DÖNEM: 24 CİLT: 68 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
42’nci
Birleşim
2 Ocak 2014 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’de yaşanan
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Kars
Milletvekili Ahmet Arslan’ın, Sarıkamış şehitlerini anma etkinliklerine ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Burdur
Milletvekili Bayram Özçelik’in, millî şair ve Burdur eski milletvekili Mehmet
Akif Ersoy’un 77’nci ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un, Başkanlık Divanı olarak 2014 yılının
hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ettiklerine ilişkin konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Sarıkamış şehitlerine Allah’tan rahmet
dilediğine, millî şair Mehmet Akif Ersoy’un ve bilim adamı Seyyid
Ahmet Arvasi’nin ölüm yıl dönümlerine ve yeni yılın
Türkiye’ye ve dünyaya barış ve nizam getirmesini niyaz ettiğine ilişkin
açıklaması
2.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Sarıkamış şehitlerimize Allah’tan rahmet
dilediğine ve İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Akif Ersoy’un herkes için
önemli bir şahsiyet olduğuna ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın,
2014 yılının ülkemize ve dünyaya sağlık, barış, mutluluk getirmesini
dilediğine, İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Akif Ersoy’a Allah’tan rahmet
dilediğine ve Sarıkamış şehitlerini rahmet ve minnetle andığına ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Cumhurbaşkanlığının, Bakanlar Kurulunda görev alan, Adalet Bakanı Sadullah
Ergin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Avrupa Birliği Bakanı
Egemen Bağış, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Ekonomi Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, İçişleri Bakanı
Muammer Güler ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın
bakanlık görevlerinden istifalarının kabul edildiğine; Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Başbakanın teklifi üzerine bakanlık görevinden
alındığına;
Ankara
Milletvekili Emrullah İşler’in Başbakan
Yardımcılığına, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın Adalet Bakanlığına, Sakarya
Milletvekili Ayşenur İslam’ın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına, Antalya
Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun Avrupa Birliği Bakanlığına,
Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına,
İstanbul Milletvekili İdris Güllüce’nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına,
Denizli Milletvekili Nihat Zeybekci’nin Ekonomi
Bakanlığına, Samsun Milletvekili Akif Çağatay Kılıç’ın Gençlik ve Spor
Bakanlığına, Karaman Milletvekili Lütfi Elvan’ın Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığına, TBMM dışından Efkan Ala’nın İçişleri Bakanlığına
atandıklarına,
İlişkin tezkeresi
(3/1356)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığında, Türkiye-Kuveyt Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve
Artvin Milletvekili İsrafil Kışla, Türkiye-Bahreyn Parlamentolar Arası Dostluk
Grubu Başkanı ve Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey,
Bursa Milletvekili İsmet Su, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve Ankara
Milletvekili Mustafa Erdem’den müteşekkil heyetin, Kuveyt Devleti Ulusal
Meclisi Başkanı Marzouq Ali M. Al-Ghanim
ve Bahreyn Krallığı Temsilciler Meclisi Başkanı Khalifa
bin Ahmed Al Dhahrani’nin
vaki davetlerine icabet etmek üzere 5-8 Ocak 2014 tarihlerinde Kuveyt ve
Bahreyn’e resmî ziyaretlerde bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/1357)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20 milletvekilinin, GDO’lu
(Genetiği Değiştirilmiş Organizma) ürünlerin insan ve çevre sağlığı üzerinde
yarattığı etkilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/806)
2.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, un ve ekmeğin üretiminden halka sunumuna kadar olan süreçte halk
sağlığını tehdit eden sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/807)
3.- Mardin
Milletvekili Erol Dora ve 22 milletvekilinin, cezaevlerinde anneleriyle beraber
kalan çocukların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/808)
C) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin
duyuru
VII.-
ANT İÇME
1.- TBMM dışından
İçişleri Bakanlığına atanan Efkan Ala’nın ant içmesi
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; Genel Kurulun, 7, 14, 21, 28 Ocak 2014 ile 4 ve 11 Şubat 2014
Salı günkü birleşimlerinde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;
8, 15, 22, 29 Ocak 2014 ile 5 ve 12 Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşimlerinde
sözlü soruların görüşülmemesine; 521 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
IX.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında
Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve
Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve
480’e 1’inci Ek)
XI.-
OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
480 ve 480’e 1’inci Ek) Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yerel seçimlerde aday olacak
bakanların seçim çalışmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Emrullah İşler’in cevabı (7/34226)
2.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, özelleştirilen Seyitömer
ve Kangal Termik Santralleri ile Hamitabat Doğalgaz
Çevrim Santraline ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/34769)
3.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, kapatılan Elektrik İşleri Etüt İdaresine ait
taşınır ve taşınmaz malların akıbetine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/34770)
4.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Diyarbakır ziyaretine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in
cevabı (7/34876)
5.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın afet yönetim planına
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin cevabı (7/35301)
6.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, 2004 MGK kararlarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in
cevabı (7/35485)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açıldı.
Başkanlık Divanı
teşekkül etmediğinden, 2 Ocak 2014 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşime 15.01’de son verildi.
Sadık YAKUT
Başkan
Vekili
II. - GELEN KÂĞITLAR
No:
57
2 Ocak 2014 Perşembe
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel ve 20 Milletvekilinin, GDO’lu
ürünlerin insan ve hayvan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/806) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.04.2012)
2. BDP Grubu
adına Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, ekmek üretim ve tüketim süreçlerinde halk sağlığını tehdit eden
unsurların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/807) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.04.2012)
3. Mardin
Milletvekili Erol Dora ve 22 Milletvekilinin, cezaevlerindeki annelerin ve
anneleriyle birlikte kalan çocukların sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/808) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.04.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, 2011 Genel Seçimlerinde seçmen listesi dışında oy
kullanan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/32264)
2.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Yeşil Yol Projesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34729)
3.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, yaşamını yitiren bir Marmaray çalışanına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34731)
4.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, İstanbul Kalkınma
Ajansının hibe sağladığı projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34732)
5.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Van’da halen konteyner kentlerde kalan
depremzedelerin mağduriyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34733)
6.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Suriye’den kaçak yollarla yurda zeytinyağı
sokulduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34734)
7.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, iş güvencesi ile ilgili yapılan çalışmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34735)
8.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kredi kartı mağdurlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/34736)
9.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kredi kartı limitlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/34737)
10.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, OECD İyi Yaşam Endeksinde Türkiye’nin
durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34738)
11.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Yunanistan’dan çalıştırılmak amacıyla doktor
davet edildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34739)
12.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Yunanistan’dan çalıştırılmak amacıyla doktor
davet edildiği idddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/34740)
13.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kaçak ürünler konusunda halkın
bilinçlendirilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/34741)
14.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kaçak ürünlerle mücadeleye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34742)
15.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, atıl vaziyette bulunan binalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34743)
16.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’a yönelik proje ve yatırımlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34744)
17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri’deki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34749)
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bitlis ve Siirt’teki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34750)
19.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa’daki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34751)
20.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’deki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34752)
21.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak’taki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34753)
22.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, iş ve meslek danışmanlarının statü kayıplarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/34754)
23.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir yıldan az süreli istihdam edilecek
geçici personele ilişkin hizmet sözleşmesinde yer alan bir hükmün çıkarılmasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/34755)
24.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/34756)
25.- İzmir
Milletvekili Hülya Güven’in, emekli maaşlarından Suriyeli mülteciler için
kesinti yapıldığı iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34757)
26.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, işçilerin sendikal faaliyetlerinde yaşadıkları
sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34758)
27.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır Çermik’teki bir fabrikada çalışan işçilerin
sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34759)
28.- İstanbul
Milletvekili Melda Onur’un, Özelleştirme İdaresinin hukuka aykırı işlemler
yaptığı iddiasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34760)
29.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa’daki il ve ilçe
müdürlüklerinin personel ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34772)
30.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum ve Elazığ’daki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34773)
31.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane ve Bayburt’taki il ve ilçe
müdürlüklerinin personel ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34774)
32.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Iğdır’daki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34775)
33.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’deki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34776)
34.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak’taki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34777)
35.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van ve Ağrı’daki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34778)
36.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri’deki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34779)
37.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki il ve ilçe müdürlüklerinin personel
ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34780)
38.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl ve Batman’daki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34781)
39.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bitlis ve Siirt’teki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34782)
40.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, biber gazı kullanımına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34783)
41.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Keklikpınarı
semtindeki bir arazinin hafriyat ve çöp sahası haline getirilmesinden kaynaklı şikayetlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34784)
42.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara Büyükşehir Belediye Encümeni kararıyla ODTÜ
Yolu çalışmasında görev alan personele ikramiye verilmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34785)
43.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, saldırı ve gasp olaylarına yönelik alınan
tedbirlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34786)
44.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, artan cinayetlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34787)
45.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, terör örgütüne yeni katılımlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34788)
46.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Mersin’deki köylerin yol ve su sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34789)
47.- Mersin
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, bir soruşturmaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34790)
48.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, bir yolsuzluk
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34791)
49.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, bir uygulamaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34792)
50.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’deki Suriyeli mültecilere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34793)
51.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Köşekbükü mağarasına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/34794)
52.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Anamur ilçesinin UNESCO Dünya Mirası geçici listesinde
yer almasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/34795)
53.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, 2012 yılı bütçesine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34797)
54.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un, belediyeler tarafından
“Bilgi Evi” adıyla kurulan etüt merkezlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34798)
55.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki il ve ilçe müdürlüklerinin personel
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34799)
56.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri’deki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34800)
57.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl ve Batman’daki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34801)
58.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bitlis ve Siirt’teki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34802)
59.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa’daki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34803)
60.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum ve Elazığ’daki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34804)
61.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane ve Bayburt’taki il ve ilçe
müdürlüklerinin personel ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34805)
62.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Iğdır’daki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34806)
63.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’deki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34807)
64.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak’taki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34808)
65.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van ve Ağrı’daki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34809)
66.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, eğitimin kalitesinin artırılmasına yönelik
çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34810)
67.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Bilişim Teknolojileri öğretmenlerinin
mağduriyetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34811)
68.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, dershanelerin kapatılmasından sonra
yaşanması muhtemel çeşitli sorunların önlenmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34812)
69.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, dershane ve etüt merkezlerinin kapatılması
çalışmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34813)
70.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, eğitim araştırma ve geliştirme dairesi
çalışanlarına verilen izinlerin akıbetine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34814)
71.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, 2012 ve 2013 yıllarına ait Denetim ve
Faaliyet Raporları sonuçlarına göre yapılan çalışmalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34815)
72.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, izleme ve değerlendirme grup başkanlıklarına
yapılan atamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34816)
73.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, bakanlık merkez teşkilatında yapılan akıllı kart
ihalesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34817)
74.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, motorlu taşıtlar sınavında görev alacaklar
için düzenlenen kurslardan para alınmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34818)
75.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, ismi değiştirilen okullara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34819)
76.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları
arasında sınavlarda rapor edilen durumlara ve güvenlik tedbirlerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34820)
77.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bakanlık tarafından iptal edilen bir sınavın
doğurduğu mağduriyetin giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34821)
78.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları
arasında ÖSYM Sınav Görevlileri Yönetimi Daire Başkanlığı ile Basın ve Halkla
İlişkiler Müşavirliği tarafından satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34822)
79.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, sorumluluk sınavlarında öğretmenlere sınav
ücreti ödenip ödenmediğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34823)
80.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları
arasında ÖSYM tarafından bilişim sistemleri için satın alınan mal ve hizmetlere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34824)
81.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2012 yılında ÖSYM
tarafından yapılan mal ve hizmet alımlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34825)
82.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları
arasında ÖSYM Hukuk Müşavirliği ile Soru Hazırlama ve Geliştirme Daire
Başkanlığı tarafından satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34826)
83.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2012 yılında ÖSYM
tarafından yapılan mal ve hizmet alımlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34827)
84.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları
arasında ÖSYM Bilgi Güvenliği ve Yönetimi Daire Başkanlığı tarafından satın
alınan mal ve hizmetlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34828)
85.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretmenlerin alan değişikliğine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34829)
86.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Bilişim Teknolojileri öğretmenlerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34830)
87.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, dağıtılan ders kitaplarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34831)
88.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel’in, İzmir’de taşımalı eğitime ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34832)
89.- İstanbul
Milletvekili Faik Tunay’ın, bir üniversitedeki mühendis alımına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34833)
90.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, ders ücretlerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34834)
91.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’un Çat ilçesindeki bir ilkokulun
eksikliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34835)
92.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, YÖK tarafından denklik belgesi verilmeyen kişilere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34836)
93.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Yüksek Hızlı Tren projelerine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34852)
94.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’deki il ve ilçe müdürlüklerinin
personel ihtiyacına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34853)
95.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa’daki il ve ilçe
müdürlüklerinin personel ihtiyacına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34854)
96.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Türk Telekom’un kamu kurumlarından sağladığı
kazanca ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34855)
97.- Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztrak’ın, Diyanet yetkililerinin
BDDK toplantılarına katılmalarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/34857)
98.- Ankara
Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan’ın, koruma talebinde bulunan kadın sayısı ile
koruma altındayken öldürülen kadın sayısına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34858)
99.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Suriye’nin BM’ye Türkiye için yaptığı bir
başvuruya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34859)
100.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, AB İlerleme Raporundaki bazı hususlara
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/34862)
101.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Anamuryum Antik kentinin
bakımsızlığına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34864)
102.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, yedek subaylardan yapılan OYAK kesintilerine ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/34865)
2 Ocak 2014 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42’nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz Artvin’de yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin’de yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. Sözlerimin başında bütün yurttaşlarımın yeni yılını kutluyor,
hepsine saygılarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere, Artvin son yıllarda büyük seçmen kaybına,
büyük kayba uğrayan bir il. Nüfusumuz hızla azalıyor; 1990 yılındaki nüfusla
bugünün arasında yaklaşık 30-35 binlik bir azalma var, bundan dolayı müthiş bir
azalma var. Bu gelinen noktada, öncelikle bunu vurgulamak istiyorum ama
Artvin’e ilişkin sorunlara başlamadan önce, siyasal iktidarın Artvin’e bakış
açısını yapmaması gerekenleri yapmak, yapması gerekenleri ise yapmamak şeklinde
özetlemek istiyorum. Bu beş dakikalık süre içerisinde, ilçelere ilişkin
sorunları kısaca arz etmek istiyorum değerli milletvekilleri.
Yusufeli
ilçesinden başlarsak: Yusufeli’de bir kamulaştırma
sorunu var, baraj sahası içerisinde kalıyor, kamulaştırmaya ilişkin bu…
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, sol tarafınıza bakar mısınız? Duyamıyoruz.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bayraktutan.
Sayın
milletvekilleri, lütfen sessiz olalım.
Buyurun efendim.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Devamla) – Sayın Başkan, bir daha alabilir miyim?
Gelinen noktada,
Yusufeli’nin sorunları var, kamulaştırmaya ilişkin sorunları var. Yusufeli halkı, bir an evvel kamulaştırmaya ilişkin sorunların
giderilmesini istiyor, kamulaştırmaya ne zaman başlanacağına ilişkin
belirsizliğin bir an evvel ortadan kalkmasını istiyor, ilçe merkezine ilişkin
belirsizliğin bir an önce ortadan kalkmasını istiyor ve Yusufeli’nin Kılıçkaya beldesi biliyorsunuz Türkiye’nin ilk kadın
belediye başkanının olduğu yerdir, İsviçre’de kadının adı yokken Kılıçkaya’da kadın belediye başkanı vardı, Kılıçkaya’da ne yazık ki belediye kapatıldı, bunlara
ilişkin sorunların ortadan kaldırılmasını istiyor. Bir de büyük
marketlere ilişkin sorunlar var.
Yine, Ardanuç
ilçemizde bitmeyen bir dere yolu şikâyetimiz var. Bütün bakanlara soruyoruz,
beş yıldır soruyoruz, hep öbür yıllara öteliyorlar, dere yolunun bitirilmesini
talep ediyoruz. İspir-Olur yoluna ilişkin sorunlar var, bunların kaldırılmasını
istiyoruz. Ardanuç ilçesi -buradan defalarca söyledim- adliyenin kapatılmasına
ilişkin bu tasarrufun geri alınmasını istemektedir, hastane sağlık ocağına
dönüştürüldü, bunun kaldırılmasını istemektedir.
Şavşat ilçemiz:
Hopa Dağı Tüneli yapılmaya başlandı, teşekkür ediyoruz ama bunun bir an önce
mutlaka Sahara Tüneli’yle birleştirilmesi, o transit
yolun gündeme getirilmesi gerektiğini bir kere daha ifade ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, 15 Temmuz 2009’da Şavşat’ta bir facia oldu, 5 vatandaşımız ne
yazık ki -dere ıslahı yapılmadığı için- hayatlarını kaybettiler. O günden
bugüne kadar, Devlet Su İşlerinin orada yapmış olduğu herhangi bir şey yoktur,
şehir içi geçişinin mutlaka halledilmesi gerektiğini ifade ediyoruz.
AHMET YENİ
(Samsun) – Tünelleri anlat.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Devamla) - Şavşatlının hastaneye ilişkin tereddütleri var, sağlık ocağına
dönüştürüleceğine ilişkin kaygıları var. Bunu bir kere daha buradan ifade etmek
istiyorum.
Artvinli de şunu
ifade etmek istiyor değerli arkadaşlarım: Artvin’de, Cerattepe’de
maden istemiyoruz, madenle Artvin’in kirletilmesini istemiyoruz. Bir kere daha
yüce Parlamentodan bunu Türkiye’ye haykırmak istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Borçka’ya
ilişkin: Bakın, burada milletlerarası anlaşmalarla kabul ettik; Borçka’da bir
Muratlı Sınır Kapısı’nın açılması gerekir diye ısrarla ifade ettik, o anlaşmayı
kabul ettik. Muratlı Sınır Kapısı’yla alakalı neyi bekliyorsunuz, bunu merak
ediyorum? Borçkalı da merak ediyor, Artvinli de merak
ediyor değerli arkadaşlarım.
Murgul yüksekokul
istiyor, diğer ilçeler de istiyor. Murgul’daki yüksekokulun bir an önce
açılmasını, bunun yanında kapatılan Damar Belediyesinin bir an önce açılmasını
biraz önce de ifade ettim, Şavşat’ta, kapatılan Meydancık Belediyesinin de bir
an evvel açılmasını ifade etmek istiyorum.
Hopa ilçemizde de
sorunlar var değerli arkadaşlarım. Sarp Sınır Kapısı ne yazık ki yeterli fiziki
koşullara sahip değil. Gürcistan’a gidin, bir de bizim tarafa gelin, iki taraf
arasındaki farkı görürsünüz. Bu farkın giderilmesi gerekiyor. Sarp Sınır
Kapısı’ndaki iyileştirmelerin mutlaka olması gerekiyor, tır kuyruklarının
kaldırılması gerekiyor, köyle Sarp Sınırı arasındaki o fiziki imkânsızlıkların
mutlaka ortadan kaldırılması gerekiyor.
İlk olarak,
Türkiye’de bir ilçede, ilçe sınırları içerisinde hidroelektrik santrali kuruldu
Arhavi’de, duvarlarla çevrildi. Arhavi bu hidroelektrik santraline “Hayır.”
diyor. Bakana geçen yıl dedim ki: “Bakın, Kamilet
Vadisi’nde bir cinayet işliyorsunuz. Ne zaman bu cinayeti düzelteceksiniz?” Bir
yıl önce Bakan dedi ki: “Bugün yarın geliyorum, bu cinayeti mutlaka
düzelteceğim.” Bir yıl geçti, Bakan hâlen Arhavi’ye gelmedi. Cerattepe’ye ilişkin cinayeti de söylemiştim. Ne yazık ki
Bakan bugüne kadar daha Artvin’e gelmedi. Buradan Enerji Bakanına bir kere daha
sesleniyorum: Lütfen, bu cinayetleri durdurun.
Değerli
arkadaşlarım, Artvin Türkiye’nin en önemli kentlerinden bir tanesi. Artvin bir cumhuriyet kenti. Artvin’de 4 dil konuşuluyor;
Gürcüce konuşuluyor, Lazca konuşuluyor, Hemşince konuşuluyor, Türkçe
konuşuluyor ama şunun iyi bilinmesini istiyorum: Bunlar bizim zenginliğimiz
değerli arkadaşlarım. Artvinliler her türlü siyasal düşünceye sahiptirler. Bu
siyasal düşüncelere sahip olmalarına rağmen, Artvin’den her siyasal düşünce
çıkar, bir tek vatan haini çıkmaz; bunu bir kere daha buradan ifade etmek istiyorum.
(CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Biz bayrağımızı seviyoruz,
ülkemizi seviyoruz, devletimizi seviyoruz.
Sözlerimi
bitiriyorken diyorum ki Artvin Türkiye’dir, Türkiye de Atatürk; Atatürk
Türkiye’dir, Türkiye de Artvin.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un,
Başkanlık Divanı olarak 2014 yılının hayırlı ve uğurlu olmasını temenni
ettiklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Başkanlık Divanı olarak 2014 yılının hayırlı ve uğurlu
olmasını, aynı zamanda ülkemize, milletimize iyilikler, güzellikler getirmesini
temenni ediyorum.
Gündem dışı
ikinci söz Sarıkamış şehitlerini anma etkinlikleriyle ilgili söz isteyen Kars
Milletvekili Ahmet Arslan’a aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan’ın, Sarıkamış
şehitlerini anma etkinliklerine ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET ARSLAN
(Kars) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; ben de bütün insanlığın
sağlıklı, huzurlu, mutlu bir yıl geçirmesi temennisiyle herkesin yeni yılını
kutluyorum.
22 Aralık 1914
Sarıkamış Harekâtı’nın 99’uncu yıl dönümü
münasebetiyle düzenlenecek olan şehitleri anma etkinlikleri kapsamında söz
aldım. Herkese saygılar sunuyorum, çok teşekkür ediyorum.
Efendim, “Sarıkamış şehitlerini anmak” derken önce o coğrafyadan
başlamak lazım, 1000’li yıllarda Anadolu’ya gelip 1033’te şehit olan Ebû’l Hasan Harakânî ve
arkadaşlarından başlamak lazım ve yine 1064’te Anadolu topraklarına giren
Sultan Alparslan ve arkadaşlarından bahsetmek lazım, Sarıkamış şehitlerinin
olduğu ana yani bundan doksan dokuz yıl öncesine gelinceye kadar o coğrafyada
verdiğimiz 1,5 milyon şehitten bahsetmek lazım. Dolayısıyla, bütün bunlardan bahsedince Anadolu topraklarının, bu
coğrafyanın ne kadar önemli olduğunu, ne kadar ecdadın kanıyla sulanmış
olduğunu iyi bilmek ve bunu gençlerimize iyi aktarmak lazım.
Sarıkamış’ta ne
oldu? Sarıkamış’ta Balkanlardan, Selanik’ten, Bağdat’tan, Irak’tan, Suriye’den,
Filistin’den, Yemen’den, Anadolu coğrafyasının dört bir tarafından ecdat geldi.
Ecdat geldi, ecdat sadece vatanı düşünmedi, sadece milleti, memleketi, bunların
uğruna donmayı değil, bunların uğruna şehit olmayı göze aldı.
Sadece bununla ölçmemek lazım. Sarıkamış olmasaydı Çanakkale belki de olmayacaktı. Sebebi şu:
Güneyden Çanakkale üzerinden istila, kuzeyden Karadeniz üzerinden İstanbul’u
istila düşünülmüştü ve Anadolu toprakları böylece peşin peşin
peşkeş çekilmiş, bölünmüştü. Hâlbuki, Sarıkamış,
Kafkaslarda Rusları bloke edince sadece Çanakkale’de güneyden gelen düşmanlarla
mücadele ettik ve Çanakkale’yi böyle kazandık. İşte, onun için Çanakkale’yi,
Sarıkamış’ı, ecdat her nerede kanını döktüyse Türkiye’nin, Anadolu’nun her
toprağında ecdadı böyle yâd etmek, böyle anmak lazım. Onun için, Ulu Önder
Atatürk geleceğimizi gençlere emanet ettiyse bunları bugünkü gençlere iyi
anlatmak lazım ancak gelecek genç nesillere de iyi aktarmak lazım. Geçmişimizi
iyi bilmez isek geleceği sağlıklı kuramayız. Bunu bilerek, bu düstur üzerine,
geçen yıl 20 bin kişi yürüdü, bu sene 30 bin kişi yürüyecek, önümüzdeki yıl,
100’üncü yılda 100 bin kişi yürüyecek. Gençler ecdadını böyle yâd edecek,
şühedanın izinde böyle yürüyecek. Onun için, teşekkürü hak eden birçok kişi
var, birçok kurum var. Sayın Başbakan ve hükûmetlerimiz Sarıkamış’ı,
Çanakkale’yi gençlerin ve ülkenin gündemine getirdiğinden beri, Sarıkamış
utancımız değil, gururumuz olmuştur. Sarıkamış’ta yenilmiş olabiliriz ancak
Sarıkamış’ı sadece bir yenilgi olarak görmemek gerektiğini zaten izah ettim.
Dolayısıyla, bu konuda Sayın Başbakana, Hükûmete, birçok bakanlığın katkısı
var, birçok kurumun katkısı var, onlara teşekkür etmek lazım.
Biz Kars
milletvekilleri olarak, biz Hükûmet olarak neler yapıyoruz, neler yapmaya
çalışıyoruz, bir iki cümle de ondan bahsedeyim. 99 metre yüksekliğinde bir anıt
yapıyoruz Kazımpaşa Tepesi’ne. 96 metrekare bayrağı
haiz, âdeta o coğrafyâda her yerden gözükebilecek bir
anıt yapıyoruz.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Ucube olmasın o! Ucube olmasın dikkat et!
AHMET ARSLAN
(Devamla) – Onunla birlikte, 850 metrekare kapalı alana sahip olan hilal
şeklinde bir tören alanı ve bu tören alanının önünde de 55 metre, yıldız
şeklinde bir tabanı olan bayrak direği yapıyoruz.
Yine, Sarıkamış Harekâtı’nın tanıtım ve araştırma merkezi: 35 bin metrekare
üzerine kurulu, 11 bin metrekare kapalı alanı olan ve inşaat ihalesine
çıkılmış, 9 Ocakta inşaat teklifleri alınacak olan, kümbetlerle çevrili, hilal
şeklinde bir başka tanıtım ve araştırma merkezi yapıyoruz. Bu konuda TOKİ’ye,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına, Orman ve Su İşleri Bakanlığımıza, Milli
Parklar Genel Müdürlüğümüze çok çok teşekkür ediyoruz.
Tabii, sadece bununla
kalmıyoruz. Ecdadın kanıyla suladığı toprakların hakkını vermek için Kars’ta,
Sarıkamış’ta, Kağızman’da, Selim’de, Arpaçay’da, Akyaka’da, Digor’da ve Susuz’da, her yerde bölünmüş yollar yapıyoruz, demir
yolları yapıyoruz, hastaneler, barajlar yapıyoruz, turizm yatırımları
yapıyoruz.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Heykelleri yıkıyoruz, anıtları yıkıyoruz da de!
AHMET ARSLAN
(Devamla) - Bu konuda, ben, 5’inde anma etkinliğimizde bizimle birlikte
yürüyecek herkese şimdiden saygılar sunuyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Anıtları yıkıyoruz de.
AHMET ARSLAN
(Devamla) – Heykellerle ilgili çok şey söylerim, ucubeyle ilgili çok şey
söylerim, Ermenistan’ı kardeş ilan edenlerle ilgili çok şey söylerim ama yeri
değil, önemli olan Sarıkamış.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündem
dışı üçüncü söz millî şairimiz ve Burdur Milletvekili Mehmet Akif Ersoy’un
77’nci ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Burdur Milletvekili Bayram
Özçelik’e aittir.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in, millî şair ve
Burdur eski milletvekili Mehmet Akif Ersoy’un 77’nci ölüm yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mehmet Akif Ersoy’umuzun
vefatının 77’nci yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İstikbalimizin ve
istiklalimizin şairi Mehmet Akif Ersoy, 27 Aralık 1936 yılında rahmeti rahmana
kavuştu. “Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma; sessiz yaşadım, kim beni
nereden bilecek?” Mehmet Akif de öldükten sonra amel defteri kapanmayanlardan,
faydalı ilim bırakanlardan birisi; vefatından sonra birçok mütefekkire, gönül
dostuna, Allah dostuna, hak davası olan devlet adamına ve siyasetçiye,
öğretmene, öğrenciye ilham ve yol gösterici olmuştur.
Mehmet Akif
Ersoy, cumhuriyetimizin ilk meclisinde Burdur Milletvekili olarak görev yaptı.
Fazilet mücadelesinde, Millî Mücadele’de, Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’nun
topraklarını gezerken Burdur’umuza uğradı ve Burdur’umuzdaki vatandaşlarımız
tarafından karşılandı ve bağrına basıldı.
Millî
Mücadele’den zaferle çıktıktan sonra, Mehmet Akif Ersoy aynı zamanda Burdur ve
Biga’dan milletvekili seçildi. Kendisi, o dönemde evliyalar ve âlimlerin olduğu
Burdur ilinin milletvekilliğini bizzat tercih etmiş ve bu mutluluğunu Burdur
halkıyla paylaşmıştır.
Mehmet Akif
yaşarken bin bir güçlükle, zorlukla, baskıyla, fakruzaruret
içerisinde yaşamış olmasına rağmen, şimdi binlerce isimde, okulda, mahallede,
sokakta, kültür merkezinde ve Burdur halkının kadirşinaslığı olarak da Mehmet
Akif Ersoy Üniversitesinde ismi yaşatılmaktadır. 21 bin öğrencisiyle Mehmet
Akif Ersoy Üniversitesinde “Asım’ın nesli diyordum ya nesilmiş
gerçek./Çiğnetmedi namusunu işte, çiğnetmeyecek!” dizeleriyle gençlerimize ümit
oldu, ilham oldu.
Biz, Mehmet
Akif’i dindar olduğu için seviyoruz. Biz, Mehmet Akif’i inandığı gibi yaşayan
adam olduğu için seviyoruz. Biz, Akif’i haksızlık karşısında susmadığı için
seviyoruz. Biz, Akif’i mazlumun, garibin gurebanın,
fakirin fukaranın yanında olduğu için seviyoruz. Biz, Mehmet Akif’i İstiklal
Marşı’nı satmadığı için seviyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Özellikle, sosyal
çalkantıların yaşandığı günümüzde, Akif’in bir baba olarak ailesine,
çocuklarına yazdığı mektupların okunmasını tavsiye ediyoruz. Nesilden nesile Safahat’ın aktarılmasını tavsiye ediyoruz. Devlet
adamları ve siyasetçilerin halkın yanında, halkın dinî ve millî değerleriyle
düşünüp onları istikbale taşımanın mihenk taşlarını öğrenmelerini istiyoruz.
