DÖNEM: 24 CİLT: 63 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
25’inci
Birleşim
4 Aralık 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Zonguldak Milletvekili
Özcan Ulupınar’ın, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhan’ın, Denizli’nin ekonomisine ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz’ın, Başbakanın ekonomiyle ilgili açıklamalarında rakamlarla
oynadığına ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’da elektrik kesintileri nedeniyle yaşanan
mağduriyetin giderilmesi için gerekli tedbirlerin bir an önce alınmasını talep
ettiğine ilişkin açıklaması
3.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının tanınmasının 79’uncu
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı’nın, YÖK’ü protesto ettikleri için tutuklu bulunan öğrencilerin derhâl
serbest bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç’un, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ilişkin açıklaması
6.- Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz’ın, Van depreminin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen
depremzedelerin sorunlarının çözümlenmediğine ilişkin açıklaması
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş’ta organize sanayi bölgeleri
için arsa temin edilmesinin gerekli olduğuna ilişkin açıklaması
8.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, iş yeri sahiplerinin 5084 sayılı Teşvik
Yasası’nın yürürlükten kaldırılmasından sonraki uygulamanın yeniden
değerlendirilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması
9.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, yaşamlarını yitiren madencileri saygıyla andığına ve
çalışan madencilere esenlikler dilediğine ilişkin açıklaması
10.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, Maliye Bakanlığının AKP’li ve CHP’li belediyeler
arasında ayrımcılık yaptığına ilişkin açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, CHP Grubu adına, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne
ve Mektebi Mülkiyenin 154’üncü kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
12.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, BDP Grubu adına, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne, her
alanda insan emeğine yönelmiş ciddi saldırıların olduğuna ve emeği meta olarak
gören bir zihniyeti kabul etmediklerine ilişkin açıklaması
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal’ın, AK PARTİ Grubu adına 4 Aralık Dünya Madenciler
Günü’ne ilişkin açıklaması
14.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, BDP Grubu adına Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının
tanınmasının 79’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
15.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu’nun, MHP Grubu adına 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ilişkin
açıklaması
16.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Amasya Milletvekili Avni Erdemir’in CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
17.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, Amasya Milletvekili Avni Erdemir’in CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
18.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Amasya Milletvekili Avni Erdemir’in CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
19.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, 480 ve 480’e 1’inci ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname’nin bazı hükümlerinin değiştirilmesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna
ilişkin açıklaması
20.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı’nın, Başbakanın hastalandığı ve GATA’ya kaldırıldığı bilgisinin
doğru olup olmadığına ve görüşülen 480 ve 480’e 1’inci ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla
sağlıkçı olmayan asker ve polislere acil tıbbi müdahale yetkisinin verilmesine
ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- (10/753, 754, 755, 756,
757, 758, 759, 760, 761, 762, 763, 764, 765) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye
seçimine ilişkin tezkeresi (3/1354)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoy ve 22 milletvekilinin, mevsimlik işçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/801)
2.- Nevşehir Milletvekili
Ebubekir Gizligider ve 24 milletvekilinin, balon turları sektörünün altyapısı
ile hizmet kalitesinin yükseltilip turizmin hizmetine sunulması için yapılması
gerekenlerin ve sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/802)
C) Genel Görüşme Önergeleri
1.- MHP Grubu adına, grup
başkan vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Suriye konusundaki Türk dış politikasının temel hedef ve çizgisi
hakkında genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/9)
Ç) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, görüşmeleri
izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Tacikistan Cumhuriyeti
Parlamentosu üyelerinden oluşan parlamenter heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi
D) Duyurular
1.- Başkanlıkça, bütçe ve
kesin hesap kanunu tasarılarının görüşmelerinde uygulanacak söz kayıt işlemleri
ve usullerine ilişkin duyuru
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel ve arkadaşlarının taşımalı eğitimle ilgili
sorunların araştırılarak çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla 6/11/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Aralık 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- AK PARTİ Grubunun, 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Özel
Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1’inci ve 2’nci sıralarında yer almasına;
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile
konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on iki
turda tamamlanmasına; turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanunu
tasarılarının maddelerinin oylanmasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel
Kurulun 5 Aralık 2013 Perşembe ve 6 Aralık 2013 Cuma günleri toplanmamasına
ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Karaman Milletvekili
Lütfi Elvan’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin AK PARTİ grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Karaman Milletvekili Lütfi Elvan’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık
Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve
Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve
480’e 1’inci Ek)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İkili Ulusal Komisyon
Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/663) (S. Sayısı: 335)
5.- Nükleer Enerjinin
Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/666) (S.
Sayısı: 377)
6.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde
İşbirliği Üzerine Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı: 359)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Alo 181 Çevre ve Şehircilik Hattına yapılan başvurulara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/32721)
2.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Erzurum’da borçları nedeniyle elektrikleri kesilen köylere
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/32741)
3.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesindeki bir köyde yaşanan elektrik
kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/32742)
4.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin’in Şavşat ilçesinin bir köyünde yaşanan elektrik
kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/32743)
5.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, elektrik şirketlerince alınan sayaç okuma bedellerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/32744)
6.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, enerji sistemleri mühendisliğinin istihdam
olanaklarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/32745)
7.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Askeri Havaalanı Mania Planı Uygulamasının enerji iletim hatlarına
etkisine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/32746)
8.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, elektrik dağıtım ve kullanımıyla ilgili bazı verilere ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/32747)
9.- İzmir Milletvekili Mehmet
Ali Susam’ın, tarımsal üretim maliyetlerinin düşürülmesine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/32748)
10.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa ait gayrimenkullere ve bunların satış
ve kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız’ın cevabı (7/32749)
11.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa ait arsa ve araziler ile bunların satış
ve kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız’ın cevabı (7/32750)
12.- İzmir Milletvekili
Birgül Ayman Güler’in, İzmir’in Bergama ilçesindeki çam fıstığı üretim
alanlarının madencilik faaliyeti kapsamına alınacağı iddialarına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/32751)
13.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Ankara’da doğal gaz satışlarında kota uygulanmasına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/32752)
14.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, doğal gaz satışlarına kota getirilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/32753)
15.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Doğu Anadolu Bölgesi elektrik dağıtımı özelleştirmelerine ve
özelleştirilen şirketlerde çalışan işçilerin sorunlarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/32754)
16.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, kaya gazı ve petrolü sondaj çalışmalarına ve muhtemel sonuçlarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/32755)
17.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Şırnak’ın İdil ilçesine bağlı bir köydeki
ağaçların kesilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/33128)
18.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, TİKA’nın Kazakistan’da yaşayan Kürtlere yönelik yaptığı
çalışmalara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı
(7/33157)
19.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, TOKİ’nin Ankara Yapracık Mevkisinde yaptırdığı konutlarda yaşanan
ısınma aidatı sorununa ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/33211)
20.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, İstanbul’un Tuzla ilçesindeki imar planlarına cemevlerinin
işlenmesi talebine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/33212)
21.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle
haklarında soruşturma açılan personele ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/33213)
22.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Bakanlıkça yapımına onay verilen HES’lerin ÇED
Yönetmeliği’ne uygun olup olmadığına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/33358)
23.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van’da TOKİ tarafından yaptırılan MEMUR-SEN konutlarının eksikliklerine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/33527)
24.- İstanbul Milletvekili
Celal Adan’ın, 2013 yılında bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilen yatırımlara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ’ın cevabı (7/33826)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00’te açılarak dört oturum yaptı.
Mardin Milletvekili
Abdurrahim Akdağ,
Manisa Milletvekili Erkan
Akçay,
Mardin Milletvekili Erol
Dora,
3 Aralık Dünya Engelliler
Günü’ne, engellilerin sorunlarına ve haklarına,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı,
İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi,
Kocaeli Milletvekili Mehmet
Hilal Kaplan,
Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal,
İzmir Milletvekili Oktay
Vural,
3 Aralık Dünya Engelliler
Günü’ne;
İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal, İstanbul ili Üsküdar ilçesi Yavuztürk Mahallesi’ndeki okulların
sorunlarına ve İstanbul’un bazı ilçelerinde 2/B kapsamında tespit edilen rayiç
bedellerin yüksekliği nedeniyle vatandaşların mağdur olduğuna,
Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaş, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ve Onsekiz Mart Üniversitesi
Rektörlüğü tarafından, ağaç diken öğrenciler hakkında soruşturma açılmasına,
İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğan, İstanbul ili Sultangazi ilçesi Uğur Mumcu Mahallesi’nde bulunan
Lütfiye Nuri Burat Devlet Hastanesinin sorunlarına,
Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri, AKP iktidarının demokratik açılımının, bölgeyi PKK’yla Barzani’ye
açmaya ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hâkimiyetini kırmaya dönüştüğüne,
Kütahya Milletvekili Alim
Işık, emeklilerin sorunlarına ve maaşları ile özlük haklarının iyileştirilmesi
konusunda Hükûmeti göreve davet ettiğine,
Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının iktidar partisinin
aday tanıtımı sebebiyle âdeta işgale uğradığına, Hükûmetin Türkmenlerin
uğradığı saldırılara seyirci kaldığına ve saldırıya uğrayan Irak Türkmen
Cephesi Lideri Erşad Salihi’ye geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna,
Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz, Uşak’ta tütün üreticilerinin sorunlarına, Silivri Cezaevinde
AIDS’li ve veremli hastaların diğer mahkûmlarla aynı ortamda tutulduğuna ve bu
uygulamanın sona erdirilmesi gerektiğine,
Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz, AKP politikalarının Türk devletinin bütünlüğünün ve millî
birliğin yok edilmesini hedeflediğine,
Bingöl Milletvekili İdris
Baluken, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, Barış ve Demokrasi Partisi olarak
sağlık emekçilerine uygulanan şiddeti kınadıklarına ve partilerinin gençlik
meclisinin Diyarbakır’da gerçekleştirdiği kongrede yaşanan olaylara,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar ve 21 milletvekilinin, incir üreticilerinin sorunlarının (10/798),
Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz ve 20 milletvekilinin, ipek böcekçiliği sektörünün sorunlarının
(10/799),
İstanbul Milletvekili Umut
Oran ve 19 milletvekilinin, AB ile tam üyelik sürecinde yaşanan sorunların
(10/800),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Başkanlıkça, Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine
düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuruda bulunuldu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye-Kırgızistan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı, Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve
Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan’dan oluşan heyetin 4-7 Aralık 2013 tarihlerinde
Kırgızistan’a resmî bir ziyarette bulunmasının Başkanlık Divanının 31/10/2013
tarihli ve 57 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi kabul
edildi.
BDP Grubunun, 17/6/2013
tarihinde Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve arkadaşlarının engelli
vatandaşlarımızın karşılaştığı sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin (3656
sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak 3 Aralık 2013 Salı günkü (bugün) birleşiminde okunmasına,
MHP Grubunun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Bursa Milletvekili Necati Özensoy ve
arkadaşlarının enerji sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin
(10/606),
CHP Grubunun, 27/11/2013
tarihinde İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter ve arkadaşlarının öğrenci
seçme ve yerleştirme sisteminde meydana gelen aksaklıkların incelenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin (1166 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 3 Aralık 2013 Salı günkü
(bugün) birleşiminde okunmasına,
Görüşmelerinin Genel Kurulun
3 Aralık 2013 Salı günkü (bugün) birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
AK PARTİ Grubunun, Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 480
ve 480’e 1’inci ek ve 335 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 3’üncü ve
4’üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 480 ve 480’e 1’inci ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç
Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Bursa Milletvekili Necati
Özensoy, Bursa Milletvekili Mustafa Öztürk’ün MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına,
İstanbul Milletvekili Fatma
Nur Serter, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında şahsına,
İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna,
Kocaeli Milletvekili Fikri
Işık, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter ve İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında şahsına,
İstanbul Milletvekili Fatma
Nur Serter, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına,
Kocaeli Milletvekili Fikri
Işık, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının enerji politikalarına
ilişkin bir açıklamada bulundu.
Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün (2/239) esas numaralı 2981 Sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanunda ve 3194 Sayılı İmar Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Görüşmeleri 28 Kasım 2013
Perşembe günkü 23’üncü Birleşimde tamamlanan, Türkiye Cumhuriyet Hükümeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Meteoroloji Alanında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu raporları
(1/694) (S. Sayısı: 397) yapılan açık oylamasından sonra kabul edildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
Görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasına alınan ve İç
Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen,
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite
Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri
Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve
Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün; Devlet Memurları Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu’nun (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S.
Sayısı: 480 ve 480’e 1’inci Ek) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
Yapılan yoklamalar sonucunda
toplantı yeter sayısı bulunmadığından, alınan karar gereğince, 4 Aralık 2013
Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 22.16’da birleşime son verildi.
Meral AKŞENER
Başkan
Vekili
Muhammet
Bilal MACİT Muhammet
Rıza YALÇINKAYA
İstanbul Bartın
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN
KÂĞITLAR
No: 40
04 Aralık 2013 Çarşamba
Teklifler
1.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1892) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.11.2013)
2.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel'in; Özel Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi
Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1893) (Plan ve
Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2013)
3.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz'ün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1894)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.11.2013)
Tezkereler
1.- 3346 Sayılı
Kanun Uyarınca, 6085 Sayılı Kanun Kapsamında Sayıştay Başkanlığı Denetimine
Tabi Kuruluşlarla İlgili Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Denetim Raporlarının
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1345) (Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.12.2013)
2.- Siirt
Milletvekili Gültan Kışanak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1346) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2013)
3.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata'nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1347) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2013)
4.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata'nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1348) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2013)
5.- Ordu
Milletvekili İdris Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1349) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2013)
6.- İstanbul
Milletvekili Metin Külünk'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1350) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2013)
7.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1351) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2013)
Raporlar
1.- 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/832) (S. Sayısı: 506) (Dağıtma tarihi: 04.12.2013) (GÜNDEME)
2.- 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet
Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Dağıtma tarihi: 04.12.2013) (GÜNDEME)
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Önergeleri
1.- MHP Grubu
adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır'ın, Suriye konusundaki Türk dış politikasının temel
hedef ve çizgisi konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/9)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.04.2012)
2.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy ve 22 Milletvekilinin, mevsimlik işçilerin
karşılaştıkları sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/801) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.04.2012)
3.- Nevşehir
Milletvekili Ebubekir Gizligider ve 24 Milletvekilinin, balonculuk sektörünün
altyapı ve hizmet kalitesinin yükseltilip turizmin hizmetine sunulması ve
sorunlarının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/802) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.04.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetin’in, Ankara’nın şebeke suyundaki kirliliğe ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30487)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Taksim İlkyardım Hastanesinin
yıkılarak yeniden yapılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/30488)
3.- Ankara
Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan’ın, Bakanlık tarafından Ankara’nın içme
suyunda kirlilik tespit edildiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/30489)
4.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, domuz gribi aşısı alımına ve kullanılmayan aşıların akıbetine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30490)
5.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, tam gün uygulamasında yaşanan sorunlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30491)
6.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray’ın, paracetamol içeren ilaçların kullanımına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30492)
7.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Darıca Farabi Devlet Hastanesinde 18 yaş
altındaki bir kişiden muayene ücreti alınmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/30493)
8.- Bilecik
Milletvekili Bahattin Şeker’in, asbest tespit edilen yerlerde alınan önlemlere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30494)
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Seyitömer Termik Santralinin çevreye ve insan
sağlığına verdiği zararlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/30495)
10.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Eğitim ve
Araştırma Hastanesinde yaşanan yangına ve hastanenin çeşitli sorunlarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30496)
11.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Balıkesir’de iki devlet hastanesinin
ihmalleri sonucu bir kişinin hayatını kaybettiği iddiasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/30497)
12.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Sancaktepe Bölge Hastanesinin acil servisi
ile ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30498)
13.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, tedavi hizmeti alan Suriyeliler için yapılan harcamalara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30499)
14.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, tedavi hizmeti alan Suriyeli sayısına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30500)
15.- Van
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, Ceylanpınar’daki sağlık personeli ve malzemesi
yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30501)
16.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Heybeliada’nın sağlık hizmeti alanındaki
sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30502)
17.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, sağlık sorunu bulunan mülteci bir çocuğa
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30503)
18.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, aile hekimliği uygulamasında randevulu sisteme
geçilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30504)
19.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, ambulansların karıştığı kazalarla ilgili
çeşitli verilere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30506)
20.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Ceylanpınar Devlet Hastanesinde sağlık personeli
yetersizliği nedeniyle meydana geldiği iddia edilen mağduriyetlere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30507)
21.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, tıbbi cihaz ve kozmetik ürünlerinin denetimine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30508)
22.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesinin
fiziki koşullar nedeniyle taşınacağı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/30509)
23.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl, Bitlis ve Batman’a yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30510)
24.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Elazığ, Diyarbakır ve Şanlıurfa’ya yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30511)
25.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şırnak, Hakkâri, Muş ve Mardin’e yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30512)
26.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum, Gümüşhane ve Bayburt’a yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30513)
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, aile hekimliği uygulamasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/30514)
28.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde dış kaynaklı
oluşabilecek tehlikelere yönelik alınan tedbirlere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/30515)
29.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, psikolojik rahatsızlığı bulunan ve yatarak tedavi
görmesi gereken vatandaşlar için Erzurum, Gümüşhane ve Bayburt’taki
hastanelerde gerekli alt yapının sağlanmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/30516)
30.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, psikolojik rahatsızlığı bulunan ve yatarak tedavi
görmesi gereken vatandaşlar için Van, Siirt ve Adıyaman’daki hastanelerde
gerekli alt yapının sağlanmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/30517)
31.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, psikolojik rahatsızlığı bulunan ve yatarak tedavi
görmesi gereken vatandaşlar için Şırnak, Muş ve Hakkâri’deki hastanelerde
gerekli alt yapının sağlanmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/30518)
32.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, psikolojik rahatsızlığı bulunan ve yatarak tedavi
görmesi gereken vatandaşlar için Kars, Ağrı ve Iğdır’daki hastanelerde gerekli
alt yapının sağlanmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/30519)
33.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, psikolojik rahatsızlığı bulunan ve yatarak tedavi
görmesi gereken vatandaşlar için Elazığ, Mardin ve Diyarbakır’daki hastanelerde
gerekli alt yapının sağlanmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/30520)
34.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, obezite hastalığı ile ilgili Ardahan özelinde
yürütülen çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30521)
35.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, psikolojik rahatsızlığı bulunan ve yatarak tedavi
görmesi gereken vatandaşlar için Batman, Bingöl ve Bitlis’teki hastanelerde
gerekli alt yapının sağlanmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/30522)
36.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır ve Ağrı’ya yönelik proje ve yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30523)
37.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul’da Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve
Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanelerinin atıl durumda
bırakıldığı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/30524)
38.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ın Gökal Beldesinde daimi bir ambulans
bulundurulmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30525)
39.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İzmit Kadın Doğum ve Çocuk hastanesinin
kapatılması kararına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30526)
40.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde sağlık
hizmetlerinde yaşanan sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/30527)
41.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, tıbbi sekreterlik kurslarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/30528)
42.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
ek hizmet binası inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/30529)
43.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır ve Ağrı’nın bazı ilçelerinde sağlık
hizmetlerine erişimde yaşanan sorunlara ve alınacak önlemlere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/30530)
44.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum, Gümüşhane ve Bayburt’un bazı ilçelerinde
sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan sorunlara ve alınacak önlemlere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30531)
45.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van, Siirt ve Adıyaman’ın bazı ilçelerinde sağlık
hizmetlerine erişimde yaşanan sorunlara ve alınacak önlemlere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/30532)
46.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şırnak, Muş, Mardin ve Hakkâri’nin bazı ilçelerinde
sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan sorunlara ve alınacak önlemlere ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30533)
47.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Elazığ, Diyarbakır ve Şanlıurfa’nın bazı
ilçelerinde sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan sorunlara ve alınacak
önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30534)
48.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl, Bitlis ve Batman’ın bazı ilçelerinde sağlık
hizmetlerine erişimde yaşanan sorunlara ve alınacak önlemlere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/30535)
49.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Elazığ, Diyarbakır ve Şanlıurfa’nın kadın doğum ve
çocuk doktoru ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/30536)
50.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şırnak, Muş, Mardin ve Hakkâri’nin kadın doğum ve
çocuk doktoru ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/30537)
51.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van, Siirt ve Adıyaman’ın kadın doğum ve çocuk
doktoru ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30538)
52.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum, Gümüşhane ve Bayburt’un kadın doğum ve
çocuk doktoru ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/30539)
53.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars, Iğdır ve Ağrı’nın kadın doğum ve çocuk
doktoru ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30540)
54.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın bazı ilçelerinde sağlık hizmetlerine
erişimde yaşanan sorunlara ve alınacak önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/30542)
55.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın kadın doğum ve çocuk doktoru ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30543)
56.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in, siyasetin spora müdahalesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/30595)
57.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, karma öğrenci yurtlarının kız ve erkek yurtlarına
dönüştürüleceği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/30598)
58.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, bir milletvekili eşinin yaz tatili
süresince usulsüz olarak görevlendirildiği iddialarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/30628)
59.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Batman Bölge Hastanesinde çalışan
işçilerin haksız olarak işten atıldıkları iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/30629)
60.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Erciş Devlet Hastanesinin personel ve fiziki
ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/30630)
4 Aralık 2013 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Açılışta
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü münasebetiyle söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk’e aittir.
Sayın
milletvekili arkadaşlarım, Genel Kurulda ciddi bir uğultu var. Sayın Öztürk
konuşmaya başlamadan evvel bu uğultuyu ortadan kaldırırsak iyi olur, sayın
hatibi sağlıklı bir şekilde dinleyebiliriz.
Sayın Öztürk,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 4 Aralık Dünya
Madenciler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 4 Aralık Dünya
Madenciler Günü. Konuşmama başlamadan önce, üç aydır Muğla Yatağan’da işlerini,
aşlarını, ekmeklerini korumak için direnmekte olan maden ve enerji işçilerini
selamlıyorum.
Yine, bugüne
kadar toprağın binlerce metre altında ekmek kavgası uğruna yaşamlarını yitiren
mühendisi, işvereni ve işçisi olmak üzere tüm madencilere Allah’tan rahmet
diliyorum, hepsini saygıyla anıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 4 Aralık tarihi, Roma İmparatorluğu döneminde madenciliğin
piri olarak anılan Santa Barbara adındaki bir kızın babasının gazabından
kaçarak madencilerin çalıştığı mağaraya sığınması ve madenciler tarafından bu
kişinin koruyucu azize ilan edildiği gündür.
Bugün, koruyucu
aziz ve azizelerin merhametine sığınmanın oldukça gerilerde kaldığı, bilim ve
tekniğin yol göstericiliğinde risklerin en asgariye indirilerek güvenli
çalışmanın mümkün olduğu, sendikal örgütlerle hak ve hukukunu koruma yollarının
bilindiği bir zaman sürecinden geçerken madencinin dramatik serüveninin hâlen
değişmemiş olması hem yürekleri yaralayıcı hem de hepimizi düşündürücüdür.
Her türlü tehlike
ve zorluk altında doğa ile mücadele ederek emek veren, ürettiği yer altı
kaynaklarını insanlığın hizmetine sunan madencilere tüm toplumumuzun vefa borcu
vardır. Toprağın metrelerce altında insanlığa hizmet için gerektiğinde
canlarını hiçe sayan maden emekçilerine hak ettikleri değerlerin verilmesi aynı
zamanda bir insanlık görevidir.
Her vardiya
başında “selametle” diye uğurlanan, iş yerinin kapısında “selametle” ve “uğur
ola” yazan, çıkışta birbirlerine “Geçmiş olsun.” diyen, başkalarının da onları
“Geçmiş olsun.” diye karşıladığı başka bir meslek yoktur. Her şeyin ama her
şeyin, insan, doğa, ekolojik sistem, tüm kavram ve etik değerlerin
ticarileştirilerek yıkımın arsızca sürdürüldüğü günümüzde işçilerin bırakın
yaşatılmasını, her yedi dakikada bir iş kazasının yaşanması ve öldüklerinde
cesetlerinin dahi bulunamaması çok fazla bir sıkıntı yaratmıyor olsa gerek!
Madencilik
alanında çalışan tüm maden emekçileri yoksulluk ve sefalet ücretlerine mahkûm
edilmekte ve her türlü sosyal güvenceden yoksun bırakılmaktadır. Bugün, 15 bin
civarında maden mühendisinin aşağı yukarı yarısı işsiz gezmektedir; iş
bulabilenler ise düşük ücretlerle iş bulmaktadırlar, sosyal güvenceleri yoktur,
sigorta primleri asgari ücret üzerinden ödenmektedir. Bugün, küresel sermaye
krizleri madencilik sektöründe çalışanlara fatura edilerek işten çıkarmalar
artarak devam etmektedir. Sektörde yaşanan özelleştirmeler, taşeronlaştırmalar
çalışanları işsiz bırakmakta ve madenlerimiz çok uluslu şirketlere peşkeş
çekilmektedir.
Ülkemizde ulusal
bir madencilik politikasının olmayışı, madenlerimizin ülke sanayisinde
kullanılmayışı, bunun yerine ham madde olarak ihraç edilmesi yeterince katma
değer ve istihdam yaratmamaktadır. Bu yanlış politikalar sonucunda madenlerimiz
uygun şekilde değerlendirileme-mektedir.
Madencilik
kuruluşlarımızdaki mevcut deneyim ve birikimlerin yok edilmesi, maden
işletmeciliğinin yetersiz, donanımsız ve deneyimsiz kişi veya kuruluşlara
bırakılması, kısa sürede yüksek kâr sağlamak amacıyla yapılan üretim projeleri,
hızlı ve yüksek kazanç için yapılan üretim zorlamaları, bir yandan yetersiz,
liyakatsiz kişilerin siyasal amaçlarla kilit noktalara atanması ve diğer yandan
kamusal denetimin iyice gevşetilmesi iş kazalarını kaçınılmaz hâle
getirmektedir.
Son üç yılda
madencilik sektöründe 273 ölümlü kaza olmuş, 297 kişi yaşamını yitirmiş, 326
kişi de yaralanmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu iktidar döneminde madencilik politikası hiçe
sayılmış, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı sadece Enerji Bakanlığı hâline
gelmiş, madencilerin sorunuyla hiç ilgilenilmemiştir.
Bugün bir ruhsat
alabilmek dahi Başbakanın onayına sunulmaktadır. Madencilerin sorunları her gün
çığ gibi artmaktadır ve siyasal iktidar ise bunları sadece seyretmektedir.
Yine ben
yaşamlarını kaybeden tüm madencileri saygıyla, rahmetle anıyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Gündem dışı
ikinci söz, aynı konuda söz isteyen Zonguldak Milletvekili Sayın Özcan
Ulupınar’a aittir.
Buyurun Sayın
Ulupınar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar’ın, 4 Aralık
Dünya Madenciler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZCAN ULUPINAR
(Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 Aralık Dünya Madenciler
Günü dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
4 Aralık, emeğin
başkenti Zonguldak için de ayrı bir öneme sahiptir. İlimiz beden gücüne dayalı
olarak çıkartılabilen taş kömürü ocaklarına sahip olmasından dolayı,
madenciliği yakından tanıyan ve neredeyse her evden bir maden şehidi vermiş bir
kenttir.
Ben de bir
madenci çocuğuyum; benim de babam, amcam, yakınlarım, maden ocaklarında
çalıştı, maden işçiliğinden dolayı meslek hastalıklarına yakalandı. Babalardan
başlayan madencilik mesleğini bugün oğulları, torunları devam ettirmektedir. Bu
nedenle, Zonguldak, maden işçiliği; maden işçiliği ise alın teri demektir.
Vatandaşımızın
ısınması, fabrikaların çalışması, ülkemizin kalkınması için madeni karanlıktan
aydınlığa çıkaran madencilerimize çok şey borçluyuz. Madenin ülke ekonomisine
kazandırılmasında en büyük pay kuşkusuz onlarındır. Yaşadığı kente hayat veren,
ekonomisine katkı sağlayan madencilerimiz, aldıkları maaşı en çok hak eden
erdemli insanlardır. Dünyanın en ağır ve riskli iş kolunda, yerin yüzlerce
metre altında çalışan maden işçilerinin özverisi her türlü takdirin
üzerindedir.
Ülkemizin sanayileşmesinin
temel ham maddelerinden ve enerji kaynaklarından biri olan taş kömürü,
ülkemizde sadece Zonguldak havzasında bulunmaktadır.
Dünya Madenciler
Günü’nde madenci kenti olan Zonguldak ilimizden ve taş kömüründen söz etmeden
geçemeyeceğim.
Zonguldak ve
bölgesinin tarihi 1829 yılında Uzun Mehmet’in taş kömürünü bulmasıyla
başlamıştır. 1848 yılında Zonguldak havzasında taş kömürü üretimi başlamış,
başta Fransızlar olmak üzere çok sayıda yabancı devlet havzada kömür üreterek
kendi ülkelerinin sanayisine katkı vermişlerdir. 1940 yılında, Zonguldak taş
kömürü havzasında taş kömürü üretimi devletleştirilmiştir, 1983 yılında TTK
kurulmuştur. Zonguldak ve bölge insanı 1’i Osmanlı İmparatorluğu döneminde
olmak üzere 2 kez mükellefiyet altında maden ocaklarında çalıştırılmıştır yani
maden ocaklarında zorla çalıştırılmışlardır. Bu zorlamanın nedenlerinden biri
de taş kömürünün stratejik önemidir. Zonguldak ilimizde her evde madende
çalışan bir eş veya oğul vardır. Eşini ve oğlunu madene uğurlayan Zonguldak
kadını, umutla, sağ salim dönüş yolu bekler.
Taş kömürü
koklaşabilir özelliği nedeniyle demir çelik sektörünün ana ham maddelerinden
biridir. Yüksek kalorisi nedeniyle çay ve çimento fabrikaları gibi diğer
sektörlerde kullanılmaktadır. Taş kömürünün düşük kalorili bölümünden ise
termik santrallerde elektrik enerjisi üretilmektedir. Ereğli Demir Çelik
Fabrikası, Karabük Demir Çelik Fabrikası, Çatalağzı Termik Santrali ile Filyos
Ateş Tuğla Fabrikasının bölgeye kurulmasının nedeni taş kömürünün bu bölgede
üretiliyor olmasıdır. Bugüne kadar gelen süreçte bu vefakâr ve çileli işçi
kesimi için gerekenin yapılması, madencilerin ve madenciliğin hak ettiği değeri
kazanması için AK PARTİ hükûmetlerimiz, madencilik politikalarını uluslararası
standartlarda, dünyaya açık, ulusal kalkınmayı tetikleyecek bir şekilde
planlamışlardır. Özel sektör madencilerine uzun yıllardan beri beklediği
teşvikleri vermek yine AK PARTİ iktidarına nasip olmuştur. Ülkemizde yalnızca
Zonguldak ve civarında üretilen taş kömürüne de bizim Hükûmetimiz tarafından
teşvik verilmiştir. Hükûmetlerimiz döneminde profesyonel ve uluslararası
standartlara uygun aramacılığın önü açılmıştır. On yıl önce 100 bin metre
civarında yapılan sondaj şu anda 1 milyon civarında yapılmaktadır. Yeni
düzenlenen Maden Kanunu’ndan sonra sektörde reel bir şekilde faaliyetlerin
yapılması, bir kısım aksaklıkların da giderilmesi adına yapılan yeni
düzenlemelerle çevreye de duyarlı bir madencilik oluşturmaya gayret
edilmektedir. Ülkemiz genelinde bulunan tüm maden sahalarında ilgili
bakanlığımızca sık sık denetimler yapılmakta, iş sağlığı ve iş güvenliğiyle
ilgili hususların hassasiyetle üzerinde durulmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle, madenleri arayıp bulan,
işleyen, alın terleriyle maden ocaklarını aydınlatan ve bu uğurda yaşamlarını
yitiren tüm maden emekçilerinin Dünya Madenciler Günü’nü kutluyorum.
Bugüne kadar
madenlerde hayatını kaybetmiş bütün maden şehitlerine Allah’tan rahmet dilerken
madenlerde canı pahasına alın teri döken tüm madencilere Yüce Yaradan’ın
kolaylıklar vermesini diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ulupınar.
Gündem dışı
üçüncü söz, Denizli’nin ekonomisi hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili
Sayın Emin Haluk Ayhan’a aittir.
Buyurun Sayın
Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, Denizli’nin
ekonomisine ilişkin gündem dışı konuşması
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Denizli ekonomisi hakkında gündem dışı söz aldım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Denizli ekonomisinin bulunduğu noktayı göstermek istiyorum. Organize sanayi
büyüklüğüne baktığınız zaman, hektar olarak Kayseri 3.413, Denizli 1.274.
Denizli’nin hâli meydanda. Organize sanayi bölgesine tahsis edilen sanayi alanı
Kayseri’de 19 milyon metrekare, Denizli’de 5,5 milyon metrekare. Evet,
üretimdeki firma sayısı Kayseri’de 879, Denizli’de 168. AKP döneminde
Denizli’nin geldiği noktayı göstermesi açısından bu olay gerçekten önemli.
Şimdi, şu da
Denizli Sanayi Odası dergisi Ekol. Bundan aldığımız bilgilere göre size Denizli
ekonomisini anlatmaya çalışacağız. Denizli’de yatırımlardan hak ettiği pay
alınamıyor. Denizli artık büyük ölçekli yatırımları çekemiyor. Denizli’nin
temel sorunlarının başında, önemli kapasitesine rağmen, hava, kara, demir yolu
ulaşımında yetersizlik var, hızlı tren bile vadetmişlerdi. Turizm potansiyeli
yeterince değerlendirilemiyor. Son yıllarda büyük yatırımlar yapılamıyor; bu,
problem. “Yeni Çek Yasası faydasız.” diyenler 100 sanayicinin 70’i, “İstihdam
maliyeti 2012’de arttı.” diyenler 100 kişinin 71’i, “Yatırım maliyeti arttı.”
diyenler 100 kişinin 59’u, “Enerji maliyeti arttı.” diyenler 100 kişinin 86’sı,
“Ara malı maliyeti arttı.” diyenler 100 kişinin 71’i.
“İstihdam artıyor
Denizli’de, üretim artıyor, sipariş artıyor, satış artıyor. Kapasite kullanımı
artacak.” deniyor ama icra dairesi sayısı artıyor, haciz artıyor, kredi
kartlarının pert oluşu artıyor. Denizli vergide, Denizli yatırımda sıkıntılı
bir durumda. Kredilerde tekstilin, konfeksiyonun payı azalıyor. 2005-2013
döneminde bireysel kredilerin toplam krediler içindeki payı yüzde 10’dan yüzde
27’ye yükseliyor. Her şirket, aşağı yukarı, kendi biriminde bir tane, kredi
kartı pert olanlar için bankalara özel danışmanlık bürosu açmış durumda. Aynı
dönemde tekstil sektöründe kredilerin payı yüzde 40’tan 13’e geriliyor, toplam
krediler içinde kurumsal kredilerin payı yüzde 83’lerden 63’e düşmüş, bireysel
kredilerin payı yüzde 17’den yüzde 32’lere yükselmiş. Yani, bireysel krediler
tırmanıyor, haciz artıyor, insanlar geçiminde sıkıntı çekiyor; istihdama rağmen
sıkıntı çekiyor, ihracata rağmen sıkıntı çekiyor. Denizlililer krizden en çok
etkilenen insanlar arasındaydı.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Osmaniye’de de aynı.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Biliyorum, Osmaniye de, Manisa da sıkıntıda aynı şekilde.
Denizli de
yatırımlardan orantısız pay alıyor, teşvikli yatırımlardan aldığı pay ülkedeki
genel eğilimlerin aksine yerinde sayıyor, hâlbuki 1980-1990’larda önemli
yatırım merkeziydi. Esat Bey’in deyimiyle -Allah selamet versin- “’Anadolu
kaplanı’ değil, ‘Anadolu eşeği’ olduk.” diyor. Gerçekten sıkıntılı durumdalar,
hele son on yılda. Denizli artık büyük ölçekli yatırımları çekemiyor. Temel
sorunlarının başında, önemli ticari kapasitesi olmasına rağmen, hava, kara,
demir yolu ulaşımında yetersizlik var. Turizm potansiyelinden yeterince
yararlanılamıyor. Yatırım yapılmıyor olması büyük ölçekli, önemli bir olay.
Şimdi, 1980
sonrası sanayinin hızla geliştiği illerden olmasına rağmen, Denizli ilinin
ekonomisi hâlâ büyük oranda tarımla ilişkili. AKP, mahallî idarelerde zaten hem
belediye meclisinde hem de nerede, il özel idaresinde hile ve desiseyle,
transferlerle ayakta; millî iradeyi gasbetmiş vaziyette. AKP döneminde Denizli,
apartla, öğrencilere atılan iftiralarla, asayişsizlikle, emniyetin düzenlediği
raporlarla, düzensizlikle, hile ve desiseyle anılır oldu. AKP’den kurtulunca
Denizli bunlardan da kurtulmuş olacak.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ayhan.
10 milletvekili
arkadaşımıza 60’ıncı maddeye göre söz veriyorum.
Sayın Korkmaz…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Başbakanın
ekonomiyle ilgili açıklamalarında rakamlarla oynadığına ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başbakan
siyasi çıkarları için rakamlarla oynamayı çok sever. “IMF’ye borcu temizledik.”
der, toplam borcumuzu on iki yılda 3 kat artırdığımızı gizlemeye çalışır. Kişi
başına geliri talimatla bir gecede 3 kat artırır. Yirmi yıldır dünyanın 16’ncı
büyük ekonomisi olan Türkiye’yi kendisi 16’ncı yapmış gibi caka satar.
“Kalkınmada rekorlar kırdık.” der, ülkemizin seksen yıllık ortalama kalkınma
hızı yüzde 5,5 iken yüzde 5’lerin altındaki gelişmeyi mucizevi başarı gibi
sunar. Sahip olduğu televizyon ve gazetelerle bu rakamlar sürekli vatandaşa
söylenir. Hâlbuki iki gün önce daha oto gaza
yüzde 14, tüp gaza yüzde 16 zam yapılmıştır asgari ücrete yüzde 3-4 zam
yapılırken. Bugün bir simit 1 lira 40 kuruştur. 5 kişilik bir aile günde üç
öğün 2’şer simit yese 1.260 lira yapıyor. Asgari ücret 1.022 liradır. Gel de
Sayın Başbakan bu hesabı bu millete bir açıklayıver.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Tanal…
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’da
elektrik kesintileri nedeniyle yaşanan mağduriyetin giderilmesi için gerekli
tedbirlerin bir an önce alınmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şanlıurfa
ilimizde elektrikler günde 8-9 kez, sürekli kesilmekte. Elektriklerin
Şanlıurfa’da kesilmesi nedeniyle sürekli Şanlıurfalılar mağdur. Ancak o dönem
vali olan ve şu anda belediye başkan adayı olan kişi, sürekli vatandaşı
oyalayarak elektriklerin altyapısının düzeleceğini söylediği hâlde bugüne kadar
bu elektriklerin altyapısı yenilenmedi, düzelmedi ve bu mağduriyet sürekli
devam ediyor. Enerji Bakanlığından, Şanlıurfalıların bu elektrik kesintisini
sürekli yaşamaması uğruna, bu mağduriyetin giderilmesi için gerekli tedbirlerin
bir an önce alınmasını talep ediyor, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın
Sarıbaş…
3.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Türk kadınına
seçme ve seçilme hakkının tanınmasının 79’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk kadınının
seçme ve seçilme hakkını almasının üzerinden yetmiş dokuz yıl geçmesine,
kadınlarımızla ilgili birçok yasal düzenlemeler yapılmasına rağmen, bugün
kadınlarımızla ilgili birçok sorun hâlâ çözülememiştir. 1934 yılında siyasi
haklarını kazanan Türk kadını, cephelere sırtlarında mermi taşımasına,
erkeğiyle birlikte cephede çarpışmasına -evinde anne- tarlada, fabrikada,
üretimin her safhasında aktif olarak bilfiil görev almasına karşın şiddet ve
tacize uğramaktan, bilfiil töre cinayetlerine kurban edilmekten, ikinci sınıf
yurttaş olmaktan kurtulamamıştır.
Bugün Türk
kadınının seçme ve seçilme hakkını kazandığı günün 79’uncu yıl dönümü
dolayısıyla haklarını sonuna kadar kullanan ve bu uğurda mücadele eden tüm
kadınlarımızı yürekten kutluyor, Yüce Atatürk’ün onlara verdiği değere layık
olma yolundaki haklı davalarının her zaman yanında olduğumuzu belirtiyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın
Atıcı…
4.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, YÖK’ü protesto
ettikleri için tutuklu bulunan öğrencilerin derhâl serbest bırakılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, bugün Ankara 1 no.lu F tipi ve Ankara Kadın Cezaevine giderek YÖK’ü
protesto ettikleri için tutsak edilen üniversite öğrencileri ve gençleri
ziyaret ettim. Hüseyin Süngü, Gökhan İrez, Hacer Özcan, Melis Ciddioğlu, Lale
Can, Eylem Kayaoğlu ve Rojda Yalınkılıç “YÖK’e hayır.”, “Öğrenciyiz, haklıyız,
kazanacağız.”, “Parasız eğitim istiyoruz.” dedikleri için haksız ve hukuksuz bir
şekilde cezaevine konmuşlardır. Benzer şekilde tam 3 bin tutuklu öğrenci olduğu
bildirilmektedir. Bu bir demokrasi ayıbıdır. Diktatöre başkaldıran ve direnen
herkes aileleriyle birlikte cezalandırılmaktadır ve eğitim hakları
engellenmektedir. Gözleri ışıl ışıl olan bu gençleri kendileri gibi
düşünmedikleri için cezalandıranlar insan olduklarından utanmalıdırlar. Bu
gençler derhâl serbest bırakılmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Tunç…
5.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, 4 Aralık Dünya
Madenciler Günü’ne ilişkin açıklaması
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün 4 Aralık
Dünya Madenciler Günü. Türkiye Taşkömürü Kurumu müesseselerinden birisi benim
seçim bölgem Bartın Amasra’da bulunuyor. Bartın Amasra’daki ve tüm Türkiye genelindeki
madencilerimizin Madenciler Günü’nü kutluyorum. Zor ve meşakkatli bir mesleği
yerine getiriyorlar. Hükümetimiz, madencilerimizin çalışma şartlarını düzeltme
adına gerçekten son zamanlarda önemli tedbirler alıyor. Bartın Amasra’da
modernizasyon çalışmaları başladı.
Bu vesileyle tüm
madencilerimizin Madenciler Günü’nü kutluyor, hayatını kaybeden madencilerimize
Allah’tan rahmet diliyorum, minnetle anıyorum. Bütün madencilerimize ve fedakâr
ailelerine sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz…
6.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, Van
depreminin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen depremzedelerin sorunlarının
çözümlenmediğine ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, iki
yılı aşkın zaman geçti Van depreminin olmasından ancak ne yazık ki hâlen daha
depremzedelerin çoğunluğunun bir kısmının sorunları çözümlenmedi. Yaklaşık 500
kişi hâlen daha barınma sorunları çözümlenmediği için konteynerlerde kalmak
zorundalar ama ne yazık ki konteynerlerden çıkmaları için elektrikleri kesilmiş
ve her türlü olanaksızlıklar içinde yaşamaya çalışıyorlar.
Açlık grevindeler
Sayın Başkan; 100’üncü günündeler açlık grevinin, dönüşümlü olarak
sürdürüyorlar. Hem bu soruna dikkat çekmek için hem bu şekilde olumsuz
koşullarda kış gününde yaşamak durumunda kaldıkları için, çocuklarını okula
göndermedikleri için, gönderemedikleri için… Erçiş’te de aynı sorunlarla
boğuşan depremzedelerimiz var. Hükûmet ne yapıyor böylesi bir durumda? Suriyeli
göçmenlere barınma hakkı tanırken kendi vatandaşlarımıza neden barınma hakkı
tanınmıyor ve konteynerlerden çıkartılıyorlar, kalıcı konutlara alınmıyorlar bu
vatandaşlarımız? Bu konuda acilen sorunun çözümlenmesi lazım çünkü bu kış
gününde çok ciddi hastalıklar ve ölümlerle karşılaşabilirler. Bu konuda ben
Hükûmeti duyarlılığa davet ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Dedeoğlu…
7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun,
Kahramanmaraş’ta organize sanayi bölgeleri için arsa temin edilmesinin gerekli
olduğuna ilişkin açıklaması
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kahramanmaraş,
özellikle 1984 yılından sonra üretmeye başlamış, bir sanayi kenti olmaya
başlamış ve bunların en başında gelen de tekstil ürünleri. Ancak son zamanlarda
Kahramanmaraş’ta müteşebbisler yatırım yapamaz oldular. Bunun tek sebebi de
Kahramanmaraş’ta arazilerin kısıtlı olması ve 2 tane organize sanayinin devreye
girememesi. Birinci düşünülen organize sanayi Türkoğlu bölgesinde ve Tomsuklu
bölgesinde.
Üretmek için,
ihracatı yapabilmek için mutlaka üretmek lazım; bunu hep biliyoruz. Bunun için,
bu fabrikaları kurabilmek için mutlaka bir arsa temini yapılması lazım; bunu
ilgililerden istirham ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Karaahmetoğlu…
8.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, iş
yeri sahiplerinin 5084 sayılı Teşvik Yasası’nın yürürlükten kaldırılmasından
sonraki uygulamanın yeniden değerlendirilmesini talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, yürürlükten kaldırılan 5084 sayılı
Teşvik Yasası yerine getirilen uygulamadan, 10’un altında işçi çalıştıran iş
yerlerinin yararlanamadığı, yeni uygulamanın 5084 sayılı Teşvik Yasası’nın
yüzde 45’i oranında katkı sağladığı görülmüştür; bundan dolayı kredi desteği ve
amacına uygun bir istihdam oluşmasına yönelik yeterli katkı sağlamadığı tespit
edilmiştir. İş yeri sahipleri bu durumun yeniden değerlendirmesini talep
etmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Köktürk…
9.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün,
yaşamlarını yitiren madencileri saygıyla andığına ve çalışan madencilere
esenlikler dilediğine ilişkin açıklaması
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Madende var olan,
ürettiği taş kömürüyle yıllarca ülke ağır sanayisini omuzlarında taşıyan, buna
karşılık 5 bine yakın madencisini yerin yüzlerce metre altında iş kazalarında,
grizularda kaybeden, büyük acılar çeken ve büyük bedeller ödeyen ancak bu bedellerin karşılığı olarak ocakları
taşerona devredilmiş, limanlarına ithal kömür gelen ve mevcut kömür ocakları
teşvik dışında bırakılmış bir kentin milletvekili olarak ben de başta
Zonguldak’ta yitirdiğimiz 5 bine yakın maden şehidimiz olmak üzere
ülkemizin dört bir tarafında maden sektöründe yaşamını
yitiren tüm şehitlerimizi saygıyla, şükranla anıyorum. Ayrıca, madencilerimizin,
taşeronlaşmaya dur denilmesi, çalışma şartlarının iyileştirilerek iş kazalarının
önlenmesi ve insanca, insan onuruna yaraşır maaşlarının kendisine ödenmesi
konusundaki taleplerine kulakların ve gözlerin kapatılmaması dileğiyle çalışan
madencilerimize esenlikler diliyorum, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın
Kaplan…
10.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Maliye
Bakanlığının AKP’li ve CHP’li belediyeler arasında ayrımcılık yaptığına ilişkin
açıklaması
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Maliye, AKP’li
belediyelerin borçlarını görmezden gelirken, Cumhuriyet Halk Partili Didim
Belediyesinin borcuna karşılık haciz işlemi başlatıp, alacağı için ilçedeki
otel ve bazı işletmelere tebligat gönderip, belediye tüzel kişiliğine ödenmesi
gereken doğmuş ve doğacak su ve atık bedellerinin vergi dairesine yatırılmasını
talep etmektedir. Aslında bu bir suçtur çünkü eşitlik ilkesine aykırıdır,
Maliye ayrımcılık yapmaktadır. Biliyoruz ki AKP’li belediyelerin, özellikle
Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin, İzmit, Gebze, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
5 milyar, 3 milyar gibi ciddi rakamlarda borçları dururken, Maliye bunlara
tebligat ve işlem yapmazken kendinden olmayan belediyelere tebligat ve suçüstü
yapması aykırıdır. Sayın Bakanın adil davranması için konuya müdahil olması
gerektiğini düşünüyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi…
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, CHP
Grubu adına, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ve Mektebi Mülkiyenin 154’üncü
kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Dünya
Madenciler Günü. Bu günde madenlerde çalışan tüm işçilerimizi, onların
ailelerini Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sevgiyle saygıyla kucaklıyoruz.
Maden kazalarında hayatını kaybeden işçilerimize bir kez daha Allah’tan rahmet
diliyorum ve artık iş kazalarının olmadığı, ölümlerin olmadığı, madencilerin
haklarını alabildiği bir çalışma düzenini Türkiye’ye getirmeye Hükûmeti davet
ediyorum.
Bugün ayrıca
tarihsel adıyla Mektebi Mülkiyenin, bugünkü adıyla Siyasal Bilgiler Fakültesinin
154’üncü kuruluş yıl dönümü. 1859 yılında o zamanki padişah Sultan Abdülmecit
döneminde Osmanlı İmparatorluğu çöküşe giderken Osmanlının kamu yönetiminde
yapmaya çalıştığı reform kapsamında devlete sivil yönetici yetiştirmek amacıyla
kurulmuş olan bir okulun mensubu olarak böylesi bir okulu kuranlara
şükranlarımı sunuyorum. Siyasal Bilgiler Fakültesinin başta dekanı olmak üzere
tüm öğretim üyelerine, öğrencilerine başarılar diliyorum ve Mülkiye Marşı’nı da
tüm Mülkiyeye ve Türkiye’ye hediye eden rahmetli Mülkiyeli Cemal Yeşil’e
buradan şükranlarımı sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Baluken…
12.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, BDP Grubu adına,
4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne, her alanda insan emeğine yönelmiş ciddi
saldırıların olduğuna ve emeği meta olarak gören bir zihniyeti kabul
etmediklerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün 4 Aralık
Dünya Madenciler Günü. Biz de Barış ve Demokrasi Partisi olarak tüm maden
emekçilerinin bu Dünya Madenciler Günü’nü kutluyoruz. Bugüne kadar yaşamını
yitiren bütün maden emekçilerini saygıyla, şükranla anıyoruz.
Doğanın,
ekosistemin, insan yaşamının neoliberal politikalarla acımasız bir şekilde
sömürüldüğü günümüzde, madenler başta olmak üzere her alanda insan emeğine de
yönelmiş ciddi saldırılarla karşı karşıyayız. Emeği meta olarak, piyasa malı
olarak gören bir zihniyeti kabul etmediğimizi ifade etmek istiyoruz.
Her yıl iş
cinayetlerinde yüzlerce işçinin, emekçinin yaşamını yitirmesi, çalışma şartlarının
her alanda her gün olumsuza gitmesi, güvencesiz, esnek taşeron çalışma sistemi,
her geçen gün artan işsizlik problemi, çalışma hayatını çekilemez bir sömürü
sistemine çevirmiştir.
Bu sömürü
sistemini kabul etmediğimizi, tüm mücadelelerinde madencilerin, işçilerin,
emekçilerin yanında olduğumuzu tekrar ifade ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Ünal…
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, AK PARTİ
Grubu adına 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye’nin
yıllık taş kömürü ihtiyacı 25 milyon ton olarak hesaplanıyor. Ülkemiz bu
ihtiyacın ancak -kamu ve özel sektör olarak- yaklaşık 3 milyon tonunu
çıkarabiliyor. Hükûmetimiz, bir taraftan kamunun işlettiği bölümlerin üretimini
artırmak, diğer taraftan da özel sektör eliyle maden kömürünü ülke ekonomisine
kazandırmak ve açılmakta olan yeni kuyularda binlerce madenciye iş vererek
ülkemizin enerji açığı sorununun çözümüne katkı sağlamak için önemli çalışmalar
yürütüyor. Aynı zamanda, devletimiz, ülke ekonomisinde önemli bir yere sahip
olan madencilik sektörünün sorunlarının çözümü için uzun vadeli politikalar
oluşturuyor.
Ülkemizin
kalkınmasında çok büyük öneme ve emeğe sahip olan bu sektör... Dünyanın en zor
mesleğini yerine getiren, yerin yüzlerce metre altında canı pahasına emek
harcayan madencilerimizin Dünya Madenciler Günü’nü kutluyoruz AK PARTİ Grubu
olarak, bu uğurda yaşamını yitiren maden şehitlerimizi rahmetle anıyoruz, tüm
maden emekçilerine aileleriyle birlikte sağlıklı ve mutlu bir yaşam diliyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Buldan…
14.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, BDP Grubu adına
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının tanınmasının 79’uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
5 Aralık, kadına
seçme ve seçilme hakkının tanınması. Biz de Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
olarak “Türkiye’de 1980 sonrası iktidarların dini siyasete alet etme çabaları
neticesinde kadını geri plana itme uygulamaları hız kazanmıştır.” diyoruz.
Kadınlar, 1934 yılından daha da gerilere götürülmeye çalışılmaktadır. Siyasete
atılması baba, erkek kardeş, akraba veya eş tarafından engellenmekte, oy
kullanırken kendi iradesi aile baskısı neticesinde ipotek altına alınmaktadır.
Özgür iradesi önünde bütün engellerin kaldırıldığı bir dünya ve kadınların
katledilmediği, töre cinayetlerinin işlenmediği bir Türkiye özlemiyle bütün
kadınları selamlıyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Halaçoğlu…
15.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, MHP Grubu
adına 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Madencilerimizin
4 Aralık Madenciler Günü’nü kutluyorum. Ekmeğini alın teriyle, hayattayken yer
altında zor şartlarda kazanan madencilerimize sağlık ve afiyetler diliyorum.
Her şartta onların yanında olduğumuzu belirtiyor, çalışma şartlarının
düzeltilmesi için Hükûmetin gerekli düzenlemeleri yapmasını diliyorum. Allah
hepsine sağlık ve selamet versin diyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Son yıllarda Türk
sporunda yaşanan doping sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonunun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- (10/753, 754, 755, 756, 757, 758, 759, 760, 761, 762,
763, 764, 765) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1354)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmak üzere 28/11/2013 Perşembe
günü saat 18.30'da B Blok 2. Kat 4. Bankoda bulunan Araştırma Komisyonu
Toplantı Salonunda 10 üye ile toplanmış ve yapılan oylama sonucunda aşağıda
isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz
ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Domaç
İstanbul
Komisyon
Geçici Başkanı
Adı
ve Soyadı Seçim
Bölgesi Aldığı Oy
Başkan : Osman
Aşkın Bak İstanbul 10
Başkan Vekili : Adem Tatlı Giresun 9
Sözcü :
Hakan Şükür İstanbul 9
Kâtip : Gönül
Bekin Şahkulubey Mardin 9
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Başka partili yok mu bu Komisyonda ya! Bu nasıl bir
demokrasi kültürü?
BAŞKAN – Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy ve 22 milletvekilinin,
mevsimlik işçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/801)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Mevsimlik
işçilerin karşılaştıkları sorunların araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98,
TBMM İç Tüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir araştırma
komisyonunun kurulmasını saygılarımla arz ederim.
1) Halil Aksoy (Ağrı)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) İdris Baluken (Bingöl)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Temel ekonomisi
tarım ve hayvancılığa dayanan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, yıllardır
süren çatışmalı ortam sebebiyle birçok köy boşaltılarak on binlerce insan
zorunlu göçe tabi tutulmuş, istemedikleri hâlde şehir merkezlerine yerleşerek
bir günde yoksul bir yaşama başlamışlardır.
Normal şartlar
altında kendi köyünde kendi arazisini ekip biçen ve aynı zamanda hayvancılıkla
uğraşan bu yurttaşlarımız şimdilerde şehrin “varoş” tabir edilen bölgelerinde
yaşam mücadelesi vermekte ve geçimlerini her yılın belli mevsimlerinde
"mevsimlik işçiler" adı altında batı illerinde çalışarak
sağlamaktadırlar.
Ülkede güdülen
özelleştirme politikaları, kamu istihdamının zaten düşük olduğu bölgemizde
işsizliği daha da artırmış, sosyal güvencesiz ve düşük ücretle çalışma oranını
artırmıştır. Ayrıca, çiftçilik ürünü pamuk ve tütün alımlarındaki düşük fiyat
ve kota uygulamaları bölgedeki insanları kendi işinin sahibi olma imkânından
yoksun bırakmıştır.
Tarım
politikalarındaki yanlışlıklar, işsizlik sayısındaki artış ve bölgedeki sanayi
boşluğunun getirdiği daralma topraksız ve az topraklı aileleri yaşlısından
çocuğuna kadar topyekûn batı illerinde mevsimlik tarım işçileri olarak
çalışmaya zorlamaktadır.
