Murat Can KARABULUT Normal Murat Can KARABULUT 2 0 2014-01-29T09:44:00Z 2014-01-29T09:44:00Z 36 18499 105448 878 247 123700 14.00 false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

DÖNEM: 24                              CİLT: 62                   YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

19’uncu Birleşim

20 Kasım 2013 Çarşamba

 

 

 

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası ve 22 Kasım Diş Hekimleri Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in, Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası ve 22 Kasım Diş Hekimleri Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin Akkuyu Nükleer Santrali’ne ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.-  Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, genel af söylentileri nedeniyle özellikle Adana’da meydana gelen olaylara İçişleri Bakanlığının dikkatini çekmek istediğine ilişkin açıklaması

2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Hükûmetin dershanelerle ilgili son günlerdeki söylemlerine ilişkin açıklaması

3.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası ve 22 Kasım Diş Hekimleri Günü ile 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

5.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Diyarbakır’da Başbakan ile Barzani buluşmasına şehit ailelerinin tepki gösterdiğine ve genel af tartışmalarına Hükûmet yetkililerinin cevap vermesini istediğine ilişkin açıklaması

6.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, soru önergesinin anayasal bir müessese olduğuna ve soru önergelerine neden cevap verilmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

7.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, zeytin üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, Dünya Trafik Mağdurlarını Anma Günü’ne ve Türkiye’de yaşanan trafik kazalarına ilişkin açıklaması

9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, belirlenen 2/B rayiç bedellerinin yüksek olması nedeniyle ödeme güçlüğü çeken vatandaşların mağduriyetine ilişkin açıklaması

10.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş’ın bazı ilçelerine bağlı köy yollarının durumuna ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

12.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, milletvekillerinin sağlık katılım ve katkı payları ile otelcilik hizmetlerinden doğan farklarının, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ödenmesi uygulamasının iptal edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, hastanelerde çalışan taşeron işçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

14.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, MHP Grubu olarak, Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası ve 22 Kasım Diş Hekimleri Günü ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

15.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, kendilerini JİTEM olarak tanıtan bazı şahısların Kocaeli’nin İzmit batı girişi gişelerinde araçları durdurarak arama yapmalarına ilişkin açıklaması

16.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Hükûmetin zeytinyağına değil zeytine destek vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, anayasal haklarını kullanmaları sırasında gençlere yapılan kötü muamelelere ilişkin açıklaması

18.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, AKP iktidarının Anayasa’nın laiklik ilkesini fiilen yok ettiğine ilişkin açıklaması

19.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan işçilerin sendikal haklarıyla ilgili mağduriyetlerine ilişkin açıklaması

20.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Bolu’da AKSA’ya bağlı bir taşeron şirkette çalışan işçilere karşı yapılan ırkçı ve ayrımcı saldırıya ilişkin açıklaması

21.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa Orhaneli’de düzenlenen Cumhuriyet Turnuvası’nı kazanan Deliballılar köyünün futbol takımını kutladığına ilişkin açıklaması

22.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında, Irak Ulusal Meclis Başkanı Usame El-Nuceyfi’nin vaki davetine icabet etmek üzere 26/11/2013 tarihinde Irak’a resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1337)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosunun (AP) Batı Balkanlar ve Türkiye parlamentolarıyla iş birliği için oluşturduğu Katılım Öncesi Eylem Birimi (Pre-Accession Action Unit) tarafından Belçika’nın başkenti Brüksel’de 25-26 Kasım 2013 tarihlerinde düzenlenen "ekonomik krizler ve bunun Avrupa politikaları ve ülkelerin genişlemeleri üzerindeki etkileri" konulu seminere katılıcak olan heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen üyelerin isimlerine ilişkin tezkeresi (3/1338)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi Litvanya Başkanlığı tarafından 24-25 Kasım 2013 tarihlerinde Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenecek olan Parlamento Çevre ve İçişleri Komisyonları Başkanları Toplantısı’na katılım sağlanması Genel Kurulun 12/11/2013 tarihli 15’inci Birleşiminde kabul edilmiş olan heyeti oluşturmak üzere AK PARTİ Grubu tarafından bildirilen üyenin ismine ilişkin tezkeresi (3/1339)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüş ve 30 milletvekilinin, kalkınma ajanslarının faaliyetlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/784)

2.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüş ve 31 milletvekilinin, 5/4/2012 tarihinde Başbakan tarafından açıklanan yeni teşvik paketinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/785)

C) Genel Görüşme Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve 38 milletvekilinin, Suriye’de meydana gelen karışıklıklar konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/8)

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve arkadaşlarının 29/6/1925 tarihinde idam edilen Şeyh Sait Efendi ve 46 arkadaşının mezar yerlerinin ailelerine teslim edilmemesinin nedenlerinin araştırılması amacıyla 31/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Kasım 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında BDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Aydın’da Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerinden çiftçiler tarafından alınan kredilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı  (7/31682)

2.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca kamu ihale mevzuatından istisna sağlanarak yapılan ihalelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/31904)

3.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına yapılacak personel alımıyla ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/32082)

4.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Sayıştay tarafından hazırlanan denetim raporlarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/32552)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Van Milletvekili Nazmi Gür, Van’ın sorunlarına,

Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş, Afyonkarahisar’ın sorunlarına,

İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlu, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Kütahya Milletvekili Alim Işık, nüfusu 2 binin üzerinde olduğu hâlde bazı belde belediyelerinin kapatılması nedeniyle yaşanan haksızlığa karşı Hükûmeti göreve davet ettiğine,

İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel, adil, insani ve hukuki yargılama hakkının herkes için olduğuna ancak yaşanan gerçeklerin bunu yansıtmadığına,

Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Hükûmetin demokratik açılım için izlediği politika ve tutumla Türk milletinin iktidarlığına layık olmadığına,

Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, Şivan Perwer’in bazı dizelerinde Türk milletine hakaret ettiğine,

İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Marmaray’da sızıntı olup olmadığını öğrenmek istediğine,

Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu, tiyatro sanatçısı Nejat Uygur’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Diyarbakır’da Başbakan ile Barzani buluşmasının tarihimiz açısından utanç verici bir gün olduğuna,

Adana Milletvekili Ali Halaman, Diyarbakır’da Başbakan ile Barzani buluşmasında yaşananlar nedeniyle savcıların işlem yapmasını beklediğine,

Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı,

Bingöl Milletvekili İdris Baluken,

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne;

Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu, dershanelerin kapatılması konusunu Hükûmetin tekrar gözden geçirmesini istirham ettiğine,

Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, 14 Kasım Tekirdağ’ın Malkara ilçesinin kurtuluş yıl dönümü nedeniyle yapılan törenlerde kendisinin ve CHP’li Tekirdağ milletvekillerinin kutlama mesajlarının Belediye Başkanı tarafından okunmamasına,

Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, kıdem tazminatının kaldırılmasına işçi sınıfının izin vermeyeceğine ve AKP iktidarının PKK ve Barzani ortaklığıyla ülkeyi bölmeye çalıştığına,

Van Milletvekili Burhan Kayatürk, Van depreminden sonra Hükûmetin yaptığı hizmetlere ve Diyarbakır’da Başbakan ile Barzani buluşmasında bütün kitlelerin bu mutluluğa ortak olduklarına,

Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, tiyatro sanatçısı Nejat Uygur ile fikir adamı Aytunç Altındal’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Başbakanın tarihi iyi öğrenmesi gerektiğine,

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Malatya’nın en önemli su kaynaklarının üzerine HES’lerin kurulduğuna ve doğal hayatın yok edildiğine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında Belarus Cumhuriyet Konseyi Başkanı Anatoly Rubinov ve Belarus Temsilciler Meclisi Başkanı Vladimir Andreychenko’nun vaki davetlerine icabetle 20-21 Kasım 2013 tarihlerinde Belarus’a resmî bir ziyarette bulunması Genel Kurulun 3/10/2013 tarih ve 3’üncü Birleşiminde kabul edilmiş olan heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen üyelerin isimlerine ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanlığının, 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın tümünün İç Tüzük’ün 88’inci maddesine göre Komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi okundu, söz konusu tasarının Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna geri verildiği açıklandı.

BDP Grubu adına, grup başkan vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, okullarda kantinlerin neden olduğu sorunların (10/781),

Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, ülkemizdeki enerji kayıp ve kaçaklarının nedenleri ve sonuçlarının (10/782),

Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 21 milletvekilinin, engelli vatandaşların istihdam sorunlarının (10/783),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

MHP Grubunun, 29/5/2013 tarih ve 13679 sayı ile İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve arkadaşlarının Suriye, Irak ve İran sınırlarımızda yaşanan güvenlik zafiyetlerinin araştırılması ve alınması gereken önlemlerin ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 19 Kasım 2013 Salı günkü (bugün) birleşiminde sunuşlarda okunmasına,

CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan işçi sağlığı ve güvenliği konusundaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/628),

Görüşmelerinin Genel Kurulun 19 Kasım 2013 Salı günkü (bugün) birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, (2/1675) esas numaralı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1’inci          sırasında bulunan          (6/119),

278’inci                                       (6/1139),

279’uncu                                     (6/1140),

289’uncu                                     (6/1160),

290’ıncı                                       (6/1161),

296’ncı                                        (6/1170),

304’üncü     sırasında bulunan         (6/1197),

306’ncı                                        (6/1204),

321’inci                                       (6/1245),

325’inci                                       (6/1251),

337’nci                                        (6/1269),

343’üncü                                     (6/1280),

347’nci                                        (6/1284),

353’üncü                                     (6/1306),

361’inci                                       (61322),

362’nci                                        (6/1323),

363’üncü                                     (6/1324),

376’ncı                                        (6/1351),

377’nci                                        (6/1352),

381’inci                                       (6/1358),

385’inci                                       (6/1362),

387’nci                                        (6/1364),

394’üncü                                     (6/1378),

395’inci                                       (6/1379),

400’üncü                                     (6/1389),

408’inci                                       (6/1404),

409’uncu                                     (6/1405),

435’inci                                       (6/1451),

439’uncu                                     (6/1457),

460’ıncı                                       (6/1527),

489’uncu                                     (6/1565),

510’uncu                                     (6/1592),

511’inci                                       (6/1593),

523’üncü                                     (6/1611),

543’üncü                                     (6/1642),

544’üncü                                     (6/1643),

560’ıncı                                       (6/1663),

563’üncü                                     (6/1667),

564’üncü                                     (6/1668),

569’uncu                                     (6/1677),

578’inci                                       (6/1701),

582’nci                                        (6/1707),

583’üncü     sırasında bulunan         (6/1708),

629’uncu                                     (6/1772),

655’inci                                       (6/1809),

656’ncı                                        (6/1810),

665’inci                                       (6/1821),

666’ncı                                        (6/1823),

669’uncu                                     (6/1827),

679’uncu                                     (6/1850),

690’ıncı                                       (6/1865),

696’ncı                                        (6/1872),

724’üncü                                     (6/1907),

740’ıncı                                       (6/1927),

742’nci                                        (6/1929),

746’ncı                                        (6/1933),

753’üncü                                     (6/1941),

Esas numaralı sözlü sorulara, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.

Soru sahiplerinden Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu, Adana Milletvekili Ali Halaman, cevaplara ilişkin görüşlerini açıkladılar.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker de bu görüşlerle ilgili açıklamada bulundu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),

2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),

5’inci sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/669) (S. Sayısı: 421),

6’ncı sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/671) (S. Sayısı 359),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, T.C. Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile Azerbaycan Cumhuriyeti Haberleşme ve Enformasyon Teknolojileri Bakanlığı ve Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Televizyon ve Radyo Şurası Arasında Televizyon Yayıncılığı Alanında İşbirliğine Dair Protokol ile Teknik Hizmet Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/344) (S. Sayısı: 105) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamasından sonra kabul edildi.

4’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Yozgat Milletvekili Yusuf Başer ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 11 Milletvekilinin; Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/1784) (S. Sayısı: 493) görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi.

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın görüşülen 493 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili oyunun rengini belli etmek üzere yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, 20 Kasım 2013 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 19.40’ta birleşime son verildi.

 

                                                    Şükran Güldal MUMCU

                                                             Başkan Vekili

 

           Fehmi KÜPÇÜ                                                                     Mine LÖK BEYAZ                 

                    Bolu                                                                                   Diyarbakır

                Kâtip Üye                                                                                Kâtip Üye       

 

         İsmail KAŞDEMİR                                                             Muhammet Bilal MACİT

                Çanakkale                                                                                 İstanbul

                Kâtip Üye                                                                                Kâtip Üye


II.- GELEN KâĞITLAR

                                                                                                                                 No: 30

20 Kasım 2013 Çarşamba

Raporlar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/799) (S. Sayısı: 500) (Dağıtma tarihi: 20.11.2013) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Kalkınma Bankası Grubu Arasında Türkiye ve İKB Üye Ülkeleri Arasındaki Ticaret ve Yatırımların Teşviki İçin İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/801) (S. Sayısı: 501) (Dağıtma tarihi: 20.11.2013) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Peru Cumhuriyeti Arasında Ekonomik ve Ticari İşbirliği Anlaşması ile Anlaşmada Düzeltme Yapılmasına İlişkin Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/807) (S. Sayısı: 502) (Dağıtma tarihi: 20.11.2013) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijer Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticari ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/811) (S. Sayısı: 503) (Dağıtma tarihi: 20.11.2013) (GÜNDEME)

 5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Benin Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticari ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/817) (S. Sayısı: 504) (Dağıtma tarihi: 20.11.2013) (GÜNDEME)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Hidrokarbonlar Alanlarında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/819) (S. Sayısı: 505) (Dağıtma tarihi: 20.11.2013) (GÜNDEME)

Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve 38 Milletvekilinin, Suriye'de meydana gelen karışıklıklar konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/8) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.04.2012)

2.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüş ve 30 Milletvekilinin, kalkınma ajanslarının faaliyetlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/784) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.04.2012)

3.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüş ve 31 Milletvekilinin, 5 Nisan 2012 tarihinde Başbakan tarafından açıklanan yeni teşvik paketinin araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/785) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.04.2012)

 


20 Kasım 2013 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19’uncu Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

 (Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Diş Hekimleri Haftası münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’e aittir.

Buyurunuz Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası ve 22 Kasım Diş Hekimleri Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 22 Kasım haftası Diş Hekimleri Haftası olarak kutlanmaktadır. Ben de bu vesileyle, mensubu olduğum diş hekimliği mesleğinin sorunları hakkında söz almış bulunuyorum.

Bu onurlu mesleğin 105’inci yılında diş hekimliği mesleğini icra eden tüm meslektaşlarıma ve hocalarıma saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, ağız ve diş hastalıkları, kalp damar hastalıkları, şeker hastalığı ve kanser gibi hastalıklarla birlikte hem en yaygın hem en önemli bulaşıcı olmayan 4’üncü hastalık olarak belirlenmiştir.

Diş çürükleri toplumun yüzde 90’ını etkilemektedir. Ağız kanseri en sık görülen 8’inci kanser tipidir. Ayrıca, diş çürükleri okul çocuklarının yüzde 70, yüzde 90’ını etkilemektedir.

2003 yılında başlatılan sağlıkta dönüşüm politikalarını incelediğimizde, Sağlık Bakanlığının ağız ve diş sağlığı merkezlerinde 7 bin civarında diş hekimi ve fakültelerde 3.200 diş hekimiyle ağız ve diş sağlığı sorunlarını çözmeye çalıştığını görüyoruz. Bu dönüşümde bütün insanların bütün hastanelere gidebilmeleri sağlandı, olumlu yönleri vardı. Ama fakülteler daha komplike, daha girift vakalarla uğraşmaları gerekirken artık en basit diş dolgularıyla uğraşır hâle gelip eğitimden uzaklaşmaya başladı, eğitimin niteliği düşmeye başladı.