Mehmet Akif’in ömrü boyunca erdemli, şahsiyetli, vakarlı, dik duruşun nasıl
hayatına yansıdığını herkesin bilmesi ve öğrenmesi gerekiyor. Ne acıdır ki
İstiklal Marşı’nı yazdığı hâlde, ülkesinden sürgüne gönderilen tek şairdir.
Allah’tan sürgüne gitmiştir. İstiklal Marşı’nı yazdığı hâlde, istiklal
mahkemelerinde yargılanmaktan kurtulmuştur.
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) – Döndükten sonraki sözünü de söyle. İstismar etme, döndükten
sonraki sözünü söyle.
BAYRAM ÖZÇELİK
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, ülkesini yöneten devlet adamlarının
rehberi ve izinde gittiği Mevlâna olursa, Yunus olursa, Hacı Bektaş olursa,
Hacı Bayram Veli olursa, ülkesini yöneten bir Başbakanın baş
ucu kitabı Safahat olursa, Mehmet Akif olursa endişelenmeyin, tereddüde
düşmeyin çünkü onun yüreğinde gözyaşı medeniyetinin izleri vardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) – “Müslümanlığın en iyi yaşandığı ülke Türkiye’dir.” demiştir. Onu
da söyle, istismar ediyorsunuz.
BAYRAM ÖZÇELİK
(Devamla) – İçeride ve dış politikada bir tarafta zulmeden varsa, diğer tarafta
mazlum varsa Türkiye’nin tavrı ne olacak diye tereddüde düşmeyin.
Mehmet Akif:
“Zulmü
alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi
için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma
saldırdı mı, boğarım! ...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa
yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun
ardında zağarlık yapamam;
Hele hak namına
haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan
beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale! “
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Arkadaşlarına bak, bize bakma!
BAYRAM ÖZÇELİK
(Devamla) – “Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki,
fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara
gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek
için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da
geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim,
çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.” (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) - O “yerim” lafından sonra arkadan ne gelecek diye bekledik! “Rüşvet
yerim…”
BAYRAM ÖZÇELİK
(Devamla) - Ülkeyi yönetenler hedef koymuşsa, “2023”, “2053” ve “2071” diyorsa
niye tereddüde düşülür?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) - Safahat’ta “Rüşvet yerim” yok ama,
haberiniz olsun!
BAYRAM ÖZÇELİK
(Devamla) – Akif ne diyor:
“Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm
varsa, eminim, budur ancak.
Dünyada inanmam,
hani görsem de gözümle.
İmanı olan kimse
gebermez bu ölümle:
Ey dipdiri
meyyit, ‘İki el bir baş içindir.’
Davransana...
Eller de senin, baş da senindir!” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Bugün olsa ayakkabı kutusu için şiir yazardı!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sayın Başkan, hızını alamadı arkadaş ya!
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özçelik.
BAYRAM ÖZÇELİK
(Devamla) – Mehmet Akif’in hayatımızda en kestirme yol tavsiyesi:
“Allah’a güven, sa’ye sarıl, hikmete râm ol.
Yol varsa budur,
bilmiyorum başka çıkar yol.”
Mehmet Akif’in
ruhu için en güzel hediyemiz Fatiha olsun.
Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Halaçoğlu sisteme girdi, önce ona söz vereyim, sonra size. Siz de lütfen
sisteme girin Sayın İnce.
Sayın Halaçoğlu,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Sarıkamış
şehitlerine Allah’tan rahmet dilediğine, millî şair Mehmet Akif Ersoy’un ve
bilim adamı Seyyid Ahmet Arvasi’nin
ölüm yıl dönümlerine ve yeni yılın Türkiye’ye ve dünyaya barış ve nizam
getirmesini niyaz ettiğine ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle, 22
Aralıkta başlayan Sarıkamış Harekâtı sebebiyle, harekât sırasında -kayıplarıyla
beraber- şehit olan 60 bin vatan evladı için Allah’tan rahmet diliyorum.
Ardından, 27
Aralıkta hayatını kaybeden millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u minnet ve
rahmetle anıyorum. Makamı cennet olsun, nur içinde yatsın ve onun söylediği
gibi, Allah bir daha bu ülkeye İstiklal Marşı yazdıracak bir konuma getirmesin.
Yine, 31 Aralıkta
hayatını kaybeden değerli felsefeci ve bilim adamı, üstat Seyyid
Ahmet Arvasi Beyefendi’nin ölüm yıl dönümüdür. Ona da
Allah’tan rahmet diliyorum, Allah makamını cennet etsin.
Yeni yılın bütün
Türk milletine ve Türkiye’ye, dünyaya barış ve nizam getirmesini, birlik
beraberliğimizi bozmamasını, bütün, Türkiye için oyunlar düzenleyenlerin
oyunlarının bozulmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz
ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın İnce…
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Sarıkamış
şehitlerimize Allah’tan rahmet dilediğine ve İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet
Akif Ersoy’un herkes için önemli bir şahsiyet olduğuna ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Sarıkamış
şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Fakat Sayın Bayram Özçelik’e de şunu
hatırlatmak istiyorum: Mehmet Akif İstiklal Marşı’mızın şairi, hepimiz için
önemli bir şahsiyet. Bu tür şahsiyetleri istismar etmemek lazım, kamuoyunu
yanlış bilgilendirmemek lazım, söyleyip söyleyip de
son kısmını eksik bırakmamak lazım. Örneğin, Mehmet Akif Ersoy, Mısır’dayken
yazdığı bir mektupta aynen şöyle der: “Müslümanlık da Türkiye’de, insanlık da
Türkiye’de; on bir yıl kaldım, on bir saat daha kalsaydım çıldırırdım. Allah
benim ömrümden alsın, Mustafa Kemal’e versin.” (CHP sıralarından alkışlar) Bu
mektubu da unutmamak lazım. Dolayısıyla, Mehmet Akif İstiklal Marşı’mızın
şairidir, AKP’nin şairi değildir.
Teşekkür
ediyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Satır…
3.- İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satır’ın, 2014 yılının ülkemize ve dünyaya
sağlık, barış, mutluluk getirmesini dilediğine, İstiklal Marşı’mızın şairi
Mehmet Akif Ersoy’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Sarıkamış şehitlerini rahmet
ve minnetle andığına ilişkin açıklaması
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de 2014
yılının ülkemize ve dünyaya sağlık, barış, mutluluk getirmesini, kardeşlik
hukukumuzun azami derecede artmasını temenni ediyorum, değerli
milletvekillerimizin de yeni yıllarını tebrik ediyorum.
İstiklal
Marşı’mızın şairi Mehmet Akif’e Allah’tan rahmet diliyor, bir daha istiklal
marşı yazılmayacak günler temenni ediyorum.
Sarıkamış Harekâtı’yla ilgili de Sarıkamış Harekâtı’nda
vatan topraklarını savunmak uğruna şehit düşen kahraman vatan evlatlarını
ebediyete intikallerinin 99’uncu yıl dönümünde rahmetle, minnetle anıyor,
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Cumhurbaşkanlığının,
bazı Bakanlar Kurulu üyelerinin istifalarına ve bazı bakanlıklara yapılan
atamalara ilişkin bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Cumhurbaşkanlığının, Bakanlar
Kurulunda görev alan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Fatma Şahin, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan, Gençlik ve
Spor Bakanı Suat Kılıç, İçişleri Bakanı Muammer Güler ve Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın bakanlık görevlerinden istifalarının
kabul edildiğine; Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Başbakanın
teklifi üzerine bakanlık görevinden alındığına;
Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in Başbakan Yardımcılığına, Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ’ın Adalet Bakanlığına, Sakarya Milletvekili Ayşenur İslam’ın Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığına, Antalya Milletvekili Mevlüt
Çavuşoğlu’nun Avrupa Birliği Bakanlığına, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına, İstanbul Milletvekili İdris Güllüce’nin
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, Denizli Milletvekili Nihat Zeybekci’nin
Ekonomi Bakanlığına, Samsun Milletvekili Akif Çağatay Kılıç’ın Gençlik ve Spor
Bakanlığına, Karaman Milletvekili Lütfi Elvan’ın Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığına, TBMM dışından Efkan Ala’nın İçişleri Bakanlığına
atandıklarına,
İlişkin tezkeresi (3/1356)
“25/12/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi: a) 06/07/2011 tarihli ve B.01.0.KKB.01-08-3-503 sayılı yazımız.
b) 02/11/2011 tarihli ve B.01.0.KKB.01-08/C-2-716 sayılı
yazımız.
c) 24/01/2013 tarihli ve B.01.0.KKB.01-08/C-1-76 sayılı yazımız.
ç) Başbakanlığın,
25/12/2013 tarihli ve 69471265.300-01-11024 sayılı
yazısı.
d) Başbakanlığın,
25/12/2013 tarihli ve 69471265.300-01-11026 sayılı
yazısı,
İlgi (a), (b) ve (c) yazılar ile atanarak Bakanlar Kurulunda görev
alan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma
Şahin, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Nihat Ergün, Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan, Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç, İçişleri Bakanı Muammer Güler ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırım bakanlık görevlerinden istifa etmişler ve istifaları
kabul edilmiştir. Ayrıca Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar Başbakanın teklifi üzerine bakanlık
görevinden alınmıştır.
Bu sebeple, ekli
listede yer alan şahıslar karşılarında belirtilen bakanlıklara Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nın 109 ve 113’üncü maddeleri ile 3046 sayılı Kanun’un
4’üncü maddesi uyarınca atanmışlardır.
Bilgilerinize
sunarım.
Abdullah
Gül
Cumhurbaşkanı
EK: 1 adet liste”
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yanlış söylüyor, Erdoğan Bayraktar kendi istifa etti, görevden
alınmadı!
“BAKANLAR LİSTESİ
ADI
VE SOYADI BAKANLIĞI
Ankara Milletvekili Emrullah
İşler Başbakan Yardımcısı
Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ Adalet Bakanı
Sakarya Milletvekili Ayşenur
İslam Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı
Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu Avrupa
Birliği Bakanı
Kocaeli Milletvekili Fikri
Işık Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı
İstanbul Milletvekili İdris
Güllüce Çevre ve
Şehircilik Bakanı
Denizli Milletvekili Nihat
Zeybekci Ekonomi
Bakanı
Samsun Milletvekili Akif
Çağatay Kılıç Gençlik ve Spor
Bakanı
Efkan
Ala İçişleri Bakanı
Karaman Milletvekili Lütfi
Elvan Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı”
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
VII.- ANT İÇME
1.- TBMM dışından İçişleri Bakanlığına atanan Efkan Ala’nın
ant içmesi
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Anayasa’nın 109’uncu maddesine göre atanan ve milletvekili
olmayan İçişleri Bakanının Anayasa’nın 112’nci maddesine göre ant içmesi
gerekmektedir.
Şimdi, İçişleri
Bakanı Sayın Efkan Ala’yı ant içmek üzere kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın
Ala. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)
(İçişleri Bakanı
Efkan Ala ant içti)
(AK PARTİ ve
Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz.
Biz de yeni
görevinde başarılar diliyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN - Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, yemini yanlış yaptı.
BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen oturun!
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20
milletvekilinin, GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş
Organizma) ürünlerin insan ve çevre sağlığı üzerinde yarattığı etkilerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/806)
“Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Genetiği
Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) güvenli transferi, kullanımı, sınır ötesi
hareketler dikkate alınarak…”
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bir dakika ya!
Sayın Başkan,
okunan metni, yanlış yaptı... Yahu sana bir laf söylüyorum...
BAŞKAN – Sayın
Genç, böyle bir usul yok, lütfen…
“…insan ve hayvan
sağlığı üzerindeki riskleri ile biyolojik çeşitliliğin korunması ve
sürdürülebilir kullanımı, yetişmiş insan gücünün arttırılarak teknolojinin
yakından takip edilebilmesi için gerekli önlemlerin alınması amacıyla…”
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan, niye dinlemiyorsunuz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Niye dinlemiyorsunuz canım? Yemini yanlış yaptı.
Şimdi, bu zat,
İçişleri Bakanlığına geldikten sonra polis darbesini yaptırmıştır.
AHMET YENİ
(Samsun) – Otur yerine be! Yeter be!
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Savcının çağırdığı kişileri savcıya getirmemiştir ve İçişleri
Bakanı olan kişi polis darbesi yapmıştır. Anayasa’ya nasıl sadakat yemini
ediyor?
“…Anayasa’mızın
98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün
104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini saygılarımızla arz ederiz.”
(AK PARTİ’li bir grup milletvekilinin Bakanlar Kurulu sıraları
önünde toplanmaları)
BAŞKAN – Böyle
bir usulümüz yok, lütfen…
AHMET YENİ
(Samsun) – Otur yerine!
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Ya otur yerine be, otur ya!
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Anayasa’ya sadakat değil, Anayasa’ya sadık kalmayacağına yemin
etmesi lazım!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Sana ne be, sana ne! Geç yerine!
1) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
2) Mustafa Kalaycı (Konya)
3) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
4) Seyfettin Yılmaz (Adana)
5) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
6) Emin Çınar (Kastamonu)
7) Ali Öz (Mersin)
8) Mehmet Erdoğan (Muğla)
9) Enver Erdem (Elâzığ)
10) Alim Işık (Kütahya)
11) Sümer Oral (Manisa)
12) Necati Özensoy (Bursa)
13) Bülent Belen (Tekirdağ)
14) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
15) Celal Adan (İstanbul)
16) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
17) Sadir Durmaz (Yozgat)
18) Meral Akşener (İstanbul)
19) Tunca Toskay (Antalya)
20) Mustafa Erdem (Ankara)
21) Mehmet Şandır (Mersin)”
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Başkan, burayı şov alanına döndürdünüz ya! Şov
yani şov, tiyatro gibi. Oradan alkış geliyor, böyle bir şey olur mu ya!
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, ara verin de bu iş bitsin, ondan sonra…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Ara verin de ondan sonra…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Anlaşılmıyor Sayın Başkan, anlaşılmıyor.
“Gerekçe:
Geçtiğimiz yirmi
yıl içerisinde genetik mühendisliği teknikleri olarak da adlandırılan modern biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş hastalık ve
zararlılara dayanıklı bitki çeşitlerinin insan sağlığı ve çevre üzerindeki
olası olumsuz etkileri yoğun şekilde tartışılmakta, bu yeni teknolojinin
sunduğu olanaklar farklı açılardan sorgulanmaktadır.”
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) – Ara verin Sayın Başkan, öyle şey olur mu ya!
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Şu kutlamaları bitirelim ya! Biz bir şey anlamıyoruz ya!
Anlaşılmaması için mi yapıyorsunuz bunu Sayın Başkan?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Ooo, çarşı hamamına döndü Meclis ya! Bu
ne böyle?
BAŞKAN – Sayın
milletvekili, neye itiraz ediyorsunuz, anlaşılır gibi değil?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Çarşı hamamına döndü!
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Baksanıza şuraya! Biz anlamayalım diye mi yapıyorsunuz?
BAŞKAN – Yeni
sayın bakanlar var, sayın milletvekilleri tebrik ediyorlar, biz bunu
engelleyemeyiz ki! Lütfen ama, böyle bir şey olmaz
yani.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Çarşı hamamına döndü burası. Gitsinler makamında tebrik etsinler.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan, burası tebrik salonu değil, dışarıda tebrik etsinler.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Biz duymuyoruz.
BAŞKAN – Devam
edin lütfen.
“GDO (Genetiği
Değiştirilmiş Organizma), biyoteknolojik yöntemlerle
doğal genetik materyali değiştirilerek yeni özellikler kazandırılmış canlıdır.
Seçilmiş bazı genlerin bir canlıdan diğerine transferi ile bu genlerin
sağladığı özellikler yeni canlıda ortaya çıkmaktadır. Bu işlem birbiriyle hiç
ilgisi olmayan türler arasında bile yapılabilmektedir.”
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Çadır tiyatrosu gibi!
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Anlamıyoruz bir şey.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Ya Genel Kurula hitap ediyorsunuz, duyamıyoruz diyoruz, anlayamıyoruz
diyoruz. Yani onlar mı önemli, burası, Genel Kurul mu önemli ya?
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Şöyle geçsinler, resmigeçit yapsınlar.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Burası tebrik salonu mu efendim? Dışarıda tebrik etsinler.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Duymuyoruz diyoruz ya!
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Daha sonra yapılır. Ara verin, şu kutlamalar bitsin efendim.
Anlamıyoruz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Çadır tiyatrosuna benzettiniz burayı!
“Günümüzde,
gelişmiş ve gelişmekte olan bazı ülkelerde transgenik
bitki ve hayvanlar üzerindeki modern biyoteknolojik
çalışmaların, ulusal, bölgesel ve uluslararası platformdaki sağlık, güvenlik,
ekonomik, kültürel ve etik nedenlerden dolayı oluşturduğu tartışmalar
karşısında her ülke kendi koşullarına göre, özellikle biyogüvenlik
kaygılarından dolayı modern biyoteknolojinin
uygulanmasıyla ilgili yasal düzenlemeleri tartışmaya başlamıştır.”
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Yemini yanlış etti, bir; yukarıdan alkış geliyor, iki. Bunları
görmüyor musunuz?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Seni de alkışlayacağız zamanı gelince, sen bir sakin ol.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Başkan, ses sisteminde problem var, ses gelmiyor.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Hiçbir şey anlamıyoruz.
“Dünyada nüfusun
hızla artması, tarım arazilerinin her geçen gün azalması, aç ve yetersiz
beslenen insan sayısındaki artış sebep gösterilerek 70’li yıllardan bu yana
modern biyoteknolojik çalışmalara hız verilmiştir.
Günümüzde, açlık tehlikesine karşı uluslararası kuruluşların gündemindeki en
önemli konulardan birisi gıda güvenliği ve güvenilirliğidir. GDO ürünlerin
insan sağlığı ve çevre üzerine olumsuz etkilerini gösteren bilimsel çalışmalar
da her geçen gün artmaktadır. Üstelik GDO ürünler yaygınlaştığı hâlde,
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre dünyadaki açlık
tehlikesi daha da artmıştır.
Ülkemizde ve
diğer ülkelerde GD ürünlerle ilgili gerek bilimsel alanda gerekse uygulamada
birçok olumlu ve olumsuz görüşler vardır. Büyük ölçüde, ürün olarak ithal
ettiğimiz ve tüketmekte olduğumuz GDO’ların olası
olumlu veya olumsuz yönlerinden etkilenmemek, günümüz koşullarında mümkün
değildir. Ayrıca, mevcut tarım alanlarının etkin kullanımı ve teknolojik
gelişmelerin yakından takip edilmesi gereklidir.
Özellikle,
tüketilen GD ürünlerin insan ve çevre sağlığı üzerindeki potansiyel riskleri:
1) GD ürünlerin
alerjik reaksiyon riski taşımaları ve dolayısıyla insan sağlığını tehdit
etmesi,
2) GD tohumların
biyolojik çeşitliliği tehdit ederek çevre ve özellikle toprağın doğal yapısına
zarar vermesi,
3) Antibiyotiğe
dirençli genlerin hastalık yapıcı mikroorganizmalara geçerek bakterilerin neden
olduğu enfeksiyonların kontrol edilmesini zorlaştırmaları,
4) Dünyada GD
ürünlerle beslenen insanlarda ve hayvanlarda olumsuz sonuçlar veren birçok
bilimsel çalışma sonuçlarının mevcut olması.
Araştırmanın
genel amacı, ülkemizde var olan biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilir
kullanımının sağlanabilmesi için ihtiyaç duyulan verilerin elde edilmesi, insan
sağlığı ve çevreye etkileri göz önüne alınarak GD ürünlerin kullanımında
duyarlılığın arttırılmasıdır.
Araştırmanın alt
amaçları:
1) Ülkemizde gıda
ve hayvancılık sektöründe kullanılan GDO ve ürünlerini belirlemek,
2) Ülkemizde GD
ürünler ile ilgili yapılan bilimsel çalışmaları belirlemek,
3) GDO ve
ürünlerinin insan ve hayvan sağlığı üzerine etkilerini belirlemek,
4) GDO ve
ürünlerinin tarım alanlarına ve ekolojik dengeye olan
etkilerini belirlemek,
5) Araştırmalarda
kullanılan laboratuvarları, araştırma konu ve yöntemlerini belirlemek,
6) Tarım alanında
uygulanan ileri teknoloji uygulamalarını belirlemek,
7) İleri
teknoloji uygulamalarında yetişmiş insan gücü sayısı ve niteliklerini
belirlemek.
2.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, un ve ekmeğin üretiminden halka sunumuna
kadar olan süreçte halk sağlığını tehdit eden sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/807)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Un ve ekmeğin
üretiminden halka sunumuna kadar olan süreçte halk sağlığını tehdit eden her
türlü sorunun tespiti ve çözüm üretimi için Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
Hasip Kaplan
BDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Dünyada 2011
istatistiklerine göre bir yılda 220 milyar dolarlık ekmek tüketiliyor.
Türkiye’de ise bir yılda 12 milyon dolarlık ekmek tüketimi yapılıyor. Türkiye,
dünya nüfusunun yüzde 1’lik kısmını oluştururken yine dünya nüfusunun 5 katı
ekmek tüketmektedir. Bu da Türkiye’nin besin ihtiyacının yüzde 44’ünü ekmekten
karşıladığını gösteriyor.
Anadolu geçmişte
esmer ekmek tüketiminin yoğun yapıldığı bir coğrafya olmasına karşın,
kentleşmeyle birlikte beyaz ekmek tüketimi sürekli artmıştır. Doğru olan,
buğdayın tama yakın kısmının ekmeğe dönüştürülmesidir. Ancak son otuz yılda
beyaz ekmek üretmek için buğdayın mineralleri ve vitamini atılır olmuş, beyaz
ekmek hiçbir besleyici değeri olmayan, posa, vitamin ve minerallerden yoksun
bir ekmek hâline getirilmiştir.
Sağlık
otoritelerine göre, bu ekmekle sadece mide dolmakta, açlık bastırılmakta, buna
karşılık da kan şekeri yükselmekte, bağırsaklarda hastalıklar ortaya çıkmakta
ve gerekli vitamin ve mineraller alınamamaktadır. Tam buğday unundan yapılan
ekmekte ise çinko, iyot, E vitamini, omega 3, omega 6 yağ asitleri, kalsiyum, D vitamini, protein,
karbonhidratlar vardır ve bu ekmekle beslenen kişilerde şeker hastalığı,
şişmanlık, kalp ve damar hastalıkları ve kanser daha az görülmektedir.
Türkiye’de tüketilen ekmeğin yüzde 90’ından fazlası, ne yazık ki pahalı ancak
sağlıksız beyaz undan üretilen, gösterişli fakat hiçbir besin değeri olmayan
beyaz ekmektir.
Dünya Sağlık
Örgütü “Sadece beyaz ekmek tüketen Türkler, gizli açlık çekiyor. Ekmekte sağlık
ve kalite sorununun çözülmesi durumunda çok sayıda hastalıklar önlenebilir.”
tespitinde bulunuyor. Bu tespitlerde 4 kişiden 1’inin diyabet hastası olduğu,
bir başka deyişle 100 kişiden 25’inin şeker hastası olduğu; daha ürkütücü,
diyabetli çocuk sayısı ve de diyabetli bebek doğumlarının arttığı
görülmektedir. Bununla beraber, Türkiye’de yirmi üç yıl boyunca 136 bin kişi
üzerinde inceleme yapan Harvard Üniversitesi, Türkiye’deki kanser vakalarının
önemli bir kısmının beyaz ekmekten kaynaklandığını ve beyaz ekmek kaynaklı kanserlerin
başında ise mesane kanserinin geldiğini tespit etmiştir. Son yıllarda tam
buğday unu/ekmeği konusunda yapılan uyarılar üzerine toplumun tüketim
tercihlerinde meydana gelen değişim, fırsatçı üreticileri harekete geçirmiş ve
tam buğday ürünü görünümünde kahverengi/kepekli ekmek üretmeye başlamıştır.
Oysa bunlar tam buğday ekmeği olmayıp beyaz una kepek veya renklendirici
eklenmiş ürünlerdir. Bu işlemin, beyaz unu sağlıklı hâle getirmediği gibi ilave
katkı maddeleriyle daha da sağlıksız kıldığı unutulmamalıdır. Ülkemizde, buğday
ve ekmeğin tüketiciye ulaşana kadar her aşamasında sağlıksız bir şekilde
üretildiği görülmektedir. Bunlardan bir kısmını şöyle özetleyebiliriz;
- Genetik
değişikliğin birinci fazı olan hibritleştirmek ile
besin değeri düşürülen tohumlardan un elde edilmesi,
- Tahılın
yetiştirilmesinde tarım kimyasallarının kullanımı,
- Un yapımındaki
hileler ve una kimyasal katkı maddelerinin eklenmesi,
- Besinin yüzde
90’ından fazlasını oluşturan rüşeym ve kepek kısmının undan atılmasıyla beyaz
un üretimi,
- Aşırı miktarda
maya kullanımı ve özellikle mayaların GDO’lu olması,
- Ekmek üreten
tesisler ve çalışanların temizlik koşullarına riayet etmemesi,
- Ambalajlanmadan
satılan ekmeğe üretim, dağıtım, satış ve tüketici tarafından seçilmesi süreçlerinde
çok sayıda elin temasıyla bulaşan bakteri ve virüsler,
- Satış
noktasındaki saklama koşullarının sağlıksız oluşu, gibi sorunlar halk sağlığını
ciddi boyutta tehdit etmektedir.
Bütün bu
nedenlerle, ekmek üretim ve tüketim süreçlerinde halkın karşı karşıya olduğu
sağlık tehditlerinin ortaya çıkarılması ve çözülmesi için bir Meclis
araştırması açılması elzemdir.
3.- Mardin Milletvekili Erol Dora ve 22 milletvekilinin,
cezaevlerinde anneleriyle beraber kalan çocukların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/808)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Cezaevlerinde
anneleriyle beraber kalan çocuklar, anneleriyle birlikte hak ihlallerine maruz
kalmaktadırlar. Gerek annelerin gerekse de çocuklarının sorunlarının
araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Anayasa’nın 98’inci,
TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca
Meclis araştırması açılmasını arz ederim.
1) Erol Dora (Mardin)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Türkiye
cezaevlerinde adli ve siyasi suçlardan oluşmak üzere 4 binin üzerinde kadın
mahpus bulunmaktadır. Cezaevlerinde toplam kadın mahpus sayısı hapishane
nüfusunun yüzde 3 ile 4’ü arasında bir orandadır. Cezaevleri, mimariden
güvenliğe, sağlık koşullarından eğitim koşullarına ve hatta aile ziyaretlerine
kadar erkek mahpuslara göre düzenlenmiş durumdadır. Genç kızlar, kadınlar,
anneler, yabancı uyruklu kadınlar, engelliler ve 0-6 yaş çocuklardan oluşmak
üzere çok sayıda farklı ve dezavantajlı gruplar cezaevlerinde kalmaktadır.
Adalet Bakanlığı verilerine göre kadın mahpus nüfusundan 300’ün üzerinde anne,
0-6 yaş arasındaki çocuğuyla cezaevlerinde kalmaktadır. Yasal düzenlemeler,
hapiste kalan çocukların gündüzleri Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ya
da eş değer kreş ve yuvalara gönderileceğini ve akşamları da annelerinin yanına
geri gönderileceğini öngörmesine rağmen, pratikte maalesef bu
uygulanamamaktadır. Cezaevlerinde kalan çocuklar sağlıklı bir sosyalleşme
imkânından mahrum kalmakta, anneleriyle birlikte cezaevi koşullarının tüm
sıkıntılarını birlikte yaşamaktadırlar.
Son olarak,
Pozantı Cezaevinde çocuklara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün ortaya
çıkmasıyla beraber çocukların yaşadığı sıkıntılar tüm kamuoyu tarafından açıkça
bilinir hâle gelmiştir. Benzeri sorunları, aynı oranda olmasa da cezaevlerinde
kalan anneler ve çocukları da yaşamaktadır. Çocuklar bu ülkenin geleceğidir.
Cezaevlerindeki çocuklar da bu geleceğin bir parçasıdır. Cezaevlerinde
anneleriyle yaşayan çocukların ve annelerinin maddi manevi koşullarının
düzeltilmesi, Anayasa’mızda var olan sosyal devlet olmanın sorumluluğu içinde
yer almaktadır.
Cezaevlerinde
kalan kadın mahkûmlara yönelik tutukevi modelinin geliştirilmesi ve bu modelin
acilen tüm hapishanelerde uygulanması gerekmektedir. Buna yönelik girişimler
çeşitli sivil toplum örgütleri ve üniversiteler iş birliğiyle geliştirilmesine
rağmen, devlet tarafından yeterli destek olmadan bu girişimlerin sağlıklı
sonuçlar vermesi mümkün değildir.
Bu sorunlardan
hareketle, cezaevlerinde kalan çocukların ve annelerinin sorunlarının
araştırılarak cezaevi koşullarının düzeltilmesi ve buna yönelik gerekli
tedbirlerin alınmasına yönelik düzenlemeleri ortaya çıkarmak amacıyla Meclis
araştırması talep ediyoruz.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
C) Duyurular
1.- Başkanlıkça, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda
siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday
olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı
olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuru
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerine de 1 üyelik düşmektedir. Bu komisyona aday
olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin, 10 Ocak
2014 Cuma günü saat 18.00’e kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
yazılı olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler
(Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında,
Türkiye-Kuveyt Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve Artvin Milletvekili
İsrafil Kışla, Türkiye-Bahreyn Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve
Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey, Bursa
Milletvekili İsmet Su, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve Ankara
Milletvekili Mustafa Erdem’den müteşekkil heyetin, Kuveyt Devleti Ulusal
Meclisi Başkanı Marzouq Ali M. Al-Ghanim
ve Bahreyn Krallığı Temsilciler Meclisi Başkanı Khalifa
bin Ahmed Al Dhahrani’nin
vaki davetlerine icabet etmek üzere 5-8 Ocak 2014 tarihlerinde Kuveyt ve
Bahreyn’e resmî ziyaretlerde bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/1357)
31 Aralık 2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında Türkiye-Kuveyt Parlamentolar
Arası Dostluk Grubu Başkanı ve Artvin Milletvekili İsrafil Kışla,
Türkiye-Bahreyn Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve Mardin
Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey, Bursa
Milletvekili İsmet Su, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve Ankara
Milletvekili Mustafa Erdem’den müteşekkil heyetin; Kuveyt Devleti Ulusal
Meclisi Başkanı Sayın Marzouq Ali M. Al-Ghanim ve Bahreyn Krallığı Temsilciler Meclisi Başkanı Sayın
Khalifa bin Ahmed Al Dhahrani’nin vaki davetlerine icabet etmek üzere Kuveyt ve
Bahreyn’e 5-8 Ocak 2014 tarihlerinde resmî ziyaretlerde bulunması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi
uyarınca, Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN –
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine;
Genel Kurulun, 7, 14, 21, 28 Ocak 2014 ile 4 ve 11 Şubat 2014 Salı günkü
birleşimlerinde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 8, 15, 22, 29 Ocak 2014
ile 5 ve 12 Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 521 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
2/1/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 02/01/2014 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan
521, 471, 459, 20, 455, 63 ve 391 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 4,
5, 6, 7, 8, 9 ve 10’uncu sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
07, 14, 21, 28 Ocak 2014 ile 04 ve 11 Şubat 2014
Salı günkü birleşimlerinde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi;
8, 15, 22, 29
Ocak 2014 ile 05 ve 12 Şubat 2014 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü
soruların görüşülmemesi;
14, 21, 28 Ocak
2014 ile 04 ve 11 Şubat 2014 Salı günkü birleşimlerinde 15.00–20.00 saatleri
arasında;
15, 16, 22, 23,
29, 30 Ocak 2014 ile 05, 06, 12 ve 13 Şubat 2014 Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde 14.00-20.00 saatleri arasında;
02 Ocak 2014
Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 480 ve 480’e 1’inci ek sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
07 Ocak 2014 Salı
günkü birleşimde 15.00-23.00 saatleri arasında;
08 Ocak 2014
Çarşamba günkü birleşiminde saat 14.00’te toplanarak bu birleşimde 521 sıra
saylı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
09 Ocak 2014
Perşembe günkü birleşimde 14.00-23.00 saatleri arasında;
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24.00’te günlük programların tamamlanamaması
hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
521 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması önerilmiştir.
