Murat Can KARABULUT Normal Murat Can KARABULUT 2 2 2014-06-24T12:58:00Z 2014-06-24T12:58:00Z 199 113950 649518 5412 1523 761945 14.00 false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

DÖNEM: 24                              CİLT: 65                   YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

29’uncu Birleşim

12 Aralık 2013 Perşembe

 

 

 

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II.- YOKLAMALAR

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

 

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

 

 

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506)

 

 

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507)

 

 

 

A) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI

 

 

1) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

2) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

 

B) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI

 

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

 

C) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU

 

1) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

 

 

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

 

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

 

D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI

 

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

 

E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI

 

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

 

F) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI

 

 

1) Hazine Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

 

2) Hazine Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

 

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU

 

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

 

Ğ) SERMAYE PİYASASI KURULU

 

 

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

 

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

 

H) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI

 

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

İ) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU

1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

J) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

K) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

L) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

M) TÜRKİYE VE ORTADOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ

 

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

N) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI

 

1) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

2) Devlet Personel Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Van Milletvekili Burhan Kayatürk’ün 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Manisa Milletvekili Sümer Oral’ın, Adana Milletvekili Fatoş Gürkan’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Adana Milletvekili Fatoş Gürkan’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- Van Milletvekili Burhan Kayatürk’ün, Adana Milletvekili Ali Halaman’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- Adana Milletvekili Fatoş Gürkan’ın, Manisa Milletvekili Sümer Oral ve Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

6.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

7.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

9.- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

11.- Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

12.- Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın, İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in usul görüşmelerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

13.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, milletvekillerinin şahsi söz haklarını devretmelerine ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Çorum Milletvekili Salim Uslu’nun, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Çorum Milletvekili Salim Uslu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Çorum Milletvekili Salim Uslu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

7.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in sataşma nedeniyle söz talebinde ısrarı üzerine yapılan oylamaya ilişkin konuşması 

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Malatya’da yaşanan bir trafik kazasında 6 öğretmenin hayatını kaybetmesine ilişkin konuşması

 

VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’e sataşma nedeniyle söz verilip verilmemesiyle ilgili oylamadaki tutumunun İç Tüzük’e uygun olup olmadığı hakkında

 


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.00’de açılarak sekiz oturum yaptı.

Yalova Milletvekili Muharrem İnce, geçen tutanak hakkında bir konuşma yaptı.

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin geçen tutanak hakkında yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

CHP Grubunun, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın kamu idareleri bütçeleri üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesi gereğince yapılacak görüşmelerin birinci ve ikinci turlarında gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların yetmiş beşer dakika, kişisel konuşmaların onar dakika olmasına ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/832) (S. Sayısı: 506) ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) görüşmelerine devam edilerek;

Cumhurbaşkanlığı,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı,

Sayıştay Başkanlığı,

Anayasa Mahkemesi Başkanlığı,

Yargıtay,

Danıştay,

Başbakanlık,

Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı,

Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği,

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu,

Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü,

Vakıflar Genel Müdürlüğü,

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu,

Atatürk Araştırma Merkezi,

Atatürk Kültür Merkezi,

Türk Dil Kurumu,

Türk Tarih Kurumu,

2014 yılı merkezî yönetim bütçeleri ve 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesapları;

Kamu Denetçiliği Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesi,

Kabul edildi.

Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Milliyetçi Hareket Partisine,

İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisini,

Hakkâri Milletvekili Adil Zozani, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,

Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın birinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın birinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın birinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna,

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanına,

İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında BDP Grubuna,

Kütahya Milletvekili Alim Işık, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın birinci tur görüşmelerinde soru-cevap işlemi sırasında şahsına,

Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında BDP Grubuna,

Manisa Milletvekili Sakine Öz, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut, UEFA Şampiyonlar Ligi’nde Juventus’la karşılaşacak Galatasaray’a başarılar dilediğine,

Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut, UEFA Şampiyonlar Ligi’nde üst tura çıkan Galatasaray’ı tebrik ettiğine,

İlişkin birer konuşma yaptı.

Tokat Milletvekili Zeyid Aslan, 12 Aralık 2013 Çarşamba günkü 28’inci Birleşimin Birinci Oturumundaki bazı ifadelerine,

Yalova Milletvekili Muharrem İnce, 12 Aralık 2013 Çarşamba günkü 28’inci Birleşimin Birinci Oturumundaki bazı ifadelerine,

Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,

Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 4/12/2013 tarihinde kabul ettiği siyasi parti grubu önerisi ile belirlenen 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kuruldaki görüşmelerine ilişkin olarak İç Tüzük’ün 72’nci maddesi gereğince yapılacak görüşmelerde gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların iki, dört, altı, sekiz, dokuz ve onuncu turlarda altmış beşer dakika, diğer turlarda ise elli beşer dakika olmasına; Genel Kurulun 13 Aralık 2013 tarihi ila 19 Aralık 2013 tarihleri (bu tarihler dâhil) arasında yapacağı görüşmelerine saat 10.00'da başlanmasına ilişkin önerisi kabul edildi.

Alınan karar gereğince, 12 Aralık 2013 Perşembe günü saat 11.00’de toplanmak üzere 03.14’te birleşime son verildi.

 

 

                                                              Sadık YAKUT

                                                              Başkan Vekili

              Muharrem IŞIK                                                                          Fehmi KÜPÇÜ

                    Erzincan                                                                                        Bolu

                   Kâtip Üye                                                                                   Kâtip Üye

 

 


12 Aralık 2013 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29’uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Vallahi yoktur Sayın Başkan.

MÜSLİM SARI (İstanbul) – Nerede var?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben Sayın Başkanın hukuk anlayışına hakikaten inanan, güvenen biriyim…

BAŞKAN – Ben sizi de saydım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – …ama gerçekten yok.

BAŞKAN – Sayın Tanal, ben sizi de saydım. Sadece iktidarı değil, muhalefeti de hesaba kattım.

Program uyarınca bugün iki tur görüşme yapacağız.

Üçüncü turda Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve Sermaye Piyasası Kurulu bütçe ve kesin hesapları ile Türkiye İnsan Hakları Kurumunun bütçesi yer almaktadır.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (x)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (x)

                                        

(x) 506 ve 507 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 10/12/2013 tarihli 27’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

A) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI

1) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU

1) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI

1) Hazine Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hazine Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) SERMAYE PİYASASI KURULU

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Sayın milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekilleri sisteme girebilirler.

Üçüncü turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:

Gruplar adına: Cumhuriyet Halk Partisi adına Celal Dinçer, Haluk Eyidoğan, Levent Gök, İhsan Özkes, Haluk Ahmet Gümüş, Aydın Ağan Ayaydın; Milliyetçi Hareket Partisi adına Hasan Hüseyin Türkoğlu, Atila Kaya, Reşat Doğru, Sümer Oral; Barış ve Demokrasi Partisi adına Nursel Aydoğan, Nazmi Gür, Altan Tan. Adalet ve Kalkınma Partisi adına Zeynep Armağan Uslu, Burhan Kayatürk, Mustafa Şahin, Mehmet Emin Dindar, Hasan Karal, Fatoş Gürkan, İsmail Safi, Tülay Kaynarca, Mustafa Baloğlu, Mehmet Muş, Ahmet Yeni.

Şahıslar olarak: Lehinde olmak üzere Ahmet Salih Dal, aleyhte olmak üzere Süleyman Nevzat Korkmaz.

Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Celal Dinçer.

Buyurun Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakika.

CHP GRUBU ADINA CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının bütçesi hakkında CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

2010 tarihinde, terörle mücadele eden kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı olarak kurulan Müsteşarlık, bir yıl sonra Başbakanlığa bağlanmıştır.

Terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri belirlemek, kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere kurulan Müsteşarlık, ilk icraat olarak Ankara’nın merkezinde bir binayı yıllık 2 milyon liranın üzerindeki bir parayla on yıllığına kiralamış, daha sonra, kiraladığı bu binaya milyarlarca liralık harcama yapmıştır. Kurulduğu günden bugüne kadar uzun bir süre geçmesine rağmen istihbarat ve değerlendirme merkezi olarak kurması gereken birimi hâlen tamamlayamamıştır.

Müsteşarlıkça bugüne kadar bazı yayınlar yapılmış, araştırmalar yapılmış ve toplantılar düzenlenmiştir. Ben de merak ettim, acaba hangi faaliyetleri yaptı bu Müsteşarlık? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadında “Terörle Mücadele ve İnsan Hakları” konulu Avrupa Konseyi yayınını Türkçeye çevirmişler. Ön sözünü Sayın Başbakanın yaptığı “2002-2012 yılları arasında Türkiye’de demokratikleşme” adı altında atılan adımları, adı, rahmetli Bülent Ecevit’in seçim bildirgesinden alıntı olduğu anlaşılan “Sessiz Devrim” isimli kitapta yayınlamışlar. Avrupa Konseyi ile beraber Terörle Mücadelede Ulusal ve Uluslararası Koordinasyon Kurulu toplantıları yapmışlar. Bir de, hepimizin çok yakından bildiği akil insanlar heyetinin görev yaptığı sürece ihtiyaç duydukları lojistik destek hizmetlerini sağlamışlar.

Bu Müsteşarlığın en ilginç icraatı ise cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün adından hiç bahsedilmeyen resmî İnternet sayfasının -ne ilgisi var ise- AKP Hükûmetinin yasalarda yaptığı düzenlemelerin tek tek sıralandığı “demokratikleşme envanteri” adı altında bir tanıtım sayfasına dönüştürülmesi olmuştur ve çok büyük bir buluştur.

Peki, bu çalışmalar sonucunda sonuç ne olmuştur? Sonuç kocaman bir sıfır. Yani, havanda su dövme faaliyetlerinde oldukça başarılı olmuşlar. İnsan bu çalışmaları gördükçe bu Müsteşarlığın isminin “AKP düzeninin devamını sağlama ve tanıtma müsteşarlığı” olarak değiştirilmesini mi teklif etse diye düşünmüyor değil!

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Müsteşarlık AKP’nin reklamını yaparken ülkemizde neler olmuş bir ona bakalım: Gezi Parkı nedeniyle demokratik hakkını kullanmak isteyen vatandaşlarımız aşırı şiddete maruz kalmış, yaralanmış, sakat kalmış, hayatlarını kaybetmiştir. Halkın protesto hakkı orantısız şekilde önlenmeye çalışılmıştır.

Bakanlarımız bu kürsüde bol bol fotoğraf ve grafikler gösteriyorlar, eserlerini sergiliyorlar. Ben de şimdi sizlere AKP’nin ileri demokrasisinden, farklı birkaç eserini göstermek istiyorum. Bu resim, İstanbul Sancaktepe’de işinden evine giden ve park ettiği yerden arabasını almak isteyen Hakan Yaman’a ait. Bu eski hâli, bu da şiddetten sonraki hâli. Bu resim, İstanbul Yenidoğan’da çalıştığı iş yerinden evine giden Hülya Aslan’a ait, eski hâli, bu da şiddetten sonraki hâli.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Bunlara çok sevinmiş bir hâlin var ya!

CELAL DİNÇER (Devamla) - Bu resim, hepimizin çok yakından bildiği, Uludere’de yanlış istihbarat sonucu uçaklarla bombalanan ve hayatlarını kaybeden 34 vatandaşımıza ait. İşte sizin bu tutumunuz yüzünden dünya insan hakları karnemiz bir yıl öncesine göre 3 basamak birden gerilemiş, 78’inci sıraya düşmüştür değerli arkadaşlar.

Şimdi, ne acıdır ki dünya kamuoyu önünde yaşanan ve bu şiddetten zarar gören, ölen, yaralanan, gözlerini kaybeden vatandaşlarımız aynı zamanda suçlu ilan edilmiştir. Çünkü, tüm bu yaşanan orantısız şiddete rağmen “Kahramanlık destanı yazdınız.” diye onları öven bir Başbakana sahibiz. Medeni ülkeler böyle kahramanlıklardan anlamıyor. Onlar bu tür hareketleri kahramanlık değil, diktatoryal, çirkin davranışlar olarak yorumluyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu iktidarın güvenlik konsepti çok yanlıştır. Nüfusu bu kadar genç olan bir ülkede gençleri sıkıştırmak, dövmek bir güvenlik konsepti olmamalıdır. Güvenlik güçlerinin sokaktaki genel yaklaşımı: İşçi, çiftçi, çevreci, kadın, erkek, çoluk çocuk kim bir araya geliyorsa, demokratik usullerle hakkını istiyorsa önce etrafını kuşatmak, biraz daha diklenirlerse copla, gazla ve değişik zehirli kimyasallarla müdahale etmek, ardından da on sekiz-yirmi yıllık ceza istemleriyle yargılatmak. Bu, olayları doğru analiz edememe ve doğru yönlendirememe meselesidir. Ama artık siz alıştınız, muhalif olan herkese, sorunlarını dile getiren herkese “Hükûmet karşıtı ve darbeci” yaftasını yakıştırmaya.

AHMET YENİ (Samsun) – Polise yapılan saldırılardan bahsedin.

CELAL DİNÇER (Devamla) – Şimdi, bu mu demokratikleşme, bu mu insan hakları, bu mu ileri demokrasi? Elbette değil. Sayın Bakan, farkında mısınız bilmiyorum ama iktidarınız, bunu temel bir refleks hâline getirmiş durumda. Peki bunda hiç kimsenin vebali yok mu? Bunda Güvenlik Müsteşarlığının çok büyük vebali var ve bu vebalde en büyük pay da hiç kuşkusuz, şiddet uygulayan, suç işleyen görevlileri, halka hakaret eden, tehdit eden, aşağılayan valileri “Yedirtmem.” diyen Başbakana aittir.

Şimdi soruyorum: Tüm yabancı ülke yöneticileri bizim güvenlik güçlerinin orantısız şiddetini tenkit ederken, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarımızdan tık çıkmamıştır, niye? Ölenler, yaralananlar, sakat kalanlar bu toplumun parçası değil mi? Yapılanlar yanlış. “Demokratik hakkını kullanmak isteyenlere daha ılımlı yaklaşılmalı.” niye demediniz?  Kendiniz Türkçeye çevirip yayınlattığınız Terörle Mücadele ve İnsan Hakları kitabını da mı okumadınız ey Müsteşarlık temsilcileri? İstanbul Emniyetinin elinde milyonlarca insanı mezheplerine göre ayırt eden cihaz varmış gibi hazırladığı ve yayımladığı tehlikeli Gezi Raporu’na; Türkiye İstatistik Kurumunun halkı Alevi-Sünni diye ayrıştırmaya yönelik, kamu güvenliğini ve ülke bütünlüğünü bozan saçma sapan sorularla dolu anketine; İzmir Emniyetinin Kürt ve Alevi öğrencileri fişleme gayretine; vatandaşlarımızı ayrıştırmak ve ötekileştirmek için yapılan yayınlara; ülkemizin hemen tamamına kontrolsüz şekilde yayılan Suriyeli sığınmacıların kamu düzeni açısından yaratacağı sorunlara neden ses çıkarmadınız?

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kuruluş amacına yönelik önemli bir faaliyet gösteremeyen, çok büyük yükümlülüklerle oluşturulmuş bu kurum, dağ fare doğurdu misali, fonksiyonsuzdur, iktidarın bir tanıtım birimine dönüşmüştür. Geçen yıllarda ayrılan bütçe AKP’nin reklamına harcanmıştır. Yaklaşık 21 milyonluk bu yılki bütçe de AKP iktidarının reklamını yapmaya harcanacaktır, bu da millet için bir yüktür, haksızlıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CELAL DİNÇER (Devamla) – Müsteşarlığın 2014 yılında verimli bir çalışma yapmasını ümit ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Haluk Eyidoğan, İstanbul Milletvekili, buyurun, süreniz sekiz dakika. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı çerçevesinde Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı yani kısa adı AFAD bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına görüş bildireceğim. Milletimin bana verdiği  bütçe hakkını  kullanarak vatandaşımızın ödediği vergilerin usulüne uygun olarak harcanıp harcanmadığını tespit etmem Hükûmetçe ve Sayıştay üst yönetimi tarafından engellenmiştir. Sözlerime bu durumu protesto ederek başlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar yaşadığımız afetler, Türkiye’de yeni ve bütünleşik bir afet yönetimi düzeninin bir an önce kurulmasını gerektirmektedir. Ancak, çağdaş bir risk yönetim ve müdahale düzeni hâlâ kurulamamıştır. Hükûmet yedi yıl bekledikten sonra, 2009’da 5902 sayılı Yasa’yla Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığını (AFAD) kurmuştur. Ancak AFAD, yasasının içeriği ve genel nitelikleri itibarıyla afet risklerini azaltmada uluslararası gelişmelerden habersiz kalmıştır ve yetersizdir. Hükûmet “Bu dönem yapacağız.” söylemleriyle, hâlâ deneme-yanılma yoluyla, göç yolda düzülür mantığıyla ülkemizde afet yönetimi kurmaya çalışmaktadır. Hükûmet, yalnızca yardım dağıtarak ve müdahaleye odaklanarak -ki onu da gereği gibi yapamıyor- afet yönetimi yapılamayacağını artık anlamalıdır. İktidarın 11’inci yılında, 1 Şubat 2013’te bir toplantıda Sayın Bakan Beşir Atalay “Türkiye afet öncesi hazırlıkta, farkındalıkta, bilinçlendirmede yeterli değil. Onu bu dönem güçlendireceğiz.” demiştir ve yetersizlikleri bu cümleyle ifade etmiştir. Peki, bu farkındalığı yaratmak için 2014 bütçesinden ayırdıkları para ne kadardır? Bütçenin yüzde 1’i.

Bakanın itirafından anlaşılan o ki risk azaltma konusunda durum daha da vahimdir. Bakınız, AFAD 2014 bütçe teklifi 840 milyon TL’dir. Maalesef Planlama ve Zarar Azaltma Dairesi Başkanlığına verilen ise bütçenin yüzde 9’udur ama afet sonrası müdahale ve iyileştirmeye ayrılan pay ise bütçenin yüzde 40’ıdır. Yani, bütçe risk azaltma değil, müdahale üzerine kurgulanmıştır.

Peki, müdahale ve iyileştirme için bu kadar para ayrılması anlayışına rağmen Van ve Erciş’te yaşanan insanlık dramı nedir? Van depreminin üzerinden yirmi altı ay geçmiştir. Oralarda hâlâ konteynerlerde yaşamak zorunda olan 120 aile vardır. Orada dün gece hava eksi 10 dereceydi. Ailelere “Konteynerleri terk edin.” deniyor yüz yedi gündür. Van’daki konteynerlerde elektrik, Erciş’teki konteynerlerde hem elektrik hem su kesik. Çocuklar okula gidemiyor, sağlık sorunları had safhada.

Şimdi, size bizim Rabia’yı anlatacağım, Vanlı Rabia’yı. Diyor ki Vanlı Rabia: “3 çocuğum var. TOKİ konutları bana çıkmadı. Yedi ay ‘Mevlânâevi’ denen, 1 oda kadar bile olmayan yerde kaldım. Çocuklarımızı buradaki okullara kaydetmiyorlar. Büyük kızım depremden sonra sara hastalığına yakalandı, daha önce böyle bir rahatsızlığı yoktu, dışarıda bayılıyor. Çocuklarım, en çok da büyük kızım akşamları uykudan uyanıp ağlıyor. Devletten herhangi bir yardım almadım, komşularım yardım ediyor. Çocuklarım ‘Neden böyle?’ diye hâlimizi, durumumuzu sorguluyorlar. Bir evimiz olmadığı için bunlar yaşanıyor.” Peki, Suriyelilerin barındığı konteyner kamplarda mültecilere verilen her türlü imkân ve yardımlar bu depremzedelere, bu insanlarımıza, bu Rabialara neden verilmiyor?

Bakınız, 1990’dan bu yana uluslararası afetler politikası değişmiştir. Bu yeni politika, afet öncesinde ve bir süreklilik içerisinde risklerin belirlenmesi ve azaltılması çalışmalarına öncelik verir. Bugün, Birleşmiş Milletler çatısı altında hemen her ülke yeni politikanın gereklerini yerine getirmiş, kurumsal ve yasal düzenlemeler yapmış, özellikle risk yönetimi konusunda uzman birimler oluşturmuşlardır. Türkiye ise afet yönetiminde uluslararası yeni politikanın dışında kalmıştır.

Hükûmet, alternatif görüşleri hiçe sayarak planlama, yerel yönetimler, kentsel dönüşüm ve hatta kentsel aktörlerin yer alacağı risk yönetimi eylemlerini doğrudan Çevre ve Şehircilik Bakanlığının görev alanına sokmuştur. Eğer Bakanlık risk azaltma yönetimi yapacaksa AFAD’ın mevcut durum, kapasite ve eylemlerini bizzat gözden geçirmelidir. Aksi takdirde, hep şikâyet ettiğimiz çok başlılık durumu yeniden hortlayacaktır. AFAD’ın risk yönetimi konusunda yetkinleşmesi isteniyorsa bu kurumun köklü bir biçimde değişikliğe uğratılması gerekmektedir. Risk yönetimi kanadını oluşturmak üzere beş ya da altı yeni daire başkanlığı ile planlama kadrolarının geliştirilmesi zorunludur.

Türkiye'nin onaylamış olduğu uluslararası toplantıların belgelerindeki diğer ilke ve kararlar ile risk azaltma teknikleri şunlardır: Toplum katılımının sağlanması, her tür ve ölçekteki planlamada risklerin göz önüne alınması, şehirlerde artan risklere ve kentsel yoksulların risklerine öncelik verilmesi bir an evvel sağlanmalıdır. Bu kararlara yürürlük kazandırmak üzere, Birleşmiş Milletler 2007’de her ülkenin kendi ulusal, kentsel, yerel platformlarını oluşturmasını tavsiye etmiştir. Nitekim, göç politikasızlığından, çevreyle ilgili kararlardan, Gezi olaylarında yaşananlardan, TMMOB’la ilgili yasal düzenlemelerden gördük ki Hükûmet, bırakın platformlar, çalışma grupları ve dayanışma ortaklıkları oluşturma niyetini, bunların oluşmamasını sağlamaya yönelik totaliter, baskıcı bir düzeni kurmaktadır. Bu ülkede yüzücü gözlüğü takıp sokağa çıkarsanız veya pankartlı oturma eylemi yaparsanız tutuklanabilirsiniz, meslek odası basılıp sempozyum bildiri kitapçığı toplatılabilir, derenizi savundunuz diye dövülebilirsiniz, kentsel yağmaya karşı çıktığınız için gaz bombasına, plastik mermiye maruz kalabilirsiniz, hatta öldürülebilirsiniz.

Ülke çapında genel anlayış ve yapılanma bu hâldeyken, özellikle halkımızın yüzde 75’inin yaşadığı illerde afet yönetimi düzeni ne durumdadır? Yaptığım incelemeler sonucunda şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki şehir depremleri sürecine girmiş ülkemizde bu noktada durum, 1999 depremi öncesinden daha iyi değildir. Önümüzdeki yirmi beş yılda Marmara Denizi’nde 7 ve daha büyük bir depremin olma olasılığı riskinin yüzde 65 olduğunu bilginize özellikle sunmak isterim. Göç alan ve plansız, denetimsiz büyüyen şehirlerimizin bilimden ve akılcılıktan uzaklaşmanın vebalini taşıyamayacak kadar deprem riskleri artan yerleşim yerlerine dönüştüğünü bir kez daha hatırlatmak isterim.

Sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Levent Gök, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz dokuz dakika.

CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İnsan Hakları Kurumu bütçesi üzerinde söz aldım. Milletimin bana verdiği bütçe hakkını kullanarak vatandaşımızın ödediği vergilerin usulüne uygun olarak harcanıp harcanmadığını tespit etmem, Hükûmetçe ve Sayıştay üst yönetimi tarafından engellenmiştir. Sözlerime bu durumu protesto ederek başlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz İnsan Hakları Kurumunun, geçtiğimiz yıl, tam bir buçuk yıl önce, 21 Haziran 2012 tarihinde, bu Mecliste yasası kabul edildi ve 30/6/2012 tarihinde Resmî Gazete’de yürürlüğe girerek Türkiye’de İnsan Hakları Kurumu oluşturuldu. Aradan tam bir buçuk yıl geçmesine karşın -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan ve varsa eğer İnsan Hakları Kurumu Başkanına sormak isterim ve tüm yurttaşlarımıza seslenmek isterim- Türkiye’de bir buçuk yıldan bu yana “İnsan Hakları Kurumu” diye bir kurumun kurulduğuna ve bu kurumun bugüne kadar herhangi bir insan hakkı ihlalini çözdüğüne ve bu olayların üzerine gittiğine dair bir bilgi sahibi olanınız acaba var mıdır?

Değerli arkadaşlarım, biz, kuruluş kanununda o zaman da bu kürsüden ifade ettik, ölü doğmuş bir kurumun bütçesini konuşuyoruz. Bu kurum, hem ulusal düzeyde hem de uluslararası düzeyde ölü doğmuş bir kuruluştur. Neden mi? Siz, bu kurumun, Türkiye’de olağanüstü durumlar yaşandığı zaman başkanının kalkıp kamuoyu önünde bir tek cümle ile olayları kınadığını ve Hükûmeti sorumluluğa davet ettiğini hiç gördünüz mü? Örneğin, bu yıl içerisinde, hastalık veya intihar sonucu cezaevinde gerçekleşen 25 tane intihar vakasından bu kurumun haberi var mıdır? Yargısız infazlar sonucu ölen 36 kişiden bu kurumun haberi var mıdır? Faili meçhul -2013’te- 7 kişiden bu kurumun haberi var mıdır? Cezaevlerinin tam 3 kat dolu olduğunu bu kurum bilmekte midir, hangi cezaevini incelemiştir ve görevlileri sorumluluğa davet etmiştir? İfade, örgütlenme, toplantı ve gösteri özgürlüğü karşısında, barışçıl gösteriler karşısında halkımıza karşı uygulanan orantısız şiddet acaba bu kurumun dikkatini çekmiş midir? Daha birkaç gün önce Hakkâri Yüksekova’da gerçekleşen ve 3 kişinin öldüğü olaylar bu kurumun ilgisini çekmiş midir?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hayır.

LEVENT GÖK (Devamla) - Değerli yurttaşlarım, Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; “insan hakları” bedava bir kavram değildir. İnsan haklarından söz ettiğiniz zaman, insan hakları adına konuşanlar konuştukları zaman, Türkiye’de yer yerinden oynamalıdır. Daha birkaç gün önce -sıcak olduğu için konuşuyorum- 3 kişinin Yüksekova’da ölmesi acaba hiçbirimizin sorunu değil midir? Hele, İnsan Hakları Kurumu gibi bir kurum bu olayın üzerine derhâl niçin oraya gitmez? Bu olaylar karşısında yaşanan bilgi kirliliğini gidermek İnsan Hakları Kurumunun görevi değil midir? İnsan hakları toplumun ortak vicdanıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, biz, bu kurumun bunu yapamayacağını bildiğimiz için, ben Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu Başkan Vekili ve Ankara Milletvekili sıfatımla, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna az önce verdiğim dilekçeyle, Yüksekova’da birkaç gün önce gerçekleşen olayların gerçeğini araştırmak, Emniyetin varsa sorumluluğu, varsa, neyse olayların ardındaki gerçekliğin bulunması açısından bir alt komisyon önerimi yapmış bulunmaktayım.

Tüm yurttaşlarımız bilmelidir ki Türkiye’de hiçbir olay karanlık dehlizlerin altında kalmayacaktır. Bizler, insan hakları savunucuları her olayın üzerine kararlılıkla gidecek yürekliliğe sahip olmalıyız.

Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; Türkiye’de kurulan kurum, dostlar alışverişte görsün diye kurulan bir kurumdur; hem ulusal ölçekte tanınmamıştır hem de az önce ifade ettiğim gibi uluslararası ölçekte akredite edilmemiş bir kuruluştur.

Türkiye, 1987 yılında Birleşmiş Milletlerce kabul edilen İşkenceye Karşı Zalimane ve Onur Kırıcı Davranışlara Karşı Ek Sözleşme’yi, ihtiyari sözleşmeyi 27 Eylül 2011’de onaylamıştır değerli arkadaşlarım.

Bakın, İnsan Hakları Kurumu neden kurulmuştur? Burada, Birleşmiş Milletlere verdiğimiz taahhüt çerçevesinde Türkiye de bir ulusal önleme mekanizması kuracak ve Birleşmiş Milletler nezdinde kurulmuş olan uluslararası mekanizmaların Türkiye’de, cezaevleri, koğuşlar, karakollar, jandarma karakolları, emniyetin karakolları, kadın ve çocuk bakımevleri, ıslahevleri ve her türlü yerde yapacağı habersiz denetimlerde ortak bir çalışmayı yürütecektik. Bu sözü Birleşmiş Milletlere verdik.

Sayın Bakan, konuşmanızda özellikle sizden şu soruma cevap vermenizi istiyorum: Türkiye 27 Aralık 2011’de onaylamasına karşın -verilen söz bir yıllık sözdür- bir yıl sonra yani 27 Eylül 2012 tarihinde Türkiye’de ulusal önleme mekanizması kurulması gerekliliği Birleşmiş Milletlere bizzat Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından tevdi edilmesine rağmen, Türkiye’de niçin hâlen işkenceyi önlemek için bir ulusal mekanizma kurulmamıştır? Bu sorunun çok açık ve net cevabını bekliyorum.

Bunun dışında, Türkiye’de kurulan İnsan Hakları Kurumu, “Paris İlkeleri” çerçevesinde kurulmuş bir kurumdur ama orada da biz yine Avrupa’ya, Avrupa Birliğine kurumu kurmak için yola çıktığımızı ifade ettik. Ne yaptık, biliyor musunuz? Paris İlkeleri der ki: “Kurulacak ulusal kurullar bağımsız olacaktır ve mali özerkliği olacaktır.” Değerli arkadaşlarım, bütün medeni toplumlar kurdukları insan hakları kurumlarını kendi ülkelerinin en saygın siyasetçileri, felsefecileri, sosyologları, psikologları, insan hakları savunucularından bağımsız olarak kurmuşken, Türkiye'de kurulan İnsan Hakları Kurulunun 11 tane üyesinin 7 tanesini bizzat Başbakan atamıştır, 2 tanesini Cumhurbaşkanı atamıştır, 1 tanesi de YÖK tarafından atanmıştır. Yüzde 85’ini yürütmenin atadığı bir kuruldan bahsediyoruz. Şimdi, böyle bir kurulun bağımsız olması söz konusu olabilir mi değerli arkadaşlarım?

İnsan Hakları Kurumu Başkanını tanımıyorum. Daha ben Komisyon üyesi olarak İnsan Hakları Kurumu Başkanını kamuoyunda bir tek demeç verirken görmedim. Biz bugün bu kuruma 4 milyon 517 bin TL’lik bir bütçeyi konuşuyoruz. Bu kurum ne yapacaktır, ne yapmıştır şimdiye kadar ve hangi uzmanlarıyla, hangi görevlileriyle Türkiye'de işkenceyi önleyecektir? Türkiye'deki bu kurum biliyor mu acaba cezaevi sayısını, karakol sayısını? Türkiye'de tam 81 il var Sayın Bakanım, 957 ilçe var, 34.395 köy var, ülkede tam 75 milyon insan yaşıyor; bu ülkede 3.300 tane karakol var, emniyetin karakolu; 5 bin civarında jandarma karakolu var ve 400’e yakın cezaevi var. Şimdi, 75 tane kadrosu, 9 tane hizmet birimi olan bu kurumun İşkenceyi Önleme Komitesi olarak İnsan Hakları Kurumuna getirdikleri kavram “ulusal önleme mekanizması olarak işkenceyi önleme birimi”dir. Daha bu kurumun çalışma esasları kabul edilmemiştir.

Sayın Bakanım, konuşmanızda şu soruya da cevap vermenizi istiyorum: Türkiye'deki İnsan Hakları Kurumunun çalışma yönetmeliği kurulmuş mudur? Bu kurul ne zaman toplanmıştır, kaç tane karar almıştır, kaç tane ihlal kararı almıştır? Çalışma yönetmeliği olmadığı için bir buçuk yıldan beri toplanamayan bir kuruldan söz ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu kurulun kendisine düşen kadro sayısıyla işkenceyi önleme iddiası gerçek dışıdır. Böylesine, sırf dostlar alışverişte görsün diye kurulan bu kurumun ne Türkiye'de ne de dünyada inandırıcılığı bulunmamaktadır. Biz bunları söylediğimiz zaman bizlere kızıyorsunuz ama Avrupa Birliği bunları şiddetle eleştiriyor. Avrupa Birliği diyor ki: “Türkiye'deki İnsan Hakları Kurumunun uluslararası kuruluşlarla akreditesi tamamlanmamıştır ve kurumun işkenceyi önleme görevi şu anda mümkün görülmemektedir.” Bize inanmıyorsanız Avrupa Birliğine inanın.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakikadır.

CHP GRUBU ADINA İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı Diyanet bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Atatürk’ün kurduğu Diyanet, okuttuğu mevlitlerde Atatürk’e bir Fatiha’yı bile çok görüyor. Camilerde Atatürk’ün adının anılması âdeta yasaklanmıştır. Hâlbuki Atatürk olmasa ne Diyanet olurdu ne de Diyanet Başkanı olurdu. Bu kadar vefasızlık Müslümanlığa sığar mı? Diyanet, dinî konularda halkı aydınlatsın diye kurulmuştu ancak ülkede cinci, büyücü, üfürükçü, muskacı, hurafeci kol geziyor. Zira, Diyanet, din işlerinden başka, siyaset, ticaret gibi her işi yapıyor.

Dolmabahçe Camisi’ne sığınan gençlere “Camide içki içtiler.” diye iftira eden muktediri aklama gayretine giren Görmez, kraldan çok kralcı kesilmiş ve iftira kervanına katılarak göstericilerin camide tuvaletlerini yaptığını iddia etmiştir, Gezi olaylarında zulmün ve şiddetin yanında yer almıştır. İslam’ın engin hoşgörüsü gençlerimizden esirgenmiştir. Mısır’daki olaylarda camiler sığınma yerleri olarak geceleri bile açık tutulurken Türkiye’de camiler âdeta iktidarın yasak bölgesi ilan edilmiştir. VIP’li camilerin açılışını yapan, bayram sabahlarında tarihî camileri siyasi şovlarla açan, cami avlularının miting alanlarına dönüşmesine ses çıkarmayan, camide tenis oynattıran Başkan, Gezi olaylarında Allah’ın kullarının can havliyle Allah’ın evine sığınmalarına karşı durarak Diyaneti Türkiye'nin Diyaneti olmaktan çıkarmış, âdeta AKP’nin din bürosu hâline getirmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

Başkan Diyaneti siyasetin içine iyice çekiyor, iktidar sözcüsü gibi davranıyor, siyasi demeçler veriyor. Halkın dinini, imanını ölçmeye, tartmaya çalışan Diyanet Başkanının kendisi acaba ne kadar dindar? TÜİK aracılığıyla yine bir anket yaptırdı: “Alevi misiniz, Sünni misiniz?” Bıraksın vatandaşı ayrıştırmayı da devlet malını aşıran kimsenin cenaze namazının kılınamayacağını anlatsın. (CHP sıralarından alkışlar) Halkın parasıyla halkı fişliyor. Diyanet bütçesinde Alevilerin vergileri yok mu? Alevilerin “Haram olsun.” dedikleri Diyanet bütçesi, lüks otellerde düzenlenen etkinliklerle tıka basa yeniliyor. Aleviler oyalanmaktan vazgeçilmelidir, cemevleri yasal statüye kavuşmalıdır, Diyanette Alevilerin de temsil edildiği bir idari yapı oluşmalıdır. Ruhban okuluna açılış müjdesi veren, kilise ve havraların elektrik ücretlerini ödeyen Diyanet Başkanı, aynı yaklaşımı cemevlerine neden göstermez?

Kevser Suresi’nde olmayan anlamları Kevser Suresi’nde varmış gibi anlatarak, Allah’ın ayetlerini kendi keyfine göre tefsir eden Başbakanı alkışlayarak muktedirin hoşnutluğunu Allah’ın hoşnutluğuna tercih etmek caiz mi? (CHP sıralarından alkışlar) Kur'an-ı Kerim’e değil de muktedirin gözlerine bakarak siparişle siyasi kürtaj fetvası vermek caiz mi?

Dişinden tırnağından artıran Anadolu insanına dünyanın en pahalı haccı yaptırılıyor, her hacıdan en az 500 dolar fazla alınıyor. İnşallah, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, hacılarımız, daha az ücretle hac ibadetlerini yapacaklardır. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Hacıların parasından Diyanet İşleri Başkanının lojman tamiratına 400 bin TL harcanması kabul edilemez. Hacda 14 milyon Suudi riyali yolsuzluk iddiasıyla ilgili soru önergeme yirmi bir aydır cevap verilememesi manidardır. Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı olmasın.

Caferileri üzen Iğdır Müftüsünün çirkin raporu, Yozgat Müftü Yardımcısının “Karısı, kızı düğünde oynayan deyyustur.” demesi, İzmir’i irfan geleneğinden yoksun gören Başkanın ayrıştırıcı zihniyetinden kaynaklanıyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Kadına şiddetin yüzde 1.400 arttığını görmeyen, “Kadına karşı şiddetle uğraşacağınıza önce Suriye’deki insanlığa karşı cinayetleri önleyin.” diyen Başkanın eline Suriye’de akan kanlardan sıçramadı mı? (CHP sıralarından alkışlar)

“Suriye’de özgürlükleri için mücadele eden kardeşlerimizi muvaffak eyle.” diye duacı olduklarından, ciğer yiyen, kafa kesen, cihat nikâhı yapanların vebaline bu teröristlere destek verenler ortak değil mi? (CHP sıralarından alkışlar)

Diyanet kaynayan bir kazan, adaletsizliğin ve hukuksuzluğun odağı hâline gelmemelidir. İnsanların en acı durumlarında onları teselli eden din görevlilerinden son yıllarda intihar edenlerin varlığı düşündürücüdür.

Müftü, vaiz, imam, müezzin ve Kur’an kursu öğretmenlerinin atamaları iktidar milletvekillerinin il, ilçe başkanlarının isteklerine göre değil, mesleki başarılarına göre yapılmalıdır. Yirmi yılın üzerinde görevli olmasına rağmen hacca hiç gidememiş olanlara görevlendirmelerde öncelik verilmelidir. Haftada bir gün izin yapan din görevlilerinin her ay kullanamadıkları dört günün ücreti maaşlarına yansımalıdır.

Vekil imamlara umut verildi, tam da kadroya alınacakları anda sukutuhayale uğradılar, aileleri perişan oldu. Ne istediniz bu vekil imamlardan? Vekil din görevlilerine yapılan bu zulümler sona ermelidir.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, vekil ve fahri din görevlilerinin kadroya alınmasını istiyoruz. Vaizlerin özlük hakları iyileştirilmelidir. İlahiyat mezunları ile diğer fakülte mezunları arasında ek gösterge farkı giderilmelidir. Millî Eğitimde olduğu üzere, murakıplar il müftülüğü denetim elemanı veya müfettişi yapılmalıdır. Torpili olmayan imamlar köylerde, mahrumiyet bölgelerinde emekliliğe mahkûm olmamalıdır. Vakıflara ait gayrimenkullerde -cami lojmanı olarak- ikamet eden din görevlilerine hâlen devam eden ecrimisil zulmü durdurulmalıdır.

Güneş gibi herkesin üzerine doğan, Mevlânâ gibi herkesi kucaklayan din görevlilerimizin sorunlarının giderilmesini istiyoruz. Diyaneti kuran parti olarak, Diyanet kurumuna ve din görevlilerine yürekten saygılıyız. Diyanetin ancak siyaset üstü olmasıyla saygınlığını koruyabileceğine inanıyoruz. Çünkü yüce dinimiz İslam ilahi bir dindir, partiler üstüdür, evrenseldir ve tüm insanlığa gelmiştir. Kul hakkı yenilmeyen, Allah’ın kulları arasında ayrım yapılmayan, iktidardan değil Allah’tan korkulan bir kurum olmak en çok Diyanete yakışmaz mı? Hak, hukuk, adalet, eşitlik ve özgürlük gibi, yüce dinimizin önem verdiği konuları öne çıkaran bir kurum olması en çok Diyanete yaraşmaz mı?

Teşekkür ederim, saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş,

Buyurunuz Sayın Gümüş. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; TİKA ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bütçeleri hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi sevgiyle selamlarım.

Konuşmamda sizlere Orta Asya dengelerinden söz etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, Hükûmetiniz bu konulara biraz uzaktır. Asya’daki yükseliş ve potansiyeller içeren coğrafyalara bakıp, “Asya ne kadar yükseliyor.” deyip bu coğrafyayı, Orta Asya’yı sorunsuz olarak algılıyorsunuz; ne var ne yok, haberiniz bile yoktur. Bugüne kadar uyguladığınız sığ ve dar görüşlü politikalar nedeniyle bugün, Türkiye Orta Asya’da neredeyse yok gibidir. Orta Doğu’da ülkemizi bataklığın içerisine sürükleyen dış politikanız, Orta Asya’da bugüne kadarki kazanımları da yitirmiştir. İktidarınız döneminde Orta Asya’da Türkiye etkisi sıfır noktasına doğru sürüklenmiştir, tüm kazanımlar yitirilmek üzeredir.

Sizlere ilgilenmek istemediğiniz derinliğine ve başarısız olduğunuz bir konu hakkında konuşacağım. Konu, uluslararası jeopolitik uzmanlarına göre -“Balkanizasyon” kelimesini belki duymuşsunuzdur- “Geleceğin Balkanları” olarak addedilen Orta Asya’dır. Yeni bir komisyon kuruldu, “Balkan” kelimesini kaldırdılar, “Güneydoğu Avrupa” diyorlar çünkü “Balkan” kelimesi jeopolitikte bir şeyleri anımsatır; karışıklığı, karmaşayı anımsatır. Niye Orta Asya ülkelerine “Geleceğin Balkanları” diyorlar? Hiç haberiniz var mı, duydunuz mu?

Bugün bu coğrafya, stratejik doğal zenginlikleri ve Asya’nın âdeta kalbinde olması nedeniyle tüm küresel güçlerin yoğun ilgi alanı hâline gelmektedir. Dünyada hegemonik ve enerji dengelerinin mihenk taşı olan enerji ve hegemonik dengelerin mihenk taşı olan Hazar ve Orta Doğu coğrafyasının doğudan giriş kapısı Orta Asya’dır. Hem dünyanın en büyük yükselen coğrafyasının kalbidir hem de doğudan girişin kapısıdır.

Değerli üyeler, bugünün dünyasında Orta Asya’da bütünleşme meselesi geçmiş dönemlere göre daha büyük önem arz etmektedir; bizim açımızdan değil sadece, dünya açısından. Niye acaba? Bölgede en etkin devletler olan Rusya, ABD ve Çin, Orta Asya’nın dağınık bir görünümde olmasını değil, bütünleşmiş bir sosyoekonomik, kültürel ve jeopolitik mekâna dönüşmesini istemektedir. Ortak bir amaç gibi gözükmesine rağmen bu durum, bunu isteyen bu bütünleşmeyi isteyen, her bir devlet, kendi isteğinin farklı bir modelle ve kendi açısından gerçekleşmesini arzu etmektedir. Orta Asya’da her bir devlet farklı bir bütünleşme istiyor,  acaba niye istiyor?

Rusya, gümrük birliği vasıtasıyla 2015 yılında Çin’in olmadığı -bak, Şanghay’dan bahsediyorduk- bir Avrasya ekonomik birliğinin kurulması fikrini gündeme almışken Çin bu düşünceden çok rahatsızdır. Çin’in bugün Orta Asya ülkelerine giren en büyük yatırımcı olması -Orta Asya ülkelerine giren en büyük yatırımcı Çin’dir- Orta Asya ülkeleriyle sınır kapılarına 30 tane sınır kapısı açması, bu sınırlar boyunca onlarca havaalanları inşa etmesi, sınır boyundaki serbest ticaret alanlarını -serbest ticaret bölgeleri vardı bir zamanlar Çin’in kalkınma motorları olan- bunları yeniden aktive etmesi bu bölge için özel ve önemli bir ajandaya sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Çin’in hedefi, 2015 ve 2020 yıllarında, inşası devam eden otoyolların ve demir yollarının bitmesi ile bölge ile hegemonik bir ilişkinin kurulmasıdır. Bu hedefi gerçekleştirmek için büyük harcamalar yapmaya hazırdır Çin ve Orta Asya ülkeleriyle ekonomik ilişkileri geliştirecek anlaşmaları ardı ardına imzalamaktadır. Çin’in Orta Asya’yı doğal yayılma alanı olarak algıladığı bugün birçok makalede konu edilmektedir. Bu ilişki ve anlaşmalar sonucunda Çin, en büyük idari bölgesi olan Sincan’ın üç komşusu Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ile alt bölgesel ekonomik birleşme sürecini son zamanda ileri durumlara kadar taşımıştır. Bu süreç, resmî kardeş devletler arası ilişkiler ve stratejik ortaklık çerçevesinde gelişmektedir.

Çin’in, Orta Asya hedeflerine paralel olarak, Afganistan ve İran ile ilişkileri de gelişmektedir. İşin ilginç yanı, Orta Asya ülkelerinin liderleri Çin ile ekonomik ilişkilere çok sempatik bakarken ve bunları üst düzeye taşımak isterken halktan ve basından önemli uyarılar gelmektedir “Bakın, hegemonik ilişkiler kuruluyor ve bunun geleceği tehlikeli olabilir.” diye.

Çin’in Sincan Özerk Bölgesi’nin nüfusunu hızla Çinlileştirip bu bölgeyi Orta Asya’nın ekonomik merkezi olmaya hazırlaması ve Şanghay İşbirliği süreci içerisinde hegemonik varlığını kurmak istemesi geleceğin Asya dengeleri açısından son derece önemlidir. İşte sizlerin içerisinde var olmak istediğiniz Şanghay İşbirliği Örgütünün içinde var olan olağanüstü ve Hazar’daki doğal kaynaklar üzerinde hegemonya kurma emelleri bunlardır. ABD ise bölgedeki ağırlığını ve dengeleri koruyabilmek için hızla üsler kurma çabasındadır.

Bizim Hükûmetimiz ise Batı ile kötüleşen ilişkilerinden ötürü endişelerini artırmış, bugüne kadar unuttuğu Orta Asya coğrafyasında ve Şanghay İşbirliği Örgütünde var olabilme ümidine kapılmıştır. Sayın Başbakan bir zamanlar “Anlı şanlı anlaşmalar yapıyoruz.” dediği AB’den “Artık kurtarın bizi.” diye Orta Asya’ya ve Şanghay İşbirliği Örgütüne seslenmektedir. Eğer geleceği görüyorduysanız, “Geleceği görüyoruz.” diyorsa Sayın Başbakan, niye “Kurtarın bizi AB’den.” diyorsunuz? Demek ki siz bir zamanlar kör müydünüz ya da bu şimdiki yaptığınız hesap yanlış mıydı?

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aydın Ağan Ayaydın, İstanbul Milletvekili.

Buyurun.

Süreniz on dört dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Hazine Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu bütçeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletimin bana verdiği bütçe hakkını kullanarak vatandaşımızın ödediği vergilerin usulüne uygun olarak harcanıp harcanmadığını tespit etmem Hükûmetçe ve Sayıştay üst yönetimi tarafından engellendi. Bu durumu protesto ederek sözlerime başlamak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Küresel ekonomi, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin aleyhine olan yeni bir konjonktüre girmekte, dünyada bol likidite dönemi yerini küresel düzeyde mali sıkılaşmaya bırakmaktadır; Amerika Birleşik Devletleri ekonomisinde ortaya çıkan toparlanmaya bağlı olarak, bu durumdan olumsuz etkilenecek ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Görünen köy kılavuz istemezken, tüm bu hususlar yıllardır ekonomi yönetimine defalarca bizzat söylenmesine rağmen, AKP iktidarı bildiğini okumakta, söylemde ihracata, gerçekte ise yüksek iç talebe dayalı, ithalata bağımlı, yüksek cari açık yaratan ve yurt içi tasarrufları eriten büyüme modelinde ısrar etmeye devam etmektedir.

Bu model sonucunda Türkiye, büyüme yüksek cari açık iklimine mahkûm edilmiş; büyümede geleneksel ortalamayı aşamamış, cari açığı dizginleyememiş, işsizliğin önüne geçememiştir, fiyat istikrarını sağlayamamış ve de belki de en önemlisi, yurt içi tasarrufları dibe vurmuş bir ülke hâline gelmiştir.

Nitekim, uluslararası piyasalarda küresel likiditenin daraldığı bu konjonktürün en sıkıntılı ülkesi olarak Türkiye'nin gösterilmesinin sebebi de yurt içi tasarrufların geldiği düzey ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yüksek döviz girişi bağımlılığı olmuştur. Bizim gibi, gelişmekte olan ülkelerde yurt içi tasarruf oranı ortalama yüzde 30’larda iken, ülkemizde zaten düşük olan tasarruf düzeyini AKP yüzde 18,6’dan almış ve yüzde 12’lere kadar indirmiştir. Maalesef, yurt içi tasarrufların da kısa ve orta vadede yeterli hâle gelemeyeceği açıktır, daha 2016’da yüzde 16 olacak. Hâl böyle iken, cari açık ülkenin kaderi hâline dönüşmüştür.

Türkiye gibi cari açığını büyük ölçüde kısa vadeli sermaye girişleriyle kapatma yolunu izleyen bir ülke önümüzdeki dönemde finansmanı nasıl bulacaktır? Finansman maliyeti artmayacak mıdır? Yüksek cari açık vermeden büyümeyi nasıl sağlayacaksınız? Eğer güvenilen şey -ki o anlaşılıyor- ihracat ise, ihracatın son dönemdeki performansı ortada yani yeterli düzeyde değildir.

Ekonomi yönetimi, son dönemde büyümenin kaynağının ihracat olması gerektiğini, önümüzdeki dönemde iç talebe değil dış talebe dayalı bir büyüme kompozisyonu istediklerini sıklıkla dile getirmektedir. Bizim yıllardır dile getirdiğimiz bu değerlendirme doğru bir tespit, elzem bir hedef ve iyi bir temenni olmakla birlikte, sanırım küresel ve yerel dinamiklerin dayatması ya da denizin bitmesi diyelim. Evet, AKP’nin ısrar ettiği ve yıllardır uyguladığı büyüme modeli açısından son derece önemli. Artık sürdürülebilir ve gerçekçi bir büyüme kompozisyonu, gerek iç talebin ve gerekse de daha çok net ihracatın birlikte katkı yaptığı dengeli bir büyüme modeli şarttır.

Böyle bir ekonomik yapı ve konjonktürde ekonomi yönetimi ne yapıyor? İç tüketimi baskılamak için özel kredileri frenlemek istiyor yani bunu yaparken fiyat üzerinden değil, miktar üzerinden kredi sınırlaması gerçekleştirmeye çalışıyor. Bu, daha önce de denenmiş ancak sonuç verememiş, bugün de sonuç vermeyecek bir yöntemdir; AKP iktidarına bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Bakınız, Cumhuriyet Halk Partisi olarak yıllardır söylüyoruz “Türkiye’nin en büyük sorunu düşük tasarruf.” diye. Ama siz ne yaptınız? Bırakın tasarrufların erimesini izlemeyi, bizzat buna hizmet etmeye devam ediyorsunuz. Şimdi ise, ortaya çıkıyorsunuz, “Tasarrufları artırmak gerek. Bu kadar tüketim riskli.” diyorsunuz. Ben size söyleyeyim, bu da lafta kalacaktır, bugüne kadar AKP iktidarının yaptıkları ve söyledikleri hep farklı olmuştur.

Türkiye’de sadece son beş altı yılda kredi hacminin millî gelire oranı yüzde 30’lardan, hızla ve büyük bir artışla, bugün yüzde 50’nin üzerine çıkmıştır. Dolayısıyla, anlaşılmaktadır ki bu trend sürecek ve kredi hacmi de büyümeye devam edecektir. Hele önümüzde üç seçim varken kısa vadeli siyasi çıkarlara uyan bu modelden vazgeçemeyeceksiniz. İşte, büyüme rakamları ortada, yine iç taleple büyüyen bir ekonomi tespitlerimizi ne yazık ki teyit etmektedir.

Gelelim AKP’nin sözde başarı hikâyesine: 2013 yılı büyümesi Orta Vadeli Program’daki gibi yüzde 3,6 olarak gerçekleşirse AKP’nin 2003-2013 dönemi büyüme ortalaması yüzde 4,9 olacaktır. Evet; 4,9. O beğenmediğiniz, “istikrarsız koalisyonlar hükûmeti” dediğiniz 1990’lı yıllarda ise yüzde 5 düzeyinde büyümeler görmüştük.

İşsizliğe bakalım. Beğenmediğiniz koalisyon hükûmetlerinde olduğu gibi, 1990’lı yıllarda işsizlik ortalaması yüzde 8,2. Peki, o kadar çok övündüğünüz on bir yıllık AKP iktidarı dönemindeki işsizlik ortalaması ne kadardır? Yüzde 10,7. (CHP sıralarından alkışlar)

Enflasyon hedeflemesi uygulandığından beri tutturulamayan ve yüzde 5’e bir türlü çekilemeyen enflasyon mudur sizin başarınız? Ya da cari açık sorununun kronik ve yüksek hâle gelmesi ve cari açıktan korkulduğu için büyümede yüzde 2’ler, yüzde 3’lere razı olunması mıdır sizin başarı oranınız?

Bu noktada hakkını teslim etmek gerekir ki borç yükü konusunda AKP iktidarı son derece ciddi mesafe almıştır. Kamu borç stokunun millî gelire oranının yüzde 40’ın altına düşmesi size göre başarıdır. Ancak, madalyonun bir diğer yüzü var. Son on yılda ciddi şekilde artan bir özel kesim dış borcu söz konusudur. 2002’de ülke dış borcunun üçte 2’si devlete ait iken bugün borcun üçte 2’si özel sektöre aittir. Bugün ülkenin borç stoku 367 milyar dolar olup bunun 127 milyar doları da kısa vadelidir. Yine, özel sektörün net döviz yükümlülüğü 165 milyar dolardır. Yani, döviz borçları döviz varlıklarından 165 milyar dolar daha fazladır. Finansal olmayan kesimin yani reel sektörün “kaldıraç oranı” dediğimiz borç öz kaynak oranı sırf son beş yılda yüzde 65’ten yüzde 105’e çıkmıştır. Sizin başarı dediğiniz bu mudur? Açıktır ki bu durum ülke ekonomisi için çok büyük bir risktir. Borcu ve kur riskini özel sektöre yıkmak çözüm değildir. Neticede bu borç da bu ülkenin borcu değil midir, bu ekonominin yükümlülüğü değil midir bu borçlar?

Üstelik AKP bu yanlış ekonomi politikalarına Merkez Bankasını da mecbur etmiştir. Bağımsızlığını hiçe sayarak, nihayet onu da emrindeki sıradan bir kuruma dönüştürmüştür. Ana hedefi olan fiyat istikrarı konusundaki enflasyon tahminleriyle inandırıcılığını bitiren banka, nihayet, AKP iktidarına biat suretiyle de bağımsızlığını ne yazık ki kaybetmiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Faizler yüzde 9’lara gelmişken politika faizini yüzde 4,5’ta tutan, küresel gelişmelere bağlı sermaye çıkışları karşısında cüzi miktarlarda döviz satışıyla yetinen, faiz artırımı için siyasi iktidardan izin bekleyen ve o izni almadığı için faiz değiştiremeyeceği anlaşılan, son yıllarda enflasyon tahminlerinin hiçbiri tutmayan bir Merkez Bankasının piyasa tarafından ciddiye alınmasını beklemek fazlasıyla saflık olacaktır. Nitekim, piyasalar da bu çerçevede kendi faizini de, kendi döviz kurunu da bulmakta, tüm bu olup bitenler ise Merkez Bankasınca ancak seyredilmektedir. Bu noktada yeri gelmişken sormak istiyorum: “Yıl sonu dolar 1,92.” diye kur taahhüdünü vermek doğru mudur? İşte, yıl bitiyor; 1,92 nerede kaldı? Merkez Bankası Başkanına güvenen bir kişi zarar eder ki ediyor, bunun bedelini kim ödeyecek? Bankanın ve de kendi itibarını ayaklar altına alan Sayın Başçı hangi yüzle o koltukta oturmaya devam ediyor? (CHP sıralarından alkışlar)

Gelelim seçim ekonomisi tartışmalarına. Ekonomi yönetimi hep söylüyor “Seçim ekonomisi yok.” diye. Tamam da Orta Vadeli Program pek öyle demiyor. Bakınız, kamu tasarrufları ve bütçe açığı açısından 2014 diğerlerinden farklı bir yıl olarak duruyor. 2014 yılında kamu tasarruf oranında düşüş var, buna paralel şekilde bütçe açığı 2014 yılında artıyor. Merak ediyorum, 2014’ün bu özelliği nereden geliyor? Eğer seçimleri saymazsak doğru olabilir.

Buraya kadar güzel ama başta benim olmak üzere, enerji verimliliğine ilişkin pek çok kanun teklifi yıllardır komisyonlarda bekliyor. Sırf ısı yalıtımının ülkeye kazancı 10 milyar dolardan fazla olacak ancak bu konuda vermiş olduğumuz kanun teklifleri komisyonların raflarında yerini beklemeye devam ediyor.

Bir başka konuya değinmek istiyorum. Bankacılık Kanunu’nun 50’nci maddesi bankaların yönetim kurulu üyelerine, genel müdürlerine ve şirketlerinin ortaklarına kredi açmayı yasaklıyor. Geçmiş dönemde -bu Hükûmetin en çok övündüğü- o dolaylı kredilerini banka sahiplerine verenleri cezaevlerinde çürüttünüz çünkü doğruydu, bankaların kaynaklarını kendi şahıslarına ve şirketlerine aktarıyorlardı. Şimdi, bu döneme geliyoruz, Bankacılık Kanunu’nun 50’nci maddesi yerinde duruyor. Ama, bu Hükûmete yakın bir yandaş, Bankacılık Kanunu’nun 50’nci maddesine aykırı olarak, Özelleştirme İdaresinden satın aldığı Dicle enerji şirketine kendi bankasından kredi vererek orayı satın alıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Geçmiş hükûmetler döneminde bankaların kaynaklarını kendi şirketlerine aktaranları hapislerde çürüttünüz. Şimdi aynı kanun maddesi yürürlükte iken size yandaş olanlara, kendi bankalarından kaynaklarını özelleştirmeden satın aldığı şirketlere kredi vererek kanuna aykırı bu işlemi yapanlara neden sessiz kalıyorsunuz? Bu yetmiyormuş gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYDIN AĞAN AYAYDIN (Devamla) – …Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu yorum yapıyor, diyor ki: “Efendim, bu kredi dolaylı bir kredidir.” Hâlbuki kanunda yazıyor: Her ne sebeple olursa olsun, banka ortakları kendi şirketlerine kredi aktaramazlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayaydın.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Babacan cevap verecek size.

BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Muğla Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Sayın Mehmet Erdoğan.

BAŞKAN – Kolay gelsin, iyi çalışmalar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sağ olun.

MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve televizyonları başında bizleri takip eden değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Ancak, sözlerime başlamadan bir hususun da altını çizmek istiyorum: İktidarın bütçeye verdiği önemi görmek isteyen bütün vatandaşlarımızın iktidar sıralarına bir göz atmalarını istirham ediyorum. 326 milletvekilinden 26’sını bile salonda bulundurmayarak bütçeye verdiği önemi AKP iktidarı çok ciddi bir şeklide ifade etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz coğrafyasının önemli bölümü -başta deprem olmak üzere- çeşitli felaketlere maruz kalabilecek niteliktedir. Bu bakımdan, ülkemizde afet ve acil durum yönetimi çok önemlidir. Ancak, her konuda olduğu gibi AKP iktidarı bu alana da el atmış ve işleri curcunaya çevirmeyi başarmıştır. Bu konuda görevli olan Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ile Afet İşleri Genel Müdürlüğünü kapatmıştır. Arama kurtarma birliklerini il özel idarelerine devretmiştir. Şimdi de 30 büyükşehirde özel idarelerin kapatılmasıyla birlikte bu işler belediyelere kalmaktadır. Ayrıca, taşra teşkilatı bulunmayan AFAD koordinasyonu sağlama konusunda başarısız olmuştur. En son yaşanan Van depreminde ilgili ilgisiz birçok üst düzey kamu görevlisinin, bakanın Van’a giderek birbiriyle çelişen talimatlar vermesi, olaya müdahale etmekle görevli olanları zor durumda bırakmıştır. Oysa afet yönetimi profesyonel bir iştir ve öyle de olmalıdır.

Yine afet ve acil durumlara müdahale de profesyonel ekipler tarafından yapılmalıdır. Eskilerin deyimiyle “Yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder.” yani, AFAD’ı siz acemi eğitim merkezi hâline getirirseniz, AFAD’ı olaylara müdahale edebilecek güçten, kuvvetten düşürürseniz, sadece Başbakanlık koridorlarında bir birim hâline getirirseniz, bundan sonra yaşayacağımız felaketlerin etkilerinden ülkemiz daha çok etkilenir. Bu sebeple, AFAD bünyesinde hareket kabiliyeti yüksek arama kurtarma birlikleri yer almalıdır.

Yine, mülki idare amirlerinin afet konusunda sekretaryasını yapacak, normal zamanda gerekli hazırlıkları yapacak bir taşra birimine de ihtiyaç vardır.

Bu arada, kentsel dönüşümle ilgili burada çok tartışmalı kanunlar görüştük ama kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme çevirerek ülkemizin afetlerden, afet riskinden kurtarılması da mümkün değildir.

Yine, ülkemizin başında başka bir afet vardır ki o da AKP iktidarıdır. Bu sebeple, 2/B arazilerini satın almak için Muğla’daki hemşehrilerimiz diğer tarlalarını, traktörlerini, ineklerini, danalarını satmaktadırlar. Yine, şu anda, narenciyeleri bahçelerinde kalmıştır, 20-25 kuruşa düşmüş olan portakallarını toplayacak alıcı bulamamaktadırlar. Yine, seracılarımız, üreticilerimiz perişandır. Dünyanın en pahalı girdilerini kullanmakta, dünyanın en ucuz ürünlerini satmaktadır. Bu sebeple, ülkemizin inşallah en kısa zamanda bu felaketten de kurtulması için dua ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devletin en önemli görevi kamu düzenini, vatandaşın can ve mal emniyetini sağlamaktır. Bu işi eskiden İçişleri Bakanlığı yapardı. Bir gün, AKP, icra görevi olmayan bir müsteşarlık kurdu; Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı. Biz başlangıçta merak ettik, bu kurum ne iş yapacak diye. Ama, çok geçmeden gördük ki bu kurumun görevi kamu düzenini sağlamak değil, ortalığı karıştırmak, toplumu ayrıştırmak, ülkemizin birliğine, dirliğine kasteden teröristleri meşrulaştırmakmış yani “açılım” denen zırvanın koordinasyonunu sağlamakmış.

Eskiden teröristlerle görüşmek gizli işlerdendi, ayıptı. “Siz teröristlerle görüşüyorsunuz.” deyince “İspat etmeyen şerefsizdir.” deniyordu. Şimdi işler ilerledi, teröristler için Habur’da karşılama törenleri düzenleniyor. Eskiden suçlular, teröristler mahkemeye götürülürdü, şimdi mahkemeler teröristlerin ayağına götürülüyor. Artık, Diyarbakır’da Türk Bayrağı olmayan, İstiklal Marşı’nın okunmadığı nevruz mitingleri yapılıyor. Teröristlerin ellerinde paçavralar, teröristbaşının posterleri, teröristbaşının mesajları oradan okunuyor. Bu ucube durumu ne polisler görüyor ne valiler görüyor ne savcılar görüyor yani teröristler istediğini, istediği zaman, istediği yerde yaptı mı kamu düzeni sağlanmış oluyor.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Ya, gidip görüşme yapıyoruz, görüşme; müzakere süreci, gidip görüşme yapılıyor. Mesajı da okunacak, açıklamaları da yapılacak, buna alışacaksınız! Hayret ya!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Herkesi alıştırabilirsiniz ama biz alışmayacağız!

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Alışacaksınız, hiç kusura bakmayın!

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Yine, Sayın Başbakan, AKP’li arkadaşların gurur duyduğu Barzani ve milletimize, devletimize küfretmeyi alışkanlık edinmiş sözde sanatçılarla Diyarbakır’da buluşup birlikte halay çekince kamu düzeni sağlanmış oluyor.

Yakınlarda ABD’ye giden bir Başbakan Yardımcısı “Türkiye'nin Demokratikleşme Süreci” diye bir panele katılıyor arkadaşlar. Orada, kamu düzeninin nasıl sağlandığını, ülkemizin PKK’ya nasıl teslim edildiğini bir bir sıralıyor. Kendi ifadesiyle “Artık, PKK paçavralarıyla mitingler yapılması yasak değil. Teröristbaşının posteriyle mitingler yapmak suç değil. Bu suçlardan ceza alanların hepsini serbest bıraktık.” diyor. “Bundan sonra, bu suçlarla ilgili takibat yapmıyoruz.” diyor. Daha bitmedi arkadaşlar: “Milletimizin, devletimizin birliğine karşı özerklik, eyalet vesaire arayışları, bu konuda isteyenin istediğini söylemesi de suç değil. Bunlarla ilgili paneller düzenlemesi, devletimizin birliğine, dirliğine herkesin istediğini söylemesi de suç değil” diyor. Hızını alamamış, azınlıklara verdiklerini, Lozan’da aldığımız, bütün kazandığımız kazanımları bir bir teslim ettiklerini de övünerek sayıyor.

Arkadaşlar, siz unuttunuz mu Çanakkale’deki dedelerimiz niçin şehit oldu? 30 bin, 40 bin vatandaşımız doğu ve güneydoğuda niçin can verdi? Siz bunlara nasıl hesap vereceksiniz?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bizim dedelerimiz de bize hakaret edesiniz diye şehit olmadı orada.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Yani, bölücülerin her yerde her istediğini yapması serbest. Niçin? “Analar ağlamasın!” diye. Ama bölgede kontrol kimde? Bunu, sizin takdirlerinize bırakıyoruz. Daha birkaç gün önce, 2 astsubayımız ve 2 uzman çavuşumuz kaçırıldı.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Evet, Yüksekova’da 3 kişi yaşamını yitirdi aynı gün.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Kimler tarafından? Cevap yok. Sonra, birileri araya girdi “Süreç zarar görmesin!” diye PKK lütfetti, askerlerimizi serbest bıraktı. Bu ne züldür arkadaşlar! Buna nasıl tahammül ediyorsunuz?

PERVİN BULDAN (Iğdır) – İşte, bunların olmaması için bu barış süreci var.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – PKK lütfetti, askerlerimizi serbest bıraktı.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – İnsanların ölmemesi için bu barış süreci var.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Ne günlere kaldık ya Rabbi!

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Bunu anlayın artık!

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Bizi bu duruma düşüren AKP zihniyetinden kurtar ya Rabbi!

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Kan dökülmesin diye barış süreci var.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Herkesi kandırabilirsin, MHP’yi asla!

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Kazan kaldıran yeniçeri ocağı gibi, PKK canı sıkılırsa Yüksekova’yı birbirine katacak, süreç zarar görmesin diye sineye çekeceğiz! (MHP ve BDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibi dinleyelim!

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Velhasıl, geldiğimiz noktada kamu düzenini sağlamak çok kolaylaştı. Açılım, demokratikleşme, süreç vesaire… Velhasıl, bölücüler ve küresel güçler ne istiyorsa ver, kurtul; ülkede kamu düzeni sağlanıyor arkadaşlar!

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bu arada, birkaç hususun daha altını çizmek istiyorum. Bizim bilmediğimiz, kamu düzeniyle ilgili ülkemizde yeni gelişmeler mi vardır? Muğla’da, Trakya’da kamu düzenini tehdit eden yeni olaylar mı cereyan etmektedir? Sayın Başbakanın yurt içi gezi ve mitinglerinde “güvenlik” adı altında hayatın durdurulmasına niçin ihtiyaç duyulmaktadır? Muğla gibi Türkiye’nin en güvenli noktasında -ben bugüne kadar Muğla’da, gece gündüz, gezerken hiç güvenlik ihtiyacı duymadım, yanımda bir güvenlik görevlisi bulundurmaya ihtiyaç duymadım- niçin Muğla polisi yetersiz hâle gelmiştir? Türkiye’nin dört bir tarafından binlerce polis Muğla’ya niçin taşınmıştır? Yine, Muğla’da, Sayın Başbakanın katılacağı mitinglerde polislerin sahaya silahsız ve sivil olarak toplanmasına acaba AKP’nin miting alanına başka bir kimse bulamamasından mı ihtiyaç duyulmuştur?

Yine, Sayın Başbakanın gezi ve mitinglerinde “güvenlik” adı altında hayatın durdurulmasına niçin ihtiyaç duyulmaktadır? Bazı vali ve kaymakamlarımızın Başbakanın gezisi öncesinde ve gezi sırasında kendileri tarafından sakıncalı görülen kişileri gözaltına alma yetkisini nereden aldığını da buradan sormak istiyorum? Suçlular serbest gezerken bazılarının “suç işleyecek” diye gözaltına alınması hakkını size kim vermektedir?

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 2014 bütçesinin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İstanbul Milletvekili Atila Kaya, buyurun Sayın Kaya. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakikadır.

MHP GRUBU ADINA ATİLA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile ilgili, Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Büyük Orta Doğu Projesi’nin Eş Başkanı, etnik temelden kalkarak federasyona varmayı hedefleyen siyasi bir açılım projesi başlatmış ve Diyanet İşleri Başkanlığını da bu projenin bir ayağı olarak öngörmüştür. Ne var ki o zamanki Diyanet İşleri Başkanı kendisine yakışır bir ferasetle, ülkemizde birlik ve beraberliğin sağlanması ile ayrımcılığın önlenmesinin Diyanetin amaçları arasında olduğunu belirterek Diyanetin şaibeli siyasi projelerin parçası olmak yerine kendi asli işini yapması gerektiğini ifade etmişti. Bunun üzerine, açılım sürecinde aktif rol alması şartıyla şimdiki Başkan göreve getirilmişti. Bu sürecin bir sonucu olarak Sayın Bardakoğlu nasıl saygıyla hatırlanacaksa Sayın Görmez de bu iktidarın seçimine gerçekten de uygun olmakla hatırlanacaktır. Bu, İslam tarihinde din işleriyle ilgili mevkilerde bulunanların siyasi otoritelerin haksız uygulamalarına direndiklerinde saygınlık, onu desteklerinde zelillikle anılmalarına uygundur.

Peki, Sayın Görmez başka nasıl hatırlanacaktır? Mesela, Başbakanının “Gâvur İzmir” imasına uygun olarak “İzmir’in farklı bir dindarlığı var. Bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var.” demiş olmasıyla hatırlanacaktır. Mesela, Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesinde Din Görevlilerinin Katkısının Sağlanması Projesi’nin imza töreninde “Kadına karşı şiddetle uğraşacağınıza önce insanlığa karşı cinayetleri önleyin.” demesiyle hatırlanacaktır ama en çok da Gezi olayları sonrasında Başbakanın Dolmabahçe Camii Müezzinine duyduğu öfkenin takipçisi olmakla. Yüce Allah’ın Furkan suresinde buyurduğu “Onlar ki yalana şahitlik etmezler, boş şeyler ve kötü sözlere rastladıkları zaman da vakarla geçip giderler.” emrine uygun davranan bu müezzine soruşturma açtırmak ve onu sürmekle hatırlanacaktır.

Hiçbirimiz unutmayacağız ki o zulmedilen müezzinin çok iyi bildiği “Ey iman edenler, bir topluluğa olan kininiz sizi adaletten alıkoymasın.” ve yine “Ey iman edenler, kendiniz, anne babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa Allah için, şahitler olarak adaleti ayakta tutun.” ayetlerini imam-hatipli olmakla övünen Sayın Başbakan da, geçmişte vaizlik yaptığını söyleyen Diyanetten sorumlu Sayın Bakan da, ilahiyat profesörü olan Diyanet İşleri Başkanı da bilmezden gelmişlerdir. Aslında, müezzinin başına gelenlere şaşmamak gerek. Unutulmamalıdır ki Sayın Görmez iktidarın istediklerini söylemedi diye gönderilen bir başkanın koltuğunda oturmaktadır. Şu da görülmelidir ki bu iktidar, artık, mütedeyyinleri de rahatsız eden bir boyuta gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, mevcut Diyanet İşleri Başkanı iktidar karşısındaki zaaflarıyla hatırlanırken sadece yaptıkları değil, yapmadıkları da yapamadıkları da akla getirilecektir. Mesela, geçtiğimiz yılın eylülünde “Cami mimarisinde kötü taklitler bizim ciddi bir sorunumuzdur.” diyen Görmez, aynı yılın kasımında, projesi belli olan Çamlıca’daki çakma selatin camisiyle ilgili tek laf edememiştir. Çünkü, bilmektedir ki İstanbul’un o uzak tepesinde yükselecek olan cami değil Sayın Başbakanın nefsidir.

Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanının yapamadığı öyle şeyler vardır ki umurunda olsa üstlendiği manevi sorumluluğu ateşten gömlek hâline getirecek türdendir. Örneğin, AKP iktidarında bir anda zenginleşiverenleri göz önüne getirsin ve kendisine “Mümin kimdir?” diye sorulan Hazreti Peygamber’in neden “İnsanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.” şeklinde, ibadeti vurgular türden olmayan bir cevap verdiğini açıklasın. Biliyorsa sırattan gemicikle geçebilme yollarını da bir anlatsın, dinleyelim.

Tartıda hile yaptığı için bir kavmin helak edildiğine inanan bir insan olarak Diyanet İşleri Başkanına soruyorum: “Asrın dolandırıcılığı” olarak adlandırılan Deniz Feneri davası karşısında iktidarın takındığı tavır ile ilgili ne düşünmektedir? Bu ülkedeki Müslümanların kulağı onun cevabındadır. Lütfen, kitabı eğip bükmeden cevap versin. Müslüman coğrafyasını kan gölüne çeviren Büyük Orta Doğu Projesi gibi bir haçlı oyununda bir Müslüman Başbakanın Eş Başkan olmasını Müslüman halka Diyanet İşleri Başkanı bir anlatsa ya!

Değerli milletvekilleri, referansının İslam olduğunu söyleyen bir Başbakan ve onun yönetimde yer verdiği kadroları bilmelidir ki İslam, dinî hiçbir siyasi yönetim modeli öngörmemiş. Yüce kitabımız Kur'an sadece yönetim ilkeleri vazetmiştir; bunlar da adalet, liyakat ve şûradır. Aslında liyakat de, şûra da “adalet” kavramında mündemiçtir. Yani, İslam’da en temel ilke adalettir. Bunun karşıtı ise zulümdür. Türk devlet geleneğinde de yönetim temel ilke olan adalet üzerine bina edilmiştir. Bunun en veciz ifadesi ise Selçuklu Veziri Nizamülmülk’ün Siyasetname’sinde de, Osmanlı devlet adamı Koçi Bey’in risalesinde de yer alan aynı cümledir: “Devlet küfr ile çökmez ancak zulm ile çöker.” Selçukludan tek nasibi genel merkez binasındaki geometrik desenler, Osmanlı’dan tek nasibi ise Çamlıca’daki çakma selatin camisi olan bir zihniyetin bunu kavramasını beklemiyorum. Bunları, iktidar ve onun Diyanet İşlerinin yönetim anlayışının bir uygulaması olan Iğdır Müftülüğü raporunun anlamı iyice ortaya çıksın diye dile getiriyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Iğdır Müftülüğü Caferi yurttaşlarımızın inancına dil uzatan ve onları devlet güvenliği konusunda şüpheli konumuna yerleştirmek isteyen bir rapor hazırlamış ve Iğdır Valiliği de bu raporu onaylayarak Emniyet Genel Müdürlüğüne göndermiştir. Iğdır Müftüsü mezhepçi Başbakanından cesaret alarak mı, yoksa Diyanet İşleri Başkanından emir alarak mı böyle bir tasarrufta bulunmuştur, bilemiyoruz. Sonuçta, insanları kadar, inançları kadar, Türklüklerine bağlılıklarıyla da temayüz etmiş olan yurttaşlarımız rencide edilmiştir. Müftünün densizliği ve valinin basiretsizliğinden ibaret sayılamayacak bu olay, iktidarın Diyaneti siyasetinin aracı olarak kullanmasının en rahatsız edici örneklerinden birisidir.

Sayın milletvekilleri, bu örnekten kalkarak diyebiliriz ki ya yurt dışında mezhebe göre dost ve düşman belirleyen iktidar aynı politikayı ülke içerisinde de uygulamaya çalışmaktadır ya da açılım coğrafyasında Türk Bayrağı gibi dikilen bu insanlar “Türk’üm” demekten imtina eden Başbakanı rahatsız etmektedir ve Caferi yurttaşlarımız üzerinde bu tür oyunların oynanması da açılım ihanetinin bir ayağıdır; muhtemeldir ki her ikisi de.

Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin bir konuşmasında ifade ettiği “Yol için cami yıkmayı göze alıyorsun, BOP yoklamasına yok yazılmamak için kilise açıyorsun.” sözleri üzerine, Sayın Başbakan da bu ülkede Hristiyan, Musevi ve ateist yurttaşların da vergi verdiğini, onların hukukunu korumanın da adalet anlayışı gereği olduğunu söylemişti. Şimdi soruyorum kendisine: Hristiyan, Musevi ve ateistin de Başbakanı olan Sayın Erdoğan sadece Caferi yurttaşlarımızın mı Başbakanı değildir? Yoksa onun için adalet, kendi  çıkarlarının sınırında  biten bir şey midir?

Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığı, bugüne dek en çok bir Sünni örgütlenmesi gibi çalışmakla eleştirilmiştir. Iğdır Müftüsü örneğinde bir kez daha gördüğümüz gibi, bu eleştirilerde haklılık payı da vardır. Ne var ki devri iktidarlarında sultana bağlılık, Sünniliğin de önüne geçmiştir. Sünni gelenekte en öne çıkarılan rol modellerinden biri, zalim sultanların kendisine teklif ettiği kadılık görevini reddettiği için hem Emevi hem de Abbasi zindanlarında işkence görerek hayatını kaybeden  İmamıazam’dır.

Diyanet İşleri Başkanının hem geliş usulünden hem de bu usule sadık tavrından anlaşılmaktadır ki rol modeli zalim sultan karşısında hakkın yanında yer alan İmamıazam değildir.

Sayın milletvekilleri, sözlerimi Diyanet İşleri Başkanına bir hatırlatma ve bir tavsiye ile bitirmek istiyorum. Hatırlatmam şudur: Geçtiğimiz aylarda, El Kaide’nin Kenya ve Pakistan’da gerçekleştirdiği terör eylemleri kendisine sorulduğunda “Bunlar tamamen İslam dışı, İslam’ın reddettiği, İslam’ın hiçbir zaman kabul etmediği şeylerdir.” demişti. Sakın unutmasın, El Kaide dinin siyasete alet edilmesinin sınırlarına vardırılmış hâlidir sadece. Sonuç karşısındaki tavrının inandırıcı olmasını istiyorsa nedenin oluşmasını engelleyici tavrını da ortaya koymalıdır.

Önceleri “Kürt açılımı” olarak anılan sözde çözüm sürecinde Diyanet İşleri Başkanına tavsiyem ise şu olacaktır: Kurban Bayramı’nın arifesinde, Hükûmetin İmralı’daki muhatabı olan teröristbaşı Diyarbakır’da bir İslam Kongresi düzenlenmesi çağrısı yapmıştı. Böyle bir kongrenin düzenlenmesini de o meşum süreçlerine sığdırabileceklerse eş başkanlığını Sayın Görmez yapsın. BOP Eş Başkanının açılımcı Diyanet İşleri Başkanına yakışan da bu olur diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Tokat Milletvekili Reşat Doğru, süreniz on beş dakikadır.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nda, TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

TİKA yani Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı 1990’lı yıllarda Orta Asya’da bağımsızlığını kazanan Türk devletlerinden sonra kurulmuştur. Kuruldukları zamandan itibaren de çok önemli hizmetler yapmışlardır. Kuruluşların amacı, Türk dünyası ile ilişkilerin geliştirilmesi ve yaşadıkları coğrafyada onlara yardım ve öncülük yapılması idi. Ancak, TİKA, AKP iktidarı ile birlikte, önce adını, sonra faaliyetlerini değiştirerek kuruluş amacının dışına maalesef çıkmıştır. TİKA, 1992 yılında kurulurken Türk dünyasında faaliyet gösterecek, oralardaki soydaşlarımıza yardım edecekti. Ancak, son on bir yılda bu böyle olmamış, amacı dışına çıkmış, dünya devletlerine yardım kuruluşu hâline getirilmiştir. Kuruluşunda, nerede Türk varsa oraya ulaşılacaktı. Türkiye sevdirilecek, Türk sevdirilecek, ortak tarih, edebiyat, ortak alfabe oluşturulacak, birliktelikler sağlanacaktı ancak bunların birçoğu ya olmamış ya da başka baharlara bırakılmıştır.

Çeşitli ülkelere yardım faaliyetlerine geçilmesi, son zamanlarda, tabii ki TİKA’yla ilgili birtakım iddiaların da ortaya çıkmasına ve ortaya atılmasına sebep olmuştur. TİKA, faaliyetlerinin büyük kısmını yurt dışında yaptığı için denetim konuları da çeşitli mahfillerde artık gündeme gelmeye başlamıştır. Harcanan para, kullanılan para çok büyük miktarlardadır. Haklı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün milletvekilleri ve Türk halkı, paraların nerelere, nasıl harcandığını öğrenmek istemektedir. Bu bakımdan, TİKA’nın yurt dışında gerçekleştirdiği ihale, yatırım, ödeme ve benzeri faaliyetleriyle ilgili bilgi verilmesi gereken çeşitli iddialar vardır. Bu iddialarla ilgili olarak milletvekilleri çeşitli kereler soru önergeleri vermişlerdir ancak kapsamlı, açıklayıcı cevaplar verilmediği de ortadadır.

Milletvekilleri olarak şu soruların sorulmasını istiyoruz: TİKA kapsamında gerçekleştirilen yurt dışındaki ihalelerde yasal mevzuata uygun davranılıyor mu, davranılmıyor mu? İhaleleri hangi şirketler alıyor? Aynı işler için verilen diğer teklifler var mıdır? TİKA’nın yurt dışında gerçekleştirilen projeleri için satın alınan hizmet ya da malzemelere ne kadar para ödeniyor? Devletlere çeşitli yardımlar yapılırken acaba hangi kriterlere göre oralara paralar veriliyor? Siyasi amaçlarla bunlar yapılıyor mu, yapılmıyor mu? Bu soruları milletimiz adına, milletvekillerimiz adına öğrenmek istiyoruz.

Sayın milletvekilleri, bugün, ülkemizin dışında, Azerbaycan’ın Ermeni işgali altındaki yerlerde, Kırım’da, Ahıska’da, Kerkük’te, Doğu Türkistan’da, Suriye’de, Balkanlarda yaşayan Türklerin birçok ama birçok sorunları vardır. Bunların dışında, Avrupa’da da yaklaşık olarak 3,5 ila 4 milyon civarında kardeşimiz, soydaşımız yaşamaktadır. Bütün bu sorunlara sahip çıkacak, çözecek olan da Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Avrupa Türkleri arasında madde bağımlılığı artıyorsa, uyuşturucu suçundan 30 binden fazla insan hapiste yatıyorsa bunun sorumlusu en öncelikle Türkiye Cumhuriyeti devleti olmalıdır. Bakınız, şu anda, o 30 binden fazla insanımız yatıyor diyoruz, oradaki çocuklarımız Türkiye’ye gönderiliyor cezaları bittikten sonra, hiçbir rehabilitasyona maruz kalmadan, onları bir saatli bomba şeklinde köylerine gönderiyoruz ve köylerine geldikleri zaman da bir sâri hastalık gibi kendi alışkanlıklarını diğer insanlara maalesef bulaştırıyorlar. Bu sorun gibi, Hükûmetin birçok bakanlığının sorumluluğuna giren -Avrupa Türklerinde- birçok konu vardır, bunları tabii anlatmak mecburiyetindeyiz. Ayrıca, Kerkük, Musul, Telafer’de bütün Türklerin çok büyük baskıyla karşı karşıya olduklarını görüyoruz. O insanlara sahip çıkacak, onlara el uzatacak da yine bizim devletimiz olmalıdır.

Doğu Türkistan’da Sincan Bölgesi’nde bizim kardeşlerimize saldırılar yapılıyor, katliamlar oluyor. Bu konuyu dünyada sivil toplum kuruluşlarına taşıyacak, çözüm önerileri sunacak olan Türkiye Cumhuriyeti devleti olmalıdır. Eğer Irak’taki Türkler zorla, göç baskısıyla gönderiliyorsa ve oradaki insanların olduğu bölgelerde son zamanlarda katliamlar oluyorsa bunların mutlaka çeşitli mahfillere taşınması gerekmez mi?

“Doğu Türkistan” diyoruz, Doğu Türkistan’da şu anda insanlık dışı birçok hadise meydana geliyor. Bakınız, 2009 yılında Uygur Türklerinin bölgesine sonradan yerleşen Çinliler arasında çıkan çatışmalarda 200’ün üzerinde insan hayatını kaybetmişti. O dönemden bu yana gerginlik bu bölgede dinmemiştir. Burada yaşayan kardeşlerimiz esir muamelesi görmekte, evlerinden bazen çıkamamaktadır; iş yerlerinde öldürülmekte, yaşadıkları yerler de yakılıp yıkılmaktadır. Türkiye olarak oradaki Türklerin sıkıntılarıyla yakından ilgilenmek, sorunların çözümünde uluslararası girişimlerde bulunmak bizim esas görevimiz olması gerekmektedir.

Bakınız, Doğu Türkistan Türklerinin lideri Rabia Kadir Hanımefendi, büyük zorluklar içerisinde çok büyük mücadele vermektedir ve Türkleri temsil noktasında dünyanın her tarafına koşmaktadır. Japonya’da Doğu Türkistan Türkleriyle büyük kongreler yapılmakta, orada onların haklı sebepleri, haklılıkları anlatılmaktadır ama enteresandır, Rabia Kadir Hanımefendi Türkiye’mize girememektedir, Türkiye’mize kabul edilmemektedir. Şurası bir gerçektir ki sahip çıkılmamaktadır ya da cılız şekilde sahip çıkılmaya çalışılmaktadır. Bunların hiçbirisini maalesef yeterli görmüyoruz.

Yurt dışındaki bütün Türklere  sahip çıkmak gerekmektedir. Doğu Türkistan Sincan Bölgesi’ndeki, Kırım’daki, Telafer’deki, Sivastopol’daki, Bükreş’teki Türkler de bizim kardeşlerimizdir. Türk insanının bulunduğu her yer ilgi alanımızda olmalı, mutlaka ama mutlaka oralara uzanmalıyız. Türk dünyası ülkemizin geleceği ve teminatıdır. Bu dünyadan korkmadan oralara yaklaşmak da bizim esas görevimiz olmalıdır. Ancak, gördüğümüz kadarıyla Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının Türk milleti ve sözüyle bir problemi vardır. Türk milliyetçiliği maalesef ayaklar altına alınmakta, 36 etnik kimlikten bahsedilmektedir. Hatta Adalet ve Kalkınma Partisi MKYK üyesi bir şahıs “Dünyada Türk diye bir ırk yoktur.” diyerek tarihi, yaşadığı coğrafyayı inkâr edebilmektedir. Bunları kabul etmek mümkün değildir.

Sayın milletvekilleri, TİKA da, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı da dünyada çeşitli yerlerde yaşayan Türkler için kurulmuş olan kuruluşlardır. Türk yoksa o zaman bu kuruluşlar neden kurulmuş ve faaliyet göstermektedir? Cevabı da mutlaka verilmelidir.

TİKA, tabii ki Afrika’ya, Filistin’e, Afganistan’a yardım edebilir, oralara ofisler açabilir fakat Türk dünyasındaki insanlar ekmek bulamıyor, hastane bulamıyor, doktor bulamayan yerler var. Madem oralara yardım yapılıyor hiç olmazsa Türk dünyasındaki ihtiyaçlı, fakir insanlara da  el uzatılabilir.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının daha aktif olmasını bekliyoruz. Kurulduğu günden itibaren çok güzel faaliyetleri olmuştur ancak tekrar gözden geçirilmeli, Hükûmet tarafından Türk dünyasının dışına itilen TİKA’nın boşluğu bu kuruluşumuz tarafından mutlaka doldurulmalıdır. Yurt dışından getirilen öğrenciler daha farklı şekilde sahiplenilmeli, okulları bitince geriye dönüşleri teşvik edilmeli, ülkelerinde çeşitli vesilelerle takip edilmeleri ve ilişkilerimizin de koparılmaması gerekmektedir.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının yurt dışında bürolar açması gerekmektedir. Ayrıca, yurt dışında, özellikle Avrupa’da çeşitli konularda toplantılar yapılıp insanlarımız bilgilendirilmelidir. Oralarda yapılan toplantılara sadece belli bir siyasi görüşü olan insanlar değil de her gruptan, ülkesine, milletine bağlı insanlar davet edilebilir yani herkesi kapsayan, her kesimin katıldığı toplantılar yapılabilir. Avrupa ülkelerindeki Türklerden bize gelen şikâyetler toplantılara sadece AKP’ye yakın kuruluşların çağrıldığı noktasındadır, hâlbuki oralarda Türk federasyonları gibi yıllarca Türk gençliğine, Türk insanına sahip çıkmış çok köklü kuruluşlar vardır. Oralardaki insanlar neden çağrılmamaktadır? Onlar da çağrılıp onların görüşünün de alınması gerekmez mi diye düşünüyoruz.

Yurt dışındaki, Avrupa’da yaşayan Türk gençlerinin uyuşturucu başta olmak üzere birçok problemi var demiştim. Oralarda yaşayan insanlara millî ve manevi değerlerine sahip çıkan eğitim noktasında da destek olunması gerekmektedir.

Ayrıca, gençlerimiz, oradaki gençler -ikinci nesil, üçüncü nesil olmuştur- neredeyse Türkiye’yi ve Türk dünyasını tanımamaktadır. O insanlar ülkemize davet edilerek tarihî yerlerimiz gösterilebilir; Çanakkale, Bursa, Topkapı Sarayı, Söğüt, Ahlat gösterilmeli, tarih şuuru o çocuklarımıza verilmelidir. Türk devletinin büyüklüğü, tarihî kültürünün haşmeti o gençlere gösterilip, yaşattırılıp gururlu olmaları, gurur duymaları sağlanmalıdır.

Sayın milletvekilleri, Türk dünyasında yirmi yıllık bağımsızlık süreci çok uzun bir zaman süreci değildir. Bu zaman sürecinin de büyük bir kısmı, neredeyse yarısından fazlası Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı zamanında geçmiştir. “Bu dünyada çok şey yaptık.” denirken geçmiş tamamen unutulmaktadır. Bağımsızlıkları kazanıldığı zaman Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri ellerindeki her türlü imkânı kullanmış, çok önemli projeler yapmışlardır. Sivil toplum kuruluşlarımız, hatta hiçbir özelliği olmayan sade vatandaşlarımız bile koşarak o coğrafyaya “Turan ülküsü gerçekleşti.” diyerek gitmişlerdir. O projeler mutlaka Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında devam etmelidir ama maalesef etmemiştir.

Hiç olmazsa bundan sonra oradaki devletler zaman aralıklarıyla ziyaret edilebilir; karşılıklı ziyaretlerde ekonomik, kültürel, sosyal projeler ortaya konulabilir. Ayrıca, yapılan karşılıklı anlaşmalar da mutlaka mutlaka uygulanmalıdır. Yani gördüğümüz, yapılan çeşitli projeler maalesef kâğıt üzerinde bıraktırılmaya çalışılıyor veyahut da çok fazla ciddi manada gelişmeler olmuyor. Bunu anlamakta zorluk çekiyoruz. “Yaptık, ilişkiler gelişti.” diyerek neredeyse göz boyanıyor.

Sayın milletvekilleri, Özbekistan devleti dâhil olmak üzere, bütün bağımsız Türk devletleriyle ilişkilerimiz mutlaka mutlaka geliştirilmeli, sorunlar ortaya konularak çözümlenmelidir. Özbekistan devleti Orta Asya’da, 25 milyonun üzerinde nüfusun yaşamış olduğu bir yerdir. Oradaki insanlardan, o topraklardan, Taşkent’ten, Buhara’dan, Semerkant’tan vazgeçme şansımız diye bir şeyin olmadığını söylemek istiyorum.

Ayrıca, bugün, Gürcistan’da Ahılkelek bölgesine Ahıska Türkleri geri dönemiyorsa bunun sorumlusu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıdır. Geriye dönüş konusu, maalesef, ciddiye alınmamıştır. Hâlbuki bu bölge Türklerin ana yurdudur. Burası Türklerin geçmişten itibaren yaşamış olduğu öz yurtlarıdır. Stalin’in yok etmeye çalıştığı bu insanlar acaba neden desteklenmiyor; kendi hâllerine, kendi kaderlerine terk ediliyor? Geçmiş dönemlerde TİKA marifetiyle, kanalıyla Kırım Türklerine ev ve arazi alınıp o bölgeye geri dönüşleri desteklenmişti. Neden aynı projeyi Ahıska Türklerinden esirgiyorsunuz? Yoksa Ahıska Türklerinin Ahılkelek bölgesine dönüşü sizlerin görev sahasına, TİKA’nın görev sahasına girmiyor mu? Sorumuzun cevabını bekliyoruz.

Ayrıca, Azerbaycan’ın, Karabağ dâhil, topraklarının üçte 1’i işgal altındadır. Öz topraklarından zorla çıkarılan insanlar perişan hâlde, göçmen hâlde, kaçkın hâlde çeşitli bölgelerde maalesef çok zor şartlar altında yaşamaktadır. Bugünlerde Suriye mültecilerine, oradaki insanlara, oradaki kardeşlerimize yardım ediyoruz. Onlara yardım etmek bizim görevimizdir çünkü Türkler tarihin her döneminde mağdur insanlara gönüllerini açmış, her türlü imkânlarını da açmışlardır ancak Azerbaycan Türkü’nün sorunlarını da her hâlde sahiplenmemiz gerekmektedir. Yani Karabağ’da bir işgal varsa, onun etrafındaki 7 tane kentte işgal varsa bu işgalin sebepleri ve sonuçları ve bundan sonra neler yapılacağı şeklinde de birtakım çalışmalar mutlaka yapılmalıdır. Çünkü Azerbaycan topraklarında, o bölgelerde şu anda dramlar yaşanmaktadır ama enteresandır, STK’lar, sivil toplum kuruluşları da maalesef oradaki dramları görmüyor.

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’dür. Acaba 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde Türk dünyasıyla ilgili neler yapılmıştır? Azerbaycan’daki, Karabağ’daki insanların, topraklarından çocukluk hâllerindeyken dışarıya çıkarılmış olan o insanların memleketlerine dönüşleriyle ilgili neden birtakım şeyler yapılmamaktadır? Bunları öğrenmek istiyoruz.

Tabii, özellikle Hocalı katliamı… Bakınız, Hocalı katliamının kanı kurumamış olmasına rağmen -işte “Dünya İnsan Hakları Günü” diyoruz- Dünya İnsan Hakları Günü’nde Hocalı katliamını yapanların hâlâ serbest bir şekilde gezdiği, devlet başkanı olduğu, başbakan olduğu bir dünyayı da yaşıyoruz ama herhâlde bunu da ortaya koymak, bunların sorumlularını da bulmak bizim görevimiz içerisinde olması gerekmektedir.

Türk dünyasında şu anda birçok yerde okullarımız vardır: Manas’ta, Ahmet Yesevi, Azerbaycan’da, Romanya’nın Mecidiye bölgesinde. Enteresandır, bu bölgelerdeki okullarımız da Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında maalesef çok fazla sahiplenilmemiştir. O bölgelerdeki fiziki şartlar iyice bozulmuştur. TİKA marifetiyle bazı noktalarda -işte bilgisayardır- birtakım destekler yapılmaya çalışılmaktadır ama bunlar yeterli değildir. O okullar mutlaka devletimizin yetkilileri tarafından ziyaret edilmeli ve o bölgeler takip edilmelidir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Manisa Milletvekili Sayın Sümer Oral.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on sekiz dakikadır.