Bu bütçe konuşmalarında 140 ADSM’ye varıldığı söylenmekte; bu olumlu bir şey ama 140 ADSM’nin Türkiye’deki dağılımı son derece olumsuz, satın alma pariteleri yüksek olan bölgelerde açıldığını görmekteyiz. Dağılımın yeterli hâle getirilmesinin, geri kalmış bölgelerde ADSM’lerin açılmasının, bir an önce açılmasının gerektiğine inanıyoruz.

Hâlihazırda bu ADSM’lerde performans kıskacı altında olan diş hekimleri -bu rakamları dikkatle dinleyin- bir günde ortalama 4 adet kuron, 0,7 adet bölümlü veya tam protez, 1,3 adet kanal tedavisi, 8 adet diş temizliği, 4 diş çekimi, 1,5 adet çocuk diş çekimi, 8 dolgu, 0,5 adet çocuk diş dolgusu yapmaktadır. Oysaki bütün bu işlemleri yapabilmek için bilimsel veriler ve evrensel değerler 15,7 saat yani 16 saat çalışması gerektiğini söylemektedir. Bu durum, bırakın bir günlük çalışma süresini hiçbir insani tutumla da örtüşmemektedir. Dolayısıyla sadece rakamlara bakarak bu oranları başarı saymak ancak gaflet olabilir. Tüm bunlara ilaveten, devletin kamuda ağız ve diş sağlığı hizmetleri için 2011 yılında ödediği rakam 1 milyon 337 bin liradır. Bu bilimsel verilerle bu çalışmanın yapılabilmesi bu parayla mümkün değildir. 2013 verileri henüz elimize gelmemiştir, istediğimiz hâlde de henüz elde edemedik.

Değerli milletvekilleri, işte tam da bu noktada, çok uzun zamandır dikkat çektiğim bir hususu fakat bir türlü yerine getirilemeyen bir hususu tekrar dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bundan beş yıl önce Türk Diş Hekimleri Birliği tarafından Hükûmete başta muayenehaneler olmak üzere serbest çalışan diş hekimlerinden hizmet alınması için sürdürülebilir bir proje sunulmuştur. Sağlık sektörünün tüm kalemlerinden kamu hizmeti alınmaktayken bugün sadece diş hekimliği hizmetleri bu kapsamın dışında tutulmaktadır. Bu ise zaten dünya ortalamasının oldukça gerisinde olan ağız diş sağlığı noktasında her geçen gün daha da geriye gitmemize neden olmaktadır. Hem de muayenehanesi olan ve Türkiye çapına yayılmış, en ücra köşelerde muayenehaneleriyle hizmet sunan 15 binin üzerindeki meslektaşımızın umutsuzluğa sürüklenmesine sebep olmaktadır. Bu sorun bir an evvel çözülmelidir.

Değerli milletvekilleri, ne yazık ki ülkemizde genel tıp ve diş hekimliği eğitimi arasında büyüyen bir kopukluk bulunmaktadır. Hayat boyu eğitim ve mezuniyet sonrası eğitim olanaklarını sağlamak ve artırmak şarttır. Kamu ve serbest çalışan diş hekimlerinin birbirini yok etmesi üzerine ağız diş sağlığı politikalarının inşa edildiği, muayenehanelerin kapandığı, serbest çalışan diş hekimlerinin hasta sayılarının azaldığı, kamuda istihdam edilen diş hekimlerinin iş güvencelerinin olmadığı, yanlış performans uygulamasının dayatıldığı ve günlük kapasitelerinin çok üstünde çalıştırıldıkları, serbest çalışan diş hekimlerinin yatırımlarının bu ülkenin kaynakları olduğunun unutulduğu bir dönemi yaşıyoruz. Taşeronlaşma sağlığın en büyük sorunudur. Kasımın ilk haftasında Kütahya’da bu denenmiştir fakat meslektaşlarımız tarafından püskürtülmüştür.

Değerli milletvekilleri, ADSM’lere hizmet veren laboratuarlarda çalışan diş teknisyenleri ise ihale sisteminin getirmiş olduğu haksız rekabet yüzünden olumsuzluklarla karşılaşmaktadır. Ucuz ve standart dışı malzeme kullanımı, uzun çalışma saatleri, havalandırma yetersizliği, sağlık taramalarının eksikliği, en önemlisi denetimsizlikler çok ciddi akciğer hastalıklarına yol açmaktadır. Silikozisten ölen diş teknisyeni sayısı 7’yi bulmuştur.

Tüm bu saydığımız sorunlar ışığında, Sağlık Bakanlığı-Türk Diş Hekimleri iş birliği ile Toplum Ağız, Diş Sağlığı Eylem Planı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) - …hayata geçirilmeli, hem hasta hem de hekim açısından uygulanabilir ve sürdürülebilir bir strateji ortaya konmalıdır.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.

Gündem dışı ikinci söz, yine aynı konuda söz isteyen Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’e aittir.

Buyurunuz Sayın Özçelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in, Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası ve 22 Kasım Diş Hekimleri Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Ağız ve Diş Sağlığı Haftası ve 22 Kasım Diş Hekimleri Günü dolayısıyla söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, diş hekimi meslektaşlarımın gününü tebrik ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, şu anda sizlerle ses tellerimden gelen dalgaların dilimin ağız içerisindeki dişlerime ve dudaklarımın temaslarıyla ortaya çıkan kelimelerle ve cümlelerle hitap ediyorum.

İnsanların bir set dişi var, arabalarını belki beş on senede bir değiştirebiliyorlar ama bütün bir ömür için bir tek set dişe sahipler. Bunların mutlaka korunması gerekli.

Bir Japon atasözü “Bilmek ama onu yaşantıya dönüştürememek bilmek değildir.” Biz toplum olarak ağız ve dişin önemini biliyor gibiyiz ama sağlığını korumak noktasında gerçekten çaba harcamıyoruz, demek ki bir şeyleri  bilmiyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, can alıcı bazı bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum. 5-17 yaş grubu çocukların yüzde 60’ında var olan diş eti enfeksiyonları büyüme yetersizliğine sebep olmaktadır. Kötü ağız hijyenine sahip olan bireylerin kronik solunum sistemi hastalıklarına yakalanma riskinin 4-5 kat daha fazla olduğu bilinmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu veriler kadar çarpıcı sonuç nedir biliyor musunuz? Dünya Sağlık Örgütüne göre ağız ve diş hastalıkları önlenebilir hastalıklardır. Öncelikle 0-18 yaşlarda yapılacak koruyucu ve önleyici tedavilerle ağız ve diş hastalıkları ortaya çıkmadan önlenebilecek veya basit tedavilerle ağız diş sağlığımız ve dolayısıyla genel sağlığımız korunmuş olacaktır. Ağız sağlığını genel sağlığın bir bileşeni olarak maalesef göremiyoruz. Buna dikkat çekmek için ağustos ayında İstanbul’da Dünya Dişhekimleri Birliğinin yaptığı kongrede -yaklaşık yabancı 4.137 katılımcının bulunduğu- İstanbul Deklarasyonu’nda ağız sağlığı genel sağlığın bir bileşeni olarak algılatılmak istenilmiştir.

Ülkemizde 49 diş hekimliği fakültesi var. Fakültelerde 3.200 kişi, kamuda 6.195, özel sektörde 14.800 olmak üzere 24.195 diş hekimi toplum ağız ve diş sağlığının iyileştirilmesi için hizmet vermektedir. Son yıllarda Sağlık Bakanlığımız ADSM’lerde, müthiş bir şekilde toplumumuzu buraya yönlendirerek hizmet vermeye gayret etmektedir.

Değerli arkadaşlar, 2002 yılında 2.438 diş hekimi 1.465 diş unit’i ile hizmet verirken şu anda, 2013 yılı Temmuz ayı itibarıyla 6.195 diş hekimi 6.462 diş unit’i ile hizmet vermektedir. Ağız ve diş sağlığı hizmeti birimleri: 2002 yılında 1 diş hastanesi, 13 ağız diş sağlığı merkezi varken şu anda 125 ADSM, 6 tane ağız ve diş sağlığı hastanesi, 110 diş tedavi ve protez merkezi, 738 de poliklinik hizmeti verilmektedir. Yeterli midir? Yeterli değildir.

Biraz önce Kadir Bey’in de ifade ettiği gibi çarpıcı bir veri şudur: 2011 yılında cari sağlık harcaması 68 milyar 607 milyon TL iken Sosyal Güvenlik Kurumunun açıkladığı ağız ve diş sağlığı harcaması 1 milyar 367 milyondur. Bu da göstermektedir ki ağız ve diş sağlığına yapılan harcamalarda maalesef… İmkânlar ve fırsatlar daha da toplumumuzun önüne açılması gerekmektedir.

Diğer bir konu da Anadolu’muzda 14.800 diş hekimi… ADSM’ler merkezlerde, bu diş hekimlerimiz ise Anadolu’da büyük şehirlerimizi tercih etmiş durumdadır. Dolayısıyla, hizmet satın alma noktasında Maliye Bakanlığımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız aslında büyük bir adım atmıştır; sistemin, yönetiminin nasıl olacağını, hizmet satın almanın yollarını şu anda belirlemiştir ama Ekonomik Koordinasyon Kurulumuzda, sağlık üst kurulunda hizmet satın almanın yolunun açılması bekletilmektedir. Dolayısıyla Ekonomik Koordinasyon Kurulu üyeleriyle yaptığımız görüşmelerde inşallah önümüzdeki süreçte, bazı konularda ikna ettiğimiz takdirde hizmet satın almanın yolunun açılmasını istiyoruz. Aslında biz şunu da özellikle istiyoruz; diyoruz ki: Madem toplumun tamamından hizmet satın alamıyorsak 0-18 yaş yani 4-18 yaş grubunda halk sağlığı stratejisi planı altında yaklaşık 19 milyon 200 bin kişinin yararlanacağı koruyucu ve önleyici diş hekimliği noktasında hizmet satın almanın yolunun mutlaka açılması gerekir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Beş yıl bekliyorlar sırada Bayram, beş yıl. Bu nasıl diş sağlığı?

BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) – Ağız ve Diş Sağlığı Haftası vesilesiyle bütün ailelerimizi, öğretmenlerimizi ağız diş sağlığı konusunda duyarlı olmaya davet ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özçelik.

Gündem dışı üçüncü söz, Mersin Akkuyu Nükleer Santrali hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin Akkuyu Nükleer Santrali’ne ilişkin gündem dışı konuşması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Mersin’in cennet Akkuyu bölgesine yapılması planlanan, hatta ÇED raporu alınmadan hukuksuz bir şekilde yapımına başlanan nükleer güç santraliyle ilgili yani Mersin’in baş belasıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hukuksuz iş yapmayan, halkına yalan söylemeyen, rant ve inat uğruna çevreyi katletmeyen milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün Dünya Çocuk Hakları Günü’dür. Dünya, çocuk hakları konusunda ilerlemeye çalışırken, siz, çocuklarımızın en önemli hakkı olan yaşama, üstelik de temiz bir çevrede yaşama hakkını gasbediyorsunuz.

Güneyde Mersin Akkuyu, kuzeyde Sinop, batıda İğneada hiç ihtiyacımız olmadığı hâlde nükleer santrallere konu oluyorlar. Burada nükleer santraller kurarak çocuklarımızın başına bela oluyorsunuz, geleceklerini karartıyorsunuz. Tüm dünya ülkeleri nükleer beladan kurtulmaya çalışırken ve temiz enerjiye, yenilenebilir enerjiye yönelirken siz bunları görmezden geliyorsunuz. Bakın, Almanya gibi teknolojide dev olan bir ülke bile artık nükleerden vazgeçtiğini söyleyip güneş enerjisine yönelmişken, Çernobil ve Fukuşima felaketleri hafızalara kazınmışken, sırf Başbakanın inadı yüzünden Mersin’deki çocukların hayatını da tehlikeye atıyorsunuz, üstelik çocuklarımıza yalan söyleyerek ve onlara kötü örnek olarak. Dünya Çocuk Hakları Günü’nde çocuklarımıza yalan söylüyorsunuz.

Aylardır, size, “Henüz ÇED raporu çıkmadığı hâlde Akkuyu’da bir hareketlilik var, bazı çalışmalar yapılıyor. Orada neler oluyor?” diye soruyoruz, “Sadece inceleme yapıyoruz.” diyorsunuz. Ben Mersin Milletvekili olarak nükleer santral alanına girmeye çalışıyorum, beni içeri almıyorlar. Neymiş efendim, Sayın Bakanın izni gerekiyormuş. Kendi ülkemde, milletvekili olduğum bir kentte, Bakandan izin almak zorunda kalarak nükleer santral alanına giriyorum ve gözlerime inanamıyorum. Bütün yalanlarınız bir bir ortaya çıkıyor, maskeniz düşüyor. Nükleer santral alanında gördüğüm ilk şey, binlerce ağaç kesilmiş. Çalışan onlarca büyük iş makinesi ve kamyonlar görüyorum, bunları görüntülüyorum.

Bakın, size bazı resimler göstereceğim. Bakın, burada Akkuyu’yu görüyorsunuz, cennetten bir bölge diyordum. Akkuyu’da cennetten bir bölgeyi nasıl iş makineleriyle tahrip ediyorsunuz, burada görün. Buradan gül çıkmaz. Aşık Veysel’e atıfta bulunarak… “Karnını kazma ile kürek ile yardığım zaman beni gül ile karşılar.” diyor kara toprağa. Burada siz kazma ile, kürek ile yarıp sizi nükleer santrallerin karşılayacağı bir iş yapıyorsunuz. Bakın, burada tam 13 tane kamyon sayıyorum. Bakın, şu güzel manzaraya bakın, kafalarınızı lütfen kaldırın ve şu güzel manzaraya bakın. Burada siz nükleer santral yapıyorsunuz, burada siz geleceğimizi karartıyorsunuz. Ruslara soruyorum: “Bu inşaat ne zaman başladı?” Ruslar sizden daha dürüst, diyorlar ki: “30 Mart 2013’te.” Yani, sekiz ay önce. Peki, ÇED raporu var mı? Hâlâ yok. Peki, nasıl oldu da başladınız? Rus mühendis diyor ki: “Efendim, oturduk düşündük, Rus nükleer  santral firması olarak burada taş ocağı işletmeye karar verdik. Baktık ki yasal bir engel yok, ÇED raporu gecikiyor, nükleer santral gecikiyor, biz taş ocağı kılıfıyla çalışmalara başlayalım dedik. Valilik izniyle bu iş oluyormuş, biz de…” Peki, ağaçlara niye kıydınız? “Efendim, yangın yolları yapmak için. Parasını biz verdik, orman bölge müdürlüğü kesti.” Madem taş ocağı işletiyorsunuz, yangın yollarına ne gerek var? “Efendim, o bizi ilgilendirmez.”

Şimdi, çıkmış Başbakan, utanmadan “Biz çevreciyiz be! Kimse bizimle çevrecilikle yarışamaz.” diye, kaba bir üslupla güya çevreci olduğunu ifade ediyor.

Bu hile ve yalanların arkasında hangi pazarlıkların olduğunu mutlaka açıklamalısınız. Açıklayamayacağınızı biliyorum ama yeri zamanı geldiğinde bu pazarlıkların ne olduğunu tek tek açıklayacağım.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Şimdi açıkla!

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Burada ben, Enerji Bakanının da olmasını isterdim. Burada Enerji Bakanının çıkıp, benim bu iddialarımı, benim bu görüntülerimi yalanlamasını isterdim; ama mümkün değil.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Şimdi açıkla, şimdi!

