DÖNEM: 24 CİLT: 66 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
34’üncü Birleşim
17 Aralık 2013 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.– GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/832) (S. Sayısı: 506)
2.- 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet
Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507)
A)
GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI
1) Gençlik ve
Spor Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gençlik ve
Spor Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B)
SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Spor Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C)
YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU
1) Yükseköğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
MALİYE BAKANLIĞI
1) Maliye
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E)
KAMU İHALE KURUMU
1) Kamu İhale
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale
Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
1) Kamu Gözetimi,
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi,
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
GELİR BÜTÇESİ
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza
Yetiş’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı’nın on ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Bitlis Milletvekili Vedat Demiröz’ün 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın on ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
on ikinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın on ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
6.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günal’ın, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 506 sıra sayılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on
ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Hakkâri
Milletvekili Adil Zozani’nin, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 506 sıra sayılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on
ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında BDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
8.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 506 sıra sayılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on
ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
9.- Gençlik ve
Spor Bakanı Suat Kılıç’ın, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
10.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın yaptığı
açıklaması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
11.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
12.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
13.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Manisa Milletvekili Hasan Ören’in 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Ankara Gölbaşı yakınlarında askerî
eğitim uçuşu yapan bir helikopterin yüksek gerilim hattına çarparak düşmesi
sonucu 4 askerin şehit olmasına ilişkin açıklaması
2.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Ankara Gölbaşı yakınlarında askerî eğitim
uçuşu yapan bir helikopterin yüksek gerilim hattına çarparak düşmesi sonucu 4
askerin şehit olmasına ilişkin açıklaması
3.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Ankara Gölbaşı yakınlarında askerî eğitim uçuşu
yapan bir helikopterin yüksek gerilim hattına çarparak düşmesi sonucu 4 askerin
şehit olmasına ilişkin açıklaması
4.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Ankara Gölbaşı yakınlarında askerî eğitim uçuşu
yapan bir helikopterin yüksek gerilim hattına çarparak düşmesi sonucu 4 askerin
şehit olmasına ilişkin açıklaması
5.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Van Milletvekili Özdal Üçer’e 16/12/2013 tarihli
33’üncü Birleşimde verilen kınama cezasına ilişkin açıklaması
6.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Van Milletvekili Özdal Üçer’e 16/12/2013
tarihli 33’üncü Birleşimde verilen kınama cezasına ilişkin açıklaması
7.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Van Milletvekili Özdal Üçer’e kullanmadığı bir
cümle üzerine kınama cezası verildiğine ve bu durumun düzeltilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
8.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Van Milletvekili Özdal Üçer’in geçen tutanak
hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve
Meclisten özür dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Van Milletvekili Özdal Üçer’in geçen tutanak
hakkında yaptığı konuşmasının da kınama cezasını gerektirdiğine ilişkin
açıklaması
10.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, bütçe görüşmelerinin, bütçeyi yapan iradeye güvenin
kalmadığı bir ortamda yapıldığına ilişkin açıklaması
11.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Antalya Milletvekili Mehmet Günal, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ve İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
12.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın on ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
13.- Konya
Milletvekili Faruk Bal’ın, Ankara Milletvekili Tülay Selamoğlu’nun 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, vergi denetiminde zaman zaman siyasi
müdahalenin söz konusu olduğuna ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine kurumlar
vergisi tarhiyatının kanuni olmadığına ilişkin açıklaması
VII.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, 16/12/2013 tarihli 33’üncü Birleşimdeki bazı
ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, Bingöl Milletvekili İdris
Baluken’in Van Milletvekili Özdal Üçer’e kullanmadığı bir cümle üzerine kınama
cezası verildiği ve bu cezanın geri alınması gerektiğiyle ilgili açıklamasına
ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, Bingöl Milletvekili İdris
Baluken’in Başkanlığa yazılı başvurusu üzerine İç Tüzük’ün 155’inci maddesi
gereğince inceleme başlatılacağına ilişkin konuşması
IX.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça,
görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Hırvatistan
Parlamentosu Turizm Komisyonu Başkanı ve Hırvatistan-Türkiye Dostluk Grubu
Başkanı Goran Beus Richemberg ve beraberindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında TBMM ile bağlı
kurum ve kuruluşların kamu ihale mevzuatından istisna sağlanarak yapılan
ihalelere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık
Yakut’un cevabı (7/32191)
2.- İzmir
Milletvekili Erdal Aksünger’in, TBMM arşivlerinin dijital ortama aktarılması
konusunda yapılan ihaleyle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/32194)
3.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, İçtüzüğün 37. maddesi uyarınca TBMM
Başkanlığınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmak üzere Danışma Kuruluna
götürülen KHK’lara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Sadık Yakut’un cevabı (7/32551)
4.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Sayıştayın bazı kamu kurumlarının 2012 yılı
hesaplarını denetleyememesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/32556)
5.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin sorusu
ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/33352)
6.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, TBMM personeli ve basın mensuplarının kullanımı için
planlanan çipli kartlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/35032)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 10.00’da açılarak sekiz oturum yaptı.
(Birinci Oturum)
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/832) (S.
Sayısı: 506) ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan
2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/798, 3/1275,
3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) onuncu tur görüşmelerine başlandı.
Saat 11.51’de birleşime ara verildi.
Sadık
YAKUT
Başkan
Vekili
Muhammet
Bilal MACİT Muharrem
IŞIK
İstanbul Erzincan
Kâtip Üye Kâtip
Üye
(İkinci, Üçüncü, Dördüncü,
Beşinci, Altıncı, Yedinci ve Sekizinci Oturumlar)
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/832) (S.
Sayısı: 506) ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan
2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/798, 3/1275, 3/1277,
3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) görüşmelerine devam edilerek;
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı,
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü,
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu,
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu,
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı,
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı,
Türk Standartları Enstitüsü,
Türk Patent Enstitüsü,
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu,
Türkiye Bilimler Akademisi,
Millî Savunma Bakanlığı,
Savunma Sanayi Müsteşarlığı,
2014 yılı merkezî yönetim bütçeleri ve 2012 yılı merkezî yönetim
kesin hesapları kabul edildi.
Konya Milletvekili Faruk Bal, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Erdoğan’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine,
Konya Milletvekili Faruk Bal, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,
Konya Milletvekili Faruk Bal, İstanbul Milletvekili Halide
İncekara’nın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında şahsına,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna,
Manisa Milletvekili Özgür Özel, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,
Bursa Milletvekili İlhan Demiröz, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında şahsına ve CHP Grubuna,
Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında şahsına,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Yozgat
Milletvekili Sadir Durmaz’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına,
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Fatma Şahin’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın
506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın
yaptığı açıklaması sırasında Barış ve Demokrasi Partisine,
Sinop Milletvekili Engin Altay, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, İstanbul Milletvekili Halide
İncekara’nın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın onuncu tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, kadın milletvekillerinin
kırmızı şal takma eylemlerinin hiçbir
şahsı ya da grubu hedef almadığına,
İstanbul Milletvekili Halide İncekara, Konya Milletvekili Faruk
Bal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,
İzmir Milletvekili Oktay Vural, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri
nedeniyle MHP Grubu milletvekillerinden özür dilemesi gerektiğine,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın açıklamasındaki bazı ifadelerine,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadeleriyle bir grubu hedef almadığına ve herkesi temiz bir dil kullanmaya
davet ettiklerine,
Adana Milletvekili Ali Halaman, tarımsal veri tabanının ilk defa
Milliyetçi Hareket Partisi döneminde kullanıldığına,
Van Milletvekili Özdal Üçer, şu anda Van’da depremzede pek çok
ailenin zor şartlarda yaşamlarını sürdürmeye çalıştıklarına ve bu aileler için
ne yapılacağını öğrenmek istediğine,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Van Milletvekili
Özdal Üçer’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane’nin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane’nin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine,
İzmir Milletvekili Oktay Vural, PKK’nın terör örgütü olduğuna ve
Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadelesinin meşru, hukuki ve siyasi
meşruiyeti olan bir mücadele olduğuna,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,
İzmir Milletvekili Oktay Vural, Van Milletvekili Özdal Üçer’in
yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri nedeniyle İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin
dördüncü fıkrası uyarınca işlem yapılması gerektiğine,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Van Milletvekili Özdal Üçer’in
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerinin İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin dördüncü
fıkrasındaki cezai yaptırımı gerektirmediğine,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal,
Sinop Milletvekili Engin Altay,
Van Milletvekili Özdal Üçer’in yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
nedeniyle kendisine kınama cezası verilmesi gerektiğine;
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Van Milletvekili Özdal Üçer’e, yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
nedeniyle kınama cezası verildi.
Alınan karar gereğince, 17 Aralık 2013 Salı günü saat 10.00’da
toplanmak üzere 02.18’de birleşime son verildi.
Ayşe
Nur BAHÇEKAPILI
Başkan
Vekili
Muhammet
Bilal MACİT Muharrem
IŞIK
İstanbul Erzincan
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fehmi
KÜPÇÜ Muhammet
Rıza YALÇINKAYA
Bolu Bartın
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.-
GELEN KâĞITLAR
No:
48
17 Aralık 2013 Salı
Tasarılar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu
Bölgesel Hizmet Merkezinin İstanbulda Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/870) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.12.2013)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Türkiye
Cumhuriyetinin Demiryolu Bağlantısı Olan Limanları ile Ukrayna Limanları
Arasında Uluslararası Doğrudan Yük Demiryolu Feri Hizmetinde Yük Taşımacılığına
İlişkin Kurallar ve Ekleri ile Yük Vagonlarının İşletiminin Organizasyonuna
İlişkin Kuralların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/871)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.12.2013)
Teklifler
1.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan'ın; Avukatlık Kanununda Kısmi Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1905) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
06.12.2013)
2.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ile 20 Milletvekilinin; Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/1906) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.12.2013)
3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5326 Sayılı Kabahatler Kanununda Kısmi
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1907) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2013)
17 Aralık 2013 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 10.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Dilek YÜKSEL
(Tokat)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Gündemimize göre
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca
bugün bir tur görüşme yapacağız. Turdan sonra ise 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı 8’inci maddesine kadar görüşülecektir.
12’nci turda
Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdürlüğü, Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumunun bütçe ve kesin hesapları ile Gelir Bütçesi yer almaktadır.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (*)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak
Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277,
3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (*)
A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI
1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Spor Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
(*)
506 ve 507 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 10/12/2013 tarihli
27’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI
1) Maliye Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU
1) Kamu İhale Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerindedir.
Turda yer alan
bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekilleri sisteme girebilirler.
Şimdi 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın “Gelir ve Finansman” başlıklı 2’nci
maddesini okutuyorum:
Gelir ve
finansman
MADDE 2 - (1)
Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
(I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 394.634.401.000 Türk Lirası,
(II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 7.222.934.000 Türk Lirası
öz gelir, 41.928.551.000 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
49.151.485.000 Türk Lirası,
(III) sayılı
cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 2.984.186.000
Türk Lirası öz gelir, 19.658.000 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
3.003.844.000 Türk Lirası,
olarak tahmin
edilmiştir.
(2) Finansman: Bu
Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna
ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı
76.000.000 Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN – Şimdi,
on ikinci turda söz alan sayın milletvekillerinin adlarını okuyorum:
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına: İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak, Uşak
Milletvekili Mehmet Altay, Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar, Amasya
Milletvekili Avni Erdemir, Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi, Adıyaman
Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş, Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan,
Gümüşhane Milletvekili Feramuz Üstün, Yozgat Milletvekili Ertuğrul Soysal,
Kayseri Milletvekili Ahmet Öksüzkaya, Bitlis Milletvekili Vedat Demiröz.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına konuşacak olan sayın milletvekilleri: Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç, Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu, Ankara Milletvekili
Bülent Kuşoğlu, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına konuşacak sayın milletvekilleri: Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmak, Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Kütahya Milletvekili Alim Işık.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına konuşacak olan milletvekilleri: Hakkâri Milletvekili
Esat Canan, Van Milletvekili Özdal Üçer, Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğan.
Şahısları adına:
Lehine Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinç, aleyhine İstanbul Milletvekili
Ayşe Eser Danışoğlu.
Şimdi Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Osman Aşkın
Bak.
Buyurunuz Sayın
Bak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
AK PARTİ GRUBU
ADINA OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gençlik ve Spor Bakanlığının 2014 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Genç nüfusa sahip
olan ülkemizde hiç şüphesiz Gençlik ve Spor Bakanlığı son derece kritik görev
ve sorumluluklar üstlenmektedir. Gençlik ve Spor Bakanlığımızca gençliğe ve
spora yönelik yatırımlar yapılmakta ve ülkemizin gelecek kuşaklarına her alanda
en iyi olanaklar sağlanmaktadır. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sporcu
geçmişi ve gençlere verdiği önem herkesin malumudur. Sayın Başbakanımızın da
destek ve direktifleriyle Türkiye spordaki yükselişini hız kesmeden devam
ettirmektedir. Daha önce 4 kez aday olduğumuz olimpiyat oyunları ev
sahipliğinde 2020 Olimpiyat Oyunları oylamasında ilk kez finale kalınmıştır.
Yunanistan’ın ekonomik nedenlerle düzenleyemediği 17’nci Akdeniz Oyunları’na
rekor sürede hazırlanarak oyunlar tarihindeki en başarılı organizasyonu
gerçekleştirdik. Türkiye Akdeniz Oyunları’nda 24 branşta 47 altın, 44 gümüş ve
37 bronz olmak üzere toplam 128 madalya kazanarak oyunlar tarihinde ilk kez
ikinci olmuş ve büyük bir başarıya imza atmıştır.
Bakanlığımız
özellikle tesisleşme alanında büyük bir atılım gerçekleştirmiş ve birçok
şehrimizde modern tesisleri halkımızın hizmetine sunmuştur ve sunmaya devam
etmektedir. Tesisleşme hamlesinin yanı sıra amatör spor kulüplerine verilen
destek de artırılmıştır. Yaklaşık 10 bin spor kulübümüze ayni ve nakdi toplam
30 milyon liralık yardım sağlanmıştır. Ayrıca sporu tabana yayma amacıyla
okullardaki spor faaliyetleri geliştirilmiş ve okul spor faaliyetlerindeki
branş sayısı 21’den 31’e, bu faaliyetlere katılan öğrenci sayısı da 582.961’den
687.148’e ulaşmıştır. Sporda başarılı olan Amerika Birleşik Devletleri gibi
ülkelerde uygulanan üniversiteler arası müsabaka sisteminin bir benzeri “ÜNİLİG”
adıyla ülkemizde de düzenlenmeye başlamıştır. 9 branşta düzenlenen ve hızla
büyüyen organizasyona 2013-2014 sezonunda, henüz ikinci yılı olmasına rağmen,
106 üniversiteden 6.127 öğrencimiz iştirak etmiştir. ÜNİLİG hem performans
sporunun gelişimine hem de üniversite kampüslerine taşınan spor heyecanıyla
üniversite gençliğinin spor kültürünün gelişimine katkı sunmaktadır.
Performans
sporunun geliştirilmesi ve ülkemizin uluslararası spor müsabakalarında daha iyi
sonuçlar alması için Sportif Yetenek Tarama Projesi, Olimpiyat Hazırlık
Merkezleri ve Olimpiyat Enstitüsü projeleri hayata geçirilmektedir. Bu projeler
sayesinde 5 milyon çocuğumuzun yetenek taramaları yapılacak, sportif başarısını
kanıtlamış gençlerimizin daha iyi imkânlarla ve bilimsel metotlarla başta
olimpiyat oyunları olmak üzere, uluslararası müsabakalara hazırlanmaları
sağlanacaktır. 2013 yılında ülkemizde düzenlenen Mersin 17’nci Akdeniz
Oyunları, WTA Dünya Kadınlar Tenis Şampiyonası, Dünya Okçuluk Kupası, U20
Futbol Dünya Kupası organizasyonları başarıyla tamamlanmıştır. 2014 yılında da
Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyonası, Ritmik Jimnastik Dünya Şampiyonası,
Eskrim Büyükler Dünya Kupası gibi birçok organizasyona çeşitli şehirlerimizde
ev sahipliği yapılacaktır.
Bakanlığımız,
2014 yılı bütçe sunumu incelendiğinde talep edilen 6 milyar 926 milyon 113 bin
liralık bütçenin 5 milyar 862 milyon 584 bin lirası yani yaklaşık yüzde 85’inin
YURTKUR’a ayrıldığını görmekteyiz. YURTKUR bütçesinin de neredeyse yarısı
öğrencilerimize burs ve kredi olarak ödenmektedir. Gençlik ve Spor
Bakanlığımızın yürüttüğü faaliyetlere ilişkin birtakım sayısal verileri
sizlerle paylaşmak istiyorum: Ülke genelinde gençlik merkezi sayısı 171’dir. Bu
merkezlerin aktif üye sayısı Bakanlığımızın kuruluşuyla birlikte 65 binden 421
bine çıkmıştır. Bu merkezlerden faydalanan gençlerimiz, güzel sanatlardan bilim
ve teknolojiye, sosyal sorumluluk çalışmalarından basın ve yayın
faaliyetlerine, spor etkinliklerinden geleneksel el sanatları çalışmalarına ve
doğal çevreyi koruma faaliyetlerine kadar birçok alanda hizmet almaktadır.
Gençliğimiz için
düzenlenen gençlik şurası çalışmaları vardır. Ardından, gençliğimizin
sorunlarının tespiti ve gençlerimizin arasındaki sosyal dayanışma ve
farkındalığın artırılması için on binlerce gencimizin katıldığı gençlik
kampları düzenlenmiştir. Gençlik lideri eğitimi çalışmaları, gençlik trenleri,
Türkiye Akdeniz Gençlik Barış Gemisi gibi uluslararası organizasyonlar
Bakanlığımızca düzenlenmiştir. Bu çalışmalardan dolayı Sayın Bakanımızı ve
ekibini tebrik ediyorum.
Bir de hepimizi
üzen sporda doping gibi toplumsal sorunlara yönelik olarak da kararlı bir
şekilde mücadele edilmektedir. Türk sporunda doping sorununu araştırmak üzere
kurulan Meclis araştırma komisyonumuz çalışmalarını titizlikle sürdürmektedir.
Komisyonumuzun çalışmalarında ilgili bakanlıklar, sporcular ve ilgili paydaşlar
dinlenmektedir. Bu hizmetlerin artarak devam etmesi için Gençlik ve Spor
Bakanlığına verilecek 2014 bütçesinin milletimize hayırlı olmasını diliyorum,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Bak.
Uşak
Milletvekili, Mehmet Altay.
Buyurunuz Sayın
Altay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET ALTAY (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi
üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetimizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz, son on yılda ekonomik ve sosyal alanda büyük bir ilerleme
gösterdiği gibi, sporda tesisleşme ve uluslararası spor organizasyonları
düzenlemede de başarılı bir performans sergilemiştir. Nüfusunun yarısı 30 yaşın
altında olan ülkemiz, Avrupa’da genç nüfusun toplam nüfusa oranının en yüksek
olduğu ülkedir. Gençlik ve Spor Bakanlığımız da sahip olduğumuz bu genç nüfusun
ilgi, ihtiyaç ve sorunlarını saptamakta, sosyal ve sportif alanlarda
destekleyici politikalar oluşturmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Gençlik ve Spor Bakanlığımızca son yıllarda gençlere yönelik
burs, kredi ve barınma imkânları
iyileştirilmiş, beslenme yardımları artırılmıştır. Yeni yurt binalarının yapımı
ve kiralama yoluyla yurt kapasitesinin artırılmasına yönelik çalışmalar devam
etmektedir. Yurtlarımızda kalan gençlerimiz için sosyal, kültürel ve sportif
faaliyetlerle, sosyal ve kişisel gelişimlerine yönelik çalışmalara da ağırlık
verilmektedir. Bilgi ve teknoloji çağında gençlerimizin bu imkânları en üst
seviyede kullanmaları amacıyla, yurtlarımızda kalan tüm öğrencilerimize
ücretsiz İnternet erişimi sağlanmıştır. Nitekim, bu özelliklere sahip yeni
nesil yurtlardan bir tanesi de 2012 Eylül ayında hizmete açılmış olan Uşak
öğrenci yurdudur.
Değerli
milletvekilleri, iyileştirilen burs ve kredi imkânları çerçevesinde, 2002
yılında 451.550 öğrenciye öğrenim kredisi verilmekteyken, 2013 yılında yurt
içinde ve yurt dışında toplam 871.537 öğrenciye öğrenim kredisi, 432.572
öğrenciye burs olmak üzere 1 milyon 304 bin 109 öğrenciye burs ve kredi imkânı
verilmektedir. 2002 yılında öğrencilere ödenen aylık burs kredi miktarı 45 TL
iken, 2014 yılı itibarıyla 300 TL olmuştur. Yurtlarda kalan öğrencilerimize
aylık 201 TL beslenme yardımı ile bu miktar 501 TL’ye kadar çıkmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye genelinde yüzme havuzları, futbol sahaları, gençlik
merkezleri, spor salonları, atletizm pistleri ve benzeri spor tesislerinin
yapımı, mevcut spor tesislerinin bakım ve onarımı, modernizasyonu
gerçekleştirilmeye devam etmektedir. Ayrıca, ülkemizin ev sahipliğini
üstlendiği çeşitli uluslararası spor organizasyonlarında kullanılmak üzere
ilave spor tesisleri de yapılmaktadır. Bakanlığa tahsis edilen ödeneklerle 2013
Yılı Yatırım Programı’nda 48 adet yüzme havuzu, 267 adet futbol sahası, 155
adet gençlik merkezi, 193 adet spor salonu, 21 adet atletizm pisti, 25 adet
TOKİ ve belediyelerle protokol kapsamında yürütülen stadyum ve 80 adet diğer
spor tesisleri olmak üzere toplam 789 adet proje yürütülmektedir. Bu kapsamda,
seçim çevrem olan Uşak ilimizde de Uşak kapalı spor salonu olmak üzere birçok
yatırım programa alınmış durumdadır.
Değerli
milletvekilleri, seçim bölgem olan Uşak, ata sporumuz cirit dalında Türkiye’de
en fazla sporcu ve takıma sahip olan ilimizdir. Bayan ve erkek cirit takımları
ile Uşak, ata sporumuz olan ciritin yaşatılması ve gelecek nesillere
aktarılması yönünden çok önemli bir görev üstlenmektedir. Bu kapsamda, Uşak’ta
cirit sahası yapımı 2014 Yatırım Programı’na alınmış ve projelendirme
çalışmaları devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi görüşülürken seçim bölgem
olan Uşak ilimizin gururu Uşak Sportif Basketbol Takımı’ndan da söz etmeden
geçemeyeceğim. Zira, takımımız, bu sene amatör bir ruhla yükseldiği Beko
Basketbol Ligi’nde, isim sponsoru dahi olmadan, çok mütevazı bir bütçeyle büyük
başarılara imza atmaktadır. Bu bağlamda, Sayın Bakanımıza, Uşak Sportif
Basketbol Takımı’na bugüne kadar ki desteklerinden dolayı özellikle teşekkür
ediyorum. İnşallah, bundan sonra da artarak devamını özellikle temenni ediyor,
bu duygu ve düşüncelerle 2014 yılı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlar
getirmesini temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Altay.
Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Ulupınar.
AK PARTİ GRUBU
ADINA ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gençlik ve Spor Bakanlığı 2014 yılı bütçe görüşmeleri üzerine grubum adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gençlik ve Spor
Bakanlığımız, özellikle nüfusumuzun yüzde 42’sini oluşturan 24 yaşın altındaki
gençlerimize hak ettiği önemi vermek üzere, daha önce çeşitli kurum ve
kuruluşlar tarafından yürütülen gençliğe yönelik hizmetlerin tek bir çatı
altında toplanması ve koordinasyonunun sağlanması amacıyla kurulmuştur. Bu
hizmetlerin yürütülmesinde Bakanlık bünyesinde Gençlik Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, Proje ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü, Eğitim, Kültür ve Araştırma
Genel Müdürlüğü oluşturulmuştur. Bakanlığa bağlı kuruluşlar ise Spor Genel
Müdürlüğü, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü ve Spor Toto
Teşkilat Başkanlığıdır.
Gençlik merkezleri,
gençlerin ilgi ve istekleri doğrultusunda gençlerin serbest zamanlarını verimli
bir şekilde değerlendirmeleri, gençleri zararlı alışkanlıklara karşı
bilinçlendirmek ve zararlı alışkanlıklardan uzak tutmak amacıyla sanatsal,
sosyal, kültürel, eğitsel ve sportif faaliyetler, tarihî ve kültürel geziler,
kamplar düzenleyen merkezlerdir. 2002’de gençlik merkezi sayısı 102, üye sayısı
19.919 iken, 2013’te gençlik merkezi sayısı 170, üye sayısı 401.424’e
yükselmiştir.
2002’de aylık
öğrenim kredisi 45 TL iken, 2014 Ocak ayı itibarıyla öğrenim kredisi 300 TL’ye,
yüksek lisans öğrencisine 600 TL’ye, doktora öğrencisine 900 TL’ye, beslenme
yardımı 220 TL’ye yükseltilmiştir, öğrenim harcı kaldırılmıştır.
Kredi Yurtlar
Kurumunun 2002 yılında 77 il ve 59 ilçede 188.187 olan yatak kapasitesi 2013
yılında 81 il, 145 ilçe ve 2’si Kuzey Kıbrıs’ta olmak üzere 310 bine ulaşmış,
yüzde 60-70 olan doluluk oranı yüzde 90’a çıkmıştır.
YURTKUR, sosyal
devlet anlayışı gereğince şehit, gazi ve terör nedeniyle köyleri boşaltılanlara,
anne ve babası vefat edenlere, öğrenimlerini yetiştirme yurdunda ve Darüşşafaka
Lisesinde barınarak tamamlayanlara, yüzde 40’ın üzerinde vücut fonksiyonu kaybı
olanlar ile malul aylığı alanların çocuklarına 2011 yılından itibaren kayıtsız
şartsız burs vermeye başlamıştır. Ayrıca, bu öğrencilerden yurt ücreti de
alınmamaktadır.
Ülkemiz, son
yıllarda çok büyük organizasyonlara ev sahipliği yapmıştır. Son yıllarda
gerçekleştirilen en büyük yatırımların başında Mersin 2013 Akdeniz Oyunları
gelmektedir. Mersin’de yaklaşık 210 milyon TL’lik yatırım yapılmıştır.
Bakanlığımızın
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde de yürüttüğü projeleri bulunmaktadır; spor
salonu, gençlik merkezleri, kayak tesisleri, sentetik yüzeyli atletizm pisti
olmak üzere toplamda 40 projesi devam etmektedir.
Gençlik ve Spor
Bakanlığımızın Zonguldak ilimizde yapımı tamamlanan ve devam eden projelerine
değinmek istiyorum: Zonguldak Merkez Spor Salonu bin seyirci kapasiteli olup
yapımı devam etmektedir. İlimiz Merkez Kapalı Yüzme Havuzu 500 seyirci
kapasiteli olup arazi temini yapılmış, zemin etüt çalışmaları devam etmektedir.
Yine, ilimiz
merkezinde yapılması planlanan gençlik merkezinin sözleşmesi imzalanmış olup
yer teslimi yapılmıştır.
Alaplı Gümeli
Spor Salonu ihalesi ve yer teslimi yapılmıştır. Alaplı Çim Yüzeyli Futbol
Sahası hizmete sunulmuştur. Yine, Alaplı’da 500 kapasiteli öğrenci yurdunun
inşaatı bitme aşamasında olup kısa sürede hizmete sokulması planlanmaktadır.
Devrek Stadyumu
tribün yapımı, Devrek Çim Yüzeyli Futbol Sahası ve 300 kapasiteli öğrenci
yurdunun ihalesi yapılmıştır.
Çaycuma gençlik
merkezinin proje çalışmaları tamamlanmış, ihalesi ve yer teslimi yapılmıştır.
Kilimli gençlik
merkezi zemin etüt çalışmaları yapılmış, ihale işlemleri devam etmektedir.
Kandilli Çim Yüzeyli
Futbol Sahası yapımı tamamlanmıştır.
Ereğli gençlik
merkezi arsa tespiti yapıldı, ihale aşamasındadır.
2003 yılı
itibarıyla Zonguldak merkez ve ilçelerimizdeki yurtların öğrenci kapasitesi
1.394 iken bugün itibarıyla bu sayı 3.367’dir. 2003 yılında Zonguldak’ta 74,
Çaycuma’da 568, 2004 yılında Zonguldak’ta 154, 2005 yılında Devrek’te 140, 2006
yılında Ereğli’de 356, 2010 yılında Zonguldak’ta bin öğrenci kapasiteli
yurtlarımız hizmete açılmıştır.
Gençlik ve Spor
Bakanlığımızın bütün yurt genelinde yaptığı yatırımlar hızla devam etmektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle Gençlik ve Spor Bakanlığımızın 2014 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Ulupınar.
Amasya
Milletvekili Avni Erdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Erdemir.
AK PARTİ GRUBU
ADINA AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı
Spor Genel Müdürlüğü ve Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerine
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, gençlerimiz bizim en büyük zenginliğimiz, en büyük gücümüzdür
ve en önemli güvencemizdir. Şükürler olsun ki genç ve dinamik nüfusumuzla
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin gıptayla baktığı bir ülke konumundayız.
Bu zenginliğimizin farkında olan AK PARTİ Hükûmeti, Türkiye’nin dinamik gücünü
temsil eden gençliğimizi ülkemizin kalkınması ve gelişmesi hususunda önemli bir
kaynak olarak görmüş, gençlerimizin aile içinde, yaşadıkları çevrede, okullarda
ve sosyal mekânlarda iyi yetişmeleri, bilinçli birey olmaları, kültür ve sporla
ruh ve bedenlerini zenginleştirmeleri için çok önemli hizmetler
gerçekleştirmiştir.
Her şeyden
önemlisi, ülkemiz, AK PARTİ iktidarı döneminde uluslararası spor organizasyonu
yapabilme potansiyelini geliştirmiş, bu organizasyonlara ev sahipliği yapmış ve
dev uluslararası organizasyonların önemli merkezlerinden biri hâline gelmiştir.
İktidar olarak bu büyük organizasyonları ülkemiz için fırsata dönüştürdük ve
cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir spor tesisi yapma hamlesi başlattık. Yüzme
havuzu olmayan il, spor tesisi olmayan ilçe kalmasın istiyoruz. Sadece 2013
Yılı Yatırım Programı’yla 789 spor tesisi projesi yürütüyoruz. Yine, 155
gençlik merkezini yatırım programına aldık, yapımları hızla devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, iktidarımız döneminde yüksek öğrenim gören öğrencilerimiz için
de önemli yenilikler, önemli fırsatlar, önemli imkânlar sunduk. Yurt binası
sayısını 193’ten 368’e, yatak kapasitesini de 188 binden 311 bine çıkardık.
Kısaca, 2003’ten günümüze ilave 149 bin yatak kapasiteli yurt binası hizmete
açtık. Gençlerimiz her şeyin en iyisine, en güzeline, en kalitelisine layıktır
anlayışıyla yurt binalarının konforunu artırdık. Bunun için yurtlarımızda koğuş
sisteminden oda sistemine, ranza sisteminden bazalı sisteme geçtik. Odaları 1
ve 3 kişilik, içerisinde banyo, tuvalet, mini buzdolabı bulunan bir konforda
oluşturduk. Geçtiğimiz yıl itibarıyla, bütün yurtlarımıza fiber İnternet ağı
kurarak yurtlarda kalan öğrencilerimizi ücretsiz İnternet’le buluşturduk. Kredi
ve Yurtlar Kurumuna bağlı yurtlarda kalan öğrencilerimize 2002 yılında aylık 15
lira beslenme yardımı yapılırken biz beslenme yardımını 1 Ocak 2014 itibarıyla
220 liraya çıkardık. Gençlerimize olan muhabbet ve ilginin sonucu olarak,
yıllardır uygulanan üniversite harçlarını yine biz kaldırdık. 2002 yılında
451.550 öğrenciye öğrenim kredisi veriliyordu, hiçbir öğrenci burs alamıyordu.
Biz bugün sadece 432 bin öğrenciye karşılıksız burs, 871 bin öğrenciye kredi
veriyoruz ve isteyen her öğrenci iktidarımız döneminde kredi alabiliyor. 2002
yılında lisans öğrencilerine ödenen aylık burs ve kredi miktarı 45 lira iken, 1
Ocak 2014 itibarıyla bunu 300 liraya yükselttik.
Değerli
milletvekilleri, burada bir hususu paylaşmak istiyorum: Geçmiş yıllarda
yurtların doluluk oranı yüzde 70’leri geçmez iken bugün yüzde 90’ların üstüne
çıkmıştır. Geçmişte öğrenciler zorunlu olmadıkça yurtlarda kalmak istemezken
hizmet kalitesi ve sunumundaki artışla birlikte öğrencilerimiz yurtlarda kalmak
için can atar hâlâ gelmiştir. Öğrencilerimizin memnuniyeti artmıştır. Bu durum
bizi de memnun etmektedir çünkü biz inanıyoruz ki geleceğin Türkiye’sini inşa
edecek olan bu gençlerimiz ne kadar iyi şartlarda yetişirse ülkemizin bahtı da
o kadar açık olacaktır.
Bu anlayışla,
bütçemizin ülkemiz, milletimiz ve
gençlerimiz için hayırlı olmasını diliyor, bu hizmetlerin gerçekleşmesinde
emeği geçen, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere Bakanımıza ve çalışma
arkadaşlarına teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Erdemir.
Ağrı Milletvekili
Ekrem Çelebi… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Çelebi.
AK PARTİ GRUBU
ADINA EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gelir bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tüm dünyada, IMF başta olmak üzere, birçok kuruluşun Türkiye
ekonomisiyle ilgili değerlendirmeler yaptığını hepimiz bilmekteyiz. Sizlere
uluslararası kuruluşlar tarafından Türkiye'nin gerek ekonomik performansı gerek
ihracat performansıyla ilgili olarak birkaç hususu aktarmak istiyorum: AK PARTİ
hükûmetleri olarak yürütülen gelir politikalarının temel amaçları, vergi
sisteminde etkinlik ve adaletin artırılması, kayıt dışı ekonomiyle mücadele,
makroekonomik istikrarın korunması, yurt içi tasarrufların artırılması, istihdam,
yatırım ve rekabetçiliğin artırılması, bölgesel ve sosyal gelişmişlik
farklarının azaltılması, çevresel ve sosyal politikaların desteklenmesidir.
Türkiye, on bir yıllık AK PARTİ Hükûmetleri döneminde, sadece 2002 yılına göre
değil, sadece 2001 ekonomik krizine göre değil, önceki tüm hükûmetlere nazaran
çok daha başarılı bir performans sergilemiş, yapılanlara katbekat fazlasını
eklemiş, Türkiye’yi ilklerle, rekorlarla tanıştırmıştır.
Türkiye şu anda
dünyada en çok döviz rezervi bulunan 20’nci ülke.
Değerli
arkadaşlar, özellikle bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Bundan on bir
yıl, on iki yıl, on beş yıl veya yirmi yıl öncesini düşünün. “IMF’den 500
milyon dolar gelecek.” diye gazeteler manşet atardı. Türkiye'nin özellikle o
dönemde bir şefi vardı, hepiniz benden çok daha iyi bilirsiniz, Carlo
Cottarelli Türkiye’ye gelecek, Hazinemizi inceleyecek, mali politikalarımızı
denetleyecek; ki, o da eğer başarılı bulursa 500 milyon dolar, 1 milyar dolar
krediyi serbest bırakacak. Ertesi gün veya bir hafta süreyle Türkiye’deki bütün
gazeteler manşet atardı. Şunu sizlere aktarmak istiyorum: On beş, yirmi yıl
öncesi Türkiye’yi düşünün, bugünkü Türkiye’yi düşünün. Elinizi vicdanınıza
koyun, aradaki farkı sizlerin insafına bırakıyorum. Özellikle yine o dönemde bizim
Türkiye şefi neredeyse, inanın, bana göre veya Türkiye’deki insanlara göre de
Cumhurbaşkanıyla veya Başbakanla neredeyse denk tanınan hâle gelen bir şahıstı.
Borç alan bir
ülke durumundan, borç veren ve kredi açan bir ülke durumuna, kredi veren bir
ülke konumuna geldik. Bunu bizim aziz ve necip milletimiz zaten takdir ediyor.
Bunun sebebi de 3 dönemdir AK PARTİ yüzde 50 oyla tek başına iktidara geliyor.
Yine, kişi başına
millî gelirde Avrupa’da 30’uncu sıradayız.
Merkez Bankasının
rezervi dünyada rekor düzeyde, şu andaki rezervimiz yaklaşık olarak 135
milyarın üzerindedir.
Türkiye 2013
yılının 3’üncü çeyreğinde yüzde 4,4 düzeyinde büyürken AB Bölgesi yüzde 0,1
oranında büyümüştür. Tarihin oluşturmuş olduğu bu ekonomik makas özellikle AK
PARTİ hükûmetleri döneminde daraltılmaya başlanmıştır. Bu, tabii, yüz yılı
aşkın bir süre olduğu için bizim AK PARTİ hükûmetleri döneminde özellikle
gayrisafi milli hasıladan ve üretime endeksli bir ekonomik bağlamla bu daha da
daraltılmaya başlanmıştır. Yine, gayrisafi millî hasıla 230 milyar dolardan
bugün itibarıyla 820 milyar dolar seviyesine çıkarılmıştır. Millî gelirimiz
3.500 dolardan 11 bin dolar seviyesine tekabül etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, konuşmam biraz uzun ama
anladığım kadarıyla bu yetmiyor. Birkaç tane hususu ben sizlere arz etmek
istiyorum.
2014 yılında 403
milyar 175 milyon TL bütçe gelir tahsil edilmesi öngörülmektedir. Bu bütçe
geliri içinde ağırlıklı pay vergi gelirleriyle oluşturulmaktadır. Biz şimdiye
kadar bu vergilerle neler yapmışız: Dev proje Marmaray, ilk Türk helikopteri
ATAK helikopterinin uçması, ilk uydumuz Göktürk’te, ilk millî tankımız Altay’ın
yürümesinde, millî gemimiz MİLGEM’de, hızlı trende, Boğaz’ın incisi olacak
üçüncü köprüde –üçüncü boğaz köprüsünü yapan da Ağrılı bir iş adamımız
biliyorsunuz- otoyollarda, duble yollarda, ilçe yollarında…
Sadece biz son
iki yıl içerisinde Ağrı merkez ve köylerinde 362 kilometre sıcak asfalt yaptık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EKREM ÇELEBİ
(Devamla) - Ağrı’da 2002 yılında 17 kilometre olan bölünmüş yol ağını 2013
yılında 301 kilometreye çıkardık. Ben bu konuda özellikle bize desteklerini
esirgemeyen Sayın Başbakanımıza çok teşekkür ediyorum.
Ben bu vesileyle,
2014 yılı bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diler, hepinize saygılar arz
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Çelebi.
Adıyaman
Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Yetiş.
AK PARTİ GRUBU
ADINA MUHAMMED MURTAZA YETİŞ (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; son
bir hafta on günden beri, özellikle muhalefet,
iktidarın performansını, karnesini ölçmeye, notlarını vermeye çalışıyor.
Ancak bugün ben
biraz -madem bütçeyi konuşuyoruz, aslında bütçe bir yönüyle sadece iktidarın
değil, muhalefetin de karnesinin notunu vermek demektir- müsaadenizle, şöyle,
kısaca, beş dakika içerisinde birkaç başlıkta muhalefetimizin de
hâlipürmelalini biraz ortaya koymak istiyorum.
Şimdi, öncelikle,
malum, Mevlânâ’nın bir pergel metaforu vardır. O der ki: “Bir ayağınız sabit kadem olmalı,
diğer ayağınızla da bütün bir evrensel olanı kuşatabilmelisiniz, 70 bin âlemi
kuşatmamız lazım.” Şimdi, bizim siyasi partilerin bana göre iki ayağı olmalı;
bir ayağıyla yereli, diğer ayağıyla da bu evrenseli temsil edebilmeli,
kavrayabilmeli.
Şimdi, bugün,
işte, malum, birkaç gün önce, bir milletvekili yemin ederek tekrar burada Genel
Kurul çalışmalarına katılmaya başladı ve bu yemin metninde biliyorsunuz
-hepimizin ettiği yemin metnidir- “…herkesin insan haklarından ve temel
hürriyetlerden yararlanması ülküsünden…” diye bir ibare kullanıyoruz. Şimdi,
aynı milletvekiliyle birlikte 21 CHP’li milletvekili “Laik Devlet Özgür Toplum
Bildirisi” diye bir bildiri yayınladı geçtiğimiz günlerde ve burada ifade aynen
şöyle: “Kadın kıyafetini siyaset yapmanın aracı kılarak kadın sömürüsünün en
çarpıcı örneklerini sergileyen iktidar partisi…” Burada kastedilen başörtüsü,
cümlenin devamında zaten geliyor. Yani ilk defa, başörtüsünü kadın sömürüsünün
en çarpıcı aracı olarak tanımlayan bir yaklaşımı burada görebiliyoruz. Yüzde
75’inin başörtülü olduğu ya da başörtüsünün önünde engel olmadığını, olmaması
gerektiğini düşünen bir Türkiye toplumu içerisinde bu mantığın ne kadar yerel
olduğunu hepinizin takdirlerine sunmak istiyorum.
Yine, hepimizin
çok yakinen hatırladığı gibi, geçmiş dönemde bir milletvekili arkadaşımız
burada “Türk ulusuyla Kürt milliyeti eşit olamaz.” ifadesi kullanmış ve buradan
da bu ülkenin bin yıllık tarihi içerisinde birlikte, beraberce yaşamış olan,
etle tırnak mesabesinde yakınlaşmış olan bir toplumu da böylesi bir yaklaşımla
ayrıştırmaya doğru götürmüştür. Bu da ortak bir geçmişten, ortak tarihten,
ortak hafızadan gelen ve ortak geleceği kurmak üzere olan, yeniden kurmak için
çabalayan bir toplum için acaba, kardeşliğimizi bina etme noktasında ne kadar
yereldir, bunu da ortaya koymak lazım.
Değerli
arkadaşlar, ikinci ayağımız ise demokratikleşme ayağıdır. Bakın, son on yıllık
süreç içerisinde Türkiye'deki vesayetçi anlayışı biz geriye doğru götürdükçe,
sürekli Silivri’nin önünde, işte, birtakım darbecilerin yargılanması sürecinde
ana muhalefet partisinin en ön safta olduğunu ve bu yargılamaların
itibarsızlaştırılması için yoğun bir çaba içerisinde olduğunu hepimiz birlikte
gördük; hatta öyle bir noktaya geldi ki, son, işte, bir yıl içerisinde
Gezicileri de gaza getirerek ve Gezi kültürünü bir anlamda Parlamentoya da
taşımak suretiyle, sokaktan medet uman bir anlayışı da burada birlikte yaşadık.
Yani sandığı küçümseyen, hatta burada, bu kürsüde bile, “Ben anlamıyorum, bu
insanlar nasıl size hâlâ oy veriyor.” diyerek, zımnen seçmeni de küçümseyen,
seçmenin seçim tercihini de küçümseyen bir anlayışla, burada sandığı ve seçmeni
küçümseyen yaklaşımları da hepimiz birlikte gördük.
Değerli
arkadaşlar, bu ülkenin geleceği, iktidarıyla muhalefetiyle ortak bir gelecek
inşa edebilecek yeni bir anlayışa ve yeni bir çerçeveye ihtiyaç duyuyor. Yeni
Türkiye'yi siz 19’uncu yüzyılın laikliğiyle, pozitivizmiyle kurmaya
çalışırsanız, hâlâ tek tipçi ulus devlet anlayışıyla kurmaya çalışmaya
kalkışırsanız, bu ülkeden ve bu milletten de alacağınız herhangi bir şey yok.
Ben, dün,
maalesef muhalefetin yeni bir özelliğini de gördüm burada, renk körü de
olmuşuz, kırmızıyla yeşili karıştırıyoruz, çünkü her seçimde kırmızı gösterilen
ve yeşili iktidara gösteren seçmene karşın, burada iktidara kırmızı gösterme
–maalesef- renk körlüğünü de muhalefet göstermiştir burada. Ümit ederim ki
hepimiz birlikte yeni Türkiye'yi kurma noktasında daha yakın çalışabiliriz.
Halil Cibran’ın
bir sözü vardır “Ceylanlar kaplumbağalara koşmayı öğretemezler.” diye;
inşallah, biz bu muhalefete bunu öğretmeye çalışacağız.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yetiş.
HASAN ÖREN
(Manisa) – Size biz koşmayı öğretebilir miyiz?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Yetiş konuşmasında çok açık bir şekilde Cumhuriyet
Halk Partisini hedef alarak sataşmada bulunmuştur, 69’uncu maddeye göre söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on ikinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüyorum ki
Adalet ve Kalkınma Partisinin bazı milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisine başörtülü olarak gelen bazı kadın milletvekillerimiz nedeniyle
Cumhuriyet Halk Partisinden kendi kafalarında bekledikleri tepkiyi göremeyince
hâlâ oralara giderek kendilerine göre bir senaryo yazıp bir şeyler çıkarmaya
çalışıyorlar.
Ben şuradan açık
ve net bir şekilde ifade ediyorum: Biz, kadınlarımızın başörtüsünü, onların
özgürlüğü çerçevesinde ele alırız. İster inancı nedeniyle başörtüsünü kadınımız
taksın isterse bir başka nedenle taksın, demokratik özgürlükçü bir devlete
düşen görev, onun o kıyafetini özgürlükçü bir çerçevede ele almaktır, demokrat
olmak bunu gerektirir ama sizler, burada konuşan sayın hatip, bunu özgürlükçü
bir çerçevede ele almak yerine, mensup olunan siyasi geleneğin, siyasi
anlayışın laiklik, sekülarite karşısında bir zaferi olarak alırsanız siz
demokrat olamazsınız, bu anlayışa sahip olanlar demokrat olamazlar.
“Ergenekon’da
yargılanan darbeciler” dedi. Çok üzüntü duyuyorum, Ergenekon’da hukuk
katledilmektedir. Ergenekon’da katledilen hukuka Anayasa Mahkemesi “Dur.” dedi.
Anayasa Mahkemesinin demek ki hukuka uygun özgürlükçü bir anlayışla verdiği bu
karara da siz karşısınız. Gezi’de özgürlükçü bir hareket vardı. Bu özgürlükçü
hareketi bile anlayamayanlar, sandık yaklaşıyor, o sandıkta kalacaklardır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Hamzaçebi.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan
2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277,
3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
(Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN –
Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Erdoğan.
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Gelir İdaresi bütçesi üzerinde
AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ iktidarından önce Türkiye’de çok ciddi bir siyasi
istikrarsızlık vardı. Tabii, bu siyasi istikrarsızlığın en büyük nedenlerinden
bir tanesi koalisyonlardı. Millî devletleri kurabilmek ve geliştirmek için,
daima güçlü iktidarlara ihtiyaç vardır. Eğer güçlü bir iktidarınız yoksa, güçlü
bir ekonominiz yoksa, güçten bahsetmek, millîlikten bahsetmek sizin elinizde
olmaz çünkü bugün Orta Doğu coğrafyasında olduğu gibi, yer altı
zenginliklerinizi başkaları kontrol eder ve size başkaları kefen biçer,
sınırlarınızı başkaları tayin eder. Bunun yolu, en başta millî harp
sanayisinden geçer. Bugün itibarıyla AK PARTİ iktidarı, millî harp sanayisinde
-geldiğimiz noktada- Türk Silahlı Kuvvetlerinin yüzde 55 teçhizat ve malzemesini kendi üretmiş noktaya
gelmiş bulunuyor.
Tabii, AK PARTİ
iktidarından önce bütçelere baktığımızda, az gelişmişliğin veya
kalkınmamışlığın gereği olarak, hep savunma sanayine paralar aktarılmış. Bu, AK
PARTİ iktidarıyla beraber sona erdirilerek ağırlık millî eğitim, sağlık ve
sosyal politikalara, sosyal giderlere dönüştürüldü. Böylece ülkenin gerek
kalkınmasında gerek ülke ekonomisindeki gelir kalemlerinden artıya geçen
rakamların halkın refahına doğru, sağlığına doğru, eğitimine doğru aktığını
görüyoruz. Tabii, bu, bazen yol olarak karşımıza çıkıyor, bazen baraj olarak
karşımıza çıkıyor ve halkın gelişmişlik seviyesi gittikçe artıyor.
Peki, bundan önce
neden bu olmuyordu? Çünkü olması mümkün değildi. Bütçenin yüzde 80’lere kadar
kısmını faize verirseniz yatırıma neyi ayıracaksınız? Halkın refahına neyi
ayıracaksınız? Ülkenin kalkınmasına neyi ayıracaksınız? IMF’ye avuç açarsınız,
dünyaya avuç açarsınız, John Perkins’in de söylediği gibi, Dünya Bankasının ya
da ulusal projelerin kuklası hâline gelirsiniz.
Tabii, bugün
geldiğimiz noktada, sadece benim ilim Gaziantep’te bir Çetintepe Barajı vardı
ve bir Ardıl Barajı. Bu, dillere destan, bölgemde bir hikâye ve bunun lafını
ettiğiniz zaman bürokrasiden önünüze gelen laf “O, fizibil değil, rantabl
değil.” Kaynaklara baktığınızda kaynak yok, yatıracak kaynak yok. Bir Kayacık
Barajı başlatılmış, tam AK PARTİ iktidarından on sekiz buçuk yıl önce temeli
atılmış ve on sekiz buçuk yıldır bekliyor. AK PARTİ iktidarının ikinci yılında
temeli atıldı. Şimdi, bileşik kaplar sistemiyle onun yanına bir de kardeş baraj
daha kurduk, Doğanpınar. Revize ederek, alanı da genişleterek bizim
Gaziantep’imizin, Barak Ovası dediğimiz Oğuzeli ve Kilis bölgesini sulayacak
dev bir projeye imza atıldı.
Çetintepe ne
oldu? Çetintepe, bölgemizde âdeta -demin anlattığım gibi- herkesin konuştuğu,
her siyasi iktidarın da ilk dile getirdiği bir projeydi, maalesef
gerçekleşmiyordu çünkü büyük bir projeydi. Biz, geçen ay Çetintepe’nin temelin
attık. “Fizibil değil” denen ama terfilerle suyu yer üstüne çıkarılan,
ayrıcalıklı bazı yerlerin projeleri gerçekleşirken tam 710 bin dönüm araziyi
sulayan, Gaziantep’in kırk yıllık su ihtiyacını gideren; Maraş’ın Pazarcık,
Adıyaman’ın Besni, Gölbaşı; Gaziantep’in Araban, Yavuzeli ilçelerini ihya eden
bu proje, yılda tam 250 milyon TL bölgeye ek katma değer sağlıyor.
Ardıl; yine, elli
yıldır konuşulan “rantabl değil” diye bakanlıklarda, bürokraside engellenen bu
projenin temelini bu ay attık ve bu barajla tam 25 bin dönüm arazi sulanacak.
Kılavuzlu, Nur Dağı, İslahiye, Hatay Amik Ovası ve Maraş’ı ihya edecek bu
projenin temelini attık, geliştirdik, artık sulama noktalarına doğru gidiyoruz.
Bunlar neyle oluyor arkadaşlar? Gelirin iyi kullanılmasıyla oluyor. “Üçkağıt
lobisi” dediğimiz faiz ekonomisini durdurup üretim istihdam, yatırıma
dönüştürdüğümüzden oluyor.
Bütçenin hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Erdoğan.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Bir düzeltme yapmak istiyorum buradan.
Şimdi, sayın
hatip istikrardan bahsederken sanki koalisyon hükûmetlerinin veya koalisyonun
“antidemokratik” gibi bir anlam taşıdığını ortaya koydu. Biliyorsunuz ki
koalisyonlar da demokrasinin bir parçasıdır. Bunu özellikle belirtmek
istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Halaçoğlu.
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) – Efendim, güçsüzlüğünden bahsettim.
BAŞKAN –
Gümüşhane Milletvekili Feramuz Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Üstün.
AK PARTİ GRUBU
ADINA FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; 2014 Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Kamu İhale Kurumu
bütçesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubum adına söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
2002 yılında 4734
sayılı Yasa’yla kurulmuş ve kamu tüzel kişiliğini haiz idari, mali özerkliğe
sahip bir üst kurul olarak teşkilatlanan Kamu İhale Kurumunun temel üç görevi
vardır. Bunlardan birisi, idarelerce yapılan ihalelere karşı gerçekleştirilen
şikâyetleri incelemek, sonuçlandırmak; diğeri, mevzuat düzenlemesi yapmak,
uygulamaya yön vermek; üçüncü olarak da eğitim hizmetleri vermektir. Kurum, bu
görevlerini 17 yönetici, 113 Kamu İhale Uzman Yardımcısı, 139 idari olmak üzere
toplam 269 personelle yerine getirmektedir.
Ülkemizde 2012
yılında yaklaşık 94,5 milyar liralık kamu alımı yapıldı ve bu tutarın gayrisafi
millî hasılanın yaklaşık olarak yüzde 7’sine tekabül ettiği dikkate alındığında
kamu ihale sisteminin ve bu sistemin en önemli bileşeni durumundaki Kamu İhale Kurumunun
önemi sanırım daha iyi anlaşılabilir. Kamu alımı, 2013 yılının ilk dokuz aylık
döneminde de 81,2 milyar lira olarak gerçekleşmiştir.
Kurumun
şikâyet ve inceleme görevi kapsamında
2011 yılında 4.670, 2012 yılında 5.282 adet şikâyet incelemesi yapılmıştır.
2013 yılının ilk dokuz aylık döneminde de bu rakam 3.510 olarak
gerçekleşmiştir.
Kamu İhale
Kurumuna yapılan şikâyet başvurularının 2011’de yüzde 74’ü, 2012’de yüzde 76’sı
otuz günden az bir sürede neticelendirilmiştir.
Kurumun, şikâyet
başvuruları üzerine verdiği kararlar idari yargı denetimine tabi olup,
tamamının İnternet sitesinden yayınlanması kamu denetimine açık olduğunun
göstergesidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ihale işlemlerinin etkin, şeffaf ve hızlı bir şekilde
yürütülmesi, işlem maliyetlerinin azaltılması, ihalelere katılımın ve rekabetin
artırılmasının en etkin yollarından biri de elektronik ihale sisteminin hayata
geçirilmesidir. Bu anlamda, Elektronik Kamu Alım Platformu 2010 Eylül tarihi
itibarıyla kademeli bir şekilde devreye alınmıştır.
İdareler, ihale
dokümanını mevzuata uygunluk denetimi yapan akıllandırılmış program sayesinde
EKAP üzerinden hazırlayabilmektedir. İhale ilanları ise sistem tarafından
otomatik olarak oluşturulmaktadır. Böylelikle kırk gün olan en uzun ihale ilan
süresi fiilen yirmi sekiz güne indirilmiş bulunmaktadır.
Kamu İhale
Bülteni’nde yıllık yayınlanan ilan sayısı yaklaşık olarak 339 bindir.
Değerli
milletvekilleri, Kamu İhale Kurumunun daha sade ve daha anlaşılır bir ihale
mevzuatı oluşturma hedefinin elektronik araçlarla desteklenmesi nihai olarak
-hem uygulayıcı idarelere hem de ihalelere katılanlar bakımından- getireceği
kolaylıkların yanı sıra ülke ekonomisi açısından da önemli maliyet avantajları
sağlayacaktır.
Şu ana kadar EKAP
sisteminin devreye alınmasıyla sağlanan tasarruf 3 milyar liranın üzerindedir.
İhale dokümanlarının EKAP üzerinden indirilmesi, 7.700 ağacın kesilmesinin
önlenmesine karşılık gelmektedir. Bu tasarrufun gelecekte daha da artış
göstermesi beklenmektedir.
EKAP, ihalelerde
rekabetin artırılmasına katkı sağlamaktadır. Ülkenin herhangi bir yerinden, en
uzak bir yerinden en uzak bir yerindeki ihalelere katılma şansı, doküman alma
imkânı bulunmaktadır. Örneğin Gümüşhane’den İzmir’e ihale mevzuatına hiç
gitmeye gerek kalmadan dokümanları temin etme imkânı bulunmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmamın son bölümünde de sizlere Kamu İhale
Kurumunun 2014 yılı bütçesi hakkında kısa bilgi arz etmek istiyorum.
Kurumun gelirleri
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda belirtildiği üzere esas itibarıyla kanun
kapsamında yapılan ihalelere ilişkin olarak bağıtlanan sözleşmelerden alınan on
binde 5 oranındaki kurum payından, ihalelere ilişkin itirazen şikâyette bulunan
isteklilerden alınan bedellerden ve ihale ilanları yan gelirlerinden elde
edilmektedir. Kurum ödenekleri içinde yer alan “Cari transferler” başlıklı
harcama kaleminden hazineye 2013 yılının ilk on aylık döneminde 58,9 milyon
lira aktarılmıştır. Kamu İhale Kurumunun 2014 yılı bütçesi kapsamında 2014 yılında
elde edilecek gelir 111 milyon olarak tahmin edilmiştir. Bu gelirin 27,7 milyon
lirası personel gideri ve SGK prim katkı gideri olarak, 33,7 milyon lirası mal
ve hizmet alımları giderleri olarak tespit edilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERAMUZ ÜSTÜN
(Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle 2014 yılı bütçemizin hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Üstün.
Yozgat
Milletvekili Ertuğrul Soysal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Soysal.
AK PARTİ GRUBU
ADINA ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerine
grubum adına söz aldım. Bu vesileyle heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Özelleştirme
olgusu, bilindiği üzere 1980’li yıllarla birlikte ülkemiz gündemine girmiştir.
Bununla birlikte, ekonomik faaliyetler yürüten devletin rolünde bir değişim
olmuş, özelleştirme fikri ve bunun uygulamalarıyla devlet, asli görevi olan
refah ve güvenliğe odaklanmıştır. 1986 yılından itibaren temelleri atılan,
özellikle 1994 tarihli Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’la Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının kurulmasıyla kurumsallaşmasını tamamlayan ülkemiz
özelleştirmesinde, tamamı kamuya ait veya kamu iştiraki olan kuruluşlardaki
kamu paylarının özelleştirme kapsamına alınması yoluyla yürütülen başarılı
program neticesinde bugüne kadar 203 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış
devir işlemi yapılmış, bu kuruluşlardan yüzde 93’ünde kamu payı kalmamıştır.
1986-2002 yılları arasında yalnızca 8 milyar ABD doları düzeyinde özelleştirme
uygulaması gerçekleştirilmişken; 2003 yılından itibaren özelleştirmedeki
kararlılık ve ekonomide sağlanan istikrar sonucu, özelleştirme uygulamalarında
büyük mesafe alınmış ve neticede, 2003 ile 2013 Kasım ayı sonuna kadar
gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının toplam tutarı 49,2 milyar ABD
doları olmuştur. Bu elde edilen gelirin özelleştirme fonundan hazineye 36,4
milyar ABD doları, ilgili kuruluşlara 3,8 milyar ABD doları, kapsam ve
programdaki kuruluşlara ise borç ve sermaye olarak 12,5 milyar ABD doları
tutarında aktarma yapılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetlerinden önce kuruluşlar özelleştirme
programına alınıyor, yıllarca bu kuruluşların kaderi belirsizliğe terk
ediliyor, özelleştirilecekler diye yatırımları gerçekleştirilemiyor, yapısal,
mali sorunları devam ediyordu. Sonuç olarak, bu kuruluşlarda çözümsüzlük
hâkimdi. Yirmi yılı aşkın süredir özelleştirme programında bulunup
özelleştirmesi gerçekleştirilemeyen Türk TELEKOM, TÜPRAŞ, ERDEMİR, PETKİM,
TEKEL ve benzeri birçok kuruluşun özelleştirilmesi yine bizim dönemimizde
gerçekleştirilmiştir.
Özelleştirme sonrası,
çalışanların hakları maksimum seviyede gözetilmiş, çalışanlar mağdur
edilmemiştir. Özelleştirilen kurumlarda 657 sayılı Kanun’a tabi personel ile
sözleşmeli personel, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakil haklarını
kullanmışlardır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi de sektörler itibarıyla Türkiye’nin özelleştirme
performansından sizlere kısaca bahsetmek istiyorum. İlk olarak TEDAŞ’a bağlı 18
adet elektrik dağıtım şirketi ki bunlar, 2009 yılında Başkent, Sakarya, Meram;
2010 yılında Osmangazi, Çamlıbel, Uludağ, Çoruh, Fırat, Yeşilırmak; 2011
yılında Trakya; 2013 yılında ise Akdeniz, Boğaziçi, Gediz, Aras, Dicle,
İstanbul Anadolu Yakası, Van Gölü ve Toroslar Elektrik Dağıtım AŞ
özelleştirilmiş olup, elde edilen özelleştirme geliri 12,7 milyar ABD doları
düzeyinde olmuştur. Yapılan bu elektrik dağıtım özelleştirmeleri neticesinde,
Eylül 2013 itibarıyla özel sektör payı yüzde 100’e ulaşmıştır.
Diğer bir konu
ise elektrik üretimi. Burada da öncelikle kurulu gücü küçük olan akarsu
santralleriyle başlanılmış, bu kapsamda 2008’de 9, 2010’da 50, 2012 yılında da
17 santralin özelleştirme ihaleleri gerçekleştirilmiştir. Bugüne kadar üretim
özelleştirmelerinden 4,3 milyar ABD doları gelir elde edilmiştir.
Bir diğeri
otoyollar ve köprüler. Bu da Karayolları Genel Müdürlüğünün sorumluluğunda
olup, tek paket hâlinde fiilî teslim tarihinden itibaren yirmi yıl süreyle
işletme haklarının verilmesi yöntemiyle özelleştirilmesine karar verilmektedir.
Bugüne kadar 8 otoyol, 2 de köprü özelleştirilmiştir.
Bir diğeri
BAŞKENTGAZ. Hepinizin bildiği üzere, yoğun geçen bir çalışmadan sonra özel
sektörle idare arasında 31/05/2013 tarihinde imzalanan hisse satış
sözleşmesiyle BAŞKENTGAZ’ın yüzde 100 oranındaki hissesinin devri
gerçekleştirilerek özelleştirme süreci tamamlanmıştır.
Bir diğeri
TÜRKŞEKER. Malum olduğu üzere Portföy A şeker fabrikalarının ihalesi teklif
alınamadığından 28/11/2008 tarihinde, Portföy B ve C şeker fabrikalarında
gerçek ihaleler ise Özelleştirme Kurumunun 9/10/2012 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL SOYSAL
(Devamla) – Bir diğeri Milli Piyango, bir diğeri Halk Bankası, bir diğeri Türk
TELEKOM, limanlar ve taşınmazlar olarak bu özelleştirmelerden bahsedebiliriz.
Ben, bu vesileyle
2014 yılı bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Soysal.
Kayseri
Milletvekili Ahmet Öksüzkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Öksüzkaya.
AK PARTİ GRUBU
ADINA AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun 2014
yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kamu Gözetimi Kurumu bağımsız denetim konusunda
kapsamlı bir hukuki yapının oluşturulması amacıyla, 2011 yılında, 660 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname’yle kurulmuştur. Bağımsız denetimden geçmiş finansal
raporlama, belirli işletmeler için yeni Türk Ticaret Kanunuyla zorunlu hâle
getirilmiştir. Şirket murakıplığı sistemi de kaldırılarak bağımsız denetim
sistemi benimsenmiştir.
Küreselleşme ve
teknolojik gelişmeler çağımızda sermaye piyasalarının hareketliliğini
artırmıştır. Günümüzde, dünyadaki birçok borsada çok sayıda yabancı şirket
işlem görmektedir. Bu durum, güvenilir mali bilgilerin uluslararası
standartlarda yatırımcılara sunulmasını da zorunlu kılmıştır. Güvenilir olmayan
bilgilere dayanılarak alınacak kararlar, yapılacak yatırımlar hem topluma hem
de karar alıcılara büyük zarar verebilmektedir. Geçmişte bunun acı örnekleri
dünya genelinde yaşanmıştır.
2000’li yılların
başından itibaren, Amerika Birleşik Devletleri’nde ve diğer gelişmiş ülke
ekonomilerinde birçok büyük şirket yanlış verilen raporlar yüzünden
yatırımcısını mağdur etmiş ve kendisi de iflas etmiştir. Bu durum, finansal
tabloları hazırlama ve denetleme sürecinde yer alanların güvenilirliklerine
büyük ölçüde zarar vermiştir. Bu bakımdan, gerek yatırımcılar gerekse karar
alıcılar finansal bilgilerin ölçülmesinde bağımsız güvence ararlar. Özellikle
birden fazla ülkede faaliyet gösteren şirketler birbirlerinden farklı
düzenlemelerle, farklı muhasebe uygulamalarıyla karşılaşmaktadır. Bu durum, finansal
raporlama düzeninde uyumlaştırma ihtiyacını doğurmuştur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; zaman zaman yaşanan küresel ekonomik krizler, kurumsal
yönetim yaklaşımı ile muhasebenin ve finansal bilgilerin önemini daha da gözler
önüne sermiştir. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere birçok gelişmiş
ülke, bireysel yatırımcıyı korumak ve finansal raporlama sürecinin
güvenilirliğini artırmak amacıyla daha sıkı tedbirler almak zorunda kalmıştır.
Bu tedbirlerin en somut ve yaygın olanı, muhasebe ve denetim üzerindeki
kontrollerin sıkılaştırılması ve bu alanda kamu gözetimi sisteminin
kurulmasıdır. Muhasebe ve denetime ilişkin hizmetlerin devlet otoritesine bağlı
gözetim kurumlarına verilmesi suretiyle bağımsız denetim üzerinde kamunun
vesayeti tesis olunmuştur. Bağımsız denetim, bu anlamda, işletmelerin idari ve
mali açıdan sürdürülebilir, sağlam bir yapıya ulaşmasında kilit rol oynayan
önemli bir faktördür.
AK PARTİ
hükûmetlerinin temel önceliklerinden birisi de ekonominin özel sektör vasıtasıyla
büyümesidir. Kamu otoritesi, yatırımcıyı korumak ve piyasaların sağlıklı bir
şekilde işlemesini sağlamak üzere gerekli her türlü tedbiri almakla
mükelleftir. Bu açıdan, denetim mekanizmalarının ekonomik yapının gelişmesine
uygun şekillendirilmesi ve eski denetim anlayışından sıyrılması hayati bir önem
arz etmektedir.
Kurum açısından
bu dönemdeki en önemli gelişme, 2013 yılı için, Bakanlar Kurulu kararıyla
bağımsız denetime tabi olacak firmaların ölçütlerinin belirlenmesidir. Bakanlar
Kurulu kararlarında yer alan kriterler dikkate alındığında, bağımsız denetime
tabi olan firma sayısı bugün itibarıyla 2.500 civarındadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken 2014 yılı merkezî yönetim
bütçesinin Türkiye’nin dört bir tarafına ihtiyaç duyduğu yatırımı götüren,
eğitim ve sağlığı öne çıkaran, reel ekonomiyi destekleyen, ekonomik ve sosyal
kalkınmaya odaklanmış, toplumsal refahı artırmayı amaçlayan, ekonomik, mali
istikrarı gözeten bir bütçe olduğunu belirtmek istiyorum. Ülkemizin imkân ve
ihtiyaçları doğrultusunda, orta ve uzun vadeli hedeflerimize bir adım daha
yaklaşabilmek için hazırlanan 2014 yılı bütçesinin milletimize hayırlar
getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Öksüzkaya.
Bitlis
Milletvekili Vedat Demiröz.
Buyurunuz Sayın
Demiröz.
AK PARTİ GRUBU
ADINA VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye
Bakanlığının 2014 bütçesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Benim gibi elli
yaş üstü olan arkadaşlarım bilir, Sayın Grup Başkan Vekilimiz de bilir.
Maliye Bakanlığı
siyasetten arındırılmış bir kurum olarak yıllardır görev yapıyor. Bizim 1975,
1980, 1985’li yıllarda vergi kartlarımız vardı; “GA” derdik, “gelir vergisi”;
“GB” derdik, “gerçek kişilerin muhtasar beyanname numaraları”; “KA”, ”KB”ler
-Haydar Bey hatırlamaz ama biz iyi hatırlıyoruz- bir sürü numara.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sataşmadan söz alacağım şimdi.
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) - Kartları kaybettiniz mi Maliyede arar dururdunuz ama bugün, gerçekten,
modern dünyada Maliye Bakanlığı çok güzel bir seviyeye gelmiş durumda. Şu anda
gerçek kişiler T.C. kimlik numarasıyla Maliye Bakanlığına veya vergi
dairelerine gittikleri zaman normal numaralarıyla, T.C. kimlik numaralarıyla
işlemlerini yapmaktadırlar.
Bugün gelir
vergisi beyannamelerinin hepsi on-line’la veriliyor, İnternet üzerinden gönderiliyor. Geçmişte martın
15’ine kadar beyanname arar, daha sonra
elle doldurur, tahakkuk sırasında bekler ve aldığımız tahakkukları vezneye
geçerek ödemeye çalışırdık. Şu anda, bir tuşla ödemelerimizi yapıyoruz,
defterlerimizi elektronik ortamda takip edebiliyoruz, faturalarımızı elektronik
ortamda düzenleyebiliyoruz, “Borç yoktur.” yazısını, dileyen mükellef dilediği
zaman bir tuşla masasının başında alabiliyor, çağrı merkezleriyle bütün
bilgilere ulaşabiliyoruz, yeni nesil POS cihazlarıyla, özellikle yazarkasayla
iş gücümüz azalıyor ve Maliye Bakanlığı bütün bu kolaylıkları hem mükellefler
nezdinde hem de bu işi yapan yeminli mali müşavir, mali müşavir ve muhasebeciler
nezdinde sağlayarak ülkemizi çağdaş bir Maliyenin yapması gereken seviyeye
getirmiş durumdadır. Bu nedenle, başta Bakanımız ve diğer bürokratlarını
kutluyorum.
Maliye
Bakanlığının bugünkü yapılanmasına gelince, doğrusu Gelir İdaresi Başkanlığını biraz
daha devreye sokmamız lazım. Elindeki denetim yetkisi alınmış durumda Gelir
İdaresi Başkanlığının. Bunu bir an önce eski düzeyine getirmek için bazı
çabalar sarfetmek lazım.
Gelir
Politikaları Genel Müdürlüğünün bir AR-GE kuruluşu gibi çalışması lazım. Bugün
dünyanın gelişmiş ülkelerinde “vergi kredisi” diye bir müessese var. Bizde
sadece indirimler yapılıyor. Vergi indirimlerini matrahtan indiriyoruz, kalanı
vergilendiriyoruz. Oysa ki gelişmiş ülkelerde vergi kredi sistemiyle hem
sektörel hem bölgesel hem de sosyal amaçlı teşvikler sağlanıyor. Bunun üzerinde
Gelir Politikaları Genel Müdürlüğünün çalışması lazım.
Maliyenin fahri
olarak 90 bine yakın mali müşavir kadrosu var. Bunlar özel sektörde çalışıyor
ve Maliye ile mükellef arasında köprü vaziyetinde. Bu arkadaşlarımızın
sorunları var. Bu arkadaşlarımızın tahsilat sorunları var, katma değer
sorunları var, tahsil edemedikleri ücretlerin katma değerlerini ödüyorlar ve
tahsil edemedikleri ücretler üzerinden de aynı zamanda gelir ve kurumlar
ödüyorlar. Madem bunlar bizim fahri elemanlarımız bunların ücretlerinin
tahsilatında ecrimisil gibi bir müessese oluşturularak tahsilat takip
edilmelidir. KDV ve muhtasar beyannameleri birleştirilmelidir. 4’üncü dönem
geçici vergi beyannamesi bir an önce kaldırılmalıdır.
Vergi Denetim
Kuruluna gelince, bu Kurul içerisinde bazı grup başkanlıkları oluşturduk. Bu
grup başkanlıkları, en üst düzeydeki “üstat” dediğimiz insanların yeni
arkadaşları denetlemesi, okuma kurullarında yer alması, onları eğitmesi
gerekiyor çünkü artık bundan sonra denetimde kalite önemli, yoksa nicelik
bakımından sayıların artırılmasının bir önemi yok. Raporlar endişe duyduğumuz
şekilde gelmeye başladı. Bazen kanuna, bazen özelgeye, bazen mahkeme
kararlarına uygun olmayan raporlar düzenleniyor. Bunların okuma kurullarında
engellenmesi gerekiyor.
Zamanımız az,
vergi gelirlerini artırıcı bazı sözler söyleyecektik ama onları da artık yazılı
olarak vereceğiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Ben şimdi tamamlayacağım.
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) - Ben yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçemiz hayırlı
olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Demiröz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
– Konuşmacı adımı da söyleyerek “Haydar Akar bu konuları bilmez.” dedi ama.
DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) – Latife yaptı ya.
ERTUĞRUL SOYSAL
(Yozgat) – Latife yaptı.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Bunlara cevap vermek
istiyorum müsaade ederseniz, 69’a göre.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Akar.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Bitlis
Milletvekili Vedat Demiröz’ün 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507
sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on ikinci tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz evvelki konuşmacı arkadaşımız Haydar Akar’ın bu konuları
bilmediğini söyledi. Neyi anlatırken? Türkiye’deki bilişim sektörünü
anlatırken, nereye geldiğini anlatırken.
Haydar Akar’ın
mesleği bu arkadaşlar. Belki bu Meclisteki en iyi bildiğim konulardan bir
tanesi bu. Sevgili konuşmacı arkadaşımız Türkiye’nin bugün bilişim noktasında
geldiği seviyeye baktığında, dünyadaki ülkeleri sıraladığında Türkiye’nin
90’ıncı sıralarda falan olduğunu çok rahatlıkla görecek. Yine, kendi
arkadaşlarının geçen yıl İnternet komisyonu diye adlandırdıkları, aslında
“information technology” komisyonu dediğimiz komisyondaki rapora bakarsa
Türkiye’nin bu konuda, hem yazılım konusunda hem donanım konusunda hem de
altyapı konusunda ne kadar eksik olduğunu göreceksiniz. Yani, AKP’nin iktidara
gelmesiyle Türkiye çağ falan atlamış değil. Burada övünerek bahsettiğiniz bir
şey var. Hani diyorsunuz ya böyle “Gökyüzüne uydu fırlattık.” falan diye, kaç
tane uydu var biliyor musunuz gökyüzünde? 987 tane uydu var arkadaşlar,
Somali’nin bile uydusu var. Yani, sizin yaptırmış olduğunuz, fırlatmış
olduğunuz uyduyu da Somali aynı rampadan fırlatıyor, sizin yaptırmış olduğunuz
software’i de Somali aynı firmaya yaptırıyor. Dünyada 3 tane şirket var bunları
yapan.
Şimdi, niçin
söylüyorum bunları? Ya, sanki sizden önce Türkiye yoktu, yeni baştan yaratmış
gibi oldunuz. Yani, böyle bir olay yok arkadaşlar. Gerçekten, bilişim
sektöründe, özellikle devlette, e-devlet’te çok gerideyiz. Niye, söyleyeceğim.