Zorunlu şartlar
gereği ve istek dışı Ordu, Giresun, Bolu, Bursa, Malatya, Manisa, Konya, Ankara
Polatlı ve Antalya gibi illere çalışmaya giden insanlarımızın dramları sık sık
ulusal basına haber olmaktadır. Söz konusu illerde zaman zaman etnik kökeninden
dolayı ayrımcı muamelelerle karşılaşan işçiler, gelir elde edebilmek ve kalan
mevsimlerde geçinebilmek adına asgari yaşam koşullarının altında bir kemer
sıkma politikası yürütmektedirler.
Mevsimlik tarım
işçileri, yemelerinden ve içmelerinden kısmakta ve çalışmakta oldukları
ortamlarda insan onurunu zedeleyen barınaklarda yatıp kalkarak önemli bir
toplumsal sorunun parçası olmaya devam etmektedirler.
Mevsimlik tarım
işçilerinin çoğunun, köyleri zorla boşaltılan ve köyleri yakılan insanlar
olduğu düşünüldüğünde, köylerine ve topraklarına kavuşma imkânının derhâl
sağlanması gerekmektedir.
Hükûmetler
tarafından destekleme primi olarak yapılan yardımlar sadece arazi sahiplerini
kapsamakta ve arazileri ekip biçmek için bölgede kiralama yoluna giden
topraksız vatandaşlara ek bir katkı sunmamaktadır. Hâl böyle iken zarar etmek
istemeyen vatandaşlar tercihini daha çok mevsimlik işçilikten yana
koymaktadırlar. Bu nedenle, destekleme primi açısından ilgili mercilerin,
toprağı ekip biçen şahısların gerçek durumunu araştırıp buna göre prim
ödemelerini sağlayan ve prim yardımlarının ortaklaştırılmasını temin eden bir
düzenlemeye gitmesi zorunludur.
Her hâlde
mevsimlik işçi olarak çalışmak isteyen vatandaşların ulaşım koşulları sıkı
denetimlere tabi olmalıdır. İnsani koşullardan uzak ve tehlikeli bir şekilde
yolculuk yaptırılan işçilerin bu durumları karşısında işverene de sorumluluklar
yükleyen düzenlemelere gidilmelidir. Çünkü her yıl kamyonların arkasında
istiflenmiş onlarca yurttaşımız, meydana gelen kazalarda can veriyor.
Çalışma saatleri
uluslararası sözleşmelere ve iç mevzuata uygun hâle getirilmeli ve fazla
çalışma karşılığı ücretin de ayrıca tahsili için gerekli denetimler
yapılmalıdır.
Mevsimlik tarım
işçilerinin hepsi kayıt dışıdır. Kayıtlı oldukları tek yer çalışırken
başlarında duran çavuş veya dayıbaşının defteridir. Mevsimlik tarım işçileri
sosyal güvenceye kavuşturulmalı ve mevzuatta kendilerine yönelik düzenlemeler
açısından kolaylıklar ve ek güvenceler sağlanmalıdır.
Özetle,
anlattığımız nedenlerden ötürü, mevsimlik işçilerin karşılaştığı sorunların
araştırılması için bir Meclis araştırma komisyonunun kurulması kaçınılmaz
olmuştur.
2.- Nevşehir Milletvekili Ebubekir Gizligider ve 24
milletvekilinin, balon turları sektörünün altyapısı ile hizmet kalitesinin yükseltilip
turizmin hizmetine sunulması için yapılması gerekenlerin ve sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/802)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Balonculuk işletmelerinin
altyapı ve hizmet kalitelerinin yükseltilip iç ve dış turizmin hizmetine
sunulabilmesi ve sorunlarının belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci ve TBMM
İçtüzüğü’nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması
hususunda gereğini arz ederiz.
1) Ebu Bekir
Gizligider (Nevşehir)
2) Ahmet Erdal
Feralan (Nevşehir)
3) Murat Göktürk (Nevşehir)
4) Mustafa
Hamarat (Ordu)
5) Mustafa Ataş (İstanbul)
6) Ömer Faruk Öz (Malatya)
7) Yüksel Özden (Muğla)
8) Sıtkı Güvenç (Kahramanmaraş)
9) Kemalettin
Aydın (Gümüşhane)
10) Tülay Selamoğlu (Ankara)
11) Ahmet Öksüzkaya (Kayseri)
12) İsmail Tamer (Kayseri)
13) Ali Rıza Alaboyun (Aksaray)
14) Yaşar Karayel (Kayseri)
15) Cahit Bağcı (Çorum)
16) Yıldırım Mehmet Ramazanoğlu (Kahramanmaraş)
17) Durdu Mehmet Kastal (Osmaniye)
18) Ali Küçükaydın (Adana)
19) Bilal Uçar (Denizli)
20) Harun Tüfekci (Konya)
21) Alpaslan Kavaklıoğlu (Niğde)
22) Muzaffer Aslan (Kırşehir)
23) İlhan İşbilen (İzmir)
24) Ömer Selvi (Niğde)
25) Ali Şahin (Gaziantep)
Gerekçe:
Balonla uçuş tüm
dünyada olduğu gibi ülkemizde de yapılmaktadır. Ülkemizde sadece hava şartları
uçuş için gereken ortamı Kapadokya bölgemizde sağlamaktadır. Balonla uçuşlar
sabah çok erken saatte yapılmaktadır. Çünkü günün bu vakti, rahat ve dengeli
bir uçuş, yumuşak bir iniş ve maksimum kaldırma gücü için uygun hava şartlarını
sağlamaktadır. Bu vakit, aynı zamanda fotoğraf çekmek için de en uygun
vakittir. Gün doğumunun muhteşem güzelliği, renkler ve kontrastlar harika
olmaktadır.
Balonlar yer
çekimi ve sıcaklık transferinin temel prensipleri sayesinde uçarlar. Balonun
içindeki hava ısındıkça balon yükselir. Balonun içindeki hava soğudukça balon
alçalır. Balonu uçurmak için önce güçlü bir vantilatörle şişirilir, sonra da bu
hava ısıtılır.
Kapadokya'nın
derin ve yeşil vadileri balonlarımızın benzersiz ve unutulmaz uçuşlar yapması
için mükemmel bir oyun bahçesi oluşturur. Hafif rüzgârlar bizi balondan başka
hiçbir araçla gidilemeyecek yerlere götürür. Sonuçta balonla uçmak gerçekten
çok eğlenceli bir iştir. O kadar ki, sezon ortasında bazen uçarken ağaçlardan
meyveler bile toplanabilir.
Havalandıktan
sonra hava akımlarıyla birlikte hareket edildiği için herhangi bir sarsıntı
veya rüzgâr hissedilmez. Sepet, içinde bulunduğu hava kütlesi içinde hareketsiz
bir şekilde asılı durur. Uçuş yapılan sakin koşullar altında sepeti sarsacak
hiçbir şey yoktur yani hissedilen hareket bir asansördekinden bile daha azdır.
Ağaç tepelerinin üstünden geçerek veya yükseklerde süzülerek uçarken hissedilen
tek şey sadece huzurdur. Yükseklik korkusu neredeyse hiç yaşanmaz ve şayet
yolcuların böyle bir korkusu var ise alçaktan uçulur. Bazı yolcular uçuşta
hissettiklerini “sakin ve romantik” olarak tanımlarken bazıları da uçuşu “nazik
ve huzurlu” olarak tanımlamaktadırlar.
Balonla ticari
hava taşıma işletmeleri -bölgemizde 15 firma, 130 balon ve Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğümüze kayıtlı 173'ü Türk, 22'si yabancı, 195 pilot ve 900 kişiye
istihdam sağlayan- yılda 300 bine yakın yerli ve ağırlıkla yabancı turiste
hizmet vermektedir. Ülke ve bölge ekonomisine yılda 45 ila 50 milyon euro katkı
sağlamaktadır.
Yüksek balon
yoğunluğu gerek bölgenin coğrafi yapı ve hava koşulları gerekse doğal
oluşumlara zarar vermemesi, coğrafi yapıyı bozmaması adına NOTAM'lanmış bulunan
saha ve hava trafiğinin denetlenmesi, doğal oluşuma zarar verme risklerinin
ortadan kaldırılması, bölge ve ülke ekonomisine kazandırdıkları yadsınamayacak,
balonculuk işletmesinin geliştirilmesi, tanıtımının yapılması ülkemiz ve
Kapadokya bölgemizin dinamiklerini faaliyete geçirmesine olumlu katkıları
olacaktır.
Balonculuk
işletmesinin geliştirilmesi, hizmet kalitesinin yükseltilip iç ve dış turizmin
hizmetine sunulabilmesi için alınacak tedbirlerin belirlenmesi ve gerekli
düzenlemelerin yapılması amacıyla bir Meclis araştırma komisyonu kurulması
uygun görülmektedir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Genel görüşme
açılmasına ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:
C) Genel Görüşme
Önergeleri
1.- MHP Grubu adına, grup başkan vekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Suriye
konusundaki Türk dış politikasının temel hedef ve çizgisi hakkında genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/9)
23/04/2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Arap Baharı
olarak adlandırılan, Tunus, Mısır, Libya, Yemen gibi Kuzey Afrika ve Orta Doğu
ülkelerinde başlayan ve yönetimlerin değişmesine yol açan gelişmeler sonrasında
komşumuz Suriye'de de benzer gelişmeler yaşanmakta, ülke içindeki kargaşa ve
kaos ise her geçen gün artarak ülkemizi de etkisi altına alacak bir niteliğe
bürünmektedir. Bugüne kadar TBMM'de ele alınmayan AKP Hükûmetinin Suriye
politikası, uluslararası toplantılarda Suriye üzerine taahhütleri ile çeşitli
güçlerin oyun alanı hâline gelen Suriye'deki gelişmelerin istikameti Türkiye
için hayati önem arz etmekte ve ülkemizi tehlikeli bir sürece getirmektedir. Bu
nedenle, Suriye konusundaki dış politikamızın temel hedef ve çizgisi hakkında
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 102 ve
103’üncü maddeleri uyarınca TBMM MHP Grubu adına genel görüşme açılmasını arz
ve teklif ederiz.
Oktay
Vural Mehmet
Şandır
İzmir
Mersin
MHP Grup Başkan
Vekili MHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
AKP Hükûmeti, dış
politikada izlediği yolun, “komşularıyla sıfır sorun” söylemiyle, yakın
çevreden başlayarak bir barış ve istikrar kuşağı yaratmak olduğunu sık sık dile
getirmiştir. Bu minvalde AKP Hükûmeti, Medeniyetler İttifakı, Büyük Ortadoğu
Projesi gibi çeşitli projelere eş başkanlık yapmak, bu çizgide yeni bir dış
politika anlayışını ortaya koymak, Ortadoğu'da "oyun kurucu" olmak
gibi iddialarla ülkenin dış politika ve güvenliğine ilişkin çeşitli adımlar
atmış, ancak bu adımların Türkiye'yi oldukça tehlikeli bir yere götürdüğü
yaşanan gelişmelerle görülmüştür. Uygulanan dış politika sonucunda
komşularımızla sorunlu bir ülke konumuna gelinmiştir. Hükûmet bu riskli
adımları atarken de millet iradesinin temsil edildiği en üst makam olan TBMM'yi
devre dışı bırakmıştır.
Suriye'de
insanlık açısından gerçekten trajik olaylar yaşanmakta, her gün yüzlerce masum
insanın katledildiği haberleri dünya kamuoyuna yansımaktadır. Bu durumun
özellikle komşumuz olan, tarihî ve kültürel bağlarla bağlı olduğumuz bir ülkede
yaşanması üzüntü ve kaygı vericidir. Özellikle bundan bir buçuk yıl önce, “Arap
Baharı” olarak bilinen gelişmeler ışığında, en uzun sınıra sahip olduğumuz
komşumuz Suriye'de başlayan ülkedeki gelişmeler ve Türkiye'nin ortaya koyduğu
dış politika tavrı oldukça kaygı vericidir.
Türkiye, sahip
olduğu tarihî, kültürel ilişkiler çerçevesinde bölgede huzur, barış ve
demokratik gelişimin oluşmasını temin etmesi gerekirken; çatışma, ayrışma
senaryolarının teşvikçisi konumuna düşürülmüştür.
Suriye'deki bu
ayaklanma sonrası, başta Başbakan olmak üzere, Hükûmet üyelerinin Suriye ile
ilgili olarak yaptığı açıklamalar, bu konuda atılan adımlar Türkiye'yi zora
sokan, çelişkili, Türkiye'nin çıkarlarına ve itibarına zarar verici bir şekil
almış durumdadır.
Son günlerde
ulusal ve uluslararası medyada çıkan haberlerde, Batılı devletlerin Suriye'ye
askerî müdahalesinin zor olduğu, gerek kendi mali krizleri gerekse Batı
merkezli uluslararası sistem için çok sıkıntılı bu işin, Batı dünyası adına
Arap Birliğine, özellikle de Türkiye'ye havale edildiği yazılıp çizilmektedir.
Yine, bu minvalde Türkiye ile Suriye arasında bir tampon bölge kurulmasının
gerekliliğine dair yazılar ve Dışişleri Bakanlığının açıklamaları da ayrıca
ulusal medyada yer almıştır.
Bugüne kadar
bölgesinde istikrar oluşturucu ve güven verici bir devlet olarak, tüm bölge
ülkeleri nezdinde özel bir ağırlık ve itibara sahip bulunan ve bu ağırlık
sonucu uluslararası camianın güvenilen bir üyesi olan Türkiye’nin attığı bu
tarz dış politika adımlarıyla bu itibarını ve güvenini yitirmek üzere olduğu
görülmektedir. Medyada zaman zaman Sayın Dışişleri Bakanına atfen çıkan
"Türkiye'nin bölgesinde bir istikrar unsuru olduğu, ‘sıfır sorun’ esasının
ana çizgileriyle geçerli bulunduğu, birkaç münferit olayın resmin bütününün
görülmesini engellememesi gerektiği" şeklindeki söylemin de bir hükmü
kalmamaktadır. AKP Hükûmeti döneminde uygulamaya konulan "Komşularla sıfır
sorun" politikası, ne yazık ki gelinen noktada "Sorunsuz sıfır
komşu" politikasına dönüşmüş, Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında 2003 yılında
ABD'nin Irak'a müdahalesiyle başlayan kargaşa ve kaos ortamı, bugün ülkemizi
Suriye ile savaşın eşiğine kadar getirmiştir. İçinde bulunduğumuz şartlarda
“Sıfır sorun” tezinin pratikte uygulanabilirliği hemen hemen ortadan
kalkmıştır. Özellikle son dönemde Suriye'deki çatışmalardan dolayı, sınırından
kaçarak Gaziantep, Şanlıurfa ve Hatay illerimize yerleştirilen ve gün geçtikçe
sayıları artan mültecilerle ilgili Hükûmetin atacağı adımlar da önemli hâle
gelmiştir.
Şüphesiz, Suriye
konusunda AKP Hükûmetinin politika değişikliğini sağlayan hangi unsurların
etken olduğu da TBMM'nin bilgisi dışındadır.
Genel görüşme
talebimizin gerekçesini de her geçen gün daha da karmaşık hâle gelen, ülkemizi
bir ateş çemberinin içine atan ve bizim de müdahil olduğumuz bu gelişmeler
bağlamında, Suriye konusundaki dış politikamızın temel hedef ve çizgimizin ne
olduğunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda değerlendirilmesi
oluşturmaktadır.
BAŞKAN -
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemdeki
yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun, İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır; okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ve
arkadaşlarının taşımalı eğitimle ilgili sorunların araştırılarak çözüm
önerilerinin belirlenmesi amacıyla 6/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 4 Aralık 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
04/12/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 4/12/2013 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel ve arkadaşları tarafından 6/11/2013 tarihinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına taşımalı eğitimle ilgili sorunların
araştırılarak, çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (1091 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 4/12/2013 Çarşamba günkü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, önerisinin lehinde ilk söz İzmir Milletvekili
Sayın Alaattin Yüksel’e aittir.
Buyurun Sayın
Yüksel. (CHP sıralarından alkışlar)
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; taşımalı eğitimle ilgili
sorunların araştırılarak çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla verilen,
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum, yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Eğitim öğretim
yılı başladığından bu tarafa, taşımalı eğitimle ilgili, kız-erkek öğrenci
yurtlarının ilçe bazında ayrılmasıyla ilgili, 4+4+4’ün yarattığı sorunlarla
ilgili, şimdi de dershanelerin dönüştürülmesiyle ilgili bu Hükûmetin aldığı
kararlar, çıkardığı kanunlar, yaptığı düzenlemeler eğitimi engelleyen, yoksul
halk çocuklarının, öğrencilerin okula gitmesini zorlaştıran kararlardır ve
eğitimde giderek başarısızlığı artıran kararlardır. Bugün gündemde var; OECD
Ülkeleri Eğitim Raporu’nda yani PISA Raporu’nda, 64 ülke arasında Türkiye
-bizim ülkemiz- 42’nci sırada yer aldı; 2003 yılından bugüne tüm raporlarda ise
sondan 3’üncü oldu; bu politikaların sonucudur.
1989’da
başlatılan taşımalı eğitim, 2003-2004 eğitim yılında 79 ile çıkarıldı, 2004’te
80 ile çıkarıldı. Taşımalı eğitim çıkarıldığı günlerde yani 80 ilde taşımalı
eğitim uygulamaya başlandığında, önce şu -tıpkı bu fotoğrafta olduğu gibi-
okullar, köylerde var olan okullar kapatıldı. Çocuklar, kendi köylerinden çok
uzak köylere servis araçlarıyla taşınarak -eğitime- okula gitmeye başladılar.
Değerli
arkadaşlar, 4+4’le eğitime başlama yaşı 5’e düşürüldü. En son, Bütünşehir
Yasası çıkarıldığında yine -yasalar çıkarılırken her şey doğru dürüst
düşünülmeden, altyapı hazırlığı yapılmadan, sektör temsilcileriyle konuşulmadan
çıkarıldığı için- bu bir başka soruna neden oldu. Bütünşehir Yasası’na göre
bütün köylerin mahalleye çevrilmesiyle, Taşımalı İlköğretim Yönetmeliği’nde,
belediye sınırları içindeki köylerin taşımalı eğitim kapsamına alınamayacağı
yönündeki bu düzenleme nedeniyle birçok köyde şu anda taşımalı eğitim
kaldırılmıştır. Taşımalı eğitim yani bu bakan döneminde taşımasız eğitime
dönüştürülmüştür.
Servisler
kaldırılmış, servisler kaldırılmakla da yetinilmemiştir; çocuklara, gittikleri
okullarda, merkez okullarda öğle yemekleri de kaldırılmıştır. Kendileriyle
birlikte aynı okulda, aynı sırada okuyan ama servisle gelen öğrenciler yemek
yerken, bu çocuklar ne yazık ki annelerinin çantalarına koyduğu kuru ekmeği
yemek zorunda bırakılmışlardır.
Gönderilen
genelgeyle belediye otobüslerinin gittiği ya da kooperatif minibüs ve
otobüslerinin gittiği köylere, 2 kilometreden az köylere şu anda taşımalı
eğitim yapılmamaktadır, aslında bu yönetmeliğe göre bir süre sonra tamamında da
kaldırılacaktır. O zaman sayı çok daha artacaktır ama bugün, sadece İzmir’de,
bu nedenle 7-8 bin çocuk okula kendi imkânlarıyla gitmek zorundadır.
Geçen haftalarda
Bayındır ilçemize gittim. Bayındır ilçemizin köylerinde aileler, anneler
gözyaşına boğuluyordu “Çocuklarımız okula gidemiyorlar.” diye. Parası olan
aileler servis tutmuşlar, günde 5 Türk lirası ödüyorlar, okula gidiyor çocuk,
orada yemek yiyor, 5 Türk lirası ödüyor yani 1 çocuğun eğitimi için günde 10
Türk lirası aile para ayırmak zorunda. Ayda 800-900 lira kazanamayan köylülerin
1 çocuk için 300 lira, 2 çocuk için 600 lira ayırmaları imkânsızdır. Bu
nedenle, köy çocukları şu anda okula gidemiyorlar. Gidenler nasıl gidiyor?
Bakın, tıpkı bu fotoğrafta olduğu gibi. Geçenlerde Menemen’in köylerine gittik.
Bu Belen köyünde, Doğa köyünde çocuklarla beraber 2 kilometre bir köyden bir
köye okula gidebilmek için yürüdük. Bu çocukların içinde 5 yaşında ana sınıfına
giden çocuklar var. Tufan eğlenceli buldu o gün -5 yaşındaydı- birlikte
elimizden tutarak gitti ama havalar soğudukça bu işin eğlence olmadığını
görecek ve ne yazık ki okula gitme imkânı bulamayacaktır.
Yine, anneleri de
çocuklarla beraber okula gitmek zorunda kalıyor çünkü son derece tehlikeli,
küçük çocuklar kanal boyunda gidiyor, trafik var, kamyon trafiği var, traktör
trafiği var, anneler de çocuklarla beraber okula gidiyor. Televizyonlarda
gösteriyorlar, “Bu ellerle bütün gün mantar topluyorum, 10 lira kazanıyorum, bu
çocuğu nasıl göndereceğim?” diye işe gitmek yerine çocuğunu okula götürmeyi
tercih ediyor.
Yine, çocuklar
-bakın, bu fotoğraflarda görüldüğü gibi- kamyon kasalarında okula gidiyorlar
değerli arkadaşlar, traktör kasalarında gidiyorlar, traktörün arka basamağına
basarak gidiyorlar ve en sonunda bisikleti olan dedeler çocukları bisikletiyle
götürüyor ama bisikleti olmayan dedeler de eşekleriyle çocukları taşıyorlar.
Bu, İzmir’deki manzaradır arkadaşlar. Bu, utanılacak bir manzaradır. Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak bu çocukların anayasal haklarını, Anayasa’dan gelen
haklarını derhâl iade etmemiz ve bu sorunu çözmemiz gerekmektedir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, ben buradan AKP milletvekillerinin, Hükûmetin, iktidar
milletvekillerinin vicdanlarına sesleniyorum, bakanların, Sayın Millî Eğitim
Bakanının vicdanına sesleniyorum: Bir emirle bu sorunu çözebilirsiniz. Sadece
İzmir’de 7-8 bin öğrenci bu durumdadır. Gösterilen bu fotoğraflardan eğer
etkileniyorsanız bu sorunu çözersiniz. Buna inanmıyorsanız, gelin, bu araştırma
önergemize olumlu oy verin ve bu, aşağı yukarı yirmi yıldır devam eden taşımalı
eğitimin yararını, zararını birlikte inceleyelim ve beraber karar verelim.
Bakın, traktörün kasası bile yok, arka basamağında çocuklar gitmek zorunda
kalıyor.
Değerli
arkadaşlar, yine bu Hükûmetin bu eğitim öğretim yılı başladığında aldığı bir
başka karar vardı. Neydi o da? “Kız erkek öğrenci yurtlarını ayırıyoruz, karma
yurtları bitiriyoruz.” Sanki karma yurt varmış gibi. Karma yurt diye bir şey
yoktu, ayrı bloklarda kalıyorlardı. Ayrı bloklarda kalmasına tahammül edemeyen
bu anlayışla çocukları farklı ilçelere taşıdılar.
Şimdi, üniversite
öğrencileri okullarına gidebilmek için 30-35 kilometre, 3 vasıta değiştirerek
ve ilaveten de ceplerinden bedel ödeyerek, öğlen yemeğine ayıracakları parayı
otobüse, vapura, trene vererek okullarına ulaşmaya çalışıyorlar. Yani, bu
anlayış okula gitmeyi zorlaştıran bir anlayış. Bunu da aslında tıpkı
dershanelerde tepki geldiği zaman ertelenmesi gibi, ilçe bazında ayırmayı
düşünseniz bile, hiç olmazsa iki yıl sonra yapsaydınız. Aynı ilçede hem kız
öğrenci yurdu hem erkek öğrenci yurdu yapsaydık olmaz mıydı? “Ama bu o değil,
bu anlayış başka bir şey. Karşı devrim projesinin bir parçasıdır bu anlayış.”
dedik ve “Yakında bunun bir adım ötesi, kız ve erkek öğrencileri okullarda,
dersliklerde de ayırmaktır.” diye açıklamalarda bulunuyorduk, bunu 2023
hedefleri içinde zannediyorduk biz ama Sayın Meclis Başkan Vekili Sadık Yakut
bunun önceden haberini verdi “Evet, bunu da yapacağız, ayıracağız, ayrılması
doğrudur.” diye.
Aslında orantısız
zekâ sahibi çocuklar, öğrenciler bir öneride bulundular, dediler ki: “Ya, bizim
bir arada aynı bahçede karşılaşmamıza tahammül edemiyorsa bu kafa, aramıza bir
duvar örsün, duvarla ayırsın, hiç olmazsa bizi bu zulümden kurtarsın, eğitimde
başarısız oluyoruz.” Diyebilirsiniz ki: “Bu çağda duvar mı olur?” Doğru, bu
çağda duvar mı olur? Berlin Duvarı çoktan yıkıldı ama bu çağda da böyle bir anlayış
olur mu? Bir ilçedeki yurdu, öğrenciyi bir başka ilçeye gönderilmek zorunda
bırakan bir anlayış olur mu? Yine, Nusaybin, Kamışlı ve Ceylânpınar’ın ardından
Afrin-Kilis arasına utanç duvarını ören bu anlayış, bu kafa değil midir, ki
tıpkı İsrail’in Filistin’de ördüğü duvar gibi.
Şimdi de üçüncü
sorun olarak dershane sorunu yaratıldı ve şimdi dershane sorununda da birkaç
gündür sanki çözülmüş gibi bir hava yaratılıyor. Hiçbir şey çözülmüş değildir.
Çözülmesi gereken şey, nitelikli, kolay ulaşılabilir, erişilebilir parasız
eğitimdir, sağlanması gereken şey budur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALAATTİN YÜKSEL
(Devamla) – Bunu sağlamadığınız sürece, dershanelere ihtiyaç duymayan bir
düzeni yaratmadığınız sürece sorunu çözmüş sayılmazsınız.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yüksel.
Cumhuriyet Halk
Partisi grubu önerisinin aleyhinde ilk söz Amasya Milletvekili Sayın Avni
Erdemir.
Buyurun Sayın
Erdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun taşımalı eğitimin sorunlarıyla ilgili vermiş olduğu araştırma
önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugüne kadar eğitimde fırsat eşitliğinin gerçekleşmesine yönelik
Hükûmetimiz çok önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Sayın milletvekilimiz biraz
önce “bu anlayış”, “bu kafa” diyerek Hükûmetimizi ve Hükûmetimizin millî
eğitimle ilgili yapmış olduğu icraatlar aleyhinde olumsuz düşüncelerini ifade
etti. Değerli arkadaşlar, öncelikle eğitim konusundaki duyarlılıkları,
öğrencilerimizin sorunlarını Meclise taşımış olmasından dolayı da hakikaten
sayın milletvekilime teşekkür ediyorum. Ancak, bu anlayışın, bu kafanın
Türkiye’de eğitim noktasında neler yaptığını da görmemiz gerekiyor.
Evet, AK PARTİ
iktidarı döneminde bu anlayış, bu kafa şu andaki dersliklerin yarısından
fazlasını yeniledi. Evet, bunu da AK PARTİ iktidarı yaptı. Evet, 205 bin yeni
derslik. Nerede? Edirne’den Kars’a kadar Türkiye’nin her yerinde. Şırnak’ında,
Trabzon’unda, İstanbul’unda, Kars’ında, Ağrı’sında 205 bin yeni derslik yaptı
bu kafa ve bu anlayış.
Değerli
arkadaşlar, yine eğitimde fırsat eşitliği için, bu yavrularımız zor şartlarda
eğitim öğretim görmesinler diye 956 pansiyon inşa etti ve 111 bin yatak
kapasitesi oluşturdu. Evet, değerli arkadaşlar, 110 bin öğrencimiz de şu anda
AK PARTİ’nin oluşturduğu yatak kapasitesinden yararlanarak eğitim ve öğretim
görüyor bu ülkede, bunu da görmeniz gerekiyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Çocuklar sokaklarda kalıyor ya, bırakın, sokaklarda yatıyorlar.
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, 2003’ten günümüze 15 milyon öğrenciye 2,5
milyar şartlı nakit yardımı yaptı AK PARTİ iktidarı, işte bu anlayış, AK PARTİ
iktidarının anlayışı. Kime?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – O dönem kimse eşekle okula gitmiyordu yalnız.
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) – Evet, okula gitsin yavrularımız diye ilköğretimde bu yıl 30 lira
erkeklere, 35 lira kız çocuklarımıza; lisede, ortaöğretimde 45 lira erkek
öğrencilerimize, 55 lira kız öğrencilerimize… Amaç ne? Teşvik.
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – Nerede hocam, nerede?
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) – Evet, yardım da annelere verildi ki çocuklarını okula göndersinler
diye ve 2,5 milyar lira ödendi AK PARTİ iktidarında fakir fukaranın çocukları
için ailelere değerli arkadaşlar.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Bizim fakir fukaraların okuduğu yatılı bölgeleri kapattınız,
ilkokul kısmını. Fakir fukaranın okuduğu ilkokul kısmını kapattınız yatılı
bölgelerin, kapandı.
(CHP sıralarından
bir grup milletvekilinin fotoğraf göstermesi)
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, gelelim AK PARTİ iktidarı ve AK PARTİ anlayışı
neler yapmış, onları görmeye devam edelim. Evet, ilköğretimde ve ortaöğretimde
2002’de öğrenci bursu 12 liraydı arkadaşlar, 12. Evet, 2002’de ilköğretimde ve
ortaöğretimde öğrencilerimizin aldığı burs miktarı 12 liraydı. Bugün kaç lira?
135 lira. Fark, artış yüzde 973. Bu anlayışın, işte AK PARTİ iktidarının
anlayışının öğrencilerimize sunmuş olduğu bir imkândır bu.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Vereyim 135 lirayı da sen bir ay çocuğunu geçindir bakalım
üniversitede 135 liraya.
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) – Evet, değerli arkadaşlar, 2002’de 95 bin öğrenci burs alıyordu,
bugün 254 bin öğrenci. Size soruyorum, 95 bin mi daha büyük, 254 bin mi daha büyük?
Değerli
arkadaşlar, yatılı okul yemek bedeli 2002’de 1 lira 42 kuruştu. Bugün kaç lira?
7 lira 54 kuruş. İşte, AK PARTİ iktidarı, işte AK PARTİ anlayışı.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – 5 misli artmış 5!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Ben yatılı bölgede okuyordum ilkokulda, devlet yine bize para
veriyordu, maaş veriyordu o dönem.
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) – Gelelim kız çocuklarının okullaşma oranına. Evet, kim okulu,
okumayı teşvik etmiş, onu görelim. Kim kız çocuklarının okumasını teşvik etmiş
onu görelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – 5 misli artmış. Mecliste bile yemek daha ucuz, öğrenciler Meclisten
daha pahalı yemek yiyor.
BAŞKAN – Sayın
Türkkan, lütfen…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Öğrenciler Meclisteki milletvekillerinden daha pahalı yemek yiyor.
AVNİ ERDEMİR (Devamla)
– Evet, değerli arkadaşlar, ilköğretimde 1997-1998’de kız ve erkek öğrenciler
arasındaki fark yüzde 14’tü.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Milletvekili 10 bin lira alıyor, öğrenci 135 lira!
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) – Yani, yüzde 14, kız öğrenciler daha az eğitim görüyordu. 2003’te bu
yüzde 9’a düştü.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Biliyor musunuz sayın milletvekilim, 10 bin lira alıyor
milletvekili, 5 liraya yemek yiyor; 135 lira öğrenci alıyor, 7 liraya yemek
yiyor.
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) – Evet, sizinle birlikte yüzde 9’a düştü. Allah’a şükürler olsun, AK
PARTİ iktidarı ve anlayışında, ilköğretimde bugün kız öğrenciler artı 1’in
üzerine çıktı; evet, erkek öğrencilere göre. İşte, AK PARTİ iktidarı ve
anlayışının Türkiye’ye getirdiği nokta değerli arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ortaöğretimde de
böyle, yükseköğretimde de böyle. Ortaöğretimde, ilköğretimde kız ve erkek
öğrenciler arasındaki fark yüzde 26 iken bugün yüzde 5,86’ya düştü.
Yükseköğretimde kız ve erkek öğrenciler arasındaki fark 2002’de ve 2003’te
yüzde 26 iken bugün yüzde 12’ye düştü. İşte, AK PARTİ iktidarının ve
anlayışının getirdiği konu budur.
Değerli
arkadaşlar, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasına yönelik önemli
uygulamalardan birisi de sayın milletvekilimizin sözünü ettiği taşımalı
eğitimdir. Okulu bulunmayan, nüfusu az ve dağınık yerleşim birimlerindeki
ilköğretim çağına gelmiş çocuklar ile birleştirilmiş sınıf uygulaması yapan
okullarda bulunan öğrencilerin eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması amacıyla
başlatılmıştır bu. İlk defa 1989-1990 yıllarında başlatılmış ve Allah’a
şükürler olsun, bugün, ilköğretimde 812 bin öğrenci taşımalı eğitimden
yararlanıyor.
Ortaöğretimde,
arkadaşlar, taşımalı eğitimden yararlanan öğrenci sayısı 378’dir. Değerli
arkadaşlar, ortaöğretimde taşımalı eğitim ne zaman başladı? Evet, ortaöğretimde
taşımalı eğitime 2010 yılında, AK PARTİ iktidarında başlandı. Bugün, 378 bin
öğrencimiz taşımalı eğitimden yararlanıyor.
Değerli
arkadaşlar, bu Büyükşehir Yasası’yla ilgili konu da şudur: Evet, ilköğretimde
Büyükşehir Yasası’ndan önce taşımalı eğitim kapsamında olan bütün köyler
Büyükşehir Yasası’ndan sonra da aynen taşımalı eğitime devam ediyor. Değişiklik
asla yoktur.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Doğru, okulları kapattınız, okulları kapattığınız için ona ihtiyaç
olmaz ki.
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) - Evet, değişiklik asla yoktur ve üst sınır yoktur, 2 kilometreye
kadar olan yerlerde taşımalı eğitim yapılır.
Arkadaşlar, il
planlama komisyonu kararıyla 1,5 kilometreye kadar da bunu düşürme yetkisi
komisyona aittir, ildeki il planlama komisyonuna aittir.
Gelelim, söz
konusu problem ortaöğretimdedir. Evet, ortaöğretimde de bu problemlerin
olmasını istemiyoruz ama unutmayın, bu problem diye getirdiğiniz konular, bu
resimler nerenin, hangi konuda?
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – İzmir’in ilçeleri…
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, 2010’dan önce ortaöğretimde taşıma yoktu.
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) - İki ay önce çekildi, ben de varım resimlerde.
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) - Bugün, AK PARTİ iktidarı taşıyor. Bu sorun da ortaöğretimle ilgili,
sizin resmini getirdiğiniz konular.
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – 5 yaşında, anaokulu…
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, Büyükşehir Yasası’yla Millî Eğitim Bakanlığının
kararı şu, diyor ki: “Toplu taşımanın yapıldığı yerlerde taşımalı eğitim
yapılmaz.” Nerede? İlköğretimde değil, ortaöğretimde. 2010’dan önce, AK PARTİ
iktidarından önce taşımalı eğitim yoktu ve bugün 378 bin öğrencimiz taşınıyor.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Malatya’da daha okullar açılmadı ya, okullar açılamadı taşıma
yapamadığınız için.
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) - Şundan emin olun: Bu memlekette problem varsa, öğrencilerimizin
problemi varsa, bu zamana kadar AK PARTİ iktidarı çözmüşse bundan sonra da emin
olun AK PARTİ iktidarı bu problemleri çözmeye devam edecektir.
Arkadaşlar,
taşımalı eğitimi bilmiyoruz. Taşımalı eğitim nedir? Niye taşırız?
Değerli
arkadaşlar “Okullar kapanıyor.” diyor. 1’den 4’üncü sınıfa kadar ilkokulda yani
1, 2, 3, 4’te 10 öğrenciden aşağı öğrenci varsa, bu öğrencinin 1 öğretmenden
veya 15 öğrencinin 1 öğretmenden eğitim görmesi mi çocukları düşünmektir, bu
çocukları taşımak veya YİBO’ya götürmek mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Gazetede yazıyor, Türkiye ortaöğretim kalitesinde 44’üncü sırada.
Sayın
milletvekilim, Türkiye 44’üncü öğretim kalitesinde. Sadece konuşuyorsunuz,
icraat yok.
AVNİ ERDEMİR
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben kısaca bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun araştırma önergesinin aleyhinde olduğumu bildiriyor, hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Ankara’da birleştirilmiş sınıf uygulaması devam ediyor.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
Ç) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu
teşrif etmiş bulunan Tacikistan Cumhuriyeti Parlamentosu üyelerinden oluşan
parlamenter heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ülkemize resmî bir
ziyarette bulunan Tacikistan Cumhuriyeti Parlamentosu üyelerinden oluşan
parlamenter heyet şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar. Kendilerine
Meclisimiz adına “Hoş geldiniz.” diyorum. (Alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Efendim…
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Amasya
Milletvekili Avni Erdemir’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Şimdi, benim, ilkokulum, ortaokulum, lisem yatılı. Yatılı bölgede
biz okurken, devlet bize maaş verirdi yani yoksul aile çocuklarının okuduğu
ilkokullar, AKP döneminde o ilkokul kısmı kapatıldığı için, taşımalı eğitim
gündeme geldi. Yani bu sorunu yaratan AKP zihniyeti, AKP iktidarıdır. Okulları
kapattı, taşımalı eğitim ihtiyaç oldu. Yani, eğer, burada, o okulları
kapatmamış olsalardı, taşımalı eğitimle övünmezlerdi.
HİLMİ BİLGİN
(Sivas) - Taşımalı eğitim ne zaman başladı?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Avrupa’da 6 öğrencinin bulunduğu köye okul yapılıyor, öğretmen
gönderiliyor.
BAŞKAN - Sayın
Tanal, kayıtlara geçti.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Ama AKP döneminde 20 öğrencinin bulunduğu yerde okullar
kapatılıyor. Sorun bu Değerli Başkan.
BAŞKAN - Şimdi, bakın, 4’üncü dakikayı dolduruyoruz.
AVNİ ERDEMİR
(Amasya) - Mahmut Bey, taşımalı eğitim ne zaman başladı? Taşımalı eğitim
1989’da başladı.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – AKP yaptı bunu.
HİLMİ BİLGİN
(Sivas) – Ne zaman başladı haberin yok.
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Yüksel, buyurun.
17.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in, Amasya
Milletvekili Avni Erdemir’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) - Bir saniye, söyleyeyim.
Sizin dediğiniz
gibi, taşımalı eğitim 1989’da başlamıştır, 1990’da 9 ile yayılmıştır. Daha
sonra da, 2002-2003’te 79 ilde, 2005’te de 80 ile yayılmıştır. Yaygınlaştıran
sizsiniz. Doğru olabilir. Bakın, bugün, araştıralım diyoruz, gelin, olumlu oy
verin.
Sayın Başkan,
milletvekili arkadaşımız ortaöğretimde bunun olduğunu, ilköğretimde olmadığını
söyledi. Doğru söylemiyor. Bu fotoğraflar yeni çekilmiştir, öyle eski
fotoğraflar falan değildir, ben de içindeyim fotoğrafın yürürken. Elimden tutan
çocuğun adı Tufan’dır ve 5 yaşındadır, 5 yaşında; ana sınıfına gidiyor bir okuldan
bir okula, Menemen’in Belen köyünden, Doğa köyünden bir başka köye 5 yaşındaki
çocuk yürüyerek gidiyor. Yola çıkıyorlar kamyonla, kamyon bulamazsa traktör,
bulamazsa dedesinin eşeğiyle gidiyorlar. Bu fotoğraflar gerçektir arkadaşlar.
Mesele, çözelim bunu, yapmayın, yazıktır ya.
BAŞKAN - Siz onları anlattınız, kayıtlara da geçti.
Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi anlamında bir şey ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
18.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Amasya
Milletvekili Avni Erdemir’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sayın konuşmacı öğrencilerin 7 lira yemek parası verdiğini söyledi.
Milletvekillerinin 11 bin lira aldığı bir yerde 5 lirayla karnını doyuruyorsa,
135 lira burs alan bir öğrencinin 7 lirayla karnını doyurmasını bir maharet
gibi göstermesini esefle dinledik.
Teşekkür
ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ve
arkadaşlarının taşımalı eğitimle ilgili sorunların araştırılarak çözüm
önerilerinin belirlenmesi amacıyla 6/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 4 Aralık 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde, Ankara Milletvekili Sayın
Özcan Yeniçeri.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından taşımalı eğitimin sorunları ve bu sorunların ortaya çıkardığı
birtakım problemlerin çözülmesi için alınması gereken tedbirler konusunda
verilen önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, genelde
şöyle bir âdedimiz var: Bir yasa yaparken bazı konular dikkate alınmıyor, onlar
dikkatten kaçtığı için de yanlış birtakım sonuçlar ortaya çıkıyor, bunun
bedelini de halk ödüyor. Sadece bu konuda değil, hemen her yasa hazırlığı
sırasında, kendisi dışında hiçbir parti, sivil toplum örgütü, meslek odasının
görüşlerini dikkate almadan alelacele yasa çıkarma ve bu çerçeve içerisinde
ortaya çıkan yasada, maalesef halkın ihtiyaçlarını karşıladığı kadar halkın
başına da birtakım sorunlar meydana getiriyor.
Bunlardan bir
tanesi de özellikle taşımalı eğitimle ilgili sorunlardır. Taşımalı eğitimle
ilgili sorunların ortaya çıkmasının nedeni yani sebebi 4+4+4 sisteminde yapılan
ve alınan bazı kararların temel birtakım uygulamalara, temel birtakım
araştırmalara, pilot uygulamalara ve çalışmalara konu olmamasından
kaynaklanmaktadır.
Şimdi, taşımalı
eğitim ilköğretim okulu bulunmayan ve çeşitli nedenlerle eğitim öğretime
kapalı, birleştirilmiş sınıf uygulaması yapan ilköğretim okullarındaki
öğrencilerin merkezî ilköğretim okullarında günübirlik taşınarak kaliteli bir
eğitim görmelerini sağlamak amacıyla çıkarılmış bir sistemdir.
Bu sistemin
aslında büyük bir değişim olduğunu, her değişimin büyük sancılara gebe
bulunduğunu, bu değişimin de birtakım sorunları ortaya çıkarmasının normal
olduğunu özellikle ifade etmek ve bunu görmek lazım. Ancak, normal olmayan, son
derece plansız ve yangından mal kaçırır gibi bu değişimin
gerçekleştirilmesidir. Bir saha araştırması, bir pilot uygulama olmaksızın bir
anda ve ülke çapında değiştirilen sistemin sorunlu olacağı kaçınılmazdır. 4+4+4
eğitim sistemine geçişteki plansızlığın çıktılarından birisi olarak, taşıma
merkezli okullar sorunu olarak ortaya çıktığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Şimdi, olaya
şöyle bir bakmak lazım: Yani ben gerçekten iktidar partisinin değerli sözcüsünü
burada dinledim, eğitim sisteminde hiçbir problem yokmuş, bu problemleri
tartışmaya da gerek yokmuş çünkü olmayan problem tartışılmaz ve dolayısıyla da
her şeyi, bütün eğitim sistemini, hatta Nizamiye Medreselerini bile Adalet ve
Kalkınma Partisi kurmuş ve ciddi bir şekilde, o günden bugüne Darülmuallimini
kurmuş, Sahn-ı Semanı kurmuş, köy enstitülerini kurmuş, şimdi de taşımalı
eğitim sistemini getirmiş, miladi bir iş gerçekleştirmiş, Türkiye'yi eğitimde
uçurmuş gibi bir fotoğraf ortaya koydu. AK PARTİ kendisini ak kaşık olarak
görüyor, herhâlde partinin adını da onun için öyle koydular. Ama fotoğraf öyle
değil, gerçekler öyle değil, olgular öyle değil. Siz algıyı değiştirmek
isteyebilirsiniz, kamunun, halkın, birtakım demagoji ve polemiklerle bir
noktada algısını yönetebilirsiniz ama gerçekler ve olgular bambaşka bir noktaya
sizi getirir.
Şimdi, ilköğretim
1’inci sınıfa giden bir öğrenci ile 8’inci sınıfa giden bir öğrencinin, aynı
süre, sabahın dokuzunda, öğleden sonra da saat 15.00’te okulda bulunmasının,
bunun yanı sıra aynı tuvaletleri kullanmasının, aynı yemekhaneleri, hatta aynı
bahçeyi kullanmasının pedagojik ve gelişimsel açıdan çok sakıncalı olduğunu
söylemek için çok da zeki olmaya gerek yok. Geldiğimiz noktada, parçalı yeni
eğitim sisteminde pek çok okulda tabela dışında bir ayrıştırma da aslında
yoktur. Taşımalı eğitimde de durum böyle. Değişen sadece tabelalar olduğu için,
öğrenciler yine aynı tuvaletleri, aynı yemekhaneleri, aynı bahçeyi ve aynı servisleri
kullanıyor. Eski sistemde 1 ve 8’inci sınıf öğrencileri aynı süre, yaklaşık
altı saat okulda olurlarken, yeni sistemde öğrenciler yedi buçuk saat okulda
bulunmak zorundadırlar. Değişen sadece tabelalar olduğu için öğrenciler yine
-biraz önce de söylediğimiz gibi- aynı tuvalet, aynı yemekhane, aynı bahçe,
aynı servisleri kullanıyorlar.
Eğitim taşımalı
ve ortak olunca, ilkokul kısmının dersleri tamamlandıktan sonra bir buçuk saat
kadar çocuklar okul bahçesinde ortaokul öğrencilerini, 6, 7, 8’inci sınıf
öğrencilerini beklemek durumunda kalmaktadırlar. Taşımalı eğitim kayıtlı
öğrencilerinin kırsaldaki fakir aile çocukları olduğu ve yaşları da dikkate
alınırsa, yarı aç yarı susuz, üşüyerek bekleşmeleri acıklı bir görüntü ortaya
çıkarıyor. Bu grup içerisinde altmış-altmış altı aylık ana sınıfı öğrencileri
de maalesef yer almakta. Doğuda kış şartları, sabah altı sularında başlayan
eğitim yolculukları, ortaokulları bekleyişi ve dönüş yolculuğuyla birlikte
akşam saat on sekize kadar durum uzanabilmektedir.
Şimdi, bütün
bunlar ortada iken, bütün bunları yok sayarak meseleyi yalnızca yüzeysel,
siyasal jargonla almak ve algılamak son derece yanlıştır. Eğitim Türkiye’nin
geleceğidir, Türkiye’nin geleceği eğitimde saklıdır. Eğitim meselesini
siyasallaştırarak onun üzerinden birtakım hesaplar yapmanın her şeyden önce
kendimize saygısızlık olduğunun altını çizmek istiyorum.
2002-2013 yılları
arasında ülke genelinde taşımalı ilköğretim uygulaması kapsamında 811.838,
taşımalı ortaöğretim uygulaması kapsamında da 389.958, özel eğitim
öğrencilerinin ücretsiz taşıma uygulaması kapsamında 47.459 öğrenci
taşınmaktadır. 2012 mali yılı bütçesinde taşımalı ilköğretim taşıma giderleri
için 581 milyon 790 bin TL, taşımalı ortaöğretim giderleri için de 165 milyon
950 bin TL ödenek tahsis edilmiştir. 40 bin araçla 14 milyon 400 bin sefer
yapılmakta olup uygulamanın başladığı 89-90 eğitim öğretim yılından bugüne
kadar yirmi iki yılda toplam 120 trafik kazası meydana gelmiş, bu kazalar
sonucunda da 48 çocuğumuz, öğrencimiz yaralanmış, 62 evladımız ise hayatını
kaybetmiştir.
Taşımalı eğitim
sisteminin bir başka konusu da köylerin yavaş yavaş boşaltılmasına katkı
sağlamasıdır. Bakın, ben size bugün buradan söylüyorum, bu köyleri şu veya bu
biçimde boşaltıyorsanız yarın “köylere teşvik” gibi bir yasa tasarısıyla
karşımıza geleceğinizden de hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Köyü boşaltılan bir
ülkede, uzun vadede çok büyük sıkıntıların ortaya çıkacağını söylemek için
kâhin olmaya gerek yok.
Diğer taraftan,
taşımalı eğitim sırasında yemek sorunu da başlı başına bir sorundur. Maalesef,
her eğitim döneminde yüzlerce öğrenci taşımalı ve yatılı okullarda yemekten
zehirlenmektedir. Bu okullarda yemek ve hijyen koşulları için ayrılan bütçe de
son derece kısıtlıdır. Bu üstünkörü yaklaşımla insanların canları ve sağlıkları
tehdit altına alınabilmektedir.
Servis olayları
da başlı başına bir sorundur ama onun üzerinde çok fazla durmayacağım, o da
biraz önce burada ifade edildi.
Yapılması
gerekenler nelerdir, kısaca onlardan söz etmek istiyorum kalan süre içerisinde.
Bunlardan bir
tanesi şu: Taşımalı eğitim ihale uygulamalarındaki belirsizlik ortadan
kaldırılmalıdır. Taşımalı eğitim ihaleleri 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na
uygun olarak hizmet alımı usulüyle yapılmaktadır. 5018 sayılı Kanun hükümleri
ve İhale Kanunu hükümleri tam anlaşılmadığından veya yorum eksikliği nedeniyle,
uygulamaları sahiplenme aşamasında kadük kalmakta, il özel idareleri ve millî
eğitim müdürlükleri arasında gidip gelmektedir; bu durumun düzeltilmesi
gerekir.
Taşımalı eğitim
uygulama ihaleleri yıllık olarak yapılmamalıdır, yıllık olarak yapılıyor. -bunu
da başlık olarak söylüyorum- yıllık olarak yapıldığı zaman yüksek oranda
rekabete sebep vermekte ve yüklenici, taahhüt ettiği araç kalite ve
standartlarını yakalamakta sıkıntı çekmektedir. Araçlara yaş sınırı ile ilgili
de Ulaştırma Bakanlığının hâlen geçerli olan Okul Servis Araçları Hizmet
Yönetmeliği’ne göre “12 yaş” olan araç yaş sınırı “6 yaş” olarak düzeltilmiş ve
beş yılı kapsayacak sözleşme yapılması kararı alınmıştır, bunun da gözden
geçirilmesi lazımdır. Uygulama bütün öğretim kademelerinde, aslında,
yayılmalıdır.
Taşımalı eğitim
yemek ihalelerinde farklı uygulamaların ortadan kaldırılması gerekir.
Taşıma merkezi
okul öğretmenlerine görev nöbeti nedeniyle ilave ek ders ücreti verilmesi
gerekir diyor, daha sayacaklarımı süre bittiği için söyleyemiyorum ama şunu
söylüyorum: Evet, burada bir sorun vardır...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ
(Devamla) – …ve bu sorun irdelenmelidir, bu sorunu irdelemekten kimse
kaçınmamalıdır. Dolayısıyla da Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu bu
önerge dolayısıyla komisyonun kurulması faydalı olacaktır. İktidarı da bu
konuda aklı başında davranmaya davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde, Ağrı Milletvekili Sayın Halil Aksoy.
Buyurun Sayın
Aksoy. (BDP sıralarından alkışlar)
HALİL AKSOY
(Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; taşımalı eğitim uygulamasında
yaşanan sorunlara ilişkin aleyhte söz aldım ama lehte konuşacağım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, eğitim alanı Türkiye’de başlı başına bir sorundur. Cumhuriyet tarihi boyunca bu alan
gerek tekçi, ezberci ve ideolojik yaklaşımlar nedeniyle gerekse de yetersiz
altyapı ve personel azlığı nedeniyle ne yazık ki hep sorun olmaya devam
etmiştir. Bakanlığının ismi bile “millî” ile başlayan bir eğitim sisteminden,
doğrusu, çok şey beklemek doğru değildir. Tabii, bu sorunları alt başlıklar
hâlinde sıraladığımızda taşımalı eğitim uygulaması da bu sorunlardan bir
tanesidir. Aslında taşımalı eğitim uygulamasında yaşanan sorunları mevcut
eğitim politikasından ve bu nedenle meydana gelen genel sorunlardan ayrı
düşünmek de mümkün değildir. Zira, taşımalı eğitim uygulaması ve bu alanda
yaşanan çeşitli sorunlar şu an Türkiye’deki iflas etmiş, çürümüş eğitim
sisteminin birer sonucudur. İsterseniz bunlardan birkaçını hatırlatayım: Şu
anda birleştirilmiş sınıflar var mıdır? Vardır. Derslikler yetersiz midir?
Yetersizdir. Müfredat yetersizliği var mıdır? Yani, müfredat ırkçı, şoven,
asimilasyoncu söylemlerden arındırılmış mıdır, arındırılmamış mıdır?
Arındırılmamıştır. Öğretmensiz okul, okulsuz öğretmen var mıdır? Vardır.
Sınıflarda 60 kişi okuyor mu hâlâ? Okuyor. Tuvaletlerde, şurada, burada hijyen
koşulları yerine getirilmiş midir; su var mıdır? Yoktur. KPSS, LSS gibi
öğrencilerin önünü tıkayan, gelişmesini engelleyen uygulamalar var mıdır?
Vardır. Okullar ısıtılabiliyor mu? Hâlâ koltuklarında tezekle okullara gidiyor
mu çocuklar? Gidiyorlar. Öğretmenlerin sorunları giderilmiş midir?
Giderilmemiş. Bunları daha da uzatabiliriz. Demek ki bu sorunlardan sadece bir
tanesidir taşımalı eğitim. Bu nedenle bu çürümüş eğitim sistemindedir bütün
problem.
Değerli
milletvekilleri, mevzuata baktığımızda taşımalı eğitim uygulamasının amacı
çeşitli nedenlerle eğitim ve öğretime kapalı, birleştirilmiş sınıf uygulaması
yapan ilkokul, ortaokul veya imam-hatip okulları öğrencilerinin, taşıma merkezi
seçilen okullara günübirlik taşınarak kaliteli bir eğitim ve öğretim görmesini
sağlamak olarak benimsenmiştir veya belirtilmiştir. Ancak, uygulamada bu alanın
gerçekleşmediği, bu amacın gerçekleşmediği çok açık bir şekilde ortadadır.
Devam etmekte olan bu uygulama öğrenciler ve aileleri için âdeta bir eziyete
dönüştürülmüştür. Eğitim kalitesi yükselmediği gibi hâlâ birleştirilmiş ve
kalabalık sınıflar varlığını korumaya devam ediyor. Uygulamanın Karadeniz, İç
Anadolu ve Kürt coğrafyasında yaygın olduğu düşünüldüğünde, eğitim hizmetlerine
erişimin oldukça zor olduğu bu yörelerde, söz konusu uygulamayla aynı sorunun
varlığını koruduğunu, uygulamanın çözüm değil yeni sorunlar ortaya çıkardığını
söyleyebiliriz.
İlgili
yönetmelikte öğrencileri taşıma kapsamına alınan köy ve mezra yerleşim
birimlerinde ilkokul öğrenci sayısının 10’dan az olması şartı yer alıyor. Şu an
taşımalı eğitim sisteminin uygulandığı köylerin birçoğunda ilkokul öğrenci
sayısı 10’un üzerindedir. Bu nedenle, bu taşımalı eğitim kapsamına alınmış
öğrenci sayısı da gün geçtikçe yükselmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’de yirmi yedi yıl önce yani 1989-1990 eğitim-öğretim
yılında sadece 2 ilde başlayan taşımalı eğitim uygulaması, “Türkiye'nin sözde
çağ atladığı, dünyanın 17’nci büyük ekonomisi hâline geldiği ve okullarda artık
tabletlerle eğitim verildiği” günümüzde -ki bunu tırnak içerisinde söylüyorum-
Türkiye'nin neredeyse bütün illerinde uygulanır hâle gelmiştir. Millî Eğitim
Bakanlığının resmî rakamlarına göre, 2012-2013 eğitim-öğretim yılında ülke genelinde
taşımalı eğitim uygulaması kapsamında 811.838, taşımalı öğretim uygulaması
kapsamında 389.958, özel eğitim öğrencilerinin ücretsiz taşınması uygulaması
kapsamında ise 47.459 öğrencinin taşındığı açıklanmıştır.
Uygulamanın
başladığı yıllardan bu yana 120 trafik kazasının yaşandığı, meydana gelen bu
kazalarda 48 öğrencinin hayatını kaybettiği, 62 öğrencinin ise yaralandığı
resmî istatistiklerde yer almaktadır. Yani 48 öğrenci, Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından uygulanmakta olan taşımalı eğitim sisteminin kurbanı olmuştur.
Rakama bakıldığında, her yıl yaklaşık olarak 3 öğrencinin Millî Eğitim
Bakanlığının kendi kusuru nedeniyle hayatını kaybettiği ortaya çıkıyor.