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Sizler Mersin halkının zekâsıyla dalga geçiyorsunuz. Sizin bu anlattığınıza ancak taş kafalılar inanır ve herkes de etrafını kendisi gibi zanneder.

Mersin de sizin hakkınızı görecek, göreceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.

Sayın milletvekilleri, sisteme girmiş sayın milletvekillerimize birer dakika söz hakkı vereceğim.

Buyurunuz Sayın Halaman.

V.- AÇIKLAMALAR

1.-  Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, genel af söylentileri nedeniyle özellikle Adana’da meydana gelen olaylara İçişleri Bakanlığının dikkatini çekmek istediğine ilişkin açıklaması

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, ben Meclisin dikkatini çekmek için söylemek istiyorum: Son günlerde “Genel af olacak, dağdan inilecek, cezaevleri boşalacak, af olacak, barış olacak.” denilerek, siyasi irade, Hükûmet sık sık kullandığı için, memleketimizin değişik köşelerinde özellikle Adana’da bazı mahallelerde bir ayaklanma, bir kıpırdanma… Dolayısıyla bölücü örgütler, PKK mal ve can kaybına sebebiyet veriyor, kamu araç ve gereçleri tahrip ediliyor, insanlar ölüyor ve yaralanıyor.

Buna karşı, Hükûmetin, dolayısıyla İçişleri Bakanlığının dikkatini çekmek için söz aldım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaman.

Sayın Korkmaz…

2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Hükûmetin dershanelerle ilgili son günlerdeki söylemlerine ilişkin açıklaması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –  Sayın Başkan, Adalet ve Kalkınma Partisinin, son günlerde dershaneler, etüt merkezleri ve okuma salonlarına karşı yürüttüğü bir kara kampanyadır devam ediyor. Bir taraftan “Dershanelere dokunmayacağız.” diyor Hükûmet Sözcüsü Arınç, diğer taraftan da “Bu dershaneler zaten ticari müesseselerdir, neden sahip çıkılıyor?” diye soruyor.

Özgül ağırlığı kendisinden menkul, “Ben sıradan bir vekil değilim.” diyen bu şahsa hatırlatmak istiyorum: Dershaneler ticari merkezler de yerine ikame edeceğiniz özel okullar bedava mı yapıyor bu işi? “Herkesin durumu müsait değil, dershaneler zaten ücretli.” diyorsunuz. Dershane ücreti diyelim ki 2 milyar, yerine ikame etmek istediğiniz özel okulun ücreti 12 milyar.

Sayın Hükûmet, on bir yıldır tutarsız olduğunuz politikalarınızı biliyorduk ama bu kadar basit bir hesabı bile yapamadığınızı bilmiyorduk. Ya hesap bilmiyorsunuz ya da dayak yemediniz. Bu millet size bu dayağı ilk seçimlerde tattıracak diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.

Sayın Sarıbaş…

3.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Bu gün dolayısıyla tüm çocukların, tüm dünyadaki çocukların haklarının sonuna kadar verileceğini umuyor, bu vesileyle Çocuk Hakları Günü’nü kutluyorum.

23 Nisan Çocuk Bayramı’nı Yüce Atatürk hediye etmiş ve bu vesileyle de Yüce Atatürk’ü bugün de tekrar anmak istiyorum.

Sayın Başkan, Çocuk Hakları Günü dolayısıyla Hükûmete sormak istiyorum: Çalışma Bakanının yaptığı açıklamaya göre, 2012 yılında ülkemizde 6 bine yakın çocuk işçinin çalıştırıldığı tespit edilmiştir. 2013 yılında, 20 Kasım itibarıyla, ne kadar çocuk çalışan tespiti yapılmıştır? 2012 yılı ve 2013 yıllarında ne kadar çocuk işçi iş kazasında hayatını kaybetmiş, yaralanmış ve sakat kalmıştır? Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun bir üyesi olarak çocuk çalıştırılmasıyla mücadele etmemiz gerekirken neden bu konuda AKP Hükûmeti başarısızdır? Çocuk işçi çalıştırılmasıyla yeterince mücadele…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş.

Sayın Doğru…

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası ve 22 Kasım Diş Hekimleri Günü ile 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bütün diş hekimlerimizin Diş Hekimleri Haftası’nı tebrik ediyorum. Dünyada, tabii, diş hekimleri ve sağlık teşkilatlarımız kadar Türk insanının, Türk sağlık teşkilatının mağdur olduğu başka bir ülke yoktur. Özlük hakları konusu olsun, diğer konular olsun hem hekimlerimiz ve diş hekimlerimiz ve tüm sağlık teşkilatları çok büyük zorluklar içerisinde, çok büyük ağır yükler içerisinde hizmet etmektedir. Tüm sağlık çalışanlarını buradan saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Günü olarak kutlanmaktadır. Bütün çocuklarımızı, Türk çocuklarını gözlerinden öpüyorum. Çocukların bu güzel günlerini tebrik ediyorum. Ancak, Türk çocuklarının şu anda, önümüzde çok büyük sıkıntılar içerisinde olduğu da görmek mecburiyetindeyiz. Özellikle, yetiştirme yurtlarında kalan çocuklarımız, sokak çocuklarımız, tinerci çocuklar, çocuk işçiler, çocuk yaşta evliliklerin, yoğun bir şekilde problemlerin olduğu bir Türkiye’yi yaşıyoruz. Fakat bunların yanında, en önemlisi madde bağımlılığıyla ilgili dediğimiz alkol, sigara ve uyuşturucuyla ilgili çok ciddi sıkıntıların olduğu, İnternet bağımlılığı gibi okullarından ve derslerinden geri kaldığı bir süreci de yaşıyoruz. Ancak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.

Sayın Türkoğlu…

5.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Diyarbakır’da Başbakan ile Barzani buluşmasına şehit ailelerinin tepki gösterdiğine ve genel af tartışmalarına Hükûmet yetkililerinin cevap vermesini istediğine ilişkin açıklaması

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçtiğimiz hafta sonu Diyarbakır’da suçun ve suçlunun bizzat Başbakan tarafından övüldüğü, kutsandığı törenlere şehit ailelerinin tepkisi çığ gibi. Bu tepkiyi dile getirmek istiyorum. TÜRK EĞİTİM-SEN tarafından Ankara başta olmak üzere bütün Türkiye’deki illerde Diyarbakır’daki bu tiyatroya, çadır tiyatrosuna tepkiler dile getirildi. Burada konuşan şehit aileleri, haklarını helal etmediklerini, şehit çocuklarının kemiklerinin mezarlarında sızladığını dile getirdiler. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Diğer taraftan, Diyarbakır’da bir genel af tartışması başlatıldı. Bu genel af tartışmasıyla acaba boşaltılacak cezaevlerine, bunların yanında yapılacak cezaevlerine taahhüdü ihlal suçundan dolayı cezasını çekmek için bekleyen ya da aranan 300 bin kişi mi doldurulacak? Bunu da Hükûmet yetkililerinin cevaplandırmasını istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Türkoğlu.

Sayın Yeniçeri…

6.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, soru önergesinin anayasal bir müessese olduğuna ve soru önergelerine neden cevap verilmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ey bakanlar, kendisini kudret eliti sanan sayın baylar; soru önergesinin anayasal bir müessese olduğunu siz bilmiyor musunuz? Soru önergelerine cevap vermemenin de anayasal bir suç olduğundan haberiniz yok mu? Neden soru önergelerine doğru ve açıklayıcı bilgi vermiyorsunuz, kaçamak cevap veriyorsunuz? Özellikle ihaleler, para, bütçe söz konusu olduğu ve bunlarla ilgili harcamalar söz konusu olduğu zaman yuvarlak cevaplar vererek geçiştiriyorsunuz. Soru önergelerine cevap vermemek denetimden kaçmak anlamına gelmektir, soru önergesi müessesesini küçümsemektir. Daha açıkçası, para harcama ve ihaleyle ilgili soru önergelerine cevap vermeyenler bir şeyleri saklayanlardır; yuvarlak, kaçamak cevap verenler yolsuzluk ve usulsüzlük yaptığını zımnen ilan edenlerdir. İktidar değiştiğinde ilk önce cevap verilmeyen soru önergelerinden işe başlanacaktır, haberiniz olsun. Tarihe kayıt düşsün diye söylüyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.

Sayın Havutça…

7.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, zeytin üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Balıkesir Erdek, Edincik, Marmara, Şirinçavuş, Misakça, Karşıyaka, tüm güney Marmara bölgesi ekmeğini zeytinden kazanmaktadır. Bölgede tarım can çekişiyor, hayvancılık bitti, şimdi sıra halkımızın tek geçim kaynağı olan zeytine geldi. Bakın, 725 bin dekar zeytinlik alan var bizim bölgede ve tam 1 milyon 200 bin zeytin ağacı var. Bölgenin iklim özelliğinden dolayı zeytin sineğiyle mücadelede Hükûmet, Tarım Bakanlığı görevini zamanında yapmadığı için bölgede zeytinlerimizde yüzde 50 rekolte kaybı yaşanmaktadır. Yani zeytin sineği hastalığıyla zamanında mücadele edilmediği için üreticilerimiz yüzde 50’lik kayba uğramıştır. Bununla birlikte mazotta, gübrede, ilaçta, işçilikte olağanüstü bir artış olmasına rağmen fiyatlar yine aynı, sabit durmaktadır. Şimdi, ben buradan soruyorum Hükûmete: Bu ürün kaybına  siz sebep oldunuz. Fiyatlar aynı. Bu üretici nasıl geçinecek? Bunlarla ilgili gereken araştırma yapılarak bölge çiftçimizin, zeytincimizin, zeytin üreticimizin borçlarının sabitlenerek bir sonraki döneme ertelenmesini talep ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Havutça.

Sayın Eyidoğan…

8.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, Dünya Trafik Mağdurlarını Anma Günü’ne ve Türkiye’de yaşanan trafik kazalarına ilişkin açıklaması

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Her yıl kasım ayının üç’üncü pazarı dünya trafik mağdurlarını anma günüdür. TÜİK’e göre Türkiye'de toplam içerisinde ölümlü, yaralanmalı kaza sayısı 153.552’dir. Kazalarda sürücü, yolcu ve yaya olmak üzere toplam 3.750 kişi olay yerinde hayatını kaybetmiştir, 268 bin yurttaşımız yaralanmıştır. Yaralananların kaçı kaldırıldıkları sağlık kuruluşunda hayatını kaybetmiştir; kaçı iş görme gücünü yitirmiştir; kaçı, artık, hayatını engelli olarak yaşamak zorundadır? Bunların aileleri ne durumdadır? Karayolları Trafik Kanunu madde 78’e göre, bazı sürücüler ve yolcular koruyucu tertibat kullanımından istisna tutulmuştur. Bu konuda iç hukukumuz sınıfta kalmıştır. Mutlaka, istisnasız her sürücü ve yolcu için koruyucu tertibat kullanım şartı getirilmelidir. Bugüne kadar emniyet kemeri kullanma zorunluluğu olmayan ve hayatını kaybedenlere, yaralanarak iş göremez hâle gelenlere, engelli kalanlara ve elbette onların ailelerine karşı kim sorumludur?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eyidoğan.

Sayın Işık…

9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, belirlenen 2/B rayiç bedellerinin yüksek olması nedeniyle ödeme güçlüğü çeken vatandaşların mağduriyetine ilişkin açıklaması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İstanbul Kadıköy’de Âdem Yavuz Mahallesi, 181 ada, 4 parsel numaralı taşınmaz üzerinde 240 metrekarelik alanda 9 kişilik nüfusunu barındıran bir emekli vatandaşımızın 2/B sorunu nedeniyle dile getirdiği feryadı sizlerle paylaşmak istiyorum: Hükûmetin belirlemiş olduğu 2/B ücretlerini ödeme imkânının olmadığını, Kadıköy Millî Emlak Bölge Müdürlüğüne yaptığı yazılı başvuruya ise aradan geçen dört aylık süreye rağmen borcunu ödeme süresini uzatma yönündeki talebine cevap alamadığını ifade etmektedir. Benzer durumdaki vatandaşlarımız Kütahya’da, Çanakkale’de, Balıkesir’de ve birçok ilimizde de vardır. Hükûmeti 2/B sorununu ve ödemede güçlük çeken vatandaşlarımızın mağduriyetini giderecek tedbirleri almaya davet ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Sayın Dedeoğlu…

10.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş’ın bazı ilçelerine bağlı köy yollarının durumuna ilişkin açıklaması

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kahramanmaraş’ımızın ilçelerinden Elbistan, Afşin, Ekinözü, Nurhak, Göksun, Andırın, Türkoğlu, Pazarcık ve Çağlayancerit ilçelerimizin merkez yolları, aynı zamanda da merkeze bağlı köy yollarımız maalesef ki birçoğu yapılmamış, birçoğunda da yama eksiklikleri bulunmaktadır. Yazın toz topraktan ve şu anda da girmek üzere olduğumuz kış mevsiminden dolayı o bölgede yaşayan vatandaşlarımız çok büyük bir mağduriyet içerisinde olacaklar.

Buradan ilgililere sesleniyorum: Kahramanmaraş ve ilçelerinin köy yollarının yapılması noktasında gerekli işlemin yapılmasını özellikle rica ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ediyoruz Sayın Dedeoğlu.

Sayın Tüzel…

11.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Değerli Başkan “Çocuk Hakları Günü’nde çocuklara dair ne duyuyoruz?” derseniz, “800 liraya gül gibi yaşa.” dediğimiz ailelere “3 de yetmez, 5 tane çocuk” dendiği bir ülkedeyiz. Çocuklarımızı, yeterli aşı hizmeti alamadığı için sakatlıkla malul bir gelecek bekliyor.

Ailede, okulda, sokakta, iş yerinde, yurtta, cezaevinde şiddet gören çocuklarımız var. Bir şiddet biçimi olarak tecavüze, cinsel istismara uğrayan çocuk haberleri gazetelerde ayyuka çıkmış durumda. Yeterli eğitim almadığı gibi çocuk yaşta evlendirilen çocuk gelinler de bir şiddet boyutuyla muhafazakâr zihniyetin bir ürünü.

Devletin göz yumduğu çetelerin çocukları uyuşturucu batağına çekmesi ise ailelerin karşılık bulamadığı bir tedirginliğidir.

Okul çağındaki çocukların aile geçimine katkı için çalıştırılması acı bir gerçektir ve rakam 1 milyonu bulmuştur.

İktidara sesleniyorum: Çocuklarımıza zarar vermeye son verin, ellerinizi çekin. Çocuklarımızın sağlıklı gelecek hakkını karartmayın.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tüzel.

Sayın Atıcı…

12.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, milletvekillerinin sağlık katılım ve katkı payları ile otelcilik hizmetlerinden doğan farklarının, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ödenmesi uygulamasının iptal edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, 15 Kasımda Resmî Gazete’de yayınlanan bir genelgeye göre milletvekillerinin sağlık katılım ve katkı payları ve otelcilik hizmetlerinden doğan farklarını Türkiye Büyük Millet Meclisi, yani milletimiz ödeyecekmiş. Bu, tek kelimeyle ayıptır değerli arkadaşlarım. Vatandaşlar hastaneye gittiğinde, en az on yerde katkı ve katılım payı öderken, emeklilerin maaşı kuşa çevrilirken, milletvekillerine böyle bir ayrıcalık yapılması asla kabul edilemez. Milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığı dışında herhangi bir ayrıcalığa sahip olması ahlaki de değildir, insani de değildir. Milletvekilleri, hangi yüzle vatandaşın karşısına çıkacaklardır? Milletvekillerinin böyle bir uygulamaya ihtiyacı yoktur. Bu ve benzeri genelgelerin derhâl iptal edilmesi gerekir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.