521 Sıra Sayılı
Danıştay Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun
Tasarısı (1/865)
BÖLÜMLER BÖLÜM
MADDELERİ BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI
1. BÖLÜM 1
ila 8’inci maddeler 8
2. BÖLÜM 9
ila 16’ncı maddeler 8
TOPLAM MADDE SAYISI 16
BAŞKAN – Evet,
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Tülay Kaynarca,
İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi
grup önerisi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, grup önerimiz çalışma saatleri ve çalışma gündemini içeriyor.
Buna göre, 521 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile 6 uluslararası sözleşmenin
gündemin ilk sıralarına alınmasını öngörüyoruz.
Diğer taraftan,
grup önerimizde, yine, 15 Şubat 2014 tarihine kadar Meclisin çalışma takvimiyle
ilgili önerimiz yer alıyor.
Buna göre, bugün,
yine yarım kalan, kamuoyunda “tam gün yasası” olarak bilinen 480 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşülmesini de öngörüyoruz.
Çalışma
saatlerimiz ise şöyle öngörülmektedir: 7, 14, 21 ve 28 Ocak ile 4, 11 Şubatta,
salı günleri, sözlü soruların görüşülmesi; devamında ise müteakiben, diğer
denetim konuları atlanarak gündemdeki kanun teklifi ya da tasarılarının görüşülmesi
öneriliyor. 8, 15, 22 ve 29 Ocak ile 5, 12 Şubat Çarşamba günleri ise sözlü
soruların görüşülmemesini öneriyoruz.
Çalışma saatlerine gelince takvimi şu şekilde öngördük: 14, 21, 28
Ocakta ve yine 4, 11 Şubatta, salı günü çalışma saatleri 15.00 ila 20.00
saatleri arasında; 15,16, 22, 23, 29 ve 30 Ocak ile 5, 6, 12 ve 13 Şubatta ise
14.00’te başlayıp saat 20.00’ye kadar çalışmayı öngörüyoruz. 7 Ocak Salı günü 15.00 ila 23.00 saatleri arasında, 8 Ocak
Çarşamba günü ise 14.00’te açılıp ilgili yasanın bitimine kadar çalışmayı
teklif ediyoruz. Yine, 9 Ocak Perşembe günü de 14.00’te başlayıp 23.00’e kadar
çalışılmasını grup önerimiz olarak kabulünüze sunuyoruz.
Ayrıca, 521
sayılı Kanun Tasarısı’nın temel kanun olarak görüşülmesi de önerimizden bir
diğeri.
Değerli
milletvekilleri, grup önerimizin kabulünü diliyorum.
2014 yılının
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yasama çalışmaları için de başarılı ve
verimli geçmesini dileyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Muharrem İnce, Yalova
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün akşamdan beri
medya -sosyal medya- Hatay’da silah ve mühimmat dolu bir tırı konuşuyor. Herkes
konuşuyor bunu, Türkiye konuşuyor ama Hükûmet konuşmuyor ne yazık ki bu konuda.
Savcıya ihbar gidiyor, arama kararı çıkıyor; jandarma arama kararını yerine getirmiyor.
Yani burası hukuk devleti mi, dağ başı mı? Nasıl bu karar yerine gelmiyor?
Geçtiğimiz
yıllarda Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afyon’dan Kırıkkale’ye bir silah sevkiyatı
vardı; normal, rutin, sıradan bir işti. Yolda durduruldu araçlar. Polis verilen
evraklara, gösterilen evraklara itibar etmedi, canlı yayınlarla bunlar
gösterildi. Acaba, diyorum, o zamanlar, hani sözünü ettiğiniz Türk Silahlı
Kuvvetlerine kumpasın bir parçası mıydı bunlar? Dün akşamdan beri, memleket
yıkılmış, Hükûmet gelip burada Türkiye Büyük Millet Meclisine en ufak bir bilgi
vermiyor. O tırı yerinden oynatmamanız lazım, o tırın orada durması lazım.
Savcı, hâkim, gazeteci, muhalefet, milletvekili, kim varsa onu orada görmesi
lazım değerli arkadaşlarım.
Türkiye’nin
başını belaya sokuyorsunuz; sadece Hükûmetinizin değil, Türkiye’nin başını
belaya sokuyorsunuz. 2013 yılının Haziran ayından bu yana 47 ton silah
göndermişsiniz Suriye’ye. Bunu biz söylemiyoruz, bunu TÜİK söylüyor. Nedir bu
silahlar? diye sorduğumuzda “Bunlar spor silahları.”
diyorsunuz. Yani, iç savaş olmuş bir ülkeye spor silahı nasıl gönderilir,
doğrusu bunu merak etmek lazım. O tırlar aranmadıysa eğer, o tırlar
aratılmadıysa eğer Suriye’de ölen çocukların kanı o tırları aratmayanların elinde
var demektir.
Hatay’da tır
aranmıyor, İstanbul’da savcının gözaltı kararı verdiği kişiler için kararlar
uygulanmıyor, Başbakanın oğlu ifade vermeye gitmiyor; Türkiye ileri
demokrasiyle yönetiliyor! Siz Genelkurmay Başkanı için şöyle dediniz: “Gelecek,
Genelkurmay Başkanı da olsa hesap verecek.” Gazeteciler için “Gazetecilerin
dokunulmazlığı mı var?” dediniz. “Eski başbakanlar, bakanlar hesap verecek.”
dediniz. Yani, demokraside sadece seçime inanmış olsaydınız, 2002’de Hükûmet
olduğunuzda eski başbakanları, eski bakanları Yüce Divana göndermezdiniz. Yani,
seçimde onları yendiniz, geldiniz Hükûmet oldunuz ama aklanmış kabul etmediniz,
onları gittiniz bir de Yüce Divana gönderdiniz.
Sayın
milletvekilleri, savcıyı değiştirebilirsiniz, emniyet müdürünü
değiştirebilirsiniz, daire başkanlarını değiştirebilirsiniz; duyuyoruz HSYK’yı değiştireceksiniz, yine duyuyoruz Danıştayı değiştireceksiniz. Peki, Danıştayı,
HSYK’yı değiştirdiğiniz zaman 2010’da referandum
öncesinde söylediklerinizden utanmayacak mısınız hiç? (CHP sıralarından
alkışlar) Yani, biz sizi uyardığımızda onlar sizin aklınıza gelmeyecek mi,
bundan hiç utanmayacak mısınız? Öz hakiki Danıştay, öz hakiki HSYK da yapsanız
çözüm değildir. Çözüm yargı bağımsızlığıdır, çözüm evrensel hukukun
uygulanmasıdır, çözüm HSYK’nın özgürleşmesidir. Orada
bakan ve müsteşar durduğu sürece hiçbir zaman çözüm olmayacaktır.
Türkiye, iki
haftadır yolsuzluğu konuşuyor. Hesap vermiyorsunuz, tam tersine bir de hesap
soruyorsunuz. Yani, yüzsüzlüğün boyutu, yolsuzluğun boyutunu aşmıştır. Onun
için hesap vermesi gerekenler, hesap sorar hâle geldi.
“Türkiye
ekonomisi zarar ediyor.” diyor, sözlere bakın. İçişleri memuru, pardon az önce
İçişleri Bakanı oldu “104 milyar dolar.” diyor, Başbakan “120 milyar dolar.”
diyor, ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı “49 milyar dolar.” diyor. Hangisi
doğru; 120 mi doğru, 104 mü doğru, 49 mu doğru?
Yine, yolsuzluk
miktarı da 87 milyar euro. Yani, bir konuştuklarınıza
bakın, bir de yolsuzluk miktarına bakın.
Hani ekonomide
istikrar vardı? Hani büyük ülkeydik; hani dünyanın 16’ncı büyük, 17’nci büyük
ekonomisiydik? Yani, iki dakikada bir büyük ekonomiyi, bir savcı mı bu hâle
getirdi? Sayenizde Türkiye’de artık ayakkabı kutuları bile dört saat gözaltına
alınabiliyor.
Bugün, telefon
dinlemelerinden şikâyet ediyorsunuz. Yakında Başbakanı kimlerin dinlediğini
Başbakan açıklayacakmış. E, siz, hukuksuz dinlemelerden yıllarca
yararlanmadınız mı? Başkalarına karşı bu kozu kullanırken iyi de size karşı
olunca mı kötü oldu? “Fişleme tarihe karışacak.” dediniz. Meğer siz birbirinizi
fişlemişsiniz, kendi aranızda bile fişleme yapmışsınız. Üstünlerin hukuku
değil, hukukun üstünlüğü gelecekti; e, gördük, MİT Müsteşarına dokunmamak için
alelacele kanun çıkardınız, Başbakanın oğlunun ifade vermemesi için geldiniz,
savcı değiştirdiğiniz.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, herkes haksız; savcı haksız, emniyet müdürü haksız, daire başkanı
haksız, polis haksız, muhalefet haksız, medya haksız, bir tek siz haklısınız.
Şikâyetlerinize bakın ya: “Devlette çete var.” diyorsun, “Altı ay boyunca bir
il dinlenmiş.” diyorsun, “Devlet içinde devlet.” diyorsun, “Orduya kumpas
kurdular.” diyorsun, “Savcı iş takibi yapıyor.” diyorsun, “Dış mihraklar yaptı,
komplo.” diyorsun. Sen necisin? “Sen necisin?” diye sorarlar adama. Sen Hükûmet
değil misin on bir senedir? Bu ülkeyi sen yönetmiyor musun? Bunları biz
söyleyebiliriz, siz hangi hakla bunları söylüyorsunuz? Karar veriyor Başbakan,
karara bakın: “Genel müdür saf, belediye başkanına iftira atılıyor, rüşvet veren
hayırsever, savcı iş takipçisi, operasyon komplo.” Allah Allah,
rüşvet verinin değil, alanın değil, ayakkabı kutusunu gösterenin evini
basıyorsun.
Değerli
arkadaşlar, “Doların yükselmesi kimin işine yaradı?” diyor. Az önce yemini de
yanlış etti gerçi, Başkanı uyardım ama duymazlığa geldi, yemin aslına uygun
edilmedi burada. Sayın Kamer Genç de ona itiraz etti. Sayın Başkan da bal gibi
onu bilmesine rağmen gürültüye getirdi.
BAŞKAN – Sayın
İnce, tutanakları getirteceğim, göndereceğim size.
MUHARREM İNCE (Devamla)
– Tutanakları istedim ben.
BAŞKAN –
Göndereceğim size, tamam.
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Yemini yazmıyorlarmış, bence ses kaydına bakın Sayın Başkan, ses
kaydına bakarsanız görürsünüz. Yukarıdaki tribünlerden gelen alkışı da, bir
tiyatro çadırına benzeyen görüntüyü de bir zahmet kafanızı yere eğmeden karşı
tribünlere baksaydınız Meclis tarihinde ilk kez böyle bir yemin töreni olduğunu
görürdünüz. Sizi uyarmamıza rağmen görevinizi yerine getirmediniz.
Hükûmetin
Türkiye’de istediği: Sayıştay denetlemesin, emniyet soruşturmasın, yargı
kovuşturmasın, ayakkabı kutularındaki dolarlara kimse karışmasın; “Çıkalım
yandaş medyaya, millete bunları anlatalım, ‘Komplo var, dış mihraklar yaptı
bunu.’ diyelim.” Ne komplosu? İsrail’le gizli anlaşmaları yapan sizsiniz.
“Amerika’ya stratejik ortak oldum.”, “Bush’un gözlerinden terörle mücadele
konusunda kararlılığı anladım.”, “Obama’nın sesini özledim.”, “Parmakla
çağrılması bir samimiyet işaretidir.” diyen sizlersiniz, bunları yapan
sizlersiniz. Ne diye size komplo kursunlar, ne istediler de vermediniz ki onlar
size komplo kursunlar? “İran” dediniz, o da elinizin altından kaydı, sizi
yalnızlığa bıraktı. Beceriksizliğiniz, basiretsizliğiniz Türkiye’nin başını
belaya sokmuştur.
Bakın, 21/4/2009 günü, Sayın Başbakanın bir paragrafını okuyorum:
“Eğer bugün hâkimlerimiz, savcılarımız hiçbir baskı ve tehdide boyun eğmeden
görevlerini yapabiliyorlarsa güven verici bir gelişmedir. Bundan kim, neden
rahatsız olabilir; bunu kim, neden engellemeye çalışabilir? Ortada son derece
ağır, son derece vahim iddialar var, Anayasa’mıza, yasalarımıza göre suç teşkil
eden ithamlar var. Bırakalım yargı işlesin, bırakalım hukuk işlesin, bırakalım
ak ile kara ortaya çıksın. Süreci bulandırarak, savcıları tehdit ederek hiç
kimse bir yere varamaz.”
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Kim demiş?
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Başbakan demiş bunları, Sayın Recep Tayyip Erdoğan.
Başbakanın bu
sözlerini kendisine hatırlatıyorum. Bırak hukuk işlesin, bırak yargı işlesin;
savcıyı, hâkimi, mahkemeyi tehdit etme diyorum, sizlere saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Adil Zozani,
Hakkâri Milletvekili.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, tüm
değerli milletvekillerimizin, ekranları başında bizleri izleyen değerli
halkımızın yeni yılını kutluyorum. Yeni yılın barışa, kardeşliğe ve huzura
vesile olmasını arzu ediyorum.
Bu duygularla
grup önerisi üzerine grubumuz adına görüşlerimizi sizlerle paylaşacağız.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, bu grup önerisinin Meclisin
bir ayını bir bütün olarak planlama önerisi olduğunu göz önünde bulundurarak
şunları ifade edebiliriz: Bu grup önerisi kapsamında elbette ki Hükûmet,
Meclisin çalışma takvimini belirleme konusunda istediği programı Meclisin önüne
getirme hakkına sahiptir, biz de bu hakka saygı gösteririz ancak çalışmaların
angarya düzeyinde ve gelişigüzel gündemler şeklinde belirlenmesi son derece
yanlış ve sıkıntılıdır. Dolayısıyla, bu
çalışma programının eksikli olduğunu ifade ederim. Her ne kadar bu çerçevede lehte
söz almış olsam dahi İç Tüzük gereği böyle olduğunu ifade etmek durumundayım
ama bu çalışma programının lehinde olmadığımızı ifade etmek isterim.
2014 yılı
açısından, Meclis, her zamanki gibi, öncelikle tutuklu milletvekillerinden,
tutsak milletvekillerinden yoksun bir yıla daha girmiş oluyor. Geride
bıraktığımız üç yıl içerisinde, maalesef, Meclis, kendi milletvekillerinin
Meclis çatısı altında yasama çalışmalarını sağlayabilecek bir ön açıcılığa
sahip olamadı; böyle bir imkânı, böyle bir hakkı kimi milletvekillerinden
sakındı, bunu bilinçli bir siyasi tercih olarak bugüne kadar getirdi. Ancak,
özellikle 2013 yılının son günlerinde gündeme gelen ve bizim “çifte hukuk
uygulaması” olarak tarif ettiğimiz o hukuki uygulamanın, çifte hukuki
uygulamanın 2014’e de sirayet ettiğini maalesef görmüş bulunuyoruz. Cezaevinde
bulunan tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılması ve Meclis çalışmalarına
Meclis çatısı altında devam etmeleri gerektiğini bir kez daha vurgulamak
isterim. Umut ediyorum ki zaman kaybetmeden Meclis bu eksikliğini görüp bu
eksikliğini bertaraf edecek bir düzenleme yapar ve şu anda cezaevlerinde
tutuklu olan milletvekilleri de önümüzdeki günler itibarıyla Meclis
çalışmalarına Meclis çatısı altında devam etme imkânı bulmuş olurlar ve böylelikle
Meclis de bugüne kadar sürdürdüğü bir ayıptan kurtulmuş olur.
İkinci önemli bir
nokta, tutuklu çocukların ve yargılanan çocukların durumudur. Yine geçtiğimiz
dönemler itibarıyla sık sık gündeme getirdiğimiz bir konudur. Tutuklu çocuk
durumu, siyasi tutuklu muamelesi gören çocuklar dünyanın başka hiçbir yerinde
yoktur ancak Türkiye’de de maalesef böyle bir ayıp vardır ve cezaevlerinde hâlâ
tutuklu çocuklar vardır, tutuklu siyasi çocuklar vardır ve Meclis bu soruna da
geçtiğimiz dönemler itibarıyla gözlerini yumdu.
Önümüzdeki yılın
ana gündem maddelerinden bir tanesi olmasını arzu ettiğimiz diğer bir önemli
nokta, cezaevlerindeki hasta tutsakların durumudur. Bakın, isim vererek
telaffuz ediyorum. Şu anda İstanbul Metris Cezaevinde bulunan 20 civarında
hasta tutuklu Adli Tıbbın raporunu beklemekte. Ayrıca, Metris Cezaevine
gidemeyip Türkiye’nin değişik kentlerinde cezaevlerinde bulunan hasta
tutukluların durumu içler acısıdır. İnsani bir görev olan, bu insanlara sahip
çıkıp dışarıda tedavilerini mümkün kılacak yasal düzenleme maalesef bu Mecliste
yapılmadı. Diyarbakır D Tipi Cezaevinde yatmakta olan Halil Güneş’in durumu
bütün hasta tutuklular açısından örnek teşkil ettiği için buradan tekrar
dillendirmek istiyorum, ifade etmek istiyorum. Kendi başına ihtiyaçlarını dahi
karşılayamayacak durumda olan ve artık kan kusma noktasına gelmiş ağır kanser
hastası Halil Güneş’in dosyası Adli Tıptadır ve maalesef bugüne kadar Adli Tıp
ne Halil Güneş’le ilgili ne de diğer hasta tutsaklarla ilgili hiçbir adım
atmamıştır. Bu konu da Meclisin öncelikli görevlerindendir ve “buna ilişkin” yeni
yılda, 2014 yılı yasama çalışmaları içerisinde bu soruna el atıp çözmesini arzu
ediyoruz.
Doğa tahribatı
2014 yılının ana gündem başlıklarından bir tanesiydi. Maalesef, doğa
tahribatına ilişkin olarak buradan yapılmış bütün uyarılar, bu kürsüden
yapılmış bütün uyarılar dikkate alınmadı ve doğa tahribatı, yapılmakta olan…
Özellikle “çantacılar” olarak telaffuz edilen kimi HES’cilere
doğa peşkeş çekiliyor. Doğa tahribatının önüne geçmek için bugüne kadar bir şey
yapılmadı, bundan sonra mutlaka ve mutlaka Meclisin bu konuda da, bu sorunu
gündemine alıp sorunun çözümü için adım atmasını bekliyoruz.
Emekçilerin
sorunu yine ana gündem maddelerinden bir tanesidir ve gündeme alınması gereken
bir sorundur. Bakınız, daha dün asgari ücret belirlemesi yapıldı. Son
dönemlerde, özellikle Sayın Başbakanın tercih ettiği örnekleme üzerinden, ben
de, asgari ücretliye reva görülen ücretin neye tekabül ettiğini istatistiklerle
sizinle paylaşmak istiyorum, simit hesabı üzerinden sizinle paylaşmak
istiyorum. 846 TL olan asgari ücretle 5 kişilik bir asgari ücretli… Ki bunların
sayısı Türkiye’de gayriresmî olanları saymıyorum
resmî rakamlarla 5 milyon 300 bin insanı ilgilendiren bir belirlemedir bu
asgari ücret belirlemesi. Günde kişi başına -yani 5 kişilik bir ailede- sadece
5,5 simit düşüyor. Yani asgari ücretliye reva görülen bu parayla 1 kişi ancak
günde sadece 5 tane simit alabiliyor. Ayranı, çayı zaten unutsun gitsin; sadece
simit alsa bununla bile baş edemeyecek durumdadır, alamayacak duruma gelmiştir.
Dolayısıyla, bu konunun gündeme gelmesi ve acilen emekçilerin sorunlarının
giderilmesi konusu Meclisin öncelikli görevleri arasında yer almalıdır.
Son dönemlerde
siyaset ve yolsuzluk konuları iç içe geçti ve çokça tartışılıyor. Açık ve net
bir öneri getiriyoruz: Kim ki kirliliğe bulaşmışsa hesabını vermek
durumundadır. Öyle görünüyor ki kirliliğe bulaşanlar artık gizlenemeyecek
duruma da geldi. Bizim, dört parti grubunun birer temsilcisinin geçen sene tam
dokuz ay üzerinde çalışarak hazırlamış olduğu siyasi etik yasa tasarısı Meclis
Başkanlığında duruyor. Bizim grubumuz dışında, diğer grupların hiçbiri “Bunu
öncelikli olarak gündeme alalım ve bu sorunu kökten çözelim.” demedi. Özellikle
iktidar partisi grup başkan vekilleri bu tasarının Meclis gündemine gelip
yasalaşması konusunda takoz koydular. Siz siyasetin kirlilikten, vesayetten
arınmasını arzu ediyorsanız, çalışması yapılmıştır ve dört parti grubunun birer
temsilcisinin altında imzası bulunan tasarıyı, siyasi etik komisyonu tasarısını
Meclis gündemine getirirsiniz. Böylelikle Meclisi her türlü vesayetten kurtarma
şansına sahip oluruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ
(Devamla) – Yeni yasama döneminde bu konunun gündeme alınmasını ve kabul
edilmesini arzu ediyoruz. Bunu yapmadığınız sürece biz daha çokça yolsuzlukları
konuşmuş oluruz, çokça vesayet konuşmuş oluruz ama havanda da su dövmüş oluruz.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Oktay Vural, İzmir
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle, 2014 yılının hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Şüphesiz, bu 2014 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında Türk
milletinin iradesini temsil eden milletvekillerimizin kaldırdığı parmakların
vicdanlarına göre hareket etmesi dileğimi de bu vesileyle paylaşmak istiyorum.
Aslında, bugün
sayın bakanlar atandı, Cumhurbaşkanlık tezkeresi okundu; özetle, rüşvet ve
yolsuzluk yolunda pert olmuş, “Niyazi olmuş” 61’inci
Hükûmetin bakanlarının yeni bir atama yapıldığına şehadettir. Gerçekten, bugün,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde son bütçe oylamasıyla, o oylarınızla
akladığınız Bakanlar Kurulunun maalesef yerlerinde yeller esiyor, birçok bakan
yok. Dolayısıyla bu Bakanlar Kurulu, 61’inci Hükûmet, tamamen rüşvet ve yolsuzluk
yolunda pert olmuş, “Niyazi Olmuş” bir hükûmettir;
tablo bunu ortaya koyuyor. Ancak, zihniyetin bu değişikliklerle değişmediği de
gayet açık ve net ortaya çıkmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, İstiklal Marşı, Türk milletinin istiklaline uzanan elleri kıran,
şanlı bir Millî Mücadele’nin ezeli ve ebedi mesajıdır. Bugün maalesef
“istiklal” ifadesi istikbal arayışına kılıf olarak kullanılmaktadır. Özellikle
rüşvet ve yolsuzluk iddialarının üstünü örtmek için “istiklal” kelimesinin
kullanılmasını esefle kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Mehmet Âkif Ersoy -İstiklal Marşı’nın yazarına verilen- ödüllü
olduğu için bu yarışmaya katılmamıştı ve bu ödülün kaldırılması üzerine
İstiklal Marşı’yla ilgili yarışmaya katılmış ve kendisinin yazdığı marş, Türk
milletinin ezeli ve ebedi İstiklal Marşı olmuştur. Maalesef bugün “istiklal”
ifadesi, ayakkabı kutularına yerleştirilmiş hediyelerin üstünü örtmek için
kullanılmaktadır. Bunu da esefle kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Biraz önce
İstiklal Marşı’ndan beyitler okuyan değerli kardeşim, o İstiklal Marşı şairinin
hediyelerle yapılan bir yarışmaya katılmayarak iradesini kullandığını
gösterince, inşallah… Düşündüm, bu hediyelerin, ayakkabı kutusu içerisinde yer
alan hediyelerin üstünü örtmek için “istiklal” kelimesini kullanmasını da
kınamasını beklerdim bir Burdur milletvekili olarak her şeyden önce.
Değerli
milletvekilleri, 2013 yılını gerçekten yoğun tartışma ve yaygın iftira,
yıldırıcı kamplaşma, yozlaştırıcı bağ ve bağlantılarla geride bırakmış
bulunuyoruz. 2014 yılının da başlangıcı aslında bunlarla ilgili. Maalesef,
Sayın Başbakanın, açıkçası, arkadaşı, AKP genel kurullarının şeref konuğu olan
Barzani, yeni yıl mesajında, 500’üncü yıl dönümünü kutladığımız Çaldıran
Savaşı’nın Kürdistan’ı böldüğünü ifade ediyor ve 2014 yılının, işte,
topraklarına kavuşma yılı olması gerektiğini diyebiliyor. Bu zihniyetin Türk
milletinin asil evladı olan Kürt kökenli kardeşlerimiz üzerinde, Türk
toprakları üzerindeki bu haydutça yaklaşımını kınıyorum. Gönül isterdi ki
Barzani’nin bu hasmane tutumu ve Türkiye’nin toprak
bütünlüğü üzerindeki bu hasmane yaklaşımı üzerine
Bakanlar Kurulundan ya da AKP’den birileri de bu Barzani’ye bir laf söylesin.
Ama maalesef, anlaşılan o ki Diyarbakır’da Kürdistan’a selam söylemenin
boyutunun, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldırmaya yönelik, birleşik
Kürdistan’ı oluşturmaya yönelik bir girişim olduğunu da bu ortaya koymaktadır.
Diğer taraftan,
yılın bugünlerinde, maalesef devletin kurumları, TMSF, siyasi olarak âdeta
AKP’nin “havuç ve sopa”sı olarak kullanılmaktadır.
Bakın, AKP sıralarından istifa eden bir milletvekilinin görevine son
verilmiştir. Neden? AKP’li olursa yoluna devam, AKP’li olmazsa işine son. Böyle
bir anlayışla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu nasıl milletin hakkını hukukunu
koruyacak? Demek ki bundan önceki atama da siyasi idi, şimdi de siyasi. TMSF
bundan önce de özel şirkete İzmir’in AKP İl Başkan Yardımcısını atamıştı. Yine,
AKP’li eski bakanları özel sektöre yönetici olarak atamıştı. Türkiye giderek
bir parti devleti hâline dönüşmüştür. TMSF’nin
takındığı bu tutum, AKP’nin devlet imkânlarını kullanmak suretiyle doğrudan
doğruya bu hakları ve sorumlulukları kendi tercihleriyle siyasi amaçla
kullandığını gayet açık ve net ortaya koymaktadır.
Evet, 2013 yılı,
esas itibarıyla, bakıldığında, Başbakan Erdoğan’ın kırıcı üslubu,
kutuplaştırıcı siyaseti, nefreti özendiren dili, barış ve kardeşliği budayan
tavrı, şuurunu kaybederek dolduruşa gelenlerin kefene büründürüldüğü bir yıl
olarak sona ermiştir. Gerçekten, siyasi sorumluluk mertebesinde bulunan
şahısların serin kanlı olmaktan uzaklaştığı, insaf ve
vicdanla iplerini kopardığı, akıl ve sağduyudan tehlikeli bir şekilde
savrulduğu gözükmektedir. Siyasi ihtirasa gem vurmak yerine anlaşmazlıkları derinleştirecek,
insanımızı birbirine düşürerek akla, hayale sığmayacak kasti yanlışları siyaset
zannedecek kadar küçülmüş, değer ve vicdan aşınmasına uğramıştır.
2013 yılında
maalesef milletimiz için devlet kilitlenmiştir; ekonomi tıkanmış, siyaset
tükenmiş, sosyal yapı dağılmış, spor buruşmuş, sanat tahrip edilmiş,
özgürlükler tırpanlanmış, fişlemeler artmış, demokrasi duraklamıştır. Buna
karşın terörist emeller kamçılanmış, PKK muhatap alınmış, meşrulaştırılmış,
silahlı bir şekilde bu coğrafyada varlığı AKP tarafından kabul edilmiştir.
Maalesef, 2013
yılı, milletimizin kaderinin eli kanlı katillere mahkûm bırakıldığı bir yıl
olmuştur. Millî birlik ve bütünlüğe verilen zararın yanında devletin otoritesi
vatandaşlarımız nezdinde güveni zayıflatmış ve zaafa düşürülmüştür. Doğu ve
güneydoğuda PKK paralel devleti âdeta kurtarılmış bölge stratejisiyle
derinleştirilmiş ve PKK’nın bölgede asayiş birimleri kurması, mahkemeler
kurması ve vergi toplamasına kadar götürülmüştür.
Geride
bıraktığımız 2013 yılı ayrışma, çözülme, bölünme, ihanet ve teslimiyetle
doludur. 17 Aralıktan bu yana gündemi saran rüşvet ve yolsuzluk soruşturması,
Türkiye’nin nasıl ve tehlikeli bir soygun düzeniyle karşı karşıya olduğunu
alenileştirmiştir. Âdeta devletin içerisinde paralel devletle Türkiye’de
yolsuzluk ve rüşvet devleti oluşturulmuş, kara para aklama, örümcek ağları
kurulmuştur. Kara para döngüsü Hükûmeti esir almıştır. Hukukun tecelli etmesi
açısından, Türkiye’nin aklanıp temizlenmesi bakımından gündemdeki hukuki
sürecin devamı maalesef sağlanamamış, soruşturmalarda mahkemelerin aldığı
mahkeme kararı fiilî olarak uygulanmamıştır. Fiilî olarak mahkeme kararlarını
uygulamayanlar, bizatihi Anayasa’ya darbe vurmuşlardır. Başbakan Erdoğan’ın
mahkemelere, savcılara, hâkimlere kara çalması kendisini ve etrafındakileri
kurtarmak için şüpheleri başkalarının üzerine çekmesi, kesinlikle, esas
itibarıyla, suçlamaların doğru olduğu kanaatini güçlendirecektir.
