DÖNEM: 24 CİLT: 63 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
23’üncü
Birleşim
28 Kasım 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya
Milletvekili Faruk Bal’ın, Anayasa Uzlaşma Komisyonunun çalışmalarına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalık’ın, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası
Mücadele ve Dayanışma Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
gündem dışı konuşmaya cevabı sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç’un BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
4.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane ve 22 milletvekilinin,
Kars ilinin merkez mahallelerinin yol, su, altyapı ve diğer sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/795)
2.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 23 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/796)
3.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21 milletvekilinin, pamuk üreticilerinin ve
sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/797)
B) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
(10/753, 754, 755, 756, 757, 758, 759, 760, 761, 762, 763, 764, 765) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
üye seçimini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyuru
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
BDP Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın faili meçhul
cinayetlerin araştırılması amacıyla 24/4/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2013 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun,
Kütahya Milletvekili Alim Işık ve arkadaşlarının son yıllarda ülkemizde yaşanan
intihar olaylarının ve intihara yol açan sebeplerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 13/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 28 Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 48
milletvekilinin Artvin Kafkasör Cerattepe
maden sahasının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 21/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28
Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- Son yıllarda
Türk sporunda yaşanan doping sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/753, 754, 755,
756, 757, 758, 759, 760, 761, 762, 763, 764, 765) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonuna üye seçimi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Nükleer
Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/666) (S.
Sayısı: 377)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv
Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 421)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis
Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı: 359)
6.- Türkiye
Cumhuriyet Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Meteoroloji
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/694) (S. Sayısı: 397)
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın 421 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
XI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın
421 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
XII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
421) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı’nın oylaması
XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Manisa
Milletvekili Sakine Öz’ün, ihbarname gönderilmeden dağıtım şirketlerince
elektriklerin kesildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/32321)
2.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Ankara’daki bir caddedeki yüksek gerilim
hattına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/32322)
3.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatında sözleşmeli
olarak çalışmakta iken kadroya geçen personele ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/32323)
4.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Ardanuç
ilçesine bağlı bir köydeki manganez madeni ocağının kiralanmasına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/32324)
5.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Ardanuç
ilçesine bağlı bir köydeki sokak lambalarının yanmadığı ve köyün yaylasında
elektrik olmadığı iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/32325)
6.- Niğde
Milletvekili Doğan Şafak’ın, Bakanlığın ormanlara zarar veren ökse otu ile
mücadele konusundaki çalışmalarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/32513)
7.- Mersin Milletvekili
Ali Öz’ün, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatında sözleşmeli olarak çalışmakta
iken kadroya geçen personele ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/32514)
8.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Hayvanları Koruma Kanunu’na ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/32516)
9.- Antalya
Milletvekili Yıldıray Sapan’ın, Antalya’nın Serik ilçesine bağlı bir köyde
yapıldığı iddia edilen bir özel yola ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/32518)
10.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa ait gayrimenkullere ve
bunların satış ve kiralama işlemlerine,
Bakanlığa ait
arsa ve araziler ile bunların satış ve kiralama işlemlerine,
İlişkin soruları
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/32966), (7/32967)
11.- Muğla
Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, Muğla’nın Fethiye
ilçesindeki bir köyde bulunan ve kapatılan mesire yerine ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/32969)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
14.00’te açılarak dört oturum yaptı.
İstanbul Milletvekili Fatma
Nur Serter’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşmasına
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek cevap verdi.
Kocaeli Milletvekili Mehmet
Hilal Kaplan, Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki ulaşım sorunlarına,
Kütahya Milletvekili Alim Işık, kapatılan belde belediyelerinin sorunlarına,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in gündem dışı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine,
Sinop Milletvekili Engin
Altay, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna,
İstanbul Milletvekili Fatma
Nur Serter, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz, engelli vatandaşların sorunlarının çözülmesiyle ilgili
taleplerine ve bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak iktidara her türlü
desteği vereceklerine,
İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel, EXPO 2020 oylamasında İzmir’in ipi göğüslemesini dilediğine,
Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın, AK PARTİ Grubu olarak, EXPO 2020 oylamasında İzmir’e başarılar
dilediklerine ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç hakkında, Japon Millî Günü
münasebetiyle düzenlenen gecede Başbakanın eşi Emine Erdoğan’a yönelik
ifadeleri nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisinden disiplin işlemi başlatmasını
beklediklerine,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Başkanlık Divanı olarak, EXPO 2020 oylamasında
İzmir’e başarılar dilediklerine,
Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, bir Parlamento üyesinin Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının eşine yönelik şiddet içeren tavrını bir kadın Başkan Vekili ve
Başkanlık Divanı olarak kabul etmelerinin mümkün olmadığına,
İlişkin birer konuşma yaptı.
İstanbul Milletvekili Faik
Tunay’ın Dışişleri Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi Genel
Kurulun bilgisine sunuldu.
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 19 milletvekilinin, MKE Ankaragücü Spor
Kulübü’nün içinde bulunduğu idari ve mali durumun nedenlerinin (10/792),
Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, okullarda ve okul çevrelerinde
yaşanan kazaların nedenlerinin (10/793),
İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel ve 22 milletvekilinin, yoksulluğun tüm boyutlarıyla incelenmesi ve
yoksulluğu önleyici sosyal politikaların oluşturulması için yapılması
gerekenlerin (10/794),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Görüşmeleri izlemek üzere
Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan İran-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk
Grubu Başkanı Moayyed Hosseini
Sadr ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoş
geldiniz." denildi.
BDP Grubunun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler” kısmında yer alan, enerji alanındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/80),
MHP Grubunun, 14/11/2013 tarih ve 863 sayı ile Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlu ve arkadaşlarının Türkiye'de bürokraside görev yapan
yetkililerin siyasi, yanlı ve vatandaşa karşı kaba tutum sergilemeleri sonucu
yaşanan sorunların giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin
Genel Kurulun 27 Kasım 2013 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde okunarak,
CHP Grubunun, 21/6/2013 tarihinde İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 21
milletvekilinin kolluk kuvvetlerinin orantısız güç kullandığı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin (963
sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak 27 Kasım 2013 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde sunuşlarda
okunmasına,
Görüşmelerinin Genel Kurulun
27 Kasım 2013 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına,
Sinop Milletvekili Engin
Altay, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,
Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine,
İstanbul Milletvekili Umut
Oran, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına,
Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine,
Sinop Milletvekili Engin
Altay, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlu, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin bir açıklamada bulundu.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci
sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
(1/484) (S. Sayısı: 287),
7’nci sırasında yer alan,
Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
(1/666) (S. Sayısı: 377),
9’uncu sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv
Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/669) (S. Sayısı: 421),
10’uncu sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis
Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/671) (S. Sayısı: 359),
Görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Geri Kabul Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/792) (S. Sayısı: 488)
görüşmeleri tamamlanarak,
4’üncü sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyet Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Diplomatik Misyon ve Konsolosluk Mensuplarının Aile Bireylerinin Kazanç Getirici
Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/779) (S.
Sayısı: 481),
5’inci sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Enerji ve Madencilik Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/782) (S. Sayısı: 482),
6’ncı sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji
ve Hidrokarbonlar Alanlarında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu raporları
(1/819) (S. Sayısı: 505),
8’inci sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan Personelin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/461) (S. Sayısı: 284) görüşmeleri tamamlanarak,
Yapılan açık oylamalarından
sonra kabul edildi.
İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi, Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın 488 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın tümü üzerindeki soru-cevap işlemi sırasında yaptığı konuşmasında
Cumhuriyet Halk Partisine,
Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Şampiyonlar Ligi’nde Galatasaray’a başarılar
dilediğine ilişkin bir açıklamada bulundu.
Komisyonların bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince, 28 Kasım 2013 Perşembe günü saat
14.00’te toplanmak üzere 20.24’te birleşime son verildi.
Ayşe
Nur BAHÇEKAPILI
Başkan
Vekili
Dilek
YÜKSEL Bayram ÖZÇELİK Muharrem IŞIK
Tokat Burdur Erzincan
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 36
28 Kasım 2013 Perşembe
Tasarı
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/861) (Plan ve Bütçe; Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
Teklifler
1.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu'nun; 4456 Sayılı Türkiye Kalkınma
Bankasının Kuruluşunu Düzenleyen Kanunun 15. Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1873) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
2.- Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in; Şırnak İlinin Adının Şırnex
Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1874) (İçişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
3.- Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın; Iğdır
İlinin Tuzluca İlçesinin Adının "Kulp" Olarak İadesi Hakkında Kanun
Teklifi (2/1875) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2013)
4.- İstanbul
Milletvekilleri Erdoğan Toprak ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Nüfus
Hizmetleri Kanunu ve Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1876) (Adalet ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2013)
5.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes'in; Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1877) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.11.2013)
6.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören'in; Vergi Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1878) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.11.2013)
7.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Ahıska Türklerinin Türkiye'ye Kabulü ve İskanına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi (2/1879) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.11.2013)
8.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz'ın; 4982 Sayılı
Bilgi Edinme Hakkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1880)
(Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.11.2013)
9.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1881) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.11.2013)
10.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 19 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1882) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27.11.2013)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, görevden alınan Van İl
Genel Meclisi üyelerinin göreve iadesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/4965) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2013)
2.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, bazı cezaevlerinden diğer
başka bazı cezaevlerine mahkumların nakillerine
ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/4966) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.11.2013)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ilçesindeki ek hastane inşaatı için
harcanan paraya ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/4967)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki aile hekimi sayısına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/4968) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
5.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, PTT çalışanlarının özlük ve sosyal
haklarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru
önergesi (6/4969) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, nüfus ve vatandaşlık il müdürlüklerinin
özlük ve sosyal haklarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4970) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, personel müdürlerinin özlük
haklarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/4971) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.11.2013)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, İskenderun’da gerçekleştiği iddia edilen yasa dışı
silah sevkiyatlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4972)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
9.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, oto hırsızlığı vakalarına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/4973) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
10.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, konutlarda meydana gelen hırsızlık vakalarına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4974) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.11.2013)
11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, TRT tarafından açılacak ve yabancı dilde yayın
yapacak televizyon kanalları ile ilgili çalışmalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) sözlü soru önergesi (6/4975) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.11.2013)
12.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Almanya ve Hollanda’da bulunan engelli Türk
vatandaşlarının konsolosluklara erişiminde yaşadıkları sıkıntılara ilişkin
Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4976) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
13.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, TOBB’a devredilen gümrük kapılarına ilişkin Gümrük
ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/4977) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, TBMM Başkanvekili Sadık Yakut’un bir açıklamasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/34266)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.11.2013)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, uçak ve helikopter ithalatına ve
Merkezi Uzlaşma Komisyonu tarafından vergi borcu silinen bir şirkete ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34267) (Başkanlığa geliş tarihi:
06.11.2013)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İzmir Emniyet Müdürlüğünde görevli
bir polisin ölümü ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34268) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.11.2013)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İzmir Emniyet Müdürlüğünde görevli
bir polisin ölümü ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34269) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.11.2013)
5.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Sulukule Kentsel
Dönüşüm Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34270) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.11.2013)
6.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Suriyeli sığınmacılara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/34271) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.11.2013)
7.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, andezit taşı üretiminin çevreye ve insan sağlığına
etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34272) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.11.2013)
8.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, öğrenci evlerinin denetlenmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34273) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.11.2013)
9.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Suriyeli mültecilere harcanan paralara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34274) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.11.2013)
10.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Adana’da bir tırda ele geçirilen mühimmatın
Konya ve Adana’da üretilmesini MİT’in tespit edemediği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34275) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.11.2013)
11.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Reyhanlı saldırısına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/34276) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2013)
12.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Adana’da bir tırda ele geçirilen 10 adet
havan rampasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34277) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.11.2013)
13.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, 4734 sayılı Kanunda yapılan değişikliklere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34278) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.11.2013)
14.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Adana’da bir tırda ele geçirilen silahlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34279) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.11.2013)
15.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, riskli alan ilan edilen bir bölgedeki lojman
sakinlerinin tahliye edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34280) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2013)
16.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Adana’da bir tırda ele geçirilen silahlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34281) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.11.2013)
17.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, kolluk güçlerinin birçok ilde öğrenci
evlerine ve gittikleri kafelere yönelik olarak baskınlar yaptığı ve cezalar
kestiği iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34282) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.11.2013)
18.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, bir gazetede yayınlanan ilana ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34283) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.11.2013)
19.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Kazakistan’ın tasarrufuna bırakılan bir araziye
otel inşa edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34284)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2013)
20.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, üniversite öğrencileri ile ilgili bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34285) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.11.2013)
21.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, 2002-2013 yılları arasında yetiştirme
yurtlarındaki taciz ve tecavüz verilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/34286) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2013)
22.- Hatay
Milletvekili Refik Eryılmaz’ın, sınır güvenliği ile sınır illerinde yakalanan
kimyasal madde ve silah yüklü araçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34287) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2013)
23.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, seçmen sayılarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34288) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.11.2013)
24.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Bingöl’ün Solhan
ilçesinde yapımı devam eden baraja ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34289) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2013)
25.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Kabahatlar Kanununa göre
hakkında işlem uygulanan kişi sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34290) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2013)
26.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, NATO Yolu Caddesinde sinyalizasyon sistemi
kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34291) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.11.2013)
27.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair
Kanun kapsamında bugüne kadar kesilen cezalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/34292) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
28.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Suriyeli mültecilere T.C. kimliği verildiği
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34293) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.11.2013)
29.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Havran Çayındaki kirliliğin nedenlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34294) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.11.2013)
30.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın açıklamaları ile ilgili yapılacak haberler
konusunda basın kuruluşlarına talimat verildiği iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/34295) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
31.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Nour M. ve
Atlantik Cruser adlı yük gemilerinde ele geçirilen
silah ve mühimmatlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34296)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
32.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2012-2013 yılları arasında 155 Polis
İmdat Hattına yapılan ihbarlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34297) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
33.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyanet İşleri Başkanlığının
2010-2013 yılları arasındaki bütçe ve personel durumuna ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/34298) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
34.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyarbakır ilinde TOKİ aracılığıyla
satılan PTT ve TEKEL’e ait taşınmaz olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/34299) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
35.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, Türk Dünyası Kültür Başkentliği için kaç ülkenin
işbirliği yaptığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34300)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
36.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Zonguldak
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34301) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.11.2013)
37.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Kırıkkale
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34302) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.11.2013)
38.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Yozgat İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34303) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.11.2013)
39.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Van İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34304) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.11.2013)
40.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Uşak İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34305) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.11.2013)
41.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Tunceli
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34306) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.11.2013)
42.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Şanlıurfa
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34307) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.11.2013)
43.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Karaman
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34308) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.11.2013)
44.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Bayburt
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34309) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.11.2013)
45.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Aksaray
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34310) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.11.2013)
46.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, TOKİ site yönetimlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34311) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.11.2013)
47.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Genel Sağlık Sigortasının kapsamının
daralacağı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34312)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
48.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, TRT ile ilişiği kesilen personele ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34313) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
49.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında
yaşanan intihar sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34314)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
50.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında uyuşturucu
kullanan vatandaşların sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34315) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
51.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında
yaşanan cinayet olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34316)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
52.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında
fuhuş yaptığı için hakkında işlem yapılan kişi sayısına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/34317) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
53.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumunun yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerine ödenen maaşlar ile sağlanan
diğer haklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34318) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.11.2013)
54.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Türkiye’de bulunan domuz çiftliklerine ve
çiftliklerde üretilen domuz eti mamullerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/34319) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
55.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Türkiye’de domuz eti satışına izin
verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34320) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.11.2013)
56.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, İstanbul Esenyurt
Belediyesi tarafından Suriyeli mültecilere eğitim verildiği iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34321) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.11.2013)
57.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Adana İl Emniyet Müdürlüğünce 7 Kasım 2013
tarihinde ele geçirilen silah ve mühimmatlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/34322) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
58.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun yönetim
kurulu üyeleri ve yöneticilerine ödenen maaşlar ile sağlanan diğer haklara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34323) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.11.2013)
59.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Hesap Uzmanları Kurulunun yönetim kurulu
üyeleri ve yöneticilerine ödenen maaşlar ile sağlanan diğer haklara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34324) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.11.2013)
60.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Haberleşme Yüksek Kurulunun yönetim kurulu
üyeleri ve yöneticilerine ödenen maaşlar ile sağlanan diğer haklara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34325) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.11.2013)
61.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Para Politikası Kurulunun yönetim kurulu
üyeleri ve yöneticilerine ödenen maaşlar ile sağlanan diğer haklara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34326) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.11.2013)
62.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, TOKİ’nin uyguladığı EYY
Modeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34327) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.11.2013)
63.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’daki TOKİ konutlarında
yaşanan ısınma sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34328)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
64.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’daki TOKİ
konutlarında yaşanan elektrik ve su sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34329) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
65.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, atama bekleyen öğretmenlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/34330) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
66.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Habur Sınır Kapısında bekletilen tır
ve kamyonlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34331) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.11.2013)
67.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir resmi gezisinde imzalanan
uluslararası anlaşmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34332)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
68.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kişisel verilerin dolandırıcılar
tarafından ele geçirildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34333) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
69.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir TV kanalının satılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34334) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
70.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Suriye Ulusal Konseyinin İstanbul’da
ofisi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34335)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
71.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, suç işleyen infaz koruma memurları
hakkında takipsizlik kararı verildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/34336) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
72.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, ülkemizdeki çocuk gelin sayısına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34337) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
73.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Suriye’ye silah sevkiyatı yapıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34338) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.11.2013)
74.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, öğrenci evlerine polislerce baskın
yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34339)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
75.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, öğrenci evleri için ihbar sistemi
kurulduğu iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34340)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
76.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2013 yılları arasında ikinci eş
ile yaşayan erkeklerin sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34341) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
77.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Türkiye limanlarında demirleyen bir
yük gemisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34342) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.11.2013)
78.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, pedofilinin
önlenmesi için yürütülen çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34343) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
79.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, akıllı tablet ihalesine katılan
firmaların teknik yeterliklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34344) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
80.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, özel bir hastaneden kovulduğu iddia
edilen bir vatandaşa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34345)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
81.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, TOKİ tarafından yapılan
konutların fiyatlarının yüksekliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34346) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
82.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van Depremi sonrası TOKİ
tarafından yapılan konut ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/34347) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
83.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ankara Saraçoğlu Mahallesi ile
ilgili dönüşüm projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34348)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
84.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Tekirdağ
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34349) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.11.2013)
85.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yurt olarak kullanılmak üzere
kiralanacak binalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34350)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
86.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Tokat İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34351) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
87.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Ordu İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34352) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
88.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Trabzon
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34353) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.11.2013)
89.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Rize İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34354) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
90.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Sakarya
İl İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan
başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34355) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.11.2013)
91.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Samsun İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34356) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
92.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Siirt İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34357) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
93.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2010-2013 yılları arasında Sivas İl
İnsan Hakları Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34358) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
94.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, okul sütü ihalesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34359) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
95.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, geçim sıkıntısı ve kötü yaşam koşulları
nedeniyle Başbakanlık binası önünde gerçekleşen eylemlere ve 7 Kasım 2012
tarihinde bir vatandaşın kendisini ateşe vermesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/34360) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
96.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, bir araştırma görevlisinin
ilişiğinin kesilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/34361)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.11.2013)
97.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bazı mahkumların
doğu illerindeki cezaevlerinden Batı illerindeki cezaevlerine nakledilmesine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34362) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.11.2013)
98.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kadın hükümlü ve tutuklulara yapılan
haksız uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34363)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2013)
99.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, 2013 AB İlerleme Raporundaki bazı hususlara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34364) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.11.2013)
100.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, cezaevlerindeki
tutuklu ve hükümlülere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34365)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2013)
101.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, infaz edilmeyen bir
mahkeme kararına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34366)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
102.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Fransa’da işlenen
cinayetlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34367)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
103.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, yurtta kalan
üniversite öğrencilerinin oy kullanma durumuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34368) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
104.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, emekli yargı mensuplarının özlük haklarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/34369) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.11.2013)
105.- Muş
Milletvekili Demir Çelik’in, Madımak olayı zanlılarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34370) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
106.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl ve Batman’da görev yapan ve haklarında
görevden uzaklaştırma kararı verilen kamu görevlilerinden yargı kararıyla eski
görevlerine iade edilenlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34371) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
107.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bitlis ve Siirt’te görev yapan ve haklarında
görevden uzaklaştırma kararı verilen kamu görevlilerinden yargı kararıyla eski
görevlerine iade edilenlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34372) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
108.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri’de görev yapan ve haklarında
görevden uzaklaştırma kararı verilen kamu görevlilerinden yargı kararıyla eski
görevlerine iade edilenlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34373) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
109.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak’ta görev yapan ve haklarında görevden
uzaklaştırma kararı verilen kamu görevlilerinden yargı kararıyla eski
görevlerine iade edilenlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34374) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
110.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa’da görev yapan ve
haklarında görevden uzaklaştırma kararı verilen kamu görevlilerinden yargı
kararıyla eski görevlerine iade edilenlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34375) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
111.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’de görev yapan ve haklarında
görevden uzaklaştırma kararı verilen kamu görevlilerinden yargı kararıyla eski
görevlerine iade edilenlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34376) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
112.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da görev yapan ve haklarında görevden
uzaklaştırma kararı verilen kamu görevlilerinden yargı kararıyla eski
görevlerine iade edilenlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34377) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
113.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Iğdır’da görev yapan ve haklarında görevden
uzaklaştırma kararı verilen kamu görevlilerinden yargı kararıyla eski
görevlerine iade edilenlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34378) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
114.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane ve Bayburt’ta görev yapan ve haklarında
görevden uzaklaştırma kararı verilen kamu görevlilerinden yargı kararıyla eski
görevlerine iade edilenlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34379) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
115.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum ve Elazığ’da görev yapan ve haklarında
görevden uzaklaştırma kararı verilen kamu görevlilerinden yargı kararıyla eski
görevlerine iade edilenlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34380) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
116.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Sincan 1 Nolu F Tipi Cezaevine gelen bazı ziyaretçilerin gardiyanlar
tarafından tartaklandığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34381) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
117.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy’un, Balıkesir Kesput
Cezaevinde yaşandığı iddia edilen hak ihlallerine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34382) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
118.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, LPG’li araçların fenni muayenede ağır
kusurlu sayılmasına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34383) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
119.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici’nin, 2003 yılından bu yana sanayide ithal kaynak
kullanım oranlarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34384) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
120.- Adana
Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu’nun, iş ve meslek danışmanlarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/34385)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
121.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Türkiye İş Kurumu tarafından açılan kurslara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/34386)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
122.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, ev içi temizlik işçilerinin sorunlarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/34387)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
123.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun, Büyük Menderes
Havzasının korunması için alınan önlemlere ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34388) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
124.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı illerdeki otopark hesabında toplanan
meblağların banka hesabına aktarılıp aktarılmadığına ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/34389) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.11.2013)
125.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Ilıcak Köyündeki kaplıcaların sorunlarına
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/34390)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
126.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Akşehir Gölündeki bazı sorunlara ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/34391) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
127.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’da faaliyette
olan HES’lere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34392) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
128.- Diyarbakır
Milletvekili Emine Ayna’nın, Diyarbakır’daki Hevsel
Bahçelerinin yapı rezerv alanı olarak ilan edilmesine ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/34393) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
129.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, İsrail ile ticari
ilişkilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34394)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.11.2013)
130.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, bir valinin Suriyeli sığınmacılarla ilgili
ifadelerine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34395)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
131.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Almanya ve Hollanda’da bulunan Türk
vatandaşlarından alınan pasaport ve konsolosluk işlem harçlarına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34396) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
132.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici’nin, Şanlıurfa’daki elektrik kesintilerine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/34397) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.11.2013)
133.- Manisa
Milletvekili Sakine Öz’ün, yürütülen bir soruşturmaya ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/34398) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.11.2013)
134.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Mesudiye’de yapılan santralin üreteceği
elektriğe ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34399) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
135.- İstanbul
Milletvekili Müslim Sarı’nın, korunması taahhüt altına alınmış alanlarda
yenilenebilir enerji yatırımı yapılmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34400) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
136.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker’in, bir binanın Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü
tarafından kiralanmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34401) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
137.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan’ın, Gezi Parkı protestolarına katıldıkları
gerekçesiyle yurtlardan atılan öğrencilere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34402) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.11.2013)
138.- Ordu
Milletvekili İdris Yıldız’ın, 2013 yılında normal ve yüksek ücretli yurtlara
yerleştirilen öğrenci sayısına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34403) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
139.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoy’ın, antrenörlük
kurslarında usulsüzlükler olduğu iddiasına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34404) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
140.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Anadoluhisarı Kız Öğrenci Yurdu ile
ilgili basında yer alan bir habere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34405) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
141.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Zonguldak’taki Karaelmas Kız Öğrenci
Yurdunda kalan öğrencilerin şikayetlerine ilişkin
Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/34406) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.11.2013)
142.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, ülkedeki
lisanslı sporcu sayısına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34407) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
143.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, 2003’ten bu yana ruhsat verilen domuz
çiftliklerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34408) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2013)
144.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, tavuk eti ve ürünlerinin GDO’lu olduğu iddialarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34409) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.11.2013)
145.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer’in, sertifikasız tohum satıldığı iddialarına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34410)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
146.- Denizli
Milletvekili Adnan Keskin’in, Adana’da silah dolu bir tırın yakalanması ile
sınır güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34411)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.11.2013)
147.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, görevden uzaklaştırılan
İl Genel Meclisi Başkanının “göreve iade” kararı verilmesine karşın halen
görevine dönememesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34412) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2013)
148.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Suriyeli mültecilere karşı işlenen
suçlar ile Suriyeli mültecilerin karıştığı suçlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34413) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
149.- Van
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, Van’ın bir mahallesine polisin yaptığı baskına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34414) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.11.2013)
150.- Van
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, Adana’da saldırıya uğrayan inşaat işçilerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34415) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.11.2013)
151.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, İstanbul’daki bir kadına yönelik şiddet
vakasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34416) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.11.2013)
152.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, EGO’da çalışan bir yöneticiye ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34417) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
153.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı illerdeki otopark hesabında toplanan
meblağların banka hesabına aktarılıp aktarılmadığına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34418) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
154.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, bir ailenin
fertlerinin kaçırıldığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34419) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
155.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Suriyeli mültecilerin durumuna ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34420) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.11.2013)
156.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Gebze’de çok fazla ölümlü trafik kazası yaşanan
bir mevkiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34421) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
157.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bakanlığa Adana Valisi hakkında yapılan
ihbar ve şikayetlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34422) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
158.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, iller bazında iş yerlerindeki hırsızlık vakalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34423) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.11.2013)
159.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kamusal alanlardaki hırsızlık vakalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34424) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.11.2013)
160.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki köy dolmuşlarının şehir merkezine
girişlerinin yasaklanmasına ve öğrencilerin mağduriyetine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34425) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
161.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kapkaç olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34426) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
162.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, öğrenci evlerine kesildiği iddia edilen cezalara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34427) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.11.2013)
163.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, polis meslek eğitim merkezlerine yapılan öğrenci
alımlarına ve alımlar ile ilgili referans mektubu iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34428) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
164.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı olduğu dönemde belediye ve belediye şirketlerinde
gerçekleştirilen denetimlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34429) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
165.- Kocaeli
Milletvekili Hurşit Güneş’in, Kocaeli Valiliği tarafından Gezi Parkı
gösterileri ile ilgili açılan soruşturmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34430) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
166.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, ülkemizdeki
mülteci sayısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34431)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
167.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Keskin Belediyesinde çalışan işçilere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34432) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.11.2013)
168.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Keskin’de yaşanan su kesintilerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34433) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
169.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici’nin, hırsızlık vakalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34434) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
170.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, kaçak define aranan
bir bölgeye ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/34435)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
171.- Muş
Milletvekili Demir Çelik’in, Dara Antik Kentinin korunmasına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/34436) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.11.2013)
172.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Çanakkale’deki tarihi evlere ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/34437) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.11.2013)
173.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Bakanlık tarafından yapılan tanıtma ihalesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/34438) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.11.2013)
174.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Maliye Bakanlığı ile İstanbul Başakşehir
Belediyesi arasında gerçekleştirilen trampaya ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34439) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.11.2013)
175.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir şirketin halka arzında hisse alan
yatırımcılara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/34440)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
176.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Bakanlığı temsilen SGK Yönetim Kurulu
Üyeliğini sürdüren kişiye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34441) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
177.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğünün Yeşilay ile
imzaladığı bir protokole ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34442) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2013)
178.- Hakkâri
Milletvekili Adil Zozani’nin, Hakkâri’de
gerçekleştirilen bir operasyona ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34443) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2013)
179.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, Elmalı ilçesinde
okullarda düzenlenen etkinliklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34444) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
180.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, okullarda
yasaklanan sitelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34445) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
181.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Türkiye’deki üniversite sayısına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34446) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.11.2013)
182.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, 4+4+4
eğitim uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34447) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
183.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, yabancı
uyruklu üniversite öğrencisi sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34448) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
184.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, taşımalı
eğitim uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34449) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
185.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy’un, Aydın Ticaret Odası İlkokulunda yaşanan bir olaya
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34450) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.11.2013)
186.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, e-okul sistemindeki aksaklıklara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/34451) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.11.2013)
187.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, teknik
öğretmenlerin atama sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34452) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.11.2013)
188.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, gazi unvanı
verilmeyen bir kişiye ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34453) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.11.2013)
189.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, astsubayların sorunlarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34454) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2013)
190.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Genelkurmay Başkanlığının sitesindeki bazı
bilgilere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/34455)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
191.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, OYAK üyelerine ve alınan
aidatlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/34456)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
192.- İstanbul
Milletvekili Müslim Sarı’nın, füze savunma sistemi ihalesine ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/34457) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.11.2013)
193.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2012 yılları arasında Hakkâri’de
komşu ülke sınırında yaşanan ölümlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34458) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
194.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2012 yılları arasında
Gaziantep’te komşu ülke sınırında yaşanan ölümlere ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34459) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
195.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2012 yılları arasında Edirne’de
komşu ülke sınırında yaşanan ölümlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34460) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
196.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2012 yılları arasında
Ardahan’da komşu ülke sınırında yaşanan ölümlere ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34461) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
197.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2012 yılları arasında Ağrı’da
komşu ülke sınırında yaşanan ölümlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34462) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
198.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, Çanakkale’de yakın gelecekte su
sıkıntısı yaşanacağı iddiasına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34463) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
199.- İstanbul
Milletvekili Müslim Sarı’nın, ÇED zorunluluğu olmayan HES projelerine ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34464) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.11.2013)
200.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetin’in, Ankara’nın Güdül ilçesindeki Ankara keçisi
yetiştiricilerinin bir ağaçlandırma projesinden kaynaklanan mağduriyetine
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/34465)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
201.- Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün’ün, mülteci kamplarındaki çocuk felci salgınına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34466) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.11.2013)
202.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, çocuk felci salgınına karşı sınırda alınan
önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34467) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.11.2013)
203.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, İstanbul’daki bir kadına yönelik şiddet
vakasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34468) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.11.2013)
204.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 2002-2013 yılları arasında
ithal edilen aşı dozlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34469) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
205.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, ülkemizde görülen “trişinelloz
epidemi” vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34470)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
206.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, sigara
bıraktırma hattında yazılan ilaçlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34471) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
207.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, yabancı
uyruklu doktor sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34472) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
208.- Adana
Milletvekili Murat Bozlak’ın, asistan hekimlerin çalışma saatlerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34473) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.11.2013)
209.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Ege Üniversitesi Çocuk Hastanesindeki
hemşirelerin sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34474) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
210.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, aile hekimliği sistemine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34475) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
211.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, hastanelerdeki cihazların kalitesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34476) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.11.2013)
212.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, taşeron işçilerin özlük haklarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/34477) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18.11.2013)
213.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, bir demir yolu
kazasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/34478) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.11.2013)
214.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, TOKİ tarafından yapılan kentsel dönüşüm
konutlarında bazı TV kanallarına erişimin engellendiği iddiasına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/34479)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.11.2013)
215.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’de
sık sık kazaların meydana geldiği bir bulvara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/34480) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.11.2013)
216.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, bir köye baz istasyonu kurulmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/34481) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.11.2013)
217.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, THY ile yurt dışı firmalar arasındaki bilet
fiyatı farklılıklarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/34482) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
218.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, ülke genelinde hizmet veren
PTT şubelerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/34483) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
219.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, THY’de görev yapan pilot sayısına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/34484)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.11.2013)
220.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TRT’nin reklam ihalesinin verildiği
şirkete ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/34485) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
221.- İstanbul
Milletvekili Müslim Sarı’nın, Ziraat Bankası personeline dağıtılan performans
primlerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/34486) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2013)
222.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, engelli maaşı kesilen bir vatandaşa ilişkin Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/34487) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.11.2013)
223.- Van
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, Tunceli Devlet Hastanesinin eksikliklerine
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/34488)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
224.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 2012 yılı uzlaşma tutanaklarının Sayıştaya verilmediği iddialarına ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/34489) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2013)
225.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, işsizlik verilerinin nasıl belirlendiğine ilişkin
Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/34490) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.11.2013)
226.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, cadde ve sokakların belediyeler tarafından
otopark olarak kullanılmasına ve Ankara Büyükşehir Belediyesinin uymadığı bir
mahkeme kararına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/34491) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2013)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane ve 22 Milletvekilinin,
Kars ilinin merkez mahallelerinin yol, su ve diğer altyapı sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/795) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.04.2012)
2.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfü Baydar ve 23 Milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/796) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.04.2012)
3.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfü Baydar ve 21 Milletvekilinin, pamuk üreticilerinin ve
sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/797)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.04.2012)
28 Kasım 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşimini açıyorum.
Hepimize iyi
çalışmalar diliyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.05
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL
(Tokat)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Açılışta
yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yeniden
elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaları hakkında söz isteyen Konya
Milletvekili Faruk Bal’a aittir.
Buyurun Sayın
Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Anayasa Uzlaşma
Komisyonunun çalışmalarına ilişkin gündem dışı konuşması
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün size bir rüyanın nasıl kâbusa
dönüştürüldüğünü anlatmak için söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Yüz otuz yedi yıllık bir rüya idi; milletin sesi ve nefesi olacak,
insan şeref ve haysiyetine dayanacak, hiç kimseyi dışlamayacak, herkesi
kucaklayacak, hak ve hürriyetleri genişletecek, derinleştirecek, devlet
organlarını iyi işletecek, yargıyı bağımsız ve tarafsız kılacak, yürütme
organını hukukla sınırlayacak ve Türk milletinin her kesiminin saygı duyacağı,
herkesin kendini sadakatle bağlı hissedeceği bir anayasa yapılacaktı.
Değerli
milletvekilleri, ilk defa yüzde 95 temsile ulaşmış Türkiye Büyük Millet Meclisi
dört siyasi partinin katılımıyla masaya oturdu, ilk defa dört siyasi parti
heybelerindekini masaya döktü, ilk defa sivil toplumun sesi alındı, ilk defa
akademisyenlerin, siyasetçilerin sesi, nefesi masaya ulaştı ve iki yıldan fazla
müzakere edildi. Gelecek nesillere iyi bir anayasa armağan edilecekti.
Vaziyet böyleyken
bir el arı kovanına çomak soktu, arı kovanından bal beklerken her şey berbat
oldu. 327 toplantıdan sadece 40’ına katılmış olan Uzlaşma Komisyonunun sembolik
Başkanı da rüyayı kâbusa çevirenlerin safına katıldı. Kırmızı ışıkta mazot
yakmaktan, güneşin batmasından dem vurarak çalışmaları değersizleştirdi.
“Komisyon daha verimli nasıl çalışır?” gündemiyle yapılan toplantıda, toplantı
tarihi vermeden “Liderlere mektup yazacağım.” diyerek toplantıyı kapatmak ve
çalışmaları fiilen sona erdirmek istedi. Oyun fark edilip toplantı tarihi
belirlenince, Sayın Başkan Uzlaşma Komisyonu Başkanlığından istifa ettiğini
söyledi. Bu oyun kirliydi ve bu oyun maalesef Anayasa Uzlaşma Komisyonu
çalışmalarını rüyadan kâbusa döndürmüştü. Sayın Başkan da bunun farkındaydı,
istifasını kendisi değil, Sayın Mehmet Ali Şahin açıkladı. Sayın Başkan istifa
etmesine rağmen, parti gruplarına mektup yazdı. Komisyonun takip eden iki
toplantısında Milliyetçi Hareket Partisi vardı ve oradaydı, diğer partilerin
sayın üyeleri de oradaydı ama AKP yoktu. İki toplantıya sayın
AKP üyeleri gelmediği gibi, Sayın Başkan da tutanakçıları
göndermedi, memurları göndermedi. Bu arada basına da ambargo kondu veya candaş ve yandaş basın Komisyonun bu durumuna karşı
suskunluk sarmalına büründü ama masayı devirenlere karşı ekranlarını,
sayfalarını açtı. AKP’liler bu ekranlardan ve bu sayfalardan hem suçlu hem de
şikâyetçi konumunda birtakım laflar söylediler. Sayın İyimaya
Komisyonun üyesi olarak Komisyonu hapishaneye benzetti, Sayın Şahin kahvehaneye
benzetti, Sayın Şentop kıraathaneye benzetti. Ne
diyelim, dervişin fikri neyse zikri de odur. Demek ki anayasa inşa etmek için
değil, anayasa yapmak gibi bir düşünceleri yok, orada kahvehanede bulunmak,
kıraathanede bulunmak ve hapishanede bulunmak gibi bir psikoloji içerisinde
bulunmuşlar.
Bunlara Sayın
Kılıç da katıldı, Anayasa Mahkemesi Başkanı. Kendisini evlenme vaadiyle
kandırılmış birisine benzetti. Milliyetçi Hareket Partisinin ne evlenme vaadi
olmuştur Sayın Kılıç’a ne de Komisyonun bir vaadi olmuştur. Sayın Kılıç’a bu
vaadi kim vermişse gitsin ondan hesabını sorsun, bedelini ödetsin. Sayın Kılıç
da ulu orta konuşmak yerine namusunu böylece temizlemiş olsun.
“Kırmızı çizgiler var.” diyorlar; evet, MHP’nin kırmızı
çizgileri vardır. Bu çizgiler dört soru altında toplanmaktadır. Bunlardan bir
tanesi: Biz bu anayasayı kurulacak bir devlete mi yapıyoruz, kurulmuş bir
devlete mi yapıyoruz? MHP’nin cevabı: İstiklal Harbi’yle kurulan Türkiye
Cumhuriyeti devletine yapıyoruz. MHP’nin cevabı: Türk milletine yapıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bal.
FARUK BAL
(Devamla) – MHP’nin cevabı: Türk vatandaşlarına yapıyoruz. Masadan kaçanlara
soru: Siz bu soruya ne cevap veriyorsunuz? Siz yeni bir devlet mi kurmak
istiyorsunuz, başka bir millete anayasa mı yapmak istiyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın
Bal, teşekkür ederim, size süre ekledim.
FARUK BAL
(Devamla) – Sayın Başkan ama…
BAŞKAN – Ekledim
size süre.
FARUK BAL
(Devamla) – Peki, teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Süre
ekledim.
Çok teşekkür
ederim.
Gündem dışı
ikinci söz, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve
Dayanışma Günü münasebetiyle söz isteyen Malatya Milletvekili Öznur Çalık’a
aittir.
Buyurun Sayın
Çalık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’ne ilişkin gündem
dışı konuşması
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadına yönelik şiddet
konusunda gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, bir
kadın olarak, 21’inci yüzyılda hâlâ kadına karşı uygulanan şiddetle ilgili bir konuşmayı burada
yapıyor olmaktan dolayı duyduğum huzursuzluğu ve üzgünlüğü belirtmek istiyorum.
Öncelikle şunu
vurgulamak isterim ki bizim literatürümüzde kadına
şiddet bir Cahiliye âdetidir; bırakın şiddeti, kız çocuklarına ve kadınlara
yönelik her türlü ayrımcılık cehalettir, ilkelliktir, vicdansızlıktır. Bizim
tarihimizde, medeniyetimizde, bizim köklü aile yapımızda çocuklar arasında,
kadın ile erkek arasında ayrımcılık asla yoktur. Kim ki kadına yönelik
ayrımcılığı, kadına yönelik şiddeti bir âdet, bir gelenek olarak lanse
ediyorsa, kim ki kızlara ve kadına yönelik insanlık dışı muameleyi yapıyorsa,
o, Cahiliye Döneminin temsilcisidir, insanlıktan nasibini almamıştır.
Kadına yönelik
şiddet, genel anlamıyla tüm dünyayı ilgilendiren, evrensel nitelikte bir
konudur; daha doğrusu, bir hak ihlalidir, insan hakkı ihlalidir. Cinsiyet
ayrımcılığının temelini oluşturduğu kadına yönelik uygulanan şiddet konusu,
içerisinde yaşadığımız toplumda da ne yazık ki sosyolojik, psikolojik ve
toplumsal problemlerin bir bütünü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Şiddet, tanım
olarak insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahiptir. İnsanların hemcins ve
karşı cinsler olarak yaşadıkları toplumlarda şiddetin tanımlarını çok farklı
şekillerde görmek mümkündür. Her ne kadar birçok farklı şekillerde tanımı
yapılmış soyut bir konu gibi görünse de, kadına yönelik şiddet konusu ahlaki ve
vicdani bir meseledir. Kadına yönelik şiddet sadece fiziki olarak
değerlendirilmemeli tabii ki; en büyük şiddet, kadın iradesine, kadın onuruna
vurulan prangadır. Bu prangaları bizler tek tek kaldırmaya devam ediyoruz. 31
Ekim günü, kadınlarımıza uygulanan şiddetin en büyüklerinden biri olan
başörtüsü yasağına demokratikleşme paketimizle son noktayı koyduk. Böylelikle,
bu şiddeti özel ve kamu alanlarında kaldırmış olduk.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu arada, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nün hemen
ertesinde, Cumhuriyet Halk Partisi Tunceli milletvekilinin Japonya Millî Günü resepsiyonunda Sayın Başbakanımızın eşi Emine Erdoğan
Hanımefendi’ye karşı kullandığı seciyesiz ve seviyesiz üslubu lanetliyorum.
Ülkemizin prestij ve onuruna böylesi bir zarar ancak
şahsı tarafından verilebilirdi, yazıklar olsun diyorum. Seviyesizliğini
milletin Meclisine taşıyan bu vekil, bence, milletin vekili olma vasfını
kaybetmiştir, milletin vekili sıfatını kaybetmiştir. Milletin vekili milletin
aynasıdır. Daha da vahim olan, her zeminde cumhuriyeti kurmakla iftihar eden
Cumhuriyet Halk Partisinin diplomatik misyonunun Kamer
Genç tarafından temsil edilmesidir. Buradan Cumhuriyet Halk Partisini konuyla
ilgili gerekeni yapmaları için göreve davet ediyorum ve şiddetle mücadele için
çok önemli bir şekilde zihinsel dönüşüme ihtiyacımız olduğunu bu vesileyle bir
kez daha hatırlatmak istiyorum.
Şiddetin panzehri
sadece tek bir yasa ya da kanun değildir. Ülkemizde kadına şiddet konusu
öncelikli olarak aile içi mahrem bir konu sayılmış ve bırakın yasal
düzenlemeyi, şiddete maruz kalan kadının bunu paylaşması bile âdeta ahlaki ve
toplumsal bir ayıp, hatta toplum arasında suç sayılmıştır. Bu sebeple,
ülkemizde kadına karşı şiddetin önlenmesi amacıyla önleyici, koruyucu ve
kapsamlı tedbirlerin alınmasının gerektiği zaruriyeti
ortaya çıkmıştır.
Biz çok önemli
yasal düzenlemeler yaptık, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’u
düzenledik ve 6284 sayılı -ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin
önlenmesiyle ilgili- çok önemli bir yasal düzenlemeyi Meclisimizden 20 Mart
2012 tarihinde yürürlüğe soktuk. Uluslararası anlamda, Avrupa Konseyi İstanbul
Sözleşmesi’ni 2011 tarihinde imzaladık. Yine, 2005 tarihinde Türk Ceza
Kanunu’nda cinsiyet eşitliği ve şiddet konusunda yeni düzenlemeler yaptık,
“töre saikiyle” ifadesi eklenerek Ceza Kanunu’nda
yapmış olduğumuz düzenlemeyle en yüksek cezayla cezalandırılmalarını kabul
ettik ve çok önemli bu yasal düzenlemelerle birlikte kadına konukevlerini
yaptık, sığınmaevlerini açtık. Fakat,
çok önemli olarak gördüğüm; hiçbir kanunun, hiçbir yasanın kişinin vicdanından
daha önemli ve belirleyici olmadığını bir kez daha hatırlatıyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum.(AK PARTİ ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çalık.
Gündem dışı
üçüncü söz, Bursa’nın sorunları hakkında söz isteyen Bursa milletvekili İlhan
Demiröz’e aittir.
Buyurun Sayın
Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa ilimizin sorunlarına
ilişkin gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve ekranları başında
bizleri izleyen değerli yurttaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Güney Marmara Bölgesi’nde yer alan Bursa ilimiz tarih, turizm,
sanat, ticaret ve sanayi kenti olduğu kadar coğrafi konumu ve ekolojik yapısının getirdiği avantajlar nedeniyle aynı
zamanda önemli bir tarım kentidir çünkü Bursa’mızda verimlilik düzeyi Türkiye
ortalamasının üzerinde olup tarıma dayalı sanayi de gelişmiştir. Bursa, başta
İstanbul ve Ankara gibi metropoller olmak üzere
Marmara, Ege ve İç Anadolu Bölgesi’ndeki birçok ili besleyen bir tarımsal
merkez durumundadır.
Bursa’mızın bu
yapısının hemen her alanında sorunlar yumağı, sıkıntılar bulunduğunu ifade
etmek isterim. Bursa’mızın dağ ve tepeleri parsellenmiş, ÇED raporu dışında
kalmayı başaran taş ocakları, kum, çakıl ocakları, mermer ocaklarıyla
çevrelenmiştir. Bu durum, çimento fabrikalarının kurulma, planlama, hareket
durumunu gerektirmiştir.
Nilüfer Çayı’mız
var değerli milletvekilleri; sahibi yok. Kirletiyorlar, kirli akıyor ama gelin
görün ki Büyükşehir
Belediye Başkanı, ovadaki sanayi tesislerine, arıtma tesislerini yapmak üzere
sekiz yıl ek bir süre tanıyor.
Keles Kozağacı Vadimiz var. Çiftçiler karşı, vatandaşlar karşı.
15 köy ortadan kalkıyor ama buna rağmen ve 2006 yılında ÇED raporu olumsuz
olmasına rağmen bugün termik santralin kurulması için ısrar ediliyor.
İnegöl Tüfekçikonak HES projesiyle Sulhiye,
Mezit, Osmaniye, Eskikaracakaya,
Rüştiye, Yeniköy, İhsaniye, Kınık, Özlüce köyleri ve Kurşunlu Belediyesi susuz
bırakılıyor.
Orhaneli’nin
Başköy ve Mustafakemalpaşa’nın Sünlük ve Kabulbaba köylerinde hukuka rağmen maden ocakları işletiliyor.
Bursa
İpekböcekçiliği Araştırma Enstitüsü, Bursa Polis Koleji kapatılıyor.
