duyması lazım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Hesap soruyor da bu Hükûmet hesap vermiyor, böyle bir problem var! Hesap
soruyor, hesap vermiyor, problem orada!
MUHARREM IŞIK (Erzincan) –
Silahlar belli, gitmiş Suriye’ye.
BURHAN KAYATÜRK (Devamla) -
Bakın, Suriye’ye gittiği zaman Dışişleri Bakanı üç tane şık ortaya koyuyor,
Türkiye Cumhuriyeti’nin üç tane şartını ortaya koyuyor Türkiye'nin Dışişleri
Bakanı. Ne diyor? “Kürtlere bir an önce kimlik vereceksin.” diyor Esad’a. Ondan
sonra, “İnsanları öldürmeyeceksin ve demokrasiyi getireceksin.” diyor.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
– El Kaide de orada. El Kaide demokrasisi…
BURHAN KAYATÜRK (Devamla) –
İşte, AK PARTİ budur. AK PARTİ’yi eleştirirken bence çok dikkatli olmak lazım
diyor, hepinizi saygı ve muhabbetle hesaplıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kayatürk.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – 60’a göre söz istiyorum, bana sataştı arkadaşımız da adımı anarak.
BURHAN KAYATÜRK (Van) –
Sataşma yok!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – 60’ıncı maddeye göre iki dakika söz istiyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Ben sataştım ben!
BAŞKAN – Tamam, buyurunuz
Sayın Tanrıkulu.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Ben de biraz sonra sataşmadan söz alacağım.
TUFAN KÖSE (Çorum) – Para
sayma makinesini de getir sataşmadan söz alırken!
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Van Milletvekili Burhan Kayatürk’ün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Değerli arkadaşlar, kendi adıma da bu kürsüde konuşurken, partim
adına da konuşurken hiçbir zaman bir yüksünme çekmedim, övünç ve onurla
konuştum, bugün de onurla konuşuyorum.
Bakın, değerli arkadaşlar, on
bir yıldır iktidardasınız. Uğur Kaymaz kimin zamanında oldu? Ceylan Önkol kimin
zamanında oldu? Soruyorum size.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
– Hrant Dink?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Hrant Dink kimin zamanında oldu? Bakın, hazırlanmasında,
gerçekleştirilmesinde ve sonrasında soruşturulmamasında Hrant Dink cinayetinin
birinci derece sorumlusu sizlersiniz. Bir tek teklif verdiniz mi? Uludere,
Roboski…
Bakın, değerli arkadaşlar, 26
Mart 2006, 1 Nisan 2006, Sayın Başbakan ve Diyarbakır Valisi -Sayın İçişleri
Bakanı- Efkan Ala, ben de Diyarbakır Barosu Başkanıyım, 2 çocuk öldü; Enes Ata
6 yaşında, İsmail Erkek 8 yaşında ve 78 yaşında Halit.
HAMZA DAĞ (İzmir) – Hatice
Belgin de öldü, Oya Eronat’ın oğlu da öldü, onları niye söylemiyorsun, niye
söylemiyorsun onları?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – 10 kişi öldü bakın, 10 kişi öldü Diyarbakır’da, Sayın Başbakan ne
söyledi biliyor musunuz, Sayın Başbakan: “Kadın da olsa, çocuk da olsa müsamaha
gösterilmeyecektir.” Siz on bir yıllık iktidarda derin devleti devraldınız ve
iktidarı da derinleştirdiniz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Maşallah!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Böyle, bunu kabul edin. Yoksa, bu laf… Bakın, okuyorum… Sayın
Başbakan Diyarbakır’da bunu söylemiştir, neyi söylemiştir?
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Ya bari inandığın şeyleri söyle ya!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – “Kadın da olsa, çocuk da olsa müsamaha gösterilmeyecektir.” Ölen
kaç kişidir? 6 yaşındaki Enes, 8 yaşındaki İsmail, 78 yaşındaki Halit,
bunlardır. Kimin döneminde oldu? Sizin döneminizde. Açıldı mı dava? Açılmadı.
Sadece Enes için açıldı, Enes için.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Davayı biz mi açacağız?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – O da bizim çabamızla açıldı, Avukat Barış Yavuz’un çabasıyla
açıldı, Diyarbakır Barosu ve İnsan Hakları Derneğinin çabasıyla açıldı. Kim
yaptı bunları?
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Davayı biz mi açacağız?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, biz ne yapmışız, bakın, 24’üncü Dönemde,
burada; okumanızı salık veririm.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Orada hiçbir şey yok.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Bakın, okumanızı salık veririm, şimdi size de vereceğim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
İçi boş bir metin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Okuyun, görün biz ne yapmışız.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Boş bir metin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Size de hediye ediyorum, okursunuz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Geldi bana, geldi, okudum. İstersen bu metin üzerine de saatlerce tartışırız,
içi boş bir metin bu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
– Teşekkür ederim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Gel bunu konuşalım, saatlerce konuşalım, boş bir metni getirdin.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Tanrıkulu.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP
Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından
1990'lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşanan katliam ve köy
yakmalarının ortaya çıkarılması amacıyla 12/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 15 Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde su-nuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Aleyhinde, İzmir
Milletvekili Hamza Dağ.
Buyurunuz Sayın Dağ. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAMZA DAĞ (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Barış ve Demokrasi Partisinin
1990’lı yıllarda doğu ve güneydoğu bölgelerinde yaşanan köy yakmalar ve işlenen
faili meçhullerle ilgili vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunmaktayım, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
BDP’nin vermiş olduğu bu grup
önerisiyle ilgili söz almış olmaktan ayrıca memnuniyet duyduğumu ifade etmek
istiyorum. Çünkü yıllarca doğu ve güneydoğuda hayatı insanlara zehir etmiş
herkese karşı söyleyecek çok sözümüz var.
Konuşmamın hemen başında,
doğuya yaptığım ziyaretlerde dinlediğim bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak
istiyorum: Asker bir ihbar üzerine köye gider, yaşlı bir amcayı görür ve
amcayla sohbete başlar. Asker bir süre sonra amcaya sorar: “Amca, biz mi
kötüyüz, yoksa örgüt mü?” Yıllarca OHAL bölgesinde acı çekmiş, örgütün her
türlü tehdidine ve şiddetine maruz kalmış, bunun yanında OHAL’den kaynaklı
birtakım keyfî uygulamalara maruz kalmış, canı yanmış amca, ne dese zarar
göreceğini bildiği için düşünür, düşünür ve der ki: “Ne siz kötüsünüz ne de
örgüt. Allah bizim cezamızı versin.” Evet, yıllarca bölgede acılar yaşandı,
binlerce faili meçhul yaşandı, anaların gözyaşı hiç dinmedi. Bir taraftan örgüt
analarımızı ağlattı, diğer taraftan OHAL’in keyfî uygulamaları yine analarımızı
ağlattı.
Ben bugün burada açık
yüreklilikle şunu söylüyorum: O dönem anaların ağlamasına neden olan hem
örgütün, terör örgütünün hem de OHAL’in keyfî uygulamaları ile vatandaşa
zulmedenlerin Allah müstahakını versin. Bu millet her ikisine de hakkını helal
etmedi, etmeyecek ama siz bunu söyleyemezsiniz çünkü siz bu durumdan
nemalananlardansınız. Bu ülkede yaşanan faili meçhullerin bir kısmını devlet
işlediyse büyük bir bölümünü de terör örgütü yaptı, PKK yaptı. Niye bir gün
çıkıp bunları konuşmadınız? Niye bir gün bile bu duruma isyan etmediniz?
Edemezsiniz çünkü siz bundan hep nemalandınız ve nemalanmaya da devam ediyorsunuz.
Şunu çok iyi bilmeliyiz ki
geçmişin acıları ile geleceğin endişesine kaplanmış bir kalpten bugün ve
gelecek için bir sonuç, bir çözüm bekleyemezsiniz. Allah’a çok şükür ki bu
millet AK PARTİ iktidarıyla tanıştı da bu acılar dindi. Allah’a şükürler olsun
ki bu millet Recep Tayyip Erdoğan gibi bir Başbakan ile tanıştı da “Yeter
artık, analar ağlamasın.” diyerek gözyaşları son buldu.
Bakın, ilk defa devlet
gerçeklerle yüzleşmeye başladı. “Devlet için millet” anlayışından “millet için
devlet” anlayışına geçildi. “İnsana değer ver ki, insanı yaşat ki devlet
yaşasın.” felsefesi ile bir tek insanımızın hayatını her şeyden daha değerli
gören bir politika benimsendi. Burada millî birlik ve kardeşlik projesinden,
çözüm sürecinden ve on bir yıllık iktidarımız döneminde attığımız
demokratikleşme adımlarından uzun uzun bahsedecek değilim çünkü bunlardan
bahsetmeye kalksak ne on dakika, ne bir saat, ne on saat, ne de günler yeter.
Zaten millet bunları çok iyi biliyor. Bunun için de bu millet, bizi Türkiye’nin
yedi bölgesinde birinci parti yaptı, bunun için on iki yıldır AK PARTİ
iktidarda daha güçlü bir şekilde hizmet etmeye devam ediyor.
Bu ülke, bir zamanlar
yasaklar ülkesiydi. Evde Kur’an-ı Kerim, dinî kitaplar bulundurmak yasaktı.
Kürtçe şarkı kasetleri, Kürtçe şiir kitapları bulundurmak da yasaktı. Kürtçeden
başka dil bilmeyen ananın cezaevinde yatan oğluyla konuşması da yasaktı. Oğlu
gazi olan başörtülü ananın oğlunu askerî hastanede ziyaret etmesi de yasaktı.
Bu millete çok acı çektirildi ve bu çok acı çektirenleri tarih kesinlikle
affetmeyecek. Birileri bu ülkede yaşamayı sadece ve sadece kendi belirledikleri
tek tip insanlara layık görüyorlardı ve bunun adına da ne yazık ki “kurucu
ideoloji” diyorlardı.
Herkese zulmettiler. Kürt
kardeşimize zulmettiler, dindar kardeşimize zulmettiler, Alevi kardeşimize
zulmettiler. Kimin zulmettiğini söylemeye hiç gerek yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kim
zulmetti?
HAMZA DAĞ (Devamla) – Bu
millet kimin zulmettiğini çok iyi biliyor. Bunun için de birileri ömürleri
boyunca iktidar yüzü göremediler, bundan sonra da göremeyecekler. Bu millet
bunları unutmayacak. Bu millet bizi niye sevdi, niye sahip çıktı, söyleyeyim mi
değerli milletvekili arkadaşım? Sizin yıllarca bu millete yaşattığınız acıların
son bulacağına inandığı için bu millet bizi sevdi.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sen
bu konuştuklarına inanıyor musun?
HAMZA DAĞ (Devamla) – Neden
sevmeye devam ediyor, onu da söyleyeyim mi? Çünkü bu millet bizde kendisini
gördü, bizim attığımız her adımda onlara daha da yakınlaştığımızı gördü. Ama
siz bunları anlayamazsınız çünkü siz, bu insanları hep küçümsediniz. Bizim tek
gayemiz, bu ülkenin her evladının kendini bu toprakların öz evladı olarak
hissetmesidir.(CHP sıralarından gürültüler) Bir siyasi parti ismi vermediğim
hâlde Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar niye alındılar, onu da anlamadım
açıkçası.
Bugün artık OHAL uygulamaları
yok, bugün artık yasaklar yok, bugün artık isteyen istediği şekilde
konuşabiliyor, kamu hizmeti alabiliyor, bugün artık devletin vatandaşlara
dayatması yok. Bugün artık millet şunu görüyor: Devlet, onların mutluluğu için
var. 3 Kasım 2002’de iktidara geldik ve göreve gelişimizden hemen yirmi yedi
gün sonra OHAL’i kaldırdık. Çok iyi biliyorduk, OHAL döneminde yaşanan acılar
sistematik ve planlı bir uygulamadan kaynaklanıyordu, OHAL devam ettiği sürece
acılar daha da derinleşecekti. (Gürültüler)
Arkadaşlar, rahat olun,
“Cumhuriyet Halk Partisi” demedim yani genel bahsediyoruz.
Şunu da bütün açık
yüreklilikle ifade etmek istiyorum: Bütün acılar elbette ki dinmedi. Elbette ki
bu dönemde yaşanması hiç istenilmeyecek üzücü olaylar ile karşılaşıldı ama
arada ciddi bir fark var. Bu dönem yaşanan acılarda kasıt göremezsiniz,
sistematik bir şekilde işleyen düzenden kaynaklı acılar göremezsiniz, bireysel
hatalar ve bölgede yaşananlardan kaynaklı sorunları ve olayları görebilirsiniz.
Hatta şunu ifade etmeden geçemeyeceğim: Bölgede örgütün sebep olduğu birçok
ölümü burada milletvekilli arkadaşlarımıza söylediğimizde “Ne yapalım kardeşim;
orada düşük yoğunluklu bir savaş var, neticesi de budur.” demişlerdir
defalarca.
Yakında karşımıza gelecek
olan demokratikleşme paketi ile demokrasimizi inşallah bir adım daha öteye
götüreceğiz. Artık özel eğitim kurumlarında Kürtçe ana dilinde eğitim serbest
olacak, siyasi partiler özgürce istedikleri dilde propaganda yapabilecekler.
Son olarak şunu da belirtmek
istiyorum: 1990’lı yıllarla hesaplaşma noktasında biz üzerimize düşeni yaptık,
yapmaya da devam ediyoruz. İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesiyim. İnsan
Hakları İnceleme Komisyonuna bu konuda gelen şikâyetlerin tamamı gerektiği
şekilde değerlendirilip ilgili yerlere, savcılıklara intikal ettirilmektedir.
Yine aynı şekilde, İnsan Hakları İnceleme Komisyonu içinde terör alt komisyonu
oluşturulmuş ve bu terör alt komisyonu içinde de bu konuda gelen şikâyetlerin
tamamı değerlendirilmiştir, taraflar dinlenmiştir.
Çözüm Komisyonu
oluşturulmuştur. Çözüm Komisyonuna üye vermeyenler, bu Komisyonu
desteklemeyenler ne yazık ki bugün burada, bu kürsüden çok değişik ifadeler
içinde olmuşlardır.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) –
Biz sizin oyunlarınıza gelmek zorunda mıyız?
HAMZA DAĞ (Devamla) – 1990’lı
yıllarda yaşanan acıları ağızlara pelesenk etmek, kin ve nefreti körükleyerek
insanların acılarını tekrar tekrar hatırlatmak sadece, o insanların kabuk
bağlamaya başlamış yarasını yolmaya yarar. Acıları kaşımak acıları dindirmez.
Çözüm isteyenler acıları kaşımaz; tam tersi, tedavisi için uğraşırlar. Eğer
amacınız gerçekten sorunların son bulması, acıların dinmesi, demokrasinin
gelişmesi, bölgenin kalkınması ise gelin, demokrasi paketini hep birlikte
buradan çıkaralım. Bölgenin kalkınması için önem arz eden hizmetleri, projeleri
engellemeye kalkanlarla hep birlikte mücadele edelim. Emin olun ki burada
yaşanan acıları konuşmaktan daha büyük hizmeti bu millete Türküyle, Kürdüyle,
Lazıyla, Çerkeziyle, Abhazasıyla, Pomağıyla yapmış oluruz.
Bu noktadan hareketle,
BDP’nin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde olacağımızı söylüyor, hepinizi
sevgi, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Dağ.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Şimdi, sayın hatip konuşması sırasında, bu, Güneydoğu’da yaşanan olaylardan
nemalandığımızı, acılardan nemalandığımızı söyledi. Sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
HAMZA DAĞ (İzmir) – Hani
“BDP” demedim ama…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Terör örgütünün nemalandığını söyledi.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Hayır canım, bizi söylüyor.
HAMZA DAĞ (İzmir) – Yarası
olan gocunur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Terör örgütünü söyledi, nemalandığını söyledi.
HAMZA DAĞ (İzmir) – CHP’ye de
demedim, CHP de alındı.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
BDP’yi suçlayarak, BDP’nin grup önerisini eleştirerek…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Hayır, hayır, terör örgütünü dedi.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – …“Bu
acılardan nemalanıyorsunuz.” suçlaması getirdi. O nedenle bir cevap hakkı
doğdu.
BAŞKAN – Peki, buyurunuz
Sayın Baluken.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Başkanım…
BAŞKAN – Siz…
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Biraz önceki konuşmacı beni kastederek “Konuşma yapan sayın vekil
acıları kaşıyarak…”
BAŞKAN – Tamam.
Buyurunuz Sayın Baluken.
HAMZA DAĞ (İzmir) – Şahısla
ilgili hiçbir şey yok ya!
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, İzmir Milletvekili Hamza Dağ’ın BDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gerçekten bu çözüm sürecinden
bahsettiğimiz bir dönemde, AK PARTİ Gurubu adına bu konularda yapılan
konuşmaların tamamı sürece büyük zarar veriyor ve biz bu konuşmaların tamamını
büyük bir talihsizlik olarak görüyoruz, birkaç milletvekili arkadaşı tenzih ederek
söylüyorum.
Şimdi, bu acılardan nemalanan
kimse yok. Barış ve Demokrasi Partisi Grubunda bu bahsetmiş olduğunuz Kürt
meselesinden dolayı acı çekmeyen bir milletvekili yok. Her bir arkadaşımız en
yakınını, canından bir parçayı toprağa gömerek bu sıralara gelmiştir. O nedenle,
böyle elinize sıkıştırılmış ezbere metinlerle buraya gelip şey yapmayın.
HAMZA DAĞ (İzmir) – Hayır,
hayır, öyle bir şey yok.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Burada o acıyı yaşayan, yüreğinde hisseden insanlar tekrar aynı acıyı yaşamasın
diye…
HAMZA DAĞ (İzmir) – Biz de
hissediyoruz, hepsini biz de hissediyoruz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – …bu
kadar bu çatı altında ısrar ediyorlar. Bunun bilincinde olmanız gerekiyor.
HAMZA DAĞ (İzmir) – İzmir’de
vefat eden… Siz de onu hissedin.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Diğer taraftan, AK PARTİ döneminde, Sezgin Bey ifade etti, Uğur Kaymaz 12
yaşındaydı, bedeninden 13 kurşun çıktı.
HAMZA DAĞ (İzmir) – Cevabını
verdim…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Sorumluları yok. Sizin döneminizde. Sizin, yaptığınız zulmü metinlerden
anlamanız mümkün değil, Ceylan Önkol’un fotoğrafına bakın, Ceylan Önkol’un
gözlerine bir bakın, orada ne kadar zulüm yaptığınızı görürsünüz.
HAMZA DAĞ (İzmir) – Senden
daha fazla ızdırap çektiğimizi biliyorsun. Senden daha fazla ızdırap çekiyoruz,
senden daha fazla içimizde hissediyoruz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) –
1990’lı yıllarda yapılan zulmün aynısını yaptınız. Pozantı Cezaevinde tecavüze
uğrayan çocuklar, Roboski’de işlenen kusursuz katliam… Hangi birinden hesap
sordunuz? Hangi yüzle buraya gelip siz bunları bize söylüyorsunuz?
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Başkanım, biz mahkeme değiliz ki ya, biz mahkeme değiliz ki Sevgili Başkan.
Her şeyi de Hükûmete mal
etmeyin ya!
İDRİS BALUKEN (Devamla) –
Bunları yapmanız için önce sorumlularını yargılamanız lazım, sorumluları hakkında
idari işlemler yapmanız lazım.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Hangi idari işlemi yapmamışız?
İDRİS BALUKEN (Devamla) –
Hangi emniyet müdürünü, hangi onbaşıyı açığa aldınız siz? Hükûmetiniz döneminde
oldu bütün bunlar. Bakın, bu konuları araştırmaktan niye korkuyorsunuz?
Habire “PKK şunu yaptı, bunu
yaptı.” Ya, PKK diyor ki: “Ben bu konuların araştırılmasını bütün arşivlerimi
açarak destekliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) –
Eğer katliamı benim güçlerim yapmışsa tarih önünde onların hesap vermesini
sağlayacağım.”
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Biz de sonuna kadar destekliyoruz.
İDRİS BALUKEN (Devamla) – Siz
de bunu yapın. Bu katliamı yapanları koruma anlayışından bir an önce
vazgeçmeniz gerekiyor.
Bu araştırma komisyonuna
neden ret cevabı verdiğinizi de hâlâ anlayabilmiş değiliz. Umarım, çok geç
olmadan aklınız başınıza gelir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Ben de söz hakkı istiyorum sataşmadan dolayı.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Tanrıkulu.
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İzmir Milletvekili Hamza Dağ’ın BDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Sayın milletvekilleri, yine, kendisi bir faili meçhul cinayete
kurban gitmiş Sayın Uğur Mumcu’nun çok veciz bir sözü var: “Bilgi sahibi
olmadan fikir sahibi olmak…” Yani burada elinize tutuşturulmuş bilgi notlarıyla
falan konuşmaya gerek yok. Biz hepimiz insan olarak da birçok olayı yaşayıp
buraya geldik, bilgi notlarıyla burada konuşmuyoruz.
Şimdi, “Acıların kabuk
bağlamasına engel oluyorsunuz.” Bu, dünya deneyimlerini dikkate aldığımızda,
çok çok, gerçekten de bilgi sahibi olmadan söylenmiş sözler. Nedir yani dünya…
Sadece biz yaşamadık bunları, bütün dünya bunları yaşadı. Bakın, sizin
üyelerinizle birlikte biz dünyayı gezdik, birçok ülkenin deneyimini paylaştık,
o deneyimler Türkiye’de nasıl gerçekleşir, onları araştırdık. Dolayısıyla,
“Kabuk bağlamasına engel oluyorsunuz.” lafı gerçekten de bilgi sahibi olmadan
söz edilen bir laftır. Nasıl kabuk bağlamasını engelleriz? Nasıl engelleriz,
biliyor musun?
HAMZA DAĞ (İzmir) – Genel
Kurula konuş, Genel Kurula. Bana hitaben konuşmayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Diyarbakır Barosunun geçen haftaki konferans sonuçlarını okuyun
anlarsınız. Bakın, anlarsınız, anlarsınız.
HAMZA DAĞ (İzmir) – Yani bu,
tepeden bakan zihniyetinizi resmen gösteriyor. İnsanlara tepeden bakıyorsunuz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Biliyor musunuz, geçmişle hesaplaşmadan, geçmişle yüzleşmeden,
failleri ortaya çıkarmadan insanların acısını dindiremezsiniz, kabuk
bağlatamazsınız.
HAMZA DAĞ (İzmir) – Sadece
siz biliyorsunuz, değil mi? Tek bilen sizsiniz!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Biraz önce haritasını gösterdim burada, insanlar hâlen Doğu ve
Güneydoğu’da sizin peşkeş çektiğiniz maden ruhsatlarıyla maden aramıyorlar,
insanların kemiklerini arıyorlar. Siz maden ruhsatı veriyorsunuz, insan hakları
kuruluşları da kepçelerle kemik arıyor, kemik!
HAMZA DAĞ (İzmir) – Cizre’de
kim iktidardaydı? Sivas’ta kim iktidardaydı, Sivas’ta? Konuşuyorsunuz ya!
TUFAN KÖSE (Çorum) – Sivas’ın
avukatlarının hepsi milletvekili sizde ya, bakan oldu. Daha “Sivas” diyorsun
utanmadan ya!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Kemik arıyorsunuz, kemik! Anlatabildim mi? Kemik arıyorlar. Böyle
bir tablo var Türkiye’de. Niye “Yok.” diyorsunuz? Hadi gelin, yüreğiniz
yetiyorsa, gelin buna “evet” diyelim. Hangi engel var? Çözüm süreci de var, insanlar
ölmüyorlar. Hangi engel var, size soruyorum? Hangi engel var değerli
arkadaşlar? Kendi zihniyetiniz dışında hiçbir engel yok. Bunu söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Sadece engel, zihniyetinizdir, bu Meclisi çalıştırmama konusundaki
iradenizdir.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Sayın Başkan, ben de sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Size bir sataşma
olmadı Sayın Metiner.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Sataşma yok Başkanım.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Beyefendiye de hiçbir sataşma olmadı.
BAŞKAN – Olmadı Sayın
Metiner.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Sayın Başkan, tarafsız davranın lütfen.
HAMZA DAĞ (İzmir) – Sayın
Başkan, taraflı davranıyorsunuz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
İkide birde söz hakkı istiyor, veriyorsunuz.
BAŞKAN – Verdim efendim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Ben de söz hakkı istiyorum, sataşmadan söz hakkı istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Metiner, demin
söz istediniz tutanaklara geçmesi için.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN – Size söz hakkı
verdim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – 3
defadır söz hakkı istiyor hiçbir gerekçe ileri sürmeden.
BAŞKAN – Lütfen… Çok rica
ederim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Ama Meclisi böyle taraflı yönetemezsiniz ki!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Metiner, bir dakika…
BAŞKAN – Çok rica ediyorum
Sayın Metiner.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Biraz önce çıkan konuşmacı AK PARTİ Grubunu faili meçhullerde sorumlu tutarak,
artı, “Diyarbakır’daki madenleri yandaşlarına peşkeş çekerek, Doğu ve
Güneydoğu’daki madenleri yandaşlarına peşkeş çekerek faili meçhullerin üstünü
örttü.” diye ithamda bulundu. Bu konuda AK PARTİ Grubuna, milletvekillerine ve
iktidara da sataşmada bulunmuştur. Grubumuz adına sataşmaya cevabı Sayın
Metiner verecektir.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Madenleri peşkeş çektiniz, doğru.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
Eğer söz hakkınızı grup adına
ona veriyorsanız buyurunuz Sayın Metiner. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) – Sivas’ı
mı anlatacaksınız?
5.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metiner’in, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Sayın milletvekilleri, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
TUFAN KÖSE (Çorum) – Sivas’ı
mı anlatacaksın, onu mu anlatacaksın? Hepsi milletvekili, bakan olmuş…
MEHMET METİNER (Devamla) –
Kürt meselesini yaratan Cumhuriyet Halk Partisidir. Dersim katliamını, Zilan
katliamını yapan, yaptıran Cumhuriyet Halk Partisi zihniyetidir.
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Açıkça yalan söylüyorsun sen. Yazıklar olsun sana! Hep, hayatın boyunca böyle
yaptın.
TUFAN KÖSE (Çorum) – Evet.
MEHMET METİNER (Devamla) –
Lice’de katliam gerçekleştiğinde iktidarda olan parti Cumhuriyet Halk
Partisidir. Sivas’ta katliam gerçekleştiğinde iktidar olan parti Cumhuriyet
Halk Partisidir.
TUFAN KÖSE (Çorum) –
Avukatların hepsi de milletvekili.
MEHMET METİNER (Devamla) –
Sayın konuşmacı kendi Genel Başkanının, “Başbakan Yardımcısı” sıfatını taşıyan
kendi Genel Başkanının Lice’ye sokulmadığını söylemiştir.
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Yazıklar olsun sana! Yazıklar olsun!
MEHMET METİNER (Devamla) – Bu
tarihî bir itiraftır, tutanaklara geçmiştir.
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Kafana Cumhuriyet Halk Partisi kadar taş düşsün senin!
MEHMET METİNER (Devamla) –
Biz faili meçhullerin hepsinden hesap sorulması gerektiğine inanan bir
anlayışın temsilcileriyiz.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) –
Uludere’de belli oldu, Uludere Raporu’nda.
MEHMET METİNER (Devamla) –
Derin, vesayetçi rejimi nasıl tasfiye ettiysek Doğu ve Güneydoğu’da o faili
meçhullerle hesaplaşacağız.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – On
bir sene geçti, niye hesaplaşmadın?
MEHMET METİNER (Devamla) –
Ama gündemimizi biz belirleyeceğiz. Başkalarının bize gündem belirlemesine izin
vermeyeceğiz.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – On
bir sene geçti, ne yapıyorsunuz?
MEHMET METİNER (Devamla) –
Kürt meselesini de çözeceğiz, size rağmen çözeceğiz; PKK meselesini de
çözeceğiz, size rağmen çözeceğiz.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sen
Cumhuriyet Halk Partisinin ismini ağzına alma! Yazıklar olsun!
MEHMET METİNER (Devamla) –
Faili meçhullerden de hesap soracağız.
TUFAN KÖSE (Çorum) – Yalandan
ölen yok.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Hırsızlığı çözün, hırsızlığı!
MEHMET METİNER (Devamla) – O
faili meçhullerin kimler tarafından yapıldığını biliyoruz, hepsinden hesap
soracağız.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sen
yaranma politikası yapıyorsun. Kime yaranmaya çalışıyorsun?
MEHMET METİNER (Devamla) –
Mahkemelerden, mahkemelerin yapıp ettiklerinden, AK PARTİ Hükûmetini
suçlamaktan vazgeçiniz. Biz bu ülkenin yargı organı değiliz.
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Cumhuriyet Halk Partisi olmasa sen burada milletvekili olamazdın zaten. Ne
konuşuyorsun!
MEHMET METİNER (Devamla) –
Mahkemeler görevlerini yapmıyorlarsa suç işliyorlar. O mahkemelerden de
gerekirse hesap sorarız.
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Yazıklar olsun!
MEHMET METİNER (Devamla) –
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Metiner.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Efendim, sayın konuşmacı, milletin bağrından çıkan cumhuriyet
kadrolarının millete dayanarak kurduğu cumhuriyetin…
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Biz de milletin bağrından çıkmışız.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Senin
nereden çıktığın belli değil! Sen konuşma!
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Konuşma! Saygısızlık yapma!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Saygısızlık yapma! Saygılı ol!
BAŞKAN – Lütfen, sakin
olunuz, Grup Başkan Vekilini dinlemek istiyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) –
İnsanlara hakaret ederek bir şey konuşamazsın.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Saygılı ol! Saygılı ol!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün milletimizi arkasına alarak
kurmuş olduğu cumhuriyetin bu kutsal mekânında onun yaratmış olduğu bu rejimin,
bu cumhuriyetin verdiği özgürlükle Cumhuriyet Halk Partisini eleştirme
özgürlüğünü kullanıyor.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Siz katliamcı bir partisiniz.
TUFAN KÖSE (Çorum) –
Katliamcı sizsiniz ya! Ne kadar Alevi katliamı varsa senin zihniyetinle
alakalı. Utanmaz!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Kendisinin Cumhuriyet Halk Partisini eleştirme özgürlüğünü
kullanıyor.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Utanmaz sensin! Saygılı ol.
TUFAN KÖSE (Çorum) – Ne kadar
katliam varsa arkada senin zihniyetin var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Kendisinin Cumhuriyet Halk Partisine teşekkür etmesi gerekir
aslında. Sözleriyle Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna sataşmada bulunmuştur. Bu
sataşma nedeniyle söz istiyorum efendim. Söz hakkını Sayın Sezgin Tanrıkulu
kullanacaktır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Hadi bakalım.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Tanrıkulu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, izin verir misiniz? Sayın Başkan, Sayın Tanrıkulu’na söz vermeden
önce, izin verir misiniz, bir gerçeği arz etmek istiyorum.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Şu
madenlerdeki hırsızlık ne oldu? Ben de ondan isteyeceğim söz hakkı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Evet, Mehmet Metiner, bak ne diyor? “Madenlerdeki hırsızlığa hiç değinmedin.”
diyor.
BAŞKAN – Bir dakika Sayın
Tanrıkulu…
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Yan yana geçin, yan yana geçin. Birbirinize çok yakışıyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
“Madenlerdeki hırsızlığa hiç değinmedin.” diyor. Onları götürme işinden bahset
biraz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Sakin olursanız müzakereleri
daha iyi dinleyebileceğiz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Götürme, götürme, Diyarbakır’daki götürme işlerinden bahset.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Yan yana geçin, mahzuru yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Diyarbakır’daki götürme işlerinden bahset.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Bizim hiçbir bakanımız Yüce Divanda yargılanmadı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Maden hırsızlıklarını konuşmadın. Kabul ettin herhâlde.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen karşılıklı konuşmayınız, lütfen… Karşılıklı konuşmak
istiyorsanız lütfen kuliste konuşunuz. Sayın Elitaş’ı duyamıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, dün bir mesele oldu. Sayın grup başkan vekilinin komisyondaki
bir milletvekilinin yaptığı işle ilgili grup başkan vekillerini toplantıya
çağırdınız. Hassasiyetle Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’ne uyulması
gerektiğini ifade etiniz. Duymamış olabilirsiniz, inşallah tutanaklara
geçmiştir, bakarsınız. Yanımda oturan milletvekili, sayın milletvekiline
“Utanmaz adam” diye hakaret etti. Öbür milletvekili “Sen konuşma, it herif!”
dedi.
TUFAN KÖSE (Çorum) – “Utanmaz
adam” demedim, “utanmaz” dedim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
“Utanmaz adam” hakaret değil ki…
MEHMET METİNER (Adıyaman) – O
zaman, sen utanmazsın bu hakaret değilse!
TUFAN KÖSE (Çorum) – Yüzün de
kızarmıyor hiç! Hiç yüzün de kızarmıyor!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Tutanaklara bakın, gereğini yapmanızı istirham ediyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Tanrıkulu.
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metiner’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) – Bakın, değerli milletvekilleri, burada önemli bir konuyu
konuşuyoruz ve bugünü konuşamıyoruz, bugünü konuşamıyoruz.