Rüşvet ve
yolsuzluk soruşturmasını komplolarla izah etmek, dış bağlantılarla itham etmek,
paralel devlete atfetmek, pişkinlik şöyle dursun, milletimizin ferasetiyle alay
etmektir. Esasen, Türkiye, paralel devletin yanında, paralel hükûmet, paralel
başbakan, paralel siyasetle yüz yüzedir. 2013 yılı rüşvet ve yolsuzluk
sarmalının deşifre edildiği, namuslu ve vatanperver hukuk insanlarının devreye
girdiği bir yıl olarak anılacaktır ama 2013 yılı aynı zamanda rüşvet ve
yolsuzluğun üstünü örten bir Hükûmet için kara bir yıl olarak algılanacaktır.
Bu bakımdan, 2013 yılında ortaya çıkarılan bu rüşvet ve yolsuzluk çarkına kim
ya da kimler dâhilse 2014’te mahkeme önüne çıkartılmalı ve hukukun üstünlüğüne
riayet edilmelidir.
2014’te
teslimiyete, bölücülüğe, yolsuzluğa yani AKP’ye karşı milletimizin geçit
vermeyeceğine yürekten inanıyorum.
Bu vesileyle 2014
yılının milletimiz, devletimiz, Türk-İslam âlemi ve insanlık için hayırlara
vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, siz
değerli milletvekillerimizin ve tüm vatandaşlarımızın yeni yılını tebrik
ediyorum.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Gündemin “Seçim”
kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN - Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda boş bulunan ve Barış ve Demokrasi Partisi
Grubuna düşen üyelik için Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı
ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın;
Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık
Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve
Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın;
Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401,
2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve 480’e 1’inci Ek) (x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
9/12/2013 tarihli 26’ncı
Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülen tasarının ikinci bölümündeki 40’ıncı maddesi kabul
edilmişti.
Şimdi, 41’inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasında göre okutup
aykırılıklarına göre işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
(x)
480 ve 480’e 1’inci Ek S. Sayılı Basmayazı 3/12/2013 tarihli 24’üncü Birleşim Tutanağı’na
eklidir.
Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791,2/159,2/401,2/592,2/769,2/1049)’nun 41. Maddesinde “tarafından “ ibaresinden sonra gelmek
üzere “ülkemizdeki en gelişmiş teknolojilerden faydalanarak” ibaresinin
eklenmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Selahattin
Karaahmetoğlu
İstanbul Giresun
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 41. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cemalettin Şimşek S. Nevzat Korkmaz Hasan Hüseyin Türkoğlu
Samsun Isparta Osmaniye
Ali
Öz Mustafa
Erdem
Mersin Ankara
Madde 41: 2238
sayılı kanunun 11. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bu kanunun
uygulaması ile ilgili olarak tıbbi ölümün gerçekleştiğine, biri kardiyolog,
nöroloji veya nöroşirurjiyen biride anesteziyoloji ve
reanimasyon veya yoğun bakım uzmanından oluşan iki
hekim tarafından kanıta dayalı tıp kurallarına uygun olarak oy birliği ile
karar verilir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet…
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen…
Sayın Vural…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Cemalettin Şimşek…
BAŞKAN –
Cemalettin Şimşek, Samsun Milletvekili… (MHP sıralarından alkışlar)
CEMALETTİN ŞİMŞEK
(Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de konuşmama başlamadan
evvel 2014 yılının milletimize, vatanımıza ve ailelerinize, hepinize hayırlar
getirmesini diliyorum, başarılar diliyorum.
480 sıra sayılı
Yasa Teklifi’nin 41’inci maddesiyle alakalı olarak
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu değişiklik önergesi hakkında söz
aldım. Bu vesileyle değerli heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, aslında, ülkemizde meydana gelen, bize göre demokrasi ve hukuk
devleti adına çok vahim olan olaylar silsilesine baktığımızda bu madde hakkında
verdiğimiz değişiklik önergesinin çok da fazla anlamı yok diye düşünüyorum. 17
Aralıkta ortaya çıkan bu büyük, bu vahim yolsuzluk olayları, bu lağım patlaması
ve bu normal insanın kaldıramayacağı mide bulandıran olaylar gerçekten çok
üzücüdür.
Öncelikle,
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu olayın peşini bırakmamalı, Meclis araştırması
dâhil ne yapması gerekiyorsa yapmalıdır, ama asla bunun peşini bırakmamalıdır. Yoksa, Başbakanın deyimiyle, bu fakir fukaranın, garip gurebanın iki eli yakamızda olacaktır. Benim vatandaşım bir
lokma ekmeğe muhtaç iken, öte yandan milyar dolarları haksız olarak cebe
indirenlerden hesap soramazsak vah bizim hâlimize, vah bu Meclisin hâline
diyorum!
Değerli
milletvekilleri, insanoğlu çiğ süt emmiştir. Bütün dünyada zaman zaman olduğu
gibi bizim ülkemizde de bu tip olaylar olabilir. Fakat,
Ulu Önder Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nin bir mısrasında söylediği gibi, bundan daha vahim ve daha elim
olmak üzere, bu yolsuzluk işi ortaya çıktıktan sonraki gelişmeler ülkemiz
açısından gerçekten çok daha vahimdir. Bugünkü görüştüğümüz kanunun eksik ya da
fazla olması çok da o kadar önemli değildir.
Milliyetçi
Hareket Partisi, bu Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın mantığına, içeriğine karşı
olduğu için elbette ki bugünkü gelen yasanın bu maddesine de, bu yasaya da
karşıdır.
Değerli
milletvekilleri, hepimiz biliyoruz ama 17 Aralık operasyonu sonrası gelişmeleri
tekrar hatırlayalım diyorum.
Operasyon
sonrası, Hükûmet, ilk şaşkınlığını atar atmaz önce operasyonu yapan polis
müdürlerini görevden aldı. Neydi gerekçe? Amirine itaatsizlik. İçeriği ise
yapılan adli operasyonu amirlerine haber vermemek. Polisler şaşkına döndüler.
Bizim ülkemizde adli kolluk yoktu ve polis adli bir olayı takip ederken adli
yönetmelik gereği savcının emrine giriyor ve yürütülen soruşturmayı savcı hariç
kimseyle paylaşmıyordu. Hukuk devletinde kuvvetler ayrılığı prensibine göre de
böyle olması gerekiyordu. Olaylar böyle bir biçimde, hukuk
devleti ilkeleriyle izah edilemeyecek durumda devam ederken 25 Aralık tarihinde
savcı kendisine intikal eden bilgi ve belgelerden oluşturduğu ayrı bir dosyayı
mahkeme kararı çıkarttırarak kolluğa dosyadaki mahkeme kararında verilmiş olan gözaltıların yerine getirilmesi için talimat veriyor;
ancak, bu arada mevcut İstanbul Emniyet Müdürü de bir gece yarısı operasyonuyla
değiştiriliyor, dolayısıyla yeni atanan polis şefleri gizli olması gereken bu
soruşturmadan amirine haber veriyorlar ve mahkeme kararı uygulanmıyor. Arkasından,
savcı dosyadan el çektiriliyor. Bu arada, Adli Kolluk Yönetmeliği de hukuka
aykırı ayaklar altına alınıyor. İnsanların kanı donuyor, insanlar büyük bir
endişeye sevk ediliyor fakat ifade ettiğimiz gibi, bundan daha elim ve vahim
olan şey bu süreçte Başbakanın takındığı tavırdır.
Değerli
milletvekilleri, bu süreçte Başbakan büyük bir paniğe kapılıyor. O Kasımpaşalı,
yürekli Başbakan gidiyor; yerine, kendine karşılama törenleri düzenlettiren,
arka arkaya meydan mitingleri düzenleyerek savcıları, hâkimleri, HSYK’yı, polis şeflerini tehdit ederek “Millî iradenin
önünü kesiyorlar.” deyip suçüstü yakalanmanın telaşıyla vatandaşa sığınmaya
çalışıyor, kendisini millî iradenin yerine koyuyor. Buradan Sayın Başbakana
hatırlatmak isterim ki: Sen millî iradeyi temsil etmiyorsun, senin temsil
ettiğin irade çoğunluk iradesidir. Millî irade, yüce Meclisin çatısı altında
olan siz değerli milletvekillerinin tamamıdır millet iradesi.
Değerli
milletvekilleri, bu çalışmalar bu şekilde devam ederken Sayın Başbakan aynı
tavrını devam ettiriyor ve hukuksuzluk olabildiğince ülkemizde devam ediyor
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tekrar görüşmek dileğiyle. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (l/791, 2/159, 2/401,
2/592, 2/769, 2/1049)’nun 41’inci Maddesinde
“tarafından” ibaresinden sonra gelmek üzere “ülkemizdeki en gelişmiş
teknolojilerden faydalanarak” ibaresinin eklenmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Mehmet Haberal, Zonguldak Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET HABERAL
(Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 2014 yılının hepimiz için sağlıklı ve mutlu bir şekilde geçmesini
temenni ediyorum.
Ülkemizde organ transplantasyonu artık hepimizin gurur duyacağı bir seviyeye
gelmiştir. Burada Sağlık Bakanlığının zaman zaman 2238 sayılı Yasa ve 2594
sayılı Yasa’da bazı değişiklikler yapmaya çalıştığını görüyorum. Önce, şu
soruya cevap vermek lazım: Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti organ transplantasyonu konusunda o noktaya geldiyse nasıl geldi?
Şüphesiz bu yasalarla geldi. O zaman, acaba neden bu yasalarda daima böyle
değişiklik öneriyoruz, sebebi nedir?
Değerli
milletvekilleri…
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, şurayı uyarabilir misiniz?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen dışarıda sohbet edin.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Çay ister misiniz?
BAŞKAN – Lütfen
ama…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Çay gönderelim.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) – Burası sohbet yeri değil, burası kanun yapma yeri.
MEHMET HABERAL
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, organ transplantasyonlarda
organ ve dokular ya yaşayan insanlardan -ki işin başlangıcından beri birinci
derecede, ikinci derecede akrabalar tercih edilmekte- veya ölen
vatandaşlarımızın organları veya dokuları alınmak suretiyle yapılmaktadır.
Maalesef, bu, ülkemizde çıkarılmış 2238 ve 2594 sayılı yasalara rağmen
ülkemizde hâlâ canlıdan transplantasyon yüzde 75
civarında, ölen vatandaşlarımızdan alınan organların ve dokuların oranı ise
yüzde 25 civarındadır, daha fazla değil. Acaba neden böyle? Tabii, ben her
zaman söylüyorum hasta olmak, hasta sahibi olmak, hele hele ölü sahibi olmak
çok kolay değildir. Biz hekimlerin görevi hastalarımızı sağlığına kavuşturup
toplumumuza kazandırmaktır ama maalesef burada vatandaşlarımızın gerçekten bize
olan güveninin acaba bir sarsılması sonucu mu veyahut da bize güvenmemeleri
sonucu mudur ki biz ölen vatandaşlarımızın organlarından yeteri kadar
yararlanamıyoruz? Birçok insanımız sağlam organıyla yaşamını kaybedip aramızdan
ayrılırken, birçok insanımız da bu organlara ihtiyaç duyarak yaşamını maalesef
kaybetmektedir.
Dolayısıyla, biz,
eğer insanlarımıza, hasta sahiplerine “Hastalarımıza tıbbın bütün imkânları
uygulandı ama buna rağmen onları kurtaramadık.” güvenini verirsek, inanıyorum
ki bugün ülkemizde bulunan birçok kronik organ hastası bu ölen
vatandaşlarımızın organlarından yararlanmak suretiyle yeniden yaşam
kazanacaktır. Burada daima üzerinde durulan ve âdeta bir mazeret gibi
gösterilen 2238 sayılı Yasa’nın 11’inci maddesinde: Bir hastaya beyin ölümü
teşhisi koymak için 4 hekim önermiştik.
Değerli
milletvekilleri, 1979’u düşünelim. 70’li yıllarda o komisyonlarda tartışırken
gerçekten milletvekilleri ve senatörlerin çok önemli gayreti olmuştu ama benim
için en zor olan tarafı onları inandırmak, onları gerçekten “Bir beyin ölümü
teşhisine nasıl karar verilir?”e getirmekti. Onun
için ben Avrupa’dan, Amerika’dan ölen insanların organlarını getirmiş, onları
göstermiştim. Dolayısıyla, eğer bir hastanede gerçekten bu hekimler yok ise
yani bir kardiyolog, bir beyin cerrahı, bir nörolog, bir anesteziyoloji uzmanı
yok ise biz zaten o hastanede bir beyin ölümü teşhisi koyamayız. Dolayısıyla,
belki beyin cerrahı veya nöroloğu alterne edebiliriz
ama mutlaka kardiyolog, beyin cerrahı, nöroloğ veya anesteziyoloğun olması gereklidir. Kaldı ki beyin ölümü
teşhisi konacak hastaların birinci derecede hekimi olan kişinin bu grup
içerisinde bulunmaması gereklidir.
Özetle, biz önce
hastalarımıza ve hasta sahiplerimize, kendilerine tıbbın bütün imkânlarını
uyguladığımızı göstermek zorundayız, onları inandırmak zorundayız. Eğer bunu
yaparsak inanıyorum ki sağlam organlarıyla yaşamını kaybeden hastalarımız
birçok kronik organ hastası için yeniden yaşam kaynağı olacaktır. Onun için
yani burada yasayı değiştirmek veyahut da yasaya ilave edip, doktorun sayısını
azaltmak önemli değil, önemli olan insanlarımızın güvenini kazanmaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET HABERAL
(Devamla) – Dolayısıyla, yasayı değiştirelim, doktor sayısını azaltalım,
arttıralım meselesi değil, önemli olan, insanlarımıza, gerçekten
vatandaşlarımıza biz hekimlere güveni sağlamaktır.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
42’nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480’e l’inci Ek sıra sayılı Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592,
2/769, 2/1049)’nun 42. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Ali Öz Mehmet Doğan Kubat
İstanbul Mersin İstanbul
Recep
Özel
Isparta
Madde 42- 2238
sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “veya beyan”
ibaresi “ibraz edilmedikçe”, beşinci fıkrasında yer alan “ve adli kovuşturma
ile ilgisi olmayan” ibaresi “ölü muayenesi veya otopsi işlemi tamamlanmış”
şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Tıp eğitimi için
gerekli olan kadavranın yurt içinden yeteri kadar temin edilememesi hâlinde,
kadavra veya kadavra parçası, soykırım ve insanlığa karşı işlenmiş suçlar
yoluyla ölmüş kimselerden temin edilmemiş olması kaydı ile yurt dışından temin
edilebilir. Kadavra veya kadavra parçası temini ile yurt dışından kadavra temin
edecek kişi veya kuruluşların yetkilendirilmesine dair usul ve esaslar Sağlık
Bakanlığınca belirlenir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tıp
fakültelerinde eğitim için kadavra bir ihtiyaçtır. Yapılacak düzenleme
yerindedir. Ancak kadavra temininin insan hakları ihlallerine çanak tutacak
şekilde olması öngörülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
43’üncü maddede
iki adet aynı mahiyette önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin;
Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık
Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün;
Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı
San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (l/791,2/159,2/401,2/592,2/7692/1049)’nun 43. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Selahattin Karaahmetoğlu
İstanbul Giresun
Madde 43- 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasından “ve
yan dal uzmanlık” ibaresi çıkarılmış, ikinci fıkrasına birinci cümlesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Ancak beşinci ve altıncı grup ilçe merkezlerine bağlı yerleşim
yerleri ile Bakanlar Kurulunca tespit edilecek il merkezi ve il merkezlerine
bağlı yerleşim yerlerinde Devlet hizmeti yükümlülüğünü yerine getirenler,
tekrar Devlet hizmeti yükümlüsü olduklarında istekleri dışında bu yerlere
atanamazlar.”
Diğer önergenin imza sahipleri:
Oktay Vural Alim
Işık Oktay
Öztürk
İzmir Kütahya Erzurum
Lütfü Türkkan Emin Çınar Ali Öz
Kocaeli Kastamonu Mersin
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 480 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın özellikle bu
maddesinde şunu ifade ediyoruz, diyoruz ki: Hekimler, Türkiye’de zor şartlarda
eğitimlerini tamamladıktan sonra, Türkiye’deki hiçbir kamu kurum ve kuruluşunda
muhatap olunmayan bu mecburi hizmet serüvenine her defasında yenileri ilave
edilerek sürekli üzerlerine ek külfet, yük getirilerek devam etmekteler.
Şimdi şöyle bir hesap yapacak olursak, normalde ortalama 23
yaşında tıp fakültesini bitiren, tıp fakültesinden mezun olan bir insanın, ana
bir dalda ihtisas yapmak üzere minimum dört veya beş yıllık geçen süresini de
ilave ettiğiniz zaman, araya mecburi hizmetlerini de koyarsanız, öncelikle
temel tıp eğitimini tamamlayıp pratisyen hekim olarak göreve başladığı süre
içerisindeki bir yılını koyarsanız, daha sonra tıp eğitiminde uzmanlaşma adına
dört veya beş yıllık eğitiminden sonra geriye kalan kısmını tamamlayıp yine bir
mecburi hizmet daha koyarsanız, bir aile kurması nereden bakarsanız bakın 31-32
yaşlarına tekabül etmekte. Yani bu ülkenin gerek toplumsal sağlığı gerek
bedensel sağlığı gerek zihinsel sağlığı noktasında her türlü gayreti gösteren,
fedakârca elinden gelen tüm çabaları sarf eden bu insanlara, bu meslek grubuna,
özellikle ana daldaki uzmanlıklarından sonra yeni bir yan dal olarak ihtisas
yaptıklarından, onu tamamladıktan sonra 3’üncü kez yeniden bir mecburi hizmet
koymanın adil bir davranış olmadığı kanaatindeyiz.
Türkiye’de hekimlerin özlük hakları noktasında, bu kanun maddesini
görüşmeye başladığımız andan itibaren de ifade ettiğimiz üzere, özellikle on
birinci yılını doldurmuş olan, Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla Türkiye’de sağlık
alanında çağ atlattığını ifade eden Hükûmetin, iktidarınızın, maalesef sağlık
çalışanlarının özlük hakları gündeme geldiğinde, her defasında değişik
bahanelerle bu işten âdeta yan çizdiği görülmekte. Bütçe görüşmeleri aşamasında Maliye Bakanına da yönelttiğim soruda
ifade etmiş olduğum üzere, bu hekimleri, 76 milyonun her gün yirmi dört saat
insanların kapısını çaldığı, aşındırdığı, zor şartlar altında hizmet veren bu
grubu, ne hikmetse göz ardı ediyorsunuz.
Sayın Sağlık
Bakanına da daha önce de ifade ettiğim gibi, Mecliste her grupta bulunan,
özellikle hekim ve sağlık kökenli milletvekillerinden yüksek bir arzumu
huzurlarınızda ifade etmek istiyorum: Bu, haksız bir talep değildir. Maliyeyi,
ülkenin bütçesini, Türkiye’nin, özellikle 17 Aralık sürecinden sonra oluk oluk başka yerlere akan paraları gördükten sonra, hekimler
adına gerçekten bir kez daha düşünüp gereğini yapmak bu yüce Meclisin görevi
olsa gerektir diye düşünüyorum. Bugün, emekli olan uzman hekimlerin
emekliliklerinden sonra yeni iş arayışları devam ederken, hayatlarını idame
etme noktasında bu zorlukları çekerken hiçbir bahanenin özlük haklarındaki
iyileştirmeye engel olmayacağı kanaatini taşıyorum. Burada bu kanunun
üniversitelerdeki Tam Gün Yasası’yla beraber çok sayıda alanda yeni
düzenlemeler getirdiğini biliyoruz, nöbet ücretlerinde kısmi de olsa
iyileştirme teklif ettiğini görüyoruz ancak iş sadece bununla kısıtlı, iş
sadece bununla sınırlı olmamalı. Hiçbir kamu kurum ve kuruluşuna dikte
ettirilmeyen, yaptırılmayan… Hekimlere mecburi hizmeti önce
kaldırıp daha sonra değişik adlar altında getirmiş olmanıza rağmen, en azından
yan dal uzmanlık sınavını bitirmiş olanları mecburi hizmetten muaf tutmanın
aslında onların -bizim verdiğimiz bir lütuf değil- hakkı olduğuna inanıyor,
2014 yılının tüm sağlık çalışanlarına, yüce Türk milletine, Parlamentomuza
hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergenin üzerinde söz isteyen Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. Tasarının 43’üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, tıp fakültelerinden ve
eğitim hastanelerinden mezun olan tabip ve uzman tabiplerin zorunlu hizmet
yükümlülüğüyle ilgili yasal düzenlemede mecburi hizmetin tüm hekimler için eşit
koşullarda uygulandığı ortadayken, siz, bu tasarıyla Bakanlar Kuruluna yetki vererek
“Bazı il merkezleri ve bunlara bağlı yerleşim yerlerinde devlet yükümlülüğünü
yerine getirenlere yeniden bir devlet yükümlülüğü doğar ise bunlardan fikir
alınmadan başka yerlere atanamaz.” diyorsunuz. Bu, daha önceki yönetmeliklerde ve yasalarda belirlenmiş eşitlik
ilkesine aykırıdır. Mecburi hizmet yükümlülüğü varsa tüm hekimler için eşit
vardır, bazılarını kayırmaya gerek yok. Özellikle bunu Bakanlar Kurulu kararı
aracılığıyla yapmanızı doğrusu yadırgamış bulunuyorum. Eğer bazı bölgelerde
mecburi hizmet yükümlülüğünü yerine getirirken, Sayın Bakanım, “Mahrumiyet
bölgesi, bunları değerlendirmek gerekir.” diyorsanız -Sayın Bakanım, beni
dinlerseniz sevinirim- sosyalizasyon puanı dediğimiz, ek ücret dediğimiz, orayı
kendi istekleri doğrultusunda teşvikiyle çözmeniz mümkün.
Yine, Sayın
Bakanın Komisyonda da ifade ettiği gibi, bu mecburi hizmet yükümlülüğüne
getirilen bir başka konu da: Yurt dışında görev yapan 2.500 civarında
meslektaşımız var. Sayın Bakan diyor ki: “Türkiye’de hekim açığı var, hekim
açığını kapatmak için ben bu hekimlerden yararlanmak istiyorum.” Hayhay, biz de
buna katılıyoruz Sayın Bakanım. Ancak, yurt dışına giderken mecburi hizmet
yükümlülüğünü yerine getirmeyen, hatta Türkiye’de mecburi hizmetten kaçıp
Azerbaycan, Bulgaristan, Balkan ve Kafkas ülkelerinde mecburi hizmet yapan
hekimleri, şimdi “Türkiye’nin ihtiyacı var.” diye bunları mecburi hizmetten
muaf tutmak doğrusu akıllara sığmaz, vicdana da sığmaz.
Bir hekim olarak
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Siz, mecburi hizmet yükümlülüğünden kaçıp
tekrar Türkiye’ye gelene hem özel ya da kamu hastanesinde bir norm kadro vermek
ve onları yükümlülükten kurtarmak vicdanınıza sığıyor mu?
Değerli
milletvekilleri, vaktimin kalan kısmında Türkiye’deki sağlık sisteminin
getirdiği değişikliklerden, olumsuz yönde, en çok etkilenen aile hekimleriyle
ilgili bazı noktalara değinmek istiyorum. Getirilen yasada, aile hekimlerine
özellikle acil servislerde nöbet tutturmak istiyorsunuz. Sayın Bakanım -Sayın
Bakan beni dinlemiyor, Komisyon Başkanıyla görüşmenize devam ediyorsunuz ama
ben yine de ifade edeyim Sayın Bakanım- hangi maddeyle, hangi yasal uygulamayla
acil servislerde aile hekimlerine nöbet tutturuyorsunuz? Aile hekimliği bir
sözleşmeydi. Kaldı ki sözleşmede, yönetmeliğin 10’uncu maddesinde esas olarak
nöbet tutturulmaması dururken, acil ihtiyacı karşılamak amacıyla aile
hekimlerine bu nöbet tutturmaktaki amacınız ne? Dönem dönem,
sizin açıklamalarınızdan şunu görüyorum, diyorsunuz ki: “Aile hekimlerine kendi
branşlarında bazı hizmet içi eğitimlerini artırmak
için hastanelerin acil servislerinde nöbet tutturuyoruz.” Sayın Bakanım,
komisyonda da size ifade ettim. Acil servislerde, günde ortalama 750-800
hastanın bakıldığı bir ortamda hangi aile hekimi hizmet içi eğitiminden ya da
eğitimden geçmiş olacak?
Kaldı ki bir
başka sıkıntı daha var. Aynı aile hekimleri kendi alanlarında, kendi sağlık
ocaklarında, kendi bulunduğu yerlerde hasta baktıktan sonra gidip on altı saat
bir hastanenin acilinde hizmette bulunacaklar, ertesi günü kalkıp yine kendi
bölgelerinde, kendi aile sağlık ocaklarında hizmet verecekler. On altı saatten
sonra bunların kendi hastalarına bakmalarının ne kadar vicdana ve ne kadar etik
değere tabi olduğunu size bırakıyorum.
Kaldı ki bir
başka sıkıntı daha var bunlarda. Sadece nöbetle ilgili kısmı değil, adli
uygulamalarda, cenazelerin defin ruhsatlarında ve performansa dayalı gebe ve
bebek takiplerinde yine bir asılsızlık ve usulsüzlük var, usulsüzlük demeyeyim
de keyfî uygulama var. Mesela, bağlı bulunduğum Kocaeli’nin bazı ilçelerinde,
sağlık müdürlüklerine, toplum sağlık merkezlerine bağlı bazı yerlerde nöbet
tutulurken bazı yerlerinde tutulmuyor. Adli uygulamalar, polis veya kolluk
kuvvetleri, aile hekimini istedikleri saatlerde, istedikleri zaman kendi
yerlerinden alarak cenaze defin işlemlerinde kullanmaktadırlar. Bunu
vicdanlarınıza bırakıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Bir
saniye Sayın Bakan.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
480’e 1’inci ek
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 43’üncü maddesi üzerinde aynı mahiyetteki iki
önergenin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeleri
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır; önergeler kabul edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
43’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
44’üncü madde
üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401,
2/592, 2/769, 2/1049)’nun 44’üncü maddesinde geçen
“ücret alınmaz.” ibaresinden sonra gelmek üzere, “Ancak 2547 sayılı kanun
gereğince hizmet veren öğretim üyeleri mesai sonrasında gönüllü hizmet vermek
istiyorsa, bu kapsam dışında tutulur.” cümlesinin eklenmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Selahattin
Karaahmetoğlu
İstanbul Giresun
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Oktay Vural Lütfü Türkkan Oktay Öztürk
İzmir Kocaeli Erzurum
Ali Öz Emin Çınar Alim Işık
Mersin Kastamonu Kütahya
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergelerde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda Tam Gün Yasası
olarak bilinen bu yasayla alakalı olarak grubumuzun verdiği önerge hakkında
konuşacağım.
Sayın Bakan, siz,
tüm Türk milletinin sağlığından sorumlu olduğunuz kadar biz milletvekillerinin
de sağlığından sorumlusunuz ama sadece buradakilerin değil, cezaevindeki
milletvekillerinin de sağlığından sorumlusunuz. Ben geçtiğimiz günlerde Sincan
Cezaevinde -yaptığım bir ziyarette- ziyaret salonunda Sayın Bahattin Şeker’le
birlikte Engin Alan Bey’i anca paltoyla beraber ziyaret edebildim. Engin Alan
Bey rahatsızdı, grip olmuştu. Onunla beraber bütün mahkûmlar grip olmuştu. O
soğuk bekleme salonunda, görüşme salonunda biz bir saati bekleyemeden, görüşme
zamanımızı bekleyemeden orayı terk etmek zorunda kaldık.
Buradan
Hükûmetinize sesleniyorum: Milletvekilinin sağlığına bu kadar önem vermeyen bir
Sağlık Bakanı, İmralı’daki mahkûma da aynı duyarsızlığı gösteriyor mu, yoksa
orada “Saçım döküldü.” deyince uzmanlar kurulunu mu gönderiyor? Bu konuyu
dikkatinize sunuyorum.
Sayın Engin Alan
cezaevinde. Sebebi ne? Sebebi belli. Sebebi, sadece Sayın Başbakan tören
alanına geldiğinde ayağa kalkmaması. Bunun bedelini dört yıldır tutsak olarak
ödüyor. Evet, tam dört yıldır Engin Alan, İstanbul Milletvekili, tutsak. Engin Alan’ın içeriye atılması sırasında yapılan operasyona alkış
tutanlar şimdi kalkmışlar, “Bize operasyon yapılıyor.” diyorlar. Kim yapıyor?
Kimin yaptığından ziyade -operasyon yapılan- sebebi daha önemsiyor Türk
toplumu. Zira Engin Alan ayağa kalkmadı diye operasyon yapan güçler, şimdi
hırsızlara, rüşvetçilere, soygunculara operasyon yapıyor ve bu operasyonu dış
güçlerin gücü olarak, dış güçlerin bir oyunu olarak gören bir Hükûmetimiz var.
Ben buradan
Meclisteki bütün arkadaşlarımıza son gelişen olaylarla ilgili birkaç şey
hatırlatmak istiyorum. Ercan Vuralhan vardı, Anavatan Partisinin Millî Savunma
Bakanı. Bir dönem derlerdi ki “Sabancı mı, Ercan mı?”, öyle bir para sahibi
olduğu konuşuluyordu. Niye? Savunma Sanayii Müsteşarlığı o zaman savunma sanayi
ile ilgili ihalesiz alımlar yapıyordu, çok ciddi dedikodular çıkmıştı.
Gerçekten, yaşamı da o dedikoduları doğrulayacak şekildeydi ama aynı Ercan
Vuralhan iki ay boyunca kaldığı otelin ücretini ödeyemediği için eşini otelde
rehin bırakmak zorunda kaldı, kendisi de dışarı çıktığında yasak çekten dolayı
tutuklandı. Tamah etmeyin. Buğday fıçısını hatırlayın. Fare, o buğday fıçısına
girene kadar zorlanır, girer. Girince, bütün o buğday fıçısını bitireceğini
zannedip hepsini yer ama dışarı çıkmaya kalktığında dışarı çıkma şansı yok,
oradan bütün yediklerini kusarak dışarı çıkmak zorunda. Dolayısıyla, dünya
malına bu kadar tamah etmeyin. Gelin, bu Türkiye size oy verdi, bunun gereğini
yapın.