Değerli
milletvekilleri, 2 milyon 250 bin yolcu/yıl kapasiteli Yenişehir Havaalanı 2003
yılından beri işlevsiz bırakılıyor.
Bursa’mızda
yapılması planlanan şehir hastanesi yer ve ulaşım anlamında belirsizliklerle
dolu; sorun ve sıkıntılarla çalışmak üzere planlanmakta.
Yıldırım
ilçesinde, insanlara umut pompalayarak 7 mahalleyle başlayıp 1 mahalleye düşen
kentsel dönüşüm planı, programı ve projesi karmaşa durumunda olduğundan
vatandaşlarımızda hayal kırıklığı yaratıyor. Bu bölgedeki Samanlık mevkisindeki 100 dönüm mutlak tarım alanı kentsel dönüşüm
projesine katılıyor.
Yine bu bölgede,
ovanın içerisinde hiçbir yapının olmadığı 140 dönüm alan “rezerv alan” ilan
ediliyor. Neden?
Hukuksuzluk;
yargı kararlarına rağmen KOTİYAK, BESOB sanayi sitelerinde, Mudanya Myrleia Antik Kenti üzerinde inşaatlar devam ediyor.
Bursa’nın simgelerinden, sit alanı olan Paşa Çiftliği, İller Bankası AŞ
tarafından bir protokol ile ucuz bir ücretle satın alınıyor. Protokolü kimse
bilmiyor ve Bursa halkı bu konuyla ilgili sorularına yanıt bulamıyor. “Bursa’da
hiçbir şey yapılmıyor mu?” derseniz, örnek olarak Doğanbey
ucubesini, TOKİ konutlarını size gösterebiliriz.
Süremi dikkate
alarak, zeytin hasat döneminin başladığını, zeytin üreticilerinin 50 kuruşluk
prim desteğine kulaklarını yönlendirdiklerini biliyorum. Ancak, bildiğim bir
başka şey de tarım sorunlarına kulaklarını tıkayarak, randevu dahi vermeyen
mevcut Tarım Bakanı ile bu sorunların çözülmeyeceğidir.
Kahvelere
çıkamayan, sarı taksileri köy girişinde takip eden, icralarla boğuşan
Türkiye’nin çimentosu çiftçilerimize yalnız olmadıklarını belirtiyor,
ürünlerinin bol ve bereketli olmasını dileyerek saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Demiröz.
Buyurun Sayın
Bakan.
Sayın Bakan söz
istedi gündem dışılarla ilgili olarak.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Başbakan getirmeye kararlı herhâlde, hep Sayın Bakan çıkıyor cevap
vermeye. Sayın Bakan, vallaha işiniz zor. Hükûmetin
size bir kastı olmalı.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle Sayın
Bursa Milletvekilimiz İlhan Bey’in gündem dışı konuşmalarına cevap vermek üzere
söz almış bulunuyorum. Efendim, tabii, Bursa'da özellikle tarımdan, ziraattan
bahsetti, taş ocaklarından bahsetti. Özellikle şunu ifade edeyim: Bu konuda
özellikle Bursa’da tarım topraklarını koruyan, sulayan biziz yani Bursa'daki
sulama ihtiyacını karşılayan biziz. Bakın, özellikle şunu vurgulamak istiyorum:
Bursa, benim de çok sevdiğim bir ilimiz. İlk stajımı orada yaptığım için ayrı
bir gönül bağım var. İlk stajımı ben de teknik üniversite talebesiyken Bursa'da
yapmıştım. O zaman dolayısıyla ben de kendimi…
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Ama bunu Bursalılar dinliyor …
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Sayın Vekilim, biliyorsunuz, sizi de
seviyoruz. Kendimi Bursa’nın bir hizmetkârı olarak görüyorum.
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Sağ olun.
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Şimdi, Hükûmetimiz özellikle geçen yıl sonuna kadar…
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) – Bütün Türkiye’nin olun, sadece Bursa’nın değil.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Manisa?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ya, tabii, bütün ülkemizin
hizmetkârıyız da yani staj yapmaktan dolayı Bursa’ya ayrı bir gönül bağımız
var.
Gündem dışı söz
alırsanız Manisa’ya da yaptıklarımızı anlatırız Sayın Vekilim.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Manisa’nın gündem dışı almasına gerek yok, sürekli söylüyorum
sorunları.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Şimdi, efendim, özellikle şunu ifade
edeyim: Şu ana kadar biz Bursa’ya Hükûmet olarak, belli başlı yatırımcı
bakanlıklar geçen yıl sonuna kadar 6 milyar 917 milyon
760 bin TL yatırım yapmış, Büyükşehrin yapmış olduğu yatırımlar hariç olmak
üzere. Bunlardan tabii ben de Orman ve Su İşleri Bakanı olarak Bursa’ya en
büyük yatırımları -yaklaşık 1,6 milyar TL- yapmanın gururunu yaşıyorum.
Bakın, biz neler
yaptık: Bursa’da, az önce dediniz, sulama. Yani, tarımın gelişmesi için
Bursa’da suya ihtiyaç var. Dolayısıyla, sulama olmadan Bursa’da yeteri kadar
zirai ürün almak mümkün değil Sayın Vekilim. Bakın, biz şu ana kadar -geçen yıl sonuna kadarki rakamı söylüyorum, bu seneki rakamlar yıl
sonunda çıkacak- 183.320 dekar araziyi modern sulama sistemiyle sulamışız.
Ayrıca, 246.890 dekar arazinin de sulama suyu hazır, şu anda kanalları, sulama
şebekesi inşa ediliyor. Ayrıca, Bursa’mızın hakikaten su ihtiyacı had
safhadaydı. Hatta ben yeni bakan olduğum 2007 yılında Bursa’da sadece bir baraj
vardı biliyorsunuz, bu barajdaki su tükenmişti, büyük bir sıkıntı vardı.
Başbakanımız da “Sen Bursa’nın madem gönüllüsüsün, git orayı hallet.” deyince
biz orada yıldırım hızıyla Nilüfer Barajı’nı inşa ettik ve Bursa’mızın 2060
yılına kadar içme suyu meselesini kökünden çözdük. Şu anda, Bursa için biz
yılda 205 milyon metreküp içme suyu temin ettik. Ayrıca, biliyorsunuz, Çınarcık
Barajı’nı tamamladık, hatta Çınarcık Barajı’ndan bir tünelle bir hidroelektrik
santraline su veriliyor. Ayrıca, gelecekteki, icabında 2060 yılından sonraki su
ihtiyacı dâhil, o tünelden sonra karşılanacak. Nilüfer Barajı’nı yeterli
görmedik, hatta bazen -Doğancı Barajı var arkasında biliyorsunuz, mansabında-
“Eğer herhangi bir sıkıntı olursa problem yaşanmasın.” diye bunu dâhi düşündüm
ve neticede oradan bir baypas tüneli inşa ediyoruz. Yani, riske sokmamak için
yedeğin yedeğini dahi Bursa için inşa ediyoruz.
Babasultan Barajı’nı
biliyorsunuz bitirdik, su tuttuk. Hatta, Bursa
içindeki bütün ana isale hatlarını yapmıştık. Boğazköy Barajı’nın açılışı
yapıldı bildiğiniz üzere. Karacabey’de Hamidiye Kepekler sulaması, İznik Ömerli
Orhaniye Elbeyli Yeniköy pompaj sulaması, Boyalıca pompaj sulamaları, Mezit sulaması, Şevketiye Göleti sulaması, İnegöl Kurşunlu Göleti
sulaması… Ayrıca, Uludağ Üniversitesine bir gölet inşa ettik. Kestel’de Çamlık Göleti ve sulaması, Karacabey’de Bayramdere
Göleti sulaması, Keles’te Dağdibi
Göleti, ayrıca Orhaneli’nde Göynükbelen
Göleti, Bursa Şevketiye Göleti’nde blanket onarımı ve
ayrıca İnegöl Kurşunlu Göleti’ndeki eksikliklerin
tamamlanması, Orhaneli’nde Karıncalı Göleti sulaması,
yani bunları tamamen bitirdik.
Bakın, ayrıca, 9
tane dere ıslah ettik. 4 ilçe, 45.590 dekar araziyi de taş, sel baskınlarından
koruduk. Bunların isimlerini müsaade ederseniz söylemeyeyim ama size
verebilirim.
Bunun dışında, şu
anda, Bursa’da, 13 tane büyük inşaatımız devam ediyor, 13 tane. Biliyorsunuz,
Yenişehir Ovası’nda yer altı suyu sulaması hızla devam ediyor. Burada, 50.200
dekar arazi sulanacak. Buna özellikle 2008 yılında başladık, inşallah bu yıl sonuna kadar tamamlayacağız. Bu yılki ödeneğini de,
yeteri kadar ödenek de ayırdık.
Boğazköy Barajı
sulaması var, bunu tamamlıyoruz ayrıca. Biliyorsun, Yenişehir Ovası’nda 2
sulama var Sayın Vekilim. Bir kısmını Boğazköy Barajı’ndan sulayacağız, bir
kısmı da yeterli olmuyor, onu da, yer altı suyunu da modern sulama
sistemleriyle… Çok modern SCADA sistemini dahi düşündük.
Bunun dışında, Babasultan Barajı’nın sulamasıyla ilgili çalışmalar
başladı. Bunun müjdesini vermek istiyorum. Babasultan
Barajı’nı bitirdik ama sulamasını çok modern bir sulama yapıyoruz. İhalenin ön
yeterlilik değerlendirmesi geçen ayın 21’inde tamamlandı, inşallah teklifler
alınacak, onun da temelini atacağız. Birlikte atacağız, sizi de davet ediyoruz.
İznik’te Gölyaka
Balarım ve Orhangazi pompaj sulaması, inşaatı devam ediyor.
Mustafakemalpaşa
Güllüce sulaması inşaatı; efendim, bunu da -38.650 dekar arazi sulanacak-
inşallah yıl sonuna kadar tamamlayacağız. Bunun da
bakın, tamamen tamamlanması için ödeneği ayırdık. Mesela, 8 milyon 285 bin TL
ödeneği var yıl sonunda bitsin diye, bunu da
tamamlıyoruz.
Karacabey’de
Yeşildere Barajı; bu, biliyorsunuz yeni bir baraj. Karacabeyliler hararetle
bekliyordu Yeşildere Barajı’nı. Bu barajla ilgili ön yeterlilik ihalesini de 22
Temmuzda yaptık, ihalesi yapılıyor.
Ayrıca,
hatırlarsanız, Gemlik’te, Gemlik’in gelecekteki su ihtiyacını karşılamak için
–ben, size de davetiye göndermiştim- Gemlik’te Büyükkumla
Barajı’nın temelini gümbür gümbür attık. İnşallah,
onu da çok kısa zamanda bitireceğiz. Gemlik’e tabii, arıtma tesisi, isale
hatları onlar da başladı. Bu da çok modern yani günde 70 bin metreküp suyu
arıtacak çok modern, ileri bir içme suyu arıtma tesisi, sadece Gemlik değil,
Gemlik ve civarının içme suyu ihtiyacını tamamen karşılayacağız. İsale hattı da
yapıldı ve inşaatı yapıldı. Bunun da 13 tane su haznesi, 9 terfi merkezi, isale
hatlarıyla yaklaşık 41.760 metre de bir boru hattı inşa ediyoruz.
Tabii, proje
safhasında çok sayıda işlerimiz var. Büyükorhan
(Cuma) Barajı’yla ilgili çalışmalar, Yeşildere Barajı’nın -işte, sayın vekilim
de biliyor, orada söz vermiştik- bunun sulamasıyla ilgili çalışmalar devam
ediyor. Karacabey’deki Gölecik Barajı proje
hazırlaması, İnegöl’de Hocaköy Barajı ve İznik Barajı
proje hazırlama çalışmaları devam ediyor.
Ayrıca, planlama
safhasında 15 tane işimiz var. Bunları ben, Genel Kurulun vaktini almamak için
teker teker okumayayım ama ben size bunların da tamamının isimlerini -15 tane-
takdim edeceğim. Yani, şunu ifade edeyim: Tabii burada “Göl-Su” olunca, “Bin
Günde Bin Gölet” kapsamında olunca… Çoğu kere, sizler laf atıyorsunuz, bir kere
de “Bursa’da ne kadar?” diye sordunuz. Ben şimdi müjdeliyorum o zaman. Efendim
“Bin Günde Bin Gölet” kapsamında Bursa’ya tam 39 adet gölet ve modern sulama
tesisini yapıyoruz, “Bin Günde Bin Gölet” kapsamında. Bunların teker teker
isimlerini söyleyebilirim. Şu anda, 11 tanesini bitirdik, işletmede; 11 tanesi
inşaat safhasında, 4 tanesi proje safhasında, 10 tanesinin de planlama ve
projesi yapılıyor, 3 tanesi de ön inceleme safhasında olmak üzere tam 39 adet
gölet ve sulamasını yapıyoruz.
Allah aşkına,
bizden önceki elli, altmış yılda kaç gölet yapıldı? Onu bir hesap edin. Biz,
bin günde, üç yılda 39 tane gölet ve modern sulama sistemini yapıyoruz; modern,
kapalı sistem, basınçlı, tamamen cazibeli.
Ayrıca, şunu da
ifade edeyim: Bir kısmını da gölet kapsamına aldık Bursa için. Neden? Bazıları
baraj çıktı ama baraj olunca işlemler uzun sürüyor, biz, o bakımdan 30 metreden
büyük de olsa onu gölet gibi değerlendirdik ve hızla bunu yapıyoruz.
Birkaç tanesinin
ismini söyleyeyim: Çalı Göleti ve sulaması, 8.060
dekar; Kayapa Göleti ve
sulaması, 14.180 dekar; Büyükorhan Kınık Göleti ve sulaması 1.890 dekar; sulanıyor bunlar; İznik Hisardere Göleti ve sulaması
1.800 dekar; İznik Mahmudiye Göleti ve sulaması,
4.250 dekar arazi sulamaya açıldı. Nilüfer’de Güngören Göleti
ve sulaması, 890 dekar, sulama projesi hazırlandı. Yenişehir’de Çiçeközü Göleti ve sulaması,
17.300 dekar arazi sulanacak, gölet inşaatı tamamlandı, sulama projesi
tamamlanınca ihale edilecek. Orhaneli’ndeki Söğüt Göleti
ve sulaması, Kestel Yukarı Dokuz Gözler Tersip Bendi,
Kestel Narlıdere Sekisi, İnegöl Paşaören Sekisi olmak
üzere 11 tane, şu anda, bunlar büyük ölçüde inşaat safhasında. 11 tane de
tamamlandı, bu 11 tane de inşaat safhasında. Onların da birkaç tanesini
okuyayım ben müsaade ederseniz:
1) Kestel Nüzhetiye Göleti ve sulaması,
2) Osmangazi Büyükdeliller Kızılkaya Göleti ve
sulaması,
3) Kestel Gözede Göleti ve sulaması,
4) Keles Sorgun Göleti ve sulaması,
5) Orhaneli Göynükbelen Göleti ve sulaması,
6) Keles Dağdibi Göleti ve sulaması,
7) Orhaneli
Altıntaş Göleti ve sulaması,
8) Yenişehir Gökçesu Göleti ve sulaması,
9) Büyükorhan Durhasan Göleti ve sulaması,
10) Büyükorhan Ericek Göleti ve sulaması,
11) Yenişehir
Fethiye Göleti ve sulaması.
Bunun dışında,
proje safhasında 4 tane ve planlama safhasında da 10 tane olmak üzere 39 tane
gölet ve sulaması, gerçekten, Bursa tarihinde yapılan en büyük yatırımdır. Bunu,
gururla ifade ediyorum, beldeye hizmet etmekten dolayı da gurur duyuyorum.
Tabii, Sayın
Vekilim, sadece DSİ çalışmıyor, orman teşkilatı da şu anda Bursa’da… Bakın,
ağaçlandırmaya baktığımız zaman, 704.580 dekar arazide son on yılda çalışmışız,
yani 700 bin dekardan daha fazla ve geçen yıl sonuna
kadar 42 milyon 150 bin adet fidanı toprakla buluşturmuşuz.
Bunlarda, 2013
yılında da büyük bir seferberlik başlattık: 11 bin dekar ağaçlandırma, 9.280
dekar ağaçlandırma, bakım, 1.900 dekar rehabilitasyon,
1.500 dekar mera ıslahı ve 2 milyon adet de Bursa ilinde fidanlıklarda fidan
üreteceğiz bu yıl.
Ayrıca,
biliyorsunuz, Bursa kestanesi meşhur, kestane şekeri dünya çapında.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sinop’unki meşhur Sayın Bakan, kestanenin aslı Sinop’tadır. Rica ederim,
sizin de doğum yerinizdir.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Kestanenin esas merkezi Sinop’ta Veysel
köyü.
BAŞKAN - Engin
Bey, hiç görmedik kestanelerden.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Mesaj alınmıştır efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sinoplular, dinlemiştir, hemen yollarlar, benim aramama bile gerek
yok,
BAŞKAN -
Teşekkürler, sağ olun.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Sağ olsun, Veysel köy muhtarı da
kestaneyle geliyor Sayın Grup Başkanım.
Şimdi, değerli
milletvekillerim, özellikle, kestane çok önemli olduğu için, biz, Bursa’da bir
kestane seferberliği başlattık. Bu yıl sonuna kadar
100 bin fidan dikeceğiz. Ama bunu şöyle yapıyoruz, yani sizlerin de görüşünü
aldık, denildi ki…
Tabii, gerçekten,
biz, buradaki konuşmaları dikkatle dinleyip onları da uygulamaya çalışıyoruz.
“Orman köylülerine destek verin.” denildi. Biz de oturduk, düşündük
arkadaşlarla, dedik ki: Bu fidanları biz dikelim, kestanelerin bakımını üç yıl
orman teşkilatı yapsın ve bunları herkesin huzurunda, kaymakam, işletme müdürü,
muhtar, vatandaşlar huzurunda parsel parsel bölelim,
hane başına kaç tane fidan düşüyorsa herkesin huzurunda şeffaf şekilde
dağıtalım; geliri tamamen vatandaşa olsun. Bunu ceviz için de, badem için de ve
aynı zamanda kestane için de yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Yani teklifler
varsa orman köylerinden, o civardaki bozuk orman alanlarının hazineye ait olup
da ağaçlandırılması uygun olanları yapmaya hazırız. Maksat şudur: İnsanı yaşat
ki devlet yaşasın. Biliyorsunuz, biz milletin hizmetkârıyız, milletin efendisi
değil hizmetkârıyız. Bu bakımdan buna dikkat ediyoruz. İnşallah ORKÖY
destekleri devam ediyor. Sürem az olduğu için, biliyorsunuz…
Şimdi, Uludağ
konusunda…
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Sayın Bakan, size verilen süre yirmi beş dakika.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – İşte, daha güzel, ben size, sayın
vekilime çok teşekkür ediyorum. Bursa’ya yapılanları açıklama imkânı verdiği
için gönülden teşekkür ediyorum ama eksikler varsa lütfen onları da söyleyin,
yanınızda Manisa vekilimiz var, o da yazsın. Eksiklikleri de yapmak bizim vazifemizdir.
Biz zaten bunun için varız.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Söylüyoruz söylüyoruz ama ses çıkmıyor
Sayın Bakan.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Eksiklikleri söylüyoruz, Şanlıurfa’da sürekli elektrikler
kesiliyor Sayın Bakan, şu anda Şanlıurfalı elektrik bekliyor.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Şimdi, efendim tabii, bu arada da
Uludağ’la ilgili bir projemiz var. Biliyorsunuz, çok özel ahşap evler yaptık,
onları Uludağ’a koyuyoruz. İkmal ediliyor yolları vesaire. Uludağ’ı, gerçekten,
dünyanın hem sadece kayak turizmi, kış turizmi değil, aynı zamanda kongre
turizmi, sağlık turizmi için bir merkez yapmak istiyoruz. O konuda çalışmalar
yapılıyor.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Spil Dağı ne olacak Sayın Bakan, Spil Dağı?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Tabii, Meteoroloji Genel Müdürlüğümüz
de buraya 9 tane otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu kurmuş; Bursa, Gemlik,
İnegöl, İznik, Karacabey, Keles, Mustafakemalpaşa, Uludağ, Orhaneli’ye.
Şimdi, bu sene söz verdik, 6 yere daha otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu
kuracağız Bursa’da. Mudanya talep etti, Orhangazi Üniversitesinin kampüsüne, Büyükorhan’a, Harmancık ve Kestel’e birer tane daha
otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu kuracağız.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Efendim, Şanlıurfa’ya da gelin, orada su yok, elektrik yok, yol
yok, okul yok…
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Nerede, nerede?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Yani gerçekten şu anda bunlar yok.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Nerede yoksa onu yapmak bizim
vazifemiz. Onları yazılı bana ver Sayın Vekilim, yapalım, derhâl yapalım,
derhâl…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sözlü olarak söyledik, yazılı olarak da var.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bana ver onları, onları yapacağız.
Şimdi, Sağlık
Bakanlığımız bakın Bursa’da destan yazdı. Devlet hastanesi ve 47 sağlık tesisi
hizmete aldı. Millî Eğitim Bakanlığımız 5.496 yeni derslik Bursa’ya inşa etti.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Sayın Bakan, Sağlık Bakanlığı katkı payı alarak destan yazdı. 10
yerde katkı payı aldı, yapmayın Allah aşkına! Bilmediğiniz konulara girmeyin,
yapmayın!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Şimdi, efendim, bakın, peki, o zaman
şunu söyleyeyim…
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Yani bina yaparak sağlıkta sistem getirilmez.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ya, şimdi, sağlıkla ilgili…
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Sayın Bakan, bugün bir doktor öldürüldü.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Hayır, tabii, doktorlara şiddet
uygulayanları burada telin ediyorum.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Lütfen, telin edin, ama telin etmek bir bakana yetmez, gereğini
yapmanız lazım.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bunları hepimiz telin etmemiz lazım,
doktorlar bizim başımızın tacı, öğretmenler bizim başımızın tacı…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Sayın Bakan, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Şimdi, efendim, son olarak, müsaade
ederseniz, Ulaştırma Bakanlığı şu ana kadar 231 kilometre bölünmüş yol yapmış.
Eskiden
Ankara’dan Bursa’ya gitmek gerçekten bir işkenceydi, ama şimdi Afyon kaymağı
gibi yollardan Bursa’ya ulaşıyoruz yani Sayın Vekilim. Hatta ben, kış kıyametti
inanın, en sert kışta Bursa yoluyla Çanakkale’ye gittim.
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Yenişehir Havaalanı çalışmıyor Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Peki, tamam da şimdi ona bile ihtiyaç
kalmayacak.
Şimdi, Ankara ve
Ankara’dan Bursa’ya -Bozüyük, Bursa- hızlı tren gelecek mi?
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – 2017’de!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Başladı efendim…
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Sayın Bakanım, Denizli’ye söz verdiniz, yok öyle bir şey.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – İki saat on beş dakikada, burada
birlikte bineceğiz hızlı trene, kitabımızı okuyarak, raporları okuyarak
Bursa’ya gideceğiz.
Tarım sektöründe,
bakın, Tarım Bakanımızı söylediniz. Efendim, Tarım Bakanımızdan her zaman
randevu alabilirsiniz, bizden de alırsınız.
Bakın, Tarım
Bakanımız 2003’ten geçen yılın sonuna kadar Bursa çiftçisine 682 milyon TL
zirai destek vermiş.
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Akaryakıttan aldığınız KDV’yi de söyleyin Sayın Bakan!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bakın, TOKİ… TOKİ 18.587 konut inşa etmişb. KÖYDES ve BELDES kapsamında…
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Davalar açıldı! Kaç tane vatandaş dava açtı, bir de onu
söyleseydiniz!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – …yaklaşık 70-80 milyon TL, özellikle
köy yolları veya köy altyapısı, parke vesaire için oraya KÖYDES kapsamında para
gönderilmiş. Yani, ben özetle şunu söylemek istiyorum: Yani, tabii, mükemmelin
daha mükemmeli var ama lütfen Bursa’ya yaptıklarımızı da şöyle bir takdir edin.
Ama eksikler olabilir, eksikleri de tamamlamak için hep birlikte, sizlerin varsa
tenkitleri dikkate alırız mutlaka, eksikler varsa tamamlarız.
Bir de, biz orada
ovaları mahvetmiyoruz. Bakın, ben İstanbul Teknik Üniversitesinde hocayken,
bakın, Demirtaş’la ilgili orada konut yapılma talebi geldi, bilirkişi olarak
ben şiddetle reddettim ama nasıl olduysa 1’inci derece mümbit topraklar bir
kararla 5’inci sınıfa alındı, orada konutlar yapıldı. Ama biz toprakları
koruyoruz, koruyacağız. Orada verdiklerimiz sadece bozuk orman alanlarında taş
ocağı, onu da rehabilite ediyoruz. Yani, bu bakımdan,
bunu özellikle sizlere arz etmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum efendim, hürmetlerimi arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Sayın Başkan, bir düzeltme yapmak istiyorum müsaade ederseniz, az
önceki gündem dışı sözle ilgili.
BAŞKAN – Açıklama
yaparsınız. Yerinizden bir dakika.
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Ama Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Sataşma
yok Sayın Demiröz, lütfen… Yerinizden bir dakika. Sataşma
yapmadı çünkü, dinledim can kulağıyla, son derece
yapıcı bir dille konuştu Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – İlkokuldayken her gün dersler başlamadan önce yirmi dakika eğitsel
kol çalışması olurdu. Biz de yirmi dakika nezaket kuralları eğitimi yapalım.
BAŞKAN –
İsterseniz yapar, müracaat edin. Meclis Başkanlığına müracaat edin, yeni
uygulama başlatsın.
Buyurun Sayın
Demiröz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu’nun gündem dışı konuşmaya cevabı sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan öyle
anlattı ki Bursa tamamen sular altında kaldı. Hâlbuki,
Bursa’nın 241 bin hektar tarım alanı var, şu anda sulanabilir alanımız DSİ’nin
rakamlarına göre yüzde 51 civarında. Bir; onu ifade etmek istiyorum.
İki; benim elimde
Orman ve Su İşleri Bakanlığının Bursa ili yatırımları var, 1 milyar 422 milyon
ama Sayın Bakan 6 milyar civarında yatırım olduğunu ifade etti, buna seviniriz
ancak bir şeyin de altını çizmek istiyorum: Sayın Bakan bunu ifade ederken
Bursa’nın vermiş olduğu vergileri de lütfen dile getirsin.
Boğazköy
Barajı’nın açılışını her tarafa koydunuz 2012-2013 kapsamı içerisinde ama henüz
sulamayla ilgili planlama yapılmamış, 2016-2017 yıllarında bitecek. Ben TOPRAK-SU’cuyum. “Bin Köye Bin Gölet” kapsamı her zaman seçim
arifesinde çıkıyor. Şimdi 39 tane gölet dediniz. Bunların büyük bir kısmının
planlaması bizden taraf yapılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) – Sayın Başkan, teşekkür ediyoruz size.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Demiröz.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sayın Bakan
bir yirmi dakika cevap versin.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sayın Başkanım, çok önemli bir husus, yerimden mümkünse bir
dakikalık…
BAŞKAN – Nedir
konu?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Konu şu: Şanlıurfa’da sürekli elektrikler kesiliyor, vatandaş
gerçekten elektriklerin kesilmesi nedeniyle mağdur.
BAŞKAN – Şimdi,
bakın, sayın milletvekilleri, Sayın Tanal, özellikle size şunu söylüyorum: Siz
yerinizden bunu sözlü olarak birkaç kez yinelediniz, Sayın Bakan da “Yazılı
olarak getirirseniz çözmeye çalışırız.” dedi.
Ayrıca da şunu
hatırlatmak istiyorum, her gündem dışıdan sonra bunu
hatırlatmak durumundayım: Gündem dışıyla ilgili bölümde 60’a göre söz
vermiyorum.
Teşekkür ederim
anlayışınızdan dolayı.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, ben insani açıdan söylüyorum. Sayın Bakanımız da
duyuyor herhâlde. Yani, gerçekten, şu anda sürekli elektrikler kesiliyor. Eğer
ilgilenirlerse memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Tanal, söylediğiniz her şey kayda geçmiştir.
Teşekkür
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge bulunmaktadır, okutuyorum.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane
ve 22 milletvekilinin, Kars ilinin merkez mahallelerinin yol, su, altyapı ve
diğer sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/795)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kars ilinin
merkez mahallerinin yol, su, altyapı ve diğer sorunlarının tespit edilerek
alınacak önlemlerin belirlenmesi için Anayasa'nın 98’inci ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104’üncü ve 105’inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Mülkiye Birtane (Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana ( Diyarbakır)
Gerekçe:
Kars’ın hemen
hemen bütün merkez mahallerinde yol, su, sosyal tesis, altyapı sorunu
mevcuttur. Merkez Mahallesi, Atatürk Mahallesi, Aydınlıkevler Mahallesi, Bayrampaşa Mahallesi, Bülbül
Mahallesi, Cumhuriyet Mahallesi, Fevzi Çakmak Mahallesi, Kaleiçi Mahallesi,
Karadağ Mahallesi, Sukapı Mahallesi, Yeni Mahalle,
Bahçelievler Mahallesi, Ortakapı Mahallesi, İstasyon
Mahallesi, Hafızpaşa Mahallesi, Halitpaşa
Mahallesi ve Alpaslan Mahallesi'nde sular sürekli kesik olup bu mahallelere su
sabah 1 saat ve akşam 1 saat olmak üzere günde toplam 2 saat ya veriliyor ya
verilmiyor.
Muhtarlar su ve
yol sorunu başta olmak üzere tüm sorunlarla ilgili yıllardır mücadele
verdiklerini, aşındırmadık kapı bırakmadıklarını ancak kendilerinin dikkate
alınmadığını ve kalıcı bir çözüm üretilmediğini dile getiriyorlar. Kentte su,
yol, altyapı hiçbir mahallede tamam değildir. Suyu tüm gün akan mahallelerde
ise musluk suyu son derece sağlıksız olduğu için, imkân bulanlar bu suyu içme
suyu olarak kullanmıyor. Kadınlar sabah saatlerinde birkaç bidona
doldurabildikleri su ile tüm gün idare etmek zorunda kalıyorlar. Çamaşır
makinesi, şofben kullanımı ancak çok erken saatlerde ve kısa süreli olmaktadır.
Bu nedenle, mahalle sakinleri çamaşırlarını çoğu zaman elde yıkıyor ve çok
ilkel koşullarda banyo ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar. Bu mahallelerde su âdeta
cezaevlerindeki gibi bir uygulama ile veriliyor. Aile bireyleri sabah kalkıp
evde banyo sırasına giriyor ve su kesilmeden alelacele yıkanmaya çalışıyor.
Yetiştirebilenler makineye çamaşır atıyor ancak çoğu zaman yıkama bitmeden su
kesiliyor. Bu durum özellikle kadınları zor durumda bırakıyor.
Kent idarecileri
için utanç olarak nitelendirilecek bu sorun bir an önce çözüme
kavuşturulmalıdır. Sorunun çözümü her yıl yaza erteleniyor. Yetkililer hep
“Gelecek yıl su sorununu çözeceğiz.” diyorlar ancak bugüne kadar durumda
herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bugün de Kars Belediyesi su sorununun
temmuz ayında çözüleceğini duyurdu. Muhtarlar daha önce de su sorunu nedeniyle
yaptıkları bütün başvurularda sürekli “Bu yıl halledilecek.” dendiğini ifade
ediyor. Bir ara ise “Bayburt Barajı’nın bitirilmesi bekleniyor.” denmiş ancak
daha sonra barajın su tutmadığı söylenmiş. Bu nedenle kent sakinleri bu
vaatleri artık ciddiye almıyor. Çünkü yıllardır aynı vaatlerde bulunulduğunu
dile getiren halk, bunun bir oyalama taktiği hâlini aldığını iddia ediyor.
Mahallelere
ilişkin sayısız özgün sorunlar bulunmakla beraber, ortak sorunlar su, yol ve
altyapı problemidir. Yani kentte belediyenin esamesi
okunmuyor. İstisnasız bütün vatandaşlar şikâyetçi. Belediyenin hiçbir hizmet
vermediği sadece söylentilerden ibaret değildir. Kentin yolları, caddeleri,
sokakları, ara yolları, kaldırımları bunun en açık kanıtıdır. Merkezde bile
yollar son derece kötü durumdadır. Kışın kar temizliği yapılmıyor, çöpler
düzenli olarak her kapıdan alınmıyor, kimi mahalleler çöp kokusundan
geçilmiyor. Çoğu cadde ve sokakta kaldırım yoktur. Olan yerlerde de kaldırım
taşları sökülmüş, ara sokakların çoğunu, bırakın araçları, yayaların kullanması
bile mümkün olmuyor. Muhtarlar kararlara ortak edilmiyor, fikirleri
önemsenmiyor ve dikkate alınmıyorlar. Mahallenin sorunları konusunda
muhtarlarla diyaloğa geçilmeyerek muhtarlar edilgen hâle getirilmişlerdir.
Şu an Kars,
belediyesi olmayan koca bir köy durumundadır. Çünkü belediye hiçbir varlık
gösteremiyor. Her seçim döneminde birçok vaat verilmekte ancak bugüne kadar
ilde hayata geçmiş tek proje yoktur. İlin yol, su ihtiyacından tutun da
otopark, park, sosyal tesis, sağlıklı bir çevre, temiz su ve benzeri hiçbir
ihtiyacı karşılanmış değildir. Bu kentin ilgiye ihtiyacı var. Tarihî ve doğal
güzellikleri ile Türkiye'nin eşsiz kentlerinden biri olan ilin sorunları
Meclise taşınmalı ve sorunlarına kalıcı çözümler bulunmalıdır.
2.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 23
milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/796)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte
sunduğumuz zeytin ürününün sorunlarının ve çözüm önerilerinin araştırılması ve
alınacak önlemlerin belirlenebilmesi için Anayasa'nın 98'inci ve İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
2) Mahmut Tanal (İstanbul)
3) İhsan Özkes (İstanbul)
4) Ali Serindağ (Gaziantep)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
7) Faik Öztrak (Tekirdağ)
8) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
9) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
10) Emre Köprülü (Tekirdağ)
11) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
12) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
13) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
14) Mehmet Şeker (Gaziantep)
15) Mevlüt Dudu (Hatay)
16) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
17) Bülent Tezcan (Aydın)
18) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
19) Namık Havutça (Balıkesir)
20) Hülya Güven (İzmir)
21) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
22) Gürkut Acar (Antalya)
23) Turgut Dibek (Kırklareli)
24) Refik Eryılmaz (Hatay)
Gerekçe:
Oleaceae familyasının bir
üyesi olan zeytinin ana vatanı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ni de içine alan
yukarı Mezopotamya ve güney ön Asya'dır. Günümüzde 20’nci yüzyılın bitkisi
olarak gösterilen ve yüzyıllardır önemini yitirmemiş olan zeytin bitkisinin ana
vatanı Mardin, Hatay, Suriye, Filistin ve Kıbrıs Adası’nı içerisine alan bölge
kabul edilmektedir. Kutsal zeytin ağacı, Akdeniz uygarlığının sembolüdür. Tüm
dünyada 900 milyon ağaçtan yüzde 98'i Akdeniz çanağında yer almaktadır.
Zeytin ağacı,
iklim ve kültür özelliklerine dayanarak bir sene çok, bir sene az ürün verir.
Ürünün bol olduğu yıllarda 1,3 milyon tonluk miktar ile dünya zeytin üretiminin
yüzde 10'u ülkemizde gerçekleştirilir. Zeytin meyvesi, sofralık ve yağlık olmak
üzere iki şekilde değerlendirilir. Ülkemizde üretilen zeytinin yüzde 70'i
yağlık, yüzde 30'u sofralık olarak kullanılmaktadır. Türkiye'de Aydın, İzmir,
Muğla, Balıkesir, Bursa, Manisa, Çanakkale, Gaziantep ve İçel önemli zeytin
üretimi yapılan illerdir. Ege, Marmara, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu bölgeleri
ise önemli zeytin üreten bölgelerdir. Ülkemizdeki tarım alanlarının yüzde
3,2'sini zeytinlikler oluşturmaktadır.
Dünya zeytin
üretiminde öne çıkan ülkeler İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus, Türkiye ve
Suriye'dir. Aynı zamanda bu ülkeler zeytinyağı üretiminde de lider
konumdadırlar. Ülkemiz, dünyada sofralık zeytin üretiminde 2’nci, yağlık zeytin
ile zeytinyağı üretiminde ise 5’inci durumdadır. Bursa ilimizde
gerçekleştirilen zeytin üretiminin tamamı sofralıkken Aydın, İzmir, Muğla ve Balıkesir
illerimizdeki üretimin yüzde 75'inden fazlası yağlıktır. Ülkemizde yıllara göre
ürün miktarı değişkenlik göstermekte yani var yılı-yok yılı özelliği şiddetli
yaşanmaktadır. Üretimimiz var yıllarında 170-200 bin ton, yok yıllarında 40-60
bin ton seviyelerinde seyretmektedir. Dolayısıyla, üründe yok yıllarında yüzde
75 rekolte kaybı yaşanmaktadır. İspanya'da ise bu oran
yüzde 35-40 seviyelerinde kalmaktadır. Ayrıca, ülkemizdeki ağaç başına verim
diğer ülkelere göre düşüktür. Örneğin, İtalya ve İspanya'da ağaç başına verim
45-50 kilogram olmasına karşın ülkemizde ise 15 kilogram dolaylarındadır.
Ülkemizin zeytin
ve zeytinyağı üretiminde lider konumda olmasına rağmen kişi başına zeytinyağı
tüketimimiz 1 kilogram civarlarındadır. Tüketimin bu kadar az olması her yıl
bitkisel ithalatın yapılmasına neden olmakta ve 2 milyar dolar ithalata
ödenmesine neden olmaktadır.
Üreticilerin
desteklenmesi amacıyla yapılan prim ödemelerinde ise üretici maliyetleri ve
piyasa fiyatları dikkate alınmamaktadır. 2010 yılında 30 kuruş, 2011 ve 2012
yıllarında 50 kuruş olan desteklemeler üreticileri memnun etmemektedir. Aynı
şekilde, mazot ve gübre destekleri de artan maliyetler karşısında oldukça az
oranda kalmaktadır. Zeytin ve zeytinyağında pazarlama sorununun da olması üreticilerimizin
zeytinden uzaklaşmasına neden olmaktadır.
Zeytin ve
zeytinyağının iç tüketimin arttırılabilmesi, üreticilerimize yapılan destekleme
miktarlarının dünya şartlarında değerlendirilmesi ve dünya üretiminde ilk
sıralarda yer alabilmemiz bir zorunluluk oluşturmaktadır.
Açıklanan bu
nedenlerle Meclis araştırması açılması gerekmektedir.
3.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21
milletvekilinin, pamuk üreticilerinin ve sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/797)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte
sunduğumuz pamuk ürününün sorunlarının ve çözüm önerilerinin araştırılması ve
alınacak önlemlerin belirlenebilmesi için Anayasa'nın 98'inci ve İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
2) Mahmut Tanal (İstanbul)
3) Ali Serindağ (Gaziantep)
4) İhsan Özkes (İstanbul)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
7) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
8) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
9) Emre Köprülü (Tekirdağ)
10) Mehmet Şeker (Gaziantep)
11) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
12) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
13) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
14) Mevlüt Dudu (Hatay)
15) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
16) Bülent Tezcan (Aydın)
17) Namık Havutça (Balıkesir)
18) Hülya Güven (İzmir)
19) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
20) Gürkut Acar (Antalya)
21) Turgut Dibek (Kırklareli)
22) Refik Eryılmaz (Hatay)
Gerekçe:
Pamuğun tekstil
ham maddesi olarak değişik kullanım alanlarıyla ülkemiz ve dünya tarım, sanayi
ve ticaretinde önemli bir konuma sahiptir. Dünya nüfusunun hızla artması,
sanayileşen ve kalkınan toplumlarda hayat seviyesinin yükselmesi pamuğun
tüketimini ve ihtiyacını arttırmaktadır. Pamuğun ham olarak ihracı yerine
tekstil ürünleri olarak ihraç edilmesi dış ticaret dengesi açısından da önem
arz etmektedir. Pamuk, sadece tekstil sanayisi için değil, yağ sanayisi
açısından da önemli bir tarım ürünüdür. Pamuk, katma değer kazandıran bir ürün
olmasının yanı sıra, iyi bir istihdam kaynağı da oluşturmaktadır. Pamuk ülkemiz
için, tekstil ve konfeksiyon sektörü için temel girdi
niteliğindedir. Ülkemizin lokomotif sektörü olan tekstilin ana kaynağını pamuk
oluşturmaktadır. Pamuk bitkisi sadece tekstil sektörü ile sınırlı kalmayarak
gıda sanayisinde, çekirdeğinin içerdiği yüksek protein sayesinde hayvan yemi
olarak da kullanılmaktadır. Pamuk bu özellikleriyle ülkemiz nüfusunun önemli
bir bölümünün geçimini sağlamaktadır.
Ülkemizde
gerçekleştirilen kütlü pamuk üretiminin yüzde 50’si Güneydoğu Anadolu
Bölgemizde, yüzde 28’i Ege Bölgemizde, yüzde 21’i Çukurova'da ve yüzde 1’i
Antalya yöresinde gerçekleştirilmektedir. Ülkemizin en önemli özelliği, kütlü
pamuk verimi konusunda dünya ortalamasının üzerinde olmasıdır. Her yıl ekim
alanlarının azalmasına karşın kütlü pamuk verimlerinde aynı oranda bir azalma
olmamaktadır. Bu durum, ülkemizin sahip olduğu toprak kalitesinin yüksek
olduğunun göstergesidir. Verimlerdeki artış ne yazık ki pamuk ekim alanlarında
yaşanan yüzde 32’lik kayba engel olamamaktadır. Pamuk ekim alanlarındaki
daralmanın nedeni ise girdi maliyetlerinde yaşanan aşırı yüksekliğe rağmen
desteklemelerde aynı oranda bir yükselmenin olmamasıdır. Ülkemizdeki prim sisteminin,
belirlenen bütçenin ürünler arasında dağılımının sağlanarak uygulanması
nedeniyle üreticilerin pamuktan kaçışına sebep olmaktadır. Gübre ve mazot
desteklemelerinin bu ürünlerde yaşanan maliyet artışlarının çok altında kalması
da üreticinin pamuktan uzaklaşmasının bir başka nedeni olmaktadır.
Ülkemizde pamuk
tüketimimiz ile üretimimiz arasında her yıl artan bir şekilde açık
oluşmaktadır. Oluşan bu açığın büyük bir kısmı, ABD'den sağlanan GSM 102
kredileri aracılığıyla pamuk ithalatı yapılarak kapatılmaktadır. Bu durum
ülkemizden önemli miktarda dövizin yurt dışına çıkmasına neden olmakta, ayrıca
her yıl bir önceki yıla göre dış ülkelere daha bağımlı hâle gelmemize neden
olmaktadır. Bu durumun neticesinde, pamuk ithalatımız 900 bin ton rakamlarına
yükselirken ihracatımız ise 30 bin ton seviyelerine gerilemiştir.
Stratejik bir
ürün olan pamuktaki maliyet sorunları ile yukarıda açıklanan diğer sorunların
ayrıntılı olarak tespit edilmesi ve çözüme kavuşturularak ekonomik açıdan hem
üreticilerimizin hem de pamuk sektörünün etkilediği tüm kesimlerin
rahatlamasının sağlanması bir zorunluluk olmaktadır.
Açıklanan bu
nedenlerle Meclis araştırması açılması gerekmektedir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın faili meçhul cinayetlerin araştırılması amacıyla 24/4/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2013 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
28/11/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 28/11/2013 Perşembe
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün
19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
24 Nisan 2013 tarihinde Iğdır Milletvekili Grup Başkan Vekili
Pervin Buldan tarafından (3182 sıra no.lu), "Faili meçhul
cinayetlerin" araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 28/11/2013
Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi üzerinde, lehinde
olmak üzere ilk söz Muş Milletvekili Sırrı Sakık’a
aittir.
Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından
alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tekrar bir Meclis araştırma önergesi, faili meçhullerle ilgili
huzurlarınızdayız ama sizler yoksunuz, sıralar boş.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Buradayız, buradayız.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Yani, bu ülkede ne oluyor ne bitiyor, çok
da fazla ilgilendirmiyor bilebildiğim kadar iktidarı, muhalefetin büyük bir
çoğunluğunu da.
Şimdi, biraz önce burada Sayın Bakanımız icraatlarını anlattı,
sizin en doğal hakkınız ama yapamadıklarınızı da anlatmak, bunu kamuoyuyla
paylaşmak bizim de en doğal hakkımızdır. Yani, birazdan sizin grup sözcüleriniz
çıkacak “Geçmişte buraya getirdiniz, reddedildi, yeniden BDP bunları gündeme
taşıyor…” Çünkü, her yara kendi ışığını saçar; biz
yaralıyız ve halkımız yaralı, halkımızın yaralarına ışık olmaya çalışıyoruz.
Dün, tarihî bir davaya Türkiye tanıklık etti. Bu
tarihî dava 1990’lı yıllarda işlenen cinayetlerle ilgili, devletin bizzat
içinde olduğu, örgütlediği faili meçhul cinayetlerle ilgili. Ankara 13.
Ağır Ceza Mahkemesinde bir duruşma vardı ve bir dava vardı. O dönemin
katillerinden olanlar, o dönemde katliam gerçekleştirenler itirafta bulunuyor.
“Biz Kürt iş adamlarını aldık, Kürt bürokratlarını aldık, götürdük, öldürdük.
Bunun içerisinde dönemin Millî Güvenlik Kurulunun aktörleri vardı, devletin
yetkilileri vardı.” diyor ve itirafta bulunuyor ama ne hikmetse hiçbir şey
gerçekleşmiyor.
Sayın Başbakan 2005’te Diyarbakır’da aynen şunu söylüyordu: “Büyük
devletler geçmişiyle yüzleşen devletlerdir.” Her Diyarbakır’a gittiğinde bizim
yüreğimize, evet, bir su serperek… Tarihe tanıklık ettiği dönemlere biz de
tanıklık ediyoruz. Eğer büyük devletler geçmişiyle yüzleşeceklerse siz de bizim
bu Meclis araştırma önergelerimize “evet” diyeceksiniz. Kaç kez getirdik, ne
dediysek bize inanmadınız. En son bizi mecbur ve mahkûm ettiniz, kutsal kitap
adına dedik ki: “Ey AKP’liler, ey iktidar, biz bu zulme maruz kaldık; 17.500
faili meçhul cinayet işlendi.” Ama, siz, buna rağmen
kutsal kitaba da inanmadınız ve oy vermediniz. Nedeni neydi? Mevcut Siyasi
Partiler Yasası ve Seçim Kanunu. Çünkü iktidarınızın, Genel Başkanınızın
dışında oy kullanma hakkına sahip değilsiniz. En son Anayasa Mahkemesi Başkanı
bile çıktı, isyan etti. “Kenan Evren ve arkadaşları ne ise bu Parlamento ve bu
Parlamentonun siyasi parti liderleri aynı yetkiye sahiptir.” diyor ve doğru da
söylüyor. Bu Parlamento bu ayıptan kendisini kurtarmalıdır.