Bakın, bu Meclis üzerine
düşeni yapmıyor. Biz burada konuştuğumuz zaman hemen 1930’lara, 1940’lara
gidiyorsunuz. Yüreğiniz yetiyorsa gelin onları da araştıralım. Ama biz…
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Mangal gibi yüreğimiz var Sezgin Tanrıkulu, mangal gibi yüreğimiz var bizim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Bakın, “1990’lı yıllar” diyorsunuz. Bu önerge niçin verildi? Bakın,
bu önerge niçin verildi? 1990’lı yıllar için verildi. Eğer bir sorununuz yoksa
gelin araştıralım diyoruz. Bizim bir sorunumuz yok. Gelin araştıralım.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Çok şeyler araştırdık.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Neden çekiniyorsunuz? “Meclisin gündemini biz belirleriz.”
diyorsunuz. Evet, Meclisin gündemini siz belirliyorsunuz, doğru.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Belirleyeceğiz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Rüşvetten, yolsuzluktan, kara paradan, ihaleye fesattan başka bir
gündeminiz yok ki.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Yazıklar olsun!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Gelin, faili meçhul cinayetleri araştıralım, bu Meclis bunları
araştırsın. Hangi engel var? Değerli arkadaşlar, hangi engel var?
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Bugüne kadar, gelin, geçmişle hesaplaşma konusunda, yüzleşme
konusunda bu Meclis tarihî görevini yapsın.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Sen kendini mahkeme yerine koyuyorsun. Yazıklar olsun! Bir de hukukçu
olacaksın!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Hangi engel var değerli arkadaşlar? Hepinizin meşguliyeti var, o
meşguliyetten biraz sıyrılın ya. Gittiğiniz yerde hesap vereceksiniz, öbür
dünyada da hesap vereceksiniz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Bizim verilmeyecek hiçbir hesabımız yok.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Vereceksiniz hesap.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Verilmeyecek hiçbir hesabımız yok bizim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Gelin, burada araştıralım.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu
konuda kendi gündeminiz olamaz ancak bu yüce Meclisin gündemi olabilir. Bu
gündem olabilir. Gelin, bunları beraber yapalım. Neden çekiniyorsunuz? Neden?
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Siz mahkeme misiniz ya, rüşvet ve yolsuzluk olduğunu söylüyorsunuz?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Yok, arkadaşlar, bakın, zihniyetiniz soruluyor çünkü bu konuların
konuşulmasını, araştırılmasını istemiyorsunuz, istemiyorsunuz ve Türkiye’yi
başka gündemle meşgul ediyorsunuz. Rüşvet, yolsuzluk, kara para, ihaleye fesat
karıştırma…
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Mahkeme mi kurdun sen?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Sadece bunlar var, başka bir şey yok gündeminizde; nasıl iş takip
edilecek, nasıl başka bir iş yapılacak.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Hâkim misin, savcı mısın, cellat mısın?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Gelin, değerli arkadaşlar, bakın, 1990’lı yıllardan başlayalım, bu
cumhuriyeti en azından 1990’lı yılların kirli işlerinden aklayalım. Bu Meclis
geriye döndüğümüz zaman da bir şey yaptığı konusunda bir fikir sahibi olsun.
Dolayısıyla burada çıkıp konuşmanın bir anlamı yok.
Evet, değerli arkadaşlar…
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Çık söyle o zaman, “Biz Zilan’da Kürtleri katlettik, özür diliyoruz.” de
bakalım.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, daha yeni…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) – Roboski konusunda, Uludere konusunda mutabık kalınsa yeterli.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Tanrıkulu.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Sayın Başkan, bir milletvekili “Sen nereden çıktın?” diye bana hakarette
bulundu. Lütfen kendisini uyarır mısınız? O hakaretleri kendisine aynen iade
ediyorum.
BAŞKAN – Tutanaklara
bakacağım efendim.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP
Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından
1990'lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşanan katliam ve köy
yakmalarının ortaya çıkarılması amacıyla 12/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 15 Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde su-nuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza
sunuyorum…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Karar yeter sayısı.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
arayacağım.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.20
BAŞKAN: Başkan
Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Elektronik cihazla bu
oylamayı yapacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisi kabul
edilmemiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Evet, buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, oturumda karar yeter sayısı bulunmadan önce bir talepte
bulunmuştum. Sanıyorum bu verilen arada tutanakları inceleme imkânı buldunuz.
BAŞKAN – Hiç anlayamıyorum
Sayın Elitaş, duyamıyorum çünkü.
Sayın milletvekilleri, biraz
sessiz olursanız…
Buyurunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Biraz önce karar yeter sayısı bulunmadan önce, oturumu kapatmadan önce bir
talepte bulunmuştum. Tutanakları inceleyip…
BAŞKAN – Evet, tutanakları
istettik efendim, gelecek, geldiği zaman bakacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Tamam Sayın Başkan.
BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
2.- MHP
Grubunun, 2/1/2014 tarih ve 1954 sayı ile Sakarya Milletvekili Münir Kutluata
ve arkadaşları tarafından Sapanca Gölü’nde sanayi kuruluşlarının kontrolsüz su
çekmesi ve gölü besleyen suların ticari firmalarca alıkonulması, diğer taraftan
birçok olumsuz çevresel faktör nedeniyle çok önemli bir kot düşmesi meydana gelmesi
ve göl sularının tehlikeli şekilde çekilmesiyle başlı başına bir çevre
felaketine doğru gitmekte olan gelişmelerle ilgili sorunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15
Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
15/01/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 15 Ocak
2014 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç
Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
02 Ocak 2014 tarih, 2014/1954
sayı ile TBMM Başkanlığına Sakarya Milletvekili Münir Kutluata ve
arkadaşlarının "Sapanca Gölü'nde sanayi kuruluşlarının kontrolsüz su
çekmesi ve gölü besleyen suların ticari firmalarca alıkonması, diğer taraftan
birçok olumsuz çevresel faktör nedeni ile çok önemli bir kot düşmesi meydana
gelmiştir. Göl sularının tehlikeli şekilde çekilmesi ile başlı başına bir çevre
felaketine doğru gitmekte olan gelişmelerle ilgili hiçbir önlem alınmadığı
görülmektedir. Sorunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi”
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırma önergesinin 15 Ocak 2014 Çarşamba günü
(bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin lehinde
Sakarya Milletvekili Münir Kutluata. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kutluata.
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yok olma sürecine girmiş bulunan Sapanca
Gölü’yle ilgili Meclis araştırması yapılmasına dair Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi Sapanca Gölü
sadece Marmara Bölgesi’nin değil, Türkiye’nin göz bebeği durumunda bir coğrafi
değerdir, dünya ölçeğinde bir tabiat harikasıdır. Sakarya şehrinin içme suyu
kaynağı olan göl, aynı zamanda Marmara Bölgesi’nin en önemli doğal denge
unsurlarından bir tanesidir. Ülkemizin bu nadide varlığı, son yıllarda
çevresinde ve üzerinde yoğunlaşan yağma ve tahribata daha fazla dayanamamış ve
maalesef yok olma sürecine girmiştir. Sapanca Gölü’nün suları çekilmekte, göl
küçülmekte ve etrafında oluşmuş bulunan geniş çorak halka her geçen gün
ilerleyerek gölü daha da daraltmaktadır. Göldeki küçülme sonucunda kirlilik
seviyesinin vahamet derecesine geldiği gözle görülür hâldedir. Bu olumsuz gidiş
yıllardır süren bir yağmanın sonucudur; herkesin gözünün önünde ve iktidarın
himayesi altında yürütülmektedir. Bu ülkenin hem Su İşleri Bakanlığı vardır hem
Çevre Bakanlığı vardır. Ancak yağmanın durdurulması için herhangi bir önlem
alınamamakta, tedbir geliştirilememektedir. Türkiye’de devletin işleyemez hâle
gelmesinin sonuçlarını bu örnekte de bütün netliğiyle görmekteyiz. Bu nedenle,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin duruma el atması ve Sapanca Gölü’nün
kurtarılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Sapanca Gölü üzerinde yürütülen tahribatın birkaç koldan yürüdüğünü
görmekteyiz.
Birincisi, gölü besleyen
sulara ticari kuruluşlar el koymakta ve gölün beslenme dengesi, doğal dengesi
bozulmaktadır. Ticari kuruluşlara verilen ruhsatlar, gölü besleyen doğal
dengeyi dikkate almak zorunda olduğuna göre dereler neden Sapanca Gölü’ne
ulaşamamaktadır? Buradaki yağma süreci araştırılmalı ve araştırılması gereken
başlıca konulardandır.
İkincisi, gölden çekilen
sularla ilgilidir. Sakarya’nın içme suyu kaynağı olan göl, Kocaeli bölgesindeki
büyük sanayi kuruluşlarının kontrolsüz su çekme alanı durumundadır. Bu sanayi
kuruluşlarının hangileri olduğu ve aşırı su çekmelerine nasıl izin verildiği
açıklanmalıdır. Adı en çok geçen kuruluşlardan TÜPRAŞ’ın su çekme izni,
özelleştirme sırasında gözden geçirilmiş ve gölün geleceği dikkate alınmış
mıdır? Gölün geleceğinin dikkate alınmadığı görülmektedir. Buna neden göz
yumulduğunun açıklanması gerekiyor. Bilindiği gibi TÜPRAŞ, özelleştirilmesi
sürecinde iktidar tarafından adı yıpratılan bir kuruluştur. TÜPRAŞ’ın yüzde
14,76 oranındaki hissesinin Sami Ofer adlı İsrailli iş adamına, dönemin Maliye
Bakanı tarafından özel mekânlarda, özel görüşmelerle verildiği büyük
tartışmalar yaratmıştı, hatırlanacaktır. Söz konusu hisselerin bu yollarla
devri sonucu kamunun 750 milyon dolar zarara sokulduğu mahkeme kararlarıyla
tespit edilmişti. Bu bakımdan, TÜPRAŞ’ın özelleştirme sürecinde Sapanca
Gölü’nün ne oranda kullanılacağı hususu hangi çerçevede hangi şartlarda karara
bağlanmıştır? Kamuoyunun bu konuyu merak ettiğini dikkatlerinize sunmak
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, göl
üzerindeki yağma ve tahribat metotlarından üçüncüsü, gölün atık alanı olarak
kullanılması ve bunun ilgililerce âdeta teşvik edilmesidir. Gölü nüfuzlu inşaat
şirketlerinin tasallutundan korumak mümkün olamamaktadır. Bu konuda sadece bir
örnek vermekle yetineceğim. Bu, aynı zamanda, ulusal basında ve ulusal
televizyonlarda yer alan bir konudur. 17 Ocak tarihinde büyük gazetelerde ve
büyük televizyonlarda bu konu gündeme getirilmişti. Marmaray Projesi’nin kazı
çalışması sırasında çıkartılan atıklardan 4 bin kamyon dolusu hafriyatın
Sapanca Gölü’ne dökülmesine izin verildiği gerekçesiyle, Sapanca ilçesinin
AKP’li Belediye Başkanı hakkında görevini kötüye kullanma suçundan üç yıla
varan hapis cezası istemiyle dava açılmıştı. Savcılığın bu teşebbüsüne İçişleri
Bakanlığı izin vermediği için Danıştaya başvurarak mahkeme işlerlik kazanmış ve
ilgili ilçe Belediye Başkanı mahkemeye sevk edilmişti. Sonuçta, mahkeme, bu
şahsa altı ay ceza vermiş ve iyi hâlden beş aya indirmişti. Sonuç itibarıyla,
bu yağma mahkeme tarafından tescil edilmiş ve iktidarla ilgili bir yönü de
ortaya çıkmış durumdaydı.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, sizlere, bu gölde ortaya çıkan kirlilikten bazı örnekler sunmak
istiyorum: Şu görülen fotoğraf iskelenin ortaya çıkmasına kadar gölün
çekildiğini ve göldeki daralmayı göstermektedir. Bir hafta öncenin
fotoğraflarıdır bunlar. Bu fotoğraf, göldeki kirliliğin hangi boyutlara
geldiğini ortaya koymaktadır. Bu fotoğrafın, göle atıkların nasıl geldiğini,
gölün nasıl kirlendiğini, göl çevresindeki, gölün kıyısındaki suların karabatak
kuşlarının kalkamayacağı kadar girmesi hâlinde oluşmuş kötü görüntüleri
andırdığı ortadadır.
Bu cümleden olmak üzere size
söyleyeceğim ilave bir husus, göldeki çekilme, maalesef, iktidarın göz yumması
karşılığında doldurma faaliyetleriyle karşı karşıyadır. Göl kenarında araştırma
yapan Milliyetçi Hareket Partisi Sakarya Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sayın
Orhan Ünver, bu tetkikleri sırasında yanında bulunan vatandaşlardan bu
çekilmenin bir arsa rantına dönüştürüleceği şeklindeki trajikomik espriye bir
ikazla cevap vermişti. Ancak, ondan bir hafta sonra ben kendim göl civarında
yaptığım tetkiklerde gölün doldurulmakta olduğunu ve gölün bir sayfiye alanı
şeklinde düzenlenmekte olduğunu ve doldurma faaliyetlerinin hızla yürüdüğünü
kendi gözlerimle gördüm ve fotoğraflarla tespit ettim. Bakın, değerli
milletvekilleri, Sapanca Gölü’nün korunması, geriye kazandırılması bir tarafa,
gölün etrafı, maalesef, değerlendirilmek için yağma düzeninin bir uzantısı
olarak faaliyetler sürüyor. Bu da benzer görüntülerden bir tanesidir. Bu
açıdan, bu işin kimler tarafından göz yumularak yürütüldüğü, bu kirlenmenin ve
tahribatın kimler tarafından göz yumularak yürütüldüğü, bilgisizlikten mi
olduğu veya içindeki yolsuzluk boyutlarının ne olduğu konusunun ciddiyetle
araştırılmasına ihtiyaç vardır.
Sakarya basınına, yerel
basına buradan teşekkür ediyorum; yıllardır bu konuyu gündemde tutmasına, Sayın
Başbakanın her Sakarya ziyaretinde bu konuda sürmanşetlerle Sapanca Gölü’yle
ilgilenilmesi konusunda yardım istemesine rağmen herhangi bir adım atılabilmiş
değildi. Uzun süredir kontrolümüzde olan, her zaman gündeme getirdiğimiz bu
konu, 15 Temmuz 2010 yılında, sadece bizler tarafından değil, Sakarya’da
araştırmalar yapan Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri tarafından da
gündeme getirilmiş, mesela Niğde Milletvekili Mümin İnan ve Manisa Milletvekili
Erkan Akçay bölgede gördükleri konusunda dayanamamışlar ve burada gündem dışı
söz alarak meseleyi gündeme getirmişlerdi. O dönemde şu anda Mecliste
bulunmayan iktidar partili milletvekili arkadaşımız -söz almak suretiyle- bu
milletvekillerinin bu konuyla neden ilgilendiklerini anlayamadığını söylemiş,
ben de bunu anlamak yerine şikâyetleri ciddiye almalarını ve gölle ilgilenmelerini
tavsiye etmiştim. O günden bugüne herhangi bir şekilde bir gelişme olmadı, tam
tersi, tersine gelişmelerle Sapanca Gölü yok olma sürecine girdi.
O bakımdan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, Hükûmetin ilgilenmediği bu konuya el atmasının ülkemizin
millî değerlerinin korunması açısından büyük önem taşıdığını ifade ediyor,
hepinize bu duygularla saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kutluata.
Aleyhinde, Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Tan.
ALTAN TAN (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün günlük siyasetin, polemiklerin,
politikanın dışında, hepimizi, tüm vatandaşları ilgilendiren bir mevzuyla
ilgili huzurlarınızdayım.
Sapanca Gölü’nde sanayi
kuruluşlarının kontrolsüz su çekmesi ve gölü besleyen suların ticari firmalarca
alıkonmasıyla ilgili bir Meclis araştırma önergesi var.
Değerli arkadaşlar, Sapanca
Gölü, biliyorsunuz, Türkiye’nin en nadide göllerinden, tabiat, doğa
harikalarından birisi. Şimdi, bu önergede ne isteniyor? Deniliyor ki “Göl
sularından kontrolsüz bir şekilde su çeken firmalar var, kirlenme söz konusu ve
gölü besleyen kaynaklarda sıkıntılar var. Gelin, bunları araştıralım ve
çözelim.”
Şimdi, böyle bir önergeye
hayır demek mümkün değil. Sapanca Gölü de, İznik Gölü de –bunlar birbirine
yakın oldukları için sıralıyorum- Abant Gölü de birer doğa, tabiat harikası.
Gittiğiniz vakit içiniz ferahlıyor, gönlünüz açılıyor ve İsviçre’nin gölleriyle
yarışacak güzellikte bir muhteşemlikle karşı karşıya kalıyorsunuz.
Şimdi, bunları korumak AK
PARTİ’nin de görevi, CHP’nin de, BDP’nin de, MHP’nin de, herkesin görevi.
Dolayısıyla, burada hiçbir art niyet veya başka bir şey aramadan, en azından bu
tip konularda bu Meclisin bir ittifak içerisinde olması lazım.
Ha, iddialar doğrudur,
değildir; yanlıştır, yalandır, abartılıdır; bunlar ayrı bir tartışma konusu.
Önce bu komisyonu kurarsınız, araştırmayı yaparsınız, objektif, bilimsel
verileri Meclisin önüne koyarsınız, ondan sonra “evet” veya “hayır”, “haklı”
veya “haksız” dersiniz.
Dolayısıyla, bugün Sapanca
Gölü başta olmak üzere, Türkiye'nin, bütün bu doğal varlıklarıyla ilgili ciddi
bir araştırmaya, ciddi bir kontrole ve ciddi bir koruma planına ihtiyacı
vardır. Aynı şekilde bugün Diyarbakır’la Elâzığ illeri arasında bulunan Hazar
Gölü; bu da en az Sapanca Gölü kadar muhteşem bir varlığımız. Bunun da geleceği
tehlikede.
Van Gölü 1.700 rakımda, onun
bin metre daha yukarısında 2.700 metrede Nemrut Krateri var; dünyadaki ender
örneklerden birisi bu krater göllerine.
Şimdi, biz bunları
koruyamazsak -şelalelerimizi, vadilerimizi, göllerimizi, denizlerimizi,
ormanlarımızı- peki, o hâlde bunların korunması noktasında da bir ittifaka
varamazsak, biz hangi noktada bir mutabakata varacağız?
Değerli arkadaşlar, Sapanca
Gölü’nden başladık İznik Gölü’ne gittik, oradan Abant’a, Van Gölü’ne, Nemrut
Krateri’ne, Hazar Gölü’ne, Bendimahi Şelalesi’ne, Diyarbakır’ın Dicle Vadisi’ne
gittik, Trabzon’daki Zağnos Vadisi’ne. Bu örnekleri onlara, yüzlere
çıkarabiliriz. O kadar muhteşem bir coğrafyamız ve tabiatımız var ama ne yazık
ki bunların korunmasıyla ilgili, varlıklarını devam ettirebilmeleriyle ilgili
doğru düzgün bir çalışma yok. Manyas Gölü de böyle, Uluabat Gölü de böyle yani
Bursa’dan Bandırma’ya giderken hemen yolun kenarındaki Uluabat Gölü’nde de aynı
sıkıntılar var.
Devlet Su İşleriyle ilgili
veya bu mevzularla alakalı eleştirilerimiz geldiği vakit -sayın bakanlardan
kimse yok burada, iktidar da zaten fazla dinlemiyor- sürekli çıkıp “Şunu
yaptık, bunu ettik, bunu yapıyoruz, bunu yapacağız.” gibi o gün sırf size laf
yetiştirmek için bir şeyler söyleniyor ama siz de dönüp soruyorsunuz “Peki, siz
bütün bunları yapıyorsanız hâlâ bu bizim doğal varlıklarımız niye yok oluyor,
niye tehlikede?” Demek ki gereğini yeterince yapmıyorsunuz; bunlarla ilgili
bütün dünyanın kabul ettiği ve uyguladığı uygulamaları, projeleri, tasarımları,
tedbirleri hayata geçirmiyorsunuz.
İşte, burada bu Sapanca
Gölü’nden hareketle Fırat havzasındaki, Dicle havzasındaki, Kızılırmak havzasındaki
bütün tarihî varlıklarımız da maalesef tehlike altında. İşte, bir Birecik
Barajı yapılmayana kadar, Halfeti sular altında kalmayana kadar biz Zeugma
mozaiklerinden bile haberdar olamadık maalesef. Şunu söylüyoruz: Ilısu
Barajı’yla da ilgili, Dicle üzerinde yapılan ve yapılmakta olan başta Ilısu
Barajı olmak üzere bütün hidroelektrik santraller ve barajlarla da ilgili
olarak yine aynı tehlikeler söz konusudur. Hem o vadiler içerisindeki
nehirlerin dünya kurulduğundan beri on binlerce yıldır aktıkları yatakların
tabii dokularıyla ilgili ciddi tahribatlar söz konusudur -yani yaşayan
canlılardan tutun bitkilere kadar- hem de o havzalar içerisinde var olmuş,
varlığını, kalıntılarını bugüne kadar sürdürmüş, yine tarihî eserlerle ilgili,
dünya kültür mirasıyla ilgili ciddi sıkıntılar söz konusudur. Gelin, en azından
bu konularda bir ittifak sağlayalım, bu bir örnek teşkil etsin ve bundan
hareketle bütün göllerimizi, denizlerimizi, vadilerimizi, ırmaklarımızı ve
bunların etrafında kümelenen tarihî varlıklarımızı koruyacak, kollayacak,
tedbirlerini alacak bir neticeyi hep birlikte ortaya koyalım.
Değerli arkadaşlar, bu
konuları arz ettikten sonra, son günlerde meydana gelen birkaç olayla da ilgili
sizleri bilgilendirmek istiyorum. Özellikle, işte, bu son dönemlerde paralel
devlet, devlet içerisinde yapılanma, çeteleşmeler, farklı örgütlenmeler… Biraz
evvel de çıktım huzurlarınıza, Şırnak’ın Güçlükonak (Basa) ilçesiyle ilgili
1996’daki olayları anlattım, bugün de buna benzer tertipler devam ediyor. Ve
son olarak da, Afyon Kocatepe Üniversitesinde -günlerdir dile getiriyoruz,
yetkililerle görüşüyoruz; Valiyle, Rektörle, buradaki AK PARTİ grup başkan
vekilleriyle, sorumlularla- maalesef olaylar dinmiyor. Belli güçler, orada,
farklı siyasi görüşlere sahip gençlerimiz arasında bir çatışmayı körüklüyor ve
özellikle üniversitede okuyan Kürt gençleri üzerinde bir terör rüzgârı, terör
fırtınası, terör kasırgası estiriliyor. Buradan da, başta, Afyon Kocatepe
Üniversitesi Rektörlüğünü, yine aynı şekilde Afyon Valiliğini, Emniyetini,
İçişleri Bakanlığını uyarıyoruz: Bu tip küçük kıvılcımlar, Allah korusun, bütün
toplumsal huzuru ve barış, çözüm atmosferini sabote edebilir, sabote edecek
adımlardır, hep birlikte dikkatli olalım.
Değerli arkadaşlar, yine,
Pozantı’da, biliyorsunuz, çocuk mahkûmlara uygulanan bir vahşet günlerce
gündemimizi işgal etti. Konuştuk, tartıştık, feryat ettik, fakat geldiğimiz bu
noktada Pozantı’da ne oldu, bu çocuk mahkûmlara neler yapıldı, kimler yaptı,
yapanlar hakkında ne yapıldı, ciddi bir netice elimizde yok. Yine, aynı
şekilde, Sincan Cezaevinde yüzlerce çocuk işkenceden geçirildi. Bunun bütün
bilgileri, belgeleri ortaya döküldü; sorumlular üzerine gidileceğine, tabiri
caizse, bunlar kulaklarından tutulup bütün kamuoyu önünde teşhir edilip
cezalandırılacaklarına âdeta taltif edildiler ve bu cezaevine gitmek isteyen
milletvekillerine bile izin verilmedi doğru düzgün.
Değerli arkadaşlar, Pozantı
da böyle, Sincan da böyle, birçok yerde aynı sıkıntılar devam ediyor ama bir
yandan da her seferinde, iktidar milletvekilleri çıkıyor “Ya, bize haksızlık
ediyorsunuz. Bakın, eskiden kafanıza kurşun sıkılıyordu, bugün sıkılmıyor. E
biraz işkence görmüşsünüz, ne olur? Siz de biraz sabırlı olun.” “E ne kadar
olun?” “On iki senedir geldik, 2071’de çözeriz inşallah bunları.” Değerli
arkadaşlar, bunlar trajikomik sözlerdir.
Bunlar dalga geçmektir. Yani bu, Süleyman Demirel’in eski politikasına
benziyordu. “Filan yerde niye su yok, burada niye yol yok?” dediğiniz vakit,
işte, diyordu ki: “Eskiden Diyarbakır’dan Siverek’e yedi saatte gidiliyordu,
evlerde tulumba vardı, elektrik jeneratörle geliyordu, hâlinize şükredin,
nereden nereye geldik, kağnı arabasından otobana geldik.” Böyle bir mukayese
olmaz.
Onun için, bir an evvel
bunların çözülmesi ümit ve dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum,
saygılarımı sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –Teşekkür ederiz Sayın
Tan.
Önerinin lehinde, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Sapanca Gölü’nü konuşuyoruz. Sapanca
Gölü, Türkiye’nin, bence dünyanın en güzel göllerinden bir tanesi. Bir gölle
ilgili söylenebilecek ne varsa, ne kadar güzellik anlatılabilirse, gerçekten
söylenmesi, içtenlikte söylenmesi gereken ne varsa Sapanca Gölü’yle ilgili
söylenebilir.
Sapanca Gölü’nün çevresi 42
kilometre. Bunun 37 kilometresi Sakarya sınırları içerisinde, 5 kilometresi
Kocaeli sınırları içerisinde. Yıllardan beri Sakarya’da yaşayan insanların
musluklarını açtıkları zaman ağızlarını musluğa dayayarak kana kana içtikleri
su Sapanca Gölü’ne aittir yani orası sadece bir göl değil, aynı zamanda bir
gıda havzasıdır. Bu itibarla, büyükşehir belediyesi olmadan önce, 1580 sayılı
Kanun gereği oranın koruma alanı sorumluluğu Adapazarı Belediyesine
verilmiştir. Neden? Çünkü “İnsanlar oradan su içiyor, su içtikleri yerin koruma
sorumluluğu bu belediyenindir.” denmiştir.
Aradan yıllar geçmiştir,
oradan bir otoyol geçirilmiştir. Otoyol geçirilirken hiç Sapanca Gölü hesaba
katılmamıştır. Şimdi, ikinci bir otoyol geçiriliyor, hiç Sapanca Gölü hesaba
katılmıyor. Egzoz gazları, kirlilikler, yerleşimlerin atıkları, evsel atıklar
Sapanca Gölü’nü dolduruyor. Elimizde “Çok güzel bir gölü nasıl yok ederiz?”in
hikâyesi başlıyor. Daha sonra, burada, Yuvacık Barajıyla ilgili “Burası yeteri
kadar su almazsa biz Sapanca Gölü’nden su çekelim.” diyorlar ve Sapanca Gölü’ne
su çekebilmek için boruların yerleştirilmesiyle ilgili büyük bir dolgu
başlıyor, Sapanca Gölü’nün ekolojik dengesi bozuluyor. Daha sonra, birden
Sapanca’da su fabrikaları türemeye başlıyor, falanca su fabrikası, filanca su
fabrikası. Sapanca Gölü’nü besleyen dereler, kaynaklar, kaynaktan türeyen
dereler tek tek bu su fabrikalarının kaynağı hâline, yani rant kaynağı hâline
dönüşüyor. O fabrikalar, buradan elde ettikleri gelirleri kişisel gelirleri
hâline dönüştürürken, ülkenin en büyük değeri olan Sapanca Gölü gittikçe kuruyor.
Daha sonra, Marmararay
Projesi başlıyor, 4 bin kamyon toprak Sapanca Gölü’ne dökülüyor. Sonra,
İzmit’te -bir özelleştirmeyle- TÜPRAŞ oradan su çekecek ama özelleştirmeye bir
madde konulmuyor. Nasıl olursa olsun biz bu özelleştirmeyi yapalım
zihniyetindeki Hükûmet, orada bedelsiz su alımına karşı bir madde koyarak
TÜPRAŞ’ın bedelsiz su alımını engellemiyor. Ve Sapanca Gölü’nden, Sakarya’da,
herhangi yoksul vatandaş su içiyor diye parasını ödediği hâlde, 26 milyon
metreküp su çeken TÜPRAŞ bedelsiz su çekiyor. Neden? Hiçbir tedbir alınmadığı
için. Peki, diğer sanayi kuruluşları bir
bedel ödüyorlar mı? Hayır, diğer sanayi kuruluşları da bir bedel ödemiyor.
Yani elimizde bir göl var, su
fabrikaları o gölü kurutabilmek için dereleri kendisine çevirmiş. Elimizde bir
göl var, Hükûmet özelleştirme yaparken “Sen bu gölden bedelsiz su çekemezsin.”
maddesini ilave etmediği için -ne olmuş- o gölden milyonlarca metreküp su
çekiyor özelleştirme yapan fabrikalar.
Daha sonra, “5 kilometrelik
bir sınırım var, ben de buradan su çekeceğim.” diyen Kocaeli, “Hadi, Yuvacık
Barajı kuruyor, ben de su çekeyim.” demiş.
Sakarya, kendisine alternatif
su kaynağı yaratmadığı için, bugüne kadar bir çalışma yapmadığı için o da su
çekmeye devam ediyor. Kaynak yaratılmadan eldeki nimeti yok etmeye çalışan
anlayış, dünya güzeli bir varlığı yok etmek üzere.
Şimdi, bununla ilgili,
TÜPRAŞ’ı, Sakarya Milletvekili olarak mahkemeye verdim. Mahkeme görevsizlik
kararı verdi. Bununla ilgili araştırma önergesi verdik, bununla ilgili soru
önergeleri verdik, bununla ilgili Bilgi Edinmeye başvurduk, Bakanlığa
başvurduk. İlgili bakanlıklardan aldığımız cevaplar, sadece mevzuatla ilgili
cevaplardı.
Herkes, Hükûmet dâhil olmak
üzere herkes, sırtını Sapanca Gölü’ne karşı çevirmiş durumda. Elimizde sadece,
Sapanca Gölü’nü yok etmekte kararlı bir anlayış, “Onu var edelim.” diyen,
çırpınan bir Sakarya var. Sakarya diyor ki değerli milletvekilleri: El
birliğiyle… MHP’li sevgili milletvekilimiz burada, o araştırma önergesini
geriye çeker, ben kendisinden rica ederim. Ben kanun teklifi verdim bununla
ilgili, ben Sapanca Gölü’yle ilgili kanun teklifimi geriye çekerim. Yeter ki
siz Sapanca Gölü’nün korunmasıyla ilgili, özelleştirdiğiniz fabrikaların
bedelsiz olarak su çekimiyle ilgili, orada kurulan su fabrikalarının Sapanca
Gölü’nün kaynaklarını kurutan dere kaynaklarıyla ilgili özel bir yasa tasarısı
hazırlayın, biz milletvekilleri olarak bunu desteklemeye hazırız. Biz muhalefet
yapmaya çalışmıyoruz, biz bu konuda önceliği almaya çalışmıyoruz, biz bu konuda
“Biz bir şey yaptık. Biz getirdik Meclise, aman, bunun kaymağını -Sakarya
duysun- biz yiyelim!” demiyoruz. Biz farklı bir şey söylüyoruz. Evet, bunun
için mücadele ettik ama, bu göl bizim olduğu kadar Türkiye'nin gölüdür, sizin
gölünüzdür, hepimizin gölüdür; el birliğiyle yanlıştan geriye dönelim, su
kaynaklarımızla ilgili alternatif su kaynağı çözümlerimizi bir an önce gündeme
getirelim. Orada derelerimizi kurutan fabrikalarımızın ruhsatlarını derhâl
inceleyelim, özelleştirilen fabrikanın ruhsatını bir daha kontrol edelim.
Oradan su çeken firmaların bedelsiz su çekimini engelleyecek bir önlem alalım.
Bununla ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bir varlığımızı korumak için,
el birliğiyle, bir yasa tasarısının altına hep birlikte imza atalım, bunun
gururunu ve mutluluğunu birlikte yaşayalım. Bizim istediğimiz budur, bizim
yürekten dilediğimiz budur. Biz Sakarya’da Sapanca Gölü için de bunu
söylüyoruz, Sakaryaspor için de bunu söylüyoruz, Sakarya’nın diğer hizmetleri
için de bunu söylüyoruz. Her şey için tek bir isteğimiz var, Türkiye'nin
menfaati, Türkiye'nin rahatı, huzuru ve refahıdır. Bizim isteğimiz budur. Bunun
için el birliği ve güç birliği gereklidir. Bundan dolayı bu araştırma
önergesine de kanun tekliflerine de bununla ilgili gelecek her türlü yasa
teklifine de “evet” diyeceğiz.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Özkoç.
Aleyhinde Sakarya
Milletvekili Hasan Ali Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Çelik.
HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sapanca Gölü’nün göl sularının azalması ve
bu azalmanın hem çevre yönünden hem de oluşabilecek muhtemel sorunlar yönünden
araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin temini yönünden bir araştırma
önergesi verilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi tarafından verilmiş olan bu
Meclis araştırması açılması hakkındaki teklifin AK PARTİ Grubu adına aleyhine
söz almış bulunmaktayım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sakarya, ülkemizin en güzel illerinin başında yer almaktadır.
Yeşili, denizi, gölü, nehri, sularıyla, tabiatın her çeşidiyle bir örnek teşkil
etmektedir. Değerli milletvekillerimizin de söylediği gibi, nadide bir yer,
nadide bir göldür. Dolayısıyla, bu göz kamaştıran yerimizi, yerleşim yerimizi
ve gölümüzü de korumak, ona gereken önemi vermek, hatta hayatımızın bir bölümü
olan bu içme suyu kaynağımızı çok iyi koruyup çok iyi değerlendirmek durumunda
olduğumuzu biliyorum. Dolayısıyla, bugün buradaki bu değerlendirmelerde dikkat
edilecek önemli konular söylendiği için teşekküre değer buluyorum her birisini.