Ben, hukukçu
değilim. Engin Alan’ın tutukluluğuyla ilgili çalışma
yapan bir kardeşinizim. Sayın Engin Alan’ın, hâlen
hapiste tutulmasının kesinlikle yasa dışı olduğunu, üstelik bunun akıl, mantık
ve vicdana hiçbir şekilde sığmayan Balyoz kararını veren ve onaylayanların bile
kabul edeceği kadar basit bir şekilde anlatabileceğini düşünüyorum. Engin Alan
tutuklu mudur? Engin Alan milletvekili midir? 2 tane soru var burada. Engin
Alan, evet, tutuklu değildir. Zira, hakkında hüküm
kesinleşmiştir, Engin Alan hükümlüdür, hapsedilmiştir. İkinci
soruyu yanıtlamak daha kolay. Alan’ın şu anda
milletvekili olmadığını iddia edebilecek kimse yok, herkes der ki: Engin Alan
milletvekili, zira, Adalet Bakanlığı aracılığıyla da
mahkeme milletvekilliği kaldırılsın diye tezkere göndermiş.
Bir insanın hangi
şartlarda hapsedilebileceği hem Anayasa’nın 19’uncu maddesinde hem de Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5’inci maddesinde listelenmiş. Tutukluluk
bu istemin içerisinde. Şimdi, zurnanın zırt dediği yere geleceğiz.
Bakın, Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası, milletvekillerinin bazı
istisnai durumlarda tutuklanabilmesine izin veriyor gibi görünüyor ama aynı
maddenin üçüncü fıkrası hiçbir istisna getirmeden “Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine
getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır.” diyor. Ben, burada,
herkese diyorum ki: Bu adaletsizliği daha fazla sürdürmeyin, Engin Alan’ı buralara getirin.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, adı tam gün olan ancak tam günden başka her şeyi içinde
barındıran bu sakat torba yasanın 44’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önerge
üzerine söz almış bulunuyorum. Halkımızın sağlığını ticaret konusu yapmayan,
sağlığın anayasal bir hak olduğunu kabul eden ve sağlık üzerinden halka yalan
söylemeyen milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum.
2014 yılının bu
ilk toplantısında tüm vatandaşlarımızın eşit, ulaşılabilir, kaliteli ve ücretsiz
sağlık hizmeti alabilmelerini diliyorum. Yeni yılda, çocukların, Van’da olduğu
gibi üşümemelerini diliyorum. Yeni yılda, çocukların yatağa aç girmemelerini
diliyorum, 846 lira asgari ücretle nasıl olacaksa! Yeni yılda, Suriye’de akan
kanın bir an önce durmasını ve ülkemin bu akan kana daha fazla ortak olmamasını
diliyorum. Yeni yılda, tırlar dolusu silahların ister Türkmen ister Arap ister
Alevi ister Sünni hiç kimseye gitmemesini diliyorum.
Az önce burada
yemin eden ve bir önceki İçişleri Bakanını aratacağını bize gösteren İçişleri
Bakanı “O tırlar, Suriye’ye giden tırlar Türkmenlere gidiyordu.” diyerek ne
demek istediğini bize çok iyi bir şekilde ifade etmiştir. O silahlar Türkmen’e
de gitse kan akıtacaktır, Arap’a da gitse kan akıtacaktır. Esas, devlet, oraya
silah gitmesini engellemek mecburiyetindedir. Devlet, ancak o zaman
devletliğini göstermiş olur.
Yeni yılda, yetim
hakkı yenmemesini diliyorum. Yeni yılda, yeni yolsuzluklar, yeni rüşvet
vakalarının olmamasını diliyorum.
Sayın Bakan,
biliyorsunuz, Emniyet Genel Müdürlüğü bir rapor yayımladı. Yayımladığı bu
raporda, yolsuzluk konusunda Türkiye’de en çok yerel yönetimlerin, 2’nci sırada
da sağlık hizmetlerinin geldiğini beyan etti. Emniyet Genel Müdürlüğünün bu
raporu sağlık açısından yüz kızartıcıdır. Bunun da ötesinde, uluslararası
şeffaflık örgütleri de şeffaflık konusunda Türkiye’nin çok gerilere düştüğünü
bizlere ifade etmiştir.
Sayın Bakan, konu
yolsuzluktan açılınca, 112 acil servislerde meydana geldiği iddia edilen
yolsuzlukların da yeni yılda açığa çıkarılmasını ve sorumlular hakkında gerekli
işlemler yapılmasını da diliyorum.
Yeni yıldaki
isteklerim, dileklerim bitmiyor ama kendimiz için değil, halkımız için
istiyorum. Yeni yılda tutuklu milletvekilleri olmamasını diliyorum. Yeni yılın
bu ilk gününde Sayın Bakan, şu anda biz burada bu yasayı konuşurken bu saçma
sapan yasa yüzünden Türk Tabipleri Birliği ve onlarca hekim dışarıda şu anda
Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde eylem yapıyorlar. Ne eylemi yapıyorlar
biliyor musunuz? Tansiyon ölçüyorlar. Ne demek bu? Sizin birazdan bize
getireceğiniz bir madde ile -bu tasarıda- hekimlerin acil durumlarda sokaktaki
hastalara yardım etmelerini önleyeceğiniz yasa maddesine karşı direniyorlar.
Diyorlar ki: “Siz ne yaparsanız yapın, ne kadar yasa çıkarırsanız çıkarın bizim
ettiğimiz Hipokrat yemininin üzerinde hiçbir yasa yoktur. Biz, o yeminle, dini,
dili, ırkı, rengi ne olursa olsun, hiçbir ayrım yapmadan, bize ihtiyaç duyan
bütün vatandaşlarımıza yardım etmeye söz verdik, namus şeref sözü verdik.”
diyorlar ve bu namus şeref sözünün de gereğini yerine getiriyorlar Sayın Bakan.
Yarın bir gün Meclis kapısının önünde siz de düşseniz, hapse girmeyi göze
alarak size de yardım edecekler o hekimler, bunu bilesiniz.
Tabii, laf
söylemek çok kolay, lafları resme dökmek çok daha zordur. Aynı zamanda sanatçı
olan Sayın Doktor Taner Özek, benim bütün bu söylediklerimi bir karikatürle
herkese anlatıyor Sayın Bakan. Bakın, bu karikatürü size de gösteriyorum, bu
karikatürde diyor ki Sayın Taner Özek: “Bizim ellerimizi kelepçeleseniz de,
bizi hapse atmayla korkutsanız da, biz gereğini yapacağız, yeminimizi yerine
getireceğiz ve elleri kelepçeli olarak halkımıza yardım edeceğiz.”
Bu madde üzerinde
de değerli milletvekilleri, söyleyecek hiçbir şey yok, her tarafı eşitsiz bir
madde. Ne demek kamu hastaneleriyle ortak kullanım yapıldığında ek para
alınmayacak ama üniversitelerde ek para alınacak? Allah aşkına, Sayın Bakan,
bunu halkımıza bir açıklayın.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
45’inci madde
üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın;
Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (l/791,2/159,2/401,2/592,2/769,2/1049)’nun 45. Maddesinde geçen “hastanelerin koordinatörlüğünde
veya idari sorumluluğunda olmak” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve ilgili
hastanelerin etik kurulunun yazılı onayı alınmak” ibaresinin eklenmesini teklif
ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Selahattin Karaahmetoğlu Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
İstanbul Giresun İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Oktay Vural Lütfü Türkkan Oktay Öztürk
İzmir Kocaeli Erzurum
Alim Işık Emin
Çınar Ali
Öz
Kütahya Kastamonu Mersin
Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Osmaniye
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önergeler üzerinde söz isteyen Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri;
45’inci maddeye ilişkin olarak vermiş olduğumuz önerge dolayısıyla söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, ikinci gününü yaşamakta olduğumuz 2014 yılının Türk İslam âlemine
güzellikler getirmesini Yüce Yaradan’dan diliyorum. Diliyorum ki 2013 yılında
Doğu Türkistan’dan Batı Trakya’ya, Kafkaslardan Orta Doğu’ya uzanan coğrafyada
varlığını devam ettiren Türk milletinin yaşamış olduğu katliamlar, gözyaşları
ve acılar 2014 yılında görülmez, Türk milleti, birliğini, dirliğini, tüm
saldırı ve ihanetlere rağmen muhafaza eder.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz
günlerde, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı, eski Meclis
Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin yaptığı bir açıklamada, kendisi Adalet
Bakanıyken Yargıtayda görülmekte olan bir dosyanın
incelenmek üzere ve görüşü alınmak üzere Pensilvanya’ya,
Fethullah Gülen’e gönderildiğini ifade etmiştir.
Eğer bu husus
doğru ise, başta Yargıtay olmak üzere tüm yargı mercileri tarafından verilen
kararların, bu şekilde birileri tarafından incelendiği ve yargı dışı
mekanizmaların sonucu tespit ettiği anlamı çıkmaktadır ki bu durum da başta
yüksek yargı olmak üzere tüm yargı kararlarının şaibeli olduğu anlamına gelir.
Hâkimlerin, savcıların müzakerelerde harcadıkları zamanlar, aldıkları kararlar,
sabahlara kadar yazdıkları gerekçeler için sarf ettikleri emekler heba olmuş
demektir. Bu şaibeyi ortadan kaldırmak için hükûmet, Adalet Bakanı veya Sayın
Mehmet Ali Şahin bahsettiği ismi ve dosyayı kamuoyuyla paylaşmak zorundadır, bunu
yaparken de Adalet Bakanı olarak bu konuda gereğini niçin yapmadığını ya da
yapamadığını bizlere ve kamuoyuna izah etmek zorundadır. Eğer bu husus doğru
değil ise, Mehmet Ali Şahin Bey hükûmetin elini rahatlatmak ya da dikkat
dağıtmak gayesiyle böyle bir hususu ortaya atmış ise, bu gerçek dışı ifadeden
dolayı bütün siyasi sıfatlarını ve görevlerini bırakmalı ve Türk milletinden
özür dilemelidir.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; yapmak istediğimiz değişiklikle, bilimsel
çalışmalara katılacak sağlık kurum ve kuruluşlarının tespitinde ilgili
hastanelerin etik kurulunun da onayının alınmasını sağlamak arzusundayız.
Böylece, bazı merkez ve hastanelerde yapılacak klinik araştırmalar için diğer
sağlık kurum ve kuruluşlarının da dâhil edilip edilmemesi sürecinde, etik
kurulu da söz sahibi olarak, bu kurulların yapılacak bilimsel çalışmalardaki
denetleyici özelliği muhafaza edilmesi amaçlanmıştır.
Bu düzenlemenin
daha sağlıklı olabilmesi açısından bu önergemizin uygun bulunacağını yüce
heyetinizden umuyor ve istirham ediyorum.
Diğer yandan, bir
devletin temel vazifeleri sayılmak istense akla hemen gelen kavramlar
“güvenlik”, “eğitim”, “sağlık” ve “adalet”tir. Bugün
müzakere ettiğimiz tasarı, devletin temel vazifelerinden biri olan sağlık
alanında önemli değişiklikler yapan bir tasarıdır.
Sağlıkta dönüşüme
dair söylemlerin Hükûmet tarafından çok dile getirildiği bir dönem
yaşamaktayız. Gerçekten bir dönüşüm yaşandığı kabul edilmelidir ancak bu
dönüşüme dair bazı tespitleri de dile getirmeliyiz. Öncelikle, sağlıkta
dönüşüm, köklü değişim hamlelerinin 57’nci Hükûmet döneminde ele alındığının
altı çizilmelidir. Bugün, Sosyal Güvenlik Kurumunun sosyal güvenlikte tek çatı
olması, sağlık kuruluşlarının tek çatı altında birleşmesi, istenilen
eczanelerden faydalanılmasına ilişkin fikrî ve hukuki altyapı 57’nci Hükûmet
döneminin konuştuğu, tartıştığı, projelendirdiği çalışmalardır. Özel sağlık
kuruluşlarından sosyal güvenlik şemsiyesi altındaki herkesin yararlanabilmesine
ilişkin protokol 57’nci Hükûmet döneminde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
ile Sağlık Bakanlığı arasında o dönem imzalanmıştı. Bunu hafızalarınıza sunmak
isterim. Bugün, on birinci yılını tamamlamış olan AKP hükûmetlerinin
kendisinden önce yapılanları yok sayması, inkâr etmesi çok sık rastlanılan bir
durumdur. Bu ise vefasızlıktan başka bir şey değildir. Tıpkı
2009’da dünyada baş gösteren finans sistemi kaynaklı krizin Türkiye’yi daha az
etkilemiş olmasının sebebinin 57’nci Hükûmet tarafından disipline edilen
bankacılık sistemi olmasının AKP hükûmetlerince inkâr edildiği gibi; tıpkı
Marmaray Projesi’nin 57’nci Hükûmet tarafından hazırlanmış, projelendirilmiş,
finans sözleşmesi imzalanmış, temel atma aşamasına gelinmiş olmasına rağmen bu
hususun halktan saklanmaya çalışılmasında olduğu gibi.
Bu düşüncelerle
tasarının hayırlı olmasını diler, önergemizin kabulünü istirham eder, Türk
milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunarım.
Ben bir sağlıkçı
değilim, hekim değilim ama sağlıkta yaşanan her olaya da, her iyi şeye ve her
kötü şeye de dikkatinizi çekmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’de hedef hep hasta turizmi olmalı. Bana göre,
Türkiye’nin ihracatı kadar, etrafındaki ülkelere baktığınız zaman, hasta
turizminin ülkemiz açısından ne kadar önem arz edeceğini takdirlerinize
sunuyorum. Bugünlerde gerek kamu hastaneleri gerek özel hastaneler kısmen bunu
yapabiliyorlar. Libya’dan, Irak’tan, Suriye’den, özellikle komşu ülkelerimizden
ve Özbekistan, Azerbaycan, bu tür ülkelerden sürekli hasta geliyor ama bu
yetmiyor. Türkiye bir hasta üssü olmalı, bunu başarmalıyız çünkü dünyanın her
tarafında, özellikle İngiltere’nin, Amerika’nın, bazı ülkelerin önemli bir
gelir kaynağı. Türkiye’nin de buna sahip olması lazım. Bu konuda ben
dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Bu konuda
özellikle bu hizmeti verirken gerek kamu hastanelerinde gerek özel
hastanelerde, bir, lisan eğitimimiz tam değil. Özellikle dünyanın her tarafına
baktığınız zaman, dünyadaki doktorların çok önemli bir kısmı tabii İngilizce
eğitimi alıyor ve genelde ortak dil İngilizce. Türkiye’de de yalnız
hekimlerimiz, hemşirelerimiz ve diğer görevlilerin lisan eğitimleri tam
olmadığı için bu konuda hizmet veremiyoruz. Türkiye’nin en büyük eksiği budur.
Türkiye eğer bir hasta turizmine yönelecekse bunu da aşmalıdır. Tabii, bunun
bir yerinden başlamak zorundayız.
Ama ben gerek
Sağlık Bakanlığına gerek üniversitelere gerekse Millî Eğitim Bakanlığına,
özellikle hasta turizmine yönelik bir merkez olacaksa Türkiye, mutlaka bunların
dikkate alınmasını bir kez daha hatırlatmak isterim.
Tabii, size bir
başka olay: Malatya İnönü Üniversitesinde canlıdan canlıya bir karaciğer nakil
merkezi var. Belki çoğunuz bilmiyorsunuz. Bu merkezle gurur duymalıyız. Bu
merkez yılda 304 tane, yani 2013 yılında 304 hastayı canlıdan canlıya ameliyat
etti. Bu, dünyada bir rekor. Zannediyorum ki Kore’deki
bir hastaneden sonra dünyada en çok, canlıdan canlıya ameliyat yapan bir
merkez. Bugüne kadar yaklaşık 1.300 hastaya canlıdan canlıya ameliyat yaptı.
Değerli
milletvekilleri, bizim elimizde ve kamunun elinde böyle bir, Türkiye’de bazı
özel hastanelerde organ nakli yapılıyor ama kamunun elinde yılda 304 tane
ameliyat yapan… Örneğin, benim bildiğim, yıllar önce bu işe başlayan bir
Başkent Hastanesi var. Türkiye’de dünyayla boy ölçüşecek bu merkezleri
çoğaltmalıyız, bu merkezlere destek vermeliyiz. Özellikle, kamunun elinde olan
ve en çok ameliyatı yapan bir hastaneye her tür olanağı vermeliyiz, bununla
gurur duymalıyız; özel sektör hastanelerimizle, vakıf hastanelerimizle gurur
duymalıyız, onlara da destek vermeliyiz. Daha Türkiye’de canlıdan canlıya
ameliyatın “a”sı olmazken -ben şükran duyuyorum-
Sayın Haberal dünyada örnek oldu. Kim insana sağlık veriyorsa, kim insana bir
nebze deva oluyorsa ben o insanların önünde saygıyla eğilirim. Bu açıdan,
Malatya İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakil Merkezine devlet olarak, Bakanlık
olarak her türlü desteği vermek zorundayız. Bu merkezle Türkiye gurur duyuyor;
Bakanlık olarak, Hükûmet olarak gurur duymalısınız. Bu merkezin her türlü
ihtiyacı karşılandığı zaman, bugün 304 olan rakam belki yarın 504’e
ulaşacaktır. Bu açıdan, ben Malatya İnönü Üniversitesi sayın rektörlerine,
Sayın Hilmioğlu, Sayın Çelik Bey ve Sayın Sezai Hocam’a
şükran duyuyorum, ellerine sağlık diyorum.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati: 17.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
480’e 1’inci ek
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
46’ncı madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, beş dakika ara veriyorsun, bir saat geçiriyorsun.
Biraz bu Meclisi ciddi yönet!
BAŞKAN – Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Dinler misin beni, dinler misin, Sayın Başkan…
“Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480 ve 480’e 1’inci ek sıra sayılı Kanun Tasarısının…”
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Arkadaş, okuma ya, okuma şunu ya!
“…çerçeve 46 ncı maddesi ile 3359 sayılı Kanuna eklenen ek 11 inci
maddenin…”
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Başkan, bak, çok keyfî hareket ediyorsun, seni şiddetle protesto
ediyorum.
“…beşinci
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını altıncı fıkrasında geçen ‘üç aya
kadar’ ibaresinin ‘on güne kadar’ şeklinde değiştirilmesini…”
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Biraz bir bilen kişi ne diyorsa onu dinle. Böyle bir şey olur mu ya
Sayın Başkan!
“…ve altıncı
fıkranın sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.”
İsmail Tamer Ahmet Öksüzkaya
Hüseyin Üzülmez
Kayseri Kayseri Konya
İsmail
Kaşdemir Mücahit
Fındıklı
Çanakkale
Malatya”
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir
saniye Sayın Genç, önerge okunsun cevap vereceğim, lütfen oturun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, tutumun hakkında söz istiyorum.
“Aynı isim ve
sahiplikte birden fazla sağlık kurum ve kuruluşu bulunması halinde idari
yaptırımlar sadece ihlalin yapıldığı sağlık kurum ve kuruluşu ile sınırlı
olarak uygulanır.”
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bakın, bir şeye itiraz ediyoruz, milletvekilini dinlemiyorsun!
Böyle bir Başkanlık olmaz ya!
BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen oturun, cevap vereceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani sen diyorsun ki: “Bana hakaret et, ben gideyim tazminat davası
açayım.” Böyle bir şey olur mu ya! Ben yerimde bir şeye itiraz ediyorum. Biraz
önce, burada, bakan olan kişi yemini eksik yapıyor, ben sana itiraz ediyorum
şey etmiyorsun.
“Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile…”
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Genç, oturun, önergeler okunsun cevap vereceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bana söz vereceksin ama söz vereceksin!
“…Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791,2/159,2/401,2/592,2/769,2/1049)’nun 46’ıncı maddesi ile eklenen ‘Ek madde 11’in ikinci
fıkrasında geçen ‘acil sağlık hizmeti ulaşana kadar’ ibaresinden sonra gelmek
üzere ‘ve sağlık hizmeti devamlılık arz edene kadar’ ibaresi, 6. fıkrasında
geçen ‘üçüncü defa işlenmesinde ise sağlık kurum ve kuruluşunun ilgili
bölümünün veya tamamının’ ibaresinden sonra ‘ve yayıncı kuruluşun’ ibaresinin
eklenmesini teklif ederiz.”
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.23
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
42’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
480’e 1’inci ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
46’ncı madde üzerinde biraz önce okunan 2’nci önergeyi -sahipleri
tarafından değiştirildiğinden- yeniden okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791,2/159,2/401,2/592,2/769,2/1049)’un
46’ncı maddesi ile eklenen “Ek madde 11”in ikinci fıkrasında geçen “acil sağlık
hizmeti ulaşana” ibaresinden sonra gelmek üzere “ ve sağlık hizmeti devamlılık
arz edene” ibaresinin eklenmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Selahattin
Karaahmetoğlu
İstanbul Giresun
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı kanun tasarısının 46. madde Ek
Madde 11. 2. paragrafta geçen; “bir yıldan üç yıla kadar hapis” ibaresinin “bir
yıldan 5 yıla kadar hapis” olarak değiştirilmesine arz ve teklif ederiz.
Ali Öz Lütfü Türkkan Yusuf Halaçoğlu
Mersin Kocaeli Kayseri
Cemalettin
Şimşek Ruhsar Demirel
Samsun Eskişehir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Hangisi?
BAŞKAN – Üçüncü önerge.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Üçüncü önergeye katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kürsüye gelmeden evvel Sayın İçişleri Bakanının bir açıklamasını okudum
İnternet sitelerinde. Yakalanan tırla ilgili soru soran gazetecilere “Herkes
işini bilecek.” diye bir ifade kullanıyor. Ben bu işin ne olduğunu çok merak
ediyorum. Şu anda yargıya intikal eden götürme, soyma işleri dâhil midir bu
işlere?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Var, var!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Var, var, onlar dâhil!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Rüşvet var mıdır bu işlerin içerisinde?
Ayakkabı kutusu var mıdır bu işlerin içerisinde? Bu millet bu tırda ne olduğunu
merak ediyor. Bu tıra baskın yapan polisi engelleyeceksiniz, onları alıp bir
yere süreceksiniz, ondan sonra bu tırla ilgili masum birtakım ifadeler
kullanacaksınız. Bu, Türkiye’yi uluslararası arenada çok güç duruma düşüren
birtakım hadiselerin vuku bulması hadisesidir, sonucudur. Türkiye’de tırlarla
Suriye’ye neyin gideceğini herkes biliyor, çok saklamaya da gerek yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ayakkabı kutusu!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Ayakkabı kutusu mu gidiyor? Evet, onu
merak ediyorum. Rıza’nın altınları mı gidiyor? Yani, şu anda ortada bir soygun
var, bu soygunda kaçırılan mallar var. Bu tırın içinde bu mallar mı var? Türkiye’nin
hazinesi mi kaçırılıyor? Merak ediyor millet, biz de merak ediyoruz.
Bir de gündemde olan bir konuyu söyleyeceğim. Sayın bakan
çocukları cezaevinde. Daha önce burada da söylemiştim; hiçbir babaya Allah
böyle bir acı yaşatmasın, çok kötü bir iştir. Sayın Bakanın, eşinin, oğlunu
ziyarete gitmesi en tabii hakkı. Ancak ben Sayın İlker Başbuğ’u ziyarete
gitmiştim Silivri’ye. Türkiye’de Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir Paşa. Bir
saat boyunca Paşa kendisinin içinde bulunduğu durumu anlatmaya çalıştı. Bir
saat yetmedi, gardiyan geldi “Sayın Paşam, içeri geçer misiniz.” dedi. İlker Başbuğ
“Müsaade eder misiniz, bir şey daha anlatacağım.” dedi, “Sayın Paşam, içeri
geçin.” dedi. Bakın, bir Genelkurmay Başkanına bir gardiyanın ifadesi bu ve bir
saat tamamlandığı için Genelkurmay Başkanı derdest edilip içeri götürüldü.
Türkiye’de hayırsever olduğunu hiçbirimizin bilmediği ama son yapılan
operasyonlarla beraber hayrının kime dokunduğunu öğrendiğimiz, sayın bakanlara,
birtakım bürokratlara rüşvet verdiği iddiasında bulunulan hayırsever iş adamı
Rıza Sarraf’ın eşi Sayın Ebru Gündeş haftada 3 kez
iki buçuk saat açık görüş yapıyor. Eşi daha fazla görüşsün. Peki, Engin Alan’ın kabahati ne? Engin Alan ayda 1 defa eşiyle bir saat
görüşebiliyor, açık görüş, haftada 1 defa da bir saat demir parmaklıklar
arkasında görüşüyor. Şimdi, Engin Alan’ın bu millete
verdiği zararı anlatın, bir de bu Rıza Sarraf’ın
verdiği zararı anlatın. Siz bu memleketi soyanlarla beraber hareket
ediyorsunuz, bu memleketi soyanlara imtiyaz gösteriyorsunuz. Aranızda çok temiz
olduğunu bildiğim, inandığım insanlar var. Bu soyguna dur demek bizim kadar
onların da vazifesi. Bu soygunu durdurmazsanız çocuklarınız, evlatlarınız,
torunlarınız bunun hesabını size sorar. Günahtır.
Beytülmal dedik hep beraber, öyle büyüdük. Ee,
nerede beytülmal? Beytülmal paramparça ediliyor ve siz de buna seyirci
kalıyorsunuz. Bunu kendinize yapılan en büyük zulüm olarak görün. Lütfen bu
konuda parti taassubundan kurtulun. İktidar dediğin geçer, biter. Şu anda
cezaevinde bulunanlarla yer değiştirirsiniz, yer değiştirmek zorunda
kalırsınız. Daha önce de söyledim, biz hapishaneciyiz,
gelip oraya sizleri de ziyaret edeceğiz. Şu anda çok kızıyoruz ama ziyaretinize
geleceğiz mutlaka. Orada size de bu görüş konusunda sıkıntılar getirildiğinde
buralara gelip dillendireceğiz, hapishaneleriniz soğuksa buraya gelip
anlatacağız, eşinize ziyaret izni verilmediği zaman buralara gelip anlatacağız.
Bu zulme dur demek bizlerin olduğu kadar sizlerin de vazifesi, görevi. O
yüzden, gelin, lütfen, bu soyguna dur demeye… Toplumun hazır olduğu… Toplum
“Artık soyulmak istemiyoruz. Hırsız var.” diye sokakta bağırıyor. Gelin
toplumun bu sesine kulak verin, bu memleketi bu soygundan hep beraber
kurtaralım.
Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması
ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın;
Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791,2/159,2/401,2/592,2/769,2/1049)’un
46’ncı maddesi ile eklenen “Ek madde 11”in ikinci fıkrasında geçen “acil sağlık
hizmeti ulaşana” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve sağlık hizmeti devamlılık
arz edene” ibaresinin eklenmesini teklif ederiz.
Aytuğ
Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu madde üzerinde çok
tartıştık. Bu madde komisyonda bizi en çok meşgul eden maddelerden bir
tanesiydi ve komisyonda tartışırken biz, canlı örneklerini de verdiğimiz hâlde
maalesef o anda Hükûmete bunu kabul ettirememiştik.
Bu madde şunu getiriyordu bizim itirazımız öncesinde, diyordu ki:
“Ruhsatsız olarak sağlık hizmeti sunan veya yetkisiz kişilerce sağlık hizmeti
verdirilenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” Kulağa
hoş geliyor değil mi? Yani, bir kişi ruhsatsız olarak, bir hekim ruhsatsız
olarak sağlık hizmeti sunuyorsa veya yetkisiz kişiler yani o anda Sağlık
Bakanlığında çalışmayan birisi bu hizmeti sunuyorsa üç yıl hapis cezası alıyor.
Biraz geniş düşününce: Yolda yürürken kalp krizi geçiren, düşen bir insana
benim hekim olarak müdahale etmem beni üç yıl hapse attırıyordu. Bunu anlatmaya
çalıştık Sayın Bakana uzun uzun. Nihayet “olağanüstü durumlarda acil yardım
hizmeti gelene kadar” ibaresini koydurmuştuk komisyonda. Fakat o da yetmedi,
uzun uzun anlattık, dedik ki: Bakın, acil sağlık hizmeti geldi. Acil sağlık
hizmeti geldiği anda uzman hekim olarak benim işim biter. O acil ambulansından
bir ATT dahi çıksa, bir paramedik dahi çıksa, bir
hekim dahi çıksa ben artık o hastaya müdahale edemem. Hâlbuki benim hekim
olarak görevim o hastayı yaşatmaya çalışmak ta ki tam teşekküllü bir hastaneye
gidene kadar. Bunu dinletemedik, dinletemedik, dinletemedik, ta ki uluslararası
medya bile ayağa kalktı, uluslararası hekimler ayağa kalktı ve bütün dünyaya, tabiri
caizse, rezil olduk.
Bakın, şimdi size bir mektup göstereceğim. Bu, tıp literatüründe “letter” yani
editöre mektup olarak yazılan ve çok önemli olmadığı sürece kabul edilmeyen bir
akademik yayın şeklidir. Nerede yayınlandığını şimdi size söyleyeceğim, çok iyi
bileceksiniz bu dergiyi: British Medical Journal. Nereden tanıyoruz biz bu dergiyi? Sağlıkta Dönüşüm
Programı’nı kendi personeline yazdıran önceki Bakan bu dergide yayınlatmıştı ve
çıkıp Türkiye’de bangır bangır “Dünyanın en prestijli
dergisi British Medical Journal
bizi övüyor.” diye burada halkı aldatmıştı, doğruları söylememişti. O zaman da
“Sayın Bakan, bu yazıyı yazan sizin personeliniz.” deyince boynunu bükmüştü. Şimdi, aynı dergide -işte, keser döner sap döner, gün gelir hesap
döner- kendi kendine, bizimle hiçbir alakası olmayan, sadece yüreğinde hekimlik
sevgisi ve sorumluluğu olan bir hekim, hem de kıdemli bir hekim böyle bir
yazıyı kaleme almış ve bu yazıda “Türkiye’de tıbbın tarafsızlığını tehdit eden
sağlık yasasına karşı birleşmeliyiz.” diyor ve devam ediyor, diyor ki: “Yakın
tarih tıbbın tarafsızlığına yönelik olarak saldırı örnekleriyle doludur. Bu
açıdan, uluslararası tıp camiasının tek ses olarak birleşmesi büyük önem taşır.
Ey hekimler, gelin bu yasaya karşı birleşin.” dedi Dünya Tabipleri Birliği ve
British Medical Journal
okuyan bütün hekimler. Bu çağrıya Türk Tabipleri Birliği bugün uydu ve saat
beşte burada bir eylem yaptı, Sağlık Bakanlığına çağrıda bulundu ve biz de bu
çağrının hassasiyetine binaen uzun uzun tartıştıktan sonra bir düzenleme
yapmaya ikna edebildik Hükûmeti. Buradan teşekkür ediyoruz. Burada bir
düzenleme yaparak, küçük de olsa bir düzenleme yaparak hekimlik ortamına bu
noktada kötülük yapmaktan bir adım geri durdu.