Bu ülkede cinayetler işlendi. Bakın, Ayhan Çarkın dün açık ve net
olarak söylüyor: “Biz aldık götürdük, öldürdük, infaz ettik. Biz yetkililere
sorduğumuzda, amirlerimize ‘Bu Millî Güvenlik Kurulunun kararıdır.’ dediler.”
Şimdi, o dönem Millî Güvenlik Kurulunda kim vardı? Hâlâ hayatta olan dönemin
Başbakanı Çiller var, Cumhurbaşkanı Demirel var. Yani, bu devletin karanlık
döneminin karanlık kutusu olan Demirel duruyor. Savcılar niye dava açmıyor? Siz
niye bir Meclis araştırma önergesine “evet” demiyorsunuz? Şimdi, sizin
vicdanlarınıza sesleniyoruz: Eğer gerçekten büyük devletler geçmişiyle
yüzleşecekse bu geçmiş daha çok yakın bir tarih ve cinayetler işlendi, 17.500
faili meçhul cinayet ve arkasından her gün itiraflarda bulunan askerler ve
polisler. Bakın, bir gün önce gazetede yine, Birgün
gazetesinde açık ve net olarak “Bizi alıp götürdüler. Biz köyleri yakıyorduk,
biz insanları öldürüyorduk.” Savcılar bir türlü bir soruşturma açmıyor ve
savcı…
Bakın, bizim arkadaşlarımız beş yıldır içeride, siyaset yaptıkları
için içeride. Üzerlerinde silah yok, cinayetle hiçbiri itham edilmiyor ama bir
itirafçı veyahut da bir telefon görüşmesinden dolayı bunları tutuklayan
yargıçlar, bunları dinleyen savcılar… Bir polis çıkıyor, açık ve net olarak
diyor ki: “Cinayeti biz işledik.” Ama o cinayeti işleyenler, kara kara
gözlükleriyle ve küçücük devletler oluşturarak gelip orada yani adliye
sarayının önünde boy gösterisinde bulunuyor. Yargıçlar onları tutuklamıyor çünkü
“En iyi Kürt ölü Kürt” mantığı var; yargıda da var, Parlamentosunda da var,
Millî Güvenlik Kurulunda da var.
Bakın -sizinle ilgili- Ergenekon davasında ne oldu? Generalleri
aldınız, yargıladınız, mahkeme onları mahkûm etti ama o generallerin birçoğunun
Kürt coğrafyasında eli ve yüzü boğazına kadar kana bulaşmıştı ama bir tane,
Kürt coğrafyasında işledikleri cinayetten dolayı yargılanmadılar ve Millî
Güvenlik Kurulunun o dönemki tutanakları, 28 Şubatta, bakın, ne olduysa derhâl
mahkemeye geldi. Şimdi buradan sesleniyoruz yargıçlara: 28 Şubatı nasıl talep
ettiyseniz, 1990’larda… Ayhan Çarkın’ın ifadesi açık
ve net: “Millî Güvenlik Kurulunun kararları doğrultusunda cinayet işledik.”
Şimdi biz de sesleniyoruz: O dönem Millî Güvenlik Kurulunda bu kararlar alınırken,
cumhurbaşkanından başbakana ve bakanlara ve o dönemin generalleri, kim varsa,
nasıl bir karar aldılarsa, lütfen, mahkemeler bunları talep etsin, bunların
açıklanmasını istiyoruz. Eğer büyük bir devlet istiyorsanız, geçmişle yüzleşmek
istiyorsanız, bu geçmişte işlenen cinayetleri, Millî Güvenlik Kurulunda nasıl
kararlar alındığını, lütfen, kamuoyuna bildiriniz; sizin görevinizdir, sizin
yakanıza yapışırız. Yani, geçmişten bugüne kadar, bakın, onlarca cinayet
işlendi.
Uğur Kaymaz, 13 kurşun bedenine sıkıldı. O katillerin hakkında
dava açıldı. Alelacele Mardin’den Eskişehir’e mahkeme nakledildi,
Eskişehir’deki mahkeme katilleri akladı.
Hemen arkasından, Şerzan Kurt. Muğla’da
polis silahını çekti, bir Kürt öğrenciyi öldürdü. Derhâl, alelacele aynı mahkeme
Eskişehir’e mahkemeyi nakletti. O polis şu anda elini kolunu sallayarak
dolaşıyor.
Bulanık davasında Ahmet Türk’le Aysel Tuğluk’un milletvekilliğinin
düşürülmesini protesto eden insanlar “Bizim partimizi kapatmayın, demokratik
zemini Kürtlere kapatmayın.” dedikleri an, bunların üzerine ateş açıldı, 2
insan öldü, 10 insan yaralandı. Mahkemeyi Samsun’a, arkasından da Ankara’ya… Beraatle sonuçlandı.
Arkasından, 1993’te Nasır Öğün ve ailesini katledenlerin
mahkemesi. Uyduruk bir dava açılıyor. Alelacele Muş’tan -dün duyuyorum ki-
mahkeme Kırıkkale’ye naklediliyor. Yani, katilleri aklama ve koruma görevi eğer
sizdeyse dönüp bize bir daha demokrasiden bahsetmeyin çünkü nerede mahkeme
nakledilmişse katiller aklanmıştır.
Yetmedi, Eskişehir’de masum bir öğrenciyi katlettiler. Şimdi,
oradan da mahkemeyi Kayseri’ye götürdüler.
Şimdi, bu kadar açık ve net. Yani, hem cinayeti işletenler, eğer soruşturmayı da onlar
yürütüyorlarsa failler de bulunmuyor. Gelin, hep birlikte, bu sürece, bugün
tarihe bir tanıklık edelim, tarihe not düşelim. İlk kez, muhalefetin getirdiği
bir Meclis araştırması önergesine “evet” deyin ve hep birlikte bunları
açıklayalım, kim ne kadar kana ve şiddete bulaşmışsa onları ortaya çıkaralım.
Bakın, ortada bu kadar açık, net beyanlar varken katiller ellerini kollarını
sallıyorlar ve dolaşıyorlar. Mahkemelere de eski polis şeflerini, eski özel
timcileri alıp birlikte götürüyorlar ve orada, mahkeme de ne yapıyor? Tutuklu
olan özel timciyi serbest bırakıyor. Şimdi, böyle bir noktada biz yargıya ne kadar
inanabiliriz, biz yargıya ne kadar güvenebiliriz?
O vesileyle Parlamentoya önemli bir görev düşüyor. Gelin, Meclis
araştırma önergemizi kabul edin, hep beraber barış ruhuna uygun bir komisyon
oluşturalım, geçmişimizle yüzleşelim ve geleceğimizi birlikte inşa edelim. Eğer
büyük bir devlet olacaksak, geçmişle yüzleşmeden büyük devlet olunmayacağını
hepimiz biliyoruz, geçmişin üzerini kapatarak geleceğin, hukukun ve huzurun
ülkesini yaratma şansımız yoktur.
Sizi tekrar bu konuda vicdanlı olmaya davet ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Grup önerisinin aleyhinde ilk söz Kayseri Milletvekili Yaşar
Karayel’e aittir.
Buyurun Sayın Karayel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin Grup Başkanlığınca verilen,
faili meçhul cinayetlerin araştırılması, cinayetlerin arkasında yatan siyasi ve
sosyal nedenlerin açığa çıkarılması ve soruşturmanın etkili bir şekilde
yürütülmesiyle ilgili Meclis araştırması konusundaki önergenin aleyhinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, siyasi ve faili meçhul cinayetlerin
tarihi çok eskilere dayanır. Yeryüzünde iktidar mücadelesi başladığı andan
itibaren insanlar ve kurumlar arasındaki mücadeleler de sürüp gelmiştir. Bizim
tarihimizde, Selçuklu ve Osmanlı tarihine baktığımız zaman da bu tip
cinayetlere rastladığımız tarih sayfalarında yerini almış. Biz, bu tip olaylarla
ilgili tarihi yeniden yargılama durumunda değiliz ama bu olaylardan ders
çıkartmak durumundayız. Selçuklu, Osmanlı ve cumhuriyet döneminde iktidar
mücadeleleri kızıştıkça siyasi ve faili meçhul cinayetler de artmıştır. İktidar
mücadelesi verenler bu tip olaylardan istifade etmiş, İttihat ve Terakki
Dönemi’nde çok sayıda siyasi ve faili meçhul cinayet işlenmiştir. Bu cinayetler
neticesinde koskoca imparatorluk zafiyete uğramış ve yıkılmıştır.
Günümüz Türkiye’sinde ise milletimiz 1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat
dönemlerinde müdahalelere uğramış, bu dönemlerin neticesinde çok sayıda siyasi
ve faili meçhul cinayetlerin maalesef işlendiği görülmüştür. 1960 darbesi
öncesindeki öğrenci olaylarında öldürülen gençlerimiz faili meçhul cinayetlere
kurban gitmiş, 1980 darbesi öncesinde de darbe hazırlıklarının olgunlaşması
amacıyla çok sayıda sağ ve sol görüşten siyasi ve faili meçhul cinayetlerin
işlendiği görülmüştür. Bu olaylar hem kitlesel hem de ferdî olarak çok sayıda
işlenmiştir; Taksim, Maraş, Çorum gibi kitlesel olaylarla birlikte faili meçhul
cinayetler de bunlardan biridir. Bunların içerisinde Malatya Belediye Başkanı
Hamit Fendoğlu, Bedrettin Cömert, Abdi İpekçi, İlhan Darendelioğlu, Cahit Orhan
Tütengil, Nihat Erim, Gün Sazak, Kemal Türker, Ümit
Kaftancıoğlu, Sedat Yenigün ve Metin Yüksel gibi çok sayıda, bilinen değerli
insanlar öldürülmüş, faili meçhul cinayetler işlenmiştir.
1990’lı yıllarda Sivas ve Başbağlar
katliamları, provokasyonları işlenmiş, çok sayıda
masum insanın kanına girilmiş, bunların hepsi merhametsizce işlenmiş katliamlar
olarak tarihimizde yerini almıştır. Bu faili meçhul cinayetleri ve derin
güçleri araştıran Gazeteci Yazar Uğur Mumcu, yine bu dönemin faili meçhul
cinayetlerini araştıran Necip Hablemitoğlu
öldürülmüş, şüpheli bir şekilde uçak kazasında Eşref Bitlis kaybedilmiş, 8’inci
Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’a suikast girişiminde bulunulmuş, bunlar da
siyasi tarihimizde yerini almıştır.
Türkiye’de her on yılda bir darbe alışkanlığının tezahürü olarak
1990’lı yıllarda darbe hazırlıkları için çok sayıda faili meçhul cinayetlerin
işlendiği de görülmüştür. 1993 yılından itibaren faili meçhul cinayetler, Doğu
ve Güneydoğu’nun yanı sıra Bolu, Düzce ve Sapanca’nın kesiştiği, “ölüm üçgeni”
adı da verilen yerde, bu bölgede çok sayıda siyasi cinayet işlenmiş. Kürt iş
adamlarının bu bölgede öldürülmesi... Özel Harp Dairesinin ve diğer güvenlik
kuvvetlerinin Güneydoğu’da yürüttüğü terörle mücadelede, finansal kaynakları
kesmek amacıyla PKK’yı desteklediği varsayılan Kürt iş adamları buralarda
öldürülmüştür.
Aramızda milletvekili olarak bulunan arkadaşımız Pervin Buldan
Hanımefendi’nin eşi de benzer şekilde cinayete kurban gitmiştir. Behçet Cantürk
de cinayete kurban gidenler içerisindedir. Bu siyasi ve faili meçhul
cinayetlerin her ne amaçla olursa olsun tasvip edilmesi mümkün değildir.
Cinayete kurban gidenlerin yakınlarına da sabırlar diliyorum.
Demokrasiyle idare edilen hiçbir ülkede siyasi ve faili meçhul
cinayetler kabul edilemez. Bu siyasi ve faili meçhul cinayetlerin olduğu bir
ülkede demokrasiden, insan haklarından, hukukun üstünlüğünden, eşit
yurttaşlıktan da bahsedilemez. Geçmişteki bu faili meçhul cinayetleri, ister
derin devlet ister JİTEM ister kontrgerilla isterse Ergenekoncular
veya PKK veya KCK veya örgüt içi infazlar, kim işlemişse işlesin, bunların
hepsi birer insanlık suçudur, bunları yapanların hepsi de katillerdir.
Biz, AK PARTİ iktidarı olarak eşit yurttaşlıktan ve hukukun
üstünlüğünden yanayız. On iki yıla yaklaşan iktidarımız zamanında işkenceye ve
faili meçhule veya siyasi cinayetlere karşı olduk ve olmaya da devam edeceğiz.
AK PARTİ döneminde işlenmiş hiçbir faili meçhul cinayet olmamıştır, işlenen
cinayetler de kısa zamanda aydınlatılmıştır. Geçmişte işlenmiş olan siyasi ve
faili meçhul cinayetler üzerine hiçbir ayrım yapılmaksızın gidilmiştir.
Bunların aydınlatılması konusunda, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere,
iktidarımız gerekli iradeyi koymuştur.
Türkiye bundan sonra faili meçhul cinayetlerin, siyasi
cinayetlerin işlendiği bir ülke asla olmayacaktır. On iki yıllık iktidarımız
döneminde katillerle, mafyayla, rantçılarla,
darbecilerle mücadele ettik, etmeye de devam edeceğiz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Roboski’de kim
katliam yaptı, onu da söyleyin de… Onlarla da mücadele ettiniz mi?
YAŞAR KARAYEL (Devamla) – Bu mücadele, milletimizin ve
devletimizin yücelmesi ve milletimizin geleceği için de çok önemlidir. Faili
meçhul cinayetler ülkemiz gündeminde uzunca süredir yer almış ama AK PARTİ
iktidarı döneminde bundan söz edilmemektedir.
Şu ana kadarki yapılmış olan mücadeleler, Meclisin kurmuş olduğu
Darbe Komisyonu raporunda geniş şekilde yerini almıştır. Yeni bir araştırma
komisyonuna gerek kalmadığı gibi, faili meçhul cinayetlerle ilgili kimin elinde
bilgi, belge, delil varsa hukuk devletinde yargıya teslim etmek
mecburiyetindedir, bu bir yurttaşlık görevidir. Bunu yapmayan insanlar da
hukuka karşı, insanlığa karşı ve tarihe karşı da suç işlemiş olurlar. Bu
konuları araştıran cumhuriyet savcılarımız -ve şu anda mahkemeye intikal etmiş
konular da vardır- özellikle Malatya ve Diyarbakır savcıları bu konularla
ilgilenmektedir.
Bu münasebetle, Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin
uygun olmadığını düşünüyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karayel.
SIRRI SAKIK (Muş) – Söylediklerine karşı ne kadar ters bir cümle
yani!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bütün metinde böyle okuyup sonra bunu
söylemeniz ayıp!
SIRRI SAKIK (Muş) – Söylediklerimizi teyit ettin ama aleyhte oy
kullanıyorsun.
BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde ikinci söz Ankara Milletvekili
Levent Gök’e aittir.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; faili
meçhul cinayetlerin araştırılması konusunda Barış ve Demokrasi Partisinin
vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Elbette, bir ülkenin dünya ölçeğinde saygın hâle gelmesi
demokrasi, adalet ve insan hakları standartlarının en üst düzeye ulaşmasıyla
mümkündür, bunlar sözde kalmamalıdır. Biz, her konuşmamızda ülkemizde adaletten
bahsediyoruz, demokrasiden bahsediyoruz, insan haklarından bahsediyoruz ama
bugün gelinen noktada, bugün görüştüğümüz araştırma önergesinde de belirtildiği
üzere tarihimizin içinde tam 18 bine yaklaşan politik, siyasi cinayetlerle
karşı karşıya olmuş bir toplum gerçeği, bu cinayetlerin travmasıyla
yaşamış aileler, acılar ve hâlâ bunların katillerini, faillerini bulamamış bir
devlet anlayışımız var. Ne demek faili meçhuller? Elbette, her ülkede kimi
cinayetlerin bazen failleri bulunmayabilir ama Türkiye’de, sistematik olarak
işlendiği bilinen ve özellikle devlet erki içerisinde yuvalanmış kurum ve
kuruluşlarca, talimatlarla yerine getirilen cinayetlerin akıbetinin bilinmemesi
ne demektir değerli arkadaşlarım? Bunlar faili meçhul değil, faili belli
cinayetler. Kimin tarafından işlendiği, kimin tarafından emirlerin verildiği
bir önceki konuşmacımız Sayın Sırrı Sakık tarafından
belirtilmiş, Ayhan Çarkın’ın verdiği ifadede MİT’in
verdiği görevle, devletin verdiği görevle işlenmiş cinayetleri konuşuyoruz.
Bugünkü araştırma önergesinin konusu da zaten esasen budur. Bu önergenin
içerisinde binlerce aileyi acılara boğan cinayetler vardır. Bu cinayetleri
araştırıyor muyuz? Asla. Zaman aşımlarının dolmasıyla ortadan kalkan dosyalar,
yeterli soruşturma yapılmadığı için adliyelerin karanlık raflarında bekleyen
dosyalar ama öte yandan ölen yakınlarının en azından faillerini öğrenmeyi
bırakın, ölen yakınlarının cesetlerini dahi bulamamış ailelerin
mağduriyetlerini konuşuyoruz.
Geçtiğimiz günlerde, Çankaya Belediyesi Berfo
Ana Parkı’nı açtı. Kimdi Berfo Ana? Cumartesi
Annelerinin timsali olmuş bir ana. Neydi Berfo
Ana’nın dramı? 1980 yılında gözaltına alınan oğlu Cemil Kırbayır’ı
gözaltına alındıktan, karakolda kaydı tutulduktan sonra bir daha göremeyen, tam
otuz üç yıl bırakın oğlundan haber almayı “Hiç olmazsa oğlumun kemiklerini bana
verin.” diyen bir Berfo Ana’nın heykelini açtık. Tam
otuz üç yıl bir evlat acısıyla yaşayan ve dinmeyen bu acının büyük travmasıyla hayatını değiştiren Berfo
Ana ve niceleri. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Çetin Emeç,
binlerce aydınımız, yüzlerce insanımız bu politik cinayetlere kurban gitti.
Peki, biz ne yapıyoruz? Birleşmiş Milletler 22 Aralık 1978
tarihinde bir karar almış. Ayrıca, faili meçhul cinayetler yanında bir de zorla
kaybedilmeler var. Gözaltına gidiyorsunuz ama akıbetinizden artık kimse sonuç
alamıyor. Bunların, gönüllü olmayan kaybolmaların ve cinayetlerin
araştırılmasına ilişkin bir karar alınmış 1978 yılında. Yine 1988 tarihinde,
hapsedilen kişilerin korunmasına dair bir prensipler bölümü kabul edilmiş
Birleşmiş Milletlerce ve en önemlisi de 2006 yılında Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunca Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme
imzalanmış. Bu sözleşmede “faili meçhuller” ya da “zorla kayıp” terimi,
kişilerin devlet adına görev yapan veya devletin yetkilendirmesiyle, desteğiyle
ve bilgisiyle hareket eden kişiler veya gruplar tarafından kaçırılması,
kaybolması olarak tarif edilmiştir. Şimdi, 2006 yılındaki bu sözleşmeyi Türkiye
Cumhuriyeti, 23 Aralık 1980’de yürürlüğe girmesine karşın, hâlen
onaylamamıştır.
Değerli arkadaşlarım, bunların anlamı nedir? Yani eğer bir
hesaplaşma yapacaksak, bir yüzleşme yapacaksak bu anlaşmanın derhâl yürürlüğe
girmesi gerekiyor idi, çok da geç kalınmıştır. Şimdi, Birleşmiş Milletler,
faili meçhullerde ve gözaltına alındığı hâlde kaybolup ailelerinin haber
alamadığı durumlarda ailelerin yaşadığı travmaların
dindirilmesi, sonucu konusunda hem toplumun hem de ailelerin bilgilendirilmesi
konusunda devlete ağır görevler vermiştir. Bu, istisnasız tüm demokratik
ülkelerin uyması gereken bir ilkedir.
Şimdi “yaşam hakkı” diyoruz. Yaşam hakkı, insan
hakları kavramlarının içerisinde en kutsalı. 10 Aralık 1948’de kabul edilmiş
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nde 3’üncü maddede vücut bulan, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin 2’nci maddesinde, 1982 Anayasası’nın 17’nci maddesinde
yaşam hakkıyla tarif edilen bu hakkı insan haklarının en önemli bir kutsal
kavramı olarak biz değerlendirmez ve gözaltında kaybolan ya da faili meçhul
cinayetlere kurban gidenlerin akıbetini soruşturmazsak biliniz ki Türkiye’de
demokrasiden, adaletten ve insan haklarından bahsedemeyiz.
Bir yandan faili meçhul diyoruz ama değerli arkadaşlarım, faili
bilenenlerle ilgili ne yapıyoruz? Uludere: Uludere’de sizce fail bilinmeyen
midir? Uludere’de yaşanan 34 yurttaşımızın öldürülmesi olayının failleri sizce
bilinmiyor mu? Bu olay niçin soruşturulmuyor? Acaba, gerçekten bütün failleri
bilindiği için mi soruşturulmak istenmiyor, gerçekler göz ardı ediliyor her şey
ortadayken, her şey apaçıkken? Az önce konuşan iktidar sözcüsü “Delilleri getirin,
belgeleri getirin, her türlü konu araştırılsın.” diyor. Peki, işte belge,
bilgiler hepsi ortada. Ortada, 34 kişinin daha iki yıl önce öldürülmesiyle
sonuçlanmış faili belli olaylar var.
Başka örnek mi istersiniz? Başka örnekler de size verelim.
Örneğin, geçtiğimiz günlerde, Gezi olaylarında öldürülen Ethem Sarısülük’ün davasını izlediniz mi değerli arkadaşlarım?
Faili belli bir dava değil midir bu? Bu davanın nasıl yürütüldüğünü duruşmalara
giderek izleyebiliyor musunuz? Ya da Ali İsmail Korkmaz’ın davasının nasıl
sonuçlanacağı konusunda acaba kafalarınızda bir tereddüt mü var? Davaların
başka yerlerden başka yerlere nakledilmesi…
Faili belli olanlar konusunda ne yapıyoruz? Yani, faili belli
olanlar konusunda ne yaptığımız ortada.
Şimdi, biz elbette, çok da haklı olarak faili meçhullerin
aydınlatılmasını istiyoruz ama elbette ki kuşkuluyuz. Buna Meclisimizin el
koymasından ve bütün belge ve bilgilere erişim sağlandıktan sonra bütün tozlu
dosyaların açılmasından niçin korkalım, niçin korkalım? Gelin bu konuya el
atalım. Türkiye’nin aydınlık geleceğini bu karanlık cinayetleri aydınlatmadan
kuramayız.
Bakın, 2013 Avrupa Birliği İlerleme Raporu’na bu konuda “Kayıp
kişiler, toplu mezarların açılması veya güvenlik ve kolluk görevlileri tarafından
yapıldığı iddia edilen yargısız infazlara ilişkin olarak soruşturmaların
eksiksiz ve bağımsız bir şekilde yürütülmesi konusunda kapsamlı bir yaklaşım
bulunmamaktadır. Güneydoğu’da rastlanan toplu mezarlar yeterince
soruşturulmamıştır.” diye Türkiye aleyhine iddialar ve tespitler girmiştir.
Şimdi, biz bunları yapmazsak ne olur? Biz bunları yapmazsak önce,
kendi ülke insanımıza saygı duymayız, demokrasiyi, adaleti ve insan haklarını
yerine getiremeyiz. Bizim, her şeyden önce, adaleti tesis etmeye ve yaşanan
ağır travmaların bedellerini ödetmeye, tüm ailelerin
üzerindeki üzüntü verici travmaları ortadan kaldırmaya ihtiyacımız var. Sadece
ondan dolayı mı? Eğer biz bu olayın üzerine gitmezsek,
geçtiğimiz gün açıklandığı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 1994 yılında
Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı
köylerinde meydana gelen 38 kişinin öldüğü olayın takip edilmemesinden dolayı
Türkiye’yi nasıl 2 milyon 305 bin euroya mahkûm
etmişse bundan sonra, Türkiye de bu olayların üzerine gitmemekten dolayı haklı
olarak İnsan Hakları Mahkemesine başvuran ailelerin talepleri doğrultusunda
ağır cezalarla karşı karşıya kalır. Biz, bunları cezaların,
tazminatların önlenmesi açısından değil ama insanlarımızın selameti açısından
yerine getirelim diyoruz.
Hepinizi sevgiyle, sayıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, bir konuyu açıklamak
istiyorum tutanaklara geçmesi açısından.
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Önceki, AKP adına konuşan arkadaşımız
“Faili meçhul bırakılan siyasi cinayetler Darbeleri Araştırma Komisyonunda
zaten araştırıldı, gerek yok.” dedi. Bu doğru bir bilgi değil.
BAŞKAN – “Gerek yok.” demedi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – “Orada araştırıldı…”
Darbeleri Araştırma Komisyonunun sonuç raporunda, aksine, faili
meçhul bırakılan cinayetlerin araştırılması için ayrı bir komisyon kurulması
önerildi yani oy birliğiyle kabul edildi.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Orada bir araştırma yapılmadı.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Grup önerisinin aleyhinde ikinci söz Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunç’a aittir.
Buyurun Sayın Tunç.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinde, 1920’li
yıllardan başlayarak 1980 darbesi öncesi ve 90’lı yıllarda gerçekleştirilmiş
olan faili meçhul cinayetlerin arka planının araştırılması, sorumluların
bulunması, bu konuda gerçekleştirilen soruşturmalarla ilgili etkili bir hukuki
düzenleme yapılması gerekiyorsa bunun araştırılması noktasında bir önerge
verildi ve bu önergenin bugünkü Meclis gündeminde görüşülmesi talep ediliyor.
Değerli milletvekilleri, grup önerisiyle ifade edilen faili meçhul
cinayetlerin belirtilen dönemlerde gerçekleştiği, faillerinin de o dönemlerde
yakalanamadığı ve gerekli soruşturmaların açılamadığı bir gerçektir. Araştırma
önergesini incelediğimizde, meydana gelen faili meçhul olayların arka planında
kimlerin olduğunun araştırılması istenmektedir.
Benden önce konuşan AK PARTİ Kayseri Milletvekilimiz Sayın Yaşar
Karayel de bu konuda önemli açıklamalarda bulundu. Sayın milletvekilimizin de
bahsettiği gibi, bugün, artık, gerçekler ortaya çıkmıştır. Bu cinayetlerin arka
planında kimlerin olduğu, hangi güç odaklarının gerçekleştirdiği açıkça
ortadadır. Bunu artık Türkiye öğrendi, Türk milleti öğrendi. Faili meçhul
cinayetlerin yoğunluk kazandığı dönemlere baktığımızda, bu cinayetlerin hep
darbelere zemin hazırlamak için gerçekleştiğini görüyoruz. O nedenle, arka
plandaki aktörleri arıyorsak darbeleri gerçekleştirenlere bakmamız yeterli
olmaktadır.
Faili meçhul cinayetler konusunda AK PARTİ iktidarının
eleştirilmesi bir tarafa, bu cinayetleri sona erdiren bir iktidar olarak,
geçmişteki bu karanlık olayların aydınlatılması için gerekli girişimleri
başlatan bir iktidar olarak teşekkür edilmesi gerekir.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Araştıralım o zaman.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Maşallah, maşallah! Teşekkür ederiz!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – O zaman niye komisyon kurmuyorsunuz?
Neden korkuyorsunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Araştıralım dedik ya!
ENGİN ALTAY (Sinop) – Kaç tane faili meçhulü aydınlattınız?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Yargısız infaz ve faili meçhul cinayetler
gibi yaşam hakkı ihlallerini Türkiye’nin gündeminden çıkaran AK PARTİ
iktidarıdır.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Komisyonun tavsiyesi var,
komisyonun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Roboski
katliamını yapan da AK PARTİ iktidarıdır.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Necip Hablemitoğlu’nun
katili bulundu mu?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Son on bir yıllık süre içerisinde, bu tür
gayrimeşru işlere kalkışan kamu görevlileri hakkında adli makamlarca çok sayıda
yasal süreç takip edildiğini sizler biliyorsunuz. Geçmişin üzerindeki sis
perdesinin kaldırılması, karanlık olayların aydınlatılması ve suçluların
yakalanmasında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Araştırma önergesinde
bahsedilen 1980 darbesi öncesinde ardı ardına gerçekleştirilen ve sonuçta,
darbeyle sonuçlanan cinayetlerin arka planı şu anda yargılanmaktadır. Bu konuda
Anayasa’nın geçici 15’inci maddesinin kaldırılarak sorumluların yargı önüne çıkarılmasını
savunan tek parti AK PARTİ olmuştur. “Geçici 15’inci maddenin kaldırılması
darbecilerin yargılanması için yeterli değildir. Bu bir göz boyamadan
ibarettir.” diyerek “Hayır” kampanyası yapanların daha sonra bu konuda ne kadar
samimi oldukları ortaya çıkmıştır yargılama başladıktan sonra.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ben hâlâ öyle diyorum.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Ülkemizde özellikle 90’lı yılların
başından 2000’li yıllara kadar geçen dönem de faili meçhul cinayetlerin,
yargısız infazların ve terör olaylarının zirveye çıktığı yıllar olarak tarihe
geçmiştir, özellikle 90’lı yıllar. Özellikle 90’lı yılların 93 yılı gerçekten
çok önemlidir. 93 yılı “faili meçhul cinayetler yılı” olarak hafızalarımıza
kazınmıştır. Suikastlar, ihmaller, ölümler ardı ardına bu yılda gelmiştir.
Sonraki süreçte, Susurluk olayı ve ardından 28 Şubat postmodern
darbesine götüren süreç ve otuz yıllık bir terör gerçeğiyle ülkemiz karşı
karşıya kalmıştır. Terör, faili meçhuller, demokrasi eksikliği ekonomimize de
yansımış, bir taraftan cinayetler devam ederken diğer taraftan da hazinenin
kasası boşaltılmaya, bankalar batırılmaya devam etmiş, bunun faturası da
milletimize çıkarılmıştır.
Ülkeyi yöneten koalisyon partileri ortalama ikişer yıl dönüşümlü
olarak iktidarı paylaşmışlardır o dönemlerde. Ne teröre ne faili meçhullere ne
de kötüye giden ekonomiye bir çare olabilmişlerdir.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) – Hizbullah’ı kim yakaladı,
Hizbullah’ı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Ülkemiz hem demokraside hem de ekonomide
kan kaybetmiştir.
İşte, değerli milletvekilleri, 90’lı yılların karanlık tablosundan
kurtulmak isteyen milletimiz 2000’li yılların başında bir karar vermiş, yeni
bir dönemin kapılarını aralamıştır. Toplumda kaos ve
güvensizlik oluşturmak isteyenlerin ve demokrasi karşıtı hedeflerini
gerçekleştirmek isteyen kirli odakların en önemli silahı olan faili meçhuller
AK PARTİ iktidarının gelmesiyle son bulmuştur.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 160 tane faili meçhul var sizin AK PARTİ’nin iktidarında.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Son on bir yılda, Türkiye’de faili meçhul
cinayetlerin aydınlatılmaya çalışıldığını, karanlık odakların üzerine
kararlılıkla gidildiğini, hiçbir şeyin üzerinin örtülmediğini, şüphelilerin
bağımsız ve tarafsız yargı önünde hesap vermelerinin sağlandığını hep birlikte
görüyoruz. Ülkemizin son otuz yılına damgasını vuran karanlık olayların tek tek
ele alındığını görüyoruz bu dönemde. Güneydoğu’da yaşanan faili meçhul
olaylarla ilgili açılan soruşturma ve kovuşturmalara, devam eden 28 Şubat
davalarına, Ergenekon davalarına, Balyoz davalarına baktığımızda, o dosyaların
kapaklarını bir açtığımızda, içinde karanlık planları görüyoruz, cinayetleri
görüyoruz, cinayet planlarını, yeni planları görüyoruz. İşte, bunlar eğer yargı
önüne çıkarılmasaydı, bugün yine geçmişte karşılaşacağımız sonuçlarla
karşılaşacaktık; yine sonuç 27 Mayıs olacaktı, yine sonuç 12 Eylül olacaktı,
yine sonuç 28 Şubat olacaktı. “Faili meçhul cinayetleri araştıralım.”
diyenlerin bu konuda devam eden davalara da karşı geldiğini görüyoruz.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Beraber söyledik AKP’li komisyon
üyeleriyle bunları. Darbe Komisyonunun tavsiyesidir bu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yılmaz, birbirinizden haberiniz yok sizin be!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Senin arkadaşlarından haberin yok Yılmaz
Bey, arkadaşlarından haberin yok!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Yargıyı etkilemeye çalıştıklarını
görüyoruz. Faili meçhul olayların araştırılması için geçmişte, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde çok değişik dönemlerde bu tür komisyonlar kuruldu. Araştırma
komisyonları belki Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzük’ünden
kaynaklanan kısıtlı sebeplerle yeterince araştırma yapamamış da olabilirler.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen bunu 2009’da da söyledin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Ama, bu araştırma
komisyonlarına tek tek baktığımızda, sonuç bölümlerine baktığımızda, o sonuç
bölümlerinde ifade edilen hususların, gerekli yasal düzenlemelerin, ne
yapılması gerekiyorsa hem adalet anlamında hem hukuk anlamında, şu son on yıl
içerisinde gerçekleştirildiğini görüyoruz.
Türkiye, artık, geçmiştekinden çok farklıdır. Hukuk ve adalet
alanında ve demokratikleşmede kararlılığından hiç taviz vermeyen bir iktidar vardır. Ülkemizin geçmişte
yaşadığı acı tecrübeleri bir daha yaşamaması için çalışan bir siyasi iktidarın işbaşında olması
ülkemiz için çok büyük bir avantajdır.
Faili meçhul olayların arkasındaki gerçek artık herkes tarafından
bilinmektedir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Biliniyorsa Darbeleri Araştırma
Komisyonunda niye araştıralım dediniz ya?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bu
gerçeğin araştırılması için, Darbeleri Araştırma Komisyonu gerçekten tafsilatlı
bir araştırma yapmıştır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ne araştırması yaptı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Arka planla ilgili, Komisyonda çok önemli,
geleceğimize ışık tutacak, iktidarıyla muhalefetiyle, bütün partilerimizin
katkısıyla çok önemli tespitler vardır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hiç tespit yok orada, “araştır” diyor,
“araştır” diyor.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu tespitleri, gerçekten, bu dönemdeki
Parlamentonun ortaya koyması takdire şayandır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen raporu bile okumamışsın Yılmaz Bey.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Yine, faili meçhul cinayetlerin en önemli
amacı toplumsal barışı bozarak kaos oluşturmaktır.
Buna yönelik de ülkemizde, yine Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla,
iktidarıyla; muhalefetiyle belki değil ama “çözüm süreci” adı altında bir
komisyon kurulmuştur ve bu komisyon da tıpkı Darbeleri Araştırma Komisyonundaki
gibi, önemli araştırmalar ve önemli tespitler yapmıştır. Şu anda, komisyon rapor
aşamasındadır. O raporda da o önemli tespitleri göreceğiz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Onlar da hakikatleri araştırma komisyonu
önerdiler. Kendi hazırladığınız rapordan haberiniz yok.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Akil adamlar komisyonu!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu nedenle, Barış ve Demokrasi Partisinin
grup önerisinin aleyhinde olduğumu ifade ediyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tunç.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın hatip konuşması sırasında,
özellikle AK PARTİ döneminde faili meçhul cinayetlerin üzerine gidildiğini,
herhangi bir faili meçhul cinayetin işlenmediğini belirtti, Genel Kurulu yanlış
bilgilendirdi, o konuda bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Bu bir sataşma değil, yanlış bilgilendirme değil ama
açıklama yapmak istiyorsanız yerinizden size söz vereyim Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Yani, kürsüden bir iki dakikada Genel
Kurulu doğru bilgilendirmek istiyorum.
BAŞKAN – İşte, İç Tüzük’ü uygulamaya
kalktığımızda bunu yapamıyoruz. Ben size yerinizden söz vereceğim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un BDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, demin konuşma yapan sayın hatip faili meçhul cinayetlerin
kendi dönemlerinde tamamen bittiğini ifade etti. Bir yönüyle şu açıdan doğru
olabilir: Zaten, diğer dönemlerde yaşanan cinayetlerin tamamında da fail
belliydi. Sizin döneminizde işlenen cinayetlerin tamamında da faili belli olan
cinayetlerle karşı karşıyayız. Bu faillerin üzerine gitmeyle
ilgili bir sıkıntı söz konusu.
Bakın, sizin döneminizden birkaç isim vereceğim, not alın: Ceylan
Önkol, Uğur Kaymaz, Aydın Erdem, Şerzan Kurt, Halil
İbrahim Oruç, Enes Ata, Yıldırım Ayhan ve Roboski
katliamı diyeceğim. Herhâlde, burada, bu Mecliste yapılan tartışmalardan bile
ne söylediğimi anlarsınız. Sizin bugüne kadar üzerine gitmediğiniz bu konularla
ilgili defalarca buraya araştırma önergesi getirdik. “Çözüm Komisyonu”
dediğiniz bu Komisyonda da sizin milletvekilleriniz bir hakikatleri araştırma
ve gerçeklerle yüzleşme komisyonu kurulmasını önerdiler. O nedenle, niye burada
hâlâ bir direnç koyuyorsunuz bunu anlayabilmiş değiliz. Eğer Çözüm Komisyonu
çalışmalarını önemsiyorsanız siz de oradaki önerilere binaen burada sunmuş
olduğumuz bu önergeye destek vermelisiniz diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim Sayın Baluken.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, BDP Grup Başkan
Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın faili meçhul cinayetlerin
araştırılması amacıyla 24/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Kasım
2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, Barış ve Demokrasi…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı…
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerİsi vardır.
Şimdi oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmemiştir.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi var; okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
2.- MHP Grubunun, Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve arkadaşlarının son yıllarda ülkemizde yaşanan intihar
olaylarının ve intihara yol açan sebeplerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 13/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28
Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
28/11/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 28 Kasım 2013 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
13 Kasım 2013 tarih, 2013/861 sayı ile TBMM Başkanlığına Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve arkadaşlarının son yıllarda
ülkemizde yaşanan intihar olaylarının ve intihara yol açan sebeplerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği Meclis
araştırma önergesinin 28 Kasım 2013 Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda
okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi üzerinde lehinde
olmak üzere ilk söz, Kütahya Milletvekili Alim Işık’a
aittir.
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
milletvekilleri olarak vermiş olduğumuz ülkemizde yaşanan intihar olaylarının
ve intihara yol açan sebeplerin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması komisyonu kurulmasının ve buna
göre gerekli tedbirlerin alınmasının amaçlandığı önergemiz üzerine söz aldım.
Bu vesileyle yüce Meclisin siz değerli üyelerini ve bizleri izleyen tüm
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu konu özellikle son on yılda ülkemizi
tek başına yöneten Adalet ve Kalkınma Partisinin uygulamış olduğu yanlış
ekonomik, sosyal ve sosyoekonomik politikaların bir sonucudur. Bugün, 200’den
fazla ülkenin yer aldığı bir değerlendirme sonucunda dünya ülkeleri arasında,
ülkemiz, yaşanan intihar oranları açısından değerlendirme yapıldığında maalesef
79’uncu sırada yer almaktadır. İntiharların bizden daha fazla olduğu ilk 78
ülkeye baktığınız zaman neredeyse dünyada adı duyulmayan ülkeler olduğunu
görüyorsunuz. Bizim altımızda 150’den fazla ülke var. Özellikle son dönemde de,
son on yılda intiharlarda ortaya çıkan artışın oranının ülkemizde yüzde 50’ye
yaklaşması son derece düşündürücüdür. Her zaman milat olarak iktidar partisi
milletvekili arkadaşlarımızın dikkate sunduğu 2002 yılı ile 2012 yılı
rakamlarını değerlendirdiğiniz zaman, 2002 yılında 2.300 civarında olan yıllık
intihar sayısının 2012 yılı resmî TÜİK rakamlarına göre 3.225 olduğu,
dolayısıyla yüzde 50’ye yakın bir artışın olduğu görülmektedir.
Bunun sebeplerinin niye araştırılması gerekiyor? Bu konu “Sayı 78
milyonda, 76 milyonda sonuçta 3.500 kişi.” denilerek geçiştirilecek, üstü
kapanacak bir konu değildir. Konu, en son dershane olaylarıyla ilgili Sayın
Başbakanın bir televizyon değerlendirmesinde yeniden Türkiye’nin kamuoyuna
getirilmiştir. Dershane ücretini ödeyemediği için intihar eden vatandaştan
bahseden Sayın Başbakanın, 3.225 kişiden 3.224’ünün kim olduğunu da araştırması
lazım. Yani, bir kişi dershane borcunu ödeyemediği için intihar etti haberini
manşete taşıyarak dershanelerin kapatılması gerektiğini savunmaya çalışan Sayın
Başbakanın, geride 3.200’den fazla kişinin niye öldüğünü ve niye bunlarla
ilgili bir tedbir alınmadığını da açıklaması gerekirdi.
Şimdi, ben açıklıyorum, Sayın Başbakanın söyleyemediği gerçekleri
sizlerle paylaşmak istiyorum. Evet, dershane borcunu ödeyemeyen ve ödeyemediği
için intihar eden insanlarımız bu ülkede olmuştur. Keşke ödeyebilselerdi de
intihar etmeselerdi. Ama, Sayın Başbakanın değinemediği
asıl gerçek -yine yapılan bir değerlendirme, bilimsel çalışma sonucunda- en çok
banka borçlularının intihar ettiğini; ondan sonra, askerlerin intihar ettiğini;
arkasından, polislerin, öğretmenlerin ve diğer memurların intihar ettiğini
Türkiye gerçekleri ve devletin resmî rakamları söylüyor. Şimdi,
1 kişiden bahsedeceksiniz ama bu ülkede son on yılda 934 askerin intihar
ettiğinden bahsetmeyeceksiniz, son sekiz yılda kredi kartı borcunu ödeyemediği
için 200’den fazla kişinin canına kıydığını görmezden geleceksiniz, yine son on
yılda 300’den fazla polisimizin, 35 öğretmenimizin intihar ettiğini
söylemeyeceksiniz, söyleyemeyeceksiniz; diğer taraftan, atanamadığı için ziraat
mühendisi, gıda mühendisi, öğretmen ve birçok meslek mensubu gencimizin
kendisini geçindirecek bir iş sahibi olamadığı için intihar ettiğini görmezden
geleceksiniz. O nedenle, bu ülkede, özellikle son on yılda bozulan gelir düzeyi
dağılımı nedeniyle en düşük gelir grubuna sahip olan grupla en yüksek gelir
grubuna sahip olan yüzde 20’lik grup arasındaki farkın 8 katı aştığı bir ülkede
özellikle iş sahibi olamayanlar ve düşük gelir düzeyine sahip olan memurlar
başta olmak üzere birçok kamu çalışanı intihar etmiştir.
Değerli milletvekilleri; intihar konusu dinimizin yasakladığı çok
önemli bir konudur. Artık insan başkasını öldürmekten vazgeçmiş, kendi canına
kıyar hâle gelmişse ve bu intihar olaylarının sayısı da her geçen gün hızla
artmaya başlamışsa bunun iyi araştırılıp, sebeplerinin iyi ortaya konduktan
sonra gerekli tedbirlerin alınması kaçınılmaz hâle gelmiştir.
2012 yılı sonuçları dikkate alındığında -Türkiye İstatistik
Kurumunun resmî rakamlarıdır- kaba intihar hızı olarak söylenen intihar oranı
100 binde 4,29’dur ülkemizde yani her 100 bin kişimizden 4 kişi canına
kıymaktadır. Başkasının öldürdüklerinden vazgeçiyoruz; o hırsızlık, fuhuş,
kapkaç olayları bunun dışında. İntihara teşebbüs bunun 10 katı ama iller
bazındaki dağılıma baktığınız zaman çok daha ilginç bir sonuç çıkıyor ortaya.
En son rakamlara göre bu ülkede en fazla intiharın yaşandığı il, maalesef, bir
zamanlar cennet olarak ifade edilen, Ege Bölgesi’nin en güzel illerinden birisi
Uşak ilidir. Ne oldu son on yılda da, son birkaç yılda Uşak ili Türkiye’de
rekor kırdı? Ekonomik sebeplerle kapatılan deri işleme atölyelerinin ve diğer
birçok iş yerinin sonucu Uşak’ı 1’inci yapmıştır. Ana güzergâh üzerinde olan
Uşak’ta bu olay yaşanıyorsa… Kastamonu 2’nci, Iğdır 3’üncü, Aydın ili de 4’üncü
en yüksek orana sahip olmuştur.
Bu illerin durumuna baktığınız zaman intihar oranlarının yüksek
çıkmasının altındaki en büyük gerçeğin ekonomik zorluklar olduğunu ve işsizlik
olduğunu görüyoruz. O nedenle bu yüce Meclis mutlaka bu sorunun çözümünü
sağlayacak tedbirleri almakla mükelleftir. Kredi kartı borcu, intihar edenlerin
en büyük sebepleri arasında görülüyor.
Diğer taraftan okuma-yazma oranının düşük olduğu intihar vakaları
en yüksek orana sahip. Sayın Başbakan “Dershaneler kapatılmalı.” derken
bilimsel doğrular bunun tersini gösteriyor, diyor ki: “Üniversite mezunları
yüzde 7,7’yle en düşük intihar oranına sahipken ilkokul mezunları yüzde 21
-ilköğretim- yüzde 16 da lise.” Dolayısıyla okuma-yazma yani üniversitelere
gitme, liseyi bitirme oranı arttıkça intihara teşebbüsler ve intihar oranları
düşüyor. Dolayısıyla eğitimli toplumlar daha az intihar gerçekleşen toplumlar.
Onun için, eğitimi destekleyen bir konuyu başka bir şekilde yorumlamak asla
doğru olmayacak.
Bugün, kredi kartı borçları nedeniyle 2 milyondan fazla kişi
maalesef haciz kıskacında ve birçok kişi de icra dosyalarıyla adliye
koridorlarında artık bunalmış durumdadır. Son on yılda 8,5 milyon dolayındaki
icra dosyası sayısı maalesef bugün 20 milyona çıkmıştır. Yani, her evde bir
icra dosyasının görüşüldüğü Türkiye’de intiharların artması elbette
kaçınılmazdır.
Bu nedenle, hem şiddet ve ekonomik sıkıntılar yönünden hem
gelinen nokta ve eğitim düzeyleri yönünden bu konunun mutlaka araştırılması
gerektiğini düşünüyoruz ve iflas eden şirketlerin, kapanan iş yerlerinde
çalışanların veya iş yeri sahiplerinin maalesef intihar eden kişiler arasında
olması, atanamayan gençlerimizin birçoğunun intihara teşebbüs noktasına gelmiş
olması, bu konunun araştırılması gerektiğini bize gösteriyor.
Bu duygu ve düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
Grup önerisinin aleyhinde ilk söz, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’a aittir.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin araştırma önergesi üzerinde söz aldım. Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, gerçekten çok önemli bir konu intiharlar, ekonomik nedenlerle
intiharlar veya farklı nedenlerle; mobbing, angarya,
her türlü ayrımcılık, baskı, karakolda, nezarette, askerde… Şu an bu konuşmayı
hazırlarken geldim ve İnternet’e girdim. Biraz önce Galata Kulesi’nden 25
yaşında bir genç atlayıp intihar ediyor.