Ülkemizde servis
güvenliğinden kaynaklı sorunlar sürmektedir. Yalnızca taşıma merkezli okullarda
değil, tüm kurumlarda öğrenci taşıma işi yönetmeliklere uygun olarak
yapılmamakta, her yıl onlarca öğrenci ve öğretmen yol kazalarında yaşamını
yitirmektedir. Servis araçları öngörülen özelliklere sahip değildir.
Öğrencilerin binmesi gereken servise öğrenci olmayanlar da binmektedir. Kayıtlı
servis şoförlerinin haricinde birçok farklı şoförün aynı aracı kullandığı, ayrı
yerleşim yerlerinden birden fazla servisle gelmesi gereken öğrenciler bir
servise sığdırılarak âdeta balık istifi getirilmektedir. Bu durumlar,
öğrencilerin güvenliği açısından da son derece tehlikelidir.
Taşıma merkezi
ilkokulu ya da ortaokulu kurumu olarak tayin edilen okullarda sınıfların
öğrenci mevcudu çoğu yerde 50’nin üzerinde olmaktadır. Bu şekilde kalabalık
olan sınıflar bir hayli fazladır. Çocuklar araçlarda balık istifi getirilirken
araç içerisinde şoförden başka yardımcı bir görevli de çoğu kez
bulunmamaktadır.
Yine, önemli bir
konu da taşımalı eğitim nedeniyle öğrencilerin evlerinden ayrı kaldıkları
süredir. Bu süre bir günü bulmaktadır. Bu anlamda düzenli bir hizmet de söz
konusu değildir. Evinden uzakta olan öğrenci geç saatlere kadar aç kalmakta ya
da yetersiz beslenmektedir. Köy okullarında uygun lavabolar, kesintisiz su
bulunmadığı için öğrenciler bu konuda çeşitli sorunlar yaşamaktadır. Okullarda
el temizliği ve diğer ihtiyaçlar için kullanılacak temizlik malzemesi de
bulunmamaktadır. Bu sistemle sadece eğitimin kalitesi düşmüyor, aynı zamanda,
faciaların yaşanacağı da bugünden anlaşılabiliyor.
Değerli
milletvekilleri, yine, önemli bir konu ise Büyükşehir Yasası’nın çıkmasıyla
köylerin mahalle statüsüne dönüşmesi sonucu çıkan sorunlardır. Çok sayıdaki
köyde taşımalı eğitime son verilmiş ve binlerce çocuk traktörlerle, at
arabalarıyla, römorklarla saatlerce yürüyerek okullara taşınmaktadır. Bu alanda
ortaya çıkan sorunların da bir an önce giderilmesi gerekmektedir.
Yine, aynı
şekilde, bu uygulamanın sonucu olarak ortaya çıkan sorunlardan bir tanesi de
nadiren de olsa taşımalı sistemle başka köye giden öğrencilerin, o köyün
öğrencileriyle okulda yaşadıkları sorunlardır. Zira, zaman zaman, okulun
bulunduğu köydeki öğrenciler taşımalı sistemle okullarına gelen öğrencileri
kabul etmiyor, ötekileştiriyor ve bu sorun aileleri de etkiliyor. Geçen sene, Ağrı’nın
Taşlıçay ilçesinde böylesi bir sorun yaşanmıştı. İlköğretim okulunun bulunduğu
bir Azeri köyüne Kürt köylerinden öğrenci gelmekteydi. Bu öğrenciler arasında
problemler yaşandı, aileler de bu işe karıştı “Kürt öğrenci-Türk öğrenci”
gibisinden. Sonuçta, bizim müdahalemizle ancak sorun çözülebildi. O olaya
ailelerin de katılması sonucunda olayların ne tür bir şekil alacağı da çok
bilinmemektedir.
Yine, bu sistemde
yaşanan sorunlardan bir tanesi de ihale süreçleridir. Taşınan çocuklara taşıma
merkezlerinde yemek verilmemektedir. Son yıllarda, bu ihalelerin şeffaf
olmadığı ve yandaş kişi ve şirketlere çeşitli ihale hileleriyle verildiği göz
önüne alındığında, bu sorun da oldukça ciddi görülmeli ve bu konudaki
ihalelerin şeffaf yapılması gerekmektedir.
Sonuç olarak
önergeye destek vereceğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Çelebi, Sayın Özel, Sayın Yüksel, Sayın Özdemir, Sayın Tanal, Sayın
Karaahmetoğlu, Sayın Topal, Sayın Işık, Sayın Şeker, Sayın Gök, Sayın Ediboğlu,
Sayın Acar, Sayın Güler, Sayın Sapan, Sayın Atıcı, Sayın Kurt, Sayın Akar,
Sayın Havutça, Sayın Toprak.
Evet, iki dakika
süre veriyorum, yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ve
arkadaşlarının taşımalı eğitimle ilgili sorunların araştırılarak çözüm
önerilerinin belirlenmesi amacıyla 6/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 4 Aralık 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- AK PARTİ Grubunun, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler”
kısmının 1’inci ve 2’nci sıralarında yer almasına; 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile konuşma sürelerine; kamu
idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on iki turda tamamlanmasına;
turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının
maddelerinin oylanmasına ilişkin önerisi
4/12/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
04/12/2013 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince
grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mahir
Ünal
Kahramanmaraş
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
1) 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap
Kanunu Tasarısı’nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1’inci ve 2’nci sıralarında yer
alması; bütçe görüşmelerine 10/12/2013 Salı günü saat 14.00'te başlanması ve
bitimine kadar, resmî tatil günleri dâhil her gün saat 11.00'den günlük
programın tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunması ve görüşmelerin on
bir günde tamamlanması; bütçe görüşmelerinin son günü olan 20/12/2013 Cuma günü
görüşmelere saat 14.00'te başlanması ve bitimine kadar çalışmalara devam
olunması,
2) Başlangıçta
bütçenin tümü üzerinde gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların
(Hükûmetin sunuş konuşması hariç) birer saat (Bu süre birden fazla konuşmacı
tarafından kullanılabilir.), kişisel konuşmaların ise onar dakika ile
sınırlandırılması,
3) Kamu
idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin 12 turda tamamlanması, turların
bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanması,
4) İç Tüzük’ün
72’nci maddesi gereğince yapılacak görüşmelerde, gruplar ve Hükûmet adına
yapılacak konuşmaların 1, 2, 4, 6, 8, 9 ve 10’uncu turlarda ellişer, diğer
turlarda kırkar dakika (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir.),
kişisel konuşmaların beşer dakika olması, kişisel konuşmalarda her turda İç
Tüzük’ün 61’inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere 2 üyeye
söz verilmesi ve 1 üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki
görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı yaptırması,
5) Bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için
soru-cevap işleminin yirmi dakika ile sınırlandırılması,
6) Bütçe
görüşmelerinin sonunda gruplara ve Hükûmete birer saat süre ile söz verilmesi (Bu
süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir.), İç Tüzük’ün 86’ncı
maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların onar dakika olması önerilmiştir.
BAŞKAN – Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet
Doğan Kubat.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli arkadaşlarım; grubumuzun önerisi
lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, Anayasa’nın 161, 162, 163 ve 164’üncü maddeleri gereğince bütçe ve
kesin hesap kanun tasarılarının birlikte görüşülmesi ve mali yıl başına kadar
karara bağlanması zorunludur. Bütçe görüşmeleri dün itibarıyla tamamlandı. Biz
dün de bir grup önerisi getirmiştik ancak değerli muhalefetimizin görüşleri dün
geç saatlerde ancak yetiştirildiği ve sıra sayısı dün itibarıyla alındığı için
bütçenin önümüzdeki haftaki görüşme takvimine ilişkin bu öneriyi huzurlarınıza
getirmiş bulunmaktayız.
Önerimizde, 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile birlikte 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak
İşler” kısmının 1 ve 2’nci sıralarına alınması önerilmekte. Bunun dışında da
bütçe sürecine ilişkin olarak çalışma gün ve saatleri, görüşmenin şekli,
grupların ve kişilerin, milletvekillerimizin konuşma sürelerine ilişkin
hususlara dair öneriler yer almaktadır. Buna göre, bütçe görüşmelerinin 10
Aralık 2013 Salı günü saat 14.00’te başlaması ve tüm turların bitimine kadar
-resmî tatiller de dâhil olmak üzere- on bir günde tamamlanması; günlük
görüşmelerin sabah 11.00’de başlaması ve o günkü turun görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar devam etmesi; ancak son gün yani 20 Aralık Cuma günü
görüşmelerin saat 14.00’te başlaması ve o günkü turun bitimine kadar devam
etmesi- bütçe üzerinde yapılacak konuşmalarda tümü üzerinde Hükûmet ve gruplara
birer saat söz hakkı tanınması -ki bu bölünebilir bir süredir, birden fazla
milletvekilimiz kullanabilecektir- şahsi konuşmaların ise onar dakika ile
sınırlandırılması; toplam bütçe görüşmelerinin 12 tur olarak düzenlenmesi ve bu
turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarının maddelerinin
ayrı ayrı oylanması, turlar üzerindeki konuşma süreleri bakımından ise İç
Tüzük’ün 72’nci maddesi hükmü çerçevesinde 3, 5, 7, 11 ve 12’nci turlarda
gruplar ve Hükûmete kırkar dakika, diğer turlarda ise ellişer dakika söz hakkı
verilmesi, yine bu sürelerin birden fazla milletvekilimize kullandırılabilmesi,
kişisel söz haklarının ise beş dakikayla lehte ve aleyhte olarak düzenlenmesi;
soru-cevapların her turun sonunda olmak üzere yirmi dakika olması ve her
milletvekilimizin tümünde, sonunda veya turlar üzerinde ancak 1 defa söz hakkı
kaydı yaptırabilmesi önerilmektedir.
Önerimize
desteklerinizi bekler, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz Antalya Milletvekili
Sayın Mehmet Günal’a aittir.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu grup önerisi normal şartlarda
Danışma Kurulu olarak geliyordu, teamüllerimiz böyleydi. Şu anda anlaşılamadığı
için burada grup önerisi olarak tartışıyoruz ama anlaşmama nedenimiz takvim
değil, yani sunulan öneri değil, sizlere de
yansıyan, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde sıkça tartışmış
olduğumuz Sayıştay raporlarıyla ilgili sorundan kaynaklanıyor. Dolayısıyla,
burada daha uzun bir çalışma takvimi hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de
Genel Kurulda istiyorduk ki bu konular açıklıkla tartışılsın, görüşülsün,
sizlerin de denetim yetkisi olan Meclis olarak, yüce Meclis olarak, bilgisine
sunulsun. Maalesef bu yapılmamıştır, bütçe hazırlama süreci açısından bu bir
eksikliktir. Çünkü yüce Meclis denetim yetkisini kullanıyor ancak bütçe hakkı
Meclisin en önemli haklarından bir tanesi ve bunu da sadece Plan ve Bütçe
Komisyonunda bütçenin yapılması ve tartışılmasıyla yapmıyor, Meclis adına
denetim yapan Sayıştay aracılığıyla bütün kamu idarelerinin denetlenmesi
sayesinde yapıyor.
Bu sene bir sorun
daha derinleşmiş bir şekilde karşımıza geldi. Biliyorsunuz, Sayıştay raporları
eskiden beri gelmiyor ama kanun değişikliğinden sonra yeni formatla, yeni
şekilde gelmesi gerekiyor idi. Geçtiğimiz yasama yılında, yine başladığında
bunu tartıştık, bütçe sürecinde de burada Sayın Meclis Başkanı açıklama yaparak
eksiklikleri tespit etmiş idi. Maalesef bu sene düzelecek derken yine bunların
gelmediğini görüyoruz değerli arkadaşlar çünkü 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu’nda bunlar yer alıyor yani dış denetim olarak Sayıştayın bu
raporları hazırlaması, kurumlarla ilgili raporları Meclise sunması, bunların da
kesin hesaplarla ilgili kanun tasarısı görüşülürken bizlere gelmiş olması
gerekiyor idi. Maalesef, burada büyük bir eksiklik var. Tabii, “eksiklik”
derken bizim buradaki yorumumuz eksikliğin ötesinde Hükûmetin bu işi yokuşa
sürmesi şeklinde. Burada, esas itibarıyla, baktığımız zaman Sayıştay tarafından
sanki rapor hazırlanıyormuş gibi yapılıp “Rapor hazırlanamamıştır.” diyerek
bize rapor sunulduğu ifade ediliyor.
Değerli
arkadaşlar, 358 tane kamu idaresi için düzenlilik denetimi raporu
hazırlanmasına rağmen bize 146 tanesi geldi. Bu gelenlerin içinde -eğer bakarsanız şöyle, enine tutuyorum ki
dört beş sayfa kalınlığı, yukarıda arkadaşlara takdim ettik, sizler de
inceleyebilirsiniz- hiçbir şey yok. “Rapor” denilen şeyde sadece kurumun
tanıtımı var, kurumun işlevleri var, arkasında da dört satırlık bir denetim
görüşü yer alıyor. Orada da ne diyor, biliyor musunuz? Kurum adını yazıyor,
“Belgeler yukarıda başlıklar altında açıklandığı üzere kamu idaresi yönetimi
tarafından sağlanamadığı için filanca kurumun -burada Adalet Bakanlığınınki
var- mali rapor ve tablolar hakkında görüş bildirilememektedir.” yani “Görüş
bildirilememektedir.” ifadesi bir rapor olarak bize sunulmuş durumda. Bütün
tartışmalarımızın temelinde yatan şey budur. Yani, o kurumlarla ilgili rapor
yok. Sonra sorduğumuz zaman “Biz size rapor verdik ya.” diyorlar. Raporların da
yarısından fazlasının hiç olmadığını, olanların da büyük bir kısmının… Elimde
birkaç tane numune getirdim, şunlar bize rapor olarak geldi arkadaşlar.
Şimdi, sizler de
milletvekili olarak, sadece biz muhalefet olarak değil, yasama organının birer
temsilcisi olarak bu hesapları görmeniz, yapılan eksiklikler, usulsüzlükler,
yanlışlıklar varsa bunlardan haberdar olmanız gerekiyor. Maalesef, Meclisin bu
denetim yapma yetkisi elinden alınmış bulunuyor.
Bir de bunlarla
beraber hiç rapor yapılmayanlar var, belediyelerle ilgili, iktisadi
teşekküllerle ilgili, bazı kamu kurumlarıyla ilgili. İlave olarak olumsuz görüş
verilenler var. Yani o kurumlarla ilgili raporların kesin hesap kanun tasarısı
içerisinden ayıklanarak bu kurumların kesin hesap kanun tasarısıyla beraber
sunulmaması gerekiyor. Olumsuz görüş demek, bu kurumlarla ilgili raporların
uygun olmadığını söylemek demek. Bizim de bunları burada görüşüyor olmamamız
gerekiyordu. 15 tane kamu idaresiyle ilgili olumsuz görüş verilmiş.
Daha da vahim bir
şey var. 50 tane idareyle ilgili, görüş vermekten kaçınma tespiti yapılmış.
Eğer Sayıştay Kanunu’nun 9’uncu maddesine bakarsak değerli arkadaşlar, rapora
görüş vermeyenlerin sorumluluğuyla ilgilidir bu madde. Komisyonda Sayın Bakana
sorduk, eğer görüş vermekten kaçınılırsa, bilgi vermekten kaçınılırsa ilgililer
hakkında işlem yapılması lazım. Sayıştay Kanunu’na baktığımız zaman 9’uncu
maddede yazıyor, “Önce yetkililerin maaşlarını yüzde 50’ye kadar kesersiniz.”
diyor. Eğer hâlâ görüş vermekten kaçınırsa, bilgi, belge vermezse o zaman
onların görev akitlerine son verilmesine kadar bir yetki vermiş. Diyoruz ki:
“Peki, herhangi bir kurumla ilgili böyle bir talepte bulunuldu mu?” Cevap yok.
Peki, kim bunun suçlusu? Hadi verilenlerdeki eksikliği anladık ama hiç görüş
verilmeyenler var, onlarla ilgili de bir işlem yok.
Dolayısıyla,
burada tabii, Sayıştayla ilgili, gerçekten AKP iktidarının iyi niyetli olmadığı
kanaatindeyiz. “O ne demek?” diyeceksiniz. Değerli arkadaşlar, burada kanun,
2010 yılında çıkıp 2011 yılındaki kesin hesap tasarısında uygulanması gereken
raporları içeriyor, onlar geçen yıl gelmedi. Ondan önce, 2005’ten bu yana
gelmeyen raporlar var. Tabii, burada yapılan, sizin Sayıştayı etkisizleştirme
düzenlemenizin önemli maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Siz
de gayet yakından biliyorsunuz, burada Sayıştayın bağımsızlığı ortadan
kaldırıldı, denetim yetkisi elinden alındı, zaten etkisizleştirilmişti. Burada
bir Rapor Değerlendirme Kurulu var değerli arkadaşlar. Sanki raporu
değersizleştirme ya da raporu değiştirme kuruluna dönüşmüş yani ben ona
“raporları kuşa çevirme kurulu” diyorum. Bu yapıyla denetlenen kurumun kabul
etmediği hiçbir rapor bize gelemiyor yani gelen raporların içeriğinden
vazgeçtik, yapılan raporları o kuruma soruyorlar, kurumun itiraz ettikleri
içerisinden ayıklanıyor ve ondan sonra da bize rapor olarak Sayıştay Genel
Kurulundan- demin söylemiş olduğum- 4 satırlık “Görüş bildirilememektedir.”
görüşlerini içererek geliyor. Burada, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu
düzenlemeyi bahane ederek Meclisin denetiminden, Sayıştayın denetiminden bütün
kurumları kaçırdığını görüyoruz. Maalesef, bu iş böyle. “Neden?” diyeceksiniz.
O birinci darbenin arkasından, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği
düzenlemelerden sonra burada 124 değerli milletvekili arkadaşınızın, sizin
grubunuza ait arkadaşınızın vermiş olduğu kanun teklifi var nisan ayında ve bu
30 Nisanda da Plan ve Bütçe Komisyonunun gündemine alınmıştı. Nedense bir anda,
o günün şartları içerisinde gerilim olduğu için geri çekildi. Eğer bu teklifin
içerisine bakarsanız -sizlerin çoğunun imzası var ama çoğunuzun da içeriğinden
haberdar olmadığından eminim- buraya baktığımız zaman iyice de, bu hazır,
mevcut sistemin de ötesine giderek Sayıştayın tamamen bir normal bakanlık
hâline dönüştürüldüğünü, âdeta denetim birimi olmaktan ziyade her gelene
uygunluk veren bir kurum hâline dönüştürüldüğünü görürsünüz. Böylece, burada
sorunun Sayıştayda olmadığını, ilgili kurumların, ilgili bakanlıkların, kamu
idarelerinin rapor vermediği bahane edilerek denetimden kaçıldığını açıkça
görmüş oluyoruz. Bu şartlarda tabii ki bu raporların tamamının Genel Kurulda ve
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor olması gerekirdi. Bunların
görüşülmemesini de önemli bir eksiklik olarak görüyoruz. Herhâlde bu
tartışmalardan sonra önümüzdeki süreçte, yeni yılda, bu eksik kalan kanun,
sizin vermiş olduğunuz, 124 milletvekilinin kanun teklifi de gündeme gelerek…
“Madem tartışılıyor, tamamıyla biz Sayıştayı etkisizleştirelim.” diye böyle bir
teklifle gelmenizden de açıkçası çekiniyoruz. Maalesef, bu şartlarda bu kanun
teklifinin asıl amacının da denetimden kaçmak için zemin oluşturmak ve
Sayıştayı da Hükûmetin arka bahçesi hâline getirmek olduğu anlaşılmış
bulunuyor. Onun için bu bütçenin görüşülmesinin uygun olmadığını, sakat
olduğunu düşünüyoruz. En önemli şartı olan bu raporların denetimden
kaçırılmasının da iyi niyetli olmadığını, karşılıklı bir danışıklı dövüş
olarak…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - …Hükûmetle Sayıştay arasında
yapıldığını düşünüyoruz.
Bu düşüncelerle
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Günal.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde Karaman Milletvekili Sayın Lütfi
Elvan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Elvan.
LÜTFİ ELVAN
(Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle şunu
ifade etmek istiyorum. 1927 yılından itibaren aşağı yukarı 2005 yılına kadar
devam eden Muhasebei Umumiye Kanunu’nu değiştiren Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’nu çıkaran AK PARTİ hükûmetleri olmuştur. Arkasından yine çağın ve
uluslararası standartların gereği olarak birçok gelişmiş ülkenin
sayıştaylarının sahip olduğu yetkilerin çok çok üzerinde yetki veren,
sorumluluk veren Sayıştay Kanunu çıkarılmıştır. İlk kez bizim dönemimizde mali
saydamlık ve hesap verilebilirlik kavramları gündeme gelmiştir. Aslında bu kavramlar
geçmişte konuşulan kavramlar değildi. Nakit esaslı muhasebe sisteminden
tahakkuk esaslı muhasebe sisteminde yine bizim zamanımızda geçilmiştir yani
bizim Hükûmetimizi, hükûmetlerimizi denetim yapmamakla veya denetimden kaçmakla
suçlamak son derece yanlıştır. Bizatihi biz INTOSAI standartlarını getiren
Hükûmetiz, AK PARTİ iktidarıdır ve uluslararası standartlarda denetim
yapılmasına imkân sağlayan yine AK PARTİ hükûmetleri olmuştur. Bakınız,
geçmişte denetim yapılmıyordu, teftiş yapılıyordu ancak şu an maalesef denetim
yapılması istenmiyor, teftiş yapılması isteniyor. Denetimle teftiş arasındaki
farkı bilmemiz gerekir.
Mali raporlara
gelince. Değerli arkadaşlar, mali raporları kesin hesap kanunu tasarısıyla
ilişkilendirmek mümkün değildir. Mali raporlar o kurumun yönetsel
sorumluluğuyla ilgili olan bir husustur. Kesin hesap kanunuyla ilgili olan
rapor, genel uygunluk bildirimidir. Anayasa’mızın 164’üncü maddesinde bu gayet
açıktır. Şunu da ifade edeyim: Herhangi bir davanın veyahut bir kamu zararı söz
konusu ise bu zararın neticesinin sonuçlanmaması o kesin hesabın kabulü hâlinde
o davanın bırakılması anlamına da gelmiyor. Anayasa’mızın 164’üncü maddesinin
son paragrafında bu da yer alıyor.
Mali raporların
içeriğine gelince. Değerli arkadaşlar, 146 rapor gelmiştir. Bu raporların 42
tanesinde -ki, genel bütçeli kuruluşlara yöneliktir, bakanlıklarımıza
yöneliktir- mali tablolar oluşturulamamıştır. Neden oluşturulamamıştır, onu
ifade edeyim: Çünkü bir bakanlığın kendisine ait bir kasası yoktur, bir bakanlığın
bilançosu söz konusu değildir. Yani Sayıştayın istemiş olduğu o hususların
teknik olarak bizatihi bakanlık tarafından yerine getirilmesi mümkün değildir.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – O zaman Sayıştayı kaldırın.
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) – Ve şunu ifade edeyim: Maliye Bakanlığı ve ilgili tüm kamu kurum ve
kuruluşlarımız Sayıştay Başkanlığının istemiş oldukları tüm belge ve bilgileri
vermiştir. Maliye Bakanımız da açıklama yaptı. 25 milyonun üzerinde bilgi ve
belge Sayıştay Başkanlığına verilmiştir.
Denetim raporlarına
gelince. Değerli arkadaşlar, bu denetim raporlarında 600’ün üzerinde bulgu
tespit edilmiştir. Bu 600’ün üzerindeki bulgudan aşağı yukarı 400’ün üzerindeki
bulgu ilgili bakanlıklar ve kurumlar tarafından kabul edilmiştir. “Evet, bu,
gerçekten söylemiş olduğunuz hususlar doğru şeyler, bunun düzeltilmesi
gerekir.” demişlerdir.
Mali raporlardan
amaç, denetim raporlarından amaç o kurumun daha da iyi işlemesini sağlamak,
daha da iyi çalışmasını, etkin hâle gelmesini sağlamaktır, yoksa o kurumun
teftiş edilmesi anlamına gelmez.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Eksiklik varsa da söyleyecek herhâlde. Denetimin amacı ne?
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) – Elbette, eksiklikler varsa elbette söyleyecek. Ki ben şunu ifade
ediyorum: 600’ün üzerinde bulgu tespit edilmiş Sayın Günal. Bu bulgulardan
400’ün üzerindeki bulgu ilgili bakanlıklar ve ilgili kurumlar tarafından kabul
edilmiş. “Evet, bizim bunları düzenlememiz gerekir, düzeltmemiz gerekir.”
denmiş.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Geri kalanları da söylesin.
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) – Ve neyi getiriyor bu? Bu kurumlarımızın gerçekten bu raporlarla
daha iyi çalışmasını, daha etkin hâle gelmesini, performansını daha da
güçlendirmesini sağlayacak bir yapıyı oluşturmasını gündeme getirir.
Mali raporları
kesin hesap kanunuyla ilişkilendirmek, “Efendim, mali raporda şu şu şu yer
almamıştır.” gibi ifadeler doğru olan ifadeler değildir. Bunun yanında, 42
kurum dışında aşağı yukarı 100 civarında kurumumuzun mali tabloları gelmiştir
çünkü üniversitelerimiz, diğer bazı özel bütçeli kuruluşlarımız bu mali
tabloları oluşturma imkânına sahiptirler ve böyle bir teknik altyapı mevcuttur
ve bunlar gelmiştir buraya. Kimse denetimden falan kaçmıyor, bilakis, denetimin
gerçek anlamda yapılmasını isteyen bizatihi bizleriz arkadaşlar, buna sahip
çıkan bizleriz. Bunun farkında olmalıyız.
Bugün bir toplu
iğneye varıncaya kadar kamunun tüm taşınır malları kayıt altına alınmıştır. Bu
bizim zamanımızda olmuştur.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Tüm deme, alınmayanlar var.
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) – Geçmişe bakalım, sadece ve sadece saymanlık üzerinden denetim
yapılan bir sistem vardı, gelir boyutuna bakılmıyordu. Harcaması nedir, ilgili
saymanlığa git, dokümanlara bak; yöntem buydu arkadaşlar. Şimdi biz tahakkuk
esaslı sistemi getirdik. Elbette bu sistemde aksayan bazı yönler yok mu?
Olabilir ama bunun sanki denetimden kaçılıyormuş gibi bir hava yaratıp da
birilerini suçlama gibi bir gayret içerisine girmek son derece yanlıştır, son
derece yanlıştır. Son derece yanlıştır. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – İmzanız olan kanun teklifi var, Komisyonda bekliyor Sayın Başkan.
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) – Diğer bir husus değerli arkadaşlar, mutlaka zikretmem gereken bir
diğer husus: Yargılamaya esas raporlar, Komisyonda da gündeme geldi ve yargılamaya
esas raporlar hakkında bazı Komisyon üyelerimiz bilgi istediler. Düşünebiliyor
musunuz, bir mahkemeye, siz mahkemeyle ilgili diyorsunuz ki: “Ben buna müdahale
edebilirim.” Meclisin böyle bir yetkisi yok değerli arkadaşlar. Meclis
yargılama makamı değildir. Eğer yargıya esas bir rapor söz konusu ise bu
raporların Meclise gönderilmesi kesinlikle söz konusu olamaz. O zaman siz
yargıya müdahale etmiş olursunuz. Kamu zararına ilişkin olarak da yine herhangi
bir şekilde Meclise bu tür bir rapor göndermek söz konusu olamaz; o da, o
kurumu, o yöneticiyi belki suçu bulunmadan suçlu konumuna getirmek anlamına
gelir. Dolayısıyla yargılamaya esas raporların görüşüleceği yer Sayıştay
mahkemeleridir, Sayıştayın ilgili daireleridir.
Denetim
raporlarına gelince. Yine, denetim raporlarında şu ifade edildi: “Efendim bu, 5
sayfalık, 10 sayfalık bir mali rapordur.” Değerli arkadaşlar, dünyanın hangi
ülkesine giderseniz, hangi gelişmiş ülkesine giderseniz gidin bu tür mali
raporlar bu içeriktedir, detay bilgiler yer almaz, detay bilgiler yer almaz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Arkadaşların hepsine dağıtalım da bir baksınlar.
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) – Ha, burada şu ifade ediliyor: “Efendim, denetçi raporunu yazıyor
ama denetçinin yazmış olduğu rapor Meclise gönderilmiyor.” Arkadaşlar, biz
kanunlara ve Anayasaya uygun hareket etmek durumundayız. Siz denetçinin
raporunun Meclise gönderilmesini isteyemezsiniz. Meclisin isteyeceği rapor
Sayıştay raporudur. Sayıştay raporu da nasıl ve ne şekilde tekemmül ettirilir
hepiniz biliyorsunuz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Kuşa çevrilerek tekemmül ettirilir!
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) - Hayır efendim, öyle şey olabilir mi?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – İşte bak kuş! Bu kuş, kuş!
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) - O zaman Sayıştay Başkanlığı gibi bir kurumu kaldıralım, 3 denetçiyi
görevlendirelim, “Bizim adımıza gidin kurum hakkında rapor yazın, bize
gönderin.” diyelim. Var mı böyle bir şey? Dünyanın neresinde böyle bir uygulama
var?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Çok var, yapıyorsunuz da. İşinize gelmeyen yere müfettiş
gönderiyorsunuz sabaha karşı.
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) - Kesinlikle bu söz konusu olamaz. İşleyen bir sistem vardır.
Sayıştay dairelerinin görevleri vardır. Evet, denetçinin hazırlamış olduğu
rapor taslak rapordur, Sayıştay raporu değildir. İlgili dairelerde bu
görüşülür, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşü alınır ve tatminkâr cevap
alınmışsa bu ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından o bölümler belki çıkarılır ve
daha sonra da ilgili dairelerden görüş alındıktan ve ilgili dairelerin görüşü
oluşturulduktan sonra rapor değerlendirme kurulunda bu değerlendirilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) – Tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN – Yok, o
kadar.
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Elvan, teşekkür ederim.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe görüşme
takviminin belirlenmesine ilişkin Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere
huzurunuzdayım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce bu
kürsüde konuşan Sayın Lütfi Elvan çok değerli bir bürokrattır, planlamacı bir
arkadaşımızdır, konusunun uzmanıdır, şu anda da Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanlığını yürütmektedir ama mali mevzuatla ilgili, kamu mali yönetimiyle
ilgili, Sayıştay raporlarıyla ilgili vermiş olduğu bilgileri doğrusu kendi
uzmanlık alanıyla çok bağdaştıramadım çünkü vermiş olduğu bilgilerin çok büyük
bir kısmı yanlış. Ben, size doğru bilgileri vermek istiyorum. Birincisi, Sayın
Lütfi Elvan o dönemi hatırlamayabilir, 22’nci Dönem Parlamentosunda 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nu Adalet ve Kalkınma Partisi ile
Cumhuriyet Halk Partisi müştereken çıkardı, hep beraber, oy birliğiyle
çıkardık. Bizim bazı maddelerde eleştirilerimiz vardı, eksik bulduğumuz
düzenlemeler vardı ama “Kamu mali yönetiminde olumlu bir adımdır.” düşüncesiyle
o tasarıya yasalaşma aşamasında tartışmasız destek verdik. Yasalaşma tarihi
2003 yılının Aralık ayıdır ancak yasanın yürürlüğe intikali 1 Ocak 2006’dır.
Maliye Bakanlığı ve diğer idareler gerekli çalışmaları, uyum çalışmalarını
zamanında gerçekleştiremediği için yürürlüğü biraz gecikti; olabilir tabii ki.
Bu yasa çok
önemli düzenlemeler getirmiştir ancak bu yasanın getirmiş olduğu birtakım
düzenlemeler, kontrol müesseseleri, Sayıştay denetimine ilişkin olarak getirmiş
olduğu ilkeler Sayıştay tarafından “Benim kendi kuruluş yasam çıkmadı.”
gerekçesiyle uygulanmadı ve nihayet 2011 yılının Aralık ayında 6085 sayılı
Sayıştay Yasası kabul edildi. Bu da önemli bir düzenlemedir. Her iki yasa da
kamu mali yönetiminde çok önemli değişiklikler yapmıştır. Bunların başlıcası
şudur: Türkiye Büyük Millet Meclisi adına kamu harcamalarını denetleyen,
onların mevzuata ve usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını denetleyen, yine
kamu gelirlerinin usulüne uygun olarak toplanıp toplanmadığını denetleyen
Sayıştay, denetim sonucunda düzenlemiş olduğu raporları Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunacaktır. Bu
yasaların en önemli yeniliği budur çünkü denetim, kamu harcamalarının ve kamu
gelirlerinin Sayıştay tarafından denetimi “bütçe hakkı” kavramından
kaynaklanır. Bütçe hakkı, demokrasilere demokrasi olma özelliğini kazandıran
haktır. Bütçe hakkı demek, devletin yapacağı harcamaların kapsamı ve
büyüklüğüyle yani nerelere ne kadar harcama yapılacağı ile bu harcamaların
yapılabilmesi için milletin ödeyeceği vergilere milletin kendisinin karar
vermesidir. Millet bu kararını parlamentolardaki temsilcileri vasıtasıyla alır.
Parlamentodaki temsilcilerin hükûmete bütçelerle vermiş olduğu vergilerin
toplanması izni ve harcamaların yapılması yetkisi yine millet adına denetim
yapan, Türkiye’de Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan Sayıştay
tarafından denetlenir, denetlenmek zorundadır. Bu da bir demokrasi kuralıdır.
Bütçe hakkının olduğu bütün demokrasilerde bütçenin uygulama sonuçları milletin
bir kurumu, millet adına denetim yapan bir kurum yani Sayıştay tarafından
denetlenir ve sonuçları Parlamentoya sunulur. Bu kuralı esnetemezsiniz. Bu bir
yenilikti. Türkiye’de bu yenilik uygulamaya girecekti. İlk olarak 2012 yılı
Aralık ayında bütçe görüşmelerini yaparken yani 2013 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2011 yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı görüşülürken Sayıştayın düzenlediği,
biraz önce belirttiğim çerçevede düzenlediği 132 raporun buraya gelmesi
gerekiyordu ama gelmedi çünkü Hükûmet yani Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğu
bir yasa çıkardı. 4 Temmuz 2012 tarihinde çıkarılan bir yasayla o 132 adet
raporun Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi engellendi. Aslında o yasa bir
engel değildi çünkü raporlar 4 Temmuz 2012 tarihinden önce düzenlendi. Gelmesi
gerekir, o yasa sonraki dönemleri kapsar. Bir şekilde o yasanın arkasına
sığınıldı, gelmedi. Biz o yasal düzenlemeyi Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Anayasa Mahkemesine götürdük. Bütçe hakkını, milletin “Harcamaları ben bilmek
istiyorum. Vergileri nereye harcadınız? Bu harcamalarla beni mutlu eden kamu
hizmetleri ürettiniz mi?” şeklindeki o hakkını hiçe sayan o düzenlemeyi Anayasa
Mahkemesine götürdük ve Anayasa Mahkemesi 27 Aralık 2012 tarihinde bu yasal
düzenlemeyi iptal etti. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu bunun üzerine 2013
Nisan ayında bir kanun teklifi getirdi. Sayıştayın bu denetim yetkisini elinden
alan, o denetim sonucunda düzenlediği raporlarda yer alan denetim bulgularının
Türkiye Büyük Millet Meclisine intikalini engelleyen düzenlemelere yer verildi
orada. Bu, doğrudan doğruya milletin bütçe hakkının elinden alınmasına yönelik
bir düzenlemeydi. Buna tepki gösterdik, Cumhuriyet Halk Partisi olarak çok
şiddetli tepki gösterdik. Bu, demokrasiyi rafa kaldırmaktır. “Ben harcama
yapacağım ama millete hesap vermeyeceğim.” anlayışını kabul etmiyoruz dedik. Bu
sefer tepkiler karşısında -tabii ki başka tepkiler de oldu- beklemeye aldınız
teklifi. Bu sefer başka bir yola başvurdunuz yani Hükûmet başka bir yola
başvurdu. “Ben, Sayıştay raporlarının, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi
gereken Sayıştay raporlarının içini boşaltırım.” dedi ve gelen raporlar denetim
bulgularından arındırılmış bir şekilde Meclise geldi.
Şimdi Sayın Elvan
yine bazı bilgiler verdi. Bilgiler yanlış. Sayın Elvan, kusura bakmayın. Bakın,
dediniz ki: “Biz ilk defa nakit esaslı muhasebeden tahakkuk esaslı muhasebeye
geçtik.” Evet, tahakkuk esaslı muhasebe biraz önce belirttiğim yasal
düzenlemelerin içerisinde var, geçilmesi gerekir. Ama bir yandan bunu derken
öte yandan 42 tane genel bütçeli kurum tahakkuk esaslı muhasebeye geçemediği
için o raporlar Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmemiş oldu. Hem geçtik
diyorsunuz hem o muhasebenin doğal sonucu olan raporlar Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelmedi. Neden? Maliye Bakanlığı “Ben bu bilgileri veremem.” diyor.
Peki, bu yasaları siz çıkardınız. 6085 sayılı Sayıştay Kanunu bu raporların
Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesini emrediyor. Yine, Sayın Elvan diyor ki:
“Kamu zararını kapsayan raporlar Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmez.” 6085
sayılı Sayıştay Kanunu madde 38 der ki: “Sayıştayın düzenlemiş olduğu
düzenlilik denetimi kapsamındaki bütün raporlar yani mali uygunluk denetimi
raporu, uygunluk denetimi raporu ve ayrıca performans denetimi raporları
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.” Ayrım yok, kamu zararı içerebilir o
rapor, kamu zararı içermeyebilir. 38’inci maddeyi okumanızı öneriyorum.
Biliyorum, şimdi İnternet’ten bakıyorsunuz göreceksiniz onu orada. (CHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFİ ELVAN
(Karaman) – 35’inci maddeye bakın, yargılamaya esas bölüm ayrıdır. Yargılamaya
esas raporlar bölümü ayrıdır. Hiçbir zaman…
Şimdi
açıklayacağım, siz buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bakın, kamu zararı olsun olmasın 6085 sayılı Kanun bütün
raporların Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesini emreder. Siz diyorsunuz ki:
“Bu yasayı yanlış çıkarmışız, kendimizi bağlayan yasalar çıkarmışız, biz bu
bağları istemiyoruz, hesap vermek istemiyoruz.” İşin özeti budur.
Değerli
milletvekilleri, kamu harcamalarının denetimi sonucunda düzenlenen raporlar
uygunluk denetimi raporlarıdır. Burada herhangi bir bilgi eksikliği yok, bu
raporlar asıl gelmemiştir. Diğeri, Maliye Bakanlığının bilgi vermemiş olmasıyla
düzenlenemeyen raporlar mali denetim raporlarıdır. Bu ayrı bir rapor. O da
eleştiri konusudur ama asıl, kamu harcamalarının usulüne uygun olarak yapılıp
yapılmadığına ilişkin denetim bulgularını içeren raporlar Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelmemiştir. Biz, o nedenle bu bütçe takvimine… Daha doğrusu “bütçe
takvimine” demeyeyim, bütçenin Sayıştay raporları olmaksızın görüşülmesi
usulünü doğru bulmuyoruz, bu usule karşıyız.
Hepinize saygılar
sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi.
LÜTFİ ELVAN
(Karaman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun…
LÜTFİ ELVAN (Karaman)
– Şahsıma yönelik doğrudan iki kez sataşma olmuştur, söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun…
Şimdi, yalnız siz
cevap vermek mecburiyetinde bırakmayın yoksa o yılan hikâyesine dönüyor. Bakın,
bu getirdiğiniz grup önerisini oylayacağız, ondan sonra yani siz bilirsiniz.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Karaman Milletvekili Lütfi Elvan’ın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
LÜTFİ ELVAN
(Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle şunu
ifade edeyim: Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nu Meclisin gündemine
getiren AK PARTİ Hükûmetidir, AK PARTİ iktidarıdır. AK PARTİ hükûmetlerine
gelinceye kadar hiçbir iktidar, hiçbir parti Muhasebei Umumiye Kanunu’nu
değiştirmeye cesaret edememiştir. Bu cesareti gösteren tek parti AK PARTİ’dir.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Yalnız mı değiştirdiniz?
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) - Elbette destek verilmiştir Meclis Genel Kurulunda, bunu ifade edeyim,
destek verilmiştir. Ama AK PARTİ iktidarlarına kadar hiçbir hükûmet bu kanunu
değiştirmeye cesaret edememiştir. Bu birincisi.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) - 57’nci Hükûmet cesaret edip tasarı taslağını da hazırlamıştı.
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) – İkincisi…
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Değiştirmeye gerek görülmemiştir.
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) – Öyle mi efendim? Çağın gerisinde kalmaya devam edelim! İşte bizim
anlayışımızla sizin anlayışınızın farkı o.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Lütfi kardeşim, teknoloji, sistemler değişiyor. İhale Kanunu’nu siz
değiştirdiniz.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – İhale Kanunu’nu 100 kez değiştirdiniz.
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) – Biz, dünyadaki değişim ve dönüşümü o an için okuyan ve o değişim ve dönüşümü hemen
uygulayan bir partiyiz. Bizimle sizin farkımız o.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sizin anlayışınız İhale Kanunu’nu 100 kez değiştirdi.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Demek ki o tarihte ihtiyaç olmuş. Onu anlatmaya çalışıyorum.
LÜTFİ ELVAN
(Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, şunu ifade edeyim, fazla zamanım kalmadı.
Şimdi, Sayın Akif
Hamzaçebi Grup Başkan Vekilimiz şunu ifade etti: “Düzenlilik denetimi kamu
zararını kapsar.” Eğer 6085 sayılı Kanun’a bakarsanız düzenlilik denetiminin
kamu zararından tamamıyla ayrı olduğunu görürsünüz. Kamu zararının düzenlendiği
madde 6085 sayılı Kanun’da farklı bir maddedir. Yargılamaya esas rapor bölümüne
bakarsanız onun cevabını orada bulursunuz diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
Karaman Milletvekili Lütfi Elvan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Elvan’a bana söz hakkı yarattığı için teşekkür
ediyorum.
Bir kere 57’nci
Hükûmete buradan bir teşekkür etmek gerekir. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu’nun hazırlığını 57’nci Hükûmet yapmıştır, o dönem bürokrasi
bunun üzerinde çok çalışmıştır. Ben de o çalışmaların içerisinde bir bürokrat
olarak bulunmuştum. Tasarı, yanlış hatırlamıyorsam, Meclise sevk edildi ama
seçimler oldu, kadük kaldı, görüşülemedi ama bunun ilk hazırlığını yapan 57’nci
Hükûmetin kendisidir.
Elbette, bakın,
biraz önce ben bir şey söylüyorum, “Bu tasarı sonuçta Adalet ve Kalkınma
Partisinin Hükûmeti döneminde yasalaşmıştır, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz
buna destek verdik.” diyorum, Sayın Elvan herhâlde o dönem Parlamentoda
olmadığı için “Cumhuriyet Halk Partisine de teşekkür ederiz.” demeyi aklına
getirmedi. O dönem Parlamentoda olmadığınız için bunu hatırlayamadınız diye
düşünüyorum.
Plan ve Bütçe
Komisyonunda o tasarıyı alt komisyona aldığımız zaman orada geceli gündüzlü o
tasarıda ciddi bir emek sarfettik. Ben size bir örnek vereceğim, dokuz günlük
bayram tatilinin yedi gününü ben o tasarıyı daha mükemmele getirmek, taşımak
için evde önerge hazırlamakla geçirdim ve bütün çalışmalarımı da o dönemin Plan
ve Bütçe Komisyonundaki AK PARTİ’li üyeler gayet iyi hatırlayacaklardır. Ben o
dönem buna emek veren bütün milletvekillerine de teşekkür ediyorum.
Sayıştay
Kanunu’nun 38’inci maddesi düzenlilik denetiminin sonuçlarının Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulacağını düzenler. Bu denetim iki tür rapordan oluşur:
Mali uygunluk raporu ve diğer uygunluk raporları. Uygunluk raporları mevzuata
uygun olup olmadığının denetlenmesidir. Bu uygunluğun sonucunda, bu denetim
sonucunda -zarar olabilir olmayabilir, Kanun ayrım yapmıyor- 38’inci madde
bütün bunların hepsinin Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderileceğini
düzenliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bilgilerinize sunuyorum ve ayrıca saygılar sunuyorum (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
2.- AK PARTİ Grubunun, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler”
kısmının 1’inci ve 2’nci sıralarında yer almasına; 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile konuşma sürelerine; kamu
idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on iki turda tamamlanmasına; turların
bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D) Duyurular
1.- Başkanlıkça, bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının
görüşmelerinde uygulanacak söz kayıt işlemleri ve usullerine ilişkin duyuru
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme takvimine
ilişkin öneri kabul edilmiştir. Bütçeler üzerinde şahısları adına söz almak
isteyen sayın üyelerin söz kayıt işlemleri 6/12/2013 Cuma günü saat 10.00 ila
10.30 arasında Cumhuriyet Halk Partisi Grup Toplantı Salonu’nda Başkanlık
Divanı kâtip üyelerince yapılacaktır. Söz kaydını her sayın üyenin bizzat
yaptırması gerekmektedir, başkası adına söz kaydı yapılmayacaktır. Belirtilen
saatler dışındaki söz kayıtları Kanunlar ve Kararlar Başkanlığında yapılacaktır.
Sayın üyelerin
bilgilerine sunulur.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde Değişiklik Yapılmasına Dair İç
Tüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin;
Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık
Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut
Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Sayın
Mahmut Tanal ve Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Sayın
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve
480’e 1’inci Ek) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Dünkü Birleşimde
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi,
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1
ila 29’uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili
Sayın Özgür Özel.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlarım. 480 sıra sayılı torba kanunu üzerinde söz almış bulunuyorum.
“480 sıra sayılı
kanun” dedim. 480 sıra sayılı kanun teklifinin ne anayasal olarak ne İç Tüzük
açısından ne de genel hukuk kuralları açısından tutulacak bir tarafı yoktur.
Öyle bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız ki, tasarıyla karşı karşıyayız ki,
bu torbanın içinde tam gün var, doktorlar var, eczacılar var, diş hekimleri
var, İnternet siteleri var, sünnetçiler var, hemşireler var, Özel Harekât
Dairesi var, zorunlu hizmet var, hizmet hareketine -Başbakana çaktırmadan-
kıyak var, GATA var, organ nakli var, aile hekimlerine kazık var, Devlet
Memurları Kanunu’nda değişiklik var, sahte ilaçla mücadele var, gemi hastane
projesi var, hacamat var, sülük var. Öyle bir torba kanunla karşı karşıyayız ki
tutulacak yanı yok. Hadi bu kadar alakasız şeyi bir araya getirip bir torbaya
koydunuz. Ne beklersiniz? Hep birlikte oturalım, her bir madde üzerinde ayrı
ayrı tartışalım, görüşelim, eksiklikler aksaklıklar varsa önergelerle
düzeltelim ama torba kanun ucubesine bir ucube daha ekliyorsunuz ve bunu temel
kanun olarak getiriyorsunuz. Ne demek temel kanun? Bir hukuk dalını sistematik
olarak bütünüyle ve kapsamlı değiştirecek biçimde genel ilkeleri içeriyorsa
eğer bunu temel kanun olarak görüşebilirsiniz. Eğri oturalım doğru konuşalım;
Borçlar Kanunu, Medeni Kanun, Vergi Usul Kanunu gibi yüzlerce, binlerce
maddeden oluşan ve bir bütünlük içeren kanunlarda her madde üzerinde ayrı ayrı
konuşmak yerine en fazla 30’lu bölümler hâlinde parçalara ayrılarak konuşulması
demek.
Biraz önce
saydım; Özel Harekât Dairesi ile sünnetçilerin yetkisinin, sülükle, hacamatla
tedavi ile doktorların Tam Gün Yasası’nın nasıl bir ilgisi olabilir ki “30’u
üzerinde konuşmayın, çıkın, üzerinde sadece on dakika konuşun.” diyorsunuz. Bu
yaptığınız yasama garabetini ve Meclisi hiçe saymayı vatandaşlarımıza şikâyet
ediyoruz.
“Torba kanun”
dediğimiz, “temel kanun” dediğimiz uygulama gerçekten istisnai bir durum. Bir
çalışma yaptım, bir döndüm baktım; 21’inci Dönemde sadece 7 kez uygulanmış.
Yani düşünün, beş yıl süren 21’inci Dönemde 7 kez temel kanun uygulaması
yapılmış, bazı sene 1 kez, bazı sene 2 kez. Gelmişsiniz 22’nci Dönemde bunu
7’den 29’a çıkarmışsınız hemen. 23’üncü Döneminizde tam 45 kez temel kanun
yapmışsınız. Yani maddeler üzerinde konuşulmasın, sadece önergeler verilsin ve
beşer dakika önerge sahibi sadece konuşabilsin, tartıştırmamışsınız. Peki,
24’üncü Dönem; bugün 43’üncü temel kanunu yapıyoruz. Sizden önce 7, çıraklık
döneminizde 29, kalfalık döneminizde 45, bugün dönemin yarısındayız, 43’üncü
yani dönem sonunda 90’a ya da 100’e çıkaracaksınız bu garabeti. Şimdi de Tam
Gün Yasası’nı böyle geçirmeye çalışıyorsunuz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Özgür, bağırma; dinleyeceğiz, bağırma.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) – Yaptığınız iş şudur: Bu torba meselesi yasamanın başına torba
geçirmektir, Meclisin kafasına torba geçirmektir, demokrasinin kafasına torba
geçirmektir. (CHP sıralarından alkışlar) Bu yaptıklarınızı tarih yazıyor, bunun
hesabını günün birinde vereceksiniz.
Siz bunları
yaparken Sağlık Bakanlığında değişen bir şey olmadı. Garp cephesinde değişen
bir şey yok. Bu, sadece bu Bakanımıza da özel bir mesele değil; geçen Bakan da
yapardı, bu Bakan da aynı şeyleri yapıyor. Sağlık alanına da, Sağlık
Komisyonuna da yaklaşımları değişmiyor. Tüm itirazlara rağmen, Sağlık
Komisyonunu, sadece ve sadece bir şekil şartın tamamlanacağı ve hızla ekarte
edilmesi gereken bir engel olarak görüyorlar.
Tam Gün Yasası’nı
Sayın Recep Akdağ bütün itirazlara rağmen zorla geçirmiş, Anayasa Mahkemesinden
dönmüştü. Yetinmedi, inat etti, bu sefer bir kanun hükmünde kararnameyle, hem
de Adalet Bakanlığının kanun hükmünde kararnamesine, geçen Meclisin geçen
Hükûmete verdiği yetkiyi yeni Meclisin yeni Hükûmete verdiği yetki olarak
kullanıp esneterek onun içine koydu. Ayrıca, sağlık alanını da Meclisin açık
olduğu, hatta Sağlık Komisyonunun toplantı hâlinde olduğu 2 Kasım 2011 günü bir
kanun hükmünde kararnameyle dizayn etti.
Anayasa
Mahkemesine gidildi, Tam Gün Yasası’yla ilgili düzenleme bu sefer de kanun
hükmünde kararnamedeki kısımlarıyla iptal edildi. Anayasa Mahkemesi altı ay
süre verdi. Sağlık Bakanı değişti ama alışkanlık değişmedi. “Biz biliriz, biz
yaparız, biz söyleriz. İstişare etmek yerine sayısal çoğunluğumuzla geçiririz.”
dediler. Hatta bir geleneği daha terk etmediler. Ne yaptılar? Ağustos böceğiyle
karınca hikâyesi gibi altı ay boyunca saz çaldılar, eğlendiler, çalışmadılar;
altı ayın bitmesine iki gün kala Sağlık Komisyonunun kapısına geldiler, dediler
ki: “Acil. Bu değişikliği yapmamız lazım. Yapmazsak Anayasa Mahkemesinin
verdiği süre dolar, her şey eskiye döner.” “Dönsün kardeşim, zaten yanlış.”
“Olmaz. Bu alanı düzenlememiz lazım.” Ve oturdular, 25 ve 26 Haziranda on yedi
saat süreyle, gece yarılarına, sabahlara kadar Komisyonu çalıştırdılar. Karşı
oy yazacağız. “Aman, en kısa zamanda yazın.” Tepemizde, dakika başı arıyorlar.
Karşı oy yazdık, verdik; ertesi gün kırk sekiz saati bekleyecek, getirecek,
değil mi? Hayır, altı ay boyunca getiremediler çünkü Başbakanlıkta Başbakanın
sağlık alanındaki danışmanlarıyla Sağlık Bakanı ve Sağlık Bakanının bürokrasisi
arasında inanılmaz fikir ayrılıkları çıktı ortaya. Bizi gece gündüz, iki gün
içinde çalıştırdılar, kendileri altı ay uzlaşamadılar. Altı ayın sonunda 650
sıra sayısını tuttular, tekrar Komisyona geri çektiler. Bizi Komisyona
çağırdılar bir perşembe gece yarısı, “Bunu bu gece geçirmemiz lazım; acil,
çabuk yetişmesi lazım.” Ya arkadaş, biz bu filmi daha önce görmüştük. Tekrar
bize bunu niye yapıyorsun?
Yine, iki gün, on
yedi saat çalıştık ve en nihayetinde bugün bunu buraya getiriyorlar. Bakın,
getiriyorlar getirmesine ama bir hekim arkadaşım hafta sonu katıldığımız bir
açılış töreninde bana diyor ki: “Galiba bir kez daha Komisyona çekilecekmiş.”
Sonra düzeltiyor: “Tekrar Komisyona çekmek çok tartışmalı bir durum olur.
Ondan, Genel Kurulda yeni madde ihdasları ve maddeleri temelden değiştirecek
birtakım önergeleri olacakmış iktidarın.” Göreceğiz birazdan.
Bakın, bizim
ifade etmeye çalıştığımız şudur: İstediğinizi yapın. Bu Meclisin kafasına torba
geçirmeye çalışabilirsiniz, demokrasinin kafasına torba geçirmeye
çalışabilirsiniz ama Cumhuriyet Halk Partisinin iradesini, mücadelesini ve
doğruları söylemekle ilgili, vatandaşla yapmış olduğu ittifakın önüne
geçemezsiniz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Bakın, bugün tam
günü konuşuyoruz. Tam günün özeti şudur: Tam gün, tam otuz beş yıllık bir
maceradır. Nur içinde yatsın, Sayın Ecevit’in 1978’de getirdiği; hekimin,
doktorun, eczacının, hemşirenin, hastanın birlikte memnun oldukları ve o günü
memnuniyetle andıkları bir yasanın adıdır. Ama bugün sizin getirdiğinizle
uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bugünküyle sadece isim benzerliği taşıyor.
1978’de tam günü sosyal demokratlar getirdiler ve savundular, sermaye karşıydı.
O tam günün bugün de arkasındayız. 2011 yılında tüm meslek örgütleriyle de
görüşerek ve sayın bakanların ifadesine karşın, “Herkesi memnun edecek bir tam
gün yapamazsınız, siz getirin biz onaylayalım onu varsa.” dediniz, bizim
teklifimizin arkasında bütün meslek örgütleri duruyor. Hasta memnuniyeti var,
hasta hakları var ve çalışan memnuniyeti var ama sizin bu tam gününüz tam gün
değil, sizin bu tam gününüz çakma tam gün, sizin bu tam gününüz sermayedarı
destekleyen tam gün.
Tam gün gelirken
demiştiniz ki: “Muayenehanelere kaçan hekimleri kamuya geri kazandıracağız.”
Sonuç: O günden bugüne sadece 500 hekim muayenehane kapattı, geriye geldi ama
1.468 tane hekim istifa, emeklilik ya da ücretsiz izin yoluyla sistemden dışarı
gitti. Bunu yüce Meclisin bilgisine sunuyorum, saygılar sunuyorum.
Maddeler üzerinde
konuşmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özel.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani.
Buyurun Sayın
Zozani. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
bizler zaman zaman bakanlıklarla ilgili düzenlemeleri, kanun düzenlemelerini
burada konuşurken, kürsüyü de kullanırken vatandaştan şöyle bir eleştiri
alıyoruz, diyorlar ki: “Siz niye hep sağınıza dönüp konuşuyorsunuz? Niye
cepheden konuşmuyorsunuz?” Şimdi, şu anda ana kumandada bulunan Meclis TV
çalışanlarına sesleniyorum: Ben bu konuşmayı yaparken kameranın açısını AKP
Grubu koltuklarına çevirsinler. Neden sağımıza dönüp bakana hitaben konuşmak
durumunda olduğumuzu ancak bu şekilde izah edebiliriz çünkü ne zaman önemli
konular burada konuşulsa, maalesef ve maalesef, bu koltuklar genelde boş. Arkadaşların
yasamadan daha önemli ne işleri var, doğrusu merak ediyorum. Neden sürekli
burası boş, neden sürekli muhalefet boş koltuklara konuşmak durumunda kalıyor,
merak ediyorum.
Şimdi, sağlık
sorunlarını konuşacağımız bir konuda, tabii adı da konulmuş, “Torba kanun.”