Şimdi, bunu yaparken ikinci bir önerge geldi önümüze. Ya, tam “İyi
bir iş yapıyoruz.” derken bir de baktık ki Sağlık Bakanlığı bize bir önerge
daha getirdi aynı maddede, 46’ncı maddede. Bir yandan “İyi bir iş yaptık.”
derken öbür taraftan bir de baktık ki özel hastanelerin para cezasını
kaldırmış. Ya, bunu anlamak mümkün değil. İnsan sağlığının ticari unsur hâline
dönüştürülmesinin engellenmesi ve kamu yararının korunması amacıyla Sağlık
Bakanlığınca belirtilen bilgilendirme ve tanıtım faaliyetlerinin usul ve
esaslarına aykırı hareket edenlere para cezası uygulanıyordu brüt gelirinin
yüzde 5’ine kadar, “Bunu kaldırdım.” diyor. Yani “Sen istediğini yapabilirsin
ben sana para cezası vermeyeceğim.” diyor. Yani bu maddeyi keşke
kirletmeseydik, bu maddeyi keşke kabul etseydik olduğu gibi ve hiç olmazsa bu
maddede gönül rahatlığıyla otursaydık diyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 ve 480’e 1’inci ek sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 46 ncı maddesi ile 3359 sayılı
Kanuna eklenen ek 11 inci maddenin beşinci fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını altıncı fıkrasında geçen ‘üç aya kadar’ ibaresinin ‘on güne
kadar’ şeklinde değiştirilmesini ve altıncı fıkranın sonuna aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Öksüzkaya (Kayseri) ve arkadaşları
“Aynı isim ve sahiplikte birden fazla sağlık kurum ve kuruluşu
bulunması halinde idari yaptırımlar sadece ihlalin yapıldığı sağlık kurum ve
kuruluşu ile sınırlı olarak uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Maddenin beşinci fıkrasındaki idari para cezası madde
metninden çıkarılmaktadır. Diğer taraftan idari yaptırımların aynı isim ve
sahiplikteki bütün kurum ve kuruluşlar hakkında uygulanmaması için idari
yaptırımın sadece ilgili kuruluş hakkında uygulanması belirtilmekte ve bu husus
açıklığa kavuşturulmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
47’nci madde üzerinde iki adet aynı mahiyette önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında
Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,;
Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi,; Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 47. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Oktay Vural Lütfü Türkkan Ruhsar Demirel
İzmir Kocaeli Eskişehir
Oktay Öztürk Ali Öz Cemalettin Şimşek
Erzurum Mersin Samsun
Alim Işık Emin
Çınar
Kütahya
Kastamonu
Madde 47- 3359 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“Ek Madde 12- Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele
karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen her türlü saldırı
ve kasten yaralama suçu, 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında
tutuklama nedeni var sayılan suçlardandır. Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında
fiilen görev yapan tüm personel, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine
karşı işlenen suçlar bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanmasında
kamu görevlisi sayılır.”
Diğer önergenin imza sahipleri:
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Mehmet Hilal Kaplan Selahattin Karaahmetoğlu
İstanbul Kocaeli Giresun
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelerde söz isteyen Ruhsar Demirel,
Eskişehir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin 47’nci maddede verdiği önerge
üzerine parti grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Valla devri iktidarınızda zaten sağlığın tanımı korkarım ki
değişecek. Dünya Sağlık Örgütü onlarca yıl önce bir tanım yaptı “Sağlık,
bedenen, ruhen ve sosyal çevreyle birlikte iyilik hâlidir.” diye.
Bakalım ne kadar sağlıklıyız? Aciline 90 milyon hastanın
başvurduğu, 2 milyar kutu ilaç tüketilen, milyonlarca MR çekilen ve sahte ilaç
cenneti olan bir ülkedeki insanların sağlığından söz edilebilir mi? Maalesef
söz edilemez. O yüzden, daha önce yasayla ilgili bir konuşmada ben Bakanlığın
adının değiştirilmesini bile teklif ettim parti grubumuz adına “tedavi
hizmetleri bakanlığı” olması çok daha uygun olur diye.
Mesela tutarsızlıklarınız var, diyorsunuz ki: “Bu ülkede doktor
açığı var.” Hekim açığı varsa, hekimlerin çalışmasını, çalışma alanını ve
çalışma saatlerini neden kısıtladığınızı makul bir şekilde ifade eden hiçbir
açıklamanız yok sizin de daha önceki bakanların da. Diyorsunuz ki: “Bu ülkede
18 yaşına kadar herkes devletin güvencesi altındadır, sağlık hizmeti alır.”
Örnek veriyorum: Doktor Ersin Arslan’ı öldüren çocuk 17 yaşındaydı, bir
çocuktu. Öldürme sebebi, sizin hatalı politikalarınız, Sosyal Güvenlik
Kurumunun 18 yaşına kadar olan herkesi kapsamamasının örneğiydi. Ama daha acı
bir örnek: İki hafta önce Konya’da Ayaz bebek. Hani siz bütün anneleri muayene
ediyordunuz? Hani siz gebe kontrolleri yapıyordunuz? Hani Türkiye’de kişi
başına muayene sayısı yıllık 8,2’ydi Sayın Bakan? İstatistik yayınlıyorsunuz.
Ayaz bebeğin annesini hiç muayene etmediğiniz, bebeği hiç muayene etmediğiniz,
askerdeki babasıyla da hiç kimsenin iletişim kurmadığı haberlerden topluma
yansıyan örnekler.
Tabii ki bunlar çok normal şeyler çünkü siz devri iktidarınızda,
bu on bir yıllık tek başına yaptığınız iktidarda, bu ülkenin moral değerlerini
sıfırladınız. Öyle bir sıfırladınız ki bu yasada da var. Mesela diyorsunuz ki:
“Ruhsata aykırı ilaç mı ürettin? Ver parasını, yürü git.”
Sayın Bakan, her şey para değildir. Hükûmetinizin de ifadesi bu.
Bakın, bakan çocuklarının, eski bakan çocuklarının evinde para bulunuyor,
partinizin yetkilileri çıkıp diyor ki: “Ülkeden çıkan para, ülkeye giren para…”
Para geliyorsa her ayıbın üstünü mü örteceğiz? Ama mantığınız bu ve
hazırladığınız yasalarda da bunlar var. Nitekim, bu
şiddetle ilgili yasada da var. Eğer siz her şeyi para diye görürseniz, her şeyi
maddiyat üzerine kurarsanız, bu toplumun ruh sağlığının, bu toplumun toplumsal
sağlığının iyi olmasını kim bekleyebilir? İşte, bu sebeple, hastanelerdeki
doktorlar en çok şiddete maruz kalıyorlar. Nerede biliyor musunuz? Sizin o 90
milyon insanın muayene olmasıyla övündüğünüz acillerde. Çünkü hastalara öyle
bir açıklama yapıyorsunuz ki…
Mesela, şimdi, biyometrik okuma geldi.
Acile gidene “Biyometrik okuma yok.” diyorsunuz. Yani
Nasrettin Hoca’nın torunlarıyız, amenna ama siz Nasrettin Hoca’nın torunu
olmaktan öte bir duruma geçtiniz. Sizin durumunuz çok enteresan. Acile giden bu
hastalar ne yapıyorlar? Sırada beklemek istemiyor, triyaj
yapılmıyor. Bu sefer sağlık çalışanlarının hepsine şiddet uyguluyorsunuz.
İşte, biz, bu önergemizle, sağlık hizmeti veren -özel kurumlardaki
de- bütün personelin, tüm personelin güvence altına alınmasını istiyoruz. Ha,
bu yalnızca sağlıkta mı var? Kamuda çalışan herkesin var. Hatta ve hatta şu
salonda millete vekâlet etmek isteyen bizlere de uyguluyorsunuz. Bir dakika
konuşup on dakika ara veren bir Meclis Başkanı var. Böyle bir şey, böyle bir
yasama, böyle bir yasamayı uygulama olabilir mi? Olamaz. Ama hayatta kıbleniz
eğer yalnızca yazarkasalar, hayatta kıbleniz yalnızca odalardaki kasalar, para
sayma makineleri olursa, amenna. Her şeyin üstünü ört. Parayı veren düdüğü
çalıyor devri iktidarınızda.
Yalnızca bir şey söylemek istiyorum: On bir yıldır tek başına
hükûmet eden sizin partiniz, siz de bu partinin üç dönemdir milletvekilisiniz,
buradaki birçok arkadaş da öyle. Muktedir oldunuz, bundan herkes emin.
Yasamanın, yürütmenin, yargının, hepsinin muktediri olmuştunuz ama bugün, yine,
paralel devletten bahsediyorsunuz. Sizler öyle bir düzen kurdunuz ki, Tam Gün Yasası
çıkardınız, bu yasadan hastaneden ayrılan doktorları kendi yakınlarınızı
ameliyat ettirmek için, hatta Başbakanı ameliyat ettirmek için o hastanelere
getirdiniz. Yani her şeyin arkasından dolanmayı siz öğrettiniz bu millete. YouTube’a giremeyenlere nasıl gireceğini de öğreten Sayın
Başbakanın kendisiydi. Kendi canınız söz konusu olduğunda tam günü delen, kendi
çocuklarınız söz konusu olduğunda mahkemelerde, hapishanelerde ziyaretin
kapısını sonuna kadar açan; şarkıcıyla, türkücüyle, bizim vergilerimizle oraya
buraya uçak kaldıran devri iktidarınızda sağlık çalışanları artık şiddetten
ölüyor. Umuyoruz, sizden ve bu şiddetten hep beraber kurtuluruz.
Saygılarımla. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Hilal
Kaplan, Kocaeli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi ve tutuklu milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. Tasarının
47’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Tasarının bu maddesinde sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddet
vakalarına karşı alınmış olan tedbire katılmış olduğumuzu ifade etmek
istiyorum. Bunun yeterli olup olmayacağını önümüzdeki süreçte hep beraber
göreceğiz.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, sağlık
çalışanlarına yönelik artan şiddet olaylarını araştırmak için komisyon
kurulması ne yazık ki, meslektaşımız Doktor Ersin Arslan’ın yaşamını yitirmesi
sonrası oluştu; buradan bir kez daha saygıyla anıyorum. Keşke bu şiddet
olmasaydı, meslektaşlarımız yaşamlarını yitirmeseydi, biz de bu konuyu tekrar
gündeme getirmeseydik.
Sayın Bakanım, dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var:
Komisyon Aralık 2012’de çalışmalarını bitirdi ve Bakanlığa, alınması gereken
tedbirler, önerilerle ilgili vermiş olduğu raporun üzerinden tam bir yıl geçti.
Hemen hemen bir yıl içerisinde beklenen hadise, sağlık çalışanlarına yönelik
artan şiddetin azalması olması gerekirken ne yazık ki tam tersi oldu; ortalama
her ay bin kişi şiddete maruz kalmakta. Üstelik işin iç açıcı olmayan tarafı,
şiddet vakalarının büyük bir kısmı bir türlü düzeltme ve uygun çalışma ortamı
yaratmadığınız, yaratamadığınız, hastanelerin acil servislerinde olmaktadır.
Acil sağlık hizmetlerini aile hekimlerine yasal olmayan bir zeminde nöbet
tutturmayla, geçici görevlendirmeyle, ağır çalışma şartlarını uygulamayla, mobbing uygulamayla düzeltemeyeceğinizi ve şiddetin de
önüne geçemeyeceğinizi ne yazık ki anlamış olmanız lazım.
Değerli milletvekilleri, acil servislerde şiddetin artmasının
önemli nedenlerinden bir tanesi de Bakanlığın yaptığı uygulamalardır. Bakanlık
katkı paylarını artırınca, acilde katkı paylarının azaltılacağı ve ödenmeyeceği
nedeniyle vatandaş, hekime, sağlık çalışanlarına, hizmeti almak için acile göç
etmeye başladı, hızlandırmaya başladı.
“Performans” denen bir baş belası getirerek hastayla hekim
arasındaki güveni ortadan kaldırdınız. Hastalar, performansın olduğu bir
zeminde, kendisine sağlıkçıların sunduğu hizmetin, tedavinin, bir sağıtımın acaba performanstan dolayı mı, yoksa gerçekten de
bir tedavi gereği mi olduğuna bir türlü karar veremediler. Güvensizlik oluştu.
Bu güvensizlik zeminiyle, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının iş yükü artmış
oldu.
Şunu bilmenizi istiyorum değerli milletvekilleri: Sağlık
çalışanlarına yönelik artan şiddet, ne yazıktır ki diğer kamu alanlarındakinin
tam 16 katı, 16 katı oranında bir artış var.
Değerli milletvekilleri, sağlık hizmeti verilen ortamlar, aslında
insan yaşamıyla doğrudan ilgili olduğu için şiddetin olmaması gereken bir ortam
olduğu gibi aynı zamanda sağlığın kaliteli olması açısından da şiddetin hiç
yaşanmaması gerektiği bir yer olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, şiddetin artmasında önemli faktörlerden biri
de yöneticilerin bu alanı siyasete alet ederek kullandıkları dildir. Şiddetin
ortaya çıktığı her yerde temel ilke şudur: Karşılanmayan beklentilerin olduğunu
ifade edebilirim. Bu yüksek beklentilerle yöneticilerin söylemleri birleşince
vatandaş, gittiği kurumlarda hayal kırıklığına uğrayan vatandaş, hasta
yakınları, sorumlu olarak sistemi değil, hekimleri ve sağlık çalışanlarını
hedef almaktadır. Bakın, sizlerle bazı söylenenleri paylaşmak istiyorum: “Türk
hekimlerine iğne bile yaptırmam.”, “Profesörü vatandaşın ayağına getireceğim.”,
“Ben hastanın cebinden doktorun elini çekeceğim.”, “Haydi şimdi hastayı geri
çevirsinler de onların alnını karışlayayım.” Bunları kim söylüyor değerli
milletvekilleri biliyor musunuz? Sağlık Bakanlığı ve ne yazıktır ki Sayın
Başbakan söylüyor.
Aynı Başbakana bir üzüntümü de ifade etmek istiyorum: “Ben
hastanın cebinden doktorların elini çektireceğim.” diyen Sayın Başbakan, ne
yazıktır ki bugün kabinesindeki bakanların ve yakınlarının ellerinin yetimin
hakkının, yetimin vergilerinin ceplerine uzandığını acaba görmüyor mu, yoksa
görmemezlikten mi geliyor?
Değerli milletvekilleri, şunu bilmenizi istiyorum; Sayın Bakanım,
hekim olmanız açısından bir kez daha hatırlatmak istiyorum: Hekimin hakkı olanı
almadıkça hastaya hakkı olan hizmeti sunmanın eksiksiz olamayacağını
hatırlatmak istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
48’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında
Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve
Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)’nun 48. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Selahattin Karaahmetoğlu Musa Çam
İstanbul Giresun İzmir
MADDE 48 – 3359 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“EK MADDE 13 - İlk yardım eğitimlerinde teorik ve uygulamalı
sınavlar için katılımcılardan alınacak sınav ücreti ile sınavlarda görev alan
sınav gözetmenlerine ödenecek ücretler, her yıl Sağlık Bakanlığınca yıllık
enflasyon oranları hesaba katılarak belirlenir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
480’e 1’inci Ek sıra sayılı Torba Kanunun 48. Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Erol Dora Ayla Akat Ata
Iğdır Mardin Batman
İdris
Baluken Esat
Canan
Bingöl Hakkâri
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen? Gerekçeyi mi okutuyorum?
EROL DORA (Mardin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
İlkyardım eğitimlerinde teorik ve uygulamalı sınavlar için
katılımcılardan alınacak sınav ücreti ile sınavlarda görev alan sınav
gözetmenlerine ödenecek ücretler için yasada bir taban ve tavan aralık ya da
bir referans bir rakam üzerinden yüzde belirtilmemiştir. Bu nedenle düzenleme
net değildir.
Bu nedenlerle maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında
Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve
Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)’nun 48. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
teklif ederiz.
Aytuğ
Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
MADDE 48 – 3359 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“EK MADDE 13 - İlk yardım eğitimlerinde teorik ve uygulamalı
sınavlar için katılımcılardan alınacak sınav ücreti ile sınavlarda görev alan
sınav gözetmenlerine ödenecek ücretler, her yıl Sağlık Bakanlığınca yıllık
enflasyon oranları hesaba katılarak belirlenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Musa Çam, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygıdeğer üyeleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum, savaşsız ve
sömürüsüz bir dünya dileğiyle mutlu yıllar diliyorum.
480 sıra sayılı Kanun’un 48’inci maddesi üzerindeki değişiklik
önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu maddede “İlk
yardım eğitimlerinde teorik ve uygulamalı sınavlar için katılımcılardan
alınacak sınav ücreti ile sınavlarda görev alan sınav gözetmenlerine ödenecek
ücretler, her yıl Sağlık Bakanlığınca yıllık enflasyon oranları hesaba
katılarak belirlenir.” diyoruz çünkü burada belirlenecek olan ücretin
Bakanlığın iki dudağı arasında bir ücretle belirlenmemesi gerekiyor, bunun
enflasyon oranında doğru bir ücretle belirlenmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; torba yasa 8 madde
sonra burada yasalaşacak, bir aksilik olmadığı takdirde de Sayın
Cumhurbaşkanının onayına sunulacak ve o imzaladıktan sonra da yürürlüğe girecek
ama birkaç şeyi hatırlatmak isterim size.
Bu yasayla hekimlik yapmak suç hâline getiriliyor. Evinizde
komşunuz sizin tansiyonunuzu ölçebilir ama mesela, siz hekimsiniz, doktorsunuz,
dışarıda yürüyorsunuz; bir vatandaş düştü, tansiyonu düştü, orada yığıldı
kaldı, nabzı düştü, ölçmek istediğinizde, müdahale etmek istediğinizde bunu
yapma şansınız bir hekim olarak sizin elinizden alınıyor. Buna güler misiniz
ağlar mısınız çok merak ediyorum. “Acil hizmet olay yerine gelene kadar hastaya
doktorun bakma hakkı varmış.” diyorsunuz. Peki, kim o acil hizmeti verecek
olan? Yine yasayla düzenleniyor, acil durumlara müdahale eğitimi almış asker
veyahut da polis buna bakacak ama bir hekim buna bakamayacak arkadaşlar. Bu
nasıl bir kanun düzenlemesidir, bu nasıl bir yasal düzenlemedir? Yani,
gözünden, başından yaralı, bacağı kırık bir yurttaşa hekim yardım edemeyecek
ama tıp eğitimi almamış bir asker ya da polis bu hizmeti verebilecektir
arkadaşlar. Böyle bir yasal düzenleme olabilir mi, bunu nasıl kabul
edebilirsiniz? İşte, bugün burada bu yasayı geçiriyorsunuz ve buna “evet”
diyorsunuz. Bir hekimin birine yardım etmesi nasıl suç olabilir, nasıl bir
kabahat olabilir, nasıl bir günah olabilir arkadaşlar? Bu nasıl cezalık bir suç
olabilir ki? Hasta bakmak rüşvet, şantaj, hapisten kaçma, kamu görevlisine
saldırma kadar hapis cezası olan bir suç nasıl olabilir arkadaşlar?
Bu torbadaki maddelerin her birisi hakkında çok şey söyledik, çok
şey yazıldı, çok şey çizildi ama sizler ne yazık ki bizleri dinlemediniz ve bu
yasaya da “evet” oyunu vererek buradan geçireceksiniz. Bu torba yasanın pek çok
maddesi Anayasa’ya aykırıdır, kişi hak ve hürriyetlerine aykırıdır. Bu yasada
zorla çalıştırma vardır, halkın, işçinin sağlığını hiçe sayma da; Türkiye’de
tıp okumaya da ceza vardır, köleleştirme de. Görüyoruz ki sağlıkta dönüşüme
torba dayanmamaktadır. Ne yazık ki bu torba da öncekiler gibi delik deşiktir.
Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye’de hastanelerde yaklaşık
12.800 sendika üyesi işçi çalıştırılmaktadır taşeronda ama bu taşeron işçilerin
120 bine yakını kamuda, 20 bini özel sektörde. Toplam, hastanelerde taşeronda
çalışan işçi sayısı 150 bin civarındadır arkadaşlar ama bunların kimisi
teknisyen, kimisi hemşire, kimisi anestezide çalışıyor, kimisi hekimlik
yapıyor. Taşeronda bunlar arkadaşlar ama örgütsüz. Bunların sendikalı olanları
toplu sözleşme yapmak için gittiğinde ne yazık ki orada sendika yetki
alamamaktadır ve toplu sözleşmeyi bağıtlayamamaktadır. Neden? Çünkü taşeron
firmalar daha çok “inşaat, turizm, gıda ve sağlık” diye şirketler kurmuş,
inşaat işi de yapıyor, gıda işi de yapıyor, sağlık işi de yapıyor, turizm işi
de yapıyor. Yetki için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gittiğinizde “Bu
bir sağlık şirketi değil, bir inşaat şirketidir. Dolayısıyla, orada size yetki
verme şansımız yok.” deniyor. Burada esas olan çalışan işçiler. Taşeronda
çalışanlar bir hastanede çalışıyorsa, esas işveren burada hastanedir ve sağlık
iş koluna girmektedir. Ama ne yazık ki, burada bir muvazaa söz konusudur. Bu
muvazaadan dolayı da sendika toplu sözleşme yapamadığı için de işçiler kaderlerine
terk edilmiştir ve toplu sözleşme yapamamaktadır. 150 bin işçi, bugün,
işverenlerin iki dudağı arasındadır arkadaşlar. Bu taşeron uygulaması
yanlıştır, bu uygulama külliyen yanlıştır. Ama esas olan, bu Hükûmet sağlığa
zararlıdır, AKP sağlığa zararlıdır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
49’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın;
Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791,2/159,2/401,2/592,2/769,2/1049)’nun 49. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Selahattin Karaahmetoğlu Oğuz Oyan
İstanbul Giresun İzmir
MADDE 49- 3359 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 8- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ek 9
uncu maddeye göre birlikte kullanımdaki sağlık tesislerinin döner sermayesi
gelirlerinden, üniversite rektörü, rektör yardımcısı, genel sekreteri, ilgili
birimin dekanı, dekan yardımcısı ve öğretim elemanlarına yapılmış ek ödemeler
için borç çıkarılmaz.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Oğuz Oyan, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada
görüştüğümüz tasarı, aslında üniversitedeki eğitim araştırma bütünlüğünü
koparan, araştırma fonlarını kısan, döner sermayeyi farklı yerlere yönlendiren
bir anlayış doğrultusundadır. Dolayısıyla, kamu üniversitelerini üniversite
olmaktan çıkaran, uzaklaştıran bir anlayıştır.
Aslında, bu tasarı Dünya Bankası projesi olan Sağlıkta Dönüşüm
Projesi’nin bir piyasalaştırma, özelleştirme projesidir. Sağlık hizmetlerinin
sosyalizasyonunun tam tersidir, antitezidir; özel hastane hegemonyasının, özel
hastane sultasının yasasıdır. Bu tasarı öylesine özel hastaneleri korumakta ve
kollamaktadır ki, özel hastanelere üniversitelerden öğretim üyesi teminini yani
insan kaynaklarının, hekim kaynaklarının teminini güvenceye almaktadır, yüzde
50 oranında -yüzde 5’i yüzde 50’ye çıkararak- üniversitelerdeki profesör ve
doçentlerin özel hastanelerde çalışabilme imkânını getirmekte, Tam Gün
Yasası’nı delmektedir. Tam Gün Yasası’nı deliyor, üniversiteleri burada büyük bir
çatışma içine itiyor ve kamu üniversite hastanelerinin nitelikli eleman
çalıştırma imkânlarını kısıyor. Dolayısıyla, burada, çifte standartlı bir
uygulamanın kapısı ardına kadar açılıyor.
Bu döner sermaye meselesi de şöyle bir ilginçlik taşıyor: Aslında,
döner sermayeler kamu-özel ortaklığı denilen mekanizma içinde yani kamu-özel
ortaklığı bir anlamda kirala-devret ortaklığı olarak uygulanıyor. Bu mekanizma
içinde -ki döner sermayenin gelirleri esas itibarıyla nedir; hekimlerin
emeklerinin karşılığıdır, primler, vergilerden oluşur- peki bu döner sermaye
gelirlerini nasıl olur da yönetmeliğe bile aykırı olarak sağlık tesislerinin
kira bedellerinin ödenmesinde bir kaynak olarak gösteririz, döner sermaye
bütçeleri nasıl böyle bir kaynak olarak gösterilebilmiştir? Danıştayın
13. Dairesi bu konuda yürütmeyi durdurmuştur ama nasıl olmuş da döner
sermayeler böyle bir amaç doğrultusunda kullanılmak istenmiştir?
Bir başka şey, Sağlık Bakanlığının tüm ihalelerinde görüntüleme ve
laboratuvar hizmetlerinin de ihaleyi alacak şirketlere bırakılması yasaya
aykırı olarak nasıl düzenlenebilmiştir? Yani, burada, bir kere, Anayasa’nın
2’nci maddesine, sosyal devlet ilkesine aykırılık ama öbür taraftan, Anayasa’nın
7’nci maddesine, yani parlamentonun yasama yetkilerinin devredilemeyeceği
maddesine aykırılık söz konusudur. Bütün bunlara nasıl teşebbüs
edilebilmektedir, tevessül edilebilmektedir? Bu, aslında, bir anlamda da
iktidarın ihaleler kanalıyla giriştiği –bu ihale yasası da biliyorsunuz delik
deşik edilmiştir- usulüne uygun olmayan ve saydam olmayan birtakım devirlerin,
ihalelerin yapılma yolu olarak kullanılmaktadır. Yani yolsuzluklara kapı
aralayan ve bu arada bizzat özel hastaneler kanalıyla Başbakanın aile boyu
girdiği alanları koruyan, kollayan bir uygulama olarak ortaya çıkıyor.
Öbür taraftan, böyle bir şey, sağlığa erişimi güçleştiren birtakım
uygulamalarda da destekleniyor. Örneğin, bu, merkezî hastane, toplulaştırılmış,
tek merkezde toplanan hastane uygulaması aslında hem şehircilik anlayışına
aykırı; hastanelerin, hastane birimlerinin şehre dağıtılmasını öngören
uygulamaya, planlamaya aykırı hem de sağlığa erişimi güçleştiren bir uygulama
olarak ortaya çıkıyor.
Bu bakımdan, bu tasarının, gerçek anlamda halka daha iyi
hizmet götürmek, daha nitelikli kamu hizmeti götürmekle bir ilgisi olmadığını,
özelde olsun kamuda olsun sunulan sağlık hizmetinin esas itibarıyla kamusal
niteliği olduğu gerçeğine aykırı olduğunu bir kez daha buradan vurgular ve
tasarının bu şekliyle Türkiye’de sağlık hizmeti alanında iyi sonuçlar
getirmeyeceğini bir kez daha tekrarlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.24
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
480’e 1’inci ek
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesi üzerinde İzmir Milletvekili Oğuz
Oyan ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.35
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42’nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
480’e 1’inci ek
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesi üzerinde İzmir Milletvekili Oğuz
Oyan ve arkadaşlarının önergesinin yapılan ikinci oylamasında da karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet? Yerinde.
49’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
50’nci madde
üzerinde üç adet aynı mahiyette önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480’e 1’inci Ek
sıra sayılı Torba Kanunun 50. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Pervin Buldan Erol Dora Ayla Akat Ata
Iğdır Mardin Batman
İdris
Baluken Esat
Canan
Bingöl Hakkâri
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Aytuğ Atıcı Selahattin Karaahmetoğlu Süleyman Çelebi
Mersin Giresun İstanbul
Mehmet Şeker Mehmet Ali Ediboğlu Oğuz Oyan
Gaziantep Hatay İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Oktay Vural Lütfü Türkkan Oktay Öztürk
İzmir Kocaeli Erzurum
Emin Çınar Alim Işık Ali
Öz
Kastamonu Kütahya Mersin
Ruhsar
Demirel
Eskişehir
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Buldan “gerekçe”
dedi, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenlemede belirtilen devlet hizmeti yükümlülükleri hangileridir,
açık ve net belirtilmelidir.
Bu nedenlerle maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Oğuz
Oyan, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
geçici maddeyle, yurt dışında eğitim görenler zorunlu hizmetten muaf tutulmakta
ya da yurt dışında mesleki faaliyette bulunanlar zorunlu hizmetten muaf
tutulmakta. Şimdi, bu, açıkça, Anayasa’ya aykırı ve
eşitsizlik ortaya çıkarmakta. Yani, bu ülkenin çocukları bu ülkede
eğitim gördüklerinde, bu ülkede sağlık hizmeti verdiklerinde mecburi hizmete
tabi olacaklar ama ülke dışında eğitim ya da hizmet verenler muaf olacaklar, üstelik
de geldiklerinde özel hastanelerde çalışarak da bu işlevlerini yerine
getirecekler.
Şimdi, burada bu anayasal eşitsizliği ortadan kaldırmak
lazım. Yani, ya biz bu ülkenin hekimlerine,
sağlıkçılarına da mecburi hizmeti kaldırarak eşitliği sağlarız ya da bu maddeyi
metinden çıkarırız, böyle bir madde olmaz deriz; onlar da gelirler,
Türkiye’deki hekimlerle aynı şartlarda mecburi hizmetlerini yaparlar. Bunun
arası olmaz, bunun dışında bir şey olamaz, böyle bir ayrımcılık yapamazsınız.
Eğer mesele beyin göçünü tersine çevirmekse, öyle bir şeyse amaç, öyle ulvi bir
amaçsa, dediğim gibi, o zaman eşitlersiniz koşulları. Kaldı ki onu dahi başka
şekillerde özendirmek mümkündür. Ama eğer birtakım yandaşları -yurt dışında,
şurada, burada, Somali’de, başka bir yerde hizmet vermiş- bunları getirmekse,
yani burada çok açıkça -tekrar söylüyorum- bir eşitsizlik, bir anayasal
aykırılık durumu ortaya çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bakın, buna benzer başka bir şey de, çok
ilginç bir başka şey de yani burada müracaat süresinin altı aylık bir zaman
dilimi içinde yapılabiliyor olması. “Acaba bu da denetimden kaçışa dönük ya da
imtiyazlı kişileri kollamaya yönelik bir durum mudur?” soruları akla geliyor.