MHP GRUBU ADINA SÜMER ORAL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazine Müsteşarlığının 2014 yılı bütçe tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hazine Müsteşarlığının 2014 yılı bütçe tasarısı üzerinde 15+3 dakikalık sürenin verdiği imkân dâhilinde iki önemli konuya değinmek istiyorum. Bunun birincisi, kamu maliyesinin bugün içinde bulunduğu yapıdır. Diğeri ise yurt içi tasarruf açığının son on bir yılda her sene biraz daha artan seyri ve bu gelişme sonucu büyüme ve ekonominin çarklarının bugün büyük ölçüde dış kaynakla döner hâle gelmiş olmasıdır. Bu her iki gelişme de Hazine Müsteşarlığınca yakinen izlenen temel alanlardır.

Sözlerimin başında şunu ifade etmek isterim ki içinde bulunduğumuz küresel ekonomide, küresel konjonktürde ekonomik bozulmalar, ekonomik dalgalanmalar süratle ve genelleşerek ilerliyor. Böyle bir ekonomik konjonktürde ülkelere düşen, dış dalgalanmalara karşı dayanıklı bir yapı oluşturma ve onu titizlikle koruma gayreti olmalıdır. Esasen, ülke ekonomileri açısından bunların dışında sığınacak daha sakin bir liman da mevcut değildir.

Ekonomik yapı ve gelişmeleri değerlendirirken konjonktürel oluşumları ve bunların taşıdığı büyüklük ve sonuçları dile getirmekle yetinilmeyip bunların ötesinde, daha kapsamlı bir analize gidilmesi gereğine inanıyorum. Böylece “nominalizm” diye adlandırabileceğimiz bir tablo yerine, ekonominin, kamu maliyesinin yapısal durumunu ortaya koyacak, onun seyrini gösterecek reel bir analiz hiç kuşku yok ki çok daha bir değere sahip olacak. Bu yaklaşım, özellikle kamu maliyesinde yapısal düzenleme, reform ihtiyacı olup olmadığını net bir biçimde ortaya koyacak verileri de beraberinde getirecektir. On bir yıllık tek başına bir iktidar dönemi sonunda “On iki yıl önce şu idi, yirmi yıl önce bu idi.” demek yerine bu kapsamda bir analiz çok daha isabetli olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dengelere oturmuş sağlam bir kamu maliyesi güçlü bir ekonomi için ön koşuldur. Nitekim, bizde de, Türkiye’de de 21’inci asra girerken yani 2000’li yılların hemen başında gerçekleştirilen kapsamlı yasal ve yapısal reformların amacı da sürdürülebilir bir büyüme ortamı yaratmak yanında, ekonomiyi dışa karşı daha dayanıklı bir yapıya kavuşturmak idi. Nitekim, kamu kesiminde bulunan fonların tasfiyesi, bütçe birliğinin sağlanması, görev zararlarının tümünün tasfiyesi, Kamu İhale Kanunu, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Borçlar Kanunu gibi bazı düzenlemeler ve özellikle mali disipline duyarlılık bu kapsamda yapılanların başlıcalarıdır.

Sayın Başkan, bütçenin görüşülmesi sırasında Sayın Başbakan bankaların fevkalade kötü bir yapıda, içi boş olarak alındığını, öyle bir Ziraat Bankası alındığını ifade ettiler. Oysa, kamu bankaları alanında en köklü düzenlemeler, bankacılık sistemini sağlıklı ve uluslararası standartlara uygun hâle getirecek düzenlemeler, AKP henüz daha kurulmamışken, Türkiye’de 1999, 2000 ve 2001 yıllarında tamamlanmıştı. Ayrıca, bankaların, özellikle kamu bankalarının -sadece Ziraat Bankasının değil- finansman yapılarını sağlamlaştıracak düzenlemeler de gerçekleştirilmiş ve bu cümleden olarak 2000 ve 2001 yılında 25,1 milyar Türk lirası görev zararları; 3,2 milyar da sermaye desteği olarak 28,3 milyar lira karşılanmış, hazine kâğıdı yani devlet iç borçlanma senedi ve nakit olarak verilmiştir. Dolayısıyla, Ziraat Bankasının 3 Kasım 2002 tarihinde hazineden bir alacağı yoktu.

Bakın -esasında bunları ifade etmeye gerek yok, bugünkü Hükûmet bunları söylemekte çok çekingen davranıyor ama- Türkiye’yi ziyaret eden IMF Başkanı Madam Christine Lagarde, bütün bu bankacılık reformlarının 2002’den önce yapıldığını ve bu nedenle, 2008 finansal krizinden Türkiye’nin bankalarının sağlıklı çıktığını ifade etmiştir. Ayrıca, bunlar, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun yayınlarında, Bankalar Birliğinin yayınlarında da açık açık ifade ediliyor. Elimdeki kitap, Kasım 2012’de Bankalar Birliğinin çıkardığı bir kitap; aynen şunu söylüyor: “Ülkemizde bankacılık düzenlemeleri konusunda en köklü değişiklikler 23 Haziran 1999 tarihinde yayımlanan 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile meydana getirilmiştir.” Daha daha da anlatıyor. Bunlara gerek yok ama şimdi bunlar ortadayken nasıl olur da bu Hükûmet “Bankacılık sistemini ben yaptım.” diyebilir? Bunu da vatandaşlarımıza bırakıyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Der, der!

SÜMER ORAL (Devamla) – Gerçekleştirilen bu reformlar, makul bir sürede makroekonomik göstergelerin olumlu eğilim içine girmesini sağlamıştır. 1999 yılında -altını çizmek istiyorum, 1999’da- yüzde 62,9 düzeyinde seyreden enflasyon oranı 2002 yılında 28,9’a, 2003’te ise 18,4’e gerilemiştir. Büyüme hızı 2002’de yüzde 6,2 olmuş, cari işlemler açığı ise aynı yıl sadece binde 3 düzeyinde kalmıştır. Oluşturulan bu sağlam yapının titizlikle korunması, hatta yeni tedbir ve yapısal düzenlemelerle takviyesi gerekirken buna yeterli özen gösterilmemiş, dolayısıyla kamu maliyesinde son yıllarda önemli bazı kırılmalar yaşanmaya başlanmıştır.

Kamu maliyesinin mevcut durumu tepe noktaları itibarıyla bugün şöyle bir görünüm arz ediyor: Bütçenin harcama ayağı esnekliğini büyük ölçüde yitirmiş, katılaşmıştır. Faiz dışı harcamalar artık faiz harcamalarındaki azalışlarla karşılanabilecek yapıdan süratle uzaklaşmaya başlamıştır. Ve bütçemizin harcama kalemleri içerisinde ileriye dönük fevkalade ciddi sıkıntıları görmemek mümkün değil. Esasında bunların tartışılması lazım bütçede.

Bütçenin gelir ayağı, asli ve sürekli kaynak olan vergi sistemi son derece sağlıksız bir nitelik kazanmış, verginin sosyal ve ekonomik fonksiyonları âdeta ihmal edilmiştir. Dolaylı vergilerin vergi yapısı içindeki payı geride bıraktığımız on bir yılda yüzde 65 oranlarından yüzde 70’lere çıkmıştır. Aflar dışında, vergi yasası alanında, çok sık ifade edilmiş olmasına rağmen dişe dokunur, köklü bir düzenleme yapılamamıştır, sadece kurumlar vergisinde bir oran düşüşü vardır.

Son yıllarda bütçelerde bir defalık gelirler yer almaya başlamıştır. Bir defalık gelirler bir defalık giderler için değil, devamlılık arz eden harcama artışlarını karşılamak amacıyla kullanılıyor. Geçici gelirlerin daimî gelir gibi ele alınmış olması, kamu finansmanı açısından makul bir uygulama olmayıp bütçe dengesi açısından da hayli yanıltıcı olur, belki bütçe açıklarının gerçek boyutunu gizler.

Ayrıca, bütçe giderek büyük bir fona dönüşmektedir. 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda 2007 yılında yapılan değişiklik ve bütçe kanununa konulan hükümlerle, bütçeye ödenek eklenmesi ve tertipler arasında tahsisat aktarılmasında Meclise ait olan, bütçe hakkının da bir gereği olan yetki Maliye Bakanına devredilmiştir. Böylece, yıl içinde Meclisin bilgi ve onayı dışında önemli büyüklükte ödenek ilaveleri yapılmaktadır. Uygulama, Sayıştayca her yıl eleştiri konusu yapılmasına rağmen, artarak devam etmektedir.

Toplu Konut İdaresi yani kısaca TOKİ, konut yapımı dışına çıkarak âdeta eski Bayındırlık Bakanlığının yerini almaya başlamıştır, şu farkla: Meclisten ödenek alma ve Kalkınma Bakanlığı izni aranmadan Kamu İhale Kanunu’nun süreç ve ilkelerine uymak zorunda değildir. Gelir ve gider durumu, harcama esasları şeffaflıktan uzak bulunuyor. Gizli bir fon demek belki daha doğru olacak. Fon üzerinde Meclisin denetimi yoktur, gerçek bir Sayıştay denetimi ise mevcut değildir.

Bütçe disiplininin önemli ayaklarından biri de Kamu İhale Kanunu’dur. Bu, ne yazık ki bütçenin büyük bir fon gibi yönlendirilmesine yol açan unsurlardan biri hâline gelmiştir. Gerçekleştirilen değişikliklerle pek çok harcama ve kurum bu kanun kapsamı dışına çıkarılmıştır.

Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve Kamu İhale Kanunu’ndaki değişiklikler birlikte değerlendirildiğinde, bütçenin bir fon gibi yönlendirilmeye başladığı sonucuna ulaşılmaktadır. Torba kanun uygulamalarından sonra, görünen o ki torba bütçelere doğru da adım adım ilerliyoruz. Hayırlısı.

Ekonomilerde mali disiplin sözde icraat ile sağlanmaz. “Mali disiplinden hiç fedakârlık yapmıyoruz.” demek bir şey ifade etmez bunun icraatla gösterilmesi lazım. Bütçe açıkları, eğer bütçe açıklarından bahsediliyorsa bu da tek başına mali disiplinin ölçüsü olamaz. Mali disiplin, kamu maliyesi uygulamalarının bütününden ortaya çıkacak bir sonuçtur. Yukarıda özet olarak belirtilmiş bulunan uygulamalar mali disiplinin bugün hayli zedelenmiş olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; yurt içi tasarruf düzeyi, ihtiyacımız olan büyümenin temini açısından bir ön koşuldur. Bugün, Türkiye, yılda ortalama yüzde 7’ye yakın -belki 7 olmayabilir ama 7’ye yakın- bir büyüme oranındadır. Geride bıraktığımız on bir yıllık sürede yurt içi tasarruflar her yıl azalan bir eğilim içine girmiştir. 2002 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 19’u düzeyinde olan tasarruf oranının 2013 yılında yüzde 12’ler seviyesine gerilemesi beklenen bir durum. 2012 yılında yüzde 14,5 olan oranın bir yıl içinde yüzde 12’lere gerilemiş olması, bir yıl içinde 2 puan birden düşmesi son derece düşündürücüdür. Bu, tam dramatik bir tablodur. Özel kesim tasarruflarında ise tablo daha da kötüdür. İç tasarruflardaki bu gelişmeye çare bulunmadığı sürece Türkiye’de büyüme sorun olmaya devam edecektir. Bu alanda alınan bazı tedbirler ne yazık ki yetersiz kalmıştır.

Türkiye, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarında dünyanın en yüksek cari açık veren ülkelerinden biri hâline gelmiştir. 2002 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın binde 4 oranında olan cari açık, 2011 senesinde yüzde 10’lar düzeyine çıkmıştır. 2003-2012 arasında, on yılda, cari açık 331 milyarı aşmıştır, bu kadar kaynak yurt içinden yurt dışına çıkmıştır. Cari açıktaki büyüme tek başına enerji ithalatına da bağlanamaz. Enerji dışında da cari açık vardır. Cari açığın aşırı büyüklüğü yanında finansman yapısında da gittikçe bozulmalar görülüyor.

Yurt içi tasarruf açığını küçültecek, cari açığı düşürecek dişe dokunur yapısal düzenlemelere gidilmemiştir. Alınan bazı tedbirler varsa da bunların beklenen sonuçları verdiği söylenemez. Yurt içi tasarrufların yeterli düzeyde olmayışı, cari işlemler açığının yüksek düzeyde seyri, ekonomi ve büyümenin çarklarının bugün büyük ölçüde dış kaynakla dönmesine neden olmuştur. Bu durum, bünyesinde önemli riskler taşımaktadır.

Türkiye’nin dış borcu 2013 yılı ikinci çeyreğinde 367,3 milyar dolardır. Bu borç 2002’de 129,5 milyar dolar idi. Özel kesimin dış borcu bu dönemde 43,1 milyar dolardan 252,3 milyar dolara yükselmiştir.

Ekonomimiz ve özel kesim için fevkalade önemli bir diğer gösterge olan açık döviz pozisyonu, 2002’de negatif 6,5 milyar dolar iken 2013 yılının ikinci çeyreğinin sonunda negatif 165,3 milyar dolara çıkmıştır. Borcun nispi olarak ifade edilmesi, bu anlattığım mahzurları ve durumları gidermez, Türkiye'nin dışa karşı bağımlılığını ve kırılganlığını da gidermez. Bu rakamlar, ekonomimizin bugün dışa karşı ne ölçüde bağımlı hâle dönüştüğünü, kırılgan yapısını ortaya koyan önemli göstergelerdir.

Nitekim, Amerikan Merkez Bankası Federal Rezervin geçtiğimiz mayıs ayı başında açıklamış olduğu, tahvil alım miktar sınırlamasından en fazla etkilenen, millî parası en fazla değer yitiren ülkelerin başında Türkiye gelmektedir, yüzde 15 oranları seviyesindedir. Özellikle Amerikan Merkez Bankası FED’in 5 Mayıs 2013 tarihindeki açıklaması sonrası gündeme gelen “kırılgan beşli” adı verilen bir grup vardır, “BRICS” olarak bilinen gruba benzer bir grup. Burada, Brezilya, Güney Afrika, Endonezya, Türkiye ve Hindistan bulunuyor. Bu ülkelerin böyle bir grup içinde değerlendirilmesinin nedenleri olarak yüksek cari açık oranları, yüksek enflasyon oranları ve büyüme performanslarındaki düşüşler gösteriliyor. Bu grubun içinde Türkiye, enflasyon oranı bakımından Hindistan’dan sonra 2’nci en kötü, cari açık açısından ise en kötü ekonomi durumunda görülüyor; tablo bu. Sayın Başbakan, Merkez Bankasındaki esasen yarısından fazlası başkalarına ait olan brüt döviz rezervlerinden her salı günü söz ediyor da nedense bu rakamlar gelince göz ve kulak kapatılıyor.

Yukarıda belirtilen kamu maliyesi ve yurt içi tasarruf açığı gibi sorunlar yapısal niteliktedir. Yapısal sorunlar, geçici tedbirlerle değil, yapısal düzenlemelerle çözümlenir. Geride bıraktığımız on bir yılda, ekonominin gereği yapısal reformlara sıcak bakılmadığı çok açık biçimde görülüyor. 2005, 2006, 2007 yıllarında konjonktür bu açıdan son derece uygundu, önemli fırsatlar kaçırılmıştır.

Bir küçük örnek olarak söylüyorum: Sayın Ali Babacan, tüm uğraşılarına rağmen, mali kuralı bir türlü tatbikata koyamadı. On bir yıllık bir iktidar kendi döneminin değerlendirmesini ve bugünün önemli sorunlarını bir tarafa bırakmış eski yılların defterlerini açmaya başlıyorsa doğrusu gidişatın pek de hayırlı olduğunu söylemek mümkün değildir.

Sayın Başkan, teşekkür eder, bütçenin hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Oral.

Barış ve Demokrasi Partisi adına, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün akşamdan bu yana bölgeden gelen telefonların sayısı 200’ü aştı. Cizre gibi on yılda bir kar yağışının olduğu bir ilçemiz dâhil; İdil, Mardin, Siirt, zaten Hakkâri tarafı her kış kapanır -bu bilinir ama- Nusaybin, İpek Yolu yani Mersin, Antakya, Antep’ten Habur’a kadar olan transit yolda  -ki en önemli yol- 1 metreyi aşkın kar yağışı nedeniyle gerçekten büyük bir afet yaşanıyor. Her noktadan çok sayıda aracın şarampole yuvarlandığı, kiminin mazotunun bittiği, çoluk çocuk hastaların olduğu bilgileri geliyor. Şu görüntüler, hemen biraz önce, bir saat önce aldığımız görüntüler bunlar. Ki Cizre’ye on yılda bir o da 5 santimetre kar yağar. Ama, elli yıl önce bir kırmızı kar yağmıştı, büyük bir felaket yaşanmıştı; 2 metreyi aşkın olduğu söylenir, büyüklerimiz anlatır, biz de çok çocukken gördük. O felaket yaşandığı zaman uçaklar hem yiyecek atıyorlardı hem de hayvanlar telef olmasın diye arpa torbalarının atıldığı bir dönemdi. Bunu mutlaka o dönemde yaşayanlar bilirler.

Bu resimler şehir merkezinde çekilmiş çünkü şehir merkezinin hemen 1 kilometre ötesinde mahsur kalmış durumda araçlar ve tek olanak, şehir merkezlerinde belediye araçları şu an faaliyet gösteriyor. Bu gösterilen araçlar da belediye kepçeleri ki çok etkili olamıyor.

Buradan baktığımız zaman, tabii ki yağış bir doğal afet. Bölgeden gelen telefonlara baktığımız zaman, özellikle İdil-Nusaybin arasındaki İpek Yolu, İdil-Cizre arası. Yine, İdil-Midyat arasında Midyat Belediyesinin greyder ve buldozerleri yardıma gidiyor ve onlar da şarampole yuvarlanıyor; 100’ün üzerinde aracın kaldığı… İdil-Cizre arasında 70 civarında, Balveren tarafında 100’ün üzerinde aracın, yine Nusaybin arasında on beş saat... İlginçtir, Mardin-Diyarbakır gibi gidiş-geliş yolu olan bir güzergâh bu, çok önemli bir merkezde maalesef on beş  saatten beri yollar kapalı ve araçta insanlar.

Midyat’ın Bagok bölgesinde göçebelerin yaşadığı, İdil’in Sırtköy civarında yine göçerlerin yaşadığı çadırların tamamının yağış nedeniyle çöktüğü, Yayvantepe’den sonra Erzanıh köyü… Şu an son gelen telefonda İdil’in Sulak köyü ve Alcanya mezrasında çocuk ve ağır hastaların da olduğu, araçların, konvoyun maalesef karda kaldığı bilgisi geldi.

Şimdi, buradan baktığımız zaman böyle bir afat durumunda, bir felaket durumunda, yağış durumunda kim akla gelir? İlk akla gelen işte, kurtarma ekipleri oluyor, yardımları oluyor. Tabii ki Karayolları akla gelir, Ulaştırma gelir, Karayollarının yol açması gerekir en önemlisi ama maalesef, benim Şırnak vilayetinde görüştüğüm ilçe kaymakamı ve belediye başkanlarımız bu konuda Karayollarının bu ulaşım noktalarına hâlâ erişemediğini bize bildirdiler.

Beni üzen bir şey tabii, şunu açık ifade etmek istiyorum, yeni haberler düştü “Güneydoğu kara teslim.” diye. Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Mardin’de okullar tatil. İşte, Şırnak’ta kar 1 metrenin üzerinde. Mahsur kalan yerlerin haberleri, kapanan köy yolları… Tabii ki Şırnak, Hakkâri dağlık bölge, o zaten bilinen bir gerçek ama bunlar ovada yaşananlar.

Şimdi, buradan baktığımız zaman, insanların, hasta olanların, yolda kalanların, yakıtı biten araçların ve gerçekten yaşama mücadelesi veren insanların ta Diyarbakır’dan Besta derelerine kadar, Güçlükonak’tan Uludere’ye kadar -ki oradan da haberler geldi- yaşanan bu olumsuzlukların karşısında tabii ki Karayolları tek başına yeterli değildir. Sağlık Bakanlığının helikopterleri olur -tabii ki Ulaştırma Bakanlığının var- Orman Bakanlığının yangın helikopterleri böyle dönemlerde devreye girer. Bizim bölgede, maşallah, Skorsky, Kobra çok. Güvenlik Müsteşarlığının da bütçesini görüşüyoruz. Yani, bu helikopterler, bu Kobralar insani yardım konusunda bu çözüm sürecinde havalanıp bir yardımcı olsalar ne olur diye düşünüyor insan. Şaşırıp kalıyoruz.

Ben sabah AFAD’ı aradım “Genel Müdürü bağlayın.” dedim, “Şurada bir tören var, oradadır.” dediler. Özel Kaleme ulaştım, dedim “Böyle bir şey yaşanıyor, bilginiz var mı?” Bilgileri yok. “E, ilimizle bir temas kuralım, bize bir cevap gelmiş mi?” İli aramışlar, ilden bir talep gitmediği, valilikten bir talep gitmediği söylendi. Sonra, Sayın Atalay’la burada görüştüm, durumu aksettirdim: “Böyle böyle bir durum yaşanıyor, bu ciddi bir durum.” Sayın Atalay’la görüştükten sonra 11.30’du, en son bana AFAD’dan, Özel Kalemden gelen -dönen- telefon, saat 12.30: “Şırnak Valiliğiyle görüştük, yeni talep aldık, ödenek gönderdik.” İşte, böyle bir olayda, böyle acil bir durumda, insanlar, hastalar, yolda kalanlar, yakıt, bunları dikkate aldığınız zaman bir sosyal devletin bütün refleksleriyle harekete geçmesi gerekirken maalesef bir milletvekilinin AFAD’ı araması, bakanla görüşmesi, arkasından kaymakam ve belediye başkanlarıyla görüşmesinden sonra bunun dikkate alınması bizim bu konularda hâlâ yeterli bir örgütlenme ve ani bir kriz merkezi hareketliliği içinde olmadığımızı gösteriyor. Peki, elli yıl önce uçaklar kalkıp torbalarla hem yiyecek hem hayvanlar için arpa atarken elli yıl sonra, bu kadar gelişmiş, dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi böyle bir kar yağışı karşısında bu kadar hazırlıksız yakalanabilir mi? Yakalanıyor demek. Sadece, kar yağdığı zaman İstanbul’da kriz oluyor, trafik kapanıyor, okullar tatil oluyor, Ankara’da oluyor ama ülkenin diğer bölgelerine baktığınız zaman maalesef sorun olmuyor.

Bu konudan baktığımız zaman, vatandaşın vergilerinin yerini bulması, öncelikle bu tür acil durumlarla işlev görmesi son derece önemlidir. Elbette ki bu bölgelerin bir kısmı Şırnak, Uludere, Beytüşşebap tarafı sürekli kar yağan bölgelerdir. İşte görüyoruz bazı valiliklerde donanımlı araçlar var. Rize’ye AFAD aracı tam donanımlı -Başbakanın şehrinde- verilmiş. Sanıyorum bu durumda olan aynı şehirlerin hepsine yani bir Bitlis’e, bir Van’a herhâlde bunun aynı şekilde yapılması... Ki il özel idare üzerinden bu modifikasyonu tamamlanmış arama-kurtarma araçları teslim ediliyor. “Neden yok?” sorusuna hakikaten cevap aramak istiyoruz ve bu, harcamaların sağlıklı yapılabilmesi açısından son derece önemlidir.

Burada, şunu ifade etmek istiyoruz -ki bu kısa konuşma süresi içinde-insanlarımız on sekiz saat -ki iki saat oldu- yirmi saattir bu sıkıntı içindeler, herkesi duyarlılığa çağırıyoruz. Sayın Bakanlığın diğer ilgili bakanlıkları da harekete geçirmesini diliyoruz. Bütün yurttaşlarımıza da buradan geçmiş olsun diyoruz. Bütün çığlıkları yerini, adresini bulmuştur. İnşallah, bu sıkıntıdan kurtulacaklardır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Nursel Aydoğan.

Buyurun Sayın Aydoğan. (BDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakikadır.

BDP GRUBU ADINA NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle bütün arkadaşları saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, 4 Mart 2010 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze kadar devam eden ve hâlen de çözülmeyen Kürt sorunu nedeniyle yeni bir kurumla tanıştı. Kuruluş amacı her ne kadar “Terörle mücadele alanında politika ve stratejiler geliştirmek.” olarak tanımlansa da artık tüm Türkiye, başta Kürt sorunu olmak üzere, Aleviler, azınlıkların karşılaştığı sorunlar gibi, sorun alanları üzerinde çalışan bir kurum olduğunu anlamış durumdadır. Bu nedenle, kurum, öncelikle kuruluş amaçlarını yeniden tanımlamalıdır. Elbette ki terör ve terörle mücadele bugün  dünyadaki pek çok ülkenin gündemindedir ve gündeminde de olması gereklidir. Ancak Kürt sorununu terör sorunu olarak görmek, bunu önlemek, bitirmek amacıyla yeni bir kurum oluşturmak doğru ve gerçekçi değildir. Bu nedenle Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Kürt sorununun demokratik barışçıl yolla çözümünü esas alan bir çalışma yürütecekse başta kuruluş nedenlerini, amaçlarını ve sorun alanlarını doğru tanımlamak durumundadır. Zaten Türkiye’deki esas sorun tam da budur, sorun doğru tanımlanmıyor, “Terör sorunu var, terörle mücadele esastır.” deniyor.

Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı eğer gerçekten sonuç almak istiyorsa Türkiye’de Kürt sorunu vardır ve bu sorun Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran temel iki halktan biri olan Kürt halkının cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte dil, kimlik ve öz yönetim hakkının gasbedilmesiyle ortaya çıkan bir sorundur diyebilmelidir. Eğer bu haklar gasbedilmeseydi, asimilasyon ve inkâr politikası uygulanmasaydı bugün “Kürt sorunu” diye bir sorun olmayacaktı diyebilmelidir. Ve yine, bugün terör sorunu olarak görülen sorun inkâr ve asimilasyon politikasıyla ortaya çıkan Kürt sorunudur ve PKK de bu politikanın sonucu olarak ortaya çıkmış bir örgüttür yani PKK Kürt sorununun nedeni değil, sonucudur diyebilmelidir. Ve yine, Türkiye'nin imza attığı Birleşmiş Milletler gibi uluslararası sözleşmelerde de belirtildiği üzere kimliği, dili inkâr edilen bir halkın isyan etme hakkı vardır. İşte, Kürt halkı da tam 28 kez isyan hakkını kullanmış ve sonuncusu da 29’uncu isyandır diyebilmelidir. Ve yine, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tam doksan yıldır devam eden büyük acılara, büyük trajedilere neden olan bu sorunun çözümünde önemli bir görev ve sorumluluğu yerine getirmek için kurulmuştur diyebilmelidir. Bu zor ve tarihî görevi başarmak üzere yola çıktık diyebilmelidir.

Biz gerçekleri Türkiye halkına anlatmanın zorluğunu ve bu anlamda da Sayın Beşir Atalay’ın işinin hiç de kolay olmadığını biliyoruz. Ama Müsteşarlık kuruluşunun üç yılını geride bırakırken, Kürt sorunu ve çözümü noktasında belli bir aşamaya da gelinmişken kullanılan bu problemli dilden vazgeçilmelidir çünkü bu dil çözümü zorlaştıran bir dildir, süreci sıkıntıya sokan bir dildir. Eğer amaç gerçekten bu tarihî sorunu çözerek Türkiye’yi demokratikleştirmek ve demokratikleştirerek Avrupa ve Orta Doğu’nun güçlü ülkesi yapmaksa çözüme yönelik yaklaşımlar da ona göre olmalıdır. Dil, çözüm dili olmalıdır; dil, barış dili olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, 21 Mart 2013 tarihî “Nevroz”undan sonra başlayan demokratik çözüm ve barış sürecinin, çözüm karşıtlarına rağmen, Türkiye genelinde yüzde 70 ve Kürt halkınca da yüzde 90 düzeyinde bir kabulü ve karşılığı vardır. Onay verenler, Türkiye’de artık bir Kürt sorunu olduğuna ve çözülmesi gerektiğine inananlardır, birlikte, eşit ve özgür yaşamamız gerektiğine inananlardır, ülkesini sevenlerdir, gerçek yurtseverlerdir. Şimdi, bize göre, toplumda çözüm ve barış sürecinin bu kadar karşılığı varken yapılması gereken hızla yol almaktır çünkü çözüm süreçleri hassas süreçlerdir. Hem ulusal hem de uluslararası anlamda, süreci sabote etmek ve süreci boşa çıkarmak isteyenler olabilir, olacaktır da. 9 Ocak Paris katliamı bunun en güzel örneğidir.

İşte, eleştirimiz tam da bu noktada Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına yöneliktir. Çözümü zamana yaymak, ertelemek, ötelemek, tam da barışı istemeyen güçlerin hareket alanını genişletecek ve umutlarını artıracaktır. Bu alanı daraltacak ve umutları kıracak tek şey de hızlı hareket etmektir. Bu nedenle, sürecin yürütücü aktörlerinden biri olarak Sayın Beşir Atalay, İmralı’da bir yıldan beri Sayın Öcalan ile sürdürülen diyalog sürecinden müzakere sürecine geçilebilmesi için tüm dünya örneklerinde, Güney Afrika’da, İrlanda’da da olduğu gibi, barış ve çözüm sürecinin yasal dayanaklarını oluşturacak gerekli yasal düzenlemeleri Meclisin gündemine en kısa zamanda getirmelidir.

Değerli milletvekilleri, neredeyse bir yıldan beri bu ülkede çatışmalar yaşanmıyor, ateşkes süreci devam ediyor, operasyonlar durmuş durumdadır. Şüphesiz ki sonuca ulaşma açısından gelinen nokta önemlidir ama daha da önemli olan bundan sonrasıdır. Sürecin devamı ve sonuç alıcılık için gerekli yasal dayanakları oluşturacak yasalar kadar, süreci izleyecek ulusal ve uluslararası bir gözlemci heyetinin oluşturulması ve kamuoyunun kaygılarının giderilmesi için gazeteci ve akademisyen heyetinin İmralı’ya gitmesi gereklidir. Mutlaka, hayatın ve yaşamın gerçeğinden uzak, tarihî ve mevcut gerçekleri kabul etmeyen, Orta Doğu’daki gelişmeleri doğru okuyamayan ve âdeta hayal dünyasında yaşayanlar yapılması gerekenlere ve yapılacaklara karşı çıkacaklardır fakat süreç, tüm karşı çıkışlara rağmen gerçekleri görme, doğru analiz yapma, doğru sonuçlara ulaşmak için hayal dünyasında yaşayanları hayalleriyle baş başa bırakıp yola devam edilmesini ve hiçbir şeye heba edilmemesini gerektiren süreçtir.

Zira, 2009 yılında çözüme zemin hazırlamak için Habur’dan gelen barış grupları Kürt halkı için, barış ve çözüm isteyenler için büyük bir çözüm ve barış umudu yaratmıştı. Yıllardır çözüm ve barış için mücadele eden Kürt halkının, evlatları ve yakınları ile buluşması ve kucaklaşması büyük bir coşkuya neden olmuştu ama bu coşkuyu ve sevinci bile anne babalara, halka çok görenler, yaşananları anlamak yerine saldırarak sürecin başlamadan bitmesine neden oldular. O zaman, bu saldırılar karşısında Hükûmet olarak direnemediniz. Oysa, sizlerin de bildiği gibi, barışı gerçekleştirmek savaşı yürütmekten daha zordur. İktidarınızı korumak ve kalıcılaştırmak için yeniden, bilindik, denenmiş ama sonuç alınamamış güvenlikçi politikalara geri döndünüz. Bu politikalar nedeniyle 2009’dan bu yana binlerce kişi tutuklanmış, demokratik sivil eylemlerde 150’ye yakın kişi katledilmiş, çatışmalarda sadece 2002 yılında bini aşkın asker, polis ve gerilla yaşamını yitirmiştir.

Değerli arkadaşlar, politika ve siyaset bir cesaret ve kararlılık işidir. İşte, bu çözüm ve barış karşıtı zihniyete karşı cesaret ve kararlılıkla direnebilseydiniz bugün bu sorun çözülmüş, ölümlerin önüne geçilmiş olacaktı ve bizler şu anda burada farklı konuları tartışıyor olacaktık.

Değerli milletvekilleri, 2013 Ocak ayı, 2009 Habur sürecinin başarısızlığından sonra, yürütülen her türlü güvenlikçi politikanın hükmünün kalmadığının, Kürt halkının ne tür yöntemle üzerine gelinirse gelinsin hak ve özgürlüğünden asla vazgeçmeyeceğinin anlaşıldığı yıl olmuştur. Artık yeni dönemden, yeni bir süreçten bahsediyoruz. Şimdi süreç, demokratik reformları hızla yapma sürecidir. Eğer Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının görevi, çözümün ve barışın politikasını, stratejisini geliştirmekse bunun gereğini yapmalıdır. Müsteşarlık tarafından hazırlanan ve büyük bir beklenti yaratılarak Sayın Başbakan tarafından 30 Eylülde halka açıklanan demokrasi paketi gibi paketler bizi çözüme götürecek paketler değildir. İçinde Kürt halkının siyasi iradesinin Mecliste temsiliyetinin önüne geçmek için konulan seçim barajının düşürülmesini içermeyen, ana dilde eğitim hakkının bir hak olduğunu kabul etmeyen, köye dönüşleri sağlamayan, koruculuğu kaldırmayan paketler oyalama paketleridir. Bu oyalama politikasından hızla vazgeçmek ve yeni anayasanın yapımı, cezaevlerinin boşaltılması, silahlı güçlerin demokratik siyasal yaşama katılımı gibi çözümü direkt etkileyen konularda ilgili uluslararası deneyimlerden yararlanılarak esaslı beklentileri karşılayan bir çalışmanın mutlaka yapılması gereklidir.

Değerli milletvekilleri, demokratik çözüm ve barış süreci son derece hassas bir aşamaya gelmiştir. Bize göre, Hükûmet olarak üzerinize düşen tarihî sorumlulukları yerine getirmeyle ilgili tarihî bir sorumluluk ile karşı karşıya olduğunuzu hatırlatmak isteriz çünkü sürecin başarıya ulaşmaması kaos demektir. Artık bu ülke insanının yeni çatışmalı süreci ve kaos ortamını kaldırma durumu kalmamıştır. Türkiye’nin, Türkiye’deki demokratik kamuoyunun beklentisi çözüm ve barışın da sağlanması yönündedir.

Değerli milletvekilleri, süreç bu kadar hassasiyetini korurken, âdeta bıçak sırtında ilerlerken yanlış bir politikanın ürünü olan KCK adı altındaki siyasi operasyonlar hâlen sürmektedir. Demokratik eylemlere tahammülsüzlük had safhadadır. Her demokratik eyleme polisin müdahalesi, saldırısı ile sivil katliamlar yapılması eğer bir politikanın parçası değilse Sayın Başbakanın deyimiyle herhâlde ileri demokrasi örneğidir.

Sayın Başbakan, birçok konuşmasında demokrasimizin her geçen gün daha ileriye gittiğini belirtmişti. Daha bir hafta önce Yüksekova’da Reşit ve Veysel İşbilir ile Bemal Topçu katledildi. Lice’de Medeni Yıldırım’ın, Gezi direnişi sırasında Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Ahmet Atakan ve Mehmet Ayvalıtaş’ın demokratik eylemlerde katledildiği böyle ileri bir demokrasi örneği dünyada yoktur; olsa bile değerli arkadaşlar, demokrasilerde, demokratik bir hukuk devletinde katliamı yapanlar, sorumlular bulunur, adalete teslim edilir fakat bizde, kamu görevlileri olmalarına rağmen, yargı önüne çıkarılan, cezalandırılan çok az olduğu gibi, çıkarılanlar da ya beraat etmekte ya da çok az cezalarla cezalandırılmaktadır. Bu tablonun karşılığı, Hükûmetin dediği gibi, demokrasi değildir. Bu anlamda, AKP’nin en önemli özelliği kendine demokrat bir parti olmasıdır. Türkiye er ya da geç gerçek demokrasi ile radikal demokrasi ile karşılaşacaktır. Gerçek demokrasilerde de kendine demokrat olanlar olmayacak, suçlular çeşitli kaygılarla asla korunmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının güvenlikle ilgili operasyonel bir faaliyeti bulunmamasına rağmen, ayrılan bütçe rakamsal olarak önemlidir. 2014 yılı için ayrılan bütçe 20 milyon 944 bin Türk lirasıdır, aynı zamanda, örtülü ödenekten de bütçe alan bir kurumdur. Türkiye’de örtülü ödenek bütçesinin kullanımı, hepinizin bildiği gibi, açıklanmamaktadır.

Biz, ayrılan her iki bütçenin de barışa ve çözüme hizmet eden işlerde, insanlık yararına kullanılmasını temenni ediyor, diliyor, hepinize tekrar saygılar ve sevgiler sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Van Milletvekili Sayın Nazmi Gür. (BDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakikadır.

BDP GRUBU ADINA NAZMİ GÜR (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, merkezî yönetim bütçe kanunu tasarısı üzerine özellikle Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile Türkiye İnsan Hakları Kurumu adlı iki kurumun bütçeleri üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kürsüde birçok kez, Van’da yaşanan deprem sonrası halkımızın karşılaştığı zorlukları, Van’ın karşılaştığı zorlukları dile getirdik, Hükûmete öneriler sunduk. Bu konuda kanun tasarıları hazırladık ve halkın beklentilerini, Van halkının beklentilerini, devasa sorunların çözümü için, sürekli, hem bakanlıklarla hem bu kürsüde önerilerimizi, düşüncelerimizi dile getirdik ancak şu ana kadar Van ilinde depremin yani 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde yaşanan iki büyük depremin ne acısı ne sorunları ne de bıraktığı izler silinmiş değil. Bu konuda yaptığımız girişimlerin büyük bir kısmı maalesef sonuçsuz kalıyor. İşte, hâlâ, depremden sonra yaklaşık iki yıldır -üçüncü kışa giriyorlar- 100-120 aile konteyner kentlerde yaşam savaşı veriyorlar. Bu ailelerin tek isteği, yine deprem sonrası süreçte yapılan konutların onlara da tahsis edilmesi, onların da faydalanması çünkü kiracı olduklarını iddia ediyorlar, kiracı olduklarını söylüyorlar ve bu yoğun kar altında, şiddetli kış koşullarında -maalesef çocuklarıyla birlikte yaşlılar, hastalar- bu konuda Hükûmetin, oradaki yerel yöneticilerin, özellikle valinin bilgisi dâhilinde elektrikleri kesilmiş durumda ve yaşam mücadelesi veriyorlar. Buna tanıklık eden insanlardan birisi de Sayın Burhan Bey’dir, Van Milletvekili. O da çok yakından takip ediyor, bunun farkındayız, biliyoruz ama ne kendisi ne bizler maalesef bu konuda henüz çözüm üretmiş değiliz. Bugün sevindirici bir haber aldık; Van Belediyesi, kesilen elektriklerin bağlanması ve orada kullanılacak elektriğin yükünü alabilmek için başvurdu ve umarım belediyemizin girişimiyle bu soğuk kış yetmezmiş gibi halkımız orada karanlıkta kalmaz ve oradaki ailelere elektrik verilir, hiç olmazsa elektrikle ısınma olanağına kavuşmuş olurlar. Bunu da Belediyemiz büyük bir fedakârlıkla yerine getirecektir.

Değerli arkadaşlar, baştan itibaren, biz, özellikle Van depreminden sonra ayrımcılık yapıldığını iddia ettik, hep bir ayrımcılık olduğunu gündeme getirdik. Neden? Çünkü, birincisi, depremden hemen sonra bütün Van halkının beklentisi, kamuoyunun beklentisi Van’ın bir afet bölgesi olarak ilanı üzerine idi ancak hatırlayın, o dönemde Sayın Başbakan “Biz afet ilan edersek oraya bir tek çivi çakılmaz.” demişti. Oysa Marmara depreminden hemen sonra o büyük depremden etkilenen il, ilçeler, köyler âdeta yeniden yaratıldı. Orada afet ilan edilmişti, devlet bütün gücüyle oraya yüklendi, neredeyse, o kentleri, o şehirleri, o ilçeleri, o kasabaları yeniden yarattı ve bugün insanlar depreme dayanıklı konutlar içinde. Oranın ekonomisi yeniden yapılandı, iş sahibi olanlar, esnaf devletin, Hükûmetin sağladığı, aldığı önlemler neticesinde bugün eski hâline kavuştu diyebiliriz. Tabii ki depremin yaraları, yarattığı travma tümüyle sarılmaz ancak büyük ölçüde sarıldığını düşünüyoruz. Ancak Van’da böyle bir yol izlenmedi. Her nedense Hükûmet orada afet ilan etmedi ve yaklaşık 36 bin konut TOKİ marifetiyle yapıldı ve halka satıldı. “Dağıtıldı” demiyorum ya da “verildi” demiyorum çünkü yirmi yıllık, iki yılı ödemesiz, on sekiz yılı geri ödemeli bu konutlar hak sahiplerine dağıtıldı. Tabii, konutlar dağıtılırken, örneğin; Edremit TOKİ’de suyun yeni bağlandığını, bir ay önce bağlandığını söylemekte fayda var ya da TOKİ konutlarının büyük bir kısmının kanalizasyonunun göle aktığını söylemekte de fayda var. Bu konuda altyapı sorunları henüz çözülmüş değil.

Neden peki afet ilan etmedi? Çünkü afet ilan etseydi orada depremin büyük yükünü halk değil, devlet kendi üzerine almış olacaktı, Van’ın ekonomisi ile birlikte halkın yaraları daha çabuk sarılacaktı ve böylece Hükûmet bir ayrımcılık yapmamış olacaktı. Çünkü biz biliyoruz ki geçmişte, Gölcük ve İzmit bölgesindeki depremlerde özel bir kanun çıkarıldı; 4731 sayılı Yasa’yla oradaki esnafın, sanayicinin vergisi terkin edildi. Bizim bütün girişimlerimize rağmen, Van esnafının, Sanayi ve Ticaret Odasının bütün girişimlerine rağmen maalesef Hükûmet böyle bir yolu Van için seçmiş değil. Ama biz burada, bu kürsüde ısrar ediyoruz  tekrar: Van esnafının, ticaret odalarının, sanayicisinin bu sorununun çözümü için Hükûmet derhâl bir özel kanun -tıpkı geçmişte, geçmiş koalisyon hükûmetinin çıkardığı, yürürlüğe giren ve bölgedeki kalkınmayı, ekonomik kalkınmayı, gerçekten sağlayan, “…x” eden bu yasayı- Van için de çıkarsın.

Biz parti olarak bu konuda birçok yasa önerisi sunduk. Umarım Hükûmet bunları dikkate alır ve Van esnafını, sanayicisini rahatlatacak, kalkınmaya gerçekten yoğunlaştıracak bu vergi terkini kanununu bir an önce yasalaştırır. Van halkının ve Van esnafının, Van sanayicisinin tek arzusu budur. Çünkü, değerli arkadaşlar, Van’dan toplanacak bu iki yıllık vergi belki Türkiye’de toplanan vergi içinde çok azdır. Van’ın Türkiye’de toplanan vergilere katkısı yaklaşık binde 2 civarındadır. Bu binde 2’lik bir dilimin affa uğraması, terkin edilmesi Türkiye ekonomisine çok büyük bir yük getirmez ancak Van’da ekonomiyi yeniden canlandırır, Van’da ekonomik atılımı yeniden sağlar, esnafımız, sanayicimiz moral bulur ve böylece Van kendini yenileme şansına kavuşur çünkü şu anda Van’da gerçekten çivi çakılmıyor. TOKİ konutları dışında Van’da iş yapan müteahhitler -özellikle konut sektöründe çalışan müteahhitler- son iki yıldır tek bir konut dahi yapmış değiller. Bunun da Van ekonomisine yansımasının olumsuz olduğu hepinizin bilgisi dâhilindedir.

                             

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

Yine, değerli arkadaşlar, Van’da, özellikle esnafımızın vergi ve sigorta konusunda ödemesi bitti, artık önümüzdeki yıldan itibaren vergi ödeyecekler. Yani geçmiş iki yılın vergisiyle birlikte bu yıl tahakkuk edecek vergiyi de, 2013 yılında tahakkuk edecek vergiyi de ödeyecekler. Katmerli vergi ödemeleri Van esnafımızın ve özellikle sanayicimizin belini bükecek. Onun için, bizim, Hükûmetten isteğimiz, dileğimiz, ricamız, biz de Van’ın milletvekili olarak bu ricayı bu kürsüde tekrar dile getiriyoruz: Depremde zarar görenlerin, özellikle esnafımızın, sanayicimizin vergi borçlarının ve vergi cezalarının terkiniyle ilgili Vergi Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda değişiklik yapılsın ve bu konuda, tıpkı geçmişte Gölcük depremindeki, o bölgedeki, Marmara Bölgesi’ndeki depremdeki insanlara sağlanan kolaylıklar Van için de sağlansın. Biz bunu istiyoruz ve bunu diliyoruz.

Değerli arkadaşlar, yine, afet bölgesi… Biraz önce Sayın Hasip Kaplan konuşurken AFAD’ın ne iş yaptığı, nasıl işlediğiyle ilgili gerçekten çok ironik bir örnek sundu. AFAD’la iletişime geçerken Ankara… Yani bir bölgede, ülkemizin bir bölgesinde afet var, insanlar yaşam mücadelesi veriyor, oraya müdahale edilmesi gerekiyor ancak karar Ankara’dan alınıyor, Şırnak’tan, Van’dan ya da başka bir yerden değil. Oranın valisi, oranın yönetimini oluşturan, yerinden yönetimini oluşturan yetkilileri Ankara’nın talimatı olmadan… Tabii, önce, talimat alabilmek için Ankara’dan, bilgi vermeleri gerekiyor. Ankara’nın da bilgisi olmadığını öğrendik ve ne yazık ki “Biz, işte, para gönderdik, orada biz ödenek çıkardık. Orada kendilerini kurtarsınlar.” demeye getiriyorlar. Bu, son derece yanlış bir örgütlenmedir. Özellikle afetler karşısında devletin, kamu gücünün derhâl harekete geçmesi konusunda bizim geçmişten beri gerçekten çok acı bir deneyimimiz var. Van depreminde -hatırlayın- iki üç gün, bu devlet, büyük devlet olma gururuyla uluslararası yardımları kabul etmemişti ve bu nedenle onlarca insan, yurttaş yaşamını kaybetmişti.

Şimdi benzeri bir durum, Ankara karar almadan herhangi bir yerdeki bir afete karşı müdahale yapılamıyor. Oysa, çağdaş ülkelerde, demokratik ülkelerde durum farklıdır, afetle ilgili bütün kurumlar,  bütün örgütlenmeler yerinden yapılır. Mesela, belediyelerin, yerel yönetimlerin ve orada kurulan kimi gönüllü kuruluşların afet yönetimiyle ilgili uzaktan yakından ilgisi yoktur, onlar dışlanırlar, afet yönetimi konusunda karar sahibi değiller; Ankara karar sahibidir, Ankara karar verir, Ankara ne derse o olur ve çoğunlukla Ankara’nın ne dediğini, nasıl olduğunu ve nihayetinde alınan kararların nasıl felaketler yarattığı da bir gerçek. Onun için bizim önerimiz, düşüncemiz, afet konusunda yerinde örgütlenmeye gidilmesi. Merkezî bir koordinasyon olabilir kuşkusuz; buna karşı değiliz ancak afet konusunda her ilde, her ilçede mutlaka örgütlenmenin, böyle sivil savunma ya da itfaiye gibi genelgeçer kurumlarla değil, ciddi kurumlarla çünkü ülkemiz deprem bölgesi, ülkemiz sel bölgesi ve ülkemiz felaketler bölgesi. Bunu çok ciddiye almak gerekiyor ve bu yerinden yönetimi özellikle afette arama kurtarma  ve afet işlerini yönetme konusunda yerel yönetimlere, özellikle belediyelere kesinlikle yetki verilmelidir ve bu konuda belediyelerin katılımı, özellikle afet yönetimi konusundaki katılımı mutlaka sağlanmalıdır. Sadece burada kimi bürokratların, Ankara’da  oturan  kimi bürokratların afet konusunda tek yetkili ve karar sahibi, söz sahibi olmalarının önüne geçilmelidir.

Değerli arkadaşlar, geri kalan birkaç dakikayı da özellikle… Türkiye İnsan Hakları Kurumu isimli bir kurumun ne yaptığı konusunda bir milletvekilli olarak doğrusu benim bir fikrim yok. Böyle bir kurum oluşturuldu, bu kurumun şimdiye kadar ne yaptığı, gelecekte ne yapacağıyla ilgili gerçekten Parlamentonun bir milletvekili olarak benim ve kamuoyunun bilgisi son derece sınırlıdır, kısıtlıdır. Gerçekten sormak istiyoruz, Türkiye İnsan Hakları Kurumu ne yapar, ne işe yarar? Biz biliyoruz, özellikle AB ilerleme raporlarında pozitif adım olarak ismi geçen bir kuruluş. Pozitif adım olarak kalmaktan öteye kimi AB raporlarında ve yine hazırlanan bu “Sessiz Devrim” adlı kitapta işte “Biz ilerleme yaptık, adım attık.” demekten başka ne işe yarıyor, hangi işimize yarıyor, insan haklarının hangi alanında Türkiye’de bu kurum iş ve fikir üretti, bu konuda soru işaretleri gerçekten ortalıkta duruyor.

İnsan hakları konusunda ülkemizin karnesi ortadadır. Özellikle düşünce ve fikir hürriyeti konusunda, toplantı ve gösteri yürüyüşü konusunda, toplantı ve örgütlenme özgürlüğü konusunda, inanç özgürlüğü konusunda ve neredeyse bir gelenek hâlini alan polis şiddeti konusunda mimlidir bu ülke, karnesi de son derece zayıftır. İşte, Yüksekova’da -ki bizim provokasyon olarak değerlendirdiğimiz- toplumsal olaylarda halkın demokratik olarak tepkisinin dile getirileceği bir etkinlikte polisin açtığı ateşle 3 yurttaşımız yaşamını kaybetti. Merak ediyorum, Türkiye İnsan Hakları Kurumu bu konuda ne yaptı, ne beyan etti, hangi fikirleri beyan etti, hangi araştırmayı, hangi incelemeyi yaptı, bu konuda gerçekten bu kurumun başkanı, bu kurumu oluşturan tek tek bireyler, bu kurumu oluşturan üyeler ve Sayın Bakanımız bu konuda lütfetsin bize de açıklamalarda bulunsunlar. Gerçekten Türkiye İnsan Hakları Kurumu, Türkiye’nin insan hakları karnesini iyileştirmek için mi, insan hakları alanında köklü reformlar yapmak için mi, Türkiye’de insan haklarına saygıyı sağlamak için mi kuruldu, yoksa AB ilerleme raporlarında ya da işte geçenlerde bastırdığınız “Sessiz Devrim” isimli kitapta bir ilerleme olsun ya da yapılmış bir sessiz devrim olsun diye mi koydunuz, onu çok merak ediyoruz. Devrimler sessiz olmaz, devrimlerin sesi çıkar, biz de gerçekten Türkiye’de demokratikleşme ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAZMİ GÜR (Devamla) - …insan hakları alanında derin ve özellikle halkımızın tüm çıkarlarına uygun yasal değişikliklerin yapılmasını istiyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gür.

Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, az önce Sayın Nursel Aydoğan’dan arta kalan 2 dakikalık sürenin benim süreme ilave edilmesini talep ediyorum.

BAŞKAN – 1 dakika 45 saniye gibi bir süre kalmış. Tamam, peki. 

Buyurun.

BDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Hanefi mezhebi işleri başkanlığı, TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, BDDK, Hazine Müsteşarlığı ve SPK, Sermaye Piyasası Kurulu bütçeleri üzerine söz almış bulunuyorum.

Öncelikle Hazine Müsteşarlığından başlayacağım, Hazine Müsteşarlığının politikalarını ve bütçesini değerlendirmeye çalışacağım.

Şimdi, ilk günden beri, bütçe tasarısı Meclise sevk edildiği ve Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışılmaya başladığı günden bu yana esasında çokça tartıştığımız Sayıştay raporlarının sorun alanlarını oluşturan kurum olarak Hazine Müsteşarlığını değerlendirebiliriz, onu da Maliye Bakanlığıyla birlikte  çünkü devlet muhasebe sistemini yasada öngörülen çerçeveye çekmediği için, o çerçevede bir devlet muhasebe sistemi, kurumlar düzeyinde bir muhasebe sistemi, mizan sistemi oluşturulamadığı için, bütün Sayıştay belgelerinde, Meclise sevk ettiği Sayıştay belgelerinde kanaat bildirilemediği, rapor bildirilemeyeceği tespitleri vardır.

Bütün tartışmalardan sonra, hem Komisyon aşamalarında hem Genel Kurul aşamalarında bu çerçevede önümüzdeki döneme ışık tutacak, önümüzdeki dönemlerde, önümüzdeki yıllarda Sayıştay raporlarının Meclise sağlıklı bir şekilde iletilebilmesinin zeminini oluşturabilecek önerilerin de geliştirilmesini beklerdik. Ancak, bugüne kadar mevcut durumdan bir memnuniyetin olduğunu görüyoruz ve bu konuda herhangi bir iyileştirmenin, herhangi bir yasal düzenlemenin yapılmayacağı kanaati bizde mevcut.

Biliyorsunuz, Sayıştay raporlarında Bakanlık sık sık ifade etmişti, “25 milyon veri sunduk.” diyor. Bu, ne anlama geliyor? Sayıştaya “Samanlıkta iğne arayın.” demek. Siz kurumlar düzeyinde mizan sunmadığınız sürece Sayıştayın, Sayıştay denetçilerinin bu işin içinden çıkmaları mümkün değildir. Ayrıntılarıyla, tek tek ne yapılması gerektiği esasında hem Maliye Bakanlığının hem Hazine Müsteşarlığının önerileriyle birlikte Meclise gelmesi gerekirdi.

Sayın Bakanlar burada sunumlarını yaparken bu konuda bir açıklık getirecekler mi, bu konulara bir açıklık getirecekler mi doğrusu merak ediyoruz; bugüne kadar getirmediler, bu aşamada getirmelerini bekliyoruz. Çünkü bu yıl konuştuğumuz bütçe ve Sayıştay raporları esası itibarıyla bir ilki teşkil ediyor ve bu ilk önümüzdeki yıllar açısından da bir teamüle dönüşeceği için burada sarf edilen her sözün önemi vardır, burada sarf edilen her sözün gelecek yıllar açısından altı çizilecektir. Dolayısıyla, iktidarı, muhalefeti, burada konuşan her konuşmacının, bu konuya eğilen herkesin söyleyeceklerinin gelecek yıllar açısından teamüle dönüşeceğini düşünerek konuşması gerekir. Dolayısıyla, özellikle bakanların bu konuda sorumlulukları vardır, bu konulara açıklık getirmelerini bekleriz.

Hem 6085’te hem 5018’de mutlak anlamda düzenlemelere ihtiyaç vardır, kanuni değişikliklere ihtiyaç vardır ve bunların bu bütçe görüşmeleri esnasında Parlamentoyla paylaşılması gerekir. Nelerin yapılması gerektiğini bu Parlamentoda konuşmak gerekir. Bunu yapmazsak önümüzdeki yıllarda da aynı kısır döngü içerisinde bütçeyi konuşmak durumunda kalırız.

TİKA’yla ilgili hiçbir değerlendirmede bulunmayacağım. Başından itibaren, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı bütçesini protesto ettiğimizi ifade edelim, hem Plan ve Bütçe Komisyonu aşamalarında hem burada Genel Kurulda. İçinde biz olmayan bir kurumun bütçesini meşru görmüyoruz, helal görmüyoruz, onaylamanın da mümkün olmadığını da ifade ediyoruz. Dolayısıyla, bu faslı açmadan kapatıyoruz. Türkiye’de Anadolu halklarından, Mezopotamya halklarından toplanan vergilerle bir etnik kimliğin uluslararası varlığını sürdürmek üzere para harcanmasını helal görmüyoruz, hakkımızı helal etmiyoruz. Dolayısıyla, bu faslı hiç açmıyoruz.

İkinci önemli başlıklardan bir tanesi: Yurtdışı Akraba Topluluklar. Hiç itirazımız yok. Azerbaycan’da, Türkmenistan’da, Kazakistan’da, dünyanın başka yerlerinde… Türkiye’de mevcut olan bir halkın akrabalarıyla ilişkilerini sorgulamıyoruz, bu ilişkilerin var olması gerektiğini de ifade ediyoruz ama bunu da bir ayrımcılığa tabi tutmadan yapmanızı istiyoruz. Siz, yurt dışındaki akraba topluluklarla ilişkilerinizi ne kadar meşru görüyorsanız, bizler açısından da Kürdistan’ın diğer parçalarında yaşayan Kürtlerle ilişkilerimiz o kadar meşru ve doğaldır, sizin de bunu doğal olarak kabul etmeniz gerekiyor. Bizim kendi akrabalarımızla ilişkilerimizi kesmek için tel örgüler ve duvarlar örülürken sizin bu Yurtdışı Akraba Topluluklara ilişkin politikanızı kusura bakmayın sorgularız, bu politikayı sorgularız.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Hangi politika? Öyle bir politika yok ki!

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Gene, önemli bir nokta BDDK, SPK şeyi vardır.

Türkiye'de AK PARTİ hükûmetleri döneminde bu kurumlar üzerinden kumar meşrulaştırıldı. Paranın parayla çoğaltılması devri bu hükûmetler döneminde had safhaya ulaştı. Sayın, kaç kumar kalemi var Türkiye'de? Siz kumarı sadece rulet olarak mı algılıyorsunuz? Hayır. Millî Piyango bir kumardır, Sayısal Loto bir kumardır, at yarışı bir kumardır ve siz bu kumarı Türkiye'de meşrulaştırdınız, had safhaya getirdiniz. Her gün at koşturuyorsunuz, her gün beygirleri izliyorsunuz. Dolayısıyla, sermaye politikanızın doğru olduğunu söylemek mümkün değildir. Kumara ve faize dayalı bir ekonomi politikası helal bir ekonomi politikası değildir. Bu sorunun başlığını da açıp bu şekilde bırakıyoruz. Çok sayıda kurum olduğu için kısa kısa değinmelerle geçmek durumunda kalıyorum.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Haram mı şimdi bunlar?

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Elbette ki haramdır ve bu kumarı, maalesef din istismarını yapan bir iktidar Türkiye'de meşrulaştırıyor. Türkiye'de zaten âdettir, her işi zıddına yaptırırlar. Vakti zamanında merhum Erbakan İsrail’e çok karşıydı, Türkiye'nin İsrail’le uluslararası anlaşmaları o dönemde, merhum Erbakan hükûmetleri döneminde rekor düzeye ulaştı. Bu bir alışkanlıktır Türkiye'de, her şeyi zıddına yaptırırlar ve her şeyi zıddı üzerinden meşrulaştırırlar; kumar da Türkiye'de AK PARTİ hükûmetleri üzerinden meşrulaştı.

Hanefi mezhebi işleri başkanlığının bütçesine gelince, özellikle altını çiziyorum, Hanefi mezhebi işleri başkanlığı. Çünkü, maalesef Türkiye’de İslamiyet’in diğer mezhepleri de inkâr edilir oldu. Alevilik inkâr ediliyor, Hanbelilik inkâr ediliyor, Malikilik inkâr ediliyor, Şafiilik inkâr ediliyor. Hepsi bu potanın, Hanefi mezhebi potasının içerisinde eritiliyor. Klasik Türk-İslam sentezidir, buradan sorgulama yapmadan bu soruna çözüm bulamazsınız ve mevcut durumda “Diyanet İşleri Başkanlığı” dediğiniz Hanefi mezhebi işleri başkanlığının bütçesi meşru değildir.

Türkiye’de kişi başına düşen doktor sayısı ile kişi başına düşen din görevlisi sayısı arasında bir kıyaslama yapın, arada bir uçurum var. İnsanları üfürükçülere, muskacılara yönlendiren bir politika tercih ediyorsunuz, ardından da gelip çağdaş, medeni, uygar, demokratik bir toplumdan söz ediyorsunuz. Politikanız bu olduğu sürece böyle bir şeyden söz edemezsiniz. Özellikle din, Anadolu toplumları arasında bir ayrıştırma aracına dönüştürüldü. Anadolu’nun birçok kentini gezin, Mezopotamya’nın birçok kentini gezin bir gerçeklik göreceksiniz, farklı dinlere ait ibadethanelerin çatısının bitişik olduğunu göreceksiniz, çatıları birbirine yaslanmış ibadethaneler göreceksiniz. Tarihte böyledir, bu coğrafyada, bu kadim coğrafyada yaşayan kadim halklar birbirlerinin inançlarıyla uğraşmamışlar, tersine inançlarının çatısını birbirine yaslayarak büyümüşler. Ancak din o kadar siyaset malzemesi durumuna getirildi ki, artık ibadethanelerin birbirine mesafelerini metreyle ölçer duruma geldik. Bunu doğru buluyor musunuz? Tuzluçayır sizin eserinizdir; halkı, halkın inançlarını bu kadar karşı karşıya getirdiniz. Hiç kendinize soruyor musunuz? Kendinizi o kadar muktedir gördünüz ki, sizin dışınızdaki insanların, toplulukların inançlarını tarif etme cesaretinde bulundunuz, böyle bir cürette bulundunuz. Ne haddinize! İnsanların inançlarını sorgulamak, tarif etmek, kusura bakmayın, haddinize değil. Bu coğrafyada yaşayan milyonlarca Alevi vatandaş eğer cemevlerini kendileri açısından ibadethane olarak tarif ediyor ve öyle kabul ediyorsa, size düşen kabul etmektir; oysaki siz, milyonlarca insanın ibadetini de kendi mezhepçi anlayışınızla tarif etme cüretinde bulunuyorsunuz, tarif etme gafletinde bulunuyorsunuz. Bu gafletten geri dönün, yaptığınız iş, iş değildir.

90’lı yıllarda Kürt halkına karşı kullandığınız çeteler vardı, kontralar vardı. Bu kontraları o dönemler camilerde örgütlüyordunuz ve son dönemlerde aynı faaliyetlerin yeniden başladığını görüyoruz. Yine camiler kontraların merkezi durumuna getirilmeye çalışılıyor. Oradan Kürtlere karşı, Kürt siyasetine karşı yeni bir saldırı dalgası geliştirilmeye çalışılıyor. Var mıdır bundan haberiniz? Eğer haberiniz yoksa işte, size söylüyoruz. Bunu merkezî bir politika olarak yapıyorsanız ateşle oynadığınızı size ifade etmek isterim. Tarihte özellikle Kürt halkını inanç ekseninde birbirine karşıtlaştırmak için Şafiilik ile Alevilik karşı karşıya getirildi. Özellikle bu coğrafyada, Anadolu’da, Mezopotamya’da yaşayan Kürt, Türkmen, Alevi kardeşlerimize “Sizi Kerbela’da katleden Şafiilerdir.” dedirttiniz. Böyle bir politika esas alındı, böyle bir ayrıştırıcı yöntem izlendi. Oysaki Kerbela’dan sonra, Kerbela’dan önce Muaviye ve torunu Yezit Alevilere karşı kıyım gerçekleştirirken onlara sahip çıkan ve sahip çıktığı için Alevi kanaat önderleriyle sürgüne gönderilen İmam Şafii’nin ta kendisiydi. Bu tarihî gerçekleri siz gizlediniz, bu tarihî gerçekleri yok saydınız. Özellikle Kürt halkını Alevi ve Şafii mezhepleri ekseninde birbirine karşıt duruma getirmeye çalıştınız. Çok şükür ki bu tezgâh bozuldu, bu tezgâh amacına ulaşmadı. Sizin yaptığınız, sizin ayrıştırıcı politikalarınız amacına ulaşmadı.

Bir önemli nokta daha -şunu dilim varmıyor ifade etmeyeyim ama- merak eden varsa tarihi açsın baksın. Bugünün ayrıştırıcı politikalarını, mezhep eksenli politikalarını siyaset malzemesi durumuna getirerek, inançları siyaset malzemesi durumuna getirerek ayrıştırıcı politikalar güdenlerin ile Kerbela’da katliam yapan Muaviye’den, Yezit’ten hiçbir farkı yok. Esasında bugünün ayrıştırıcıları Muaviye’nin, Yezit’in takipçileridir. Bunun da İslam’la hiçbir alakası yoktur. Bunun da İslam’da hiçbir şekilde yeri yoktur.

Önemli bir nokta daha; Diyanet İşleri dediğimiz kurumun bütçesini telaffuz etmeyeceğim. Çok sorduk…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – 2 dakikamı ilave ettiniz mi Sayın Başkan?

BAŞKAN – Ekledik, 15+2 yaptık.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Biraz daha konuşsun.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Bir nokta daha ifade ederek bitirmek istiyorum.

Bakınız, çok sorduk, ilgili Bakana sorduk, “Diyanet İşleri Vakfının bütçesini bizimle paylaşın.” dedik. Diyanet İşleri Başkanlığı dediğimiz kurumun bütçesini bir kenara bırakıyorum.

BAŞKAN – Süreniz bitti Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Birkaç cümle söyleyeceğim Sayın Başkan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çok güzel konulardan bahsediyor Sayın Başkan. Biraz daha bilgilenmek isteriz, öğrenme hakkı açısından.

BAŞKAN – Biz de istiyoruz ama elimizde başka olanak yok. Ayrıca ikili görüşebilirsiniz.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Bakın, bu bütçeye yıllık 680 milyon Diyanet İşleri Vakfı Başkanlığı bütçesini ekleyin…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – …aynı zamanda bu vakfın 10 bin gayrimenkulünü de ilave edin, karşınızdaki devasa bütçeyi görmüş olursunuz. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 13.56
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zeynep Armağan Uslu konuşacak.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ZEYNEP ARMAĞAN USLU (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, bildiğimiz üzere, son on bir yıldır güçlü ve köklü demokratikleşme hamlelerini süreklilik ilkesiyle sürdüren ve gerçekleştiren bir yönetim anlayışıyla yoluna devam ediyor. Ve elbette bu ifade önceki yıllarda yapılanları yok saymak anlamına gelmiyor. Ancak ülkenin değişim hızının, gücünün son yıllarda attığını da ifade etmek gerekir.

Bu anlamda, sıklıkla “yeni Türkiye” kavramı üzerinden vurgulanan da pek çok yönüyle aslında işte tam da bu değişim. Ve bu değişim neticesindedir ki “efendi devlet”ten “hizmetkâr devlet”e evrilen, vatandaşlarının sosyal ve kültürel haklarını en geniş biçimde tanıyan, siyasi hakların kapsamını genişleten devlet tasavvuru ve hükûmet yapılanmasıyla en derin toplumsal acımız olan terör de son bir yıldır sonlandırılabildi. Toplumsal barışı uzun yıllar sonra tesis etme adına gerçek ve ülkemize yakışır bir duruş da sergilenebildi.

Ve bu ülkenin, bilhassa güneydoğunun bir ili olan Şanlıurfa’nın temsilcilerinden biri olarak söylemeliyim ki, bu konuda çok ama çok acı tecrübelerimiz var. Bu tecrübeler bize gösterdi ki, terör, sadece askerî yöntemlerle çözümlenemez, çözümlenemedi de. Konu ancak toplumsal boyutuyla da dikkate alınır ve bu boyut en az askerî yöntemler kadar dikkate alınırsa, önemsenirse kalıcı çözümler üretilebilir. Ve bu yaklaşım AK PARTİ Hükûmetlerinin de tutumunu özetler niteliktedir. Ve terör meselesinin ekonomik, sosyal, psikolojik ve uluslararası tüm boyutlarıyla derinlemesine kavranarak çözümlenmesi de bizim siyasi yaklaşımımızın ana aksını oluşturmaktadır ve işte bu yaklaşımın bir iz düşümü olarak 2010 yılında kurulmuş olan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, Başbakanlık bünyesinde terörle mücadelenin bilimsel veriler ışığında sürdürülebilmesi ve araştırma geliştirme faaliyetleri dâhil, her türlü ulusal ve uluslararası çalışmaların yürütülmesi ve bugün geldiğimiz nokta itibarıyla analiz, rapor, kitap ve politika önerileriyle kurumlara, karar alıcılara, tüm karar alıcı mekanizmalara ciddi katkılar sunmaktadır. Çözüm odaklı stratejiler üretilmekte, bu alanda faaliyet gösteren kurumların koordinasyonu etkin bir biçimde sağlanmaktadır.

KDGM’nin 2013 yılında gerçekleştirdiği çalışmaların sadece bir kısmını özetlersek, çözüm sürecinde etkin rol üstlenen akil insanlar heyetini bir kez daha hatırlamakta fayda vardır. Akil insanlar heyeti hem sürece büyük katkı sağlamış hem de farklı görüşlerin Hükûmet nezdinde damıtılması anlamında etkin bir duruş sergileyebilmiştir ve işte bu yapının koordinasyonu da ilgili kurum tarafından gerçekleştirilmiştir.

Yine, 30 eylülde kamuoyuna açıklanan demokratikleşme paketinin ilk hazırlık ve koordinasyon çalışmaları yapılmış, Türkiye'nin demokratikleşme konusunda geçirdiği dönüşümü göz önüne seren çok ciddi bir envanter niteliğindeki “Sessiz Devrim” kitabı Türkçe, İngilizce, Arapça ve Kürtçe yayımlanmıştır. Yıllar boyunca dillerin, kültürlerin ve kimliklerin yok sayıldığı, inkâr edildiği bir Türkiye’den bugün böylesi yayınların basılabildiği bir Türkiye’ye geçebilmiş olmamız, sadece bu tutum bile aslında kendi başına, tek başına anlamlıdır ve bize çok şey anlatmaktadır. Artık bu ülke çok kültürlü yapısını yok saymayan, kucaklayan, farklılıklardan zenginlik damıtan bir ülkedir.

Ha, bu arada şunu da söylemek gerekir: Marifet, devrim niteliğinde işler yapmaktır; bunları sözde değil, özde yapmaktır. Yani birilerinin çok arzu ettiği gibi, yıkarak, kırarak, dökerek değil, halka zulmederek değil, “sessiz devrim” ifadesinde anlamını bulduğu gibi iş yaparak yol almak önemlidir. Yani “Sessiz devrimler de olur.” diyoruz.

Bu bağlamda, artık çok kültürlü yapısını kucaklayan bu devletin terör meselesini de merkeze alan yaklaşımının önemli temsilci kurumlarından biri olan KDGM 92 personeli ve 2013 yılı bütçesi 20 milyon 272 bin TL iken 2014’te de 20 milyon 944 bin TL ödenek teklif edilen bu bütçe yapılanmasıyla kurumun daha etkin katkılar sağlayabilmesi için ileriki yıllarda bu bütçelemenin daha da güçlendirilmesinin anlamlı olacağının altını çiziyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi söz sırası Van Milletvekili Sayın Burhan Kayatürk’te.

Buyurun Sayın Kayatürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA BURHAN KAYATÜRK (Van) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Afet ve Acil Durum yani AFAD Başkanlığı bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biraz önce, özellikle, Van Milletvekilimiz Nazmi Gür Bey Van depremiyle alakalı birkaç şey söyledi. Tabii, benim onun gibi 15 dakikam yok maalesef 5 dakika içerisinde bir şeyler söylemek zorundayım.

Doğrusu, Marmara depremiyle karşılaştırıldı. Marmara depreminde 10  yılda yapılanları, Allah’a hamdolsun, AK PARTİ Hükûmeti 10 ayda yaptı, daha doğrusu, 10 yılda yapılamayanları 10 ayda yaptı, bunu da biz gördük.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Marmara depremiyle Van depremini nasıl karşılaştırıyorsun? Yani ekonomik boyutunu bir ortaya koy!

BURHAN KAYATÜRK (Devamla) – Onu da ortaya koyacağız inşallah.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ne alakası var?

BAŞKAN – Müdahale etmeyelim lütfen.

BURHAN KAYATÜRK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, acı tecrübelerle sabit olduğu üzere, ülkemiz sık sık doğal afetlerle karşılaşmaktadır ancak millet olarak en çok muzdarip olduğumuz afet çeşidi depremlerdir. Ülkemizin yüzde 90’ına yakını birinci, ikinci ve üçüncü deprem bölgelerindedir. Bu riskler AK PARTİ Hükûmeti öncesi hükûmetler tarafından maalesef algılanamamıştır. Özellikle 17 Ağustos 1999 depremi büyük bir felaketti ancak bu deprem karşısında bir şey yapamamak çok daha büyük bir felaketti.

Biz bu depremler karşısında hazırlıklı olmamız gerektiğini bilmeliyiz çünkü söylediğim şekilde Türkiye depremler bölgesinde. Bakın, sadece Van’da 1904’te deprem olmuştur, 1942’de deprem olmuştur, 1976’da deprem olmuş ve 2011’de deprem olmuş; yaklaşık her otuz beş yılda bir deprem olmuş. Ancak, daha önceki depremler maalesef başka bir felaketle sonuçlanmış -hazırlıksız bir şekilde- bir mücadele edilmemiştir. Özellikle ben 1976 depremini büyük bir çaresizlikle, büyük acılarla yaşamış bir insanım. Ancak 2011 yılı depremleri, Van ve Erciş’teki depremler, Allah’a hamdolsun çok ciddi bir hazırlık ve çok önemli çalışmalarla karşılandı. 644 canımızı kaybettik, 700 bin insan etkilendi bu depremden. Ancak, bakın, depremden üç buçuk saat sonra Başbakanımız kabinesinin yarısıyla deprem bölgesindeydi ve bir yıl içerisinde iki yüz elli iki gün, bir ve birden çok bakanımız bulundu. Aynı zamanda Başbakan Yardımcımız Sayın Beşir Atalay neredeyse bizi hiç yalnız bırakmadı. Bu nedenle çok kısa süre içerisinde 75 bin çadır, peşinden 35 bin konteyner hızlı bir şekilde depremzedelere teslim edildi ki depremin ikinci gününde değerli arkadaşlar, sadece Erciş’te kurtarma ekibi çalışanı sayısı 3.950 kişiydi. Dolayısıyla, depremin birinci yılında çok büyük bir rekor hızıyla 16.895 tane konutu Erciş merkezde, Van merkezde ve köylerde biz teslim etmiş olduk yani bu hız dünyanın hiçbir yerinde yok. Ancak bugün, özellikle geldiğimiz noktada, Van’da 100 aile civarında konteynerleri terk etmeyen ailelerin olduğunu biz biliyoruz. Burada yetkililer, başta Van Valisi bunlara her türlü imkânı sunmakta, kiralarını ödemeye hazır olmaktadır. Dolayısıyla, 250 aileden 100 aileye inmiş durumda ve bu ailelerin de inşallah bir an önce kira yardımını alarak buradan ayrılmalarını biz tavsiye ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, söylediğim şekilde bizim yaptıklarımızı beş dakikada anlatmak mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURHAN KAYATÜRK (Devamla) - Dolayısıyla, 2014 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kayatürk.

Malatya Milletvekili Sayın Mustafa Şahin, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet ve Acil Durum Başkanlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle, ülkemizin içerisinde bulunmuş olduğu, afet riski yüksek olan bölgelerimizin… 1939 Erzincan depremiyle bu sorun ciddi bir şekilde gün yüzüne çıkmış ve o gün yapılan birtakım yasal düzenlemelerle beraber 1959 yılında 7269 sayılı Yasa’yla biraz daha netleştirilmiştir. Ancak, biz 1999 yılına geldiğimizde, yaşamış olduğumuz depremle gerçekten çok ciddi açıkların, sıkıntıların var olduğunu bir kez daha bire bir yaşayarak bunları hissettik ve bunlarla alakalı daha önce yine bütün alanlarda yapmış olduğumuz devasa çalışmalardan, devrim niteliğindeki dönüşümlerden dolayı, gerçekten birçok kurumlarımız daha iyi nitelikli bir hizmet vermeye devam etti. Bununla beraber, Afet Acil Durum Başkanlığı kurulmadan önce üç başlı olan bu kurumumuz da tek çatı altında birleştirilerek şemsiye bir kurum hâline getirilmişti. Bunun, biz, gerçekten farklılıklarını ne zaman yaşadık? 23 Ekim 2011 tarihinde yaşamış olduğumuz Van depremiyle yine 1999’da yaşamış olduğumuz Marmara’daki deprem arasındaki farkı insanlarımız çok daha iyi bir şekilde bugün görmekteler.

Biz, o günkü, 1999 depremine baktığımız zaman, gece saat 03.00’te -ki ben de o bölgedeydim- yaşanan depremde, maalesef sabah saat altı buçuğa kadar insanlarımız çaresiz, naçar hâlde devletin şefkat ellerini bekleyedursun, ancak altı buçuktan itibaren devlet orada birtakım kurumlarıyla -vatandaşlarımızın daha önce ulaşmış oldukları bölgede- varlığını hissettirmeye başlamıştı.

Ancak, biz -bugün, Van depremini şu anda arkadaşlarımız eleştiriyorlar- elbette ki eleştirilere her zaman için açığız ama Van depremine baktığımız zaman, orada 600 küsur insanımızı kaybetmişiz, 1.900 küsur insanımız yaralı kurtulmuş, 252’den fazla canımızı da sağ salim bir şekilde enkaz altından çıkarmışız. Bunları nasıl yapabildik, nasıl gerçekleştirdik? İşte şu anda yapmış olduğumuz değişim ile dönüşümler neticesinde yaptık.

HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) – Havaalanlarına ulaştıramadılar o insanları. Bunları neden  söylemiyorsun?

MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) – Yirmi dakika içerisinde devletin oraya ulaşması elbette ki can kaybını bu noktada biraz daha azalttı ve riski azalttı. Daha önce kriz şeklinde algılanan bunlarda, kriz yönetimine dönüşen depremle ilgili çalışmalarda, bugün bu noktada da risk yönetimini uygulayan bir noktaya geldik.

Depremlerden önce, afetlerden önce… Elbette ki birçok afet var; afetlerin hiçbirisini Cenab-ı Allah hiçbir insana, hiçbir bölgeye vermesin ama o noktaya geldiğimiz zaman, elimize ne gelse onlardan medet umacak bir noktaya gelmiş oluyoruz. Ancak bunun öncesinde ve sonrasında yapılması gerekenleri Hükûmet olarak bugüne kadar çok iyi bir şekilde yaptık.

Evet, Van depremine baktığımızda, bugüne kadar o bölgede yapmış olduğumuz konteyner kentler, çadırlarımız, sıcak aşların verilmesi, hemen akabinde bir yıl içerisinde… Biraz önce arkadaşlarımız gene feveran ediyorlar ama biz ne yaparsak yapalım, Cenab-ı Allah bu ülkeye 1999’daki afatı yaşatmasın, ayın zamanda siyasi afeti de yaşatmasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O günün şartlarında yaşananları insanlarımız çok iyi biliyorlar, ne kadar kızarsanız kızın hiç önemli değil.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Siyasi afet sizsiniz, siz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Çok büyük konuştun ya!

MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) – Hiç büyük konuşmuyoruz, insanlarımız bunları zaten… O afeti yaşadığınız için bu noktadasınız.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Türkiye sarsıldı şu anda, öyle büyük konuştun!

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Marmara depreminde kimse kalmadı açıkta.

MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) – Bugüne kadar çıkmış olduğunuz her yerde, başta Başbakanımız olmak üzere, AK PARTİ’nin yapmış olduğu, millete mal olan, bu ülkede yapılan her hayırlı işe karşı çıkan bir muhalefet anlayışınız var.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Malatya ayağa kalktı, dinliyor, Malatya ayakta!

MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) – Allah bu afeti, sizleri de başımızdan eksik etsin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Maşallah, maşallah!

MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) – Kesinlikle bugüne kadar yapmış olduğunuz çalışmalara baktığımız zaman, 1999’da, üniversitelerimiz başta olmak üzere, insanlarımızın giyimine, yaşam şekline, hayat tarzlarına müdahale eden bir afetle karşı karşıyaydık. Bunlar hoşunuza gitse de gitmese de böyleydi. (MHP sıralarından gürültüler)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sen bu kadar hırsızlığı, soygunu Malatya’da anlatabiliyor musun, sokağa çıkabiliyor musun?

BAŞKAN – Müdahale etmeyin lütfen.

Sayın milletvekilleri…

MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) – Hiç boşuna feveran etme, boşuna hiç feveran etmeyin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu soygunu, bu hırsızlığı anlatabiliyor musun Malatya’da?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu kadar hırsızlığı nasıl beceriyorsunuz? Yüzünüz kızarmıyor mu?

MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) – Eğer, biz bugün afetleri risk olmaktan çıkardıysak, bugüne kadar yapmış olduğumuz çalışmalar… Gerçekten, bütün kurumlarıyla beraber ülkesiyle milletini barışık bir hâle getirdik.

Biraz önce bir arkadaşımız yine bahsetti, burada her şeyin zıddıyla kaim olduğundan bahsetti.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Vallaha, önce hırsızlıklarınızı anlatacaksınız, sonra afeti.

MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) – Evet, her şey zıddıyla kaimdir.

Bugün eğer Doğu ve Güneydoğu’da insanlarımızın, mütedeyyin insanlarımızın başına terör belasını, Marksist-Leninist bir ideolojinin ürünleri olarak oradaki insanlarımızı derdest etmeye çalışanlar varsa bunlar da sizin ürünleriniz, sizin yaptıklarınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Marksistlerin jargonuyla konuşuyorsun.

MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) – Hiçbir şey söylemeye gerek yok, vatandaşımız bunları çok iyi bir şekilde görmekte.

Evet, biz dünyanın birçok yerine, hangi bölge olursa olsun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) – …başta Suriye olmak üzere, bütün bölgelerde insanlarımızın hemen yanı başlarında olduk.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şahin.

MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) – Ben tekrar bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bakın, son iki konuşmacı da Van depremiyle ilgili bilgiler verirken…

BAŞKAN – Biraz sessiz olur musunuz lütfen.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – …99’da meydana gelen, belki de asrın en büyük felaket olan o depremle Van depremini karşılaştırmak gibi bir garabetin içerisine girdiler.

MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) – Garabet sizsiniz…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yani, bir kere Van depremiyle o 99 depremi nasıl karşılaştırılır?

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim sayın milletvekili.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ekonomiye 25 milyar dolarlık zararı, 20 bin kişinin öldüğü…

BAŞKAN – Teşekkür ederim, kayıtlara geçti.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – …on binlerce insanın öldüğü ve kırk beş günde geçici konutlara, iki yılda da kalıcı konutlara…

BAŞKAN – Şimdi, Şırnak Milletvekili Sayın Mehmet Emin Dindar, buyurun.

Süreniz beş dakikadır.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Konuşuyor, konuşuyor.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, ben de bir konuya değinmek istiyorum.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Kayda geçti söyledikleriniz.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Tamam, bitirsin ondan sonra…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan ama…

BAŞKAN - Lütfen Sayın Milletvekili, böyle bir usul yok ama.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Nasıl yok ya?

BAŞKAN – Evet, yok.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ben burada elimi kaldırdıysam buraya gelen herkes sözünü bitiriyor.

BAŞKAN -Tamam, söylediklerinizi anladım, kayda da geçti.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – İşinize gelmedi mi kesersiniz.

BAŞKAN - Ben ne yaptığımı gayet iyi biliyorum.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Hatip.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET EMİN DİNDAR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubu adına…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, milletvekili söz istiyor. Böyle bir hakkınız yok sizin. Söz istiyor milletvekili. Böyle bir hakkınız yok ya.

MEHMET EMİN DİNDAR (Devamla) – Sayın Başkanım, konuşacak mıyım bekleyecek miyim?

BAŞKAN – Bakın…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Dinlemek zorundasınız, böyle bir şey yok.

BAŞKAN – Bakın, beni böyle mecburiyetlerde bırakmayın. Sizi görmedim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Efendim, mecburi bırakan İç Tüzük.

BAŞKAN – Sizi görmedim. Beni böyle mecburiyetlerde bırakmayın.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Mecburi bırakan İç Tüzük, ben değilim.

BAŞKAN – Milletvekilini görmedim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Dinlemek zorundasınız ya, ne diyor?

BAŞKAN - Onun kendi ağzı var, söyleyebilir.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Beğenmeyebilirsiniz...

BAŞKAN – Lütfen…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Beğenmeyebilirsiniz ama dinlemek zorundasınız.

BAŞKAN – Buyurun.

Siz itham etmeyin, hüküm de vermeyin, ben görüyorum.

Buyurun.

Sayın Hatip, bir dakika.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli Meclis; bakınız, konuşmacı Van depremiyle 1999 Kocaeli depremini karşılaştırmıştır, bilimsel olarak bu yanlıştır.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim. Böyle bir usul yok.

Teşekkür ederim.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Van depreminin merkezi Van’la Erciş arasındadır ve iki merkeze de uzaktadır.

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim. Böyle bir usulümüz yoktu.

Buyurun Sayın Hatip.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Kocaeli depreminde, Kocaeli’nin merkezi Sakarya’nın içindedir.

BAŞKAN – Tamam yeter. Teşekkür ederim. Hatibe saygılı olun, lütfen.

Buyurun Sayın Hatip.

MEHMET EMİN DİNDAR (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubu adına Türkiye İnsan Hakları Kurumu bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, iki gün önce Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutladık. 10 Aralık 1948 tarihinde ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi artık devletlerin iç meselesi olmaktan çıkmış, evrensel bir hâl alarak tüm dünyanın ortak hedefi olmuştur. İnsan hakları doğuştan var olan ve insanlar arasında dil, din, mezhep, ırk, yaş ve cinsiyet ayrımı yapmaksızın sevgi, saygı, dostluk ve kardeşlik duyguları geliştirmek, insanın insan olması sebebiyle sahip olduğu hakların tümüdür. Bu bağlamda Hükûmetimiz, iktidarı devraldığı 2002 yılından itibaren bu meşakkatli yılları aşarak 21 Haziran 2012’de Türkiye İnsan Hakları Kurumunu kurmuştur.

İktidarımızdan önce insan haklarının en çok ihlal edildiği bir bölgenin evladı olarak, bu topraklar üzerinde dedelerimiz, babalarımız ve bizler de büyük acılar çektik ve büyük hüzünlere şahitlik ettik; bu yaşanılanların hiçbirisini hak etmemiştik. Ölümler, gözyaşları, korkular, diz boyu yoksulluk, çaresizlik, umutsuzluk hak ettiğimiz ve layık olduğumuz bir hayat tarzı değildir.

Geçmişte bu karanlıklar varken yarınların aydınlık olacağına inanıyorum. Faili meçhul cinayetlerin, yıkılan, yakılan köylerin hesaplarının sorulduğu ve bunu bize reva gören insanların hukuk indinde hesap verdikleri günlerin geldiğini görüyoruz.

AK PARTİ iktidarının on bir yıllık hizmetleri neticesinde yapılan olumlu çalışmalar sayesinde özellikle Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan vatandaşlarımızın huzur bulduğuna inanıyorum. Bunu sabote etmek isteyenlere hep birlikte karşı koymamız gerektiği kanaatindeyim. AK PARTİ iktidarı sayesinde barış rüzgârlarının estiği bu günlerde savaş çığırtkanlıkları yapmak isteyenlere fırsat vermemeliyiz. İnsanlara “Savaş değil, barış gerekli.” demeliyiz çünkü insan eşrefi mahlukattır; ona saygısızlık, kainattaki tüm halka, tüm haklara da saygısızlıktır, ona hizmet ise tüm kainata ve Hakk’a hizmet demektir.

Bölgemdeki olumsuzlukları ortadan kaldıran ve bu bölgenin güzel insanlarına hizmet eden başta Sayın Başbakanıma ve AK PARTİ’nin bütün mensuplarına ve bu konuda emeği geçen herkese halkım adına saygılarımı sunuyorum.

Bölgemde zalimlere karşı mücadele etmenin kolay olmadığını bildiğim hâlde boyun eğmeyeceğimizi de bildirmek istiyorum. Güçlünün yanında değil, haklının yanında yer almak ve hakkı güçlü kılmak gerektiği inancıyla daima haklının ve mazlumun yanında yer almayı ve zalimlere karşı durmayı kendimize hedef edinmişiz.

Değerli milletvekilleri, eğer bu yolda can verirsek şehit olacağımız inancına sahibiz ve cennetle müjdelenenlerden birisi oluruz. Cennet ucuz olmadığı gibi, cehennem dahi lüzumsuz değildir. Yaşasın zalimlere cehennem diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

“İnsanların hayırlısı, insanlara faydası olandır.” hadisi şerifini hatırlatarak, bütçenin hayırla vesile olması dileğiyle şahsım ve grubum adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dindar.

Sayın Halaman, söz istemişsiniz.

ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Duymuyorum, bir sessiz olursanız arkadaşlar lütfen.

Duyulmadı sesiniz ama sanıyorum kısa bir söz istiyorsunuz.

Bir dakika veriyorum, buyurun.

Yerinizden yalnız, lütfen yerinizden.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Van Milletvekili Burhan Kayatürk’ün 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ALİ HALAMAN (Adana) – Şimdi, Sayın Başkanım, demin Van milletvekili yani hatip, 1999’da olağanüstü olan bir depremi Van depremiyle kıyasladı. Şimdi, Bolu’da, Düzce’de, Bursa’da, İstanbul’da olan deprem 25 bin insanın ölümüne sebep oldu. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisinin Bayındırlık Bakanı, dolayısıyla Tapudan sorumlu devlet bakanı, Sağlık Bakanı bir yıl içinde geçici konutları ve kalıcı konutları yaptırarak o bölgenin insanını rahatlattı, ayağa kaldırdı. O günün şartlarında deprem vergisi olarak alınan, depremle sınırlı olan vergi bile bugün bugünkü iktidar tarafından alınmaya devam ediyor.

Saygılarımı sunuyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Hazine Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hazine Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Rize Milletvekili Sayın Hasan Karal, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN KARAL (Rize) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; insanlık tarihi içerisinde birçok şey değişmişse de değişmeyen tek olgu dindir. İnsanlar sınırlı hayat çizgileri içerisinde sadece beş duyularıyla yaşayamazlar, zihin dünyalarındaki sonsuzluk duygusunu da yaşam süreçlerine katarlar. Şu bir gerçektir ki din olgusu insanlığın vazgeçemediği en kudretli bir olgudur. Devleti yönetmeye talip siyasilerin, halklarının bu en yüce duygularına kayıtsız kalması da asla düşünülemez.

Değerli arkadaşlarım, bir insan olarak, insanca duygulara sahip bir varlık olarak gelecek adına hepimizin ortak bir beklentisi vardır: Daha iyi, daha mutlu bir yaşam tarzına sahip olmak. İnsan sayısınca gelecek beklentisinin olduğu yerde bunu sağlamak elbette zordur ama bütün dereleri, ırmakları denize akıtabilirsiniz. Deniz sonsuzluk duygusudur. Derelerin önünü tıkasanız da güneş onu buharlaştırarak denize ulaştırır, bunun önüne geçmek asla mümkün değildir. Neler yaparsak yapalım, gelecek hepimizin adına ölümdür. Ölüm, bütün bir hayatı paranteze alarak onu sıfırla çarpandır yani hayatı yutandır. İnsanlığa hizmet adına, insan fıtratına uygun yaptığımız her şey elbette ki kayda değerdir ve kutlu yaklaşımlardır. İnanan insanlar için söylüyorum, ya ötesi? Sonsuzluğa gidilirken elleri boş olarak Allah’ın huzuruna varmak üzücü bir varış değil midir?

Siyaseti insanlara ve insanlığa hizmet olarak algılıyoruz. Kavgamız bizzat insanla değil, insanlığa tebelleş olan kötülüklere karşıdır ve öyle olmalıdır. Bir doktor gibi, hastaya değil, mikroba düşman olmak; yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmek aynı zamanda fıtratımızın da hayata bir yansımasıdır. İbadeti evrenle bütünleşmek olarak algılayan Mevlânâ, medeniyetimizin önemli bir iz sürücüsü olarak bizlere şunu hatırlatıyor: “Kavga testiler arasında. Kırın testileri, su birliğine ulaşacaksınız.” Dünyadaki ve ülkemizdeki kavgalara baktığımızda bunu net olarak görebilmekteyiz. İnsanlığa hizmet adına yola koyulanlar testi hükmünde olan çıkarlarını, şan ve şöhretlerini, makamlarını kırarlarsa ruh birliğine ulaşarak barışı sağlamakta zorlanmazlar. Ruhlarını kalıba dökemeyenlerin aynı bayrak altında, bir arada barış içinde yaşaması zordur.

Diyanet İşleri Başkanlığımız, maddi dünyanın içinde zaman zaman zorlanan insanlarımıza iç dünyalarındaki suyu hatırlatmaktadır. Dünyadaki oluşumlara baktığımızda, olmak için değil sahip olmak için çaba harcayan, bu uğurda savaşları göze alan devletlere, kurum ve kuruluşlara rastlamaktayız. Sahip olunan şeyler adil bir biçimde insanlar arasında paylaşılamıyorsa oralarda mutlaka kan akmaktadır; ahlaki erozyonlar, kişisel ve toplumsal bunalımlar ayyuka çıkmaktadır. O zaman, midelerini doyurduğumuz insanların ruhlarını da doyurmak barış adına elbette ki hükûmetlerin işidir, işi olmalıdır. Artık, iyi vatandaş yetiştirmek yetmiyor; evrensel algılı iyi insan da yetiştirmek, insanlara saygısı kadar çevreye de duyarlı bireyler yetiştirmek hepimizin görevi olmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı cumhuriyetimizin kuruluşuyla yaşıt olan teşkilatlarımızdan bir tanesi olup 1924’ten bugüne başarıyla hizmetlerini yürütmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığının birinci ve asli görevi din hizmetleridir. Bu görevini ifa ederken, Diyanet İşleri, topluma doğru bilgiyi oluşturmak, doğru bilgiyi insanlara öğretmek konusunda çok önemli bir hizmeti ifa etmektedir; hem kültürümüzün hem de medeniyetimizin anlayışlarını, milletimizin birliğini beraberliğini temin edici, insanlar arasındaki sevgi ve saygıyı güçlendirici bir usul ve üslup içerisinde, Kur’an ve sünnete uygun, İslam’ın temel kaynaklarını referans yaparak bugüne kadar başarıyla yürüttüğü din hizmetlerini 2013 yılı içerisinde de başarıyla sürdürmüştür.

Bu anlamda öne çıkan bazı hizmetlerden örnekler vermek istiyorum: Özellikle, Kutlu Doğum haftaları artık topluma mal olmuş bir haftaya dönüşmüştür. Kadın ve aile konusunda Diyanet İşleri Başkanlığımız rehberlik büroları oluşturmuştur ve ülkemizin muhtelif yerlerindeki camilerin fiziki yapısında değişiklikler yapılmış, cezaevlerinde hükümlü ve tutuklu olan pek çok insanımızın din hizmetleri konusundaki ihtiyaçlarını karşılamak için vaiz ve din görevlisi kadroları tahsis edilmiştir. Engelliler konusunda da, özellikle camilerimizin fiziki şartlarının engelli vatandaşlarımızın ibadetlerini kolaylıkla yerine getirebilmeleri için dönüşüm süreci başlatılmıştır. Personelin eğitimi konusunda da ciddi çalışmalar yapılmış, bu çerçevede özellikle Kur’an kurslarında örgün eğitimde ve hafızlık eğitiminde binlerce yavrumuz Kur’an-ı Kerim’i öğrenmekte ve hafızlık yapma noktasında desteklenmektedir.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bütçesini görüştüğümüz Diyanet İşleri Başkanlığımız, ülkemizin âdeta bir sibobu hükmündedir, varlık ve birlik suyumuzdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Karal.

HASAN KARAL (Devamla) - Bu duygularla sözlerime son verirken 2014 yılı bütçesinin milletimiz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan temenni ediyor, yüce heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Adana Milletvekili Sayın Fatoş Gürkan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA FATOŞ GÜRKAN (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 mali yılı bütçe kanunu tasarısının Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı yani kısaca TİKA bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bir milleti millet yapan tarihi, kültürü, dili ve ortak paylaşımlarıdır. Ne mutlu bize ki onur ve gururla yad ettiğimiz, dünyayı şekillendirmiş, gücün, adaletin, huzurun timsali bir ecdadımız var. Öyle zengin ve büyük bir mirasın varisleriyiz ki bazen biz bile bu mirasın farkında değiliz. Ecdadımızın ne kadar büyük olduğunu, eskiden bizim himayemizde olan bölgelerdeki ülkelerin şu anki durumu görünce daha iyi anlıyoruz. Ecdadımız, hâkim olduğu coğrafyaları imar etmekle kalmamış, huzur ve güven getirmiş, yüzlerce yıl devam edecek kardeşliğin tohumlarını ekmiştir ama maalesef çok uzun bir süre zarfında ülkemiz kendi sınırlarına kapanmış, dünyadaki gelişmelere uyum sağlayamamış ve ecdadımızın mirasına sahip çıkamamıştır.