Bir de bütün devlet daireleri, kurumları, bakanlıkları bir yazılım kurmuşlar,
ortak bir yazılımı yok devletin. Aslında ERP programları dediğiniz zaman bir
tek yazılım yaparsınız devlete ve bütün kurumlar kullanır ve müthiş tasarruf
yaparsınız. KİT Komisyonunda bunları incelediğimizde, bu yazılım alımlarında
büyük yolsuzluklar olduğunu görüyoruz. Software alımlarında, hardware alımlarında
büyük yolsuzluklar olduğunu görüyoruz ama bir tek kurum olmuş olsa bunların
önüne geçmiş olursunuz, müthiş bir tasarruf yapmış olursunuz diyorum, teşekkür
ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Akar.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Sayın Başkan, ben gençliğine sayarak
“Bugünleri hatırlamaz.” dedim, düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN – Tabii,
efendim.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) - Yani genç gördüğüm için, o kadar yaşlı olduğunu bilmiyordum.
BAŞKAN - Evet,
yani…
BÜLENT BELEN (Tekirdağ)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Duyamıyorum efendim, bir dakika… Buyurun.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, hatibin konuşmasında eksik bıraktığı bir nokta var.
Tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum. Hatip, elektronik ortamı o kadar övdü
ki -ben mali müşavirim- hâlen vergi iadesi alacak mükellefler aylarca
beklemekte, beklemek durumunda. Sayın Maliye Bakanımız burada, bu sorunu bir an evvel çözsünler yani
yatırımcılar bu konuda çok çekiyor, sanayiciler çok çekiyor. “Her şey çok çabuk
oluyor.” dediniz Sayın Hatip ama böyle bir şey yok.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz efendim.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan
2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277,
3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
(Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk konuşmacı Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Özkoç, süreniz on bir dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 2012 yılında Gençlik Spor Bakanlığı ve Kredi
Yurtlar Kurumunun yaptığı harcama ve işlemleri gerektiği gibi denetleyemedim
çünkü siyasi iktidarın yönlendirmesi ve Sayıştay üst yönetiminin Türkiye Büyük
Millet Meclisine gönderdiği raporları budaması neticesinde, milletin bana
verdiği görevi yerine getirmekte eksik kaldım. Bundan dolayı milletimden özür
diliyorum ve bunu protesto ederek sözlerime başlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, ben Sakaryalıyım. Sakarya, gerçekten, hüznün ve acıların
kentidir. Sakarya, yirmi yılda bir, yirmi beş yılda bir depremle sarsılır.
İnsanlar Sakarya’da öz varlıklarını yitirirler. Sakarya’da ayakta olmak,
Sakarya’da iş dünyasında olmak, Sakarya’da kendisini var edebilmek ayrı bir
maharet ister. Ülkemin çok güzel bir köşesidir Sakarya. Benim yaşadığım kentte
73 bin öğrenci okuyor.
Benim yaşadığım
kentin Sakaryaspor diye çok güzel bir spor kulübü var. Bu Sakaryaspor Hakan
Şükürleri yetiştirdi, partinizden ayrıldı. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Maşallah… Maşallah…
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) – Bu Sakaryaspor Oğuzları yetiştirdi, Aykutları yetiştirdi. Bu
Sakaryaspor bugün Üçüncü Lig’de.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Kocaelispor da öyle vallahi!
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) – Bu Sakaryasporun, borcundan dolayı yani depremler yaşamış bir
kentte, hüzünler, acılar yaşamış bir kentte, oraya sponsor olamamış iş
adamlarının, destek olamamış olan iş adamlarının yaşadığı bir kentte ve
belediye başkanlarının orada bu spor kulübünü terk ettiği, bıraktığı bir kentte
Sakaryasporun bugün transfer yapma hakkı dahi engellenmiş.
Bakın, şimdi,
Sayın Bakanımız oturduğu yerden ve bu kürsüye gelerek şöyle sesleniyor
Türkiye’ye: “Biz bu kente 106 milyon TL civarında bir para harcayarak stadyum
yapıyoruz.” Hangi takıma? Üçüncü Lig’de olan bir takıma. Nereye? Sakarya’ya.
Peki, Sakaryaspor ne kadarlık bir para yüzünden, vergi borcu yüzünden…
Depremler yaşamış bir kentin takımı, Hakanları, Oğuzları, Aykutları yetiştirmiş
bir Sakaryaspor 17 trilyonluk bir borçtan dolayı transfer yapamıyor ve Üçüncü
Lig’de.
Peki, bu stadı
kendi bütçelerinden mi yapıyorlar? Hayır, Sakarya’ya ait olan bir yeri TOKİ
yoluyla, TOKİ’ye vererek ve bir AVM kurarak yani bir rant sağlayarak, 106
milyondan çok çok fazla öte bir rant sağlayarak oraya bir stadyum
gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Peki, ben de Sayın Bakana sesleniyorum -aynı
zamanda Millî Eğitim Komisyonunun bir üyesiyim ya- benim deprem görmüş kentimde
73 bin öğrenci yurtlarda kalıyor. 73 bin öğrenci için şu anda 4.574 öğrencinin
kalabileceği yurt var. Diğerleri nerede kalıyor biliyor musunuz? Çok katlı
binalarda. Bugün 6 şiddetinde bir deprem olursa, daha çok insanın ölebileceği,
evlatlarımızın yok olabileceği, canlarımızın gidebileceği binalarda, üstelik de
çok paralar ödeyerek kalıyorlar. Kim göz yumuyor buna? Hükûmet göz yumuyor. Kim
göz yumuyor buna? Milyarlarca lirayı TOKİ kanalıyla rant sağlayıp, stadyumlar
yapıp, yurtlar yapmayan iktidar göz yumuyor buna. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bakın, bu yurtlarda kalan insanların, bu öğrencilerimizin Sakarya’da
yarın gerçekten başlarına bir şey gelirse bunun bir tek sorumlusu vardır, o da
şimdiki iktidardır.
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) – Orada oturuyor.
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) – Evet.
Şimdi, onlar bu
kürsüden çıkıp diyorlar ki: “Şu kadar stat yaptık.” Bakın, ben size söylüyorum.
Sakarya’da inşaatı devam eden 25 bin seyirci kapasiteli stadyumun ihale bedeli
106 milyon TL civarındadır. Adapazarı Çökekler köyünde yapımı devam eden 16
derslik Çökekler Köyü İlkokulunun maliyeti 3,5 milyon TL’dir. Stadyuma harcanan
parayla buna benzer 30 adet okul yapılabilmektedir. Adapazarı 8 derslik Şehit
Mustafa Özen İlkokulunun maliyeti 1 milyon 600 bin TL civarındadır. Adapazarı
Nurettin Tepe İlkokulunun maliyeti 1 milyon 100 bin TL’dir. Stadyuma harcanan
parayla bu okullara benzer 66 ila 96 arasında değişen okul yapılabilir.
Değerli
arkadaşlarım, biz “Stadyumlar yapılmasın.” demiyoruz ama size bir şey
söylüyorum, Sakarya’da 876 bin kişi yaşıyor. Yaşayan nüfusun altı yaş yukarısı
hiç okuma yazma bilmeyen, okuma yazma bildiği hâlde ilkokulu dahi bitirmemiş yüzde 22, ilkokul ve ortaokul
mezunu yüzde 45, yani Sakarya’da yaşayan nüfusun yüzde 70’i ilkokul ve ortaokul
mezunu, yüzde 9’u yüksekokul mezunu. Türkiye’yle bu, neredeyse başa baş. Bu benim
rakamlarım değil, 2012 TÜİK rakamlarıdır.
Siz “Türkiye’de millî eğitim hamlesi başlatacağız.” diyorsunuz, siz milletin
mülküyle stadyumları yapıyorsunuz ama size çok net bir şey söyleyeyim, sadece
ve sadece diktatörlerin ülkesinde olabilecek olayları gerçekleştiriyorsunuz.
Kasımpaşa kaçıncı ligdeydi? Üçüncü. Lig’deydi. Şimdi kaçıncı ligde? Birinci
Lig’de. Şimdi hangi statta oynuyor? Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda oynuyor.
Şimdi, işte, benim anlatmak istediğim budur. Sakaryaspor Birinci Lig’de
oynuyordu, hakkıyla oynuyordu, futbolcu yetiştiriyordu, orada oynattığı
futbolcular Türkiye’nin, gerçekten, yetiştirdiği futbolcu evlatlarıydı. Şimdi,
bir diktatör, kendi stadyumunu kuruyor, kendi takımını kuruyor, kendi takımını
oynatıyor ve futbolu çirkinleştiriyor.
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) – Sabah sabah konuştuğun söze dikkat et!
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) – Futbolda, çirkinleştirdiği futbolda kendi takımını Birinci Lig’de
şampiyon yapmaya çalışıyor. Bu, anlaşılabilir bir şey değildir.
Değerli
arkadaşlarım, bir konuya daha değinmek istiyorum. Ne demek bu seyircisiz
oynanan maçlarda, seyirci cezası verilen maçlarda bayan seyircilerin stada
alınması, ne anlama geliyor? Yani bayan seyirciler seyirci değil mi?
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) – Seyirci değil!
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) – Bayan seyirciler seyirciden sayılmıyorlar mı?
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) – İnsan sayılmıyorlar!
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) – Bunun ne anlama geldiğini Bakanlığımızın açıklıyor olması gerekir.
Sizin seyircisiz oynama cezasını kaldırmanız gerekir, bu bir; spordan siyasetin
elinin çekilmesi gerekir, bu iki; kadınlara karşı yaptığınız bu haksızlıktan
derhâl vazgeçmeniz gerekir, bu üç.
Seyirci cezası
veriyorsunuz, stadyuma kadın seyircileri alarak onları aşağılıyorsunuz. Ne
demektir?
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) – İnsan değil mi?
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) – Kadınlarımız seyirci değil mi? Madem kadınlarımız insan ve
seyirciler, onları hakkı olduğu gibi stadyumlara alacaksınız, seyircisiz bir
maç cezası verdiğiniz yerde kadınlarımızı almayacaksınız.
Değerli
arkadaşlar, ben Türkiye'nin evladıyım, Sakarya’nın çocuğuyum. Sakarya’da stat
yapacaksanız, Sakarya’da kendi hükûmetinizin öz varlıklarıyla gelin stadınızı
yapın, ama önce Sakaryasporu hak ettiği yere getirerek yapın, Kasımpaşa’yı
değil. Önce Sakarya’nın çocuklarına hak ettiği değeri verin. Sakarya’da 73 bin
öğrenciye TOKİ kanalıyla yurtlar yaparak hak ettikleri yerde yaşatın.
Çocukların hayati tehlikeyle çok katlı binalarda yaşamasını bundan sonra
engelleyin.
İktidar,
bireyleri için, yurttaşları için, kendi çocukları için vardır, yandaşları için
değil.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Özkoç.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Konuşmacı, Genel Başkanımızı itham eder bir şekilde, diktatör
olduğunu niteleyerek bir konuşma yaptı, statlar üzerinden; izin verirseniz
sataşmadan cevap vermek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Elitaş.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on ikinci tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Burada konuşan
değerli milletvekilim stat adlarından diktatörlük çağrışımı yapmaya çalıştı.
Sayın Başbakanın Kasımpaşa doğumlu olması, Kasımpaşa Stadı’nın da Recep Tayyip
Erdoğan Stadı olarak değerlendirilmesinin bir diktatörlük unsuru olduğunu ifade
etmeye çalıştı. Yani, her stadyuma ismi verilenleri diktatör olarak nitelemeye
kalkarsak, mesela, Kayseri’de Kadir Has Stadyumu var, Şehit Kamil Ocak Stadyumu
var Gaziantep’te.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Kadir Has parasıyla yaptırdı yalnız.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – İnönü Stadyumu var.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – İnönü Stadyumu var, Trabzon’da Avni Aker Stadyumu var, İstanbul’da
İnönü Stadyumu var.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Hayatta mı bunlar?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – Ankara’da İnönü Stadyumu var.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Türkiye’deki 50 vilayette Atatürk Stadyumu var.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya ) - Atatürk’le aynı kefeye mi koyuyorsun?
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) – Kim kimi Atatürk’le kıyaslıyor? Ayıp be!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Yani, stat isimleriyle ilgili eğer bir şeyi diktatörlükle
vurgulamaya kalktığınız zaman büyük hata yaparsınız.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) – Atatürk’le kimi kıyaslıyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Siyaseti edebiyle, adabıyla yapmamız gerekir yani bükemediğiniz
bileği “diktatör” diye nitelendirmek…
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) – Bükülecek, göreceksiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) –…maalesef, Cumhuriyet Halk Partili bazı milletvekillerinin burada
genel üslubu hâline geldi.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) – Az kaldı, az!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, bugün Türk sporuna yapılan olimpiyat stadı
niteliğinde statları 30 büyük şehrimize kazandıran bir iktidarı alkışlamak
yerine “diktatörlük” olarak suçlamak büyük bir aymazlıktır diye düşünüyorum. O
anlamda, kalkıp da burada Sakarya’dan, Sakaryaspordan ve dün bizden istifa
etmiş bir milletvekilinin adını kullanıp basit bir siyaset üslubu, maalesef…
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sakaryalı olduğu için kullanıyor. Adam Sakaryaspordan yetişti.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …sizlere yakışmıyor, ana muhalefet partisinin temsilcisine
yakışmıyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Ya, daha çok istifa edecekler var Elitaş. Hangisini savunacaksın?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Açık söylüyorum: Stat isimlerini, eğer verilen kişileri diktatör
olarak sınıfladığınız takdirde bumerang gibi geri teper, size vurur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Elitaş.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz
Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) – Aymazlıkla suçladığı için söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Özkoç.
Lütfen, yeni
sataşmalara mahal vermeyiniz.
Buyurunuz.
4.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) – Değerli milletvekilleri, konuşmalarımda genellikle saygısızlık
etmemeye çalışırım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Çok saygılı konuşuyorsun, doğru!
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisinde, kendi üslubum içerisinde, milletin
bana verdiği yetkiyi kullanmaya çalışıyorum. Benim sözlerimi saygısızlık olarak
algılıyorsanız, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuyla bugünkü Başbakanı aynı
kefeye koymanın hangi saygı olduğunu size iade ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Siz aynı kefeye koyuyorsunuz.
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) – Siz, gerçekten Başbakana ve Genel Başkanınıza saygı ve sevgi
duyuyor olabilirsiniz. Her hükûmette her genel başkana karşı bunu anlayışla
karşılıyor olabiliriz. Biz kendi çerçevemiz içerisinde eleştirilerimizi
yapacağız ve tahammül edeceksiniz. Ama sizden rica ediyoruz, her ulusun
gerçekten bağlı olduğu ve o ulusun değer verdiği kahramanları vardır. Bu ulusun
bir kurucusu vardır ve bu ulusun kurucusu için dünyada sözü geçen liderler “Yüz
yılda bir çıkar o da maalesef Türkiye’de çıkmıştır.” diye (CHP sıralarından
alkışlar) gururla tarihe adını yazdırdıkları Mustafa Kemal Atatürk’le Genel
Başkanınızı “Aynı stadyumda adları vardır, stadyuma adları verilmiştir.” diye
bahsederek, aynı örnek içerisinde kullanmanız dahi doğru değildir. Bana söz
söyleyebilirsiniz, başka şekilde beni hatalı bulabilirsiniz ama verdiğiniz
örnek ne bu Meclisin ne de bu ülkenin kurucusunun hak ettiği bir sıfat
değildir.
Saygılarımla arz
ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Demagoji yapıyorsun, sözün nereye gittiği belli.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Özkoç.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan
2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277,
3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
(Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2014 yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerinde Spor Genel Müdürlüğünün bütçesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Ben de sözlerime
başlamadan önce, 2012 yılında kurumun yaptığı harcama ve işlemleri gerektiği
gibi denetleyemedim çünkü siyasi iktidarın yönlendirmesiyle Sayıştay üst
yönetimi Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdiği raporları budadı. Milletimin
bana verdiği bütçe hakkını kullanarak vatandaşımın ödediği vergilerin usulüne
uygun olarak harcanıp harcanmadığını tespit etmem, Hükûmet ve Sayıştay üst
yönetimi tarafından engellenmiştir. Sözlerime bu durumu protesto ederek
başlamak istiyorum.
Yine, devamla,
geçen hafta içerisinde vefat eden 1992-2000 yılları arasında Türkiye Futbol
Federasyonu yönetim kurulu üyeliği, 2000-2004 yılları arasında Türkiye Futbol
Federasyonu Başkan Vekilliği yapan, amatör sporlara önem veren, Türkiye Amatör
Spor Kulüpleri Konfederasyonu Başkanlığını da yapan ve spora önemli hizmetleri
bulunan Sayın Orhan Saka’yı rahmetle anıyor ve Türk sporuna başsağlığı
diliyorum.
Sevgili
milletvekilleri, Sayın Gençlik ve Spor Bakanı, her konuşmasında, Türkiye’yi
âdeta tesis inşaatına çevirdiğini ve tesisleşmeyle ilgili altyapıyı bitirmeden
insana yapılacak yatırımı sportif performansa çevirmenin mümkün olmadığını
vurgulamaktadır. Elbette, her konuda olduğu gibi, spor konusunda da yapılan her
yatırım insana yapılan yatırımdır. Spor denilince akla yalnızca futbol
gelmemelidir. Ne var ki ülkemizde spor denince öncelikle akla gelen futbol
olmaktadır. Bunun böyle algılanması doğaldır çünkü futbol bir gösteri sporu
olmasının yanı sıra aynı zamanda endüstridir, bugün futbol endüstrisiyle,
ülkeler aynı zamanda tanıtımını da yapmaktadırlar, buraya kadar doğru.
Ancak, 76 milyon
nüfusa sahip ülkemizde 2002-2013 yılları arasında lisanslı sporcu sayısının 4
milyon 687 bin 862 olduğu belirtilirken, bu sporcuların branşlara göre
dağılımını artırmak ve başarı sağlamalarına yönelik olarak politikalar
geliştirilmiş midir? Örnek olarak sıralarsak, erken çocukluk eğitiminden
başlamak üzere, tüm eğitim kademelerinde spor eğitimi, içerik ve uygulamalar
olarak iyileştirilmiş midir? Sağlıklı ve hareketli bir yaşamın gereği olarak
toplumda spor yapma kültürünün yerleştirilmesi, spor hizmetlerinin kalitesi ve
çeşitliliği artırılarak sporun geniş kitlelere yaygınlaştırılması ve başarılı
sporcular yetiştirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmış mıdır ya da
yapılmakta mıdır? Vatandaşların fiziksel hareketliliğini teşvik edecek
programlar geliştirilmiş midir? Uygun rekreasyon alanları oluşturulmuş mudur?
Spor tesislerinin yapımı ve işletiminde, başta kamu-özel iş birliği modeli
olmak üzere, alternatif finansman ve işletme modelleri hayata geçirilmiş midir?
Kamuya ait tüm spor tesisleri bütün vatandaşların kullanımına açık hâle
getirilmiş midir? Spor hekim ihtiyacının ne kadar olduğu tespit edilmiş midir?
Uluslararası düzeyde başarılı sporcular yetiştirebilmek için sporcu seçme,
yönlendirme ve normlaştırma sistemleri geliştirilmiş midir? Uygun fiziksel altyapı geliştirilerek ve
yeterli donanıma sahip antrenör desteği sağlanmış mıdır?
Bütün bunları
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü hayata geçirmek durumundadır. Yoksa “Şu kadar
tesis yaptık.” derken bütün bu sorulara da cevap verilmelidir. Temel hedef,
sporu geliştirerek başarıyı artırmak ise günübirlik değil, kalıcı ve sürdürülebilir
bir anlayışla spora yatırım yapılmalıdır ama ne yazık ki ülkemizde spor el
yordamıyla gitmektedir. Bunun en bariz göstergesi de Türkiye Futbol Federasyonu
dışında 57’si bağımsız, 4’ü bağlı olmak üzere toplam 61 spor federasyonu
faaliyet gösterirken bu federasyonlardan Spor Genel Müdürlüğü bütçesinden, Spor
Toto Teşkilatı yardımlarından kaynak aktarılarak faaliyetlerini sürdürmeleri
istenmektedir.
Sayın Bakanımız,
Futbol Federasyonu dâhil olmak üzere bütün federasyonlar kan ağlamaktadırlar ve
Hükûmete bağlı olarak başarı sağlamaya çalışmaktadırlar. O nedenle, bunların
özerk olduğunu söylemek anlamsızdır. Bunların sözde özerk ama özde Hükûmete
bağlı olması başarıyı getirmemektedir. Bunlara kendi bütçelerini, kendi
ayakları üzerinde durmalarını sağlayacak bütçeleri bir an önce hayata geçirmek
durumundasınız.
Bugün
bakıldığında spor kulüpleri hâlen 5253 sayılı Dernekler Kanunu ve 4721 sayılı
Medeni Yasa hükümleriyle yönetilmektedir. Spor kulüpleri herhangi bir dernekle
aynı statüdedir. Oysa, acilen, spor
kulüplerinin kendi yasalarının çıkarılması gerekmektedir. Böyle bir yasa
tasarısının Gençlik ve Spor Müdürlüğü ile Türkiye Futbol Federasyonu tarafından
hazırlanmış olduğu bilinmekte ancak akıbeti bilinmemektedir.
Sayın Bakan,
değerli milletvekilleri; bugün, spora hizmet eden yönetici, amatör antrenörü,
amatör sporcu ve yan unsurların sağlık sorunları çoktur ve sağlık sigortaları
yoktur. Her ne kadar Sağlık Bakanlığı ile Spor Bakanlığı arasında yapılan
protokolle sporcuların tedavileri için kısmen rahatlama sağlanmış görülse bile
kalıcı sağlık güvencesine kavuşturulamamıştır.
Sayın Bakan, ülke
sporunun sorunları o kadar çok ki saymakla bitiremeyiz ama vaktimiz
elverdiğince saymaya, anlatmaya devam edelim.
Örneğin, amatör
sporun ve kulüplerin sorunlarına da değinecek olursak önemli sorunlardan
önceliklisi tesis eksikliğidir. Amatör takımlarımızın maç ve idman yapacağı
ortam yetersizdir. Müsabaka oynanan sahalarda sakatlanmalara ve her türlü
sağlık sorunlarına karşı ambulans ve sağlık elemanlarının hazır olmaları
gerekmektedir. Yeterli güvenlik önlemleri alınmamaktadır.
Amatör spor
kulüplerimizin tesis sorunlarının yanı sıra vize, filiz lisans ve transfer
bedellerinin, bütçelerine göre yüksek olması, kulüplerimiz için çok ciddi
sıkıntılar yaratmaktadır. Amatör spor kulüpleri sponsor bulamamaktadır. Sponsor
yasası vardır ancak sponsor olmak isteyenler, amatör sporlara destek
vermemektedir.
Her ne kadar 5393
ile 6360 sayılı Yasalarda “Belediyeler sporu teşvik için gerekli maddi ve ayni
yardım yapar.” deniyorsa da, belediyeler kendi takımlarına bunu kullandırmakta
ve sınırları içindeki diğer takımlara eşit olarak kullandırmamaktadırlar.
Ulaşımları da
ayrı bir derttir. Takımların haftada iki idman, bir maç yaptığını düşünürsek
ulaşım bedeli olarak 200 lira vermektedirler haftada ve bu parayı amatör kulüp
yöneticileri ya cebinden vermektedirler ya da bakkaldan, manavdan, kasaptan
karşılayarak bu maçlara gitmektedirler.
O nedenle, sayın
milletvekilleri, buradan, fedakârca, bu toplumun gençleri için gayret sarf eden
amatör spor kulüp yöneticilerini kutluyor ve tebrik ediyorum. Sağ olsunlar, var
olsunlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, tesis yapmakla övünen Sayın Bakan, dünyanın döndüğünü söylüyor
ama içinde dönen sorunlardan bahsetmiyor. Şöyle ki: Son yıllarda spor
tesislerinin rant kapısı hâline geldiğini söylemiyor. Biraz önce değerli
milletvekili arkadaşım da söyledi, şehir merkezlerindeki saha ve statlar
TOKİ’ye devredilmekte, buralara konut ve iş merkezleri yapılmaktadır. İnsanlar
kilometrelerce uzağa spor yapmaya, izlemeye gitmek zorunda bırakılmaktadırlar.
Bu modern
statlarda on beş günde bir müsabaka oynanmakta ve diğer günler atıl vaziyette
beklemektedirler. Oysa şehir merkezindeki spor tesisleri, yaşayan tesislerdir.
Buralar, statların yanında manavlara, bakkallara, seyyar satıcılara bir
ekonomik girdi de sağlar ve bir hareket olurdu ve insanlar stada yürüyerek
gider ve orada maçları izlerlerdi. Eğitimde taşımalı sistemi getirdi bu
Hükûmet, şimdi Sayın Bakan da sağ olsun, sporda taşımalı sistemi getirdi.
Artık, insanları statlara on beş yirmi kilometrelik yere götürüp getirerek
taşıyacaklardır ve bunun en bariz örneği de Trabzon’da yaşanmaktadır. Trabzon’a
stat yapıyoruz diyen Hükûmet, neye karşılık yapıyor bunu? Amatörlerin mabedi
sayılan Yavuz Selim Stadı’nı, Avni Aker’i ve yanı sıra Orman Lojmanlarını, Spor
Salonu ile Akçaabat Fatih Stadı’nın yerlerini imara açarak, TOKİ’yle protokol
yaparak, konut yapmak üzere devrederek dolgu alanı üzerine Trabzon’a Akyazı
Stadı’nı yapıyorlar, tebrik ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan,
ayrıca, süremiz daralıyor ama üç önemli konuya da dikkatinizi çekmek istiyorum.
Birincisi: Profesyonel futbol liginde mücadele ederken amatör lige düşen
kulüplerimizin birikmiş prim borçlarını acilen silmeniz gerekiyor, onların
hareket sahasını genişletmek için. Onun için, 5510 sayılı Yasa’ya ilave etmemiz
gerekiyor.
İkincisi:
Müsabakada görev yapan hakem, gözlemci ve temsilcilerin yanı sıra saha
komiserleri de görev yapmaktadırlar. Ancak 6222 sayılı Yasa’nın 20’nci
maddesinde gözlemci, hakem ve temsilci sayılmasına rağmen, saha komiserleri
sayılmamaktadır ve bunlar çok düşük bir maliyetle maç başı 17 lira alarak maçlara
gidip görev yapmaya çalışmaktadırlar. Bu konuyu da acilen gözden geçirmeniz
gerekiyor.
Üçüncü olarak: 15
bin spor yöneticisi ve antrenörlük mezunu varken 2010-2012 yılları arasında
verdiğiniz kadro sayısı 41 ve bu yıl da yapmış olduğunuz sınavda bu mezunlardan
10 kişi için sınav açtınız. Bu, sizce yeterli midir?
Sayın Bakanım,
sahada alın teriyle mücadele eden insanlar, kulüpler, futbolcular, oyuncular
var. Kulüplerin haklarına, sporcuların emeklerine ve bunların sahada gösterdiği
mücadeleye karşı, bilhassa Türkiye Futbol Federasyonunca adalet anlayışı
içerisinde sahip çıkılmalı ve hukuk uygulanmalıdır. Ancak Futbol Federasyonu
Başkanı, dün akşam yapmış olduğu konuşmada “Şike dosyası kapandı.” demiştir
ancak Trabzonluların vicdanında ve kamuoyunun vicdanında bu kapanmamıştır.
Ben 2014
bütçesinin Spor Genel Müdürlüğüne ve Gençlik ve Spor Bakanlığına hayırlı
olmasını diliyorum. 920 milyon 749 bin TL’yle Spor Genel Müdürlüğünün neler
yapabileceğini yakinen takip edip bileceğiz.
Hayırlı olsun
diyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Canalioğlu.
Ankara
Milletvekili Bülent Kuşoğlu… (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Kuşoğlu.
CHP GRUBU ADINA
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi bütçeleri üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum bu vesileyle.
“Maliye Bakanlığı
bütçesi” dedim, Maliye Bakanlığı demek devlet bütçesi demek, devletle ilgili
olarak söz almış bulunuyorum bir anlamda. Çünkü maliye bakanlıkları yoksa
devlet de yoktur, hatta maliye bakanlıkları devletten önce kurulan
bakanlıklardır, çalışmaya başlayan bakanlıklardır, devletle eş değer olan
bakanlıklardır.
Biraz önce,
iktidar partisine mensup Değerli Milletvekili Sayın Demiröz dedi ki:
“Siyasetten arındırılmış bir Maliye Bakanlığı.” Evet, siyasetten arındırılması
gereken bir Maliye Bakanlığı; ben de ona katılıyorum. Maliye bakanlıklarının
siyasetten arındırılması gerekir ama maalesef bu dönem, Maliye Bakanlığının hem
devlet olma niteliği yok oldu hem de siyasetten arındırılmadı. Maalesef
siyasetin oyuncağı hâline getirildi, maalesef diyorum. Maalesef, bunu üzülerek söylüyorum,
benim de içinden yetiştiğim bir Bakanlığın böyle olmaması gerekirdi. Bunun için
Sayın Bakanı ve “staff”ını suçlamıyorum ama Başbakanlığın, genel olarak
iktidarın bu konudaki tutumunu doğru bulmak maalesef mümkün değil.
Yani en başta
yapılan, çok başarılı olan cumhuriyet kurumları olan Hesap Uzmanları Kurulunun,
maliye müfettişliği ve gelirler kontrolörlüğünün kaldırılmasıydı. Bugün, Gelir
İdaresi Başkanlığının denetim birimi yok, böyle bir şey olamaz. Gelir İdaresi
Başkanlığı gibi bir kurumun denetim birimi yok, denetim yapamıyor. Bağımsız
olması gereken bir kurum denetim yapamaz vaziyette. Böyle bir Maliye Bakanlığı,
böyle bir Gelir İdaresi, böyle bir anlayış olamaz değerli arkadaşlar. Bu, çok
önemli bir husus.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) – Denetlenince kokusu çıkacak, kokusu.
BÜLENT KUŞOĞLU
(Devamla) - Şimdi, birçok denetim yapılıyor. Bu denetimlerin ben Maliye
Bakanlığından yönlendirildiğini düşünemiyorum, hepsi siyasi denetimler.
Başarısız bir şekilde denetim yapılıyor ama iş dünyasına müthiş bir korku
salınmış vaziyette. Maliye Bakanlığının böyle bir anlayışı, devletin böyle bir
anlayışı asla olamaz, olmamalıdır. Yani sadece denetim birimiyle ilgili değil,
geçen dönem gelir ve kurumlar vergilerini birleştiren bir kanun tasarısı, Sayın
Bakanca Plan ve Bütçe Komisyonuna sunuldu. Biraz önce bahsettiğim gibi Vedat
Bey de onun Alt Komisyon Başkanı. Alt Komisyon çalışmalarına başladık ama hâlen
devam edemiyoruz. Büyük ihtimalle geri çekildi ama Maliye Bakanlığının bundan
haberi yok, Başbakanlık tarafından geri çekiliyor ya da bekletiliyor. Yani,
Maliye Bakanlığı böyle bir durumda olacak Bakanlık değildir arkadaşlar,
olmaması gerekir.
Millî emlak
kiralamaları veya satın almaları, Başbakanlığın iznine bağlı yani Maliye Bakanlığının gücü yetmiyor,
Maliye Bakanlığı bu konuda yeteri kadar inisiyatif kullanamıyor. E tabii, bir
yığın da kuyruk söz konusu, bir yığın bekleme söz konusu; vatandaşın, iş
dünyasının mağdur edilmesi söz konusu. Maalesef bunları yaşıyoruz.
Varlık barışı
yani en son yapılan… Galiba bu dönemde, bu iktidar döneminde sekize yakın af
kanunu getirildi -ki Maliye Bakanlığının bunu kabul etmesi mümkün değil-
bunlardan bir tanesi de varlık barışı. 70 milyara yakın bir beyan söz konusu;
10 milyar lira getirildi, 209 milyon lira Maliye Bakanlığınca alındı, tahsil
edildi. 209 milyon lira için Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarıyla oynadık. Kimse
para getirmedi demektir bu. 10 milyar lira için, 209 milyon lira için Maliye
Bakanlığının vergi egemenliğiyle oynanmasını anlamak mümkün değildir, bunu
kimse de savunamaz.
Bu Sayıştay
raporları bu birkaç senenin konusu. Bu konuda da Maliye Bakanlığının çok büyük
bir ihmali vardır değerli arkadaşlarım. Düşünebiliyor musunuz, 5018 sayılı
Kanun -Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu- 2005 yılında yürürlüğe giriyor,
2003 yılında çıkan bu kanuna iki sene de hazırlık süresi veriliyor. Diyor ki:
“Maliye Bakanlığı, Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi bununla ilgili
gerekli hazırlığı yapsın.” Ama maalesef 2005’ten bugüne kadar bu hazırlıklar
yapılamıyor. Bugün komisyonda yaşadık, Maliye Bakanlığı ile Sayıştay suçu
birbirlerine atıyorlar. Hazırlanan yönetmelik, Maliye Bakanlığının bilgisi
dışında hazırlanmış. Sayıştay diyor ki: “Hayır, biz kanuna göre hazırladık, her
şey kanuna uygundur.” Ve bugün denetim yapılamamasının, gerçek anlamda Sayıştay
denetimi yapılamamasının bu ülkede sorumlularından bir tanesi de Maliye
Bakanlığı olarak ortaya çıkıyor. Bu da çok çok çok çok üzüntü verici bir durum
maalesef. Sayıştay denetimi sonuç olarak basit bir hadise değil, bir bütçe
hakkı, sonuç olarak halkın iradesini gösterememesidir, basite alınacak bir konu
değil ama maalesef, bu sorunu, sıkıntıyı yaşadık.
Tabii, sadece
Sayıştay raporlarıyla ilgili değil, Maliye Bakanlığı, bütçeyle ilgili olarak da
maalesef, burada iyi niyetli değil. Ödenek üstü harcama 15 milyar lira değerli
arkadaşlarım 2012’yle ilgili olarak. 15 milyar lira ödenek üstü harcama var ve
Maliye Bakanlığına yedek ödenekten verilen yetki 665 milyon lira olduğu hâlde
2012 Bütçe Kanunu’nda, ne kadar kullanmış Maliye Bakanlığı yedek ödenekteki
yetkisini biliyor musunuz? 31 milyar lira olarak kullanmış. 665 milyon lira
nerede, 31 milyar… Ama, yıl sonunda sıfırlamış. Yıl içerisinde, bunları
personel harcaması, işte “Doğal afetlerde kullanıyorum.” vesaire diye alıyor,
her yerde kullanıyor, ondan sonra da yıl sonunda sıfırlıyor. Böyle bir bütçe
olmaz, böyle bir bütçe anlayışı olmaz, böyle bir Maliye Bakanlığı olmaz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu, ek bütçe yapılmasını gerektiren bir durumun istismar
edilmesidir, tamamen böyledir, bunu Maliye Bakanlığının yapmaması lazım. Yani,
herkes yapar ama Maliye Bakanlığı yapmaz. Bakın, birçok bakanlığı
kaldırabilirsiniz, 20 küsur bakanlığın çoğunu kaldırabilirsiniz ama Maliye
Bakanlığını kaldıramazsınız. Maliye Bakanlığı, baştan dediğim gibi, devlettir,
devlet kurallarıyla çalışmak zorundadır, kuralı koydu mu uyması gereken
bakanlıktır. Böyle bir şey olabilir mi? Kendisi, bütçeyi istismar eden bakanlık
durumuna düşüyor.
Şimdi, bugün bir
başka iktidar söz konusu olsaydı, 2012 yılının kesin hesabını bugün
onaylamasaydı, bakanlık bürokratlarının durumu ne olurdu? Bir başka bakanlığın
yani 2012 yılındaki iktidarın -bu sene bir başka iktidar varken- kesin hesabını
onaylamasa ve soruşturma açsa ne olur Bakanlığın durumu, bürokratların durumu?
Bunlar dikkat edilmesi gereken hususlar, bunlar boşlukta olan hususlardır.
Bunları Plan ve Bütçe Komisyonunda da söyledik, “Bu boşluğun doldurulması
gerekir.” dedik, hâlen bunlar yapılamıyor.
Sayıştay denetimi
cari yıl içerisinde yapılır değerli arkadaşlarım, yani zamanında yapılır.
2013’ün denetimi, 2013 yılında kurulacak olan bir komisyon tarafından veya Plan
ve Bütçe Komisyonu içerisindeki bir alt komisyon tarafından Sayıştay
denetçileriyle birlikte yapılır, onların çalışmalarına gözetmen olarak
katılınır. Bütün dünyada da aşağı yukarı böyle yapılmaktadır, sonradan
yapılmaz. Sonradan yapıldığı zaman, şimdi olduğu gibi “Efendim, yargıya intikal
edenler var, Meclise göndermiyoruz. Efendim, kendilerine sorduk, düzeltecekler,
onları da göndermiyoruz.” denir.
Bakın, Maliye
Bakanlığıyla ilgili Sayıştay denetçilerinin yaptığı raporda 35 vurgulanacak
husus var yani 35 eleştiri hususu var ama 14 tanesi Sayıştay raporuyla Meclise
bildirilmiş, bize bildirilmiş. Onlar da kırpılmış vaziyette ve birçoğunda
“Efendim, haklısınız ama 2014’te düzeltilecektir.” diyor. Peki, o 2013’teki
yanlışlık ne olacak? 2012’deki yanlışlık ne olacak? Bunlara değinilmiyor. Böyle
bir şey olabilir mi? Böyle bir denetim anlayışı olabilir mi? Buna Maliye
Bakanlığı seyirci kalabilir mi?
Bakın, Global
Financial Integrity (GFI), Küresel Finansal Dürüstlük Örgütü diye bir örgüt
var, bu bir rapor yayınladı geçen cuma günü. Bu örgütün, Küresel Finansal
Dürüstlük Örgütünün amacı yolsuzluklara karşı uluslararası bir duyarlılık
oluşturmak. Geçen cuma günü açıklanan verilere göre -bu, 2011’den beri bu
çalışmaları yapıyor- 2011’de -en son 2011 verileri var- 10,2 milyar dolar
Türkiye’den kaçırılmış vaziyette, tespit edilen rakam. 10,2 milyar dolar
Türkiye’den kaçırılmış vaziyette ve Türkiye’den 2001’le 2011 arasında 37 milyar
dolar para çıkışı var; 37 milyar dolar!
Biz diyoruz ki:
“Doğrudan yatırımlar bu dönemde arttı.” Hayır, bu dönemde doğrudan yatırımlar
arttığı kadar Türkiye’den kaçırılan para da arttı, yani yolsuzluklar da arttı.
(CHP sıralarından alkışlar) Bunu da görmemiz lazım; yolsuzluklar arttı bakın ve
buna seyirci kalıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, 2011’den beri küçülmeye başladık. Geçen sene 2,2; bu sene 3,5-4
civarında bir büyüme tahmin ediyoruz ki bu tabii, Türkiye için ihtiyaç olan
7’nin çok altında bir büyüme, büyük bir sıkıntı getirecek. Bunu, özellikle
mükellef sayısındaki durum da net olarak gösteriyor. Maalesef, bazı sayıları
vereceğim: Mükellef sayısında son yıllarda bayağı bir düşüş söz konusu. Gelir
vergisi faal mükellef sayısı mesela 2002 Ekiminde 1 milyon 741 iken 2012
Ekiminde 1 milyon 765 bin, 2013 Ekiminde de 1 milyon 800 bine ulaşmış. Bir
artış yok. Bu, düzeltmelerle beraber dikkate alındığında hiçbir şey değil.
Kurumlar
vergisinde de aynı şekilde; hatta bir düşüş var kurumlar vergisi faal mükellef
sayılarında. 2002 Ekiminde 583 bin olan faal mükellef sayısı 2012 Ekiminde 663
bine çıkmış, 2013 Ekiminde düşmüş, 662.380’e düşmüş. Yani büyük sıkıntılar var.
Bir de çok acele
olarak şunu söyleyeyim, Maliye Bakanlığının dikkat etmesi gereken bir husus:
Sayın Bakan da sunumunda millî eğitim harcamalarının artırıldığını söyledi.
Millî eğitim harcamaları artıyor ama öğrenci sayısı arttığı için öğretmen
sayısı da artıyor, bina sayısı da artıyor, ona paralel olarak önemli bir artış
var ama ben size bir rakam vereyim; Bu dönem özellikle MİT ve Emniyet
harcamaları artıyor. Bakın, MİT'in -2006’dan sonra Başbakanlık bütçesinden
çıkarıldı- 352 milyon lira olan 2006’daki rakamı binde 20’ymiş, şimdi 0,24’e
çıkmış. Emniyetin 2002’de 2 milyar 430 milyon olan bütçesi, yüzde 2,48’den
2014’te 3,79’a çıkmış. Bu, enteresan değil midir? Askerî harcamalar azalıyor
nispeten ama Millî Savunma ve Emniyet harcamaları artıyor ve buna Maliye
Bakanlığı da seyirci kalıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU
(Devamla) - Hâlbuki bütçenin dağılımıyla ilgili olarak Maliye Bakanlığının çok
daha fazla etkili olması gerekir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, Maliyeyle ilgili olarak söylenmesi gerekenler çok ama şimdilik bu
kadarla iktifa edelim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Kuşoğlu.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN -
Buyurunuz Sayın Demiröz.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Sayın Kuşoğlu konuşmasında yeni gelir vergisi tasarısının Hükûmet
tarafından geri çekildiğini ifade etti. Alt Komisyon Başkanı olarak bir
açıklama yapmak istiyorum çünkü kamuoyunu yanlış bilgilendiriyor.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) – Sayın Bakan cevap verir efendim, Hükûmet yetkilisi cevap versin
efendim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Hükûmet çekmiş, Alt Komisyon değil. “Hükûmet çekti.” diyor.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Hayır, yok öyle bir şey işte.
BAŞKAN – Düzeltme
hakkınızı söyleyin efendim.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Peki.
BAŞKAN - Söyleyin
yani orada.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Ben Alt Komisyon Başkanıyım.
KEMAL EKİNCİ
(Bursa) - Yok canım, çok memnun oldum.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Biz de memnun olduk efendim.
BAŞKAN – Lütfen
buyurunuz.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) – Haziran sonu itibarıyla Komisyonumuza tasarı gelmiştir Hükûmet
tasarısı olarak. Komisyonumuz, Alt Komisyonuna havale etmiş ve temmuzun ilk
günlerinde torba yasa nedeniyle bunu görüşme fırsatı bulamadık. Yeni dönemde de
bütçe çalışmaları başladı, bugüne kadar geldik. Eğer kendi Alt Komisyon
üyelerinizi verebilirseniz her gün toplanabiliriz. Önümüzdeki günlerde geniş
bir katılımla, sivil toplum kuruluşlarının, TÜRMOB’un, TOBB’un, hepsinin
bilgilerini alarak reform niteliğindeki bu kanunu inşallah yasalaştıracağız,
üst kurula çıkaracağız.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Demiröz.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) – Bahane çok, yolsuzluk çok, icraat yok!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Şimdi, Sayın Demiröz öyle bir açıklama yaptı ki sanki muhalefet,
Alt Komisyon üyelerini vermediği için Komisyon toplanamıyor gibi bir
değerlendirme yaptı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Hükûmetin çektiği açıklamasına benzer.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Bunun gerçekle hiçbir ilgisi yok. Alt Komisyon Başkanı gündemine
hâkimdir, toplantıyı duyurur, bildirir, o komisyon üyeleri de toplantıya gelir.
Yani, şimdi, bu “Eğer verebilirseniz biz toplanmaya hazırız.” beyanını doğru
bulmuyorum.
BAŞKAN – Konu
netleşmiştir Sayın Hamzaçebi.
Teşekkür ederiz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Hemen verelim yani.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Demiröz doğru söyledi, verin gelsinler. Hükûmetin çektiği
asılsızmış.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, ben de Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun alt
komisyon üyesiyim. Alt komisyon istendiği zaman toplanabilir. Bu bütçeden
sonra…
BAŞKAN – Bu
bilinen bir gerçek efendim.
Teşekkür
ediyoruz.
İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu…
Buyurunuz Sayın
Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye
Bakanlığının bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Maliye Bakanlığının bütçesiyle ilgili konuşmaya başlamadan
önce, bugün sabah bütün gazetelerde ve medya kuruluşlarında okuduğunuz üzere,
Türkiye’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kapsamlı bir yolsuzluk
soruşturmasının başlatıldığı…
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) – Yolsuzluklar bitmişti hani?
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) –…bu kapsamlı yolsuzluk soruşturması kapsamında, üç bakanın
çocuklarının gözaltına alındığı, tanınmış bazı iş adamlarının gözaltına
alındığı ve Halk Bankası Genel Müdürü dâhil, bazı bürokratların gözaltına
alındığı bilgileri basında yer almaktadır.
Öncelikle şunu
söyleyeyim: Biz hiç kimsenin gözaltına alınmasıyla ilgili sevinmeyiz. Umuyorum
ki herkesin hakkını, hukukunu koruyacak bir süreç işler ve yine umuyorum ki
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan bu soruşturma, birtakım
grupların siyasi çatışmaları içerisinde birbirlerine şantaj olarak kullanılmaz
ama bu ülkenin onlarca yıldır süren en önemli problemi olan yolsuzluk ve yetim
hakkının yenilmesine engel olacak bir süreç başlar diye düşünüyorum. Ben eminim
ki şu an Parlamentoda bulunan dört parti de yetimin hakkının yenilmesi, gelir
ve kaynak dağılımının bozulması, insanların emeklerinin sömürülmesi konusunda
gayret gösterecek tüm adli ve idari görevleri siyasal olarak destekleyecektir
ve yine umuyorum ki iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi, bu süreci
doğru dürüst götürebilmesi amacıyla yargı ve emniyet organlarına gerekli her
türlü desteği yapacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bugün İstanbul’da başlayan yolsuzluk süreci, bizim için yeni
bir süreç değil. Biz yolsuzlukların olduğunu İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının yürüttüğü tutuklamalardan öğrenmedik. Yaklaşık iki buçuk
yıldır, bu kürsüde, bugünkü tutuklama konuları da dâhil olmak üzere,
Türkiye'nin millî gelirini düşüren,
Türkiye’de kaynak dağılımını bozan, Türkiye’de ezilenin hakkını devlet
eliyle ezenlere transfer eden sistemi anlatmaya çalıştık.
Bugün bunun kilit
kurumlarından biri olan Maliye Bakanlığının bütçesi üzerinde konuşacağız ama
Maliye Bakanlığının bir bütçesi yok, en azından Sayıştay öyle diyor. Sayıştay
şöyle diyor: “Bana bütçesini ispat edemedikleri için, bana rapor ve tabloları
gönderemedikleri için ben görüş bildiremedim.” Şimdi, Maliye Bakanlığı nasıl
bir bakanlık? Sadece kendi hesabını değil, bütün devletin hesabını tutması
gereken bir bakanlık ama Sayıştay yani anayasal denetim kuruluşu, bu Bakanlığın
bir hesabının olmadığını söylüyor. Aslında bu Bakanlığın bir hesabı ve bütçesi
var ama Sayıştaya hesap veremiyor ve bunun arkasında, çok karanlık, çok
korkutucu, bugün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında yürütülen soruşturmadan
daha ağır iddialar var değerli arkadaşlar. Çünkü, bu görmüş olduğunuz Maliye
Bakanının, bağlı ve ilgili kuruluş olan Gelir İdaresi Başkanlığının “vergi
uzlaşması” diye bir silahı var. Buna “silah” diyorum çünkü bu, bir hukuki
enstrüman olarak kullanılmıyor değerli arkadaşlar ve Sayıştayla ilgili sorun da
bu silahın haksız kullanılması iddiasıyla ilgili ortaya çıkıyor. Sayıştay,
anayasal kurum olarak her türlü gizli bilgi, belgeyi görme hakkına sahip olan,
devletin bütün işlemlerini denetleme hakkına sahip olan Sayıştay, bu vergi
uzlaşmalarını incelemek istiyor. Öncelikle küçük mükelleflerin vergi
incelemesini, vergi uzlaşmasını Sayıştaya inceletiyorlar ancak ne zaman ki
büyük mükelleflerin vergi uzlaşmalarını incelemek istediğinde Sayıştay, bu
bilgi ve belgeler Sayın Bakan ve bürokratları tarafından Sayıştaya verilmiyor.
Daha sonra öğreniyoruz ki, bize gönderilmemiş olan gizli Sayıştay raporundan,
Sayıştayda budanmadan önceki hâlinden öğreniyoruz ki Sayıştaya makro rakamlar
veriliyor. Sayıştaya verilen makro rakamlar da bu ülkedeki çürümeyi göz önüne
koyuyor çünkü Sayıştaydaki uzlaşmalara ilişkin tespitler şunu söylüyor: Küçük
mükelleflerle yapılan vergi uzlaşmalarında küçük mükelleflerin beli kırılmış.
Bu küçük mükelleflerin vergilerinin yüzde 90’ı bu mükelleflerden zorla alınmış.
Ancak, Maliye Bakanlığının merkezinde kurulan ve 3 milyon lira ve fazlası
vergiyi inceleyen, büyük mükellefleri inceleyen Vergi Uzlaşma Komisyonu’nda
vergilerin yüzde 90’ı silinmiş değerli arkadaşlar, vergi cezalarının tamamı
silinmiş değerli arkadaşlar.
Daha sonra,
Maliye bürokratları içerisinde Adalet ve Kalkınma Partisinin atadığı dürüst
muhafazakâr bürokratlar bize bir ihbar dilekçesi gönderiyor. Bu, 4 sayfalık bir
ihbar dilekçesi. Bu ihbar dilekçesinin içerisindeki yazılış üslubundan,
baktığınızda, içeride bütün konulara vâkıf bürokratların yazdığı anlaşılıyor ve
bu ihbar dilekçesi şunu söylüyor: “Bu, Türkiye’de deprem etkisi yaratacak şiddette,
muhafazakâr geçinen bürokratlara dair bir ihbardır.”
Ben, bunu Sayın
Maliye Bakanına defaaten sordum. Sayın Maliye Bakanına kamu ihalelerini de
sordum. Sayın Maliye Bakanı, önce beni Bakan Yardımcısına gönderdi. Herkesin
bilmek hakkı olan, sadece milletvekillerinin değil, Ayşe teyzenin, Osman
amcanın, hepsinin bilmesi gereken kamu ihaleleriyle ilgili bilgiyi alamadım.
Bakan Yardımcısına gittim, beni çocuk gibi oyaladı. Kamu İhale Kurumunun
Başkanına gittim, sanırsınız cumhurbaşkanı edasıyla, vermek zorunda olduğu
bilgileri bana vermedi. Bu Kamu İhale Kurumunda yasayla yapılan yolsuzlukları,
yasa çıkarılarak yapılan yolsuzlukları bu kürsüde anlattım. Ben bunların
tamamını Maliye Bakanına sordum değerli arkadaşlar, şimdi bu kürsüden
soruyorum. En son, baktık çare yok, Twitter’dan sormaya başladık. Benim gibi
yüzlerce kişi Maliye Bakanına bu ağır soruları sorduğunda, Sayın Maliye Bakanı
Twitter’dan kedi resmi gönderiyordu. Şimdi biz burada Maliye Bakanıyla karşı
karşıyayız. Sayın Maliye Bakanına soruyorum: Sayıştay denetçileri, sizin
Bakanlığınızın ilgi alanında olan –siz “bağımsız” diyorsunuz, bağımsızlığını da
anlatırım ben size- vergi uzlaşmalarını incelemek istedi mi? Siz bu vergi
uzlaşmalarını Sayıştay denetçilerinin incelemesine açtınız mı? Eğer “gizli”,
“vergi gizliliği”, “vergi mahremiyeti” gerekçesini ortaya koyuyorsanız,
Ankara’daki küçük mükellefleri niye Sayıştaya incelettiniz? Bu vergi
mükellefiyetindeki gizlilik, mahremiyet, sadece, AKP’nin çok yakınındaki ihale
baronları için mi vardır? Buradaki ihbar mektubu ne diyor biliyor musunuz? Dört
şirketin adını vermiş, bu dört şirketin tamamı ihale baronu ve buradaki
bürokrat –diğer bürokratlar bu konuşmayı naklediyor- diyor ki: “Siz bazı
uzlaşmalarda rakamın sıfırlanmasının veya yüzde 90 oranında düşürülmesinin
sebebimucibini anlayamazsınız. Burada ulvi amaçlar vardır, bu ulvi amaçlara
zarar vermemek gerekiyor.”
Sayın Bakan,
ihale baronlarının vergisinin silinmesindeki ulvi amaçlar nedir acaba? Ve sayın
bürokratlar, sizin “ulvi amaçlar” diye sildiğiniz, vergi cezasını sıfıra
indirdiğiniz iş adamı, bugün gidin, 90 trilyona “Falcon 5X” marka bir uçak
almış, İstanbul-New York arasında kesintisiz uçabiliyor. İşte, o ulvi
amaçlarla, o iş adamı uçuyor!
Bir başka iş
adamının vergi cezası sıfırlanmış, vergi borcu yüzde 90 oranında silinmiş
değerli arkadaşlar. Kim bu firma? Ankara’da, hatırlar mısınız Kılıçdaroğlu ile
Gökçek arasındaki sayaç tartışmasını? İşte, o sayaçları, başta Gökçek olmak
üzere, AKP’li belediyelere fahiş fiyatlarla sattığı iddia edilen firma. (CHP
sıralarından alkışlar) Ve bu firmayla alakalı, yine bürokratlar kendi arasında
konuşurken şunu söylüyor, diyor ki: “(…) cemaatine üretmiş olduğu her sayaç
başına çok ciddi tutarlarda yardım yapmaktadır. Bu yardımı gözetmek gerekir.
(…) cemaatine tabi olan üst düzey bürokrat ise -bir üst düzey, en üst düzey
bürokratın adını veriyor- bundan başkası değildir.”
Değerli
arkadaşlar, cemaatler Allah’a ulaşmak üzere bir araya gelmiş, tarikatlar ona
giden bir yol olarak kabul edilir. Hiçbir tarikat, hiçbir cemaat, yüzyıllardır
Türkiye'de var olan cemaat, burada vergi uzlaşmalarında haksız ceza silmek için
yoktur değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Kul hakkı!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Haram olsun!
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) – Hiç kimse, kul hakkını yemek üzere, yetim hakkını yemek üzere,
vergilerimizi yağmalamak üzere bir araya gelemez. Ben eminim ki burada adı
geçen cemaatler de buna isyan edecektir, çünkü hiç kimsenin temiz duygularını,
kolunda 400 bin dolarlık saat olduğu iddia edilen bürokratlar -bu çakma da
olabilir, çakmaysa da ayıptır- bu şekilde kullanmamalıdır değerli arkadaşlar ve
Maliye Bakanı, TOKİ Bakanı, Enerji Bakanı, zamanında gelip bu Meclisi
bilgilendirmiş olsaydılar bu konuda, biz, bu belgeli iddialarımızı -bu bir
iddia, elimdeki mektup, onu söylüyorum, belgeleri de var ama- bilgilendirmiş
olsaydı, bugün Türkiye ekonomisi bu hâlde değildi.
Bugün bütün
milletimizin geleceği, bu yolsuzluklar dolayısıyla karanlık bir tehdit
altındadır. Bize düşen, bütün parlamenterlere düşen, bu yolsuzluklarla sonuna
kadar mücadele etmek, bedelini eğer -benim partim de dâhil- ödemesi gereken
varsa, bizlerin içine de girmiş olanlar varsa, herkese ödeterek bu ülkeyi
temizlemektir.
Ben hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdoğdu.
İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel… (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Yüksel.
CHP GRUBU ADINA
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
bütçeleri üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Konuşmama
başlamadan önce, asıl konuma girmeden önce, Sayın Bakanımdan, Maliye Bakanımdan
bir ricam olacak. Sayın Bakanım, siz bir köylü çocuğusunuz, 9 çocuklu bir
ailenin çocuğusunuz. Ben de bir köylü çocuğuyum. İlkokulu 5 sınıflı ve beş yıl
süreyle bir öğretmende okudum, tahmin ediyorum siz de öyle. Şu anda köylü
çocukları okula gidemiyorlar, şu anda köylü çocukları taşımalı eğitim
kaldırıldığı için traktör kasalarında, kamyon kasalarında, eşek sırtında okula
gitmektedirler. Millî Eğitim Bakanına sorduğumuzda başını öne eğmiştir, bir
yanıt verememiştir. Biz biliyoruz ki 120 trilyon gibi bir bütçe, siz kendisine
ek olarak ayırırsanız bu sorun çözülecektir. Bu arada, tabii, yüzde 630
bütçesinin arttığını söyleyen Millî Eğitim Bakanlığı bu parayı nereye harcıyor,
onu da sorarsanız iyi olur. Çünkü, okullara hizmetli vermemektedir, okullara
yakacak vermemektedir, taşımalı eğitime kaynak ayırmamaktadır, yurtlar
yapmamaktadır. Bu parayı nereye harcamaktadır, doğrusu, sorsanız iyi olur.
Değerli
milletvekilleri, 2011 yılı sonunda AKP Hükûmeti, bir kez daha Meclisi devre
dışı bırakarak, kanun hükmünde kararnameyle Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumunu oluşturma kararı almıştır. Aradan iki yıl geçmesine
rağmen bu kurul hâlen kuruluşunu tamamlayamamış, düzenleyici bir kurul vasfına
ulaşamamıştır. Kurum hâlen denetim standartlarının tamamını yayımlayamadığı
hâlde 1/12/2014’ten itibaren işletmelerin bir kısmı için, şirketlerin bir kısmı
için 31/12/2013 finansal tabloları dâhil bağımsız denetimden geçmek
zorunluluğunu getirmiştir. Bu standartlar ne zaman tamamlanacak, ne zaman
meslek personeli bu standartları çalışıp özümseyecek de uluslararası
geçerliliği olan bir denetimi başaracak? Yine kervan yolda düzülecek anlaşılan.
Bu arada, Kamu
Gözetimi Kurumu, ülke genelinde yüksek kalitede ve güvenilir bir finansal
raporlama ve bağımsız denetim ortamı oluşturmayı hedeflemektedir. Bir taraftan
uluslararası yüksek standartlar getirip denetçilerin denetimi hedeflenirken,
diğer taraftan bakanlıklarınız ve bağlı kamu kurumlarının Sayıştay
denetçilerine yanlış ve eksik bilgiler verilmesine göz yumulmuş, var olan
Sayıştay raporlarının da Meclise getirilmesi Hükûmetçe engellenmiştir. Bu
durumda, 2012 Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşülmesi ve onaylanması mümkün
değildir. AKP çoğunluğunca onaylanması hâlinde de geçerli değildir, meşru
değildir.
Bu konuda
söylenecek çok söz var ama süremiz kısıtlı olduğu için, ben, güzide kurumumuz
Özelleştirme İdaresi Başkanlığından söz etmek istiyorum.
Bu arada, değerli
arkadaşlar, Milas’taki Yatağan termik santrallerinin özelleştirilmesine karşı
mücadele eden işçiler açlık grevine başlamışlardır. Buradan selam olsun
direnişteki Yatağan işçilerine ve Yatağan işçilerinin mücadelesi bizim
mücadelemizdir diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Özelleştirme
Yüksek Kurulu, Başbakanın başkanlığında, 4 bakandan oluşan, Maliye Bakanı,
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Çevre ve Şehircilik Bakanı ile Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım’dan oluşan bir kuruldur. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
bu kurula bağlı olarak çalışmaktadır. Başbakanımıza bağlı olmayan bir kurum
haşa düşünülemez. Nitekim, Türkiye’de de tek tek -şimdilik Türkiye’de, belki daha sonra sınırlarımızı aşabilir- tüm
maden ruhsatlarını verme işini kendine bağlamıştır Başbakanımız. Gezi Parkı da
Başbakanımıza bağlıdır. Gözü gibi bakar Gezi Parkı’na, gözü olanın gözünü
çıkarır!
On yıl
içerisinde, Türk Telekom, TÜPRAŞ, ERDEMİR, TEKEL, SEKA ve PETKİM gibi sanayi
tesisleri başta olmak üzere, limanların tamamı, 195 kamu tesisi, 2.629 arsa,
bina ve lojmanlar AKP’ye yakın yerli ve yabancı sermayeye yok pahasına satıldı.
Alınan yargı kararları ise uygulanamamaktadır. AKP iktidarı, Cumhuriyet
Dönemi’nde elde edilen değerlerimizi satıp savan, hayırsız, mirasyedi evlat gibi
davranmıştır. Hukuksuzluğunun yanında, kendilerince belirlenen Özelleştirme Ana
Planı amaçlarının da dışına çıkarak
kanun tanımazlığını da göstermiştir. Tarihimiz, doğal ve kültürel
değerlerimiz rant uğruna heba edilmiştir. Tüm bunları gerçekleştirirken, kanun
hükmünde kararnamelerle, hatta AKP çoğunluğuna dayanarak yasalar çıkarılıp
yargı engeli aşılmıştır, gerekirse de yargı kararları uygulanmamıştır.
Türkiye’nin en
zararlı üç kurumunu görüşeceğiz. Maliye Bakanlığını da sayarsak bununla
birlikte dört bakanlık oluyor, çünkü Maliye Bakanlığı da yüzde 70, yoksullardan
vergi alarak ve bu arada, taraf olmayan bütün kurumları, muhalif kurumları,
belediyeleri, iş dünyasının en saygın kurumlarını bertaraf etmekle meşguldür.
Ama, Maliye Bakanlığı dışında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı ve TOKİ bu ülkenin en zararlı kurumlarıdır. AKP Hükûmeti
içerisinde ülkemize, kentlerimize ve de halkımıza en çok zarar veren dört
kurumdur bu kurum.
Bu iddialarımı
İzmir örneğinden yola çıkarak anlatmaya çalışacağım. Önce AKP çoğunluğunca
özelleştirmelerin önündeki tüm engeller kaldırılmıştır, kanun hükmünde
kararnamelerle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına ve TOKİ’ye plan yapma, yaptırma ve ruhsatlandırma yetkisi
tanınmıştır. Arkadaşlar, bu çok tehlikeli bir yetkidir. Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı, kapsamına aldığı işletme, tesis ve gayrimenkulü mal sahibi olarak
kendisi yeniden planlıyor, yoğunluğu maksimuma çıkarıyor, bu arada varlık eğer bir yandaşa satıldıysa,
sonradan, satıldıktan sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı devreye giriyor, ek
yoğunluk artışları veriyor, yollar, parklar ve kamu hizmet alanları da ticari
alana dönüştürülüveriyor.
Değerli
milletvekilleri, Kınık’ta 1.200 dönüm –Kınık bizim en uzak ilçemizdir- mera
vardı. Bu mera daha önce hazine tarafından, Kaymakamlık tarafından köylülere
tahsis edilmiş, köylüler kooperatif aracılığıyla burayı ıslah etmişler, bu
arazide kuyular çakmışlar, traktörler almışlar, alet edevatlar almışlar, bu
araziyi işliyorlar, besiciye, sütçüye ucuz silajlık mısır yetiştiriyorlar ama
bunları yaparken köylüler, bu sene bir de baktık ki Maliye Bakanlığı, hazine bu
araziyi bir süt firmasına, tek bir süt firmasına önce bir yıllığına, olmazsa
ikinci yıl ücretsiz tahsis ediyor. Sonra da isterse bu süt firması, kırk dokuz
yıllığına burayı bir tek süt firmasına tahsis edecektir.
Değerli
arkadaşlar, İzmir’deki yağmalardan ilk örnek İzmir Mavişehir’den. İzmir
Büyükşehir Belediyesince 2010 yılında onaylanan planda Emlak Bankasına ait,
Özelleştirme İdaresince satışa çıkarılan bir ticaret alanı var, yani otopark ve
rekreasyon alanı. Burası Gayrimenkul Yatırım Ortaklığından satılıyor. Tabii,
otopark ve rekreasyon alanları var, onlarla birlikte bedel biçiliyor.
Satıldıktan sonra yandaşa, bu otopark ve rekreasyon alanı, yollar hemen ticaret
alanına dönüştürülüveriyor. Yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığının el
çabukluğuyla bu dönüştürülüyor.
Bunun gibi çok
örnek var. Kentin merkezinde –sürem kalmadığı için- limana 100 bin metrekare
AVM planlayabiliyor bu kurumlar, 38 bin metrekare otel planlayabiliyorlar,
3.500 metrekare dükkân planlayabiliyorlar. Karayollarının arazilerini, “Ağaçlı
Yol” diye İzmirlilerin bildikleri Karayolları arazilerini yok pahasına gene AKP
Belediye Meclis üyelerine satabiliyorlar.
Değerli
arkadaşlar, kentin hemen her tarafında, kentin merkezinde, göbeğinde,
kenarlarında ne kadar TEKEL’e ait, kamu kurumlarına ait araziler varsa, arsalar
varsa bunların hepsi bir şekilde bu kurumlar tarafından, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı tarafından yeniden planlanıyor ve yoğunluk artışları getirilerek
satılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALAATTİN YÜKSEL
(Devamla) – Belediye hizmet alanlarını bile bu arada satıp, belediyelere de
otopark yapmak için, altyapı tesisi yapmak için “Tekrar, o satılanlardan,
yüksek fiyatlarla satın alın.” deniliyor.
Söylenecek çok
şey var, vaktim yetmedi.
Teşekkür
ediyorum.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yüksel.
Sayın
Hamzaçebi’nin çok kısa bir söz talebi vardır.
Buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Ankara
Gölbaşı yakınlarında askerî eğitim uçuşu yapan bir helikopterin yüksek gerilim
hattına çarparak düşmesi sonucu 4 askerin şehit olmasına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ankara Gölbaşı
yakınlarında bugün askerî eğitim uçuşu yapan bir helikopter yüksek gerilim
hattına çarpması sonucu düşmüştür. Bu kaza sonucunda 2 pilotumuz şehit
olmuştur. Ben şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesine ve Türk
Silahlı Kuvvetlerine sabır ve başsağlığı diliyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkûr
ederiz Sayın Hamzaçebi.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Efendim biz de başsağlığı dilemek istiyoruz.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Halaçoğlu.
2.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Ankara
Gölbaşı yakınlarında askerî eğitim uçuşu yapan bir helikopterin yüksek gerilim
hattına çarparak düşmesi sonucu 4 askerin şehit olmasına ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu elim kazadan
dolayı hem vefat eden, şehit olan askerlerimizin ailelerine hem silahlı
kuvvetlerimize hem Türk milletine başsağlığı diliyoruz. Allah’ın yeni
kazalardan esirgemesini diliyoruz.
Sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Halaçoğlu.
Sayın Elitaş,
buyurunuz.
3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Ankara Gölbaşı
yakınlarında askerî eğitim uçuşu yapan bir helikopterin yüksek gerilim hattına
çarparak düşmesi sonucu 4 askerin şehit olmasına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım, ben de teşekkür ediyorum.
Şimdi
öğrendiğimiz bilgi çerçevesinde, Ankara Gölbaşı Konya Yolu üzerinde, 10’uncu
kilometrede helikopterimiz yüksek gerilim hattına çarparak düşmüş. En son bilgi
-ne derece doğru bilmiyorum ama- 4 askerimiz şehit olmuş diye haberlerde
geçiyor. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz, Türk milletinin başı sağ
olsun.
İnşallah böyle
bir kazayla bir daha karşılaşmayız diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Elitaş.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Sayın Başkan, bana da söz verebilir misiniz?
BAŞKAN – Tabii,
Sayın Buldan, buyurun lütfen.
4.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Ankara Gölbaşı
yakınlarında askerî eğitim uçuşu yapan bir helikopterin yüksek gerilim hattına
çarparak düşmesi sonucu 4 askerin şehit olmasına ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu olarak yaşanan kazada yaşamını yitiren vatandaşlarımıza
Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Buldan.
Birleşime bir
saat ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati: 12.19
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Dilek YÜKSEL
(Tokat)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan
2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277,
3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
(Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ilk konuşmacı Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak.
Buyurun Sayın
Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on sekiz
dakikadır.
MİLLİYETÇİ
HAREKET PARTİSİ GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bütçe, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yıllık görüştüğü
kanunlar içerisinde en önemli olan kanun tasarısıdır çünkü bir yönüyle
beytülmaldir. Eğer iktidar partisi kendisini “muhafazakâr demokrat” olarak
tanımlıyorsa en öncelikle, bu söylediğimiz “beytülmal” teriminin idrakinde
olması gerekir. Peki, buradan hareketle, bugün sorduğumuzda, acaba, beytülmal
şuuru, bilinci içerisinde Türkiye’nin kaynakları harcanıyor mu ve acaba,
beytülmal bilinci içerisinde bu kaynaklar yönlendiriliyor mu? Bu soruya “Evet,
doğru, bu şekilde yapılıyor.” diye cevap bulabilmemiz, yapılan uygulamaları ve
gelinen noktayı doğru değerlendirdiğimizde mümkün değil.
Değerli
milletvekilleri, burada, her şeyden önce, üzerinde konuştuğumuz bütçe, Gençlik
ve Spor Bakanlığının bütçesi. Dolayısıyla, buradan ben “Ülkemizin geleceği
biziz, gelecek bizim.” şuuru içerisinde ülkesine ve geleceğine sahip çıkan,
şuurlu, akıllı, bilinçli gençlerimizin hepsine en derin saygılarımı sunuyorum,
onlar önünde ihtiramla eğiliyorum çünkü onlar bizim istikbalimiz, onlar bizim
göklerde dalgalanan bayrağımızın teminatlarıdır, gelecek onlardır, geleceğimiz
onlardır. Öyleyse, onlara yapılacak olan yatırım, onlara yapılacak olan
harcama, en düzenli, en helalinden ve en hak edilmiş şekilde olmalıdır.
Sporcularımıza gelince onlar da emekleriyle, alın terleriyle, bütün
enerjileriyle ülkemizi ulusal ve uluslararası alanda temsil eden ve bizleri
yeri geldiğinde İstiklal Marşı’mızla, bayrağımızın göndere çekilmesiyle
onurlandıran kardeşlerimizdir; onlara da selam ve saygılarımı sunuyorum.
Konuşmamın hemen
başında söylediğim beytülmal açıklamasından hareketle, iktidarın yürütme
organında görev yapan değerli arkadaşlarıma ben sormak istiyorum: Acaba,
Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesinde direkt ve dolaylı harcanan ve denetiminde
olması gereken bütün kaynaklar bu şuur içerisinde harcanıyor mu? Acaba
“muhafazakâr demokrat” dediğimiz, kendisini öyle niteleyen bir iktidarın
yürütme organındakiler, Hazreti Ömer’in kendi işini görürken ayrı, devletin
işini görürken ayrı mumları yaktığının bugünkü uygulamasının içinde olduklarını
söyleyebilecekler mi? Ben, gönül rahatlığıyla bunun hesabını
veremeyeceklerinden eminim. Çünkü, bizim burada söylediğimiz birçok şey,
basında dile gelen, sektörün içerisinde olan insanların, muhataplarının, aktörlerinin
gazetelere, medya organlarına yansıyan bilgiler, belgeler, bulgular Bakanlığın
hercümerç içerisinde ve tarumar olduğunun işaretlerini vermektedir.
Değerli
milletvekilleri, Bakanlık doğru yönetilmemektedir, beytülmal doğru organize
edilip doğru harcanmamaktadır, har vurup harman savrulmaktadır. Âdeta, çok ödül
vermek, Bakanlığın bir noktada kendi icraatlarının susturulması veya partidaş
edinmek için, sempati toplamak için kaynaklar israf edilmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bir spor vizyonu, bir spor misyonu ortaya konulamamıştır. AKP
iktidara geldiğinde, 2002 yılından 2014 yılına, on bir buçuk yıldır geçen zaman
içerisinde, ortalama 10 yaşında olan bir çocuğun, bugün, olimpik sporcu
olabilecek yaşa erişmiş olması gerekir. 21-22 yaşları, 20’li yaşlar bir sporcu
için en verimli olunacak çağlardır, yaşlardır. Öyleyse, eğer, bugünkü iktidarın
gerçekten doğru bir spor vizyonu ve politikası olmuş olsaydı, bugün Türkiye’nin
birçok olimpik branşta, uluslararası alanda başarılarla dolu yıllar geçirmesi
gerekirdi. Spor dallarına baktığımızda böyle bir başarıdan söz etmek mümkün mü?
Hayır. Aksine, skandallarla anılan bir ülke konumuna gelmiştir Türkiye. Bu
skandalları bölüm bölüm, zaman zaman buralardan dile getirmemize rağmen,
Bakanlık yerinde ve zamanında incelemeleri ve tedbirleri başlatmamış ve
almamıştır. Burada, akla başka sorular gelmektedir ve skandallar hâlen devam
etmektedir.
Değerli
arkadaşlar, yapıya baktığımızda, federasyonlar sözde özerktir. Federasyonlar
sporun gelişmesi için en önemli kurumlardan birisidir. Peki, sözde özerk olan
federasyonlar için, vicdanen rahat bir şekilde, acaba Sayın Bakan ve
yetkilileri “Evet, biz federasyon seçimlerinde tarafsız kaldık.” diyerek
göğsünü gere gere bunu söyleyebilecek mi? Eğer Spor Bakanlığının
bürokratlarının, delegelerinin yüzde 60’ını oluşturduğu federasyonlarda
“Bakanlık bürokratlarının seçim tercihlerine tesir etmedim.” diyebiliyorlarsa,
“Bakanlık koridorlarında federasyon başkanları belirlenmedi.” diyebiliyorlarsa
ben alınlarından öpeceğim. Peki, o zaman, eğer federasyonların seçimlerinde bu
kadar müdahil olan Bakanlık, federasyonlardaki usulsüzlüklerden,
yolsuzluklardan, hesapsızlıklardan ben sorumsuzum diyebilir mi? Mesuliyetsiz,
hissiyatsız, gerçeklerden uzak, kaçak olmazsa sorumsuzum diyebilir.
Bakın, değerli
arkadaşlar, burada zaman zaman, çeşitli federasyonlarla ilgili olarak çeşitli
konuları gündeme getirdik ama burada, bizim sözlerimiz karşısında, yetkililer
tarafından ve Sayın Bakan tarafından -gerek basına düşen gerekse Meclis
kürsüsüne kadar taşınmış konularda- ciddi, doğru cevaplar verilerek kamuoyu ve
bizler aydınlatılmadık. Hep haber spikeri gibi, yatırımlardan, tesislerden,
sözde başarılardan, sporcu lisansının yüksekliğinden bahsedildi.
Geçenlerde bir
milletvekili arkadaşımızın yönelttiği soru önergesine verilen çok enteresan bir
cevap var: Türkiye’de 73 bin civarında lisanslı kadın güreşçi olduğu söylenmiş.
Ben soru önergesini yazılı olarak görmedim ama hayretler içerisinde dinledim
arkadaşımızdan. Türkiye’deki sporcu sayısının, lisans sayısının artmış olması
demek, sporda çok başarılı bir alana intikal edilmiş demek değildir değerli
arkadaşlar.
Tabii ki bütün
bunlar doğru değerlendirilmeli. Federasyonlardaki seçimler, federasyondaki
usulsüzlükler, yolsuzluklar… Burada, Sayın Bakan çıktı, Tekvando Federasyonuyla
ilgili üzerinde spekülasyonlar olan antrenörün görevden alındığını söyledi.