Sapanca Gölü, ilimizin
neredeyse tamamına, büyükşehir olduktan sonra SASKİ Genel Müdürlüğü marifetiyle
de neredeyse tamamına su temin eden bir içme suyu kaynağı. Dolayısıyla, çok
önemli bir kaynak. Bu kaynakla ilgili, aynı zamanda, yapılan analizler,
laboratuvar testleri, sürekli gözlemler üniversitelerin uzmanları tarafından da
değerlendirildiğinde OECD tarafından o kriterlere göre birinci sınıf içme suyu
olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla, ciddi bir önemi vardır. Şimdi, diğer
tarafımız da birinci sınıf sulak alandır. Bunun da şöyle bir derinliği var:
Derin bir göl olmamakla birlikte etrafı yerleşim yeriyle de sarılmış, yaklaşık
57 metre derinliği olan en derin yerinde 39 kilometrelik bir çevre genişliği
var kıyılarında. Dolayısıyla, bunun yaklaşık 26 kilometresi Sakarya il
hudutlarında, 13 kilometresi Kocaeli il hudutlarında bulunan bu gölümüzün, daha
çok Sakarya Büyükşehir Belediyemizin, Sakarya’mızın gözetimi ve denetimi daha
doğrusu ilgisi altında bulunduğunu; üstelik içme suyunun çoğunun temin edildiği
yer olarak da bizim daha fazla burada hak ve salahiyetimizin, ilgimizin
bulunması gerektiğini biliyorum.
Göl havzası da havza olarak
tarif edilmiş ve 252 kilometrekarelik bir yüzölçümüyle önemli bir değer ihtiva
etmektedir. Bu gölün denizden yüksekliği de 31 metre. Gölün de suyun, içme
suyunun kullanıldığı normal rejim şartlarında 44 kilometrekarelik bir yüzey
alanı var. Şimdi, çevreden irili ufaklı 17 adet dere su taşıyor göle. Bu
dereler su taşırken -tabii kirleticiler de var- bir yandan da bu 17 derenin
getirdiği suyu bir başka dere, Çark Deresi dediğimiz bir dere de tahliyesini
yapıyor desek doğrusunu söylemiş oluruz, tahliyesi yapılıyor, doğal bir dere
ama tahliyesi yapılıyor. Dolayısıyla, bir kapakla su miktarı orada bununla
kontrol ediliyor. Şehrin de içme suyu böylece o kontrolle sağlanmış oluyor.
Dolayısıyla, yıllık ortalama -aynı zamanda ekolojik denge için de gerekli bu-
10 milyon metreküp su bu dediğimiz tahliye deresi olan Çark Deresi kanalıyla
Sakarya Nehri’ne ulaştırılıyor. Dolayısıyla, bu yatak içerisinde ne kadar canlı
varsa etrafındaki ihtiyaç varsa, tabiat ihtiyacı, bu Çark Deresi’nden de öyle
bir ihtiyaç gideriliyor. O yüzden de yıllık 10 milyon metreküp bir suyun acil
ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca, yılda ortalama 30 milyon metreküp suyu
da Kocaeli Büyükşehir Belediyesi kullanıyor, geri kalıyor, çok az bir su. Bunun
68 milyon metreküpünü de Sakarya Büyükşehir Belediyesi içme suyu olarak kullanıyor.
Şimdi, bu su… Toplam rezervine baktığımız zaman gölün, 130 milyon metreküp
kullanılır aktif su rezervi görünüyor. Normal şartlarda gölün optimum
işletmesinin sağlanabilmesi için, çevrenin ve ekolojik şartların da sağlanması
için bu seviyede tutulması ve bu seviyenin de daima kontrol altında tutulması
gerekiyor; Çark Deresi’ne kapakla giden su ve derelerden gelen su, doğal gelen
sular, yağmurlar, diğerleri. Bunu temin için Sakarya Büyükşehir Belediyesinde
SASKİ Genel Müdürlüğü 2003 yılında Sapanca Gölü’nü içme suyu havzası ilan
etmiş, bu dediğimiz havza o. Bu ilanla ciddi bir korumaya girmiş. Dolayısıyla,
bu koruma birçok iyilikleri getirmiş -imar faaliyetlerini kontrol altına-
sanayi ve ticari faaliyetler, turizm faaliyetleri, tarımsal faaliyetler bu kapsamda
yer alabilir. Son bir yıldır da Orman ve Su İşleri Bakanlığı, SASKİ ve İSU
Genel Müdürlükleri ortak bir şekilde havzanın korunmasıyla ilgili çalışmaları
yürütmektedirler. Amaç, daha iyi korunan göl, daha iyi bir çevre ve daha iyi
bir denge sağlanarak canlı ve hayatın ihtiyaçlarını sağlamaktır. Bu amaçla,
ilgili büyükşehire ait alt belediyeler de dâhil, 1/25.000’likler,
1/5.000’likler, 1/1.000’lik uygulama imar planları hazırlanmış ve bunlar da
hayata geçirilmiş durumdadır.
Gölün korunması ve daha verimli
kullanılması amacıyla da gölün tüm çevresi 33 kilometrelik bir kolektör ve 200
kilometrelik bir şebeke ile sarılmış ve bu atıklar göle gitmeden arıtma
sistemine sevk edilme durumuna getirilmiştir. Dolayısıyla, gölü besleyen
derelerin temizliği de ayrıca önem taşımaktadır, sadece kolektörler değil. Gölü
besleyen derelerin de temizliği sürekli yapılmakta, aynı zamanda sanayi
atıkları takip edilmektedir.
Fakat bütün bunlarla
birlikte, TÜBİTAK’ın da bir durumu var. TÜBİTAK da Sakarya Büyükşehir
Belediyesiyle beraber bir çalışma yürütüyor; Sapanca Gölü’nün öncelikli
kirlilik kaynaklarına özgü kontrol teknolojilerinin araştırılıp geliştirilerek
göl havzası için uyarlanması projesi ve devamı konuları sürdürülüyor. Sakarya
Büyükşehir Belediyesince şehrin en büyük içme suyu kaynağı olan bu gölü
gelecekte en iyi şekilde görebilmek için ve Orman Su İşleri Bakanlığıyla bunu
daha diri tutabilmek için, kendi imkânlarıyla da, Bakanlık imkânlarıyla da
bölgenin en büyük içme suyu barajını Akyazı Ballıkaya’da, Ballıkaya Barajı, bir
de yine Büyükşehir Belediyesi Akçay Göleti’ni inşa etmek suretiyle geleceğini,
Sapanca Gölü’nü kurtarmak ve içme suyunu daha güvenceli hâle getirmek için
tedbirler almış durumdadırlar.
Esasında, gölden TÜPRAŞ
tarafından –az önce konuşmacılar da söyledi- alınan su, göl işleme rejimini
risk etmektedir. Bu konunun daha yakından takibi gerekmektedir. İlgili
kuruluşlar bu konuda girişimlerde bulunmuşlar ve bunların takibini
yapmaktadırlar.
Göl çevresindeki doğal,
mineralli ve kaynak sularının tamamının yılda 1,5-2 milyon metreküp kadar bir
su aldıkları bilinmektedir fakat TÜPRAŞ’ın yıllık su kullanımı 7 ila 9 milyon
metreküp. 2014’ten sonra da bir revizyona gidecek, belki 15 milyon metreküpe
çıkacak. Dolayısıyla, bu konuda kısaca özetlenecek olursa, 2006 yılında
özelleştirilen TÜPRAŞ… Bu özelleştirme esnasında su tahsisi konusunda herhangi
bir hüküm görülmemektedir. Bu, Millî Emlak Genel Müdürlüğü, DSİ Genel
Müdürlüğü, Özelleştirme İdaresinin evraklarında belirtilmektedir. TÜPRAŞ
tarafından kullanılan bu 7-9 milyon metreküplük suyun tahakkuk ve tahsili de
görülmemektedir.
“Su candır, su hayattır.”
Diyorken, hem israf önlenmeli hem su kullanımı bir bedel karşılığında olmalı
hem de ihtiyaç neyse, neredeyse, ne kadarsa ölçü ve denge içinde bunlar karşılanmalıdır.
Alınan ve alınmakta olan
tedbirler ve çalışmalar devam etmektedir ve edecektir. Yapılan çalışmaları daha
da genişletmek için -elbette ihtiyaçları devam ediyor- çalışmalar devam ediyor.
Milliyetçi Hareket Partisince verilmiş olan bu araştırma önergesinin gündem
darlığı sebebiyle…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASAN ALİ ÇELİK (Devamla) -
…bugün için gerekli olmadığını ifade ediyor, gelecek zaman diliminde bu
konuların hem yakından takibi hem de bunların daha iyi bir şekilde incelenmesi,
sonuçlandırılması ve vatandaşlarımızın daha huzurlu bir çevrede daha iyi bir
yaşam sürmelerinin sağlanması amacıyla bir çalışma yapılması gereğini ifade
eder, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın
Başkan, 60’a göre bir düzeltme yapmamız gerekiyor.
BAŞKAN – Düzeltme mi yapmak
istiyorsunuz?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Evet.
BAŞKAN –Sisteme girerseniz
yerinizden yapabilirsiniz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sayın Münir Kutluata konuşacak efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Kutluata.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
19.- Sakarya
Milletvekili Münir Kutluata’nın, Sakarya Milletvekili Hasan Ali Çelik’in MHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
İktidar mensubu Sakarya
milletvekili arkadaşımız aleyhte olduklarını söylediler önergeyle ilgili
olarak, sonra da detaylı teknik bilgiler verdiler. Arzu ediyoruz ki bu
söylediklerimiz varsa araştırılsın ve önlensin yoksa olmadığı söylensin.
Olmadığı söylenecek olsaydı biz ortaya delillerimizi koyacaktık. Şimdi, bunlara
itiraz edilemediğine göre, bu kadar olumsuz gelişme yaşandığına göre, bütün
Sakarya ve o çevreden geçen herkes bu endişeyi duyduğuna göre ve Hükûmet
ilgilenmez, Meclis araştırmasının önü de kesilirse bu problem nasıl önlenecek,
Sapanca Gölü yok olmaktan nasıl kurtarılacak ve Türkiye'nin benzer yerlerinde
yaşanan benzer olaylar açısından da caydırıcılık nasıl sağlanacak?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kutluata.
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) –
Teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP
Grubunun, 2/1/2014 tarih ve 1954 sayı ile Sakarya Milletvekili Münir Kutluata
ve arkadaşları tarafından Sapanca Gölü’nde sanayi kuruluşlarının kontrolsüz su
çekmesi ve gölü besleyen suların ticari firmalarca alıkonulması, diğer taraftan
birçok olumsuz çevresel faktör nedeniyle çok önemli bir kot düşmesi meydana
gelmesi ve göl sularının tehlikeli şekilde çekilmesiyle başlı başına bir çevre
felaketine doğru gitmekte olan gelişmelerle ilgili sorunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15
Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
3.- CHP
Grubunun, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 21 milletvekili tarafından
Tekir-dağ’ın Çorlu ilçesinde yapılması planlanan katı atık bertaraf tesisi ile
ilgili işlemlerin incelenmesi ve tesisin çevreye olası olumsuz etkilerinin
araştırılması amacıyla 8/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15
Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 15/01/2014
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülü ve 21 milletvekili tarafından, 08/10/2013 tarihinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına "Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde yapılması
planlanan katı atık bertaraf tesisi ile ilgili işlemlerin incelenmesi ve
tesisin çevreye olası olumsuz etkilerinin araştırılması" amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (1040 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 15/01/2014 Çarşamba
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin lehinde,
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü.
Buyurunuz Sayın Köprülü. (CHP sıralarından alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Trakya Bölgesi yüzde 82 oranında tarıma elverişli topraklarıyla Türkiye’nin
belki de hatta dünyanın en bereketli coğrafyalarından bir tanesi, Türkiye’nin
de Avrupa’ya açılan bir kapısı konumunda.
Türkiye’de üretilen pirincin
yüzde 50’den fazlası, ayçiçeğinin yüzde 50’den fazlası, buğdayın dönemsel
olarak yüzde 10-15’i Trakya Bölgesi’nde üretiliyor. Bu sebeplerden ötürü,
Trakya tarımsal sit alanı olarak ilan edilmesi gerekirken maalesef ki AKP Hükûmeti
tarafından rant ve talan bölgesi olarak, yağma alanı olarak nitelendiriliyor ve
buna uygun projeler ortaya konuluyor. Bunlardan biri de Trakya’nın göbeğinde,
tarım arazilerinin tam ortasında
çevresine zehir saçacak bir katı atık bertaraf tesisi kurulmak isteniyor.
Süreci sizlere biraz anlatmak istiyorum.
Trakya’nın en büyük yerleşim
yeri olan Çorlu ilçesinin şehir merkezine 2 kilometre mesafede faaliyette
bulunmak üzere EPDK tarafından bir firmaya, çöp gazından elektrik üretmek için
bir lisans veriliyor. Altını çizelim, sadece çöp gazından elektrik üretmek için
lisans veriliyor. Sonra, bu sınırlı ve
amacı belli olan yetki ÇED raporunda nasıl oluyorsa Türkiye’nin en büyük
tehlikeli atıklarının toplanacağı bir tesise dönüşüyor. Elektrik üretmekle
hiçbir ilgisi olmayacak şekilde senede 60 bin tehlikeli varilin temizleneceği,
tıbbi atıkların, akülerin, pillerin gömülerek saklanacağı, atık yağların geri
dönüştürüleceği ve benzeri birçok faaliyeti bünyesinde barındıran bir tesise
dönüşüyor. Alınan yetkiyle faaliyet arasında hiçbir ilişki olmamasına rağmen,
hukuksuz bir şekilde, Bakanlık, bu işlemlerin hepsine “ÇED uygundur” belgesi
veriyor ancak yerel yönetim, belediye, halkın, sivil toplum kuruluşlarının
taleplerini de göz önüne alarak, tesisteki ÇED raporlarının hukuksuzluğunu da
gerekçelendirerek tesisin yapılmaması noktasında bir karar alıyor. Ancak, bu
konuda bu ayrıntıyı belirtmekte fayda var: Bu kararı, Cumhuriyet Halk Partili
belediye meclis üyelerinin verdiği oylarla alıyor, AKP’li meclis üyeleri şirket
lehine oy kullanıyorlar.
Tabii, bu noktada karar alındıktan
sonra, tesisi buraya yapmaya kararlı olan şirket, Tekirdağ İdare Mahkemesine
bir dava açıyor. Dava açmasına söylenecek hiçbir şey yoktur, hukuki hakkıdır
ancak Tekirdağ İdare Mahkemesinde dava devam ediyorken, dava normal seyrinde
işliyorken, keşif yapılmışken, bilirkişi raporları alınıyorken, birdenbire topa
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı giriyor ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, konu
yargıda olmasına rağmen, mahkemede olmasına rağmen, kendisine 644 sayılı
KHK’yla verilen yetkiye dayanarak, yargılama devam ediyorken, şirketin istediği
doğrultuda imar planlarını değiştirerek bölgeyi zehirleyeceği bilimsel
raporlarla sabit olan bu tesisin buraya yapılmasına izin veriyor. Şirket açtığı
davada ne kazanmak istiyorsa Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu imkânı yargılama
devam ederken kendisine veriyor.
Peki, bunu neden yapıyor?
Açıkça söyleyelim. Ben, elimde, söz konusu idare mahkemesinden alınan,
üniversiteden alınan raporu tutuyorum. Raporda açık olarak şunu söylüyor, diyor
ki: “Bu tesisin buraya yapılması kamu yararına uygun değildir. Çevre ve insan
sağlığı bakımından telafisi imkânsız sonuçlar yaratacaktır.” Devamında:
“Üzerinden yüksek gerilim hatları geçmektedir. Bu tesise bu hâliyle izin
verilmesi kanuna, mevzuata aykırıdır. Resmî Gazete’de yayınlanan, Ergene ve
Meriç havzalarında yer altı suyu tahsisi yapılmayacak kararı olmasına rağmen bu
tesisin yer altı sularını kullanması hukuka aykırıdır. ÇED raporunda yeterince
inceleme yapılmamıştır. ÇED raporu taahhütleri tam olarak belirlenmemiştir.”
diyor ve “Bu tesis kamu yararına uygun değildir.” kararını veriyor. İşte, dava
bu yönüyle devam ederken ve şirketin davayı kaybedeceği ortaya çıkmışken
birdenbire Bakanlık, bu noktada, kararını şirketin istediği doğrultuda, yargıya
müdahale ederek, hukuku baypas ederek veriyor.
Şimdi, açık bir şekilde
Bakanlık suç işliyor. Peki, bu fiilini hangi aracıyla yapıyor? Burası önemli
değerli milletvekilleri. Bakın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, söz konusu imar
değişikliğini Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü kanalıyla yapıyor. Bu noktada,
Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü ve Mekânsal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali
Kahraman, bu kurum ve bu isim size tanıdık gelmiş olabilir. Çok geriye
gitmenize gerek yok, 17 Aralık operasyonunda aynı birim, imar planlarını
kanuna, hukuka uygun değiştirmediği ve bu kapsamda kendisine menfaat sağladığı
gerekçesiyle, iddiasıyla operasyona tabi tutuluyor ve bu Genel Müdür gözaltına
alınıyor ve daha sonra adli kontrolle serbest bırakılıyor. Şimdi, o yargılama
süreci devam edecektir ama hani deniyor ya “Bir paralel yapı varmış!”, “Yok,
iktidara karşı darbe uygulanmış!” Ben, bunun evrakını gösteriyorum, işte,
burada yürüyen davaya müdahale eden ve davanın seyrinde yürümemesi için suç
işleyerek imar planlarını değiştiren Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Mekânsal
Planlama Genel Müdürlüğünden bahsediyorum. O sebeple, bununla alakalı olarak,
işte “Çevre, insan sağlığına aykırıdır.” ya da “Mevzuata aykırıdır.” şeklinde
rapor olmasına rağmen, bunların her birini hiçe sayarak, yürüyen bir davaya
müdahale ederek imar planlarını değiştiren bir bakanlıktan bahsediyoruz.
Şimdi, biz şunu söylüyoruz:
Evet, burada gerçekten hukuksuzluklar var, burada haksızlıklar var. Biz bu
kürsüden Tekirdağ’la ilgili, Trakya’yla ilgili AKP’nin rant projelerini, talan
projelerini, hukuksuz projelerini her fırsatta dile getiriyoruz ama bu, artık
yargıya müdahale eder, suç işler bir tarzda ortaya konulan bir proje.
Şimdi, özellikle belirtmek
gerekmekte: Bu tesisin yapılmasına, oradaki halkın oylarıyla seçilen Çorlu
Belediyesi, Belediye Meclisi, yerel yönetim karşı çıkıyor, halk karşı çıkıyor,
sivil toplum kuruluşları karşı çıkıyor. Neden bu tesisi buraya yapmak
istiyorsunuz? Neden insanların sağlığıyla oynamak istiyorsunuz? Neden
çocukların, gençlerin geleceğini karartmak istiyorsunuz? Şehrin 2 kilometre
mesafesinde insanların hayatını karartacak bu tesisi nasıl olur da buraya
anlatabilirsiniz, nasıl olur da insanlara anlatabilirsiniz?
Ben özellikle buradan iktidar
partisinin Tekirdağ milletvekillerine seslenmek istiyorum: Bakın, burada açık
olarak Bakanlığınız bir suç işlemiş, Bakanlığınızın kurumu olan Mekânsal
Planlama Genel Müdürlüğü yürüyen dava sürecine müdahale ederek bir suç işlemiş.
Gelin, siz, bırakın, başkalarının menfaatini korumayın; siz Tekirdağ’ın
menfaatini koruyun, Trakya’nın menfaatini koruyun, bir sorumluluk ortaya koyun.
O halk bize de oy vermiş, size de oy vermiş, bizi de milletvekili yapmış, sizi
de milletvekili yapmış. Ortak paydamız olan Tekirdağ’da buluşalım, ortak
paydamız olan Tekirdağ’ın menfaatlerinde buluşalım ve bu tesisin buraya
yapılmaması için mücadele verelim. Biz bu mücadeleyi koyuyoruz ve şunu
söylüyoruz: Bugün ortaya koyduğumuz grup önerisinde de söylediğimiz o aslında.
Hani diyorsunuz ya “Yargıda bize karşı bir yapı var. Yargıda bize karşı olan,
bize darbe yapacak bir ekip var.” Evet, Bakanlığınız aslında yargıya müdahale
etmiş, Bakanlığınız yargıyı baypas etmiş ve suç işlemiş. O suçun cezasını bu fiili
yapanlar ortaya koyacaktır. Ama, bırakın yargıyı, bırakın yargının çalışmasını,
o zaman, gelin, Meclis bünyesinde bir araştırma komisyonu kuralım. İktidar
partilerinden de muhalefet partilerinden de bu komisyonun içerisinde
temsilciler olsun ve bunu araştıralım gerçekten faydalı mı, zararlı mı;
Türkiye'nin ekonomisine mi katkısı var yoksa çevreye mi zararı var; insan
sağlığına etkileri nelerdir, hep beraber araştıralım ve ortak bir tavır ortaya
koyalım.
Ben grup önerimizin lehinde
konuştum ve bütün Genel Kurulu da saygılarımla selamlıyorum, grup önerimize
destek istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Köprülü.
Aleyhinde, Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Bulut.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
– Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu önergenin aleyhinde söz aldım ama lehinde konuşacağım.
Çevre, bize emanet edilen,
geleceğimize, gelecek nesillere temiz, düzenli, tertipli ulaştırmamız, teslim
etmemiz gereken bir emanet. Emanete hıyanet etmeme gibi millî kültürümüzün,
inancımızın bize vermiş olduğu bir terbiye var. Bunu her düzeyde, her şekilde
korumak adına her kurumun, her kuruluşun, her yetkilinin üzerine düşen görevi
yerine getirmesi gerekmektedir. Gelişen teknolojinin getirmiş olduğu yeni
tesislerle çevremizin farkına varmadan kirlendiğini, zaman içerisinde “Ne
yapacağız?” telaşı içerisine düştüğümüzü maalesef, üzülerek görmekteyiz.
Ülkemiz 7.333 kilometre
uzunluğunda sahile sahip bir ülke. Dünyada sahil uzunlukları itibarıyla en önde
gelen ülkelerin başındayız, en önde gelen ülkelerden biriyiz. Üç yanı
denizlerle çevrili –bundan önceki önergede bahsedildiği gibi- Anadolu’nun her
tarafına yayılmış, gerçekten çok güzel göllerimizle bir dünya cennetinde
yaşamaktayız. Ancak insanlar bilmedikleri hususlarda ya suskun kalırlar ya da
deli cesaretine sahip olurlar. Ülkede biz bu kaynaklarımızı öylesine deli dolu
tüketmekteyiz ki gözümüzün önünde işin farkında olan kişiler çaresizlikle “Ne
yapacağız?” telaşına düşmekteler.
Ege Denizi, Akdeniz nispeten
genel kirliliğin etkisi altında. Ancak bir Marmara Denizi’miz var ki bizim,
göl, iç göl gibi; bütün çevre illerin pisliklerinin, atıklarının içine
akıtıldığı, atık tesislerinin belediyelerin eline, kontrolüne verilerek onların
inisiyatifine terk edildiği, enerji borcunu ödemediği için, arızasını zamanında
gidermediği için arıtmayı çalıştırmayarak denize deşarj ettiği öyle bir ortamda
yıllardan beri koca İstanbul’un pisliği Marmara’ya akarak Marmara’nın balık ve
deniz altı dokusunu perişan etti, deniz altı bir balçık durumunda. Artık,
önceden Erdek’in kıyılarında dalarak denizin dibinde seyir, deniz altından
çeşitli böceklerin toplanması noktasında bu kaynakları kaybettik. Şimdi, yüzer
su üstü balıklarının hayatiyetini sürdürdüğü ama dip balıklarının artık
yaşayamaz hâle geldiği bir noktadayız. Bu, denizi bilmememizden, bu kaynakları
koruma noktasında gereken tedbiri almamamızdan kaynaklanmaktadır.
Balıkesir’in hem Marmara’da
hem Ege’de sahili bulunmaktadır; Kaz Dağı gibi çok büyük bir tabiat harikasını
içinde, Çanakkale’yle birlikte, bulunduran bu bölgemizde Marmara’daki bu
kirliliğin etkisiyle turizmde büyük bir düşme olduğu gibi, balıkçılıkta da
büyük kayıplar yaşanmakta. Yıllardan beri borçlanarak denize yatırım yapan
balıkçılarımız, ekmeğini Akdeniz’e inerek açık denizlerde aramak zorunda
kalmaktadırlar. Bunda hem çevre kirliliği, çevre konusunda gerekli tedbirin
alınmaması hem de bilinçli balıkçılığın yapılamaması sebeptir.
Zaman içerisinde görmekteyiz
balık tutma yasaklarının başladığı
tarihleri, belirli gruplar gelerek, bakanlıklar üzerine baskılar
yaparak, bu süreyi uzatmakta, değiştirmekte, balık havyarlıyken balık
tutulmasına sebep olmakta; belirli bir süre için, belirli kişilerin para
kazanmasına göz yumulup boyun eğilmesi, bunlara göz yumulması neticesinde
aslında millî bir kaynağımızın, bütün milletimizi ilgilendiren bir besin
kaynağının yok olmasına sebep olmaktayız. Bunda bilhassa Tarım Bakanlığının çok
ciddi tedbirler alması gerekmekte, bu gibi noktalarda daha titiz davranması
gerekmektedir.
Yunanistan’la komşu olmamız
hasebiyle bu anlamda çok tuhaf yasak tarihleri bulunmakta. Bizde balık yasağı
başladığında Yunanistan’da, karşıda balık tutma serbest bırakılıyor, onlarda
yasaklandığında bizde serbest bırakılıyor; aynı iklim, aynı deniz. Bunu
bilimsel, akademik seviyede, üniversiteleri de bu işin içerisine katarak, bu
tarihler konusunda çevre ülkelerle ortak platformlar oluşturup bir millî
politika takip edilmesi gerekmektedir. Türkiye gibi 10 ülkeyi doyurabilecek bir
zenginliğimiz, kaynağımız var; bu yanlış davranışlarımız, politikalarımız
yüzünden, bilinçsiz avlanma yüzünden ve çevredeki kirliliği önlememe, göz
yumması bakımından bu kaynaklarımız heba olmaktadır.
Önergenin, tabii ki çevre
kirliliği noktasında… Kurulan tesisler şehirlere yakın olması dolayısıyla büyük
bir kirliliğe yol açmakta; aynı şekilde, Balıkesir ilinde de, Bursa bölgesinde
bu tarz, tesisler bulunmakta. Bu noktada, Meclisin aracılığıyla açılacak bir
araştırma önergesiyle konunun daha detaylı araştırılıp tedbir alınması
ülkemizin millî menfaatine olacaktır. Bu anlamda önergeyi destekliyoruz.
Denizin ve çevresindeki bitki
örtülerinin, ormanın, bahsettiğim gibi, Kaz Dağları ve Marmara Denizi’nin
etrafındaki önceden çok daha fazla olan orman dokusunun yıllar itibarıyla yok
olması çeşitli… Bilhassa Çanakkale bölgesinde yangınların tedbirlerinin
alınmayarak yangın çıkması, oradaki orman dokumuzun kaybolmasına sebep olmakta.
Geçtiğimiz gülerde Çan
ilçesine gittim. Çanakkale-Çan arasında, ana yolun kenarında hemen bitkiler
başlıyor. Bir koruma alanı, atılacak bir sigaranın etkisiz kalabileceği bir
mesafenin bulunmadığı, bunun tedbirinin alınmadığı, buna dikkat edilmediği öyle
bir ortam. Yine, Çan-Yenice,
Yenice-Balya hattı tamamen orman yangınlarına, olabilecek yangına
davetiye çıkarır mahiyette, tedbirin alınmadığı, gerekli çalışmanın yapılmadığı
bir şekilde yer almakta. Bunlar gelecek nesillere, ormanlarımızın ve çevremizin
düzenli, tertipli teslimi noktasında üzerimize düşen görevleri yapmadığımızı
göstermektedir. Araştırmanın detaylı olarak açılması ve konunun ülkenin her
tarafında, genelinde incelenerek değerlendirilmesi ülkemizin menfaatinedir.
Denizlerimizin, bilhassa
Akdeniz’in İtalya, Fransa sahillerinde turistik amaçlı dalma noktasında çok
ciddi gelirler elde etmekteler. Görebildikleri hemen hemen hiçbir şey yok
diyebilirim köpek balığı yavrularının dışında. Daldıklarında, deniz altında bir
Ege’nin zenginliğinden çok uzak bölgelerde çok ciddi gelirler elde etmekteler.
Hâlen var olan bu kaynaklarımız iyi değerlendirildiği takdirde ülkemize iyi bir
gelir sağlanacak, turizmimiz artacak, denizcilik, yelkencilik noktasında
ülkemiz bir cazibe merkezi hâline gelecektir.
Bu anlamda, önergenin
kabulünü Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz. Çevrenin
korunmasının, denizlerimizin korunmasının, dağlarımızın korunmasının bir millî
görev olduğu bilinciyle hareket edileceğini düşünerek yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Bulut.
Lehinde Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan.
Buyurunuz Sayın Kaplan. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Partimizin çevre duyarlılığı,
bu konudaki politikaları açık ve bu konuda yapılan araştırmalarda da her zaman
destek verdiğimizi biliyorsunuz. Biraz önce Milliyetçi Hareket Partisinin
Sapanca Gölü’yle ilgili araştırma önergesi vardı, ona da destek verdiğimizi
söyledik. Şimdi, Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde Karatepe mevkisinde katı atık
bertaraf tesisi kuruluyor. Demin burada Emre Köprülü arkadaşımız çok güzel o
olayın detayını irdeledi. Düşünün, çok gelişmiş bir ilçe, birçok vilayetten
büyük bir şehir Türkiye’de. Sanayinin hızla geliştiği bu gelişmiş ilçemizde
yerel yönetimler var, sivil toplum örgütleri var, çevreye duyarlı olan insanlar
var, bilim insanları var. Bir değerlendirme yapıyorlar ve diyorlar ki: “Şehrin
bu kadar yakınına bunu yapmanız doğru değil, bu bir kirletme.” Sadece EPDK’nın
dediği gibi, çöp gazından elektrik üretme olayı değil, aslında bütün o
civardaki sanayiden gelen çöpleri bir araya getirip bunun içinde ne kadar
zararlı şey varsa; aküsünü, pil atıklarını, bilmem nelerini hepsini orada
gömüp… Aslında dehşet bir kirletme. Buna karşı mücadele ediyorlar. ÇED raporu
gündeme geliyor, buna çabalıyorlar. Bu rapor alındıktan sonra mücadele
ediyorlar, yargıya gidiyorlar. Arkadaşlar, işte bundan sonra yargıda sonuç
alınca hemen yargıyı baypas etme olayı. Hükûmet ve Meclis… İktidar partisi
çoğunluğuyla artık kanun hükmünde kararnamelerle yeni bakanlıklar kuruyor;
Şehircilik Bakanlığı. Arkasından da yakın bir zamanda yönetmelik çıktı. Bundan
sonra, Avrupa Birliğinin ilerleme müktesebatını, her şeyi bir kenara atıp ÇED
raporu sadece Bakanlığın iznine, onayına tabi tutuldu. Yani bu Çorlu’da olan
olay yarın hepinizin yaşadığı şehirlerde başınıza gelebilir.
Ve arkasından, yargı
kararıyla durdurulan bir işlemde EPDK’nın istediği süreç başlıyor, istenen her
şey veriliyor. Şirketin davayla kazanamadığını Hükûmet Bakanlık kanalıyla yolu
açıyor. Bu kabul edilebilir bir davranış biçimi değil arkadaşlar.
Vatanseverlik, yurtseverlik o kadar kolay değil. Toprağına, doğasına, güneşine,
suyuna, havasına, her şeyine sahip çıkabilme bilinci, inancı ve iradesidir.
Eğer onu öyle yetiştiremezseniz vatanseverliği sadece vatanın sınırlarından
ibaret ve orada zaman zaman “vatanı koruyorum” adı altında hukuksuzluğu
geliştiren, katliamları geliştiren ve bunu da vatanseverlik adına yapan bir
zihniyeti kökleştirmeye çalıştığınız zaman bütün yetkileri merkezî bir piramit
misali -korporasyon sistemi deniliyor buna- bu korporasyon sistemini de
getirirsiniz tepede bir yere verirsiniz, bütün gücü merkeze verirsiniz,
merkezden de her şeyi yönetmeye çalışırsınız. Bir memurun tayininden tutun da
en ufak bir icraata kadar merkezde yapmaya çalışırsınız. Merkeze o kadar çok
şey alırsınız ki, çok büyük işlerle uğraşırken altta paralel çeteler türemeye
başlar. Bu paralel çeteler, bir gün gelir “Vatan millet Sakarya” deyip
tıpkı… 15 Ocak 1996’da, böylesi bir
günde, üstelik bakın korucu olan 11 yurttaşımız Güçlükonak’ta askerler
tarafından bir minibüste diri diri yakılıp öldürülüyor. Güvenlik güçleriyle
beraber görev yapan 11 kişi. Buna çok heyetler gitti geldi, bunun anlatımı
yapıldı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitti mahkûmiyet kararı verildi,
yeniden yargılama süreci vardı, yargı durdurdu. Bir hiyerarşi içinde bu
cinayetler işlenmişti: Buna o dönemde hukukçular, sivil toplum, başsavcılıklara
müracaatlarını yaptılar. Hangi paralel devlet bunu önlüyor söyler misiniz
arkadaşlar? Bu katliamların araştırılmasını hangi güç engelliyor? Hangi güç bu
katliamların araştırılmasını engelliyor? İnanın, daha iki sene önce Uludere
Roboski katliamı oldu, 34 yurttaşımız F16 savaş uçakları tarafından bombalarla
paramparça edildi ve ona “zorunlu hata” diye takipsizlik kararı verildi. Bitmez
tabii ama şu an binlerce kişi aynı noktada, Uludere’de Roboski köyünde, hemen
olay yerine yakın olan o noktada çünkü orada yapılan güvenlik yolu nedeniyle
protesto eylemi yapan 17 yaşındaki Serhat Encü başından kurşunla yaralanıyor ve
şu an Şırnak Devlet Hastanesine kaldırılmış. Orada yaşayan, Gülyazı (Becuh),
Roboski’de yaşayan nüfus 6 bin arkadaşlar, 6 bin nüfus yaşıyor. 6 bin, bakın,
dikkat edin. Bu insanların hepsi şimdi olay yerinde. Bu güvenlik yolunu bu
kararın akabinde yapmak, bu kışkırtıcılık bir şey kazandırmıyor. Onun devamı
hemen 7-8 köy daha var sıfır noktada ve biz bunu Hükûmetle paylaştık.