AK PARTİ iktidarında, Sayın Başbakanımızın önderliğinde farklı bir perspektif kazanan yeni dış politikamızla, çok uzun zamandır kader birliği yapmış olduğumuz bu ülkelerle köprüler inşa edilmiş, kültürel ve ekonomik alanlarda güçlü ilişkiler kurulmaya başlanmıştır. Bu önemli çalışmaları yürüten kurumların başında da TİKA gelmektedir. Dünyanın dört bir yanında ülkemizi temsilen önemli çalışmalar yürüten TİKA, ecdadımızın o topraklardaki mührü niteliğindeki eserlerin restorasyonu, eğitim, altyapı hizmetleri, kültürel ve ekonomik birçok proje ve çalışmayı hayata geçirmiş, çalışmalarına büyük bir hızla devam etmektedir.

TİKA’nın son yıllarda yaptığı çalışmalara göz attığımızda, kurum, kilometrelerce uzaklıktaki noktaları birbirine bağlamıştır. Etiyopya’da yaşayan Harar Türklerinden Moğolistan’ın Başkenti Ulan Batur’a 1.000 kilometre uzaklıkta yaşayan Dukha Türklerine kadar projeler yapılmıştır.

Örneğin, Moğolistan’daki Orhun Yazıtları korumaya alınarak, Bilge Kağan Müzesine dönüştürülmüş ve buraya 46 kilometre yol yapılmıştır. Yine, Bilge Tonyukuk Anıtları’na bir müze yapılması ve müzeye giden 12 kilometrelik yolun inşası için de çalışmalara başlanmıştır.

Makedonya Kocacık köyünde Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’nin doğduğu ve yaşadığı ev TİKA ve Kültür Bakanlığımızın ortak çalışmasıyla inşa edilmiştir.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Babası Selanik’te doğdu, iki ay sonra.

FATOŞ GÜRKAN (Devamla) – TİKA, 1992 yılında, rahmetli Turgut Özal’ın Hükûmeti döneminde kurulmuştur. AK PARTİ iktidarında güçlendirilen TİKA’nın geldiği noktaya bakarsak 1992-2002 yılları arasında 28 ülkeye ulaşılmışken, 2002’den günümüze kadar büyük bir artışla 110 ülkeye hizmet yapılmıştır. 1992-2002 yılları arasında 2.241 proje yapılmış ve bunun için 66 milyon dolar kaynak aktarılmışken, 2002’den günümüze kadar 11.447 proje yapılarak 755 milyon dolar kaynak aktarılmıştır.

Ben, çok fazla rakamlara boğmak istemiyorum konuşmamı, özellikle, kurban bayramlarında gittiğim ülkelerden birkaç örnek vermek istiyorum:

Somali, Uganda, Pakistan ve Bangladeş’i ziyaret ettiğimde, inanın, açlıktan, sefaletten, hastalıktan, susuzluktan ölen birçok insanla karşı karşıya geldim. Bunlardan birkaç fotoğraf göstermek istiyorum size.

Örneğin, Gana’da uzun yıllar önce başlamış ama bitirilememiş bir okulu TİKA yapmış. Yine, Gazze’de altyapı çalışmaları, TİKA tarafından yapılmış. Yine, Uganda’da bir yardım faaliyetinden, açlıktan ölen kardeşlerimize yardım götürmüşüz. Tabii, sadece TİKA yapmıyor, sivil toplum örgütleri de, gönüllü örgütler de birçok yardımlarda bulunuyorlar, onlara da teşekkür ediyoruz. Yine, Etiyopya’da susuzluktan ölen kardeşlerimize yapılan bir su kuyusu.

Evet, biz diyoruz ki…

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Aynı durum, Manisa’nın köylerinde de var, onlar da yardım bekliyor.

FATOŞ GÜRKAN (Devamla) - Biraz önce bir konuşmacı arkadaşımız “TİKA’nın yaptığı yardımlar nedeniyle hakkımı helal etmiyorum.” dedi. Bir insanı ölümden kurtarmak, hastalıktan kurtarmak, susuzluktan kurtarmak hepimizin insanlık borcu. Dolayısıyla, TİKA’ya hepimizin teşekkür etmesi gerekirken, “Hakkımı helal etmiyorum.” gibi bir deyimi asla kabul etmiyorum.

Evet, gerçek milliyetçilik, millete, milletine hizmet etmek, ecdadının mirasına sahip çıkmaktır. Bu anlamda, TİKA’ya bu kadar güç veren Sayın Başbakanımıza, sayın bakanlarımıza, TİKA Başkanımıza ve tüm bürokrat arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FATOŞ GÜRKAN (Devamla) – 2014 yılı bütçesinin hem TİKA’ya hem Hükûmetimize, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gürkan.

SÜMER ORAL (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Sümer Oral’ın, Adana Milletvekili Fatoş Gürkan’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SÜMER ORAL (Manisa) - Sayın Başkan, tutanaklara geçtiği için dile getirmek istiyorum. Sayın konuşmacı, 1992 yılında rahmetli Özal Hükûmetinin bulunduğunu söylediler -tutanaklara böyle geçmesini istemediğim için- 1992 yılında Sayın Demirel ve rahmetli Erdal İnönü Hükûmeti vardı. Bunun düzeltilmesini istedim.

Teşekkür ederim.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – TİKA da o zaman kuruldu.

BAŞKAN -  Teşekkür ederim.

Gerekli düzenlemeyi yapacaklardır.

Buyurun.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Ben de bir şeyi tutanaklara geçmesi açısından düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

3.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Adana Milletvekili Fatoş Gürkan’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Kocacık köyü, Atatürk’ün babasının doğduğu yer değildir. Kızıl Hafız Ahmet dedesidir, oradadır. Oradan Selanik’e göç ettikten iki ay sonra babası doğmuştur Selanik’te. Onu düzeltmek istedim.

BAŞKAN -  Teşekkür ederim.

Buyurun.

4.- Van Milletvekili Burhan Kayatürk’ün, Adana Milletvekili Ali Halaman’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BURHAN KAYATÜRK (Van) – Sayın Başkanım, biraz önce, arkadaşlar, ben Van depremini anlattığımda, Marmara depremiyle, öbür depremleri karşılaştırdığımda, “Bu, Van depremi nerede?” gibi bir küçümsemeyle cevap verdiler. Yani, acıların küçümsenmesi söz konusu olamaz. Yani, orada biz 644 insanımızı kaybettik. Marmara’dakiler için de üzülüyoruz, Van’dakiler için de herkes üzülüyor. Kimsenin bunu küçümsemesi doğru değildir.

BAŞKAN -  Teşekkür ederiz Sayın Kayatürk, tutanaklara geçmiştir.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Hazine Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hazine Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Şimdi, İstanbul Milletvekili İsmail Safi konuşacak.

Buyurun Sayın Safi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Ama sayın milletvekilleri, lütfen!

Bütçeyi görüşüyoruz, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonu, lütfen sessiz olalım. Sohbet etmek ihtiyacımızı dışarıda kulislerde giderebiliriz.

Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Safi.

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL SAFİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben de Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının bütçesi üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’nin dünyada ve bölgesinde önemli bir aktör hâline gelme çabasının bir uzantısı olarak, 2000’li yıllardan itibaren dış politika anlayışımız da önemli değişmeler geçirmiştir. Esasen, bu değişim sadece Türkiye’yle sınırlı kalmamış, Türk coğrafyası da bu değişimden nasibini almıştır. Daha düne kadar, yardım elini uzattığımız kimi Türk Cumhuriyetleri bugün, zenginleşen ekonomileri ve güçlenen yönetimleriyle artık yardıma muhtaç değil, aksine, yardıma ihtiyaç duyan diğer soydaş Türk Cumhuriyetlerine yardım eli uzatan ülke konumuna gelmişlerdir.

TİKA, Orta Asya’da yükselen bu kardeş cumhuriyetlerle, başta Türk dünyası olmak üzere, dünyanın farklı coğrafyalarında ortak proje geliştirmeye çalışmaktadır. Tüm dünyada ve özellikle yakın coğrafyamızda yaşanan büyük  değişimler ve dönüşümler doğrultusunda, TİKA da faaliyet coğrafyasını genişletmiş, 2002 yılında 12 olan program koordinasyon ofisi sayısı 2012 yılında 33’e yükselmiştir. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı TİKA bugün, 30 ülkede 33 program koordinasyon ofisiyle faaliyet göstermektedir. Ülkemizin izlemiş olduğu aktif ve ilkeli dış politika anlayışına bağlı olarak çalışma yaptığımız ülkelerin sayısı her gün artmaya devam etmektedir. Bugün, Türkiye TİKA aracılığıyla Pasifik’ten Orta Asya’ya, Orta Doğu’ya; Afrika’dan Balkanlara, Kafkasya’dan Latin Amerika’ya, yaklaşık 100 ülkede kalkınma merkezli iş birliği projeleri yürütmekte ve bu ülkelerle tecrübe paylaşımı yaşamaktadır.

Değerli milletvekilleri, 2013 yılı içerisinde gelişmekte olan ülkelere TİKA tarafından 227 milyon dolarlık yardım götürülmüştür. Toplam 1.872 proje hayata geçirilmiş olup, bunların 1.674’ü ülke, 198’i bölgesel proje konumundadır. Yapılan yardımların 163 milyon doları proje programı yardımı, 55 milyon doları da teknik iş birliği yardımıdır. Sivil toplum kuruluşları tarafından gerçekleştirilen projelere 5,2 milyon dolar destek sağlanmış ve bu yolla da 138 proje hayata geçirilmiştir. Ayrıca, gelişmiş ülke statüsünde bulunan ülkelere de 4,8 milyon dolar yardım gerçekleştirilmiştir.

TİKA tarafından yapılan yardımların coğrafi dağılımına baktığımız zaman, bu yardımların yüzde 35,91’i Afrika’da, yüzde 24,15’i Orta Doğu’da, yüzde 21,39’u Kafkaslar ve merkezî Asya’da, yüzde 17,22’si Balkanlar ve Doğu Avrupa’da, yüzde 1,33’ü ise Amerika kıtası, Okyanusya ve Uzak Doğu’da yapılmıştır.

Diğer verilere de baktığımız zaman, inşaatı ve onarımı gerçekleştirilen okul sayısı 63, donanım ve tefrişat yardımı yapılan okul sayısı 121, eğitim desteği verilen öğrenci sayısı 2.412, uzman eğitimi alan sağlık personeli sayısı 653, bilgisayar laboratuvar kurulumu 62, inşaatı tamamlanan hastane ve poliklinik 12, onarımı gerçekleştirilen hastane ve poliklinik 15, modern tıbbi cihaz donanımı sağlanan hastane sayısı 68, açılan su kuyusu adedi 227, TİKA projeleri kapsamında görevlendirilen danışman sayısı 1.290, TİKA projeleri kapsamında tüm sektörlerde eğitilen uzman sayısı 4.004’tür.

Teşekkür ediyor, bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca…

Buyurun Sayın Kaynarca, süreniz beş dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının 2014 yılı bütçesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, yurt dışındaki vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerdeki sorunlara, gençlik daireleri ile ilgili sıkıntılara ve Türkiye öğrenci burslarına yönelik çalışmaları yapmaktadır. İlgili Başkanlık 2010 yılında kurulmuştur, 300’ü aşkın personeli mevcuttur ki her biri en az birden fazla yabancı dil bilip dünyanın dört bir yanındaki vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm üretmekle mükelleftir.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu kurumumuzla ilgili bazı çalışmalara dikkat çekmek istiyorum. Önce Danışma Kurulu: Yurt dışındaki vatandaşlarımızla ilgili bir Danışma Kurulu var, 19 ülkeden 70 üyesi bulunan bir Danışma Kurulu bu. Ayrıca, 10 kişiden oluşan da onur üyelikleri bulunuyor. Beş yıllığına seçiliyorlar ve yaptıkları, bir başka ifade ile “yurt dışı vatandaşlar meclisi” gibi. En son haziranda yapılan Danışma Kuruluna Saygıdeğer Başbakanımızın da katılması çok önemlidir. Peki, ne tür kararlar, ne tür çalışmalar yapılıyor? En sonki toplantıda, yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın çocuklarının askerlik bedellerinin düşürülmesine yönelik istişareler yapılmış, karara bağlanmış ve hayata geçmiştir.

Değerli milletvekilleri, diğer bir konu başlığıysa çocuklarımız ve gençlerimiz. Çok önemli, çok önemsiyorum. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın çocukları, ailelerin elinden alınıp o ülkelerdeki gençlik dairelerine -ki bizdeki Çocuk Esirgeme Kurumu- ya da bakıcı ailelere veriliyorlar. Mağdur sayısına lütfen dikkat ediniz! 4 bini aşkın aile var ve bu çocukların, ailelerin hakkını korumak için hukuk desteği sağlıyoruz.

Yeni bir önemli gelişme ise aile müşavirliklerinin kurulması. Yani, yurt dışına aile müşavirleri de gönderilebilecek.

Değerli milletvekilleri, diğer bir konu başlığı yurt dışındaki tutuklu ve hükümlü vatandaşlarımızla ilgili. Avrupa bölgesinde yaklaşık 6 bin vatandaşımızın hükümlü ve tutuklu olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Bu kapsamda, vatandaşlarımızın  karşılaştıkları hukuki sorunlara çözüm yolları geliştirebilmek için yurt dışında yaşayan tam 300 hukukçumuza eğitim verildiğine de dikkat çekmek istiyorum.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının sorumluluğundaki diğer bir konu ise sivil toplum kuruluşları. Lütfen sayıya dikkat ediniz, toplam 5 bin civarında STK var vatandaşlarımızın yurt dışında oluşturduğu; çok ciddi bir güç, çok ciddi bir oluşum bu ama birlikte hareket edilebilir, birlikte ortak kültür, ortak hareketle bir çalışma yapılabilirse. Dolayısıyla, bu konuda yurt dışı ve yurt içinde çalıştaylarımız gerçekleştirildi. Amaç, bu STK’larla irtibata geçerek sorunlara karşı birlikte mücadele edebilme kültürünü de oluşturabilmek. Yurt dışındaki STK’larımızın proje hazırlamak, proje yönetimi konularında kapasitelerini artırmak amacıyla Başkanlık STK Kapasite Geliştirme programları düzenlemiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama bu STK’ların hepsi Hükûmete yakın olanlar, diğerlerine vermiyorsunuz.

TÜLAY KAYNARCA (Devamla) – Değerli milletvekilleri, diğer bir konu başlığımız Ahıska Türkleri, ki ben de bir Ahıska Türkü’yüm, dolayısıyla, bu konudaki çalışmaları çok çok önemsediğimin de altını çizmek istiyorum. Başkanlık, Ahıska Türkleriyle ilgili önemli adımlar atmıştır. Önce şu bilgiyi vermeliyim: 2000-2008 yılları arasında 15.513 Ahıska Türkü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı sıfatı elde etmiştir. 2009’da ise bu rakam 11.540’tır. Toplam rakama dikkat çekmek istiyorum, 27.728. Gürcistan’a geri dönüşler konusu da önemlidir. Nitekim, bugüne kadar 1.058 kişiye geri dönüş statüsü verilmiştir. Ancak, geri dönüşlerle ilgili yaşanan sıkıntılar var, bununla ilgili de çalışmaların sürdüğünü belirtmek istiyorum.

Diğer konu başlığımız burslarla ilgili. Yurt dışındaki uluslararası öğrenci bursları çok önemli. 2001 yılında  9 bin dolayındaki başvuru 56 bine yükselmiştir. Türkiye’nin de bir eğitim üssü olabilmesi için vakıfların da burs vermesi çok çok önemlidir, bu konuya dikkat çekmek lazım. Çünkü Amerika, İngiltere, Kanada ve Avustralya’da eğitimden elde edilen gelir, bu rakamlar oldukça dikkat çekicidir. Dolayısıyla, Türkiye de bu konuda ciddi bir ivme kazanmıştır.

Verdiğim bilgiler ışığında, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının bütçe rakamının 194 milyon 500 bin TL olduğunu belirtiyor, 2014 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.

Konya Milletvekili Mustafa Baloğlu.

Buyurun Sayın Baloğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA BALOĞLU (Konya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının bütçesi üzerine söz aldım. Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Biliyorsunuz, 10-17 Aralık Mevlânâ’yı Anma Haftası. Bu vesileyle Hazreti Mevlânâ’yı saygı, sevgi ve şükranla anıyorum. Şu anda bütün Mevlânâ dostları Konya’ya akın ediyorlar. Bu vesileyle 17 Aralık Şebiarus törenlerine hem değerli milletvekillerimizi hem de bizi izleyen vatandaşlarımızı davet ediyorum ve onları Konya’da görmekten büyük bir mutluluk duyacağımızı belirtmek istiyorum.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla ilgili çalışmalar yapmak ve sorunlarına çözüm üretmek amacıyla kurulan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, soydaş ve akraba topluluklar ile sosyal, kültürel, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla bu topluluklara yönelik faaliyetleri yürütüyor. Avrupa Birliği çerçevesinde yürütülen projeler ile Yükseköğretim Kurulu ve üniversiteler hariç olmak üzere kamu kurum, kuruluşlarınca ülkemizde eğitim görmesi uygun görülenler ile uluslararası anlaşmalar çerçevesinde ülkemize gelen öğrencilerin ülkemizdeki eğitim süreçlerinin başarılı bir şekilde sonuçlandırılması için her türlü esası belirleyerek ilgili kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir.

Başbakan Yardımcımız Sayın Bekir Bozdağ’ın “Türkiye’nin diaspora bakanlığı” olarak adlandırdığı bu kurum bir kamu diplomasisi kurumu olarak dış politikaya yardımcı olmak üzere kurulmuş, 300’den fazla, hepsi en az bir dil bilen, pek çoğu da bir dilden fazla dil  bilen, yurt dışında eğitim almış, kaliteli personeli ile dünyanın dört bir yanındaki soydaşlarımızın, vatandaşlarımızın ve akrabalarımızın derdine koşan bir teşkilattır. Burada benim en çok hoşuma giden nokta, kurumun ana sloganı: “Nerede bir vatandaşımız, nerede bir soydaşımız ve nerede bir akrabamız varsa Türkiye tereddütsüz oradadır.” felsefesiyle çalışma yapıyor olmalarıdır.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız daha önce oylarını gümrük kapılarında vermekteyken, hazırlanan yasayla, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın yaşadıkları yerlerde oy kullanabilmeleri sağlanmıştır. Ayrıca, çifte vatandaşlığı tanımayan Avusturya, Almanya ve Danimarka’da yaşayan vatandaşlarımızın bulundukları ülkenin vatandaşı olarak o ülkelerde etkin olmalarını teminen, Türkiye’deki haklarını kaybetmemeleri için düzenlenen Mavi Kart’ta sorunlar yaşanıyordu. Bu sorunların düzeltilmesi için yasal değişiklikler yapılarak Mavi Kart uygulamasında işlerlik sağlanmıştır.

Dünya genelinde vatandaşlarımızın kurduğu 5 bine yakın sivil toplum örgütü vardır. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, yurt dışında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirmek, sivil toplum kuruluşlarının sorunlarını tespit etmek, kapasitelerini geliştirmek amacıyla çeşitli faaliyetler düzenlemektedir. Bu kapsamda yapılmış olan çalışmalar oldukça kıymetlidir. STK’ların kapasitelerini geliştirmek amacıyla proje hazırlama, lobicilik, sosyal medya gibi konuları içeren eğitim programlarının ilki 10-17 Mart 2013 tarihinde Avrupa’nın 7 ülkesinden 25 STK’nın 47 temsilcisinin katılımıyla, yine ikincisi 30 Eylül-3 Ekim tarihleri arasında 16 ülkeden 117 temsilcinin katılımıyla gerçekleşmiştir.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın gelecekte toplumda etkin olmaları idarede ve siyasette etkin olmalarına bağlıdır, o nedenle de rol modellere ihtiyaç vardır. Yurt dışında yaşayan gençlerimizin eğitim ve sosyal başarılarını desteklemek ve rol modeller olacak bireylerin yetiştirilmesini sağlamak amacıyla Başkanlığımız tarafından Yurtdışı Genç Liderler Projesi başlatılmıştır, on yılda 500 gencin eğitimi planlanmaktadır.

Bunların dışında diğer önemli bir konu da yurt dışında yaşayan Türk ailelerin farklı gerekçelerle ellerinden alınan çocuklarıdır. Bu soruna yönelik çalışmalar Başkanlığımız koordinasyonunda, ilgili bakanlıklarla yürütülmektedir.

Avrupa’daki Türk ailelerin gençlik daireleriyle yaşadıkları sorunların ve bu sorunlara yönelik çözüm önerilerinin ele alınması maksadıyla 2012 yılında başlatılan çalışmalar devam etmiş, sorunun yaşandığı Almanya, Avusturya, Hollanda ve Belçika’da konuyla ilgili saha çalışmaları yapılmıştır. Başkanlık, iletilen sorunların takibini yapmakta, hukuki rehberlik ve danışmanlık desteği sağlamaktadır.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, yurt dışında tutuklu ve hükümlü olan çok sayıda vatandaşımızı da unutmamış, onlarla ilgili çalışmalar da yapmaktadır. Böylesine önemli işler yapan bir kurumun daha da büyük başarılara imza atacağı ve ülkemizi yurt dışında en güzel şekilde temsil etmeye devam edeceği inancıyla Hazreti Mevlânâ’nın şu sözleriyle konuşmamı noktalamak istiyorum:

“Gerçek aşkı bilen kalp

Bir damla suya bile hürmetle bakar.

Cahil kişi gülün güzelliğini görmez,

Gider, dikenine katlanır.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Muş, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçesi üzerine Hazine Müsteşarlığı için söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Hazinenin en önemli fonksiyonlarından bir tanesi, belki de en önemlisi, nakit ve borç yönetimidir ve Hazine bu fonksiyonunu en iyi, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde gerçekleştirmiştir. Bakınız, değerli milletvekilleri, Hazine Müsteşarlığımız bu dönemde neleri başarmıştır:

Göreve ilk geldiğimiz zaman, AB tanımlı borç stokunu yüzde 74 oranından yüzde 36’ya indirmeyi başarmıştır ve 2016 yılıyla alakalı olarak konulmuş olan hedef yüzde 30 seviyesidir.

Bir diğer konu, değerli milletvekilleri, iç borçlanma ortalama vadesiydi. İlk göreve geldiğimiz zaman, dokuz ay vade ile iç borçlanma için finansman sağlayabiliyorduk. Sadece dokuz ay, dokuz ay sonra başka bir borçlanma, bir dokuz ay sonra başka bir borçlanmaya Hazine gitmek zorundaydı. Fakat bugün Eylül 2013 itibarıyla bu, yetmiş dört aya çıkmıştır yani altı yılın üzerine çıkmıştır. Bu, hakikaten alkışlanması gereken bir başarıdır.

Bir diğer konu, değerli milletvekilleri, ülkemizde devalüasyon olduğu zaman kamu çok ciddi anlamda riskle karşı karşıya idi. İlk görevi devraldığımızda döviz cinsi borçların ağırlığı yüzde 58 idi. Bugün bu rakam yarıya kadar indirildi ve yüzde 27 seviyesine düşürüldü. Net olarak baktığınız zaman yani döviz aktiflerimizi de bu rakamdan düştüğünüz zaman biz ekside değil, artıdayız. Yani, bu şunu gösteriyor: Artık, ülkemiz olası bir dalgalanmada, olası bir devalüasyonda bir riskle karşı karşıya değildir.

Bir diğer konu, değerli milletvekilleri, borç dağılımında sabit ve değişken faizli borcun yapısı idi. Bu oran, değişken faizli oran yüzde 55 idi, yüzde 55. Bugün bu oran yüzde 41’e indirilmiş durumda.

Değerli milletvekilleri, çok eleştirildi, çok konuşuluyor Hazinenin Hazine garantili dış borç stoku. Hazine dış finansman için ne kadar garanti vermiş? Bakınız, burada bir artış var, 2000’de yaklaşık 6,8 milyar, 2001-2002  yıllarında yaklaşık 6 milyar dolarlık Hazinenin verdiği bir garanti var. Bizim dönemimizde bu ekonomi 3 kat büyüyor ve 9,7-9,8 milyar dolara kadar yükseliyor ama resmin diğer tarafı da var, o da şu: 2002’de Hazine üstlendiği borçların yüzde 55’ini karşılamış, yüzde 55 üstleniyor, yüzde 55’ini karşılıyor. Peki, bu dönemde ne yapmış Hazine? Sadece yüzde 5, sadece yüzde 5.

Değerli milletvekilleri, aslında, bütçenin belki de en önemli noktası, içerideki kompozisyondur yani nereye, ne kadar kaynak aktarılmış? Bakın, Hazine Müsteşarlığımız, hakikaten, burada başarılı bir performans sergilemiştir. 2001 yılında bütçe içerisindeki finansman maliyeti yani faizin toplam tutarı bütçe giderlerinin yüzde 47’si, 100 liralık bütçeniz varsa 47 lirası faiz için ödeniyor. 2002’de bu 43 lira olmuş, yüzde 43 yani oradan almış. Hazine bunu nereye düşürdü biliyor musunuz değerli milletvekilleri? Yüzde 11 seviyesine düşürmüş, 11. Eğer eski oran devam etmiş olsaydı, bugün bütçenin yarısını biz finansman maliyeti  yani faiz olarak ödeyecektik. Ne kadar yapıyor biliyor musunuz bu rakam? 200 milyar TL yapıyor, bütçenin yarısı bu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Niye ödüyoruz Mehmet kardeşim?

MEHMET MUŞ (Devamla) –  Bu, tasarruf edildi ve bu kaynak millete hizmet için kullanıldı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Nereye ödüyoruz, “Borcumuz yok.” diyorsunuz.

MEHMET MUŞ (Devamla) –  Bu kaynak millete hizmet için kullanıldı eğitime aktarıldı, sağlığa aktarıldı, sosyal politikalara aktarıldı, şu söyleniyor: “Borcumuz artmadı mı?” İşte, oranı söylüyorum…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Var mı borcumuz?

MEHMET MUŞ (Devamla) – …borcun nereden nereye geldiğini söylüyorum: Yüzde 36.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Borcumuz var mı?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Oran artmış.

Bakın, 2002’de miktarsal olarak finansman maliyeti 50 milyar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Başbakana sorduk, söylemedi. Borcumuz var mı?

MEHMET MUŞ (Devamla) – 2013’e geliyoruz, 2014’e geliyoruz, finansman maliyeti yine 50 milyar. Ya bunu enflasyon oranında artırsanız 150 milyar olurdu zaten.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Borç stoku ne kadar?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Hani Gezi’nin müdavimlerinden bir tanesi bir “tweet” atıyor ya: “Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı?” diyor ya. Evet anladık, meselenin ne olduğunu iyi anladık. Mesele, faiz lobisi. Mesele, 50 değil de niye 150 vermiyorsunuz? Mesele, 50 değil de niye 200 vermiyorsunuz faiz rantiyesine, faiz lobisine? Niye birilerine bu parayı transfer etmiyorsunuz meselesi.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Mehmet Kardeşim, borcumuz var mı borcumuz? (AK PARTİ sıralarından “Dinle, dinle öğren.” sesleri, gürültüler)

MEHMET MUŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, millet bunu iyi anlıyor. Müdavimlerine duyurulur…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayın lütfen.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Gezi’nin de müdavimlerine duyurulur.

Ben, Hazine Müsteşarlığımızı, bürokratlarımızı, teknokratlarımızı, başta Sayın Bakanımızı tebrik ediyor, huzurlarınızda alkışlıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Muş.

Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Yeni.

Buyurun Sayın Yeni.

Süreniz beş dakikadır.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

Sayın milletvekilleri, hatip kürsüye geldi; lütfen, sessizliğimizi koruyalım.

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Sermaye Piyasası Kurulunun 2014 yılı bütçesi üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türk ekonomisinin iki ana unsuru, güçlü bankacılık ve mali disiplindir. Bu iki unsuru sağlıklı şekilde yürütemeyen ülkelerin ekonomik anlamda bir gücünden ve kalkınmasından söz edilemez. Bunun maalesef en büyük kanıtı, 2001-2002 yıllarında ülkemizin başına kara bir bulut gibi çöken krizler olmuştur. Bu dönemde, bankacılık sektörü, ülkemizdeki birçok ekonomik krizin nedeni veya derinleştiricisi olmuştur. 2001’de, bankalar, topladıkları mevduatı yasal sınırların dışına çıkararak kendi grup şirketlerine kredi olarak kullandırdılar. Politikacı-bankacı, politikacı-iş adamı gibi kurulan karanlık ilişkiler sistemin çökmesine ve arkasında milyarlarca dolarlık enkaz bırakmasına sebep oldu. Bir anda gecelik faiz yüzde 7 binlere çıktı. Bankacılık ve finans sektörü yerle bir edildi. Kamu bankalarının içi boşaltıldı, birileri faizle zengin edildi. Bunun sonucunda, şurada kitapları bulunan 22 bankayı batırdılar. Fona devredilen bankaların devlete ve millete maliyeti 111 milyar lira oldu. Değerleri milletvekilleri, unutmayın ki o dönemde iktidarda DSP, MHP ve ANAP iktidarı vardı.

Değerli milletvekilleri, 2001-2002 yıllarında, Hükûmet, Vakıfbankın satılması konusunda Bakanlar Kurulu kararı almıştı. O dönemde Ziraat Bankası 19 milyar görev zararı açıklamış, Halkbank 11 milyar TL görev zararı ile 353 şubesini kapatmıştı, bir gecede binlerce bankacı o dönemde işsiz kalmıştı. 2002 yılında Halk Bankası yüzde 47 faizle esnafın belini bükmüş, Ziraat Bankası da yüzde 59 faizle çiftçinin tepesine çökmüştü.

AK PARTİ olarak on bir yıldır ortaya koyduğumuz güçlü ve istikrarlı finansal yapı, Türk bankacılık sektörünün uluslararası rekabet gücünü artırmış, aktif kalitesi büyük bir yapıya kavuşmuştur. Vakıfbank, 2003-2005 yıllarında dünyanın en hızlı büyüyen bankası olmuştur. Halkbank, 2003 yılından bu yana, hazineye 8 milyar Türk lirası kaynak aktarmıştır. Ziraat Bankası, 36 milyar lira kâr elde etmiş, bunun 21 milyar lirasını devlete vergi, temettü olarak devretmiştir. Bu büyüme ve artışlardan özel bankalar ve katılım bankaları da hisselerini almışlardır.

Değerli milletvekilleri, biz kamu bankalarının zarar edip milletin hazinesine yük olmasına asla göz yummadık. Milleti sömürerek para kazanma peşinde koşan kurum olmalarına izin vermedik. Paradan para kazanan değil; tarımı, sanayiyi, ticareti destekleme mücadelesinde olan kurumlar olması için politika ürettik. AK PARTİ döneminde hiçbir banka batmamış ve fona devredilmemiştir.

Konuşmamın kalan kısmında Sermaye Piyasası Kuruluna yer vermek istiyorum. Hepinizin bildiği gibi, AK PARTİ’nin ortaya koyduğu 2023 vizyonunu gerçekleştirebilmek için, 2012 Aralık sonunda yeni Sermaye Piyasası Kanunu çıkartılmıştır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ahmet Bey, dosyaları aç dosyaları!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kitaplarda ne var Ağabey?

AHMET YENİ (Devamla) – Toprakbank da burada… Konuşturmayın beni!

Bu kapsamda, İMKB, İstanbul Altın Borsası, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası nisan ayında “Borsa İstanbul” adı altında birleştirilerek, tüm piyasaları çatısı altında toplayarak tek ve güçlü bir borsa oluşturulmuştur. Aracılık sektörü ve portföy yönetiminde Avrupa Birliği düzenlemelerine paralellik sağlanmış, halka açılmak ve menkul kıymet ihraç etmek kolaylaştırılmış, kamuyu aydınlatma ve fiyat tespitine yönelik, yatırımcıyı koruyan düzenlemeler meydana getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, tüm bu reformları, değişimi ve dönüşümü Başbakanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK PARTİ iktidarları yaptı. AK PARTİ kurulduğu günden bugüne kadar yaptıklarıyla, vizyonu ve hedefleriyle mevcut siyasi teorilerin sınırlarını aşmış bir partidir. AK PARTİ, milleti kuşatan, onun dertleriyle dertlenen, hassasiyetlerini benimseyen, Türkiye’nin menfaatini ve istikbalini her şeyin üstünde tutan bir partidir. AK PARTİ, hizmetin, demokrasinin, istikrarın, içte ve dışta güç ve saygınlığın sembolüdür. AK PARTİ, Türkiye’de üretimin, değişimin ve gelişimin lideridir. AK PARTİ milletin partisidir, AK PARTİ milletin vicdanıdır, milletin sesidir, AK PARTİ milletin ta kendisidir; onun için her seçimden oylarını artırarak çıkmaktadır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ziraat Bankasının 750 trilyonu ne oldu, kime verildi? KİT Komisyonunda konuşmuştuk.

AHMET YENİ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, 2002 döneminde batırılan ve o dönemde iktidar olan partilerin burada kitapları var. Lafla değil, bu kitapları okumanızı talep ediyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 50’nci maddeyi niye uygulamadınız Ahmet Bey?

AHMET YENİ (Devamla) - Sayın Oral, bu kitaplara bir baktınız mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YENİ (Devamla) – Buna bakarak kürsüden konuşun, batırdığınız bankalar burada.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeni.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ahmet Bey, 50’nci maddeyi niye uygulamadınız? Ziraat Bankasındaki 750 trilyonu KİT’te konuşmuştuk Ahmet Bey. Onları niye söylemediniz?

AHMET YENİ (Samsun) – Kitaplar burada, kitaplar. Batırdığınız…

BAŞKAN - Arkadaşlar, susar mısınız.

Grup adına konuşmalar sona erdi sayın milletvekilleri.

FATOŞ GÜRKAN (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gürkan.

FATOŞ GÜRKAN (Adana) – Sayın Başkanım, konuşmamda geçen bir cümlenin açıklığa kavuşturulması için kısa bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Kendi beyanınız mı düzelteceksiniz?

FATOŞ GÜRKAN (Adana) – Evet efendim.

BAŞKAN – Bir dakika süre veriyorum, yerinizden.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Adana Milletvekili Fatoş Gürkan’ın, Manisa Milletvekili Sümer Oral ve Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATOŞ GÜRKAN (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Konuşmamda geçen, TİKA’nın kuruluş tarihiyle ilgili… Sayın Cumhurbaşkanımız o zaman rahmetli Turgut Özal’dı. Onun özellikle önemli ölçüde hükûmete buranın kurulmasıyla ilgili talimatlarıyla TİKA kurulmuştur. O zamanki hükûmet Doğru Yol ve SHP’dir, koalisyon hükûmetidir.

Bir de Sayın Yusuf Halaçoğlu “Kocacık köyü Ali Rıza Efendi’nin doğduğu köy değildir.” dedi.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Ben öyle demedim. Sadece “Doğduğu yer değildir, düzeltiyorum.” dedim.

FATOŞ GÜRKAN (Adana) – Sonuçta baba mirasıdır. Bu baba mirasına da sahip çıkan AK PARTİ olmuştur.

BAŞKAN – Teşekkür ederim. Çünkü siz sadece düzeltme için söz talebinde bulundunuz. Onun için vermiştim.

FATOŞ GÜRKAN (Adana) – Teşekkür ediyorum.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Hazine Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hazine Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Evet, şimdi şahıslar adına konuşmalara geçiyoruz.

İlk konuşmacı, lehte olmak üzere Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dal.

Buyurun Sayın Dal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET SALİH DAL (Kilis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde şahsım adına lehte görüşlerimi bildirmek üzere söz aldım. Sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün tüm insanlık küreselleşmenin etkisini derinden hissetmekte, evrensel standartlar taşıyan ve tüm yönetimlerce bireyin haklarının korunacağı, uluslararası ilişkilerde hak ve adaletin sağlanacağı bir dünya umudunu taşımaktadır. Özgürlükçü demokrasilerin en önemli ilkesi “İnsanın devlet için değil, devletin insan için var olduğu” anlayışıdır. Bu anlayışa uygun olarak “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” felsefesinden hareket eden partimiz de bütün politikaların merkezine bireyi, temel hak ve özgürlükleri koymaktadır. Bu hakların korunması ve geliştirilmesi Türkiye'nin öncelikli siyasi hedefleri arasında yer almaktadır. Bu doğrultuda ülkemiz, hepinizin de bildiği gibi demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesiyle temel hak ve özgürlüklere saygının tam olarak sağlanması amacıyla kapsamlı bir reform sürecinden geçmektedir. Bu çerçevede “Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü” anlayışını esas alarak bir dizi yenilik gerçekleştirmemizin yanı sıra, bu reform sürecini devam ettirme konusunda da azimliyiz.

Türkiye Cumhuriyeti uluslararası barış, güvenlik ve refah için tehdit oluşturan sorunlarla ve bu bağlamda insan hakları ihlalleriyle mücadelede de kararlı duruşunu dün olduğu gibi, bugün de, yarın da devam ettirecektir. Bu bağlamda, benim de üyesi olduğum Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonumuz, cezaevlerinde, polis merkezlerinde, mültecilerin kaldığı kamplarda, mağdur haklarında ve daha birçok alanda insanca yaşama, demokrasi ve özgürlükler adına birçok inceleme yapmış, eksiklikler tespit edilmiş ve çözüm konusunda raporlarını hazırlayıp ilgili bakanlıklarda da konunun takipçisi olmuştur.

Dil, din, ırk ayrımı yapmadan, Myanmar’daki mazlumlardan Şili’deki depremzedelere, Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizden Filipin’deki afetzedelere; ölümden, vahşetten, silahtan kaçıp ülkemize sığınan Suriyeli kardeşlerimize; kısacası dünyanın dört bir tarafında zulme uğrayan, çaresizliğe düşen, uzanacak bir yardım eline ihtiyacı olan bütün toplumların refahı ve huzuru için çalışıyoruz, onların dertlerini yüreğimizde hissediyoruz. Gönüllerini millete açamayanlar ne Türkiye’yi dünyaya anlatabilirler  ne de dünyayı algılayabilirler.

Değerli milletvekilleri, siyasetimizin özünde insan vardır. İnsan hakları ve hürriyetiyle insani onur ise, etnik, coğrafi, dinî, mezhebî veya başka herhangi bir kimliğe bağlı değişken değerler değildir. Bu nitelikler bütün insanlara aittir ve her insan tarafından da saygı gösterilmelidir.

Bireyi bütün politikaların merkezine alarak demokratikleşmenin sağlanmasını, temel insan hak ve özgürlüklerini temin etmeyi ve kurmayı önemli ödevleri arasında sayan bir iktidar olarak bütçe programlarımızı da insan odaklı yapıyoruz.

Bizler bugüne kadar okullar, üniversiteler, barajlar, hastaneler inşa ettik, yollar, köprüler, demir yolları inşa ediyoruz, konutlar inşa ediyoruz. İşte bunların hepsini insanımızın, çocuklarımızın geleceği için, refahı için yapıyoruz. En önemli icraatın da gönüllerin inşası olduğunun farkındayız.

Yunus Emre’nin dediği gibi “Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için. Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik.”

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Keşke öyle yapsanız, keşke bu söylediğinizi yapsanız.

AHMET SALİH DAL (Devamla) – Öyledir, öyledir.

Demokrasinin, özgürlüklerin ve güvenliğin egemen olması için barış ve kardeşliğin yaşamımıza hâkim olması için iri olmalıyız, bir olmalıyız ve diri olmalıyız.

Bütçemizin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, şimdi Hükûmet adına Hükûmet temsilcilerine söz vereceğim. İlk söz Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay’a aittir.

Buyurun Sayın Bakan, süreniz on sekiz dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. İnşallah, 2014 yılı bütçelerimiz hayırlı olsun diyorum.

Burada değinildiği için ifade etmek istiyorum konuşmama başlarken. Bugün ülkemizin büyük bir kesiminde kar yağışı var, şiddetli bir kar yağışı; hem Güneydoğu’da hem Doğu’da hem Karadeniz Bölgesi’nde. Valilerimiz, kurumlarımız çaba içindeler. Biraz önce burada dile getirildi. Tabii, merkezden de Hükûmet olarak bütün kurumlarımız bu konuda alarmdalar. Onu önce ifade etmek istedim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsıma bağlı -iki kurum bağlı kuruluş birisi ilişkili kurum olmak üzere- üç kurum üzerinde sizlere kısa bilgiler sunacağım.

Önce AFAD’la başlıyorum. Tabii, Allah hiçbir ülkeye afet vermesin ama her ülkenin de bu tür kuruluşlara ihtiyacı var. AFAD, biliyorsunuz, 2010 yılında Hükûmetimiz tarafından kuruldu. Afetle mücadele veya afet konusunun yönetimi değişik kurumlardaki birimlerle yürütülüyordu üç ayrı bakanlıkta. Onların hepsi bir araya getirilerek böyle merkezî bir koordinasyon kurumu kuruldu. Doğrusu illerde de birimler var, onların çalışmalarında AFAD’la iş birliği var ama bağlılıkları valilikleredir oradaki birimlerimizin.

Bir de tabii, afet konusu pek çok kurumu ilgilendiriyor. Onun için, Hükûmetten 11 bakanın içinde olduğu Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulumuz vardır. Mevzuatın oluşturulması, genel politikaların belirlenmesini de bu kurul tarafından yürütürüz ve şu anda da özellikle son iki yılda Türkiye’deki afet yönetimini baştan sona tekrar değerlendiriyoruz ve yeniliyoruz. Sizler de buna şahitsiniz, aslında bir iki yasamız da buradan geçti o manada. Yani afetle ilgili, hem ülkemizi afete daha hazır hâle getirme, yani riski azaltıcı çalışmalar hem de afet sonrası daha hızlı müdahale ve zararları daha kısa sürede telafi yönünde ciddi çalışmalar yapılıyor. Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı, Türkiye Afet Müdahale Planı gibi planlarımız, çalışmalarımız, bunlar tamamlandı ve bunların uygulamalarını gerçekleştiriyoruz.

Doğrusu, afet riskini azaltma yönünde özellikle okullarımıza dönük, iş yerlerine dönük ve bütün topluma dönük “Afete hazır Türkiye” gibi bir başlık altında da çalışmalar yürüyor. Biliyorsunuz, okullarda müfredatın içine de girdi bu konular çünkü bu bilinçlendirmeyi biz çok önemli görüyoruz. Yani her seviyede bu bilinçlendirme önemli çünkü hepimiz bunu kabul etmek durumundayız. Türkiye özellikle deprem açısından risklere çok açık bir ülke, ülkemizin büyük kesimi deprem bölgesi, dolayısıyla da bu konuda -kabullenerek- önceden hazırlıklar çok önemli, biz de bunu yapmaya çalışıyoruz.

Burada tabii özellikle iki yasayı da önemli görüyor ve anıyorum. Birincisi, Kentsel Dönüşüm Yasası, biliyorsunuz, çıkarıldı ve Kentsel Dönüşüm Yasası’nın icra görevi Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızda ve bu Bakanlığımız şu anda ciddi şekilde -kendisine çok da finansman ayrıldı- yürütüyor. Ayrıca, Afet Sigortaları Yasası yenilendi. Evvelden de mecburiydi ama denetimi yoktu, şimdi her konut alan veya konut yaptıran, bir konuta oturacak olandan elektrik bağlanması dâhil, deprem sigortasıyla ilgili… Tabii, çalışmayı yapmasına ve onu belgelemesine bağlı. Bunun gibi tedbirler de alındı.

Ama uygulama olarak çok önemli iki konuyu, yeni getirdiğimiz çalışmayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Birincisi, Türkiye genelinde lojistik depolar. AFAD’ın veya Hükûmetin lojistik depoları yoktu bugüne kadar, bugüne kadar lojistik tamamen Kızılay tarafından sağlanıyordu.

Yine, Kızılay var. Türkiye'nin bu konuda çalışan tabii en önemli kurumu, yarı resmî sivil toplum kuruluşumuz ama biz uygulamalarda şunu gördük özellikle son Van  depreminde: İstediğimiz lojistiği zamanında ve yeterli şekilde temin edememe gibi durumlarla karşılaştık. Doğrusu, bu lojistik depolar konusu benim kendimin çok özel olarak üzerinde durduğum bir konu. Türkiye’yi afetselliğe göre, nüfus yapısına göre, deprem riskine göre on beş bölgeye ayırdık ve şu anda on beş yerde inşaatları başladı. Bu lojistik depoları yapıyoruz. Çok çağdaş bir şeyle, sayımı dökümü kolay, oradan konteynerlerle alıp hemen afet yerine ulaştırılması kolay bir sistem ve orada çadırdan battaniyeye, ısıtmadan aydınlatma araçlarına, arama kurtarma malzemelerine her şey hazır bulunacak. Malzemeleri şu anda hazır. Mesela, çadır stokumuzda Kızılayın ülke ortalaması hazır tutma oranı daha önce genelde 50 bin civarıydı, şu anda biz 112 bine çıkardık ve bu depolarımız yapıldığında hepsinde yeterli sayıda bu malzemeler bulunacak.

İkincisi, önemle üzerinde durduğumuz, kurumlarımızın koordinasyonu. Buna sivil toplum kuruluşları da dâhil, hepsi, yerel yönetimler de dâhil. Yani, afet anında sıfırıncı dakikaya hazır olma. Bir afet olduğunda, alarm çaldığında, afetin büyüklüğüne göre her kurumumuz ne yapacağını biliyor. Kurumlarımızla bu uzunca çalışıldı. Bunu bir yönetmeliğe bağladık. O yönetmelikte her kurumun görevi belli, iş tanımı belli, silahlı kuvvetlerden Türk Hava Yollarına, bütün bakanlıklarımıza ve orada koordinasyon için yeni çabalara girmenize gerek kalmayacak ve o her kurum kendi görevini en iyi şekilde yapmış olacak. Doğrusu biz bunu çok önemli görüyoruz. Bütün bunların envanteri var, sivil toplum kuruluşlarının envanteri var, kimin ne kadar, hangi konuda yardım ulaştırabileceği gibi, hepsi burada belirlenmiş oluyor.

Üçüncüsü, tabii, başta ifade ettiğim, esas, hazırlıklı olma. Çok proje yürütülüyor -şimdi benim tabii zamanım da kısa, burada sizleri doğrusu bunların hepsiyle ilgili bilgilendirmek isterim ama- yani şu anda elimizde 20 civarında, yaklaşık 10 tanesi tamamlanmış proje var. Yani kimyasallardan tutun afetin her türüne dönük ve daha iyi koordinasyon, eğer depremse en kısa sürede şiddet olarak en gerçek veriyi bulmak vesaire ve tek veri açıklamak, bütün kurumların koordinasyonu gibi. Bunların hepsi yeni şeyler ve ben daha önce de Mecliste, yüksek huzurunuzda ifade etmiştim yani bu 2012-2013 yılı inşallah afet yönetiminde Türkiye için bir dönüşüm yılı olacak diye, o dönüşümü sağlıyoruz yani şu anda büyük mesafe aldık ve son rötuşlarını yapıyoruz diyebilirim.

Bunu ifade ettikten sonra, müsaadenizle üzerinde çok durulduğu için, aslında Van depremi ve sonrası burada çok konuşuldu. Biliyorsunuz, gensorulara konu oldu falan Mecliste ama bugün yine değinildiği için, özellikle bir Van milletvekilimizin hiç olumlu bir cümle kullanmadan yani yapılan her şeyi olumsuz ve felâket gibi göstermesi üzücüdür tabii, böyle olgun, yetişmiş bir milletvekili arkadaşımızın. Onun için bazı şeyleri söylemek istiyorum.

Bakın, değerli arkadaşlar yani bunlar abartılı şeyler değil, biz yaptığımız için değil, Türkiye’nin gururudur. Uluslararası alanda, Van depreminin yönetimi örnek olay olarak alındı, Birleşmiş Milletler ve diğer kuruluşlar… Yani koordinasyonu, hızlı ulaşım, çadır kentin hızlı oluşumu, konteyner kent, 30 bin konteyner… 1 tır 2 konteyner alıyor. Ankara’dan dizseniz tırları, Van’a kadar dizin, işte o kadar tır gitti buraya.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kocaeli’ne günde 10 bin tır giriyor Sayın Bakan, çok önemli bir şey değil, abartmayın.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Ve bütün bunlar o kadar kısa şekilde yapıldı ki. Ve bir yılda da 15 bin konutu teslim ettik.

Şimdi, bakın, Van yenilendi. Değerli milletvekilleri, bunun için sevinelim, Van yenilendi. 2 su projesi, sadece 2 su projesi 150 milyon TL. Bir, mevcut eski su altyapısı tamamen, sıfırdan yenilendi. İki, su kaynağı yetersizdi, 40 kilometreden Devlet Su İşleri yeni su getirdi, şu anda ulaşmak üzere, bitiyor. Yani yoluyla, çevre yoluyla, imar planıyla Van, köyleri ve Erciş yenilendi. Gidin Edremit’e. Allah aşkına, milletvekilimiz çok sık gidiyor, bir baksın havadan, uçak inerken. Edremit’te yeni bir şehir kuruldu, herkes onu övüyor. Ha, eksikler varsa söyleyelim ama devlet oraya tam 5 milyar TL harcadı, 5 milyar TL. Bir yılın içinde bu para harcanmıştır, bakın.

Ayrıca, işte “Parayla satıldı.” Yani burada bir defa daha açıklamak istiyorum: Değerli milletvekilleri, afetzedelere, evi yıkılan veya ağır hasar görenlere -ve sonradan bunu kiracılara da genişlettik- 110 bin TL maliyeti olan evler 75 bin TL’ye verildi yani yüzde 30 sübvanse edildi. Yirmi yıl vade, peşin ödeme yok, iki yıl ödeme yok, sonrası on sekiz yılda taksitlerle ödenecek, vade farkı yok, faizi yok. Herkes, aklı yeten herkes hesaplasa yirmi yıl sonra bunun zaten neredeyse parasız şekilde verildiği gibi bir yere gelir. “Satıldı depremzedelere.” diye söyleniyor. Başka hangi politika uygulanır, tabii onu bilemiyorum.

Şimdi, bunlar bir de afet bölgesi. Değerli milletvekilleri, bakın, afet bölgesi ilanı sıkıyönetim ilanı gibi bir şeydir. Bütün tasarrufları önleyen, bütün faaliyetleri önleyen bir karardır. Çok istisnaidir ama afete maruz bölge ilan edersiniz, o zaman ancak, işte, depremzedeye evi ucuz verirsiniz, ticaret erbabının bütün vergilerini vesaire ertelersiniz. O tür çalışmalar öyle yapılabilir. Mevzuatı açın bakın. Yani, bir basit mevzuat çalışmasıyla bu mukayeseler yapılabilir. Afet bölgesi ne demek, afete maruz bölge ne demek, bunlar nasıl uygulanıyor, bizim hukukumuzda bunların hepsi çok açık. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.

Tabii, vaktim az kaldı, diğerlerine kısa kısa değineceğim.

İnsan Hakları Kurumumuzla ilgili… Bu kurumumuz yeni kuruldu, çalışmalarına başlayalı daha bir yıl olmadı ve çok verimli şekilde çalışıyor. 2013 yılı içinde, ekim ayı sonuna kadar kuruma ihlal iddiası içeren 748 başvuruda bulunulmuştur. Kuruma yapılan başvurular incelenerek ilgili kurum ve kuruluşlarla temasa geçilmekte, başvuru sonucu ve yapılabilecek diğer işlemler konusunda başvuranlar bilgilendirilmektedir. Uzunca metin, ben onu okumuyorum ama yani bu kurumumuz hem uluslararası kuruluşlarla Türkiye’nin muhatap kuruluşu olarak hem içeride kendisine verilen görevleri yapmaktadır. Şimdi, burada “İşte, Paris Şartı’nı karşılamıyor.” gibi falan, bunlar çok tartışıldı sayın milletvekilim, komisyonunuzda. Paris Şartı üyelerin atanmasını falan içermiyor. İngiltere ve Fransa’da üyeleri bir bakan atıyor. Yani, bunları hepimiz biliyoruz ama üyelerin vasfına bakın. Burada 7 üye nasıl? Bu 11 üyenin vasıflarına bakın. Hangi işleri yapmışlar? Birikimlerine bakın. Yani, burada biz doğrusu bunların çalışmasından çok memnunuz. Ha, bir de “Uluslararası akreditasyon yok.” diyorsunuz. Bakın, çok teknik bir bilgidir, akreditasyon talebinde henüz bulunmadık çünkü onun şartı var: Bir yılınız dolacak, bir yıllık raporunuzu hazırlayacaksınız, ondan sonra uluslararası akreditasyon için başvuracaksınız. Şu anda henüz böyle bir başvuru olmadı ama gerek Avrupa Birliği muhtevasındaki kuruluşlarla gerek diğerleriyle de ilişkileri sürmektedir.

Bakın, “Bir buçuk yıldır yönetim kurulu toplanamıyor.” diyor. Her iki haftada bir, perşembe günleri İnsan Hakları Kurulu toplanıyor, bunu ifade edeyim ben. Yani efendim, tabii, yeni kurulmuş, mevzuatını yeni tamamlıyor, kendi çalışma şartları yeni oluşuyor. Bunları da bu şekilde…

Ayrıca, cezaevi ziyaretleri, başka konular, bana çokça not verdiler, değinemiyorum şimdi dakikalarım sayılı olduğu için. Ama yani İnsan Hakları Kurumu kendisine düşen görevini şu anda yapıyor, onu ifade etmek isterim.

Efendim, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığımızla ilgili de… Bu da biliyorsunuz bir koordinasyon kuruluşu olarak kuruldu, kendisinin operasyonel bir görevi yok ve kendisine verilen görevleri… Şu anda da bana bağlıdır ve ben, daha çok, biliyorsunuz, kabine içinde güvenlik çalışmalarının koordinasyonundan sorumlu Başbakan Yardımcısıyım, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanıyım. Bütün bu konularda benim elimin altında bu çalışmaları yürüten, kurumumdur. Demokratikleşme paketi onun koordinasyonunda hazırlanmıştır. Yürüttüğü pek çok çalışma vardır, o çalışmaların birçoğu kamuoyuna açıklanmaz. Pek çok ürettiği rapor vardır. Zaten burası bir strateji kuruluşudur, pek çok stratejik rapor hazırlar. Ancak ilgili birimlerin yöneticilerine bunları gönderir. Dolayısıyla, ben kurumumuzun çalışmalarını burada vakit olsa uzun uzun anlatırım ama isterseniz başka bir zaman memnuniyetle.

Şimdi, bir şeye takılındı, sadece onu anayım, “Sessiz Devrim” kitabımız. Bu, biliyorsunuz, şu anda, Türkçe, İngilizce, Fransızca ve Kürtçe yayınlandı, uluslararası alanda da bu pek çok yere gönderildi. Arkadaşlar, bu, on yıllık dönemimizin bir demokrasi envanteridir. Çoğunu bu Meclis gerçekleştirmiştir. Birçoğu Anayasa değişikliğidir, birçoğu yasadır veya alt mevzuattır ama burada biz sadece kendi şeyimizle almadık. 2002 yılı da vardır; biliyorsunuz, reformların bir kısmı, Anayasa falan 2002 yılında yapılmıştır, oradan başlattık ve bu on yıl inanın -belki biz yaptık diye muhalefet eleştiriyor falan ama- Türkiye’nin büyük değişim yıllarıdır. Yani onu alın şöyle, o kitabı, envantere bir bakın. 2002’de, 2003’te, 2004’te neler yapılmış? Ve biz bunu inanarak hazırladık. “Sessiz Devrim” deyişimiz şu: Kimseyi kopyalama, taklit falan değil; demokrasinin içinde, hukukun içinde bütün bunlar yapıldı. Ben şöyle diyorum: Bizimki, AK PARTİ’nin dönemi, bir demokrasi mücadelesidir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Peki Hataylıları niye tehdit ettiniz dün siz? Hataylıları niye tehdit ettiniz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Sessiz Devrim kitabı da o demokrasi mücadelesinin bir eseridir, onun bir envanteridir, başka bir şey değil.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hataylıları dün niye tehdit ettiniz Sayın Bakan?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ben hepinize çok teşekkür ediyorum, konuşmacılara katkıları için.

Bütçemiz hayırlı olsun diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bir hususu ben…

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakanımız -69’a göre söz istiyorum- sataşmada bulunmuştur şahsıma.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sataşma yapmadım ben.

BAŞKAN – Ne demiştir?

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – “Muhalefetten bir milletvekili felaket tellallığı yapmıştır.” dedi.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Hayır, onu demedim.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Muhalefetten konuşan üç milletvekili var. Lütfen…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Hayır.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Hayır efendim, ben notumu aldım.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hakaret etti hatta, hakaret etti.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Hayır. Ben “bir Van milletvekili” dedim ve kimi kastettiğim belli, Nazmi Bey’i.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Kimdir efendim o milletvekili, onu öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Bakın, “Van Milletvekili” dediğine dair kâtip üyelerin de duyumu var.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, ayrıca Sayın Bakan yanlış bilgilendirmeler yapmıştır.

BAŞKAN – İsterseniz tutanakları getirtelim bakalım. Tutanakları getirtip bakacağım. Lütfen…

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Afet yönetim bilimi açısından yanlış bilgilendirmeler yapmıştır.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hatay’ı tehdit etti mi, Hatay’ı? Dün Hatay’ı tehdit etmiş.

BAŞKAN – Sayın Gök, buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) – “Oy vermezseniz bir daha gelmeyin bize.” demiş.

BAŞKAN – Tutanakları incelettireceğim, ondan sonra size söz verip vermemeye karar vereceğim. Tutanakları inceleteceğim çünkü Sayın Bakan “Söylemedim.” diyor, kâtip üye “Söylemedi.” diyor. Bir tutanağı inceleyelim.

VELİ AĞBABA (Malatya) – E bizim vekiller “Söyledi.” diyor. Sayın Bakan, böyle şey olur mu?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, benim Genel Kurulu bilgilendirmek ve tutanaklara geçmesini istediğim bir cümlem var, onları ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

6.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Biz, tabii, Sayın Bakanla insan hakları kanun tasarısında Komisyonda beraber çalıştık. O gün söylediklerimiz bugün ne yazık ki Avrupa Birliği İlerleme Raporu’na girmiştir. Sayın Bakan konuşmasında Paris İlkeleri çerçevesinde kurumun atanmasının söz konusu olmadığını söyledi ama Avrupa Birliği 2013 İlerleme Raporu’nda aynen şu cümle geçmiştir: “Kurumun, yani İnsan Hakları Kurumunun Paris İlkeleri uyarınca incelenmesi ve akredite edilmesi için İnsan Hakları Ulusal Kuruluşuna daha, henüz bir başvuruda bulunulmamıştır.” diyor. Yani inceleme Paris İlkeleri çerçevesinde olacaktır.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

Gerçek öyleymiş zaten. Soru-cevap kısmında da bu konudaki bir soruyu sorarsanız daha çok netleşir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, bana söz veriyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Vural, buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Doğrudan sataşma var. Ben başka bir şeyle ilgili…

BAŞKAN – Buyurun siz… Daha sonra mı söz istiyorsunuz?

NAZMİ GÜR (Van) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun, nedir?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Doğrudan sataşma olduğu kesin Başkanım.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Bakan kendisi ifade etti, “Van Milletvekili” dedi.

BAŞKAN – Usulen söylemek zorundayım bu soruyu. (Gürültüler)

Arkadaşlar, lütfen…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Soru söylenmez, sorulur.

BAŞKAN – Buyurun.

NAZMİ GÜR (Van) – Sayın Bakan beni kastederek, “Bir Van milletvekili” diyerek birtakım açıklamalarda bulundu. Ben de cevaben…

BAŞKAN – Şahsınıza bir sataşma mı yaptı?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yanlış bilgiler verdiğini ifade etti.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Birtakım bilgiler verdiğini ifade ettim.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, yapma ya!

BAŞKAN – Bu bir sataşma değil ama Nazmi Bey, gerçekten değil.

Yani arkadaşlar, bu 69’uncu madde…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Cümlem şu: “Sayın Van Milletvekili olumlu bir cümle kullanmadı.” dedim. Bir olumlu cümle kullanmadı. Başka hiçbir şey demedim. Neresi sataşma bunun canım?

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Her şey bir felaketmiş gibi milletvekili tarafından sunulmuştur diye…

BAŞKAN – Evet, yani her söylenen, her adınızın geçtiği, her ilinizin geçtiği konu sataşma değildir. Lütfen, rica ediyorum, anlayışla karşılayın.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, hayır ama şimdi, Sayın Bakan konuşması sırasında Van Milletvekilimizin Genel Kurula Van’da yapılan çalışmalarla ilgili doğru bilgiler aktarmadığını ifade etti.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Öyle demedim, hayır, öyle demedim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – “Oradaki hiçbir çalışmadan bahsetmedi.” dedi.

BAŞKAN – Sayın Bakan öyle söylemediğini ifade ediyor. Onu da incelettireceğim, tutanakları getiriyorum, ondan sonra size Sayın Gür…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Tutanağı getirmenize gerek yok…

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerek yok Sayın Başkan…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, böyle bir usul yok ya!

BAŞKAN – Ama “Hayır.” diyor, siz “Söyledi.” diyorsunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Her şeyi sen mi biliyorsun? Kimseye inanmıyorsun. Yalan mı söylüyor bu milletvekilleri?

BAŞKAN – Lütfen, benim tasarrufuma saygı gösterin. Getireceğim tutanakları, varsa söz vereceğim.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Başkanım, tutanaklara gerek yok. Açık, Bakan da söylüyor zaten.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Bakan kendisi “Sataştım.” dedi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ama Sayın Bakan “Söylemedim.” diyor arkadaşlar.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Ne dedim söyle.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – “Olumlu hiçbir şey söylemedi…”

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Olumlu hiçbir şey, bir cümle söylemedi dedim. Bunun neresi sataşma ya?

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Tamam.

BAŞKAN – Ne var bunda? (CHP ve BDP sıralarından gürültüler)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, kendisi söyledi zaten.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Var var, sataşma var.

BAŞKAN – Lütfen…

Arkadaşlar, yani bu kadarcık cümlelere de sataşma olarak 69’u uygulamaya kalkacaksak… Bu kadar alıngan davranmamıza gerek yok.

Sayın Vural, bir şey söyleyecektiniz.

PERVİN BULDAN (Iğdır) –  Alınganlık değil Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Lütfen…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, ortada alınganlık diye bir durum yok.

BAŞKAN –  Ben size söylemedim, Genel Kurula genel olarak söylüyorum. 

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Şu anda Van depremzedeleri kar kış altında mağduriyet yaşıyorlar, bununla ilgili Genel Kurulun doğru bilgilendirilmesi önemlidir; o nedenle…

BAŞKAN –  Sayın Gür bu konuda konuşma yaptı, bu bilgileri verdi.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Onları anlattı.

BAŞKAN –  Sayın Bakan da ona cevap verdi.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Tamam, Sayın Bakan…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ama düzeltmemiz lazım, düzeltmemiz gereken bilgiler var. 

BAŞKAN –  Lütfen arkadaşlar, lütfen… Bunda bir sataşma yok, şahsiyatla uğraşma yok, 69’u iyi inceleyelim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır bunu yapamazsınız, olur mu öyle şey ya!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN –  Sayın Vural, bir şey söyleyecek misiniz?

PERVİN BULDAN (Iğdır) –  Sayın Başkan, usul tartışması açarız böyle yaparsanız, lütfen…

BAŞKAN –  Ben usul tartışması açılacak aykırı bir şey yapmıyorum.

PERVİN BULDAN (Iğdır) –  Sayın Başkan… Sayın Başkan…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sadece size “Tutanakları getirteceğim, okuyacağım ve karar vereceğim.” dedim, lütfen…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – İç Tüzük’e aykırı davranıyorsunuz Sayın Başkan.

PERVİN BULDAN (Iğdır) –  Tutanaklara gerek yok Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Buyurun Sayın Vural.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Usul tartışması açıyoruz o zaman.

BAŞKAN – Tutanakları getirteceğim, hayır, hiç usul… Yani usul tartışması açılacak bir şey yapmadım ki.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır, söz vermiyorsunuz. Açıktan sataşma var söz vermiyorsunuz.

BAŞKAN –  Bakın, size bir karar söylemiyorum, lütfen… “Tutanakları getirteceğim ve inceleyeceğim.” dedim, bir karar vermedim, bir şey söylemedim ki usul tartışması açasınız.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır, sataşma var ama. Biz de şu anda usul  tartışması istiyoruz.

BAŞKAN – Ben de yetkimi kullanıyorum ve “Tutanakları getirteceğim.” diyorum. Lütfen anlayışla karşılayın.

PERVİN BULDAN (Iğdır) –  Sayın Başkan, iki dakika konuşup yerine gelmişti bile.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Usul tartışmasını diğer konuların önünde görüşmek zorundasınız Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Efendim?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Usul tartışması açıyoruz, usul tartışması da diğer konulardan…

BAŞKAN –  Bakın, usul tartışması açmanızı gerektirecek bir kararım yok.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) –  Ama buna siz karar veremezsiniz. Hangi durumlarda usul tartışması açılacağına siz karar veremezsiniz.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Buna siz karar veremezsiniz.

BAŞKAN –  Sadece tutanakları okuyacağım, eğer size söz vermezsem o zaman açarsınız usul tartışmasını. Lütfen…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – 69’a aykırı davranıyorsunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN –  Buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdi, Sayın Bakan dedi ki: “Bizim dönemimiz demokrasinin en fazla işlediği bir rejimdir.”

BAŞKAN –  Evet.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdi, aslında demokrasiler tehdit ve şantaj rejimi değildir. Sayın Bakan Hatay’da Hataylıları tehdit etti “Sayın Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e oy vermezseniz…” dedi. Yani, netice itibarıyla…

BAŞKAN –  Böyle bir şey duymadım, burada mı söyledi?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hatay’da, Hatay’da.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Sayın Başkan, gündemle ne alakası var? Böyle bir usul var mı Sayın  Başkan?

BAŞKAN –  Şimdi, Sayın Tanal yani o zaman bakanların veya milletvekilleri arkadaşların dışarıda söylediği her şeyi sataşma olarak addedin, gelin burada cevap verin. Böyle bir uygulama, böyle bir usul var mı?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama burada şunu söyledi Sayın Başkan: “AK PARTİ döneminde demokrasi ve insan haklarının en fazla…”

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Zamanımız değerli Sayın Başkanım, lütfen, böyle çalışamayız, ilerleyemiyoruz.

BAŞKAN – Bakın arkadaşlar, Sayın Tanal, sataşmadan size söz verebilmem için sayın konuşmacının gerek bakanın gerek milletvekilinin bu kürsüden söylediği sözleriyle ilgili olur. Lütfen..

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama grubumuzu ima etti.

VELİ AĞBABA (Malatya) – “Söylemedim.” desin.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Sayın Başkan, idare amirlerini çağıralım, böyle çalışılmaz Sayın Başkanım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Grubumuzu ima ederek, Cumhuriyet Halk Partisini ima ederek, tüm muhalefet partilerini ima ederek yani sadece ve sadece demokrasinin AK PARTİ döneminde işlediğini söyledi.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Sayın Başkan, lütfen idare amirlerini göreve çağırın.

BAŞKAN – Yani, böyle bir iddiada bulunabilir her konuşmacı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, AK PARTİ dönemi aslında demokrasiyi tehdit eden bir dönemdir.

BAŞKAN – Tamam, geçti kayıtlara. Tamam, tutanakları getirtiyorum, söyledikleriniz kayda geçmiştir.

Şimdi, Başbakan Yardımcısı…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkanım, usul tartışması açıyorum. Böyle yönetemezsiniz. Bakın, İç Tüzük 63’e göre usul tartışması açıldığı zaman bir konuyu öne alma veya geriye bırakma gibi usule ait konular, diğer işlerden önce konuşulur.

BAŞKAN – Ben o kanunun maddesini biliyorum Sayın Baluken. Bir karar vermedim. Bakın, 69’uncu maddeye göre… 

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Biz şu anda usul tartışması açıyoruz.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Bakan “Van milletvekili” diyerek vekilimizi kast etti, açıklama yapalım lütfen.

BAŞKAN – Sayın Buldan, bakın, siz 69’uncu maddeye göre söz istediniz, ben henüz bu talebe karşı bir karar oluşturmadım. Sadece tutanakları inceleyeceğim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Biz de tutumunuz hakkında usul tartışması açıyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yönetiminiz hakkında istiyorlar, yönetiminiz hakkında.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tutumunuzla ilgili Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir dakika…

Şimdi, arkadaşlar, siz konuşuyorsunuz, ben de bir şeyler söylemek zorundayım ki birbirimizi anlayışla karşılayalım değil mi? Yoksa siz de oradan bağırırsınız, ben de oradan bağırırım, başka arkadaşlar da devreye girdi, ellerini kaldırıyorlar, sırayla böyle gideriz.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, bir dakika…

BAŞKAN – Şimdi, sorun o değil, şu anda süreç gidiyor. Ben diyorum ki: 69’a göre söz istediniz. Sayın Bakan böyle bir laf söylemediğini söyledi, ben de duymadım. Tutanakları getirteceğim, inceleyeceğim, eğer size söz vermezsem açarsınız usul tartışmasını. Bu kadar basit.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Söyledi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdiye açılmıştı Sayın Başkan, bitmişti bu konuşmalar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Söylüyor söylüyor, “söylemedim” diyor.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkanım, tutanaklara bakmaya gerek yok.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır, biz de açıktan bir sataşma olduğunu düşünüyoruz, sataşmadan dolayı söz vermediğiniz için tutumuz hakkında usul tartışması açıyoruz ve usul tartışmasını da açmak zorundasınız. Bu İç Tüzük’e uyacaksak usul tartışması açmak zorundasınız.

BAŞKAN – Şimdi, ben 69’a göre söz verme mecburiyetinde değilim.

Bakın, buradaki, Tüzük’teki yetkilerimi lütfen bana hatırlatmak zorunda kalmayın.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ama “Yoktur.” da diyemezsiniz, hüküm cümlesi de kuramazsınız.

BAŞKAN - Lütfen açın “Başkan, söz verip vermemek gereğini takdir eder.” diyor. Lütfen…

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Tutanaklara bakmadan nasıl hüküm verirsiniz? 

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Ama bugüne kadar söz verdiniz.

BAŞKAN - Yani herkes Tüzük’teki kendine uygun cümleyi alıp bir sonraki cümleyi unutmasın.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Milletvekilleri sizden bir lütuf beklemiyor Sayın Başkan, anayasal hakkını istiyor.

BAŞKAN - Ben, bu konuda takdir kararını da vermedim henüz, karar konusunda da bir şey oluşturmadım. “Tutanakları inceleyeceğim.” dedim. Bu kadar.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, milletvekilleri anayasal hakkını istiyor.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Neye dayanarak hüküm bildirdiniz? 

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, bugüne kadarki uygulamalarınızın tamamında, 69’a göre, sataşma olduğu zaman söz veriyordunuz.

BAŞKAN - On dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 16.01

 

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Sayın milletvekilleri…

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, bakar mısınız…

BAŞKAN - Bir müsaade edin, ben söyleyeceğimi söyleyeyim Sayın Özkes. Lütfen…

Sayın milletvekilleri, birleşime ara vermiştik, biraz uzattık çünkü tutanakları bekledik. Tutanakları okuyorum, ilgili arkadaşımızın Sayın Nazmi Gür’ün itirazı üzerine olan tutanağı inceliyorum: “Bugün yine değinildiği için… Özellikle bir Van Milletvekilimizin hiç olumlu bir cümle kullanmadan yani yapılan her şeyi olumsuz ve felaket gibi göstermesi –tabii, böyle, olgun, yetişmiş bir milletvekili arkadaşımızın- üzücüdür.” Yani sizin…

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sataşma gerekçesidir.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz…

Yani sizin için Sayın Bakan “olgun ve yetişmiş bir milletvekili” nitelemesini yaptı. Usulümüze göre aynı oturumda size cevap vermem gerekiyordu ama Sayın Gür, bir kerelik bir istisna yapacağım bu oturumda; eğer bu cümleyi, sizi olgun ve yetişmiş bir milletvekili olarak nitelemesiyle bitirilen cümleyi başını bir sataşma olarak görüyorsanız ve ısrar ediyorsanız istisna olarak size iki dakikalık süre vereceğim.

Israr ediyor musunuz, istiyor musunuz?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Tabii, tabii ısrar ediyoruz.

PERVİN BULDAN (Iğdır) - İstiyoruz.

NAZMİ GÜR (Van) – Evet istiyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gür.

İki dakika…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Bakanın üslubundaki nezakete de teşekkür ediyoruz ama bir sataşma var.

BAŞKAN – Tamam, ben Sayın Gür’le bu konuyu hallettim zaten, konuştuk.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – On dakika ara vermeye gerek yoktu.

BAŞKAN – “Tutanakları inceleyeceğim.” dedim ama.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

NAZMİ GÜR (Van)- Teşekkürler Sayın Başkan.

Tabii, Sayın Bakana gerçekten saygımız büyük. Van’a her geliş gidişinde de biz biliyoruz Van’a ilgisini. Fakat söyledikleriyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. “Van’da deprem yönetimi örnektir.” dedi. Gerçekten biz, böyle bir örneğe tanıklık etmedik çünkü bizler dışlandık. Belediyemiz bizlerin ısrarı üzerine yani orada bir yönetici olsun diye gönderildi. Israrla Van deprem yönetimi, afet yönetimi konusunda belediyemiz ve bizler milletvekili olarak dışlandık, orada dışarıda tutulduk. “Van yenilendi.” dedi Sayın Bakan. Vallahi Van yenilenmedi yani bugün depremin vurduğu yeri gelip gördüğünüzde yenilenmediğini görürsünüz. Şu var tabii, TOKİ’nin yaptığı birkaç konut bölgesi var, yeni yerleşim bölgesi var; “yenileme”den kasıt buysa gerçekten katılmak mümkün değil çünkü Edremit konusunda Şehircilik Bakanlığı Edremit TOKİ konutlarının Van’ın en diri fay hattı üzerine kurulduğunu bir bilgi notuyla bize iletti. Dolayısıyla Edremit’i bundan sonra yerleşime yasak bölge olarak ilan etti. Herhâlde Sayın Bakanımızın bu konuda bilgisi yok.

Su konusu çok önemli gerçekten, 40-50 kilometreden su geliyor, Devlet Su İşleriyle birlikte belediyemizin imzaladığı bir protokol gereği; nihayetinde bunun bedelini bizim belediyemiz ödeyecek bu ihalenin, 100 milyarlık bir su ihalesiydi.

Yine, değerli arkadaşlar, çevre yolundan söz etti. Van’da çevre yolu yok. Çevre yolu olması hesabıyla birtakım çalışmalar var, bir proje var ancak ne zaman biteceği bilinmiyor. Sayın Bakanla da biz görüştüğümüzde kamulaştırma masraflarının çok tuttuğunu söylediler. Van Büyükşehir oldu biliyorsunuz, yüzde 18 uygulayacaklar yani halkın mülkiyetine el koyacaklar. Biz halkın mülkiyetine el konulmasını istemiyoruz. Kamulaştırma bedeli ödenerek eğer yol yapılacaksa yol yapılmasını istiyoruz.

Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Vural…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

7.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan biraz önce kendi dönemlerinde, 2002-2012 arasında yaptıklarını bir “sessiz devrim” olarak nitelendirdiğini ve kitaplaştırdığını ifade ettiler. Bu konuda iki hususu arz etmek istiyorum.

Kitapları burada, “Sessiz Devrim” kitabı. 2002 yılında 1’inci AB Uyum Paketi 6 Şubat 2002 tarihinde yayımlanmış. Dolayısıyla, gözaltı sürelerinin kısaltılması, sanığın avukatıyla görüşme hakkı, basın özgürlüklerinin geliştirilmesi, örgütlenme özgürlüğünün geliştirilmesi, barışçıl toplantı hakkının geliştirilmesi, bunlar 6 Mart 2002’de yapılmış. Kendilerinden önce yapılanları bile kendi dönemlerinde yapılmış gibi gösteren bir zihniyet, “Bizim dönemimiz.” diyor.

İkinci husus da, şüphesiz bizim dönemimizde yaptıklarımız, temel olarak cumhuriyetin sahibi olan milletimizin özgürlük alanlarını açmaya yönelikti, cumhuriyetimizi güçlendirmeye yönelikti ancak kendi dönemlerinde yapılanların vardığı amaç ve hedefse maalesef cumhuriyetin temel özelliklerini ortadan kaldırmaya yöneliktir, mahiyet farkı vardır. Bu bakımdan, bizim dönemimizde yapılanları kendi yaptıklarıyla illiyet bağı kurmadan yeniden burada yayınlamaları daha mertçe olur diye düşünüyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Sayın Özkes…

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Şunu da alayım Sayın Bakan.

Buyurun Sayın Özkes.

8.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – AKP Grubu adına Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar  bir  konuşma yaptı. Ben o konuşmanın tutanaklarını aldım. Şöyle diyor: “Değerli milletvekilleri, eğer bu yolda can verirsek…

BAŞKAN – Sayın Özkes, açıklama mı yapıyorsunuz?

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Bir dakika efendim.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Şahsıyla ilgili bir şey yok Sayın Başkanım, böyle bir usul yok.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – …bu yolda can verirsek şehit olacağımız…”

BAŞKAN – Ne yapmak istiyorsunuz, onu öğrenmek istiyorum.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Şahsını hedef alan bir açıklama yok orada.

BAŞKAN – Amacınız nedir?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bir dinleyin hele, bir dinleyin Sayın Başkan, meramını anlatsın.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Dinleyin, okuyayım, anlatacağım.

BAŞKAN – Ne yapacağıma ben karar veririm Sayın Tanal Bey.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – “Eğer bu yolda can verirsek şehit olacağımız inancına sahibiz ve cennetle müjdelenenlerden birisi oluruz.”

Sayın Başkan, burası kanun çıkarma yeri ama kimsenin cennetlik ya da cehennemlik olma hükmü çıkarma yeri değil…

BAŞKAN – Açıklama yapıyorsunuz. Tamam, teşekkür ederim.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Bir dakika efendim.

BAŞKAN – Ama, yani, böyle bir usul yok. Tamam, bir dakika ben vereyim de, usul yok.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Ama şimdi, “cennetle müjdelenme” olayı nasıl oluyor? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim Sayın Özkes.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – AKP’nin oylarıyla mı olacak bu? Böyle bir şey olabilir mi? 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, mümkün olduğu kadar Tüzük’ü uygulamaya çalışıyorum.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Uygulayın Sayın Başkan, işimiz var, bütçe bekliyor.

BAŞKAN – Elbette insanım, elbette yanlış yapabilirim, elbette zor durumda da kalabilirim, insanım. Hepimizin başına gelebilecek olan şeyleri ben de yaşayabilirim. Bunu, hiçbir zaman için kendi aranızda böyle bir espri konusu yapmamanızı öneririm. Ben, sadece  İç Tüzük’ü uygulayarak bu Genel Kurulu idare etmeye çalışıyorum. Bu davranışımın dışında sizin yapmış olduğunuz yorumları da sizin vicdanlarınıza bırakıyorum.

Teşekkür ediyorum.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Burada, yorum değil efendim…

BAŞKAN – Şimdi, Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ konuşacak.  (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, cennetle müjdelenmeyi siz mi oylayacaksınız? Böyle şey mi olur? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Basın toplantısı yap!

BAŞKAN – Özür dilerim Sayın Bozdağ, Sayın Bakan bir açıklama istemişti.

Sayın Bakan, bir dakikalık bir açıklama süresi veriyorum size.

Buyurun.

9.- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisinin Grup Başkan Vekili biraz önce bir şey söyledi. Dinlememişler. Ben konuşmamda aslında dedim ki: Biz, reformlara saygı olarak 2002 yılının tamamını aldık dedim, kendi dönemimiz… Çünkü, reformlar, AB paketlerinin birkaç tanesi o dönem çıktı. Biz, o bütünlüğü bozmamak için 2002 yılını da aldık dedim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yok efendim “Bizim dönemizde.” dediniz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – O bizim bir şeyimizdir, kendimize falan mal etmiyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bizim dönemimizde dediniz ya!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – “Bizim dönem olmayan kısmı da aldık.” dedim.

BAŞKAN – Açıklama yapmış Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kendi döneminizle bizim dönemimizi karıştırmayın ya! Ya, bizimki temiz dönem.

BAŞKAN – Evet, dinliyoruz Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – İkincisi, bizim dönemimiz Türkiye’nin de cumhuriyetimizin de büyüdüğü bir dönemdir. Ondan sonraki karar veya değerlendirme sizin indi değerlendirmenizdir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Hazine Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hazine Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Sayın Bekir Bozdağ, Başbakan Yardımcımız…

Buyurun Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dokuz dakikadır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Milletin adının tartışıldığı, etnik kimlik siyasetinin yapıldığı,  PKK’ya teslimiyetle Lozan’ı tartışmaya açtığınız bir dönem, yıkım dönemi.

“Bizim dönem, bizim dönem” diyorsunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Niye bu kadar sinirleniyorsunuz Sayın Bakan, niye bu kadar sinirleniyorsunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Oslo sizin reformunuz, doğru. Habur sizin reformunuz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Hepsi bizim! Sahipleniyoruz. Tamam mı, hepsi bizim! Hepsi bizim! (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Vurma Sayın Bakan masaya!

BAŞKAN – Sayın Bakan kürsüde! Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan kürsüde, lütfen sükûneti sağlayınız! Lütfen!

OKTAY VURAL (İzmir) – Cumhuriyeti yıktırmayacağız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bakanı uyarın Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Cumhuriyeti yıktırmayacağız.

BAŞKAN – Bir dakika süre veriyorum, herkes bağırabilir. Herkes bağırabilir, bir dakika süre veriyorum.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Hepsi bizim, sahipleniyoruz, reddetmiyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hoplama, zıplama! Hoplama, zıplama!

BAŞKAN – Süreniz doldu. Bir dakikalık süre vermiştim, bağırma süresi, süreniz doldu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Öcalan’la kirli pazarlıklarınızı deşifre etmeye devam edeceğiz.

BAŞKAN - Sayın Vural…

Sayın Bakan, çok özür dilerim. Buyurun, sizi dinliyoruz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının bütçeleri üzerinde Hükûmetimizin görüşlerini açıklamak ve yapılan eleştirileri cevaplamak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle değerli heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün burada Bakanlığımla ilgili kurumlarla alakalı çok değerli görüşler ifade edildi, zaman zaman eleştiriler yapıldı, görüş ve eleştirilerini ifade eden bütün milletvekili arkadaşlarıma ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığı cumhuriyetimizle yaşıt olan kuruluşlarımızdan bir tanesi. İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere kurulmuştur.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Laiklik çerçevesinde Sayın Bakan, laiklik çerçevesinde, onu söyleyin. Anayasa öyle diyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bugün Türkiye’mizde kurulduğu günden bugüne başarıyla hizmetlerini yürütmüş olan bir teşkilat vardır.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Laiklik çerçevesinde yapar o işlerini. Anayasa öyle diyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bugünkü Diyanet İşleri Başkanımız ve ekibi de bu başarıları daha ileri noktalara taşımıştır. Burada üzülerek ifade etmek isterim ki, daha önceki yıllarda da Diyanet İşleri Başkanlığı bütçeleri görüşülürken bütün siyasi partiler adına konuşan milletvekili arkadaşlarımız Diyanet İşleri Başkanlığının durumu nedeniyle başkanlarla ilgili çok güzel ifadeler kullanır veyahut da sükût geçerlerdi ama maalesef bu noktadaki üsluptan üzüntümü ifade etmek isterim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Demek ki hak etmiyor şimdiki.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Diyanet İşleri Başkanı ilmiyle, irfanıyla, ahlakıyla Türk toplumunun takdirini kazanmış, başarılarıyla da ortada bir insandır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – O senin takdirini kazanmış. Tek taraflı, keyfî Diyanet İşleri Başkanlığını yönetiyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – O senin takdirin.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hizmeti ortadadır, bunu milletimiz de yakinen görmektedir, yakinen bilmektedir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yolsuzlukların hesabını versin!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye’mizin birlik ve beraberliğinin, kardeşliğinin, bütünlüğünün çimento kuruluşlarından bir tanesidir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne birlik ve beraberliği be!

BAŞKAN – Müdahale etmeyin lütfen.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen de onun kafasındasın!

BAŞKAN – Sayın milletvekili, lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) -  Ama doğruları konuşsun, doğruyu konuşmuyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Diyanet İşleri Başkanlığı mezhep esaslı, tarikat esaslı kurulmuş, mezheplere ve tarikatlara göre yapılandırılmış bir teşkilat değildir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Orada çıkan yolsuzlukları söylesin.

BAŞKAN – İstediği şekilde konuşur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hepsi yalan! Doğruları konuşsun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Gerek Anayasa’mız gerekse Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluş ve görevleri…

BAŞKAN – Sayın Bakan, Sayın Bakanım, lütfen ...

Bu kürsüye çıkan milletvekili milletvekili dokunulmazlığı çerçevesinde istediği gibi konuşur, onu düzeltmek sizin haddinize değil. Lütfen susun ve Sayın Bakanı dinleyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama doğru konuşsun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hem Anayasa hem kuruluş kanunu Diyanet İşleri Başkanlığının mezhep ve tarikat esaslı kuruluşuna izin vermemektedir. Kurulduğu günden bugüne de Diyanet İşleri Başkanlığı sadece, İslam’ın doğru anlatılması, ibadet yerlerinin yönetilmesiyle ilgili faaliyetler yürütmüştür. Diyanet İşleri Başkanlığını mezhep eksenli, tarikat eksenli göstermek fevkalade yanlıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tarikat şeyhi yahu!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Örneğin burada Kerbela olayıyla ilgili bir değerlendirme oldu. Kerbela hadisesi -hepimizin ortak acısıdır- hicri 61, miladi 680’de oldu, İmam Şafii ise hicri 150, miladi 767’de doğdu. Yani Şafii mezhebinin teşekkül tarihi Kerbela hadisesinden yüz kırk sene sonra olmuş bir hadisedir ve “Bu olayla Şafiiler falanlara şunu yaptı.” şeklinde bir değerlendirmeye bu tarihî bilgi ve gerçek bilgi izin vermemektedir. Özellikle ifade etmek isterim ki doğru bilgiler üzerinden değerlendirme yapmak elbette hepimizin vazifesidir.

Diyanet İşleri Başkanlığının açıklamaları zaman zaman tartışma konusu yapılıyor, siyasi açıklamalarmış gibi değerlendirmeler üzerine bina ediliyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu, fetva vermek onun görevi mi yani?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bilinmesini isterim ki Diyanet İşleri Başkanlığı siyasi açıklamalar ve değerlendirmeler yapmamaktadır ancak Türkiye kamuoyunda siyasetçilerin de yakından takip ettiği, tartıştığı kimi konuların dinî irtibatları da olabilir, insanlar bu konularda dinin ne söylediğini öğrenmek isteyebilir. Örneğin yakın zamanda kürtaj tartışması yaşandı. Bu hukuki bir konu, o yönüyle bakan insanlar olabilir ama bazı insanlar da “Bunun dindeki yeri nedir, bunu öğrenmek istiyorum.” deyip Diyanet İşleri Başkanlığına müracaat yaptığı zaman Diyanet İşleri Başkanlığı Anayasa ve yasanın verdiği görev çerçevesinde bunun dindeki yerine dair değerlendirme yapıp cevap vermek zorundadır. Faizle ilgili, başka konularla ilgili insanlar soru sorduğu zaman cevap vermek zorunda.  Türkiye’nin gündeminde var, siyasiler tartışıyor ama öte yandan insanlar bunu istiyor diye Diyanet eğer cevap vermezlik yaparsa vazifesini yapmamış olur. Bunları yapmak Diyanet İşleri Başkanlığının vazifelerinden bir tanesidir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Onun görevi değil. Senin aklın ermiyor Bekir onlara.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Değerli kardeşlerim, Türkiye'de dinî hayat araştırması yapıldı Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından. Çok yoğun eleştiri aldı. Esasında Diyanet İşleri Başkanlığının -takdir edilmesi gereken bir konu- çalışmalarını bilimsel veriler üzerine bina ederek yapıyor diye değerlendirilmesi lazım. Eğer Diyanet İşleri Başkanlığı tarımla ilgili, hayvancılıkla ilgili, ulaşımla ilgili ve başka konularla ilgili bir anket yaptırmış olsaydı, o zaman elbette ki “Senin işin bu mu?” derdi herkes, eleştirebilirdi ama Anayasa’nın ve yasanın kendine verdiği görev alanıyla ilgili bir dinî hayat araştırması yapmak, hizmet ettiği insanların bu alana nasıl baktığını, nasıl değerlendiğini görmek ve ona göre eksiklerini görüp tedbir almak elbette ki Başkanlığın vazifesidir. Bilimsel veriler çerçevesinde böyle bir çalışmayı yapmak yadırganamaz, kınanamaz. Kaldı ki geçmişte de pek çok kurum bu anlamda araştırmalar yaptılar. Onu biliyoruz.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Yapıyor ama bu araştırmalarının üstüne gidiliyor mu ondan sonra? Yok. Sadece fişliyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Örneğin TESEV’in araştırması var.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – TESEV Diyanet mi ya?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Efendim, başka kuruluşlar, üniversitelerin araştırması var, gazetelerin araştırması var. Dinî hayatla alakalı işte “Türkiye’de Din, Toplum ve Siyaset” TESEV; “Kur’an’ın Anlamıyla Buluşmak” araştırması, ANAR yapıyor; “Türkiye’de Dindarlık” araştırması, KONDA yapıyor; “Türkiye’de Dindarlık-Uluslararası Bir Karşılaştırma” Sabancı Üniversitesi vesaire, bir sürü. Başka kurumlar yapıyor veya birtakım araştırma şirketleri yapıyor. Diyanet kendi görev alanıyla ilgili bir araştırma neden yapmasın? Yapmaması bir eksiklik, yapması ise bir eksikliğin giderilmesidir. Bunu özellikle ifade etmek isterim.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kimin Alevi, kimin Sünni olduğu Diyanetin üzerine vazife mi?

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Bakan, bu açıklama size yakışmadı, olmadı bu.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Tabii, dualar üzerinden de değerlendirmeler yapıldı. Dua etmek, dinî açıdan, İslami açıdan, Müslümanlar açısından çok önemli olduğu gibi Hristiyanlar, Yahudiler, bütün inanan, farklı dinlere de inanan insanlar bakımından oldukça kıymetli bir şeydir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Alevileri fişlemek için yapıyorsunuz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hem Kur’an’da hem de sünnette dua övülür, dua etmek övülür. Peygamber Efendimiz dua etmiş, peygamberler dua etmiş. Diyanet İşleri Başkanı dua etmeyecek mi? Bir açılışta veyahut da herhangi bir yerde dua etmesi kınanabilir mi, eleştirilebilir mi?

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Cumhurbaşkanının önünde dua edemez, Cumhurbaşkanının önüne geçemez, Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Dua ediyor ve bu dua üzerinden de birtakım eleştiriler yapılıyor.

Örneğin Çanakkale’de 18 Mart 1915’le alakalı anma törenlerinde bir dua yapıyor ve duasının bir yerinde de Sayın Başkan diyor ki: “Okuduğumuz hatmi şerifleri, başta Anafartalar kahramanı Gazi Mustafa Kemal olmak üzere bütün şehitlerimizin ve gazilerimizin ruhlarına ve onları yetiştiren annelerin ve babaların ruhlarına hediye ediyoruz.” Kötü mü demiş? İyi demiş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayatında bir defa öyle bir laf demiş.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Ama bunu her yerde yapmak doğru mudur? Değildir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Diyanet İşleri Başkanlığı bu ülkedeki ayrımcılığın başıdır.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Çünkü duanın yeri önemli, yapıldığı anlam önemli. Siz şimdi her yerde bu duaları yaparsanız, dinî figür olmayan kişileri o duaların içerisine, her duaya korsanız doğru bir şey olmaz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ayrımcılığın başıdır. Bunu da teşvik eden sizsiniz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Yerinde dua edilir. Mevlit okunduğunda o okutana dua ediliyor.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – “Her şeyin yeri ve zamanı var.” diye siz söylüyorsunuz. Her şeyin bir protokol değeri var.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Ama siz kalkıp her yerde şu isim niye anılmadı, bu isim niye anılmadı derseniz, bu bir istismar olur. Doğru bir yaklaşım olmaz.

Alevi kardeşlerimizle alakalı, Alevi inancına sahip insanlarımızla alakalı hükûmetlerimiz döneminde çok ciddi çalışmalar yaptık. İlk defa cumhuriyet tarihinde bir hükûmet bu konuda resmî bir çalışma başlattı. 7 tane çalıştay yaptık ve burada bu çalıştaylarda hem dedeler hem akademisyenler hem gazeteciler hem sivil toplum hem siyasetçiler hem ilahiyatçılar hem de bu alanla ilgili, alakalı herkes bir araya getirildi. İlk defa bu konuda devlet, Alevi vatandaşlarını muhatap kabul etti.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Muhatap kabul etti de ne yaptı?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hâlâ Alevi köylerine cami yapıyorsun, cami.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Tarihî bir adım attık. Cumhuriyet döneminde atılmış ilk adımdır, bu Hükûmet attı. Arkasından Madımak olaylarıyla ilgili bu rapor çerçevesinde adım attık.

Madımak 1993’te oldu. O zaman biz iktidar değildik.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Hâlâ Alevi köylerine baskı uyguluyorsun, evlerini işaretletiyorsun.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hâlâ Alevileri dışlıyorsun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Kimlerin iktidar olduğunu millet biliyor. Bize kadar pek çok hükûmet geldi geçti ama orada döner kesmeye devam ettiler.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sivas’ı yakan katillerle mazlumları aynı kareye koydun sen.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - O yangının olduğu oteli ve altındaki bütün yerleri kamulaştırıp burada bir bilim ve kültür merkezi açan adımı biz attık.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Madımak’ta katillerle kurbanlar aynı karede. Dünyada örneği yok, dünyada.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Şu ana kadar orayı epeyce vatandaşımız ziyaret etti, anı köşesi ve kütüphane oluşturduk.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Katillerle kurbanların aynı yere resimlerini astınız.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Okullarımızda, ortaöğretimde din kültürü ve ahlak bilgisi ders kitaplarının içerisine ilk defa Alevilikle ilgili bilgileri, hem de Alevi kardeşlerimizin bilgeliğine önem verdikleri kişilere yazdırarak ilk defa biz koyduk.

VELİ AĞBABA (Malatya) – “Kardeş” deme, “kardeş” deme bari!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – İlk defa bu adımı biz attık.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Değil Sayın Bakan, öyle değil. Sayın Bakan, kırptınız, yüzde 20’sini koydunuz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Yine, bakın, Alevi Bektaşi klasikleri dizisinin tercümesi konusunda adım attık…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Katillerle mazlumları aynı kareye astınız.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …ve bu noktada çok ciddi eserler Türkiye’ye kazandırıldı, hem de saygın ve Alevi kardeşlerimizin takdirini toplayan, onların da içerisinde olduğu heyetler yaptı. Tefsir-i Besmele, Makalat, Velayetname, Dâr Kitabı, Erkânnâme 1 vesaire bir sürü eseri ilk defa bu anlamda Türkçeye kazandırdık, orijinal metniyle yan yana koyan adımlar attık.

Muharrem ayı etkinlikleri çerçevesinde televizyonlarda ve başka yerlerde bu, Alevi vatandaşlarımızın değer verdiği günlerin ve gecelerin anılmasında önemli adımlar attık. Başka konularda da…

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Dejenere ettiniz, Alevilerin geleneklerini dejenere ettiniz!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu konularda adımlarımız var. Burada ben hepsini sayarsam diğerlerine vakit kalmayacağı için bu kadarla iktifa ediyorum ve şunu özellikle ifade etmek isterim ki: Bu konuda en samimi, gerçek ve somut adımları biz attık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – En riyakâr, en ikiyüzlü!

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Riyakâr, riyakâr…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Sözünü değil, lafını değil, icraatını yaptık.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – En riyakâr, en ikiyüzlü politikayı siz güdüyorsunuz, doğru!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Şimdi de yeni adımlar atılması konusunda Başbakanımız görev verdi, bunlarla ilgili de çalışıyoruz.

