DÖNEM: 24 CİLT: 62 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
17’nci
Birleşim
14 Kasım 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana ve ilçelerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes’in, Aşure Matemi’ne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Malatya
Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 30’uncu
kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker’in, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’ne ilişkin açıklaması
2.- Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağ’ın, Gaziantep Kâmil Ocak
Stadyumu’nun yerine TOKİ tarafından yapılması planlanan AVM projesine ilişkin
açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, Ahıska Türklerinin yurtlarından sürgün
edilmelerinin 69’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Ahıska Türklerinin yurtlarından sürgün
edilmelerinin 69’uncu yıl dönümüne ve vefatının 33’üncü yıl dönümünde Mehmed Zahid Kotku’yu
rahmetle andığına ilişkin açıklaması
5.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, iktidar partisinin sandığa saygı
duymadığına, Adana Büyükşehir Belediye Başkanının sandıktan çıkmasına rağmen
hâlâ görevinin başında olmadığına ve Osmaniye’nin Toprakkale
ilçesine bağlı Tüysüz Belediyesinin kapatılmasını şiddetle protesto ettiğine
ilişkin açıklaması
6.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş Tapu Sicil Müdürlüğünün fiziki
şartlarına ve tapu müdürlüklerinde çalışan personelin özlük haklarında
düzenleme yapılmasını istirham ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Hazreti Hüseyin’in şehit edilmesi nedeniyle
tutulan yasa ve Mersin Akkuyu’da yapılacak nükleer
santrale ilişkin açıklaması
8.- Manisa
Milletvekili Sakine Öz’ün, muharrem ayına ilişkin açıklaması
9.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Seyit Rıza ve
arkadaşlarını idamlarının 76’ncı yıl dönümünde saygı, şükran ve rahmetle
andıklarına ve Dersim katliamının hesabını Türkiye halklarıyla birlikte mutlaka
soracaklarını ifade etmek istediklerine ilişkin açıklaması
10.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kamuoyunda “yaşa takılanlar” olarak
bilinenlerin emeklilikle ilgili mağduriyetlerinin giderilmesi için Hükûmeti
göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
11.- Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar’ın, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’ne ilişkin
açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Ahıska Türklerinin yurtlarından sürgün
edilmelerinin 69’uncu ve Naim Süleymanoğlu’nun Melbourne Olimpiyatları’nda 3
altın madalya kazanmasının 20’nci yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
13.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Muş Cezaevi’ndeki 61
mahkûmun Tekirdağ Cezaevi’ne götürülürken işkenceye maruz kaldığına ve bunun
hangi düzenleme adına yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
14.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un MHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
15.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un
MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuş-masındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunun (KPK)
73’üncü Genel Kurul toplantısının 5-6 Aralık 2013 tarihlerinde Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yapılmasının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının
31/10/2013 tarih ve 57 sayılı Kararı ile uygun
bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1333)
2.-
Başbakanlığın, Siirt Milletvekili Gültan Kışanak
hakkında tanzim edilen Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu
Karma Komisyonda bulunan soruşturma dosyasının Hükûmete iade edilmesine ilişkin
tezkeresi (3/1334)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu
adına, Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, demokratik açılım sürecinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/778)
2.- BDP Grubu
adına, Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, yerel basının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/779)
3.- Adana
Milletvekili Ali Halaman ve 19 arkadaşının, arı ve
bal ürünlerinin üretiminde ve pazarlamasında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/780)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken
tarafından cezaevlerinde yaşanan sürgünlerin insan hakları boyutuyla
incelenmesi, politik arka planın ortaya çıkarılması ve cezaevlerindeki hak
ihlallerinin açığa çıkarılması amacıyla 13/11/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Kasım 2013 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun,
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve arkadaşları tarafından Suriye
krizinin Türkiye ekonomisine olumsuz etkileri ile ilgili sorunların giderilmesi
ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla 11/10/2012
tarih ve 6295 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Kasım 2013 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Ercan Cengiz ve arkadaşları tarafından İstanbul
trafiğinin ve İstanbul Trafik Vakfı uygulamalarının incelenmesi ve alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 5/11/2013 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 14 Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, İstanbul Milletvekili
Bülent Turan’ın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına
ve BDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Ankara Milletvekili Fatih Şahin’in BDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Ankara Milletvekili Fatih
Şahin’in BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında BDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Bülent Turan’ın, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, İstanbul Milletvekili
Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Yozgat Milletvekili Yusuf Başer’in 493
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Yozgat Milletvekili Yusuf Başer’in 493 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, Yozgat Milletvekili Yusuf
Başer’in 493 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili
Celal Adan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
10.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- T.C. Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Haberleşme ve Enformasyon Teknolojileri Bakanlığı ve
Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Televizyon ve Radyo Şurası Arasında Televizyon
Yayıncılığı Alanında İşbirliğine Dair Protokol ile Teknik Hizmet Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/344) (S. Sayısı: 105)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv
Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 421)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde
İşbirliği Üzerine Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı: 359)
6.- Türkiye
Cumhuriyet Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Meteoroloji
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/694) (S. Sayısı: 397)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ormancılık
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/703) (S. Sayısı: 399)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Basın ve
Enformasyon Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/714) (S. Sayısı: 379)
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Aile, Kadın
ve Çocuk Politikaları Alanında İşbirliği Protokolunun
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/736) (S. Sayısı: 440)
10.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arama ve
Kurtarma Hizmetlerinin Koordinasyonuna Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/753) (S.
Sayısı: 447)
11.- Yozgat
Milletvekili Yusuf Başer ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 11
Milletvekilinin; Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (2/1784) (S.
Sayısı: 493)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan’ın, bağlı kurum ve
kuruluşların istisnai kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/28676)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli personel
alımlarına ve memur kadrolarına atanmalarına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/28677)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, doğal kaynak suyu alımlarına ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/28680)
4.- Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir’in, Bursa’nın Gemlik ilçesinden Bursa Devlet
Hastanesine sevk edilen bir kişiye ambulans hizmeti sunulmadığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun cevabı (7/29108)
5.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Atatürk Orman Çiftliği arazisinin kullanımı
ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/29677)
6.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü’nün, Tekirdağ’ın Çorlu ilçesindeki tarihî Fatih
Camisi’nin restorasyonu çalışmalarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/30671)
7.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Atatürk Orman Çiftliğinde inşa
edilen Başbakanlık Hizmet Binasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/30737)
8.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, İstanbul’da moloz taşıma faaliyeti yürüten firmalara
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/31946)
9.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları
arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca kamu ihale mevzuatından istisna
sağlanarak yapılan ihalelere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/32157)
10.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kendisi hakkında sosyal medyada yer
alan eleştiriler nedeniyle açılan soruşturmalara ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/32163)
11.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, bir şirket grubuna
yönelik yapıldığı iddia edilen vergi denetimlerine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/32443)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
14.00’te açılarak altı oturum yaptı.
Kars Milletvekili Mülkiye Birtane, Kars’ın sorunlarına,
Kocaeli Milletvekili Haydar
Akar, minibüsçülerin problemleri ile kent içi ulaşım sorunlarına,
Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınar, 8 Kasım Uzun Mehmet’i Anma ve Kömür Günü’ne,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi, Tekirdağ’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne
ilişkin bir açıklamada bulundu.
İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ve 21 milletvekilinin, mülkiyeti Vakıflar Genel
Müdürlüğüne ait yerlerde ikamet eden din görevlilerine açılan ecrimisil davalarının (10/775),
BDP Grubu adına, Grup Başkan
Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
yolsuzlukla mücadele konusunda yapılması gerekenlerin (10/776),
BDP Grubu adına, grup başkan
vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, okullardaki temizlik ve sağlık
hizmetlerinde yaşanan sorunların (10/777),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
BDP Grubunun, 12/11/2013 tarihinde BDP Grup Başkan Vekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken tarafından 1990’lı
yıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanan katliam ve köy yakma
olaylarının ortaya çıkarılması, geçmişle yüzleşme ve hakikatlerin açığa
çıkarılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin (4295 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
MHP Grubunun, 9/10/2013 tarih ve 250 sayı ile Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve arkadaşları tarafından dershanelerin ortaya
çıkmasına sebep olan durumların ve dershanelerin kapatılmasının eğitim
sisteminde ne gibi problemlere neden olacağının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 13 Kasım 2013
Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden
sonra kabul edilmedi.
Ankara Milletvekili Zühal Topcu, Muğla Milletvekili Yüksel Özden’in MHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma
yaptı.
Görüşmeleri 12 Kasım 2013
Salı günkü 15’inci Birleşimde tamamlanan, İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın,
(2/1318) esas numaralı Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi yapılan oylamasından sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci
sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
(1/484) (S. Sayısı: 287),
5’inci sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv
Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/669) (S. Sayısı: 421),
6’ncı sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis
Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/671) (S. Sayısı 359),
Görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü
sırasında yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal,
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural,
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ile Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ve Ordu Milletvekili İhsan Şener ve Kocaeli Milletvekili Azize Sibel
Gönül’ün; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/1810, 2/8) (S. Sayısı: 12 ve
12’ye 1’inci Ek) görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi.
4’üncü
sırasında yer alan, T.C. Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı ile Azerbaycan Cumhuriyeti Haberleşme ve Enformasyon Teknolojileri
Bakanlığı ve Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Televizyon ve Radyo Şurası Arasında
Televizyon Yayıncılığı Alanında İşbirliğine Dair Protokol ile Teknik Hizmet
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/344) (S. Sayısı: 105) 1’inci maddesi üzerindeki görüşmeler
sırasında verilen aradan sonra Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin görüşülen 12 ve 12’ye
1’inci ek sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin tümü
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine,
İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine,
Anayasa Komisyonu Başkanı
Burhan Kuzu, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in görüşülen 12 ve 12’ye 1’inci ek
sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin 3’üncü maddesi
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında şahsına,
Tunceli Milletvekili Kamer
Genç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin yaptığı açıklama sırasında
şahsına,
Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,
Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in görüşülen 12 ve 12’ye 1’inci ek
sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin 3’üncü maddesi
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,
İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,
Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, uluslararası sözleşmelerin onaylanmasının uygun bulunmasına dair kanun
tasarılarının görüşmelerinde maddeler üzerinde konuşma yapılmasının teamüllere
uygun olmadığına,
İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin açıklamasındaki bazı
ifadelerine,
Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin açıklamasındaki bazı
ifadelerine,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Komisyonların bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince, 14 Kasım 2013 Perşembe günü saat
14.00’te toplanmak üzere 21.29’da birleşime son verildi.
Sadık
YAKUT
Başkan
Vekili
Fehmi
KÜPÇÜ Muharrem
IŞIK
Bolu Erzincan
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II. - GELEN KÂĞITLAR
No:
26
14 Kasım 2013 Perşembe
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Iğdır’da sahneye
konan opera, bale ve tiyatro eserlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
sözlü soru önergesi (6/4888) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da yer alan okullardaki onarım ve
tadilatlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/4889)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa’daki altyapı sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4890) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.10.2013)
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da yaşayan okuma çağındaki yabancı ülke
vatandaşlarına verilen eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/4891) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’deki altyapı sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4892) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane ve Bayburt’taki altyapı sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4893) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.10.2013)
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane ve Bayburt’ta bedensel engelli sporculara
yönelik desteklere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4894) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum ve Elazığ’daki altyapı sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4895) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
9.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da bedensel engelli sporculara yönelik
desteklere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/4896)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
10.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl ve Batman’daki altyapı sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4897) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Iğdır’da bedensel engelli sporculara
yönelik desteklere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4898) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
12.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bitlis ve Siirt’teki altyapı sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4899) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van ve Ağrı’da bedensel engelli sporculara yönelik
desteklere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/4900)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
14.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri’deki altyapı sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4901) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.10.2013)
15.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum ve Elazığ’da bedensel engelli sporculara
yönelik desteklere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4902) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
16.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak’taki altyapı sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4903) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da sahneye konan opera, bale ve tiyatro
eserlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/4904)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’de hasta başına düşen doktor,
hemşire ve sağlık cihazı verilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/4905) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
19.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van ve Ağrı’da sahneye konan opera, bale ve tiyatro
eserlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/4906)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
20.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa’da hasta başına düşen
doktor, hemşire ve sağlık cihazı verilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/4907) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
21.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak’ta hasta başına düşen doktor, hemşire
ve sağlık cihazı verilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4908) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
22.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane ve Bayburt’ta sahneye konan opera, bale
ve tiyatro eserlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4909) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
23.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl ve Batman’da sahneye konan opera, bale ve
tiyatro eserlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4910) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
24.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri’de hasta başına düşen doktor,
hemşire ve sağlık cihazı verilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/4911) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
25.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl ve Batman’da hasta başına düşen doktor,
hemşire ve sağlık cihazı verilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/4912) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
26.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bitlis ve Siirt’te hasta başına düşen doktor,
hemşire ve sağlık cihazı verilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/4913) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bitlis ve Siirt’te sahneye konan opera, bale ve
tiyatro eserlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4914) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
28.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum ve Elazığ’da hasta başına düşen doktor,
hemşire ve sağlık cihazı verilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/4915) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
29.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri’de sahneye konan opera, bale ve
tiyatro eserlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4916) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
30.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane ve Bayburt’ta hasta başına düşen doktor,
hemşire ve sağlık cihazı verilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/4917) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
31.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van ve Ağrı’da hasta başına düşen doktor, hemşire
ve sağlık cihazı verilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4918) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
32.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak’ta sahneye konan opera, bale ve tiyatro
eserlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/4919)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
33.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Iğdır’da hasta başına düşen doktor, hemşire
ve sağlık cihazı verilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4920) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
34.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da hasta başına düşen doktor, hemşire ve
sağlık cihazı verilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/4921)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
35.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şanlıurfa, Mardin ve Osmaniye’de sahneye konan
opera, bale ve tiyatro eserlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü
soru önergesi (6/4922) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
36.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da gerçekleştirilen gıda denetimlerine
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4923) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.10.2013)
37.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki altyapı sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/4924) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
38.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Iğdır’daki altyapı sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4925) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
39.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van ve Ağrı’daki altyapı sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4926) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
40.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak’ta bedensel engelli sporculara
yönelik desteklere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4927) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
41.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri’de bedensel engelli sporculara
yönelik desteklere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4928) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
42.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl ve Batman’da bedensel engelli sporculara
yönelik desteklere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/4929)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
43.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bitlis ve Siirt’te bedensel engelli sporculara
yönelik desteklere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4930) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
44.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa’da bedensel engelli
sporculara yönelik desteklere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru
önergesi (6/4931) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
45.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’de bedensel engelli sporculara
yönelik desteklere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4932) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
46.- Antalya
Milletvekili Arif Bulut’un, Antalya’nın Serik ilçesinde yaşanan enerji
sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/4933) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
47.- Antalya
Milletvekili Arif Bulut’un, Antalya’nın Serik ilçesinde yaşanan uzun süreli
elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/4934) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
48.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı tarafından Gezi
Parkı protestoları ile ilgili soruşturmalar hakkında bilgi toplanmasına ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/4935) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.10.2013)
49.- İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, kurbanlarını yurt dışında kesen vatandaşların
ülkeye getirebilecekleri et miktarı ile ilgili sınırlamaya ilişkin Gümrük ve
Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/4936) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.10.2013)
50.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, Suriyeli mültecilere verilen eğitim hizmetine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/4937) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.10.2013)
51.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul’da kuduz aşısı bulunmadığı iddialarına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/4938) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.10.2013)
52.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, yoga merkezlerine ilişkin Diyanet İşleri
Başkanlığından fetva istendiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/4939) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
53.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, MİT’in İsrail hesabına çalışan bazı İranlı ajanları
İran makamlarına bildirmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/4940)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
54.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, yoga merkezlerine ilişkin Diyanet İşleri
Başkanlığından görüş istendiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/4941) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
55.- Antalya
Milletvekili Arif Bulut’un, Antalya’nın Manavgat ilçesinde özel güvenlik
görevlilerinin karıştığı bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/4942) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Milli Saraylarla ilgili yönetmelikte
yapılan değişikliğe ve Başbakanlığa tahsis edilen mekanlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33048) (Başkanlığa geliş tarihi:
08.10.2013)
2.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, bakıma muhtaç
engelli bir vatandaşın sağlık güvencesinin Devlet tarafından karşılanmamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33049) (Başkanlığa geliş tarihi:
09.10.2013)
3.- Hatay
Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde ve Mardin’de
çatışmalarda ölen terör örgütü üyeleri için şehitlik açıldığı ve müze yapımına
başlandığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33050)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09.10.2013)
4.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, askerlik süresi ile ilgili bir açıklamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33051) (Başkanlığa geliş tarihi:
09.10.2013)
5.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Maliye Bakanlığı tarafından büyük
mükelleflerin vergi borçları ve cezalarının silindiği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33052) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.10.2013)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, El Kaide ve El Nusra
terör örgütlerinin Siirt’teki faaliyetlerine ve gerçekleştirilen operasyonlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33053) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.10.2013)
7.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, El Kaide ve El Nusra
terör örgütlerinin Muş’taki faaliyetlerine ve gerçekleştirilen operasyonlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33054) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.10.2013)
8.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, El Kaide ve El Nusra
terör örgütlerinin Mardin’deki faaliyetlerine ve gerçekleştirilen operasyonlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33055) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.10.2013)
9.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, El Kaide ve El Nusra
terör örgütlerinin Kilis’teki faaliyetlerine ve gerçekleştirilen operasyonlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33056) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.10.2013)
10.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, El Kaide ve El Nusra
terör örgütlerinin Gaziantep’teki faaliyetlerine ve gerçekleştirilen
operasyonlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33057) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.10.2013)
11.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, El Kaide ve El Nusra
terör örgütlerinin Bingöl’deki faaliyetlerine ve gerçekleştirilen operasyonlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33058) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.10.2013)
12.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, El Kaide ve El Nusra
terör örgütlerinin Batman’daki faaliyetlerine ve gerçekleştirilen operasyonlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33059) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.10.2013)
13.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Taksim’deki bir rehabilitasyon
merkezinde kalan kız çocuklarına zorla fuhuş yaptırıldığı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33060) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.10.2013)
14.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, El Kaide ve El Nusra
terör örgütlerinin Adıyaman’daki faaliyetlerine ve gerçekleştirilen
operasyonlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33061) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.10.2013)
15.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, El Kaide ve El Nusra
terör örgütlerinin Şırnak’taki faaliyetlerine ve gerçekleştirilen operasyonlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33062) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.10.2013)
16.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes’in, din görevlilerinin
tayinleri ile siyasi baskı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/33063) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.10.2013)
17.- Bursa
Milletvekili Sena Kaleli’nin, şehit yakınlarının askerlik görevinden muafiyeti
ile ilgili yasal düzenlemeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33064)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.10.2013)
18.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Mimarlar Odası Ankara Şubesine yapılan
baskına ve çeşitli iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33065)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.10.2013)
19.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ankara Büyükşehir Belediyesi
tarafından ODTÜ arazisinde yapılan çalışmaya ve yaşanan olaylara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33066) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.10.2013)
20.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kurban derisi toplama yetkisi ile
ilgili düzenlemede yapılan değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/33067) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2013)
21.- Adana
Milletvekili Ali Demirçalı’nın, 2002 yılından
itibaren kamu kurum ve kuruluşları tarafından yaptırılan anketlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33068) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.10.2013)
22.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, ÖSYM tarafından yapılan sınavlara ait soru
ve cevapların 4982 sayılı Kanun kapsamı dışına çıkarılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33069) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.10.2013)
23.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Artvin’in Cerattepe
ve Genya bölgelerinde gerçekleştirilecek maden arama
faaliyetine ÇED olumlu raporu verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/33070) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
24.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, 2008 yılından itibaren haklarında işlem
yapılan muvazzaf subaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33071)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
25.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Afyon Kocatepe Üniversitesi
tarafından öğrencilere uygulanan bir ankete ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/33072) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
26.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Greenpeace’in Kuzey Buz Denizi’ndeki
petrol arama çalışmalarına karşı düzenlediği eylem sırasında Rus güvenlik
güçleri tarafından gözaltına alınan bir Türk vatandaşına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/33073) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
27.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Şebinkarahisar Adliyesinde görevli
bir Cumhuriyet savcısının öldürülmesi olayına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/33074) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
28.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, OECD tarafından hazırlanan Akademik
Başarı Listesine göre Türkiye’nin akademik başarı ortalamasının düşük olmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33075) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
29.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, eğitim sisteminde yapılan
değişikliklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33076) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.10.2013)
30.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’un nüfusundaki artışa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33077) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
31.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldığı
gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/33078) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
32.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kanal İstanbul Projesinin olası
etkileri hakkında bilim adamları tarafından yapılan açıklamalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/33079) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
33.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne
bağlı kuruluşlardan izinsiz ayrılan çocuklara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/33080) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
34.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı
nedeniyle tedavi talep edenlerin sayısına ve alkol satışından elde edilen gelir
ile alkol tüketim miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33081)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
35.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Londra’da düzenlenen savunma ve
güvenlik ekipmanları fuarı kapsamında yapılan silah
alımları ile kurulan temaslara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/33082) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
36.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Çanakkale’deki bir ilköğretim
okulunda Roman öğrencilere ayrımcılık yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/33083) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
37.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, boğazlardan geçişine izin verilen
Rus savaş ve istihbarat gemilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/33084) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
38.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, ODTÜ arazisinde yapılan
yol çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33085)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
39.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Reyhanlı’daki patlama ile ilgili
basına sızdırılan belgeler nedeniyle başlatılan soruşturmaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33086) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
40.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kamuda memur-işçi ayrımının
kaldırılması ile ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/33087) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
41.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, havai fişek kullanımına getirilen
sınırlamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33088) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.10.2013)
42.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, e-ticaret sektörünün sağlıklı
işlemesi için alınan önlemler ile yapılan denetimlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/33089) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
43.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ankara Valiliğince cadde ve
sokaklarda kağıt toplanmasının düzenlenmesi ile ilgili
yayımlanan genelgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33090)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
44.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, denetimlerde ele geçirilen çocuk
sağlığına uygun olmayan ürünler ile ithal edilen ürünlerin çocuk sağlığına
uygunluk açısından denetiminde yaşanan sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/33091) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
45.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, diş hekimliğinde kullanılan amalgam restorasyon materyalinin insan sağlığına zararlı olup
olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33092) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.10.2013)
46.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, ilaçlı ve ilaçsız stent kullanımı ile ilgili verilere ve ilaçlı stent kullanım bedelinin Devletçe karşılanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33093) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
47.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, işsiz nüfustaki artışa ve istihdam
politikalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33094) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.10.2013)
48.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bazı gençlerin Adalet ve Kalkınma
Partisi tarafından sosyal medya temsilcisi olarak görevlendirildiği iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33095) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
49.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Küçükbakkalköy’deki
evlerini satmak zorunda kalan Roman vatandaşların mağduriyetlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33096) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
50.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, İstanbul’a yapılacak olan 3. Havaalanına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33097) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
51.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Lübnan’da kaçırılan Türk pilotlarının
serbest bırakılmaları karşılığında bir miktar para ödendiği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33098) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
52.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Başbakanın Meclis grup toplantısında
yaptığı konuşmanın Anadolu Ajansı tarafından sansürlenerek yayınlandığı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33099) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.10.2013)
53.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Van’da halen konteyner kentlerde
kalan depremzedelerin mağduriyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/33100) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
54.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ankara Büyükşehir Belediyesinin
ODTÜ’ye otobüs seferlerini durdurduğu iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/33101) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
55.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, ODTÜ Ormanından geçirilmesi
planlanan yola ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33102) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.10.2013)
56.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Başbakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33103) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
57.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, Mart 2013 tarihinden itibaren PKK’nın faaliyetlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33104) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
58.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, THY personelinin kılık ve kıyafetine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33105) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
59.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker’in, Kilis’te Suriyeli mülteciler için kurulan bir
konaklama merkezinin konumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/33106) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
60.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar’ın, MİT’in uluslararası
faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33107) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.10.2013)
61.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’in Bozyazı ilçesinde hortum nedeniyle
üreticilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/33108) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
62.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Başbakanlık İdareyi Geliştirme Başkanlığınca
yürütülen bir anket çalışmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/33109) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
63.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Bitlis Merkeze bağlı bir köyde bazı
vatandaşların PKK terör örgütü mensuplarınca darp edilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33110) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.10.2013)
64.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın,
kaçak yollarla balık avcılığı yaparken yakalanan kişi sayısına ve kaçak
avcılığın engellenmesi için alınan önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/33111) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
65.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Suriye’den Türkiye tarafına havan mermisi
atılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33112) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.10.2013)
66.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik
sürecine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33113) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.10.2013)
67.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Avrupa Birliği’ne katılım müzakereleri
kapsamında açılan ve sonuçlandırılan fasıllara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/33114) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
68.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Avrupa Birliği tarafından açıklanan 2013
Türkiye İlerleme Raporuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33115)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
69.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Kaz Dağlarında yapımı planlanan HES’lere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33116)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
70.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyarbakır’daki esnafların
sorunlarına ve Diyarbakır ekonomisinin gelişmesi için planlanan projelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33117) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.10.2013)
71.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Dicle Üniversitesinin ödenek, gelir
ve giderleri ile Üniversite tarafından gerçekleştirilen satış ve kiralamalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33118) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.10.2013)
72.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyarbakır Dicle Üniversitesinde
yaşanan cinsel taciz ve tecavüz vakalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/33119) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
73.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul İl Özel İdaresi tarafından
Musevi vakıflara yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/33120) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
74.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Iğdır İl Müftülüğü tarafından
Caferiler ile ilgili hazırlanan bir rapora ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/33121) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
75.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Dicle Üniversitesinin akademik ve
idari personel sayısı ile öğrenci sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/33122) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
76.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, yasa dışı dinleme faaliyetlerine ve alınan önlemlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33123) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.10.2013)
77.- Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Hatay’daki Hazineye ait
tarım arazilerinin Maliye Bakanlığı tarafından satış kapsamı dışında
bırakılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33124) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.10.2013)
78.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, Suriyeli öğrencilerin üniversitelere yerleştirilmelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33125) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.10.2013)
79.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes’in, Edirne’nin Enez ilçesine
bağlı bir köyün imam ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/33126) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
80.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes’in, Iğdır Müftüsü tarafından
hazırlanan Caferiler ile ilgili bir rapora ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/33127) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
81.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Şırnak’ın İdil ilçesine bağlı bir
köydeki ağaçların kesilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/33128) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
82.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, üstün zekalı,
asperger sendromlu, hiperaktif,
otistik ve spastik çocuklara ve özel eğitim ve sağlık çalışmalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33129) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
83.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Gezi Parkı protestolarına sosyal medya
hesapları üzerinden destek veren TRT personeli hakkında soruşturma açıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33130) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.10.2013)
84.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, kısa dönem askerlik süresinin düşürülmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33131) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.10.2013)
85.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı protestolarına
katıldıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33132) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.10.2013)
86.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Suriyeli sığınmacılara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33133) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.10.2013)
87.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Suriye’de yaşanan olaylar bağlamında
Ceylanpınar tarım arazilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/33134) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
88.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, çeşitli hususlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33135) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.10.2013)
89.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ankara’da Gezi Parkı eylemlerine
öğrencilerin katılmalarını teşvik ettikleri gerekçesiyle haklarında soruşturma
açılan okul yöneticilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33136)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
90.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Karayolları Genel Müdürlüğünün yetki
alanında bulunan yollarla ilgili çeşitli hususlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/33137) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
91.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, uzun menzilli hava savunma
sistemleri ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33138)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
92.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Gezi Parkı protestolarına sosyal medya
hesapları üzerinden destek veren TRT personeli hakkında soruşturma açıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33139) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.10.2013)
93.- İzmir
Milletvekili Erdal Aksünger’in, ABD Ulusal Güvenlik
Ajansının ülkemizdeki faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/33140) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
94.- İstanbul
Milletvekili Melda Onur’un, Van’daki konteyner kentlerde yaşayanların
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33141) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.10.2013)
95.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, Ankara’da açılışına katıldığı bir AVM’de bir mağazanın kepenklerinin kapatılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/33142) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.10.2013)
96.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Anadolu Ajansı tarafından yapılan yurt dışı
kaynaklı haberlere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/33143) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.10.2013)
97.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, bazı Anadolu Ajansı personelinin Gezi Parkı
protestolarını desteklediği için haklarında işlem başlatıldığı iddiasına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/33144)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
98.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Anadolu Ajansının yabancı dillerdeki haber
servisine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/33145) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
99.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, bazı TRT çalışanlarının Gezi Parkı
protestolarını desteklediği için haklarında işlem başlatıldığı iddiasına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/33146)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
100.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı protestolarına
katıldıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/33147)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
101.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Başbakan Yardımcılığına bağlı kurum
ve kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/33148)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
102.- Samsun
Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, bir Başbakan Başdanışmanının TRT’de program
yapıp yapmadığına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/33149) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
103.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, TMSF tarafından satılan bir medya kuruluşuna ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/33150)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
104.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Başbakan Yardımcılığına bağlı kurum
ve kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/33151)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
105.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, kredi kefalet kooperatiflerinde plasman artışı yapılmasına ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/33152) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.10.2013)
106.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı protestolarına
katıldıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/33153)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
107.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Başbakan Yardımcılığına bağlı kurum
ve kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/33154)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
108.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı protestolarına
katıldıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/33155) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.10.2013)
109.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Başbakan Yardımcılığına bağlı kurum
ve kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/33156)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
110.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, TİKA’nın Kazakistan’da yaşayan Kürtlere yönelik
yaptığı çalışmalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru
önergesi (7/33157) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
111.- Adana
Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu’nun, 1994-2013 yılları arasında burs verilen
Arnavut öğrencilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru
önergesi (7/33158) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
112.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı protestolarına
katıldıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/33159)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
113.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Bingöl M Tipi
Cezaevinden firar eden PKK’lıların yakalanmasından sonra cezaevinde yaşandığı
iddia edilen olaylara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/33160)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.10.2013)
114.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Suriyeli muhaliflere
katılan Türk vatandaşlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33161) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.10.2013)
115.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi olayları ile ilgili soruşturma
dosyasının bir örneğinin Adalet ve Kalkınma Partisi İstanbul İl Başkanvekiline
verilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/33162)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.10.2013)
116.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, kadın cinayetleri ve ilgili davalara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/33163) (Başkanlığa geliş tarihi:
08.10.2013)
117.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Bingöl M Tipi
Cezaevinde görev yapan 36 infaz koruma memurunun yerinin değiştirilmesine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/33164) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09.10.2013)
118.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya Şehir
Mezarlığında düzenledikleri anma töreninde slogan attıkları ve jandarmaya
direndikleri iddiasıyla haklarında dava açılan kişilere verilen cezalara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/33165) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09.10.2013)
119.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Ankara Çocuk ve Gençlik
Kapalı Cezaevinde yaşandığı iddia edilen hak ihlallerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33166) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2013)
120.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ankara Çocuk Gençlik ve Kapalı
Cezaevindeki hükümlülere yönelik kötü muamele iddialarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33167) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2013)
121.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Gezi Parkı protestoları ile ilgili
soruşturmalara ve serbest bırakılma kararı veren savcı ve hakimlerle
ilgili fişleme iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33168) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2013)
122.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Gezi Parkı protestoları kapsamında gözaltına
alınan kişi sayısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/33169)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2013)
123.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, Gezi protestoları nedeniyle yürütülen soruşturmaya
müdahillik taleplerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/33170)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
124.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, hasta tutuklu ve hükümlüler sorununa ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/33171) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
125.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33172) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
126.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, cezaevlerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33173) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
127.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında dava açılan vatandaşlara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33174) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
128.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33175) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
129.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, kız çocuklarına yönelik hak ihlallerine
ve engellenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33176) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.10.2013)
130.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/33177) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.10.2013)
131.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yasa dışı evlatlık edinmelere ve
bebek cinayetlerindeki artışa ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33178) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
132.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/33179) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.10.2013)
133.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin Avrupa
Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/33180) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
134.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Avrupa Birliği
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33181) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
135.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/33182) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.10.2013)
136.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/33183) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.10.2013)
137.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Manisa’nın Soma ilçesindeki bir
maden ocağında meydana gelen kazaya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33184) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
138.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri’de düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği
eğitimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33185) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
139.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bitlis ve Siirt’te düzenlenen iş sağlığı ve
güvenliği eğitimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33186) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
140.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/33187)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
141.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl ve Batman’da düzenlenen iş sağlığı ve
güvenliği eğitimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33188) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
142.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum ve Elazığ’da düzenlenen iş sağlığı ve
güvenliği eğitimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33189) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
143.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane ve Bayburt’ta düzenlenen iş sağlığı ve
güvenliği eğitimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33190) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
144.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van ve Ağrı’da düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği
eğitimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33191) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
145.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Iğdır’da düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği
eğitimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33192) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
146.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği
eğitimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33193) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
147.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak’ta düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği
eğitimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33194) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
148.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa’da düzenlenen iş sağlığı ve
güvenliği eğitimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33195) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
149.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’de düzenlenen iş sağlığı ve
güvenliği eğitimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33196) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
150.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun, çocuk işçiliğinin
önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33197) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
151.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlıklara bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçi sayısı ile taşeron firmalara yapılan toplam
ödeme miktarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33198) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
152.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, sağlık hizmetleri ücretlerine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/33199) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.10.2013)
153.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Manisa’nın Soma ilçesindeki bir maden ocağında
iş güvenliği açısından yeterli önlemin alınmamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/33200) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.10.2013)
154.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/33201) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.10.2013)
155.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’nın Arapgir ilçesine kurulması planlanan bir HES’e ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33202) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2013)
156.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, ODTÜ
arazisinden geçecek yolla ilgili çalışmalara ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33203) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2013)
157.- İstanbul
Milletvekili Faik Tunay’ın, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce yürütülen bir