Biraz önce yukarıda da bir alt komisyonda “tasarı” adı altında bir torbayla
uğraşıyorduk, Plan ve Bütçe Komisyonunda. Tasarının adı da artık “torba”ya
dönüştü, bunları konuşuyoruz.
Sağlık
meselelerini konuştuğumuzda, genel olarak, güncel olarak karşımıza çıkan
sorunları da burada ifade etmek durumundayız. Son bir yıl içerisinde hekimlerin
yazdığı reçetelerde ilaçlar açısından en yüklü kalem antibiyotik, bir de mide
koruyucular. Hekimler antibiyotik ve mide koruyucu yazma dışında ilaç yazmamaya
teşebbüs ediyor. Neden? Çünkü her kalemde alınan katkı payı nedeniyle hekimler
artık vatandaşla, yüz yüze gelmemek için, karşı karşıya gelmemek için böyle bir
yönteme başvurur duruma geldiler. Özellikle de önemli hastalıklar, ağır
hastalıklarda hekimler tedaviyi artık esas alamıyorlar, hastaların acılarını
dindirmeye dönük tedavi uygulamalarına geçiyorlar. Antibiyotik bu nedenle çok
ön planda, çok revaçta bir ilaca dönüştü Türkiye’de ama kendinizi yormayın,
buna gerek yok. Ünlü Hekim Sammonicus’un bir sözünü size öneriyorum ki 2013
yılındayız, yaklaşık bundan bin sekiz yüz yıl önce Roma’da sarf ettiği bir
sözdür. Ateşli hastalıklarla baş etmeye çalışırken, tedavisinin mümkün
olmadığını, amacına ulaşamadığını gördüğü bir noktada, sözcüklerle tedavi
yöntemine giriyor ve keşfettiği sözcük, sizlerin hepinizin çok aşina olduğu bir
sözcüktür. Özellikle gösteri sanatlarında, sihirbazlıkta kullanılan bir kavramı
tercih etmiş ve bunu hastalarına salık veriyor, herkesin boynuna asmasını
istemiş. Gizli Konular kitabında var Sayın Bakanım, Serenus Sammonicus’un.
Diyor ki: “Her birinizin, bu sözcüğü kendi boynunuza asmanızı istiyorum.” Bu
sözcük ne? “Abrakadabra”, eski İbranice bir kavram. “Abrakadabra” eski
İbranicede “Ateşini sonsuza yolla.” anlamına geliyor.
Hekimlerimiz de
maalesef artık bu dönemde hastalara “Hastalığınızı sonsuza saklayın,
beraberinizde taşıyın, hastalığınızla yaşamayı öğrenin.” demek durumuna
geldiler. Hangi sistemin sonucu? Sizin “performans sistemi” dediğiniz sistemin
sonucunda bu noktaya geldiler. Artık hastalar kendi ateşleriyle ömür boyu
yaşamak durumunda kalıyorlar. Gele gele geldiğimiz nokta burasıdır.
Tam Gün
Yasası’ndan siz randıman alamadınız, biliyorsunuz, içiniz de rahat değil; Sayın
Bakanın da içi rahat değil, bu tasarıya imza atanların da içi rahat değil ama
böyle bir yılan hikâyesine dönüştürüldü, döndü dolandı buraya geldi. İçinden ne
çıktı? Jet profesörler çıktı. İstediğiniz herkesi, her kamu hastanesi
başhekimini vesairesini kestirme yoldan, kısa yoldan profesör yapabilmenin bir
yolunu buldunuz bunun içerisinde. Ne buldunuz? Akademik kariyeri bitirdiniz.
Akademik kariyeri bitirmenin yolunu, yöntemini keşfettiniz. Bir hekim, bir
akademisyen günün tüm zamanlarında, mesai saatlerinde, mesaisini sarf edecek;
ondan sonra tekrar eline neşter alacak, özelde gidip gene çalışmaya başlayacak.
Akademik kariyeri nerede yapacak, bilime nerede hizmet yapacak? Sadece
insanları doğrayarak bu yöntemle akademik kariyer yapacağını ve bilimsel
ilerleme katedeceğini mi düşünüyorsunuz? Öyle zannediyorum, böyle, bu açıdan
sizler de meseleye baktığınız zaman, bunun yanlış bir uygulamaya dönüştüğünün
farkındasınız. Performans uygulaması öyle bir hâl aldı ki, hekimler arası artık
problemler oluşturmaya başladı.
Ayrıca, çokça
övündüğünüz kamu-özel hastaneleri yani şehir efsanesi olarak takdim ettiğiniz
şehir hastanelerine gelince, taşrada tedaviyi bitirdiniz. Taşrada artık
hastanenin varlığının bir anlamı kalmadı, taşrada hekimin varlığının bir anlamı
kalmadı. Bir örnek vereyim size Sayın Bakanım: Geçen sene Hakkâri’de bir hasta
telefon etti: “Sayın Vekilim, bana yardımcı olun, hekime -doktora- söyleyin,
acilen beni Ankara’ya sevk etsin.” “Problem ne?” “Ayak parmağımda bir problem
çıkmış, ‘Parmağını kesmek durumundayız.’ diyor.” Hekimi arıyorum, hekim diyor
ki: “Sayın Vekilim, eğer biz bu parmağı bugün kesemezsek yarın hasta ayağını
kaybedecek. Hastayı ikna edemedik.” Hekim doğru teşhis koymuştu, eğer orada
müdahale öz güveni oluşmuş olsaydı parmakla kurtulabilirdi. Bir gün sonra, Van
Araştırma Hastanesine gelene kadar bilekten ayağını kaybetmek durumunda kaldı.
Bu hangi düşüncenin tezahürü olarak ortaya çıkan bir tablodur? “Taşrada
hekimlik yapılamaz, taşrada yapılan hekimlik uzman hekimlik değildir.” Böyle
bir algı yaratıldı. O nedenle, bütün herkes Ankara’da, İstanbul’da ve bunun
yanında üç beş kentteki hastanelerin daha makbul tedavi uyguladığını düşünüyor
ve insanlar kalkıyor, 1.000 kilometre, 1.500 kilometre yol giderek tedavi
yoluna gidiyor. Oysaki, yerinde sağlık hizmetine ulaşmak her vatandaş açısından
haktır ve bu yaklaşımın, bu zihniyetin vatandaşa uygulamalarıyla yansıtılması
gerekiyor. Mevcut uygulama tam tersi bir tablo ortaya çıkarıyor. Bu tablo
içerisinde giderek sağlık mekanizması hastalıklı bir bünyeye dönüşüyor.
Maalesef, sağlık mekanizmasının kendisi hastalığa yakalandı. Bu hastalıktan
kurtulmasının tek çaresi tekrar –önermiyorum- abrakadabra demeyelim, sistemi
gözden geçirelim, aksayan yönlerini ayıklayalım ve öncelikle de bu
performanstan vazgeçelim; problemi burada çözmeye başlayın.
Plan Bütçe Komisyonu
çalışmaları sırasında da sizlere ifade ettim. Mesela, biz kentimizde,
kentimizin sağlık sorunlarıyla ilgili olarak sağlık müdürüne ne söyleyeceğiz,
kamu hastaneleri birliği genel sekreterliğine ne söyleyeceğiz? Hangisi yetkili?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ
(Devamla) – Kiminle neyi konuşacağız? Bu çift başlılığın sebebi ne? Çözmeyi
düşünüyor musunuz? Bu sorunun cevabını vermenizi öneriyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tasarının bu
hâliyle geçmesi hastalıklı bir bünyeye vesile olacaktır. Bu nedenle de karşı
olduğumuzu ifade ediyor, teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Cemalettin
Şimşek.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve düşüncelerini
paylaşmak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, hakikaten bizim ifade etmekten yorulduğumuz ancak AKP’nin
ısıtıp ısıtıp Anayasa ve yasaların arkasından dolaşarak ve hukuku, yasaları
çiğneyerek önümüze getirdiği bir yasa metniyle daha karşı karşıyayız. Önümüze
getirilen bu yasa, sadece Anayasa, yasa ve hukuka aykırı olmakla kalmıyor, aynı
zamanda insan fıtratına aykırı, hizmet sunucularını heyecanlandırmayan,
kabiliyeti ve çalışma azmi olanların önünü kesen, sağlıktaki çalışma hayatını
belli bir kural ve kalıplara hapsederek onu iğdiş eden, verimli çalışanların
performansını boşa harcatan, sonuç almaktan ziyade işle uğraşıyor görünmeye
yönelik, işi yapanları değil de işini bilenleri ödüllendiren; sözde planlama
adına adaletsiz, adam kayırmacı; netice alıcı değil, reklamcı, israfçı bir
yaklaşım söz konusudur.
Şimdi diyeceksiniz
ki: “Sen de laf konuşuyorsun. Sağlıkta memnuniyet son on yılda yüzde 40’tan
yüzde 70’lere geldi.” Değerli milletvekilleri, işte sistemin popülizmi ve
kandırıcılığı da tam burada yatıyor. Evet, 2002 yılında yüzde 4 olan hasta
müracaatını 2012 yılında 8,3’e getirmekle övünüyorsunuz. Sağlıkta tedavinin
sistematiğini bozdunuz ancak. Birinci, ikinci, üçüncü basamak hastane olmanın
bir anlamı kalmadı. Böylece herkes hastanelere hücum etti. Tıp fakülteleri,
araştırma hastaneleri sağlık ocağı gibi çalışmaya başladı. Bir curcuna
içerisinde hastalar hastane hastane dolaşarak derdine derman aradı, hastanelere
fazla gittiler, fazla ilaç kullandılar ancak tedavide bunun karşılığını
alamadılar. Bugün kurulan kamu hastane birlikleri kendilerine dayatılan
performans kriterleri nedeniyle, mesul oldukları hastanelerden, çok hasta
bakmalarını, çok fazla girişimsel işlem yapmalarını istemektedirler çünkü
onların birinci kriterleri kârlılık; hasta tedavisi değildir. Hekimin de döner
sermaye ödemesi nedeniyle çok hasta bakmak istemesi, işte bütün bunlar bir
araya gelince hasta müracaatı 8,3’e gelmiş, hasta memnuniyeti de bu nedenle
artmış, bu müracaat artışı vatandaşa sağlık olarak maalesef geri dönmemiştir.
Bu durum artık vatandaşlar tarafından da yavaş yavaş anlaşılmaya başlanmıştır.
Esasen, sağlık alanında devletin kıt olan kaynakları da verimsiz
kullanılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, OECD 2012 raporuna göre Türkiye, AB 27 ortalamasında doktor,
hemşire, hasta yatak sayısı ve kişi başına düşen sağlık harcaması bakımından en
son sırada fakat hasta müracaatı ortalamasına baktığımızda Türkiye 8,3; AB 27
ülke ortalaması ise 6,3’tür. Şimdi, siz az parayla, daha kötüsü daha da az
doktorla, daha az hemşireyle, daha az yatak sayısıyla fakat daha fazla
müracaatla AB 27 ortalamasından çok daha iyi sağlık hizmeti sunduğunuzu iddia
edeceksiniz. Bu, fiyat-kalite ve erişilebilirlik üçgeninde bir çelişkidir.
Değerli
milletvekilleri, bundan önce olduğu gibi, önümüze getirilen bu yasa teklifinin
de ömrü çok uzun değildir, sürdürülebilirliği yoktur. Neden yoktur? Çünkü
bundan önce getirilenlerin mantığı ile aynıdır. Sağlık hizmeti sunucuları,
özellikle de bu işin motor gücünü oluşturan hekimler getirilen bu yasa
değişikliğiyle de bir cendere içerisinde olmaktan kurtulamayacaklardır.
Hekimlerin hâlâ büyük bir çoğunluğuna “Sadece benim gösterdiğim yerde
çalışabilirsin.”, az bir kısmına da “Şurada çalışırken şu kadar saat de şurada
çalışabilirsin.”, ayrıca diğer bir hekim kesimine de “Belli bir oranda benim
gösterdiğim yerde, uygun gördüğüm yerde çalışacaksın. Kazancının yarısını da
bana verirsen şu, şu yerlerde çalışmaya müsaade ederim.” diyorsun. Hangi meslek
mensubu olursa olsun, kendisini bu kadar yönlendiren, kısırlaştıran ve
kendisini makine gibi gören bir sistemde verimli olamaz. Hele hele, doğrudan
insana hizmet etmek gibi kutsal bir görevi üstlenmiş olan hekimin böyle bir
ortamda verimli hizmet sunabilme imkânı yoktur.
Değerli
arkadaşlar, size şimdi kanun maddesinden bir bölüm okuyacağım; ne kadar
karmaşık, ne kadar içinden çıkılmaz, ne kadar yönlendirici ve zorlayıcı
olduğunu biraz belki siz de anlayabileceksiniz: “Tabip, diş tabibi ve tıpta
uzmanlık mevzuatına göre uzman olan öğretim elemanları, kanunlarda belirtilen
hâller dışında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesi hükmüne
tabidir. Ancak bunlardan profesör ve doçent kadrosunda olanlar, her bir
anabilim dalındaki kadrolu profesör ve doçent sayısının yüzde 50’sini
geçmemek…” Bu daha önce getirilen 480’de de yüzde 5’ti. Niye yüzde 50 oldu, onu
da anlayamadık. “…bir yıla kadar kurumsal sözleşme yapılmak ve geliri
üniversite döner sermayesi hesabına kaydedilmek şartıyla ve ilgilinin
muvafakati ile mesai dışında özel hastaneler veya vakıf üniversitesi
hastanelerinde çalıştırılabilir. Bu şekilde çalıştırılabileceklerin hesabında küsurat
dikkate alınmaz…” Bunu da ben anlamadım ama… “…ve çalıştırılacak öğretim
üyeleri, Sağlık Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunca belirlenecek %50’si
uygulama, %50’si de akademik faaliyetlerinden oluşacak önceki yılın performans
kriterlerine göre belirlenir. Bu fıkra kapsamında çalıştırılan öğretim üyeleri;
a) Aynı anda
birden fazla sözleşme ile çalıştırılamaz.
b) Aylık sözleşme
ücretleri, mesai dışı toplam tavan ek ödeme brüt tutarından az olamaz.
c) Altıncı
fıkrada sayılan idarî görevlerde bulunamaz.
ç) 31/5/2006
tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 73
üncü maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde ilave ücret alınmak suretiyle
hizmet veremez.” diye birçok bu şekilde çalışanı kısıtlayıcı, yönlendiren,
verimsizleştiren ve kısırlaştıran maddeler dolu. Bunun hepsini okumayacağım
fakat “Bunlarla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümlerine aykırı davrananların bu
ilgili sözleşmesi sona erdirilir ve bunlarla bir yıl süreyle yeniden
yapılanlar…” gibi birçok kural daha ortaya konularak sağlık çalışanlarından,
hekimlerden verim alınması beklenmektedir. Bu kadar kural içerisinde hiçbir
meslek mensubu maalesef verimli çalışamaz.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemeler, gerçekte hangi aklın ürünü, gerçekten bir
sağlık hizmeti sunumu mu, yoksa Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği maddelerin
etrafından dolanarak veya aynen kabul ederek hukuka aykırı, çalışma hayatında
haksız rekabete sebep olan bu yasa tasarısı maalesef kabul edilemez. Yine,
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmeye mahkûm olan bu yasayı Hükûmetin
geri çekmesi gerekmektedir. Sağlık çalışanlarını, özellikle de hekimleri motive
eden, gerçekten çalışanın hak ettiği ücreti, güvenceli emekliliğine de yansıyan
bir ücret ödemesi gerekmektedir. Öyle, çok az bir kısmına “Bunca çalışmadan
sonra mecalin kalırsa şurada da çalışırsın. Aldığın ücretin aslan payını da
bana vererek çalışacaksın.” dersen, bunun adı “sağlık hizmeti” maalesef olmaz
diyorum ve artık, bu Hükûmetin, hakikaten bu yasayı geriye çekmesini talep
ediyorum. Çünkü, sağlıkta esnek çalışma modeli olmadığı müddetçe, bunu, 2002
yılından beri, sözde “Sağlıkta Dönüşüm Projesi” adı altında, her zaman önümüze
getirilip her zaman geriye çekildiği yasayı, mutlaka ve mutlaka, hekimleri daha
özgür, daha kendi kabiliyetlerini kullanabilen, daha yetenekleri ortaya çıkacak
tarzda bir sistemle getirmediğiniz sürece, bu mantığın içerisinde bundan başarı
alabilmeniz mümkün değil. Bunu, tüm hekim arkadaşlarımız, tüm hastane
çalışanları söylemektedir. Maalesef bunda hâlâ ısrar etmenin, bu sistemde hâlâ
ısrar etmenin ne anlama geldiğini, ne manaya geldiğini bilmiyorum Anayasa ve
yasalara aykırı olmasına rağmen diyor, hepinizi bu vesileyle tekrar
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şimşek.
Şahısları adına
ilk söz Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman… (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ HALAMAN
(Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, bugün, burada sıra sayısı 480 olan Tam Gün Yasa Tasarısı
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
Kanunla ilgisi
yok belki ama son on beş gündür Türkiye Büyük Millet Meclisinde slayt
gösterileriyle belediye başkanı açıklanmasını, sürekli olarak buna yönelik
davranışlar, politik biçimler geliştirilmesini milletvekili olarak kınıyorum,
bir.
İki, belediye
başkan adayı olmasına rağmen mevcut makamından istifa ederek aday olmamasını
Yüksek Seçim Kurulunun kabul etmesini, siyasi iktidarın bunu münasip görüp
“Doğru söylüyor.” demesini de buradan kınadığımı hissettiriyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi ring alanı mı ya! Yani spor müsabakasının yapıldığı yer mi!
Bakıyorum, Salı Pazarı gibi, herkes eline bir adam almış, haydi o başkan, bu
başkan… Seçim bürosu mu! Git dışarıda açıkla kardeşim!
Üç son zamanlarda
sağlıkla ilgili –“Tam Gün Yasası” deniyor buna- bu Tam Gün Yasası’na zaman
zaman müdahale edenler oldu, müdahalenin neticesinde Anayasa Mahkemesi bir
kısmını iptal etti. Şimdi, bugünkü temel yasa olarak -iki bölümlük, yani 56
madde- görüştüğümüz kanun, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kanunları tekrar
düzenleme, yeniden düzenleme kanunu. Bir de, üniversitelerde çalışan yani
kamuda çalışan profesör, doçent neyse ilim irfan sahibi olan insanların, yani
rektörlüğün veya yönetim kurulunun inisiyatifinde, özel hastanelerde yani vakıf
hastanelerinde görev alması için yüzde 50 oranında, yani böyle paralı pullu bir
işi düzenleme kanunu.
Şimdi,
Türkiye'nin her tarafında, nereye gidersen git, hangi hastanenin önünde huzur
var? Hangi hastanenin önünde kuyruk eksik? Hangi hastanede emekliden fark
almadan bir tane yoksul, emekli, garip muayene oluyor?
Şimdi, son
zamanlarda deniyor ki “En çok, en iyi sağlıkta hizmet verdik.” Gazetenin bir
tanesinde okudum, Avrupalı veya Amerikalı demiş ki: “Ya, siz bu Türkiye'deki
sağlık işini nasıl hallettiniz? Gelin, biraz da bize anlatın da biz de sizin
gibi yapalım.” Ya, Türkiye'nin hastanelerinin önünde her gün doktor
öldürüyorlar, her gün hastalar birbirleriyle kavga ediyor.
Türkiye'de sen
butik otel yapar gibi, butik otellerde hastalara bakan üniversite hocası
diyerek Bakanlığın inisiyatifinde, dolayısıyla özel statülü doktor hoca
yaratıyorsun ya.
Şimdi,
dolayısıyla, bu kanunun hiç kimseye, bu memlekete bir faydası yok. Ama faydası
olmamasına rağmen, yani bu 56 madde iki bölümlü… Kanunların faydası olmuyor ama
Cenab-ı Hak’tan ümit kesilmez diyorum.
Yine de, büyük
Türk milletine, bu kadar eksik, noksan olmasına rağmen bu kanunun hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Halaman.
Şahıslar adına
son söz, Muğla Milletvekili Sayın Nurettin Demir.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN DEMİR
(Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda kısaca “Tam Gün
Yasası” olarak bilinen 480 sıra sayılı yasanın, çerçeve yasanın üzerinde
konuşmak üzere söz aldım. Önce, yüce Meclisi ve sizleri saygıyla selamlarım.
Darbe döneminin
yasalarını değiştirme çabasında olmayan ve bu yasalardan sonuna dek yararlanan,
nemalanan iktidar, yaklaşık iki yıl önce, 663 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin değiştirmedik, dokunmadık yerini bırakmadı. Şimdi de Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu kapısından apar topar geri çekilen çerçeve
kanunu görüşüyoruz.
Sağlık Bakanlığı,
üniversiteler, diğer bakanlıklar, kurumlar ve özel sağlık kuruluşlarında
çalışan yüz binleri ilgilendiren bu çerçeve yasa, değiştireceği yasaları çok
daha kötü durumlara sokacaktır, bürokratik karmaşa artacaktır. Bakanlık
bünyesinde bürokratik karmaşayı artıran, işleyişi bozan bir noktaya
getirilmektedir. Benim ve sanırım, Sayın Bakanın da anlamakta zorlandığı,
Bakanlığın teşkilatlanmasında genel sekreter, kurum başkanı, hastane yöneticisi
gibi bürokratik dizilimlerin Sayın Bakan tarafından atanması hizmet üretimi ve
kalite artışı yerine kargaşalara, kargaşalığa yol açacaktır. Kurumda had
safhaya varan adam kayırmalar, makam peşinde koşmalar gibi entrikalara zemin
hazırlayacaktır. Bu yasa, üniversite hocalarını karpuz gibi ikiye bölmektedir.
Üniversitede kalan idealist öğretim üyelerini enayi ve beceriksiz bir konuma
getirmektedir. Sonuç olarak, üniversite hastanelerindeki çalışma barışını
bozacak bir yasadır. Üniversite hastanelerinde kalan hocalara ve sağlık
çalışanlarına herhangi bir olanak sağlamadığı gibi özlük haklarını iyileştirici
bir virgül dahi eklememektedir. Bunun yanında, üniversitelerin hizmet, eğitim
ve araştırma koşullarının iyileştirilmesiyle ilgili tek bir çaba ve ekleme de
olduğunu göremiyoruz maalesef, tam tersine üniversitelerin durumu daha da
kötüleştirilmektedir.
Çok sık
karşılaştığımız sorulardan, sorunlardan birisi de “Sen doktor Ahmet’in
hastasısın, git ona sor, parayı alan baksın.” denildiğinde ne olacak? Kısacası
hoca ile hasta arasına para yeniden monte ediliyor, “Tam Gün Yasası” denilen bu
yasa tam anlamıyla sahte tam gün yasası olarak tarihe geçecektir.
Peki, özel
hastane ve vakıf hastanelerine yönlendirilen profesör ve öğretim üyelerinin
durumu nedir? Onlar da ister leblebi deyin ister lokum deyin, çifte kavrulmuş
duruma geliyorlar, maalesef, hocalar dışarıda
kavrulmuş bir leblebi misali sömürüleceklerdir.
Peki, kardeşim,
madem dışarıya çalışma hakkı veriyorsunuz, muayenehanede çalışsın,
muayenehanede kazandığı paranın hiç olmazsa yarısını üniversiteye getirsin;
üniversitede araştırmaya, diğer çalışanlara da katkı sağlamış olur.
Türk sağlık
sisteminde hizmet veren sağlık çalışanlarının ne maaşlarında ne de özlük
haklarında en küçük bir iyileştirme getirmediği gibi, çalışma koşullarını da
ağırlaştırmakta, iş yükü fazlalaşmaktadır.
Kişisel
bilgilerin alınır satılır olması, gerçekten insanlık adına utanılacak olmanın
da ötesine geçmektedir; bu, kişisel yaşam hakkına saldırıdır. Biz hekimler iyi
biliyoruz ki tıp etiği açısından hasta ile doktor arasına üçüncü kişilerin
girmesi doğru değildir. Hasta ile doktor arasındaki bilgilerin bir merkezde
toplanmasının amacını anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum.
Birçok kurumda
cebelleşen, ekonomik zorluklar içinde çalışan yaklaşık 3 bin dolayında kurum
hekimleriyle ilgili bu yasada en ufak bir satır yok, onlar unutulmuş,
kaderleriyle baş başa bırakılmış.
Bununla birlikte
ilginç bir durum var bu yasada. Sözüm ona kamuda çalışan hekimlere muayenehane
kapatılıyor ya, oysaki hayvan sağlığıyla uğraşan hekimler unutulmuş, göz ardı
edilmiş, mesai saatleri dışında muayenehane hizmetleri veren veteriner
hekimlerin hizmetleri iptal edilmektedir. Sizin anlayacağınız, bu durum, zaten
kör topal giden hayvan sağlığı hizmetlerine ciddi darbe vuracaktır. Türkiye’de
hayvanların yarısı veremlidir. Şap hastalığı ve “brusella” denilen Malta
hummasının yok edilmemesi tarım sağlığının başarısızlığının artmasına yol
açacaktır.
Tabii ki
özellikle aile hekimleriyle ilgili sorunlar var, onlar yürüyorlar, onlara büyük
yük geliyor.
Beni dinlediğiniz
için teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Demir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sayın Başkanım, şimdi…
BAŞKAN – Efendim?
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 480 ve 480’e
1’inci ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin bazı
hükümlerinin değiştirilmesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Değerli Başkanım, şöyle bir sorum var bu konuyla ilgili: Şimdi, şu
anda görüştüğümüz konu Tam Gün Yasası, Sağlık Bakanlığının alanı içerisine
giren bir konu. 11 Ekim 2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’deki
yine bazı hükümler burada değişiyor. Takdir edersiniz, bizim Anayasa’mızın
84’üncü maddesi diyor ki: “Anayasa’ya aykırı tasarı ve teklifler görüşülemez.”
Anayasa’mızın 91’inci maddesinin yedinci fıkrası da diyor ki: “Kanun hükmünde
kararnameler öncelikle ve ivedilikle Meclise getirilir.” İç Tüzük’ün 52’nci
maddesi de der ki: “Komisyon bekletmeyle ilgili bu konuları yine öncelikle
görüşür.” diyor. Komisyon Başkanı burada, huzurunuzda, Sağlık Bakanı
huzurunuzda. 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yi, Anayasa’nın emredici
hükümlerine rağmen hem Komisyon gündemine almamış hem Bakanlık Genel Kurula
getirmemiş teklif ve tasarı olarak. Bu, Anayasa’ya aykırıdır. Bununla birlikte
bunun Meclise indirilmesi lazım. Aksi takdirde, o kanun hükmündeki kararnameler
hâlen kanun değil, idari bir işlem olmuş olur ve askıda olur. İki yıllık bir
süre geçmiş durumda. Bunun bununla birleştirilmesi lazım Sayın Başkan. Aksi
takdirde, sizin…
BAŞKAN – Evet.
Tutanaklara geçti.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – …yetkinize dayalı olarak İç Tüzük’ün 84’üncü maddesi uyarınca
bunların görüşülmemesi lazım.
BAŞKAN – Benim
böyle bir yetkim olduğunu sanmıyorum.
Niye arıza
çıkarıyorsunuz her seferinde ben yönetirken?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Arıza değil. Yani, Anayasa burada, İç Tüzük burada.
BAŞKAN – Anladım.
Şimdi, bakın, ben diyorum ki şu televizyon gelinceye kadar milletvekillerimiz
sorularını sorsun, konuşmalarını yapsın. Şimdi, ben size şunu yapabilirim
muhterem…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Yani, doğruyu söylüyoruz.
BAŞKAN – Hayır,
ben doğru söylemediniz demedim ki, ben başka bir şey söyledim. Bütün
prosedürleri geçmiş gelmiş…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Konumuzla alakalı değil.
BAŞKAN – Lütfen…
…buldunuz
garibanı, vur babam vur! Her seferinde aynı arıza.
Şimdi, bakın,
şunu yaparım: Ben veririm arayı, toplarım grup başkan vekillerini, geçer yarım
saat. Sonra, tutumda bir değişiklik olmadı, anlaşırsınız, geliriz buraya, yazık
gider televizyon. Onun için, ben telaş ettiğim zaman da Türkçem yarım kalıyor,
isterseniz…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Son söz şunu söyleyeyim, bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hah, son
sözünüzü söyleyin.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Son söz şu: Yani sorun şu: Biz hakikatlerden, doğrulardan vaz mı geçeceğiz,
doğruları savunacak mıyız?
BAŞKAN – Siz
doğruları savunuyorsunuz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Ben doğruları savundum, doğruları sizin bilgilerinize arz ettim.
Saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Tamam,
teşekkür ederim.
Ama, gene ben
-parantez içi- yani şu televizyona kadar olan sistemi sizler adına efendice
götürmeye çalışıyorum. Beni telaşa kaptırdığınız zaman Türkçem de bozuluyor.
Onun için, kayıtlara da geçti, şimdi biz şu işi sırasıyla halledelim. Yediden
sonra her türlü arıza ve gıcıklığa açığım.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve 480’e
1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN –
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Türkoğlu…
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
sağlıkta reform yapıldıkça sorunlar artıyor, bu nasıl reform, bunu anlamakta
zorlanıyoruz.
Bizim Osmaniye’de
ciddi derecede sıkıntılarımız var. Kadirli ilçemizin 150 bin nüfusu olmakla
beraber, hastanesinde beyin cerrahı, kardiyoloji uzmanı, diyetisyen yok.
Diyaliz ünitesi yetersiz. Güvenlik personelinin istihdamında ciddi sıkıntılar
var. Bahçe’de uzman yok, geçici görevle geliyor. Acilden başka çalışan birim
yok. Düziçi’nde dâhiliye ve genel cerrahi uzmanları yok, geçici geliyor. Yoğun
bakım üniteleri zayıf. Sevklerde yer bulmak zor oluyor. 250-300 kilometreye
sevk ediliyor hastalar ve bunlar da ölümle sonuçlanıyor.
Bakın,
geçenlerde, ilçe başkanımızdı şimdi belediye başkan adayımız Muhammet Kaya’nın
13 yaşındaki yeğeni, dört saat dolaştırıldıktan sonra, beyin kanamasına teşhis
konulamadığı için hayatını kaybetti. Bununla ilgili, Osmaniye’nin bu
sorunlarına ne gibi bir çözüm üretmeyi düşünüyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın
Tanal…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, Sayın
Bakana dün sorduk ama cevap alamadık, tekrar gene soruyorum ben: Bu eczanelerde
reçete uygulamasıyla ilgili bir reçete
yazma ücreti, bedeli alınıyor. Bu ücreti tabii ki eczacılar alıyor, onun için
özellikle bir personel tahsis ediyorlar. Ve bunun ücretini Bakanlığın ödemesi
gerekmez mi? Bununla paralel olarak bu reçete ücretini, ayrıca Maliye, KDV
ücretini de eczacılar kazanmadığı hâlde eczacılardan KDV ücreti alınıyor. Bu
bir haksız tahsilat değil mi? Yani eczacıların bu konuda bu mağduriyetinin
giderilmesi için ne tür çalışma yapıyorsunuz?
Bir başka soru:
Türkiye’de bulunmayan kaç tane ilaç kalemi vardır? Bu ilaçlar nasıl temin
ediliyor? Arada kim kazanıyor? Bu konuda herhangi bir çalışmanız var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Ağbaba…
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Sayın Başkan, Sağlık Bakanlığı Müşaviri Ahmet Özdinç geçtiğimiz
günlerde bir tweet atarak üniversite öğrencileri arasında kürtaj patlaması
olduğunu söyledi. Acaba bu Sayın Doktor, Sayın Müşavir, Sağlık Bakanlığında
çalışan Sayın Müşavir hangi bilgilere dayanarak bu tweet’i attı? Bu,
üniversitede okuyan öğrencilerle ilgili nasıl bir araştırma yaptı Sağlık
Bakanlığı? Eğer elinizde rakam varsa, bir araştırma varsa bunu yayımlayabilir
misiniz? Yoksa önüne gelip… Sırf Başbakan söyledi diye “kızlı erkekli”
tartışmasına taraf olmak için söz söyleyen bu müşavire bir şey yapmayı
düşünüyor musunuz? Bütün ailelerin, öğrencilerin böyle bir şeye teşebbüs
ettiğini söyleyen müşavir hakkında bir işlem yapıldı mı? Sizin bu konuda
bilginiz var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Öztürk…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: Silifke
Devlet Hastanesi şehrin içindeyken TOKİ’yle yapılan anlaşma gereğince Silifke
Devlet Hastanesi, bölge hastanesi olarak Taşucu-Silifke arasında kertenkelenin
dolaştığı dağların başına taşındı. Şimdi, insanların o hastaneye ulaşımı var,
erişimi var. Yine, hastanede personel eksik, doktor eksik, araç ve gereçler
eksik, ekipmanlar eksik. Orada çekilen filmler bile sulu banyoda yapılıyor,
sanki tarihte kalmış gibi. Böyle bir bölge hastanesi olur mu? Bu eksiklikleri
Sayın Bakan ne zaman giderecek?
BAŞKAN – Sayın
Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Kütahya’da devlet hastanesi yapımı bir yılan hikâyesi oldu. Dün sordum, cevabı
süre yetersizliği nedeniyle veremediğinizi düşünüyorum. Kütahya Devlet
Hastanesindeki en son gelinen aşama nedir?
İkincisi, yine,
Dumlupınar Üniversitesi Merkez Kampüsü’nde üç yıl önce Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Hastanesi olarak inşaatı tamamlanmış bina bugüne kadar hizmete
sokulamamıştır. Bu binayı ne zaman hizmete sokmayı düşünüyoruz?
Üçüncüsü de,
Simav Devlet Hastanesi sizin de bildiğiniz gibi iki buçuk yıl aradan sonra,
depremin arkasından güçlendirilmeye başlatıldı. Bu çalışmalar ne zaman
tamamlanacak? Simav halkına verilen yeni devlet hastanesi sözü hâlâ sizin için
de geçerli midir, yoksa Bakan değişimiyle bu söz de değiş midir? Cevaplarsanız
sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Acar…
GÜRKUT ACAR
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
birkaç gün önce Sözcü gazetesinde “Kayınpeder enişte, çok para var bu işte.”
başlığıyla verilen haberde Bakan Suat Kılıç’ın kayınpederiyle Başbakan
Danışmanı Yalçın Akdoğan’ın eniştesinin Sağlık Bakanlığının 4 bin adet 112 Acil
Servis istasyonu yapılacağına ilişkin işin sözünü aldıkları gerekçesiyle 150 iş
adamından 60 milyon lira komisyon tahsil ettikleri ve böyle bir projenin var
olmadığının anlaşılması üzerine paraları geri vermedikleri iddia edilmiştir.
Sağlık Bakanı olarak bu büyük dolandırıcılık olayıyla ilgili soruşturma
açtırdınız mı ya da Adalet Bakanlığı bu konuda herhangi bir işlem yapmış mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Küçük…
SEDEF KÜÇÜK
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
çevre mahallelerle birlikte 30 bin kişilik nüfusu barındıran İstanbul Eyüp
ilçesi Kemerburgaz beldesi Göktürk Mahallesi’nde yaşayan vatandaşların yakın
çevrede ihtiyaçlarını karşılayacak bir devlet hastanesi bulunmamaktadır. En
yakın kamu hastanesi 20 kilometre mesafededir.
Göktürk Mahallesi’nde tıbbi cihazları olmayan bir sağlık ocağı hizmet
vermektedir.
Bu bölgemize bir
devlet hastanesi açılması düşünülmekte midir veya tıbbi cihaz desteği
sağlanarak en azından yirmi dört saat hizmet verebilecek yeterli bir poliklinik
açılması mümkün müdür?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Gök…
LEVENT GÖK
(Ankara) – Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde dolaştığım bazı köylerimizle ilgili
sorunları size aktarmak istiyorum. İsterseniz daha sonra yazılı olarak da
cevaplandırabilirsiniz.
Haymana ilçesi
Yukarısebil köyü: Nüfus olarak çok kalabalık ama sağlık ocağı yok.
Yine Haymana
ilçesi Sarıgöl köyü: Köyde sağlık ocağında doktor yok.
Yine Haymana
ilçesi Evliyafakı köyü: Köydeki sağlık ocağına önceleri haftada iki gün gelen
doktor şimdi on beş günde bir gelmekte. Civarındaki köy nüfuslarını da
düşündüğümüz zaman bu anormalliği ortadan kaldırmamız gerekmiyor mu?
Yine
Şereflikoçhisar ilçesi Üzengilik köyü de büyük bir köyümüzdür, köyde sağlık
ocağı yoktur.
Bunları eğer şu
anda bilmiyorsanız daha sonra yazılı olarak da bana bildirirseniz ben de
köylerimize bildirmiş olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istediğim şu: Kansere ve obeziteye neden olan maddelerden bir tanesi de
“fruktoz” olarak adlandırılan nişasta bazlı şekerdir. “Mısır şurubu” olarak da
adlandırılan fruktoz, pancar, çay şekeri olan sükroza göre daha tatlıdır ve
ülkemizde bütün meşrubatlarda ve gazlı içeceklerde bol miktarda kullanılır. Bu
maddenin kullanımı Amerika’da yüzde 2, Avrupa’da yüzde 8 iken Türkiye’de yüzde
10’dan yüzde 15’e çıkarılmıştır yani yüzde 35 oranında daha da artırılmıştır.
Bir taraftan, beyaz ekmek yemeyin, aman tuza dikkat edin, sigara kullanmayın
diye teşvikler yapılırken bir yandan da halkın sağlığını bozan bu maddenin
kullanım miktarının artırılmasını nasıl açıklayacaksınız? Bunu sormak
istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurunuz.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, Osmaniye
Düziçi’de 18 uzman hekimimiz, Kadirli’de 36 uzman hekimimiz, Bahçe’de de 7
pratisyen hekimimiz var. Dün de bu konuda değerlendirme yaptık.
Değerli
arkadaşlar, yani Türkiye'nin uzman hekim açığını özellikle bütün Parlamentonun
iyi bilmesi gerekir. 20 bin uzman açığı olan bir ülkeyiz ve bundan beş yıl
öncesine kadar da ne yazık ki “Türkiye’de hekim fazlası var.” diye bir kamuoyu
oluşturmasının da baskısı altında kaldı bu ülke yirmi yıl. İlk defa beş yıldır,
fakültelerimize 2.500 fazla kontenjan alınmaya başlandı. Dolayısıyla, bu
sıkıntıyı paylaşarak ve mevcut hekimlerimizden azami verimliliği ve istifadeyi
sağlayarak çözebiliriz. Yoksa, her uç noktaya hastane, her uç noktadaki
hastanemize de yirmi dört saat uzman hekim sistematiğini kurabilme şansımız,
önümüzdeki beş yılda asla söz konusu değil mevcut uzman hekim kadromuzla.
Dolayısıyla, mevcut planlamalarımızı, hekimlerimizi verimli kullanabilme adına
bir daha, bir daha değerlendiririz ama her istediğimiz mekânda yirmi dört saat
uzman hekim ihtiyacı verebilme şansımız ne yazık ki yok. Keşke bu cümleleri
tekrar tekrar söylemek durumunda kalmasam ama az önce buraya gelen 2 milletvekili
arkadaşımızın bana verdiği listelere baktığımda yine talep aynı: 2 kadın
doğumcu, 3 çocuk hastalıkları uzmanı. Ama bunu düzeltebilmenin veya buradaki
ihtiyacı giderebilmenin, ancak bir başka yerdeki sağlıklı dönebilen, kısmen
sağlıklı dönebilen bir sistemi bozmaktan geçtiğini de bilmeniz lazım. Onun
için, PDC’leri yeniden gözden geçirebiliriz ama arzu edilen uzmanları verebilme
şansımız ne yazık ki kısa vadede söz konusu değil.
Silifke Devlet
Hastanesi, Sayın Öztürk… Yani, hastaneleri yaparken tabii ki ulaşımı
önemsiyoruz ama o bölgenin yerini, oradaki dinamiklerle çözmeye çalışıyoruz.
Silifke de 200 yataklı, son derece modern bir hastane. Teknik donanımında
eksiklikler varsa onları hızla gideririz, onu yeniden gözden geçiririz ama
artık, ulaşımın çok kolaylaştığı, bir ilçenin hemen yakınında, ilçeye uygun bir
yerde bulunan bir hastaneyi “uzak” diye yorumluyorsak o da açıkçası…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Bakanım, bunun Türkiye’de başka örneği yok.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) - 38 uzman hekimimizin şu anda orada hizmet
verdiğini de ifade edeyim.
Kütahya devlet
hastanesi 700 yatak. Arsa tahsis imar planı çalışmaları tamamlandı, imar
planına esas zemin etüt çalışmaları yapılıyor. 150 bin metrekare arsanın tek
parsele dâhil olmaması nedeniyle zemin etüt çalışmaları akabinde arsa ifraz
çalışmaları yapılacak. İhale işlemleri başlamıştır Sayın Işık.
Yine, Sayın
Işık’ın… Kütahya Simav devlet hastanesi 150 yatak. Yani, ne yazık ki Simav
Belediye Başkanımızla veya Başkanlığıyla yaşadığımız sorunlar nedeniyle
çözülemedi, çalışmalar devam ediyor. Ümit ederim, yerel yönetimlerle çözüm
sağlayabilirsek bunu da hızla yapmaya devam ederiz.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Bakan, üniversitenin fizik tedavi ve rehabilitasyon
hastanesi…
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Üniversiteyle bir görüşelim, inşallah biz de…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Size devredildi, kamu hastanelerine devredildi ama hiçbir şey
yapılmadı.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Peki. Onu ben bir inceleteyim, size döneyim.
Mersin şehir
hastanesi 1.250 yataklı. 11/5/2012 tarihinde açık eksiltme yapıldı, ihale
sonuçlandı. 27/6/2013 tarihinde sözleşmesi imzalandı, temel atma aşamasında.
Yıl sonuna kadar inşallah temelini de atmış olacağız.
Osmaniye’deki
ağız ve diş sağlığı merkezimizin fiziki gerçekleşmesi yüzde 99, diğer
Toprakkale ağız ve diş sağlığı merkezinin fiziki gerçekleşmesi yüzde 95, Sumbas
ASM’nin fiziki gerçekleşmesi yüzde 95, kadın doğum ve çocuk hastanesi 200
yatak, kamu-özel ortaklığı modeliyle yapılacak.
Evet, Sayın Acar,
Sözcü gazetesinde çıkan haberle ilgili, yanılmıyorsam pazar günü bu konuda
çıktı, pazar günü basın da beni aradı, söyledi. Yanlış yapanlar hukuk önünde
her türlü cezasını çeker ama pazartesi günü itibarıyla da biz Bakanlık olarak
gerekli soruşturmayı, incelemeyi başlattık. Bunların sonucunda kim hangi
yanlışı yaptıysa bunu gerek Bakanlığın idari boyutuyla gerekse hukuk boyutuyla
muhatap olduğu müeyyideleri çeker. Ama, bizim Bakanlık olarak böyle bir 4 bin
acil sağlık merkezi, 112 merkezi diye herhangi bir şeyimizin söz konusu
olmadığını da ifade etmek isterim.
Sayın Işık,
Dumlupınar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bakan, bitti süreniz. Geri kalanı…
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Bize yazılı verir değil mi efendim?
BAŞKAN – Yazılı
verecek zaten, öyle sistem.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Sistem öyle de bize hiç gelmiyor.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Size gelmedi mi? Gelir, evet.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Bize gelmedi Sayın Bakan.
BAŞKAN – Ya, ben
ne yapayım? Ben söylemem gerekeni söylüyorum muhteremler.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci madde
üzerinde üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 1. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
S. Nevzat Korkmaz Hasan
Hüseyin Türkoğlu Alim
Işık
Isparta Osmaniye Kütahya
Emin Çınar Necati Özensoy Ali Öz
Kastamonu Bursa Mersin
Sinan
Oğan
Iğdır
“Madde 1:
Denetime tabi olan gerçek ve tüzel kişiler kişiye özel bilgiler olarak
nitelendirilebilecek her türlü kişisel bilgiler hariç, denetim için gerekli
olan bilgi, defter ve kayıtları vermek, ayniyatı göstermek ve incelenmesine yardımcı
olmak zorundadır. Üçüncü kişilere, kişiye özel bilgi ve belge aktarmak, cezai
müeyyide gerektirir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri
Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün;
Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791,
2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)’nun 1. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ
Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Haydar Akar
İstanbul Kocaeli
MADDE 1 -
11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 16 ncı maddesinin
ikinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Denetime
tabi olan gerçek ve tüzel kişiler, kendilerine başvuranların dini, nesebi,
alışkanlıkları, gebeliği, hastalıkları, hastalığın hikâyesi gibi kişisel
bilgiler olarak nitelenebilecek her türlü kişisel bilgi hariç denetim için
gerekli olan bilgi, belge, defter ve kayıtları vermek, ayniyatı göstermek ve
incelenmesine yardımcı olmak zorundadır."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480’e 1’inci Ek
sıra sayılı Torba Kanunun 1. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Demir Çelik İdris Baluken Adil Zozani
Muş Bingöl Hakkâri
Nazmi
Gür Erol
Dora
Van
Mardin
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Bingöl
Milletvekili Sayın İdris Baluken önerge üzerinde konuşacak.
Buyurunuz.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1’inci maddeyle ilgili vermiş olduğumuz önerge
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, bu
vesileyle, bu kanunun geneli hakkında yine partimizin görüşlerini temel olarak
yansıtmaya çalışacağım. Aslında, burada temel sorunun AK PARTİ Hükûmetinin 2004
yılından beri devreye koymuş olduğu Sağlıkta Dönüşüm Projesi olduğunu defalarca
buradan dile getirdik. Sağlıkta Dönüşüm Projesi’ni geri çekmeden, bu
düzenlemeyi Meclis gündeminden, halkın gündeminden kaldırmadan buraya torba
kanunlar da getirseniz, çuvallar dolusu, bohçalar dolusu kanunlar da getirseniz
sağlıkta var olan hiçbir sorunu çözemezsiniz çünkü bu Sağlıkta Dönüşüm
Projesi’nin ruhuyla sağlığın ruhu bir uyuşmazlık içerisindedir. Sağlıkta
Dönüşüm Projesi’nin ruhu sağlığı ticarileştiren, sağlığı özelleştiren, bu
yönüyle de sermayeye alan yaratan bir ruh içeriyor. Oysaki, sağlık hakkı en
temel insanlık hakkıdır, anayasal güvence altına alınan, sosyal devletin yerine
getirmesi gereken en temel insan hakkıdır. Her bireye eşit, ücretsiz,
ulaşılabilir, nitelikli, ana dilinde sağlık hizmetini kamusal hizmet olarak
götürmek her devletin birincil görevi ve ödevidir. Böyle bir sorumluluk vardır.
Dolayısıyla, burada Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin tamamıyla ilgili sıkıntıları
düzeltmenin mümkün olmadığını ifade etmek istiyoruz.
Şimdi, bu
getirilen düzenleme ile mevcut hangi sorunlara çözüm getirileceğini sormak
istiyoruz. Tıpla ilgili ve tıp eğitimiyle ilgili sorunları mı çözüyorsunuz?
Sağlıkta şiddeti bu torba kanunla önlüyor musunuz? Bu Meclis bünyesinde
oluşturulmuş olan bir şiddet komisyonunun hazırlamış olduğu rapor
doğrultusundaki hangi önerisini dikkate alarak bu torba kanunu burada yasalaştırmaya
getirdiniz?
Özellikle,
akademik kadrolardaki bilimsel, evrensel liyakat kriterlerini mi
düzenliyorsunuz? Bu “jet profesör” uygulamasıyla, mevcut olan adaletsizlikleri
daha fazla derinleştiren, bu yönüyle de kadrolaşmanın önünü açan bir uygulamayı
tekrar buraya getirmiyor musunuz? Nöbet ve fazla çalışma sistemiyle ilgili,
sağlık çalışanlarının ve hekimlerin rahatsızlıklarını mı gideriyorsunuz? Özlük
haklarıyla ilgili, hekimlerin bağımsız çalışma şartlarıyla ilgili, emekliliğe
yansıtılması gereken ücretlendirmelerle ilgili hangi düzenlemeyi burada
yapıyorsunuz? Bu soruların hiçbirine vereceğiniz mantıklı bir cevabınız yoktur.
Ama işin asıl
kötü yanı, bu kanun taslağı içerisinde hekimlik mesleğini öldüren uygulamalar
var. Bırakın hekimlik mesleğini, insanlığı ve vicdanı, ahlakı öldüren
uygulamalar var. Ruhsatsız hekimlik uygulamasını suç tanımına kavuşturarak
cezalandırmayı öngören bir uygulama, hekimliğin beyaz önlüğünü beyaz kefene
çevirmenin ta kendisidir. Bu uygulamanın derhâl kaldırılması gerekir. Bu
uygulamayı Gezi direnişi sırasında yaralanan yaralılara insani, vicdani, ahlaki
görev olarak müdahale eden hekimler üzerinden getirdiniz. Sağlık Bakanı olarak
sizin o dönem çıkıp “Gezi’de niye polis terörüyle 6 vatandaş yaşamını yitirdi,
8 bin insan yaralandı, onlarca vatandaşımız gözünü kaybetti?” demeniz
gerekirken siz, orada ilk müdahaleyi yapan hekimleri suçlu ilan etmiş bir
tasarıyla buraya geliyorsunuz, bunu kabul etmek mümkün değildir.
Bu gazların
kullanımının insan sağlığı üzerinde zararlı etkilerini Sağlık Bakanı olarak
sizin buraya çıkıp bütün kamuoyuyla paylaşmanız gerekiyor.
İşte, üzerinde
görüştüğümüz madde, yine hekimlik mesleğinin, tamamen, artık ölümüne karar
veren, ölümünü reva gören bir maddedir. Hekim ile hasta arasındaki bütün özel
bilgiler önemlidir, hassastır. Dinsel, cinsel, özel bazı bilgilerden hekim,
hastasının hastalığına ulaşma fırsatını yakalar ama şimdi getirdiğiniz bu
uygulamayla, hastanın kendi hekimiyle paylaşacağı, sır olması gereken bilgileri
de bir şekilde teşhir edecek bir düzenlemeyi getiriyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Devamla) - O nedenle, verdiğimiz önerge yerindedir. Bu maddenin mutlaka bu
kanun tasarısından çıkması gerektiğini ifade ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)’nun 1. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Haydar Akar (Kocaeli) ve arkadaşları
MADDE 1 -
11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 16 ncı maddesinin
ikinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Denetime
tabi olan gerçek ve tüzel kişiler, kendilerine başvuranların dini, nesebi,
alışkanlıkları, gebeliği, hastalıkları, hastalığın hikâyesi gibi kişisel
bilgiler olarak nitelenebilecek her türlü kişisel bilgi hariç denetim için
gerekli olan bilgi, belge, defter ve kayıtları vermek, ayniyatı göstermek ve
incelenmesine yardımcı olmak zorundadır."
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Atıcı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bu 1’inci madde çok masum gibi görünüyor yani diyor ki:
“Eğer gerçek ve tüzel kişi olarak yani bir hastane olarak siz denetime tabi
iseniz gerekli olan her türlü bilgi, belge, defter ve kayıtlarınızı bize
vereceksiniz.” Diyen kim? Sağlık Bakanlığı. Peki, daha önce bu denendi mi?
Denendi. Nerede denendi? Aile hekimliği sisteminde denendi. Aile hekimliği
bilgi sistemine bütün hekimler kendilerine gelen hastaların, kendilerinin
bakmakla yükümlü oldukları kişilerin bütün bilgilerini girdiler ve bunları
Sağlık Bakanlığına gönderdiler. Yani ben eğer sağlık ocağına gittiysem veya
siz, burada oturan milletvekilleri veyahut da herhangi bir vatandaşımız sağlık
ocağına gittiyse, buradaki bütün kayıtları aile hekimliği bilgi sistemine
girildi, bütün teşhisleri girildi, bütün kullandığı ilaçlar girildi yani o
kişinin hangi hastalığının olduğu, hangi ilaçları kullandığı tek tek girildi.
Peki, daha sonra ne oldu? Daha sonra bir “hacker” yani bir bilgisayar casusu bu
sistemi çökertti ve sizin, benim bütün bilgilerimizi çaldı. Sağlık Bakanlığının
bundan haberi var mı? Var. Biz bunu teyit etmek amacıyla bir soru önergesi
verdik, dedik ki: “Bu konuda ne yaptınız? Benim bilgilerim çalındı Sayın Bakan.
Benim hangi ilaçları kullandığım veya vatandaşlarımızın herhangi bir ruhsal
sorunu olup olmadığı, herhangi bir cinsel sorunu olup olmadığı, hangi yöntemle
korunduğu, kürtaj olup olmadığı bilgileri çalındı. Bu konuda ne yaptınız?” diye
bir soru sorduk, Sağlık Bakanlığı bize cevap vermedi; bunun yerine, gitti,
ilgili genel müdürü görevden aldı. Peki, ilgili genel müdür görevden alınınca
işler değişti mi? Değişmedi, yine aynı şekilde bu bilgiler sorgulanıyor. Peki,
bu bilgilerin sorgulanması yetiyor mu? Yetmiyor. Sağlık Bakanlığı, hiç başka
işi yokmuş gibi, Nüfus İşleri Müdürlüğünün de kâtipliğini üstlenmiş. Yani yeni
doğan bir bebeğin topuğundan alınan kan sırasında -hâlâ, bu kürsüden defalarca
bildirmeme rağmen- anneye, daha doğumunun ilk gününde o bebekle ilgili “Senin
bu çocuğun meşru mu, gayrimeşru mu?” sorusunu sormaya devam ediyor. “Sayın
Bakan -bunu komisyonda da dile getirdim, bunu bu kürsüde de dile getirdim- bu,
insanlığa sığmaz; bu, ahlaka sığmaz, lütfen bunu değiştirin.” dedim,
değiştirmedi. Daha da ileri giderek, çocuğun dinini sormaya kalktılar ve hâlâ
soruyorlar. Yani Sağlık Bakanlığı sağlık işleriyle uğraşacağına, o aldığı bir
damla kandan “Bu çocukta hangi hastalık var?” diye araştıracağına, “Bu çocuğun
dini nedir? Bu çocuk gayrimeşru mudur, meşru mudur?” sorusunu soruyor. Kime
soruyor? Lohusa kadına, lohusa anneye daha doğumunun birinci gününde!
Eğer yanlışım
varsa Sayın Bakan sataşmadan söz alır, düzeltir. Bunları soruyor, sorduğu zaman
da “Niye soruyorsun kardeşim?” diyoruz, “Efendim, Nüfus İşleri bunu istiyor.”
Ya, Nüfus İşleri, Başbakanlığa bağlı değil mi? Sonuçta bir Hükûmet değil
misiniz? Bu, ayıp değil mi? Siz bunu nasıl sorarsınız?
Bu nedenle, biz
diyoruz ki: Gelin, bu ayıbı birlikte kaldıralım. Bir önerge vermişiz, demişiz
ki: “Efendim, bir doktora başvuran insanların dini, nesebi, alışkanlıkları,
gebeliği, hastalık hikâyesi gibi kişisel bilgilerini vermeyelim.” Sayın Bakanla
bunu komisyonda tartıştık, makul gördüler “Evet, bu gibi kişisel bilgilerin bize
gelmemesi lazım, benim Bakan olarak ihtiyacım yok bu bilgilere.” dedi. “O
hâlde, o kişinin TC numarasını çıkaralım, ismine de bir “x” işareti koyalım ve
o bilgiler bana gelsin, ben istatistik yapayım.” dedi. Peki, bugün burada bunu
görüyor muyuz? Hayır, görmüyoruz. Yani oraya “x” işareti koymakla siz, hastanın
kimliğini gizleyebilirsiniz. O bile sakıncalı Sayın Bakan. Neden? Çünkü -az
önce de arkadaşlarım bahsettiler- bir tane ukala çıktı, dedi ki: “Türkiye’de
kürtaj patlaması var.” Bütün anne-babalar, bütün genç kızlar töhmet altında
kaldılar. Yani, bu bilgiyi nereden elde etti? İşte sizin bilgi sisteminizden
elde etti. Siz o bilgileri aldınız, siz iyi niyetli olabilirsiniz ama kötü
niyetli insanlar bunu böyle yayınladılar. Yarın deseler ki: “Kayseri’de alkol
içenlerin oranı patladı.” Bu, Kayserililerin hoşuna gider mi? Gitmez. Derhâl bu
maddeden vazgeçilmeli veya bizim istediğimiz şekilde düzeltilmeli diyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Mersin
Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 1. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
“Madde 1:
Denetime tabi olan gerçek ve tüzel kişiler kişiye özel bilgiler olarak
nitelendirilebilecek her türlü kişisel bilgiler hariç, denetim için gerekli
olan bilgi, defter ve kayıtları vermek, ayniyatı göstermek ve incelenmesine
yardımcı olmak zorundadır. Üçüncü kişilere, kişiye özel bilgi ve belge
aktarmak, cezai müeyyide gerektirir."