Bezmiâlem Camii’yle ilgili bir iki şey söyleyeceğim. Camiyle alakalı, oraya giren göstericilerle ilgili herkes bir şey söyledi ama benim gönlüm isterdi ki ayakkabılarıyla oraya giren, orada camilerin adabına, edebine aykırı bir şekilde bulunan…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Peki, Tahrir’de de girdiler. Ya, Allah’tan korkun! Tahrir’de girildiği zaman destekliyorsunuz göstericileri.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …oraları tahrip eden, oraya bira kutuları, sigara izmaritleri koyan, yapan ve orada sarhoş dolaşan ve orada… (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …birbirlerini kadınlı erkekli öpen yapılarla ilgili de…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Bakan, insan canı mı önemli…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ne yapıyorsunuz siz! Lütfen…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – “Bu bir saygısızlıktır…”

VELİ AĞBABA (Malatya) – Amerikan askerlerini kına, Amerikan askerlerini!

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekili, Sayın İnce…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – “…Bu bir edepsizliktir. Bu, camiye, mabede, bu milletin değerlerine saygısızlıktır.” diye bir cümle beklerdim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama kimse böyle bir cümle kurmadı. Bu memlekette camiler hiçbir zaman böylesi bir saygısızlığa, böylesi bir kabalığa muhatap olmamıştır.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Bakan, İncirlik’te ABD askerleri camiye girdi. Orada niye bunu söylemediniz? Ne oldu İncirlik’teki cami?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Dinî değerlerimiz, manevi değerlerimiz böylesine ayak altına alınmamıştır. Raporlar burada, herkes raporları okusun, ne var ne yok onu herkes yakından görsün.

Değerli kardeşlerim, TİKA büyük yardımlar yapıyor, büyük hizmetler ortaya koydu. 2002 yılında TİKA 85 milyon dolar kalkınma yardımı yaparken 2012 yılında 2 milyar 533 milyon dolar kalkınma yardımı yaptı. Sivil toplum ve şirketlerin, diğer grupların yaptığı yardımları da ilave ettiğiniz zaman, Türkiye 3 milyar 436 milyon ABD doları kalkınma yardımı yaptı ve binde 7 olan milenyum hedefinde ülkemizin durumu binde 6’dan binde 3,2’ye yükseldi. 2012 yılında OECD DAC’a gönderilen veriler kapsamında, Türkiye en fazla resmî kalkınma yardımlarını artıran dördüncü ülke olmuştur. Türkiye bu alanda büyük rekorlara, büyük başarılara imza atmıştır. Onun için de OECD DAC Komite Başkanı şahsımı ve Ali Babacan Bey’i ziyaretlerinde Türkiye’yi överek davet etmiştir DAC üyeliğine, biz de “Düşüneceğiz.” dedik. Bugüne kadar kapıları biz çalıyorduk, şimdi bizim kapımızı çalıyorlar “Gelin, bize üye olun.” diye. 1992’yle 2002 arasında TİKA’nın ortaya koyduğu proje sayısı 2.241, bizim on yıllık dönemde ortaya koyduğumuz proje sayısı 11.447 olmuştur.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Projelerin arasında Bulgaristan seçimlerine müdahale de var mı?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Dünyanın dört bir yanında projeler gerçekleştiriyoruz. İşte, Amerika’da da burada da konuşuldu; Oregon’da bulunan Warm Springs Kabileler Konfederasyonunda yapımı devam eden bir okulun su tankını yapma konusunda da adım attık. Oradan talepte bulunuldu Türk Büyükelçiliğinden ve biz de bu talep çerçevesinde 648 öğrencinin okuyacağı bir okulun su ihtiyacını karşılayacak tankı yapma kararı aldık ve bununla ilgili adımları attık ve önemli bir adım oldu.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Bu projelerin arasında Hak ve Özgürlükler Hareketinin oylarını bölmek var mı, yok mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bununla alakalı Türk Amerikan Konseyi Başkanı Lincoln McCurdy, Sayın Kılıçdaroğlu da ziyaretinde kendini ziyaret ettiler ve o ziyarette bu yapılan yardımdan ABD Kongresinin ve ilgili kişilerin nasıl memnun olduğunu Sayın Kılıçdaroğlu’na da orada anlattılar, onlar da biliyorlar orada. Teşekkürlerini de Türkiye’ye, Türk Hükûmetine ilettiler ve biz burada mağdur durumda olan, zor durumda olanlara yardım ediyoruz. Oradaki barajlar, oradaki bilmem işletmeler falan onların değil. Amerika Birleşik Devletleri, Kızılderililere özel koruma uyguluyor, onlara özel imkânlar, özel şeyler yapıyor, orada büyük bir mağduriyet var. Oradaki varlıkları sanki herkesin varlığıymış gibi gösteriyor. Artvin’deki baraj Artvinlilerin tamamının malı mıdır? Bu milletin malı. Oradaki birtakım zenginlikleri sadece oraya göstermek fevkalade yanlıştır.

Türk dünyasına ilişkin, Orta Asya’ya ilişkin büyük adımlar attık. Bakın, bizim dönemimizde Türk dünyasına yapılan yardımların toplamı 430 milyon Türk lirasıdır. Bizden önceki, on yıl içerisinde yapılmış toplam yardımların miktarı 52 milyon Türk lirasıdır. Yine, baktığınızda, Türk dünyasından, bizim dönemimizde, şu anda, 2013’te okuyan öğrenci sayısı Türkiye bursuyla 5.832’dir; 2002’de okuyan öğrenci sayısı 1.045’tir. Yine, baktığınız zaman Doğu Türkistan’dan 2002’de Türkiye’de okutulan öğrenci sayısı 18’dir; 2013’te okutulan öğrenci sayısı 687’dir; rakamlar çok güçlü bir şekilde.

Yine, Orta Asya’yla biz ilişkilerimizi güçlendirmek, Türk dünyasıyla ilişkilerimizi ileri noktaya taşımak için Türk Konseyini kurduk, TÜRKPA’yı kurduk, Türk Akademisini kurduk. Türk dünyasıyla bağlarımız güçlensin, soydaş, vatandaş ve akraba topluluklarımızla daha iyi ilişkiler kuralım diye Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığını kurduk. Yunus Emre Vakfını kurduk. Anadolu’yu, Anadolu’nun değil dünyanın ajansı hâline getirdik. TRT Avaz’ı, TRT Türk’ü, TRT Okul’u hayata geçirerek dünyanın dört bir yanında akrabalarımızla, soydaşlarımızla, vatandaşlarımızla ilişkilerimizi daha ileri noktaya taşımak için adımlar attık.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Bulgaristan’da Hak ve Özgürlükler Partisinin oylarını bölmek için niye çaba harcadınız?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bakın, Orta Asya’yla ilgili ticaret hacmimiz de bu nedenle çok arttı. 2002’de 630 milyon dolar olan ihracat 2012’de 6,1 milyar dolar oldu. Eğer biz yok saysaydık bu noktalara gelebilir miydik? Türkiye her yerde var. Urumçi’ye ilk giden başbakan, Sayın Recep Tayyip Erdoğan oldu. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ziyaretlere baktığımızda, her yerde biz varız. Ecdadımızın izine, eserlerine sahip çıkıyor, milletimizin bize verdiği emaneti büyük bir onurla taşıdığımızı ifade ediyor…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Bakan, Bulgaristan’da Hak ve Özgürlükler Hareketinin oylarının bölünmesine direkt çaba gösterdiniz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …Diyanet İşleri Başkanlığı, TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının bütçelerinin hayırlı olmasını diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, çok teşekkür ederiz.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşmasında, Cumhuriyet Halk Partisinin, camiye adaba uymayan şekilde girenleri desteklediğini, bu konuda yanlış yaptığını söyledi.

İzin verirseniz bir kısa değerlendirme yapacağım.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – “Destekledi.” demedim.

BAŞKAN – “Destekledi.” demedi ama buyurun, sataşmadan size söz vereyim iki dakika.

Burada uygulama böyle Sayın Bakan.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii ki camiler hepimiz için kutsaldır, Allah’ın evidir, buraya girmenin bir kuralı vardır; o kuralların haricinde buraya girilmez. Fakat, insanlar can havliyle, dışarıda gaz bombaları atılırken, TOMA’lar varken, su püskürtülürken -insanlar kadınlı erkekli, başları açık kapalı, kıyafeti uygun olmayabilir ama dışarıda bir felaket var- zorunlu hâllerde insanlar buraya sığınmış. Zorunlu hâllerde buraya bir Müslüman da sığınabilir, bir Hristiyan da sığınabilir, bir Musevi de sığınabilir, kıyafeti uygun olmayan birisi de sığınabilir, ayakkabıyla da sığınabilir. Ben bunda hiçbir mahzur görmüyorum çünkü bu, bilinçli, herhangi bir eğlenceden dönüşte yapılmış bir şey değil, bir zorunlu hâlde yapılmış bir şey. Bir; bunun böyle bilinmesi lazım.

İkincisi; burada sıcak siyasetin konusu yapmayalım bunu, yapmayalım. Bakın “Camide bira içtiler, cuma günü görüntüleri yayınlayacağız.” dendi, yirmi yedi cuma geçti, hâlâ görüntü yok ortada.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Çünkü yalan.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Yedi ay geçti, iki mevsim geçti, yirmi yedi cuma geçti, bunlar yok.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Çünkü yalan.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Siz, bu ülkenin gençlerini, can havliyle camiye sığınmış gençleri -ben de ayakkabıyla girilmesini tasvip etmem tabii ki, kimse tasvip etmez- zorunlu hâllerde buraya sığınmış gençleri eleştiriyorsunuz ama İncirlik’teki, Irak’taki Amerikan askerlerinin, Hristiyan askerlerinin camilere postalla girmesini, silahlarla girmesini, orada lay lay lom yapmasını eleştiremiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Hadi be, hadi be!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sana hadi be!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ben bunları eleştiriyorum esas, bunları. Siz bunu eleştireceksiniz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Devamla) – O çocukların ayakkabıyla girmesini tabii ki doğru bulmuyorum ama zorunlu hâllerde…

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.

Sayın Önder, buyurun.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Camileri ahıra çevirenlere de lanet olsun, onlara da.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Din “Önce insan.” diyor, insan.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Biz camileri ahıra çevirenleri de biliyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – “İnsan” diyor, önce insan.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Geç onu, geç.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İnsan olacaksınız önce, insan.

BAŞKAN – Arkadaşlar, sayın milletvekilleri, izin verin işlemimi yapayım burada.

Buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Bakan bir konuyu yanlış aksettirdi, bir bilgilendirme yapmak istiyorum, düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN – Nedir yanlış aksettirdiği bilgi?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – O da şu: Gezi olayları sırasında camiye sığınan insanlarla ilgili…

(Gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, hiçbir şey duyamıyoruz.

BAŞKAN – Ne yapabilirim arkadaşlar?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Susturun konuşanları.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ikaz ediyorum, şununla ikaz ediyorum.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – İsterseniz, iki dakika süre verin, orada izah edeyim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir daha ikaz edin.

BAŞKAN – E, dinlemiyorlar, ben ne yapabilirim?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkanım, iki dakika verir misiniz?

BAŞKAN – Sataşma olursa kürsüden verebilirim; yerinizden vereyim. Buyurun yerinize. Sayın Önder, yerinize buyurun, sataşma olmadığı için yerinizden vereyim bir dakika.

Buyurun Sayın Önder.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın arkadaşlar…

(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir milletvekiline söz verdim, lütfen saygılı davranın.

Teşekkür ederim Sayın İnce.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

10.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Bakan “Camide içki içtiler.” dedi. Böyle bir işin olmadığını ilk önce AK PARTİ’li bir gazeteci cami imamıyla, müezziniyle yaptığı röportajda ortaya çıkardı; bu bir. Kendilerinin de çok yakinen tanıdığı ve arkadaşları olan bir şahıs bunu ortaya çıkardı. Şimdi, yine, İslami referanslarından şüphe duyulmayacak insanlar bunun bir düzmece olduğunu söylüyorlar. Bu artık inandırıcılığını fazlaca yitirmiş bir kara propagandaya dönüştü. Sayın Bakanın bundan kaçınmasını dilerim.

Ama hazır Diyanet konuşuluyorken, hiçbir can korkusu olmadan, hiçbir gaz baskısı olmadan, bir kıyamet şartları gerçekleşmeden camiye yönelmiş büyük bir saygısızlık var: Ankara’da 50. Yıl Sokullu Mehmet Paşa Camisi’ne bankamatik kuruyorsunuz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Önder, zapta geçmiştir, tutanaklara geçti.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Faiz en büyük günahlardandır, ayet vardır. Burada karıyla kocayı, anayla evladı, babayla oğlu, çiftçiyle toprağı birbirine düşman ediyorsunuz.

BAŞKAN – Tamam, sağ olun.

Peki, buyurun Sayın Özkes.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Siz bankamatiği oraya, üstelik cami duvarını yıkarak… Arkanızdan sizi buna zorlayan yok.

BAŞKAN – Tamam ama böyle bir usulümüz yok Sayın Önder.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Neoliberal saldırıdan başka sizi buna zorlayan hiçbir şey yokken…

BAŞKAN – Ama tamam, bir nokta koy.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – … cami duvarını yıkıp yerine bankamatik yaptırmaya sizi ne mecbur etti?

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Biz cami derneği değiliz be arkadaş, cami derneği burası değil, oraya sor.

BAŞKAN – Tamam, nokta. Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Özkes, buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Söyle şimdi.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Cami derneği biz değiliz, sen yanlış yere bakıyorsun.

BAŞKAN – Arkadaşlar…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Cami derneği sen değilsin ama Diyanet adına…

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Kaldırır içinden.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Diyanetten sorumlu olan… Diyanet de diyor ki: “Çekingen davranmalı.”

BAŞKAN - Nokta koydun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – İslam’da böyle bir şey yok.

BAŞKAN – Nokta koydun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Çekingen davranmak ne demek? Ya reddedersin ya kabul edersin.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkes.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisinin adına Diyanet bütçesiyle alakalı ben konuştum. Sayın Bakan benim üslubumu yani eleştirenlerin üslubunu -ki eleştirenlerden birisi de bendim- eleştirdi. Ayrıca, benim sorduğum soruları ve konuştuğum konuları da Sayın Bakan çarpıttı.

Müsaade ederseniz, açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkes, ben Sayın Bakanın konuşmasını çok iyi dinledim. Sizin şahsınızla ilgili olarak tek bir cümle söylemedi. Siz konuşma konunuzla ilgili olarak açıklama yaptınız, Sayın Bakan da kendi Bakanlığı açısından açıklama yaptı.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sataştı efendim.

BAŞKAN - Şahsınızla ilgili olarak bir cümle değil, bir tek kelime dahi etmedi.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Benim üslubumla alakalı bana sataşmada bulundu Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bulunmadı.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Bulundu.

BAŞKAN - Hayır, bulunmadı. Ben çok iyi dinledim. Sizin ne adınızı andı ne sizin söylediğiniz herhangi bir cümleye atıfta bulundu, sizinle ilgili tek bir cümle söylemedi.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, siz sadece Bakanın Başkanı değilsiniz, benim de Başkanımsınız.

BAŞKAN - Rica ederim. Söz vermiyorum. Kusura bakmayın.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkanım, lütfen…

BAŞKAN - Sayın Başbakan Yardımcısı Ali Babacan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, lütfen, rica ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkes, lütfen.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, siz ölçülü, peşin…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Babacan, Sayın Bakan, bir dakikanızı rica ediyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, ölçülü, adaletli davranmıyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan kürsüdeyken Sayın Bakanın nezaketsizlikle söz istemesi yanlış ya.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ama bir cümle söyleyeceğim, vakit geçmesin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Bakana nezaketsizliktir bu ya.

11.- Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, bu Ankara Sokullu Mehmet Paşa Camisi’nin avlusuna kurulan bankamatikle ilgili Diyanet İşleri Başkanlığı ve müftülüğün herhangi bir izni yoktur.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Bakana nezaketsizliktir. Bakan konuşmayı bitirsin, ondan sonra.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Cami derneği, müftülüğe ve Diyanete rağmen böyle bir adım atmıştır. Şu anda biz böyle adımların olmaması için bir genelge yayınlayacağız. Bu, tamamıyla cami derneğinin yaptığı bir saygısızlıktır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, bu, Sayın Hatibe, Bakana saygısızlıktır. Hiç olacak şey mi ya?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Kendini bilmezliktir, biz gerekeni yapacağız.

BAŞKAN – Bakan kürsüde, sonra konuşalım.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Hazine Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hazine Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Buyurun Sayın Babacan.

Süreniz on sekiz dakika.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazine Müsteşarlığımızın, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulumuzun ve Sermaye Piyasası Kurulumuzun 2014 yılı bütçesi ve 2012 yılı kesin hesabıyla ilgili Hükûmetimiz adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisiyle ilgili konuları değerlendirirken mutlaka içinde bulunduğumuz küresel ve bölgesel konjonktürü dikkate almamız gerekiyor. Türkiye ekonomisi her yönüyle dünyayla entegre, serbest ticaretiyle, serbest sermaye hareketleriyle ve artan ihracat hacmiyle, artan finansman hareketleriyle dünyaya son derece entegre bir ekonomi. Dolayısıyla, ekonomimizi ele almadan önce mutlaka küresel konjonktürü ve bölgesel gelişmeleri dikkate almamız gerekiyor. Biliyorsunuz, 2013 yılında, 2012 yılına göre dünyanın ekonomik görünümü, gelişmiş ülkelerin ekonomik görünümü, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik görünümü, bunların hepsi güncellendi ve…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Mali kural ne oldu, mali kural?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) - …maalesef, “Küresel ekonomi geçen yıl ne görünüyordu, bugün nasıl görünüyor?” diye baktığımızda, yaklaşık 1 puanlık aşağı doğru bir revizyon var. Üstelik, gelişmekte olan ülkeler geçmiş on yıla göre önümüzdeki on yıl boyunca daha düşük bir büyüme performansı sergileyecekler. Her ne kadar gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ekonomilere göre daha yüksek büyüme oranlarını sergileyecekse de yine de geçmiş on yıl ile gelecek on yılın farklı dönemler olduğunu da mutlaka dikkate almamız gerekiyor.

Özellikle bölgemizde, başta Suriye olmak üzere ama Irak, Mısır, Tunus, Libya gibi pek çok ülkede yaşanan istikrarsızlık da kuşkusuz bölgesel ekonomi üzerine olumsuz etki yapan bir unsur. Hele hele Avrupa Birliğinde yıllardır arka arkaya görülen sıfıra yakın büyüme oranları, avro bölgesini oluşturan 18 ülkenin ekonomisinin yıllardır arka arkaya daralıyor olması da mutlaka dikkate alınması gereken bir unsur.

İşte, böyle bir ortamda Türkiye ekonomisiyle ilgili neler olduğunu, nasıl bir performans sergilediğimizi dış konjonktürü dikkate alarak mutlaka ele almak zorundayız.

Öncelikle, Türkiye’yi diğer pek çok ülkeden farklılaştıran unsurlar Türkiye’deki güven ve istikrar ortamı. Güven ve istikrar olduktan sonra ekonomiyle ilgili pek çok iş kolaylaşıyor ama güvenin ve istikrarın olmadığı ülkelerde ekonomik istikrarın sağlanması da son derece güç oluyor.

Burada Türkiye’nin büyüme noktasındaki performansını kuşkusuz farklı dönemlerle karşılaştırabiliriz, başka ülkelerle Türkiye’yi karşılaştırabiliriz ancak bütçemizin açılışının yapıldığı günde bir karşılaştırma yapıldı “1946’dan 2002’ye kadar Türkiye ekonomisi şu kadar büyüdü; son on yılda, on bir yılda AK PARTİ döneminde şu kadar büyüdü.” diye.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 5,1-4,8; söyleyeyim.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Öncelikle bu 1946-2002’ye bakacak olursak “Niye 1946?” sorusunun cevabını kolay kolay bulamayacaksınız ama biraz rakamlara inip baktığınızda, 1946, İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonraki bir tarih bakın, dikkat edin. O İkinci Dünya Savaşı dönemindeki tarihi dışarıda bırakın, ondan sonraki dönemden başlatın ve suni rakamlar hesaplayın. Eğer gerçekten bir mukayese yapacak olursak bizim 1946-2002 ile değil, 1939-2002 dönemine bakmamız lazım yani Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından sonra Türkiye nasıl bir büyüme sergilemiş ve son on bir yılda neler olmuş.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Savaş mı gördünüz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Bakın, 1939’dan 2002’ye kadarki dönemde Türkiye’nin ortalama büyüme hızı, geometrik ortalama yüzde 3,89. 2003-2013 arasında yüzde 4,87 yani neredeyse cumhuriyet tarihinin ortalamasından tam 1 puan her yıl üst üste Türkiye daha yüksek büyümüş. O 1 puanları arka arkaya, hele bir de geometrik hesapla getirin, aradaki fark ortada. Kaldı ki bu dönem, dünya ekonomisinin tarihinde gördüğü en büyük krizin de yaşandığı bir dönem. Bu 2008-2009 krizinin gelişmiş ekonomiler üzerine getirdiği yük yani bu gelişmiş ekonomilerdeki toplam borç stokundaki artış ve geldiği nokta İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği yüke eşit. İkinci Dünya Savaşı’nda millî gelire oranla gelişmiş ekonomilerin borcu hangi noktalara çıktıysa şu anda aynı rakamları görüyoruz. Böylesine bir dönemde Türkiye bu performansı göstermiş durumda.

Kaldı ki bu performans sadece büyüme alanında değil, istihdamda da kendini gösteriyor. Bakın, yine kriz döneminden bahsediyorum ve mevsimsel düzeltilmiş rakamlardan bahsediyorum. Mevsimsel düzeltilmiş olarak 2009 Nisanından 2013 yılına kadar, son verilere kadar Türkiye’de toplam istihdam sayısı 4 milyon 739 bin kişi artmış. Aynı dönemde, Avrupa Birliğine bakıyoruz, Avrupa Birliğindeki 28 ülkenin toplamında 4 milyon 4 bin istihdam düşüşü var. Aynı dönemde, 28 ülkede 4 milyon 4 binlik düşüş -ki bunlar OECD’nin web sitesinden, rakamlarından alınmış; resmî rakamlardır- Türkiye’de 4 milyon 739 bin artış. Dolayısıyla, kimi neyle, nasıl mukayese edeceğimizi mutlaka iyi değerlendirmemiz gerekiyor ve gerçekçi olmak gerekiyor. Kaldı ki Türkiye’nin ekonomik başarısı artık dünya tarihinde tescil edilmiş, dünyanın dört bir yanından Türkiye bir başarı örneği olarak anılıyor. Artık bunu dünya toplumunun hafızalarından silemezsiniz, bunlar artık kayda geçmiş. Türkiye bir başarı örneği olarak, bir yıldız olarak, ta Afrika’nın bir ucundan tutun, Latin Amerika’nın öbür ucuna kadar insanlar tarafından hem bilinmekte hem de ifade edilmekte. Dolayısıyla, ekonomik konularda bizim hep zaten söylediğimiz şu: Yani, muhalefet partilerimizin, eleştirilerini mutlaka dikkatli, hesaplı, ölçülü yapmaları lazım. Çünkü, gerçekten, çok geniş bir alanda çok önemli bir başarı söz konusu.

Bakın, Türkiye sadece büyümüyor, sadece istihdam artmıyor. Aynı zamanda, Türkiye’de gelir dağılımı düzeliyor. Yine, OECD rakamlarından söylüyorum, OECD raporlarından söylüyorum: Tüm OECD ülkeleri içerisinde Türkiye, gelir dağılımının düzeldiği 5 ülkeden 1 tanesi ama sadece o 5 ülkeden 1’i değil, o 5 ülke içerisinde de gelir dağılımının en hızlı düzeldiği ülke.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Benim köylümün cebinde para yok.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Tüm OECD içerisinde Gini katsayısının en hızlı düştüğü ülke, Türkiye.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Soruyorum köylüme “Cebimde param yok.” diyor, öğrenciler “Para yok.” diyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Yine, yoksullukla mücadele konusundaki başarılarımız, bütün yoksulluk göstergelerinde geldiğimiz nokta da bütün dünya tarafından takip ediliyor ve takdir ediliyor.

Bizim pek çok alanda reformlarımız oldu, çok çok önemli reformlarımız oldu. Bankacılık alanında, gerçekten, 2004, 2005, 2006 yıllarında çok önemli yasalar çıkarttık ve bizim dönemimizde daha önceki dönemlerin bankacılık yükünün fiilî ödemesini yaptık. Siz, bankaların bilançosunu kâğıt üzerinde düzeltebilirsiniz. Ne yapmışlar o dönemde? Kamu bankalarının ve batık bankaların bilançosuna özel tertip hazine kâğıdı tertiplemişler, bilançosuna koymuşlar ve “Bankanın bilançosunu düzelttik.” İyi de, özel tertip hazine kağıdı ne demek? Bir gün gelecek, bu devlet onu ödeyecek demek ve biz bunların ödemesini yaptık.

Bakın, sadece Türk lirası bazında ve sadece kendi dönemimizde 2010’un sonuna kadar yaptığımız ödeme rakamını ben sizinle paylaşmak istiyorum: Tam 117 milyar dolar, batık bankalarla kamu bankalarının görev zararı sebebiyle üçlü koalisyon döneminde bankaların bilançosuna konulan… Hani “Biz düzelttik.” diyorlar ya, neyle düzelttiniz, sadece kâğıt koydunuz, bu kâğıtların ödemesini biz yaptık, 117 milyar dolar ödedik, 2010’un Aralık sonunda tüm bu ödemeleri tamamladık. Biz, aynı dönemde, Türkiye’nin borcunu düşürdük, aynı dönemde Türkiye’nin bütçe açığını azalttık. Bir yandan geçmişin yükünü temizledik, bir yandan da kendi dönemimizde hem bütçe açığını düşürdük hem de borç stokunu düşürdük.

Bakın, mali disiplinin tanımını yapmaya çalıştı bazı konuşmacılar. Ben soruyorum: Yıl 2002, bütçe açığı, millî gelirin yüzde 12’si; yıl 2013 bütçe açığı, millî gelirin yüzde 1,2’si.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bir akşam da operasyon yaparsınız sıfıra düşer!

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – 2002’de mi mali disiplin var, yoksa 2013’te mi mali disiplin var?

Rakamlar bu kadar açık ortadayken -dediğim gibi- yani ekonomiyle ilgili konularda, finansla ilgili konularda eleştirilerimizi çok çok dikkatli yapmalıyız. Kaldı ki biz de her alanda son derece pembe bir tablo da çizmiyoruz, sorunlarımızdan da bahsediyoruz, problemlerimizden de bahsediyoruz ama problemlerimizi nasıl çözeceğimizi de ortaya koyuyoruz.

Bakın, Türkiye'nin net kamu borcu, net, yani elindeki nakit değerleri düştükten sonraki kamunun net borcu, millî gelire oranla yüzde 62’den yüzde 15’e düşmüş  durumda; bu yıl sonu itibarıyla rakamı yüzde 15. Kamunun borcundan elindeki nakdi düşüyorsunuz, “net kamu borcu” deniyor buna, yüzde 62’den yüzde 15’e düşmüş rakam.

Bakıyorsunuz, Merkez Bankası -bugün açıklanan rakamlar- tarihî rekor rezerve ulaşmış durumda; 135 milyar 638 milyon dolar.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Burada 1,92…

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Biz bunu 28’de aldık. Ha, bizden önceki dönemde, üçlü koalisyon döneminde kurun nereden nereye geldiğini ben size hatırlatmayayım isterseniz.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Mali kural ne oldu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) –  Üç yılda yüzde 400 arttı kur. Türk lirasının değeri, dörtte 1’ine düştü.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Mali kuraldan bahset biraz da!

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Hiç onları hatırlatmayalım isterseniz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) –  Sayın Bakan, Başbakana da sorduk, dış borcumuzu söyler misiniz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Faiz dışı harcamalardan bahsedildi.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Devletin dış borcunu söyler misiniz dolar bazında? Öğrenemedik bunu bir türlü.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Bakın, Türkiye'nin mali disiplinini nasıl ölçeceğiz?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Başbakana sorduk söylemedi, hükûmete soruyoruz söylemiyorsunuz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Tüm dünyada, faiz dışı denge, bu işin en önemli ölçülerinden bir tanesidir. 2012’ye bakıyoruz, millî gelirin yüzde 0,7’si; 2013, 0,9 faiz dışı fazla veriyor Türkiye. Dünyada, şu anda, faiz dışı fazla veren ülke hemen hemen kalmadı bütçesinde; biz fazla veriyoruz faiz dışı dengemizde. 2014’te 1 puanı hedeflemiş durumdayız, 2016’da 1,3’ü hedeflemiş durumdayız.

TOKİ’den bahsedildi. TOKİ, bizim hükûmetimiz döneminde bütçeden tek bir kuruş kaynak kullanmamıştır. Gördüğünüz bütün bu TOKİ yatırımları, hep, devletin yine gayrimenkullerinin değerlendirilmesi usulüyle yapılmıştır. 600 bin konut için bizim bütçemizden tek bir kuruş ödeme TOKİ’ye yapılmamıştır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bakan, yatırım değil onlar, yatırım değil! Yatırım değil Sayın Bakan onlar, gelir, gelir; satıyorsunuz Sayın Bakan!

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Böylesine değer oluşturan, böylesine sıfırdan değer oluşturan bir kurumumuzla ilgili eleştiri yaparken yine, aman, çok dikkatli olalım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şöyle bir baktığımızda, Türkiye’yle alakalı, özellikle önümüzdeki dönemi incelediğimizde, büyüme modelimiz gerçekten çok önemli bir konu. Türkiye nasıl büyümeli, hangi alanda büyümeli ve hep büyümenin kalitesi dediğimiz o konuda nelere dikkat etmeliyiz? Biz önümüzdeki dönemle alakalı önceliklerimizi hep ortaya koyduk. Türkiye'nin büyümesinde yatırım olacaktır, Türkiye'nin büyümesinde üretim olacaktır, Türkiye'nin büyümesinde ihracat olacaktır ama tüketim konusunda dikkatli olmamız gerektiğini hep söylüyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – On bir yılda üretimi söyler misiniz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) - Bakın, tüketimin mutlaka gelirlerle orantılı olması gerekiyor. Borçlanarak, kredi çekerek yapılan tüketimin risklerinden de hem hanehalkı bazında hem de makroekonomik dengelerimiz açısından hep bahsediyoruz ama ne yapıyoruz, bununla ilgili de tedbirlerimizi alıyoruz. Pek çok düzenleme yaptık, önümüzdeki haftalarda yeni gelecek düzenlemelerle beraber de bunun mutlaka kontrollü bir şekilde seyretmesini sağlamış olacağız.

Türkiye'nin dış dengesiyle ilgili konular, cari dengesiyle ilgili konular da kuşkusuz önemli konularımızdır ama burada unutmayalım ki, Türkiye'nin özellikle petrol ve doğal gaz konusunda dışarı bağımlılığı bunun en önemli sebebidir ve biz, hem petrol hem de doğal gaz konusunda komşu ülkelerde çok önemli çalışmalar içerisindeyiz. Ayrıca, yerli kaynaklar, yenilenebilir kaynaklar, nükleer santraller, enerji verimliliğiyle ilgili pek çok konuda da stratejilerimizi açıklamış durumdayız ve çalışmalara da başlamış durumdayız. Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığı azaldıkça, bizim cari dengeyle ilgili konumuz da gittikçe iyileşecektir ve orta, uzun vadede bir sorun alanı olmaktan mutlaka çıkacaktır.

Yine, Türkiye'nin daha çok katma değer üretmesi gerekiyor. Türkiye'nin AR-GE, inovasyon, markalaşma konusunda çok daha önemli adımlar atması gerekiyor ve yüksek katma değerli üretimi teşvik etmek için, geçen sene, biliyorsunuz, yeni bir teşvik programı açıkladık ve yatırım için gerçekten her 6 bölgede de önemli güzel teşvikler geliştirdik ve geçen sene ile bu seneyi mukayese edersek de yatırım teşvik belgelerinde çok ciddi bir artış söz konusu.

İhracatta pazarlarımızı geliştirdik. Bakın, yıl 2002, Türkiye'nin toplam ihracatı 36 milyar dolar, bunun içerisinde Avrupa’ya, Avrupa Birliğine yaptığımız ihracat tam yüzde 60. Geçen yıl geldiğimiz ihracat rakamı 153 milyar dolar, bunun yüzde 39’u Avrupa’ya ve Afrika ile Orta Doğu’daki toplam ihracatımız yüzde 37’ye ulaşmış durumda.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakan, ithalat verilerini de verir misiniz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Yani, artık, biz Avrupa Birliği kadar Afrika’ya ve Orta Doğu’ya  ihracat yapar hâle geldik. Bu ihracattaki çeşitlendirme de Türkiye'nin ekonomisinin gelişmesindeki en önemli konu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - İhracatın ithalatı karşılama oranını da söyler misiniz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Şimdi, ben cari dengeden, dış ödemeler dengesinden bahsediyorum. Cari dengenin içerisinde hem ihracatın hem ithalatın hem turizm gelirlerinin olduğunu, şöyle birkaç aylık kısa ekonomi dersi alan herkes bilecektir mutlaka.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayalî ihracattan kimler zengin oldu, onları söyle.

ALİM IŞIK (Kütahya) – İthalat rakamlarını verir misiniz Sayın Bakan?

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) – Şöyle bir Türkiye'nin dış ticaret rakamlarına bakacak olursak…

Bizim, 2011’de cari açığımız millî gelirin yüzde 10’uydu. Bunu, 2011’deki yüzde 10’u, 2012’de yüzde 6’ya düşürmüş durumdayız. Demek ki, elimizde, cari açığı bir yılda 4 puan birden düşürecek enstrümanlar var, gerekirse uygulayacağımız politikalar var.

Hele hele, altın ticaretini dışarıda bırakıp da bakacak olursak, 2012 yılında 6,9 olan cari açığın, 2013 yılında 6,1’e düşeceğini görüyoruz millî gelire oranla, yani altın ticaretini dışarıda tuttuğumuzda, cari açığımızın düşüş trendi de devam etmekte. Orta Vadeli Program’ımıza göre de 2016 yılında toplam cari açığın yüzde 5,5’a inmesini öngörüyoruz.

Tasarruf oranlarımız önemli bir konudur ve bu tasarruf oranlarının artması için de hem bireysel emeklilik sistemi hem sigortacılık sistemi hem de bununla ilgili finansal eğitim konusunda da önemli adımlar attık, atıyoruz.

Bakın, bireysel emeklilik sistemimizdeki değişiklik 1 Ocakta başlamış olmasına rağmen, çok kısa bir süre geçmesine rağmen, sistemdeki toplam kişi sayısı 4 milyonu aşmış durumda. Sadece 1 Ocaktan bu yana 850 binin üzerinde vatandaşımız sisteme katıldı ve burada toplanan fonlar, yani tasarruflar 26 milyar lirayı geçmiş durumda.

Mutlaka Türkiye'nin problemlerini bileceğiz ama çözüm üreteceğiz. Türkiye'nin dünyada zaten parmakla gösterilen başarısına yeni başarılar katmak için de mutlaka yoğun bir çaba ve çalışma içerisinde olacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, özellikle, yapısal reformlar alanında son iki yıl, gerçekten Türkiye'nin çok hızlı adımlar attığı bir dönem oldu. Biliyorsunuz, bu son iki yıllık dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisimizin de çok yoğun ve fedakâr bir çalışmasıyla Türk Ticaret Kanunu’nu yürürlüğe sokmuş durumdayız, Borçlar Kanunu’nu yürürlüğe sokmuş durumdayız, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nu yürürlüğe sokmuş durumdayız, sigortacılıkla ilgili yepyeni bir kanuni düzenlemenin uygulamasını yoğun bir şekilde başlatmış durumdayız. Yine, yeni Sermaye Piyasası Kanunu’muzu 1 Ocaktan itibaren yürürlüğe sokmuş durumdayız. Borsa İstanbul’un kuruluşu, finans mahkemelerinin kuruluşuyla ilgili yasal düzenlemelerimizi tamamlamış durumdayız. Yeni yatırım teşvik sisteminden zaten bahsettim. Bununla ilgili yasal düzenlemeyi, biliyorsunuz, geçen sene burada hep beraber yaptık. İstanbul tahkim merkeziyle ilgili yeni bir yasal düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermiş durumdayız ve özel sektörün kendi arasındaki ihtilafı yine özel sektörün ağırlıklı olduğu bir yönetim yapısıyla hızlı bir şekilde çözmek için, mahkemelerden önce çözebilmek için yeni bir yapı kuruyoruz yine, Türkiye’deki yatırım ortamını iyileştirebilmek için.

Afet Sigortaları Kanunu’muzu yeniledik ve on dört aylık bir dönemde toplam 1 milyon 200 bin hane, ilave olarak afet sigortası yaptırdı. Depreme karşı sigortalı konut sayımız, yeni yasadan sonra, on dört ayda 4 milyon 800 binden 6 milyona çıktı. Şu anda dünyadaki en yüksek oranlardan birine çıkmış durumdayız, 6 milyon hanenin bugün deprem dâhil her türlü doğal afete karşı sigortalı olduğunu hesap ederseniz gerçekten çok çok önemli bir başarıyı orada da yakalamış durumdayız.

Bankacılık dışı finans sektörüyle ilgili düzenlememizi, biliyorsunuz, geçen sene yaptık, yürürlüğe koyduk. Finansal kiralama şirketleri, tüketici finansman şirketleri, “factoring” şirketleri, bunların hepsini yepyeni bir yasal çerçeveye kavuşturmuş olduk.

Melek Yatırımcı Sistemi’ni kurduk, “Bireysel Katılım Sermayesi” bir diğer adı bunun. Girişim sermayesine hazinenin direkt ortak olmasıyla ilgili bir yasal düzenlemeyi çıkartmış durumdayız. Kredi sicil sistemine geçtik. Şu anda, çekte hapis cezasının kalkmasıyla beraber, vatandaşlarımızın bütün çek ve senet ödemelerinin artık bilgisayarlarda, halka açık şekilde de kaydı tutuluyor ve ilgili şahsın izin vermesiyle beraber, o kayıtlara ulaşılabiliyor. Pozitif ve negatif kredi sicili artık rahatlıkla İnternet ortamında, hatta cep telefonlarına düşecek şekilde uygulamaya başlanmış durumda. Tüm bunlar, gerçekten, Türkiye’nin sadece son iki yılda yaptığı yapısal önemli reformlar.

Bunlarla beraber, ülkemizin çok daha parlak bir geleceğe doğru gideceğini söylüyor, hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Aleyhte konuşmak üzere söz, Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’da.

Buyurun Sayın Şandır.

Süreniz beş dakikadır.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Neden bana söz hakkı vermiyorsunuz?

BAŞKAN – Konuşmuştuk daha önce de ondan.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Bana sataşma oldu, çarpıtma oldu, bak, burada millî iradeden bahsediyorsunuz, ama millî iradeyi kendinize göre kullanıyorsunuz. Yanlış yapıyorsunuz Sayın Başkan.

“İstismar ediyorsun.” diyor bana, her şeyi söylüyor…

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Özkes, tekrar ediyorum…

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Tekrar da etseniz doğru yapmıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Bakan Bozdağ, sizin şahsınızla ve söylediklerinizle ilgili sataşma statüsüne girecek hiçbir şey söylemedi.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Çok usturuplu şekilde sataştı!

BAŞKAN – Hiçbir şey söylemedi…

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Yani o kadar becerikli ki, o kadar usturuplu yapıyor ki siz  de  ona…

BAŞKAN – Bunu daha önceki…

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bakın, şimdi siz konuştunuz, siz söylediniz, şimdi ben konuşuyorum, müsaade ederseniz. Size söz vermeyeceğimi ve gerekçeleriyle birlikte söyledim…

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sizin bana söz vermeyeceğinizi biliyorum, ama doğru yapmıyorsunuz!

BAŞKAN – …ve şimdi başka bir hatibi kürsüye çağırdım. Beni Tüzük’ten doğan haklarımı kullanmaya mecbur bırakmayın lütfen. Yoksa, 69’uncu maddenin son fıkrasını uygulamak zorunda kalacağım. Lütfen… Genel Kurulun oyuna başvuracağım.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Rica ederim uygulayın o zaman!

BAŞKAN – Tamam, Genel Kurulun oyuna başvuruyorum.

Ben Sayın Özkes’e söz vermek istemiyorum ve bu konuyu Genel Kurulun oyuna sunuyorum. Tutumum hakkında eğer söz vermediğim şeklindeki…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bu kadar olur mu!

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Benim milletvekilliğimi de bunların oylarına sunun bari, beni çıkarın! Böyle bir şey olabilir mi!

BAŞKAN – Olur, 69’u uyguluyorum, ısrar ediyorsunuz, Genel Kurulun oyuna sunuyorum…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ya, yapmayın, çok ayıp!

İHSAN ÖZKES (İstanbul) –  Bana sataşma var diyorum, dinlemiyorsunuz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Özkes’e söz vermiyorum. Tavrımı kabul edenler…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı mı istediniz?

Tamam, karar yeter sayısı arıyorum. Elektronik şekilde oylama yapıyorum. Lütfen sisteme girin. Üç dakikalık süre veriyorum.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – İşte, AKP’nin adaleti!

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Burada kural var, kaide var, hukuk var Hocam!

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı, o anda Genel Kurulda bulunan kalabalığın olup olmadığını tespit etmedir, anlık tespit etmedir. Böyle oylama yapamazsınız.

BAŞKAN – Niye yapamam?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – El kaldırmak suretiyle anı tespit etmektir karar yeter sayısı. Toplantı yeter sayısını ancak böyle tespit edebilirsiniz, yanlış yapıyorsunuz.

Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, tamam, idare ediyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Neyi idare edeceğiz?

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Süre bitti.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, temel hak ve özgürlükler oylamaya sunulamaz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ederiz, kabul ettiniz. Sağ olun Sayın Başkan, teşekkür ederiz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Tarihe geçtiniz Sayın Başkan, tarihe!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo, bravo!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Başkanım, süre bitti.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, kararı açıklasanıza.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

 

 

Kapanma Saati: 17.19

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in sataşma nedeniyle söz talebinde ısrarı üzerine yapılan oylamaya ilişkin konuşması 

BAŞKAN – Kısa bir açıklama yapma durumundayım.

Biraz önce Sayın Özkes ısrarlı bir şekilde söz talebinde bulundu. Ben de ısrar ettiği için, gerekçesiz bir talep olduğu için, ısrar ettiği için Genel Kurulun oyuna başvurdum ve aynen tutanaktan okuyorum: “Özkes’e söz vermiyorum. Tavrımı kabul edenler…” dedim. Bu cümleden sonra 199 kişinin bu tavrımı, yani Özkes’e söz vermeme tavrımı kabul ettiğini tutanaklardan gördük. (CHP sıralarından gürültüler)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Öyle bir şey olur mu Sayın Başkan ya? Hayır efendim!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bir tamamlasın arkadaşlar, tamamlasın.

BAŞKAN - Bu arada karar yeter sayısı istendi, onu da bulduk.

Ben, öncelikle, tavrımı kabul eden milletvekillerine teşekkür ediyorum ama bu tartışmayı fazla uzatmamak için, bütçe görüşmelerinin de ilk günlerindeyiz, tartışma da yaratmamak için Sayın Özkes’e söz veriyorum. Büyüklük bende kalsın diyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo.” sesleri, alkışlar)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Öyle yok! Ne büyüklüğü, küçülttünüz makamı!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özkes. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - İlk defa bu makamı küçülttünüz siz, ilk defa küçülttünüz! Büyüklükmüş! Ne büyüklüğü!

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkanım, başlıyor muyum?

BAŞKAN – Başlayın.

İHSAN ÖZKES (Devamla) – Başlatır mısın.

BAŞKAN – Bir dakika.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Nasıl bir dakika? (AK PARTİ sıralarından “Bir dakika yeter!” sesleri)

BAŞKAN - Sayın Özkes, buyurun.

Bir dakika süre veriyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Konuşma Hocam, bir dakikaysa konuşma.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önce burada 01.58’i gördüm, sonra ben dedim ki yeniden başlatın.

BAŞKAN – Ben bir dakika dedim. O teknik bir arıza olabilir.

Buyurun.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Konuşma Hocam, konuşma! Konuşma, konuşma!

BAŞKAN – Sürenizden gidiyor Sayın Özkes.

Yeniden alalım.

İHSAN ÖZKES (Devamla) – Bir dakika olur mu Sayın Başkan?

BAŞKAN – Bir dakika veriyorum ve süreyi başlatıyorum. (CHP sıralarından “Konuşma.” sesleri)

İHSAN ÖZKES (Devamla) – Söylemediniz ama, orada söylemediniz gelirken.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hocam, hiç konuşma o zaman. Bir dakikaysa konuşmayın.

İHSAN ÖZKES (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Sen bunca insanın hakkını nasıl ödeyeceksin ya?

İHSAN ÖZKES (Devamla) – …“Büyüklük bende kalsın.” dedi Başkan. Büyük, Allah’tır. Hak, doğrunun yardımcısıdır. Ben Allah’a şükrediyorum, Allah’a teşekkür ediyorum.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Hakkımızı gasbettin, ona ne yapacaksın?

İHSAN ÖZKES (Devamla) – Şimdi, Sayın Bakan benim üslubumun, Sayın Diyanet İşleri Başkanına karşı doğru olmadığından bahsetti. Sayın Bakan, 14 milyon 500 bin Suudi Arabistan riyalinin yolsuzluğuyla ilgili iddialarla ilgili yirmi bir ay önce ben bir soru önergesi verdim. Bunun cevabı neden yok Sayın Bakan? Bunun cevabını, lütfen, bugün verirseniz ben çok mutlu olurum.

Sayın Bakan diyor ki: “Kürtajın açıklamasını yapar Diyanet İşleri Başkanı.” Ben de yapar diyorum çünkü Diyanet İşleri Başkanının fetva vermesinden daha doğal bir şey yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İHSAN ÖZKES (Devamla) – Ancak, Sayın Bakan, siz bu toplantıda mıydınız, değil miydiniz? Sizin gözlerinize bakarak mı verdi, Allah’ın kitabı Kur'an’a bakarak mı verdi?

BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Özkes.

İHSAN ÖZKES (Devamla) – Yani verdiniz sözü ama burnumdan da getirdiniz Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkes.

Buyurun Sayın İnce…

İHSAN ÖZKES (Devamla) – Kerhen verdiniz, burnumdan da getirdiniz! Büyüklüğünüz bu kadarmış! (CHP sıralarından alkışlar)

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Allah’a teşekkür edilmez, hamdedilir, öğren bunları.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Ben öğretirim sana. Ayetle hadis de söylüyor bunu, teşekkürle şükür aynı kelimedir.

CUMA İÇTEN (Diyarbakır) – Hayır, değil!  Sen öğren, gel. Anlaşıldı, öğrenmemişsin.

BAŞKAN – Sayın Özkes, sayın milletvekilleri…

Sayın İnce, buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, “Ben tavrımı oylamaya sundum.” deme hakkınız yok. 69’un son fıkrası çok açık: “Başkanlıkça kendisine söz verilmeyen kimse direnirse, Genel Kurul, bu konuda görüşmesiz ve işaret oyuyla karar verir.” diyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir tavır var burada, bir tavır var.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yani, tavır değil, söz verip vermemeyi oyluyorsunuz. 69 çok açık. Tavır, usulle ilgili bir durumdur. Siz “Büyüklük bende kalsın, ben tavrımı oyladım.” diyerek usulsüz bir yönetim tarzı sergiliyorsunuz ve usul tartışması açmak istiyorum.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Aleyhte.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Aleyhte.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Aleyhte.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Aleyhte.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Lehte.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan… 

BAŞKAN – Şimdi, ben tutumumda hiçbir usulsüzlük görmedim ama madem talep ediyorsunuz…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Aleyhte.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lehte.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Lehte.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte.

BAŞKAN – Aleyhte Muharrem İnce, lehte Sayın Mustafa Elitaş.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Lehte.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tutanaklara bakın, “lehte” dedik Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aleyhte mi, lehte mi, karar verin.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Lehte.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Lehte.

BAŞKAN – Lehte Sayın Ağbaba, aleyhte Ahmet Aydın.

Buyurun Sayın İnce.

Üç dakika…

VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’e sataşma nedeniyle söz verilip verilmemesiyle ilgili oylamadaki tutumunun İç Tüzük’e uygun olup olmadığı hakkında

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, bir sayın milletvekilinin, ona söz verilip verilmemesini Genel Kurula oylatabilirsiniz, buna hakkınız var ancak bu çok ender kullanılan bir yöntemdir. Ben on bir yıl içerisinde böyle bir uygulamayı bir elin parmakları kadar ya gördüm ya görmedim.

Bir diğeri, bir tartışma yapıyorsunuz içeride. Bu Meclisin geleneklerinden biri, dört partinin grup başkan vekillerini içeriye çağırırsınız, bir değerlendirme yaparsınız. Söz verip vermemeyi mi oyluyorsunuz, Başkanın tutumunu mu oyluyorsunuz? Grup başkan vekillerini davet edip böyle bir danışmayı dahi yapmıyorsunuz. Yani, neresini düzelteyim? Baştan sona bir yanlışlar zinciri devam ediyor yani çok ender kullanılan bir yöntemi oyluyorsunuz, grup başkan vekilleriyle arka odada bir danışma toplantısı yapmıyorsunuz.

AKP milletvekillerinin oy kullanmasını iki türlü değerlendirebiliriz. Bir: Demokrasi aşkı. Bir milletvekilinin özgürlüğünün kısıtlanmaması, kürsü hakkının savunulması. İhsan Özkes’e haksızlık yapıldı, biz Genel Kurul iradesiyle ona söz vermek istiyoruz, sonuna kadar onun arkasındayız. Bir, böyle yorumlanabilir, bu çok saygıdeğer bir davranıştır. Diğeri ise şöyle yorumlanır: Biz, ne söylenirse söylensin, kabul iktidarın hakkıdır; dışarıdaydık, geldik, kabul oyumuzu kullandık. Seçin, siz hangisine kullandınız? Yani, bir, kullandığınız oyun içeriğini, mahiyetini bilmeden mi kullanıyorsunuz, yoksa demokrasi aşkıyla, İhsan Özkes arkadaşımıza, Sayın Özkes’e söz verilmesini mi oyluyorsunuz?

Yine, bir başkası: Sayın Başkan, karar yeter sayısı istenince sizin bunu oylama yapma hakkınız yok. Divan üyelerine sordunuz mu? Aralarındaki tartışmayı… Bir ikircikli durum mu çıktı da bunu yapıyorsunuz? Yani, baştan sona uygulamalarınız…

Yine bir başkası: Bir oylama yapmışsınız, bir işlem devam ediyor. İşlem devam ederken oylama sonucunu alıyorsunuz, sonucu açıklamadan, işlemi bitirmeden ara veriyorsunuz. Yani, yanlışlar zinciri. En baştan üyelere danışmıyorsunuz, ender kullanılan eylemi gerçekleştiriyorsunuz, işlemi bitirmeden ara veriyorsunuz. Yanlış da, yanlış da, yanlış da yanlış!

Bu tutumunuzu kınıyorum, düzeltmenizi talep ediyorum. Meclisin İç Tüzük’e uygun bir şekilde yönetilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM İNCE (Devamla) - …bütün milletvekillerinin dileğidir diyorum.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Lehinde olmak üzere, Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İç Tüzük’ün 69’uncu maddesi açık. Sayın Başkan, konuşmacının ısrarı üzerine, kendisine İç Tüzük’ün verdiği yetkiyi kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin bu konuda kararını aramış.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Neyi oya sundu, neyi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Kararını ararken de diyor ki: “Benim tavrım budur.” “Sayın konuşmacıya konuşma hakkını vermek istemiyorum. Benim tavrımı kabul edenler…” diyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bravo! Bravo!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Nitekim, Sayın Başkanın tavrını kabul eden 199 milletvekili aynı paralelde oy kullanmış.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Yazıklar olsun sana!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Kimin ne yanlış anladığı, İç Tüzük’teki anlamın ne olduğu, nereye geldiğiyle ilgili açık bir hüküm yok. Eğer Sayın Başkan “Bu ısrarı oylarınıza sunuyorum.” deseydi olabilirdi ama Sayın Başkan “Benim bu konudaki kararımı kabul edenler…” diyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır, öyle bir şey yok!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisindeki 199 milletvekili, Cumhuriyet Halk Partisi de olabilir, diğer partilerden de olabilir…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Öyle bir şey yok. Sayın Elitaş, öyle bir şey söylemedi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Okudu tutanağı şimdi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Aslanoğlu, tutanağı okudu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır, öyle bir şey yok!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Tutanağı okudu Sayın Başkan, tutanağı okudu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Varsa namerdim. Öyle bir şey söylediyse namerdim.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Tutanaklara bak o zaman!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bırak tutanağı! Namerdim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Başkan kendi kararıyla ilgili konuyu gündeme getirdi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Namerdim!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Öyle bir şey söylemedi!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …şu andaki yaptığımız konuşma İç Tüzük’le ilgili bir konuşma. Sayın Aslanoğlu’nu severim, iyi bir arkadaşımız, dostumuz, uzun yıllardır birlikte milletvekilliği yapıyoruz ama şu anda bana oradan ifade ettiği şey İç Tüzük’e tamamen aykırıdır.

Sayın Aslanoğlu, İç Tüzük’te…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Böyle bir şey söylemedi diyorum sana!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, hâlâ İç Tüzük’e aykırı davranıyorsunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ya, bırak Allah aşkına ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İç Tüzük’te, siz, oradan bana laf atmayla ilgili bir harf bulun, alnınızdan öpeyim; kayısıyı ben getiriyorum sana, Malatya’dan kayısıyı sana ben getiriyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Elitaş, kendini oya sunmadı, konuşmacıyı sundu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hayır, okudu. Şu anda daha hâlâ İç Tüzük’e aykırı hareket ediyorsunuz.

Bakın, değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Döneminde maalesef İç Tüzük kalmadı. İç Tüzük Komisyonunu kurduk. İç Tüzük Komisyonu, inşallah, bütçe bittikten sonra son toplantısını yapacak anlaştığı 165-175 maddeyle ilgili, birkaç tane madde kaldı, o konuyla ilgili son görüşlerini Meclis Başkanı başkanlığında gündeme getirecek. Umuyorum ve diliyorum ki bugüne kadar yapılan İç Tüzük ihlalleri… Artık, mümkün olursa, arzu ediyorum. İç Tüzük’ün yeniden yazılması konusunda tüm siyasi partilerin bir iradeleri hâkim olmuş. Anlaşamadığımız bir veya iki madde var, o bir iki maddeyi de anlaşabilirsek yeni bir İç Tüzük yapıp ortaya çıkacağız. Artık, önüne gelen, İç Tüzük’ü eline alan… “Sayın Başkan, ben burada söz istiyorum.” deme hakkı bugüne kadarki yapılan uygulamalarda görülmemiştir.

“Bakan, bir açıklama yaptı ve o açıklamanın karşısında kamuoyunu yanıltı.” Değerli milletvekilleri, kamuoyu bizi izliyor. Muhalefet bir şey söylüyor, iktidar bir şey söylüyor. İktidarla muhalefetin yaptığı konuşmaların…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …doğru olup olmadığına kamuoyu sandıkta takdirlerini gösterecek ve  ne yönde oy kullandığını gösterecektir, ifade edecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum ve Başkanın tutumunun doğru olduğunu ifade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.

Tutanaklara göre, aleyhte ikinci söz İhsan Özkes, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şurada şunu kabul edelim ki burada ilahi adalet tecelli etti. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gülüşmeler) Adalet ve Kalkınma Partisi -şurada iki buçuk yıldır bulunuyorum- iki buçuk yıldır yanlışlıkla da olsa adaletten yana bir tavır almış gibi gözüktü, onu da kabul etmediler. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sehven adalet.

İHSAN ÖZKES (Devamla) – Şimdi -sözüm yarıda kalmıştı- ben diyorum ki emekli bir müftüyüm. Müftü ne demektir? Fetva veren kişi demektir. Elbette Diyanet İşleri Başkanı da fetva verir. Ancak, yedi sekiz sene Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı esnasında kürtajdan bahsetmiyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Beş sene önce söyleseydi Anayasa Mahkemesinde yargılanıyordu.

İHSAN ÖZKES (Devamla) - Efendim, iki yıl kadar Diyanet İşleri Başkanlığı yapıyor, yine kürtajdan bahsetmiyor. Ne zamanki Başbakan “Her kürtaj bir Uludere’dir.” diyor, ondan sonra müftüler toplantısında -Sayın Bakanın da içinde bulunduğu toplantıda- Sayın Bakanın gözlerine bakarak fetva veriyor. Ben diyorum ki, bu siyasi. Fetva vermesi siyasi değil; zamanlaması ve Bakanın gözlerine bakarak fetva vermesi siyasidir.

AHMET YENİ (Samsun) – Size mi soracak zamanını?

İHSAN ÖZKES (Devamla) - Şimdi, diyorum ki Diyanet İşleri Başkanlığı anket yapıyor, diyor ki: “Alevi misin, Sünni misin?” Ya, kardeşim, Allah bile insanı yaratırken Alevi diye, Sünni diye yaratmıyor. Yarın huzuruilahîde yine Allah bile sormayacak ki “Sen Alevi misin, Sünni misin?” Diyanet İşleri Başkanı, sen nasıl sorarsın bunu? (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Kaşıma! Kaşıma!

İHSAN ÖZKES (Devamla) - Diyor ki efendim, Atatürk’ü bir yerde anmış. Güzel, memnun olduk. Peki, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramlarında, 10 Kasımlarda ve buna benzer günlerde asla ve kata hiçbir camide anılmıyor. Ben Sayın Bakana diyorum ki: “Niye anmıyorsunuz?” Sayın Bakan bana diyor ki: “Anılmamasını ısrarla sormak istismardır.” Yani, Atatürk’ü andırmayacaksınız, ben niye anmıyorsunuz deyince diyeceksiniz ki: “İstismar ediyorsun.” Böyle bir şey olmaz!

Ayakkabı meselesi…

BAŞKAN – Usul tartışmasıyla ilgili konuşuyorsunuz Sayın Özkes, usul tartışmasıyla ilgili konuşuyorsunuz.

İHSAN ÖZKES (Devamla) – Dünyada Allah’ın en büyük, yarattığı en üstün varlık insandır. İnsandan daha üstün bir varlık asla ve kata yoktur. Kâbe-i muazzamanın üstüne zenci Bilâl-i Habeşî çıkmış, ezan okumuştur; ayaklarının altına Kâbe’yi koymuş Bilâl, oradan ezan okumuştur. Bunun verdiği bir mesaj vardır. (CHP sıralarından alkışlar) Peygamberin huzurunda olmuştur, aleyhissalatu vesselamın. Ne demektir bu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İHSAN ÖZKES (Devamla) – Kâbe bile insandan üstün değildir demektir.

Teşekkür ederim, saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Aleyhte miydi, lehte miydi Hocam?

BAŞKAN – Usul tartışması konusundaki sözlerinizden dolayı size teşekkür ederim.

Lehte olmak üzere, Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, tutanaklara bakabilirsiniz, Aydın’dan önce istemiştim ben. Tutanakları getirin, bakalım.

BAŞKAN – Tutanakları getirdik, baktık arkadaşlar.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Usul tartışması açıldığı zaman ben Sayın Aydın’dan önce istemiştim.

BAŞKAN – Tutanaklardan hareket ediyoruz. Lütfen, Sayın Tanal!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Böyle bir usul yok Sayın Başkan. Usul tartışmasında kendileri usulsüzlük yapıyorlar hâlâ.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Olmaz efendim.

BAŞKAN – Herkes bir şeye itiraz ediyor canım, nedir bu ya!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, tutanakları getirin. Bu tutumunuzla ilgili ben daha önce söz istemiştim, Aydın’dan önce.

BAŞKAN – Tutanakları getirdik, ona uygun davranıyoruz. Siz de gidip alın, bakın.

Yeter artık canım, nedir bu ya!

Buyurun Sayın Aydın.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, tabii, tüm kamuoyu da bizleri izliyor. Burada az önce emekli müftü olduğunu söyleyen hatip konuşmalarını yaptı ve her kürsüye çıktığında, her kürsüde konuşma yaptığında, hakikaten, bir hoca edasıyla, bir emekli müftü edasıyla zannediyorum konuşuyor, öyle değil mi, sizler de şahitsiniz. Bir müftüye yakışır tarzda bir konuşma! Ayrımcı bir dil kullanan bir konuşma, tahrik eden bir konuşma, dinin, Diyanetin bütün kurallarını altüst eden bir konuşma. Ben bir müftüye yakıştırmadığımı ifade etmek istiyorum. Daha nezaketli, daha kibar, daha usturuplu bir dil kullanılabilir.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Çalış, çalış, senin de olur, senin de olur. Yürek lazım, yürek!

AHMET AYDIN (Devamla) – İkincisi. Sayın Başkanım, az önce siz tutanaklardan nasıl bir ifade kullandığınızı söylediniz, Genel Kurulu bu konuda aydınlattınız, ben size teşekkür ediyorum ve ayrıca, bugüne kadar da bu Meclisi harikulade bir şekilde yönetiyorsunuz.[CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)] Bugüne kadarki yönetimlerinizden dolayı da size teşekkür ediyorum. En iyi şekilde yönetiyorsunuz, ben bunu samimi bir şekilde söylüyorum ve siz burada oylamaya giderken ilgili şahsın direnişini değil, siz burada oylama yaparken Genel Kurula şunu sordunuz: “Benim tutumumu haklı buluyor musunuz, bulmuyor musunuz?” Evet, sizin tutumunuzu Genel Kurul kabul etti ve dolayısıyla, aslında söz vermemeniz gerekirdi ama yine de 69’uncu maddeye göre siz bir açıklama yapma hakkı verdiniz. Dolayısıyla, tutumunuzun doğru olduğunu kabul ediyoruz ve sizlere teşekkür ediyoruz.

Yine aynı şekilde, değerli arkadaşlar, şimdi, Türkiye’de birtakım anketler yapılıyor. Bütün kuruluşlar yapıyor; sivil toplum kuruluşları bunu yapıyor, üniversite araştırma merkezleri bunu yapıyor, işte, birtakım, belki etnik yapılarla, inanç gruplarıyla farklı farklı anketler yapılıyor. Herkesin yaptığı başla göz üstüne ama işin tam tepesinde olan, işin tam merkezinde olan Diyanet bu anketi yaptığı zaman nedense feryat figan kopuyor, hele ki bir müftü tarafından yapılıyor. Bu işi Diyanet yapmayacaksa hangi kurum yapacak, Allah aşkına?

O yüzden, değerli arkadaşlar, yani, Diyaneti de… Kaldı ki -az önce de gene gördük- Atatürk de dâhil burada bunları istismar etmeyin, siyasete konu etmeyin.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, uyarır mısın, usul tartışması…

AHMET AYDIN (Devamla) – Bütün bunlar hepimizin ortak değerleridir. Bu ortak değerler ışığında… İdeolojilerimiz farklı olabilir ama bu ortak değerleri lütfen kendi siyasetimize alet etmeyelim diyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkan konuşurken laf kesmek öyle âdetten değil.

BAŞKAN – Müsaade ederseniz ben de bir çift laf etmek istiyorum buradan Sayın Özkes.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ya hiç sizin hakkınız yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – İzin veriyor musunuz, lütfen.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Estağfurullah efendim, ne haddime.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, usul tartışmasıyla ilgili görüşmeler bitti.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sataşma var.

BAŞKAN – Ben birleşimi açtığım zaman açıklama yapmıştım, bu açıklamamı da tutanaklara dayanarak yapmıştım ama itiraz edenler var ise tutanakları tekrar okumalarını öneririm.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tekrar okuyun Sayın Başkanım. Sayın Başkan, tekrar siz okuyun da bir daha duyalım.

BAŞKAN – Kısa bir not: Biz bu görüşmeleri arkada yaparken Sayın İnce, partinize ait kâtip üyeleriniz ve idare amiriniz de bizimle beraberdi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çözüm bulmak için.

BAŞKAN – Bunu da size söylemek istiyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Toplantılar grup başkan vekilleriyle yapılır Sayın Başkan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Dinleyeceğiz tutanakları, dinleyeceğiz.

BAŞKAN – Ve tutumumda hiçbir değişiklik yapılmadığını belirtmek istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, tutanağı bir daha okur musunuz.

BAŞKAN – Görüşmelere devam ediyoruz kaldığımız yerden.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Biraz önce AKP Grup Başkanı Sayın Aydın konuşurken alenen bana, “Bir müftüye yakışmayacak şekilde” diye, ciddi şekilde bir hakaret etmiştir.

BAŞKAN – Ne demiştir?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen Diyanet İşleri Başkanına hakaret ettin. Bunu da yapıyorsun, daha ne yapacaksın?

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Bir müftüye yakışmayacak, asla ve kata bir müftünün sözlerine, tavrına yakışmayacak şekilde benim konuştuğumu söyledi, siz de dinlediniz.

BAŞKAN – Tekrar başa mı alalım şimdi?

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Hayır, almayacağım. Sadece, büyüklük bende kalsın.

BAŞKAN – Tamam, buradan söyleyin, dinliyoruz, zabıtlara geçsin.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Bana sataşma yapmıştır, bunun kayıtlara geçmesini ifade ediyorum.

BAŞKAN – Tamam, geçti zabıtlara. Tamam mıdır?

Tamam mı arkadaşlar?

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Teşekkür ederim, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Hazine Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hazine Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Evet, sayın milletvekilleri, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Sayın Bakanın bir açıklaması varmış galiba, 60’a göre bir talebi var.

İki dakika…

Buyurun Sayın Bakan.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

12.- Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın, İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in usul görüşmelerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığının yaptırdığı dinî hayat araştırması anketi içerisinde sorular var. Bu sorulara ilişkin, “‘Alevi misiniz, Sünni misiniz?’ diye bir soru soruldu.” ifadesi kullanıldı. Anket elimde, burada “Alevi misiniz, Sünni misiniz?” şeklinde bir soru yok, sadece “Kendinizi hangi mezhebe ait hissediyorsunuz?” şeklinde soru var. (CHP sıralarından gürültüler) Bu, insanların bu noktadaki tutumlarını öğrenmek içindir. “Alevi misiniz, Sünni misiniz?” sorusu yoktur. Anket burada.

Bunu düzeltmek istedim.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Orada, “Alevi misin, Caferi misin?”, bütün mezhepler sayılıyor ve o soruluyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Özkes…

Sayın İnce, lütfen, milletvekili arkadaşınıza yardımcı olur musunuz, bütçe görüşmelerine devam etmek istiyoruz.

Teşekkür ederim.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Hazine Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hazine Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Bir duyuruda bulunmak istiyorum: Biraz sonra soru-cevap işlemine gireceğiz. Yalnız, bu arada bir oylama yaptığımız için isimler silindi. Ben daha önce dağıtılan listedeki isimleri okuyorum ve bu milletvekili arkadaşlarımdan tekrar sisteme girmelerini rica ediyorum.

Sayın Işık, Sayın Akar, Sayın Doğru, Sayın Yılmaz, Sayın Şeker, Sayın Eyidoğan, Sayın Ağbaba, Sayın Gök, Sayın Tanal, Sayın Akçay, Sayın Aslanoğlu, Sayın Tüzel, Sayın Demiröz, Sayın Işık, Sayın Özgündüz, Sayın Ata, Sayın Serindağ, Sayın Dinçer, Sayın Kalkavan. Bu arkadaşlar sisteme girerse soru-cevap kısmında kendilerine söz vereceğim.

Şimdi, Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’a şahsı adına, aleyhte konuşmak üzere beş dakika söz veriyorum.

Kusura bakmayın, sizi önce anons ettik, sonra yerinize oturttuk ama… Meclisin doğal pratiği, matematiği bu.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçesinin üçüncü turunda bulunan Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı üzerinde şahsım adına söz aldım. Yüce heyetinizi öncelikle saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu iki kurum ülkemizin ve milletimizin geleceği açısından çok önemli görevleri yüklenmiş, bana göre, çok önemli hizmetler yapan, yapması gereken iki güzide kuruluşumuzdur. Dolayısıyla, bu iki kuruluşun bütçesini yeterli bulamayız. Muhalefetim bunadır. Bu kadar önemli görevler yapacak bu iki kuruluşa çok daha fazla bütçe ayrılması gerekir. Bu iki kuruluşu yöneten değerli yöneticilerin bu hizmetleri mümkün olabildiği kadar azamiye çıkartmasını ve Türk dünyası merkezli yapmasını da temenni ve tavsiye ediyorum. Bugüne kadar yapmış oldukları hizmetlerden dolayı da kendilerine teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Türk dünyası dünyanın çok önemli bir gerçeğidir. Türk dünyasını yok sayarak Türkiye’yi yönetmenin mümkün olmadığını birçok defalar burada söylemiştik. Türk dünyası ile ilgili, cumhuriyet tarihimizin en değerli kararlarından biri TİKA’nın kuruluşudur. 1992 yılında o günün yöneticileri -Allah uzun ömür versin- Sayın Süleyman Demirel’in Başbakanlığı döneminde, rahmetli Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde kurulan TİKA, bugüne kadar özellikle de kuruluş aşamasındaki Türk Cumhuriyetleri merkezli çok yoğun hizmetler yaptılar. Bugün, bu hizmetlerini Türk milletinin müktesebinin olduğu her coğrafyaya taşımış olmalarını da önemsiyorum ama yine de günümüz  dünyasında, insanlığın en mağdur, en mazlum milleti olan Türklerin, Türkiye dışında yaşayan Türklerin hizmetinde olmayı bir öncelikli görev olarak bilmelerini de kendilerine tavsiye ediyorum, bu noktada çok önemli hizmetler yapacaklarını da biliyorum. Gerek Türk dünyası gerekse Osmanlı coğrafyası ve büyük Selçuklu coğrafyasında dünü bize ait olan, bizim soydaşlarımızın yaşadığı bu coğrafyalarda, bizim dünümüzün bedelini, faturasını ödeyen bu soydaşlarımıza hizmetin en güzelini, en büyüğünü götürmelerini kendilerinden istirham ediyorum.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı -bir temennimi söyleyeyim- Türk dünyası bakanlığı olarak kurulmalıydı, kuruluşunda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak emeğimiz var, kanun teklifimiz var, kuruluşunda öncülük yapan Sayın Bakan burada, kendilerine yine teşekkür ediyorum. Bu kuruluşumuzun özellikle öğrencilerle ilgili, Türk dünyasından gelen öğrencilerle ilgili programını çok önemsiyorum ve çok değerli buluyorum. Bunu yine söylüyorum; Türk dünyasından gelen, akraba topluluklardan gelen öğrenciler merkezli yapmasını da talep ediyor, tavsiye ediyorum.

Değerli milletvekilleri, 1992 yılında yine, Başbakan Süleyman Demirel döneminde başlatılan Türk dünyasından öğrenci getirilmesi programı bana göre cumhuriyet tarihinin çok değerli, çok geleceğe dönük, çok önemli bir projesidir. Bu proje kapsamında, bugüne kadar 41.226 öğrenci Türkiye’ye getirilmiş -yaklaşık 151 ülkeden Türkiye’ye getirilmiş- çeşitli kademelerde okutulmuş, mezun edilmiş ve bu coğrafyalara bir Türkiye dostu olarak gönderilmişlerdir. Dolayısıyla, bu hizmetin devamını çok önemsiyorum.

Bu arada, yine, rahmetli Alpaslan Türkeş’in, Başbuğ’umuz Alpaslan Türkeş’in öncülüğünde kurulan Türk Kurultayı’nın, 1993 Martında başlayan Türk kurultaylarının da devamını diliyorum çünkü bu Türk kurultaylarında Türk dünyası bir araya gelerek Türklüğün geleceğini konuşup, tartışıp bir vizyon ortaya koydukları için çok değerli buluyorum.

Bütçenin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Sayın milletvekilleri, üçüncü turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Süremiz yirmi dakikadır. On dakika soruları alacağız, on dakika da sayın bakanlara cevap süresi tanıyacağız.

Sayın Işık, buyurun.

ALIM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İlk sorularım Sayın Bozdağ’a: Hâlen Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde vekil imam olarak görev yapan kaç personel bulunmaktadır? Vekil imamların daimî kadrolara atanması yönünde bir çalışmanız var mıdır? Varsa çalışma ne aşamadadır?

İkinci sorum: Bugüne kadar Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesine kaç mele ataması olmuştur? Buradan beklenen amaç hasıl olmuş mudur?

Son sorum da: Başkanlıkta son dönemde etnik ve mezhep kökenli bir kadrolaşmaya gidildiği iddiaları doğru mudur?

Sayın Atalay’a soruyorum: Hâlen Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı bünyesinde yabancı uzman olarak çalışan personel var mıdır? Varsa bunlar hangi ülkelere aittir ve bunların ajan olduğu iddiaları doğru mudur?

Sayın Babacan’a soruyorum: Hâlen tedavülde bulunan Türk parası hacmi ne kadardır? Vatandaşlarımızın bankalara olan borcuyla mevcut Türk parası karşılaştırıldığında durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’da 4/7/2012 tarihinde yapılan değişiklik ile 17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde meydana gelen depremler sonucunda iş yerlerinin ağır hasar görmesi nedeniyle bireysel borçlanmada bulunmuş veya bulunmamış hak sahiplerinden üst üste 3 taksidini ödememiş olanların -hak sahiplerinin bilgisi olmadan- hakları elinden alınmıştır. Bu durum, hukuksal mevzuata aykırılık teşkil etmekle beraber, birçok vatandaşımızın da bilgisi olmadan ve kendilerine herhangi bir tebligatın yapılmamasından dolayı mağduriyetlerine sebep olmuştur. Bu vatandaşlarımızın bir kısmının da engelli olduğu düşünüldüğünde, mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik yasal düzenleme zorunluluk olmaktadır. Bu vatandaşlarımızın hak mağduriyetlerini gidermek için bir çalışmanız mevcut mudur?

BAŞKAN – Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde yoğun yerleşim yerleri mevcuttur. Başta resmî binalar olmak üzere, bütün yerleşim yerleri ne zaman depreme dayanıklı testten geçirilecektir? Şu ana kadar kaç bina testten geçirilmiştir?

İkinci sorum: Tokat ilinden, Erbaa, Niksar ve Zile ilçelerinden hayvan üreticileri ve çiftçiler bizleri arıyorlar “Hayvancılık için aldığımız sıfır faizli krediler ve tarlamızda kullandığımız gübre, ilaç, mazot gibi, ürünlerin üretiminde kullandığımız her şeyin parasını ödeyemediğimizden bankalara, tarım kredi kooperatiflerine haciz kıskacına düştük. Kapımıza icralar dayandı, tarlamızı ve evimizi kaybeder konuma geldik.” diyorlar. Üreticilerin ve esnafların kredi ve banka borçları için yeni bir yapılanmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu, Sayın Başbakan Erdoğan’la Esad kardeş oldukları dönemde, Bodrum’da beraber tatil yaptıkları dönemde, TİKA’nın 2010 tanıtım kitabında Suriye’ye estetik cerrahi merkezi yapacağınız yazıyordu. Bunun akıbeti ne oldu, bu gerçekleştirildi mi? Onu sormak istiyorum.

İkinci bir sorum: Adana’da basına da yansıdı, yaklaşık iki yıl boyunca Kur’an kursu öğrencilerinin düzenledikleri kermesten elde ettikleri gelirlerle Seyhan Müftülüğüne 2013 model ve son derece lüks bir araç alınıyor ve bu aracın anahtar teslimi de vatandaşa “kavat” diyen Adana Valisi tarafından veriliyor. Böyle bir uygulamayı doğru buluyor musunuz? O çocukların iki yıldır kermeslerde yaptıkları çalışmalarla lüks bir arabanın alınmasını Bakan olarak doğru buluyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Atalay’a sormak istiyorum: Suriye muhalefeti tarafından ilan edilen geçici hükûmet ilk toplantısını Ahmed Tuma Başkanlığında İstanbul’da yaptı. Toplantıda Türkiye’nin güneyinde yer alan Gaziantep şehrinde hükûmet binasının oluşturulmasının kararlaştırıldığı belirtildi. Yeri, zamanı açısından iktidarın bundan haberi var mıdır? Nerede yapılmıştır?

Bir diğer sorum: Suriye Ekonomik Forumu yarın Gaziantep’te bir toplantı yapıyor. “Suriye Ekonomik Forumu” adı altında, bu toplantıya valiler davet ediliyor, koordinatör vali davet ediliyor ve sivil toplum örgütleri davet ediliyor. Sayın Atalay, böyle bir toplantının organizasyonunu Türkiye Cumhuriyeti devleti mi yapıyor? Bu ekonomik forum hangi ülkenin adına çalışıyor, mevcut Suriye Hükûmeti adına mı, muhalefet adına mı çalışıyor? Bir de orada “Kuzeybatı Suriye” tabiri var. Kuzeybatı Suriye neresidir? Bunlar Suriye’yi ne zaman böldüler? Bunlar hakkında bilgi almak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Eyidoğan…

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Atalay’a soruyorum: AFAD için yeni bina inşaatı ne zaman başladı? İnşaat maliyeti ne olacak? Bu yeni binanın tasarım ve kullanım açısından öncekinden farkı ne olacak? AFAD’ın şu anda Çukurambar’da bulunan kiralık binasına ne kadar kira ödeniyor? Eski Afet İşleri Genel Müdürlüğünün kullanmakta olduğu araziye şu anda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hizmet binası inşa ediliyor. Arazinin geri kalan kısmına hangi kurum veya rant tesisleri inşa edilecektir? Büyükşehirlerde il genel meclisleri kalktığından, ilde AFAD nasıl örgütlenecektir?

BAŞKAN – Sayın Ağbaba…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, geçtiğimiz gün Genel Başkanımız su olmayan birkaç köyün ismini verdi, AKP grup başkan vekili hemen konuyu yalanladı.

Ben size Malatya’dan bir örnek vermek istiyorum. Bu köy Gözene köyü. 2.500 nüfusu, 780 seçmeni olan, merkeze 40 kilometre uzaklıkta bulunan bu köy unutulmuş, iktidarın sadece seçim döneminde hatırladığı bir köy. Bu köyde, yazın, sabah akşam, altıyla sekiz arasında su akıyor yani diğer zamanlarda hastalara verilecek bir bardak su yok. Tek geçim kaynağı tarım olan Gözene köyünde sulama suyu da yetersiz. Bu köydeki insanlar birbirlerini öldürüyorlar. Kan davaları başladı su nedeniyle. Bir yılda 3 kişi öldü, 5 kişi yaralandı. Yıllardan beri, insanlar su nedeniyle köyde kavga etmekteler. Köyün karşısında Sürgü Barajı, üstünde Çat Barajı var ama köyde sulama suyu yok. Köyün talebi,  kendi sınırları içerisinde bulunan Çat Barajı’ndan ek kanal ile su almak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ayrıca, Gözene köyüne bir gölet yapılarak da bu sorun çözülebilir mi?

BAŞKAN – Sayın Gök…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, benim sorum Sayın Beşir Atalay’a.

Sayın Bakan, İnsan Hakları Kurumunun Paris İlkeleri uyarınca inceleneceği ve akredite olacağı, Avrupa Birliği 2013 İlerleme Raporu’nda yer almıştır. Bu nedenle bizim bu konudaki eleştirilerimizi –lütfen- çok sorumlu ve dikkatli bir şekilde dinlemekte yarar var. Biz, ülkemizin tüm dünyada insan hakları yönünden en ileri seviyeye ulaşması için sorumlu bir muhalefet örneği vermeye çalışıyoruz.

Benim sorum şudur, tek cümlelik: 27 Eylül 2012 tarihinde Birleşmiş Milletler İşkenceyle Mücadele Sözleşmesi İhtiyari Protokolü uyarınca ulusal önleme mekanizması kurulması gerektiği hâlde Türkiye bu mekanizmayı niçin hâlâ kurmamıştır? O kadar.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü işçileri ve memurları, Mecliste görüşülmekte olan Döner Sermayeli İşletmeler Kanun Tasarısı’na Darphane ve Damga Matbaası Müdürlüğünün dâhil edilerek tüm çalışanlara döner sermaye katkı payı ödenmesini talep etmektedir. Bu mağduriyet ne zaman giderilecektir?

Soru iki: Bankalar Kanunu’nun 50’nci maddesi “Bankaların genel müdürü, yönetim kurulu üyeleri ve ortakları, bulundukları şirketlere -yüzde 25’ten yukarı olan şirketlere- her ne suretle olursa olsun kredi veremezler.” der. Bir bankanın ortağı olan Abdullah Tivnikli, özelleştirilmesi sonucunda satın aldığı Dicle Elektrik Şirketi için kendi bankasından kanuna aykırı bir şekilde kredi kullandırmıştır. Daha önce de Cavit Çağlar için, Ali Balkaner için, Yahya Demirel için, Hayyam Garipoğlu için kendi bankalarından şirketlerine verdiği kredilerden dolayı ceza verilmişti. Bu kişi için ne tür işlem yapacaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Sayın Babacan’a: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun Kuveyt Türk Bankasının Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısının, ortağı olduğu Dicle Enerji Yatırım AŞ’ye kredi açması konusunda yazılı görüş ve karar verdiği kamuoyuna yansımıştır. Bu kararın, bu görüşün banka hortumlarına yol açacağı endişelerine katılıyor musunuz ve BDDK’nın bu kararını onaylıyor musunuz? Bu kararın bankacılık sistemi için getirdiği risk nedir?

Son beş yılda olmak üzere, bir: Bankalara yapılan mali denetim sayısı nedir? İki: Vatandaşlarımızın bankalara yönelik şikâyetlerinin sayısı nedir? Bu şikâyetler neticesinde bankalara yönelik kaç denetim yapılmıştır ve uygulanan yaptırımlar nelerdir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın bakanlar…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Başkanım…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Efendim, daha yirmi saniye süremiz var.

BAŞKAN – Otuz saniyede bitirir misiniz?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Başkanım…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Evet, evet.

BAŞKAN – Peki, otuz yedi saniye.

Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, insan hakları açısından, demin “Yok.” dediniz. Sayın Özdemir’e müdahale etmek istemiyorum, o birazdan söyleyecek. Benim mezhebimi kimsenin sorgulamaya hakkı yok. Sizi kınıyorum, Diyaneti kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Soru-cevap kısmının ilk, soru kısmını içeren on dakika tamamlandı.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Başkan, izniniz olursa…

BAŞKAN – Bir dakika, müsaade edin.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Tabii, tabii…

BAŞKAN – Şimdi, söz sayın bakanlarda.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Efendim, tutanaklara geçmesi açısından izin verir misiniz?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Başkanım, izniniz olursa tutanaklara geçmesi açısından ve Sayın Bakan cevap vermeden önce bir açıklama yapmak istiyorum.

Biraz önce bahsi geçen Diyanet İşleri Başkanlığının dağıttığı ankette Sayın Bakan “’Hangi mezheptensiniz?’ sorusu yoktur.” dedi. Bu, gerçekten, toplumu ve ülkeyi yanıltıcı bir cevaptır. Bu anketin 11’inci maddesinde hangi mezhepten olduğunuz tek tek sorulmuş.

BAŞKAN – Tamam, Sayın Özdemir, tamam.

Teşekkür ederim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ben Caferiyim!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Bakanın savunması… Eğer ki “Burada Alevi, Sünni sorulmadı.” gibi bir savunmaya gidecekse Sayın Bakan…

BAŞKAN – “Var” diyorsunuz, peki, tamam ama süre geçiyor arkadaşlar.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – …o zaman Sayın Bakanın Aleviliği mezhepten saymadığı, din dışı saydığı için mi bu maddelerin arasına koymadığını açıklamasını rica ediyorum.

BAŞKAN – Tamam, “Var” dediniz.

Buyurun Sayın Bakan.

Sayın Atalay, önce siz mi başlıyorsunuz?

Geçti zabıtlara.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hanımefendi ben Caferiyim. Size ne yahu? Ben Caferiyim. Size ne?

BAŞKAN – Size bir şey söyleyemem Aslanoğlu. Ne yapabilirim?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Kaldı ki Anayasa’nın 24’üncü maddesine göre hiç kimse inancını açıklamak zorunda değildir Sayın Bakan. Yaptığınız anayasal bir suçtur.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ben Caferiyim. Size ne yahu!

BAŞKAN – Ne yapabilirim size?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Size ne ya!

BAŞKAN – Hayret ya!

Buyurun Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısa kısa, zaten vaktimizin de bir dakikası geçti. Zaten bu bir adaletsizlik; sorular da on dakika, cevaplar da. Sorular kısa olur, cevaplar uzun olur. Üç bakan dokuz dakikada bu kadar soruya nasıl cevap verecek?

BAŞKAN –  Tüzük böyle, maalesef.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) – Şimdi, Sayın Işık’ın sorusu: Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığında yabancı uzman çalışmamaktadır.

Sayın Doğru’nun sorusu: “Binaların kaçı gözden geçirilmiştir?” Şimdi, o çalışmaya daha geniş bir yazılı cevap vereyim çünkü bu -biliyorsunuz- Şehircilik Bakanlığımızda yürüyen bir çalışma, onun için burada ona sizi yanıltıcı bir cevap vermek istemem.

Üçüncüsü: Suriye muhalefeti toplantısı… Toplantılarla ilgili tabii Dışişleri Bakanlığının daha çok bilgisi olabilir, benim çok detay  bilgim olan şeyler değil; o sorunuza da Dışişleri Bakanlığından bilgi alınarak cevap verilmesi gerekir.

Sayın Eyidoğan’ın sorusu: “AFAD için yeni bina ne zaman başladı?” Yeni bina daha başlamadı, projesi bitti, zannediyorum şu sırada ihalesi falan yapılıyordur, TOKİ aracılığıyla yapılacak. Eski bina -biliyorsunuz- tek katlı ve doğrusu çok sıkışık bir yerdi, şimdi aynı yere  yeni bir bina yapılıyor. Kirasıyla ilgili -elime geldi mi bilgi bakıyorum-  bilgi gelmediği için onu da sonra size bildireceğim. Yani, şu anda, orası yıkılacağı için AFAD bir yerde kirada oturuyor, oranın kirasıyla ilgili miktarı da size bildireceğiz. Ama o binaya yakında  başlanacak ve yeni yapılacak bina biraz da bir afet merkezi olma özelliğini taşıyacak, biraz kendine has özellikleri olan bir yer olacak.

Bu, büyükşehirlerle ilgili… Tabii, onda haklısınız, biz de çalışıyoruz, şu anda bir tasarı var Başbakanlıkta. Yani, özellikle il özel idareleri kalktığı için büyükşehirlerde, il AFAD’ların durumuyla ilgili bir düzenleme olacak, yeni tasarıda o yer alacak.

Sayın Gök’e insan haklarıyla ilgili hassasiyeti için teşekkür ediyorum. Yanlış anlama yok, varsa bazı ifadeler onları hep, her zaman düzeltmişizdir. Bir yılı dolunca bir rapor hazırlanacak ve akreditasyonla ilgili de başvurumuzu yapacağız; o zaman o bilgiyi de paylaşırız, umuyorum orada terslikler olmaz.

Tabii, işkenceye karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’yle ilgili, üzerinde çalışıyoruz şu anda. Yakında bir toplantı olacak -sivil toplum kuruluşları falan- orada da biraz ele alınacak bu, şu anda İnsan Hakları Kurumumuz da üzerinde çalışıyor. Ama, şunu ifade edeyim, siz de biliyorsunuz: Türkiye’de işkencenin tarihi olarak baktığımızda -şu anda Türkiye o manada tabii büyük yasal düzenlemeler yaptı- yani evvelden, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine en fazla işkence suçuyla gidiyordu vatandaşlar Türkiye’yle ilgili, şu anda o yok. Çünkü, Ceza Kanunu’nu değiştirdik, cezasını çok artırdık, ceza tecil edilemiyor, paraya çevrilemiyor, zaman aşımına uğrayamıyor vesaire yani işkence… Bir de bütün karakollarımızı biliyorsunuz, kameralı hâle getirdik. Yani, Türkiye, hamdolsun, işkenceyle mücadelede çok büyük bir mesafe aldı. Ama, biz o konuda da çalışıyoruz, onu da yerine getirmemiz gerekir diyorum.

Teşekkür ediyorum.

Arkadaşlara veriyorum sözü, benim önümdeki soru bu kadar.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Işık “Diyanette kaç personel var?” dedi. 118.763 personel var. Vekil imamlarla ilgili şu anda elimde net rakam yok, onu ayrıca iletelim. Bin tane molla, “mele” diye de bilinen kadro ilanı yapıldı, 992 kişi yerleştirilmiş durumda buradan. Şu ana kadar, gözlemlerimize göre verimli, hedeflediğimiz gibi yararlı bir çalışma yürütüyorlar, takip ediliyor tabii müftülükler tarafından. Vekil imamlarla ilgili şu anda yaptığımız herhangi bir kadro çalışması yok; ileride neler olur, şimdiden söyleme imkânımız yok ama şu anda, Bakanlık olarak bu yönde yaptığımız bir çalışma söz konusu değildir.

Diyanette etnik ve mezhep temelli bir yapılanma olmadığı gibi, kadrolaşma da söz konusu değildir. Bu, Anayasa’nın eşitlik ilkesine, hukuk devletine de aykırıdır. Tamamen Devlet Memurları Kanunu, Diyanetin Teşkilat Kanunu çerçevesinde liyakat esaslarına göre işe alımlar yapılmaktadır.

Sayın Yılmaz’ın “TİKA Suriye’de estetik cerrahi merkezi yapmış mıdır?” sorusu: Böyle bir merkezi TİKA yapmamıştır. Sadece, Suriye’ye, yanık izi, dudak ve çenelerde yarıklar bulanan kişilerle ilgili tedavi yapmak üzere Türkiye’den heyetler göndermiş, uzman ekipler göndermiş ve onlar bu anlamda tedaviler yapmışlardır. Yoksa, burada böyle bir şey söz konusu değildir. Böylesi bir çalışma yapıldığını buradan ifade etmek isterim.

Tabii, Seyhan Müftülüğüyle ilgili söylediğiniz şeyi, eğer doğruysa dediğiniz, bunu onaylamak mümkün değil. Bununla ilgili zaten Adana Valiliği de gerekli incelemeyi başlatmış. Ben de ayrıca bu konunun yakından takipçisi olacağımı…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Kendisi verdi, Adana Valisi o anahtarı kendisi verdi. Hangi incelemeyi başlatacak?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Şu anda bir inceleme başlamış. Benim aldığım bilgi o ama ben de ayrıca bu konuyu takip edeceğim. Yanımdaki Diyanetten arkadaşlara da bu konuyla ilgili talimat verdiğimi bilmenizi isterim özellikle.

Bir de tabii, bu anketle ilgili bir kez daha söylüyorum: Bu dinî hayat araştırma anketidir. Bu dinî hayat araştırma anketinin içerisinde sorulan soruların tamamı, insanları fişlemek değil, Türkiye’nin dinî hayatına dair, kim nasıl bakıyor;, buna dair; Diyanetin kendine yol, rota çizmek için sorduğu sorudur yoksa burada kimsenin efendim şurada…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Bakan, bu sorularda mezhep sorusu var mı, yok mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakın, Alevilik, Sünnilik yok dedim, ben mezhep sorusu var dedim.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – O zaman, Aleviliği siz mezhepten de saymıyorsunuz, İslam’dan da saymadığınız için buraya koymuyorsunuz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakın, Sayın Özdemir… Bakın, ben bunu burada söyledim, okudum.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bu, daha büyük bir ayıp!

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Böyle bir şey olabilir mi?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Böyle bir anlayış olabilir mi?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sorduğu soruya bak Sayın Bakan, sorulan soruya bak!

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – “Kendinizi hangi mezhebe ait hissediyorsunuz?” sorusunu soruyor, Hanefi’yi soruyor, Maliki’yi soruyor, Şafii’yi soruyor. Onlar rahatsız olmuyor da siz niye rahatsız oluyorsunuz?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bir kere, o soruyu Anayasa’ya göre soramazsınız.

BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen cevapları dinleyebilir misiniz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Herkese soruyor, herkesle ilgili.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Benim Aleviliğim, Sünniliğim, Hristiyanlığım devleti ilgilendirmez. Anayasal suç işliyorsunuz o soruyla.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hiçbir suç değil. Dinî hayatı öğrenmek için yapılan çalışmada sorular dinî olur. Siz niye…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sana ne benim Aleviliğimden, Sünniliğimden? Hristiyanlığımdan size ne?

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Siz alet ediyorsunuz siyasete, istismarı siz yapıyorsunuz.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sen alet ediyorsun. Sormaya hakkın yok! Senin sormaya hakkın yok!

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bırakın…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Kaldı ki burada savunman daha da yanlış.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Madımak’ı da yakan sensin. (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Ağbaba…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ne yaptınız Alevilerle ilgili? Biz yaptık ne yaptıysak. Dedeliği siz yasakladınız, Madımak olduğunda siz vardınız, Sivas’ta siz vardınız, Çorum’da siz vardınız. Ne yaptıysak biz yaptık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siz ne yaptınız? Bol bol istismar yapıyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Madımak’ı da yakan sensin, Madımak’ı.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – O zaman SHP iktidardaydı, SHP iktidardaydı.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Sayın Bakan… Sayın Bakan…

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın İnönü’nün özel kalem müdürü valiydi! Kusura bakmayın, ne yaptıysak biz yaptık, biz. İstismarı siz yapıyorsunuz.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Katillerle kurbanları aynı kareye soktun sen!

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Bakan, bakın, biraz önce soru sordum. Sorular burada. Eğer bu sorularda Aleviliği mezhepten saymıyorsanız, bu sizin için daha büyük ayıp, daha büyük yanlış. 

BAŞKAN – Sayın Özdemir, Sayın Babacan’a bir dakika kaldı, haksızlık yapıyorsunuz. Lütfen…

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -  Ben aynı şeyi söyledim, mezheplerle ilgili soru var, Alevilik ve Sünnilikle ilgili soru yok dedim. Ayıptır ya! Ayıptır yani. (CHP sıralarından gürültüler)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Kaldı ki bu soru anayasal suçtur.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Teşekkür edeceğinize söylediklerinize bakın.

BAŞKAN – Sayın Babacana bir dakika yirmi saniye kaldı.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – O zaman, siz geçmişte olduğu gibi Aleviliği mezhepten de saymıyorsunuz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ona ben karar veremem, o bizim işimiz değil. Nedir? Ona kararı biz veremeyiz, siyasetin işi mi o? Bizim işimiz mi o? (CHP sıralarından gürültüler)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bu durum için üzülüyorum ve bu konuda suç duyurusunda bulanacağım, bu durum tutanaklara da geçsin istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

VELİ AĞBABA (Malatya) - Kim Alevi, kim… Sana ne! (CHP sıralarından gürültüler)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bu kafa doğru bir kafa değil.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Belli, sizden belli!

BAŞKAN – Sayın Bozdağ…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ondan sonra da dönüp Alevi halkının adını ağzına almaya hakkın yok senin, Alevi açılımı, Alevi açılımı diye. Hiç kimseyle alay etmeye hakkın yok senin.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)  – Kimseyle alay etmiyoruz biz. Hiç kimseyle alay etmiyoruz.

BAŞKAN - Sayın Bozdağ, lütfen tartışmaya girmeyin.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Alay ediyorsun sen, hakkın yok senin! Ayıp bir kere, kimsenin mezhebini sormaya hakkın yok senin.

BAŞKAN - Sayın Babacan, buyurun.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Mezhebimi soramazsınız.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – “Yok” dedim, var mı?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Var.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Öyle şey mi olur?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Mezhebimi soramazsın sen benim.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Herkese mezhep soruluyor ama Alevi, Sünni diye bir soru var mı orada? (CHP sıralarından gürültüler)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sana ne kardeşim benim mezhebimden! Alevilik, Sünnilik değil. Eğer demokratik, laik cumhuriyetin  bakanıysan bu soruyu soramazsın, yapamazsın.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ya, bu dinî bir araştırma anketi; dinî konular sorulur, dinî konular.

BAŞKAN – Sayın Bozdağ… Sayın Özdemir…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sen bu soruyu soramazsın. Ayıp bir kere, Meclisi yanıltıyorsun ya! On dakika önce soru yok diyorsun, ayıptır ya!

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Dinî hayatı araştırma anketinde biz Türkiye’de, efendim, tarımı, gıdayı soramayız, elbette dinî konular sorulacak ya! (CHP sıralarından gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Demokrasi diyorsun, demokrasi!

BAŞKAN - Sayın Bozdağ… Sayın Özdemir… Yirmi sekiz saniyede Sayın Babacan ne cevaplayacak merak ediyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Mezhebimden sana ne!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Babacan.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hukuk devletinin Bakanı!

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – İki dakikaya ihtiyacım olacak, iki dakikaya.

OKTAY VURAL (İzmir) - Yazılı cevap versin, yazılı.