Birkaç gün önce, Başbakanlığın önünde, Başbakanın komşusu, bomba
süsü verilmiş bir şeyler sarınmış; alarma geçildi, yakalandı ve borç krizi
nedeniyle böyle bir eyleme giriştiğini, özür dilediğini söyledi.
Bugün şu saatlerde AK PARTİ’nin Genel
Merkezinin önünde bir canlı bomba ihbarı var. Özel timler, terörle mücadele
ekipleri, TOMA’lar, panzerler, hepsi devrede ve
sokakta Adana’dan gelen -sahte, süs
verilmiş gibi bir durum ama cebinde bir sarı zarf- “Sıkıntılarım var. Hiçbir
yere ulaşamıyorum.” diyen bir vatandaşın sözleri duyuluyor. Birkaç dakika önce
bunlar.
Ne oluyor? Gerçekten bu toplum cinnet mi geçiriyor, sağduyusunu mu
yitiriyor, sağlığını mı yitiriyor? Neden?
Biraz önce, benden önceki konuşmacı belli alanlara ve rakamlara
dayandı, örnekler verdi. Bunları çoğaltmamız mümkün arkadaşlar. Çok fazla uzağa
gitmenize gerek yok. İnsan haklarının en başında, en temel
hak ve özgürlük, yaşam hakkı değil mi? Eğer yaşam hakkı en kutsal haksa o
devleti yönetenlerin, o ülkeyi yönetenlerin, o insanın, o bireyin yaşam hakkını
garanti altına alması, gerek dışarıdan ve gerek içeriden kendisine yapılacak
bir saldırının veya zarar vermenin önüne geçilmesinin tedbirini alması, o
devletin hukuk devleti olmasının gereğidir, insan haklarına dayalı olmasının
gereğidir, sosyal devlet olmasının gereğidir. Peki, bu böyle midir
arkadaşlar?
Şimdi, herkesin üzerinde cep telefonu var değil mi arkadaşlar?
Çocuklarınızda da cep telefonu var? Asgari ücret net 900 lira alanların da, hem
annenin, babanın üzerinde cep telefonu var hem çocuklarının ve herkesin kredi
kartı var, bir de ek kartları var çocuklarının. Bunların
hepsi para. Kredi kartı nedeniyle ve hiç işletmediği kredi kartı
nedeniyle icra takibine uğrayıp intihar eden yurttaşlarımız var. Geçen gün
burada bir örneğini çıkardım, bir kuruş için takip çıkaran, ödeme emri çıkaran
bankalar var bu ülkede dedim.
Bu ülkenin yurttaşları bu kadar sahipsiz mi? Bu ülkenin insanları
bu kadar kadersiz mi? Bu ülkenin insanlarının yaşamı, sağlığı, hayatı bu kadar
oluruna bırakılmış; her yerde üniversiteler açılırken, her yerde vakıf
üniversiteleri açılırken, her yerde enstitüler açılırken, her yerde AR-GE
çalışmaları yapılırken, her yerde akademisyenler konuşurken, her yerde bilim
insanları konuşurken, her gece televizyonda naylondan programlar yapılırken bu
insanların en temel hak ve hürriyetleri konusunda ciddi bir araştırma, ciddi
bir gelecek, ciddi bir programlama maalesef yok; ne Kalkınma Bakanlığında var
ne Maliye Bakanlığında var ne Ekonomi Bakanlığında var ne Başbakanlıkta var ne
de Başbakanlığa bağlı İnsan Hakları Kurumunda var ne de ombudsmanında
var arkadaşlar. Onlar, olan ihlallerin peşinde dolaşıyorlar. Oysaki insanları
yaşatmak için önlemler almak, onun yirmi yıllık planlarını, projelerini
çizebilmek; o ülkenin gençliğine, insanına, kadınına, kaderine sahip
çıkabilmek, o insanların o aile saadetine sahip çıkabilmek, o insanların
sağlığına sahip çıkabilmek sosyal devletin en başta gelen görevidir.
Arkadaşlar, 2013 itibarıyla 95,1 milyon banka kartı var; 56,4
milyon kredi kartı var. Her yıl 20 lira aidat alınıyor bunlardan. Bakın, 81
milyar lira ödenmeyen borç var ve kredi kartı borcunu, tüketici kredisi borcunu
ödemediği için en çok intihar eden grubun da… Tüketiciler Birliğinin
yayınlarını okuyun arkadaşlar. Açın, tek tek hepsini görürsünüz; evine haciz
gitmiş, icra gitmiş, bir çocuk, bir genç, bir genç kadın, bir yeni evli ve
intihar nedeni. Şimdi, bu kadar onurlu çalışan sivil toplum örgütlerimiz de
var.
Bir yandan şöyle de bir bakın: 2012’de 453.656 tane takip
yapılmış, Mayıs ayında ise kullanılmayan kartlara -hacizler dışında- 325.179,
daha bu senenin altı ayında. Şimdi, onu geçtik, burada aidat alıyorlar, burada
faize faiz alıyorlar; hani Müslüman’dık, hani dinde faiz haramdı; al işte faiz
lobisi budur. Varsa, yüreklice vur beline kazmayı, bir daha yüzde 100’ün
üstünde faiz alıp bu vatandaşı intihar etmeye götürmesinler. Yok. (BDP
sıralarından alkışlar)
Bakın, arkadaşlar, cep telefonlarına geldiğimizde, dünyada
kullanılan 7 milyar cep telefonu var ama Türkiye’de kullanılan 80 milyon,
sabitlerle beraber; 80 milyon telefon var. Bunlardan her ay aidat alınıyor, her
ay konuşmadan para alınıyor, her ay alındıktan sonra buna ÖTV ekleniyor, KDV
ekleniyor ve dünyanın en yüksek telefon vergileri Türkiye’de alınıyor. Bu
telefon vergilerinden, icra takiplerinden insanlarımız perişan oluyor.
Arkadaşlar, tabii ki küresel krizin yaşandığı ülkelerde, Avrupa’da
da bunun yansımaları oldu. Avrupa’da da rakamlar bize 5 bin civarında intiharın
olduğunu gösteriyor küresel krizden sonra ama Türkiye’deki oranlara vurduğumuz
zaman, asla bu kadar yüksek değil. Yunanistan’da, İspanya’da, İrlanda’da krizin
götürüleri var ve şunu söyleyeyim: Bu rakamlara baktığımız zaman, 939 askerin
intihar etmesinin nedeni nedir peki? Cebinde parası olmadığı için, parayla
askerlik yapamadığı için, “bankamatik tezkeresi” almadığı için dağlarda nöbet
tuta tuta intihar eden bu vatandaşlarda devletin hiç mi günahı yok? Parası
olmayan intihar etsin, parası olan istediği gibi yaşasın. Bu adalet mi
arkadaşlar?
Polisteki rakamlar dehşet vericidir. Emniyet Genel Müdürü yeni
açıkladı, bu kadar intihar oranı polislerde, dünyada ve Avrupa’da bir tek
Türkiye’de, birinci sıradayız. “Mobbing”in,
angaryanın, kırk sekiz saat değil, bazen dört gün üst üste göreve koşturmanın,
gazlamanın, “TOMA”lamanın, “panzer”lemenin…
İktidarın menfaatini korumak için koşturulan ve sosyal medyanın içinde,
çığlıkları içinde evine gitmeden intihar eden görevlilerden bahsediyoruz
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) – On dakika yetmiyor maalesef. Çok şey
söylemek gerekir ama Meclisin son sözü söylemesini istiyorum, talebimiz bu.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Grup önerisinin lehinde ikinci söz, Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’a aittir.
Buyurun Sayın Kurt. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun sunmuş olduğu önerge lehinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Dünyada en önemli şey sağlık, insan. Ve tüm ekonomik mücadele, sosyal mücadele insanı yaşatabilmek
için. Ama tüm dünya, insanları yaşatabilmek için uğraşırken insanlar intihar
ediyor ve on iki yıldır ezici bir çoğunlukla iktidar olan AKP döneminde
intiharlar eksilmemiş, artmış. Dolayısıyla, burada ciddi bir sorun olduğunu, bu
sorunun da Türkiye Büyük Millet Meclisince araştırılarak bir sonuca bağlanması
gerektiğini hepimizin kabul etmesi gerekir.
Türkiye’de intiharlarla ilgili ciddi araştırmalar, ciddi istatistikler
var mı? Evet, TÜİK’in araştırmaları var ve bu
istatistikler her yıl yayınlanıyor. Geçen yıl 3.225 kişi intihar etmiş. Ancak,
bu sayıların doğru olup olmadığı konusunda endişeler var. Emniyet Genel
Müdürlüğü, kendi bünyesindeki intiharlarla ilgili bir açıklama yaptı: “2000’den
bu yana 340 polis intihar etti.” diyor. Ancak, EMNİYET-SEN Genel Merkezi, bu
sayının 600 civarında olduğunu söylüyor yani resmî istatistiklerle gerçek ve
pratik intiharlar arasında da çelişkiler olduğunu bilmemiz lazım.
İntiharların en önemli nedeni, elbette ekonomik sıkıntılar.
Ekonomi iyi yönetilemeyince, ekonomide büyük başarılar elde edilemeyince, her
ne kadar dünyanın 17’nci büyük ekonomisi de olsak, intiharlar konusunda -ciddi
artış göstermesi suretiyle- Türkiye’nin düşünmesi gereken bir noktada olduğunu
hepimizin kabul etmesi gerekiyor. Ekonomik nedenlerle -borçlu olduğu için-
borcunu ödeyemediği için intihar edenler var ama işi olduğu hâlde, hem de
toplumda iyi bir iş olarak kabul edilen işlere sahip olduğu hâlde intihar eden
görevlilerimiz var, kamu görevlilerimiz var. Bunların intiharının nedeni
noktasında hiç kimse “cahillik”, “bilgisizlik”, “bilinçsizlik” diyemez.
Poliste intihar var; polisin ekonomik ve sosyal sorunları olduğu
için intihar var. Askerde intihar var; neredeyse son on yılda 965 asker intihar
etmiş. Bunun nedeni nedir? Bunun nedenini elbette bu Meclisin araştırıp bulması
gerekir ama insana insan gibi muamele edilmeyen yerlerde, mutlaka ve mutlaka,
baskılar intihara neden oluyor, intiharı körüklüyor ve büyütüyor.
Türkiye’de cezaevlerinde intiharlar var. Cezaevindeki insanın can
güvenliği, hayat bütünlüğü devletin koruması altında, devletin kollaması
altında olmasına rağmen cezaevlerinde intiharlar var çünkü cezaevlerinde iyi
bir yaşam ortamı yok. Türkiye’de, son on yılda 450 civarında cezaevlerinde
intihar olmuş. Bunun sebebini, yine -biraz önce- Emniyet Genel Müdürlüğü ile
EMNİYET-SEN arasındaki istatistik çelişkisiyle araştırmak lazım, belki de
cezaevlerindeki normal ölümlerde bile intiharlar olduğu ortaya çıkacak. Bu
noktada, Türkiye’nin, hem de milliyetçi muhafazakâr bir toplum olan Türkiye’nin
yani İslami açıdan da intiharın doğru kabul edilmediği bir ortamda “Niçin
intihar ederler?” noktasını iyi değerlendirmemiz lazım.
Biraz önce Sayın Işık söylemeye çalıştı; eğitim düzeyi yükseldikçe
intihar azalıyor ama Türkiye’de demek ki hem normal eğitimi hem dinî eğitimi
tam anlamıyla verememişiz, veremediğimiz için intihar sayısı ve sonucu büyüyor.
Türkiye’de ekonomik sıkıntılar büyüdükçe, yeni yeni sorunlar çıktıkça
yeni yeni intihar nedenleri ortaya çıkıyor. İntihar edenler içerisinde, banka
borcu, kredi kartı borcu, icra baskısı nedeniyle intihar edenlerin sayısı son
sekiz yılda 200’ün üstünde yani Türkiye’de yeni bir oluşum, yeni bir ekonomik
biçim çıkmış ama bu, insanların sorununu çözmemiş, çözmesi de beklenemez.
Türkiye’deki çalışanların yüzde 50’sine yakını asgari ücretten
çalışıyor, prim ödüyor; resmî rakamlar bunu gösteriyor ve yine devletin tespit
etmiş olduğu resmî rakamlara göre açlık sınırı 1.060 lira. Yani, asgari ücret
alan yüzde 50 insanımız devletin resmî rakamlarına göre aç ama Türkiye uzaya
fırlamış, Türkiye dünyanın en büyük ekonomileriyle yarışır hâle gelmiş ve
Türkiye’deki resmî rakamlara göre yüzde 50 insan aç, Türkiye’de geri kalan çalışanların
da tamamı yoksul. Böyle bir ortamda ekonomik sıkıntı, sosyal sıkıntı üst üste
denk geldiği zaman intihar kaçınılmaz, intihar başka bir çözüm yolu bulamayan
insanlarımız için kaçınılmaz bir sonuç olarak gündeme geliyor. Bu noktada hangi
sıkıntıları çözersek intiharları azaltabiliriz? Elbette, ilk önce ekonomik
sıkıntı, ondan sonra sosyal sıkıntı; ondan sonra da insanların doğru, düzgün ve
insan gibi bir çalışma ortamının bulunmasıyla. Biz, yeni yeni sorunlar yaratan
bir sistem içerisinde yeni yeni intihar nedenlerini ortaya çıkarıyoruz.
Türkiye’deki bu sıkıntılar devamlı büyüyerek, gelişerek gidiyor. Bizim
yapabileceğimiz, Anayasa’daki koruyucu, kollayıcı sosyal devleti birinci planda
öne çıkarmak ve bu noktadaki eğitimi artırmaktır.
Türkiye’deki maalesef 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte taşımalı
eğitim de ciddi anlamda kırsal kesimde bir sıkıntı yaratıyor ve bu yaratılan
sıkıntılardan dolayı yeni yeni intiharlar oluyor. İki gün önce Eskişehir’den
bir servis otobüsçüsü aradı beni, diyor ki: “Üç aydır Millî Eğitim
Müdürlüğünden almamız gereken taşıma ücretlerini alamadık ve borçlar üst üste
binmeye başladı, icra kapıya gelmeye başladı, intihar edeceğim.” Oysa, Türkiye’de Millî Eğitim Bakanının şehrinde eğer
ücretler ödenmiyorsa, taşıma ücretleri üç ayda, beş ayda ödenmiyorsa yeni yeni
intiharlara yol açacak bir ortamı hep birlikte yaratmak üzereyiz demek gerekir
diye düşünüyorum.
Hem çalışma ortamının düzelmesi hem çalışma ortamı içerisinde “mobbing”in, baskının, yıldırmanın, sindirmenin ortadan
kalkması intiharları belki azaltacak ölçüde bir gelişme kaydetmemize neden
olabilir. Bu doğrultuda önergenin kabul edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Grup önerisinin aleyhinde ikinci söz, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş’a aittir.
Buyurun Sayın Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi tarafından, yaşanan intihar olaylarının ve intihara
yol açan sebeplerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesi hakkında AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, önerge sahibinin yapmış olduğu konuşmayı
da dikkatlice izledim ve burada, önergenin gerekçesinin ilk paragrafında da
özellikle uygulanan kötü ekonomik ve sosyal politikalara bunların bağlandığını
gördüm; on yıl boyunca uygulanan kötü ekonomik politikaların, burada birincil
sorumlu olduğu ifade edildi.
Bakınız, değerli milletvekilleri, ben sizlere intihar oranlarını
birazdan vereceğim detaylarıyla ama onun haricinde, uygulanan ekonomik
politikaların nereden nereye geldiğini, nasıl bir tabloyla karşı karşıya
kaldığımızı ifade etmek istiyorum.
İktidara geldiğimiz ilk günden itibaren kamu kaynaklarını çok
verimli şekilde kullanmaya çalıştık, kullanmaya gayret ettik, bunları ağırlıklı
olarak yatırımlara kaydırmaya, vatandaşa hizmet yoluna kaydırmaya gayret ettik
ve bu dönemde yakalanan ekonomik ve siyasi istikrarla birlikte ekonomi 3 kattan
fazla büyümüş, kişi başına millî gelirde ciddi artışlar meydana gelmiştir.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Borç kaç para, borç?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakınız, bütçe
açığı yüzde 11,5 idi devraldığımız zaman. 2013 itibarıyla yüzde 1,2’ye düştü.
Bunun neden önemli olduğuna birazdan değineceğim.
Yine, iktidara geldiğimizde faizler yüzde 50’ler seviyesindeydi,
şu an yüzde 10 seviyesine düştü.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Cari açığı da söylemezseniz inandırıcı olmaz, ikisini de söyleyin.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, 2002 yılında bütçe
içindeki finansman maliyetinin payı yüzde 14,8, bugün ise yüzde 3.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
İntiharlar arttı mı, artmadı mı, onu söyle.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Beklerseniz gelecek arkadaşlar.
Yine, değerli milletvekilleri, faizlerin vergi gelirlerine oranı
yüzde 85,7. Yani 100 lira vergi topluyoruz, 86 lirasını faize ödüyoruz. Bugün
yüzde 16’ya geldi bu rakam. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Vatandaş dinliyor yalnız bunu…
FATİH ŞAHİN (Ankara) – Sayın Başkan, dinleyemiyoruz hatibi. Lütfen
müdahale eder misiniz, anlayamıyoruz.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Şimdi, sayın hatip diyor ki: “On yıl
boyunca uygulanan kötü ekonomik politikalar…” Ben soruyorum arkadaşlar: 100
lira vergi topluyorsunuz…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Zengini daha zengin, fakiri daha fakir…
MEHMET MUŞ (Devamla) – …bunun 86 lirasını faize ödüyorsunuz, bu
iyi politika, süper bir politika. Bunu yüzde 16’ya düşürüyorsunuz, bu kötü
politika. Ben bunu milletimizin takdirine sunuyorum.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Yandaşlar zengin, vatandaş fakir; bunu söyle, bunu!
BAŞKAN – Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Yandaşlar ihya oldu, fakir intihar etti.
BAŞKAN – Sayın Işık… Hatibin konuşmasını duyamayan
milletvekillerimiz var, lütfen…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – AKP’nin soyduklarını millete verin,
milletin sorunu kalmaz! AKP’nin soyduklarını verin, yeter!
MEHMET MUŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, yine bu dönemde
çok ciddi anlamda eğitime kaynak aktarılmıştır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Soyduklarınızı verin, yeter, başka bir
şey lazım değil!
MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın, intihar olaylarının bir kısmında
özellikle gençlerin olduğu ifade edildi ve burada ilkokul mezunlarının
ağırlıkta olduğu ifade edildi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Talan ettiklerinizi verin, yeter!
Soyduklarınızı verin, yeter! Başka bir şey lazım değil!
MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın, sadece bu dönemde 400 bin öğretmen
Millî Eğitim kadrosuna alındı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, ihtiyaç vardı da alındı, sizden önce
Millî Eğitime öğretmen alınmadı mı?
MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın, personel ve bunların sosyal güvenlik
harcamaları 2001 yılında yüzde 16,7, 2002’de 18,4, 2013’te yüzde 28.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Yandaşlar ihya oldu, vatandaş intihar etti; ne yazık ki özeti bu.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Birazdan cevabınız gelecek, beklerseniz
hepsini vereceğim.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Yandaşlar ihya oldu!
MEHMET MUŞ (Devamla) – Yüzde 28’e çıktı. Ne var bunun içerisinde
arkadaşlar? Doktor var, sağlık çalışanı var, öğretmen var, emniyet görevlisi
var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Memleketi taşeron yaptınız taşeron, 774
liraya!
MEHMET MUŞ (Devamla) – Burada, arkadaşlar, ne kadar ağırlıklı
sosyal politikaların uygulandığının bir yönüdür. Bu kadar ağır bir yükü bu
iktidar taşıyarak olabildiğince sosyal politikaları güçlendirmiştir.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Araştıralım Sayın Milletvekili, işte onun için verdik bunu. Sizin dediğinizin
doğru çıkmasını istiyoruz biz. Destek verdiniz mi tamam.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Az önce yine -ben bunu inanın burada ifade
etmek istemezdim ama- on yıl boyunca çok kötü ekonomik politikalardan
bahsedildi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, nerede sizin bu millî geliriniz, hangi
vatandaşın cebinde?
MEHMET MUŞ (Devamla) – Şimdi ben size bir resim anlatacağım: 2001
krizi yaşanıyor, hatırlıyorsunuz, bir esnaf yazar kasasını alıp geliyor “Sayın
Başbakanım, ben bir esnafım.” diyor kasayı fırlatıyor. O resmi hatırladınız
değil mi?
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Şimdi ne yapıyor? Şimdi intihar ediyor!
MEHMET MUŞ (Devamla) – O resmi hatırladınız değil mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Şimdi kendini yakıyor adam!
MEHMET MUŞ (Devamla) – O zaman çok iyi bir ekonomik politika
vardı. Bakın, Ahmet Çakmak isimli bu vatandaş ne diyor?
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Şimdi kendini yakıyor ve intihar ediyor!
MEHMET MUŞ (Devamla) – Ahmet Çakmak diyor ki: “Ben bir esnaftım,
dolar borcum vardı. Dolar 3 kat arttı, önce 1.100’e, ondan 1.700-1.800’e çıktı.
Evimi, arabamı, bütün birikimimi sattım, yine de 6 bin dolar borçlu durumda
kaldım.”
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Başbakanlığın yolu kapalı intihar
etmesin. diye millet!
MEHMET MUŞ (Devamla) – Yakın bir zamanda bir gazeteye verdiği
demeçte “Ama şimdi ben evimi aldım, başka bir ev daha aldım ve yine burada bir
kiracım var.” diyor.
Arkadaşlar, bakın, 2002’nin başına kadar hayat standardı
uygulaması vardı vergi toplanıyorken. Bu, sosyal anlamda ciddi anlamda
tahribata sebep olur. 2002 yılına kadar uygulanmış bu. Ya, bunları ifade ediyorken
lütfen bunları da görmezden gelmeyelim.
Yine, değerli milletvekilleri, esnafa olan destek noktasında,
bakın, bugün esnaf bir yıla kadar kredi kullandığı zaman yüzde 4 faizle
borçlanıyor, bunun gerisini devlet sübvanse ediyor. Eğer bir yıl ile beş yıl arasında
ise bu yüzde 5 ve sırf bu sübvansiyon için 514 milyon lira kaynak ayırmışız
2013 ile alakalı.
Değerli milletvekilleri, KOSGEB ile alakalı kaynaklar ortada, 17
milyon TL’den 250 milyon TL’ye çıkmış. Yatırımların ortalama tamamlanma süresi
dokuz yıldan üç yıla düştü. Bunları niye anlattığıma birazdan değineceğim.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Vekilim, intiharlar niye artıyor, onu söyleyin. Neden artıyor?
MEHMET MUŞ (Devamla) – Sosyal politikalara bakıyoruz. Arkadaşlar,
sosyal politikalarla alakalı, bakın, 2002’de -hani 100 lira toplayıp 86
lirasını faize veriyoruz ya, geriye bir şey kalmıyor- sosyal politikalara
ayırdığımız rakam 1,2 milyar TL. Bugün bu rakam 20 kat kadar artmış ve 22
milyar TL’ye çıkmış.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne kadar fakirleştiğini gösteriyorsunuz
Türkiye’nin. Bak sevgili kardeşim, bunu söyleme, insanların ne kadar
fakirleştiğini gösteriyor bu.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Borç gırtlağa çıktı, onu söyle.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sosyal politikalarda insanlara yapılan
yardımların düşmesi lazım ülke zenginleşirken, yükselmez.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın, 2006 yılında başlattığımız bir
uygulama bile Türkiye’de çok ciddi iyileştirmeler yapmaktadır. 2006 yılında,
arkadaşlar, engelli vatandaşlara evde bakım ücreti gibi bir uygulama başlattık
çünkü intihar edenlerin, arkadaşlar, büyük bir kısmı da yaşlı, yalnızlık,
bakımsızlıktan oluyor ve biz bu uygulamayı 2006 yılında başlattık. 2013
itibarıyla 437 bin kişi buradan istifade etmiş ve sadece evde bakım ücretiyle
alakalı projeye 3,5 milyar TL kaynak aktarılmış. 2002 yılında sosyal
politikalara ayrılan rakam toplam 1,2 milyar TL. Bunu da ben Genel Kurula
aktarmak istiyorum.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Yani “Vatandaşı
fakirleştirdik, parasını veriyoruz.” diyorsun, öyle mi?
MEHMET MUŞ (Devamla) – 2014 ile alakalı, arkadaşlar, rakam daha da
artıyor, 500 bine dayanıyor ve 4,1 milyar TL’ye çıkıyor. Bu ülkenin
kaynaklarının bu ülkenin vatandaşları için kullanılmasına devam edilecektir.
Bakın, değerli milletvekilleri, ekonomiyle alakalı daha gidilecek
yol var mı? Mutlaka daha yol vardır, kat etmemiz gereken çok daha fazla mesafe
vardır, çok ciddi hedefler konmuştur ama arkadaşlar, en düşük memur ücretinde
yüzde 200 reel artış vardır yani enflasyondan arındırılmış artış yüzde 200’dür.
En düşük SSK emekli maaşı 257 TL’den 886 liraya çıkmıştır. Bunları ifade
ediyorken lütfen bunları görmezden gelmeyelim.
Şimdi, ben burada bazı istatistikler açıklamak istiyorum.
Arkadaşlar, intihar olaylarını hiç kimse istemez ama biz bu kadar iyileştirme
yapmışken ekonomide… Toplumda intihar olayları gelişmiş ülkelerde de cereyan
etmektedir. Arzumuz, temennimiz bunları sıfıra indirmektir. Bunu hep birlikte
başarmak durumundayız.
Arkadaşlar, bakın, 2001 Türkiye’nin ağır bir krizidir. Burada çok
ciddi, spesifik rakamlar verilmeseydi ben bunlara
girmeyecektim. Bakınız, biz de intihar oranı 2000’de yüz binde 2,67. 2,67’ye
dikkat buyurunuz, yüz binde 2,67. 2001’de bu rakam ne oldu biliyor musunuz? Bir
yıl sonra arkadaşlar, yüz binde 3,77’e çıktı.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Şimdi; 4,29.
MEHMET MUŞ (Devamla) – 1 puanlık artış var.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Hangisi büyük?
MEHMET MUŞ (Devamla) – Alim Bey sakin
olun, geliyorum, geliyorum ona da.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Güzel kardeşim, hangisi büyük?
MEHMET MUŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakınız, intihar
olayları neden oluyormuş.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – İddian boşa çıktı galiba.
MEHMET MUŞ (Devamla) – 2002’de toplam intihar olaylarının,
yaşanan intihar olaylarının yüzde 38’i hastalıktan dolayı, hastalık. Hastalık sebeplerinden dolayı intihar edenlerin toplam
intiharların içindeki oranı yüzde 38. Bakın, bugün, bu oran, yüzde 19’a düşmüş.
Az önce söylüyordum ya, çok ciddi doktor alımı, sağlık personeli alımı yapıldı.
İşte, sağlıktaki iyileşme arkadaşlar, yarı yarıya düşürmüş bunu.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sağlamlar da intihar ediyor,
sağlamlar.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Aile geçimsizliğiyle alakalı -bak, TÜİK’in verileri, TÜİK’in-
olanlar…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İntihar edenlerin yüzde kaçı Alevi
mesela? Onu da merak ettim.
MEHMET MUŞ (Devamla) – …yüzde 21’den yüzde 9,4’e; geçim
zorluğundan dolayı olanlar 14,2’den 8’e; ticari başarısızlıktan dolayı olanlar
yüzde 3,95’ten 5,24’e düştü.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Arttı, arttı, düştü değil, arttı.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Bir de değerli arkadaşlar, sürem içerisinde
şunu ifade edeyim: Bakın, 2012 yılında TÜİK bir çalışma yapmış, 2011 yılında
intihar olayları yüz binde 3,62. Bakın, yüz binde 3,62. 2001’de ne? Yüz binde
3,77’di.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – 2002’de ne olmuş?
MEHMET MUŞ (Devamla) – 2012’de ne olmuş, 2012’de ne olmuş? 2012
yılında intihar sayıları tespiti değiştirilmiş. Eskiden, veriler sadece Emniyet
Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığından alınıyordu, şimdi bu çerçeve
genişletilerek hastane, ceza ve tevkifevlerinde,
burada gerçekleşen vakalar da bu istatistiklere ekleniyor arkadaşlar. Buradaki
artış, buradan kaynaklanıyor.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Onlar emniyet kaydına girmiyor muydu
yani eskiden?
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Yani, çözümü buldun Sayın Vekil, aferin!
MEHMET MUŞ (Devamla) – Bu konuyu çarpıtmanın, bu konuyu farklı
noktalara çekmenin inanın hiç kimseye faydası yok. İktidarın mutlaka
eleştirilecek konularını bulabilirsiniz ama…
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Doğrularla yüzleşmekten korkmayın.
MEHMET MUŞ (Devamla) – …siz buradaki meydana gelen artışları,
hatta 2001’e göre olan düşüşü de tutup…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
O zaman önergeye destek verin, bunu araştıralım.
MEHMET MUŞ (Devamla) – …iktidarın uygulamış olduğu ekonomi
politikalarına bağlarsanız, burada haksızlık yapmış olursunuz…
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Destek verin, araştırma yapılsın.
MEHMET MUŞ (Devamla) – …yanlış yapmış olursunuz.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Doğru ortaya çıksın.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Bu vesileyle, uyguladığımız ekonomik
politikalarla ve sosyal politikalarla alakalı ülkede meydana gelen refah
seviyesi ortadadır.
Ben bu sebeple, bu sebeplerden dolayı bu araştırma önergesinin
aleyhinde oy kullanacağımızı bildiriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Muş.
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – “Kabul edenler…” dedim, bir dahaki sefere…
Kabul etmeyenler…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Başkanım, demin demeden evvel
istemiştik, yine kabul etmediniz. Ne yaptığınız belli değil!
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Kabul edilmemiştir Sayın Başkanım.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Yok, yok…
BAŞKAN – Peki, karar yeter sayısına da bakalım, sizi kırmayalım
Sayın Işık. Aslında zamanında söylemediniz ama sizi kırmıyorum.
Elektronik yapalım o zaman.
Üç dakika süre veriyorum arkadaşlar, süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri
kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi var, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 48 milletvekilinin
Artvin Kafkasör Cerattepe
maden sahasının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 21/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28
Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 28/11/2013 Perşembe
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün
19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
Sinop
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve
48 milletvekili tarafından 21/11/2012 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Artvin Kafkasör
Cerattepe maden sahasının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (581 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 28/11/2013 Perşembe günkü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere, ilk söz Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’a aittir.
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Artvin Cerattepe’de çıkartılmak istenen madene ilişkin Cumhuriyet
Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine partim adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye’nin her tarafında, özellikle Artvin’de televizyonları
başında bizi seyreden tüm Artvinlilere, tüm yurttaşlarıma saygılarımı
iletiyorum.
Değerli arkadaşlar, bunu bu Meclis kürsüsünde birçok kereler
konuştum ayrıntılarıyla. Bakın, şurası Artvin kent merkezi, Artvin kent
merkezinin hemen üzerinde “Cerattepe” diye tabir
edilen yerde bir maden faaliyeti, bir maden çalışması yürütülmek istenmekte.
Buradaki maden çalışması herhangi bir maden çalışması değil, burası aslında
çevreyi yok etmenin ötesinde, Artvin’i ortadan kaldırmaya yönelik bir cinayet,
“tecavüz” kelimesini kullanmak istemiyorum ama çok ciddi anlamda bir tehdit.
Değerli arkadaşlarım, burada, ilgili şirket tarafından 4.406
hektar alanla ilgili olarak bir ruhsat talebi olmuş ama 31 hektarlık bir
bölümle alakalı da ÇED raporu çalışması devam etmektedir. Bu 31 hektarlık
alanda, sadece 27 hektarlık alanına ilişkin olarak maden şirketinin yani maden
çıkartmak isteyen şirketin talebine göre burada 50 bin ağacı keseceğini ÇED
raporunda belirtmiştir. Dikkat edin arkadaşlar, sayın milletvekilleri, 150
alanlık bir şey düşünün, sadece yüz ellide 1 bölümde 50 binden fazla ağacı
keseceğini maden şirketi ÇED raporunda taahhüt etmiş bulunmaktadır. Yani
durumun vahametini göstermesi açısından sizlerle bunu paylaşmak istiyorum.
Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği, su kaynaklarının 100 metre
çapında alanda hiçbir şekilde faaliyetin yapılmayacağını söylemesine rağmen,
Artvin’in bütün su kaynakları, içme suları buradan tedarik edilmesine rağmen,
ne yazık ki, buradaki bütün alanlar yok edilmek istenmekte, sulama alanları bir
anlamda ortadan kaldırılmak istenmektedir. Madenin çıkartıldığı alanın hemen
yanında Türkiye’nin en önemli ekolojik parklarından
bir tanesi olan Hatila Vadisi Millî Parkı yer
almakta, hemen madenin altında Kafkasör Turizm
Merkezi yer almaktadır değerli arkadaşlarım. Ve daha önemlisi olan -yargıya da
intikal etmiştir, şu anda Rize İdare Mahkemesinde dava devam etmektedir- çevre
düzeni planında madenin çıkartılacağına ilişkin herhangi bir şerh, herhangi bir
beyan bulunmamaktadır.
Bakın, bundan önceki yapmış olduğum Meclis konuşlarımda da
ifade ettim, 27 Mart 2002 tarihinde, o dönemde AKP milletvekili olan Sayın
Bakan, Artvinli hemşehrimiz Faruk Çelik, Meclis
kürsüsünde yapmış olduğu konuşmada, Artvin’de maden çıkartılması faaliyetinin
hangi boyutlara gelebileceğini, Artvin’i nasıl yok edeceğini ifade ediyor; bunu
kelimesi kelimesine buradan Türkiye'yle, tüm Artvin’le paylaşmak istiyorum
değerli arkadaşlarım. Sayın Bakan diyor
ki o tarihte yapmış olduğu konuşmada: “Bu maden arama çalışmaları, asit
karakterli kirleticilerden dolayı, öncelikle çevrenin en temiz suyu durumunda
olan Hatila suyunun ve tatlı su ekosisteminin sonu
olmasına neden olacaktır. Bunun haricinde, yüzde 60 eğimli, heyelanlı bir bölge
olan Artvin ilimizde bu maden çalışmaları, heyelanları daha da artıracaktır.
Artvin ilinin ortadan kalkmasına sebep olacak sonuçların ortaya çıkma ihtimali
muhtemeldir. Yöredeki sivil toplum örgütlerinin mutlaka görüşlerinin alınması
gerekmektedir.” “Değerli milletvekilleri” diyor Sayın Bakan,
“Hükümet, Artvin ilini ortadan kaldırmaya değil, Artvin ilini geliştirmeye
dönük politikalar ortaya koymalıdır.” diye konuşmasına devam ediyor ve
sonucunda da aynen şöyle söylüyor, diyor ki: “Artvin´in geleceğiyle ilgili
olarak tüm belediye başkanları, sivil toplum örgütleri ve ilgili bakanlık bir
araya gelip, Artvin’in geleceğinin değerlendirmesini yapmalarını çağdaş yönetim
anlayışının gereği olarak görmekteyiz. Aksi takdirde, 200 bin insanı
‘Ben ne yaptıysam doğrudur.’ mantığıyla yönetmenin ve çaresizliğe terk etmenin
çağ dışı bir anlayış olduğunu ifade emek isterim.”
Sayın Bakan burada oturuyorken sordum: “2002 yılında yapmış
olduğunuz bu konuşmanın arkasında mısınız?” Kendisine buradan teşekkür
ediyorum, “O yapmış olduğum konuşmanın arkasındayım.” diye söyledi. Yani Sayın
Bakan 2002 yılında yaptığı konuşmada, bu maden çıkartılması olayının bir
cinayet olduğunu ifade etti.
Değerli arkadaşlarım, bu madene ilişkin olarak 17/2/2012
tarihinde bir ihale yapıldı. Bu ihaleden önce Artvin’in bütün siyasi partilerinin
il başkanları, bütün sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, demokratik kitle
örgütlerinin başkanları hep beraber Ankara’ya geldiler - AKP il başkanı da var
bunun içerisinde- Sayın Bakana çıktık, dedik ki: ”Sayın Bakan, bakın Artvin’de
bir cinayet işleniyor. Bu maden eğer Artvin’de çıkartılırsa Artvin’i yok
edecektir.” Sayın Bakan bize müthiş bir cevap verdi, dedi ki: “Yer altındakiler
ile yer üstündekileri karşılaştıracağız, hangisinin değeri daha fazlaysa ondan
yana tercih kullanacağız.” Ben de buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden
Sayın Bakana, Türkiye kamuoyuna sesleniyorum: Artvinlilere kaç lira bedel
biçti? Kaç lira bedel biçti Artvinlilere değerli arkadaşlarım ki tercihini yer
altından yana kullandı? O nedenle, bugün gelinen noktada bu vahameti Türkiye’ye
anlatmak istiyoruz.
Bakın, ihaleye ilişkin bir rezalet de var. Bu ihale kokuyor
değerli arkadaşlarım. İki yıldır Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu ihaleyi
anlatmaya çalışıyorum. Dedim ki: “Bu ihale paket ihaledir.” Sayın Bakan yapmış
olduğu konuşmalarda, bana vermiş olduğu cevaplarda ihalenin paket olmadığını,
ihalenin bir firmayı tarif etmediğini söyledi. İhaleden önce “Bu ihale
şartnamesinde yılda 10 bin ton metal bakır, 500 bin ton tuvenan
malzemeyi çıkartacak hangi tesis vardır?” diye sordum, Sayın Bakan imzasıyla
dedi ki: “Samsun’da Eti Bakıra ait bir tane tesis vardır.” Arkasından, ihale
olunca o firma almadı, bir başka firma alınca bana vermiş olduğu yazılı cevapta
şöyle söyledi, dedi ki: “İhalenin belli bir firma üzerinde şekilleneceği ve
bunun üzerine ihale tarihinden önce noter kanalıyla bunun tespitinin
yapılacağını söyleyen milletvekili yanılmıştır.” Bakın, cevaplar burada. Ama
değerli arkadaşlarım, aradan belli bir zaman geçtikten sonra -bakın, size yerel
gazeteleri gösteriyorum değerli arkadaşlarım- benim demiş olduğum firma, tahmin
ettiğim firma ilanlar verdi ve o firmaya o ihale redevans sözleşmesiyle
devredildi.
Bakın, Samsun’la alakalı…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Rezalet, rezalet, rezalet!
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Bakın, görüyorsunuz değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, gelinen noktada, hiçbir şeyden çekinmeden ne yazık ki her
tarafa ilanlar verdiler. Yani, bu ihaleyle ilgili boyutun ne kadar önemli
olduğunu göstermesi açısından ben Artvin milletvekili olarak haklı çıktım ve
geçen hafta komisyonda yapılan toplantıda Sayın Bakana dedim ki: “İstediğin
televizyon kanalına lütfen beni çağır, sizinle Artvin’i tartışalım. Bu cinayeti
durdurmak için, bu yanlıştan dönmek için gereğini yapalım.” Artvin’e Sayın
Cumhurbaşkanı geldiğinde kendisine de arz ettim, “Bakın Sayın Cumhurbaşkanım,
bu çok önemli bir olay. Artvin’i yok edecek olan bu girişime ‘dur’ demek
zorundayız.” dedim.
Sizler ne diyordunuz? “Biz, doğanın yeşilini seviyoruz.” Ben de
buradan soruyorum: Doğanın mı yeşilini seviyorsunuz, doların mı yeşilini
seviyorsunuz değerli arkadaşlarım? (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Şimdi, gelinen noktada, Turizm Bakanlığının vermiş olduğu cevaplar
var. Diyor ki: “Bu yörede böyle bir maden çalışmasının yapılması çok tehlikeli
sonuçlara yol açacaktır.” O nedenle, Kültür ve Turizm Bakanlığı burada
yapılacak maden çalışmasının çok tehlikeli bir çalışma olacağına, turizm
bölgelerini yok edeceğine ilişkin resmî bir yazı verdi. Bu resmî yazıyı da
bütün Artvin’le, bütün Türkiye’yle paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlarım.
Bakın, sözlerimi bitirirken şunu söylemek istiyorum: Sayın
Başbakan Fenerbahçe Kulübü Başkanıyla yaşamış olduğu polemikte
aynen şöyle söyledi: “Sanki bütün izinler alınmış, elindeymiş gibi ‘Şuraya
marina, şuraya AVM yapacağım.’ diye sözler vermek doğru değil. Bunların
projelerini çizdirdin mi? Çevre Bakanlığının gerekli iznini, onayını aldın mı?
Bunun için izin verecek kurumlar belli. Sanki Çevre Bakanı elindeymiş, her izin
elindeymiş gibi söz veriyor size.”
Değerli arkadaşlarım, şimdi, buradan bütün Artvin, bütün
Türkiye şunu merak ediyor; benim konuşmamın bir önemi yok, biz zaten burada
duruyoruz: AKP’li Artvin milletvekilimizden de aynı Sayın Bakanın durmuş olduğu
noktayla alakalı olarak, bu madenin Artvin’e zarar vereceğini, bu maden
çıkartma işleminin yanlış olacağını Türkiye Büyük Millet Meclisinden ifade
etmesini hasseden rica ediyorum değerli arkadaşlarım. Neden? Bakın, Artvin’de bundan üç dört ay evvel çok büyük bir
miting yaptık. O gün Artvin’in bütün
sivil toplum örgütleri, siyasi parti temsilcileri Artvin Valiliğinin önüne
geldiler, orada binlerce kişi, bu maden çalışmasının Artvin’i yok edeceğine
ilişkin ayrıntılı basın açıklaması yaptılar.
O nedenle, ben buradan yöre milletvekili olarak Türkiye’ye sesleniyorum,
diyorum ki: Bu maden çalışması, ihale aşamasından bugüne kadar geldiği bütün
süreç ve orada yapılacak olan bir cinayet Artvin’i insanlarıyla beraber yok
edecektir değerli arkadaşlarım. Bunu Türkiye’ye anlatmaya çalışıyorum, iki
yıldır bu feryadı, bu figanı Türkiye’ye duyurmaya çalışıyorum. O nedenle,
burada kurulacak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulacak bir Meclis
araştırması komisyonu, oraya gidecek milletvekilleri, Artvin’in içinde
bulunduğu durumun ne kadar vahim olduğunu, yüzde 80 eğimli bir arazide yapılmak
istenen bu maden faaliyetinin Artvin’i ve Artvinliyi yok edeceğini bizzat
görecektir. Bilimsel raporlarla desteklenecek bu çalışma, inanıyorum ki
önümüzdeki günlerde, alınmış olan bu kararın yeniden gözden geçirilmesine neden
olacaktır. Bu konuda milletvekili arkadaşlarımın duyarlı davranacağına
inanıyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayraktutan.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, cevap vermeyecek misiniz?
Çok ciddi bir iddia var ihaleyle alakalı. Siz söz isteyin, biz destekleriz
Sayın Bakan. İhale adrese teslim edilmiş.
BAŞKAN – Grup önerisinin aleyhinde ilk söz, Artvin Milletvekili
İsrafil Kışla’ya aittir.
Buyurun Sayın Kışla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan
ve arkadaşlarının Artvin Kafkasör bölgesinde maden
işletmesiyle ilgili gerekli tedbirlerin alınması hususunda Meclis araştırma
komisyonu kurulmasına dair önerisine AK PARTİ Grubu adına cevap vermek için söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Elbette ki Enerji Bakanlığımızın ülkemizin enerji ihtiyacının
karşılanması hususunda gerekli tedbirleri alması hayati bir önem taşımaktadır.
Ülkemizin kalkınması, yer altı zenginliklerimizin gün yüzüne çıkarılarak
ekonomiye kazandırılması da şüphesiz önemlidir. Ancak, bu yatırımları yaparken
elbette ki Artvinlinin bir tedirginliği var yani ülkemiz kazanırken Artvinli
zarar görmesin, Artvin zarar görmesin diye. Tabii, bu tedirginliğin elbette ki
biz de bir haklılık payı vardır diye düşünüyoruz fakat bunu düşünürken bir
bakanlığın yapacağı yatırımların da birçok bakanlığı ilgilendirdiğini
düşünmemiz gerekiyor. Bu yatırım da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su
İşleri Bakanlığı ve Turizm Bakanlığını yakinen ilgilendiriyor. O bakımdan,
ilgili bakanlıkların bu konularda çok ciddi hassasiyet gösterdiğine eminim.
Biz, Yeşil Artvin Derneğinin ve halkımızın tedirginliklerini 11
madde olarak onlardan aldık, bunları sürekli dinliyoruz. Elbette ki bu
tedirginliklerin önemli bir sebebi de maalesef bilgi kirliliğinden
kaynaklanmaktadır ve halkımızı yeterince doğru bilgilendirmenin eksikliğinden
kaynaklandığını düşünüyorum. AK PARTİ Hükûmetimizin ve iktidarlarımızın
milletimizin ve halkımızın zararına olacak hiçbir yatırıma, hiçbir işe asla
izin vermeyeceğinden emin olmanızı istiyorum. Bir yatırım -demin de dediğim
gibi- birçok bakanlığı ilgilendiriyor. Bu konuda ilgili bakanlıklarla görüştük.
Bu teşebbüsler sonucudur ki işletme açık işletme olarak çalıştırılmayacak.
Kapalı galeri olarak işletilmesine karar verilmiştir. İşleme tesisleri orada
kurulmayacak ve çıkarılacak maden kara yoluyla Murgul Bakır İşletmesine
aktarılarak orada işlenecektir.
Artvin turizm açısından son derece önemlidir. Artvin’in geleceği
turizme bağlıdır. Burada eğer bu yatırım Artvin’de turizmi etkileyecekse,
baltalayacaksa buna gönlümüz rıza göstermez, buna Bakanlık da rıza göstermez.
Bu bölge turizm açısından önemlidir. Burada, Cerattepe
mevkisinde Kafkasör Kayak
Merkezi, Mersivan Kayak Merkezi, Cerattepe,
mevcuttur. Diğer taraftan, Hatila Vadisi millî park
olarak mevcuttur.
Değerli arkadaşlar, bakın, bizim Hükûmetimiz 20 Ocak 2013
tarihinde Kafkasör bölgesini “turizm gelişim bölgesi”
olarak ilan etmiştir ve 6’ncı bölgenin teşviklerinden istifade edilecek bir
hâle getirmiştir ve imar planları yapılması için belediyeye gerekli ödenekler
gönderilmiş ve buraya turizm yatırımcıları beklenmektedir. O bakımdan, burada
önemli olan, turizm açısından Kültür ve Turizm Bakanlığı gerekli hassasiyeti
göstermektedir.