Ama, o federasyonun sitesinde hâlen daha o antrenörün istifa ettiği ama yönetim
kurulunun değerlendireceği yazılmakta. Sayın Bakan, bu federasyonlar sizlerin
bürokratlarınız vasıtasıyla seçiliyor ve mahkeme kararını uygulamadığınız bir
federasyon bu. Burada, Sayın Bakanın, Bakan seviyesinde birisinin Türkiye Büyük
Millet Meclisinin önünde verdiği bir sözün havada kalmasını ben ibretle
izliyorum.
Değerli
milletvekilleri, federasyonlardaki usulsüzlükler, yolsuzluklar bunlarla bitiyor
mu? Hayır. Bakın, Ju Jitsu Federasyonu Başkanı Orhan Özaktı, tutuklanmış. Neden
gözaltına alınıyor biliyor musunuz? Çok enteresandır, insan kaçakçılığından.
Yani, federasyon sporcusu gibi evrak düzenlenip bazı “PKK militanları”
diyebileceğimiz tipte insanlar sporcu gibi yurt dışına çıkartılıyor federasyon
vasıtasıyla ve oralarda, ülkelerde iltica ediyorlar, Türkiye'ye dönmüyorlar.
Peki, federasyonlarda…
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – Hangi federasyon?
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Sayın Bakanın Bakanlığından haberi yok ki bizden soruyor “Hangi
federasyon?” diye.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – Öyle bir federasyon yok. Senin spordan haberin
yok. Öyle bir federasyon yok. Tutanaklara doğru geçsin diye soruyorum.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Tabii, tabii, tutanaklara doğru geçiririz. Mesela, Muay Thai
Federasyonu…
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – Hayır, hayır, deminki federasyonun adını bir daha
söyle, tutanaklara doğru geçsin.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Muay Thai Federasyonu Başkanı var... Muay Thai Federasyonu Başkan
Vekili 2009 yılında, basına da yansıyan şekilde aynı haberlerle federasyonda
sporcu gibi gösterilip iltica eden bölücü unsurların varlığından söz ediliyor
ve gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Federasyonun sitesinde hâlen daha bu
arkadaş “Başkan Vekili” olarak yer alıyor.
Değerli
milletvekilleri, bu Bakanlığın kendisinden haberi yok. Bu Bakanlık olayları
takip etmiyor. Bu Bakanlık kendisine ihbar edilen, getirilip Sayın Bakanın
masasına konulan dinleme bantlarını, telefon dinlemelerini, şunları bunları
bile dikkate alıp soruşturma açmıyor zamanında. Bakan sadece bu mesuliyetsiz
davranışlarda değil…
Bakan BESYO
açıyor. Şimdi onu dile getireceğim size. Gençlerin istikbalini karartmak,
onların umutlarıyla oynamak en büyük hilekârlıktır. 2013 yılının Şubat ayında,
2 bin BESYO mezununun dörtte 3’ünün -BESYO mezunları olmak üzere- Bakanlık
kadrolarına alınacağı söyleniyor. Yani, 1.500 kişilik bir kadronun BESYO
mezunlarından Bakanlık kadrolarına alınacağı söyleniyor. Peki, bu BESYO mezunu
çocuklar kimler? İşte, Türk sporunda bilimini yapan ve uygulamanın içerisinde
olan, belki birçoğu sporcu olan çocuklarımız. Bu çocuklarımızdan 1.500’ünün
kişinin Gençlik ve Spor Bakanlığı kadrolarına alınması, hem uygulama
içerisinden gelip hem bilimini yapmış çocuklarımızın, sporun gelişmesi için en
önemli kilometre taşlarından birisidir. O çocuklar umutsuzluk içerisinde “tweet”lerin
başında bekliyorlar, Bakana ne “tweet”ler atmışlar, Bakanlıktan ne “tweet”ler
gelmiş; o “tweet”ler de elimde. Bizzat Sayın Bakanın “tweet”i var: “2013 yılı
içinde ayrıca dörtte 3’ü BESYO mezunları olmak üzere 2 bin kadronun atamasını
KPSS sonuçlarına göre gerçekleştireceğiz.” diyor Sayın Bakan. 2013 yılının 3
Şubatında, Bakanın “tweet”leri var burada ve bu çocuklar o ümitler içerisinde
KPSS sınavlarını… Adaletsizlik de istemiyorlar. Ama, Sayın Bakan ne yapıyor?
Bunlardan 700-800’ünü başka bakanlıklardan geçiş yaparak Bakanlık bünyesine
alıyor ve bu çocuklar perişan hâlde. Spor böyle gelişir mi? E, gelişmez. Eğer
siz buradaki eleştirilerimize rağmen… Sayın Bakana tekrar soruyorum. Şu andaki
Sayın Müsteşarı -buradaki mesele şahsiyat yapmak değil, şahsiyetlerle uğraşmak
da değil- öz geçmişinde sporcunun hiçbir kenarından, mahallesinden uğramamış,
ziraat mühendisi. İsterseniz size öz geçmişinden bazı alıntılar söyleyeyim:
Ankara Üniversitesi Tarla Bitkileri Ana Bilim Dalı Başkanlığında 1995’te yüksek
lisans yapmış, 2000 yılında doktora almış, 2001 yılında Çanakkale Ziraat
Fakültesinde Tarla Bitkileri Bölümünde Yardımcı Doçent olmuş, 2008 yılında
Kırıkkale’de meslek yüksekokulunda organik tarımda bir dalda gelişme kaydetmiş,
2010 yılında Tarla Bitkileri Ana Bilim Dalında Doçent olmuş.
Sayın
milletvekilleri, sporun mahallesine uğramamış, öz geçmişinde -Müsteşarlık
olarak yayınlanan öz geçmişine baktım Sayın Müsteşarın- hiçbir, ne bir spor kulübü ne bir spor dalı... Sayın
Bakan, böyle bir Spor Bakanlığı yönetilemez. BESYO’dan, antrenörlükten, spor
yöneticiliğinden, rekreasyon bölümlerinden mezun olmuş, millî sporcularımız
olmuş, akademilerden mezun olmuş, spor hukukundan mezun olmuş, hukukçu
kimliğiyle, spor hukukuyla, uluslararası spor tanımlamalarıyla tanışmış
insanlar var iken bir ziraat mühendisinin, doçentinin, Spor Bakanlığında
Müsteşar olmasını neye bağlıyorsunuz Sayın Bakan? İnsan mı kalmadı Türkiye’de?
Şahsiyat yapmak değil, spor hukukunda çok gelişmiş bir idareci olur
anlarım, başka alanlarda gelişir anlarım ama böyle bir alanda, böyle bir
durumda bunun değerlendirilmesine halkımızın ve BESYO’dan mezun olan
çocuklarımızın ben bilhassa dikkatlerini çekiyorum.
İnanıyorum ki
bizim yönetimimizde, bilimi ve uygulamayı esas almış vaziyette, ilk tercih edeceğimiz
çocuklarımız, alandan ve işin biliminden gelen çocuklarımız olacaktır, onlar
ümitsiz olmasınlar. Türkiye'nin geleceğinin inşallah, doğru, vizyon sahibi ve
misyon sahibi insanlarla şekilleneceği günler de olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, elbette ki gençlik, eğitim, üniversiteler, Kredi ve Yurtlar Kurumu,
bunlarla ilgili de çok problemlerimiz vardır. Öğrenci evlerine birtakım
yaptırımlar getirildi, gençlik ithamlar altına alındı. Bunlar çok acı
olaylardır. Eğer, hakikaten bir hastalık var ise devletin bunları bir baba
şefkatiyle tanımlaması ve uygulamaya alması lazım. Bütün gençliği töhmet
altında bırakacak şekilde ki, öğrenci evlerini töhmet altında bırakacak şekilde
ki uygulamalarla ülke yönetilemez, ülkenin geleceğinin kaderi çizilemez.
“Üniversite
açtık” diyorlar. Açılan üniversiteleri de doğru tartışmak lazım.
Değerli
milletvekilleri, vakıf üniversiteleri açılıyor, yap-işlet-devret modeliyle
yatırımlar yapılıyor, köprüler yapılıyor, yollar yapılıyor, özel sektörün
-bilhassa derslikler- millî eğitimde ve başka alanlarda yaptığı hayırlar
oluyor, iktidar mensupları “Biz yaptık.” diyerek bunları açıyor. Geçmiş
hükûmetler zamanından süregelen yatırımlar oluyor “Biz yaptık.” diyerek… Ya,
hiç olmazsa “Tamamladık.” deyin değerli arkadaşlar, “Biz yaptık.” demeyin, hiç
olmazsa “Hayırseverler vasıtasıyla yapıldı.” deyin, hiç olmazsa
“Yap-işlet-devret modeliyle yaptık, bütçeden buna bir şey ayırmadık.
Dolayısıyla, bütçeye bir yük getirmedi, yap-işlet-devret modeliyle bunlar
yapılıyor.” deyin.
Kredi ve Yurtlar
Kurumunda gelinen noktada yapılan atamalarla, spor il müdürlüklerinde yapılan
atamalarla ve başka alanlarda yapılan tercihlerle sporun yönetilmesi ve
gençliğin istikbalinin doğru tayin edilmesi mümkün değildir.
Vakıf
üniversiteleri… Vakfın eğer bir anlamı var ise vakıf vakfetmekten geliyor ise
bugünkü vakıf üniversiteleri eğer devletten pay alıyorsa bu vakıf
üniversitelerini vakfın gayesinde tanımlamak mümkün değildir değerli
arkadaşlar. Vakıf sahiplerinin, vakfedenlerin devletin bütçesinden pay alması
demek, vakfa başka ellerin karışması demektir, vakfın başka amaçlara yönelmesi
demektir.
Dolayısıyla,
bütün bu duygu ve düşüncelerle, Gençlik ve Spor Bakanlığımızın yönetilemediğini
ve Gençlik ve Spor Bakanlığımızın tarumar olduğunu sizlerle paylaşıyorum.
Orhan Saka
ağabeyimizin rahmete yürüyüşünü de üzüntüyle öğrendik. O, çok efendi, kibar,
spora çok hizmeti geçmiş bir spor insanıydı. Allah rahmet eylesin diyorum,
acılarını paylaştığımı ifade ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Uzunırmak.
Manisa
Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurunuz Sayın
Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, Maliye
Bakanlığı ve Gelir İdaresi bütçesi hakkında, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Şahsım ve partim adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu 2014 bütçe görüşmelerine, maalesef, Sayıştay denetim
raporları ve Sayıştay denetimi damgasını vurdu. Ne zaman bütçeyle ilgili söz
söyleyecek olsak -artık bir borç hâline geldi ki- mutlaka Sayıştay denetiminde
yaşanan, bize göre geçen yıldan beri kronik hâle gelmiş ve artık skandala
dönüşmüş, Sayıştayın denetim sorununu dile getirmeden konuya girmek mümkün
değil.
Değerli
arkadaşlar, bütün yolsuzluklar kural dışı davranmaktan çıkar. Bütçe kural
demektir, devlet kural demektir, devlet demek, aynı zamanda denetim demektir.
Şeffaf olacaksınız, hesap verebilir olacaksınız ve mutlaka denetleneceksiniz.
Eğer bir yapıda -ister kurum olsun ister özel şirket olsun- bir denetim
mekanizması işlemiyorsa orada yolsuzluklar kaçınılmazdır.
Bütün
yolsuzluklarda üç silahşorlar görev alıyor. Gündeme taşınan, artık iyice ayyuka
çıkan yolsuzluklarda da bu üç silahşorlar arzıendam ediyorlar: Bir, siyasetçi;
iki, iş adamı; üç, bürokrat. Bu kaçınılmazdır, bu üçlü bir araya gelmez ise
yolsuzluklar yapılamaz.
Sayıştay ne yapar
değerli arkadaşlar, aziz vatandaşlar? Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
denetim yapar, bütçe harcamalarını ve gelirlerini denetler. Peki, bir Hükûmet
neden denetimden kaçar? Çok aşikâr hâle geldi ki Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmeti on bir yıldır denetimden çekinmekte, korkmakta ve kaçmaktadır. Yaptığı
bütün düzenlemeler denetimden kaçmaya yöneliktir. Peki, neden? Bir şeylerden mi
korkuluyor? Elbette, mutlaka. Korkan kişi denetimden kaçar. Ve iktidar,
maalesef, Sayıştayı iğdiş etme yoluna girmiştir, devamlı ihale kanunlarıyla
oynamıştır. Enişteler bazı işler çeviriyor, oğullar, kızlar birtakım
faaliyetlerde bulunuyor ve bunların da faaliyetlerinin alanının birçoğu kamu
kaynaklarıyla ilgili.
Muhterem
arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir, ciddi bir devlettir. Bu
devleti aşiret gibi, aile şirketi gibi yönetemezsiniz yani iktidar olmak demek
bu ülkenin tapusunu ele geçirmek değildir. İktidar sahipleri -hangi iktidar
sahibi olursa olsun- iktidar olmakla ülkenin tapusunu eline geçirdiğini
zannetmemelidir.
Değerli
milletvekilleri, bu bütçe kanunuyla da Türkiye Büyük Millet Meclisi, Hükûmete,
bir yıl süreyle kamuya gelir toplama ve bu gelirleri harcama yetkisi
vermektedir. Bütçe kanununda, Hükûmetin siyasi, sosyal, idari ve ekonomik
politikalarını görürüz ve bunlar yansır. Aynı zamanda, bütçe, hükûmetin
sorumluluklarını da göstermektedir. Bütçelerde esas olan, tüm toplumun topyekûn
faydasıdır. Bütçenin temel alınması gereken ilkelerinden birisi, ülkenin toplam
faydasıdır. 2014 bütçesinde de ülkenin içinde bulunduğu ekonomik, mali ve
sosyal durum bütçeye yansımaktadır. Bütçe, hem ekonominin hem de hükûmetin aynasıdır.
Bu çerçevede,
şunları söyleyebiliriz: Bütçe, sağlıksız bir yapıdadır çünkü mali yapı ve
ekonomi maalesef hastadır. Ekonominin yapısal sorunları on bir yıldır
çözülememiştir. Bu yapısal sorunlar daha da derinleşmiştir. Üretim ekonomisinin
hiçbir işareti yoktur. Ekonominin hâli pür melalini yani can sıkıcı, üzücü,
dertli durumunu bir cümleyle ifade edecek olursak bugün, Türkiye ekonomisi
ürettiğinden fazla tüketen, kazandığından fazla harcayan, borçlanmaya ve
ithalata dayanarak ekonomiyi çeviren, dış ticaret ve tasarruf açığı ve buna
bağlı olarak cari açıkla birlikte sağlıksız bütçe yapısıyla yaralı bir
ekonomidir ve ekonomi pastası reel anlamda büyütülememiştir. Oysa Hükûmet,
ekonomiyi sürekli “İyi, iyi, iyi…” diyerek sanki psikologların “İyi, iyi.” de “İyi
söyle, iyi düşün.” telkinleri gibi, âdeta acıdan mutluluk çıkarmak istiyor. Ya,
Hükûmet sadist midir ki halktan mazoşist bir tavır bekliyor? AKP “İyi, iyi…”
telkinleriyle, güneşin her doğuşunda aynı manzarayı yansıttığını sanmamalıdır.
Adalet ve Kalkınma Partisinin gördüğü ve halka göstermek istediği bir seraptır.
Şimdi, sizlere,
Hükûmetin gösterdiğiyle ülkenin yaşadığı ve vatandaşlarımızın yaşadığı bazı
hususları başlıklar hâlinde ifade etmek istiyorum. Bazı söylenceleri var AKP
Hükûmetinin, ben bunlara ahir zaman hurafeleri diyorum. Bu ahir zaman
hurafelerinden kısaca bahsetmek istiyorum. Bu ahir zaman hurafelerinden birisi
“Borç veren bir ülke olduk.” Hükûmetin ekonomi kurmayı olarak bilinen bir sayın
bakanı “Borç veren bir ülke olduk.” dedi. İşte, bu, bir ahir zaman hurafesidir,
aldatmacasıdır. Oysa on bir yılda Türkiye'nin borçluluğu her alanda korkunç
derecede artmıştır. Örneğin, vatandaşlarımızın borçlarına bakalım: 2002’den
günümüze bankalara olan nakdî kredi borcu 20 kat artmıştır, 52 milyardan 1
trilyon 23 milyar liraya yükselmiştir -tüm bankacılık sistemine- bireysel,
ticari, kurumsal borçların tamamı, 20 kat artış. 2007’de bu 251 milyar lira
idi. 2007’den bu yana 4 katlık bir artış söz konusu.
Faiz lobisini
kendi eliyle besleyen, kendilerini 5 kat zengin ettiği için teşekkür edilen
Sayın Başbakan çıkmış “Kredi kartı kullanmayın, evinizde ne var ne yok
götürürler.” diyerek vatandaşa boş nasihatlarda bulunmaktadır. Bu borçlar çok
ciddi bir tehlike işaretidir. 2002’den 2012’ye hanehalkının borçluluğu 44
kattan fazla arttı. Özel sektörün dış borçları 5 kat arttı ancak Hükûmetin
sayın bakanları “Bana ne özel sektörün borçlarından kardeşim!” demektedir.
Kardeşim, özel sektörün ihracatına sahip çıkmıyor musun? Bu özel sektörün
ihracatıyla övünmüyor musun? Madem övünüyorsun, borçlarına neden sahip
çıkmıyorsun? Özel sektörün ihracatına sahip çıktığın gibi borcunun da derdinin
dermanı olmak durumundasın. Sonra, bu borçlar hepimizin, ülkenin borcu değil mi?
Merkezî yönetim
iç borç stoku yüzde 171, toplam dış borç yüzde 184 arttı. Türkiye ekonomisi
aslında bir borç batağına düşmüştür. Her ne kadar millî gelir mukayeseleriyle
bu borcun normal olduğunu, sürdürülebilir olduğunu zaman zaman ifade etmeye
çalışsalar da artık, bu sürdürülebilir olmaktan gittikçe uzaklaşmaya
başlamıştır.
Bu borcun üzerine
kalkıp bir de borç vermekten bahsederseniz, o zaman biz de sizleri
Sultanahmet’te toplayıp Libya’da, Suriye’de dağıtan kişilere benzetiriz. AKP
vatandaşı, esnafı, çiftçiyi ne kadar çok borçlandırdığıyla övünüyor. Bir
hükûmet vatandaşlara ne kadar çok kredi verdiğiyle, ne kadar çok
borçlandırdığıyla övünür mü? Bizim Hükûmetimiz övünüyor. “Esnafa 2002’de 154
milyon lira borç verilirken şimdi 9 milyar lira kredi veriyoruz.” diye
övünüyor. Ya, bu borçlar, esnafın borçları 59 kat artmış. Yani, esnafa “Ben
sizi 59 kat borçlandırdım benim politikalarım yüzünden.” diyor ve buradan bir
övünç çıkarıyor. Yine, bu dönemde çiftçinin borçları da 530 milyon liradan 40
milyar liraya çıkmış ve 75 kat artmıştır. Siz neyle övünüyorsunuz?
Gelelim büyümeye:
Büyüme de bir ahir zaman hurafesidir. Hükûmet, büyüme hedeflerine hiçbir zaman
ulaşamamıştır. “On yılda millî gelir 4 kat arttı.” diyor. On yılda, Türkiye
ekonomisi 1998 sabit fiyatlarıyla sadece yüzde 62,3 büyümüştür. Cari fiyatları
görüp sabit fiyatları neden görmezden geliyorsunuz? Ve yine AKP “Ak Hedefler”
başlığıyla, “Ak Hayaller” başlığıyla duyurduğu hedeflerinde, 2015’te millî
gelirin 1 trilyon 76 milyar dolara yükselmesini öngörüyor. 2015 için OVP’ye,
Orta Vadeli Program’a bakıyoruz, rakam 928 milyara düşmüş ve bu hedefler
hayalden öteye geçememektedir. Hükûmet, 2012’deki gibi 2,2’lik büyümeye dahi
sevinir ve bununla övünür duruma gelmiştir. Büyümedeki temel sorun borca,
tüketime ve ithalata dayalı büyümedir.
İmalat sanayisine
bakıyoruz, artış, büyüme oranı 4,9’da kalmış. Tasarruf oranı yüzde 18,6’dan
yüzde 12,6’ya düşmüş. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 69,9’dan, yüzde
70’ten 60’a düşüyor ve cari açık 2014’te de hâlâ can yakmaya devam edecek,
millî gelirin yüzde 7’sine ulaşmış vaziyette. Çiftçi, esnaf, sanayici, emekli
muzdarip, işsizler ordusu iş ve aş bekliyor. Ancak, bu bütçeyle 2014’te de
vatandaşı yine hasret, yine hüsran bekliyor. Bir hükûmet ki vatandaşı simide
mahkûm etmiş, övünüyor. Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana. Böyle bir yapıdan
sağlam bir bütçe çıkması mümkün mü? Sayın Başbakan “5 kişilik bir aile 3 öğün
çay ve simit tüketse 450 lira eder.” diyor. Ancak, simit 1 lira olduğuna göre
çay parası hesaba dâhil edilmemiş, çaylar şirketten herhâlde! Millî geliri on
bir yılda 4 kat artırdığını iddia eden bir hükûmet hesabını çay, simit
üzerinden yapamaz, yapmamalıdır. Madem “4 kat artırdım.” iddiası vardır,
vatandaşı da simit mukayesesine mahkûm edemezsiniz. Bu mukayesenin yaşam
kalitesi üzerinden yapılması gerekir. Bu göstergelerde Hükûmet bir iyileşme
sağlayamamıştır.
Harcamalara
baktığımızda, değerli arkadaşlar, bütçede en çok kısılan yatırım ödenekleri
olmuştur. Yatırım giderleri de on bir yılda 2002’deki yüzde 11,5’tan yüzde
9,5’a düşmüştür. Bütçe yatırımlarının millî gelir içindeki payında da düşüş
vardır, artış yoktur. Bütçede kamu yatırımından uzaklaşan AKP kamu-özel iş
birliği modelleriyle ülkenin ve bütçe imkânlarının gelecek yirmi beş otuz
yılını ipotek altına almaktadır, âdeta ülkenin gelecek imkânları bu modelle
gasbedilmektedir. Bu model, bütçe açığının düşük görülmesine, yükümlülüklerin
uzun vadeye yayılmasına, israfa ve hizmetlerin pahalılaşmasına yol açacaktır.
Ulaştırma
yatırımlarıyla ilgili Sayıştay raporlarında Hükûmete yönelik ciddi tespitler
vardır. Ulaştırma yatırımlarında Hükûmet kendi yaptığı programlara
uymamaktadır. Plansız ve programsız işler yapıldığı ifade edilmektedir. Yatırım
programı, ödenek ve iş programı bağlantısı kopmuştur. Yatırım programında yer
alan projeler için öngörülen ödenekler yıl içinde devamlı değiştirilmekte ve iş
programları anlamsız hâle gelmektedir.
Sayın Başbakan ve
Hükûmet evlerde ve yurtlarda kızlı erkekli kalındığı söylentileriyle toplumda
kışkırtma, kamplaştırma ve ötekileştirme yaparken öğrencilerin yurt ve kalacak
yer sorunlarıyla ilgili bütçede bir hamle ve atılım göremiyoruz. Gençlerimizin,
öğrencilerimizin yurt sorunları var. Buna ilişkin bir hamle görebiliyor muyuz?
Göremiyoruz. 2014’te yükseköğrenim öğrencileri için yurt yapım ödeneği 520
milyon lira iken taşıt alım ödeneği 503 milyon liradır. Suriyeli mülteciler
için yapılan harcama 4 milyar liradır. Taşıt ve bina kiralamalarındaki israf
başlı başına ayrı bir konudur.
Değerli
milletvekilleri, gelelim vergilere. Vergiler ekonominin aynasıdır. Beyana
dayalı gelir ve kurumlar vergilerinden doğru dürüst vergi toplanamamaktadır. O
yüzden de Hükûmet dolaylı vergilere, ithalattan ve borçla yapılan tüketim
harcamalarından alınan KDV’ye ve ÖTV’ye yüklenmektedir. Millet bankalara
borçlanmasa, ithalat azalsa neredeyse Hükûmet vergi toplayamayacak. Kurumlar
vergisi rekortmenlerinin ilk 100’ünde 23 bankanın bulunması aziz milletimize
çok şey anlatmaktadır ve her şeyi de ayan etmektedir. 2014 yılında vergi
gelirleri içindeki beyana dayalı gelir vergisinin oranı yüzde 1,4 -geçici vergi
de dâhil- geçici vergi de olmasa yüzde 1’in de altına inecek, kurumlar
vergisinin oranı yüzde 8,8.
Değerli
arkadaşalar, dolaylı vergiler 2014 bütçesinde yüzde 71’e ulaşmaktadır. Her ne
kadar Hükûmet, Kalkınma Bakanlığı, tablolarında dolaylı vergileri yüzde 68,3
olarak gösterse de gerçekte durum öyle değildir. Motorlu taşıtlar vergisini,
aslında bir servet vergisi olmasına rağmen, bir dolaylı vergi olarak tahsil
etmektedir ve oranı da 2,5’u buluyor ve bu çerçevede yüzde 71’e ulaşan -ki bana
göre de 2014 sonunda yüzde 71’i de aşacağını tahmin ediyorum dolaylı
vergilerin- böyle bir bütçeye “Hazreti Ali bütçesi” denilemez.
Ve AKP
Hükûmetinin vergi anlayışını şu şekilde örneklendirmek istiyorum: Pırlanta,
elmas, yakut ve inciyi halkın zorunlu ihtiyacı olarak mı görüyor acaba Hükûmet?
Görüyor ki 1 Ağustos 2004’te KDV oranını sıfıra indirdi, halkın ekmek, peynir,
zeytin, süt, yumurta, ilaç, kefen bezi gibi -tırnak içinde, ünlem- lüks
ihtiyaçlarını da KDV’ye tabi tutuyor. Şimdi de pırlanta ve elmasta ÖTV’yi
sıfırlama çalışmaları yapılmaktadır.
Diğer
görüşlerimizi de bundan sonraki konuşmalarımızda ifade etmek üzere muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akçay.
Kütahya
Milletvekili Alim Işık…
Buyurunuz Sayın
Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı;
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu ile gelir bütçesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle sizleri
ve bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi,
bütçe kanunu Hükûmetin gelecek bir yıl boyunca gerçekleştireceği faaliyetler
için yapacağı harcamaların ve bu harcamalar için toplayacağı gelirlerin yer
aldığı bir kanundur yani bütçe bir nevi bir ülkenin gelecek planlamasına
yönelik mali tablolar belgesidir.
Bütçenin iki
temel kaleminden birisi gelirler, diğeri de giderlerdir. Bu iki kalem birbirine
eşit olduğunda denk bütçeden, gelirlerin fazla olması hâlinde bütçe
fazlasından, giderlerin fazla olması hâlinde ise bütçe açığından söz edilir.
Arzu edilenler denk bütçe veya fazla veren bütçe iken istenmeyeni bütçe
açığıdır. 2014 bütçesi de ne yazık ki önceki bütçelerde olduğu gibi yine
istenmeyen, açık veren bir bütçedir. Toplam 403,2 milyar TL’lik gelire karşılık
436,4 milyar TL’lik giderin hedeflendiği 2014 yılı bütçesinde ne yazık ki 33,2
milyar TL bütçe açığı söz konusudur. Önceki yıllarda gerçekleşen değerler ve
2014 yılının bir seçim yılı olduğu dikkate alındığında, bu açığın daha da büyük
olma ihtimali yüksektir.
Gelirlerin yüzde
86,4’ünü yani yaklaşık 345 milyar TL’sini vergi gelirleri oluşturmaktadır.
Geçen yıla göre vergi gelirlerinde yüzde 7,1’lik bir artış hedeflenmiştir.
Yani, bu bütçede, en yüksek yüzde 20’lik gelir grubuna dâhil olan ve yaklaşık
yüzde 5’lik nüfusa karşılık gelen 400 bin kişinin dışındaki 76 milyon
vatandaşımıza ek vergi vardır, mal ve hizmetlere zam vardır çünkü vergi
gelirlerinin çok büyük bir bölümünü her vatandaşımızdan eşit miktarda alınan
dolaylı vergiler oluşturmaktadır. Başka bir ifadeyle 2014 yılında fakirler daha
da fakirleşecek, zenginler ise daha da zenginleşecektir çünkü bu bütçeyle gelir
dağılımındaki dengesizlik daha da büyümekte ve en alt gelir grubuyla en üst
gelir grubu arasındaki fark tam 9 kata çıkmaktadır. Kişi başına düşen millî
geliri 10 bin doların üzerine çıkartmakla övünen Hükûmetin bu gelir dağılımı,
çok basit bir örnekle 2 bin dolarlık ve 18 bin dolarlık millî gelirlere sahip 2
grubun 10 bin dolar ortalamasına benzemektedir. Bir tarafta açlık sınırının
altında kalan milyonlar varken öbür tarafta zevküsefa için de yaşayan,
gemilerle açık denizlere açılan mutlu bir azınlığın bulunduğu Türkiye'deki bu
dengesizlik, son on bir yılda intihar, hırsızlık, fuhuş, kaçakçılık ve benzeri
gibi olumsuzlukların da hızla artmasına yol açmış ve yol açmaya devam
edecektir.
Merkez Bankası
verilerine göre 2002 yılında harcanabilir hanehalkı gelirlerinin yüzde 4,7’sini
oluşturan borç ödemeleri, 2013 yılında yüzde 55,2’ye yükselmiştir yani bir eve
giren her 100 Türk liralık gelirin borçlara ayrılan kısmı, son on bir yılda, ne
yazık ki tam 12 kat artmıştır. Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu
verilerine göre vatandaşlarımızın bankalara olan borçları son on bir yılda 19,4
kat, bankacılık sistemindeki takipteki alacaklar ise 9,04 kat artmıştır. Bu son
dönemde borcunu zamanında ödeyemediği için yaklaşık 100 bin vatandaşımız
cezaevlerine girip çıkmış, 300 bine yakın vatandaşımız da cezaevine girmemek
için evinden kaçak durumdadır. Dolayısıyla bu durum yuvaları yıkmıştır,
yuvaları dağıtmıştır. Diğer yandan Adalet Bakanlığı verilerine göre 2002
yılında toplam 8,2 milyon dolayında olan icralık dava dosyaları sayısının, 2013
yılında 3 kata varan bir artışla 22 milyona yaklaşması da vatandaşlarımızın
borç yükü altında nasıl ezildiğinin ve AKP hükûmetlerinin ülkemizi ne hâle
getirdiğinin çok açık birer göstergeleridir.
Kısaca özetlemek
gerekirse 2014 yılı bütçesinde, ek yatırım ve üretim olmadığı için işsiz
gençlerimize yeni istihdam ve umut yoktur; emekliye, memura, işçiye, asgari
ücretliye, çiftçiye, esnafa herhangi bir destek yoktur; engelli, yaşlı ve
hastalarımıza dönük ek bir harcama da yoktur; taşeron işçisine, 4/C’liye, 5 ay
29 gün çalışan geçici veya mevsimlik işçiye herhangi bir umut da yoktur.
Velhasıl, milyonlarca gencimizin iş, aş ve eş bulma umudu da kalmamıştır.
“Peki, bu bütçede
neler vardır?” derseniz, bu bütçede yaklaşık 96 milyar dolarlık dış ticaret
açığı yani 166 milyar dolarlık ihracata karşılık 262 milyar dolarlık ithalat
vardır.
Değerli
milletvekilleri, buraya çıkan iktidar partisi ve Hükûmet sözcüleri,
ihracatta rekor kırdıklarını söylerken
maalesef, bu ithalat rakamlarını ağızlarına almaktan gocunmaktadırlar ama
gerçek budur.
Diğer taraftan,
bu bütçede 56 milyar dolarlık cari açık vardır, borç vardır, yeni borçlanma
vardır, her hafta 1 milyar TL’lik faiz ödemesi vardır yani resmî faiz lobisi
bulunmaktadır. Son on bir yılda olduğu gibi AKP hükûmetleri öncesindeki cumhuriyet hükûmetleri döneminde yapılmış
ancak değişik sebeplerle şimdiye kadar satılamamış ve kâr eden kamu
kuruluşlarının satışından beklenen yaklaşık 7 milyar TL’lik de özelleştirme
geliri vardır.
“Özelleştirme”
demişken konuşmamın bu bölümünde de Özelleştirme İdaresi Başkanlığının bütçesi
üzerindeki görüşlerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bilindiği gibi,
Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararlarını uygulamak ve hükûmetlerle
özelleştirilmesine karar verilen kuruluşlara ilişkin her türlü işlemin yerine
getirilmesi amacıyla, Başbakanlığa bağlı olarak 1994 yılında 4046 sayılı
Kanun’la kurulan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, bugüne kadar bir çok
kuruluşun özelleştirilmesine yönelik iş ve işlemleri yürütmüş ve hâlen
yürütmeye devam etmektedir.
Kuruluşundan
bugüne kadar yapılan özelleştirmelerden elde edilen toplam 60 milyar dolara
yaklaşan özelleştirme gelirlerinin yaklaşık 50 milyar doları son on bir yılda
gerçekleştirilmiştir. Yani, AKP hükûmetleri işbaşına geldiğinden bu yana
cumhuriyet tarihi boyunca önceki dönemlerde ne yapılmışsa onu satmaya ant içmiş
ve satmıştır. Özelleştirme gelirlerinin yaklaşık yüzde 85’i hazineye
aktarılarak AKP’nin bütçe açıkları kapatılmaya çalışılmış, maalesef, çok düşük
bir miktarı yeni yatırımlar için kullanılabilmiştir.
AKP hükûmetleri
döneminde yapılan özelleştirmelerden en çok etkilenen il ise maalesef, benim
seçim bölgem olan Kütahya ilimiz olmuştur. Son on bir yılda Kütahya ilimizde
bulunan şeker fabrikası, azot fabrikası, Eti Gümüş Anonim Şirketi, Osmangazi
Elektrik Dağıtım AŞ, Seyitömer Termik Santrali ve Kömür İşletmesi ile KÜMAŞ
yani Kütahya Manyezit İşletmelerinin satışlarından tam olarak toplam 3 milyar
153 milyon dolarlık yani bugünkü parayla yaklaşık 6,5 milyar TL’lik gelir elde
edilmiştir. Buna karşılık, aynı dönemde yani 2003-2013 yılları arasında Kütahya
iline yapılan tüm kamu yatırımları toplamı -yani duble yollar, kamu binaları,
su tesisleri, göletler, barajlar ne varsa- Kalkınma Bakanlığının resmî
verilerine göre, sadece ve sadece 1,488 milyar TL yani yaklaşık 1,5 milyar TL
olabilmiştir. Bir başka değişle, Kütahya’nın 6,5 milyar TL’lik parası hazineye
gitmiş, bunun 1,5 milyar TL’lik kısmı geri alınabilmiştir. Geriye kalan 5
milyar TL Kütahya’nın AKP hükûmetlerine hediyesi olmuştur. Bu dönemde Kütahya
ilinin AKP’ye verdiği toplam 15 milletvekiline ve yüzde 65’lik oy desteğine
karşılık aldığımız budur değerli milletvekilleri. Ama üzülerek ifade edeyim ki
14 Aralık 2013 tarihinde Kalkınma Bakanlığı bütçesi üzerine konuşan bir değerli
ilimiz iktidar partisi milletvekili, on bir yılda Kütahya’ya toplam 4,6 milyar
TL kamu yatırımı ve transfer harcamasının yapıldığını belirtmiştir.
Şimdi buradan
soruyorum: Değerli arkadaşım, bu 4,6 milyar TL’nin içerisinde devletin
memurlarına verdiğiniz paraları da mı sayıyorsunuz? Şimdi, bu nasıl bir
anlayıştır? 1,5 milyar TL kendi malından geri alabilmiş. Bunlar olmasaydı,
satılmasaydı, özelleştirme yapılmamış olsaydı en kötü ihtimalle bu bütçelerden
bu 1,5 milyar TL zaten gelecekti. Şimdi, siz kaybettiklerinizi görmüyorsunuz,
bir de üstüne üstlük orada çalışan devlet memurlarına da harcanan parayı
Kütahya’ya gelen yatırım olarak söylüyorsunuz. Bu, insafsızlıktır. Bu, doğru
bir yaklaşım değildir. Dolayısıyla Kütahya, maalesef, AKP hükûmetleri
tarafından ödüllendirilmesi gerekirken âdeta cezalandırılmış bir ildir. Yaşanan
aile dramlarını, boşanan yuvaları, yaşanan intiharları ve kazalarda yaralanan
insanlarımızı bunun içine katmıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKP hükûmetleri döneminde yapılan özelleştirmeler ne yazık ki
birçok usulsüzlüğü ve yolsuzluğu da beraberinde getirmiştir. Hemen hemen
yapılan her özelleştirmenin ardından birçoğu medyaya da yansıyan yolsuzluklar
ve usulsüzlükler kamuoyunun gündemini meşgul etmiş ve bugün de meşgul etmeye
devam etmektedir. Daha önceden olduğu gibi bugün de medyaya yansıyan ve bazı
bakanların oğullarının da isimlerinin geçtiği yolsuzluk operasyonlarının
değerlendirilmesini siz değerli milletvekillerimizin ve bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızın takdirine bırakıyorum. Bu konu yeniden dikkate alınmalı ve yeniden,
mutlaka, AKP hükûmetleri tarafından değerlendirilmelidir.
Özelleştirmelerle
ilgili olarak 2014-2016 döneminde hâlen satışları devam eden elektrik üretim
santrallerinin yanı sıra, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi vardır.
Yani, bugüne kadar birçok insanımıza ekmek veren şeker fabrikaları
satılacaktır.
Buradan şeker
fabrikalarında çalışan işçilerimize sesleniyorum: Değerli kardeşlerim, malınıza
sahip çıkınız.
Otoyollar ve
köprüler de satılacaktır. Şans oyunları yani millî piyango da satılacaktır.
AKP’nin son dönemde herkesi kumarbaz
ettiği bu müesseseler de satılacaktır. Ve en sonunda toplam 340 adet taşınmaz
satılmak üzere programa alınmıştır. Bu taşınmazlar içerisinde kamu binalarından
arsalara kadar birçok değerli varlık vardır. Özelleştirme kapsamına alınan bu
yeni kuruluşlar, maalesef, yapılacak bu yeni satışlar yeni yolsuzluklara, yeni
usulsüzlüklere de yeniden kapı aralayacaktır.
Bugüne kadar
olduğu gibi bundan sonrada birçok çalışanın mağduriyeti yine kamuoyunun
gündeminden düşmeyecektir. Bugün, Kütahya’da ve birçok yerde işçilerin ne hâle
düştüğünü inanıyorum ki sizler de çok iyi biliyorsunuz. Bu vesileyle kendi
çalıştıkları ekmek teknelerini sattırmamak için açlık grevine giden ancak
medyanın yazmaya bile cesaret edemediği Muğla Yatağan Termik Santrali
işçilerinin onurlu mücadelesini yürekten kutluyorum. Bu mücadeleye destek veren
vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu mücadelenin diğer illere de, illerimize
de örnek olmasını diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, son dönemde sürekli kamuoyunun gündemine yenilerinin eklendiği
yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının temelinde, her şeyi para olarak gören AKP
zihniyetinin yanında, maalesef, Kamu İhale Kanunu’nda AKP döneminde yapılan
yeni düzenlemeler yatmaktadır. 2002 yılında yürürlüğe giren Kamu İhale Kanunu
ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu, kamu kurum ve kuruluşlarında yapılacak
ihalelere ilişkin usul ve esasları düzenleyen oldukça önemli kanunlardır. Ancak
AKP hükûmetlerinin işbaşında bulunduğu son on bir yılda en fazla değişiklik
yapılan kanunlar ne yazık ki bu kanunlardır. Yani parayla ilgili, ihaleyle
ilgili olan kanunlardır. Bu dönemde söz konusu kanunlar toplam 27 kez
değiştirilmiş ve bu 27 kez değiştirilme sırasında tam 80’e yakın madde yeniden
düzenlenmiştir. Öyle tipik örnekler vardır ki bir yıl öncesinde yapılan madde
değişikliği, aynı yıl içerisinde veya ertesi yıl bir daha değiştirilmiştir.
Sebep, ihalelerde istedikleri yandaşlara ihaleyi verecek bazı düzenlemeleri
ortadan kaldırmaktır. Tüm bu düzenlemelerin ardından artık Kamu İhale Kurumunun
eli kolu bağlanmış; kurum, getirilen muafiyetler sonucunda, yapılan ihalelerin
ancak yüzde 4’lük bir bölümünün denetimini yapabilecek hâle getirilmiş olup
âdeta artık ortadan yitirilmiştir, kaybedilmiştir.
Kurum kanununda
yapılan düzenlemeler sonunda, AKP tarafından getirilen istisna ve muafiyetlerin
bazıları özellikle dikkat çekmektedir. Bunların başında meşhur FATİH Projesi,
Marmaray Projesi, demir yolları, hızlı tren ihaleleri, BOTAŞ alımları, MİT,
MASAK, spor federasyonları ve kömür dağıtımı ihaleleri gelmektedir. Artık, bu
istisna ve muafiyetlerden dolayı, neredeyse kurum ve kanuna tabii olmak bir
istisna hâline gelmiş; kurumun varlığının bir önemi kalmamıştır. Bu hâle
getirilmiş bir kurum için bütçe yapmaya bile gerek kalmamış. Kurum
çalışanlarında kurumun ne zaman kapatılacağı beklentisi oluşmaktadır.
MİT’in, kamu
kurum ve kuruluşlarına ait ihalelere katılacak MHP’li ve CHP’li iş adamlarını
fişleyerek ihalelere girmelerinin yasaklandığı iddiaları, 14-15 Haziran 2013
tarihlerinde medya organlarında da yer almıştır. Bu konuya ilişkin soru
önergelerimiz, ne yazık ki bugüne kadar Hükûmet tarafından cevaplandırılmamış
ve bu iddialar Hükûmet tarafından da yalanlanmamıştır.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Hangisi cevaplandı ki!
ALİM IŞIK
(Devamla) – Son olarak, 2011 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve millet
iradesi hiçe sayılarak çıkartılan 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle
kurulan Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu bütçesi hakkında
da birkaç cümle eklemek istiyorum. Uluslararası standartlara uyumlu bir şekilde
Türkiye muhasebe ve denetim standartlarını oluşturmak ve yayımlamak, bağımsız
denetim alanında kamu gözetimi yapmak ve böylece bağımsız denetimde uygulama
birliğini, gerekli güveni ve kaliteyi sağlamak amaçlarıyla kurulan bu kurum, ne
yazık ki sadece söylemde var ama eylemde olmayan bir kurum niteliğindedir.
Sayıştay
denetiminin engellendiği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapmakla
görevli bu kurumun kaldırılmak istendiği bir dönemde, denetime ilişkin
standartları geliştirmekle görevli bir kurumun herhangi bir anlamı yoktur.
Dolayısıyla, bu kurumun bütçesinin de gerçekte bir önemi bulunmamaktadır.
Bu duygu ve
düşüncelerle ve her türlü olumsuzluğa rağmen, 2014 yılı bütçesinin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi tekrar saygılarımla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Işık.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Baluken.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Van Milletvekili
Özdal Üçer’e 16/12/2013 tarihli 33’üncü Birleşimde verilen kınama cezasına
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, şimdi, dün gece burada bir tartışma yaşandı. Buradaki
tutanaklar üzerinden, Van Milletvekilimiz Sayın Özdal Üçer’in “Kürdistan İşçi
Partisi üyesiyim. Bundan gurur duyuyorum.” cümlesini sarf ettiği ve bunun
tutanağa geçtiği ifade edildi.
Bunun üzerine,
hem grup başkan vekilleri arkada bir toplantı yaptık hem de burada grup başkan
vekillerine önce söz verildi ve daha sonra Sayın Özdal Üçer’e Genel Kurul
tarafından bir kınama cezası oylandı ve bu şekilde bir karar çıktı.
Şimdi, Van
Milletvekilimiz Sayın Özdal Üçer böyle bir cümle kullanmadığını ifade ediyor,
bizler de bugün Tutanak Hizmetleri Müdürlüğüne gittiğimizde ses kayıtlarında
böyle bir cümleye rastlamadık. Nitekim, oradaki uzmanların da ses kayıtlarını
dinlemesiyle sayın milletvekilimizin böyle bir cümle kullanmadığı kanaati orada
da, oradaki uzmanlar tarafından da dile getirildi.
Dolayısıyla,
muhtemelen, ya buradaki psikolojik ortamdan dolayı ya da diğer siyasi
partilerin grup başkan vekillerinin tavrından dolayı, yönlendirmesinden dolayı
arkadaşımıza karşı haksız bir uygulama yapılmış ve haksız bir ceza verilmiştir.
Biz, bu durum
itibarıyla, bu kınama cezasının geri alınmasını, o tartışmayla ilgili bütün
hususların da tutanaktan çıkarılmasını istiyoruz. Bu nedenle de Genel Kurula
ara vermenizi, grup başkan vekilleriyle bir toplantı yapıp ses kayıtlarının
tekrar dinlenmesini Barış ve Demokrasi Partisi olarak talep ediyoruz çünkü aksi
hâlde, bu Meclisin güvenilirliğine dair ciddi bir kuşku oluşacaktır.
Milletvekilimizin sarf etmediği cümleler eğer burada yazdırılıp ses kaydında
ispatlanamıyorsa burada çok ciddi bir sorun ve sıkıntı vardır.
BAŞKAN – Sayın
Baluken, çok vahim bir iddia ortaya koydunuz. Yani tutanaklar… Şunu demek
istiyorsunuz yanlış anlamadıysam: “Tutanaklarda var yazılı olarak…”
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Ses kaydında yok.
BAŞKAN – “…fakat
ses kayıtlarının incelenmesinde bu gerçekleşmemiş.” diyorsunuz.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Evet, evet.
BAŞKAN – Böyle
bir şeyi kabul edemeyiz tabii ama bunu da nasıl bir şekilde tekrar tespit
edeceğimizi bir…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, toplantıya ara verip ses kayıtlarını dinlemenizi, grup
başkan vekillerinin ses kayıtlarını dinlemelerini ve oradaki uzmanların da ses
kayıtlarıyla ilgili görüşlerini almanızı tavsiye ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Baluken, eğer müsaade ederseniz bu görüşmeleri bitirelim, ondan sonra bu
isteğinizi yerine getireyim de konuşalım.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Ama burada önemli bir husus var Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Tabii
efendim, günümüz uzun, bu…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Yani, biz bu koşullar altında bu oturumun sürdürülmesinin doğru
olmadığını düşünüyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Olur mu öyle şey!
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Çünkü ola ki bir milletvekilimiz bir cümle kullandığı zaman, eğer
tutanaklarla ilgili böyle bir güvensizliğimiz var ise yine farklı bir şekilde
oraya yansıtılabilir, yazdırılabilir ve önümüze getirilebilir. Dolayısıyla, şu
anda ara vermeniz ve bu konuyu netleştirmeniz, milletvekilimizle ilgili kınama
cezasını da geri almanız gerekir.
BAŞKAN – Sayın
Elitaş, buyurunuz.
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Van Milletvekili
Özdal Üçer’e 16/12/2013 tarihli 33’üncü Birleşimde verilen kınama cezasına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, dünkü tartışmadan haberim yok, arkadaşlarımın ifadesi
çerçevesinde ifade ediyorum: Dün burada konuşan Van Milletvekili “PKK terör
örgütü üyesi olmaktan gurur duyuyorum. PKK terör örgütü, terör örgütü
değildir.” diye… Türkiye Büyük Millet Meclisi o konuyu değerlendirmiş ve kınama
cezası vermiş. Şu anda Sayın Baluken’in ifade ettiğine göre, Van Milletvekili
PKK terör örgütü üyesi olmaktan gurur duymadığını ifade etmiş…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Hayır, öyle bir cümle yok Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – …PKK terör örgütünün de, PKK’nın da terör örgütü olmadığını ifadesi
anlamında tutanaklarda var ama…
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
– Bu anlamda bir cümle oraya yazılmış.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Tutanaklarda var ama…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Öyle bir şey yok.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) -…ses kayıtlarında olmadığını ifade ediyor.
BAŞKAN – Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bunu grup başkan vekillerinin incelemesi değil, Meclis
Başkanlığının tutanaklarla ses kayıtlarını inceleyip o konuda bir karar vermesi
gerekir.
BAŞKAN – Şimdi,
bu konuda…
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sayın Başkanım, ismimin geçtiği bir asılsız ithamla karşı karşıyayım ve uydurma
bir yaklaşımla karşı karşıyayım. Ben, bununla ilgili, kendimi doğrudan
ilgilendirdiği için ve hem şahsım hem ülke açısından çok hayati bir konu olduğu
için söz talep ediyorum. Kendi açıklamalarımın doğrudan açıklamasını
yapabilecek iradeye ve kabiliyete sahibim. Sayın Başkanın benim adıma açıklama
yapma gibi bir hakkı, yetkisi yoktur. Neyse bu konuda ben açıklama yapayım diye
sizden müsaade istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi,
tabii, Sayın Üçer, bu talebinizi yerine getirebiliriz çünkü geçmiş tutanaklarla
ilgili bir düzeltme talebiniz vardır. Onun için, beyanınızın düzeltilmesi
üzerine buyurunuz Sayın Üçer.
VII.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, 16/12/2013 tarihli
33’üncü Birleşimdeki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin konuşması
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz her türlü siyasal tartışmaya açık
ve tartışmalarla, insani diyaloğa dayalı tartışmalarla her türlü sorunun
çözülebileceği kanaatindeyiz ve bu konuda diyalogdan hiçbir zaman çekinmedik ama
hakaret, küfür, tehditlere ilişkin bizim insani refleksler geliştirmemiz de
bizim en doğal hakkımız. Hiç kimsenin bir halkı terörize eden gerçekleri gerçek
dışı bir dille ifade etme hakkına sahip olmadığını ifade etmek istiyorum. Ben
bir siyasi temsilci olarak, bir Kürdistanlı olarak, bir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olarak bu ülkede cumhuriyet tarihinin kuruluşundan bu yana, karanlık
birtakım güçlerin bu devlette halkları karşı karşıya getirdiğini ve devlet
adına devlet güçlerinin birçok katliamının olduğunu ve bu yapılan katliamları
basında çarpıtıp farklı örgütlere mal ettiğine tanıklık eden bir birey olarak
ben, Kürdistan’da kurulmuş Kürdistan İşçi Partisinin bir parti olarak
kurulduğunu ama o dönemin siyasi koşullarının buna elverişli olmadığını ve kendisine
yönelen devlet baskısından dolayı silaha sarılmak zorunda kaldığını ve PKK’nin
bir özgürlük hareketi olduğunu mitinglerde de ifade etmişim, bunun hukuki
sorumluluğunu üstüme alıyorum. PKK’yi bir terörist örgüt olarak görmediğimi,
özgürlük hareketi olarak değerlendirdiğimi her platformda ifade etmişim. Bunun
için idam sehpasında kendi sehpamı tekmeleyecek kadar bir iradeye sahibim ve
burada PKK’ye atfedilen katliamların, PKK’ye atfedilen suçların aslında devlet
güçleri tarafından işlendiğini; köylerin yakılıp yıkıldığını, on binlerce
insanın asit kuyularına atıldığını, insanların idam edildiği…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Aynısını söylüyor, düzeltmiyor ki.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) - köylerde yakılan canlı canlı insanların olduğunu, buna ilişkin eski
valilerin, eski askerî yetkililerin açıklamalarının olduğunu ifade ettim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Dinlediğimiz şeylere bak ya.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) - Ama burada ayrı bir sorun var. Bu Mecliste, ben söylediğim her
sözün arkasındayım. Aynı Deniz Gezmiş gibi, ben idam sehpasını kendi
ayaklarımla tekmelerim doğruyu söylemek pahasına. Çünkü, ben burada bu iş için
görev aldım ve halka söz verdim, değerlerime söz verdim. Değerlerimden asla
geri adım atmam, değerlerimi sahipsiz bırakmam. Ama önemli bir sorun, Meclisin
güvenilirliği açısından birileri, söylenmiş ya da söylenmemiş sözleri, kendi
tutanağını birilerine siyasi baskı oluşturup yapıyorsa o zaman Meclisin
takdirine bırakıyorum.
Benimle ilgili
de, benim ifadem alınmadan, benim görüşlerime başvurulmadan, benimle ilgili bir
hukuki sürecin başlatılmış olması, kınama cezasının verilmiş olmasını da bir
Meclis skandalı olarak değerlendiriyorum. Bir, en adi mahkemelerde bile ifadeye
başvurulur, savunmada değerlendirilir, direkt muhatabı olan bensem, benim
görüşlerime…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) - …benim değerlendirmeme başvurmaksızın beni kınayan bir güdümlü
Meclisi de ben kınamak istedim, kınıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, ses kayıtlarında olmadığını ifade ettiği bir konu şu
anda tekrar kürsüden hatip tarafından devam ediyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Şu anda söylüyor, neyini düzeltecek.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Şu anda söyledi zaten onu.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Aynen konuştun onu.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Üçer.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal
Mumcu’nun, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in Van Milletvekili Özdal Üçer’e
kullanmadığı bir cümle üzerine kınama cezası verildiği ve bu cezanın geri alınması
gerektiğiyle ilgili açıklamasına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bir konuya açıklık getireyim. Ondan sonra size söz vereceğim
Sayın Halaçoğlu.
Şimdi, Sayın
Üçer, İç Tüzük’ün 58’inci maddesi uyarınca düzeltme hakkını kullanıp geçen birleşimdeki
olan şeyleri düzeltme hakkını kullanarak sözlerini dile getirdi.
Şimdi, Sayın
Baluken’in, tutanaklarda yanlış geçtiğini ve ses kayıtlarında…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Olmayan cümleyi yazma.
BAŞKAN – …olmayan
cümleyi yazma konusundaki itirazı İç Tüzük’ün 155’inci maddesi uyarınca işleme
alınacak. Bunun için şu anda benim yapabileceğim bir şey yok. Arzu ederseniz, o
İç Tüzük’ün şu kadar bir maddesini okuyayım size: “Tam tutanağın bastırılıp
dağıtılmasından başlayarak onbeş gün içinde ilgililer, gereken düzeltmelerin
yapılması için Başkanlığa yazıyla başvurabilirler.
Bu başvurma
üzerine, Başkanlık Divanı, gereken incelemeyi yapar. Başkanlık Divanı düzeltme
istemini haklı görürse, bir düzeltme yayımlanır ve ait olduğu tutanak dergisine
eklenir.” diyor efendim. Onun için, benim şu anda sizin bu talebinizi yerine
getirme durumum yok. Siz, Başkanlığa bunu başvurursunuz, Sayın Özdal Üçer de
dile getirdi geçen birleşimdeki tutanaklarla ilgili sözlerini de, siz de o
şekilde başvurursanız…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Van Milletvekili
Özdal Üçer’e kullanmadığı bir cümle üzerine kınama cezası verildiğine ve bu
durumun düzeltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, ortada bir kınama cezası var.
BAŞKAN – Bu,
şimdi…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Yani, olmayan, kullanmadığı bir cümle üzerine bir milletvekiline
verilmiş olan bir kınama cezası var.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Şu anda aynı cümleleri yine kullandı.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Daha ağırını kullandı.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Dolayısıyla, bununla ilgili durumun düzeltmesi gerekiyor.
BAŞKAN – Şimdi,
ama, Sayın Baluken…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Bu, bir siyasi linçtir.
BAŞKAN – …bunu
resmî olarak…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Hayır, “Üyesiyim.” demek ayrıdır, “PKK’nin siyasi görüşlerini
savunuyorum.” demesi ayrıdır. “Ben Kürdistan İşçi Partisinin üyesiyim.”
şeklinde kullanmadığı bir cümle var. Sayın Özdal Üçer, PKK’nin dile getirmiş
olduğu siyasi fikirleri, düşünceleri, ideolojileri savunabilir ama tutanağa
“Üyesiyim.” yazdırmak ayrı bir husustur.
BAŞKAN – Sayın
Baluken, İç Tüzük’ün 155’inci maddesini okudum, gayet açık ve net. Tespit
olduktan sonraki -sizin bu iddianız, söylediğiniz şey vahim bir olay- bir
dönemde bu işlem yapılabilir ancak, ben onu bilemiyorum, İç Tüzük’e bağlı
olarak…
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sayın Başkan, ben…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Ama, bunu hemen tüketmemiz gerekmiyor mu? Yani, burada…
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sayın Başkan, ben böyle bir itirazda bulunmayacağım.
BAŞKAN – E,
tüketemiyoruz efendim, İç Tüzük’ün 155’inci maddesi açık.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Yani, Başkanlık Divanı yarım saatlik bir ara vererek bu durumu
netleştirebilir, yarım saatlik bir ara vererek bu durum netleşebilir.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Bu Meclis, kendi yaptığı eksikliği düzeltsin, ben böyle bir itirazda
bulunmayacağım. Sonu nereye giderse gitsin, ben böyle bir itirazda
bulunmayacağım. Bu Meclis kendisi düzmece birtakım…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Nitekim, Tutanak Hizmetleri Müdürlüğü buraya beş dakika mesafede
bir…
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Bu Meclis, kendisi düzmece birtakım…
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ederim.
Buyurun Sayın
Halaçoğlu.
8.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Van
Milletvekili Özdal Üçer’in geçen tutanak hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve Meclisten özür dilemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Sayın Başkanım, her şeyden önce, az önce hatip, Anayasa’nın hem
başlangıç ilkelerine hem de 126’ncı maddesine aykırı bir konuşmada bulundu. Hem
Türkiye’de olmayan kürdistandan bahsetti hem de kürdistanda bir partinin bir
milletvekili olduğunu ifade etti.
Şimdi, hem terör
örgütüne hem de uluslararası olarak kabul edilmiş bir terör örgütüne mensup
olmasından dolayı övündüğünü… Terör örgütünü öven bir konuşma yaptı.
Şimdi, ettiği
yemine aykırı davranan bu vekilimizin her şeyden önce Meclisten özür dilemesi
gerekli.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Ne alakası var Sayın Başkanım?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Tabii ki alakası var. Yani, bu hareketle….
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, sayın milletvekili burada istediği düşünceyi dile
getirir, ona siz karar veremezsiniz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Burası bölücülük kürsüsü değil öyle.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Meclisin kürsüsünden olmayan bir kürdistandan bahsedecek ve
bölücülük yapacak, bunu kimse kabul edemez.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Gitsin o ülke neresiyse orada yapsın.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Sayın Başkan, şu anda konuşulan konular…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, konuları birbirine karıştırmayalım lütfen. Talep ayrı bir
taleptir, sizin söylediğiniz ayrı bir konudur.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Aleni olarak kürsüde konuşma yaptı.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Elitaş.
9.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Van
Milletvekili Özdal Üçer’in geçen tutanak hakkında yaptığı konuşmasının da
kınama cezasını gerektirdiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, yapmanız gereken, biraz önce açıkladığınız gibi, İç
Tüzük’ün 155’inci maddesini uygulamak. Şu anda, İç Tüzük’ün 155’inci maddesini
uygulamak, grup başkan vekilleriyle ara verilip yapılacak toplantıda ortaya
çıkabilecek bir durum tespiti olması mümkün değil. Az önce ifade ettiğiniz
gibi, konu Meclis Başkanlığı tarafından değerlendirilecek ama asıl altı
çizilmesi gereken nokta şu: Milletvekili çıktı: “Kürdistan doğumluyum, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşıyım.” Kürdistan’da kurulmuş bir siyasi partinin yasal
zemin bulamadığından dolayı silaha sarılarak o partinin üyesi olduğunu ifade
ederek yine bir kınama cezasını gerektirecek eylemde bulunmuştur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Aynen…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Üyesi olduğunu ifade etmedi.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Söyledi.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Üyesi olduğunu ifade etmedi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – O anlamda, bu konunun İç Tüzük’ün 155’inci maddesi çerçevesinde
yapılması gerekir.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Açık suç. Ceza Kanunu’ndaki suçun, yapılan övme işi.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sayın Başkan, ben bunu söylemedim, kınama cezasını Meclis tekrar oylasın…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Şu andaki yapılan konuşma yine İç Tüzük’ümüzün kınama cezasını
gerektirecek bir konuşmadır.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.37
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Dilek YÜKSEL
(Tokat)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal
Mumcu’nun, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in Başkanlığa yazılı başvurusu
üzerine İç Tüzük’ün 155’inci maddesi gereğince inceleme başlatılacağına ilişkin
konuşması
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, daha önceki oturumda Sayın Baluken’in dile getirdiği konu: İç
Tüzük 155’inci madde gereğince, onların, Sayın Baluken’in Başkanlığa yazılı
başvurusu üzerine inceleme başlatılacaktır. Prosedürü böyle işleteceğiz.
Bilginize
sunulur.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Sayın Başkan, bir şey ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Demin, dünkü olayları düzeltmek için çıkan sayın hatibin tekrar
Meclis kürsüsünden yine anayasal suç işlediğinin kayıtlara girmesini istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Halaçoğlu.
Barış ve
Demokrasi Partisi…
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sayın Başkan, ben de konuşmamı, benim bir milletvekili olduğum göz önünde
bulundurularak… Bir milletvekiliyim. Anayasa’nın tümden değiştirilmesini teklif
etme, görüşme, değerlendirme hakkım olduğu ve ülkenin gerçeklerini kendi
perspektifimden değerlendirme hakkım olduğu ve bu konuda Mecliste yapmış
olduğumuz konuşmaların hepsinin aleni, şeffaf ve net olduğu, suç olmadığı
iddiasını dile getirip, tutanağa geçmesini istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Üçer.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan
2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277,
3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
(Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına ilk konuşmacı Hakkâri Milletvekili Adil Zozani.
Buyurunuz
efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
BDP GRUBU ADINA
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gençlik ve Spor Bakanlığı
bütçesini değerlendireceğiz. Nesini değerlendireceğiz? Şikeye mi değineceğiz,
dopinge mi değineceğiz, spor camiasının içerisine saplandığı bataklığı mı
değerlendireceğiz? Siz üçüzlerin geçen sene bir araya getirerek alelacele
burada çıkardığınız şike yasasını mı değerlendireceğiz? Nesini
değerlendireceğiz? Bize söyleyin, deyin ki “Şu noktadan değerlendirin.” biz
oradan değerlendirelim. Değerlendirilecek bir tarafı yok, batacağı kadar
batmıştır, üzerine söylenecek şey yoktur.
Maliye
Bakanlığının bütçesini değerlendireceğiz. Aynı soruyu soruyorum: Nesini
değerlendireceğiz? Atı alan Üsküdar’ı geçmiş, zengin olan zengin olmuş, fakir
fukaranın sofrasındaki ekmek her gün biraz daha küçülüyor. “IMF’ye borç
veriyoruz.” diye babalanıyorsunuz ancak IMF’nin tam 100 katı uluslararası
finans kuruluşlarına borçlanmışsınız, nesini değerlendireceğiz? Hangi noktadan
tutup değerlendireceğiz? Söyleyin, biz, o noktadan tutup değerlendirelim.
Batacağı kadar batmış, beter olsun.
Gelir İdaresi
Başkanlığını değerlendireceğiz. Bana söyleyin lütfen -bütün konuşma başlıklarım
olduğu için- neresinden değerlendireyim Gelir İdaresi Başkanlığını? Zenginin
vergi borçlarını affetmekle mükellef olan bu Başkanlığın nesini
değerlendireceğiz? İşçinin, fukaranın, emeklinin her ay başı boğazına sarılan,
sonuna kadar vergilerini, primlerini tahsil eden ama zengine gelince borçlarını
affeden bu kurumun nesini değerlendireceğiz? Batmış batacağı kadar, daha beter
olsun.
Kamu İhale
Kurumunu değerlendireceğiz. Bugün konuşulanlardan sonra, bunun üzerine
söylenecek bir şey var mı? Söyleyin ey iktidar partisi milletvekilleri,
söyleyin ey Bakan, değerlendirilecek bir tarafı kalmış mı? İşinize gelen bütün
ihaleleri şu ya da bu şekilde yasal düzenleme, değişiklik yaparak, esneterek
kalbura çevirdiğiniz bu kanunun nesini değerlendireceğiz, bu kurumun nesini
değerlendireceğiz? Batmış batacağı kadar, beter olsun.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığını değerlendireceğiz. Nesini değerlendireyim? Aynı soruyu
soruyorum: Nesini değerlendireceğiz? Satacak bir şeyiniz kalmış mı? Artık,
bütçeyi, bir kerelik vergilerle, bir kerelik gelirle ayakta tutmaya
çalışıyorsunuz. Satacak bir şeyiniz kalmadı, hepsini sattınız. Yapacak bir şey
var artık bu saatten sonra, bu kuruma da gerek kalmadı, bu kurumun şemsiyesi
altında satacağınızı sattınız, değerlendirilecek bir şeyi yok, bütçe
ayrılmasına gerek yok, bu kurumu lağvetmek gerekir.
Kamu Gözetimi,
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunu değerlendireceğiz. Aynı soruyu
soruyorum: Nesini değerlendirelim? Sayıştay raporlarından başlayarak mı
değerlendirelim? İsterseniz oradan bir değerlendirme yapalım. Olmayan Sayıştay
raporları üzerinden bir değerlendirme yapalım isterseniz burada. Her şeyi
kılıfına uydurmak, her şeyin bir gerekçesini oluşturmak bu Hükûmetin
marifetleri arasındadır. Dolayısıyla, bu kurumun da değerlendirilecek bir
tarafı kalmadı.
Ancak,
değerlendireceğimiz şeyler var, konuşmam bunlardan ibaret değildir,
değerlendireceğimiz çok şey var. Ne Sayıştay, ne doping, ne Şike Yasası, ne
özelleştirme ne de peşkeş çekilen kamu kurumları ve arazileri üzerinde hiçbir
değerlendirme yapmayacağız ancak değerlendireceğimiz bir konu var, hem de çok
önemli bir konu var; müstemleke hukukunu burada konuşacağız, sömürge hukukunu
burada konuşacağız, sizinle bugün bunu tartışacağız. Sizinle bundan sonra
sömürge hukuku, müstemleke hukuku bu ülkede var mıdır yok mudur, onun üzerine
konuşacağız.
En son dün, belki
bir yerden düzelir diye beklenti içerisinde olmuştuk. Hoş, sizden bir
beklentimiz de yok ama dünkü milletvekillerimizle ilgili olan karar malumun
ilanıydı ancak belki kafanıza o reklam filmlerindeki gibi bir saksı düşmüştür
deyip bir yerden düzeltmeye başlarız diye beklemiştik ancak bu da yok. Kafanıza
düşen saksılar da artık kâr etmiyor. Ama sözlerimin başında şunu ifade edeyim:
Alma garibin ahını, çıkar aheste aheste! Siz, bu vurdumduymazlığın, bu bana
neciliğin hesabını eninde sonunda vermek durumunda kalacaksınız. İstediğiniz
kadar kafanızı kuma gömün, çıplak gerçek ortadadır. Herkes görüyor, Türkiye
kamuoyu görüyor ve bu gerçeklik sizin bitişiniz anlamına gelecektir.
Faysal
Sarıyıldız, Gülser Yıldırım, Selma Irmak, Kemal Aktaş, İbrahim Ayhan ve Hatip
Dicle niçin cezaevlerindeler? Bugün benim burada söylediklerimin bir kısmını
farklı şekillerde ifade ettikleri için şu anda cezaevindeler. O müstemleke
mahkemeleriniz eğer bugün karar vermiş olsaydı öngörülen cezalar çerçevesinde
hepsi dışarıda olmuş olurdu ama rehin tutuyorsunuz. Evet, siyasi iradeyi
yargının arkasına koyarak arkadaşlarımızı, binlerce arkadaşımızı bugün
cezaevlerinde rehin tutuyorsunuz. Neye karşılık rehin tutuyorsunuz? “Aman bu
ülkede Kürtlerin sesi soluğu çıkmasın, aman bu ülkede Kürt halkının temel hak
ve özgürlüklerinden söz edilmesin!” Kusura bakmayın ama buradan bir kez daha
ifade edeceğim. Biz bu günleri çok gördük, çok yaşadık. Bunlar geçmişte
yaşadıklarımızla, yaşananlar yanında hafif kalır. Biz bu günleri atlatacağız,
hem de alnımızın akıyla mücadele ederek bu günleri de atlatacağız. Ama o gün,
biz de, sizler de geriye dönüp baktığımızda bu uygulamalar karşısında, bu
sömürge hukuku karşısında sessiz kalanlarınız başınızı önünüze eğip
çocuklarınızın dahi yüzüne bakamayacak durumda olacaksınız. Tıpkı bugün, 18
Ağustos 1992’de Şırnak’ta 116 vatandaşın katline tanıklık etmiş, o dönemin
valiliğini yapmış ve bugün konuşan Mustafa Malay’ın durumuna düşersiniz. Ne
diyor, açın bakın. İnternet ortamında hepiniz şu dakika itibarıyla onun
açıklamalarına ulaşabilirsiniz. “Ben askeriyeyi sorumlu buluyorum o
katliamlarda. Çünkü, asker geliyordu, sivillerin, insanların iş yerlerini,
evlerini tahrip ediyordu, insanları, genç yaşlı demeden katlediyordu. Maalesef
kötü şeyler yaptı.” diyor. Ne zaman oldu bunlar? Bakın, sadece bir olayı
anlatıyorum; 18 Ağustos 1992. 26 Mart 1994’te, yine aynı bölgede, Koçağılı ve
Kuşkonar köylerinde olup bitenleri size hatırlatayım, 38 sivil vatandaş
katledilmişti. Yine, 15 Ocak 1996’da, Güçlükonak’ta 11 vatandaş katledilmişti.
Şimdi, ileri
demokrasiden söz edenler için de bir iki örnek vereyim isterseniz. Kuşkonar
köyünde olup bitenler, Koçağılı köyünde olup bitenler ile Roboski’de olup
bitenler arasında hiçbir fark yoktur. Roboski’deki katliamın failleri nasıl bu
devletin yönetenleri ise, o dönemin katliamlarının failleri de bu devletin
yöneticileridir. Buna karşı sesiniz çıkacak mı? Buna karşı “Dur.” diyecek
misiniz? Sizden beklediğimiz budur.
Emin olun, bu
bütçenin ne hayrı kalmıştır ne de bereketi, bu bütçenin ne hayrı vardır ne de
bereketi. Varsa yoksa, redde, inkâra, asimilasyona dayanan bir üçlü koalisyon vardır şu anda karşımızda. Kürtler
söz konusu olduğu zaman MHP’si, CHP’si, AKP’si bir oluyor “Aman Kürtlerin sesi
çıkmasın…”
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – “PKK’nin sesi çıkmasın.” diyoruz biz. Kürtlerle bir derdimiz yok,
derdimiz PKK.
ADİL ZOZANİ
(Devamla) – Güneş balçıkla sıvanmaz, eninde sonunda bu gerçekleri kabul
edeceksiniz, eninde sonunda bu gerçekleri kabul etmek durumunda kalacaksınız.
Nasıl ki cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar Kürtler tarihin hiçbir
evresinde, 90 küsur yıllık cumhuriyet ömründe hiçbir zaman olağan mahkemelerde
kendilerini ifade etme imkânı bulamadılarsa bugün de aynı durumdur. Özel
yetkili mahkemeleri biz burada konuştuğumuzda daha bir buçuk yıl önce, aynen bu
kürsüden ifade ettik, “Biz saf değiliz. Allem edersiniz, kallem edersiniz,
kendinizi ayıklarsınız, Kürtleri özel statüde bir mahkemede yargılamaya devam
edersiniz:” dedik, Meclis kayıtlarında vardır. O gün söylediklerimizin bugün
bizi doğruluyor olması bizi hiç mutlu etmiyor. Ama gerçekliğinizi yüzünüze
ifade ettik, gerçekliğinizi yüzünüze ifade ettik. Kürtler söz konusu olunca
atalarınızın tarihini dahi inkâr edecek noktaya geliyorsunuz, Kürtler söz
konusu olduğunda atalarınızın tarihini dahi inkâr edecek noktaya geliyorsunuz.
Örnekleriyle, geçmiş konuşmalarımızda burada yüzünüze ifade ettik.
Daha ilk günden
bugüne Meclis ayıplı işliyor. Bu halkın seçilmiş iradesinin Mecliste olması
gerektiğini ifade ettik. Hiçbir çifte standardın arkasına sığınmadık. Hatip
Dicle dedik, Faysal Sarıyıldız dedik, Kemal Aktaş dedik, İbrahim Ayhan dedik,
Mustafa Balbay dedik, Mehmet Haberal dedik, Engin Alan dedik. Ama hiçbiriniz
çıkıp bunu burada cesaretlice ifade etmediniz. Meclis iradesine sahip
çıkmadınız, kendi iradenize sahip çıkmadınız. Boşverin birbirinize atıp
tutmakla. Biz bu Meclis kürsüsünde çifte standarda sığınmadan konuşan tek grup
olduk. Bununla da onur duyuyoruz, övünç duyuyoruz ama hiç kimse çalınmış
milletvekilliğinin bu Meclise yakışmadığını ifade etmedi, “Çalıntı vekillik
olmaz.” demedi burada. Ancak, Meclisin bu döneminde çalıntı vekilliğe de
tanıklık ettik. Her defasında çıkıp burada söylersiniz, “Kürtlerle Türkler etle
tırnak gibidir.” dersiniz. Rica ediyorum, bunu artık söylemeyin çünkü siz bu
benzetmeyi yaptığınız sürece bizim aklımıza hep şu geldi: Biz tırnak olduk, siz
hep et oldunuz. Uzadıkça kesmeye çalıştınız, uzadıkça bu tırnağı budamaya
çalıştınız. Yetti Kürt halkının ödediği bedel. Kürt halkı üzerinden hiç kimseye
ama hiç kimseye artık karanlık hesaplar yaptırmayacağız, bunu bilmenizi
istiyoruz. Hiçbiriniz, artık, burada Kürt halkı üzerinden kendi karanlık
hesaplarınızı göremeyeceksiniz. Bugün Türkiye’de olup bitenlerin tamamının ana
sorun kaynağı Kürt sorunudur, Kürdistan sorunudur ve bu sorun çözülmeden
Türkiye’de siz hiçbir şey yapamazsınız.
Bütçeden sadece
bir örnek sizinle paylaşacağım, Sayın Maliye Bakanı burada, Plan ve Bütçe
Komisyonu sunumunda yer alan bir ifadeyi sizinle paylaşacağım: “Bugüne kadar
devlet Kürt sorunundan kaynaklı olarak -o ‘terör sorunu’ olarak ifade ediyor
ama ben ‘devletin Kürt halkına karşı savaşı’ olarak ifade ediyorum- doğrudan
400 milyar dolar para harcadı, dolaylı olarak 1 trilyon dolar para harcadı.”