Sayın Öğüt…

13.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, hastanelerde çalışan taşeron işçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Taşeronlaşma sağlık sisteminin kanseri hâline gelmiştir. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde çalışan 43 işçinin hastane yönetimince taşeron ihalesine karşı düzenledikleri eylem sonrası yasa dışı eyleme katıldıkları gerekçesiyle işten çıkarılması gündemdedir. İşten atılmaları üzerine direniş çadırı kuran işçilere özel güvenlik saldırmıştır. İş bırakma eyleminin ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler çerçevesinde hukuki koruma altında bulunan ve demokratik bir hak arama faaliyeti olduğu göz önünde bulundurulduğunda işçilerin işten atılma gerekçesinin hukuki dayanağı nedir? Söz konusu eylemin yasa dışı sayılmasının gerekçesi, eylemi gerçekleştirmiş olan personelin taşeron olmasından ve iş kollarını farklı bildirmiş olmasından mı kaynaklanmaktadır? Sendika temsilcileriyle görüşüp şartnameyi yeniden değerlendireceğini söyleyen hastane yönetimi neden görüşmelere başlamak yerine işçilerin işten atılması yoluna gitmiştir? Taşeronlaşma bir an önce kaldırılmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.

Sayın Vural…

14.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, MHP Grubu olarak, Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası ve 22 Kasım Diş Hekimleri Günü ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk Diş Hekimleri Haftası münasebetiyle tüm diş hekimlerini kutluyorum, bu hafta münasebetiyle de ağız ve diş sağlığının sağlanması yönünde bilincin oluşmasına bu çalışmaların katkı sağlamasını diliyorum.

Sayın Başkanım, dün, maalesef, Türk milletinin egemenliğini kullanarak Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetmek ve hizmet etmek durumunda olan bir Sayın Bakan çok vahim ifadelerde bulunmuştur. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker PKK’ya asker temin edildiğine ilişkin bir iddiayı ortaya koymuştur. Bu zihniyet, PKK’yı devletin içerisinde devlet, PKK teröristlerini de asker gösteren bir zihniyettir. Bunun çok vahim sonuçları olacaktır. Dolayısıyla, Hükûmetten bir an önce bu ifadeyi düzeltmesini istiyorum. “PKK’ya asker” ifadesiyle Türkiye Cumhuriyeti devletini bölücü zihniyetinde ifşa edildiğini bu şekilde belirtmek istiyorum. Bu ifadelerin metinden çıkarılması gerektiğini, bu konuda Meclis Başkanlığının da gerekli girişimlerde bulunmasını istirham ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.

Sayın Akar…

15.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, kendilerini JİTEM olarak tanıtan bazı şahısların Kocaeli’nin İzmit batı girişi gişelerinde araçları durdurarak arama yapmalarına ilişkin açıklaması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, 14 Kasım 2013 tarihinde, yani geçen hafta Kocaeli’nin İzmit batı girişi gişelerinde 5 kişi, başlarında kar maskeleri, ellerinde pompalı silahlar gişelerden geçen araçları durdurmuşlar ve ellerindeki el fenerleriyle araçların içlerini aramışlar, araçlarda bulunanların kimliklerine bakmışlardır ve kendilerini “JİTEM” olarak tanıtan bu şahıslar yaklaşık bir saat bu işleme devam etmişler ve duyarlı bir vatandaşın polisi bilgilendirmesi sonucunda da polis tarafından gözaltına alınmışlardır fakat savcılık tarafından serbest bırakılan bu şahıslara…

Şimdi, sormak istiyorum, sınırlarının yolgeçen hanına döndüğü, şehirlerinde eşkıyanın dolaştığı ülke hâline getirdiğiniz Türkiye’de size göre suçlu sadece düşünen insanlar mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akar.

Sayın Bulut…

16.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Hükûmetin zeytinyağına değil zeytine destek vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, zeytin hasat dönemi başlamıştır. Birliklere üye olmayan zeytin müstahsili, üretici zeytinyağına verilen destekten faydalanamamaktadır; sanayici, fabrika sahibi, tüccar bundan faydalanmaktadır. Bu dönem zeytinin yok yılıdır. Desteklemenin zeytinyağına değil taneye verildiği takdirde her üreticinin bizzat kendisine bu desteğin ulaşacağını, Hükûmetin zeytinyağına değil zeytine destek vererek ve bu desteğin kiloda olmasını sağlayarak üreticinin bir nebze nefes almasını sağlayacağını düşünüyorum. Bu noktada, zatıaliniz kanalıyla Hükûmetin tedbir almasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bulut.

Sayın Canalioğlu…

17.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, anayasal haklarını kullanmaları sırasında gençlere yapılan kötü muamelelere ilişkin açıklaması

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, öncelikle, bu Hükûmet gençlerden ne istiyor? Şimdi, gençlerle ilgili olarak gençlerin anayasal haklarını kullanmada ortaya koydukları tavırda basına da yansıyan görüntülere baktığımız zaman, gerçekten çok olumsuz bir sahne görülmektedir. Gençlerimiz yerlerde sürüklenmekte, dövülmekte ve gözaltına alınmaktadır. Bunun son örneği de Giresun Üniversitesinin öğrencilerine yapılan muamele olmuştur. Gençlik ve Spor Bakanı: “Evlenen öğrencilerin kredi borçlarını siliyoruz.” açıklamasından sonra ve öğrencilerin, kız-erkek öğrenci evlerinin basılmasından sonra bunu protesto etmek amacıyla anayasal haklarını kullanmak üzere Atatürk Meydanı’na yürümeye kalkmaları sırasında onlara yetki verilmemiş ve gözaltına alınmıştır. Bu bağlamda baktığımız zaman da 12 öğrenci gözaltına alınmış, 2 kız öğrenci de hastaneye kaldırılmıştır. Lütfen, gençlerimizin seslerine kulak verelim, onlara yetki verelim, denetleyelim ancak onların sorumluluk alabilmesini sağlayalım. Onlara yapılan bu muamele, çocuklara yapılan muamele bize yapılmış muameledir. O nedenle dikkatli olmak gerektiğini ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canalioğlu.

Sayın Acar…

18.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, AKP iktidarının Anayasa’nın laiklik ilkesini fiilen yok ettiğine ilişkin açıklaması

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP iktidarınca Anayasa’nın laiklik ilkesi fiilen yok edilmiştir. Bunun arkası da gelecektir çünkü laiklik ilkesi bir kere delindi mi yani din kuralları devlete egemen hâle getirildikten sonra bunun arkasından cuma günlerinin resmî tatil olması, resmî nikâhın imamlar tarafından yapılması, çarşaf ve peçenin giderek zorunlu hâle gelmesi gelir. İlkokullarda öğretmenlerin başı kapalı olarak daha 7 yaşındaki çocuklara örnek oluşturması, bir süre sonra başı açık çağdaş kıyafetli insanların ayıplanacağı, hatta horlanacağı bir ortamı yaratacaktır. Bu durum, bizi, Orta Çağ’ın din savaşlarına, mezhep çatışmalarına ve karanlığa götürür. AKP iktidarı, Anayasa Mahkemesinin, laiklik karşıtı odak olmaktan dolayı para cezasına mahkûmiyetine sebebiyet veren suçlardan çok daha ağırını 4+4+4 eğitim sistemiyle işlemiştir. Artık, Türkiye cumhuriyetinin laik sistemini kaldırdığını eylemli uygulamalarla âdeta ilan etmiştir. Orduya, yargıya, polise, jandarmaya, bürokrasiye, MİT’e egemen olduklarına göre hilafeti bile geri getirebileceklerini sanmaktadırlar. Bunun çıkmaz bir sokak olduğunu burada söylemek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Acar.

Sayın Özel…

19.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan işçilerin sendikal haklarıyla ilgili mağduriyetlerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Manisa Organize Sanayi Bölgesi, sendikal mücadele açısından, örgütlenme özgürlüğü açısından içinde bulunduğumuz yılı değil, bundan çok çok geri dönemleri yaşayan bir noktadadır. Hatta 1980 öncesi örgütlenme rakamlarına baktığımızda şu anda o günlerin 10 kat kadar gerisindeyiz ve şunu ifade etmek istiyorum ki, Standard Profil fabrikasında yüz doksan gündür direnen işçilerin soğuyan hava ve başlayan yağışlar karşısında kendilerini korumak için kurdukları şeffaf bir direniş çadırı cuma günü polis eliyle sökülmeye çalışılmış, araya girmemiz üzerine bir süreliğine sadece bırakılmıştır. Bunun yanında SANPAN denen şirkette yüz yetmiş gündür sadece Çalışma Bakanlığının yetki belgesine kapı numarası “5” yerine “50” yazıldı diye yapılan yetki itirazından dolayı sendikal görüşmeler başlayamamış ve sendikalı işçilerin tamamına yakını işten çıkarılma tehdidi altındadır.

Konuyu Meclisin bilgi ve dikkatlerine arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.

Sayın Aygün…

20.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Bolu’da AKSA’ya bağlı bir taşeron şirkette çalışan işçilere karşı yapılan ırkçı ve ayrımcı saldırıya ilişkin açıklaması

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Sayın Başkan, dün Bolu’da AKSA’ya bağlı bir taşeron şirkette Hüseyin Doğan ve arkadaşları o şirketin çalışanları olan başka bir işçi grubu tarafından ağır şekilde darbedildiler. Şu an Bolu’daki devlet hastanesinde, saldırıya uğrayan 5 işçinin tedavileri devam ediyor. Bu sabah Hüseyin Doğan ile bağlı bulunduğu yoğun bakım ünitesinden telefon görüşmesi yaptım. Saldırıya uğrayan işçilerin ki bize bildirdiğine göre saldırganlar herhangi bir tartışma olmaksızın, evvele dayanan herhangi bir husumet söz konusu olmaksızın sadece siyasi düşünceleri ve etnik kimlikleri nedeniyle harekete geçmişler ve bu 5 arkadaşı ağır şekilde yaralamışlar. Hükûmete yakınlığıyla iyi bilinen AKSA’nın hiçbir yöneticisinin bu şirket çalışanlarına bir geçmiş olsun telefonu bile etmediğini bana bildirdiler.

Bolu’daki bu ırkçı, ayrımcı saldırıyı Meclisin gündemine taşımak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aygün.

Son olarak Sayın Demiröz…

21.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa Orhaneli’de düzenlenen Cumhuriyet Turnuvası’nı kazanan Deliballılar köyünün futbol takımını kutladığına ilişkin açıklaması

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, Genel Kurulumuzu izlemek üzere… Bursa Orhaneli ilçemizde Cumhuriyet Turnuvası düzenlenmiş ve Cumhuriyet Turnuvası’nı da Orhaneli Deliballılar köyü kazanmıştır. Onları bu şekilde Genel Kurula takdim etmek ve futboldaki şampiyonluklarından dolayı kutlamak için söz aldım.

Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.

Biz de kendilerini kutluyoruz.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının üç tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında, Irak Ulusal Meclis Başkanı Usame El-Nuceyfi’nin vaki davetine icabet etmek üzere 26/11/2013 tarihinde Irak’a resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1337)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek'in, Irak Ulusal Meclis Başkanı Usame El-Nuceyfi'nin vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir parlamento heyetiyle 26 Kasım 2013 tarihinde Irak'a resmi ziyarette bulunması TBMM Genel Kurulunun 12 Kasım 2013 tarih ve 15’inci Birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan kanunun 2’nci maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgisine sunulur.

                                                                                                          Cemil Çiçek

                                                                                            Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                             Başkanı

 

Yalçın Akdoğan                       (Ankara)

İdris Baluken                            (Bingöl)

Hüseyin Filiz                            (Çankırı)

Ahmet Baha Öğütken               (İstanbul)

Hasan Hüseyin Türkoğlu         (Osmaniye)

Malik Ecder Özdemir               (Sivas)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosunun (AP) Batı Balkanlar ve Türkiye parlamentolarıyla iş birliği için oluşturduğu Katılım Öncesi Eylem Birimi (Pre-Accession Action Unit) tarafından Belçika’nın başkenti Brüksel’de 25-26 Kasım 2013 tarihlerinde düzenlenen "ekonomik krizler ve bunun Avrupa politikaları ve ülkelerin genişlemeleri üzerindeki etkileri" konulu seminere katılacak olan heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen üyelerin isimlerine ilişkin tezkeresi (3/1338)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Parlamentosunun (AP) batı Balkanlar ve Türkiye parlamentolarıyla iş birliği için oluşturduğu Katılım Öncesi Eylem Birimi (Pre-Accession Action Unit) tarafından Belçika'nın başkenti Brüksel'de 25-26 Kasım 2013 tarihlerinde düzenlenen "Ekonomik krizler ve bunun Avrupa politikaları ve ülkelerin genişlemeleri üzerindeki etkileri" konulu seminere katılım sağlanması hususu Genel Kurulun 12 Kasım 2013 tarihli 15'inci Birleşiminde kabul edilmiştir.

28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                              Cemil Çiçek

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

Vedat Demiroz                         (Bitlis)

Derya Bakbak                          (Gaziantep)

Ferit Mevlüt Aslanoğlu            (İstanbul)

Lütfü Türkkan                          (Kocaeli)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi Litvanya Başkanlığı tarafından 24-25 Kasım 2013 tarihlerinde Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenecek olan Parlamento Çevre ve İçişleri Komisyonları Başkanları Toplantısı’na katılım sağlanması Genel Kurulun 12/11/2013 tarihli 15’inci Birleşiminde kabul edilmiş olan heyeti oluşturmak üzere AK PARTİ Grubu tarafından bildirilen üyenin ismine ilişkin tezkeresi (3/1339)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Birliği Konseyi Litvanya Başkanlığı tarafından 24-25 Kasım 2013 tarihlerinde Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta düzenlenecek olan Parlamento Çevre ve İçişleri Komisyonları Başkanları Toplantısına katılım sağlanması hususu, Genel Kurulun 12 Kasım 2013 tarihli 15'inci Birleşiminde kabul edilmiştir.

28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca toplantıya katılmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun bildirmiş olduğu isim Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                              Cemil Çiçek

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

 

Özcan Ulupınar               (Zonguldak)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin iki önerge vardır, okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüş ve 30 milletvekilinin, kalkınma ajanslarının faaliyetlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/784)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

8 Şubat 2006 tarih ve 26074 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanan, Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun ile kurulan Kalkınma Ajansları konusunda, Anayasa'nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105'inci maddeleri kapsamında Meclis araştırması açılması konusunda gereğini arz ederiz.

Saygılarımla.

1) Ümit Özgümüş                            (Adana)

2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu           (İstanbul)

3) Mehmet Ali Ediboğlu                  (Hatay)

4) Faik Öztrak                                 (Tekirdağ)

5) Faik Tunay                                  (İstanbul)

6) Mustafa Serdar Soydan               (Çanakkale)

7) Kemal Değirmendereli                (Edirne)

8) Turgay Develi                             (Adana)

9) Dilek Akagün Yılmaz                 (Uşak)

10) Malik Ecder Özdemir                (Sivas)

11) Candan Yüceer                          (Tekirdağ)

12) Selahattin Karaahmetoğlu          (Giresun)

13) Ahmet Toptaş                            (Afyonkarahisar)

14) Hasan Akgöl                             (Hatay)

15) Aytun Çıray                              (İzmir)

16) Emre Köprülü                           (Tekirdağ)

17) Kadir Gökmen Öğüt                 (İstanbul)

18) Namık Havutça                         (Balıkesir)

19) Haluk Koç                                 (Samsun)

20) Mahmut Tanal                           (İstanbul)

21) Mehmet Hilal Kaplan                (Kocaeli)

22) Turgut Dibek                             (Kırklareli)

23) Refik Eryılmaz                          (Hatay)

24) Gürkut Acar                              (Antalya)

25) Umut Oran                                (İstanbul)

26) Haydar Akar                             (Kocaeli)

27) Erdal Aksünger                         (İzmir)

28) Vahap Seçer                              (Mersin)

29) İlhan Demiröz                           (Bursa)

30) Sena Kaleli                                (Bursa)

31) Bülent Tezcan                            (Aydın)

Gerekçe:

8 Şubat 2006 tarih ve 26074 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan, Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun ile yerel ve bölgesel kalkınmada paydaşlar arası iş birliğini geliştirmek, kaynakların etkin kullanımını sağlamak, yerel dinamikleri ve içsel potansiyeli harekete geçirerek bölgesel gelişmeye yeni bir ivme kazandırmak ve sonuç olarak bölgesel gelişme politikalarının etkin bir şekilde uygulanabilmesini temin etmek amacıyla, Düzey 2 bölgeleri esas alınarak kalkınma ajansları kurulmaya başlanmıştır.