Diğer taraftan, önemle vurgulanan hususlardan bir tanesi içme
sularıyla ilgilidir değerli arkadaşlar. Artvin’in içme suyu kaynaklarının tümü
bu bölgeden geçmektedir. Özellikle Genya Dağı ile Kafkasör’ün birleştiği yerlerden gelmektedir. 12
civarındaki su kaynağının tamamı ruhsat alanı içindedir. “Bu alanda çalışma
yapılması hâlinde suyun zehirlenmesinin yanında su kaynaklarının yerinin
değişmesi ve suyun kaybolması tehlikesi söz konusudur.” denmektedir. Oysa, Bakanlık yetkilileriyle yaptığımız görüşmelerde
“Ruhsat sahası içerisinde 12 adet su kaynağı vardır ancak çalışmanın yapılacağı
alanda su kaynağı mevcut değildir. Yapılan çalışmalar sonucunda 60
kilometrekarelik bir su havzası belirlenmiş ve bu havzada 12 adet su kaynağı
tespit edilmiştir. Ancak, bahse konu proje, 60 kilometrelik havzanın sadece
0,1’i kilometrekare alana isabet etmektedir. Bu alanda su kaynağı mevcut
değildir. Bu alanda, ilgili, muhtemel olumsuzluklara karşı aşağıdaki
tedbirlerin de alınması da düşünülüyor.” deniliyor.
Diğer taraftan, yine, heyelanlarla ilgili endişeleri var
halkımızın. Bakın, burada da yine Yeşil Artvin Derneğinin, halkımızın bu
düşüncelerini biz ilgili bakanlıklarla, ilgili bürokratlarla görüşüyoruz ve ÇED
raporlarında, tabii, bu tedbirlerin alınmasını istiyoruz.
“Artvin, eğimli bir arazide kurulmuş olup yapılaşmadan ötürü her
yıl 1 santimetre kaydığı iddia edilmektedir. Bu yıl da Orta Mahalle mevkisinde yaşandığı gibi, dönem dönem
şehrin belli bölgelerinde toprak kaymaları olmaktadır. Artvin’in üzerinde bu
maden işletmesinin çalışmaya başlaması Artvin’deki heyelanları
tetikleyecektir.” diye bir iddia var. Bakın, yapılan görüşmelerde bu konuda
verilen cevaplar nedir: “Artvin ili ve yakın çevresindeki heyelan varlığını
belirlemek amacıyla 2004 yılında Profesör Doyuran tarafından kapsamlı bir
çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar sırasında proje alanı ve çevresinde hem eski
hem de yeni şev hareketleri gözlenmiştir. Cerattepe
Hatipoğlu mevkisinde kavisli, kayma yüzeyli eski
heyelanların kalıntıları olduğu düşünülmektedir. Eski heyelanların yeniden
tetiklenmemesi için… Bu bölgedeki yoğun bitki örtüsünden dolayı böyle bir şeye
ihtimal vermiyoruz.” deniliyor. “Ayrıca, bu sebeple ilgili alanda karo sahasının
etrafı uygun boyutlarda kanallar ile direne edilerek sahanın dışından gelen
yüzey sularının karo sahasına girmesi engellenecektir. Ayrıca, karo sahasının
tanziminden sonra yağmur sularının kontrolsüz akışı engellenmek için de rehabilitasyon yüzeyinde oluşturulacak kanallar ile suyun
doğru drenaj yapılarak üstünün örtülmesi sağlanacaktır.”
Değerli arkadaşlar, elbette ki ülkenin ihtiyacı olan yatırımlar
yapılacak ama tabii, bizim isteğimiz, bu yatırımları yaparken en son
teknolojinin kullanılması, halkımızın ve Artvinlinin zarar görmemesi noktasında
gerekli tedbirlerin alınmasıdır.
Ben inanıyorum ki Turizm Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın bürokratları bu konudaki talepleri ciddi bir
şekilde değerlendiriyor, yapılacak yatırımı da ona göre planlıyor. Artvin’e,
Artvinliye zarar verilmesine elbette ki bir siyasetçi olarak bizim de gönlümüz
asla razı olmaz. O bakımdan, ben bu projenin bazı kısımlarının devre dışı
kalması… İşte belki de orada birçok yatırım yapılmış olsaydı, tesisler yapılmış
olsaydı, belki binlerce kişi çalışacaktı.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – İsrafil Bey, ihale konusunda gönlünüz
rahat mı?
İSRAFİL KIŞLA (Devamla) – Onun için, Artvin’in ve Artvinlinin
zarar görmemesi açısından
ilgili şirket pek çok yatırımlardan vazgeçmiştir ve sadece kara
yoluyla oradan kapalı galeriden çıkarılacak maden Murgul’da işlenme durumuna
doğru gelmiştir. Şu andaki kurumun, ilgili şirketin talep ettiği ÇED’le ilgili -yapacağı tabii yatırımın türüne göre bir ÇED
istemektedir- eğer orada gene Artvin’in ve Artvin halkının bir zararı söz
konusu olursa, onunla ilgili, ben inanıyorum ki ilgili kamu kurumlarımız,
ilgili bakanlıklarımız kendi görev alanlarında olan hassasiyetlerden dolayı bu
konuda her türlü titizliği gösterecekler ve Artvin asla bu konuda zarar
görmeyecek diye düşünüyorum.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Hepimiz öyle düşünüyoruz.
İSRAFİL KIŞLA (Devamla) – Bu nedenle, tabii, ben yeni bir
araştırma komisyonu kurulmasına gerek olmadığını düşünüyorum. Ancak, yine, her
türlü talebi… Halkı doğru bilgilendirme noktasındaki -bakın, en büyük eksiklik
bu maalesef- eksikliğin de ilgili bürokratlarca ve bakanlık yetkililerince de
giderilmesinin doğru olacağını düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kışla.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Biraz önce konuşan Artvin Milletvekilimiz
Uğur Bayraktutan konuşmasında çok ciddi iddialar
ortaya attı. Milyar dolarlarla ifade edilen usulsüzlük ya da suistimal iddiasında bulundu. Hükûmet, Meclise bir izahat
vermek istemez mi? Çok merak ediyoruz.
BAŞKAN – Kendi takdirindedir Hükûmetin, vermek istemezse vermez.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ama bunun kayıtlara geçmesi bakımından Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Talep ederse verirdik, bir talebi yok sayın
milletvekilleri.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, milletin 10 milyar
doları... Biz milletvekiliyiz, ben öğrenmek istiyorum, gerçekten öğrenmek
istiyorum Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ben de kayıtlara geçsin diye söyledim Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Grup önerisinin lehinde ikinci söz, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’ye aittir.
Buyurunuz Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, yani olur mu öyle şey? 10
milyar dolar gidecek “Meclisin geleneği var.” Ne geleneği var? Geleneği mi
kalmış Meclisin?
MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) – Git mahkemeye kardeşim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – 10 milyar dolar para gitmiş ya!
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, Artvin Kafkasör Cerattepe maden sahası konusunda gerekli önlemlerin
belirlenip ivedilikle alınması konusunda verilen Meclis araştırması önergesiyle
ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tespih tanesi gibi birbirine tutunmuş
turkuaz renkli barajları, yeşili gelinlik giymiş doğası, masmavi gökyüzünü
yemyeşil heybetiyle tırmalayan ormanlarıyla Artvin bir kent değil, bir tabiat
mucizesidir. Bu özelliklerinden dolayı bölge, dünyanın doğa korumada öncelikli
en önemli 25 sıcak noktasından biri olarak ilan edilmiştir. Artvin’in Cerattepe ve Genya bölgesi ise
yeşil ormanları, eşi bulunmaz endemik türleri, yaban hayvanları, ormanlarla
kaplı muhteşem dağ ve vadileri, millî parkları, tabiat koruma alanları ve su
varlığıyla, bölgenin değil dünyanın en önemli doğal alanlarından biridir.
Bölge, yeşili, suyu, doğası ve mucizevi manzarasıyla büyük bir istikbal
vadetmekte, maden değil, turizmin ve hizmet sektörünün başkenti olmaya hazır
bir durumda beklemektedir. Bunun için, Artvin’in turizm potansiyelini algılamak
ve bunu değerlendirmek şart ve gereklidir.
“Yalancı cennet” olarak nitelendirilebilecek bu bölge, 1990’dan bu
yana uluslararası şirketlerin iştahını çekmiştir. Önce, burada, Cominco Madencilik, ÇED raporu hazırlamadan maden arama
faaliyeti başlatmıştır. Bu şirket, doğayı önemli ölçüde tahrip etmiştir.
2000’li yıllarda, Inmet Mining
Şirketi madencilik faaliyeti konusunda Artvin halkını ikna edemediğini
kamuoyuna açıklayarak Artvin’i terk etmiştir. Bu faaliyetlerle ilgili olarak
halk örgütlenmiş ve Rize İdare Mahkemesine dava açılmış, sonuçta mahkeme önce
yürütmeyi durdurma kararı vermiş, ardından da şirketin ruhsatlarını ve işletme
hakkını iptal etmiştir. Karar, Danıştay onanmasından geçerek 2008 yılında
kesinleşmiştir. Yani, bir mahkemenin verdiği karar ve bir iptal var, bu konuda
kesinleşmiş bir karar var ve bu kararın üzerinde biz konuşuyoruz. Orayı yeniden
işletmeye açmak, orayı yeniden mahkemenin verdiği kararın öncesi duruma
getirmekle fiilî bir durum yaratmaya çalışıyoruz. 17 Şubat 2012 tarihinde, daha
önce verilen yargı kararları göz önüne alınmadan buranın ihalesi
gerçekleştirilmiştir. Kesinleşmiş yargı kararlarıyla işletme hakkı ve ruhsat
iptalleri yok sayılmış, Artvin Cerattepe bölgesi
yeniden madencilik faaliyetlerine açılmıştır. Yeşil Artvin’i gri, kirli ve
yaşanmaz Artvin hâline getirme faaliyeti böyle başlamıştır.
Maden faaliyetlerinin yapıldığı alanın toprak yapısı erozyon
tehdidine açık, içme suyu kaynaklarına yakındır. Bölgenin göz bebeği gibi
korunması, sürdürülebilir doğa koruma planlarıyla muhafaza edilmesi gerekirken,
bölgeyi tahrip edecek faaliyetlere girişilmesi düşündürücüdür.
Değerli milletvekilleri, mahkemenin daha önce verdiği kararı yok
sayarak böyle bir ihalenin nasıl gerçekleştirildiği incelenmeye, irdelenmeye ve
araştırılmaya değer bir konudur. Hukuk devletinde kim ya da hangi kurumun
kendisini yargının üstünde gördüğünün araştırılıp ortaya çıkarılması
demokrasinin geleceği bakımından zorunlu bir durumdur. Her şeye rağmen, devlet,
yargı ve hukuk göz ardı edilerek yapılan bu ihale üzerine yeniden Rize İdare
Mahkemesine dava açılmıştır. Trabzon Bölge İdare Mahkemesi, yapılan itiraz
üzerine, faaliyetin çevresel etkilerini dikkate alarak yürütmeyi durdurma
kararı vermiştir. Bölgenin madencilik faaliyeti için istismara açık hâle
getirilmesi, Artvin halkını erozyon, heyelan, sarsıntı, uçurum, yıkıntı, kirli
su, zehirli hava, yeşilsiz doğa ile yüz yüze bırakmıştır ve bırakacaktır.
Artvin halkı, akbaba gibi bölgeye üşüşen maden şirketleri ile
yeşil doğayı hallaç pamuğu gibi atan şirket faaliyetleriyle uğraşmaktan gerçek
sorunlarına ayıracak zamanı bulamaz hâle gelmiştir. Buradan açıkça söylüyorum:
İnsana rağmen, Artvinliye rağmen oraya böyle bir yatırım yapmak ve bunu da
kalkınma adına yaptığını söylemek totaliter rejimlere özgü bir davranış biçimi
olabilir ancak. Artvinliler, HES’ler, taş ocakları,
maden aramalarıyla kendilerinin cendereye alındığını söylemektedirler. Artvin
halkı, HES ve maden projeleriyle âdeta göçe zorlandıklarını, yaşam alanlarının
ve tarım arazilerinin insansızlaştırılmaya
çalışıldığını söylemektedirler. Olgu “Ya maden ya Artvin” noktasına
getirilmiştir. “Artvin’de maden katliamdır.”, “Madensiz olur Artvinsiz olmaz.” sloganları aslında her şeyi
anlatmaktadır.
Artvin’in yüzde 60 eğimli olan yapısı onun heyelana açık bir yer
olduğunu göstermektedir. Maden çalışmaları heyelanı tetikleyecek ve sonuçta
Artvin ilinin tümüyle ortadan kalkması söz konusu olabilecektir. Artvin
halkının, sivil toplum kuruluşlarının bu konuda gösterdikleri duyarlılığın her
şeyin üzerinde selamlanmaya layık olduğunu buradan özellikle ifade etmek
istiyorum.
Bu yüzden, maden, Artvin’de, maden çıkarılmasının da ötesinde bir
anlam kazanmış, sosyolojik ve ontolojik bir sorun hâline gelmiştir. Maden
yalnız Artvin’in değil, aslında bütün Türkiye’nin sorunudur. Bu konuda Artvin
Türkiye’dir, Türkiye Artvin’dir. Demokratik bir ülkede halka ve hukuka rağmen
herhangi bir konuda karar alınamaz ve uygulanamaz.
Değerli milletvekilleri, iktidarın Artvin’i ve Artvinliyi dikkate
almasını buradan tavsiye ediyorum. Artvinliler ülkesine, sorunlarına ve
toprağına sahip insanların memleketidir.
Bu vesileyle, bir gerçeği de burada hatırlatmak istiyorum. Mondros
Ateşkes Anlaşması’nın imzalanması dolayısıyla Damat Ferit Paşa’ya “Top da
vardı, tüfek de vardı. Niçin harp etmediniz ve mütareke yaptınız?” diyen kişi
Artvinli General Ali Rıza Paşa’dır. 22 Temmuz 1920’de Yıldız Sarayı’nda
toplanan saltanat şûrasında Sevr Antlaşması için yapılan oylamaya ret oyu veren
kişi -tek kişidir- o da yine Artvinli Ali Rıza Paşa’dır.
Maden yüzünden Artvinliler gerçek sorunuyla ilgilenemez hâle
gelmişlerdir. Artvin’in hemen hemen bütün ilçeleri maden, baraj ve HES’lerin neden olduğu sorunlarla karşı karşıyadır. AKP
iktidarı, Artvin’in barajıyla, HES’iyle, suyuyla,
madeniyle ilgilenmekte, halkın sorunlarını ise es geçmektedir.
Bunlardan birkaç tane örnek vermek istiyorum. Yusufeli ilçesi
baraj yüzünden bulunduğu yerden taşınacaktır. Tarihî ilçenin taşınmasıyla
ilgili hazırlıklar, bugün neredeyse yok denebilecek seviyededir. Ardanuç ile
Ardahan arasında 1952 yılında başlanan 60 kilometrelik yolun hâlâ 8 kilometresi
tamamlanamadığından bu yol kullanılmıyor, kullanılamıyor, bu ayıp size yeter ey
AKP, yeter! (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, Artvin’e gittiniz mi, Artvin’e?
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Ardanuç ile Olur arası 46 kilometre
olan yolun da 13 kilometresi stabilize olarak
yapılmış, diğer tarafı olduğu gibi duruyor. Yusufeli’nin barajla, Bertalılar’ın HES’lerle,
Artvin’in maden ve çevre tahribatıyla başı derttedir.
Değerli milletvekilleri, Artvin’in şehir suyu maden faaliyetinin
yapılacağı bölgeden geçmektedir. Bu durum, hayati tehlikeler üretebilecek sonuç
doğurabilir. Artvin’de toprağın üstünün mü, toprağın altının mı daha zengin
olduğunun ortaya çıkarılması ve bunun toprağın üstündekilere yani insana yönelik
olarak bir sonuç üretmesini herkesten beklemek bizim de hakkımız.
Sosyolojik ve ontolojik bir sorun hâline gelen Artvin’deki
madencilik faaliyetlerinin halka, ekosisteme ve doğaya etkilerini araştırmak
için Meclis araştırma komisyonu kurulması, hiç kuşkusuz, yararlı olacaktır.
Böyle bir komisyonun kurulmasının, bu komisyonun Artvin'in, oradaki madencilik
sahasının, onun meydana getireceği sorunların, sonuçların ortaya çıkarılmasının
tespitinin ne zararı var? Buna niçin oturduğunuz yerden muhalefet getiriyor
diye karşı çıkılacak, bunu anlamak da mümkün değil. Artvin’de bir maden feryadı
var. Bir feryat var Artvin’de. AKP’yi bu feryadı dikkate almaya çağırıyorum.
AKP’yi aklıselime ve bu komisyonun kurulmasına destek olmaya çağırıyorum,
aklıseliminiz varsa eğer. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, Artvin seninle gurur duyuyor.
BAŞKAN - Grup önerisinin aleyhinde ikinci söz, Zonguldak
Milletvekili Ercan Candan’a aittir.
Buyurun Sayın Candan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERCAN CANDAN (Zonguldak) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına verilen Artvin Kafkasör Cerattepe maden sahası
ile ilgili Meclis araştırma önergesi hakkında AK PARTİ Grubu adına aleyhte söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu araştırma önergesiyle ilgili -kısa bir araştırma yaptım-
aslında kısaca bir bilgi vereceğim. Artvin Milletvekilimiz Sayın İsrafil Kışla,
o bölgeyle ilgili, o bölgenin hassasiyetleriyle ilgili bilgiler verdiler tabii
ki ama ben kısaca bir bilgi vereceğim bunun geçmişiyle ilgili, ondan sonra da
Türkiye’yle ilgisi, alakası nedir, onunla ilgili bilgi vermek istiyorum.
Buranın ruhsatı 1990 yıllarında Cominco Madencilik
diye bir şirkete verilmiş. Bu şirket -dikkatinizi çekiyorum- yabancı sermayeli
bir şirket. Bunun daha sonraki hayrını göreceksiniz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Verene hesap soralım hep beraber! Kim
vermiş yabancılara madenimizi?
ERCAN CANDAN (Devamla) – 2000’li yıllarda İnmet
Mining’e devredilmiş fakat uzun süren hukuk süreci
sonucunda bu ruhsat iptal edilmiş.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Artvin’i gördünüz mü? Cerattepe’yi
gördünüz mü?
ERCAN CANDAN (Devamla) – Daha sonra, Maden Kanunu’ndaki hükümler
ile yeniden ihale edilmiş ve Şubat 2012 tarihinde Özaltın Şirketi tarafına
verilmiş.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Artvin’i gördünüz mü acaba?
ERCAN CANDAN (Devamla) – Bildiğim kadarıyla 9 tane şirket katılmış
ve burayı bu şirket almıştır.
Tabii, madencilik faaliyetleri, esasları, denetimleri, ruhsatı,
iptali, bunlar ilgili kanunla hüküm altına alınmıştır.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Hatip, Artvin’i gördünüz mü, Cerattepe’yi gördünüz mü? Bir soru soruyorum.
ERCAN CANDAN (Devamla) – Dolayısıyla, önerge de maden sahasının
çevresel ve sosyal etkileri üzerine verilmiş; daha çok o konu üzerinde
konuşuldu dikkat ederseniz. Bundan önceki 3 konuşmacı arkadaşımız sosyal, hatta
ontolojik, sosyolojik konulardan bahsettiler burada. Ama,
uzun lafın kısası şudur: Burada, evet, sosyolojik bir etki var mı? Varsa oranın
milletvekilleri bununla yakından ilgilenmektedirler zaten. Eğer çevresel bir
etkisi varsa Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vardır,
Orman Bakanlığı vardır.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Nerede o bakanlık?
ERCAN CANDAN (Devamla) – Çevreyle ilgili, baraj göletleriyle
ilgili, “ÇED” denilen bir rapor vardır, bu ÇED raporunun verilmesi zorunludur.
Dolayısıyla, bu ÇED raporu alınmak mecburiyetindedir buradan üretim
yapılabilmesi için.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sen biliyor musun ÇED raporunun nasıl
alındığını? Hiç gittin mi ÇED toplantısına?
ERCAN CANDAN (Devamla) – Dolayısıyla, burada ÇED raporu aldıktan
sonra bunların hepsi dikkate alınıyorsa herhangi bir problem yok demektir
tabii.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Madenlerimizi yabancılara kim sattı,
onu öğrenmek istiyoruz.
ERCAN CANDAN (Devamla) – Bilgi vereceğim.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ERCAN CANDAN (Devamla) – Şimdi, tüm dünyada olduğu gibi, üretilen
bakır madeni önce konsantrasyon işleminden geçer, daha
sonra da izabe tesislerinde blister bakır hâline
gelir. Bunu niye anlatıyorum, biraz sonra daha iyi anlayacaksınız. Ben, bu bana
geldiğinde, bu görev bana tevdi edildiğinde ilk önce Enerji Bakanlığıyla kontak
kurdum çünkü ben bir bilim adamı olarak şuna bakarım: Buradan çıkacak madenden
uç ürün yapılacak mı, yoksa toptan bu alınıp bir cevher hâlinde yurt dışına
gönderilip orada mı yapılacak? Bana verilen bilgi buradan uç ürün yapılacağının
şartnamede olduğu yani blister bakır elde edilecek
burada. Bunun önemini şöyle vereceğim: Türkiye şu anda 42 bin ton bakır
üretiyor. Fakat tüketimimiz ne kadar, biliyor musunuz arkadaşlar? 400 bin ton.
Yani, biz sadece ve sadece aldığımızın onda 1’ini, sadece onda 1’ini
üretiyoruz, geriye kalan onda 9’unu yurt dışından satın alıyoruz ve bunun için
kaç para ödüyoruz biliyor musunuz? 4,1 milyar dolar para ödüyoruz. Hem işsizlik
diyoruz hem istihdam diyoruz hem bütçe açığı diyoruz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Yahu, 4,1 milyar dolar için Artvin’i mi
mahvedeceksiniz?
ERCAN CANDAN (Devamla) – Sonra da 4,1 milyar dolar için dönüyoruz
“Bu önemli değil, bizim için yeşil.” diyoruz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Köylümün cebine mi gidiyor? Cengiz
Holdinge gidiyor.
ERCAN CANDAN (Devamla) – Burada niye uç ürün dedim biliyor musunuz
arkadaşlar? 2003 yılıyla 2013 yılını kıyasladığımda, 2003 yılında bakırın tonu
2 bin dolar, 2013 yılında 8 bin dolar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya, Hocam, uluslararası piyasa
fiyatlarını biz biliyoruz, sen bize ihaleyi anlat. Senin Hükûmet sorumluluğun
var.
BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin, sayın milletvekilleri, hatip
konuşsun, lütfen…
ERCAN CANDAN (Devamla) – Yani biz bunu çıkartmayacağız, 4,1 milyar
doları her sene yurt dışına vereceğiz, sonra arkadaşlar bir daha araştırma
önergesi verecekler: “Neden dış ticaret açığı veriyoruz? Neden işsizlik bu
kadar çok?” bir daha ikinci araştırma önergesi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Devletin bu kadar malını sattınız da dış
ticaret açığını düşürdünüz mü? Devletin o kadar malını sattınız da düşürdünüz
mü dış ticaret açığını, yoksa daha mı arttı?
ERCAN CANDAN (Devamla) – Arkadaşlar, şuna emin olun: Bundan sonra
su da akmayacak, maden de yatmayacak. Biz buna bakmak zorundayız, biz üretmek
zorundayız, biz çalışmak zorundayız, biz katma değer üretmek zorundayız. Bunu
bilin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bırakmadınız memlekette bir şey be! Bir
tane maden mi açtınız?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Doğal gazda yolsuzluğu engelle, onları
engellersin. Petrol kaçakçılığını engellesene önce! Kimi kandırıyorsunuz,
madenlerimizi peşkeş çekiyorsunuz!
ERCAN CANDAN (Devamla) – Bunun bir diğer tarafı da var tabii ki: Tüvenanı 10 dolara satıyoruz. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Zonguldak milletvekilisin, üretemediğin
taş kömürünü konuş orada, üretemediğin taş kömürünü nasıl peşkeş çektiğini
konuş orada.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – O iş öyle değil, yanlış biliyorsun.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Herkesin kendi sorumluluğu, ben sadece ihtar edebilirim.
ERCAN CANDAN (Devamla) – Bakın, Tayland’ın bakır ihtiyacı 4 kat
arttı, Güney Kore’nin ihtiyacı 3 kat arttı, Çin’e ne verirseniz alıyor.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – İhaleyi dinlemek istiyorum, ihaleyi.
ERCAN CANDAN (Devamla) – Ve buradaki şartnamede şu var: Bu, yurt
dışına satılmayacak arkadaşlar; bu, ülke içinde harcanacak.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – 500 bin ton üreten başka firma var mı o
şirketten başka? Şirket tanımlamak fesat karıştırmaktır!
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – İhaleyi dinlemek istiyorum. Türkiye’de
kaç tane var böyle tesis Sayın Vekilim?
ERCAN CANDAN (Devamla) – Dolayısıyla, biz şuna bakarız: Üretime
bakarız, istihdama bakarız…
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Bakanım, siz müdahale edin,
ihaleyi dinleyelim biz, nasıl ihale yapıldığını.
ERCAN CANDAN (Devamla) – …cari açığı ne kadar azaltıyoruz ona
bakarız, çevreye bakarız, halkımıza bakarız.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – İnsana bak, insana!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Türkiye’de 500 bin ton bakır üreten,
bir firma dışında var mıdır? Nasıl şartnameye yazarsınız bunu?
ERCAN CANDAN (Devamla) – Benim bildiğim bir tek şey var, Bursa’nın
büyük bir oranı Artvinliden oluşuyor arkadaşlar.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Dolara bakın, yeşil dolara!
ERCAN CANDAN (Devamla) – Bu insanlar oraya piknik yapmaya gitmedi,
bu insanlar oraya zorunluluktan gitti, tamam mı? Bunu bilin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) – Zonguldak’tan bahset, Zonguldak
boşalıyor.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – İhale, ihale…
ERCAN CANDAN (Devamla) – Onun için, biz daha çok istihdam sahası
açacağız, daha çok üreteceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama…
BAŞKAN – Sayın Altay, Sayın Demiröz, Sayın Toptaş, Sayın Akar,
Sayın Dinçer, Sayın Erdoğdu, Sayın Bayraktutan, Sayın
Yıldız, Sayın Güler, Sayın Çetin, Sayın Serindağ,
Sayın Öner, Sayın Dibek, Sayın Öztürk, Sayın Yalçınkaya, Sayın Acar, Sayın
Özkan, Sayın Canalioğlu, Sayın Aldan, Sayın Çıray.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 48 milletvekilinin
Artvin Kafkasör Cerattepe
maden sahasının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 21/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28
Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A)
Komisyonlara Üye Seçimi
1.- Son yıllarda Türk sporunda
yaşanan doping sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/753, 754, 755, 756, 757,
758, 759, 760, 761, 762, 763, 764, 765) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN - Son yıllarda Türk sporunda yaşanan doping
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan açıklama yapacaktı.
BAŞKAN – Şunu okuyayım, sonra isterseniz.
…Meclis araştırması Komisyonu üyeliklerini siyasi parti
gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi listeyi okutup oylarınıza sunacağım:
Son Yıllarda Türk Sporunda Yaşanan Doping Sorununun Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi:
AK
PARTİ (10)
Mehmet Kerim Yıldız Ağrı
Fatih Şahin Ankara
Ülker Can Eskişehir
Adem Tatlı Giresun
Hakan Şükür İstanbul
Mehmet Domaç İstanbul
Osman Aşkın Bak İstanbul
Hamza Dağ İzmir
Ayşe Türkmenoğlu Konya
Gönül Bekin Şahkulubey Mardin.
CHP
(4)
Metin Lütfi Baydar Aydın
Erdal Aksünger İzmir
Mehmet Hilal Kaplan Kocaeli
Mehmet Volkan Canalioğlu Trabzon
MHP
(2)
Mesut Dedeoğlu Kahramanmaraş
Ali Öz Mersin
BDP
(1)
Halil Aksoy Ağrı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B)
Duyurular
1.- Başkanlıkça, (10/753, 754,
755, 756, 757, 758, 759, 760, 761, 762, 763, 764, 765) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyuru
BAŞKAN – Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın
üyelerin 28/11/2013 Perşembe günü, yani bugün, saat
18.30’da, Halkla İlişkiler Binası B-Blok 2’nci kat 4’üncü bankoda bulunan
Meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun toplantı yeri ve saati ayrıca plazma ekranda ilan
edilmiştir.
Şimdi, Sayın Bakan bir dakikalık bir açıklama istedi.
Yerinizden bir dakikalık bir süre veriyorum size.
Buyurun Sayın Bakan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu’nun, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; az önce de Artvin milletvekilimizin
konuşmalarını dikkatle dinledim. Özellikle zabıtları da alacağım, Enerji
Bakanıma konuyu da intikal ettireceğim bir kere, onu da söyleyeyim.
Ancak, benim bildiğim kadarıyla bu ihaleler şeffaf yapılıyor,
gayet şeffaf. Ayrıca, tabii, ihale yapıldıktan sonra, mevzuata göre,
devredebilir, yanına ortak alabilir ama bunları ben…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Efendim, ihale şartnamesinde bir şart
var, o konuyu açıklarsanız
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Müsaade ederseniz… Ben konuyu dikkatle dinledim, takip ettim, Enerji
Bakanımıza da intikal ettireceğim. Hatta -sizin zabıtlar çıkmamış- alıp
zabıtları da Sayın Bakanımıza ileteceğim.
Teşekkür ederim.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Bakanım, iki buçuk yıldır cevap
alamıyorum ben, iki buçuk yıldır.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla
Kullanımına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Nükleer Enerjinin Barışçıl
Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/666) (S.
Sayısı: 377)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 421) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.
Komisyon Raporu 421 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Haydar
Akar, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, bugün Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz almış
bulunuyorum. Ama geçen hafta MHP grup başkan vekili hocamız arşivin önemini
burada anlattı.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Azerbaycan’a gittin mi?
HAYDAR AKAR (Devamla) – Geliyorum.
Yalnız, çok daha önemli bir şey var. Biraz evvel, Artvin milletvekili
arkadaşımızın vermiş olduğu araştırma önergesi hakkında burada konuştuk.
Sevgili arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan tarafından Cerattepe’de
yapılan ihale yolsuzluğu ve Artvin’e yapılan ihanet burada belgeleriyle anlatıldı.
Bir diğer Artvin Milletvekili, iktidar Milletvekili arkadaşımız İsrafil Bey de
Uğur Bey’in bu söylemlerine karşı, ihale yolsuzluğuna, Artvin’de yapılan
katliama karşı, ülkenin yatırıma ihtiyacı olduğunu, işte zaman zaman bazı
tedbirler alındığını ifade etmeye çalıştı.
Şimdi, iki anlamda incelememiz gerekiyor. Bir: Önce ihale
yolsuzluğuna bakalım. Bu konuyu, Cumhuriyet Halk Partisi Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan bundan önceki konuşmalarında,
ihaleden önceki konuşmalarında birtakım belgeler göstererek bu kürsüden size,
ihtiyaç olan malzemelerin Türkiye’de sadece bir firma tarafından üretildiğini
ifade ederek adrese teslim bir ihale yapılacağını, bu ihalenin hangi firma
tarafından alınacağını haykırdı ve noter tespiti yaptıracağını söyledi. Bakanın
cevaplarını, Hükûmet yetkililerinin cevaplarını bu kürsüden dinlediniz. Evet,
ben de şahidim, birlikte kalktım, Uğur Bayraktutan’la
beraber bu ihalenin yapıldığı yere gittim ve çıkan sonuç…
(x) 421 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Azerbaycan’a gittin mi?
HAYDAR AKAR (Devamla) – …Uğur Bey’in burada ifade etmiş olduğu,
“İhaleyi alacak.” dediği firma ihaleden ikinci çıktı ama başka bir şey vardı,
ihaleyi alan firma kendi taşeron firmasıydı, iş birliği yaptığı firmasıydı,
ortaklıkları bulunan firmasıydı ama bunu da… Şirket artık her şeyi o kadar
rahat yapıyordu ki boy boy gazetelere eleman ilanı
verdi. Henüz devir yapılmamış. Yani biraz evvel konuşuldu, Sayın Bakan, “Bir
şirket bir şirkete devreder.” dediniz, bu da doğal, devredebilir ama ondan önce
başka bir şey yapıldı Artvin’de, ikinci çıkan firma sanki ihaleyi kazanmış gibi
Artvin’deki tüm istihdamı organize ediyor, eleman ihtiyaçlarını gazetelere boy boy veriyordu, bu, devirden önce yapılıyordu.
Şimdi, bu firma kim? Artvin’de altın aramaya çalışıyor. Altın
Türkiye’nin ihtiyacı mı veya maden, ihtiyacı mı? İhtiyacı. Yatırım yapılmalı
mı? Yapılmalı, bunda kimsenin bir kuşkusu yok ama yer Artvin olmamalı. Niye
Artvin olmamalı bu yatırımın yapılacağı yer? Çünkü Türkiye’nin
cennet köşelerinden bir tanesi Artvin. Artvin’in hemen yanına, Batum’a
baktığınızda, turizmle kendisini geliştirmeye çalışan Acara Özerk
Cumhuriyeti’nde bir kent. Gidip baktığınızda, “Buraya Türk yatırımcıları
yollayalım, sanayicileri yollayalım.” dediğinizde size şunu söylüyor: “Evet,
bize yatırımcıları yollayın, sanayicileri yollayın ama sanayi adına Batum’a bir
çivi çaktırmayız.” Ne diyor? “Turizmci gelsin buraya, turizmci. Ben
kalkınacaksam, bu kent kalkınacaksa turizmle kalkınacak.” diyor. Biz de
Artvin’in turizmle kalkınması konusunda hem iktidarın hem muhalefetin,
kamuoyundaki veya Meclisteki tüm partilerin destek vermesi konusunda irade
sergilemesini istiyoruz. Niye söylüyoruz bunu? Diyoruz ya, Artvin Türkiye’nin
cennet köşelerinden bir tanesi, sanayiye mi ihtiyacı var Artvin’in? Hayır.
İşte, ona sanayiyi öneriyorum, turizm sanayisini öneriyorum onlara, Hükûmete de
bunu öneriyorum. Bakır işletmeleri ya da altın işletmeleri ya da maden
açmalarına gerek yok Artvin’de. Turizmle Artvin kalkınabilir.
Size Kocaeli’den, sanayi kenti Kocaeli’den örnek vermek istiyorum: Şimdi, 112 kilometre
sahilimiz var arkadaşlar, 43 tane liman, 2,6 kilometreye bir liman düşüyor Kocaeli’de ve Kocaelili denize hasret yaşıyor diyorum.
Bakın, Kocaeli’nin şehir merkezinde -hani “ÇED” falan diyorsunuz
ya hikâyeden- ÇED raporları dahi alınmadan Büyükşehir taahhüt etti,
“Yapacağım.” dedi, “Tüm olumsuzlukları gidereceğim.” dedi, bir demir çelik
fabrikası kurdurdular. Bu demir çelik fabrikası -ihtiyaç vardı Türkiye’de çeliğe
ve bunlar üretecekti- 75 kişiyi istihdam ediyordu sadece asgari ücretle
arkadaşlar, yabancı bir yatırımdı. Ama hemen karşı kıyıda açılan 5 yıldızlı
otel de yine asgari ücretle istihdam ediyordu, o, 100 kişiyi istihdam ediyordu.
Demek ki sadece istihdam için bakır madenleri ya da altın madenleri açıp doğayı
tahrip etmeye, Türkiye’nin en güzel köşelerini tahrip etmeye gerek yok diye
düşünüyorum.
Şimdi, bu inşaat, bu firma, gerçekten Türkiye’de sabıkalı bir
firma arkadaşlar. Ne kadar altında bir koku varsa ne kadar bir şaibe varsa bu
firmayı bu ihalelerde görebilirsiniz. Bu firma bizim de yüksek hızlı tren
hattımızı yapıyor arkadaşlar; evet, Eskişehir’den İstanbul’a olan, iki kademe
olan yüksek hızlı tren hattımızı yapıyor. Bu firma… Şöyle bir şey getirdiler:
Kentin valisi, kentin büyükşehir belediye başkanı, kentin milletvekilleri
“millî menfaat” diye yine bir doğa harikası olan Maşukiye’de
ocak açmaya çalıştılar, taş ocağı açmaya çalıştılar. Ne dediler? “Millî
menfaat.” Aslında ihaleyi firma birim fiyat üzerinden almıştı ve bu birim
fiyatları da 50 kilometre uzaklıktaki Arifiye
ocaklarına göre vermişti ama almak istediği, taş ocağı yapmak istediği yer
demir yolu güzergâhına 500 metreydi, 500 metreydi. Firmanın kazanabileceği
parayı düşünebiliyor musunuz? Trilyonlarca lira avantadan, beleşten
para kazanacaktı. Kenti yönetenler bunlara destek veriyordu.
Kentin büyükşehir belediye başkanı sizin bir kadın
milletvekilinize -bakın, AKP’li kadın arkadaşlarımın beni dinlemesini
istiyorum- Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı sizin kadın milletvekili
arkadaşınıza “çevreci…” “Nokta, nokta” diyorum, devamını getirmiyorum.
Araştırın, bakın. Burada sadece eleştiriyorsunuz ama sizin söylediğiniz, sizin
arkadaşlarınızın söylediği sözlere, kendi milletvekiliniz için söylediği
sözlere bakmıyorsunuz. Bakarsanız o sözün altında kalamayacağınızı da
göreceksiniz.
Şimdi, Türkiye’nin sadece Kocaelisi’nde,
Türkiye’nin sadece Artvinin’de ihale yolsuzlukları
yapılmıyor. Sayıştay belgelerini, Sayıştay belgelerini, Sayıştay raporlarını bu
Meclise getirmeyerek, Meclis denetiminden kaçınarak bu ihaleleri aklıyorsunuz.
Bunlarda hepinizin vebali var ama gün gelecek bunun hesabı sorulacaktır
diyorum.
Evet, konumuza dönmek istiyorum çünkü gerçekten Türkiye sadece
içeride değil, dış politikasıyla da evlere şenlik bir durumda, dünyada gülünç
duruma düşmüş, sıkıntılı bir sürece girmiş bir dış politika anlayışıyla
yönetilmektedir. Şimdi, dış politika konusunda Türkiye’yi, sizin dediğinizle
“değerli yalnızlık” ortamına nasıl ittiğinizi kısaca da olsa vaktim yettiğince
paylaşmak istiyorum sizlerle. Ama Azerbaycanlı kardeşlerimiz alınmasınlar,
onlara da buradan çok güzel, küçük, tarihsel bir giriş yapmak istiyorum.
Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra 30 Ağustos 1991 tarihinde
bağımsızlığını kazanan, ilan eden Azerbaycan Cumhuriyeti’ni 9 Kasım 1991’de ilk
tanıyan devlet Türkiye Cumhuriyeti devleti olmuştur, 1991 senesinde. Azerbaycan
ile 14 Ocak 1992’de imzalanan protokolle diplomatik ilişki kurulmuştur. O
tarihten günümüze çok sayıda anlaşmalar yaptık Azerbaycan Cumhuriyeti ile.
Fakat sizin iktidarınız döneminde ilişkilerimiz maalesef o dönemlerde olduğu
kadar iyi gelişmedi, her geçen gün biraz daha geriye gitti.
Haydar Aliyev’in “İki devlet, bir millet.” söylemiyle, sizin
iktidarınız dönemine kadar şekillenen Azerbaycan-Türkiye ilişkileri uzun yıllar
boyunca duygusal ağırlığını korumuş fakat sizin iktidarınızda “sıfır sorun”
söylemiyle bu ilişkilere, gerçekten en kadim dostumuz olan Azerbaycan ile
ilişkilerimize büyük yara verilmiş bulunuluyor.
Herkesin çok iyi bilmesi gerekiyor ki, Azerbaycan ilişkilerimizin,
daha çok, Azerbaycan-Ermenistan veya Türkiye-Ermenistan ilişkilerine bağlı
olduğunu hepimiz bilmekteyiz sizlerle beraber. Ermenistan ile olan ilişkilerin
geliştirilmesi konusunda Karabağ probleminin çözülmeden bir sonuca
varılamayacağını göremeyecek kadar öngörüden yoksun, Genel Başkanımızın dediği
gibi “çapsız” bir politika izlenmektedir. Bu politikanın sonucu çok basit
düşünerek, Bursa’da oynanan Türkiye-Ermenistan millî maçında stada Azerbaycan
bayraklarını almayarak sanki politik bir başarı kazanmış, Ermenistan’la olan
ilişkileri geliştirmiş bulunuyorsunuz gibi bir havanın içerisine girdiniz.
Şimdi sormak istiyorum, merak ediyorum: O günler onları yapan
Dışişleri Bakanınız… Dış politikanızın, bugün Ermenistan’la ilişkiler konusunda
hangi noktaya geldiğini sorguluyor musunuz arkadaşlar? Evet, Ermenistan’la
ilgili bugün hangi durumdayız? Azerbaycan’ı niçin küstürdük? Bugün Azerbaycan
sadece Türkiye’yle olan ilişkilerde değil uluslararası platformda da Türkiye’ye
niye zaman zaman desteğini esirgemektedir? Bu konuda bir özeleştiri yapmanız
gerektiğini düşünüyorum.
Dışişleri Bakanını pek Mecliste görmediğimiz için biz de sizler
gibi… Burada bir tırnak açmak istiyorum, sizin pek takip ettiğinizi
düşünmüyorum çünkü Başbakanın ağzından çıkan sizin için bir buyruk teşkil
etmektedir. Biz de bu dış politikayı
yazılı ve görsel basından nasıl duvara tosladığınızı üzülerek izlemek durumunda
kalıyoruz.
Sayın Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun açıklamalarına baktığınızda
Ortadoğu’nun düzenleyici rolünü kendilerinin üstlendiğini ifade ediyor. Durum
böyle olunca şimdi önce Irak politikamıza bir bakalım diyorum. Evet, Irak’ta
son günlerde yine şov yapmaya başladınız. Nihayet Dışişleri Bakanınız Irak’a
gitti ama Irak’a, şöyle bir geçmişe bakalım nereden nereye geldik.
Evet -hepimizin
bildiği gibi- Irak’ta, bir gece baba Bush’un rüyasıyla beraber, baba Bush
Irak’ta demokrasi olmadığını fark etmiş ve demiş ki: “Ben Irak’a demokrasi
getireceğim.” Bu demokrasinin olmayışı onu gerçekten rahatsız etmiş “Irak’ta
kitle imha silahları var.” diyerek -Irak’a bizim de, o dönemde sizin,
Başbakanın da desteğiyle- Irak’ta bir istila hareketine girişmiş bulunuyor.
Evet, yine bu sırada neler yaptık biz? Amerika Irak’taki
operasyonu yapabilmek için 80 bin askeri güneydoğuya yerleştirmek istedi; bunun
için de Türkiye, Dubai’de gizli bir anlaşma yaptı 1 milyar dolarlık. Yani, 80
bin askeri güneydoğuya yerleştirecektiniz, karşılığında 1 milyar dolar
alacaktınız. Ama Türkiye ne yaptı? Bu oyunu bozdu, Cumhuriyet Halk Partisi bu
oyunu bozdu. Meclise tezkere geldiğinde Cumhuriyet Halk Partisinin karşı
çıkması, şiddetle karşı çıkması, kamuoyunu ikna etmesi, Türk halkını
inandırması, AKP’deki vicdan sahibi, vicdan sahibi milletvekilleri de bu
tezkere aleyhinde oy kullanarak tezkerenin Meclisten geçmesine engel
olmuşlardır. Ama, o vicdan sahibi arkadaşlarımız bugün
bu Meclis sıralarında yok sevgili arkadaşlarım. “Onun için de sizler biat etmek
durumundasınız.” demiştim ta başında, biat etmeye devam ediyorsunuz.
İçinizden bir arkadaşımız şöyle bir açıklama yapıyor, bunları ben
söylemiyorum arkadaşlarım, sizin arkadaşlarınız söylüyor: “Özgür, hür düşünen
insanlarız. Sürü müyüz yani? Bir partiye girince ceketini, paltosunu kapıya
asarak o partinin şeklini mi alacaksınız? İfade hürriyetin, düşünce hürriyetin
olmayacak, her şeyi açıklayacak mısın? Ben rahatım, vekil olmak her şey değil.
Önemli olan dosdoğru olabilmek, dik durabilmek. ‘Birileri beni vekil yaptı.’
diye doğru bildiğime yanlış demem ama iddia ediyorum, hiçbir zaman hakaret
etmedim, küfür etmedim, ‘Çözüm süreci iyi gitmiyor.’ demek hakaret mi? Bence
bunu söylemek medeni bir insanın, bir vekilin vebalidir. ‘Mısır’da
kaybetmeyelim!’ dedim, çıkan netice meydanda. ‘Kız-erkek meselesine dikkat
edelim, bu başka tartışmalar getirir, suçu olmayan fiil getiremezsiniz.’ dedim.
Dershane meselesine de ‘Bir sürü hukuksal, sosyolojik boyutu olacak.’ dedim.”
İlk defa bir milletvekiliniz gerçek düşüncelerini açıkladığı için
-sizin içinizde de birçok milletvekilinin aynı şeyi düşündüğünü düşünüyorum-
tedbirli olarak disiplin kuruluna sevk edildi. “Tedbirli olmak” ne demek
biliyor musunuz? “Hiçbir faaliyete katılamamak” demek; oy kullanamazsınız,
düşüncelerinizi açıklayamazsınız. Sizdeki demokrasi bu arkadaşlar.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Haydar Bey, avukat mısın?
HAYDAR AKAR (Devamla) - İçerisinde demokrasi olmayan bir partinin
bu memlekete ileri demokrasi getirmesi, başka ülkelere demokrasi ihraç etmesi
mümkün değil Sevgili Bülent Kardeşim.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sen de Kamer’i disipline versene.
ŞENOL GÜRŞAN (Kırklareli) – Haydar Bey’e bir şiir okuyacağım ben
şimdi buradan.
HAYDAR AKAR (Devamla) – Evet, okuyabilirsiniz tabii, bir sıkıntı
yok.
Yine Irak’ta… Irak’a döneceğim, buradaki…
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Ne yaptığın belli değil.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Arada sizlerin nasıl biat ettiğinizi,
nasıl el kaldırıp indirdiğinizi tezkereyle anlatmış oldum. Bakın, bir
milletvekili arkadaşınızda, o dönemdeki tezkereye ret oyu veren arkadaşlarınız
nasıl partinin milletvekilleri sırasında bugün oturmuyorsa bugün de tek kelime
eden bir milletvekili arkadaşınız ihraç edildi. Sadece burada yapılmıyor bu.
Sadece burada yapılmıyor ama o sizin tabii demokrasiye olan uzaklığınız olduğu
için o konulara girmeyeceğim.
Şimdi, yine Irak’ta Amerika ve diğer işgalci güçler, demokrasi
adına Irak’ı işgal ederken, binlerce Müslüman’ı öldürürken, Müslüman kadınlara
tecavüz ederken, soruyorum, siz neredeydiniz?
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sen neredeydin?
HAYDAR AKAR (Devamla) – Ben buradaydım. Ben, o zaman da karşı
çıkıyordum, bugün de karşı çıkıyorum. Ama siz neredeydiniz ülkeyi yönetenler
olarak? Başbakanın, bırakın söz söylemeyi, Amerikan askerleri için “Duacı
olduk, onların evlerine sağ salim ulaşmaları için duacıyız.” dediğini yine
hepimiz biliyoruz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Azerbaycan’a ne zaman geleceksin?