Son on bir aydaki, son bir yıldaki görece düzelmeyle birlikte bir gerçekliği
gördük, o da şu: Bütçe açığı yarı oranında azaldı. Oysaki geçen seneki bütçe
görüşmelerinde bu bütçe açığının katlanabileceği tahmini vardı. Bu tahminlere
ilişkin olarak geçen yılki bütçe görüşmelerinde aynı bakanın herhangi bir
itirazı olmamıştır. Yarı oranında -yani 15 milyar Türk lirası gibi bir paradan
söz ediyorum- bir azalma oldu. Sizin için bu sözüm hiç para etmeyebilir ama
ekranları başında bizi izleyen, Türkiye’de, Mezopotamya’da yaşayan tüm halklarımıza
şunu ifade etmeye çalışıyorum, onlara söylüyorum: En azından bu yıl içerisinde
sofranızdaki ekmek bir dilim daha küçülmedi, savaştan kaynaklı olarak bir dilim
daha küçülmedi ancak zengine, rantçıya, vurguncuya sağlanan imkânlar
karşısında, sizin savaştan dolayı koruyabildiğiniz bu bir dilim ekmeğiniz,
görüyoruz ki iki dilim olarak gitmiş.
Bütün bu
tabloları göz önünde bulundurduğunuz zaman bir tercih yapmak zorundasınız. Bu
işlere öyle dolambaçlı yaklaşılmaz. Kulislerde farklı, arka odalarda farklı,
buraya geldiğinizde, seçmene selam göndereceğiniz zaman farklı konuşmayın. Bu
sözüm, sansürcü üçüzlerin tamamınadır. “Arkada söylediklerinizi burada da
söyleyin, kişisel olarak, bireysel olarak söylediklerinizi burada da çıkın,
söyleyin. Grup olarak bir araya geldiğinizde, birbirinize yaslandığınızda,
Türkiye’de yaşayan halklar üzerinden hamaset politikalarını terk edin” diyoruz.
Bu gerçekliği kabul etmek durumundasınız. Bizler milletvekilleri olarak, BDP
Grubu milletvekilleri olarak, Halkların Demokratik Partisi milletvekilleri
olarak sizin bu çifte standartlı yaklaşımlarınızı her aşamada deşifre edeceğiz,
kamuoyuyla paylaşacağız.
Türkiye kamuoyuna
doğruyu söylemiyorsunuz, Türkiye kamuoyuyla gerçekleri paylaşmıyorsunuz ve
gizliyorsunuz. Ancak, bu gizlemeleriniz, bilmelisiniz ki sizin sonunuzu
beraberinde getirecektir ve eminim sizlerin sonu, siyaseten sizlerin sonu
Türkiye’de yaşayan bütün halklar açısından hayırlara vesile olacaktır ve biz
bunu göreceğiz, hep birlikte göreceğiz.
Kürdistan
gerçekliğini gizleyemeyeceksiniz, Kürt gerçekliğini gizleyemeyeceksiniz,
halkların bu coğrafyada bir arada, eşit, özgür ve demokratik bir biçimde
yaşamasının önüne geçemeyeceksiniz. Önüne geçmeye kalkışırsanız, bu nehir
sizleri yutacaktır, bunu bilmenizi istiyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Zozani.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın hatip kürsüdeyken
Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde olduğu üç grubu kastederek “Söz konusu
Kürtler olunca hepiniz iş birliği yapıyorsunuz.” gibi bir konuşma yaptı.
Kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum: Milliyetçi Hareket Partisinin bin
yıllık kardeşliği olan Kürt kardeşlerimizle en ufak bir problemi yoktur ama
Milliyetçi Hareket Partisinin bu ülkede 40 bin insanımızın kanını döken, canını
alan PKK’yla sorunu vardır. Bu, dün de vardı, bugün de vardır, yarın da
olacaktır. Bu 40 bin şehidimizin hukukunu yargı önünde sormadıktan sonra da biz
bu davadan vazgeçmeyeceğiz, kayıtlara geçsin efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Korkmaz.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – 40 bin insanın öldüğüne ilişkin araştırma yapılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN – Van
Milletvekili Özdal Üçer.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – 40 bin insanın ölümüne ilişkin gerçeklerin ortaya çıkarılmasını
istiyoruz zaten Sayın Korkmaz.
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Sayın Başkan, bizler, parti olarak 1984’ten bugüne kadar gerek
Kürdistan’da gerek Türkiye’de yaşanmışların tamamının araştırılıp kamuoyuyla
şeffaf bir biçimde paylaşılması için defalarca yasa teklifi verdik, Meclis
araştırması önergesi verdik, bunun için hakikatleri araştırma komisyonunun
kurulmasını önerdik ve bugün ben kürsüde, dönemin Şırnak Valisi Mustafa
Malay’ın açıklamalarını okudum. Eğer ki tersi bir kanaatte olanlar varsa bu
Mecliste “hodri meydan” diyoruz, birlikte bu suçların tamamının üstüne gidelim
diyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Zozani.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Bir de Hükûmeti dinleyelim Sayın Başkan, Hükûmet ne diyor bu
tartışmalarda? Hiç sesini çıkarmıyor Hükûmet “Kapalı Kapılar Ardında
Washington” dizisini oynuyor.
BAŞKAN – Van
Milletvekili Özdal Üçer. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Üçer.
BDP GRUBU ADINA
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksek Öğrenim Kredi
ve Yurtlar Kurumunun bütçesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
selamlıyorum.
Bütçe
görüşmelerine geçmeden önce, Halkların Demokratik Partisi adına, Halkların
Demokratik Partisinin eş başkanları ve milletvekillerinin KCK davalarında
tutuklu olan bütün siyasi tutukluların ve başta da sayın milletvekillerimizin
özgür kalması talebiyle yapmış oldukları açlık grevini bir demokrasi direnişi
olarak saygıyla selamlıyorum. Sayın eş başkanlarımıza ve sayın
milletvekillerimize saygılarımı, devrimci muhabbetlerimi iletiyorum. Bu
devrimci direniş içinde yer almak için bana da müsaade etmelerini talep
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi tabii,
onlar müsaade ettikten sonra, ben de onların bu direnişine sonuna kadar dâhil
olacağımı belirtmek istiyorum.
Kredi ve Yurtlar
Kurumu yani Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu ve YÖK, 80 Anayasası’nın
kurumu olan YÖK’ün lağvedilmesi gerekliliğini, her siyasi parti değişik
cenahlardan değerlendirip bir kanaat olarak ifade etmiştir. Yani, YÖK, darbe,
cunta darbesinden sonra kurulmuş bir kurum ve darbeye hizmet etmek amacıyla
kurumsallaşmış bir yapı; üniversitelerin bilimsel özgünlük, özerklik yapısına
aykırı bir kurum. YÖK, bu halkın sırtına bindirilmiş bir yük; bu yük aslında
yok olmalıdır; YÖK yüktür, yok olmalıdır. Görüşümüzü her platformda dile
getirdik.
Tabii, YÖK’ün yok
olması, yerine daha demokratik, şeffaf bir kurumun, daha bilimsel özgünlüğe,
özerkliğe sahip bir kurumun kurulması talebimiz, yükseköğrenimin kalitesinin
geliştirilmesi ve yükseköğrenim çağında bulunan gençlerimize yapılacak
hizmetlerin kalitesinin artırılması taleplerimizi gölgelemiyor.
Türkiye’de
milyonlarca genç var. Dünyada genç nüfusu ve çocuk nüfusu en yoğun olan
ülkelerden biri Türkiye’de, gençlere ve çocuklara yönelik politikaların,
aslında ne kadar gençlere ve çocuklara hitap ettiğini gençlere sormak lazım.
Keşke imkân olmuş olsaydı da üniversite öğrencileri kendilerine yönelik
tutumların ve kendi eğitimlerine ayrılmış bütçenin ne kadar demokratik, şeffaf
olduğunu kendileri bu kürsüde değerlenmiş olsaydı. Zaten milletvekilliği
yaşının 25’e düşürülmüş olması bundan sonra gençlerin sesinin Mecliste daha
güçlü haykırılacağını gösteriyor ama partiler bu konuda eğer gençlerin önünü
açacak demokratik bir işleyişi geliştirirlerse.
Yükseköğrenim
çağındaki üniversite, ön lisans, lisans ve yüksek lisans çağındaki öğrencilere
devlet katkısı sunmak; onların eğitimlerini sağlıklı, güvenli bir ortamda
sürdürebilmeleri için, bilimsel bir kimliği geliştirebilmeleri için ve ileriki
yaşamlarında ülkenin tümü için yararlı birer yurttaşa dönüşebilmeleri için
hizmet etmesi gereken kurumlar aslında gençlere eziyet etmekten başka bir şey
yapmıyor.
Üniversiteyi
kazanan, zor badireler sonrası üniversiteyi kazanan öğrenciler, eğer babası
trilyonları götüren bir ihaleci değilse, eğer kamu ihalelerine girip köşeyi
dönmüş değilse, kaçakçılıktan, şuradan buradan nemalanmış değilse, bir memur,
bir işçi, bir gariban, bir işsiz ise üniversiteye gittiğinde Kredi Yurtlar
Kurumuna başvurmak zorunda kalıyor. Ama Kredi Yurtlar Kurumu yeterli olmadığı
ve öğrencilerin tamamına yetecek bir hizmet sunulmadığı için çoğu dışarıda
kalıyor, evlerde kalıyor. Evlerde kalırken çok büyük eziyetler yaşıyor. Bunu
üniversite yıllarında hemen hemen herkes de yaşamıştır. Tabii, farklı
betimlemede bulunduğum sınıfsal kesim için bu böyle olmamıştır.
Biliyor musunuz
üniversite kazandığı hâlde üniversite okuyacak bir harçlığa ve orada,
üniversiteyi kazandığı ilde barınacak bir ekonomik güce sahip olmadığı için
üniversiteyi terk etmek zorunda kalan kaç öğrenci var? Ben burada resmî olarak
soruyorum, yanıt almak istiyorum. Üniversite sınavlarında belli bir bölümü
kazandığı hâlde, gidip kayıt yaptığı hâlde daha sonra 1’inci ya da 2’nci,
3’üncü, 4’üncü sınıfta ekonomik olanaksızlıklarından dolayı üniversiteyi
bırakmak zorunda kalan kaç öğrenci var? Bununla ilgili bir araştırma yapılmış
mıdır? Hayır. Binlerle, on binlerle, yüz binlerle ifade edilecek bir sayıdır.
Peki, bir devlet
kendi gençlerinin üniversite eğitiminin sorumluluğunu üstlenemiyorsa bu nasıl
bir devlet, nasıl demokratik bir devlet, nasıl kamusal hizmeti esas alan bir
devlet, nasıl bir sosyal devlettir? Bunu Meclisin ve halkın takdirine
bırakıyorum.
Üniversite
öğrencilerinin harçlıklarına cüzi zam yaparak seçim öncesi, ben -Kredi ve
Yurtlar Kurumu veyahut da Başbakanlık- öğretim kredisini şu kadar artırıyorum
diyerek bütün eğitim sorunlarını çözebileceğini iddia eden iktidar, bu konuda
üniversite sorunlarını çözmekten uzak, üniversite eğitimini gençler için bir
işkence tezgâhına dönüştürmektedir.
Üniversiteyi
kazanan bütün öğrenciler Kredi Yurtlar Kurumuna başvuruyor ama koşulları
elverişli olduğu hâlde, orada kalmaya hak kazandığı hâlde kayıt yaptıramayanlar
oluyor ama bu yıl içinde 2.200’ü aşkın yani yaklaşık 2.500 kişi ya bir
siyasetçinin referansıyla ya da bir bürokratın referansıyla hiç hakkı olmadığı
hâlde başkalarının hakkını gasbederek misafir statüsünde yurtlara alınıp bu
yurtlarda barındırılıyor. Ondan sonra, bu kişiler üzerinde, bu kişilere
sağlanan ortamlar itibarıyla cemaat faaliyetleri veyahut da farklı misyonerlik
faaliyetleri yürütülüyor. Peki, bu soruyu da resmî olarak soruyorum:
Üniversiteye, Kredi Yurtlar Kurumuna kayıt döneminden sonra ilk bir iki ay
içinde sadece misafirlik statüsünde alınan veyahut da prosedüre bağlı olarak
geçici olarak alınan kaç kişi var, bunların isimleri nedir, referansları
kimlerdir?
Bu, açıkça
gösteriyor ki Kredi Yurtlar Kurumu, herkese açık, şeffaf ve eşit hizmet etmesi
gereken bir kurum, birilerinin özel çıkarlarına hizmet edecek şekilde
işletiliyor. Bu bile başlı başına bir suçtur; Hükûmetin, idarenin yapmış olduğu
bir suçtur. Bu suçu görmezden gelmemelidir Meclis. Bu suçların araştırılması ve
sorunların çözüme kavuşturulması için Meclisin inisiyatif alması gerekmektedir.
Krediler verildi,
10 lira, 20 lira, 30 lira zamlarla krediler verildi. Peki, üniversite
öğrencileri kredileri aldılar, öyle böyle kıt kanaat geçindiler, üniversiteyi
bitirdiler. Üniversiteyi bitirdikten sonra hemen İcra Kuruluna başvuruluyor ve
en yüksek faiz oranıyla, hiçbir özel bankanın bile yüklemediği faizlerle o
krediler geri tahsil edilmeye başlanıyor. Kredi borcunu ödemediği için,
ödeyemediği için kaç genç icraya verilmiştir? Bunun Hükûmet tarafından
açıklanmasını istiyorum, resmî olarak Sayın Başkandan rica ediyorum. Aynı
zamanda, söylediklerimin yazılı soru niteliğinde değerlendirilip resmî olarak,
yazılı olarak cevaplandırılmasını talep ediyorum. Gösterecektir ki bu verilen
sayılar, Türkiye’de gençler bizzat Hükûmet tarafından faiz tuzağına
düşürülmekte ve bağımlı hâle getirilmekte, ondan sonra icrayla baş edemeyecek
bir güçte kıskaç altına alınmaktadır. Peki, teşvik kredileriyle, hibelerle
yolsuzluk yapan firmalara çok büyük hibeler, teşvik kredileri, karşılıksız
krediler veren, düşük faizli krediler veren, Başbakanın yakınlarına,
milletvekillerinin yakınlarına, siyasi grupların yakınlarına çok düşük
faizlerle krediler veren kurumlar, teşvikler veren kurumlar neden bu ülkenin
geleceği olan gençlerin ve çocukların eğitimi için karşılıksız bir teşvik
vermiyor? Bunu sorgulamak lazım sosyal devlet anlayışı kapsamında. Ama, yok, bunu
sorgulamayacağız, üniversitede “Ben kötü eğitim koşullarında insanlık
haklarının peşine düşüyorum.” diye basın açıklaması yapan öğrenciler
tutuklanacak, gözaltına alınacak, üniversiteler basılacak, gaz bombaları
atılacak, gaz bombalarıyla üniversiteler savaş alanına çevrilecek ve orada
eğitime ayrılması gereken bütçe, gaz bombalarına ve o gaz bombalarının
sahipleri olan özel firmalara peşkeş çekilecek. Askerî ve polisiye harcamalar
biraz kısıtlanır, eğitime ve sağlığa ayrılırsa bu ülkede çarçur edilen paralar
bu ülkenin bütün sorununu çözme gücünde, kapasitesindedir. Tabii, öğrenciler
için Kredi ve Yurtlar Kurumu ödenek bulamazken, öğrencilerin ihtiyaçlarını
karşılayacak kadar konut yapamazken, yurt yapamazken aynı iktidar bir yıl
içinde Kürdistan’da, Van’da, Şırnak’ta, Erzincan’da, Diyarbakır’da ve ismini şu
an saymadığım Kürdistan bölgesindeki bütün illerde tam 104 karakol yapmakta.
Peki, hani barıştı? Hani sosyal politikalar desteklenerek bu ülkenin eğitim
sorunları çözülecekti? Bu karakolların ödenekleri hemen temin edilebiliyor ama
üniversite öğrencilerinin sorunlarını çözecek ödenek temin edilemiyor. Böylesi
bir sosyal devlette siz, askerî, polisiye ve savaşa dönük yatırımların ayyukta
olduğu bir ortamı nasıl değerlendirirsiniz?
Demek ki bu ülke,
geleceğe, eğitime, sağlığa bütçe ayırmıyor. Savaş için tank, top, panzer, gaz
bombası, silah ve plastik mermi alıyor ve o alınan silahlarla Gever’de,
Yüksekova’da 3 genç, iki gün içinde kafasına
bizzat devletin polisi tarafından aleni bir şekilde kurşun sıkılarak
katlediliyor. Gerekçesi de efendim, onlar PKK’liydi. Peki, PKK’liyse bunlar
PKK’li de olmak suçsa yargı ne güne duruyor? Sivil eylemde bulunan insanlara,
sivil eylemde bulunup da “Ben demokrasi istiyorum.” demek mi terörizmdir, yoksa
devletin silahını doğrultup da gençlerinin kafasına sıkmak mı terörizmdir,
bunun sorgusunu yapıyoruz. Bunu söylediğimiz için biz yargılanacaksak
yargılanalım. Eğer o gençler polislerin kafasına sıkmış olsaydı biz, o zaman,
bugün, o gençleri eleştiriyor olacaktık. Ama bu terörü yapan polislerse ve o
polisler de bu devletin memurlarıysa ve benim, senin verdiğin, o vurulan
gençlerin ödediği vergilerden o silahların mermileri alınıyorsa, o zaman
“Burada bir devlet terörü var.” dediğimizde, anayasal suç işlemiş sayılıyorsak
bu suç değildir, bu doğruyu haykırmaktır. Bu doğruyu haykırmak için biz zaten
halka söz verdik, bu görevi üstlendik. Bunu söylemekten de imtina etmeyeceğiz.
Zaten bu ülkede birileri doğruyu söyledi diye, haksızlığı dile getirdi diye
katledilmedi mi? Gençler katledilmedi mi? Üniversiteli gençler tutuklanmadı mı,
vurulmadı mı?
Şu an bu
komisyonda yer alan memurların birçoğu bile kendi çocuklarını okutmakta belki
zorluk yaşıyorlar ama trilyonluk hesaplara gelince kâğıt üzerinde “Bazı
hesaplar iyidir, bazıları kötüdür.” şeklinde yaklaşacaksak, sadece matematiksel
yaşayacaksak bu yetmez.
Bize “Bölücü.”
diyorsunuz, bazı eylemlerimiz bölmeyi, paylaşmayı gerektirebilir. Bölmenin
aslında matematiksel olarak iyi öğretilmediğini
-okullarda- bölmenin çarpmadan daha iyi olduğunu, sürekli çarpmanın
dayatmasından daha iyi olduğunu ifade etmek isteriz. Bölmek kötü bir şey değil.
Bölmek aynı ekmeği 10 kişiyle paylaşmak demektir. Bölmek, 1 ekmeği 1 kişiye
çarpmak, onun katsayısını alıp birine peşkeş çekmektense 1 ekmeği 10 dilime
bölüp 10 kişiyle eşit şekilde paylaşmak demektir.
Bizim “Özerk
Kürdistan olsun, demokratik yönetim olsun, Türkiye’de demokratik birlik olsun,
belli yönetim birimleri bölünsün.” şeklindeki yaklaşımımızı bu ülkenin
bütünlüğünü bozmaya dönük bir girişim olarak algılamak matematiksel ve siyasal,
düşünsel, zihinsel bir zafiyettir.
Biz bazı
bölgelerin isimleri ana dilde ifade edilsin, özerk yönetimleri olsun,
demokratik işleyiş olsun derken insanlar handikaba boğulsun, kaosa sürüklensin
demiyoruz. Özgürlük olsun herkes için özgürlük. Dünyada en kutsal kavramlardan
biridir özgürlük; dil için özgürlük, din için özgürlük, kültür için özgürlük,
felsefe için özgürlük, bilim için özgürlük. Özgürlükten kimseye zarar gelmez. O
yüzden belirtiyoruz ki -bu konuyla direkt itham edildiğim için belirtiyorum-
eğer PKK’nin siyasal olanakları sağlanmış olsaydı, eğer köyler yakılmamış
olsaydı, 17 bin köy yakılıp milyonlarca insan asit kuyularına atılmamış
olsaydı, siyasi parti temsilcileri, milletvekilleri güpegündüz evinin önünde
taranmamış olsaydı, o karakollarda, sınırda 1 bidon mazot kaçırdı diye vurulan
çocuklar, gençler olmamış olsaydı -inanıyorum ki- bugün PKK bu kürsüde siyaset
yapıyor olacaktı. Bu siyaset, demokrasi olsun ama “Çözüm olacak.” diyenler
PKK’siz, önderliksiz bir çözüm istiyorlarsa bunun olmayacağını matematiksel
olarak bilmek lazım, zihinsel olarak algılamak lazım. Bu sorun Kürt’süz
çözülmez, bu sorun PKK’siz çözülmez, bu sorun Sayın Öcalan’sız çözülmez, bu
sorun Kürdistan’a ilişkin projeler geliştirmeden çözülmez. Bunu anlatacak
zamanımız var, konuşmaya da hakkımız var.
Şimdi, Kürdistan’da
kurulan 104 karakolda, son dört yıl içinde görev yapan uzman çavuşlar,
askerler, resmî komutanlar tarafından, birebir, aleni şekilde katledilen kaç
genç var, bir bidon mazot taşıdı diye? Roboski’de çocuklar niçin katledildi?
“Efendim, içinde gerilla olabilirdi.” Yani bir insanın gerilla olmasında onun
savaş uçaklarıyla imha edilmesi hukuku var mı? Yoktur arkadaşlar. Siz hukuku
savunacaksanız evrensel ilkeleriyle sahiplenmek zorundasınız. Ama yok, “Söz
konusu Kürt olunca biz hukuku da hiçe sayıyoruz, demokrasiyi de hiçe sayıyoruz,
kendi hukukumuzu da, kendi Anayasa’mızı da, demokratik Anayasa’yı da, evrensel
hukuku da hiçe sayıyoruz.” diyorsanız, o zaman, söyleyecek sözümüz yok.
Zulme karşı
direnen milyonlarca insan şehadet şerbetini içti. Eğer zulme direniş
çerçevesinde insanlar yaşamını yitiriyorsa o şehadet şerbetini içenler çok oldu
ve bu savaş ortamında yaşamını yitiren çok insan oldu. Bu coğrafyada akan her
kan bizim kanımız, toprağa düşen her can bizim canımız. Biz bu topraklarda kan
akmasın, canlar soğuk toprağa düşmesin diye mücadele veriyoruz. Yoksa, biz
birileri gibi, holdingler oluşturmak ve birileri gibi, kendimize ailemize,
çocuklarımıza rant sağlamak için… Biz eğer rantçı bir siyaseti hedef almış
olsaydık bu kadar hedef olmazdık, bu kadar saldırıya maruz kalmazdık, bu kadar
linç edilmezdik.
Arkadaşlar, biz
canımız pahasına tek bir şeyi korumaya çalışıyoruz, onurumuzu; halkımızın,
kendimizin onurunu korumaya çalışıyoruz ve bunu yaparken de kimsenin onuruna,
hakkına zarar vermemeye çalışıyoruz. Biz demokratik bir birliktelikten,
demokratik bir çözümden, çocuklarımıza, gençlerimize özgür bir ülke, mutlu
yarınlar bırakabilme; bunu, sadece Kürtler, Kürdistan için değil; Kürtler,
Türkler, Lazlar, Çerkezler, Ermeniler, Süryaniler, Yahudiler, Müslümanlar,
herkes için, dünyadaki bütün halklar için, bütün çocuklar için, bütün gençler
için… Aynı, Deniz Gezmiş’in haykırdığı gibi “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının
kardeşliği.” deyip özgürlük mücadelemizi yükselteceğiz ve demokrasi kazanacak,
özgürlük kazanacak, halklar kazanacak, çocuklarımız kazanacak, gençler
kazanacak; üçkâğıtçılar, çapulcular, yolsuzluk yapanlar halka hesap verecek.
Biz bunu haykırıyoruz. Bunu söylemek de suçsa bu suçu işliyoruz, “Kır hâkim
kalemimizi.” diyoruz.
Teşekkürler. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Üçer.
Muş Milletvekili
Demir Çelik.
Buyurun Sayın
Çelik. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş
dakikadır.
BDP GRUBU ADINA
DEMİR ÇELİK (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım ve partim adına saygı ve sevgiyle
selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün, bu kürsüden, benim de içinde bulunduğum birçok
arkadaş tarafından, yüreklerimizi burkan, acılarımıza acı katan ve siyasi
olmasının ötesinde hukuk dışılığı vurgusu üzerinde sıkça durduğumuz bir kararı
paylaştık. Hatip Dicle, Faysal Sarıyıldız, Selma Irmak, Gülser Yıldırım, Kemal
Aktaş ve İbrahim Ayhan milletvekili arkadaşlarımız, bir kez daha,
hukuksuzluğun, siyasal saiklerin ve kaygıların eseri, ürünü olarak tutsaktır.
Rehine muamelesine tabi tutulmak üzere cezaevlerindeki daracık hücrelerine
hapsedilmiş bulunmaktadırlar. Öncelikle, bu kararı kınadığımı, bu kararın
yeniden gözden geçirilip alınma anına, kararın milletvekillerimizin özgürlüğüne
kavuşturulması anına kadar da mücadele azminde, kararlılığında olduğumuzu ifade
etmek istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; altı milletvekilimizin de içinde bulunduğu, MHP’den
Engin Alan’ın, Cumhuriyet Halk Partisinden Mehmet Haberal’ın ve Mustafa
Balbay’ın da bulunduğu 8 milletvekili, sizin bizim gibi Yüksek Seçim Kuruluna
mevcut koşullarını dikkate alarak ibraz ettikleri belgeler nezdinde
“Milletvekili olabilme hakkını haizdir.” ibaresini içeren belgeleriyle il seçim
kurullarına, onun aracılığıyla Yüksek Seçim Kuruluna müracaat eden
şahsiyetlerdi. Bu müracaatla, onların seçilebilirliği önünde bir engel
olmadığının gerekçesi olarak seçime ve seçim sürecine dâhil olmalarına yol
açılmıştır, ancak ne yazıktır ki yüksek oylarla seçilebilme hakkını haiz bu
milletvekillerimiz, âdeta hakları gasbedilircesine hukuk devletiyle
bağdaşmayan, yine otoriter, katı merkeziyetçi devlet zihniyetinin hegemonik
gücüyle bunlar özgürlüklerinden alıkonuldular. Üç yılı bulan bir zaman
diliminde dilimizin döndüğünce yerlerinin Meclis olduğunu, onların yerinin
yanımız ve saflarımız olduğunu ifade etmeye çalıştık ama söz konusu olan hukuk
“Adalet mülkün temelidir.” belirlemesinden beslendiği ve oradan gıdasını aldığı
için, anlıyoruz ve görüyoruz ki bu hukuk, mülk ve mal sahibi içindir, bu hukuk,
iktidar ve egemenlik sahibi insanlar içindir. Biz ezilenler, yoksullar, emekçiler,
ötekileştirilen Kürtler, Aleviler ve diğer halklar için adaletten, özgürlükten,
hukuktan bahsedilmemeli. Bizim boşu boşuna böylesi bir hukuk mededi ummak, boşu
boşuna böylesi bir adalet beklentisi içerisinde olmamızın yol açtığı bir zaman
kaybı, israf ve kaynağa dönük bir kısım israflarla karşı karşıya olduğumuzu
ancak ifade edebiliriz.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başkanım; evet, biz bunu biliyoruz, Kürt olmaktan dolayı
biliyoruz, Alevi olmaktan dolayı biliyoruz, öteki olmaktan dolayı biliyoruz.
1920’den bu yana doksan yılı aşkın bir süredir, doksan üç yıl boyunca
katliamlar, soykırımlar, göçertmeler,
yargısız infazlar, köy yakmalar, köy boşaltmalar ve sürgünlerden biliyor,
tanıyoruz. İstiklal mahkemelerinden, sıkıyönetim mahkemelerinden, devlet
güvenlik mahkemelerinden, özel yetkili mahkemelerden ve darbe anayasaları ve
yasalarından biz çok iyi tanıyoruz bu sistemi. Kimliğimiz için, kültürümüz
için, dilimiz için istediklerimizin ne kadar suç teşkil ettiğini, onlar
nezdinde ne kadar suçlu olduğumuzu çok iyi biliyor, tanıyoruz. Ama Türkiye
nüfusunun yüzde 80’i-90’ı bu suçsuz, günahsız halkın ve onun kimlik adına,
kültür adına, dil adına yürüttüğü mücadeleden haberi yok. Birileri kriminalize
ediyor, terörize ediyor. Biz bu manada, toplum nezdinde itibarsızlaştırılmanın,
ötekileştirilmenin günah keçileri durumuna geldik, geliyoruz.
Türkiye'nin batı
yakasına uygulanan hukukla Türkiye'nin doğu yakasına, Kürdistan’a uygulanan
hukuk aynı değilse buradan kardeşlik çıkmaz, barış hiç çıkmaz, özgürlüklerden
bahsedilmez. Hukuk hepimiz için olacaksa, hukuk evrensel toplumdan, demokratik
toplumdan, ekolojik toplumdan beslenecekse sizi de, bizi de, herkesi de
kapsayan, kucaklayan, adalet dağıtan, özgürlük dağıtan bir nitelikte, özellikte
olmalıdır. Adalet, eşitlik ve özgürlük dağıtan hukukun gereği ve sonucu olarak
da bugün içeride tutsak olarak rehine muamelesiyle karşı karşıya bırakılan
başta milletvekili arkadaşlarımız olmak üzere 20 belediye başkanımız, 150 il
genel meclisi, belediye meclis üyemiz, 6 merkez yürütme kurulu üyemiz, 60 parti
meclisi üyemiz ve 8 bini aşkın yöneticimiz, buralarda demokratik siyasetin,
yürütücüsü, aktörü, öznesi olmak durumundaydı ama ne iktidarın kendisi ne onun
yürütmesi, bırakın özgürlükten, barıştan bahsetmeyi âdeta malı çalanın kılıfına
uydurması manasında bizlerle, irademizle, özgürlüklerimizle dalga geçer gibi
soruna yaklaşmaktadırlar. Düşününüz, bir Anayasa Mahkemesi tüm mahkemelerin
üstüyse; Yargıtay gibi, Danıştay gibi yerel tüm mahkemelerin kararlarını
belirleyebilme hakkına sahipse, bu hakka sahip olan mahkemenin verdiği içtihat
ise, bu mahkemenin verdiği karar diğer mahkemeleri bağlayan nitelikte ise Sayın
Mustafa Balbay için verilen karar tutsak olan tüm milletvekilleri için geçerli
olmalıydı. Kaldı ki Sayın Mustafa Balbay haksız, hukuksuz olmasına rağmen yerel
mahkeme tarafından öngörülen otuz yılı aşkın bir cezaya çaptırılmışken tahliye
olabiliyorsa, bugün örgüt üyeliğinden tutsak olan milletvekillerimizin yattığı
infaz bile yatması gereken süreyi doldurma durumuna ve olanağına kavuşmuşken
onlar hâlâ tutsaksa, onlar hâlâ cezaevlerinin hücrelerinde hapsedilmeye mahkûm
kılınmışsa, bu, hukuki değil siyasidir. Bu bir skandaldır. Bu skandalın altında
sadece ve tek başına Hükûmet, AKP kalmayacaktır, hepimizin günahı, suçu büyüktür.
Bu Meclis yasama
faaliyetini, yasamayla birlikte denetim faaliyetini yürütmek gibi bir görevi
halktan devralarak siyasal temsiliyet hakkına kavuşmuşsa, biz AKP’nin
iktidarının insafına, icazetine, iznine terk etmeyecek kadar özgürlüklerimizin
savunucusuysak bütün siyasal partiler buna “dur” diyebilmeli, “…”(x) “yeter”
diyebilmeli. Hukuksuzluk nereye kadar, ne zamana kadar ve ne ana kadar
durdurulabilecek?
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu yönüyle, Halkların Demokratik Partisinin süresiz
açlık grevi eyleminin yanında ve arkasında olduğumuzu ifade ediyor, diğer
siyasi partilerden milletvekillerinin de bu hukuk dışı, tamamıyla siyasi olan
kararı geri aldırıncaya, ortadan kaldırıncaya kadar eylemimize, süresiz,
dönüşümsüz, açlık grevi eylemine katılmanızı bekliyoruz. Milletvekilleri de
yetmez, 76 milyon insan artık yüz yıl öncesinin bir kısım paradigmaları ve
zihniyetleriyle bu ülkenin yönetilemeyeceği, yönetilme olanağının kalmadığı
gerçeğiyle yüzleşerek onlar da sokakta, meydanda, alanda bu katı merkeziyetçi,
hükümran devlet zihniyetine karşı itiraz edebilmelidirler, itirazlarını
yükseltebilmelidirler.
Bakın, doksan yıl
öncesinde devlet “İmtiyazsız, sınıfsız bir toplumuz.” algısı ve belirlemesi
üzerine Kürt’ü, Alevi’yi, Ermeni’yi, Arap’ı, Çerkez’i yok sayarak, Hristiyan’ı,
Süryani’yi yok sayarak merkez ile din arası, merkez ile kimlik arası, merkez
ile çevre arası çelişkileri çözüme kavuşturmadan bugünlere geldi. Hâlâ, tekçi,
katı merkeziyetçi, otoriter zihniyet; ısrarının gerekçesidir. Bu manada da
Kürt’ün dili için, kimliği için, Alevi’nin inancı ve ibadeti için yükselttiği
ses devlet tarafından düşman olarak görülmekte, bunlara düşman hukuku
uygulanmaktadır. Bu düşman hukukunun gereği olarak Zilan’da, Koçgiri’de,
Ağrı’da, Dersim’de Kürtler nasıl ki katliamlara tabi tutulduysa; Aleviler
Dersim’de, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta Gazi’de, en son örneği olarak da
Kürtler 2011’in 28 Aralığında Roboski’de savaş uçaklarının bombalarına maruz
kaldılar. İşte, tekçi, katı merkeziyetçi devlet zihniyeti bugün bizedir, yarın
bir başkasınadır. Bu manada, devlet ve onun hegemonik gücü özgürlük vermeyecek,
adalet vermeyecek, eşitlik hiç vermeyecek. Biz insan olarak, rengimiz, dilimiz,
kültürümüz, inancımız ne olursa olsun, eğer ki adalet için, özgürlük için, eşitlik
için varsak, bunun için ölümleri göğüsleyecek kadar onurlu olmanın şerefini
taşıyorsak buna dur demeli. Bu keyfiyetçi, kendine göreci anlayıştan bir an
evvel yargı vazgeçmeli. Hükûmet de işi hep taca atar gibi “Bu, cemaat-AKP arası
çelişkidir, birileri nemalanmak istiyor.” gibi sudan bir bahaneyle bu işi
kurtaramaz. İzahatı da mümkün değil. Yargının ne denli bağımlı olduğunu,
yargının mevcut yürütmeye ne denli tabi olduğu gerçeğini biz yaşaya yaşaya,
göre göre biliyoruz, farkındayız.
O nedenle,
Hükûmet demokratik çözümü fırsata dönüştürebilmenin olanaklarına sahipken,
demokratik çözüm üzerinden onurlu bir barışa halkların, kimliklerin, inançların
ulaşmasına fırsat verebilme olanağına sahipken bu ve benzeri yanlışlıklardan
geri dönmenin erdemliliğini de, vicdani sorumluluğunu da yerine getirmelidir.
Eğer bunu yapmayacaksa “Ayıptır, günahtır, yazıktır!” demekten de öte bizim
söyleyebilecek sözümüz vardır. Bu söz de; özgürlüğümüz için, barış için,
kardeşlik için doyasıya mücadeledir, demokratik mücadele alanıdır.
(x)
Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
Bu manada da,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tutsak milletvekillerimiz ve
seçilmişlerimizin tümü başta olmak üzere, cezaevlerinin boşaltılıp insanların,
tutsakların ve rehinelerin özgürlüklerine kavuşturulması bugünün olmazsa olmazı
durumuna gelmiştir. Biz 12 Eylülde bile cezaevlerinde yatarken bu kadar
zalimane bir uygulamaya şahitlik, tanıklık etmedik. Bakın, 12 Eylül
zindanlarında tutsak olanların sayısı 80 bindi. Bugün 132 bine varan tutuklu ve
hükümlüler, hükümlü sayısı, ülkede âdeta bir karabasan gibi, tutsakların,
rehinelerin, hükümlülerin vazgeçilmez bir noktada olduğu durumunu bize
hatırlatır.
O nedenle, başta
Hatip Dicle’nin çalınan, gasbedilen milletvekilliği hakkı olmak üzere, Sayın
Selma Irmak’ın, Sayın Gülser Yıldırım’ın, Sayın Faysal Yıldız’ın, Kemal
Aktaş’ın ve İbrahim Ayhan’ın hemen tezelden yüksek yargıya verilen
dilekçelerinin karşılığı olarak karar verilmeli, verilen kararın gereği de
milletvekillerimiz bizim sizin gibi yürüttüğümüz, yaptığımız demokratik
siyasetin yürütücüsü pozisyonuna, hakkına kavuşturulmalıdır. Demokratik siyaset
böylece anlam ve değer kazanır. Yoksa, silah susturmuşuz, susturulan silahlarla
birlikte tetikten çekilen parmakların bir gün yeniden ölüm kusacağı ayan beyan
ortadayken sonsuza kadar bu işin gitmeyeceği bilinciyle hareket etmek, bu
bilinçten mevcut rehine muamelesi gören tutsakların özgürlüklerine yol açmak
herkesten çok Meclisin görevidir diyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Çelik.
Şahsı adına,
lehinde, Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinç.
Buyurunuz Sayın
Erdinç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının bütçeleri
üzerine şahsım adına lehte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla,
hürmetle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünyadaki mevcut ekonomik sistemin insani bir değer ifade
etmediği bilinen bir gerçektir. 2008’de yaşanan ekonomik kriz sonrası dünyada
hem finans hem ekonomi sadece tasarruf sahibi olanlara temellendirildi, bireyin
sadece piyasadaki rolü üzerinde duruldu, aile gerçeği göz ardı edilip görmezden
gelindi.
Dünyadaki
insanların yüzde 6’sı dünyadaki tüm servetlerin yüzde 40’ını elinde
bulunduruyor. Yüzde 94’lük kesim olan 7 milyara yakın insan yüzde 60’ını
bölüşüyor. Bu mevcut olan ve itibar da edilen durum, hakkaniyetli olmadığı gibi
ahlaki de değildir. Ekonomi, sadece sayısallıkla ele alınacak bir şey değildir,
insanidir, insani de olmalıdır.
Ekonomide
kaynaklar, insanların ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde kullanılabilmelidir.
Böyle olması, kalkınmanın planlanmasında yardımcı olabileceği gibi ekonomiyi de
başarıya ulaştırır. Bunun anlamı piyasanın düzenlenmesi demektir. Bu durum
ahlaki olan bir değerdir.
Ülkemizde
Hükümetler, dışarıdan sürekli borç alarak ve halka dolaylı vergi çeşitleri
uygulayarak bütçe açıklarını kapatmaya çalışmışlardır. Halkın ekonomisini halkı
sıkboğaz yaparak bozmuşlardır. Bu durum, 1 liranın 6 sıfırlı hale getirilmesine
yol açmıştır. Ülkemizde herkes, yeni
doğan, doğacak çocuklar borçlu konumda idi.
Türkiye, IMF’yle
ilişkilerini 1947 yılında başlattı. İlk stand-by anlaşmamız 1961 yılında
yapıldı ve o günden bu yana 19 stand-by anlaşması yapıldı ve son olarak 2013
Nisan ayında 19 stand -by anlaşması son borç taksidinin ödenmesiyle
sonlandırıldı.
Cumhuriyetin
kuruluşundan 3 Kasım 2002’ye kadar AK PARTİ iktidarından önce yetmiş yedi yıl
boyunca iktidar olmuş partiler, özellikle 1960-1980 askerî darbe yönetimleri ve
koalisyon ortaklı olan hükûmetler, ülke ekonomisinde başarılı olamamışlardır.
Ülke, defalarca ekonomik krizlere mahkûm edilmiştir. “Devlet ekonomisi”
dediklerini başaramamışlardır. Yıllarca Keynes iktisadını uyguladılar,
sahiplenip Keynesçi de oldular; hâlâ, öyle olan ve uygulanmasını isteyenler
var. Farklı bir şey söyleyemiyorlar; bildikleri, bilecekleri, itibar ettikleri
odur, o kadardır.
Bir ülkenin
ekonomisinin dengeli, güçlü olabilmesi için devletin ekonomisi ile halkın
ekonomisi dengeli olmak zorundadır. Ekonominin sağlam temeli bulunmalıdır. Mali
güce sahip, elinde yeterli dövizi, altın stoku, yer altı kaynakları, sanayi,
teknoloji, gıda, tarım ürün üretimine, stokuna sahipliliğiyle dengeli
olunabilir; aksiyle olunamaz, bugüne kadar olunamadı, olunmuyor da.
3 Kasım 2002
genel seçimleriyle partimiz iktidara gelince öncelikle mali disipline önem
verdi; bu durum kararlı olarak sürdürülüp hem devletin hem de halkın ekonomisi
büyütülmeye çalışıldı. Bu çalışmalar başarıyla devam ettirilip istikrarlı
olarak büyüme oranları artırılıp sürdürüldü. Paramızdan 6 sıfır atıldı.
Ekonomik, sosyal, siyasal başarılar sadece ekonomide sayısallıklarla değil,
insani, ahlaki gerçeklere önem vererek insanların ihtiyaçlarının karşılanması
olduğu gibi aileye önem verilmesiyle de mümkündür. AK PARTİ’nin ekonomideki bu
dengeli yaklaşımı ile 2008’de dünyada yaşanan ekonomik kriz ülkemizi teğet
geçmiştir. Bunun yanında, 2013 yılı itibarıyla 150 milyar dolar ihracat
seviyelerine ulaşılmış, bu hedefimiz inşallah on yıl içerisinde 500 milyar
dolar seviyelerine çıkacaktır. 3.500 dolar olan kişi başına millî gelir
2002’den sonra, bugün itibarıyla 11 bin dolar seviyelerine ulaşmıştır.
AK PARTİ olarak
başarılarımızı artırarak ülkemizin insanlarına ve tüm insanlığa hizmet için
gayretimizi sürdüreceğiz. Tüm dünyada saygınlığımız, güvenliğimiz daha da
artacak, ülkemiz yeni dünya düzeni içinde istikrar, refah, huzur, saygı, sevgi
ve hoşgörü bilincinde devam ederek ilerleyecektir. Bugünümüz dünden iyi olduğu
gibi inşallah yarınımız da bugünden iyi olacak diyor, 2014 yılı bütçemizin
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdinç.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN -
Buyurunuz Sayın Vural.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, bütçe
görüşmelerinin, bütçeyi yapan iradeye güvenin kalmadığı bir ortamda yapıldığına
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bir hususu belirtmek istiyorum. Bütçeler önemli belgelerdir ve bütçe
görüşmeleri çok önemlidir çünkü burada sayın bakanlar bütçelerini sunarken aynı
zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi nezdinde ve halk nezdinde bir güven
oylaması olmaktadır. Ama, o kadar talihsiz soruşturmaların yaygınlaştığı bir
ortam içerisinde, bu kadar yolsuzluklarla ilgili sayın bakanların ilişkilerinin
açığa çıktığı bir ortam içerisinde, artık bu bütçeyi yapan iradeye olan güvenin
tamamen sıfırlandığını dolayısıyla bu bütçeyi yapanlara güvenilmez bir ortam
içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerlendirme yaptığını paylaşmak
istiyorum. Gerçekten artık bu bütçeyi yapan bakanlara güven sıfırlanmıştır.
Umarım Türkiye Büyük Millet Meclisi de bunlarla ilgili hükmünü verecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Vural.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan
2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277,
3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
(Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Hükûmet
adına ilk önce Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç.
Buyurunuz Sayın
Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz
dakikadır.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2014
yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi üzerinde
Hükûmet adına, Bakanlığımız adına görüşlerimizi ifade etmek ve bütçe
büyüklüklerimizden söz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel
Kurulu en kalbî saygılarımla selamlıyorum.
Çok saygıdeğer
milletvekilleri, sözlerimin hemen başında bugün iki acı hadise yaşandı
Türkiye'de. Önce, Ankara’da bir askerî helikopterimiz düştü ve 4 askerimiz
şehadet mertebesine erişti. Ankara’daki helikopter kazasında, feci kazada
hayatını kaybeden ve şehadet şerbetini içen asker personelimize Allah’tan
rahmet diliyorum, ailelerinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Türk milletinin
başı sağ olsun.
Yine, az evvel
intikal eden bir bilgiye göre, Mardin’de de bir helikopter faciası yaşandı.
Oradan henüz bilgi gelmiş değil ama temenni ederiz ki Mardin’deki kazada bir
şehidimiz olmamış olsun.
Çok saygıdeğer
milletvekilleri, bütçe kanunu ve görüşmeleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tarihî evraklarıdır, önemli evraklarıdır. Bütçe tutanakları aynı şekilde tarihî
önemi haiz olan evraklardır. Bugün burada yapılan konuşmalar vesilesiyle
tutanaklara girmesini istediğim birkaç cümleyi bütçemden ayrıca, şahsım ve
Hükûmetimiz adına ifade etmeyi bir görev olarak değerlendiriyorum.
Çok değerli
milletvekilleri, PKK bir terör örgütüdür. PKK eli kanlı bir terör örgütüdür.
PKK’nın amacı ve hedefleri herkes tarafından bilinmektedir. Ülkemizin
birliğine, milletimizin dirliğine kasteden bir terör örgütüdür. Otuz yıllık
terörle mücadele tarihimiz boyunca çoğu asker, polis ve korucu olmak üzere 40
bin canın son bulmasına neden olan bir terör örgütüdür. Türkiye'de bir çözüm
sürecinin varlığı, demokrasi ve hukuk içerisinde terör meselesine çözüm bulma
arayışı ve çabası PKK’nın terörist faaliyetlerini hoşgörme ya da meşrulaştırma
aracı olarak kullanılamaz, buna müsaade etmemiz de bizden beklenemez.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Sen bu zihniyetle barış sürecini ağzına bile alma!
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Arnavut’uyla tek
vatan, tek devlet, tek bayrak, tek millet olarak…
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Bu zihniyetle barış sürecini ağzınıza almayınız lütfen!
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – …geçmişte olduğu gibi bugün ve yarın da omuz
omuza yaşamaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Bu zihniyetle barış sürecine katkı sunamazsınız çünkü.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – 26 Ağustos 1071’de Malazgirt Ovası’nda Sultan
Alparslan’ın ordusunda Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın kaderi Alparslan’ın kılıcıyla
birleşmiştir. Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın kaderini bir daha ayırmak, ayrıştırmak
hiçbir kulun haddine değildir ve Alparslan gibi, Selahattin Eyyubi gibi
liderler…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – MHP’ye bekliyoruz sizi MHP’ye… (MHP sıralarından gürültüler)
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – …Anadolu’nun hem liderleri hem manevi
erenleridir. Hiç kimse Türk milletinin birlik duygularını sınamaya, test etmeye
kalkışmamalıdır.
Kardeşiz,
Türk’üyle, Kürt’üyle kardeşiz. Türk’ler cumhuriyetin anayasal ve eşit
yurttaşları olduğu gibi Kürt’ler de cumhuriyetin anayasal ve eşit
yurttaşlarıdır. Mühim olan, anayasa temelinde eşitliğimizi kabul edebilmek ve
topyekûn tek millet olduğumuzu hep birlikte idrak edebilmek, telaffuz
edebilmektir.
Çok saygıdeğer
milletvekilleri, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve bağlı kuruluşları yaklaşık 12
milyar liralık bir bütçe büyüklüğüyle ülkemizin gençlerine hizmet etme çabası
ve arayışındadır. Bildiğiniz bir rakamı bir kez daha sizlerle paylaşmak
isterim. Türkiye'nin yaklaşık 76 milyon olan nüfusunun yüzde 50,5’u 30 yaşının
altındadır. Yüzde 50,5’u 30 yaşının altında olan Türkiye nüfusu, bölge
ülkeleriyle Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’yle kıyaslandığında gençlik
enerjisiyle topluma ve insanlığa umut vadeden bambaşka bir potansiyele ve
varlığa dikkatlerimizi çekmektedir.
Spor Genel
Müdürlüğü, Kredi ve Yurtlar Kurumu ve bağlı diğer birimlerimizin bütçelerini
sizlerle paylaşmak istiyorum. Çok saygıdeğer milletvekilleri, rakamlardan söz
edildi, yurt yapılmadığından söz edildi, gereken ödeneklerin ayrılmadığından
söz edildi. Biraz grafiklerle bunları anlatmak ve daha kalıcı olmasını
sağlamaya gayret etmek istiyorum. 2002 yılında bünyemizdeki Kredi ve Yurtlar
Kurumunun toplam bütçesi 494 milyon lira. 2014 yılında, bugün konuştuğumuz
kanuna göre Kredi ve Yurtlar Kurumunun bütçe büyüklüğü 5 milyar 862 milyon 584
bin lira. Yani tam 12 katlık bir artış var Kredi ve Yurtları Kurumunun bütçe
büyüklüğünde. Bu rakam çok önemli.
Bir diğer
gösterge: Burs ve kredi rakamlarında nereden geldiğimiz nereye devam etmekte
olduğumuz. Çok saygıdeğer milletvekilleri, 2002 senesinde, Türkiye’de, YURTKUR
tarafından verilen burs yok, sıfır. 2004’te 54.724. 2014 bütçesiyle, şu an
görüşmekte olduğumuz bütçe kanunuyla, yükseköğrenimde öğrenim bursuna kavuşacak
olan gençlerimizin sayısı 372.477 ve yine öğrenim kredisi olarak 2002 yılındaki
rakam 451.550 kişi. Bugünkü kanunla, 2014 yılı itibarıyla yükseköğrenim kredisi
kullanmaya hak kazanacak olan gençlerimizin sayısı 1 milyon 79 bin 886 kişi.
Hemen şunu ifade etmek lazım: 2002 senesinde burs ve kredinin miktarı sadece 45
liraydı, bugün Başbakanımız tarafından iki gün önce açıklanan rakamlar
doğrultusunda, aylık 300 lira. 2002 yılında üç aylık ödemeler hâlinde
yapılmaktaydı, bugün aylık düzenli ödemeler hâlinde yapılıyor. 2002 senesinde
temmuz, ağustos, eylül aylarında burs ve kredi ödemesi yoktu, bugün itibarıyla
dokuz ay değil, yılın on iki ayında burs ve kredi ödemelerine devam ediyoruz.
Şöyle bakıldığı
zaman, burs ve kredi rakamlarının nereden nereye geldiği çok rahatlıkla
görülebilecektir: 45 liradan bugün itibarıyla tam 300 liraya ulaşmış
bulunmakta. Yükseköğrenim kredisini başvuran her gencimize tahsis ettiğimiz
bilgisini de bu vesileyle sizlerle paylaşmak isterim. Lisans için 300 lira,
yüksek lisans için 600 lira, doktora öğrencileri için tam 900 lira olmak üzere
burs ve kredilerimizi vermeye devam ediyoruz ve yine burada, geçen yıl ilk defa
olarak başlattığımız uygulama doğrultusunda, askerî okul öğrencileri, harp
akademileri öğrencileri, polis okulu, polis meslek yüksekokulu ve polis
akademisi öğrencilerine de artık yükseköğrenim kredisinden yararlanma imkânını
getirmiş bulunuyoruz. Bu yıl itibarıyla, 2.282 askerî okul öğrencisi ve 7.760
polis okulu öğrencisi yükseköğrenim kredisi imkânından yararlanmış
bulunmaktadır.
Enflasyona göre
artış oranı nedir? 45 liradan 300 liraya çıkarırken, değerli milletvekilleri,
on iki yılın kümülatif enflasyon rakamlarıyla kıyaslandığında, aslında 45
liralık rakamda enflasyona paralel artışlar yapılmış olsaydı olması gereken yer
aylık 117 lira, aylık 117 lira, enflasyona göre. Enflasyon üstünde devam eden
artışlarla bugün bu rakamın ulaştığı yer 300 lira düzeyidir lisans için.
Dediğim gibi, yüksek lisans 600, doktora öğrencileri için 900 lira aylık burs veya
kredi ödemesi yapılmaktadır. Toplam sayı 1 milyon 450 bin kişidir, burs ve
kredilerin toplamı. Yani, ülkemizdeki yaklaşık olarak her 2 üniversite
öğrencisinden 1’i devletten ya burs veya yükseköğrenim kredisi almaktadır.
Bu arada,
yükseköğrenim kredileriyle ilgili burada çıkardığımız bir kanunla yapmış
olduğumuz bir düzenleme: Öğrenci, okulundan mezun olur olmaz değil,
mezuniyetinin üzerinden iki yıl geçtikten sonra ve bir işe girmiş olmak
kaydıyla kredi geri ödemeleri başlıyor. Genç, mezun oldu, iki yıl geçti, bir
işe girmediği takdirde kredi borcunun taksitlerinin geri ödemeleri başlamıyor,
dilekçe vermesi hâlinde. Dolayısıyla, bunun da çok özel bir yenilik olduğunu
sizlerle paylaşmak isterim.
YGS ve LYS’de ilk
100’e giren 4.081 öğrenci, ayrıca amatör spor dallarından herhangi birinde
millîliği bulunan 7.947 öğrenciye bir aylık burs rakamının 3 katı özel burs
olarak ödenmektedir. Yine, şehit ve gazilerimizin çocukları, terör nedeniyle
köyleri boşaltılanların çocukları, anne ve babası vefat edenler, öğrenimlerini
yetiştirme yurdunda sürdürenler, Darüşşafaka Lisesi mezunu olanlar veyahut
yüzde 40’ın üzerinde maluliyeti bulunanlara da otomatik olarak burs tahsis
edilmektedir.
Bir diğer konu,
saygıdeğer milletvekilleri, yurtlarımızın yatak kapasitesi. 2002 senesinde
Türkiye’de toplam yurt yatak sayısı 188 bin fakat 1 ve 3 kişilik oda diye bir
model yok. Duş, tuvalet, ders çalışma masası, kütüphanesi odanın içinde bazalı
sistem, böyle bir model yok. Tamamı ranza, tamamı koğuş olmak üzere 2002
senesinde Türkiye’deki toplam yatak kapasitesi 188 bin. Geçen yaz 25 bin yatak
kapasitesinden eksiltmeye gittik ranzaları azaltarak. Toplamda 188 bin
rakamından 35 bin eksilttik ranzadan bazaya geçerek; bunu 35 bin eksik olarak
düşünmeniz lazım. Bugün itibarıyla geldiğimiz rakam 310.894 yatak düzeyidir.
Kredi ve Yurtlar
Kurumunun toplam bütçe büyüklüğü içerisindeki yatırım paylarını da sizlerle
paylaşmak istiyorum: Sadece yurt inşaatlarına ayrılan kaynaklar 2002 senesinde
79,5 milyon, 2004’te 79,1 milyon, 2008’de 96 milyon, 2011’de 271 milyon ve şu
an görüşmekte olduğumuz bütçe kanunuyla Kredi ve Yurtlar Kurumuna tahsis
edilecek olan yatırım kaynağı 664 milyon lira. Ayrıca, 350 milyon lira öz gelir
kaynaklarımızdan bu yatırımlara ilave edilecek ve 1 milyar 30 milyon liralık
yurt yatırımı gerçekleştireceğiz 2014 yılı yatırım döneminde.
Çok değerli
milletvekilleri, bir diğer grafiğimiz şudur: “Yurt yapılmıyor, gereken sayıda
yurt yatak kapasitesi artırılmıyor.” diyenlerin görmeleri lazım bunu. Hâlen
yatırım programımızda bulunan, resmî yatırım programımızda bulunan inşaatı
tamamlanma aşamasında olan, inşaatına devam edilen, yer teslimi aşamasına
gelen, ihalesi yapılan veya projesi çizilen 183 yurt projemizin toplam yatak
kapasitesi, burada gördüğünüz gibi 123.360 kişi; 310 bin dışında 123.360. İlana
çıktığımız, ön kira protokolü doğrultusunda ilana çıktığımız yatak kapasitesi
sayısı ise 100.250. Bunların aşama aşama değerlendirmeleri yapılıyor. Çok kısa
bir süre içerisinde nihai kararlar verilecek ve ön kira sözleşmeleriyle birlikte
protokoller imzalanarak hazır olanlar derhâl teslim alınacak, diğerlerinin
inşaatına hızla başlanacak. Toplam hedef yatak kapasitemiz devam eden
yatırımdaki projelerimiz, ön kiralamalarla birlikte 534.504 yatak. 2014 yılı
Yatırım Programı’yla yatırıma dâhil edilecek olan kapasiteler bunun dışında.
2 yurdumuz yurt
dışında var, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 1’i Lefke’de “Bülent Ecevit”
adını verdik, “Bülent Ecevit” adıyla Lefke Yurdu hizmetine devam ediyor. Bir
diğerini henüz bitirdik Gazimağusa’da. Gazimağusa’daki yurdumuza da “Profesör
Doktor Necmettin Erbakan” adını verdik. O yurdumuz da birkaç ay içinde
“Necmettin Erbakan” adıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki yükseköğrenim
öğrencilerine hizmet vermeye başlayacak.
Yurtlarımızda 318
şehitlerimizin evladı, 1.337 gazilerimizin çocukları, yetiştirme yurdundan
gelen 528, burslu uluslararası yabancı öğrenci 5.925, maddi zarureti olduğundan
dolayı bize para ödeyemeyen, ücretsiz barınan 7.542 olmak üzere toplam
kapasitenin yüzde 5’ine tekabül eden miktarda 15.650 gencimiz ücretsiz olarak
barınmaktadır. Az evvel yurtlara yerleşmede “torpil” gibi kavramlardan söz
edildi. Değerli milletvekilleri, “yüzde 5’lik Genel Müdür kontenjanı” diye bir
uygulama vardı, 1996 senesinden bu yana devam eden. Bu yaz itibarıyla yüzde 5’lik Genel Müdürlük
kontenjanını ortadan kaldırdık. Yerleştirmelerin yüzde 100’ü merkezî sistemin
adalet kriterleri doğrultusunda yapılıyor.
Ayrıca,
yurtlarımızda barınan her bir gencimize aylık 220 lira düzenli yemek katkısı
ödemesi gerçekleştiriyoruz. 2002 senesinde bu katkı günlük 50 kuruştan aylık
sadece 10 liraydı. Ayda 220 lira yurtlarımızda kalan gençlerimize yemek katkısı
gerçekleştiriyoruz.
Bir diğer konu,
sadece binalar, burslar, rakamlar, yüksek miktarda paralar değil gençlerimizin
değerler eğitimi, gençlerimizin ülkemizin değerlerini kavraması,
içselleştirmesi ve hissetmesi yönünde de yurtlarımızda çok sayıda seminer
düzenlenmekte. Bu programlarda da gençlerimizin özgüveni yüksek bireyler olarak
geleceğe hazırlanması hedeflenmektedir. Liderlik okulları, kişisel gelişim
akademileri, kariyer ve farkındalık seminerlerine bugün kadar katılan
gençlerimizin sayısı 184.581’e ulaşmış bulunmaktadır. Ayrıca İstiklal Marşı ve
Mehmet Akif Ersoy’u anma geceleri, Çanakkale Zaferi ve Şehitlerimizi Anma Günü,
Kutlu Doğum Haftası gibi etkinliklere katılan gençlerimizin sayısı da bir hayli yüksek rakamlara ulaşmış bulunmaktadır.
İlave, 310 bin gencimize yurtlarımızın tamamında geniş bant, ücretsiz İnternet
hizmeti 1 Haziran 2013 tarihinden bu yana verilmektedir. Bunun da bir yıllık
maliyeti 100 milyon liraya ulaşmaktadır. 660 bin metre fiberoptik kablo
döşemesiyle 23 bin adet access point yerleşimi bütün yurtlarımıza yapılmıştır,
bu hizmetlerin bilâbedel gençlerimizin emrine sunulabilmesi amacıyla.
Çok değerli
milletvekilleri, az evvel grafikte de ifade ettim, 183 tane yeni yurt
inşaatımız var. Bunların vadettiği yatak kapasitesi 123.360 kişi. Şimdi,
bunlardan size söz etmek istiyorum. 25 adet yurt inşaatı henüz tamamlandı.
Bunlardan bir tanesini, bugün Konya’da bin kişilik bir yurdumuzu Sayın
Başbakanımız hizmete açtı. 54 yurdumuz, inşaatı devam aşamasında; 14 yurdumuz,
inşaat ihalesi yapılmış, sözleşme aşamasında; 20 yurdumuz, inşaat ihalesi
aşamasında; 52 adet yurt projesinin proje çizim çalışmalarına devam ediliyor ve
18 adet yurt yatırım projesinin de kamudan, üniversitelerden, belediyelerden
arsa tahsisi bilgilerinin toplanmasına devam ediliyor.
Şöyle hızlıca
size bir miktar sayayım. Tamamlananlar: Adana 1.000; Afyon 750, Afyon Şuhut
300, Ankara Çubuk 560, Bingöl 750, Bursa 1.000, Edirne 1.000, Edirne Uzunköprü
500, Elâzığ 1.000, Erzincan 1. Kısım 500, İstanbul Davutpaşa 500, Kahramanmaraş
Göksun 300, Kayseri Develi 300, Kırıkkale Keskin 300, Kırşehir Kaman 500,
Malatya Arapgir 500, Manisa Gördes 300, Manisa Salihli 500, Mersin 3.500, Muş
1.000, Niğde 500, Ordu Fatsa 500, Van 5 bin, Van Muradiye 750, Yalova 500 olmak
üzere 25 noktadaki yurtlarımız tamamlandı.
Şöyle birkaçını
size sayayım: İnşaatına devam edilen 54 yurt projesi: Adıyaman 300,
Afyonkarahisar Emirdağ 500, Ağrı 750, Ankara Haymana 300, Antalya 1.530,
Antalya Korkuteli 300, Ardahan 750, Aydın Nazilli 500, Aydın Kuşadası 480,
Balıkesir Bandırma 500, Bayburt 750, Bitlis 1.000, Bolu 500, Burdur 500,
Gölhisar 500, Bursa İnegöl 500, Çankırı 1.000, Çorum Osmancık 300, Denizli
Honaz 300, Edirne Havsa 300, Gümüşhane 750, Isparta 400, İzmir 300, İzmir Buca
1.000, Kahramanmaraş 960, Kars Sarıkamış 300, Kayseri Pınarbaşı 250, Kırşehir
Mucur 300, Konya Akören 300, Konya Hadim 300, Konya Kulu 300, Konya Akşehir
500, Konya Ilgın 300, Konya Karapınar 300, Kütahya Gediz 500, Kütahya Tavşanlı
500, Mardin 750, Milas Muğla 500, Nevşehir 500, Ordu Ünye 500, Samsun 1.000,
Samsun Ondokuz Mayıs 400, Sivas 500, Tekirdağ Çorlu 500, Tokat 300, Tokat Zile
300, Erbaa 300, Tokat Turhal 500, Trabzon Akçaabat 650, Van Erciş 600, Yozgat
1.000, Zonguldak Alaplı 480. Allah bereket versin. Bunlar inşaatı devam
edenler.
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – Kız-erkek öğrenci yurtlarını niye ayırdınız ilçe bazında?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Ayrıca ihalesi yapılan sözleşme aşamasında 14
yurt. Saymıyorum, zamanım tükeniyor.
Ayrıca ihale
aşamasında olan 20 tane, ayrıca proje aşamasında olan 52 tane, ayrıca arsa
tahsisi aşamasında olan 18 tane yurt inşaatımız var.
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – Yurda gitmeyi zorlaştırdığınızın farkında mısınız kız-erkek öğrenci
yurtlarını ilçe bazında ayırdığınız için? Çocuklar okula gidemiyor.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Ona da ayrıca geleceğim.
Ön protokolle
kiralama konusunda grafiklerimizi az önce verdim saygıdeğer milletvekilleri. 72
il, 8 ilçe olmak üzere 80 yerleşim yerinde toplam 100.250 yatak kapasitesine
tekabül eden miktarda yurt kiralama ilanımızı verdik. Çok kaliteli, nitelikli
binalar, projeler, kampüs içlerinde bile çok değerli arsalar geldi, bunların
değerlendirmelerini de hızla yapacağız. Geçen hafta itibarıyla 26 bin yatak
kapasitesinin uygunluk onayı yönetim kurulumuzdan geçmiş durumda.
Çok değerli
milletvekilleri, Kredi ve Yurtlar Kurumu önemli bir kurum. Kredi ve Yurtlar
Kurumu üniversite gençliğine hizmet eden bir kurum. Bu yönüyle de bakıldığında
elbette ki hizmetlerini aksatmaksızın devam ettirme gayesini, gayretini
sürdürdüğümüz bir kurum.
Geçiyorum şimdi
Spor Genel Müdürlüğüne.
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – Ne oldu ilçe bazında kız-erkek öğrenci yurtları?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - Spor Genel Müdürlüğümüzün bütçe rakamlarına
baktığınız zaman değerli milletvekilleri, 2002 yılında yatırımlar dâhil, memur
maaşları dâhil toplam bütçemiz 220 milyon lira, 2013 yılında ulaştığımız rakam
1 milyar 521 milyon lira. Yani 2002’ye göre tam 8 katına varan bir bütçe artışı
söz konusu Spor Genel Müdürlüğü bütçesinde.
Çok değerli
milletvekilleri, tesisleri tek tek saymaya zamanım yetmeyebilir ama şöyle bir
grafikle sizlerle paylaşmak isterim. Bu eserler hepimizin. Cumhuriyetin
yurttaşı olan, Türkiye’yi seven, insanımıza hizmet etmekten gurur duyan
herkesin bu tablodan dolayı mutlu olması lazım. Şu an Türkiye’de devam eden
spor yatırımlarının adedi 789, 2002 senesinde ihalesi yapılabilen spor
yatırımlarının sayısı sadece 5 tane idi. 2002 senesinde Spor Genel Müdürlüğünün
toplam yatırım bütçesi 65 milyon liraydı, bunun da yüzde 50’sini kullanabildiler,
30 milyon lirada kalabildiler. Bugün Spor Genel Müdürlüğünün yatırımlarının
toplam rakamsal büyüklüğü 1,8 milyar lira.
(BDP sıralarından
ve HDP’li bir grup milletvekili tarafından döviz gösterilmesi)
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – 21 tane atletizm pisti, 25 tane stadyum, 48 tane
yüzme havuzu, 80 tane tenis kortu, jimnastik ve diğer spor tesisleri, 155 adet
gençlik merkezi -müstakil binalar bunlar- 193 il veya ilçemizde spor salonları;
267 tane sentetik çim yüzeyli, soyunma odaları, tribünleri, gece aydınlatmaları
olan futbol sahaları; toplam 789 tane spor tesisinin inşaatına devam ediyoruz
canla başla.
Çok saygıdeğer
milletvekilleri, bunlara biraz şöyle temas etmek istiyorum: Akdeniz
Oyunları’nın ayrıntılarına girmeyeceğim. Şu grafik üzerinden gittikten sonra,
stadyumlar… Stadyumlar bizim merkezî bütçemizin, yani bu kanunla, kanun kabul
edildiğinde alacağımız ödeneğin dışında bütçelendirilen işler. Gayrimenkul
takas yöntemiyle stadyumların yapımını gerçekleştiriyoruz, onlarla da ilgili
size şimdi ayrıntılı bilgi vereceğim.
Daha önce de
ifade etmiştim, 1994-2002 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde görev yapan
hükûmetler sekiz senede sadece 1 tane stadyum yapabildiler, İstanbul’daki
Atatürk Olimpiyat Stadı. Atatürk Olimpiyat Stadı borçla yapıldı, Hazine
garantili kredi kullanıldı. Bugün İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve
Düzenleme Kurulu olarak bizler İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı’nın Hazineye
olan borçlarını hâlâ ödemeye devam ediyoruz. Bunun da sizler tarafından
bilinmesinde, değerli milletvekilleri, çok çok büyük fayda olduğu
kanaatindeyim. Sekiz senede 1 stat, o da 12’nci senesinde hâlâ borçları ödenen
bir stat ve İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı’nı gerçek ve modern bir stadyuma
dönüştürebilmek için en az yeniden bir stadyum parası kadar daha para harcamak
lazım. İstanbul’daki Atatürk Olimpiyat Stadı’nın güzel olan tek tarafı var, o
da adının “Atatürk” olması ama inşallah, stadyumu adına yakışan bir proje
hâline getireceğiz.
Adana Stadyumu,
33 bin kişilik, yüzde 3 inşaat düzeyinde, ihalesi yapıldı. Afyonkarahisar
Stadyumu yüzde 85 inşaat düzeyinde. Ankara, ihale aşamasında, kuruldan yeni
geçti arsa onayımız. Antalya Stadyumu yüzde 13 inşaat düzeyinde fakat maalesef,
hâlâ yerel makamlardan ruhsatını alabilmiş değiliz. Batman, 30 Aralık 2013
tarihinde yani bu ayın son günü ihale edilecek. Diyarbakır Stadı, 30 Ocak 2014
tarihinde, yeni yılın birinci ayının otuzuncu günü ihale edilecek. Eskişehir
Stadı yüzde 11 inşaat düzeyinde, Gaziantep Stadı yüzde 10 inşaat düzeyinde.
Hatay Stadı’nın ihalesi 14 Kasım 2013 tarihinde yapıldı, yer teslimine devam
ediliyor. İzmir’de biri Karşıyaka, diğeri Göztepe’de olmak üzere iki yeni
stadyum yapacağız. Karşıyaka Stadı’nın ihale tarihi 28 Ocak 2014, Göztepe
Stadı’nın ihale tarihi 29 Ocak 2014.
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – Sayın Bakan, TOKİ mi yapacak, siz mi yapacaksınız?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Kocaeli Stadı 33 bin kişilik olacak, ihalesi
yapıldı, yer teslimi yapıldı. Malatya Stadı, inşaatına devam ediliyor, yüzde 25
düzeyinde. Mersin Stadı, Akdeniz Oyunları için yaptık, geçen yılın haziran
20’si itibarıyla teslim aldık ve kullandık. Sakarya Stadyumu, inşaatına
başlandı, ihalesi doğal olarak yapıldı, yüzde 5 inşaat düzeyinde. Samsun
Stadyumu yüzde 15 inşaat düzeyinde, fiziki gerçekleşme olarak. Sivas Stadyumu
25 bin kişilik ekolojik bir stadyum, yüzde 25 inşaat düzeyinde ve Trabzon
Akyazı Stadyumu, 40 bin kişi olarak ihale ettik fakat Trabzon’un fetih tarihi
olmasından dolayı kamuoyundan gelen talep üzerine 41.461 kişilik stadyum olarak
Trabzon Akyazı Projesi’ne devam ediyoruz. Konya’da Büyükşehir Belediyesiyle,
Bursa’da Büyükşehir Belediyesiyle, Çorum’da yine il Belediyesiyle stadyumlar
yapacağız. Konya Belediyesiyle yapmakta olduğumuz stadyum yüzde 50 fiziki
gerçekleşme düzeyinde, Bursa da yüzde 70 fiziki gerçekleşme düzeyinde. Rize
Stadyumu, Rize Yatırım AŞ tarafından tamamlandı ve teslim edildi, bunları
geçiyorum.
Değerli
milletvekilleri, 151 ilçe ve 42 ilimizde spor salonları yapıyoruz. Demin olduğu
gibi tek tek saymaya kalkarsam kalan beş dakikalık süremi tüketmiş olurum. Tek
tek sayamıyorum ama kısaca atlayarak birkaç ilimizden bahsedeyim. Adıyaman:
Merkez ilçe, Gerger; Afyonkarahisar: Merkez ilçe ve Bayat, spor salonu yapılan
yerler. Ağrı: Tutak ve Diyadin; Çanakkale: Biga ve Ayvacık; Çankırı: Merkez
ilçe; Çorum: Kargı; Denizli: Babadağ; Diyarbakır: Merkez -merkezdekini
bitirdik- 5 bin kişilik, Bismil, Çınar, Dicle; Düzce’de merkez ve Cumayeri;
Erzurum’da Uzundere; Eskişehir’de merkez ve Beylikova. Atlayarak gidiyorum bunları.
Ordu’da Korgan ve Ünye; Uşak’ta Kalfa Korusu Spor Salonu; Van’da merkez, 5 bin
kişilik inşaatı devam ediyor. Olimpiyat şampiyonu Vanlı tekvandocumuz Nur Tatar
adına, Van 5 bin kişilik spor salonunu inşa ediyoruz. Yozgat’ta Saraykent,
Çayıralan; Sinop’ta merkezde; Sivas’ta merkez, Kangal ve Koyulhisar’da;
Şanlıurfa’da merkezde 5 bin kişilik spor salonunu bitirdik. Ayrıca Harran’da
spor salonu inşaatına devam ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’de 46 ilimizde olimpik veya yarı olimpik kapalı yüzme
havuzu olmadığını tespit ettik. Bunların bazıları depreme dayanıksızlığı
nedeniyle -Siirt örneğinde olduğu gibi- yıkılması gerekenler, bazı illerimizde
hiç yok. 46 ilimiz, bunları size hızla sayıyorum. 46 ilimizde olimpik veya yarı
olimpik kapalı yüzme havuzlarının inşaatına devam ediyoruz. Aksaray tamamlandı,
Amasya bitmek üzere, Ankara, Antalya proje aşamasında, Artvin, Aydın, Bartın…
Aydın’da ihalesini yaptık, belediye tarafından inşaat mühürlendiği için
ilçelerden birine kaydırıyoruz, onu hemen ifade edeyim. Bartın, Batman,
Bayburt, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Burdur, Düzce, Edirne Keşan, Erzurum,
Eskişehir, Gaziantep, Gümüşhane, Iğdır, Hakkâri, Karabük, Kars, Kırklareli,
Kırşehir, Kilis, Mardin, Mersin tamamlandı. Muğla, Muş, Nevşehir, Niğde, Ordu
tamamlandı. Osmaniye, Rize tamamlandı. Samsun Bafra, Siirt, Sinop, Şırnak,
Trabzon Of, Tunceli, Uşak, Van tamamlandı ve açtık. Yalova tamamlanmak üzere.
Yozgat ve Zonguldak’ta da 46 ilimize 46 tane olimpik veya yarı olimpik yüzme
havuzunun yapımını ya tamamladık ya inşaatına devam ediyoruz ya da bir 5-10
tanesinin ihale sürecindeyiz.
Gelelim lisanslı
sporcu sayılarına. Sadece inşaat değil, bina değil, tesis değil; tesisleşme ve
sporcu gelişimini birlikte, paralel değerlendirmek lazım. İnsana yapılan
yatırım bunların hepsi. İnsanların bundan yararlanarak nerelerden nereye
geldiğini de bu arada görmek lazım.
Biraz daha geriye
çıkayım herkes görsün. 2002 senesinde Cumhuriyet Türkiyesi’nin toplam lisanslı
sporcu sayısı 278 bin 47. 2002’deki toplam lisanslı sporcu sayımız 278 bin 47.
2013, bugün itibarıyla Türkiye’deki toplam lisanslı sporcu sayımız 4 milyon 760
bin 326. 278 bin 47 nerede, 4 milyon 760 bin 326 rakamı nerede! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Dopingciler nerede, dopingciler!
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, tabii, bir diğer konu,
bu kadar gençlikle ilgili yatırımlar yaparken, bu kadar gençlik projeleri
yürütürken, şu an tam 125 tane gençlik temelli tarih, doğa, kültür, medeniyet,
değerler eğitimi; Sarıkamış, Malazgirt, Dumlupınar, Çanakkale, Türkiye’nin dört
bir tarafına, ecdadın ruhunu yeri geldiğinde Fatihalarla yâd eden, yeri
geldiğinde tarih ve medeniyet birikimimizi hatıralara sunuveren programlar
gerçekleştiriyoruz.