BAŞKAN - On dokuz saniye…

Buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Şimdi, Merkez Bankamızın tedavüldeki para miktarıyla ilgili bir soru vardı. Şöyle tanımladığımızda yani para arzına baktığımızda üç ayrı tanım var: M1 197 milyar, M2 861, M3 900 milyar ama vatandaşlarımızın toplam mali varlık tutarı da 1 trilyon 100 milyar. Bunun karşılığında bireysel kredilerin toplamı 326 milyar TL.

Çiftçilerimizin ve esnafımızın bankalara olan borcuna gelince…

BAŞKAN - Artı bir dakika daha süre vereceğim Sayın Babacan.

Buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Peki, teşekkür ediyorum.

Çiftçilerimizin ve esnafımızın banka kredileri, münferit bazda, ödeme sıkıntısı olduğunda zaten tek tek banka tarafından ele alınmakta ve talepler makulse karşılanmakta ama bunun haricinde, doğal afetlerle karşı karşıya kalan çiftçilerimizin olduğu bölgelerde toplu bir ödeme ertelemesini zaten yapmaktayız.

Darphanenin döner sermaye katkısına gelecek olursak: Mevcut tasarı taslağında şu anda döner sermaye katkısı olmayan kurumlar için herhangi bir katkı ödemesi öngörülmüyor. Bununla ilgili, BDDK’nın tüketiciyi korumayla alakalı yeni bir birimi kurulmuş durumda. Bununla ilgili istatistikleri belki daha sonra Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumumuz yazılı olarak hazırlar. Ne kadar başvuru gelmiş, ne kadar şikâyet gelmiş, bunlar nasıl sonuçlandırılmış, bununla alakalı istatistikler şu anda önümde yok, bunun daha sonra yazılı olarak cevabını verelim.

Bunun haricinde, yine, BDDK’yla ilgili başka bir soru vardı ama o sorunun cevabını zaten Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumumuz yazılı bir basın açıklamasıyla vermiş durumda. O yazılı açıklamanın ötesinde, benim o açıklamaya ilave edeceğim bugün için herhangi bir şey yok.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Şimdi, sırasıyla üçüncü turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım…

II.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Şimdi, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının 2014 yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve oylamadan önce bir yoklama talebi vardır. Talepte bulunanların isimlerini alıyoruz.

Sayın Özel, Sayın Küçük, Sayın İnce, Sayın Özkes, Sayın Eyidoğan, Sayın Susam, Sayın Tanal, Sayın Akar, Sayın Güler, Sayın Ağbaba, Sayın Serindağ, Sayın Toprak, Sayın Çetin, Sayın Kalkavan, Sayın Köse, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Aydın, Sayın Baydar, Sayın Toprak, Sayın Batum.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

A) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Hazine Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hazine Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

07.97) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI

1) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                               (TL)

03         Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                           20.944.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                      

                     GENEL TOPLAM                                                               20.944.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

                                                                                                                            (TL)

Toplam Ödenek                                                                                   19.218.000,00

Bütçe Gideri                                                                                        11.901.254,55

İptal Edilen Ödenek                                                                               7.316.745,45

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

07.96) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                        (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                                  28.587.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

02              Savunma Hizmetleri                                                     287.931.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03              Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                              1.340.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04              Ekonomik İşler ve Hizmetler                                          26.757.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

09              Eğitim Hizmetleri                                                              4.954.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10              Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri            490.387.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                              

                     GENEL TOPLAM                                                    839.956.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

                                                                                                                               (TL)

Toplam Ödenek                                                                                 3.303.427.000,00

Bütçe Gideri                                                                                      3.076.421.664,55

İptal Edilen Ödenek                                                                              227.005.335,45

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.61) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU

1) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                        (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                                    4.317.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03              Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                200.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                               

                     GENEL TOPLAM                                                       4.517.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

04              Alınan Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler                   4.512.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05              Diğer Gelirler                                                                            5.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                

                            TOPLAM                                                                4.517.000

Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

07.86) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                                    37.187.500

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

02              Savunma Hizmetleri                                                              181.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03              Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                               9.050.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

07              Sağlık Hizmetleri                                                                   442.500

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

08              Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri                           5.394.807.190

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

09              Eğitim Hizmetleri                                                               1.116.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                              

                     GENEL TOPLAM                                                  5.442.784.190

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Toplam Ödenek                                                                               4.269.559.676,00

Bütçe Gideri                                                                                     4.254.370.352,10

Ödenek Üstü Gider                                                                               44.512.934,28

İptal Edilen Ödenek                                                                              59.702.258,18

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.32) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI

1) Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                                  131.637.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03              Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                  630.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                               

                     GENEL TOPLAM                                                     132.267.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

03              Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                               80.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04              Alınan Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler               131.357.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05              Diğer Gelirler                                                                        830.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                               

                            TOPLAM                                                            132.267.000

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

                                                                                                                               (TL)

Toplam Ödenek                                                                                 165.309.533,31

Bütçe Gideri                                                                                      112.919.615,36

İptal Edilen Ödenek                                                                             46.336.162,41

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                              6.053.755,54

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

                                                                                                                               (TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                           86.243.000,00

Net Tahsilat                                                                                       133.483.696,45

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.51) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                                    54.154.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03              Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                  350.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

09              Eğitim Hizmetleri                                                           140.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                              

                     GENEL TOPLAM                                                     194.504.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

03              Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                             561.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04              Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                   193.943.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                              

                            TOPLAM                                                            194.504.000

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Toplam Ödenek                                                                                   57.269.820,46

Bütçe Gideri                                                                                        40.369.049,94

İptal Edilen Ödenek                                                                             16.900.770,52

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                   43.320,76

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                           33.283.000,00

Net Tahsilat                                                                                         50.001.634,22

Ret ve İadeler (-)                                                                                             434,56

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.

Hazine Müsteşarlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

07.82) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI

1) Hazine Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                        (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                           53.863.984.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03              Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                              1.035.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04              Ekonomik İşler ve Hizmetler                                     8.184.691.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10              Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri          1.950.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                             

                     GENEL TOPLAM                                               63.999.710.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hazine Müsteşarlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Hazine Müsteşarlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Hazine Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Toplam Ödenek                                                                            65.831.233.573,02

Bütçe Gideri                                                                                 61.680.499.303,65

İptal Edilen Ödenek                                                                        4.150.734.269,37

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                          797.974.194,33

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hazine Müsteşarlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.04) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                                  15.013.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04              Ekonomik İşler ve Hizmetler                                        216.987.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                              

                     GENEL TOPLAM                                                    232.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                        (TL)

05                     Diğer Gelirler                                                        232.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                             

                            TOPLAM                                                           232.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Toplam Ödenek                                                                                 165.000.000,00

Bütçe Gideri                                                                                        83.193.157,31

İptal Edilen Ödenek                                                                             81.806.842,69

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                         165.000.000,00

Net Tahsilat                                                                                       167.091.836,64

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu  2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sermaye Piyasası Kurulu 2014 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.03) SERMAYE PİYASASI KURULU

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                                    38.997.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03              Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                               7.420.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir

04              Ekonomik İşler ve Hizmetler                                            56.800.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                              

                     GENEL TOPLAM                                                     103.217.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                        (TL)

03              Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                       89.166.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05              Diğer Gelirler                                                                  14.051.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir

                                                                                                                               

                            TOPLAM                                                           103.217.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Sermaye Piyasası Kurulu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Sermaye Piyasası Kurulu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Toplam Ödenek                                                                                   88.723.000,00

Bütçe Gideri                                                                                        81.029.047,37

İptal Edilen Ödenek                                                                               7.693.952,63

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                           82.782.000,00

Net Tahsilat                                                                                       111.714.932,12

Ret ve İadeler                                                                                             48.806,98

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sermaye Piyasası Kurulu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Böylece, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve Sermaye Piyasası Kurulunun 2014 yılı merkezî yönetim bütçeleri ile 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesapları ve Türkiye İnsan Hakları Kurumunun 2014 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Hayırlı olmalarını temenni ediyorum ve birleşime yarım saat ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 18.43
BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

H) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

İ) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU

1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

J) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

K) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

L) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

M) TÜRKİYE VE ORTADOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

N) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI

1) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Devlet Personel Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Komisyon yok.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Karar yeter sayısı yok Hanımefendi.

BAŞKAN – Siz varsınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ben yetiyorsam tamam.

BAŞKAN – Dördüncü turda Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü, Devlet Personel Başkanlığı bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.

Sayın milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekilleri sisteme girebilirler.

Dördüncü turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:

Gruplar adına: Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Derya Bakbak, Sebahattin Karakelle, Rıfat Sait, Yaşar Karayel, Cahit Bağcı, Ali Ercoşkun, Ebu Bekir Gizligider, Hüseyin Şahin, Hüseyin Tanrıverdi, Türkan Dağoğlu, Salim Uslu, Canan Candemir Çelik, Mahmut Kaçar; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Durdu Özbolat, İhsan Kalkavan, Kemal Ekinci, Erdal Aksünger, Süleyman Çelebi, Birgül Ayman Güler, Mahmut Tanal; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Durmuş Ali Torlak, Ali Halaman, Mustafa Kalaycı, Süleyman Nevzat Korkmaz; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hasip Kaplan, Esat Canan, Demir Çelik, Nursel Aydoğan.

Şahısları adına: Lehte Ahmet Arslan, aleyhte Abdullah Levent Tüzel.

Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Derya Bakbak konuşacak.

Buyurun Sayın Bakbak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA DERYA BAKBAK (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2014 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, hepimizin bildiği gibi, coğrafi olarak Asya, Avrupa, Afrika kıtalarının kesişme noktasında yer almasıyla, Orta Doğu’da bulunmasıyla, çevresindeki denizlerle stratejik olarak oldukça önemli bir konumda bulunmaktadır. Bu konumu, ülkemiz için ulaştırma yatırımlarını daha da önemli hâle getirmektedir. 2003’ten bu yana ülkemizde 212,5 milyar liralık ulaştırma yatırımı yapılmıştır. Bunun 133 milyarı doğrudan Bakanlığımızın yaptığı yatırımlardır. Bu yatırımlar ülkemize ulaştırma, denizcilik ve haberleşmede gerçek anlamda çağ atlatmıştır.

Şimdinin gençleri biz iktidara geldiğimizde 7 yaşındaydılar; o yüzden pek bilmezler “çağ atlatmak”la nelerden bahsettiğimizi, bugünlere ne zamanlardan geldiğimizi. Bizler, telefonla konuşmak için sıra yazdırıldığı, uçağa binmenin hayal olduğu, Gaziantep’ten İstanbul’a yirmi sekiz saatte, Şanlıurfa’ya dört saatte seyahat edildiği, Diyarbakır’dan öteye gidemeyen treni sadece Haydarpaşa’da filmlerde gören bir neslin çocuklarıyız. Filmlere konu olmuştur gazetelerin iki gün sonra gittiği köyler ve yaşanan pek çok dram.

Bugün ise denizlerin altındaki tünellerle ulaşımdan bahsediyoruz, hızlı trenle kısa sürede ulaşımdan. Marmaray’la Asya’yı Avrupa’ya, Pekin’i Londra’ya, uygarlıkları birbirine bağlıyoruz.

Bugün sadece Gaziantep’e günde 25’in üzerinde uçak iniyor. Uçak sayımız 162’den 383’e, aktif havalimanı sayımız 26’dan 52’ye çıkmıştır. 2003’te yurt dışında 60 noktaya uçuyorken bugün yurt dışında 236 noktaya uçuyoruz. İstanbul’a yapmayı planladığımız üçüncü havalimanı ile dünyanın en büyükleri arasında olmaya adayız. Bugün helikopterlerimiz, ambulans uçaklarımız vatandaşlara hizmet ediyor. Uzaya atılan uydularımızdan, hızlı iletişimde 4G’den bahsediyoruz. Eskiden olsa bu hizmetler yıllar sonra gelirdi, biz uyguladığımızda da yeni sistemler çıkmış olurdu. Şehirlerin giriş ve çıkışları o kadar kötüydü ki gri bir tabloyu seyrederken girer çıkardık. Şimdi ise şehirlerimiz, köprüleri, üst geçitleri, çevre düzenlemeleri, yolları, meydanları, kaldırımları, tarihî dokusu ile estetik ve işlevsel hâle geldi. Yollar o kadar kötü ve bağlantısızdı ki bir saatlik yol dört saat olur, dört beş saatlik yoldan gelince de yorgun olur dinlenirdin. Bugün ise 74 ilimiz birbirine bölünmüş yollarla bağlanmış durumda. Kitaplarımızda “Zigana ve Kop dağları geçilmez.” yazardı. Bugün Ovit, Ilgaz, Kop, Cankurtaran tünelleriyle geçilmez dağları geçilir yaptık.

Çok çabuk unutuyoruz, değil mi? Bugün kullandığımız teknolojiye, sahip olduğumuz imkânlara bakıp yakın geçmişimizi sorgulayalım. Gençlerimiz annelerine, ablalarına sorsunlar, onlar anlatacaktır nereden nereye geldiğimizi. On iki yıl öncesiyle bugünü mukayese ettiğimizde bu farkı her alanda hepimiz görüyoruz, görmemek de mümkün değil.

Bizler hep ülkemizi kalkındırmaya, daha iyiye taşımaya odaklandık, yeni fikirlere de yer verip yeni projeleri destekledik. İmkânsız görülenleri imkânlı hâle getirmek için çalıştık. Örneğin, Hassa-Dörtyol Tünel Projesi ile Gaziantepli vatandaşımız ürününü bir saatte İskenderun Limanı’na indirecek. Biz bu dinamiğin içinde olmasaydık bunu üretemezdik. Bu bağlamda mal ve hizmetin serbestçe her yerde dolaşması bizler için çok uzak bir hedef değil.

Değerli milletvekilleri, bunlar benim burada kısaca ifade edebildiklerim. Ulaşımda geldiğimiz nokta ortada. Yaptığımız her şey ülkemiz ve vatandaşlarımız içindir. Şüphesiz ki takdir de vatandaşlarımızındır. Biliyorum ve inanıyorum ki bu ülkeye hizmet eden, taş üstüne taş koyan herkesi bu millet hatırla ve gönülle anacaktır.

Sözlerime burada son verirken bütçe görüşmelerimizin Türkiye’miz için hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Erzincan Milletvekili Sayın Sebahattin Karakelle, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızın 2014 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gönül rahatlığıyla söylemek isterim ki AK PARTİ iktidarında on bir yıllık istikrarlı yönetim, ülkenin hem önünü açmış hem de sürdürülebilir kalkınma hamlelerinin rahatlıkla hayata geçirilmesini sağlamıştır. Tarih yazanlar, tüm bakanlıklarımızın çalışmalarında olduğu gibi, ulaştırma alanında da “Ulaştırma, enerji ve haberleşme kalkınmanın temel altyapısıdır. Yol medeniyettir.” diyen ve asırlık projeleri hayata geçiren asrın lideri Başbakanımızdan ve kalkınan, büyüyen, gelişen Türkiye’nin resminde büyük emekleri olan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’dan övgüyle bahsedecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulaştırmada hayaller gerçek olmuş, ezberler bozulmuştur. Ecdadımız büyük Osmanlı’nın sevdası ve hayali olan Marmaray, cumhuriyetimizin kuruluşunun 90’ıncı yılında hizmete açılmıştır. Avrasya Karayolu Tüp Geçidi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, İstanbul-İzmir otoyolu, İzmit Körfez Geçiş Köprüsü en az Marmaray kadar önemli projelerdir.

FARUK BAL (Konya) – Hepsi MHP’nin projesi .

SEBAHATTİN KARAKELLE (Devamla) – İktidarımız döneminde 17 bin kilometre bölünmüş yol yapılmış, yoldan zaman ve yakıt tasarrufu sağlanarak kaza oranları da asgariye indirilmiştir. 2003’te sadece 6 ilimiz birbirine duble yollarla bağlıyken bugün 74 ilimiz duble yollarla birbirine bağlanmıştır.

“Ya bir yol bul ya yol aç ya da yoldan çekil.” diyen Konfüçyüs’ü teyit edercesine, bütün engellemelere rağmen, Ferhat misali dağlar delinmiş, Osmanlı döneminden beri hayali kurulan Ovit Tüneli dâhil, Avrasya, Ilgaz, Kop, Cankurtaran, Püren ve Erkenek tünelleri ile ıraklar inşallah yakın edilecektir.

Gemi inşa sanayisiyle, yat limanlarıyla, balıkçı barınaklarıyla artık beyaz bayrak ülkesi olan Türkiye’de, iktidarımız döneminde, nihayet, demir yolu sektörü AK PARTİ iktidarıyla uyanmıştır. Türkiye tarihinde ilk defa iktidarımız döneminde yüksek hızlı trenle tanışılmıştır. Ayrıca, son on yılda, 7.500 kilometre demir yolu yenilenmesi gerçekleştirilmiştir. Takdir edersiniz ki ülkeyi yeniden demir ağlarla baştan başa örüyoruz.

Hava yolu taşımacılığında yapılan yatırım ve çalışmalarla hava yolu halkın yolu olmuş, 10 milyon vatandaşımız hayatlarında ilk defa uçağa binmişlerdir. Türkiye’nin en doğusundan en batısına birçok noktada yeni havaalanları ve yeni havalimanları sektöre kazandırılmıştır. Havacılıkta elde edilen büyük gelişmelerin neticesinde, dünyada uçuş noktası sayısı bakımından Türk Hava Yolları 1 numara olmuştur.

Diğer yandan, 10 milyar 247 milyon avroluk bir kaynakla İstanbul’da yapımı devam eden havaalanı, 22 milyar 152 milyon avroluk kira bedeli ile cumhuriyet tarihinde ilk defa ihale yapılmıştır. Hayal gibi görülen Kastamonu, Iğdır, Şırnak, Bingöl havaalanlarımız hizmete açılmış, Hakkâri Yüksekova da inşallah 2014’te hizmete açılacaktır.

Telekomünikasyonda ülkenin en ücra köşelerine bile fiber İnternet altyapısı götürülmüş, memleketin her köşesi İnternet otobanlarıyla nakış nakış işlenmiştir. Türk mühendislerinin üretimlerine fiilen katıldığı TÜRKSAT-4A ve TÜRKSAT-4B uydularımız, 2014’te uzaydaki yerlerini alacaklardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük Türkiye sevdalıları olarak “Hizmet vatandaşın hakkıdır, hizmetle vatandaşı buluşturmak da boynumuzun borcudur.” anlayışıyla, sınırları şehit kanlarıyla çizilmiş 780 bin kilometrekarelik bu coğrafyada, 76 milyonu kardeş sayan bir anlayışı temsil ediyor, bu anlayışla ülke kalkınmasına hizmet ediyoruz. Milletimizin teveccühü, Allah’ın da takdiriyle hizmet etmeye de devam edeceğiz.

Bu duygu ve düşüncelerle Bakanlığımızın 2014 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı, uğurlu olmasını Rabb’imden niyaz ediyor, Ulaştırma Bakanımız ve ekibini bir kez daha huzurlarınızda takdir ediyor, onlara saygılarımı arz ediyorum, yüce heyetinizi de saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İzmir Milletvekili Rıfat Sait, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA RIFAT SAİT (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçe kanunu tasarısında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızın bütçesi üzerinde konuşma yapacağım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızın beş dakikada anlatılması mümkün değil ama burada bu beş dakikaya sığdırmaya çalışacağız.

Ulaştırma, tarih boyunca, medeniyetleri birbirine bağlayan, insanları birbirine bağlayan son derece önemli ve stratejik bir konu. Bu bilinçle Hükûmetimiz ve Sayın Başbakanımız ulaştırmaya büyük değer ve önem vermektedir.

Ben de sizlere, Ulaştırma Bakanlığımızın, milletvekili olduğum kent olan İzmir’den, özellikle İzmir’e yapmış olduğu hizmetlerden bahsetmek istiyorum. Önce, İzmir Büyükşehir Belediyesinin bir türlü bitiremediği ve artık kronik hâle gelen metrodan başlayalım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ankara Büyükşehir bitirdi mi, İstanbul Büyükşehir bitirdi mi?  Önce İzmir bitirdi be!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ankara 1 kilometre yapmadı!

RIFAT SAİT (Devamla) - Ulaştırma Bakanlığımız, İzmir Büyükşehir Belediyesiyle iş birliği yaparak İZBAN’ı kurmuştur. Bu iş birliği sonucunda 77,80 kilometrelik modern şehir içi raylı sistem yapılmıştır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Metrekaresini kaça mal ettiğini de söyle!

RIFAT SAİT (Devamla) - Hükûmetimiz İzmir’e büyük önem vermektedir. Bu yüzden de Sayın Başbakanımız Sayın Ulaştırma Bakanımızı İzmir’e hizmet için göndermiştir.

İzmir’i seviyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yazık ettiniz, yazık! Bakana yazık ettiniz!

RIFAT SAİT (Devamla) - Güzel İzmir’imize hizmet etmek istiyoruz. Bizlere bu, gurur vermektedir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yazık ettiniz Bakana, yazık! Seviyoruz Bakanı, yazık ettiniz!

RIFAT SAİT (Devamla) - Sayın Başbakanımızın teveccühü ve Sayın Binali Bey’in, Bakanımızın liderliğinde İzmir’e 35 hizmet projesinin müjdesini verdik. İşte, bu projelerden birkaç tanesi: Kuzey Ege Çandarlı Limanı. Kuzey Ege Limanı tamamlandığında mevcut kapasitesi 3 katına çıkacaktır. Bu proje, dünyanın ilk 10 konteyner limanından bir tanesidir ve bugün, bu projeyle beraber, 10 bin kişiye istihdam imkânı sağlanacaktır. Bittiğinde de Yunanistan’ın Pire Limanı’na rakip olacak bir projedir.

Seferihisar Ürkmez Yat Limanı 475 yat kapasitelidir; imar planı ve ÇED çalışmaları Kasım 2013 tarihinde ihale edilmiş ve sözleşme aşamasına gelmiştir.

Urla Çeşmealtı Yat Barınağı 250 yat kapasiteli olup, ÇED raporu ve imar planı onaylanmıştır.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Burası İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçim propagandası yapılacak yer değil.

RIFAT SAİT (Devamla) - Birçok balıkçı barınağı projesi başlatılmış, Çeşme-Fener Burnu Balıkçı Barınağı 200 tekne kapasiteli, Güzelbahçe Yalı Balıkçı Barınağı da 250 tekne kapasitelidir.

Yine, Hükûmetimizin önemli projelerinden olan Kemalpaşa Lojistik Merkezi ihalesi Mart 2012’de gerçekleştirilmiştir.

Marmaray’dan sonra ikinci süper proje, İzmir Karayolu ve Raylı Geçiş (İZKARAY) Projesi İzmir Körfezi’nde 4 kilometrelik özel bir köprü, sonra  bir ada, devamında gemi geçişi için 2 kilometrelik batırma tünelle süper bir proje. Toplam geçiş, raylı sistemle 7 dakikada, araçla 10 dakikada geçebileceksiniz. İzmir’in en büyük derdi olan trafiğe de çözüm getirmek istiyoruz.

İzmir merkez, Konak için nefes aldıracak önemli bir proje de Konak Tüneli Projesi. 1.674 metrelik çift tüp tünel ve 850 metre bağlantı yoluyla toplam 2.524 metre uzunluğundaki projeye bugüne kadar yaklaşık 95 milyon TL harcanmıştır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sevgili Kardeşim, Ulaştırma Bakanlığının yapmış olduklarını anlat.

RIFAT SAİT (Devamla) - Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi, Turgutlu Demiryolu Projesi, 27 kilometre olarak şekillenmiş ve Ağustos 2011’de başlamıştır.

Yine, Kemalpaşa-Torbalı ve Alsancak Limanı Bağlantı Projesi’yle sanayi bölgeleri limanda buluşacaktır. 62 kilometrelik projenin etüt çalışmaları devam etmektedir.

İzmir-İstanbul Otoyolu sadece İzmir için değil tüm Türkiye için önemlidir ve toplam uzunluğu 421 kilometre olan bu proje 9 milyar dolar maliyetli proje olarak karşımıza çıkmaktadır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Nasıl? Bakan belediye başkanı olunca mı yapacak bunları?

RIFAT SAİT (Devamla) - İstanbul-İzmir projesi, yine bu projeyle İstanbul-İzmir arası üç buçuk saate düşecektir. Bu projeyle sizler de büyük bir imkâna kavuşacaksınız.

İzmir-Ankara Otoyolu Projesi, 535 kilometre uzunluktadır.

İzmir-Antalya Otoyolu 4.480 kilometre olup, proje bitince İzmir-Antalya arası dört saate inecektir.

Kuzey Otoyolu Projesi İzmir-Edirne-Avrupa otoyolunun önemli bir halkasıdır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Bakanım, bunları kahvehane toplantılarında anlatacaksınız, Meclis kürsüsünden olmaz.

RIFAT SAİT (Devamla) - Sayın Bakanımızın da söylediği gibi, on bir yıllık iktidarımızda yolları böldük ama milleti birleştirdik. Kendi bölgemde, Ege’de 2002’de bölünmüş yol toplam uzunluğu 843 kilometreyken, biz on bir yılda bu rakamı 3.007 kilometreye çıkardık.

Sabuncubeli Tüneli’yle Manisa’yı İzmir’e bağladık ve Manisa âdeta komşu kapısı oldu. İzmir-Manisa yolu, 21’inci kilometreden başlayan proje çift tüp toplamıyla 6.180 metre olacaktır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Neyse Sayın Bakanım, Başbakan tanıtımı burada yapar, sizin tanıtımınızı; yapıyor ya grupta, burada yapar.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Vallahi, sizin tanıtımı burada yapsın ya!

RIFAT SAİT (Devamla) – İzmir Adnan Menderes Havalimanı İç Hatlar Terminali yenilenmiş hâliyle 2014 Mart ayında hizmete geçecektir. Sayın Bakanımızın ifadesiyle hava yollarını halkın yolu yapmaya devam ediyoruz.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Tanıtımı burada yapsın Başbakan!

RIFAT SAİT (Devamla) - İzmir-Ankara seyahati mevcut 14 saat iken, yüksek hızlı tren hattıyla bugün 3 saat 30 dakikaya düşecektir. İzmir-Bursa-İstanbul yüksek hızlı tren hattı projesiyle İzmir-Bursa arası 1 saat 45 dakikaya düşecektir.

Tüm bunları anlatırken, Onuncu Yıl Marşı’nda dediğimiz gibi, memleketi demir ağlarla ördük. Aslında, bunları hep biz yaptık, biz yapmaya devam ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIFAT SAİT (Devamla) – Değerli milletvekilleri,  yarın İzmir için önemli bir gündür. Sayın Başbakanımız da İzmir’i teşrif edecek ve belediye başkanı açıklanacak diyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederim Sayın Sait.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, şimdi, bu konuşma yapılabilir ama bu konuşma yapılmadan önce, İzmir AKP Gençlik Kollarından bir çocuk kahveye girecek, “Televizyonu kapatabilir miyiz?” diyecek.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Böyle bir usul var mı Sayın Başkan? Olur mu böyle şey!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Okey oynayanlar duracak, Sayın Bakan bu projeleri orada anlatacak.

AHMET YENİ (Samsun) – Ayıp! Ayıp! Çok ayıp!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Bakan bu projeleri kahve toplantısı yaptığı zaman anlatacak, Meclis kürsüsü bunun yeri değil. 

AHMET YENİ (Samsun) – Çok ayıp oldu, yaptığınız ayıp oldu.

BAŞKAN -  Şimdi, Sayın Özgür Özel, böyle bir usulümüz yok.

Teşekkür ederim.

Sayın Yaşar Karayel, Kayseri Milletvekili, buyurun.

Süreniz beş dakikadır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen şahsi meseleni burada konuşuyorsun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gideceksiniz, kahve toplantısında anlatacaksınız.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bence Sayın Bakanın adaylık açıklaması Genel Kurul salonunda da olabilir, burada yapın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Genel merkezde tadilat var, boya yaptırıyorlar.

AHMET YENİ (Samsun) – Burada, başkanlığı kazanınca oylama yapacağız o zaman.

BAŞKAN -  Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde, lütfen…

AK PARTİ GRUBU ADINA YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Karayolları Genel Müdürlüğümüzün 2014 yılı bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

“Yol medeniyettir.” diye yola çıktık, “Gidemediğin yer senin değildir.” sözünü düstur edindik. On bir yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde 98,5 milyar harcayarak Türkiye'de ulaşılmadık nokta, yapılmadık yol bırakmadık.

Karayollarına baktığımızda, ülkemizde 65.627 kilometrelik yol ağımız bulunmaktadır. Bunun 2.244 kilometresi otoyol şeklindedir. Otoyol projelerimizin en önemlilerinden birisi Körfez geçişi ve Gebze-İzmir Otoyol Projesi’dir.

Bir başka önemli projemiz ise Kuzey Marmara Otoyol Projesi’dir. Bu proje bittiği zaman 6,5 milyar liraya mal olacak ve İstanbul ulaşımda çok büyük rahatlığa erişecektir.

Çanakkale boğaz köprüsünün içinde olacağı Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale-Balıkesir Otoyol Projesi, Niğde-Ankara, Samsun-Ankara, Ankara-İzmir otoyol projeleri de 2023 projeksiyonu içerisinde yapılacaktır.

Kara yollarımızın yaklaşık 32 bin kilometresi devlet yolu, 31 bin kilometresi de il yolu standardındadır. 22 bin kilometresi bölünmüş yol olan şu andaki yollarımızın 6.100 kilometresi geçen iktidarlar döneminde yapılmış, 16.740 kilometresi de AK PARTİ iktidarı döneminde yapılmıştır. 2003 öncesi 6 ilimizde otoyol varken, şu anda 74 ilimizde otoyol mevcuttur.

16.826 kara taşıt aracı bu yolları kullanarak seyahat etmektedir, taşıtlarımızla yüklerimiz de yüzde 90 bu yollarda taşınmaktadır. Ülkemizdeki bu taşımayı 430 bin civarında “K” belgeli taşımacılık firmalarımız yapmaktadır.

Bu yollarımız yapılırken dağlar aşılmıyor, onlarca tünellerle dağlar ovalara kavuşturuluyor. Yol yapımında şu ana kadar 95 bin kişinin istihdam edildiğini söylemek isteriz. Bu yollar ve tüneller sayesinde yaklaşık her yıl iş gücü ve yakıttan 15 milyar lira tasarruf sağlanmaktadır.

Deprem kuşağında bulunan memleketimizde, özellikle İstanbul’da Boğaz Köprüsü’nün sismik takviyeleri yapılmış, 125 adet önemli sanat yapısı ve viyadüklerin sismik takviyeleri yapılmış, 141 adedinin de tamiri devam etmektedir.

Ülkemizdeki trafik kazalarının yoğun şekilde yaşandığı 1.064 kaza kara noktası iyileştirilmiş ve buralarda kazalar önlenmiştir.

Bugüne kadar doğu -batı istikametinde yapılan bölünmüş yollarımız, kuzey- güney istikametinde yapılmaya başlanmış, 8.700 kilometresi tamamlanan bu yollar milletin hizmetine sunulmuştur.

Özellikle Ordu-Sivas-Kayseri-Adana-Hatay hattında 12 bin metre uzunluğunda 22 tünel de bu yol kapsamında yapılmaktadır. Bu yol ağımız bittiğinde Akdeniz Karadeniz’e çok daha yakın olacaktır. Hedefimiz, Türkiye'nin 100’üncü kuruluş yıl dönümünde 70 bin kilometre bölünmüş yola kavuşmasıdır.

Yeni yollarımızın yapımının yanında mevcut yollarımızın da BSK’lı sıcak asfalt yapılma çalışmaları devam etmektedir. İnşallah 2023 yılına kadar bu yolların tamamı BSK’lı olarak yapılacaktır.

Kendi seçim çevremizde Kayseri-Ankara-Niğde-Malatya-Yozgat-Sivas istikametlerindeki bütün yollarımızın BSK’lı çalışmaları tamamlanmış, 2014 yılı sonuna kadar da bu yollarımızın tamamı BSK’lı olarak yapılacaktır. 2002 yılında 85 kilometre olan Kayseri’deki bölünmüş yolumuzun uzunluğu şu anda 493 kilometreye kavuşmuştur. Bu yolda emeği geçen, başta bölge müdürlüklerimiz, Bakanlığımız ve çalışanların hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Ayrıca, Kayseri Güney Çevre Yolu’nun 13 kilometrelik kısmı tamamlanmış, buradaki köprülü kavşak çalışmaları devam etmektedir. Garipçe Köprülü Kavşağı ile birlikte Kayseri girişindeki boğaz köprüleri yeniden yapılmaya devam etmektedir.

Kayseri-Erciyes Master Planı çerçevesinde, bu planlama bittiğinde Kayseri-Erciyes-Develi yolu BSK’lı asfalt olarak, duble yol olarak yapımı devam edecektir. Develi-Saimbeyli yolunun yapımı devam etmekte, Yahyalı-Mansurlu yolunun da bitmesi için gayret edilmektedir. Özellikle, Kayseri-Tomarza yolunun 2013 yılında yapılan ihalesi 28 kilometre olarak 2014 yılı içerisinde bitirilecektir. Özellikle, Tomarza-Tufanbeyli-Göksun yolunun, mutlaka, Karayolları ağına alınarak bu yolun yapılması hâlinde Kayseri Maraş’a 85 kilometre daha kısalacak ve böylece Kayseri’ye ulaşım daha çabuk sağlanacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karayel.

YAŞAR KARAYEL (Devamla) – Özellikle, bu yolların yapımında emeği geçen, başta Bakanımız olmak üzere, Karayolları Genel Müdürümüz ve çalışma arkadaşlarının hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Yaşar Ağabey, cıvıklı var mı? Cıvıklıdan haber ver, cıvıklıdan!

BAŞKAN – Şimdi sıra Çorum Milletvekili Sayın Cahit Bağcı’da.

Buyurun Sayın Bağcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA CAHİT BAĞCI (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Herkes için ulaşım ve hızlı erişim” teması ve “En kısa sürede en az maliyetle ulaşım” vizyonundan yola çıkarak ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştırma çalışmalarını yürüten Ulaştırma Bakanlığımız ve en önemli bağlı kuruluşu Karayolları Genel Müdürlüğünün 2014 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Sözlerime başlarken sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ulaştırma sektörü, kuşkusuz, bir ülkenin kalkınması, ekonomik gelişimi ve refahı için son derece önemlidir. Bu açıdan, 2003 yılı gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki ulaştırma sektörünün payı yüzde 13,7 iken bugün yüzde 15,3’e yükselmiştir. Bu çerçevede, Karayolları Genel Müdürlüğünün 2014 yılı bütçesi için 7,1 milyar lira ödenek ayrılmıştır.

Kara yolu dünya üzerinde hâlihazırda en çok rağbet gören ulaşım şeklidir, bu yüzden de stratejik öneme sahiptir. Kara yolu altyapı yatırımları kendi bünyesi içinde başlı başına ekonomik bir faaliyet olması yanında, otomotiv gibi, petrol gibi, lojistik gibi, taşımacılık, inşaat başta olmak üzere pek çok sektör de kara yolu altyapısına bağlı olarak faaliyetlerini yürütmektedir. Ülkemizin batı-doğu aksları neredeyse tamamlanmış, özellikle sıradağların yer aldığı kuzey-güney akslarında da çalışmalar hızla devam etmektedir.

Ulaştırma yani nakliye fiyatta en önemli maliyet unsurlarından biridir. Her üretici ürettiği mal ve hizmeti kuşkusuz en kısa sürede ve en az maliyetle tüketiciye ulaştırma hedefiyle hareket etmektedir. Bu açıdan, ulaştırma yatırımlarının önemini bir kez daha dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Yol yapıldıkça kuşkusuz ülkemiz büyümektedir ve Türkiye büyüdükçe daha çok yol ihtiyacı gündeme gelmektedir. Yol yatırımlarının yıllık yüzde 20’si ekonomiye geri dönmektedir. Bakanlığımız hesaplamalarına göre, bölünmüş yollar dört buçuk yılda kendini amorti edebilmektedir. Kara yolları yatırımlarının oldukça yüksek katma değer yarattığı yönünde son derece önemli analizler de bulunmaktadır.

Bu çerçevede, kara yolları, üretim ve istihdamın artırılması, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, tüm sektörlerde verimliliğin artırılması, arazi kullanım ve bölgesel gelişime olan etkileri, iş ve sosyal amaçlı taşımacılık taleplerinin karşılanması, eğitim, sağlık ve özellikle turizm amaçlı seyahat taleplerinin karşılanması ve alınan vergiler yoluyla ülke ekonomisine olan mali katkıları başta olmak üzere sosyoekonomik gelişmemiz açısından oldukça önemlidir.

Değerli arkadaşlar, bir başka konu, gelişmişlikle taşıt sahipliği oranı arasındaki olumlu ilişkidir ki Türkiye’de şu anda günümüzde bin kişiye düşen otomobil sayısı 118’dir ve ben ümit ediyorum ki 2023 hedefleri içerisinde bu oran 2’ye katlanacaktır. Son on bir yılda trafiğe çıkan otomobil sayısının 4,5 milyonu aşmış olması, bu hedefin kısa sürede yakalanacağının da göstergesidir.

Değerli arkadaşlar, kara yollarının iki önemli görevi var. Sizlerin de yakından bildiği gibi, birincisi, taşımacılığın düzenlenmesi ve denetlenmesi, bir diğeri ise yapım işleridir. Dünyadaki gidişatta, taşımacılıkta kara yollarının ağırlığının azaldığını da tekrar belirtmek isterim. Özellikle 2003’te kara yollarında yolcu ve yük taşımacılığı oranı yüzde 95 iken bugün bu oran yüzde 90’a düşmüştür ve hedefimiz ülke olarak 2023’te yüzde 75 seviyesine ulaşmaktır.

Bu çerçevede, değerli arkadaşlar, bir konuyu gündeme getirmek istiyorum: İlimiz kara yoluyla yaklaşık 15 milyon ton yük taşımacılığı yapan bir sanayi şehridir. Bu çerçevede, ilimizin Kırıkkale-Çorum-Samsun demir yolu güzergâhının tamamlanmasına son derece büyük ihtiyaç vardır. Çorum’un pazarlara erişimi açısından bu ihtiyacın 2023’e kadar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT BAĞCI (Devamla) - …giderileceğine inancım tamdır.

Sözlerimi tamamlarken bütçemizin hayırlı olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Ali Ercoşkun, Bolu Milletvekili, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, 2014 yılı bütçe görüşmelerinin hayırlı olmasını diliyor ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, kısaca BTK ile ülkemiz bilişim sektörüne ilişkin bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Elektronik haberleşme sektörünü düzenlemek ve denetlemek amacıyla 2000 yılında kurulan ve Türkiye'nin ilk sektörel düzenleyici kurumu olan BTK kanalıyla rekabetin tesis edilmesi ve sürdürülebilir kılınması, tüketicilerin korunması, uzlaştırma prosedürlerinin işletilmesi, frekans ve numara gibi kıt kaynakların etkin ve verimli kullanılması amaçlanmaktadır.

Pazar büyüklüğünün, elektronik ticaret dâhil, 2013 yılı sonunda 35,7 milyar doları iletişim teknolojileri ve 11,3 milyar doları bilgi teknolojileri olmak üzere toplam 47 milyar dolara ulaşması beklenmektedir.

2003 yılında geniş bant abone sayımız 19 bin, mobil abone sayımız 28 milyon iken, 2013 yılında yani on yıl içerisinde geniş bant abone sayımız 34 milyona yaklaşmış, mobil abone sayımız ise 69 milyona ulaşmıştır. Türk TELEKOMUN ve mobil işletmecilerin 2004-2012 arasında yapmış oldukları toplam yatırım tutarı ise yaklaşık 29 milyar TL civarına varmıştır.

Tabii, bu düzenlemelerin amacı tüketicileri korumaya ve refahı artırmaya yöneliktir. Dolayısıyla BTK’nın, gerek Avrupa Birliği ülkeleriyle gerekse gelişmiş ülkelerle kıyaslandığı zaman, tüketicinin menfaatine almış olduğu kararların yansımalarını çok net bir şekilde görüyoruz. Öncelikle, abonelerin talebi hâlinde faturalara üst sınır getirilebilmesi, ücretsiz olarak detaylı faturalar alınabilmesi temin edilmiştir. Bunun yanında, SMS ile acil yardım hizmeti ki bu oldukça önemli, çünkü konuşma veya işitme engelli bir vatandaşımızın bu sayede acil yardım talebinde bulunabilmesi sağlanmıştır. Bunun yanında, engelli, şehit ve gazi yakınlarına indirimli tarifeler, yurt dışından getirilen telefonların kaydı için İnternet siteleri, tarifeleri karşılaştırmak üzere gene site üzerinden uygun mobil tarifelerini belirleyebilme, abonelerin kendi adına cep telefonlarını sorgulayabilmeleri gibi uygulamalar tüketicinin lehine oldukça önemli gelişmelerdir. Tabii, yakın gelecekte oldukça artacak olan “M2M”, makineler arası, “machine to machine”, iletişimin yaygınlaşmasına katkı sağlamak için de bazı düzenlemeler bu süreçte yapılmıştır.

Tabii, 2012’de kurulan Siber Güvenlik Kurulu 2013 yılında eylem planıyla hayata geçirilmiş, bunun yanında Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi de aynı şekilde kurulmuş durumda.

Bütün bunların yapılması, Türkiye'nin aslında bilgi ekonomisine geçişinde en önemli ayakları oluşturuyor. Ulaştırma Bakanlığımız olsun, Sanayi Bakanlığımız olsun, yapmış oldukları çalışmalarla ülkemizin gelmiş olduğu noktadan bir ileri seviyeye geçebilmesi için bilgi toplumunun, bilgi ekonomisinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.

Muhakkak, 2002 yılıyla kıyasladığımız zaman, 30 milyar dolarlardan 150 milyara çıkan ihracat rakamlarımız veya 230 milyar dolarlardan 800 milyar dolarların üzerine çıkan gayrisafi millî hasılalarımız bizim için yeterli değil. Fakat gelmiş olduğumuz noktada şu anki imkânlarla bütün imkânlarımızı zorladığımız takdirde, bu rakamların en fazla, ihracat anlamında belki 250 milyar dolarlara veya gayrisafi millî hasıla anlamında da 15 bin dolarlara çıkabildiğini görebiliriz. Ama artık devir değişti, artık bilişimin her alanda insan hayatına yapmış olduğu katkılarla rekabetin, uluslararası rekabetin önüne ülkemizi geçirmemiz mümkün ve bunun için bir paradigma değişimine ihtiyacımız var. Çünkü eskisi gibi büyüğün küçüğe öğrettiği değil, artık küçüklerin büyüklere öğrettiği ve bilişim anlamındaki bu atılımların önünün açılmasıyla beraber ülkemizin şu anda gerçekleştirmiş olduğu adımların çok daha etkili bir şekilde ileriye doğru yönelebilmesi için bilişim ekonomisine geçmemiz şart ve bu noktada özelde BTK’ya ama genel olarak Ulaştırma Bakanlığımıza, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımıza ben yapmış oldukları çalışmalardan dolayı teşekkür ediyorum.

2014 yılı bütçesinin şimdiden hayırlı olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Malatya’da yaşanan bir trafik kazasında 6 öğretmenin hayatını kaybetmesine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Aslanoğlu’nun ve Sayın Ağbaba’nın söylediğine göre, Malatya’da elim bir trafik kazası olmuş, servis aracında bulunan 6 öğretmen bu trafik kazasında hayatını kaybetmiş. Gerçekten çok üzücü bir haber. Ailelerin acısını paylaşıyoruz, ruhları şad olsun diyoruz. Bütün Malatyalıların da bütün hemşehrilerimizin de başları sağ olsun diyoruz.

Teşekkür ederim.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

H) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

İ) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)

1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

J) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

K) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

L) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU (Devam)

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

M) TÜRKİYE VE ORTADOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

N) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Devlet Personel Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Şimdi sıra Nevşehir Milletvekili Ebu Bekir Gizligider’de.

Süreniz beş dakikadır, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ben de konuşmama bütün eğitim camiasına ve Malatyalılara başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum, Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığımız bünyesindeki Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde grubumuz adına söz almam vesilesiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz, sivil havacılık alanında dünyada örnek gösterilen, bölgesinde lider bir ülke hâline gelmiştir. Bakanlığımız tarafından Türkiye’de hava taşımacılığının serbestleştirilmesi ve rekabet ortamının oluşturularak halkımıza daha kaliteli ve fırsat eşitliğine dayanan hizmetin ulaştırılması amacıyla sivil havacılık alanında yapılan düzenlemelerle sektörün önü açılmış ve havacılık sektörü katlanarak büyümüştür. Bunu, onlarca  rakamdan sadece birini zikrederek açıklamak isterim. Son on yılda bu sektörde 100 binden fazla kişi istihdam edilmiş ve ekonomiye katkı 3 milyar TL’den 38 milyar TL’ye ulaşmıştır.

Avrupa’nın en iyi hava yolu firmasına sahip ülkemizde 5 hava yolu şirketi dünya üzerinde 104 ülkede 236 noktaya uçuş gerçekleştirmektedir. Yeni havalimanları yapılmış, atıl havalimanları kullanıma açılmıştır. 2003 yılında 26 olan aktif havalimanı sayısı bugün itibarıyla yüzde 100 artmış, 52’ye ulaşmış ve ülkeyi sadece demir ağlarla değil hava yolu ağlarıyla da örmeyi başarmış durumdayız. Artık, sivil havacılık, sadece bir ulaştırma çeşidi değil, küresel aktörlerin güç gösterme alanı olmuştur ki bu alanda Türkiye açık ara öndedir. 2023 hedefleri doğrultusunda ulaşmak üzere olduğumuz zirveye az kalmıştır. “Engelsiz Havalimanı”, “Engelsiz Balon” ve “Yeşil Havalimanı” projeleri başlatılmış ve devam etmektedir.

Bu arada, geçmişte, tamamen popülizm eseri olarak “Her ile bir havaalanı” gibi yanlış yaklaşımlar yerine, “Yapımı bitirilmek üzere olanlar tamamlanarak çevre illerle bağlantılar kısaltılmış” ve “Bölgesel havaalanları” yaklaşımına geçilmiştir. Bu kapsamda, Nevşehir-Kapadokya Havalimanı da Nevşehir dışında çevresindeki 3 ilin de ortak havaalanı olarak öngörülmüş ve kısa bağlantı yolları bu kapsamda yapılmaya devam edilmektedir.

Sivil havacılık kapsamında en otantik operasyonlardan biri olan balonculuk da turizm, ülkemiz ekonomisi ve bölgemiz için ayrıca üzerinde durulması gereken önemli bir sektör olmuştur. Sadece Nevşehir’de ve Kapadokya’da gerçekleştirilebilen bu rüya yolculukta bugün yaklaşık 1.100 kişi istihdam edilmektedir. Yıllık 75 milyon euro dövizi ülkemize kazandırmakta ve kelimenin her iki anlamıyla da yaklaşık 500 bin kişinin ayakları yerden kesilmektedir.

Balon, dünyanın en güvenilir ulaşım aracıdır. Zira, yaklaşık otuz yılda 2 kez kaza meydana gelmiştir ki onlar da bizzat pilotaj hatasıdır. Ayrıca, bu husustaki son düzenlemeler için de bölge milletvekili olarak Bakanlığımıza ve Genel Müdürlüğümüze teşekkür ediyorum. Artık, bölgede uçuş okulları eğitimi verilmekte olup yabancı pilotlar yerine Türk pilotlar istihdam edilmektedir. Bu vesileyle dünyanın bütün telaşını ve hızını bir an için durdurmak isteyen herkesi bu güzelliği yaşamaya davet ediyoruz.

Bu düşüncelerle Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün ve toplamda 2014 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını temenni eder, heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.58
ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Hayatını kaybeden öğretmenlerimizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Şimdi söz sırası Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin Şahin’de.

Buyurun Sayın Şahin, süreniz beş dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de Malatya'da elim bir kaza sonucu hayatını kaybeden öğretmenlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Malatyalı hemşehrilerimize de başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2014 yılı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, toplumsal refah ortamının sağlanmasında, çalışma hayatının iyileştirilmesi ve kalitesinin arttırılması, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sisteminin oluşturulması, istihdamın arttırılması, kayıt dışılığın azaltılması, vatandaşlara sunulan hizmetlerde etkinliğin ve kalitenin ön planda yer almasına yönelik çalışmalarda son on bir yıllık AK PARTİ hükûmetleri dönemlerinde çok ciddi reformlar gerçekleştirmiştir.

Bakanlığımızın son dönemde gerçekleştirmiş olduğu çalışmalardan kısaca bahsetmek gerekirse, çalışma hayatında Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun uygulanmasıyla ilgili çıkarılan yönetmelikler kapsamında sendika üyeliğine giriş çıkış işlemlerinde e-devlet kapısının kullanılması ile üyelik işlemlerinde noter şartı kaldırılarak işlemler basit ve kolay hâle getirilmiştir.

Ülkemizin kronik sorunlarından biri olan işsizlik ve istihdam konularına, iktidara geldiğimiz 2002 yılından bu yana daima özel bir önem atfedilerek çeşitli yasal düzenlemeler ile çalışma hayatını kolaylaştırıcı ve istihdamı artırıcı pek çok tedbirler alınmıştır.

Geçtiğimiz yıl merkezî sınav sistemiyle kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilmek üzere Özürlü Memur Seçme Sınavı ile engelli personel yerleştirmeleri yapılmıştır. Önümüzdeki dönemde yine aynı şekilde ikinci yerleştirmeler 31 Ağustos 2014 tarihinde yapılacak olan Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı ile yapılacaktır. Aynı çerçevede, geçen yasama yılının sonunda kamuda 100 bin personel kadroya alınmıştır.

Sosyal güvenlik alanındaki üç kuruluşun -SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı- birleşmesiyle son otuz yılın en önemli reformu hayata geçirilmiştir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile sigorta ve genel sağlık sigortası kapsamında tüm sigortalıların eşit sigorta ve sağlık hizmeti alabilmesi sağlanmıştır. Sigortalılarımızın sosyal güvenlik haklarıyla ilgili yapılan iyileştirmeler neticesinde, sağlık karnesi uygulaması kaldırılarak aktif sigortalılar ve bakmakla yükümlü olunan kişilerle emeklilerin kimlik belgeleriyle sağlık kuruluşlarına doğrudan başvuru imkânı sağlanmıştır. Sosyal güvencesi bulunmayan, tarım ve orman işlerinde süreksiz çalışan işçilerimiz sosyal güvenlik kapsamına alınmıştır. Ay içinde on günden az çalıştığı tespit edilen taksi şoförlerine, tarımdaki işçilere, sanatçılara otuz günlük prim yerine, 2012 yılında on dokuz günlük prim ödeme ve bu primlerin otuz günlük hizmet olarak sayılması imkânı getirilmiştir. Birden fazla sicil numarası bulunan sigortalıların sicil numaraları teke indirilmiştir. Artık birçok hizmet elektronik ortamda sağlanır hâle getirilmiştir. Prim ödemelerinde kredi kartı ile ödeme kolaylığı başlatılmıştır.

Kayıt dışı istihdamla büyük bir mücadele başlatılmış, istihdamın artırılması ile işsizlik sorununun çözülmesi ülkemizin en önemli önceliği olmaya devam etmekte olup işsizliğin azaltılması için çalışmalarımız devam etmektedir. AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde sağladığımız siyasi ve ekonomik istikrar ile gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlar sayesinde sağlam makroekonomik temellere sahip bir ülke olarak krize karşı önemli bir direnç gösterdik. Küresel krize karşı yerinde ve zamanında almış olduğumuz tedbirler sonucunda istihdam imkânları artmış ve işsizlik oranı sürekli azalarak 2013 yılı Ağustos ayı rakamlarına göre işsizlik oranımız yüzde 9,8 olarak gerçekleştirilmiştir.

Yeşil kart sahibi 9 milyon 416 bin 775 kişi, hiçbir güvencesi olmayan 1 milyon 700 bin kişi 2012 yılı başından itibaren genel sağlık sigortası kapsamına alınarak ülke nüfusunun yüzde 100’e yakın bir kısmı genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır.

Sevgili arkadaşlar, Çalışma Bakanlığının birçok hizmeti, sağladığı birçok toplumsal fayda vardır milletimiz lehine. Onları burada anlatmak beş dakikada hâliyle mümkün değil.

Ben 2014 yılı bütçemizin hayırlı, uğurlu olmasını dileyerek hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Manisa Milletvekili Sayın Hüseyin Tanrıverdi… Yok.

İstanbul Milletvekili Sayın Türkan Dağoğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Ben de öncelikle, eğitim camiasına, vefat eden öğretmenlerimize, Malatya halkımıza ve ailelerine başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, benim temennim odur ki bu çatı altında bulunan ve milletin vekâletini taşıyan bizler, bize verilen bu kutsal emanetin sorumluluğunun bilincinde olduğumuzu gösterelim ve bu sorumlu tavrımızı tüm söz ve davranışlarımıza yansıtalım. Saygın bir üslupla tartışmalarımızı yapalım, varsa eksiğimiz düzeltelim. Biz bu çağdaş muhalefet anlayışından memnuniyet duyarız. Ancak, bu her zaman böyle olmuyor. İktidarda bulunduğumuz on bir yıllık süreç gösterdi ki bu temelsiz suçlamalar halkımız nezdinde de ehemmiyet bulmuyor.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de son yıllarda okullaşma oranlarındaki artış ve eğitim alanlarında yapılan reformlarla, iş gücü piyasası için önem arz eden mesleki ve teknik eğitime olan talep artmıştır. Sekiz yıllık kesintisiz eğitimle, meslek okullarının kapanmasıyla nitelikli meslek sahibi olan kişiler ortamdan uzaklaşmış ve ancak niteliksiz bir biçimde sekiz yıllık bir eğitim karşımıza konulmuştur. Sekiz yıllık eğitimin sonunda çocuklarımız, eğer erkek çocuksa yine tarlaya gitmiş, kız çocuğun da ailesi tarafından evlendirilmesi yeğlenmiştir. İşte, meslek okullarının açılması, nitelikli bir biçimde, çocukların işçi de olsa nitelikli olması, burada eğitim düzeyiyle işsizlik oranının ne denli orantılı bir biçimde gittiğini bize göstermiştir.

Eğitim durumuna göre iş gücüne katılım oranına baktığımızda, eğitim düzeyine paralel bir seyir izlediği gösterilmektedir. Bugün, işsizlik oranlarına bakıldığı zaman, üniversite yani yüksekokul, lise, ortaokul ve okuma yazma bilmeyenler grubu içinde işsizlik oranı en fazla olan grup, lise mezunlarıdır. Okuma yazma bilmeyenlerin arasındaki işsizlik oranı yüzde 4,4’tür. Bu nasıl oluyor diye düşünülebilirsiniz çünkü okuma yazma bilmeyenler çok fazla bir beklentisi olmadığı nedeniyle karşısına çıkan işlere talip olabilmektedirler. Ancak lise mezunu olan çocuklar tabii ki her türlü işi beğenmemekte, ancak nitelikli bir mesleği de olmadığı için işsizlik oranı onlarda yüzde 11,6 civarındadır.

Bugün işsizlik konusunda en önemli gruplardan birisi de Türkiye’de kadın işsizliğidir. Kadın işsizliğinde eğer biz toplumun refahını, çocuk haklarında çocukların refah düzeyinin yükselmesini istiyor isek kadınlarımızın istihdama katılmasında mutlak surette bunlara destek olmalıyız. Bugün, İsveç’te kadın istihdamı yüzde 75’lerde ancak Türkiye’de bu değer son yıllarda, 2013 yılında yüzde 30’lara kadar çıkmıştır. Tabii ki bunda, kadının, kadınların işsizlik oranının bu denli artmasında köyden kente olan, kırsal bölgeden kente olan bir göçün de izleri vardır ve üniversite mezunu olan kadınlar, sonuçta yine de kendileri toplumun yüzde 86,6’sıyla işsizlik oranında böyle bir sorunla karşı karşıya değillerdir ve kendilerinin kendi güçlerinde yapabilecekleri işleri mevcuttur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu ön bilgileri verdikten sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) - Tabii ki sosyal sigortalarda söylenecek çok şeyler var ancak bu bütçenin hepimiz için, toplumumuz için hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın  Dağoğlu.

Çorum Milletvekili Sayın Salim Uslu.

Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA SALİM USLU (Çorum) – Saygıdeğer Başkan, sayın milletvekilleri; Mesleki Yeterlilik Kurumu bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Günümüzde ihtiyaçlara duyarlı, bütüncül bakış açısıyla oluşturulmuş istihdam ve mesleki eğitim politikaları uygulamak ve istihdam edilebilir niteliklere sahip yeterli sayıda iş gücü yetiştirmek daha da önemli hâle gelmiştir. Gelişmiş ülkelerde hayat boyu öğrenme anlayışını yansıtacak ve iş gücü piyasasının dinamik yapısına uyum sağlayabilecek şekilde mesleki ve teknik eğitim verilmektedir. Bu sayede eğitimde etkinliğin, iş yerinde verimliliğin ve küresel ölçekte rekabet edebilirliğin sağlanması ve sürdürülmesi için yeni çözümler üretilmektedir.

Burada en yaygın uygulanan yöntemlerden birisi, mesleki yeterliliği şeffaf ve güvenli bir şekilde ortaya koyan, standartlara ve akreditasyona dayalı kalite güvencesi sağlanmış ölçme, değerlendirme ve belgelendirme sistemlerinin kurulup işletilmesidir. MYK, küresel rekabet edebilecek iş gücünün yetiştirilmesine ve bu iş gücünün yurt dışında da mesleklerini icra edebilmelerine imkân sağlayacak, Avrupa Birliğiyle uyumlu, Ulusal Yeterlilik Sistemini kurmak ve işletmek amacıyla 2006 yılında kurulmuştur. Ulusal Yeterlilik Sistemi, eğitim ile istihdam ilişkisini güçlendiren, bireylerin iş piyasasında geçerli olan bilgi ve beceriler kazanmasına ve bunların uluslararası düzeyde kıyaslanabilir yeterlilik belgeleriyle kanıtlanmasına imkân sağlayan faaliyetlerin bütünüdür. Türkiye’de Ulusal Yeterlilik Sisteminin varlığı ve sağlıklı işletilmesi çalışanların ve işverenlerin iş gücü piyasasından beklentilerini karşılamaya hizmet edecek önemli bir araçtır. MYK, kalifikasyon, yeterlilik, beceri ve kariyer gibi kriterlerin altını doldurarak emek piyasasını yeniden düzenlemekte ve yeni bir vizyon kazandırmaktadır çünkü bu kriterler bilgi temelli ekonominin gerçekleşmesini ve hayat boyu öğrenmeyi sağlayacaktır. İş gücü piyasamızın bugünü ve geleceği açısından kilit öneme sahip olan MYK, kısa geçmişine rağmen kurumsallaşmasını tamamlama aşamasına gelmiştir. Kurumsal altyapısını güçlendirmiş, faaliyet alanlarının tamamında önemli çalışmalar başlatmıştır. Kurum, meslek standartlarını önemli ölçüde gerçekleştirmiş, bunlara bağlı yeterlilikleri geliştirmiş ve sınav merkezlerini yetkilendirme çalışmalarını da hâlen sürdürmektedir. Ulusal meslek standartlarının hazırlanması için kurum, sektörlere ve mesleklere ilişkin yetkinliği ve temsil gücü olan işçi, işveren ve meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ile iş birliği ortamı oluşturmuştur. Tam bir endüstriyel demokrasi örneğidir.

Bu çerçevede, 701 meslek standardının hazırlanmasına başlanmış, 2013 yılı içinde 136 meslek standardının çalışmaları tamamlanmıştır. Bugüne kadar hazırlanan meslek standardı sayısı 636’ya, tamamlanan ulusal meslek standardı sayısı da 496’ya ulaşmıştır, 140 meslek standardı üzerindeki çalışmalar da hâlen devam etmektedir. Bugün itibarıyla 68 mesleki yeterlilikte sınav ve belgelendirme yapılması mümkün hâle gelmiştir. Ülke genelinde 12 adet sınav ve belgelendirme merkezi yetkilendirilmiş, bu merkezlerce yapılan sınavlarda başarılı olanlara mesleki yeterlilik belgesi verilmiştir. Emek piyasası da kurumun faaliyetlerine olumlu tepkiler vermiştir.

Bu arada, özellikle ekonomik ve sosyal aktörler kurum bünyesindeki yeni sistemin hazırlık, kuruluş ve gelişim sürecine ilişkin çalışmalara bilgi ve birikimleriyle katkı vermişlerdir.

Sosyal tarafların MYK’daki üyelik külfetleri azaltılmıştır. İş gücü piyasamız açısından yeni sorumluluklar almaya MYK hazırdır.

Bu arada, MYK, eğitim ve istihdam dünyasının tüm aktörleriyle uyum içerisinde çalışarak şimdiden saygın ve başarılı kurumlar arasına girmiştir. Gelecekte, AB’deki denkleri arasında daha ileri ve güçlü bir konuma ulaşacağına da yürekten inanıyorum.

Önümüzdeki süreçte MYK’nın daha önemli hizmetler yapacağı inancıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçemizin hayırlı olmasını, MYK bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, çalışanlar arasında statü farklılıklarının yarattığı kargaşaya son vermek üzere Çalışma Bakanlığımızın yeni dönemde önemli çalışmalar yapacağına yürekten inanıyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Bursa Milletvekili Sayın Canan Candemir Çelik, buyurun. (AK PARTİ  sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA CANAN CANDEMİR ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında Malatya ilimizde meydana gelen elim kazada hayatını kaybeden öğretmenlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve bütün milletimize başsağlığı diliyorum.

Türkiye  ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünün 2014 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, küreselleşen dünyada başta ekonomik alanlar olmak üzere siyasal, kültürel ve teknolojik alanlarda yaşanan yapısal değişimler modern çağda refah devlet anlayışıyla yönetilen sanayi toplumlarını günümüzde bilgi toplumu hâline dönüştürmeye başlamıştır. Bu yüzden de günümüz bilgi toplumlarında sürekli gelişen kamusal hizmet beklentilerini karşılayabilecek nitelikte yeni kamu yönetimi anlayışlarını özümsemiş, kaliteli ve etkili kamu idarecilerine ve eğitimcilerine duyulan ihtiyaç gün geçtikçe artmıştır. Bu kapsamda, Enstitü kurulduğu ilk günden beri kamu yönetiminde yaşanan gelişmelere yönelik uluslararası nitelikte bilimsel çalışmalar yapmakta, ülkemizdeki tüm kamu kurum ve kuruluşları için gerekli olan kamu eğitimcilerini ve idarecilerini yetiştirerek milletimizin bu yöndeki ihtiyacı başarılı bir şekilde karşılanmaktadır.

Gerçekten de Enstitü her yıl yayınlamakta olduğu süreli yayınlar ve kitaplar ile düzenlemiş olduğu ulusal ve uluslararası düzeydeki konferans ve sempozyum gibi bilimsel etkinliklerle kamu yönetimi ve disiplini konusunda Türkiye’deki en üretken akademik kurum olma özelliğini de taşımaktadır. Aynı zamanda, 1992 yılından bugüne merkezi Brüksel’de bulunan Uluslararası Yönetim Bilimleri Enstitüsünde Türkiye’nin ulusal temsilciliği görevini ifa eden Enstitü kamu yönetimi alanında sahip olduğu akademik ve kurumsal bilgi birikimini hem Avrupa ülkelerinde hem de yakın coğrafyamızda bulunan akraba topluluklar nezdinde kabul ettirmiş durumdadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının çalışanlarına yönelik mesleki eğitim etkinlikleri de yine Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü bünyesinde yürütülmektedir. Bu bağlamda, 2006-2013 yılları arasında toplam 518 mesleki eğitim programı düzenlenmiş ve bu programlara toplam 24.809 kişi katılmıştır. Sadece 2006 yılından bu yana kurumun düzenlemiş olduğu eğitim programlarına, 270’i kaymakam adayı ve 217’si üst düzey kamu görevlisi olmak üzere toplam 487 kamu görevlisi katılmıştır. Görüldüğü üzere, Enstitüsü, Türkiye’nin kamu yönetimi alanında kısa süreli eğitim ihtiyacını karşılayan ve üst düzeyde kamu yöneticisi olarak genç kamu idarecilerine mülkiye alanında eğitim veren en köklü ve en etkili mesleki eğitim kurumudur.

Tüm bunlara ek olarak, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü tarafından, çeşitli ülkelerde orta ve üst düzey kamu yöneticisi olarak çalışırken ülkemize gelen yabancı idarecilere yönelik Türk kamu yönetimi hakkında eğitici bilgiler verilmekte veya yönetici seminerleri düzenlenmektedir. Bu kapsamda, her yıl, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Fransa, İtalya, Almanya, Çin Halk Cumhuriyeti, Tunus, Arnavutluk, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Afganistan, Pakistan, İran ve Irak gibi ülkelerle ortaklaşa mesleki eğitim programları düzenlemektedir. Sadece 2013 yılında, Enstitü tarafından, belirtilen ülkelerden gelen katılımcılara yönelik uluslararası nitelikte 94 adet eğitim semineri düzenlenmiş ve bu eğitim seminerlerine toplam 6.485 kişi katılmıştır.

Ülkemizin ve milletimizin gururu olan Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünün 2014 yılı bütçe rakamı 12 milyon 633 bin Türk lirası olarak öngörülmektedir.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; son olarak, en içten duygularla sizleri ve aziz milletimizi selamlıyor, 2014 yılı ulusal bütçemizin ülkemiz için, milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mahmut Kaçar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Devlet Personel Başkanlığı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Devlet Personel Başkanlığı, 1960 yılında kurulan ve içinde bulunduğumuz aralık ayı itibarıyla da kuruluşunun 53’üncü yıl dönümünü kutlayan, Türkiye'nin en önemli ve köklü kuruluşlarından biri. Ben bu vesileyle, Sayın Bakanımızın şahsında Başkanlığımızın tüm çalışanlarının kuruluş yıl dönümünü kutluyor, hayırlı hizmetlerin devamını diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Personel Başkanlığı, yaklaşık 2,5 milyon kamu çalışanımıza ilişkin mevzuatın uygulanmasına nezaret eden, bu kapsamda sınırlı bir bütçeyle kamu çalışanlarımızın tamamına ve diğer kamu kurum, kuruluşlarımıza hizmet veren önemli bir kurum. Personele ilişkin işlemlerin yürütülmesinin yanında, aynı zamanda devlet teşkilatlanmasına yön verilmesine ilişkin çok önemli bir role sahiptir. Devlet kurumları arasında yetki ve görevlerin hizmet gereklerine uygun olarak dağıtılması, merkez ve taşra teşkilatlarının kamu kaynağının etkin kullanılmasını sağlayacak şekilde kurulması hususunda yol gösterici bir fonksiyona sahiptir.

Hiç şüphesiz ki kamu kurumlarımızın öznesini kamu çalışanları oluşturmaktadır. AK PARTİ olarak iktidara geldiğimiz ilk günden itibaren çalışanlarımızın göz ardı edilmiş, ötelenmiş, dikkate alınmamış en temel hak taleplerini son derece önemsemiş ve bu hakların teslimi noktasında tarihî adımlar atılmıştır. Çünkü bizler emeğin kutsal olduğuna inanıyoruz. Emeğin karşılığının verilmesini sadece bireysel bir talebin karşılanması olarak değil, aynı zamanda ülkemizin daha çok gelişmesi, büyümesi ve çocuklarımıza daha müreffeh bir gelecek bırakmanın çok önemli bir unsuru olduğunu düşünüyoruz.

Bu temel bakış açısıyla hareket eden AK PARTİ iktidarı olarak yapmış olduğumuz ilk icraatlarımızdan biri, çalışanlarımızın iradesi dışında maaşlarından kesilerek oluşturulan Zorunlu Tasarruf Fonu’nun tasfiye edilmiş olmasıdır. Bu fonda biriken paraların sözde nemalandırılarak tekrardan çalışanlara ödenmesi taahhüt edilmişken, bırakın kesilen paraların nemalandırılmasını, maalesef, kesilen paralar başka alanlarda kullanılmış ve milyonlarca çalışan mağdur edilmiştir. Bu bağlamda, gerek Tasarrufu Teşvik Fonu hesaplarında 13,5 katrilyon ve gerekse de KEY’deki 3,5 katrilyonla birlikte yaklaşık 17 katrilyon geriye dönük ödeme yapılmıştır.

Elbette ki burada bir yandan çalışanların mağduriyeti giderilirken, diğer yandan yıllardan beri memurun devlete karşı zedelenen güveninin yeniden tesis edilmesi sağlanmıştır. Hiç şüphesiz ki devletin milletine hizmetini yerine getiren memurun devletine güveninin olmadığı bir ülkede vatandaşın devlete güveninden bahsedilemez.

Değerli arkadaşlar, bu bağlamda yapılan en önemli düzenlemelerden biri de kamu çalışanlarının yıllardan beri en önemli talep olarak gündeme getirdikleri toplu sözleşme hakkının verilmiş olmasıdır. Bu ülkede milyonlarca kamu çalışanının sosyal ve özlük haklarıyla ilgili talepleri yıllardan beri toplu görüşme masasında görüşülmekte ama burada nihai karar Bakanlar Kuruluna yetki verirken, yapılan 2010 yılı referandumuyla birlikte çalışanlara toplu sözleşme hakkı verilmiş ve son iki yıl yapılan toplu sözleşmelerle birlikte çalışanların uzun yıllardır beklediği sosyal, özlük ve ekonomik haklar noktasında son derece önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Gerek toplu görüşmeler döneminde ve gerekse de yeni toplu sözleşme dönemindeki bütün çalışmaların sekreteryalığını ve en önemli katkısını da hiç şüphesiz Devlet Personel Başkanlığı yerine getirmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu bağlamda, bir yandan toplu görüşmeler ve daha sonra toplu sözleşmelerle çalışanlarla sendikalar arasındaki sosyal diyalog mekanizması çalıştırılırken, diğer yandan da toplu sözleşme dönemi dışındaki taleplere cevap vermeye yönelik olarak da Kamu Personeli Danışma Kurulu oluşturulmuş ve bu bağlamda da yapılan görüşmeler neticesinde de toplu sözleşme dönemleri dışındaki taleplerin karşılanmasında da son derece önemli adımlar atılmıştır.

Ben bu çalışmalarda son derece önemli katkı sunan bu önemli kurumumuzun çalışanlarına huzurlarınızda şükranlarımı arz ediyor ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Manisa Milletvekili Sayın Hüseyin Tanrıverdi, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçe kanunu çerçevesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Değerli arkadaşlarım, sizleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bütçeler bir ülkenin yol haritasıdır. Hükûmetimizin 2014 bütçesindeki rakamlar, büyüklükler sosyal gelişmeyi, ekonomik kalkınmayı ve gelişen bir Türkiye’yi müjdelemektedir. 2002’den bu yana Türkiye’nin her karış toprağında izi, eseri, imzası olan AK PARTİ milletimizle bereber hedeflerine bir bir ilerlemektedir. Geçmişte bu çatı altında bütçeler üzerine konuşulurken, rakamlar ortaya konurken faize ne kadar para gidecek, sosyal güvenlik ne olacak, IMF’den ne kadar para gelecek, Türkiye OECD rakamlarına ne zaman ulaşacak diye sorular, endişeler birbiri ardına gelirdi. Hatırlayın, Türkiye’de bizden önceki iktidarlar hedef koyamıyordu, hedef koysa bile kimse bu hedeflere inanmıyordu. Artık hem hedef koyabiliyor hem de hedeflerimiz doğrultusunda adımlar atabiliyoruz.

Değerli milletvekilleri, çalışma hayatı; istihdam, çalışma şartları, sosyal güvenlik, mesleki eğitim, iş sağlığı ve güvenliği gibi birçok önemli bileşenden oluşmaktadır. Sosyal güvenlik alanındaki üç kuruluşun SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığının birleşmesiyle son otuz yılın en önemli reformu hayata geçirilmiştir. Sosyal güvenlik sisteminde norm ve standart birliği sağlanmış, herkes sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmış, böylece sosyal devlet olmanın gereği yerine getirilmiştir. Hatırlarsanız, 2002 öncesinde yazılı ve görsel basında yer alan bütün sosyal güvenlik haberlerinin tek konusu, tek manşeti kara deliklerdi, SSK’nın mefluç hâle düşürülmesiydi. Biz, AK PARTİ olarak sosyal güvenliğe aktarılan kaynakları asla kara delik olarak görmedik. Çünkü bu, sosyal devlet olmanın gereğidir, devletin, millete olan vazifesidir. Devletin var olma gayesi, milletine hizmettir, millet varsa devlet vardır.

Değerli arkadaşlarım, çalışma hayatı mevzuatımız, AB ve ILO normları dikkate alınarak yeniden düzenlenmiş, 12 Eylülün izleri silinmiştir. 6356 sayılı Kanun ile sendika üyelik işlemlerinde noter şartı kaldırılarak e-devlet kapısı 7 Kasım 2013 tarihi itibarıyla kullanılmaya başlanmış, böylece sendika üyeliği önündeki en önemli engellerden birisi kaldırılmıştır.

Emeklilerimizin yıllardır beklediği intibak çalışmaları tamamlandı. 16 yaşından küçük sigortalılar için, yaşlarına uygun asgari ücret üzerinden prim ödenmesi imkânı getirildi. Taksi şoförlerinin sosyal güvenlik kapsamına girmeleri kolaylaştırıldı. Dokuz yüz gün karşılığı, ölüm aylığı hakkı getirildi. Yetim kız çocuklarına evlenme yardımı yapılması sağlandı. BAĞ-KUR’lulara analık sigortasından faydalanma imkânı getirildi ve malullük şartları hafifletildi. Beş yıl hizmet süresi bulunan memurun vefatında, hak sahiplerine aylık bağlanması imkânı getirildi. Tarım ve orman işlerinde, hizmet akdiyle süresiz olarak çalışanlar, sosyal güvenlik kapsamına alındı. Tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, küçük el sanatlarıyla uğraşan kadınlar, sosyal güvenlik sistemine dâhil edildi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nihai amacı insan refahının yükseltilmesi olmayan ekonomik yaklaşımlar sosyal felaketlerle sonuçlanır. Ahlaki perspektife sahip ekonomik yaklaşımlar, aynı zamanda sosyal boyuta ve sosyal adalete öncelik veren bir anlayışı temsil eder. Bu sorumluluk ve bilinçle hareket eden 61’inci Hükûmetimiz, mevcut şartların dayatmasına rağmen, tercihlerini hep alt gelir grupları lehine kullanmaktan, sosyal politikalarını sosyal refah amacına ve sosyal devlet ilkesine uygun içerikte belirlemekten, insan merkezli hizmet odaklı politikalardan asla vazgeçmeyecektir.

Sözlerimi bitirirken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2014 mali yılı bütçesinin ülkemize, milletimize çalışanlarımıza ve çalışma hayatımıza hayırlı olmasını diler, hepinizi tekrar saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılacak olan konuşmalara sıra geldi.

Sayın milletvekilleri, ilk söz Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Durdu Özbolat’a aittir.

Buyurun Sayın Özbolat. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2014 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bütçe, ülke ekonomisinin yönetimini elinde bulunduran iktidarın siyasal yönelimini gösteren ve millî gelirden kimlerin ne kadar pay alacağını belirleyen temel belgedir. Buna göre, iktidarların iktisadi ve siyasi tercihlerini en somut yansıtan metinler bütçelerdir. 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı da Hükûmetin ekonomi politikasını bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Önümüze gelen bu tasarı da göstermektedir ki toplumun değil, küçük bir azınlığın ekonomik ve siyasal çıkarları doğrultusunda bütçe oluşturulmaya devam edilmiştir.

Bütçe gelirlerinden en fazla pay sahibi olan halkın ekonomik ve sosyal taleplerini karşılamak bir tarafa, 403 milyar liralık gelirin yüzde 85’ini vergi gelirleriyle karşılamayı amaçlayan tasarı, bütçenin yükünü yine halkın omzuna yıkmıştır.

İkinci önemli konu değerli arkadaşlar, bütçelerin temel özelliği, denetlenebilir ve hesap verebilir olmasıdır. Buna göre, kamu gelir ve giderlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Sayıştayın denetlemesi ve yasama organına sunması esastır. Ulaştırma ve haberleşme gibi toplumsal, siyasal ve ekonomik hayatın altyapısını oluşturan unsurların bütçesi üzerinde görüş beyan edebilmemiz için bu önceliğin yerine getirilmiş olması gerekiyordu ancak TBMM adına kamu harcamalarını denetleyen Sayıştaya, ilgili devlet kurumları tarafından görüş beyan edilmediği, bilgi verilmediği gibi, hazırlanan raporlar da Meclisin denetiminden kaçırılmıştır.

Bakınız, Sayıştay raporunda diyor ki: “Sayıştaya verilmesi gerekli mali tablolar ile bilgi ve belgelerden önemli bir kısmı kamu idaresi yönetimi tarafından sağlanamadığı için, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2012 yılına ilişkin mali tabloları hakkında görüş bildirilememektedir.”

Bütçesi yüzde 14,5 oranında artırılan bir kurumun mali tablosunu göremiyoruz. Ülkemizde kamu sabit sermaye yatırımlarının yüzde 37’si ulaşıma ayrılıyor ama denetlenemiyor; bu, kabul edilebilir bir durum değildir.

Ulaştırma Bakanlığının 2012 yılı faaliyetleri incelendiğinde, bazı demir yolu ihalelerinde yüzde 171 ila yüzde 358 arasında değişen proje maliyeti artışları görülüyor. Bütçe kanununda ve yatırım programında yer almayan bir proje için harcama yapılamayacağına dair düzenleme olmasına rağmen, Karayolları bölge müdürlüklerince, yatırım programında yer almayan 259 iş için toplam 972 milyon TL harcama yapılmış. Bu demek oluyor ki bütçeye tahsis edilen proje ödenekleri başka işler için kullanılmış.

Buna ilave olarak Yol Yapım Dairesine tahsis edilen yatırım ödenekleri yatırım niteliği taşımayan harcamalar için kullanılmış yani cari olması gereken harcama, bir yatırım harcaması gibi gösterilmiş. Yine, Kamu İhale Kanunu’nda “Ödeneği bulunmayan hiçbir iş için ihaleye çıkılmaz.” diyor. Bu hükme rağmen ödeneği bulunmayan kalemler için ihaleye çıkılmış. Örneklerini çoğaltabileceğimiz bu hesapsız harcamalar vergilerden, halkın sırtından karşılanmaktadır. O açıdan Hükûmetin bütçesi amacına ulaşmıştır.

Değerli arkadaşlar, ihracatta kendini başarılı gösteren Bakanlığın kamu kaynaklarını verimli ve tasarruflu kullanması beklenir. AKP hükûmetleri döneminde ulaştırma alanına ilişkin olarak en çok ön plana çıkarılan kuşkusuz bölünmüş yollar oldu. Evet, ülkemizde bölünmüş yollar artmıştır ancak yüksek maliyetlerle yapılan bölünmüş yollar yenileme, onarım çalışmaları nedeniyle kullanılamamaktadır. Vatandaşlar yararlanamadıkları bu yollar için yapılan yatırımların akıbetini ve gerçek maliyetini hâlâ sorgulamaktadır. Buna yönelik önergelerimize cevap verme gereği bile duyulmamıştır. Aynı zamanda, güvenlik ve hızlı ulaşım vaadiyle yapımı tamamlanan bu yollar kaza istatistiklerinde olumlu bir sonuç yaratmamıştır. Son on yılda kaza sayısı yüzde 185, ölümlü kaza sayısı ise yüzde 100’ün üzerinde artmıştır. Bununla birlikte, bölünmüş yollar bizi yüksek maliyetli kara yolu taşımacılığına daha bağımlı kılmıştır. Türkiye’de yurt içi yolcu taşımacılığının yüzde 95’i, yük taşımacılığının ise yüzde 88’i kara yolu ile gerçekleştirilmekte. Avrupa’nın demir yolu yük taşımacılığını yüzde 18-20’lere çekme hedefi bu bakımdan önemlidir ve ders alınmalıdır. Ne var ki ülkemizde demir yolu ulaşımı bir dönem “Komünist işidir.” diyerek geri plana itilmiş, şimdi de özelleştirme anlayışına yem edilmiştir. Geç kalınan adımları hızlı atmak, demir yolunun hem sosyoekonomik açıdan hem de güvenlik açısından getireceği faydaları hayata geçirmek gerekmektedir.

Benzer bir eksiklik, maalesef, denizcilik alanında karşımıza çıkıyor. Deniz yolu taşımacılığının yurt içi yolcu taşımacılığında adı neredeyse anılmamakta, yük taşımacılığındaki payı ise yüzde 3’ler düzeyindedir. Üç tarafı denizlerle kaplı ve kıyı dış şeridi uzunluğu 8.333 kilometreye varan bir ülke olarak denizcilik alanında sahip olunan avantajların kullanılmadığı ortadadır.

Hava yolu ulaşımında ciddi sorunlarla karşı karşıyayız. Hükûmet yeni havaalanları inşa ediyor ancak insana yatırım yapmaktan özenle kaçıyor. İşten atılan hava yolu işçilerini muhatap dahi almayan, haklı taleplerini karşılamak üzere kaynak ayırmayan Hükûmet, EUROCONTROL’den alınan ve yıllık ortalama 1 milyar euro değerindeki üst geçiş ücretlerini nereye harcadığını açıklamamaktadır. Daha önce vermiş olduğumuz önerge mayıs ayında verildi, yedi aydır da bu önergeye cevap bile verme gereği duymadınız. EUROCONTROL’den alınan bu payla hangi yatırımlar yapılmıştır? Bu konudaki önergemize cevap bekliyoruz.

Görüyorsunuz ve hepimizin gözü önünde; Esenboğa Havaalanı’na 2006’dan beri 3’üncü pist yapılacaktı ama ne yazık ki yedi yıldır yapılmadı. Kamulaştırma kararı var ama uygulanmadı.

İletişim ve haberleşme özgürlüğüne ilişkin birkaç hususu ifade etmek istiyorum. Maalesef, bugün ülkemizde haberleşme ve basın yayın özgürlüğü büyük tehdit altındadır. İletişim, temel insan hakkı olmaktan çıkarılmış, en sorunlu ve en tehlikeli alanlardan biri hâline getirilmiştir. Türkiye’nin en büyük yayıncı kuruluşu Hükûmet olmuştur, tekel konumundadır. Buna rağmen, sosyal medyayı dahi yargı baskısıyla denetime alma çabası devam ediyor. RTÜK son on bir yılda yayın ihlalleri nedeniyle televizyon kanallarına toplam 90 milyon lira ceza kesmiş. Bu, haberleşme, iletişim hakkının zorla engellenmesidir. Ekonomik baskı ve cezalarla otosansür sarmalına hapsedilen medya, açık cezaevine dönüşmüştür. İşten atılan veya atılma korkusuyla mesleğini sürdüren gazetecilerin dışında, tutuksuz yargılanan 123, tutuklu ve hükümlü 64 gazetecinin varlığı ayrı bir utanç tablosudur.

Kamuda tasarruf yapacağını açıklayan Hükûmet bunlarla yetinmemiş, bütçeyi telefon dinlemelerine ayırmıştır. 1 milyar 786 milyon TL’ye yükseltilen Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun bütçesi, düzenleyici ve denetleyici kurumların tümünü geride bırakıyor. Bu kurumların toplam bütçedeki payı üçte 2’ye ulaşmıştır. Bunu denetleyen kurum olan BDDK’nın bütçesinin 8 katına ulaşmak üzeredir.

Halkın ve ülkenin ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği görülen Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2014 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diler, hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Samsun Milletvekili Sayın İhsan Kalkavan…

Süreniz dokuz dakikadır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET İHSAN KALKAVAN (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, öncelikle, Malatya’da ölen değerli memurlarımıza Tanrı’dan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.

Bunun yanında, dün, bizi Avrupa’da gururla temsil eden Galatasaray Kulübüne, Kulüp Başkanına, şahsında futbolcularına, yöneticilerine, seyircilerine candan tebriklerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Yine, bu akşam oynanacak Lazio-Trabzonspor maçında aynı başarıyı Trabzonspor’un da göstereceğini düşünüyor, onlara da şimdiden başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 yılı bütçesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, seçim bölgem olan Samsun’da yaşanan sel felaketleri sonrası oluşan sorunlara değinerek başlamak istiyorum. Bildiğiniz üzere, geçen sene ve bu sene içerisinde, yoğun yağışlar sebebiyle Samsun’da sel felaketleri meydana geldi. Selin ardından ise, heyelan ve yolların çökmesi gibi çeşitli sıkıntılar yaşandı. Bu durum, yalnız Samsun’da yaşanmıyor. Ülkenin çeşitli yerlerinde yoğun yağışların ardından maalesef hâlâ bu tür sorunlar yaşanmakta. Fakat, özellikle, Samsun’da geçtiğimiz sene çok sayıda vatandaşın ölümü bu konunun vahametini ve daha sağlam tedbirler alınması gerektiğini bizlere göstermiştir.

Şunu belirtmek isterim ki: Belediyeleri tek sorumlu olarak tutmak yerine Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının sorumluluğunda olan konuların; mesela, yolların yapımının ihaleyle kimlere verildiğini ve yapımında ya da onarımında nasıl denetlendiği gibi altyapısal sorunların da fazla irdelenmesi gerekmektedir. Örneğin, Bakanlığın, daha önce güzergâhı açık olan Samsun-Ankara kara yolunun 2 ila 30’uncu kilometreleri arasındaki on üç yıldır tamamlanmayan yolun izahını Samsunlulara ve Meclise izah etmesi gerekmektedir. Yapımı bir yıl süren Kırıkkale-Ankara ve Ankara-Polatlı yollarını düşününce bu ihalede Samsunluların burnuna pis kokular gelmektedir.

Selle birlikte çöken ya da heyelan sebebiyle kapanan yolların uzun süreli onarım çalışmaları da bir diğer sorundur. Günler ve haftalar süren çalışmalar vatandaşı oldukça mağdur etmektedir. Bu konunun en güzel örneği, demin bahsettiğim yol güzergâhı ve sorumlusu da orada çalışan müteahhit firmalar ve bunların kontrolleridir. Bakanlığın bütçesini görüştüğümüz bugün, altyapı sorunları ve vatandaşın mağdur olmaması için gerekli tedbirlerin alınması konusunda bundan sonra gerekli adımların atılacağını ben beklemiyorum ve ümit de etmediğimi belirtmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değinmek istediğim en önemli konu da denizciliktir. Denizcilikteki sorunların tümünü anlatmak için dokuz dakikalık süre yeterli olmadığından, önemi oldukça yüksek gördüğüm bazı konularda sizleri aydınlatmak istiyorum. Ülkemizde gemi işletme sektörüne maalesef hak ettiği değer verilmemektedir. Gemi inşası, finansmanı ve tersanelerin günümüzdeki durumu, tartışılması gereken en önemli konulardır. Türkiye’de gemicilik sektörüne devlet tarafından verilen destek ve teşviklerin Avrupa Birliğine kıyasla yetersiz olduğunu görüyoruz.

Stratejik planlama ile denizcilik üniversiteleri ve denizcilik meslek okullarının sayısının artırılması sektörün kalifiye personel ihtiyacının karşılanması için önemli bir girişim olacaktır. Böylece, tersane sayısı artırılırken istihdam konusunda sıkıntı yaşanmayacak ve teknik personel sayısı artacağından sektör kaliteli ve altyapısı sağlam bir hizmet sunacaktır. İstihdam konusundaki en büyük sorun taşeronlaşmada yaşanmaktadır. Üretim sürecinde iş güvenliğinden uzak taşeronlaşma çalışmaları engellenmelidir. Bildiğiniz gibi, tersanelerdeki ölümler bir dönem Türkiye'nin gündemindeki en büyük sorunlardan biriydi fakat taşeronlaşmanın önüne geçilmediği sürece bu tehlike her zaman devam edecek.

Bu sorunların çözümüyle eş zamanlı olarak gemi inşasını özendirmeye yönelik çalışmalar yapılmalı ve bunun için de tersanelerin iyileştirilmesine, armatöre destek verilmelidir. Geçtiğimiz sene, yine bütçe görüşmeleri için söz aldığımda bahsettiğim bazı çözüm önerilerini tekrar sıralamak istiyorum çünkü bu konuda hiçbir ilerleme kaydedilmedi ve en ufak bir değişiklik dahi yapılmadı.

Sektör acilen özel önem taşıyan sektörler arasına alınmalıdır. Eğer alınmazsa başta tersaneler ve armatörler tamamen yok olacaktır.

Ürün odaklı gemi inşasına yönelik prim sisteminin tanımlanması gerekmektedir.

Koster filosu yenilenmeli ve buna kaynak sağlanmalıdır. Avrupa Birliğinde geçerli olan modernizasyon yatırımları ve desteklerine kendi mevzuatımızda da yer verilmelidir.

Sadece deniz yolu taşımacılığından alınan serbest sağlık resmî ücretleri kaldırılmalı, fener ücretlerinde indirim sağlanmalıdır.

Mevcut gemi sayısı artırılarak yük taşıyan gemilerin millî bayraklı olması sağlanmalıdır. Bu konu da son yıllarda dünyada var olan ekonomik durgunluk ve belirsizlik yüzünden gerileyen deniz ticaretinin Türkiye’yi daha az etkilemesinin sağlanması açısından önemlidir.

Türkiye yük taşıtan değil yük taşıyan ülke konumuna gelirse denizcilikte hak ettiği yere gelmiş olacaktır.

Bir diğer konu ise liman altyapısı ve kapasitesinin genişletilmesidir.

En önemlisi de bu konular, bu çalışmalar Deniz Ticaret Odasıyla koordineli olarak, beraber çalışarak yapılmalıdır. Tekrar ediyorum: Bütün bu çalışmalar Deniz Ticaret Odasıyla koordineli olarak ve beraber çalışarak yapılmalıdır.

Türk denizcilik sektöründe yaşanan en sıkıntılı durum ise armatörlerin kredi kullanımındaki zorluklardan kaynaklanmaktadır. Yabancı bankalardan kullanılmak istenen kredilerin verilmesi ve kullanılan kredilerin geri ödemelerinde armatörlerimiz yalnız bırakılmıştır. İlgili bankalardan Bakanlık ve Hükûmet aracılığıyla taleplerde bulunulması ve şartların kolaylaşması sağlanmalıdır.

Başka ülkelerdeki ihracat kredi kuruluşları gibi, deniz taşımacılığını kendi ülke bayraklı gemilerimizin tekeline verme şartı koyulmalıdır. Yani Türk EXIMBANK’ın kredilendireceği ihracata ilişkin taşımalarda Türk bayraklı gemi şartı getirilmeli, getirilen bu şart da Türk denizciliğine ve daha önemlisi de Türk ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır.

Ülkemiz kıyılarının yanlış ve gelişigüzel kullanımını önlemek, denizciliğin planlı ve doğal yaşamı da dikkate alınarak geliştirilmesi amacıyla denizcilik sektörünün tüm bileşenlerini kapsayacak bir kıyı master planı hazırlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak hedefimizin özel bir denizcilik bakanlığı olduğunu bir kez daha söylemekte fayda var. Böylece, denizcilik sektörü kapsamındaki tüm faaliyetler ve sorunların çözümü dayanışma ve eş güdüm sağlanarak daha kolay gerçekleştirilecektir.

Ülkemiz için önemli bir konu olarak da, Batum-Samsun demir yolu hattının acilen hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Son olarak da, Sayın Bakan ve bürokratlarımıza şunu söylemek istiyorum: Ülkelerin havaalanları, VIP salonları o ülkelerin aynası sayılır. Son iki üç yıldır, bilhassa Ankara ve İstanbul Atatürk havalimanlarımızın VIP salonlarının görünümü ülkemiz için iyi bir görüntü vermiyor. Yolcu olarak giren çıkan belli değil, bunu tasvip etmiyoruz. Hele hele, 20 Kasım 2013’te benim bizzat VIP 1 salonunda çekmiş olduğum resmi şimdi Sayın Bakanıma sunacağım.

Çıplak ayaklı, sözde misafir… Bunun için görevlileri uyardığımızda, görevliler, “Bir bakalım, kimin misafiri.” diye cevap veriyorlar. Ama ben onlara “Sayın Başbakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız böyle bir şeye müsaade ediyor mu?” dedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET İHSAN KALKAVAN (Devamla) – “O zaman, bir bakalım, kimin misafiri.” deyince, “Bırakın, ben onu çıkarayım.” dedim. Buna müsaade etmediler, bir görevli çağırdılar, çıkardılar.

Şayet bunlara müsaade ediliyorsa çok yanlış yoldayız, şayet etmiyorsak…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalkavan.

AHMET İHSAN KALKAVAN (Devamla) – Özür diliyorum.

…bunu disiplin altına almamız lazım.

Bu duygu ve düşüncelerle 2014 bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Bursa Milletvekili Sayın Kemal Ekinci. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz dokuz dakikadır.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA KEMAL EKİNCİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolları Genel Müdürlüğünün 2014 yılı bütçesi hakkında CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, bu üçüncü yıl oldu, her seferinde Karayollarıyla ilgili bütçede söz aldım ve ben konuşuyorum. O kurumun kurumsal kimliğini dikkate alarak bir tek incitici laf etmedim, hatta bilgimin, görgümün, teknik özelliklerimin yeterliliği kadar yol göstermeye çalıştım, “Şunu da yapsanız.”, “Bunu da yapsanız.” gibi laflar ettim, zaman zaman kendi arkadaşlarımdan da eleştiri aldım. Bu sefer de yine Karayollarının kurumsal kimliğini ötelememek için aynı doğrultuda, aynı incelikte, aynı nezakette konuşmayı düşünüyordum, ne zaman ki 2012 Sayıştay raporu elime geçti, iki sene, kurumun kimliği de gitse bu yanlışlıkların düzeltilmesi adına niye doğru şeyler ifade etmedim diye kendi kendime hayıflandım.

Bu kurum -arkadaşların çoğu bilmez- kendi misyonunu, vizyonunu belirleyen, kendi ilkelerini belirleyen kuruluştur. Bu kuruluşu geçmişte temsil eden hiçbir bürokrat siyasete teslim olmamıştır. İlk defa, yapılan uygulamalarda, yapılan harcamalarda ve kendi emlaklerinin kullanımında, Sayıştayın ortaya koyduğu raporda görüyoruz ki Karayolları Bakkal Recep’in defteri gibi, bakkal defteri gibi işletilmiş. Böyle bir anlayışın kabul görmesi mümkün değil.

Şimdi, ben bir şey söylemiyorum, sadece Sayıştayın raporundan birtakım şeyler okumaya çalışacağım. Diyor ki Sayıştay: “Kendi gayrimenkulünü kiraya vermiş, o kira gelirlerini Karayollarının hesabına aktarmak yerine bir özel bankada hesap açmış, bir kısmı vadeli, bir kısmı vadesiz.” Böyle bir keyfiyet olabilir mi ya?

Yine Karayolları, kendi arsalarını, emlakini bir titizlikle, kıskançlıkla korurdu. Nasıl? Dağ başında da olsa kendi kamulaştırma alanı içindeki yerlere hiçbir şekilde yapı yaptırmaz, onları bir titizlikle korurdu. Kavacık’taki arsayı hazineye devretti, hazine kırk dokuz yıllığına bir kuruma kiraya verdi. Bunu daha önce de dile getirmiştim. Yine Karayolları, 130 dönümlük bir bölgenin yerini -şu anda ne olduğunu bilmiyorum- bir kuruma verecek. Bunlar haksızlık.

Bir başka şey: Demin benden önce konuşan arkadaşımız da söyledi, kurumun bütçesi belli, kalemler belli. Öyle bir geçiş sağlamışlar ki hiç o iş programında yeri olmayan bir işe -bunun miktarını da söyleyeyim, adedini de söyleyeyim- işlere daha doğrusu, para aktarılmış. Bunlar yanlış şeyler.

Bir başka şey: İhaleli işlerde sözleşmede bellidir, kime ne şekilde yardım edileceği, hangi malzemenin idare tarafından verileceği bellidir. “Bazı firmalar bitümü kendi temin edecek.” deniyor, bitümü Karayolları veriyor; Sayıştayın yine tespiti. Bu, ihalenin özüne aykırı, rekabet gücünü ortadan kaldırıyor. Karayolları gibi bir kuruluş böyle vurdumduymazlıkla asla yönetilemez.