sınava ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/33204)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
158.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin Çevre
ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/33205) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.10.2013)
159.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 2002 yılından itibaren İSKİ tarafından yapılan
ihalelere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/33206)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
160.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, itfaiye teşkilatı personeline ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/33207) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
161.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 6360 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi ile yetki
ve sorumluluk konularında oluşan boşluklara ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33208) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
162.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, İstanbul’un Küçükçekmece ilçesinde gerçekleştirilen
kentsel dönüşüm çalışmalarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33209) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
163.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli Çevre ve
Şehircilik İl Müdürlüğünün bir altın madeni sahası projesi için verdiği “ÇED
gerekli değildir” kararına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33210) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
164.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın, TOKİ’nin Ankara Yapracık Mevkiinde yaptırdığı konutlarda
yaşanan ısınma aidatı sorununa ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33211) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
165.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul’un Tuzla ilçesindeki imar planlarına cemevlerinin işlenmesi talebine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33212) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
166.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33213) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
167.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, ABD Büyükelçisinin gezisine ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33214) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.09.2013)
168.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, Lübnan’da
kaçırılan Türk pilotların akıbetine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33215) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.10.2013)
169.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Eser Danışoğlu’nun, işkencenin
önlenmesi için ulusal önleyici mekanizmanın kurulması çalışmalarına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33216) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.10.2013)
170.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Greenpeace aktivisti
bir Türk vatandaşının Rusya’da tutuklanmasına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33217) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2013)
171.- Adana
Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu’nun, büyükelçi atamalarına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33218) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
172.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33219) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
173.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33220) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
174.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin
Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi (7/33221) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
175.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, 2. Sınıf kopya biberlerinin ihracıyla
ilgili yapılan bir değişikliğe ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33222) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
176.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Ekonomi Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33223) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
177.- Manisa
Milletvekili Sakine Öz’ün, Manisa’nın Soma ilçesinde faaliyet gösteren bir
kömür madeninin denetimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33224) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
178.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’ın Gevaş ilçesinde yaşanan elektrik sorunlarına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/33225)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
179.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/33226) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.10.2013)
180.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, özelleştirilen Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin personeline ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33227) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
181.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel’in, İzmir’in Gaziemir ilçesindeki bir fabrikanın
radyoaktif özellik taşıyan atıklarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33228) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
182.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, elektrik aboneliği devir işlemlerinde
güvence bedeli alınmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33229) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
183.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, güneş enerjisi konusunda yapılan lisanslama
çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33230) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
184.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/33231) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.10.2013)
185.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, Hakkâri’de yapılan yatırımlara ilişkin Gençlik ve
Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/33232) (Başkanlığa geliş tarihi:
09.10.2013)
186.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, 2012 yılı bütçe denetimlerinde tespit
edilen çeşitli hususlara ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33233) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.10.2013)
187.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul 2020 Olimpiyatları adaylığı
kapsamında gerçekleştirilen harcamalara ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33234) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
188.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa’da amatör spor dallarında
yapılacak ülkeler şampiyonalarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33235) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
189.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’de amatör spor dallarında
yapılacak ülkeler şampiyonalarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33236) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
190.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin
Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/33237) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.10.2013)
191.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Galatasaray ile FC Kopenhag arasında
oynanan Şampiyonlar Ligi maçının bilet fiyatlarına ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33238) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
192.- İzmir
Milletvekili Erdal Aksünger’in, vücut geliştirme
amacıyla kullanılan doping ilaçlarına ilişkin Gençlik
ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/33239) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
193.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33240) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
194.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, tarımsal destekleme
ödemeleri için Ziraat Bankası ile yapılan protokolün yenilenmemesine ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33241)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09.10.2013)
195.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki çiftçilere tarımsal destekleme
kapsamında yapılan prim ödemelerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33242) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
196.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Iğdır’daki çiftçilere tarımsal destekleme
kapsamında yapılan prim ödemelerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33243) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
197.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van ve Ağrı’daki çiftçilere tarımsal destekleme
kapsamında yapılan prim ödemelerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33244) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
198.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum ve Elazığ’daki çiftçilere tarımsal
destekleme kapsamında yapılan prim ödemelerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33245) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
199.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl ve Batman’daki çiftçilere tarımsal
destekleme kapsamında yapılan prim ödemelerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33246) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
200.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bitlis ve Siirt’teki çiftçilere tarımsal destekleme
kapsamında yapılan prim ödemelerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33247) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
201.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak’taki çiftçilere tarımsal destekleme
kapsamında yapılan prim ödemelerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33248) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
202.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa’daki çiftçilere tarımsal
destekleme kapsamında yapılan prim ödemelerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33249) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
203.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’deki çiftçilere tarımsal
destekleme kapsamında yapılan prim ödemelerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33250) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
204.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane ve Bayburt’taki çiftçilere tarımsal
destekleme kapsamında yapılan prim ödemelerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33251) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
205.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri’deki çiftçilere tarımsal
destekleme kapsamında yapılan prim ödemelerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33252) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
206.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33253) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.10.2013)
207.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, hayvan çiftliklerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33254) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
208.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, gıda mühendisi istihdamına ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33255) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.10.2013)
209.- Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Hatay’daki çiftçilerin
desteklenmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33256) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
210.- İstanbul
Milletvekili Melda Onur’un, elektro şokla hayvan kesimine ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33257) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.10.2013)
211.- Antalya
Milletvekili Arif Bulut’un, tarımsal sulama ücretlerinin indirilmesine ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33258)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
212.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33259) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.10.2013)
213.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Türkiye’deki yatırımlarını satıp ayrılan yabancı
büyük şirketlere ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33260) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
214.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin Gümrük
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/33261) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
215.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33262) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
216.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya’nın Meram ilçesindeki telefoncular
çarşısının yıkılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33263) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.10.2013)
217.- İstanbul
Milletvekili Gürsel Tekin’in, Kastamonu’daki bir askeri birlikte bazı
askerlerin yemin etmediği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33264) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.10.2013)
218.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Arhavi
ilçesindeki bir iş yerine içki ruhsatı verilmesi ile ilgili düzenlenen raporlar
hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33265)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.10.2013)
219.- Van
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, polisin dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle
öldürülen bir kişiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33266)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.10.2013)
220.- Van
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, Ali İsmail Korkmaz’ın ölümü ile ilgili davanın
görüleceği yerle ilgili Eskişehir Valiliği tarafından yazılan yazıya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33267) (Başkanlığa geliş tarihi:
08.10.2013)
221.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, Yozgat’ta bir belde belediye başkanı tarafından
işten çıkarılan bir kişiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33268) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.10.2013)
222.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’ın Saray ilçesindeki bir köyde kaçakçılık
yaparken bir İran vatandaşının öldürülmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33269) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.10.2013)
223.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, emniyet güçleri tarafından elektroşok silahları
kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33270)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2013)
224.- İstanbul
Milletvekili Müslim Sarı’nın, Jandarma Genel Komutanlığı personeli ile ilgili
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33271)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2013)
225.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Gezi Parkı protestoları kapsamında gözaltına
alınan, yaralanan kişilere ve haklarında işlem yapılan kolluk görevlilerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33272) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.10.2013)
226.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Ankara Ulus’ta bulunan Atatürk Anıtında gece
ışıklandırılması bulunmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33273) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2013)
227.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
tarafından verilen bir reklama ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33274) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
228.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki il ve ilçe belediyelerinde düzenlenen
iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33275) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
229.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum ve Elazığ’daki il ve ilçe belediyelerinde
düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33276) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
230.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl ve Batman’daki il ve ilçe belediyelerinde
düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33277) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
231.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bitlis ve Siirt’teki il ve ilçe belediyelerinde
düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33278) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
232.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri’deki il ve ilçe belediyelerinde
düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33279) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
233.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak’taki il ve ilçe belediyelerinde
düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33280) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
234.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’deki il ve ilçe belediyelerinde
düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33281) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
235.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Iğdır’daki il ve ilçe belediyelerinde
düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33282) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
236.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van ve Ağrı’daki il ve ilçe belediyelerinde
düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33283) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
237.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane ve Bayburt’taki il ve ilçe
belediyelerinde düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33284) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
238.- Antalya Milletvekili
Yıldıray Sapan’ın, Antalya’da görülen Suriyeli mültecilere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33285) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
239.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’da bir kavşakta yaşanan trafik
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33286) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.10.2013)
240.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, 18-21 Ekim 2013 tarihlerinde ODTÜ’de yapılan
müdahalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33287)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
241.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33288) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
242.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Jandarma Genel Komutanlığına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33289) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
243.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 6360 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi ile yetki
ve sorumluluk konularında oluşan boşluklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33290) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
244.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 6360 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi nedeniyle
belediyelerde çalışan sözleşmeli personelin durumuna ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33291) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
245.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, itfaiye teşkilatı personeline ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33292) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
246.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 2002 yılından itibaren İSKİ tarafından yapılan
ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33293) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.10.2013)
247.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’daki içme suyu ve kanalizasyon
şebekelerinin yetersizliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33294) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
248.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, Suriye’deki iç savaş nedeniyle Türkiye’ye gelen
mültecilerin sayısı ile hangi kamplara yerleştirildiklerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33295) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
249.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, belediye başkanları
hakkında verilen ve verilmeyen soruşturma izni sayılarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33296) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
250.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Ankara’daki cadde ve sokaklardaki otopark işletmeciliğine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33297) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.10.2013)
251.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul’un Tuzla ilçesindeki imar planlarına cemevlerinin işlenmesi talebine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33298) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
252.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul’un Kadıköy ilçesine bağlı bir mahallenin
sosyal alan ihtiyacına ve tahsis edilen taşınmazla ilgili sorunlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33299) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.10.2013)
253.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, İstanbul’da yer alan ağaçların ilan asılarak
tahrip edilmesine ve yapılan işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33300) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
254.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin’in Midyat ilçesine bağlı bir köyde yol yapımı
sırasında bulunan insan kemiklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33301) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
255.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, vatandaşlık başvurusu yapan bir kişiye ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33302) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.10.2013)
256.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33303) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
257.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin
Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/33304) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
258.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Kalkınma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33305) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
259.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Aydın’daki tescilli
kültür varlıklarına ve gerçekleştirilen restorasyonlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/33306) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.10.2013)
260.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Atatürk’ün doğduğu evde
yapılan restorasyon çalışmalarına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/33307) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
261.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/33308) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
262.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33309) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
263.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Yeni Nesil Ödeme Kaydedici Cihaz kullanma
zorunluluğuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/33310)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2013)
264.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33311) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
265.- Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Hatay’da meydana gelen
sel felaketinden etkilenen çiftçilerin zararlarının karşılanmasına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/33312) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.10.2013)
266.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Türkiye genelinde kullanılan POS cihazı ile
ilgili bazı verilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/33313)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
267.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, Genel Faaliyet raporunda yer alan yedek ödeneklerin
kullanımı ile ilgili verilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33314) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
268.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, bağımsız idari otoritelerin
gelirlerinin bir kısmının Maliye Bakanlığına aktarılmasını öngören düzenlemeye
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/33315) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.10.2013)
269.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33316) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
270.- Mersin Milletvekili
Ali Öz’ün, ilahiyat fakültelerinde yapılan müfredat değişikliğine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33317) (Başkanlığa geliş tarihi:
08.10.2013)
271.- İstanbul
Milletvekili Sabahat Akkiray’ın, demokratikleşme
paketinin kadın kamu çalışanlarının kılık-kıyafetini düzenleyen maddesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33318) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09.10.2013)
272.- Ankara
Milletvekili Zühal Topcu’nun, 2012-2013
eğitim-öğretim yılında 60-66 aylık çocuklarını okula göndermeyen ailelere
kesilen cezalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33319)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2013)
273.- İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in,
öğrenci velilerine gönderilen bir mesaja ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33320) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
274.- İstanbul
Milletvekili Sedef Küçük’ün, engellilerin eğitimine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33321) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.10.2013)
275.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’de yaşayan okuma çağındaki
yabancı ülke vatandaşlarına verilen eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33322) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
276.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Iğdır’da yaşayan okuma çağındaki yabancı
ülke vatandaşlarına verilen eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33323) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
277.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van ve Ağrı’da yaşayan okuma çağındaki yabancı ülke
vatandaşlarına verilen eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33324) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
278.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa’da yaşayan okuma çağındaki
yabancı ülke vatandaşlarına verilen eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33325) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
279.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye’de yer alan okullardaki onarım
ve tadilatlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33326)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
280.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa’da yer alan okullardaki
onarım ve tadilatlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/33327) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
281.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak’ta yer alan okullardaki onarım ve
tadilatlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33328)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
282.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri’de yer alan okullardaki onarım
ve tadilatlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33329)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
283.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bitlis ve Siirt’te yer alan okullardaki onarım ve
tadilatlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33330)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
284.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl ve Batman’da yer alan okullardaki onarım ve
tadilatlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33331)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
285.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum ve Elazığ’da yer alan okullardaki onarım ve
tadilatlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33332)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
286.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gümüşhane ve Bayburt’ta yer alan okullardaki onarım
ve tadilatlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33333)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
287.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Iğdır’da yer alan okullardaki onarım ve
tadilatlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33334)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
288.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van ve Iğdır’da yer alan okullardaki onarım ve
tadilatlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33335)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
289.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlu’nun, İzmir’in Narlıdere
ilçesindeki bir okulla ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33336) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
290.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33337) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.10.2013)
291.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, öğrencilerin
devamsızlık durumuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33338)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
292.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki eğitim kurumlarının ihtiyaçlarına ve
Kars’a yönelik eğitim yatırımlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33339) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
293.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Gazi Üniversitesi İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesinin öğretim elemanı alımlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33340) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
294.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesine bağlı bir köy okulunun
sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33341)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
295.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’da Devlete ait üniversite öğrenci
yurdu sayısı ile yapılmakta olan ve yapılması planlanan yurt sayısına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33342) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.10.2013)
296.- Samsun
Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, 2013-2014 eğitim yılında yapılacak sınavlara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33343) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.10.2013)
297.- Samsun
Milletvekili Ahmet Haluk Koç’un, Ondokuz Mayıs Üniversitesinde
uzaktan eğitimden para alınmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33344) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
298.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Kürtçe eğitimin özel okullarda sadece lise düzeyinde
uygulanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33345)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
299.- Kırıkkale
Milletvekili Turgut Dibek’in, Hacettepe ve Ankara
Üniversitelerinin Sayıştay raporuna konu olan çeşitli faaliyetlerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/33346) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28.10.2013)
300.- Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Koç’un, 2013-2014 eğitim-öğretim yılı açılışında
öğrencilere dağıttığı bir kitaba ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33347) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
301.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33348) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
302.- Diyarbakır
Milletvekili Emine Ayna’nın, Diyarbakır’ın Hazro ilçesine bağlı bir köyde
mezarlık üzerine karakol inşa edildiği iddiasına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33349) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.10.2013)
303.- Van
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, modüler üslere ve modüler üs inşaatlarına ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/33350) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.10.2013)
304.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, tutuklu üst düzey subayların yürüttükleri projelerin
durumuna ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/33351)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
305.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda
çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33352) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
306.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33353) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
307.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’ın Muradiye ilçesindeki köylerin sulama sorununa
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33354)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
308.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33355) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.10.2013)
309.- Muğla
Milletvekili Tolga Çandar’ın, ODTÜ arazisinden sökülen ağaçlara ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33356) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.10.2013)
310.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, Çanakkale’nin Bayramiç ilçesindeki bazı
köylerin içme suyu sorununa ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33357) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
311.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Bakanlıkça yapımına onay verilen HES’lerin ÇED Yönetmeliğine uygun olup olmadığına ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33358) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.10.2013)
312.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33359) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
313.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, Mersin’in Silifke ilçesinde yeni yapılan hastanenin
hizmet kalitesindeki eksikliklere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33360) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.10.2013)
314.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray’ın, aile hekimlerine uzaktan
eğitimle uzmanlık eğitimi imkanı sağlanmasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33361) (Başkanlığa geliş tarihi:
09.10.2013)
315.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’da açılması düşünülen şehir
hastanesinin yerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33362)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09.10.2013)
316.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, kamu hastanelerinde doktorlar için ayrılan norm
kadroya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33363) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.10.2013)
317.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, özel hastanelerin vatandaşlardan
alabilecekleri ilave ücrette yapılan artışa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33364) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
318.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda
çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33365) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
319.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve
Uygulama Hastanesi Başhekimliğine atanan kişiye ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33366) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
320.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, Suriyeli mültecilerin sağlık kurumlarından
faydalanmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33367)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
321.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes’in, Batman’da işten
çıkartılan görme engelli bir çalışana ve engelli vatandaşların çalışma hayatı
ile ilgili sorunlarına yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/33368) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
322.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kanser vakalarındaki artışa ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/33369) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.10.2013)
323.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33370) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)
324.- İstanbul
Milletvekili Melda Onur’un, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Hatları İşletmesine
ait bir vapurun internet üzerinden satışa sunulmasına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/33371) (Başkanlığa
geliş tarihi: 08.10.2013)
325.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Arapgir-Kemaliye
yolu inşaatı ile ilgili iddialara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/33372) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2013)
326.- Van
Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van’da bir mahalleden geçen tren yolu güzergahının değiştirilmesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/33373) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.10.2013)
327.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/33374)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
328.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, PTT işyerlerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/33375) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.10.2013)
329.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer’in, İstanbul-Çerkezköy tren hattına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/33376)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
330.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Erzurum’un Tekman ilçesine bağlı bir köyün elektrik
ve telefon sorununa ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/33377) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
331.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Türk Hava Yollarının Ankara –Paris arasında doğrudan
uçuş seferleri başlatıp başlatmayacağına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/33378) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.10.2013)
332.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Türk Hava Yollarının Ankara’dan hangi ülkelere ve
şehirlere doğrudan uçuş seferleri yaptığına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/33379) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.10.2013)
333.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman-Siirt Çevre Yolunda gerçekleşen trafik
kazalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/33380) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
334.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları
gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan personele ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/33381) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.10.2013)
335.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, PKK terör örgütünün ilk silahlı eyleminin yıl dönümünde
yapılan kutlamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/33382)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.10.2013)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu adına
Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Demokratik açılım sürecinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/778) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.04.2012)
2.- BDP Grubu
adına Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, yerel basının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/779) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.04.2012)
3.- Adana
Milletvekili Ali Halaman ve 19 Milletvekilinin, arı
ve bal ürünlerinin üretiminde ve pazarlamasında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/780) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.04.2012)
14 Kasım 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki
dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla iki dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.05
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Açılışta
yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden
elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum, yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Adana ve ilçelerinin sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili
Sayın Ali Halaman’a aittir.
Buyurun Sayın Halaman.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana ve ilçelerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ HALAMAN
(Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Halaman, bir dakika, ben kapatayım, şimdi bir uyarı
yapayım.
Sayın
milletvekilleri, Genel Kuruldaki uğultuyu eğer hafifletebilirsek gerçekten iyi
olacak.
Buyurun Sayın Halaman.
ALİ HALAMAN
(Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Hacdan da
geldiniz, onu da tebrik ediyorum, hayırlı uğurlu olsun derim.
Sayın
milletvekilleri, son günlerde Adana Türkiye’nin gündemine sık geliyor. Tabii,
ben de bu Adana’nın, ilçelerinin sorunlarını gündeme taşımak için gündem dışı
söz aldım. Bundan dolayı sizleri saygı, sevgi ile selamlarım.
Adana ve ilçelerinin sorunlarını sık sık gündeme getirmemizin
sebebi, siyasetin çare kapısı olmasından kaynaklanıyor; sorunları çözme,
iyileştirme, toplumun aşını, işini temin etme, morallerini yüksek tutma;
topluma heyecan verip çalışmasını, öğrenmesini, inanmasını, toplumun mal, mülk
sahibi olmasını yani sosyal standartlarının yükselmesini, demokratik
standartlarının yükselmesini, hür ve özgür olmasını sağlamak iktidarın ve
siyasetçinin görevi olduğu için. Eğer bunları
siyaset kurumu yapmazsa siyasetçiler oturduğu yerde rahat oturamazlar.
Son zamanlarda
Türkiye’nin gayrisafi millî hasılasının düştüğü, cari açığın sürekli
yükseldiği, karşılıksız borçların arttığı, iç ve dış siyasetin iyi gitmediği,
üretim yapan sanayinin azaldığı bir dönem yaşanıyor. Sorunlarıyla ilgili söz
aldığım Adana’da sanayi yerine geçen tarım gündeme geldi. Tarımın gündeme
gelmesi dolayısıyla son yirmi, otuz gündür Adana’da narenciye bahçelerinin
özellikle hasat dönemi başladı, yirmi beş, otuz gündür bu devam ediyor.
Adana’nın Kozan ve Yüreğir ilçelerinde narenciye bahçeleri insanlarımızın
birinci derecede geçim kapısı yani işi, yaşamı bunun üzerine kurulu. Bu
günlerde hasadı erkenci olarak yani turfanda yapılan limonundan tutun, enterdonat limonuna kadar portakalına kadar, dalında bir
türlü kesilmekte gecikiyor.
Bizim o
bölgelerin narenciyesi, portakalı genelde Rusya, Ukrayna, bir kısmı Irak ve
Suriye tarafına satılıyor. Rekoltenin yüksek olması dolayısıyla dışarıya
satılmayan portakal, narenciye yerinde pek para etmiyor. Bizim bölgenin yurt
dışına satılması gereken portakalı, limonu, dışarıda pazar bulamadığı için,
piyasa oluşmadığı için bugünlerde dalında bekliyor. Şimdi, satmakta zorluk
çektiğimiz portakalın ve narenciyenin sebebi, dış ticaretteki engeller,
zorluklar, girdi fiyatları. Dolayısıyla, dış politikadaki istikrarsızlık,
Türkiye’nin 9 tane komşusu olmasına rağmen bugüne kadar komşu devletlerle
ilişkilerimizin sıkıntılı olması, ülkemizin içerisinde ticaret yapan insanların
sürekli korku, endişe, dolayısıyla dışarıya mal satmada güven duymayışları,
dolayısıyla bizim narenciyenin fiyatlarının 30 kuruşa kadar, 40 kuruşa kadar
düşmesine sebep oldu. Bundan dolayı, Adana’nın narenciyesiyle ilgili, alım
satımıyla ilgili, Hükûmet yetkililerinin bu işlerle biraz ilgilenmesini bekler,
hepinize saygı, sevgiler sunarım.
Teşekkür ederim,
sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Halaman.
Gündem dışı
ikinci söz “Aşure Matemi” nedeniyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın
İhsan Özkes’e aittir.
Buyurun Sayın Özkes. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in,
Aşure Matemi’ne ilişkin gündem dışı konuşması
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muharrem ayındayız. Dün
“Aşure Matemi”nin 1374’üncü yıl dönümüydü. Kerbelâ’da melun Yezit, Hazreti Hüseyin’e “Ya biat
edeceksin ya da başını vereceksin.” demiştir. Hazreti Hüseyin ise, Yezit gibi
melun birine biat etmektense ölmeyi yeğlemiştir. Hazreti Hüseyin “Şimdi, ben bu
zalime boyun eğersem, korkarım ki, bundan sonra herkes zalimlere boyun eğer.”
diyerek insanlık onuru için kendisini feda etmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Hazreti Hüseyin Allah’a isyan mı etmişti? Haşa! Sevgili dedesi
Hazreti Muhammed’e gönderilen yüce dinimize ters mi düşmüştü? Haşa! Peki, bir
muktedire biat etmemenin bedeli bu mu olmalıydı? İktidara boyun eğmemeyi,
Allah’a ve Kur’an’a karşı gelmek gibi göstermek, kendisine biat etmeyen Sevgili
Peygamberimiz’in ciğerparesini bile “şeran caiz”
kılıfıyla acımasızca öldürmek şeytanın dahi pes diyeceği çirkinliktedir. Çünkü, Hazreti Hüseyin’i şehit ettiren muktedir, kendisini
Allah adına icraat eden, muhalif olanı da Allah’a karşı gelen düşman gibi
gösteriyor, öldürüyor, öldürtüyor, sonra da “Onu, Allah öldürdü.” diyordu.
Hazreti Hüseyin’in kesik başındaki mübarek dişlerini elindeki değnekle iten
Yezit, “Hüseyin, kendisinin benden üstün olduğunu, babası Ali’nin de babam
Muaviye’den üstün olduğunu iddia ediyordu. Allah, bizim onlardan üstün
olduğumuzu gösterdi.” demiştir. Yezit zihniyeti, iktidar hırsıyla Yüce Allah’ı
istismar etmeyi meslek hâline getirmiştir.
Hazreti Hüseyin,
din adına dine imana sığmayan şeyleri yapanlara karşı gelmiştir. Hazreti
Hüseyin, Kerbelâ’da, yanındaki bir avuç insana
“Üzerinde kul hakkı bulunanlar benim yanımda çarpışmasın.” diyerek kul hakkına
ne kadar önem verdiğini göstermiştir.
Hazreti Hüseyin,
muharrem ayının 10’uncu günü hunharca şehit edilmiştir. Cesedinde yüzlerce ok
yarasından başka, 33 mızrak, 34 de kılıç darbesi vardı. Kerbela’da
çocuklar dahi, oklarla ve kılıçlarla hunharca öldürülmüşlerdir. Hazreti Hüseyin
dâhil, şehit edilen 72 kişinin başları kesilmiştir. Bu vahşet, organize olarak,
iktidarın muhalefete hayat hakkı tanımamasıdır; Hazreti Ali evladının planlı
olarak imha edilmesidir.
Sayın
milletvekilleri, Emeviler halka “icraatları nedeniyle
yöneticilere günah yazılmayacağını ve ahrette yargılanmayacakları inancını”
benimsetiyorlardı. Böylece Emeviler, din ile iman ile
bağdaşmayan tüm icraatlarını Allah’ın takdiri olarak göstererek kötülüklerinin
faturasını Allah’a kesiyorlardı. Kerbelâ’da Hazreti
Hüseyin ve yanındakileri hunharca şehit ettiren, “Harre
olayı” diye bilinen, Sevgili Peygamberimiz’in şehri
Medine’yi yağmalatıp, yüzlerce sahabeyi öldürtüp, kadınların ırzlarına
geçirten, Mekke’de Kâbe-i muazzamayı yıktıran ve
yaktıran Yezit, Müslümanlık şöyle dursun insan bile değildir. Yezit, dini
saltanata dönüştüren, iktidar hırsıyla gözünü kan bürümüş bir diktatördü.
Dünden bugüne,
dindarlık adına Yezit’in haksızlıklarına suskun
kalanlar, haksızlık karşısında susanlar dilsiz şeytandırlar.
Dini, Allah’ı,
Peygamber’i ve Kur’an’ı saltanat için kullananlar, zulümlerini, baskılarını
Allah ve din adına yasal gösterenler, halkı bin bir çeşit sindirme
yöntemleriyle korkutanlar, muhalif olanları hizaya getirmeyi, imha etmeyi,
bertaraf etmeyi maharet sayanlar Yezit zihniyetindendirler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İHSAN ÖZKES
(Devamla) – “Çok riyakâr veli görünür, İbni Mülcem iken Ali görünür.”
Kerbelâ, hak ve
hakikatin yıkılmasına canı pahasına engel olmaktır, insanlığın ayakta kalması
için nefsinden ve nefesinden vazgeçmektir, kula kulluk etmektense emaneti
sahibine teslim etmektir, Allah’a kullukta kul hakkına yer vermemektir, insan
olamadan Müslüman olunamayacağını bilmektir.
Bu vesileyle,
şehitlerin efendisi, masum İmam Hazreti Hüseyin ve onunla Kerbelâ’da
şehit olanları rahmetle ve minnetle yâd ediyorum.
Teşekkür eder,
saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Hocam.
Gündem dışı
üçüncü söz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluş yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Ömer Faruk Öz’e aittir.
Buyurun Sayın Öz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti’nin 30’uncu kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 30’uncu yıl dönümü sebebiyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, aşure günümüzü kutluyorum ve şunu belirtmek istiyorum: Adalet
ve Kalkınma Partisi, Sayın Başbakanımızın başkanlığında, iktidara geldiğimiz
günden bugüne kadar bu ülkede yaşayan 76 milyon insanın inandığı değerler
ölçüsünde yaşaması içi her türlü hak ve özgürlükleri yerine getirmektedir, hiç
kimseye karşı baskı ve zulüm söz konusu değildir. Biz, hiçbir zaman dini
istismar etmedik, dini inandığımız gibi yaşamaya çalıştık ama inanmadığı şeyi
yaşamaya çalışanlar veya inanmadığı şeyi yaşıyormuş gibi göstererek din
istismarı edenleri de bu halkımız görmektedir.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) – Niye üzerine alındın, bir sıkıntı mı var?
ÖMER FARUK ÖZ
(Devamla) – Kanuni Sultan Süleyman devrinde 50 bin şehitle vatan topraklarına
kattığımız Kıbrıs, üç asır Osmanlı idaresinde kalmış, 1878 yılında hükümranlık
hakkı saklı tutularak İngilizlerin idaresine devredilmiştir, bilahare de
buranın yönetimi İngilizlere bırakılmıştır.
İngilizlerin
Ada’yı 1960 yılında Rumların ve Türklerin ortak yönetimine terk etmesiyle
bağımsız Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur. Türk ve Rumlara eşit hak ve yetki
temelinde hassas bir denge üzerine kurulan yeni devletin kuruluş anlaşmasına
Türkiye ve Yunanistan garantör devlet olmuşlardır. Ama ne yazık ki, gelişen
süreç içerisinde Rumların Enosis’i gerçekleştirme ve
Kıbrıs’ın tümünü Rumlaştırma noktasındaki mücadeleleri sebebiyle bu uzun vadeli
olamamıştır.
Değerli
milletvekilleri, Kıbrıslı Türklerin topyekûn katliamını içeren insanlık dramı
ve vahşet yıllarca sürmüş, ana vatan Türkiye’nin uluslararası anlaşmalardan
kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini kullanarak 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirmiştir. Ben, bu vesileyle, Kıbrıs
Barış Harekâtı’nı gerçekleştiren merhum Başbakan
Ecevit’i ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan Hocamızı rahmetle ve burada
şehit olan kardeşlerimizi de şükranla anıyorum.
Varlığını ve
temel haklarını koruyabilmek adına kendi vatanında vatandaş olmanın getirdiği
her türlü haktan yoksun yaşamaya mahkûm etmek isteyenler, karşısında Türk halkı
ve Türkiye Cumhuriyeti devletini bulmuşlardır. Soydaşlarımızın insanca yaşama
adına verdiği onurlu mücadelenin sonunda Kıbrıs Federe Meclisi 15 Kasım 1983
tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır.
Değerli
milletvekilleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun üzerinden henüz
otuz yıl geçmesine rağmen ana vatan Türkiye güvencesi altında birçok imkânlarla
karşı karşıya getirilmiştir. AK PARTİ hükûmetleri döneminde siyasi, ekonomik ve
kültürel alanlarda tarihî atılımlar gerçekleştirilmiştir. Öncelikle,
uluslararası arenada kazanımlarımızdan vazgeçmeden, uzlaşıya dayalı siyaset
izlenmiş, Ada’da kalıcı, adil ve kapsamlı bir anlaşma sağlanması için sürekli
gayret sarf edilmiştir. Çok kısa sayılabilecek bir sürede siyasi çalışmalar
netice vermiş, geçtiğimiz dönemde Annan Planı çerçevesinde Türk tarafının uzlaşmaz tavrı
nedeniyle suçlanmasının sebebi… Türk tarafının “kabul”, Rum tarafının “ret”
vermesiyle Türklerin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türk tarafının ne kadar
barıştan yana olduğunu da ispat etmişlerdir. 2004 yılında gerçekleştirilen
Birleşmiş Milletlerdeki Annan Planı da bunun en bariz örneğidir.
Siyasal
faaliyetlerin yanı sıra, Kıbrıslı kardeşlerimizin refahı ve kalkınması için her
biri birbirinden önemli faaliyetler yerine getirilmiştir. Dünyada tek olarak,
Türkiye Cumhuriyeti’nin Anamur’dan Kıbrıs’a deniz altından su götürme projesi
tamamlanmak üzeredir. 2014 yılı Mart ayında inşallah 500 milyon doları geçen
bir harcamayla Kıbrıs Türk halkı hem içme suyuna hem de sulama suyuna kavuşmuş
olacaktır. Kıbrıs davasına sahip çıkmak budur. Kıbrıs davası, orada yaşayan
kardeşlerimizin hem uluslararasında tanınmışlığı hem de orada yaşayan
kardeşlerimizin kendi ayakları üzerinde durma noktasında… AK PARTİ hükûmetleri
döneminde Türkiye’de neler yapılıyorsa aynısı Kuzey Kıbrıs’ta da yapılmaya
devam edilmiştir. Bu çerçevede, duble yollar, alt
geçitler, üst geçitler, turizm alanındaki yatırımlar ve özellikle de öğrenim
görmek isteyen öğrencilerimizle ilgili yapılan yurtlar bu işin en bariz
örneğidir.
Şunu net olarak
belirtmek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti, devletiyle, milletiyle ve Hükûmetiyle
her daim Kıbrıslı kardeşlerimizin yanındadır, olmaya devam edecektir. Bu
vesileyle, bağımsız bir devlet olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 30’uncu
kuruluş yıl dönümünü ve soydaşlarımızın bağımsızlık gününü tebrik ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öz.
60’ıncı maddeye
söz vereceğim.
Sayın Şeker…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker’in, 14 Kasım Dünya
Diyabet Günü’ne ilişkin açıklaması
MEHMET ŞEKER
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün 14 Kasım
Dünya Diyabetle Mücadele Günü. Dünya Sağlık Örgütü 2025 yılında dünyada 300
milyon diyabetli olacağını söylemişti ama bugünden dünyada 400 milyona yakın
diyabetli var. Türkiye’de 2000 yılında yapılan çalışmada 7,2 olan diyabetli
sayısı bugün 13,7’ye ulaşmıştır. Çok ciddi şekilde bir sağlık sorunu olan
diyabetin tüm dünyada eradike edilebilmesi için,
devletlerin yanında sivil toplum örgütlerinin de çok ciddi çalışmaları lazım,
bunun için de en büyük mücadele obeziteyle olan
mücadeledir.
Bu vesileyle
diyabetle mücadelede emeği geçen tüm sağlık çalışanlarına buradan saygılarımı
ve şükranlarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Serindağ…
2.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın,
Gaziantep Kâmil Ocak Stadyumu’nun yerine TOKİ tarafından yapılması planlanan
AVM projesine ilişkin açıklaması
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
Gaziantep Kâmil Ocak Stadyumu 18 bin seyirci kapasitelidir. Şehrin en merkezî
yerindedir. AKP Hükûmeti bu stadyumu yıkmak ve şehirden uzak, ulaşımı zor bir
alana yeni bir stadyum yapmak istemektedir ve mevcut stadyumun yerini de
TOKİ’ye AVM yapılmak üzere devretmiştir.
Gaziantepliler bu
projeye karşı çıkmaktadır. AKP’li milletvekilleri ve Sayın Bakan dâhil bu
projeyi benimsemediklerini, istemediklerini ifade ediyorlar. Şayet bu doğruysa,
istemiyorlarsa, bir an önce bu projeden vazgeçilmeli, şehrin sakinlerinin ve
sivil toplum örgütlerinin istediği şekilde bir proje yapılmalıdır.
Bu proje bir
ihtiyaçtan doğmamıştır, tam tersine mevcut stadyumun yeri rant
peşinde koşanların iştahını kabartmıştır. Şayet stadyum yıkılacaksa, yeni bir
stadyum yapılacaksa, ya yeni yapılacak stadyum eski stadyumun yerine yapılmalı
ya da eski stadyumun yeri kent meydanı olarak düzenlenmelidir, Gaziantepliler
de bunu istemektedirler.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Kaynarca…
3.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, Ahıska
Türklerinin yurtlarından sürgün edilmelerinin 69’uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Bugün 15 Kasım.
1944 15 Kasımında Ahıska Türkleri ağır şartlar altında bir gecede
topraklarından sürüldüler ve ne yazık ki bir daha yurtlarına dönmelerine
müsaade edilmedi.
Bu talihsiz
gecenin üzerinden tam altmış dokuz sene geçti, fakat Ahıskalıların dramı
bitmedi. Onların yurtlarına dönmesiyle ilgili yapılan anlaşmaların bölge barışı
açısından son derece önemli olduğunu düşünüyorum.
Sürgünün 69’uncu
yılında, aynı zamanda Ahıska Türkü torunu olarak, onların bitmeyen dramının son
bulması dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın
Türkkan…
4.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Ahıska
Türklerinin yurtlarından sürgün edilmelerinin 69’uncu yıl dönümüne ve vefatının
33’üncü yıl dönümünde Mehmed Zahid
Kotku’yu rahmetle andığına ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) - Sayın Başkan, bugün 14 Kasım, Türk tarihinde bir vahşet günü,
Ahıska sürgününün yıl dönümü. 14 Kasım 1944 gecesi bütün Ahıskalı Türkler
Stalin’in emriyle vatanlarından zorla sürgün edildiler. 40 binden fazla
Ahıskalı erkek de İkinci Dünya Harbi’nde Alman cephesine gönderildi. Savaşın
bitişinde Ahıska’da geri kalan ihtiyar, kadın ve çocukların tamamı eski yük
vagonlarına doldurularak Orta Asya’ya sürgün edildiler. Savaşa giden Ahıska
erkeklerinin çoğu da muhtelif cephelerde öldüler. Sağ kalanlar ise evlerine,
köylerine döndüklerinde yakınlarından hiçbirini bulamadılar. Bu kardeşlerimiz
zulme uğramaya devam ediyorlar. Türkiye, çeşitli vesilelerle herkese
vatandaşlık verirken Ahıska Türklerine vatandaşlık vermemek için her türlü zorluğu
çıkarmaktadır.
Sayın Başkan,
bugün, aynı zamanda, vefatının 33’üncü yıl dönümü vesilesiyle gönül ehli,
Türkiye’mizin müstesna İslam âlimi Mehmed Zahid Kotku hocamızı rahmetle
anıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Türkoğlu…
5.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun,
iktidar partisinin sandığa saygı duymadığına, Adana Büyükşehir Belediye
Başkanının sandıktan çıkmasına rağmen hâlâ görevinin başında olmadığına ve
Osmaniye’nin Toprakkale ilçesine bağlı Tüysüz
Belediyesinin kapatılmasını şiddetle protesto ettiğine ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkanım,
son dönemde en fazla kullanılan kelimelerden birisi “demokrasi.” Hatta bir de
bunun önüne “ileri” kelimesi eklendi, “ileri demokrasi”den
bahsediliyor, bol bol da demokratikleşme paketleri görüyoruz. Bu kavramdan
bahsedilirken hep de sandığa karşı bir saygı var, “Sandıktan çıkana saygı
duymak lazım.” vesaire diye ama iktidar partisi sandığa hiç saygı duymuyor.
Adana’da bir büyükşehir belediye başkanı var, sandıktan çıktığı hâlde hâlâ
görevinin başında değil.
Benzer bir
uygulamayı Osmaniye’nin Toprakkale ilçesinde yaptı
iktidar partisi. Tüysüz beldesinin organize sanayi bölgesindeki elektrik
tüketim vergisinden dolayı almış olduğu geliri elde edebilmek adına, Toprakkale Belediyesine kaydırabilmek adına Tüysüz
Belediyesi 11 Ağustos 2013 günü Resmî Gazete’de
yayınlanan bir kararla kapatıldı. Bunu şiddetle protesto ediyorum. “Demokrasi
sözde değil özde olur” demişlerdi, ne kadar isabetli söylemişler.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın
Dedeoğlu…
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun,
Kahramanmaraş Tapu Sicil Müdürlüğünün fiziki şartlarına ve tapu müdürlüklerinde
çalışan personelin özlük haklarında düzenleme yapılmasını istirham ettiğine
ilişkin açıklaması
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
Kahramanmaraş Tapu Sicil Müdürlüğü -üzülerek ifade ediyorum- çok eski, köhne ve
küçücük bir binada çalışmakta. Orada günlük işlerini takip eden Kahramanmaraşlı
vatandaşlarımız havasızlık ve kötü bir atmosferin içerisinde işlerini yaptırmak
durumunda kalıyorlar. Keza yine çalışanlar da öyle. Kahramanmaraş, büyükşehir
belediyesi oldu. Kahramanmaraş’a yakışır tapu müdürlüklerinin ilçelerimize göre
yeniden organize edilmesini arzu etmekteyim.
Bununla beraber,
orada çalışan personelimizin, tüm tapu müdürlüklerinde çalışan personelimizin
özlük haklarında ve fazla mesailerinde yeniden bir düzenleme yapılmasını
istirham ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Atıcı…
7.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Hazreti Hüseyin’in
şehit edilmesi nedeniyle tutulan yasa ve Mersin Akkuyu’da
yapılacak nükleer santrale ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
Hazreti Hüseyin’in şehit edilmesi nedeniyle tuttuğumuz yasın anlamı sadece
üzüntü değildir. Bu yas, yezit anlayışına karşı duruşun da önemli bir
simgesidir; bu yas, insan onurunun en yüce değer olduğunun da bir ifadesidir,
herkesin bunu böyle bilmesi gerekir.
Sayın Başkan,
Enerji Bakanı ve Orman Bakanını yan yana görmüş iken bir konuya da temas etmek
istiyorum. Geçenlerde Akkuyu’da yapılacak olan
nükleer santral alanını gezdim ve hummalı bir çalışma olduğunu gördüm, ÇED
raporu olmadığı hâlde. Çalışmanın nedenini sorduğumda “Taş ocağı işletiyoruz.”
diye enteresan bir cevap verdiler ve Mersin halkının âdeta zekâsıyla dalga
geçtiler.
Şimdi, ben, Sayın
Orman Bakanına soruyorum: Taş ocağı inşa edilen ya da işletilen bir yerde
yangına karşı 20 bin ağaç kesilir mi yol yapmak için? Veya aynı şekilde Enerji
Bakanına da soruyorum: ÇED raporu almadan “Burada taş ocağı işletiyorum.”
mantığıyla Ruslara nükleer santral yaptırmayı ne kadar doğru buluyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Öz…
8.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, muharrem ayına
ilişkin açıklaması
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, bu ay muharrem ayı. Muharrem ayı, ay takvimine göre
yılın ilk ayıdır, Nuh Tufanı’nın son günüdür, Nuh Tufanı’nda elinde en son kalanlarla aşurenin pişirildiği
gündür, ehlibeytin katledildiği gündür. Dolayısıyla, bu ayda oruç tutmak,
şehitler şahı İmam Hüseyin’in ve yol arkadaşlarının soylu mücadelesini
yüzyıllar sonra bile inançla, kararlılıkla ve azimle yaşatmak demektir.
Bu ayda oruç
tutanların oruçlarının Tanrı katında kabul edilmesini niyaz ederim.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN – Sayın Baluken…
9.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in,
Seyit Rıza ve arkadaşlarını idamlarının 76’ncı yıl dönümünde saygı, şükran ve
rahmetle andıklarına ve Dersim katliamının hesabını Türkiye halklarıyla
birlikte mutlaka soracaklarını ifade etmek istediklerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
Dersim direnişinin önder ismi Seyit Rıza ve arkadaşlarını idamlarının 76’ncı
yıl dönümünde saygıyla, şükranla ve rahmetle anıyoruz. Yetmiş altı yıl önce
uygulanan idamlarla tekçi, asimilasyoncu politikalara karşı başkaldıran özelde
Dersim halkının, genelde Kürt halkının iradesi teslim alınmaya çalışılmıştır.
Seyit Rızaların idamları ile eş zamanlı olarak da Dersim’de on binlerce
insanımız mağaralarda katledilmiştir. Bu katliamı ve idamları yapanları
kınıyoruz. Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin hâlâ belli
olmamasının, Dersim katliamıyla hâlâ bir yüzleşme yapılmamasının, Dersim adının
hâlâ yasak olmasının kabul edilemez olduğunu belirtiyoruz. Dersim halkı Seyit
Rıza ve arkadaşlarının gösterdiği yolda bugün de özgürlük mücadelesine devam
etmektedir. Bizler de Barış ve Demokrasi Partisi olarak bu özgürlük
mücadelesinde Dersim halkının yanında olduğumuzu, Dersim katliamının hesabını
da mutlaka Türkiye halklarıyla birlikte soracağımızı ifade etmek istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Bulut…
10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un,
kamuoyunda “yaşa takılanlar” olarak bilinenlerin emeklilikle ilgili
mağduriyetlerinin giderilmesi için Hükûmeti göreve davet ettiğine ilişkin
açıklaması
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, Türkiye’de her
emeklinin yaptığı gibi, kanunun tanıdığı, primlerini süresi içerisinde
yatırmış, iş yerlerinden ayrılmış ancak yaşları sebebiyle emekli olamamış, bugün yaşları itibarıyla yeni bir iş
bulamayan, işsiz kalarak kendi geçimlerini temin etmekte güçlük çeken, “yaşa
takılanlar” diye kamuoyunda bilinenlerin mağduriyetlerinin giderilmesi
noktasında Hükûmeti tekrar uyarıyor, göreve davet ediyorum. Önümüzdeki günlerde İzmir’de büyük bir miting yapacaklar, yürüyüş
yapacaklar, tepkilerini dile getirecekler. Ülkenin her yerinde tepkilerini, bu
haklı taleplerini dile getirdikleri hâlde Hükûmetin bu noktada duyarsız
kalmamasını, bu yaraya bir çözüm bulmasını diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Ünüvar…
11.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın, 14 Kasım Dünya
Diyabet Günü’ne ilişkin açıklaması
NECDET ÜNÜVAR
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün 14 Kasım
Dünya Diyabet Günü. Diyabet bu çağın en popüler hastalıklarından biridir, her
geçen gün sayıları da artmaktadır. Düzenli egzersiz, dengeli beslenme ve
bilinçli yaklaşımla hem hastalık önlenebilir hem de hayatı olumsuz yönde
etkileyen sonuçları hafifletilebilir. 14 Kasım vesilesiyle diyabetli
vatandaşlarımıza sağlıklı, uzun ömürler diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Ben de diyabetliyim, onun için sağ olun; diyabet konuşması yapanlara
teşekkür ediyorum.