2002 senesinde
gençlik programlarımızın tamamına katılan gençlerimizin toplam sayısı 47.100
kişi, 2013 senesinde gençlik programlarımıza katılan gençlerimizin sayısı 2
milyon 410 bin 910 kişi; hamdolsun. Nereden nereye geldik ve inşallah çok daha
iyi şeyler olacak.
Kız-erkek
kampların ayrılmasıyla ilgili itirazlar vardı. Hemen ifade edeyim: 2002
senesinde toplam projelere katılan gençlerimizin sayısı 47 bin; 47 binin yüzde
30’u kızlar, yüzde 70’i erkekler. Kız-erkek kamplarında doğa kamplarını, deniz
kamplarını, dağ kamplarını, izcilik kamplarını ayırdıktan sonra kamplara
katılan gençlerimizin sayısı 47 binden 2 milyon 410 bine ulaştı; ayrıca,
kamplara katılan kızlarımızın oranı da yüzde 30’lardan yüzde 49 rakamına
ulaştı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Gençlerimiz öyle istiyor, ne yapalım?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Demek ki, toplum bu işe bu anlamda destek
veriyor.
Çok saygıdeğer
milletvekilleri -zaman tabii yetmiyor- Türkiye Cumhuriyeti devlet tarihinin 2.
Gençlik Şûrası’nı 2012 yılında gerçekleştirdik. Gençlik araştırmaları üzerine
bilimsel yayınları istifledik, arşivledik, bilimsel çalışmalara bütün
faaliyetlerimizle yön verdik ve yine ulusal gençlik ve spor politika belgesini
oluşturduk.
Az evvel bir
sayın milletvekili şöyle bir ifade kullandı -aslında zamanımı o konuyla
tüketmek istemem ama- dedi ki: “Sayın Bakanın haberi yok, yönettiği Bakanlıktan
da haberi yok. Ju Jitsu Federasyonu Başkanı Özaktı tutuklanmış, neden? Hesabını
ver.” Değerli milletvekilleri, Ju Jitsu diye bir spor federasyonu yok. Spordan
çok anladığını zanneden milletvekili aslında spordan anlamıyor, anlamadığını da
bu şekilde belgelemiş oluyor. Adında federasyon olan her şey Gençlik ve Spor
Bakanlığıyla ilintili ve ilişkili değildir. Mesela, Türkiye'de Bakkallar ve
Bayiler Federasyonu diye bir federasyon var, benimle alakası yok; mesela,
Türkiye'de Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu diye bir federasyon var, onun
da bizimle ve Bakanlığımızla alakası yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Acil 112’ler bağlı mı acaba!
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Bu Ju Jitsu Federasyonu neyse bilmiyorum, bunun
da Gençlik ve Spor Bakanlığıyla alakası yok, bu muhtemelen bir dernek. Sayın
Milletvekilimiz bu anlamda anlaşılıyor ki yanıltılmış.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Acil 112’ler nereye bağlı!
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Çok saygıdeğer milletvekilleri, emek verdiniz,
katkı sağladınız, milletimiz için gayret sarf ediyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Gençlik Spor Bakanlığına mı!
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Emeğinize, heyecanınıza, hissiyatınıza layık
olmaya gayret ediyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Acil 112’ler Gençlik Spor Bakanlığına mı bağlı!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Bak, seni kimse dinlemiyor, herkes telefonlarda başka işle meşgul.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Gençlik ve Spor Bakanlığının ve bağlı
kuruluşlarının 2014 yılı mali bütçesinin milletimiz ve gençlerimiz için hayırlı
uğurlu olması temennisiyle sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Bakan, acil 112’ler Sağlık Bakanlığına mı Gençlik Spor
Bakanlığına mı bağlı, onu çıkartamadım ben!
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Kılıç.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – Terör meselesinde bir iki kelam etmediniz ya, ben
de sizden farklı bir beklenti içindeydim.
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – Kız-erkek öğrenci yurtlarına gelemediniz bir türlü.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Gençler onu istiyormuş, öyle anlaşıldı.
BAŞKAN – Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, Maliye Bakanı bu kadar operasyonların olduğu bir dönemde
neyin hesabını verecek, hangi gelirin hesabını verebilecek? Kevgire dönmüş,
rantlar uçuşuyor havada.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Şimşek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Müsaade
ederseniz, bu konuşmamda, Maliye Bakanlığındaki gelişmelerden çok, değerli
milletvekili arkadaşlarımızın yaptıkları eleştiri, tespit ve değerlendirmeler
hakkında ben de görüşlerimi sizlerle paylaşmayı daha faydalı buluyorum.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Arkadaşlar telefondan son gelişmeleri okuyorlar, dinlemiyorlar.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, önemli eleştirilerden bir tanesi
Sayıştayla ilgili eleştirilerdir. Ben hem Plan Bütçe Komisyonunda hem de Genel
Kurula sunuş konuşmamda açık ve net olarak ifade ettim. Sayıştay denetimi çok
önemlidir. Sayıştay denetimi, özellikle biz yani kamu idarecileri açısından dış
denetim olarak yol gösterici olması anlamında büyük değer katan bir denetimdir
ve dolayısıyla, Sayıştay denetiminin kaliteli ve kapsamlı bir şekilde yapılması
ülkemizin faydasınadır. Burada birtakım sıkıntılar yaşandı fakat müsaade
ederseniz şunu söyleyeyim: Harcama denetimi anlamında en ufak bir eksiklik yok.
Biz Sayıştaya Maliye Bakanlığı olarak 25 milyon kaydı elektronik ortamda
verdik, muhasebe birimlerimizde bu kayıtların bütün bilgi, belgelerini hazır
tuttuk. Dolayısıyla, harcama denetimi yapılması gereken yerde yapılmıştır.
Şimdi, Türkiye
Büyük Millet Meclisine Sayıştay tarafından 4 rapor sunulmuştur: Genel uygunluk
bildirimi, dış denetim genel değerlendirme raporu, faaliyet genel değerlendirme
raporu, mali istatistikler değerlendirme raporu. Bu raporların tamamı Sayıştay
tarafından Meclisimize sunulmuştur ve bunlarda -iddia edildiği gibi- fikir,
görüş vermeme hususu da yaşanmamıştır.
Peki, sorun
nereden kaynaklanıyor? Sorun, kamu idareleri bazında mali tablo denetiminden
kaynaklanıyor. Burada da sorun şuradan kaynaklanıyor: Türkiye’de borçlanmayı
hazine yapar. Borçlanmayı hazine yaparken idarelerin kodunu girerek yapmaz yani
bütçe açığına, kamunun genel borçlanma ihtiyacına binaen hazine borçlanma
yapar. Gelirleri kurumlar toplamaz. Gelirlerin tamamını Maliye Bakanlığı, işte,
Gelir İdaresi toplar. Dolayısıyla, mesela mülkler. Bakanlıkların mülkiyet
sahibi olması söz konusu değildir. Mülklerin tamamı, işte, hazine mülküdür,
Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğü tarafından yönetilir ama kamu
kurumlarına tahsis edilir.
Şimdi, idareler
bazında mali tablo denetimi dediğimiz denetim şudur: İdareler bazında, bizim,
bilanço, mizan vesaire gibi tabloları üretip vermemizdir. Biz bu işin başından
beri Sayıştaya dedik ki: Mevcut devlet yapısıyla bizim sizlere anlamlı,
tutarlı, bu türden rapor üretmemiz mümkün değil. Çünkü hazine borçlanıyor,
Maliye gelir topluyor, Maliye, Millî Emlak, işte, hazine mülklerini yönetiyor.
Dolayısıyla, idareler bazında bir tek yapılmayan bu mali tablo denetimi buradan
kaynaklanıyor.
Şimdi bu problemi
çözmemiz lazım. Bu problemi çözmek için Sayıştayla birlikte ortak bir komisyon
kurduk ve bu komisyon şimdi bakacak, eğer Sayıştayın Yönetmeliği çerçevesinde
bundan sonra denetim yapılması konusunda karar çıkarsa, biz oturacağız, buna göre
kanun yani her türlü mevzuat değişikliğine gideceğiz veya sistem değişikliğine
gideceğiz ve bunu mümkün kılacak ne gerekiyorsa yapacağız ama olur da Sayıştay,
idare bazında bu mevcut sistemle mali rapor üretilmesi yani bilanço, mizan
vesaire üretilmesi noktasında diğer ülke uygulamalarına paralel olarak -bunun
istisnaları var, Avustralya, İngiltere gibi birkaç istisna var- “Bu raporlara
artık ihtiyaç yoktur, ben zaten diğer bütün denetimleri yapıyorum.” derse de
zaten o zaman da ona göre yönetmelik değiştirilir.
Yani özetle, bu
çalışma grubu, bu komisyon ne karar verirse o çerçevede gereğini yapacağız.
Şimdi, diğer
önemli bir eleştiri, Sayıştay raporlarıyla ilgili olarak, denildi ki mesela:
“Sayıştay denetim raporlarında yer alan bulguların tamamı nihai raporda yer
almıyor. Yani Meclise gönderilen rapordaki tespitler, eleştiriler vesaire,
bunlar niye ham rapordan olduğu gibi Meclise gelen raporlarda yok?”
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Sayıştay Kanunu’nun 38’inci maddesi ve Denetim Rehberi uyarınca
Sayıştayca hazırlanan ön raporlar birer taslak denetim raporudur. Bunlar
idareye gönderiliyor. İdare otuz gün içerisinde cevap veriyor. Örneğin Maliye
Bakanlığının raporu yazıldı. Maliye Bakanlığıyla ilgili olarak, bakın, “Denetim
yapılmadı.” deniyor, Maliye Bakanlığıyla ilgili denetim yapıldı; Maliye
Bakanlığıyla ilgili olarak 35 tane eleştiri, tespit var. Demek ki denetim
yapıldı.
Peki, nihai yani
Meclisimize gelen raporda niye 15 tane bulgu var, niye 15 tane tespit var da
35’i yok? Şundan dolayı: Şimdi, bu raporları -bunlar ham rapor- Maliye
Bakanlığına gönderdiler. Maliye Bakanlığı otuz gün içerisinde cevaplar verdi.
Bu cevapların bir kısmı tatmin edici bulundu veya düzeltici işlem yapıldı.
Mesela, hatalı bir uygulamamız varsa hemen düzeltmişiz, dolayısıyla raporlamaya
gerek kalmamış veya idare… Onların hepsi var arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – İnanıyor musunuz buna?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Bu arada şunu da söyleyeyim: Maliye Bakanlığıyla
ilgili ham denetim raporundaki 35 tespitin tamamını sizinle paylaşacağım.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Var zaten, onları açıkladık.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Bizde var zaten, paylaşmanıza gerek yok.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Yani, ben arkadaşlara söyledim, o tespitleri, bizim
cevapları… Yani bizim hiç gizli saklımız yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Var zaten elimizde.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – E, tamam, varsa o zaman sorun yok.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Bakan ama…
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Ama siz niye göndermiyorsunuz?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Ama müsaade edin, ben konuşayım. Bak, şimdi,
karşılıklı konuşursak…
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Ama doğruyu, gerçekleri söyleyelim Sayın Bakan. Siz Maliye
Bakanısınız.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Sayın Erdoğdu, ben sizi dinledim.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Tamam ama burada oturuyorum.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Lütfen, bir bitireyim yani bakın çünkü karşılıklı
konuşursak konuşmamı yapamam ve bakın, dikkat edin, ben “Maliye şunu yaptı bunu
yaptı.” demiyorum. Burada yapılan eleştirilere sadece cevap vereceğim. Niye?
Siz bunu hak ediyorsunuz. Ben sizin eleştirilerinize cevap vereceğim ama
müsaade edin bitireyim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Ama Sayın Bakan, operasyonlar onu göstermiyor.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Operasyonlar birçok şeyin olduğunu gösteriyor.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, özetle şunu anlatmaya
çalışıyorum: Ham raporla Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan raporlar
arasındaki farklılıkların temelinde; bir, o raporlar buraya gelmeden önce
yapılmış ve dolayısıyla işlevselliğini yitirmiş tespitler Sayıştayın tabii ki
takdirinde olan bir konu olarak konulmamış veya…
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Gel bir araştırma komisyonu kuralım, gel!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, oradan…
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Araştırma komisyonu kuralım.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Öyle bir usul yok.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Bakan, siz Genel Kurula hitap edin.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Ham raporla ham yapmak aynı şey mi!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, ikinci önemli…
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Bakan, milyarlarca liralık vergi yolsuzluğu çıkarılabilir
bir tespit değildir, rica ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, dinleyiniz lütfen.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Özetle şöyle: Sayıştay denetimini yapmıştır. Sayıştay
denetim yapmasaydı bu kadar tetkikte bulunamazdı. Sayıştayın tespit yapabilmesi
için bütün kayıt, bilgi, belge ve raporlar verilmiştir.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Bakan, uzlaşma tutanakları verildi mi Sayıştaya?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Hatta üretilmesi anlamlı olmayan kurumlar bazında
mizan dahi üretilip verilmiştir ama tabii ki istenilen formatta olmadığı için
görüş vermemiştir.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Gel hep beraber yapalım, siz de biz de.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, gelelim ikinci konuya. Kamu İhale Kurumuyla
ilgili eleştiriler yapıldı, istisnalar konusu gündeme getirildi.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sakın yüzde 7,5 demeyin, yüzde 30’u yüzde 7,5 yapmayın.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, 2012 yılında mevcut bütün istisnalar
çerçevesinde yapılan kamu alımlarının toplam alımlara oranı yüzde 7,6.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Bu doğru değil ama Sayın
Bakan. Avrupa Birliği raporu bile yüzde
30 diyor.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Türkiye’de 2012 yılında 94,4 milyar liralık ihale
yapılmış. Bunun 7,2 milyar lirası istisna ve kapsam dışı alımlardan
oluşmaktadır.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Bakan, bu bilgi doğru değil. Yakışmıyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Doğrudan devri ne kadar?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – İstisna sadece 3/g diyorsunuz, pazarlık usulü…
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, kanunun yürürlüğe girdiği
1/1/2003 tarihinden önce var olan yedi istisnanın ki bunlar KİT’lerle
ilgilidir…
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Bakan, istisna sadece 3’üncü madde değildir.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) –…2012 yılı itibarıyla değeri 7,2 milyar liradır.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Ya, Avrupa Birliği yüzde 30 diyor Sayın Bakan, lütfen ya!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Ve bütün istisnalar içerisindeki payı yüzde 87’dir.
Yani, 2003 yılından önce var olan istisnalar, bugün devam eden istisnalar,
bugün istisnaların yüzde 87’sini oluşturmaktadır. Dolayısıyla, AK PARTİ
iktidarı döneminde ilave edilen istisnaların toplam tutarı 2012 yılı için 900
milyon lira civarındadır yani yüzde 1 civarındadır.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Bu rakam doğru değil.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Kanunun “İstisnalar” başlıklı maddesinde yer alan
bent sayısı çoktur, doğrudur, birçok değişiklik yapmıştır. Benim şahsi görüşüm
şu: Avrupa Birliği mevzuatı neyse biz aynı mevzuatı, aynı istisnaları, aynı
eşit değerleri getirelim, bütün istisnaları da kaldıralım.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Kesinlikle. Neden yapmadınız?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Benim tercihim bu yönde ve bu yönde de şu anda
çalışma yaptırıyorum.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Gel, bir araştırma komisyonu kuralım Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Ve şu anda bu yönde de çalıştırma yaptırıyorum, şu
anda Kamu İhale Kurumu bütün kanunu bu çerçevede gözden geçiriyor.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Yedi yıldır bu çalışma hazır, bürokraside Sayın Bakan, biz yazdık,
kendimiz çalışırken.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Araştırma komisyonu kuralım, gel ya!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, “İstisnalar”
başlığı altında yapılan alımların yüzde 95,57’si kamu teşebbüslerinin ticari faaliyetlerle
ilgili alımları, savunma, güvenlikle ilgili alımlar, AR-GE’yle ilgili
faaliyetlerden oluşmaktadır ve bunların çoğu Avrupa Birliğinde zaten
istisnadır. Dolayısıyla, aslında burada istisna, bu kanunlara, bu düzenlemelere
de gerek yoktur ve o nedenle de düzeltilmelidir.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Bu da doğru değil, Avrupa Birliğinde sivil toplum örgütleri de
kamu ihale kanununa tabidir.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Öte yandan, alımların istisna kapsamında olması
herhangi bir düzenlemeye bağlı olmaksızın alımların yapılabileceği anlamına
gelmiyor. İstisna kapsamındaki alımlar da kurallara tabidir.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Evet ve kanunidir kökenleri.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Bakın, bu kuralların usul ve esasları idarece hazırlanır,
Maliye Bakanlığı, Kamu İhale Kurumu, Sayıştayın görüşleri alınarak yürürlüğe
konulur. Bunların hepsi denetime tabidir.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Doğru değil, sektörler kanunu...
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, uzlaşma müessesesi…
Uzlaşma müessesi, 1961 yılından beri Türkiye’de devam eden bir uygulamadır. Bu
müessesenin amacı nedir? Müessesenin amacı, ikmalen, resen veya idarece tarh
edilen vergi veya kesilen cezalarda dava yoluna başvurmaksızın vergi idaresiyle
mükellefin anlaşması suretiyle vergi alacağının bir an önce hazineye intikal
etmesini sağlamaktır. Bunu ben söylemiyorum, kanun çıkartılırken böyle
yazılmış. Uzlaşma komisyonlarının tahakkuk etmiş vergi borcunu indirmek ya da
sıfırlamak gibi bir yetkisi bulunmamaktadır. Tarhiyat sonrası uzlaşmayla ilgili
usul ve esaslar ta 1999 yılında bir yönetmelikle çıkarılmış ve Resmî Gazete’de
yayımlanmış.
Şimdi, burada, bu
uzlaşma müessesinde, yazılan inceleme raporunun ilgili mevzuata uygun olup
olmadığı… Geçmişte gördük, Maliye Bakanlığı tarafından çıkartılan sirküler,
tebliğ ve özelgelere aykırı raporlar yazıldığını biliyoruz, mahkemelerden
bunların döndüğünü biliyoruz. 2009’a kadar da bu geçerliydi. 2009 yılında bir
kanun çıkarttık, mükellefi korumak için bir kanun çıkarttık.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Bakanım, hep büyük patronların lehine midir? O zaman niye
küçük esnafa yüzde 90 yazdınız cezayı?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Geleceğim ben onlara.
Şimdi, raporda
maddi hatanın olup olmadığı, mevzuata uygun olup olmadığı, idarenin bu konudaki
uygulamaları, görüşü, olayın yeterince delillendirilip delillendirilmediği,
tarhiyatın yargı mercilerinde söz konusu yapılması hâlinde kaybedilip
kaybedilmeyeceği gibi yönetmelikte çok açık bir şekilde bunların dikkate
alınacağını söylüyor. Bu çerçevede, her bir rapor, yukarıdaki hususlar dikkate
alınarak tabii ki değerlendiriliyor.
Şimdi, Sayın
Erdoğdu buradalar, çok teşekkür ediyorum geldikleri için.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Rica ederim.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Hassasiyeti için de teşekkür ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Ben teşekkür ederim.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Gündeme birkaç şey getirdiler ama bir müsaade etsin,
nezaket göstersin, ben bitireyim ondan sonra, tekrar, müdahalesi varsa konuşsun
çünkü on dakikam var.
Şimdi, Sayıştay
denetçileri vergi uzlaşma tutanaklarını istediler, doğrudur. Sayıştay
denetçileri Merkezî Uzlaşma Komisyonu, Koordinasyon Uzlaşma Komisyonu ve Ankara
Vergi Dairesi Başkanlığı bünyesindeki Uzlaşma Komisyonunda da incelemelerde
bulundular. Dolayısıyla, birinci soruya evet.
Şimdi, 213 sayılı
Vergi Usul Kanunu’nun 5’inci maddesi gereğince, kimlere mahrem bilgilerin
verilebileceği, bu mahrem bilgilerin yayınlanması hâlinde, vergi mahremiyeti
ihlali hâlinde yani ne tür yükümlülükler olacağı açık ve net bir şekilde
kanunlarda ifade edilmiştir. Şimdi, Gelir İdaresi…
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Bakan, verginin aleniyeti de vardır, değil mi?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Bakın, müdahale etmeyin dedim. Yani böyle bir usul
yok, yani lütfen... Ben size saygı gösteriyorum, sorunuza cevap veriyorum.
Gelip burada Maliye Bakanlığının yaptığı şeyleri anlatabilirdim. Size saygı
gösterdiğim için anlatıyorum ama böyle bir şey yok ki arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Bakan, ben de size saygı gösteriyorum. Vergi aleniyetinden
de bahsediliyor. Ben nezaketsizlik etmedim.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, ama, bakın, müdahale ediyorsunuz.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Bu Meclisin…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Bakan, siz Genel Kurula hitap edin.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bizden bu tutanaklar
istenmiştir. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı -benim bir bilgim dahi
olmamıştır, “Bakan engelledi.” diyor, benim haberim dahi olmadı böyle bir
talepten çünkü idareden talep edilmiş- idare de demiş ki: “Vergi mahremiyeti
nedeniyle biz bunu veremeyiz, verirsek suç olur.” Ama kendilerine,
toplulaştırılmış hâlde, uzlaşmaya konu tutarlar, uzlaşma sonucu tutarlar,
uzlaşılmayan tutarların bilgisi verilmiştir Sayıştaya. Az önce sordum:
“Uzlaşmalarda, küçük ölçekli, büyük ölçekli mükellef ayrımı yapılıyor mu? Bu
yönde istatistikler üretiliyor mu? Sayın Erdoğdu’nun ortaya koyduğu yüzde 90,
yüzde 10 anlamında bir istatistik var mı?” Arkadaşlar “Yok öyle bir şey.”
diyorlar.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayıştay raporu var.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Bu çerçevede tutulan istatistik yok. Dolayısıyla
eşitlik ilkesine bir aykırılık söz konusuysa ben gereğini yaparım.
Benim 3 tane
önerim var bu konuda yüce Meclisimize:
1) Gelecek sene
Vergi Usul Kanunu’nu buraya getireceğim. Uzun bir süreden sonra Vergi Usul
Kanunu’nu gözden geçiriyoruz.
Gelin, hep
beraber eğer bu konunun, uzlaşma müessesesinin kaldırılmasına sizler
inanıyorsanız ben Bakan olarak dünden razıyım. Bakın, Bakan olarak ben uzlaşma
müessesesinin kaldırılmasından yanayım.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Seneye Hükûmet olmayacak ki efendim.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – 2) Peki, “Bunu kaldırmayalım, Sayıştaya bu bilgilerin
verilmesinin önünü açalım.” diyorsanız onu da açalım.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Zaten açık, vermiyorsunuz. Onun önü açık.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)- Peki. “Vergi mahremiyetini kaldıralım.” diyorsanız
vergi mahremiyetini de kaldıralım.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Usulü niye yapmıyorsunuz?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Çünkü ben Kuzey Avrupa ülkeleri gibi Türkiye’de
herkesin şeffaf olması gerektiğine…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Dışarıya açık değil, Sayıştaya açık.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - …kimin ne kadar vergi vermesi gerekiyorsa her şeyin
ortaya çıkmasını istiyorum. Benim o açıdan en ufak bir tereddüdüm yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Rant lobilerini de açıklayın. Hodri meydan!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayıştay denetim kurumu.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen dinleyiniz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, diyelim ki, şimdi, Sayın Erdoğdu
dedi ki: “Elimde bir tane 4 sayfalık ihbar mektubu var.” Ben, Sayın Erdoğdu’yu
davet ediyorum, lütfen bunu savcılarımızla paylaşın.
Kim, nerede, ne
hata yapıyorsa onun sonuçlarına katlanır.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Kurun bir araştırma komisyonu, verdik önergeyi.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Açık ve net olarak altını çiziyorum, elinizde bir
ihbar mektubu, ilave bir bilgi varsa mutlaka iletin.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Sayın Bakan, önergemizi verdik, araştırma önergesi.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Sayın Erdoğdu bana dedi ki: “Ben randevu istedim,
Bakan Yardımcısına yönlendirdiniz.” Kayıtlara baktım, 2012 Eylül ayında bir
günde sadece Sayın Erdoğdu beni telefonla aramış, ben o gün seyahatteydim,
arkadaşlar demişler ki: “Milletvekilleri aradığında Bakan Yardımcısına
yönlendiriyoruz.” Bakan Yardımcımla, anladığım kadarıyla, birkaç kez
görüşmüşsünüz.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Bakanım, öyle değil ama ya! Aşk olsun!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Bakan Yardımcımla görüştüğünüz zaman, sadece ve
sadece Kamu İhale Kurumundan bilgi talebinizi gündeme getirdiğiniz bana
iletildi.
Şimdi, Kamu İhale
Kurumuna sordum, hatta söyledim, dedim ki: “Bu bilgilerin tamamını verelim.”
Dediler ki: “Biz 2011 yılında 2 CD olarak, 2003-2011’in bütün rakamlarını
verdik fakat 2011’den sonra, EKAP kapsamında bütün bilgileri artık İnternet’ten
yayınlıyoruz.” Dolayısıyla, tekrar bütün gelen bu talepleri biz artık
İnternet’e yönlendiriyoruz.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Beraber İnternet’e girelim, bakalım var mı?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Ben dedim ki: “Yine de Sayın Erdoğdu’ya niye
vermediniz.” “Sayın Erdoğdu dedi ki telefonda –Kamu İhale Kurumu Başkanımız
söylüyor- bu talebinin akademik bir çalışmayla ilgili olduğunu, ekonometrik bir
modelde kullanmak için bu bilgileri CD ortamında istediğini söyledi.” Şimdi,
değerli arkadaşım, akademik bir çalışma için Kamu İhale Kurumunun web sitesinde
var olan bilgileri Kamu İhale Kurumunun zamanını harcatarak…
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Bakan, yok, yok.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – “Var.” diyorlar arkadaşlarımız.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Arkadaşlarınız doğru söylemiyor, ben ne yapayım ya!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, EKAP’ta yılda 150 bin
civarında ihale yapılıyor, 200 bin civarında sözleşme bilgisi var. Dolayısıyla,
bu konu da çok açık ve net.
Şimdi, beş
dakikam var. Bana dediler ki: “Mükellef sayılarında azalma var.” Mükellef
sayılarında… Arkadaşlar, 2004 yılında bir kanun çıkartmışız, resen terkinin
önünü açmışız. Resen terkini dikkate alırsanız, yani aslında, fiilen daha önce
işletmesini kapatıp faaliyeti sonlandıran şirketleri dikkate alırsanız… Bakın,
size rakamlar vereyim: Gelir vergisi mükellef sayısı yüzde 23,5 artmış,
kurumlar vergisi mükellef sayısı yüzde 116 artmış, gelir vergisi mükellef
sayısı yüzde 315 artmış, gelir stopaj vergi mükellef sayısı yüzde 66,5 artmış,
katma değer vergisi yüzde 0,4 artmış, yani artmamış, basit usulde ticari
kazançta ise mükellef sayısında yüzde 10’luk bir düşüş var.
Değerli
arkadaşlar, yine, sürekli eleştirilen önemli konulardan bir tanesi dolaylı
vergilerdir, dolaylı-dolaysız vergi dengesidir. Değerli arkadaşlar, OECD
tanımını kullanırsak, uluslararası tanımı kullanırsak, 2002 yılında dolaysız
vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı yüzde 52,7; dolaylı vergilerin
payı yüzde 47,3 yani dolaylı vergilerin payı 2002 yılında yüzde 47. Şimdi,
gelelim 2013 yılı rakamlarına: OECD sınıflamasına göre, dolaylı vergi oranı
yüzde 46,1’e düşmüş, doğrudan vergi oranı yüzde 53,9’a çıkmış. Peki, Türkiye’de
dolaylı vergilerin düzeyi yüksek mi? Birkaç alanda yüksek ama toplam dolaylı
vergilerin millî gelire oranı yüzde 12,6; Avrupa Birliği ortalaması yüzde 13,4.
Yani Avrupa Birliği ortalamasına oranla dolaylı vergiler daha düşük…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Toplam vergilere bak, toplam vergilere!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – …ama OECD ortalaması yüzde 11, OECD ortalamasına göre
de biraz yüksek.
Bizim sorunumuz,
doğrudan vergilerin düşük olması.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Nüfusun üçte 1’i yoksulluk sınırının altında!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Bunu düzeltmek için de gelir vergisi reform
tasarısını Meclise getirdim.
Ben, getirir
getirmez çok değerli muhalefetin grup başkan vekillerini ziyaret ettim, “Ne
olur, şu Meclis kapanmadan ve biz bütçe dönemine girmeden şunu komisyondan
çıkartalım.” dedim. Çok teşekkür ediyorum, anlayış gösterdiler ama
gerçekleşmedi.
Ben hâlâ diyorum
buradan, gelin, şu gelir vergisi reformunu yapalım. Mükemmel bir şey değil, ama
mükemmel olmamasına rağmen, verginin tabana yayılması, beyanname sisteminin
yaygınlaşması, istisnaların, imtiyazların azaltılmasına yönelik çok önemli bir
adımdır.
Değerli
arkadaşlar, önemli diğer bir eleştiri, her zaman olduğu gibi borç konusunda,
özel sektörün borcu noktasında.
Bakın, 2002
yılında özel sektörün borcu milyar dolar olarak 43 milyar dolar, 2012 yılında
bu 228 milyar dolara çıkmış ve 2013’ün üçüncü çeyreği itibarıyla 252 milyar
dolar civarına çıkmış.
Millî gelire
oranına bakalım, özel sektörden bahsediyorum: Özel sektörün borcunun gayrisafi
yurt içi hasılaya oranı, yaklaşık yüzde 19’dan yüzde 31’e çıkmış.
Peki, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin toplam dış borcu nedir? Toplam dış borcuna gelince, 2002
yılında 129,6 milyar dolardan 367,3 milyar dolara çıkmış.
Toplam borcun
millî gelire oranı 2002 yılında yüzde 56,2 iken, bugün yüzde 44,8’dir. Bütün
dünya… Borca millî gelire oran olarak bakın, başka türlü bakamayız, öbür türlü
hakikaten yanlış yorum ve değerlendirmelerde…
Dolayısıyla, özel
sektör borcu dâhil olmak üzere Türkiye'nin borcu millî gelire oran olarak
artmamıştır, azalmıştır, ben kamuya da zaten hiç bulaşmıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Özel sektör borcu millî gelire göre artmıştır!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Diğer önemli bir konu, bunun bir faiz bütçesi olduğu,
her ay, bilmem, işte, 1 milyar lira faiz ödendiği.
Şimdi, mutlak
rakam olarak doğru, 50 milyar lira civarında bir faiz bütçesi var, ama şunu
söyleyeyim: Faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı 1983’ten bu yana en düşük
düzeyde. Faiz giderlerinin millî gelire oranı 1992’den bu yana en düşük
düzeyde. Yine, faiz giderlerinin bütçe giderleri içerisindeki payının 1985’ten
bu yana en düşük düzeyde olduğunu da ifade etmek isterim.
Diğer önemli bir
eleştiri yedek ödenek konusu. Bu, aslında, esas itibarıyla bütçe kanunundan
kaynaklanıyor. 5018 sayılı Kanun, tabii, yedek ödeneği hükme bağlamış fakat
bizim buraya getirdiğimiz kanunlar çerçevesinde yani bu Meclisin bana verdiği
yetkiler çerçevesinde birtakım işlemler yapıyoruz ve bu işlemler çerçevesinde
yedek kullanımı yani personel giderlerinin zaman zaman yedeğe alınması ve
bunların belli çerçevelerde kullandırılması hususu eleştirilebilir bir husustur
ama bu kanun da Meclisten geçiyor ve bu kanunu sizler onaylıyorsunuz. Bu
kanunları sizler onayladığınız için…
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Rahatsızsan değiştir Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Benim bir tek yükümlülüğüm var: Bu kanun kapsamında
yani bu yetkiler kapsamında yedek ödenekten yapılmış her türlü işlemi sizinle…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – …şeffaf olarak paylaşmak benim yükümlülüğümdür, ona
da razıyım.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – İstersen 5018’i de değiştirirsin.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Şimşek.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, Sayın Maliye Bakanına vermiş olduğu bilgiler
için teşekkür ediyorum. Ancak, Sayıştay denetim raporlarıyla ilgili olarak
Sayın Bakan öyle bir açıklama yaptı ki Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
Sayıştay raporları konusunda gerek bugüne kadar gerekse bugünkü sözcülerimizin
kürsüden yapmış olduğu açıklamalardan çok daha farklı bir görüş ifade ettiler.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini çok daha farklı bir noktaya
taşımak suretiyle -niyet görüşü belki taşımak değil ama- yapmış olduğu
açıklamayla bize 69’uncu maddeye göre bir açıklama hakkı doğdu efendim, söz istiyorum
o nedenle.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, aynı şekilde bizim de Sayıştay raporlarıyla ilgili
denetim hakkımızın kısıtlandığı ve Sayıştay raporları doğrultusunda bir bütçe
gelmediğine ilişkin itirazlarımız vardı. Dolayısıyla, bu konuda grubumuzun milletvekillerinin
bu konudaki iddialarının daha farklı olduğunu ifade ettiler. Bu konuda da
partimize söz verirseniz memnun oluruz.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Komisyon için önerge verdik ya!
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, ben de aynı gerekçeyle -tekrar etmek istemiyorum-
grubumuz adına söz istiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Çünkü, Sayıştay Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapıyor.
BAŞKAN – Peki
efendim. Sırayla size söz vereceğim, yalnız bir şey söylemek istiyorum.
IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu
teşrif etmiş bulunan Hırvatistan Parlamentosu Turizm Komisyonu Başkanı ve
Hırvatistan-Türkiye Dostluk Grubu Başkanı Goran Beus Richemberg ve
beraberindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi
BAŞKAN – Avrupa
Birliği Değişim ve Diyalog Projesi kapsamında ülkemizi ziyaret etmekte olan
Hırvatistan Parlamentosu Turizm Komisyonu Başkanı ve Hırvatistan-Türkiye
Dostluk Grubu Başkanı Sayın Goran Beus Richembergh ve beraberindeki
milletvekillerinden oluşan heyet şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar.
Kendilerine Meclisimiz adına “Hoş geldiniz.” diyorum efendim. (Alkışlar)
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan
2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277,
3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
(Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN – Sayın
Erdoğdu, sizi de dinleyeyim.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Başkanım, Sayın Maliye Bakanı konuşmalarında 4-5 kere ismimi
anarak, söylediğim bilgilerin doğru olmadığını ima ederek şahsıma sataşmıştır.
Ben iki dakikalık, kürsüden söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Lütfen
yerinize oturunuz. Sırasıyla söz vereceğim.
Bir hususu daha
belirtmek istiyorum sayın milletvekilleri. Umarım hukuk işler ve tutuklu olan
sayın milletvekillerimiz bu Genel Kurulun çatısı altına gelir ve yemin ederler.
Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunun sayın milletvekillerinin seçmiş oldukları yöntemin vücutlarına
zarar vermeyen bir şey olmasını dilerdim. Lütfen, o pankartları kaldırırsanız
sevineceğiz.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Pankartlar vücudumuza zarar vermiyor Başkanım.
BAŞKAN – Yani, bu
şeyinizi dile getirmiş oldunuz. Bunu da Meclisin nezahetine uygun bulmuyoruz. Lütfen, pankartları
kaldırırsanız sevinirim.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Uzunırmak, sizin talebiniz…
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşmama atfen, bir federasyon
olmadığından bahsetmiş. Bir federasyon vardır. Konuyla ilgili, mümkünse bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Daha
sonra size de söz vereceğim, sırayla. Önce Sayın Hamzaçebi’ye söz veriyorum.
Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce şunu ifade
etmek istiyorum: Hukuk İstanbul’da farklı, Diyarbakır’da farklı uygulanamaz,
hukuk hepimiz içindir. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar) Tutuklu
milletvekillerinin yeri cezaevi değil, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Anayasa
Mahkemesi vermiş olduğu bir kararla hukuku yüceltirken, mahkemelerin, vermiş
olduğu kararlarla hukuku zedelemesi kabul edilemez. Ben hukukun uygulanmasını
ve tutuklu tüm milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde olmasını arzu
ediyorum. Bu dileğimi ifade ettikten sonra konuya ilişkin görüşlerimi ifade
etmek istiyorum.
Sayın Maliye
Bakanı Sayıştay raporlarıyla ilgili bir bilgi verdiler. Sayın Bakan dediler ki:
“Biz 25 milyon kaydı, harcama kaydını Sayıştaya verdik.” Bu çok önemli bir
bilgi, Sayın Bakana çok teşekkür ediyorum.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Sadece harcama değil yalnız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Eğer 25 milyon harcama kaydı Sayıştaya verildiyse -ki
Sayın Bakanın sözünü doğru kabul ediyorum, Sayın maliye bakanları daima doğruyu
söylerler- bu kayıtlar Sayıştayda olduğu hâlde Sayıştay görevini yapmamış,
Türkiye Büyük Millet Meclisine denetim bulgularını içeren raporu
göndermemiştir. Sayın Bakan o konuda da bir görüş ifade etti ama işin Sayıştay
tarafını kurtarmaya yönelik o ifadeler doğru değil.
Şimdi, Sayıştay
Adalet Bakanlığı bütçesinin harcamalarını denetlemiştir -Adalet Bakanlığını
örnek veriyorum- ama bu denetim sonucunda Sayıştayın Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunmuş olduğu rapor 6 sayfalık bir rapordur. Rapor şu, sayfa sayısı
6, sonuç bölümü sadece bir cümleden oluşuyor. Sayıştay diyor ki: “İlgili kurum bana
gerekli mali tabloları, bilgileri, belgeleri vermediğinden ben denetim
yapamadım. Bu nedenle görüş bildiremiyorum.”
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Kim doğruyu söylüyor?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayıştay Türkiye Büyük Millet Meclisine doğru bilgi vermemiştir,
Türkiye Büyük Millet Meclisini yanıltmıştır. Sayıştay Kanunu’nun 38’inci
maddesi gayet açık. Sayıştay yaptığı düzenlilik denetimi ve performans denetimi
sonucunda düzenlediği raporları önce ilgili kurumlara tebliğ eder, ilgili
kurumlar cevaplarını verir. Bu cevaplardan uygun gördükleri olabilir,
görmedikleri olabilir ama bunun sonucunda nihai bir metni, raporu Türkiye Büyük
Millet Meclisine gönderir. Mali tablolarla ilgili, kurum vermemiş olabilir ama
harcama belgelerini verdi, Sayın Bakan öyle söylüyor. Harcama belgeleri
sonucunda düzenlenen uygunluk denetimi raporu Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelmemiştir. Konu buradadır. Sayıştay görevini yapmamıştır, milletin bütçe
hakkını parlamenterlerin kullanmasına engel olmuştur.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Kim yalan söylüyor?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bu bütçe, bu nedenle denetim hakkını…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – …elimizden aldığı için meşru bir bütçe değildir sayın
milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Hamzaçebi.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, Sayın Mehmet Günal, Antalya Milletvekili…
BAŞKAN – Sayın
Günal, buyurunuz efendim.
6.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maalesef,
Sayıştay raporlarının ne kadar önemli olduğunu baştan beri söylüyoruz ama bugün
sabahtan itibaren başlayan operasyonlarla demek ki birtakım söylediğimiz
usulsüzlüklerin, yolsuzlukların olduğu sizlerin de bilgisi dâhiline girmiş
oldu.
HAMZA DAĞ (İzmir)
- Nereden biliyorsun?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Biz kimseyi şu anda töhmet altında bırakmıyoruz.
Sayın Bakanım,
siz de biliyorsunuz, bize laf kalabalığı yapmayın. Bize açmayacaksınız, vergi
mahremiyetini Sayıştay denetçilerine açacaksınız. Siz Maliye Bakanı olarak, siz
Vergi Denetim Kurulu Başkanı olarak bakabiliyorsunuz da Sayıştay Başkanı neden
bakamıyor bu vergi incelemelerine, ben anlamıyorum! (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Anlamaz, anlamaz!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Yani, devletini incelemesine açacaksın. Bana bütün bilgileri ver
demiyorum, bana raporları gönder demiyorum. Ver, Sayıştay incelesin, bir de
onun incelediklerinin özetini bize gönder. Ne kadarlık vergi uzlaşması yaptın,
ne kadarlık vergiden vazgeçtin, hangi şirkete aittir demiyoruz biz sana. Onu
geçsin, denetçiler incelesin ama bize desin ki: “10 tane firmayla ilgili
uzlaşma sağladık. Şu kadar ana paradan, şu kadar vergi ziyaından vazgeçtik.”
Bakın, bir dakika, yani siz bunu Sayıştay denetçisine vermiyorsunuz. Bunun önü
açık, bunu Sayıştay Kanunu engellemiyor, lütfen…
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Verdik biz onu.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Nasıl verdiniz? Niye “Vermediniz.” diyorlar? Sayıştayın, şu anda
bize gelen kadarıyla, gelir idaresine ilişkin, bakalım bakalım, ne vermişsiniz?
Raporun raporunun özetinin özetinin özetinde bile bir sürü şey yazıyor. Size
yukarıda söyledik, lütfen laf kalabalığına getirmeyelim. Zaten iyi niyetli
olsanız… Yukarıda “30 Nisanda geriye çektiğiniz kanun teklifi duruyor, 124
arkadaşımız imza atmış.” dedim, itiraz etmeseydik geçmişti. Hadi, onu
beklemediniz, 8 Aralıkta çıkan yönetmelik değişikliği ne demek oluyor?
“Önümüzdeki sene de, kusura bakmayın, biz size Sayıştay denetimi falan
yaptırmayız. Yapılanlar da şimdiye kadar aradan kaçmış, onlar bize yansımış.
Size bundan sonra onları da yansıtmayacağız.” diyorsunuz Sayın Bakanım. Böyle
iyi niyetli olsanız… Siz güzel konuşuyorsunuz, yumuşak konuşuyorsunuz ama bir
taraftan da 8 Aralıkta Sayıştayın bundan sonraki denetim sürecini, kanunu dahi
beklemeden, o kanun çıkarma sürecinin uzun olacağını düşünerek, siz buraya
getirmişsiniz.
Dün okudum,
bakın, burada söyledim değerli bakana, 2’nci maddesi, Sayıştayın göstermiş
olduğu, şu kadar. Bize gelen dış denetim raporundakinde dahi diyor ki: “Kanunun
öngördüğü şekilde üretilememekte ve Sayıştay denetimine sunulamamaktadır. Bu
durum 5018 sayılı Kanun’un öngördüğü mali saydamlık ve hesap verebilirlik
ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir.” diyor. Buna daha başka ne açıklama
yapabiliriz Sayın Bakan? Onun için, lütfen kılıf aramayalım; adam gibi,
Sayıştaya bilgilerinizi, belgelerinizi verin. Zaten Sayıştayın bulduğu
belgelerle, bilgilerle yapması gerekirdi. İlave verecekseniz de verirsiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Lütfen yanıltmayalım diyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, Sayın Adil Zozani konuşacak.
BAŞKAN – Sayın
Zozani, buyurunuz.
7.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin, Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında BDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Sayıştay
raporlarının nelerden ibaret olduğuna ilişkin burada çokça teknik açıklamalar
yapılabilir, sunulan raporların isimleri de sayılabilir, verilebilir, dış
denetim, genel uygunluk vesaire. Bunları ifade edersiniz. Geldi mi bunlar?
Genel uygunluk bildirim geldi çünkü gelmeseydi siz bütçeyi Meclise
getiremeyecektiniz. 5018’e göre, bütçeyi Meclise getiremeyecektiniz genel
uygunluk bildirimi olmasaydı. Dolayısıyla, oradan vaziyeti kurtarmışsınız,
ancak, üstünü örtemeyeceğiniz şeyler var.
Şimdi, 25 milyon
verinin Sayıştaya verilmiş olması “Sayıştaya denetim yap.” demek anlamına
gelmiyor, Sayıştaya samanlıkta iğne ara demişsiniz. Yasal mevzuatta problem mi
var? Beklerdik ki çıkın burada, evet, şu şu maddelerde problem var, bunların
düzeltilmesi gerekir, önümüzdeki sene bu çerçevede yeni raporlar düzenlenmesini
sağlayacağız… Ancak, yasal düzenleme meselesini gündeme getirmediğiniz için
önümüzdeki yılın da aynı minval üzerinden raporların getirilemeyeceği anlamına
gelir.
Sayın Bakan, niye düzenlilik raporundan söz
etmiyorsunuz, niye performans denetiminden söz etmiyorsunuz? Yani, ilgili yasa
6085, hem düzenlilik denetimini, hem performans denetimini dayatıyor. Sayıştay
ne düzenlilik denetimini yapabilmiştir ne de performans denetimini
yapabilmiştir. Dolayısıyla, performansın denetlenmediği, düzenlilik açısından
bütçe harcamalarının denetlenmediği bir ortamda, “Sayıştay rapor vermiştir.”
demeyin, komik duruma düşersiniz.
Bir önemli nokta
daha, Sayıştay diyor ki: “Yargıya intikal ettireceğimiz raporlar konusunda
bilgi veremeyiz.” Meclis Başkanlığının -tarihi yanlış hatırlamıyorsam- 3 Kasım
itibarıyla Meclis Genel Kuruluna sunduğu Sayıştay raporu özetinde deniliyor ki:
“Birçok ihalede tek isteklinin katılmış olması hâlinde, ihale
sonuçlandırılmıştır.” “Birçok” ifadesi kullanılıyor orada. Bunu sorduk.
Nihayetinde bu incelemeye tabi bir konu, esasında sizin dediğiniz ifade
çerçevesinde gizlilik içeren bir bilgidir, ancak biz bunu Plan ve Bütçe
Komisyonunda sorduk ve Sayıştay Başkanlığından bize bu konuda cevap geldi.
Dilerseniz, cevabı size verebiliriz. Ancak, orada bizim sormuş olduğumuz soruyu
da düzenleyerek kendi işlerine geldiği biçimiyle ifade etmişlerdir. “Birçok”
ibaresini “bir tek ihale” ibaresine dönüştürerek cevap vermişlerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ
(Devamla) – İkinci önemli nokta da -mutlaka ifade edilmesi gerekir- Sayıştay
raporlarında özellikle ihalelere ilişkin olarak sık sık zeyilname düzenlenmiş
olmasını da bir problem alanı olarak Meclise ihbar etmiştir. Bu konunun da
gereğinin yapılması gerekiyor. Sizin bu zeyilnamelerle ilgili olarak da burada
hesap vermeniz ya da sorulara cevap olmanız gerekir. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Zozani.
Buyurunuz Sayın
Erdoğdu.
8.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz ne zaman bir yolsuzluk
konusunu, bir suistimal iddiasını gündeme getirsek, Hükûmetin yetkilileri çıkıp
bir gizlilikten, bir devletin gizliliğinden, ticari sırdan bahsetmektedir.
Bakın, değerli
milletvekilleri, Sayıştay bizim adımıza denetim yapıyor. Bizler, bütün bu
Parlamento, gerektiğinde savaş kararı alabilen bir Parlamentoyuz. Şimdi, düşünün
ki 3 tane bürokratın -Maliye Bakanlığında Uzlaşma Komisyonunda- her yıl, 1,5-2
katrilyon lira vergiyi ve cezasını haksız ve hukuksuz olarak sildiklerine
yönelik çok ciddi bir iddia var ve Sayıştay bunu incelemek istiyor, Sayıştaya
bilgiler vergi mahremiyeti dolayısıyla verilemiyor. Böyle bir mantık olabilir
mi?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Doğru mu, değil mi Sayın Bakan?
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) - Sayıştay inceleyemeyecek, vergi müfettişleri inceleyemeyecek, bütün
bu ülkenin kaderini 3 tane bürokratın gizli kapaklı işlerine mi terk edeceğiz?
Ki Sayıştayın böyle bir anayasal yetkisi var; Sayın Maliye Bakanı biliyor,
bütün bürokratlar biliyor, hepimiz biliyoruz ama söyleyemiyoruz çünkü Maliye
Bakanı bize farklısını söylüyor. Böyle bir şey yok. Sayıştayın, Anayasa’ya
göre; Sayıştayın, teşkilat kanununa göre, her türlü gizli bilgiyi inceleme
yetkisi var.
Bakın, burada,
kamu bankalarıyla ilgili çok önemli yolsuzlukları dile getirdik. Sayın bakanlar
çıktı “ticari sır” dedi, üstünü kapattı. Biz “Kamu bankasına hangi güvenlik
şirketinden ihaleyle hizmet aldınız?” diyoruz, diyor ki “Bankacılık sırrı.”
“Nereden bilgisayar aldın? Nasıl ihale yaptın?” diyoruz, “Bankacılık sırrı.”
Ama ne oldu? Bakın, bugün, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli günlerinden
biridir. Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli siyasal ve ekonomik kırılması
yaşanmaktadır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında yürütülen soruşturma buz
dağının küçük bir kısmıdır değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Ama
eğer Hükûmet şimdiye kadar muhalefeti dinleseydi, biz hepimiz görevimizi iyi
yapıyor olsaydık, bugün 4 bakanın çocuğu belki tutuklanmayacaktı, belki
önlemleri zamanında alacaktık. Eğer, bir yetim hakkı yenilmişse, denetim
mekanizmalarıyla, önleyici kontrol mekanizmalarıyla engel olacaktık. Ama
Hükûmetin sözcüleri, her zaman bu kürsüye çıkıp “yalan, iftira” diye belgeli
iddialarımızın üstünü kapattılar. Ortaya çıkan yolsuzluklara “gizli bilgi”
dediler, “ticari sır” dediler. Yani, düşünün ki bu ülkenin milletvekilleri
dâhil herkesin en özel hayatı kasetlerle ortadayken -ki özel hayatın gizli
olması gerekir- devlet karartılarak, devletin bütün gözleri kör edilerek,
Sayıştay kör edilerek, teftiş kurulları kör edilerek bir sürü yolsuzluk
işlendi. Bugün bunun ilk günü, cumhuriyet tarihinin ilk günü, umuyorum ki bu
soruşturma vatana, millete hayırlı sonuçlarla nasiplenir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdoğdu.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Tutuklu değilmiş, gözaltıymış; teknik bir terim eksikliği oldu.
Özür diliyorum, tutanaklara geçecek şekilde düzeltiyorum.
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ederiz.
Sayın Elitaş...
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bu konuyla ilgili efendim.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Elitaş.( AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Antalya Milletvekili Mehmet Günal, Hakkâri
Milletvekili Adil Zozani ve İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun sataşma
nedeniyle yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakan
konuyu gereğince aydınlatıcı bir şekilde açıkladı…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sen niye çıktın?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …ama maalesef iki yıldır kamuoyu yanıltılmaya çalışılıyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bak sen!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bilgi kirliliğiyle sanki bu Hükûmetin bütün kurumlarının
denetiminden kaçırıldığı iddia edilmeye çalışılıyor.(CHP sıralarından
gürültüler)
Değerli arkadaşlar,
Sayıştayın kuruluşu 1800’lere gider.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) – İnkâr ettikçe batacaksınız!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – 1924 yılından bu tarafa Sayıştay, kamu kurum ve kuruluşlarının
bütçelerini denetler, aldığı yetki Anayasa’nın 162’nci maddesi. Sayıştayın
kuruluşu Anayasayla düzenlenmiş: “Sayıştayın nasıl denetim yapacağının usul ve
esasları kanunla düzenlenir.” diyor.
Bakın, değerli
arkadaşlar, Aralık 2010 tarihinde bir yeni Sayıştay Kanunu çıkarmışız, 2003
yılında 5018 sayılı Kanun’u çıkarmışız. Daha önce 1050 sayılı Muhasebei Umumiye
Kanunu’yla ile yapılan denetimler 5018 sayılı Kanun kapsamında, çerçevesinde
olmuş. Aralık 2010… Usul ve esasları Sayıştay ne zaman ortaya çıkarmış?
Sayıştay da Aralık 2011 tarihinde usul ve esasları belirlemiş. Bunda ne diyor:
“Kamu kurum ve kuruluşlarının, bilanço usulüne göre ben denetlemelerini
yapacağım.” Ama bilanço usulüne göre denetlemelerini yaparken standart bir
işlem uygulamış. Hiç olamayacak, olma imkânı da bulunmayan bir şekilde
menkullerinin, hazineye ait gayrimenkullerin, tahsis edilmiş gayrimenkullerin
kurum ve kuruluşların bütçesinde, bilançosunda var olmasını ifade etmiş. Açık
ve net ifade ediyorum, altını çiziyorum: Seksen sekiz yıldır Sayıştay Türkiye
Cumhuriyeti bütçesini, hükûmetinin bütçesini nasıl denetliyorsa aynı
denetlemeyi yapmış. (CHP sıralarından gürültüler) 5018 sayılı Kanun
çerçevesinde ortaya çıkan ve 2010 tarihli Sayıştay Kanunu çerçevesinde ortaya
çıkan denetleme, bilanço usulü denetlemeyle ilgili hazır olmadığından dolayı 8
Aralık 2013 tarihinde Sayıştay bu konuyu Maliye Bakanlığı ve muhasebe usul ve
esasları, genel kabul görmüş muhasebe usul ve esasları çerçevesinde denetlemek
üzere, sistemi, usul ve esasları belirlemek üzere üç yıllık süre uzatımı
yapmış.
Değerli
arkadaşlar, Anayasa’nın 163’üncü maddesinde, bütçenin denetlenmesi genel
uygunluk bildirimiyle olur. Seksen sekiz yıldır aynı genel uygunluk bildirimi
2012 yılında da verilmiştir, 2013 yılında da verilmiştir. Milletin bu konuda
kafasını karıştırmaya, yanlış yönlere gitmeye hiç kimsenin hakkı hukuku yoktur.
Kim yolsuzluk yaptıysa, kim bu milletin tüyü bitmedik yetiminin hakkını yediyse
sonuna kadar hesap vermesi gerekir.
Yüce milleti
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Elitaş. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayıştay uygunluk bildirimi
değil, uygunsuzluk bildirimi vermiş.
BAŞKAN - Konu
netlikle anlaşıldı zaten sayın milletvekilleri.
Buyurunuz Sayın
Uzunırmak.
12.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıç’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın on ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Keşke Sayın Bakan
bizi bu kadar haklı çıkartan bir konuya daha centilmen bir üslup içerisinde
cevap verseydi. Ben diyorum ki: “Sayın Bakanın Bakanlığından haberi yok.”
Bakın, değerli
arkadaşlar, 2012 Bükreş Ju-Jutsi Ümitler Avrupa Şampiyonası, 2012 Viyana
Ju-Jutsi Büyükler Dünya Şampiyonası, Ju-Jutsi Gençler Balkan Şampiyonası 2012
Bükreş, Ju-Jutsi Antrenörlük Kursu 2013 Sofya Bulgaristan. Bunlar Ju-Jutsi
Federasyonuna Bakanlık onaylı katılınmış olan müsabakalar diye Federasyonun
listesinde var, Bakanlık onaylı. Ju-Jutsi ve Brezilya Jiu-Jutsi Siyah Kuşak 7.
Dan ülke temsilcisi olarak orada beyan ediliyor. Aktif olduğu branş ve
kademeler beyan ediliyor.
“18/11/2013
tarihli, ilgili makama Ju-Jutsi ve Brezilya Jiu-Jutsi Başkanlığı Yurt Dışı
Faaliyet Programı’nda yer alan 20-26 Kasım 2013 tarihlerinde Romanya Bükreş’e
gidecek olan sporcuların listesi…” diyor ve bu sporcuların göğüslerinde ay
yıldız var. Haber veriyor gene, diyor ki: “Ju-Jutsi Millî Takımı dünya
şampiyonasına katıldı.”, “Ju-Jutsi Millî Takımı dünya kupasından döndü.” Eğer
Spor Bakanlığı bunları takip etmiyorsa, yalanlamıyorsa veya kabul ediyorsa
bunları kim takip edecek, kimin işi bu değerli arkadaşlar?
Şimdi, ben başka
bir şeyi daha merak ediyorum ve soruyorum: Acaba, Ju-Jutsi Millî Takımında
millî sporcu olarak spor yapmış kimselerden, çocuklarımızdan millî olduğu için
o kontenjandan BESYO’lara giren var mıdır? Eğer BESYO’lara giren varsa o
kontenjandan, Sayın Bakanın bunlardan da haberi yoksa, böyle bir millîlikleri
falan kabul etmiyorsa, evet, o zaman tabii ki Bakkallar Federasyonunun
yöneticisi olur, Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bakkallar almazlar onu, Hamamönü’de ancak…
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Bakkallar Federasyonunun başka federasyonlardan haberi olmaz.
Dolayısıyla, Bakanlık böyle yönetilemez. Bakanlığın böyle yönetilemediğini
Sayın Bakan bize verdiği cevapta bizzat kendisi itiraf etmiştir. Gereğini Sayın
Başbakanın yapmasını diliyorum veya milletin yapmasını diliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Uzunırmak.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Kılıç.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, aynı süreyle söz talebim var, hem
sataşma var hem söylediklerim çarpıtıldı dolayısıyla uygun görürseniz İç
Tüzük’e göre…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Kılıç.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın, Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – Genel Kurulu öncelikle saygıyla selamlıyorum.
Sayın Uzunırmak,
centilmence bir konuşma üslubu benimserseniz centilmence bir konuşma üslubuna
muhatap olursunuz.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sen mi tayin edeceksin bunu!
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Hakaret etmeden saygılı biçimde konuşursanız
hakarete maruz kalmadan saygılı bir konuşmaya muhatap olursunuz.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Senin kelime haznen yetmez bana yetişmeye, spiker!
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - Bu arada, tutanak görevlilerine, stenograflara
ifade edeyim: Jui-jitsu, jui –tire- jitsu.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Ben Bakanlık yapmadım, kusura bakma, sporcuyum ben.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Gençlik ve Spor
Bakanlığıyla ilgili, ilişkili 61 tane spor federasyonu var. Bunların büyük
çoğunluğu 2006 yılında özerkliklerini alan özerk spor federasyonları, bazıları
da özerkliği olmayan, Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde faaliyetlerine devam eden
spor federasyonları. 61 tane spor federasyonunun içerisinde Jui -tire- Jitsu
Federasyonu adıyla bir tek spor federasyonu bulunmamaktadır.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Nerede yer alıyor bu federasyon?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bunlar kim?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - Dolayısıyla, bizim Gençlik ve Spor Bakanlığı ve
ayrıca Spor Genel Müdürlüğü olarak yönetmek, yönlendirmek, bütçe temin etmek,
faaliyetlerini denetlemek, Teftiş Kurulumuzla faaliyetlerini gözetmek ya da
gözetlemek durumunda olduğumuz federasyonlar 61 tanedir, bunların arasında da
Jui -tire- Jitsu Federasyonu adıyla bir federasyon bulunmamaktadır. Ama, vakta
ki Türkiye'nin herhangi bir yerinde dernekler mevzuatına paralel biçimde Jui
-tire- Jitsu Federasyonu Derneği adıyla bir federasyon kurulmuş olabilir. Bir
derneğin faaliyeti sportif olsa bile “federasyon” ibaresiyle dernekleşmiş
olması o federasyonun bir spor federasyonu olduğu anlamına gelmez.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Spor mu bu, spor mu? Niye denetlemiyorsunuz?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – O federasyona Spor Genel Müdürlüğünün veyahut
Gençlik ve Spor Bakanlığının bütçe temin etmesi anlamına gelmez, orayı
denetlemesi anlamına gelmez.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Oraya dönme, bize bak! Spor mu bu, dal mı? Kim bunlar, kim? Olur
mu? Sen neyin bakanısın ya! Allah, Allah! “Millî takım” diyor adam ya!
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Kanunla, tüzükle, yönetmelikle İçişleri Bakanlığı
dernekler masasına bir yazılı soru önergesi verdiğiniz takdirde bu federasyonu
kim kurdu, ne zaman kurdu, nerede kurdu, kimlerle beraber kurdu, tüzüğü nedir,
faaliyetleri nelerdir, nereden gider, nereden gelir; bunları öğrenmeniz mümkün.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Futbola niye karışıyorsun? Basketbola niye karışıyorsun? Futbola
niye karışıyorsun sen o zaman?
BAŞKAN – Lütfen,
sakin dinleyiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bağırıp çağırmak var mı? Hoşuna gitmeyince
bağırıyor.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Denetim yolları var, yazılı soru önergesi var,
sözlü soru önergesi var, araştırma önergesi var, İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesiyle, sözlü soru önergesiyle sorarsınız, bunu rahatlıkla
öğrenirsiniz. Ama, siz “Var.” diyorsunuz diye
bana bağlı Jui -tire- Jitsu Federasyonu adıyla bir spor federasyonu olacak
değil ya.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Spor sana bağlı mı?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Bakkallar Bayiler Federasyonu var dedim, doğru
ama bize bağlı değil. Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu var, doğru
ama bize bağlı değil.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Karıştırma konuyu, karıştırma. Futbol bağlı mı sana?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Jui-Jitsu Federasyonu adıyla -Spor Genel Müdürü
orada; ona bağlı, bünyesinde, özerk ya da değil- herhangi bir federasyon yok.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Futbol sana bağlı mı da konuşuyorsun?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – İşte, Türkiye Güreş Federasyonunun eski başkanı
burada; federasyonun ne olduğunu ben de biliyorum, o da biliyor, sizler de
biliyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
– Sen bilmiyorsun!
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Hata edilebilir, yanlış söylenebilir ama insan
illa yanlışını ispat etmek için ısrar etmek durumunda değildir.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Kim denetleyecek bunları? Sen Spor Bakanı değil misin?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Kılıç.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Elimizdeki belgeler adı geçen kurulun Bakanlık onayına sunduğu ve
“millî takım” adını taşıyan, göğsünde ay yıldızlı bayrağı taşıyarak müsabakaya
katılan ekiplerdir. Eğer Spor Bakanlığı millî takım amblemi taşıyarak, göğsünde
ay yıldız taşıyarak uluslararası müsabakalara Bakanlık onayıyla katılan
sporculardan haberdar veya mesul değilse bu Bakanlık neyin bakanlığıdır?
OKTAY VURAL
(İzmir) – 112 Acilin!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Ama jui -tire- jitsi…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Jitsu, jitsu…
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Başkanım, bir daha söylesin.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Aydınlı, Anadolu çocuğu o; bilmez bu işleri.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Tireyi çok önemsiyorsa Sayın Bakan İzmir’in Tire ilçesi, orada bir ev
kiralayayım, orada otursun.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Uzunırmak.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, Sayın Gençlik ve Spor Bakanı bir önceki
konuşmasında, kürsüden yaptığı konuşmada “Aydın’da yapacağımız stadı…”
BAŞKAN –
Duyamıyorum; sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olursanız.
Evet…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Bakan “Aydın’da yapacağımız stadı belediye
mühürledi.” anlamında bir açıklama yaptı. Şimdi, bir şeyin mühürlenebilmesi
için inşaatın başlaması lazım; oysa, Aydın’da başlayan bir inşaat yok. Şimdi
belediye başkanıyla görüştüm, bize “Aydın’da stat yapmak için herhangi bir
başvuru yapılmış değil.” dedi.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Karıştırmıştır o, olur öyle şey, o kadar olur yani.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir başka yerde havuz yapmak için başvuru yaptılar,
statla ilgisi yok, bir başka yerde…
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – Yüzme havuzu… (CHP ve MHP sıralarından “Aaa!”
sesleri, gürültüler)
BAŞKAN – Peki,
konu anlaşılmıştır sayın milletvekilleri.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – Ne “Aaa!” Tutanaklarda var, yüzme havuzu. [CHP ve
MHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar(!)]
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sallama böyle, sallama…
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – Tutanaklarda var, aç bak, yanlış söyleyen grup
başkan vekiliniz. “Aaa!” ne! Tutanaklarda var, yüzme havuzu. (CHP, MHP ve BDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Stat-havuz…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Cümlemi bitireyim.
…havuz yapmak
için başvuru yapıyor, ancak havuz yapılmak istenen yer de yeşil alan olduğu
için, “Ona izin vermedik.” diyor belediye. Ben soruyorum: Acaba, mühürlenen
neresidir? Bir inşaat yoksa nereyi mühürledi, merak ediyorum doğrusu.
BAŞKAN – Konu
netleşti herhâlde.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.38
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Dilek YÜKSEL
(Tokat)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan
2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277,
3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
(Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, aleyhinde
söz sırası İstanbul Milletvekili Ayşe Eser Danışoğlu’na ait.
Buyurunuz Sayın
Danışoğlu. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
AYŞE ESER DANIŞOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2014 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı on ikinci tur görüşmeleri
üzerine aleyhte söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Toplumun devlete,
hükûmete, Meclise güven duyabilmesi için bütçenin şaibesiz ve şeffaf olması
gerekiyor. Biz, maalesef, gelmeyen Sayıştay raporları nedeniyle meşruiyeti
tartışmalı bir bütçeyi konuşuyoruz. Bütün milletvekillerinin bu duruma itiraz
etmesi gerektiğini de düşünüyorum.
Sayın Bakan,
gençlik ve spor adına Bakanlığının çalışmalarını açıkladı, ben de gençlik
politikaları üzerine görüşlerimi aktaracağım. Türkiye, 29,7 yaş ortalaması ve
14-15-24 yaş aralığında 13 milyona yakın genciyle Avrupa’nın en genç nüfusuna
sahip. Bu, sosyal, ekonomik, beşeri ve politik açıdan önemli bir fırsat
penceresidir ama maalesef değerlendirilememektedir. Hükûmetin çalışmaları
gençlerin ne bugünkü sorunlarını çözebilmekte ne de yarına ışık tutabilmekte.
Maalesef Türkiye’de bir gençlik politikası yoktur. Politikasızlık burada kendi
başına bir gençlik politikasıdır. Gençliğe hizmet sunan kurumlar arasında ortak
bir strateji yoktur, ortak bir gençlik tanımı bile yoktur ama gençler arasında
maddi olanaklar, eğitim ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konularda belirgin
bir eşitsizlik var. Gençlere sunulan hizmetler daha çok proje bazlı olduğundan
geçici kapsam ve ulaşılabilirlik açısından sınırlı ve eşitsiz ve bu eşitsizlik
ve yoksunluk, yaşamlar boyu sürmekte hatta gelecek nesillere de yansımakta.
2012 UNICEF Türkiye Raporu’na göre, 15-24 yaş grubunda nüfusun ancak yüzde
36’sı tam zamanlı olarak eğitime devam etmekte yüzde 32’si ne eğitim ne de
çalışma yaşamında, boşta geziyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
koordinasyonunda hazırlanan bir raporda da ortaokul çağındaki çocuklardan
117.480’inin okulu terk ettiğini öğreniyoruz. 15-17 yaş grubunun yüzde 66’sı
ortaöğrenime devam etmiyor. Çocukluk ve gençliğe dair tüm politikaların
bütüncül bir anlayışla biçimlendirilmesi gerekiyor. Bu arada işsizlik de
artıyor, bugün rakamlar açıklandı. Tabii, genç işsizliği de buradan payını
alıyor.
Sayın
milletvekilleri, üniversitelerde özgür düşünce ve ifade özgürlüğünün sesi
kısılmaya çalışılıyor. 2013 Haziran verilerine göre 2.776 tutuklu ve hükümlü
öğrenci var, ayrıca sözde iyileştirilmiş YÖK Disiplin Yönetmeliği’yle 5.229
öğrenci disiplin cezası almış, çoğu uzaklaştırma. İktidar gençleri nasıl bir
tehdit olarak görüyor ki sisteme itirazı olan her öğrenci cezalandırılıyor.
Bir diğer konu,
üniversiteler arasında eğitimin kalitesi. Öğrenci başına öğretim üyesi,
laboratuvar, barınma olanakları gibi konularda, alanlarda derin uçurumlar var.
Sayın Bakan bursların arttığından, yeni yurt yatırımlarından bahsetti. Bunların
da yeterli olmayacağını zannediyorum çünkü çok büyük bir ihtiyaç var. Yeni
yapılacak yurtlar bizi memnun eder ama on bir yıllık iktidarın sonunda her yer
binalarla dolduktan sonra nihayet sıranın yurt yapımına gelmesi de çok
sevindirici. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu iktidar
gençliğe, geleceğe dair ne umut verebilir? Hükûmetin bir bakanı “Bizden mucit
çıkmaz, ara eleman yetiştirmeye odaklanalım.” diyorsa gençliği ucuz emek deposu
olarak görüyor demektir. Bu mu gençlere umut verecek? Sanatçı olmak isteyen
gençler tiyatrolar kapatılırken, müzisyenler dava edilirken, heykeller
yıkılırken bu ülkede nasıl bir gelecek kuracak?
Değerli
milletvekilleri, gençler sadece yarının emanetçisi değil, bugünün de ortağı
olmak istiyorlar. Gençleri susturma, yaşam biçimlerine müdahale etme, onları
ezerek şekillendirme politikaları demokrasilerde olmaz. Onlara hakları olan
özgürlükleri tanır, yollarını açacak destekleri verirsek biz de geleceğimize
güvenle bakabiliriz.
Son olarak Sayın
Bakana kendi Bakanlığının 2012’de yaptığı bir araştırmasını hatırlatmak
istiyorum: Buna göre, gençlerin yüzde 34,1’i Gençlik ve Spor Bakanlığının
ismini dahi duymamış, yüzde 64,4’ü ise Bakanlığın övündüğü gençlik
merkezlerinden haberdar bile değil. Gençlerin refahına gelecek olursak: Beşte
1’i hiçbir sosyal güvenlik kurumundan yararlanmıyor.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Kendi resimlerini asmaktan fırsat bulamıyorlar.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Danışoğlu.
Şimdi soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
Yirmi dakika, on
dakikası sorulara ait.
Buyurunuz Sayın
Halaman.
ALİ HALAMAN
(Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Benim sorum
Maliye Bakanına: Türkiye'nin her tarafında işte vergi daireleri var, ilde,
ilçede. Dolayısıyla, buna karşılık da mükellefler var. Sayın Bakanımız demin de
ifade etti yani uzlaşma komisyonlarıyla ilgili ama bu uzlaşma komisyonlarıyla
ilgili son zamanlarda özellikle menfi söylentiler var. Sayın Bakanımız bunun
için net bir şey söyleyebilir mi?
İkinci sorum Spor
Bakanımıza: Adana’nın Kozan ilçesinin 500 kişilik yurdunun yapımı ne oldu?
Cevap verirse memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Halaman.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İlk sorum Sayın
Maliye Bakanına: Sayın Bakan, 26 Kasım 2012 tarihinde hizmete açılan Zafer
Bölgesel Havaalanı’na bugüne kadar Hazineden ne miktarda teşvik sağlanmıştır?
Kaç yıl süreyle, yolcu başına her yıl ne kadar teşvik verilmesi
düşünülmektedir? Bu konudaki düşüncenizi alabilir miyim.
İkinci sorum
Sayın Gençlik ve Spor Bakanına: Uluslararası ve Avrupa olimpiyatlarında madalya
kazanan sporcuları yetiştiren antrenörler, eğer yurt dışına Bakan oluruyla
gitmedikleri takdirde ödül yönetmeliğindeki haklardan yararlanamıyorlar. Bu
konuda, örneğin, Naim Süleymanoğlu’nun antrenörü olan ve benim de hemşehrim
olan Hilmi Pekünlü mağdur durumdadır. Bu sorunun çözümü konusunda bir çalışma
yapabilir misiniz, konuya ilişkin görüşünüz nedir?
Bir de, şu ana
kadar Bakanlığınızca gençlik merkezlerinde görevlendirilen kaç personel
bulunmaktadır?
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Işık.
Sayın Demir…
NURETTİN DEMİR
(Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Halkın çocukları
Gezi’den, bakanların çocukları köşeden içeriye alınıyor. Sayın bakanlara
tavsiyem: Çocuklarınıza sahip çıkın.
Sayın Maliye
Bakanına iki sorum var. Birinci sorum: 6327 sayılı Yasa’da, bireysel emeklilik
sisteminde on yılını tamamlamadan ya da 56 yaşını doldurmadan önce ayrılanların
ana para üzerinden kesilmiş stopajlarını geri alabilecekleri düzenlenmişti.
İade süresi bir yıl olarak belirlenmiş ve müracaat tarihleri Ağustos 2013’te
sona ermiştir. Gelir vergisi stopaj iadesi almaya hak kazanmış vatandaşlarımız,
hâlâ ödemelerinin ne zaman yapılacağını bilememektedir. 100 bin kişiyi
ilgilendiren bu soruyu altı ay kadar önce sormuştum ama bir yanıt alamadım.
Cevaplandırırsanız sevinirim.
İkinci sorum:
Bugün Türkiye’de 130 bin öğretmen açığı var, 30 binden fazla ücretli öğretmen
çok kötü sosyal koşullarda görev yapmaktadırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Demir.
Sayın
Karaahmetoğlu…
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sorum Gençlik ve Spor Bakanına.
Sayın Bakan, 2011
genel seçimleri öncesi seçim bölgem Giresun’a “Çotanak Arena” isimli bir stat
yapılması vaadi vardı. 2011 bütçe görüşmelerinde bu sorumun karşılığı olan bir
yanıt vermediniz. 2012 yılı bütçe görüşmelerinde aynı soruyu sorduğumda da
“Sayın Canikli bu konuda basın açıklaması yaptı.” diye bir cevap verdiniz.
Ortada hâlâ bir şey yok. 2013 bütçe görüşmelerinde… Yine soruyorum: Giresun’a
“Çotanak Arena” isimli stat ile Giresun’un Görele ilçesine planda olan 300
yataklı öğrenci yurdu yapımı 2014 yılı programında var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Karaahmetoğlu.
Sayın Akar…
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sayın Bakan, Kocaeli ilinin büyükşehir il sınırlarıyla
genişletilmesiyle birlikte yeni ilçeler kuruldu. Bu ilçeler Kartepe, Başiskele,
Dilovası, Darıca ve Çayırova ilçeleri. Bu ilçelerde iktidarınız döneminde hangi
spor tesislerini yaptığınızı çok merak ediyorum, onu bildirirseniz sevinirim.
İkinci sorum:
Yine, bugün Kocaeli’de -yapmaya çalıştığınız, aynı Sakarya’daki gibi- stadı
yıkıp yerine AVM yapmaya çalışıyorsunuz hisse paylaşımı yöntemiyle ve bununla
stat yapacağınızı ifade ediyorsunuz. Bu yapacağınız stat Sakarya il sınırında.
Sakarya ve Kocaeli, her ikisi de Üçüncü Lig’de, Birinci Lig’de oynayacak bir
takımları bile yok. Niye iki şehre bir stat yapmayı düşünmüyorsunuz da her ile
ayrı ayrı stat yapma çabası içerisindesiniz, bunu çok merak ediyorum gerçekten.
Yine, Türkiye’de
fert başına en çok vergi veren Kocaeli ilinde hangi profesyonel branşlarda
birinci liglerde takım var, voleybolda, basketbolda?
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Akar.