Tabii, bir başka paralelliği kurmak gerekiyor. O da -birazdan görüşeceğiz madde
52’de- Aile Hekimliği Kanunu’nu değiştireceksiniz o maddeyle ve siz aile
hekimlerine, tanımadıkları hastanelerde nöbet tutma ve uzaktan eğitimle
uzmanlık kazandırmaya gideceksiniz. Yani on altı saat nöbet tutmayı siz
getireceksiniz aile hekimlerine ama yurt dışından gelene muafiyet, yani mecburi
hizmet dışında siz bir de bu aile hekimleri, pratisyen hekimlere böyle bir
angarya getiriyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, eğer bugüne kadar aile hekimliği
uzmanlığını on bir yıldır yapamadıysanız bu başarısızlık sizindir. Bu
başarısızlığı şimdi bu aile sağlık ocaklarında çalışan hekimler üzerinden,
onlara yük bindirerek böylesine bir eşitsiz biçimde karşılamaya hakkınız
yoktur.
Dolayısıyla, buradaki aynı eşitsizlik anlayışının tekrarlandığını
görüyoruz aile hekimleri üzerinden. Yani bu, pratisyen hekimleri dönüştürme
mantığı, bir anlamda, Türkiye’de sağlık hizmetlerinin birinci basamağını yani
koruyucu sağlık hizmetini tahrip eden bir anlayışa da sahiptir. Yani siz ancak
bu birinci basamak hizmetlerini güçlendirerek ikinci, üçüncü basamağa daha
sağlıklı, daha nitelikli hizmet verir duruma getirirsiniz. Şimdi siz ne
yapıyorsunuz? Birinci basamaktakini alıp hastanede nöbet tutmaya yolluyorsunuz.
Yani üstelik de bu aile sağlık ocaklarında hizmet verenlerin yükleri de
inanılmaz derecede artmış iken, yani eski sağlık ocaklarından farklı olarak
inanılmaz yük artışı, her bir hekime 4 binden fazla insan düşer biçimde
artmışken bir de üstüne bunu getireceksiniz ve böylece birinci basamağı, yani
koruyucu hizmetleri iyice tahrip edeceksiniz. Yani, bunu yurt dışından hekim
getirerek çözemezsiniz. Yurt dışından hekim getirmek iyi bir şey olabilir ama
Türkiye’de hizmet verenlerle eşit koşullarda çalışmalarını sağlayarak. Umarım
bu anlayışı şu an değiştirme fırsatınız olur.
Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin
Milletvekili. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 480 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 50’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
verdiğimiz önergeyle alakalı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Tabii ki bu 50’nci madde, özellikle bu kanun tasarısının tamamı
komisyonlarda görüşülürken her yönüyle değerlendirilen, gerçekten bir
adaletsizlik olduğu olgusu aşağı yukarı herkes tarafından kabul edilen,
Türkiye’deki hekimlere yapabileceğimiz en büyük haksızlıklardan biri olarak
değerlendirdiğimiz bir madde. Yani, gerçekten, burada
ülkemizin hekim açığının olması, gerek pratisyen hekim gerekse uzman hekimlere
ihtiyacımızın fazla olması hem Hükûmetin hem de bizlerin kabul ettiği bir
gerçek ancak bunu karşılayacağız diye, ülke dışında mesleki faaliyet gösteren
tabipleri yurt içerisinde tekrardan istihdam etme adına her defasında,
eğitimlerinin her bitiminde, daha doğrusu her fırsat bulduğumuzda mecburi
hizmete gönderdiğimiz hekimler, ülkemizde yetişenler dururken dışarıdan
gelenlere böyle bir imtiyazı tanımanın çok da adil, hakkaniyetli ve vicdani
olmadığı kanaatindeyim.
Bu Tam Gün Yasası zaten baştan itibaren uygulanması itibarıyla,
üniversite hastanelerinde, Gülhane Askerî Tıp Akademisinde, eğitim ve araştırma
hastaneleri ve bunların ortak kullanım alanlarında, hepsinde farklı farklı
uygulamalar ihtiva etmekte. Aslında, sırf bu yönüyle bile düşündüğümüzde
kanunun gerçekten hangi amaçla, hangi niyetle hazırlanmış olduğunu bizlere
göstermekte. Yani bu kanuna başta hiç kimse itiraz etmezken, özellikle normal
statüdeki hastanelerde tam güne Milliyetçi Hareket Partisi olarak karşı
çıkmazken, üniversite hastanelerindeki bu uygulamayla tam gün âdeta delik deşik
bir hâle getirildi. Kevgire döndürdüğümüz bir yasa tasarısıyla karşı
karşıyayız. Kimin, nerede, ne zaman, nasıl, hangi şartlarda çalışacağı herkes
tarafından farklı statülere bağlanan bir yasayı müzakere ediyoruz. Özellikle
üniversitelerde bu vereceğimiz zararın, üniversitelerdeki barış ortamını ve
gerçekten bilimsel özerkliği ortadan kaldırıcı vasıftaki bir düzenleme yapmanın
Türkiye’de sağlık alanında insanlara fayda sağlamayacağını açık bir dille ifade
etmek isterim.
Tabii ki burada, mecburi hizmeti başta kaldıran, daha sonra ülke
gerçekliğiyle birlikte değerlendirip adını değiştiren, zorunlu hizmet hâline
getiren… Ülkemizin gerçekten böyle bir şeye ihtiyacı
olduğundan dolayı tamamen biz zorunlu hizmet kaldırılsın demiyoruz ancak
mecburi hizmeti özendirici birtakım tedbirler alarak, özellikle yurt dışından
ülkede gelip tekrardan görev yapma arzusu içerisinde olanlara farklı bir
uygulamayla, Türkiye’de hekimlik eğitimini tamamlamış olanların da haksızlığa
uğramaması adına başka bir düzenleme şeklinin mutlaka olması gerekir. Yani
burada, içerideki onca hekim arkadaşımızı rencide eden, onların vicdanen kabul
edemeyeceği bir uygulamayı başkalarına imtiyaz sağlar vasıfta getirip bu
kanunun içerisinde dercetmek doğru bir yaklaşım
değil. Eğer gerçekten Türkiye’de hekim ihtiyacımızın ve açığımızın olduğu
gerçeği üzerinden ve Türkiye’nin beyin göçünü tersine çevirme açısından böyle
bir düzenlemeyi yapıyorsak onların da Türkiye’deki hekimler gibi mecburi
hizmetle mutlaka tanışmaları, memleketin her bir yerinde hizmet aşkı içerisinde
olmaları… Eğer onlara mutlaka bir ayrıcalık tanıyacaksak farklı statüde, belki
daha zamanı kısıtlı tutarak, belki de ekonomik imkânları daha da iyileştirerek
aynı şeyi yapabileceğimiz kanaatindeyim. Dolayısıyla, bu, ülkede mecburi hizmet
noktasında her defasında farklı uygulamalarla muhatap olan Türk hekimlerini
gerçekten incitmiştir, vicdani bir uygulama değildir, hukuken doğru da
değildir. Bu maddenin kaldırılmasını bu yüzden ısrarla talep ediyor, özellikle
iktidar partisindeki hekim arkadaşlarımızın bu maddeyi oylarken tekrardan
kanaatlerini gözden geçirmelerini istirham ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
51’inci madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardıma Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin
Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (l/791,2/159,2/401,2/592,2/769,2/1049)’nun 51. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer
maddelerin buna göre yeniden numaralandırılmasını teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Muharrem Işık Süleyman Çelebi
Mersin Erzincan İstanbul
Mehmet Ali Ediboğlu Mehmet Şeker Selahattin Karaahmetoğlu
Hatay Gaziantep Giresun
Ali
Haydar Öner
Isparta
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Oktay Vural Lütfü Türkkan Oktay Öztürk
İzmir Kocaeli Erzurum
Emin Çınar Alim Işık Ali
Öz
Kastamonu Kütahya Mersin
Cemalettin
Şimşek
Samsun
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen
Cemalettin Şimşek, Samsun Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle ilgili, kanunun 51’inci maddesindeki metnin tasarı
metninden çıkarılmasını talep ediyoruz. Tasarı metnindeki bu
madde, gemi hastanelerine ihtiyaç duyulan yerlerde gemi hastanesi yapılmasını
öngörmekte.
Hakikaten ben merak ediyorum ama biliyorum ki bu özellikle Sayın
Başbakanımızın talebidir. Böyle, bir yerde bir şey görünce, hani çocuk oyuncak
için “Bundan benim de olsun.” diye ister ya, bu öyle mahiyetle istenmiş bir şey
gibi geliyor bana. Türkiye’de sağlık hizmetlerine bugünkü anlamda bir katkı sunacağı
kanaatinde de değilim. Onun için, hep böyle popülist yaklaşımlarla Sayın
Başbakan “İşte, gemi hastanesi de yaptık.”, kamu özel ortaklığında da şehir
hastaneleri kuracak ya! Biz, onun da Türkiye açısından çok fazla anlamlı
olmadığını düşünüyoruz, onu da ileride ifade edeceğiz.
Gemi hastanelerine Türkiye’de şu şartlarda ihtiyaç yoktur. Neden
ihtiyaç yoktur? Çünkü, OECD raporlarında ve Avrupa
Birliği ülkelerine baktığımızda, Türkiye’de hekim sayısı, hemşire sayısı en
aşağı düzeylerde, en alt düzeylerde. Zaten, bugünkü fiziki alanlarda istihdam
edilmeye ihtiyacımız olan doktor, hemşire ve yardımcı sağlık personeline,
vesaireye daha ihtiyacımız varken; bu hastaneleri, bu gemi hastanelerini ya da
kamu-özel ortaklığı şehir hastanelerini kurarak oralara yetişmiş eleman aramak,
hekim aramak abesle iştigal gibi geliyor bizlere. Onun için, biz, hem gemi
hastanelerine hem de kamu-özel ortaklığına karşı çıktığımızı her zaman ifade
etmiştik çünkü kamu-özel ortaklığına gerçekten Türkiye’nin ihtiyacı yok.
Değerli milletvekilleri, bakın, şurada bir ilan var -hani, şey
göstermek moda ya, ben bir moda olsun diye göstermiyorum ama 12 Eylül 2013
tarihinde tüm gazetelere bu ilan verildi. İşte “Elinize sağlık.”, “Sağlık
kentleri doğuyor.”, “20 milyarlık yatırım geliyor.” deniyor. Değerli
arkadaşlar, sanki zannedersiniz ki devletin -kasasında- 20 milyar lirası
cebinde var, bu parayla da sizlere kamu-özel ortaklığıyla hastane yaptıracak. Yok böyle bir şey! Bakınız, bunu, 20 milyar lirayı… Devlet,
yirmi-yirmi beş sene gibi bir zaman içerisinde, 50 milyar gibi bir para, 50
milyar küsur, belki de daha yüksek bir paradan ödeme yapacak.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’de hastanelerin fiziki alanları son
yıllarda gerçekten belli bir noktaya geldi, iyileştirmeler kaydedildi.
Kamu-özel ortaklığı hastaneleri diye adlandırılan şehir hastaneleri yapımı,
yine Başbakanın vatandaşa popülist olarak çıkıp “Bak, size şehir hastaneleri de
yaptırdım, daha ne istiyorsunuz?” demesinden öteye bir işe yaramayacak. Üstelik
bunların, kamu-özel ortaklığı hastanelerinin işletmeleri de bir kamu hastanesi,
kamu hastane birlikleri mantığıyla yönetileceğinden ve birçok alanların da
yapımcılarına rant sağlayacağından Türkiye’de bunlara
hiç gerek yok diyoruz. Ne bu gemi hastanelerine ne de kamu-özel ortaklığı
hastanelerine ihtiyaç yoktur değerli milletvekilleri. Türkiye için daha başka
ihtiyaçlarında kullanılması gerekir bunların, bu yatırımların, bu paraların.
Bakın, devleti borçlandırdık, yeteri kadar borcumuz var, gırtlağımıza kadar
borca battık. İnanın, kamu hastaneleri -ben otuz yıldır takip ediyorum-
fiziksel olarak, fizik alanları olarak çok kötü durumda değiller şu anda,
iyiler. Böyle bir hastane, gene popülist yaklaşımla yapmaktan öteye başka
hiçbir işe yaramayacak.
Bir de özel hastaneler hakkında sizinle konuşmak istiyorum. Gerçi
Sayın Bakanımın da benim de olduğu gibi bu işle ilgimiz biraz var ama ilgimiz
olduğu için söylemiyorum Sayın Bakanım. Bakın, özel hastaneler önce, ilk önce
açılırken çok büyük destek gördü, büyük desteklerle yapıldı. Ama,
daha sonra, nedense, hekimler özel hastanelere doğru gidiyor diye önleri
kesildi, özel hastaneler şimdi düşman ilan edildi. Hâlbuki
bir hastanın kamuya maliyeti özel hastanede diğer hastanelerden çok daha fazla.
Bu, hiç dikkate alınmıyor. Sadece “Biz size bedava sağlık hizmeti
sunuyoruz.” demek adına vatandaşlar kandırılmaktadır. Bırakınız… Vakti yerinde
olan, biraz para ödeyebilecek olan insanların özel hastanelere gitmeleri
sağlanmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) - Ancak kamu hastanelerini de özel
hastaneler gibi hizmet verme seviyesine getirerek ödeme gücü olmayan
hastalarımızın da daha kaliteli, nitelikli, sayısal olarak çok değil ama
nitelikli bir sağlık hizmeti almaları sağlanmalı.
Sayın Bakanım, bir şeyi daha izah ederek, size anlatarak kapatmak
istiyorum. Biliyorsunuz, söylemiştim ki şimdi aile hekimlerinde çok yoğunlaşma
olur diye sevk mecburiyetini getiremiyorlar. Ancak 3’üncü basamak hastanelere
direkt başvurmak bir cinayettir. 1’inci ve 2’nci basamak hastanelere doğrudan
ama 3’üncü basamak hastanelere -nitelikli, kaliteli sağlık hizmeti sunabilmek
için- hastaların sevkle gitmesi gerekir diyor, hepinize saygılar sunuyorum
efendim.
Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Ali Haydar Öner,
Isparta Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekillerimiz; 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, Meclis faaliyetteyken
Bakanlar Kurulu kararıyla çıkarıldı, hâlâ Meclisin gündemine getirilmedi ama o
kararname üzerinde tasarı ve teklifleri görüşüyoruz.
Bu kanun kime yarar sağlayacak, doktorlara mı yarar sağlayacak,
diğer sağlık çalışanlarına mı, hastalara mı, zengin hastalara mı, yoksul
hastalara mı? Askerlik için bir türkü vardı “Zenginimiz bedel verir, askerimiz
fakirdendir.” Diye, şimdi “Zenginimiz fark öder, sürünenimiz fakirdendir.” diye
yeni bir türkü çıkacak! Bu yasa, halk sağlığına zararlı bir yasadır, halk
sağlığına çözüm getirmeyecektir. Bu yasa, Hipokrat yeminine uygun mudur
arkadaşlar? Sağlık çalışanları, meslek örgütleri niçin karşı çıkıyorlar? Ana
muhalefetin, muhalefet partilerinin görüşleri niye dikkate alınmıyor?
Gemi hastane kiralanacakmış, on beş yıla kadar da süre veriliyor
51’inci maddeyle. Hangi akla hizmet böyle bir madde konulmak isteniyor,
şaşıyorum. Gemiler, gemicikler işsiz mi kaldı arkadaşlar? Bir gemi olacakmış, o
gemi, hastaneye döndürülecekmiş! Böyle bir geminin yaklaşık maliyeti nasıl
hesaplanacak? Muhammen bedelini kim hesaplayacak?
AHMET ARSLAN (Kars) – Uzmanları.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) – Nerede o uzman?
İhale yapıldığında uygun bedel nasıl belirlenecek? Mevcut
hastanelerin her şeyi tamam da bir gemi hastane mi kaldı? O gemi hastane nerede
hizmet verecek? Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili, ihtiyaç olan her
tarafı gemilerle mi donatacağız, yoksa bir gemiyi şan olsun memlekete diye
piyasaya mı çıkaracağız? Bu geminin işletme maliyeti ne olacak arkadaşlar?
Bakımı nasıl yapılacak, işletmesi nasıl yapılacak, personeli nasıl istihdam
edilecek? Bu kadar afaki bir proje görülmemiştir. Her şey tam olur da ondan
sonra bir gemi hastane belki düşünülür, bir şey diyemeyiz. Ama sağlık karavanı
uygulamaları var. Ben de valiliğim dönemimde uyguladım, çok da başarılı hizmet
verdi. Hem de sağlık hizmetinin temel kavramı çerçevesinde hizmet verdi. Nedir
o? Koruyucu sağlık hizmeti. Hasta olduktan sonra tedaviye yönelik hizmetten
daha önemlisi, koruyucu, önleyici sağlık hizmetidir. Sağlık karavanları da
lavabosuyla, eczanesiyle, doktoruyla, sağlık çalışanıyla, tam donanımıyla çok
etkin hizmetler veren, kırsal alanda da yurttaşları sağlık konusunda koruyan,
kollayan bir hizmet olur, buna öncelik verirsek çok doğru bir iş yapmış oluruz.
Yoksa, şimdiden, sağlık hizmetlerinde gemi hastane
uygulamasının kokusu çıkıyor gibi geliyor.
Bu yasa, halk sağlığına zararlı bir yasadır. O bakımdan, sağlığı rant alanına çevirmek doğru bir şey değildir. Eğitim rant alanına çevrildi, bedelli askerlik rant alanına
çevrildi, yolsuzluk her yanda görülüyor, bir de bizim Anayasa Komisyonu
Başkanımız demiş ki: “Yolsuzluk iddialarını gerçek saysak, çalınan para mı,
yoksa, iddiaları tam da seçim ortamında gündeme taşımanın maliyeti mi daha ağır?”
Bu “tweet”i atan zat, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Anayasa Komisyonu Başkanı Profesör. Kümesten tavuklar çalınıyor, horoz, gürültü
yaptı diye suçlanıyor. Daha ağır bir örneğini Tayfun Talipoğlu verdi, onu
burada söylemeye benim dilim varmıyor.
Bu yasa maddesinin metinden çıkarılması fevkalade isabet
olacaktır.
Yeni yılınızı kutluyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
52’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 52’nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın Ramazan Can Gökçen Özdoğan Enç
Adıyaman Kırıkkale Antalya
Tülay Kaynarca Sermin Balık Yılmaz Tunç
İstanbul Elâzığ Bartın
Ahmet Berat Çonkar Osman
Boyraz İlyas
Şeker
İstanbul İstanbul Kocaeli
Bayram
Özçelik Salim
Uslu
Burdur Çorum
“MADDE 52 - 24/11/2004 tarihli ve 5258
sayılı Aile Hekimliği Kanununun 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasının ikinci
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu cümleden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümle eklenmiş; yedinci fıkrasında yer alan ‘tetkik ve sarf malzemesi
giderleri’ ibareleri madde metninden çıkarılmış ve aynı fıkranın sonuna
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına 657 sayılı Kanunun
ek 33 üncü maddesinde belirtilen yerlerde haftalık çalışma süresi ve mesai saatleri
dışında ayda asgari sekiz saat; ihtiyaç halinde ise bu sürenin üzerinde nöbet
görevi verilir. Bunlara entegre sağlık hizmeti sunulan
merkezlerde artırımlı ücretten yararlananlar hariç olmak üzere, 657 sayılı
Kanunun ek 33 üncü maddesi çerçevesinde nöbet ücreti ödenir.”
“Aile hekimlerince talep edilen tetkik ve sarf malzemelerinin
giderleri halk sağlığı müdürlükleri tarafından hak sahiplerine ayrıca ödenir.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında
Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve
Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)’un 52. Maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin yeniden sıralanıp
numaralandırılmasını teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Mehmet Şeker Süleyman Çelebi
Mersin Gaziantep İstanbul
Selahattin
Karaahmetoğlu Mehmet Ali
Ediboğlu
Giresun Hatay
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Oktay Vural Lütfü Türkkan Oktay Öztürk
İzmir Kocaeli Erzurum
Ali Öz Alim Işık Emin
Çınar
Mersin Kütahya Kastamonu
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Mehmet
Şeker, Gaziantep Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bu önerge ne getiriyor? Bu önerge, aile sağlığı merkezinde
çalışan hekim arkadaşlarımızın, bulundukları illerin, ilçelerin hastanelerinde
acil nöbeti tutmalarını getiriyor. Tabii, burada en büyük sıkıntı, baştan
tartışmamız gereken sıkıntı şu: Niçin acil servislere bu kadar hasta gidiyor?
75 milyon nüfusu olan bir ülkenin acil servisine 90 milyon hasta gitmesi kabul
edilebilir bir değer değil. Değerli arkadaşlar, bunun nedeni şu: Acil
servislerden katkı payı alınmıyor, diğer polikliniklerden katkı payı alınıyor
ve acil servislerde bazı tetkikler yapılırken kısıtlama getirilmiyor ama
polikliniklerde, örneğin, tetkik ücretini ödemiyor, belli bir rakam ödeniyor.
Bu sebepten dolayı da vatandaş acil servislere daha çok gidiyor hem acil
servisleri meşgul ediyor hem gerçekten acil olan insanlar bu hizmetten
faydalanamıyor hem de orası ciddi anlamda ülkenin ekonomik olarak sıkıntılarını
çektiği bir yer oluyor. Peki, ne yapmamız lazım? Öncelikle, acil servislere
giden bu hasta sayısını azaltmamız lazım, bunun için girişimde bulunmamız
lazım.
Yine, aile sağlığı merkezleri, aile hekimleri bu ülkede gündeme
getirilirken yapılması gereken en önemli olay koruyucu sağlık hizmeti olması
gerekirken, aile sağlığı merkezinde çalışan aile hekimi arkadaşlarımızı reçete
yazan hekimler konumuna getirdik. Bu da tabii, ülke ekonomisi için ciddi
kayıptır.
Peki, burada çalışan arkadaşlarımızın sorunları yok mu? Var. İşte, bu nöbet, çok önemli bir sıkıntı. Bu arkadaşlarımız,
poliklinik yapan, hizmet veren arkadaşlarımız acil servise gidecekler,
kurşunlanan, bıçaklanan, trafik kazası geçiren, kalp krizi geçiren
arkadaşlarımıza, hastalara müdahil olmaya çalışacaklar. Tabii, ne kadar
olacaklar, bu da tartışma konusu.
Bu ülkede acile başvuran hastaların yüzde 70’i acil hasta değil,
maalesef, poliklinik hastası. En önemli neden -bahsettiğim gibi- katkı payı
alınması. Aile hekimliğinden reçete katkı payı alınıyor. Eğer bunu kaldırırsa
Bakanlık, aile hekimliğinden, reçeteden alınan katkı payını kaldırırsa acil
servislere giden hasta sayısı azalır, reçete yazdıran vatandaş, aile hekimine
gider ve bu reçeteyi yazdırır.
Yine, dünyanın hiçbir yerinde acilde tıp eğitimi yok. Sayın
Bakanlık yetkilileri diyorlar ki: “Bu da bir eğitim.” Doğru ama orada bir
eğitim olmayacak, insanlar harala gürele çalışacak, hasta gelecek, onlara
müdahil olmaya çalışacaklar.
Yine, aile hekimlerinin çok ciddi bir sorunu arkadaşlar: 2010,
2011 ve 2012 yıllarında maaşları aynı, hiçbir artış maalesef yok. Yine, bu
arkadaşlarımızın, ödeme ve sözleşme yönetmeliği gerekçesiyle, iş güvencesi ve
özlük hakları da yok. Sözleşmelerin feshi kolaylaşıyor, iş güvencesi ve gelecek
endişeleri var, bu koşullarda çalışıyorlar. Maaşa esas hasta katsayıları da
yüzde 20 düşürülüyor, maaşlarda yüzde 20’ye varan kayıplar söz konusu. Son
sekiz yılda maaşı azalan tek meslek grubu var değerli arkadaşlar: Aile
hekimleri. Bunların maaşlarında ciddi azalmalar var.
Bir de bu aile hekimliği merkezinde çalışan arkadaşlarımıza ceza
puanları uygulanıyor. Yine, hiçbir devlet memurluğunda olmayan uygulama.
Burada, 100 ceza puanı alan hekim ve hemşirenin sözleşmesi feshediliyor, “Git
kardeşim, ne hâlin varsa gör.” deniliyor. Bu 100 puan hakkı hem de iki yıl
sürüyor ve sıfırlanmıyor, yani her yıl sıfırlanan bir ceza puanı da değil.
Yine aile sağlığı merkezlerinde kiralar çok yüksek. Kamu
lojmanlarındaki metrekare fiyatlarıyla endekslenmemiş durumda. Lojman
metrekaresi 2 lira 75 kuruş, aile sağlığı merkezinin kira metrekaresi fiyatı 7
liradan başlıyor. 100 metrekare lojman kirası için 275 lira ödeniyor, 100
metrekare aile sağlığı merkezi kirası için de 700 liradan 6.500 liraya kadar
uzanan bir rakam ödeniyor.
Değerli arkadaşlar, aile sağlığı merkezinde çalışan hekim
arkadaşlarımızı korumak zorundayız. Koruyucu sağlık hizmetlerine önem vermek
zorundayız. Bu hekim arkadaşlarımızın acillerde değil, aile sağlığı merkezinde
halka daha çok hizmet etmesinin önünü açıp bu konuda gerekli çalışmaları yapmak
zorundayız. Aile sağlığı merkezinde çalışan hekim arkadaşlarımızın maaşlarında
iyileşmelere gitmek zorundayız ve sonuç olarak, aile hekimliği yapan
arkadaşlarımızın bu nöbeti tuttuklarında vatandaşa faydasının olmayacağı
inancıyla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; artık, sonuna doğru
yaklaşmış olduğumuz tam gün yasasıyla alakalı, son söz olarak, 52’nci madde
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi burada aile hekimlerine nöbet uygulaması getirmeye
çalışıyoruz. Bir kere, aile hekimlerinin, bugün, normal toplum sağlığı
merkezlerinde hangi alanlarda görev yaptığını, hangi faaliyetleri yürüttüğünü
bir gözden geçirmemiz lazım. Bu arkadaşlarımıza, burada çalışan hekimlere zaten
çok fazla sayıda kalem iş yüklemiş durumdayız. Bir hekimin normal çalıştığı
alanın dışında başka bir yerde, bir gün sonra bir nöbete gideceğini düşünmesi
bile o hekimin, hem o çalıştığı iş ortamında hem de yarın, özellikle de kısa
süreli olarak koyduğunuz bu nöbet uygulamasına gideceği yerde kendi iç huzurunu
bozar, motivasyonunu bozar.
Siz inanıyor musunuz? Aile hekimleri, zoraki olarak nöbete
göndermiş olduğunuz ilçe ve il devlet hastanelerinde, gelen her hastaya,
gerçekten, canı gönülden, ben çok iyi bakayım düşüncesiyle mi davranacak, yoksa
şu son çıkan kanun tasarısıyla bana yüklenmiş olan angarya saati bir an olsun,
nasıl geçerse geçsin diye kaçmak için mi uğraşacak? Yani bunu sahada görmüş,
sahada yıllardır hekimlik deneyimi olmuş ve aynı zamanda da acilde çalışan
arkadaşlarımızın baktığı pencereden bakarak sizlerle paylaşıyorum.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Hipokrat yemini etmişse yapmaz
ağabey.
ALİ ÖZ (Devamla) – Hipokrat yemininde hekimler hastaya bakmaz diye
bir şey yok ama hekimi, siz, toplum sağlığı merkezinde zaten
görevlendirmişsiniz. Orada da Hipokrat yeminine uygun olarak görev yapıyorlar
sayın hocam.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Her saniye Hipokrat yeminiyle
çalışılıyor.
ALİ ÖZ (Devamla) – Yani burada, bir taraftan aile hekimlerine hiç
olmayan bir şeyi, nöbeti yüklemek vatandaşı da sıkıntıya sokacak.
Bak nasıl olacak? Orada gittiniz, bir vatandaş geldi acile. Bakın
hiç hesap etmediğiniz şeyler bile çıkacak. Doktor bir ilacı yanlış yazacak,
-atıyorum size, örnek veriyorum- hekim bir ilacın muadili olan başka bir ilacı
yazdı. Eczaneye gidecek, oradan diyecekler ki: “Bu olmadı, git hekime tekrar,
bunu paraf ettir gel.” Vatandaş tekrardan o acile geldiğinde, sizin koymuş
olduğunuz bu saatle, yeri gelecek aynı hekimi bulamayacak bile, bulamayacak
aynı hekimi. Bulamayınca diğer hekim arkadaş da “Ben bunun sorumluluğunu almam,
yazan ben değilim.” diyecek ve bir daha o arkadaşımızın nöbeti ne zamansa, o
hasta olan vatandaş -en basit örneğini veriyorum- o hekimi tekrardan orada
beklemek, belki de günlerce beklemek zorunda kalacak.
Sanki Türkiye’de aile hekimliği modelini çok iyi oturttuk,
önleyici hekimlik noktasında her şeyi dört dörtlük, düzgün bir şekilde idame
ediyoruz, bunlar yetmiyormuş gibi toplum sağlığı merkezinde çalışan
arkadaşlarımıza yeni bir yük daha getiriyoruz. Bunu niye getiriyoruz, biliyor
musunuz? Kanunun tamamına baktığınız zaman, içerisinde uzman hekimler var,
“hemşire yardımcıları, ebe yardımcıları” diye yeni tahsis ettiğiniz, kurumsal
hâle getirmek istediğiniz yeni bir meslek grubu var. Yaptığınız iyileştirmeler
de var araştırmacıların haklarıyla alakalı, onda hakkınızı teslim ediyorum
size. Baktınız, gördünüz ki ne kaldı bu maddelerin içerisine girmeyen? Aile
hekimi kaldı. Dediniz ki: “Aile hekimini ne yapalım?” Onları da boş geçmeyelim
bu tasarının içerisinde, onlara da bir nöbet koyalım.
Yani bu nöbet koymanız gerçekten, hakikaten mantıklı, kabul
edilebilir, memleketin menfaatine, hekim arkadaşlarımızın çalışma ortamında
huzurunu bozmayan, vatandaşa müspet yansıması olacak bir tavır olsa, bizden,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak karşı durmamızı asla beklememeniz lazım. Yani
burada, oradaki çalışan hekimlere on altı saatlik bir nöbet koyarak acil
servislerdeki nöbet açığını veya hekim açığını gideremezsiniz. Türkiye’de
olması gereken, yapılması gereken, acilde özellikle atlanan, yanlış tanı
konulan, ilgili uzmana haber verilmeyen ama son zamanlarda, özellikle acil tıp
uzmanlarının yoğunlaşması ve sayısının artmasıyla ülke nefes alır hâle geldi.
Gelin, bu nöbeti hiç bu işin içerisine koymayın, elinizden geldiği kadar,
özellikle, gelen vatandaşa doğru ve zamanında tanıyı koyabilecek acil tıp
uzmanlığının sayısını artırın, gerekirse acil tıp uzmanlarının nöbet sayısını
artırın, bedelini ödeyerek.