NECDET ÜNÜVAR
(Adana) – Size de sağlıklı, uzun ömür diliyorum Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi…
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
Ahıska Türklerinin yurtlarından sürgün edilmelerinin 69’uncu ve Naim
Süleymanoğlu’nun Melbourne Olimpiyatları’nda 3 altın madalya kazanmasının
20’nci yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ahıska
Türklerinin yurtlarından sürgün edilmesinin yıl dönümünde sürgünlerin, acıların
yaşanmadığı bir dünya diliyorum.
Bugün, ayrıca,
Naim Süleymanoğlu’nun, “tüm zamanların en iyi haltercisi” olarak isimlendirilen
büyük haltercimizin Melbourne Olimpiyatları’nda 3 altın madalya kazanmasının
yıl dönümü. Böylesi büyük başarıların Türk sporunda yaşandığı günler dileğiyle,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Naim Süleymanoğlu’na sevgilerimizi gönderiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Gündeme
geçiyoruz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize
sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-AB
Karma Parlamento Komisyonunun (KPK) 73’üncü Genel Kurul toplantısının 5-6
Aralık 2013 tarihlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılmasının Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 31/10/2013
tarih ve 57 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1333)
13/11/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye-AB Karma
Parlamento Komisyonunun (KPK) 73’üncü Genel Kurul toplantısının 5-6 Aralık 2013
tarihlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılması Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanının 31 Ekim 2013 tarih ve 57 sayılı Kararı ile uygun
bulunmuştur.
Söz konusu
toplantının Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacağı, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7’nci
maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Başbakanlığın bir
tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
2.- Başbakanlığın, Siirt Milletvekili Gültan Kışanak hakkında tanzim edilen Anayasa Komisyonu ve Adalet
Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan soruşturma dosyasının
Hükûmete iade edilmesine ilişkin tezkeresi (3/1334)
12/11/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Siirt
Milletvekili Gültan Kışanak hakkında tanzim edilen ve
ilgi (b) yazı listede Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının yeniden
değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair
Adalet Bakanlığından alınan ilgi (c) yazı sureti ve ekleri ilişikte
gönderilmiştir.
Gereğini arz
ederim.
Bekir
Bozdağ
Başbakan
Yardımcısı
BAŞKAN – Anayasa
ve Adalet komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan (3/950) esas
numaralı dosya Hükûmete geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, demokratik açılım sürecinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/778)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Hükûmetin geçen
yıl başlattığını açıkladığı açılım sürecinin bir türlü açılıma dönüşememesi,
demokratik adımların atılamaması ve çatışmalı ortamın yeniden başlamasının
nedenlerinin bütün boyutlarıyla araştırılarak, alınacak önlemlerin ve
yürütülecek politikaların belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederim.
Hasip Kaplan
Şırnak
BDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün “Güzel şeyler olacak.” demesi
ile başlayan, AK PARTİ Hükûmetinin önceleri “Kürt açılımı”, sonra da
“demokratik açılım”, “Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi” olarak adını
değiştirdiği; proje nedeniyle koordinatör olarak görevlendirilen İçişleri
Bakanı Sayın Beşir Atalay’ın emek ve meslek örgütleri, aydınlar, sanatçılar,
siyasetçiler, siyasi partilerle yaptığı görüşmeler sonrası kapsam ve içeriği
belirlenemeyen ve zamana yayılan çalışmalar tıkanma noktasına gelmiştir.
Dağdakileri indireceğim derken Habur’dan gelen barış gruplarının
önce serbest bırakıldığı, sonra tutuklandığı; DTP ve BDP üye, yönetici,
belediye başkanları dâhil 7 bin kişinin “KCK soruşturmaları” adı altında
tutuklandığı, operasyonların hız kesmediği; Doğu ve Güneydoğu bölgesinde yaygın
insan hakları ihlalleri yaşandığı bir süreç sonucunda PKK’nin tek taraflı
ateşkes sürecini sona erdirmesi ile ülke çapında yaygın çatışmaların çıktığı
tehlikeli bir sürece gelinmiştir.
12 Eylül askerî darbe Anayasası’nın tamamının değiştirilmesi
yerine kısmi yama bir değişikliğe gidilmesi, militarist kurumların
lağvedilmemesi, MGK’nın, YÖK’ün, ırkçı, tekçi anlayışın kaldırılmaması, Kürtçe
ana dilde yayın, eğitim yasağının sürdüğü, anayasal vatandaşlığın tanımının etnisiteden arındırılmadığı, farklı kültür, inanç
gruplarına ayrımcılığın sürdüğü dikkate alındığında, siyasi partiler ve seçim
yasalarında değişikliğe gidilmediği, yüzde 10 seçim barajı, yüzde 7 hazine
yardımı barajının korunduğu, AB reformlarının uygulanmadığı, Terörle Mücadele
Kanunu, TCK’nin 215, 216, 220, 301 gibi maddeleri ile yasakların sürdüğü,
bölgesel dengesizliklerin giderilmediği görülmüştür.
Askerî vesayetin yanı sıra yargı vesayetinin geliştiği, demokratik
toplum olmanın gereklerinin yerine getirilmediği, Hükûmetin milliyetçi
propaganda sonucu yaklaşan seçimler nedeniyle geri adım attığı,
beceriksizliğini, kırılan basiretini, diyalog süreçlerini kapatarak sorumluluğu
BDP’ye atmaya çalıştığı dikkate alındığında; Osmanlı’dan
cumhuriyete miras kalan “Kürt sorunu” “asayiş sorunu” olarak ele alındığı,
teşhisinde yanılgıya düşüldüğü, sorunun çözümünün askere havale edildiği,
çözümünün demokratik siyaset ve Meclis dışında arandığı, ülkenin acılı bir
sürece girdiği dikkatleri çekmektedir.
İnsan hakları,
hukuk, siyasi temsil, demokrasi sorunu olarak Kürt sorununun çözümü tarih,
sosyoloji, kültür/kimlik, ekonomi ve siyasi platformlarda aranması gerekirken,
çözüm projeleri sunamayan partilerin, tezkere/operasyon, inkâr yanlışında ısrar
ettikleri görülmektedir.
Açılım süreci
neden açılamadı? Paketin içi neden doldurulamadı? Neden çözüm bulunamadı? Sorun
neden Mecliste tartışılmıyor? Neden acılı bir sürece gidildi? Hükümet nerede
hata yaptı? Kısa, orta ve uzun vadede ne yapmak lazım? İşte tüm bu sorunların
cevaplanması, acılı çatışma sürecinin sona erdirilmesi için Meclis araştırması
açılması ve bir araştırma komisyonu kurulması gerekmektedir.
2.- BDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, yerel basının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/779)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Yerel basın,
günümüzde oldukça sıkıntılı günler geçirmekte, bir takım yanlış politikalar ve
siyasal iktidarların göz ardı etmesi sonucu, varlık mücadelesini sürdürebilme
çabası içine girmiştir. Yerel basının sorunlarının bütün boyutlarıyla
araştırılarak tespit edilmesi, önlem alınması, alınacak önlemlerin ve
yürütülecek politikaların belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederim.
Hasip Kaplan
Şırnak
BDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Yerel basın,
kendi bölgelerinde yaşayanların her türlü sorununu ve bu sorunların karşısında
üretilebilecek çözüm önerilerini gündeme getiren, tartışan, yerel yönetimle
merkezî yönetim arasında köprü işlevi gören, halkın gözü kulağı olduğu kadar
yerel yönetimin dili de olan, yerel basının bir yönüyle ülke basınına malzeme
sağladığını ve onları uyarıcı görevler görmektedir.
Türkiye’de, bir
zamanlar İstanbul basınıyla yarış eden hatta onu geride dahi bırakan yerel
basın, günümüzde oldukça sıkıntılı günler geçirmek, birtakım yanlış politikalar
ve siyasal iktidarların göz ardı etmesi sonucu varlık mücadelesini sürdürebilme
çabası içine girmiştir.
Hâlen Anadolu’nun
pek çok kentinde teknolojinin en basit imkânlarından dahi yoksun olarak
çıkarılan gazeteler vardır. Anadolu’da pek çok gazetede görev yapan gazeteciler
çok düşük maaşlarla, hatta cep harçlığıyla ve hiçbir sosyal güvencesi olmadan
çalışmaktadır ki, dolayısıyla da bunların tamamına yakını geçimini sağlamak
için gazetecilik dışında ikinci bir iş yapmak durumunda kalmaktadır.
Ekonomik yönden
oldukça kısıtlı imkânlar dâhilinde hayatta kalma mücadelesi veren pek çok yerel
basın ve yayın kuruluşlarında, ihtiyaçtan kat kat az sayıda eleman istihdam
edilebilmektedir. Gerçekte, demokrasinin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi
açısından henüz tekelleşme ağına düşmemiş özgür, tarafsız, yerel basının
tarafsızlığını koruyabilmesi için gerekli ortamın sağlanması gerekmektedir. Bu
ortam, gerek teknolojik altyapı gerek donanım gerekse yerel basın mensuplarının
iyi ücretlerle çalıştırılabilmesi ve bu sayede etik açısından, bağımsızlık
açısından sağlanacak rahat ve gelişmiş bir ortamdır.
Çok sesli ve
özgür bir basının demokratik sistemin korunması ve güçlendirilmesinde son
derece önemli bir unsuru teşkil ettiği düşünülürse ve yerel basının da ulusal
basınla paralel bir seyir takip ettiği göz önünde tutulduğunda, günümüzde
oldukça zor günler geçirmekte olan yerel basın yayın kuruluşlarının önemi ve
gerekliliği de ortaya çıkar.
Yerel basının
gelişmiş olması ve güçlenmesi, yerel iletişimi arttırmakta, bu iletişim yerel
yönetimi etkilemekte, bu da yerel demokrasinin, yerel demokratik yönetimin
güçlenmesine ve halk tarafından benimsenmesine yardımcı olmaktadır.
Türkiye’de yerel
basının sorunları, yaygın basının sorunlarına, birçok yönde benzer özellikler
göstermektedir. Gazete okuma oranının düşük olması, halkın isteklerine cevap
verilmemesi, yetersiz tirajlar, teknolojilerden akılcı bir biçimde
yararlanılamaması, niteliksiz işçi çalıştırılması, çalışanların eğitimine önem
verilmemesi, satışı arttırmak için içerik iyileştirmesi yerine magazin
haberlerinden ve promosyon kampanyalarından medet
umulması, günümüzde yerel basının da gelişmesini, iyileşmesini önleyen temel
etkenlerdir. Buna devlet kurum ve kuruluşlarının yerel basına yönelik ilgi
eksikliği eklenince, yerel basın yıllardır, kendisine değer verilmeyen, ciddiye
alınmayan, sorunlarına çözüm üretilmeyen bir konumda kalmıştır.
Haber toplamak,
haberi basmak ve bu basılan haberleri kitleye duyurabilmek için oluşmuş
gazeteler ayakta kalabilmek için yeterli maddi güce ihtiyaç duymaktadır. Bugün
Türkiye’de ulusal çapta yayın yapan gazeteler için ekonomik sorunlar yerel
basına nazaran pek kendisini hissettirmemektedir. Ancak, yerel basınımız için
sorunların başında ekonomik sıkıntılar gelmektedir. Maddi sıkıntı içerisinde
olan gazeteler diğer konularda da sıkıntı çekmeye başlayacaktır. Tecrübeli ve
eğitimli eleman çalıştıramayacak, bu da gazetenin içerik olarak
kalitesizleşmesine neden olacaktır.
Bir yandan yerel
iktidar çevrelerinin tazyiki altında olan, bir yandan da merkezin sansasyona açık magazinsel söylemin etkisine kendi
çevresinden bile destek göremediği için direnemeyen yerel basının haberlerinin
çifte manipülasyona uğradığı da öne sürülebilir. Yerel basının yurt çapında
siyasal, kültürel yankılara yol açabilecek nitelikteki haberlerin yaygın
basında saptırıldığından, yanlış bilgilendirmelere yol açıldığından
yakınmaktadırlar. Bu nedenlerle yerel basının sorunlarının bütün boyutlarıyla
araştırılarak tespit edilmesi, önlem alınması, alınacak önlemlerin ve
yürütülecek politikaların belirlenmesi amacıyla araştırma komisyonu
kurulmasında yarar bulunmaktadır.
3.- Adana Milletvekili Ali Halaman
ve 19 arkadaşının, arı ve bal ürünlerinin üretiminde ve pazarlamasında yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/780)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Arı ve bal ürünlerinin üretiminde ve pazarlanmasında yaşanan
sorunların araştırılarak ülkemizde arıcılık potansiyelinin etkin ve verimli
değerlendirilmesi, ürün kalitesi ve çeşitliliğinin geliştirilerek ekonomik değerinin
yükseltilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün
104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
1) Ali Halaman (Adana)
2) Bülent Belen (Tekirdağ)
3) Cemalettin Şimşek (Samsun)
4) Erkan Akçay (Manisa)
5) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
6) Zühal Topcu (Ankara)
7) Muharrem Varlı (Adana)
8) Celal Adan (İstanbul)
9) Mustafa Kalaycı (Konya)
10) Mehmet Erdoğan (Muğla)
11) Alim Işık (Kütahya)
12) Reşat Doğru (Tokat)
13) Bahattin Şeker (Bilecik)
14) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
15) Emin Çınar (Kastamonu)
16) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
17) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
18) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
19) Sinan Oğan (Iğdır)
20) D. Ali Torlak (İstanbul)
Gerekçe:
Ülkemiz geniş
yayla sahaları, çiçeklenme için uygun mevsimleri, yapısı, bal verimi yüksek kır
çiçekleri, endüstri bitkileri, akasya, kestane, ıhlamur, kızılçam ormanları
gibi doğal kaynaklar yönünden arıcılık için son derece şanslı bir ülkedir.
Arıcılığımız mevcut durumu itibarıyla önemli bir potansiyele sahip olmasına
rağmen bu potansiyelin tam olarak kullanıldığı söylenemez.
Bal, Anadolu’nun
çok eskiden beri bilinen besin maddelerinden birisidir. Hititler’in
başkenti Boğazköy’de bulunan milattan önce 1300’lere dayalı bazı yazıtlardaki
bulgular, arıcılığın eski Anadolu kültürlerinde de önemli bir yer tuttuğunu
göstermektedir. Ülkemizde bazı yerleşim merkezlerinin isimlerinde de bal
sözcüğünün geçmesi, topraklarımızda balın ve balcılığın tarihini net bir şekilde
ortaya koyan bir başka açıklama sayılabilir.
Ülkemizin her
bölgesinde arı kovanları mevcuttur. Bu kovanlardan da birbirinden farklı
lezzette çeşit çeşit bal elde edilir. Doğu Anadolu’da Bitlis, Erzurum, Kars;
Güneydoğu Anadolu’da Şemdinli; Orta Anadolu’da Ankara, Konya; Karadeniz’de Anzer Yaylası ile Ege Bölgesi’nin bazı kesimleri bal
üretiminin ülkemizdeki çeşitliliğini ve frekansını gösterir. Bu yoğun
frekansın, işlek ve yararlı bir ifade biçimiyle arz edilebilmesi için birtakım
bilgi ve tecrübe katmanlarının ortak paydaya oturtulması gerekir. Zira, bilgisiz ve tecrübesiz bir üretim anlayışı kazanç
değil, zarar getirir. Öte yandan, kalitesiz ve hatta sahte bal üretimi, denetim
mekanizmasının işlek olmasının önemini sergilemektedir. Bu açıdan sahte balla
mücadele noktasında ciddi yaptırımlar elzemdir.
Bilimsel kaynak
ve bu konuda bilgi sahibi bilimsel kurumlar üretimini artırırken, standarda ve
pazarlamaya yönelik stratejiler de ülkemizin kazanç hanesini
zenginleştirecektir.
Tüm bu gelişmeler
göz önünde bulundurulduğunda, ülkemizde arıcılığın sorunları ve çözüm
yollarının belirlenmesi için Meclis araştırması açılması büyük yarar
sağlayacaktır.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken tarafından cezaevlerinde
yaşanan sürgünlerin insan hakları boyutuyla incelenmesi, politik arka planın
ortaya çıkarılması ve cezaevlerindeki hak ihlallerinin açığa çıkarılması amacıyla
13/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14
Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
14/11/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
14/11/2013 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisini, İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
13 Kasım 2013
tarihinde, Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken
tarafından verilen (4310 sıra no.lu) cezaevlerinde yaşanan sürgünlerin insan
hakları boyutuyla incelenmesi, politik arka planın ortaya çıkarılması ve
cezaevlerindeki hak ihlallerinin açığa çıkarılması amacıyla, Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 14/11/2013 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisi lehinde ilk söz Van Milletvekili Sayın Özdal Üçer’e aittir.
Buyurun Sayın
Üçer. (BDP sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin en önemli sorunlarından
biridir cezaevi sorunları. Cezaevi sorunlarını da ülkemizin siyasal
sorunlarından bağımsız düşünmek mümkün değildir. Hele ki bu
ülkenin en büyük çözümü bekleyen Kürt sorununun çözümü için atılması gereken
birinci adım olarak bütün stratejik değerlendirmecilerin
de birinci adıma aldığı cezaevindeki siyasi rehine konumundaki tutsakların
serbest bırakılması beklenirken, aksine cezaevinde tecridin, yoğun idari
baskıların, tecrit cezalarının, ortak alana çıkma hakkının engellenmesi,
tecridin yol açtığı fiziksel ve psikolojik sorunlar, ısınma sorunu,
havalandırma hakkının engellenmesi, görüş ve telefon sürelerinin kısalığı,
dışarıdan gelen gazete, dergi ve yayınlara ulaşımın engellenmesi, yemeklerin
sağlıksız ve kötü oluşu, fiziki koşulların yetersizliği, sürekli görev yapan
bir hekimin olmayışı, genel sağlık hizmetleri ve diş sağlığı hizmetlerine
erişimde zorluklar, hastaneye sevklerde yaşanan gecikmeler, sevkler sırasında
uygunsuz cezaevi araçlarında uzun süre bekletilme, muayene ve tedavi sırasında
kelepçelerin çıkarılmaması, muayene ortamında güvenlik güçlerinin bulunması,
mahremiyetin göz ardı edilmesi ve sağlık personelinin olumsuz tutumları, ceza
infaz koruma memurlarının olumsuz tutumları, birinci, ikinci müdürlerin olumsuz
tutumları, hatta yargı mercisinin onların yapmış
olduğu şikâyetlere olumsuz tutumları… Sincan Cezaevinde, Bingöl
Cezaevinde, Muş Cezaevinde, Erzurum Cezaevinde, Zonguldak Beycuma
Cezaevinde, Afyon Cezaevinde, Malatya Cezaevinde, Gebze Kadın Cezaevinde, Van
Cezaevinde, Diyarbakır Cezaevinde, Siirt Cezaevinde birçok sorun yaşanmaktadır.
Aslında yaşanan sorunların hepsini tek bir kavramla ifade etmeye
çalıştığımızda, cezaevlerinde insanlık onuru hiçe sayılmaktadır. Nasıl ki daha
öncesinde Diyarbakır Cezaevinde insanlık onuru hiçe sayılarak, insanlar
gayrihukuki bir şekilde cezalandırılıyor ve siyasi rehine olarak
alıkonuluyorduysa bugün de aynı durum söz konusudur. Sayısı on binlere varan
siyasi tutsakların sayısının gün geçtikçe artması, hasta tutuklulara muamelenin
çok gayriinsani bir şekilde yapılması; bunlar hangi vicdanla izah edilebilir,
hangi düşünceyle izah edilebilir, hangi niyetle izah edilebilir?
Bir taraftan Kürt sorunu demokratik bir şekilde çözülecek, bir
taraftan bu ülkede barış olacak, Kürt halkının önderi Sayın Abdullah Öcalan da
dâhil olmak üzere, bütün siyasi tutsaklar serbest kalacak umudu gelişirken
toplumun birçok kesiminde; hiçbir suçu olmadığı hâlde bile bir keyfî tutumla
gözaltına alınan ve F tiplerinde, M tiplerinde, L tiplerinde rehin alınan
siyasi tutsaklara yönelen bu insanlık dışı uygulamanın amacı nedir? Bu insanlar sizin rehineleriniz midir? “Bu insanlara her türlü
muameleyi reva görüyoruz, siz ne yapıyorsanız yapın.” diye Kürt halkını tahrik
etmeye mi çalışıyor iktidar? İktidar bu anlamda kendi sorumluluğunun farkında
değil midir? Adalet Bakanlığı cezaevinde uygulanan her türlü insanlık dışı
uygulamanın kendi sorumluluğunda olduğunun bilincinde değil midir? Siyasi
tutsakların örgütsel disiplini bozmamak, Türkiye’de gelişebilecek bir barış
ortamına olumlu katkı da sunmak için göstermiş oldukları disiplinli duruş neden
istismar edilmektedir? Onlar herhangi bir iradi tutum sergilerse Türkiye’de,
Kürdistan’da milyonların halk hareketine dönecek bir tutumu sergileyeceği
bilinmemekte midir?
Burada şu algı
ortaya çıkmaktadır: Bu siyasi tutsaklara, Kürt halkının başta olmak üzere,
Türkiye’deki farklı siyasi dinamiklerin yaklaşımı onursal bir yaklaşımdır. Açık
belirtiyorum: Türkiye’deki zindanlarda özgürlük mahkûmu konumunda olan bütün
arkadaşlarımız bizim onurumuzu temsil ediyorlar, hangi cezayla yatıyor olursa
olsun ve onlara yönelim, bizim ve halkımızın onuruna yönelimdir. Bunun bu şekilde
algılanması ve bu şekilde önemsenmesi gerekmektedir. Birinci, ikinci
müdürlerin, ceza infaz koruma memurlarının, sorumluluğunu bilmeyen, sözüm ona
Hipokrat yemini etmiş doktorların uygunsuz muameleleri, mahrem bölgelerde
kamera çekimlerinin yapılması, bunların hepsi “Biz bu ülkede barış olsun
istemiyoruz, biz bu ülkede birilerini tahrik etmek istiyoruz, birilerinin
isyanını alevlendirmek istiyoruz.” diye bir tutumun göstergesidir. Çözülemez
miydi? Çözülebilirdi. Haksız yere alıkonulan, kendisine ceza verildiğinde dahi
şu ana kadar yatmış olduğu süreden dolayı dışarıda olması gereken birçok
arkadaşımız şu an sağlık sorunlarından dolayı ölümle cedelleşiyor.
Sabit bir suçu olmadığı hâlde, sabit bir cezası olmadığı hâlde kendisine
uygulanan kötü muameleden dolayı, sağlık sorunlarından dolayı, iyi tedavi
edilmediği için, zamanında hastaneye yetiştirilmedi diye yaşamını yitiren
onlarca yoldaşımız var. Bunlar kimsenin vicdanını sızlatmıyor mu? Bizim
vicdanımızı incitiyor, yaralıyor, onurumuzu yaralıyor ve bu konuda bir halk
isyanını örgütleme noktasında bir tutum sergileyeceğimizin açıkça AKP Hükûmeti
tarafından, Başbakan tarafından, Adalet Bakanlığı tarafından bilinmesi
gerekiyor. Siyasi tutsaklara yönelim, bizim ve halkımızın onuruna yönelimdir.
Buradan bütün savcıları, bütün Adalet Bakanlığı çalışanlarını, bütün
mahkemeleri, bütün Hükûmet yetkililerini uyarıyorum: Ya bu konuda gereken adım
derhâl atılır ya da bunun sonucunda halkın vicdanıyla hareketinin sonuçlarına
katlanırsınız. “Artık yeter” diyoruz. Açlık grevine giriyor arkadaşlar, biz
onlara yalvarıyoruz: “Aman, açlık grevlerine girmeyin.” Açlık grevlerine
insanlar niçin girer? “Diyaloğa ve çözüme dayalı bir umut kalmadı, ben artık
yapacak bir şey bulamıyorum. Ben insani onuruma sarılıyorum, bedenimi ölüme
yatırıyorum.” diyen insanların eylemidir. Peki, bu insanları ölüme yönlendiren,
artık insanlık onurunu korumak için açlık grevinden başka, ölüm orucundan
başka, bir eylemden başka çaresi olmama psikolojisine sevk eden şey nedir?
Hükûmetin kontrolünde yapılan sistematik işkencelerdir. Diyarbakır Cezaevinde
geçmişte uygulanan insanlık dışı uygulama ne idiyse bugün cezaevlerinde
uygulanan uygulama odur. Bunun sorumluluğu Adalet Bakanlığındadır,
Hükûmettedir, yargı mercisindedir. Hem keyfî bir
şekilde cezaevlerinde tutacaksınız hem de onlara işkence edecekseniz.
Bunlar da
yetmedi, sürgünler başladı. Diyarbakır Cezaevinden, Van Cezaevinden, Siirt
Cezaevinden insanlar cezalandırılıyor, alıp Edirne’deki cezaevine gönderiliyor.
Peki, onun annesi, babası, yakını nasıl ziyaret edecek? Demek ki ziyaretçi
hakkını da engellemeye dönük bir tecrit uygulaması yapılmaktadır. Peki,
annesini, babasını, kardeşini çoluğunu çocuğunu cezalandırma hakkı kimde var?
Eğer bir devlet varsa kanunlarla vardır, kanunlar da demokratik uygulamalarla
kendini insan yaşamına hizmet etmek üzere kurgulanmış insanların belirlemiş
olduğu şeylerdir. Eğer bu ülkede kanunlar birilerinin onuruna zede vermek için,
birilerinin onurunu yok saymak için araç olarak kullanılıyorsa bu konuda herkes
haddini bilsin, müdürler de, savcılar da, hâkimler de, bakanlar da, Başbakan
da. İnsanlık onurunu, insanlık haysiyetini zedeleyecek hiçbir tutuma bizim
kayıtsız kalmayacağımızın bilinmesi lazım ve bu konuda biz Hükûmet
yetkililerini sorumluluğa davet ediyoruz. Siyasi tutsaklar onurumuzdur,
onurumuza yönelen her türlü yönelime karşı kayıtsız kalmayacağımızın
bilinmesini istiyoruz.
Ben, ülkemizde
yaygın olan barış ve çözüm umudunun pekişmesi ve kamuoyunun gönlünde beklenti
olarak siyasi tutsakların derhâl serbest bırakılması düşüncesine yönelik bir
adımın atılması, Türkiye’deki bütün siyasi tutsakların, Kürt halkının önderi
Sayın Abdullah Öcalan da dâhil bütün siyasi tutsakların serbest kalması
umuduyla Genel Kurulu selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Üçer.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz, İstanbul Milletvekili
Sayın Bülent Turan’da.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BDP grup önerisi aleyhine
söz aldım grubumuz adına. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Mecliste bir
teamül var diye düşünüyorum: Özellikle, grup önerilerinde, ilk konuşan
arkadaşımızın derdini daha iyi anlattığını, konuyu daha iyi ifade ettiğini,
bizim de cevap verirken buna göre cevap vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Az
önceki çok kıymetli arkadaşımızın bu kadar sert konuşmasına, bu kadar agresif davranmasına hiç gerek olmadığı kanaatindeyim.
Hukuki bir mesele varsa bu meseleyi beraber değerlendiririz, sorun varsa bunu
çözeriz diye düşünüyorum.
Bizler,
cezaevlerindeki…
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Hukuki mesele var.
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Ben sizi dinledim, siz de beni dinlerseniz sevinirim; hiç
konuşmadım, bir izin verin.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Benim davranışlarım üzerine yorum yapıyorsun.
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Az önce sayın vekilimiz dedi ki: “Herkes haddini bilecek.” Ben
diyorum ki: “Evet, herkes haddini bilecek.” Onu net söylüyorum.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Evet, herkes haddini bilecek, sen de bileceksin.
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, cezaevlerinde hiçbir değişiklik yokmuş
gibi, insani anlamda, ailelerle ilişkiler anlamında, sağlık anlamında, fiziki
koşullar açısından sanki hiçbir yeni değişiklik yokmuş gibi ifade edilmesinin
adaletten uzak, vicdandan uzak bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum.
Bizler,
cezaevinde “Sağdan birini, soldan birini asın.” anlayışından bu günlere geldik.
Bizler, daha geçen hafta kararı verilen Engin Ceber
davasının… Yani cezaevinde, polis noktasında, sokakta işkence görerek öldürülen
insanların hesaplarının sorulamadığı günlerden bu günlere geldik. O yüzden, ben
“insaf” diyerek başlamak istiyorum.
Bakınız, değerli
arkadaşlar, her partinin, her hükûmetin bir güzel tarafı vardır, belki ikinci
bir tarafı vardır ama AK PARTİ’nin kurulduğu günden
bugüne adaletle ilgili, insan haklarıyla ilgili, demokrasiyle ilgili iddiası
ilk günkü kadar canlı ve heyecanlı.
Bizler, siz
istediniz diye değil, insan olunduğundan dolayı, cezaevinde kim varsa Allah’tan
bugüne gelmesine bağlı olarak hakları olduğundan dolayı iyileştirmeler yaptık;
bunlardan bir kısmını 4 partinin ortak ittifakıyla beraber yaptık. Daha geçen yasama
döneminde yaptıklarımız, adli kontrol gibi, denetimli serbestlik gibi birçok
düzenleme daha kamuoyunun çok yakın hafızasının gündeminde.
Değerli
arkadaşlar, bu dil doğru bir dil değil. Ülkemizde, son bir yıldan beri
hepimizin gururla takip ettiği, bir kardeşlik havasının esmeye başladığı, son
bir yıldan beri şehit haberinin gelmediğinin, ölüm haberinin gelmediğinin
gururunu yaşadığımız bir zamanda sadece bağırarak çağırarak, kızarak gündem
yapmanın bu dile faydası olmadığı kanaatindeyim. Eksik varsa bizim eksiğimiz,
çözeriz; cezaevinde yanlış varsa bizim işimiz, çözeriz ama daha geçen hafta
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin gündemindeki Türkiye’ye ilişkin davalarda
yüzde 25 düşüş olduğunu hep beraber yaşadık, gördük; ben bununla gurur
duyuyorum. Daha geçen haftalarda yapılan düzenlemelerle inancına bağlı yemek
tercihinin bütün mahkûmlara verildiğini hep beraber gördük. Daha geçenlerde
yapılan düzenlemelerle insan hakları adına yapılan çalışmalarda, demokrasi
paketinin içerisinde olan çalışmalarda hep beraber keyifle gördük, merkezimizde
insan var arkadaşlar.
Bakınız, bundan
birkaç gün sonra, Diyarbakır’da, hepinizin yakından takip ettiği, Sayın
Başbakanın da katılacağı bir toplantı olacak. Türkiye’deki
terörün bitirilmesine ilişkin iddiamızın ne kadar reel olduğuna ilişkin ciddi
bir gündem. Ben isterdim ki buraya çıkan arkadaşlarımız, âdeta otuz yedi
yıldan beri Türkiye’ye gelemeyen -az önce gazeteden aldım- Şivan
Perwer’in babasının diline sahip olsaydı. Diyor ki Şivan Perwer’in babası: “Ben 90
yaşındayım, Kürt’üm ama Türk Bayrağı altındayım. Oğlumu özledim.” Bu dil önemli
bir dil arkadaşlar.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Konu cezaevleri, Şivan Perwer’in
şarkıları değil.
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Türk’üyle, Kürt’üyle 76 milyonun beraber yaşayacağı bu ülkeyi
beraber inşa edeceğiz.
Cezaevlerinde
yapılan çalışmalarda, cezaevlerinde nakle ilişkin mevzuatta yanlışlık varsa
beraber konuşuruz, bir daha söylüyorum ama bu dille konuşulmaz, bu dil çözüm
üretmez. Beraber çözüm üreteceksek bu dille çözüm üretilmez. Bakınız değerli
arkadaşlar, vaktim olmadığı için ayrıntıya girmeyeceğim ama hepinizin bildiği,
teröre son otuz yılda 400 milyar dolara yakın para ayrıldığının yani diğer bir
ifadeyle 10 tane GAP projesinin, 75 tane Atatürk projesinin, 50 bin kilometre duble yolun maliyeti olan ve 30 bin cana mal olan,
askerimizin, polisimizin ailelerini perişan eden bu sürecin bitmesi en büyük
derdimiz. Herkes dilini gözden geçirmek zorunda.
Biz hep beraber,
tüm vekil arkadaşlarımızla beraber seçim bölgelerimizi gezdik yazın. En çok
önümüze çıkan konulardan bir tanesi, denetimli serbestlikle ilgili
şikâyetlerdi. “Cezaevinde adam kalmadı, niye böyle yapıyorsunuz?” dediler. Değerli
arkadaşlar, Türkiye’nin gerçekleri var, beraber bu masaya bakacağız. Öyle tek
taraflı bakarak, sadece deve kuşu gibi kafamızı kuma basarak “Kendi doğrumuz
var başka doğru yoktur.” anlayışı doğru bir anlayış değil.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Tamam, öyle yapmayın o zaman, deve kuşu gibi davranmayın.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Bakınız, son on yıldan beri bu ülkede 210 tane cezaevi kapandı
arkadaşlar, 210 tane cezaevi kapandı. Adalet Bakanlığımızdan aldım az önce
notları, 2017 yılına kadar 196 tane daha kapanacak.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Kaç tane yenisi açılacak?
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Biz çalışıyoruz. Zaman zaman nakillere ilişkin problemler var.
Arkadaşlar…
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sen işkencelerden bahset, sekiz aydır işkence var.
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Niye bağırıyorsun?
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sen niye bağırıyorsun?
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Ben bağırmıyorum, sakin ol, sakin ol. Hepsini çözeriz.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Deve kuşu da sensin, anlatabiliyor muyum? Ben çok sakinim. İnsanlar ölürken,
insanlar katledilirken sen benim üzerimden konuşma yapamazsın.
BAŞKAN – Sayın
Üçer, lütfen.
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Bu ülke size rağmen çözüm üretecek.
BAŞKAN - Sayın
Turan, Genel Kurula hitap edin lütfen.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sayın Başkanım, gündemle ilgili konuşuyorsa konuşsun, benimle ilgili konuşma
hakkına sahip değildir.
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Bu ülke sana rağmen sonuç alacak, bu ülke sana rağmen kanı, terörü,
her türlü engeli bitirecek. Bu ülkenin kardeşlik atmosferi, tarihten gelen…
BAŞKAN – Sayın
Turan, Genel Kurula hitap edin lütfen.
BÜLENT TURAN
(Devamla) – … medeniyet algısı seni aşacak, bu
anlayışı aşacak, hep beraber kardeş olacağız. Sana rağmen bunu yapacağız,
kavgayla olmaz bu işler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Keşke aşmış olsa.
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, cezaevlerinde son yapılan düzenlemelerde Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine, Birleşmiş Milletlerin ilgili komisyonuna açıldığını,
uluslararası anlaşmaların gereği olarak bütün cezaevlerinin denetiminin bu
konuda serbest olduğunu hatırlatmak isterim. Yapılan adımlar çok önemli
adımlar. Eğer cezaevlerindeki süreci iyi takip etmezsek yanlış yere varırız.
Bakınız, 4 tane
eğitim merkezi kuruldu çünkü... Bir daha diyorum: Bizler bugüne “Bir sağdan bir
soldan adam astık.” anlayışından geldik. 4 tane eğitim merkezi kurulması, daha
insani çalışmaların yapılması, daha makul davranılmasının sağlanması için yapıldı.
Oraya gelen insandır arkadaşlar, suçu ne olursa olsun. İnsana insan gibi
davranmak da bizim insanlığımızın gereğidir. Biz, cezaevlerinin cezadan öte bir
rehabilitasyon merkezi olmasını istiyoruz, adamı yok
etmekten öte topluma kazandırmanın yolu olsun istiyoruz. O yüzden bunları
konuşarak halledeceğiz.
Daha on yıl önce,
cezaevlerinde ilaç almak, doktora ulaşmak problemdi. Daha on yıl önce, bu
arkadaşların, bu arkadaşlarımızın aileleriyle görüşmesi sorundu. Hastalığa
ilişkin engellemeler, hastalığa ilişkin ertelemeler mümkün değildi. Şu an
160’tan fazla arkadaşımızın -cezaevindeki mâhkum-
hastalığıyla ilgili, sorunuyla ilgili ertelendi cezaları, bunu hepiniz
biliyorsunuz. Disiplin cezalarına karşı itiraz yoktu, bugün mahkemeye itiraz
hakkı var bu arkadaşların. İnancı gereği yemek yemekle ilgili sıkıntısı olanlar,
vejetaryen olanlar vesaire vardı. Bir sürü not var, bir sürü; hangi birini
anlatayım ama makul değil, sorunları da çözer.
Bir daha diyorum:
Şivan Perwer’le keşke hafta
sonu düet yapacak kadar yüreğiniz olsaydı, beraber keyfiniz olsaydı.
Bir daha
söylüyorum: Bağırarak olmaz, kızarak olmaz. Adım atılıyor, bunu görün artık;
çözüm üretiliyor, bunu görün artık.
“Efendim, niye nakiller
varmış.” E, tabii nakil olacak; suçların oranının fazla olduğu yerler var. Siz
Diyarbakır’la Çorum’u, Şırnak’la, Çanakkale’yi bir tutabilir misiniz? Suç oranı
fazlaysa cezaevinde sıkışıklık olacak ve nakil mecburen gündeme gelecek.
Nakiller de hangi mevzuata bağlı yasal olarak, bizler de var, ben size de
vereyim isterseniz.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Ortada “suç” diye bir şey yok. Sizin antidemokratik yasalarınız var.
Bunların hepsi siyasi…
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Kaldı ki bir şey daha söyleyeceğim: Nakillere ilişkin problem varsa
itiraz hakkı var; 145, 153, hepsini biliyorsunuz.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Onları içeri atanların suçu.
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Bununla ilgili sorunlar aşılacaktır diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir şey daha söyleyeceğim. Algı bazen gerçeğin önüne geçiyor
maalesef. Bakınız, cezaevlerinde 2002 yılında bulunan insanların yüzde 50’si
tutukluydu; yüzde 50. Bugün cezaevlerinde tutuklu olanların sayısı yüzde 20. AB
ortalaması yüzde 24 arkadaşlar.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sen 12 yaşındaki çocuğa on üç yıl ceza verirsen, herkes de cezalı olur
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Sesi çok çıkan insanların, makamı çok büyük olan insanların, siyasi
gücü fazla olan insanların ceza alıyor olması, tutukluluk süresinin uzadığı
anlamına gelmez. Çok makul adımlar atıldı, atılmaya devam edecek.