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet,
katılıyor musunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan
480 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve bizleri
izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasama kalitesini
gittikçe düşüren bir tasarı örneğiyle daha karşı karşıyayız. 2011 seçimleri
öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini hiçe sayarak kanun hükmünde kararname
adı altında yapılan düzenlemelerin Türkiye’yi ne hâle getirdiğinin bir başka
örneğini bu torba yasada görmekteyiz. 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle
bozulan sağlık düzeni yeniden derme çatma yapılmak istenmektedir. İşte bu
tasarıda, benden önceki çok değerli konuşmacıların da ifade ettiği gibi, birçok
konu yeniden düzeltilmeye çalışılıyor. Anayasa’ya aykırı, hukuka aykırı,
geleneklere aykırı, teamüllere aykırı, sadece AKP’nin ilkelerine uygun olan
birçok maddenin yeniden burada düzenlenmesiyle ilgili Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemi meşgul edilmektedir.
Bu 1’inci madde
de, maalesef, hastaların kişisel bilgilerinin özel amaçlı kullanımına imkân
tanıyan bir yasal düzenlemeyi getiriyor. Önergemiz kişisel bilgileri garanti
altına almayı ve üçüncü kişilerin eline geçip kişinin izni olmadan bu
bilgilerin kullanılması hâlinde buna bir cezai müeyyideyi getirmeyi amaçlayan
bir önerge. Umarım, Genel Kurulun siz değerli üyeleri, sizin ve sizin
çocuklarınızın bilgilerinin başka birilerine satılmasını istemezsiniz. Çünkü
bunun örnekleri Türkiye’de yaşandı. 57’nci Hükûmet döneminin Sağlık Bakanı
Sayın Osman Durmuş’u buradan yâd etmek istiyorum. Türkiye kamuoyunun çok iyi
hatırlayacağı gibi, o dönemde Türk hastalarından alınan kan örneklerinin
genotipik özelliklerinin bir yerlerde incelenerek Türk ırkının incelenmesiyle
ilgili, ona ilişkin özelliklerin çalındığıyla ilgili iddiaları kamuoyunu
sallamıştı ve nitekim bu Sayın Bakan haklı çıkmıştı. Şimdi siz, bunlara ek
olarak, bu düzenlemeyle kişilerin kendine has bazı özelliklerini birilerinin
eline geçirebilecek bir yasal düzenlemeyi getiriyorsunuz. Bu doğru değildir, bu
yanlıştır, bunun mutlaka düzeltilmesi gerekir, aksi takdirde hasta ile hekim
arasındaki güven tamamen bozulacaktır. Zaten bozulmuş olan ve bugün için artık
her hastanın endişeyle karşıladığı bu konuları yeniden ileriki dönemde tartışmamak
için bu önergenin yerinde olduğunu ve mutlaka Genel Kurulun değerli üyelerinin
bunu dikkate alarak oy vereceklerini ümit etmekteyim.
Bir başka örnek:
TTNET aracılığıyla “Gezinti” isimli bir şirketin bugün Türkiye’deki kişisel
bazı şirketlerin bilgilerini sattığı
ortaya çıktı. Bu şirket dünyada kovuldu, Amerika’da, Avrupa Birliği ülkelerinde
kovuldu, geldi Türkiye’de işletme açtı, maalesef, ülkenin yasal altyapısını da
kullanarak, tüm alışveriş yapan insanlarımızın bilgilerini satarak para kazanır
hâle geldi. Türkiye’de bunlar yaşanırken sağlık alanında yeni sıkıntılar
yaşamamak için bu düzenlemenin yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Bu vesileyle,
Sayın Sağlık Bakanım gelmiş, birkaç
konuyu da kendisiyle paylaşmak istiyorum. Sayın Bakanım, Kütahya’da il
genelinde bugün romatolog yoktur, hematolog yoktur, nefrolog yoktur. Yine ilde,
Kızılay kan merkezi yoktur. Kütahya’dan Eskişehir’e ve diğer illere hasta
taşırken ölen birçok hastamız söz konusudur. Aynı şekilde, çocuk yeni doğan
uzmanı yoktur. Yeni doğan uzmanıyla ilgili yine nefrolog, radyolog ve benzeri
uzmanlar bulunmamaktadır. Mutlaka bunların Kütahya’ya kazandırılması
gerektiğini düşünüyorum, sizin önemli katkınız olacağına da inancımı belirtmek
istiyorum.
Yine, Emet Devlet
Hastanesinde hastalar her gün servisle Tavşanlı’ya taşınmaktadır. Taşınırken
ölen ve daha da hasta olan insanlarımızın olduğunu size ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyor, önergemize desteğinizi bekliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 2’de iki
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün;
Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791,
2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 2. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Uğur
Bayraktutan
İstanbul Artvin
Madde 24 - 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 24 üncü maddesi, ihdasından geçerli olmak
üzere yasanın yayımı tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
480'e 1'inci Ek
sıra sayılı Torba Kanunun 2. Maddesinin "663 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 24. maddesi, ihdas edildiği tarihte geçerli olmak üzere
yürürlükten kaldırılmıştır." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Demir Çelik
Bingöl Iğdır Muş
Nazmi Gür Adil Zozani İbrahim Binici
Van Hakkâri Şanlıurfa
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Baluken, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, ben, iki fotoğraf üzerinden Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin
neler getirdiğini ifade etmeye çalışacağım.
Bakın, deminden
beri söylüyoruz “Bu proje, sağlıkta özelleştirme ve sağlığı ticarileştirme
projesidir.” diye. Sadece özel hastaneler üzerinden birkaç veriyi paylaşmak
istiyorum: 2001 yılında özel hastanelere ödenen miktar 284 milyon TL iken, 2009
yılında özel hastanelere ödenen miktar 4 milyar 682 milyon TL yani tam 16,5
katlık bir artış var. Bütün bu süreç içerisinde -detaylarına girmeyeceğim zaman
yetersiz olduğu için- özel sektörün sağlık içerisindeki payı 2002 ile 2010
yılları arasında yüzde 6’dan yüzde 30’lara çıkmış. Bu düzeyde, özel sektöre
alan yaratan bir uygulamayla karşı karşıyayız. Özel hastane sayısı yine 2002
ile 2010 yılları arasında 180’den 500’ün üzerine gelen bir rakamı yakalamış.
Şimdi, bir
taraftan böyle yani özel hastanelere, özel sektörlere para akıtan bir sistem
var, bir tarafta da hâlâ -kendi seçim bölgemden söyleyeyim- sağlık hizmetine
ulaşamayan bir halk gerçekliği var. Defalarca Sağlık Bakanlığı yetkilileriyle
görüştük, Bakan Yardımcısıyla görüştük, Sağlık Bakanlığına soru önergeleri
verdik. Bingöl’ün Kiğı ilçesinde diyaliz hastaları diyaliz olmak için 100
kilometre yol gitmek zorundalar.
Şimdi, bu aydan
itibaren Bingöl’ün ağır doğa koşulları, ağır kar altındaki zor koşulları başlayacak.
Bu insanlar hastaneye ulaşamayıp diyaliz tedavisini alamadıkları için ölümle
karşı karşıya gelecekler. Bize gerekçe olarak dediler ki: “Kiğı’da diyaliz
hasta sayısı az olduğu için oraya bir makine göndermedik.” Biz, isimleri
çıkardık. Bir hastaneye diyaliz makinesi göndermek için 7 hastanın olması
yeterli. Kiğı’da 7’den fazla hasta var ama Kiğı’ya diyaliz makinesi
gönderilmiyor.
Yine aynı
şekilde, Genç ilçesinde yeni bir hastane açılışı yapıldı. Genç’te 30 binin
üzerinde bir nüfus var, 20’nin üzerinde diyaliz hastası var ama ilçede hekim
olmadığı için insanlar diyaliz için yine Bingöl merkeze gitmek zorunda
kalıyorlar. Bingöl merkezin durumu içler açısı. Bugün Bingöl’ün çevresindeki
bütün illere gidin, her serviste mutlaka Bingöllü hastalar ve Bingöllü hasta
yakınlarının yaşamış oldukları mağduriyetlerle karşılaşırsınız. Bakın, Genç
ilçesinde yeni bir hastane yapıldı -yani bu nasıl bir denetim sistemidir,
anlamak mümkün değil, dünyada tek bir örneği yoktur herhâlde- acil girişi yatan
hasta girişi, polikliniğe giden hasta girişi, morg girişi, personel girişi,
bütün bu girişlerin hepsi tek bir kapıdan yapılıyor. Yani bu hastane yapılırken
bir kere bile oraya gidip denetlemediniz mi? Böyle bir şey olabilir mi?
Bingöl’ün Adaklı ilçesinde kaç yıldır bir devlet hastanesi yapılacak, hâlâ
devlet hastanesini bekleyen hastaların dramı var. Kar yağdığında Adaklı halkı
babadan kalma ilkel yöntemlerle o hastaları hastaneye ulaştırmanın çabası
içerisinde olacak. Şimdi, Adaklı Devlet Hastanesi için herhâlde seçime yakın
bir dönem bekleniyor ki o dönemde gidip orada şatafatlı bir açılış yapalım,
ondan sonra Adaklı halkına, biz size sağlık hizmeti getirelim anlayışı var.
Bakın, eğer bu hastaneleri bir an önce açma durumunuz varsa, Genç’e, Kiğı’ya diyaliz makinesi, doktor gönderme imkânınız
varsa seçim dönemini beklemeyin, bir an önce oradaki insanların sıkıntısını
giderin. Bingöl Devlet Hastanesinde, 200 binin üzerinde nüfusu olan bir ilde kullanılan MR makinesi 0,2 tesla. Şu
anda dünyada hiçbir yerde 0,2 tesla cihazla çekilen röntgenlere bakılmıyor.
Bingöllü hasta Elâzığ’a gittiği zaman o MR’ı gören doktor hemen o MR’ı çöpe
atıyor. Defalarca soru önergesi verdik, burada dile getirdik, Bakanlık
yetkilileriyle görüştük. Burada 3 teslayı artık aşan bir teknolojiden bahsediyoruz
ama bir kentin tamamında hâlâ bir MR cihazını temin edecek bir sağlık
sisteminden uzak bir uygulama içerisindeyiz. Siz özel sektöre, özel hastanelere
para akıtmaya devam edebilirsiniz ama Bingöl halkı bu uygulamış olduğunuz
sağlıkla ilgili yetersizliklerin tamamının hesabını sizden soracaktır.
Tekrar bu
konudaki görüşlerimizi ifade etmeye devam edeceğimizi belirtiyorum.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Baluken.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet
ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 2. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
Madde 24 - 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 24 üncü maddesi, ihdasından geçerli olmak
üzere yasanın yayımı tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Uğur Bayraktutan.
BAŞKAN – Sayın
Bayraktutan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; 480 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde verilen önerge
üzerine, 2’nci madde üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, öncelikle -biraz önce Sevgili Mahmut Tanal da anlattı,
kendisine teşekkür ediyorum- 93’üncü maddede Anayasa’da düzenlenen, kanun
hükmünde kararname tekniğinin ne olduğuna ilişkin bir düzenleme var değerli
arkadaşlarım. Burada, “Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanlar Kuruluna kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir.” diye diyor. Yine, Anayasa’nın
amir hükmünde, alt taraflarda ise “Kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları
gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.” ibaresi var. Bugün burada görüşmüş
olduğumuz kanun hükmünde kararname, ne yazık ki Anayasa’nın tarif etmiş olduğu
kanun hükmünde kararname dizaynına uymuyor. Kanun yapma tekniği açısından
eksiklik içermesine rağmen, tam anlamda yasanın tarif etmiş olduğu bir kanun
olmamasına rağmen, aslında bir idari işlem olmasına rağmen, bir idari işlemi
kanunla düzeltmek gibi bir hukuk garabeti içerisinde düzenleme yapıyoruz.
Özellikle Meclis kayıtlarına geçirilmesi açısından bunu sizlerle paylaşmak
istiyorum. Ama burada paylaşmak istediğim asıl şey farklı. Sayın Bakanım,
özellikle, dikkatle dinlerseniz çok ilginç bir olayı sizinle paylaşmak
istiyorum.
Bakın, Artvin’in
Ardanuç ilçesinde bir hastanemiz var. 2005 yılında Sayın Başbakan tarafından
Artvin’deki toplu törenlerle beraber açıldı. Bu hastane ilk açıldığı zaman elli
yataklı bir devlet hastanesiydi. Ama gelinen noktada, yıllar içerisinde, ne
yazık ki bu hastane erime kaydetti, bugün Ardanuç Devlet Hastanesi bu adla
anılmıyor, entegre on yataklı bir hastane olarak anılıyor. Yani devlet
hastanesi olma özelliğini yitirdi, o
tarihten bugüne kadar da, ne yazık ki, orada, o hastanede ameliyathane olmuş
olmasına rağmen, ilk açıldığı andaki ameliyathanenin bütün araç ve gereçleri
başka yerlere kaydırıldı. Ardanuç, ne yazık ki, bugün, ameliyatların
yapılmadığı, diyaliz merkezinin olmadığı, hastaların tedavi edilemediği bir
tedavi merkeziyle karşı karşıya.
Onları bir kenara
koyuyoruz, bugün size anlatmak istediğim gerçek daha farklı. Şu son kırk sekiz
saat içerisinde, son üç gün içerisinde Ardanuç ilginç olaylar yaşadı. Bu da
nedir? Onu anlatmak istiyorum.
Bakın, Sayın
Bakanım, değerli milletvekilleri; Ardanuç’ta, bu hastanede bir şikâyet
meselesinden kaynaklanan sorundan dolayı -ayrıntılarına girmek istemiyorum,
olayın siyasi uzantıları da var- bir basit şikâyet meselesinden dolayı Ardanuç
Devlet Hastanesinde görev yapan 11 sağlık personeli “geçici görev” adı altında
başka ilçelere gönderildiler. Bunlardan 10 tanesi Artvin merkeze, 1 tanesi ise
Arhavi’ye gönderildi değerli arkadaşlarım.
Sayın Bakanım,
bunun siyasi boyutları var, bunu sizinle baş başa paylaşmak isterim, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde ayrıntılarına girmek istemiyorum. Ama gelinen noktada
bu 10 kişinin çoğunluğu -Artvin merkeze gelenlerin birçoğu- yüzde 90’ı bayan,
iki aylık çocuğu olan insanlar var. Artvin’le Ardanuç arasındaki kilometre 42 kilometre.
Yani, üç dört gündür… Dün akşam itibarıyla da Artvin’e yoğun bir kar yağışı
oldu. “Varyant yolu” demiş olduğumuz, Türkiye
gerçeklerine yakışmayan, kara yolu standartları dışında olan bir yoldan
bu insanlar, sabah erkenden kalkıyorlar Artvin’e geliyorlar, akşamüzeri
Ardanuç’a dönüyorlar.
Şu anda
Ardanuç’ta büyük bir toplumsal infial var, toplumsal barışı bozabilecek
derecede büyük bir yara var. Buna lütfen el koymanızı istiyorum. Neden? Bakın,
Artvin’e görevlendirme yaptıkları zaman şöyle söylediler, dediler ki: “Burada
personel fazlası var, ihtiyaç fazlası var, bunları bu nedenle Artvin’e
gönderiyoruz.” Artvin Devlet Hastanesi diyor ki: “Hayır, bunların gelmelerine
gerek yok, bizde gerekli personel var.” Bu giden 10 kişi, hiçbir işte
çalıştırılmadan, sadece koridorlarda geziyorlar. İhtiyaç fazlasına gerekçe
gösterilen de şudur: Bakın, 2002’de iktidar olduğunuz zaman Ardanuç’un Bulanık
köyünde 1 doktor, 10 hemşire vardı; Ardanuç’un Torbalı köyünde doktor vardı,
hemşireler vardı; Ardanuç’un yine Soğanlı köyünde sağlık ocağı vardı, doktor
vardı, sağlık personeli vardı; yine Ardanuç’un Aşağıırmaklar köyünde bir sağlık
ocağı vardı, hekim vardı ve sağlık personeli vardı. Şimdi, bunları kapatınca
doğal olarak sağlık personeline de ihtiyaç kalmadı. Böyle olunca da Artvin’e bu
tayinler gönderildiği zaman denildi ki: “Efendim, bunlara ihtiyaç yoktur.” Niye
ihtiyaç yoktur? Çünkü, zaten sağlık ocaklarını kapattığınız için sağlık
personeline ihtiyaç olmadığı da ortaya çıktı. Bunu şöyle bir gerçekle açıklamak
istiyorum: Ardanuç’ta kaymakamlık binasını kapatırsanız ortada bir tane
kaymakam bulursunuz, hiçbir iş yapmayan. Buna da ihtiyaç olmayabilir. O
nedenle, buradaki bu yaraya mutlaka bir merhem olmanız gerektiğini düşünüyorum.
Yasaları
değiştirmekle iş olmuyor Sayın Bakanım, kafaları da değiştirmek gerekiyor, o
çok önemlidir diye düşünüyorum. Lütfen, bu yasama görüşmeleri bittikten sonra
buradan çıktığınız zaman -Ankara çok soğuk, müthiş bir soğuk var- o aracınıza
binmeden bir dakika şöyle kendinizi bir sorgulayın. O 11 sağlık personelinin
her gün Artvin’den Ardanuç’a, Ardanuç’tan Arhavi’ye nasıl gidip gelebileceğini,
çocuklarının, ailelerinin nasıl mağdur olduğunu, hangi haklı gerekçenin
bunların mağduriyetine neden olabileceğini kendi vicdanınızda sorgulayın diyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.55
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Mersin
Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
480 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
2’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 3’üncü madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge vardır;
okutacağım, birlikte işleme alacağım ve talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480’e 1’inci Ek
sıra sayılı Torba Kanunun 3. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Nazmi Gür Adil Zozani
Bingöl Van Hakkâri
Abdullah Levent Tüzel Demir Çelik Erol Dora
İstanbul Muş Mardin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Haydar
Akar
İstanbul Kocaeli
Aynı mahiyetteki son önergenin imza sahipleri:
S. Nevzat Korkmaz Yusuf Halaçoğlu Alim Işık
Isparta Kayseri Kütahya
Emin
Çınar Ali
Öz
Kastamonu Mersin
BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önergeler üzerinde ilk konuşmacı Muğla Milletvekili Sayın Nurettin Demir.
Buyurun Sayın
Demir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Nurettin
Demir yok mu?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Hocam biraz rahatsız da, ağır geliyor.
BAŞKAN – Hayır,
ben göremedim kendisini de onun için.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sağlık sisteminin kurbanı oldu!
BAŞKAN – Yok,
arkada kalabalık var, aralarından göremedim.
Buyurunuz Sayın
Demir.
NURETTİN DEMİR
(Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle 3’üncü madde üzerinde
söz aldım, bunun üzerine konuşmak istiyorum.
Biliyorsunuz,
3’üncü madde, özellikle üniversitelerin kendi içindeki bazı kişilerin, bazı
öğretim üyelerinin -çoğu gibi- başka hastanelere gidip orada geçirdikleri
süreyi üniversitede geçirmiş gibi sayılmalarıyla ilgilidir. Tabii ki burada,
özellikle lisans eğitimi vermeyen bir hocanın bu profesörlük özelliğini
kazanıyor olması... Tabii ki öğrenci yetiştirmeyen, öğrenciyle karşı karşıya
gelmeyen ve öğrencinin protestolarına maruz kalmayan, onun yumurtasını yemeyen,
onunla kavga etmeyen bir öğretim üyesinin bir profesörlük titrini kullanıyor
olması ve daha sonraki sürede yine öğretim ve eğitim verecek bir öğretim üyesi
adayının jürisine gidip onun hakkını kullanmasının, özellikle böyle bir hakkı
almasının yanlışlığını vurgulamak istiyoruz. Çünkü bir hocadır, hocanın
gerçekten ders anlatma konusunda kendisinin yetkili olması lazım, bu konuda bir
tecrübesinin olması lazım. Bir haksızlık, bir adaletsizlik olduğunu
düşünüyorum. Üniversitede hoca akademik çalışmalar yapmış olacak, eğitim vermiş
olacak ama bir devlet hastanesinde ya da bir hizmet hastanesinde bir öğretim
üyesinin geçirmiş olduğu süreyi bir akademik süreç olarak, akademik bir hak
kazanış olarak görmenin doğru olmadığını
düşünüyorum ve Türkiye’de gerçekten büyük bir haksızlığa neden olacaktır.
Yine, 3’üncü
maddede, özellikle, Sağlık Bakanlığının kurumlarının yeniden yapılanmasıyla
ilgili, işte genel sekreterlik, kurum başkanlığı, hastane yöneticiliği gibi
yeni tahsis edilen kurumların Bakanlık tarafından atanmasıyla ilgili,
tarafsızlığı yitirecek yandaş insanların ve özellikle siyasi görüşteki
kimselerin atanması konusunda öncelik, ayrıcalık yaratılacağını, bir kriterin
getirilmediğini görüyoruz.
Şimdi, tabii ki
hastanelerde özellikle yöneticiler, başhekimler şaşkın durumdalar. Bir gün biri
telefon ediyor, Kamu Hastaneleri Genel Sekreteri diyor ki: “Kardeşim, orada bir
yer aç, benim tanıdığım bir kitapçı gelecek, orada bir kitap standı aç.” Bir gün
bakıyorsunuz, bir daire başkanı -yine üstten- telefon ediyor “Benim için de
şurada bir pazarlama yeri açılsın.” diyor. Böyle, çok başlı bir sisteme doğru
gitti sağlık sistemi. Dolayısıyla, bu sistem içerisinde sağlığın karmaşa
içerisinde olduğunu görüyoruz ve üstelik liyakate dayanmayan ve konuyla ilgili
olmayan birçok yan dalda eğitimci, ilahiyat mezunu veyahut da işletmecinin
atanmasıyla sağlık kurumlarında bir kargaşanın, bir haksızlığın yaşandığını
görüyoruz.
Dolayısıyla,
üniversitelerdeki hocalar arasındaki hak edilmeyen liyakat ve bunun yaratacağı
sıkıntılar ile üst yönetime getirilen ve bu meslekten belirli bir tecrübeyle,
belirli birikimle gelmeyen insanların yaratmış olduğu ortam, bir sağlık ortamı
da kargaşaya ve kavgaya, hatta şiddete neden olacaktır, bunları sık sık
görüyoruz. Özellikle Samsun’da, biraz önce Uğur Bey’in bahsettiği gibi, ülkede
sağlık çalışanları arasındaki barışın bozulacağı ve sağlıktaki şiddeti
arttıracağı kanısındayım.
Bu nedenle bizim
vermiş olduğumuz önergenin kabul edilmesini arz ediyorum.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeler aynı
mahiyette olduğu için, iki konuşmacı daha var.
Önergeleri toptan
olarak yeniden oya sunacağım.
Isparta
Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Mustafa
Pehlivanoğlu… Hatırladınız mı bu ismi sayın AKP milletvekilleri; hani 2010
referandumunda milletin ve ülkücülerin vicdanını istismar ederek timsah
gözyaşları döktüğünüz, 12 Eylül cuntasının idam ettiği şehit kardeşimizi; sonra
ne sizlerin ne de Başbakanın bir daha ağzına almadığı, Türk milletine aşık bu
yiğit Anadolu delikanlısını? Bu şehidimiz bugün sevgili anneciğine kavuşmuştur.
Muhterem Zeynep Pehlivanoğlu Hanımefendi bugün Hakk’a yürümüş, Yaradan’ın
huzuruna şehit anası olarak gitmiştir. Allah gani gani rahmet eylesin,
ailesinin ve Türk milliyetçilerinin başı sağ olsun.
Nokta kadar
menfaat için dağ gibi Türklük davasını pazarlık konusu yapan herkese şunu
söylemek isterim ki: Eş başkanlara, kendilerini “eski” diye nitelendirip Yahudi
icadı BOP vagonuna binenlere inat, Türk milleti ne Mustafa’yı ne de yıllarca
evlat ateşiyle yanıp çileli bir ömür süren Zeynep Ana’yı asla unutmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, AKP üst üste üç dönem yüksek oy oranlarıyla tek başına iktidar
olmuştur. Milletimizin tercihi elbette hepimizin başının üstüne ancak
milletinden yüksek oy almış iktidar on bir yıl sonunda neyi yapmıştır, neyi becerememiştir,
Hükûmetin performansını ortaya koymak ve milletimizi aydınlatmak bizim
görevimiz. On bir yıl bir parti için düşündüklerini gerçekleştirmek için
yeterli bir süre. AKP, bu sürede 2 trilyon dolar civarında bütçe imkânlarını
kullanmıştır, istediği yasayı Meclisten geçirebilecek bir yasama gücüne sahip
olmuştur, yani yapamadıkları için ortaya koyacağı hiçbir mazeret kalmamıştır.
AKP dönemi, maalesef, tüm bunlara rağmen kayıp ve istismar yıllarıdır. AKP’nin
gökteki yıldızları vadedip oy aldıktan sonra bir daha dönüp bakmadığı o kadar
çok sosyal kesim var ki. Sayalım mı bunları? Bakan çocuklarına koca koca gemi
alınıp kendilerine de kuş yemi reva görülen, aşırı politize olmuş kurumlardan
sürülen, cezalandırılan memurlarımız; gece gündüz toprakla haşır neşir olup
toprağa döktüğü emeği ve alın terinin karşılığını alamamış ve üstüne üstlük
bankalara borçlanarak çıkmış çiftçilerimiz, âdeta yoksulluk ücreti ile ölüme
terk edilmiş, parasızlıktan dolayı sıla-ı rahmi unutmuş emeklilerimiz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Allah Allah!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - …cebindeki kredi kartlarıyla, borcu bankadan borç alarak kapatan ve
her gün bütçesi açık veren, sonunda kepenk kapatmak zorunda kalan esnafımız.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Neden bahsediyor?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - …sosyal hadiselerde “aslansın” diye öne sürülüp en küçük
hatalarında ortada bırakılan güvenlik güçlerimiz, eğitimin karşılığını alamayan
ve işsizliğe mahkûm edilen milyonlarca gencimiz, yarın işsiz kalma korkusuyla
yaşayan, kaderi patronun ağzından çıkacak iki kelimeye bağlı işçilerimiz,
sayıları yüz binleri bulan özel güvenlik mensupları, Türk Silahlı Kuvvetleri ve
Emniyet Genel Müdürlüğünde çalışan sivil memurlar, vefasızlığa mahkûm edilmiş,
gencecik yaşta yüzüstü bırakılmış uzman er ve erbaşlarımız, astsubaylarımız,
dershane sahipleri, 4/B’liler, 4/C’liler, vesaire vesaire vesaire.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Önergede bu mu var?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - Bu listeyi sabaha kadar uzatmak mümkün. Hatta eminim, kürsüden
indikten sonra “Bizi niye saymadın?” diye kesin bir sistem alacağım.
Bu kesimlerden,
değerli milletvekilleri, hangisinin sorunu çözülmüş, kendilerine sorulduğunda
hangisi “Evet, mutluyum.” diyebilmektedir? Bu yüzden, biraz önce söylediğim
gibi, AKP’li yıllar, Türk milletinin kronikleşmiş hiçbir sorununu çözmemiş,
kayıp ve istismar yıllarıdır. Bu yüzden, AKP’li yıllar, ağustos böceği gibi
vaktini cır cırla geçirmiş kayıp yıllardır.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Estağfurullah! Tövbe estağfurullah!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - Ama merak etmeyin,
demokratik rövanş günü geliyor. Zülüf ak mı, kara mı, 30 Mart günü görülecek,
bunu herkes görecek.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Korkmanıza gerek yok. Demokrasilerde her türlü sonuca
açık olun. Bunun hesabını millet görecek.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.(MHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – 1 Nisanda görüşürüz.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
İstanbul
Milletvekili Sayın Abdullah Levent Tüzel.
Buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, size
de teşekkür ederim Değerli Milletvekilim.
Şimdi, sağlıkta
“Tam Gün Yasası” diye konuşulan bir yasayı görüşüyoruz ama gerçekte,
yurttaşlara sağlık hizmeti sunacak ve hekimlerin ettikleri yemine bağlı kalacak
onurlu bir yaşam ve onurlu bir sağlık hizmeti sunmaları açısından bir düzenleme
olmadığını söylüyoruz çünkü öncelikle, bu düzenlemeyi meslek örgütü olarak Türk
Tabipleri Birliği eleştiriyor, doğru bulmadığı bir düzenleme. Niye Sağlık
Bakanlığı böyle bir düzenleme hazırlar? Geçmişte olduğu gibi “İdeolojik
davranıyorlar.” denebilir ama ben eminim ki Türk Tabipleri Birliği hekimlerin
hakkını, sağlık hizmeti bekleyen yurttaşların hakkını koruyarak, bunun için bu
yasa düzenlemesine karşı çıkıyorlar, hekimin de hastanın da sağlık hakkını
savunuyorlar.
Aslında, bu
düzenleme Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin, programının yarattığı sorunları yeniden
büyütmekte, kesinlikle çözmemekte; bu yönüyle de hekime de zarar, hastaya da
zarar. Her zaman olduğu gibi, özelleştirmeci, özelci, piyasacı mantık bu alanda
karşımıza çıkıyor; sağlık hizmetini parayla satmak ve açıkçası, herkesi bu
hizmeti parayla satın almaya zorluyor. Türk Tabipleri Birliği diyor ki: “Bu,
aslında hekimi, bilgisini, emeğini özele pazarlamaktır.” Duyuyoruz, İstanbul
üniversiteleri hastanelerinde profesörler, doçentler özel hastanelerle anlaşma
yapıyorlar. 35 bin liralık rayiç yeterince karşılık bulmadığı için, 15 bin lira
kazandırma güvencesiyle bu hocalarımız özele emeğini satıyorlar. Zararı kim
görüyor? Bu değerli hocalardan hizmet almak isteyen ve sağlığını bu hocalara
emanet eden, onlara güvenen hastalar. Hani ne oldu, bıçak parasına, muayene
hizmetlerine karşı çıkılıyordu? Ama, bu düzenlemeyle bunlar kural hâline
getiriliyor ve sorunlar büyütülüyor. Tabii, üniversite memnun olabilir, bu
olanağa kavuşmuş olan hocalar memnun olabilir ama acısı hastadan çıkıyor, bir
bütün olarak yurttaşlardan çıkıyor. Sadece bu da değil, büyük gürültülerle
getirilen aile hekimlerine yeni yükümlülükler getiriliyor bu tasarının
düzenlemesine, bütününe bakıldığında. Zaten yeterince hoşnutsuz olan aile
hekimlerine ayda 2 kez acilde zorunlu nöbet düzenlemesi, yine, çok önemli olan
iş yeri hekimliğini yani uzman hekimliğini alelade bir hizmete dönüştürüp bütün
hekimlere ayda otuz saat bu şekilde, iş yerinde çalışma düzenlemesi getirilmesi
yani bu alandaki açıkları, ihtiyaçları bu şekilde kapatmak tam anlamıyla
piyasacı mantığın getirdiği bir şey.
Şunları paylaşmak
istiyorum değerli milletvekilleri: Bugün gazetelerde bir haber vardı, bir
fotoğraf, Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesinden bir fotoğraf. Ameliyata
girmeye hazırlanan, tekerlekli sandalyede peş peşe dizilmiş, tren vagonu gibi
dizilmiş hastalar, birbirlerini itekliyorlar, başlarında da bir tane hasta
bakıcı. Tabii “Bu ne rezillik!” diye herkesin aklına geliyor. Evet, bu
rezilliğin sorumlusu, ameliyata gidecek o 3 hastayı, hasta yurttaşı peş peşe
götüren, onları kontrol eden hasta bakıcı değil tabii ki ama görüyoruz ki bu
sorumsuzluğun bedeli o personele, o yetersiz hizmetle emeği sömürülen, tıpkı
özeldeki emeği sömürülecek hekimler gibi, o hasta bakıcıya sorulmak isteniyor.
Bakanlığa sormak
gerekiyor: Bağımsız, hiçbir dayatmaya, baskıya tabi kalmaksızın, onuruyla bu
mesleğini, sanatını icra etmek isteyen, bağımsız çalışmak isteyen hekimlere niye
ruhsat verilmiyor; niye, hukuksuz bir şekilde, ruhsat verilmiyor? Bunun
karşısında, liyakate, akademik hizmete, öğrenciye eğitim hakkını sunmayan
birtakım yandaş hocalara, CEO’lara profesörlük unvanı vermek isteyen bu
düzenlemeyi niye hazırlıyorsunuz?
Sağlık
politikaları, yurttaşlara sağlık hizmeti sunmuyor âdeta sağlık hırsızlığı
yaparak yurttaşın sağlığından alıp götürüyor. Biz, hekime de, yurttaşa da
onurlu, sağlıklı bir yaşam ve sağlıklı, kaliteli bir gelecek istiyoruz. Böyle
bir yaklaşımı savunuyoruz, o nedenle bu düzenlemelere, bu tasarıya karşı
çıkıyoruz.
Teşekkür ederim.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tüzel.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 4’te üç
önerge vardır. Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı
mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına;
Görüşülmekte olan
480 sıra sayılı kanun tasarısının 4. maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Ali Öz Yusuf Halaçoğlu Faruk Bal
Mersin Kayseri Konya
Muharrem
Varlı Ruhsar
Demirel
Adana Eskişehir
Madde 4: 663
sayılı kanun hükmünde kararname’nin 33. maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
(6) Sözleşmeli
personelin izinleri ve sosyal güvenlik açısından 5510 sayılı kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına girenlerin iş sonu tazminatı
hususlarında 657 sayılı kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine
göre istihdam edilen sözleşmeli personele ilişkin hükümler uygulanır. Söz
konusu personel için işsizlik sigortası primi ödenir.
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Haydar Akar
İstanbul Kocaeli
BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
480’e 1’inci Ek sıra sayılı Torba Kanunun 4. Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Nazmi Gür Adil Zozani
Bingöl Van Hakkâri
Demir Çelik Abdullah Levent Tüzel Erol Dora
Muş İstanbul Mardin
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Şimdi
önergeleri işleme koyup maddeyi de oyladıktan sonra ara vereceğim,
milletvekillerine duyurulur.
Sayın Çelik,
buyurunuz.
DEMİR ÇELİK (Muş)
– Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 480 sıra sayılı sağlıkta dönüşüm yasa tasarısının
4’üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; daha önce konuşan birçok arkadaşımın altını çizdiği
şekliyle, yapılmak istenen, insana, topluma dair iyileştirme, insanın ve
toplumun daha iyi koşullara erişimini sağlayacak bir kısım müdahaleler değil;
bu nedenle reform değil, bu nedenle dönüşüm ve değişimden bahsetmek mümkün
değil. Olup biten, hiyerarşik ilişkilerin devletteki tezahürü olan yönetimin
demokrasi dışı otoriter bir zihniyetle denetim altına alınması, kontrol altına
alınması.
Düşününüz ki, bir
hastaneye müracaat eden hastanın kendisi, hastalığı ve onun etnik kimliği,
dinî, inançsal kimliği sorgulanıyorsa, kontrol altına alınmak isteniyorsa, o
bilgiler üzerinden kişinin kendisine, kişiyle birlikte hastanenin kayıtlarına
ulaşılmak isteniyorsa burada bir hesap vardır; bu hesap, Gezi direnişinde
karşılaşılan muamelenin bertaraf edilmesidir yani toplumun kendi öz
mekanizmalarıyla yarattığı öz savunmayı bertaraf etmek, polis devleti
zihniyetiyle toplumu kuşatmak, toplumu kontrol edilebilir bir noktada
tutmaktır. Bunu, tarih boyunca iktidarcı, egemenlikçi tüm zihniyetler, tüm
anlayışlar uygulamıştır, uygulamaya almıştır ama hiçbiri bunda muktedir
olamamıştır. Bu dünya, bu devlet, bu ülke ne şaha kalmış ne padişaha kalmış ne
imparatora kalmış ne de muktedirlere kalmıştır; kalan ve kazanan her zaman
tarih olmuştur, insanlık olmuştur, insanlığın adalet, eşitlik, özgürlük
talepleri olmuştur. Burada da yine kazanacak olan insanlık davası olacaktır.
Tek adamın
uygulamalarına rağmen, rahatsızlık duyan iktidar geçmişin millî şeflerine
gönderme yaparak bir kısım tarihî yüzleşmeler talebini dile getiriyorsa da
yapılmak istenen, tam da “Millî Şef” dediğimiz tek lidere, tek adama giden
yolların taşlarını döşemektir. Sağlıkta bu böyle; kültürde, turizmde, eğitimde,
her alanda bu taşlar yavaş yavaş örüldü, örgütleniyor, buna da Meclis alet
ediliyor.
Söz konusu olan
toplum ise, söz konusu olan insanlık ve insanlığın bir kısım taleplerinin meşru
zeminde kullanılmasıysa bırakınız toplum kendi ihtiyaçlarını meşru zeminde
karşılasın. Onun nasıl davranacağına, nasıl hareket etmesi gerektiğine, nasıl
yürümesi gerektiğine müdahale edip fikir beyan ettiğinizde, siz de mevcut, var olan
otoriterden ve otoriterizmden nasip almış olursunuz. Bu manada, dün de geneli
üzerindeki konuşmamda bahsettiğim şekliyle, kangrenleşen ve kaosa dönüşen,
giderek de siyasal bir krizin arifesi ve içinde olduğumuz ülkemiz bir yol
ayrımında, bir yol eşiğinde; ya gerçekten demokratik hukuk devleti olacak ya da
gerçekten demokratik hukuk normalitenin dışında, otoriter ve keyfî
uygulamalarla toplum zapturapt altına alınmak isteniyor. Buna itiraz etmek her
şeyden önce milletin vekili olan ve milletten aldığı siyasal temsiliyetle
demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin yanında olması gereken Meclisin
görevidir. Bu manada, bence, sağlık yasa tasarısı mevcut, var olan sorunları
çözmekten uzak, aksine piyasalaştırmanın, metalaştırmanın, ticarileştirmenin
bir aracı olarak uluslararası ve ulusal finans kurumlarına kâr kazandırmanın,
olanak sağlamanın, imkânları sunmanın bir aracı olarak düşünülmüştür. Burada
hastalığın iyileştirilmesi, toplumun
ruhsal, bedensel, siyasal, sosyal iyi olma hâline kavuşmasını sağlayan bir
uygulamadan uzaktır.
Bu manada da her
şeyden önce eşit, erişilebilir, parasız, nitelikli ve ana dilde sağlık
hizmetinin sorunun radikal çözümünün tek anahtarı olduğunu belirtiyor,
saygılarla iyi akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Demir.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki
iki önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına;
Görüşülmekte olan
480 sıra sayılı kanun tasarısının 4. maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Ruhsar Demirel
(Eskişehir) ve arkadaşları
Madde 4: 663
sayılı kanun hükmünde kararnamenin 33. maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
(6) Sözleşmeli
personelin izinleri ve sosyal güvenlik açısından 5510 sayılı kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına girenlerin iş sonu tazminatı
hususlarında 657 sayılı kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine
göre istihdam edilen sözleşmeli personele ilişkin hükümler uygulanır. Söz
konusu personel için işsizlik sigortası primi ödenir.
Aynı mahiyetteki
diğer önerge imza sahipleri:
Aytuğ Atıcı (Mersin)
ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükümet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Katılamıyorlarmış.
İlk konuşmacı,
İstanbul Milletvekili Sayın Çelebi; buyurunuz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Çok teşekkürler Sayın Başkan.
Çok teşekkür
ediyorum, yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Aslında, günlerce
konuştuğumuz konu; dünden beri de Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde
olan, aslında adı “Tam Gün Yasası” diye ifade edilen ama aslında “tam” diye bir
şeyin olmadığı, yüzde 50’nin olmadığı, yüzde 25’e bile hitap etmeyen, sağlıkla
ilgili bir yasayı görüşüyoruz. Sağlıkla ilgili görüştüğümüz yasada sağlıksız
birçok unsur var. Yani, bu yasanın uygulanması ve Meclisten geçmesi hâlinde
sağlık sorunları çözülmeyecek, tam tersi, sağlıksız bir hâle dönüşmüş olacak. O
nedenle, gönül arzu ederdi ki daha önce, komisyonlarda ilgili kurumların, Türk
Tabipleri Birliğinin bu konudaki görüşlerinin alındığı, diğer meslek
örgütlerimizin, sendikalarımızın bu konudaki değerlendirmelerinin dikkate alındığı
bir yasal düzenlemeyi gerçekten bu Mecliste yapabilseydik. Yine bir oldubittiye
getiriliyor, yine bir torba yasayla yine ilaveler yapılarak belki burada
verilecek önergelerle daha da büyütülecek bir torba yasayı yeniden gündemde
tutuyoruz.
Değerli arkadaşlar,
öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki: Bu çalışma yaşamıyla ilgili kısmı çok
önemli. Yine, özellikle çalışma sürecine ilişkin -daha önce ifade ettik- Sağlık
Bakanlığında yoğun bir taşeronlaşma uygulaması var. Sayın Bakan herhâlde bunu
en iyi bilenlerdendir ama orada çalışanların -çalışma koşulları- çoğu
taşeronda. Daha önce 20 bin tane taşeron işçisi vardı AKP iktidara geldiğinde,
şimdi 600 bin tane taşeron işçisi var; bunun büyük bir bölümü de sağlıkta
çalışıyor ve hangi ad altında çalışıyorlar? Birçoğu inşaat şirketi olarak
faaliyet gösteriyor. Bu çalışanlar sağlıkta çalışıyor, hemşire veya başka
kadrolarda istihdam ediliyorlar, asistan olarak hastane hizmetleri veriyorlar
ama turizm şirketinde veya inşaat şirketinde… O ihaleyi almış bu şirketler ve
sağlık alanında hizmet veriyorlar, hizmetlerini sürdürüyorlar ve Bakanlık da
bunlara çok rahatlıkla “Siz yeter ki bu hizmeti satın alın, ister inşaatla
uğraşın, isterseniz tarımla uğraşın, isterseniz turizmle uğraşın hiç önemli
değil, yeter ki bu hizmeti siz satın alın ve hizmeti kim yaparsa yapsın.”
Orada hizmet
satın alındıktan sonra o insanların çoğu sendikalara müracaat ediyor, bu iş
kolunda örgütlenen sendikalar diyorlar ki: “Sizin iş kolunuza girmiyor. Bu
giren, buradaki çalışanlar, işte, inşaatta, turizmde, tarımda çalışıyorlar,
sizin alanınızda değil.” O nedenle örgütlenme hakları da yok. Daha geçen hafta,
Sayın Bakan siz de biliyorsunuz, koşulları kötü olduğu için demokratik
haklarını kullanan, Hacettepe Üniversitesindeki 33 tane taşeron çalışanı en
demokratik tepkilerini ortaya koydular. Yani “Çalışma koşullarımız iyi değil,
taşeronun uygulamalarından memnun değiliz. Bizi sömürüyor, on iki on üç saat
çalıştırıyor.” diye tepki koyan işçilerin 33’ü daha geçen hafta işten atıldı
Hacettepe Üniversitesinde.
Şimdi, yeniden,
şu anda, özellikle “aile hekimliği” adı altında çalıştırılan doktorların çoğu
on altı saat çalıştırıldıkları için bir isyanda ve bu haksız uygulamalara
karşı.
Özetle
söyleyeceğim şu: Bu yasa, bu hâliyle, hâlen düzelmeyen sözleşmeli çalışanlarla
ilgili, taşeron çalışmalarla ilgili, 4/C’yle, 4/B’yle ve yaygınlaşan taşeron
uygulamasıyla beraber yeniden yapılandırıyor ve sağlıklı bir yasa
düzenlemiyoruz biz burada. Sağlıksız bir yasaya da “Evet.” dememiz bizden
herhâlde beklenemez.
Bu sağlıksızlığa
Sağlık Bakanlığının, sağlıktaki bu konudaki uzmanların ve bu Parlamentonun bir
son vermesini diliyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çelebi.
Eskişehir
Milletvekili Sayın Ruhsar Demirel, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili madde hakkında
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini bildirmek üzere huzurlarınızda
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle
ilgili değişiklik önergemiz az önce Başkanlık Divanındaki arkadaş tarafından
okundu, o yüzden ben tekrarlamak istemiyorum ama Sayın Bakan ve Bakanlık
bürokratları buradayken kendilerine birkaç bir şey ifade etmek istiyorum.
Biliyorsunuz, uçağa
bindiğinizde uçuş güvenliği için bir anons yapılır, denilir ki: “Kabinin
oksijen basıncı düşerse başüstü kapakları açılacak ve oradan oksijen maskeleri
gelecek ve bu maskeleri önce kendinize, sonra yanınızdaki çocuğunuza takınız.”
Her ne olursa olsun çocuğunuzdan önce, en kıymetliniz olan, canınızdan olan
çocuğunuzdan önce bile “…önce kendinize takınız.” diye bir güvenlik uyarısı
yapılıyor. İşte, bu sebeple söylüyorum ki: Bu sözleşmeli statüde çalışan, aile
sağlığı elemanları başta olmak üzere, sağlık çalışanları Sağlık Bakanlığının
hiçbir zaman o ilk maskeyi takacak kişileri olmadı. Sayın Bakan da bu düzeni
sürdürüyor, maalesef ki sürdürüyor. Açıkçası, Sağlık Bakanı değiştiğinde
-kişisel olarak söylüyorum- umutlanmıştım. Sayın Müezzinoğlu’nun böyle çok
iletişime açık bir hâli var. Bir süre komisyonda da beraber çalıştık, ben çok
umutlanmıştım ama umutlarımız boşa çıktı. Nitekim, bugün 4 Aralık ve aile
hekimleri bir direniş sergiliyorlar.
Şimdi, aile
hekimleri de sözleşmeli çalışıyor ve bu aile hekimlerinin sözleşmeleri nasıl
bir sözleşmeyse… Aslında, sözleşmeliler ama devlet diyor ki: “Gerektiğinde ben
seni zorunlu nöbete tabi tutabilirim.” Bunlar sözleşmeli mi, devletin kadrolu
elemanı mı? Bunların özlük haklarındaki bu sapmalar neye karşılık geliyor?
Açıkçası, Sayın Bakanın bence bu konuları bir ele alması gerekiyor. Nitekim,
aile hekimleri nerede nöbet tutacak diye bakıyorsunuz, acil servislerde. Zaten
aile hekimlerinin bugün direnmeye çalışmalarının özeldeki sebebi de bu zorunlu
nöbet tutma.
Peki, acildeki
nöbetler ne oluyor da tutuluyor? Geçen yıl Türkiye’de, ne kadar acil hasta
başvurusu olduğu hakkında bir fikriniz var mı? 75 milyonluk Türkiye’de -Sayın
Bakan çok iyi biliyordur- 90 milyon acil başvurusu var. Her Türk vatandaşı en
az 1 kez acile gitmiş, bir de küsuratı var. 75 milyonluk bir ülkede 90 milyon
insan acil servise başvuruyorsa ve bunun dışındaki polikliniklerde de
milyonlarca hasta bakılıyorsa ben hükûmet eden partiden rica ediyorum,
Bakanlığın adını değiştirsinler; ya “hastalandırma bakanlığı” olsun ya da
“tedavi bakanlığı” olsun. Bir sağlık hizmeti sunmadığımız aşikâr çünkü Dünya
Sağlık Örgütü sağlığı şöyle tanımlıyor: “Bedenen, ruhen ve sosyal çevrenizle
bir bütünlük hâlinde iyi olmak.” Bu bütünlüğü başta sağlık çalışanlarından
aldınız, şimdi de vatandaşın sağlığının ne kadar bozuk olduğunu istatistikler
gösteriyor. Hiçbir ülke sağlıkla ilgili hastaneye başvuran sayısıyla övünmez
bizim ülkemiz hariç. Sağlık eğer hakkaniyetle yapılsa, herkes gerekli sağlık
hizmetine hakkınca ulaşabilse, sosyal güvenlik şemsiyesi gerçekten herkesi
kapsıyor olsa hastanelerin poliklinikleri bir yana, hastane acillerine
milyonlarca hasta başvurmaz ve Ersin Arslanlar ölmez.
Neden Ersin
Arslan öldü, hatırlıyor muyuz? Bu bir sağlıkta şiddet midir, sağlık alanında
yaşanmış bir cinayet midir? Ersin Arslan’ın ölme sebebi, öldüren çocuğun
ifadesiyle “Dedem vefat etti. Ben dedemin sosyal haklarından istifade ediyorum.
Rapor tanzim etmezseniz maaşı kesilmez, ben de böylece geçinirim.” diyor.
Çocuk, aslında, ülkedeki sosyal güvenliğin kapsayıcı olmadığını, 18 yaşın
altındakilere devletimizin bakamadığını ve bunun neticesinde sağlık
çalışanlarına çok kolay ulaşabildiği için, sağlık çalışanlarına işlenen bir şiddeti,
bir cinayeti dile getiriyor.
Ve ben bundan
sonraki maddelerde de Sağlık Bakanlığıyla ilgili parti görüşlerimizi izah
etmeye devam edeceğim.
Teşekkür
ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Demirel.
Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime bir
saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.49
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
480 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet burada.
Madde 5’te bir
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 5. Maddesinin Tasarıdan
çıkarılmasını ve kalan maddelerin yeniden sıralanmasını teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Haydar
Akar
İstanbul Kocaeli
BAŞKAN -
Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) -
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Manisa
Milletvekili Sayın Özgür Özel, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle,
önergemiz, bu maddenin tekliften çıkarılmasını, tasarıdan çıkarılmasını ve
diğer maddelerin buna göre yeniden numaralandırılmasını öneriyor. Çünkü, biz,
bu getirilen teklifin özünde olan merkezîleştirmeye karşıyız ve bu bölümlerin
oluşturulmasıyla ilgili ciddi sıkıntılarımız var, şüphelerimiz var,
endişelerimiz var. Bu sebepten dolayı bu maddenin kanundan çıkarılmasını teklif
ediyoruz.
Sayın Bakan
geçtiğimiz hafta benim memleketim Manisa’ya geldi ve Manisa şehir hastanesinin
temelini attı. Manisa’mızı şereflendirdiğinde kendisine refakat etmek, eşlik
etmek isterdik elbette ama yapmakta olduğu iş o kadar temelden karşı olduğumuz
bir konu ki gidip de o temel atma töreninde bulunamadık. Çünkü “şehir
hastanesi” dediğimiz iş, öyle bir şehir efsanesi yaratıp allayıp pullayıp
anlatılan iş, aslında vatandaşa doğru anlatıldığında vatandaşın da
kabullenemediği bir mesele hâline geliyor.
Biz, elbette,
fiziki şartları iyileştirilmiş hastanelerde hizmet verilmesini destekliyoruz
ancak bunun devletin olanaklarıyla yapılmasını düşünüyoruz. Devletimizin böyle
bir gücü var ama böyle bir gücü kullanmak yerine öyle bir sisteme getiriyorlar
ki şehir hastanelerini, arsasını biz veriyoruz. Arsayı vermek yetmiyor -önce
elliydi, itirazlarımızla otuz, şartnamelerde yirmi beş yıla indi- orada yirmi
beş yıl boyunca hizmet almayı taahhüt ediyoruz; yetmiyor, yirmi beş yıl boyunca
kira ödüyoruz; yetmiyor, morgundan gasilhanesine, yemekhanesinden parkına,
bahçesine, taksi durağına kadar da ilave gelir getirebilecek olanları
yatırımcıların emrine sunuyoruz.
Peki, bunu biz mi
icat ettik? Yirmi beş yıl önce, otuz yıl önce İngiltere’de başladı bu sistem.
Bakın, İngiltere şimdi ne diyor? Yirmi beş yıldır uyguladığı bu kamu-özel
ortaklığı modeli için, kendi kurumlarının bu yöntemle İngiltere’yi çok büyük
kayıplara uğrattığını, zararda olduklarını ve bu yöntemin baştan yanlış bir yol
olduğunu şimdi kabul ediyorlar. Kanada diyor ki: “Özelleştirmenin Truva atıdır
kamu-özel ortaklığı.”
Bakın, kamu-özel
ortaklığıyla yaptığınız işler var, o olmadan yapılan hastane yatırımları var.
Erzurum, bir önceki Bakanımızın memleketi, 1.200 yatak kapasiteli hastaneye 193
milyon lira para ödemişiz, hastane bizim. Kayseri’de 1.500 yataklı benzer
kapasiteli bir hastaneyi yaptırmışız kamu-özel ortaklığıyla, yıllık kirası 138
milyon. Düşünebiliyor musunuz, 138 milyon kira ödeyeceğiz yirmi beş sene
boyunca; 193 milyon vermişiz, hastane kendimizin olmuş? Sayın Bakan, bu, size
babanızdan miras, evlatlarınıza bırakacağınız bir varlığınız olsa böyle bir
yatırımı yapar mısınız kendiniz, yoksa bir başkasına mı yaptırırsınız?
Manisa’da fizibilite 122 milyon, hastaneye yılda 65 milyon kira ödeyeceğiz. Ya,
zaten birinci yıl kirayı vermiş oluyorsun, ikinci yılı da koy, yirmi beş yıl
senin. Ya, bu hangi akla, hangi vicdana sığar? Gerçekten akıl alır gibi değil.
Tabii, burada
acayip uygulamalar oldu, acayip çalışmalar var. Yozgat, Bursa, Elâzığ
hastaneleri var mesela, bu hastanelerin projelerini kim almış diye bir bakmak
isteriz. Ama özellikle Elâzığ’ınki çok enteresan olmuştu.
Biliyorsunuz, ilk
önce şartnamede yeterli şartlar sağlanamazsa, o sırada ihaleye giremeyenlere,
teklif veremeyenlere özel bakan oluruyla izin vardı. Elâzığ hastanesinde bir
şirkete böyle bir izin verildi. Bu şirket, bizim o çok yakından tanıdığımız
meşhur bir hastane grubu. Bu şirketin yandaş gazeteleri var, yandaş televizyonları
var, hepimiz biliyoruz, hatta bu şirketle ilgili bazı şüpheler, bazı iddialar
var. Deniliyor ki: “Bunun ortaklarından bir tanesi first lady.” Ya, first lady
deyince ben durdum düşündüm, benim aklıma Michelle Obama geldi. Ümit ediyorum
Michelle Obama’dır. Sizin aklınıza bir başka first lady’nin ortaklığı
geliyorsa, o da artık sizin bileceğiniz iş. Ama bir kamu-özel ortaklığında
yapılan bir yatırımın, hem de yirmi beş yıl boyunca para ödeyeceğimiz bir
yatırımın ihalesine sonradan bakan oluruyla sokulan bir şirketin gizli
ortaklığı konusundaki endişeleri, birinin de çıkıp bu kürsüden ortadan
kaldırması gerekir.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özel.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.02
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
Manisa
Milletvekili Sayın Özgür Özel ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Evet, karar yeter sayısı vardır. Kabul edilmemiştir.
480 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet burada.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 6’da üç
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 6. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Madde 6- 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 55 inci maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Sağlık
personelinin ihtiyaç hâlinde çağrıya uyması
Madde 55- (1)
Sağlık personelinin mesai saatleri haricinde de hizmetine ihtiyaç duyulduğunda
ücreti döner sermayeden karşılanmak üzere ilgili sağlık kuruluşuna
ulaşabilmeleri için alınacak tedbirler ve ilgililerin uyacağı kurallar
Bakanlıkça belirlenir."
Cemalettin Şimşek Celal Adan Ali Öz
Samsun İstanbul Mersin
S. Nevzat Korkmaz Mesut Dedeoğlu Emin Çınar
Isparta Kahramanmaraş Kastamonu
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 6. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Haydar Akar
İstanbul Kocaeli
Madde 6- 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 55 inci maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Sağlık personelinin ihtiyaç hâlinde
çağrıya uyması
Madde 55- (1)
Sağlık personelinin mesai saatleri haricinde de hizmetine ihtiyaç duyulduğunda
ilgili sağlık kuruluşuna ulaşabilmeleri için alınacak tedbirler ve ilgililerin
uyacağı kurallar Uluslararası Çalışma Örgütü kuralları ihlal edilmeyecek
şekilde ve Türk Tabipleri Birliğinin görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir.”
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480'e 1'inci Ek
sıra sayılı Torba Kanunun 6. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Nazmi Gür Adil Zozani
Bingöl Van Hakkâri
Demir
Çelik Erol
Dora
Muş Mardin
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) –
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
– Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Anayasa
Mahkemesinin sağlık personeline ikamet mecburiyetini 16 Şubatta iptal etmesine
rağmen, bu madde ile "sağlık personeline ihtiyaç hâlinde çağrıya
uyması" adı altında benzer yükümlülüklerin getirildiği ve gerekli
düzenlemeleri yapmak üzere Sağlık Bakanlığının yetkilendirildiği görülmektedir.
Hâliyle bu tasarı önerisi Anayasaya aykırıdır.
Sağlık
çalışanlarına 24 saat 365 gün insanlık dışı çalışma koşulları geliştirip,
çalışma hayatına ilişkin uluslararası normları hiçe saymak yerine, mesai
saatleri dışında sağlık personeline ihtiyaç duyulmayacak şekilde bir sistem
geliştirilmelidir.