Sınır olan her yerde sınır
ticareti vardır arkadaşlar. Dünyanın hangi ülkesine giderseniz belli bir
limitte sınır ticareti yapılır. Yunanistan’la Türkiye arasında yapılıyor. Hafta
sonları Meriç kıyısından geliyorlar Yunanistan’dan Türkiye’ye, Edirne’de
alışveriş yapıyorlar, ertesi gün dönüyorlar. Aynı şekilde, Edirne’den
gidiliyor, sınır ticareti yapılıyor. Aynı şey Bulgaristan’la yapılıyor.
Özal döneminde de böyle bir
olay vardı, bir sınır ticareti olayı vardı. Belli bir limite kadar sınır köyleri
ki, bunların sayısını toplasanız çok fazla değildir çünkü üç tarafı deniz olan
bir ülkeyiz. Çok fazla olmayan bu sınır köylerinin belli bir limitte sınır
ticareti yapmasını yasal olarak bir kartla sağlayan sistemler var. Gümrük
Bakanına dedik ki: “Bir kapı açın orada. Güvenlik yolu, karakol yapacağınıza bu
işi kökten çözün.” dedik. “Tamam.” dediler, ikna oldular, “Yapacağız.” dediler.
E yapmadınız. Kapı yapmıyorsun, sınır ticaretiyle ilgili kolaylık
getirmiyorsun, bir kararnamede bir gün toplantıdan bunu çıkarıp bir kararla
bunu çözebiliyorsunuz. Üç gün önce yine çatışma vardı sınır boyunda, ticaretle
ilgili, onun bitişiğinde -Hakkâri’ye uzanan köyleri var Çukurca’nın- aynı olay
vardı, bugün bir genç yaralandı. Sürekli sürekli bunu yaşamak ve bir protesto
eyleminde her önüne gelene de kurşun sıkmakla bunu ne kadar götürebilirsiniz,
bu ne kadar götürülebilir? Orada yapılan ile Çorlu’da yapılan arasında bir şey
yok. Birinde kurşunla öldürüyorsun, birinde zehirleyerek öldürüyorsunuz. İkisi
de yaşam hakkını ihlal ediyor. Yaşam hakkının ihlali işte bu noktalarda boy
atıyor. Çok tehlikeli bir durum. Hükûmeti buradan uyarıyorum. Keşke Sayın
Atalay burada olsaydı. Bu işi kökten çözmek lazım. Yoksa, paralel
provokatörlerin devreye girdiği bir anı yaşıyoruz. Maraş’ta saldırıyorlar,
Kütahya’da, Afyon’da, Bolu’da, Kocaeli’de üniversitelerde. Yine 12 Eylül öncesi
gibi sağ sol çatışması yaratıyorlar. Uyarıyoruz, dikkatli olun. Bir tarafta
zehirleyerek, bir tarafta kurşunlayarak, bir tarafta bıçaklayarak. Türkiye bu noktada
yönetilemez duruma sokulmamalıdır, bu Meclisin iradesi yok sayılmamalıdır
diyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kaplan.
Aleyhinde, Tekirdağ
Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut.
Buyurunuz Sayın Akbulut. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
verdiği grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir
Cumhuriyet Halk Partisi klasiği ile karşı karşıyayız. Maalesef birçok konuda
yanlış bilgilendirme var, bunları tek tek ele alacağım.
Çevre konusunda AK PARTİ’nin
duyarlılığını kimse ölçemez. AK PARTİ 2006 yılında, yetersiz olan Çevre Kanunu’nu
değiştirerek 5491 sayılı Kanun ile çevreyi gerçekten koruyacak, çevreye zarar
verecek kişilere en ağır cezaları öngören bir yasal düzenlemeyle çevre
duyarlılığını o yıllardan bu yana göstermektedir.
Hepinizin bildiği ve artık
bütün dünyaca bilinen bir çevre kirliliği, Ergene Nehri kirliliği olayımız var.
Bu konu maalesef kırk yıldan bu yana devam eden bir sorun olarak karşımızda.
Biz iktidara geldiğimizde bu sorunu kucağımızda bulduk. Tekirdağ, Çorlu,
Çerkezköy gibi önemli büyük yerleşim yerlerimizde 1.500’ün üzerinde fabrika
yapıldı. Bu fabrikaların bir kısmı, maalesef, OSB’ler içerisinde yer almadığı
için çarpık bir sanayileşme söz konusu oldu ve bu çarpık sanayileşmenin
sonucunda Ergene Nehri’ne bırakılan fabrika atıkları nedeniyle, maalesef, o
yıllardan bu yana, kırk yıldır bu Ergene Nehri, toprakları sulayamayan, tarıma
zarar veren, âdeta zehir akıtan bir nehir hâline geldi. Bu konunun çözümü
konusunda Sayın Başbakanımız Veysel Eroğlu Bakanımıza özel bir görev verdi ve
2011 yılına kadar birtakım önlemler alınmış idi ama daha esas önlem 2011
yılında “Ergene Eylem Planı” adıyla bir proje Hükûmetimiz tarafından
geliştirildi ve bunun için 2011 yılında 4 milyar kaynak aktarıldı. Bu kaynak ve
bu proje doğrultusunda çalışmalar süratle devam ediyor. Çarpık sanayileşmenin
önüne geçmek, Ergene Nehri’ne bırakılan bu atık suların arıtılması yolunda çok
önemli çalışmalar yapıldı. 7 tane ıslah OSB kuruldu, şimdi bunlar resmen OSB
hâline geldi ve bütün bu fabrikaların atıkları belli merkezlerde toplanarak
arıtılacak ve daha sonra Marmara Denizi’ne arıtılmış olarak deşarj edilecek.
Böylesine önemli bir projede artık tek tek ihaleler yapılmaya başlandı. Proje
önemli ölçüde mesafe aldı, neredeyse yolun yüzde 50’sini kat ettik.
Umuyorum, bu proje bittiğinde
iki buçuk üç yıl içerisinde Ergene Nehri doğal güzelliğine, doğal hâline
kavuşacak, pırıl pırıl su akıtan ve balık tutulan bir nehir hâline gelecek ve
birçok Trakya toprağını sulamaya başlayacak. Bu önemli, devasa sorunun çözümü
konusunda, çok şükür, AK PARTİ kararını verdi ve bu gayretli, özel çalışmalar
sonucunda inşallah netice alacağız.
Efendim, önergeye konu olan
mevzuya gelince, Çorlu ilçemiz gerçekten Trakya’nın en büyük yerleşim yeri, 225
bin nüfusa ulaşan bir yerleşim yeri. Bu ilçemizin 7 kilometre… Önergede “1,5
kilometre” diyor, doğru değil. Ben buraya gittim arkadaşlar. Burada saatlerce
brifing aldım. Gerçekten bu bilgilendirme doğru mu, değil mi diye araştırdım.
İnanın, çok büyük bir bilgi kirliliği var. Vatandaşımız yanıltılıyor,
aldatılıyor ve gelişigüzel bilgi kirliliğiyle bunun üzerinden bir siyasi rant
elde edilmeye çalışılıyor. Yani Çorlu’da seçimleri etkilemek için böyle bir yol
tercih ediliyorsa yanlış yol seçiliyor, buradan ekmek çıkmaz çünkü 2010
yılından bu yana devam eden bir olay bu. “Gizli kapaklı, apar topar, efendim,
bu konuda Hükûmet, Bakanlık tedbir aldı, karar verdi…” Yok öyle şey. 2010
yılında adamcağız -bir özel şirket bu, bir özel şirket- bir proje geliştiriyor
ve Çorlu Belediyesine başvuruyor. Çorlu Belediyesi 2010 yılında “Evet, bu çok
ciddi bir proje, çok güzel bir proje, bunu destekliyoruz.” diyor, karar
veriyor; her nedense bir yıl sonra bu verdiği karardan vazgeçiyor.
Bir defa, önergede
bahsedildiği gibi, projenin adı “katı atık bertaraf” değil, “Entegre Atık
Bertaraf ve Elektrik Üretim Tesisi.” Proje, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının,
EPDK’nın bilgisi altında yıllardan beri devam ediyor ve bu kişi, özel şirket,
buraya 20 milyon dolar para sarf ediyor, yatırım yapıyor. Ben gittim gördüm, gerçekten,
kapalı mekânlarıyla, açık mekânlarıyla… Öncelikle fabrika atıklarını bertaraf
etmek için bu atıklar buraya getiriliyor. Üç ay öncesinden yeni yeni faaliyete
başladı ve bu zehirli atıklar, pil gibi, yağ gibi çok önemli atıklar toprağa
verilmeden, çevreye zarar vermeden, önemli mekânlarda, havuzlarda depolanıyor;
diğer bir kısmı kapalı mekânlarda kimyasal birtakım analizlere tabi tutularak
yakıt olarak çimento fabrikalarına gönderiliyor. Böylesine fabrika atıklarını
değerlendiren, çevreyi koruyan, duyarlı bir tesis olduğunu gözlerimle gördüm.
Şimdiye kadar ne oluyordu bu
atıklar? Maalesef toprağa gömülüyordu. Çorlu Belediyesinin evsel atıklarının
depolandığı, vahşi depolandığı yeri acaba arkadaşlarımız gördü mü? Ben gittim
gördüm. Şu anda orada çok vahim bir çevre cinayeti işleniyor. Çorlu
Belediyesinin evsel atıkları, sanayi atıkları fakültenin yakınlarındaki bir
mekânda, açık alanda depolanıyor, vahşi depolamaya tabi tutuluyor. Bütün bu
atıkların suları, zararlı suları, yer altı sularına intikal ediyor, yer altı
sularını zehirliyor, halkın sağlığını tehdit ediyor ve bu atıklar tarım
toprağını engelliyor.
Bu mekân, “Karatepe” denilen
mekân, taş ocaklarının bulunduğu, şehre 7 kilometre uzaklıkta, tarıma elverişli
olmayan bir mekândır arkadaşlar. Ve bu insan, bu 20 milyonluk yatırımı kaç sene
sonra amorti eder bilemem ama bence, bu insanı eleştirmek, “Çevreye zarar
veriyor, sağlığa zarar veriyor.” tarzında eleştirmek yerine “Arkadaş, sen
şimdiye kadar kimsenin düşünmediği, devletin yeni, çok önemli tedbirlerle bu
sorunu çözmek için çalıştığı bir dönemde özel firma olarak, şirket olarak bu
konuya el atmışsın. Tebrik ediyorum. Bu sorunu çözme konusunda destek
oluyorsun. Bu sorunun çözülmesi için fabrikaların atıklarını gelişigüzel sağda
solda toprağa gömmeleri yerine sen alıyorsun bunları özel mekânlarda düzenli
bir şekilde, toprağa zarar vermeyecek bir şekilde imha ediyorsun ve bir kısmını
da dönüştürerek bunları yakıt olarak kullanmaya vesile oluyorsun.” diyerek bu
insanı tebrik etmek lazım.
Arkadaşlar -bilirsiniz-
Ankara’nın Mamak çöplüğü tarihe geçti; orada patlamalar oldu, insanlar öldü.
Yakında gidip görenleriniz oldu mu? Mamak çöplüğünün üzerinde, şehrin
ortasında, Ankara Büyükşehir Belediyesi bir atık ayıklama bertaraf tesisi
kurdu; şu anda orada kapalı mekânlarda yüzlerce işçi çalışıyor, Ankara’nın çöpü
arıtılıyor, geri dönüştürülüyor ve bu atıklardan enerji elde ediliyor. Dünya
artık bu hâle geldi, şehirlerin ortasında bu şekilde tesisler var, enerji elde
ediliyor, atıkları bertaraf ediyor, insan sağlığına hiçbir zararı olmuyor.
Kaldı ki arkadaşlar, buna
verilen ÇED raporunu takip ettim, bu ÇED raporu devamlı denetim altında olacak
bir mekanizmayı geliştiriyor. ÇED raporu verilmiş, sağlık yönünden, insan
sağlığı, toprak, su vesaire bakımından çevreye duyarlı bir tesis. Eğer bu tesis
verildiği şekilde, projedeki şekilde çalışmaz ise her an ÇED yetkilileri yani
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı müdahale ederek, bu konuda ceza vererek veya
duyarlı hâle getirerek veya bunun çevreye verdiği etkiyi önleyebilecek kuvvete
sahip. Bir Hükûmet kendi ayağına kurşun sıkar mı? Durup dururken biz Çorlu’nun,
böyle önemli bir kentin yanında, insana, sağlığa, halka zarar verecek bir
tesisi nasıl kurarız? Nasıl müsaade ederiz? Buna AK PARTİ, buna Hükûmetimiz,
Sayın Başbakan, Sayın Bakanım nasıl müsaade edebilir? Bu mümkün değil.
Arkadaşlar, ben tavsiye
ediyorum, bu arkadaşlarımız gidip görsünler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Devamla) – İkincisi: Bir de Çorlu Belediyesinin çöplüğünü görsünler. Ben
dilerdim ki, Çorlu Belediyesinin atıkları konusunda bir araştırma önergesi
verilsin, onu araştıralım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Araştıralım, beraber araştıralım.
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Devamla) – Çorlu Belediyesinin atıkları, toprağa, etrafa ne kadar zarar
veriyor; bunu araştıralım derdim. Yoksa, bu tesisi yapan kişiyi takdirnameyle
ödüllendirmek lazım diyorum.
Hepinize sevgiler, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akbulut.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Efendim, Sayın Emre Köprülü Çorlu’da kurulması planlanan katı atık
tesisleriyle ilgili olarak bilgi ve belgelere dayalı bir konuşma yaptı, bu
tesisin nasıl yasalara aykırı bir şekilde planlanmak üzere olduğunu anlattı.
Sayın Akbulut ise konuşmasına daha ilk cümlesinde “Bir Cumhuriyet Halk Partisi
klasiğiyle karşı karşıyayız.” diye başlayarak Cumhuriyet Halk Partisini itham
eden bir değerlendirme yaptı. Grubumuza bir sataşmada bulunmuştur efendim, söz
istiyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Söz hakkımı Sayın Emre Köprülü’ye veriyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Köprülü. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü’nün, Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin
Akbulut’un CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle ko-nuşması
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekillerim; şimdi, tabii, ben şunu arzu ederdim ki: Biz Tekirdağ’ın
menfaatleri noktasında birleşelim, Tekirdağ’ın sorunlarını hep beraber çözelim,
o parti, bu parti, şu parti ayrımı da gözetmeksizin eğer biz Tekirdağ
milletvekiliysek ortak paydamız bu olsun isterdim ama maalesef ki bu oluşmadı.
Neden oluşmadı? Evvela söze şöyle başladık, ben anlattığım noktada şunları
söyledim, dedim ki: “Tekirdağ İdare Mahkemesinde bir dava açılmış, Tekirdağ
İdare Mahkemesinde yürüyen bir dava var. Bu dava devam ederken, bu dosya
kapsamında bilirkişi raporları alınmışken, üniversitelerden teknik raporlar
alınmışken, bu tesisin hukuksuzlukları tek tek sıralanmışken, çevreye vereceği
zararlar tek tek anlatılmışken, çevreye yaratacağı, insan sağlığına yaratacağı
etkiler bu raporlarda tek tek sıralanmışken yargıya müdahale etmeden
mahkemelerin işleyişinin devam etmesini isterdim.” Yani kimse kusura bakmasın
ama ben yargıya güvenirim. Bir milletvekilinin gidip bölgeyi inceleyip “Ben
gördüm, burada zararlı bir şey yok.” demesi beni çok ilgilendirmiyor, beni çok
bağlamıyor, emin olun ki Tekirdağ ve Çorlu halkını da çok bağlamıyor. Ama,
mahkeme kararlarını baypas edecek tarzda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
ilgili birimlerini devreye sokarak, Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünü devreye
sokarak, mahkemede kaybedeceği işlemleri bu birimler üzerinden hukuku ters
çevirerek yapmaya çalışmak, işte o zaman siz ihanet etmiş oluyorsunuz; hem
Tekirdağ’a ihanet etmiş oluyorsunuz hem de hukuka karşı hile işlemiş
oluyorsunuz, suç işlemiş oluyorsunuz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Köprülü.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP
Grubunun, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 21 milletvekili tarafından
Tekir-dağ’ın Çorlu ilçesinde yapılması planlanan katı atık bertaraf tesisi ile
ilgili işlemlerin incelenmesi ve tesisin çevreye olası olumsuz etkilerinin
araştırılması amacıyla 8/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15
Ocak 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Bir söz talebim var efendim.
BAŞKAN – Sizin bir söz
talebiniz mi var?
Buyurunuz efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
20.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner için yerinden sarf ettiği bazı ifadelere
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, bir önceki oturumda
ayağa kalkarak bir konuşma yaparken şöyle demişim, tutanaklardan okuyorum:
“…sayın konuşmacı, milletin bağrından çıkan cumhuriyet kadrolarının millete
dayanarak” diye başladığım bir cümleyi kullanırken Sayın Mehmet Metiner
oturduğu yerden her zamanki hâliyle laf atıyor tabii.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Sizden öğreniyoruz laf atmayı!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Bana bir laf atıyor: “Biz de milletin bağrından çıkmışız.” Oysa
ben, Sayın Metiner’e “Siz milletin bağrından çıktınız, çıkmadınız.” diye
herhangi bir şey söylemiyorum. Bu sırada Sayın Engin Özkoç “Senin nereden
çıktığın belli değil!” şeklinde bir değerlendirme yapmış. Sayın Engin Özkoç’u
ben aradım, genel merkezimizde şu anda. Kendisi bu cümleyi “Sayın Metiner
milletin bağrından çıkmamıştır.” anlamında kullandığını söyledi. Başka bir
niyetle söylenmiş bir cümle değil. Buna başka bir anlam, başka bir niyet
atfediliyorsa o doğru değil.
Bunu Genel Kurulun bilgisine
sunuyorum.
Teşekkür ederim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Ben de kendisine aynen iade ediyorum!
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Hamzaçebi, bu duyarlılığınız için.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ
Grubunun, bastırılarak dağıtılan 522 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz
saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer işler” kısmının 3’üncü sırasına alınmasına, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi
15/1/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 15/01/2014
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 522
sıra sayılı kanun teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler" kısmının 3’üncü
sırasına, yine bu kısımda bulunan 517, 459, 380, 455, 63, 377, 471, 162, 462,
335, 375, 133, 230, 121, 120, 403, 281, 316, 56, 385, 401, 429, 497, 483, 188,
160, 31, 456, 159, 187, 418, 157, 163 ve 158 sayılı kanun tasarılarının ise bu
kısmın 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22,
23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36 ve 37’nci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
Haftalık çalışma günlerinin
dışında 24 Ocak 2014 Cuma günü saat 14:00'te toplanarak, bu birleşimlerinde
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi;
15 Ocak 2014 Çarşamba günkü
(bugün) birleşiminde 63 sıra sayılı kanun tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
16 Ocak 2014 Perşembe günkü
birleşiminde 335 sıra sayılı kanun tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen birleşimlerde
gece 24:00'te günlük programın tamamlanamaması hâlinde günlük programın
tamamlanmasına kadar;
21, 22, 23, 24, 28, 29, 30
Ocak 2014 ile 04, 05, 06, 11, 12 ve 13 Şubat 2014 Salı, Çarşamba ve Perşembe
günkü birleşimlerinde saat 23:00'e kadar;
çalışmalarını sürdürmesi;
Önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin lehine
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca.
Buyurunuz Sayın Kaynarca. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Önerisi adına söz aldım.
Değerli Meclisi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ grup önerisinin
gündem ve çalışma saatleriyle ilgili bir
önerisi vardır. Bu öneri içerisinde öncelikle bugün 522 sıra sayılı Eskişehir
2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanun Değişikliği Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin görüşülmesini öngörüyoruz. Ardından ise üç uluslararası
sözleşmeyi görüşmeyi teklif ediyoruz. Bunlar da sırasıyla: Moldova ve Rusya’yla
ilgili olan uluslararası sözleşmeler; devamında ise yine, Sanal Ortamda İşlenen
Suçlar Sözleşmesi’nin görüşülmesini teklif ediyoruz. Yarın da yine,
uluslararası sözleşmelerin -geri kalan- gündem sırasına göre, mevcut gündeme
göre devamını öngörüyoruz mevcut uluslararası sözleşmelerin.
Grup önerimizin diğer konu
başlığıysa çalışma saatlerimizle ilgili. Bugün itibarıyla, az önce sırasıyla
saymaya çalıştığım dört gündem başlığını yani mevcut gündem bitene kadar
bugünkü Meclis takvimini görüşmeyi öngörüyoruz. Yine, yarın da 14.00 itibarıyla
çalışmaya başlanıp gündemin bitimine kadar çalışmayı öngörüyoruz. Yine,
önümüzdeki hafta da çalışma saatimizi 23.00 itibarıyla bitirmeyi teklif
ediyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi
grup önerisine desteğinizi bekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kaynarca.
Aleyhinde, Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Tezcan.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP’nin grup önerisini görüşüyoruz. Mutat olduğu üzere,
Meclisin çalışma düzenini değiştirme çerçevesinde bir yeni grup önerisiyle
karşı karşıyayız. Aslına bakarsanız Meclisin çalışma düzeni kalmadı. İktidar
partisinin bugüne kadarki uygulamaları sayesinde ne Meclisin çalışma düzeni
kaldı ne devletin çalışma düzeni kaldı. Yani bir bakıyorsunuz, dört günden bu
yana “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nu değiştireceğiz.” diye;
pardon, düzeltiyorum “Hâkimler ve savcılara dönük operasyon yapacağız.” diye,
“Emniyete operasyon yapacağız.” diye, “Yolsuzluğun üstünü örteceğiz.” diye,
“Hırsızlığın üstünü örteceğiz.” diye, “Yolsuzluğu soruşturan savcıların
defterini düreceğiz.” diye, “Hırsızlığı soruşturan emniyet müdürlerinin
defterini düreceğiz.” diye Parlamentoyu beş günden bu yana gerilimli, kavgalı
bir komisyon sürecine soktunuz. Eminim, üç gün sonra o komisyon çalışmaları
bitince “Bunu da değiştirelim gelin.” deyip yeni bir çalışma düzenine ilişkin
grup önerisiyle geleceksiniz.
Bakın, dün Van’dan Kilis’e
kadar uzanan bir El Kaide operasyonu yapıldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin yargı
organı, savcılar işe el atmışlar, savcıların verdiği talimatla görev yapan
polis müdürleri El Kaide operasyonu yaptı. El Kaide örgütü kanlı bir terör örgütüdür,
sadece Türkiye'de değil, bölgede, Orta Doğu’da kanlı bir terör örgütüdür.
İnsanların kellesini kesmekle, satırla kelle kesmekle meşhur bir örgüttür.
Canlı canlı ciğerlerini yemekle, kanını içmekle meşhur bir örgüttür ve bu
örgüte dönük, bölgede bir operasyon yapılıyor. Türkiye ayağı kullanılarak
Suriye’ye giden bir hat çizip El Kaide operasyonuna destek verildiği iddiasıyla
bu ülkenin savcısı ve onun emri altına görev yapan emniyet kuvvetleri
soruşturma yapıyor, bir saat içerisinde Van Terörle Mücadele Şube Müdürü, Kilis
Terörle Mücadele Şube Müdürü görevden alınıyor. Şimdi bu Hükûmet bir şeyin
hesabını vermek zorunda: Terörün neresinde duruyorsunuz, terörün ortağı
mısınız, El Kaide’nin ortağı mısınız? El Kaide’ye operasyon yapan savcıların ve
emniyet müdürlerinin önüne geçerek, durdurarak, soruşturarak Türkiye'yi nereye
sürüklemenin peşindesiniz?
Değerli arkadaşlar…
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) –
Faizlere bak…
BÜLENT TEZCAN (Devamla) –
Faiz kanla ödenmez, faiz kanla ödenmez!
Değerli arkadaşlar, şimdi,
bugün bir başka şeyi yaşadık. Yine bütün bu atmosfer içerisinde, bakıyoruz,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna yeni
Bakan ve Müsteşar gitti, gider gitmez “Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun Birinci Dairesinde nasıl operasyon yaparız?” diye yeniden oylama
yaptılar. Birinci Dairede bugünkü bütün işleri şuydu: Birinci Dairenin, atama,
tayin, terfi, hâkimlerin, mahkemelerin oluşumunu belirleyen Birinci Dairenin, 2
üyesini o daireden alıp İkinci ve Üçüncü Daireden birer kişiyi Birinci Daireye
getirme operasyonuydu.
Bakın buraya yazıyorum:
Yarından itibaren, İstanbul’da yolsuzluk soruşturmasını yürüten mahkeme ve
savcıları da, İzmir’de, Van’da ve Türkiye’nin diğer bölgelerinde, yeni bir
kararnameyle mahkemeleri tarumar edeceksiniz. Bu iktidarın hedefi kendine biat
eden hâkimler, kendine biat eden bir yargı düzeni yaratmak ve oluşturmaktır.
Ama, bunun altında kalırsınız. Hukukla bu kadar oynarsanız, adaletle bu kadar
oynarsanız, devlet düzeniyle bu kadar oynarsanız bunun altında kalırsınız,
kalırken bütün bir milleti de sıkıntıya sokarsınız.
Bakın, Sayın Başbakan ilginç
bir şey söylemiş, şaşırmadım dersem yalan olur: “Sahte delillerle insanların
nasıl mahkûm edildiğini bugün daha belirgin şekilde görebiliyoruz.” diyor Sayın
Başbakan. Neyi kastederek? Üç yıldan bu yana bu kürsüde bağırdığımız, beş
yıldan bu yana Türkiye’de bağırdığımız, Başbakanın “Ben bu davanın savcısıyım.”
dediği “Ergenekon, Balyoz, Kafes eylem planı, askerî casusluk” gibi
kurgulanmış, düzmece davaları kastederek bugün bunları söylüyor. Niye? Çünkü Bilal
hedefte, hedefte. Şimdi Başbakanın oğlu hedefte, şimdi bakanların oğlu hedefte,
yolsuzluğa boğazına kadar bulaşmış iktidarın ortakları hedefte. Şimdi, çıkmış,
Başbakan hatırlıyor üç sene, dört sene öncesindeki hukuksuzlukları. Bakın, o
zaman ne diyordu; o zaman, biz bunları dile getirdiğimizde Sayın Başbakan
sizlerle birlikte -hep bir ağızdan- şunu söylüyordunuz: “Silahlar çıktı canım,
boşuna mı bunlar? Şahitler ifade verdi.” “Tape kayıtları var, konuşma kayıtları
var.” diyen Başbakanın kendisi değil miydi, o davalar için “Bunlar kurgulanmış
dava.” dediğimizde? Şimdi neyin peşinde? Şimdi, savcıların üzerine baskı kurup,
soruşturmaları sulandırıp o tapeleri değiştirmenin peşindeler ama bunun da
altında kalacaksınız.
Değerli arkadaşlar, 2010
yılını hatırlayın. 2010 yılının Mart ve Nisan ayında Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunda bu düzmece davaları önleyecek herhangi bir karar alınır
kaygısıyla o dönemin Adalet Bakanı ve o dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşarı
kurul toplantısını terk etti, kararnameyi geri çekti ve kurulu dağıttı. Şimdi,
dönüp istediğiniz kararnameyi çıkarabilmek için “Kurulun Birinci Dairesini
nasıl dağıtırız?”ın peşindesiniz, hem de Adalet Komisyonunda bütün bir Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunu Adalet Bakanına bağlayan bir değişiklik teklifi
görüşülürken. O kadar çok aceleniz var ki, o kadar çok telaşınız var ki, onun
Parlamentodan geçmesine dahi sabredemeden bir an önce bu değişikliği yapmanın
peşindesiniz.
Sayın Başbakan bir başka
benzetmede daha bulunmuş, Hasan Sabbah’ın başında bulunduğu Haşhaşiler örgütü
benzetmesinde bulunmuş ve “Bunlar çete, bunlar virüs, bunlar Haşhaşiler
teşkilatı gibi.” diyor, 11’inci yüz yılda kurulan Haşhaşhiler diye… Şimdi,
Sayın Başbakanın bunu kime dediğini biliyorsunuz, cemaate söylüyor bunu. Peki,
bundan beş ay önce Amerika’ya giderken “Pensilvanya’ya gidecek misiniz, Hoca
Efendi’yle görüşecek misiniz?” dediklerinde “Gök ne verdi de yer kabul etmedi?”
diyen Başbakan bu Başbakan değil miydi? Aynı Başbakan Türkçe Olimpiyatları’nda
hem de bir şiir okur gibi çıkıp da “Gel, bitsin bu hasret, bitsin bu hasret.
Gel vatanına, yurduma gel.” diye Hoca Efendi’ye çağrı yapan Başbakan değil mi?
O zaman Haşhaşiler yok muydu? O zaman Hasan Sabbah yok muydu? Yoksa şunu mu
planlıyordu bunu söylerken, içinden şunu mu söylüyordu: “Gel, gel de bir
defterini nasıl düreceğim; gel görürsün.” hesabında mıydı?
Değerli arkadaşlar, bakın,
Bülent Arınç’ı Pensilvanya’ya gönderdi ve görüştürdü Fethullah Gülen’le.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) –
Nereden biliyorsun?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) -
Şimdi soruyorum: Çeteyle görüşmek üzere temsilci mi gönderdiniz?
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) –
Yanında mıydın; nereden biliyorsun?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) –
Çeteyle anlaşmak üzere temsilci mi gönderdiniz?
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) –
Yanında mıydın?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) –
Şimdi, bir başka şeyi unutmayın: Haşhaşiler, Selçuklu sarayıyla mücadele
ettiler, doğru ama Haşhaşiler güçlerini aynı zamanda Selçuklu sarayından
aldılar. Selçuklu sarayından aldıkları güçle burada o dönemde, o güçlü örgütü
kurdular. Acaba bugün “Haşhaşi” dediğiniz yapıya hangi gücü, hangi desteği
verdiniz; o pişmanlığı ifade etmek için mi bunu söylüyorsunuz, bu da ayrı bir
merak konusu.
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) –
Niye bağırıyorsunuz?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, bakın, Başbakan oğlu Bilal Erdoğan’ı alıyor arabasına
bindiriyor; savcılığın yakalama kararı olduğu, mahkemenin yakalama kararı
olduğu oğlunu gezdiriyor.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Sana mı
soracak be!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) –
Başka bir baba, aranan çocuğunu böyle gezdiremez ama Başbakan değil, baş baba
olursa alır oğlunu, polise suç işletme pahasına gezdirir.
Değerli arkadaşlar, Polis
Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun 13’üncü maddesi açık; yakalama kararı olan
birini polis derhâl gözaltına almak zorunda.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) –
Dosyasını sen mi hazırladın; nereden biliyorsun?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) –
Şimdi, o Başbakanın etrafında bulunan koruma amirleri dâhil olmak üzere,
oradaki emniyet müdürleri dâhil olmak üzere hepsi görevi kötüye kullanma suçu
işliyor.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) –
Sen mi hazırladın dosyayı?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) –
Çünkü aranan bir çocuk gözlerinin önünde, alıp yakalamaları lazım.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Nereden
biliyorsun, nereden?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) –
Bunun hesabını hepsi, hep beraber verecekler.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Nereden
biliyorsun, nereden?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) –
Şimdi, bakın, son olarak şunu söylüyorum, son olarak: Sayın Başbakan çıkıp
diyor ki…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT TEZCAN (Devamla) –
Sayın Başkan, bir dakika…
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Tezcan.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) –
Peki…
Altında kalacaksınız bu
yaratmak istediğiniz düzenin, altında kalacaksınız.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler.
Lehinde, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
17 Aralıkta yapılan bir operasyon
neticesinde, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetiyle ilgili yapılan bir operasyonu,
bugün görüyorum ki Cumhuriyet Halk Partisi temsilcisi yıllardır üzerinde
durdukları, farklı farklı şekilde tanımladıkları bir camiayla ilgili sanki kol
kola girmiş, bu mücadele içerisinde birlikte hareket ediyormuş görüntüsünü
vermeye çalışıyor.
Basında yer aldığı çerçevede
baktığımızda Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir Amerika gezisi oldu. Bu Amerika gezisi
çerçevesinde orayla görüşüp görüşülmediği veya onlardan alınan talimat çerçevesinde
adaylarının tespit edilip edilmediği konusunda da çeşitli iddialar var. Bu
iddialara cevap vermezken Ankara belediye başkanı adayını gelip de hiç alakası
olmayan –ki kendi partisine “Partimizi Cumhuriyet Halk Partileştiriyorsunuz.”
diyen- bir kişiyi Ankara’da Büyükşehir Belediye Başkanı olma mecburiyetinde
hissetmelerinin nereye bağlı olduğunu herhâlde açıklamaları, ifade etmeleri
gerekir. Yolsuzluktan dosyaları olan -şu andaki Genel Başkanının
televizyonlarda, gazetelerde ifade ettiği belediye başkan adaylarıyla ilgili-
partilerinden ihraç edilen bir kişiyi herhâlde “Amerika toplantısından sonra
büyükşehir belediye başkanı adayı olarak gösterdikleri” şeklindeki basında yer
alan ifadelerin de ne derece doğru olduğu konusunda…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu
Mustafa, Amerika’ya bel bağlayan sensin. Bir defa, bu lafları söylerken insanın
yüzü kızarır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Senin bu konularda laf atmaya hakkın bile yok.