Bu kapsamda, ilk olarak Adana (Çukurova Kalkınma Ajansı) ve İzmir (İzmir Kalkınma Ajansı)'de kalkınma ajansları açılmış, 2006 yılından bu yana ise Türkiye genelinde toplam 26 adet kalkınma ajansı kurulmuştur.

Ancak, kalkınma ajansları yasasının yanlış çıkması nedeniyle, ajanslara aktarılan çok büyük kaynaklar verimsiz alanlarda kullanılmış ve esas amaca ulaşılamamıştır.

Bunun dışında ajanslar, hibe programları kapsamında, bazı sanayicilere zaten alacakları makineler için hibeler verip haksız rekabete neden oldukları gibi, belediyelerin yapması gereken işlere para vererek, devletin parayı bir cebinden alıp, öteki cebine koymasını sağlamaktadırlar.

Ayrıca, ajanslarda doğru projeler üretilemediğinden dolayı, devletin başka kurumlarının yapması gereken bazı projelere hibe verildiği, bunların bir kısmının "kalkınma" ile hiçbir ilgisi olmadığı görülmektedir.

Hâlbuki yasal değişiklik yapılması ve ajansların doğru, verimli çalışması durumunda, Türkiye ekonomisinin kalkınmasında çok büyük yararları olacak bir kurumdur.

Sonuç olarak, 2008 yılından bu yana kalkınma ajanslarına 1 milyar 495 milyon TL kadar kaynak aktarılmasına rağmen, bunun karşılığında ajansların Türkiye ekonomisine ve istihdama katkısının ne olduğunun ortaya çıkarılabilmesi ve yanlış giden bazı faaliyetler var ise, daha fazla kaynak israf etmeden düzeltilebilmesi için, Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması gerekli görülmektedir.

2.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüş ve 31 milletvekilinin, 5/4/2012 tarihinde Başbakan tarafından açıklanan yeni teşvik paketinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/785)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

5 Nisan 2012 tarihinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan "Yeni Teşvik Paketi" konusunda, Anayasa'nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105'inci maddeleri kapsamında Meclis araştırması açılması konusunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

1) Ümit Özgümüş                            (Adana)

2) Mehmet Ali Susam                     (İzmir)

3) Faik Öztrak                                 (Tekirdağ)

4) Bihlun Tamaylıgil                        (İstanbul)

5) Sinan Aydın Aygün                    (Ankara)

6) Ali Rıza Öztürk                           (Mersin)

7) Vahap Seçer                                (Mersin)

8) Binnaz Toprak                             (İstanbul)

9) Ali Serindağ                                (Gaziantep)

10) Ali Demirçalı                             (Adana)

11) Melda Onur                               (İstanbul)

12) Doğan Şafak                             (Niğde)

13) Sena Kaleli                                (Bursa)

14) Osman Faruk Loğoğlu              (Adana)

15) Ali Özgündüz                            (İstanbul)

16) Ayşe Eser Danışoğlu                (İstanbul)

17) Sedef Küçük                             (İstanbul)

18) İlhan Demiröz                           (Bursa)

19) Refik Eryılmaz                          (Hatay)

20) Kazım Kurt                               (Eskişehir)

21) Ramis Topal                              (Amasya)

22) Selahattin Karaahmetoğlu          (Giresun)

23) Ahmet Toptaş                            (Afyonkarahisar)

24) Ramazan Kerim Özkan             (Burdur)

25) Mahmut Tanal                           (İstanbul)

26) Bülent Tezcan                            (Aydın)

27) Engin Özkoç                             (Sakarya)

28) Emre Köprülü                           (Tekirdağ)

29) Mustafa Serdar Soydan             (Çanakkale)

30) Ali Halaman                              (Adana)

31) Engin Altay                               (Sinop)

32) Dilek Akagün Yılmaz               (Uşak)

Gerekçe:

5 Nisan 2012 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyuna açıklanan yeni teşvik paketi, AKP Hükûmeti tarafından açıklanan dördüncü teşvik paketidir.

2002 yılında, illerin ekonomik gelişmişlik düzeyleri dikkate alınarak hazırlanan ve 36 ili kapsayan 5084 sayılı Teşvik Yasası çıkarıldı. Daha sonra, 2005 yılında bu illere 13 il eklenerek, teşvik verilen il sayısı 49'a çıkarıldı; ardından Gökçeada ve Bozcaada'nın eklenmesiyle sayı 51'e yükseltildi. 2009 yılında ise Türkiye’yi dört bölge olarak ele alıp farklı oranlarda teşvik uygulaması getiren teşvik sistemi yürürlüğe girdi.

Ancak, 2002 yılından bu yana Türkiye'de uygulanan bütün bu teşvik sistemleri yanlış ve verimsiz olmakla birlikte, genel olarak Türk sanayisine rekabet gücü kazandıramamış, aksine haksız rekabete neden olmuştur.

6 Nisan 2012 tarihinde Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, yeni teşvik paketinin bir diğer maddesi olan bölgesel teşvik uygulamalarını anlatırken Türkiye'nin 6 bölgeye ayrıldığını ve bu bölgesel ayrımın, 2011 yılında Kalkınma Bakanlığı ile birlikte yapılan "İllere Göre Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Çalışması"na göre yapıldığını ve bu çalışmada toplam 61 kriterin kullanıldığını söylemiştir. Ancak söz konusu çalışma, Devlet Planlama Teşkilatı tarafından en son 2003 yılında açıklanmıştır ve daha günceli hiçbir kurum tarafından yayınlanmamıştır.

Bu nedenle, bölgesel teşvik uygulamasının temelini oluşturan İllere Göre Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Çalışması’nın gerçekten yapılıp yapılmadığı, yapıldıysa neden kamuoyuyla paylaşılmadığı konusunda kafalarda soru işareti oluşmuştur.

Yeni teşvik paketinde, daha önceki teşviklerden farklı olarak yer alan stratejik yatırımların teşviki ve büyük ölçekli yatırımların teşvikinin olumlu yenilikler olduğunu söyleyebiliriz.

Ancak, pakette yer alan sigorta primi işveren desteği, sigorta primi işçi desteği ve gelir vergisi stopajı desteği gibi maliyet unsuru olan destekler, daha önceki teşvik uygulamalarında olduğu gibi yine haksız rekabete yol açmaktadır.

Geçmişte izlediğiniz üretimi, üreteni ve rekabet gücümüzü gözetmeyen, kendi iş gücü ve kaynaklarımızı üretim sürecimizin merkezine koymayan ekonomi politikalarınızın devamı hâlinde, bunun bedelini tıpkı 5084 sayılı Teşvik Yasası’nda ya da 2009 yılında uygulanan teşvikte olduğu gibi geniş halk kitleleri ödemek zorunda kalacaktır.

Bu nedenle, son teşvik paketinin verimli ve üretken olabilmesi için, daha önceki üç teşvik uygulamasının performans ölçümü, ekonomiye kazandırdıkları ya da kaybettirdikleri, istihdama katkısı gibi faktörlerin incelenip çıkacak sonuçların yeni uygulanacak teşvik paketine yol göstermesinin çok yararlı olacağı düşüncesindeyiz.

Bu kapsamda, Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması gerekli görülmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Bir genel görüşme önergesi vardır, okutuyorum:

C) Genel Görüşme Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve 38 milletvekilinin, Suriye’de meydana gelen karışıklıklar konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/8)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son dönemlerde Suriye’de meydana gelen karışıklıklar kapsamında, Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 101, 102 ve 103’üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılması için gereğini  saygı ile arz ve talep ederiz.                 17/4/2012

1) Osman Faruk Loğoğlu               (Adana)

2) Aytun Çıray                               (İzmir)

3) Mahmut Tanal                            (İstanbul)

4) Mehmet Şeker                            (Gaziantep)

5) Ali Serindağ                               (Gaziantep)

6) Ahmet İhsan Kalkavan               (Samsun)

7) Faik Öztrak                                (Tekirdağ)

8) Hasan Akgöl                              (Hatay)

9) Ali Sarıbaş                                 (Çanakkale)

10) Mehmet Ali Ediboğlu               (Hatay)

11) Erdal Aksünger                        (İzmir)

12) Kazım Kurt                              (Eskişehir)

13) Emre Köprülü                          (Tekirdağ)

14) Ramis Topal                             (Amasya)

15) Sedef Küçük                            (İstanbul)

16) Haydar Akar                            (Kocaeli)

17) Osman Oktay Ekşi                   (İstanbul)

18) Muhammet Rıza Yalçınkaya    (Bartın)

19) Malik Ecder Özdemir               (Sivas)

20) Candan Yüceer                         (Tekirdağ)

21) Tanju Özcan                             (Bolu)

22) Orhan Düzgün                         (Tokat)

23) Özgür Özel                               (Manisa)

24) Ferit Mevlüt Aslanoğlu            (İstanbul)

25) Engin Altay                              (Sinop)

26) Haluk Koç                                (Samsun)

27) Bihlun Tamaylıgil                     (İstanbul)

28) İlhan Cihaner                            (Denizli)

29) Kamer Genç                             (Tunceli)

30) Hüseyin Aygün                        (Tunceli)

31) Faik Tunay                               (İstanbul)

32) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

33) Mustafa Sezgin Tanrıkulu        (İstanbul)

34) Durdu Özbolat                         (Kahramanmaraş)

35) Ali Özgündüz                           (İstanbul)

36) Ayşe Nedret Akova                 (Balıkesir)

37) Kadir Gökmen Öğüt                (İstanbul)

38) Refik Eryılmaz                         (Hatay)

39) Mevlüt Dudu                            (Hatay)

Gerekçe:

Türkiye Büyük Millet Meclisi, en uzun kara sınırına sahip olduğumuz komşu ülke Suriye'de yaklaşık bir yıldır devam eden şiddet olaylarını dikkat ve artan kaygıyla izlemektedir.

Suriye'nin bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğü ve ulusal birliğinin korunarak Suriye halkının barış ve istikrar içinde yaşaması ilkesi esastır ve uluslararası toplum bu esasa göre hareket etmelidir. Dolayısıyla, şiddete son verilmesi, ülkede normalleşmeye yönelik olarak yönetim ile muhalefet arasında siyasi bir süreç başlatılması ve muhtaç olan insanlara yardım sağlanması öncelikli hedefler olmalıdır.

"Yurtta sulh, cihanda sulh" ülküsüne bağlı Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak;

1) Bölgemizde yeni bir savaşa yol açacağı için Suriye'ye dışarıdan müdahale edilmesine karşı olmalıyız. Böyle bir girişim Suriye'ye barış getirmeyecek, tam aksine daha fazla can kaybına yol açacaktır. Savaş, Türkiye'ye ve bölgeye felaket getirecektir.

2) Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini Suriye konusunda uluslararası toplum tarafından atılacak her türlü adımın tek meşruiyet kaynağı olarak görmeliyiz. Bunun dışındaki oluşumların işlevi BM Güvenlik Konseyinde ortak bir irade oluşmasına katkı yapmakla sınırlı tutulmalıdır.

3) Bu bağlamda, BM Güvenlik Konseyinin 14 Nisan 2012 tarihinde oy birliğiyle aldığı kararı memnuniyetle karşılamalıyız. BM Genel Sekreteri ile Arap liginin Suriye için özel temsilcisi Kofi Annan'ın barış planına destek veren bu karar ateşkesi denetlemek üzere Suriye'ye askeri gözlemciler göndermeyi öngörmektedir. Karar, ülkedeki şiddetin bütünüyle durması için her iki tarafa da çağrı yapmakta ve hem Suriye makamları hem silahlı muhalif gruplarca yapılan insan hakları ihlallerini kınamaktadır.

4) Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile Arap Ligi’nin özel temsilcisi Kofi Annan'ın girişimini umutla desteklemekte, planın bütün unsurlarıyla hayata geçirilmesini istemeliyiz.

5) Suriye'de barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik her girişimin başarıya ulaşması için yönetime olduğu kadar muhalif unsurlara da sorumluluk düştüğüne inanmalıyız. Şiddet çözüm yolu değildir. Günün sonunda yine müzakere, diyalog ve uzlaşma gerekecektir.

6) Suriye'nin içinde bulunduğu krizden çıkış yolunun Suriye halkının özgür iradesiyle belirlenmesi gerektiğini bütün dünyaya önemle hatırlatmalıyız. Dışarıdan gelecek baskılar Suriye'nin içişlerine karışmak olacak, Suriye halkının kendi geleceğini belirleme hak ve iradesini zedeleyecektir.

7) Bölge gücü ve Suriye'yle yakın ve yoğun bağları bulunan bir kardeş ve komşu olması sıfatıyla, Türkiye'nin ağırlığını kullanarak ilgili diğer güçleri, özellikle Suriye'nin komşuları ile ülke üzerinde ayrı nüfuzu olan Rusya Federasyonu ve İran'ı barış ve istikrar hedefleri doğrultusunda devreye sokmasının gerekli olduğunu değerlendirmeliyiz. Suriye, sadece Türkiye'nin meselesi olmadığı gibi Türkiye'nin tek başına çözebileceği bir mesele de değildir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, tüm dünyayı Suriye halkının meşru beklentilerinin yanında yer almaya ve onların özgürlük, iyi yönetim, onurlu yaşam, eşitlik ve adalet taleplerini hayata geçirecek barış ve uzlaşıyı teşvik edecek adımlar atmaya davet etmelidir. Bununla beraber, Suriye yönetimi ile muhalif unsurları da öncelikle şiddete son vererek ülkelerinin kaderine ortaklaşa sahip çıkmaya çağırmalıdır. Suriye'nin istikrar ve huzura kavuşması Türkiye'nin ulusal güvenliği, bölge barış ve istikrarının gereğidir. Bu konunun gecikme olmaksızın Türkiye Büyük Millet Meclisinde değerlendirilmesi için Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 101’inci, 102’nci ve 103’üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve arkadaşlarının 29/6/1925 tarihinde idam edilen Şeyh Sait Efendi ve 46 arkadaşının mezar yerlerinin ailelerine teslim edilmemesinin nedenlerinin araştırılması amacıyla 31/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Kasım 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 20/11/2013 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             İdris Baluken

                                                                                                                  Bingöl

                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

31 Ekim 2013 tarihinde, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve arkadaşları tarafından verilen (1697 sıra no.lu), "29 Haziran 1925 günü idam edilen Şeyh Sait Efendi ve 46 arkadaşının mezar yerlerinin ailelerine teslim edilmemesinin nedenlerinin" araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 20/11/2013 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin lehinde Hakkâri Milletvekili Adil Zozani...

Buyurunuz Sayın Zozani. (BDP sıralarından alkışlar)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 29 Haziran 1925 günü Diyarbakır Dağkapı Meydanı’nda idam edilen Şeyh Sait Efendi ve 46 arkadaşı, Bediüzzaman Saidi Kürdi’nin, Seyit Rıza, Şemdinlili Seyit Abdülkadir ve oğlu Seyit Muhammet, Doktor Fuat ve Erbilli Şeyh Esat Efendi’nin mezar yerlerinin açıklanması talebiyle vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi selamlıyorum.