Taşra
hastanelerinde her branştan uzmanın nöbetçi kalamaması nedeniyle, başka bir
uzmanın ihtisasındaki bir hastanın gelmesi hâlinde ilgili uzmanı nöbetçinin
icaba çağırdığı, bu nedenle de uygulamada birçok sıkıntı ile karşılaşıldığı
grubumuzca da takdir edilmekte ve gerekli mekanizmaların yerleşim yerlerinin
ölçekleri dikkate alınarak oluşturulması için çaba sarf edilmesi gerektiğini
önermekteyiz.
Bu nedenlerle
maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 6. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
Madde 6- 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 55 inci maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Sağlık personelinin ihtiyaç hâlinde
çağrıya uyması
Madde 55- (1)
Sağlık personelinin mesai saatleri haricinde de hizmetine ihtiyaç duyulduğunda
ilgili sağlık kuruluşuna ulaşabilmeleri için alınacak tedbirler ve ilgililerin
uyacağı kurallar Uluslararası Çalışma Örgütü kuralları ihlal edilmeyecek
şekilde ve Türk Tabipleri Birliğinin görüşü alınarak Bakanlıkça
belirlenir."
BAŞKAN –
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tokat
Milletvekili Sayın Orhan Düzgün, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, benim üzerinde konuşacağım madde, olağanüstü hâllerde sağlık
personelinin göreve çağırılmasıyla ilgili.
Sağlık Bakanlığı
olağanüstü hâllerde hekimleri veya diğer sağlık personelini elbette ki göreve
çağırabilir. Ancak, değerli arkadaşlarım, her hizmetin ve her görevin bir
karşılığı olmak zorunda. Biz tasarıya baktığımızda bununla ilgili herhangi bir
şey görmüyoruz. Bakanlık diyor ki: “Biz bunu kendimiz düzenleriz.” Nasıl
düzenlersiniz? Hiçbir belirti yok. Bakın, ben size olacak şeyi söyleyeyim:
Bakanlık gece vakti doktoru arayacak, diyecek ki: “Hadi, göreve gel.” O da koşa
koşa gelecek. Değerli arkadaşlarım, eğer bir kişiyi çok yakın süre içerisinde
göreve çağırmak istiyorsanız ya ona iş yerine yakın bir ikametgâh sağlarsınız
ya da kolay ulaşabileceği bir yöntem sağlarsınız. Bunlarla ilgili hiçbir
çalışma yok.
Biz şimdi
etraftan duyuyoruz, deniliyor ki: “Bakanlık, doktorlara hastanelerin yakınında
oturma zorunluluğu getirecek.” “Evini yakından tutacaksın.” diyor. Peki, bu
semt pahalı bir semtse doktora kaç para veriyorsun ki pahalı semtte oturmasını
istiyorsun? 3 bin lira -2 bin lira maaş, bin lira döner sermaye- sonra
diyeceksin ki İstanbul’un en lüks semtinde: “Gel, burada otur. Burada çalışmak
zorundasın.” Peki, bu kişinin eşi başka bir yerde çalışıyorsa, uzakta
çalışıyorsa ne olacak? Belli değil. Peki, çocuklarının okulu uzaktaysa ne
olacak? Belli değil. Peki, nasıl haber vereceksin bu kişiye? Cep telefonundan
arayacaksın. Cep telefonu yoksa ne olacak? “Olmak zorunda.” Niye? “Çünkü ben
öyle istiyorum.”
Değerli
arkadaşlarım, İTO’nun rakamlarını söylüyorum size: Özel sektörde çalışan
hekimlerin yüzde 5’i 35 saat çalışıyor, yüzde 22’si 48 saat çalışıyor, yüzde
55’i 55 saat ve daha üzerinde çalışıyor, yüzde 17’si de 60 saatin daha üzerinde
çalışıyor. Hâlbuki uluslararası anlaşmalar diyor ki: “Hekimin çalışma saatini 8
saat ayarlayacaksın; çok zorunlu hâllerde bunu 10 saat yapabilirsin.” Peki,
kamuda ne oluyor bu iş bir de o tarafa bakalım: Asistan hekimler ayda 15-20
nöbet tutarak çalışıyorlar ve nöbet ertesi çalışıyorlar.
Bakın değerli
arkadaşlarım, bu Mecliste zaman zaman bizim de
sabaha kadar çalıştığımız günler oluyor. Biraz empati yapın, sabaha
kadar burada çalışacaksınız, sabah tekrar önünüze gelip denilecek ki:
“Çalışmaya devam edeceksiniz.” ve bu hekimden güler yüz bekleyeceksiniz,
performans bekleyeceksiniz, gayret bekleyeceksiniz. Böyle bir çalışma sistemi
dünyanın hiçbir yerinde yok. Üstüne üstlük o asistan hekimler, kendilerine yasal
sınırın üzerinde nöbet tutturulduğu için o nöbet paralarını da almıyorlar yani
hekimler bedava çalıştırılmaya zorlanıyor.
Mecburi hizmet…
Bir önceki Sayın Bakan bu kürsüden demişti ki Mecburi Hizmet Yasası’nı
kaldırırken: “İnsanın insana zulüm ettiği bir Yasa’dır, bu Yasa’yı
kaldırıyoruz.” Peki, ne oldu değerli arkadaşlarım? Daha sonra aynı Bakan,
sadece tıp fakültesi bitirildiğinde yapılan mecburi hizmeti doktorlar ihtisas
yaptığında bir daha yapsınlar dedi. O da yetmez, yan dal yapınca bir daha yapsınlar
dedi. Yani bu insanın insana olan zulmünü üçe katladı, bakalım Sayın Bakan
bunun devamını sağlayacak mı onu da göreceğiz ayrıca.
Değerli
arkadaşlarım, sağlıkta dönüşüm sistemi denilen sistem maalesef çökmüştür artık.
Bunu, SSK’nın, SGK’nın 5 trilyon 177 milyar zarar etmesinden hepimiz anlıyoruz
ve bugün artık, geçmişte çok eleştirilen, evet bizim de zaman zaman doğru
olduğunu düşündüğümüz sistemin dahi gerisine düşmüştür. Kanser hastaları ilaç
bulamıyorlar. Eğer istiyorsanız ben size ilaçlarının teminiyle ilgili bize
gelen talepleri vereyim, siz bu arkadaşlara yardımcı olun Sağlık Bakanlığı
olarak. Nereye kadar gidecek bu iş bilemiyoruz tabii ki.
Yine değerli
arkadaşlarım, çıkardığınız bu aile hekimliği sistemiyle acil servislerinde
doktor bırakmadınız. Şimdi onların yerine yirmi yıldır hasta görmeyen cilt
uzmanı, fizik tedavi uzmanı, göz uzmanı kalp hastalarını tedavi etmeye
çalışıyorlar. Bu sistemle nereye kadar gideceksiniz, ne kadar dayanacaksınız,
onu da önümüzdeki süreçte göreceğiz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Düzgün.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı Ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat Ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 6. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 6 - 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 55 inci maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Sağlık personelinin ihtiyaç hâlinde
çağrıya uyması
Madde 55 - (1)
Sağlık personelinin mesai saatleri haricinde de hizmetine ihtiyaç duyulduğunda
ücreti döner sermayeden karşılanmak üzere ilgili sağlık kuruluşuna
ulaşabilmeleri için alınacak tedbirler ve ilgililerin uyacağı kurallar
Bakanlıkça belirlenir."
Cemalettin Şimşek (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) –
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Samsun
Milletvekili Sayın Cemalettin Şimşek, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
CEMALETTİN ŞİMŞEK
(Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasanın
6’ncı maddesi “663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 55’inci maddesi
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.” diyor. Burada istenen
şey şu: Sağlık personelinin mesai saatleri dışında da görevi gerektiği zaman
-özellikle de hekimler çok çağrılır, hepimiz biliyoruz bunu- görevine gelmesi.
Bunun kadar da doğal hiçbir şey yoktur. Burada Sağlık Bakanımız hekim, bu
işlerin içerisinden geliyor, Sağlık Komisyonu Başkanımız ve Yardımcımız hekim,
bu çalışmaların hastanelerde nasıl olduğunu biliyorlar. Onun için, esasında,
elbette daha önceki maddede bir de “ikamet etme mecburiyeti” gibi bir şey
vardı. Hakikaten, uzaktan gelen hekim, bir saat sonra acil vakaya yetişecekse
hiçbir anlamı olmuyor, geçmiş olsun oluyor. Zaten kendiliğinden otomatik olarak
biraz yakında oturmak yani çağrıldığında gelecek bir yerde oturmak
mecburiyetinde. Biz zaman zaman aradık, vaktinde gelemeyen hekimlere çok
soruşturmalar açtığımızı, bu yüzden soruşturma geçiren hekimlerin haksızlığa da
uğradığını -böyle bir mecburiyet olmadığı hâlde- hepimiz biliyoruz.
Onun için,
elbette ki bir görevin gereği vardır ve bu yerine getirilirken birtakım
güçlüklerini vesaireyi de bilerek yapıyoruz ancak bir vergi dairesi memuru ile
bir hekim ya da hastane çalışanı karşılaştırılamaz. Vergi dairelerine
gittiğimizde, çoğumuz vergimizi yatırmak için gideriz, sıraya gireriz, saat
beş, şeyi kapatır, bundan sonrasını almıyorum... Ertesi gün cezalı ödersiniz
ama sağlıkta böyle bir şey yoktur, böyle bir şey diyemezsiniz. Bunu
biliyorsunuz. “Mesaim bitti, ben gidiyorum, benim işim bitti.” diyemezsiniz,
hastanın üzerinden atlayamazsınız çünkü sizin hizmet ettiğiniz kesim insan,
direkt insana hizmet ediyorsunuz.
Dolayısıyla,
bunun birtakım kurallara bağlanması kadar bence doğal bir şey yok ama Anayasa
madde 18 zannediyorum, “Kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.” diyor.
Siz gece yarısı, sabaha karşı çağıracaksınız doktoru ya da ilgili sağlık
personelini çünkü zaman zaman ilgili sağlık personeline de ihtiyaç oluyor.
Hastanenin büyüklüğü nedeniyle MR’ı çekebilecek bir tane, iki tane, üç tane
personel oluyor, nöbet yazamıyorsunuz onlara, nöbet yazamadığınız için de çağrı
nöbetine uyuyor ama gece gelip gittiğinde hiçbir ücret, hiçbir şey tahakkuk
ettirmiyorsunuz, angarya. Angarya, biraz evvel söylediğim gibi, Anayasa’mıza
göre de yasak, “Kimse zorla çalıştırılamaz.” diyor.
Ha, hâl böyle
olunca, yani bir ücreti karşılığı da olmayınca bu işlerin, dolayısıyla aradığımız
arkadaş da -insan tabiatı- biraz da kaytarma yoluna, işte “Cep telefonum
kapalıydı.” ya da “Efendim, bir yere misafirliğe gittim…” Olabilecek ya bunlar,
bütün mazeretler oluyor. Biz pratikte yaşadığımız için bunları söylüyoruz.
Bakın, bir hekim ya
da sağlık personeli, gerçekten, zaten ikamet mecburiyeti olmasa bile belli bir
uzaklıktaki yere oturmak zorunda. Öyle mi Sayın Bakanım? Yani daha uzakta
oturursa gelemez, her an eli kulağındadır zaten. Ama biz, bu verdiğimiz
önergeyle ne yapıyoruz? Hiç yoktan,
Anayasa’nın amir hükmüne de uyarak bunlara bir ücret tahsis edilmesini
söylüyoruz; zor getiriyoruz yoksa, getiremiyoruz. Onun için ben, bu önergenin
çok makul olduğunu düşünüyorum, çok da geçerli olduğunu düşünüyorum. Bu önergemize
destek istiyorum.
Bu vesileyle
hepinizi bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeyi
oylara sunmadan evvel bir yoklama talebi var.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Özel, Sayın Atıcı, Sayın Çelebi, Sayın Özkan, Sayın Öner, Sayın
Karaahmetoğlu, Sayın Demiröz, Sayın Şeker, Sayın Acar, Sayın Ediboğlu, Sayın
Düzgün, Sayın Çam, Sayın Kuşoğlu, Sayın Işık, Sayın Kaplan, Sayın Özgümüş,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Demir, Sayın Değirmendereli.
İki dakika süre
veriyorum ve de başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
Osman Kahveci? Burada.
Sayın Hüseyin
Üzülmez? Burada.
Sayın Selçuk
Özdağ? Burada.
Toplantı yeter
sayı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve 480’e
1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7’nci maddede
-sayıyla söylüyorum- 1 önerge vardır. Beş dakikalık konuşma olacak, şu kapıyı
kilitletmeyi düşünüyorum, lütfen yerinizde oturun.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün;
Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791,
2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 7. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Mehmet Şeker Haydar Akar
İstanbul Gaziantep Kocaeli
Madde 7 – 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 57 nci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan “permi” ibaresinden sonra gelmek üzere “kayıt bildirimi” ibaresi eklenmiş
ve aynı fıkradaki “yüzelli bin” ibaresi “elli bin” olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Sayın
Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Şeker, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞEKER
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 7’nci madde
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Bakanım,
burada, vatandaşın mahrem sağlık bilgilerini mevcut muayene ve sağlık
koşullarından zorla topluyorsunuz, toplarken de “Bunları bize bildirirseniz
bundan da bir ücret alacağız.” diyorsunuz. Yani asıl karşı çıkılması gereken
buradan alınan ücret değil, bu işin doğru olmadığını beyan etmektir. Kayıt ve
bildirimler için bu bedelin Maliye Bakanlığı tarafından beyan edilip
bildirileceği… Daha doğrusu bir rakam belirlemişsiniz. Ama bütün bildirimlerden
bu paraları almanın çok da doğru olmayacağını, aslında, mevcut kayıt ve
bildirimleri teşvik edebilmek için hiçbir ücret talep edilmemesi gerektiğini de
burada belirtmek isterim.
Aslında, gönül
isterdi ki burada sağlık sorunlarını çok ciddi şekilde tartışalım. Türkiye’de
neden çok reçete yazıldığını, neden ilaca çok para harcandığını, sağlık
giderlerinin niçin -bu kadar- 45 milyar TL’ye ulaştığını, koruyucu sağlık
hizmetlerine niçin değer vermediğimizi, özellikle güney illerimizdeki sınırdan
kaynaklanan insan hareketlerinden dolayı oluşan kronik hastalıkların ülkemizde
niçin arttığını, bulaşıcı hastalıkların bu ülkede niçin arttığını, hekim
arkadaşlarımızın neden mutsuz olduğunu, özel hastaneye giden vatandaşlarımızın
niçin çok para ödemek zorunda kaldığını, bunları tartışmak isterdik.
Yine tartışmak
istediğimiz en önemli sorun, maalesef “Sağlıkta çığır açtık.” derken, “Çok
büyük başarılar elde ettik.” derken şuna çok dikkat etmek gerekiyor: Sonuçta ne
yaptık? Bugün ülkemizde, maalesef, kronik hastalıklar hat safhada artmaya
başladı. Örneğin, diyabet hastalarının sayısı son yapılan araştırmalarda 13,7
gibi ciddi rakamlara ulaştı. Dolayısıyla, bulaşıcı hastalıklarda özellikle
kızamık gibi eradike ettiğimiz hastalıklar sınır güvenliğini sağlamadığımız
için ciddi oranda artmaya başladı. Polio, hele şükür ki aşılamaya devam
ettiğimiz bir hastalık, son zamanlarda bunda da ciddi şekilde sınır
güvenliğinden kaynaklanan problemlerden dolayı bir artış söz konusu.
Bunları
tartışmalıydık aslında, bunlarla ilgili hangi önlemler alacağız, ne yapacağız
bunları tartışmalıydık. Türkiye’deki mevcut bu bulaşıcı hastalıklarla ilgili,
aşılamayla ilgili ciddi sorunları tartışmalıydık. Bugün dokuz ilde yapılan
kızamık aşılamasının Türkiye’nin geneline nasıl yayılacağını, bunun ülkemiz
ekonomisine nasıl bir yük olacağını, bunları tartışmalıydık. Yazdığımız aşağı
yukarı 12, 13 milyar TL’lik ilaç reçetelerini nasıl azaltabileceğimizi
tartışmalıydık. Biz çok zengin bir ülke değiliz, ülkemizin çok ciddi kaynakları
yok, onun için ciddi tasarruf edebilmemiz gerekiyor. Bu ciddi tasarrufu da
neyle sağlayacaktık? İşte bunları konuşarak sağlayacaktık.
Sayın Bakanım,
hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti burada çok ciddi şekilde
tartışmalıydık. Hangi önlemleri aldık? Bir komisyon kuruldu, komisyonun aldığı
karar var, bir raporu var, neler yaptık, bunları konuşmalıydık.
Yine çok ciddi
sorunlardan birisi 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de idari görevlilerin,
özellikle sağlık müdür yardımcıları, şube müdürlerinin araştırmacı olarak
atanmalarından dolayı mağdur edilmelerini konuşmalıydık. Şu anda bu
arkadaşlarımızın maaşları aynı işi yapan insanlara göre hesap edildiğinde yüzde
40 daha azdır, bunları tartışmalıydık.
Ciddi anlamda
Türkiye’nin sağlık sorunu olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu sorunları burada
gündeme getiriyoruz ve bunları özellikle de Türk Tabipleri Birliğinin,
eczacılar odasının, diş hekimleri odasının ve ilgili sendikaların görüşlerini
alarak tartışmalıydık ama maalesef bunları yapmıyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisi nasıl çalışıyor? Bir kanun fabrikası gibi çalışıyor. Alelacele
hazırlanıyor, getiriliyor ve burada tartışılmadan “Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…” diye maalesef bunlar gündeme getiriliyor.
Sayın Bakanım,
siz Bakan olduğunuz zaman da söylemiştim bu kürsüden: “Hekimlerle, sağlık
çalışanlarıyla aranızı düzeltmeniz lazım.” Bu ülkede sağlık hizmeti alanlar
kadar sağlık hizmeti verenlerin de memnun edilmesi gerektiğini söylemiştim ama
maalesef on yılda bozulan sağlık sistemini sizin de on günde, bir yılda, beş
yılda düzeltemeyeceğiniz açıkça görülmektedir.
Bu vesileyle
hepinize teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şeker.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
7’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.34
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
480 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet burada.
Madde 8’de üç
adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Sayın Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Sayın Mahmut Tanal ve Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun;
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Tokat Milletvekili Sayın Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Sayın Mahmut Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)’nun
8. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Haydar
Akar
İstanbul Kocaeli
Madde 8- 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici
Madde 13- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnameye göre araştırmacı kadrolarına
atanmış sayılanlara, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bu kadrolara
atanmadan önceki kadrolarına ait mali haklar, bu kadroda kaldıkları sürece
eksiksiz ödenir. Ancak bunların döner sermaye ek ödemeleri, 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesinde önceki kadroları için belirlenen ek
ödeme miktarı kadar ödenir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480'e 1 'inci Ek
sıra sayılı Torba Kanunun 8. Maddesinde yer alan "Bu Kanun Hükmünde
Kararnameye göre” ibaresinden önce gelmek üzere "Diğer kanunlar ve”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Murat Bozlak
Bingöl Iğdır Adana
Demir Çelik Özdal Üçer Hasip Kaplan
Muş Van Şırnak
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 8. Maddesinde geçen "bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
S. Nevzat Korkmaz Alim Işık Emin Çınar
Isparta Kütahya Kastamonu
Cemalettin Şimşek Ali Öz Hasan Hüseyin Türkoğlu
Samsun Mersin Osmaniye
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) –
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Mersin
Milletvekili Sayın Ali Öz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yirmi dört aydır üzerinde yoğun bir şekilde tartışılan
özellikle 663 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname’yle, yıllardır Sağlık
Bakanlığının değişik kademelerinde idari görevlerde bulunmuş olan, görevlerini
yapan ve bir anda kendilerinin neye uğradığını şaşıran çok sayıda
araştırmacının sorunlarıyla alakalı bu yasal düzenleme yerinde olmuştur. Ancak
tabii ki, burada şunu ifade etmeden geçmemek lazım: Aslında Türkiye’de sağlık
sisteminde gerçekten ciddi manada ele alınması gereken, düzeltilmesi gereken
çok fazla yer olduğu da aşikârdır. Bugün Kamu Hastaneleri Birliği yapısı
içerisinde aynı görevlere başka branşlarda bu konuyla alakası olmayan birtakım
insanların gelip atandıkları hepimizin bildiği bir gerçektir. Aslında ileriki
dönemlerde bunların da yeniden başımıza ciddi sorunlar çıkaracağı da aşikârdır.
Bu ülkede sağlık
idaresi bölümü mezunu olan o kadar insan varken onların bu tip görevlere
atanmayıp, özellikle araştırmacı kadrosu verildikten sonra, sağlık hizmetleri
bölümü mezunu, gerçekten hastane idaresinden anlayan, hastanede müdürlük yapan
insanların saf dışı bırakılmış olması, Adalet ve Kalkınma Partisinin aslında
sağlık çalışanlarına, kendisiyle on bir yıldır Sağlıktaki Dönüşüm Projesi’ni
beraber yürüttüğü bu insanlara yapmış olduğu büyük bir haksızlıktır. Her ne
kadar yasayla bugün mali hakları tekrar geri veriliyor olsa da aslında daha önce
araştırmacı statüsüne atananların, boşa düşürülen bu insanların mali hak
kayıplarına uğramasının sorumlusu yine Adalet ve Kalkınma Partisidir. Diğer
başka bakanlıklara bağlı kadrolarda bulunup araştırmacı statüsüne atananlar
aynı haklara sahip araştırmacı statüsündeyken, Sağlık Bakanlığı
araştırmacılarının üvey evlat muamelesi görmesi ve farklı değerlendirilmesi,
maalesef, üzülerek ifade ediyorum ki iktidarınızın onlara karşı yapmış olduğu
bir haksızlıktır ama geç de olsa uzun süreli bir uğraştan sonra, gerek
araştırmacı derneklerinin gerek iktidar partisi içerisindeki konuya hâkim
milletvekillerinin gerekse muhalefet partisindeki milletvekillerinin bu konuyla
alakalı ısrarcı tavır ve tutumları, her defasında “maliye engeline takılıyor”
diye bahane edilmiş olsa da bugün ortaklaşa böyle bir kararın çıkmış olması ve
bu insanların haklarının iade edilmesi de sevindiricidir. Bundan sonraki
süreçte beklentimiz: Türkiye’de araştırmacı kim olacak? Eğer bir hastane
müdürünün -daha önceki şekliyle- veya bir sağlık şube müdür yardımcısının, bir
sağlık müdürlüğünde görevli birisinin bir evladının kendisine “Baba ben
araştırmacı olmak istiyorum, hangi okulu bitirmem gerekiyor?” sorusuna vereceği
cevabı bilememesi de aslında hepimizin ayıbıdır diye düşünüyorum. “Araştırmacı”
adı altında böyle bir kadro ihdas etmek ve bu insanların gerçekten hak etmiş
olduğu görevlerden bir kanun değişikliğiyle el çektirilmesinin doğru olmadığı
kanaatindeyim.
Tabii ki
araştırmacıların verdiğimiz önergeyle düzeltilmesini istediğimiz tarafı da
şudur: Bu insanlar gerçekten iki yıldır mali haklarından mahrum edilmişlerdir.
Biz, daha önce, bir yasayla bunları, kendi mağduriyetimizi, 663 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’yle, bu Parlamentonun almış olduğu kararla yaptık. Aradan
geçen iki yıl sonra biz dedik ki: “Pardon, biz yanlış yapmışız. Biz size
haksızlık etmişiz. O yüzden kanunla tekrar sizin haklarınızı iade ediyoruz.”
O yüzden, biz,
önergemizde, aradan geçen yirmi dört aylık, bunların mağduriyet yaşadıkları
süreyi göz önünde bulundurarak araştırmacı olarak atandıkları ilk tarihten
itibaren mali haklarının kendilerine iade edilmesinin daha doğru olacağı
kanaatindeyiz.
Bu düşüncelerle
yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480'e 1 'inci Ek
sıra sayılı Torba Kanunun 8. Maddesinde yer alan "Bu Kanun Hükmünde
Kararnameye göre” ibaresinden önce gelmek üzere “Diğer kanunlar ve” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Murat Bozlak (Adana)
ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) -
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Başkan.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Gerekçe Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlıkların
aynı veya yakın dönemde çıkan diğer kanun hükmünde kararnameleri incelendiğinde
görülmektedir ki, hiçbirinde şube müdürü kadroları araştırmacı kadrosuna
dönüştürülmemiştir. Araştırmacıların sosyal yaşamları düşünüldüğünde
maaşlarının dondurulmuş olması sorunlar yaşatmaktadır.
Sorunların
giderilebilmesi için tasarı metninin değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480'e l'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)’nun 8. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Haydar Akar (Kocaeli) ve arkadaşları
Madde 8- 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici
Madde 13- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnameye göre araştırmacı kadrolarına
atanmış sayılanlara, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bu
kadrolara atanmadan önceki kadrolarına ait mali haklar, bu kadroda kaldıkları
sürece eksiksiz ödenir. Ancak bunların döner sermaye ek ödemeleri, 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesinde önceki kadroları için
belirlenen ek ödeme miktarı kadar ödenir."
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) –
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hatay
Milletvekili Sayın Mehmet Ali Ediboğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ
EDİBOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8’inci madde üzerinde
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık Bakanlığı
merkez ve taşra teşkilatında görev yapan il sağlık müdür yardımcısı, şube
müdürü, hastane müdürü ve müdür yardımcıları, 02/11/2011 tarihinde 633 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile bir gece yarısı operasyonuyla, binlerce kişi de
mağdur edilerek araştırmacı kadrosuna alınmışlardı. Araştırmacı kadrosuna
atanan bu kamu görevlileri, hem kariyer anlamında bir düşüş yaşamış hem de mali
açıdan aylık ve yıllık gelirlerinde yüzde 50’ye kadar bir azalma söz konusu
olmuştu. Araştırmacı unvanlı kadrolara atanan personel, bu kadroya atanmadan
önce yararlandığı ek gösterge, özel hizmet tazminatı, ek ödeme benzeri maaş,
unsur ve kalemlerinden araştırmacı kadrosuna atandığında yararlanamamış ve
büyük mağduriyetler içinde olmuşlardır. Önceki Sağlık Bakanı hangi gerekçelerle
insanları mağdur ettiği, sağlık hizmetini tekrar parçalı bir hâle getirdiği
sorusunu hiçbir şekilde cevaplayamamış ve cevabını veremediği bu soru bugüne kadar da cevapsız kalmaya devam
etmiştir.
Araştırmacı
kadrosunda bulunup mağdur edilenler 02/11/2011 tarihinden beri sürekli olarak,
gerek bakanlık gerek sendikalar düzeyinde girişimlerde bulunmuş, bugüne kadar
“Sorunlarınızı çözdük, çözüyoruz.” diye boş vaatlerle kandırılmaya çalışılmış,
gerek Sağlık Bakanlığı gerekse bürokratları “Hata yapmadık.” havasına
bürünmüşlerdir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, anlaşıldığı kadarıyla bu hata Sağlık Bakanlığı
ve bürokratlarınca kabul edilmiş, araştırmacı kadrosuna atanan bürokratlar,
bundan önce hangi unvanda görev yapıyor ise o unvanda şu an görev yaptığı kadar
ücret alacak şekilde bir düzenlemeye yer verilmiştir. Değerli milletvekilleri,
bu yeni düzenlemeye yer verilmiş olması ile Sağlık Bakanlığı hatasını kabul
etmiş olmaktadır. Peki, bütün bu mağduriyetlere neden olan sorumlular nasıl
rahat uyuyacaklar? Ayrıca, kanun hükmünde kararnameyle araştırmacı kadrolarına atanan
personelin ücretlerinin dondurulması ile araştırmacıların yaklaşık iki yıldır
oluşan hak kayıplarını nasıl giderecekler? Hükûmet onların kariyer anlamında,
ücretler anlamında oluşan bu mağduriyetlerini, kırgınlıklarını ve psikolojik
rahatsızlıklarını nasıl izah edecek? Biz bu düzenlemeyi yeterli bulmuyor,
araştırmacılara önceki unvanlarının da iade edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aslında mevcut AKP Hükûmeti yalnız araştırmacı
kadrosunda olanları değil, bu on bir yıllık sürede çalışan bütün kesimleri de
mağdur etmiştir. Bu mağdur edilen sınıflar içinde yara hâlini almış ve âdeta
kangrene dönüşmüş bir sorunu da açıklama istiyorum. Kamuda “yardımcı hizmetler”
olarak adlandırılan ancak deve mi, kuş mu olduğu hâlâ tanımlanamayan bir
sınıfın sorunlarına da parmak basmak istiyorum. Bilindiği gibi, yardımcı
hizmetler sınıfında görev yapan kamu görevlilerinin görev tanımında “Yardımcı
hizmetler sınıfı, kurumlarda her türlü yazı ve dosya dağıtmak ve toplamak gibi
hizmetler ile lüzumu görüldüğü alanlarda yardımcı hizmetleri ifa ile
görevlidir.” diye tanımlanmaktadır, oysa artık kamu idareleri, hizmet satın
alımı yolu ile bu işlerin hepsini taşeron şirketlere gördürmektedirler. Bu
durumda hem yardımcı hizmetler sınıfında görev yapan kamu görevlileri pasif bir
şekilde bekletilmekte hem de memur açığını kapatabilmek için yeni alımlar
yapılmaktadır. Bu durum ise devlete maliyeti artırmakta olup çok düşük verimler
alınmasına da neden olmakta, ayrıca engelli kadrosundan işe giren personeller
de bu sınıfa verilerek engellerine bir engel daha katılmaktadır. Engelli olan
bu kamu çalışanlarımızın bu sınıfta görev yaptırılmaları vicdani olarak bizleri
de rahatsız etmektedir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi on hizmet
sınıfından biri olan ve sayıları 170 bini bulan yardımcı hizmetler sınıfında
çalışan kamu görevlilerinin, şu zamana kadar, bir meslek grubu olarak
tanımlanmadığı da bilinmektedir. Yine artık, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nun 36’ncı maddesinin (8)’inci fıkrasına eklenen bir başka fıkra ile
birçok kurum, temizlik, kalorifer yakma gibi işlerini yani yardımcı hizmetler
sınıfının yapması gereken işleri ihale yoluyla yaptırmakta olup yardımcı
hizmetler sınıfında memura ihtiyaç duyulmamaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; artık Hükûmet, sürekli olarak görmezden gelinen 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun on hizmet sınıfından biri olan ancak meslek
grubu olarak tanımadığı, yardımcı hizmetler sınıfı çalışanlarının feryadını
duymak ve çare bulmak zorundadır. Gelin hep beraber Hükûmetiyle muhalefetiyle
bu feryada kulak verelim, çare olalım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ediboğlu.
Önergeyi
oylarınıza…
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 9’da dört
adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 9. Maddesinin ikinci paragrafında geçen "özel
kanunlarda belirtilen görevler ile kurumlarına bildirme kaydıyla yapılan insani
ve sosyal amaçlı gönüllü çalışmalar" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Alim Işık Emin Çınar
Osmaniye Kütahya Kastamonu
Ali
Öz S. Nevzat
Korkmaz
Mersin Isparta
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480 ve 480'e 1'inci ek sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 9 uncu maddesi ile
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesinin yeniden düzenlenen
ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal Recep
Özel Öznur
Çalık
Kahramanmaraş Isparta Malatya
Mehmet Doğan Kubat Tülay Kaynarca Akif Çağatay Kılıç
İstanbul İstanbul Samsun
İdris Şahin Yılmaz Tunç
Çankırı Bartın
"Memurların
üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları ve kanunla kurulmuş yardım sandıklarının
yönetim, denetim ve disiplin kurulları üyelikleri ile özel kanunlarda
belirtilen görevler bu yasaklamanın dışındadır."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün;
Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(1/791,2/159,2/401,2/592,2/769,2/1049)'nun 9. Maddesinin ikinci fıkrasındaki
“yardım sandıklarının” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve dernekler” ibaresinin
eklenmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Haydar Akar
İstanbul Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
480'e 1 'inci Ek sıra sayılı Torba Kanunun 9. Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Nazmi Gür Adil Zozani
Bingöl Van Hakkâri
Demir
Çelik Erol
Dora
Muş Mardin
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) –
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Maddede
düzenlenen "insani ve sosyal amaçlı gönüllü çalışmalar" ibaresinde
belirtilen çalışmalara katılmak için kuruma bildirim yapılmasına ihtiyaç
duyulması anlamsızdır, bu bireyin kurum dışı sosyal yaşamının denetlenmesi ve
karışılması anlamına gelmektedir. Çalışanlar, kurum yönetimlerinden farklı
düşünüp bağımsız hareket edebilirler. Bu düzenleme Anayasada korunan kişi hak
ve özgürlüklerine aykırıdır
Bu nedenlerle
maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)’nun 9. Maddesinin
ikinci fıkrasındaki “yardım sandıklarının” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve
dernekler” ibaresinin eklenmesini teklif ederiz.
Özgür
Özel (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) –
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
Erzincan
Milletvekili Sayın Muharrem Işık.
Sayın Işık,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın Bakanım,
konuya başlamadan önce Erzincan’daki devlet hastanesinin durumunu tekrar
gündeme getireceğim. Geçen yıl söylediğimde, burada, hastanenin yapılacağını
söylemiştiniz ama ne yazık ki bu seneki programda yok. Şimdi, Erzincan Devlet
Hastanesine niye bu kadar takılmışım? Çünkü, Erzincan’da Erzincan Devlet
Hastanesine ihtiyaç var. Erzincan Devlet Hastanesi, Erzincan’ın en güzel
yerinde ve en rahat ulaşılabilecek bir yerde ama şu anki “araştırma hastanesi”
dediğimiz Mengücek Hastanesi Erzincan’ın uzak yerinde. Bizim Erzincan’da yaşlı
bir insanı görseniz, deseniz ki: “Hastane nerede?” Der ki: “Cehennemin
dibinde.” O kadar uzak yer. Gidişler zor oluyor.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Kaç kilometre?
MUHARREM IŞIK
(Devamla) – “Kaç kilometre?” dediğiniz zaman, Erzincan merkeze, Dörtyol’a
baktığınız zaman yakın olabilir ama örneğin, bir köyden gelen vatandaşı
düşünün, gelecek, aşağı çarşıda inecek, oradan tekrar minibüse binecek, oradan
tekrar oraya gidecek, bekleyecek, yarım saat sonra araba gelecek, dönecek de
dönecek yani bir sürü şey.
Şimdi, Sayın
Vekilimiz dün bir açıklama yapmış. Açıklamada diyor ki: “İl Halk Sağlığı
Müdürlüğü, Halk Sağlığı Laboratuvarı, Karaağaç Aile Sağlığı Merkezi –yani eski
1 no.lu Sağlık Ocağı- Verem Savaş Dispanseri ve diğer şeylerle kompleks bir yer
yapılacak.” Yani bu demek ki hastanenin yanındaki yerler yıkılacak, bu demek ki
orası, bizim dediğimiz gibi, TOKİ'ye verilecek –ısrar ettiğimiz- orada çok
katlı otopark, artık neler yapılacak bilmiyoruz. Tabii, bir engel var; hastane
yerini bağışlarken vatandaş demiş ki: “Ben buraya hastane istiyorum.” Herhâlde
onu aşamıyorlar, muhtemel onu araştırıyorlar.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) – Eyvah, yandı!
MUHARREM IŞIK
(Devamla) - Onu da aşarlarsa Erzincan’da ne yazık ki hastane kapanıp tek
kalacak. Orası da artık ne olur bilmiyoruz ama yani Erzincan’da otoparka
ihtiyaç yok. Eğer Erzincan’da güzel bir planlama yapılırsa, belediye güzel
çalışırsa… Çalışmadığı için demek ki değiştirildi. Otoparka ihtiyacımız yok
bizim, bizim hastaneye ihtiyacımız var.
Yukarı hastanenin
165 yataklı yapılacağı söyleniyor. Aşağıya yapılsın, değişen bir şey yok.
Oradaki eski hastanenin yerindeki sorunları ben size söylemiştim. Eski
hastanenin acil kısmı yıkıldığı zaman oraya yapılacağını söylediniz ama ne
yazık ki yok. Orası çok güzel bir kompleks olur. Buranın oyları size gelir
Sayın Bakanım; sizi methederler, bizi övmezler. Derler ki: “Erzincan’a AKP
hastane yaptı.” Ben bunu defalarca söyledim. Siz yapın, ben size teşekkür
edeceğim. Ben hiçbir zaman için sağlık konusunda –ben doktorum- siyaset
yapmıyorum.
BÜNYAMİN ÖZBEK
(Bayburt) – Ağabey, Bayburt’a da yapmanız lazım.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) – Bayburt’a da yaparız.
Maddeye gelince:
Madde tabii özellikle Tam Gün Yasası olarak çıkmış ama bu daha çok, yandaş
olanlara tam gün de izin verilip yapılacağı kesin.
Artı, buradaki
maddede diyor ki: “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile kanunla
kurulmuş yardım sandıkları yönetimine katılmalarına izin verilecek.”
Şimdi, Sayın
Bakanım, Sayıştay denetlemesinde demiş ki: “Sağlık turizmi gelirleri
incelendiğinde 922.066 lira bir açık var.” Bu açığı Sayıştay size vermiş ama ne
olduğunu söylemiyorsunuz. Tabii, Sayıştayı, Danıştayı bugün gelecek yasayla
haftaya yok ediyorsunuz ama bu yasaları gördüğü zaman Sayıştayın yine verdiği
kararda, sağlık turizmi gelirlerinde büyük açık olduğu söyleniyor.
Şimdi, sağlık
turizmini geliştirmek için konferanslar düzenliyorsunuz. Bundaki ana sponsorluk
bedeli 80 bin dolar veriyor -ben hiç hayatta bir arada görmedim- altın sponsor
bedeli 60 bin dolar veriyor, gümüş sponsor bedeli 40 bin dolar veriyor, bronz
sponsor bedeli 25 bin dolar veriyor, destek sponsorluk bedeli de 15 bin dolar
veriyor. Bunlar sponsorların verdiği paralar. Bu düzenlemiş olduğunuz turizm
şeylerinde 1 kişiden konaklamasız kalırsa 400 dolar alıyorsunuz, bir gece
konaklayandan 700 dolar, iki gece konaklama yapandan 900 dolar, üç gece
konaklama yapandan 1.100 dolar alıyorsunuz. Diyeceksiniz ki “Sağlığı
geliştirmek için çalışıyoruz.” Güzel.
Yalnız ilginç
olan şey, dernekler kurulmuş, Bilim İnsanları Dayanışma Derneği, Sağlık Turizmi
Derneği, Sağlıklı Nesiller Derneği. Bu derneklerin özelliği şu: Sağlığa hizmet
için kurulmuşlardır muhakkak, öyle inanıyoruz ama bir derneğin başkanı diğer
derneğin yönetim kurulu, diğer derneğin başkanı diğer derneğin yönetim kurulu
veya diğer derneğin kurucusu. Bu şekilde hep paslaşarak kurulmuş dernekler ve
bu sağlıktaki turizmde yapılan kongrelerin hepsini bu dernekler düzenliyor.
Yine bir şey var
bu derneklerde, daha önce katılan firmalar, düzenleyen firmalar… Örneğin, bir
tane firmanın sahibi daha önce bu derneklerden bir tanesinin yönetim kurulunda
ve şu anda firmayı kurmuş. Ne hikmetse bütün ihalelerde, bütün o düzenlemelerde
bunlar alıyor. 4 tane, 5 tane firma var, bu firmalardan başka alan firma yok.
Benim gördüğüm,
bu yasa hem hekimlerin çalışmasını yasaklamak için, onları daha zor durumda
bırakmak için ve kamu hastaneleri birliği, ortaklığı kurulurken de özele
yönlendirmek için çıkmış. Aynı zamanda da derneklerde daha rahat çalışsınlar
diye çıkarılan bir madde.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP ve MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN - Yoklama
talebi vardır.
Sayın Özel, Sayın
Atıcı, Sayın Aslanoğlu, Sayın Hamzaçebi, Sayın Şeker, Sayın Karaahmetoğlu,
Sayın Öner, Sayın Çelebi, Sayın Ediboğlu, Sayın Çam, Sayın Özgümüş, Sayın
Gürkan, Sayın Acar, Sayın Kaplan, Sayın Düzgün, Sayın Işık, Sayın Demir, Sayın
Bulut, Sayın Özkan, Sayın Türkkan, Sayın Demirel, Sayın Türkoğlu.
İki dakika süre
veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve 480’e
1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, beş dakikada bir oylama yapıyoruz ya, niye bu kadar hızlı
dışarı çıkıyorsunuz, anlayamıyorum yani gerçekten.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480 ve 480'e 1'inci ek sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 9 uncu maddesi ile
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesinin yeniden düzenlenen
ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
"Memurların
üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları ve kanunla kurulmuş yardım sandıklarının
yönetim, denetim ve disiplin kurulları üyelikleri ile özel kanunlarda
belirtilen görevler bu yasaklamanın dışındadır."
BAŞKAN –
Komisyon, partinizin verdiği önergeye katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okuyoruz?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
İnsani ve sosyal
amaçlı gönüllü çalışmaların gelir elde etmek amaçlı çalışma ilişkisi olmaması
sebebiyle fıkra metninden çıkarılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önerge (2)’nci fıkranın içeriğini
değiştirdiğinden diğer önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 10’da üç
adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte Olan
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
657 sayılı
Kanunun ek 33 üncü maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Bu ücret
özellik arz eden riskli birim hizmetlerinde, onkoloji klinikleri, hematoloji
klinikleri ve anjiyo katater laboratuvarlarında
tutulan söz konusu nöbetler için yüzde elli oranında artırımlı
ödenir."
S. Nevzat Korkmaz Alim Işık Ali Öz
Isparta Kütahya Mersin
Sinan Oğan Lütfü Türkkan Emin Çınar
Iğdır Kocaeli Kastamonu
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet
ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 10. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Haydar Akar Mehmet
Hilal Kaplan
İstanbul Kocaeli Kocaeli
Madde 10- 657
sayılı kanunun ek 33. Maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Ek Madde
33- Sağlık kurumlarında normal mesai saatleri dışında, genel tatil günlerinde
veya hafta sonu tatillerinde normal, acil, icap veya branş nöbeti tutarak bu
nöbet karşılığında kurumunca izin kullanılmasına müsaade edilmeyen bu Kanun
kapsamındaki personele; her bir izin suretiyle karşılanamayan nöbet saati için
aşağıda gösterilen gösterge rakamlarının aylık katsayı ile çarpılması sonucu
bulunacak tutarda nöbet ücreti ödenir. Ancak, ayda 96 saatten fazlası için
ödeme yapılmaz.
İcap nöbetlerinde
çağrı üzerine fiilen çalışılan saatin dışında, çağrının beklendiği nöbet
süresinin üçte biri dikkate alınarak nöbet ücreti ödenir. Bu şekilde ödenecek
icap nöbeti süresi aylık 120 saati geçemez. Nöbet ücreti, döner sermayesi
bulunan sağlık kurumlarında döner sermaye bütçesinden ödenir. Nöbet ücreti
damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz."
Nöbet Ücreti
Göstergeleri
a) Eğitim görevlisi tabip, Uzman Tabip 250
b) Tabip, 1219 sayılı Kanun'a ekli çizelgelerde belirtilen
dallarda,
uzmanlık unvanı doktora
aşaması ile kazanmış olanlar 225
c) Diş Tabibi, Eczacı 200
d) Mesleki yükseköğrenim görmüş sağlık personel 150
e) Lise dengi mesleki öğrenim görmüş sağlık personeli 125
f) Ortaokul dengi mesleki öğrenim görmüş sağlık personeli 90
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
480’e 1’inci Ek sıra sayılı Torba Kanunun 10. Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Nazmi Gür Demir Çelik
Bingöl Van Muş
Erol
Dora Adil
Zozani
Mardin
Hakkâri
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak Sayın Buldan?
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe…
BAŞKAN – Sizin hep gerekçe mi?
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Hep gerekçe…
BAŞKAN – Tamam. O zaman, hep gerekçeyi okuyalım.
Gerekçe:
Nöbet ücretlerinin yeniden düzenlemesi ve daha adil bir yapıya
kavuşturulması muhakkaktır. Örneğin emek yoğun çalışılan ve personel
istihdamında güçlük çekilen alanlarda nöbet ücretine gelen iyileştirmenin daha
da genişletilmesi gerekirken madde adil bir düzenleme geliştirememiştir.
Bu nedenlerle maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 10.
Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
Madde 10- 657 sayılı kanunun ek 33. Maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Ek Madde 33- Sağlık kurumlarında normal mesai saatleri
dışında, genel tatil günlerinde veya hafta sonu tatillerinde normal, acil, icap
veya branş nöbeti tutarak bu nöbet karşılığında kurumunca izin kullanılmasına
müsaade edilmeyen bu Kanun kapsamındaki personele; her bir izin suretiyle
karşılanamayan nöbet saati için aşağıda gösterilen gösterge rakamlarının aylık
katsayı ile çarpılması sonucu bulunacak tutarda nöbet ücreti ödenir. Ancak,
ayda 96 saatten fazlası için ödeme yapılmaz.
İcap nöbetlerinde çağrı üzerine fiilen çalışılan saatin dışında,
çağrının beklendiği nöbet süresinin üçte biri dikkate alınarak nöbet ücreti
ödenir. Bu şekilde ödenecek icap nöbeti süresi aylık 120 saati geçemez. Nöbet
ücreti, döner sermayesi bulunan sağlık kurumlarında döner sermaye bütçesinden
ödenir. Nöbet ücreti damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi
tutulmaz."
Nöbet Ücreti Göstergeleri
a) Eğitim görevlisi tabip, Uzman Tabip 250
b) Tabip, 1219 sayılı Kanun'a ekli çizelgelerde belirtilen
dallarda,
uzmanlık unvanı doktora
aşaması ile kazanmış olanlar 225
c) Diş Tabibi, Eczacı 200
d) Mesleki yükseköğrenim görmüş sağlık personel 150
e) Lise dengi mesleki öğrenim görmüş sağlık personeli 125
f) Ortaokul dengi mesleki öğrenim görmüş sağlık personeli 90
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Hilal Kaplan,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, daha önce bu kürsüden ifade ettiğim gibi,
Adalet ve Kalkınma Partisi sağlık alanında ciddi değişikliklere imza atmıştır.
Bu değişikliklerden bir tanesi de Cumhuriyet Halk Partisinin de öteden beri
katıldığı Tam Gün Yasası’dır. Ne yazık ki, demokrasi anlayışınız gereği
verdiğimiz Tam Gün Yasası’yla ilgili kanun teklifi üzerinde görüşme ihtiyacı
bile duymadınız. Aynı yasa tasarısını 2’nci kez görüşüyoruz, umarım 3’üncü kez
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmez. Bizler bunu söylemekten yorulduk
ancak sizler kanunları dolanarak iş yapmaktan yorulmadınız.
Değerli milletvekilleri, tasarının 10’uncu maddesi üzerine söz
aldım. Bu maddede “Acil servis, yoğun bakım, 112 sağlık hizmetlerinde tutulan
nöbetlere karşılık yüzde 50 artırılır.” diyor. Elbette ki olumlu bir gelişmedir
ve bu olumlu gelişmeyi destekliyoruz. Ancak, bu alanlarda çalışan sağlık
çalışanlarına dünyayı bağışlamış gibi farklı bir algı yaratmanızı da doğrusu
yanlış buluyorum. Aslında, bu maddede bizim talebimiz, her alandaki nöbet
ücretlerinin artırılmasıydı.
Bakın, size bu servislerde görevli bir hemşire ve doktorun aldığı
ücreti ifade etmek istiyorum. Bu yasadan önce, bir doktor saatte 6,6 lira
alırken, şimdi 9,9 liraya çıkmıştır; hemşire 3,7 liradan 5,5 liraya çıkmıştır.
Bir günde sekiz saat nöbet tutulduğunu hesap ederseniz, bir hemşire günde 44
lira, doktor 80 lira para almaktadır.
Kocaeli’den örnek vereceğim: Sayın Sağlık Bakanım burada yok ancak
dinlemesini istiyorum. (CHP sıralarından “Burada” sesleri) Gebze Fatih Devlet
Hastanesinde ve Farabi Devlet Hastanesinde bir nöbette ortalama bin hasta
bakılmaktadır. Şimdi, size soruyorum değerli milletvekilleri: Günde bin hasta
bakan, tansiyonunu, ateşini ölçen ve tedavisini yapan hemşireye 44 lira, günde
bin hasta bakan doktora 80 lira vermek sizce yeterli mi? Bu ücret emeğinin
karşılığı mı? Bunu vicdanlarınıza bırakıyorum. Bunun için bir ebe veya
hemşireye, doktora, dünyayı bağışlamış gibi davranmanıza da gerek yok.
Sayın Bakanım, özellikle, bundan sonra söyleyeceklerimi dikkate
almanızı istiyorum. Hemşirelerimizin büyük bir kısmı, neredeyse tamamı,
doktorların da yarısının kadın olduğunu biliyoruz. 657 sayılı Kanun’un 101’inci
maddesi gereğince, hamileliğin 24’üncü haftasından sonra ve doğum yaptıktan iki
yıl sonra hemşire veya kadın doktora gece nöbeti yazılmayacağını kanunla
belirledik.
Sayın Başbakanın öteden beri 3 ve üzerinde çocuk istemesini, hatta
belediye başkan adaylarını belirletirken bile bunu bir kriter olarak sunmasını…
Sayın Bakanım, iyi dinleyin, maazallah, sağlık çalışanları, hemşireler ve
doktorlar eğer Sayın Başbakanın söylediği 3 ve üzerinde çocuk yapmaya devam
ederlerse, iki yıl sonra nöbete yazacak ne hemşire bulabilirsiniz ne doktor
bulabilirsiniz. Değerli milletvekilleri, bir hekim olarak, muhalefet
milletvekili olarak bunu hatırlatmak benim görevim.
Değerli milletvekilleri, şimdi, acil servislerde çalışan hemşire
ve doktorların nöbetlerinin ücretlerinin arttırılması elbette ki olumlu ancak
bu tek başına çözümü sağlayacak bir nokta değil, şöyle ki: Aile hekimliği
sistemine geçmeye başladığımız günden itibaren, hastane acil servislerinde
görev yapan pratisyen hekim sayısı hızla azalmaya başladı. Özellikle ilçelerde
azalan bu sayıyı arttırmak için Bakanlık, Halk Sağlığı Kurumundan, toplum
sağlığı merkezlerinden ve diğer kurum ve kuruluşlardan buraya geçici görevle
hekim göndermeye başladı. Şimdi size soruyorum… Yoğun hasta sayısı, yetersiz
personel ve bu bahsettiğim geçici görevlendirmelerle sağlık çalışanları
üzerinde bu olumsuz koşulları oluşturmakla sağlık çalışanlarını mutsuz
ettiğinizi, bunları tükenmişlik sendromuyla karşı karşıya bıraktığınızı
bilmenizi isterim.
12’nci maddede tekrar söz alacağımdan dolayı hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte Olan Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 10. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
657 sayılı Kanunun ek 33 üncü maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Bu ücret özellik arz eden riskli birim hizmetlerinde,
onkoloji klinikleri, hematoloji klinikleri ve anjiyo katater
laboratuvarlarında tutulan söz konusu
nöbetler için yüzde elli oranında artırımlı ödenir."
Lütfü Türkkan (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben, buraya, kürsüye çıkacağımı söyleyerek birkaç hekim arkadaşımı aradım, “Ne
söylememi istersiniz? Tam Gün Yasası geldi, herkes bununla ilgili söyleyecek
bir şeyler buldu, siz ne dersiniz?” dedim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – “Allah müstahakını versin!” demişlerdir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Bir tek şey söylediler, “Doktorlara bu
kadar zulüm yapmasınlar. Bir gün mutlaka hepsinin işi doktorlara düşer, hatta
zulüm yaptıkları doktora düşer.” dediler. “Ne demek istiyorsunuz?” dedim.
“Biliyorsunuz, bir yasa çıkardılar, üniversitelerden hocalar ayrıldılar. Bu
yasayı çıkaranlar bu ayrılan hocalara muhtaç oldular, sonunda kendi
çıkarttıkları kanunu deldiler ve bu hocadan faydalandılar.” dediler.
Doktorlara herkes ulaşabilsin. Herkes Başbakan, herkes bakan,
herkes milletvekili değil, mahalledeki Ayşe Hanım Teyze de dilediği zaman
dilediği doktora ulaşsın.
Bakın, ben üniversitede öğretim üyesi olan arkadaşlarıma
bakıyorum, önemli bir kısmı bu yasadan dolayı üniversiteden ayrıldılar. Yeni
yetişen genç öğrenci arkadaşların öğretmen bulabileceği şekilde üniversitede
profesör, doçent, yardımcı doçent kalmadı. Yani özellikle cerrahi eğitime tabi
tutulacak olan, uzmanlık alanında cerrahiyi seçmiş olan öğrenciler, kendilerine
ameliyat gösterecek hekim bulmakta, hoca bulmakta zorlanmaya başladılar.
Sayın Bakan, bir konu da acillerde hekim kalmadı. Yani bir gecede
bütün pratisyen hekimleri aile hekimi yaptınız, bir zamanlar acilde çalışa
çalışa uzmanlaşmış olan hekimler, artık sizin tayin ettiğiniz semtlerde aile
hekimliği yapıyorlar. Dolayısıyla acillere gidiyoruz, mecburen… Ben her hafta
sonu bir hastanede acile gidiyorum, hekimlerle beraber nöbet tutuyorum,
bekliyorum, vatandaşların dertlerine bakıyorum. Bir kızcağızımız cildiyeci,
birisi gözcü, birisi de anestezi uzmanı. 3 tane hekim Fatih Devlet Hastanesinde
görevli.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Her hafta nasıl gidiyorsun, her hafta nasıl
oluyor?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Sen avukatsın, her konuda konuşuyorsun
bir halt bilmediğin hâlde. Ben konuşuyorum… Bir halt bilmediğin hâlde üstelik!
Anestezi uzmanı geldi, dedi ki “Ben on iki yıldır anestezi
uzmanıyım, hep milleti bayılttım, buraya bayılan hasta geliyor, ben ayıltmayı
zor bilirim.” Cildiyeci diyor ki: “Ben öksüren hastayı nasıl muayene
yapabilirim? Bunun farmakolojik bilgilerinden yoksunum, hangi ilaç çıktı
bilmiyorum, yeni ilaçları takip etmiyorum. Ona nasıl faydam olabilir?” Gözcü
aynı şekilde.
Bakın, Tam Gün Yasası vesair gibi kanunları bir kenara bırakın,
bana göre -Türkiye’nin ihtiyacı olan- şu anda acil tıp uzmanlık alanında ciddi
boşluklar var. Yani, hastanelerin acillerinde hekimler o işin gereğini yapacak
şekilde hekimler değil.
Bir olaya rastladım Sayın Bakanım, ben bu konuyu size sormak
istiyorum. Akşam saat dokuz, bir hastaneye gittim, sedyede bir kız çocuğu,
13-14 yaşlarında, trafik kazasından gelmiş. “Neyi var bunun?” dedim. “Tahmin
ediyoruz, iç kanama var.” dedi. “Müdahale etmeyecek misiniz?” dedim.
”Edemeyiz.” “Sebep?” “Yasalara göre bunun çocuk cerrahi uzmanı tarafından
ameliyat edilmesi lazım.” “Ee?” “Biz de şimdi çocuk cerrahi uzmanı bekliyoruz.”
“Nereden gelecek?” O akşam çocuk cerrahı olan uzman Karamürsel’de. Bakın,
Karamürsel’le Darıca arası 130 kilometre. Yani bu yasada böyle bir boşluk
varsa, bilmiyorum, acil cerrahide illa o çocuğun ölmesini beklemek yerine,
orada bulunan bir genel cerrahın müdahale etmesi veyahut da bu acil tıp
uzmanlarının orada görevlendirilerek bu çocuklara müdahale edilmesi daha doğru
olmaz mı, onu sormak istiyorum size.
Bir de, Kocaeli’de üniversitemiz “Umuttepe” diye bir yerde.
Umuttepe, ismi üstünde, bir tepede, şehrin çok dışında. Yani Kocaeli gibi,
ilçeleri arasında çok büyük mesafeleri olan bir yerde üniversitenin
hastanesinde yatan bir hastaya hasta sahibinin ulaşması çok zor. Gebze, Darıca,
Dilovası ve Körfez ilçelerimiz de sanayinin çok yoğun olduğu bölgeler. Burada
onkoloji vakalarına sıkça rastlanıyor yani kanser hastaları çok fazla. Bu
hastaların orada tedavi edilmesi için ya üniversitenin bir hastanesine veyahut
da ciddi anlamda bir onkoloji hastanesine ihtiyacımız var. O bölgede kanser
hastaları çok yoğun ve yoğun bir şekilde çocuk ölümlerine rastlıyoruz. Bunu
bana istatistiklerle inkâr edebilirsiniz, başka şeylerle inkâr edebilirsiniz
ama ben taziyeye gittiğim her 3 evden 2’sinin kanserden öldüğünü görüyorum o
bölgede. Bu konuda, bölgeye yatırım yapılması gereğini size hatırlatıyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır.