Sayın Topal…
RAMİS TOPAL
(Amasya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim sorum
Maliye Bakanımıza: Sayın Bakan, Hükûmetiniz on yıldır Amasya’ya bir kamyon, bir
greyderle çevre yolu yapmaya çalışıyor, ne yazık ki bitiremiyor. Bu bütçenizde
Amasya’nın çevre yolunun bitmesi için bir bütçe ayırdınız mı, ayırmadınız mı,
onu merak ediyorum.
İkincisi: 2013
yılında Amasya’dan ne kadar vergi topladınız, 2014 yılında Amasya’ya ne kadar
bu vergiden pay ayıracaksınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Topal.
Sayın Yılmaz…
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Spor
Bakanına soruyorum: Bu Adana ilimizin Pozantı ilçesinin takımı BAL ligine çıktı
ama stadı yok. Programa alındı biliyorum, ne zaman başlayacak Sayın Bakan, bunu
bir öğrenmek istiyorum.
Maliye Bakanımıza
sormak istiyorum: 2011-2012 ve 2013 yıllarında bütçe gelirleri içinde bir
defaya mahsus ya da geçici gelirlerin miktarı nedir? Ayrıntılarıyla verebilir
misiniz?
Yine, bu memur
konut politikanız iktidara geldiğinizde neydi, bugün nedir? O gün
söyledikleriniz o günde mi kaldı? Bugün daha farklı bir düşünceniz var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın Fırat? Yok.
Sayın Dedeoğlu…
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Birinci sorum
Sayın Spor Bakanımıza: Kahramanmaraş Çağlayancerit ilçemizde kapalı spor
salonumuz yoktu. Ancak, yeri tespit edildi, istimlak çalışmalarının tamamı
bitti. Temenni ediyorum ki 2014 yılında bu spor salonumuz o ilçemize
kazandırılır.
Bununla beraber,
ilçelerimizde sentetik saha maalesef ki hiç yok. Yine, Bakanlığınızdan,
Kahramanmaraş’ın ilçelerine sentetik saha yapılması konusunda yardımlarınızı
rica ediyoruz.
İkinci sorum
Maliye Bakanımıza: Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitemiz Tıp Fakültesi,
nihayetinde, uzun uğraşlardan sonra bitti ama ne yazık ki personel eksikliğimiz
çok fazla, asistanlarımız eksik, teçhizatımız eksik. Bir tıp fakültesi
hastanesinin devreye girebilmesi için, malumlarınız, ödeneğe ihtiyaç vardır.
Önümüzdeki 2014 yılında ödeneklerinin tahsis edilmesi konusunda yardımlarınızı
bekliyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Dedeoğlu.
Sayın Erdoğan…
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Maliye
Bakanı, ağustos ayında Yatağan, Milas, Yeniköy ve Kemerköy termik
santralleriyle kömür havzalarının özelleştirilmesine ilişkin kararı Resmî
Gazete’de yayımladınız. Muğlalı hemşehrilerimiz bu yanlışa direniyor. Şimdi,
özelleştirmenin altı ay ertelendiği iddia edilmektedir. Bu ertelemeden
maksadınız, mahallî seçimlerin geçmesini beklemek midir, yoksa kararınızı
gözden geçirmeyi mi düşünüyorsunuz ya da henüz hangi yandaşınıza vereceğinize
karar veremediğiniz için mi bu özelleştirmeyi ertelediniz?
Sayın Gençlik ve
Spor Bakanına sormak istiyorum: Üniversiteye yeni kayıt yaptıran gençlerin
yüzde kaçı Kredi ve Yurtlar Kurumunun yurtlarına yerleşebilmektedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Erdoğan.
Sayın Yüksel…
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – Sayın Şimşek, okula gidemeyen on binlerce köy çocuğunun taşımalı
eğitimi için gerekli ödeneği Millî Eğitim Bakanlığına verecek misiniz?
Sayın Kılıç,
Karşıyaka Örnekköy stadının yapımı için Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz
Kocaoğlu iki yıldır “Yeri tahsis edin, karşılıksız yapayım.” derken niye yanıt
vermiyorsunuz? Karşıyaka ve Göztepe statlarını kim, hangi yöntemle yapacaktır?
Bir de, kız,
erkek öğrenci yurtlarını ilçe bazında ayırarak öğrencilerin okula gitmesini
zorlaştırdınız. Böylece o öğrencilere zulmettiğinizin ve başarısızlığa
ittiğinizin farkında mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yüksel.
Sayın Moroğlu…
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) – Sayın Şimşek, geçen yıl yasama döneminde sizinle de görüşmüştüm, iki
defa da Milli Emlak Genel Müdürlüğüne bu dileğimizi ilettik. Bayraklı
Belediyesinin Atatürk Mahallesi’nde ve Çay Mahallesi’nde pazar yeri yapmak için
iki tane ortak parseli, ortak olduğunuz yeri istemesine rağmen bir yıla yakın
bir zamandır böyle bir sonuç alınamadı. Gidiyoruz, “İmzada.” deniyor, en son
“Başbakanın imzasında.” deniyor. Siz, geçen dönem “Tamam, bunu hallediyoruz.”
demenize rağmen hâlâ hallolmadı. Ben bu fırsatı değerlendirip onu halletmenizi
istiyorum, bir.
İkincisi de
Kınık’taki kalkınma kooperatifinin kullandığı 1.200 dönüm arazinin tekrar
kooperatif tarafından kullanılmasını sağlamanızı Kınıklı köylüler adına rica
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Moroğlu.
Buyurunuz, Sayın
Bakan, önce kim konuşacak?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Ben konuşayım.
BAŞKAN – Sayın
Şimşek, buyurunuz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlara da soruları için teşekkür ediyorum.
Şimdi, uzlaşma
komisyonlarıyla ilgili olarak az önce söylediğime ilaveten söyleyecek çok fazla
bir şeyim yok. Benim kişisel görüşüm şu: Madem uzlaşma komisyonları sorun
yaratıyor, yani vatandaşın, 76 milyonun hakkı olan vergiler noktasında idare
bir yetki kullanıyor, bu yetkinin de sınırları çizilmiş olmakla birlikte sıkıntılı,
o zaman ben diyorum ki Vergi Usul Kanunu’nda değişikliğe giderken ya bunu
yeniden düzenleyelim -ben buna hazırım- ya da tamamen kaldıralım. Eğer idare
ile mükellef arasında bir sorun varsa onu da sadece yargı çözsün. Yani bundan
sonra uzlaşma müessesesi olmamasını ben şahsen tercih ederim; yani, işin özü
bu.
Zafer
Havaalanı’na verilen teşvikler soruldu. Benim bildiğim kadarıyla Zafer
Havaalanı, yap-işlet-devret modeliyle özel sektöre yaptırıldı. Hazineden bu
anlamda bir teşvik bilgim yok.
ALİM IŞIK (Kütahya)
– Taşınan yolcu başına…
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Ama sizin
muhtemelen kastettiğiniz garanti kapsamında yolcu başına; onun da bilgisi henüz
bana ulaşmadı, dolayısıyla ulaşırsa ben sizinle paylaşırım.
Diğer bir…
Bireysel emeklilik konusu soruldu. İadeler şu anda yapılıyor, iadeler
yapılacak. El yordamıyla, maalesef, geçmişte bu bilgiler toplanmış, bu bilgiler
bize o şekilde iletildi. Biraz zaman alıyor ama epey bir ilerleme de kaydettik,
epey yeni personel de bu konuda tahsis ettik. Son durum bana getirilmedi ama
önümüzdeki maddelerde bilgi gelirse sizlere ulaştıracağım.
Öğretmenlerle
ilgili bir soru vardı ama sonunu duymadım; kusura bakmayın ona cevap
veremiyorum.
Çevre yoluna
bütçe ayrıldı mı? Doğrusu bilmiyorum. Çevre yolunu il özel idaresi yapıyorsa il
özel idaresi imkânlarından yapıyordur. Eğer Ulaştırma Bakanlığı yapıyorsa
Ulaştırma Bakanlığına zaten bayağı bir bütçe veriyoruz; inşallah, o çerçevede
tamamlanır. Dolayısıyla bilmiyorum yani mikro düzeydeki projelerle ilgili
olarak bilgi yok bende.
“Amasya’dan ne
kadar gelir toplandı?” Şöyle söyleyeyim: 2012 yılı için bende rakamlar var;
2012 yılında toplanan, tahsil edilen gelir 358 milyon 120 bin 718 lira, yani
358,1 milyon lira. Toplam gider yani Amasya’ya yaptığımız harcama ise 837
milyon 858 bin 367 yani yaklaşık 837,9 milyon lira. Dolayısıyla Amasya’ya
neredeyse 3 katına yakın bir yatırım ve diğer özelliklerde harcama yapıyoruz.
Şimdi, bir defaya
mahsus gelirler soruldu 2011, 2012, 2013; önümde yok ama merak etmeyin, bir iki
gün beraberiz, ben bu soruların hepsine cevap veririm. Şu anda önümde yok,
gelirse cevap vereceğim.
Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesiyle ilgili; doğrudur, personel eksikleri bana iletildi.
O konuda biz bir adım atıyoruz, yardımcı olacağız; diğer konularda da yatırım
nitelikli olanlara Kalkınma Bankası, cari mal ve hizmet nitelikli onlara biz
elimizden gelen desteği tabii ki verdik, vereceğiz.
Muğla termik
santralleriyle ilgili bir soru vardı. Özelleştirilmesi ertelenmedi, program
çerçevesinde devam ediyor; ayrıca, ihaleler de tamamen şeffaf. Dolayısıyla, siz
de girip veya herhangi bir insan girip en yüksek fiyatı vererek kazanabilir.
Taşımalı eğitim
noktasında şöyle söyleyeyim: Biz şu anda, 2012-2013 yıllarında taşımalı eğitim
kapsamında zaten 1,2 milyon öğrenciyi taşıyoruz yani ve 1,7 milyar lira para
harcıyoruz. Sizin muhtemelen bahsettiğiniz husus İzmir’deki bir husus. Orada
ilin tamamının genişletilmesi istendi, bütçede de biz bunu öngörmemiştik; ilave
120 milyon lira bizden ödenek istendi, bu konuyu takdir edersiniz ki çalışmamız
lazım çünkü niye?
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Bakan, Kütahya’da eylül ayından beri 5 kuruş ödenmedi.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Hayır, hayır…
Değerli
arkadaşlar, ama bakın, şu anda büyükşehirlerde bütün ile yaygınlaştırmayı
sadece bir yerde yapamayız, bu konuları çalışmadan, bütçelendirmeden “pat”
diye…
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – Sayın Bakan, vardı bu zaten, kaldırdınız bu sene.
BAŞKAN – Sayın
Şimşek, süreniz doldu.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Şimdi, değerli arkadaşlar, yanımdaki Bakan arkadaşım:
“Zamanımı yiyorsun.” diyor, onun için ben burada duracağım, geri kalanlara ya
yazılı cevap vereceğim…
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Şimşek.
Buyurunuz Sayın
Kılıç.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Bakanımıza çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım,
müsaadenizle ben de hızlıca sorulara cevap verme gayretinde olacağım.
Milliyetçi
Hareket Partisi Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman’ın sorusu: Sayın Halaman,
Adana Kozan 500 kişilik öğrenci yurdu 19 Kasım 2013 tarihinde ihale edildi,
2014 yılında hem inşaatına başlayıp hem bitirmeyi hedefliyoruz.
Sayın Alim Işık,
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilinin sorusu: Hilmi Pekünlü meselesi
karmaşık bir mesele Sayın Işık. Müstakil kanun çıkarılarak ancak kişiye özel
bir düzenleme yapıldığı takdirde çözümü mümkün. Şu anki yönetmelikler ve
mevzuat çerçevesinde ödül alma hakkı maalesef yok.
Sayın
Karaahmetoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Giresun Milletvekili… Sayın
Karaahmetoğlu, Giresun stadyumuyla alakalı Bakanlığımız ile Toplu Konut İdaresi
arasında protokol sürecini başlattık, “Çotanak Arena”yı inşallah Giresun’a
kazandıracağız. İlk defa bu kadar net olarak ifade ettim çünkü stadyum yükümüz
bir hayli fazlaydı. Çoğunun inşaatı başladığından dolayı bir miktar artık
rahatız. Size de o bilgileri resmî evrak şeklinde, imzalı metinleri size de
göndereyim. Sizin de resmî evrak üzerinden bilginiz olsun. Giresun’a da hayırlı
uğurlu olsun diyorum.
Sayın Akar,
Kocaeli’de neler yapılıyor? Hemen ifade edeyim: Gebze Gençlik Merkezi, Çayırova
Spor salonu, Darıca Gençlik Merkezi, Dilovası Spor Salonu, Gölcük Gençlik
Merkezi, Kartepe Maşukiye Sentetik Futbol Sahası, Kocaeli Merkez Spor Salonu,
Kocaeli Merkez Buz Pateni Salonu, Kocaeli Merkez Çok Amaçlı Antrenman Spor Salonu, 11 salonlu proje,
Kocaeli Başiskele Sentetik Çim Yüzeyli Futbol Sahası. Bütün bunlar, Gençlik ve
Spor Bakanlığı tarafından yapımına devam
edilen projeler. Ayrıca Kocaeli İl Özel İdaresi ve Kocaeli Büyükşehir
Belediyesi Başkanlığıyla 1/2 veya 1/3 esasına dayalı çok sayıda spor tesisi
yapım protokolümüz var. Kendilerine de teşekkür ediyorum.
Sakarya ve
Kocaeli’ne ortak bir stadyum yapılmasıyla ilgili fikrinizi keşke geçen seneki
bütçe görüşmelerinde ifade etseydiniz. O gün yol yakındı, Kocaeli ve
Sakaryalılara sorar, böyle bir karar alabilirdik ama böylesi parlak bir fikir,
doğrusunu isterseniz, bizim aklımıza gelmedi. Biz, o nedenle, hem Sakarya’da
bir stadı ihale ettik ve inşaatına başladık hem de Kocaelinde ayrıca bir stadı
ihale ettik ve yer teslimini yaptık, inşaatına başlayacağız ama bu noktadan
sonra maalesef ikisine tek stadyum yapmak için geri dönme şansımız artık
kalmadı.
Sayın Yılmaz,
Adana Pozantı ilçe stadının ihale talimatını gönderdik. En kısa süre içerisinde
bu stadyumun ihalesi yapılacak ve Pozantı’ya kazandırılacak.
Sayın Dedeoğlu,
Çağlayancerit’e spor salonu yapacağız. Ayrıca Kahramanmaraş’ta çok sayıda
sentetik çim yüzeyli futbol sahası yapımına devam ediyoruz. Söz gelimi,
Çağlayancerit sentetik çim yüzeyli futbol sahasının yapımı tamamlandı.
Kahramanmaraş’ın diğer ilçelerinde de düşüneceğiz. Salon da 2014 yılı yatırım
programında planlanmış durumda. Bunu da bilginize sunmak isterim.
Sayın Erdoğan
“Üniversitelilerin yüzde kaçı yurtlara yerleşiyor?” dedi. Ben, şöyle ifade
edeyim: Devlet yurtlarına yerleşmek için müracaat edenlerin yüzde 47’si, bugün
itibarıyla devlet yurtlarına yerleştirilmiş bulunmaktadır. Yani, bu, şu
demektir aslında: Müracaat edenlerin içerisinden yurt hakkı çıktığı hâlde gelip
kayıt yaptırmayanlar var, onların yerine yedek kontenjanlardan devam ettiğimiz
kayıtlar var. Bu nedenle, sezon başında yurtlara yerleşmek için müracaat
edenlerin tam yarısı devlet yurtlarına yükseköğrenim öğrencisi olarak yerleşmiş
bulunmaktalar.
Karşıyaka
Stadı’nı ne zaman yapacaksınız? Az evvel de ifade ettim.
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) - Örnekköy, Örnekköy…
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Yüksel, Örnekköy’de stadyum yapmayacağız
çünkü arazi dere yatağı çıktığından dolayı. İzmir’de de son selleri siz de
gördünüz, son sellerin İzmir’i ne hâle getirdiğini. Örnekköy dere yatağı bir
arazi. Orada stadyum yapamıyoruz maalesef, mimar ve mühendislerimiz proje
çizimini kabul etmedi.
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – Bakanlığınız karar verdi aynı yere.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – Karşıyaka Kulübü’nün mevcut arazisinde stadyumu
yapacağız. Belediye Başkanının “Ben yapayım.” talepleri var ama raylı sistem
örneğinde olduğu gibi başlar, bitiremezse diye biz devlet imkânlarıyla inşallah
başlayıp bitireceğiz. Bu noktada en ufak bir tereddüdünüz olmasın. Ayrıca,
Göztepe’nin ihalesini de 29’unda yapacağız.
Aydın Belediye
Başkanlığıyla ilgili hemen… Özlem Çerçioğlu, Belediye Başkanımızı da üzmek
istemeyiz ben bilgiyi tekraren söyleyeyim. Sayın Hamzaçebi burada ifade etti,
“stadyum” dedi Tutanaklara da baktım, ben “stadyum” demedim, “Aydın Kapalı
Yüzme Havuzu” dedim. İhalesini yaptık, 16 Ağustosta müteahhide yer teslimini de
gerçekleştirdik. 16 Ağustos tarihli yazı burada. Müteahhidin talebi üzerine İl
Gençlik Hizmetleri ve Spor Müdürlüğümüzün Aydın Belediyesine gönderdiği yazı:
“Konu: Aydın Merkez Kapalı Yüzme Havuzu yapım işine ait ruhsat hakkında…”
Maalesef, bu yazıya henüz ruhsat cevabı verilmedi ama şöyle bir hayra vesile
oldu. Aydın merkeze planladığımız yarı olimpik kapalı yüzme havuzunu…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) – …gecikmeden sonra Nazilli ilçemize kaydırdık.
Aydın merkeze de 2014 Yılı Yatırım Programı’nda tam olimpik yani 50 metre
kulvarı olan bir kapalı yüzme havuzu koymayı programımıza dâhil ettik.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kılıç.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sırasıyla 12’nci turda yer alan bütçelerin bölümlerini…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talebi vardır, onu yerine getireceğim.
Ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım ve yoklama talebini yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Ayaydın, Sayın Öner, Sayın Canalioğlu, Sayın Ören, Sayın Çıray, Sayın
Susam, Sayın Danışoğlu, Sayın Tayan, Sayın Demiröz, Sayın Küçük, Sayın Kaleli,
Sayın Moroğlu, Sayın Özkan, Sayın Öğüt, Sayın Kurt, Sayın Serter, Sayın Güven,
Sayın Ağbaba, Sayın Toptaş.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı,
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan
2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277,
3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
(Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN – Gençlik
ve Spor Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
29) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI
1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 5.831.770.400
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 1.164.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme, Kültür ve Din
Hizmetleri 113.178.600
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 5.946.113.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gençlik ve Spor Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Gençlik ve Spor Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
(TL)
Toplam Ödenek 4.705.002.000,00
Bütçe Gideri 4.694.943.698,84
İptal Edilen Ödenek 10.058.301,16
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
İçişleri Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Spor Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.14) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Spor Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 34.162.330
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 120.450
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 553.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 2.049.030
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme, Kültür ve Din
Hizmetleri 883.864.190
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 920.749.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
03 Teşebbüs ve
Mülkiyet Gelirleri 1.370.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve Yardımlar
ile Özel Gelirler 890.749.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 28.630.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 920.749.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Spor Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Spor Genel Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Spor Genel Müdürlüğü 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
(TL)
Toplam Ödenek 1.232.900.100,00
Bütçe Gideri 1.227.547.019,89
İptal Edilen Ödenek 5.353.080,11
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
(TL)
Bütçe Geliri Tahmini 731.341.000,00
Net Tahsilat 1.195.287.752,38
Ret ve İadeler (-) 19.706,80
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Spor Genel Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2014 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.13) YÜKSEK ÖĞRENİM KREDİ VE
YURTLAR KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
ÖDENEK CETVELİ
1) Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 50.790.300
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 563.200
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetler 49.588.300
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 5.761.642.200
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 5.862.584.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
03 Teşebbüs ve
Mülkiyet Gelirleri 349.750.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve Yardımlar
ile Özel Gelirler 4.912.584.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 188.000.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan
tahsilat 412.250.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 5.862.584.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2014 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
(TL)
Toplam Ödenek 4.873.306.191,00
Bütçe Gideri 4.869.214.782,19
İptal Edilen Ödenek 4.091.408,81
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
(TL)
Bütçe Geliri Tahmini 4.449.878.000,00
Net Tahsilat 4.721.050.455,21
Ret ve İadeler (-) 9.546.091,43
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
12) MALİYE BAKANLIĞI
1) Maliye Bakanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 69.610.813.900
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 106.587.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân ve Toplum Refahı
Hizmetleri 1.853.030.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 3.623.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal
Yardım Hizmetleri 41.025.463.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 112.599.516.900
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Maliye Bakanlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
(TL)
Toplam Ödenek 85.131.581.491,85
Bütçe Gideri 84.611.540.527,01
Ödenek Üstü Gider 3.198,70
İptal Edilen Ödenek 520.044.163,54
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
12.76) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 2.276.304.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 1.340.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 2.277.644.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
(TL)
Toplam Ödenek 2.232.100.136,60
Bütçe Gideri 2.179.669.229,54
İptal Edilen Ödenek 52.430.907,06
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 186.440,00
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2014 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.06) KAMU İHALE KURUMU
1) Kamu İhale Kurumu 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 23.187.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 87.813.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 111.000.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
03 Teşebbüs ve
Mülkiyet Gelirleri 66.532.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 44.468.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 111.000.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
2) Kamu İhale Kurumu 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
(TL)
Toplam Ödenek 106.512.000,00
Bütçe Gideri 105.224.177,08
İptal Edilen Ödenek 1.287.822,92
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
(TL)
Bütçe Geliri Tahmini 89.000.000,00
Net Tahsilat 107.370.792,61
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.35) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu
Hizmetleri 11.403.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 600.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 12.384.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 24.387.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
03 Teşebbüs ve
Mülkiyet Gelirleri 335.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 24.051.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 1.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 24.387.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
(TL)
Toplam Ödenek 21.751.000,00
Bütçe Gideri 20.579.549,35
İptal Edilen Ödenek 1.171.450,65
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
(TL)
Bütçe Geliri Tahmini 20.629.000,00
Net Tahsilat 20.712.651,62
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2014 yılı
merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.10) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE
DENETİM STANDARTLARI KURUMU
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 520.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 29.985.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 30.505.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
03 Teşebbüs ve
Mülkiyet Gelirleri 10.847.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 19.658.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 30.505.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2014 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
(TL)
Toplam Ödenek 20.500.000,00
Bütçe Gideri 11.852.162,95
İptal Edilen Ödenek 8.647.837,05
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
(TL)
Net Tahsilat 20.871.557,93
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdürlüğü, Yükseköğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumu, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale
Kurumu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumunun 2014 yılı merkezî yönetim bütçeleri ve 2012 yılı merkezî
yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, on ikinci turdaki görüşmelerin
tamamlanmasıyla birlikte 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı ile
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının 1’inci maddeleri
kapsamına giren bakanlık ve ilgili kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları
ile gelir ve finansman ile ilgili 2’nci maddenin görüşmeleri tamamlanmış
bulunmaktadır.
Şimdi, program uyarınca, sırasıyla, 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı’nın maddelerini görüşüp oylamalarını yapacağız.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın gider
bütçesiyle ilgili 1’inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza
sunacağım.
2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE
KANUNU TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Gider, Gelir, Finansman ve Denge
Gider
MADDE 1 - (1) Bu Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde
gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanununa ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerine 428.396.493.000 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere
48.647.481.000 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumlara 3.003.844.000 Türk Lirası,
ödenek verilmiştir.
BAŞKAN – Şimdi 1’inci maddeyi daha evvel kabul edilmiş bulunan
cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Gelir bütçesine ilişkin 2’nci maddeyi tekrar okutuyorum:
Gelir ve finansman
MADDE 2 - (1) Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
(I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri
394.634.401.000 Türk Lirası,
(II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri
7.222.934.000 Türk Lirası öz gelir, 41.928.551.000 Türk Lirası Hazine yardımı
olmak üzere toplam 49.151.485.000 Türk Lirası,
(III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların gelirleri 2.984.186.000 Türk Lirası öz gelir, 19.658.000 Türk Lirası
Hazine yardımı olmak üzere toplam 3.003.844.000 Türk Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelerin net finansmanı 76.000.000 Türk Lirası olarak tahmin
edilmiştir.
BAŞKAN – Şimdi 2’nci maddeye bağlı cetvelin bölümlerini okutup
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
B - CETVELİ
KODLAR AÇIKLAMA 2014 YILI BÜTÇE
GELİRİ
01 Vergi
Gelirleri 378.016.251.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Teşebbüs ve
Mülkiyet Gelirleri 8.177.870.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve Yardımlar
ile Özel Gelirler 1.556.576.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 28.375.933.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 8.752.239.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan
Tahsilat 142.407.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM BÜTÇE
GELİRİ 425.021.276
000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Ret ve
İadeler ( - ) 30.386.875.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
NET BÜTÇE
GELİRİ 394.634.401.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi 2’nci maddeyi kabul edilen ekli cetveliyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.44
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran
Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL
(Tokat), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
34’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) 1 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde
belirtilen ödenekler toplamı ile 2 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde
yer alan tahmini gelirler toplamı arasındaki fark, net borçlanma ile
karşılanır.
BAŞKAN – Madde üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Kars Milletvekili Mülkiye Birtane.
Buyurunuz Sayın Birtane. (BDP sıralarından alkışlar)
(Hatip tarafından hatip kürsüsüne fotoğraf asıldı)
BDP GRUBU ADINA MÜLKİYE BİRTANE (Kars) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Eğer, dünkü hukuk skandalını yaşamamış olsaydık bu konuşmayı
Şırnak Milletvekilimiz Sayın Selma Irmak kendisi yapacaktı. Bir kez daha bu
kararı kınıyor, bütün tutuklu vekillerin derhâl serbest bırakılmaları
gerektiğini belirtiyorum.
Ayrıca, Halkların Demokratik Partisinin başlatmış olduğu özgürlük
eylemlerini selamlıyor, arkadaşlarımızın yanında olduğumuzu belirterek Sayın
Selma Irmak’ın göndermiş olduğu metni okuyorum:
“Barış ikliminin çözüme dair umutlarımızı her şeye rağmen diri
tuttuğu bir zamanda, bu ülkenin geçmişinde kara bir leke olarak duran, tutuklu
bulunduğum Diyarbakır Cezaevinden, namıdiğer “5 no.lu”dan sizleri selamlıyorum.
Halklarımızın ortak emeği, çabası ile kurulan ve ortak iradeyi
temsil eden Meclise, barışçıl ve eşitlikçi ortak bir gelecek kurma gayretinde
olan fedakâr ve direngen halklarımıza onurlu (Botan) Şırnak halkı şahsında en
derin selam ve saygılarımı sunuyorum.
Sözlerime, 5 Aralık 2013 günü kaybettiğimiz siyahi ve Afrikaner
halkların ışığı, barış büyücüsü, büyük lider Nelson Mandela’yı anarak başlamak
istiyorum. Irkçı, faşist bir rejimi alt etmeyi, barışçıl, eşit ve ortak bir
yaşamı öfkeyle değil, sevgiyle kurmayı başaran Madiba ‘Yanlış olduğunu
düşündüğümüz bir şeyle savaşırken bile ağzımızda kinin acı tadı olmaz.’ der.
Güney Afrika’da ahlaki bir soykırım yaratan, insanların kendilerine duydukları
saygıyı sinsice yok eden Apartheid rejiminin beyinlere değil, kalplere hitap
edilerek ancak teslim alınacağını söylüyordu. Onun yarattığı devrimin sırrı bu
idi. Daha önce Mahatma Gandhi de aynı ışığın yolunu izlemişti, ‘Göze göz
dünyayı kör eder.’ derken şiddetin şiddeti doğuracağı ve herkesin kaybedeceği
bir gerçeğe işaret etmekteydi.
Yüz yıllık bir sorun olan ve hepimizi kıblegâhımızda vuran Kürt
sorunu da devletin şiddetiyle doğmuş, baskı, katliam, yok sayma, terbiye
etmeyle serpilmiş ve günümüze yalnızca ocaklarımıza düşen kor değil,
ruhlarımıza da düşen öfke olarak süregelmiştir.
Bugün geldiğimiz nokta, şiddetin şiddetle, baskının dirençle
karşılandığı ve bunun sonucunda körleşen ufuklarımızda yeniden geleceğin
ışığını arama çabasıdır. Bu nedenle, içinde bulunduğumuz barış süreci çok
kıymetlidir. Yaşlıların gençleri defnettiği bir süreçten çıkma ümidi çok
azizdir, göz nuru gibi korunmayı gerektirmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin
kuruluş harcında, sevinçte ve kıvançta birlik ruhu vardır ancak teklik zehriyle
zehirlenmiştir. Kutsal devlet dogmatizmi, demokratik gelişimi engellemiştir.
Sayın Öcalan’ın olağanüstü çaba ve emeği, Sayın Başbakanın ve
Hükûmetin çözüm sürecini başlatma ve sürdürme konusundaki kararlılık söylemleri
ile yüz yıllık kördüğümün kara yazgısı çözülme safhasına girmiştir. Ne var ki
barış süreçlerinde her mevsim bahar değildir. Barış süreciyle yakalanan pozitif
atmosfer, gerekleri zamanında yerine getirilmezse devam etmez. Güney Afrika
deneyimi ve Nelson Mandela’nın durumu ile Sayın Öcalan’ın durumu ve İmralı’da
süren gelişmelerin gerçek anlamda bir müzakere niteliğine kavuşması için,
stratejik olarak ele alınmak ve doğru bir yöntem üzerine oturtulmak
durumundadır. Hâlihazırda, aleni olmayan devlet heyeti ve BDP heyetiyle devam
eden görüşmeler, formatı belirlenmiş, yasal çerçevesi netleşmiş stratejik
müzakerelere dönüşmedikçe sürecin hassas dönemi sona ermeyecek, her an köprüden
aşağıya uçma tehlikesi barındıracaktır.
Sayın Öcalan’ın vakar ve saygıyla, bizzat Sayın Başbakanın
kendisiyle özgür ve eşit bir zeminde aleni müzakereye başlaması ve ‘dost
ülkeler grubu’ benzeri bir ara bulucu heyet tarafından izlenmesi, bizi bir
barış anlaşmasına, şiddetten arındırılmış, kalıcı barışın tesisine
götürecektir. Sürecin üstlenilecek, hesaplanmış riski budur. Bu risk, kanlı bir
süreci kapatma, pozitif barış sürecine taşıyıcı rol oynaması itibarıyla
alınmaya değerdir. Aksi hâlde, şiddetin dünyalarımızı kör ettiği bir ortamda
hepimiz, tüm Türkiye kaybedeceğiz.
Bu hafta İnsan Hakları Haftası. Bu vesileyle insan hakları
mücadelesinin tüm emekçilerini saygı ve şükranla selamlamak istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti her ne kadar Anayasa’ya göre demokratik bir
hukuk devleti olarak tanımlansa da devletin baskısı, güvenliği ve kutsiyeti
ekseninde oluşan güvenlik çemberi, insan hakları ihlallerini her zaman en
tolere edilebilir suç kapsamında ele almıştır. Kurumsallaşmış, hesap
sorulmazlık ve cezasızlık bir devlet geleneği olarak benimsenmiştir.
Türkiye’deki bu cezasızlık rejiminin temeli, büyük ölçüde İttihat ve Terakki
Dönemi’ne uzanan, devletin kutsal çıkarlarını devlet içinde devlet oluşturma pahasına
koruma refleksine dayanan bir ceza, adalet sistemine dayanır. İşkence, yargısız
infaz, zorla kaybetme gibi ağır hak ihlalleri, uluslararası hukuka aykırı
suçlar olarak belirlenmiş olup devletin suçları soruşturmak, failleri
yargılamak ve cezalandırmak gibi yükümlülükleri tespit edilmiştir. Oysa
Türkiye’de cezasızlık, hukuki ve fiilî olarak devam edegelen bir durumdur.
Bütün çatışmalı süreçlerde barışın tesisi, onarıcı adaletin
gelişimi ve toplumun sağaltımı için geçmişle yüzleşme, hesaplaşma en önemli
unsur olarak görülmüştür. Türkiye’de de gerçek anlamda bir barıştan, halkların
birbirini hem kalben hem beynen kucaklayacağı bir süreçten söz edeceksek, ağır
insan hakları ihlallerini, toplu katliam, toplu gömülme, köy yakma, göçertme,
işkence, zorla kaybetme, faili meçhul gibi insanlığa karşı işlenmiş suçları
soruşturmayı hedefleyen hakikat komisyonlarının bir an önce kurulması
gerekmektedir. Hakikat komisyonları uzlaşı ve barışın sağlanmasında etkin bir
role sahipken, cezasızlıkla mücadelede de etkin bir yöntemdir.
Bu temelde, barış sürecinin başlangıcında yaşanan Roboski vahşeti
bir an önce aydınlatılmayı beklemektedir. Daha dün, Yüksekova’da Reşit İşbilir
ve Veysel İşbilir’in katledildiği, süreci provoke amaçlı vahim olay, Roboski
katliamında devletin takındığı hesap sormazlık ve cezasızlık tutumundan cesaret
alarak vuku bulmuştur.
Yine, 9 Ocak 2013 tarihinde Paris’te katledilen 3 Kürt kadın
siyasetçiye yönelik suikastın çözüm sürecine karşı açık bir sabotaj denemesi
olduğu aşikârken fail Ömer Güney hakkındaki soruşturmanın ciddiyetten uzak ve
zamana yayılarak yapılması, devletle ilgili şüphelere neden olabilmektedir.Fail
Ömer Güney’le ilgili belge, bilgilerin Fransa yetkili mercileri ile
paylaşılması, soruşturmanın bir an önce sonuçlandırılması, çözüm sürecinin
karşısındaki ulusal, uluslararası karanlık güçlerin açığa çıkarılması ve
provokasyonların engellenmesi açısından elzemdir, hayatidir.
Hak ihlallerinin en açık biçimde yaşandığı mekânların başında ise
devletin aynası olan cezaevleri gelmektedir. Türkiye’deki cezaevleri öteden
beri romanlara, filmlere konu olduğu gibi, insanlık dışı muamelenin yaşandığı,
hak gasplarının, işkence ve katliamların süregittiği, sürgün ve vahşet
düzeyinde uygulamaların insanlara reva görüldüğü, toplumun âdeta kanayan gizli
yarası olma hâlidir.
Çocuk tutukluların cezaevlerinde yaşadığı şiddet, taciz, tecavüz
vakaları, bu ülkenin geleceğinin karartılması, bu uygulamalara sessiz kalınıp
cezalandırılmaması, toplum ahlakının dejenere edilmesidir. Cezaevlerinde insan
onuruna yaraşır bir yaşam standardının oluşturulması devletin ve Hükûmetin en
temel sorumluluğudur.
Hepinizi cezaevlerindeki tüm arkadaşlar adına saygıyla selamlıyor,
teşekkürlerimi sunuyorum.
09/12/2013
Tutuklu
BDP Şırnak Milletvekili
Selma
Irmak
Diyarbakır
Cezaevi”
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Birtane.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan
Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Akçay.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2014 yılı bütçe kanununun 3’üncü maddesi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum ve sözlerime başlarken değerli milletvekilleri, Ziya Paşa’dan bir
beyit okuyarak sözlerime başlamak istiyorum:
“Ümmîd-i vefa eyleme her şahs-ı degalde
Çok hacıların çıktı haçı zir-i begalde”
Yani “Her hileci, alavere dalavereci kişiden vefa bekleme, çok
hacıların koltuğunun altından haçı çıktı.” diyor Ziya Paşa. Tabii, bunu da
hangi amaçla söylüyorum? Vallahi, ben, gerçekten bilemiyorum, her nedense bu
beyit aklıma geldi. Bunu da yüce Meclisle paylaşmak istedim.
Milletimiz, AKP’nin ekonomik ve mali politikalarından artık
bunalmıştır. Hükûmetin ekonomi politikalarının güvenilirliği kaybolmuştur ve bu
güven bunalımının tamir edileceği de görülmemektedir.
Muhterem arkadaşlar, sabahki konuşmamda da 2014 yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı’ndaki vergi gelirlerini ve 2013 yılı gerçekleşmeleriyle ilgili bazı
değerlendirmelerde bulunmuştum ve bu değerlendirmeler yarım kalmıştı. Ben
kaldığım yerden devam etmek istiyorum.
Öncelikle, hatırlayacaksınız, pırlanta, elmas, yakut ve inciden
ÖTV’nin kaldırılmaya çalışıldığını; halkın zorunlu harcamalarından, ekmek,
peynir, zeytin, süt, yumurta gibi temel ihtiyaçlarının da KDV’ye tabi
tutulduğunu ifade etmiştik. Yine, yat ve gemilerin deniz taşıtlarının
akaryakıtından ÖTV almayan Hükûmet, çiftçinin kullandığı mazottan hem ÖTV hem
KDV almaya devam etmektedir ve bunlardan da bir kuruş indirmeye
yanaşmamaktadır. 2013 yılındaki vergi gerçekleşmeleri, Türkiye ekonomisinin
kötü gidişatını göstermektedir ve 2013 yılı, Hükûmetin vergi eziyetinin arttığı
bir yıl olmuştur. Daha yılın ilk gününe vergi zammıyla başlandı. Örneğin,
2012’de yeniden değerleme oranı 7,8 olarak belirlenmesine rağmen, damga ve harçlar yüzde 15 oranında
arttırılarak âdeta yeni vergiler konulmuştur. Bununla birlikte, gelir vergisi
vergi dilimi tarifeleri de yeniden değerlenme oranında artırılmayarak, düşük
tutularak âdeta gizli ek vergi konulmuştur.
Sayın Maliye Bakanı, 2012 yılının son haftasında “Zenginden daha
fazla vergi alınacak.” açıklamasını yapmıştı oysa Hükûmet, zenginlerin faiz
gelirleri üzerinden alınan gelir vergisi oranlarını yüzde 15’ten yüzde 10’a
indirmiştir. 2013 yılında vergi gelirleri gerçekleşme tahmini 325 milyar
liradır. Bu rakam, BOTAŞ ve TEDAŞ’tan gelen 13-14 milyar liralık borç
ödemesiyle hesaplanmıştır. Nitekim, Maliye Bakanımız da geçen yıl komisyondaki
konuşmasında, BOTAŞ’ın ve TEDAŞ’ın yükümlülüklerini yerine getireceği
tahminini, varsayımını dile getirmişti. BOTAŞ ve TEDAŞ ödemeleri ile 6111 sayılı
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Kanunu kapsamında yapılan ödemeler,
bütçenin suni gelirleridir. Bu ödemeler yapılmamış olsaydı, 2013 yılı vergi
gelirleri de bundan 13-14 milyar lira daha az olacaktı veya bu vergi borçları
zamanında ödenseydi, 2013 yılının gelirleri sayılamayacaktı.
Şimdi, 2014 yılına geliyoruz. 2014 yılı vergi gelirleri hangi
esaslar, kriterler baz alınarak hesaplanıyor değerli arkadaşlar? Şunlar: 2013
yılı vergi geliri beklentisi, yüzde 5,3 enflasyon, yüzde 4 büyüme, yüzde 6
deflatör dikkate alınarak 2014 vergi gelirleri tahmin ediliyor ve 2014 vergi
beklentisi 348 milyar lira. TEDAŞ, BOTAŞ ve 6111 sayılı Yasa kapsamındaki
gelirleri de dikkate almazsak 2013’ten 2014’e 36 milyar liralık vergi artışı
öngörüldüğünü görüyoruz. Bu rakamlar da 2014 bütçesinde tam yüzde 11,5’luk
vergi artışına tekabül etmektedir.
Buradan da Hükûmete soruyorum: 2014’te büyüme beklentisi yüzde 4;
enflasyon 5,3; deflatör yüzde 6; toplam tüketim artışı beklentisi 3,2; istihdam
artışı beklentisi 2,1; ihracat artışı beklentisi 8,4; ithalat artışı beklentisi
yüzde 4,1 ancak vergi gelirlerindeki artış beklentisi yüzde 11,5; bu nasıl
gerçekleşecek? Demek ki vergi artışlarıyla bilhassa dolaylı vergilere yani
fakir fukaraya yüklenecek Hükûmet. Buradan çıkardığımız sonuç bu. Neticede, ekonominin bu hasta hâli, mali
yapının sağlıksız yapısı bütçeyi de sağlıksız hâle getirmektedir.
Bu çerçevede, 2014 bütçesini bir seçim ve zam bütçesi olarak
niteliyoruz. Vergi gelirleri, faiz dışı fazla, harcamalar, bütçe dengesi gibi
hedef beklentiler bu bütçenin bir seçim ve zam bütçesi olduğunu göstermektedir.
E tabii, seçim bütçesi seçimden evvel kullanılır; peki, zamlar ne zaman
yapılır? Elbette seçimden sonra yapılır. Yani “Seçimlerden önce zam yapacak
kadar akılsız değiliz ya!” demişti bir zamanların eski başbakanı.
Değerli arkadaşlar, mali disiplinin yok sayıldığı bir anlayışla
hazırlanan bu bütçe, milletimizin beklentilerini, devletimizin ihtiyaçlarını
karşılamaktan uzaktır. Bununla birlikte, bu bütçe, atama bekleyen 300 bin
öğretmenin, ziraat mühendislerinin, balıkçılık, su ürünleri mühendislerinin,
veterinerlerin kadro taleplerine de cevap veremiyor. Bu bütçe, milyonlarca
işsiz insanımıza iş ve aş vadetmemektedir ve anlaşılan odur ki 2014 yılı
içinde, işsizlik, ekonominin en büyük tehditlerinden biri olmaya devam edecek.
Türkiye ekonomisinin ve maliye sistemimizin en önemli
sorunlarından birisi de maalesef kayıt dışılıktır. Kayıt dışılık, haksız
rekabetle gelir dağılımını bozmakta, ülke ekonomisinin büyümesini
engellemektedir. Kayıt dışılık, vergi yükünü dar bir kesim üzerine
bırakmaktadır. Kayıt dışı ekonomi vergi yapısını bozmakta, vergi adaletinin ve
vergi bilincinin azalmasına neden olmaktadır yani bunlarda hemfikiriz.
İktidarın da söyleyeceği, muhalefet olarak bizlerin de tespit edeceği hususlar
bunlardır. Millî gelire oranı da yüzde 30’ların üzerindedir ekonomideki kayıt
dışılığın ve millî gelirin üçte 1’ine tekabül etmektedir.
Peki, Sayın Maliye Bakanı da İzmir İktisat Kongresi’nde kayıt
dışılığı bir iktisadi terör olarak, başlı başına bir terör olarak tanımlamıştı
fakat Hükûmetin kayıt dışılıkla mücadele söylemlerinin vergi gelirlerine
yansıması nedir, ona bakmamız gerekir ve bu anlayışın kayıt dışılıkla mücadele
söylemlerinin vergi gelirleri açısından yansımasını dolaylı ve doğrudan
vergilerde ancak görebiliriz. Bu verilerde de maalesef geriye gidiş söz
konusudur.
2002 yılı sonunda, Türkiye’de 59,6 milyar Türk lirası vergi
toplanmıştır. Bunun 19,3 milyarı gelir üzerinden, gelir ve kurumlar vergisi
yani doğrudan vergi alınmıştır. Doğrudan vergilerin vergi gelirleri içerisindeki
payı da yaklaşık yüzde 33’tür. Bu oran, 2013 Ekim itibarıyla yüzde 27,5’e
düşmüştür, on aylık rakam. Gelir vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki
payı büyük düşüş göstermiştir. Bu tabloda, kayıt dışılıkla mücadele söylemleri
maalesef pek bir anlam ifade etmemektedir. Hükûmet başlı başına terör olarak
tanımladığı olguyla başa çıkamamakta ve âdeta onu beslemektedir.
Diğer görüşlerimizi de bundan sonraki konuşmalarımızda ifade etmek
üzere hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Aytun
Çıray. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Çıray.
CHP GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şu anda, Adalet ve Kalkınma Partisinin hiç gelmeyeceği
zamanların geldiğini görüyoruz. Burada kendilerini çok uyarmıştık tarihin en
büyük hesap soruluşuna muhatap olacaksınız diye fakat o sırada, ne yazık ki,
bizim bu iyi niyetli eleştirilerimizi ciddiye almadılar. Nihayet, keser dönüyor
sap dönüyor. Bugün, eğer gerçekten millî iradeye inanıyor olsalardı, bu
Parlamento Hükûmetin harcamalarını denetleyebilseydi ve denetleme yetkisi
engellenmemiş olsaydı bugün bütün bu yaşanan olaylar yaşanmamış olacaktı. İşte,
demokrasinin fazileti buradaydı, demokrasiyi anlayamadıkları yer burası oldu.
Bugünlerde baskınlarla… Ben doğrusu, bu akşam, buraya Sayın Bakanı
beklemiyordum yemekten sonra, bu
Hükûmetin istifa etmiş olması gerektiğini düşünüyordum. Bakanlar Kurulunun
büyük çoğunluğunun çocuklarının büyük iddialarla tutuklandığı ve bakanlar
hakkında arka arkaya iddiaların ortaya atıldığı süreçte, doğrusu, bu Hükûmete
yakışacak en demokratik tavır istifa etmek olmalıydı. Hükûmet ve onun
yetkilileri bu olan biteni “Cemaatle aramızda kavga var.” diyerek onlara
yüklemeye kalkarak küçültemez çünkü hadisenin mahiyeti sabittir. Tarihin en
büyük yolsuzluk operasyonu başlamıştır. Dolayısıyla, Sayın Başbakan ve Adalet
ve Kalkınma Partisinin temsilcileri Türk milletine doyurucu açıklamalar yapmak
zorundadırlar. Aksi hâlde, işte, bütün bu yanlış süreçlerin sonucu, sadece
Bakanların yargılanmasına değil onların evlatlarına kadar uzanır, böyle büyük bir yanlıştır bu.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakanın hangi imkânlardan
geldiğini biliyoruz. Hiç şüphesiz, hepimiz sıradan insanlarız ama Sayın
Başbakanın tavırları ne yazık ki hiç böyle değildi. Bugün, yolsuzluk iddiaları
hakkında ne diyor diye baktım, Sayın Başbakan “Allah bes, baki heves.” demiş
yani “Bize Allah yeter.” diyor. Şüphesiz böyle ama davranış biçimi böyle değil,
davranış biçimine baktığında bizimkiler “Servet bes, baki heves.” diyorlar.
Onun için söylüyorum, normal demokrasilerde bu Hükûmetin istifa etmiş olması
gerekirdi.
Değerli arkadaşlar, eğer Türk milletinin geleceğini ipotek altına
alan bir kibir olmasaydı Sayın Başbakanın kibri bizim sorunumuz olmazdı ama
Türkiye’yi getirdiği noktayı her anlamda görüyoruz. Nitekim, bu iktidarın on
iki yılı geride kaldı ve sonunda bu iktidarın gidiş yolu açıldı, tüm iktidarlar
gibi ömrünü doldurdu. Bu gidiş hızlanacak çünkü gerçeklerin üstündeki örtünün
kalktığını hep beraber izliyoruz. Türk milleti, kamu kaynaklarının son derece
sofistike yöntemlerle yandaşlara nasıl peşkeş çekildiğini bugün dehşetle
izliyor.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de bütün bu süreçleri örtbas edebilmek
için, hukuku ve Anayasa’yı tek parti devletinin emrine vermek için, bir
postmodern referandum da yapıldı. O referandumda Başbakanın keyfîlikleri
anayasal teminat altına alındı, böylece dünya tarihinin en karanlık
sayfalarından birini oluşturacak ve kahramanlarla katillerin değiş tokuş edilmesinin
yolunu açacak hukuksuzluk süreci başladı. Şimdi, bazıları bunu “evet”lerin
doğruluğuna delil olarak göstermek istiyorlar ama bu, bizim aklımıza, zekâmıza,
vicdanımıza hakarettir.
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bilgelik arayacaksak
eğer, başka bir yere, yakın tarihimizin en soylu eylemine, Taksim’de yükselen
büyük, medeni direnişe bakmamız gerekir. Buna “Büyük, medeni direniş” diyorum.
Bu asil direniş, bir diktatörlük özentisinin Türk milletinin üzerine kâbus gibi
çöken özlemlerinin tükenişidir. Bu asil direniş, milletimizin totaliter bir
anlayışı sifonu çekerek tarihin çukuruna gönderdiği zamanların dilimidir.
Yüce Meclisin üyeleri, Sayın Başbakana göre demokrasi gelip geçici
bir tramvaydan başka bir şey değildir, dolayısıyla Türk milletine de “bu
millet” demeye başladılar. Bana sorarsanız Türk milletine “bu millet” demekle
isabet ediyorlar çünkü Türk milleti, gelecekte, kendisine “bu millet” diyen
siyasetçilere şükran duyacak, “Bunlar benden değil, ‘bu millet’ dedikleri tuhaf
milletin mensupları.” diyecek. Çünkü Türk milleti “bu milleti”ne karşıdır çünkü
Türk milleti, radikal İslamist barbarlıklara ve ırkçı fantezilere karşı
çıkanların milletidir.
Değerli arkadaşlar, geride kalan on iki yılda çok karanlık
birikti. Bu karanlığın kendine özgü bir kokusu var. Koku o kadar yoğun ve
zehirleyici ki bir zamanlar toz kondurulmayan Baransu’nun bavullarından birinin
kapağı aralandığında bile Türk milleti boğulacak gibi oluyor. Şimdi, korkuyla
bazı sırlarınızın kozmik odaların karanlıklarında kalmasını hayal edebilirsiniz
ama geçmişte siz nasıl başkalarının kozmik odalarına girdiyseniz şimdi
başkaları da sizin kozmik odalarınıza girecek.
Değerli milletvekilleri, şişirme başarı hikayelerinin sonuna
gelindi. Mesela, Sayın Başbakanın kişi başına millî gelirin on yılda 3 kat
arttığı palavrası ortaya çıktı. Gerçek artış on yılda yüzde 45. Millî gelir
artışı da seksen yılın ortalaması olan yüzde 5 civarında. Bu iktidarın bizi
dünyanın 17’nci büyük ekonomisi yaptığı hikayesi de boş bir hikâye çünkü Türkiye,
zaten çok uzun yıllardır dünya ekonomisinde 17’nci, 16’ncı sırada yer alıyor.
Meclisin değerli üyeleri, tekrar Gezi’ye dönmek istiyorum. Gezi,
Türkiye’nin ikinci 9 Eylülüdür, İzmir’in temsil ettiği değerlerin İstanbul’un
kalbinde bütün Türk milleti ve Türkiye için yankılanmasıdır. (CHP sıralarından
alkışlar) Birey vatandaşların kendileriyle ilgili her karara katılma
arzularının etkili bir yansımasıdır. Biat kültürüne karşı modern anlamda ilk
yığınsal sosyokültürel karşı çıkıştır. Ufkumuzda bireyin merkeze alındığı yeni
bir kültürel doğuşun habercisidir. Türk milletinin asla “bu milleti” olmaya
razı olmayacağının işaretidir. Postmodern diktatörlük rejiminin bu topraklarda
asla tutmayacağının göstergesidir. Siyasetin karşılamak zorunda olduğu büyük
bir değişim talebinin işaretçisidir. Özetle, Gezi, özgürlükçülerin TOMA’cılara
karşı zaferidir.
Şimdi, dileğim ve duam, Taksim Gezi direnişin ruhuna uygun bir
siyasete katkıda bulunmaktır.
Değerli arkadaşlar, Türk milletinin Adalet ve Kalkınma Partisinin
gerçek siyasi anlayışını fark etmekte gecikmesinin çeşitli nedenleri vardır.
Birincisi: Hepimizin zaafları vardır, bu işte çok büyük usta olan Sayın
Başbakan ustalığını şahikasına vurdurarak bu zaaflardan yararlanmasını çok iyi
bildi. Mesela, “Şeyh uçmaz, mürit uçurur.” sözünün manasını da çok iyi
kavramıştı, gereğini de elhak yerine getirdi. Yani uçurulmak için uçurtması
gerekiyordu, birilerine uçurttu. Bu işin havuç kısmıydı, bir de sopa kısmı var.
Sopanın tam etkili olabilmesi için güçler birliği rejimi gerekiyordu. Bu da
postmodern bir referandumla “Yetmez ama evet.” diyenlerin suç ortaklığı sayesinde
12 Eylül 2010 referandumuyla sağlandı. O referandum, biraz önce ifade ettiğim
gibi, keyfîliklerin anayasal teminat altına alınmasıydı.
Değerli arkadaşlar, biz, Türkiye’de bu tür olayların hiç
olmamasını temenni eden bir siyasi partiyiz, Türkiye’nin enerjisinin bu tür
olaylarla hiç kaybedilmemesi gerektiğini temenni eden, isteyen ve bunu icraata
geçirecek bir siyasi partiyiz. Biz rakibimizi bu şartlarla yenmek istemezdik
ama uyarmıştık bu kürsüden, tutanaklara bakarsanız birçok konuşmamızda bunu
göreceksiniz. Bugün ben daha büyük umutlar için bu heyecanla yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çıray.
Şahsı adına Ankara Milletvekili Tülay Selamoğlu…
Buyurunuz Sayın Selamoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) – Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 2014 Yılı Mali Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın 3’üncü maddesinde şahsım adına konuşmak üzere söz almış
bulunuyorum.
Unutanlara ve 25 yaşına kadar olan evlatlarımıza anlatıyorum. AK
PARTİ’den önce, ülkemize gelen turistlerin alay ettiği çok sıfırlı paramız
vardı, 6 sıfırını attık. Bizden önceki koalisyon hükûmeti 1 milyar dolar
bulabilmek için IMF’in günlerce kapısında beklemişti, bugün 5 milyar dolar
borcu IMF’e biz veriyoruz.
FARUK BAL (Konya) – Irak politikasını 1 milyar dolara satan sizin
Hükûmetiniz.
TÜLAY SELAMOĞLU (Devamla) – AK PARTİ’den önce aileler çocuklarının
okul kitaplarını bulmak ve almak için kuyruklarda bekler, kitapçıları gezerdi;
bugün kitaplar sıraların üzerinde. AK PARTİ’den önce parasızlıktan çocuklarını
okutamayan aileler vardı, on bir yılda 2 milyon çocuğumuzun annesine yaklaşık
2,8 milyar lira ödeme gerçekleştirdik. Meslek liselerindeki katsayısı
uygulamasını kaldırdık.
AK PARTİ’den önce hastanelerde hastalar rehin kalıyor, ilaç
bulamıyordu. Hastaneleri tek çatı altında birleştirdik, doğumların hastanelerde
ücretsiz yapılmasını sağladık, 18 yaşına kadar tüm çocuklarımızı sağlık
sigortası kapsamına aldık. AK PARTİ’den önce tedavi için Ankara’ya, İstanbul’a
gelen hastalarımız vardı artık hastalarımız kendi illerinde, kendi
hastanelerinde tedavi oluyor.
Sayın milletvekilleri, iktidara geldiğimiz günden itibaren 16.744
kilometre bölünmüş yolu ülkemize kazandırdık, 81 ili birbirine bağladık. On
altı yılda yüzde 40’ı yapılan Karadeniz Sahil Yolu’nun yüzde 60’ını altı yılda
tamamladık. 16 hükûmet 6 bakan eskiten Bolu Tüneli’ni, en son soğuk hava deposu
yapmaya karar vermişlerdi, biz tamamladık. Türkiye’yi hızlı ve hızlandırılmış
trenle biz tanıştırdık. İllerimize bir saatlik mesafede havaalanları yaptık.
Ecdadımızın yüz elli yıllık hayali Marmaray’ı biz yaptık.
Sayın milletvekilleri, çocuklara, engellilere, kadınlara pozitif
ayrımcılık getiren Anayasa değişikliğini biz gerçekleştirdik. 5378 sayılı
Engelliler Kanunu’nu ve uygulamasına yönelik 15 yönetmeliği çıkardık. Bakıma
muhtaç tüm engellileri bakım hizmeti kapsamına aldık. Erken emeklilik, bakım
ücreti, eğitim ve taşıma desteğini AK PARTİ olarak biz gerçekleştirdik.
AK PARTİ’den önce yangın söndürme helikopterleri İsrail ve
Yunanistan’dan kiralanırdı, bugün başka ülkelere biz gönderiyoruz. AK PARTİ’yle
Altay tankımız, ATAK helikopterimiz, İnsansız Hava Aracı ANKA Proje’miz, MİLGEM
savaş gemilerimiz ortaya çıktı. AWACS uçaklarımız birkaç ay içerisinde hizmete
alınacak. Askerlerimizin eline cumhuriyet tarihinde ilk defa millî bir piyade
tüfeği verdik. Uydu, yeni nesil roket ve füze teknolojilerine büyük yatırım
yaptık, bunları kendi teknolojimizle üretir hâle geldik.
Sayın milletvekilleri, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin
Önlenmesi Kanunu’nu biz çıkardık. KÖYDES ve BELDES programlarıyla Türkiye’nin
alt yapısını yaptık, yapıyoruz.
Yirmi bir yıl uygulanan olağanüstü hâli Hükûmet olduktan on iki
gün sonra kaldırdık. Bu ülkede askerî mahkemeler vardı, DGM’leri biz kaldırdık.
Bilgi Edinme Yasası’nı çıkardık, insan hakları ihlallerinde Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru imkânını biz getirdik. Anayasa değişikliğine “Hayır.” deyip bu
değişiklikten faydalanan milletvekillerimiz oldu.
Sayın milletvekilleri, AK PARTİ’den önce dinî inançlarından
dolayı, özellikle kızlarımız, üniversitede okuyamıyor, kamu kuruluşlarında
çalışamıyor, hukuki hiçbir engel olmadığı hâlde milletvekili olamıyorlardı. Bu
ülkede ikna odaları kurulmuştu. Her şey değişti.
“Hükûmetsiniz, yapacaksınız.” diyorlar. O zaman sorarlar adama:
Bizden önceki hükûmetler neden yapmadı? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, yeni bir Türkiye inşa ettik, Türkiye’yi
daha da büyüttük; Türkiye’yi, millî iradeyi daha da güçlendirerek büyüteceğiz.
Ya söyleyecek sözü olmalı insanın ya da susacak edebi.” diyor
Hazreti Ebubekir. Çok şükür, bizim söyleyecek sözümüz var.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Selamoğlu.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya) – Sayın hatip, konuşması esnasında, benim de
Bakan olduğum dönemdeki IMF borçlarıyla ilgili gerçek dışı bilgi vermiştir.
Açıklamak üzere söz almak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bal.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Konya Milletvekili Faruk
Bal’ın, Ankara Milletvekili Tülay Selamoğlu’nun 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün,
Goebbels’in bir sözünü hatırlatarak yalanın, tekrar ede ede doğruymuş gibi bir
algı yarattığını ifade etmiştim, bugün de aynı olayla karşı karşıya kaldık.
Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon ortağı olduğu 57’nci
Hükûmet döneminde, on yılda on bir hükûmetin bıraktığı ekonomik tortular
temizlenmiştir; bankacılık ve finans sektöründe yapılanma gerçekleştirilmiştir;
hırsızlar, uğursuzlar, tüyü bitmedik yetim hakkı yiyenler Amerikalardan,
Bulgaristanlardan kulaklarından tutularak getirilip yargıya teslim edilmiştir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Niye gittiniz, bekleseydiniz dönem
sonunu?
FARUK BAL (Devamla) – Dolayısıyla o hükûmetin yapmış olduğu
işleri, yalan yanlış ifadelerle halka anlatmak yanlıştır.
“IMF’e borçlandınız.” Evet, IMF’le 22,5 milyar dolarlık stand-by
anlaşması yapılmıştır. 18’inci stand-by anlaşmasının 8,5 milyar doları bizim
hükûmetimiz zamanında kullanılmıştı, kalanını siz kullandınız. 19’uncu stand-by
anlaşması ne zaman yapılmıştır?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Biz ödedik hepsini, hepsini biz ödedik.
Sıfır şu anda borç.
FARUK BAL (Devamla) – Kes sesini, dinle! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Sayın Başkan, ya süreme ekleyin ya da insicamımı bozmasın.
BAŞKAN – Devam ediniz Sayın
Bal, devam ediniz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Oradan emir veremez Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Lütfen, sakin dinleyiniz sayın milletvekilleri.
FARUK BAL (Devamla) – Dinlemesini bil, dinlemesini!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Benim ne yapacağıma o karar veremez Sayın Başkan. Buna ancak Başkanlık Divanı
karar verir.
BAŞKAN – Lütfen, sakin
dinleyiniz.
FARUK BAL (Devamla) – Zülfüyâre dokununca, gerçekleri duymaya
başlayınca sıçrama yerinden! Dinlemesini bil!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Hükûmeti bırakıp kaçan sizsiniz!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Erbakan’a da mı aynı şeyi
söylüyorsun sen?
FARUK BAL (Devamla) – 18’inci stand-by anlaşmasını biz yaptık.
19’uncusunu kim yaptı? (AK PARTİ ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sakin
dinleyiniz.
FARUK BAL (Devamla) – 2005 yılında IMF’le stand-by anlaşması
yaparken deprem var mıydı…
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Biz ödedik, biz ödedik.
FARUK BAL (Devamla) – …zelzele var mıydı, çağın afeti var mıydı,
ekonomik kriz var mıydı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) –
Sıfır borcumuz, hepsi bitti.
FARUK BAL (Devamla) – Niye gittiniz Türkiye'nin yularını IMF’e
teslim ettiniz? Niye 1 milyar dolara Türkiye'nin Irak politikasını Amerika’ya
sattınız? Bunları satan sizsiniz. Edepli, adaplı ve doğruca konuşun.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Barajın altında niye kaldınız?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bal.
Sayın milletvekilleri, kürsüde bir milletvekilimiz konuşurken
lütfen dinleyiniz, sonra cevap vermek isterseniz söz alınız. Lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacı “AK PARTİ iktidarı döneminde
Türkiye’yi 1 milyar dolara sattınız.” diye ağır bir ithamda bulunmuştur. İzin
verirseniz söz almak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Elitaş.
Yeni sataşmalara mahal vermeyiniz lütfen. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
10.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın yaptığı açıklaması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
her ne hikmetse geçmiş iktidarla ilgili bir konu gündeme getirildiğinde
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili arkadaşlarımın büyük bir alınganlık
içerisinde olduğunu görüyoruz.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Ya, bakan idi, sorumluydu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yani siz o iktidar içerisinde 3
partiden 1’isiniz. Biz, 3 partiden 1’i olan bir şeyin, bu kadar alınganlığın
yani “Yarası olan gocunur.” ifadesinden kaynaklandığını görüyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Allah, Allah, sen kimi kastettin?
FARUK BAL (Konya) – 2’si ortada yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, siz o zaman 3 ortaklıydınız,
size güvenmedi dünya, size güvenmeyince 4’üncü ortağı zorla getirdiler, size
kabul ettirdiler.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Bakan, doğrusunu anlat da
konuşmasın!
FARUK BAL (Konya) – Biz gömlek değiştirenlerden değildik, gömlek
değiştirenlerden olsaydık bize güvenirdi dünya.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Herkes hatırlıyor, başbakan
yardımcıları dahi o zaman IMF’nin Türkiye masası şefinden randevu almakta
zorlanırlardı. Türkiye masası şefinin kim olduğunu bugün bizim yaş grubumuzda
veya o günkü dönemi çok iyi hatırlayanlar ismini de çok iyi bilir, adamın
zevkini de bilirler; Galatasaray’ı tutardı, şiş kebap severdi, adı da
Cotarelli’ydi.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Şimdi de siz kotarıyorsunuz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama, şimdi IMF’nin başkanını artık bu
millet hatırlamıyor. Eskiden 1 kuruş alabilmek için IMF ve Dünya Bankası sizin
iktidarınıza, sizin Hükûmetinize -“sizin” diyorum, açıkça söylüyorum; hep
sahipleniyorsunuz- 57’nci Hükûmet dönemindeki 3 parçalı iktidara
güvenmediğinden dolayı bir teminat istediler.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Bakan, söylesene kim kullandı
onu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - O teminat kimdi? Sayın Kemal Derviş’ti.
Sayın Kemal Derviş’i, 3 siyasi partinin oluşturduğu koalisyon Hükûmeti
döneminde güvensiz bulduklarından dolayı buraya güvenilir bir kişi olarak, teminat olarak gönderdiler.
FARUK BAL (Konya) – Sizi de iktidar yaptılar, gömlek
değiştirdiler!
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sonra da sizi buldular!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, sizi şeye düşüren oydu o zaman
öyleyse.
Bakın, 2000 Aralık ayında 19 tane banka iflas etti.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Ya, Sayın Bakan, söyle kim kullandı
IMF kredilerini! Söylesene, doğrusunu söyle, kim kullandı!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sizin döneminizde oldu ve o bankalara
da izinlerin bir kısmı sizin zamanınızda verildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yanlışları doğru gibi anlatmak -az önce
söylediniz ya- sizin en büyük özelliğiniz o yüzden sürekli bunu yapıyorsunuz,
yalan ve yanlış bilgileri halkın gündemine oturtmaya çalışıyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, sayın vekil…
BAŞKAN - Duyamıyorum sayın milletvekili…
FARUK BAL (Konya) - …benim konuşmamda geçen hususlara cevap vermek
üzere çıktı, yalan yanlış yeni ithamlarla o dönemin hükûmetine ve şahsıma
sataşmada bulundu.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Bakanda bilgisi var ya!
BAŞKAN - Sayın Bal, bunun önünü alamayız.
FARUK BAL (Konya) - Alacağız efendim.
BAŞKAN – Çünkü şöyle bir şey: Siz söylediniz, o da cevap verdi.
Bunun ötesinde size yönelik bir şey tekrar söylemedi.
FARUK BAL (Konya) - İlave olarak “Size dünya güvenmedi.” dedi.
Dünyanın güvenmesini isteyen bir iktidar değildik. Biz, milletin bize
güvenmesini isteyen bir iktidardık. AKP gibi gömlek değiştirerek yabancılar
tarafından iktidar edilmiş bir iktidar olmadığımızı…
LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Bu da hafıza işte!
BAŞKAN – Tutanaklara geçti Sayın Bal söylediğiniz, tamam, yeterli.
FARUK BAL (Konya) – Dış güçlerin…
BAŞKAN – Tamam Sayın Bal, tamam, söylediğiniz tutanaklara da
geçti.
Teşekkür ediyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Millet oy verdi millet, millet oy verdi,
2 kişiden 1 kişi oy verdi!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Milletin oylarına saygı duyun ya!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Milletin oyu ne olacak?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Çok yakında göreceğiz!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sakin bir şekilde
dinleyiniz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı:
506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu
Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN – Şahsı adına Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz.
Buyurunuz Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Grup Başkan Vekili Sayın Elitaş çıktı, dünyanın bize
güvenmediğini söyledi. Efendim, zaten, Büyük Orta Doğu Projesi’ni elinde tutan
dünyanın bize güvenmemesinden biz büyük bir onur duyuyoruz. Bunlar, size
güvendiler, sizi iktidar yaptılar ve size destek oldular.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Millet yaptı, millet!
RECEP ÖZEL (Isparta ) – Millet yaptı!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Müsaade edin… Müsaade edin. Bak,
sizin dinledik, müsaade edin.
“Cotarelli ismini şimdi hatırlayanınız var mı?” diyor. Kundaktaki
bebeklere bile Barzani’yi, Öcalan’ı ezberlettiniz. Bu sizin eseriniz.
“Efendim, şunu yaptık, bunu yaptık, bu bizim eserimiz.” dedi biraz
önce gelen AKP’li hatip. Evet, sizin bugün gerçekten tarihe geçmiş bir büyük
bir eseriniz daha var. Bundan önce de bazı hükûmetlerde yolsuzluğa karışan
birtakım üst düzey yöneticiler, bakanlar olurdu ama herhâlde ilk kez kabinenin
bakanlarının âdeta organize suç şebekesi gibi suçlandığı bir dönem de sizin
eseriniz Sayın Elitaş, onu da tarih yazıyor.
Evet, biraz önce, sabahki oturumda Sayın Maliye Bakanı geldi, dedi
ki: “Efendim, uzlaşma müessesini kaldırmak istiyorsanız, yahut işte, şeffaf bir
vergi sistemi istiyorsanız ben hazırım.” Sanki buraya on bir yıllık bir
Hükûmetin Bakanı gibi değil de, seçim meydanlarında oy isteyen bir siyasetçi
edasıyla geldi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Hazırlanmamışsınız konuşmaya,
savruluyorsunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Yani, Sayın Bakan, madem bunların
doğru olduğunu düşünüyordunuz, elinizi kolunuzu tutan mı vardı, niye
yapmadınız? Ha, bakın, muhalefet de sizinle aynı görüşte yani şeffaf bir vergi
sistemi konusunda, uzlaşma müessesesinin kaldırılması konusunda madem aynı
görüşte neden muhalefetle görüşmenizi, diyaloğunuzu -Genel Kurulda- kırk yılda
bir gelerek kurmaya çalıştınız? İşte, muhalefet grupları orada. Onları ziyaret
edip onların da desteğini istemek çok mu zordu? Efendim, Maliye Bakanımızın bu
söylediği “İşte, efendim, getirin önerinizi, yapalım, edelim…” Millete çok şey
kaybettirdi. Bunun faturasını kim ödeyecek Sayın Bakan?
Burada, kıymetli arkadaşlar, doğruyu seslendirmek lazım. Eğer
zamana göre, mekâna göre konuşmaya kalkarsanız buna kargalar bile güler.
Bakın, Sayın Maliye Bakanının bir Avrupa geçmişi var yani asla bir
imada bulunmak istemiyorum, İngiltere’de yaşamış. Yani, parlamenter sistemin
ocağı… Parlamenter sistemlerde Sayın Bakan, bu hükûmetin denetlenmesi görevini
parlamentolarda kim yapar? Kesin hesap komisyonu yapar. Kesin hesap komisyonu
İngiltere’de kime teslim edilmiş? Muhalefete teslim edilmiş. Niye bu gerçeği bugüne
kadar hiç dillendirmeniz? İç Tüzük çalışmalarında biz bunu -Sayın Elitaş, siz
de oradaydınız- defalarca dile getirdiğimizde neden umacı görmüş gibi
saçlarınız diken diken oldu? Bakın, her tarafta yapılan doğrular, işinize
gelmediği zaman görmüyorsunuz, görmemezlikten geliyorsunuz. Ama sizin bu metal
körlüğünüz millete çok şey kaybettiriyor, bunun hesabını kim verecek?
Burada hesaplar yapıldı yani yaklaşık on bir yıllık AKP
iktidarında 160 milyar dolar bütçe gelirini 11’le çarpın, üzerine özelleştirme
gelirlerini koyun, üzerine verilen bütçe açıklarını koyun, aldığınız dış
borçları koyun, yaklaşık AKP Hükûmeti 2 trilyon dolar civarında kaynak kullandı
bu on bir sene içerisinde. Denetlenmeyen, bu 2 trilyon doların hesabını
vermeyen bir hükûmet olabilir mi? Denetimden niye kaçıyorsunuz? Neden
korkuyorsunuz? Yani başı dik, alnı açık olan hükûmet, parti kendisi ister
denetimi. Niye kaçıyorsunuz? Bakın, teftiş kurullarını perişan ettiniz. Sizin
Maliye Bakanlığınızda da Türkiye’nin en iyi yetişmiş elemanları vardı, hesap
uzmanları vardı, maliye teftiş kurulu vardı. Diğer bakanlıklardaki teftiş
kurullarını iğdiş ettiniz, iç ve dış denetim diye bir şey çıkardınız, ne deve
ne kuş, Sayıştayı perişan ettiniz, perişan ettiniz.
Arkadaşlar, denetlenmeyen hükûmet olur mu? Olursa bu hükûmetin
bulunduğu ülkenin rejimi demokrasi olur mu? İşinize geldiği gibi konuşmaktan
vazgeçin, zaten, kıymetli arkadaşlar, bu işin sonuna doğru gelindi, bunun
hesabını vereceksiniz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İsmimden de bahsederek, sayın
konuşmacı, sataşmada bulundu. Hem İç Tüzük Komisyonundaki yaptığımız
faaliyetlerle ilgili sataşmada bulundu ve halkı da Sayıştay raporuyla
yanılttığımızı ifade etti. İzin verirseniz iki dakikada açıklamak istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – “Bizim teklifimizi reddettiniz.”
dedim. Yanlış mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sataşmaya meydan vermeyeceğim Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Tabii buyurun, lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Bizim teklifimizi kabul mu ettiniz
Mustafa Bey, onu mu açıklayacaksın?
BAŞKAN - Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
11.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Bal, az önce çok güzel bir şey
söyledi değerli milletvekilleri; “Yalanı kırk kere söylersiniz ki doğru
olduğunu anlatabilesiniz.” diye.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Öyle bir şey demedi, sen kimi
dinledin ya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, elimde 2001 yılı Sayıştay
Başkanlığının Genel Uygunluk Bildirimi var. Bu da 2000 yılı Sayıştay
Başkanlığının Genel Uygunluk Bildirimi, bu da 2012 yılı Sayıştay Başkanlığının
Genel Uygunluk Bildirimi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, hatip bana mı cevap
veriyor, Sayın Bal’a mı cevap veriyor?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Rahatsız oldun, dur.dinle!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani yıllar itibarıyla baktığımızda
Sayıştay Başkanlığının yaptığı uygunluk bildirimi aynı ama az önce ifade
ettiğim gibi, Sayın Başkanın grup başkan vekillerine söz verirken ifade ettiğim
gibi, biz 5018 sayılı Kanun paralelinde çıkan 6085 sayılı Kanun’a koyduğumuz
bir hüküm çerçevesinde “Sayıştay denetim usul ve esaslarını kendisi belirler.”
derken maalesef Maliye Bakanlığıyla istişare etmeden bilanço usulüne göre
denetimi esas almış. Onun da geçiş süreci olacağından dolayı 8 Aralık 2013
tarihinde üç yıllık bir erteleme getirmiş. Şu 2000 yılı, 2001 yılı, ondan
önceki yıllar da var, hepsi aynısı.
Milletime diyorum ki bakın, size her gün -farklı farklı- aynı
şeyleri söylüyorlar “Sayıştay denetiminden kaçtı.” diyorlar. Seksen sekiz
yıldır denetim neyse aynı denetim yapılıyor. Seksen sekiz yıldır bu ülkede
Sayıştay 1924 yılından bu tarafa yaptığı kamu bütçesini, genel bütçeyi
denetlerken aynı usul ve esaslar çerçevesinde denetimini yapıyor. 2012 yılı
kesin hesabının denetimi de aynı şekilde ama bundan sonra 5018 paralelinde
çıkan 6085 sayılı Kanun gereğince Maliye Bakanlığı ve Sayıştay daha şeffaf bir
denetimi ortaya çıkarabilmek için usul ve esasları belirleyecektir. Bu bilgiyi
de milletimizin bilgilerine sunuyorum. Yani yalan söyleye söyleye, farklı
farklı ifadeleri kullanarak millete gerçek olmayan bir şeyi inandırmanız mümkün
değildir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, Sayın Elitaş Sayıştay
raporlarıyla ilgili -Cumhuriyet Halk Partisi- olarak ciddi bir iddiada bulundu:
Sayıştay Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermesi gereken raporları
göndermemiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Göndermiştir.” diyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, Sayın Elitaş
konuşmasında tüm muhalefeti itham ederek “Yalan söylüyorsunuz.” demiştir.