Seyit Rıza’dan başlamak istiyorum. 15 Kasım 1937 yılında Elâzığ’da kurulan askerî mahkeme tarafından yargılanıp idam edilen Seyit Rıza’nın o günün İçişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in yüzüne dönerek, yüzüne ifade ettiği sözleri o günden bugüne kalbimizde bir yarayı açtı ve o yara maalesef henüz kapanmamış. “Evlad-ı Kerbela’yık, bihatayık, ayıptır, zulümdür, cinayettir.” Bu sözler tarihe nakşoldu, bu sözler tarihe geçti ve o günden bugüne telafisini bekliyoruz.

Biliyorsunuz, Seyit Rıza, idam edildiği zaman, mevcut yasalara göre, o dönemin yasalarına göre, yaşı büyük olduğu için idam edilmemesi gerekiyordu. Bir gün içerisinde kendisinin yaşı küçültülerek, kendisiyle birlikte idam sehpasına çıkarılan oğlu, yaşı küçük olduğu için yaşı büyültülerek idam sehpasına çıkarıldılar. Seyit Rıza idam sehpasında yine İhsan Sabri Çağlayangil’e “40 liram var, bir de saatim. Bunları oğluma verin.” demiştir. Ancak oğlunun ondan önce, gözlerinin önünde idam edileceğinden habersizdir maalesef. Seyit Rıza bu acıyla idam sehpasını tekmeledi. İdam sehpasını tekmelemeden önce de bize mücadele rehberi olacak bir söz söyledi. O sözü de burada bir kez daha tekrarlamak istiyorum: “Biz sizin hilelerinizle baş edemedik, bu bize ders olsun; ancak biz de önünüzde diz çökmedik, bu da size dert olsun.” Ne mutlu bize ki Seyit Rıza’nın bu sözünü unutmadık ve bugüne kadar bu zulmü Seyit Rıza’nın topraklarında Seyit Rıza’nın halkına reva görenlere bu derdi yaşatıyoruz, yaşatmaya da devam edeceğiz. Bugün, Seyit Rıza’nın mezar yerinin açıklanmasını istiyoruz, talep ediyoruz, Meclisin buna destek vermesini arzuluyoruz.

Bir diğer önemli tarihî şahsiyet Şeyh Sait, 29 Haziran 1925’te Diyarbakır’da idam edildi. Aynı gün karar verildi, aynı günün akşamı Büyük Millet Meclisi toplandı, mahkeme kararını onayladı ve 29 Haziran gecesi Şeyh Sait idam sehpasına çıkarıldı hem de 46 arkadaşıyla birlikte.

Bir iki cümle Şeyh Sait’ten de söz etmek isterim. Şeyh Sait, maalesef, Türkiye kamuoyuna gericiliğin sembolü, bölgede hilafet devleti kurmak isteyen bir şahsiyet olarak lanse edilir. Hatırlatmak isterim ki Şeyh Sait’in suç dosyasında Ermenilere ve diğer gayrimüslimlere karşı uygulanan kırıma karşı çıkmak da vardı, buna “hayır” dediği için onun suç dosyasına bu da konuldu, bu nedenle Şeyh Sait idam sehpasına çıkarıldı.

Bir diğer önemli etken neydi? Erzurum Kongresi’nde, Sivas Kongresi’nde Atatürk’ün ve beraberindekilerin Kürt halkına verdiği sözlerin tutulmaması üzerine Şeyh Sait’in başlattığı isyandı, ayaklanmaydı.

ORHAN DÜZGÜN (Tokat) – Hangi sözmüş?

ADİL ZOZANİ (Devamla) – 1921’de verilen sözlerin tutulmaması üzerine, 1924 tekçi Anayasası’nın, faşist Anayasası’nın dayatması sonucu Şeyh Sait ayaklanmaya yeltendi.

İdama götürdünüz ancak onun anısı Kürt halkının bağrında yaşıyor. Ant olsun ki onun heykelini Diyarbakır’da bir meydana dikeceğiz, bu bizim boynumuzun borcudur. Şeyh Sait’in heykelinin Diyarbakır’da dikilmesi bizim boynumuzun borcudur ve bunu yapacağız.

Bir diğer önemli şahsiyet, Bediüzzaman Saidi Kürdi.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Nursi mi, Kürdi mi? Burası “Nursi” diyor da.

ADİL ZOZANİ (Devamla) – Başına ne geldiğini çok iyi biliyorsunuz. Bediüzzaman Saidi Kürdi ömrü boyunca Anadolu ve Mezopotamya’da yaşayan halkların kardeşliği için mücadele etti, Kürt halkının dili ve tarihi için mücadele etti. Maalesef, eserleri tahrif edildi, Kürt halkına karşı kullanılan bir araç durumuna getirilmek istendi. Ancak, tarihin bu sayfası da kapanıyor.

Halilürrahman’da defnedildi 23 Mart 1960’ta ancak 27 Mayıs darbecileri 12 Temmuz 1960’ta mezarını yıktılar, cenazesini bilinmeyen bir yere götürdüler. O bilinmeyen yeri ben şimdi açıklamak istiyorum. İddia odur ki Bediüzzaman Saidi Kürdi’nin mezarı Isparta’nın Barla ilçesindedir, Isparta’nın Barla ilçesindeki bir mezarlıktadır. Bir iddia da Saidi Kürdi’nin mezarının Isparta şehir merkezinde, şehir mezarlığında “Huvel Baki” ismiyle bir yere defnedildiğidir. “Huvel Baki”, doğum tarihi ve vefat tarihi belli olmayan bir meçhul mezar olarak Isparta Şehir Mezarlığı’nda duruyor, bunun da açıklanmasını istiyoruz. Bu tarihî şahsiyetlerin mezarlarının yerini açıklayıp kendi halkına iade edilmesini talep ediyoruz. Kürt halkından alınanların, Kürt halkından gasbedilenlerin iade edilmesi safhasına gelmişiz. Bunun önünde artık çok fazla direnmeye gerek yok.

Son dönemlerde sıkça ifade edilen demokratik çözüm ve barış süreciyle birlikte iyiden iyiye gündemleşen ve kendini dayatan çözüm umutları, Kürt halkına karşı işlenmiş, bu insanlıkla bağdaşmayan uygulamalar nedeniyle devlet, Kürt halkından özür dilerse ancak o zaman toplumsal helalleşme ve barış süreci taçlanmış olacaktır. Biz buna inanıyoruz, cezaevleri ancak böyle boşalacaktır. Bu toplumsal helalleşmeyi ve barışı sağladığımız zaman toplumsal helalleşme söz konusu olacaktır. Bunu vakit geçirmeden yapmak durumundayız. İfade etmek isterim ki bu noktada her geçen gün Türkiye’nin aleyhinedir, zaman Türkiye’nin aleyhine işliyor ve biz açıkça teklif ediyoruz. Bu toplumsal barışı helalleşme yoluyla çözelim diyoruz, gerçekleştirelim diyoruz. Kürt halkından alınanları Kürt halkına iade edin, Kürt halkının gasbedilen haklarını, gasbedilen şahsiyetlerini Kürt halkına iade edin. Bugün buna bir vesile olsun.

Vermiş olduğumuz önergeye olumlu oy kullanacağınızı umut ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Zozani.

Aleyhinde, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı.

Buyurunuz Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BDP’nin bu önergeyle ortaya koyduğu talebin bir insani yanı var, bir de siyasi ve toplumsal yanı var. Bunlar çok iç içe. İnsani yanı şu: Tarihte yaşanmış olan, yakın tarihte yaşanmış olan trajedilere ilişkin elbette hepimizin üzerine düşen görevler var. Hayatını şöyle veya böyle kaybetmiş insanlardan geriye kalanların, ailelerine verilmesi çok olağan ve insanlığın gereği bir tutum. İşin insani tarafı böyle ve talebin bu niteliğini elbette siyasi irade takdir edecek ve gereğini yerine getirecektir. Bunun için bir Meclis araştırmasına gerek var mı? Kanaatimce yok. Atılan birçok adımda Meclis araştırmasının olmadığını görürüz. TRT 6 açılırken mesela, bir Meclis araştırması yapılmadı. Birtakım adımların atılması için, onun gerekli ve yeterli şartı Meclis araştırması değildir.

İşin siyasi ve toplumsal tarafına gelince: Bizim tarihimiz bir aşk ve nefret tarihi. Zaten bu kadar tarihle ilişkili olmamız, tarih üzerine kavga etmemiz, geçmişe ilişkin bakışımızdaki bu aşk ve nefret ilişkisine dayanıyor. Burada sayın sözcünün bahsettiği kişilere ilişkin toplumumuzdaki kanaatlerin ne kadar farklı olduğunu biliriz. Mesela   -kendisi de ifade etti- Şeyh Sait’in 1925’te Takrir-i Sükûn’a da sebep olan isyanı yahut da orada çıkan olaylar o kadar karışık bir mesele ki uygun kelimeleri bulmak bile insan da bir mayınlı arazide yürüyormuş duygusu uyandıran karmaşıklıkta bir mesele.

Şeyh Sait’in, bir tarafıyla, Türkiye’nin yaşadığı cumhuriyet, işte, ulus devlet, İslami hassasiyetlere ilişkin egemen iradenin davranışlarına bir itiraz olarak ayaklandığı; bir başka yoruma göre, güney sınırı henüz çizilmediği için İngilizlerle bağlantılı bir arka planı olduğu. Bunlar hep konuşuldu, tartışıldı.

Tabii, tarihî hakikat nedir? Bizim işimiz değil, tarihçiler de bu işin altından kalkabilmiş değiller. İşin tarihî tarafını bugünün gündemine getirmeyi çok doğru da bulmam çünkü daha yakın dönemlerde yaşanmış birtakım trajedileri halletme konusunda zorluklar yaşayan bir ülkede yetmiş beş yıl öncesinin problemlerini “Hadi gelin, halledelim.” demek bence doğru, mantıklı ve Türkiye’nin yürümekte olduğu şu barış ve çözüm ortamına katkı sağlayıcı bir yaklaşım değildir.

Ritsos diye bir Yunanlı şair vardır, diyor ki: “Başımıza gelen bunca bela, kuruntulu yaptı bizi.” Hakikaten, bu topraklarda herkesin başına çok bela geldi. Herkesin, Kürtlerin de geldi, Türklerin de geldi, bu ülkede yaşayan, civarında yaşayan, Balkanlarda yaşayan… Son yüzyıl hakikaten çok trajik bir yüzyıldır bizim için. Bu da hepimizi kuruntulu yaptı. Ne anlamda? Birisi bir şey anlattığında, bir konu üzerine konuştuğunda, bir talepte bulunduğunda “Acaba bunun arkasında hangi hayalet var, burada asıl yapılmak istenen nedir?” şeklinde bir kaygıyı gündeme getiriyor. Esasen, zikredilen meselenin siyasi ve toplumsal boyutu derken kastettiğim de arka planındaki bu tür hayaletlerdir.

Bizim, tarihe ilişkin ortak bir mutabakata varmamız mümkün olmayabilir ama resmî tarihin ötesinde diğer tarih yorumlarının bile henüz yeni serbestleştiği bir ortamda bu konulara ilişkin tarihçilerin çözemediği bir konuyu siyasetin halledebileceği bir mecra gibi takdim etmek, böyle bir bağlama yerleştirmek, siyasetin üzerine konuştuğu bir konu hâline getirmek, bence doğru bir yaklaşım değil.

BDP çözüm sürecine bir tarafıyla, destek veriyor, çok doğru. Bu yönde açıklamalarını görüyoruz, beraber bir çalışma da yürütüyoruz ama zannediyorum şöyle bir paradoks var, üzerinde düşünmeleri bakımından söylüyorum: Derler ki “Gece gündüzün kardeşidir, hayat ölümün kardeşidir.” BDP de kendisini doğuran problemlerin kesinlikle kardeşi. 90’dan önce BDP yoktu. Türkiye 90’lı yıllara geldi, Kürt meselesinin ulaştığı mevcut trajik durum BDP denilen siyasi örgütü, partiyi ortaya çıkarttı. Şimdi, BDP kendisini var eden sorunlarla simbiyotik bir bağ içerisinde, onunla hayati bir bağı var. Dolayısıyla, çözüm sürecinin nihayete ermesi demek mevcut dil, mevcut yaklaşım, mevcut ilişki biçimiyle kendisini teşekkül ettirmiş olan BDP’nin hayatiyetinin son bulması anlamına gelir. Dolayısıyla, BDP şöyle bir pozisyonda -kanaatlerimi anlatıyorum- Nasreddin Hoca’nın fıkrasındaki gibi, sorunu oluşturan dalın üzerinde. O soruna katkı sağlamak için, dalı kesmek için, problemi halletmek için bir taraftan testereyi vuran ama bir taraftan da iki ileri bir geri yaptığından, “Bu ağaç kesilirse ben de aşağı düşerim.” diye tedirginlikler yaşayan bir siyasi heyet. O yüzden dili bir taraftan çözüme evrilirken -çünkü biliyorum, evet, problemin çözülmesini talep eden bir akıl var BDP’nin içinde ama- diğer taraftan da bir organizma olarak, bir parti olarak, bir siyasi heyet olarak varlığını sürdürebilmek için o sorunla kurmuş olduğu hayati bağları devam ettirecek bir dili de yedeklemeye devam ediyor. Bu ikisi arasında gidip geliyor.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, BDP tahlili yapmak için mi söz aldı?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Biraz önce, sayın sözcü Şeyh Sait’le ilgili meseleyi anlatırken gayet meydan okuyucu bir şekilde “Şeyh Sait’in de heykelini Diyarbakır meydanına dikeceğiz.” dedi. Esasen bu tavır bile, bu meydan okuyucu tavır bir kavga, bir meydan okuma. Bu, heykel dikilirken aynı zamanda rövanşist bir duygunun açığa çıkması şeklinde anlaşılmaz mı? Elbette öyle anlaşılır. Bizim derdimiz, geçmişe ilişkin birtakım yaraları sararken burada o meydan okuyucu tavırla birilerine haddini bildirmek, dersini vermek olabilir mi? Böyle bir tarihsel bakışla biz geleceği barış ve demokrasi istikametinde kurabilir miyiz? Kuramayız. Bu işleri bizim olağan bir şekilde yapmamız lazım. Bu meydan okuyucu tavır, bir hayalete karşı değil, Türkiye’deki o toplumsal ve politik karışıklığa karşı, orada geçmişe ilişkin farklı yorumlarda bulunan insanlara karşı meydan okuyucu bir tavırdır. Bu, ne demokrasiye ne de barış ve çözüm sürecine hizmet eder.

Nietzsche’nin bir lafı var: “Büyük fikirler güvercin kanatlarıyla gelir; savaş tamtamlarıyla, davullarla değil.” diyor. Elbette itibarlar iade edilmeli, elbette tarihteki o acıları açığa çıkaracak, işin insani tarafını onaracak adımlar atılmalı ama bunu bir yiğitlik, bir meydan okuma, bir hesap görme hâli içerisinde yaparsak bu topluma hizmet etmiş olmayız.