Değerli
arkadaşlar, bu konuyla ilgili de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dosyalarda
çok önemli düşüşler olduğunu ifade etmek isterim. Engin Ceber’den
bahsettim. Türkiye tarihinde şimdiye kadar işkenceyle ilgili en fazla ceza
alınan davadır. Hem işkenceyi yapan hem göz yuman hem ihmal eden ilgili müdür
ceza almıştır. Hiç mi bunları görmeyeceksiniz. “Deve kuşu” deyince
kızıyorsunuz, hiç mi bunları görmeyeceksiniz? Bir teşekkür etseniz, bir makul
davransanız…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Ya, niye teşekkür edeceğiz, göreviniz o zaten. Bir katilin cezasını
vermek göreviniz zaten. Bunun neresine teşekkür edeceğiz.
BÜLENT TURAN
(Devamla) – …”Şunları yaptık ama olan sorunla ilgili de bunu çözeceğiz.”
deseniz, hep beraber daha iyi sonuç alacağız diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, şimdiye kadar cezaevlerinde yapılmayan insani düzenlemeleri hep
beraber yaptığımızı da takdir ederseniz diye düşünüyorum.
Bu
iyileştirmelere rağmen mevzuattan kaynaklanan, insan kalitesinden kaynaklanan,
fiziki şartlardan kaynaklanan, ekonomik sorunlardan kaynaklanan ve sizden
kaynaklı sorunlarımız tabii ki mevcut. Bunun aşılması için çalışacağız, daha
iyi işler yapacağız.
Vaktim olmadığı
için toparlamak istiyorum. İzleme kurulu gibi, infaz hâkimliği gibi, İnsan
Hakları Kurulu gibi, Kamu Denetçiliği Kurulu gibi, adalet müfettişleri gibi
birçok yeni düzenleme yapıldı. Bu düzenlemelere sıkıntı varsa, itiraz varsa
iletilebilir, çözüm üretilebilir diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlarımız,
mevzuatı bu konuda tekrar gözden geçirme görevimiz var. Ben Adalet
Komisyonundayım, beraber çalışıp çözmeye çalışacağız inşallah. Onun dışında,
özel sıkıntı varsa, problem varsa ben de buradayım, beraber çözeceğiz ama
“benim mahkûmum, senin mahkûmun” anlayışı reddedilen bir karardır, reddedilen
bir anlayıştır. Her mahkûm eşittir bu hukuk önünde diye düşünüyorum.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Niye aleyhindesiniz o zaman? Destek verin.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– O zaman destek verin.
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu söylüyor, herkesi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Turan.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan…
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sayın Başkan…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Şimdi, birer birer.
Sayın Baluken…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Tabii, konuşması sırasında hem Özdal
Bey’in yapmış olduğu konuşmaya atfen hem de grubumuza sataşmalar oldu, Özdal Bey cevap verecek.
BAŞKAN – Yani,
hem gruba hem Özdal Bey’e…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Özdal Bey cevap verecek.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Önce Özdal Bey konuşacak Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Sakık, size de mi sataşıldı?
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, ben bir konuda Genel Kurulu bilgilendirmek istiyorum.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Hiç sataşmadım Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hayır,
bir dakika…
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – İsim vermedim, sataşmadım, lütfen.
BAŞKAN – Yok,
Sayın Üçer’le karşılıklı konuştunuz da…
SIRRI SAKIK (Muş)
– Ben Parlamentoyu bir konuda bilgilendirmek…
BAŞKAN – Ha,
anladım, tamam, o başka.
Sayın Türkkan…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sayın Başkanım, ben sadece bir durum saptaması için söz aldım MHP
Grubu adına. “Çözüm süreci” denilen sürecin gele gele bir düete kadar geldiğini
Türk kamuoyunun gündemine sunmak istiyorum sadece.
Teşekkür
ediyorum.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Aman ne seviyeli bir açıklama oldu, tebrik ederim!
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Bu kadar küçümsemeyin bu süreci lütfen, küçümsemeyin bu süreci.
Herkes faydalanacak bu süreçten.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Geldiği nokta bu, düet!
BAŞKAN – Peki,
Sayın Üçer, ben size söz vereyim.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın BDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında şahsına ve BDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az evvelki hatibin böyle izandan
yoksun açıklamalarına bir cevap vermek istiyorum.
Şimdi, insanlar
cezaevinde işkenceye uğruyorlar, insanlar sürgün ediliyorlar, açlık grevinde
yaşamını yitiriyorlar, muayene olamadıkları için yaşamını yitiriyorlar ve biz
onların cenazelerini taşıyoruz…
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Gel yardımcı olacağım, gel.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) - …ve bu hatip kalkıp bana diyor ki: “Diline dikkat et, sakın ha, hiç
moralini bozma, efendim, agresif…” Agresiflik bu
değil. Biz vicdanın sesini dile getiriyoruz. Bizim vicdanımız artık buna el
vermiyor. Eğer bu vicdan sizde yoksa ona bir şey diyemem ama biz artık
yüreğimize… Bize “yüreğiniz varsa” diyor, bizim yüreğimiz artık kabına
sığmıyor, göğüs kafesine sığmıyor yüreğimiz insanların ölümüne ettiğimiz
tanıklıklardan dolayı. İnsanların cenazelerinin cezaevinden çıktığına ettiğimiz
tanıklıktan dolayı artık bizim yüreğimiz sizinki kadar taştan değil. Bu konuda
hiçbir şey olmamış gibi, dolaptan çıkmış soğukkanlı sözler söylemeyi çok
isterdik. Hatta bugün, bu kürsüde “Ülkemizde bir sorun yoktur.” deyip, espriler
yapıp, gülüp oynayıp burada keyifli bir şeyleri anlatmayı çok isterdik ama
maalesef, bu ülkede cezaevinde çocuklara tecavüz ediliyor, ama maalesef bu
ülkede cezaevinde insanlara işkence ediliyor, ama maalesef bu insanlar sürgün
ediliyor, yaşamını yitiriyorlar, açlık grevlerine giriyorlar.
Şivan Perwer’le düet yapmaya yürek mi dedin? Şivan
Perwer “Ah o yemendir, gülü çemendir” türküsü için
sürgün edilmedi. Eğer Şivan Perwer
de ve siz de Diyarbakır Meydanı’nda…(x) şarkısını söyleyebilecekseniz o zaman
biz düete varız.
Saygılar. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Sakık, size 60’ıncı maddeye göre yerinizden bir dakikalık
bilgilendirme sözü veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
Muş Cezaevi’ndeki 61 mahkûmun Tekirdağ Cezaevi’ne götürülürken işkenceye maruz
kaldığına ve bunun hangi düzenleme adına yapıldığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Ben çok yakın bir
tarihte Muş Cezaevinde gece geç saatlere kadar mahkûmlarla, yöneticilerle
görüştüm. Gelip bu görüşmeleri, cezaevindeki sorunları medyada, kürsüde
seslendirmek yerine yetkililerle paylaştım Adalet Bakanından genel müdürüne
kadar ama ne yazık ki gece bir operasyonla Muş Cezaevinden 61 kişi alınıp ta
Muş’tan Tekirdağ’a götürüldü ve götürülürken ne işkencelere, ne eziyetlere
maruz kaldıklarını bire bir öğrendik. Şimdi, bu hangi hukuk adına yapılıyor? Bu
hangi operasyon… Bakın, tutuklamışsınız, Muş’tan, Şırnak’tan alıp Tekirdağ’a
götürüyorsunuz, alıp Rize’ye götürüyorsunuz. Ailelerinin hiçbirinin imkânları
yok. Yirmi iki yıldır bu insanlar tutsak, çocuklarını göremiyorlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Muş)
– Bunu hangi hukuk, hangi düzenleme adına yaptınız, bunu sormak istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
(x)
Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken tarafından cezaevlerinde
yaşanan sürgünlerin insan hakları boyutuyla incelenmesi, politik arka planın
ortaya çıkarılması ve cezaevlerindeki hak ihlallerinin açığa çıkarılması amacıyla
13/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14
Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde son söz, Malatya Milletvekili Sayın
Veli Ağbaba’nın.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben, konuşmama
başlamadan önce, Sayın Bülent Turan’a bir iki şeyi ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar…
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Biz çıkabiliriz o zaman.
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Siz de dinleyin Fatih Bey, dün de siz konuştunuz, siz de belki bir
şeyler öğrenirsiniz. Belki öğrenirsiniz, belki vicdana gelirsiniz.
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Özelse çıkalım, o yüzden…
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu Pozantı Cezaevinde 12 yaşındaki
çocuklara tecavüz ne zaman edildi? 12 yaşındaki, 13 yaşındaki devletin gözetimindeki
çocuklara ne zaman tecavüz edildi?
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) – 2001’de!
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Ve bu tecavüzden, utanç duyulacak bu tecavüzden bir tek ceza alan,
bir tek soruşturmaya uğrayan bir tek devlet memuru var mı?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Var, var.
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Yok.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Yapma Veli Bey, var.
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Kim var biliyor musunuz arkadaşlar ceza alan? Bu haberi yapan
Zeynep Kuriş var ve İnsan Hakları Derneği Mersin Şube
Başkanı Ali Tanrıverdi var. Onun dışında, Pozantı Cezaevinin birinci müdürü
Sincan’a, ikinci müdürü Van Erciş’e müdür oldu, yükseldi. Siz ne yaptınız? Siz,
bu tecavüzcüleri korudunuz, siz bu utanç duyulacak tecavüzcüleri korudunuz.
Hepimizin çocuğu var. Benim 13 yaşında oğlum var. O tecavüzleri duyunca, o
çığlıkları duyunca aklıma oğlum geliyor. Bu, AKP döneminde oldu. Sizin özgürlük
anlayışınız… Diyorsunuz ya “Kadınlara özgürlük.” Şakran
Cezaevinde kadınlara oyuk araması ne zaman yapıldı? Oyuk araması, oyuk… Bakın
arkadaşlar, hepimizin kızı var, eşi var, annesi var. Ne zaman yapıldı bunlar?
AKP döneminde.
Urfa Cezaevinde
başka çaresi kalmayıp, nefes almakta zorlanıp isyan edenler… Ne zaman yaşandı
Urfa Cezaevindeki o isyan? Bir kadın diyor ki, gittim dinledim. O cezaevindeki
yangında, o isyanda cezaevinin içerisindeydim. BDP Urfa Milletvekili İbrahim
Ayhan’la beraber cezaevinin içerisindeydik. Kadının birinin taziyesine gittim,
diyor ki kadın, yoksul: “Çocuğumu temizlik yaparak büyüttüm. Temizlik yaparak
dalyan gibi, 1,90 boyunda bir çocuk verdim size. Siz bana bir torba kömür
verdiniz. Bir torba kömürle evladımı verdiniz.” Ne zaman yaşandı arkadaşlar? Ne
zaman yaşandı? Bu dönemde yaşandı.
Osmaniye
Cezaevinde olağan dışı sakal… Olağan dışı sakal uygulaması kimin döneminde
yaşandı? Geçtiğimiz hafta -burada İnsan Hakları Komisyonu üyesi arkadaşlarım
var mı bilmiyorum- Adana E Tipi Cezaevini geziyoruz, AKP’li milletvekili
arkadaşlar da var; sordum: “Niye hepiniz tıraşlısınız.” dedim. Dedi ki: “Olağan
dışı sakal yasak.” geçen hafta, Adana Cezaevinde. Olağan dışı sakal ne demek
arkadaşlar? Sordum. Örneğin, Cüppeli Hoca’nın sakalı olağan dışı mı değil mi?
Sakal sadece size serbest arkadaşlar.
Yani, örneğin
Antalya’da, geçtiğimiz aylarda -yazın bunu raporlaştırdık,
yayınladık- 2 çocuğa tecavüz ediliyor, tecavüz, tecavüz, tecavüz ediliyor 2
çocuğa. Bunu Muğla Milletvekilimiz Nurettin Demir yazdı, gönderdi. Ne yaptınız?
Ne yaptınız bunlarla ilgili?
Değerli
arkadaşlar, bakın, biz, Cumhuriyet Halk Partisi cezaevi komisyonu olarak nerede
sorun varsa, nerede sıkıntı varsa, etnik kimlik, siyasi görüş, rütbe,
cüzdanının kalınlığı, cinsel tercihi, hiçbir şeye bakmadan, nerede bir çığlık
varsa, nerede bir haksızlık varsa ulaşmaya çalışıyoruz; kimsenin mezhebine
bakmıyoruz, kimsenin siyasi görüşüne bakmıyoruz, kimsenin cinsel tercihine
bakmıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, CHP cezaevi komisyonu Urfa Cezaevinde koğuşlar yanarken,
Pozantı’da, Pozantı
Cezaevinde tecavüz çığlıkları yankılanırken, Şakran
Cezaevinde kadınlara oyuk araması yapılırken, 10 kişinin kaldığı yerde 30 kişi
kalırken, insanlar nefes almakta zorlanırken, mapuslar,
bakın, mapuslar nöbetleşe uyurken, mapuslar nöbetleşe uyurken Cumhuriyet Halk Partisi var.
Altı ay boyunca, altı ay boyunca -bunu da dinleyin, Sayın Hükûmet,
milletvekilleri dinleyin- duş alamayan mahkûm var. Ne zaman? Geçtiğimiz hafta
Adana Cezaevinde bir genç haykırıyor; diyor ki: “Altı ay boyunca banyo
yapamadım, annemi, babamı görmeye çıkamıyorum.” Niye? “Kokuyorum.” diyor
“Kokuyorum.” Bunu İnsan Hakları Komisyonu üyelerinin yanında söyledi.
Bir başka cezaevi
değerli arkadaşlar, bir kadın “Geceleri uyuyamıyorum.” diyor. “Niye
uyuyamıyorsun?” dedim. “Geceleri kulaklarımı fare kemirir diye, o korkudan
uyuyamıyorum.” dedi. Nerede? Adana Karataş Cezaevinde. Başka? “Böcek var.” diyor, böcek.
Değerli
arkadaşlar “Yılan var.” diyor, yılan. Cezaevinde yılan var.
Siz ne yaptınız?
Siz, izlediniz sadece.
Bilmezsiniz,
ailesinden yüzlerce kilometre uzakta olan ve yoksulluktan, fakirlikten altı
yıldır oğlunu göremeyen anneler var. Siz bu sevkleri savunuyorsunuz. Muş’tan
Edirne’ye gitmek nedir bilir misiniz siz? Bir kadının, bir annenin oğlunu altı
yıl boyunca imkânsızlıktan görememesini bilir misiniz siz? (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bakın, cezaevleri ülkenin turnusol kâğıdı gibidir. Ülkede ne kadar
baskı varsa, ne kadar zulüm varsa cezaevinde bunların birkaç katı vardır.
Maalesef cezaevlerinde, tip ayırmadan her cezaevinde farklı uygulamalar var.
Değerli
arkadaşlar, cezaevlerinde mahpusların yaşadığı problemler, mahpus yakınlarının
yaşadığı problemler, bir de cezaevinde “Ötekiler” dediğimiz hasta, engelli,
farklı cinsel yönelimi olanlar, çocuklu kadınların yaşadığı problemler. Bunlarla ilgili
size kısaca birkaç şey söylemek istiyorum.
Mahpuslar,
kaldıkları hapishanenin tipine ve hapishane idaresinin inisiyatifine
bağlı olarak değişmekte. E tipi cezaevlerinde en büyük sorun yoğunlukken, bazı
insanlar yatmaya yer bulamazken, bazı insanlar tuvaletin önünde yatarken, bazı
mahkûmlar nefes almakta sorun yaşarken, F tipinde ise en büyük sorun tecrittir,
tecrit, insansızlıktır. F tiplerinde, değerli milletvekili, araştırın görün,
keyfî disiplin cezaları fikir ayırmadan yaygındır. F tiplerinde keyfiyet âdeta
bir yönetim tarzı hâline gelmiştir. Kimi cezaevlerinde 5 kitap, kimi
cezaevlerinde 10 kitap, bazı cezaevlerinde kitap sınırı yok. F tiplerinde
ilginç yasaklar var, belki
bunları da duyarsınız. Lacivert renk yasak
cezaevlerinde, lacivert renk. Niye yasak, niye yasak arkadaşlar? İnfaz
koruma memurlarının elbisesine benzediği için. Kırmızı yasak,
kırmızı, cezaevlerinde kırmızı yasak. Niye yasak? Sol terör örgütlerini
çağrıştırıyor diye yasak. Hâkî yeşil renk yasak. O
niye yasak? O da, askerlerin elbisesine benziyor diye yasak. Pantolon sınırı
var, ayakkabı sınırı var, tişört sınırı var.
Bütün
cezaevlerinde, AKP, dışarıda olduğu gibi herkesin bilgi edinme hakkına da
müdahale ediyor. Yandaş medya serbest, yandaş medya serbest, imc, Yol, Hayat, Halk, Cem TV yasak. Bütün uyarılarımıza
rağmen yasak, araştırın bakın.
Cezaevlerinin
tamamında çıplak arama var. Burada, AKP’nin demokratik anlayışı ortaya çıkıyor.
AKP, sadece, kendi gibi düşünen, kendi gibi inananların özgürlüğünü savunuyor.
Değerli
arkadaşlar, AKP, bir taraftan türban özgürlüğünü savunurken, bir taraftan
cezaevinde kalan mahkûmların yakınlarını çıplak aramaya tabi tutuyor.
Bakın, çıplak
aramaya örnek vereyim, geçtiğimiz günlerde Kandıra Cezaevinde yaşadım, kadın
diyor ki: “Üç kez eğilip çömeliyoruz, eğilip çömelirken de öksürüyoruz.” diyor,
“Öksürüyoruz.” Sizin özgürlük anlayışınız bu. Bunu kim yaşıyor? Açık cezaevinde
kalan mahkûm yaşıyor. Bunu kim yaşıyor? Bunu, oğlunu ziyarete gelen anne
yaşıyor.
Bir kez daha
tekrar ediyorum arkadaşlar, AKP milletvekilleri şahittir, geçtiğimiz hafta,
Adana Cezaevinde, Adana E Tipi Cezaevinde şahit, Karataş Cezaevinde şahit.
Karataş Kadın Cezaevinde kadınları çırılçıplak soyuyorlar, çırılçıplak
soyuyorlar iç çamaşır dâhil “Üç kez
otur, kalk, öksür.” diyorlar, “Öksür.” diyorlar. AKP’nin anlayışı, sadece kendi
gibi düşünen, kendi gibi inanan insanların anlayışıdır. Başka hiç kimsenin
özgürlüğü umurlarında değildir.
Değerli
arkadaşlar, bilin ki –burada BDP de, MHP de, CHP de, AKP de- bir gün
yakınlarınız, kızlarınız, anneleriniz, eşleriniz cezaevine ziyarete
gidebilirler. Bunu herkesin düşünmesi gerekiyor, bu konuyu hepimiz üzerimize
alınmamız gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, E Tipinde altı ay su akmadığını söyledim. Bazı cezaevlerinde mahpus
yakınlarının yaşadıkları sorunlar var. Genç kızlar X-ray cihazına girmeden
çırılçıplak soyularak, pedleri dâhil aranıyor. Nerede
aranıyor? Malatya Cezaevinde. Nerede aranıyor? Karataş’ta,
Kandıra’da, Tekirdağ’da. Bütün cezaevlerinde mahkûm yakınlarına “ince
arama” denilen şey mevcut. Kimlere yapılıyor? Ayırıyor mu? Hayır. İslami
düşünceden yatan mahkûma da aynı, sizin gibi halkın oylarıyla seçilip
milletvekili olan insanlara da aynı muamele yapılıyor ama…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA
(Devamla) - …bunu anlamak için, bunu düşünmek için biraz vicdan, biraz da
utanma duygusunun olması lazım.
Teşekkür ederim.
(CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz, Ankara Milletvekili Sayın
Fatih Şahin.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisinin grup önerisi, cezaevlerinde yaşanan nakillerin insan
hakları boyutuyla incelenmesi, politik arka planının ortaya çıkarılması,
cezaevlerindeki hak ihlallerinin ortaya çıkarılması amacıyla Anayasa’nın
98’inci ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını teklif etmekte.
Önergenin
gerekçesine şöyle bir baktığımızda, ben ön plana çıkan bazı kelimeleri, bazı
tabirleri anahtar kelimeler olarak vermek istiyorum. Aslında, bu gerekçede yer
alan dil, bu teklifi savunan Barış ve Demokrasi Partisi konuşmacısının diliyle
de oldukça örtüşmekte. Mesela burada ceberut devletten bahsediliyor, burada
resmî ideolojinin düşman belirlediği siyasal ve hak talepli yaklaşımlardan ve
kesimlerden bahsediliyor, burada yine, cezaevleri sorunu çözülmeden çözüm
sürecinin ve toplumsal barışın inşasının mümkün olmayacağı ifade ediliyor.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Tamam, ne var bunlarda yani? Hangisinde ne var?
FATİH ŞAHİN
(Devamla) – Bir dinleyin, ne olduğunu anlatacağım. Sabrederseniz ifade
edeceğim.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu dil eski Türkiye’ye hâkim olan bir dil. Bu dil, 1990’lı
yılların Türkiye’sinin dili. Bu dil, kötü muamelenin, suistimalin,
işkencenin, gözaltında kayıpların, faili meçhullerin hâkim olduğu bir
Türkiye’nin dili.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Yani şu an işkence yok mu?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Hepsi var, hepsi var!
FATİH ŞAHİN
(Devamla) – Bu uygulamaların resmî ideoloji tarafından bir devlet politikası
hâline dönüştürüldüğü günlerin dili, maalesef, o günlere özlem duyduğunuzu alt
metinlerde çok net bir şekilde görüyoruz.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Bu etkili oldu ki yüz yıldır devam ediyor, şu anda da senin yönetiminde!
FATİH ŞAHİN
(Devamla) – Çünkü Türkiye sorunlarını çözdükçe, Türkiye prangalarından
kurtuldukça, Türkiye normalleştikçe, Türkiye demokratikleştikçe, Türkiye’deki
istismar alanları ortadan kalktıkça, statüko ortadan
kalktıkça, siyaseten var olma imkânınızın ortadan kalkacağını hepimiz
biliyoruz.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Ceylan Önkol’u katleden ceberut devlet sen milletvekiliyken katledildi,
anlatabildim mi?
FATİH ŞAHİN
(Devamla) – Bundan, tabiri caizse büyük bir ümitsizlik duyuyorsunuz, çünkü bu
istismar alanlarına dayanarak, bu statükoya dayanarak
kendinizi var ediyorsunuz…
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Şerzan Kurt’u üniversite öğrencisidir diye katleden
devlet, sen milletvekiliyken katletti, hükûmetteyken katletti!
FATİH ŞAHİN
(Devamla) – …buna dayanarak siyaset yapıyorsunuz.
Grubumuz adına
konuşan ilk konuşmacının konuşmasından sonra, her iki gruptan da
milletvekilleri rahatsızlığını ifade etti. Bu da çok net bir şekilde
göstermekte ki sanki farklı kutuplarda, farklı kamplarda, farklı uçlardaymış
gibi davranarak, aslında statükonun devam etmesini
istiyorsunuz…
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Gürgin Kurt, cezası onaylanmamış bir tutukludur,
beyin kanaması geçirdi, on üç saat hastaneye gönderilmediği için yaşamını
yitirdi! Bu Papua Yeni Gine’de olmadı, Türkiye’de oldu, AKP iktidarında oldu!
FATİH ŞAHİN
(Devamla) – …çünkü bu statükodan, bu istismar
alanından besleniyorsunuz. Türkiye sorunlarını çözecek diye korkuyorsunuz,
Türkiye’nin büyümesinden, gelişmesinden, kalkınmasından rahatsızlık
duyuyorsunuz.
Artık yeni bir
Türkiye var. On bir yıldır yaptığı reformlar sonucunda her alanda fersah fersah mesafeler kateden bir
Türkiye var. Demokratikleşmede, insan haklarında, özgürlüklerde, sağlıkta,
ulaşımda, tarımda, ticarette, sanayide, bilimde, teknolojide artık yepyeni bir
Türkiye var. Bu yeni Türkiye tablosunu ceza infaz sistemimizde de adalet
sistemimizde de çok net bir şekilde görebiliyoruz.
Özellikle
Hükûmetimiz döneminde ceza infaz sistemi ve kurumlarında köklü değişiklikler
yapıldı, yeni, çağdaş yasalar hayata geçirildi.
Amacımız ceza
infaz sisteminde, cezaevlerindeki ıslahlarla hedefimiz, mahkûmların dört duvar
arasında cezalarını tamamlamaları değil, onları rehabilite
ederek topluma yeniden kazandırmak. Bu kapsamda cezaevlerinin fiziki
şartlarının değiştirilmesi için çok önemli adımlar attık. Cezaevlerinin
uluslararası standartlara kavuşması için bu standartlara uymayan cezaevlerini
kapattık. Bu standartlara uyan yeni cezaevleri inşa ediyoruz, bundan da niye
rahatsızlık duyuyorsunuz anlamıyorum?
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Ya, konuşmaları dinlemiyorsunuz herhâlde. Bağımsız çıkmış gelmiş.
FATİH ŞAHİN
(Devamla) - Eğer hukuk çerçevesinde mahkûm edilmiş insanlar varsa, bunlar
cezalarını nerede çekecekler? Uluslararası standartlara uyan cezaevlerinde bu
kişilerin de cezalarının infaz edilmesi gerekiyor.
Bu kapsamda,
cezaevi personeli sayısında da çok önemli iyileştirmeler gerçekleştirildi.
Hükümlü ve tutukluların gıda, sağlık, barınma ve benzeri gibi temel ihtiyaçları
ceza infaz kurumları bütçesi tarafından karşılanmaktadır. İddia edildiği gibi
mahkûmların, tutukluların herhangi bir haklarının kısıtlanması, azaltılması söz
konusu değildir. Sohbet, sosyal faaliyet ve spor haklarının ellerinden alınması
gibi herhangi bir durumun söz konusu olmadığını burada çok açık bir şekilde
ifade etmek istiyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bir ülkenin demokratik açıdan geldiği noktayı gösteren en
önemli göstergelerden bir tanesi cezaevlerindeki mahpusların ne kadarının
tutuklu ne kadarının hükümlü olduğudur. Biz iktidara gelmezden önce, 2001
yılında, bu oran yüzde 50’ydi. Bugün artık bu oran yüzde
23’lerde. Avrupa Birliği ortalamasının yüzde 24 olduğunu nazarıitibara
aldığımızda ülkemizin demokratikleşme konusunda katettiği
mesafeyi çok net bir şekilde buradan anlamamız mümkün.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – “Hükümözlü” diye bir kavram
uydurdunuz ama. Henüz hükmü kesinleşmemişi hükümlü sayıyorsunuz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Hükmen tutukluları nereye koyuyorsunuz, tutuklu mu hükümlü
mü?
FATİH ŞAHİN
(Devamla) - Cezaevleri konusunda hiçbir sorun yok demiyoruz, hiçbir sorun
yaşanmıyor demiyoruz ancak yaşanan sorunlara karşı, yaşanan suistimallere
karşı, yaşanan ihmallere karşı müsamahamızın olmadığını, toleransımızın
olmadığını ifade ediyoruz.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sorun yaşanmayan cezaevi var mı, onun cevabını ver.
FATİH ŞAHİN
(Devamla) - En ufak hak ihlali iddialarının, ihbarlarının sonuna kadar,
titizlikle, hassasiyetle ve büyük bir cesaretle araştırıldığını, incelendiğini,
soruşturulduğunu burada çok net bir şekilde ifade edebiliriz.
Benden önceki
saygıdeğer milletvekillerimiz bazı cezaevlerinde yaşanan hak ihlali
iddialarıyla ilgili olarak Genel Kurula bilgi verdiler. Bunları araştırmak,
incelemek bizim boynumuzun borcu. Aliağa Cezaeviyle ilgili olarak bir iddia
ortaya atıldı. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonumuz buraya gitti, bir
incelemede bulundu. İddiaları somutlaştıracak herhangi bir vakayla
karşılaşamadı. Antalya’daki olaydan bahsedildi. Antalya’daki olaya savcılık el
koydu; soruşturulmakta ve gerekli görüldüğü takdirde bu konuda dava açılacak ve
yargılama yapılacak. Pozantı Cezaevinde yaşananlardan bahsedildi. Keşke,
burada, artık böyle bir cezaevinin olmadığı, kapatıldığı bilgisini de verseydi.
Bu cezaevindeki mahkûmlar Sincan’a nakledildiler ve orada çok daha iyi
şartlarda cezalarını çekiyorlar.
Tekrar etmek
istiyorum: Biz, sorunları görmezden gelen, paspasın altına süpüren, gözünü
başka yöne çeviren bir iktidar değiliz. Biz, bunlarla yüzleşen, bu sorunların
üstüne giden ve çözmek için elinden gelen bütün gayreti gösteren bir iktidarız.
Benzer bir konuda
salı günü de bir konuşma yapmıştım. Orada, ceza infaz sistemindeki
iyileştirmelerden bahsetmiştim. Tabii, bu, çok uzun bir
liste. Benden önceki konuşmacımız da bazılarından bahsetti. Kayıtlara
geçmesi açısından, yalnızca bir iki tanesini burada bir kez daha size
hatırlatmak istiyorum. Örneğin, adli kontrol müessesesinin hayata geçirildiğini
ve adli kontrol uygulaması için öngörülen üç yıllık ceza sınırının
kaldırıldığını burada bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum. Mahkûmların,
belirli periyotlarla, mahrem aile görüşmelerini
gerçekleştirebilmesinin önünü açtığımızı burada bir kez daha hatırlatmak
istiyorum. Mahkûmların ve tutukluların yakınlarının, yakın aile bireylerinin
ağır hastalıkları ve ölümleri durumunda mazeret izni kullanmalarının önünün
açıldığını bir kez daha hatırlatmak istiyorum. İki ayrı R tipi cezaevinin
yapımının devam ettiğini, Menemen’de ve Elâzığ’da R tipi cezaevinin yapımının
devam etmekte olduğunu hatırlatmak istiyorum, ki şu
anda Metris’te R tipi bir kapalı cezaevimiz
bulunmakta.
Bu konudaki her
türlü ihbarı, iddiayı sonuna kadar takip edeceğimizi, sorunların çözümü için
bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da var gücümüzle çalışacağımızı bir kez
daha yinelemek istiyorum.
Arz ve izah
ettiğim nedenlerle Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisinin aleyhinde
olduğumu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şahin.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Sayın Başkan…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – İlk önce
Sayın Halaçoğlu ayağa kalktı, sırayla gidelim.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Tabii.
BAŞKAN – Evet,
buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Sayın Başkan, hatip 57’nci Hükûmetle ilgili yanlış bilgiler verdi,
bize sataşmada bulundu. Yüzde 50’den yüzde 20 gibi büyük bir rakam farkı ortaya
koydu. Onunla ilgili Hasan Hüseyin Bey konuşacak.
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) – Bilgilerde bir yanlışlık yok. Neye göre düzeltecek?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Şimdi olup olmadığını görürsünüz.
BAŞKAN – Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun,
Ankara Milletvekili Fatih Şahin’in BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan hatip, kendi iktidarlarından
evvelki dönemde cezaevlerinde tutuklu, hükümlü oranlarının yüzde 50 civarında
olduğunu ifade ettiler. Şimdi ise bu oranın yüzde 20’ye kadar, tutuklu, hükümlü
oranının yüzde 20’ye düştüğünü söylediler.
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Yanlış ifade ediyorsunuz.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla) – Fakat bu arada bir şey uyduruldu, o da “hükümözlü” diye bir kavram uyduruldu. Yani, yerel
mahkemelerde görülen davalar sonucu mahkûmiyet kararı verilen ancak kararı
kesinleşmemiş olanları “hükümözlü” diye bir kavram
şekline getirmek suretiyle tutuklu kapsamından çıkarıp hükümlü kapsamına almak
gibi bir metot uygulandı. Tıpkı bugün Suriye’den Türkiye’ye gelen mültecileri
Türkiye İstatistik Kurumunun turist sayması gibi bir oynama yaptılar. Bu rakam
doğru değildir. Şu anda Adalet Bakanlığı verilerine göre 89 bin olan cezaevindeki
yatak sayısı, kapasite 116 bin olarak genişletilmiştir. Cezaevlerinde barınan
insan sayısı 130 binin üzerindedir ve bunların yarıya yakını, belki daha
fazlası tutukludur. Dolayısıyla, bu rakamlar doğru değildir, bunu ifade etmek,
düzeltmek istedim.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Sayın Başkanım…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sırayla.
BAŞKAN – Bir
saniye, şimdi, talep sırasına göre gidiyoruz.
Buyurun Sayın Baluken…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Sayın Başkan, grubumuz adına Özdal Bey
cevap verecek.
BAŞKAN – Peki.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Açıklamaya gerek yok herhâlde, sataşma nedeniyle.
BAŞKAN – Sayın
Üçer…
Gene
heyecanlandırmayın ortalığı.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Heyecanlı bir konuşma.
BAŞKAN – Yani,
devam ediyor sistem ondan sonra da, onun için.
Buyurun.
3.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, Ankara Milletvekili Fatih Şahin’in BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında BDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sayın hatibin yanlış bilgilerini
istatistik olarak vermek istiyorum.
On yıl önce Türkiye’deki toplam tutuklu sayısı 59.429, bugünkü
tutuklu sayısı, hükümlü sayısı, cezaevinde bulunan insanların sayısı 140.716;
artış oranı yüzde 136. On yıllık süre içerisindeki, TÜİK verilerine
baktığınızda, Türkiye’deki genel nüfus oranının artış oranı yüzde 10. Yani,
genel nüfus yüzde 10 artarken tutuklu ve hükümlü sayılarının yüzde 136 artmış
olması hangi mantıkla, hangi gelişmişlikle ifade edilebilir?
Evet, sayın hatip
çok halim selim bir dille “Sorumluluğumuzdadır, biz bunun çözümünü takip
edeceğiz.” Biz de diliyoruz ki öyle olsun, biz bunun böyle olmasını istiyoruz
ama Sayın Hatip, Değerli Milletvekili, Roboski
katliamı Papua Yeni Gine’de ve geçen yüzyılda olmadı. Roboski
katliamı bizzat Başbakanın talimatıyla bu ülkede iki yıl önce oldu.
FATİH ŞAHİN
(Ankara) - Yalan söylüyorsun!
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Ne talimatı ya!
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Türkiye’de askerî orduya emir verme yetkisinde olan tek merci
Başbakanlık mercisidir. Ceylan Önkol Güney Afrika’da
ve geçen yüzyıl katledilmedi, sizin Hükûmetiniz döneminde katledildi.
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Bu istismardan vazgeçin.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – Uğur Kaymaz, Şerzan Kurt ve yaşamını
yitiren, ismini şu an sayamadığımız onlarca demokrasi ve özgürlük şehidi bu
Hükûmet döneminde katledildi yani “ceberut devlet” kavramı demode bir kavram
değil. Siz onu son moda olarak, son model olarak kullanan bir iktidar
zihniyetine sahipsiniz.
FATİH ŞAHİN
(Ankara) – Geçen yüzyılda kaldı o.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) – AKP “ceberut devlet” anlayışının günümüz temsilcisidir. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Turan, buyurun.
İki dakikanız
var, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
4.- İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın, Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu meselenin çok
uzamış olmasından duyduğum rahatsızlığı ifade etmek isterim.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Daha çok uzatacağız.
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Ülkemizin, Meclisimizin çok ciddi gündemi var, bu söz konusu grup
önerisi içerik itibarıyla…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Ne demek yani, bu ülkenin en önemli sorunu cezaevleridir ya!
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Kamu İhale Kanunu insanların özgürlüğünden daha mı önemli?
BÜLENT TURAN
(Devamla) – …temelde “hayır” demediğimiz bir mesele. Bir daha söylüyorum…
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – İhaleler mi önemli, ihale kanunu mu önemli?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Yazık ya, gerçekten yazık!
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Yapmayın, siz bari yapmayın.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Hayır, böyle konuşmayın ama ayıptır.
BÜLENT TURAN (Devamla)
– Problem varsa çözmekle ilgili biz buradayız diyorum, her şey harika, her şey
güzel demiyorum ama…
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Ayıp ya, ayıp, ayıp! Vicdanının sesini dinle biraz.
BÜLENT TURAN
(Devamla) - …insaf edin ki eski yıllara nazaran çok önemli mesafe alındığını da
siz görün istiyorum.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) – Siz bir hukukçusunuz, ayıptır ya!
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Az önce MHP’li arkadaşımızın tutuklu ve hükümlüyle ilgili verdiği
bilgilere neden karşı çıkıldığını anlamış değilim. Tutukluluk ve hükümlülük
uluslararası bir tanımdır, adalet mekanizmasının temelidir. Bununla ilgili de
Adalet Bakanlığının, TÜİK’in…
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Ama hepsi de şu anda cezaevinde yatıyor.
BÜLENT TURAN
(Devamla) – …bağımsız kurulların verdiği son rakamlara göre, ülkemizde 22 Nisan
itibarıyla 361 ceza infaz kurumunda toplam 129 bin kişi bulunmaktadır. Bu 129
binin de 29 bini tutuklu, 99 bin küsuru da hükümlüdür. Varın, yüzde hesabını
siz yapın. Yani buna niye karşı çıkıldığını, tutuklulukla ilgili sürenin kısalmasına
neden karşı çıkıldığını anlamış değilim.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Yargıtayda onaylanmamış
dosyalar hükümlü mü
sayılır, tutuklu mu?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Yargıtayda sonuçlanmamış, nasıl hükümlü
sayılabilir?
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, hesabı siz yapın, bir daha söylüyorum, rakamlar
ortada.
Adalet sistemi
ile ilgili iddiamız ilk günkü kadar heyecanlıdır, caridir; daha iyi iş yapmak,
insan hakları merkezli, demokratikleşme merkezli işlem yapmak görevimizdir.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Ortada adalet bırakmadınız ki kardeşim, adaletten söz etme
bize.
BÜLENT TURAN
(Devamla) – Eksikler bizim eksiğimizdir ama istirham ediyorum, vicdanlı
bakarak, adaletli bakarak eskiye nazaran…
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Cezaevlerindeki artışın en büyük sebebi adaletsizliğiniz! Ne
adaletinden bahsediyorsun?
BÜLENT TURAN
(Devamla) – …çok büyük adımlar atıldığını, sağdan birini asın, soldan birini
asın mantığından bu güne geldiğimizi, referanduma “hayır” diyen,
demokratikleşme paketine “hayır” diyen sizlerin bu konuda çok geri kaldığını
tüm milletimize ifade etmek istiyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Ortada adalet mi bıraktınız ya!
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza…
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Sayın Başkan, geri kaldığı falan, bir şeyler söyledi…
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Hayır, Başkanım, yapmasın Sayın Başkanım.
BAŞKAN – O fasıl
ayrı, oylamayla ilgili bir şey söylüyorsunuz zannettim.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Sataşmayla ilgili söz isteyecektim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken tarafından cezaevlerinde
yaşanan sürgünlerin insan hakları boyutuyla incelenmesi, politik arka planın
ortaya çıkarılması ve cezaevlerindeki hak ihlallerinin açığa çıkarılması amacıyla
13/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14
Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Evet,
oylamaya sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul
edilmemiştir.