HAYDAR AKAR (Devamla) – Yine Dışişleri Bakanı Davutoğlu Kuzey
Irak’a ziyarette bulunmuş, Kerkük, Musul bölgesine gitme talebi kabul edilmemiş
ve geriye dönmüştür. Türkiye Cumhuriyeti’nde tarihte ilk defa böyle bir olayla
karşılaştık arkadaşlar. “Çapsız” dediğimiz, Genel Başkanın “çapsız” dediği
Dışişleri Bakanı ki Türk tarihinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin doksan yıllık
tarihinin en kötü Dışişleri Bakanıdır, Irak’a gitmeye kalktı ama maalesef
gidemedi.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Siz çaplısınız, biz çapsızız!
HAYDAR AKAR (Devamla) – Yine, Bakanınız -acıyorum ama söylemek
zorundayım Sayın Bakanım- yanlışlıkla Irak diye Kayseri’ye inmek zorunda kaldı
çünkü sokulmadı Irak’a. Ama ne yaptık biz? “İşinizi kolaylaştıralım.” dedik,
“Bu yanlışlarınızı düzeltelim.” dedik. Genel Başkanımızla birlikte bir heyet
Irak’a gitmiş, daha sonra ilişkilerin normale dönmesi için gereken çabaları
göstermişiz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Neden program yarım kaldı? Randevu mu
vermediler?
HAYDAR AKAR (Devamla) – Yani sayemizde dış politikanın nasıl
yapılması gerektiğini öğreniyorsunuz. Bizi de takdir ediyorsunuz, teşekkür
ediyoruz, sağ olun.
Şimdi, Irak’ı çok uzatmayalım, Suriye’ye bir bakalım. Hani dış
politikada sıfır sorun ilişkilerini görmemiz için Suriye’yi de görmemiz lazım.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Azerbaycan’ı göremezsiniz…
ŞENOL GÜRŞAN (Kırklareli) – Azerbaycan… Azerbaycan…
HAYDAR AKAR (Devamla) – Şimdi, Suriye’ye iki yıl öncesine
kadar -bunlar klasik söylemler, artık
Türkiye bunları biliyor- gittiniz, Hafız Esad’ın ailesiyle birlikte günlerce
tatiller yaptınız, karşılıklı birbirinizi ağırladınız, Bakanlar Kurulu
toplantıları yaptınız. Bizim geçmişte bununla ilgili düşüncemiz ne idi ise
bugün de aynı ama sizin düşüncenizin değişmesinin gerekçesini herkes merak
etti, hatta Suriye’nin diktatörü Hafız Esad da merak etti. Bir soru sordular,
dediler ki: “Ne değişti Türkiye’yle aranızda, Başbakanla olan ilişkilerinizde,
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıyla ne değişti?” diye sordular. “Bana sormayın,
değişen ben değilim, ben eski diktatör, bugün de diktatörüm ama sizin Başbakanınız
değişti.” dedi. Başbakan neyi görmemişti kırk yıllık Baas
rejiminde, demokrasi olmadığını Suriye’de de bir günde fark etmişti?
BÜLENT TURAN (İstanbul) – 120 bin kişi öldü, 120 bin.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Ama birden Başbakanımıza bir ilham geldi
ve kendisine örnek aldığı demokrasi dışındaki değişik yönetim şekilleriyle
yönetilen bu ülkelere demokrasiyi getirmek istedi.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – 120 bin kişi öldü Haydar Bey,
bilmiyorsan…
HAYDAR AKAR (Devamla) – Evet, insanlara sormazlar mı “Senin ülkende
demokrasi var mı?” diye.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hafız Esad değil, Beşar
Esad, bilmiyorsan…
HAYDAR AKAR (Devamla) - Halkın iradesiyle seçilmiş
milletvekillerinin tutuklu bulundurulması, parasız eğitim isteyen öğrencilerin
on dokuz ay hapis yattığı -ki anayasal bir haktır parasız eğitim, belki
farkında değilsiniz, özele yönlendirmeye çalışıyorsunuz- Hükûmet tarafından dizayn edilmiş özel mahkemelerin ne hâle geldiğini, 12 Eylül
darbesinde bile 23 gazeteci tutukluyken bugün 100’ün üzerinde gazetecinin tutuklu
bulunması, taslak hâlinde kitapların toplatıldığı, hukuk bağımsızlığının
ortadan kalktığı, yolsuzlukları örtbas etmek için özel kanunlar çıkartıldığı…
4734 sayılı Kanun’a bakarsanız, 3’üncü –istisnalar- maddesine kaç defa ekleme
yapıldığını çok rahatlıkla göreceksiniz. Yine, Sayıştay raporlarının Meclis
denetiminden kaçırıldığını, Deniz Feneri’ndeki savcıların ne hâle
getirildiğini… TRT 3’ün yayınlarının kesilerek muhalefetin sesinin kısıldığı
bir ülkede tabii ki demokrasiden ne kadar söz edilebilir? Aslında size
sorulması gereken soru bu. Demokrasiyi ihraç etmeye kalkıyorsunuz ama kendi
ülkenizdeki demokraside…
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Anlaşmanın başlığı ne Haydar Bey, söyler
misiniz? Değinmediğiniz konu kalmadı, konu ne ya, bir söyle konuyu. Anlaşmanın
konusu…
HAYDAR AKAR (Devamla) - Şimdi dış politikayla konuşuyoruz,
Azerbaycan’la…
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hayır, dış politika değil, anlaşma ne?
HAYDAR AKAR (Devamla) – Anlaşmayı söyledim sevgili kardeşim.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Hatip, lütfen…
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Söyle bakayım anlaşmayı, söyle
anlaşmayı, söyle anlaşmayı!
HAYDAR AKAR (Devamla) – Azerbaycan’la ilgili, arşiv anlaşması.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen karşılıklı konuşmayın.
HAYDAR AKAR (Devamla) – Bunu istiyorum ek süre olarak, Bülent
provoke ediyor ama sayemde dış politikada bir şeyler öğreneceksin.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, burası grup toplantısı
değil, her şeyi söyledi, çorba gibi…
HAYDAR AKAR (Devamla) – Şimdi, Suriye’yle ilgili şunu da söyleyeyim
sevgili arkadaşlar: Dün bakana bazı sorular sordum ama Suriye’de daha, henüz iç
savaş başlamazken, siz Suriye’ye terörist ihraç etmezken 10 bin kişilik
çadırları hazırladınız, Türkiye’de bunu yaptınız bu ülkeye. Şimdi, benim
kentimde, Karamürsel ilçesinde 2 tane kardeşim Suriye’deki çatışmalarda öldü,
2’si de Özgür Suriye Ordusu’na gitti. Bakan diyor ki: “Biz sınırları kontrol
edemiyoruz.” Dün, sizin Bakanınız söylüyor: “Kusura bakmayın, biz sınırlarımızı
kontrol etmiyoruz.” dedi.
Bülent bu işler ciddi işler, senin gibi dalga geçmeye gelmez bu
işler. Hayatta bir işi doğru yap, dikkat et.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Hangi konuyu? Konuyu anlatmadın ki.
BAŞKAN – Sayın Milletvekili, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi,
lütfen laf atmayın. Lütfen siz de lafa cevap vermeyin, lütfen.
HAYDAR AKAR (Devamla) – Sen ölen 2 Kocaelili vatandaşın hesabını
vermek zorundasın Bülent…
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Bize laf attığı için laf atıyorum
Başkanım.
HAYDAR AKAR (Devamla) – …bu hesabı veremezsen burada
konuşmayacaksın, orada Şam şeytanı gibi de sırıtmayacaksın diyor, teşekkür
ediyorum; hepinize, sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sensin Şam şeytanı. (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat
Milletvekili Reşat Doğru…
Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki, bir millet iki devlet olarak yapılan bu uluslararası
anlaşmanın karşısında olmak mümkün değil, ben de bu vesileyle bu kanunun
hayırlı olmasını ve her iki ülke arasındaki ilişkilerin daha fazla gelişmesini
temenni ediyorum. Bu konu münasebetiyle Türk cumhuriyetleriyle ilgili ve Türk
dünyasıyla ilgili bazı düşüncelerimizi de yüce Meclisle paylaşmak istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 1990’lı yılların başında Sovyetler
Birliği’nin dağılmasıyla beraber Orta Asya’da yaşayan Türklerin bağımsız
devletleri olmaya başlamıştır; Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan,
Türkmenistan, Kazakistan bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bağımsızlık
ilanını takiben o ülkeleri ilk tanıyan ülke tabii ki Türkiye Cumhuriyeti
devleti olmuştur. Kıbrıs Türk devletinden sonra 5 tane bağımsız Türk devletiyle
beraber 7 tane Türk devleti dünya konjonktürüne
geçmiştir. Ancak, tabii, özellikle Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığını
kazanmış olması ülkemizde çok büyük heyecan yaratmış ve insanlarımızın hepsi
çok büyük oranda heyecanlanarak Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar Türk
varlığının ortaya çıkmasının ülkemizde yeni ufuklar açması temennisinde
bulunulmuştur. Tabii, bağımsızlıklarını kazanan Türk cumhuriyetleriyle bir anda
ilişkilerin geliştirilmesi de -hep beraber- önce devletin resmî organlarında
daha sonra özel sektör marifetiyle birçok kurum ve kuruluş tarafından
yapılmıştır. Herkes elinden gelen gayreti göstererek ilişkilerin geliştirilmesi
noktasında yoğun çaba sarf etmişlerdir.
Tabii, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak da, bu yönlü olarak, ilk
baştan, özellikle “Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi” dediğimiz TİKA kuruluşu
kurulmuş, daha sonrasında da faaliyetler yoğun bir şekilde devam etmiştir.
Ancak, sayın milletvekilleri, şunu da tabii söylemeden geçmemek
gerekmektedir: Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi, kendi iktidarlarının
başlamış olduğu 2002 senesinden sonra her türlü faaliyetin ve görevin
yapıldığını, ancak ondan önceki süreçte sanki hiçbir şey yapılmadığını her
olayda olduğu gibi Türk dünyasında da söylemek cüretini göstermektedir. Ancak
şurası bir gerçektir ki böyle bir şey söz konusu değildir.
Bakınız “1990’lı yıllar” diyoruz, 1990’lı yıllar 2013’lü yıllar,
yaklaşık olarak yirmi üç yıllık bir süreçtir. yirmi üç
yıllık sürecin on bir, on iki yıllık süreci Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
döneminde olmuştur. Tabii, özellikle diyoruz ki, her şeyde olduğu gibi, hep,
devamlı olarak işte 2002 öncesiyle karşılaştırılır ama acaba neden dört sene
öncesiyle karşılaştırılmaz veyahut sekiz sene öncesiyle karşılaştırılmaz, bunu
da söylemek mecburiyetindeyiz. Şurası bir gerçektir ki bunlar doğru değildir
saygıdeğer milletvekilleri. 2002 senesi öncesinde de, bakınız, işte 90’lı
yıllarda o bağımsızlığını kazanmasıyla beraber çok önemli projeler bu devlet
tarafından, bu millet tarafından yapılmıştır. Bunların bazılarını sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bakınız, Kırgızistan’da Manas, Kazakistan’da Ahmet Yesevi Üniversitesi ve bununla beraber Türk dünyasının
birçok yerinde, ilkokulundan ortaokuluna kadar, yüksekokulundan lisesine kadar
birçok okul açılmıştır. Tabii, bunlar çok önemli projelerdir. Bir Manas
Üniversitesinin açılması ve Kazakistan’da Ahmet Yesevi
üniversitesinin açılması, saygıdeğer milletvekilleri, bence, Türk dünyasına
yapılan çok önemli hizmetlerin başında gelmelidir. Özellikle 2002 senesinde
bizim de katılmış olduğumuz temel atma töreninde Manas Üniversitesinin temeli
atılmıştır. Yani Manas Üniversitesinin yeri, yerleşkesi tespit edilmiş ve 300
dönümün üzerindeki arazi üzerinde, burada Manas Üniversitesinin temeli
atılmıştır.
Ayrıca, Sayın Başbakanın söylemiş olduğu, her platformda
kendisinin övünerek söylemiş olduğu Moğolistan’la ilgili proje vardır,
Moğolistan’ın Türk Anıtları Projesi. Moğolistan Türk Anıtları Projesi 2000
senesinde, 2001 senesinde, 2002 senesinde, Milliyetçi Hareket Partisinin de
koalisyon ortağı olduğu o dönemde özellikle 50 kişi, 60 kişi, bazen 70 kişinin
gönderilmiş olduğu bir bilim heyeti tarafından yapılan kazılarla ortaya
çıkartılmış çok önemli projelerdir. Özellikle diyorum, Türk Anıtları Projesi’nin olduğu yerlerde
kazı çalışmaları esnasında çok önemli eserler ortaya çıkartılırken… Bakınız,
mesela, Altın Adam Heykeli çıkartılmış, onunla beraber bir sürü eser
çıkartılarak Ulan Batur’a getirilmiş, Ulan Batur’daki müzeye yerleştirilmiş ve
dünya kamuoyuna sunulmuştur. Halbuki, bunlar gündeme
getirilmemektedir, sadece, Sayın Başbakanın söylemiş olduğu bu Türk Anıtları
Projesi’ndeki yolun asfalt olduğunun söylenmesi noktasındadır. Halbuki, daha önceki zamanlarda o yol daha önceki hükûmetler
tarafından açılmış ve asfalt yapılmamış ama diğer noktasında şosesi
yapılmıştır. Ancak, şu an itibarıyla, işte 2013 senesi, gidiniz, bakınız o
zaman yapılmış olan yani Sayın Başbakanın söylemiş olduğu asfalt yolla ilgili
ne kadar asfalt yol kalmıştır veyahut da ne kadarı bozulmuştur görebilirsiniz.
Tabii, bunların yanında, Hoca Ahmet Yesevi
Türbesi ve Külliyesi’nin TİKA marifetiyle 2001 senesinde açılışı tamamlanmış ve
açılmıştır. Bu da çok önemli projelerin başında gelmektedir fakat diğer önemli
bir proje de Sultan Sencer Türbesi’dir. Saygıdeğer milletvekilleri, 2001
senesinde Sayın Genel Başkanımız Doktor Devlet Bahçeli’nin Türkmenistan
ziyareti esnasında Türkmenbaşı’yla yapılan anlaşma
neticesinde Sultan Sencer Türbesi’nin restorasyon
görevi Türkiye Cumhuriyeti devletinin üzerine geçmiştir ve bizim de gidip
restorasyonla ilgili çalışmaları başlatma tarihimiz de 2002 senesinin Mart
ayında olmuştu değerli milletvekilleri. 2,5 milyon dolar civarında bir para
ortaya konulmuş ve Sultan Sencer Türbesi restorasyonu
tamamlanmış ve 2003 senesinde de açılmıştır. Ancak, şurası da gerçektir ki
Sultan Sencer Türbesi’nin yanında özellikle Sultan Alp Arslan’nın
türbesinin bulunması gerekiyordu. Şu anki Grup Başkan Vekilimiz Sayın Yusuf
Halaçoğlu’nun da başında bulunduğu ekipler, işte, onun da çalışmasını yapmışlar
ve şu an itibarıyla diyorum, oranın yeri yaklaşık olarak bellidir ve orası da restorasyon beklemektedir, hizmet beklemektedir. Biz, Sultan
Sencer Türbesi’nin restorasyonunu yaptık, sizler de gelin Sultan Alparslan’ın Türbesi’nin
restorasyonunu yapın diyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, bunların yanında, özellikle Kırım Türklerine TİKA marifetiyle
yine yaklaşık olarak 5 bin aileye ev alma projesi yapılmış, bunların, 3 bin
ailenin evleri ve arazileri alınarak Kırım Türklerine teslim edilmiştir.
Bakınız, burası da çok önemli bir projedir. Hâlbuki,
biz Hükûmetten beklerdik ki aynı Kırım Türklerine uygulanan o projenin bir
benzerinin Ahıska Türklerine uygulanmasıydı ama Ahıska Türklerine maalesef
sahip çıkılmamış ve Ahıska Türklerinin geriye dönüşleriyle ilgili, yani Ahılkelek bölgesine dönüşleriyle ilgili Gürcistan’ın
Birleşmiş Milletler kararları doğrultusunda vermiş olduğu o yetki, maalesef
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı zamanında da kullanılmamıştır. Hâlbuki, siz daha önceki zamanda, işte, o Kırım Türklerine
uygulanan 3 bin tane ev projesinin bir benzerinin Ahılkelek
bölgesine yapılmış olduğunu düşününüz. O zaman ne olacaktı? Ahıska bölgesine
çok büyük oranda göç başlayacaktı. Dünyanın birçok yerinde, başta Rusya olmak
üzere, Ahıska Türkleri yaşıyorlar. Ahıska Türkleri, Türklüklerini kaybetmeyen,
dilleriyle, dinleriyle, kültürel dokularıyla, yapılarıyla, her şeyiyle
kendilerini koruyan çok önemli insanlardır. Bu insanların oraya geri
dönüşleriyle ilgili ne tür çalışma yapılmıştır? İşte, Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarına yaklaşık olarak on iki yıldır iktidar diyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, enteresandır, şu anda Ahıska bölgesine
dönen bir tane Türk ailesi söyleyebilir misiniz? Söyleyemezsiniz ama Ahıska
bölgesine Türklerin dönüşüyle ilgili Gürcistan’ın vermiş olduğu o izin maalesef
iyi kullanılmamış ve beraberinde de Ahıska bölgesine, o vatan cemiyetlerindeki
insanların o özlemleri maalesef götürülememiştir ve Stalin’in 1944’lü
yıllardaki yapmış olduğu o zülüm hâlâ devam etmektedir. Tabii, bunun bir benzerini
yine aynı şekilde Kırım için de söyleyebiliriz. Gerçi 3 bin ev alınmıştır ama 5
bin ev alınması projesi maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında yine
devam ettirilmemiştir.
Ayrıca, bakınız, Moldova: Moldova’da Gagavuz Yeri Özerk
Bölgesi’nde yine o iktidarlarımız zamanında çok önemli su projeleri
gerçekleştirilmiş ve Balkanlarda birçok uygulamanın yanında restorasyon
projeleri de bu mahalde yapılmıştır. Bakınız, Prizren’de,
Makedonya’da Kırık Cami, Fatih’in Kırık Cami’si restorasyonu
yine TİKA marifetiyle 2002 senesinde bitirilmiş ve oranın da açılışı bizler
tarafından yapılmıştır. Ama enteresandır Dışişleri Bakanlığı yetkilileri Kırık
Cami restorasyonunun kendileri zamanında yapılmış
olduğunu söylemişlerdir. Doğrudur, bazı restorasyonlar
yapılmış olabilir ama değerli milletvekilleri, 2002 senesinde bizim de katılmış
olduğumuz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yetkililerinin de katılmış olduğu bir
törenle Kırık Cami restorasyonu tamamlanmış ve hizmete açılmıştır.
Ayrıca bunların yanında özellikle Azerbaycan’la ilgili çok ciddi
projeler yine o dönemde yapılmıştır. Azerbaycan’ın Rusya
sınırına yakın olan Haçmaz bölgesinde 300 dönümün
üzerindeki çiftlik de numune çiftlik ortaya konulmuş, Türkiye Cumhuriyeti
devletindeki tarım makineleri, tarımla iştigal eden fabrikaların hepsiyle
görüşülerek onlardan birer, ikişer tane numune örnekler alınmış Haçmaz bölgesine götürülerek Azerbaycan çiftçisine “Yaygın
Çiftçi Eğitimi” dediğimiz YAYÇEP projesi içerisinde çok önemli çalışmalar
yapılmıştır. Ayrıca oralara merkez laboratuvarları kurulmuş ve
Azerbaycan Tarım Bakanlığıyla beraber çiftçilerin eğitiminden, çiftçilerin
modern tarımıyla ilgili çok önemli çalışmaların yapılmış olduğunu ifade etmek
istiyorum.
Aynı tablo Kırgızistan’da Bişkek’te de yapılmıştır. Bişkek’teki veya Kırgızistan’ın birçok bölgesindeki tarım projeleri
yanında özellikle o bölgelerdeki KOBİ’lerle ilgili, ticaretin geliştirilmesiyle
ilgili uzmanlar Türkiye Cumhuriyeti devletine getirilmiş, yaklaşık olarak 300
dükkânın üzerinde, pastanesinden tutun da ekmek fabrikasına kadar her şeyin
mükemmel olduğu çok önemli bir numune KOBİ yatırımı orada oluşturulmuş ve
saygıdeğer milletvekilleri, Kırgızistan halkının, onların hizmetine
sunulmuştur.
Bunların yanında TÜRKSOY projeleri vardır, Türkoloji projeleri
vardır. Bu projelerle ilgili de yoğun çalışmalar yine o iktidarlar zamanında
yapılmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, tabii, TİKA’yla ilgili bazı konuları
da söylemek istiyorum. TİKA faaliyetlerini çok önemsiyoruz. TİKA, Türk
dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesiyle ilgili kurulmuş olan çok önemli bir
kuruluştur. TİKA’nın ismi, enteresandır, geçtiğimiz yıllarda, maalesef “Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi” adı değiştirilerek “Türk İşbirliği ve Kalkınma
Ajansı” hâline getirilerek Türk dünyasından tamamen alınmış, başka bölgelere
taşınmıştır. Tabii, TİKA’nın koordinasyon ofisleri Sudan’da açılmış, Senegal’e
kadar götürülmüş, Etiyopya’ya götürülmüş ve Afganistan’a götürülmüş, çok
çeşitli yerlere götürülmüştür. Biz oralara yardım yapılmasına karşı değiliz. Tabii
ki yardım yapılmalıdır. Oradaki Müslüman kardeşlerimize, ezilen insanlara bazı
yardımların yapılması herkes tarafından kabul edilmesi gereken bir şeydir ama
saygıdeğer milletvekilleri, TİKA’nın ofislerinin işte Bişkek’te de olması,
Taşkent’te de olması, beraberinde işte Urumçi’de de
olması, Kerkük’te de olması, Musul’da da olması, Suriye’de Lazkiye’de de olması
gerekmez miydi? Yani Türk dünyasındaki, Türk dünyası için kurulmuş olan o
güzelim TİKA, şu anda kendi görevlerinin dışında, Türk dünyasının dışında çok
çeşitli yerlere, alanlara açılırken maalesef Türk dünyası bir kenara
bırakılmıştır. Bunu da normal karşılamamış olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, tabii, bakınız, bir tane projeden de
yine bahsetmek istiyoruz: Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı.
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın temel atma törenlerinde, 2002
senesinde çok önemli çalışmalar yapılmıştır. O zamanki Azerbaycan Devlet
Başkanı Haydar Aliyev’in çok yoğun gayreti, yine onunla beraber Gürcistan
Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze’nin
gayreti, yine Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezer’in yoğun gayretleriyle beraber Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın
temeli atılmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı,
Türk dünyasının bağımsızlık temelidir çünkü oraya bütün dünyadaki uluslararası
şirketlerin hepsi ortak olmuştur ve de şu anda ülkemize çok büyük kaynaklar
ortaya koyarak, çok büyük kaynaklar kazandırarak devam etmektedir. Ancak burası
yeterli midir? Hayır. Özellikle Orta Asya Türk devletlerinin hepsi bir enerji
kaynağıdır. Türkmenistan doğal gazının sadece Rusya’ya bağlanması, Rusya’ya
nakledilmesi veyahut daha sonrasında Çin’e, Hindistan’a nakledilmesi doğru
değildir.
Türkmenistan doğal gazı mutlaka, mutlaka Türkiye üzerinden batıya
nakledilmelidir. Bu yönlü olarak da Nabucco
Projeleri, TRACECA Projeleri mutlaka, mutlaka takip edilmeli ve de bunlar
gerçekleştirilmelidir. Yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin esas temeli Orta
Asya’dadır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleceği Orta Asya’dadır.
Bakınız, Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan
Nazarbayev özellikle Türk birliğinden bahsetmiştir. Bu tabir çok önemlidir.
Türk birliğinden bahsetmiş ama söylemiş olduğu sözler sadece orada söylemler
hâlinde kalmaya çalıştırılmıştır. Hâlbuki öyle değildir saygıdeğer
milletvekilleri. Tabii ki Avrupa Birliğiyle ilişkilerin geliştirilmesi, Avrupa
Birliğiyle ilgili çalışmaların yapılması veyahut da Rusya’ya gidip Rusya’da
Şanghay Beşlisine, Şanghay Yedilisine geçilmesiyle ilgili olarak, alınmasıyla
ilgili bazı taleplerde bulunulabilir ancak onun yanında saygıdeğer
milletvekilleri, Türk dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesi bence çok
önemlidir. Bir Türkmenistan, bir Özbekistan, bir Kazakistan, işte bir
Azerbaycan, bizim için bir Kırgızistan çok önemlidir.
Şu anda Özbekistan’la ilgili de söyleyeceğimiz bazı konular
olmalıdır. Özbekistan’la ilişkilerimizde çok ciddi manada sıkıntılar maalesef
vardır. Hâlbuki Taşkent, Buhara, Semerkant, buralar Türklerin yaşamış olduğu,
Türk’ün tarihinin ve özünün olmuş olduğu yerlerdir. Buralardan, yani 25
milyonluk Özbekistan’dan vazgeçmek hiç kimsenin hakkı olmamalıdır. Ama şu an
itibarıyla, maalesef, Özbekistan’la ilişkilerimizde çok fazla mesafe alınmamış
ve Özbekistan’la ilişkiler geliştirilememiştir. Bu yönlü olarak da mutlaka
adımlar atılmalıdır. Bunu sadece Dışişleri Bakanlıkları olarak değil, Türkiye
Büyük Millet Meclisi bu adımları atabilir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yetkilileri oraya gidebilir ve ikili ilişkilerin mutlaka geliştirilmesi
sağlanabilir.
Bunların yanında özellikle şunu da söylemeden geçmek istemiyorum:
Türk dünyasının önemli sorunlarından bir tanesi de Doğu Türkistan sorunudur.
Doğu Türkistan’da insanlık dışı hadiseler meydana gelmektedir. Doğu
Türkistan’da “Rabia Kadir” isimli bir hanımefendi Doğu Türkistan liderliğini,
yani o bölgenin liderliğini yapmıştır ve dünyanın her tarafında kabul gören
hanımefendi “büyük lider” olarak tanınmaktadır. Ancak enteresandır, Rabia Kadir
Hanımefendi Japonya’da çok büyük Doğu Türkistan Kongresi’ni yapmış ve Doğu
Türkistan Kongresi’ne de dünyanın birçok ülkesi katılmıştır. Yani Çin’in o
baskısı altında olmasına rağmen, Çin’in her türlü engellemesine rağmen,
dünyanın birçok yerinde engellemelere rağmen Japonya’da o Doğu Türkistan Kongresi
yapılmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, aynı kongrenin Türkiye tarafında
yapılması gerekmez mi diye düşünüyorum. Yani sadece Japonya oradaki Doğu
Türkistan Kongresi’ne sahip çıkacak, Rabia Kadir’e sahip çıkacak ama biz sahip
çıkamayacağız. Rabia Kadir Hanımefendi dünyanın her tarafına girip
çıkabilmektedir ama girip çıkamadığı tek yer vardır, orası da Türkiye
Cumhuriyeti devletidir. İnanıyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti devleti de Rabia
Kadir Hanımefendi’nin, mutlaka ama mutlaka, girişini serbest bırakması ve
buralarda da faaliyetlerinin devam etmesi ve oraya sahip çıkılması
gerekmektedir.
Bakınız, Çin, şu anda Doğu Türkistan’da çok büyük oranda Türkiye
Cumhuriyeti devletinin gözüne baka baka katliamlar yapmaktadır. En küçük bir
hadisede Sincan Uygur Bölgesi’nde bizim o mahzun insanlarımıza saldırmakta,
onlarca insanı öldürmekte, yüzlerce insanı hapislere atmakta, onları çok büyük
bir şekilde mağduriyet içerisinde bırakmaktadır. Hatta,
enteresandır, nükleer denemeleri, o Gobi
çöllerindeki, o geniş çöllerdeki, bilhassa Türklerin yaşamış olduğu yerlerdeki
o bölgelerde, hem yer altında hem de yer üstünde nükleer denemeler yapmakta ve
Türk milletinin geleceğine sâri hastalıkların ortaya çıkmasını ve de bir
noktada soykırımın ortaya çıkmasında yatmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Çin’in bu zulümleri altında -şu anda
enteresandır -bizler ne yapıyoruz? Şu anda Çin’le füze anlaşmaları yapıyoruz ve
Çin’deki, işte, füze rampalarıyla ilgili birtakım anlaşmalar yapılarak
Türkiye’ye o şekilde birtakım ticari anlaşmaların yapılmakta olduğunu
görüyoruz. Ticari anlaşmalar yapılmalıdır veya Çin’le ilgili bazı ekonomik
iyileştirmeler yapılmalıdır, çalışmalar yapılmalıdır ama saygıdeğer
milletvekilleri, Çin’deki o zulüm de, mutlaka ama mutlaka, göz önüne
getirilmelidir. Yani nasıl şu anda Azerbaycan’ın
topraklarının büyük bir kısmı işgal altındaysa ve Ermeniler, o yaklaşık olarak
1 milyonun üzerindeki insanı Azerbaycan topraklarından sürerek kaçkın hâline
getirdilerse ve Azerbaycan’ın topraklarının büyük bir kısmında şu anda tamamen
öz yurdundan parya şeklinde, öz yurdundan atılmış şekilde göçmenler başka bir
yerde yaşıyorlarsa, aynı tabloyu Doğu Türkistan’da da görebiliyoruz değerli
milletvekilleri.
Yani Azerbaycan’ımıza da sahip çıkmalıyız, Doğu Türkistan’a da
sahip çıkmalıyız, Ahıska Türklerine de sahip çıkmalıyız. Dünyanın çeşitli
mahfillerinde -sivil toplum kuruşları, STK’lar diyoruz- STK’lar konu Türkler
olduğu zaman, maalesef, her şeyi bir kenara bırakmakta ve de beraberinde, sahip
çıkmamaktadır. Ama onlar sahip çıkmıyorsa “Bizim STK
kuruluşlarımız vasıtasıyla, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Dışişleri Bakanlığı
marifetiyle o bölgelere, yani dünyanın her tarafındaki mahfillere ulaşarak,
Kırım Türklerinin, işte, Azerbaycan Türklerinin, Ahıska Türklerinin, Doğu Türkistan
Türklerinin, Kerkük Türklerinin, Telafer Türklerinin,
Lazkiye’de yaşayan Türklerin haklarına çıkmamız gerekmez mi?” diyor, bu
uluslararası anlaşmanın her iki ülkeye de hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.36
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
23’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
421 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının tümü üzerinde söz sırası şimdi Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’da.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Önce, Sayın Başkan,
teşekkür ederim, canlı yayın hukukumuza dikkat ederek zamanında geldiğiniz
için.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Maşallah bugün Azerbaycan’la ilgili beş,
altı tane sözleşme var. Aslında hangisinin üzerinde konuşalım?
Yani iki ülke arasında çok dostça ilişkiler var. Kafkaslarda en
çok iyi ilişkiler kurduğumuz bir ülke de yani şu arşiv için de, Allah aşkına
yani şu arşiv için de ikili bir sözleşme imzalanır mı be? “Allah canımızı
almasın.” diyeceğim ya. arkadaşlar, olur mu ya, bir
arşiv için sözleşme, protokol imzalanır mı? Millet malı götürüyor, petrol
anlaşması yapıyor, doğal gaz anlaşması yapıyor, ya bir arşiv için iki sözleşme
yapılır mı, yapmayın ya!
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Ama iş yapmış oluyorlar.
HASİP KAPLAN (Devamla) – İş yapmak için, iş yapıldı görünmek…
Ya ekonomik, sosyal, siyasal, bilmem ne, bilmem ne bunların
hepsini bir protokol yaparsınız. Zaten Yüksek Stratejik Konsey gidiyor, zaten
bilmem kaçıncı toplantısı. Allah aşkına yapmayın, etmeyin eylemeyin, bizi, bu
Meclisi meşgul etmeyin böyle şeylerle. Zaten Sayın Aliyev geldi, güzel güzel
konuşuldu, yenildi, içildi, mesajlar verildi ve gidildi. Bu mu dünya, bu mu
gerçek? Eğer gerçek buysa ben de Hasip Kaplan
değilim.
Bakın, Amerika İran’la anlaşıyor, “Allah Allah
nasıl oluyor?” diyoruz. Amerika durup dururken niye İran’la anlaştı arkadaşlar?
Bunun muhasebesini yapmak lazım. İran’dan biz gaz alıyoruz, hani birinde
sinirlenmişlerdi, bizim gazı kesmişlerdi, Ankara buz kesmişti ya, hani şantaj
olarak kullanılmıştı ya, hani ambargo nedeniyle lira olarak değil, dolar olarak
değil, euro olarak değil altınla ödüyoruz ya
aldığımız doğal gazı, bu bir.
Kafkaslara gelelim. Azerbaycan’dan, Bakü’den, Ceyhan’a doğal gaz
olayımız var, öyle mi? Var. Peki, Allah aşkına ben şimdi size söyleyeceğim, bu
TANAP projesi ciddi, güzel bir proje. Doğal gaz geliyor Bakü’den,
Azerbaycan’dan, işte Kars’tan Ceyhan’a iniyor, çok güzel, harika. Kardeşim çok
da “Kardeşiz, dostuz, soydaşız.” diyoruz, bilmem ne diyoruz, her şeyi
söylüyoruz da niye en pahalı gazı biz Azerbaycan’dan alıyoruz? Bu nasıl
kardeşlik, bu nasıl dostluk Allah aşkına bana anlatır mısınız? Biri bana
anlatsın, ben anlamıyorum.
Arkadaşlar, bir şey daha söyleyeyim ben size: Ben bu ara, bu dış
politikada bazı şeylere dikkat etmenizi istiyorum. Barzani görüşmesi, Aliyev
görüşmesi, Putin görüşmesi; bakın, arka arkaya, çok iyi dikkat edin. Rusya’yla
en fazla bağlaşık gaz ticaretimiz var, en fazla gaz ticaretimizin olduğu ülke
Rusya. Şu ana kadar Bulgaristan’la Moldova’ya, bir de Yunanistan’a Türkiye
üzerinden boru hatlarından giden bir gaz var, öyle mi değil mi? Nasıl gaz
alıyoruz biz? Pahalı gaz alıyoruz. O zaman, ben olsam “Ya, şu arşiv anlaşmasını
bırak, bizim Dışişleri Komisyonu bu işlerle uğraşmasın. Kardeşim, biz dostuz,
kardeşiz, niye gidip gelirken bize vize koyuyorsunuz?” derim ya. E, kardeşlik
böyle olur mu? Hangi kardeş kardeşin evine vizeyle gider, bana anlatır mısınız
bunu? Anlatamazsınız arkadaşlar. Bana, şu petrolü, doğal gazı niye pahalı
aldığımızı da anlatamazsınız, hatta Rusya’yla rekabeti de anlatamazsınız.
Bakın, çok ciddi şeyler oluyor. Sayın Barzani geldi ve Irak
Kürdistan bölgesel yönetiminin gaz ve petrolü için anlaşma yapılacaktı, ne
oldu? Takozu kim koydu, hele bir düşünün bakayım, takozu kim koydu? Amerika
koydu. Niye? “Paralar benim bankamda toplanacak, ben dağıtacağım.” dedi. Öbür
taraftan da “Maliki’yle bir görüşelim hele, merkezî federal yönetimin de
imzasını alalım; zaten ocakta gelecek, ondan sonra ocak ayında bir güzel
imzalarız...” Böyle bir dış politika yaklaşım tarzını ciddi bir dış politika
yaklaşım tarzı olarak görmüyoruz arkadaşlar.
Bazen hayret ediyorum, şaşıyorum Hükûmete; zikzaklarına bakıyorum,
duruşlarına bakıyorum, şovlarına bakıyorum, vallahi aklım şaşıyor; virajlara bakıyorum, taklalara bakıyorum; ya, dış politika
böyle bir şey olamaz. Eskiden slogan atıyordunuz, üniversitede kafamızı
kırıyordunuz, “Komünistler Moskova’ya, Moskova’ya.” En çok da siz Moskova’ya
gittiniz, garipliğe bak ya! Garipliğe bak! Moskova’dan çıkmıyorsunuz,
Petersburg’dan gelmiyorsunuz; beyaz geceler sizin, petrol sizin, gaz sizin; 100
milyar dolar ithalat, ihracat… Allah artırsın, bir şey demiyorum ama niye bizi
o kadar dövdünüz, kafamızı kırdınız, ben onu anlayamıyorum.
Şimdi, burada enteresan olan bir şeyi daha anlatacağım. Sayın
Başbakan görüşmede “Sayın Putin, ne olur bizi Şanghay’a alın, Avrupa
Birliğinden kurtarın.” dedi. Biliyorsunuz değil mi en son görüşmede, yakın
görüşmede?
Bakın, Sayın Aliyev’e ne demiş Başbakan? “Gardaş,
Karabağ sorunu bizim de sorunumuzdur, harbiden çözeceğiz.” Gitmiş, “Şu TANAP
projesini biraz daha büyütelim, Bakü-Tiflis-Ceyhan güney gaz koridorunu,
Kars-Tiflis-Bakü Demir Yolu Projesi’ni geliştirelim…” Güzel, olmalı. Niye?
Olmalı arkadaşlar, eski İpek Yolu’nu demir yoluyla örelim, olsun. Şimdi, bu
Yüksek Stratejik Konsey bu çalışmayı yaparken kapıya Karabağ sorunu dayanıyor.
Karabağ’da, 2015 Ermenistan’la ilgili yüzüncü yıl soykırım, katliam, tehcir,
adına ne derseniz deyin, yüzüncü yılı bir yıl sonra yani tam da seçim döneminde
ve “Sayın Putin, şu Kafkaslara barış getirelim…” Putin de diyor ki: “Kardeşim,
getirelim.” Son görüşmenin basına yansıyan şeyleri: “Şu Ermenistan’la beraber
Suriye’yi de çözelim.”
Bakın, Kafkaslardan Orta Doğu’dan Balkanlara böyle satranç
oynanırken biz ne yapıyoruz? Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Arasında Arşiv
Alanında İşbirliği Anlaşması imzalıyoruz arkadaşlar, arşiv! Ne
koyacaksınız arşive, Allah aşkına bana söyler misiniz!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Doğal gaz anlaşmalarını.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Görüşmelerinizi mi koyacaksınız,
altınlarınızı mı koyacaksınız, eserlerinizi mi koyacaksınız, kitaplarınızı mı
koyacaksınız, konuşmalarınızı mı
koyacaksınız, fotoğraflarınızı mı koyacaksınız, ne koyacaksınız ya!
“Arşiv” dediğiniz bir depo. Artık teknik gelişmiş, dijital olarak
da tutarsınız. Al, bizim Meclisin de çok güzel bir arşivi var. Yani bunun için sözleşme gerekir mi? Koskoca Azerbaycan’la Türkiye
bir arşiv tutamıyor da kuvvetlerini birleştirip bir arşivi kurmak üzere mi…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Petrol çıkarıyorlar.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Ben de zannettim ki uçak yapıyorlar, ben
de zannettim ki uzaya füze fırlatacaklar, ben de zannettim ki ciddi bir şey var
bunun içinde “Sayın Baluken, hele bir bakayım, şu
ne?” dedim. “Birinci Çin’di, nükleerdi, nükleer enerji konusu konuşuruz.”
dedik. Yapmayın, etmeyin, eylemeyin
arkadaşlar!
Bakın, size, son keyifsiz bir şeyi anlatacağım maalesef,
istemiyorum ama. Sayın Başbakan, en son Putin’e “Bizi Şanghay’a alın,
kurtulalım.” dedi yani “Avrupa Birliğinden kurtulalım.” dedi. Avrupa Birliği de
Doğu Zirvesi yapıyor şimdi. Bakın, ne zirvesi yapıyor? Yaptığı zirvenin adını
hemen söyleyeyim: Ukrayna, Avrupa Birliğiyle ilgili ortaklık sözleşmesine
“Evet.” dediği hâlde “’Hayır’ diyeceğim.” diyor. Turuncu protestolar başlamış
ve tam bu arada Putin, Rusya’nın Belarus ve
Kazakistan’la beraber başını çektiği
–dün Belarus Anlaşması’nı burada konuşmuştuk-
ülkeler, Gürcistan, Belarus, Kazakistan, Rusya Gümrük
Birliği Anlaşması’nı Ukrayna’ya imzalatmaya çalışıyor. Putin böyle yapıyor.
Şimdi, Putin bunu yaparken Vilnius’ta “Avrupa Birliğinin Sınırları Neresidir?”
toplantısı yapılıyor. Avrupa Birliğinin bütün liderleri, 6 eski Sovyet ülke
temsilcisiyle birlikte orada toplanıyorlar önümüzdeki günlerde. Şimdi, gelin
bunu konuşalım, ciddi konuşalım. Bakın, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyinin 47
ülkesi “Sibirya’dan ta Kore’deki okyanuslara kadar Avrupa’nın sınırları.”
diyor, Şanghay “Dur, Ukrayna’da dur.” diyor. Şimdi, Türkiye bunun neresinde?
Neresinde Türkiye?
Evet, Doğu Ortaklığı Zirvesi’ni Avrupa Birliği yaparken biz arşiv
yapıyoruz arkadaşlar, arşiv. Patatesleri, kitapları, yazmaları, basmaları,
oraya yazacağız adını, soyadını, oraya iki memur atayacağız, iki kadro, al sana
oldu dostluk, kardeşlik. Millet götürüyor dünyayı hamuduyla,
bunlar kalkmış bize arşivle ilgili protokol imzaları getiriyor.
Şimdi, bakın…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bunlar havai fişek patlatacak bir şey
bulurlar yine.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Efendim?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – “Havai fişek patlatacak bir şey bulurlar.”
diyorum.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Vallaha onu
bilmiyorum.
Timoşenko’yu da Avrupa
Birliği şartıyla bıraktılar. Fakat, enteresan bir
şekilde orada rüzgâr dönüyor arkadaşlar. Rüzgâr dönünce bizim enerji
politikalarımıza dönüyor; Kafkaslarda kaybediyoruz, Orta Doğu’da kaybediyoruz,
İran’la anlaşıyorlar kaybediyoruz, Suriye’yle anlaşıyorlar kaybediyoruz.
Cenevre-2 toplantısı yapılıyor, ABD, Türkiye’ye diyor ki: “Suriye’de rejim
dâhil bütün muhalifler gelin, toplantı yapacağız.”
Bütün bunlarda Türkiye kaybediyor mu? Kaybediyor. Bütün bunlarda
Türkiye yalnızlaşıyor mu? Yalnızlaşıyor. Peki, burada bir sıkıntı yok mu
arkadaşlar? Hakikaten niye böyleyiz? Niye bu kadar şanzımanı dağıttık
arkadaşlar? Niye, niye? Söyler misiniz Allah aşkına, niye böyle giderken doğru
yolda, her şey güzel giderken, ülke dünyanın 16’ncı ekonomisiyken şanzıman
dağıtmaya başladık, söyler misiniz?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Sakin ol, senin
şanzımanın dağılacak ha!
HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Bakan, gümrükten sorumlusunuz,
vallahi de billahi de siz arşivle uğraşırken aha 12 Aralıkta, yaz bir kenara,
aha burada ediyorum yemini -Erivan’da toplantı var- Davutoğlu Erivan’a gidecek.
Şarta girer misiniz? Karadeniz Ekonomik İşbirliği toplantısı Erivan’dadır.
Davetli, gidecek, değil mi?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ben 19’unda Esendere’deyim, oraya bekliyorum.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Gidecek, değil mi? Cesaretiniz varsa
biraz da muhalefetten yanınıza alıp getirir misiniz? Ben de davet ediyorum,
soruyorum. Hem de memleketinizi de görmüş oluruz, gideriz beraber. Erivan’da 12
Aralıkta toplantı var. Türkiye, ABD, Rusya, Ermenistan görüşmeleri sonrası
Kafkaslardaki barışçıl çözümün umudunun gelişeceği bir toplantı olacak bu,
önemli bir toplantı. Arkadaşlar, bizi arşiv marşiv
için getirmeyin. Getirecekseniz doğru işler için getirin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Allah Allah!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Niye arşive taktın bu kadar ya, yapma
ya!
HASİP KAPLAN (Devamla) – Arşivle marşivle
bizi götürmeyin, götürecekseniz doğru şeyler için götürün.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Erivan’la ne alakası var ya, Çayeli’yle
Erivan’ın?
HASİP KAPLAN (Devamla) – Var arkadaşlar, var var.
Şimdi, burada enteresan bir şey daha var. Şimdi, bu Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Teşkilatının 12 Aralık toplantısının Erivan’da olmasının
Azerbaycan’la bire bir ilgisi var arkadaşlar çünkü Azerbaycan’la Türkiye
arasındaki sıkıntılardan birisi Yukarı Karabağ olayıdır. Yukarı Karabağ olayı
çözülmediği sürece, siz istediğiniz kadar orada arşiv yapın, bir şey değişmiyor
arkadaşlar. Vize kalkmıyor, pahalı gazı almaya devam ediyorsunuz, bu iş böyle
gidiyor. İstediğimiz kadar gardaş gardaş
konuşalım, gelelim böyle iki tane kürsüden basında açıklamalar yapalım gardaşça. E, gardaş gardaşa vize koyar mı Allah aşkına, Sayın
Bakan bana bunun izahını yapın. Bana bunun izahını yapın, pahalı gaz satar mı gardaş gardaşa? Yani, ekonomik
işlerde farklı şeyler mi oluyor?
Tabii, ben, şuradan… Enteresan şeyler var, ben araştırıyorum,
diyeceksiniz: “Ne ilgisi var?” Sayın Başbakana soğuk bir fıkra anlatıldı. Ben,
tabii ki, kadınlar adına -çünkü Kadınlar Haftası’ydı- doğrusu… Greenpeace aktivistinin serbest bırakılması olayında Putin espri
yapıyordu. Evet, bu esprilere alışığız çünkü zaten soğuktur espriler.
Birinde şöyle bir olay oluyor: Birisi cezaevine giriyor,
çeviriyorlar “Neden girdin içeri?”, “E, cam kırdım.”; “Cam kırmaktan içeri
girilir mi?” diye soracaksınız, meğerse adam denizaltının camını kırmış. E,
şimdi, bu espri, bu zekâ düzeyi bazen bölgeden bölgeye farklılık arz
edebiliyor. Burada kotarılan olayın, onun noktasında değilim ama Time
dergisinin yılın kişisi anketi yapılıyor. Şimdi, bakın Sayın Bakan, bakın
arkadaşlar, yani, ilginizi çekmesi lazım. Şimdi, bakın, çok önemli,
Başbakanımızı ilgilendiriyor. Şimdi, baktım, Allah Allah,
bizim Başbakan pop yıldızı Miley Cyrus
ile yarışıyor. 1’inci ve 2’nci sıradalar, arkadan kim takip ediyor biliyor
musunuz? Bunun arkasında kim var biliyor musunuz? Sisi geliyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hangi Sisi?
HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Başbakan arkasından…
Bakın, eğer, Sisi sizi yakalarsa -bakın AK PARTİ’lilere,
Hükûmete sesleniyorum burada- 100 tane arşiv yapsanız siz kurtulamazsanız. Sisi
arkadan takip ediyor. El Rabia falan işaretleriyle, twit’leriyle
bunu çözemezsiniz. Sisi arkadan takip ediyor, benden söylemesi. Niye? Çünkü
Hintli bir bürokrat var zaten arada, 3’üncü sıraya bir giriyor, bir çıkıyor.
Şimdi, arkadaşlar, bunları konuşuyoruz, güzel. Bu canlı yayın
vardır diye size birkaç şey söyleyelim dedik. Bu canlı yayını doğru dürüst
bütün Meclisin açık olduğu saate yaysanız da biraz şeffaf olsanız, açıklık
olsa, biz de sizi zorlamasak, ikide bir araştırma önergesi vermesek, bu arşiv
sözleşmeleri üzerine kalkıp enerjiyi konuşmasak olmaz mı? Yani siz de dürüst
davransanız, biz de doğru dursak, yerinde konuşsak yani seçim barajını
konuşsak, tutuklu milletvekillerini konuşsak; düşünce, örgütlenme özgürlüğünü
konuşsak; 500 tane ağır hasta yatakta yatıyor, vedalaşma hakkını kullanacak
anasıyla, onları konuşsak... Bu ülkede çok ciddi sorunlar var arkadaşlar.
Bunları konuşmak varken niye bu güzelim, çok değerli günleri heba ediyorsunuz,
boşa geçiriyorsunuz? Bu sözleşmeleri, gelin anlaşalım, bir defada çıkarırız
hepsini, 20 tanesini yirmi dakikada çıkarırız, ne olacak.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Çıkarın o zaman.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Ama, şu canlı
yayını, TV’yi malınız gibi kapatmışsınız, bütün medyaya ambargo koymuşsunuz.
Zaten, hepsinin, enerji şirketleri var onların; ya Azerbaycan’da çalışıyor bu
enerji şirketleri
medya patronlarının ya Barzani’nin yanında çalışıyor ya İsrail’de
çalışıyorlar ya da Rusya’da çalışıyorlar. Bütün medya şirketlerinin orada
bağlantılı şirketleri var.
Şimdi buradan… Yeni anayasada masayı devirdiniz. Bekir Bozdağ
diyor: “2015’te 400 milletvekili bize verin, size yeni anayasa yapacağız.” Bu
millet dersini almıştır sizden, artık bir daha nah görürsünüz 400
milletvekilini, bitti!
Hadi, hoşça kalın. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Gruplar adına konuşmalar bitti.
Şimdi şahısları adına konuşmaları yapacağız.
Birinci sırada, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu.
Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
421 sıra sayılı, Azerbaycan’la yapılan, bölgenin tarihini değiştirecek,
bölgedeki bütün dengeleri değiştirecek, enerji politikalarımızı değiştirecek
bir anlaşma üzerine konuşacağımızı söyleyecektim ama böyle bir anlaşma üzerine
konuşmayacağım. Çünkü, normalde teknik bir detay olan
ve bütün bir katma protokol içerisinde halledilebilecek bir anlaşmayı AKP
önümüze bir metin hâlinde getirmiş, iki saattir üzerinde konuşuyoruz, sonra
“Meclis tıkanıyor.” diyorlar bize. Oysaki bütün bu anlaşmalar, teknik anlamda
eksiklik varsa da giderilebilir, birleştirilip tek bir anlaşma hâline
getirilebilirdi ama tıpkı hizmete açılan, mesela dere üzerine bir korkuluk
yapılıyor, işte “1.176 tane tesis açtık.” deniliyor ya, o dere korkuluğu nasıl
bir tesisse bu da öyle bir uluslararası anlaşma. Bizim Meclis gündeminde,
Meclisin, seçilmiş milletvekillerinin üzerinde konuşacağı konu bu mu? Hayır,
değil.
Şimdi, burada Sayın Ali Babacan var diye bu Mecliste üzerinde
konuşmamız gereken bir konuyu açacağım ben size. Açacağım konu, cumhuriyet
tarihinin en yüksek miktarlı bir kamu bankasındaki batık kredisi, cumhuriyet
tarihi döneminde batmış en yüksek miktarlı kredi. Ben bu kredileri denetlemekte
olan KİT Komisyonunun üyesiyim. Kredi, Ziraat Bankası tarafından verilmiş.
İstanbul’da bir alışveriş merkezine öncelikle bir özel banka 120
milyon avro tutarında bir kredi veriyor ve kredinin geri ödemesinde sorun
çıkıyor. Sonra, ne hikmetse, bu kredi, faizi özel bankadan çok daha düşük olmak
kaydıyla Ziraat Bankası tarafından devralınıyor. Sadece devralınmakla kalmıyor,
120 milyon avroluk kredi 270 milyon avroya çıkıyor yani Ziraat Bankası,
İstanbul’un göbeğinde kentsel sorunları çok artıracak bir şekilde bir alışveriş
merkezine 270 milyon avro kredi veriyor. Peki, bu Ziraat Bankasının temel
fonksiyonu ne? Çiftçimizi korumak, çiftçimizi finanse etmek. Çiftçimiz
kan ağlarken, çiftçimiz finansman bulamazken, çiftçimiz yabancı şirketlere
ezdirilirken Ziraat Bankamız gidiyor 270 milyon avroyu özel bankada batmak
üzere olan bir kaynağa yatırıyor, değil mi? Peki, daha sonra ne oluyor? Ziraat
Bankası bu konuda istihbarat raporu düzenliyor. İstihbarat raporu diyor ki: “Bu
kredi bu koşullarda bu projeye verilirse bu kredi batar.” İstihbarat raporu
aynen bunu söylüyor. Ondan sonra, üç ay sonra aynı tarih, sayıyla istihbarat raporu
değiştiriliyor, yeni bir istihbarat raporu yazılıyor, diyor ki: “Bu kredi
batmaz.” Ondan sonra, bu kredi kullandırılıyor değerli arkadaşlar ve ne oluyor?
Cumhuriyet tarihinin en yüksek miktarlı kredisi 670 trilyon olarak batık
hesabına geçiyor, firmanın iflası isteniyor ve firma iflas ediyor. Sonra ben
-muhalefet milletvekiliyim- bunu bir buçuk sene önce basın açıklamasıyla
duyuruyorum, diyorum ki: “Ziraat Bankasında bu şekilde çok önemli bir kredi
batabilir, böyle bir risk vardır.” Ve Sayın Ali Babacan, makamından –sözlü de
cevap vermiyor Sayın Ali Babacan- yazılı bir açıklama yapıyor, diyor ki:
“İddialar doğru değildir.” Tipik olarak söylüyorum, ne söylesek yalandır,
iftiradır, doğru değildir!
Şimdi Ali Babacan orada, ben Ali Bey’e soruyorum: Ali Bey, bu
kredi battı mı? Bu kredi battı. Bu istihbarat raporu var mı? Var. Değiştirildi
mi? Değiştirildi. Bu genel müdür görevden alındı mı? Ki, genel müdüre hiçbir
şey söylemiyorum, kendisi bankalar yeminli murakıbı kökenlidir. Ama bu
şartlardaki bir genel müdür Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna üye
yapıldı mı? Yapıldı. Peki, bu BDDK aynı zamanda Ziraat Bankasını denetlemek
zorunda olan bir BDDK mı? Evet. Yani, eski genel müdür dönüp kendi hesaplarını
inceleyecek mi? Evet, inceleyecek. Peki, siz bu durumda bir denetçinin, bir
BDDK üyesinin bağımsız olacağını söyleyebilir misiniz? Söyleyemezsiniz Ali Bey.
İşte, bunlar sizin ekonomi yönetiminde, sizin temel konulardaki
temel eksiklikleriniz. İşte bu yüzden cumhuriyet tarihinin en yüksek kredisi
sizin döneminizde batıyor.
Ve siz en kolayını seçiyorsunuz. Siz, medya patronlarıyla suç
ortaklığı niteliği taşıyacak işler yapıyorsunuz –anlatırım- maden üzerine,
enerji üzerine, kamu ihaleleri üzerine, imar üzerine.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kara yolları…
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Ve cumhuriyet tarihinin en yüksek
kredisi Ziraat Bankasında batarken ve Ziraat Bankası köylünün boğazına
çökmüşken ve Ziraat Bankası benim çiftçimi boğarken 670 trilyon kredi batıyor.
Ve Sayın Ali Babacan orada, ben Aykut Erdoğdu buradayım. Desin ki:
“Aykut Bey’in tespitleri yanlıştır, Aykut Bey’in tespitleri doğru değildir.” Ve
nezaketen çıkıp buna açıklama yapsın. İki satır açıklama yaptırıyorsunuz
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna ve diyorsunuz “Böyle bir şey
yoktur.” Ve ben belgeleri göstermeme rağmen, ne yazık ki, ülkemizde kurulan bu
kalleş medya düzeninde bir kişi muhalefet milletvekilinin iddialarına cevap
vermiyor. Ben o medya patronlarının, o medya baronlarının hangi ihaleleri
aldığını biliyorum. Bu yüzden demokrasimiz oturmuyor, bu yüzden bizim halkımız
çok fakir, bu yüzden yokluk var, yoksulluk var, ayrımcılık var, bu memleket
bölünmek üzere.
Ve bu milletvekillerine söylüyorum, değerli milletvekilleri,
sizden rica ediyorum, ben
kürsüden indikten sonra Sayın Ali Babacan’a sorun, deyin ki:
“Aykut Bey’in söylediği şeyler gerçek midir?” Çünkü ben elime gelen belgeler
üzerinden konuşuyorum. Ben elime gelen belgeler üzerinden, Sayıştay raporu
üzerinden burada size anlatıyorum Enerji Bakanlığında olanları. Enerji Bakanı
çıkıp diyor ki: “Yalandır, iftiradır.” O zaman git Sayıştaya
söyle, Sayıştay sana iftira atmış çünkü ne okuyorsam buradan okuyorum. Ama bunu
söyleyemezsiniz, bunu diyemezsiniz çünkü ben görevimi yapmaya çalışıyorum.
Bütün ihale baronlarını karşımıza alıyoruz, bütün sermayeyi karşımıza alıyoruz;
televizyonlarından, gazetelerinden bizlere saldırıyorlar ama görevimizi yapmaya
çalışıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu kolaycılık içine düşmeyin, hepimiz
milletin vekiliyiz, hepimiz onların mallarının emanetçisiyiz.
Şimdi bir soru daha soracağım Ali Bey buradayken. Ziraat
Bankasında 7’şer milyon liralık tarım kredileri veriliyor. Bu tarım kredileri
teşvikli krediler, iki yıl geri ödemesiz, son derece düşük faizli krediler
değerli arkadaşlar. Ve insanlar bu kredilere başvurduklarında analarının kızlık
soyadından başlayın son beş yıllık mali tablolarına kadar her şeyi istiyorlar
ve birçok firma kredi alamıyor ve birçok firma bize dert yanıyor “Finansman
ihtiyacım var, Türk çiftçisiyim, Türk müteşebbisiyim, kredi almam lazım ve
alamıyorum Ziraat Bankasından.” diyor. Peki, aynı Ziraat Bankası aynı şahsın
veya akrabalarının kurduğu şirkete 100-150 milyon liralık tarım kredisi veriyor
mu? Sayın Bakan sorsun, veriyor mu, vermiyor mu? Bana gelen belgeler bu
kredilerin verildiğini gösteriyor. Ve nasıl veriliyor biliyor musunuz
arkadaşlar? Şirket daha kurulmadan kredi çıktığı var. Şirketin ticari
sicilinden öncesinde istihbarat raporları yazılmış. Şirket kurulmadan kredi
işlemleri halledilmiş. Bu şirketin bir tek ortak adamı var. Bu adam diyor ki:
“Ben tarım konusunda danışmanlık yapıyorum.” E be kardeşim, bu ülkede sen
danışmanlık yapmadan ben gidip Ziraat Bankasından kredi alamaz mıyım? Bu Ziraat
Bankası, memurun aldığı kredi kartlarında tefeci faiziyle memurun, işçinin,
çalışanın, taşeronun boğazına biniyor da, iki yıl geri ödemesiz, son derece
düşük faizli tarım kredilerine sadece bir kişinin mi aracılık etmesi gerekiyor?
Bunun gibi onlarca sorun var değerli arkadaşlar.
Şimdi, biz Azerbaycan’la aramızda arşiv konusunda bir anlaşma
yapalım mı yapmayalım mı? Ya, biz çocuk muyuz, Hükûmet bizi nasıl kandırır
böyle! Hükûmet bunu bize nasıl yapar arkadaşlar, konuşmamız gereken konular
bunlar.
Sizler milletvekilisiniz. Bütün erk siz varsınız diye var, siz
olmazsanız hiç kimsenin önemi yok. Bizi önemsizleştirmelerine izin vermeyin,
bizler milletvekiliyiz. Biz irademizi koyarsak millet adına, hiç kimse
demokrasiye bu şekilde tecavüz etme yeteneğini, hakkını kendinde göremez. (CHP sıralarından
alkışlar) Ne askeri görür ne cemaati görür ne başbakanı ne genel başkanı ne
yargısı. Biz milletvekilleriyiz ve milletvekili olduğumuzu hatırlayın değerli
arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğdu.
Şimdi tasarının tümü üzerinde soru-cevap işlemi yapacağız.
Süremiz yirmi dakika, on dakika soru, on dakika cevap olarak
gerçekleştireceğiz bu bölümü.
Sisteme giren sayın milletvekilleri var, sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Öztürk? Yok.
Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konuyla ilgili olmasa da Sayın Bakana sormak istiyorum. Son
zamanlarda kamuoyunu ciddi şekilde işgal eden bir konu var. Sayın Başbakan
irtica ve cemaatle mücadele etmek için bir imza atmış mıdır? Bu imzayı hangi
gerekçelerle atmıştır? Bazı AKP’liler bu kararların yerine getirilmediğini
açıkladılar. Başbakan bu kararından pişman mı olmuştur? İrticayla mücadele
ettiği için yargılanan ve mahkûm edilen kamu görevlisi var mıdır? Başbakan kamu
görevlilerine bu yönde talimat vermiş midir?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Dinçer…
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gene biraz önce konuşuldu.
Sayın Bakanım, Erzincan ili maden çeşidi bakımından çok zengin
olup, özellikle demir, krom ve altın bakımından çok zengin bir bölgedir. Bu
bölgedeki maden arama ruhsatını önce yabancılar aldı, ancak çeşitli
engellemelerle bu yabancı firma zora sokuldu ve Başbakanın çok yakınının da
ortak olduğu bir şirkete devredilmek zorunda kalındı veya ortak olundu. Bu
iddialar doğru mudur?
Ve bir diğer önemli konu da, burada ruhsat alanında yapılan
çalışmalar sonunda ne kadar maden çıkarıldı, bunun ne kadarı devlet payı olarak
Hazineye ayrıldı? Çünkü, Hazineye verilen payın çok
yetersiz olduğu iddiaları var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Ekşi…
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bugünkü gazetelerden birinde benim dikkatimi çeken, önemsediğim bir iddia
ortaya atıldı. Hükûmetin Başbakan Yardımcısı sıfatıyla temsil edildiği bu
oturumda Sayın Başbakan Yardımcısı Genel Kurulda bulunduğu için kendisinin de
yanıtlaması istirhamıyla o konuyu dikkatinize sunmak istiyorum. Konu şu:
Gazetedeki bilgiye göre BDP’li, Bağımsız Demokrasi
Partisi… Barışçı Demokrasi…
Özür dilerim efendim.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi.
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) – “BDP” diyeyim, daha kestirmeden
ifade edeyim izninizle efendim.
“BDP’li belediyeler kendi yörelerinde
EDEV yani Eğitim Destek Evi adıyla eğitim kurumları kurmaktadır ve bunlar
eğitim sistemine paralel faaliyette bulunuyorlar. Hukuki statüsü şüpheli,
faaliyeti şüpheli yerlerdir.” diyor. Bu konuda acaba Hükûmetin tedbiri,
herhangi bir yanıtı var mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Öner…
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
“Yönetimde istikrar” üzerinde sıkça durulan kavramlardan biri. Biz
de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde de
istikrarın sağlanmasını bekliyoruz. Geçen hafta Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa’da değişiklik konuları görüşülecekti,
bilmem neden, çekildi. Bugün, Çin’le nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla
kullanılmasını öngören anlaşmanın onaylanması tasarısı vardı, o da çekildi.
Gerek Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa
Tasarısı’nda gerekse Çin’le nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla
kullanılmasının onaylanması hususunda tereddütler nelerdir? Bunların Meclise
açıklanması beklenir.
BAŞKAN – Sayın Demiröz…
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakandan bir yorum istiyorum. Hatay’da çiftçiler zeytinle
ilgili -zeytin hasat mevsimi olduğu
için- prim desteği alabilmek üzere Sayın Adalet Bakanından yardım istemişler.
Bu konuda biz de Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanına hiçbir şekilde
ulaşamadık. 50 kuruşluk bir prim desteği için bizim Güney Marmara Bölgesi’ndeki
çiftçilerimizin talebi vardı.
Buradan sormak istediğim ve yorum yapılmasını istediğim şu: Artık
çiftçilerimiz Tarım Bakanından umudu kesti de Adalet Bakanından veya başka
bakanlardan mı talep ediyor? Bu konudaki yorumunuzu istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, biraz önce, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Aykut
Erdoğdu konuşmasında son derece kritik iki tane soru sordu. Endişem odur ki pek
çok bakanımız böyle durumlarda o konuşmayı duymazdan gelip, bu sorulara cevap
verip gidiyor. Aykut Erdoğdu’nun size kürsüden yönelttiği o iki soruyu
soru-cevap kısmında şahsınıza yöneltiyor ve cevap bekliyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN – Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakan, ben de Aykut Bey’in
iddialarını çok ciddi buluyorum. Bilginiz olduğu, daha önce bunun gündeme
getirildiği ifade edilmektedir. “Fakir fukara, garip gureba”
edebiyatıyla, kul hakkı yememe adına ifadelerin bu iddiada karşılık bulması ve
bunun mutlak surette açığa kavuşması adına Türkiye Büyük Millet Meclisini
bilgilendirmenizi… Sizin emanetinizde olan, sizin sorumluluğunuzda olan böyle
bir bankada eğer böyle bir yolsuzluk olmuş ve bunu görmezden gelmişseniz sizi
bakanlık görevinden istifaya davet ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, geçtiğimiz yıl Malatya’da en
yüksek gelir vergisi ödeyecek mükellefler açıklandı. Malatya tarihinde ilk kez
14 tane yabancı şirket ilk 100’e girdi vergi sıralamasında. Hukuki konularda
bilirkişilik faaliyetleriyle elde ettikleri gelir nedeniyle Malatya’da ilk
100’e girdi 14 firma. Acaba Malatya’da hangi konuda bu yabancı firmalar
danışmanlık yaptı? Aklıma sadece, AKP’nin Malatya’ya yapmış olduğu tek yatırım
olan Kürecik’e yapmış olduğu füze kalkanı geliyor. Bu
konuda eğer bizi aydınlatırsanız, Malatya da bunu çok merak ediyor, memnun
olurum.
İkinci soru olarak Aykut Bey’in kürsüde söylemiş olduğu soruları ben
de size yineliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Dinçer…
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim de sorum aynı olacak Sayın Bakanıma. Aykut Bey’in dediği
gibi Ziraat Bankası istihbarat raporu değişmiş midir Sayın Bakanım? Mümkünse
cevabınızı belgeli olarak istiyoruz. Ayrıca, bu krediyi veren genel müdür BDDK
üyesi yapılmış mıdır? Burada da resmî belgeleri istiyoruz. Yapıldıysa peki,
bağımsızlığını nasıl koruyacaktır? “Teşvikli tarım kredileri bir aracı
aracılığıyla dağıtılıyor.” iddiası doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Süre açısından son soru Sayın Akar’dan.
Sayın Akar, buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ben Sayın Bakan Hayati Yazıcı’ya sormak
istiyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Öyle bir usul yok ya!
BAŞKAN – Sayın Akar, lütfen, şu anda tasarıyla ilgili görüşüyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, haziran ayında bir otomobil
firmasının araçlarında yağ yakma probleminden dolayı vatandaşlarımızın mağdur
olduğunu, yurt dışında bu araçların geri çağırıldığını, ancak ülkemizde firmanın
sorumluluk kabul etmediğini belirtmiştim. Sayın Bakan ağustos ayında vermiş
olduğu cevapta konuya ilişkin müfettiş görevlendirdiğini belirtmişti. Yaklaşık
dört ay geçti. Bu konuya ilişkin neler yapıldı, vatandaşlarımızın mağduriyeti
giderilecek mi? Bu konuda cevap bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Bir dakikamız vardı Sayın Başkan, soru
sorabilirdik. Bir dakikamız daha vardı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bazı illerimize
ait spesifik sorular vardı ve başka konularla ilgili
sorular. Tabii, konuştuğumuz bu kanun tasarısı metniyle, anlaşma metniyle
ilgili bir tane bile soru yok. Onun için, bu soruların bazılarını, özellikle
illerimize spesifik olan soruları ilgili bakan
arkadaşlarımızla görüşüp daha sonra yazılı olarak cevaplandırılmasında ben
fayda görüyorum.
Bunun haricinde, bugünkü gazetelerde çıkan yine bazı iddialarla
ilgili sorular vardı. Ben bugünkü gazetelerin hepsini henüz takip etmiş
değilim, okumuş değilim. Dolayısıyla, o sorularla ilgili cevapların da yine
ilgili birimlerimiz, ilgili bakanlarımız tarafından incelenmesinde ve
cevapların oluşturulmasında yine fayda var. Ama şunu belki söylemekte fayda
var…
Ha, bu arada zeytinle alakalı soru vardı: “Prim desteği niye
Adalet Bakanımıza soruldu?” Adalet Bakanımız, biliyorsunuz, aynı zamanda Hatay
milletvekilimiz.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Tarım Bakanını bulamadıkları için.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Yani, muhtemelen
Hataylı çiftçilerimiz kendi milletvekilleri olan Bakanlarına da sormakta fayda
görmüş olabilir.
Bizim tarımla ilgili bütün desteklerimiz Tarım Destekleme Kurulu
kararıyla alınmakta. Orada ilgili bakanlıklarımız temsil edilmekte, Tarım
Bakanlığımızın başkanlığında olmakta ve tarım destek bütçesi çerçevesinde hangi
tür tarım ürününe ya da hangi tür aktiviteye ne tür destek verileceği o
Tarımsal Destekleme Kurulu tarafından belirlenmekte. Dolayısıyla, bu talepler
Tarım Bakanlığımıza ulaştırıldığında eminim ki o Destekleme Kurulumuz bunları
ele alacaktır ve kararlar orada oluşacaktır. Tabii, tarımsal destek bütçemizin
çerçevesinde bunların yapılması, karar verilmesi gerekmekte. Tabii, bizim son
on bir yıllık dönemde tarımsal desteklerimiz gerçekten çok çok artmış durumda.
Türkiye tarımsal katma değer üretimi açısından dünyada 11’inci sıradan dünyada
7’nci sıraya yükselmiş durumda. Bunda da akılcı destek politikalarının kuşkusuz
çok çok büyük önemi var.
Bunun yanında, bankacılık sektörümüzle ilgili ve bir kamu
bankamızla ilgili yine hem konuşmalarda hem de sorularda bazı hususlar vardı.
Öncelikle şunu ifade etmekte fayda var: Türkiye’de bankacılık sektörü gerçekten
çok çok büyük bir reformdan geçmiş durumda. 2004, 2005, 2006 yıllarında
çıkarılan Bankacılık Yasası, konut kredisi yasası, kredi kartı yasası, TMSF’yle ilgili yasal düzenleme, bütün bunlar bizim
bankacılık sektörümüz açısından son derece önemli reformlar oldu. Bankacılık
sektörünün sermaye yeterlilik rasyosu çok çok
yükselmiş durumda ve hem kamu olsun hem özel bankalar olsun, BDDK tarafından ve
Merkez Bankası, SPK gibi halka açık bankalar açısından, bütün bu kurumlarımızla
yakın bir gözetim ve denetim altında. Zamanında atılan bu
adımlar sebebiyle ve zamanında bankacılıkla ilgili çok dikkatli bir gözetleme
ve düzenleme sebebiyledir ki 2008-2009 krizinden bu yana dünyada pek çok büyük
banka, dünyada ilk sıralara giren, trilyonlarca dolarlık, euroluk,
yenlik aktif büyüklüğü olan bankalar sarsılırken, sıkıntı yaşarken, batma
noktasına gelirken Türkiye’de ne kamu bankalarından ne özel bankalardan
herhangi birinde çok şükür hiçbir sıkıntı yaşanmamıştır.
Tabii, burada genel anlamda yine bankacılık sektörümüze
baktığımızda, likidite rasyosu açısından, sermaye
yeterlilik rasyosu açısından, takibe geçen alacaklar
açısından tarihî iyi göstergeler var şu anda bütün parametrelerle alakalı. Şu
anda bankacılık sektörümüze baktığımızda, bankacılık sektörümüzün sermaye
yeterlilik rasyosu yüzde 15,5 civarında. Bu, dünyanın en yüksek oranlarından bir tanesi. Yüzde 13’ün
altında hiçbir bankamız yok; kamu özel, toplamdan bahsediyorum. Likidite rasyoları yüzde 150 civarında, uluslararası standartların
çok çok üzerinde ve toplam sektördeki takibe geçen alacaklara baktığımızda da
yine dünya ortalamalarının çok altında. Toplam sektörümüzde şu anda yüzde 3
civarında takipte olan bir alacak vardır ve bu tarihî düşük seviyedir. Başka
ülkelerle mukayese edildiği takdirde de yine tarihî düşük seviyededir.
Tabii, malumunuz, bankacılık sektörü yakından düzenlenmesi
gereken, yakından izlenmesi gereken bir sektör. Sadece kamu bankaları açısından
değil, özel bankalar açısından da, attıkları her adımda, aldıkları her kararda
belli kurallar, belli standartlar içerisinde hareket etmek zorundalar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, istihbarat raporu
değişti mi? Lütfen söyler misiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Şimdi,
bankacılık sektörüyle alakalı yine en hassas konulardan bir tanesi, bankacılık
sektörümüzün makroekonomimize ve finansal istikrarımıza katkısı. Hele hele kamu bankaları açısından baktığımızda, yıllardır görev
zararlarıyla boğuşan, milyarlarca dolar hazineye yük olan kamu bankalarının şu
anda hepsi kârlıdır, hepsi hazineye temettü vermektedir ve on bir yıldır
hazineye verdikleri temettü artı ödedikleri vergi milyarlarca dolar
seviyesindedir. Dolayısıyla, hazineye yük olan, devlete yük olan kamu
bankacılığı anlayışından tam tersine hazineye artık kaynak aktaran bir kamu
bankacılığı sistemi var Türkiye’de. Üstelik özel bankalar olsun, kamu bankaları
olsun, biliyorsunuz, bu bankaların hazineye çok büyük yükü oldu 2000-2001
krizinde ve bu kriz sebebiyle yaklaşık sadece Türk lirası olarak topladığımızda
180 milyar TL, eski parayla 180 katrilyonluk özel tertip biz borç ödedik. Özel
tertip devlet borçlanma senetlerinin ödemesini 2010 sonu itibarıyla tamamladık.
180 milyar, eski parayla 180 katrilyon. Bu sadece Türk lirası
olarak topladığınızda. Bunu o günkü kura ya da sadece enflasyonla bugüne
getirdiğinizde rakam tam 280 katrilyon tutuyor. 2001 krizine kadar özel
bankaların artı kamu bankalarının toplam birikmiş ne kadar zararı varsa bu…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Babacan, bu kredi özel bankadan
devralındı mı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) –…hazinenin üzerine yük
olarak geldi ve hazine 2010 sonuna kadar 280 katrilyon gibi bir rakamı kuruş
kuruş ödedi. Dolayısıyla, o eski bankacılık krizinden gelen dönemlerin borçları
şu anda tamamen kapanmış durumda.
Gelelim bugünkü durumuna. Bugün itibarıyla kamu bankalarımızın
takipte olan alacağı, takibe geçen alacağı özel sektörden farklı değildir. Özel
sektör ortalamaları neyse yaklaşık olarak kamu bankalarımızın da takibe geçen
alacakları aşağı yukarı aynı yüzdelerde devam etmektedir. Bankacılık sektörü
aynı zamanda ticari işletmeciliğin olduğu bir sektördür. Bugün kamu
bankalarımız da ticari işletmecilik anlayışıyla çalışmaktadır ve ticaretin
gereği neyse kamu bankalarımız da bunu yapmaktadır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, 700 milyonluk kredi battı
mı, bunu söyleyin. Tamam, biz bunu öğreneceğiz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Kaldı ki kamu
bankalarımızın genel portföyüne baktığımızda, dosya dosya baktığımızda, bankalarla alakalı… Özellikle, bu
bankacılık sırrı kavramını da burada ben tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum.
Bankacılık Kanunu’nda çok açıktır, bankacılıkla ilgili, dosya bazında, ister
mevzuat olsun ister kredi olsun bankacılık sırrı hükümleri çok açıktır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, bu bir kamu bankası,
bankacılık sırrı burada geçerli değil, rica ediyorum! Bilmeyen vekillerimiz
olabilir, söylediğiniz hukuki olarak geçerli değildir Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Bu bankacılık sırrına
tabi olan konuların Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısında, hatta araştırma
komisyonlarında dahi gündeme getirilmeyeceğini herhâlde en iyi bu Meclis
bilmektedir. Hatta, Meclisimizin İç Tüzük’ünde dahi bununla ilgili maddeler vardır.
Dolayısıyla, herhangi bir dosyayı böyle çekip…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, müşteri sırrıyla alakalı
bir durumdur o.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - …o dosyayla ilgili
konularda burada farklı, ileri geri şeyler sunup ondan sonra bunlarla alakalı,
böyle açıktan bankacılık sırrı kapsamındaki konularla alakalı cevap vermemizi
beklemeniz de beyhudedir.
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Başka bankalar için niye söylüyorsunuz
peki?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Dolayısıyla, burada
yapılacak iş… Defalarca yazılı soru önergelerine konu olduğu gibi, sözlü soru
önergelerine konu olduğu gibi, zaten bunlar zamanında sorulmuştur. Konuyu
incelemekte olan, takipte olan bütün alacaklara yakın bir şekilde bakmakta olan
BDDK zaten bütün takipteki alacaklara hâkimdir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, bütün gazeteler çarşaf çarşaf yazdı, nasıl “bankacılık sırrı” dersiniz bu kadar
milletvekiline! Bu, Parlamentoyu kör etmektir Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - BDDK ile ilgili,
BDDK’nın denetleme kapsamındaki ve gözetleme kapsamındaki bütün konular BDDK
tarafından da gerektiği ölçüde rapor edilmektedir ve yasalar dâhilinde ve o
bankacılık sırrı ve ticari sır hükümleri çerçevesinde rapor edilmektedir. Kaldı
ki, takibe geçen belli miktarın üzerindeki pek çok alacak sadece BDDK
tarafından değil…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, 2002 yılındaki bütün
olayları niye gazeteye verdi partiniz? Bütün her şeyi, dinleme tutanaklarını
bile nasıl verdi, yazık günah değil mi o zaman o insanlara?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - …Sayıştay tarafından ve
Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından da bunların hepsi denetlenmektedir.
Dolayısıyla, devletimizin ilgili birimleri…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ya bu siyasi hamledir sadece, sadece
siyasi hamledir! Yani, bu yolsuzluk duyulmasın, duyulmasın! 700 milyon battı,
duyulmasın!
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, duyamıyoruz!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Duyulmasın be Bülent, duyulmasın!
Duyulmasın be canım kardeşim!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - …ilgili kuruluşları
bütün bunların araştırması içerisindedir, incelenmesi içerisindedir, tamamı
hakkında inceleme yürütülmektedir. Dolayısıyla, burada, böyle gazetelere
yansıyan birkaç haberden hareket edip bu işi burada farklı bir boyutta yansıtıp
devam etmekte ben büyük sakınca görüyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Bir tane cevap var mı ya, sizler bir
şey söyleyin ya! Bu kadar net iddia ortaya koyduk, bir tane cevap var mı,
Başbakan Yardımcısı ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Dolayısıyla, ben şunu
söyleyebilirim: Gereken bütün dosyalar başta BDDK…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Babacan, gerçekten hiç şık değil
yaptığınız!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - …başta Başbakanlık
Teftiş Kurulu ve ilgili bütün kuruluşlarımız tarafından yakından
incelenmektedir…
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Çıkmaz ayın son çarşambasında
açıklanacak!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - …ve bunların sonucunda
da gerektiğinde suç duyurularında bulunulmaktadır…
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Sayın Bakan, Hükûmetin en saygıdeğer
Bakanıydınız, bu cevap size yakışmadı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - …ve gerektiğinde de bu
dosyalar mahkemelere de intikal etmektedir. Kaldı ki bizim dönemimizde,
baktığınızda, kamu bankalarıyla ilgili de spesifik
dosyalarla ilgili raporlar düzenlenmiştir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Korktuğumuz bunun usul olması, Meclisi
kör etmenin usul olması. Yarın öbür gün muhalefete düşersiniz…
BAŞKAN – Arkadaşlar, soru sordunuz, cevabı dinliyoruz şimdi.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, cevap vermiyor ki. Rica
ederim, siz müdahale edin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Bu raporlarla ilgili
gerektiğinde de suç duyurularında bulunmuşlardır. Şu anda mahkemeye…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, bizim içeriğimize
müdahale ediyorsunuz, Sayın Bakan cevap vermiyor ama.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Cevap yok.
BAŞKAN – Bitsin bakalım süresi. Lütfen…
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Dolayısıyla, şimdi ben
tekrar hatırlatıyorum: Bakın, bankacılıktan bahsediyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, kanun yapıcı güç ve milletvekillerinin uluslararası terminolojide bir
başka ismi vardır: “Kanun yapıcılar”dır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Aynı zamanda denetleyicilerdir.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Kanun yapıcılar aynı
zamanda kanunları en iyi bilmesi gereken ve kanunların hükümlerini en iyi
uygulaması gereken…
Şimdi, Bankacılık Kanunu’nu açıp baktığınızda…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, böyle bir kanun yok ama, böyle bir kanun yok.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – …Bankacılık Kanunu’nda
bununla ilgili hükümler çok çok açıktır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Meclisin KİT Komisyonu en gizli
bilgileri alacak yer.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Görevini yap, açıkla, vekillere akıl
verme!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Dolayısıyla, bu açık
hükümler çerçevesinde ilgili kurumlarımız gerekeni yapmaktadır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, o zaman nasıl Meclis
soruşturma komisyonu kurdunuz, insanları Yüce Divana gönderdiniz siz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – En küçük bir rakam
dahi, gelmiş her türlü şikâyet, gündemimize gelen her türlü problem mutlaka
ilgili birimlerimizce incelenmektedir. Bunlarla ilgili denetim raporu
düzenlenmektedir ve denetim raporları mutlaka mahkemelere intikal
ettirilmektedir, eğer denetim raporlarında gerçekten somut bir şey bulunmuş
ise.
Dolayısıyla, siz bunu rahatlıkla kullanırsınız, konuşursunuz, bir
saat daha, iki saat
daha…
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Hiçbir soruya cevap vermeme…
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – …birkaç basın
toplantısı daha yapabilirsiniz ama benim verdiğim cevap…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, yakışmıyor! Rica ediyorum…
Yetim hakkının konusu ve yasal değil konuşmanız. Rica ediyorum… Yaptığınız
doğru da değil!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – ...bu Meclisin
çıkarttığı kanunlar çerçevesinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
X.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın 421 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü
üzerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BAŞKAN - Bir açıklama yapacağım arkadaşlar.
Sayın milletvekilleri, Sayın Kaplan biraz önce konuşmasının son
bölümünde bir kelime sarf etti. Tereddüde düştüğümüz için tutanakları
getirttik. Ben, Sayın Kaplan’ın nerede, nasıl konuşacağını bildiğini gayet iyi
bilirim. Kime yöneltilirse yöneltilsin bu kelime şık olmadı. Sayın Kaplan
burada olsaydı da kasıt aşımı olduğunu belirtirdi. Ben de farklı bir kasıt
aranmaması gerektiğine inanıyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 421) (Devam)
BAŞKAN - Görüşmelerimize devam ediyoruz.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Yoklama istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunmadan önce yoklama talebi
vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın Ağbaba, Sayın Akar, Sayın Erdoğdu,
Sayın Demiröz, Sayın Dinçer, Sayın Öner, Sayın Özkan, Sayın Işık, Sayın Serindağ, Sayın Yıldız, Sayın Demir, Sayın Acar, Sayın
Aygün, Sayın Haberal, Sayın Ekşi, Sayın Öztürk, Sayın Aldan, Sayın Bayraktutan, Sayın Özel.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 421) (Devam)
BAŞKAN – Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ARŞİV ALANINDA İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 10 Mayıs 2012 tarihinde Bakü’de imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv
Alanında İşbirliği Protokolü”nün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muharrem Işık,
Erzincan Milletvekili.
Buyurun Sayın Işık. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Protokolü’nün hayırlı olmasını temenni
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, geçen hafta Azerbaycan’a yakın bir
ilimizi ziyaret ettim. Genel Başkan Yardımcımız gelmişti, onu almak için
gittim, tabii, Erzurum’a gittik. Giderken saat yedi buçuk dolaylarındaydı.
Erzurum’a girdiğimizde -tabii, Erzurum bildiğimiz bir yer, sürekli gittiğimiz
bir yer- şöyle bir manzarayla karşılaştık: Burada hiçbir şey görünmüyor
gördüğünüz gibi. Erzurum böyle olmuş. Erzurum, tabii, daha önce de hava
kirliliğiyle uğraşan bir ilimizdi ama doğal gazın gelmesiyle birlikte
Erzurum’da hava kirliliği bitmişti ve temiz bir havaya kavuşmuştu. Ama ne yazık
ki son zamanlarda, Erzurum’da ışıklar bir tek çok yakına geldiğin zaman sarı
sarı küçük bir şekilde görünüyor, başka da bir şey görünmüyor. Tabii, sorduk
neden böyle oldu diye. Tamamen, kalitesiz kömürün bedava dağıtılması sonucu
Erzurum’da şu anda hava kirliliği tam bir zirve yapmış ve kokudan resmen
durulmuyor. Erzurum, o kadar kirli, eski durumuna gelmiş.
Tabii, Erzurum’un diğer bir sorunu, Erzurum’da özellikle işsizlik
son zamanlarda almış başını gidiyor. Her ne kadar orada hastane yapılsa da,
hastaneye binlerce kişi alınsa da Erzurum’un nüfusu fazla olduğu için
Erzurum’da aynı şekilde işsizlik almış başını gidiyor. Tabii, alınan işçilerin
de çoğu taşeron işçi oldukları için hiçbiri hayatlarından memnun değiller ne
yazık ki. Erzurum’da özellikle esnaf kredilerinden dolayı, alıp kredilerini
ödeyemeyen, çiftçiler aynı şekilde ödeyemedikleri için ve son zamanlarda,
özellikle, Erzurum’da yapılan AVM’lerle tamamen,
esnafın da durumu çok kötü oldu.
Sosyal hayatta tamamen çöküntüler yaşanıyor. Erzurum’da hiç
beklenmeyen bir şekilde son yıllarda boşanmalarda patlama olmuş durumda,
Erzurum’da intiharlarda patlama olmuş durumda. Erzurum Belediyesi tarafından
yapılan otoparklar ne hikmetse bir türlü hizmete açılmıyor, açılmadığı gibi de
hâlen vatandaş parasını ödeyerek kalıyor.
Erzurum’daki en büyük sorunlardan bir tanesi ne yazık ki
yurt sıkıntısı. Yurttan dolayı da
şu anda büyük bir sıkıntı yaşanıyor. Başbakanın söylediği şeylerin hiçbiri
geçerli değil. Oradaki hiç kimse evde kalıp da kötü niyet taşımıyor ama burada
hem de anlaşmayla ilgili bir şey söyleyeyim, Azerbaycan Büyükelçisi Erzurum’u
ziyaret ettiği zaman demiş ki: “Erzurum’da bayağı bir öğrencimiz var, okuyor
ama üniversite okuyan çocukların en büyük sorunları ne yazık ki yurt sorunu,
büyük sıkıntı yaşıyorlar.”
AVM yaparak AVM’lerde bir sürü iş yapan,
TOKİ’ye bir sürü inşaat yaptıran ama ne yazık ki bir türlü yurt yaptırıp sorunu
çözemeyen, peşine de bir sürü olmayacak laflar söyleyip o gençlerimizi rencide
edenleri de burada uyarmak isterim.
Tabii, Erzurum’da kış olimpiyatları için spor tesisleri yapıldı. O
zaman bir sürü laf çıktı, bir sürü tesis yapıldı ama şu anda boş yatıyorlar,
fiyasko içinde bekliyor. Erzurum’da yaşayan insanlar kayak merkezine
gidemiyorlar parasızlıktan çünkü büyük bir miktarda para alınıyor.
Tabii, özellikle, en önemli konulardan bir tanesi, AVM yapılırken
yine hiç görmeden MNG Grubuna özellikle -yine sizin yandaşlarınızdan bir grup-
oradaki arsalar verildi, terminalin arsası ve eski Köy Hizmetlerinin binası
verildi ve oradaki iki tane cami yıkıldı, cami yıkılırken de yine hiç ses
çıkarılmadı.
Özellikle, tabii, Aras’ın içinde olduğu elektrik özelleştirmesiyle
birlikte, TEDAŞ’ta büyük bir işçi kıyımı yaşandı, işçiler işinden atıldı, hâlen
bunların ikramiyeleri ödenmedi. Burada alım yapılırken -bu Erzincan için de
geçerli- ne yazık ki büyük bir ayrım yapıldı, büyük bir kadrolaşma yapıldı.
Çalışan insanlara söz verildiği hâlde, taşeron işçi olarak çalışanların hiçbiri
işe alınmadılar ve hepsi şu anda perişan durumda yaşıyorlar.
Tabii, burada en önemli olanlardan bir tanesi de, bu Aras’ın
özelleştirilmesiyle birlikte fazla işçi almak istemedikleri için, biraz da
yandaşlarını aldıkları için, beş altı aya yakın süre gidip orada elektrik
sayaçlarına bakmadılar ve beş aylık sürenin elektrik parasını birden istediler.
Vatandaş bunu ödemekte büyük bir zorluk çekiyor.
Tabii, Erzurum’la ilgili bir şey daha söyleyeceğim. Bu kadar
yapılan şeye rağmen, hastanelerde olan sıkıntılara rağmen Erzurum halkı neye
tepkili biliyor musunuz? Erzurum halkı Başbakanın Diyarbakır’da konuşmalarına
tepkili değil -çünkü Erzurum’u biz biraz milliyetçi olarak görüyoruz-
Başbakanın söylediği hiçbir şeyden şikâyetçi olmamışlar. Ne orada söylediği “Kürdistan”dan rahatsız olmuşlar ne de açılımdan rahatsız
olmuşlar ne af konusundan rahatsız olmuşlar. Bir tek şeyden rahatsız olmuşlar,
Cumhuriyet Halk Partisinin Diyarbakır’daki panolara astığı Nevroz’un
“w”yle yazılmasından rahatsız olmuşlar, büyük bir
tepki gösteriyorlar. Bu da işin tabii tuhaf bir tarafı. Tabii
aynı işler..
Erzurum’da su sorunu hâlen sürüyor. 2008’de olan olaylar, o
zamanki suda çıkan maddenin hâlen devam ettiği söyleniyor ve insanlar su
içemiyorlar.
Tabii, Erzurum’dan geçip Erzincan’a geldiğimiz zaman ne değişiyor?
Hiçbir şey değişmiyor. Erzincan’da da hava kirliliği aynen devam ediyor. Tabii,
Erzincan’ın her tarafına belki doğal gaz gitmedi ama yine kaçak kömürlerden
dolayı devam ediyor.
Hastane sorunumuz devam ediyor. Burada Sayın Sağlık Bakanı söz
verdi, dedi ki: “Kesinlikle Erzincan Devlet Hastanesine ek hastane yapılacak.”
Söz mü dedim? Sayın Bakan “Söz.” dedi. 2014 bütçesine yine alınmamış.
Şeker fabrikasıyla ilgili sorun devam ediyor. Geçen seneki
özelleştirme de iptal edildi. O zamanki Erzincan’ın siyasileri, ileri gelenleri
bu konuda önce “Özelleşsinler ne var, bu zarar ediyor.” diye söylediler daha
sonra iptal edilince “Biz iptal ettirdik.” dediler. Şimdi, tekrar uyarıyorum. Madem ki iptal etme gücünüz var, bu sene, 2014’te tekrar
özelleşecek, tekrar özelleştirmeye gelecek, o zaman bunu da iptal ettirin
görelim.
Erzincan’daki şeker fabrikası bizim tek sanayi kuruluşumuz. Bu
gittiği zaman yaklaşık 10 bin insan etkilenecek. Burada ekicisiyle,
üreticisiyle, işçisiyle hepsi etkilenecek, kamyoncusu etkilenecek. Bunun
kesinlikle işleme alınmamasını istiyoruz. Tabii, sendikaya baskı yapılıyor,
şeker pancarı kooperatifine baskı yapılıyor, bir türlü kimse ses çıkaramıyor
ama şeker fabrikası kapandığı zaman Erzincanlıların durumu perişan olacak.
Tabii, sürekli gündeme getirdiğim bir diğer konu, Erzincan’da AssisTT diye bir çağrı merkezimiz var. Bu çağrı merkezinde,
orada çalışan çocuklara resmen işkence yapılıyor, psikolojik ve çalışma
şartlarıyla işkence yapılıyor. Burada atanan müdürler orayı sürekli zarar eden
bir kurum gösteriyor, gençleri işten çıkarıyorlar, adam kayırması had safhada,
partinin referansı olmadan hiç kimse işe alınamıyor. Alınan çocukların da orada
dinlemeyle birlikte sürekli maaşları düşürülüyor ve işten atılmalar yapılıyor.
Bu konuyu Sayın Bakanımıza, Binali Yıldırım’a duyurmuştum, inceleyeceğini
söyledi ama ne yazık ki bir sonuç alınmadı, aynı şekilde devam ediyor.
Tabii, Erzincan’da işsizlik had safhada, taraf tutmalar yine had
safhada. Siz burada sürekli çıkıp diyorsunuz ki: “Hiçbir zaman için biz taraf
tutmuyoruz, biz her şeyi hakkaniyetle yapıyoruz.” Size şöyle bir şey
söyleyeyim: Şu Meclisin büyüklüğünün 4 katı olarak bir köy düşünün, bu kadar
büyüklüğü var ancak. Bu köy, ikiye bölünmüş bir köy; üst tarafta size oy veren
seçmenler oturuyor, alt tarafta Cumhuriyet Halk Partisinden seçmenler oturuyor.
Aradaki fark 150-200 metre. Gidin, görün o köyü bir. Yukarı tarafın asfaltı,
kaldırımı, her şeyi bitmişken aşağı köyün asfaltını boş ver, su da geçecek bir
tane boru koyduramıyoruz. Hiç ayrım yapmadığınızı söylüyorsunuz, kimse
inanmıyor ne yazık ki.