Yatırım programında yer alan ve bütçeyle tahsis edilen projelere ait ödenekler başka işlerde kullanılmış; bir. Yol Yapım Dairesine tahsis edilen ödenekler yatırım niteliği taşımayan harcamalar için kullanılmış. “Ödeneklerin tahsis edildikleri amaç doğrultusunda harcanmamaları hem bütçe ilkelerine hem de analitik bütçenin ‘kurumsal kodlar’ ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.” diyor. Bunu Sayıştay söylüyor. Niye, bütçenin ilk görüşülmeye başladığı andan itibaren, arkadaşlar “Bu Sayıştay raporları gelsin.” diye iddia ediyoruz? Bütün kurumlardan Sayıştay raporları geldiğinde ortaya çıkan manzarayı hep birlikte görüyoruz. Bunu bilhassa Bakandan rica ediyorum.

Bir başka şey: Karayolları -yine kendi ilkelerinde görülen- çevreci bir kuruluş olarak bilinir. Karayollarında çevrecilik kalktı arkadaşlar. Üçüncü köprünün bağlantı yollarının nereden geçtiğini gördük. Hiçbirine ÇED raporu alınmamıştır. Bunu nasıl ıskalarsınız siz?

Bir başka şey: Karayollarında nitelikli personel bulundurmakta zorluk çekiliyor. Bir gün daha, Sayın Bakan, Genel Müdür “Arkadaşlar, kalifiye teknik elemanı bulundurmak için bunların ücret politikasında bir değişiklik yapalım.” dememiştir. O parayla orada nitelikli insan çalıştıramazsınız.

Başka şey: Karayollarında aslolan şey liyakattir. Bundan kırk sene önce, inanın -inançlı arkadaşlar var- o kurumda, takunyasını giyip abdest almaya giden bir daire başkanımız vardı ama hepimiz önünde el pençe divan dururduk; Muammer Tuğlu. Şimdi, tarikatla ve inançla ilgili kendilerine yakın olanlar kurumda barındırılıyor; bu kabul edilemez.

Yine bir başka şey, Karayollarında kendi kurumsal kimliği içinde AR-GE çalışmaları yapılır. Bu çalışmalara ne hikmetse ara verildi. Yazmış Karayollarında: “Bir gün bilmem ne kursuna katıldım.” Böyle bir AR-GE çalışması yapılır mı ya? Ayrıca, kurum kültürü var Karayollarında. Karayollarında sosyal tesisleri kapattılar. Bu sosyal tesislerin kapatılması Karayolculuk ruhunu zedeledi. Sosyal tesisler kapatılınca Karayolcuların çocukları birbirlerini tanımaz hâle geldiler. Bu sosyal tesisler Karayolculuk ruhunu, Karayolculuk anlayışını geliştiren bir müesseseydi, kurumdu. Bunun, sosyal tesislerin mutlaka faal hâle getirilmesi lazım.

Çevreye saygı yok, kendi kurumunun çalışanlarına saygı yok, efendim, Sayıştaya, denetime saygı yok, sonra “Bu kadar yol yaptık.” Bizim çalıştığımız yıllarda bir kazıcı ekskavatör yoktu. 6 metre, 7 metre toprağın derinliğine elle kazı yapılarak iniliyordu. Tabii ki bu teknolojiyle, bu yapı makineleriyle çok daha iş yapacağız ama ne yazık ki bunların yerini başka şeyler aldı. İhaleli işlere hiç girmeyeceğim, onlar tarzım değil. Hâlâ o kurumun kimliğinin korunmasından yanayım.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İzmir Milletvekili Sayın Erdal Aksünger, buyurun.

Süreniz dokuz dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, geçen sene bu zamanlar çok iyi hatırladığım bir konuyu gündeme getirmiştik. Bilgi Teknolojileri Üst Kurumu ve onun görev alanına giren, Türkiye’de özellikle fişlenme konusunun temelini atan çok önemli bir olayı gündeme getirmiştik. “Phorm” denilen bir şirketin Türkiye’ye gelip Türk TELEKOM üzerinden TTNET’le birlikte tüm kullanıcıların diyorum, Türkiye’de İnternet kullananların yüzde 85’inin tüm İnternet datalarını takip ettiğini, “Reklam veriyoruz.” söylemi altında bunların hepsinin geçmişe yönelik ve gelecekte yapacakları tüm e-mail’lerini, girdikleri bütün adresleri, hepsini tespit edip dünyada yasaklanmış, aslında dünyanın önde gelen bütün gelişmiş devletlerinin yasakladığı “DPI” denilen bir programı kullanarak -yani “DPI” dediğim program, derin takip programlarını- yasaklanmış bir programı kullanarak tüm kullanıcıların özel hayatını fişlediğini iddia etmiştik. Üzerine, Sayın Bakanım, Ulaştırma Bakanımız talimatları vermişti. Ben de o zaman kendisini gerçekten de kutlamıştım. Evet, soruşturma başlamıştı. 1,5 milyon ceza kestiler. Kime kestiler? Türk TELEKOM'a. Niye kestiler? “Siz aslında yanlış bir şekilde insanların datasını topluyorsunuz.” diye kestiler. Normal şartlarda o şirketin, dünyanın her yerinde olduğu gibi, bu dataları kime verdiğinin, kaç tane insanı fişlediğinin ve arkasından bütün faaliyetlerinin tekrar gözden geçirilmesi gerektiği aşikârken şirket bir senedir çalışıyor arkadaşlar. Bu çalışan şirket ne yapıyor? 250 milyon datayı toplamış, sizin milyonlarca e-mail’inizi, girdiğiniz bütün İnternet  adreslerini -çoluğumuz çocuğumuz, ailemiz demeden herkesin- bütün hepsini fişliyor. Nasıl fişliyor? Çok ciddi, derin bir analiz yaparak sizin tüm inançlarınızı, siyasal yapınızı, özel hayatınızı, sosyal hayatınızın hepsini, bütün hepsini istifliyor, depoluyor ve bir yerde bir “database” tutuyor. Bakın, bu “database”i, aslında bu dataları Amerika’da, İngiltere’de, Avrupa Birliğinde, Brezilya’da, Güney Kore’de tuttuğu için 250 milyon dolar ceza yemiş bir şirketten bahsediyoruz. Peki, bu dataları ne yapıyor? Biz zaten devlet olarak veri güvenliği yasasını çıkarmadığımız için Avrupa Birliğiyle bu sözleşmeyi zaten imzalayamıyoruz, kişisel veri güvenliği ile ilgili. Peki, tamam, onları bir kenara koyuyorum da, bizim bununla ilgili geçen sene sivil toplum kuruluşlarımızla birlikte başlattığımız ve sekiz ay süren büyük mücadele sonunda ceza kestiniz bu adamlara. Bu adamları niye göndermiyorsunuz, neden göndermiyorsunuz? Kime data gönderiyor? Ben şunu iddia ediyorum: Bu adam ya casusluk yapıyor ya da birilerine çalışıyor. Çok açık ve net söylüyorum bunu.

Şimdi, Bilgi Teknolojileri Kurumu ne iş yapar? Şunu yapar: Bilgi Teknolojileri Kurumu çok önemli bir kurum gerçekten de, Türkiye’deki bütün iletişim trafiğini takip eden bir kurum. Yani son zamanlarda dünyayı kasıp kavuran şu dinleme, fişleme olaylarıyla ilgili konunun -Türkiye’deki- tepesindeki kurum aslında. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı da aslında normalde oraya bağlı olarak çalışır. Peki, Bilgi Teknolojileri Kurumunun özellikle ihbar kabul etmesi gereken konular varken… Nedir bu? Rusya’da bir Amerikan ajanın -ki bugün Time dergisi tarafından dünyada yılın adamı seçildi, Snowden- hem Almanya’ya hem Fransa’ya hem de Avrupa Birliğinin bütün müktesebatını yönlendiren İsviçre’ye, Lüksemburg’a, diğer ülkelerin hepsine -benim şahsi görüşüm veya edindiğim bilgiler dâhilinde- Rus gizli servisi tarafından servis edilen, hangi bilgilerinizin kullanıldığı, hangi bilgilerinizin çalındığı, hangi kurumlarınızın dinlendiği konusundaki ihbarlarını Avrupa ayağa kalkarak dillendirdi. Aynı tür dijital mailleri Millî İstihbarat Teşkilatına da gönderdiler. Neden bunlarla ilgili işlem yapılmıyor Türkiye’de, sorarlar adama, niye yapılmıyor, kim yapmıyor, kim önlüyor bunları? Bundan daha büyük, daha sıkıntılı bir konu olabilir mi? Olamaz.

Şimdi, Türkiye’de bilgi teknolojileri konusunda, daha önce de söylemiştim, aslında geçmişte şaşı bakıyorduk, şu anda gözümüzün teki kör bence. Neden? Bakın, FATİH Projesi 2011’de başladığında -ben bir vesileyle- hem Başbakanın hem de bakanların söylediği birkaç şeyi size hatırlatmak istiyorum. İlk yıl, 2011-2012’de ilköğretim okullarında bunlar uygulanacak, daha sonra ortaöğretim, daha sonra da ileri gelen birtakım öğretim sınıflarında uygulanacaktı. Zaten, ben temelde bunun yanlış olduğunu iddia eden bir insandım. Ama, bakın, FATİH Projesi için bir bakanımız  ne demiş: Üretilecek tablette sadece kullanılacak cam yüzeyinin ithal edileceğini aktaran Sayın Ergün “Sadece cam yerli olmayacak, bununla ilgili yatırım yapılabilir ama gerek yok çünkü dünyada arz fazlası var. Projenin ders içeriğine dönük yazılımlarını Millî Eğitim Bakanlığı yapacak, geri kalan yüzde 86’sı da yerli olacak.”  demiş. Tam tersini söyleyeyim: “Yüzde 86’sı yerli olacak.” dediğinin. -yüzde 14’ü ithal diyorsun değil mi- yüzde 14’ü yerliyse ben milletvekilliğinden istifa edeceğim, çok net söylüyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ben de katılıyorum sana.

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) – Var mı böyle bir şey? Yok. Niye yok? İhaleleri yaptınız, 17 milyon kişiye tablet vereceksiniz. Yazık, bakın yazık. Niye? Böyle bir “know how”mız da yok, böyle bir altyapımız da yok. 17 milyon tablet yapacaksınız, dünyada zaten 80 milyon talep vardı siz bunu çıkarttığınızda, siz 15 milyonuna neredeyse talip oldunuz, diyorsunuz ki: “Arz fazlası var.” Ya, en büyük pazar yaptınız, en büyük tüketici yaptınız ülkeyi. Zaten, dediniz ki: “Her yere dağıtacağız.” Dağıtsanız ne olur? 15 milyar dolarlık öyle veya böyle rant ortaya sergiliyorsunuz. Bu ne biliyor musunuz? Türkiye tamamen üretici değil, tüketici bir ülke ve Türkiye’yi dünyadaki teknolojiyi en başta tüketen ülke konumuna soktunuz. Ayrıca, yazılımlar konusunda da öğrencilerin hepsini yirmi yıl boyunca bağımlı bir hâle getireceksiniz; bu bir zehirlenme, dijital zehirlenmedir bunun adı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – TELEKOM’un kazancı ne kadar olacak bu işten?

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) – Türk TELEKOM’la ilgili, bir arkadaşımız burada “29 milyar TL yatırım yaptı.” dedi. Çıksın bir açıklasın, ben de bileyim, neymiş, ne yapmış yatırım, nereye yapmış yatırımlarını? 6,5 milyar dolara satılan Türk TELEKOM, 29 milyar yatırımı nereye yapmış? Böyle bir şey yok. Yapmışsa da zaten, aslında dünyadaki EBIT’i en yüksek bir şirkettir TELEKOM, kazancı inanılmaz bir şirkettir. Dünyada böyle bir şirket var mı bilmiyorum. Devlet kendi eliyle altın yumurtlayan bu tavuğu gidip ona, buna peşkeş çekti.

Ayrıca, şunu söyleyeyim, işte birincisi: “Vatandaşın yararı” diyorsunuz değil mi? Ya, dünyanın vatandaş eliyle kazıklanan ülkelerinden biri burası, en pahalı Internet’i biz satıyoruz. “Efendim, geniş bant konusu şöyle olmuş, işte onlar yayın yapıyor, bunlar yayın yapıyor.” Nasıl olmuş ya? Çıkıp bunu bir şablonla açıklayın, paralarını kimden… Dünyada, Güney Kore’de ve yakın… Burada, Arap ülkeleri de dâhil olmak üzere kaç paraymış, Türkiye’de ne kadar? Bir baksınlar, tek tek karşılaştıralım yani. 3 katı hızındakinden başlayıp… Bak, 10 katına kadar olan yer var. 3 katı hızındaki Internet’i bizim üçte 1 fiyatımıza kullanıyorlar. Bunlar, her yerde yazılan, çizilen konular.

Ayrıca, Başbakanın bir konuşmasına takıldım: “30 bin tane bilişim sınıfı yaptık.” dedi. Kabul, yaptınız, haklısınız. Onların hepsinin işlevi var mı bir bakın? Hiçbiri çalışmıyor, Internet kafe bile olmaz onlardan! Hiçbirinin başında bir öğretmen bile yok. Şu anda gidin Internet kafe bile yapamazsınız onları. 6-7 milyar dolarlık yatırım da çöpe gitti. Ne yapıyorsunuz? Türkiye’yi gerçek bir çöplüğe döndürdünüz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bu tabletler de çöpe gidecek, az kaldı.

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) – Üçer kere, dörder kere değiştireceğiniz hâlde bunlar da çöplük olacak.

Çocukların aslında dijital zehirlenmesi ayrı bir konu deyip hepinizi saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 21.14


YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.29

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Bayram ÖZÇELİK(Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29’uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Söz sırası İstanbul Milletvekili Sayın Süleyman Çelebi’de.

Buyurun Sayın Çelebi. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on bir dakika.

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, öncelikle Malatya'da yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılara sağlık diliyorum, ailelerine de sabırlar diliyorum.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini paylaşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Eskiden “Ekmek aslanın ağzında.” derdik oysa şimdi ekmeğimizi kazanmak için âdeta bir aslan sürüsüyle dövüşmek gerekiyor. Milyonlarca işçi açlık sınırının altında yaşam mücadelesi verirken sigortalı ve güvenceli bir işin sadece hayalini kuruyor. Uzun saatler ve kötü koşullar altında iş kazalarıyla burun buruna çalıştırılan işçiler, ayın sonunda söz verilen ücretin tamamını alabiliyorsa ve sigorta primleri tam yatırılıyorsa kendilerini şanslı hisseder hâle geldi. İşçiler artık şunu söyler hâle geldi: “Emeklilik planı zaten yapmıyoruz, yeter ki işten atılmayalım ve maaşlar yatsın.” noktasına geldiler. Bu hâle getirilen sistemin sorumlusu öncelikle bu Hükûmet ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının onlarca eleştirimize ve önerimizi dikkate almadan sermaye çevreleriyle ve bürokrasiyle çıkardığı yasalardır değerli arkadaşlar.

2013 yılı bütçesi faize, ranta, güvenliğe, askerî harcamalara ve Diyanete sonuna kadar aralanırken, emekçilere, eğitim ve sağlığa olabildiğince kapalı tutuluyor. Onca soruna karşılık Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu yıl bütçesini düşürmüş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi 2011 yılında 35 milyar Türk lirası iken 2014 yılı için öngörülen bütçe payı 32 milyar 725 milyon 541 bin Türk lirasıdır. Çalışma hayatının hangi sorununu hallettiniz de bu bütçeyi düşürdünüz buna şaşıyoruz. Zaten 2013 yılı bütçenizin neredeyse tamamını sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetlerine ayırmışsınız. Bakanlığınızın ismindeki “çalışma” kısmını tamamen unutmuşsunuz, “çalışmama bakanlığı” hâline getirmişsiniz. Zaten çalışma yaşamını unuttuğunuzu kayıt dışılığın artmasında, denetimsizliğin sonucu iş cinayetlerinin artmasında görebiliriz. Tablo zaten açık. Son on yılda 10.723 iş cinayeti. Hâlâ çocuk işçiler ülkemizin yakıcı sorunu olmaya devam ediyor. 14 Mart 2013 tarihinde Adana’da pres makinesine sıkışarak hayatını kaybeden 13 yaşındaki Ahmet Yıldız’ın davası karara bağlandı. İş cinayetlerinde yaşamını kaybeden 13 yaşındaki Ahmet Yıldız’ın bedeli 30.040 Türk lirası, üstelik yirmi dört ay taksitle. 2013’te toplam 55 çocuk işçi yaşamını yitirdi. Daha yeni Zonguldak’ta Madenciler Haftası kutlanırken ruhsatsız bir taş ocağında 3 işçi metan gazı zehirlenmesi sonucu hayatını kaybetti. Meslek hastalıklarıyla ilgili bir çalışma ise mevcut değildir. Kot kumlama işçilerini, diş teknisyenlerini, mesleki asbest ölümlerini ve benzerlerini hepimiz biliyoruz.

Bugün binlerce öğretmen adayı, binlerce üniversiteli asgari ücretle çalışmak için çabalıyor. Binlerce üniversiteli KPSS aldatmacası ve oyalamasıyla dershane kapılarında ter döküyor. Hükûmet ne yapıyor kamuda? Daralmaya gidiyor. Bunu da elbette taşeron sistemi ve esnek çalışma modeliyle yapıyor. Devlet, insan merkezli olma vasfını tamamen kaybederken her şeyini piyasanın emrine sunuyor. Çocuk ve kadın emeği yeni sömürü biçiminin temel nesnesi hâline gelirken, ev eksenli çalışan kadınlar hâlen sigortasız ve güvencesiz çalışmaya mahkûm bırakılırken bunun önüne geçecek olan örgütlenme hakkı ise, hâlâ, çıkarılan sendikalar yasasına rağmen engellerle dolu. Soruyorum size Sayın Bakan: Çıkardığınız sendikalar yasasıyla sendikal alanda yarattığınız büyük değişim nedir?

İktidara geldiğinizden, 2002 yılından bugüne her geçen gün örgütlü yaşama darbe indirdiniz. 2002 yılında toplu sözleşme kapsamındaki işçi sayısı 1 milyon 273 bin iken 2012 yılı sonu itibarıyla bu sayı 567 bine düştü. Daha önce yüzde 10 barajını aşan 51 sendikadan, barajı düşürdüğünüzü iddia ettiğiniz yüzde 1 baraj uygulamasıyla, 7 sendika baraj altında kalmıştır. Yeni baraj uygulamanızla binlerce işçi toplu iş sözleşmesi hakkından mahrum bırakılmıştır. Barajın yüzde 3 uygulanmasına geçildiğinde ise sadece 15 tane sendika barajı aşacaktır ve on binlerce işçi toplu sözleşme hakkından mahrum kalacaktır.

Emeklilere “intibak” diye getirdiğiniz yasanın bir intibak olmadığını söyledik, dinlemediniz. Kamu Denetçiliği Kurumu da dâhil olmak üzere birçok kesim artık bunun bir intibak yasası olmadığını çok net, açıkça ortaya koydu.

Emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını her platformda dile getirdik, çözüm önerilerimizi çeşitli kanallarla sunduk ama hâlâ yaşa takılanların sorunlarını gündeminize almıyorsunuz. Daha ne kadar geçiştireceksiniz bu sorunu gerçekten ben de merak ediyorum. Yaşa takılan emekliler Ankara’da sizinle buluşmak istiyor, yarın da eylemleri var. Artık öyle bir hâle geldi ki çalışanların, çoğu zaman en temel haklarını kullanabilmesi için, hatta yasaların uygulanması için bile mücadele etmesi gerekiyor, o da eğer örgütlüyse ya da bir avukat tutacak parası varsa.

2013 yılı içerisinde 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de büro emekçilerinin iş kolunda yapılan düzenlemeyle kaldırılan fazla mesai, ek ödeme, ikramiye, vekâlet ücreti ve benzeri kalemlerden sonra emekçiler 5 bin Türk lirasıyla 10 bin Türk lirası arasında kayıplar yaşamaktadır. Kararnamenin bazı maddelerinin Anayasa’ya aykırılığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvurduk. İtiraz edilen döner sermaye payı, ikramiye ve ek ödeme gibi ödemelerin kaldırılmasına getirilen kararname hükümlerini Anayasa Mahkemesi iptal etti ama Anayasa Mahkemesinin bu kararını uygulamıyorsunuz Sayın Bakan. Bakın, Karayollarında -bu, iki bakan için de geçerli- 6.500 işçi lehine çıkan Yargıtay kararına rağmen bu kararları da uygulamıyorsunuz. Mahkemelerin kararlarının dahi uygulanmadığı bir ülkede, değerli arkadaşlar, adaletten ve hukuktan bahsedilebilir mi?

Çalışmak ile işsiz kalmanın bir sarmal gibi iç içe geçtiği bugünlerde, işçilerin yakasına takılan taşeron işçisi kartı işçi sınıfının tek çalışma biçimi hâline getirilmeye çalışılıyor. 2002 yılında 387 bin olan taşeron işçisi, 2014 yılında 2 milyonu aşmış durumdadır. Peki, niye bu sistemi yaygınlaştırmak ve meşrulaştırmak için uğraşıyorsunuz? Elbette, ucuz iş gücü olmasından dolayı. Bu sebeple, Meclis dâhil, birçok kamu kurumunda, Çalışma Bakanlığının bulunduğu bütün kurumlarda, belediyelerde taşeron sistemini yaygınlaştırıyorsunuz. Sermayeden kesemediğiniz yetimlerin rızkını kesiyorsunuz. Bu halkın rızkına o kadar göz dikilmiş ki işçi ve emekçilerin can yeleği olan kıdem tazminatını dahi ellerinden almaya çalışıyorsunuz. Türkiye’de yasal çalışma süresi işçilerde haftalık 45, memurlarda 40 saat olmasına rağmen özellikle özel iş yerlerinde fiilî çalışma süresi 55 ile 59 saat arasında değişmekte. İstihdamın yaklaşık dörtte 1’inden fazlası 60 saatin üzerinde çalışmaktadır. Bunlarla övünüyorsunuz. TÜİK verilerine göre 1 milyon 220 bin işçi 72 saatten fazla çalışmaktadır. Burada ciddi bir emek gasbı söz konusudur.

Çalışma Bakanlığının görevlerinden birisi de en büyük haksızlık olan emek hırsızlıklarının peşine düşmektir. Evet, sürekli bir büyümeden bahsediyorsunuz. Evet, bir büyüme var sayın bakanlar. Bu büyüme taşeronlaşmadaki büyüme, bu büyüme hukuksuzluktaki büyüme, bu büyüme yoksulluktaki büyüme, bu büyüme eşitsizlikteki büyüme, bu büyüme adaletsizlikteki büyümedir. Dolayısıyla, halkın isyanında da büyük bir büyüme olduğu doğrudur ve halkın da isyanı büyüyecektir.

İnanıyorum ki bu halk güzel ve güneşli günler görecektir karanlık yerine.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - Bu halk sadece merdivenleri değil, gözyüzünü de yeşile, maviye, kırmızıya, mora boyayacaktır. Eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye için mücadele eden herkesi buradan selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelebi.

İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler.

Buyurun Sayın Güler. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz dokuz dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BİRGÜL AYMAN GÜLER (İzmir) – Sayın Başkan, değerli vekiller; Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü üzerine söz aldım.

Kısa adıyla TODAİE 12 milyon 633 bin lira bütçeyle bağlanmış bu yıl. Bütçe raporlarının üçüncü cildinde sayfa 1.427’de yasal hükümlerin bir özeti verilmiş. Sayın Bakan Faruk Çelik’in bütçe sunuş konuşmasında, Komisyonda yaptığı konuşmada bu kurumla ilgili 38 sözcük ve 5 rakam telaffuz edilmiş. Şimdi, biraz önce burada Genel Kurula sunum metnini aldım, burada da TODAİE -epeyce kalın bir kitap- yalnızca bir sayfa bahse konu edilmiş.

Öyle görünüyor ki çok önemli değil Çalışma Bakanlığı içerisinde TODAİE’nin yeri. Gerçekten öyle mi diye düşündüm ve şu verilere bakınca öyle olduğuna karar verdim. TODAİE, 1952-2002 yılları arasında Başbakanlığın ilgili kurumu. 2002 yılında AKP iktidara gelir gelmez bir değişiklik yapılmış ve İçişleri Bakanlığının ilgili kurumu hâline getirilmiş. Bu ancak 2007’ye kadar sürdürülebilmiş. 2007’de tekrar İçişleri Bakanlığından alınıp eski yerine, Başbakanlığa bağlanmış. 2011 yılında Başbakanlıktan alınıp Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgili kurumu yapılmış. Yani Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarihinde TODAİE geçmişi 2013 yılı itibarıyla yalnız iki yıl. Öyle görünüyor ki Devlet Personel Başkanlığıyla beraber TODAİE yani kamuya hizmet veren bu kurum, piyasa emek hizmetini düzenleyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında eğreti kalmış. Eğreti kalır çünkü bunca zaman Başbakanlığa bağlı olmasının çok açık nedenleri vardı. TODAİE özel sektöre hizmet vermez. TODAİE kamu kurumlarına yönetici yetiştirir. Kamu yönetimi okullarına kamu yönetimi hocası yetiştirir. Kamu yönetimi için eleman yetiştirme görevi üstlenmiştir. Kamu yönetimine Türkiye ve yakın coğrafyası olarak Orta Doğu genelinde hizmet vermek üzere kurulmuştur. TODAİE’nin yasasında herhangi bir değişiklik yapılmış değildir özel sektöre hizmet versin diye. Öyle görünüyor ki, piyasada emek yönetimiyle ilgili olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kamunun personel yönetimini yönlendiren bu kurumu benimseyememiş, görevinin tanımı itibarıyla benimseyebileceğini de sanmıyorum. Sanırım Bakanlığın sunuşunda TODAİE’nin bu kadar az yer almasını açıklayıcı temel faktör böyle bir şey ancak şunu söylemek gerekir: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kamu personelini yöneten Devlet Personel Başkanlığını ve TODAİE’yi acaba niye bünyesine aldı? Bu, Sayın Faruk Çelik’le ilgili bir değişiklik değil yanılmıyorsam, bir önceki Çalışma Bakanıyla ilgili bir değişiklik. AKP, artık terk ettiğini sandığım bir kamu yönetimi reformu peşine düşmüştü. O reformun bir yönü de kamu yönetim sistemini özel sektörleştirmek idi. Bu hedefin bir parçası olarak kamuya yönetici yetiştiren TODAİE ile kamu personel sistemini yöneten Devlet Personel Başkanlığı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının içine alındı ve orada piyasa iş gücü yönetiminin ilkelerine uyan bir kamu personel yönetimi yaratma hedefi güdüldü. Yani bu, TODAİE’nin ve Devlet Personel Başkanlığının ve eşyanın tabiatına aykırı ama Hükûmet tarafından bir zamanlar benimsenmiş bir politikanın sonucudur. Bu politika sonuçsuz bir politikadır. İster kabul edelim ister etmeyelim, kamu hizmeti piyasa hizmetinden başka bir şeydir. O nedenle, farklı yönetici tipi, farklı memur tipi gerektirir. Bizim elimizde bu evrensel genellemeyi doğrulayan çok güncel bir gelişme var, yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile ilgili bir gelişme. 1988 yılıydı, o zamanın hükûmeti 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/A maddesinde, memurlar maddesinde birkaç değişiklik yaptı. Yardımcı hizmetler sınıfı fıkrasına “Bu sınıftaki personelin hizmetleri hizmet alımı yoluyla gördürülebilir.” cümleciği yerleştirildi. O zaman, kapıcıların ve odacıların çokluğundan yakınılmıştı. Bu hükümle beraber 1988 yılında, daha sonra “Sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfının gördüğü kimi işler de hizmet alımı yoluyla yaptırılabilir.” diye genişleyen hükümle beraber bugün yaşadığımız büyük krizin ortasına düştük.

1988’de başlayan bu basit değişiklik kamu yönetiminde taşeronlaşmanın ilk adımıydı. 1988’de kamu hizmetinin hizmet alımı usulüyle gördürülebileceği yolundaki değişiklik genişledi, genişledi, genişledi ve kamu yönetimi norm kadro cenderesine de sokularak günümüzde 600 bin kamu taşeron işçisine, 400 bin civarında da özel sektör taşeron işçisine bizi taşıdı. 600 bin taşeron işçisi demek, insanca ücret almayan, ücreti zamanında ödenmeyen, yıllık izin hakkını kullanamayan ve -flaş gelişme- kıdem tazminatından yoksun bırakılan kişi demek. Çalışma ve Sosyal Güvelik Bakanlığının raporlarında var, kamu sektöründe taşeron olarak çalışanlar kıdem tazminatının ödenmemesi nedeniyle taşeronu dava ettiler ve aynı raporda söyleniyor ki 1 milyar lira tutarında bir acil ödeme yükümüz var ama benzerleri itibarıyla kamuda hesap yapılırsa miktar 9 milyar lira. Kamuda alınacak her karar özel sektör için de emsal olur. Kamu her zaman özel sektörün önündedir ve öncüsüdür. Asıl mesele kamunun 9 milyar lirayı ödeme sıkıntısı değil belki, asıl mesele, özel sektörün 400 bin taşeron işçisinin talep edebileceği kıdem tazminatı meselesinde. Öyle bir noktaya gelindi ki “Kamu hizmeti ile piyasa hizmeti arasında fark yoktur, biz TODAİE’yi de, Devlet Personel Başkanlığını da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı eliyle yönetiriz. Kamuyu artık özel sektör gibi göreceğiz ve öyle yöneteceğiz.” düşüncesi iflas etmiştir. Taşeronlaşma kamuda özelleştirmenin bir türüdür. Demek ki Türkiye’de 1988 yılında başlanan taşeronlaştırma yoluyla özelleştirme iflas etmiştir. Emek sömürüsüne dayanan hiçbir hizmetin kamu hizmeti olamayacağı yalnızca Türkiye’de değil bütün dünyada en az iki yüz yıldan beri çok iyi bilinir.

Bizim önerimiz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünü ve Devlet Personel Başkanlığını özgürleştirmesidir. Onların yeri Başbakanlıktır ve onların çalışma zihniyetinin piyasa zihniyetiyle değil ancak kamu hizmeti zihniyetiyle var edilebileceğini görmek gerekir.

Ve son bir talep, Sayın Bakan da gelişmelerin aktörlerinden birisi olduğu için…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hangi Bakan?

BİRGÜL AYMAN GÜLER (Devamla) – Türkiye’nin seçim sistemine bu yanlışı yaptırmayın. Sayın Bakanlar, adaysanız eğer belediyelere istifa edin, istifanızı bekliyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz dokuz dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Değerli Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum aynı zamanda.

Tabii çok önemli bir konuyu görüşüyoruz, bütçe görüşmelerine devam ediyoruz ancak gerçekten kamu gelirlerinin savurganca kullanılmaması açısından, bu saatte Meclis açıksa, almış olduğum sayım üzerine şu anda AKP sıralarında -kayıtlara geçmesi açısından- 21 kişi oturmakta.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – 22.

MAHMUT TANAL (Devamla) – 22 kişi, peki. Bakın, gayet rahat, sayın, 22 kişi, peki. Cumhuriyet Halk Partisinin sıralarında 35 kişi, Milliyetçi Hareket Partisinin sıralarında 11 kişi, Bağımsız Demokrasi Partisinin sıralarında 4 kişi…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Barış ve Demokrasi Partisi. Mahmut Bey, ne yapıyorsun!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Barış ve Demokrasi Partisinin sıralarında 4 kişi, bürokrat memur arkadaşlarımızın oturduğu yerde 20 kişi oturmakta. Yani… (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin hatibe.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Buyurun sayın, hep birlikte bakın.

ADNAN YILMAZ (Erzurum) – Mahmut Bey, biz buradayız.

MAHMUT TANAL (Devamla) – “Güç” diyorsunuz, “Meclis” diyorsunuz, maaşa gelince tıpış tıpış koşuyorsunuz.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Arkadaşlar sizin konuşmanıza dayanamıyor. O yüzden dışarıdalar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MAHMUT TANAL (Devamla) – Onun için, halkımızın bunu duyması açısından. Ey vatandaşımız, -halkımız şunu görsün- şu anda bütçe görüşülüyor.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Tanal, böyle konuşursan biz de çıkıyoruz.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Memurlar, çalışanlar, kim Mecliste hakkımızı savunuyor? Tüm muhalefet partileri hakkınızı savunuyor. Hakkınızı gasbeden, hakkınızı vermeyen, emeğinize, ekmeğinize göz diken siyasal iktidar. Sayılarla, gayet rahat, ben burada kamuoyuna bildiriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, konumuza…

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Ben de çıkıyorum.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Çıkabilirsiniz. Tabii. Teşekkür ediyoruz.

Sayı 21’e indi Adalet ve Kalkınma Partisinden.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Dayanamıyorlar size Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Şimdi, netice itibarıyla, Türkiye’deki personel rejiminin esas uygulaması Anayasa’mızın 10’uncu maddesi, Anayasa’mızın 128’inci maddesi, Anayasa’mızın 70’inci maddesi, Anayasa’mızın 129’uncu maddesi.

Tabii, Devlet Memurları Kanunu’na, her vatandaşın talebi hâlinde herhangi bir ayrıma tabi tutulmaksızın eşit bir vaziyete alınması lazım. Ancak uygulama gerçekten bu şekilde mi? Mesela iki Sayın Bakanımız burada oturmakta. Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nda, hâkim veya savcı alındığı zaman sağlık raporu aranmakta. Engelli vatandaşlarımız için işte yasal bir engel.

İki, Anayasa’mızın yine 70’inci maddesi “Her vatandaş kamu hizmetinden yararlanır.” diyor. Ancak sınavlarla ilgili, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, yazılı var, siz kayırmayı yapabilmek için, partizanca personel alabilmek için sözlü mülakatları getirdiniz.

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – KPSS var.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Sözlü mülakatlarla ilgili olarak da, bu sefer kayırma işlemleriyle ilgili kamera kayıtları talep edildiğinde kamera kayıtlarından uzak bir alana şey yaptınız.

Ve bu olay ne oldu? Tamamen kamu rejimi, yani memurların, o 657 sayılı Kanun’da aranan tarafsızlık ilkesi, liyakat ilkesi bertaraf edildi ve aynı zamanda, memurlarla ilgili mevcut olan o güvence de daraltıldı. Peki, bu daraltılmalar ne getirdi? Kamu hizmetindeki kalitesizliği getirdi. Netice itibarıyla, bununla birlikte olarak yine ne oldu? Hep 2002 baz alınır ya, 2002’den önce memurlarla ilgili düzenlemeler kanunla olurdu, ancak askerî darbenin olduğu 12 Eylül 1980’de, o dönemde memurlarla ilgili kanun hükmünde kararnamelerle düzenlemeler yapıldı, ancak Anayasa Mahkemesi iptal etti. Bununla birlikte, o askerî darbelerin devamı olan, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 tarihinden bugüne kadar memurlarla ilgili kanun hükmünde kararname, düzenleme yapıldı mı? Yapıldı. Yani aşağı yukarı birbirinin aynen devamı. Bu ne oldu? Yine, kamu rejiminde gerçekten sıkıntılar oldu. Ne oldu? 4/A’lı, 4/B’li, 4/C’li, yardımcı hizmetler, sözleşmeli personel, işçiler, seçilmişler, yükümlüler, gönüllüler… Yani dünyada kamu hizmetinin bu kadar, birden fazla kişinin elinde görüldüğü tek bir ülke varsa Türkiye var, bunun dışında başka bir örnek bulamazsınız.

Aynı zamanda, bu kamu görevlileriyle ilgili ne var? Milletvekilleri ve bakanlar dâhil olmak üzere, efendim, mal varlığının gizliliği esas. Mal beyanında bulunacak, mal varlığının açıklanması yasak, gizli. Demokrat olan, demokratik olan tüm sistemlerin tamamında, hesap verebilen ülkelerin tamamında, temiz iktidar olan ülkelerin tamamında, temiz toplum olanların tamamında hem bakanın hem başbakanın hem milletvekilinin hem kamu görevlisinin mal varlığına erişilebilir imkân sağlanıyor. Aynı zamanda, açıklamak zorunda. Bu, temiz iktidarın, temiz toplumun gereklerindendir. Ancak, bununla ilgili kanun teklifi verdik, bu kanun teklifini dahi kabul etmediniz.

Genellikle bu mal beyanı zorunluluğu neye ihtiyaçtır? Yolsuzlukla mücadeleye ihtiyaçtır. Peki, yolsuzlukla ilgili eğer mücadele ihtiyaçsa bunun tam amacına ulaşabilmesi için her vatandaşın, sayın bakanların, Sayın Başbakanın, sayın milletvekillerinin, sayın Meclis başkan vekillerinin, sayın kamu görevlilerinin mal varlığına erişilebilmesi lazım, bu imkânın sağlanması lazım. Aksi takdirde, efendim, siyasetle uğraşanlar, başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri, kamu görevlilerinin tamamı bir şaibe altında kalmış olurlar. Eğer gerçekten bu şaibeyi kaldırmak istiyorsak şeffaf, temiz topluma ulaşmamız lazım.

Bir başka sorun. Nedir bu? Genellikle Batı toplumlarında mümkün olduğunca bakanlık sayısı azaltılır. Doğu toplumlarında bakanların sayısı daha yüksektir. Türkiye bu örneklerden bir tanesi.

RECEP ÖZEL (Isparta) – 15.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Bakanlık sayısı 15 değil, 24. Bilmiyorsan öğren yani sana hep öğretiyoruz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – 40’tı biz geldiğimizde ya, 15’e düştü bakanlık.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Ya, iki dönemdir milletvekilisin, on dört dönem milletvekili olsan da öğrenemeyeceksin kardeşim ya! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın lütfen.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Netice itibarıyla 24 bakanın da 24 bakan yardımcısı var ve aynı zamanda içinizden bazı milletvekilleri –ben de isimleri var, nezaketsizlik yapmak istemiyorum- çoğu bakanlıkta insan kaynaklarının müdürlüğüne kendi eşlerinizi getirmişsiniz. Böyle bir savurganlık olamaz değerli arkadaşlar. Ne olur yani biraz iğneyi kendinize batırın. Bu çok önemli, isimlerini vermek istemiyorum. Doğru bir hadise değil. Çünkü Sayın Başkan diyor: “Ne olur isim açısından şey yapmayın. Bir sataşma yaratmayalım.” Bu önemli. Onun için, sizden istirham ediyorum, bu olaydan vazgeçelim.

Sayın Faruk Çelik Bey, sizden istirham ediyorum. Ben Şanlıurfalıyım. Şanlıurfa milletvekilisiniz, Şanlıurfa’nın ekmeğini yiyorsunuz. Şanlıurfa’da Sosyal Sigortalar Kurumunda 15 arkadaşımız TEDAŞ’ta işten atılıyor. Niçin? Bütçede ödenek yok. Yapmayın değerli Bakanım, bölgenin milletvekilisiniz, Türkiye’nin bakanısınız, o bölgenin nimetlerinden yararlanıyorsunuz ama 15 vatandaşımız TEDAŞ’ta işten atılıyor, mektupları da bende, ödenek yok diye insanlar bize mektup yazıyor.

Sabırla dinlediğiniz için ben hepinize teşekkür ediyorum. Bu bütçe, insan odaklı değil ama insanlardan nasıl vergisini topluyorsanız Türkiye’ye de hesabını verin, topladığınız verginin hesabını verin. Vermediğiniz için tüm 24 bakan hakkında, tüm üst düzey kamu görevlileri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundum. Siz, “Raporlar geldi.” dediniz. Bakın, hemen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) – Peki, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal. Nezaketinizden dolayı ayrıca ben şahsım adına da teşekkür ediyorum.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Sağ olun.

BAŞKAN – Böylelikle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu üzerindeki konuşmalar da bitti.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmalara başlıyoruz.

İlk söz, İstanbul Milletvekili Sayın Durmuş Ali Torlak’a aittir.

Buyurun, Sayın Torlak.

Süreniz on sekiz dakikadır. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Malatya’da bir trafik kazasında hayatını kaybeden değerli öğretmenlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesine ve Türk milletine de başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 yılı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmeleri, iktidarın hesap vermesini, hükûmet icraatlarının detaylı olarak ele alınmasını, eleştiri ve önerilerin görüşülmesini sağlamaktadır. Bütçe, devletin işleyişi, milletimize hizmet ve yatırımların sunulması için hazırlanan hukuki bir belge niteliğindedir. Bu nedenle, her yıl hazırlanmakta olan bütçeler, ülke yönetiminde, ekonomide ve millet hayatında çok önemlidir.

Ancak, AKP hükûmetlerinin bütçeye bakış açısı ve yaklaşımı büyük sorunları ve belirsizlikleri de beraberinde getirmektedir. Son on bir yıllık bütçe hedeflerine baktığımızda verilen sözlerin tutulmadığı ve belirlenen hedeflere varılamadığı görülmektedir. Geçtiğimiz yıllara ait bütçelerde, belirlenen hedef harcamalarının tutturulamadığı, yıl sonunda harcama miktarlarının belirlenenin devamlı üzerinde olması bu durumu teyit eder niteliktedir. Dolayısıyla, Hükûmetin bütçe kanununu hazırlarken, milletimize karşı her politikasında olduğu gibi gerçekçi, dürüst ve inandırıcı olmadığını göstermektedir. Bizler burada büyük Türk milleti adına yasama görevini yerine getiriyorsak eğer, temsilcisi olduğumuz vatandaşlarımızın haklı beklentilerini ve hukukunu savunma görevimiz bulunmaktadır. Bu nokta da, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak, AKP’nin hamasetten öteye gitmeyen nutuklarının, temelsiz gündem saptırmalarının, gerçeklerden uzak politikalarının ülkemizi ve milletimizi ne hâle getirdiğini görüyor ve ona göre de gerekli uyarlarımızı yapıyoruz. Bu uyarılarımızın en önemli ayağı da millî devlet ve ülke bütünlüğünü oluşturmaktadır.

Milletimizin iç huzurunun bırakılmadığı, bir ve beraber yaşama arzusunun yok edildiği, içinde bulunduğumuz şu ortamda Türk milletine yönelik hain saldırıların farkında isek uygulanmakta olan ayrıştırıcı kültürel ve sosyal politikaların bir an evvel terk edilmesi gerekmektedir. AKP zihniyetinin geçmişle ilgili olarak devamlı nifak tohumları ekmesinin, milletimiz içerisinde ayrışmayı derinleştirmesinin kimseye bir faydasının olmayacağı artık görülmelidir. Şehitlerimizin kanlarıyla çizilmiş sınırlarımızın, ülkemizin üniter yapısının, kardeşliğimizin ve millî beraberliğimizin sorgulandığı son zamanlarda, sürekli içi boş söylemlerle çağ atlamaktan, ileri demokrasiye geçmekten, ekonomik bolluğa erişmekten bahsetmek ancak ve sadece bilincini kaybetmiş bir hükûmetin çelişkileri olsa gerek. AKP Hükûmeti tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanım ve birikimlerine karşı maksatlı olarak yaratılan cepheleşme, Türk kimliği, hukukun üstünlüğü ve cumhuriyet ilkeleriyle nasıl hesaplaştığını açıkça göstermektedir.

Türkiye, AKP’nin yönetiminde aldatma ve yalanlarla dolu zor bir döneme girmiştir. Bu dönemde, ihanet şebekelerinin yan yana saf tuttuğu bir yıkım ve bölünme süreci başlatılmıştır. AKP’nin yıkımdan başka sonuç vermeyecek açılım ısrarı ülkeyi bölünmenin eşiğine getirmiş, AKP iktidarının küresel güçlerin isteği doğrultusunda verdiği tavizlerden cesaret bulan bölücü odakları son günlerde federasyon ve bölünme isteklerini aleni söyler hâle getirmiştir.

Bugün millî varlığımızın temeli olan “Türk devleti”, “Türk vatanı” ve “Türk milleti” kavramları bölücü amaçlarla siyasi gündeme taşınmış ve maksatlı bir millî kimlik tartışması olanca hızıyla devam ettirilmek istenmektedir.

Bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bölücülerle, hainlerle, Türk milletinin kardeşliğine kastedenlerle ve ellerine şehit kanı bulaştıranlarla, ömrümüzün sonuna kadar sürse de hesabımız ve mücadelemiz asla bitmeyecektir.

Türk milletinin içinde bulunduğu ayrışma ile bölücülük ve terör sorununun gelmiş olduğu noktada bin yıllık kardeşliğimiz ile tüm millî ve manevi değerlerimiz bunu gerektirmekte ve tarih bu sorumluluğu bizlere yüklemektedir. Bunu da herkesin böyle bilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, hızlı kentleşme, sanayileşme ve nüfus artışının beraberinde getirdiği sorunlar, hiç kuşkusuz, en çok ulaşım sektörüne yansımaktadır. Ulaşım ve onun bir parçası olan trafikle ilgili yapılacak planlamalar ve çözüm önerileri de bir bütünlük içerisinde olmak zorundadır. O nedenle, yaşamakta olduğumuz zaman diliminde yeterli ve çağdaş ulaşım hizmeti olmaksızın sosyal ve ekonomik hayatı canlı ve dinamik tutmak mümkün değildir.

Her alanda olduğu gibi ulaştırma alanında da teknolojik gelişmelere uyum sağlamak, ekonomik kalkınmanın ve refahın bir gereğidir. Hükûmetlerin temel görevi de ekonomik ve toplumsal gelişmenin ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde ulaşım kapasitesini artırmak, ülke ve toplum çıkarlarına uygun taşıma sistemlerini kurmak ve koordine etmektir.

Ulaştırma sisteminin bir bütünlük içerisinde olması, modern ekonomilerin ve toplumsal gelişmenin de temel ögesidir çünkü ulaştırma kendi bünyesinde başlı başına ekonomik bir faaliyet olduğu gibi, diğer sektörlerle de iç içe olan ve bu sektörleri olumlu yönde etkileyen önemli bir hizmet sektörüdür.

Kısaca ulaştırma bir bütün olarak ele alındığında, insan hayatının vazgeçilmezi, ekonominin ise doğrudan altyapısı konumundadır ancak ülkemizde uygulanan tek taraflı ulaşım politikaları yük ve yolcu taşımacılığında kara yollarına bağımlılığı artırmış, ülke ekonomisine katkısından çok zarar verir hâle getirmiştir.

On bir yıllık AKP hükûmetleri döneminde bu devam etmiş, kara yolları yatırımı kamu hizmeti statüsünde olması nedeniyle yapılan harcamalar doğal olarak devletin genel bütçe imkânlarıyla karşılanmıştır. Bu yatırımlar kâr-zarar hesabı yapmayan Karayolları Genel Müdürlüğü marifetiyle devam ettirilirken aynı imkândan ise deniz yolları hiç faydalandırılamamıştır.

Mevcut durumda demir yolu yapımı ve bakımı, işletmecilik faaliyetini kâr-zarar hesabına göre yürüten TCDD’nin kısıtlı bütçe imkânlarıyla kasıtlı olarak mecbur edilmesi, hızlı tren yatırımlarının ise ihale bedellerinin yaklaşık 2 katına yaptırılması da ayrıca değerlendirilmesi gereken önemli bir husustur.

Deniz yolu imkânları geniş olan ülkemizin bu avantajı kullanarak taşıma kapasitesinin artırılması, millî menfaatimize elverişli düzeyde kullanılmasına imkân verilmesi yani denizcilik sektörüne tam anlamıyla işlerlik kazandırılması ve deniz ulaştırmacılığına imkân verecek kaynak kriz ortamında dahi ayrılmış değildir. Ulaştırma modları denizci bir bakanın başkanlığında, tek bakanın bünyesinde toplandığı hâlde, denizci bakan eliyle deniz yolu ve denizcilik sektörü tamamen bitirilme noktasına getirilmiştir.

Başta gemi inşa sanayisi olmak üzere, denizcilik sektörünün diğer dallarının içinde bulunduğu çıkmazı AKP Hükûmeti son beş yıldır seyretmekten başka bir şey yapmamıştır. “Denizci millet, denizci devlet” söylemini ağzından düşürmeyen Hükûmetin Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda denizciliği satır aralarına sıkıştırması, deniz yolunun lojistik çatısı altında değerlendirilmemesi, sektörün finansal darboğazından tek kelime edilmemesi Hükûmetin denizciliğe verdiği önemi ortaya koymaktadır. Finansman ve teminat sorunu yaşayan gemi inşa sanayimiz bu sorunlar nedeniyle yurt içinden ve yurt dışından sipariş alamamaktadır. Alınamayan her sipariş de ülke olarak döviz kaybı, bütçe ve cari açığın artmasına katkı demektir.

Armatörlerimizin durumları da tersanelerden farklı değildir. Hükûmet ve parti programlarında “Artan dış ticaret taşımalarında Türk armatörlerin payı arttırılacaktır.” denilmiştir, “Türk bayraklı gemiler tercih edilecektir.” denilmiştir. “Türk bayraklı gemiler tercih edilecektir, deniz ticaret filosu genişletilecektir.” gibi hamasi söylemler ne bu sektörü ayağa kaldırmakta ne de insanımıza iş ve aş sağlamaktadır. 2008’den bu yana sektör devamlı geriye gitmiştir. Kredi ve teminat bulamayan tersaneler kapanmış, borç içindeki armatörlerin gemilerine el konur hâle gelmiştir. Sektör bu sorunlarla boğuşurken yabancı bayraklı gemilerin dış ticaret taşımalarındaki payı yüzde 425 artmış, Türk bayraklı gemilerin payı ise 2002’ye göre yüzde 58 gerilemiştir. Kendi insanına kredi ve destek vermeyen AKP Hükûmeti, ülke dövizinin yurt dışına çıkmasına, milyar dolarların yabancılara gitmesine sessiz kalmıştır. Bu sorunlar giderilmediği takdirde, denizci Ulaştırma Bakanınız olsa da, denizciliği bakanlık yapsanız da denizci millet, denizci devlet olunamayacaktır. Denizcilik sektörünün gelmiş olduğu nokta maalesef budur.

Değerli milletvekilleri, demir yollarında yıllardır yük ve yolcu taşımacılığının yoğun yapıldığı hatlar âdeta kaderine terk edilmiştir. Son yıllarda konvansiyonel hatlara yeterli yatırım yapılamamıştır. Bu kapsamda birçok konvansiyonel demir yolu hatları yük taşımaya devam ederken yolcu taşıma seferleri durdurulmuştur. Dolayısıyla, bölgelerde yaşayan imkânı kısıtlı insanlarımızın ucuz ulaşım hakkı elinden alınmıştır. O nedenle, TCDD yönetimi bu hatlarla ilgili politikasını gözden geçirmeli ve tekrar seferlerin başlatılmasını sağlamalıdır. Söz konusu illerde yaşayan insanlarımızdan partimize ve şahsımıza gelen şikâyet ve istekler bu yöndedir. Bu hususu buradan sizlerle paylaşmış olmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Posta Hizmetleri Kanunu geçtiğimiz yasama yılında yasalaşmıştı. Kanun uygulanmaya başladıktan sonra yaşanan süreçte çok sayıda personelin emekli olmasıyla beraber büyük personel sıkıntısı yaşanmaya başlamıştır. Zaten eksik bir kadroyla çalışan PTT personeli, bir de emeklilik nedeniyle yaşanan zorlukları göğüslemek zorunda bırakılmıştır. Posta gönderilerinde yaşanan aksaklıklar, gişelerde meydana gelen yığılmalar, emekli ve yaşlı insanlarımızın maaş kuyruğunda saatlerce bekletilmesi PTT şubelerinde artık olağan hâle gelmiştir. PTT’de yaşanan sorunlar nedeniyle, ne çalışan personel ne de vatandaş memnun değildir. PTT’de bir dağıtıcının 4 mahalleye birden baktırılması, çalışanlara normal yasal izinlerinin dahi kullandırılmaması, ILO çalışma prensiplerine aykırı uygulamaların devam etmesi, yöneticilerin personelini sürgünle tehdit etmesi gibi birçok şikâyetler almaktayız. Bütün bunları önceki yıllarla mukayese ettiğimizde, oturmuş kadrosuyla iyi bir kurum görüntüsü veren PTT’nin bugün baktığımızda, en kötü kurum hâline geldiğine şahit oluyoruz.

Değerli milletvekilleri, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile ilgili diğer bir konu da verimli olmayan proje ve yatırımlarla havaalanlarını da yap-işlet-devret modeliyle yaptırmasıdır. Bu yatırımlarla ilgili en önemli husus, devletin kasasından para çıkmayacağı söylemiyle kamuoyunun yanıltıldığıdır. Bu kapsamda, Zafer Bölgesel Havaalanı Projesi’nde bölgenin yolcu kapasitesi dikkate alınmadan yapılması ve Hazine Müsteşarlığının olumsuz görüşüne rağmen, ilk yıl için yurt içi ve yurt dışı toplam 850 bin yolcu garantisi verilmesi istenmiştir ve verilmiştir. 2013 yılı Kasım ayı sonu itibarıyla, giden ve gelen yolcu sayısı 82.924 kişi olmuştur. Bu da devletin yıllık kaybını ortaya çıkarmaktadır.

Yine, aynı proje ile ilgili olarak, önceki yap-işlet-devret uygulamalarında görevli şirkete tahsis edilmeyen yakıt ikmali, imtiyaz gelirleri ile konaklama, yaklaşma, aydınlatma, emniyet tedbirleri ve yer hizmeti gelirleri gibi bütün gelirler de Zafer Havaalanı işleticisi şirkete tahsis edilmiştir. Dolayısıyla, Sayın Bakanın 10 Ağustos 2012 tarihli beyanatında, Zafer Bölgesel Havaalanı Projesi’nin her şey dâhil yap-işlet-devret modeliyle, bütçeye kaynak koymadan, devletin kasasından tek kuruşun çıkmadığı söylenmesi doğru değildir.

Diğer taraftan, havaalanlarındaki sağlık hizmetleri devlet eliyle yürütülürken son yıllarda hizmet satın alma yoluna gidilmeye başlanması korkunç bir hadisedir. Kurum kadrosunda bulunan sağlık görevlileri ya istifa edip özel sektöre geçmektedir ya da tayin isteyerek istifaya zorlanmaktadır. Ancak şu unutulmamalıdır ki havalimanlarındaki yürütülen sağlık hizmetlerinin iki önemli özelliği vardır: Bunlardan birincisi sağlıkta deneyim, ikincisi ise havaalanlarında ve uluslararası alanlardaki hukuktur. Uçuş esnasında meydana gelen hastalıklar yerde görülen hastalıklardan farklıdır. Uçuş sağlığı konusunda tecrübesi olmayan ekibin teşhis ve tedavisinde önemli ölçüde eksiklikler olacaktır. Hasta yolcuların uçuşa uygunluğunun tespit edilmesi için, uçuş sağlığı konusunda eğitimli veya deneyimli hekim gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bir denizci milletvekili kardeşiniz olarak Sayın Bakanla çok eski dostluğumuzun olduğunu sanıyorum bazı arkadaşlarımız biliyor. Bu sektör çok zor bir sektördür. Her bu kürsüye çıktığımda, isminin üzerinden bir kıyasla, tersane üzerinden bir kıyasla, çok zor olduğunu ifade etmeye çalıştım. Sayın Bakanın bu konudaki çabalarını da gayet yakından bildiğim için söylüyorum. Sayın Bakan gerçekten bu sektörde önemli işler yapmıştır. Ancak, 2008’den bu yana, maalesef bazı şeylerde yanlış yola sevk edilmiştir, Sayın Bakan yanlış yönlendirilmiştir.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan kendi karar veremiyor mu?

D. ALİ TORLAK (Devamla) – Bunlardan bir tanesi de Denizcilik Bakanlığımızın müsteşarlık düzeyinden genel müdürlük düzeyine indirilmesidir. Bunun anlamı şudur değerli dostlar: Türk milleti aslında denizci bir millettir ama bu iddiasından vazgeçme noktasına gelmiş demektir bu yapılanla. Fakat, her şeye rağmen, müteşebbis denizciler, tanıdığımız arkadaşlarımıza baktığımızda, her şeye rağmen, bütün sıkıntılara rağmen armatörlüklerini devam ettirmekte, tersaneciliklerini devam ettirmektedirler. Bugün Türkiye'nin en büyük armatörleri emin olun ki küçücük sandallarla başlamışlardır, beş metre, on metre, yirmi metre, elli metre mavnalarla bugün buralara gelmişlerdir. Eğer devlet, AKP Hükûmeti, bu sektörü desteklerse -bakın, sadece Tuzla olarak söylüyorum ve hep bunu gündeme getirdim, Sayın Bakanım bunu çok iyi biliyor- 150 bin kişiye ekmek vermek mümkün değerli dostlar. Dün, 2008 evveline kadar, insanımıza, 150 bin kişiye bu kadar desteği sağlayabilen bir sektör bugün devam edebilir. Ne yapılabilir?

Sayın Bakanım, âcizane, şu yapılabilir: Hükûmetiniz kararlar alıyor, ciddi kararlar alıyor, büyük yatırımlar yapıyor, biliyoruz, görüyoruz, takip ediyoruz. Doğrusuna doğru diyoruz, yanlışına yanlış diyoruz.

Bakın, Savunma Sanayiinin yaptırdığı gemiler geç kalınmış bir projedir ama tebrik ediyorum sizi, burada yapılması doğru bir karardır. Fakat, buradaki yanlışlık şudur: 4 tane, 5 tane tersane seçilmiştir, o 4-5 tane tersaneye onar tane, beşer tane gemi verilmiştir. Sektör bu kadar sıkıntıdayken, tersaneciler açlıktan ölürken bunların her birine birer tane gemi verme hâli, sizin -bir senenizi, iki senenizi- tersanecileri desteklediğinizi gösterir. Dolayısıyla, bunu yapmak çok zor değildir.

Ben inanıyorum ki, iyi niyetinizle bunu da bir not olarak alacaksınız ve bu konudaki çalışmayı sizler yapacaksınız diyor, bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Torlak.

Şimdi, söz sırası Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman’da.

Buyurun Sayın Halaman. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 yılı bütçesi üzerinde söz aldım. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ve şahsım adına Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Karayolları Genel Müdürlüğü elli altmış yıldır yol konusunda uzman bir kuruluş. Ülkenin ekonomik, kültürel, sosyal değerlerinin ve onun güçlenmesi için elli altmış senedir katkıda bulunmuş bir kurum. Üretimin, ekonominin gelişmesine, her zaman katkı sağlamış ama son zamanlarda Ulaştırma Bakanlığı kendisine bağlı bu kurum ve kuruluşları satmayı düşündü, en önce TELEKOM’u sattı. TELEKOM’dan sonra Devlet Demiryollarını, dolayısıyla postane, PTT’yi özelleştirme kapsamına alıp beş yıl içerisinde devletin ve kamunun alım ve satım işlerini taşeron firmalara yaptırmak için kanun çıkarttı. Bu kurumlarda çalışan mühendislerin, memurların, personelin bütün özlük haklarını zayi etti.

Şimdi, Karayolları uzun dönemdir ülkenin ulaşım noktasında emek verirken, geçmiş iktidarların yapmış olduğu otoban yolları geçenlerde yirmi beş otuz yıllığına kiraya vermek, satmak gibi bir işlem ortaya koydu. Kamuoyunun baskısı dolayısıyla, Karayollarında çalışan insanların, bürokratların itirazıyla geri durdurdular ama satmanın olgunlaşmasını bekliyorlar.

Sayın milletvekilleri, ben, Karayollarının bütçedeki yerini anlatırken genelde seçim bölgemiz olan Adana üzerinden anlatmak istiyorum.

Şimdi, geçmiş bütçe görüşmelerinde, 2014 bütçe kanunları içinde de Adana ve ilçelerinin durumuna baktığımızda yapılması gereken, yani geçmişten farklı bir yol yok.

Şimdi, on yıllık iktidar süresinin içerisine baktığımızda, yol ve kara yolları konusunda, viraj düzeltme var, mevcut yolların ortasından beyaz bir çizik çekip “Biz duble yol yaptık.” deme var.

Şimdi, bugünkü iktidar, Sayın Başbakan, sayın bakanlarımız Adana’ya geldiklerinde “Biz Adana’ya hızlı tren yaptıracağız.” diyorlardı. Hızlı tren mi yaptırdılar? Bunun yerine, Adana’nın  Şakirpaşa Havaalanı’nı başka bir ile götürdüler.

Şimdi, Adana’nın merkezinde Adana’nın tarihiyle bütünleşen 30 binlik 5 Ocak Stadyumu var, “Bu stadyumu ortadan kaldıracağız, biz buraya kentsel dönüşüm veya bina yaptıracağız, bu stadyumu da başka yere götüreceğiz.” diyor. Ya, başka yerin yolunu mu yaptın da götüreceksin?

Şimdi, 57’nci Hükûmet dönemi, geçmiş dönemle ilgili bir şeyi anlatacağım. Adana, Pozantı, Niğde tünelleri var; bunların hepsinin projesi 57’nci Hükûmet döneminde yapıldı, ihaleye verildi, yapılma aşamasındayken bizim Hükûmet düştü. Yani Niğde-Pozantı otobanı, dolayısıyla Adana yolları 57’nci Hükûmet döneminde yapıldı, açılışını AKP hükûmeti yapmış oldu.

Şimdi, Adana’nın, başlangıcından bitimine kadar 150 kilometre otobanı var. Ben şimdi on yıllık AKP iktidarına şöyle bir sorsam: Sen yeni bir otoban yaptırdın mı Veya mevcut olan otobanları uzattın mı?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hayır, ben cevap vereyim onlar adına.

ALİ HALAMAN (Devamla) – Şimdi, bak, Adana Sarıçam içinden geçen yolu biz yaptırdık, İmamoğlu’nun içinden geçen yolu biz yaptırdık, çevre yollarını çelik asfalt biz döktürdük.

MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Otobanı da kendileri yaptırmadı!

ALİ HALAMAN (Devamla) – MHP döneminde yapıldı bunlar.

Şimdi, Feke’nin Ormancık, Mansurlu yolunu biz yaptırdık. Ceyhan’ın giriş yolunu, köprüsünü biz yaptırdık, MHP dönemi yaptırdı.

Şimdi, MHP bunları kısa sürede yaparken, bu iktidar on on iki yıllık dönemde, Dörtyol-Karataş-Yumurtalık-Mersin deniz kenarı sahil yolu bütçede olmasına rağmen, yatırım kalemlerinin içinde olmasına rağmen çivi mi çaktı?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Onların pazarlaması iyi, başka bir şey yok, gerisi boş!

ALİ HALAMAN (Devamla) – Ulaştırma Bakanlığı, şehirlerde ve kasabalarda yolları BELDES’e teslim etti; köy yollarını, grup yollarını KÖYDES’e teslim etti. KÖYDES ile BELDES özel idarenin inisiyatifinde muhtarlara şahsi para verilerek yani “Sen al şunu, kendi yolunu yap.” diyerek yapılan ve bunlara teslim edilen bir Ulaştırma Bakanlığı oldu.

Şimdi, bundan dolayı nereye gidersen git, nereye bakarsan bak, kazaların sebebi işin özünde yolların bozuk olmasından kaynaklanıyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Daha da artmış.

ALİ HALAMAN (Devamla) – Ben bundan on beş yirmi gün önce kalkıp buradan Adana’ya gidiyorum. Yani, Adana-Ankara arasına baktığımda yol kenarlarında kaçak mazot satan istasyondan başka, yolların ortasında bir tane greyder bekliyor, bir tane pikap bekliyor, greyderin başında beş tane işçi var. Ya onarım ya tamir. Trafik işaretleriyle sürekli, tamirat var, “Ya şuradan git, ya buradan git.” diyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Para kazanıyorlar işte. Nasıl ihale alacaklar?

ALİ HALAMAN (Devamla) – Şimdi, bir de bizim Kozan ilçesi var. Şimdi, Kozan’ın “Mansurlu-İskenderun” dediğimiz bir yolu var, 90 kilometre. 57’nci Hükûmet döneminde -bu, Kayseri’nin alt tarafında, orada bol maden çıkar, bu madenler İskenderun Demir ve Çelik’e satılır- bu yolun yapımıyla ilgili ihalesini yaptırdık, bak. İhalesini yaptırdığımızda 20-25 kilometresini yani böyle otoban yol gibi yaptırdık, taşıma, kamyoncular bunun üzerinden İskenderun’a yük çekiyorlardı. Şimdi, biz, parti olarak 2002’de düştük yani barajın altında kaldık, AKP iktidar oldu. Bu 90 kilometre yoldan 5 kilometre yol mu yaptınız ya?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya bırak 90 kilometre yolu, 12 kilometrelik Sapanca yolunu beş senede yapamadılar.

ALİ HALAMAN (Devamla) – Şimdi, biz bu yolların bütün bedellerini ödettirdik, bedellerini yani kamu bedellerini.

Şimdi, bunun üzerindeki yol yapılmadığı için kamyoncular da düştü, yol da düşmüş oldu. Adana’nın akarsularını, ırmaklarını HES adına verdiniz. Bunların yolunu yapmakla uğraşırken halkın, kamyoncunun, nakliyecinin yollarını niye yapmıyorsunuz? HES’lerin yolunu yapmayı düşünüyorsunuz, bu garip kamyoncunun işini niye yapmıyorsunuz kardeşim?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kamyoncu gariban. 10 numara yağ yakıyor kamyoncu, ne işi var onunla?

ALİ HALAMAN (Devamla) – Şimdi, ben şöyle söylesem… Ulaştırma Bakanlığı şöyle söylese: “Hiç kimsenin nokta kadar katkısı yok, ben Karadeniz Samsun’dan Adana’ya direkt bir yol yaptım.” Diyebilir mi?

MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Eğri de yok.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Mümkün değil. Sorsana, yeni bir ile demir yolu hattı çekmişler mi?

ALİ HALAMAN (Devamla) – Yani, 60-70 milyar dolar cari açığı olan, üretimi olmayan ve kara yolları üzerinde seyir hâlinde olan o ithal kamyonlar, o Mercedesler; Almanların malı, Fransızların malı, İsveçlerin malı, üzerinde ithal malları taşıyanlar, bu kamyonların üzerinden vergi alacağım, evrak alacağım diyerek bu kadar çok kısıntıya sokmanın ne anlamı var?

Dolayısıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YENİ (Samsun) – Yolların kralı. Tarihe geçecek.

ALİ HALAMAN (Devamla) – Ben hepinize saygı, sevgi sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AHMET YENİ (Samsun) – Tarihe geçecek, tarihe.

ALİ HALAMAN (Devamla) – Gevezelik yapma. Gevezelik yapma. Deve!

BAŞKAN – Sayın Yeni, lütfen laf atmayın. Sayın Yeni…

ALİ HALAMAN (Devamla) – Develik yapma!

BAŞKAN – Sayın Halaman, teşekkür ederim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Duydun değil mi Ahmet Yeni? Ne dediğini duydun değil mi? Rahatladın mı şimdi?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Laf atma görevi var onun.

BAŞKAN – Şimdi, konuşma sırası Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı’da.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Rahatlamışsındır!

OKTAY VURAL (İzmir) – Bankacılık yapmış arkadaş daha önceden!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Git eve, rahat yat bu akşam!

ALİM IŞIK (Kütahya) – On bir yıldır aynı kitaplarla geliyorsun, bir adım ilerleme yok.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bankacıymış bankacı, arkadaş bankacı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ahmet Yeni, son dönemin bu.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Çalışma hayatıyla ilgili çözüm bekleyen birçok sorun bulunmaktadır. Ancak, her geçen gün daha da yaygınlaşan taşeron işçilik, çalışma hayatının en temel sorunu hâline gelmiştir. İnsan onuruna yaraşır, düzgün işlerin sunulması  esas olması gerekirken evrensel normlardan uzak kalınarak kâr mantığıyla fazla çalıştırılan, ancak karşılığı ödenmeyen, bir nevi kölelik sistemini andıran taşeronlaşma kabul edilemez bir durumdur. Türkiye’de 1 milyondan fazla işçi alt işveren yani taşeron işçi statüsünde çalışmaktadır. Bunun yaklaşık 600 bini kamu kurumlarında çalıştırılmaktadır. Taşeron işçilerin yıllık ücretli izni yok, fazla mesai ücreti yok, döner sermayesi yok, ek ödemesi yok, banka promosyonu yok, kıdem tazminatı yok, iş güvencesi yok, iş garantisi yok, örgütlenme hakkı yok, sendikal hakları yok. Üstüne üstlük, taşeron işçiler aşağılanmakta, taşeron işçiler küçümsenmekte, taşeron işçiler ezilmektedir. AKP Hükûmetine soruyorum: Bu uygulamanın hangi kitapta yeri vardır? Bu yapılanlar insanlığa sığar mı? Nerede insanlık, nerede insan hakları? Hangi çağda yaşıyoruz? Taşeron işçilerin kendine inancı kalmamıştır, kendilerine olan saygılarını yitirmişlerdir, anlayın artık. Taşeron işçiler köle muamelesinden bıktı. Taşeron işçilerin her geçen gün artan sorunları artık çözüme kavuşturulmalı, çalışma şartları ve ücretleri acilen iyileştirilmelidir. Taşeron işçiler yıllarca çalışmalarına rağmen maaşları genelde asgari ücret düzeyinde kalmaktadır. Ayrıca, maaşları düzenli verilmemekte, hakları gasbedilmektedir.

Bakınız, Sayıştay, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Denetim Raporu’nda ne diyor: Taşeron işçilerin ücretleri gecikmeli ödeniyor. Sözleşme gereği ödenmesi gereken yemek, yol ve benzeri nitelikteki ödemeler ya hiç ödenmiyor ya da eksik ödeniyor. AKP Hükûmeti de sözleşmedeki cezaları uygulamıyor yani bu sömürüye, bu soyguna göz yumuyor. Zaten taşeronlaşmayı her alana sokan AKP zihniyetidir, taşeron işçilerin emeğini sömüren AKP Hükûmetidir, ekmeğini çalan AKP Hükûmetidir, taşeron işçilerin hakkını gasbeden AKP Hükûmetidir, taşeron işçilerini süründüren AKP Hükûmetidir. Taşeron işçiler tazminata hak kazanmasın diye işten çıkmış gibi gösterilip bir iki gün sonra tekrar işe alınmış gibi gösterilmektedir. Bu muvazaalı yöntemle yıllarca çalışan işçinin tek kuruş kıdem tazminatı birikmemektedir. AKP Hükûmeti, Sayın Bakan bunu bilmiyor mu? Bal gibi biliyor. Çünkü bu muvazaayı ve bu hileyi yapan kendileridir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı şimdi kalkmış taşeron işçiler konusunda kamunun yanlış politika izlediğini söylüyor. Hayrola Sayın Bakan? Kamuyu kim yönetiyor? On bir yıldır yan gelip yattınız, şimdi yaptığınız zulmü itiraf ediyor, AKP Hükûmetinin yanlış politika izlediğini söylüyorsunuz. Ama bu işte bir tuhaflık var. Bu insaf yoksunu, merhamet fukarası AKP Hükûmetine ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına bir hâller oldu. Birden işçileri düşünür oldular. Taşeron işçilere haklar verilmesinden bahsediyorlar. Ne oldu acaba, başlarına taş mı düştü?

MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Seçim var, seçim.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Evet, Hükûmetin başına taş değil ama yargı kararları düştü. Mahkeme Karayollarında çalışan taşeron işçilerinin Karayollarının asli işçisi olduğu hükmüne varmıştır. Yargıtay da bu kararı onaylamıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ama uygulamıyorlar.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Ayrıca, diğer pek çok kamu kurumundaki taşeron işçiler için de benzer kararlar verilmiştir. Hâlen 9 bin civarında taşeron işçisi açtığı davayı kazanmıştır, gerisi de geliyor.

Tabii, AKP Hükûmetinin paçası tutuştu. Şimdiden 2,5 milyar lirayı aşan tazminatlar daha da büyük boyutlara ulaşacak. Kara vicdanlı AKP zihniyetinin birdenbire taşeron işçilerin haklarını akıl etmesinin, bu uygulamanın yanlışlığından söz etmesinin nedeni budur. AKP yandaş medyanın da desteğiyle bu sorunu çözüyormuş izlenimi verme peşindedir. Bu konudaki gerçek niyeti asla işçinin hakkını vermek değildir. Taşeron işçilere bir şeyler veriyormuş gibi yaparak işçilerin kıdem tazminatının üstüne yatmaya, yargı kararlarını sümen altı etmeye ve yeni davalar açılmasını engellemeye çalışan AKP bununla ilgili düşüncelerini de halka müjde diye duyurmaktadır.

Kamuoyunu oyalama konusunda da Çalışma Bakanına görev verilmiş. Sayın Bakan da bu görevini iyi yapıyor. Aylardır hep aynı nakaratları söylüyor, hep son bir toplantı daha diyor. Ortada bir taslak metin dahi yok. Çalışma Bakanının şu sözlerine bir bakın: “Taşeron işçi sorununu çözmeye çalışırken karşımıza mahkeme kararları çıkıyor, bir orta yolla bunu çözmemiz gerekir.” diyor. Sayın Bakan, kendinizi akıllı, taşeron işçilerini saf ve ahmak yerine koymayın. Neyin orta yolu? Ortada yargı kararları vardır; bunun orta yolu, yan yolu, tali yolu yoktur. Siz hak nedir bilmez misiniz, siz hukuk nedir bilmez misiniz, siz yargı kararları nedir bilmez misiniz? Mahkeme kararlarını neden uygulamıyorsunuz? Eğer Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğunu kabul ediyorsanız sizin yapacağınız tek iş yargı kararlarını uygulamaktır. Taşeron işçilerin kıdem tazminatı haklarına halel getirmeden onları kadroya atamanız gerekmektedir.

Şimdi de duyuyoruz ki davaları kazanmış taşeron işçileri oyuna getirilmek istenmektedir. Tazminat alacaklarından vazgeçme koşuluyla kadroya alınmaları için dilekçe vermeleri istenmektedir. Taşeron işçileri bu oyuna gelmemeli, bu tuzağa düşmemelidir, dava yoluyla kazandıkları haklarından vazgeçmemelidir. Yargı kararlarının uygulanmaması suçtur. Davayı kazanmış işçilerin hâlen taşeron işçisi olarak çalıştırılması suçtur. AKP Hükûmeti iki yıldır yargı kararlarını çiğnemekte, açıkça suç işlemektedir. Taşeron işçilerin hakları derhâl verilmeli ve kadroya alınmalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisinin devletin asli ve sürekli hizmetlerinde çalıştırılan taşeron işçilere kadro verilmesini öngören kanun teklifi maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınmamaktadır. Anlaşılan o ki taşeron işçilere kadro gelmesi için AKP’nin gitmesi lazım.

Değerli milletvekilleri, asgari ücret bugün milyonlarca kişinin tek gelir kaynağıdır. Asgari ücretli geçinemiyor, taşeron işçiler geçinemiyor, aldıkları parayla nasıl geçinsinler ki? Her yıl arttırılan dolaylı vergilerle ve yapılan zamlarla çalışanlara zulüm yapan AKP’nin asgari ücrete öngördüğü zamma bakın, günlük sadece yarım simit parası. AKP zihniyeti asgari ücretlileri çağdaş köleler olarak görmektedir. Bugünkü asgari ücret sefalet ücretidir. Asgari ücret, çalışanlara ailesiyle birlikte insanlık onuruna uygun bir yaşayış sağlayabilecek düzeyde olmalıdır. Asgari ücret işçinin emeğinin karşılığı olmalıdır, asgari ücretten vergi alınmamalıdır, asgari ücret mutlaka açlık sınırının üzerinde olmalıdır. Asgari ücretliler, taşeron işçileri, ücretli çalışanlar şiddetli geçim sıkıntısı nedeniyle borç batağına girmiştir. Merkez Bankası raporlarına göre, tüketici kredisi kullananların yüzde 50,8’i ücretli çalışanlar olup tüketici kredisi miktarının yüzde 55,6’sı bunlara aittir. Yine, tüketici kredisi kullananların yüzde 33’ünü 1.000 lira ve altında geliri bulunanlar oluşturmaktadır. AKP Hükûmetinin asgari ücretlileri, memurları, işçileri, emeklileri, dar ve sabit gelirlileri nasıl borçlu hâle getirdiğini, nasıl süründürdüğünü bu rakamlar göstermektedir.

Emeklilerimizin de yıllarca hizmet verdikten sonra geçim kaygısı duymadan, onuruna yaraşır bir hayat sürmesini temin etmek devletin önemli ve öncelikli görevlerinden biridir ancak emeklilerin tamamına yakını açlık sınırının altında aylık almaktadır. Emeklilerin enflasyona ezdirilmediği söylense de halkın gerçek enflasyonunu yansıtan gıda, kira, ulaşım, su, elektrik ve gaz gibi kalemler açısından değerlendirme yapıldığında durumun söylendiği gibi olmadığı anlaşılacaktır. TÜİK neden asgari geçim endeksini hesaplamıyor? Memur emekli aylıklarının artışı toplu sözleşmeyle memur maaşlarında yapılan artışa göre belirlenmektedir. 2014 yılında memur taban aylığında brüt 175 lira artış öngörülmüştür. Bu durumda, memur emekli aylığında, aylık bağlama oranına göre değişik olmak üzere yıllık ortalama 140 lira civarında artış söz konusu olacaktır.

SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarının ise 2014 yılı Ocak ve Temmuz aylarında, sırasıyla, yüzde 2,85 ve yüzde 2,36 oranında artırılması öngörülmüştür.

Görüldüğü üzere, Hükûmet, memur emeklilerine yaklaşık yüzde 11 zam verirken, SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarında hedeflenen enflasyon oranında yüzde 5,3 artış öngörmektedir.

AKP Hükûmeti, emeklilere maaş artışı yerine harçlık vermektedir, harçlık verirken de emekliler arasında ayrımcılık yapmaktadır. Bu çifte standarda, bu ikili uygulamaya son verilmeli ve emeklilere bir bütün olarak bakılmalıdır.

Emekliler, banka promosyonu alabilmek için yedi yıldır mücadele vermektedir ancak AKP Hükûmeti bunu bile becerememiştir. Emekliler üvey evlat muamelesi görmektedir.

Sayın Bakan, SGK, yıllık 120 katrilyon lirayı aşan emekli aylıkları ödüyor. Bu ödemeleri yapan bankalardan emeklilere neden promosyon alınamıyor?

AKP Hükûmeti, emeklileri sürekli hayal kırıklığına uğratmıştır. Emekliler arasındaki maaş adaletsizliğini gidereceğini vadetmesine karşın yerine getirmemiştir. İntibak düzenlemesi olarak takdim edilen kanunla sadece 2000 öncesi SSK emeklileri için kısmi iyileştirme yapılmıştır. 2000 ve sonrası emekli olanların aylıklarındaki eşitsizlik görmezden gelinmiştir. BAĞ-KUR emeklilerinin mağduriyeti hiç dikkate alınmamıştır. Emeklilere boş yere yalan söylemeyin, bu şekilde ancak kendinizi kandırabilirsiniz.

Kamu Denetçiliği Kurumu dahi 2000 sonrası emekliler için intibak yapılması gerektiği konusunda tavsiye kararı almıştır ancak Hükûmet bunu da kabul etmemiştir. Emekli aylıklarını yüksek gören AKP Hükûmetinden zaten başka ne beklenir! Emekli aylıklarındaki refah payını yüzde 100’den yüzde 30’a düşüren, 2008 yılından sonraki hizmetler için bugünkü aylıkların yarısı kadar emekli aylığı bağlanmasını içeren kanunu çıkaran AKP Hükûmetidir. Bu kanunla yapılan düzenlemeden dolayı, 2008 yılından sonraki hizmetler için eskisine nazaran çok düşük emekli aylığı bağlanmaktadır. Bu nedenle, eski ve yeni emeklilerin aylıkları arasındaki fark her geçen yıl artmakta olup giderek uçurum oluşacağı açıktır. Dolayısıyla, emekli aylıkları arasındaki eşitsizliğin daniskasını AKP Hükûmeti yapmıştır.

AKP Hükûmeti, emeklinin aldığı aylıkla nasıl geçinebileceğini hiç düşünmemektedir, umurunda bile değildir. Emeklilerimizi yoksulluğa mahkûm etmiş, bir torba kömüre, bir paket makarnaya muhtaç hâle getirmiştir.

Türkiye İşçi Emeklileri Derneğinin 47 ilde 4.362 emekli üzerinde yaptığı araştırmaya göre “Mutlu bir hayat sürdürebildiğinize inanıyor musunuz?” sorusuna emeklilerin yüzde 95,6’sı “Hayır.” cevabını vermiştir. İşsiz çocuğu olan emeklilerin oranı yüzde 60,5 çıkmıştır. Emeklinin aldığı aylık kendine yetmezken bir de işsiz çocuğuna bakmakla karşı karşıya kalmıştır.

Emekli aldığı aylıkla geçinememektedir; birçoğu borç batağına girmiş, şiddetli geçim sıkıntısı çekmektedir. Emekliye güya sağlık harcamaları ücretsiz deniyor ama emekli daha ilacını almadan hapı yutmaktadır. Muayene parası, fark ücreti, katılma payı, reçete parası, kutu parası, ilaç fark parası diyerek yapılan kesintilerle emeklimizin maaşı kuşa çevrilmektedir.

Bir de çalışan emekli esnafa “Niye çalışıyorsun?” diye borç çıkarılmakta, emekli aylığından prim kesilmektedir. Sayın Başbakan ve bakanlar “Emekli aylıklarını şöyle artırdık, böyle artırdık.” derken de yapılan bu kesintileri hiç hesaba katmamaktadır. Ondan sonra “Enflasyona ezdirmedik.” Masalları, AKP zihniyetinin masalı bile zamlı anlattığını göstermektedir.

Emeklilerin aylıkları geçimlerini sağlayabileceği düzeyde artırılmalı, sağlık hizmetlerinde alınan bazı katılma payları ve emekli aylığından yapılan prim kesintileri kaldırılmalıdır.

AKP Hükûmeti emekli esnaf ve sanatkâra zulüm yapmaktadır. “Sen emekli oldun, niye çalışıyorsun?” ya da “İş yerini niye kapatmadın?” diye esnafın emekli maaşının yüzde 15’ine el koymaktadır. İş yeri açan, katma değer yaratan, gençlere iş imkânı sunan esnaf, ödüllendirilmesi gerekirken cezalandırılmaktadır. Emekli esnafımız isyan ediyor ama AKP Hükûmetinin umurunda bile değil. Emekli esnafımız on yıla varan birikmiş borçları nasıl ödeyeceklerini kara kara düşünüyor.

Bakın, bir taksici arkadaşımız diyor ki: “Bir trafik cezasında bizi on beş günde bulan Hükûmet yıllardır neredeydi? Yıllar sonra kalkmış bize ‘Emekliyken çalışmışsın.’ diye ödeyemeyeceğimiz tutarda borç çıkarıyor. Bizi çalıştığımız için cezalandırıyor.”

Sayın Bakan, işverenlerin, özel hastane patronlarının borçlarını siliyorsunuz da emekli esnafa niye borç çıkarıyorsunuz? Neden esnafın ümüğüne çöküyorsunuz? Sizin adaletiniz bu mudur? Milliyetçi Hareket Partisi olarak esnaf ve sanatkârın emekli aylığından sosyal güvenlik destek primi kesilmesi uygulamasının kaldırılmasını ve çıkarılmış borçların da silinmesini istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, devlet herkes için eşit hak ve yükümlülükler içeren bir sosyal güvenlik sistemi kurgulamakla yükümlüdür. Ancak, bugün birçok vatandaşımız mağduriyet yaşamaktadır. Emeklilikte yaşa takılan, emeklilikte prim gün sayısına takılan ve emeklilik için staj ve çıraklık süresini saydıramayan, dolayısıyla emeklilikte AKP’ye takılan milyonlarca vatandaşımız eşitlik ve adalet beklemektedir. İşe girdiği tarihte tabi olduğu mevzuata göre emeklilik için gereken sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayılarını tamamlayan, emeklilikte yaşa takılanlar haklarını aramakta, mağduriyetlerinin giderilmesini istemektedir. Bir haksızlığın giderilmemesinin, kazanılmış hakların verilmemesinin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Emeklilikte yaşa takılan arkadaşlarımız yine seslerini duyurmaya çalışıyor. Ey Hükûmet! Artık yeter. Bu kadar taş kalpli olmayın. Emeklilikte yaşa takılanların sesini duyun ve artık oyalamayı, kandırmayı bırakın.

Yine, emeklilik için gereken sigortalılık süresi ve yaş şartını tamamlayan ancak prim gün sayısını dolduramayan ve doldurma imkânı da bulunmayan vatandaşlarımız borçlanma imkânı verilmesini istemektedir. Diğer taraftan, çırak veya stajyer olarak çalışılan sürelerle ilgili hakların sadece kısa vadeli sigorta konuları ile sınırlı tutulması eşitsizliğe ve dolayısıyla mağduriyete neden olmaktadır. Mevcut uygulamada doğum, askerlik, aylıksız izin gibi bazıları hiçbir çalışma ya da sigortalılık olmaksızın geçen süreler borçlanılabilirken fiilen bir çalışmaya ve sigortalılığa dayanan çıraklık ve staj süresinin hizmetten sayılmaması Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Dolayısıyla, emeklilikte yaşı bekleyen, emeklilik için prim gün sayısı yetmeyen, emeklilik için staj ve çıraklık süreleri hizmetten sayılmayan vatandaşlarımızın yaşadığı mağduriyetleri giderecek düzenlemeler mutlaka yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, kamuda aynı yerlerde aynı işi yapmalarına rağmen statüleri nedeniyle çalışanlar arasında idari, mali ve sosyal haklar yönünden birçok farklılık bulunmaktadır. Biliyorsunuz, temmuz ayında torba kanunla sözleşmeliler ve vekil Kur'an kursu öğreticileri memur kadrolarına alınmıştır. Ancak AKP zihniyeti bu kanunla yine en iyi bildiği şeyi, haksızlığı, ayrımcılığı, eşitsizliği ve adaletsizliği yapmış ve bazı kamu çalışanlarını mağdur etmiştir. Bu kanunla vekil ebe hemşireler, aile sağlığı çalışanları hayal kırıklığına uğratılmıştır. Vekil imamların ve vekil müezzinlerin sevinci kursağında bırakılmıştır. Rehber ve usta öğreticiler ile ücretli öğretmenler görmezden gelinmiştir. Başta belediyelerde işçi kadrolarında çalıştırılan mimar, mühendis ve teknikerler ile üniversite mezunlarının memur olabilme umutları boşa çıkarılmıştır. 4/C mağdurları yine boynu bükük bırakılmıştır. Bazı mali ve sosyal haklardan mahrum çalıştırılan 4/C’li personelin maaşları emsallerine göre son derece düşüktür. Kamuda çalışanlar arasında en kısıtlı haklara sahip olan 4/C’lilere AKP zihniyeti âdeta düşman gözüyle bakmaktadır. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı edilmiştir. Başta şeker ve çay fabrikalarında olmak üzere yıllardır geçici veya mevsimlik işçi olarak çalışanlar kadroya alınmamıştır.

Bütçelerin hayırlara vesile olmasını diliyorum, teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Isparta Milletvekili Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz.

Buyurun Sayın Korkmaz, süreniz on yedi dakikadır. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve sözlerimin başında 2014 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini niyaz ediyorum.

Konuşmama geçmeden önce bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum, kıymetli Meclisimizle. Meclis İdare Amiri Sayın Salim Uslu Bey’in burada olmasını da memnuniyetle karşıladım. Benimle ilgili bir tweet atmış, arkadaşlar. Bütçenin, liderlerin konuşmuş olduğu ilk gün söz hakkımı Sayın Mustafa Balbay’a devretmiş olmamdan dolayı -hakikaten bu nezaketi alkışlamak yerine- beni âdeta eleştiren ve kendi seçmenimiz önünde zor duruma düşürmeye çalışan -kendince- bir tweet atmış.

OKTAY VURAL (İzmir) – Fitne.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Fitne yapmış.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Kim bu Salim Uslu? Bu, Salim Uslu arkadaşımız Meclis İdare Amiri yani burada bir sıkıntı olduğu zaman ağırbaşlılığıyla, nezaketiyle olaylara el koyup herkesi sükûnete davet edecek adam.

Efendim, Milliyetçi Hareket Partisinin tavrını aslında bütün Meclis burada anladı ama Sayın Uslu ben size bir kez daha özel olarak anlatayım, burada galiba bir anlama sıkıntınız var, özel olarak anlatayım ben size.

Adalet ve Kalkınma Partisi ve BDP’nin sözde Kürdistan’ı kurma girişimine karşı Milliyetçi Hareket Partisi “Artık, bu, sözün bittiği yerdir.” anlamında ilk gün konuşmama kararı aldı ve ben de bu konuşmama kararına istinaden konuşmadım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Aleyhte olduğu için.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Bu konuşma hakkımı da dört yıl dokuz ay özgürlüğünden mahrum edilmiş -hukuksuz bir yere-…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Nereden biliyorsun hukuksuz olduğunu?

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – …ve bunun iki buçuk yılı -senin gibi, benim gibi seçilmiş bir milletvekili olarak- kendisine bu kürsüden söz hakkı verilmemiş Sayın Mustafa Balbay’a devrettim.

Devletin bütünlüğü, cumhuriyetin temel kazanımları ve milletin birliği hususunda ortak paydası olan, ister Adalet ve Kalkınma Partisinden ister Cumhuriyet Halk Partisinden, hangi arkadaşımız olsa ben yine bu konuşma hakkımı devrederim çünkü bu bir nezaket duruşudur. Sayın Uslu…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Anlamazlar, çeneni yorma, anlamazlar.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Tabii, nezaket duruşudur derken belki de hata ediyorum arkadaşlar, Sayın Salim Uslu’yla “nezaket” kelimesini yan yana getiriyorum. Hâlbuki kendisi, Mecliste aynen kendisi gibi seçilmiş bir milletvekiline saldırarak Meclis kayıtlarına, Türk siyasi tarihine girmiş bir insandır. O yüzden, belki de şöyle demem lazım, sözümü şöyle bağlamam lazım: Sayın Uslu, sen kim nezaket kim!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Allah Allah!

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böyle bir giriş yapmak zorunda kaldığım için gerçekten üzgünüm.

Tekrar saygıyla selamlıyorum ve Meclisin mehabetine uygun bir biçimde, inşallah, Meclis idare amirlerine kavuşmamızı niyaz ediyorum.

Eğri oturup doğru konuşalım kıymetli arkadaşlar. Hazırladığınız bütçe tasarısı AKP Hükûmetinin sesinin, nefesinin tükendiğinin ve ringe havlu attığının ilanıdır. Sattınız, savdınız, cumhuriyet hükûmetlerinin birikimini âdeta bir mirasyedi gibi har vurup harman savurdunuz. Deniz tükenmiştir beyler. Bu yüzden, bu bütçe ülkemizin ve milletimizin önünü açan, dertlere deva olan bir bütçe değildir. Ağır bir mali disiplin bütçesiyle milletin karşısına çıkıyorsunuz. Size ve çevrenize, yakın çevrenize sevdanın yolları, millete kurşunlar.

“Ülkeyi zenginleştiriyoruz, millî geliri artırıyoruz.” diyerek, milleti avutarak bugünlere geldiniz. Evet, bir zenginlikten bahsetmek mümkünse olsa olsa yakın çevrenizde oluşturduğunuz saadet zincirinden bahsedilebilir. Milletin çoğunluğu soruyor değerli milletvekilleri: “Madem ülke zenginleşiyor, bahsettiğiniz bu zenginlik içerisinde bizim payımız nerede?” Bugüne kadar bu talepleri hep “az sonra” diye ertelediniz ve çoğunluğu sizlere oy vermiş kitlelerin hakkını vermediniz. Tertemiz oylarıyla sizleri iktidara taşıyan işçinin, köylünün, emeklinin, esnafın ve diğer sosyal kesimlerin hakkının üstüne âdeta bir çizik atarcasına inkâr ettiniz. Vatandaşın mihnet ve sıkıntıları üzerine inşa ettiğiniz siyasetiniz duvara dayanmıştır ve bu acziniz bu bütçeyle gün yüzüne çıkmıştır.

Bütçenin bütün yükü dar gelirliler üzerindedir. Bütçe rakamları söylüyor bunu, ben değil. Toplam tahminî gelir vergisi 107 milyar, çalışanlardan kesilecek gelir vergisi 67 milyar. Bunun anlamı, toplam gelir vergisinin yüzde 63’ü ücretli çalışanlardan ve sabit gelirlilerden alınacak. Bugün, üretilen mal ve hizmetlerin yüzde 95’i ülkemizin en zengini olan yüzde 5’ine, yüzde 5’i de nüfusun yüzde 95’ini oluşturan orta hâlli ve fakir kesimlere gidiyor. Nimeti dağıtmada böyle. Peki, külfeti dağıtmada yani vergi toplamada nasıl? Tam tersi. Fakir ve orta hâlli kesimlerden toplanan vergi zenginlerden toplanan verginin katbekat üzerinde. Zengin ve fakir arasındaki fark tam 8 kat. Ballı kaymak tabakasında oturduğunuz için diğer tabakaları, aşağıdaki tabakaları görmüyorsunuz değerli AKP milletvekilleri. İşte, yarattığınız ekonomik mucizenin vatandaşın cebine yansıması böyle.

“Adımız Adalet ve Kalkınma Partisi” diyorsunuz ama refahı dağıtmaya gelince birden kurt adam hâline dönüşüyorsunuz. İnsanlar soruyor: “Nerede bu adalet?” Milletin sırtına binerek kendinizi taşıtıyorsunuz. Nerede bu milletin iktidarı ve nerede onun iradesine saygı?

Türkiye bugün enflasyon oranına kıyasla -bakın, tekrar ediyorum, enflasyon oranına kıyasla- en pahalı faizi ödeyerek borçlanmaktadır. Ee borçlanmayıp ne yapacaksınız? Mecbur. Çünkü ekonomik politikanızın ana ekseninde borcu borç alarak kapatmak var. Bakalım nereye kadar idare edeceksiniz. Milletin parasıyla içeride ve dışarıda yüksek faizlerle borçlanarak hâlen daha faiz lobisini zengin etmeye devam ediyorsunuz. Bizzat Başbakan söyledi bunları, ben değil “Faiz lobisi bizim zamanımızda 5 kat zengin oldu.” diye. Canavarı büyüttünüz, şimdi önüne ne atarsanız atın doymuyor. Bu söz sonrasında ekonomi politikalarınız değişti mi? Hayır. Aynısıyla devam. Bunun anlamı, faiz lobisini zengin etmeye devam ediyoruz demek. Tüm cumhuriyet hükûmetlerinin gerçekleştirdiği ortalama kalkınma hızını bile gerçekleştiremeyen, faiz lobisine ve yabancı sermayeye beşer beşer, kendi insanına çeyreği bile çok gören bir Hükûmet olarak tarihteki yerinizi aldınız bile.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bir de 1999-2002’yi mukayese etsene.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Rahmetli Erbakan Hoca’nın mektep kaçaklarına dediği gibi “Sizi gidi faizciler sizi!”

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Sen anlamazsın Recep Bey, dinlemeyi de öğren biraz. 

RECEP ÖZEL (Isparta) – 99’la 2002’yi mukayese etsene bir, onu mukayese etsene.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – O mukayeseye aklın ermez Recep Bey.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yapsana, yapsana, yapamazsın işte, o mukayeseyi yapamazsın.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Meclisi meşgul etmeyelim, ben sana Isparta’da ayrıca oturur izah ederim.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sizin dönemde toplanan verginin yüzde 87’si faize gidiyordu ya.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Çalışma hayatında oluşturduğunuz yandaş, sarı sendika ve meslek kuruluşlarıyla da kitleleri bastırıyor ve çalışan yerine sendika ağalarıyla anlaşıp gül gibi geçinip gidiyorsunuz. Çalışanları bu sendikalara üye olmaya zorlayan Hükûmet, uygulamalarıyla ve sarı sendikalarıyla efendim, koruyor, kalkındırıyor. Onlar da Hükûmete diyet borcunu, Hükûmetin zulüm politikalarına susarak, görmezlikten gelerek ödüyorlar, “Emret Başbakanım” dizisini oynuyorlar.

Kasım kasım kasılan bir Başbakanımız var. “IMF’ye 5 milyar dolar, Mısır’a 2 milyar dolar, hatta Kızılderililere bile 200 bin dolar verdik.” diyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya, bununla gurur duyman lazım ya!

AHMET ARSLAN (Kars) – 23 milyar borçlu olacağına 5 milyar borç versin.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Sayın Başbakan, ülkemizdeki…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sizin borçları biz ödedik.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Bakın, anlatacağım, anlatacağım, bak sabredin.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın lütfen.