BAŞKAN – Lütfen karşılıklı
konuşmayınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen
tamamen kendi sicilini söylüyorsun, kendi sicilini!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Yani yolsuzlukla partisinden ihraç edilen bir kişiyi büyükşehir belediye
başkanı olarak aday gösterme mecburiyeti ve bu ezikliği hissetmeden ifade
etmesi de herhâlde kendileri adına ortaya çıkabilir. “Niye bunu böyle yaptık?”
diye Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri de kendi içinde sorgulayabilir.
Ama Sayın Başbakanın oğluyla ilgili bir düzmece operasyonla, “ifadeye çağırma”
adıyla yapılan kararda, henüz daha ifadeye çağrılmamış, ne zaman yapılacağı da
belli değil ama birileri herkesten önce, bir iki tane gazeteci herkesten önce
bu ifadeye çağrılma meselesini yayınlıyor, sosyal medyada ifade etmeye
çalışıyorlar, gazetelerde ifade etmeye çalışıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisinin
temsilcisi de buradan mal bulmuş mağribî gibi…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangi
yolsuzluktan bahsediyorsun ya? Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal niye polise gidip
de ifade vermiyor Mustafa, söyle onu. Bilal niye savcılığa gidip de ifade
vermiyor? Tayyip’in arabasında ne işi var?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
“…Başbakanın savcılıkça aranan oğlu Başbakanın arabasında gidiyor ve bunu da
Başbakan olduğundan dolayı onun nüfuzunu kullanarak yapıyor.” şeklinde,
açıkçası yargıya, yargılanmaya, insanların masumiyet karinesine aykırı bir
şekilde davranarak burada Sayın Başbakanımızı, Sayın Başbakanın oğlunu ve AK
PARTİ’yi töhmet altında bırakacak şekilde açıklamalar yapma haksızlığını ifade
etmeye çalışıyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne
töhmeti ya? Her şey ortada.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın,
değerli milletvekilleri, yapılan işlerle ilgili yargı işine devam edecek ama
yargı tarafsız ve bağımsız olacak. Yargının bağımsızlığına amenna ama yargı
tarafsız olamadığı sürece, yargının verdiği kararlar da muhakkak ki tartışmaya
konu olabilir.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Hırsızı yakalayan yargıç tarafsız değil mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Henüz daha yargı aşamasına gelmeyen bir konuyu sanki varmış gibi ifade etmek,
bu seçim süreci içerisinde birilerinin kara kampanya yapmalarına çanak tutmak,
peşkeş çekmek ve onların taşeron olarak kullanıldığı gibi taşeronun taşeronu
olma durumuna da getirmek söz konusu olabilir.
TUFAN KÖSE (Çorum) – Ne güzel
konuşuyorsun, vallahi bravo!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bakın, değerli milletvekilleri, Türkiye on bir yıl içerisinde, cumhuriyet
tarihi içerisindeki en güçlü dönemlerini yaşıyor. Bugün, on bir yıl içerisinde
Türkiye’nin küresel güçler içerisindeki bölgesel güç olma yolundaki attığı
adımlar, küresel güçlerle artık figüran gibi değil bir aktör gibi ortaya
çıkması birilerini rahatsız edebilir…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Hırsızlığı yapanın küresel güçle ne alakası var?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
…ama bu ülkede yaşayan her Türk vatandaşını memnun etmesi, gurur vermesi
gerekir. Ama maalesef, üzülüyorum, ana muhalefet partisi bu gelişmeyi, bu
iyileşmeyi Türkiye’nin bulunduğu konumu, tarihi boyunca en yüksek noktaya
geldiği konumu rahatsızlık içerisinde takip ediyor. Türkiye’nin geçmiş
dönemlerde olduğu gibi talimat alan bir ülke hâline dönmesi için dış güçler ve
içerideki taşeronlarla birlikte yaptıkları olumsuz meseleleri sahiplenerek
Türkiye’nin önünü tıkamakta, ana muhalefet partisinin temsilcileri taşeronun
taşeronu gibi hareket etmeye çalışıyorlar.
Değerli milletvekilleri,
bugün 2 tane uluslararası sözleşme ile Eskişehir’in kültür başkenti olmasıyla
ilgili, gruplarla bir anlaşma yaptık. Biraz sonra, inşallah, bu konuları
değerlendireceğiz, gündeme getireceğiz. Yarınki çalışma programımız da belli.
Yine siyasi parti gruplarımızla “5 tane sözleşme” diye ifade ettik ama kaç tane
çıkar, onu da gruplarla yaptığımız görüşme çerçevesinde değerlendireceğiz.
Fakat bu konuşmaları, bu yaptığımız meseleleri, daha henüz ortada fol yok
yumurta yokken birilerinin farklı bir maksatla ortaya çıkarıldığı… Ki, bugün
basında yer aldığı gibi 7 tane iş adamının… Büyük ihaleleri kazanan iş
adamlarıyla ilgili 25 tane torba içerisinde olan delilleri açmayan bir
mahkemenin, bir savcının gözaltı kararıyla ilgili veya mal varlıklarını
dondurma kararıyla ilgili yaptığı hareketin, Türkiye’nin ekonomisine
-Türkiye’nin uluslararası piyasada olumsuz olarak değerlendirilmesine- ne büyük
zararlar vereceğini herhâlde hep beraber görüyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Torbanın içini nereden gördün Mustafa?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bugün Türkiye’nin içerisinde bulunduğu olumsuzluklarla Türkiye ekonomisinin
kaybetmesinden hiç kimse memnun olmaz. Asgari ücretli de bundan kaybedecek,
tüyü bitmedik yetim de bundan kaybedecek. Türkiye’deki 76 milyon bundan kaybedecek.
TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın
Başkan, ne yapsınlar?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – AK
PARTİ iktidarını yıpratmak üzere ortaya çıkarılmış bir senaryoyu, bir kurguyu,
karalama kampanyasını ana muhalefet partisinin bu şekilde sahiplenmesi herhâlde
içler acısıdır diye düşünüyorum. Değerli milletimize havale ediyorum.
TUFAN KÖSE (Çorum) – Niye
istifa etti Bakanlar o zaman?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Elitaş.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Elitaş grubumuza çok açık sataşmada
bulunmuştur. Söz istiyorum efendim. Sayın Bülent Tezcan konuşacak.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bilal
Erdoğan Tayyip’in arabasında ne arıyor? Niye gidip de savcılara ifade vermiyor
Mustafa? Niye kaçırılıyor?
BAŞKAN – Evet, buyurunuz
Sayın Tezcan.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın AK PARTİ
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
BÜLENT TEZCAN (Aydın) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce Sayın Elitaş buraya çıkıp açıkça grubumuza hakaret etti.
Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetine yapılan operasyon, hangi operasyon? Hangi operasyon? Savcılığı ve
yargıyı tepeden tırnağa değiştirmeye dönük bir iktidar operasyonu var. Doğrudan
doğruya yolsuzluğun üstünü örtmeye dönük bir operasyon var. Ayan beyan milletimiz
bunu biliyor.
Cemaatle kol kola girmişiz,
cemaatle birlikte hareket ediyormuşuz, cemaatten talimat alıyormuşuz… Cemaate
bugüne kadar biat edenlerin kim olduğunu yakından biliyoruz. Bugüne kadar
kurduğunuz ortaklığı biliyoruz. Cemaatten talimat alarak hem de en yetkili noktalardan,
Başbakan noktasından, “Gök neyi verdi de yer kabul etmedi?” diyen biz değiliz,
sizsiniz. Cumhuriyet Halk Partisine bunu söylemeye kimsenin hakkı da yoktur,
haddi de değildir.
Değerli arkadaşlar, bakın,
düzmece operasyonlardan bahsediyor Sayın Elitaş. 25 Aralıkta davetiye var,
davetiye. Basına düştü. Savcı çağırmış. O savcının defterini dürdünüz. 25
Aralıktan sonra dosyayı kapattınız. Şimdi hâlâ o davetiye geri çekilmediği
hâlde yakalama kararı, Bilal Erdoğan’ı babası gezdiriyor, elinden tuttu babası
gezdiriyor.
BÜLENT TURAN (İstanbul) –
Yapmayın…
BÜLENT TEZCAN (Devamla) –
“Ortada fol yok yumurta yok.” diyorsunuz. Ortada fol yok yumurta yokken beş yıl
hapis yattı bu ülkede insanlar, ağzınızı açmadınız. Sıra sizin
yolsuzluklarınızın kapağını açmaya geldiğinde telaşa düştünüz. Bu suçluların
telaşıdır.
Bakın, Sayın Mehmet Haberal’a
birileri telefonda “Siz benim başbakanımsınız gönlümde.” dedi diye, beş yıl
hapis yattı Sayın Mehmet Haberal. Şimdi, Sayın Başbakan hakkında Fethullah
Gülen telefonda diyor ki: “Büyük patron bunu duymasın.” Şimdi Başbakan da büyük
patron olup çetenin lideri mi oldu? Dönün bunun hesabını verin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tezcan.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, biraz önce Mustafa Elitaş dedi ki: “Bize komplo kurdular.” (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FATİH ŞAHİN (Ankara) – Neye
göre konuşuyor Sayın Başkan? Oradan bir şey söyleyin, durduk yere de söz
veriyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi,
Tayyip Erdoğan’ın oğlunun 200 milyon lira kendisine arsa bağışlandığı
söyleniyor. Şimdi, 3 milyon…
FATİH ŞAHİN (Ankara) –
Dinlemek zorunda değiliz. Konuşma alsın konuşsun.
BAŞKAN – Sayın Genç, buna
Sayın Grup Başkan Vekili ve Sayın Tezcan cevap verdiler efendim.
FATİH ŞAHİN (Ankara) –
Lütfen, böyle bir usul yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir
dakika efendim… 3 milyon dolar vakfına verildiği söyleniyor ve bu suç
işlenmiştir.
FATİH ŞAHİN (Ankara) – Böyle
bir usul yok, dinlemek zorunda değiliz bunu! Sayın Başkan, izin vermeyin
lütfen. İdare amirlerini göreve çağırın, bir şey yapın. Böyle korsan konuşma mı
olur?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Savcı
bunu ifadeye çağırıyor. Tayyip Erdoğan suçluyu kolluyor, ifadeye götürmüyor.
Peki, şimdi, Meclis Başkan Vekilisiniz, bu kadar yalan söyleyen bu Mustafa’nın
sözünü niye kesmiyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Genç…
FATİH ŞAHİN (Ankara) – Sayın
Başkan, İç Tüzük’ü uygulayın lütfen.
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen…
Usulümüzün nasıl olduğunu gayet iyi biliyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) – Nereden
biliyor, bilse öyle yapar mı!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani
hem kel hem fodul!
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ
Grubunun, bastırılarak dağıtılan 522 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz
saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer işler” kısmının 3’üncü sırasına alınmasına, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN – Aleyhinde, buyurunuz
Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bugün AKP’nin sunduğu öneri üzerinde söz almış bulunuyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Nerede
“AKP” yazıyor ya, nerede “AKP”?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
Evet, “AKP” diyorum kardeşim, var mı!
AHMET YENİ (Samsun) – Nerede
yazıyor? (MHP sıralarından gürültüler)
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
“AKP” diyorum, sizden mi soruluyor! Sizin söylediğiniz gibi mi cevaplayacağım!
AHMET YENİ (Samsun) – Resmî
unvanı AK PARTİ!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
“AKP” diyorum!
AHMET YENİ (Samsun) – Resmî
unvanı AK PARTİ!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
AKP tarafından sunulmuş olan öneri üzerinde söz almış bulunuyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Resmî
unvanına bak!
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – O
kadar şeye söylemedin, hırsızlığa söylemedin de ona mı laf atıyorsun?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
Bugüne kadar o kadar fazla değiştirildi ki bu…
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Adamda utanma olur azıcık!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
Bir önerge…
BAŞKAN – Lütfen sakin olalım,
konuşmacıyı dinleyelim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Ama ona kadar daha hırsızlığa şeye laf söylemediler, bir laf söyledi diye laf
atıyor oradan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
Lütfen…
BAŞKAN – Lütfen… Grup Başkan
Vekiliniz konuşuyor, lütfen sakin olunuz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
Salı günleri Danışma Kurulları toplandıktan sonra sürekli olarak gündemle
ilgili bir öneri getiriliyor ve bu öneri her seferinde sürekli olarak
değiştiriliyor. Yani her gün değiştirilen bir önergeyle karşı karşıya
kalıyoruz. Bugün de 3 kere değişti, 3 kere değişti. 522, 517, 459, 380, 455
olarak, sürekli olarak değiştiriliyor. Aslında Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygınlığını gerektiren şey, bir öneri geldiği zaman onun değiştirilmeden o hafta
tamamıyla sürdürülmesidir ama genelde bu hep böyle yapılıyor. Şimdi, hep böyle
yapılıyor çünkü gerçekten gündemde AKP’nin kendi belirlediklerinin ötesinde,
birilerinden aldıkları talimatla bunların ön plana çıkarıldığını görüyoruz.
Az önce Haşhaşilerden söz
edildi. Bu konuda kısaca durmak istiyorum.
Haşhaşiler 1090 yılında ilk
defa ortaya çıktılar, 11’inci yüzyılın sonlarında, Hasan Sabbah’ın ortaya
çıkardığı bir tarikat ve siyasi örgüt. Bu örgütün asıl hedefi ve gayesi
–İran’da çıkmıştır- Sünni ulema ve devlet adamlarına suikastlar düzenlemektir
ve bu biçimde olmak üzere İran’dan daha sonra Suriye’ye de geçmiştir. Özellikle
Fatımîler içerisinde rol oynamışlardır, çok önemli devlet adamlarına ve ulemaya
suikastlar tertip etmişlerdir.
Şimdi, Sayın Başbakana kim
Haşhaşileri örnek olarak vermişse sanıyorum ki büyük bir yanılgıya düşürmüşler
çünkü Haşhaşilerin Türkiye gündeminde yer alan bir cemaatle ilgisini kurabilmek
son derece zordur ama bundan aykırı olarak, eğer Haşhaşilere benzetmek
istediğiniz bir örgüt varsa bugün İslam dünyasında bunu El Kaide olarak
belirleyebilirsiniz, söyleyebilirsiniz. “Allahu ekber.” diyerek insanların
boğazını kesenlerle, yine, Haşhaşilerde yapılan suikastlarda tamamen bıçakla
yapılan bir suikast görürsünüz, onlar da insanları sadece bıçakla suikasta tabi
tutarlar ve canlı bombalardan farklı olarak da şunu yaparlar: Suikastta
bulundukları kişileri öldürdükten sonra kaçmazlar, bulundukları yerde linç
edilmeyi beklerler ve linç edilirler. Kendi kendilerini de öldürmezler çünkü İslam
anlayışında kendi kendini öldürmek büyük suçtur ve cehenneme gitme yoludur. Bu
sebeple de karşısındaki kişiler tarafından öldürülmeyi beklerler yani canlı
bombalardan farkı da budur. Bu konuda Bernard Lewis dâhil olmak üzere pek çok
makaleler de kaleme alınmıştır. Ancak, biz, diyelim ki Başbakanın söylediği
tarzda cemaati Haşhaşi olarak nitelendirelim. Eğer cemaat Başbakanın söylediği
gibi Haşhaşilerdense, Haşhaşi ise, o
zaman on iki yıldır Başbakan Haşhaşilerle iş birliği yapmıştır. Dolayısıyla,
Başbakanın on iki yıl sonra Haşhaşileri fark etmesi bir mucizedir demektir. On
iki yıldır farkına varmayan Sayın Başbakan, on iki yıl sonra nasıl olmuştur da
Haşhaşilerin farkına varmıştır?
Diğer taraftan, on iki yıldır
iş birliği yaptığı, her konuda iş birliği yaptığı, hatta ve hatta -demin
söylendi ya- birtakım 7 iş adamının mallarına el konmuştu, hani en azından
bloke edilmişti; bununla ilgili dosyaların açılmadığı söylendi, belgelerin veya
delillerin ortaya konmadığı söylendi ya, peki, 2003 yılında 2007 Windows’la
yazılmış bir CD’yi nasıl delil olarak gördüğünüzü sormak isterim o zaman.
Şimdi, iş kendi başınıza
düşünce hemen işi farklı yöne çekmeniz ne kadar doğrudur? Dediğim gibi, Haşhaşi
olarak gördüğünüz cemaate, iç içe olduğunuz cemaate 17 Aralıktan önce hiç
bunları yakıştırmazken yani 16 Aralıkta hiçbir şey söylemezken, daha sonra, 17
Aralıktan sonra, birdenbire, örgüt, onların inlerine girmek, paralel yapılanma,
virüs, illegal yapılanma, çete ve son olarak da korku imparatorluğu kurmakla
suçladınız.
Beyefendiler, on iki yıl
bunların farkına varmayan bir iktidarın görevini yerine getiremediği ortaya
çıkar. On iki yıldır siz bunlardan haberdar olmayacaksınız, on iki yıldır siz
uyuyacaksınız, on iki yıl sonra bunların örgüt olduğunun, çete olduğunun farkına
varacaksınız. O zaman hiç orada durmayın, derhal ayrılın, istifa edin; bunların
farkında olan insanlar devleti yönetsin. Dolayısıyla, bu gibi konuları
konuşurken dikkatli olmak zorundasınız. Konuştuklarınızın kime gideceğini,
nereye kadar ulaşacağını iyi hesap etmek zorundasınız ama edemediğiniz de
görülüyor.
Dolayısıyla, burada,
özellikle HSYK’nın değiştirilmesi veya bunu, bir şekilde, 2010 yılında
referandumla kabul etmenize rağmen değiştirmeye kalkmanız toplum arasında
gülünç duruma düşürüyor sizleri. Yani, hem demokratikleşme, özgür hukuk
sisteminin gelmesi, bir ideolojiden veya bir otoriteden kurtarma gibi
ifadelerle gerçekleştirdiğiniz Anayasa değişikliği, aslında bugün “Biz farkına
varmamışız, yanlış yapmışız.” diyecek raddesine getirmişsiniz.
Ne kadar çok yanlış
yapıyorsunuz bu on bir yılda, şöyle bir düşünün kendi kendinize. Bir Başbakan,
bir Hükûmet bu kadar çok yanlış yapar mı devleti yönetirken? Yanlış muhakkak ki
yapılır ama bu kadar çok yanlış yapılır mı? Libya’da yanlış yapıyorsunuz, Suriye’de
yanlış yapıyorsunuz, PKK’yla yanlış yapıyorsunuz, şununla yanlış, bununla
yanlış yapıyorsunuz. Bu kadar yanlış yapamazsınız.
Siz içeri atacaksınız
insanları uyduruk birtakım delillerle, sonra diyeceksiniz ki: “Orduya, millî
orduya kumpas kuruldu.” Kendiniz itiraf edeceksiniz. Madem kumpas kurulmuştu,
dün neredeydiniz? Bugün mü aklınız başınıza geldi? Bunu muhalefet olarak
sürekli söyledik. O zaman, eğer kumpas kurulduysa ve siz buna göz yumduysanız,
savcısı olmuşsanız ve savunmuşsanız, içeride beş yıl suçsuz kalan insanların ve
çocuklarının vebalini, kul hakkını nasıl ödeyeceksiniz? Nasıl kendinizi
aklayacaksınız bu konuda? Siz bana ondan sonra “AK PARTİ deyin.” diyorsunuz.
Onun için size “AKP” diyorum. Dolayısıyla, bu gibi konularda yaptığınız hareketlerin
sonra sizin başınıza ne belalar açacağını da hesap etmek zorundasınız ama bunu
yapabilmek için önce devlet adamı kültürüne sahip olmanız gerekir, devlet adamı
olmanız gerekir bunu anlayabilmek için, bunu doğru yapabilmek için.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Halaçoğlu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, Sayın Halaçoğlu konuşmasında “Haşhaşilerle on bir yıldır birlikte
hareket ettiniz, şimdi onları farklı gösteriyorsunuz, onlarla kol kola
gidiyorsunuz ve masum insanları içeri tıkmak” gibi, AK PARTİ’yle ilgisi olmayan
bir şekilde ithamda bulunmuştur. İzin verirseniz, sataşmadan dolayı Halide
İncekara cevap verecek.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
“Haşhaşiler” diyen kendileri. Ben de onu söyledim. Ben sataşmada da isim olarak
hiç bulunmadım; ben isim olarak hiç kimseye sataşmada bulunmadım.
BAŞKAN – Şimdi, gruplarının
söylemediğini düşünüyorlar.
Buyurunuz efendim.
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) –
Sayın Başkan, efendim “siz, siz, siz” diyorlar.
BAŞKAN - Buyurunuz.
ALİ ÖZ (Mersin) – Hayır,
bunları Sayın Başbakan söylüyor.
BAŞKAN – Grupları değil,
onlar söylemiyormuş, grupları söylemiyormuş diye.
Buyurunuz Sayın İncekara. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- İstanbul
Milletvekili Halide İncekara’nın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun AK
PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması ne-deniyle konuşması
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) –
Değerli muhalefet, ben iki gündür dinliyorum; aynı sözleri, kelimeleri tekrar,
tekrar ediyorsunuz; taktınız. Keyif alıyorsunuz. Masum, sokakta, alnı secdeye
değmiş, hayır hayrat işleriyle uğraşan… Düne kadar, doğru, onlara “hain”
dediniz, onlara “hırsız” dediniz, onlara “yolsuz” dediniz, “Bunlarla birlikte
yürümeyin.” dediniz, biz yürümeye devam ettik. Yine de o insanlarla yürümeye
devam edeceğiz.
Bizim derdimiz, düne kadar
birlikte yürüdüğümüz tertemiz insanlar değil, tam tersi, bu tertemiz insanların
içine sıkışmış, saklanmış, memleketi ve kendini inkâr etmiş…
TUFAN KÖSE (Çorum) – 2 bin
tane polis.
HALİDE İNCEKARA (Devamla) – 2
bin olur, bin olur, 300 olur, 500 olur. Bakın, buralara takılmayın.
Onun için, lütfen,
“Haşhaşiler” dediğimiz muhatap kitle, sokaktaki o sizin düşman gördüğünüz,
burada ağzınızı gere gere, gevşete gevşete o kötü sözlerle o insanları yan yana
koyduğunuzu, ne kadar keyif aldığınızı görüyorum; ben aynı keyfi almıyorum.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
“Gevşete gevşete” kelimesini düzeltin Hanımefendi. Bir hanım olarak hiç doğru
olmadı.
HALİDE İNCEKARA (Devamla) –
Sizin dün “kötü” dediklerinize biz hâlâ “iyi” demeye devam ediyoruz.
ALİ ÖZ (Mersin) – “Gere gere”
ve “gevşete gevşete” size yakışıyor mu Hanımefendi?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
“Gevşete gevşete” kelimesi, hiç, bir hanımefendiye yakışmıyor.
HALİDE İNCEKARA (Devamla) –
Bizim “kötü” dediğimiz, millete, devlete, ikbale ve istikbale tuzak kuranlardır
ve böyle olmaya devam edecektir.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın İncekara.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Şimdi, doğrudan doğruya sataşmada bulundu. “Ağzımızı gevşete gevşete…” Ne demek
bu? “Gere gere, gevşete gevşete.” Cevap vermek istiyorum.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) –
Konuşurken ağız gerilir, gevşer; doğal bir şey yani.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
Yeni sataşmalara mahal
vermeyiniz Sayın Halaçoğlu lütfen.
10.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Halide İncekara’nın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sayın Başkanım, ben zaten kimseye sataşmada bulunmamıştım, sadece Başbakan
tarafından ifade edilmiş, hem de grup toplantısında ifade edilmiş bir kelimenin
üzerinde durdum ve bunun hangi anlama geldiğini anlattım. Kimseye, burada
herhangi bir gruba da sataşmada bulunmadım ama bunu yaparken de ne ağzımızı
gere gere yaptık ne de ağzımızı gevşete gevşete yaptık, böyle bir şey söz
konusu değil.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Nasıl
yaptın, başka türlü olmaz ki zaten.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
Biz normal bir ağızla konuştuk ama sizin gözleriniz farklı görüyorsa, eğri
görüyorsa, gevşek görüyorsa, sert görüyorsa söyleyeceğim bir şey yok; o sizin
gözlerinizin bozukluğudur, gözlük takarsınız meseleyi bitirirsiniz ama şurasını
söyleyeyim: Söylediklerimizin her biri, kendi Sayın Başbakanınızın ağzından
çıkan sözlerdir; sizlerin, yetkili Hükûmetin kişilerinden çıkan sözlerdir.
Dolayısıyla, bunların aksini iddia etmeniz sizi kurtarmayacaktır,
yolsuzluğunuzun üzerini örtmeyecektir. Ne yaparsanız yapın tuz kokmuştur.
Dolayısıyla, kokmuş olan tuzu hazmedeceksiniz ve bunu millete anlatmaya
çalışacaksınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Hesabını verecekler, hesabını!
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Ne
anlatacak, hesap verecek, hesap!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
Yanlışınız şurada oldu: Eğer 17 Aralıkta bu olaylar ortaya çıktığı zaman Sayın
Başbakan hemen söz edilen kişileri görevden alsaydı ve haklarında derhâl
takibat başlatsaydı o zaman bu sözlere muhatap olmazdınız ama aksini yaptınız,
koruma altına aldınız çünkü ucunun ta kendilerine kadar geleceğini yine
kendileri ifade ettiler. İstediğiniz kadar çırpının, artık batakta çırpınmanın
anlamı yoktur, batmaya mahkûmsunuz.
Hepinize saygılar. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Halaçoğlu.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yerine getireceğim
yoklama talebini.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Köse,
Sayın Bayraktutan, Sayın Kart, Sayın Serindağ, Sayın Öz, Sayın Dinçer, Sayın
Kaleli, Sayın Güler, Sayın Nazlıaka, Sayın Küçük, Sayın Genç, Sayın Eyidoğan,
Sayın Tayan, Sayın Çıray, Sayın Aksünger, Sayın Yılmaz, Sayın Susam, Sayın
Demiröz, Sayın Kaplan.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
18.46
BAŞKAN: Başkan
Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ
Grubunun, bastırılarak dağıtılan 522 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz
saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer işler” kısmının 3’üncü sırasına alınmasına, Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, gündemin “Seçim”
kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- (10/753,
754, 755, 756, 757, 758, 759, 760, 761, 762, 763, 764, 765) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Son yıllarda Türk sporunda yaşanan doping
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boşalan ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna düşen bir üyelik için Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksak aday olarak
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.49
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
19.35
BAŞKAN: Başkan
Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde değişiklik yapılmasına dair İç Tüzük
teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Mil-letvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sıraya alınan
Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı ve 3 milletvekilinin Eskişehir 2013 Türk
Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Eskişehir
Milletvekili Nabi Avcı ve 3 Milletvekilinin; Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür
Başkenti Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/1908) (S. Sayısı: 522) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Komisyon raporu 522 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
(x) 522 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Teklifin tümü üzerinde,
Eskişehir Milletvekili Salih Koca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH
KOCA (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; 522 sıra sayılı
Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Eskişehir’imiz için 2013 ve
2014 yılının ayrı bir önemi var. Turizm, sanayi, kültür, sanat, ulaştırma,
eğitim ve sağlık alanında sağladığı gelişmeyle dikkat çeken şehrimiz, 2013
yılında ülkemizi iki ayrı unvanla temsil etti, Türk Dünyası Kültür Başkenti ve
UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Başkenti.
“Türk Dünyası Kültür
Başkenti” sıfatı, kültürel anlamda olduğu kadar diplomatik anlamda da önemli
bir köprüyü temsil ediyor. Bir köprünün üzerindeki trafik ne kadar yoğunsa,
diğer milletlerle iletişiminiz de o kadar güçleniyor. Bu anlamda, “Kültür
Başkenti” başlığı altındaki çalışmalar, bir ülkenin, kendini dünyaya anlatması
ve kültürel diplomasiyi kullanarak var olan barış ve güven ortamını
pekiştirmesi açısından büyük şans sağlıyor. Ülkemiz, bugün bu şansı
Eskişehir’le devam ettiriyor. Milletimizin dünya medeniyetlerine katkısının
öyküsünü bu kez Eskişehir dillendiriyor.
Kültürümüzü dünyaya
anlatırken gerçekleştirilen etkinliklerin ana teması göç olarak işlendi. Göç,
yüzyıllarca yaşam tarzımız olmuştu, dilimizi, sözümüzü, şiirlerimizi
etkilemişti, dolayısıyla öykümüz bu temayla anlatıldı.
2013, Türkiye ve Eskişehir
için kaynaşmanın, kültürel faaliyetleriyle harmanlayarak yarattığı kalıcı
eserlerin hafızalardan silinmeyecek programların yılı oldu. Türk dünyasının
kalbi ülkemizde ve Eskişehir’de attı.
Ayrıca, Eskişehir, UNESCO
Somut Olmayan Kültürel Miras Başkenti olarak da yüzyıllardır koruduğumuz
geleneklerimizi, insanlık ve medeniyet mirasının sadık koruyucusu olduğumuzu
bize bir kez daha hatırlattı. Konuklarımıza ve tüm dünyaya bizim Yunus’un
diliyle seslendik: “Gelin tanış olalım/ İşi kolay kılalım/ Sevelim, sevilelim/
Dünya kimseye kalmaz.”
Yine, dünyanın tüm dost ve
kardeş coğrafyalarında yaşayan soydaşlarımıza “Dilde, fikirde, işte birlik.”
şiarıyla yolculuğumuzu sürdürdük. Türk dünyasında derin izler bırakan Gaspıralı
İsmail’in biraz önce belirtmiş olduğumuz “Dilde, fikirde, işte birlik.”
şiarıyla seslendik.
Bu yapmış olduğumuz
programlarla birlikte gönülleri fethettik. Bugün, şehrimizin ve ülkemizin adı
Musul’da, Kerkük’te, Üsküp’te, Kazan’da, Astana’da, Bakü’de, Buhara’da,
Saraybosna ve Kosova’da ve Türk dünyasının her köşesinde sevgiyle, kardeşlikle,
tebessümle anılır oldu.
Eskişehir, Osmanlı’dan bu
yana Kırım’dan, Kafkaslardan ve Balkanlardan göç etmiş yiğitleri bağrına
basarak, Yunus Emre, Nasreddin Hoca, Şeyh Sücaeddin-i Veli, Seyyid Battal Gazi,
Şeyh Edebali, Hızır Bey, Sinan Paşa, Aziz Mahmud Hüdayi, Selmanı Farisî, Dursun
Fakih gibi gönül erlerini yetiştirerek ve onlara ev sahipliği yaparak, toprağa,
gümüşe, lüle taşına, cama estetik bir anlam katarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin
ilk demokrasi mitingini gerçekleştirerek ve yüce Meclisimizin onayı ile bu
payeyi kazanmıştı. Ülkemizi de bu zenginlikleri ile en iyi şekilde temsil etti.
Bu proje, yıllarca demir perdeler nedeniyle birbirinden uzaklaştırılan
kardeşlerin yeniden hemhâl olmalarını sağladı. Düzenlenen programlarla,
ötekileştirmeden, sen-ben ayrımı yapmadan, yalnızca birlik ve beraberlik
mesajları verildi. Bu proje, göç etmeye zorlanan soydaşlarımızın baba ocakları
ile bağlarının güçlenmesini, tarihlerini, örf, âdet, gelenek ve göreneklerini
unutmamalarını sağladı. Ülkemizin dört bir noktasından şehrimize gelmiş 8 bine
yakın öğrencimizle Türk dünyasına yayıldık, oralarda ecdadımızın izlerini
aradık. Balkanlar’dan Uzak Doğu’ya, tüm Türk Cumhuriyetlerine kadar gönül
köprüleri kuruldu. Bu proje, bizim Yunus’un ve Şeyh Sücaeddin-i Veli’nin manevi
felsefesini, Seyit Battal Gazi’nin kahramanlığını ve Nasreddin Hoca’mızın
hicvini öğrenmemizi sağladı.
Artık, kuruluş kanununda
belirtilen amaçlara adım adım yaklaşılmaktadır. Kültür başkentliği
uygulamaları, yapılan yoğun çalışmalar ile ciddi sonuçlar üretmiştir. “Kalıcı
eserler” başlığı altında toplayabileceğimiz bilim-sanat merkezleri, stadyum,
Türk Dünyası Meydanı, Türk Dünyası Bahçesi, Göç Müzesi ve birçok tarihî eserin
restorasyonu, sokak modernizasyonları ve telif hakları Ajansta olacak “Korkunç
Yıllar, Türkler” belgeseli gibi birçok proje tamamlandıktan sonra projenin
amacına bir adım daha ulaşılması mümkün gözükmektedir.
Yukarıdaki açıklamalar
doğrultusunda, Ajans Yönetim Kurulunca kabul edilen ancak bütçe ve zaman kısıtı
nedeniyle tamamlanmayan ya da başlanamayan etkinlikler ile kitap, belgesel,
film, taşınmaz restorasyonu ve yapımı gibi kalıcı eserler tamamlanarak gelecek
nesillere başkentliğin aktarılmasıyla, başkentlik bayrağının devredileceği
kapanış törenlerinin başkentlik amacına uygun olarak yapılabilmesi ve Türk
dünyasına örnek teşkil edebilmesi için, uygulama süresinin 30 Haziran 2014
tarihine kadar uzatılması önem arz etmektedir. İnşallah, bu süre uzatılmasıyla
da yarım kalan kalıcı eserlerin tamamlanması sağlanacaktır.