69’uncu maddeye göre söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Şimdi söz vereceğim Sayın Hamzaçebi ama bu konuyu daha
önceki oturumlarda tartışmıştık, tekrar dönüp dönüp aynı konuyu tartışmayalım.
Size söz veriyorum, bu oturumda da, bundan sonra bu konuyu tekrar
tartışmamamızı rica ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, sadece yerimden tespit
yapacağım, o kadar, söz istemiyorum.
BAŞKAN – Soru-cevap bölümünde yapınız lütfen.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Elitaş’ın vermiş olduğu bilgiler doğru değil. Sayıştay,
öteden beri, genel uygunluk bildirimini Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderir, göndermektedir, gönderecektir; bunda herhangi bir değişiklik yok.
Sayıştayın göndermediği rapor, Sayın Maliye Bakanının söylediği gibi, biz 25
milyon harcama kaydını Sayıştaya verdik, Sayıştay bunları denetledi veya
denetleyebilir, o denetim sonucuna göre düzenlenen rapordur. Bizim derdimiz budur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu mu? Bu değil mi, bu değil mi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Hem de Sayın Elitaş bir şey daha
söylüyor, bakın…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Bu değil mi?” diyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bakın, genel uygunluk bildirimi
ayrı. Konuyu saptırmayın, o her sene geliyor, her sene geliyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Saptırmıyorum. Bu ne?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – 25 milyon harcama belgesini
Sayıştay denetledi, raporunu göndermedi. İşte Adalet Bakanlığı raporu, 6 sayfa,
son cümlesinde diyor ki: Bana, Adalet Bakanlığı gerekli mali tablo, bilanço,
bilgi ve belgeleri vermediği için…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Bilanço usulü” diyor. Mali tablo ne
zaman çıktı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – …ben denetimi yapamadım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mali tablo ne zaman çıktı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Bakanın açıklamasından o
harcama belgelerini denetlediğini anlıyoruz. Mali tabloyu vermemiş olabilir, o
ayrı bir denetim, o, mali tablo denetimidir, Harcama denetimi, uygunluk
denetimidir; uygunluk denetimi raporları düzenlenmek zorundadır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Hamzaçebi, mali tablo ne zaman
çıktı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Elitaş bir şey daha
söyledi, üçüncü bir şahıs gibi konuşuyor, diyor ki: “Sayıştay, durup dururken
bilanço istedi kurumlardan.” Sayın Elitaş, çıkardığınız kanunu
hatırlamıyorsunuz. Durup dururken istemedi, bu Parlamentonun kabul ettiği 5018
sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’yla 6085 sayılı Sayıştay Kanunu
uyarınca istedi. Keyfî olarak istemedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Hamzaçebi, bu 2000 Genel Uygunluk
Bildirimi ve işte, bu da 2012 Genel Uygunluk Bildirimi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Hukuksuz bir şey yaptınız. Bir
yönetmelikte… Sayın Maliye Bakanı, sizi de uyarıyorum. O yönetmelikte
2013-2014-2015 yıllarını konsolide olarak gönderirseniz suç işlemiş olursunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bilanço esasını kim istedi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Lütfen… Maliye Bakanları suç
işlemez. Bu yönetmeliği Sayıştayın çıkarmış olması sizi sorumluluktan
kurtarmaz. Sizi hukuka uymaya davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Pardon efendim. Şu rakamların
geçmesini istiyorum kayıtlara.
BAŞKAN – Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Geçen yıl Sayıştayın denetlemesi
gereken kurum sayısı 6 binin üzerinde, denetlediği kurum sayısı 180 civarında.
Neredeyse orada 800 denetçi olduğunu da düşünürseniz…
LÜTFİ ELVAN (Karaman) – 180 değil, 358.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – … düşünürseniz 1 denetçiye 1 rapor
bile düşmüyor. O raporlar da Meclise gönderilmemiştir. Bütün bu rakamlardan
niyetin iyi mi kötü mü olduğunu Meclisin takdirine arz ediyorum.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Bütçe hakkını kullandırmıyorlar.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, 2000 Genel Uygunluk
Bildirimi burada, bu da 2012 Genel Uygunluk Bildirimi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Rakamlar yanlış mı? Rakamlar yanlış
mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bunu okursan görürsün neleri
eleştirdiğini.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Rakamlar yanlış mı?
BAŞKAN – Bu konu son derece net bir şekilde açığa kavuştu efendim,
İki oturumdur bu tartışılıyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Hiç mi vicdanınız yok ya, 800, 900
denetçi, her 1’i bir kurumu denetlese 800 kurum yapar.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı:
506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu
Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi soru-cevap bölümüne geçiyorum.
Süremiz on dakikadır. Beş dakika, sisteme girmiş sayın
milletvekillerimize söz vereceğiz.
Sayın Işık sisteme girmiş.
Buyurunuz efendim.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, başka sorularım vardı ama sadece şunu söylemek
istiyorum. Bu kamuoyuna yansıyan yolsuzluk iddialarıyla ilgili sizin görüşünüzü
almak istiyorum. Yani, dürüstlüğünüze inandığım ve gerçekten millet malını
bizim kadar korumakta hassas olduğunuza inandığım için soruyorum: Bunları
içinize sindirebiliyor musunuz? İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sisteme girmiş başka sayın milletvekilimiz yok.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Tabii, şu anda yargıya intikal etmiş, daha doğrusu erken aşamadaki
birtakım soruşturmalarla ilgili bir soru sordunuz. Takdir edersiniz ki benim bu
konuyla ilgili yorum yapmam doğru olmaz. Çünkü henüz…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Başka bir ülkede olsaydı… Yani, siz
Amerika’yı gördünüz, İngiltere’yi gördünüz Yani, tarafsız, siyasi olarak bir
değerlendirme yapmanızı istemiyoruz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Ben sadece kendimle ilgili
söyleyebilirim. Yani, gerçekten benim çevremde veya benim şahsımla ilgili böyle
bir durum çıksa ben o tercihi yapabilirim rahat bir şekilde ama dediğim gibi,
henüz bu konularda yorum yapmak için çok erken, doğru olmaz. Yargıya intikal
etmiş bir husustur, benim yorum yapmam doğru olmaz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Teşekkür ederiz Sayın Bakan, diğer
bakanlarımız da inşallah sizin gibi düşünürler, muhatap olan bakanlar.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Müsaade ederseniz birkaç
soru vardı, o sorularla ilgili olarak ben zamanı değerlendireyim.
Sayın Işık, bundan önceki seansta Zafer Havaalanı’yla ilgili bir
soru sormuşlardı. Ben o konuyu araştırdım. Zafer Havaalanı 2 milyon yolcu
kapasiteyle projelendirilmiş, daha sonra da 24/11/2012 tarihinde tamamlanarak
hizmete girmiş. Anılan havalimanı 21/03/2044 tarihine kadar işletme süresi
çerçevesinde ihale edilmişti. Dolayısıyla burada bir yolcu garantisi söz
konusu; dış hat yolcu garantisi 500 bin yolcuyla sınırlıdır ve yolcu başına 10
euro taahhüt edilmiştir, iç hat yolcu sayısı ise 350 bin kişiyle sınırlanmıştır
ve yolcu başı 2 euro olarak taahhüt edilmiştir. Özetle bu rakamlar…
Yine başka bir soru vardı bir önceki seanstan kalma, bireysel
emeklilikle ilgili arkadaşlarımızdan birisi sormuştu.
Değerli arkadaşlar, bugüne kadar 419.922 başvuru oldu ve bu
başvurulardan 309.412 adedin işlemi tamamlandı, yani 319.412 kişiye biz ödeme
yaptık. Bugüne kadar 237 milyon 839 bin lira ödeme yapmışız. Şimdi geriye
-buradaki rakamlardan bakıyorum- yaklaşık bir 110 bin kişi kaldı. Fakat bu 110
bin yine daha önce de ifade ettim bu kâğıt ortamında el yordamıyla yapılan
başvuru ve belgeler. Bunların bir kısmının belgelerinin de eksik olduğuna dair
şimdi dosyaları inceledikçe ortaya çıkıyor. Biraz zaman alabilir; bu, Maliyenin
tipik bir yaklaşımla, hani ödemeyi geciktirme diye bir tarzı olmaz. Yani böyle
bir husus söz konusu değildir. Biz bunları bir an önce ödemek istiyoruz ama
dosyaların tabii ki tamamlanması lazım. O nedenle şu ana kadar dediğim gibi 310
bin civarında kişiye ödeme yapılmış, 110 bini kişi civarında tabii ki başvuru
dosyası duruyor.
Yine her ne kadar daha önceki seanslarda sorulmadıysa da gündeme
gelen bir husus “IMF’den ne kadar kaynak kullanıldı?” diye. Tabii, ısrarlı bir
şekilde benim cevap vermem istendi, öyle bir usul yok ama ben buradan vereyim.
ALİM IŞIK (Kütahya) – O zaman sormuş olalım Sayın Bakan. IMF’den
ne kadar kaynak kullanıldı? Bunun ne kadarı AKP döneminde, ne kadarı diğer
dönemlerde kullanıldı?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum.
Şimdi, ben, Hazine Müsteşarlığının kamu borç bülteninden
-kasım ayı, sayfa 11- okuyorum bu
rakamları: Şimdi, 2003 yılı başı itibarıyla -bunlar dolar bazında- IMF borç
stoku 24 milyar 92 milyon dolar, o sene kullanılan miktar 1 milyar 770 milyon.
Şimdi, şöyle söyleyeyim: 2003 ile 2013 artık bu ay itibarıyla diyelim, toplam
bu dönemde IMF’den kullanılan kaynak miktarı 13,3 milyar dolar fakat bu dönemde
IMF’ye ödenen miktar 43 milyar 473 milyon dolar. Aradaki fark -burada net kullanım,
yani daha önceki dönemlerde- bu dönemde net kullanım eksi 30 milyar 174 milyon.
Yani bu dönemde net olarak 30 milyar 174 milyon dolar IMF’ye ödenmiş.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Kurnazlık yapma Sayın Bakan!
Kurnazlık yapıyorsun!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Arkadaşlar, bakın, Hazine
Müsteşarlığının sayfasından bahsediyorum, kurnazlık yapmıyorum. Lütfen… Nezaket
yani!
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Kurnazlık yapıyorsun, kurnazlık
yapıyorsun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Ben nezaket gösterip
sorularınıza cevap veriyorum. Size hiç yakıştıramadım şahsen.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Orada öyle sorulmadı.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Kurnazlık, sizin aklınıza gelir ancak.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Şimdi, değerli arkadaşlar,
özetle, tabii ki AK PARTİ hükûmetleri döneminde de IMF’den kaynak kullanımı söz
konusudur, rakamı söyledim ama önceki dönemden kalıp da net olarak ödenen
burada yaklaşık rakamlar itibarıyla söylüyorum, 30 milyar dolar civarında.
Dolayısıyla, Türkiye şununla gurur duymalıdır: Artık hakikaten programı ve yani
varsa sorunlarını çözme yöntemleri, başkaları tarafından dikte edilmiyor. Ben
çok kısa bir süre de olsa IMF programının olduğu bir dönemde bakanlık yaptım.
Onlarla hatta sonradan imzalanmayan bir programın müzakeresine de katıldım.
Türkiye’nin böyle bir badireyi atlatmış olması, bundan kurtulmuş olması bence
Türkiye için çok önemli bir kazanımdır. Yani Türkiye’nin bu noktada geldiği
-bence- aşama önemlidir, olaya bu çerçevede bakmakta fayda var.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Bakanım, Sayın Bakanım…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Son bir husus da Sayıştay
konusunda… Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayıştayın harcama denetimi yapması için
biz dediğim gibi bütün muhasebe kayıtlarını verdik, ilgili belgeleri de hazır
tuttuk. Sayıştay harcama denetimini yapmıştır. Harcama denetimi sonucunda bir
kamu zararı söz konusuysa onun raporu, zaten takdir edersiniz ki Türkiye Büyük
Millet Meclisi bir mahkeme olmadığı için, ilgili daireye gidecektir. Sayıştayda
biliyorsunuz savcılar istihdam edilmektedir ve ilgili daire, varsa kamu zararı
bunun tazminini sağlayacaktır. Bizim çıkardığımız, hep birlikte çıkardığımız
kanun da bunu öngörüyor zaten. Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisini mahkeme
yerine koymuyor fakat sisteme ilişkin genel… Tabii ki bütün bu raporların
uygunluğuna ilişkin raporlar gelmesi lazım. Burada gelmeyen rapor idareler
bazında… Bakın, şunu da söyleyeyim: Mesela üniversiteler özel bütçeli olduğu
için yani mizan çıkartabildikleri için, efendim, mesela Karayolları, kendi
mülkleri, kendi borçlanmaları vesaire yapabildikleri için mesela onlarla ilgili
bu mali rapor, idare bazında mali raporlar gitmiştir, onaylanmıştır. Genel
bütçeli yani diyelim ki Maliye Bakanlığı veya Adalet Bakanlığı, burada sorun
şu: Varlıklar, borçlanmalar, gelirler, giderler her şeyin dengede olması lazım
mizanın tutarlı olması için. Bunu idareler bazında biz anlamlı bir şekilde
üretemiyoruz şu an itibarıyla. Sayın Hamzaçebi bu konulara çok vâkıftır eminim,
“Hazine birliği” ilkesini benden muhtemelen daha iyi biliyorlardır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Estağfurullah!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Hayır, hayır yani bu kadar
açık ve net konuşuyorum. Siz de biliyorsunuz ki kamu idareleri kendileri
borçlanmaz, mülk edinmezler. Böyle bir durumda bu mizanların da anlamlı
olmayacağını siz de biliyorsunuz ama bakın, ben yine söylüyorum: Eğer bu
çalışma sonucunda “İlle de kamu mizan üretecek.” denilirse biz oturacağız,
kamunun sistemini Sayıştayın bu talebine göre değiştireceğiz; yok, eğer
dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, ben harcama denetimini yapayım, diğer
uygunluk denetimlerini yapayım ama idareler bazında “Hazine birliği ilkesi
nedeniyle mizan üretilemez, bu nedenle yapılmasın.” diye bir karar çıkarsa da
ona da saygı gösteririz. Yani işin özü bu. Harcama denetimi yapılmıştır.
Bu raporlar hangi çerçevede buraya gelir? Tabii ki -siz de
biliyorsunuz- kanunla belirlenen bir husustur.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Evet.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – O raporlar kapsamlı mı
gelecek, dar mı gelecek, hangi çerçevede gelecek, tabii ki yüce Meclisin
takdirinde olan bir konudur, Sayıştayla ilişkili bir konudur. Bu konuda, bizim
Maliye Bakanlığı olarak hiçbir şekilde müdahalemiz olmamıştır, olmayacaktır.
Ben denetimden yanayım, geniş kapsamlı denetimden yanayım. Bu konuda en ufak
bir tereddüt olmasın.
BAŞKAN – Süremiz doldu Sayın Bakan, teşekkür ederiz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, efendim,
tutanaklara geçmesi için bir şeyi ilave etmek istiyorum.
Sayın Maliye Bakanına çok teşekkür ediyorum açıklamaları için.
Sayıştayın harcama denetimine ilişkin raporlar Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelmemiştir. Asıl tartıştığımız konu budur. Diğer konu, yani genel bütçeye
dâhil dairelerin her biri için mali tablo çıkarılması, mizan çıkarılması,
bilanço çıkarılması 6085 sayılı Yasa görüşmeleri sırasında Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmüştür.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Haftalardır aynı şeyleri konuşuyoruz
ya! Yeter ya! Aynı kelimeler, aynı cümleler.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bizim tarafımızdan gündeme
getirilmiştir. Bunu genel bütçeye dâhil kurumlar için sadece Maliye Bakanlığı
mı çıkaracaktır, her bir kurum mu çıkaracaktır? İktidar partisi ve Sayıştay
temsilcileri bunu her bir kurumun çıkaracağını söylemiştir.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sayın Başkan, kaç günden beri aynı
kelimeler, aynı cümleler.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bakın, bizim o zaman yaptığımız
uyarı bugün burada sonucunu göstermiş oluyor. Maalesef, devlet sistemini,
devlet teşkilatını, devlet muhasebe sistemini bilmeyen bir anlayış, mali
tabloların nasıl üretileceğini de bilmediği için Sayıştayla Maliye Bakanlığı arasında
mali tablo problemi olmuştur ama ana problem, tartıştığımız konu, devletin
harcamalarının denetimi sonucunda düzenlenen raporların Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelmeyişidir. Bunun hiçbir mazereti yoktur.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, bir cümleyle de ben açıklık
getirilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN – Hangi konuya?
FARUK BAL (Konya) – O da şu: Türkiye'nin IMF’le yapmış olduğu
stand-by anlaşmasıyla almış olduğu para ile ödemiş olduğu paralara yeni bir konu
daha ilave edildi Sayın Bakanın ifadesiyle. O da 43 milyar dolarlık AKP
döneminde bir ödeme yapıldığına ilişkin. Meclis konuşmalarında polemik konusu
ve çatışma konusu olan bir durumda ikinci bir rakam daha Sayın Bakanın
ifadesiyle ortaya çıkmış oluyor.
Eğer izin verirseniz, 57’nci Hükûmet döneminde kaç para
alınmıştır? Bunun ne kadarı o dönemde kullanılmıştır? AKP döneminde niçin 2005
yılında bir –IMF- stand-by anlaşmasına ihtiyaç duyulmuştur ve ne kadar
alınmıştır? Bunlar bilinirse Meclisteki karşılıklı tartışmalar da ortadan
kalkar.
BAŞKAN – Sayın Bal, soru-cevap bölümlerimizde bu soruları
sorabilirsiniz.
Şimdi, madde üzerinde bir önere vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
"Denge
Madde 3 - (1) 1 inci maddenin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde
belirtilen ödenekler toplamı ile 2 nci maddenin (1) numaralı fıkrasının (a)
bendinde yer alan tahmini gelirler toplamı arasındaki fark, net borçlanma ile
karşılanır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın bütçe görüşmelerini düzenleyen
162’nci maddesinin “…değişiklik önergeleri üzerinde ayrıca görüşme
yapılmaksızın okunur ve oylanır” hükmü gereğince önergenin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
"2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendiyle Maliye Bakanına verilen;
"Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli
idarelerin bütçelerinin "Personel Giderleri" ile "Sosyal
Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" tertiplerinde yer alan
ödenekleri, Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini Karşılama
ödeneği" ile gerektiğinde "Yedek ödenek" tertibine; diğer
ekonomik kodlara ilişkin tertiplerde yer alan ödenekleri ise 5018 sayılı
Kanun’un 21’inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi
olmaksızın Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine
aktarma yetkisi, 5018 sayılı Kanun’un 21’inci maddesindeki kamu idareleri
bütçeleri arasında ödenek aktarımının kanunla olacağı ile personel giderleri
tertiplerinden diğer tertiplere aktarma yapılamayacağına ilişkin kurallarına
açıkça aykırıdır.
Yine, aynı şekilde, Maliye Bakanına 6’ncı maddenin birinci
fıkrasının (b) bendiyle, "Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinden,
hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin isteği üzerine bütçesinden yıl içinde
hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine" üstelik "fonksiyonel
sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın" ödenek aktarma yetkisi verilmesi;
5018 sayılı Kanun’un 21’inci maddesindeki kamu idareleri bütçeleri arasında
ödenek aktarımının kanunla olacağı kuralına aykırıdır. Kurumlar arası ödenek
aktarımının "fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın"
verilmesi ve böylece örneğin (X) idaresinin bütçesindeki bir yatırım harcamasının,
(Y) idaresinin bütçesine tüketim harcaması olarak aktarılabilmesi ise bütçede
değişiklik yapılması anlamına gelir ki Anayasa’nın 163’üncü maddesindeki
"Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapmak
yetkisi verilemez." kuralı karşısında, Bakanlar Kuruluna verilmeyen
bütçede değişiklik yapma yetkisinin Maliye Bakanına verilmesi Anayasa’nın
163’üncü maddesine aykırıdır.
6’ncı maddenin ikinci fıkrasıyla, kamu idarelerinin kendi
bütçeleri içinde yapacakları ödenek aktarımının yüzde 20'yi aşması hâlinde,
yüzde 20'yi aşan ödenek aktarımlarını yapma yetkisinin Maliye Bakanına
verilmesi, 5018 sayılı Kanun’un 21’inci maddesinde, kamu idare bütçeleri içinde
yapılacak ödenek aktarımlarının kamu idareleri tarafından yapılacağı kuralı
karşısında, 21’inci maddesine ve ayrıca Maliye Bakanının aktarma yetkisinin
Maliye Bakanlığı bütçesinin "yedek ödenek" tertibiyle sınırlı
olduğuna ilişkin 23’üncü maddesine aykırıdır.
6’ncı maddenin sekizinci fıkrasındaki, "Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri ödenek aktarma
suretiyle yapılır." şeklindeki düzenleme 5018 sayılı Kanun’un 21’inci
maddesinin birinci fıkrasındaki, "Merkezî yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları kanunla yapılır."
kuralına aykırıdır.
6’ncı. maddenin dokuzuncu fıkrasının (a), (b), (c), (ç), (d), (e)
ve (f) bentlerinde, Maliye Bakanına kamu idaresi bütçelerinde yer alan
ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçelerine devren ödenek
kaydetme yetkisi verilmesi, 5018 sayılı Kanun’un "Ödeneklerin
kullanılması" başlıklı 20’nci maddesinin birinci fıkrasının (f)
bendindeki, "Cari yılda kullanılmayan ödenekler yıl sonunda iptal
edilir." kuralına açıkça aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Özdemir, Sayın Havutça, Sayın Öner, Sayın
Demiröz, Sayın Serter, Sayın Güler, Sayın Akova, Sayın Dudu, Sayın Özcan, Sayın
Toptaş, Sayın Işık, Sayın Acar, Sayın Değirmendereli, Sayın Haberal, Sayın
Çıray, Sayın Kuşoğlu, Sayın Atıcı, Sayın Tayan, Sayın Öğüt.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı:
506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu
Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Bütçe Düzenine ve Uygulamasına İlişkin Hükümler
Bağlı cetveller
MADDE 4- (1) Bu Kanuna bağlı cetveller aşağıda gösterilmiştir:
a) 1 inci madde ile verilen ödeneklerin dağılımı (A).
b) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili
mevzuata göre tahsilin devam olunacak gelirler (B).
c) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine
dayanak teşkil eden temel hükümler (C).
ç) Bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar
(E).
d) 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer
alan idare ve kurumların nakit imkânları ile bu imkânlardan harcanması
öngörülen tutarlar (F).
e) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri
uyarınca verilecek gündelik ve tazminat tutarları (H).
f) Çeşitli kanun ve kanun hükmünde kararnamelere göre bütçe
kanununda gösterilmesi gereken parasal ve diğer sınırlar (İ).
g) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret
ödemelerinin tutarları (K).
ğ) 11/8/1982 tarihli ve 2698 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Okul
Pansiyonları Kanununun 3 üncü maddesi gereğince Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından yönetilen okul pansiyonlarının öğrencilerinden alınacak pansiyon
ücretleri (M).
h) 7/6/1939 tarihli ve 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti
Kanunu uyarınca milli müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak hayvanların alım
değerleri (O).
ı) 3634 sayılı Kanun uyarınca milli müdafaa mükellefiyeti yoluyla
alınacak motorlu taşıtların ortalama alım değerleri ile günlük kira bedelleri
(P).
i) 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde
yer alan kamu idarelerinin yıl içinde edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi,
hangi hizmette kullanılacağı ve kaynağı ile 5/1/1961 tarihli ve 237 sayılı
Taşıt Kanununa tabi kurumların yıl içinde satın alacakları taşıtların azami
satın alma bedelleri (T).
j) Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet aylıkları
(V).
BAŞKAN – 4’üncü madde üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan.
Buyurunuz Sayın Aydoğan. (BDP sıralarından alkışlar)
(Hatip tarafından hatip kürsüsüne fotoğraf asıldı)
BDP GRUBU ADINA NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün buradan, hâlen Mardin Cezaevinde tutuklu bulunan
Mardin Milletvekilimiz Sayın Gülser Yıldırım adına söz almış bulunuyorum. Kendisinin Meclise
gönderdiği, kaleme aldığı bir yazıyı sizlerle paylaşacağım. Bu vesileyle hem
kendisini buradan selamlamak istiyorum hem de sizleri selamlıyorum ve yine,
bugün Diyarbakır 5 ve 6 no.lu mahkemelerinin aldığı bir kararla, hukuk dışı bir
kararla aramızda olmayan Urfa Milletvekilimiz Sayın İbrahim Ayhan’ı, Van
Milletvekilimiz Sayın Kemal Aktaş’ı, Şırnak milletvekillerimiz Sayın Faysal
Sarıyıldız’ı ve Sayın Selma Irmak’ı da selamlamak istiyorum. Ve elbette ki
atlamayacağım -Amed’de- Diyarbakır’da 85 bin kişinin oyunu alarak seçilen
sevgili arkadaşımız, değerli yoldaşımız, ağabeyimiz Sayın Hatip Dicle’yi de
buradan grubumuz adına selamlamak istiyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
“Ben, BDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım. Öncelikle sizleri
saygıyla selamlıyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Sizler gibi halkın iradesiyle seçilmiş bir milletvekili olarak şu
an sizlerle aynı mekân ve atmosferde bu duygu ve düşüncelerimi yüz yüze
paylaşmam gerekirken, maalesef diğer tutuklu vekil arkadaşlar gibi sizlere
duvarların ardından ulaşmaya çalışıyorum. Bu satırları kaleme alırken 2014
yılına dair, daha demokratik bir Türkiye umuduma dair dilek ve temennilerimle
başlamak isterdim. Ancak bu mektubu kaleme aldığım ilk günlerde Gever’de
yaşanan provokasyonda Reşit İşbilir, Veysel İşbilir ve Bemal Tokçu’nun polis
kurşunlarıyla katledilmesi umutlarımı bir kez daha ertelememe sebep oldu. Bu
ülke tarihinin en büyük utançlarından biri olan Roboski katliamının yıl
dönümünde, daha bu katliamın failleri bulunmamış ve yargılanmamışken başka bir
katliamın yaşanması, dile getirmek istediğim onlarca konuyu yeniden ertelememe
sebep olmuştur.
Bugün yargı adı altında bizlere reva görülen rehin tutma
politikası geçmişten günümüze nasıl ki halkımızın ve insanlığın vicdanında mahkûm
olmuşsa bugün de yarın da mahkûm olmaya devam edecektir. Adalet ve yargı adı
altında partimizin seçilmiş milletvekilleri, belediye başkanları, belediye
meclis üyeleri, parti yöneticilerinin rehin alınması tarihten gelen
antidemokratik bir zihniyetin devamıdır.
Sayın milletvekilleri, acaba dünyada demokrasiyle yönetildiğini
iddia eden hangi ülkede bu denli seçilmiş milletvekili, siyasetçi, gazeteci,
avukat, çocuk, anne, kadın ve genç cezaevlerine doldurulmuştur? Yine, hangi
ülkede toplumun en doğal ve en demokratik hakkı olan toplantı ve gösteri
yürüyüşlerine bu kadar zalimane bir yönelim olmuştur? Yargının korumasına
alınan güvenlik güçleri birçok toplumsal gösteride bilerek ya da hedef alarak
gencecik insanlar katletme yoluyla halklara gözdağı vermektedir. Gever’de
katledilen 3 Kürt genci bu yönelimin ve sindirme politikasının bir devamıdır.
Daha önceki tüm olaylarda olduğu gibi, yine polisler ve yine halkın yitip giden
evlatları; yani bu halkın onurlu evlatları, bütün bu yaşanan acılara karşı
sessiz sedasız uyuklayan bir adalet sistemi!
Bu halkın bir vekili olarak halklara yaşatılan bütün bu haksız ve
hukuksuz uygulamaları, acıları derinden hissediyor ve paylaşıyorum. Yine,
halklara bu acıları yaşatan ve böylesi insanlık dışı uygulamaları reva gören
zihniyet ve onun devamcılarının tarihin karanlık sayfalarında yok olacağına
dair olan inancımı her zaman koruyorum.
Katledilen, yaralanan, cezaevlerine atılan çocuklarımızı,
gençlerimizi, topluma iktidar eli ve zihniyetiyle yaşatılan acıları, katledilen
kadınları ve her gün yüreği milyon kere parçalanan anaların durumunu dile
getirmeye bu satırlar asla yetmeyecektir. Bunların başında, hâlen faillerinin
bulunup yargı önüne çıkarılmadığı, faili malum Roboski katliamı geliyor. Yine,
Gezi Parkı direnişinde katledilen gençlerimiz geliyor.
Sayın vekiller ve beni duyan tüm vicdan sahibi insanlar, tarih
bize bir kez daha gösterdi ki bir halk inkâr, imha ve asimilasyonlarla yok
edilemez. Bir halkın en meşru hakkı, kendi rengi ve hakikatiyle yaşama
hakkıdır. Kendi kimliği ve ana diliyle özgürce yaşaması ve insan olmaktan
kaynaklı tüm hakları, sadece insan kimliği taşıyor olmasındandır. Aynı oranda
tüm inanç grupları da bu haktan yararlanmalıdır.
Maalesef, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri egemen bütün
siyasal iktidarlar ve anlayışlar tek millet, tek devlet, tek bayrak ve tek dil
mantığı üzerinden yürütülmüştür. Doksan yıllık tarihe baktığımızda, yaşanan
bütün katliamların, sürgünlerin, soykırımların, asimilasyon ve göç
politikalarının kökeninde bu şoven, eril ve tekçi zihniyet yatar. Tarihten
dersler çıkarmak yerine, bu zihniyet hâlen kendini yeniden üretmek ve devam
ettirmek istemektedir. 21’inci yüzyılda olup kendi yanlışında bu denli ısrar
etmek, durumu daha vahim hâle getirmektedir. Son otuz yıllık savaşın yarattığı
çatışma ortamında işlenen büyük insanlık suçları, muhaliflere ve Kürtlere
uygulanan şiddet, bu ülkede halkların haklı ve meşru taleplerini geriletmemiş,
tam tersine, gittikçe büyüyen bir özgürlük ve eşitlik talebini yükseltmiştir.
Bu gerçeklik bütün dünya halklarının tarihinde de geçerli bir durumdur. Bütün
yaşanmışlıklar toplamında, günümüze kadar Kürt özgürlük hareketinin ve Sayın
Abdullah Öcalan’ın pek çok kez diyalog ve demokratik çözüm girişimleri olmuştur
ama bütün bu çabalar bir sonuca ulaştırılamamış ve aynı acılar yaşanmaya devam etmiştir.
Yine, tüm Türkiye’nin ve dünyanın görüp tanık olduğu 2013 Nevroz’unda yine
çözüm süreci ve iradesi halklara sunulmuştur. Bu tarihî çatışmasızlık fırsatı,
beraberinde Hükûmetin ve Türkiye halkının temsilcileri olarak bizlere tarihî
bir sorumluluk yüklemiştir.
Yine bu çözüm süreciyle birlikte, AKP Hükûmeti tarafından
dillendirilen demokratikleşme paketleri söylemi, bu halklarda bir beklenti ve
umut yaratmıştır. Ancak, bu umudu ve beklentiyi karşılayacak, çözüm sürecini
bir üst aşamaya taşıyacak, tıkanmayı önleyecek bir adım ve irade henüz ortaya
konulmamıştır. Bunun en bariz örneği, Rojava’da yürütülen politika ve din adı
altında örgütlenen çetelere sunulan sınırsız imkân ve destekte kendini
göstermektedir.
Tüm bu politikalarla mı binlerce yıllık tarihî geçmişi olan ve
beraber yaşamış halklar olarak, birlikteliğimizi geleceğe taşıyacağız?
Köle-efendi ilişkisinde ne dostluk ne de kardeşlik gelişmez ama temelinde
özgürlük, eşitlik ve demokrasi ilkesi olan her birliktelik beraberinde en güçlü
sevgi ve saygıyı geliştirir. Oysa, şu an yapılanlar söz konusu bu duygu ve
düşünceden yoksun politikalardır. Dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde halklar
arasında sınırlar kaldırılırken, farklılık temelinde bir arada yaşama kültürü
gelişirken Kürdistan halkının 4 parçaya bölünmüş yüreği, bu yürek üzerinde
döşenmiş mayın tarlaları ve çekilen dikenli teller yetmiyormuş gibi, bir de
yeni duvarlar örülmeye çalışılmaktadır. Nusaybin’de, Rojava’da, Ceylânpınar’da,
bugün de Roboski’de halkın yaralarının üzerine teller ve duvarlar örülüyor.
Roboski katliamının yıl dönümünde bunların yaşanması manidardır. Düşünüyorum
da, halkımız duvarların arasında, üstü açık cezaevlerinde rehin alınmaya,
teslim alınmaya çalışılırken, bizlerin kapalı cezaevlerinde tutulması arasında
nasıl bir fark olabilir ki? Halkın iradesi cezaevlerine kapatılırken varlığı ve
birliği de duvarlarla tutsak edilmeye çalışılıyor.
Ben tutuklu bir vekil olarak şunu söylüyorum: Bu halka ve
tercihlerine saygı duymayan bir anlayışın bizlere de saygı duymasını beklemiyorum.
Haktan, adaletten, vicdandan kopmuş bir yargının bağımsızlığı değil, öncelikle
etiği tartışılmalıdır. AKP iktidarına ucu dokunan ya da dokunma ihtimali olan
konularda anında kişiye özel yasalar çıkarılırken, yargının bağımsızlığını ve
nereye bağımlı olduğunu neye göre değerlendireceğiz? Böylesi bir yargı sistemi
hangi kriterler üzerinden işletilmektedir? Anayasa Mahkemesinin verdiği
kararları bile hiçe sayan bir yargı bağımsızlığını hangi demokratik kavramla
açıklayabilirsiniz? Bu durum, hukuk sistemini kuranların kendi kurdukları
hukuksal sistemi yok saymalarıdır.
Sayın vekiller, bu acıların bir daha yaşanmaması, anaların
yüreğinin bir daha kanamaması için, hepimiz cesur ve kararlı bir biçimde
elimizi taşın altına koyup temelleri yanlış atılmış olan ve güncelliğini gün
geçtikçe yitiren Türkiye'nin demokratikleşme hamleleri için mücadele etmeliyiz.
Bu koşullarda, her ne kadar tutuklu olsam bile, her şeyden önce bir kadın ve
bir anne olarak duvarların sınırlayıcılığını aşan bir düzeyde üzerime düşen her
türlü sorumluluğa hazırım.
Bir kez daha hepinizi saygıyla selamlıyor, çalışmalarınızda
başarılar diliyorum.
Gülser
Yıldırım
BDP
Mardin Milletvekili
Mardin
Cezaevi” (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydoğan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkanım, bir şeyi dile getirmek
istiyorum. Şimdi, kürsüye bir resim asıldı. Kürsüye herhangi bir şey
asılmasının doğru olup olmadığını, öncelikle, herkesin değerlendirmesi lazım.
Ayrıca, burası grev yeri değil, Meclisin içerisi. Bunların, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, doğru olmadığının kayıtlara geçmesini istiyorum. Kaldırılmasını
istiyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Meclis Başkanı değil Sayın Başkan!
PERVİN BULDAN (Iğdır) – O sizin görüşünüz Başkan!
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaçoğlu. Ben gereken uyarmada
bulundum efendim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kalaycı.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Hazreti Mevlânâ, ölümü vuslat yani sevgiliye, Yüce Yaradan’a
kavuşma anı, vefat gününü ise Şeb-i Arus yani düğün gecesi olarak
tanımlamıştır. Hazreti Mevlânâ Şeb-i Arus’a 17 Aralıkta Konya’da ulaşmıştır.
Konya’da Hazreti Mevlânâ’nın ölüm gününün hatırası olarak her yıl vuslat yıl
dönümü anma etkinliği ve Şeb-i Arus merasimi düzenlenmektedir. Bugün de
Konya’da Şeb-i Arus merasimi yapılmaktadır. Ancak, son yıllarda, farklı
yerlerde ve farklı tarihlerde “Şeb-i Arus” diye adlandırılan birçok alternatif
etkinlikler yapılmaktadır. Bunlardan İstanbul’da 13 Aralıkta 2’ncisi yapılan
etkinlik, Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla düzenlenmekte ve İstanbul
Büyükşehir Belediyesi sponsorlar arasında yer almaktadır.
Mevlânâ’yı anmak ve anlamak için her zaman ve her yerde program
yapılmalıdır ancak Konya dışında alternatif Şeb-i Arus programları, vuslat
törenleri düzenlenemez. Hazreti Mevlânâ’ya ve Mevlânâ diyarı Konya’ya saygı
gösterilmelidir. Geçen hafta sonu İstanbul’da yapılan etkinliğe katılarak özel
destek veren Sayın Başbakan, bugün Konya’ya acaba hangi yüzle gelmiştir? Sayın
Başbakanın ve AKP zihniyetinin amacı nedir? Vuslat törenlerini, Şeb-i Arus
merasimini İstanbul’a taşımak mıdır? Buna asla müsaade etmeyiz. Sayın Başbakan,
Kültür ve Turizm Bakanı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve AKP zihniyeti
şunu iyi bilsin ki, biz Konyalılar Şeb-i Arus’u size yedirtmeyiz. Şeb-i Arus
programı, UNESCO Kültür Mirası Anlaşması’nda olduğu şekilde, devlet eliyle
sadece Konya’da yapılmalıdır. Yedi yüz kırk yıldır Şeb-i Arus’un adresi
Konya’dır. Yıllarca icra edilen vuslat yıl dönümü etkinlikleri Konya’da
yapılmaktadır; tüm dünya bunu biliyor, AKP zihniyeti de böyle bilmelidir.
Konyalılar Sayın Başbakana ve AKP zihniyetine bunu elbette öğretecektir.
Ayrıca, Şeb-i Arus merasimi maalesef siyasi gösterilere de sahne
olabilmektedir. Şeb-i Arus siyasi ya da ticari gayeyle anılacak bir gün
değildir.
Yine, manevi âleme yolculuğu anlatan sema da bugün düğün ve
derneklerde hatta alkollü yerlerde bile çıkar amacıyla sergilenir hâle gelmiş,
âdeta eğlence hâline dönüştürülmüştür. Şeb-i Arus ve semanın aslına uygun
yapılmaması, siyasi ve ticari bir kazanç kapısı olarak görülmesi, her şeyden
önce Hazreti Mevlânâ’nın ruhunu incitmektedir. AKP Hükûmeti bu konuda yapılan
uyarılara duyarsız kalmamalı, gerekli önlemleri almalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle, büyük Türk ve İslam düşünürü Mevlânâ
Celâleddin Rûmi’yi minnet, şükran ve rahmetle anıyorum. Onun insan, tabiat ve
Allah sevgisinin ve yüksek fikirlerinin insanlığı ilelebet aydınlatmasını
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti şaşırmış vaziyettedir; ne
dediğini, ne yaptığını bilmez bir durumdadır. Sayın Başbakan ve Millî Eğitim
Bakanı 2014 yılında 10 bini şubatta olmak üzere 50 bin öğretmen atanacağını
açıklamıştır. Hâlbuki, AKP Hükûmeti tarafından hazırlanan 2014 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı’nın şu an görüştüğümüz 4’üncü maddesinde 4 bini öğretim üyesi,
36 bini de diğer tüm memurlara ait olmak üzere en fazla 40 bin memur atanması
öngörülmektedir. Şimdi, Sayın Başbakanın sözüne mi inanacağız yoksa bütçe
kanununa mı inanacağız? Sayın Başbakanın
dediği mi olacak, bu kanunun dediği mi olacak? Sayın Başbakan ve
bakanların sözleri başka, hazırladıkları bütçe tasarısı başka şey diyor.
AKP Hükûmeti 2014 yılında memur alımlarını 2013 yılı atamalarının
yarısı kadar yapmayı planlamaktadır. Görüşmekte olduğumuz bu maddeye bağlı (İ)
cetveline göre, kamu idarelerine bir önceki yılda çeşitli nedenlerle ayrılan
personelin yüzde 50’si oranında açıktan atama imkânı kaldırılmış ve atama
sayısı sınırı 2014 yılı için sadece 40 bin olarak öngörülmüştür. 40 binle sınırlanan toplam atama sayısının da 4 bini
öğretim üyesi, 36 bini diğer memurlarla ilgilidir. Sayın Başbakan ve Millî
Eğitim Bakanı ise 50 bin öğretmen atanacağını söylüyor. Ne olacak şimdi? Böyle
hesapsız ve kitapsız bir hükûmeti bugüne kadar hiç gördünüz mü? Böyle kendi
kendiyle çelişen ve böyle kendiyle tutarsız açıklama yapan bir hükûmetle hiç
karşılaştınız mı? Anayasa’mızın 162’nci maddesine göre, bütçe kanunu tasarılarının
Genel Kurulda görüşülmesi esnasında gider artırıcı ve gelirleri azaltıcı önerge
verilememektedir. Sayın Maliye Bakanına soruyorum: “Sayın Başbakan emrettikten
sonra Anayasa ve kanunlar vız gelir, çiğner, geçeriz.” mi diyorsunuz, yoksa
“Biz her şeyi kılıfına uydurmayı iyi biliriz.” mi diyeceksiniz? Ya da yıl
içinde ek bütçe mi yapacaksınız? Bu atamaları nasıl yapacaksınız? Eğer sayı
artacaksa, Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz ihtiyaç kadar öğretmen
atanması teklifini niye reddettiniz?
Evet, kim ne derse desin şu anda ciddi bir öğretmen açığı vardır.
Millî Eğitim Bakanı da 127 bin öğretmen açığı olduğunu açıklamıştır. Buna
karşın atama bekleyen 300 binin üzerinde öğretmen adayı bulunmaktadır.
Dolayısıyla, hem şubat ayında hem ağustos ayında, ihtiyaç kadar her branştan
öğretmen atamaları mutlaka yapılmalıdır, ama Maliye Bakanı “Diğer birimlere hiç
memur almasanız bile en fazla 36 bin öğretmen alınabilir, fazladan öğretmen
alınırsa vergileri artırırım.” diyor. Sayı 50 bine çıktığına göre vergi zamlarına
hazır olun.
Sayın Maliye Bakanı, siz başka şey bilmez misiniz? Artırdığınız
vergiler yetmedi mi? Bu vatandaşa ağır vergiler yüklemeyi, yaptığınız vergi
zulmünü daha nereye kadar sürdüreceksiniz? Siz Türk milletinin canına okumakla
mı görevlisiniz?
AKP Hükûmetinin eğitim anlayışı, eğitime bakışı çok sakat.
Öğretmenleri az çalışıp fazla maaş almakla suçlayan, hakir gören bir
zihniyetten bu ülkeye hayır gelir mi? Eğer ülkemizi yeniden ayağa kaldırmak,
sözü dinlenen ve kudretli bir konuma getirmek istiyorsak, mutlaka eğitim ve
öğretimin sorunlarını ve öğretmenlerimizin sıkıntılarını bitirmek durumundayız.
Öğretmen sayısından tasarruf olmaz, bunun çok daha ağır faturası çıkar.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmetinin bakanları atama sözü
verip, sözlerinin üzerine de yatmaktadır. Ziraat mühendisleri, gıda
mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, veteriner hekimler ve teknikerler,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanının 5.567 adet atama yapılacağı sözünün yerine
getirilmesini beklemektedir.
Sayın Tarım Bakanı, dün, burada -2014 yılı için 6 bin sözleşmeli
pozisyon talebinde bulunuldu- “Bütçe imkânları çerçevesinde, Maliye
Bakanlığının vereceği kadro çerçevesinde de biz 2014 yılı içinde bu
alımlarımızı sürdüreceğiz.” dedi.
Sayın Maliye Bakanı, bu talebi karşılayacak mısınız? Yoksa “Bak,
vergileri artırırız.” mı diyeceksiniz. İhtiyaç olan personel alımları için
vergileri artırmakla tehdit eden AKP Hükûmetinin kendisi ise israf içinde ve
saltanat sürmektedir. AKP Hükûmeti, vatandaşa talkını vermekte kendi salkımı
yutmaktadır. İsrafın en fazla görüldüğü alanlardan birisi kamuda taşıt
kullanımıdır. Kamudaki taşıt israfı başka ülkelere bakılınca daha net bir
şekilde görülmektedir. İngiltere’de 12 bin, Japonya’da 10 bin, Almanya’da 11
bin, Fransa’da 9 bin kamuya ait taşıt bulunmaktayken Türkiye’de bu rakam 90
binler düzeyindedir.
2013 yılında 7.492 taşıt alımı öngören AKP Hükûmeti, görüşmekte
olduğumuz 4’üncü maddeye bağlı T Cetveli’nde kamuya 2014 yılında tam 6.298 araç
alınmasını öngörmüştür. Bu sayıya kiralık araçlar dâhil değildir. Maliye
Bakanının Komisyonda verdiği bilgilere göre, 15 Ekim 2013 tarihi itibarıyla,
merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerince 12.151 araç hizmet alımı
suretiyle kullanılmaktadır. 2012 yılında taşıt alımları için 683 milyon lira,
taşıt kiralamaları için 617 milyon lira ve akaryakıt için 2,9 milyar lira
harcama yapılmıştır. Bu uygulamalar ve rakamlar kamu harcamalarında tasarruf ve
etkinlik iddialarını bertaraf etmektedir. O nedenle, öncelikle kamuda israf
ekonomisi bertaraf edilmelidir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kalaycı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Mevlüt
Dudu.
Buyurunuz Sayın Dudu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEVLÜT DUDU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi ve halkımızı saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, bugün Ankara Gölbaşı’nda meydana gelen helikopter
kazasında şehit olan subaylarımıza ve askerî personelimize Allah’tan rahmet,
ailelerine ve tüm halkımıza başsağlığı ve sabır diliyorum.
Ve yine, bir hukukçu olarak, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen
hâlâ cezaevinde tutulan milletvekillerine karşı yapılan haksız ve hukuk dışı
uygulamayı kınıyorum, bir an önce Parlamentodaki yerlerini almalarını
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmetinin on bir yıldır hazırladığı
ve uyguladığı bütçelerle, acaba, bazı kişilere ve yandaşlarına “Yürü ya kulum.”
denmiş midir, denmemiş midir? Bu bütçeler kimin yararına olmuştur? Halkın
yararına olmadığı kesin. Ama bütçelerin yarar getirdiği kesimler ve kişiler
acaba yırtık ayakkabıyla siyasete girenler olabilir mi, yandaşlar olabilir mi,
mesela, 4x4 ciplere binen yeni yetme zenginleriniz ve gemicik sahipleri
olabilir mi? İşte, bütün bunları bugün başlatılan soruşturma sonucunda
göreceğiz. Bu bütçeler kimlere yaramış, onu da göreceğiz, AKP’nin adaletini de
göreceğiz.
Değerli milletvekilleri, bir haftadan bu yana bütçe görüşmeleri
devam ediyor ve bu kürsüye gelen iktidar partisi milletvekilleri iktidarın,
Hükûmetin icraatlarını savunmaya, kendilerine övünecek hususlar üretmeye
çalışıyorlar. Şunu kabul etmek gerekir ki bu gerçekten zor bir iş sizin
açınızdan. Ben bu bir haftalık masalların bir kısmını şöyle özetleyebilirim:
“Geliştik.” diyorsunuz, “Büyüdük.” diyorsunuz, “Millî geliri artırdık.”
diyorsunuz. Evet, millî gelir anlaşılmaz bir şekilde artıyor ama halkımız da anlaşılır
bir şekilde yoksullaşıyor, zora düşüyor. TÜRK-İŞ’in araştırmasına göre Ekim
2013’te 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 3.470 lira. Peki, aylık olarak
Türkiye’de kaç ailenin eline bu para geçiyor? Dolayısıyla, Türkiye’de kaç aile
yoksulluk sınırının altında yaşamını sürdürmeye çalışıyor?
Bakın, TÜİK rakamlarına göre millî gelirin dağılımı: Yüzde 20’lik
dilimlere ayrılmış millî gelirin dağılımı açısından toplum kesimleri. İlk yüzde
20’nin aldığı pay millî gelirden 1 birimken, son yüzde 20’nin yani daha fazla
pay alan kesimin aldığı pay 8 birim, tam 8 katı ve bu başarınızı ve
istikrarınızı 2011’de de, 2012’de de sürdürmüşsünüz. Millî gelir dağılımındaki
adaletsizlik yönünden sizi gerçekten kutluyorum.
Bu Hükûmeti ve icraatlarını savunmak zor bir iş demiştim. Ben bu
konuda size biraz yardımcı olmak istiyorum. Bazı rakamlar vereceğim, yine TÜİK
rakamları, devletin resmî rakamları: 2002’den bu yana tüketicilerin banka borcu
6,6 milyardan 321,2 milyara çıkmış. Artış miktarı tam 49 kat. Bununla övünebilirsiniz
mesela. Tüketicilerin borcu 2003 yılında yıllık gelirinin yüzde 5,5’u iken 2012
yılında borç gelirin yüzde 50,7’sine çıkmış. Bu konuda da başarınız görünüyor.
Vatandaşın finansal borçları 23 kat artmış. Borçlu vatandaş sayısı, bankalara
borçlu vatandaş sayısı Aralık 2002’de 1 milyon 655 bin kişiyken Haziran 2013’te
13 milyon 879 bin kişiye çıkmış. Buradaki artış miktarı da 8 kat. Bununla da
övünebilirsiniz. Batık tüketici kredisi 2002’de 278 milyon, 2013’te 9,1 milyar
TL. Artış hızı, artış oranı 32 kat. Bu da bir övünç kaynağı olabilir sizin
açınızdan. Borcunu ödemeyen vatandaş sayısı Aralık 2002’de 847 bin kişi, Eylül
2013’te 2 milyon 835 bin kişi. Borcunu
ödeyemeyen vatandaş sayısı da 1 milyon 991 bin kişi artmış. Karşılıksız çek
tutarı 2002’de 2,2 milyar, 2012’de 16,2 milyar. AKP karşılıksız çek tutarını da
14,2 milyar TL artırmış, artış hızı 7 kat. Bu da bence bir övünç kaynağı
olabilir sizin açınızdan. Protesto edilen senetler 2002’de 499 bin adet,
2012’de 1 milyon 75 bin. Protesto edilen senet sayısında 575 bin adetlik bir
artış var. İcra dairelerindeki dosya sayısı 2002’de 8 milyon, 2012’de 21 milyon
6 bin. Burada da 12 milyon 740 bin adetlik bir artış var. İşte, on bir yıldır
halk bunlarla boğuşurken Hükûmet ve yandaşları ne durumda, bu halk bunu da
görüyor.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, Ekonomi Bakanı Zafer
Çağlayan da sizin için övünülecek bir şey bulmuş, diyor ki Sayın Bakan: “Çin’de
şu an işçilik ücretleri 450 dolar civarında, bizde ise 400 dolar civarında.”
Ekonomi Bakanı söylüyor bunu ve bununla gurur duyuyor. Sayın Bakan, ben sana ne
diyeyim! Eskiden “En ucuz iş gücü Çin’de.” denirdi ama sen artık Türkiye’nin bu
konuda Çin’i geçtiğini, Çin’in rekorunu kırdığını söylüyorsun ve bununla
övünüyorsun. Söyleyecek kelime bulmak gerçekten mümkün değil.
Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetleri on bir yıldır
kapitalizmin en vahşi şeklini uyguluyor. Nerede sizin gelir adaletiniz? İşçiler
tersanelerde, madenlerde, fabrikalarda ölüyor. Nerede sizin iş güvenliğiniz?
Nerede sizin Allah korkunuz? Yırtık ayakkabıyla siyasete girip en zengin
başbakanlardan biri olmayı becerebiliyorsunuz, sıra vatandaşa gelince
kulaklarınız sağır, gözleriniz kör, vicdanınız firar etmiş.
Değerli milletvekilleri, bugün sabah saatlerinde başlatılan
operasyon ve bunu izleyen soruşturma zannımca aynen Gezi Parkı olayları gibi bu
yıl içinde yaşadığımız çok önemli bir dönüm noktasıdır, kırılma noktasıdır.
Gezi Parkı’nda özgürlük, demokrasi talep eden o pırıl pırıl
gençler inançlarının peşinde koşuyorlardı; onlara söylemediğinizi bırakmadınız,
etmedik hakaret bırakmadınız, “çapulcu” dediniz, “terörist” dediniz. Bütün
bunlar yetmedi çıktınız bir de anne babalarına bir tavsiyede bulundunuz
“Çocuklarınıza sahip çıkın.” dediniz.
Tekrar söylüyorum: O çocuklar, o gençler, sadece ve sadece inançlarının
peşinde koşuyorlardı.
Peki, bugün sabah gözaltına alınan bakan çocukları, bürokratlar,
acaba neyin peşinde koşuyorlar?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Çocuklarına sahip çıkarlar,
çıkarlar!
MEVLÜT DUDU (Devamla) – Bunu, bunu size sormak istiyorum: Kul
hakkının peşinde koşuyor olabilirler mi mesela? (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, ben burada gerçekleri söylüyorum. Unutmadan söyleyeyim,
biraz önce verdiğim rakamlar da TÜİK’in rakamları demiştim. Nasıl Sayıştay
denetimini engelliyorsanız, bence size bir
tavsiye, TÜİK’i de biran önce kapatın, vatandaşın gerçekleri öğrenmesini
engellerseniz, bu sayede ve sizin masallarınıza daha kolay inanmalarını
sağlarsınız.
Yine, bugünkü operasyonla ilgili aynen Gezi Parkı çocuklarına
söylediğinizi size iade ediyorum. Lütfen, çocuklarınıza sahip çıkın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Dudu.
Şahsı adına, Bursa Milletvekili Mustafa Kemal Şerbetçioğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Şerbetçioğlu.
MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı’nın 4’üncü
maddesi üzerinde şahsım adına lehte konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2014 yılı bütçesi partimizin hazırladığı 12’nci bütçedir. Bütçemiz
2014 yılının seçim yılı olmasına rağmen seçim bütçesi olmaktan çok uzak;
eğitime, sağlığa, adalete, emniyete, ulaşıma ve toplumun her kesimini gözeten
sosyal harcamalara önemli payların ayrıldığı, insan merkezli hazırlanmış,
gerçekçi ve başarılı bir bütçedir. Başarılı bütçeler başarılı demokrasilerin
ürünüdür. Demokrasinin olmadığı yerde siyasi istikrardan, siyasi istikrarın
olmadığı yerde ekonomik istikrardan, ekonomik istikrarın olmadığı yerde kalkınma
ve refah toplumundan bahsedemezsiniz.
AK PARTİ 2002 Kasım ayından bugüne bu şuurla millet iradesini
ipotek altına alan tüm vesayet gruplarıyla mücadele etmiş ve “sessiz devrim”
olarak nitelenen demokratik reformları başarıyla hayata geçirmiştir.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) – Artık kimse yemiyor bunları, yemiyor!
MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Devamla) - En temel hak ve
hürriyetlerin kamusal alanlara hapsedildiği karanlık günlerden uzun tutukluluk
süreleri de dâhil olmak üzere Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının
sağlandığı aydınlık günlere “herkes için demokrasi, herkes için adalet”
düsturuyla ulaşılmıştır. Nasıl ki güneş ziya ve hararetinden faydalandırmada
muhataplarını ırklarına, dini inançlarına, mezheplerine ve yaşam tarzlarına
göre ayrıma tabi tutmuyorsa aynen onun gibi partimiz de toplumun tüm
katmanlarını özgürleştirmede, temel hak ve hürriyetlerini güvence altına
almakta aynı cömertliği göstermiştir. Milletimiz demokrasinin kıymetini AK
PARTİ iktidarının reformlarıyla yaşayarak öğrenmiştir. “İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın.” düsturuyla devletle millet barıştırılırken değişim ve dönüşüme ayak
uyduramayan veya direnen bir kısım vesayetçi anlayış mensupları maalesef
millete ve Meclise güvenmediklerinden bu süreci doğru okuyamamışlardır. Ne
zaman ki toplum tüm fertleriyle yeni Türkiye’nin, demokratik Türkiye’nin
olmazsa olmaz olduğunu kabul eder ve kazanımlarına sahip çıkma kararlılığını
gösterirse ancak o zaman atılan bu dev adımlar toplumsal barışın, birlikte
yaşamanın ve büyük Türkiye hedeflerinin lokomotif gücü olacaktır.
AK PARTİ, söyledikleriyle değil, yaptıklarıyla temel hak ve
hürriyetleri güvence altına alan, özgürlükleri önceleyip yasakları yasaklayan
bir parti olduğunu göstermiştir. Hatırlamak gerekirse, olağanüstü hâl
uygulamasının kaldırılması, devlet güvenlik mahkemelerinin kaldırılması, EMASYA
Protokolü’nün kaldırılması, Yüksek Askerî Şûra kararlarına karşı yargı yolunun
açılması, 1982 Anayasası’ndaki antidemokratik vesayetçi maddelerin
değiştirilmesi, Millî Güvenlik Kurulunun yapısının değiştirilmesi, başörtüsü
yasağının sona erdirilmesi, işkenceye
sıfır tolerans gösterilmesi politikası, 12 Eylül darbecilerine yargı yolunun
açılması, faili meçhul cinayetler döneminin sona erdirilmesi, mafya ve çetelerin
ülke gündeminden çıkarılması, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının
getirilmesi, bunların sadece cüzi bir kısmıdır.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat)- Vallahi çok duygulandım konuşmandan!
MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Devamla) - Dünyada 3 genel seçim, 2
yerel seçim, 2 halk oylamasını sürekli oylarını artırarak kazanan başka bir
parti yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu başarı tesadüfi değildir.
Akif’in deyişiyle, Allah'a dayanan, saye sarılan, hikmete ram olan inançlı ve
samimi bir Başbakan ve vefalı yol arkadaşlarının azim ve sebatının neticesidir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Görünen o ki önümüzdeki süreçte de başka bir rakip olmayacaktır.
Bir kısım muhalefetin, halkın demokrasi taleplerini herkes için demokrasi
bağlamında bir kez daha gözden geçirmekten ve öz eleştiri yapmaktan başka
çaresi yoktur. Ancak bu sayede toplumsal mutabakat ve iç barışın temin
edileceğini ve geleceğe hep beraber emin adımlarla yürüyebileceğimizi
düşünüyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şerbetçioğlu.
Manisa Milletvekili Hasan Ören.
Buyurunuz Sayın Ören. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gerçekten haklı olduğunuz bir konu var. Her muhalefetin konuştuğunda, çok
sıkıştığınızda söylediğiniz cümle, bu Parlamentoda görev yapan herkesin kabul
ettiği bir cümle. Ne diyorsunuz? “Millet bizi seçti. Milletten büyüğü yok.”
Bunun ötesine, bunun üstüne bir söz söylemek de mümkün değil. Seçilebilmek için
ne yaptık? Dosyalarımızı, gittik, partilerimize verdik, bağımsız aday olanlar
da Yüksek Seçim Kuruluna verdiler. Yüksek Seçim Kurulunun verdiği kararla Resmî
Gazete’de yayınlandı ve bizim halkın önüne çıkıp oy istemeyle ilgili yolumuz
açıldı. Buradaki bütün milletvekilleri bu yöntemle buraya geldiler.
Peki, bugün cezaevinde olan milletvekili arkadaşlarımızı… Sizi ve
bizi halk seçtiyse onları kim seçti? Onlar için bu yüce Meclisin, bu mabedin
yapacağı bir görev yok mu? Kendinizi hiç sorumlu tutmuyor musunuz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ne yapalım yani, yargıya müdahale mi
edelim?
HASAN ÖREN (Devamla) - Yarın, bugünler geçtikten sonra bunun
hesabını nasıl vereceksiniz? Yargı diyorsunuz değil mi? (CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Yargıya talimat mı verelim?
HASAN ÖREN (Devamla) - Peki, 2002 yılında Sayın Başbakanın önünü
açar iken bu kutsal, bu güzel Mecliste sizinle biz karar vermedik mi? Önünü
açıp, Anayasa’yı değiştirip bugün milletvekili bile olması mümkün olmayan
Tayyip Erdoğan’ı bu ülkeye Başbakan yapmadık mı? Ne zaman unuttunuz, nasıl
unuttunuz? Yalnız başınıza çıkarma imkânınız yoktu?
İSMAİL AYDIN (Bursa) - Ne teklif getirdiniz? Ne teklif getirdiniz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Teklifin ne, teklifin?
HASAN ÖREN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, teklifim, cezaevinde
bugün halk iradesiyle seçilmiş olan milletvekillerinin tümünün bu Meclise gelip
görev yapmasıdır. Bunu da yapabilecek olan bu Meclistir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Hangi partiden?
HASAN ÖREN (Devamla) - Partisi önemli değil. Sizden olunca iyi,
BDP’den olunca kötü, CHP’den olunca kötü mü? Böyle bir anlayış olabilir mi?
Bugün aslında burada daha vakur, daha ağırbaşlı bir Meclis
çalışmasının geçebileceğini düşünmüştüm çünkü gerçekten sizler için, hatta
bizler için de üzücü bir gün yani bakanlarımızın çocukları gözaltına alınmış.
Bir ailenin içerisinde en değer verdiğimiz varlıkların gözaltına alınması ne
muhalefeti ne iktidarı mutlu eder çünkü bizdeki aile kavramı farklıdır ama
muhalefet o vakur hâliyle sabahtan bu yana bunun üzerine hiç gitmiyor. En ağır
konuşmayı Mevlüt arkadaşım yaptı ama bakıyorum hiç etkilenmemişsiniz. Sanki
bugün Türkiye’de bir deprem olmamış, sanki sizin partinin bakanlarının
çocuklarının gözaltına alınmasıyla ilgili bir hicap yaşar durumda değilsiniz.
Kırk tane günde…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yargı…
HASAN ÖREN (Devamla) -
İşinize geldi mi yargı. Ergenekon’a geldi mi, KCK davalarına geldi mi,
savcıya emir vermeye geldi mi –Başbakan- “Bu memleketin savcıları, hâkimleri ne
iş yapıyor?” diyecekler ama işinize gelmediği zaman yargıya sığınacaksınız.
Yasama, yürütme, yargı hepsi yasamanın emrindedir.
İSMAİL AYDIN (Bursa) - Yargının kararını bekle, daha erken.
HASAN ÖREN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, çifte standart yok.
Kırk tane twit atmayı beceren sayın bakanlarımızın parmakları tuşlara mı
gitmiyor? Niye twit atmıyorlar bugün? Ne oluyor? (CHP sıralarından alkışlar) Penguen
dizilerini gösteren televizyonlar, şimdi Çocuklar Duymasın dizilerini
gösteriyorlar. Böylesine bir diktatörlük yarattınız bu ülkede.
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Hadi be!
HASAN ÖREN (Devamla) - Hiçbir televizyon bugün sizin
bakanlarınızın çocuklarının yaptığıyla ilgili suçlama karşısında sağır oldular,
dilsiz oldular, âmâ oldular, görmüyorlar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Üç ay sonra göreceğiz.
HASAN ÖREN (Devamla) - Ama iğneyi kendinize batırın, çuvaldızı
başkasına. Bakın, küçücük iğne ne kadar canınızı acıttı. Acıttı değil mi?
Acıtacaktır, yanlış yaptığınız süre içerisinde bunun hesabını vereceksiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) -
Görüşürüz.
HASAN ÖREN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben her zaman şunu
söylüyorum…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - AK PARTİ seçimi ekimde yapalım dedi, kabul
etmediniz.
HASAN ÖREN (Devamla) - Burada laf atmakla… Partin izin versin, gel
buradan konuş ama partinde öyle bir disiplin anlayışı var ki, kim ne konuşursa
ya disipline gidilir, atılır veya partiden ihraç edilir. Demokrasiyi uygulayan
bir parti değil ki. İçinize sinmemiş demokrasi. Demokrasiyi içine sindiremeyen
bir partide problem fazla olur.
İSMAİL AYDIN (Bursa) – Aynaya bak önce sen! Önce aynaya bak!
HASAN ÖREN (Devamla) – Ben bu konu üzerinde hepinize şunu tavsiye
ediyorum: Demokrasi hepimiz için geçerlidir, demokrasiyle ilgili bugün bu
ülkeye…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÖREN (Devamla) – …yaptıklarınızı yarın size yapacaklar. Hiç
bundan kuşkunuz ve kaygınız olmasın.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İki ay var,
iki ay sonra bakacağız.
HASAN ÖREN (Devamla) – Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL AYDIN (Bursa) - Sandık geliyor…
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ören.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı parti grubumuza
ve milletvekillerimize sataşmada bulunurken “Partinizde öyle bir disiplin var
ki konuşabilenler disipline verilir, partiden atılır, partin izin verirse gel
buradan konuş.” diye partimizi itham eden bir konuşmada bulunmuştur. İzin
verirseniz iki dakikada çıkmak istiyorum.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Tutanaklara geçti.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Elitaş, bunları sataşmayla
kaldıramazsınız, kaldıramazsınız, olmaz.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
13.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, Manisa Milletvekili Hasan Ören’in 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu kürsüde nasıl konuşulacağı belli.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın bakanlar gelsin onlar
cevaplasın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hasan Bey’in buradaki konuşması İç
Tüzük’ün kendisine verdiği yetki çerçevesinde oldu. Ben de o sataşmadan dolayı
İç Tüzük’ün 69’uncu maddesi çerçevesinde burada konuşuyorum.
Şunu ifade etmeye çalışıyorum: Bugün yapılan operasyonlarla ilgili
henüz gözaltı süreci devam ederken bu insanları, bu kişileri suçluymuş gibi
itham etmek söylemlerinizin tamamen tersine düşer.
OSMAN AYDIN (Aydın) – Gezi’deki gençlere de aynı işi yapmadınız mı
Sayın Elitaş? Niye rahatsız oluyorsunuz?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gezi’de destan yazdınız!
HASAN ÖREN (Manisa) – Niye rahatsız oluyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, “Yargı bitene kadar herkes
masumdur.” karinesini unutmamamız gerekir. [CHP, MHP ve BDP sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar(!)]
OSMAN AYDIN (Aydın) – O, çok şükür!
HASAN ÖREN (Manisa) – Anlaştık, anlaştık!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ergenekon tutuklamalarında da keşke
bunları söylemiş olsaydınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Balbay 10 Aralık tarihinde burada
bir konuşma yaptı.
HASAN ÖREN (Manisa) – Savcılara yol gösterdiniz, savcılara!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Kendi açısından da güzel bir konuşma
yaptı ama ben şunu beklerdim… Büyük bir kısmınız ayakta alkışladınız.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Günaydın, günaydın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 12 Eylül 2010 tarihindeki Anayasa
değişikliği sürecinde Sayın Balbay demeliydi ki: Bakın değerli milletvekilleri…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – O Ergenekon dalgalarında insanlar
patır patır tutuklanırken de aynı şeyi söyleseydiniz keşke.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …bakın Türkiye Büyük Millet Meclisinin
değerli, seçilmiş üyeleri, 12 Eylül Anayasa değişikliğiyle ilgili 26 maddelik
kısımda…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Televizyonlar canlı yayın
yapıyorlardı!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …ben de dâhil olmak üzere Cumhuriyet
Halk Partisiyle oluşturulan koalisyon bu Anayasa değişikliğiyle ilgili
olumsuzluk yönünde müthiş bir mücadele verdik. Olmasın diye gayret ettik.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – HSYK’yı anlat, HSYK’yı anlat!
HASAN ÖREN (Manisa) – İşine gelmedi değil mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama gördük ki, gördük ki…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – HSYK’yı anlat, HSYK’yı anlat!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “12 Eylül Anayasa değişikliğiyle
birlikte, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını veren Adalet ve Kalkınma
Partisinin bu konuyu savunan milletvekilleriyle birlikte …
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Beş sene içeride tuttunuz, neden söz
ediyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …yüzde 58 bunu destekleyen halkıma
teşekkürlerimi borç biliyorum.” demesini beklerdim.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – İçeride beş yıl yatırdınız, onun
borcunu ödeyin…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Ama Sayın Balbay, teşekkür etmedi.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Beş yıl fuzuli yatırdınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Siz de teşekkür etmediniz. (CHP sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Kim teşekkür edecek? Ayıp, ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Gelin, Anayasa’yı değiştirelim diyoruz.
60 maddeyle ilgili Anayasa Uzlaşma Komisyonunun yaptığı değerlendirmeyi gelin
değiştirelim diyorsunuz, önce “evet” diyorsunuz; sonra çark ediyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Vekiller niye içerideler?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)- Ya, böyle olacağını bilseydin “evet”
demezdin zaten.
HASAN ÖREN (Manisa) – 2002’de Anayasa değişikliği yaptınız, hangi
teşekkürü yaptınız Mustafa Bey!
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.
Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.56
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran
Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL
(Tokat), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
34’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
BAŞKAN – 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı:
506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu
Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi 4’üncü madde üzerindeki soru-cevap işlemini yapmaya
başlıyoruz.
Burada süre on dakikadır.
Sayın Kaleli… Yok.
Sayın Halaçoğlu…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Gümüşhane’deki altın madenleri için hangi firmalara
ruhsat verilmiştir? Bu firmaların ortaklıkları hangi uyruktandır? Kaç adet
ruhsat verilmiştir? Bu ruhsatların toplam alanı Gümüşhane’nin yüzölçümüne oranı
nedir? Halk bu alanlara girebilmekte midir? Dünya ortalamasında 1 ton topraktan
25 gram altın çıkarken Gümüşhane’de bu oran 125 gramdır. Bu firmalar kaç gram
üzerinden beyanname vermektedir? Çıkardıkları cevhere mukabil yüzde kaç vergi
vermektedirler?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaçoğlu.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Bakanlığınız bünyesinde çalışan bazı personele uzun
yıllardır görevde yükselme sınavı açılmadığı, dolayısıyla bu mağduriyetin nasıl
giderileceği konusundaki düşünceleriniz nedir?
İkincisi: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Bakanlığınızdan
talep ettiği 6 binden fazla mühendis ve tekniker kadrosunun serbest bırakılması
konusunda Bakanlığınız görüşü nedir?
Üçüncü sorum: Bilindiği gibi, kamu zararı nedeniyle Danıştayca
özelleştirilmeleri iptal edilen Seydişehir Alüminyum, SEKA, Kuşadası ve Çeşme
limanları ile TÜPRAŞ’ın yüzde 14,76’lık hisselerinin satışları 6330 sayılı
Kanun’la yargı kararının uygulanması yönünde Bakanlar Kurulunun kararına
bırakıldı. Ancak Bakanlar Kurulunun bu kararını, uygulamama kararını Anayasa
Mahkemesi de daha sonra, kararı iptal ettikten sonra Başbakan ve Özelleştirme
Yüksek Kurulu üyelerine onar bin lira ceza verildi.
Bu kargaşanın sonucu ne oldu? Şu anda söz konusu bu
özelleştirmelerle ilgili gelinen nokta nedir açıklarsanız sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Demir…
NURETTİN DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye’de genç işsiz sayısı, TÜİK’in verilerine göre yüzde 20
dolayında, yani 5 gençten 1’i maalesef işsiz. Bu, önemli bir sorun ama asıl
trajik olan, mezuniyetten sonra iki sene iş bulamayan gençlerimiz
atanamadıkları için kredilerini ödeyemiyorlar. Bu insanların iş bulması
konusunda herhangi bir çalışma yapılamadığına göre bu kredilerin geri ödenmesi
konusunda iptal edilmesi ya da yeni bir ödeme planı yapılması konusunda bir
çalışmanız var mı; onu özellikle rica ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Sayın Kaleli…
SENA KALELİ (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gezi olaylarına katılan girişimciler mali denetimlere tabi
tutuldular ve ceza uygulamaları oldu. Buna bağlantılı olarak, Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneğine yapılan baskınlarla bağlantılı bir çapraz kontrol müdür,
yoksa ideolojik bir uygulama mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaleli.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Halaçoğlu’nun sorusuna ilişkin elimde bir veri yok. Altın
ruhsatlarını biz vermiyoruz ancak ilgili bakanlıktan sorduktan sonra biz
bunları öğrenirsek size tabii ki iletiriz. Bildiğim kadarıyla Başbakanlık
onayından sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bu onayları veriyor,
bilgiler muhtemelen kendilerindedir.
Beyanname konusuna gelince, belki orada firma ismi vermeden yani
altın sektöründe iş yapanların beyannamelerine ilişkin toplulaştırılmış rakam
verilebilir, vergi mahremiyeti çerçevesinde.
Sayın Işık, görevde yükselme sınavını açmayı düşünüyoruz. Yani, şu
anda bir hazırlık söz konusu ama Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
talebine ilişkin şu anda bir değerlendirmede bulunamam. Sebebi de şu:
Birincisi, bu talebe ilişkin Devlet
Personelden bize iletilmiş bir görüş yok ama daha önemlisi 2014 yılı
için bütçede biz belli bir personel alımını öngördük. Bu personel alımına ilişkin
dağılım noktasında henüz bir çalışma yapmadık. Yani genel anlamda 74 binlik bir
personel alımı öngörüldü ama bunun dağılımına ilişkin muhtemelen şubat ayına
doğru bir çalışma yapılır, o çerçevede bir karara bağlanır.
Özelleştirmeye ilişkin, daha doğrusu iptal karına ilişkin bir soru
vardı. Tabii ki Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gerekçesiyle birlikte henüz
yayınlanmadı, iptal edildi ama henüz yayınlanmadı. Bakanlar Kurulu kararı
iptali için Danıştayda açılan dava süreci devam ediyor. Dolayısıyla, bu aşamada
bunu söyleyebilirim. Yalnız şunu da ifade edeyim: Burada bu süreçler yaşanmadan
önce Özelleştirme İdaresi olarak bu varlıkların tekrar kamu tarafından
alınmasına yönelik olarak biz davalar açmıştık yani onun da bilinmesinde fayda
var, dolayısıyla şu anda süreç böyle.
Gelelim diğer konulara… Sayın Demir’di yanlış hatırlamıyorsam,
genç işsizlikle ilgili bir sorusu vardı. Şimdi, öncelikle şunu söyleyeyim:
Türkiye’de genç işsizlik oranı Avrupa Birliğinin epey altında ama sizin sorunuz
da o değil, sizin sorunuz bu kredi… Tabii, öğrenciler mezun olduktan iki yıl
sonra kredi geri ödemesine başlıyorlar, isteğe bağlı olarak bir yıl da
erteleyebiliyorlar. Geri ödeme süresi de öğrenim süresi kadardır. Yani örneğin
dört yıl tabii ki öğrenim görmüşse dört yıl içerisinde geri ödenmesi lazım.”
Buna ilişkin ilave bir çalışmamız var mı?” Şu anda benim bildiğim bir çalışma
yok.