OKTAY VURAL (İzmir) – Anlamadığı için efendim, anlayamadığı için müdahale ediyor.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Sayın Başbakan, ülkemizde 4 milyon üniversite öğrencisinin 400 binine yurt imkânı sunuyorsun. Parayı siyasi hırsların için sağa sola dağıtırken millete soruyor musun? Bir taraftan yurt yok, diğer taraftan “Kız erkek niye aynı yurtta kalıyor?” diye soruyorsun. Sen seçenek sundun da millet mi kabul etmedi? Bu dağıttığın paralarla mesela yurt meselesini tamamen çözebileceğini kimse sana söylemiyor mu? Senin şu yaptığın, alın teriyle kazanan aile parasını malum yerlerde, malum şahısların göbeğine para yapıştıranlara benzemiyor mu?

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Bu ne biçim benzetme ya, biraz seviyeni koru Sayın Vekilim! Seviyeli konuş kardeşim ya!

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Bu para milletin parası, millet muhtaç ama Sayın Başbakan milletin parasıyla ulufe dağıtıyor.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Büyük düşünüyoruz, sizin gibi küçük değil.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, 2014 yılında memur maaşlarına sadece 123 lira zam yapılması kararlaştırılmıştır. Son bir yılda ise sadece zorunlu harcamalardaki artış, dikkat edin, 186,5 liradır.

Sayın Hükûmet, bütçeniz, bırakın refahtan pay vermeyi, memur için mevcudu bile korumayı başaramamıştır. Yani AKP yönetiminde geçen her yıl bir öncekine rahmet okutmaktadır, çalışan, üreten insanlar her geçen yılı özlemektedir.

Nüfusun, rakamlara attırdığınız taklalara rağmen, yüzde 16,3’ü sürekli yoksulluk içinde yaşıyor, diğer yüzde 16’sı da sınırda yani nüfusun üçte 1’i yoksul. Kaba bir hesaplama ile bu, 25 milyon insana tekabül ediyor. “Yoksul” diyorum, belki bunun ne anlama geldiğini son zamanlarda unutmuş olabilirsiniz ama Türkiye’deki hanelerin yüzde 62’sinin 1.200 liranın altında bir gelirle yaşadığını söylersem vahameti bir nebze anlatmış olurum. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı ayda 1.050 lira.

Başbakanın çok sevdiği simit hesabından gidelim. “3 çocuk” diyor Başbakan; anne, baba, 5 kişi. 3 öğün ve her öğün katıksız, sadece 1 simit ve 1 çay ile karnını doyurduğunu hesap edelim. Aylık masrafı, evet arkadaşlar, 1.080 lira. Sayın Başbakan -dün söylediği miktar- “800 lira asgari ücret var.” diyor. Yani Başbakanın burada farklı bir hesap çıkarması ya rakamları bilmediğini ya da koskoca Meclisi aldatmaya yönelik bir beyan olduğunu üzülerek burada belirtmek durumundayım.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Simit kaç lira, simit? Hesapla.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Ben biliyorum, siz biliyor musunuz? 1,4 liraya çıktı simit.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ha, işte orada da aynen onu yapacaksınız.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Bakın, 1 lira da çay, üzerine koyarsanız…

BAŞKAN – Sayın Hatip, siz lütfen Genel Kurula hitap ediniz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Hâlâ nasıl bir ekonomik mucizeden  bahsedebilirsiniz arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Kaç lira? 60 kuruş, hocan da söyledi ya!

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Söyledik ya!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin hatibe.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –  Bu zenginlik kimin cebinde? Artık kafanızı kumdan çıkarın. İşçi, köylü, memur, emekli, esnaf aç. “Kişi başına geliri 10 bin dolara çıkardık.” Sözü, yoksul kitleler için hiçbir şey ifade etmiyor. Söyledikçe devlete düşman kazandırıyorsunuz. Bu ülkede kişi başına 10 bin doların görüldüğü hanelerdeki nüfusun oranı sadece yüzde 1,2.

Bu uyarıları dikkate alın arkadaşlar. Hoşunuza gitmeyebilir ama Allah rızası için, söylediğimiz her şey mi yanlış, yaptığımız her uyarı mı kötü niyetli? Ağzınızı “2002” diye açıyorsunuz, yapılanlara teşekkür etmenizden vazgeçtik ama bu kadar inkârcı olmanın karşılığı, Türkçemizde nedir hepiniz çok iyi biliyorsunuz.

2002’ye göre hanelerin yoksulluğunun, borcunun da arttığını söylesenize. Sonra “2002’de şöyle oldu, 2002’de böyle oldu.” Bugün övündüğünüz her şeyin temeli, 2002 öncesi hükûmetin izlediği politikalarla atıldı. Hızlı Tren’de, Marmaray’da, bankacılık ve finans alanında alınan tedbirler de vesaire, vesaire. Siz bırakın bunları idame ettirmeyi, 2002’de devraldığınız tabloları kötüleştirdiğinizi ve sürekli aç biilaç kesimler yarattığını da söyleyin millete.

Değerli milletvekilleri, AKP, iktidara gelirken, seçim öncesinde, millete verdiği birçok söz vardı, onların hemen hemen tamamını unuttu. AKP’nin şu anda bu sözleri niye unuttuğuna dair millete verebileceği, söyleyebileceği hiçbir mazereti yok. Tek başına iktidar, kaynak kullanımında, kadroları belirlemede ve istediği yasaları çıkarmada hiçbir engeli yok. Yapın öyleyse, eğer niyetiniz varsa, becerebiliyorsanız yapın.

Unuttuğunuz sözlerinizden birisi de “Adil ve liyakate dayanan bir personel sistemi kuracağız.” sözüdür. Bu, 2002 Acil Eylem Planı’nızda vardır. Bu sözünüze istinaden kamu çalışanları AKP’ye büyük destek vermiştir. On bir yıl sonunda gelinen nokta şudur: Tüm kamu görevlilerini kapsayan, hizmeti odağına alan, adalet ve liyakat esaslarına dayanan bir reform yapmayı becerememiştir. Devlet memurunu kendi siyasi emelleri doğrultusunda kullanabilmek için “memurluk” kavramının içini boşaltmış ve çeşitli adlar altında güvencesiz personel istihdamına yönelmiştir. Bu yöntemle, çalışanların geneline daha az ücret ödemenin ya da kendisine yakın olan insanlara daha fazla ücret ödemenin yolunu açmıştır.

Kamuya personel alınması ya da çıkarılması, tayin ve terfileri seçim kazanma ve iktidarı sürdürme aracı olarak kullanılmıştır. Çıkartılan personel kanunları objektif kriterlerle değil, ıslah amaçlarıyla değil, yandaşları koruma, kollama ve siyasi hedefler doğrultusunda yapılmıştır. Kamu personeli bu yüzden mutsuzdur, gergindir ve yaptığı işten asla tatmin duymamaktadır.

Sayın AKP milletvekilleri “Her şey güllük gülistanlık.” diyorsunuz, inşallah öyle olsun, biz yanılalım ama sosyal kesimlerin feryadı figanı âlemi kaplamışken siz mi rüya âlemindesiniz, onlar mı kendilerine yapılanları inkâr ediyorlar? Soruyorum: Çoluğunun çocuğunun karnını doyurmaktan başka gayesi olmayan, “Anasını da alsın gitsin.” dediğiniz çiftçimizin hepsi mi yalancı? Ağlıyorlar. “Borçtan dolayı insan içine çıkamaz hâle geldik, gittikçe borçlanıyoruz.” diyorlar. Bunlar sizlere oy verdi değerli Hükûmet.

Hani vatandaşın derdiyle dertleniyor, kimsesizlerin kimi oluyordunuz ya, evlatlarınıza koca koca gemi, milletin evlatlarına kuş yemi! Memura 2014 için öngördüğünüz zammı söyledim. Artık, zekât kabul eder hâle geldi memur. Görmüyor musunuz? Emekli, gözü yaşlı, ay sonunu getiremiyor, sılayırahimden vazgeçti, konu komşu ve akrabayı görmeyi ahrete bıraktı; gözünün önünde türlü fedakârlıklarla yetiştirdiği evladı işsiz konumunda. Önceden “Evladım oku, bir meslek sahibi ol.” deniyor idi, şimdi o çocuk üniversite okuyor, iş yok; master yapıyor, iş yok; doktora yapıyor, iş yok. Kim çözecek bu meseleyi? Esnaf ar belasına dükkânını açıyor, kapatıyor. “Önümde çocuğum var, yarın kızımı evlendireceğim, oğluma kız isteyeceğim, konu komşu ne der?” düşüncesiyle efendim, dükkânını açıp kapatıyor.

Bu sosyal kesimler bu sıkıntı içerisindeyken yapmış olduğunuz bu bütçe, milletin üzerine daha çok yükler getirmektedir. Bu yüzden bu bütçeye “hayır” oyu vereceğimizi bildiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, böylelikle, Milliyetçi Hareket Partisinin konuşmaları da sona ermiştir.

SALİM USLU (Çorum) – Sayın Başkan, bir sataşma oldu. “Siz kim, nezaket kim?” diyerek sataşma oldu.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İki dakika.

Yeni sataşmalara neden olmayın lütfen.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Çorum Milletvekili Salim Uslu’nun, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SALİM USLU (Çorum) – Sayın Başkanım, değerli vekiller; az önce konuşan sayın milletvekili adımı da anarak bir kısım beyanlarda bulundu. Doğrusu, ben böyle bir açıklamayı yapma fırsatı verdiğim için bana teşekkür edeceğini zannediyordum. Ancak tam tersi, bize nezaket dersi vermeye kalktı Sayın Korkmaz.

Evet, ben bir “tweet” attım. “Burada yapılan değiş tokuş işini herhâlde ülkücüler yemezler, bedel ödemiş ülkücüler.” dedim. (MHP sıralarından gürültüler)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sana ne! Sana ne!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sana ne be!

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen hangi hakla ülkücüler üzerinden konuşma yapıyorsun! Sen kendini ne zannediyorsun! Fitneci!

ALİM IŞIK (Kütahya) – Ayıp!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – İdare Amiri olarak bu yakışıyor mu!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ülkücülerin adını ağzına alma. Haddini bil!

SALİM USLU (Devamla) – Söylediğimde gene...

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen önce git verdiğin sözü tut!

SALİM USLU (Devamla) – Bir dakika… Bir dakika…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, niçin hatibe saygı duymuyorsunuz?

SALİM USLU (Devamla) – Bakın, Yusufiyeli ülkücüler, bütün bu olanı biteni değerlendiriyorlar; bir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen ne anlarsın Yusufiyeli ülkücülerden! Sen ısrarla git PKK’yla yaptığın iş birliğini anlat!

ALİM IŞIK (Kütahya) – Size PKK yakışıyor!

BAŞKAN – Sayın Vural…

SALİM USLU (Devamla) – İzin verirseniz…

OKTAY VURAL (İzmir) – Muhafazakâr değerleri ayaklar altına aldınız!

BAŞKAN – Bir izin verin de söylesin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Mütedeyyin insanları fişlediniz! Yazıklar olsun size! Sen önce git onları Twitter’a yaz!

SALİM USLU (Devamla) – Niye bana ait olduğunu anlatırım ben. Anlatırım. Fakat bir şey söyleyeyim size, sizin söz hakkını verdiğiniz zata “Nezaketen verdim.” diyorsanız…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen kimsin be!

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – “Zat” diyemezsiniz! “Zat” diyemezsiniz! Milletvekili!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müsaade edin açıklamasını yapsın! Niçin izin vermiyorsunuz?

SALİM USLU (Devamla) –…söz hakkını verdiğiniz şahıs...

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Milletvekilinden bahsediyorsunuz. “Zat” diyemezsin!

OKTAY VURAL (İzmir) – Kurban kesen insanları fişlediniz!

SALİM USLU (Devamla) – …söz hakkını verdiğiniz Sayın Balbay önce…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen kimsin be!

SALİM USLU (Devamla) – İzin verirseniz söyleyeyim, derdimi anlatayım.

OKTAY VURAL (İzmir) – İzin vermiyorum!

BAŞKAN – O konuşma iznini ben veririm Sayın Vural.

SALİM USLU (Devamla) – Nasıl izin vermiyorsunuz! Siz kimsiniz, ülkücülük kim!

OKTAY VURAL (İzmir) – Kurban kesen insanları fişlediniz! Sen kimsin!

BAŞKAN – Sayın Vural, konuşma iznini ben veririm hatırlatmak isterim.

OKTAY VURAL (İzmir) – BDP’ye verdiğin söz haklarının hesabını ver!

SALİM USLU (Devamla) – Söz hakkınızı devrettiğiniz Sayın Balbay, bildiğiniz gibi, gazetesinde “Genç subaylar rahatsız.” diyerek millî iradeye nezaketsizlik yapmış ve bundan dolayı yargılanan birisidir. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ne yapmış!

SALİM USLU (Devamla) – Eğer nezaket dersi veriyorsanız bana, önce kime nezaket gösterdiğinize dikkat edeceksiniz. (MHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen haddini bileceksin! Sen mütedeyyin insanları fişleyenlerle ilgili hesabı ver!

SALİM USLU (Devamla) – Ayrıca, 12 Mart 2004’te çıkarılan bir yasayla hem solcu hem de ülkücülerin, yani 25 bin kişinin memnu haklarının iade edilmesini sağlamış birisiyim.

OKTAY VURAL (İzmir) – BDP’ye verdiğin söz hakkının sebebini söyle!

SALİM USLU (Devamla) – O zaman siz yoktunuz bu Mecliste.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen mütedeyyin insanları fişlemiş bir iktidarın temsilcisisin. Sen önce git bunun hesabını ver! Sarı sendikacı!

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Otur yerine!

BAŞKAN – Buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, sarı sendikacısın sen!

BAŞKAN – Duymuyorum ki hiçbir şey.

SALİM USLU (Çorum) – Bakın, bu “sarı sendika” dediğiniz sendikalar AK PARTİ’den önce de vardı, bundan sonra da var olmaya devam edecek. (MHP sıralarından gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – O zaman da satıyordunuz, bugün de satıyorsunuz işçiyi. Hep sattınız işçiyi, hep!

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, seni gidi, seni!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, sataşmada bulundu, düzeltmeme izin verin.

BAŞKAN – Ben onu, Sayın Uslu’nun ne söylediğini katiyen duymadım. Sayın Korkmaz, katiyen duymadım ne söylediğini. Lütfen… (Gürültüler)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ben duydum, herkes duydu.

OKTAY VURAL (İzmir) – PKK’yla oynaşacaksın, sonra…

BAŞKAN – Yani izin vermediniz ki açıklama yapmaya. Hatalı olabilir, yanlış bir şey yapmış olabilir ama izin vermediniz ki açıklama yapmaya. Söz istiyorsunuz şimdi üstüne bir de.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizi gidi tezgâh altı siyasetçiler! Bütün manevi değerlerimizi ters yüz ettiniz be!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Herkes bulunduğu şekilde konuşur. Aynaya bakacak, ona göre konuşacak. Kişi kendini nasıl biliyorsa öyle konuşur.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Çünkü bu tartışmayı kendi atmış olduğu “tweet” çıkardı ve bunu yapan kişi, Meclisin İdare Amiri.

BAŞKAN – Tamam, bunu söylediniz.

SALİM USLU (Çorum) – İç Tüzük’teki yetkimi kullandım, İç Tüzük’ü açıp bakın.

BAŞKAN - Sayın Korkmaz, bunu söylediniz, uzun uzun da söylediniz, sataşmaya neden verecek cümleler de sarf ettiniz, Sayın Uslu da açıklama yapmak için kürsüye geldi ama açıklama yapmaya fırsat vermediniz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Konuştu efendim, hep konuştu.

BAŞKAN – Kim ne duydu?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sataşma yapmasaydı, kendisi bildiğini açıklasaydı. Elini kolunu tutan mı vardı!

BAŞKAN – Lütfen, rica ederim…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, benim bu açıklamama müsaade edin, bir dakika.

BAŞKAN – Ama ne söyledi de açıklayacaksınız?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yapmış olduğum yorumların gerçeğe aykırı olduğunu beyan eden sözcükler sarf etti.

BAŞKAN – Hayır, attığı “tweet”in doğruluğunu söyledi.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Müsaade edin efendim…

BAŞKAN – “Ben bu tweet’i attım.” dedi Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, anladım ama beni suçlayarak açıklama yaptı.

BAŞKAN – Bir suçlama yapmadı ki…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Seni suçlamadı ki ya, açıklama getirdi.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Açıklamalarıyla benim tabanımı bana düşman eden açıklamalar yaptı.

BAŞKAN – Şimdi, bir şey söyleyeceğim, bakın, bunu güzellikle halledelim. Şimdi, siz burada bir konuşma yaptınız Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet.

BAŞKAN – O konuşmada atılan “tweet”in nelere mal olduğunu açıkladınız, uzun uzun da anlattınız.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet.

BAŞKAN – Sayın Uslu da kalktı, buna cevap vermek için söz istedi, sataşmadan çünkü adını da anmıştınız; ben de ona söz verdim, geldi burada konuştu fakat ne söylediğini kimse duymadı.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, ben duydum, arkadaşlarımız duydu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tutanaklara bakın Sayın Başkan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Biz duyduk efendim.

BAŞKAN – O kadar çok gürültü oldu ki bunun üzerine sizin tekrar sataşmadan söz almanızı hangi gerekçeye oturtacağımı, bana bir yardımcı olun.

OKTAY VURAL (İzmir) - Ülkücü harekete düşman birilerinin ülkücüler üzerinden siyaset yapması hakarettir ve dolayısıyla da ondan dolayı söz istiyoruz. Ülkücülere düşman, milliyetçilere düşman bir zihniyetin ülkücüler üzerinden siyaset yapması bize hakarettir.

BAŞKAN – Böyle bir şey söylemedi yalnız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tutanaklara bakın Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milliyetçi hareketin temsilcisi olarak, siyasi partisi olarak buna cevap vereceğiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Hiç kimseyi duymuyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tutanaklara bakın Sayın Başkan.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, bakın, şimdi, lütfen sizden rica ediyorum, bana izin verin, ara da vermeyeceğim, şu tutanaklara bir bakayım, okuyayım, size söz vereceğim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – “Ülkücüler yemezler.” dedi, daha ne desin. Hatırlayacaksınız, dedi ki: “Nevzat Korkmaz’ın bu ‘tweet’ini ülkücüler yemezler.” gibi bir tabir kullandı. Öyle mi?

BAŞKAN – “Attım.” dedi, “Bunu söyledim.” dedi. (MHP sıralarından gürültüler)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Direkt beni hedef alıyor.

BAŞKAN – Anlaşamıyoruz galiba. Bakın, “O ‘tweet’i attım.” dedi.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, arkasından da birçok koca koca laflar etti.

BAŞKAN – Peki.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Milliyetçi Hareket Partisi, ülkücü ve milliyetçi hareketin siyasi temsilcisidir.

BAŞKAN – Evet.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla, sayın hatibin ülkücülüğü ve milliyetçiliği ayaklar altına aldığını söyleyen bir siyasi hareketin temsilcisi olarak ülkücüler üzerinden siyaset yapması grubumuza bir hakarettir.

BAŞKAN – “Ülkücü” dedi mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Irkçılığı ayaklar altına alan bir siyaset, kafatasçılığı ayaklar altına alan bir siyaset…”

OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle bir zihniyetin ülkücüler üzerinden fitne oluşturması ve milletvekilimizin bu fitne üzerinden eleştirilmesi karşısında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz istiyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Böyle bir usul ve esas yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Nevzat Korkmaz…

BAŞKAN - Bu yöntemi de hiç beğenmiyorum ama yapılacak bir şey yok.

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sen beğensen ne olur, beğenmesen ne olur!

BAŞKAN – Tekrarlanmaması konusunda da grup başkan vekillerinden özellikle rica ediyorum bunu, özellikle. Bu yöntem hiç doğru bir yöntem değil.

Buyurun.

5.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Çorum Milletvekili Salim Uslu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce o “tweet”ten bahsettim ki bu konuşmamın, burada sizlerle paylaşmamın sebebi o “tweet”tir yani adama oturduğu yerde sataşmıyorlar. Sonra çıktı bu “tweet” üzerine “Yanlış anlaşıldım, belki kastımı aştım. Nezaketsizlik yapma gibi bir kastım yoktu.” demek yerine “Efendim, MHP milletvekilinin bu tavrını yani Sayın Mustafa Balbay’a söz hakkını devretmesini ülkücüler yemezler.” gibi bir tabir kullandı. Şimdi, Sayın Uslu, herhâlde, ülkücülük konusunda sizden ders alacak değiliz. Yani siz kim, ülkücülük kim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evvela o, Meclisi idare etsin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, hâlâ sataşıyor Sayın Başkan.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Siz kendi yolunuzda, istikrarlı, tutarlı yolunuzu izlemeye devam edin. Sana ne bizden! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bakın, değerli arkadaşlar, bana bunu söyleyen bir partinin, o gün çıkıp BDP’ye söz hakkını devretmiş olmasını da sizlerin takdirine sunuyorum. Sen madem bunu da “tweet”inde atsana, “Nevzat Korkmaz böyle yaptı, biz de böyle yaptık.” desene. Bak asıl tutarlılık budur.

Değerli arkadaşlar, burada herkes kendi siyasetini, kendi çizgisini anlatmakla mükellef.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ne zaman ülkücü oldu ya?

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Kalkıp başka bir partinin, hele hele kırk dört yıllık maziye sahip, mazisinde 5.500 şehit olan bir siyasi hareketi değerlendirmek senin haddin de değildir…

BAŞKAN – Sayın Korkmaz…

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - …hakkın da değildir. Bundan sonra da…

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen şahsiyatla uğraşmayın.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - …Milliyetçi Hareket Partisine yönelik bu tür sözlü saldırılara misliyle karşılık verilecektir. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, teşekkür ederim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Sayın Salim Uslu, senin de benim de kim olduğumu bütün Meclis biliyor. (MHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Vallahi ya, biliyoruz, biliyoruz 2004’te aday olmak istediğini bizden.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, teşekkür ederim.

Sayın İnce, buyurun.

Tehdit etmeyin. Bu, hiç hoş bir şey değil; bir.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ne tehdidi efendim? (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – İkincisi…

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Hayır, ne tehdidi efendim?

BAŞKAN - …Barış ve Demokrasi Partisi de bu Parlamento içinde bir partidir.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Evet.

BAŞKAN - Herkesle aynı, eşit haklara sahiptir; iki bu. (MHP sıralarından gürültüler)

Sayın İnce, buyurun.

Sayın İnce’ye söz veriyorum, lütfen anlayışlı davranın arkadaşlar.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bağırma! Ne bağırıyorsun! (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Özgürlük, kuralsızlık demek değildir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Meclis Başkanlığı makamına hakaret edemezler.

Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN - Herkes istediğini yapıyor, istediğini dayatmaya çalışıyor, bu Başkanlık Divanına geldiği zaman buradaki kişilere ve başkan vekiline söz verilmiyor. Özgürlük, kuralsızlık değil, lütfen.

Buyurun Sayın İnce…

Her istediğinizde oturduğunuz yerden bağırmayın. Madem “yüce Meclis” diyorsunuz yüce Meclisin temsil edildiği şu makama saygı gösterin, rica ediyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, “Sayın İnce” diyorsunuz, sonra siz konuşuyorsunuz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, Sayın Uslu… Ben az önce dışarıdaydım.

BAŞKAN – Nedir bu azar içinde ya? Herkes azarlıyor.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Efendim, “Sayın İnce” deyip sonra siz konuşuyorsunuz.

BAŞKAN – Özür dilerim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – 4’üncü oldu.

BAŞKAN – Buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Uslu, grubumuzun bir üyesine hakaret etmiştir.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Ne dedi?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Kendisi burada olmadığı için Grup Başkan Vekili olarak grubumuzun üyesinin adına…

BAŞKAN – Ne dediğini anlamadım? Ne demiş?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – “Millî iradeye saygısızlık yapmıştır, gazetede yazı yazmıştır.” dedi.

MUHARREM İNCE (Yalova) – “Millî iradeye saygısızlık etmiş bir zat.” dedi.

BAŞKAN – Anlamadım, pardon.

MUHARREM İNCE (Yalova) – “Millî iradeye saygısızlık etmiş bir zat…”

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Gazetesinde ‘Genç subaylar rahatsız.’ diye ifade kullanan kişidir.” dedi.

BAŞKAN – Sizin grubunuzdan bir milletvekilinin adını söyleyerek mi?

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Balbay hakkında.

BAŞKAN – Sayın Balbay için mi?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

İki dakika veriyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sonra ben de istiyorum.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır, bir dakika, ondan dolayı değil.

6.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Çorum Milletvekili Salim Uslu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben, Sayın Nevzat Korkmaz’a bütün yüreğimle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Hapisten çıkmış, beş yıl hapis yatmış, bunun iki buçuk yılını milletvekili olarak hapis yatmış birisine, Meclise ilk geldiği günde bu nezaketi göstermek bir erdem işidir, bir insanlık işidir, bir vefa işidir, bir duygu işidir.

Meclisin son günü son konuşma benim. Eğer bu şekilde hapisten çıkan bir AKP’li milletvekili olsaydı, ben o sözümü ona seve seve verirdim.

SERMİN BALIK (Elâzığ) – Eminim!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bu, bir CHP’li olsaydı ona seve seve veririm, bir MHP’li olsaydı ona seve seve veririm, bir BDP’li olsaydı ona seve seve veririm. Eğer, bu milletin oylarıyla seçilmiş birisi, iki buçuk yıl milletvekili olarak…

Siz yargının yerine kendinizi koyamazsınız. Henüz Yargıtay kararı vermemiş, sonuçlanmamış, henüz sanık, henüz suçlu değil, belki Yargıtay kararı bozacak. Siz nereden biliyorsunuz? Bu millet onu seçmiş. Bu, bir insanlık işidir; bu, bir hukuk işi değildir; bu, bir adamlık işidir. Teşekkürler Nevzat Korkmaz, teşekkürler Milliyetçi Hareket Partisi. (CHP sıralarından alkışlar)

Ne var bunda? Bütün milletvekillerine, kim gelirse gelsin, samimi olarak söylüyorum, bir AKP milletvekili de olsa seve seve verilir bu söz ya. Bu, bir insanlık işidir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Bizim yaptığımız Anayasa değişikliğiyle çıktı milletvekiliniz.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bunun eleştirilecek bir şeyi var mı? Yani o Twitter’a baktığınızda Sayın Uslu’nun “tweet”ine bakın, bir de benim attığıma bakın. Ben teşekkür ettim. Yani ne fark eder?

Ben BDP’yle aynı siyasi çizgide değilim, hiç de olmadım, hiç de olmayacağım ama yarın gelirse hapisten böyle bir milletvekili, yargı onu serbest bırakırsa, yemin ederse, ben sözümü, o gün gelen bir misafire en azından, insanlık adına veririm, yine veririm. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Yalova) – İnsanlık varsa tabii, nasibini almışsa.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, efendim…

BAŞKAN - Sayın Vural, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

13.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, milletvekillerinin şahsi söz haklarını devretmelerine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Zaman zaman milletvekillerinin şahsi söz haklarını, bir talep üzerini başkasına devrettiği çok vaki. O gün de Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz, söz hakkını Sayın Mustafa Balbay’a, gerçekten, ilk defa yemin etmiş bir şahsiyete devretti ancak o gün aynı zamanda, bütçenin lehinde Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekiline ait söz hakkını, kendileri BDP’li Sayın Sebahat Tuncel’e devretmişlerdir.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Halkların Demokratik Partisi, yeni bir partidir, öğrenin ya.

OKTAY VURAL (İzmir) – HDP…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bırakın Allah’ını seversen. Parti, parti… Allah Allah ya.

OKTAY VURAL (İzmir) – HDP’den Sayın Milletvekili Sebahat Tuncel’e devretmiştir, Adalet ve Kalkınma Partisi söz hakkını ona devretmiştir. Milletvekillerinin takdirine sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, o konuyla ilgili arkadaşımız bir açıklama yapacak.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Vural’ın sözüne bir açıklama getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

Yerinizden, bir dakika.

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sebebini sordunuz mu? Sebebini niye sormadınız?

BAŞKAN – Sataşma değil efendim, açıklama yapacak.

14.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Sadece konu açıklığa kavuşsun diye.

Birinci gün bütçe görüşmelerinde Sayın Ramazan Can arkadaşımızın lehte söz hakkı vardı, ikinci sırada da Sayın Sebahat Tuncel Hanım’ın söz hakkı vardı. O gün aleyhte söz hakkı dolu olduğu için lehte konuşma yapması için -muhalefetle de yapılan anlaşma çerçevesinde- arkadaşımız başvurusunu çekti fakat Sayın Vural, bunun bir yol hâline gelmemesi için, usuli açıdan bir ikazda bulundu, “Devir şeklinde olursa bu İç Tüzük açısından da daha sağlıklı olur, gelecek açısından da, uygulamalar açısından da.” dedi.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Çekmesi de danışıklı değil miydi yani şimdi? Yapmayın ya!

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Sayın Başkanın, bu talebi üzerine arkadaşımız, devir dilekçesi yazdı.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Çekmesi danışıklı değil miydi ya?

OKTAY VURAL (İzmir) – Söz hakkınızı devretmek istemediniz mi?

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Yoksa söz hakkını çekip ikinci sıradaki arkadaşımız söz hakkını rahatlıkla kullanabilirdi ama bu usulün bu şekilde uygulanmasını Sayın Vural rica ettiği için, biz ona istinaden yaptık.

Teşekkür ederim. (Gürültüler)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Yani, siz ona söz doğurmak için mi devrettiniz konuşmayı?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir şey söyleyebilir miyim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Vural, izin verin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – İzin verin.

Bir dakika…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin konuşmanızdan sonra konuşmak istemiyorum. Lütfen bu konuda…

BAŞKAN – Ben vereceğim size söz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, yazık bu Meclisin zamanına yazık! Orayı yönetemiyorsun ya! Ya, Başkan orayı yönetemiyorsun, bu Meclisin zamanına yazık ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birkaç saniye düşünün, şurada neyi tartışıyoruz, biliyor musunuz?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Saçma sapan atılan bir “tweet”i.

BAŞKAN - Partilerin birbirlerine söz vermesini veya devretmesini, bunu tartışıyoruz.

MUHARREM VARLI (Adana) - Kim attı bunu Sayın Başkan?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Kim yaptı bunu Sayın Başkan?

BAŞKAN - Olacak iş mi bu arkadaşlar?

MUHARREM VARLI (Adana) - Meclis İdare Amiri olan şahıs başlattı bunu, biz mi başlattık?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Bu olayı gündeme getiren kim?

BAŞKAN - Herkes gerektiği yerde birbirine sözünü verir, devreder. (Gürültüler)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sonra söz vermeseydin…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – E, tamam, ne güzel, onu söyleyin işte.

BAŞKAN – Tamam, bir bırakın artık bu tartışmayı.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Söyleyin işte, söyleyin, siz de söyleyin.

BAŞKAN – Lütfen, rica edeceğim.

Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Zaten bu konu açıktır, Adalet ve Kalkınma Partisi kendi iradesiyle, buna diyeceğim hiçbir şey yok.

BAŞKAN – Tamam.

OKTAY VURAL (İzmir) - HDP partisinin Eş Başkanı herhâlde Sebahat Tuncel’e söz hakkını devretmiştir, bu kadar açık.

BAŞKAN – Tamam, bitti. O da ona devretti. Tamam, olacak şeyler bunlar, olağan şeyler. Bir yanlışlık varsa da özür dilenilir ama bunu problem etmeyin. On beş dakikadır bunu tartışıyoruz sayın milletvekilleri.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Her zaman Meclis pratiğinde yapılması gerekli olan şeylerdir bunlar, lütfen...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bu Mecliste kimse kimsenin onuruyla oynayamaz. Bir milletvekilinin başka bir milletvekilinin onuruyla oynaması ayıptır! Ayıptır! Onur, şeref, haysiyet her şeyimizdir, herkesindir!

BAŞKAN – Meclis pratiğinde her zaman yapılması gerekli olan davranışlardır Sayın Aslanoğlu, tekrar ediyorum.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

H) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

İ) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)

1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

J) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

K) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

L) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU (Devam)

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

M) TÜRKİYE VE ORTADOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

N) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Devlet Personel Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan konuşacak. (BDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakika.

Buyurun.

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben Bakanlığın haberleşmesiyle ilgili konuşmak istiyorum bu saatte.

Tutuklu milletvekillerini konuşuyoruz. Bizim milletvekillerimizle ilgili bütün iddiaların hukuksuz gizli dinlemelere dayandığını biliyor musunuz, sadece gizli dinlemelere? Ve Sayın Balbay’ın kararından sonra avukatları başvurdu. İstanbul’da ayrı bir hukuk işliyor, Diyarbakır’da ayrı bir hukuk işliyor. Diyarbakır Baro Başkanı bugün açıklama yaptı. Diyarbakır’daki mahkemeler diyor ki. “Bekleyelim efendim, Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararını yazsın da görelim.” İstanbul mahkemesi diyor ki: “Kısa karar sonuç doğurur.” Bu adaletsizlik, bu ayrımcılık, bu hukuksuzluk karşısında bu Meclisin üyelerinin hakkını hukukunu korumak ve sormak hepimizin görevidir.

Burada konuşulurken bizim üzerimizden bir tartışma yapılmasını doğru bulmuyoruz, yanlış buluyoruz. Varsa fikirlerinizle, çatışın, konuşun ama yok “Siz BDP’ye bunu yaptınız.” yok “HDP’ye bunu yaptınız...” Bu Meclisin çatısı altında bugüne kadar, grup başkan vekilliği dönemimde de zaman zaman söz sıralarını verirdik, konuşurduk kendi aramızda, bu tür tartışmalarımızla mutabık kaldığımız şeyler olurdu ama bizim üzerimizden bu tür tartışmalarınızı götürmeyin arkadaşlar. Ben bunu sizden istiyorum. Bakın, Mecliste 10’a yakın bağımsız ve HDP’li milletvekili sayısı var, onların da bir hukuku var.

Teşekkür ederim fotoğraflar için. Sayın Bakan da çıktı mı? Buradan alırsan böyle göstereyim, Facebook’a basacağım.

BAŞKAN – Sayın Hatip, lütfen konuşmanıza devam edin.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ben ediyorum. (Gülüşmeler)

BAŞKAN – Ara verdiniz, poz veriyorsunuz fotoğrafçıya, lütfen.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Hayır, ara vermedim Sayın Başkan, Facebook’a vereceğim bu resmi çünkü benim iki tane Facebook sayfam vardı, Sayın Bakanın kapattığını söylüyorlar. Yeniden açtırırsak o resmi oraya koyayım diye. Öyle bir şey söyleniyor yani AK PARTİ Hükûmetinin, Facebook ve Twitter sosyal medya yöneticileriyle görüştüğü, bunun üzerine BDP’nin resmî Facebook sayfasının kapatıldığı, daha sonra Sırrı Süreyya Önder dâhil olmak üzere -sataşma var- milletvekillerinin…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Benim de kapatıldı.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Altan Tan’ın da kapatmışlar. Evet, bizim sayfalar kapatıldı ve fail olarak Sayın Bakanım sizi gösteriyorlar, biz bu husumeti çözmek zorundayız.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Eyvallah.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Vallahi, kurt yese de yemese de saldırır.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Twitter’in “Hayır.” dediğini biliyoruz ama şu Facebook’un İrlanda’daki temsilcisi, reklamların vergisini vermemek için -Facebook’tan iyi reklam geliyor, vergisini de vermiyorlar- bize dokunmuş, vallahi biz de onlara dokunacağız yani hayatın gerçekliği bunu götürüyor. Ama, bunun adı sansürdür arkadaşlar. Bunun adı, eğer, ileride dijital medyayı da RTÜK’ün denetimine sokmak gibi bir çaba varsa, öyle büyük, engin bir proje varsa, o proje açısından da dikkati caliptir, bunu bilmenizi istiyorum.

Burada, gerçekten, ilginç şeyler oluyor. Biliyorsunuz TİB, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, Haberleşme Bakanlığımıza bağlı ve yakın zamanda burayı gezdik gizli dinleme komisyonu üyesi olarak. Bize Başkanın yaptığı açıklama: “Mahkemelerden gelen 10 bin tane dinleme talebini usulsüz olduğu için reddettik, 10 bin tane.” Bakın, mahkeme kararı. Mahkemeler dinleme fabrikası mı olmuş, nasıl iştir? Bu ülkenin yurttaşlarının hepsini dinlemek için durmadan matbu kararlar mı basıyorlar diye merak ettik, araştırdık, maalesef kendi telefonlarının dinlenmesine bile imza atmışlar! Niye? Organize işler, terör işleri, kaçakçılık gibi katalog suçlarda hâkimlerden peşin imza alınıyor. Ondan sonra ne oluyor? Geliniyor… Şöyle, bakın, MİT Müsteşarlığının Başbakanlığa yazısı. Şimdi, bakın, burada, Başbakanlık makamına yazılan yazıda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyasında, 2008, 2009, 2012’ye kadar, tanınmış gazeteciler -bunların içinden birini söyleyebiliriz çünkü dava konusu da oldu, sürüyor, mahkemelik de olundu, “Pastör” kod adıyla- dinleniyor. Sonra açıklaması yapılıyor, “Biz, hâkimlerle birlikte yaptık bu işi, iş birliği içinde yaptık.”  diyor. Nasıl bir olay bu? Hâkimlerle istihbarat iş birliği mi yapar bir karar verdiği zaman bir hukuk devletinde? Dünyanın hiçbir yerinde bunu gördünüz mü?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Var, var, Mozambik’te var!

HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, burada, çok tanınmış köşe yazarları var; isimleri tek tek yazılıyor burada, bu kararda ve arkasından, bunlarla ilgili “casusluk dinlemesi” deniliyor ve bunlar, dava açıldıktan sonra bu belgeler. Hukuk tazminat davalarına, idari yargı davalarına giren belgeler; yoksa, bu gizli belgedir, üstünde yazıyor. Bu gizli belgede, “kod isim" uygulamasının Başbakanın imzasıyla yürürlüğe giren MİT’in Kuruluş, Görev, Yetki ve Sorumluluğu Yönetmeliği uyarınca olduğu yazıyor. Şimdi, burada, dikkat edeceğimiz bir konu var. Eğer burada sınır aşılırsa, eğer takdir edilirse, hâkimlerle kurulan koordinasyon çerçevesinde tatbikat yapılmışsa, ki böyle deniyor… Ama, sonuçta deniyor ki: “İşin özelliği ve istihbaratı gereği soruşturmama izni verin.”, soruşturulmasın izni verin. İmza, Doktor Hakan Fidan, Müsteşar. Altına bakıyoruz, soruşturma izni -2 punto- biri “Verilmiştir.” çarpı, altta “Verilmemiştir.”i geçerli, altta Başbakanın imzası var.

Haydi, bunu anladık, Millî İstihbarat Teşkilatı özellikli bir kurumdur. Peki, onun dışında jandarmanın dinlemesi var, onu da gördük, Emniyet istihbaratı var, onu da gördük ve şöyle bir araştırma yaptık ki bu araştırmada, dinleme araçlarından 13 tanesi kayıp. Bir istihbarat daire başkanı çıkıyor, diyor ki: “Bunun 3 tanesi bir büyükşehir belediye başkanının emrinde çalışıyor.” Nasıl bir şey bu arkadaşlar? İstihbarat daire başkanı bunu Meclisin komisyonuna söylüyor. Peki, öyleyse, Meclisin komisyonuna çalışan bu istihbarat elemanı, başkanı olanın söyleminden yola çıktığımız zaman, nasıl oluyor böyle 2-3 araç kayıp olabiliyor?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hangi belediye Hasip Bey?

HASİP KAPLAN (Devamla) – “Bir büyükşehir” diyor sadece.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ankara olmasın? Melih Gökçek olmasın?

HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, buradan baktığımız zaman şöyle bir durumla karşı karşıyayız, vahim olan bir durum bu: MİT sahte isimle basını dinlerse ve gazeteciler en fazla Türkiye’de tutuklu olursa, avukatlar dinlenirse ve arkasından bütün vatandaşlarla ilgili dinleme…

Buraya bir İçişleri Bakanı geldi, geçti, şu kürsüde, aynen böyle konuşurken “Biz BDP’li milletvekillerini dinliyorduk.” dedi, canlı yayında, burada. O kadar tepki koyduk, Hükûmet… “Nasıl böyle olur? Bu Mecliste milletvekillerini nasıl dinlersiniz? Hangi kararla dinlediniz?” Ama maalesef, şunu da gördük ki: Vahim bir durumda, sadece biz değil, herkes dinleniyor.

Ben şunu söylemek istiyorum. Hakikaten siyasette sinirler yay vaziyetinde gergin. Seçim havasına girildi, Meclis gergin, dışarısı gergin, seçimler gergin geçecek, bir de bunun üzerine İnternet üzerinden şantaj kasetleri, seks kasetleri, bilmem ne kasetleri şimdiden güçler dengesi çarpışmasında dile getiriliyor. Bir de bunların furyası çıkarsa, İnternet’in TİB’e bağlı olması, Bakanlığa bağlı olması, karşısında, uluslararası dolaşımı dikkate alındığında çok vahim bir durum. Bu çift SIM kart olayı özellikle neden bu tür yerlerde kullanılıyor? Gizli, örtülü ödenekten alınan 11 mobil dinleme aracı nerede? Bunlar haberleşme için. Burada çok ciddi noktalar var.

Şimdi, öyle bir olay ki, bir bakıyorsunuz -eğer iddianamelere iyi bir bakabilirseniz, dersiniz ki, anlarsınız ki- Ergenekon cemaati dinlemiş, sonra cemaat Ergenekon’u dinlemiş, cemaat sonra Millî Görüşü dinlemiş; zaten, Allah var, herkes de bizi dinliyor. Bu konuda ne karar lazım ne bir şey lazım, herkes dinliyor.

Şimdi, burada, olaylar değişiyor, güçler değişiyor. Derin güç kim, hangi tarihe göre kim? 2004’ün gizli MGK kararları konuşuluyor. 2004’ü geçin, 2004 hiçbir şeydir, sizin sonrası yıllara bakmanızda yarar var.

Mesela, bazı cihazların, 5 dinleme, 2 İnternet izleme cihazının örtülü ödenekten alındığı ve Jandarmada olduğu söyleniyor. Bunun demirbaşı yok mu Sayın Bakanım? Bunların demirbaşı tutulmaz mı? Kim sorumlu? Bunun yapılması lazım.

Şimdi, buradan eğer bunlara ciddi bir şekilde bir önlem alamazsak son derece vahim şeyler çıkar. Burada bir görüş belirttik Barış ve Demokrasi Partisi olarak.

Evet, sizlerin de zaman zaman yaptığınız açıklamalar var. Bir dönem, Genelkurmay, istihbarat, GES, farklı farklı dinlemeler vardı, ama şimdi TİB Başkanlığı var. TİB biraz daha dikkat ve özen göstermek için bakıyor.

Şimdi, her türlü dinleme cihazının olduğu bir ortamda, bizim yaptığımız araştırmada, maalesef, TİB, MİT, Emniyet, Jandarma Genel Komutanlığı bizim araştırma komisyonunun sorularına cevap vermedikleri gibi Meclisle dalga geçmişlerdir arkadaşlar. Meclisle dalga geçmişlerdir! Bize “Gizlidir, biliyorsunuz.”, “Gizli yönetmelik var, biliyorsunuz.”, “Devlet sırrıdır, biliyorsunuz.” deyip, Meclisin milletvekillerini -bağışlayın- saf yerine koydular ve yuttular zannettiler.

Biz şunu açık söylüyoruz ki dinlemenin yüzde 80’i, arkadaşlar, kamu görevlileri tarafından yapılıyor ve bunun yüzde 55’i, 60’ı önleme dinlemesi olarak yapılıyor, mahkeme kararı alınmıyor; geriye kalıyor 20’si, işte, Sayın Bakana bağlı olan TİB’e geliyor, TİB’den de süzgeçten geçiyor.

Şimdi, bunun bir tek çözümü var arkadaşlar. Eğer gizli dinlemeden -herkes muzdarip- kurtulmak istiyorsak, Mecliste dört parti var, her partiden ikişer kişinin oluşturduğu bir komisyon, gizli dinlemelerle ilgili bir denetim komisyonu olarak kurulur, Meclisin denetimi altına girer ve bunun önünü keseriz. Aksi takdirde, hiç kimse dinleniyorum kaygısından kurtulamaz ve herkes de dinlemeye devam eder.

Bu herkesin sorunudur diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Söz sırası Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan’a ait.

Buyurun Sayın Tan. (BDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakikadır.

BDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben konuşmamı klasik bir muhalefet milletvekili gibi yapmayacağım. Yani, iktidarın yaptığı her şeye “siyah”, bizim her söylediğimize “beyaz” şeklinde polemikler üzerine kurulu bir konuşma yapma kurgusu ile gelmedim. Olumlu bulduğum şeylere olumlu diyeceğim ve -burada Sayın Bakanımız da hazır, her iki bakanımız da- bakanlarımıza yönelteceğim eleştirileri de yine açık ve net bir şekilde cevaplamaları isteğiyle burada arz edeceğim.

Değerli arkadaşlar, yine bu konuşmadan önce ilk yapmak istediğim şey Sayın Faruk Çelik’e hitaben bir iki şey söylemek. Yoğun şekilde engellilerden talepler var. Meclise geliyorlar, her gün gruplarımızı ve şahıslarımızı ziyaret ediyorlar. Bu ocak ayında yapılması vadedilen atamalarla ilgili ciddi talepleri var, ciddi sorunları var. Yine, her türlü tartışma ve polemikten, rekabetten uzak, bu engellilerin taleplerinin, özellikle de bu ocak ayındaki atamaların yapılması için Sayın Bakandan ricada bulunuyoruz. Çünkü bu her şeyin üzerinde. Gerçekten, engelliler, hepimizin hizmet etmesi gereken, sorunlarıyla ilgilenilmesi gereken kardeşlerimizdir, vatandaşlarımızdır. Bu konuda bize düşen, dörtlü ittifakla bunların bütün sorunlarının çözülmesidir. Elinizde ne varsa, mümkünse -yine tırnak içinde söylüyorum- her şeyi bir kenara bırakarak veya kısmen geciktirerek, bekleterek engellilerin bütün taleplerini lütfen karşılayınız.

Ondan sonra, kara yolları ve havacılıkla ilgili mevzularda birkaç şey söylemek istiyorum. Sayın Bakana önce teşekkürlerimi arz ediyorum. Diyarbakır’da yapılan altı tane alt geçit ve çevre yollarıyla ilgili çalışmalar gerçekten olumlu. Burada da bir anekdotumu anlatmak istiyorum. altı tane alt geçidin projesi hazır ama Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından çeşitli mülahazalarla ihale emirleri verilmiyordu. Sayın Bakanı ziyaret ettim, rica ettim hiç olmazsa acilen iki tanesinin yapılabilmesi için. Altısının birden ihale edilme talimatını verdiler ve bu altısı da bugün itibarıyla bitti. Bunlar olumlu şeyler değerli arkadaşlar. Yani, bu konuda birbirimizi dinlememiz, olumlu olan şeylere olumlu dememiz, olumsuz olan şeyleri de eleştirmemiz gerekir ki biz burada bir mesafe alalım.

Şimdi, bu teşekkür faslından sonra da dilek ve temennilerimi, ondan sonra da eleştirilerimi ve ciddi olan mevzularla ilgili sorularımı Sayın Bakana ve sizlere yöneltmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi, yine bölgede, etütleri yapılmış, projeleri hazırlanmış ve önemli bir kısmı da tasdik edilmiş, ihale aşamasında olan acil yatırımlarımız var. Bunlar Diyarbakır’ın iki ayrı çevre yolu. Hani, malum, dört parçada yapılıyor, ikisi şu an yapılıyor ama iki parçanın henüz ihalesi çıkmadı. Dicle Nehri iki yerden geçilecek; Silvan çevre yolunun projesi bitti, tasdik edildi, ihale emrini bekliyor; yine, Midyat, Kızıltepe, Çınar, Ergani, Viranşehir, Siverek ve Ömerli çevre yollarıyla ilgili yine bu çalışmalar tamamlandı, yine ihale emrini bekliyor. Bunların tamamını ben takip ediyorum.

Değerli arkadaşlar, sıkıntılarımız var yani bu olumlu olan şeylerden sonra şu an sıkıntılarımızı anlatmak istiyorum. Bir otoyol hikâyemiz var, maalesef yılan hikâyesine döndü. Bu mevzular konuşulduğu vakit, yeri geldiği vakit söylüyorum; otuz iki yıllık inşaat mühendisiyim, rahmetli babam da Diyarbakır Karayolları Bölge Müdürlüğünde görevliydi, Diyarbakır Karayolları Bölge Müdürlüğünün bahçesinde büyüdüm tabiri caizse ama biz, otoyolla ilgili, Sayın Genel Müdürümüzü aşamadık. Bir ay içinde 5 sayın bakanımı ziyaret ettim. Bütün ihale paftaları konuldu, Karayolları Genel Müdürlüğü ısrarla Şanlıurfa-Habur otoyolunu mevcut yola neredeyse paralel bir güzergâhtan götürüyor ve bizim ısrarlı taleplerimiz karşısında da bizi tatmin edecek en azından bir ikna toplantısı yapmıyor, yapmamakta ısrar ediyor. Ben yine Sayın Bakandan rica ettim, Sayın Bakan, sağ olsunlar, alternatif bir proje… Diyarbakır Milletvekili ve Tarım Bakanı Sayın Mehdi Eker, Batman Milletvekili Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek, Bingöl Milletvekilimiz, yine Bakanımız Sayın Cevdet Bey bütün bu arkadaşlarımızın talepleri doğrultusunda “Bir etüt hazırlayın.” dedi. Sırf bizim dediğimizin olmazlığını göstermek için yolu 40 kilometre daha uzattılar, Dargeçit’e, Kerboran’a kadar giden bir etüt hazırladılar ve neticede, Sayın Bakanım, “Bu olmaz.” diye önümüze koydular. Şimdi soruyorum… Ve bu tartışmalara girdiğimiz vakit de “Efendim, bu işin belli kuralları var. Keyfe göre yol yapılmaz, belli kriterler var ve bu kriterlere göre de bu yolun böyle olması gerekir.” diyorlar. E peki, kardeşim, 3 tane, 4 tane bakan bunun kriterlerini bilmiyor. Bizim gibi, hayatı mühendislikte, yolda geçmiş insanlar bilmiyor. E, bari toplayın bizi, bir anlatın bir gün. Batman milletvekillerini, Mardin milletvekillerini, Diyarbakır milletvekillerini, Sayın Bakanım, lütfedin, Sayın Genel Müdür bizi ikna etsin. Kendi partinizin milletvekillerini ikna edin, bakanlarını ikna edin. Ben Karayolları Genel Müdürlüğünden aldığım projeleri -yani etüt ve güzergâhları tasdikli, mühürlü- getirdim, Sayın Mehdi Eker’in önüne koydum, “Bakın, siz televizyonlara çıkıyorsunuz ve ‘Bu, Diyarbakır Çınar’dan geçecek, Göksu’dan geçecek, şöyle olacak, böyle olacak.’ diyorsunuz.” dedim. Maliye Bakanımız, şakayla karışık, tabii iyi niyetle, diyor ki: “Para benden geçecek, korkmayın. Bu yol Batman’a ve Diyarbakır’a 40 kilometreden geçecek.” Sayın Mehdi Eker’in önüne ve Sayın Maliye Bakanının önüne projeleri koyuyorum “Bakın, tasdikli projeler dediğiniz gibi değil.”, “Hayır, biz Sayın Ulaştırma Bakanımızla çay içtik, kahve içtik, söz aldık, bizim dediğimiz gibi olacak.” diyorlar. Peki, sizin dediğiniz gibi olmuyor arkadaşlar; işte, Sayın Bakan da burada, Sayın Karayolları Genel Müdürü de burada, projeler de önümüzde.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, ciddi bir otoyol sorunumuz var, otoban sorunumuz var Habur’la Urfa arasındakinde. Tekrar söylüyorum, Sayın Bakan aynen bu arkadaşlarımızın teklif ettiği gibi -AK PARTİ’li ve BDP’li milletvekilleri, ittifaken bölge milletvekilleri- “Bir etüt hazırlayın.” dedi. Hazırlandı o etüt -tekrar söylüyorum, teşekkür ediyoruz- ama öyle bir etüt hazırlandı ki “Bu iş nasıl olmaz?”, o şekilde bir etüt hazırlandı. Belli kriterler var. Bir: Maliyet kriterleri var, koyun önümüze. Ne kadar fark var, sizin dediğinizle bizim dediğimiz arasında ne kadar fark var? İki: İstimlak bedelleri var. Üç: Yolun trafiği var. Yani, şuradan yaparsam ne kadar bir trafik taşıyacağım, buradan yaparsam ne kadar bir trafik yapacağım? Dört: Yolun bakım giderleri var. Beş, altı, yedi, sekiz, on… Kriterler var. Bu kriterlerin hepsini koyun önümüze, ikna edin; kendi milletvekillerinizi ikna edin, ondan sonra da ne doğruysa hep beraber onu savunalım. Belki şu anki bu konuşmalarımız köprüden önceki son çıkış. Eğer maliyet içinse, arkadaşlar, bunu yapmayın. Bakın, bir Zigana Tüneli 12,9 kilometre, eski parayla katrilyondan, yeni parayla 1 milyardan bahsediliyor. Bir Karadeniz Otoyolu’nu yaptınız, 5 milyar harcadınız, 5 katrilyon harcadınız, 5 milyar dolar harcadınız; her sel geldiğinde yolu alıp götürüyor. Onun için, koyun önümüze bütün kriterleri, doğru düzgün… Ve bize köylü muamelesi de yapmayın yani köyden yarın gelmişler gibi “Hiçbir şey bilmiyor, bu iş böyle olacak.” Onun için, değerli arkadaşlar, rica ediyoruz tekrar: Bu otoyol mevzusu tekrar ciddi olarak bir gündeme gelsin ve doğru düzgün bir ikna mekanizması çalıştırılsın.

Yine aynı şekilde, Sayın Bakana ben bir soru yöneltiyorum: Bu geçtiğimiz ramazan ayı, aziz, mübarek ramazan ayı içerisinde Ilısu Barajı’yla ilgili köprüler ve yine bölgede yollar ihaleye çıkarıldı. Bunların tamamı davetiyeli olarak çıkarıldı arkadaşlar, tamamı. Yine, 500 milyon doların üzerinde, eski parayla 1 katrilyona yakın, yeni parayla 1 milyar TL’ye yakın. Buradaki tenzilat oranları nedir? Eğer özel işlerse bunlar –ki yine değil yani Türkiye’de bunların tamamı yapılıyor, daha ağır, daha özellikli, daha evsaflı yollar yapılıyor- bunların birim keşif metrajları nedir, maliyeti nedir, nasıl yapıldı, kaça alındı, hangi firmalar çağrıldı?

Ve ne hikmetse, değerli arkadaşlar, burada bazen isim verdiğimiz vakit yanlış anlaşılıyor, “Ticari hayata müdahale.” deniliyor, “Özel hayata müdahale deniliyor ama isim de vermezseniz hiçbir şeyi çözemiyorsunuz. Bir inşaat şirketi Erbil Havaalanı’nı alıyor, Duhok Havaalanı’nı alıyor, Kerkük-Erbil yolunu alıyor, 1 milyar 100 milyon euroluk Ilısu Barajı’nı alıyor, bu bütün yeni, ramazan ayındaki ihaleleri de alıyor. E, peki, nasıl oluyor, lütfen izah edin ve bu firmanın da 424 trilyon vergi borcu uzlaşmada siliniyor. E, şimdi bunların adını vermeyin, sormayın, hesap sormayın… Karayollarında bütün işler en az yüzde 50 tenzilatla gidiyor değerli arkadaşlar, yüzde 50.

Ben Diyarbakır’da Sayın Ahmet Davutoğlu ve Başbakan geldiğinde yan yana, aynı masada oturduk yemekte, protokolü öyle düzenlemişler. “Efendim, bunların hepsi şeffaf.” dedi. “Otuz iki yıllık mühendisim, böyle ihaleler görmedim.” dedim. Teklif ediyorum, çıkardığınız ihaleleri, yarı fiyatına, bir konsorsiyum kuralım, bizim kuracağımız konsorsiyum yapsın ve bu konsorsiyumu da Meclisten oluşturalım. Mecliste, mühendis olan, müteahhit olan firmalardan oluşturalım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bence kendilerinden oluştururlar, hepsi müteahhit onların.

ALTAN TAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bunları sormazsak, bunların şeffaf, net cevaplarını bulamazsak bir yere varamayız. Konuşmamın başında da söyledim, olumlu olan işlere olumlu diyeceğiz, teşekkür edeceğiz. Zaten aldığımız terbiye, adap ve demokrasi kültürü de bunu gerektirir. Ama itiraz edeceğimiz şeyleri de deliliyle, belgesiyle, evrakıyla, sorgusuyla, sualiyle burada önünüze koyacağız.

Bir başka soru daha, mesela havacılıkla ilgili. Diyarbakır’dan Erbil’e, Süleymaniye’ye müthiş bir trafik var. Yılda 10 milyar dolarlık bir ticaret hacmi var. İki gün evvel de ben Erbil’deydim. Gidiş bir rezalet, geliş bir rezalet. Sınır kapılarındaki olayları defalarca gündeme getirdik, muhatap yok.

Peki, değerli arkadaşlar, bugün Erbil’den Antalya’ya, Erbil’den İstanbul’a, Erbil’den her tarafa uçak seferi varken Diyarbakır-Erbil, Diyarbakır-Süleymaniye seferleri niçin yapılamıyor? Şimdi soruyoruz: “Efendim, işte, Diyarbakır Havaalanı askerî havaalanı, asker izin vermiyor.”  Askere soruyoruz, diyor ki: “Bizimle alakası yok. Bu, uluslararası anlaşmalara bağlı. Bu hatlar açılırsa…” Eskiden top çevirme oyunu oynardık, küçükken. Biz ortada dönüyoruz. Bunu da soruyoruz: Bu Diyarbakır-Erbil ve Süleymaniye seferlerinin başlamamasının gerçek sebebi ne? Meydan mı müsait değil, uçak mı yok, siz mi istemiyorsunuz, bu sık sık her şeyi yüklediğimiz derin devlet mi izin vermiyor, ne oluyor? Ve niçin bu insanlar… Ben şimdi Erbil’e giderken Diyarbakır’dan İstanbul’a uçakla gelip İstanbul’dan bir daha Erbil’e, Süleymaniye’ye niye gidiyorum?

PERVİN BULDAN (Iğdır) – O da gece yarısı.

ALTAN TAN (Devamla) – O da gece yarısı, sabaha karşı ve  2 misli fiyatla yani Avrupa’ya gittiğimiz… Efendim, işte, Irak riskli bölge, dünya sigorta bilmem ne sistemleri, işte sigortayı ne bilmem ne yapıyor… Yani, minareyi çalan kılıfını uydurur misali, her soruya da bir cevap var, her soruya.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama sizin soruya yok.

ALTAN TAN (Devamla) – İşte, ben soruyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ona yok ama.

ALTAN TAN (Devamla) – Niçin başlamıyor yani askeriye mi izin vermiyor, MİT mi vermiyor, kontrgerilla mı vermiyor, siz mi vermiyorsunuz, entegrasyonu mu istemiyorsunuz, uçak mı yok, para mı yok, yolcu mu yok? Yani aklınıza gelen başka varsa siz söyleyin, ben de buradan dillendireyim, aklıma gelenler bunlar.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Rant mı var, onu sorun.

ALTAN TAN (Devamla) – Efendim? Vallahi, anlamadım ama herhâlde doğru söylüyorsunuz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, mesela, bir de Diyarbakır-Bingöl yolu, iki tane tünel yapılacak.  Dediğim gibi 12,9 kilometrelik tünel çıkıyor Trabzon’la Gümüşhane arası. Olsun, Allah ede 39 kilometrelik tüneller yapılsın, memleketin her tarafı bizim. Ama, bir Bingöl-Diyarbakır yolundaki bu proje, viyadük ve tünel meselesi çözülemedi. Bir bakanımız Bingöl milletvekili, bir bakanımız Diyarbakır milletvekili. Yani, Karayollarından bu proje, bu etüt nasıl geçemedi, ben de şahsen merak ediyorum; keşke onlar olsaydı, onlar cevap verseydi. Bu Bingöl yolu niye bu şekilde kaldı?

Değerli arkadaşlar, Niğde-Ankara otobanı… Şimdi, otobanlarda bir süreklilik esas. Yıllardır bu da bitirilemedi. Yani, tüm bunların cevaplarını bekliyoruz. Dediğim gibi, olumlu işler oluyor, olumlu işler için teşekkür ediyoruz. Sayın Bakanla daha iyi bir diyalog kurabiliyoruz, muhatap olabiliyoruz ama bürokratlarda zorlanıyoruz; genel müdürlükle, bölgeyle değil.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum hepinize. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tan.

Şimdi, Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik’te söz.

Buyurun Sayın Çelik. (BDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakikadır.

BDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyor, iyi geceler diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel manada bütçe, özelde de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi, katılımcı olmaktan uzak, eşitlikçi, özgürlükçü bir anlayışı esas almayan; aksine, tekçi, katı merkeziyetçi, otoriter zihniyetin yansımasıdır. Bu yönüyle de çatışmacıdır, asimilasyonist politikaların uygulanmasının ve sürdürülebilmesinin aracı durumundadır; erildir, egemenlikçidir, hiyerarşiktir. Bu yönüyle de bütçe, toplum ve toplulukların yararı yerine, az sayıda, küçük bir azınlığın, iktidarı elinde bulunduran egemenin hizmetine sunulan nitelikte ve özelliktedir. Bu anlayış yeni değil, bu anlayış Türkiye iktidarlarına, Türkiye devlet sistemine de ait ve onun özeline de indirgenebilecek bir durum değil; 1975’li yıllardan bu yana, yaklaşık otuz yılı aşkın bir süredir küresel boyutta uygulanan neoliberal politikaların Türkiye’deki versiyonudur, yansımasıdır.

Biz, şu gerçeği biliyor ve hatırlatmak istiyoruz: 1945 yılında İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünya tarumardı. Savaşın yıkıntıları, erozyonu, yıkımı, siyasal, sosyal travması önüne geçilmez bir enkazla insanlığı karşı karşıya bıraktırmıştı. Ama buna rağmen, bugün dünyanın en gelişmiş sekiz ülkesinden olan Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya bu enkazdan azami ölçüde nasibini alan ülkelerdi. Bu ülkeler, o otuz yıllık zaman dilimi içerisinde hem dünyanın gelişmiş sekiz ülkesinden biri olmayı başardılar ama aynı zamanda, sosyal devlet olmanın gereği olarak da hiyerarşik olduğu kadar, dikey olduğu kadar yatay toplumsal refahı da, zenginliği de yayan bir özelliğe, niteliğe de sahiptiler. Bu demek ki, toplumun zenginleşmesiyle birlikte devletin ve sistemin gelişmesinin de mümkün olduğu gerçeğini bize hatırlatır.

Toplumun gelişmesi, toplum dinamiklerinin  hiyerarşik ilişkilere karşı kendi öz yönetimlerini geliştiriyor olması bu iktidarcı zihniyetin hoşuna gitmemiş olacak ki Reagan’dan başlayan, Thatcher’la devam eden neoliberal politikalarla piyasalaştırma, taşeronlaştırma, metalaştırma uygulaması pervasız bir şekilde, önüne geçilmez uygulamalarla günümüz dünyasında insanlığı da, vicdanı da öldüren bir nitelikte, özellikte devam ediyor. Ülkemizdeki yansımaları da ağır siyasal ve sosyal travmalarla bizi karşı karşıya bıraktırmış durumdadır. Nasıl diye soracak olursanız, öncelikle dönüp ülke gerçeğini görmemizde yarar var, fayda var.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1900’lü yılların yüz yıl sonrasında bile biz hâlâ kapitalist finans kurumunun tarihsel ve yapısal olan krizine, tarihsel ve yapısal olmasına binaen radikal, sistematik bir çözüm bulamama, buna karşın da bir kısım palyatif (geçici) çözümlerle günceli ve gündemi meşgul ediyor olma talihsizliğiyle karşı karşıyayız. Hâlbuki, yapısal ve tarihsel olan bu kriz, 1929’da olduğu gibi 2008’de de bütün ülkeyi, bütün bir dünyayı sarmalamıştı. Bu krizi Türkiye’nin kazasız belasız ya da az hasarla gidermiş olmasının temel parametreleri, 2002’de iktidar olma nasibini yakalayan AKP’nin başarısı, yetenekleri, bu konudaki üstün eforu değil, öncesi, mali disiplinle başlayan banka ve finans sistemine ilişkin bir kısım iyileştirmelerin hazırı üzerine konan ama bununla birlikte, Türkiye gibi ucuz iş gücü, ucuz iş emeği potansiyeline sahip bir ülkeye akan yoğun sermayedir, bol paradır, düşük kurdur, yüksek gecelik repo faizidir. Bunun ürünü ve eseridir ki 2008’de küresel boyutta başta Yunanistan, Portekiz, İspanya olmak üzere dünyayı kavuran kriz Türkiye'de bu manada ciddi sonuçlara yol açmadan atlatılmış görünse de hâlâ tehlikesi, riski söz konusudur.

Son on yılda Uluslararası Finans Kurumunun ucuz iş gücü potansiyeline sahip ülke olma özelliğinden dolayı Türkiye'ye akıttığı bu sermaye yüzde 5’ler, yüzde 6’lar oranında bir büyüme trendine erişmemize yol açmışsa da ithalata dayalı tüketim ekonomisi üzerine kendisini idame ettiren bir ülke olma özelliğini aşamadığımızdan kaynaklı, şişen ama şişirildiği ölçüde de ihtiva ettiği yüksek basınçla patlama ve boşalma riskiyle karşı karşıya olan bir balon gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu balon…

BAŞKAN – Sayın Hatip, bir saniye.

Sayın milletvekilleri, büyük bir uğultu var salonda. Lütfen, rica edeyim, hatip konuşuyor. Ricamı yerine getirirseniz memnun olurum.

Buyurun Sayın Hatip.

DEMİR ÇELİK (Devamla) – Bu, son on yılda bol para, düşük kur ve yüksek gecelik faizle kurtarabildiğimiz gemimiz, gidebileceği güvenli limanı bulamadığı takdirde, siyasal iktidarın riski olmasından öte ülke halklarının, ülke emekçilerinin, yoksullarının geleceğini karartma durumu ve riskiyle karşı karşıya olduğumuzu hatırlatmak isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benden önce de konuşan birçok arkadaşımızın altını çizdiği şekliyle, bugün, ülkemizde açlık sınırının altında 25 milyon, 26 milyon nüfusumuzun var olduğu gerçeğini hatırlatmak, bilince çıkarmak durumundayız. 9 milyon engelli, 6 milyon işsiz, 9 milyon civarındaki emekli, 2 milyon civarındaki taşeron işçisi, toplamda 26 milyon civarındaki insanımız bugün açlık sınırının altında, terbiye edilme riskiyle, terbiye edilme muamelesiyle karşı karşıyadır. Bu bir mucize. Mucize olan yanı, asgari ücretin 800 olduğu bir ülkede açlık sınırının altındaki bir rakamla 4 kişilik, 5 kişilik bir ailenin nasıl geçinebildiğinin izaha muhtaç konu olmasıdır. Bu da kadim coğrafya olan Anadolu’da ölmeyen, bitmeyen toplulukların ve toplumun dayanışmacı, paylaşmacı kültüründen kaynaklıdır. Birçok insan birbirine el vermekte, el uzatmakta, ortaklaşmacı komünal değerleri yaşatmanın onuruyla bu işi ikame etme durumu ve şansıyla karşı karşıyadırlar. Ama, nereye kadar? Neoliberalizm bir yanıyla bireyciliği, kişiselliği, kişisel mülk ve varlığı korumayı dayatıyor, öbür yanıyla da toplumun ve toplulukların paylaşmaya ve dayanışmaya dayalı kültürü yoğun bir çelişkiyle, yoğun bir çatışmayla bizi karşı karşıya bırakmıştır. Elbette ki başat olan, esas olan toplumdur, galebe çalan da toplum ve toplumun doğal serüvenine erişmesidir ama kısa vadede bu mümkün olmayabilir. Kısa vadede hiyerarşinin, iktidarın, sermayenin lehine olabilecek bir kısım çözümlere toplumu evirebilir, bu da bir risktir.

Bu manada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının her şeyden önce bütçesinin mali harcamalara, cari harcamalara dönük olduğunu, istihdamı, üretimi esas almadığını, personelin giderini karşılamaya dönük olduğunu, hâlâ 2011 bütçesi rakamının da çok gerisinde olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu manada da söz konusu olan emeğin, söz konusu olan çalışanın koşullarını iyileştirmek, demokratikleştirmek değil, onların haklarını gasbetmek, onların verilmemiş olan haklarının verilmeme ısrarında bulunmaktır. Bu da siyasal manada istikrarı, toplumsal manada istikrarı getirmeyebilir. Belki ekonomik manada istikrarın sağladığı bir kısım avantajları arkanıza alarak fora etmiş olduğunuz gemilerinizle bir mesafe daha katedebilirsiniz ama hiç unutmayınız ki toplumsal ve siyasal istikrar türdeş ve basit değildir, çokluğun ve çeşitliliğin bir fonksiyonudur. Çoklu ve çeşitli olan toplumun temel dinamiklerinin ihtiyaçlarını meşru zeminde karşılamadığınızda ekonomik istikrarda ısrarınızın da bir faydası olmayacaktır. Geçicidir, size belki mal, mülk, sermaye olarak dönmüştür, rant sağlamıştır kentsel dönüşüm politikalarınız ve projelerinizde, uluslararası finans kurumlarının taşeron uygulamalarının bu avantajlarını arkanıza ve yanınıza almış olabilirsiniz ama en nihayetinde söz konusu olan toplumdur, söz konusu olan tarihsel gerçekliklerdir.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bu yönüyle de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının… Her şeyden önce, 2 milyon insanın asgari ücrete tabi tutulmuş olması, iş güvenliğinden, sendikal örgütlenmeden mahrum kılınmış olması, toplumsal sözleşmeden ve grev hakkından yoksun bırakılmış olması kabul edilmezdir. İnsanlar emeğini satarken güvenlik içerisinde, huzur içerisinde, sosyal ve siyasal iyi olma hâli içerisinde yaşamak isterler. Bu, bizim hakkımız olduğu kadar yoksulun da, emekçinin de, ezilenin de hakkıdır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bu manada, öncelikli işi 6 milyon civarındaki işsizi işe kavuşturabilecek istihdamı, üretimi esas alan bir politikayı hayata geçirmelidir. Bütçemiz nasıl ki çatışma ve güvenlik esaslıysa, aynı şekilde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesi de bu bütçenin bir versiyonu, yansıması olarak Bakanlığın cari harcamalarının ötesinde bir hedefi önüne koymuş değildir. Biz işsizliği bitirmek gibi bir sorunu kendi gündemimiz olarak düşünmek zorundayız ama Bakanlık ve AKP iktidarı İŞKUR üzerinden “İşsizlerin işini çözeceğim.” iddiasında bulunarak “İş ve Meslek Danışmanlığı Kurulu” adı altında oluşturduğu kurulda 4 bin civarında meslek edindirme danışmanını istihdama tabi tuttu. Ama bunlar bile, taşeronlaşmaya nasıl yaklaştığının somut bir örneği olarak kadrolu değil, sözleşmeli personel olarak istihdam edildi. Sözleşmeli personel olarak iş güvenliğinden yoksun, sendikal haktan yoksundur, hakkını arayamaz, hakkını aradığında da kapı dışarı edilme riski ve tehlikesiyle karşı karşıyadır.

İşte, hayatın her alanında piyasalaştırma, taşeronlaştırma, metalaştırma, ardı arkası kesilmez bir uygulamayla Türkiye'nin bütün sahalarında, alanlarında olduğu gibi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgili alanlarında da önüne geçilmez bir noktada bir riski bize hatırlatır, bu riskle toplumu karşı karşıya bıraktırma durumundadır.

Üretimden yoksun, sadece tüketimi teşvik eden, tüketim üzerinde piyasa canlılığıyla kendisini sürdürebilen ekonomiler bataktır, batma durumu ve riskiyle karşı karşıyadır. Ama, söz konusu olan ekonomiler kontrol edilebilir bir noktada tutulmadığında, bunun toplumdaki yansımaları, riskleri çok daha büyüktür, bizim bugünden tahmin edemeyeceğimiz olumsuz sonuçlarıyla toplumun geleceğini de, toplumun mevcut, var olan mutluluğunu, refahını, güvenliğini de gasbeder.

Bu manada, özellikle, genel bütçenin kendisi ama özelde de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesi adil, eşitlikçi, özgürlükçü olmak durumundaydı. Adil, eşitlikçi, özgürlükçü olduğu kadar demokratik ve katılımcı olmak durumundadır. Demokratik ve katılımcı olmaktan uzak olan bütçenin hiyerarşiyi dikeyine büyüteceğinden dolayı toplumun hiçleşeceği, toplum ihtiyaçlarının karşılanamadığından kaynaklı da zaten devam eden otuz beş yıllık çatışmacı ve güvenlik eksenli anlayışın çok daha kaotik ve karmaşık ilişkilerle bizi karşı karşıya bıraktıracağını hatırlatır, saygılarımla iyi geceler dileklerimi ileterek hoşça kalın diyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Nursel Aydoğan.

Buyurun Sayın Aydoğan. (BDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakika.

BDP GRUBU ADINA NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; bugün ikinci kez söz alıyorum. Bir kez daha herkesi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Çalışma Bakanlığı üzerine partimizin görüş ve düşüncelerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Evet, Hükûmetin 2014 bütçesi, bütçe tasarısından da anlaşılacağı üzere, aslında on bir yılın bir benzeri ve tekrarıdır. Hükûmet, her geçen yıl artan düzeyde neoliberal politikaların gereğini yerine getirmektedir. Bütçe bir taraftan sermayenin, piyasanın ihtiyaçlarına uygun hâle getirilirken diğer yandan da özgürlüklerin kısıtlanmasına yönelik işlevselliği artırmaktadır.

Türkiye’de 24 Ocak 1980 tarihinde, ekonomik literatüre “24 Ocak Kararları” olarak geçen ve yapısal dönüşümleri içeren bir  dizi kararlar alındı. Bu kararlardan sonra ekonomide ciddi bir dönüşüm yaşandı. 12 Eylül darbesinin yapılmasının nedenlerinden biri de 24 Ocak Kararlarının uygulanması için uygun zemin yaratmaktı. Bunun için, başta bu ülkenin  devrimcileri, sosyalistleri olmak üzere, muhalefeti susturma girişimleri başlatıldı. Birçok insan öldürüldü, kaybedildi, işkenceden geçirildi ve toplum bir bütün olarak sindirilmeye çalışıldı. İşte bugün, Hükûmet tarafından da benimsenen ekonomik alandaki neoliberal politikalar 12 Eylül askerî darbesiyle uygulamaya geçirilmeye başlanmıştır.

Neoliberal politikaların uygulama alanlarının başında istihdam rejimi gelmektedir. Bu ülkede 1980’den beri ucuz emek Türkiye’yi bir emek sömürü merkezine çevirmiştir ve sömürü çarkı, her geçen gün daha da derinleşmekte, ulusal istihdam stratejileriyle istihdamda dönüşüm tek başlık altında toplanmaya çalışılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti döneminde merkezî bütçenin toplam gayrisafi yurtiçi hasıladaki payı yüzde 36’dan 25’e düşmüştür yani bütçe küçülmüştür. Vergi yükü yüzde 25’lere gerilemiş, vergi adaletsizleşmiş, ücretlilerin ve yoksulların üzerine yığılmıştır. Yüksek vergi yükü altında ezilen ücretli ve emekçilerin de buna çok fazla itiraz etme durumu yoktur, zaten bu politikalarla alınmak istenen sonuç tam da budur. Zira, aldığı ücret çok düşük olsa da bu ülkede onu da bulamayanların sayısı hiç de azımsanacak oranda değildir. Türkiye’de resmî rakamlara göre ortalama 3 milyon civarında işsiz vardır ancak gerçek rakam bunun çok üzerindedir. İşsizliğin, özellikle üniversite mezunu, diplomalı işsizlerin yüz binlerle ifade edildiği, asgari ücretle de olsa bir iş bulmanın başarı olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Değerli milletvekilleri, toplumun büyük bir kesimini ücretliler oluşturmaktadır. Şimdi, bu kesim, esnek çalışma düzeniyle en temel hakları olan iş ve gelecek güvencesini kaybetmekle karşı karşıyadır. Aynı zamanda, uzun çalışma sürelerinde, düşük ücretle ve örgütsüz çalışmak durumunda kalmaktadırlar. Bu çalışma düzeni de iş cinayetlerini giderek artırmaktadır. Artık, iş cinayetleri bu ülkede olağan hâle gelmiş ve getirilmektedir. İş cinayetlerinin sorumlusu elbette ki önlem ve tedbir almayan Hükûmettir.

2014 bütçesinde de esnek çalışma düzeninin daha da yaygınlaştırılması hedeflenmektedir. Bu hedef içinde yer alan çalışanlardan en büyük oranı da kadınlar oluşturmaktadır. Bu aslında, kadını sosyal, toplumsal, çalışma ve örgütlenme alanından uzaklaştırma politikasıdır ve bu politika “esnek çalışma” adı altında üstü örtülü bir biçimde uygulanmaktadır. Biz kadınların bu politikalara karşı mücadelesinin kesintisiz süreceğini ben buradan belirtmek isterim.

Değerli arkadaşlar, Hükûmet 2014 yılında personel alımında kısıntıya gideceğini ve kamu personel alımlarının bir önceki yıla göre yarı yarıya düşürüleceğini açıklamıştır ancak çalışan ihtiyacını farklı bir biçimde ve bir siyasi tercih olarak kamu kurumlarını şirket mantığına göre yeniden yapılandırarak kamuda sözleşmeli, düşük ücretli personel çalıştırarak karşılamaktadır. Kamuya sözleşmeli alınan memurların bir kısmı belli bir süre sonra, özellikle de seçim dönemlerine yakın zaman diliminde kadroya geçirilmektedir. Tabii ki kadroya geçirilmesine karşı değiliz ancak bunun üzerinden nemalanma durumu olduğunu da ifade etmek isteriz.

Değerli arkadaşlar, sözleşmeli çalışma iş güvenliği olmayan bir çalışmadır. İşsizliğin yüzde 10-12’lerde gezdiği bir ülkede sözleşmeli bir memurun özgürce örgütlendiğini söylemek son derece zordur. AKP’ye yakın memur sendikalarının da yüksek oranda üye sahibi olması tam da sözleşmeli personel alım politikalarıyla bire bir ilgilidir değerli arkadaşlar. “Esnek istihdam” rejimi de denen bu uygulama, her şeyden önce temel insan haklarına aykırı olduğu gibi, fabrikada işçinin, evde kadının, sokakta da çocuğun emeğini gasbetmenin diğer bir adıdır. Özellikle, hastanelerde geçmiş yıllarda memurlar tarafından yapılan evrak kaydı ve sekreterlik gibi birçok hizmet taşeron firmaların elemanları tarafından sunulmaya başlanmıştır. 2002 yılında, Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde çalışan taşeron işçi sayısı sadece 11 bin iken bugün, bu rakamın 160 bini bulmuş olması çalışma yaşamının nasıl taşeronlaştırıldığının en somut ifadesidir. Taşeron firmalar daha çok kâr elde edebilmek için, örneğin 10 işçiyle yapması gereken bir işi 7 kişiyle yapmakta, işçiler sekiz saatten daha fazla çalıştırılmakta, çoğu haftalık izin kullanamamakta, ücretleri düzenli verilmemekte, devletten alacağını hemen alan firmalar bile işçilere geç ödeme yapmaktadır. Tazminata hak kazanmasın diye on bir aylık olan işçi işten çıkmış gibi gösterilip bir, iki gün sonra tekrar işe alınmış gibi gösterilmektedir. Bu yöntemle, on yıl boyunca aynı taşeron firmada çalışan işçinin tek kuruş kıdem tazminatı almadığı bir gerçektir. Çalışma Bakanlığı taşeron işçilerin sorunlarını çözmek bir yana, taşeron çalıştırmanın önünü açarak çalışma yaşamını bir bütün olarak taşeronlaştırmayı hedeflemektedir.

Değerli arkadaşlar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bünyesindeki İŞKUR’un işsizlik sorununa çözüm olarak gördüğü Toplum Yararına Çalışma Programı ülke genelinde uygulanmakta, program güvencesiz ve geçici çözümler sunmaktadır. Bu programlar ülkedeki işsizlik sorununu çözmek bir yana, sorunu daha da derinleştirmektedir. Toplum Yararına Çalışma Programı, ülkeyi yönetenlerin kendi çevrelerindeki çaresiz yurttaşların oylarını kazanabilmek için yarattığı bir program olmanın ötesine geçememektedir. Bu program, çalışan her işçinin sigorta priminden yapılan kesintiyle oluşan İşsizlik Sigortası Fonu’yla finanse edilmektedir. Diğer bir deyişle, yurttaşların cebinden çıkan parayla Hükûmet iş istihdamı yaratmaktadır. Ancak, işin görünmeyen yüzü, programlara katılan kişilerin seçilmesinde iktidar partisi AKP’nin söz sahibi olduğudur. Kurumlara yapılan dağılımın bile parti yöneticileri tarafından belirlendiği kamuoyunun bilgisi dâhilindedir.

Büro Emekçileri Sendikası tarafından 10 Aralık 2013 tarihinde bir basın açıklaması yapılmış ve Bakanlığa bağlı olan Diyarbakır İŞKUR şubesinde Diyarbakır İŞKUR İl Müdürü Müze Müdürlüğünde kurumca görevlendirilen Toplum Yararına Çalışma Programı elemanlarından 5’ini kendine koruma olarak tahsis etmiştir.

Değerli arkadaşlar, yine Hükûmet, özel istihdam bürolarına yetki vermeyi hedeflemektedir. Böylelikle İŞKUR devreden çıkacak, kamu görevi olan istihdam şirketlere devredilecek, 18’inci yüzyılın köle pazarları yerine, çağdaş, insan ticaretinin yapıldığı yeni pazarlar kurulacaktır.

Değerli arkadaşlar, yine personel alımlarında en büyük sorunlardan biri de kadrolaşma sorunudur. Önemli devlet kurumlarına genellikle mülakat sonucu personel alınmaktadır. Bu yöntem kadrolaşmanın boyutlarını göstermektedir. Artık, rutin hâle gelmiş uygulamalardan biri de torpilli işsizlerin yani ayrıcalıklı sınıfın bakanlık ve kurumlara verilen istisnai kadroya sınavsız alınıp işe başlamalarıdır. Bu ayrıcalıklı sınıf, birkaç ay sonra istediği yerdeki bir kadroya devlet memuru olarak atanmaktadır; boşalan istisnai kadroya da yeni bir kişi daha alınarak bu sirkülasyon böylece devam ettirilmektedir. Bu yöntem ile sınavsız devlet memuru yapılan binlerce kişi bulunmaktadır. O ayrıcalıklı sınıf bu şekilde, devletin önemli yerlerinde, hiçbir emek vermeden, sadece Hükûmet vizesiyle işe girerken, yüz binlerce işsiz de dünya kadar emek ve para harcayarak KPSS gibi adı kopyalarla, haksızlıklarla özdeşleşen bir sınava hazırlanmak zorunda kalmaktadır. Her geçen gün, bu yönteme yönelik bir tepkinin geliştiğini buradan sizinle paylaşmak isterim. Tıpkı Gezi eylemlerinde olduğu gibi, toplumsal birikimlerin bir gün patlamaya yol açacağını hiçbirimizin asla unutmaması gerekir.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetin mal ve hizmet alım giderlerini 2014 yılı için sadece 1,9 oranında arttırdığını biliyoruz. Daha önce, belediyelerde personel giderlerinin belediye bütçesinin yüzde 30'unu aşamaması uygulaması başlatılmıştı. Bu durum, kamu kurumlarının kamu hizmetlerinden tasarruf etmeye zorlanması anlamına geliyor.

BAŞKAN – Sayın Hatip, bir-iki saniyenizi alabilir miyim.

NURSEL AYDOĞAN (Devamla) – Evet.

BAŞKAN – Sizin sürenize artı beş dakika vereceğim. Diğer konuşmacınızdan artan süreyi size vereceğim. Normal sürenin üstüne size artı beş vereceğim.

Teşekkür ederim.

NURSEL AYDOĞAN (Devamla) – Evet, tamam.

Yine, Çalışma Bakanlığı bütçesinde son yıllarda yaşanan belirgin azalmanın en somut sonucu, denetimsizliğin artması ve kayıt dışı istihdamın yaygınlaşması olarak kendisini göstermektedir.

Özellikle son yıllarda, Bakanlık bütçesinden iş yeri denetimlerine yeterince pay ayrılmaması nedeniyle çok sayıda işçinin iş cinayetlerine kurban gittiği bilinmektedir. İşçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin yasal düzenlemeler yapılmasına karşın, bu alandaki denetimlerin sağlıklı yapılmaması nedeniyle önümüzdeki dönemde yeni iş cinayetlerinin daha da artması kaçınılmaz görünmektedir.

Aynı zamanda, ekonomi işçilerin güvensiz koşullarda çalıştırılması üzerinden yükseliyor. Güvensizliğin en çıplak görüntüsü ise işçi ölümlerinin her geçen yıl artarak devam etmesidir. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre 2008'de 865, 2009'da 1.171, 2010'da 1.144, 2011'de 1.563, 2012 yılında da 867 işçi hayatını kaybetmiştir. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin aylık raporlarına göre, 2013 yılının ilk on ayında 1.017 işçi yaşamını yitirmiştir. Gerçek rakamları bilemiyoruz çünkü Çalışma Bakanlığının verilerine göre 25 milyonu aşkın çalışanın sadece bu ülkede 11 milyonu sigortalıdır. Sigortalıların geçirdiği iş kazalarının birçoğunun da kayıtlara yansımadığını yine hepimiz biliyoruz.

Fabrikalarda, atölyelerde, tersanelerde, inşaatlarda, madenlerde ve tarlalarda kısacası her yerde işçi cinayetleri sürmektedir. Son on yılda 10.723 işçinin öldüğü Türkiye'de, her yıl ortalama 1.072 işçi hayatını kaybetmektedir. Bu tablo, işçilerin sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarının hiçe sayıldığını gösteren önemli bir tablodur.

Yine, meslek hastalıklarıyla ilgili bir çalışma Hükûmet tarafından, Çalışma Bakanlığı tarafından yeterli düzeyde yapılmamaktadır.

Sosyal Güvenlik Kurumu her yıl 400-500 civarı işçinin meslek hastalığına yakalandığını belirtirken bazı yıllar meslek hastalığı kaynaklı hiç ölüm olmadığını açıklamaktadır. Oysa kot kumlama işçilerini, diş teknisyenlerini –mesleki- asbest, mermer işçilerinin ölümlerini biz hepimiz yakından izliyoruz, biliyoruz. Kot kumlama işçilerinden silikozis hastası olanlardan her gün biri yaşamını yitiriyor. Diş teknisyenlerinde silikozisten kaynaklı 4 ölüm vakası olmasına rağmen, Sosyal Güvenlik Kurumu verilerinde bu durumun kayıtlı olmadığını biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, verdiğimiz bu örnekler insana verilen değeri ve insanın nasıl değersizleştirildiğini göstermesi açısından hayli somuttur. Bizler kapitalizme, emek sömürüsüne, yoksulluk ve talana, gelir dağılımındaki uçuruma, açlık ve yoksulluğa, esnek ve güvencesiz çalışmaya, sigortasız çalışmaya, sağlıksız ve güvencesiz çalıştırılmaya, sendikasızlaştırılmaya, kazanılmış hakların gasbına, iş cinayetlerine, cinsiyet eşitsizliğine karşı işçi ve emekçinin yanında parti olarak olmaya, kadınlar olarak olmaya ve onlarla birlikte mücadele yürütmeye devam edeceğiz ve hakların verilmesini beklemeyi değil hep birlikte, verilmeyen hakları mücadeleyle alacağımızı ifade ediyorum.

Bir kez daha herkesi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydoğan.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 00.27
SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29’uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Şimdi -gruplar adına konuşmalar bitmişti- şahıslar adına, lehinde olmak üzere, Kars Milletvekili Sayın Ahmet Arslan’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AHMET ARSLAN (Kars) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ben de Ulaştırma Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve ilgili, ilişkili kurumlarının 2014 yılı bütçesiyle ilgili, lehte olmak üzere, şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle lafa şuradan girmek istiyorum: Bir hatip dedi ki: “Sizin döneminizde memurdan ve işçiden kesilenlerle yüzde 5’lik zengin kesime bir para veriliyor. Onun dışında da bir şey yapmıyorsunuz.” Doğru söylüyor, 2002 yılında toplam vergilerin yüzde 87’si faize gidiyordu. Faiz nereye gidiyordu? Parası olan zengine gidiyordu. Şimdi nedir? 2012 yılında, 279 milyarın -yani 279 katrilyonun- 48 milyarı faize yani yüzde 17’si faize gidiyor. Bir yerde yüzde 87, bir yerde yüzde 17.

Ve yine, o dönemde, özellikle, memur ve işçinin maaşlarının ödenebilmesi için IMF kapılarına gidiyorduk, borçlanıyorduk, eğer borç bulabilirsek maaş ödüyorduk. Zira ben de o gün memurdum ve bazen “Acaba bu ay başında maaş alamayacak mıyız?” dediğimiz oluyordu. Ve yine, memur maaşlarının ödenebilmesi için “KEY” diye bir şey yarattık, o da yetmedi “zorunlu tasarruf” diye bir şey yarattık. Amaç neydi? Sıcak para bulmak, memurun, işçinin maaşını bunlardan kestiğimiz zorunlu tasarruflarla ödemekti.

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Dışarıdan alıyorsunuz siz de.

AHMET ARSLAN (Devamla) - O günden bugün geldik. 2002 yılında esnaf ve sanatkâra 154 milyon kredi verilmiş, Eylül 2013 itibarıyla bu rakam 9 milyara çıkmış. 154 milyon, 9 milyar veya o günkü parayla 9 katrilyon kime verilmiş? 850 bin kişiye verilmiş, 850 bin kişi. Ve yine o gün kredinin üst limiti 5 bin liraymış; bugün kredinin üst limiti 125 bin lira. Kredi faizi o gün yüzde 47, tekrar söylüyorum kredi faizi yüzde 47; bugün yüzde 4, onda 1 bile değil.

Hayvancılık kredileri: Benim şehrim Kars’ın da içinde bulunduğu Doğu için önemli olan hayvancılık kredilerinin yüzde 81’i, bugün, 50 bin TL’nin altında kredi kullananlara veriliyor. Yüzde 0,2’si -dikkatinizi çekerim binde 2’si- 1 milyonun üstünde kredi kullananlara veriliyor. Hayvancılık desteklemeleri konusunda 2002’de 75 milyon Türk lirası destek veriliyorken bugün 29 katına, 2,18 milyara yani 2,18 katrilyona erişmiş durumdayız.

Bunları niye söyledim? Bunları şunun için söyledim: Siz böyle bir hükûmetseniz işte Türkiye’nin doğusundan batısına…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 1990 yılındaki hayvan sayısına erişememişsiniz daha.

AHMET ARSLAN (Devamla) – …kuzeyinden güneyine bölünmüş yollarla koridorlar oluşturursunuz. Siz böyle bir Türkiye iseniz yüksek hızlı treni haiz olursunuz, sahip olursunuz ve yüksek hızlı treni Edirne’den Kars’a planlarsınız.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Marmaray’ı söyle, Marmaray’ı.

AHMET ARSLAN (Devamla) – Siz böyle bir ülkeyseniz dünyanın yüzyılın projesi diye söylediği Marmaray’ı yaparsınız, denizin altından tren geçirirsiniz.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Avrasya Tüneli’ni de söyle.

AHMET ARSLAN (Devamla) – Siz böyle bir ülkeyseniz Bakü-Tiflis-Kars demir yolunu yaparsınız, Londra’yı Pekin’e bağlarsınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siz böyle bir ülkeyseniz 35 milyondan 150 milyona yıllık yolcuyu çıkarırsınız, 10 milyon insanı ilk defa uçağa bindirirsiniz, Kars’ın herhangi bir köyünden İstanbul’a inşaatta çalışmaya giden insan dahi uçakla gider.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Üçüncü havalimanını da söyle.

AHMET ARSLAN (Devamla) – Siz böyle bir ülkeyseniz Kars’ta da bölünmüş yol yaparsınız, Ege’de de yaparsınız, Karadeniz’de de yaparsınız, Akdeniz’de de yaparsınız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet, 35 dolara yoldan geçersiniz.

AHMET ARSLAN (Devamla) – Siz böyle bir ülkeyseniz Kars-Digor-Iğdır bölünmüş yolunu 2013 yılında…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ahmet Efendi’ye yaptırırsınız, vatandaşı 35 dolara geçirirsiniz.

AHMET ARSLAN (Devamla) – …yıl içerisinde yatırım programına alırsınız, “26 metre genişliğinde bölünmüş yol yapacağım.” dersiniz, Bu da Kars’a, Digorluya müjde olarak buradan verilmiş olsun.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Körfez geçişi 35 dolar, otuz altı sene; siz böyle bir ülkesiniz işte!

AHMET ARSLAN (Devamla) – Siz böyle bir ülkeyseniz Kars’ta toplum yararına çalışma kapsamında 3 bin kişi, 2 bin kişi çalıştırırsınız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ahmet Efendi’ye yaptırırsınız, vatandaşı 35 dolara geçirirsiniz yoldan.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Üçüncü köprüyü de söyle, üçüncü köprüyü. Avrasya Tüneli’ni de söyle.

AHMET ARSLAN (Devamla) – Siz böyle bir ülkeyseniz her yere yatırım götürdüğünüz gibi, istihdamı da Türkiye’nin her yerinde kara yolu yaparak, Türkiye’nin her yerinde demir yolu yaparak yaparsınız. 

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sen Ahmet Efendi’ye yaptırırsın, yolcu garantisi verirsin, on beş sene bedava havaalanı çalıştırırsın.

AHMET ARSLAN (Devamla) – Siz böyle bir ülkeyseniz -Sayın Bak, seni de kırmayayım- deniz altından bir de arabalar geçsin diye Avrasya Tüneli yaparsınız.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arslan.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Avrasya Tüneli’ni de söyle, üçüncü köprüyü de söyle, üçüncü havalimanını da söyle.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Söyle, söyle. Üçüncü köprüyü Osman’a yaptırırsın, otuz sene adamı…

AHMET ARSLAN (Kars) – Vaktim olsaydı onları da söylerdim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Osman’a yaptırırsın. 1 lira devlet tasarrufun yok, 1 lira.

BAŞKAN – Sayın Akar, söz verirseniz…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 1 lira yok, 1 lira!

BAŞKAN – Sayın Akar, izin verirseniz devam etmek istiyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 1 liranız yok, 1 liranız. Her şeyi vatandaşa yüklüyorsunuz, otuz sene…

BAŞKAN – Tamam mı Sayın Akar?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Buyurun.

BAŞKAN – Şimdi söz sırası Hükûmette. Hükûmet adına ilk söz, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali Yıldırım’da.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Bakan, Manisa Turgutlu yolunu da bir anlatıverin; 27 kilometre on bir senede bitmedi. Arkadaşlar anlattı ama.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Vallahi, dört senedir Sapanca yolunu yapmadı.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Evet, vakit hayli ilerledi. Maşallah, saat bir ama sesin hâlâ gür çıkıyor Haydar Bey. (Gülüşmeler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sonuna kadar buradayız, bir sıkıntı yok Sayın Bakan. Uyuyan arkadaşları uyandırmak için.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; Bakanlığımızla ilgili 2014 yılı bütçe görüşmelerinin sonuna geliyoruz. Başından beri yapılan konuşmalar, değerlendirmeler, eleştiriler, katkılar bizim için önemli. Peşinen herkese teşekkür ediyorum. Olumlu-olumsuz değerlendirme yapan bütün arkadaşlarımızın görüşleri mutlaka bizim için değerlendirilecektir ama zamanın elverdiği müddet içerisinde de, burada soruları dile getiren arkadaşlarımızın sorularına da cevap vermeye çalışacağım, konuşmamın son bölümünde bunu yapacağım. Başlangıçta da genel olarak bütçeyle ilgili bir tanıtma, bir sunum yapmayı planlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının, adından da anlaşılacağı gib, çok geniş bir alanı var; kara yollarının yönetimi, kara yollarının yapımı, denizlerimizdeki her türlü faaliyet, deniz taşımacılığı, kıyı yapılarının inşası, gemi yapımı, tersanecilik, yat limanlarının yapımı, balıkçı barınaklarının yapımı, denizcilik, gemi adamlarının eğitiminden tutun geniş bir ilgi alanı var. Demir yolları işletmesi ve demir yolları yapımı ve havacılık; bunun yanı sıra da PTT, uydu hizmetleri, aynı zamanda da iletişimin tamamı Bakanlığın çalışma alanı içerisinde yer alıyor. 76 milyonun günlük hayatına dokunan bütün konular aslında bizim Bakanlığımızın çalışma alanıyla yakından ilgili.