Bu nedenle, Türk Dünyası
Kültür Başkenti payesinin şehrimize kazandırılmasına olur veren başta Sayın
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, Koordinasyon Kurulu Başkanımız, Başbakan
Yardımcılarımız Bekir Bozdağ ve Beşir Atalay’a, projenin hazırlanmasında ve
hayata geçirilmesinde her türlü fedakârlığı ortaya koyan Millî Eğitim Bakanımız
Profesör Doktor Nabi Avcı Hoca’mıza, iktidarıyla muhalefetiyle tüm Eskişehir
milletvekillerimize, halef ve selef Kültür Bakanlarımıza ve İçişleri
Bakanlarımıza, Dışişleri ve Maliye Bakanlarımıza, oy birliğiyle bu kanunun
çıkarılmasında ve altı aylık süreyle uzatılmasında emeği geçen,
iktidar-muhalefet, tüm milletvekillerimize ve Ajans Yönetim Kurulumuza şehrimiz
adına şükranlarımızı sunuyor, vermiş olduğunuz desteklerden dolayı teşekkür
ediyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Koca.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel.
Buyurunuz Sayın Demirel. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan ve salonda bulunan sayın, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve burada bulunup dinleme
nezaketini gösterdiğiniz için de ayrıca teşekkür etmek istiyorum.
Eskişehir, kültür başkenti
oldu malum, 2013 yılında “Ve bu geçen on iki aylık sürede kültürümüze bir katkı
sağlamadı. Bu süre yetmedi, altı ay daha uzatalım.” dedi arkadaşlarımız, ben de
imza attım. Ancak, tabii, on bir yılda ülkenin kültürüne olanları görünce kalan
bu beş buçuk ayda Eskişehir’in kültürüne ne katkısı olur, onu da çok
bilemiyorum ama bu kültür işi biraz zor bir iş, ama yıkması kolay, yapması zor
bir iş. “Kültür” dediğimiz şey, geçmişimizden bugünümüze taşıdığımız bir
toplumsal miras. Ama öyle bir miras ki bizden sonrakilere de aynı önemlilikte,
aynı değerlilikte ve aynı araçlarla ve düzgünce, ahlakla, edeple aktarabilmemiz
gereken bir durum. Fakat bu ülkenin kültür değerleri içerisinde bir kavram var,
çok önemsediğimiz bir şey, hepimiz için çok değerli: Aile kavramı. Ve aileyi
biz şöyle tanımlıyoruz: Toplumun en küçük birimi. Sosyolojik olarak böyle tanımlanıyor
ve deniliyor ki: Toplumun çekirdeği.
Adalet ve Kalkınma Partisine
söylüyorum: Toplumun çekirdeğini parçaladınız, toplumun çekirdeğini perişan
ettiniz. Bunu biliniz diye, parti grubum adına, özellikle sizlere hitaben
söylüyorum. Bakın, nasıl mı yaptınız bunu? 24 Aralık günü akşam, Türkiye’de
birçok insan, televizyonda bir şeye kilitlendi, bir magazin figürü hanıma. Bu
hanımın yolsuzluk ve rüşvet suçlamasıyla tutuklu bulunan, uluslararası bir
dolandırıcılık çetesinden ötürü içeride bulunan eşine dair gözyaşlarını
dökerken “Çocuğumun incinmesini istemiyorum.” gözyaşlarını, bir magazin
figürünü seyrederek içiniz burkuldu, vicdanınız ayaklandı. Oysa, aynı gün
Konya’da bir Ayaz bebek oldu, hiçbiriniz dile getirmediniz. O hanımı dile
getirdiğiniz kadar, o hanımı salon salon gezdirip devlet protokolünde
ağırladığınız kadar o bebeği hiçbiriniz dile getirmediniz.
Türkiye’de aileyi perişan
ederken bununla da yetinmediniz. Bazı bakanlarınız evlatlarını rüşvete aracı
yaptı. İnsanlar en kıymetlisini en pis işlere asla bulaştırmaz, ancak içinde
bir cani olmalı. Hani, bazı uyuşturucu kaçakçıları vardır, bebek yaştaki
çocuklarının, bebeklerinin üstlerindeki bezlerine uyuşturucu paketleri saklar.
Bugüne kadar Türkiye’de evladını rüşvete aracı yapan devlet adamı hiç olmadı.
Ve onlar da demek ki devlet adamı değillerdi, “kötü bir anı” diye Türk siyasi
tarihine kaydedilecekler.
Ama Türkiye’de “aile”
kavramını yok etmeye çalıştığınızı, “aile” kavramını bu kadar hırpaladığınızı
anlatmaya örnekler yetmez. On bir yıllık iktidarınızda partinize mensup bazı
insanlar, hem de böyle yüksek rakımlı yerlerde oturanlar zaman zaman çıkıp şunu
söylediler: “14 yaşında evlendim, şu kadar da çocuk doğurdum.” Bizler topluma
örnek olması gereken insanlarız, kadınıyla, erkeğiyle. Ağzımızdan çıkanların
nereye, kime, nasıl gittiğini ölçmek, biçmek durumundayız.
Ve, işte, üç gün önce 14
yaşında bir çocuk. 2 çocuk doğurmuş 1 çocukla beraber 3 çocuk vardı orada. 2’si
ölü, 1’i arkada kalmış 3 çocuk. Ve o çocuğun askerde olan bir babasının olduğu
söyleniyor veya o çocuğun bir kocasının olduğu. O da 14 yaşında, tıpkı diğer
hanımefendi gibi.
Sayın milletvekilleri, bizler
bu toplumda seçilmiş insanlarız. Ağzımızdan çıkanın önce kendi kulağımıza küpe
olmasını beklemek hepimizin hakkı. Bizler toplumda önderlik edecek, kanaat
önderi olabilecek durumdaki kişileriz. Lütfen, bu durumda olan bizler ve
bizlerin eşleri olan hanımefendiler veya beyefendiler biraz konuşurken dikkat
etmeli.
Türkiye’de çocukların tacizi
veya tecavüzü diyebileceğiniz, istismarı diyebileceğiniz bir durum var. İster
kimisi çocuğunu rüşvete aracı yaparak istismar etsin, ister birileri küçücük çocukları
“evlendiriyorum” adı altında tecavüze maruz bıraksın. Bu ülkede aile kavramı
çocuk üzerinden altüst edilmiştir. Oysa bizim milletimizin en önemli
değerlerinden biri, aile ve mahremiyetti. Bunların hepsi yok oldu. Yatak
odaları, soyunma odaları, ayakkabı kutuları, giysi torbaları, para sayma
makineleri, kasalar…
2013’ü Eskişehir nasıl
hatırlıyor biliyor musunuz, kültür başkenti olarak değil. Eskişehir, evet…
Yunus Emre “Sevelim, sevilelim” diyor, merhum Gaspıralı “Dilde, işte birlik”
diyor ama bu özlü sözleri söylemek, sözün özüne vâkıf olmak gibi bir durum
getirmiyor insanlara. Eskişehir, 2013’ü kültür başkenti diye hatırlamıyor, hele
ana temasının göç olduğunu hiç hatırlamıyor. Eskişehir, 2013’ü, Eskişehir’e
okumak için gelip öbür tarafa göçmüş, sokaklarında dövülerek öldürülmüş 19
yaşındaki bir gençle hatırlıyor, TOMA’larla… Sayenizde.
Şiddet kimden gelirse gelsin,
kime gelirse gelsin, hangi türü olursa olsun, hiçbirimizin bunu tasvip etmesi
mümkün değil. Kaldı ki gençlerimizin, çocuklarımızın şiddet aracılığıyla veya
şiddete maruz bırakılarak canlarından olmaları, geleceklerinden olmaları
hiçbirimizin tasvip etmemesi gereken bir hâl. Ama görüyoruz ki 2013
Türkiye'sinde analar-babalar, oğullarını rüşvete aracı yapıyor, analar-babalar
11 yaşındaki kızlarını çocuk yaştaki birisiyle evlendiriyor ve devletin bu
konuda konuşması gerekenleri hiç konuşmuyor. Bunlar kimler mi? Bunlar, bu
nikâhı kıyan imam -evet, Diyanet İşleri Başkanımızın kendi şahsen hiç
konuşmadı, her konuda çok konuşur biliyorsunuz- bu nikâha, dinî nikâha tanıklık
edenler, o köyün muhtarı, o köyün yetkilileri, anne-baba, herkes; o çocuğun,
ilk çocuğunu doğurduğundaki doğumuna tanıklık eden sağlık personeli ve bu
kızcağızın, bu çocuğun bütün yaşamına
tanıklık eden bütün Siirtliler.
Burada Siirt milletvekilleri
var, içinde kadın olanı da var. Siz hiç Siirtli kadının bu konudaki acısını
dile getirdiğini bu kürsüde duydunuz mu? Türkiye’de en çok çocuk yaştaki doğum
hızı yüzde 72’yle Ağrı’da. 4 tane de Ağrı milletvekili var, içinde kadını da
var, doktoru da var. Hiç dile getirdiklerini duydunuz mu? Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak hiç duymadık, hele ki Siirtlilerden hiç duymadık.
Siirt’i biz hep acılarla duyuyoruz, Şırnak’ı hep acılarla duyuyoruz değil mi?
Ama, o acılar bu milletin acıları değil. İşte, bu milletin gerçek acıları
bunlar.
Hani, çok moda, çok
kullandığınız bir tabiriniz var sizin “Analar ağlamasın.” Analar, çocuklar,
arkalarında kalan bebekler, herkes ağlıyor farkında mısınız? Ve bu analar,
çocuklar, bebekler, herkes ağlarken bu kadar “Analar ağlamasın.” diyen bir
Dışişleri Bakanı diyor ki: “Devlet geleneğimizde evlat feda etmek de vardır.”
E, hani analar ağlamayacaktı? Bu feda edilen bebek, Ayaz bebek ya da Azad’ın
annesi Kader olunca mı feda edeceğiz? Sayın
Bakanların çocuklarını feda etmek hiç aklınıza geldi mi? Ha, oraya
gelince, yüksek perdeden “ileri Türkiye…” Sayın
Başbakan “İleri Türkiye olmak istemiyorum.” dedi, biliyorsunuz. “Tüyü
bitmedik yetim.” diyorsunuz. Kader de tüyü bitmedik yetimdi. Hele, sizin
iktidara geldiğiniz zaman, evet, öyleydi çünkü vefatı 14’üncü yaşında oldu. Siz
iktidar olduğunuzda henüz tüyü bitmemişti onun da ve onun arkasında kalan Azad
bebeğin de henüz bitmedi.
Siz tekziplerle dolu bir
Hükûmet olarak tarihe geçeceksiniz, aynı Sayın
Davutoğlu’nun söylediği gibi. Öyle çok tekzipleriniz var ki anlatmaya
zaman yetmez ama ben size bir tekzibinizi daha hatırlatmak istiyorum. Savcı
Zekeriya Öz diyor ki: “Sayın Başbakan
bana insan yolladı 2 tane, bazı şeyleri söylemem için.” Sayın Başbakan da diyor ki: “Hayır, ben öyle bir
şey yapmadım.” Ama, hiç şunu söylemiyor: “Kim o 2 kişi, söylesin.” diye. Fakat,
Sayın Başbakanı tekzip eden birisi var:
Daha önceki Çevre ve Şehircilik Bakanı. “Benden bir mektup yazmam istendi, buna
zorlandım.” diyor. Öyle değil mi sayın milletvekilleri? Sayın Çevre ve
Şehircilik Bakanı bunu söylemedi mi? Bir mektup yazarak bu konudaki sorumluluğu
üstüne alıp Sayın Başbakanı koruyucu bir mektubu yazma konusunda zorlandığını,
baskı altında olduğunu söyledi, henüz Bakandı kendisi, henüz istifa etmemişti.
Demek ki böyle bir üslubunuz da var. Sizden olmayana vicdanınız hiç ayağa
kalkmıyor mu, illa size oy vermesi mi gerekiyor insanların? Hani serbest
düşünce, hani özgürlük, hani ilericilik, hani demokrasi? Yalnızca sizden olana,
size oy verene, yanınızda hizalanana mı vicdanınız hareket edecek?
Bakın, bu 14 yaşında vefat
eden kızdan önce başka bir olay daha hatırlatmak istiyorum: İzmir’de miting
yapıyor Sayın Başbakan, İzmir’de güneşli bir hava var. Arkasından Antalya’ya
geçti, orada da güneşli bir hava var, hatta güneş gözlüğüyle konuşuyor. Diyor
ki: “Girmediğiniz ev, girmediğiniz sokak, gitmediğiniz cadde kalmasın.” O aynı
gün, Cizre ile Nusaybin arasındaki yolda, yetmiş iki saattir ulaşılamayan
kamyonculardan biri kalp spazmıyla vefat etti. Sizin ulaşmanız gereken, hani o
her sokağa girecektiniz ya, o sokaklar arasında Cizre ile Nusaybin arası yok
herhâlde! Oradaki ölen kamyoncu hiç gündeminize gelmedi, daha önceki vefatlar
gibi.
Sizlerden hiç Ayaz bebeği
duymadık; Konya’da, Türkiye’nin göbeğinde ölen bir çocuktu o. Ama sürekli
kendinize sanal ve düşman bir lobi uydurup “Bizimle şöyle yapılıyor, böyle
yapılıyor.” Hiçbir şey yapılmıyor, kendi gerçeklerinizle yüzleşin lütfen, kendi
gerçeğinizi görün. Siz, güneşli havalarda güneş gözlükleriyle “Her sokağa
girin.” derken Türkiye Cumhuriyeti devleti 2013 yılında Cizre ile Nusaybin
arasına ulaşamadı üç gün. Bu, gerçektir işte. Sizin, dünya lideri olmayı henüz
daha -o zaman- iddia ettiğiniz dönemde, yetmiş iki saat ulaşamadığınız yerde vefat
etmiş kamyoncu var bu ülkede; bu, bir gerçektir, bu gerçeği kabul ediniz. Bu
gerçek, sizin 2014’ün Ocak ayında Türkiye’yi getirdiğiniz noktada da aynı
yerdedir. Ve sonunda, geçtiğimiz günlerde Japonya’da Sayın Başbakan dedi ki:
“Evet, bizim böyle bir iddiamız yok.”
Peki, bu çocuklar, aileler
üzerinden birkaç rakam daha duymak ister misiniz: SAMER, Polis Akademisi
Başkanlığı Suç Araştırmalar Merkezi 5’inci Uluslararası Toplantısı’nda diyor
ki: “Türkiye’de evlenen her 3 kişiden 1’i 18 yaşın altında.” Bu konuda
özendirici olan -Hükûmetin başından sonuna kadar- şahısları hiç gözünüzün önüne
getiriyor musunuz? Lise 2’de evlenen bir kızı Türkiye’de herkes çok iyi biliyor
son on yıl içinde. Yüksek rakımlı yerlerde oturup 14 yaşında evlendiğini
övünerek anlatan hanımefendiyi de herkes biliyor. Türkiye, dünyada küçük yaşta
kızlarını evlendiren bir ülke olarak kaçıncı sırada biliyor musunuz? 7’nci.
Bayağı bir yukarıda, ilk 10’dayız yani. Hani, hep “İlk 10’a girmek istiyoruz.”
diyorsunuz ya, bu konuda ilk 10’dayız, tebrikler! Kimden sonra: Kongo,
Afganistan, Uganda, Nijer, İran, Irak ve Türkiye, Esed’in ülkesi bile bizden
sonra! Bu gerçekle yüzleşin lütfen; bu, bir gerçek, bu, Türkiye gerçeği.
İşte, bütün bu ölümler, bütün
bu vefatlar olurken harekete geçmesi gereken tek kurum sanki Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığıymış gibi Bakan Hanım’a mikrofon tutulmuş, Hanımefendi de
kendi üzerine düştüğü kadarını söylüyor. Gerçekte harekete geçmesi gereken kim?
Sağlık Bakanlığı mesela.
Sayın Müezzinoğlu’nun hiç
sesini duymadık. Ben, bunun üzerine Sağlık Bakanlığının Twitter adresine baktım
bu son dört günde ne servis etmişler diye. Şöyle diyor: “Yoğurt suyunun
faydaları: Yoğurt suyunu dökmeyiniz, ekmek mayalamakta, bisküvi yapmakta, pasta
ve çorba yapımında kullanırsınız. Sağlık Bakanlığı iyi günler diler.”
“Günaydın. Güne kahvaltıyla başlayın, gün boyu enerjik kalkın.” Bunlar hep
Kader’in, o 2 çocuğunu doğurmuş çocuk Kader’in öldüğü gün itibarıyla Sağlık
Bakanlığının servis ettiği bilgilendirmeler. “Anne yemeği gibisi yok.” diyor.
Kader’in çocuğuna kim yapacak anne yemeğini ya da Kader’e hangi anne yemek
yaptı? Ben onu açıkçası bilemiyorum. “Obeziteyle mücadele ediyoruz, anneler
size yemek yapma görevi verdim.” diyor. “Kadına karşı şiddet”, “kadına karşı
toplumsal cinsiyet ayrımcılığı” diye bir tabiri Sayın Müezzinoğlu’na
hatırlatmanız gerekir Sayın Grup Başkan Vekilim, notunuza onu da
koyabilirsiniz.
Dolayısıyla, üreme sağlığı,
adolesan eğitimi, bu ülkede eğitim, yolsuzluk, yoksulluk; bunların konusu
hiçbir zaman gruplarınızın konu başlığı olmuyor. Peki, ülkelerde böyle çocuklar
ölüyor, çocuklar evleniyor. Bunun da sebebi en çok ne diye baktığınızda,
yoksulluk ve eğitimsizlik. Türkiye'nin yüzde 18’i yoksulluk sınırının altında
yaşıyor. Demek ki çocuk evlilikleri için başka bir şey yapmamız lazım. Eğitimi
artırmalıyız diye, eğitim projelerinize bakıyoruz, o da FATİH’le Hakk’ın
rahmetine kavuştu çünkü garanti süresi doldu, FATİH Projesi de bir kazanın
sonucu.
Ben bir şey söylemek
istiyorum bu kanun tasarısı için söz aldığımızda. Rüşvet ve yolsuzluk, ister
HSYK’yı değiştirin ister Danıştayı, Türk milletinin hafızasından çıkmayacak bir
objeyle somutlaştı, ayakkabı kutusu ve bunun üzerine çok fazla espri yapılıyor;
kumbaralar yapılacağı, Halk Bankasının şubelerini artık ayakkabı kutusu
şeklinde yapacağı vesaire. Siz ne derseniz deyin, bu millet vicdanında bu
yolsuzluk ve rüşveti yargılıyor. Bunu bilmenizi biz Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak arzu ediyoruz.
17 Aralıkta aydınlanmaya
kavuşarak hukuk sistemini düzeltmek için yaptığınız gayretkeşliği herkes gördü.
17 Aralığa kadar derin bir uykuda olan sizin, bir anda aydınlanma yaşayarak
“hukuk, hukuk” diye koşturmanızı herkes gördü ama sizin aradığınız hukukun evrensel
hukuk olmadığının da farkındayız. “Ya Rabbena, hep bana” hukukunuz bu milletin
vicdanında yargılanacak, bunu da biliniz.
Ve Eskişehir’imizi 2013’te
kültür başkenti yapmak için kalkan parmaklarınıza tekrar teşekkür ediyorum. Bu
altı aylık süre uzatımı için de kalkacaktır o parmaklar. İnşallah, bu
önümüzdeki dönemde Eskişehir’in kültürüne bir katkı sağlar bu yasa ama tekrar
söylemek istiyorum, on bir yılda ülkenin kültürüne, özellikle aile hayatına
koyduğunuz dinamit nedeniyle benim ve parti grubumun bu altı aydan hiçbir umudu
yok. Tek bir umudumuz var: Keşke 17 Aralıktan önce aydınlansaydınız
dileğimizle, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Demirel.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Konuşmacı konuşmasında hem Genel Başkanımızı, Başbakanımızı hem grubumuzu
töhmet altında bırakan, hiç aslı astarı olmayan şekilde iddialarda bulunmuştur.
Bu konuda açıklama yapmak istiyorum sataşmadan dolayı.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Elitaş.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
11.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in 522
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına ve AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsü iftira atma kürsüsü değil; bu
kürsü, gazetelerdeki, sosyal medyadaki ortaya çıkan, “espri” diye ifade edilen
meselelerle bir ülkenin Başbakanını, Hükûmetini töhmet altında bırakma kürsüsü
değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya,
her şey açık, ne töhmeti ya! Ayıp, ayıp ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerini, AK PARTİ’li
milletvekillerini töhmet altında bırakma kürsüsü değil. Bakın…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne
töhmeti ya!
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne)
– Töhmeti Başbakan yapıyor, töhmeti Başbakan yapıyor!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Sayın Başkan, şu korsanları bir susturur musunuz.
BAŞKAN – Lütfen, siz devam
ediniz.
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne)
– Ne korsanı, ne korsanı!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Zaten en büyük problem bu, en büyük problem bu.
BAŞKAN - Lütfen, siz Genel
Kurula hitap ediniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Yani, bir şeyi bir söylemeye kalktığınız zaman da rahatsız oluyorlar. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Onlar bu Genel
Kurulun milletvekilleri efendim, öyle söylemeyiniz lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bakın, sayın milletvekilleri, laf kalabalığına getirmeyin, dinleyin. Bakın,
sayın milletvekilleri, iyi dinleyin.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın
Başkan, milletvekillerine “korsan” diyor, niye müdahale etmiyorsunuz!
BAŞKAN – Müdahale ettim
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Bugün Sayın Grup Başkan Vekili de oradaydı. Sayın Başbakanla ilgili bir
iftirada bulunan Zekeriya Öz dedi ki: “Sayın Başbakan bana 2 kişi yolladı ve
tehdit ettirdi.” Meclis Başkanı, bu konuyla ilgili, Grup Başkan Vekilinin de
bulunduğu ortamda açıkladı: “Böyle bir kişi yok, böyle bir de gönderilen şahıs
yok.”
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne)
– 25 Aralığa niye engel oldunuz? Bilal Erdoğan’ın aranmasına niye engel
oluyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Ombudsman Meclis Başkanlığına müracaat etmiş, demiş ki: “Benimle ilgili bu
iftira konusunda muhakkak bir araştırma komisyonu, araştırma yapmanız gerekir.”
Grup Başkan Vekiliyle konuşsaydınız bunun doğrusunu bulurdunuz. Sosyal
medyadaki karama kampanyalarıyla burada gelip de birilerine, Hükûmete iftira
atma bühtanında bulunmazdınız.
İki, Erdoğan Bayraktar’ın
istifa ederkenki söylediği cümle: “Benim yaptığım hukuka uygun imar değişikliklerinin
tamamında Başbakanın haberi vardı.” dedi.
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne)
– “Hepsi” diyor, sadece “hukuka uygun” demiyor!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
“Hukuka uygun.” dedi. Bakın, “hukuka uygun” dedi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye
gitmiş, konuşmuş? Zekeriya Öz’le niye konuşmuş, niye beraber yemek yemişler?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Bunu da iyi dinleyin, lafı farklı şekilde anlayıp bugünlerde kalkıp da bir
operasyon sonucunda AK PARTİ Hükûmetine yapılan iftiralara önayak olmayın,
onlarla kol kola girmeyin.
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne)
– “Hepsi” diyor, siz anlayamamışsınız, siz anlayamamışsınız!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Üç, Konya Ereğli’deki ölen yavruyla ilgili dramı herkes biliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Ama, bir ilde, bir ilçede belediyeler doğumundan ölümüne kadar insanlardan
sorumludur. O belediyenin de milliyetçi halk partili belediye başkanının
olduğunu unutmayın.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Neresi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Konya Ereğli.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Elitaş.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) -
Öyle bir parti mi var Sayın Elitaş?
MUHARREM VARLI (Adana) – Öyle
bir parti mi kuruldu, milliyetçi halk partisi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Neyse, yani öyle oldu.
MUHARREM VARLI (Adana) – Ya,
seni bakan yapmayacaklar, grup başkan vekili olarak kalacaksın.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın
Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sayın Başkan, öncelikle sataşma dolayısıyla söz istiyorum.
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) –
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Bir dakika Sayın
Demirel, Sayın Halaçoğlu’nu...
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
İkincisi, partinin adını bile yanlış söylüyor, “milliyetçi halk partisi” diye
bir partimiz yok.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Doğru söylüyor, doğru söylüyor, milliyetçi halk partisi, doğru söylüyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
İstediğimi söylerim ben ya! Sana ne, istediğimi söylerim! Sen “AKP” diyorsun,
istediğimi söylerim.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
“Milliyetçi halk partisi” diye bize sesleniyor.
MUHARREM VARLI (Adana) – Bize
söylediniz ama.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, çok rica ederim, buradaki, Genel Kuruldaki üslubu... Lütfen, çok rica ederiz...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, Sayın Halaçoğlu biraz önce dedi ki... “AKP” diye ısrar edince, arkadaşlar “Partinin adını
söyle.” dedi, “Ben istediğimi söylerim, siz karışmayın.” dedi.
BAŞKAN – Ama çok rica
ederim...
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Ama “milliyetçi halk partisi” diye bir parti yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Buradan arkadaşlar “milliyetçi halk partisi” dediler. Yani milliyetçi halk
partisi demeye niye karışıyor?
BAŞKAN – Sayın Elitaş,
lütfen... Uygun düşmüyor böyle konuşmalar.
MEHMET METİNER (Adıyaman) -
Doğru söylüyor, milliyetçi halk partisi.
BAŞKAN - Sayın Halaçoğlu,
önce sizi bir dinleyeyim.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Öz’le de ilgili bir hususun hepsini dile getirmedi. Şimdi, burada, bize isnat
ederken sanki bazı konuları sanki farklı
bir biçimdeymiş gibi sundu.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
- Ayakkabı partisinden iyidir.
MEHMET METİNER (Adıyaman) -
Cemaat halk partisi oldunuz siz de, güle güle kullanın.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sataşmada bulundu, açıklamak zorundayım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Aynen öyle.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Halaçoğlu.
HASAN ÖREN (Manisa) – Ey
büyük insan, Türkiye seni bekliyor!
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Aynen. Paralel yapıyı düne kadar eleştirin, şimdi onun arkasında durun.
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri...
Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.
12.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Sayın Elitaş, buradaki
açıklamalarında, Öz’le ilgili açıklamalarında, ombudsmanla ilgili
açıklamalarında eksik şeyler söyledi. Her şeyden önce, Büyük Millet Meclisi
Başkanımız bu konuşmayı yaparken aynen şunu söyledi... CHP’den de Grup Başkan
Vekili Engin Bey de vardı. Öz, yaptığı açıklamayla... Öz’ün yaptığı
açıklamaya karşılık ombudsman olarak
Sayın Başkanın yaptığı açıklama konusunda bir yanlışlık vardı çünkü ombudsmanın
böyle bir açıklama yapması söz konusu bile değil, yapamazdı. Buna nasıl bir
ceza verileceği konusu söz edildi. Herhangi bir ceza verilecek husus, yani bir madde olmadığı, bununla ilgili bir kanun içerisinde madde yer almadığı
ortaya kondu, bu söylendi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Halaçoğlu profesörsünüz, böyle yanlış anlarsanız, talebelerinizin vay
hâline!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
Yani orada yapılan açıklama, aslında
yapılan açıklama, ombudsmanın yanlış, böyle bir açıklama yapamayacağı
konusundaydı, bunu konuştuk. Ama, onun ötesinde, Sayın Öz’e giden kişilerin kim
olduğu, bunlarla ilgili bir konu konuşulmadı.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Sayın Öz ne kadar marifetli adammış ya, her iddiasını doğru diye kabul
ediyorsunuz!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
Diğer taraftan, ben “AKP” dedim çünkü Adalet ve Kalkınma Partisinin baş
harfleri A, K, P’dir, bunun için söyledim. Milliyetçi Hareket Partisinin baş
harfleri M, H, P’dir, bunu diyebilirsiniz dedik ama “milliyetçi halk partisi”
diye bir parti yoktur, bizim partimiz “milliyetçi halk partisi” değildir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) –
Üzerinize almayın!
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Yeni oluştu, yeni.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
Dolayısıyla, yeni kurulmuş partiden söz ediyorsa, bize karşı dönüp bizim
milletvekilimizi söz konusu ederek bunu konuşamaz, konuşmamalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Adalet ve Kalkınma Partisinin öncelikle adaletten yoksun olduğunu söylemek
isterim!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Halaçoğlu Meclis Başkanıyla yaptığımız toplantıdaki görüşmeyi Sayın
Altay’ı da şahit tutarak farklı bir noktaya çevirdi. İzin verirseniz bir dakika
içinde açıklamak istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi, bu konuyu siz
söylediniz, Sayın Grup Başkan Vekili de söyledi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Efendim, işin doğrusunu… Aynı, bulunduğumuz ortamda konuşulan bir mevzuyu
farklı bir şekilde söyledi, sanki ombudsmana, Zekeriya Öz’ün iddiaları
doğrultusunda soruşturma açıldığını ifade etti. Öyle bir şey söz konusu değil.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Yok, öyle demedim.
BAŞKAN – Öyle söylemedi Sayın
Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Hayır, öyle bir şey söylemedim.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) –
“Soruşturma açıldı.” diye bir söz geçmedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan “Bu konular konuşulmadı, Zekeriya Öz’ün iddiaları değil.” dedi.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Tutanakları getirin, öyle bir şey yok!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, dedi ki… Bu yasada yani ombudsmanlık yasası çıkarılırken…
Ombudsman müracaat ediyor Zekeriya Öz’ün iftiralarıyla ilgili, diyor ki: “Sayın
Başkan, böyle böyle bir iddia var, iftira var…”
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) –
İftira değil, gerçek.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
“Bu konuyla ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisi doğru olup olmadığı konusunu
araştırsın.” diyor. Biz araştırdık, inceledik, yasaya baktık ama yasada böyle
bir durum söz konusu olmadığından dolayı inceleme imkânı bulamadık. Avrupa’daki
karşılıklarını araştırdık ve hatta...
BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu da
bunu söyledi.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Aynısını söyledim, başka hiçbir şey söylemedim ki.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Yok efendim, olur mu?
BAŞKAN – Öyle söyledi
efendim, ben de öyle duydum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Aynısını söyledim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O
zaman şu var: Demek ki Zekeriya Öz’ün “Bana 2 kişi gönderdi.” dedikleri mesele
iftiradan başka bir şey değildir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – O
beni ilgilendirmiyor, ben onu söylemedim, ben sadece sizin yanlış söylediğinizi
düzelttim.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) –
Zekeriya Öz Ergenekon, Balyoz’da çok iyiydi ya! Altına zırhlı arabayı verdiniz!
KAMER GENÇ (Tunceli) –Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir
dakika Sayın Başkan…
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) –
Sayın Başkan…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, ombudsmanın Zekeriya Öz’le Bursa’da yemekte buluştuğu belli, o kişiyle
beraber yemek yemişler. Niye yemişler?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bunların hepsi gayet açık ve net belli.
Sayın Demirel, buyurunuz siz…
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) –
Şahsıma atıf yapılarak…
KAMER GENÇ (Tunceli) – O
yemeği niye yemişler?
BAŞKAN – Lütfen…
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) –
Aynı Öz, Fatih Belediyesine gitmiş.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) –
Zekeriya Öz Fatih Belediyesine niye gitmiş?
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Ne
işi var Fatih Belediyesinde?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, çok rica ediyorum, bu konuyu şu anda tartışmayalım.
Sayın Demirel…
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) –
Sayın Başkan, hatip, şahsıma atıf yaparak sözler söyledi, onlara cevap vermek
istiyorum.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) –
Öz’ün Fatih Belediyesinde ne işi var? (Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bu konuyu eğer konuşacaksanız, lütfen, çok rica ediyorum,
kuliste bu konuyu konuşunuz, şimdi yeterince bunu tartıştık.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) –
Arkadaşlar, Zekeriya Öz çöp vergisi ödemeye gitmiş canım Fatih Belediyesine!
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Demirel.
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) –
Sayın hatip, konuşmamdan alıntı yaparak, şahsıma atıfla, beden diliyle bana
birtakım sözler söyledi, cevap vermek için söz istiyorum, lütfen.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Demirel.
13.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum söz hakkı verdiğiniz için.
Ben öncelikle, bir konuyu
tespit edeyim tekrar, kayıtlara geçmesi adına. Ben burada çok şey söyledim.
“Aileyi perişan ettiniz.” dedim, “Çekirdeği çatlattınız.” dedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
İki dakikada cevap veremedik, sataşanlara cevap veremedik.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) –
Bir sürü laflar söyledim, hiçbirine alınganlık yapmadınız çünkü hepsi doğruydu,
evet. Siz bir magazin figürünü televizyonlarda aynı gece seyrederken
gözyaşlarıyla vicdanınız ayaklandı, aynı gün bu ülkenin çocukları öldüğünde
vicdanınız yerle yeksandı.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
– Bu kadar basit.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) –
Sayın Davutoğlu “Analar ağlamasın.” diye Habur’da tören yaptı, “Bu ülkede
evlatlar da feda edilir.” diye fetva verirken onur, gurur duyup alkış tuttunuz.
Ben Zekeriya Öz’ün lafının…
Başbakan tarafından “Ben öyle bir şey yapmadım, yapsam Adalet Bakanım ya da
Müsteşarımla yapardım.” dedi, hiç, “Bu kişiler kimdi, söylesin.” lafı da
çıkmadı. Dedim ki: Hâlâ, o an itibarıyla Bakanınız olan kişinin cümlesi var. O
zaman, cümleyi tamamen okuyayım: “Beni rahatlatacak deklarasyon yayınlayınız.’