“Exupéry” diye bir Fransız yazar vardır. Küçükler için yazdığı bir kitap “Küçük Prens” ama büyüklere de yazmıştır o kitabı. Küçük Prens’te bizim Küçük Prens’imiz çeşitli seyyareleri, dünyaları dolaşır. Gittiği dünyaların birisinde bir tane haşmetmeap vardır, bir tane kral, tahtında oturmaktadır. Dünyası sürekli Güneş’in etrafında dönmekte, her dakikada Güneş doğmakta ve batmaktadır. Haşmetmeap da Güneş doğarken asasını yere vurmakta, “Doğ Güneş.” demekte, batarken de tekrar asasını vurmakta, “Bat Güneş.” demektedir. Küçük Prens der ki: “Haşmetmeap, siz böyle emir vermeseniz de Güneş doğacak ve batacak.” Haşmetmeap güler, “Akıllı bir irade neyin mümkün olduğunu görür ve emirlerini o istikamette verir.” der.

Ben de BDP’ye derim ki: İktidar ilişkilerinin bir iradesi olarak, Türkiye’nin bir parçası olarak neyin mümkün olduğunu görmek, barışa ve demokrasiye katkı verecek tarzda bir dille, bir yaklaşımla, öyle meydan okuyucu şekilde değil, yumuşak bir üslupla bu işleri onarmak lazım. Yoksa yaralayıcı bir dil, o meydan okuyucu dil, geçmişteki haksızlıkları, yaraları sadece geleceğe taşır. Bizim derdimiz, geleceği onarırken, bu barış ve demokrasi istikametinde yürürken bu ortamı oluşturduğumuz ölçüde geçmişi de onarabileceğimizdir. Biz eğer geleceği böyle kurabilirsek, emin olun, geçmişi de, o trajedilerden doğan çeşitli insani travmaları, hayal kırıklıklarını da telafi edebileceğimiz bir toplumsal iklim oluştururuz.

AK PARTİ’nin tavrı budur. Ümit ederim, diğer siyasi heyetler de bu istikametteki çabalara destek verirler.

Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın hatip yorumunu tamamıyla bizim parti politikalarımız üzerine ve bize akıl verme eksenli bir konuşma yaptı ve benim sarf etmediğim cümleleri sarf etmişim gibi, meydan okuduğumu ifade etti. Bu sataşmaya cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Zozani.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bostancı, insanın lafı olmayınca on dakika çok uzun bir süre olur. İsterseniz tutanakları isteyin, tam 10 defa bizim partimizin adını telaffuz etmek durumunda kaldınız, “barış ve demokrasi” dediniz. Bu da esasında bizim doğruluğumuzun sizin yanlış rotanızı doğrulttuğunu gösteriyor. Lütfen, bize akıl vermek yerine kendi içinize dönün, kendi politikalarınızı gözden geçirin, “Bu halka karşı yüz yıllardır uygulanan mezalimi bir yerde durdurmanın vakti gelmiştir.” deyin. Bir şey mi yapmak istiyorsunuz? Bunu yapın. Kürt halkından özür, sorunun çözüm anahtarıdır.

Prens masalını çok anlatırız, okumaya da çok zamanımız olur ama böyle devam ederseniz siz burada daha çok prens masalı anlatırsınız. Biz ateş çemberinden geçtik, ölümle sınandık da geldik bugüne, biz, Şeyh Sait’in, Seyit Rıza’nın, Beddiüzzaman Saidi Kürdi’nin, Şeyh Ubeydullah’ın, Qazi Muhammed’in, Mele Mustafa Barzani’nin ve daha birçok mücadele önderimizin nasihatlerini cebimizde taşıyarak, beynimize nakşederek bugüne geldik; bunu bilin.

Lütfen ve lütfen, küçümsediğiniz ve akıl verdiğiniz bu mücadele geleneğinin nelere muktedir olduğunu görün. Biz meydan okumuyoruz, yüreğimizdeki acıyı ifade ediyoruz, dışa vuruyoruz, haykırıyoruz. Sizin seçim bölgenizdeki insan da duysun diyoruz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL ZOZANİ (Devamla) – İstanbul da duysun diyoruz, Yozgat da duysun. Serzenişimiz  budur. Akıl vermeyi bırakın, kendinize akıl…

Teşekkür ederim.(BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ederiz Sayın Zozani.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın  Başkan…

BAŞKAN –  Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS  BALUKEN (Bingöl) – Şimdi, milletvekili arkadaşımız, tabii, şahsına yönelik sataşmadan dolayı söz aldı. Aynı zamanda grubumuzu da ilgilendiren ithamlar oldu, o nedenle grup adına söz almak istiyorum.

BAŞKAN –  Yani, ne söylemişti itham eden?

İDRİS  BALUKEN (Bingöl) – Yani, simbiyotik bir ilişkiden dolayı Kürt meselesinden  beslendiğimizi ve sorunun çözülmesini istemediğimizi ima eden konuşmalar oldu.

BAŞKAN –  Buyurunuz Sayın Baluken.

2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında BDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS  BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın  Başkan.

Tabii,  aslında sayın hatibin burada yapmış olduğu konuşma, bir yönüyle kendisinin şu anda Çözüm Komisyonunun Başkanı olması vesilesiyle de son derece önemliydi ve buradaki konuşmayı da çok talihsiz olarak yorumladığımızı ifade etmek istiyoruz çünkü biz, Kürt meselesinin yüz yıllık bir yüzleşme yapılmadan çözülmeyeceğine inanıyoruz. Gerçeklerle yüzleşmek acı olabilir, hakikat canınızı acıtabilir ama bu hakikatle, bu gerçeklerle yüzleşmeden yüz yıllık bir meseleyi çözemeyeceğinizi de en başta herhâlde bu Parlamentonun belirlemiş olduğu çözüm sürecinin en başındaki arkadaşımızın idrak etmesi gerekiyor.

Şimdi burada biz bir önerge getirmişiz, insani açıdan siz bu önergenin de makul, karşılanabilir talepler olduğunu ifade ediyorsunuz; o zaman niye bunun gereklerini yerine getirmiyorsunuz? “Araştırma komisyonunun kurulmasına gerek yok.” ifadeniz samimi değildir çünkü siz on iki yıldır iktidardasınız, “Siyasi irade, gerekeni yapacaktır.” açıklaması, halkı kandırmaktan başka bir şey değildir. On iki yıldır siyasi irade, zaten AKP Hükûmetinin kendisindedir.

Burada, Şeyh Sait Efendi’nin, Pir Seyit Rıza’nın, Bediüzzaman’ın naaşlarının halkına verilmesi, ailesine verilmesi kadar insani bir talep olabilir mi? Bu talebe bile hâlâ cevap vermeyen bir noktada duruyorsunuz.

Ha, BDP’nin yapması gerekenlerle ilgili, kusura bakmayın, biz, AK PARTİ’li herhangi bir vekil arkadaşımızla, neler konuşacağımızı, nasıl siyaset yapacağımızı belirlemeyiz, bunu halkımızdan aldığımız öğretilerle belirleriz. Asıl meydan okuma, Şeyh Sait Efendi’nin mezarı başına, Diyarbakır Meydanı’nda yüzyıl boyunca meyhaneler kuran, açık filmler oynatan, sinemalar kuran zihniyettir. O zihniyete meydan okumak gerekiyorsa o meydan okumayı da Kürt halkı olarak yapacağız ve Şeyh Sait Efendi’nin anısını Diyarbakır’da, Amed’de yaşatacağız. (BDP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Sayın Bostancı, buyurunuz.

3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Değerli arkadaşlar, Latinler “veritas vos liberabit” derler, “hakikat özgürleştirir” ama bu özgürlüğü insanlar kaldırabilirler mi? Hakikatten söz eden herkesin, mutlaka hakikatle yüzleşeceği anlamına gelmez. Hakikat ağırdır, herkes için sorunlar, sorumluluklar doğurur.

Türkiye’nin yakın tarihine ilişkin problemlerden bahsettim. Siz de Türkiye’nin bir parçasısınız, bu işlerin nasıl telaffuz edildiğini bilirsiniz. Bakın, Şeyh Sait’le ilgili toplumsal algıdaki farklılıklardan bahsettim. Onlardan birisi de Öcalan’dır. İmralı tutanaklarını okursanız “Atatürk, demokrasiyi getirecekti ama Şeyh Sait, İngilizlerle iş birliği etti, isyan çıkardı, getirmedi.” der.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır, yok öyle bir şey!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Evet, evet.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır canım, öyle bir şey yok!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bakın… Bakın… 

AYLA AKAT ATA (Batman) - Tutanakları getirin… 

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bakın, okuyun...

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Getirin, hangi tutanakta yazıyor? Böyle bir şey yok!

AYLA AKAT ATA (Batman) – Okuduğunuzu ifade ederken on defa okuyup bir defa yorum yapacaksınız!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Şunu diyeceğim…

Yani o demiş, bu demiş, tartışılıyor, bunu söyleyenler var.

Mesele şu, diyorum ki: Biz, Türkiye’ye ne getirmek istiyoruz? Yeniden  kavga mı getirmek istiyoruz? Geçmişteki hesapları görmeye çalışırken gelecek için yeni hesaplar mı açmak istiyoruz? Bu meydan okuyucu tavra ilişkin bir eleştiri dile getirdim. “Başkasının aklına ihtiyacımız yok.” demek manasız. Bizim sizin aklınıza ihtiyacımız var. Konuşun, burada akıl dolu sözler söyleyin, vallahi dinleriz. Yeter ki söyleyin, konuşun.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Demek ki söylenen söz akıl dolu değil.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Parlamento niye var? Birbirimizin aklını almak için  değil mi? Bu onur, gurur ve kibir niye? “Biz kimsenin aklını almayız.” Alın kardeşim, alın!

AYLA AKAT ATA (Batman) – Demek ki söylenen söz akıl dolu değil.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Burada kim bize akıl verecekse, akıl dolu sözler söyleyecekse ben açığım. Lütfen, siz de öyle konuşun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Hakir görmekle akıl vermek aynı şey değildir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bunlar, onur ve gurur çıkartılacak meseleler değil. Biz nerede ortaklık yapacağız? Duyarlılıklarda olmayabilir, hiç olmazsa akılda birleşelim, akılcı olalım. Türkiye’nin meselelerini böyle bir çizgide çözelim. Birbirimizin aklına da bu manada güvenelim. Bu istikamette akla destek olan duyarlılıklara da “Eyvallah” diyelim, o ortak barış ikliminin oluşturulması için.

Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Böyle bir usul var mı?

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz efendim, dinleyelim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - …Genel Kurula yanlış bir bilgilendirme yapıldı. Tutanaklara geçmesi açısından bir şeyi ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun, hangi konuda?

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Konuşmacının, Sayın Öcalan’ın Şeyh Sait Efendi’nin İngiliz iş birlikçisi olduğunu ifade eden bir belirlemesi oldu. Bu tespit tamamen yanlış bir tespittir. Hiçbir görüşme tutanağında böyle bir ifade yoktur. Sayın Öcalan’ın belirtmiş olduğu şey şudur: Şeyh Sait Efendi öncülüğündeki direniş hareketi belli bir olgunlaşma yaşamadan, İngilizlerin parmağıyla Piran’da ilk kurşunun atılmasıyla ilgili bir provokasyondan bahseder. Şeyh Sait Efendi’nin Kürt halkının tarihindeki yerini, kahramanlığını Sayın Öcalan açık bir şekilde belirtir. Kendisiyle yapılan son görüşmede de bulunduğum için, kendisi şu anda İslam’ı iktidarlaşma aracından kurtarmak için bir demokratik İslam konferansı öneriyor. Bu demokratik İslam konferansının da Şeyh Sait Efendi’nin mücadele ruhuna uygun bir şekilde gerçekleştirilmesini öneriyor. Bunların tutanağa geçmesini istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi için, ben de bir şey söylemek istiyorum Şeyh Sait’le ilgili.

Buyurunuz Sayın Halaçoğlu.

23.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – 1925’te Rus ordusunun karşısında Şeyh Sait ve Seyit Rıza’nın birlikte madalya takındığının geçmesini istiyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- BDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve arkadaşlarının 29/6/1925 tarihinde idam edilen Şeyh Sait Efendi ve 46 arkadaşının mezar yerlerinin ailelerine teslim edilmemesinin nedenlerinin araştırılması amacıyla 31/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Kasım 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Önerinin lehinde, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Teşekkür ederim.

Tabii, tarih tartışması zor. Hem Yusuf Halaçoğlu’nun söylediği Seyit Rıza’ya madalya takıldığı yönündeki yanlış iddia bakımından olsun hem de yetmiş yedi yıl evvel meydana gelen bir idamın geçtiğimiz gün, 15 Kasım günü Elâzığ’daki Buğday Meydanı’nda bir anmayla güncelleştirilmesi bakımından olsun, tarih tartışmasının zorluklarını bir kez daha bu önerge vesilesiyle görüyoruz.

Ben önergenin lehinde söz aldım çünkü Çözüm Komisyonu ve Dersim Komisyonu diye iki komisyon var aslında, bir süredir çalışıyor. Çok sessiz sedasız ilerliyorlar çünkü her iki komisyonda yapılan faaliyetler, çok fazla bu meseleleri çözmeyi, meselelerin önünü açmayı, gerçekten toplumu ilgilendiren, toplumun da alaka gösterebileceği gündemlerle ilerlemiyor. Mesela, iki yıldır Mecliste bir Dersim Komisyonu var. Bu Komisyon uykuya yatırılmış durumda. Yaklaşık bir buçuk yıl evvel Tunceli, Erzincan ve çevre bölgelere ziyaretlerde bulunacak ve oraya dilekçe veren mağdurlarla görüşecekti ama bir buçuk yıldır hiçbir ziyaret gerçekleşmedi. Sadece, bu tartışmalarda, Tunceli’nin adı Dersim olsun çizgisine gelmiş bulunuyoruz. Yani yetmiş yedi, yetmiş sekiz yıl sonra veya 1923’ten ele alınırsa doksan yıl sonra vardığımız nokta bir arpa boyu yol olarak nitelenebilir.

Seyit Rızaların idamının üzerinden yetmiş yedi, diğer önergede adı geçen Şeyh Sait’in idamının üzerinden seksen dokuz, Bediüzzaman olarak tabir edilen yani zamanların harikası diye tabir edilen Saidi Nursi’nin mezarının kaybedilmesinin üzerinden elli üç yıl geçmiş. Otuz beş yıl evvel de Maraş’ta yüzlerce insanın öldürüldüğü bir vahşi cinayet, etnik bir nefret eylemi ve insanlığa karşı bir suç fiili gerçekleşti. Otuz beş yıl sonra bu olayı genç bir avukat, İstanbul’dan –Maraşlı- dert etmiş ve takip etmiş, haziran ayında Maraş Belediyesine bir dilekçe vermiş. Kendisinin vekâlet aldığı Bektaş Bozkurt ve Cemal Bayır isimli kişilerin mezarlarını sormuş çünkü aileler Maraş’ta öldürülmüş olan bu iki masum insanın nereye gömüldüğünü bilmiyor. Hükûmete bağlı olan Maraş Belediyesi Seyit Sönmez’e 13 Haziran 2013’te gönderdiği yanıtta “O zaman kimlik bilgisi kayıt altına alınmadığından şahısların cenazeleri için Müdürlüğümüze ettiğiniz bu müracaata herhangi bir cevap veremiyoruz, nerede olduklarını bilemiyoruz.” diye yanıt vermiş. Yani seksen dokuz yıl evvelki olayı değil, henüz çok yakın bir tarihte, acıları çok taze olan Maraş’la ilgili resmî bir belge var elimizde ve kayıp mezarlar meselesi sadece Seyit Rıza, arkadaşları, Şeyh Saitler, diğer önergede adı geçenler bakımından değil, Maraş’ta da söz konusu.

Buradan “Yakın olaylara projektörü yöneltelim, eski olayları unutalım.” şeklinde bir yaklaşım ortaya çıkar. Zaten AKP adına konuşan Naci Bostancı da aslında bu görüşün en rafineri hâli olan “Bu meseleler tarihçilere bırakılsın, siyaset bunu nasıl çözecek?” şeklinde bilinen bir cümle ederek biraz sonra bu önergeye ret verileceğinin işaretini vermiş oldu.