Bunları yapın, daha faydalı olursunuz diye düşünüyor, yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 52’nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın (Adıyaman) ve arkadaşları
“Madde 52 - 24/11/2004 tarihli ve 5258
sayılı Aile Hekimliği Kanununun 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasının ikinci
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu cümleden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümle eklenmiş; yedinci fıkrasında yer alan ‘tetkik ve sarf malzemesi
giderleri’ ibareleri madde metninden çıkarılmış ve aynı fıkranın sonuna
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına 657 sayılı Kanunun
ek 33 üncü maddesinde belirtilen yerlerde haftalık çalışma süresi ve mesai
saatleri dışında ayda asgari sekiz saat; ihtiyaç halinde ise bu sürenin
üzerinde nöbet görevi verilir. Bunlara entegre sağlık
hizmeti sunulan merkezlerde artırımlı ücretten yararlananlar hariç olmak üzere,
657 sayılı Kanunun ek 33 üncü maddesi çerçevesinde nöbet ücreti ödenir.”
“Aile hekimlerince talep edilen tetkik ve sarf malzemelerinin
giderleri halk sağlığı müdürlükleri tarafından hak sahiplerine ayrıca ödenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Halen aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarına “ihtiyaç ve
zaruret hâsıl olduğunda” diğer sağlık kuruluşlarında nöbet görevi
verilebilmektedir. Ancak, sağlık personeli yetersizliğinden dolayı bunların
nöbet hizmetine mutlak ihtiyaç bulunmaktadır. Bu sebeplerden dolayı, aile
hekimleri ve aile sağlığı elemanlarına, ihtiyacı karşılamak amacıyla haftalık
çalışma süresi ve mesai saatleri dışında, ayda asgarî 8 saat nöbet tutmaları
mecburiyeti getirilmekte, ihtiyaç halinde ise bu sürenin üzerinde nöbet görevi
verilmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
53’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (l/791,2/159,2/40l,2/592,2/769,2/1049)’nun 53. Maddesinde “sorumluluğunda bulunan içme”
ibaresinden sonra gelmek üzere “ve kullanım” ibaresinin eklenmesini teklif
ederiz.
Aytuğ Atıcı Selahattin Karaahmetoğlu Mehmet Şeker
Mersin Giresun Gaziantep
Mehmet
Ali Ediboğlu Süleyman
Çelebi
Hatay İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Muharrem Işık,
Erzincan Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
53’üncü madde üzerinde söz almış bulunmaktayım. Öncelikle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum, yeni yılınızı da kutluyorum.
53’üncü maddede su tahlilleriyle ilgili olarak… İçme sularıyla
ilgili, halk sağlığı ve ödemelerle ilgili maddeler getirilmiş. Tabii, burada
getirilen maddeyle özellikle Sağlık Bakanlığının aldığı kuruluşlarda su
bedelinin buna karşı mahsup edilmesi belki biraz daha Sağlık Bakanlığından
çıkacak parayı azaltmış olur.
Yalnız, tabii, burada önemli olan bu maddeden çok, benim
söyleyeceğim başka şeyler var; bunlardan bir tanesi: Sayın Başbakan daha önce
“Ben SSK’lıydım, beni de muayeneye çağırdılar.” dediler ve para aldılar demek
istediler. Eski Sağlık Bakanımız, Sayın Bakanım siz değil, “Doktorların eli
vatandaşın cebinde. Bıçak parası dönemi bitti. Artık vatandaşın tuzu kuru,
öğretim üyesine soydurmayacağız.” dedi ama bakıyoruz ki burada ne yazık ki
muayene katılım payıyla, acil servisteki yeşil alan, sarı alan uygulamasıyla,
on gün içinde aynı branşa giderse orada alınan
parayla, tahlil, tetkik farkıyla, reçete katılım payıyla, üç ilaçtan fazla
yazıldığı zaman o ilaçlardan alınan parayla, ilaçların yüzdesiyle, muadil
ilaçta daha fazla alınan parayla ve özel hastanede çıkan farklarla ne yazık ki
tam paralı duruma geldiğini görmekteyiz. Tabii, bu, yıllara göre geçtikçe daha
fazla da olacak.
Tabii, burada, özel hastanelerin açılması için özel teşvikler
uygulanıyor. Bu da belki diğer hastanelerdeki yığılmayı azaltmak için yapılıyor
ama burada alınan farklar ne yazık ki vatandaşın belini bükmektedir. Özel
hastaneler tam manasıyla bir sektör hâline geldi, pazar yaratıldı. Tabii,
burada, büyüyen bu pazarla birlikte medikal ve diğer ilaç endüstrilerindeki
girdilerin artmasıyla birlikte sağlığa büyük bir yük geldi.
2012 yılında vatandaşın cebinden çıkan paranın arttığını
görüyoruz, bu sene de arttı, yüzde 16’lardan yüzde 23’lere kadar çıktığını
görüyoruz. Ne yazık ki bu harcamalar her gün biraz daha artmaya devam ediyor.
Tabii, bu harcamalar yapılırken de vatandaş “İyi sağlık getiriyoruz.” denilerek
kandırılmaya devam ediliyor.
Burada diğer bir konu: Biz, özellikle, bu taşra üniversitelerinde
tıp fakülteleri açılırken, bizim tabirimizle ya da tabip odasının tabiriyle
“uçan profesör” dediğimiz arkadaşlarımızın profesör yapılmasına karşı çıkmıştık
ama özellikle verdiğimiz soru önergelerinde bunların oradaki ihtiyaca binaen
yapıldığı söyleniyordu. Ama ne yazık ki ihtiyaca binaen olanlar ayda bir sefer
gidiyorlar, orada görünüyorlar, geliyorlar, fazla da bir katkısı olmadığını
görüyoruz. Ama benim asıl demek istediğim, Çapa gibi bir okulda böyle bir şeyin
yapılması hiçbir zaman için doğru bir şey değil Sayın Bakanım. Çapa’da en son,
kalp damar cerrahisinde, Çapa’daki bütün hocaların karşı çıkmasına rağmen,
oradaki o yılların verdiği ilkelere aykırı olarak ve oradaki öğrenci
yetiştirme, derse girme, asistan yetiştirmeyle ilgili hiçbir özelliğe
bakılmadan insanlar orada profesör yapıldı. Tabii, şu anda isim vermek
istemiyorum ama yapılan profesörün de sizinle yakınlığı olduğunu biliyoruz.
Tabii, profesör olduğu zaman hem maaşı artmış olacak hem emekli olduğu zaman
daha fazla almış olacak hem de ne yazık ki orada hak eden arkadaşlarımızın önü
kesilmiş olacak. Sayın Bakanım, özellikle bugünlerde ortamda bir sürü şey
dönerken böyle şeylere artık yön vermemeniz gerektiğini düşünüyorum; böyle
şeyler tıbbı öldürüyor, sağlığı öldürüyor, insanı öldürüyor.
Bayramda sizin ziyaret ettiğinizi hastaneyi Sayın Bakanım ben de
ziyaret ettim. Kayınpederim rahatsız, onu götürdük. Oradaki, acildeki durumu
gördüm, gerçekten acilde perişanlar. Orada hastalar yığılmış, sıra alamıyorlar,
bekliyorlar, saatlerce bekliyorlar; siz hâlen sağlıkta çok iyi şeyler
yaptığınızı söylüyorsunuz. Ne yazık ki sağlıkta yapılan tek şey, doktorlara ve
diğer sağlık çalışanlarına yaptığınız yükten başka bir şey değil; onların
memnuniyetine hiç bakmıyorsunuz, onları hiç ciddiye almıyorsunuz.
Ben buradaki sözlerimi bitirirken -biraz sonra gene konuşacağım
ama- bir şey anlatmak istiyorum: Bir yaşlı teyze hastalanmış, hastaneye gitmiş.
Kulakları fazla iyi duymuyormuş, orada doktor “Neyin
var?” diye sorunca teyze cevap verememiş. Biraz sesini yükseltince demiş ki:
“Karnım ağrıyor, çok gaz çıkarıyorum, affedersiniz. Hatta,
şu anda, burada kaldığım süre içinde 25 seferden fazla gaz çıkardım, hiçbir şey
duymadım, kokusunu almadım.” Doktor, muayenesini yaptıktan sonra reçetesini
yazmış, eve gitmiş. Bir hafta sonra gelmiş, bir hafta sonra geldiğinde doktora
kızmış, demiş ki: “Sen ne yaptın? Verdiğin ilaçlardan sonra, ben gaz çıkardığım
zaman koku almaya başladım.” Doktor tekrar bir reçete yazmış, demiş ki:
“Şunları da al, bunları da kullan, gel.” Hastanın kulakları duymuyor ve burnu
koku almıyormuş.
Ne yazık ki bu ülkede bunu yaşıyoruz, olan şeyleri görmüyorsunuz.
Bu gaz çok kötü çıkmaya başladı, bu yapılan, şu son zamanlardaki
yolsuzluklardan tutun, yargıda olanlardan ve sağlıkta olanlar, hepsi üst üste
geliyor. Lütfen, siz de bu yasa çıkarken iyi bir kulak burun boğaz doktoruna ve
göz doktoruna gidin, bunları da görün.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
54’üncü maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında
Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve
Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)’nun 54. Maddesinde “Bu sularla ilgili” ibaresinden sonra
gelmek üzere “halk sağlığını ilgilendiren” ibaresinin eklenmesini teklif
ederiz.
Aytuğ Atıcı Süleyman Çelebi Selahattin Karaahmetoğlu
Mersin İstanbul Giresun
Muharrem Işık Mehmet Şeker Mehmet Ali Ediboğlu
Erzincan Gaziantep Hatay
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Muharrem Işık,
Erzincan Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Erzincan’a gideceğiz.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Değerli milletvekilleri, tekrar
hepinizi selamlıyorum.
Sayın Bakanım belki bugün Erzincan hakkında bir şey söylemedim
diye alınmıştır, söyleyeyim bari.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Beraber gideceğiz.
MUHARREM IŞIK (Devamla) – Erzincan’la ilgili şu anda acil
olaraktan yoğun bakımda ve diğer şeylerde de ihtiyacımız olan malzemeler var,
onları da karşılarsanız sevinirim.
Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; ben şimdi, on bir yıllık
iktidarınız döneminde neler yaptığınızı hem biraz hicvederek hem de anlamanız
yoluna giderek anlatmaya çalışacağım. Bunu yaparken de sizlere dua edeceğim
aslında. Şöyle: Halkımızın sağlığı yolunda çalışan Bakanlık yöneticilerine
yardım eyle Allah’ım. Sağlıkta dönüşümle rantı
bölüşen, sağlığı özelleştiren kamu-özel ortaklığı için bol bol arsa sağla
Allah’ım. “Saha koordinatörlüğü” adıyla 8 bin dolar maaş alan şanslı kullarının
maaş ve harcırahlarını daim eyle Allah’ım. Saha koordinatörü maaşı olarak 8 bin
dolar alıp sahaya çıkmayan kullarına, usulsüzce daha nice dolarlı maaşlar nasip
eyle Allah’ım. Baş saha koordinatörü olarak yıllardır 10 bin dolar maaş alan
kullarının da mutluluğunu ve birlikteliğini daim eyle Allah’ım. Daha nice
yandaş dostlarının, saha koordinatörü olarak başlamaları için Dünya Bankası
yetkililerinin gönlüne yumuşaklık ver Allah’ım. Özel kalem müdürü iken merkezi
İstanbul’da olan Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğüne kararnamesi yazılıp
müsteşar yardımcısı olarak Bakanlıkta görevlendirilen şanslı kullarının genel
müdür olması için bahtlarını açık eyle Allah’ım. Doldur-boşalt makamı olarak
görülen Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğüne daha nice eş ve dostların, genel
müdür olarak atanmasını nasip eyle Allah’ım. Hastanelerin kantinlerine göz
diken ve ahbaplarına verilmesini sağlayan dernekçi yöneticilerine daha nice
hastane kantinleri, hatta askerî hastane kantinleri nasip eyle Allah’ım.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Âmin!
MUHARREM IŞIK (Devamla) – Kayınpederini ve sekreterini daire
başkanı yaparak kariyer basamaklarını hızla atlatan dernekçi yöneticilerin
yakınları olmayı bize de nasip eyle Allah’ım.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Âmin!
MUHARREM IŞIK (Devamla) – Sağlıkta bilişimin önemini herkesten
önce fark ederek hastane otomasyonları işinden epeyce nemalanan otomasyoncu yöneticilerine yeni işleri herkesten daha önce
bulmasını nasip eyle Allah’ım.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Âmin!
MUHARREM IŞIK (Devamla) – Otomasyoncu
yönetici odasında görev alan sorumsuz yetkili danışmanların hızla yükselişi
gibi kariyer basamaklarını da hızla çıkmalarına yardım et Allah’ım.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Âmin!
MUHARREM IŞIK (Devamla) – Kamu Özel Derneği Başkanı, Sağlık
Bakanlığı Kamu Özel Danışmanı, sağlık yatırımlarında faaliyet gösteren şirketin
ortağı olan zeki, çalışkan, uyanık vatandaşımızın bu işlerden para kazanmasını
ve bu parayla siyasete girmesini nasip eyle Allah’ım. Çok laf üretip iş
yapmayan fakat Kamu Özel Ortaklığı Başkanlığını kullanarak 15 defa yurt dışına
giden Daire Başkanının dünyanın geri kalan 170 ülkesini de gezip görmesini
nasip eyle Allah’ım, yeni başkanların da aynı yerleri görmesi için yardımcı ol
Allah’ım.
“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.” sözünü boşa çıkarmayan ve
Bakanlık müfettişlerine buldukları yolsuzlukları kapatmaları için baskı yapan,
rapor değiştiren, bu uğurda birçok müfettişi meslekten menetmekten dahi
çekinmeyen Teftiş Başkanına güç ver Allah’ım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Âmin!
MUHARREM IŞIK (Devamla) – Dernekçi yöneticilerin kongresinin konaklama
parasını döner sermayeden ödeterek suç işlenmesine yol açan hastane
idarecilerini Teftiş Kurulunun gazabından koru Allah’ım.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Âmin!
MUHARREM IŞIK (Devamla) – Tertip ettiği kongreye Bakanlık
hastanelerinin döner sermayesinden para aktarılmasını sağlayan, kendini sağlık
yönetiminin gelişimine adamış dernekçi yöneticilere yeni dernekler kurmayı
nasip eyle Allah’ım. Uzmanlık dernekleri diye kurulan, size ayak bağı olan
dernekleri yok etme gücü ver Allah’ım. Tabip odalarını kaldıracak, baş belası
doktorların dilini lal, kulaklarını sağır, gözlerini kör edecek güç ver
Allah’ım. Ülkenin her iline birer, yetmezse ikişer üçer, tabelası bile olmayan
tıp fakültesi açmayı nasip eyle Allah’ım. Açılan, bu tabelası bile olmayan tıp
fakültelerinde bol bol yandaş profesörler yapılmasını sağla Allah’ım. Yasalara
aykırı diye sürekli şikâyet eden tabip odalarını yok et Allah’ım. Hemşirelik
yüksekokulunda üroloji profesörlüğü alan hocaları diline dolayan tabip
odalarının, basının ve milletvekillerinin seslerini kökten kes Allah’ım.
Hekimler arasında her türlü liyakat ve akademik kriterin
dolaylı yollarla yok edilmesini düşünenlerin akıllarını başlarından al
Allah’ım.
Danıştay Dava Daireleri Başkanlığı ve Anayasa Mahkemesinin
kararlarının her zaman bu şekilde olması için üyelerine uzun ömür ver Allah’ım.
Sağlık Bakanlığına taraf karar veren mahkeme üyelerinin ömürlerini uzun eyle,
karşı oy yazısı yazanları tez zamanda al Allah’ım.
Aldığımız üç kuruşluk katkı payını sürekli gündeme getiren
milletvekillerinin ve tabip odalarının dillerini lal et Allah’ım. Özel
hastanelerde ve üniversite hastanelerinde alınan farkları yazan gazetecileri
Başbakanın gazabına uğrat Allah’ım. Hükûmeti yıkmak için faiz lobilerince
gösteri yapan, çapulcuları tedavi eden doktorların, TOMA’lardaki
ilaçlı sularla yıkanmaları için, kaçarken ayaklarındaki dermanı yok et
Allah’ım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Amin!
MUHARREM IŞIK (Devamla) – Alerjiye kızamık teşhisi koyarak Sağlık
Bakanlığını kızamıkla mücadele etmiyormuş gibi gösteren, bir şey bilmeyen
doktorları ıslah et Allah’ım. Akıl ve bilimi temel alan, düşünen, sorgulayan,
üreten, bağımsızlığından asla taviz vermeyen sağlık çalışanlarından, özellikle
de doktorlardan Sağlık Bakanlığını sen koru Allah’ım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM IŞIK (Devamla) – Sayın Bakanım, bunlar on yıldır Sağlık
Bakanlığında olan şeyler aslında. Bunlara dikkat edersek çok memnun olurum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.34
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42’nci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
480’e 1’inci ek
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
55’inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480 sıra sayılı
Torba Kanunun 55. Maddesinde yer alan “tarihinde” ibaresinin “tarihinden
itibaren” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Erol Dora Ayla Akat Ata
Iğdır Mardin Batman
İdris
Baluken Esat
Canan
Bingöl Hakkâri
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401,
2/592, 2/769, 2/1049)’nun 55. Maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Aytuğ Atıcı Selahattin Karaahmetoğlu Mehmet Şeker
Mersin Giresun Gaziantep
Süleyman
Çelebi Mehmet Ali
Ediboğlu
İstanbul Hatay
MADDE 55- Bu
Kanun 01.01.2016 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, çakma tam gün tasarısının artık sonuna geldik,
yürütme ve yürürlük maddelerini konuşuyoruz. 55’inci madde nedeniyle ben de
nelere parmak kaldırdınız, onları bir hatırlatmak istiyorum ve bu vesileyle de
ayakkabı kutularına tamah etmeyen, alın teri dışında bir değere yan gözle bile
bakmayan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugün, on bir yıldır Türkiye’nin gündeminden çıkarılamayan, tam
yetkili olduğunuz hâlde çıkaramadığınız tam günü, çakma tam günü tekrar tekrar
konuştuk ve bu tasarı hazırlıkla beraber sekiz dokuz aydır Meclisimizi,
komisyonlarımızı işgal etti durdu. Şimdi, bu yasayla nelere el kaldırdınız,
nelerin vebalini aldınız, size kısaca hatırlatacağım ve bu akşam muhtemelen
rahat uyuyamayacaksınız.
Bu tasarıya “Evet.” Diyerek, milletin
mahrem bilgilerinin satılmasına “Evet.” dediniz. Sizi halka havale ediyorum.
Bu yasa
tasarısıyla imtiyazlı insanlara yani sizin yandaş ve candaşınız
olması muhtemelen olan bazı doktorlara -ki bunlar yurt dışına kaçıp, mecburi
hizmet yapmayıp çeşitli kurumlara hizmet etmişlerdi- dediniz ki: “Dönün gelin,
sizi mecburi hizmetten muaf tutuyorum, üstelik, ödül
olarak da sizi özel hastaneye yerleştiriyorum kadro şartı aramadan.” Helal
olsun size! Çok yakıştı doğrusu bu size.
Bu tasarıya el
kaldırarak dediniz ki: “Üniversitede çalışan doktorların, hocaların,
doçentlerin, profesörlerin yarısı dışarıda çalışabilir, yarısı çalışamaz.”
Hangisi çalışır? Kim çalışır? Kim daha çok nereye yanaşır? Bunu sağladınız.
Helal olsun size!
Bu yasaya “Evet.”
diyerek üniversitelere yeniden hoca farkı getirdiniz. Hani siz, hep, böyle,
siyaset yaparak “Hoca farkı yok, hoca farkı yok.” diyordunuz ya, el kaldırarak
hoca farkı getirdiniz. Sizi millete havale ediyorum.
İş yeri hekimliğini
gene paçavraya çevirdiniz. İş yeri hekimliği için sertifikayı kaldırdınız, iş
güvenliğini, işçilerin sağlığını hiçe saydınız. Sizi işçilere havale ediyorum.
Bu yasaya el
kaldırarak sağlığı çocuk yaştaki hemşire yardımcılarına emanet ediyoruz. “Hemşireler
yetmiyor, açığı hemşire yardımcısıyla kapatacağım.” dediniz. Sizi, o çocuk
yaştaki hemşirelere havale ediyorum. Çok ah alacaksınız.
Yine, bu yasayla,
aile hekimliğini siz getirdiniz, siz yaptınız, siz bozdunuz ve aile hekimlerine
gene nöbet getirdiniz. Sizi aile hekimlerine havale ediyorum.
O kadar çok
eşitsizlikler yaptınız ki, bunun hesabını öbür tarafta nasıl verirsiniz beni
ilgilendirmez ama bu tarafta bunun hesabını size kesinlikle soracağız.
Kesinlikle, bunun hesabını bu dünyada vereceksiniz. Öyle yağma yok! Sadece
sandıkta değil, bunu Yüce Divanda da vereceksiniz. O kadar çok eşitsizlik
yaptınız ki… Dediniz ki hocalara: “Sen, eğer sivil hastanede çalışıyorsan,
yarısı dışarıda, özelde çalışıp para kazanabilir; eğer Sağlık Bakanlığıyla anlaşmalı
bir hastanede, ortak kullanım hastanesinde çalışıyorsan çıkamazsın ama Bakanlar
Kuruluna yetki veriyorum, o izin verirse çıkabilirsin; eğer askerî doktorsan,
hayatta, zinhar çıkamazsın.” dediniz ve ah aldınız.
Bakın, bu yasa
tasarısıyla bir şey daha yaptınız, dediniz ki… Askere ve polise, doktor
olmadıkları hâlde, sağlıkçı olmadıkları hâlde acil müdahale yetkisi verdiniz.
Sizi onların eli altında ölenlerin ailelerine havale ediyorum.
Gezi direnişine
katılan hekimlerden intikam almaya çalıştınız bu yasa tasarısında ama boşuna
sevinmeyin. Gezi’de gençlere ilk saldırı emrini verdiği iddia edilen şimdiki
İçişleri Bakanı dâhil, büyük patron da dâhil, sorumluların hiçbirisi Gezi’de
akan kan ve gözyaşından asla kurtulamayacaktır. O yüzden, siz, 17 Aralık
yolsuzluğunun arkasında hep Gezi aradınız. Biz doktorlar buna bir teşhis koyduk
ve size “Gezi sendromu” dedik, bundan sonra siz Gezi
sendromlu insanlar olarak anılacaksınız.
Nihayetinde,
yaptığınız yapbozdur, bir tam gün yasası değildir ve bu kadar rezil bir iş
ortaya çıkardıktan sonra kendinizle övünüyorsunuz. Bunun da bir adı var, bunun
da adını ben koymadım, uluslararası tıp camiası buna “hubris
sendromu” diyor, yani kibir sendromu. Hem ortalığı
rezil ediyorsunuz hem de “Çok güzel yaptık, çok güzel yaptık.” diyorsunuz ama
ruh sağlıklarınızın giderek bozulduğunun farkındayız.
Özellikle büyük
patronun ruh sağlığının ciddi şekilde sorgulandığı bugünlerde “Aşağıdan
yukarıdan/Yolun sonu görünüyor.” diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480 sıra sayılı
Torba Kanunun 55. Maddesinde yer alan “tarihinde” ibaresinin “tarihinden
itibaren” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklik ile
kanun metninin daha anlaşılır olması amaçlanmıştır. Bu nedenle maddenin tasarı
metninde değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
56’ncı madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401,
2/592, 2/769, 2/1049)’nun 56. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Süleyman Çelebi Selahattin Karaahmetoğlu
Mersin İstanbul Giresun
Mehmet
Şeker Mehmet Ali
Ediboğlu
Gaziantep Hatay
MADDE 56– Bu
Kanun hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, yürütmenin yürümemesi için söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
uyguladığınız politikalarla, çıkarttığınız yasalarla toplumun dengesini
bozdunuz, toplumun sağlığını bozdunuz. Biz “Temiz toplum, temiz siyaset.”
dedik; siz toplumu travmatik, siyaseti patolojik hâle
getirdiniz. Toplumda yargıya güven yok, polise güven yok. Burada halkın
sağlığını konuşacağınıza hekim emeğinin sömürüsünü konuşuyorsunuz. Burada
yolsuzlukları ve soydukları yoksulları konuşacağınıza hayalî komploları konuşuyorsunuz.
Burada insanca yaşamı konuşacağınıza dolaylı vergilerle emekçilerden aldığınız,
kutulara koyduğunuz paraları konuşuyorsunuz. Burada yurtta sulh, cihanda sulh
konuşacağınıza tır dolusu silahları konuşuyorsunuz. Burada çocuklara adalet
aramamız gerekirken yetim hakkı yiyenlere ağlıyorsunuz. Burada Roboski’de vuranları ortaya çıkaracağınıza soyguncuları
aklamaya çalışıyorsunuz. Burada özgürlükleri genişletmeyi konuşacağınıza
insanların evlerine karışıyorsunuz, Manisa’da Başbakana kutuyu gösteren bir
kadını gözaltına alıp sorguluyorsunuz. İnsanlar Gezi’de yitirdikleri oğullarına
ağlarken sizler bityeniği aradınız. Sizler, vicdan yerine parayı, hukuk yerine
fetvayı, sevgi yerine nefreti, inanç yerine metayı
koydunuz. Daha fazla kâr için emek hırsızı, daha fazla mal için doğa katili,
daha fazla iktidar için yalancı oldunuz, daha ne olacaksınız?
Bir ülkede asgari
ücret ne kadar düşük tutuluyorsa, o ülkede demokrasiden o kadar çok
uzaklaşılıyor demektir. Bir ülkede dolaylı vergiler ne kadar yüksek
tutuluyorsa, yolsuzluklar, adaletsizlikler, ayrımcılık o kadar büyük demektir.
Daha ele geçmeden eriyen artışa “zam” denilebilir mi? Asgari ücrete verilen
zamma baktığınızda, asgari bir vicdanın kalmadığını görüyoruz. Kısacası, 17
Aralık yolsuzluğunun bedeli ve ekonomik sonuçları yine emekçiye çıktı.
Başbakan sürekli
bir komplodan ve dış güçlerden bahsediyor. Evet, bir komplo var, uluslararası
güçler de var ama bu, uluslararası sermayenin hükûmetle Türkiye halkına ve
emekçilere yönelik bir komplosudur. Hükûmet neredeyse yolsuzluğu unuttu,
yolsuzluk araştırmasını bıraktı ve yolsuzluğu kimin nasıl ortaya çıkardığıyla
uğraşmakta. Siz “Yolsuzluklarla mücadele ediyoruz.” derken, yolsuzluğun ortaya
çıkmaması için mücadele ediyormuşsunuz. Gelişmeleri “siyasete darbe” olarak
tanımlamak, yolsuzluk yapan ve rüşvet alanları suçsuz göstermektir. Karşı
karşıya olduğumuz şey, büyük bir rüşvet bataklığıdır. Burada hâlâ başı dik
tutmaya çalışanlar, bataklığa en fazla batmış olanlardır. Birileri hâlâ
“Cambaza bak.” diyor, gördünüz mü ne cambazlıklar dönüyormuş meğer bu ülkede!
Bu ülkede yolsuzluk iklimi düzeni, olmayan demokrasimiz, yok olan hukukumuz,
kalmayan adaletimizdendir. Sizler iktidar içinde iktidar olma kavgası verirken
halk bunlara sessiz kalacak sanmayın.
Değerli
arkadaşlarım, son olarak da Sayın Bakana şunu söylüyorum: Saatlerce
arkadaşlarımız burada değerlendirmeler yaptılar. Hepsi de, sağlık alanıyla
ilgili bu ülkede neler olduğunu tek tek arkadaşlarım anlattılar. Hâlen gemiyle
sağlık hizmetlerinin verileceği söyleniyor. Sayın Bakan, bu, bugünkü Radikal
gazetesi. Bu, Üsküdar’daki devlet hastanesi, Üsküdar’daki.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Beraber gidelim, bakalım.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) – Oranın ne hâlde olduğunu, nasıl bir bakım yapıldığını oranın
başhekimi anlatıyor, ben değil. Onun için, gelin, İstanbul’daki o virane olmuş
hastaneleri çözün, Türkiye’deki gerçekten sürünmekte olan hastaların sorununu
çözün, ondan sonra diğer işlere bakın diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
İkinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı : 226
Kabul : 209
Ret : 17(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mine
Lök Beyaz Bayram
Özçelik
Diyarbakır Burdur”
Böylece tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlu teşekkür konuşması yapacaklardır.
Buyurun Sayın
Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
sizleri gecenin bu saatinde saygıyla selamlıyorum.
2014’ün bu 2’nci
gününde, ülkemizin sağlık alanında önümüzdeki süreçte sıkıntılarını kısmen
hafifleteceğine inandığımız bir torba kanunun geçmiş olması dolayısıyla
hepinize emeklerinizden dolayı teşekkür ediyorum. Ama öncelikle, sizlerin,
ailelerinizin, sevdiklerinizin, 75 milyon ülke insanımızın 2014’ün ve
geleceğinin daha sağlıklı, daha huzurlu, daha mutlu, barış içinde, huzur içinde
bir ülke ve bir dünya oluşmasını temenni ediyorum.
Tabii, gerek
komisyonlar aşamasında gerekse herhâlde bir aydır zaman zaman görüştüğümüz
Genel Kurul aşamasında her türlü katkıyı sağlayan muhalefet milletvekili
arkadaşlarımıza, iktidar milletvekili arkadaşlarımıza özellikle teşekkür etmek
istiyorum. Muhalefetin, tamamını olmasa bile, bazı önerilerini ve taleplerini
makul görerek kabul ettiğimizi, ortak aklı bulmaya çalıştığımızı herhâlde
muhalefet de kabul edecektir. Ben, bu anlamda, katkıları dolayısıyla teşekkür
ediyorum ama iki cümle söylemek istiyorum.
Bir: Biz asla
kibirli olmadık ve asla da kibirli olmayacağız. AK PARTİ’nin
milletin karşısında kibirli olma gibi bir anlayışı hiç olmadı, inşallah da
olmayacaktır.
Diğeri, değerli
arkadaşlarımız bizi millete havale ettiler, teşekkür ediyorum. Millete havale
olmak bizim için şereftir, bundan da onur duyuyoruz çünkü Büyük Önder Mustafa
Kemal Atatürk “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir.” demiştir ve milletin
olacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Tabii, “Yurtta sulh, cihanda sulh.”
tabii ki başımızın tacı ama bir cümle daha var: “Muasır medeniyet seviyesinin
üzerindeki bir Türkiye ve Türk milleti.” demiştir. İnşallah, gemi
hastaneleriyle, şehir hastaneleriyle ve sağlıktaki bütün dinamiklerimizle
muasır medeniyet seviyesinin üzerindeki bu yolculuğu sizlerin de katkılarıyla
ama inşallah biz başaracağız diyorum.
Katkılarınızdan
dolayı hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Biz de
teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sözlü soru
önergeleri ile alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 7 Ocak 2014 Salı günü
saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.