Önergeleri ayrı ayrı okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt
çoğunlukla, 14 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin
Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/791,2/159,2/401,2/592,2/769,2/1049)'nun 11.
Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Haydar Akar
İstanbul Kocaeli
Madde 11-
"4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 58
inci maddesinin (b) bendindeki "% 5'ine" ibaresi "yüzde
onuna" şeklinde; (c), (d) ve (f) fıkraları ile 11/10/1983 tarihli ve 2914
sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu'na ekli Ek Gösterge Cetveli aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"c) Tıp ve diş hekimliği fakülteleri ile sağlık uygulama ve
araştırma merkezlerinin hesabında öğretim elemanlarının katkısıyla toplanan
döner sermaye gelirlerinden o birimde görev yapan; öğretim elemanları ile 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personele bir ayda alacağı aylık (ek
gösterge dâhil), yan ödeme, üniversite ödeneği (geliştirme ödeneği hariç) ve
her türlü tazminat toplamının yüzde 30'una kadar ek ödeme yapılabilir. Ek
ödemenin yüzde 10'u sağlık kuruluşunda verilen sağlık hizmeti sırasında ortaya
çıkan komplikasyon oranı, kurumun mortalite hızı, yoğun bakım enfeksiyon hızı,
bilimsel toplantılara katılma ve bilimsel makale yayınlama düzeyi, toplum
sağlığı hizmetlerine katılma ya da sağlık hizmeti ve sağlık çalışanlarının
hakları ile ilgili kurum, kuruluş ve meslek örgütlerinde çalışma, eğitici
olarak görev alma, bilimsel araştırmalar, eğitim faaliyetlerine katılım
düzeyleri vb. ölçütler ışığında üretilen hizmet ve bu hizmetin niteliğine
katkıları ve görevin iyi bir biçimde yerine getirilmesine ilişkin unsurlar;
yüzde 20'si ise, personelin döner sermaye gelirinin elde edilmesine katkısı
dikkate alınarak Yükseköğretim Kurumu tarafından çıkarılacak Yönetmelikle
düzenlenir.
"d) Ziraat ve veteriner fakülteleri, sivil havacılık
yüksekokulu ve bünyesinde atölye veya laboratuvar bulunan yükseköğretim
kurumları ile sürekli eğitim merkezleri, açık öğretim hizmeti veren
yükseköğretim kurumları ile düzenli döner sermaye geliri olan yükseköğretim
kurumlarında üretilen mal ve hizmetlerden elde edilen döner sermaye gelirlerine
katkısı bulunan personele yapılacak ek ödeme hakkında da "c" fıkrası
hükümleri uygulanır.
"f) Rektör, rektör yardımcısı ve genel sekreterlere, gelir
getirici katkılarına bakılmaksızın, üniversite yönetim kurulunun uygun gördüğü
birimin döner sermaye hesabından; döner sermaye gelirinin elde edildiği
birimlerin dekan, başhekim ve enstitü ve yüksekokul müdürleri ile bunların
yardımcılarına ise, gelir getirici katkılarına bakılmaksızın, görev yaptıkları
birimin döner sermaye gelirlerinden; bir ayda alacakları aylık (ek gösterge
dâhil), yan ödeme, üniversite ödeneği (geliştirme ödeneği hariç) ve her türlü
tazminat toplamı üzerinden o döner sermayeden yapılabilecek ek ödeme oranı
sınırları içinde ek ödeme yapılabilir. Bu fıkra kapsamında bulunan
yöneticilere, verdikleri mesleki hizmetlerden dolayı ayrıca ek ödeme
yapılmaz."
Ek Gösterge Cetveli:
Unvanı Derece Ek Gösterge
a) Profesörlerden Rektör, Rektör Yardımcısı, Dekan,
Dekan Yardımcısı, Yüksekokul Müdürü olanlar ile
Profesörlük kadrosunda dört yılını tamamlamış
bulunanlar, 1 7200
b) Profesörler 1 6400
c) Doçentler 1-3 6000
d) Yardımcı Doçentler 1-5 5400
e) Öğretim Görevlisi, Okutmanlar,
Diğer Öğretim Yardımcıları 1 4800
2 3600
3-7 2700
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz Komisyon üyelerimizi davet
edelim buraya.
Evet, Sağlık Komisyonu üyelerimizi davet ediyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Türkan Hocam, Sağlık Komisyonu üyelerini
çağırıyorlar.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Komisyon üyeleri niye gelmiyorlar?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hocam, buyurun.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Efendim, onların iradesine göre, katılıyorlarsa gelirler.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Çağırıyoruz “Gelin.” diye yani onların
kendi bilecekleri iş ama…
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Tabii, tabii, buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Yani en azından kayda geçsin diye
söylüyoruz.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Tabii, ben çağırdım zaten.
BAŞKAN – Evet, Sayın Komisyon?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkanım, salt çoğunluğumuz maalesef yok, o yüzden
katılamıyoruz.
BAŞKAN – Tamam.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Efendim, nitelikli çoğunluğumuz vardır,
salt çoğunluğumuz yoktur ama.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Diğerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına aşağıdaki maddenin
eklenmesini ve takip eden maddelerin teselsül ettirilmesini arz ederiz.
Madde 11- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa ek madde eklenmiştir.
"Ek Madde 43- Bu Kanuna tabi kurumlarda sözleşmeli statüde
olanlar da dâhil olmak üzere mahalli idareler ile kurum tabipliklerinde fiilen
çalışan ve döner sermaye işletmesi olmadığı için ek ödeme alamayan tabip, diş
tabibi ve eczacılara, yapmış oldukları hizmetler göz önüne alınarak en yüksek
devlet memuru aylığının (ek gösterge dâhil) %700'üne, diğer sağlık personeline
%300'üne kadar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca
belirlenecek usul ve esaslara göre ek ödeme yapılabilir. Bu madde kapsamında
ödeme yapılan personele 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu
maddesine göre ödeme yapılamaz."
Nurettin Demir Süleyman Çelebi Özgür Özel
Muğla İstanbul Manisa
Aytuğ
Atıcı Hülya
Güven
Mersin İzmir
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkanım, bir çağrı daha yapalım, belki gelmek ister
arkadaşlar.
Sağlık Komisyonundan…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Yurttaş, çağrı size efendim.
Buyurun.
Komisyon üyesi değil misiniz?
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sağlık Komisyonu üyesi olup da gelmeyen
arkadaşlarımızı buradan kınıyorum.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Yani, muhalefete buradan da devam ediyorlar ama maalesef salt
çoğunluğumuz sağlanamayacak Sayın Başkan, o yüzden katılamıyoruz.
BAŞKAN – Evet, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Sayın milletvekilleri, 11’inci madde üzerinde aynı mahiyette üç
önerge vardır, okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname İle Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 11. Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
S. Nevzat Korkmaz Necati Özensoy Emin Çınar
Isparta Bursa Kastamonu
Alim Işık Ali Öz Sinan Oğan
Kütahya Mersin Iğdır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İdris Baluken Nazmi Gür Demir Çelik
Bingöl Van Muş
Erol
Dora Adil
Zozani
Mardin
Hakkâri
Aynı mahiyetteki son önergenin imza sahipleri:
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Gürkut
Acar
İstanbul Antalya
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Öğretim üyelerine muayene olabilmek için; özel hastaneye gidilerek
yüksek ilave ücret ödenmesi ya da mesai sonrası üniversiteye gidilerek alınacak
sağlık hizmetinin parasının vatandaş tarafından bizzat ödenmesi gereken bir
yapının ortaya çıkmıştır. Ayrıca mesai saatleri dışında alınan muayene
ücretinin tutarı belirsizdir. Bir fiyat aralığı belirlenmesi kamu yararı göz
önüne alındığında bir zorunluluktur.
Bu nedenlerle maddenin tasarı metninde çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Diğer önerge üzerinde Antalya Milletvekili Sayın Gürkut
Acar, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesiyle
ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu 11’inci madde Yükseköğretim Kanunu’nun
36’ncı maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilen 6’ncı fıkrasının yeniden
düzenlenmesini içeriyor ve bu, Anayasa’ya aykırılığı gidermek için
getirilmiştir ancak bize göre yine de Anayasa’ya aykırıdır çünkü eşitlik
ilkesini yok etmektedir.
Üniversite dışında özel hastanede çalışma konusu kesinlikle bu
şekilde Anayasa’ya aykırıdır. Bakınız, “Her bir ana bilim dalındaki kadrolu
profesör ve doçent sayısının yüzde 50’sini geçmemek, bir yıla kadar kurumsal
sözleşme yapmak ve geliri üniversite döner sermayesi hesabına kaydedilmek
şartıyla ilgilinin muvafakatiyle mesai dışında özel hastaneler veya vakıf
üniversitelerinde çalıştırabilir.” diyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu oran niye yüzde 50’dir, niye yüzde
40 değildir, niye yüzde 30 değildir? Bunun bir defa izahı gerekmektedir, böyle
bir izah yoktur. Birincisi, yüzde 50 oranının hangi esasa göre saptandığı belli
değildir. İkincisi, daha önceki oran yüzde 5’ti. Bu ne oldu da yüzde 50’ye çıkarıldı,
hangi ihtiyaçtan kaynaklandı belli değil.
Değerli arkadaşlarım, bir de diğer yüzde 50 ne olacaktır? Yüzde
50’sini özel hastanelerde çalıştıracaksınız, kalan yüzde 50 personelin durumu
ne olacaktır, onlar çalışmayacak mıdır veya ne zaman, hangi şartlarda
çalışacaktır? Diğer yüzde 50’nin hesabı yoktur. Burada adama göre özel
hastanede çalıştırma söz konusudur. Performans da aslında takdire bağlı bir
olaydır. O nedenle, bu maddenin biz çıkartılmasını istedik.
Değerli arkadaşlarım, “Üniversiteye dışarıdan alınacak olan,
sözleşmeli olarak istihdam edilecek profesör ve doçent sayısı, ilgili tıp ve
diş hekimliği fakültelerinde devamlı statüde çalışan öğretim üyesi sayısının
yüzde 5’inden fazla olamaz.” diyor. Şimdi, bu yüzde 5 de neye göre saptandı, bu
belli değil. Niye yüzde 5 değerli arkadaşlarım? Acaba diyoruz biz, bu hüküm,
biraz önce MHP’li arkadaşımın söylediği gibi, Sayın Başbakanın yasaya aykırı
olarak tedavi edilmesine bir çare olarak mı getirildi yüzde 5? Bunun başka bir
izahı var mı? Eğer biliyorsa Sayın Bakan gelsin burada açıklasın ama hem yüzde
5’i hem de yüzde 50’yi nasıl seçeceksiniz? Bunun keyfî bir seçim olacağı
açıktır çünkü bu seçimin kuralları YÖK tarafından zaman zaman
değiştirilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada YÖK’ün seçimiyle ilgili size
bir örnek vermek istiyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin yandaşlarınca açılmış
olan vakıf üniversitelerine bir iki yıl içinde hemen fakülte açma izni
verilirken Antalya’da şu anda beş yıldır fakülte açma izni alamayan bir Antalya
üniversitesi orada durmaktadır. Beş yıldır çeşitli bahaneler uydurulmuştur.
Önce, belli bir miktarda sermaye olmadığı söylenmiştir. O sermaye konulmuştur.
“Biz bunu artırdık.” denilmiştir, yine artırılmıştır ve sonunda da “Sizin
buraya yapmış olduğunuz binalar irtifak hakkı üzerine yapıldığı için bu binalar
sermayeden sayılmaz.” diye bir karar çıkartıp Antalya üniversitesini ortadan
kaldıracak ve sonsuza kadar işlemeyecek bir hâle getirmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım, Antalya üniversitesindeki seçim bunun bir örneğidir.
Biz, bu yasanın tümünün de bu maddelerin de hukuksuz olduğunu, adil olmadığını,
Anayasa’ya aykırı olduğunu iddia ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, son olarak şunu söylemek istiyorum: Adalet
ve Kalkınma Partisi, ekonomik olarak satacak mal kalmayınca insanların mahrem
bilgilerini satmaktadır. Hükûmet, para olmayınca halkın geleceğini ipotek
ederek kiralama yoluyla rant aktarmaktadır ve Hükûmet, halkın seksen yıldır
biriktirdiğini satmış, şimdi de bu yasayla geleceğini satmaktadır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Acar.
Sayın Ali Öz, Mersin Milletvekili, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de
aslında üzerinde en fazla konuşulması gereken, en fazla tartışılması gereken,
öğretim görevlilerinin Tam Gün Yasası’yla alakalı nasıl bir yol izlemesi
gerektiğini ifade eden madde aslında bu madde.
Şimdi, burada, biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak,
üniversitelerin tanımlanmasını, üniversitedeki öğretim görevlilerinin asli ve
asıl görevlerinin ne olduğunun herkes tarafından bilindiğine inanarak konuşmama
başlamak istiyorum. Buradaki öğretim görevlilerinin asıl amacı, yüzde 50
oranında içeride çalışmak, dışarıda çalışmak, o kadarının bir kısmını içeriye
taşımak değil, gelin, doğru düzgün bir düzenleme yapalım. Bu ülkenin gerçekten
tıp alanında ciddi manada, gelecek… Sağlıklı, kaliteli, nitelikli, hastayı
gördüğü zaman korkmayan, ülkenin ekonomisinin sağlık alanında boşa çarçur
edilmesini engelleyecek kaliteli hekim yetiştirilebilmesi adına neler
gerekiyorsa onları yapma gayreti içerisinde olalım.
Şimdi, burada, Komisyona -daha önce yukarıda görüştüğümüzde- yüzde
5 olarak gelen oran, hangi el değdiyse bir anda yüzde 50 oldu. Bunu birilerinin
izah etmesi lazım. Gerçekten böyle bir oranı nasıl tespit ettiniz, neye göre
tespit ettiniz bunun net olarak bilinmesi lazım. Siz üniversitenin bir kısmına,
yüzde 50’lik oranına, öğretim görevlilerine serbest muayenehane açmak değil,
dışarıda serbest özel sektörde herhangi bir yerde çalışma izni veriyorsunuz.
Yani açıkçası şunu söylüyorsunuz, diyorsunuz ki: “Dışarıda, özel sektörde Sosyal
Güvenlik Kurumuyla anlaşması olan yere ben istediğim hekimi gönderirim, orada
da bunun çalışmasına müsaade ederim.” Bu, üniversitelerde gidebilenler ve
gidemeyenler arasında bir aykırılık oluşturuyor, bir ayrımcılık oluşturuyor,
bunun izahı mümkün değil. Sonra, diyorsunuz ki: “Dışarıda çalışan öğretim
görevlisinin yüzde 5’i oranında getirip içeride çalıştırırım.” Bunu hiçbir
şekilde izah edemezsiniz, bu yüzde 5’lik kısım içeriye geldiği zaman bunların
içeride yapmış olduğu işlerden doğacak olan gerek adli, gerekse idari
sorumluluğu daha sonra gittiklerinde, alanı terk ettiklerinde kime kalacakları
belli değil. Sonra, diyorsunuz ki: “Kazandırdıkları geliri yüzde 50 oranında
paylaştırırım.”
Şunu hangimiz bilmiyoruz: Anadolu’nun değişik yerlerinden milletin
iradesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş olan biz milletvekillerine
belki de insanların en fazla ulaştığı, sorunlarını ilettiği alanlardan bir
tanesi sağlık alanı “Şöyle bir hastam var, şu hastanede ameliyat edecekler,
ilaveten şu kadar para istediler, şu kadar para talep ediyorlar.” dediklerini
hepimiz biliyoruz. Sağlık Uygulama Tebliği, Bütçe Uygulaması Tebliği’nde
belirtilen rakamların üstünde dışarıdaki hocaların çok fazla para talep
ettiklerini biliyoruz. Şimdi, siz bu gelirin yüzde 50’sini döner sermayeye
vereceksiniz. Siz buna gerçekten, orada hocaların istemiş olduğu fiyatın bire
bir aynı şekilde yansıtılıp, gerçekten kayıt dışı olmaması adına tüm önlemlerin
alınabileceğine inanıyor musunuz? Yine olmayacak, gelecek bir ameliyatta belli
yüksek oranda meblağ istenecek, devletin sunmuş olduğu imkânlar neyse o
kadarlık kısmı döner sermayeye gelir olarak kaydedilecek, geriye kalan kısmı
tekrar bir şekilde ya özel sektördeki hastaneye veya hocanın eline kalacak.
Bunların hiçbir tanesini hekimlik mesleğiyle alakalı konuşmanın doğru olmadığına inanıyorum. O yüzden bu
düzenlemeyi, tamamen maddeyi çıkartıp üniversiteleri, özerk kurumları, akademik
alandaki ülkenin geleceğinde son derece önemli olan alanları, hastayla hekimin
arasında hiçbir şart ve şekilde para hesabı yapmaksızın ek göstergesiyle, daha
sonra emekliliğine yansıyacak şekilde hayatını idame ettirebileceği, başka ek
hiçbir işte çalışmasına gereksinim duymayacağı bir düzenlemeyi sil baştan yapıp
bunların hepsini tarihe gömelim diyorum. İçinizde, gerçekten, Komisyonda da
görüştüğümüz, özellikle son derece saygıdeğer, kendi alanında kendisini ispat
etmiş, bu konuları çok iyi bilen arkadaşlarımız var. Yani lütfen, gelin, bu maddenin kanun tasarısından çıkartılıp
yeni bir düzenleme yapılması gerektiği inancını paylaşanların bu konuda
Komisyondaki ifadelerimizi dikkate alarak, bu maddenin metinden çıkartılması
için ret oyu vermesini gerçekten talep ediyor, yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.
Aynı mahiyetteki önergelerin tümünü toptan oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 12’de üç adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12.Maddesinin "h" bendinde geçen "bu şekilde elde
edilen gelirin yüzde 50'sinden az ve %60'ından fazla olmamak" ibaresinin,
"%60'ından az ve %80'ninden fazla olmamak" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
S. Nevzat Korkmaz Mesut Dedeoğlu Alim Işık
Isparta Kahramanmaraş Kütahya
Emin Çınar Ali Öz Necati Özensoy
Kastamonu Mersin Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
480 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının (480'e 1'inci Ek) 12. Maddesinin
(h) fıkrasında geçen "Öğretim üyelerinin mesai saatleri dışında
üniversitede sundukları sağlık hizmetlerinden dolayı 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 73üncü maddesinin
üçüncü fıkrası uyarınca alınan ilave ücretler döner sermaye işletmesinin ayrı
bir hesabında toplanır. Bu tutardan ayrıca hazine payı ve (b) fıkrası uyarınca
kesinti yapılmaz. Bu şekilde elde edilen gelirin yüzde 50'si, mesai saatleri
dışında sağlık hizmeti sunan öğretim üyesine, mesai içinde gerçekleştirilen iş
miktarı ve çeşidi dikkate alınarak belirlenen toplam performansı aşmamak
kaydıyla, ek ödeme matrahının yüzde 800'ünü geçmemek üzere her ay ayrıca
ödenir. Mesai saatleri dışında ilave ücret alınmayacak sağlık hizmetlerini
veren öğretim üyeleri için de yüzde 800 oranı uygulanır. Ancak bu fıkra
kapsamında öğretim üyelerine yapılacak ek ödeme ile (c) ve (f) fıkraları
uyarınca yapılacak ek ödeme toplamı ek ödeme matrahının yüzde 1600'ünü
geçemez" ibaresinin "Sağlık çalışanlarının mesai saatleri dışında
üniversitede sundukları sağlık hizmetlerinden dolayı 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 73üncü maddesinin
üçüncü fıkrası uyarınca alınan ilave ücretler döner sermaye işletmesinin ayrı
bir hesabında toplanır. Bu tutardan ayrıca hazine payı ve (b) fıkrası uyarınca
kesinti yapılmaz. Bu şekilde elde edilen gelirin yüzde 50'si, mesai saatleri
dışında sağlık hizmeti sunan sağlık çalışanlarına, mesai içinde
gerçekleştirilen iş miktarı ve çeşidi dikkate alınarak belirlenen toplam
performansı aşmamak kaydıyla, ek ödeme matrahının yüzde 800'ünü geçmemek üzere
her ay ayrıca ödenir. Mesai saatleri dışında ilave ücret alınmayacak sağlık
hizmetlerini veren sağlık çalışanları için de yüzde 800 oranı uygulanır. Ancak
bu fıkra kapsamında sağlık çalışanlarına yapılacak ek ödeme ile (c) ve (f)
fıkraları uyarınca yapılacak ek ödeme toplamı ek ödeme matrahının yüzde
1600'ünü geçemez" şeklinde değiştirilmesini; ayrıca (ı) fıkrasında geçen
"Öğretim üyelerinin 36ncı maddenin altıncı fıkrası uyarınca çalışmaları
karşılığı elde edilen gelirler döner sermaye işletmesinin ayrı bir hesabında
toplanır. Bu tutardan (b) fıkrası uyarınca kesinti yapılmaz. Bu gelirin yüzde
50'si, herhangi bir limite bağlı olmaksızın hizmeti sunan öğretim üyesine
ödenir ve kalan tutar (b) fıkrasında belirtilen işler için kullanılır"
ibaresinin ise "Sağlık çalışanlarının 36ncı maddenin altıncı fıkrası
uyarınca çalışmaları karşılığı elde edilen gelirler döner sermaye işletmesinin
ayrı bir hesabında toplanır. Bu tutardan (b) fıkrası uyarınca kesinti yapılmaz.
Bu gelirin yüzde 50'si, herhangi bir limite bağlı olmaksızın hizmeti sunan
sağlık çalışanlarına ödenir ve kalan tutar (b) fıkrasında belirtilen işler için
kullanılır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Nazmi
Gür Demir
Çelik
Bingöl Van Muş
Erol
Dora Adil
Zozani
Mardin Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (l/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 12. Maddesinin
Tasarı metninden çıkarılması ve maddelerin buna göre sıralanmasını teklif
ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Mehmet Hilal Kaplan
Mersin Manisa Kocaeli
Nurettin Demir Süleyman Çelebi Haydar Akar
Muğla İstanbul Kocaeli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Hilal Kaplan.
Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu
tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 12’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu yasa
tasarısı, çalışma barışını bozan bir yasa tasarısıdır ayrımcı olduğundan
dolayı. Şöyle ki, aynı işi yapan, aynı unvanı bulunan öğretim üyelerinden
Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim, araştırma hastanesinde çalışan hekimlere olan
uygulamalarınızla üniversitede çalışan hekimlere olan uygulamalarınız aynı
değil, farklı. Şöyle ki: Üniversitedeki öğretim üyelerine “Maaşlarınız düşükse
mesai saatleri dışında üniversitede hasta bakmaya devam et, kazandığın ücreti
yarı yarıya paylaşalım.” diyorsunuz. Bakanlığa bağlı eğitim ve araştırma
hastanesindeki öğretim üyelerine ise “Mesai dışındaki çalışmalarınız için
farklı bir uygulama yok, performans kriterlerinin normal olanı devam edecektir.”
diyorsunuz. Bu uygulamayla kaldırdığınızı iddia ettiğiniz “hoca farkı”nı
yeniden getirmiş olacaksınız. Bu şekildeki uygulamalar hocaların eğitim,
öğretim faaliyetlerini aksatacak, hocaların asıl görevi olan bilimsel
çalışmaları sekteye uğratacak ve nitelikli ve kaliteli öğretimden uzaklaşmış
olacaksınız.
Getirdiğiniz bu tasarıyla üniversitedeki öğretim üyelerine -doçent
ve profesörleri kastediyorum- “Git özel hastanelerde ve vakıf üniversitesi
hastanesinde çalış, parayı getir kırışalım.” Siz daha önce ne diyordunuz
değerli milletvekilleri? “Bu haksız kazançtır, diğer öğretim üyelerine yapılmış
bir haksızlıktır.” demiyor muydunuz? Ne oldu, yarı yarıya kırışınca haksız
kazanç olmaktan çıktı mı? Nasıl bir anlayış!
Diğer bir taraftan da, özelde bulunan hocalara -ki bunları daha
önce siz kovmuştunuz- “Gel üniversitede eğitim, öğretim ve araştırma
faaliyetlerinde bulun, sözleşme yapalım, sana ayrıca para kazandıralım.” Böyle
tam gün olur mu, böyle adalet olur mu?
Sayın Bakanım, sormak istiyorum: Bir grup imtiyazlı doktora
üniversiteyi neden kullandırıyorsunuz? Pes doğrusu! Buna tam gün değil, adamına
göre tam gün yasası demek lazım. Adamını kolluyorsunuz, kendine yakın olanını
kayırıyorsunuz, yandaşlarınıza gelir kaynağı bulmayı bir yasa hâline getiriyorsunuz.
Tam Adalet ve Kalkınma Partisinin anlayışına denk düşen bir anlayış.
Sayın Bakanım, komisyonda da ifade ettik, bir konuyu hatırlatmak
istiyorum. Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinde,
uzmanlığını bitiren hekimler mecburi hizmet kurasına tabi olduklarında aynı
hastanede çalışıyorlar, ücretlerini alıyorlar ta ki kura çekilinceye kadar.
Ancak bazı üniversitelerde YÖK uygulaması gereği, uzmanlığı bitiren asistan
hekimlerin üniversiteyle ilişiği kesiliyor. Mecburi hizmet kurası da iki ayda
bir yapıldığından dolayı, asistanlığını tamamlamış bulunan bu uzman hekim
arkadaşlar iki ay süreyle maaş alamadıkları gibi işsiz kalmaktadırlar. Gelin bu
ayıbı ortadan kaldıralım. Bunu bir önergeyle ya da bir yeni madde tahsisiyle
ortadan kaldırmayı öneriyorum.
Değerli milletvekilleri, yine bu tasarıyla, Sağlık Bakanlığına
bağlı eğitim araştırma hastanesi ile üniversiteye bağlı eğitim araştırma
hastanesindeki öğretim üyelerinin emeklilik yansımaları aynı değildir. Onun
için çalışma ortamını ve barışını bozuyor diyorum. Eğitim araştırma
hastanelerinde emekli olan öğretim üyeleri 1.700 ve 2.700 lira arasında ücret
alırken aynı konumdaki, aynı unvandaki üniversitede eğitim görevlileri emekli
olduklarında 4.200-4.500 Türk lirası arasında ücret almaktadırlar. Bu tasarıyla
sıradan bir vatandaşın üniversitede hocalara hoca farkı ödemesine rağmen
muayene olma olanağını ortadan kaldırıyorsunuz, üniversite hocalarına ayrım
yaptırıyorsunuz. Üniversite hocaları ile Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim
araştırma hastanesi arasındaki farkı ve öğretim üyeleri arasındaki huzursuzluğu
artırıyorsunuz. Eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetleri yerine fazla mesai
yapma, parayı kazandırma ve para kazanmayı özendiren bir davranış hâline
getiriyorsunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
480 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının (480'e 1'inci Ek) 12. Maddesinin
(h) fıkrasında geçen "Öğretim üyelerinin mesai saatleri dışında
üniversitede sundukları sağlık hizmetlerinden dolayı 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 73 üncü maddesinin
üçüncü fıkrası uyarınca alınan ilave ücretler döner sermaye işletmesinin ayrı
bir hesabında toplanır. Bu tutardan ayrıca hazine payı ve (b) fıkrası uyarınca
kesinti yapılmaz. Bu şekilde elde edilen gelirin yüzde 50'si, mesai saatleri
dışında sağlık hizmeti sunan öğretim üyesine, mesai içinde gerçekleştirilen iş
miktarı ve çeşidi dikkate alınarak belirlenen toplam performansı aşmamak
kaydıyla, ek ödeme matrahının yüzde 800'ünü geçmemek üzere her ay ayrıca
ödenir. Mesai saatleri dışında ilave ücret alınmayacak sağlık hizmetlerini
veren öğretim üyeleri için de yüzde 800 oranı uygulanır. Ancak bu fıkra
kapsamında öğretim üyelerine yapılacak ek ödeme ile (c) ve (f) fıkraları
uyarınca yapılacak ek ödeme toplamı ek ödeme matrahının yüzde 1600'ünü
geçemez" ibaresinin "Sağlık çalışanlarının mesai saatleri dışında
üniversitede sundukları sağlık hizmetlerinden dolayı 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 73 üncü maddesinin
üçüncü fıkrası uyarınca alınan ilave ücretler döner sermaye işletmesinin ayrı
bir hesabında toplanır. Bu tutardan ayrıca hazine payı ve (b) fıkrası uyarınca
kesinti yapılmaz. Bu şekilde elde edilen gelirin yüzde 50'si, mesai saatleri
dışında sağlık hizmeti sunan sağlık çalışanlarına, mesai içinde gerçekleştirilen
iş miktarı ve çeşidi dikkate alınarak belirlenen toplam performansı aşmamak
kaydıyla, ek ödeme matrahının yüzde 800'ünü geçmemek üzere her ay ayrıca
ödenir. Mesai saatleri dışında ilave ücret alınmayacak sağlık hizmetlerini
veren sağlık çalışanları için de yüzde 800 oranı uygulanır. Ancak bu fıkra
kapsamında sağlık çalışanlarına yapılacak ek ödeme ile (c) ve (f) fıkraları
uyarınca yapılacak ek ödeme toplamı ek ödeme matrahının yüzde 1600'ünü
geçemez" şeklinde değiştirilmesini; ayrıca (ı) fıkrasında geçen
"Öğretim üyelerinin 36 ncı maddenin altıncı fıkrası uyarınca çalışmaları
karşılığı elde edilen gelirler döner sermaye işletmesinin ayrı bir hesabında
toplanır. Bu tutardan (b) fıkrası uyarınca kesinti yapılmaz. Bu gelirin yüzde
50'si, herhangi bir limite bağlı olmaksızın hizmeti sunan öğretim üyesine
ödenir ve kalan tutar (b) fıkrasında belirtilen işler için kullanılır"
ibaresinin ise "Sağlık çalışanlarının 36 ncı maddenin altıncı fıkrası
uyarınca çalışmaları karşılığı elde edilen gelirler döner sermaye işletmesinin
ayrı bir hesabında toplanır. Bu tutardan (b) fıkrası uyarınca kesinti yapılmaz.
Bu gelirin yüzde 50'si, herhangi bir limite bağlı olmaksızın hizmeti sunan
sağlık çalışanlarına ödenir ve kalan tutar (b) fıkrasında belirtilen işler için
kullanılır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Bu düzenleme ile mesai saatleri dışında üniversitede sundukları
sağlık hizmetlerinden dolayı sadece öğretim üyesi kadrosunda yer alan sağlık
çalışanlarına ek ödeme yapılacağı öngörülmektedir. Oysa bu düzenlemenin sadece
öğretim üyelerini kapsamaması aynı zamanda öğretim üyesi kadrosunda bulunmayan
sağlık çalışanlarını da kapsaması gerekmektedir.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum; karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Arkadaşlar anlaşamadı. Elektronik oylama yapıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12.Maddesinin
"h" bendinde geçen "bu şekilde elde edilen gelirin yüzde 50'sinden
az ve % 60'ından fazla olmamak" ibaresinin, "% 60'ından az ve %
80'inden fazla olmamak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 480 sıra sayılı, kamuoyunda “Tam Gün Yasası” olarak bilinen
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 12’nci maddesinde verilen önergemiz üzerinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce Meclisinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı ülkemizde sağlık
problemlerini çözmek bir tarafa, daha karmaşık hâle getirmektedir. “Sağlıkta
dönüşüm” adı altında başlatılan çalışmalar ülkemizde sağlık hizmetlerini her
geçen gün biraz daha pahalı hâle getirmektedir. Ülkemizde sağlık adım adım
pahalanmakta, hastaların kendi harcamaları da kat kat artmaktadır. Sağlıkta
Dönüşüm Programı’yla başlatılan uygulamalar bugün gelinen noktada ne hastaları
ne de sağlık çalışanlarını memnun eder hâle gelmemiştir. Hastanede hastalar
artan kuyruklarda muayene için saatlerce sıra beklerken, ameliyat için bazı
bölümlerde günler sonrasına randevu verilmektedir. Emeklilerden ve
çalışanlardan tahsil edilen yüzde 10 ve yüzde 20’lik kesintilere her geçen gün
yenileri eklenmektedir. İlaç katılım payı, muayene katılım payı, reçete katılım
payı, ilaç ve eş değer ilaç farkı gibi yeni uygulamalara geçilmiştir. Bu
uygulamaların pek çoğu eczacılar ile hastaları karşı karşıya getirmektedir.
Hükûmet tarafından neredeyse tahsildar durumuna düşürülen eczacıların
mağduriyeti sürmektedir, eczacılar çile çekmektedir. Ayrıca 2012 yılında tüm partilerin
mutabakatıyla değişen 6197 sayılı
Eczacılar ve Eczaneler Hakkındaki Kanun’a bağlı yönetmelik aradan geçen
on sekiz aya rağmen hâlâ yayınlanmamıştır. Eczacılar bu sorunlarla boğuşurken
özel tedavi ücretleri de ülkemizde her geçen gün artmaktadır. Özel hastanelerin
alacakları fark ücretini Hükûmet yüzde 90’lardan yüzde 200’e kadar çıkarmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet vatandaşın cebinden
çıkan sağlık harcamasına bir yenisini daha eklemiştir. Fark ücretinin alınmaya
başlandığı 2008 yılından itibaren özelde fiyat artışı yüzde 121 oranında
zamlanmıştır. Son beş yıl içinde vatandaş tarafından özel sağlık hizmetlerine
ödenen para 11 milyar 750 milyonu bulmuştur. Devlet tarafından ödenen para da
son beş yıl içinde 4,1 milyar liradan 6,8 milyar liraya çıkmıştır. Ülkemizde
sağlık hizmetlerinde gelinen nokta maalesef hiç de iç açıcı bir noktada
değildir. Sağlık çalışanlarının iş yükü kat kat artmıştır. Aile hekimleri
nöbete tabi tutulurken hemşireler gün içinde istek dışı vardiyaya ya da nöbete
bırakılmaktadır.
Sağlık çalışanlarına karşı şiddet maalesef ki artmıştır. Ülkemizde
son sekiz aylık dönem içerisinde sağlık alanında 7.287 şiddet olayı meydana
gelmiştir. En fazla şiddet olayı da devlet hastanelerinde yaşanmaktadır.
Şiddet, nöbet, yoğun iş yükü ve bulaşıcı hastalık gibi zor şartlar altında
çalışan sağlık çalışanlarına mutlaka yıpranma hakkı verilmelidir. Döner sermaye
gelirlerinin emekliliğe yansıtılmaması bugün tüm sağlık çalışanlarının ortak
sorunu hâline gelmiştir. Bu gelirler mutlaka emekliliğe yansıtılmalıdır.
Hükûmet, sözleşmeli personele verilen kadro esnasında kapsam dışı bırakılmış
olan 4/C’liler, vekil ebeler, hemşire ve aile sağlığı çalışanlarına kadro
vermelidir. En önemlisi, üniversite genel sekreter yardımcıları emsal unvana
sahip diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelden daha az bir
ücretle çalışmaktadır. Bu kişilere 3.600 ek gösterge verilerek mağduriyetleri
önlenmelidir.
Sağlık sorunlarının bir an önce çözüme kavuşturulmasını diler, bu
duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ, MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun 12’nci maddeye dair bir redaksiyon
talebi vardır.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Görüşülmekte olan kanun tasarısının çerçeve 12’nci maddesiyle 2547
sayılı Kanun’un 58’inci maddesine eklenmesi öngörülen (h) fıkrasının ikinci
cümlesindeki “hazine payı” ibaresinden sonra “kesintisiz” ibaresinin eklenmesi
ve (ı) fıkrasının birinci cümlesinde geçen ve madde sistematiği düzenlenirken
sehven yazılan “altıncı” ibaresinin “yedinci” olarak düzeltilmesi isteminde
bulunmaktayız. Böylece maddedeki anlatım bozukluğu sorunu giderilmiş olacak ve
biraz önce görüştüğümüz çerçeve 11’inci maddenin öngördüğü düzenleme ile bu
maddenin uyumu sağlanmış olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – İfade edilen düzeltmeyle birlikte maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, madde 13 üzerinde aynı mahiyette iki önerge
vardır, okutacağım ve birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında
Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Devlet Memurları
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Tababet
ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 13. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali Öz Faruk Bal Cemalettin Şimşek
Mersin Konya Samsun
Alim Işık Yusuf Halaçoğlu D. Ali Torlak
Kütahya Kayseri İstanbul
Madde 13- 2547 sayılı Kanunun ek 29 uncu maddesinin birinci
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Üniversitelerin (Gülhane Askeri Tıp Akademisi dâhil) tıp
fakültelerinin beşinci yılını tamamlayıp altıncı yıla geçen, diş hekimliği
fakültelerinin dördüncü yılını tamamlayıp beşinci yıla geçen, hemşirelik ve
ebelik lisans eğitiminin son sınıfındaki öğrencilerine öğretim üyesi
rehberliğinde yaptıkları uygulama çalışmaları karşılığında ilgili kurumların
bütçesinden oniki ay süreyle 4.350 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile
çarpımı sonucu bulunacak tutarda aylık ücret ödenir.
Diğer önerge sahipleri:
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Celal Dinçer Süleyman Çelebi Haydar Akar
İstanbul İstanbul Kocaeli
BAŞKAN – Komisyon, önergelere katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ali Öz, siz mi konuşacaksınız?
ALİ ÖZ (Mersin) – Evet Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Mersin Milletvekili Sayın Ali Öz.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce yapmış olduğumuz
bir düzenlemede, özellikle Türkiye’de “intern” olarak tabir ettiğimiz tıp
fakültesi altıncı sınıf öğrencilerine asgari ücretin yarısı kadar bir ücret
verilmesini bu Mecliste tüm grupların ortak vermiş olduğu bir önergeyle geçen
yıl düzenlemiştik. Bunun içerisinde özellikle yabancı uyruklu ve Türkiye’de
intern eğitimi yapan öğrenciler o dönemki yasada eksikti, bu eksik bu
düzenlemeyle tamamlanmış oluyor, bu doğru bir uygulamadır. Ancak, sadece tıp
fakültesinde okuyan, gerçekten bir öğretim görevlisinin rehberliğinde hizmet
yürütmekte olan tıp fakültesi öğrencilerinin son sınıfı, altıncı sınıf intern
öğrencileri, on iki aylık eğitim süresi olan intern öğrencilerinin dışında, diş
hekimliği fakültesinde ve aynı zamanda ebe ve hemşirelik okullarının lisans
programını yapanların son yıllarında da benzer şekilde meslek icra ettiklerini
hepimiz bilmekteyiz. Dolayısıyla, o dönem sadece tıp fakültesi için uygulanan
ve diğer fakültelerde bu hakkı tanımadığımız, onlara hak vermediğimiz kısmı,
onların alacağı kısmı bu maddeyle düzeltmek amacıyla vermiş olduğumuz bir
önergedir.
Yalnız şunu ifade etmek gerekiyor ki: Bu Tam Gün Yasası’yla
alakalı yapmış olduğumuz konuşmalarda yüce Meclisin takdirinden kaçmaması
gereken bir şeyi huzurlarınızda ifade etmek istiyorum. Baştan itibaren
konuştuğumuz şey sağlık değil. Burada gerçekten konuştuğumuz şey, kimler,
nerede, ne zaman, ne kadar, hangi süreyle, ne kazanacak. Gerçekten dikkat
ederseniz, insanların sağlığı konusunda yapılması gerekenlerin ötesinde,
sağlığın ötesinde, konu sağlık olmakla beraber konuştuğumuz her şey para, para,
para. Biz diyoruz ki: Sağlık ticarileşiyor, tamamen hekimle hastanın arasına
parayı monte eden yeni bir düzenlemeyi getiriyoruz. Dolayısıyla “Bu uygulama
doğru değil.” diye ifade ediyoruz. Burada her maddesinde, mutlak surette, mesai
saatleri sonrasında çalışırsa limit tanınmaksızın yüzde 50 en az olmak üzere
yüzde 60’ına kadar para, döner sermayesinden şu kadar oranını geçmemek kaydıyla
para… Yani konuştuğumuz, gerçekten Türkiye’de sağlık alanında yapılmasına
ihtiyaç duyulan yeni bir düzenlemenin dışında, üniversitelerin de akademik
ruhuna aykırı olarak yeni bir düzenlemeyi birlikte yapıyoruz ve bunları,
özellikle iktidar partisinin değerli milletvekillerinin oylarıyla
gerçekleştiriyoruz. Dolayısıyla, bu konuda hepimizin daha hassas olması
gerektiğine inanıyorum.
Sağlıkta paranın bu kadar konuşulmasına rağmen öğretim
görevlilerinin bilimsel araştırmayı ne zaman yapacağı konusunda bir tek
düzenlememiz yok. Diyoruz ki: “Çalış, mesai saatlerini tamamla, mesaiyi
bitirdikten sonra koş, dışarıda başka bir yere yetiş; yetişemiyorsan
üniversitede yeniden mesai bitiminden sonra hizmet üretmeye devam et.”
Şimdi, devlet hastanelerini biliyoruz, üniversite hastanelerini
biliyoruz. Şunu kabul etmek gerekir ki bu ülkede normalde çalışan insanların
hepsi mesaisi bittiği an -hepimiz bu camianın içerisinden geliyoruz, sahadan
gelen insanlarız- saat dört olduğu zaman, beş olduğu zaman yavaş yavaş evine
gitmenin hazırlıklarını yapar. Biz öğretim görevlisine diyoruz ki: “Hayır, sen
gitme, daha çok kazanmak istiyorsan saat beşten sonra gel, otur yeniden çalış,
yeniden para kazanmanın yollarına bak.” “Performans” denilen garabet bir
sistemle sürekli bunları muhatap etmek durumundayız. Bu, Türkiye'nin ileride
özellikle sağlık alanında başına belki de çözümü zor yeni sıkıntılar açmaya
vesile olacak.
Dolayısıyla, bu kanunu görüşmenin ötesinde Tam Gün Yasası’nı yarım
paralı değil veya kurumlar arasında fark gözeten bir yapı olarak değil,
gerçekten adına da yakışır bir şekilde tam gün olarak düzenlemenin daha doğru
olacağı inancıyla yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.
Şimdi, İstanbul Milletvekili Sayın Celal Dinçer; buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 13’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında CHP Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 13’üncü maddesi 2547 sayılı
Kanun’un ek 29’uncu maddesini değiştirmektedir. Bilindiği üzere, söz konusu
madde, tıp fakülteleri ve diş hekimliği fakülteleri son sınıf öğrencilerine
ücret alabilme imkânı getirmekte, ancak bu haktan sadece Türk vatandaşı olan
öğrenciler yararlanmaktaydı. İktidar “Türk” kelimesine nedense hep karşı çıktı,
kaldırmaya çalıştı levhalarda, vilayetlerde, sağlık ocaklarında, hastanelerde.
Bu yasada da “Türk” kelimesi hoşuna gitmedi ki kaldırıyor “Türk vatandaşı
olup”u. Ama ilk defa hayırlı bir iş yapıyor. Ülkemizde yabancı uyruklu tıp
öğrencilerinin de olduğu göz önüne alınarak bu maddenin değiştirilmesinin doğru
olduğunu düşünüyoruz. Ancak, kapsamının yine de yerinde olmadığı, dar
tutulduğunu görüyoruz. 13’üncü maddede önerdiğimiz ek değişiklik kanunun
kapsamını genişletmekte ve eşitlik sağlamaktadır. Bizim bu değişiklikteki
amacımız lisans eğitimi son sınıfında uygulama yapan hemşire ve ebelerin aynı
haklardan yararlanmasını sağlamaktır. Çünkü, sağlık hizmetlerinin ayrılmaz bir
parçası olan ebe ve hemşireler de son sınıflarında hastanelerde tıpkı doktor
adayları gibi staj yapmaktadır, bu haktan onlar da yararlanmaktadır. Bizim
önergemiz bu haksızlığı giderecek bir önergedir. Bu düzenlemeyle yarın
kutlayacağımız Kadın Hakları Günü’nde hemen hemen tümü kadın olan hemşire ve ebelerimize
önemli bir katkı sağlanarak kanunda eşitlik sağlanmış olacaktır.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yarın 5 Aralık Kadın
Hakları Günü. Belki yarın bu konuda birçok konuşma yapılacak, nutuklar atılacak
ama çoğunluğunu kadınların oluşturduğu bir meslek mensubu bu eksik düzenlemeyle
mağdur edilmektedir. Bunu doğru bulmuyoruz, Kadın Hakları Günü’nde bu
eşitsizliği ortadan kaldırmalıyız Sayın Bakanım.
Bu tasarıyla sağlıktaki en önemli sorunlar çözülememektedir. Bu
sorunlardan birkaç tanesini sıralamak istiyorum, bu tasarıda bu sorunları
çözecek hükümler de olmalıydı: Sağlık personelimizin ortalama eğitim seviyesi
düşüktür. Ebe ve hemşire kadrolarının eğitim seviyesi lisans düzeyine
artırılmalıdır. Nitelikli yatak sayısı yetersizdir, bu konuda tedbirler
getirilmelidir. Fizyoterapist, sağlık fizikçisi, biyomedikal mühendis ve
teknikerleri ve 112 sağlık personeli eksiktir. Yeni kurulacak sağlık kampüsleri
için ulaşım sorunu doğacaktır, şimdiden planlama yapılmalıdır. Üniversite
hastanelerimizin büyük çoğunluğunda vaka reddi yüksektir. Yanık yatağı, yeni
doğan yatağı, yoğun bakım yatağı, yeni doğan görme bozukluğu tedavi
birimlerinde göreceli olarak bir yetersizlik vardır. Tütün ve tütün
mamullerinin denetiminde yetkili kurumlarla iş birliği yapılmakta ancak bunu
artıracak hükümler getirilmemektedir. Denetim memurlarına ek ücret verilmesi
imkânları bu yasayla getirilmelidir.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün yıllardır duymak
istediğimiz, hukuk alanında, güzel, geç kalınmış bir haber aldık. Anayasa
Mahkemesi otuz dört yıla mahkûm olan Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili
Mustafa Balbay’ın uzun tutukluluk süresiyle ilgili Anayasa Mahkemesine yapmış
olduğu başvuruyu kabul etti. Yüksek Mahkeme, adil yargılanma ve uzun
tutuklulukla ilgili kararını verdi. Anayasa Mahkemesi Balbay’ı haklı buldu.
Anayasa Mahkemesi Mustafa Balbay ile ilgili gerekçeli kararında “Yasama
faaliyetlerine katılmadıkları gerekçesiyle milletin temsil yetkisi ölçüsüzce
ihlal edilmiş.” dendi. İnşallah yerel mahkeme Türkiye’de en yüksek mahkeme olan
Anayasa Mahkemesinin bu kararını dikkate alır ve Cumhuriyet Halk Partisi İzmir
Milletvekili Mustafa Balbay’ı aramızda görmek isteriz, görürüz.
Yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum, hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Atıcı, Sayın Çelebi, Sayın Akagün Yılmaz,
Sayın Öner, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Şeker, Sayın Işık, Sayın Acar, Sayın
Çam, Sayın Gürkan, Sayın Kaplan, Sayın Ediboğlu, Sayın Öz, Sayın Özel, Sayın
Tunay, Sayın Düzgün, Sayın Bulut, Sayın Demir, Sayın Dinçer…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 20, tam
RECEP ÖZEL (Isparta) – 18 efendim, 18.
BAŞKAN – Hayır, 19.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Lütfü Türkkan, Hasan Hüseyin Bey de
kalksın.
RECEP ÖZEL (Isparta) – 18 efendim, 18.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hasan Hüseyin Türkoğlu kalk, utanma
kalk.
BAŞKAN – 19 oldu.
…Sayın Türkoğlu. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN – Evet, yoklamayı başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Çakma CHP’liler sizi.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Barzani’yi görünce ayağa
kalkacağıma CHP’lilerle ayağa kalkarım. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Aferin size, aferin!
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Lütfü’yü de al yanına, Lütfü’yü de.
(Yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık
Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve
Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve 480’e
1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 14’te bir adet önerge vardır, okutuyorum ve oyluyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 14.
Maddesinde geçen “üç ay” ibaresinin “on iki ay” şeklinde değiştirilmesini
teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Haydar
Akar
İstanbul Kocaeli
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
Muğla Milletvekili Sayın Nurettin Demir, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Hocam.
NURETTİN DEMİR (Muğla) – Efendim, iyi akşamlar.
Gecenin bu saatinde, burada, bu yoğunlukta, sağlığımızla ilgili
önemli bir konuyu, yasayı görüşüyoruz. Ben, tabii, herkesi ilgilendiren bir
konudan söz etmek istiyorum. Biliyorsunuz ben Muğla Milletvekiliyim ve
Fethiyeliyim. Bugün Fenerbahçe’yi 2-1 yendik ve Türkiye Kupası, şimdiki Ziraat
Kupası’ndan eledik. Tabii, Fenerbahçeliler oldukça üzgünler, biliyorum ben ama
centilmence mücadele ettiler. Ben, Fethiyelileri, Fethiyespor’u,
yöneticilerini, oyuncularını ve seyircileri içtenlikle kutluyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle 14’üncü maddede,
bu yasayla birlikte üç aylık bir süre tanınıyor bu muayenehanenin kapatılması
için. Gerçekten çok kısa bir süre. Orada çalışan insanların iş bulmaları, bir
yere yerleştirilmeleri ve öğretim üyelerinin kısa sürede kendilerini
toparlamaları ve üniversiteye dönmeleri oldukça zor. Biliyorsunuz, bu üç aylık
sürenin on iki aya çıkarılmasını teklif ettik ama Komisyon ve Bakanlık kabul
etmediler.
Bunun yanında, bu madde… Zaten hekimler ve sağlık emekçileri tek
bir işte insanca yaşayabilecekleri bir düzeni kurmak için zorunlu olarak
üniversite dışında muayenehaneye gitmişlerdi ama getirilen yasada bakıyoruz ki,
özellikle yandaş insanların ve yandaş İstanbul sağlık baronlarının isteği
doğrultusunda hareket edildiğini ve çalışıldığını görüyoruz çünkü sonuçta,
İstanbullu meşhur doktorlar dışarıda çalışacaklar, vakıf hastanelerine
gidecekler, özel hastanelere gidecekler.
Peki, Sayın Bakan, sayın Komisyon üyesi ve milletvekili değerli
arkadaşlarımız; muayenehanesinde çalışsın. Ne fark eder? Yani özel hastanede
çalışınca bir fark mı olacak? Üstelik bu hekim arkadaşların daha fazla
çalışarak emekleri bir başka yönden de sömürülmüş olacak. Yani burada tabii ki,
gerçekten sahte bir tam günü tartışıyoruz, bunun sıkıntılarını yaşıyoruz.
Özellikle hekimler yabancı özel hastane zincirlerinin kölesi olmak zorunda
mıdır? Yani neden kendi istedikleri çalışma biçimini seçmiyorlar? Hekimlere
kısıtlayıcı çalışma koşulları adaletsizdir, hukuksuzdur. Bir de bunun üç ay gibi
kısa bir sürede gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bu madde üç ay gibi bir
sürede üniversite hastanelerinde birçok öğretim üyesinin istifa etmesine yol
açacaktır.
Diyoruz ki: Hekim yetersiz, uzman yetersiz. Peki, yeterince para
da vermiyorsunuz, imkân da sağlamıyorsunuz üniversite hocalarına. Bırakın,
onlara biraz imkân sağlayalım; gerçekten, açık olan sağlık camiasında,
ordusundaki öğrenci yetiştirmede, asistan yetiştirmede, uzman yetiştirmede
onlara fırsatlar tanıyalım. Neden böyle bir koşuşma içerisinde bırakıyoruz
hekimleri, niye zor durumda bırakıyoruz, bunu anlamakta zorlanıyoruz. Tabii ki,
piyasa ekonomisinin Türkiye'deki dayatmış olduğu ve gelmiş olduğu nokta
maalesef bu.
Bu arada, tabii ki, kurum hekimlerinin -biraz önce, 11’inci
maddeye ek bir madde eklemek istedik ama Komisyon toplanamadı- gerçekten çok
zor durumda olduklarını biliyoruz, çok düşük maaşlarla yaşamlarını
sürdürüyorlar. 3 bin lira dolayında maaşı olan bu hekimlerimizin özellikle
emeklilikten sonra 1.500-1.600 lira gibi çok düşük emekli maaşı almaları ve
yaşamlarını sürdürmeleri oldukça zor.
Her ne kadar, Sağlık Bakanı Komisyonda “Bunun üzerinde
çalışacağız.” dedi ama bir hafta geçmesine rağmen, umutlu bir söylem, umutlu
bir açılım getirmedi. Umarım, buradaki konuşmasında, kurum hekimlerimize diğer
hekimler gibi, diğer sağlık çalışanları gibi yeterince geçimlerini sağlayan bir
olanak sağlanır.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, Fethiyespor’u tekrar
kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.42
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
25’inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
480 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Madde 15’te iki adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 ve 480’e 1’inci ek sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 15 inci maddesi ile 2547 sayılı Kanuna eklenen Geçici 65
inci maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Ali Öz Süleyman Çelebi
Mersin Mersin İstanbul
İdris Baluken Nurettin Demir İsmail Tamer
Bingöl Muğla Kayseri
Özgür
Özel
Manisa
“Yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar, yüksek öğretim kurumlarında
tıpta uzmanlık eğitimi yapmakta olan tabip araştırma görevlileri, uzmanlık
eğitimlerini tamamladıklarında, Sağlık Bakanlığına uzman olduklarının
bildirildiği tarihten sonraki ilk Devlet Hizmeti Yükümlülüğü Kurasına kadar
kurumları ile ilişkileri kesilmeksizin araştırma görevlisi olarak görev yapmaya
devam ederler."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 15. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
S. Nevzat Korkmaz Alim Işık Ali Öz
Isparta Kütahya Mersin
Sinan Oğan Mesut Dedeoğlu Emin Çınar
Iğdır Kahramanmaraş Kastamonu
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu, siz mi konuşacaksınız?
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Gerekçe…
BAŞKAN – Peki.
Gerekçe:
Bu madde; üniversitelerdeki öğretim görevlilerinin serbest
çalışması için kriterlerin belirlenmesinin yasal zemine oturtulması anlamına
gelmektedir. Hocaya âdeta "3 ay çok yüksek performans göster, çok hasta
bak, çok ameliyat yap, hastaneye para kazandır, ben de sana karşılığında
serbest çalışma izni vereyim." denilmektedir. Üniversite ortamında bu
kriterlerin gündeme gelmesi doğru değildir. Akademi dünyasının ruhuna
aykırıdır. Bu uygulamalar üniversite ortamının iç barışını bozacaktır. Asıl
görevi bir ekiple asistan eğitimi yapmak olan yüksek öğretim kurumlarında, bu
amaç dışında yeni bir görev daha yüklenerek yüksek performans yapması
istenmektedir. Tam gün ruhu ortadan kalkmakta ve performans ön plana
çıkmaktadır. Kabaca "Kazandırdığın kadar kazanacaksın." talimatı
verilmekte ve kalite geri plana bırakılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 ve 480'e 1'inci ek sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 15’ inci maddesi ile 2547 sayılı Kanuna eklenen Geçici 65
inci maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
“Yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar, yükseköğretim kurumlarında
tıpta uzmanlık eğitimi yapmakta olan tabip araştırma görevlileri, uzmanlık
eğitimlerini tamamladıklarında Sağlık Bakanlığına uzman olduklarının
bildirildiği tarihten sonraki ilk devlet hizmeti yükümlülüğü kurasına kadar
kurumları ile ilişkileri kesilmeksizin araştırma görevlisi olarak görev yapmaya
devam ederler."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Yükseköğretim kurumlarında tıpta uzmanlık eğitimini tamamlayan
tabiplerin devlet hizmeti yükümlülüğü kurasına kadar kurumları ile
ilişkilerinin kesilmemesi suretiyle görev yapmaya ve mali haklarını almaya
devam etmeleri ve böylece mağduriyetlerinin önlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun 15’inci maddeye dair bir
redaksiyon talebi vardır.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Çerçeve 15’inci maddeyle 2547 sayılı Kanun’a
eklenmesi öngörülen geçici 65’inci maddenin 3’üncü cümlesinde geçen “Esas
alınarak belirlenir.” ibaresinin “Esas alınır.” biçiminde değiştirilmesi,
anlatım sorununun giderilmesi bakımından uygun olacaktır.
BAŞKAN – İfade edilen düzeltmeyle birlikte…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, efendim, redaksiyon
yetkisi, biraz, kabul edilmiş olan maddenin anlamını ve amacını tamamen
değiştiriyor. Yani bir ifade düzeltmesinin ötesine geçerek tamamen farklı bir
yere götürüyor maddeyi. Eğer gerçekten bir ihtiyaç var ise tekriri müzakere
yapılabilir.