Tabii, seçimler gelmişken bize gerek kalmadan, Erzincan’daki
seçime giren arkadaşlarımız bazı şeyleri konuşuyorlar, rakip olanlar, sizin
partiden giren arkadaşlar, bu da bizim hoşumuza gidiyor. Biz söyledik çünkü
şimdiye kadar, kimse inanmadı, onların söylediğine inanırlar. Mesela, bir
tanesi diyor ki: “Bu aday -isim vermeyeyim- falan kurumda her ay, hiçbir iş
yapmadan –yönetim kuruluna girmiş- 8 bin lira para alıyor.” Bunu bütün Facebook’ta,
sitelerde yayınlıyor. Diğer aday kalkıyor, bunun hakkında diyor ki: “Sen falan
binayı yaptın. Bu binayı yaptıktan sonra bu binayı kime kiraya verdin, nasıl
işlettin?” Öbürü kalkıp diyor ki: “Sen bu işe başlamadan önce, bu görevi
yapmadan önce şu kadar gelirin vardı, ne durumdaydın, şimdi ne durumdasın,
onları çıkar.” Kendileri birbirine düştüler. Tabii, bu, seçimlerde daha kötü
olacak, buna inanıyorum ama Erzincan’ın şuna ihtiyacı var: Erzincan’ın
kesinlikle şeker fabrikasına ihtiyacı var. Erzincan daraldı, Erzincan sıkıştı,
Erzincan’dan müthiş bir göç var ve en kötüsü de Erzincan’da büyük bir gerilim
var. Erzincan’da büyük bir haksızlık yapılıyor, Erzincan’da insanlar
ayrıştırılıyor; Erzincan’da, yüzüne gülüp arkada ne yazık ki başka şeyler
çevrildiği için gerilmeler oluyor.
Bundan dolayı, burada çıkıp işinize geldiği gibi konuşmakla,
kendinize bir laf söylendiği zaman burada bağırıp çağırmakla ama yaptığınız o
yumuşak geçişlerle –özellikle onu çok iyi yapıyorsunuz Allah için- kimseyi
kandıramazsınız. Ama şu şansınız var; işte, biz burada beş dakika çıkıp bir şey
söylediğimiz zaman sayın bakanlar çıkıyor, yirmi dakika güzelce bütün
yaptıklarının reklamlarını yapıyorlar, vatandaş da ne yazık ki ona inanıyor ama
işin aslı böyle değil. Yazık oluyor bu memlekete yaptığınız bu işlerle. Artık
bu ayrımcılıklardan vazgeçin, biraz da aynaya bakıp kendinizi görün.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben, bu son dönemde yaşanan konularla ilgili
görüşlerimi kısaca sizlere aktarmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, tutuklu gazeteci konusunda Türkiye rekor
kırdı; son birkaç yıldan beri, dünyada, tutuklu gazeteci konusunda ülkemiz
lider konumda. Son dönemde bir rekorumuz daha var AKP sayesinde. Dünyada en çok
gazetecinin işten atıldığı ülke konumundayız şu anda.
Değerli arkadaşlar, gazeteci deyince tabii hemen Eskişehir Valisi
aklımıza geliyor. Bu Vali, Ali İsmail Korkmaz cinayetini, yapmış olduğu dürüst,
namuslu gazetecilik sayesinde ortaya çıkaran ve Valinin yalan söylediğini,
Valinin eline kan bulaştığını ortaya çıkaran İsmail Saymaz’ı
mail atarak tehdit etti. Önce bunu inkâr etti, daha sonra kabul etti. Bu Vali,
değerli arkadaşlar, İsmail Korkmaz cinayetinde de önce “Ali İsmail Korkmaz’ı
arkadaşları öldürdü.” diye konuştu, cinayetin üstünü örtmeye çalıştı. Bu
gazeteci sayesinde, bu cinayetin, emrindeki insanlar tarafından katledildiği
ortaya çıktı. İsmail Saymaz’ı tehdit eden, Ali İsmail
Korkmaz’ı katleden Valiye Başbakan ne dedi? “İyi adamdır.” dedi, sahip çıktı.
“İyi validir.” dedi. Emrindeki polislerin ve yine emrindeki çetelerin döverek
ve hunharca öldürdüğü bu olay sonrasında ne Vali hakkında ne herhangi bir kamu
görevlisi hakkında herhangi bir işlem yapılmadı.
Bakın, bir başka ülkede bir kedi öldürülse, insan demiyorum bir
kedi öldürülse, o öldüren insan hakkında işlem yapılır ama,
maalesef, bizim ülkemizde insanın değeri yok.
Değerli milletvekilleri, hepinizin çocuğu var, hepinizin yakınları
var. Ali İsmail Korkmaz da bir ana kuzusuydu. Onun elinde silah yok. Onun
elinde herhangi bir güç yok. Ama geldi gecenin bir yarısında öldürüldü. Bir tek
insan ceza almadı, tekrar söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, bu demokratik ülkelerde olur mu? Böyle bir şey
olsa olur mu? Bakın, ben küçük bir örnek vereyim, hepimizin yüzü kızaracak:
Almanya’da Almanya Cumhurbaşkanının, yeni seçilmiş bir Cumhurbaşkanın, Bild gazetesinin Genel Yayın Yönetmenine tehdit değil de,
tehdidi ima eden bir mail attığı ortaya çıkıyor. Cumhurbaşkanı ne yaptı biliyor
musunuz değerli milletvekilleri? Cumhurbaşkanı istifa etti, Almanya
Cumhurbaşkanı. Biz, maalesef, Hrant Dink’in katillerini koruyan valilerin bakan olduğu, maalesef,
bu süreçte geçmiş karanlık olaylarda rol alan insanların milletvekili, bakan,
hatta daha yükseklere çıktığı bir ülkede yaşıyoruz. Maalesef, bu konuda sınıfta
kaldık.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu son dönemde yine bir şey
tartışılıyor.
“Vali” demişken Adana Valisini de unutmamak lazım. Bu Adana
Valisi, değerli milletvekilleri, Adana Valisi halkına küfür ediyor. Halkına
küfrettiği gibi, bakın –bunu da iktidar partisi milletvekilleri duyarsa belki
azıcık utanırlar- iktidar partisinin bir milletvekilini dinlettiği ortaya
çıkıyor. İlk olay değil bu. Bu Valinin yapmış olduğu ilk olay değil ki.
Çalışmış olduğu yerlerde buna benzer birçok örnek var. Milletvekilini
dinletiyor, onun dışında iş adamlarını, kendi emrindeki vali yardımcılarını,
kaymakamları da dinletiyor. Ve ben diğer konulara çok girmek istemiyorum, onu
da araştırıp bulabilirsiniz. Bunu yapan, iktidar partisinin milletvekilini
dinlemeye cesaret eden Valiye, Başbakan ne diyor? “Yedirtmeyiz.” diyor.
Türkiye’deki demokrasinin gelmiş olduğu hâl bu arkadaşlar.
Ve değerli arkadaşlar, yine, son dönemde devlet “Bir enflasyon
anketi yapıyorum.” diyor, insanların namaz kılıp kılmadığını, hangi mezhepten
olduğunu soruyor. Âdeta resmen fişleme yapılıyor son dönemde. Ankette neler
soruluyor, bakın değerli arkadaşlar: “Hangi dine mensupsunuz? Kendinizi hangi
mezhebe ait hissediyorsunuz? Namazları ne sıklıkla kılıyorsunuz? Dışarı
çıkarken başınızı örtüyor musunuz? Birinden borç almaktansa az faizli kredi
çekmeyi tercih eder misiniz? Az olmak kaydıyla yalan söylemek günah mıdır?
Alevi misiniz, Sünni misiniz? Sizce köpek giren eve melek girer mi?” gibi akla
hayale gelmedik sorular var.
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Kapılarına çarpı işareti koysunlar.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yani böyle bir şey
olabilir mi? Böyle demokrasinin, hukukun egemen olduğu bir ülkede bir devlet
memuru bunu sormaya cesaret edebilir mi? Edemez. Bakın, maalesef, Hükûmet,
Hükûmetin başındaki Sayın Başbakan bunu sıklıkla yapıyor bu mezhepçiliği. Gezi
olaylarında, dünyanın en barışçıl eylemi Gezi olaylarında Sayın Başbakan “Alevi
kardeşlerimiz yoğunlukla katıldı.” demişti. Hani “Führer’e
çalışmak” diye bir deyim var. Bunu duyan bazı emniyet görevlileri Gezi eylemine katılan insanların yüzde
78’inin Alevi olduğunu söylediler.
Açıkça nefret suçunun işlendiği, açıkça Alevilerin hedef
gösterildiği bir dönemden geçiyoruz, açıkça ve bunu yapanların -nasıl ki Ali
İsmail Korkmaz’ı katledenler, nasıl ki Ethem Sarısülük’ü
4 metreden vuranlar cezalandırılmadığı gibi- bu anketi yapan bürokratların da
maalesef, haklarında hiçbir işlem yapılmayacak.
Değerli arkadaşlar, bir dönemden geçiyoruz. Bakın, geçtiğimiz
günlerde yaşadığımız bir olayı anlatacağım. Bunun, acaba Führer
Almanyası’nda mı, Mussolini
İtalyası’nda mı olduğuna siz karar verin. Bununla
ilgili hâlâ köşesinde yazı yazabilen, hâlâ yazı yazma özgürlüğü kısıtlanmayan
Eyüp Can diyor ki: “Operasyon manyağı olduk!”
Demokrasimizin ne kadar ileri gittiğini siz hesaplayın arkadaşlar. Gezi
operasyonu, Tuzluçayır operasyonu, Armutlu operasyonu,
en son bir RedHack operasyonu var ki dillere destan
bir operasyon, içinde Barış Atay’ın da olduğu.
Bir sinema sanatçısı gözaltına alınıyor, elleri kelepçeli şekilde
emniyete gidiyor, elleri kelepçeli şekilde bütün basında teşhir ediliyor ve
yanında 19 tane arkadaşı, tanımadığı insanlar. Ne için Barış Atay gözaltına
alınmış, ne için? Barış Atay’ın sesi RedHack
filmindeki o RedHack sözcülüğünü yapan insanın sesine
benzediği için. Herhangi bir kanıt var mı? Yok. Herhangi bir işlem var mı? Yok.
Barış Atay bilgisayarı ne ölçüde kullanabiliyor? Bilgisayarı orta düzeyde,
hepimizin kullandığı gibi kullanabiliyor. Ve değerli arkadaşlar, Barış Atay
kelepçelerle içeri sokuluyor, kelepçelerle resimler verdiriliyor. Bunun aslında
amacı ne? Onu alan polisler de yani Hükûmet Barış Atay’ın
suçsuz olduğunu biliyor, oraya giren insanların suçsuz olduğunu adı gibi
biliyor ama bir mesaj vermek istiyor, “Sen Gezi eylemlerine katıldın, seni
cezalandıracağım.” diyor ki Basketbol Millî Takımı’na giren Cenk Akyol’un da
Basketbol Millî Takımı’ndan çıkarılmasını sağlayan aynı Başbakandır, Barış
Atay’ı cezaevine atan, gözaltına aldıran aynı Başbakandır.
Biz bununla ilgili, CHP cezaevi komisyonu olarak, Gezi eylemine
katılan 500’e yakın insanı ziyaret ettik cezaevlerinde, karakollarda. Birçoğu,
birçoğu değil tamamı ilk kez gözaltına alınıyor; tamamı, tamamına yakını
üniversite mezunu, üniversite okuyan gençler.
Değerli arkadaşlar, açıkça, ülkemizde son dönemde gördüğümüz bu
uygulamalara bakınca, maalesef, üzülerek söylemek isterim ki Mussolini İtalyası’yla, Führer Almanyası’yla yarışıyoruz,
yarışıyoruz değerli arkadaşlar. Daha önce de söylemiştim, Hitler gaz odaları
yapmıştı, Hitler Yahudileri fişlemişti. Bizim Türkiye de son dönemde,
baktığımız zaman, açık bir gaz odasına dönüştü. Daha dün, cumartesi günü,
elinde hiçbir silahı olmayan, karton pankarttan başka elinde hiçbir materyali
olmayan öğretmenlere gaz sıkarak, TOMA’larla,
tazyikli suyla saldırdınız.
Değerli arkadaşlar, o öğretmenlerin elinde silah var mıydı? Yok.
Ellerinde herhangi bir şey var mıydı? Yok. Bakın, arkadaşlar, elinize kan
bulaştı; Ali İsmail Korkmaz olayında, Ethem Sarısülük
olayında, diğer olaylarda elinize kan bulaştı. Bakın, bu kandan
kurtulamayacaksınız. Nasıl ki Kenan Evren Erdal Eren’i astığı için şimdi
yargılanıyorsa, nasıl ki Deniz Gezmiş’i asanlar şimdi sokağa çıkamıyorsa,
Gezi’de katledilenlerin de bir gün hesabı sorulacaktır diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.
Buyurunuz Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, hatip çok açık ve net bir
şekilde mezhepçilikle suçladı, faşizmle suçladı.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydın.
İki dakika süre veriyorum. Başka sataşmalara neden olmayın lütfen.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
XI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 421
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Değerli arkadaşlar, tabii bir kısım
hatipler var; açın, bakın tutanaklara, emin olun, çok konuşuyor gibi
görünüyorlar ama tutanakların içeriğine baktığınızda hep aynı ifadeler…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Faşist” diyorlar, doğru.
AHMET AYDIN (Devamla) –
…hep afaki ifadeler, hep hakaret, hep isnatlar, haksız, mesnetsiz
iddialar. Yargıda olması gerekeni gelip burada dillendirip birilerini
suçlamaya, iktidarı suçlamaya çalışıyorlar.
Bir defa, arkadaşlar, faşizmle ilgili konuşacak olan en son
kişilersiniz, bunu söylemek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar[!])
VELİ AĞBABA (Malatya) – Mezhepçisiniz de!
AHMET AYDIN (Devamla) –
Faşizm denince Türkiye Cumhuriyeti’nde kimlerin akla geldiğini herkes
çok iyi bilir, birincisi bu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – 21’inci yüzyılın son faşistleri olarak
oturuyorsunuz Mecliste.
AHMET AYDIN (Devamla) – İkincisi, değerli arkadaşlar, değil
mezhepçilik, biz ta bu yola çıkarken…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Valilerle ilgili söylediğim yalan mı?
AHMET AYDIN (Devamla) – …milletimizle birlikte bu yola çıkarken,
AK PARTİ’yi kurarken üç temel kırmızı
çizgiden bahsettik: Bölgesel milliyetçilik yapmayacağız dedik…
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Cuma İçten’e
ne diyorsun?
AHMET AYDIN (Devamla) – …etnik milliyetçilik yapmayacağız dedik,
dinsel milliyetçilik yapmayacağız dedik.
VELİ AĞBABA (Malatya) – En büyüğünü yapıyorsunuz!
AHMET AYDIN (Devamla) – Bu ülkede yaşayan herkes, dili, dini,
düşüncesi, etnik yapısı ne olursa olsun bizim birinci sınıf vatandaşımızdır
dedik. Ya, bunu niye kabullenmiyorsunuz arkadaşlar? Böyle ayrıştırıcı dili niye
kullanıyorsunuz? Derdiniz ne sizin ya? Bir arada olalım, 76 milyonu bir ve
beraber görmek, hepsiyle birlikte kardeşçe, omuz omuza bu yolda yürümekten
öteye başka bir şey var mı ya?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Anketteki sorulara cevap ver, anketteki
sorulara.
AHMET AYDIN (Devamla) - Derdiniz ne sizin ya? Yok, “Nefret suçu
işliyorsunuz!” (CHP sıralarından gürültüler)
Bakın, en son açıklanan demokratikleşme paketinde nefret saikiyle işlenen suçlarla alakalı yeni bir suç tipini biz
ihdas ediyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Vallahi “Ağırlaştırılmış müebbet.” dedi
Başbakan.
AHMET AYDIN (Devamla) - Nefret saikiyle
kim suç işlerse işlesin, ceza mevzuatına hüküm koyuyoruz ya. Bunun takdir
edilmesi lazım. Kim işlerse işlesin, nereden gelirse gelsin…
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Ya anketle ilgili ne diyorsun? Anketle
ilgili görüşünü söyle, anketle ilgili.
AHMET AYDIN (Devamla) - …nefret saikiyle
kim işliyorsa, onun aleyhinde üç yıla kadar mahkûmiyetle yargılanabilecek.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ahmet, tehlikeli bir iş o yalnız.
AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yargıda olan hadiseler
yargının işidir ama AK PARTİ iktidarı olarak bizler yapılması gerekeni
biliyoruz. Bu milletin hayrına ne gerekirse onu yaparız; bıkmadan, korkmadan da
sonuna kadar savunuruz.
Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, benimle ilgili sayın hatip
“Aynı şeyleri söylüyor.” diyor, ben o konuda bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN – Bu bir sataşma değil yalnız. (CHP sıralarından
gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Daha ne yapacak Sayın Başkan?
BAŞKAN - Şimdi, sayın milletvekilleri yani öyle bir durumdayız ki
artık kimse bu kürsüden konuşamayacak durumda. “Sataşma var, sözümü kesti…”
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ama Sayın Başkan, daha nasıl hakaret
edebilir?
BAŞKAN – Size hakaret etmedi.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Hakaret etti Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sizin şahsınızla uğraşmadı, sadece kendi görüşünü
söyledi.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, tamamen şahsıma yönelik; bir
dakika söz almak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen Sayın Ağbaba, lütfen.
Yerinize geçin o zaman, bir dakika yerinizden söz vereceğim,
açıklama yaptıracağım.
Yani kimse bir şey söyleyemeyecek duruma geldi bu kürsüden. Adınız
geçiyor ve sataşma! Sataşmanın ne olduğunu biliyoruz hepimiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Muhalefete ayar veriyorsunuz, ondan kimse
kürsüden konuşamayacak hâle geliyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, sayın hatip oradan cevap
verdi, benim de kürsüden vermem lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İktidar partisi muhalefet denetimi yapıyor,
muhalefet iktidarın denetimini yapar.
BAŞKAN – Bakın, sizin söyledikleriniz kayda da geçti. Sayın Ağbaba, söylenilen şeylerde “sataşma” denilen bir şey yok.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan daha nasıl hakaret edebilir?
BAŞKAN - 69 yok, sadece “Söyleneni tekrar ediyorsunuz.” dedi. Bu
sataşma mıdır?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ben ne dedim? Ben gruba sataştım mı Sayın
Başkan?
BAŞKAN - Lütfen anlayışla karşılayın, bakın bir sataşma olsaydı
zaten Grup Başkan Vekilinize söz verecektim, teşekkür ederim.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, rica ediyorum.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, AKP grup başkan vekilliği modundan kurtulamamışsınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Böyle hakaret olur mu ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, adalet istiyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, lütfen bu konuda rica
ediyorum.
BAŞKAN – Bakın, bir dakika yerinizden vereceğim dedim. Kabul
ediyorsanız geçin yerinize, yoksa devam edeceğiz görüşmelere.
Nedir böyle, kimse eleştiri yapamayacak artık. Biraz sabırlı
olmamız gerekiyor arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ahmet Aydın’a söylüyorsunuz bunu, değil mi?
BAŞKAN – Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Şu anda, belki Türkiye Cumhuriyeti’nin gelmiş geçmiş en mezhepçi
Hükûmetiyle karşı karşıyayız. Bakın, bir iki tane örnek vereceğim.
BAŞKAN – Buyurun!
VELİ AĞBABA (Malatya) – Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü,
“Alevilerin kestiği yenmez, Alevilerden kız alınmaz.” diyen Ahmet Akagündüz
isminde bir profesör var. Bu profesör sıradan bir profesör değil; bu profesör AKP’nin düzenlemiş olduğu bütün konferansların baş
konuşmacısı; Gezi olaylarıyla ilgili nefret kusarak, Gezi olaylarına
katılanların kiminin Alevi, kiminin Ermeni olduğunu iddia eden, söyleyen bir
şahsiyet.
Yine, geçtiğimiz günlerde Sütçü İmam Üniversitesinde, adının
önünde maalesef -profesörlerin utanması lazım- “profesör” unvanı olan bir hoca,
Maraş olaylarındaki öldürülen insanları Gezi eylemine katılan insanların
öldürdüğünü söylüyor. Bundan daha fazla mezhepçilik olabilir mi, bundan daha fazla insanların
üzerine saldırılabilir mi? Ve bu profesörler sizin profesörleriniz, Ahmet
Akagündüz sizin profesörünüz. Geçtiğimiz günlerde yine düzenlemiş olduğunuz
konferansın baş konuşmacısı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) – Ne alakası var AK PARTİ’nin
profesörle!
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Şimdi başladık!
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hayır, ben tutanaklara geçsin diye
söylüyorum.
BAŞKAN – Söyleyin Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bir defa, öncelikle bu Meclis çatısı
altında böyle ayrıştırıcı bir dil kullanmayı kınıyorum, doğru değil.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ben de kınıyorum. Ahmet Akagündüz’ü kına.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Birilerinin yaptığı bir eylemin -bir
profesör olabilir, başka birileri olabilir- tamamını, söylemin tamamını AK PARTİ’ye mal etmeyi de doğru bulmadığımı ifade ediyorum.
Haksız ve mesnetsiz bir isnattan öte başka bir şey değildir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Söylesene,
Ahmet Akagündüz’ü söylesene.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Lütfen, eğer birileri suç işliyorsa -bu
bir suçtur- gitsin, ilgili şahıslarla ilgili savcılığa suç duyurusunda
bulunsun, burada konuşmasın.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ahmet Akagündüz’ü grup başkan vekili
kınasa hepimiz mutlu olacağız. O zaman tutarlı bir davranış olur.
BAŞKAN – Sayın Aydın, teşekkür ederim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Tutanaklara geçmesi için söylüyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim. Kayda geçmiştir.
Görüşmelerimize devam ediyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 421) (Devam)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan.
Buyurun Sayın Oğan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde konuşuyoruz.
Değerli arkadaşlar, biraz önce üzülerek buradan gördüm ki, arşiv
konusu Meclis kürsüsünden tiye alındı amiyane tabirle.
Değerli arkadaşlar, bugün Türkiye’de yaşadığımız birçok olayın
gerisinde arşivlerimize sahip çıkmamamız yatıyor, arşivlerimizi iyi araştırmamamız
yatıyor, tarihimizi iyi bilmememiz yatıyor ve tarihimizin çarpıtılması yatıyor.
Eğer iki sene sonra Türkiye’nin karşısına sözde soykırımlar getirilecekse,
bunun karşısında bizim elbette ki dost ve müttefiklerimizle arşiv anlaşması
yapmamız lazım. Gönül isterdi ki bu konuşmayı AKP’den arkadaşlar gelsin, burada
yapsın, tiye alınan arşivimizle dalga geçilen konuşmaların karşısında Hükûmet
çıksın, burada cevap versin. Ama, Hükûmetin gündemi
mezhepçilik, Hükûmetin gündemi ayrımcılık olduğu için arşiv konusunu savunmak
yine Milliyetçi Hareket Partisine düştü.
Değerli arkadaşlar, eğer biz arşivimize sahip çıkarsak ve bunu da
dost ve müttefik bir ülke olan Azerbaycan’la yaparsak, iki sene sonra karşımıza
getirilen ve Türk tarihine âdeta bir kara leke olarak vurulmak istenen sözde
soykırım iftirasının da önüne geçmiş oluruz. Hatırlayınız, geçtiğimiz sene
Fransa’da bizim aleyhimize, memleketimizin aleyhine işlenen, Fransa
Anayasası’nda atılan bir çamur vardı. Biz o çamurun karşısında kiminle beraber
hareket ettik, kiminle beraber onun karşısına çıktık? Dost ve müttefik olan,
kardeş olan Azerbaycan’la çıktık. Eğer, biz bugün aynı şeyi yaptığımız
takdirde, arşiv alanında da, diğer alanlarda da iş birliğimizi geliştirdiğimiz
takdirde, bizim Türk dünyası fikriyatımız hayata geçtiği takdirde sizin Arap
coğrafyasında boğulmanız yerine… Arap coğrafyasında âdeta, misyon
coğrafyamız olduğu hâlde, tek bir dost ülke bırakmadınız ama bütün
gayretlerinize rağmen bunun karşısında Türk dünyası orada duruyor ve biz o Türk
dünyasıyla beraber Türkiye’nin birçok sorununu çözebiliriz. Bizim orada
kardeşlerimiz var ve o kardeşlerimizle de arşiv alanında da, diğer alanlarda da
iş birliğini yapacağız, siz buna gönülsüz olsanız da -bazen- size rağmen
Türkiye Türk dünyasıyla iş birliğini, ilişkilerini geliştirecektir. Niye size
rağmen? Çünkü -daha önce bu kürsüde ifade ettim ve Sayın
Dışişleri Bakanına da ifade ettim- bizim kardeşlerimiz Türkiye’ye giremezken,
siz bizim kardeşlerimize vize uygulamasını devam ettirirken, maalesef, Türkiye’ye
ne kadar hakaret eden, ne kadar terörü destekleyen, ne kadar Türkiye’yi
uluslararası camiada zor durumda bırakmaya çalışan insan varsa hepsini burada
ağırlıyorsunuz ama Dışişleri Bakanı şu soruma cevap veremiyor; Sayın Dışişleri
Bakanı, buradan tekrar soruyorum size; en son bütçe görüşmesinde sordum ve siz
ne dediniz biliyor musunuz? Sayın Dışişleri Bakanına sordum: “Sayın
Dışişleri Bakanı, Rabia Kadir Türkiye’ye gelebilecek mi?” Birkaç defa üzerinden
dolandı ama ısrarımıza rağmen cevap vermek zorunda kaldı: “İnşallah, bir gün
gelebilir.” dedi.
Peki, Sayın Dışişleri Bakanı, kusura bakmayın ama siz bu Türkiye
Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı mısınız, bostan korkuluğu musunuz? Kim verecek
bu vizeyi? Siz vereceksiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Böyle üslup olur mu ya?
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım…
SİNAN OĞAN (Devamla) - Siz vereceksiniz ama veremiyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Temiz dil kullansana.
SİNAN OĞAN (Devamla) - Dışişleri Bakanı olarak siz, Türk ve
Müslüman olan Rabia Kadir’e vize veremiyorsunuz ve onun cevabını da
veremiyorsunuz, “İnşallah, bir gün o da gelebilir.” diyorsunuz. O zaman o
koltuğu terk edin; eğer bu iş inşallah, maşallahla olacaksa siz o koltuğu terk
edin Sayın Dışişleri Bakanı.
Tabii, arşivimizi bilmeyenler bilmezler, tarihimizi bilmeyenler
bilmezler. Biraz önceki bir hatip, Bakana, “Sizin memleketinize bizi de
götürün.” dedi. Kendi memleketi mi, Sayın Bakanın memleketi mi, onu bilemiyorum
ama bildiğimiz bir gerçek var: Erivan, bundan sadece ve sadece yüz sene önce
yaklaşık 600 bin Türk’ün yaşadığı, yüzlerce camiden ezan sesinin duyulduğu bir
Türk memleketiydi. Bugün Erivan’da mezar taşlarımız bile kalmamış, Müslüman
mezar taşları bile Ermenistan’da tahrip edilmiş durumdadır. Bundan haberiniz
var mı? Bundan haberiniz yok. Peki, sizin neden haberiniz var? Sizin Akdamar’a
kilise çanı takmaktan haberiniz var; sizin Ermeni’ye, sizin Rum’a, sizin ne
kadar burada Türkiye’den toprak talebi olan varsa ona kamu arazilerini peşkeş
çekmekten haberiniz var.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hadi oradan be!
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi bir tane söylesene! Öyle yuvarlak
lafla olmaz bu işler!
SİNAN OĞAN (Devamla) - Peki…
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hadi oradan be!
SİNAN OĞAN (Devamla) – Ağzından çıkanı kulağın duysun! “Hadi
oradan” sana yakışır! Ağzından çıkanı kulağın duysun! Beni de başkasıyla
karıştırma!
RECEP ÖZEL (Isparta) - Yuvarlak laflarla olmaz o!
SİNAN OĞAN (Devamla) - Ağzından çıkanı kulağın duysun!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ağzımdan çıkanı kulağım duyuyor!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yalandan kabadayılık yapmaya alışıksın
sen, yalandan kabadayısın!
SİNAN OĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, siz gelin burada bu
kürsüden söyleyin, Akdamar’a çanı taktınız mı takmadınız mı, gelin bu kürsüden
söyleyin, gelin bu kürsüden söyleyin. Dağlık Karabağ’da, işgal edilen Dağlık
Karabağ’da bizim olan cami ahıra çevrilmiş. Bundan haberiniz var mı, bununla
ilgili bir girişiminiz var mı? Yok. Ermenistan’da tek bir camiyi onartabildiniz
mi? Yok. Ne yapıyorsunuz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – TİKA’nın çalışmalarından haberin yok.
SİNAN OĞAN (Devamla) - Ancak işiniz gücünüz Ermeni’ye kilise çanı
takmak, Rum'a kilise açmak, Türk’ün olan vakıf mallarını ona buna peşkeş
çekmek.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Türk’ün değil, vakıf malı sahibine iade
ediliyor, sahibine.
SİNAN OĞAN (Devamla) – Vakıf, hangi Türk vakıf arazisini Türkiye
sınırları dışında alabildiniz?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Vakıf, sahibine iade ediliyor, sahibine!
SİNAN OĞAN (Devamla) - Hangisini alabildiniz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bulgaristan’da, Yunanistan’da duruyor.
SİNAN OĞAN (Devamla) - Mısır’dan mı alabildiniz, Suriye’den mi
alabildiniz, Erivan’dan mı alabildiniz, hangisini aldınız? Yoksa,
Yunanistan’dan mı aldınız?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Senin yurt dışından haberin yok!
SİNAN OĞAN (Devamla) - Dış ilişkiler karşılıklılık esasına göre
yapılır. Gelin, burada deyin ki “Biz onlara kilise çanı taktık, karşılığında şu
camiyi onardık.”
RECEP ÖZEL (Isparta) – Vallaha 5 defa
“kilise çanı” dedin ha!
SİNAN OĞAN (Devamla) - Gelin burada söyleyin ben de sizden özür
dileyeceğim, yoksa Türk milletinden çıkın siz özür dileyin.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Millet takdir ediyor.
SİNAN OĞAN (Devamla) - Yok tabii, bunları yapacak cesaret de yok
sizde.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Allah Allah, hep
yuvarlak laf.
SİNAN OĞAN (Devamla) - Bunları yapacak bırakınız cesareti, istek
de yok. Niye yok? Çünkü, sizin gittiğiniz yol o yol
değil.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Allah Allah!
SİNAN OĞAN (Devamla) - Sizin cami onarmak gibi bir işiniz yok.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hayret bir şey ya!
SİNAN OĞAN (Devamla) - Siz ancak kilise onarırsınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Diyene bak ya!
SİNAN OĞAN (Devamla) - Tabii, değerli arkadaşlar…
Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz? Niye müdahale
etmiyorsunuz, bağırıp duruyor, niye etmiyorsunuz? İşinizi hatırlatmak bana
düşmemelidir.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – AKP grup başkan vekili yönetiyor
Meclisi!
BAŞKAN – Siz lütfen konuşmanıza devam edin. Benim nerede müdahale
edip etmeyeceğimi ben biliyorum, siz konuşmanıza devam edin.
SİNAN OĞAN (Devamla) – Müdahale etmelisiniz oraya, etmiyorsunuz
Sayın Başkan.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Grup başkan vekili gibi
davranamazsınız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Meclis Başkanı gibi yöneteceksiniz, grup
başkan vekili gibi değil.
SİNAN OĞAN (Devamla) – Aynen öyle!
BAŞKAN – Siz de masanın üstüne vurmayın!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ben vururum. Gereğini yapın madem öyle.
BAŞKAN – Hiçbir şey yapamazsınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Vuramaz efendim, vuramaz, devletin malı bu.
SİNAN OĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Azerbaycan ile
gündemimizde birkaç tane anlaşma metni var, bunların hepsi de inşallah buradan
geçecek. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk dünyasıyla yapılan her
anlaşmanın arkasındayız. Türkiye’yle Türk dünyasını birbirine daha da
yakınlaştıracak her çalışmanın Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz
yanındayız, arkasındayız ama burada sizi uyarmak görevini millet bize verdiği
için biz de sizi uyarmak durumundayız. Azerbaycan’ın çabasıyla
Türkiye-Azerbaycan ilişkileri bugün yürüyor, bundan haberiniz var mı? Eğer
İtalya bugün Azerbaycan’ın bir numaralı ticaret ortağı, Endonezya iki numaralı
ticaret ortağı, Rusya üç numaralı ticaret ortağıysa Azerbaycan’ın, sizin bunun
hesabını yapmanız lazım, ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısının bunun
hesabını yapması lazım.
Sizin önceliğiniz Türk dünyası olsaydı değerli arkadaşlar, biz
Azerbaycan’ın dış ticaretinde ilk üçte yer almıyor olmazdık, bir numaralı
ticaret ortağı olurduk ama siz Barzanilerle kucaklaşıyorsunuz, ama siz düş
işleri bakanınızla bir düş politikasındasınız.
“Sıfır sorun” diye yola çıktınız, maalesef memlekette komşu
bırakmadınız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Biz tüm dünyayla kucaklaşıyoruz, ne güzel
bir şey tüm insanlarla kucaklaşmak.
BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1)Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Manisa Milletvekili Özgür Özel’e sözü veriyorum.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Azerbaycan’la Türkiye arasında
arşiv iş birliği protokolünün yürürlüğe konmasına ilişkin yasa tasarısı
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Konunun üzerinde konuşmak lazım. Azerbaycan, Türkiye’yle arşiv iş birliği yapmak istiyor.
Arşivimizde neler var diye şöyle bir geriye doğru bakalım: 23 Ekim 2011, 644
tane vatandaşımızı Van depreminde kaybettik. Hemen ardından, Erciş’te yıkılan
Sevgi Apartmanı’nda 54 kişiyi “Hiçbir şey yok, evlerinize girebilirsiniz.”
dendi diye kaybettik. 28 Aralık 2011, kendi F-16’larımız Roboski’de
-Uludere’de- 34 vatandaşımızı öldürdüler. 25 askerimiz Afyon’da şehit olurken
tarihler 5 Eylül 2012’ydi. 4 Temmuz 2012’de, Samsun’da, yaz ortasında selde,
TOKİ dere yatağına bina yaptı diye 12 kişi öldü. Bugün, AKP Samsun il
teşkilatı, doğrudan Büyükşehir Belediyesini sorumlu tutuyor bu ölümlerden. Ve
bugün, Erzurum’da TEDAŞ işçilerini hatırlıyoruz, 3 Nisan 2012’de, donarak
öldüler ve deniz bisikletiyle oraya yollanmışlardı, hesap sorulacaktı, hiçbir
ilerleme yok. Zonguldak Kozlu’daki 8 işçi, Manisa Soma’da son dört yılda
çeşitli zamanlarda ölen 11 işçi, Elbistan madeninde 6 Şubat 2011’de 11 kişi göz
göre göre ölüme gittiler, sismik hareketlilik uyarısına rağmen. Bir medya
patronunun ilişkisi yüzünden üzerine gidemiyorsunuz. AVM yangını oldu, çadırda
11 tane işçi öldü 11 Mart 2012’de. Ve en nihayetinde, 31 Mayıs 2013’te
başlayan, Başbakan Türkiye’ye döndükten sonra altına odun attığı olaylarda; Ali
İsmail Korkmaz’ı, Ethem Sarısülük’ü, Abdullah
Cömert’i, Ahmet Atakan’ı, Mehmet Ayvalıtaş’ı, Medeni
Yıldırım’ı, polis memuru Mustafa kardeşimizi ve hâlâ uyuyan Berkin Elvan’ı bu
olaylarda kaybettik. Berkin Elvan, hâlâ, daha uyuyor, diğer kardeşlerimiz
Hakk’ın rahmetine kavuştular.
Şimdi, arşiv iş birliğinden bahsediyorsunuz. Sizin arşivinizde
bunlar var. Sadece bir, bir buçuk yıl geriye gittim. Ne kadar geriye gidersek o
kadar yüzleriniz öne eğilir.
Şimdi, Türkiye’de kişi başına düşen millî gelirin artmasından
bahsediliyor. 8 kat olmuş ilk yüzde 20’yle, en zengin yüzde 20’yle en fakir
yüzde 20’nin arasındaki fark. Emekli, işçi, memur, esnaf yani “orta direk”
dediğimiz kesim inim inim inliyor ama bütün dünya, AKP sayesinde, yeni bir
kahramanla tanıştı. Bu kahramanın adı Dooh Nibor Ahmet Bey, Dooh Nibor. “Dooh Nibor”
denen kahraman sizlersiniz. Nedir Dooh Nibor? Ahmet Bey, Dooh Nibor, Robin Hood’un
tersten okunuşu. Nur içinde yatsın, rahmetli, zenginden alır fakire dağıtırdı.
(CHP sıralarından alkışlar) Sizler -Dooh Nibor denen bu kahraman, Robin Hood’un tersten okunuşu- zenginden almışsınız fakire
vermişsiniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Allah, Allah!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Emeklimiz yoksul, esnafımız yoksul,
işçimiz, çiftçimiz yoksul; öğrencimiz yoksul; memurumuz, yaşlımız yoksul.
Zenginden alıp fakire veren Robin Hood’un
yerine, fakirden alıp zengine dağıtan AKP iktidarıyla karşı karşıyayız.
Vadetmeye gelince, vadediyorsunuz, mangalda kül bırakmıyorsunuz.
Cumhuriyet Halk Partisi 10 milyon emekliye intibak vadediyor, Başbakan çıkıyor:
“Ben de yapacağım.” diyor. Geliyorsunuz iktidara, “intibak” dediğiniz şey
infilak ediyor. Emeklinin yüzüne bakacak hâliniz yok. Gırtlağa
kadar borç içinde emekli. Türkiye’de açlık sınırı 1.012 lira olmuş,
yoksulluk sınırı 3.250 lira olmuş. Buna karşılık emekliye ortalama ne maaş
veriyoruz? 975 lira. 975 lira verdiğimiz emekliyi gırtlağına kadar borç içinde
tutarken bir de çalışmaya devam edecekse eğer, maaşından, emekli maaşından
sosyal güvenlik destekleme primi kesiyorsunuz. Defalarca önerdik, komisyonda ve
salonda, iktidar partisinin çoğunluk oylarıyla reddedildi yüzde 15’lik
destekleme primi. Öyle bir noktaya getirdiniz ki işi, yüksek emekli maaşı
alanlardan bu kesildiğinde, çalışmaya devam ediyorsa, zaten adamın iyi bir işi
varsa kimseye değmiyor ama 600 lira, 700 lira emekli maaşı alanlardan sosyal
güvenlik destekleme primi onların canlarını acıtıyor. Geçen gün bir soru
önergesi verdim, dedim ki: “Geçen sene yapılandırma yaptık, sosyal güvenlik
destekleme primini ödeyememişlere…” “351 bin kişi yararlanacak.” demiştiniz.
Kaç kişi yararlandı? Sadece 120 bin kişi yararlanmış, 230 bin tane emekli
yararlanmamış ve hemen haciz işlemi başlatmışsınız, 230 bin emeklinin maaşına
haciz koydunuz.
Devam ediyor, yetmemiş. 13.500 tane emeklinin de -sehven, kira
gelirlerini- çalışmaya devam ediyorlar diye düşündüğünüz için maaşlarına haciz
koymuşsunuz. Konuyu ülkenin gündemine getirdik, şubat ayında soru önergesi
verdim, cevabı evvelki gün geldi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Burası neresi? Hangi ülkeden
bahsediyorsun?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – 13.500 emekli kira geliri alıyor diye
maaşına haciz koymuşsunuz. Biz gündeme getirince on ayda telafi etmişsiniz,
şimdi bunu söylüyorsunuz. Yetmedi.
Emeklilerle ilgili bir şeyler söyleyince, grup başkan vekili
oradan laf atarak insicamımı bozmaya çalışıyor, biliyor lafın nereye geldiğini.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sen insicamı bozulacak adam
mısın!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – 2008 yılında güya Sosyal Güvenlik Kurumunu
birleştirdik; Emekli Sandığı, BAĞ-KUR, SSK’yı.
Birleşti mi Ahmet Bey?
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hayal dünyanı anlatıyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Birleşmedi. Sanal olarak birleştirdiniz,
hayal dünyasında birleştirdiniz dediğiniz gibi ama Plan ve Bütçe Komisyonunda,
geldiniz, memurlar için yüzde 17 taban aylık katsayısını artırdınız ama SSK ile
BAĞ-KUR’u üvey evlat ilan ettiniz. SSK, BAĞ-KUR’lu
2,85 alacak ocak ayında zammı, biliyor musunuz? Güya SGK’da
birleşmiştik, herkes eşitti. Herkes eşit, memur emeklisi daha eşit! Neden
acaba? Ama BAĞ-KUR ve SSK emeklisine 2,85’lik zammı reva görüyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sizin batırdığınızı düzeltiyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bakın, şaşıracak bir şey yok. Salonda olan
bazılarına “Emeklilere millî gelir artışından pay vermeyecek misiniz?”
dendiğinde demişlerdi ki: “Arkadaşlar, emekliye millî gelir artışından niye pay
verelim? Emekliler millî geliri artıran değil, aksine azaltan unsurlardır.” Bu
sözün sahipleri, çıkıp da vatandaşın karşısına “Biz millî geliri artırdık,
cebinize daha çok para giriyor.” demiyor mu, gerçekten, ne verdiğiniz bu
2,85’lik zam ne de her gün biraz daha itibarlarını zedelemeniz değil ama bu
sözleriniz onların ciğerlerini en çok yakıyor.
Tarımda BAĞ-KUR emeklisi 558 lira maaş alıyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Biz gelmeden kaç lira alıyordu?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen söyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Esnaf BAĞ-KUR emeklisi 748 lira maaş
alıyor, SSK emeklisinin ortalama maaşı 923 lira. Memur emeklisi de ortalama
1.118 lira maaş alıyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Biz gelmeden kaç lira alıyordu söylesene.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bırakın da hatip konuşsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Recep Özel, ortadan bağırarak Özgür Özel’in
insicamını bozamazsın, Özgür Özel’in insicamı yerinde, ittifakı emeklilerle.
Özgür Özel burada senin kimlerle ittifak yaptığını anlatırsa insan içine
çıkamazsın. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) – Anlat.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - 1,9 milyon Emekli Sandığı emeklisine yüzde
17 zam verip, 6 milyon SSK’lıyı 2,5 milyon BAĞ-KUR emeklisini mağdur edenlere
bu yanlışlarından dönmek için önümüzdeki bütçe görüşmeleri bir olanak tanıyor.
Bunu düzelttiniz düzelttiniz; düzeltmediniz, “mezarda
emeklilik” dediğiniz, mezara kadar onların yüzünü güldürmediğiniz emekliler
sizi siyaseten mezara gömecek arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Millet inanıyor mu bu anlattıklarına?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hadi oradan, hadi oradan!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi, bakın, eğer, gerçekten emekli için
bir şey yapacaksak, gelin, emeklilerin hepsini açlık sınırının üstüne
çıkaralım.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Konuşmak için konuşuyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - 500 lira seyyanen zam verelim hepsine ve bu
yüzde 17 zammı hepsine yapalım.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Bekâra karı boşamak kolay.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Açma gözünü. Vatandaş sana “Vekilim, git
orada gözünü aç, emeklinin hakkını koru, işçinin hakkını koru, memurun hakkını
koru, BAĞ-KUR’lunun hakkını koru, oraya git gözünü
aç.” dedi. Muhalefet milletvekili “Emekli maaşlarına 500 lira seyyanen zam
yapalım.” deyince böyle gözlerini aç diye oy vermediler sana; sana oyu gidip,
burada gözünü aç, onların hakkını hukukunu gözet diye verdi.
Şimdi, sen, eğer, muhalefet partisi “Bütün emekli maaşlarına 500
lira zam yapalım ve bu yüzde 17’lik memur zammını bütün emeklilere yansıtalım.”
deyince “Olur mu öyle şey?” diye gözünü açıyorsan yazıklar olsun sana. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oylama sonucunu okuyorum:
“Kullanılan oy sayısı : 206
Kabul : 206 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Muharrem
Işık Dilek
Yüksel
Erzincan Tokat”
Tasarı kabul edilip, kanunlaşmıştır.
5’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı 359)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
(x) Açık oylama kesin sonucunu
gösteren tablo tutanağa eklidir.
6’ncı sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyet Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Meteoroloji Alanında İşbirliğine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Meteoroloji Alanında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (1/694)
(S. Sayısı: 397) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 397 sıra sayısı ile bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının 1’inci maddesini okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA METEOROLOJİ ALANINDA İŞBİRLİĞİNE
İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 25 Ekim 2011 tarihinde İzmir’de imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Meteoroloji
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN – Maç var, Trabzonspora da
başarılar dileyelim bu arada.
(x) 397 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Pusulaları okuyalım eğer elektronik olarak
yeterli sayı yoksa.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Haydar ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne oldu Bayram Bey?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Uluslararası sözleşme bu ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Pusulaları okuyalım Muharrem Bey.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Peki.
Muzaffer Çakar? Burada.
Mustafa Baloğlu? Yok.
Ayşe Türkmenoğlu? Yok.
Yaşar Karayel? Yok.
Necati Çetinkaya? Yok.
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.35
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
23’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, Genel Kurulda az önce Divana
sahte oy pusulası yollandığına yönelik bir dedikodu var. Doğru olmadığını temenni
ederim, doğru olmamasını temenni ederim. Bu konuda bir izahat, mümkünse rica
ediyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Arkadaşın acil işi vardı, çabuk
dışarı çıktı efendim oyunu kullandıktan sonra.
BAŞKAN – Teşekkür ederim, kayıtlara geçti.
397 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün açık oylamasında
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, açık oylamayı elektronik cihazla tekrarlayacağız.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Şu anda CHP bu sözleşmenin onaylanmaması
için tüm engelleri kullanıyor. CHP Azerbaycan’la ilgili bu sözleşmeye niye oy
vermiyor? Yani CHP Azerbaycan’la yaptığımız sözleşmeyi kabul etmiyor mu?
CHP Azerbaycan’la ilgili sözleşmeye oy vermiyor.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Süre doldu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bitti, bitti, üç dakika geçti.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Süre doldu, üç dakika doldu.
BAŞKAN – Oy pusulalarını okuyorum:
Salim Uslu? Burada.
Sıtkı Güvenç? Burada.
Mehmet Erdoğan? Burada.
Yılmaz Tunç? Burada.
Alev Dedegil? Burada.
Mustafa Akış? Burada.
Ertuğrul Soysal? Yok.
Gürsoy Erol? Yok.
Binali Yıldırım? Vekâleten Mehmet Mehdi Eker.
Faruk Çelik? Vekâleten Hayati Yazıcı.
Hayati Yazıcı? Burada.
Beşir Atalay? Vekâleten Ali Babacan.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bu kaçıncı vekâlet?
ÜNAL KACIR (İstanbul) – CHP’ye bak, nasıl engellemeye çalışıyor.
BAŞKAN – Orhan Karasayar? Burada.
Oya Eronat? Burada.
397 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün ikinci defa
yapılan açık oylamasında da toplantı yeter sayısı bulunamadığından, alınan
karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 3 Aralık 2013 Salı günü saat 15.00’te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum; herkese iyi hafta sonları, iyi tatiller diliyorum.