Sayın Ağbaba, evet…
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Bir sataşmada bulundu da ona cevap verebilir miyim?
BAŞKAN – Buyurun.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir usul olmaz ama,
ne dedim ki!
BAŞKAN – Ooo, ne usuller var burada biliyorsunuz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Bir şey demedim ki Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Şimdi,
ben sizi, daha evvel uyarmıştım hepinizi, bütün milletvekillerini. Ya
hiçbirinizin ismini geçirmeyeceksiniz. Böyle bir sistem oluştu yani “Değdi,
değmedi.” o ona, o ona… Eşitlik sağlıyoruz.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın,
İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Şimdi, ben de
sayın hatibin “Bu işi uzatmaktan üzüntü duydum.” demesini hakikaten yadırgadım.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – İş yapalım iş! O yüzden Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Şimdi, Türkiye’nin en büyük problemlerinden birisi cezaevleri.
Cezaevlerinde yaşanan o insanlık dışı, utanç verici şeyleri gördükçe aslında
esas çözmemiz gereken sorunun cezaevinden başlaması gerektiğini düşünüyorum
ben.
Şimdi, tecavüzler
sizin için olağan bir şey olabilir, insan ölümleri olağan olabilir, oradaki
işkenceler olağan olabilir, insanların insan haklarının ellerinden alınması
olağan olabilir, çıplak arama olağan olabilir ama değerli arkadaşlar, bakın, bu
cezaevlerinde herkes yatıyor. En çok şimdi tabii, en çok, size muhalifler
yatıyor.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir usul var mı Allah aşkına!
HALİDE İNCEKARA
(İstanbul) – Hayallerini paylaşma bizimle!
VELİ AĞBABA
(Devamla) – En çok, size muhalifler yatıyor. Biraz önce söylediğim gibi, sizin
özgürlük anlayışınız, sizin anlayışınız, sadece sizin gibi düşünen, sizin gibi
inananların özgürlük anlayışıdır. Onun dışında hiçbir özgürlüğe inanmıyorsunuz
siz. Bu söylediğiniz de külli yalandır. O tutuklu, hükümlü olanlar külli
yalandır. Gidin, cezaevlerine bakın, eğer tutuklu, hükümlünün 3 katı değilse
ben bu cezaevi komisyonu üyeliğini bırakacağım, 3 katı değilse.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – 3 katı değilse bırakacaksın!
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Tabii, 3 katı… Bırakacağım, gayet de bırakacağım.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Söz verdin bak!
VELİ AĞBABA
(Devamla) – Git, Adana Cezaevinde 1.499 kişi yatıyor. Adana Cezaevini örnek
veriyorum: 1.499 kişi yatıyor, 299 kişisi hükümlü, 1.200 kişisi tutuklu yani
bundan daha büyük şey olabilir mi? Sizin en iyi yaptığınız şey, gerçekleri
saptırmak, özellikle cezaevi konusunda gerçekleri saptırmak.
Bakın, biz,
150’ye yakın cezaevine gittik, 150’ye yakın cezaevine gittik. Devletin
parasıyla falan da değil, kendi cebimizden gittik, kim mağdursa, kim eğer bir
işkenceye uğramışsa, onların sorunlarını dinledik. Sizin söyledikleriniz doğru
değil. Bu soruna Meclisin el atması gerekiyor. Başta çıplak arama olmak üzere,
başta hasta mahpuslar olmak üzere, bu sorunu Meclisin çözmesi gerekiyor.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.55
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu ve arkadaşları tarafından Suriye krizinin Türkiye ekonomisine olumsuz
etkileri ile ilgili sorunların giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla 11/10/2012 tarih ve 6295 sayı ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 14 Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
14/11/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
14 Kasım 2013 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
11 Ekim 2012 tarih, (2012/6295) sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş
olduğumuz Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve arkadaşlarının Suriye
krizinin Türkiye ekonomisine olumsuz etkileri ile ilgili sorunların giderilmesi
ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verdiğimiz Meclis araştırma
önergemizin 14 Kasım 2013 Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz, Osmaniye
Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri;
Suriye’deki iç savaşın Türkiye’ye olumsuz etkileriyle ilgili vermiş olduğumuz
önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlarken cumhuriyet döneminin belki de en önemli
olaylarının yaşandığı, toplumun önemli bir bölümünün zihninde büyük endişelerin
yer aldığı, toplumun kanaat ve tercihlerini tespit etmek amacıyla bilgi sahibi
olabilmesinin en önemli yolu olan medyanın kontrol altında tutulduğu bir
atmosferde, özellikle Meclis çalışmalarının tamamının halkımıza iletilmesi
noktasında gerekli hassasiyeti göstermeyen, Meclis çalışmalarını halktan
gizleyen, kritik görüşmeleri haftada on dört saat yapılan yayınların dışına
taşıyan, böylece halktan kaçan anlayışı, iktidar partisini ve Meclis
Başkanlığını kınıyorum.
Bugün halktan
neyi gizlerseniz gizleyin, iktidarınızı ne kadar sürdürürseniz sürdürün her şey
bir gün muhakkak aydınlığa çıkacak, iktidarınız sona erecek ve o zaman yüzüne
bakabileceğiniz bir millet evladı dahi bulamayacaksınız. Eğer halka
güveniyorsanız, eğer iyi işler yaptığınızı düşünüyorsanız bundan niçin
kaçınıyorsunuz? Bunu yapmadığınıza göre, gerçekten halktan gizlediğiniz, onun
öğrenmesini istemediğiniz bir şey var demektir.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; güney komşumuz Suriye’de ortaya çıkan iç savaş
bölgedeki tüm ülkeler gibi Türkiye Cumhuriyeti devletini de siyasi, güvenlik,
ekonomik ve sosyal alanda son derece olumsuz etkilemiştir.
900 kilometreden
fazla, en uzun kara sınırımız olan Suriye, çoğunlukla Müslüman toplum yapısı ve
4,5 milyona yaklaşan Türkmen varlığı olması sebebiyle Türkiye Cumhuriyeti
devleti için çok önemli bir devlettir. Söz bu noktadayken Suriye’de yaşayan
Türkmenlerin bu iç savaşın en büyük mağdurları olduğunu ifade etmeliyim. Suriye
Türkmenleri, vatan bildikleri topraklarda diğer komşuları ile eşit vatandaş
statüsünde özgürce yaşamayı isteyen, Suriye’nin siyasi ve toprak birliğini ve
bütünlüğünü herkesten çok savunanlardır. Suriye yeniden yapılanırken Türkiye
Cumhuriyeti devletine düşen, Türkmen gerçeğinin inkâr edilmemesi, bilakis
anlaşılması ve yer verilmesini temin etmektir.
Komşuluk
ilişkileri, akrabalık ilişkileri, ortak tarihsel geçmiş gibi kavramların öne
çıktığı Suriye ile ilişkilerimizin iyi olmadığı dönem, Suriye’nin PKK
yöneticilerine ev sahipliği yapmış olduğu dönemdir. 1998 yılından sonra ise PKK
yöneticilerini ülkesinden çıkaran Suriye devleti ile ilişkilerimiz artan bir
seyir izleyerek bölgesel bir iş birliği yönünde gelişmiştir. 2000 ve 2010
yılları arasında Suriye ile ticaret hacmimizin iki yönlü olan artış
istikametinde olduğu görülmektedir. Toplam ticaret hacmimiz 2 milyar dolara
yaklaşmıştır. 2000-2010 yılları arasında ticaret, turizm ve emlak sektörlerinde
Türkiye-Suriye ilişkileri hızlı bir gelişme göstermiştir. Sanayici ve iş
adamlarımızın Suriye’deki yatırımları büyük rakamlara ulaşmıştır. Özellikle AKP
Hükûmetinin Suriye yönetimi ile geliştirmiş olduğu diyalog, ortak Bakanlar
Kurulu toplantıları, “kardeş Esad” yaklaşımı, iki ülke liderlerinin beraber
tatil yapmaları, vizesiz seyahat imkânları, iki devletin vatandaşları
arasındaki ticaret, turizm ve yatırım alanlarında çok önemli gelişmelere sebep
olmuştur.
Böylesine bir
bahar havası içerisinde devam eden Türkiye-Suriye ilişkileri aniden değişime
uğramış, Başbakan Erdoğan Suriye Devlet Başkanı Beşşar
Esad’a karşı tavır almış, Suriye’de muhalif güçler ortaya çıkmış ve bugün
sonuçlarını tartıştığımız iç savaş meydana gelmiştir. İç savaş öncesinde ve o
günden bugüne AKP Hükûmeti Suriye’de isyancıların yanında yer almıştır, Esad’a
karşı mücadele edenlere açıkça destek vermiştir. O günden bugüne 120 bin
civarında Suriyeli hayatını kaybetmiş, milyonlarca Suriyeli yaşadıkları
toprakları terk ederek uzak-yakın coğrafyalara gitmiş, oradaki devletlere
sığınmak zorunda kalmışlardır. Şüphesiz ki bu tablonun sorumluları ardında
Suriye’de iç savaşa destek veren her devletin ve özellikle de AKP Hükûmetinin
sorumluluğu vardır. Suriye’deki iç savaş sonuçları itibariyle Türkiye’yi her
alanda olumsuz etkilemiştir.
Evvela ifade
etmeliyim ki, Suriye’deki iç savaş Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliği açısından
büyük bir risk hâline gelmiştir. Suriye’de PKK’nın Suriye versiyonu
olan KCK’ya bağlı PYD -ki içerisinde PKK’lı
teröristlerin hâkim olduğu bir örgüttür- sınırlarımıza dayanan bir coğrafyayı
kontrol etmektedir. Türkiye’de devam eden, adına “açılım” denilen ama aslında
bir ihanetten farklı olmayan proje kapsamında silahları ile sınır dışına
gittiği söylenen bir kısım teröristlerin PYD saflarında savaş verdiği hepimizce
malumdur. PYD’nin kontrol ettiği bölgenin sınırımızda
olduğu düşünülürse PKK’lıların artık bir komşumuz olduğu gerçeği apaçık
ortadadır.
Suriye
sınırımızın bir bölgesini ise El Kaide ile bağlantılı örgütlerin kontrol ettiği
malumdur. Yani Suriye devleti ile olan sınırımız, birisi Türkiye Cumhuriyeti
devletinin bekasına, milletinin birliğine, toprağının bütünlüğüne göz dikmiş
olan örgüt tarafından kontrol edilmekte, diğer bölümü ise bütün dünya
devletleri tarafından terör örgütü olarak bilinen El Kaide bağlantılı örgütler
tarafından kontrol edilmektedir. İşin çok daha acı tarafı, bu örgütlere sıhhi,
mali, askerî anlamda her türlü yardım AKP Hükûmeti tarafından yapılmakta ve
bunlar bir bir ortaya çıkmaktadır.
Suriye’de iç
savaş başlamadan evvel sığınmacılara yönelik kampların hazırlanmış olması çok
dikkat çekici bir durumdur. Bu kamplarda isyancılara askerî eğitim verilmesine
dair görüntüler yabancı televizyon kanallarında ve İnternet’te ortaya
çıkmıştır.
Sınırdan tırlar dolusu silah gittiğine dair iddialar konuşulurken,
kısa bir süre önce Konya’da imal edilmiş ve Adana’da imalatı tamamlanacak olan
roket başlıkları, İskenderun’a gittiği söylenen bir gemideki 20 bin civarındaki
uzun menzilli savaş silahı; isyancılara verilen, ancak 2012 yazında Beytüşşebap
ilçesinde ölü ele geçirilen teröristlerin üzerinde çıkan silahlara dair
iddialar Hükûmetin bu konudaki isabetsiz, yanlış, hatta büyük yıkım ve
zararlara yol açan politikalarının sadece birkaç sonucudur.
Suriye’deki iç
savaş sınır illerimizde ve ilçelerimizde vatandaşlarımızın can ve mal
emniyetine de büyük zararlar getirmiştir. Reyhanlı’da, Cilvegözü’nde
meydana gelen patlamalar; Akçakale, Ceylânpınar’da, çatışmalardan seken mermi
ve bombalarla hayatını kaybeden vatandaşlarımız, yerinden yurdundan ayrılmak
zorunda kalan insanımız bu savaşın en önemli mağdurlarındandır.
Hükûmet Suriye
politikası konusunda Batı’nın etkisinde ama Batı’dan daha iştahlı bir şekilde
hareket etmiş, medya başta olmak üzere tüm unsurlarla Türk milletini Esad’a
karşı girişilen isyan hareketlerinde taraf yapmaya çalışmıştır.
Hükûmet,
kendisine muhalefet edenleri marjinal, terörist,
isyancı, hatta günahkâr gibi lanse ederken, din adamlarını kullanarak, uydurma
hadisleri söyleterek, devlet büyüklerine karşı gelinmemesini, muhalefet
edilmemesini söyletmiştir. Ancak, aynı Hükûmet Suriye’de devletine isyan
edenleri, acımasızca insanları öldürenleri, öldürdüğü insanların iç organlarını
yiyen yamyamları desteklemekten geri durmamıştır.
İster Esad yapsın
ister isyancılar, ölümün ve öldürmenin karşısında bir Milliyetçi Hareket
Partisi olarak… AKP Hükûmetinin komşuda çıkan yangına benzinle gitmesi ya da
komşunun fertleri arasında çıkan kavgada sakinleştirmek yerine, barıştırmak
yerine tahrik etmesi, taraf tutması Suriye meselesindeki ortaya çıkan vahim
tabloya ortak olmasından başka bir sonuç doğurmayacaktır. AKP Hükûmeti
Suriye’deki iç savaşın bilançosunun sorumlularındandır. AKP Hükûmeti, Suriye’de
çıkan iç savaşla ilgili isyancılarla olan bağlantı ve diyalogları, Batılı
devletlerin telkin ve tavsiyeleri konusunda ne kamuoyunu ne de Türkiye Büyük
Millet Meclisini yeteri kadar aydınlatmamıştır. AKP Hükûmeti, muhalefetin
sesini, millete doğru bilgi veren kaynakları kapatmak ve muhalefeti dinlememek
suretiyle Türkiye Cumhuriyeti devletini bir yanlışın içine, bir bataklığa
sürüklemiştir. Şimdi ise Batı’nın Suriye ile İran’la, Sovyet Rusya’yla, Çin’le,
hülasa bu alandaki bütün aktörlerle diyaloğunun dışında kalmak suretiyle züğürt
tesellisi kabilinden değerli yalnızlığa razı olmuştur. AKP Hükûmeti Orta Doğu
politikalarında Saddam, Kaddafi, Mübarek, Esad gibi diktatörlerin karşısında
yer alırken, aslında bütün bu diktatörlerin İsrail karşıtı olduklarının, bu
diktatörlerin ortadan kaldırılmasının İsrail’e bir hizmetten başka bir şey
olmadığının tüm dünya tarafından fark edildiğini bilmelidir. AKP dış politikada
İsrail’e hizmet etmektedir.
Kavgalar da
kayıkçı kavgasından başka bir şey değildir. Suriye krizinin başta sınır
illerimiz olmak üzere Türkiye ekonomisine büyük olumsuz etkileri vardır.
Suriye’den gelen sığınmacıların Türkiye’deki kamplardaki giderleri görünür
görünmez kalemle 5 milyar dolara yaklaşmıştır. Sadece sınır illerimizde değil,
tüm vilayetlerimizde Suriyeli sığınmacılar parklarda, cami bahçelerinde
insanlık dışı şartlarda barınmaktadırlar. Yasa dışı yollardan giren bu insanlar
asayişin bozulmasına, özellikle hırsızlık, soygun, fuhuş, uyuşturucu, mazot
kaçakçılığı gibi alanlarda problemlere sebep olmakta, kaçak olarak
çalıştırılanlar iş güvenliği, vergi ve istihdam gibi alanları olumsuz
etkilemektedir. Bütün bu alanların her yönüyle araştırılması sorunların tespit
edilmesi ve çözüm yollarının bulunması gereklidir. Bunu yapmanın en doğru,
hızlı ve kısa yolu da Meclis araştırması açılmasıdır.
Bu sebeple
önergemizin kabulünü diler, Türk Milletinin milletvekillerini saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Türkoğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz İstanbul Milletvekili Sayın
Mehmet Muş’a aittir.
Buyurun Sayın
Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin Suriye’de yaşanan krizin civar iller ve ülke ekonomimizin tamamı
üzerinde meydana getirdiği etkileri araştırmayla alakalı verdiği önergenin
aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii öncelikle şu konuya değinmek istiyorum: Suriye
meselesinin durumu ve bu noktaya nasıl geldiği, gelişiyle alakalı fikirlerimi,
düşüncelerimi Genel Kurulda paylaşmak istiyorum. İktidara geldiğimizde tüm
komşularımızla hem siyasi hem ekonomik anlamda ilişkilerimizin daha yukarılara,
daha iyi seviyelere çıkarılmasıyla alakalı hummalı bir çalışmaya başladık.
Suriye de bu ülkelerden bir tanesiydi ve hakikaten iktidarımız döneminde
Suriye’yle çok ciddi mesafeler katettik. Serbest
ticaret anlaşmaları imzaladık, ortak bakanlar kurulu toplantıları yaptık, ortak
baraj yapımına başladık, vizeler kaldırıldı. Çok ciddi anlamda, hem siyasi hem
ekonomik ilişkilerimizde iyileşmeler yaşandı. Az önce ifade ettiğim gelişmeler
meydana geliyorken bir taraftan da ekonomik anlamda Suriye’yle çok farklı
noktalara çıkan dış ticaret hacmimiz ortaya çıktı.
Bakınız değerli
milletvekilleri, 2001 yılında Suriye ihracatımız 281 milyon dolardı; Suriye’den
ithalatımız ise 463 milyon dolar. Yani biz net ithalatçı durumundaydık, dış
denge, ticaret dengesi bizim aleyhimize 182 milyon dolardı. 2002 yılında Suriye
ihracatımız 267 milyon dolar; Suriye’den ithalatımız ise 315 milyon dolar
olarak gerçekleşmiştir. Yani bu durumda da biz yine dış denge anlamında Türkiye
aleyhine bir tabloyu görüyoruz ve bunun 48 milyon dolar olarak gerçekleştiğini
görebilmekteyiz. 2003 yılından itibaren değerli milletvekilleri, artık roller
değişmeye başladı ve Türkiye ihracatını daha fazla artırarak 411 milyon dolar
ihracat tutarıyla ithalatı da 261 milyon rakamında gerçekleştirmek suretiyle
artık net ihracatçı durumuna geçmiştir ve net ihracatımız 150 milyon dolar
olarak gerçekleşmiştir yani dış denge bizim lehimize dönmeye başlamıştır.
Bakınız değerli
milletvekilleri, 2003’ten itibaren lehimizde olan bu denge devam etmiştir.
2004’te 395 milyon dolar, 2005’te 552 milyon dolar, 2006’da 600 küsur milyon
dolar ve bu devam etmektedir.
Tabii, tüm bu
gelişmeler devam ediyorken, az önce ifade ettiğim olumlu gelişmeler sürüyorken
17 Aralık 2010 tarihinde Tunus’ta bir halk hareketi başladı. Tunus
yönetimine karşı bir gencin kendini yakmasıyla, ateşe vermesiyle dalga dalga tüm Orta Doğu’yu saran, “Arap Baharı” olarak
nitelendirilen, mevcut yönetimlere karşı halkın bir ayaklanmasıydı ve Tunus’tan
sonra Mısır ve Libya’da da benzer karışıklıklar görülmüş ve yönetim
değişikliğine gidilmek durumunda kalınmış ve yeni gelen yönetimlerin de seçim
yoluyla iktidara geldiklerini müşahede etmekteydik.
Yine, bu halkanın en son ülkesi Suriye olarak cereyan etti ve
Suriye’de bu olaylar başlamaya, cereyan etmeye başlayınca dikkatli bir şekilde
gelişmeleri takip ettik ve daha olayların başlamasının ilk günlerinde
kanaatlerimizi, görüşlerimizi mevcut şu anki yönetime ifade ettik fakat mevcut
yönetim bunları kulak arkası edip halkına zulmetmeye başlamış, halkını
katletmeye devam etmişti. İşte bizler, bu
noktada, Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da olduğu gibi bir karar vermek
durumundaydık; ya mevcut yönetimden taraf olacaktık ya da halktan taraf
olacaktık. Bizler halktan taraf olmayı seçtik ve Suriye halkının yanında
olmaktan yana tavır koyduk.
Bakın değerli
milletvekilleri, Suriye’de yaşananlar tam anlamıyla insanlık trajedisi.
Olayların başladığı ilk günden itibaren Suriye’de 110 binden fazla can kaybı
yaşandı; 6,5 milyon insan yerlerini değiştirmek durumunda kaldı; 9 milyon insan
her gün insani yardıma muhtaç duruma düşmüştür; 2 milyon insan civar ülkelere
göç etmek zorunda kalmıştır. Çatışmaların ortaya çıkardığı ekonomik tahribat
100 milyar doların üzerindedir ve Suriye’de insanlar hayatlarını idame
ettirebilmek için çok ciddi bir mücadele içerisindedirler.
Değerli milletvekilleri, tabii, bizim her şey bu kadar güzelken bu
tavrı almamız -az önce de ifade ettiğim gibi- ilkelerimiz ve bir duruş olarak
değerlendirilmelidir ve önergede ifade edilen bölge iller ve Türkiye
ekonomisiyle alakalı olan kısma baktığımız zaman, Suriye meselesinin iddia
edildiği gibi ülkemize bir sıkıntı, bir yük, bir problem çıkartmadığını ben
biraz sonra rakamlarla sizlere ifade edeceğim.
Bakınız değerli
milletvekilleri, bizim ekonomimiz büyüyor ve ihracatımız da artmaya devam
etmektedir. Dünyanın en büyük ekonomik krizinden bu yana Türkiye hem reel hem
de kümülatif anlamda yüzde 20,7 büyümüştür. 2013
yılında avro bölgesindeki 17 ülkenin sadece 7’si kriz öncesi duruma
dönebilmiştir, 10’u hâlâ kriz öncesi durumuna dönememektedir ama Türkiye bu
dönemde reel olarak yüzde 20,7 büyümeyi başarmıştır.
Türkiye, değerli
milletvekilleri, 2002 yılında yüzde 2,2 büyümüştür, millî gelirini 786 milyar
dolara, kişi başına millî gelirini 10 bin doların üzerine çıkarmıştır; 2013
yılının ilk altı ayında ise yüzde 3,7 büyümeyi başarmıştır. Orta Vadeli
Program’ımıza göre yılın tamamında büyüme hedefimiz 3,6 olarak ifade
edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, 2012 yılına baktığımız zaman ihracatta da çok ciddi bir artışı
kaydettiğimizi buradan rahatlıkla ifade edebiliriz. İhracatımız bir önceki
döneme göre yüzde 13’lük artış ile tüm zamanların rekorunu kırarak 152,5 milyar
dolara ulaşmıştır; ithalatımız ise yüzde 1,8 azalarak 236,5 milyar dolar olarak
gerçekleşmiştir. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 64,5 olarak
gerçekleşmiştir.
Değerli
milletvekilleri, yine bu dönemde dış ticaretin büyümeye katkısı pozitif ve 4,1
puan olarak gerçekleşmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Orta Vadeli Program’ımıza göre 2013 yılında ihracat hedefimiz
153,5 milyar dolardır, 2014’te bu hedefin 166,5 milyar dolara yükseleceğini
hedeflemekteyiz. İthalatın ise 2013’te 251,5 milyar dolar, 2014’te ise 262
milyar dolar olarak gerçekleşeceğini öngörmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, az önce 2013’le alakalı büyüme oranlarına değindim. Bizler
yılın tamamında, Orta Vadeli Program’ımızda büyüme hedefini yüzde 3,6 olarak
öngördük fakat uluslararası kuruluşlar bizden daha iyimser bir tahmin ortaya
koymaktadırlar ve onların tahminine göre bu oranın yüzde 3,98 olarak
gerçekleşmesi öngörülmekte.
Değerli
milletvekilleri, bu oran ile Türkiye dünyada 30 ülke arasında Çin, Endonezya ve
Birleşik Arap Emirlikleri’nden sonra 4’üncü en hızlı büyüyecek ekonomi
durumundadır. Sanayi üretimine baktığımız zaman, 2013 Eylül ayında bir önceki
döneme göre yüzde 6,4 iyileşme kaydedilmiş ve sanayi üretim endeksimiz 123,8
olarak gerçekleşmiştir. Yine, 2013 Ocak-Eylül döneminde merkezî yönetim bütçe
açığı 9,9 milyar TL azalarak 4,5 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. 2013 merkezî
bütçe açığının millî gelire oranının yüzde 1,2 olarak gerçekleşmesi
öngörülmektedir. Türkiye’nin bu bütçe açığı ile Avrupa Birliğindeki 28 üyeden
23’ünün bütçe açığına mukayeseyle çok daha iyi bir performans sergileyeceği
ortadadır.
Değerli
milletvekilleri, burada, tabii, Türkiye çok ciddi anlamda ihracat odaklı bir
büyümeyi de göstermekte. Türkiye olarak biz ilk dokuz ayda 237 ülke ve bölgeye
ihracat gerçekleştirdik. Bu ülkelerin 159’una gerçekleştirdiğimiz ihracatımızda
artış vardır. Dokuz ayda ihracatı yapılan 97 faslın 80 tanesinde ihracat arttı.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – İthalatı neden anlatmıyorsun? İthalatı da anlatın.
MEHMET MUŞ
(Devamla) – Az önce ifade ettim Sayın Türkoğlu.
2013 Ocak-Eylül
dönemindeyse ihracatçı firma sayımız yüzde 5,9 artışla 54.346 olarak
gerçekleşmiştir.
KORAY AYDIN
(Trabzon) – Cari açık ne âlemde?
MEHMET MUŞ
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, rakamlarla ortaya koyduğumuz şekliyle,
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde
olacağımızı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyor ve şunu da ifade
etmek istiyorum: Ben önerge sahibini de dikkatle dinledim, sadece bir cümleyle
ekonomik kısma değindi fakat önerge, ağırlıklı olarak ekonomiyle alakalıydı.
Bunu da Genel
Kurulun takdirine sunuyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Sayın Başkanım…
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan…
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Ne oldu? Tamamen teknik bilgi verdi.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Sayın Başkanım, bir düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Evet,
yerinizden yapın, kayıtlara geçsin.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Yerimden yapacağım; mikrofon…
BAŞKAN – Hayır,
öyle değil; söyleyeceksiniz, onlar yazacaklar.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Peki.
Şimdi, Maliye
Bakanımız 2012 Haziranında Suriye’yle ekonomik ilişkilerin donma noktasına
geldiğini ifade etti ve 411 milyon dolara gerilediğini 2013 yılında görüyoruz
ihracatın. Zaten pek çok tarım alanında da böyle oldu ve Orta Doğu’da zaten
Suriye krizi sebebiyle tümüyle ihracatımız neredeyse donma noktasına geldi.
İthalat meselesi
çok daha vahim bir durumda zaten; birçok firmamız kapılarına kilit vurdu.
Dolayısıyla, burada söylenenler tamamen Suriye’den farklı…
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ederim.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – …mademki Esad’la bu kadar yakın ilişkideyken…
BAŞKAN – Tamam,
teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, yani konuşmacı fikirlerini ifade etti. Her
konuşmacının fikirlerini açıklama hakkımız yok ki bizim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Hayır, “Her konuşmacı”ya değil, Grup
Başkan Vekili, Mustafa Bey.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Esad’la…
BAŞKAN – Tamam,
teşekkür ederim, sağ olun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Konuşmacı konuşmasını yapar orada.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Lütfen…
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – “Her konuşmacı” dediğiniz, Grup Başkan Vekili sizin gibi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ne olursa olsun, öyle, konuşmacının fikrini açıklama şeyi yok.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Müsaade edin de…
BAŞKAN – Sayın
Halaçoğlu, kayıtlara geçti.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – …Esad’la bu kadar iyi bir durumdayken, ticaret anlaşmaları
imzalanmışken neden ortadan kalktı? Sadece Esad’ın halkını öldürmesi
söyleniyor, deniyor ama Esad halkını öldürmüyordu ilişki kurduklarında.
El Kaide’nin
bugün ne işi var Suriye’de, onu söylesinler.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Hayrola
Sayın Türkoğlu?
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkanım, konuşmamda ekonomiyle ilgili hususlara
değinmediğimden dem vurdu son cümlesinde, AKP adına konuşan arkadaşımız.
BAŞKAN – Şu son
cümleyi sarf etmemek imkânını keşke bulaydınız.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Efendim…
BAŞKAN – Hayır,
bir şey… Fikrimi söyledim canım, şaka şeklinde söyledim ama şimdi bakın…
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Efendim…
BAŞKAN – Bir
saniye, bir şey söyleyeceğim.
Şimdi, aslında
sizin “sataşma” diye istediğiniz sözü, uzun bir şekilde kayıtlara geçirdi Sayın
Halaçoğlu. Şimdi, ben istismar…
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Bir cümle söyleyeceğim, burada söyleyeceğim.
BAŞKAN – Anladım,
anladım.
Yalnız, bir uyarı
anlamında söylüyorum: Ben kendimi çok kötü hissediyorum; birinin adı geçiyor,
hurra, çıkıyorsunuz.
Yani şimdi, ben o
arkadaşımızı, sayın milletvekilimizi dikkatle dinledim; tamamen teknik, kimseye
dokunmadan bir konuşma yaptı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Doğru.
BAŞKAN – Tek bir
cümlesi var.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Evet, son cümle.
BAŞKAN – Şimdi, o
cümleyle ilgili olarak verilebilir, verilemez…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
– Eleştiri yaptı Sayın Başkan.
BAŞKAN - …ama
yani “Hayır, öyle değil, böyle.” derseniz şuradan deyin, kayıtlara geçsin, beni
de istismara şey yapmayın, ne olur.
Buyurun.
15.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Estağfurullah efendim. Çok teşekkür ediyorum.
Benim konuşmamın
başında da sonunda da Suriye’deki iç savaşın Türk ekonomisine yapmış olduğu
zararlara ilişkin değerlendirmeler vardı. Diğer sosyal etkilerinden, güvenlikle
ilgili etkilerinden de bahsettim konuşmamda. Konuşmamızı kulaklarıyla
dinlememişler muhtemelen.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu ve arkadaşları tarafından Suriye krizinin Türkiye ekonomisine olumsuz
etkileri ile ilgili sorunların giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla 11/10/2012 tarih ve 6295 sayı ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 14 Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde son söz, Adana Milletvekili
Sayın Ümit Özgümüş. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin
Suriye’deki krizin Türkiye ekonomisine etkilerini değerlendirmek üzere verdiği
araştırma önergesinin lehinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
AKP iktidara
geldiği zaman “2013 İhracat Stratejisi” diye bir çalışma yayınladı ve o doğru
bir çalışmaydı ve o doğru çalışmanın da en temel ögesi bu küresel ekonomik
ortamda yakın komşularla ticaretti. Gerçekten doğruydu çünkü artık koruma
duvarları kaldırılıyordu, çünkü rekabet artıyordu ve taşımacılık çok önemli
maliyetlerden biri hâline gelmişti, öncelikle komşularla ticaret ön plana
çıkarılmalıydı. Nitekim çıkarıldı; Suriye’yle -biraz önceki konuşmacılar da
söylediler- vizeler kaldırıldı, ikili anlaşmalar yapıldı ve buna güvenerek
Hatay’da, Kilis’te, Adana’da çok ciddi yatırımlar yapıldı. Bunun sonuçları
görüldü. Biraz önce bazı rakamlar verildi; 2005 yılında Türkiye’nin Suriye’ye
ihracatı 552 milyon dolar, 2011 yılında 1 milyar 610 milyon dolara çıktı. Bunlar olumlu gelişmelerdi ve AKP Hükûmetinin ekonomiden sorumlu
Devlet Bakanı Sayın Çağlayan’ın oradaki konuşmalarında oradaki sanayiciye,
yatırımcıya “Korkmayın, AVM’ler yapın, oteller yapın,
yatırımlar yapın.” demesi üzerine, taahhüt vermesi üzerine orada birçok yatırım
yapıldı ama daha önceki konuşmalarda da konuştuk, dışarıdan gelen bir
talimatla, Batı emperyalizminin taşeronluğu adına durup dururken başta
Suriye’yle olmak üzere bütün komşularımızla kötü olmaya başladık ve nitekim
2012 yılında ihracatımız 498 milyon dolara düştü 1 milyar 610 milyon dolardan. 2013
rakamları yok, çıkması da mümkün değil çünkü orada, olmayan bir gümrük var,
kevgire dönmüş bir gümrük var. Oradan buraya kamyonlar, tırlar giriyor, neyin
girip neyin çıktığı belli değil ama buna rağmen ocak-ekim ayı döneminde
Türkiye’nin Suriye’ye yaptığı ihracat 600 küsur milyon doları gösteriyor. Bunun
nasıl gösterildiğini, nasıl ortaya çıkarıldığını anlamak da mümkün değil. Ben
tahmin ediyorum -biraz önce konuşan arkadaşımız da dış ticaret dengesinin
Türkiye’nin lehine döndüğünü söyledi- muhtemelen Hatay’da, Kilis’te eğitilen,
oraya gönderilen teröristler de ihracat rakamları içerisinden sayılıyordur;
muhtemelen Türkiye’de üretilen, Kilis’te ve Hatay’da üretilen kimyasallar da
yani kimyasal silahta kullanılacak olan, o yakalanan sarin
gazları da ihracattan sayılıyordur ya da birkaç gün önce Adana’da yanlış bir
ihbarla, uyuşturucu ihbarı olduğu için yakalanan -aksi takdirde
yakalanmayacaktı- kaçak olarak gönderilen roket başlıkları da Türkiye’nin
Suriye’ye ihracat rakamları arasında sayılıyor olmalı ki bu rakamlar biraz daha
yükseliyor gibi görünüyor.
Rusya’yla
ticaretimiz yine gelişmeye başladı. Bu çok önemli bir gelişmeydi çünkü
birincisi, 35-40 milyar dolar civarında bir potansiyel ticaret hacmimiz var.
Onun dışında, ikili anlaşmalarımız var. İkili anlaşmalarımızın önemi sadece ve
sadece rakamsal anlamda değil, aynı zamanda altmış yıldan beri Batı
emperyalizminin kuklası hâline gelmiş, Batı emperyalizminin emirlerinin dışına
çıkamayan, teknolojik olarak göbeğinden bağlı olan bir ülkeye alternatif bir
yapı oluşturmak açısından da bu önemliydi ama şu anda Rusya’yla ilişkilerimiz
de bozulmaya başladı. İlişkiler o kadar iyi gelişti ki birkaç gün önce
Rusya’nın uluslararası tır anlaşmasından çıkması bile bizdeki nakliyecileri
ciddi biçimde rahatsız etmeye başladı.
Değerli
arkadaşlar, sadece bu karşılıklı ekonomik ilişki değil, doğrudan fiilî olarak
da Türkiye’ye zararı var Suriye krizinin ve Türkiye’nin Suriye’yle yaşadığı
krizin. O da yaklaşık olarak, resmî rakamlara göre 600 bin civarında oradan
buraya mülteci geldi. Sayın Başbakanın söylemesiyle 2 milyon dolar, Sayın
Mehmet Ali Şahin’in söylemesiyle 2 milyar TL. Buradaki rakamlardan bir
tanesinin dil sürçmesi olduğunu kabul edip küçük olanı alırsak, bugün
Suriye’den gelen mülteciler için harcanan para 2 milyar TL’dir. Türkiye’de
emeklisi perişanken, Türkiye’de işçisi perişanken, Türkiye’de şu anda sağlık
sisteminde vatandaşa ek ücretler yüklenirken, üniversitelerdeki çocuklar perişan
durumunda yurtlar bulamadığı için sağda solda barınmaya çalışırken Suriye’den
gelenlere 2 milyar dolar harcandı ve Türkiye’nin üzerine bu yük bindi. Bunlar
doğru şeyler değil, bunlar bizim işimiz değildi.
Değerli
arkadaşlar, ekonominin yanında, ekonomik görüşlerin dışında stratejik de bir
hata işlendi; o da şu: Burada, müthiş bir öngörüsüzlük ve yanlış bir dış
politika var. Bunlardan bir tanesi, yeni Osmanlıcılık; bunlardan bir tanesi,
Batı emperyalizmin yanında hareket ederek oralara çekidüzen vereceğimizi
zannettik ve bir öngörüsüz politikayla buralara girdik.
Öngörülemeyen iki
tane önemli şey var. Bunlardan bir tanesi, Rusya’nın direnci.
Rusya, bugün oradan Akdeniz’e açılan, müttefiki olan Suriye’yi Batı
emperyalizmine yedirmeyecekti, yediremezdi. Mesele sadece Suriye değil; eğer,
Suriye’yi yedirseydi Kafkaslardaki hâkimiyetini kaybedecekti. Onun için de
Suriye’nin bu kadar dik duracağını tahmin edemediniz, Dışişleri Bakanı da
tahmin edemedi.
İkinci bir
mesele, bunun daha önemlisi, Suriye halkının ayaklanmayacağını göremediniz.
Değerli
arkadaşlar, bakın, MİT bizi takip etmek yerine, bizi fişlemek yerine, ki bizleri de fişlemiş komik komik
şeylerle, bizim peşimize takılacağına, eğer Halep’te kapalı çarşıya gitseydi,
eğer Lazkiye’de deniz kenarındaki esnafı ziyaret etseydi, eğer Şam’da kapalı
çarşıda gezseydi Suriye halkının Esad yönetime karşı ayaklanmayacağını görürdü;
nitekim, ayaklandıramadılar. O kadar ajan, o kadar CIA ajanı, o kadar MOSSAD ajanı,
o kadar Türkiye’nin ajanları ayaklandıramadılar. Bırakın ayaklanmayı, şu anda,
Suriye Silahlı Kuvvetlerinin yanında bizim Kurtuluş Savaşı’mızda Nene Hatun’un,
Karayılan’ın, Adana’da Şıh Cemil’in, Sütçü İmam’ın yaptığı gibi, orada Mukaveme Suriye yani Suriye mukavemet kuvvetleri adına
Kürt’üyle, Arap’ıyla, Türkmen’iyle, Ermeni’siyle, Batı emperyalizmine karşı
halk direniyor. Bunu göremediniz. Bugün, orada, bütün bu etnik yapısıyla, bütün
inançlarıyla Batı emperyalizmine karşı, ülkesini, namusunu, bayrağını koruyan
Suriye mukavemet kuvvetlerini de buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden
saygıyla selamlıyorum; geçmişte emperyalizme karşı bir ders veren ve dünyaya
özgürlüğü, namusu, vatan savunmasını öğreten ülkenin çocuğu olarak.
Değerli
arkadaşlar, burada biz bu tür konuşmalar yaparken “Suriye’deki mukavemet
kuvvetlerine mezhepten dolayı destek veriyorsunuz.” demek, siyasi sahtekârlık
ve siyasi hokkabazlıktır. Bizim dünya görüşümüz barış üzerinedir, kardeşlik
üzerinedir ve dünyada var olan kaynakların paylaşılması üzerinedir. Bakın,
bizim dünya görüşümüz… 68’de ABD Vietnam’ı işgal ettiği zaman da ona karşı
çıktık, Rusya’nın Afganistan işgaline de karşı çıktık, 2003 yılında Amerika
Birleşik Devletlerinin Irak’a işgaline de karşı çıktık; eğer Suriye’den sonra
emperyalizm, emperyalist güçler İran’a müdahale ederse ona da karşı çıkacağız.