Şimdi, maddenin söz konusu cümlesi şöyle, okuyorum: “Bu kapsamda
ilk defa çalıştırılacakların tespitinde uygulama faaliyetleri için, bu maddenin
yayımından itibaren üç ay içerisindeki çalışmaları, akademik faaliyetleri
açısından ise son bir yıllık faaliyetleri esas alınarak belirlenir.” Yani,
bunlar esas alınıp buna göre bir belirleme yapılır deniliyor. Şimdi, esas
alınır derken sadece bunlara bağlı kalınarak bir belirleme yapılacağı anlamı
çıkıyor. Bunu dikkatinize sunuyorum efendim.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, burada sadece anlatım bozukluğu
düzeltiliyor, yoksa, anlamda bir değişiklik yapmak istenmiyor zaten.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN – Şimdi, tutanaklara hepsi geçti.
Kabul edilen önergeyle birlikte, ifade edilen düzeltmeyle birlikte
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 16’da iki adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sıra Sayısı 480 ve 480'e 1’inci ek Kanun Tasarısının çerçeve 16
ncı maddesiyle değişiklik yapılan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun ek
17 nci maddesinin (Ç) bendinde yer alan rütbelere göre düzenlenmiş sağlık
hizmetleri tazminatı oranlarını gösteren cetvelin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve çerçeve 16 ncı madde çerçevesinin buna göre düzenlenmesini
arz ve teklif ederiz.
Cemalettin Şimşek Mehmet Şandır Ali Öz
Samsun Mersin Mersin
Mustafa
Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu
Konya Kayseri
TAZMİNAT ORANLARI (%)
Öğretim
Üyesi Tabip/Diş
Tabibi/
Tabip / Öğretim Tıpta uzmanlık mevzuatına
RÜTBELER Üyesi
Diş Tabibi / göre
uzman olanlar
Uzman
Tabip /
Uzman
Diş Tabibi
General/Amiral 585 455
Kıdemli Albay 550 425
Albay 545 415
Yarbay 515 380
Kıdemli Binbaşı 500 370
Binbaşı 500 370
Kıdemli Yüzbaşı 460 320
Yüzbaşı 460 320
Kıdemli Üsteğmen 420 280
Üsteğmen 420 280
Teğmen 380 250
Asteğmen 370 240
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/791,2/159,2/401,2/592,2/769,2/1049)'nun 16.
Maddesindeki "diş tabipleri" ibaresinden sonra gelmek üzere
"dâhil tüm tabip ve diş tabipleri" ibaresinin eklenmesini teklif
ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür
Özel Nurettin
Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Haydar Akar
İstanbul Kocaeli
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben konuşacağım.
BAŞKAN – Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önergemizde, askeriyede sağlık hizmeti tazminat oranına seyyanen
100 puan zam isteniyor Hükûmet tarafından, biz de diyoruz ki: Bunu sadece
öğretim üyeleri için değil, tüm tabipler, tüm diş tabipleri ve tüm eczacılar
için veriyor olmanız gerekir. Çünkü askeriyede çalışan personelin özellikli
durumunu hepsi taşımaktadır. Bu konuda, aslında, çok da ciddi bir maliyet de
bindirmediğine göre, niçin katılınmıyor veya niçin bundan mahrum bırakılıyorlar
onu anlayabilmiş değiliz.
Önergede eczacı yoktu, eczacıyı da ekledik. Çünkü Sayın Bakana ben
zaman zaman meslektaşlarımın, kamuda çalışanların ve özel sektörde
çalışanların, kendi eczanelerinde, halk eczanelerinde çalışan eczacıların
sorunlarını anlatıyorum. Bir kez daha Meclise, bu vesileyle, şu konuda bir
dikkat çekmek isterim ki: İnanılmaz bir algı yönetimi var eczacılara karşı. Her
siyasi partiye gönül vermiş eczacılar bundan son derece kırılıyorlar,
üzülüyorlar, rahatsız oluyorlar. Her fırsatta şunu söylüyorsunuz: “Biz ilaç
fiyatlarını düşürdük. Eskiden çok kazanıyorlardı, şimdi biraz daha az
kazansınlar.” Bir kere, ben mezun olurken 6 tane eczacılık fakültesi vardı,
şimdi sayıları 43-44, takip edemiyoruz. 300 mezun veriyordu eczacılık
fakülteleri, şimdi senede 1.500’e yakın mezun veriyorlar. Bu şu demek: Şu anda
alanda hizmet eden eczacılardan 7-8 bin tanesi veya önümüzdeki yıllarda
katılacak öğrencileri düşünün. O, sizin düşündüğünüz, aklınıza
yerleştirdiğiniz, geçmişte yatlar, katlar kazanan eczacılarla ilgisi yok. Öyle
bir gerçeklik de yok ama velev ki olsun, her sene yeni mezun ettiğiniz 1.500
eczacı bu şartlar altında öyle “Geçmişte kazandığı parayı gelsin, şimdi
harcasın.” durumunda falan değil. Eziliyorlar, perişan oluyorlar, hayata
tutunmaya çalışıyorlar.
İlaç fiyatlarının düştüğü doğru ama bunun iktidar partisinin bir
marifetiyle yapıldığını kimse savunmasın. Her platformda tartışıyoruz,
forumlarda konuşuyoruz, böyle bir gerçeklik yok. Son on yıldır bütün dünyada
bizatihi kendisi de bir sanayi ürününe dönüşmüş olan ilaç yaşlandıkça
ucuzluyor. Bunun yanında, bütün dünya, referans fiyat sistemi, yani “Komşuda
kaça satılıyorsa ben daha pahalısına almam.” uygulamasına geçti. İnternet üzerinden hızlı haberleşiyoruz, bütün
dünyadaki ilaç fiyatları domino etkisiyle düşüyor. Kamu kurum iskontoları bütün
dünyada var, pozitif liste-negatif liste uygulamaları bütün dünyada var,
katılım payı uygulaması Türkiye’deki gibi değil ama dünyada uygulanıyor.
Reçetelenen kalem sayısını sınırlamak, fiyat kontrolü yapmak, global bütçe
uygulamaları, kâr kontrolleri bütün dünyada uygulanıyor. Bu 8 yöntemin her
birisinden 1 ya da 2 tanesi bütün
dünyada uygulanıyor ama 8’inin birden uygulandığı tek ülke Türkiye. Bir de
üstüne kur baskısı yaratılıyor yani 1,9’luk bir kurla fiyat verilmiş ilaçlara,
reel kur 2,6 olmuş, buradan da baskı var.
Ne olur yapalım; yapamazsınız. Bir ilaç ucuz olmalı ve bulunabilir
olmalı, ikisi birbiriyle örtüşmediği zaman olmuyor, işte bugünkü durum gibi
ortaya çıkıyor. Bütün dünyada yetim ilaç sorunu vardır ama bir tek Türkiye’de
fiyatından dolayı yetim düşmüş ilaçlar sorunu vardır. Bir ilacı üretmeye, ithal
etmeye değmeyecek veya aldığınızda 1,9’dan, 2,6’dan ithal edip 1,9’dan
satarsanız, yüzde 60 uygulaması varsa, ilave kamu kurum iskontosu veriyorsa
adam “Lanet olsun.” diyor getirmiyor. O “Lanet olsun.” deyip getirmiyor, işin
içinden çıkıyor ama sizin milletvekili olarak “Efendim, piyasada çok fazla ilaç
yok, kanser hastamıza ilaç bulamıyoruz, yurt dışından getirtmek zorunda
kalıyoruz.” yakınmaları ortaya çıkıyor.
Kimse demiyor ilaçlar pahalı olsun ama ilaçlara uyguladığınız
sistemi akıl almaz yöntemlerle ve karakucak güreşiyle yaparsanız başlıyor
piyasada fiyatından dolayı yetim kalmış ilaçlar. Bu işe bir çare bulmanız
lazım. Türkiye'nin en büyük ilaç üreticileri, hasta sağlığı ve ilaç
bulunabilirliği, ilaç kalitesi üzerinden sizi tehdit etmeye başladılar; bu
tehditlere pabuç bırakmamalısınız; bilimsel, akılcı yöntemler uygulamalısınız,
ne hastaları mağdur etmelisiniz ne
sanayiciyi mağdur etmelisiniz ne de eczacıları hastalarla karşı karşıya
bırakıp eczacılara bu sorunları yaşatmalısınız. Devlet olmanın, devlet
yönetmenin, Hükûmet olmanın böyle bir sorumluluk gerektirdiğini hatırlatıyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sıra Sayısı 480 ve 480'e 1’inci ek Kanun Tasarısının çerçeve 16
ncı maddesiyle değişiklik yapılan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun ek
17 nci maddesinin (Ç) bendinde yer alan rütbelere göre düzenlenmiş sağlık
hizmetleri tazminatı oranlarını gösteren cetvelin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve çerçeve 16 ncı madde çerçevesinin buna göre düzenlenmesini
arz ve teklif ederiz.
Cemalettin Şimşek (Samsun) ve
arkadaşları
TAZMİNAT
ORANLARI (%)
Öğretim
Üyesi Tabip/Diş
Tabibi/
Tabip / Öğretim Tıpta uzmanlık mevzuatına
RÜTBELER Üyesi
Diş Tabibi / göre
uzman olanlar
Uzman
Tabip /
Uzman
Diş Tabibi
General/Amiral 585 455
Kıdemli Albay 550 425
Albay 545 415
Yarbay 515 380
Kıdemli Binbaşı 500 370
Binbaşı 500 370
Kıdemli Yüzbaşı 460 320
Yüzbaşı 460 320
Kıdemli Üsteğmen 420 280
Üsteğmen 420 280
Teğmen 380 250
Asteğmen 370 240
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Samsun Milletvekili Sayın Cemalettin Şimşek, buyurunuz.
(MHP sıralarından alkışlar)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) – Sayın milletvekilleri, 480 ve 480’e
1’inci Ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesi üzerine vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Gecenin bu saatinde uyumayan
milletvekillerine de saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bu teklifimizde “480’e 1’inci ek Kanun
Tasarısının çerçeve 16’ncı maddesiyle değişiklik yapılan Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununun ek 17’nci maddesinin (Ç) bendinde yer alan
rütbelere göre düzenlenmiş sağlık hizmetleri tazminatı oranlarını gösteren
cetvelin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve çerçeve 16’ncı madde
çerçevesinde buna göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.” diyoruz.
Bundan muradımız şu değerli arkadaşlar: Biliyorsunuz, döner
sermayesi olmayan kurumlara -askerî birliklerin döner sermayeleri yok- belli
bir ek ödeme altında ödeme yapılıyor. Burada, uzman hekimler ile uzman diş
tabipleri arasında öğretim üyesi oldukları zaman bu tazminatlarda bir
değişiklik yok ancak uzman hekimler ile uzman diş tabipleri ve tabipler ile diş
tabipleri arasında çok azımsanmayacak bir farklılık var. Dolayısıyla bu da
çalışma barışını, gerçekten, bir arada, yan yana aynı çalışanları, çalışma
barışını bozuyor. Bir diş hekimi ile bir uzman hekim -uzman diş hekimiyle- aynı
mesaiyi yapıyor, aynı risk altında çalışıyor, aynı şekilde çalışıyor ama çok
farklı ücretler alıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, demokratik devlet,
hakkaniyetli devlettir yani insanların her türlü hakkını teslim eden, temel
haklarını hukuk karşısında vesaire ama ülkemize baktığımızda bu adaletlerin
hiçbirini göremediğimiz için herhâlde burada da adalet değil de artık neye göre
hesap yapılıyor onu anlayamıyorum. Bir çıkar çevresine göre mi, güce göre mi?
Bir şeye göre bir şeyler yapılıyor ve bu durum bu hâle geliyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bunun en büyük kaynağının da bu gibi
haksızlıklarda belli yerlere ilettiğimizde bize deniyor ki: “Kaynak yok, onun
için düzeltemiyoruz, yapamıyoruz.” Ağız ve diş sağlığı hizmetlerinde de, her
zaman dile getirdiğimiz gibi, bu kaynak yoksulluğu nedeniyle vatandaşın ağız ve
diş sağlığı hizmetlerine ulaşımı zorlaştırılıyor biliyorsunuz. Sadece kamuda
veriliyor ve kamuda da 128-130 civarında ağız ve diş sağlığı merkezi var ve
buralarda da 6-7 bin civarında bir hekimle ağız ve diş sağlığı hizmeti sunmaya
çalışıyor devlet. Dolayısıyla, 2011 yılı istatistiklerine baktığımızda 29
milyon poliklinik yapılmış ağız ve diş sağlığı merkezlerinde yani bu, 10 milyon
civarında insana ulaşıldı demektir. Hani genel
tababette 8’e ulaştık diyenler ama ağız ve diş sağlığında sekizde 1’ine
ancak ulaşmışlar. Burada da sağlık hizmetlerinin sunumunda, devletin sosyal
devlet olma ilkesini yerine getirmede çok büyük bir eksiklik olduğunu
görüyoruz. Bunu da ileri sürdüğümüzde, bunu da söylediğimizde “Haklısınız, ama
maliye, kaynak yok.” deniyor. Şimdi, ya biz Sayın Başbakanla başka, farklı
ülkelerde yaşıyoruz ya Başbakanımızın dediği doğru ya maliyenin bize verdiği
bilgiler doğru. Başbakana bakarsak “Ne isterseniz isteyin. Çok büyük ülke
olduk. İhracatımız şu noktaya geldi. Eskiden böyle miydi Türkiye bir düşünün.”
diye anlatıyor ama buradaki tartışmalardan, buradaki konuşmalardan görüyoruz ki
Sayın Başbakanın çizdiği Türkiye tablosuyla bizim yaşadığımız Türkiye tablosu
arasında da çok büyük farklılıklar var çünkü buradaki teklif edilen şey,
değerli arkadaşlarım, 168 tane diş hekimi ve uzman diş hekimini ilgilendiriyor.
Bunun için mali kaynak yok diyenlerin yani Başbakanın söylediğiyle ne kadar
çeliştiğini sizin takdirlerinize bırakıyorum. Onun için, bu önergemizin…
Hakikaten çok da az bir fark var. 160 tane diş tabibi ve uzman diş tabibi çok
büyük mağduriyetler yaşıyor. Aynı rütbedeki, aynı derecedeki uzman hekimle
aralarındaki fark 2-3 bin lirayı buluyor. Para da bir şey değil ama hakikaten
aynı mesaiyi, aynı emeği, bulaşıcı hastalıklara karşı aynı riski taşıyan
insanların farklı farklı muamele görmelerine biraz evvel söylediğim demokratik
devlette müsaade edilmemesi gerektiğine inanıyorum.
Hepinizi tekrar gecenin bu saatinde saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.27
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
25’inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
Samsun Milletvekili Sayın Cemalettin Şimşek ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
480 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, 16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
17’nci maddede iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (l/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 17. Maddesinde
geçen “kanunlarda belirtilen istisnalar dışında” ibaresinin çıkarılmasını
teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Haydar Akar
İstanbul Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında
Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Devlet Memurları
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Tababet
ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 17. Maddesinin Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
S. Nevzat Korkmaz Alim Işık Ali Öz
Isparta Kütahya Mersin
Hasan Hüseyin Türkoğlu Ruhsar Demirel Sinan Oğan
Osmaniye Eskişehir Iğdır
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar Demirel, buyurunuz.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bundan önce konuştuğum önergede aile hekimliğine başlamıştım.
Ben bu sefer biraz daha devam edip sonrasında gelecek önergelerde de başka
konulara geçmek istiyorum ama önce önergemizle ilgili bir cümle söylemek
istiyorum.
Teşebbüs hürriyeti anayasal bir hak. Bu hürriyeti kısıtlıyorsunuz.
Bu, yalnızca hekimlere olmadı, ilk önce bizim başımıza geldi, arkasından şimdi
dershaneler meselesi var. Teşebbüs hürriyeti konusunda sağlık çalışanlarına
böyle bir yaklaşımınız olmasına rağmen, ısrarla bu ülkede, hekim başta olmak
üzere, sağlık çalışanı sayısının yetersizliğini söylemenize ancak komik ve
-yani kusura bakmayın da- dengesiz bir açıklama demek lazım. Eğer bu konuda
sizin elinizde yeterince personeliniz yoksa, bunların kısıtlanmasını çalışma
hürriyetlerinin engellenmesiyle açıklamak çok akla uygun gelmiyor.
Aile hekimliğiyle başlamıştım ve biliyorsunuz -şu anda aslında 5
Aralık oldu- 4 Aralık günü aile hekimleri bir etkinlik de yaptılar. Ben,
Türkiye’deki aile hekimliğiyle ilgili birkaç şey daha söylemek istiyorum. Aile
hekimliğinde Türkiye’de başvuru, genel hasta profilinde yüzde 50, hastanelere
de yüzde 50. Oysa, Hükûmetimiz özellikle çağdaş ülkeler düzeyine erişmek için
sağlıkta yenilik yaptığını söylüyor. Bu “çağdaş” diye tanımlanan ülkelerde aile
hekimliği sistemine başvurunun yüzde 75, hastanelere başvurunun yüzde 25
olduğunu, Avrupa Birliğinde aile hekimliğine kayıtlı hasta sayısının 2 binle
sınırlı olduğunu ama bizim ülkemizde 3.562 gibi neredeyse 2 katına yakın
olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum.
Bir de aile hekimliği sistemi ile hastaneler arasındaki bütçe
farkını Sayın Bakana hatırlatmak lazım. Aile hekimlerinin maliyeti yaklaşık 4
milyar bu ülkeye, ilaç bütçemiz de yaklaşık 16 milyar civarında ama ikinci,
üçüncü basamak ile özel hastane harcamaları 2010’da 22, 2011’de 28, 2012’de 32
milyar; korkarım, bu sene 38’i bulacak. Şimdi bu rakamları da niye söyledim?
Bakanlık ne yapıyor biliyor musunuz? Son sekiz yıldır hekimlerin gelir düzeyini
düşüyor, aile hekimlerinin. Önce katsayıyı 1’den 0,79’a çekmişti, şimdi de
0,64’e çekerek son sekiz yılda Türkiye’de gelir düzeyi azalan tek meslek
grubunun hekimler olması konusunda Sayın Bakanın da katkılarıyla bütün sağlık
çalışanları destek oldular.
Ben buradan başka bir yere daha temas etmek istiyorum koruyucu
sağlık hekimliğiyle ilgili. Sayın Bakanın şöyle bir ifadesi var: “Türkiye’nin
konumu nedeniyle günümüzde yaşanan insan hareketliliği” diye bir ifade
kullanarak, kızamık ve benzeri hastalıkların arttığını, ülkemizde polionun da
görülme ihtimali olduğunu, bununla ilgili çalışma yaptıklarını söylüyor Sayın
Bakan; sanıyorum Suriyeli sığınmacılardan bahsediyor. Sağlık, stratejik bir
konu; kapıdan her geleni içeri alırsanız, ülkenin o aldığı beyaz kartlar,
karneler de karalanıyor tabii. İşte, eş zamanlı olarak Bakanlıktaki bir
bürokrat açıklama yapıyor “Gereken önlemleri Bilim Kurulu kararıyla yapmaya
çalışıyoruz.” diye.
Sayın Bakan, Sayın Akdağ ile isterseniz bir görüşün, bu domuz
gribi meselesi vardı biliyorsunuz ülkemizde. “Domuz gribi geldi, geliyor” diye
milyonlarca doz aşı alındı ve bu milletin milyonlarca liralık vergisi heba
edildi. İşte, o heba edilirken de bu bilim kurulları referans alınmıştı, belki
hocalar da referans olmaya zorunlu kılınmıştı. Dolayısıyla, bu Suriyeli
sığınmacılar meselesinin yalnızca Sayın Davutoğlu’nun stratejik derinliği veya
“Lider ülke Türkiye” olmak gibi hamasetlerin ötesinde sağlığın stratejik bir
alan olduğunun kabulüyle, ülkelerin birçoğunun sağlıkla ilgili dışa
bağımlılıklarından ötürü başka ülkelerin güdümüne girdiğini de göz ardı etmeden
ve ilgili bürokratlarınızın da bahsettiği bu Bilim Kurulunun umuyoruz ki, domuz
gribi için de onay veren Bilim Kurulu olmadığını teyit ederseniz ve ülkemizde
kızamık ile polio konusundaki son durumu, aile hekimlerine koruyucu hekimlik
yapmak yerine acillerde nöbet tutma zorunluluğunu neden getirdiğinizi, 3.562
hastaya baktıktan sonra sekiz saatlik nöbete de gidip, sonuçta bu insanların
yirmi dört saati aşan süre çalışmalarını uygun gören Bakanlığın, “İş yeri hekimliği
için ancak haftada otuz saat çalışabilirsin.” derken hangi vicdani kriteri
kullandığını sanıyorum bütün aile hekimleri merak ediyordur.
Saygılarla. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku
Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Sayın Mahmut Tanal ve Sayın Mustafa
Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Sayın Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Sayın Mahmut Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592,
2/769, 2/1049)’nun 17. Maddesinde geçen “kanunlarda belirtilen istisnalar
dışında” ibaresinin çıkarılmasını teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Kabul edemiyoruz, Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Katılamıyorsunuz.
Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet de katılmıyor.
Muğla Milletvekili Sayın Nurettin Demir, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN DEMİR (Muğla) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
hakikaten gece yarısını aşmış, yeni bir tarihî güne doğru gidiyoruz. Efendim,
özellikle bu yasayla ilgili çok dengesizliklerin, çok haksızlıkların ve
Anayasa’nın 10’uncu maddesine göre çok büyük haksızlıkların, eşitsizliklerin
olduğunu görüyoruz. Bakın, bu maddede özellikle GATA’da görev yapan öğretim
üyelerinin, doktorların, hocaların özel hastanelerde ya da vakıf
hastanelerinde, dışarıda çalışmasına izin verilmiyor. E, üniversitelere
veriyorsunuz, yüzde 50’sini dışarıya gönderebiliyorsunuz, bunlara vermiyorsunuz.
Acaba bunları çok sevdiğinizden mi, yoksa cezalandırıyor musunuz, bunu
anlayamadım ben. Yani buradaki eşitsizliğin nedeni nedir, niye? Ya da şöyle
sorabilir miyiz: Acaba askerî hastanedeki ya da GATA’daki hocaları bu özel
hastaneler ya da vakıf hastaneleri istemiyor mu? Yani orada çok değerli hocalar
yok mu acaba, bunu da anlayamadım. Yani burada ciddi bir eşitsizlik var.
Sadece burada bir eşitsizlik değil, Türkiye’nin hayvan sağlığın da
Tarım Bakanlığına bağlı veterinerlik hizmetlerinde, veterinerlik yani hayvan
sağlığında önemli hizmetleri olan veteriner grupları arasında da eşitsizlikler
var. Yine -biraz önce geçti- 12’nci maddeye göre sivil veteriner hekimler Tam
Gün Yasası’na tabi oluyorlar, buraya alınıyorlar yani buranın getirmiş olduğu
imkânlardan yararlanıyorlar ama birliklerin hijyen ve gıda kontrolünü yapan,
birliklerin, askerlerimizin, bizim erlerimizin, erbaşlarımızın sağlığı, halk
sağlığıyla ilgili hizmet gören 500 tane veteriner hekimi almıyorsunuz. Yani
niye, bu ayrılık neden? Yani bunun gerekçesi nedir? Yani Anayasa’nın 10’uncu
maddesi, eşitlik ilkesi varsa… Aynı hizmetleri yapan iki grup var, birini
alıyorsunuz, diğerini almıyorsunuz Sayın Bakan; ya teknik bir hata var… Bunu
ben Plan ve Bütçe Komisyonunda da söylemiştim. “Düzeltiriz.” denildi ama bir
düzeltme yok maalesef. Yani büyük haksızlıklar yapıyoruz, bu haksızlıkları
gidermek lazım.
Yine, veteriner hekimlerle ilgili fark edilmeyen, dikkat edilmeyen
önemli bir konu var. Biliyorsunuz, Türkiye’de hayvan sağlığı, özellikle
besicilikte çok gerideyiz. Hayvanlarımızın yüzde 50’si veremli, şap ve
brusella, Malta humması çok yaygın. Ensar Öğüt, Arif Bulut, Burdur
Milletvekilimiz Kerim Özkan defalarca burada söyledi ama Tarım Bakanlığından
herhangi bir çıt, ses yok, duymuyorlar. Yani o kadar yoğun bir hastalık ve
enfeksiyon var ki hayvanlarımızda ve Türkiye’de 250 tane kör nokta var. Saat
beşten sonra muayenehanede çalışan veteriner hekimler buralara gidiyorlar ve
halka, hayvanlarımıza sağlık hizmetleri sunuluyor. Ama bugün Tam Gün Yasası’yla,
480 sıra sayılı Tasarı’yla “Hekimler muayenehane açamaz” denmesiyle birlikte
veteriner hekimlerin de haklarını kapatmış oluyoruz. Peki, hayvan sağlığında
yeterince hizmet götüremediğimize göre ciddi bir mağduriyet yaratılacak. Bunda
da dikkat edilmemiş.
Peki, bu durumda ne olacaktır? Bu durumda, sanıyorum, büyük
açmazlar olacak, büyük davalar açılacak ve haksızlıklar, sonuçta yasaya,
Anayasa’ya ya da diğer uygulamalara ya da sizlere, Tarım Bakanlığına bu konuda
ciddi rahatsızlıklar gelecektir. Bunların düzeltilmesi için belki yeni bir
torba yasaya ihtiyaç duyulacak ve bu da tabii ki önümüzdeki süreçte ne kadar
sürede yapılabilecek belli değil. Yani o kadar hazırlıksızlığı ve hazirandan bu
yana bu konuların yeterince irdelenmemesini, incelenmemesini çok büyük bir
eksiklik olarak görüyorum. Bunların düzeltilmesi için de yetkililerin ve
Meclisimizin dikkatini çekmek istedim.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 18 üzerinde aynı mahiyette üç önerge vardır, okutacağım ve
birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
480 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının (480’e 1’inci Ek) 18. Maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Nazmi Gür Demir Çelik
Bingöl Van Muş
Erol
Dora Adil
Zozani
Mardin
Hakkâri
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
S. Nevzat Korkmaz Alim Işık Sinan Oğan
Isparta Kütahya Iğdır
Ali
Öz Hasan Hüseyin
Türkoğlu
Mersin
Osmaniye
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Haydar Akar
İstanbul
Kocaeli
BAŞKAN – Komisyon, önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Aytuğ Atıcı…
BAŞKAN – Mersin Milletvekili Sayın Atıcı, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, hepinize hayırlı sabahlar diliyorum. Sadece
size değil, bize gönderilen tweet’lerden anladığımız kadarıyla Türkiye’de
birçok tabip odasında hekimler bir araya gelmişler ve bizi izliyorlarmış; Türk
Tabipleri Birliğinde de karargâh kurulmuş, bizi izliyorlarmış; ben buradan
onlara da sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. Onlardan da güç aldığımızı ifade
etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu sözde Tam Gün Yasası’nın 18’inci maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Bu 18’inci madde, gerçekten, başından beri
söylediğimiz ve üniversitelerin sonunu getirecek olan bir madde. Bu maddenin
bir benzerini 11’inci maddede de tartışmış idik. 11’inci maddede de sadece
tartışmamış, “Tam Gün Yasası öyle olmaz böyle olur.” diyerek 2 tane madde
önergesi vermiş idik fakat Komisyondaki arkadaşlarımız burada oturdukları hâlde
orayı teşrif etmedikleri için bu maddeleri kabul edememiştik.
Şimdi 18’inci maddede yapılan düzenlemeyle, Gülhane Askeri Tıp
Akademisine dışarıdan öğretim üyesi enjekte ediyorsunuz, diyorsunuz ki:
“Gülhane Askeri Tıp Akademisinde bulunan hocalar yeterli değiller. Bunların her
100 tanesine 5 tane dışarıdan öğretim üyesi getirerek GATA’da ameliyatlar
yaptırabiliriz.” Aynı maddeyi siviller için de 11’inci maddede getirmiştiniz.
Yani “Bir üniversitede her 100 öğretim üyesi başına 5 öğretim üyesini, 5
doçenti, profesörü, dışarıda muayenesi olanları -dışarıda özelde çalışan,
üniversiteyle hiç alakası olmayan- getirelim, burada ameliyat yapsınlar, burada
hasta baksınlar.” diyorsunuz bu maddede.
Ne kadar vicdanınıza sığıyor, bilmiyorum. Bu 5 kişi kim? Nereden
icap etti bu 5 kişinin üniversitelere yeniden monte edilmesi? Bu 5 kişi aslında
bu üniversiteden hiç gitmemeliydiler. Bu insanlar sizin yüzünüzden, sizin
uyguladığınız bu kanunlar yüzünden üniversiteyi terk etmek zorunda bırakıldılar.
Şimdi, diyorsunuz ki: “Ya pardon, biz yanlış yaptık. Aslında, sizin yeriniz
üniversite ama biz sizi üniversitenin dışına ittik, sizin boşalttığınız
kadrolara da bizim adamları yerleştirdik ama bizim adamlar bu işi
beceremiyorlar sizin kadar, Allah rızası için 100 kişiye 5 kişiyi getirin de şu
ameliyatları burada yapalım.” (CHP sıralarından alkışlar)
Bunun mecazi anlamı budur ve siz, hekimlere kötülük yapıyorsunuz
değerli arkadaşlar, gerçekten kötülük yapıyorsunuz. Gerek Gülhane Askeri Tıp Akademisinde bulunan
doçent, profesörler gerek üniversitelerde bulunan doçent, profesörler her türlü
müdahaleyi yapmaya yetkin insanlardır. Bunlar hekimlikleri en iyi şekilde yapan
ve birçok yakınınızın hayatını kurtaran insanlardır.
Peki, buraya kadar anladık, bundan sonra, bir de eşitsizliğe imza
atıyorsunuz ve vebal alıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Üniversitelerde yani sivil
üniversitelerde bulunan öğretim üyelerinden her ana bilim dalında çalışanlardan
yüzde 50’sini dışarıya gönderiyorum.” Hani “Sahte tam gün, çakma tam gün, sözde
tam gün.” diyoruz ya, işte bu yüzden. “Tam gün” ne demek? “Bir adam, bir hoca,
bir doktor, ya hastanede çalışacak ya da muayenehanesinde, özelde çalışacak.
İkisinin bir arada olması mümkün değil.” diyordunuz siz de Başbakanınız da
Sağlık Bakanınız da. Şimdi, diyorsunuz ki: “Ya, biz yanlış yapmışız, tam gün
diye bir şey olmazmış.” Ne yapacağız? “Burada çalışanların yarısına dışarıda
izin verelim.” Peki, hadi bunu anladık. Gülhane’de çalışanlara niye izin
vermiyorsunuz? Bu maddede, 18’inci maddede madem hata yaptığınızı anladınız,
niye sadece sivil üniversitelerdekilerin dışarıda çalışmalarına izin
veriyorsunuz da Gülhane’dekilerle vermiyorsunuz? Onlar dışarı çıksalar zarar mı
verecekler?
Değerli arkadaşlarım, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak tam
günden yanayız ama adam gibi tam günden yanayız. Bunu söylerken de sadece laf
olsun diye söylemedik, madde önergemizi vererek size katkı sağlamaya çalıştık.
Daha da öncesinde, tam iki sene önce, “Tam gün nasıl olur ve Türkiye’ye tam gün
nasıl uygulanır?” diye büyük bir çalışma yaptık, 26 maddelik bir kanun teklifi
hazırladık, sizlere sunduk ama siz elinizin tersiyle bu kanunu ittiniz.
NURETTİN DEMİR (Muğla) – Okumadılar bile.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi, saplandınız bir çamura,
çıkamıyorsunuz. Allah yardımcınız olsun, ben ne diyeyim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi önergesi üzerinde Mersin Milletvekili
Sayın Ali Öz, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18’inci maddede Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii ki artık bu Tam Gün Yasası’nın bir tam günlü kısmı kalmadı.
Bunun az önce Cumhuriyet Halk Partisinin konuşmacısı değişik adlarla
isimlendirdi, ben de şimdi yeni bir isim daha takıyorum buna: “Yarım porsiyon
Tam Gün Yasası.” (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Neresinden tutarsanız
tutun, iştahınız ne zaman açılırsa o zaman yiyebilirsiniz, bu, öyle bir yasa.
Yani böyle bir garabet olur mu? Gülhane Askeri Tıp Akademisinde
dışarıya çıkmak yasak! Buradakiler profesör değil mi, buradakiler doçent değil
mi yani bu baskı sizin üzerinize nereden geldi? Üniversite hastanelerinde dışarıya
çıkılması için bir şekilde yüzde 50 oranında müsaade edeceksiniz, GATA’ya
geldiği zaman, Gülhane Askeri Tıp Akademisine geldiği zaman oradakilere
diyeceksiniz ki: “Siz dışarıya çıkamazsınız.” Zaten bu yasada asıl önemli olan
dışarıya çıkmak falan da değil.
Bir kere, sağlık, bu yasayla, küresel sermayenin hizmetine
sunulmaktadır. Artık bunu net bir şekilde bu kürsüden ifade etmemiz gerekiyor.
Burada sizi zorlayanlar… Özellikle özel hastanelerin, özel sektörün
yoğunlaştığı İstanbul’a göre düzenlenmiş bir yasadır bu. Anadolu’da bu yasanın
karşılığı da yoktur, tutarlılığı da yoktur.
Bu performans sistemine dayalı sağlık sistemi, eğer gerçekten çok
iyiyse İçişlerinde ve Adalet Bakanlığında da benzer performans sistemine geçin
bir an önce. Tabii ki satacak meta kalmayınca bu yasayla özel hastanelerin,
dışarıdaki özel kurumların ihtiyacına binaen âdeta hekimler kiraya verilerek
özel sektör desteklenecek ama hekim, kendisi serbest meslek icra etmek adına
“Ben gidip dışarıda çalışıp muayenehane açacağım.” dediği zaman “Yasak.”
diyeceksiniz. Bunun ne vicdani ne mantıklı ne de ahlaki bir tarafı yoktur. Eğer
gerçekten niyetiniz mesai dışında hekimlerin serbest çalışmasına müsaade
etmekse o zaman bırakın muayenehane de açsınlar. Başlangıçta Tam Gün Yasası’na
geçerken, ısrarla, tam günü tam gün olarak uygulayacağınızı, kamu
hastanelerinde, üniversite hastanelerinde bu şekilde uygulayacağınızı her
defasında ifade etmiştiniz. Tabii ki bu yasa şimdi ne getirdi? Uçan
profesörlerden, jet profesörlerden sonra “kiralık profesörlük” dönemini
başlattınız, Türkiye Cumhuriyeti devletine hayırlı olsun.
Anlaşılıyor ki bu yasa, özel hastanelerin talepleri doğrultusunda
dizayn edilmiş, Bakanlığa dikte ettirilmiş, oranlar konusunda başta
anlaşılamamış ama daha sonra belli bir mutabakatla bu noktaya getirilmiş.
Gülhane Askeri Tıp Akademisine dışarıdan yüzde 5 öğretim görevlisi gelip orada
ders verebilecek, hasta tedavi edebilecek. Bu, Gülhane Askeri Tıp Akademisinde
akademisyen olarak görev yapan profesörlere ve doçentlere yapılan çok büyük bir
haksızlıktır; bunu yapmaya hakkınız yok. Diyorsunuz ki: “Siz yetersizsiniz, biz
dışarıdan buraya öğretim görevlisi getirip burada çalışmasına müsaade
edeceğiz.” Bunu 11’inci maddede üniversite hastaneleri için uyguladınız farklı
bir boyutuyla, serbestlik tanıyarak içeride ve dışarıda. Daha ileriki
maddelerde göreceksiniz, eğitim ve araştırma hastanelerinde de profesörleri ve
doçentleri, serbest meslek icrası için Bakanlar Kurulunun yetkisine
bırakıyorsunuz yani sağlık sistemini âdeta içinden çıkılmaz bir hâle bu yasayla
kendi elinizle sokuyorsunuz. Bunun, Türk tıbbına, Türkiye’deki sağlık
hizmetinin iyileşmesi adına, memleketin menfaatine sağlayacağı hiçbir fayda
yok.
Gelin, bu yasayı, tamamen, Meclisteyken, Anayasa Mahkemesine
müracaatlar başlamadan geri çekin. Bir Tam Gün Yasası’nı, üniversitedeki
öğretim görevlilerinin kendini idame edecek şekilde alması gereken ücretler
neyse o şekliyle dizayn edelim. Hep birlikte düzgün bir yasa yapalım, hem
memleketin hayrına olsun hem bu ülkedeki öğretim görevlilerinin, profesörlerin
ve doçentlerin hayrına olsun. Hele hele en önemlisi, akademik dünyanın,
bilimsel araştırma yapılması gereken yerlerin, gelecekte sağlık alanında nesil
yetiştirecek olanların vebaline girmeyelim diyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenleme ile Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) bünyesine
sözleşmeli öğretim üyesi alınacağından ve alınacak sözleşmeli öğretim
üyelerinin ücretlerinin de döner sermaye bütçesinden karşılanacağından
bahsedilmektedir. Bu düzenleme AKP’nin sağlıkta dönüşüm adı altında sağlık
alanındaki liberalleşme politikalarının bir sonucudur. Bu uygulamalar da daha
farklı sorunlara (sağlık çalışanlarını zorunlu olarak rekabete sokmak, sağlıkta
şiddet gibi) neden olmaktadır.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 19’da üç adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480’e 1’inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)’nun 19.
Maddesinde geçen “üç ay” ibaresinin “on iki ay” şeklinde değiştirilmesini
teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Dilek Akagün Yılmaz
Mersin Manisa Uşak
Nurettin Demir Süleyman Çelebi Haydar Akar
Muğla İstanbul Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında
Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Devlet Memurları
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Tababet
ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 19. Maddesinin Geçici 11. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla mesai
saatleri dışında serbest meslek faaliyeti olarak muayenehane işletenler 6 ay,
özel kuruluşlarda çalışmakta olan öğretim üyeleri 3 ay içerisinde bu
faaliyetlerini sona erdirir, bu süre içerisinde faaliyetlerini sona erdirmeyen
öğretim üyeleri istifa etmiş sayılır.”
S. Nevzat Korkmaz Alim Işık Ali Öz
Isparta Kütahya Mersin
Sinan
Oğan Cemalettin
Şimşek
Iğdır Samsun
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
480 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının (480'e 1'inci Ek) 19. Maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Nazmi Gür Demir Çelik
Bingöl Van Muş
Erol
Dora Adil
Zozani
Mardin Hakkâri
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Bu düzenleme ile mesai saatleri dışında serbest meslek
faaliyetinde bulunmakta veya özel kuruluşlarda çalışmakta olan öğretim
üyelerinin bu faaliyetlerinin sonlandırılmasından bahsedilmektedir. Diğer bir
ifadeyle öğretim üyelerinin de tam zamanlı çalışma sistemine entegre olmaları
ifade edilmektedir. Oysa mevcut sistemdeki tam süre çalışma sistemi tamamen
performansa dayalı bir sistemdir ve bu uygulama da sağlık alanında çeşitli
sıkıntılara neden olmaktadır. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, insan sağlığının
rekabete teslim edilmesinden kaynaklanan sıkıntılara neden olabilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında
Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Devlet Memurları
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Tababet
ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 19. Maddesinin Geçici 11. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla mesai
saatleri dışında serbest meslek faaliyeti olarak muayenehane işletenler 6 ay,
özel kuruluşlarda çalışmakta olan öğretim üyeleri 3 ay içerisinde bu
faaliyetlerini sona erdirir, bu süre içerisinde faaliyetlerini sona erdirmeyen
öğretim üyeleri istifa etmiş sayılır.”
S. Nevzat Korkmaz (Isparta) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Mersin Milletvekili Sayın Ali Öz, buyurun. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde üzerinde vermiş
olduğumuz önergede asıl niyetimiz şu: İçimizde gerçekten hekimlik yapan,
serbest meslek icrası olarak sadece muayenehane işleten ama onun dışında
serbest meslek olarak muayenehane işletmeyip herhangi bir özel hastanede görev
yapan hekim arkadaşlar da var. Şimdi, bunların bu konuyu çok iyi bildiğine
inanıyorum. Bir muayenehane nasıl kurulur? İçerisinde ne kadar tıbbi cihazlar
var? O muayenehanede birlikte çalışmış olduğunuz, size yardımcı bir ekipman
mutlaka var. Bir bu şekilde şartı olup serbest meslek icra eden var, bir de
öbür taraftan kurulu bir özel hastanede gidip serbest meslek icra edenler var.
Siz şimdi ikisinin de bu Tam Gün Yasası’yla üniversiteye dönmesi için karar
verme süresini aynı zamana eşitliyorsunuz. Biz diyoruz ki önergemizde,
muayenehane hekimliği yapan insan o büroyu tutmuş, büroda belki sahibiyle bir
kira kontratı imzalamış, öbür taraftan o muayenehaneyi işletmek için birtakım
tıbbi cihazları kendi cebinden orada almak zorunda kalmış. Dolayısıyla, yanında
çalıştırdığı elemana belli bir süre mutlak surette bir aylık vermek durumunda.
Bir kere, bu Tam Gün Yasası’nı çıkartırken muayenehanesini kapatan öğretim
görevlilerinin, muayenehanesinde yapmış olduğu harcamaların hepsini diyoruz ki:
“At çöpe gitsin.” Bunun içerisinde, gerçekten, teknolojik olarak günün
şartlarına uygun, son derece önemli tıbbi cihazlar var. Artık serbest
muayenehane hekimliği de kalmadığına göre, bunların ikinci el piyasası da
bittiğine göre bu aletleri nerelerde kullanacaklar, ne yapacaklar, onlar da
meçhul. Bu şekildeki uğradıkları zararı tazmin noktasında da maalesef iktidarın
önerdiği hiçbir formül yok. Burada, bu sürenin, muayenehane ile özel sektördeki
sürenin aynı olmasının adil olmadığı kanaatindeyiz. Yani, bir üç aylık daha
uzun süre verilmesini hekimlerin hem bundan sonra hangi noktada mesleklerine
devam edeceklerine karar verme noktasında hem de diğer taraftan işlerini belli
bir yola koyma noktasında onlara tanınan önemli bir fırsat olarak görüyoruz ama
maalesef, bunu bile vermeyi, herhâlde hekimlere bunları bile fazla gördüğünüzü
düşünüyorum.
Tabii ki bu Tam Gün Yasası artık tamamen işin içerisinden
çıkılmaz, ucu bucağı, ne olacağı belli olmayan, nasıl uygulanacağı ve kimlere
nasıl bir farklılık yaratacağı kanunla tam olarak tanımlanmayan, keyfî
uygulamaya son derece müsait, yoruma açık çok sayıda madde ihtiva ettiğinden,
hekimlerin menfaatine ve faydasına olmayacağı kanaatindeyim. Bu yasayı düzenlerken,
yine, tekraren ifade etmek istiyorum ki mutlak surette özel hastanelere
hekimleri kiralamak, onları oralarda çalıştırmaya zorlamak, onların kazancını
artırmak yolunda birtakım önlemlerle yasanın hazırlandığını düşünüyor ama bunun
doğru olmadığını ifade ederek hepinizi tekraren saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık
Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve
Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 19. Maddesinde geçen “üç ay”
ibaresinin “on iki ay” şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Yılmaz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün bir karar çıktı Anayasa
Mahkemesinden. Bizleri çok mutlu etti. Aslında bir hukuk garabetini, aslında
bir hak ihlalini ortadan kaldıran bir karardı. İzmir Milletvekilimiz Sayın
Mustafa Balbay’la ilgili, uzun tutukluluklarla ilgili bir karar verdi Anayasa
Mahkemesi. Bu karar aynı zamanda bizi çok da şaşırttı. Anayasa Mahkemesi
şimdiye kadar, Hükûmet tarafından gönderilen, bu Meclisten geçen bir sürü
Anayasa’ya aykırı yasayı ne yazık ki tamamen onaylayarak geçirmişti ama yanlış
saat bile günde 2 kez doğruyu göstereceği gibi, Anayasa Mahkemesi de böylesine
düzgün bir kararı verdi. Verilen bu kararda, uzun tutukluluk nedeniyle
milletvekili olan Mustafa Balbay’ın yasama faaliyetlerine katılamadığı
dolayısıyla milletin temsil yetkisinin ölçüsüz ihlal edildiği gerekçesiyle hak
ihlali yapıldığına karar verdi. Bu kararın sonucunda, 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50’nci maddesinin
(2)’nci fıkrası çerçevesinde, yerel mahkeme, bu hak ihlali çerçevesinde, en
kısa zamanda tahliye kararı vermek zorundadır. Bu, emredici hükümdür. Bu hükmün
yerine getirileceğini umut ediyoruz. Umut ediyoruz ki önümüzdeki hafta Mustafa
Balbay bize buradan seslenecek, yeminini edecek ve gerçekten iki buçuk yıl
boyunca engellenen milletvekilliğini bu sıralarda yapacak. Bunu biz özlemle
bekliyoruz, hasretle bekliyoruz ve kendisine buradan saygılar, sevgiler
sunuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
480 sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla da ilgili söyleyeceğimiz bazı
sözleri ben buradan söylemek istiyorum. Bir önerge verdik. Öğretim
görevlilerinin -serbest meslek yapan, serbest çalışan, muayenehanede çalışan ve
özel kuruluşlarda çalışan öğretim görevlileriyle ilgili- istifa etme süresini
üç ay olarak sınırlamışsınız. Biraz önce de arkadaşlar söylediler, öğretim
görevlileri, bu konuda karar vermek için, bürolarını tasfiye etmek için daha fazla
süreye onların ihtiyacı olduğunu kendileri söylüyorlar. Bu konuda hak
ihlallerinin, sağlık konusundaki ve sağlık camiasının çok büyük tepkilerine
neden olan hak ihlallerinin bir tanesini daha gerçekleştiriyorsunuz ama en
azından, biraz daha sürenin uzatılması açısından bu sürenin on iki aya
çıkartılmasını biz önergemizle verdik. Bu önergemizin sizin tarafınızdan da
desteklenmesini, en azından insanların bu konudaki mağduriyetlerinin
giderilmesi konusunda bir çaba sarf edilmesini, bu önergemize onay verilmesini
sizlerden bekliyoruz.
Bunun yanında, benim Sayın Bakana soracağım bazı konular da var.
Uşak’la ilgili, aldığımız bazı sorular var. O soruları buradan sormak
istiyorum. Kanserli hastaların ilaçları bulunamıyor. Uşak Derbent köyündeki 9
yaşındaki bir kız çocuğumuzun ne yazık ki ilaçları bulunamıyor ve çocuk ölümle
burun buruna geliyor. Sayın Bakan, ailenin durumu da müsait olmadığı için
ilaçları yurt dışından da getirilemeyen bu çocuğun durumuyla ilgili herhangi
bir düzenleme yapılabilir mi? Kanser hastalarının ilaçlarının olmaması
nedeniyle bu mağduriyeti nasıl gidermeyi düşünüyorsunuz?
İkinci sorum: Eski Uşak Devlet Hastanesinin yerinin TOKİ’ye
devredilmesiyle ilgili 2009 yılında bir protokol imzalanmıştı. Bu protokolün
iptali için dava açtık ama ne yazık ki bu davamız sonuçlanmadı. Şu anda, yeni
devlet hastanesi yapıldı. Eski devlet hastanesinin yerinde kalacağı ve sağlık
tesisi olarak devam edeceğine ilişkin Uşak halkının çok büyük bir talebi
vardır. Bu konuda herhangi bir şekilde farklı bir düşünceniz var mı? Sağlık
tesisi olarak korunacak mı hastanelerimiz? Bunu sormak istiyorum.
Aynı zamanda, yeni Uşak Devlet Hastanesinin yer seçimi konusunda
gerçekten büyük bir hata yapılmıştır. Kapalı tren geçidi vardır orada,
ambulanslar orada beklemek durumunda kalmaktadır. Aynı zamanda, sanayi atık
tesisleri oradan geçmektedir ve koku yapmaktadır.
Yine, Uşak Devlet Hastanemizde anjiyo yapılamamaktadır ve açık
kalp ameliyatı yapılamamaktadır, Medikal Park Hastanesindeyse yapılmaktadır.
Uşak halkı bu konudaki gelişmeleri, özellikle hemzemin geçidin herhangi bir
şekilde düzeltilip düzeltilmeyeceğini, anjiyonun yapılıp yapılmayacağını, açık
kalp ameliyatının yapılıp yapılmayacağını sizden öğrenmek istiyor. Bu konuda
bize eğer bilgi verebilirseniz çok memnun oluruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Aynı zamanda, Uşak Sağlık Meslek
Lisesinde çalışanlarla ilgili, eski çalışanlarla ilgili KEY ödemeleri yapılmadı
Sayın Bakan. Soru önergesi verdiğim hâlde, cevap dahi verilmedi bu konuda. KEY
ödemesinin yapılmamasının gerekçesi olarak evrakların kaybolduğu iddiası var.
Bu çalışanlarımızla ilgili de mağduriyetin giderilmesi konusunda sizden yardım
istiyoruz. Bununla ilgilenebilirseniz çok memnun olacağız Sayın Bakan.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 20’de bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 20. Maddesinde geçen “acil
tıbbi müdahaleleri yapmaya yetkilidir” ibaresinin “hastane öncesi ilk yardım
yapmaya yetkilidir” şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Haydar Akar Mehmet Hilal Kaplan
İstanbul Kocaeli Kocaeli
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Hilal Kaplan,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu
tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. Tasarının 20’nci maddesi üzerine
söz almış bulunmaktayım.
Bu maddede, sünnetin doktorlar tarafından ameliyatla yapılmasını
doğru bulduğumuzu ve desteklediğimizi daha önce de ifade etmiştik. Ancak, Sayın
Bakanım, bir hekim olarak anlamakta zorlandığım bir konu var, umarım yanıt
verirsiniz. “Olağanüstü ve istisnai hâllerde Sağlık Bakanlığınca düzenlenecek
eğitimi alan kimseler tarafından hekim gözetiminde sünnet yapılması Bakanlık
izniyle olabilir.” Ne demek bu? “Olağanüstü ve istisnai hâllerde sünnet” ne
demek, anlamış değilim. Anlaşılan, Bakanlık bu konuda bir kurs açacak. “Hekim
gözetiminde” ne demek? Hekim varsa zaten kendisi neden yapmıyor, gözetiminde
bir başkasına yaptırıyorsunuz?
Bu maddenin (2)’nci fıkrasında, sağlıkçı olmayan asker ve polise
acil tıbbi müdahale yetkisi verilmektedir. Dikkatinizi çekmek istiyorum, ilk
yardım değil. Tıp biliminin gereği, acil tıbbi müdahalenin standartları vardır.
Bu standartları Sağlık Bakanlığının İnternet sitesinde, baktığınızda göreceksiniz.
Acil tıbbi müdahalede, özellikle yetişkinler için olan dokümanına bakarsanız, müdahalenin
tıp eğitimi sonrası özel eğitim alanlarında beceri kazanmış kişiler tarafından
yapılması gerektiğini anlayacaksınız. Ancak, siz bunu Türk Silahlı Kuvvetleri
ve emniyet mensuplarına yaptırmayı düşünüyorsunuz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin
savaş unsurlarından ve Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesi
Başkanlığının merkez ve taşra teşkilatı polisine, eğitimi başarıyla tamamlayana
böyle bir müdahale yetkisi veriyorsunuz. “Tıbbi müdahale türlerinden olan acil
tıbbi müdahale; tıbbi müdahaleye gereksinim duyduğu, acilen tıbbi müdahale
bulunmadığı takdirde ölüm, bedenî ya da ruhsal bakımdan geçici, kalıcı zararlar
söz konusuysa bu müdahaleyle karşılaşılabilir.” diyor.
Hastanın tıbbi müdahale sırasında haklarından birisi de yaşam
güvenliği hakkıdır. Hekim açısından, tıbbi müdahale sırasında hastaya yeterli
zaman ayırma ve kaliteli hizmet sunma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bunlardan
birinin ihlali durumunda idari ve hukuksal işlem yapılmaktadır. Hukuk devleti
ilkesi olarak, hizmet sunumu sırasında kusurlu davranışlar sebebiyle sağlık
hizmetlerinde bireylere vermiş oldukları zararlardan dolayı sorumludurlar. Bu
idari sorumluluk, anayasal düzenlemelerde de mevcuttur. Hekim için hukuksal bir
sorumluluk varken siz bu tasarıyla… Asker ve polis için getirdiğiniz bu
tasarıda sorumluluk olmaması hiç dikkatinizi çekmiyor mu?
Bu tasarıda kendisiyle çelişen bir başka konum daha vardır. Eğer
bu tıbbi müdahale acil ve olağanüstü durumlarda söz konusuysa emniyet
güçlerinin merkezî personeli neden bu kapsam içerisine alınmıştır, doğrusu
anlamakta zorlanıyorum.
Değerli milletvekilleri, dikkatinizi çeken bir noktayı sizinle
paylaşmak istiyorum. Bu tasarıda, özellikle tıbbi müdahale esnasında, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin savaş durumundan yani muharip durumundan ve olağanüstü
durumlardaki emniyet güçlerinin müdahalesinden bahsediyor. Bahsedilen savaş
uluslararası bir savaş değil. Bu olmadığına göre, devlet bunu yurt içerisinde
toplumsal olayların uygulamaları esnasında kullanacak diye gözüküyor.
Gezi Parkı olaylarında yaşananları hatırlatmak istiyorum. Emniyet
yetkililerine orantısız güç kullanma yetkisi vererek bir taraftan insanların
yaralanmasına, bir taraftan insanların öldürülmesine sebep olurken, yeni bir
teklifle, aynı kişilere acil olarak tıbbi müdahale yaptırmayı düşünüyorsunuz,
bu defa da eylemde bulunanlara bu görevi vermeyi düşünüyorsunuz. Bu, ne akla ne
vicdana ne hukuka sığmıyor.
Gezi olayları kapsamında sizinle paylaşmak istediğim bir olay daha
var. Örnek veriyorum: Eskişehir’de kolluk kuvvetlerince darbedilen, öldürülen
Ali İsmail Korkmaz’ın kamera kayıtlarını ortadan kaldıranlar ve Ankara’da Ethem
Sarısülük’ün yaşamını yitirmesine neden olan polisi korumak adına mahkemelerin
yaptığı ortadayken, şimdi siz bunlara bir de acil tıbbi müdahale yetkisi
vermeye kalkıyorsunuz. Pes doğrusu! Anlamış da değilim. Bir taraftan insanları
yaralayacak, öldürecek silahlı kuvvetler ve kolluk kuvvetleri
yetiştiriyorsunuz, aynı kolluk kuvvetlerine tıbbi müdahale olanağı
veriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) – Delilleri karartmayacağınızı,
ortadan kaldırmayacağınızı ve ölümlerinde, doğacak komplikasyonlara neden
olmayacağınızı nasıl garanti edebiliyorsunuz?
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.30
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
25’inci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel
Kurulun 5 Aralık 2013 Perşembe ve 6 Aralık 2013 Cuma günleri toplanmamasına
ilişkin önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
4/12/2013
Danışma Kurulunun 4/12/2013 Çarşamba günü yaptığı toplantıda
aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mahir Ünal Mehmet
Akif Hamzaçebi
Adalet ve Kalkınma
Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili
Grubu Başkan Vekili
Yusuf Halaçoğlu Pervin
Buldan
Milliyetçi Hareket Partisi Barış ve Demokrasi
Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun 5/12/2013 Perşembe günü ve 6/12/2013 Cuma günü
toplanmaması önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Atıcı, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı’nın, Başbakanın hastalandığı ve GATA’ya kaldırıldığı bilgisinin doğru
olup olmadığına ve görüşülen 480 ve 480’e 1’inci ek sıra sayılı Kanun
Tasarısı’yla sağlıkçı olmayan asker ve polislere acil tıbbi müdahale yetkisinin
verilmesine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Bir küçük sorum ve bir küçük katkım olacak. Sayın Sağlık Bakanım,
Sayın Başbakanın hastalandığı ve GATA’ya kaldırıldığı konusunda sosyal medyada
ciddi bir dolanım var. Bu konuda bilginiz varsa bizi de bilgilendirirseniz
sevinirim.
İkincisi de Sayın Başkanım, bu en son konuştuğumuz maddeyle -bu
tasarının tamamı bir tarafa, bu madde bir tarafadır- Hükûmet askere ve polise
acil tıbbi müdahale yetkisi verdiğinin farkında mıdır? Bakın, ilk yardım
demiyorum, acil tıbbi müdahale yapıyor sağlıkçı olmayan asker ve polisler.
Bunun farkındalarsa diyecek bir şeyimiz yok.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN – 480 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam
edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık
Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve
Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve 480’e
1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan, 335 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İkili Ulusal Komisyon
Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/663) (S. Sayısı: 335)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer alan, 377 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Nükleer Enerjinin Barışçıl
Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/666) (S.
Sayısı: 377)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer alan, 359 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı: 359)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 9 Aralık 2013 Pazartesi günü, alınan karar gereğince,
saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.