şeklinde, Başbakan aracılığıyla tarafıma baskı yapılmıştır. Bunu kabul
etmeyerek istifa ediyorum.” diyor Sayın Bakan.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Yalan söylüyor o Bakan, o Bakan yalan söylüyor.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) –
Ha, Sayın Bakan şunu da söylüyor: “Eğer benim istifa etmem gerekiyorsa, bugüne
kadar altına imza attığım her şeyi Sayın Başbakanın bilgisi dâhilinde yaptım, o
zaman kendisi de istifa etsin.”
Şunu söylemek istiyorum: Bir
siyasi partiye siz istediğinizi söyleyebilirsiniz, bizden hiçbir şey götürmez
çünkü biz, hamdolsun, 45’inci yılına gelmiş, milletin gönlünde yer etmiş bir
partiyiz, kendimizi ifade etmek mecburiyetinde de değiliz ama siz hâlâ bu
milletin gözünde “ağlama ve kumpas partisi”, “ayakkabı kutusu partisi” vesaire
gibi isimlerle anılıyorsunuz. Anılırsınız da bu da bizi hiç ilgilendirmiyor.
Hani bazı antrenörler ya da şarkıcılar var, kendine “imparator” denmesiyle
imparator olmuyor. Sizin kendinizi nerede gördüğünüz değil, milletin vicdanında
isminizin nerede olduğu önemli.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Demirel.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
30 Martta hesaplaşırız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Elitaş, bu
konu yeterince tartışıldı. Bakanın sözünü söyledi, başka da bir şey yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Ama Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz veriyorsunuz, hakaretlerine devam
ediyor.
MUHARREM VARLI (Adana) – Ne
hakareti!
BAŞKAN – Niye? Hakaret
görmedim.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Ne
hakareti!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kalkıyor diyor ki: “Siz şöyle şöyle…” Söylediği şeylere, on sekiz dakikadır
konuştuğu iftiraların tamamına iki dakikada cevap vermemi bekliyor.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
“İftira” diyor bak yine hâlâ!
BAŞKAN – İftira…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
“İftira” diyor hâlâ!
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Bize göre iftira ya!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Hangi iftira?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, bakın, açlıktan ölen çocuklardan bahsediyor, “Sizin zamanınızda
açlıktan ölen insanlar var.” diye bahsediyor, “Sizin zamanınızda yolsuzluk
ayyuka çıktı.” diye bahsediyor. Bunlar iftira değil mi?
BAŞKAN – Siz söz aldınız
efendim buna cevap için.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sayın Başkan, bakın, iki dakikalık süre içerisinde benim konuşmama sataşmanın
zaten bir dakikası gitti. Susturmaya kalktınız…
MUHARREM VARLI (Adana) – Sana
da on sekiz dakika versin o zaman.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
İzin verirseniz…
BAŞKAN – Neyi susturmaya
kalktım Sayın Elitaş? Lütfen, ilzam ediyorsunuz olayları.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Hayır, susturamadınız. Beni değil, onları susturamadınız.
BAŞKAN – Çok rica ederim
Sayın Elitaş.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Bir de Başkana hakaret ediyorsunuz.
BAŞKAN - Böyle konuşmanızı
çok uygun görmüyorum ama…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, bakın, bu ülke ondalıkçı bayındırlık bakanlarıyla anılmıştır.
Yüzde 50 kırım oranlarıyla çıkıp da ondalıkçı bayındırlık bakanlarıyla
anılmıştır.
BAŞKAN – Sayın Elitaş…
MUHARREM VARLI (Adana) – Sizi
de göndereceğiz Yüce Divana, canını sıkma!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bu
ülkede 57’nci Hükûmet döneminde günlük 1 doların altında geliri olan insan
sayısı yüzde 17’yken bugün sıfıra düşmüştür.
MUHARREM VARLI (Adana) – Ama
seni bakan yapmazlar, bu kadar patırdama! Çok Bakanlar Kurulu değişti ama seni
bakan yapmadılar! Bu kadar patırdama!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Açlığı, yoksulluğu kaldıran iktidara herkesin teşekkür etmesi gerekirken şu
anda iftira atıyorlar.
MUHARREM VARLI (Adana) – Seni
bakan yapmazlar, rahat ol!
BAŞKAN – Sayın Elitaş, bir
saniye es verebilseydiniz size bir cevap verebilecektim ama siz es
vermiyorsunuz ki…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Siz bana cevap verin, buyurun.
BAŞKAN - …sizi ya kürsüye
çağırayım ya da teşekkür edeyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Peki, çağırın efendim, cevap vereyim o zaman.
BAŞKAN – Yani… Ama Sayın
Elitaş, nasıl bir şekilde yürütüyorsunuz bu işi, anlayabilmiş değilim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Neyi? Hangi işi?
BAŞKAN – Çok rica ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Hangi işi Sayın Başkan?
BAŞKAN - Yani, siz bir söz
istiyorsunuz ama benim cevabıma ve bu konuyu konuşmama fırsat vermeden devam
ediyorsunuz. Böyle bir şey olamaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, hayır, gerekçelerini açıklıyorum, niye böyle olması gerektiğini.
Söz vermeniz gerekiyor.
BAŞKAN – Ama, bu arada,
gerekçe açıklarken de karşı tarafa tekrar sataşma yapıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, siz yorum yapamazsınız.
BAŞKAN – Ben yorum
yapmıyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Hayır, zaten…
BAŞKAN – Yorum yapmıyorum,
olayı tespit etmek durumundayım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Hayır, sataşıyor buradan Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ama, tabii, sataşıp
sataşmadığınızın da tespiti bana
düşüyor.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sataşıyorsunuz tabii ki, sataşıyorsunuz.
BAŞKAN – Buyurunuz lütfen
kürsüye.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sonra da ben istiyorum.
BAŞKAN – Çok rica ederim
yani. Bunca yıldır bu işi birlikte götürüyoruz, böyle bir şey olmasın, çok rica
ederim.
Buyurunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Hayır, şimdi, peşin peşin “Sonra da ben istiyorum.” diyor Grup Başkan Vekili.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
– Bunlar Sadık Yakut’a alışmışlar.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Çünkü sataştın demin konuşurken.
BAŞKAN – Daha önce sataşmada
bulundunuz.
Buyurunuz efendim.
14.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Bakın, değerli milletvekilleri, bu ülke ondalıkçı bakanlarla anılmıştır. 56’ncı
Hükûmet döneminde, 55’inci Hükûmet döneminde Bayındırlık Bakanlığının bütün
kırımları yüzde 48-50’yle giderken 57’nci Hükûmet döneminde birden bire yüzde
10’a düşmüştür. “Ondalıkçı bakanlık” diye ifade edilmiştir. İhale içinde
ihaleler yapılmıştır. “Keşif artış bedelleri” diye ikincil ihalelerin ortaya
çıktığı durumlar ortaya çıkmıştır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) –
Hırsızlıkları kapatmaz bu söylediklerin, boşuna uğraşma!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bu
ülkenin kara talihine, kara listesine kara leke olarak girecekse o dönemin
iyice yargılanması, iyice sorgulanması gerekir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – En
kara leke, sizin kara lekenizdir!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bakın, bu ülkede 57’nci Hükûmet döneminde, 2002 yılından önce, 2003 yılında, AK
PARTİ iktidara gelmezden önce günlük 1 doların altında yaşayan insan sayısı
yüzde 17 iken bugün sıfıra düşmüştür.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
– Yok ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Günlük geliri 4 doların altında yaşayan insan sayısı yüzde 3’e düşmüştür.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Kömür verdiğiniz için mi?
MUHARREM VARLI (Adana) –
Vallahi seni bakan yapmazlar ya! Yanlış biliyorsun, yanlış. Vallahi seni bakan
yapmazlar ya, patırdama bu kadar ya! Bakanlar Kurulu kaç defa değişti, seni
yapmadılar ya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bugün insanların alım gücü artmıştır. 2.000-3.500 dolar kişi başına geliri olan
bir ülkede çocuklar 3.300 dolar borçla doğarken bugün 10.500 dolarlık gelire
yükselmiştir.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) –
Onların hesabını sen mi biliyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bunları inkâr ederek bir yere varamazsınız.
MUHARREM VARLI (Adana) – Biz
hesabını verdik, sizin de hesabını vereceğiniz gün gelecek Allah’ın izniyle.
Kelepçeyi koluna taktığım zaman göreceğiz o zaman Elitaş seni.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – AK
PARTİ iktidarı döneminde uluslararası bir konsorsiyumun ortaya kurduğu
kumpasla, yalanla, karalama kampanyasına sarılarak “halk partisi” de
olamazsınız, milliyetçi halk partisi de olamazsınız, hele rahmetli Başbuğ’un
kurduğu Milliyetçi Hareket Partisi hiç olamazsınız!
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Elitaş.
MUHARREM VARLI (Adana) – Sana
mı düşer o, sana mı düşer? Sen ağzına bir defa Milliyetçi Hareket Partisini alma!
Anavatanda başkanlık yapmış, AKP’de bilmem siyaset yapan adam, sana mı düştü
Milliyetçi Hareket Partisi?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.
15.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, zaten, aslında, şimdi aynada
kendisini gördüler, onu bize anlatmaya kalkışıyor. Evet, bizim Bakanımız
hakkında bir iddia da söz konusu oldu, Bayındırlık Bakanımız hakkında. Bayındırlık
Bakanımız derhâl Genel Başkanımız tarafından görevden alındı,
milletvekilliğinden de ayrıldı ve Yüce Divana çıktı, Yüce Divanda yargılandı,
11-0, oy birliğiyle aklandı. Yiğitseniz bakanlarınızı azledin, yiğitseniz
milletvekilliğinden çıkarın, Yüce Divana çıkarın. (MHP sıralarından alkışlar)
Hodri meydan!
MUHARREM VARLI (Adana) –
Evet, hadi gidelim, hadi hep beraber.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
Çıkarabilir misiniz? Çıkaramazsınız çünkü onun ucu sizin Başbakana gelir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Onu Yüce Divana siz göndermediniz, Yüce Divana siz göndermediniz onu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
Dolayısıyla, bunu yapamazsınız. Siz istediğiniz kadar takla atın, istediğiniz
kadar çabalayın, bu batağın içinden çıkamayacaksınız…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Siz o bataklığı iyi bilirsiniz, o bataklığı siz iyi bilirsiniz!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
…ve bunun cevabını da halk size verecektir. Siz istediğiniz kadar “milliyetçi
halk partisi” deyin. Evet, biz halkın partisiyiz, bunu kabul ediyorum ama siz
ne adaletle alakalısınız ne de kalkınmayla alakalısınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kalkınmamızı da biliyor millet, adaletimizi de.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
Bu milleti siz sadece dilenmeye alıştırdınız. Kömür verdiniz, makarna verdiniz,
onun için dolara ihtiyaç kalmadı zaten.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) –
Buzdolabı da verdiler canım!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
Siz, onun için, çuvallarla götürüp teslim ediyorsunuz, ondan sonra da
adaletten, kalkınmadan bahsediyorsunuz. Siz dönün, aynada kendinize bakın,
ondan sonra konuşun.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Halaçoğlu.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Eskişehir
Milletvekili Nabi Avcı ve 3 Milletvekilinin; Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür
Başkenti Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/1908) (S. Sayısı: 522)
(Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Bedii Süheyl Batum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Batum.
CHP GRUBU ADINA BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Eskişehir) – Değerli milletvekilleri, Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür
Başkenti Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde
CHP Grubu adına Eskişehir Milletvekili olarak söz almış bulunuyorum.
Bir kere şunu söyleyeyim: Bu
yasanın bu şekliyle, Komisyonda kabul edildiği şekliyle geçmesini kabul
ettiğimiz için, biz de olumlu oy kullanacağımız için uzun konuşmayacağım.
Yalnız, özellikle şunu ben de vurgulamak istiyorum: Eskişehir, gerçekten, gerek
tarihsel gerek kültürel gerek düşünsel kaynaklarıyla kültür başkenti olmayı hak
eden bir kentti. Bunda hiç kuşkumuz yok ancak -Ruhsar Hanım da bahsetti-
sizlerin anlayışı sayesinde, maalesef, gencecik insanların vahşice dövülerek
sokak ortasında infaz edildiği bir kent hâline dönüştü. Ali İsmail Korkmaz’dan
söz ediyorum. Üstelik, sizin Başbakanınızın üzerine titrediği valinin de,
açılmış bir soruşturmayı engellemek, etkilemek pahasına televizyon kanallarına
“Onu arkadaşları öldürmüştür, suç emniyet görevlilerine kalsın.” dediği bir
kenttir. Tabii, bu da bir kültür. Eskişehir, farklı kültürlerin olduğu bir
kent. Bu da bir kültür, bu da bir anlayış; linç kültürü.
Eskişehir, Allah’tan, pırıl
pırıl insanlarıyla üniversiteleriyle, gelenekleriyle, kültürel mal varlığıyla
gerçek anlamdaki kültür dünyasının başkenti olmayı hak eden bir kent. Demin
arkadaşlarım da söylediler, Yunus Emre’den Nasreddin Hoca’ya, Nasreddin
Hoca’dan Şeyh Edebali’ye, Şücaaddin-i Veli Hazretlerine, Seyit Battal Gazi’ye,
oradan Kurtuluş Savaşı’na, Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlarına uzanan bir
kültürün, bir anlayışın başkenti. Yani, Eskişehir, açık söyleyelim, çoğulcu,
demokratik, insanı temel alan, baskıya, zorbaya, zorbalığa boyun eğmeyen bir
anlayışın başkenti.
Hatırlarsınız, Kemal Unakıtan
2009’da seçimler öncesinde gelmişti ve aynen şu ifadeyle “Benim elimden geçen
paranın sadece tozu siz Eskişehirlilere yeter.” demişti ama Eskişehirli de
“Senin paran da, paranın tozu da, senin anlayışın da senin olsun.” dedi, bunu
diyebildi. İşte böyle bir kültür, böyle bir anlayış Yılmaz Büyükerşen’i seçti.
Böyle bir anlayışın başkenti, linç kültürünün değil. Yani valinizin, o
valilerinizin, emniyet müdürlerinizin, içinizden bazılarınızın, Başbakanınızın
anlayışının, kültürünün başkenti değil.
Değerli arkadaşlar, 6303
sayılı Yasada, yapılan değişiklikte şunu özellikle vurgulamak istiyorum bir
daha lütfen getirmeyin diye: Şimdi, burada, 6303 sayılı Yasa’yla, gayet güzel,
Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanun’un 3’üncü maddesiyle
bir ajans belirlendi. Burada ajansın gelirleri 3’üncü maddede uzun uzun yazıldı
fakat o kadar ciddi para kaynakları var ki, o denli ciddi gelirler var ki
iştahları kabartabilirdi. Nitekim, bazılarının iştahını da kabarttı. Sadece ve
sadece Anadolu Üniversitesinin döner sermaye gelirlerinden 150 milyon liralık
bir paranın yani eski deyimle 150 trilyonluk bir paranın buraya aktarıldığını
bilerek söylüyorum ki 3’üncü maddede, bunun gibi, Osmangazi Üniversitesi,
Ticaret Odası, İl Özel İdaresinin, Büyükşehir Belediyesinin, Odunpazarı,
Tepebaşı, gerçek ve tüzel kişilerden alınacak bağışlar, inanılmaz bir gelir
kaynağı var. Ama bunun 6’ncı maddesi de şöyle diyordu: “Bu paralar harcanır,
gerekli projeler yapılır, geri kalanlar ise 31/12/2013 tarihinden itibaren altı
ay içinde tasfiye edilir.” Ve şöyle diyordu: “Toplanan ödenek, gelir ve
bağışlardan kalan miktar Eskişehir İl Özel İdaresiyle Eskişehir Büyükşehir
Belediyesi bütçelerine gelir olarak kaydedilir.” Ve maalesef, bunun üzerine,
“İştah kabardı.” dedim ya, bir teklif hazırlandı. Bu teklif bunun ilk şekli,
görüştüğümüz teklifin ilk hâli. Aynen şöyle söylendi: “Ajans bütçesinde bulunan
ödenek, gelir ve bağışlardan artakalan meblağ ve bütün haklar, tamamı -ayni
haklar, nakdî haklar, hepsi- tasfiye sürecinde, ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarına dağıtılır.” Büyükşehir Belediyesiyle İl Özel İdaresine değil,
kamu kurum kuruluşlarına dağıtılır, bunda da bizim etkin olduğumuz Yönetim
Kurulu etkili olur.
Şimdi açıklıkla söylüyorum:
Bu çok kötüydü ama ben de teşekkür ediyorum, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonunca -özellikle teşekkür etmek istiyorum- bu değiştirildi. Teklifi
getiren kişi olarak her ne kadar Sayın Nabi Avcı’ya üzüntülerimi bildirdiysem
de daha sonra kendi teklifini geri çekerek bu teklifin kabul edilmesine
yardımcı olduğu için ona da teşekkür ediyorum. Çünkü teklif şu şekilde
değiştirildi: Bu kaldırıldı, şu anda eski hâliyle devam ediyor, amma velakin,
altı aylık bir süreç uzatıldı.
Şimdi, özellikle şunun için
söylüyorum: Ruhsar Hanım’ın da söylediği gibi, daha, aynen İstanbul’da olduğu
gibi, Eskişehir’de de kültür başkenti olarak çok büyük bir proje filan
görmedik. Şimdi, altı ayda yapılır, yapılmaz, ayrı mesele ama toplanan bu
paranın ilgili kamu kurum, kuruluşlarına -bütün kamu kurum, kuruluşlarına filan
diyerek değil- aynı şekilde dağıtılmasında mutlaka yasanın ilk şekline sadık
kalmamız gerekir. “Aman ne güzel, bunu istediğimiz kurumlara verelim.” diye
yeni bir girişimde bulunmayacağınızı umuyorum. Nabi Bey’e de o yüzden şimdilik
teşekkür ediyorum bunu geri çekti diye. İnşallah böyle bir teklifi getirmez.
Son olarak şunu söyleyeyim
değerli arkadaşlar: Biz bu teklifi kabul ediyoruz çünkü altı ay uzatıyor, ilk
teklifi çektiler. Ancak şunu söyleyeyim: Bu yasanın daha ilk şekli
görüşülürken, Genel Kurulda bizler, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
düşüncelerimizi, şikâyetlerimizi paylaştık, değişiklik önergelerini verdik hatırlayacaksınız.
Hiçbirini kabul etmediniz çoğunluk olarak ama hâlen bazı maddeler burada bizim,
sonuçta, eleştirilerimizi hak edecek şekilde düzenlenmişti.
Bunları da saklı tutarak bu
kanuna olumlu oy vereceğimizi bir kez daha CHP Grubu olarak ifade etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Batum.
Şahsı adına, Tunceli
Milletvekili Kamer Genç.
Buyurunuz Sayın Genç. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 522 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin tümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Ben, şimdi, gideceğim,
gazetelere bir ilan vereceğim: “Ey azılı katiller, ey azılı hırsızlar; avukata
mı ihtiyacınız var? Hemen Mustafa Elitaş’ı seçin. Çünkü onun kadar hırsızları,
katilleri, böyle çok rahatlıkla savunacak bir avukat bulamazsınız.” (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ALEV DEDEGİL (İstanbul) –
Utanmazsın sen!
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi,
biraz önce burada dedi ki: “Efendim, Erdoğan Bayraktar dedi ki…”
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) –
Uyuz bir dille konuşmaya devam ediyor Sayın Başkanım.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya,
bir susun da nereye getireceğimi bilin.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) –
Provokatör!
KAMER GENÇ (Devamla) –
“Erdoğan Bayraktar dedi ki: ‘Benim hukuka uygun olarak yaptığım imar
tadilatlarının talimatını Başbakan verdi.’” Ya, bak, Mustafa, gel bir iddiaya
girelim, eğer Erdoğan Bayraktar’ın ifadesinde “Benim hukuka uygun olarak
yaptığım imar tadilatları” ifadesi varsa ben milletvekilliğinden istifa edeyim,
eğer “hukuka uygun imar tadilatları” ifadesi yoksa sen edebilir misin? Edersen…
Bak, yani, şimdi, şu kürsünün bir asaleti var, bu kürsüye çıkan insanların
doğru konuşması lazım.
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
– Sen doğru konuş önce, sen. Sen konuş önce doğruyu.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi,
onun için, burada, yani gerçekten hayret ediyorum ya. Yani, arkadaş, insanlar
eskiden, birtakım yolsuzluklar yaptıkları zaman, şey ettikleri zaman derlerdi
ki: “Ar damarı çatlamış.” Şimdi ar damarı yok ya insanlarda, hayret ediyorum,
ar damarı kaybolmuş. Her şey çıkıp söyleniyor buradan.
Şimdi, bakın, beyler, biz bu
kanunları niye çıkarıyoruz? Ya, kanunlar uygulanmak için şey edilir. Kanunları
uygulayacak kimdir? Mahkemelerdir. Şimdi, Anayasa’mızın 2’nci maddesi ne diyor?
“Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir.”
Şimdi, hukuk devleti ne
demek? Yani, kuvvetler ayrılığı ilkesi demek. Dolayısıyla çıkan kanunların,
yürütmenin yaptığı işlemlerin yargı denetimine tabi olması demektir.
Şimdi, burada ne yapıyor?
Bakın, Tayyip Erdoğan’ın oğlu…Var veya yok… 17 Aralık olayından sonra bir
soruşturma açılıyor. Soruşturma açılınca Tayyip Erdoğan diyor ki: “Bize komplo
kurdular.” Kim komplo kurdu? “Biz Türkiye’yi
uçuracaktık, dünyanın lider ülkelerinden yapacaktık, işte birileri bize, bir
lider ülkesi yapmamak için komplo kurdular.” diyor. Ne komplosunu kurmuşlar?
“Efendim, bakanlarımızın yaptığı yolsuzlukları bulmuşlar, hırsızlıkları
bulmuşlar, ondan sonra… Ee, bu hırsızlıkları, yolsuzlukları niye buluyorsunuz
ya? Bak, biz yine hırsızlık, yolsuzluk yapalım ama Türkiye’yi de uçuracağız
yani çağın en ilerisine götüreceğiz.” Ya, böyle bir mantık olur mu arkadaşlar!
Şimdi, onurlu, şerefli
insanlar kendisiyle ilgili, hele Hükûmet makamında oturan insanlar kendisiyle
ilgili bir soruşturma varsa, bir yolsuzluk iddiaları varsa çıkar “Arkadaşlar,
benim alnım temizdir, benim en ufak çekineceğim bir şey yoktur. Buyurun, işte
açıyorum hakkımdaki soruşturmayı, bakanlıklardan istifa ediyorum -ya, hayat bir
günlük değil ki arkadaşlar- ben de Başbakanlıktan istifa ediyorum. Arkadaşlar,
ben hırsızlığı, yolsuzluğu kendi onuruma yedirmiyorum dolayısıyla istifa
ediyorum. Buyurun, soruşturmayı yapın ey hâkimler, ey savcılar.” Ondan sonra
giderim, aklanırım gelirim, çıkarım bu yüce milletin karşısına. “Arkadaşlar,
bakın, bana iftira attılar, benim arkamda en ufak bir yolsuzluk yok, en ufak
bir hırsızlık yok. İşte, ben de aklandım, geldim.” derse biz de burada çıkarız
kendisini tebrik ederiz. Hakikaten ya, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Başbakanına
böyle iftira olur mu? Ama, şimdi ne yapılıyor? Oğlu, bakın, bir imar planının
tasdiki için -gazetelerde yani dinlemeye takılan şeylerde- 200 trilyon lira
civarında kendi vakfına bağışta bulunması için telefon konuşmaları var. 200
trilyonluk liralık, 20 dönümlük arazi kendi oğlunun vakfına tahsis edildi mi? O
içeriye alınan Sarraf’ın… Kendi oğlunun vakfına 3 milyon dolar verildi mi?
Şimdi, arkadaşlar, bakın, son
zamanlarda, Tayyip Erdoğan, devletin bütün hazine arazilerini, 1 metrekare dahi
bir hazine arazisini satmak için illa Tayyip Erdoğan’ın muvaffakatine bağladı.
Şimdi, bize deniliyor ki yani doğru mudur, yanlış mıdır bilmiyorum. Arkadaşlar,
elin ağzı çuval ağzı, diyorlar ki: “Her hazine arazisinin satılmasında Tayyip
Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan -tabii, onun da aile yönetimi var- buraya
muhakkak bazı bağışlar gitmiş.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) –
Doğru söylemiyorsun, yalan söylüyorsun ya! Ayıp ya! Vallahi ayıp ya!
KAMER GENÇ (Devamla) - Ya,
doğru, yanlış bilmiyorum arkadaşım.
Hayır hayır… Doğru, yanlış
ben bilmiyorum, yanlış da olabilir. E, bir soruşturma açalım, bakalım.
Hakikaten bu …(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) –
Olur mu öyle şey ya! Hep küfür hep hakaret.
KAMER GENÇ (Devamla) -
…Tayyip Erdoğan’ın TÜRGEV vakfına ne kadar bağışta bulunulmuş, kimler bağışta
bulunmuş, ihale alanlar var mıdır, yok mudur? Bunları bir araştıralım
arkadaşlar yani bundan niye…
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) –
Müteahhit değil ki o ya, vakıf o.
KAMER GENÇ (Devamla) - Eğer
alnınız aksa, eğer hakikaten bir temizlik, bir şey yoksa söyleyelim.
Şimdi, Zorlu Holding
İstanbul’da 86 bin metrekarelik kaçak inşaat yapmış, diyorlar ki: “Bu kaçak
inşaatı meşrulaştırmak için Bilal Erdoğan’a 2 tane dükkân vermiş. Ya, doğru mu,
yanlış mı?
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) –
Çok ayıp ya!
KAMER GENÇ (Devamla) -
Bunları araştıralım. Arkadaşlar, ben “doğru” demiyorum, diyorum ki: “Alnı açık
olanlar bunların soruşturulmasından çekinmez.”
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Senin için de çok şeyler söylüyorlar.
KAMER GENÇ (Devamla) - Ya,
ben de diyorum ki: Keşke Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanı, bakanları
temiz olsa, hırsızlık şaibelerinden kurtulsa -bizim devletimiz ya- bu
devletimizi temsil eden Hükûmetin eğer alnı açık olursa, temiz olursa biz
bununla gurur duyarız arkadaşlar.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) –
Zaten bu Hükûmet öyle, öyle.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sen
değil mi, sen!
KAMER GENÇ (Devamla) - Bizim
kimseye iftira miftara attığımız yok. Ama, şimdi siz ne yapıyorsunuz? Savcıyı…
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
–Bu Hükûmet, öyle bir Hükûmet.
KAMER GENÇ (Devamla) - Ya,
öyle deme. Bak, dersen… Şimdi bakın, siz hırsızları koruyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) –
Öyle bir Hükûmet, ak bir Hükûmet. Sen doğru konuşmuyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi,
nasıl? Tayyip Erdoğan, savcı oğlunu ifadeye çağırıyor, oğlunu savcıya
göndermiyor; ondan sonra alıyor makam arabasına gezdiriyor, mahkemeye diyor ki
“Ey mahkeme, seni bilmem, ben seni takmam ya, sen kimsin!” savcıya “Ben seni
takmam.” diyor. İstanbul Emniyet Müdürü diyor ki: “Ben, savcının ifadeye
çağırdığı kişileri yakalayıp götürmem.”
Şimdi, beyler, hukuk var mı
ortada, devlet kalmış mı? Devlet tevessuh etmiş. Şimdi, eğer emniyet
yakalanması için savcılık tarafından çıkarılan emirleri yerine getirmezse o
devlet diye bir şey yok ki!
Peki, ne olacak şimdi? Şimdi,
savcı adamları çağırıyor, “Bu suçlu. Getirin bir ifadesini alayım.” diyor. “Ben getirmem.” diyor. Peki, o zaman nasıl
olacak arkadaşlar? Ya, nasıl olacak, bir söyleyin bakalım. Ben cahilsem bana
söyleyin, deyin ki: “Bu doğru.”
Şimdi, bakın, Bülent Arınç
diyor ki: “Efendim, bu HSYK Kanunu Anayasa’ya aykırı değil.” Şimdi, Bülent
Arınç eğer fikir namusunu taşısa bu lafları etmez.
Arkadaşlar, gerçekten, ya,
şimdi birbirimizden farkımız yok.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Bizim senden farkımız var, sen farklısın! Sakın ha!
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın,
bu çatı altında yaşayan herkesin asgari dürüst olması lazım, asgari insan
haysiyetini taşıması lazım, asgari fikir namusunu taşıması lazım.
E, şimdi, burada fikir
namusunu taşıyan, haysiyetli olan kişiler… Yani, eğer hâkimler, savcılar
tamamen Adalet Bakanı Bekir Boz’un emrine verilirse… Peki, bu Bekir Boz’u ben
tanıyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Saygısızlık yapma, saygısızlık yapma!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani
bu Bekir Boz ne yapacak? Bunların hepsini getirecek, istediği adamları istediği
yere verecek, ondan sonra soruşturma yapmayacak.
Ya, bugün, arkadaşlar, bakın,
Türkiye yok ortada, Türkiye Cumhuriyeti devleti yok, Türkiye’de hukuk denilen
bir şey yok. Anayasa’nın 2’nci maddesi fiilen ortadan kaldırılmıştır. Ben
olsam…
Bakın arkadaşlar, hepimiz bu
memleketin insanlarıyız. Yahu, aklın yolu birdir yani bir devlette yargı
kaldırılırsa, ondan sonra her şey bir kişinin emrine göre eğer yönlendirilirse
o devlette hak olur mu, adalet olur mu, hak arama yolları olur mu? Onun için,
bakın, çok facia bir durumdayız. Sizin yöneticileriniz cinnet getirmiş ya!
Cinnet getirmeyenler, böyle yollara teşebbüs etmez.
Arkadaşlar, Tayyip Erdoğan ne
diyor? “Bu hâkimler” diyor, “bu savcılar” diyor, “bu mahkemeler” diyor, “Ben,
bunlara güvenmem ki.” diyor, “Ben, nasıl bunlara adamlarımı teslim edeyim?”
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Siz daha ağırını diyorsunuz!
KAMER GENÇ (Devamla) – Dedi
mi, demedi mi? Yahu, dedi mi, demedi mi? Ne dedi?
Ondan sonra, peki, eğer
Tayyip Erdoğan bu mahkemelere, bu hâkimlere, bu savcılara güvenmiyor da
adamlarını teslim etmiyorsa şu gün hapishanelerde yatan 150 bin insanın o zaman
isyan edip hemen çıkması lazım arkadaş. Yani “Tayyip Erdoğan’ın kendi adamları
bu mahkemeye itibar etmeyip yargılanmıyorsa o zaman arkadaş, ben de burada
yatamam çünkü bu mahkemeler beni yargıladı.” diyorlar.
Yani, bakın, ben sizin
vicdanlarınıza göre danışmanızı istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti bir günlük
devlet değildir, iktidar da bir günlük devlet değildir.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Hani yargı bizim arka bahçemizdi!
KAMER GENÇ (Devamla) - Size
düşen bir şey, hemen iktidardan çekilmeniz veyahut da Tayyip Erdoğan’ı alıp yerine
bir başka arkadaşı içinizden Başbakan…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) -
…yapmanız ve kısa zamanda aklanmanız.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) –
Allah Allah! Sen karışma ona, sen karışma!
KAMER GENÇ (Devamla) –
Aklandıktan sonra millete bunun hesabını vereceksiniz.
Evet, teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Genç.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) –
Sen CHP’ye bak, sen karışma o işlere.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Sahsım adına söz istiyorum.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - İki
ay önce sen güvenmiyordun hâkimlere!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Şahsı adına Kayseri
Milletvekili Sayın Elitaş.
Buyurunuz Sayın Elitaş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Buraya biraz önce gelen
konuşmacı namustan, asaletten, yolsuzluktan konuşamayacak bu Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, belki Türkiye'de kim varsa tek şahıs odur. Ömrü boyunca
memuriyet yapmış, hayatındaki gelirleri belli, nasıl kazandığı belli. 1980
yılında Danışma Meclisinin üyesi olmuş, bir iki dönem ara vermiş, arkasından bu
tarafa gelene kadar da hep milletvekili olarak görev yapmış. Milletvekillerinin
aldığı maaş belli. Şimdi, bir de İnternet’te diyor ki: “Aldığı maaşın tamamını
Tuncelili çocuklara burs olarak dağıtıyor.”
KAMER GENÇ (Tunceli) – Öyle
bir şey demedim, tamamını değil. Hayır, efendim, tamamını değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
İnternet’te yazıyor. O zaman, oradaki yalan beyanlarını düzelt, oradaki yalan beyanlarını
düzelt.
Mesela, bu kişinin mal
varlığı listesi var. Şimdi, mal varlığı listesi bu, sadece Ankara’da olanlar.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) -
Çarşaf çarşaf!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Çarşaf çarşaf! Bu, sadece Ankara’da olanlar.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) -
Maşallah, maşallah! Kazan gibi doğuruyorlar mı!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bursa’da olanlar, başka vilayette olanlar belirsiz. Mesela, bu kişinin bir evi
var, apartman var. Apartmanın 5 no.lu dairesini almış, 10 no.lu dairesini
almış, 4 no.lu dairesini almış. Ya adamları tehditle o binadan kovdurmuş,
binanın sahibi olmuş ya da adamları farklı bir noktaya gelmiş.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) - Ya böyle afaki şeyler söylenir
mi!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Afaki değil, tapu bunlar, tapu, tapu belgesi bunlar.