Gezi olaylarıyla ilişkili vergi denetim konusu soruldu, bu konu
önemli bir konu. Keşke -yani bunu bütün samimiyetimle söylüyorum- vergi
mahremiyeti olmasa da kendi nezdinde -ben şirket veya vakıf, STK ismini
vermeyeceğim- şu veya bu nedenle denetim yapılan mükelleflerin bunu gerek
kendileri gerekse basın üzerinden ima ederek Gezi olaylarıyla
ilişkilendirmeleri bizi de çok üzüyor. Aslında bu Gezi olaylarıyla
ilişkilendirilen birçok denetim kararı ya bir yıl önceden -denetim kararı değil
hatta denetimin kendisi- başlamış ya da çok önceden kararı verilmiş. Bakın, bu
sene Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı 70 bin vergi incelemesi
yapmış olacak, 70 bin. 2011 yılında -yanlış hatırlamıyorsam- bu 16 bindi.
Şimdi, belki gelecek sene 100 bine hatta elimde imkân olsa bütün mükellefleri
en az yılda 1 kez denetleyecek bir mekanizmayı ben milletin lehine görüyorum ve
bunların Gezi olaylarıyla ilgisi de yok. Çünkü bu denetimler, belki Gezi
olayları sonrasında sonuçlanmıştır fakat denetimler genelde bir yıl alıyor.
SENA KALELİ (Bursa) – Sayın Bakan “Gezi olaylarına katıldınız mı?”
diye sorular sorulmuştu.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Hayır, hayır, yok, ben sizin sorunuza saygı duyuyorum. Ben sadece
açıklamaya çalışıyorum.
Çünkü vergi mahremiyeti nedeniyle spesifik konularda benim bilgi
verme imkânım yok ama şunu açıkça söylüyorum: Bugün, özellikle Gezi
olaylarından sonra ortaya çıkan birtakım denetim sonuçlarının otomatik olarak
gerek denetime tabi olanların gerekse basının Gezi’yle ilişkilendirmesi bizi
üzüyor çünkü bunların hemen hemen tamamının denetimi çok önceden ya başlamış ya
kararı çok önceden verilmiştir. Örneğin, her yılın şubat ayında -yanlış
hatırlamıyorsam- bir genel anlamda denetim planı yapılır, ondan sonra da
uygulamaya konulur. Mesela, 2013 yılında başlayan denetimlerin çoğu bu
mahiyettedir ama ihbar veya savcılık talepli birtakım denetimler, tabii ki bu
planlamada öngörülmeyen denetimler kapsamındadır. Yani şunu anlatmaya
çalışıyorum: Maliye Bakanlığının ideolojik birtakım yaklaşımlarla denetim
yaptığı algısı Türkiye’nin çok zararınadır. Biz, yatırım iklimini iyileştirmeye
çalışıyoruz, Türkiye’ye yatırımı çekmeye çalışıyoruz, Türkiye’deki
yatırımcıların yatırımlarını artırmaya çalışıyoruz çünkü yatırım olmadan,
istihdam olmadan vergi de olmaz. O nedenle, bu konularda bütün bu
hassasiyetlerimize rağmen, maalesef vergi mahremiyeti beni sınırlıyor. Keşke
olmasaydı, ben, size, teker teker yapılan bütün bu denetimlerin ne zaman
başladığını, konunun ne olduğunu açıklayabilseydim…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN DEMİR (Muğla) – Herkese eşit davranın vergi konusunda.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi, nedir?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, bir konuda bir katkı
vermek istiyorum. 60’ıncı maddeye göre söz talebim oldu.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin, vergi denetiminde zaman zaman siyasi müdahalenin söz konusu
olduğuna ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine kurumlar vergisi tarhiyatının
kanuni olmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanın açıklamalarını doğru kabul etmek isterim ancak bugün
vergi denetiminde zaman zaman siyasi müdahale söz konusu olmaktadır. Koç
grubuna yönelik olarak Gezi olaylarından sonra yapılan denetimlerin siyasi olmadığı
konusunda güven veren bir açıklama yapılmamıştır. Bunu bütün kamuoyu
bilmektedir. Bu iddiam herhangi bir bürokrat arkadaşımı veya Sayın Bakanı itham
etmeye yönelik bir iddia veya kanaat değildir. Ama belki talimat kendilerine
çok yukarıdan geldiği için, onlar bu konuda herhangi bir şey yapma imkânı
bulamamış olabilirler.
İkincisi: Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine, cenazelere
gönderilen çelenkler nedeniyle bir iktisadi işletme oluşturduğu gerekçesiyle
yapılmış olan kurumlar vergisi tarhiyatı kanuna aykırıdır Sayın Bakan. Bunun
terkin edilmesi gerekir.
Bunu ben bürokratik kademelere iletmiştim ve şunu sormuştum: Acaba
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine bu nedenle yapılan bir tarhiyat var ise,
diğer derneklere, vakıflara çelenk gönderme faaliyeti nedeniyle iktisadi
işletme oluşturduğu için kurumlar vergisi tarhiyatı yapılmış mıdır? Bu inceleme
yapılmış mıdır? Yapılmadı ise, bütün bu vakıflar ve dernekler için iktisadi
işletme oluşturduğu gerekçesiyle tarhiyat yapılacak mıdır? Ama benim önerim
şudur: Bu tarhiyat yanlıştır. İktisadi işletme yoktur. Yazıktır, günahtır!
Kanuna aykırıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı:
506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu
Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN – Madde üzerinde beş önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı”nın 4’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve tekli ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
İstanbul
d) 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (II) ve
(III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idaresi ve kurumlarının nakit imkânları
ile bu imkânlardan harcanması öngörülen tutarlar (F).
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Tasarısının 4 üncü maddesine bağlı (E) cetvelinin 16 ve 22 nci sırası
hükümlerinin aşağıda yer alan şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Metin Külünk
Kayseri İstanbul İstanbul
H. Bayram Türkoğlu İlyas Şeker İdris Şahin
Hatay Kocaeli Çankırı
"16. Kalkınma Bakanlığı bütçesinin
32.01.35.00-01.2.1.00-1-07.1 tertibinde yer alan ödeneği; İslam İşbirliği
Teşkilatı (İİT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) üyesi
ülkelere teknik ve mali destek sağlamak amacıyla, ülkemiz ve diğer üye
ülkelerin kamu kurum ve kuruluşları ile, İİT bünyesinde ekonomik ve ticari
alanda faaliyet gösteren uluslararası kuruluşlarca teklif edilen program ve
projelerden, İSEDAK sekretaryası görevini ifa eden Kalkınma Bakanlığı
tarafından uygun görülenlere kullandırılmak üzere Kalkınma Bankasına aktarmaya
Kalkınma Bakanı yetkilidir. Söz konusu program ve projeler çerçevesinde oluşabilecek
harcamalar, program ve projelerin yürütülmesi esnasında Kalkınma Bankası
tarafından talep edilebilecek komisyon, transfer, döviz kuru farkı ve benzeri
nitelikteki harcamalar ile projelerin değerlendirilmesine ilişkin hizmet
alımları bu ödenekten karşılanır. Bu ödenekten yapılacak harcamalara ilişkin
usul ve esasları belirlemeye Kalkınma Bakanı yetkilidir."
"22. Kalkınma Bakanlığı bütçesinin
32.01.35.00-01.2.1.00-1-07.2 tertibinde yer alan ödenek; İslam İşbirliği
Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) nezdinde
sekretarya hizmetlerinin geliştirilmesi, üye ülkeler arasında işbirliğinin
artırılması ve üye ülkelerde beşeri ve kurumsal kapasitenin iyileştirilmesi
amacıyla İSEDAK Sekretaryası tarafından hazırlatılacak bilimsel araştırma ve
geliştirme raporları, analitik çalışmalar ve benzeri dokümanlar ile
düzenlenecek eğitim programları, çalışma ziyaretleri ve benzeri faaliyetler
için uluslararası kuruluşlar ile yabancı kamu kurum ve kuruluşları,
üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, gerçek ve tüzel kişilere İSEDAK
sekretarya hizmetlerini ifa eden Kalkınma Bakanlığı tarafından kullandırılır.
Bu ödenekten yapılacak harcamalara ilişkin usul ve esasları belirlemeye
Kalkınma Bakanı yetkilidir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı"nın 4 üncü maddesine bağlı (E) işaretli cetvele aşağıdaki sıranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Oktay Vural Sümer Oral
Manisa İzmir Manisa
Alim Işık Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
Kütahya Konya Antalya
"81. Doğacak giderler Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten karşılanmak
şartıyla, bu Kanunun 4 üncü maddesine bağlı (İ) işaretli cetvelin (II) numaralı
bölümünün "Kamu Görevlilerine İlişkin Toplam Atama Sayısı Sınırı"na
tabi olmaksızın, Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen kadrolarına 127.000 kadro,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına 4.000 kadro ihdas edilebilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı"nın 4 üncü maddesine bağlı (E) işaretli cetvele aşağıdaki sıranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Yusuf Halaçoğlu Mesut Dedeoğlu
Manisa Kayseri Kahramanmaraş
Oktay Vural Sümer Oral Alim Işık
İzmir Manisa Kütahya
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Konya Antalya
"81. 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi
Kanununun "Diğer istisnalar" başlıklı 7 nci maddesinin uygulanması
kapsamında çiftçilerin tarımsal üretimde kullandıkları ve 4760 sayılı Kanuna
ekli (I) sayılı listede yer alan malların teslimlerinde ortaya çıkan özel
tüketim vergisi ve katma değer vergisine ilişkin giderler, Maliye Bakanlığı
bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten
karşılanır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ve Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığınca müştereken belirlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı"nın 4 üncü maddesine bağlı (E) işaretli cetvele aşağıdaki sıranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Erkan Akçay Yusuf Halaçoğlu
İzmir Manisa Kayseri
Mesut Dedeoğlu Sümer Oral Alim Işık
Kahramanmaraş Manisa Kütahya
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Konya Antalya
“81. Asgari ücret kapsamında çalışmakta olanlara ilişkin 193
sayılı Gelir Vergisi Kanunu hükümleri çerçevesinde ortaya çıkan giderler,
Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan
ödenekten karşılanır.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, son okuttuğum üç önergeden ikisi
gelir azaltıcı, birisi ise gider artırıcı nitelikte önergelerdir. Anayasa’nın
162’nci maddesinin son fıkrasına aykırılık teşkil ettiği için önergeleri
işlemden kaldırıyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Tasarısının 4 üncü maddesine bağlı (E) cetvelinin 16 ve 22 nci sırası
hükümlerinin aşağıda yer alan şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Metin Külünk
Kayseri İstanbul İstanbul
Hacı Bayram Türkoğlu İlyas Şeker İdris Şahin
Hatay Kocaeli Çankırı
"16. Kalkınma Bakanlığı bütçesinin
32.01.35.00-01.2.1.00-1-07.1 tertibinde yer alan ödeneği; İslam İşbirliği
Teşkilatı (İİT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) üyesi
ülkelere teknik ve mali destek sağlamak amacıyla, ülkemiz ve diğer üye
ülkelerin kamu kurum ve kuruluşları ile, İİT bünyesinde ekonomik ve ticari
alanda faaliyet gösteren uluslararası kuruluşlarca teklif edilen program ve
projelerden, İSEDAK sekretaryası görevini ifa eden Kalkınma Bakanlığı
tarafından uygun görülenlere kullandırılmak üzere Kalkınma Bankasına aktarmaya
Kalkınma Bakanı yetkilidir. Söz konusu program ve projeler çerçevesinde
oluşabilecek harcamalar, program ve projelerin yürütülmesi esnasında Kalkınma
Bankası tarafından talep edilebilecek komisyon, transfer, döviz kuru farkı ve
benzeri nitelikteki harcamalar ile projelerin değerlendirilmesine ilişkin
hizmet alımları bu ödenekten karşılanır. Bu ödenekten yapılacak harcamalara
ilişkin usul ve esasları belirlemeye Kalkınma Bakanı yetkilidir."
"22. Kalkınma Bakanlığı bütçesinin
32.01.35.00-01.2.1.00-1-07.2 tertibinde yer alan ödenek; İslam İşbirliği
Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) nezdinde
sekretarya hizmetlerinin geliştirilmesi, üye ülkeler arasında işbirliğinin
artırılması ve üye ülkelerde beşeri ve kurumsal kapasitenin iyileştirilmesi
amacıyla İSEDAK Sekretaryası tarafından hazırlatılacak bilimsel araştırma ve
geliştirme raporları, analitik çalışmalar ve benzeri dokümanlar ile
düzenlenecek eğitim programları, çalışma ziyaretleri ve benzeri faaliyetler
için uluslararası kuruluşlar ile yabancı kamu kurum ve kuruluşları,
üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, gerçek ve tüzel kişilere İSEDAK
sekretarya hizmetlerini ifa eden Kalkınma Bakanlığı tarafından kullandırılır.
Bu ödenekten yapılacak harcamalara ilişkin usul ve esasları belirlemeye
Kalkınma Bakanı yetkilidir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
16 sıra numarasında teklif edilen değişiklikle Kalkınma
Bakanlığının İSEDAK Koordinasyon Ofisi sıfatıyla İSEDAK'a sekretarya hizmeti
sağladığı, üye ülkeler ifadesinin İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelere
atfen kullanıldığı ve bahsi geçen projelerin İSEDAK Koordinasyon Ofisi
Sıfatıyla Kalkınma Bakanlığı tarafından uygun görüleceği ve onaylanacağı
hususlarına açıklık getirilmeye çalışılmaktadır.
22 sıra numarasında teklif edilen değişiklikle Kalkınma
Bakanlığının İSEDAK Koordinasyon Ofisi sıfatıyla İSEDAK'a sekretarya hizmeti
sağladığı ve yurtdışından hizmet alımına ilişkin harcamaların bu sıfatla
yapılacağı hususlarına açıklık getirilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı"nın 4 ncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
d) 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (II) ve
(III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idaresi ve kurumlarının nakit imkânları
ile bu imkânlardan harcanması öngörülen tutarlar (F).
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Geçmiş yıl bütçelerinde olduğu üzere "2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı”nın 6. maddesiyle Maliye Bakanına verilen
yetkiler, 5018 sayılı Kanun ile Anayasanın 161 ve 163. maddelerine aykırı
olmanın yanında 5018 sayılı Kanunun öngördüğü saydamlık ve hesap verebilirliğe
dayalı mali sistemi işlemez kılmakta ve ayrıca yine 5018 sayılı kanuna aykırı
"ödenek üstü harcamalara" yol açmaktadır.
5018 sayılı Kanunun temelinde, "stratejik planlama ve
performans esaslı bütçeleme" yattığından kamu idarelerinin bütçeleri,
kalkınma planı -stratejik plan-performans programı-bütçe gibi birbirine bağlı
ve birbirini tamamlayan ve yukarıdan aşağıya hiyerarşik bir yapı oluşturan
bütünsel bir süreç olarak tasarlanmıştır.
5018 sayılı Kanunda mali sistem performans esaslı kurgulanmış
iken, örneğin; Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinde "okul öncesi eğitim"
faaliyetine tahsis edilen ödeneğin, Maliye Bakanı tarafından DSİ Genel
Müdürlüğü'nün "tatlı su balıkçılığı" faaliyetine aktarılması,
stratejik plan-performans programı-bütçe esasına dayalı performans odaklı
bütçeleme sistemini işlemez kılmakta ve sistemden beklenen, kamu kaynaklarının
etkili, ekonomik, verimli kullanılması ve hesap verebilirliğin sağlanması
amaçlarının gerçekleşmesini sekteye uğratmaktadır.
Çünkü, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin "okul öncesi
eğitim" faaliyetine tahsis edilen ödenek, Milli Eğitim Bakanlığının
stratejik planındaki misyon ve vizyon çerçevesinde belirlenen belirli bir
hedefe ulaşmak için konulmuş ve performans göstergesine bağlanmıştır. Söz konusu
ödeneğin DSİ'nin "tatlı su balıkçılığı" faaliyetine aktarılması, bir
yandan Bakanlığın "okul öncesi eğitim" faaliyetinden beklenen
faydanın gerçekleşmemesine ve "okul öncesi eğitim" faaliyetinin
performansının değerlendirilememesine yol açarken; diğer yandan DSİ Genel
Müdürlüğünün bütçesine hedefi ve önceden belirlenmiş performans göstergesi
olmayan bir kaynak girişi olduğundan sağlayacağı fayda ölçülememekte ve
değerlendirilememektedir.
Bu durum, Maliye Bakanına Bütçe Kanunlarıyla verilen yetki çerçevesinde
yapılan tüm ödenek aktarmaları için istisnasız geçerlidir.
5018 sayılı Kanuna göre kamu idareleri bütçesine konulan ve
faaliyet ve projelere tahsis edilen tüm ödeneklerin kaynağını performans
programından alması ve hedef ve göstergelerinin önceden belirlenmesi
gerekmektedir. Kamu idaresi bütçelerinde belirli kamusal faaliyet ve projelere
tahsis edilmiş ödeneklerin başka kurumlara aktarılması, ödenekleri aktarılan
idarelerin performans hedefli bütçelerini çökertirken; söz konusu ödeneklerin
aktarıldığı kamu idareleri ise bu ödeneklere ilişkin ölçülebilir hedeflere
dayalı herhangi bir programlama ve bütçeleme yapmadıkları ve bunları performans
göstergelerine bağlamadıkları için, neyi niçin yaptıkları konusunda bir
fikirleri olmamanın yanında, bu idarelerin bütçelerine aktarılan söz konusu
ödenekler bağlamında hesap verebilirlikleri de bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, 5018 sayılı Kanunun öngördüğü stratejik planlama ve
performans esaslı bütçeleme sistemi, bütçe kanunlarında Maliye Bakanına verilen
yetkilerle işlemez kılınmaktadır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Sarı, Sayın Havutça, Sayın Öner, Sayın
Topal, Sayın Toptaş, Sayın Acar, Sayın Demir, Sayın Ayaydın, Sayın Atıcı, Sayın
Baydar, Sayın Değirmendereli, Sayın Işık, Sayın Haberal, Sayın Korutürk, Sayın
Güven, Sayın Moroğlu, Sayın Kuşoğlu, Sayın Toprak, Sayın Aygün.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı:
506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu
Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilmiş diğer önerge doğrultusunda 4’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5’inci maddeyi okutuyorum:
Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler
MADDE 5 - (1) Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği:
Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli
idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde,
ilgili mevzuatının gerektirdiği giderler için "Personel Giderleri" ve
"Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" ile ilgili
mevcut veya yeni açılacak tertiplere, Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödenekten aktarma yapmaya,
(2) Yedek Ödenek:
Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6
tertibinde yer alan ödenekten, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel
bütçeli idarelerin bütçelerinde mevcut veya yeni açılacak (01), (02), (03),
(05) ve (08) ekonomik kodlarını içeren tertipler ile çok acil ve zorunlu
hâllerde (06) ve (07) ekonomik kodlarını içeren tertiplere aktarma yapmaya,
(3) Yatırımları Hızlandırma Ödeneği:
Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3
tertibinde yer alan ödenekten, 2014 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu
ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyularak, 2014 Yılı Yatırım Programının
uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların
hızlandırılması veya yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt
sektörlerde yer alan ve programa yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi
veya ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine ilişkin mevcut veya yeni
açılacak tertiplere aktarma yapmaya,
(4) Doğal Afet Giderlerini Karşılama Ödeneği:
Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5
tertibinde yer alan ödeneği, yatırım nitelikli giderler açısından yılı yatırım
programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
ile özel bütçeli idarelerin her türlü doğal afet giderlerini karşılamak
amacıyla mevcut veya yeni açılacak tertiplerine aktarmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – 5’inci madde üzerinde, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Binici.
(Hatip tarafından hatip kürsüsüne fotoğraf asıldı)
BDP GRUBU ADINA İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tutuklu milletvekillerimiz Sayın İbrahim
Ayhan, Sayın Gülser Yıldırım, Sayın Faysal Sarıyıldız, Sayın Kemal Aktaş ve
Sayın Selma Irmak’ın seçilmesine gösterilen tahammülsüzlük, Sayın Hatip
Dicle’nin milletvekilliğinin iptaliyle dışa vurulmuştur. Cezaevine tıkılarak
yıllarca hapsedilen millî iradenin son günlerde bölük pörçük de olsa serbest
bırakılmasını anlamlı bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Yine, ifade etmek
isterim ki, İstanbul mahkemelerinin Sayın Mustafa Balbay hakkında vermiş olduğu
kararı, gecikmiş bir adaletin tecellisi olarak değerlendiriyorum. Ancak, emsal
oluşturması gereken Sayın Balbay hakkındaki bu karar Diyarbakır’da görmezden
gelinmiş ve yok sayılmıştır. Bu nedenle, Kürt siyasetçilere dayatılan sömürge
hukuku kararını şiddetle ve nefretle kınıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Biz de kınıyoruz.
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Biz sizi kınıyoruz.
Ayrıca, değerli yoldaşlarım ve mücadele arkadaşlarım olan Halkın
Demokrasi Partisinin sayın milletvekillerinin Diyarbakır mahkemelerinin kararı
karşısında başlatmış oldukları açlık grevlerini saygıyla, sevgiyle selamlıyorum
yoldaşlarım.
Değerli milletvekilleri “Görülen lüzum üzerine…” diyerek başlayan
ifadelere hemen hepinizin bir şekilde tanıklık ettiğinizi düşünüyorum. Sözlü ya
da yazılı olarak anlatımlarına bu şekilde giriş yapanlar, başta da ifade
ettikleri üzere zaten gördükleri yani bildikleri lüzumu açıklamak istemezler.
İfade sahibinin gördüğü veya bildiği fakat açıklamaktan imtina ettiği o lüzum,
eğer kendisiyle sınırlı veya sadece kendisini bağlayan sonuçları doğuruyorsa
burada toplumsal açıdan bir sıkıntı yok demektir çünkü ortaya çıkacak olan
olumlu veyahut da olumsuz sonucun etkileri sadece lüzum sahibinin kendisiyle
ilgili olacaktır ancak açıklanmayan o lüzum, ifade sahibinin dışında başkaları
için yeni bir sonuç, yeni bir durum tesis ediyor veya zaten var olan olumsuz
durumu sürdürüyorsa o lüzumlar mutlaka ve mutlaka sorgulanmalıdır. Aksi hâlde,
izahı lüzumsuz gibi gösterilen o lüzumsuz gündelik yaşamda giderek
rutinleşecek, en önemlisi de, yönetim ve hukuk alanını kuşatarak toplumsal
dokuya sinsice zerk edecektir. Yönetim veya hukuk alanlarını kuşatma altına
alan bu lüzumsuzluk hâli, demokrasinin derecesini belirleyeceği gibi, sürmekte
olan rejime de hak ettiği rengini verecektir.
Değerli milletvekilleri, toplumsal hiyerarşinin tepesinde başlayan
ancak tabanla da karşılıklı etkileşim hâlinde palazlanan bu lüzumsuzluk hâli,
sorumsuzluk hissiyle birlikte hesap vermemeye dönüşerek kendisini her gün
yeniden üretiyor. Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti veya hukukun
üstünlüğü gibi toplumun soluklandığı kanalları keyfiyete mahkûm edenlerin
lüzumsuzlukları her geçen gün Türkiye’yi esir almaya devam ediyor.
Demokrasilerde ve hukuk devletlerinde lüzumu olmayanlar, bu kez de gördükleri
lüzum üzerine Parlamentoyu esir alıyor. Hukukçu değilim ama hukukun en önemli
yardımcı kaynaklarından birinin içtihat olduğunu hasbelkader biliyorum.
Bildiğim ama tecrübe ederek çok iyi bildiğim bir şey daha var ki, o da şudur:
Eğer mevzubahis olan bir Kürt ise hukukmuş, doktrinmiş, yasaymış veya
içtihatmış, bunların hepsi teferruattan ibarettir. Kürtlere ve Kürt
coğrafyasına sömürge hukukunu dayatan faşist ve ırkçı lüzumsuzları bir kez daha
bu vesileyle kınıyor ve günü gelince hesap soracağımızı ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yılki bütçe görüşmelerinin de artık
sonlarına doğru gelmek üzereyiz. Bütçeler, yalnızca devletin gelir ve harcama
kalemlerinin ifade edildiği rakam yığınlarından ibaret de değildir. Bütçeler,
aynı zamanda, toplumsal olarak yapılan üretimin kimler tarafından ve nasıl
bölüşüldüğünün göstergesi olan teknik belgelerdir. Bu yönüyle bakıldığında,
bütçeler hükûmetlerin ekonomik ve sosyal politikalarının aynasıdır.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın bu kısmında, seçim bölgem olan
Şanlıurfa'nın bir türlü çözülemeyen sorunlar yumağından hızlıca bahsetmek ve
değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.
Karşımıza 12’ncisi olarak getirilen AKP bütçesinde, Şanlıurfa'nın
payına acaba neler düşmüş veya hangi sorunlarımıza çare üretilmiş diye merakla
göz gezdirdim. Ancak, Başbakanın “3 de yetmez 5 tane.” dediği hâlde, bu
talebini fazlasıyla karşılayan Urfa'da her yıl ortalama 60 bin çocuk dünyaya
gelmekteyken, bu çocukların 2014 yılı bütçesinde de yer almadıklarını bir kez
daha gördüm. Doğuma bağlı anne ve bebek ölümlerinin en çok yaşandığı
Şanlıurfa'nın, ne anneleri ne bebekleri ne de hastanedeki yatağını 3 veya 4
arkadaşıyla paylaşarak tedavi görmek zorunda kalan çocukları yoktu bu bütçede
maalesef.
Lösemi ve talasemi hastası çocukların doktor beklentisi başka
bahara, devletin bozuk aşılarla hasta ettiği çocuklara olan özür borcu, başka
zamana bırakılmış olacak ki, yine yoktu bu bütçede.
Değerli milletvekilleri, taşımalı eğitim merkezleri başta olmak
üzere, özellikle kenar mahalle okullarında derslik başına düşen ortalama 65
çocuğa da yer verilmemiş bu bütçede. En garibi de aileleriyle birlikte tarım
işçiliği için yollara düşmek zorunda kalan ve henüz ilköğretim çağındaki 70 bin
çocuğun ise esamesi bile okunmamış bu bütçede.
Her 3 çocuktan birinin ilkokula başladığında tek bir kelime dahi
Türkçe bilmediğini, ama buna rağmen Türkçe eğitim almak zorunda kaldıklarına
ise, hiç ama hiç yer verilmemiştir.
Şanlıurfa'da her 5 çocuktan birinin tarlada veya sokaklarda
çalıştırıldığına, her 5 çocuktan birinin hâlen kuyulardan su içmek zorunda
bırakıldığına; yine, aynı şekilde, her 5 çocuktan birinin ebeveyninin işsiz
olduğuna, üstelik büyüdüğünde kendisinin de işsiz kalacağına dair sorunlara da
yer verilmemiştir bu bütçede.
Günün on saati kesili olan elektrikler yüzünden mum ışığında ders
çalışmak zorunda kalan, aynı zamanda, kesintiler nedeniyle kışın soğuktan
donan, yazın ise sıcaktan bunalan çocuklar yine bu bütçede yoktular.
Değerli milletvekilleri, sizlere biraz da Şanlıurfa'da hâlen
yaşanmakta olan yeşil talandan bahsetmek istiyorum. Kent merkezinde yaşanmakta
olan imar sorunlarından en büyüğü, Şanlıurfa'nın Gezi Parkı sayılan 11 Nisan
Kent Meydanı’na AVM dikme ısrarıdır. Epeyce eskilere dayanan bu arazinin
hikâyesini çok kısa olarak sizlerle paylaşayım: Güllüoğlu ailesine ait olan bu
arazide…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – …daha sonraki yıllarda ailenin
isteğiyle 11 Nisan Şehir Stadyumu, Atatürk Kapalı Spor Salonu ve olimpik yüzme
havuzu yapılmıştı. Hükûmet, 2011 seçim vaatlerinde bu stadyumun yer aldığı
araziyi “11 Nisan Kent Meydanı" olarak yeniden düzenleyeceği taahhüdünde
bulunmuş ancak seçimleri atlattıktan hemen sonra bu alana AVM dikmek için
harekete geçmiştir.
Ahde vefadan yoksun bu tacir zihniyeti bir kez daha vesileyle
kınıyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Binici.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhan.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının
5’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz
etmek için söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Bugünkü
şehitlerimize de Allah’tan rahmet, ailelerine ve tüm milletimize başsağlığı
diliyorum.
Sayın milletvekilleri, bu maddenin gerekçesinde “5018 sayılı
Kanun’un 23’üncü maddesine istinaden bütçe uygulamasına kolaylık sağlamak” diye
aktarılıyor. Zaten 5018 sayılı Yasa AKP tarafından uygulanmamak için
çıkarılmış. Siz bunu buraya niye koyuyorsunuz, hangi usul ve esasa uyuyorsunuz
da buna uyacaksınız? Bütçenin yüzde 2’sini bu maddeyle hiç etmiş oluyorsunuz.
Bir tek isminiz yok. Ekonomi Bakanlığında yanlışlıkla isim de vardı, onu Zafer
Bey harcamaya yetkili olacaktı.
Şimdi, usul, esas dediğimiz zaman “personel giderlerini karşılama
ödeneği, yedek ödenek, yatırımları hızlandırma ödeneği, doğal afet giderlerini
karşılama ödeneğinin konulması, ilgili kuruluşların bütçelerine aktarılma usul
ve esasları” olarak özetleniyor. 2014 yılı bütçesinin orta vadeli maliye
politikasının temel hedefleri doğrultusunda hazırlandığı söyleniyor. Gerçekten
böyle olup olmadığı tartışılır. Ne yapacakmışsınız? Yurt içi tasarrufları
artıracakmışsınız. Öyle mi? Geldiğinizde özel sektörün tasarruflarının yurt içi
hasılaya oranı yüzde 24’ler civarındaydı. Şu anda nerelerde? Yüzde 9’lar
civarında. 2014 yılında mı aklınıza geldi tasarrufları artırmak?
Şimdi, Anayasa’yı çiğniyor ekonomik açıdan AKP. Neden çiğniyor?
Daha önce size söyledim, siz şu anda tesadüfen temsil ediyorsunuz Hükûmeti.
Millî tasarrufları artıracaksınız Anayasa’ya göre, rezil kepaze oldu. Dış
ödemeler dengesini sağlayacaktınız, en kötü dönemini yaşıyor cumhuriyet
tarihinde. Ekonomik ve Sosyal Konseyi Anayasa’ya âlâyla vâlâyla koydurdunuz,
kanunun tasarısı bile ortada yok, ne yaptığınızı bilmiyorsunuz. Dış ticareti
ülke yararına düzenleyecektiniz, dış ticaret ülkenin aleyhine gelişiyor.
Şimdi bütün bunlara baktığınız zaman AKP’nin bu işi iyi yaptığını
söylemek mümkün değil. Sayın Bakan, özellikle ifade etmek istediğim bir şey
var. Siz bu Orta Vadeli Program’la Orta Vadeli Mali Plan’dan vazgeçin, ayıp
oluyor, yazık oluyor. Bunu mayıs ayıyla haziran ayının 15’inde yapacaktınız,
eylül ayının içinde yapmak zaruretini usulsüz olarak, kanunsuz olarak
kullandığınız Kanun Hükmünde Kararname
yetkisiyle yine de koyduğunuz tarihte yetiştiremiyorsunuz. Bu, beceriksizlik,
kabiliyetsizlik, eğer kasıt yoksa. Bunu şunun için söylüyorum: Zaten bir iki ay
daha geçse, ben kanun teklifi de verdim Bakanlar Kurulu canı istediği zaman
yapsın diye, bir sene geciktirin, gerçekleşme rakamlarını koyun. Korkmayın ya,
ne olacak? Yani tutturamıyor olabilirsiniz. Beceriksizliğiniz,
kabiliyetsizliğiniz, dünyayı takip edemeyişiniz, ülkedeki konjonktürü takip
edemeyişiniz, bunlar olabilir. Bunu itiraf etmekte ne var?
Bakın, ben şimdi Sayın Bakana biraz önce müdahale ettim, tesadüfen
siz geldiniz. Sayın Bakana takdir hislerimi ifade edecek bir olayı
anlatacaktım, maalesef yok. Bakın, diyor ki: Kişi başına gelir artışı 98
fiyatlarıyla 1,4 kat. Öyle değil mi Sayın Bakan? Sizin iktidarınız döneminde.
Öyle, bilmeniz lazım. Bilmiyorsanız orada oturamazsınız. Kişi başına gelir, satın
alma gücü paritesine göre 2,1 kat -bu, Maliye Bakanının burada sunuş konuşması-
dolar bazında baktığınızda da 3 kat. Siz dolar bazında burada hedef falan ilan
edemezsiniz. Birkaç gün önce geldiniz bu kürsüden dediniz ki: “Bizim dolar
hedefimiz yok.”
Şu, sizin Bakanlığınıza bağlı hazırlanıyor, değil mi? Şuraya
baktığınız zaman, millî geliri hem TL bazında hem de dolar bazında böldüğünüz
zaman sizin ortalama kur varsayımınız 1,98 küsur değil mi 2014 için?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Varsayım sadece…
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Varsayımınız, tabii.
Ama 98’i bize burada deflatörlerle falan anlatıyordunuz. Her
sektörün farklı deflatörü vardır, doğru. Ona göre 98 fiyatlarını
hesaplıyorsunuz. İnce bir hesaptır, doğru. Kişi başına gelir artarken niye o
doğruyu söylemiyorsunuz da hiç hesabınızda olmayan, kitabınızda olmayan dolara
göre hesap ediyorsunuz? 2 misli çıkıyor. Siz hiç Sayın Başbakana bunu
anlatırken kabinede, “Ya, efendim, biz bunu böyle yapıyoruz ama bir de
Allah’tan korkarız; 1,4 çıkıyor bu deflatöre göre. Arkadaşlar bu kadar emek
çekiyorlar, Planlamada sektör sektör bakıyorlar, inceliyorlar. Asılıyoruz
asılıyoruz, çekiyoruz çekiyoruz 1,4 katı geçmiyor.” Niye demiyorsunuz bunu?
Ama Maliye Bakanını biraz önce tenkit ettim, oradan bağırdım, laf
attım ama burada onun hakkını teslim edecektim. En azından buraya bunu yazma
cesaretini, yüreğini göstermiş. Merkez Bankası Başkanı konuşuyor, sahip
çıkamıyorsunuz siz, sahip çıkamıyorsunuz. Hani, nerede? Dünyaya ne
diyeceksiniz? Merkez Bankası başkanları, hepsi konuştu geçmişte.
Bakın, şurada enteresan bir şey var. “Doğru, merkez bankaları daha
fazla konuşuyorlar ama halk arasında ‘Çok laf yalansız, çok mal haramsız
olmaz.’ diye bir söz vardır. Bu iletişimi yaparken de çok fazla tekrara
düşmemek gerekiyor.” diyor.
Şimdi, Merkez Bankası Başkanının açıkladığını, siz bu kur
meselesini falan size sunuş yaptıklarında kabinede incelemiyor musunuz?
Planlamada bu arkadaşlar bunun kralını bilirler, kralını bilirler. Siz orada
görüşmüyor musunuz? Gerçi, sizin Planlamada faaliyet gösterdiğiniz veya şimdiki
Kalkınma Bakanlığında o alanda bu işler aşağıda hesaplanır, siz ona göre hesap
yaparsınız. Belki çalıştığınız süre boyunca ilginizi çekmemiş de olabilir ama
gerçekten üzücü bir davranış.
Burada kim neyi söyleyecekse açık seçik söylemeli. Ben biraz önce
Sayın Bakana müdahale ettim, şunun için: 24-25 milyar dolar sizden önceki
dönemde alınmış, 13 milyar dolar -onun ifadesiyle, yanılıyorsam izah edin- o
zaman alınmış. Sanki 40 milyar dolar eski hükûmetin borcuymuş gibi ifade etti.
Onun için söyledim “Kurnazlık yapma.” diye. Yoksa, Sayın Bakan, gerçekten ne
yapıyor -burada hakkını yememek lazım- ifade ettik.
Bunun dışında ne var derseniz? Bakın, maliye memuruyla kavga
ediyor. Sayıştaya ben soru gönderdim Meclis Başkanı aracılığıyla on tane.
Araştırma önergesi de verdim. Bana gelen cevap bakın, Sadık Yakut Bey imzalı
geldi. Açtım telefonu “Ben bunu kamuoyu önünde deklare edeceğim, sizin imzanız
var, mahzuru var mı Sayın Başkan?” dedim. “Yok” dedi. “Muhtemelen, Sayın
Başkanın izinli olduğu bir günde ben imzaladım.” dedi.
Denetim başladıktan sonra denetimden vazgeçilen veya denetim
sonucu rapor düzenlenmeyen kurum var mıdır? Denetimden vazgeçilen kurumlar
hangileridir? Ben soruyorum bunu. Bakın,
cevap nasıl: “Denetçisinin vefatı, emekliliğe ayrılması ya da yurt dışına
gitmesi gibi beklenmedik sebeplerle çok sınırlı sayıda kurum denetimi
tamamlanamadığı için revize edilmek zorunda kalınmıştır.” Bu cevap mı
Allah’ınızı seversiniz soruya? Altındaki imza da nedir? Sayın Başkan Vekilinin
imzası.
Sayın Bakan, sizin aracılığınızla Sayın Bakana verecektim,
duyurmak istiyorum: Gelin hep beraber burada Sayıştay için bir araştırma
komisyonu kuralım. 4 tane bu işi bilen
her partiden milletvekilini koyalım, karşısına da oturtun -siz seçtiniz
Sayıştay Başkanını- ne cevap verecek bir bakalım. O zaman kim sevinecek, kim
hicap duyacak hep beraber göreceğiz.
Yüreğiniz olsun biraz ya. Koyun önüne, Sayıştay gelsin, denetimi
benim adıma yapıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapıyor. Niye
kaçırıyorsunuz bundan, niye
kaçırıyorsunuz? Ne diyeceğiz biz sanki geldi… Yapamadıysa “yapamıyor” deriz.
Benim ifade etmek istediğim hususlar bunlar.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Yolsuzluk çok, yolsuzluk!
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Ancak
bir şeyi ifade etmek istiyorum: Devlet ciddiyet ister Sayın Bakan; eş
dost, arkadaş işi olmaz, devlet işi ciddiyet ister. Siz 98 fiyatlarıyla nasıl
hesaplandığını Sayın Başbakana lütfen anlatın, bir daha öyle 3 katı dolarla
arttık falan demesin. Derken onu da söylesin.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Programda yazıyoruz.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Bu sizin vebalinizde, tamam mı, bu
sizin vebalinizde. Zaten siz bu programı bilgi saklama amacıyla yarıya
düşürdünüz, üçte 1’e düşürdünüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Millet fellik fellik bilgi arıyor.
Eski o programların tamamında detay detay bilgiler vardı, millet aradığını
bulurdu. Korkuyorsunuz o bilgilerin detayının bilinmesinden.
Saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bütün bilgiler var.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bunlar cari açığı bile az gösteriyor
cari açığı.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Namık
Havutça.
Buyurunuz Sayın Havutça. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına 5’inci madde üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlarken burada grubumuzun ve grup başkan
vekillerimizin ifade ettiği gibi bu ülkenin bir milletvekili olarak anayasal
bütçe denetim hakkımın engellenerek burada bütçe hakkının eleştirilmesiyle
ilgili gerçeklerin bizden saklanmasını milletten saklanmasını protesto ederek
sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bütçeler siyasal iktidarların siyasal
politikalarının tercihinde belirlenmesinde halktan yana mı, sermayeden yana mı
belirlenmesinde siyasi iktidarların çok temel tercihlerini yansıtır. Bu anlamda
ben burada bizi televizyonları başında izleyen Balıkesir Öğretmenevindeki
öğretmen arkadaşlarıma iyi şeyler söyleyemeyeceğim, emekli öğretmenlerimize de
iyi şeyler söyleyemeyeceğim. On bir yıldan beri AKP iktidarlarında bu halkın
sorunlarını çözme noktasında, öğretmenlerin sorunlarını çözme noktasında,
emeklilerinin sorunlarının çözülmesinde, hayvan üreticilerimizin sorunlarının
çözülmesinde, çiftçilerimizin sorunlarının çözülmesinde AKP Hükûmeti hiçbir
zaman için onların çıkarlarına, onları kayıran siyasal bir bütçe burada
getirmemiştir. O nedenle, hiç hayal kurmayın, on bir yıldan beri ne
emeklilerimizin ne atanamayan öğretmenlerimizin ne devlet memurlarımızın lehine
bir bütçe buradan çıkmadı, çıkmayacak ve sizden oy isterken “İstikrar sürsün,
durmak yok, yola devam” diye ülkede istikrar adına oy isteyen siyasal iktidar,
işte yol budur. Ama şunu asla unutmamak gerekir: Azrailin gelir kendi, ne ağa
der ne efendi, sayılı günler tükendi, yolun sonu görünüyor değerli
arkadaşlarım, değerli AKP’li siyasetçiler.
Üç yıl önce, biz, burada, ilk bu Parlamentoya geldiğimizde, yemin
ederken, “Yapmayın etmeyin, gelin, ‘millet iradesi’ dediniz, haklarında
kesinleşmiş bir hüküm olmadan, mahkûmiyet kararı verilmeden milletvekili
arkadaşlarımız seçildi, onların sorunu bu Parlamentonun sorunudur, onların
sorunu Türkiye’nin demokrasi sorunudur, bunu çözelim.” dedik ama ne yazık ki
iktidar partisi işi yargıya havale ederek milletvekili arkadaşlarımız o
karanlık dehlizlerde beş yıla yakın bir sürede tutuklu kaldılar.
Anayasa Mahkemesinin biraz olsun Türkiye’nin demokratik
görüntüsünü kurtaran kararı, Türkiye demokrasisi adına bir umut oldu ancak
yeterli olmadı. Maalesef, yargıçlarımızı korkak ve ürkek yaparak siyasi
iktidarın etkisinden, baskısından yargıçlarımız korkar hâle geldi. Bunun en
somut göstergesi, Ergenekon davasında Haberal için tahliye isteyen mahkeme
başkanı ertesi gün görevden alındı, yerine başka bir hâkim atandı. Bu
hâkimlerin özgürce, vicdani kanaatlerine göre karar vermesini beklemek mümkün
müdür? Asla değil.
Değerli arkadaşlarım, işte Anayasa Mahkemesinin Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kararlarına paralel olarak verdiği o vicdani hüküm
karşısında Balbay da bir mucize eseri oradan çıkabildi ama ne yazık ki emir ve
talimata alışmış yargıçlar o kararın bir emsalini diğer tutuklu milletvekilleri
üzerinde uygulama yürekliliğini, cesaretini ve basiretini gösteremedi. İşte bu
Parlamentonun en önemli sorunlarından biri budur, millet iradesinin burada
tecelli etmesinin zorunlu bir sonucu olmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, bakın, hamaset yapmadan yolsuzlukla mücadele
ettiğinizi söylediniz ve iktidar olurken biz üç şeyle mücadele edeceğiz diye
halktan oy istediniz, “Yolsuzluk, yasaklar, yoksulluk.” dediniz. Ben size
yolsuzluklarla ilgili söyleyeceğim. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2002
yılında 522 yolsuzluk ve usulsüzlük davası açıldı ve 72 mahkûmiyet kararı
verildi. Sizin döneminizde, 2012 yılında, sıkı durun, 6.990 kamu davası açıldı,
yolsuzlukla ilgili 6.990… 522, 6.990! Ve tarihî bir şekilde, Türkiye tarihinde
görülmedik bir şekilde, Deniz Feneri e.V davasında, Almanya’da “asrın
yolsuzluğu” olarak belirlenen ve mahkûmiyet kararı verilen Deniz Feneri e.V
davasında savcıları yargıladınız, savcılar yargılandı ama sanıklar hâlâ
yargılanamadı. Biz buradan şunu söylüyoruz, demin arkadaşımız söyledi:
Masumiyet karinesi gereği haklarında mahkûmiyet kararı olmayan herkes masumdur,
milletvekili arkadaşlarımız gibi. Şimdi de, bakın, bakan çocukları gözaltına
alınıyor ve Twitter’da bunun cumhuriyet tarihinin en derin soruşturması olduğu
yönünde şeyler söyleniyor. Biz onlar için şunu savunacağız: “Herkes
haklarındaki karar kesinleşinceye kadar masumdur.” karinesini elbette savunacağız
ama aynı tutarlı duruşu bu Parlamentoda herkes için istememiz gerekiyor.
Bakın, değerli milletvekilleri, siz yolsuzluklarla mücadelenin
değil, yolsuzlukların odağı olma yoluna giden bir iktidar hâline geldiniz. Bunu
rakamlar ortaya koyuyor. Bu, hamaset değil, tam tamına rakamlar. Sizin
döneminizde 6.990 tane yolsuzlukla ilgili dava açılmış. Bunun hesabını siz
vereceksiniz.
Bakın, yoksullukla ilgili tablonuza geleyim. Yolsuzlukla ilgili bu
durumdasınız. Yoksullukla ilgili söylüyorum: 30 milyon insanın evi yok. 30
milyona yakın insanın ısınma sorunu var. 27 milyon insan yeni giysi alamıyor.
Asgari ücret 2013 yılında 773 lira ve açlık sınırı 1.050 lira. Türkiye’de şu
anda 13 milyon çalışanımızın 9 milyonu asgari ücretle geçiniyor yani 773
lirayla yani toplumumuzun çok önemli bir bölümü açlık sınırında. Öğretmenlerimiz, yine, bakın, SSK
emeklileri 922 Türk lirası alıyor, esnaf BAĞ-KUR’luları 862 lira alıyor, tarım
BAĞ-KUR’luları 553 ile 661 lira alıyor, Emekli Sandığı emeklileri 1.118 ile
1.337 lira alıyor. Yani toplumumuzun tamamı açlık ve yoksulluk sınırında,
çalışanların hepsi. Emekliler, öğretmenler, BAĞ-KUR emeklileri, SSK emeklileri,
çiftçi emeklileri hepsi açlık sınırında yaşıyor. Sayın Başbakan burada kişi
başına gelirimizin 10 bin dolar olduğunu ve Türkiye’nin zenginleştiğini ifade
ediyor. Bakın değerli arkadaşlarım, bu, Türkiye’de bir gerçeği yansıtmıyor.
Türkiye’de 10 bin dolar yani 5.600 Türk lirası geliri olan hane sayısı Türkiye
nüfusunun yüzde 1,2’si yani şu anda Türkiye’de 10 bin doları bırakın hayal
etmek, 10 bin doların Türkiye nüfusunun yüzde 99,8’i yanına bile yaklaşamıyor.
Türkiye’de tablo bu. Öyle bir gelir dağılımı uçurumu yarattınız ki ülkede, bir
tarafta olağanüstü zenginler, halkımızın büyük bölümü yoksulluk, açlık
sınırında. Böyle bir tabloda, işte, yoksullukta da Türkiye’yi getirdiğiniz
durum bu. Yasakları söylemeyeceğim. Parlamentoda milletvekili olmuş insanlar
bile bu Parlamentonun kapısından giremiyor yasaklar sebebiyle. 100’ü aşkın
gazeteci, Türkiye’de OECD ülkeleri arasında en fazla tutuklu gazeteci bizim
ülkemizde var yani Türkiye yasaklar, yolsuzluklar ülkesi olmaya devam ediyor.
Öğretmenlerimiz, atanamayan öğretmenler, emeklilikte yaşa takılanlar ve bir
türlü 4/C’den, 4/B’den… Bu ülkede sözleşmeli istihdam, part-time istihdam,
4/B’li istihdam, insanların yaşam güvencesinden sosyal güvenlikten yoksun
olduğu köle düzeni bir emek düzeni yarattınız. Şuna hayret ediyor tabii,
siyaset bilimciler hayret ediyor, çalışanların haklarını bu kadar gasbeden,
çalışanların haklarını bu kadar yok sayan bir siyasal iktidara nasıl oluyor da,
emeklileri kömüre, makarnaya muhtaç eden, köydeki tarlaları satmak zorunda kalan,
gebe ineklerini kesmek zorunda olan köylüler, emekliler nasıl oluyor da bu
iktidara hâlâ oy veriyor. Siyaset bilimi açısından incelenmesi gereken bir
durum ama hiç merak etmeyin artık mızrak çuvala sığmıyor. Emekliler de,
öğretmenler de, köylüler de, işçiler de gerçeği görüyor ve bu bütçenin onlar
için bir anlam ifade etmediğini on bir yıldan beri gördüler, şu anda da
görüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – Bu bütçeyi halka emanet edemiyoruz ve
yine, halkla birlikte sizin iktidarınızdan alarak halkın bütçesini yapacağımız
günler yakındır diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Havutça.
Şahsı adına Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz…
Buyurunuz Sayın İnceöz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 Yılı Mali Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bütçeler hükûmetlerin, hükûmetin hedef ve
vizyonlarını yansıtan maliye politikalarını uygulama araçlarıdır. Geride
bıraktığımız on bir yıl bizim için gurur tablosudur. Eğitimden sağlığa,
adaletten emniyete, ulaştırmadan şehirleşmeye, enerjiden tarıma kadar ülkemizi,
milletimizi ilgilendiren her alanda çok önemli hizmetler verdik. 2014 bütçesi
de özellikle, öncelikle eğitim ve sağlık bütçesidir. İstihdamı artıran, çalışan
ve emekliyi gözeten, çiftçimizi destekleyen, yatırımcılara destek olan bir
bütçedir. Bu nedenle yatırım bütçesidir, bu nedenle hizmet bütçesidir, bu
nedenle mali disiplini ve ekonomik istikrarı hedef alan bir bütçedir.
Hükûmetimizin uyguladığı başarılı ekonomi politikaları sayesinde bütçemiz faiz
bütçesi olmaktan çıkarılmıştır. 2002 yılında her 100 liralık vergi gelirinin
87,6 lirası faiz ödemelerine giderken, 2013 yılına geldiğimizde, 100 liralık
vergi gelirinin yaklaşık 15 lirası faiz ödemesine gitmiştir. Yani biz bütçeyi
faiz giderlerini ödemekten kurtardık. Bununla beraber, bu aradaki tasarrufu
yatırımlara aktararak milletimizin hizmetine sunduk. Türkiye ekonomisi 11 yılda
3 kattan fazla büyüdü. Enflasyonu tek haneye indirdik, kamu çalışanlarını,
emeklilerimizi, öğretmenlerimizi, hiçbir çalışanımızı da enflasyona ezdirmedik.
Değerli milletvekilleri, istihdama, yatırıma, rekabet gücünü
destekleyen politikalara çok önem verdik. Sağlanan güven ortamı sayesinde
uluslararası yatırımcıların ülkemize ilgisini artırdık. Türkiye’nin her geçen
gün bölgedeki etkisi arttıkça, ekonomisi büyüdükçe, demokrasisi geliştikçe, hiç
kuşkusuz, bu büyümeyi çekemeyenlerin farklı yöntemlere başvurarak partimizi,
dolayısıyla ülkemizi, dolayısıyla milletimizi hedef aldıklarını görmekteyiz. On
bir yıl boyunca yaptığımız köklü reformlar sayesinde amaçlarına ulaşamadılar,
amaçlarına ulaşamayacaklar da. Tüm senaryolara rağmen, ülkemiz ekonomik anlamda
çok önemli başarılara, önemli neticelere imza atmaya devam edecektir. Bugün
Avrupa ülkeleri ekonomik sıkıntıyla mücadele ederken, dünyadaki gelişmiş
ekonomiler ciddi anlamda sıkıntılarla uğraşırken, biz ise geleceğe yatırım
yapan, gelecek hedefleri olan ve inşallah, daha çok projeyi hayata geçirme
arzusu içerisinde olan bir iktidar olarak 2023 hedeflerine doğru adım adım
yolumuza devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde bu gelişmeler yaşanırken,
paralel olarak, seçim bölgem olan Aksaray da on bir yılda eğitimden sağlığa,
adaletten emniyete, ulaşıma, her alanda çok önemli yatırımlar almıştır. On bin
yıllık kadim tarihi olan ilimin, doğu ile batıyı, kuzey ile güneyi bağlayan
önemli bir coğrafi konumda bulunması, iktidarımızla birlikte bu dört yol
ağızlarının tamamı duble yollarla, bölünmüş yollarla, hızlı ve güvenli ulaşım
ve erişim ağına da kavuşmuştur.
Aksaray’ımız 2004 yılında çıkarılan 5084 sayılı Teşvik Kanunu’yla
çok önemli yatırımlar almış, o gün için, 2002 yılında 10 tane olan fabrika
sayısı bugün 146 işler vaziyetteki fabrikayla istihdama önemli katkı
sunulmuştur. Yine, 2002 yılında baktığımızda organize sanayide çalışan 600 işçi
sayımız vardı, bugünlere geldiğimizdeyse on bir yıl boyunca bu sayı 7 binlere
ulaşmıştır. Bu şunu göstermektedir: “İşte bütçemiz, istihdamı düşünen; işte
bütçemiz, ekonomiyi düşünen; işte bütçemiz, milletini düşünen bir bütçedir.” Bu
anlamda benim ilim ciddi anlamda gelişme kaydetmiştir. Özel sektör tüm bu
yatırımlarını yaparken bir şeye bakar, “Bu ülkede ekonomik istikrar var mı,
güven ortamı var mı?” diye bakar. İşte, görülüyor ki Orta Anadolu’da ilime
yatırım yapma konusunda hiçbir endişe taşımadığını da bu göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, biz AK PARTİ iktidarı olarak ülkemizin
büyümesi, halkımızın refah düzeyinin artması, ekonomik istikrarın sağlanması,
Türkiye’nin her alanda kalkınmış bir ülke hâline getirilmesinin mücadelesini
vermekteyiz.
2014 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını dilerken, başta
Sayın Başbakanımız olmak üzere, Maliye Bakanımıza, bakanlarımıza,
bürokratlarımıza ve milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, bütçemizin
hayırlı olmasını temenni ediyor, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İnceöz.
Şahsı adına İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, açlık grevindeyiz ama konuşma grevinde değiliz.
Bugün gülüyorsunuz ama dün güldüğünüz şeyler de bugün başınıza
geliyor sayın vekilim.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Gülme komşuna gelir başına!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devam) – Onun için… Hadis var “İtibar başa
değil, sonadır.” Hele bir ahirini görelim her şeyin, ne olacak, nasıl bitecek,
o zaman belli olur.
Açlık grevindeyiz. Niye? Bugün de yaşanan bu kaotik sürece çok
önceden itiraz ettiğimiz için. Tarih, bakın girin twitter’e bizim söylediğimiz
demeçler bugün kol geziyor. Yani siz dün 13 yaşındaki Gezi direnişçisi çocuğu
cebren mahkemeye çıkarmak konusunda bir ses çıkarsaydınız, Çağdaş
Hukukçulardaki avukatlara yönelen hukuksuzluğa bir ses çıkarsaydınız,
gelişigüzel tutuklamalara bir ses çıkarsaydınız, daha onu bir kenara bırakalım,
milletvekillerine uygulanan çifte standarda, çifte hukuk anlayışına bir ses
çıkarsaydınız bunun demokrasilerdeki asgari müşterekte birleşme sürecini
hızlandırmaktan başka bir sonucu olmazdı. Siz o zaman ördüğünüz izolasyonlarla
bugün kendinizi yalnızlaştırdığınızı göreceksiniz; olay bu.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Kaldı ki aynı şeyler değil.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Aynı şey değil, doğru, teşekkür
ediyorum. Aynı şey değil ama genel bir başlık altında bu bir hukuk ve
demokratik siyaset meselesidir. Hakaret sadece Kürtlere yapılmış değildir, yani
Kürt’ün vekilini içeride tutmakla, bunu ona uygulamamış olmakla hakaret
Kürtlere yapılmış değildir. Hakaret, seçilmiş siyasi iradeyedir. Bu,
demokrasinin demokratik siyaset hakkına ve bu Meclisin izzetine, şerefine,
haysiyetine bir meydan okumadır, bir rest çekmedir. Susan bu meydan okumayı
sineye çekmiş demektir, susmayan hiç olmazsa… “Aha yemek yemiyoruz.” dedik,
görünür kılmaya çalışıyoruz bu çifte standardı. Bugün bana, yarın sana. Belki
yarını da beklemez. Bak şimdi, İçişleri Bakanı “Emniyette bir tanıdığı olan var
mı?” diye geziyor, yani yarını da beklemeyebilir bu işler. Onun için bu
direnişi, bu direnişe destek veren her partiden vekilleri bunu daha görünür
kılmaya çağırıyoruz, onlara teşekkür ediyoruz. Dışarıda olmanız bu tehditten
beri olmanız anlamına gelmiyor. Bir arkadaşınızın hakkını korumanız demek,
demokratik siyaset yapma hakkını korumanız demek, sizin kendi demokratik
siyaset hakkınızı korumanız demek. Bize bir şey lütfetmiyorsunuz. Biz, 5
arkadaşımız da içerideyken onların açığını kapatacak kadar çok çalışıyoruz.
Gece demiyoruz, gündüz demiyoruz, dur bilmiyoruz durak bilmiyoruz. Bu ülkedeki
demokrasi mücadelesinin içindeyiz.
En önemlisi, herkes unutuyor; barış süreci var, bu, o sürece
yapılmış bir provokasyon. Bir tek cana, bütün bu menfaat kavgalarının hiçbiri
değmez. Biraz araya zaman girince sanki böyle bir tehdidi hiç yaşamamışız gibi
geliyor insanlara. Oysa “Ben sana siyaset yapma hakkı vereceğim.” diye bir
barış masasına çağırıyorsun ve seçilmiş siyasetçisine, meşru, seçilmiş, legal
siyasetçisine siyaseti yasak ediyorsun. Keser de döner, sap da döner, hesap da
döner. Aslolan buna demokratik bir itirazı, bu Meclisteki, ayrım gözetmeden
bütün siyasal partilerin aynı anda vermesi. Bugüne kadar biz hiç “tutuklu
vekillerimiz” demedik, “tutuklu vekiller” dedik, “tutuklu vekillerimiz” demedik
ama artık gele gele durum sadece “alavere dalavere Kürt Mehmet zindana”
denklemine oturdu. Artık “kendi vekillerimiz” diyoruz. Bunda bilenler için,
görenler için harekete geçmeyi gerektirecek çok ibretlik şeyler var, gerisi
sizin ferasetinize, vicdanınıza ve demokrasi kültürüne, kendinize duyduğunuz öz
saygıya kalmıştır. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Önder.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap bölümüne geçiyorum.
Süremiz on dakikadır.
Sayın Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, son dershane tartışmalarında Hükûmeti destekleyen
bildiriye ve ilana en önce destek verenlerden, imza atan bir yardım kuruluşu
okullardan resmen sınıf başına 90 lira toplarken, 62 bin kız çocuğuna burs
veren Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine mali soruşturma açılmasının ve çok
yüksek vergi çıkarılmış olmasının nedeni nedir? Bırakın kanunu, nizamı,
vicdanınız nasıl rahat dolaşabilmektesiniz? 62 bin kızımız buradan gelecek 60
liraya muhtaçken birileri gibi otel lobilerinde rüşvet pazarlıkları yapmamaktadırlar.
Bunlar 60 liraya muhtaç kızlarımızdır, isimleri de bilirsiniz ki “kardelen”
diye geçer. Bu konuda bir açıklamanızı bekliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Değirmendereli…
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, gayrisafi millî hasıladaki artışımız beklenenin
üzerindeki büyümeyle yani 4,4 olarak görünüyor kayıtlarda 2013’teki büyüme.
Burada en yüksek payı -bakıyorum- mali aracı kuruluşların faaliyetleri 8,7;
efendim, yine dolaylı ölçülen mali aracılık hizmetleri oluşturuyor; işte,
imalat sanayisi 3,5 civarında oluşturuyor ama eksi 3,3 olarak gerileyen bir
sektör var ki madencilik ve taş ocakçılığı. Mutlaka bilginiz dâhilindedir; 14
Haziran 2012 yılında çıkarılan Başbakanlık genelgesiyle bütün maden ruhsatları
ve maden izinleri, Orman Genel Müdürlüğünden alınan bu konularla ilgili izinler
Başbakanlıkta ayrıca değerlendirilmekte, Başbakanın onayına sunulmaktadır. Bu
da sektörü kilitlemiş durumdadır. Bu sektörün, bütün sektörlerde büyüme olurken
3,3 gerilemesi de bunu göstermektedir. Bu konuda bir önlem alınması, Sayın
Başbakana bu konuda bir tasarruf kullanması konusunda bir görüş belirtecek
misiniz, bu ihtiyacı hissediyor musunuz?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Değirmendereli.
Sayın Atıcı…
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Suriye’den gelen sığınmacıların her türlü sağlık
ihtiyacı karşılanırken, sağlık sigortası olmayan veya katkı payı ödeyemeyen
vatandaşlarımız maalesef sağlık hizmeti alamıyorlar. Sığınmacıların sağlık
giderlerini hangi kalemden karşılıyorsunuz? Örtülü ödeneği bunun için
kullanıyor musunuz? Katar veya Suudi Arabistan’dan gelen paraları bu iş için
kullanıyor musunuz?
SGK’ya ödenen bu sağlık giderleri acaba sağlık turizmi geliri
olarak kaydediliyor mu? Yani açıkladığınız turizm gelirlerinde Suriyelilere
harcadığınız sağlık giderleri yer alıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Öğüt, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğiyle ilgili olarak bir
önceki soru-cevap kısmında ben cevabı verdim. Siz de takdir edersiniz ki, yani
benim, spesifik vergi incelemeleriyle ilgili olarak vergi mahremiyeti
nedeniyle, hani niye yapıldı, nereden kaynaklandı vesaire, o konularda bilgi
verme imkânım yok ama prensip olarak şunu söyleyeyim: Yani bir ticari müessese
olarak muhtemelen görüldüğü için vakıflar da olsa… Mesela bugün Kızılay maden
suyu satıyor. Yani ben paralellik…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Onda başka üçkâğıt var efendim. Onu
başka türlü yapıyorlar.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Örnek olarak söylüyorum.
Yani Kızılay, aslında kanunla kurulmuş, işte bizim ciddi bir şekilde destek
verdiğimiz… Ama bir ticari faaliyet yaptığı zaman gidiyoruz, orada da bir vergi
mükellefiyeti tesis ediyoruz.
Şimdi, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin dosyasına ilişkin,
inceleme dosyasıyla ilgili verilere vâkıf
değilim.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Bu kadar bürokratınız var efendim
arkada.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Gündeme getirdiniz. Ben
arkadaşlara sordum. Dolayısıyla konuya bakacağım. Sayın Hamzaçebi de daha
önceki seansta “Bu kanuna da aykırı.” dediler. Ben o konuyu inceleteceğim ama
şunu söyleyeyim: Yani prensip olarak, vakıf da olsa dernek de olsa eğer ticari
hüviyette bir faaliyet içerisine girerlerse, biz, kanun gereği, tabii ki, bu
kapsamda değerlendirmek durumunda kalıyoruz. Diğerlerine böyle bir uygulama var
mı yok mu, onları da inceleteceğim.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Yok efendim, yok.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – İşte ben bilmiyorum. Siz de
bilmiyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bağışlar ticari kazanç sayılmaz ki.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Hükûmet yandaşlarına yok,
diğerlerine var. İlan verenlere yok efendim. Okullardan 90 lira para
toplayabiliyorlar.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Değerli arkadaşlar,
dolayısıyla bu aşamada benim söyleyebileceklerim bu kadar ama bu konuyu tekrar
bir inceleteceğim.
Sayın Değirmendereli’nin sorusuna gelince: Biz konunun
farkındayız. Hatta bu konuyla ilişkili olarak içinde Enerji Bakanımızın, Orman
ve Su İşleri Bakanımızın ve diğer teknik düzeyde bürokrat arkadaşlarımızın
olduğu bir komisyonda şu anda bu madencilik sektörünü çalışıyoruz. Yani burada
kamu payı, vergilendirme vesaire hususları noktasında bir çalışma yapıldı.
Sayın Başbakanımıza da arz edip, bu sürecin hızlandırılması noktasında biz de
bu yönde katkıda bulunacağız.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakanım, çok mağdur var. Çok,
işletmesi kepenk kapatan oldu bu arada. Bir yıldır bekliyorlar.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Ben sorunun farkındayım.
Yani sadece iletmekle kalmayacağım, dediğim gibi bu konuyu biz çalıştık.
Türkiye’deki madencilik sektörünün, örneğin bugün Avustralya’da olduğu gibi,
Kanada’da olduğu gibi hakikaten daha kat edeceği çok mesafe var. Ayrıca cari
açık açısından da bizim yer altı kaynaklarımızın en iyi şekilde
değerlendirilmesi ülkemizin menfaatinedir.
Bu konuda en ufak bir tereddüt yoktur. Sadece burada kamunun payı,
kamunun hakkına ilişkin bazı soru işaretleri oluşmuştur ki bu süreçte tabii ki
bir tıkanma söz konusu. Ama bunu aşmak için şu anda bir çalışma yapıyoruz. Ben
ümit ediyorum ki bu çalışmanın sonucunda bunların hepsi hızlanır.
Üçüncü bir soru vardı galiba Suriye’den gelen sığınmacılarla
ilgili olarak. Şimdi, sağlık giderleri AFAD tarafından sağlanıyor. Benim
bildiğim kadarıyla AFAD’ın yaptığı harcamalar kesinlikle hiçbir şekilde turizm
rakamlarına yansımaz. Zaten daha önce, yine bu kapsamda diğer birtakım
harcamalar -yani ben kamunun yaptığı harcamaları kastetmiyorum- Suriye’den
gelenlerin yaptığı birtakım harcamalar bu çerçevede değerlendirilmişti, geriye
doğru düzeltildi turizm rakamları. Dolayısıyla, ben kamunun bu çerçevede
yapacağı harcamaların turizm rakamlarına yansıyacağı kanısında değilim ama hani
ben Maliye Bakanı olarak bildiğim kadarıyla söylüyorum, belki de bunu sormak
lazım.
Şimdi, katkı payı ödenmesi meselesi sistemin sürdürülebilirliğiyle
ilişkilidir. Zaten imkânı olmayanları biz yine, genel sağlık sigortası
kapsamında devlet olarak üstleniyoruz ama gelir testi sonucunda imkânları olup
da bu katkıların sağlanması kanun gereğidir. Türkiye hakikaten sağlık
noktasında gerek kapsam gerek sağlığa erişim noktasında çok mesafe kat etti,
bunu ben söylemiyorum. Bundan –yanlış hatırlamıyorsam- bir veya iki yıl önce,
bir uluslararası firma bu yönde bir ülke çalışması yapmıştı ve Türkiye’nin
neredeyse Kuzey Avrupa ülkeleri düzeyinde sağlığa kolay erişim ve bu ulusal
sağlık sigortası kapsamında verilen hizmetlerin kapsamı anlamında Türkiye’nin
epey, hakikaten, bizden ileri ülkeler seviyesine doğru gittiğini gösteren bir çalışmaydı,
özetle konu bu. Yanlış hatırlamıyorsam üç tane soru vardı, üçünü de
cevaplandırmış oldum.
Teşekkür ediyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Atıcı, buyurun, sorunuzu sorun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, soruyu ben size sordum, siz bana cevap olarak “Bunu
sormak gerekir.” dediniz. Evet, sormak gerekir, ben de Hükûmet olarak size
soruyorum. Şu anda bilmeyebilirsiniz, anlayışla karşılarım ama ricam, o turizm
gelirleri içerisinde Suriyelilere harcanan sağlık gideri var mı, yok mu, bunu
eğer sorup da bana uygun bir zamanda, uygun bir vasıtayla bildirirseniz
sevinirim. İki…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Ben, olmadığı kanısında
olduğumu söyledim ama benim alanım olmadığı için yüzde 100 kesinlik arz eden
bir ifade… Benim genel yaklaşımımdır. Ben de sorunuzu tekrar not etmiş oldum.
TÜİK’e sorarım, TÜİK’ten gelen cevabı da umarım size arkadaşlarımız ulaştırırlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı”nın 5 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının sonunda yer alan
"Maliye Bakanı yetkilidir." İbaresinin "Maliye Bakanlığı
yetkilidir." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı"nın 5 inci maddesinin (2) Yedek Ödenek başlıklı fıkrasına
aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Oktay Vural Yusuf Halaçoğlu
Manisa İzmir Kayseri
Sümer Oral Mesut Dedeoğlu Alim Işık
Manisa Kahramanmaraş Kütahya
Mehmet
Günal Mustafa
Kalaycı
Antalya Konya
“Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6
tertibinde yer alan ödenekten, 5488 sayılı Tarım Kanununun 21 inci maddesinin
uygulanabilmesi bakımından Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının ilgili
tertiplerine ödenek aktarmaya,”
BAŞKAN – Komisyon bu okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maliye Bakanı 2014 yılı bütçesinden tarımsal destek ödemelerine
9,7 milyar TL tahsis edildiğini ifade etmiştir. 2014 OVP'de yer alan GSYİH ise
tahmini 1718 milyar TL olarak öngörülmüştür. Söz konusu tarımsal desteklerin
GSYİH'ye oranı yüzde 0,5 oranına denk gelmektedir. Ancak 5488 sayılı Tarım
Kanununun 21 inci maddesi tarımsal destekleme için bütçeden ayrılacak kaynağın
Gayri safi milli hasılanın yüzde 1'inden az olmayacağını zorunlu kılmıştır. Bu
zorunluluğun yerine getirilmesi için Maliye Bakanlığının yedek ödenek
tertibinden tarımsal destekleme programlarının finansmanı için kullanılmak
üzere Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının ilgili tertiplerine ödenek
aktarmaya Maliye Bakanının yetkili kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı”nın 5 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının sonunda yer alan
"Maliye Bakanı yetkilidir." İbaresinin "Maliye Bakanlığı
yetkilidir." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Gerekçe efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bütçe kanunları ile Maliye Bakanına verilen Anayasaya ve 5018
sayılı Kanuna aykırı yetkilerin diğer doğrudan bir sonucu ise, TBMM'nin bütçe
hakkı kapsamında verdiği harcanabilecek miktarın üst sınırının aşılarak
"ödenek üstü harcama"ya yol açılmasıdır.
5018 sayılı Kanunun temel amaçlarından biri de ekonomik istikrarı,
sürdürülebilir büyümeyi ve mali disiplini sağlamaktır.
Nitekim Kanunun "Kamu maliyesinin temel ilkeleri"
başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, "Kamu malî
yönetimi malî disiplini sağlar." denilirken; "Bütçe ilkeleri"
başlıklı 13 ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde "Bütçelerin
hazırlanması ve uygulanmasında, makroekonomik istikrarla birlikte
sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak esastır." kuralına yer verilmiştir.
Öte yandan, Kanunun 20. maddesinin birinci fıkrasının (d)
bendinde, "Kamu idareleri, bütçelerinde yer alan ödeneklerin üzerinde
harcama yapılamaz." kuralına yer verilirken; 70. maddesinde, "Kamu
zararı oluşturmamakla birlikte bütçelere, ayrıntılı harcama programlarına,
serbest bırakma oranlarına aykırı olarak veya ödenek gönderme belgelerindeki
ödenek miktarını aşan harcama talimatı veren harcama yetkililerine, her türlü
aylık, ödenek, zam ve tazminat dahil yapılan bir aylık net ödemeler toplamının
iki katı tutarına kadar para cezası verilir." denilerek 1050 sayılı
Kanundan farklı olarak 5018 sayılı Kanunda ödenek üstü harcama yapılması, cezai
yaptırıma bağlanmıştır.
AKP İktidarlarının 2003-2012 bütçeleri kesin hesap kanunları
incelendiğinde ilginç sonuçlara ulaşılmaktadır.
AKP İktidarları 2003-2012 döneminde merkezi yönetim bütçesi
kapsamında 2 trilyon 237 milyar 270 milyon 119 bin TL harcama yaparken, bunun
%3'ü oranında ve 66 milyar 971 milyon 466 bin TL ödenek üstü harcama yapmıştır.
1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununun yürürlükte olduğu
2003-2005 döneminde konsolide bütçe harcama tutarı 462 milyar 896 milyon 328
bin TL ve ödenek üstü harcama ise 7 milyar 346 milyon 375 bin TL ile %0,96
oranındadır.
Buna karşın, ekonomik istikrar ve mali disiplini esas alan ve
ödenek üstü harcama yapılmasını cezai yaptırıma bağlayan 5018 sayılı Kanunun
yürürlükte olduğu 2006-2012 döneminde ise, merkezi yönetim harcama tutarı 1 trilyon
774 milyar 373 milyon 791 bin TL olarak gerçekleşmiş ve bunun %3,36 oranında ve
59 milyar 625 milyon 90 bin TL tutarında ödenek üstü harcama yapılmıştır.
Başka bir anlatımla, 2003-2005 döneminde %0,96 olan ödenek üstü
harcama, 2006-2012 döneminde tam 3,5 kat artarak %3,36'ya çıkmıştır.
Bu durum, AKP iktidarı bütçelerinin bir yandan samimiyetsizliğini
ve ülkeyi hızla mali disiplinden uzaklaştırdığını, diğer yandan 2003-2012
döneminde merkezi yönetim bütçesi kapsamında yaptığı 66 milyar 971 milyon 466 bin
TL ödenek üstü harcamayı TBMM'nin "bütçe hakkı" dışında
gerçekleştirdiğini ortaya koymaktadır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Evet…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, önce yoklama
isteyeceğim ama ondan önce bir hususu bilginize sunmak istiyorum.
Biz önergemizin gerekçesinde “AKP iktidarı” diyoruz ama Sayın
Kâtip bunu “AK PARTİ iktidarı” olarak okuyor.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Ne yazıyorsa onu okuyacak.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Eğer “AKP iktidarı” olarak
okumak istemiyor ise “Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı” olarak okuyabilir
ama biz “AK PARTİ iktidarı” demedik. Demeyi çok arzu ediyoruz, inşallah, öyle
bir süreç olur, söyleriz.
Yoklama istiyoruz efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Adalet ve Kalkınma Partisinin
kısaltılmış adı AK PARTİ’dir.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – “Ak” diye bir ibare yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Adalet ve Kalkınma Partisi açılmış adı.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Aklanın da gelin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Nasıl ki Cumhuriyet Halk Partisinin
açık adı, kendi tüzüklerinde “CHP” diye yazıyorsa, bizde “AK PARTİ” diye
yazıyor.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Aklanın da gelin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yani, böyle bir deyim olmadığını… Bunu
açık söylemekle kısaltmasını söylemek arasında fark yoktur.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yani Sayın Başkan, ben Divana
yönelik bir değerlendirme yaptım ama Sayın Elitaş…
MEHMET ELİTAŞ (Kayseri) – Ben de Divana yönelik yaptım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – …hangi nedenle söz aldı
bilemiyorum. Biz ne dediysek Divan onu okumak zorunda efendim.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Yoklama talebinizi yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Havutça, Sayın Özdemir, Sayın Moroğlu,
Sayın Öğüt, Sayın Danışoğlu, Sayın Işık, Sayın Topal, Sayın Öner, Sayın Topbaş,
Sayın Erdemir, Sayın Acar, Sayın Genç, Sayın Kuşoğlu, Sayın Demir, Sayın
Özdemir, Sayın Özkan, Sayın Baydar, Sayın Akova, Sayın Ayaydın, Sayın Haberal,
Sayın Atıcı.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı:
506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu
Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.54
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran
Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL
(Tokat), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
34’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Ve böylece, programa göre, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın oylanmamış maddelerini görüşerek oylamalarını yapmak üzere, 18
Aralık 2013 Çarşamba günü saat 10.00’da toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.58