Değerli
arkadaşlar, başka şeyler var. Bu konuda halka sürekli olarak yanlış bilgi
veriliyor. Hadi, “Esad halkını katlediyor.” yalanlarına artık kimse inanmıyor,
Batı da inanmıyor, zaten o politikalarından çark etmeye başladılar. Başka
şeyler de var. Bir tanesini söyleyeyim, zaman gittikçe daralıyor: Bakın, geçen
sene Suriye’de bir uçak düşürüldü. Şimdi, bu uçakla ilgili hâlâ daha ortaya
çıkmayan bir sürü bilgi var, gerçek var, ortaya çıkmıyor. Şimdi, o dönemde biz
Hatay’ın Yayladağı ve Lazkiye’nin Basit kasabasındaki vatandaşlarla
görüştüğümüzde, alçaktan uçan, hızla geçen 2 tane uçağın olduğunu söylüyorlar,
“2 uçak düştü.” diyorlar. Ben de Türk milletinin buradaki bir temsilcisi ve
milletvekili olarak geçen sene bakana sordum; Millî Savunma Bakanına sorduk 31
Temmuzda sormuşuz. Diyoruz ki: “Vatandaşlar 2 uçağın geçtiğini ve 2 uçağın
düştüğünü söylüyor. Gerçekten kaç uçağımız düştü?” Nautilus
Gemisi bizim uçağımızı bulduğunda pilotların içinde olduğunu söylüyor ama ondan
on beş gün önce siz pilotların kasklarının ve postallarının bulunduğunu
söylediniz. Peki, bu şehitlerimiz, bin kilometre hızla giderken, uçak düşerken
“Ya, şu kaskı da çıkaralım.” veya “Postalları çıkarıp, pencereyi açıp uçağın
penceresinden dışarı atalım.” mı dediler? Bir buçuk yıldan beri bu sorumun
cevabı gelmiyor. Bir buçuk yıldan beri uçağınızı sayamadınız mı? 1 uçağınız mı
eksik 2 uçağınız mı eksik? Eğer 1 uçak
düştüyse o bulduğunuz postallar ya da sergilediğiniz postal ve kasklar kime
aitti? Hangisi doğru? Buna benzer söyleyebileceğimiz çok fazla gerçekler var.
Artık bunların ortaya çıkması gerekir.
Onun için
Milliyetçi Hareket Partisinin araştırma önergesini destekliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özgümüş.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde son söz, Isparta Milletvekili Sayın
Recep Özel.
Buyurun Sayın
Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisinin Anayasa’nın 98’inci maddesi, İç Tüzük’ün
104 ve 105’inci maddeleri gereğince vermiş olduğu, Suriye’de yaşanan
gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerinin araştırılmasına dönük
araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım.
Araştırma
önergesinin son cümlesini sizlerle paylaşmak istiyorum: “Sınır bölgesinde
bulunan illerde yaşayan insanlarımızın aynı zamanda da Suriye’ye yatırım yapmış
sanayici ve iş adamlarımızın yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunların nedenleri…”
Bu yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların sebebi oradaki Esed
yönetiminin kendi halkına karşı yapmış olduğu zulüm, oradaki karışıklık. Bunun
tekrar araştırılmasına -Meclis tarafından sanki yeniden bir şey icat
edilecekmiş gibi- hiç gerek de görmüyoruz. Buradaki zulmün, buradaki kendi
halkına karşı yapmış olduğu bu insanlık dışı muameleyi kimyasal silah kullanımı
derecesine kadar götüren bu zalim yönetim, görev başından gitmediği müddetçe
durdurulması mümkün değil. Tabii ki, orada kendi insanına, kendi vatandaşına
yönelik bir saldırı olacak, insanlık dışı muamele olacak, biz Türkiye
Cumhuriyeti olarak da buna sessiz kalacağız! Oradan gelen 600 bin tane
Suriyeliye kucak açmayacağız “Bize ne.” diyeceğiz! Bu, aynı apartman içerisinde
yaşayan komşumuzun evinde bir sıkıntı olduğu zaman, bizim kapımızı çalıp “Ya,
benim başımda dert var, can güvenliğim var.” deyip kapıyı kapatmakla eş
anlamlıdır. 600 bin kişi değil, 1 milyon 600 bin kişi de gelse, 6 milyon kişi
de gelse Türkiye devletinin buna gücü yeter. 2 milyar dolar değil, 20 milyar
dolar da harcasak mühim olan insanlık, mühim olan bu ülkede, bu coğrafyada
insanlığı temin etmek.
ALİ ÖZ (Mersin) –
Geç kardeşim geç, insanlık dersi verme.
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Öyle, zalimin, zulmün karşısında “Vay, ben ekonomik çıkarlarımı
düşünüyorum.” diye sessiz kalmak, karşısında durmak şeytanlıktır.
KORAY AYDIN
(Trabzon) – Daha sonra barışacaksınız, iddialı konuşmayın. Daha sonra
öpüşeceksiniz, barışacaksınız.
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Biz bu şeytanlığı değil, dilsiz şeytanlık da değil…
KORAY AYDIN
(Trabzon) – Bunlar seni aşan konular.
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Yeryüzünde yaşanan bütün şeytanlıklara, bütün zulümlere karşı, siz
bizim yanımızda olsanız da olmasanız da AK PARTİ Hükûmeti olarak hep karşısında
duracağız.
Biz, barışı, kardeşliği
bu dünyada hâkim kılmak için var gücümüzle çalışacağız diyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bizim bugünkü
gündemimiz… Seçimler yaklaşıyor, Yüksek Seçim Kurulunun da bir talebi var, o
talebi Kamu İhale Kanunu’ndaki değişiklikle bir an önce buradan yasalaştıralım,
Yüksek Seçim Kurulu da bunu bekliyor. Gündemi değiştirmeye yönelik bu Meclis
araştırması önergesinin karşısında olduğumuzu bildiriyoruz.
Hepinize
saygılar, sevgiler sunuyoruz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
– Antep’e gidin, El Kaide’nin nasıl desteklendiğini görmüş olursunuz.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Ercan Cengiz ve
arkadaşları tarafından İstanbul trafiğinin ve İstanbul Trafik Vakfı
uygulamalarının incelenmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 5/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14
Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
14/11/2013 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında
siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul
Milletvekili Ercan Cengiz ve arkadaşları tarafından, 05/11/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “İstanbul trafiğinin ve
İstanbul Trafik Vakfı uygulamalarının incelenmesi ve alınacak önlemlerin
belirlenmesi” amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin (1076 sıra
no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 14/11/2013 Perşembe günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz, İstanbul Milletvekili
Sayın Ercan Cengiz.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERCAN CENGİZ
(İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunduğumuz, İstanbul trafiğinin sorunları konulu araştırma
önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyanın bütün
büyük şehirlerinde mutlaka trafik sorunu vardır ancak diğerlerinden farklı
olarak İstanbul trafiği artık içinden çıkılamaz, katlanılamaz bir hâle
gelmiştir. Bugün İstanbul’da yaşayanlar trafik keşmekeşliği karşısında çaresiz.
Artık yirmi dört saat trafik sıkışıklığı var. Günün herhangi bir saatinde bir
yerden bir yere geçmek, gitmek neredeyse imkânsız. Haftanın her günü, günün her
saati, her dakikası bütün ilçelerde, ana arterlerde fark etmiyor; ister okula
gidin ister işe, ister hastaneye ister düğüne, isterseniz gezmeye gidin,
neredeyse kıpırdayamıyorsunuz.
Türkiye’nin ciddi
sorunları var, doğrudur. Yoksulluk sorunu var, işsizlik sorunu var, terör
sorunu var, adalet sorunu var ve irtica sorunu var. Türkiye’nin dört bir
tarafında başının dertte olduğu komşuları var ama gelin görün ki Türkiye’nin
başka dertleri de var; sıradan hayatı kilitleyen, bizi sürükleyen, görmezden
geldiğimiz, bir kader gibi kabullenerek yaşamayı tercih ettiğimiz dertler. Bu
dertlerin başında İstanbul trafiği geliyor. Bu şehrin trafiği artık içinden
çıkılamaz hâle gelmek üzere. Şehrin kontrolsüz ve plansız büyümesinin
faturasını artık trafikte görmekteyiz. Eskiden bir trafik sıkışıklığından söz
ediliyordu ancak bu öngörülebilir ve kontrol edilebilir bir durumdu. Oysa şimdi
trafik tam bir felç hâlini almış, toplumsal hayatı bozabilecek bir niteliğe
bürünmüştür.
Değerli
arkadaşlar, trafik durumu bir ülkenin gelişmişlik düzeyi ve rejimi hakkında
ciddi bir kanaat oluşturur. Trafik ne kadar düzenliyse o ülkenin demokratik
standardı o kadar iyi düzeyde ve refah durumu o kadar iyi bir seviyededir.
Unutulmasın, demokrasi, kuralların eksiksiz ve eşit uygulandığı bir disiplin
rejimidir. Kuralsızlığın hâkim olduğu curcuna bir trafik düzeni, gelişmemiş
üçüncü dünya ülkelerine ve geri kalmış ülkelere ait bir görüntüdür.
İstanbul’daki trafik durumuna şöyle bir baktığımızda, gördüğümüz şey tam da
buna uymaktadır, bir çeşit anarşizm.
Sayın
milletvekilleri, İstanbul’da son yıllarda gerçekten büyük bir trafik kâbusu
yaşanıyor. Her iki boğaz köprüsü ve bunlara bağlı yollar başta olmak üzere,
kentteki tüm ana arterlerde trafik her zaman durma noktasında. Bu çilenin içerisinde
her gün saatler geçiren yüz binlerce İstanbullu aynı soruyu soruyor: Ne oldu?
Ne oldu da trafik birdenbire görülmemiş yaygınlıkta ve bu yoğunlukta bir sorun
hâline geldi?
Evet, İstanbul’da
trafik her zaman sorunlu idi, ama nasıl oldu da en yoğun saatlerde bile bir
saatte gidilebilen yerlere artık üç saatte gidilir oldu. Tabii ki nedenleri çok
açık, herkes tarafından az ya da çok biliniyor.
İstanbul’un trafik sorunlarının önemli olanlarını kısaca şöyle
sıralamak mümkün: Plansız büyüme nedeniyle kentin önemli ölçüde göç almaya
devam etmesi, kontrol edilemeyen hızlı nüfus artışı, belediyelerin imar
uygulamaları; son yıllardaki TOKİ uygulamalarıyla plansız, düzensiz bir şekilde
her yere yapılan toplu konutlar, alışveriş merkezleri, iş merkezlerinin yol
açtığı trafik yoğunluğu, yeni yapılan her toplu konut, iş merkezi ve alışveriş
merkezlerinin ekstra trafik yükü yaratması.
Denetimsiz
oluşları nedeniyle şehir içerisinde hiçbir trafik kuralına uymadan serseri
mayın gibi dolaşan binlerce taksi, bir o kadar korsan taksi ve minibüsler.
Trafikte çok başlılık. Ulaştırma
Bakanlığı, Büyükşehir Belediyesi ve Emniyet Müdürlüğü arasında dağılmış olan
yetkiler nedeniyle eş güdümsüz bir trafik düzeni.
Resmî plakalı
araçlar ile koruma araçları ve emniyet mensuplarının kullandıkları sivil
plakalı araçların trafik kurallarını hiçe saymaları ve bu görüntüyü
vermeleriyle halkı kuralsızlığa özendirmeleri. Unutulmamalı ki geçmişte aracı
kırmızı ışıkta duran bir Cumhurbaşkanının bu davranışı medya tarafından alay
konusu yapılmıştır.
Keyfî trafik
denetimleri bir yana bırakılarak, kuralları ihlal eden, kurallara uymayan
sürücülerin anında ve etkili bir şekilde cezalandırılmamaları, İstanbul’da
deniz taşımacılığı hayati derecede önemli olduğu hâlde bu konuya yeterli önemin
ve değerin verilmemesi, önemli ölçüde ihmal edilmesi.
Değerli
milletvekilleri, İstanbul kentinin ulaşım sorunlarını çözmek hiç de kolay
değil. Yapılması gereken, rant yaratma amaçlı,
birilerini zengin etmek amaçlı değil ama İstanbul halkının çıkarlarını ve kamu
yararını gözeten, doğal ve tarihsel çevrenin korunduğu, halkın demokratik
katılımını esas alan bir planlamayı acilen hayata geçirmektir. Hâl böyleyken
kangren hâline gelmiş bu sorun için neler yapılıyor? Görüyoruz ki hem AKP
yönetimindeki İstanbul Büyük Şehir Belediyesi hem de TOKİ sürekli rant yaratma amaçlı imar uygulamalarını hayata geçirerek
mevcut trafik yükünü katlayarak büyütme çabası içerisindeler. Unutmayalım ki bu
ülkede on bir yıldır tek başına AKP iktidarı vardır ve İstanbul ise neredeyse
yirmi yıldır aynı ekip tarafından kesintisiz yönetilmektedir. Çağdaş
kentleşmenin ana hedefi kenti yaşanabilir kılmaktır. Oysa İstanbul’da rant, amacın ve hedefin önüne geçmiştir. Geldiğimiz yer
ortadadır.
Değerli
arkadaşlar, AKP’nin övündüğü tek şey, cepten bir şey çıkarır gibi zaman zaman
ortaya çıkardığı projeler. Oysa bunlar dahi plansızlığın göstergeleridir. Evet,
İstanbul trafiği büyük bir sorun ve bu sorunun objektif, dünyanın her ülkesinde
olabilecek nedenleri de var. Kişi başına düşen araç sayısının İstanbul
yollarına göre çok fazla olduğu iddia edilebilir ancak şu da bir gerçektir ki
Türkiye’de ve İstanbul’da kişi başına düşen araç sayısı Avrupa ülkelerinin çok
gerisindedir. 2013 verilerine göre Avrupa gelişmiş ülkelerinde her bin kişiye
düşen araç sayısı ortalama 500 iken, bu rakam Türkiye’de 235’tir.
Sayın
milletvekilleri, işin bir başka yönüne bakalım. İstanbul’un mevcut yollarına,
araç sayısına, kişi başına düşen araç oranına hiç dokunmayalım, her şey sabit
kalsın ama şehirdeki tüm araç kullanıcılarını bir sihirle, gelin, gelişmiş Batı
ülkelerindeki sürücülerle değiştirelim. Göreceksiniz, İstanbul’da trafik
bugünkünden çok daha akıcı, hızlı ve rahat olacaktır. Dünyanın hiçbir
ülkesinde, trafik tıkandığında sürücüler bizde olduğu gibi sürekli şerit
değiştirmezler çünkü trafik tıkanıklığının en büyük nedenlerinin başında şerit
değiştirme olayı gelir. Adam gibi hiçbir ülkede, trafik tıkanıklığının düzeyi
ne olursa olsun, sürücüler kurtarma şeritlerine giremezler çünkü o şeritler
ambulans ve itfaiye araçları içindir. O ülkelerde sürat tahditlerine
mutlaka uyulur ve bu nedenle, ortaya çıkması muhtemel kazalar ve bunların yol
açtığı trafik tıkanıklığı asgari düzeydedir.
Unutmayalım,
herkesin kurallara uyduğu bir şehirde bir kişi kuralları ihlal ederek kazançlı
çıkabilir, bu kesindir ancak herkesin kuralları ihlal ettiği bir şehirde hiç
kimse evine ve işine zamanında gidemez.
Şunu da ifade
etmekte yarar var: Hiçbir Avrupa kentinde, emniyet şeridinden, etrafa mavi
ışıklar saçarak, kurbağa sesi çıkararak giden normal plakalı resmî araç
göremezsiniz. Ayrıca, ambulans ve itfaiye dışında, dünyada, resmî plakalı
araçların sözde geçiş üstünlüğü olan tek ülke herhâlde Türkiye’dir. Bunlar,
utanç duyulacak şeylerdir. Halkı devletin ve her şeyin üstünde tuttuğunu
söyleyen bu iktidar bu konuda hiçbir şey yapmamış, kılını bile
kıpırdatmamıştır.
Değerli
arkadaşlar, hepimiz biliyoruz ki alınabilecek birtakım basit önlemlerle trafik
sorunu iyi olmasa bile orta seviyede rahatlatılabilir. Yol yapmak, kavşak,
köprü yapmak, alternatif ulaşım araçlarını devreye sokmak gibi önlemler yanında
basit ama etkili bir yöntem de trafik denetimleridir. Bizdeki gibi her şeyi,
her olumsuzluğu seyreden trafik zabıtasından değil, etkili bir trafik
denetiminden söz ediyoruz, hem sayısal hem de nitelik olarak yeterli trafik
zabıtasının yaptığı denetim ve kontrolleri kastediyoruz. Bütün İstanbul halkı
biliyor ki bu konuda hiçbir şey yapılmıyor. Zabıta da tıpkı iktidar gibi,
yukarıda saydığımız bütün olumsuzlukları sadece seyretmekle yetiniyor.
Yapılanlar ise sadece göstermelik şeylerdir. İstanbul trafik zabıtası ciddi bir
nitelik sorunu taşıyor.
Sayın
milletvekilleri, İstanbul, ülkemizin olduğu kadar eşsiz özellikleriyle dünyanın
göz bebeği bir şehirdir. Onu korumak, savunmak ve yaşanabilir kılmak için
partiler üstü bir çabanın içerisinde olmalıyız. Çocuklarımıza, torunlarımıza,
gelecek nesillere ve dünyaya daha yaşanabilir, daha güzel bir İstanbul bırakmak
bu Meclisin tarihsel görevi ve sorumluluğudur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERCAN CENGİZ
(Devamla) – İşte, bu devasa boyuttaki sorunu yerinde inceleyip araştırmak,
sorunun gerçek fotoğrafını ortaya çıkarmak, alınabilecek önlemleri belirlemek
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını zorunlu görüyoruz.
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Cengiz.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde, İstanbul Milletvekili Sayın Erol Kaya.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
EROL KAYA
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
İstanbul’un trafik sorunlarının araştırılmasıyla ilgili vermiş olduğu önerge
aleyhinde söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partili milletvekili arkadaşlarımız, İstanbul trafiğinin sıkışıklığından
bahsederek ulaşımın rahatlatılabilmesi için büyük yatırımlar olan yol, kavşak,
tünel gibi yatırımlar yanında, bunları yapmanın yanında -deniz ve hava
yatırımları gereğinden daha önemli- basit düzenlemelerle trafiğin çözüleceğini
ifade etmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, İstanbul’un her meselesini çözmek bizim boynumuzun borcudur.
İstanbul’u daha yaşanabilir bir hâle getirmek, İstanbul’un güzelliklerini
korumak gelecek nesillere olan sorumluluğumuzdur ama şunu da görmek zorundayız:
Geçmişte bu kadim şehre büyük kötülükler yapıldı. İstanbul’un tarihî
eserlerinin gecekondu istilasına terk edildiğine hep birlikte şahit olduk.
İstanbul’u gelişiminin ve nüfusunun çok gerisinde bir ulaşım altyapısına biz
mahkûm etmedik. Tam tersine, tüm bu sorunları çözmek için hem belediyeler hem
de Hükûmet olarak İstanbul’u daha yaşanabilir, tarihini, kültürünü ve
birikimini en iyi şekilde değerlendirmek için çalışmalar yapıyoruz. Bunların
başında da trafik sorunlarını çözecek olan, geleceğin İstanbul’unu biçimlendirecek
dev projeler gelmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle ulaşımla ilgili İstanbul fotoğrafını
sizlerle paylaşmak istiyorum. İstanbul, 13 milyon 850 binlik nüfusuyla
Avrupa’nın 23 ülkesinden daha büyüktür ve İstanbul’umuzda 3,1 milyon aracın 2,4
milyonu her gün trafiğe çıkmakta ve yine bu şehirde, her gün yaklaşık 11 milyon
100 bin insan toplu taşıma araçlarıyla hareket etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, üç imparatorluğa başkentlik yapmış, tüm
inanç mensuplarının barış içerisinde yaşadığı sekiz bin beş yüz yıllık bu kadim
şehirde son on yılda ulaşım sistemlerinin dağılımı ve iyileştirmelerine
baktığımızda -özellikle 2004 ve 2012 rakamlarını vermek istiyorum- kara yoluyla
yolculuk payının yüzde 88’den yüzde 81’e düşerek iyileştiğini, raylı sistem
payının yüzde 8’den yüzde 13’e çıktığını ve deniz yolculuğu payının ise yüzde
2,5’tan 2 kat artışla yüzde 5,6’ya ulaştığını görmekteyiz. Yolculuk süresinin ise elli üç dakikadan kırk dokuz dakikaya
düştüğüne de hep birlikte şahidiz.
Özetlersek,
İstanbul’un nüfusu son on yılda yüzde 39 artmasına rağmen ulaşım ağı dağılımı
lastik tekerlekten raylı ve deniz ulaşımına kaymakta ve yolculuk süresi
azalmaktadır.
Şu soru mutlaka
aklımıza gelecektir: İstanbul, metro ağı olarak
dünyanın diğer şehirlerinden niçin geri kalmıştır? Bu konuda sizlere dünyanın
önemli şehirlerindeki metroların açılış tarihlerini
vermek istiyorum: Londra, 1863, 400 kilometre; New York, 1870 yılı, 1355
kilometre; Paris, 1900 yılı, 214 kilometre; Berlin, 1902 yılı, 478 kilometre;
Tokyo, 1927 yılı, 328 kilometre olarak yapılmış ve açılışı
gerçekleştirilmiştir. Tabii ki biz İstanbul’da 1875 yılındaki İstanbul-Karaköy-Taksim
füniküler sisteminin de açıldığını ifade edelim. Bu
tarihten, yani 1875
yılından tam yüz yirmi yıl sonra Sayın Başbakanımızın İstanbul Belediye
Başkanlığı döneminde İstanbul’da ilk metro faaliyetinin yapılmaya başlandığını
ifade edelim.
Değerli
arkadaşlarım, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ulaşım çalışmalarıyla beraber
merkezî Hükûmetin de bu çalışmaları iyileştirme noktasında ya da proje
noktasında neler yaptığını ifade etmekte fayda var. Az önce arkadaşımız cepten
proje çıkarmaktan bahsetti. Bence cepten çıkan projelere bakmakta hakikaten
fayda var.
Değerli
arkadaşlar, yüz elli üç yıl sonra asrın projesi Marmaray’ı, cumhuriyetin
90’ıncı yılında, 29 Ekimde yani on beş gün önce Sayın Cumhurbaşkanımızın,
Meclis Başkanımızın ve Sayın Başbakanımızın katılımıyla birlikte hizmete açtık.
Günde 1 milyon 200 bin kişinin kullanacağı bu yatırım, İstanbul halkına
Hükûmetimizin sunduğu dev bir hizmettir. İstanbul-Ankara yüksek hızlı tren
hattı da tamamlanmak üzere. Yakında o da hizmete açılacak inşallah. 3’ücü boğaz
köprüsü ve bağlantı yollarının temelini attık, inşaatı da hızla devam etmekte.
Boğazın altından lastik tekerlekli araçlar için tüp geçit projesinin 2015
yılında bitirilmesi hedefleniyor. Aynı zamanda, bu dev projelerle şehir içi
ulaşım ağlarının entegrasyonu da devam etmekte.
Bu çerçevede,
önceliğimizin raylı sistemler olduğunun altını çizmek istiyorum. Metro uzunluğu
bugün itibarıyla 141 kilometre iken 2019’da 400 kilometre, 2023 yılında 776
kilometre metro uzunluğu ile, bizden önce hiçbir
metronun sahip olmadığı, İstanbul’un dünyanın en uzun metro ağlarından birine
sahip olacağını ifade etmek istiyorum. Ve yine Kanal İstanbul’la İstanbul deniz
ulaşımını inşallah kökten değiştirecek bir proje de hayata geçmiş olacak.
Bütün bu dev
projeleri anlatırken İstanbul’un tarihini, kültürünü ve tabiatını korumaya
azami dikkat gösterdiğimizin de altını çizmek istiyorum. Biliyorsunuz, Marmaray
Projesi bu yüzden dört yıl gecikti. Bu projenin inşası sırasında tarihî
eserlerin bulunması ve bunların korunmasıyla ilgili gerekli önlemler ve
müzelerde sergilenmesi şu anda gerçekleştiriliyor. Yine, denizin altındaki
doğal yaşamla ilgili, özellikle balık göç yollarının olumsuz etkilenmemesiyle
ilgili bütün tedbirler alındı.
Boğazın iki
yakasından dört dakikada karşıya geçeceğimizi herhâlde düne kadar bu Meclisteki
arkadaşlarımıza da ifade etsek, söylesek kimsenin inanması mümkün değildi. Ama
bugün bütün İstanbulluların kullandığı muhteşem bir süreç, Marmaray, banliyö
hatlarıyla entegre ettiğimizde daha bir muhteşem
noktaya dönüşecek şekilde hızla devam ediyor ve çalışmasını sürdürüyor.
İstanbul Marmaray, diğer hatlarla entegrasyonu
yapıldığında her iki yakanın birbiriyle ulaşımının hızlı, zahmetsiz bir
yolculuğa dönüşeceğinin altını çizmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşların önergesinde, İstanbul trafiğiyle ilgili,
trafik denetimi ve Trafik Vakfı’nın faaliyetleriyle ilgili iki hususun üzerinde
özellikle durulmakta. Trafik denetimi önerisini, somut bir teklif içerdiği için
saygıyla karşılıyorum. Gerek emniyet teşkilatının gerekse Büyükşehir
Belediyesinin bu konudaki iş birliğinin daha geliştirilmesinin faydalı
olacağını ifade etmek istiyorum ancak bu, Meclis komisyonu marifetiyle
yapılacak bir iş değil. İkinci husus ise İstanbul Trafik Vakfı’nın faaliyetleri
meselesiyle ilgilidir. Otomobillerin çekilmesinden bahsedildi, bu işin rastgele
yapıldığı, aynı suça 2 kez ceza kesildiği ifade edilmekte. Hem etkili
denetimden bahsetmek ve bunu önemsemek hem de hatalı parkların çekilmesini eleştirmek
çelişkili bir durumdur.
Dolayısıyla,
CHP’nin önergesine, İstanbul’un trafik sorununa dikkat çekmek için hazırlanmış
iyi niyetli bir girişim olarak baktığımı ifade etmek istiyorum fakat
teşhislerin çelişkili olduğunu, önerinin de yerinin burası olmadığını
düşünüyor; bu nedenle, araştırma önergesine karşı olduğumuzu ifade ediyor,
Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin lehinde son söz, Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü
Türkkan’ın.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İstanbul’un trafik sorununa yönelik olarak verdiği araştırma önergesi
hakkında konuşacağım.
İstanbul’da
sadece İstanbulluların değil, şu veya bu şekilde İstanbul’a yolu düşen herkesin
en çok şikâyet ettiği konu trafik sorunu. Hatta, bu
sorun öyle bir hâle geldi ki Sayın Başbakanın bile fazlasıyla dikkatini çekti.
Bundan birkaç zaman önce, İstanbul’daki bu trafik sıkışıklığının sebebi olarak,
Sayın Başbakan, Gezi olayları sırasında protesto yapan vatandaşların trafik
sıkışıklığını da yaptıklarını söyledi yani Sayın Başbakan, aslında, İstanbul’un
trafik sorununa çareyi buldu, mesele bitti; trafikte Geziciler olmadığı zaman
trafik problemi yok. Demek ki neymiş? İstanbul’un trafik sorunu, Gezi olayı
protestocularını aldığınız zaman bitmiş oluyor. Dolayısıyla ben, Cumhuriyet
Halk Partisinin bu önergeyi vermesindeki kastı anlayamadım. Gezi olaylarına katılanlar
bitince İstanbul’un trafik sorunu bitmiş oluyor normalde ama bitmedi tabii ki.
İstanbul’un yolları sabah akşam birer otomobil parkına dönüşüyor hakikaten,
yani bir yol olmaktan çıkıyor, otomobil parkı oluyor. Artan araç sayısı, düşük
hızla birlikte trafik kazaları, yakıt tüketimi ve çevre kirliliğiyle karşı
karşıya İstanbul’da yaşayanlar ve İstanbul’a yolu düşenler. Özellikle çok
sayıda araç, yetersiz yol ve trafik polisi, çok sayıda trafik lambası olan bu
tarihî şehirde trafik sorunu nasıl çözülür diye kafa yoruyoruz hep birlikte.
İnsanların artan otomobil aşkı ve bağımlılığıyla oluşan trafik sıkışıklığı
büyük toplumsal sıkıntılara ve ekonomik kayıplara da neden oluyor tabii ki.
Trafiğin
sıkışmasında en büyük nedenlerden biri de İstanbul’da gişeler, yani Mahmutbey
ve Çevreyolu gişeleri. Bu iki gişenin önünde işe gidiş ve geliş saatlerinde çok
ciddi birikimler oluyor. Bu gişelerin hemen ardında kalan
Bayrampaşa, Avcılar, Küçükçekmece, Büyükçekmece, Bağcılar, Esenyurt,
bu taraftan Bakkalköy, Samandıra,
Kartal, Tuzla -Sayın Başkanın eski ilçesi- oraların tamamı artık şehir içi ama
buna rağmen trafik sıkışıklığını giderecek önlem olarak o gişelerin biraz daha
geriye alınması henüz düşünülmedi, yani paranın biraz daha fazla kazanılması
için İstanbul’un trafiğinin sıkışıklığına göz yumuluyor bile bile.
Bakın, size ben
bir şey söyleyeceğim. Dünyada 50 şehirde bir araştırma yapılmış. Trafikte
dur-kalk sıralamasında 31.200’le İstanbul ilk sırada; 30.480’le Meksiko 2’nci
sırada, 3’üncü sırada da 29.520 kilometreyle Moskova yer alıyor. Yani İstanbul
burada da birinciliği ele geçirmiş.
Bütün bunlar,
aslında yirmi yıldır ciddi bir planlamayla çözülebilecek sorunlarken, yirmi
yıldır İstanbul’u yöneten AVM’ci zihniyet,
İstanbul’daki ulaşım sorununa aslında çok dikkat etmedi. Sadece ve sadece
havadan yapılan keşiflerde “Hangi araziden hangi rantı
elde edebiliriz?” şeklinde uygulamalara yol açıldı, o uygulamaların peşinden
koşuldu. “Bu trafiği nasıl rahatlarız, İstanbul’un bu ekonomik kaybıyla beraber
bu sosyal problemini nasıl çözeriz?” diye düşünen pek olmadı. Saatlerini
trafikte harcayan İstanbullular trafiği rahatlatmak için alternatif yolların
bir an önce belirlenmesini ve gişelerde yaşanan yavaşlamanın önüne geçilmesi
için çalışmalar yapılmasını bekliyor.
Bir diğer problem
de İstanbul’un iki ucunu birbirine bağlayan TEM otoyolu ve E-5 kara yolunun
dışında alternatif yol olmaması. Bunlardan bir tanesi şu anda Ergenekon
soruşturması nedeniyle yurt dışında yaşayan, 1984 yılında belediye başkanı
seçilen Bedrettin Dalan döneminde yapıldı. Sahil yolunda dolgu yapılarak
İstanbul’un bir ucundan diğer ucuna kadar bir alternatif yol geliştirildi. Onun
dışında şu anda İstanbul’un iki ucunu birbirine bağlayan herhangi bir
alternatif yol programlaması yapılmadı.
Trafikte geçirilen zamanın bu kadar arttığı bölgede diğer bir
tehlike ise konut projelerinin çok artması. Yer alan alışveriş merkezleri, oteller, ofisler de yoğunluğu bir
kat daha artırıyor. Bakın, Mahmutbey gişelerinden çıkın, çok ciddi bir konut
alanı var; bu, artık Hadımköy’e, Büyükçekmece’ye
kadar ulaştı ama buna karşılık oraya gidecek yollarla ilgili en ufak bir
çalışma yapılmadı. Aynı yollar yani yirmi sene evvel Mahmutbey gişelerinden
çıkıp gittiğiniz o yollar aynı şekilde devam ediyor ama oranın nüfus popülasyonu asgari 20 kat arttı. Trafiği rahatlatacak
çalışmalar ise hep geride kaldı. Biraz evvel arz ettim, İstanbul’un sorunu
olarak trafiği görmekten ziyade İstanbul’un rant
alanını gözlemlemekten trafik sorununu çözmeye vakit bulamadı İstanbul’u yirmi
senedir yöneten zihniyet.
Yol bakım
çalışmaları var bir de İstanbul’daki vatandaşları rahatsız eden. Yol bakım
çalışmaları, daha çok okula gidiş geliş saatlerinde özellikle başlatılıyor
gibi, sabahleyin okula yetişmek için çırpınan o yavruların okula geç
kalmalarına sebep oluyor. O yol bakım çalışmaları işe gidiş ve okula gidiş
saatleri olan sabah saatlerinde durdurulmuş olsa bu biraz daha rahatlatır
trafiği diye düşünüyorum.
İş çıkış
saatlerinde İstanbul’da 15 kilometrelik yolda trafikte geçirilen süre ortalama
bir saat kırk yedi dakika. Bakın, bu çok önemli bir rakam. Bir saat kırk yedi
dakika. Bir insanın sadece ve sadece akşam üstü
işinden evine giderken, o güne ait yaşadığı hayatın on ikide 1’ini evine gitmek
için yolda harcıyor. Bununla ilgili o otomobilin yaktığı yakıtı, o otomobilin
çevreye saldığı egzoz gazlarını üst üste hesap ettiğiniz zaman trafik
sorununun, aslında çevre sağlığı, insan sosyolojisi, toplum hayatı için ne
kadar önemli bir mesele olduğunu çok daha iyi anlayabilirsiniz.
Trafik sorunu
nasıl çözülür derseniz, trafiğin, sosyoekonomik yönü olan karmakarışık diğer
problemlerin çözümü gibi kendi kendini düzenleme yeteneğine göre uzun vadeli ve
kapsamlı düşünülmesi gerekiyor. Sadece yeni yol ve metro
yaparak bu problem çözülemez. En doğrusu, ülke genelinde teşvik edici, kapsamlı
önlemler alıp politikalar geliştirmek.
Trafik gibi
karmakarışık sosyoekonomik problemlerin detayları planlanamaz ve yönetilemez.
İnsanlarımızı ülke genelinde yaşayabilecekleri, çalışabilecekleri,
kullanabilecekleri, sahiplenebilecekleri, uyum sağlayabilecekleri yeni ve
farklı seçeneklere yönlendirmemiz gerekiyor diye düşünüyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.16
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, 105 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- T.C. Başbakanlık Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile Azerbaycan Cumhuriyeti Haberleşme
ve Enformasyon Teknolojileri Bakanlığı ve Azerbaycan Cumhuriyeti Milli
Televizyon ve Radyo Şurası Arasında Televizyon Yayıncılığı Alanında İşbirliğine
Dair Protokol ile Teknik Hizmet Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/344) (S. Sayısı: 105)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer
alan, 421 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/669) (S.
Sayısı: 421)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer
alan, 359 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/671) (S.
Sayısı: 359)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer
alan, 397 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyet Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Meteoroloji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/694) (S. Sayısı: 397)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7’nci sırada yer
alan, 399 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ormancılık Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/703) (S. Sayısı: 399)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8’inci sırada yer
alan, 379 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Basın ve Enformasyon Alanlarında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/714) (S. Sayısı: 379)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
9’uncu sırada yer
alan, 440 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
ve Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Aile, Kadın ve Çocuk Politikaları Alanında İşbirliği Protokolunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/736) (S. Sayısı: 440)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10’uncu sırada
yer alan, 447 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arama ve Kurtarma Hizmetlerinin Koordinasyonuna
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/753) (S. Sayısı: 447)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Şimdi başlıyoruz,
Komisyonu ve Hükûmeti çağırayım.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Yok, yok Sayın Başkan; komisyon ve Hükûmet yerinde yok.
BAŞKAN – Daha
başlamadım, önceden söylüyorum Sayın Akar. İşimizi hızlı götürelim, herkesin
işi gücü var.
11’inci sırada
yer alan, Yozgat Milletvekili Yusuf Başer ve Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiç ile 11 Milletvekilinin; Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
11.- Yozgat Milletvekili Yusuf Başer ve Isparta
Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 11 Milletvekilinin; Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (2/1784) (S. Sayısı: 493) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
493 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerinde söz isteyen…
Bu arada, ben
milletvekillerini ve grupları düşünüyorum, televizyon gitmeden konuşun diye.
Ondan sonra erteletme işlemini yapabilirsiniz, yani şu anda bir şey yapmayın.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ama Sayın Başkan, biz yoklama istemedik ki. Televizyona
yetişsin ama on dakika ara verdiniz, şahıs konuşmaları televizyon dışında
kalacak diye endişe ediyorum.
BAŞKAN – O zaman,
özür dilerim. Mücbir sebebim oldu ama sataşma olmazsa yetişir. Sayın Akar’la
konuştum ben de. Yani samimi söyleyeyim, yapmadınız öyle bir şey de yani
televizyona yetişesiniz diye bir gayretim var.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederiz efendim.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Efendim, yedide bitmese güzel olmaz mı? Yani biri bir şey yapıyor,
sonra biz uğraşıp duruyoruz.
(x)
493 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN – Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip
Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli milletvekilleri, belli ki seçim havası başladı,
hemen iktidar tarafından bir kanun teklifi geldi; Kamu İhale Kanunu’nu baypas
ederek seçim pusulalarını, oyları, bunları ihale olmadan bastırmak, yetiştirmek
için bir kanun teklifi.
Şimdi, kanun
teklifine baktık, bu akçeli işlerin, aslında bizim bulunduğumuz Plan ve Bütçe
Komisyonundan geçmesi gerekiyor ama oradan geçmemiş, enteresan bir şekilde
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonundan geçmiş.
Turizm Bakanı burada. Bu oy pusulaları
sizin işiniz mi Sayın Bakan?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Vallahi, onlar reklam afişi basıyorlar ya, onun için.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Yani reklam için ayrı bir konu da Sayın Orman ve Su İşleri Bakanı,
bu oy pusulası işleri sizin Orman Bakanlığının işi mi?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Ağaçtan yapılıyor, ağaçtan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Yasa ağaçlarla ilgili...
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Ağaçları düşünerek mi buradasınız? Şimdi, iyi de kardeşim, bunun
akçesi Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkmıyor mu? Niye Plan-Bütçede
görüşmüyorsunuz? Üstelik Plan ve Bütçe Komisyonu Başkan Vekili Sayın Süreyya
Sadi Bilgiç’in de imzası var. Bakın, kanun teklifinde hem Sayın Başer’in var
hem Sayın Bilgiç’in var.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) – Kanunu hazırlayanların kanunla ilgisi yok.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Şimdi, bu kanun teklifini hazırlarken arkadaşlarımız şöyle
düşünmüşler, demişler: “30 Martta yerel seçim var, arkasından Cumhurbaşkanlığı
var, ikinci tura kalır -iki turlu ya seçimler- oy pusulasının yetişmesi lazım
ama araya bir şey sıkıştırmışlar, bakın, onu söyleyeyim: Araya yurt dışı seçmen
kütüklerini de sıkıştırmışlar. Şimdi, yurt dışında konsolosluklarda 2,5-3
milyon civarında seçmenimizin olduğu söyleniyor, onlar oy kullanacak. İyi,
peki, bunun kütüğü var mı? Yok. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
İçişleri Bakanlığına bağlı, konsolosluklar Dışişleri Bakanlığına bağlı. Peki,
bu kütüğü kim yapacak? Seçim İşleri de Yüksek Seçim Kuruluna bağlı. Yüksek
Seçim Kurulunun elinde yurt dışı seçmen kütüğü var mı? Yok. Almanya’da yaşayan
birisinin –Berlin’de yaşıyor- adrese dayalı seçmen kütüğünü nasıl
belirleyeceksiniz, nasıl? Yani konsoloslukta bir kaydı varsa, bir işte
çalışıyorsa vardır. Yoksa? Tüccar, lokantacı, dönerciyse, oradan almıştır,
Berlin’den gitmiştir Bremen’e, Bremen’den gitmiştir Köln’e, Frankfurt’a…
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Hollanda’ya gitmiştir.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – …veya Hollanda’ya geçmiştir. Şimdi, Hollanda’ya da geçmesi çok
kolay, çünkü sınırlar açık, rahat geçebiliyor, Avrupa Birliği ülkesi
vatandaşları için böyle bir sorun yok.