İki: Şimdi, eşi var, eşinin
mülkiyeti var.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) -
Yargıya intikal edenleri söylüyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Ben belgelerle konuşuyorum, iftiralarla değil. İftiralarla değil, belgelerle
konuşuyorum ben.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen sakince dinleyiniz, sonra gerekirse cevap hakkınız
varsa cevap verirsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Bir de oğlu var. Oğlu da Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) –
Aaa…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Oğlu da Türkiye Büyük Millet Meclisinde memur.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir)
- Vay vay vay!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Şimdi, oğlunun arsaları var, daireleri var, binası var, bağ evi var. Yani
oğlunun maaşı yeni, bizim yaptığımız yasayla birlikte herhâlde 3.500 lira, 4
bin lira civarında, 1.500-2.000 dolar olabilecek bir miktara geldi; bundan
önceki dönemlerde bin lira, 1.500 lira veya maksimum 2 bin lira maaş alıyordu.
Şimdi, oğlunun gayrimenkulleri var.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Kaç
tane, merak ettim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bu
kişiye sormak lazım: Kardeşim, senin oğlun bu gayrimenkulleri devlet memuru
olarak kazandığı paradan mı aldı, başka şekilde mi aldı? Veya sen ona bağış mı
yaptın?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir)
– Bağış…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Eğer bağış yaptıysan bunun intikal vergisini ödedin mi? Oğlun bunun intikal
vergisini…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Çok doğru söylüyorsun! Evet, hepimizin çocuklarının mal varlığı çıksın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Sen avukatlık yapma! O zaten avukatlık yapmış, o avukatlığı yapmış.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Hepimizin çocuklarının mal varlığı…
Avukatlık yapmıyorum ben.
Diyorum ki: Hepimizin çocuklarının mal varlığı çıksın. Gelinlerimizin,
damatlarımızın, hepimiz için diyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Kimin avukatlığını yapmış biliyor musun? PKK terör örgütünün avukatlığını
yapmış. Kimin avukatlığını yapmış biliyor musun?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Bak, güzel kardeşim…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Eroincilerin, kaçakçıların, esrar kaçakçılarının avukatlığını yapmış. Bunu da
söyleyenler kim biliyor musun? Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyken CHP’li
milletvekilleri bunun hakkında “Sen, teröristin avukatısın.” diyorlar, “Sen,
mafya babalarının avukatısın.” diyorlar, “Sen, eroin kaçakçısının avukatısın.”
diyorlar.
Bir de bunun Amerika’da
okuyan bir kızı var.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) -
Sivas davasının avukatı var!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Memuriyeti döneminde, baba, çocuğunu Amerika’da özel okulda okutuyor, bütün
imkânlarını karşılıyor, kızcağız öğrenciyken gayrimenkul sahibi oluyor!
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) – Maşallah!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Yani, öyle enteresan bir durum ki! Yani, oğluyla kızının arasında da epeyi
gayrimenkul benzerlikleri var. Sen, bu memuriyet hayatında, bunları hangi alın
teriyle aldın da kazandın? Sen, tetkik hâkimliği yaptın. Tetkik hâkimleri ne
yapar?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Cukka yapar!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Tetkik hâkimleri bir konuyla ilgili mahkemeye görüş bildirir. O görüşü
bildirirken eğer cukkaya bir şey atıyorsan, bir daire parası hâline
getiriyorsan herhâlde tetkik hâkimi olarak bir şeyler yapmış olabilirsin.
AHMET İHSAN KALKAVAN (Samsun)
– Tetkik hâkimleri öyle mi yapıyor?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – O
yapıyor o.
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) – Çok ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Yani en önemli görevlerdesin… Tetkik hâkimi olarak gelirsin, en önemli
görevlerdesin bu işi yaparsın. Yani, avukatların o kadar çok ki! Sen de
avukatlık yapmışsın zaten, az önce söylediğim, terör örgütünün üyelerinin
avukatlığını yaptığın gibi.
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) – Çok ayıp, çok ayıp, çok!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bakınız, değerli milletvekilleri, burada ahlakla ilgili, asaletle ilgili,
insanlıkla ilgili, dürüstlükle ilgili, namusla ilgili -Türkiye Büyük Millet
Meclisini demiyorum- 76 milyon Türk evladından en son konuşması gereken kişi
sensin. (AK PARTİ sıralarından ‘Bravo’ sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
yasanın hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Elitaş.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) –
Ara verelim Sayın Başkanım.
AHMET İHSAN KALKAVAN (Samsun)
– HSYK’ya söyle de tüm tetkik hâkimlerini değiştirsin!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Genç.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) –
Süheyl Hocam, bir saatten beri konuşuyor burada, bir laf atmadınız. İftira
attı, iddia etti, belge yok, bir şey söylemediniz yani.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen biraz sakin olalım.
Buyurunuz Sayın Genç.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
16.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 522 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi,
arkadaşlar, benim avukatlık sıfatım yok. Mustafa Efendi, bak, benim avukatlık
sıfatım yok. Avukatlık sıfatı olmayan bir kişi nasıl terör örgütünün
avukatlığını yapar, nasıl kaçakçıların, hayali ihracatçıların, eroin ve afyon kaçakçılarının
avukatlığını yapar? (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, yapabilir mi Mustafa?
İftiran anlaşıldı mı?
Bakın, arkadaşlar, mal
beyanım cebinde geziyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Bir kısmı… Bunlar sadece Ankara’dakiler.
KAMER GENÇ (Devamla) – Neden
geziyor biliyor musunuz? Gitmiş Türkiye Büyük Millet Meclisinden almış. Tabii,
Cemil Çiçek onun Meclis Başkanı, gitmiş gizli mal beyanımı, açık bir şey…
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Doğru mu onlar, doğru mu?
KAMER GENÇ (Devamla) –
…getirmiş gezdiriyor.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Doğru mu?
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi,
arkadaşlar, bir şey söyleyeyim… Bak, bir dakika, söyleyeyim size…
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Doğru mu değil mi?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Ya, doğru olsa bile, insanların yatak odasına… Böyle mi alınır ya! (AK PARTİ ve
CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
KAMER GENÇ (Devamla) – Ama
bir dakika, şimdi… Ya, bir dakika… Bir dakika kardeşim ya!
BAŞKAN – Lütfen, bir dakika
dinleyiniz. Lütfen.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Doğru mu, yanlış mı?
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi,
arkadaşlar, hayır ya… Doğru mu, yanlış mı söyleyeceğim.
Şimdi, 1972 yılında, ben
Dikmen’de 5 dönümlük bir arazi aldım, Dikmen’de.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) –
Memurken…
KAMER GENÇ (Devamla) –
Memurken, ne var yani?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) – Yo,
yo, sordum sadece.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Dikmen’de imarı olmayan, dağın tepesinde 5 dönümcük bir arazi aldım.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) –
Hadi bakalım!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ondan
sonra, o araziden imar geçti, 5 tane parsel geçti. 5 tane parseli daire
karşılığı verdim. Orada bahsettiği o daireler, o parsellerden aldığım daireler.
O zaman aldığım o 5 dönümlük arazinin fiyatının da hesabını veririm.
Dolayısıyla, orada kalan dairelerin de bir kısmını sattım.
Bir şey teklif ediyorum:
Bakın, iktidar sizde, hesap uzmanlarınızı getirin, maliye müfettişlerini
getirelim, baştan sonuna kadar hesabımızı inceleyelim. Eğer inceletmiyorsanız
şerefsizsiniz, alçaksınız eğer inceletmiyorsanız. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama, Tayyip Erdoğan da mal
varlığının hesabını verecek. Mustafa, sen de vereceksin. Mal varlıklarımızı
çıkaralım, milletin karşısına şey edelim. Tabii, ben, şimdi iki dakikada ne
diyeyim? Şimdi, senin bakanların da şey etsin, şerefli ve namuslu insanlar ne
yapar arkadaşlar? Bakın, maliye müfettişlerini…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sen 76 milyonda sonuncusun…
KAMER GENÇ (Devamla) – …hesap
uzmanlarını getirelim, hepimizin, sizin de, hepinizin, milletvekillerinin
hesaplarını incelettirelim…
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) – …hangi
ihaleleri aldınız, hangi ihalelere aracılık yaptınız.
Tabii, ben, Mustafa’nın
yaptığı iftiraları biliyorum ama tabii iki dakikada ben ne diyeyim yani şimdi.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
İlan ver, ilan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sen 76 milyonda…
KAMER GENÇ (Devamla) – Ama,
Mustafa, seni ezeceğim, ezeceğim.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Masajla mı?
KAMER GENÇ (Devamla) – Böyle ezeceğim, ezeceğim, ezeceğim, böyle
çamur gibi yere sereceğim. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Hadi bakalım! İlan ver, ilan.
BAŞKAN – Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Başkan, bütün milletvekillerinin mal varlığı araştırılsın –Grup Başkan
Vekili güzel bir şey söylüyor- bütün milletvekillerinin, eşlerinin,
çocuklarının, damatlarının. Siyaset ancak böyle temizlenir ama orada konuşup
boş bırakmak yok. Grup Başkan Vekili konuştu, bu iktidar sorumluluğudur. Getirtirler, hepimizinkini araştıralım.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Bu
işin altında kalırsınız. CHP bunun altında kalır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Başlayalım Hocam, biz hazırız, başlayalım.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Hiç
sakıncası yok.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)-
Bizim için de sakıncası yok. Bu işin CHP’si, AKP’si yok, bu namussuzlukla
alakalı.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Eskişehir
Milletvekili Nabi Avcı ve 3 Milletvekilinin; Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür
Başkenti Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/1908) (S. Sayısı: 522)
(Devam)
BAŞKAN - Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
ESKİŞEHİR 2013
TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR BAŞKENTİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- 3/5/2012 tarihli ve
6303 sayılı Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanunun 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan “2012 ve 2013” ibaresi
“2012, 2013 ve 2014” olarak değiştirilmiştir
BAŞKAN – Söz talebi yoktur.
1’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 – 6303 sayılı
Kanun’un 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “31/12/2013 ibaresi
“30/6/2014” şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Söz talebi yoktur
ama madde üzerinde bir önerge vardır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Söz
talebim var efendim.
BAŞKAN – Madde üzerinde
önerge vardır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Var
efendim, söz talebim de var.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Geçti, “Yok” dediniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, söz talebim var. Ne demek yani!
Kaybettiniz benim söz
talebimi kardeşim!
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Genç,
bana, buraya söz talebiniz gelmedi. Bana sadece önergeniz geldi.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Kişisel söz talebimdeki o… Bakın, gündemdeki konuşmalarda, bütün maddelerde söz
talebim var. Öyle şey olur mu ya!
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Çok
biliyorsan sen Meclis Başkan Vekilliği yap.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle
bir şey olur mu ya!
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Genç, sizin verdiğiniz söz talepleri
daha geç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır,
tümünde de var, maddelerin hepsinde de var. Ya okuyun benim sözlerimi, hele bir
okuyun.
BAŞKAN – İşte, onu okutacağım
Sayın Genç, bir dakika dinlerseniz beni. Söz talebi bu maddede yok ama
önergeniz var, onu okutuyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Baksınlar, okuyun.
BAŞKAN – Peki, baksınlar
efendim.
Önergeyi okutuyorum…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Önergeden önce benim, bu kanunun tümü, maddeleri üzerinde ve son, oyumu
belirtmek üzere … Orada, okuyun ya, okuma yazmanız yok mu sizin! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Bir dahakine Sayın Başkan.
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Genç bu
2’nci maddenin sonrasında bakayım. Lütfen, şimdi bu önergeyi okutalım, ondan
sonraki maddeye bakarız.
T. B. M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 522 sıra
sayılı teklifin 2. maddesinin birinci fıkrasındaki “ve ikinci fıkrası aşağıda
değiştirilmiştir” ibaresi ile ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını
saygılarımla arz ederim.
Kamer Genç
Tunceli
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Yazı yazmayı bilmiyorsun.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK
VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY
KILIÇ (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Genç,
buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi
Sayın Başkan, biz o kürsüyü güvenilir bir kürsü gibi kabul ediyoruz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Sayın Başkana böyle hitap edemezsiniz!
KAMER GENÇ (Devamla) - Ben
orada, bu kanunla ilgili gönderdiğim dilekçede diyorum ki: “522 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin tümü, maddeleri ve oyumun rengini belirtmek üzere söz
istiyorum.” Açın, okuyun oradan yani böyle gizlemeye gerek yok. O zaman,
Başkanlık Divanına bizim güvenimiz yok.
BAŞKAN – Kimsenin gizlediği
falan yok Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yo yo
gizliyorsunuz, gizliyorsunuz.
BAŞKAN – Ben niye gizleyeyim
Sayın Genç çok rica ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) – Okuyun
oradan.
BAŞKAN – Okuruz efendim.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Okuyun.
BAŞKAN – Okuruz.
Siz önerge için, bakınız…
Lütfen, söz hakkınız kaçmasın.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Sayın Başkana saygısızlık yapma!
KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın
milletvekilleri, burada getirilen bu maddeyle, bakın 6303 sayılı Kanun’un
yürürlükteki maddesine göre, bu Türk Dünyası Kültür Başkenti tasfiye edildiği
takdirde -31/12/2013 tarihinde tasfiye edilecek- tasfiye sonucunda, o sıradaki
mal varlıklarının yarısı Eskişehir Büyükşehir Belediyesine, yarısı da il özel
idaresine verilecek. Bir fıkra ilave etmişler, diyor ki: “Bu mal varlıkları
yönetim kurulu tarafından çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarına dağıtılacaktır.”
Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Bu ne demektir? Yani yönetim kurulu AKP’nin
emrinde; burada aşağı yukarı 600 trilyon liralık bir mal varlığı var, bu 600
trilyon liralık mal varlığını yönetim kurulu -zaten AKP’lilerin elinde- bunu
istedikleri kişilere seçim yatırımı olarak verecek. Böyle bir şey olur mu?
Peki, niye?
Arkadaşlar, bu vakfın
parasının bir kısmını Eskişehir Belediyesi ödemiş, bir kısmı devlet
bütçesinden. Vakfın gelirleri belirtilmiş kanunda; bir kısmı Eskişehir’deki
belediye başkanlarından, bir kısmı devlet bütçesinden, bir kısmı özel idareden,
bir kısmı da bağış ve ikramlardan alınmış. Peki, 6303 sayılı yürürlükteki
kanuna göre, bu mal varlıklarının yarısının Eskişehir Büyükşehir Belediyesine
verilmesi öngörüldüğü hâlde, yarısının da Eskişehir İl Özel İdare Müdürlüğüne
verilmesi öngörüldüğü hâlde, neden bu değişiklik yapılıyor, bunun sebebi nedir?
Tamamen siyasi amaç. Yani 600 trilyon
liralık mal varlığını -yönetim kurulu AKP’nin elinde- istedikleri kişiye
verecekler. İşte, bu da bir suistimal. Bunda dürüstlük var mı? Yok, suistimal.
Şimdi, sen, Eskişehir
Büyükşehir Belediyesinden, Eskişehir’de 2 tane ana kentin içinde belediye var,
onlardan paraları alacaksın, o paraları, getireceksin -tasfiye edince- AKP’nin
emirine vereceksin. Bunu hak, adalet kabul eder mi ya?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
İktidarda CHP olsa ne olacak?
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
İktidarda CHP olsa ne olacak?
KAMER GENÇ (Devamla) –
Doğrusu neyse onu yapacağım.
Ya, şimdi, senin aklın CHP’ye
ermez çünkü senin o davranışların var ya… CHP’deki dürüstlüğü, insanlığı,
karakteri kavrama duygusuna sahip değilsiniz.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Yıllardır senin aklın CHP’ye eriyor, Doğru Yol Partisine eriyor, bağımsızlığa
eriyor! Olmadığın hiçbir şey yok! Her türlü şeye eriyor senin aklın! Dönüyorsun
yani! Dönmediğin yer yok!
VELİ AĞBABA (Malatya) – On
yıl önce sen hangi partideydin?
BAŞKAN – Karşılıklı
konuşmayınız lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Dolayısıyla, burada açık bir yolsuzluk var.
Şimdi, arkadaşlar, bakın, en
basit bir şey, bu Halk Bankası diyorlar değil mi? “Halk Bankası, bir şey yok…”
Bakın, arkadaşlar, bir şey söyleyeceğim: Halk Bankasının 2008 yılında 1 milyar
250 milyon lira yani 1 katrilyon 250 trilyon lira, 2009 yılında 1 katrilyon 668
milyar lira, 2010 yılında 1 katrilyon 758 trilyon lira, 2011 yılında 1
katrilyon 668 trilyon lira ve 2012 yılında 1 katrilyon 959 trilyon lirayı kendi
yandaşlarınıza -hani “Halk Bankası çok masum.” diyorsunuz ya- teminat alınmadan
verilmiş ve bunlar değersiz alacak ilan edilmiş. Peki, bunlar bu devletin,
milletin parası…
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sen
bu yandaş işini iyi biliyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya
gelin, hesaplar var, görelim.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sen
bu yandaş işini iyi biliyorsun! Nereden biliyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) –
Dolayısıyla, bunları araştıralım, eğer bunlar yalansa ben burada kendimi
yakarım, bak ben burada kendimi yakarım. Eğer yalan değilse siz de yakar
mısınız?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Bırak bu boş lafları!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu,
insan olun be, dürüst olun be! Biraz bu devletin malını korumasını bilin.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sen
bu yandaşlık konusunda doktora yapmışsın! Sen bu işi iyi biliyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) –
Mayanızda dürüstlük yok mu? Her namuslu insanın mayasında bir dürüstlük var ama
insanlar, eğer mayasında dürüstlük yoksa, her türlü yalanla eğer buna karşılık
vermeye kalkarsa benim bunlarla işim yok ki. Ben size burada rakam veriyorum,
mekân veriyorum.
Dolayısıyla, önergemizin
mahiyeti budur, hak ve adalet gereği bu önergenin kabul edilmesi lazım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım. Önerge oylanmadan önce…
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Öyle
bir madde yok orada.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Okumamışsın ki kanunu.
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sen
okumamışsın. Başkanı dinle.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bak
ya! 2’nci maddeyi okusana!
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen…
Önerge oylanmadan önce
Komisyon Başkanı bir açıklama talep etmiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, önerge gelmedi yalnız efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Önergeyi Türkçeleştiriyorlar!
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, bize dağıtılan 522 sıra sayılı kanunda bu madde böyle ama sonra
değiştirilmişse bilemem.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Başkan.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK
VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Efendim, Kamer Bey,
elindeki metnin sağ tarafına baksaydı mevcut önergedeki metnin nasıl olduğunu
görebilirdi. Böyle bir madde yok yani “Yönetim kurulu tasfiye sonrası elinde
kalan malları ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına aktaracak.” şeklinde bir madde
değişikliği söz konusu değil. Komisyonda böyle bir teklif vardı başlangıçta
ancak oradaki müzakerelerde, gerekçe de şuydu o teklifin getirilmesinde: İl
genel meclisi ilga olduğu için Eskişehir’de, zaten işin bir tarafı ortadan
kalkmış oluyordu. İl genel meclisi ile belediyeye pay edilecekti. İl genel
meclisi olmayınca bu pay etme durumu da muallaka düştü. O yüzden böyle bir
değişikliğe gidilmesi tasarlanmıştı ama müzakereler neticesinde bu ortadan
kalktı. Kamer Bey sanıyorum dikkatsizliği nedeniyle böyle bir önerge verdi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya,
size güven olmaz, güven olmaz, sonra onu yazarsınız.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK
VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Böyle bir şey yoktur
efendim.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Başkan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
2’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun 31/12/2013
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde
Tunceli Milletvekili Sayın Genç.
Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Vazgeçtim.
BAŞKAN – Vazgeçtiniz, peki.
Söz talebi yoktur.
3’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, teklifin tümünü
oylarınıza sunmadan önce karar yeter sayısı arayacağım.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır.
Böylece, teklifin tümü kabul
edilmiştir ve kanunlaşmıştır.
Konuşmak isteyen? Yok.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.58
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
21.10
BAŞKAN: Başkan
Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47’nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
4’üncü sıraya alınan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Geri Kabul
Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Geri Kabul
Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Ko-misyonu Raporu (1/843) (S. Sayısı: 517) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Komisyon raporu 517 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
talebi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Tümü üzerinde İhsan Kalkavan…
BAŞKAN – Tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili İhsan
Kalkavan.
Buyurunuz Sayın Kalkavan.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET İHSAN
KALKAVAN (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Geri Kabul Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı hakkında grubum adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sovyetler Birliği’nin
dağılmasıyla bağımsızlığını ilan eden Moldova Cumhuriyeti ile Türkiye'nin
ilişkileri uzun geçmişe dayanmaktadır. İki ülke arasındaki en önemli bağı
Gagavuz Türkleri oluşturmaktadır. Türk-Rus savaşlarından kaçan Gagavuz Türkleri
19’uncu yüzyıl başlarında Moldova’ya yerleşmişlerdir.
Gagavuzlarla Osmanlı
Dönemi’nden bu yana kopmayan bağlarımız Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan
sonra da devam etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün Gagavuzların sorunlarıyla
yakından ilgilendiği ve bu konuda görevliler gönderdiği bilinmektedir.
Yirmi yıldır özerk bir
cumhuriyet olan Gagavuzeli’nin Moldova’ya bağlı oluşu ilişkilerde önemli yer
taşımaktadır.
Türkiye Türkçesine en yakın
Türkçeyi konuşmalarından dolayı Gagavuzlarla kültürel paylaşımımız da söz
konusudur. Dolayısıyla akrabalık ilişkilerimiz de bulunmaktadır. Belirttiğim
tarihî bağların dışında Moldova ile yakın ilişkiler öneminin gereğinden birisi
de coğrafi
(x) 517 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
konumumuzdur. Bizim de üyesi
olduğumuz Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üyesi olan Moldova ile deniz
ve kara ticareti yollarının ortak oluşu, Karadeniz havzasında bulunan 2 ülke
olmaları ilişkilerinin önemini artırmaktadır.
Moldova, Sovyetler Birliği’nin
dağılması sonucu kurulan bağımsız devletlerin arasında ekonomisi en gelişmemiş,
fakir bir ülkedir. Bunda ülkenin deniz kıyısının olmayışının da etkisi vardır.
Ticari ilişkileri zayıf olan Moldova ağırlıklı olarak bir tarım ülkesidir.
Ayrıca, yurt dışı işçi gelirleri de ekonomiyi belirleyen faktörlerdendir.
Özellikle, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’de hatırı sayılacak sayıda, yaşlı
ve çocuk bakıcılığı yapan Moldova ve Gagavuz vatandaşı çalışmaktadır. Bu durum
ülkeye, onlar için, döviz girişi sağlamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1 Kasım 2012’de imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Vizelerin Karşılıklı Olarak
Kaldırılmasına İlişkin Anlaşma Moldova ile olan ilişkilerde önemli bir adım
olmuştur.
Ben bu düşüncelerle sözlerime
son veriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kalkavan.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MOLDOVA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GERİ KABUL
ANLAŞMASI İLE NOTALARIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 1 Kasım 2012
tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Geri Kabul Anlaşması” ile Notaların onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – 1’inci maddeyi
oylarınıza…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
– Sayın Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili konuşacak efendim.
BAŞKAN – Madde üzerinde Sayın
Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CELAL DİNÇER
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri,
517 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Moldova Cumhuriyeti Arasında Geri Kabul
Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
hakkında CHP Grubu adına 1’inci madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarı ile yasa dışı
yollardan sınırı geçmiş kişilerin, vatandaşı oldukları veya geldikleri ülkelere
düzenli, hızlı, güvenli ve insan onuruna yaraşır bir şekilde geri
gönderilmeleri için hukuki zemin oluşturma amacıyla Türkiye Cumhuriyeti ile
Moldova Cumhuriyeti arasında imzalanan anlaşmanın onaylanması amaçlanmıştır. Bu
anlaşma, sadece taraf olan ülke vatandaşlarını değil, taraf olan bir ülkeden
çıkarak diğer taraf ülkeye giren üçüncü ülke vatandaşlarını da kapsamaktadır.
Asıl sıkıntı da bu noktada oluşmaktadır.
Sınırlarımızın durumunu son
iki yılda net bir şekilde görmekteyiz. Maalesef sınır kapılarımız yol geçen
hanına dönmüştür, hatta bazı sınır kapılarımızda alternatif sınır kapıları dahi
oluşmuştur. Üç tarafı deniz olan ülkemizde deniz yollarıyla başka ülkelere
geçmek isteyen üçüncü ülke vatandaşlarının sayısı da son yıllarda iyice
artmıştır. Buna karşılık yasa dışı göçe karşı yeterince önlem alındığını
söyleyemiyoruz. Son günlerde büyük bir başarı gibi lanse edilen Avrupa
Birliğiyle yaptığımız anlaşmanın temel şartlarından biri, işte bu noktada
toplanmaktadır. Bilindiği üzere, Türkiye’yle Avrupa Birliği 16 Aralıkta Geri
Kabul Anlaşması’nı imzalamıştır. Aynı tarihte Türkiye’yle Avrupa Birliği Vize
Muafiyeti Yol Haritası Belgesi’ni imzalamıştır. Bu anlaşmanın imzalanmasının
“Adalet, özgürlük ve güvenlik” başlıklı 24’üncü faslın otomatik ve standart bir
gereği olduğu ileri sürülmekte ve sanki Türkiye’nin başka seçeneği olmadığı
izlenimi verilmeye çalışılmaktadır.
AKP iktidarı, Geri Kabul
Anlaşması’nı yeterince müzakere etmeden kabul ederek ciddi ve çok ağır bir
hataya imza atmıştır. Oysa müzakerelerde, Türk tarafının, Türkiye’nin coğrafi
konumundan kaynaklanan özellikleri ile uluslararası sözleşmeler bağlamındaki çekincelerini
yansıtacak hükümlere anlaşma metninde yer verilmesi hususunda ısrarcı olması
gerekirdi. AKP bunu yapmamış ve başarısız bir müzakere süreci yürütmüştür.
Öte yandan, Geri Kabul
Anlaşması ile vize arasındaki bağlantı, aslında Avrupa Birliği tarafının
kurduğu ve dayattığı bir bağlantıdır. Bu bağlantının Türkiye-Avrupa Birliği
ortaklık hukukunda yeri yoktur. Geri Kabul Anlaşması’nın bazı hükümleri,
Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler temel insan hakları
sözleşmelerinden olan Tüm Göçmen İşçiler ve Aile Fertlerinin İnsan Haklarının
Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’nin 22’nci maddesiyle çelişmektedir.
Göçmen işçilere ve aile fertlerine, sınır dışı edilmeden önce bulundukları
ülkede birtakım güvenceler sağlayan söz konusu madde, Geri Kabul Anlaşması’nın
düzensiz göçmenlerin gecikmeksizin sınır dışı edilmelerine yönelik
düzenlemeleriyle çelişmektedir.
Ayrıca, 4 Nisan 2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul ettiğimiz Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu’nda da benzer sınırlayıcı hükümler bulunmaktadır.
AKP iktidarı, Geri Kabul
Anlaşması ve söz konusu Birleşmiş Milletler sözleşmesi arasındaki uyumsuzluğu
giderecek adımları nasıl atacağını henüz net olarak açıklamamıştır.
Litvanya’nın başkentinde yapılan Doğu Ortaklığı Zirvesi öncesinde alınan karara
göre, Avrupa Birliği, Moldova’ya vizesiz seyahat yani Schengen kapılarını
açmaktadır. Böylece, Avrupa Birliğiyle müzakereleri sürdüren aday ülkeler
arasında sadece Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat yasağı uygulanır olacaktır.
Bu da Türkiye için sizin yarattığınız bir sonuçtur. Üstelik, aman Türkiye'den
kimse Avrupa Birliğine kaçmasın diye Bulgaristan sınırına keskin uçlu teller
gerilmektedir.
Daha önce pasaport, seyahat
belgelerinin güvenliği, göç yönetimi, sınır emniyeti gibi konularda Brüksel’in
şartlarını yerine getiren 3,5 milyon nüfuslu Moldova, şimdi, biyometrik
pasaportlar hazırlayarak Avrupa Birliği ülkelerine vizesiz gidip gelmeye
başlayacaktır.
Biz, sınırlarımızın
kontrolünü sağlamakta zorlanırken çevremizde bulunan ülkeler, birer birer, bizi
göç konusunda potansiyel bir tehlike görüp tedbirlerini almaktadır. Ben, bir
milletvekili olarak, bir Türk vatandaşı olarak bu durumdan fazlasıyla rahatsız
oluyorum ama maalesef iktidar hiç sesini çıkaramıyor.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; sınırlarımızın kevgire dönmesinin, düzensiz göçün yarattığı
insan trajedisinin yükünü yine devletimiz ve vatandaşlarımız çekecektir. Bizim,
bu anlaşmayla taahhüt ettiğimiz üçüncü ülke vatandaşlarının ülkelerine
iadesinde yaşayacağımız sıkıntı ve yine iade edene kadar misafir statüsünde
harcayacağımız emek ve maddi bedel, vatandaşımızın ödeyeceği vergilerle
sağlanacaktır.
Ben sormak istiyorum:
Ülkemize yoğun olarak gelen ve ülkemizi diğer ülkelere geçişte bir basamak
olarak gören, başta Afrika ülkeleri olmak üzere, diğer yabancı ülke
vatandaşları için bu ülkelerle Geri Kabul Anlaşması yaptınız mı, yapılmadıysa
neden yapılmamıştır? Avrupa Birliği ülkelerine rahatça vizesiz olarak
girebilecek Moldova gibi bir ülkenin vatandaşı, neden bizim ülkemize kaçak
olarak girsin veya neden pasaport süresini uzatmaksızın kalmaya devam etsin?
Bunu mantık kabul edebiliyor mu? Moldova’nın endişelerini gidermek için siz bu
anlaşmayı yapıyorsunuz.
Müzakereler başlarken AKP
iktidarı, önce vize muafiyetinin sağlanacağını, sonra Geri Kabul Anlaşması’nın
sağlanacağını söylemişti, oysa şimdi tam tersini yapmaktadır. Eski AB Bakanımız
Sayın Egemen Bağış, Geri Kabul Anlaşması’na hiç değinmeden, vize muafiyeti
diyaloğunun başlamasını bir başarı olarak lanse etmiştir. Gerçek durum tamamen
aksi yöndedir. AB’ye artık vizesiz girebilecekmiş gibi vatandaşlar avutulmuş ve
hava yaratılmıştır. Ne yazık ki kamuoyumuz aldatmacalarla yine yanlış
bilgilendirilmiştir.
Sonuç olarak, Geri Kabul
Anlaşması’yla vize konuları arasında hukuki bir bağlantı yoktur. Vize
müzakeresi sürecini kötü ve başarısız yürütmüştür bu iktidar. Kısaca, bu tür
geri kabul anlaşmaları bugünkü şartlarda ülkemiz lehine değil, tamamen aleyhine
olacaktır.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bu arada, söz diğer ülkelerden açılmışken asrın soygunu olarak
niteleyebileceğimiz 17 Aralık yolsuzluk operasyonu ve sonuçlarını hepimiz
biliyoruz, şüphelilerin yargıdan nasıl kaçırıldığına tanıklık ediyoruz. Şimdi
bazı Avrupa ülkelerindeki yolsuzluklardan ve sonuçlarından kısaca sizlere
bahsetmek istiyorum.
İsveç’te Mona Sahlin isimli
bir Bakanın, aldığı bir çikolatanın ödemesini özel kredi kartından değil, kamu
kurumuna ait kredi kartından yaptığı için istifa etmek zorunda kaldığını; on
beş yıl önce evinde yabancı bir kadını kaçak olarak çalıştırdığı için ve bunu
da bir televizyon programında itiraf ettiği için, vergi dairesinin harekete
geçmesi üzerine, Başbakanın istemi üzerine istifa etmek zorunda kalan Ticaret
Bakanı Maria Borelius’u; evinde kullandığı televizyonun 300 Türk liraya
karşılık gelen bandrol bedelini ödemediği için medyanın eleştirileri nedeniyle
istifa eden Kültür Bakanı Cecilia Stego Chilo’yu; kendi özel mülkü olan evinin
-üstüne basarak söylüyorum kendi evinin- üç penceresini devlete ait, devlete iş
yapan bir kamu müteahhidine yaptırdığı için Romanya eski Başbakanı Nastase’nin
iki yıl hapse mahkûm edildiğini ve şu an hapishanede olduğunu hatırlatmak
isterim. Biz de ise yakalama kararı olan biri, bizzat babası Başbakan olduğu
için yanında gezmekte, yargıya, güvenlik kuvvetlerine, kısaca devlete meydan
okunmaktadır. Çağdaş ve demokratik ülkelerde onurlu, şerefli politikacılar bu
lekeyle çalışamayacaklarını anlattıkları için istifa edebiliyorlar. Darısı,
hâlâ yolsuzlukları savunan, görmezden gelen, uyduruk darbe söylemleriyle
yolsuzlukları perdelemeye çalışan bizim politikacılarımızın başına diyorum,
tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Dinçer.
1’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 - Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Söz talebi? Yok.
2’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – 3’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, tasarının tümü, sayın
milletvekilleri, açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Geri Kabul Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı: 186
Kabul: 186(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Bayram Özçelik Fehmi Küpçü
Burdur Bolu”
Böylece, tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
Şimdi de, 5’inci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında
Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Kültür
Mer-kezlerinin Kuruluşu ve Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/764) (S.
Sayısı: 459)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyon
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, Türk Silahlı Kuvvetleri
deniz unsurlarının; korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle
mücadele amacıyla yürütülen uluslararası çabalara destek vermek üzere gereği,
kapsamı, zamanı ve süresi Hükûmetçe belirlenecek şekilde Aden Körfezi, Somali
kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi ve
bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından belirlenecek esaslara
göre yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934
sayılı Kararı'yla Hükûmete verilen ve 2/2/2010, 7/2/2011, 25/1/2012 ve 5/2/2013
tarihli 956, 984, 1008 ve 1031 sayılı kararları ile birer yıl uzatılan izin
süresinin Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca 10/2/2014 tarihinden itibaren bir
yıl daha uzatılmasına dair Başbakanlık tezkeresi (3/1091) ile kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere, 16
Ocak 2014 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
21.32
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.