İnsana hizmet ediyoruz. Eğer insana hizmet etmekte duyarlı olmazsanız, insanı merkeze alacak bir hizmet anlayışında olmazsanız o zaman yaptığınız işin hiçbir anlamı da kalmaz. Ecdadımız “İnsanı yücelt ki devlet yücelsin.” ilkesiyle üç kıtada altı yüz yıldan fazla hüküm sürmüş. Biz de on bir yıllık iktidarımız döneminde bu ilkeyi benimsedik. Bunun için yollar yaptık. Yolları böldük, hayatları birleştirdik; yolları böldük, milleti birleştirdik.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - İşiniz gücünüz bölmek.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Nasıl oldu? Ben, izninizle, gecenin bu saatinde sizlere bunu görsel olarak biraz anlatmak istiyorum. Yukarıdaki harita, arkadaşlar, 2003 yılı başındaki Türkiye’nin bölünmüş yol haritası, alttaki de bugünkü bölünmüş yol haritamız. Gördüğünüz gibi, rahmetli Özal döneminde yapılan Edirne’den Ankara’ya kadar uzanan otoyol, Çeşme’den Aydın’a giden otoyol, Mersin’den Antep’e uzanan otoyol dışında aslında bölünmüş yol yok. Ancak, şehir geçişlerinde küçük parçalar var ama bugün, Türkiye, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine bölünmüş yol ağlarıyla donatılmış durumda. 6 ilimiz bölünmüş yollarla birbirine bağlıyken bugün 74 ile ulaşmışız. 6.100 kilometre üzerine 17.000 kilometre bölünmüş yol ilave etmişiz. Bunlar yapılan şeylerdir, yapacaklarımızı anlatmıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama bizim Tunceli’ye hiçbir şey yapmadınız Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Burada, tabii, bir bilgi açıklama ihtiyacı duyuyorum. “Bölünmüş yollardan sonra kazalar arttı, ölümler arttı.” diye bir konu burada gündeme getirildi ama sonuçlar öyle değil. Bakınız, 2003 yılında 8,5 milyon aracımız vardı trafikte, şimdi 17,5 milyonu geçti. Seyahat miktarı da 2 kattan fazla arttı. İşte, ölçü: 100 milyon taşıtx kilometre başına -bu uluslararası bir ölçü- 2003 yılında 5,72 ölümlü kaza olurken bugün bu oran 2,63’e geriledi. Yani, sayısal olarak kazalar 3 kat artmasına rağmen -500 bin kaza olurdu, 1,5 milyon kaza oluyor- ölümlü kaza miktarı 2003 yılındaki seviyede kaldı. Kısacası, ölümlü kazalarda yüzde 54 azalma var.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Oransal olarak ama değil mi?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Miktar olarak?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Miktar olarak 3.800; 2003’te de 3.800’dü, şimdi de 3.800, trafik artmasına rağmen. Bu, bir başka deyişle oransal olarak düşmeyi de gösteriyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama benzin 5 lira oldu, araç artıyor ama araca biniyor mu bakalım.

CAHİT BAĞCI (Çorum) – Tüketime bak, tüketime.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Tabii, buradan çıkan sonuç, arkadaşlar, bölünmüş yollar hakikaten hayat kurtarıyor. Yani, bırakın 2.500 kişinin hayatını kurtarmış olmayı, bir vatandaşımınız bile hayatını kurtarmaya bu yollar katkı sağladıysa bunun parayla pulla ölçülecek bir hâli yok.

Bugün, eğitimci, sağlıkçı 6 tane kardeşimizi Malatya’da kaybettik. Maalesef, karşı şeride aracın geçmesiyle birlikte böyle bir kaza yaşandı. Onlara, Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralılara şifa diliyoruz bu vesileyle.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin konumu, asırlar boyunca çok kritik, çok stratejik bir konum olarak bugünlere gelmiş. Doğudan batıya, batıdan doğuya uluslararası yük hareketleri, ticaret hep bu topraklar üzerinden geçmiş. Ülkemizde yıllık 26 trilyon ekonomik büyüklük var; 1,5 milyar nüfus var. Dolayısıyla, küresel kriz ister batıda olsun ister doğuda olsun, servetin batıdan doğuya doğru hareketinde de, doğudan batıya doğru hareketinde de vazgeçilmez ülke, Türkiye. Bugün, bunu yaşıyoruz. 2008 krizi, Amerika’da başladı, Avrupa’da yayıldı; Batı ülkelerinin, gelişmiş ülkelerin dünya refahından aldığı pay süratle geriye gidiyor, Doğu ülkelerinin aldığı pay artıyor. Yani, dünyada servet yer değiştiriyor. İşte, geçmiş dönemlerde Baharat Yolu, İpek Yolu diye hep Türkiye’den, doğudan batıya giden kervanlar, şimdi modern yollarla, tren yollarıyla batıdan doğuya doğru gidiyor, her hâlükârda da Türkiye üzerinden geçiyor. Onun için, kara yolu olarak uluslararası koridorların Türkiye üzerindeki miktarı 8.500 kilometre. Bunları da, bu on bir sene içerisinde gerçekleştirdik. Tabii, bu, kara yolu tarafı.

Demir yolu tarafından da, aynı şekilde, doğu-batı akslarını yenileme yönünde çok ciddi adımlar attık. Tren yollarımız bizim bağımsızlık yollarımız. Tren yollarımız bizim tarihimiz. Tren yolları bizim kültürümüz. İstiklal Savaşı Ankara’dan, Malıköy’den, Polatlı’dan yönetildi ve bu tren yollarımız bağımsızlığın sembolü olduğu için, Büyük Atatürk tren yollarına çok büyük önem verdi, bir seferberlik başlattı. Bu seferberliğin sonucu, on yılda, çok ciddi tren hatları gerçekleştirildi; hatta bu, 1946 yılına kadar devam etti. 1923’ten 1946’ya kadar yapılan tren yolu miktarı 3.746 kilometre. Ne  kadardı? Osmanlıdan bize kalan 4.100 kilometre. Neredeyse 1 misline yakın demir yolu yapıldı. Ama, 1950 ile 2000 arası, demir yolları için büyük bir fecaat. Öylesine büyük bir fecaat ki toplam yapılan yol miktarı 814 kilometre. İşte, demir yolları bu ihmali yaşadı. Ha, demir yolları bu ihmali yaşadı da acaba kara yolları ihya mı oldu? Maalesef o da olmadı. Kara yolları yapıldı, yapılmadı değil, otomotiv sanayisi gelişmeye başlayınca kara yolları yapıldı ama otomotiv sanayisindeki gelişmeye paralel, aynı standartta gelişemedi ve yollarımız A1 standardında bile değil ancak geçit veren yol olsun, tekerlek dönsün anlayışıyla şose yollar, çakıl yollar olarak yapıldı. 1970 yılından itibaren Türkiye modern anlamda yol yapımıyla tanıştı ve 80’li yıllar, Türkiye’de otoyolların ilk defa yapıldığı yıllardır; 1.700 küsur kilometre otoyol yapıldı Özal döneminde. Daha sonra, maalesef, 90’lı yıllardaki istikrarsızlık nedeniyle altyapı yatırımlarında ciddi bir ilerleme sağlayamadık. Aslında sadece altyapıda değil bütün alanlarda maalesef hiçbir ilerleme kaydedemedik çünkü siyasi irade yetersizdi, ülkede güven ve istikrar yoktu, kısa dönemli hükûmetler olduğu için de hiçbir altyapı projesi planlanıp tamamlanamadı.

Şimdi, zaman zaman burada şunlar duyuluyor: “Biz başladık, biz planladık, biz düşündük.” 1939, ilk Ulaştırma Bakanı Ali Çetinkaya. O günden bu güne geçen 70’in üzerinde Ulaştırma Bakanı var. Herkesin mutlaka bu ülkenin kalkınmasına bir katkısı olmuştur. Bu dünyadan göç edenleri rahmetle anıyoruz, emeği geçen, benden önce görev yapan arkadaşlara da teşekkür ediyoruz. Bu ülkede taş üstüne taş koyanın başımızın üstünde yeri var. Biz nankör değiliz, yapılanı da takdir ederiz. Bunun da yapılması lazım. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) 

Şunu sizlerle paylaşmak istiyorum: On bir yıldır Ulaştırma Bakanı olarak ülkeme hizmet ediyorum, sizlerle bu Parlamentoda birlikte çalışıyoruz. Türkiye’de ulaştırma bakanlarının ortalama ömrü sekiz aydır arkadaşlar. Çıkardım, sekiz ay. Bir de tabii nereden geliyor? Ulaştırma Bakanı, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı seçimden seçime, öncesinde görevi bıraktıkları için sayı da çok fazla, zaman da kısa. Bir bakan, sekiz ayda ne yapabilir, ben soruyorum size. Sekiz ayda tebrikleri kabul eder, birimlerden brifingleri alır, valizini toplar, başka bir iş yapamaz.

AHMET İHSAN KALKAVAN (Samsun) – Ömürleri çok uzun oluyor Sayın Bakan, Hüseyin Özalp 95 yaşında.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet, Allah uzun ömür versin.

Efendim, şimdi, 2003’ten bu tarafa, Ulaştırma Bakanlığı kamu yatırımlarının yüzde 18’ini alıyordu, bugün yüzde 43’ünü gerçekleştiriyor. Ulaştırma ve iletişim hizmetleri, toplam yatırımın neredeyse yarısına yaklaştı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama Sayın Bakan, illere göre denge yok. Gelin, Tunceli’ye bir bakın bakalım. Yani bayağı kırgınım ben size.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, şu işi bir tamamlayayım da ondan sonra bunlara cevap vereyim.

Efendim, şimdi, bakın, bizim Ulaştırma Bakanlığı olarak on bir yıl içerisinde yaptığımız yatırım, daha doğrusu, yollar için harcadığımız kaynak 153 milyar liradır, 153 milyar lira. Bu, sadece bizim bütçeden kamu kaynağı olarak kullandığımız miktardır. Ancak biz bununla yetinmedik, çünkü yıllardan beri bekleyen projeler var, bu projelerin bütçe imkânlarıyla yapılamayacağı gerçeğinin farkındaydık. O yüzden, alternatif finans yöntemlerine de başvurduk ve bildiğiniz gibi, birçok büyük projeyi bu şekilde hallettik.

Bunlar nedir? Tüp geçit… İkinci tüp geçit, Marmaray demiyorum, şu gördüğünüz Marmaray’ın biraz güneyinden bir geçit, Avrasya geçidi, bunu da yapıyoruz, 2015’te açılacak; bu, araçlar için. Bunu yap-işlet-devret modeliyle yapıyoruz. Yaklaşık 1,5 milyar dolarlık bir projedir.

Bundan sonra -Yavuz Selim- üçüncü köprüyü başladık. Şu anda üçüncü köprünün ayakları 115 metreye ulaştı. 2015’te inşallah üçüncü köprüyü de açmış olacağız. 115 kilometre, ana yol ve bağlantı yollarıyla beraber. Bu da yetmez, dedik ki Türkiye'nin iki büyük liman kentini otoyolla birbirine bağlayalım. İzmir-İstanbul otoyolunu da yine yap-işlet-devret modeliyle yapmaya karar verdik, ihalesini yaptık. 6,5 milyar dolarlık bir yatırım. O zaman, ihaleyi yaptığımızda da kriz zirvedeydi. Yani 9 Mart 2009, krizin en şiddetli olduğu dönem. 6,5 milyar dolarlık yatırımı kamu-özel ortaklığıyla gerçekleştirdik.

O zaman dünya buna şaşırdı “Nasıl yaptınız bunu?” Ve bu projenin büyüklüğünü anlatmak açısından söylüyorum, bu projenin büyüklüğü 1950 yılındaki Türkiye'nin gayrisafi millî hasılasından daha büyük, 53 tane ülkenin, küçük ülkenin bugünkü millî gelirinden daha büyük. Böyle bir projeyi, Türkiye, krizin zirvede olduğu bir dönemde başarıyla ihale edebildi.

Bu neden oldu? Güven ve istikrar. Ülkede güven ve istikrar olunca işler de sorunsuz olarak yapılabiliyor.

Bununla da yetinmedik, havacılıkta çok ciddi atılım yaptık. Havacılıktaki atılımın sonucu olarak… Tabii, havaalanlarımız yetersiz kalmaya başladı, hele hele İstanbul Atatürk Havalimanı, maalesef artık trafiği kaldıramaz hâle geldi. Biz göreve geldiğimizde İstanbul’daki trafik 8 milyon, geçen sene 40 milyona ulaştı. Aynı havaalanı, aynı pistler, aynı saha. Bu sene 45 milyonu geçecek. Dolayısıyla, 2003’te, transit trafik İstanbul’da 1 milyondu, şu anda 14 milyona çıktı. Türkiye bir transfer merkezine dönüşüyor, süratle dönüşüyor. Bunu gördük ve üçüncü havalimanını yapmaya karar verdik. Üçüncü havalimanı çok büyük bir proje. Ben arkadaşlarımla bu projeyi çalışırken “150 milyon kapasiteli bir havalimanı yapmamız gerekir.” derken arkadaşlar “Bu kadar büyük dünyada yok.” dediler.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Almanlar kıskanmış Sayın Bakanım.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ama bizim projeksiyonumuz, Türkiye 2023 yılında 375 milyon yolcuya ulaşacak. Biz nereden aldık? 34 milyondan aldık. Nereye geldik? 152 milyona geldik, on bir yıl içerisinde. 2023’te biz 375 milyonu buluruz. Böyle olunca, 150 milyon kapasite bir hayal değil, pekâlâ bu gerçekleşebilir. Bugün Afrika’daki bütün transferler İstanbul üzerinden oluyor, Balkanlardaki transferler İstanbul üzerinden oluyor, velhasıl Orta Asya, Kafkaslardaki transferler Türkiye üzerinden oluyor. 2003 yılında sadece 60 noktaya uçuş yapan Türkiye, bugün 236 ülkeye uçuş yapıyor. Dünyada en fazla noktaya uçan ülke Türkiye’dir. Böyle bir konuma geldik arkadaşlar. Bakın, havacılığın on yıllık gelişimi de şurada kısaca gözüküyor. Şu, 2003 yılının havacılık haritası, bu da 2013’ün havacılık haritası. Yani, “Hava yolu halkın yolu olacak.” söylemi boşlukta kalan bir söylem olmadı, gerçekleşti. Ciro 2 milyardan 22 milyar dolara çıktı. Çalışan sayısı 47 binden 165 bine çıktı. Aktif havalimanı sayısı 26’dan 52’ye çıktı. Sırada bekleyen havalimanları var, onların yapımı da devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, demir yollarında durum ne? Demir yollarına biraz değindim. Demir yollarında 2000’li yılların başına geldiğimizde hakikaten yürekler acısı bir durum vardı. Ben kimseyi tenkit etmiyorum, bir durum tespiti yapıyorum. Rayların bakımı yapılmamış, tren gidiyor, raylar da beraber hareket ediyor, o hâle gelmiş. Traversler ahşap, lime lime olmuş, cıvataları artık laçkalaşmış. Böyle bir demir yolu var. 1947 öncesi yapılan demir yollarında 140 kilometreye kadar hız planlaması vardı. Altyapıyı yenilemediğiniz için ne oldu? Altyapı bakımı yapılmadıkça yenilemek yerine hızı düşürmüşler. Demir yollarında buna “takayyüdat” diyorlar. “Takayyüdat var bu yolda…” “Ne demek ya, hayalet mi, ‘takayyüdat’ ne demek?” diyorum. Efendim, demir yolu yenilenmediği için hız 80 olacağına 70’e düşüyor, biraz daha kötüleşiyor, 60’a düşüyor; ortalama hız yükte 5 kilometreye, yolcuda 20 kilometreye kadar düşmüş. Bu demir yolculuğu iflah olur mu, buna kimse itibar eder mi? Bu ülkenin bağımsızlığında hayati rol almış, görev almış, ülkenin kültürünü, doğusunu batısını birbirine birleştirmiş, kazmayla, kürekle tüneller açılmış, yollar yapılmış ama bakımsızlıktan maalesef demir yollarının yükünü ülke taşıyamayacak hâle gelmiş. Burada da bir karar vermemiz gerekiyordu, o karar şuydu: Ya bırakacaktık demir yollarını ya da ayağa kaldıracaktık. Tabii ki ayağa kaldıracağız çünkü demir yolları bizim en önemli varlığımız. Sultan Abdülhamit 1905 yılıyla 1909 yılı arası 1.700 kilometre demir yolu yaptı; 1 kuruş Batılılardan, tefecilerden para almadan yaptı. Ve o demir yolu, Hicaz Demir Yolu Sultan Abdülhamit’in sonunu hazırladı çünkü İngilizler başta olmak üzere Batılı ülkeler bunu hazmedemediler. “Nasıl Osmanlı bizden bağımsız demir yolu yapar?” ve ondan sonraki süreci biliyorsunuz.

Ne yaptık? Hızlı geçiyorum. 7.600 kilometre demir yolunu bugüne kadar yeniledik. Ne kadarın? 11 bin kilometrenin. Başka ne yaptık? Sinyalli hatlarımız maalesef çok düşük, yüzde 20 bile değil. Çift hatlarımız yüzde 5, elektrikli hatlarımız yüzde 20’nin altında. E, böyle bir şey olursa… Tek hatta, sinyal yok, nasıl tren işletmeciliği yapacaksınız? “A” noktasındaki tren bekleyecek, “B” noktasındaki oraya gelecek, ondan sonra öbür tren hareket edecek, bunda bir mantık yok, bunda bir ekonomi yok, bunda bir verimlilik yok. Şu anda sinyalleri artırıyoruz ve üstelik de yerli sinyal yaptık, bir hatta da bunu deniyoruz. Burada da dünyada tekel var. Ben demir yollarında, arkadaşlar, üç sene ray alamadım, tekel, dünyada tekel olmuş, böyle bizimle âdeta oynuyorlar. Sonunda dedik ki: Kardeşim, bunu biz yapacağız. Karabük’ü çağırdık, dedik: “Demir yolu rayı yapacaksın kardeşim. Biz alım garantisi veriyoruz, yapacaksınız.” Yaptılar, hızlı tren rayı da yaptılar, bizim garantimize lüzum kalmadı, çoğunu ihraç ediyorlar. Artık traversimizi yapıyoruz, rayımızı yapıyoruz, bağlantı elemanlarımızı yapıyoruz, en gelişmiş lokomotifleri dahi yapıyoruz, tren setleri yapıyoruz. Şimdi bir çalışma da başlattık, hızlı tren, millî hızlı trenimizi yapacağız, bunun da kararını verdik.

Evet, şimdi, demir yollarında bu çalışmaları yaparken aynı zamanda da kendi yerli demir yolu sanayimizi geliştirdik. Ankara metrolarının araçları OSTİM’de yapılacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Fabrika bitti. İlk tren seti martta kurulacak ama bu arada hattı, ocak ayı içerisinde Batıkent-Sincan’ı açıyoruz, şubat ayı içerisinde de Çayyolu-Kızılay’ı açıyoruz. Böylece 33 kilometre, mevcut 23 kilometrenin üzerine 33 kilometre daha raylı sistem, toplu taşımayı Ankaralıların hizmetine veriyoruz. On altı ayda tamamladık, dünya rekoru, on altı ay; bize geçtikten sonra, 2012 Martından sonra.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Melih Bey de on altı senede tamamlayamadı.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet, şimdi…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sizin on altı ayda yaptığınızı yirmi senede birileri niye yapamadı?

BAŞKAN – Sayın Bakan, devam edin lütfen.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Öbürü niye yirmi senede yapamadı da siz on altı ayda yaptınız?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Onun hesabını sen sorarsın artık. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, otuz beş dakikanız kaldı. Siz mi devam edeceksiniz; Sayın Çelik konuşacak mı?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ben bir beş dakikada toparlıyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Sayın Bakanım, İzmir’i de siz yaptınız.

BAŞKAN – Buyurun.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, şimdi, tabii, denizciliğe girmedik.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Esas denizcilik önemli yani.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Denizcilikten biraz bahsedeyim.

Efendim, şimdi, denizcilikle ilgili İhsan Bey’e teşekkür ediyorum. Tenkitlerini yaptı ama tekliflerini, önerilerini de sundu. Bir kısmı hakikaten doğru öneriler, biz de katılıyoruz bunlara. Durmuş Ali Torlak kardeşimiz de aynı şekilde sektörden gelen arkadaşımız. Biz bir sektörden olduğumuz için birbirimizin hâlinden daha fazla anlıyoruz, bu doğal.

İşte, denizcilikte aslında durum o kadar vahim değil. Denizciliğin özelliği şudur: Denizcilik, küresel bir sektördür. Dolayısıyla, küresel değişimlerden en önce etkilenen ve en fazla etkilenen sektör denizciliktir. Bunu sizler biliyorsunuz. Peki, ne oldu? Denizciliğin de en fazla… Şöyle, küresel ticaret, daha doğrusu küresel ticaretin finansmanında zorluk yaşanmaya başlayınca küresel ticarette zorluk başladı ve -bugün bütün taşımaların, uluslararası taşımaların yüzde 87’sini deniz yoluyla yapıyoruz- bundan en önce etkilenen deniz taşımacılığı oldu. Tabii, deniz taşımacılığı etkilenince gemi inşa sanayi otomatik olarak daralmaya başladı. Navlunlar düştü, yeni gemi siparişleri yapılmamaya başlandı vesaire. Uzatmayalım, 2009’da başlayan bu daralma 2010, 2011, 2012’ye kadar devam etti. Şimdi toparlanma var, hem navlun piyasasında toparlanma var hem gemi inşasında toparlanma var. 7 bine kadar düşmüştü Türkiye’de doğrudan gemi sanayisinde çalışanlar, şu anda 22 bine geldi. Sipariş sayısında da hâlâ dünyada 5’inci sıradayız. 22 tane siparişimiz yurt dışından alındı. Dolayısıyla, toparlanma süreci devam ediyor. Bu arada sıkıntılar yaşandı mı? Yaşandı, yaşanmaya da devam ediyor. Ama, bu sıkıntıların bir kısmı krizden, bir kısmı da firmaların hiç kriz olmayacakmış gibi ucu açık yatırımlarından, açığa gemi yapmalarından kaynaklandı. Bu da ayrı bir konudur, detayına girmeyeceğim.

Bu arada, biz Kredi Garanti Fonu’nu çıkardık ve 15 projeye 167 milyon teşvik verdik, tersaneler 2’nci bölgede olmasına rağmen 5’inci bölge teşviki uyguladık, hazineye verilen ecrimisilleri sıfırladık. Bunları da teşvik verdik. Bunlar yetti mi? Yetmedi, piyasa zamanla kendini toparlamaya devam ediyor; bu, biraz süreç alacak. Ama, bir şey söyleyeyim: Şu anda dünya ticaretini kontrol eden filo 30 ülkeden oluşuyor. Bu 30 ülke içerisinde Türkiye 13’üncü sırada. Türk bayraklı ve Türk sahipli gemilerin tonajı 9 milyon dwt’du, şu anda 30,5 milyon dwt’a çıktı, dünya 13’üncüsüyüz.

Türkiye önemli bir denizci ülkedir. Bunun sonucunu nerede görüyoruz? Türkiye geçtiğimiz 27-28 Kasımda (IMO) Uluslararası Denizcilik Örgütünde yapılan genel kurulda konsey üyeliğine 138 oyla 2’nci olarak seçildi, bizden bir önce Singapur var. C grubunda biz buraya dört sene önce 100 oyla ancak seçilebilmiştik, Genel kurul başkanlığı da Türkiye’ye verildi. Dolayısıyla denizciliğimiz, gemilerimiz bu süre içerisinde kara listeden beyaz listeye geçti. Denizcilik eğitimi veren kurum sayısı 56’ya yükseldi, 10’dan azdı. Tabii, bu dönem içerisinde 45 tane yeni balıkçı barınağı yaptık. Yat kapasitemizi, bağlama ve konaklama kapasitemizi 9 binden 17 bine çıkardık.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Çandarlı Limanı Sayın Bakanım, Çandarlı Limanı.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ayrıca, denizciliğimizle ilgili Çandarlı Kuzey Ege Limanı Türkiye’nin en büyük limanı olacak. Altyapısı yüzde 90 oranında bitti, üstyapısını da yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştireceğiz. Yük elleçleme miktarı; 1,9 milyon TEU konteyner elleçlerken 7 milyonun üzerine çıktı. 362 milyon taşıma yapıyoruz. Ticaretimiz, ihracatımız 3 kat arttı. Nasıl başardık bunu? Eğer, bu taşımalar olmasaydı, bu yollar olmasaydı bunların hiçbiri gerçekleşmezdi.

Değerli arkadaşlar, şimdi…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Körfez’i doldurduk Sayın Bakanım Körfez’i, İzmit Körfezi’ni doldurduk.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – İzmit Körfezi…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İzmit Körfezi’ni doldurduk limanlarla. Körfez’den yaya geçiyoruz artık.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet.

E, tabii, o yapılaşma doğru bir yapılaşma değil, biz bunu söylüyoruz ama bunun vebalini bize yüklemeniz haksızlık olur. Bunlar bizim…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 450 bin metreküp yeni verdi TCDD, ihaleye çıkıyor, 450 bin metreküp deniz dolgusu.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet.

Neyse, şimdi, Sayın Bakanım sıra sizin. (Gülüşmeler) Ben daha  sorulara geçeyim…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Devam edelim, devam edelim…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Devam edin Sayın Bakanım, devam edin.

BAŞKAN – Soru-cevap kısmında da devam edebilirsiniz Sayın Bakan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir daha bu fırsat her zaman bulunamayabilir, devam edin.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ben, soru-cevap… Bu kadar haksızlık olmasın, soru-cevap kısmında bunları hazırladım. Faruk Bey’den dinleyecekleriniz elbette vardır.

Gördüğünüz gibi arkadaşlar, iletişime giremedik, posta hizmetlerine giremedik, birçok konuya giremedik çünkü yapılan iş çok, anlat anlat bitmez. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bayramda mektup attım, tam kırk beş günde gitti mektup.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yanlış adrese göndermişindir, yanlış adrese!

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bayramda mektup attım, tam kırk beş günde gitti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Amerika’ya gönderdin sen onu!

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bir şey söyleyeyim: PTT’nin…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tam kırk beş günde gitti.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Olabilir, bir aksaklık olmuştur yani bir…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Aynı şey Sivas’ta da oldu Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Onu genellemek doğru olmayabilir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 4 bin kişi istifa etti PTT’den.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – 4 bin kişi ayrıldı, 4 bin kişi tekrar başladı. Hatta, 3.500 kişi ayrıldı, şu anda KPSS’den 4.500 kişi alındı, KPSS’den alındı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Alındı da, neden alındı? Mektuplar gitmiyor çünkü.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – E, şimdi onlar gidecek yerlerine, mektuplar da gidecek. (Gülüşmeler)

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Adresi yanlış yazmış Bakanım.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Şimdi, şöyle… Ama ben bir rakam vereyim. Yani ne var? Doğruları konuşuyoruz, işi cilalamaya lüzum yok, mutlaka aksaklık olur. Yani bu kadar büyük bir kuruluşta -4.500 noktada iş yeri var, 35 bin çalışanı var- aksamalar var mıdır; vardır, itirazım yok. Ama bir şey söyleyeceğim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Haydar Bey haksızlık yapıyor, kırk beş günde mektup gitmiş. İki buçuk senede soru önergesine cevap gelmedi, kırk beş günde ne olmuş yani? (AK PARTİ ve CHP sıralarından gülüşmeler)

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Doğru, bu da doğru.

Şimdi, bakın, PTT’de 2,6 milyon işlem yapılıyordu arkadaşlar, 2,6 milyon; şu anda yapılan işlem sayısı 27 milyon.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakanım, PTT asıl hizmetini unuttu, bankacılığa başladı.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Yani PTT çok verimli çalışıyor.

Hülasayı kelam, gecenin bu vaktinde beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Hepinize çok teşekkür ediyorum. Yani burada daha ne zaman beraber oluruz, bilemiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Bakanım, gerçekten çok güzel bir konuşmaydı, teşekkür ederiz.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) -  Ama on bir yıl içerisinde verdiğiniz her türlü destek için, katkı için hepinize çok teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

Bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını Mevla’mdan niyaz ediyorum; sağ olun var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanımıza teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Kolaylıklar diliyoruz biz de.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakanım, daha bir buçuk yıl buradayız sizinle.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 1 Nisanda “hayırlı olsun”a geliyoruz. 1 Nisanda “hayırlı olsun”a Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak geliyoruz.

BAŞKAN – Şimdi söz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik’te.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Bakan, biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yaşa takılanlar adına ayağa kalkıyoruz.

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Faruk Çelik’e takılanlar…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, siz bilmiyorsunuz, Sayın Faruk Çelik’e takılanlar…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Yaşa takılmak herkese nasip olmaz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hep sermayenin yanındasınız, hep paranın yanındasınız ya!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – “Allah hepinize nasip etsin.” temennisinde bulunuyorum. Yanlış bir şey değil yaşa takılmak.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Yaşa mı takılsınlar?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Yaşa takılmak yanlış bir takılma değil diyorum yani.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Aç bırakmak, aç bırakmak Sayın Bakan, aç bırakmak? Allah kimseyi gördüğünden geri koymasın.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımın 2014 yılı bütçesinin görüşmeleri vesilesiyle huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Malatya'da hayatlarını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, öğretmen kardeşlerimize, orada çalışanlara ve yaralananlara acil şifalar temenni ediyorum.

İkinci olarak, Bakanlığın bütçesi üzerinde değerlendirme yapan, katkı sunan, eleştiride bulunan bütün arkadaşlara, söz alan arkadaşlara, gruplara da teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sisteminden sağlık hizmetlerinin finansmanına, çalışma hayatına ilişkin düzenlemelerden işsizlikle mücadeleye kadar 76 milyon vatandaşımızı doğrudan ilgilendiren görev ve sorumluluk alanlarına sahiptir. Bu sorumluluğun gereği olarak son on bir yılda sosyal güvenlik reformu, intibak düzenlemesi, müstakil İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, memurlara toplu sözleşme hakkı, Sendikalar Kanunu gibi toplumumuzu ve çalışma hayatımızı rahatlatan pek çok düzenlemeyi hayata geçirdik.

Değerli milletvekilleri, hiç kuşku yok ki en önemli… (Gürültüler)

BAŞKAN – Özür dilerim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan konuşuyor. Lütfen, biraz daha sessiz olur musunuz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – …görev alanlarından biri de işsizlikle mücadele ve istihdamın artırılmasıdır. 2008’de başlayan küresel krizle birlikte dünya ekonomilerinde yaşanan daralma ve dünya ticaret hacmindeki küçülme en önemli etkisini iş gücü piyasasında göstermektedir. Bunun neticesinde küresel işsizlik 200 milyona dayanmış, işsizlik oranı Avrupa Birliğinde yüzde 10,9 olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizde ise hayata geçirdiğimiz reformlar güçlü finans yapısı ve mali disiplin sayesinde küresel krizin etkileri sınırlı gerçekleşmiş, iş gücü piyasamız gelişmiş ülkelere nazaran olumlu bir sınav vermiştir. Bu kapsamda, Ağustos 2008’den bu yana iş gücümüz yaklaşık 4 milyon 200 bin, istihdamımız ise yaklaşık 3 milyon 900 bin artış göstermiştir. İstihdam oranımız yüzde 46,6’ya, iş gücüne katılma oranımız ise yüzde 51,6’ya yükselmiştir, işsizlik oranı ise Ağustos 2013 itibarıyla yüzde 9,8 olarak gerçekleşmiştir.

Değerli milletvekilleri, iş gücü piyasamızdaki göstergelerin olumlu seyrinde istihdamdaki yükleri hafifleten, kadınların ve gençlerin istihdamını teşvik eden istihdam paketlerinin, bölgesel teşvik uygulamalarının ve kurumsal kapasitesini önemli ölçüde geliştiren İŞKUR’un katkısı büyüktür. Nitekim, 2003 yılında İŞKUR eliyle işe yerleştirilenlerin sayısı 65.398 iken bu sayı sadece 2013’ün ilk on bir ayında 630.437 kişiye ulaşmıştır.

İŞKUR tarafından düzenlenen kurslar: TYÇP, işbaşı eğitim, girişimcilik gibi aktif iş gücü programlarından son on yılda toplam 1 milyon 524 bin kişi yararlanmıştır. Ayrıca, istihdamdaki yüklerin hafifletilmesi amacıyla işverenlere 2004’ten bu yana 31 milyar 128 milyon TL sigorta prim desteği sağlanmıştır. Bu desteklerden sadece Eylül 2013’te 1 milyon 306 bin iş yeri ve 9 milyon 155 bin sigortalı yararlanmıştır. İşsizlik sigortası ödemeleri kapsamında 2002’den bu yana 3 milyon 176 bin 886 kişiye yaklaşık olarak 6 milyar 663 milyon TL ödeme yapılmıştır. İşsiz Sigortası Fonu’nun toplam varlığı ise 30 Kasım 2013 itibarıyla 69 milyar 271 milyon TL’ye ulaşmıştır. Bu dönemde kayıt dışı istihdamda da kayda değer bir başarı yakalanmıştır. Mayıs 2008-Kasım 2013 arasında 1 milyon 667 bin çalışan ile 96.816 iş yeri kayıt altına alınmış, 2002’de yüzde 52,1 olan kayıt dışı istihdam oranı yüzde 37,8’e gerilemiştir.

Değerli milletvekilleri, 2008’de hayata geçirdiğimiz sosyal güvenlik reformu ile norm ve standart birliği sağlanmış, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi kurulmuştur. 2002’de 12 milyon olan aktif sigortalı sayısı 19 milyon 76 bine, 5 milyon 887 bin olan pasif sigortalı sayısı ise 9 milyon 884 bine ulaşmıştır.

Sosyal Güvenlik Kurumunun 2013 bütçesinde 156 milyar 393 milyon TL olarak öngörülen toplam gelirlerinin yıl sonunda 162 milyar 288 milyon TL, 115 milyar 35 milyon TL öngörülen prim gelirlerinin ise yıl sonunda 118 milyar 348 milyon TL olması beklenmektedir.

2013 bütçesinde 24 milyar 891 milyon TL olarak öngörülen açık finansmanın ise yıl sonunda 20 milyar 269 milyon TL olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.

2002’de Sosyal Güvenlik Kurumunun açığının gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 2,27 iken, bu oran 2012’de yüzde 1,2’ye inmiş, yıl sonunda ise 1,3 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.

Devlet katkısı hariç prim gelirlerinin emekli aylıklarını ve sağlık giderlerini karşılama oranı 2002 yılında yüzde 60,9 iken, 2012’de yüzde 66,5’e, yıl sonunda ise 69,8’e ulaşması beklenmektedir. Bu veriler mali açıdan sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemine yaklaşmakta olduğumuzu göstermektedir. Yıl sonunda toplam sağlık harcamalarımızın 54 milyar 474 milyon TL, sosyal güvenlik sağlık harcamalarının ise 50 milyar 140 milyon TL olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu dönemde hem emeklilerimizin hem de çalışanlarımızın aylık ücretlerinde önemli artışlar sağlanmıştır. Emeklilerimizin yıllar itibarıyla beklediği intibak düzenlemesi hayata geçirilmiş ve yaklaşık 1 milyon 784 bin emeklimizin maaşında 450 TL’ye kadar varan iyileştirmeler gerçekleştirilmiştir.

En düşük SSK emeklisi işçi aylığına yüzde 273, en düşük SSK tarım emeklisine yüzde 299, en düşük BAĞ-KUR esnaf emeklisine yüzde 422, en düşük BAĞ-KUR tarım emeklisine yüzde 782, en düşük Emekli Sandığı emeklisine yüzde 208,7 oranında artış yapılmış ve ücretleri, maaşları yükseltilmiştir.

2002’de 184 TL olan asgari ücret, yüzde 336’lık artışla 803 TL’ye yükseltilmiştir. 2002’de 392 TL olan en düşük devlet memuru maaşı yüzde 413’lük artışla, Ocak 2014’te en düşük devlet memuru maaşı 392 TL’den 2.010 TL’ye yükselmiş bulunmaktadır. Ortalama memur maaşı ise 578 TL’den yüzde 300 artışla 2.313 TL’ye yükselmiştir. 2002’den bu yana enflasyondaki kümülatif artışın yüzde 60 olduğu dikkate alınırsa hiçbir kesimin, çalışanın, işçisiyle, memuruyla, emeklisiyle, asgari ücretlisiyle, enflasyona ezdirme değil kat kat üzerinde ücretlerinin artırıldığını görmek mümkün.

Değerli milletvekilleri, 2013 yılı hem kamuda çalışan işçilerimiz hem de memurlarımız açısından toplu sözleşme yılı olarak geçmiştir. Bu kapsamda, Temmuz 2013’te 200 bin kamu işçimizi kapsayan Toplu İş Sözleşmesi Çerçeve Protokolü imzalanmıştır. Yine, 2014-2015 yıllarını kapsayan ve memur ve emeklisi olarak toplamda 4,5 milyon vatandaşımızı ilgilendiren toplu sözleşme süreci tamamlanmıştır. Bu toplu sözleşme ile taban aylıklarına, memurlarda 175 TL artış yapılmış, bu artış emekli olacak olan kamu çalışanlarının ikramiye ödemelerine yaklaşık 5 bin TL olarak yansımaktadır. Yani bugün emekli olacak birisi varsa emekli ikramiyesi 5 bin TL daha fazla olacak.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakan, bu söylediğiniz rakamlar brüt rakam, brüt.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Öğretmenlerimizin tazminatları 150 TL artmıştır. Böylece taban aylıklarındaki artışla birlikte, 2014 yılında öğretmenlerimizin maaşlarında 273 TL artış sağlanmıştır.

4/C’li personelin ücretlerine yaklaşık yüzde 40 oranında ücret artışı sağlanmış, bu artışla birlikte, örneğin, ilköğretim mezunu olan bir 4/C’linin ücreti 1.033 TL’den 1.495 TL’ye yükselmiştir. Ayrıca, 100 bin sözleşmeli personelin de bu dönemde kadroya geçirildiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, son dönemde iş sağlığı ve güvenliği konusunda önemli gelişmeler yaşanmaktadır.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Millet ölmektedir.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI  FARUK ÇELİK (Devamla) - 2002’den 2012 yılına kadar işçi sayısında yüzde 128’lik bir artış var. On yılda işçi sayısında yüzde 128 artış, iş yeri sayısında ise yüzde 111 artış gerçekleşmesine rağmen, 100 bin işçide ölüm oranı 16,8’den 2012 sonu itibarıyla 6,24’e gerilemiştir. Yeni ve müstakil İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile birlikte bu oranın daha da aşağılara, hatta sıfıra inmesi konusunda kararlıyız, inşallah bunu gerçekleştireceğiz.

Değerli milletvekilleri, Bakanlığımın diğer faaliyet alanlarına ilişkin çalışmaları da kısaca özetlemek istiyorum: Yurt dışında yaşayan toplam 6 milyon insanımıza, müşavirlik ve ataşelik olmak üzere, 50 birimimizle hizmet veriyoruz. 2002 yılında kamuda 5.777 engelli memur istihdam edilirken bu sayı yüzde 567’lik artışla 32.781’e çıkmıştır. Mevsimlik gezici tarım işçilerimizin çalışma koşullarının iyileştirilmesi konusunda ciddi bir kaynak tahsisi yapılmıştır. Mesleki Yeterlilik Kurumumuz tarafından 496 ulusal meslek standardı belirlenmiştir. Müfettişlerimiz ve denetim elemanlarımız tarafından 2013 yılında 60.627 iş yeri denetlenmiş ve 598 milyon 263 bin TL idari para cezası önerilmiştir.

2023’te yüzde 5 işsizlik hedefini koyduğumuz Ulusal İstihdam Stratejimiz tamamlanmış ve Yüksek Planlama Kuruluna sunulmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlık olarak İşsizlik Sigortası Fonu hariç, yaklaşık 204 milyar 500 milyon TL’lik bir mali büyüklüğü kontrol ediyoruz. 204 katrilyonluk bir mali büyüklüğü kontrol ediyoruz. Bu, Bakanlığımızın 2014 yılı toplam bütçesi ise 32 milyar 725 milyon 545 bin TL’dir.

Evet, bunları kayda geçmesi açısından da önemli olduğu için çok hızlı bir şekilde takdim ettim ama esas burada değerli arkadaşlarımız çeşitli görüşler, sorular tevcih ettiler, onların üzerinde de kısaca durmak istiyorum.

Toplum yararına çalışmayla ilgili değerlendirmeler yapıldı. Değerli arkadaşlar, Toplum Yararına Çalışma Projesi, adından da anlaşıldığı gibi süreli, proje bazlı değerlendirme, bir çalışma şeklidir. Burada kesinlikle şunu ifade ediyorum: Yüzde 80 toplum yararına çalışanlar kurayla belirleniyor, yüzde 20’si ise dezavantajlı gruplardan belirleniyor. Bu konuda şikâyeti olan arkadaşımız olur ise, bunu bildirirlerse, birkaç yerde olduğu gibi, hemen bu projeyi ve bu çalışmayı iptal edebiliriz, hiçbir yanlışlığa müsaade etmeyiz Toplum yararına çalışma isteyen bir vatandaşımız kim olursa olsun onun şusuna, busuna bakma gibi bir durumumuz olamaz, siyasi görüşüne bakamayız, o vatandaşımızın o dokuz aylık süre içerisinde çalışma talebi varsa o vatandaşımıza imkânlarımız ölçüsünde sahip çıkmamız gerekmektedir.

Bunun yanında, burada meslek hastalıklarıyla ilgili bazı konulara değinildi. Meslek hastalıklarıyla ilgili bildirim zorunluluğu yoktu, bu bildirim zorunluluğu şimdi geldi ve meslek hastalıklarıyla ilgili de son derece önemli tespitlerimiz var. Tanısı konulan 2012 yılında 2.194 meslek hastası, 2013 yılında ise on bir aylık dönem içerisinde 1.228 meslek hastasının olduğunu belirtmek istiyorum.

İş kazalarıyla ilgili burada ifade edildi, az önce söyledim, iş kazalarıyla ilgili çok ciddi bir düşüş var, üçte 1 oranında inmiş bulunuyor yani 16 ölümden 6’ya inmiş bulunuyor ama biz bu rakamı yine yüksek ifade ediyoruz.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Avrupa birincisi değil misiniz Sayın Bakan?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bu rakamın aşağı düşürülmesi gerekiyor, çalışmalarımız da bu istikamettedir. Bakın, şunu da ifade edeyim: Bu işin tarafları var. Bakınız, Zonguldak’ta meydana gelen kazada TTK kömür ocağını mühürlüyor, hatta orayı dinamitliyor oraya girilmemesiyle ilgili olarak ama buna rağmen dinamitlenen, kapanan bir ocağa işçiler sokulup 3 tane işçimizin orada hayatını kaybetmesine sebebiyet veriliyor.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Denetim yapmıyorsunuz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bu, bakınız, denetim meselesi değil. 

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Yapmıyorsunuz. Önce göz yumuyorsunuz, kaza olduktan sonra “bombalandı” diyorsunuz.  

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bakın denetim yapılıyor, kapatılıyor, dinamitleniyor, buna rağmen yine de eğer bir işveren -sözüm ona işveren- orasını açıyorsa bunları bir bütünlük içerisinde ele almamız gerektiği açısından bunları ifade ediyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Zonguldak’ta yarısı kaçak maden ocaklarının Sayın Bakan, siz veriyorsunuz bunu.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – İstisnai kadrolarla ilgili burada bazı değerlendirmeler yapıldı. Değerli arkadaşlar, istisnai kadrolar, evet, alınıyor ama mukayese yaptığınız zaman,  bizim dönemimizde, on yıllık dönemde yani bakanların özel kalem müdürü, basın danışmanı olarak aldığı istisnai kadro sayısı 832’dir, bir önceki, 2002 öncesindeki on yılla mukayese ettiğiniz zaman o on yılda 1.242 kişi istisnai kadrodan alınmıştır.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Kaç hükûmet değişmiş o zaman?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Kayıt dışı istihdamla mücadelemiz devam ediyor ve bu konuda, bildiğiniz gibi, yüzde 52 olan kayıt dışı istihdam yüzde 37’ye gerilemiş bulunmaktadır. 1 milyon 667 bin kişi kayıt altına alınmıştır, 19 milyonu kayıtlı çalışan olarak şu anda, sigortalı çalışan olarak geçmiş bulunuyoruz.

Asgari ücretten beyanda bulunanların oranı 2008 yılında yani çalışanı asgari ücretten bildirenlerin oranı 2008’de yüzde 61 iken 2013’te yüzde 32’ye gerilemiş bulunmaktadır.

Burada “Sermaye çevreleriyle çıkarılan yasalar.” filan diye ifade edildi. Yani bu çok yanlış arkadaşlar. Çalışma Bakanlığının nasıl çalıştığını, sosyal taraflarla nasıl diyalog içerisinde olduğumuzu, emeğin ne olduğunu ve yaptığımız bütün düzenlemelerin emek kesiminin onayıyla buraya geldiğini özellikle burada belirtmek istiyorum.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Hayır, hayır. TOBB ne dediyse onu yaptınız.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – “Eğitime, sağlığa para ayırmadınız.” Bu denebilir mi? Türkiye’de bütçeyi görüşüyoruz. Bütçenin en büyük kalemi eğitim, sağlık. “54 milyar” dedim az önce sağlığa ayrılan kaynak. Böyle mukayeseleri doğrusu, anlamakta zorlandım.

Bir diğer konu: Efendim, “bütçe” diyorlar, “Çalışma Bakanlığının bütçesi azaldı.” diyorlar. Çalışma Bakanlığının bütçesi yüzde 1,9 oranında arttı, çok düşük bir artış ama görmediğiniz bir şey var. Görmediğiniz ne biliyor musunuz? Bütçe açığı, sosyal güvenlik açığı 24,5 milyar beklenirken 20 milyar olarak gerçekleşti, 4,5 milyar daha sosyal güvenlik açığı düştü. Bunu ilave ederseniz tabloyu görürsünüz, bütçenin ne kadar arttığını. Yani sosyal güvenlik açığı 2013 yılı için 24,5 milyar beklenirken 20 milyar olarak gerçekleşti. Bunu dikkate almadığınız için böyle bir değerlendirme yapılmaktadır, bunu dikkatlerinize sunuyorum.

Burada taşeron işçileri konusu gündeme alındı. Değerli arkadaşlar, taşeron işçileriyle ilgili ne yaptığımızı ilgili arkadaşların tümü biliyorlar. Burada, bir işçinin asıl işverende, bir işçinin alt işverende çalışması çok önemli değil. Alt işverende de çalışabilir, asıl işverende de çalışabilir, netice itibarıyla 2’si de işveren ama işçinin çalışma koşulları ve imkânları uluslararası normlara uygun mu değil mi, bizim buna bakmamız gerekiyor.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Uygun mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Yoksa burada, alt işverenin yanında çalışıyor, asıl işverenin yanında çalışıyor gibi bir değerlendirmeye takılmayı ben şahsen doğru bulmuyorum.

Bir diğer konu emeklilikte yaşa takılanlar. Burada ifade edildi. Arkadaşlar, emeklilikle ilgili yaşa takılan diye ifade edilen kesim… 1999 yılında o günün üçlü koalisyonu tarafından çıkarılan yasa doğru bir yasadır. Bakın, bizim Hükûmetimiz değil, doğru bir düzenlemedir ama o döneme denk gelen kardeşlerimiz bugün diyorlar ki: “Emeklilik yaşı 50, gelin, bizi 45 yaşında emekli edin.”

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Hayır, hayır, öyle demiyorlar.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Aynen öyle.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Hayır Sayın Bakan, öyle değil.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bakınız, kendileri bunu demiyor ama söylenen cümleden çıkan bu.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Hayır. Sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – 50 yaşında emekli olacaksınız! Bugün dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir gelişmiş ülkesinde 50 yaşında emeklilik yok arkadaşlar, yok böyle bir şey.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 50 yaşında işten attı işveren, ne yapacak onlar?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Siz nasıl…

Bakınız, işte bu neyi gösteriyor Haydar Bey biliyor musunuz? İktidara hazırlıklı bir muhalefet bunları söylemez. (AK PARTİ  sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Nasıl söylemez ya? Çocuğu üniversiteye gidiyor, evlendirecek, 65 yaşına kadar ne yapacak bu adam?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –Bu açık. İktidara talipseniz…

Bakınız, sizin Genel Başkanınız kesinlikle bu konuyu gündeme getirmez, konuyu bildiği için.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sosyal devlet ilkesi gereğince Haydar Bey söylüyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Onun için o düzenlemeyi yapan Hükûmetin içeresinde Milliyetçi Hareket Partisi de vardır. Sürdürülemez bir sosyal güvenlik sisteminden -az önce Meclise rakamları verdim- sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi noktasına geldik ve bu bahsettiğimiz arkadaşların tamamı bugün emekliliği hak ediyorlarsa 50 yaşında emekli olacaklar. 50 yaşında emekliliğinse dünyanın hiçbir yerinde, ne çevremizde ne dünyanın gelişmiş ülkelerinde, dünyanın hiçbir yerinde olmadığını belirtmek istiyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Onu demiyorum Sayın Bakan. 50 yaşında işten atılan vatandaş ne yapacak?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Yani, bu düzenleme bizim Hükûmetimiz tarafından yapılmamış.

Bir başka bir şey, sosyal güvenlik destek primi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Allah’ın emri değil ya, Hükûmetiniz de değiştirsin bu yanlışı, olayı.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Nedir bu sosyal güvenlik destek primi? Emekli olmuş vatandaş. Ne zaman emekli olmuş?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Adam mavi iş kolunda çalışıyor. 50 yaşında işten atıyor çalışamıyor diye. Altı ay işsizlik sigortası veriyorsunuz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Genç yaşta emekli olmuş, yani 45 yaşında, 38 yaşında, 47 yaşında emekli olmuş. Bunun için, yine biz çıkarmadık, bizden önceki hükûmet demiş ki: “Bu genç emeklilikten dolayı yeni nesle iş verebilmek için sosyal güvenlik destek primi uygulaması yapalım.” Türkiye, 60 yaş emekliliği yakaladığı an bu sosyal güvenlik destek primi meselesini ortadan kaldırması gerekiyor. Yani normalleşmemiz gerekiyor ki, emeklilikte normalleşmemiz gerekiyor ki bu konular ortadan kalksın. O günün bir düzenlemesi olduğunu burada belirtmek istiyorum.

“Öyle şey söyleyin ki Sendika Yasası getirdiniz, çalışan için ne var?”

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Hiçbir şey yok.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –  Ee, şimdi arkadaşlar, özellikle Süleyman Bey, size söylüyorum.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Evet.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Noter şartı kaldırıldı, bir ayda 33 bin çalışanımız sigortalı oldu. Noter şartı…

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Kaç tane sendika barajdan düştü? Onu söyleyin.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bakınız, noter şartı, bir… En önemli şeyi size söyleyeyim. Bakın, çalışma hayatının içindesiniz. En önemli şey, bakınız: Sahte üyelikten kurtardık ya sistemi. 3 milyon 200 bin sendikalı mı vardı Türkiye’de? Yok. Aldatıyordunuz birbirinizi ve ben, bunu, kürsüden iki sene önceki, üç sene önceki Bakanlığım bütçesinde de söyledim. Olmayan üyeleri gösteriyorsunuz. Hiçbir şey olmazsa sistem gerçekçi bir sistem hâline dönüşmüştür.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Bakan, sendikalaşmak isteyenler kapıya konuluyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bunun yanında söyleyeceğimiz çok şeyler var ki vakit olmadığı için ifade edemiyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Pakmaya’ya müfettiş yolladınız, Sayın Bakan, Pakmaya’ya. Ne oldu orada? Onu söyleyin.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – TODAİE’yle ilgili burada bir değerlendirme yapıldı. Arkadaşlar, TODAİE idari ve mali özerkliğe sahip bir kamu kurumudur. İyi ya işte TODAİE’yle ilgilenmiyoruz fazla. “Özerk kurum.” diyorsunuz ya. Merkez Bankasıyla ilgili bir mesele olduğu zaman: “Neden Hükûmet olarak böyle böyle görüşler ifade ediyorsunuz, orası özerk bir kurum.” Evet, TODAİE de bir kamu kurumudur, kamu personeliyle ilgili bir kurumdur ve özerk bir kurumdur; kendi seçimini, kendi programını belirliyor. Biz ise, bizimle ilgili bir kuruluş olarak ilgilenmemiz gerektiği kadar ilgileniyoruz. Doğru yaptığımız inancı içerisindeyim. Kısaca bunu da geçiyorum.

Bütçeyle ilgili bilgileri verdim.

“Efendim, emekliler...” Emeklilerin gayrisafi millî hasıladan aldıkları pay veya emeklilere gayrisafi millî hasıladan ayrılan pay 2002’de yüzde 4,8 iken 2012’de yüzde 7,7’ye, 2013 yılında ise tahminen yüzde 8’e ulaşmıştır. Yani burada emeklilere ayrılan payın gayrisafi millî hasılaya oranında bir düşüş kesinlikle söz konusu değildir arkadaşlar.

Genel bazı değerlendirmeler yapıldı. Tabii, bütçeyi görüşüyoruz, bununla ilgili gerek Maliye Bakanımız gerekse Hazineden sorumlu Bakanımız gerekse Sayın Başbakanımız birinci gün yaptığı konuşmalarda rakamlar verdiler. Şimdi benim önümde de rakamlar var, onlara değinip zamanı israf etmek istemiyorum bilinen konular olduğu için.

Asgari ücretle ilgili olarak, arkadaşlar, şimdi, Türkiye’de ücretler seviyesi AB ve OECD ülkeleriyle kıyaslandığı zaman, ülkemizin 2013 yılında, Eurostat verilerine göre, yıllardır bulunduğu düşük asgari ücret grubundan orta asgari ücret grubuna yükselmiş olduğunu burada belirtmek istiyorum. Türkiye’deki asgari ücret seviyesi satın alma gücü paritesi açısından ele alındığı zaman, 11 AB ülkesinin üzerindedir. Burada rakamlar var, Türkiye 662 avro, Romanya 313 avro, Bulgaristan 324 avro, Litvanya 383, Yunanistan 400, Çek Cumhuriyeti 420 gibi birçok rakamlar var.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Kiraları ne, elektriği ne, suyu ne? Bunları konuşmayın!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - 4/C’lilerle ilgili de bazı değerlendirmeler yapıldı. Arkadaşlar, bildiğiniz gibi burada 4/C’lilerle ilgili on ay çalışırlarken on bir ay yirmi sekiz güne yani bunların çalışmalarını on iki aya tamamladık, kıdem tazminat haklarını verdik. 4/C’lilerin ücretlerine bu toplu sözleşmede yüzde 40 artış sağladık. Aile yardımından yararlanmalarını sağladık. Fazla çalışma ücretinden yararlanmaları da bu düzenlemeye konmuş bulunmaktadır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Niye kaldırmıyorsunuz 4/C’yi?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Türkan Hanım ifade etmişti, kadın istihdamının artırılmasına yönelik de çok önemli çalışmalar var, iki sayfalık çok özet değerlendirmeler var. Tabii ki bir başka program vesilesiyle de bu konuları huzurlarınıza getirme imkânımız olacak diyorum.

İş ve meslek danışmanlarımızın sendikalı olamayacağı ifade edildi. Sözleşmeli iken de bu imkân vardı, şimdi kadroya geçtiler yine de sendikalı yani örgütlenme imkânları var. Böyle bir kısıtlamanın da olmadığını belirtmek istiyorum.

“Engellilerle ilgili sınavı neden yapmıyorsunuz?” Engellilerle ilgili bir sınav yaptık ve bu sınavın neticesinde 11.700 engelliyi başlattık. Şu anda toplam 32 bin engelli çalışıyor, 5 binden 32 bine çıktı.

OKTAY VURAL (İzmir) – 25 bin kadro var. Ocakta söz verdiniz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Şimdi, ÖSYM’nin takvimi çerçevesinde nisan ayında yapacağımız yeni bir sınav ile kamudaki açık kadroları doldurmak için yine…

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, o sınava dayalı olarak ocakta alım sözü verdiniz. Bakın, ha bire arıyorlar bizi.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – 2 kez aldık efendim, 2 kez o sınavla alım yaptık. Şimdi, bir adaletsizliğe fırsat vermemek için yeniden sınav yapacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (İzmir) – O engellileri ızdıraba koymayın.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –Evet, konular çok. Tekrar, katkılarınızdan dolayı çok teşekkür ediyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Biz de size teşekkür ederiz Sayın Bakan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan, ocakta engellileri alacağınıza dair söz verdiniz, vatandaş söylüyor.

BAŞKAN – Şimdi son söz…

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum 69’a göre.

BAŞKAN – Ne dedi?

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Bakan ismimi vererek, benim anlattığım buradaki yaklaşımların doğru olmadığını söyledi beyan olarak. Onun için de sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir sohbet bağlamında söyledi diye…

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sohbet değil.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hakaret etti, hakaret etti.

BAŞKAN – Peki, buyurun, gelin.

Buyurun Sayın Çelebi, iki dakika.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Ben sohbet etmek istedikten sonra ederim onunla.

BAŞKAN – Sohbet bağlamındaydı ama…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, burası Meclis, burası sohbet yeri değil ki.

BAŞKAN – Ben biliyorum ne olduğunu Sayın Tanal, siz kendi işinize bakın.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

7.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Çok teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yani yine bir pembe tablo çiziliyor ve üzülüyorum. Ya, burada sendikacı arkadaşlarımız da var, şöyle bir tablo mu var… Türkiye’de AKP iktidara geldiğinde, Sayın Bakan, toplam 1.375 tane sendikalı işçi vardı. Şimdi senin verdiğin rakam, 587 bin sendikalı işçi var. Şimdi, yani bir şey yaptık, örgütlenme özgürlüğünün sanki önü açıldı, her şey güllük gülistanlık. Noteri kaldırmanız neyi değiştirir? İşçi sendikaya üye olduğu zaman işten atılıyor mu, atılmıyor mu; bunu önlediniz mi, önlemediniz mi; bunu anlatmalısınız. “İş kazalarını çözdük.” diye burada sürekli konuşuyorsunuz. Yazık, bu toplumu kandırmayın. Yani Avrupa’daki 1’inciliği bir başka ülkeye mi kaptırdınız? İş kazalarında hâlen Avrupa’daki 1’inci ülke Türkiye. Yine, iş kazalarında dünyada 3’üncü. Yani “Övünmeyelim, buralardaki eksiklikleri giderelim.” diye bir yaklaşım olsa anlayacağım.

Sürekli burada asgari ücretle ilgili hem Sayın Başbakan hem de Çalışma Bakanı “Ne kadar güzel, asgari ücret var, bununla şu kadar geçinilir.” diye burada sürekli sunum yapıyor ve toplumu da aldatıyor. Yani simit edebiyatıyla başladı Sayın Başbakan, açlık sınırı TÜİK’in rakamlarına göre 1.085 lira, açlık sınırının altında bir asgari ücret var, Türkiye Başbakanı, Çalışma Bakanı bununla övünüyor, “Aman, bu maaşı alın, bol bol geçinirsiniz.” diyor. Bu mu adalet, bu mu hukuk? Bunu eleştirdiğimiz zaman, buna çözüm üretmek yerine -2002’den başlayarak bütün süreci 2002’ye gönderiyorlar- 2002’den bu yana olan olumsuzlukların hiçbirisini burada yansıtmıyorlar. Bu doğru değildir, bunu anlatmak istedim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

H) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

İ) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)

1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

J) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

K) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

L) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU (Devam)

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

M) TÜRKİYE VE ORTADOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

N) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Devlet Personel Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Şimdi son söz aleyhte olmak üzere İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Levent Tüzel’de.

Buyurun Sayın Tüzel.

Süreniz beş dakikadır.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi Halkların Demokratik Partisi adına saygıyla selamlıyorum. Hızlı bir şekilde değerlendirmelerimi paylaşacağım.

Öncelikle, halklarının özgürlüğü için bedel ödeyenleri selamlamak istiyorum yakında kaybettiğimiz Mandela’dan 13 Aralık 1980’de darbecilerin astığı 17 yaşındaki Erdal Eren’e. (CHP sıralarından alkışlar) Erdal Eren halkların gönlünde hep 17 yaşında olarak kalacak. Biraz önce her iki bakan da Malatya’daki kazadan dolayı başsağlığı dilediler ama Malatya’nın bir beldesinden kent merkezine giderken ölen öğretmenler ve yaralanan sağlıkçılar, onlar servis aracındaydılar ve olan biten aslında bir iş cinayetiydi. Dolayısıyla, bu iş cinayetinden hem Çalışma Bakanı hem Ulaştırma Bakanı -o kara yolundan sorumlu Bakan- her ikisinin de sorumluluk duyması gerekir ve bunu açıklamaları gerekir. Bir yıl boyunca iş cinayetlerinin sayısı 1.075’i bulmuştur, her gün artmaktadır ve “Bu iş cinayetleriyle ilgili oranlar düşüyor.” diyerek Hükûmet bu sorumluluktan kurtulamayacaktır.

Değerli milletvekilleri, İnsan Hakları Haftası’ndayız. Yaşam hakkı ihlalleri devam ediyor, toplantı ve gösteri hakları ihlal ediliyor, örgütlenme hakkı ihlal ediliyor. Gever’de 3 yurttaşımız katledildiler ve bunların açığa çıkartılmasını istiyoruz, talep ediyoruz.

Özgürlük ve demokrasiden başka şansımız yok ama bütçe görüşülürken dahi, bütçeye şerh koyan Barış ve Demokrasi Partisinin buradaki demokratik hakkına müdahale ediliyor. Ve bu şekilde bu bütçe meşruiyetini zaten kaybediyor, özürlü bir bütçe olarak karşımıza çıkıyor. Barış ve Demokrasi Partisi bu bütçeye dair görüşlerini, “Kürdistan” ifadesi kullandı diye, topyekûn bu bütçeden silip atabiliyorsunuz. Böyle bir şey Parlamentonun tarihinde görülmüş değildir ve kabul edilemez. Onları seçmiş, bu Meclise göndermiş 3 milyonu aşkın halkın iradesine siz ipotek koyuyorsunuz. Ve bu rejimi bir demokrasi olarak ilan edemezsiniz.

Değerli milletvekilleri, yani Sayın Başbakan konuşmasında millî iradeden söz edip duruyor. “Millî irade” dediğiniz şey sadece Adalet ve Kalkınma Partisine oy veren vatandaşların temsil ettiği irade midir? Böyle bir yaklaşım olamaz.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetin hep sarıldığı, ta iktidara geldiğinden beri bu metafora dönüştürdüğü “3Y” ile bütçeyi ele almak istiyorum: Yolsuzluk… Evet, Sayıştay raporları hep konuşuldu ve Çalışma Bakanlığının da aslında denetlenemediği ortaya çıktı. İŞKUR’un incelenen belgeleri kabul edilemez olarak gösterildi. Sayıştay raporları basına geçtiği gibi, 15 milyarlık açıklanamayan ve fazla harcanan, ancak savaş ve seferberlik hâlinde kullanılabilecek bir harcamadan söz ediliyor. Ve bu raporlar buraya gelmedi, aydınlatılmadı. O nedenle yolsuzluklarla mücadeleyi AKP Hükûmeti ağzına alamaz.

Aynı şekilde, yoksulluk… Biraz önce Sayın Bakan da burada ifade etti ve Başbakan konuşmasında yine çay simit hesabı yaptı. Yani 804 lira asgari ücret alan işçi, emekçi ailesine, 5 çocuklu aileye her gün çay simit tüketirse 450 lira harcayacağını… Peki, geri kalanı ne? Yani, kira, ulaşım ve giderleriyle siz “804 lirayla yaşayın.” diyorsunuz ve 40 milyon icra dosyasıyla borçlu yurttaşlar, “Kredi kartı kullanmayın.” diye onların taleplerine yanıt veriyorsunuz.

Yasakları zirve yaptınız. Muğla’da, Başbakan gidecek diye dört gün olağanüstü hâl ilan edildi. Keşan’da gençler gözaltına alınıyor ve Milli Güvenlik Kurulu tutanakları ifşa edildiğinde vatana ihanet suçlaması yapılıyor. Halk, vergileriyle bu bütçeyi çekip çeviriyor ama bu vergiler güvenliğe, örtülü ödeneğe, Diyanetin bütçesine ayrılıyor. “Özelleştirmeyle 100 milyar kazandık.” diyen Başbakan; işte, Yatağan’da, işçiler özelleştirmeyle ekmeklerinin elinden alınacağını bildiği için açlık grevine yatıyor. 4/C’lilerin durumu, taşeron işçilerinin durumu, ev işçilerinin durumu, bunlar ha bire yakınıp duruyorlar, eşitlik, kadro, güvence istiyorlar ve bunun karşısında KESK’li işçiler, emekçiler 19 Aralıkta satış sözleşmesine “hayır” diyor ve bütçeden pay istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) – Halkın ne istediği ortada. Bu bütçe…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzel.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika, sözlerimi tamamlıyorum.

BAŞKAN – Veremeyeceğim, hiçbir arkadaşınıza vermedim, size veremem, eşitsizlik yapamam, kusura bakmayın.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) – Bu bütçe alın teri hırsızlığıdır; bu bütçe yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar bütçesidir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzel.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) – Bu bütçenin altında imzası olanlar alın teri hırsızlığı yapmaktadır ve biz de bu bütçeyi kabul etmiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Tüzel, süreniz bitti. Hiçbir arkadaşa artı süre vermedim, size de veremeyeceğim.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dördüncü turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sırasıyla soru sormak isteyenlere söz vereceğim.

Süremiz yirmi dakika; on dakika soru, on dakika sayın bakanların cevabı olarak yaşayacağız bu süreyi.

Sayın Işık, buyurun.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İlk sorularım Sayın Çelik’e.

1) Ocak ayında atama sözü verdiğiniz ÖMSS 2013 sonuçlarına göre yapılacak atamaları ne zaman gerçekleştireceksiniz?

2) Ataması yapılmayan iş ve meslek danışmanları adaylarının atamalarını ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz?

3) 4/C’liler, geçici işçiler ve bazı şirketlerden ihbar tazminatlarını bile alamayan taşeron işçilerinin sorunlarının çözümü konusunda bir çalışmanız var mı?

Sayın Yıldırım’a soruyorum:

1) Bu yıl içinde Londra’da düzenlenen bir gemi alımı programına katıldınız mı? Katıldıysanız bu gemi kime aittir?

2) Yüksek Planlama Kurulunun 2012/T9 no.lu kararı gereğince Devlet Hava Meydanları personeline verilen havacılık tazminatlarındaki adaletsizliği giderecek misiniz?

3) Zafer Bölgesel Havaalanı’nda kaç yıl süreyle, yıllık kaç yolcu için, ne kadar devlet desteği ödenecektir?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Karaahmetoğlu…

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sorum Ulaştırma Bakanına.

Sayın Bakan, Giresun’un güney ilçeleri ile komşu illerine ulaşımını kolaylaştıracak Eğribel Tüneli konusunda 14 Aralık 2011 tarihinde yönelttiğim soruma 14 Şubat 2012 tarihinde verdiğiniz yazılı cevapta “Proje çalışmalarının 5 Temmuz 2012’de tamamlanması planlanmaktadır.” açıklamasında bulundunuz. Bu tarihten beş ay sonra 13 Aralık 2012’de, bütçe görüşmelerinde ise hâlâ proje çalışmalarının devam etmekte olduğunu, soruma sözlü cevap olarak verdiniz.

2007 yılından bu yana aynı şeyler söylenmekte, ortada somut bir şey bulunmamaktadır. Bu bütçe görüşmelerinde soruma ne cevap vereceğinizi gerçekten merak ediyorum.

Ayrıca, Ordu-Giresun Havalimanı söz verildiği tarihte ulaşıma açılacak mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, İzmit Körfezi’nde son kamu kurumu olan Derince Limanı özelleştirilmek amacıyla ihaleye çıkmıştır. Teklif toplama zamanı olarak önce 10 Aralık denmiş fakat daha sonra 16 Ocağa uzatılmıştır.

Yapılacak ihaleyle Körfez’de 450 dönümlük bir alan dolgu yapılacaktır ancak liman sahası 16 ayrı şirkete kiralanmıştır. Özelleştirme İdaresinin genelgesine göre, kısa vadeli sözleşme yapılması gerekirken 2013 yıl başından başlayarak 2024’e kadar bir şirkete kiralama yapılmıştır. Ayrıca, bu şirketten kira bedeli olarak diğer şirketlerden üçte 1 daha az alınmıştır. Ayrıca, özelleşse bile bu anlaşma garanti altına alınmıştır, diğerleri alınmamıştır.

Şimdi sormak istiyorum: Adrese dayalı ihale mi yapıyorsunuz yoksa bir iş kazası olur, bu şirket ihaleyi alamazsa sözleşmeyi mi garanti altına alıyorsunuz, bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Çelik, tekrar söylüyorum: Siz hiç aç kaldınız mı? Hiç siz çoluk çocuğunuza ekmek götüremediğiniz zaman ne yapacağınızı düşündünüz mü? Bu pazar günü emeklilikte yaşa takılanlar kefen giyecek, yoksa bir öbür sefer o kefenle canlı canlı mezara girecekler. Emeklilikte yaşa takılanların sesini artık duyun Sayın Bakan. Duyacak mısınız, duymayacak mısınız? Aşı, ekmeği olmayan insan intihar eder Sayın Bakan. Artık intihar aşamasına getirdiniz. Bundan sonra şununla anılacaksınız: “Bunları intihar ettiren Sayın Çalışma Bakanı Faruk Çelik” olacaksınız.

İki: İş ve meslek danışmanları konusunda, hakikaten bunlar çok üzüntülü, çok üzülüyorlar, bunlar sizin elemanlarınız ama hiç ilgilenmiyorsunuz, bunların maaşları düştü. Bu konuda da bir bilgi rica edeceğim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Sayın Ulaştırma Bakanına: 2013 yılında Manisa’da kara yollarının bakım ve onarım masrafları için yapılan harcama tutarı nedir? Manisa’daki yatırım ve projelerin 2013 yılı gerçekleşme durumu nedir? 2014 bütçesinde Manisa’da devam eden yatırımlar için ayrılan ödenek miktarı nedir? Bakanlığınız, 2014 yılı bütçesi ve iş programına göre Manisa için yeni bir yatırım planlaması yapmış mıdır?

Diğer sorum Sayın Çalışma Bakanımıza: Yaş haddini doldurduğu hâlde prim gün sayısını dolduramayanlara en azından beş yıla kadar prim borçlanma hakkı tanımayı düşünüyor musunuz? Ve ayrıca, prim gün sayısını doldurduğu hâlde yaş haddini doldurmayanlara ilişkin makul bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, bugün bürokrat arkadaşlarla görüştüm. “Devlet memurları uyumaz, acıkmaz, yorulmaz.” diyorlar ama yine de “Bu koşullarda biz mutluyuz.” diyorlar. Bütçe görüşmeleri nedeniyle bu saate kadar kalan memurlara, bürokratlara ben teşekkür ediyorum. Ancak bu arkadaşlarımıza fazla mesai ücreti verilecek mi? Takdir edersiniz, fazla mesai ücreti verilmeyecekse Anayasa’nın 18’inci maddesi uyarınca bu bir angaryadır, bu yasaktır, Anayasa açısından yasaklanmıştır. Bu konuda, mesaiyi ödeyecek misiniz?

İki, Türkiye’de çalışanların maaş ve ücretleri üzerinden kesilen sosyal sigorta primlerinin oranı gelişmiş ülkelerle karşılaştırılınca bizdeki çok yüksektir. Bunu düşürmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Meclis personeli de dâhil buna Sayın Başkan. Sabah onda buraya gelecekler.

BAŞKAN – Sayın Kalaycı…

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sorum Ulaştırma Bakanına.

Sayın Başbakan bir yıl önce Konya’da çevre yolu projesi için müjde vermişti ama 2013 Yılı Yatırım Programı’na almadınız, 2014 Yılı Yatırım Programı’na da almıyorsunuz. “Kamulaştırma bitmeden programa almayız, önce belediye kamulaştırmayı bitirsin” diyorsunuz. “Kamulaştırma için 70 milyon lira lazım, bunu verin.” dedim, “7 milyon lira bile vermeyiz.” dediniz. Şimdi soruyorum: Sayın Başbakan boş yere mi müjde vermiştir? Konyalı size mi inanacak, yoksa Sayın Başbakana mı inanacak? Sayın Başbakan Konya’ya gelince bu konuda ne diyecek? “Sayın bakanlar benim sözümü paspas yaptılar.” mı diyecek?

Bu çerçevede bir kez daha soruyorum: Konya çevre yolu projesini 2014 Yılı Yatırım Programı’na alacak mısınız?

BAŞKAN – Sayın Çelebi…

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İki bakanımıza soruyorum: Karayollarındaki işçilerin işe iadesiyle ilgili, daha doğrusu taşerondan normal kadroya geçmesine ilişkin hem mahkeme kararı var hem Yargıtay kararı var. Bir kez daha soruyorum buradan: Bu Yargıtay kararlarına –iki Bakanı, iki Bakanlığı da ilgilendirdiği için- uyacak mısınız ve gereğini yapacak mısınız?

İkinci sorum, özellikle Çalışma Bakanına soruyorum: 4/C, 4/B gibi, sözleşmeli personel gibi hâlen birçok statü var. Bunları tek bir statüye toplamayı düşünüyor musunuz Sayın Bakan?

Üçüncü ve son sorum yaşa takılan emeklilerle ilgili. Biz burada asla bir kıyak emeklilik, başka bir şey istemiyoruz. Bu insanların sağlık hizmetleri dâhil birçok sorunları var, bu sorunun çözümü konusunda vereceğiniz katkıyı ve müjdeyi beklemektedirler.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Öz…

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Ulaştırma Bakanına sorum: Manisa Akhisar’ın şehir merkezinden geçen İstanbul-İzmir kara yolu, trafik yoğunluğu, yol darlığı, araç kontrolünün zorluğu gibi nedenlerle kazalara zemin hazırlamaktadır. Bu kara yoluyla bağlantılı olacak biçimde, şehirler arası trafiği rahatlatacak, Manisa’nın ilçeleri arasında ulaşımı kolay ve güvenli hâle getirebilecek bir yeni çevre yolu çalışmanız olacak mıdır?

Salihli-Gölmarmara-Akhisar kara yolunda ağır tonajlı yük taşımacılığı yapıldığı dikkate alındığında, bu kara yolunun genişletilerek kaza riskinin azaltılması yönündeki çalışmanın hangi tarihte bitirilmesi planlanmaktadır?

Ağır tonajlı araç trafik yoğunluğu ve kaza riski düşünülerek, Salihli-Akhisar yolunun şehir içine girilmeden İzmir-İstanbul yoluyla bağlanmasına dair planınız var mıdır?

Çalışma Bakanına sorum: Manisa Soma Darkale mevkisindeki kömür ocağı, çalışma haklarını tümüyle ihlal eden bir ölüm ocağına dönüşmesinin ardından son derece gecikmeli olarak kapatılmıştır. 800’e yakın madencimiz güvenceli ve sağlıklı şartlarda çalışma…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın bakanlarda söz, buyurun.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Efendim, daha bir dakika var.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Elli bir saniye var daha.

BAŞKAN – Biz de gözükmüyor yalnız.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, benim de var.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sedef Hanım onu bekliyor çünkü.

BAŞKAN – Burada gözükmüyor da o yüzden.

Buyurun Sayın Küçük.

SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) – Teşekkür ederim, sorum kısa zaten.

Sorum, Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına. 2012 TÜİK verilerine göre, istihdam edilen kadınların üçte 1’i, yani yüzde 37,7’si ücretsiz aile işçisidir ve bunlar hemen hemen hiçbir sosyal güvenlik hakkından tam olarak yararlanamamaktadırlar. Bakanlığınızca bu konuda yapılan bir çalışma mevcut mudur?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.

Buyurun sayın bakanlar.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Daha on saniye var Sayın Başkan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Efendim, çok teşekkür ediyorum.

Ocak ayında engellilerin işe alınmasıyla ilgili, mevcut 2012’de yapılan sınavla -yapılmasıyla ilgili- iki alım gerçekleştirdiğimizi söyledim. 2014 yılı içerisinde yeni bir sınav yaparak sınava giremeyen engellileri de kapsam içine alarak daha geniş kapsamlı bir alımın daha doğru olacağı düşüncesiyle, nisan ayında, sınav neticesinde alımlar gerçekleşecek. Büyük ihtimalle 2014’ün ilk yarısında bu sınav gerçekleşip alımlar gerçekleşmiş olacak.

İş ve meslek danışmanları iki kesimden oluşuyor:

1) Şu anda, 4 bin civarında, iş ve meslek danışmanı olarak görev yapan arkadaşlarımız. Bunlar sözleşmeli personel idiler, kadroya geçtiler. Kadroya geçince, statüleri olmadığı için, ücretlerinde 600 ile 700 lira arasında bir düşüş var. Bunu giderme konusunda ilgili bakanlıklar olarak görüştük ve buraya, torba yasaya, inşallah bir düzenlemeyi getireceğiz, bu ücret farkını gidermiş olacağız.

2) İş ve meslek danışmanlığında diğer konu ise, sertifika almış, sertifikalı oldukları için, 6 bin civarındaki iş ve meslek danışmanı diyor ki: Kadronuz yok ama bizi niye işe almıyorsunuz? Yani, sertifika almak demek, bir sertifika sahibi olmak demek işe yerleşme demek anlamına değil. Bizim kadromuz 4 bin kişiydi, 4 bin iş ve meslek danışmanını işe yerleştirmiş olduk.

Taşeron işçilerle ilgili, gerçekten de uzun bir çalışma oldu. Burada, bizim zamanımızı alan, kıdem tazminatıyla ilgili durum idi. Önümüzdeki hafta, nihai olarak hangi konularda anlaşıyor isek taraflarla son kez görüşüp seçimden önce bu meselenin çözülmesi… Dolayısıyla, kara yolu çalışanlarıyla ilgili de Sayın Bakanımla birlikte bu çalışmayı yaptık; yargı kararı ortadadır. Yargı kararı kesinleşen 5.700 civarındaki çalışanların ya tazminatları, tüm hakları ödenecek veya bunların kamu işçisi olarak, asıl işveren işçisi olarak işe başlatılma şeklinde, hukukun bize tanıdığı haklar neyse o çerçevede kesinlikle çözüme kavuşturulacak. Bunu ifade ediyorum.

Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili, Sayın Aslanoğlu’nun duygusal bir şekilde ortaya koyduğu tablo: “Duyuyor musunuz sesini?” Duyuyoruz. Bunu ifade etmek istiyorum. Benim kendileriyle de görüştüğümü bilmenizi istiyorum. Kendileriyle görüştüğüm emekliliği yaşa takılanların, bize, çok açık bir şekilde “Erken emekli olalım.” diye bir talepleri yok. Ama, şimdi, kamuoyuna verilen mesaj ve yaygın kanaat, erken emeklilik gibi yani şu anda 50 yaş emekliliği beklemek değil, erken emekli olma gibi talepleri dillendiriliyor ki, buna hiçbir grubun müsaade etmeyeceği… Ama yaşadıkları sorunların çözümüyle ilgili her zaman görüşmeye hazırız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hayır Sayın Bakan. Bir avans verin.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Sizin tekliflerinizi de almaya hazırız.

Yaş haddini dolduranlar… Tabii, burada bir haklı pozisyon var yani prim gününü doldurup yaş haddini bekleyenlerle, 60, 65 yaşına gelip primde eksiği olanlarla ilgili bir çalışma yapacağımızı söyledim. Bu, Sosyal Güvenlik Kurumu bünyesinde yaptığımız bir çalışmadır ama takdir edersiniz ki, Sosyal Güvenlik Kurumu 76 milyonu ilgilendiriyor ve birçok talep var yani gerek sigortalı gerek BAĞ-KUR dediğimiz gerek Emekli Sandığı dediğimiz hususlarla gerek emeklilerle ilgili birçok husus var. Bunları peyderpey huzurlarınıza taşıyoruz. Haklı bulduğumuz bir taleptir bu. Bunun kurallarını, çerçevesini koymak kaydıyla üzerinde çalışma yaptığımızı söyleyebilirim.

“SGK primlerini, prim oranlarını düşürmeyi düşünüyor musunuz?”

Bildiğiniz gibi, 5 puan teşviki şu anda uyguluyoruz ve uyguladığımız bu teşvik önemli şekilde karşılığını da bulduğumuz bir teşvik. Daha da düşürülmesinin şu andaki bizim mali dengeler açısından gündemimizde olan bir konu olmadığını belirtmek istiyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu fazla mesailer ödenecek mi?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Sendikalı işçi sayısı 1 milyon 32 bindir. Bunu belirteyim.

“Dünyada iş kazalarında 3’üncüyüz.”

Arkadaşlar, nereden biliyorsunuz ya? Bu yanlış bilgiyi nereden alıyorsunuz, ben anlamıyorum. Dünyada bu konuda ILO, Avrupa Birliği ölçeğindeyse Eurostat istatistikler yayımlıyor. Biri 2007’de yayımlanmış, biri 2008’de yayımlanmış, 185 ülkeden 101 ülkeyle ilgili yayımlanmış. Nereden Türkiye iş kazalarında dünyada 3’üncü oluyor? Bu, yanlış bir bilgidir. Bir kez daha bunu ifade ediyorum.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Hayır, yanlış değil.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - A, B, C diye statüler var arkadaşlar. “Bunları derleyip toparlamayı düşünüyor musunuz?” Düşünüyoruz. Bunları derleyip toparlamayı düşünüyoruz. “Tek bir şey olsun.” diyorsunuz, olabilir. “Çalışanlar” kavramını Sayın Başbakanımız da biz de ifade ediyoruz. “Çalışanlar” kavramı bünyesinde tek bir toparlanma olabileceği gibi, bu statüleri azaltmadan yana olduğumuzu belirtmek istiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – O anlamda değil.

BAŞKAN -  Sayın Çelik, dört dakika kaldı, isterseniz, Sayın Yıldırım’a verelim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) -  Son bir soru… “Ücretsiz aile işçileriyle ilgili çalışmanız var mı?” dediniz. Çalışmamız var. Bütün kayıt dışıların ortadan kalkmasıyla ilgili, ki burası çok önemli, gerek mevsimlik işçilerin gerek bu kısmi, part-time, günlük çalışanların çok ciddi şekilde kayıt dışılığı oluşturduğunu biliyoruz, bu konularla ilgili düzenlemeler hazır noktaya gelmiş bulunmaktadır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu çalışan, fazla mesai yapan arkadaşlarımızın mesaisi ödenecek mi Sayın Bakan?

OKTAY VURAL (İzmir) – Engelliler mesaj gönderiyor Sayın Bakan, ocakta atama sözü vermişsiniz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Sayın Bakanımıza zaman bırakma adına… Soru kalmadı cevap vermediğim ama eğer varsa onları da yazılı olarak cevaplandırırız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN -  Üç buçuk dakika kaldı.

Buyurun Sayın Yıldırım.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Alim Işık milletvekilimizin sorusu…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu fazla mesaiyle ilgili  cevap vermediniz Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Havacılık tazminatları… Eurocontrol bunun esaslarını belirliyor. Millî maliyetleri esas alınıyor, her ülkeden hava sahasından geçen trafikler dikkate alınarak belirleniyor ve kim hangi branşta görev yapıyorsa ona göre standart bir Eurocontrol’ün belirlediği esas usuller var. Doğrudan havacılık seyir ve emniyetinde çalışan personele ödeniyor, doğrudan ve dolaylı. Onun dışındakilere, Eurocontrol’de belirlenen usuller çerçevesinde bu ödeme yapılamıyor. Sadece personele yapılmıyor, buradaki ödemeler aynı zamanda hava seyrüseferinin geliştirilmesi için alet edevat alımında da kullanılıyor.

Zafer Havaalanı, biliyorsunuz, yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirilen bir proje, yirmi dokuz yıl on bir ay işletme süresi var. Dış hat yolcu garanti miktarı yılda 500 bin, iç hat yolcu miktarı da yılda 350 bin olarak belirlenmiş durumda. Şu andaki trafikler tabii bunu henüz karşılamıyor, yeni açıldı bildiğiniz gibi, bölgesel bir havalimanı, dolayısıyla zaman içerisinde buradaki garantiler yolcularla karşılanacak. Ben, herhangi bir…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Yolcu başına destek miktarı ne kadar Sayın Bakan?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Onların detayları şu anda elimde yok, size yazılı olarak arz edeyim.

Ben bir gemi alım programına katılmadım Londra’da, öyle bir programa katılmadım, yani o nedir, onu bilemiyorum doğrusu.

Sayın Karaahmetoğlu, Giresun Eğribel Tüneli Projesi tamamlandı. Doğru, Eğribel Projesi daha önce tamamlanacaktı, ancak güzergâh değişiklikleri olduğu için proje tekrar revize edildi, o yüzden uzun sürdü, ama şu anda tamamlandı. Yapımı için teklifte bulunduk, Kalkınma Bakanlığına yatırım programına alınma teklifi yapıldı, eğer 2014 yatırım programına dâhil edilebilirse ek program olarak, ihalesine de 2014’te çıkacağız, hedefimiz bu.

Sayın Erkan Akçay, yine…

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Ordu-Giresun Havalimanı…

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Ordu-Giresun Havalimanı devam ediyor.

Biliyorsunuz, Türkiye'de ilk defa denizin üzerine bir havalimanı yapıyoruz. Yani Ordu-Giresun Havalimanında bir sıkıntı yok…

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Genel seçimden önce söz vermiştiniz.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – 2013 sonunda bitiyor, ama terminal…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Manisa’ya gel.

SAKİNE ÖZ (Manisa) – Manisa’ya gel.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Tamam.

Üstyapısı yani terminal binası inşaatı yeni başladı, o da 2014’te olacak ama biz terminal olmadan da geçici terminalle açabileceğiz.

Erkan Akçay Bey’in yine bir Manisa ili yatırımları…

Manisa ilinde 2003 yılında 76 kilometre bölünmüş yol vardı, şu anda buna 317 kilometre bölünmüş yol daha ilave ettik, toplam 393 kilometre bölünmüş yol oldu. 2003-2013 yılları arasında 866 milyon Türk lirası harcama yapıldı, 1993-2002 arasında yapılan harcama da -bir önceki on yılda- 328 milyon Türk lirasıdır.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Ankara-Aksaray-Adana- Gaziantep hızlı treni ne oldu Sayın Bakan?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Evet, 2014 yılında Akhisar çevre yolunu yapacağız, başlayacağız. Soma çevre yolu 2014 yılında tamamlanacak, Demirci-Selendi yolu ihale edilecek, Manisa-Turgutlu BSK kaplaması yapılacak, Gölmarmara yolu da 2015 sonunda tamamlanacak ve Akhisar otoyolla bağlanmış olacak.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, bir soru sordum, cevap vermediniz.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Ya bir dakika be kardeşim!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama ben sordum 2’inci soruyu.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Ya işte önüme gelene cevap veriyorum, dur bakalım.

Haydar Bey, seninkine sıra geldi, bir saniye…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tamam, dinliyorum şimdi.

FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) – Yazılı verin Sayın Bakanım, sabretsin biraz.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Derince Limanı 1999’dan önce yap-işlet-devret modeliyle ihale edilmişti. Biliyorsunuz, deprem olunca o ihale iptal oldu, alıcılar vazgeçti. Şu anda yapılan da aynı şartlarda. 500 dönüm o zaman da vardı, hemen limanın yan tarafında, İzmit tarafında 500 dönüm bir alan dâhil edilmişti, şimdiki de aynı, bir değişiklik yok.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Denizi dolduruyorsunuz. Alan ilave edilmiyor, deniz doluyor.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Dolgu işi var, o zaman da vardı şimdi de var.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Şimdi, soru şuydu ama…

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – İki: Bu limanda lojistik alanlar var, kiralamalar var. Hepsinin kira başlangıç-bitiş tarihleri farklı. Hangi işi, hangi kiralamayı kastediyorsunuz bilmiyorum. Ona yazılı olarak cevap veririz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Üçte 1 alana… Genel Müdür biliyor, TCDD Genel Müdürü burada. Üçte 1 alana sahip, üçte 1 fiyatına kiralanan ve on yıllık kiralanan, 2024’e kadar, bu sene yapılan, özelleştirme olmasına rağmen…

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Evet.

BAŞKAN – Tamam Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Bu konudaki detayları biz yazılı bildirelim. Şu anda elimdeki bilgiler bu detayı içermiyor.

Başka… Dur bakalım…

BAŞKAN – Sayın Bakan, artı iki dakika verdik, süre bitti.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – TCDD’deki her ihale şaibeli Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Konya çevre yoluna…

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Başbakan söz verdi.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Doğru, Mustafa Bey, Başbakanımızın ziyaretinde “Bakacağız.” dedi, bana talimat verdi “Bu projeye bak.” dedi. Ben de projeyle ilgili… Hayır, ben konuşulanı söylüyorum. Yani “Yapacağız.” demedi, orada gündeme getirilince bu konu talimat veriyor “Bakanım bak, incelet.” diyor. Şimdi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Bakan, bu hafta İnsan Hakları Haftası. Çalışanlar fazla mesai yapıyorlar, fazla mesai ücreti verilecek mi? Angarya yasak. İnsan Hakları Haftası, bu konuda bir şey duymak istiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şimdi, sırasıyla, dördüncü turda yer alan bütçelerin  bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2014 yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

II.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz. (AK PARTİ sıralarından “Oylamaya geçti” sesleri)

BAŞKAN – Aslında süre geçmişti ama…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hayır, hayır…

BAŞKAN – Süre geçmişti ama peki.

Yoklama talebi var, isim tespiti yapacağız.

Sayın İnce, Sayın Aslanoğlu, Sayın Akar, Sayın Sarı,  Sayın Kalkavan, Sayın Tanal, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Işık, Sayın Çelebi,  Sayın Serindağ, Sayın Dinçer, Sayın Aksünger, Sayın Kuşoğlu, Sayın Öz, Sayın Küçük, Sayın Kaleli, Sayın Ağbaba, Sayın Türeli, Sayın Haberal, Sayın Özel.

Yoklama için bir dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)

2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)

H) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

İ) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)

1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

J) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

K) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

L) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU (Devam)

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

M) TÜRKİYE VE ORTADOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

N) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Devlet Personel Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2014 yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, bölümleri okutuyorum:

34) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                               6.156.065.050

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

02                Savunma Hizmetleri                                                        1.119.500

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04          Ekonomik İşler ve Hizmetler                                           6.856.064.050

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

07                   Sağlık Hizmetleri                                                              164.400

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                              

                     GENEL TOPLAM                                                13.013.413.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(B) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Toplam Ödenek                                                                               16.064.279.050,00

Bütçe Gideri                                                                                     15.823.925.668,05

İptal Edilen Ödenek                                                                            240.353.381,95

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                           123.562.284,00

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.52) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                                (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                                          99.431.800

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03                Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                  12.470.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04              Ekonomik İşler ve Hizmetler                                             7.043.760.200

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

07              Sağlık Hizmetleri                                                                      1.409.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                     

                  GENEL TOPLAM                                                            7.157.071.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu         Açıklama                                                                                           (TL)

03              Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                            959.747.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04              Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                      6.130.686.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05              Diğer Gelirler                                                                         65.858.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

06              Sermaye Gelirleri                                                                         780.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                   

                            TOPLAM                                                               7.157.071.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(B) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Toplam Ödenek                                                                            14.186.359.021,03

Bütçe Gideri                                                                                 14.186.571.969,52

Ödenek Üstü Gider                                                                             13.846.202,37

İptal Edilen Ödenek                                                                             10.254.448,99

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                              3.378.804,89

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                      6.185.358.000,00

Net Tahsilat                                                                                  14.034.381.963,60

Ret ve İadeler                                                                                        4.862.407,33

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.02) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU

1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                                  146.612.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03              Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                           185.913.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04              Ekonomik İşler ve Hizmetler                                       1.453.175.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                               

                     GENEL TOPLAM                                                  1.785.700.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

03              Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                   1.597.517.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05              Diğer Gelirler                                                                 188.183.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                              

                            TOPLAM                                                         1.785.700.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Toplam Ödenek                                                                              1.534.250.000,00

Bütçe Gideri                                                                                   1.524.841.155,14

İptal Edilen Ödenek                                                                               9.408.844,86

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                      1.342.000.000,00

Net Tahsilat                                                                                    1.526.176.433,93

Ret ve İadeler                                                                                        1.335.278,79

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.49) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                                      3.102.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03              Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                  465.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04              Ekonomik İşler ve Hizmetler                                            21.607.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                              

                     GENEL TOPLAM                                                       25.174.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu         Açıklama                                                                                     (TL)

03              Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                        47.952.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05              Diğer Gelirler                                                                   17.348.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                              

                            TOPLAM                                                              65.300.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Toplam Ödenek                                                                                 105.199.763,00

Bütçe Gideri                                                                                      101.689.236,10

İptal Edilen Ödenek                                                                               3.510.526,90

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                           63.000.000,00

Net Tahsilat                                                                                         48.525.899,59

Ret ve İadeler                                                                                           380.584,45

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

18) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                                    70.832.100

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

02              Savunma Hizmetleri                                                                15.400

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03                Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                             2.039.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04              Ekonomik İşler ve Hizmetler                                          542.195.500

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

09              Eğitim Hizmetleri                                                                  400.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10              Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri         32.110.063.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                             

                     GENEL TOPLAM                                                32.725.545.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Toplam Ödenek                                                                            28.346.340.192,00

Bütçe Gideri                                                                                 28.322.542.477,50

İptal Edilen Ödenek                                                                             23.797.714,50

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.50) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                                      8.162.200

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03              Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                  168.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04              Ekonomik İşler ve Hizmetler                                              3.117.800

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                

                     GENEL TOPLAM                                                       11.448.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

03              Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                          1.974.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05              Diğer Gelirler                                                                   11.600.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                               

                            TOPLAM                                                              13.574.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Toplam Ödenek                                                                                     8.216.000,00

Bütçe Gideri                                                                                          3.935.674,05

İptal Edilen Ödenek                                                                               4.280.325,95

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                           13.000.000,00

Net Tahsilat                                                                                           8.699.174,28

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.07) TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                                      8.013.200

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

03              Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                  421.800

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir

08              Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri                                     274.900

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

09              Eğitim Hizmetleri                                                               3.923.100

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir

                                                                                                                               

                     GENEL TOPLAM                                                       12.633.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

03              Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                          1.454.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

04              Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                     11.168.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

05              Diğer Gelirler                                                                          11.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                               

                            TOPLAM                                                              12.633.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Toplam Ödenek                                                                                   11.769.500,00

Bütçe Gideri                                                                                         9.878.922,97

İptal Edilen Ödenek                                                                              1.890.577,03

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                           10.664.000,00

Net Tahsilat                                                                                         11.012.424,28

Ret ve İadeler                                                                                          14.391,80

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Devlet Personel Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkanım, bu saatte çıkıntılık yapıp karar yeter sayısı aransın demek istemiyorum fakat içeride karar yeter sayısı yok. Biz burada bekliyorsak karar yeter sayısı da burada bekleyecek. Ben söylemiş olayım, hâlâ isteme hakkım var.

BAŞKAN – Hatırlatmış oldunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, karar yeter sayısını hepsinde arayın.

BAŞKAN - Bölümleri okutuyorum:

18.75) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI

1) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu                    Açıklama                                                                         (TL)

01              Genel Kamu Hizmetleri                                                    21.859.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

02                Savunma Hizmetleri                                                               7.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                               

                     GENEL TOPLAM                                                       21.866.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Devlet Personel Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Devlet Personel Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Devlet Personel Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

                                                                                                                                (TL)

Toplam Ödenek                                                                                   15.546.500,00

Bütçe Gideri                                                                                        14.306.881,79

İptal Edilen Ödenek                                                                               1.239.618,21

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Devlet Personel Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Böylece Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü ve Devlet Personel Başkanlığının 2014 yılı merkezî yönetim bütçeleri ve 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir.

Hayırlı olmalarını temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, dördüncü tur görüşmeler tamamlanmıştır.

Programa göre kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını sırasıyla görüşmek için 13 Aralık 2013 Cuma günü saat 10.00’da toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; herkese iyi geceler diliyorum.

 

 

Kapanma Saati: 02.45