Bu sandıkların
başında müşahit parti görevlisi nasıl olacak? O da yok. Şimdi, alın size 3
milyon yüzergezer oy. O sandık elçilikte veya konsoloslukta, o ülkenin
dışişleriyle bir protokol olmadan nasıl oy kullanılacağı belli mi? Belli değil.
Şimdi, o sandıkları getirip diyelim ki Londra Konsolosluğuna teslim
ediyorsunuz. Konsolosu kim atıyor? Hükûmet atıyor. Oradaki görevliyi kim
atıyor? Hükûmet atıyor. Sandığı kime teslim ediyorsunuz? On beş gün boyunca oy
kullanılacak, gece gündüz orada, sandık da orada ellerinde, istedikleri gibi
değiştirirler değil mi? Bunun güvenliği nerede?
Peki, parti
müşahidi veya Cumhurbaşkanı adayı olan, diyelim 4 tane Cumhurbaşkanı adayı var,
müşahidi nasıl sandık başında duracak orada? Arkadaşlar, şimdiden
Cumhurbaşkanlığı seçimleri, tehdit ve risk altındadır, tehlike altındadır.
Bunun, 2015 seçimlerine teşmil edileceği yazılıyor. Yani 3 milyon yüzergezer
oyumuz var. Dikkatinizi çekiyoruz arkadaşlar, bu, çok çok tehlikeli, seçim
güvenliğini tehdit eden bir durumdur, bir yaklaşımdır. Bu, basit bir oy
pusulasını çıkarayım, 1-2 milyonu da ihalesiz yapayım…
Biliyorsunuz,
geçen seçimde bir ihale olayı çıktı, ona itirazlar yapıldı, 1,5 milyon lira
fark attı, Yüksek Seçim Kurulunun hazinesinde, cebinde para kaldı. Demek ki
akçeli işler olduğu zaman, seçim işi de olduğu zaman dikkatli olmak gerekiyor.
Şimdi, burada
şunu ifade etmek istiyorum: Seçim sathımailine
girdiğimiz bugünlerde, demokratikleşme paketini hepiniz izlediniz. Seçim
barajlarından yakınan bir Türkiye’de, seçim barajlarının kaldırılmasının
tartışıldığı bir Türkiye’de Hükûmet dedi ki: “İki sistem: Ya dar bölge ya
daraltılmış bölge.” 40 katır mı, 40 satır mı yani hangisini istersiniz?
Şimdi, bu sistem
başka ülkelerde var mı, dar bölge, daraltılmış bölge sistemi? Var tabii canım,
olmaz olur mu? Amerika’da var, Magna Carta’dan bu yana demokrasinin
beşiği Londra’da, İngiltere’de var. Var da kardeşim, oralarda güçlü sivil
toplum örgütleri var; orada düşünce, örgütlenme özgürlüğü var; orada adayın
kendini ifade hürriyeti var; orada adayın tabandan, örgütten, halktan temsil
edilme imkânı var; orada medyanın özgürlüğü var; orada demokratik kamuoyunun
kontrol sistemi var. E burada ne var? Burada da liderin sultası var. Şimdi, bir
de liderin sultasıyla, fark etmez, iktidar-ana muhalefet, diğer partiler… Bizde
bir sistem farklılığı var, biz tartışıyoruz. Kadın kotasında dünyada fark atan
bir partiyiz. Sistemimiz olarak lider sultasına o kadar karşıyız ki bizde eş
başkanlık sistemleri var biliyorsunuz, eş başkanlık sistemini geliştiriyoruz.
Şimdi, bu dar
anlamda seçim sistemini savunan anlayış, aslında başkanlık sisteminde olduğu
gibi “Tek parti veya iki parti rejimini nasıl kurarım?” Yani, sistemi bunun
üzerine kuran bir anlayış var.
Şimdi, buradaki
arayışın temeli de şudur: İstikrar. Hükûmette istikrar ama bu istikrar olayı
getirilirken, dar anlamda, toplumsal özgürlükler ve toplumun istikrarı
düşünülmüyor. Eğer iki parti sistemine sıkıştırdığın zaman ülkeyi, burada 4
grup yerine, 5 parti yerine 2 parti olacak, nasıl olacak? 2002 ile 2007
arasında, seçim barajı sonucu, bu Meclisin yarısı AK PARTİ’liydi,
yarısı CHP’liydi. Tahterevallinin bir başında AK PARTİ’liler
vardı, bir başında CHP’liler vardı. Kürtçe “…”(x) deniyor o tahterevalli aletine,
bir iner bir çıkar, bir iner bir çıkar. En kısır tartışmalar bu 2002’yle
2007’dedir, en baskıcı yasalar bu dönemde çıkmıştır, en kötü ihale kanunları bu
dönemde çıkmıştır; bakın, iki partili sistem. Bu dar bölge sistemi, seçim
çevreleri açısından, adaylık şeklidir, oylama şeklidir, oyların sayımı,
partilere dağılımı da bunun sonucudur ama geniş anlamda demokrasiyi
düşündüğünüz zaman, yönetim şekli, hükûmet sistemi, yerel yönetimlerin
özellikleri, özgürlükler, demokrasi, farklılıklara tanınan haklar, hukuk
sistemi ve siyasal partiler sistemi, sivil toplumuyla, sendikal örgütleriyle,
mühendis odalarıyla, barolarla, tabip odalarıyla çiftçi örgütlerine kadar,
esnaf derneklerine kadar bir bütün olarak, kılcal damarları olarak o ülkenin
belkemiğini oluşturan demokrasi değerinin, uygarlık anlayışının mantalitesini oluşturur.
Şimdi, istikrar
ilkesini savunanların birisi de on yılda bir darbe yapan darbecilerdir. Mesela,
Kenan Evren 1 numaralı istikrarcıdır. Niye istikrarcıdır? Yüzde 10 barajını
koyup bu ülkeyi koalisyonların belasından kurtarmaya çalışmıştır. Şimdi, Kenan
Evren’in mantığıyla hareket ederseniz, istikrar, bir partinin az oy alıp çok
temsil yani 2002’de AK PARTİ’nin yüzde 36 alıp bu
Mecliste yüzde 65 temsil edilmesi gibi, onun ötesinde de yüzde 48’in Meclisin
dışında kalması gibi bir sonuç doğuruyor.
(x)
Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
Şimdi, bakın,
“istikrar” kavramıyla ilgili şöyle bir şey var karşıtlığında: İyi de toplumsal
istikrar ne olacak? Toplumda istikrar önemlidir arkadaşlar. Toplumda her
kesimin dengesini kuracak bir istikrara ihtiyaç var. Bu istikrar, temsilde
adaleti ister; temsilde adalet, seçim sistemlerinin ruhudur. Eğer siz o
temsilde adaleti aramazsanız, bugün getirdiğiniz bu yasanın yarın bumerang gibi
size döneceğini varsayacaksınız.
Şimdi, siyasi
aktörlerin güçleri oranında, partilerin oranları oranında temsili için seçim
sistemleri var; bu, seçim çevresi ve seçimlerde dar bölge, daraltılmış bölge.
Şimdi, bu dar bölge, daraltılmış bölgede -Kızılcahamam toplantısı
öncesi bir il başkanları toplantısı oldu- bir çalışma yapıyor AK PARTİ’nin kurmayları ve “yüzde 5 seçim barajı, yüzde 5
daraltılmış bölge” aslında “7 milletvekilli daraltılmış bir bölge” olarak
geliyor ama Sayın Başbakan onu, 7’nin üstünü çiziyor ve oradan “yüzde 5” olarak
çıkıyor.
Şimdi, bu, niye
böyle? Bu, ön seçimi ortadan kaldıran, temsili ortadan
kaldıran, örgütü ortadan kaldıran bir yaklaşım tarzı.
Biz ne yapıyoruz?
Elbette ki biz de buna karşı, Barış ve Demokrasi Partisi olarak önlemler
alıyoruz “Ne yapabiliriz aday tespitinde?” diye.
Elbette ki
kusursuz bir seçim sistemi yok ama nispi temsilin çok geniş uygulanması, nispi
temsil sisteminin çoğulculuğa dayandığı seçim çevreleri ne kadar geniş olursa o
kadar temsilin önünün açıldığını gösteriyor.
Elimde bir hesap
var, bir hesap yaptık, kurmaylarımız bu konuda ciddi bir çalışma yaptı “Ne olur
seçim sonuçları eğer Başbakanın önerdiği bu yüzde 5 barajı, 5 olayı
getirilirse?” diye. Çok vahim bir şey oluyor arkadaşlar: MHP’nin, dar bölge,
daraltılmış bölge olayında 7’yle 9’a kadar milletvekili sayısının düştüğü,
CHP’nin birçok bölgede milletvekili çıkarmadığı, biz de Halkların Demokratik
Partisini kurduk, Türkiye’de her yerde temsili için çaba gösterirken bizi de
dar bir bölgeye hapsetme anlayışı. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar, “daraltılmış”
da deseler “dar bölge” de deseler, bir hesap yaptık, 39 ile 45 arası, 2011
oylarımızla milletvekili çıkarıyoruz. Öyle de yapsanız bizden
kurtulamıyorsunuz, böyle de yapsanız bizden kurtulamıyorsunuz ama bir şey söyleyeyim...
ALİ HALAMAN
(Adana) – Olan bize mi olacak?
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Sizi şimdiden telaş sarmış. Belli ki bu seçimde oylarınızın
düşeceğini hissediyorsunuz ve az oyla çok milletvekili, az parayla çok köfte
yemek istiyorsunuz. Şimdi, bunun hukuki altyapısını parmak hesabıyla yaptığınız
zaman bunun adı “demokrasi” olmuyor.
Şimdi, bizim, bu
çoğunluk sisteminde getirdiğimiz öneriler var. Biz bundan kaçan, korkan bir
parti değiliz. Gücünüz varsa her yerde bunu sağlarsınız ama Türkiye gibi 76
milyon nüfusu olan bir ülkede bu sistemin adil olması lazım. Bizim bir seçim
sistemini Özal’dan bu yana son Mesut Yılmaz yaptı. Bütün iktidarlar, seçim
yaklaştı mı, bir sene önceden kendilerine uygun bir istatistik yapıyorlar, ne
kadar oy kaybetmişler belli, hemen ona göre bir yasa çıkarıyorlar. Bu yaklaşım tarzının terk edilmesi lazım. Bu, Türkiye’ye
yakışmıyor arkadaşlar.
Şimdi, bakın,
nispi orantılı seçim sisteminde temsilde adalet o kadar önemli ki adayın örgüt
tarafından benimsenmesi, halk tarafından seçilmesi de o kadar önemlidir. Eğer
siz bunu yapmadığınız zaman şeklî bir demokrasi olayı devam eder.
Şimdi, bizim ülke
bazında yaptığımız çalışmalar var elbette. Şöyle bir durum var mesela: 7’li
seçim bölgesi farklı, 5’li farklıdır, 9’lu farklıdır ama TÜİK’in
26 tane bölge üzerinden bir seçim çalışması var. Hani, biz demokratik özerklik
için Türkiye’de 20-25 bölgeden bahsediyorduk ya, TÜİK de kalkınma ajanslarını
esas alan, o kalkınma ajanslarının olduğu yerlerde şimdi seçim çevresi olarak
seçim yerlerini, çevrelerini değiştirmeyi düşünüyor. Şimdi, ben Şırnak
Milletvekili olarak buradan açıkça ifade ediyorum, benim bir sorunum yok.
Doğuda Hakkâri var; bu tarafa gelin, Siirt var; Ilısu Barajı’nın yapıldığı
noktada Batman var; biraz güneye inin, Mardin var, biz de Şırnak, oradayız;
daha güneye inerseniz Zaho var. Zaho
dâhil, bütün illerle birleştirin, hodri meydan, benim için sorun yok, halka
inanan için sorun yok ama doğrusu bu değil arkadaşlar. Alırsınız TÜİK’in rakamlarını, ondan sonra da seçim oylarını,
Şişli’yle Sarıyer ilçesinde mahalleleri nasıl bölüştünüzse onu yaparsınız. Bu
hiledir, olmaz. Bu, doğru bir şey değil, biz bunu gördük. O zaman güçlenmek
lazım arkadaşlar. İttifakların, güçlerin daha da artması
lazım. Zorlanır, bu sistemler buna zorlar, o zaman belki Türkiye’nin da
daha çok hayrına olur.
Siyasal istikrar,
temsilde adalet, toplumda istikrar; biz bu üçünü beraber istiyoruz. Biz bu
ihalesiz kuruş yasalarına oy vermeyiz arkadaşlar, vermeyiz Barış ve Demokrasi
Partisi olarak. Her şey şeffaf olacak, aleni olacak, bir kuruş da harcanırsa
böyle.
Seçim derken,
seçim de yaklaşmışken, biraz önce bir telefon aldım, sizlerle paylaşmak
istiyorum arkadaşlar. Şırnak’ta Barış ve Demokrasi Partisi, biliyorsunuz, yüzde
80’lere varan oy alıyor. 2 milletvekilimiz, Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız ve
bütün belediye başkanlarımız tutuklu. İl Başkanımız, yönetimden bir arkadaşla
Şırnak’tan Cizre’ye gelecek, Şırnak’ın giriş ve çıkışında polis GBT işlemi
yapıyor, bu zaten var. Kasrik Boğazı’na geliyor, yine
var. Kasrik Boğazı’ndan çıkıyor, Cizre ilçesine 3
kilometre kalan bir noktada önünü 3 tane sivil araç kesiyor. Bu araçlardan
-Toyota, Doblo ve binek bir araç- 7-8 sivil giyimli,
kirli sakallı kişiler iniyor ve il başkanının aracının etrafını sarıyorlar.
“Kimsiniz?” diyorlar, “Polisiz.” diyorlar. “Niye çevirdiniz önümüzü?”, “Arama
yapacağız.”; “Elinizde arama kararı var mı?”, “Yok.”; “Peki, niye arama
yapıyorsunuz, ihbar mı var?”, “Yok.”; “Avukatımı getireyim, burada.”, “Yok.”
Arabanın farlarına kadar söküyorlar. Gelen giden vatandaş orada birikiyor,
hepsi bizim seçmenimiz. Şimdi, araba farlarına kadar söktükten sonra bir şey
bulamıyorlar. “Tutanak tutun.” diyor başkan, “Tutacağız, sana vermeyeceğiz.”
diyorlar.
Şimdi, seçim
yaklaşıyor ya, vatandaşa böyle baskı, zulmü 1990’lardaki gibi yapa yapa sandık
sonuçlarını etkileyeceğini düşünüyorsa Hükûmet, çok ciddi bir yanlış içindedir.
Hele hele, bu, çözüm sürecinin ruhuna aykırıdır. Bu zorbalığı, bu eşkıyalığı
faili meçhullerin yaşandığı 1990’lı yıllarda bu ülke çok yaşadı, bunun
yaşatılmasına izin vermeyeceğiz. Hükûmeti uyarıyoruz, çağrıda bulunuyoruz.
Bunları kim yaptıysa derhâl gereğini yapsınlar. Derhâl gereğini yapsınlar, dağ
başı değil diyoruz.
Saygılarımla.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu…
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 493 sıra sayılı Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Yasa Teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, elimizdeki kanun, seçimlerde kullanılacak, başta filigranlı oy
pusulası olmak üzere, çeşitli malzemelerin alımını düzenleyen bir kanun.
Başından belirtmek istiyorum ki, bu yasa, hem kamu ihale mevzuatını hem de
seçim mevzuatını gölgeleyecek hükümler getirdiği için, yolsuzluklara ve güvenli
ve demokratik bir seçim yapmaya engel teşkil edebileceği için, bu yasa
teklifine Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşıyız.
Yasanın iki yönü
var: Birinci yönü, kamu ihalelerini düzenlemektedir; diğer yönü ise seçimlerde
kullanılacak malzemeler dolayısıyla seçimleri ilgilendiren hükümler
taşımaktadır. Ben ağırlıklı olarak kamu ihaleleri yönünde konuşacağım, benden
sonra partimiz adına konuşacak milletvekilleri, bunun seçim güvenliğiyle ilgili
boyutları konusunda sizleri bilgilendirecekler.
Öncelikle, her
zaman olduğu gibi, bu kadar önemli bir kanun da önümüze teklif olarak geldi,
tasarı olarak gelmedi. Bu ne demek? Tasarı Bakanlar Kurulundan –ağırlıklı-
gelir ve bütün bakanlıkların görüşleri alındıktan sonra komisyonlarda
görüşülür. Teklifler ise genelde milletvekilleri tarafından verilir, bir
usuldür ama özel bir usuldür ve bu şekilde de bakanlıkların görüşü içerisine
alınmaz. Son derece önemli kanunlar ne yazık ki önümüze hep teklif olarak
geliyor, tasarı olarak gelmemektedir.
Diğer bir
eksiklik, kanunun yapılışı sırasında… Kanunun iki tane boyutu var: Birincisi,
ekonomik boyutu yani ihaleleri ilgilendiren boyutu, ki
bunun yönüyle ana komisyonun Plan Bütçe Komisyonu olması gerekiyordu; ikinci
boyutu ise, bu yasanın seçimlerle alakalı hukuki boyutu, ki bu da Adalet
Komisyonunda görüşülmesi gerekiyordu; her ikisi de olmadı. Konu, Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonundan bize geldi. İlgisiz iki tane de
bakanımız söz konusu burada, bu konuyla ilgisi olmayan bakanımız söz konusu.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, şu kamu ihaleleriyle ilgili son on yıllık karanlık tarihi beraber
hatırlamamız gerekiyor. 2002 yılında, daha öncesinden gelen kötü yönetimlerin
sonucunda çok ağır krizler yaşadık ve bu ağır krizlerden sonra bir dizi yasalar
yaparak “ekonomide saydamlık”, “şeffaflık” ve “hesap verilebilirlik”
kavramlarını yasalarımızın içine soktuk. Bunların başında ne geliyordu? Kamu
İhale Kanunu, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve Bilgi Edinme
Kanunu gibi kanunlar geliyordu. Bu 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, bütün
ülkelerde uygulanan bir kanundu, Avrupa Birliği direktiflerinde vardı, Dünya
Bankası talimatlarında vardı ve yolsuzlukları zorlaştıran bir kanundu.
Devri
iktidarınızda, on yıllık süre içerisinde 100’e yakın defa bu Kamu İhale Kanunu
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin oylarıyla değiştirilmiştir
arkadaşlar. “100’e yakın” diyorum çünkü Adalet ve Kalkınma Partisinin
yöneticileri de dâhil, kaç kere değiştirildiğini hesaplamakta zorluk
çekeceklerdir. Hemen hemen her torba kanun içerisinde gizli bir şekilde İhale
Kanunu’nu değiştiren hükümler konulmaktadır ki, İhale Kanunu der ki: “Bu
kanunda yapılacak tüm değişiklikler bu kanun metninde olmak zorundadır.” Yani
kendi çıkardığınız kanuna karşı geliyorsunuz, kendi çıkardığınız kanunu
deliyorsunuz ve torba kanunlarla Kamu İhale Kanunu’nu değiştiriyorsunuz.
Peki, ne
yapılıyor bu değişikliklerde? Bu değişikliklerin ağırlıklı bir kısmında ya
yapılan yolsuzluklar aklanıyor ya da yapılacak yeni yolsuzluklar
kolaylaştırılıyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, bunu
örnekleriyle anlatacağım. Mesela, bu kanunun çok önemli bir 3’üncü maddesi var,
3’üncü maddesi istisna maddesi demek. Eğer herhangi bir kurum 3’üncü madde
kapsamına girerse bütün bu kamu ihale mevzuatının uygulanmasından istisna
edilmektedir. Peki, şimdi baktığımızda, bu madde ne kadar değiştirilmiştir?
Sadece bu madde AKP iktidarında 18 defa değiştirilmiştir, 1 madde 18 defa
değiştirilmiştir. Mesela, kimler kapsama alınmıştır? 3’üncü maddenin (r)
bendine baktığınızda, hangi kurumları kapsama aldığını görüyorsunuz.
Fakir ailelere
kömür yardımının yapıldığı işlerdeki ihaleler bu madde kapsamına alınmış ve
ihale dışına çıkarılmıştır. Peki, niye çıkarılmıştır? Arasında benim de
bulunduğum 3 yüksek kurumun, 2 bakanlık ve Sayıştayın
“Yolsuzluklar var.” dediği, “İhaleye fesat karıştırılmış.” dediği kömür
yolsuzluğu, bu madde içine konularak yargıda aklanmıştır değerli arkadaşlar.
3’üncü maddenin sadece (r) bendiyle 2-2,5 milyar dolarlık kömür yolsuzluğu
aklanmıştır değerli arkadaşlar. Yolsuzluk aklama, sadece bunlarla sabit
kalmamaktadır.
Değerli
arkadaşlar, kamu ihalelerinde, baktığınızda, 3 çeşit ihale yöntemi görülmüş.
Kamu ihalesinin talimatı şudur: Açık ihale yapmak zorundasın. Velev ki, şartlar
çok bastırmışsa -ani bir deprem oldu, yangın oldu, sel oldu- davetiye usulü
ihale yaparsın ve burada da eğer davetiyenin dışında kimse gelirse ihalelere
katarsın diyor.
Bizim tespit
edebildiğimiz, Türkiye’de son on bir yıl içerisinde 610 milyar liralık
–Başbakanın çok sevdiği kavramla söylüyorum, 610 katrilyonluk- ihale yapılmış.
“Bu 610 milyarlık ihale bizim bilebildiğimiz” diyorum, çünkü siz de
bilemezsiniz. Niye bilemezsiniz? Çünkü kamu ihalelerinin yarısının yasal
dayanağı yok. Kim ne yapmış, ne almış belli değil. Sadece 4734 sayılı Kanun
kapsamında Kamu İhale Kurumu Başkanlığına bilgi verilen ihalelerden
bahsediyorum. Bilgi verilmeyen ihaleler de bir o kadar.
Bu 610 milyar
liralık ihaleye baktığınızda, bunun sadece 410 milyarlık kısmı açık ihale;
kalan 200 milyar liralık, bütün ülkemizin geleceğini kurtarabileceğimiz bir
para, kapalı kapılar arkasında, rekabetçi olmayan yöntemlerle ihale edilmiş
durumda değerli arkadaşlar. Ve Avrupa Birliği bu rezaleti her yıl düzenlediği
ilerleme raporunda ortaya koyuyor, “Böyle bir durum olamaz, bu sizin
üyeliğinize engeldir.” diyor ama Hükûmet bu konuda çıtını çıkarmıyor.
Muhalefet olarak
sürekli biz bu konuyu gündeme getiriyoruz. Çünkü bizim seçmenlerimizin veya
sizin seçmenlerinizin, bütün yurttaşların vergileriyle finanse edilen bir ihale
sisteminde yolsuzluğa açık 200 milyar net kaynak var. Diğer 410 milyar liralık
açık ihaleler temiz görünüyor mu? Hayır. İhalelere baktığınızda, ağırlıklı
firma veya mal tarifinin yapıldığı şartnamelerde şikâyetleri sizler de
almaktasınız değerli arkadaşlar.
İhale
yolsuzluklarının, yasayla yapılan ihale yolsuzluklarının belki de en üzücüsü,
en utandırıcısı, en düşündürücü olanı 2012 yılında gerçekleşti. Bunun çok uzun
bir öyküsü var, kısaltarak size anlatacağım değerli arkadaşlar.
Çeşitli
bakanlıklarda yapılan ihalede ihaleye fesat karıştırıldığı tespit edildi. Bu
ihaleye fesat karıştırma sadece belge üzerinden değil, dinleme tutanaklarıyla,
görüntülerle, rüşvet tutarlarıyla, otellerdeki görüntülere kadar özellikle
Enerji Bakanlığı ihalelerinde tespit edildi. Bu tespit, polis ve savcılık
tarafından 2005 yılında iddianame hâline getirilerek Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına teslim edildi değerli arkadaşlar.
Bu soruşturmayı
yapan polis müdürü Hanefi Avcı’ydı. Daha sonra bu Hanefi Avcı’nın Ergenekon
davası dolayısıyla başına neler geldiğini hepiniz benden daha iyi biliyorsunuz.
Ve bu iddianame dolayısıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında bir dava açıldı.
Davada geçen ibareler hepinizin milletvekili olarak şapkasını önüne koyup
düşünmesini gerektiren ibareler. Çünkü devri iktidarınızda atadığınız
bürokratlara ne yazık ki ihale baronları rüşvet olarak kadın bile ikram
etmişlerdir. Bunun görüntüleri vardır. Bu çok üzücü bir durumdur. Sadece para,
içki değil, bürokratik rant transferinden
bahsetmiyorum; bunlar iddianamede olan, dinleme tutanaklarına geçmiş, hepimizin
üzerinde konuşması gereken, bu Meclis kürsüsüne getirirken de gerçekten hicap
duyduğum ama bu ülkenin gerçeğidir. Peki, İhale Yasası’na göre, bu şekilde
rüşvet içerisine bulaşan firmalara ne yapmak gerekiyordu? İhale Yasası’na göre,
yetimin hakkı hiçbir şekilde riske edilmeden, bütün bu şirketlerin ihalelerden
yasaklanması gerekiyordu; Kamu İhale Kanunu’nun 58 ve 59’uncu maddelerine göre,
bu şirketlerin ortakları olan şahısların ve bu şirketlerin yasaklanması
gerekiyordu. Ne yazık ki bu şahıslar hakkında bir yasaklama kararı vermedi.
Kararı vermek zorunda olan Enerji Bakanlığı bu kararı vermediği için bu
şahısların ortağı olduğu ve ihaleden sonra ortaklıktan bilerek çıktığı
şirketler tekrar aynı bakanlığın ihalelerine girdiler ve bu şirketlere sadece
aynı bakanlıkta 500 milyon liralık ek ihaleler verildi değerli arkadaşlar.
Verilen ihaleler bunlarla sınırlı değil; elektrik şirketlerimizi bu ihalelere
fesat karıştırma davasının sanık ve hükümlüleri aldı, doğal gaz şirketlerimiz
bunlara satıldı. Sizlerin mega projeleriniz,
milyarlarca avroluk ihaleler işte bu şirketlerin o eski ortaklarının hâlen daha
fiilen yönettikleri şirketlere verildi değerli arkadaşlar. Bu konuda hepinizin
düşünmesi gerekiyor ama düşünmenizin önüne engeller konuldu.
Peki, bu şekilde
yasa hükümleri ortadayken ne olması gerekiyordu? İhalelerden yasaklanmaları,
haklarında yeni ihaleye fesat karıştırma davaları açılması ve teminatlarının
irat kaydedilmesi gerekiyordu. Peki, siz ne yaptınız? Tek bir maddelik kanun
teklifi getirdiniz ve içinizden bir milletvekiline bunu imzalattınız; yazıktır,
günahtır o milletvekiline, eminim ki ömrü boyunca onun acısını çekecektir, o
kanun teklifinin acısını çekecektir.
Getirilen kanun
ne diyordu? Bu şekilde yargılanan firmaların teminatlarına el konulması
gerekiyordu. 100 milyonlarca lira paradan bahsediyorum. Getirdiğiniz teklifle
bu firmaların teminatlarına el konulmasının önüne geçtiniz. Dört kelimelik bir
kanun teklifi getirdiniz değerli arkadaşlar önümüze. Bu dört kelime neydi
biliyor musunuz? Kanun metninden söyleyeceğim size: “İdarelerce veya mahkeme
kararıyla.” Dört kelimelik bir kanun. Teknik olarak
konuyu bilmeyen bir milletvekilinin bu kanunu bilmesi mümkün değil. 550 tane
milletvekilinin içinde bu kanunu bilmek için çok teknik bilgiye sahip olmak
lazım. Bu dört kelimeyle, birçok milletvekilinin bilgisi olmadan ihale
yolsuzluklarını bu Meclise aklattı bu Hükûmet. Şimdi, dönüp, iktidar partisi
milletvekillerinin “Muhalefet milletvekilinin söylediği doğru mudur?” diye
kendi partisinin yönetimine sormasını rica ediyorum. Dönüp Kamu İhale Kurumu
Başkanına, Ulaştırma Bakanlığı bürokratlarına, Enerji Bakanlığı bürokratlarına
şunu sormasını rica ediyorum: “Böyle bir şey vardı da, bu firmaların teminatına
el konulması durumu söz konusuydu da bu madde değişikliğinden sonra bu
firmaların teminatına el konulmama durumu söz konusu mudur?” Hatta adres olarak
ihale vermenizi rica ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarındaki
ihaleyi sorabilirsiniz. “Böyle bir şey var mıdır?” diyebilir misiniz? “Kamu
İhale Kurumunda yapılan aramalı teftişler sonucunda, yapılan soruşturmalar
sonucunda, ihale çetesi içerisinde olan bir firmanın alınması gereken teminatı
bu şekilde affedilmiş midir?” diye sorabilir misiniz? Sizlerden bunu sormanızı
bir milletvekili arkadaşınız olarak rica ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, rezaletler bununla bitmiyor. Bakın, bir Kentsel Dönüşüm Kanunu
çıkardı bu Meclis. Çıkarırken elimizden geldiğince sesimizi duyurmaya çalıştık.
“Bakın, bu yasayı çıkarıyorsunuz ama, bu yasada hiçbir
faşist devlette, krallıkta, padişahlıkta, hiçbir devlette olmayan yetkileri
Toplu Konut İdaresine vermektesiniz. Vatandaşın buna dava açma şansı yok. Bin
yıl önce alınmış derin demokratik en temel hak bu kanunla yok sayılıyor. İtiraz
hakkı yoktur vatandaşın. Vatandaş TOKİ eliyle şirketlerin önüne atılmaktadır.
Siz vatandaşımızın en temel haklarını alıyorsunuz, yapmayın.” dedik.
Ve o yasanın
görüşülmesi sırasında, bu Kentsel Dönüşüm Yasası’nın yaklaşık 400 milyar
dolarlık bir rant üzerinde durduğunu ve bu 400 milyar
dolarlık rantın kamu ihalelerinin pazarlık usulü kapsamı içerisine sokulduğunu
ve bunun çok yanlış olduğunu söyledik, çünkü normalde yapılması gereken açık
ihaleydi Ama Bakanınız buraya geldi, dedi ki: “Biz bunu hızlı yapmak için
pazarlık usulü ihaleye sokuyoruz.” “Yapmayın, etmeyin, bunu yaparsanız
yolsuzluklara yol açarsınız.” dedik. Bize ne dedi Bakanınız? Bize dedi ki:
“Arkadaşlar, biz bunu hızlı olsun diye yapıyoruz ama şartname almaya gelenler
olursa biz o şartnameyi vereceğiz, kimsenin katılmasını engellemeyeceğiz.”
Bakanın bu sözü tutanaklarda vardır, Sayın Erdoğan Bayraktar’ın konuşmalarının
metni tutanaklarda vardır. Üzülerek söylüyorum ki Bakanın yalan söylediği daha
sonra yine bu Meclisteki yasa görüşmeleriyle ortaya çıktı değerli arkadaşlar.
Çünkü iki ay sonra bir başka yasa tasarısı bu Meclis gündemine geldi; gece üçte
geldi, ek madde olarak geldi, hiçbir komisyonda görüşülmemişti. Yasa maddesi
aynen şunu söylüyordu: “Davetiye verilmeyene şartname verilmez.” Şimdi, bize
Erdoğan Bayraktar ne söz vermişti? Her gelene şartname verecek ve ihaleleri
rekabete açacaktı değil mi? Peki, iki ay sonra hangi yasayı getirdi? “Davetiye
verilmeyene şartname verilmez.” Bu demek ki ihaleye katılabilmek için sadece
davetiyeniz olması gerekiyor. Peki, davetiyeler kime gidiyor? Üzülseniz de,
kızsanız da, bozulsanız da yandaşlarınıza gidiyor, yandaş şirketlerinize
gidiyor. Peki, bu şirketlerin patronları… Çıkıp da “Cumhuriyet Halk Partisi
böyle kötüdür, MHP başarısızdır, BDP böyledir, referandumda ‘evet’ verin.”
dediğinizde ne hissediyorsunuz? Biz kendimizi çok kötü hissediyoruz çünkü
hepimizin seçmenlerinin vergisiyle, hepimizin vergisiyle siz, antidemokratik
bir şekilde, kaynakları böyle aktararak demokrasinin en köküne kibrit suyu
dökmektesiniz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Allah, Allah!
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) - Peki, pazarlık usulü ihalelere niye karşıyız? Çünkü
yolsuzluklara açık ihale. İhalede yolsuzluk yapabilmeniz için ne
yapmanız gerekiyor? Çok küçük bir şirket grubuna kimseye duyurmadan ihaleleri
vermeniz gerekiyor. Açık ihale olursa bu ihale süreci duyulacağı için bütün
ihaleleri pazarlık sürecine sokuyorsunuz ve sadece kentsel dönüşümde 400 milyar
dolarlık rantı, yetim hakkını, vatandaşın vergisini bu
şekilde tehlikeye atıyorsunuz değerli arkadaşlar.
Bu teklifi vermek gerçekten yürek yarası. Bu teklifi kabul etmek de sizler adına üzücü bir durum. Aranızdan
birçoğunun bu teknik konulara hâkim olmadığını biliyorum. Sizden ricam şudur:
Siz iktidar partisisiniz. Bürokratları çağırın ve bürokratlara deyin ki:
“Dürüstçe, namusluca, kimseden korkmadan bu durumu anlat.” Bakalım benim
söylediğimden farklı bir şey söyleyecek mi size değerli arkadaşlar?
Şimdi, bu ihaleye
fesat karıştırma işindeki firma aklamalarıyla ilgili biz ne yaptık? Bu işin baş
sorumlusu Enerji Bakanı hakkında bir gensoru önergesi verdik. Bence son on-on
beş yılın en sağlam gensoru önergesiydi ve düşürülmesi gerekiyordu Bakanın. Ama
Bakan çok ilginç bir taktikle çıktı şeye, var olan, belgelerle ortaya
koyduğumuz, kanunlarla ortaya koyduğumuz konuda, yine üzülerek söylüyorum ki
gerçekleri değiştirdi -en nazik ifade budur- ve sizi kandırdı. Çünkü, o Bakan, ihaleye sokmaması gereken şirketleri ihaleye
sokarak, yüz milyarlarca lira hepimizin kaynağını, yetimin hakkını, ihaleye
fesat karıştırmaktan yargılanan ve hükümlü şirketlere verdi. Velev ki bu kanun
hükmü olmasaydı arkadaşlar, içinize siniyor mu, bir bakanın ihaleye fesat
karıştırmaktan hükümlü bir şirkete ihale vermesi içinize siner mi? Velev ki
kanun hükümleri yok -ki var- bu ihaleyi engelleyecek hiç mi imkânı yoktu
elinde? Ama, aynı Bakan “Sen bu adamların özel
uçağıyla seyahat eder misin?” dediğimde “Biz onun faturasını ödüyoruz.” dedi.
Bir bakanın, ihaleye fesat karıştırmaktan yargılanan bir holdingin patronunun
uçağında ne işi vardı değerli arkadaşlar? Bu, sizlerin yüreğini sızlatmamakta
mıdır? Siz Adalet ve Kalkınma Partisi olarak yüzde 50 oy aldınız, böyle iş
adamlarına ihtiyacınız olduğunu mu düşünürsünüz? Yazık, günah değil mi sizlere
verilen oylara da? (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Aynı şeyler konuşuldu. Bakan cevap verdi bunlara ama hâlâ aynı
şeyleri konuşuyorsun.
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) – Recep Bey, üzgünüm ama senin aklın gerçekten yetmez bu işlere. Sen
sadece sataşırsın! Bu, teknik bir konu.
RECEP ÖZEL (Isparta)
– Hep aynı şeyleri konuşuyorsun, farklı bir şey konuş.
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, 4437 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler
bununla sınırlı değil ama vaktim kalmadı, en az bir saat daha bu önemde
anlatabilirdim; şu mevcut yasaya gelelim.
Mevcut yasanın
gerekçesine bakın. İki temel şey söylüyor bize, diyor ki: “Bir: Seçime çok az
zaman kaldı. Bu seçime çok az zaman kaldığı için ben yetiştiremiyorum, beni
Kamu İhale Kanunu’ndan istisna edin.”
Şimdi, dönüp ben
buradaki bütün bürokratlara soruyorum: Dört yıldır aklınız neredeydi beyler
sizin? Bu seçimin yapılacağı dört yıl öncesinden belli değil mi? (CHP
sıralarından “Bürokratlara değil, siyasetçilere sor.” sesleri)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Bürokrata soru sorulur mu?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Milletvekillerine sor, bu teklifi verenlere sor.
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) – Çok özür diliyorum. Siyasetçiye soruyorum, bürokrat arkadaşların
affını rica ediyorum.
Dört yıl önce
akılları neredeydi?
Bir diğer sorum
şu…
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Recep’e sor!
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) – Bundan önce seçimleri hangi kanunla yapıyorduk? Bu kanunla
yapıyorduk.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Bu tarafa sor, bu tarafa. Teklif sahibi burada.
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) – Recep Bey, bu seviyesizliğe cevap vermeyeceğim. Ben vatandaşın
vergisini anlatıyorum, istediğini yapabilirsin.
RECEP ÖZEL (Isparta) –Teklif sahibi burada.
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) – Yani bu, şirazeyi bozmakla... Başarılı da olabilirsin, şirazemi
bozabilirsin ama sadece vatandaşın vergisi yanar, tamam.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Cevap verme yetkisi olmayana niye soru soruyorsunuz?
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, ikinci değişiklik ne üzerinden çıktı?
Bunlar diyorlar ki: “Biz Kamu İhale Kanunu kapsamında ihale yapamıyoruz. Kamu
İhale Kanunu kapsamında kalırsak bu ihaleleri bitirmemiz mümkün değil.” İhale
Kanunu’ndaki süreleri ben ortaya koyayım. Kırk ila altmış gün içerisinde ihale
yapılabilir. Yirmi günlük bir süreden bahsedecekler, diyecekler ki: “Aday adını
yazmamız için yirmi günlük süreye ihtiyaç var.” Hemen, net söyleyeyim, bunların
tamamını, Sayın Hükûmet, Sayın Komisyon, şartnameyle halledebilirsiniz. Eğer
halledemiyorsanız, gerçekten, Komisyonuna getirin, Cumhuriyet Halk Partili
üyeler olarak size nasıl halledebileceğinizi, yasal, sözleşme olarak bizler
tarif etmek isteriz çünkü bizlerin de muhalefet olarak katkı verme sorumluluğu
var.