Şimdi, Seyit Rızalara dair şunu söyleyeyim: Yusuf Halaçoğlu’na önce cevaben söyleyeyim. Seyit Rıza, Rus ordusundan değil, 1916’da Rusların ilerleyişi karşısında oluşturulan gönüllü doğu ve batı Dersim milis birliklerinin batı grubunun komutanı olarak Osmanlı ordusundan madalya alıyor. Hocam herhâlde öyle söylemek istedi, dili sürçtü. Rus ordusundan madalya alma gibi bir şey yok. Hatta kendisine askerî tenkil harekâtından muaf olduğu yönünde bir belge verildi. Bunun beratı da arşivlerde var; Hocam tarihçidir, iyi bilir. Dolayısıyla, bırakalım Rus ordusuyla iş birliği yapmayı, Rus ordusunun ilerleyişine karşı Erzincan ve Erzurum cephesinde savaşmıştır ve Erzurum’un “Horum Düzü” diye bilinen bölgesine kadar mesela, bu milis birlikleri Osmanlı ordusuyla birlikte Rus kovalamışlardır. Daha sonra, iki yıl Erzincan’da ikamet etmiştir, il idare kurulu üyeliği yapmıştır. Hatta, bu, yörede o kadar iyi bilinen bir şeydir ki 1970’lere kadar Pülümür’ün kurtuluşu törenlerinde Dersim milis kuvvetlerinin Ruslarla savaşı bir tiyatro şeklinde canlandırılırdı. Sonradan kaldırıldı bu törenler. Seyit Rıza, o yüzden, mesela, harekât çok ilerlediğinde, etrafını kuşattığında, kendi köyü bombalanıp masum insanlar öldüğünde Erzincan’a gidiyor, çok ilginç. Oradaki yerel halk anlatımlarına göre şöyle der çevresine: “Ben Erzincan’ı kurtardım Ruslardan, Erzincan da muhakkak bana sahip çıkar, bizi kurtarır.” Hatta, görüşmeye gittiğinde vali kendisini teslim edip Elâzığ’a gönderdiğinde, o iki aylık haksız yargılamalar başladığında, Zazaca olarak der ki: “Bir insan koca bir memleketi kurtarıyor, ama bir memleket bir insanı kurtarmayı başarmıyor.” O açıdan, hocamın verdiği bilgileri düzeltme gereği duyuyorum. Ruslarla iş birliği değil, bilakis, onlara karşı vatan savunması söz konusudur ve bu belgelenmiştir.

Önergede bazı yanlışlar var, onları düzeltmek adına ve kayıtlara geçsin diye, halkımıza da bilgi vermek babında söyleyeyim: Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin iki yerde olduğu rivayet ediliyor; Elâzığ’a bağlı Holfenk köyünde bir kireç ocağı civarında, yine Elâzığ’ın merkezindeki “Yolçatı” denen yerdeki tren istasyonunda olabileceği konuşuluyor.

Seyit Rızalarla ilgili, 2006’da, bendeniz tarafından açılmış bir dava da var, hâlâ Danıştayda devam ediyor tam yedi yıldır. Mezarlarının bulunması talebiyle Millî Savunma Bakanlığına ve İçişleri Bakanlığına 2006’da dava açıldı ve mahkeme “Arşivlerde bilgi, belge yok.” gibi komik bir gerekçeye sığınarak davayı reddetti. Şu an Danıştayda incelenmeyi bekliyor.

Neden tarihçilerin işi olmamalı, siyasetçilerin işi olmalı? Meclis bu meseleyi çözmeyecekse -ama Çözüm Komisyonu ve Dersim Komisyonu gibi bence yetersiz ve toplumun tansiyonunu düşürmek için kurulan yapay komisyonlar aracılığıyla değil- siyaset bu olaya el atmayacaksa, Ankara’daki 3 tane, Elâzığ’daki 3 tane hâkim, Danıştaydaki hâkimler bu meseleyi nasıl çözecek? Millî Savunma Bakanlığı mahkemeye belge göndermiyor, İçişleri Bakanlığı mahkemeye belge göndermiyor, MİT mahkemeye belge göndermiyor, Genelkurmay, eminim, elinde olan arşive dair tek bir yaprağı Elâzığ İdare Mahkemesine göndermiyor. Bu kurumları nasıl harekete geçireceğiz, TBMM buna el koymazsa nasıl harekete geçecek? Bunu da tartışmamız gerektiği kanaatindeyim.

Seyit Rıza tartışması ve Şeyh Sait olayı, yine, Saidi Nursi olayına dair başka bir belgeyle geldim. Şimdi, bu tarihe yaklaşım gerçekten sorunlu, herkes kendi mağdurunun hakkını savunuyor ve başkasının acısına bakmama gibi bir eğilim genel hâle geliyor. Ben bir tane fiş getirdim. Bizim tarihimizde, ta Osmanlıdan beri çok sayıda fişler var. Bilirsiniz, Abdülhamit döneminde Yıldız Sarayı evraktan geçilmezdi. Bu fiş 23 Mart 1955’te düzenlenmiş, Saidi Nursi’yle ilgili. Düzenleyen hükûmet, Adnan Menderes Hükûmeti. Saidi Nursi’yi fişlemişler ve sinsi ve kurnaz bir şahıs olan adı geçenin, işte, gizliden gizliye din devleti kurma, Kürtçü faaliyetler yürütme yönünde çabalar içinde olduğu yazılıyor. Eğer Seyit Rıza’nın acısına doğru bakmazsak Saidi Nursi’nin kayıp olan mezarı meselesine de doğru bakmayız; Seyit Rıza meselesinde taraf olursak, kutuplaşırsak diğer acıları da, kanımca, görmezden geliriz.

 Bu bakımdan, birazdan yapılacak oylamada AKP oylarıyla reddedilecek bu haklı ve meşru önergeyi destekliyorum. Seyit Rıza’yla ilgili olarak, o bölgede yaşayanların acılarına kulak verilmesini talep ediyorum. Yaşayan torunları, o aileden gelen insanlar Türkiye’nin dört bir yanına dağılmışlar. Meclis eğer bu mezarları bulursa, kayıp olan cenazeleri ailelere teslim ederse bence saygınlık kazanmış olacak ama bu mesele gizlenmeye, inkâr edilmeye, yok sayılmaya devam edilirse sadece 550 milletvekilinin bir parça daha yara alacağı kanaatindeyim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aygün.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu, buyurun.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Şahsıma bir sataşma olmuştur, onun için açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Beyanınızın yanlış olduğuna dair.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Evet.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; burada herhangi bir yanılgım söz konusu değil. Gerek Şeyh Sait gerekse Seyit Rıza’yla ilgili söylediklerim duyma veya bir belgeden okuma değil; bizzat Rusların çektikleri video kamera, yani filme almalarından gördüklerimi söylüyorum size.

Şimdi, orada Seyit Rıza’ya madalya takılmıyor, Seyit Rıza’yla birlikte Şeyh Sait, Rus ordusunda törenle madalya takılıyor. Madalya törenini izledim, bunu söylüyorum. Ben size getireceğim göstereceğim bunu da, yani saklısı gizlisi olan bir şey değil. Çünkü Ruslar, Doğu Anadolu Bölgesi’nde, taa Dünya Savaşı’ndan sonraki pek çok dönemde…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bize karşı iyi savaştın diye mi madalya takmışlar?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Efendim?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bize karşı iyi savaştın diye mi madalya verilmiş?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Hayır, onun için herhâlde madalya vermezler. Kendilerinin yanlarında yer aldıkları için genelde övünç madalyası verilir biliyorsunuz.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yahudi cesaret ödülü olmasın!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla, şimdi burada şuna veya buraya çekmenin gereği yok. Ben bir şeyi söylüyorum size, bizzat filme çekilmiş bir şeyi size aktarıyorum. Kabul edersiniz etmezsiniz, sizin bileceğiniz iş ama ben, bir tarihçi olarak, burada siyaset yaparak söylemedim; bir, tutanaklara girsin diye söyledim. Tekrar ediyorum, çekilen filmde, Rusların çektiği filmde Rus ordusu hazır ol vaziyetinde duruyor, her ikisi yan yana. Sonra, törenle ortaya çıkıyorlar, doğrudan doğruya Şeyh Sait’e madalya takılıyor. “Seyit Rıza’ya takılıyor.” demiyorum; bakın “Onun yanında” diyorum sadece. Beraberken böyle bir olay söz konusu olmuştur.

Şimdi, bazı olayları değerlendirirken tarihin metodolojisi vardır ve ona göre değerlendirilir. Elinizdeki belgeler de genelde Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında bütün devlet erkânı hakkında hazırlanan biyografi kayıtlarındandır. Herkes hakkında vardır; “fişleme” olarak adlandırılamaz o da.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halaçoğlu.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Siz ne için söz istediniz Sayın Bostancı?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Şimdi, efendim, siyasetin rolüne ilişkin yanlış bir algı içerisinde olduğumuz, bu işlerin tam da siyasetin işi olması gerektiğine dair açıklamalarına karşı…

BAŞKAN – Buyurun, siz de açıklamanızı yapın ve bu konuyu böylece sona erdirelim.

Buyurunuz Sayın Bostancı.

5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Teşekkür ediyorum.

Çözüm Komisyonu iyi bir çalışma yapıyor. Hüseyin Bey’in kendisiyle esasen terör alt komisyonu olarak da çalışmış, çokda verimli bir iş birliği gerçekleştirmiştik, çokda insani yaklaşımlarını gördüm. Esasen böyle yaklaşımlarla biz bu problemleri çözebiliriz. Zannediyorum, Hüseyin Bey de benden daha farklı, oradaki arkadaşlardan daha farklı bir tavır görmedi bu meselelere bakarken.

Siyasetin görevi geçmişte, tarihte yaşanan olaylara ilişkin toplumsal algıda problem yaratacak işleri bu toplumun önüne koymak  değildir; benim söylediğim bu. Siyaset eğer her işi yapacaksa, o zaman bizim siyasetten anladığımız totaliter bir görevdir. Siyaset gelecek, tarihi de düzleyecek, toplumsal ortamı da düzleyecek, her türlü konuya ilişkin yargısını verecek ve tüketecek. Böyle bir şey yok. Siyasetin görevi, toplumsal iklim oluşturmaktır. Yoksa, insanlar tarihe ilişkin çok farklı laflar ederler. Bakın, burada bile, biraz daha üstünü açalım, neler söylenecek, neler söylenecek. Bunların zaten karşılığı var, yazılmış çizilmiş; yeniden, bunları tekrar  konuşmanın bir manası var mı?

Michel Foucault “Her kuşak kendi tarihini kendisi anlatır, yeniden yorumlar.” diyor. Çok doğru. Tarihçiler der ki: Geçmişin şartlarına bakın, öyle yorumlayın. Bunu yapmak çok mümkün değil. Biz de gelecek kuşakların geçmiş tarihi değerlendirirken adil, merhametli, namuslu olacakları bir Türkiye kurmak zorundayız. Siyasetin görevi budur; yoksa, bizatihi böyle bir Türkiye inşa edilmeksizin, hâlen böyle meydan okuyucu tavırlarla konuşmalar yapılırken, böyle bir Türkiye kurulmamışken tarihi düzeltmek değil. Tarih galiplerin tarihidir, doğru ama mağdurlar, ezilenler, tarihin gölgesinde kalanlar da açığa çıkmalı. Bu da bizim, aslında hepimizin görevi; bunun için de el birliği ve akıl birliği etmemiz lazım.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bostancı.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken, bu konuda bir sataşma ben görmedim ama siz ne söyleyeceksiniz?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hayır, hayır, bu konuyla ilgili değil. Demin Sayın Yusuf Halaçoğlu’nun ifade etmiş olduğu şeyle ilgili, ben de tutanaklara geçmesi açısından bir durumu ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Şimdi, Sayın Halaçoğlu, tabii, bilimsel kimliğiyle, tarihçi kimliğiyle orada bir açıklama yaptı ama orada öne sürmüş olduğu olaya ait herhangi bir bilimsel veri sunmadı. Biz biliyoruz ki pozitif bilim bilgiden, belgeden, veriden beslenen ve bilim adamına da bu sorumluluğu yükleyen bir alandır. Sadece “Ben böyle bir görüntü izledim.” demek, her şeyden önce, bilim adamının tarafsız, objektif yorumuna uymaz. Bunu ifade etmek istiyorum.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Size de göstereceğim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bir diğer husus; orada bir mantık hatası var: Şeyh Sait Efendi ve Pir Seyit Rıza dönemsel olarak farklı zaman kesitlerinde Kürt halkının özgürlük mücadelesini yürütmüş tarihî kişiliklerdir ancak bir arada, aynı mücadelenin farklı yerinde komutanlık yapıp yoldaşlık hukukuyla bir araya gelmiş bir pozisyonları yoktur. Orada çok ciddi bir tarihî bilgi eksikliği var. Şeyh Sait Efendi’nin mücadelesinin yürütüldüğü dönemde bir başka merkezde de Seyit Rıza bir mücadele yürütüp de Rus ordusu bu iki mücadeleyi yürüten komutanı bir araya getirmiştir algısı zaten bu yönüyle mantıktan uzaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Baluken.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Başkanım, bir düzeltebilir miyim?

BAŞKAN – Bu tarih tartışmasının içine ve zamanın içine giremeyiz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Tamam, sadece yerimden, kayıtlara girmesi açısından…

Şimdi, kendisine göstereceğim.

BAŞKAN – Siz onu sunarsınız.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Kendisine göstereceğim, o zaman mahcup olacak.

BAŞKAN – Onu bilemiyorum efendim.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Gösterin, buradayız, açığız. Getirin, hemen getirin.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Her ikisi de beraber

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Öyle bir kere olmaz Hocam.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Olmaz olur mu?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Seyit Rıza’yla Şeyh Sait aynı yerde! Yok öyle bir şey.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- BDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve arkadaşlarının 29/6/1925 tarihinde idam edilen Şeyh Sait Efendi ve 46 arkadaşının mezar yerlerinin ailelerine teslim edilmemesinin nedenlerinin araştırılması amacıyla 31/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 20 Kasım 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Aleyhine, Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun.

Buyurunuz Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ERCOŞKUN (Bolu) –  Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, BDP grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, bugün, değerli hocamız Naci Bostancı’nın gerçekten ibretle, tekrar tekrar okunarak, tutanaklardan okunarak bir şeyler öğrenilmesi gereken bir konuşmasına şahit olduk. Evet, insani bir süreç, insani bir süreçle alakalı belki haklı gerekçeler ortaya konabilir ama bugün itibarıyla ne yapıyoruz veya bugüne kadar hiç mi bir şey yapılmadı, bunu da ortaya koymak lazım. Yani on sene, on bir sene önce olağanüstü hâl ile yönetilen bir bölgeden şu anda gelmiş olduğumuz noktayı da tespit etmek gerekir. Dolayısıyla, burada arzu edilen, araştırma önergesiyle gerçekleştirilmek istenen neticeyi farklı süreçlerle de yapabiliriz.

Gündemimiz bellidir, bu gündem çerçevesinde görüşmelerin devam etmesini murat eder, bu vesileyle de Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Önerinin de aleyhinde olduğumuzu bir kez daha belirtmek isterim.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ercoşkun.

Öneriyi oylarınıza…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım efendim.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 15.48

 

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 16.01

 

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin yapılan ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Yapılan üçüncü oylamada da karar yeter sayısı bulunamadığından…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Biz buradayız, sayı var.

BAŞKAN – …kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 21 Kasım 2013 Perşembe günü, alınan karar gereğince 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

 

Kapanma Saati: 16.06