Değerli
arkadaşlar, bu kamu ihale sistemi bu ülkedeki karanlıkların yalnız parçası
değil. Özelleştirmede, imar izinlerinde, imtiyazlarda, her yerde, personel
alımında bir kirli düzen var ve bu kirli düzenin kurucuları, bu kirli düzenin
oyuncuları ne yazık ki bu memleketi teslim almış durumda. Yine üzülerek
söylüyorum ki yasamadan istedikleri kanunu çıkarabilecek durumdalar bunlar.
Üzülerek söylüyorum ki suçüstü yolsuzluklarda dahi yargılanmadan kurtulabilecek
kadar güçlü gruplar bunlar. Ama bu memleket çaresiz değil. Bu memlekette
namuslular da namussuzlar kadar güçlü olacak. Ve halk size Gezi direnişinde bir
ihtar verdi. Bu Mecliste tartışamadık. Halk, Gezi direnişinde, bu kirli düzene
karşı size bir ihtar verdi. Eğer bu ihtarın gereğini yapmazsanız korkarım ki ihkakıhak
süreci ortaya çıkar. Gelin, buna izin vermeyelim. Gelin, hep birlikte bu kirli
sistemin üzerine gidelim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Erdoğdu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman.
(MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
MHP GRUBU ADINA
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, sıra sayısı 493 olan, 4734 sayılı Kanun’un yani Kamu İhale
Kanunu’nun 22’nci maddesinin (i) bendinin değişimi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı, sevgiyle
selamlarım.
Kanun’un öz
geçmişi şu: Kamu İhale Kanunu cumhuriyet döneminde yani 1925’te çıkartılmış,
1934’te değişikliğe uğramış, 1983’te yürürlükte, devam ediyor. 1983’ten 2002’ye kadar bütün kamu kurumlarının ihtiyaçlarını
karşılamadığı için 57’nci Hükûmet döneminde bu 4734 sayılı Kanun -yani
Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurumu gibi, Tütün Kurumu gibi, dolayısıyla,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu gibi Avrupa Birliğine uyum, uluslararası
standartlara uygun olması adına- 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hazırlanarak
yürürlüğe giriyor, Resmî Gazete’de yayınlanıyor.
Yani, kanunun öz geçmişi bu. Kuruluş amacı: Kamu adına kamu kaynağı
kullanan kamu kuruluşlarının alımını, satımını, işlerini takip etmek, alınma,
satılma şartlarını belirtmek, istisna olanları ortaya koymak gibi görevleri
olmuş.
On senedir bu
kanun, denetleme faaliyetinde bulunan Kamu İhale Kanunu son zamanlarda
güncelleme adına sürekli değiştirilip, pasivize
edilip kamu adına iktidara yön veren bir kurum hâline geliyor. Alışverişleri,
akçalı işleri Kamu İhale Kanunu’nun dışına çıkartmakla ilgili sürekli değişim
yapılıyor. Şimdi de 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 22’nci maddesinin (i)
bendinin değişmesi için Meclisin içerisinde 12 tane milletvekili bir kanun
teklifi hazırlıyor. Kanun teklifinin hazırlanmasının sebebi -yani bunlar
Komisyon üyesi de değil- şöyle: “Önümüzde seçimler var -bu seçimlere beş altı
ay kaldı- mahalli seçimler, genel seçim, Cumhurbaşkanlığı seçimi. Bunlar için
kullanılacak oy pusulaları, evraklar, malzemeler var. Bu malzemeleri, oy
pusulalarını bu Kamu İhale Kanunu’nun şartlarına göre açık ihale usulü ile
almak, vermek, dolayısıyla Meclisimize, iktidarımıza sıkıntı getiriyor. Bunu,
bu sıkıntıyı ortadan kaldırabilmemiz için bizim ‘doğrudan alım’ dedikleri bir
teklifi getirmemiz lazım.” denerek “doğrudan temin yolu” dedikleri kanunu
aceleyle Meclise getiriyorlar. Yani Meclisten önce Komisyona geldi. Ben
Komisyonda söylenmesi gerekenleri söylemekle beraber, muhalefet şerhimizi de
koyma imkânımız olmadı, çok telaşlanıldı.
Şimdi, daha önce,
2011 yılında oy pusulasıyla ilgili yine bir ihale yapılmış. Yani basına düştüğü
için ben basında gördüm. Aynı şirkete açık usul ihale yapıyorlar, şikâyet
edenler oluyor. Şikâyetin sonucunda aynı firma 13 kat aşağı… Yani adama
bakıyorum, fiyatını vermiş, “11 milyon 990 bin liraya ben bu işleri yaparım.”
demiş. Sonra birkaç tanesi şikâyet etmiş. “Ya, herhâlde yanlışlık yaptık.”
demişler, aynı adama, aynı firmaya 990 bin liraya vermişler. Ya,
el insaf yani yazık, günah. Akabinde şöyle söylüyor yetkililer,
bakanlar, alan firma: İşte “Demokrasi kazandı, devlet kazandı, işte devletin
ihalesi böyle olur.” deniyor. Ya, şimdi, ayıp denilen bir şey var arkadaş.
Şimdi, devlet
kazandı diyerek kapatılmış o işten yola çıkarak kamu harcamalarını denetimsiz
hâle getirmek; sürekli, epeydir bunlar oluyor. Şimdi, devletin vesayetinde,
devletin korumasında, kollanmasından dolayı zenginleşen bir sürü firma var
çevremizde, yakın tarihimizde; bir sürü yine devletin korumasında, vesayetinde
gelişen, büyüyen siyasiler var, yine bürokratlar var; bunları görüyoruz. Yani,
bir insanın fotokopi makinesi olsa, “Ben, bu kadar çok parayı makineyle
basıyorum.” dese bu kadar zenginleşme olmaz ama son on yıllık dönem içerisinde
yüzde 5’lik, yüzde 2’lik bir grup ortaya çıktı. O kadar çok para kazanma… Nasıl
para kazanıyorlar, ben bir türlü anlam da veremiyorum.
Kamu İhale
Kanunu’nda bu kadar çok değişiklik yapmak yerine, daha dürüstçe, Kamu İhale
Kurumunu ortadan kaldırmak, onun için yeniden bir kanun hazırlamak daha doğru
olmaz mı işin gerçeği ya? Daha dürüstçe, daha samimi, sahici “Bu kamu kurum,
kuruluşunu kim kurduysa yanlış kurmuş, buna gerek yok, biz zaten bunu şöyle
veririz, böyle veririz, ikili yaparız.” demek bence daha dürüstçe olur.
Seçimlere bir
sürü zaman var derken, sanki olağanüstü bir iş varmış gibi, bu Kamu İhale
Kanunu’nu değiştirip, açıklık, şeffaflık ilkesini ortadan kaldırıp, açık
artırmayı, eksiltmeyi kabul etmeyip doğrudan temin yolunu seçmeniz yaptığınız
hizmeti, satın almayı şaibe altında bırakmaz mı? Halkın parasını pulunu,
sorumluluğunu bu kadar cüretkâr kullanmanız doğru mu? İhaleyi tek kişilik yapma
yerine birden fazla tüzel kişilikle yapmanız daha denetimli, daha kontrollü
olmaz mı? “İhaleye girenler zaman zaman birbirlerini kontrol ederler, açık usul
ihale bize vakit kaybettiriyor, işi uzatıyor, biz pratik siyasetçileriz, pragmatik bürokratlarız, biz işi bilene veririz, bunu tercih
ederiz.” demek vicdanlarınızı kamu adına rahatsız etmez mi?
Yapılan kanun
değişikliği, oy pusulasını, kullanılacak zarfları, malzemeleri ve evrakları
yurt içinde, yurt dışında istediği kimselere yaptırma, yerleştirme iması,
havası veriyor. Bu imalar, insanlarımızı ve toplumumuzu şüpheye sevk ediyor.
Zaten on yıllık AKP iktidarının -ben on yılını demiyorum- son dönemlerde,
özellikle iki dönem, referandum da dâhil, Türkiye’nin muhtelif yerlerine
gittiğimde, siyasi muhabbetler olduğunda, seçimlerde bir yanlışlığın olduğunu,
oy pusulalarında bir hilenin olabileceğini söyleyen insanların olduğunu ben
şahsen de gördüm, dinledim de. Dolayısıyla, bazen “Geçmiş dönemde ‘parmak
boyası’ dediklerini ortadan kaldırmanın bu hilelerin görmezlikten gelinmesi
için mi yapıldı?” diyen insanlarla karşılaştım.
Şimdi, toplumda
“Sayım işlemlerinin yazılım ortamında hemen bittiği, dolayısıyla insanın oy
vermedim demesine rağmen Hükûmetin oy aldığı” lafının, sözünün, dedikodusunun
çok olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Şimdi, bu dönem yaşanırken beraber, bu kanunla
ilgili oy pusulasını, kâğıtlarını, evraklarını basıp dağıtma işini yurt içinde
ve yurt dışında kişiye özel vermek iktidarı bu kadar şüphe olurken rahatsız
etmiyor mu arkadaş ya? Şimdi, bu kadar pişkin olmak... Ya, bazen, Anadolu’da
bir laf vardır, “cahilin cesuru.” derler. Ya, bu sıkıntılı
bir iş, hakikaten sıkıntılı. Ya, vicdan, merhamet… “Ben sana verdim,
haydi yap.” Ya bakkal dükkânı mı yönetiyorsunuz?
Son olarak ben
şunu söyleyeceğim, bunun için söylenecek laf çok olur, lafa çok gerek de yok:
2003 yılında yürürlüğe giren 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, mevcut kanun bugüne
kadar 25 kez bu iktidar tarafından değiştirilmiş; içi boşaltılmış, kurum
işlevsiz, işlemeyen kurum hâline gelmiş; her maddesine istisnalar eklenerek
kamu alım satım işleri kamu adına görev yapan kişilerin inisiyatifine
verilmiş; ne Avrupa Birliğinin standardı var ne uluslararası standart var ne de
Kamu İhale Kanunu standardı kalmamış. Dolayısıyla, kanunu işler hâle getiren
Kamu İhale Kurumu kusurlu bir kurum hâline gelmiş. İşlevi olmayan, Hükûmetin,
iktidarın kurumu hâline gelmiş olan bu kurumun bundan sonra memlekete bir
faydası olmaz. Memlekete faydası olmayacağı için, bu kurumun mevcut iktidar
tarafından… Nasıl 12 milletvekili arkadaş komisyon üyesi olmamasına rağmen 1
maddenin değişimiyle ilgili kanun teklifi veriyorsa, bu kurumun kapanması için,
bunu kendine görev kabul etsin, kapanması için teklif versin; yine ivedilikle,
acil Komisyona gelirse biz de “İyi yaptınız.” der, el kaldırırız.
Ben böyle
söylemekle beraber bunun çok hayırlı olmayacağını düşündüğüm için bu kanunu
menfi buluyoruz ama her şeye rağmen büyük Türk milletine Yüce Allah’tan iyi
olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Halaman.
Şahıslar adına
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz kanun, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik öngörüyor.
4734 sayılı
Kanun, 2002 yılında 57’nci Hükûmet döneminde çıkarılmıştır. Avrupa Birliği
müktesebatına uyum çerçevesinde çıkarılan bu kanun, saydamlık, eşit muamele ve
rekabet gibi Avrupa Birliğinde olan ve bütün gelişmiş demokrasilerde olan temel
ilkeleri hedef alan, ayrıca kamu kaynaklarının etkili ve verimli kullanılması
gibi yine olması gereken bir kuralı bizim sistemimize getiren bir kanundur. Ama
o tarihten bu yana, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde, AKP
hükûmetleri her fırsatta bu kanunda bir değişiklik yapmıştır.
Bugüne kadar AKP
hükûmetlerinin bu kanunda yapmış olduğu değişiklik sayısı 30’dur. Yine bu
kanunun hemen sonrasında çıkarılan Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nda –bu
kanunun ayrılmaz bir parçasıdır- 4 adet değişiklik yapılmıştır. 34 kanunla, bu
kanunların toplam 170 maddesi değiştirilmiştir. Diğer kanunlarla, yani Kamu
İhale Kanunu veya Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nda değişiklik öngörülmeksizin
dolaylı olarak ihale sistemini düzenleyen, Kamu İhale Kanunu’nda öngörülmüş
olan saydamlık, eşit muamele, açıklık gibi kuralların dışında düzenleme öngören
kanunları da dikkate aldığımızda toplam kanun sayısı 56’dır. Bu olağanüstü
yüksek bir rakamdır. Bizim çocukluğumuzda, gençliğimizde gazetelerde pehlivan
tefrikaları vardı. Sizin, AKP Hükûmetinin bu Kamu İhale Kanunu değişiklikleri
pehlivan tefrikasına döndü; bitmiyor, yapılacak her ihale bir istisna hükmüne
dönüştürülmek suretiyle yapılmaktadır.
Devletin kamu
harcama sistemini düzenleyen iki grup kural vardır: Birincisi, bütçe kanunu ve
diğer mali mevzuatla getirilen kurallar. Bunlar, kamu harcamalarına ilişkin,
kamu gelirlerine ilişkin genel kuralları ve bu kurallar çerçevesinde
ayrıntıları düzenler. İkinci grup kurallar da devletin harcamalarını
düzenleyen, onun ihale sistemini düzenleyen kurallardır. Yani, devletin mal ve
hizmet alımını ve bu mal ve hizmet alımına ilişkin olarak da birtakım yapım
işleri sözleşmelerini düzenleyen kuralları kapsamına alan bir sistemdir kamu
ihalelerine ilişkin sistem. Bu iki alan, devletin kamu harcamalarının
büyüklüğünü oluşturan alandır ve bu devasa bir büyüklüğe sahiptir. OECD yani
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatının hesaplarına göre, ülkelerde kamu alım
sistemi aşağı yukarı gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 15’ine tekabül
etmektedir. Türkiye’de bu rakamı OECD yüzde 10 olarak tahmin etmektedir. Yani,
bu, aşağı yukarı, dolar cinsinden ifade edecek olursak 86 milyar dolarlık bir
büyüklüğe tekabül eder. Yıllık büyüklüğü söylüyorum, 2014 yılı için söylüyorum.
Yani 2014 yılı için kamunun yapacağı mal ve hizmet alımının tutarının büyüklüğü
dolar cinsinden 86 milyar dolardır, Türk Lirası cinsinden 1 trilyon 700 milyar
TL’dir. Bu kadar büyük bir alım yapmaktadır devlet.
Alımları sadece,
ihaleleri Kamu İhale Kanunu kapsamında veya Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına
çıkarılan ihaleler olarak düşünmemek lazım. Bu kanun kapsamında düzenlenmeyen
ya da çeşitli kanunlarla bu kanuna getirilen istisna hükümlerinin kapsamında
olmayan ama çok büyük alımları ihtiva eden, kapsayan birçok ihale vardır,
birçok mal ve hizmet alımı vardır; yap-işlet sözleşmeleri, yap-işlet-devret
sözleşmeleri, yap-işlet-kirala sözleşmeleri, imtiyazlar, kamu özel
ortaklıkları. Bütün bunlar kamunun piyasada ne kadar büyük bir alım gücüne
sahip olduğunu gösteren düzenlemelerdir ama saydığım alanların hepsi Türkiye’de
kamu ihale sisteminin dışına çıkarılmıştır. Yap-işletler,
yap-işlet-devretler, yap-işlet-kiralalar
ve diğer imtiyazlar, kamu-özel ortaklıkları; bütün bunlar saydamlık, eşit
muamele ve rekabet ilkelerine göre düzenlenen Kamu İhale Kanunu’nun kapsamı
dışına çıkarılmıştır.
Getirilen özel
düzenlemeler saydamlık, eşit muamele ve rekabet ilkelerine dayanmamaktadır;
tamamen subjektif gerekçelere, Hükûmetin kişisel
tercihlerine, ihale makamlarının, siyasi otoritelerin kişisel tercihlerine
dayalı olarak yapılmaktadır ve Avrupa Birliği ilerleme raporlarında Türkiye’nin
kamu ihale sistemindeki durumu devamlı eleştiri konusu olmaktadır. Saydamlık, eşit muamele ve rekabet ilkelerinin Hükûmet tarafından
ihlal edildiği ve bu piyasada, kamu ihale piyasasında, kamu ihalesi alanında
bağımsız, düzenleyici ve denetleyici bir kurum olan Kamu İhale Kurumunun
denetim yetkilerinin kısıtlandığı; bu kurumun bu alımları, bu piyasayı, bu
kadar büyük bir alanı denetleyemediği yazılıdır, Avrupa Birliği ilerleme
raporlarında bunlar yazılmaktadır.
Bakın, Avrupa
Birliği ilerleme raporlarındaki birkaç eleştiriyi sizinle paylaşmak istiyorum:
“Türkiye’de AKP hükûmetlerinin getirmiş olduğu istisnalarla doğrudan alım
yöntemi, davetiye usulüyle alım yönteminin limiti 14,5 milyon TL olarak
belirlenmiştir.” Yani tutarı 14,5 milyon TL’nin altında olan mal ve hizmet
alımları, yapım ihaleleri davetiye usulüyle yapılabilir. Bu, olağanüstü bir
şekilde Kamu İhale Kanunu’nun ruhunu ortadan kaldırmaktadır. Şu anda işleyen
sistem budur. Siyasi makamlar kendi tanıdığı, istediği kişilere, iş adamlarına
“Ben şu ihaleyi sana veriyorum.” tercihini kolaylıkla yapabilmekte,
söyleyebilmekte ve ihaleleri buna göre sonuçlandırabilmektedir. Bunu kabul
etmek mümkün değildir. Böylesi bir ihale sisteminin varlığını kabul etmek mümkün
değildir. Bu, kamu kaynaklarının, vatandaşın ödediği vergilerin Hükûmetin,
siyasilerin istekleri doğrultusunda istenilen kişilere aktarılmasıdır.
AKP hükûmetleri
döneminde Türkiye’de servet yeniden dağıtılmıştır. Servetin dağıtımında Hükûmet
iki araç kullanmıştır: Bir, teşvikleri kullanmıştır, istediği gibi, istediği
kişilere teşvik vermiştir. Teşvik sistemi saydamlıktan yoksundur, eşit
muameleden yoksundur, kamu kaynaklarının doğruluk ve verimlilik ilkesi
çerçevesinde kullanılması gibi bir ana anlayıştan yoksundur. Teşvik sistemi,
doğrudan kamu eliyle servet dağıtımının, istenilen kişilere servet
aktarılmasının bir aracı olarak kullanılmaktadır. Tabii ki aktarılan servet,
aktarılan kaynak vatandaşın kamu hizmetlerini karşılamak üzere ödediği
vergilerdir. Servet dağıtımında ikinci kullanılan yöntem ihaledir. Kamu İhale
Kanunu kapsamı dışına çıkarılan her ihale, Hükûmetin, siyasilerin siyasi
takdirleriyle uygun görülen kişilere verilmektedir. İşte, problem buradadır. Bu
yolsuzlukları gizlemek için de Kamu İhale Kurumunun denetim yetkisini elinden
alıyorsunuz.
Bakın, 2008
yılında bir düzenleme yaptınız. 2008 yılına kadar, Kamu İhale Kurulu,
idarelerin yapmış olduğu ihalelerin sadece şikâyet veya itiraz üzerine iptal
edilmesi üzerine kendisine yapılan şikâyetleri, itirazları inceleyerek karar
vermiyordu. İdare tek taraflı da ihaleyi iptal edebilir, kimsenin itirazı,
şikâyeti olmaksızın idare iptal edebilir. Elbette, idare objektif nedenlerle
bir iptal yaparsa hiçbir sorun yok ama “Bu ihaleyi benim istediğim kişi almadı,
bir kaza oldu, yanlışlık oldu, o hâlde ben bunu iptal ediyorum. “ takdiriyle
Türkiye’de ihaleler iptal edilebiliyor. 2008 yılından önce bu tip ihale
iptallerine yapılan itirazları Kamu İhale Kurulu inceleyebiliyordu ama kanunu
değiştirdiniz. “Kamu İhale Kurulu bu tip itirazları incelemeyecek, idarenin tek
taraflı iptal ettiği ihaleleri incelemeyecek.” şeklinde bir kanun çıkardınız,
bunu savundunuz. Bu yıla kadar bu sistem böyle geliyor. Kamu İhale Kurulunu
Maliye Bakanlığının bir genel müdürlüğü hâline dönüştürdünüz. Orada, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliğinin temsilcisi vardı, TİSK’in –Türkiye İşveren
Sendikaları Konfederasyonunun- temsilcisi vardı; iki temsilci vardı sivil
toplumdan gelen, çıkardınız onları. Neden? “Ben istediğim gibi karar vereceğim,
itirazları da istediğim gibi sonuçlandıracağım.”
Değerli
milletvekilleri, yapılanın seçimle hiçbir ilgisi yoktur. Burada, yine bilinen
kişiye bir ihale yapılacaktır. Bu seçimin olacağı beş yıl önceden belliydi.
“Zaman kalmadı” gibi bir gerekçeyi kabul etmiyorum
Teşekkür
ediyorum, saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi.
Şahıslar adına
son söz, Yozgat Milletvekili Sayın Yusuf Başer.
Buyurun, Sayın
Başer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YUSUF BAŞER
(Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 493 sıra
sayılı Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde konuşmak üzere şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, muhalefet
milletvekillerimizin bizleri -iktidar olarak- tenkit ettikleri bir iki hususa
cevap vererek sözlerime başlamak istiyorum.
Birinci olarak,
milletvekillerinin kanun teklifi vermesi kadar tabii bir şey olmadığını
düşünüyorum. Demokratik bir usul, bundan daha iyi demokratik bir usul
olmadığını düşünüyorum ve aksine, milletvekillerinin saygınlığının da bu
vesileyle arttığını düşünüyorum ama milletvekillerinin kanun teklifi vermesini
tenkit etmenin de ne kadar demokrat olduğunu yüce heyetinizin takdirlerine
bırakıyorum.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Haklısın vallahi, Kamu İhale Kanunu olunca milletvekilleri veriyor!
YUSUF BAŞER
(Devamla) – İkinci olarak, biraz önce, konuşmacı arkadaşımız, Sayın Enerji
Bakanımızla ilgili, daha önce Meclis tarafından gensoru önergesi olarak
verilmiş bir konu hakkında tekrar burada konuşmalar yaptı. Kendisi burada
olmadığı için onun adına da cevap vermek durumu hasıl
oldu. Meclisimiz tarafından konuşulmuştur ve Meclisimiz tarafından aklanmıştır
ve bu konunun tekrar tekrar Meclis tarafından gündeme getirilmesini de,
milletvekilleri tarafından gündeme getirilmesini de doğru bulmadığımı da ifade
etmek istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Halkın vicdanı, bir de mahkemeyikübrâ
var. İki tane daha var: Birisi halkın vicdanı, öbürü de mahkemeyikübrâ.
Orada aklanmak önemli.
YUSUF BAŞER
(Devamla) – İkinci olarak, biraz önce, yine, konuşmacı arkadaş 2002 yılı
öncesindeki kötü yönetimler sebebiyle kamu idareleri kanunu çıkarıldığını
söyledi. Soruyorum sizlere: 2002 öncesinde Türkiye’yi kim idare ediyordu? DSP,
ANAP ve MHP idare ediyordu. Dolayısıyla, kötü idare edildiği hususu da şu an,
CHP milletvekilleri tarafından da tescil edilmiş durumdadır.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Ben böyle bir şey demedim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Öyle bir şey demedi. 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’ndaki
açıklardan bahsetti. Duyduğunu anlamamışsın.
YUSUF BAŞER
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, yine aynı şekilde, arkadaşlar biraz önce AK
PARTİ iktidarında yolsuzluklar olduğunu söylediler. Soruyorum sizlere: AK PARTİ
iktidarında yolsuzluk olduğunu madem söylüyorlar…
CELAL ADAN
(İstanbul) – 5 bakanı görevden aldınız siz hırsızlıktan dolayı.
YUSUF BAŞER
(Devamla) – Seksen yıl içerisinde Türkiye’de 6 bin kilometre yol yapmıştınız
ama AK PARTİ iktidarı 17 bin kilometre duble yol
yaparak aziz milletimizin hizmetine sundu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Bakanları aday yapmadınız. Osman Pepe’yi niye aday yapmadınız?
Başbakan söyledi, “Bunlar kirli” dedi. Başbakan “kirli” dedi Osman Pepe için.
“Kirli” dediniz, “yolsuzluk yapıyor” dediniz. Kürşat Bakan için “kirli” dedi.
Kemal Unakıtan ne oldu?
YUSUF BAŞER
(Devamla) – AK PARTİ iktidarından önce -“Yolsuzluk var.” diyorsunuz, IMF’ye
borcumuz 23,5 milyar dolardı.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Siz aldınız, siz! 10 milyar doları sen aldın. Bağırma! Ne
yaptığından da haberin yok!
YUSUF BAŞER
(Devamla) – Allah’a hamdolsun, yolsuzluk olmadı, yandaşlık olmadı, candaşlık olmadı, IMF’ye borcumuzu bitirdik ve Allah’a
hamdolsun, artık, IMF’ye 5 milyon dolar borç verme durumuna geldik.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – IMF’yi bitirmek için borç aldınız. Borç aldın.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Öbür tarafta, sırat köprüsünde seni böyle göreceğim, böyle,
anlatırken.
YUSUF BAŞER
(Devamla) – Soruyorum sizlere: Yolsuzluk olan ülkede yol olur muydu, sağlık
hizmetleri olur muydu, eğitim hizmetleri olur muydu, sosyal yardım hizmetleri
olur muydu?
Evet,
dolayısıyla, değerli arkadaşlar…(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Hiç haberin yok dünyadan be! Başbakanın papağanı oldu, konuşuyor
ya!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, gürültüsüz geçsin, gürültüsüz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Yazık!
YUSUF BAŞER
(Devamla) – Evet, değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, biliyorsunuz, siyasi
iradenin, siyasi partilerin hesap vereceği yer sandıktır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Recep bile daha iyi anlatırdı bunu be!
YUSUF BAŞER
(Devamla) – AK PARTİ’nin 2002 yılında iktidara
geldiği tarihten itibaren yapılan 3 seçimde, 2 referandumda, 2 mahallî seçimde
-anamızın ak sütü olarak- AK PARTİ’nin yapmış olduğu
hizmetlere katbekat cevap verdi, takdir etti…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Unakıtan’ı anlat! Nereye akıttı parayı, onları anlat! Unakıtan’ı
anlat!
YUSUF BAŞER
(Devamla) – …ve girdiğimiz her seçimde de oylarımızı artırarak devam ediyoruz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) İnşallah, önümüzdeki mahallî seçimlerde de,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de, 2015 seçimlerinde de aziz milletimizin (CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – KİT Komisyonuna gel de nasıl akladığınızı görelim kurumları, gel!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sana Yozgatlılar soracak onları, haberin olsun!
YUSUF BAŞER
(Devamla) – …AK PARTİ iktidarının yapmış olduğu hizmetleri…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – “Yalan söylüyorsun kürsüde.” diyecekler.
YUSUF BAŞER
(Devamla) – …takdirle yâd edeceğine yürekten inanıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Akdağmadeni’ne sokmayacaklar, “Kürsüde yalan söylüyor.” diyecekler.
YUSUF BAŞER
(Devamla) – Evet, değerli arkadaşlar, eğer yolsuzluk olsaydı, devletin
kasasına, Merkez Bankasına 134 milyar dolar konulabilir miydi?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Ne alâkası var?
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Senin söylediğinin üzerine 2 yumurta kırılır!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Kürşat Tüzmen’i de anlat!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Ne demek, bu 134 milyar ne demek? Bir açıklasana! Bir açıkla, bir
açıkla! Hakikaten, açıkla bir ya, merak ediyorum.
YUSUF BAŞER
(Devamla) – Evet, değerli arkadaşlar, onun için, aziz milletimiz sizin
söylediklerinize itibar etmiyor, aziz milletimiz AK PARTİ iktidarının yapmış
olduğu hizmetlere bakıyor ve onun karşılığında da her seçimde boyunuzun ölçüsünü
alıyorsunuz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Sen 134 milyarın ne olduğunu açıkla, sana teşekkür edeceğim biraz
sonra, ben açıklayacağım.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Kürşat Tüzmen’i de anlat, Osman Pepe’yi de anlat!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Kasada kaç para var? Dünyadan haberin yok!
YUSUF BAŞER
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu’nun 22’nci maddesinde…
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Hüseyin Çelik’in Volkswagen’leri ne oldu?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Halk sizi tokatla gönderecek, vallahi tokatla gönderecek!
YUSUF BAŞER
(Devamla) – …Kamu İhale Kurumunca ihale yapılmaksızın ve teminat alınmaksızın,
hangi hâllerde doğrudan temin yoluyla ihale yapılacağı belirtilmiştir ve
yapılan bu düzenleme AK PARTİ… Biraz önce arkadaşlar söylüyorlar, “Kamu İhale
Kurumu, kanun dışına çıkacak.” Hayır, öyle bir şey yok, mevcut yasamızda var
zaten.
ALİ ÖZ (Mersin) –
Daha ne olsun?
YUSUF BAŞER
(Devamla) – Doğrudan temin yoluyla nasıl ihale yapılacağı belirtilmiş.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Evet, söyle maddelerini, söyle! Oku, oku! Hangi hâllerde? Oku, oku!
YUSUF BAŞER
(Devamla) – 22’nci maddenin (i) bendinde ise bunun istisnaları var.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Hangi hâllerde? Oku, oku!
YUSUF BAŞER
(Devamla) – Ben her bir şeyi biliyorum, ben hukukçuyum, sen önce kendi konunda
cevap vermeye devam et.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sen hiçbir şey bilmiyorsun maalesef! Hiçbir şey bilmiyorsun, sadece
yalan söylüyorsun!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Oku ya oku! Merak ediyorum, oku!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Dinlemiyorsunuz, dinleyin.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Hayır, merak ediyorum.
YUSUF BAŞER
(Devamla) – O mevcut 22’nci maddenin (i) bendinde şöyle diyor: Seçim dönemi…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Osman da var mı onların içinde, Osman Bak da var mı?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
YUSUF BAŞER
(Devamla) – …bitmeden önce seçimlerin yenilenmesine, ara seçime ya da Anayasa
değişikliğinin halk oylamasına sunulmasına karar verilen hâllerde, Yüksek Seçim
Kurulu tarafından yapılacak filigranlı oy pusulası kâğıdı ile filigranlı oy
zarfı kâğıdı alımı ve oy pusulası basım hizmetinin, mahallî seçimlerde ise
seçim kurulu başkanlıkları tarafından…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
– Ya, artık ucuz işlere de başladın! Bu işlere de mi başladın? Anladım!
BAŞKAN – Sayın
Türkkan, lütfen, ben duyamıyorum hatibi.
YUSUF BAŞER
(Devamla) – …alınacak oy pusulası basım hizmeti alımının doğrudan temin yoluyla
yapılacağı belirtilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, bizim getirmiş olduğumuz düzenlemeyle biz şunu istiyoruz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Ne? Ne istiyorsunuz, merak ettim.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Ucuz işlerden de anlatın, filigrandan da, kâğıttan da.
BAŞKAN – Sayın
Türkkan… Şimdi Sayın Akar başlayacak, yapmayın.
YUSUF BAŞER
(Devamla) – Evet, söz konusu maddeden de anlaşılacağı gibi, doğrudan temin
yoluyla yapılacak ihalelerde, sadece süresinden önce yapılacak olan seçimlerde
oy kullanılacağı belirtilmiştir.
Bizim getirmiş
olduğumuz düzenlemelerle beraber, biz diyoruz ki değerli arkadaşlar, artık
yapılacak olan tüm seçimlerde tek bir kural uygulansın.(CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Ben
hiçbir şey duymuyorum şu anda.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Yozgatlılar telefon açtılar, “Bizim vekilimiz doğru söylesin.”
diyorlar.
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) – Davetli ihaleler ne olacak? Kaldıracak mısın?
YUSUF BAŞER
(Devamla) – Yozgatlı şunu biliyor: AK PARTİ iktidarından önce Yozgat’a hiçbir
yatırım gelmemişti ama Yozgat’ımıza, Allah’a hamdolsun, her seçimde hem
yatırımımız geliyor hem de oylarımız artmaya devam ediyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Yozgat seninle gurur duyuyor!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – “Bizim vekilimiz doğru söylesin.” diyorlar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Yozgat Somali’de miydi yoksa!
YUSUF BAŞER
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, yine biraz önce, konuşmacı arkadaş bir şey
söyledi. Biliyorsunuz, 2012 yılında…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Biz biliyoruz da sen biliyor musun?
YUSUF BAŞER
(Devamla) – …18 Mayısta biz Seçim Kanunu’nda bir değişiklik yaptık. Yapmış
olduğumuz değişiklikle beraber, sadece Türkiye’de değil, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın da oy vermesinin tabii olduğunu düşünerek, onların da bir
hakkı olduğunu düşünerek onların da oy kullanmasının yolunu açtık.
Dünyanın değişik
yerlerinde, aşağı yukarı dünyanın 151 değişik ülkesinde yaşayan vatandaşlarımız
var.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Tespitler böyle değil mi? Aşağı yukarı.
YUSUF BAŞER (Devamla) – Yapmış olduğumuz düzenlemelerle beraber,
vatandaşlarımızın hem milletvekilliği seçimlerinde ve hem de Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde, bulundukları yerlerde, özgürce, şaibeden uzak, baskıdan uzak bir
şekilde oy kullanmalarının yolunu açtık ve bununla ilgili olarak da Yüksek
Seçim Kurulu Başkanlığı tarafından, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından ve Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla, yurt dışı seçmen kütüğü
hazırlanmış durumda.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Nasıl hazırlanmış ya! Vatandaşların haberi yok yurt dışında bundan.
YUSUF BAŞER
(Devamla) – Dolayısıyla, buraya çıkan konuşmacı arkadaşlarımızın daha önce
çıkarmış olduğumuz yasadan dahi haberinin olmadığını, maalesef, burada görmek,
gerçekten, beni bir milletvekili olarak üzüyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Siz yandaşlarınıza mı hazırlattınız, ne yaptınız? Vatandaşların
haberleri yok yurt dışında bundan!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Yozgatlılar diyorlar ki: “Vekilimiz doğru konuşsun.”
YUSUF BAŞER
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, yapılacak düzenlemelerle beraber,
hem yurt içinde ve hem de yurt dışında oy pusulası dâhil olmak üzere, oy
kabinini, oy sandığını dünyanın değişik ülkelerinde yapma imkânımız var.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) - Büyük iş, büyük iş! Bayağı büyük iş!
YUSUF BAŞER
(Devamla) - Dolayısıyla, Kamu İhale Kanunu’nda yazılı olan doğrudan temin
usulüyle yaptığımız takdirde, ancak bunları bir hafta içerisinde yapma
imkânımız var.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Niye bir hafta içinde yapıyorsun ya! Zorun ne, derdin ne?
YUSUF BAŞER
(Devamla) - Şöyle: Eğer Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ola ki -olasılık, ihtimal
dâhilindedir- bir hafta sonraya ertelenmesi durumu söz konusu, mevcut
düzenlemelerle bunları yapma imkânımız söz konusu değildir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Avukat ne bilir bunları ya?
YUSUF BAŞER
(Devamla) - Kaldı ki 2011 yılında yapılan 6111 sayılı Kanun’la da beraber 2011
seçimleri doğrudan temin usulüyle yapılmıştır.
Ben inanıyor ve
ümit ediyorum ki yapılacak olan bu düzenlemenin hem demokrasimiz açısından hem
siyasi partiler açısından hayırlı olacağını ümit ediyor, takdirlerinize
sunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın konuşmacı “Buraya çıkan konuşmacılar
Kamu İhale Kanunu’ndan bile habersiz, çıkarılan kanundan da habersiz.” diyerek
sataşmada bulundu.
BAŞKAN – Hele
sizin uzmanlık alanınız, buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Yozgat
Milletvekili Yusuf Başer’in 493 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mızrak çuvala
sığmıyor. Buraya çıkan, biraz önce konuşan milletvekili arkadaşımız herhâlde
önündeki bu sıra sayısını okumamış durumda. İlgili komisyonun raporu…
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Teklif onun, teklif sahibi Başkanım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Teklif sahibi bilmiyor yani bilmeden çıkmış, laf
kalabalığıyla olayı gürültüye getirmeye çalışıyor.
YUSUF BAŞER
(Yozgat) – Kendin bilmiyorsun, kendin!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Hukukçu, hukukçu, uzmanlık alanı ihaleler!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bakın, şimdi, Kamu İhale Kanunu’nun 22’nci maddesinin (i)
bendinde sizin hükûmetleriniz döneminde 2008 yılında bir değişiklik yapıldı.
22’nci maddesinin (i) bendi diyor ki: Seçim dönemi bitmeden önce seçimlerin
yenilenmesine veya ara seçime ya da Anayasa değişikliğinin halkoyuna
sunulmasına karar verilen hâllerde, Yüksek Seçim Kurulu tarafından yapılacak
filigranlı oy pusulası ve oy zarfı kâğıdı alımı, basımı vesaire bunlar Kamu İhale
Kanunu dışındadır. Bu maddenin mantığı şu: Seçimler beş yılda bir yapılır, dört
yılda bir yapılır, tarihi bellidir ama birden bu seçimlerin öne alınmasına
karar verilir ise, -beklenmeyen bir durumdur bu- o hâlde Yüksek Seçim Kurulu bu
hazırlıkları kolaylıkla yapabilmeli, bu düşünceyle bu hâllerde Kamu İhale
Kanunu dışında alım yapılabilsin.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Pazarlığa girer o zaman.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bu var zaten.
Şimdi yaptığınız
nedir? Beş yılda bir yapılacak olan yerel seçimler, dört yılda bir yapılacak
olan genel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimi…
YUSUF BAŞER
(Yozgat) – Ara seçimler de dâhil.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ara seçimi söylemiyorum, ara seçim beklenmeyen bir
durumdur. Cumhurbaşkanlığı seçiminin hangi tarihte yapılacağı bellidir. Bu
seçim tarihi belli olan hâllerde dahi “Ben Kamu İhale Kanunu’na tabi olmadan
alım yapacağım.” diyorsunuz.
Teklif sahibi
Değerli Milletvekili Arkadaşım, bunu ya bilmiyorsunuz, ya bildiğiniz hâlde
millete, milletvekillerine yanlış bilgi veriyorsunuz, olmuyor.
YUSUF BAŞER
(Yozgat) – Çok iyi biliyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bakın, siyasette şunu yapmak gerekir: Gerçek durum neyse
o anlatılır. onun üzerine ne söylenecekse gene
söylenir ama gerçeği kendi senaryonuza göre değiştirirseniz, bu olmaz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Başkan…
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Grup Başkan Vekili cevap verdi Başkanım.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Efendim, biraz önceki konuşmacı, benim 2002 öncesindeki yönetimin
çok kötü olduğunu, yolsuzluk yaptığını…
YUSUF BAŞER
(Yozgat) – “Yolsuzluk” demedim, tutanaklara bakın.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) –…veya buna benzer ifadelerle benim eski yönetimi suçladığımı
söyledi. Ben böyle bir şey yapmadığım için kürsüde bu konuyu düzeltmek ve
kayıtlara geçmesini sağlamak istiyorum ve bu sataşmadan ötürü söz istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
– Kayıtlara geçti zaten.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Kürsüden düzeltsin Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun,
buyurun.
7.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Yozgat
Milletvekili Yusuf Başer’in 493 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ne yazık ki iktidar partisinin şöyle bir üslubu var: Bütün cumhuriyet tarihiyle
bir hesaplaşma içerisinde görmekte kendisini ve 2002 öncesine yönelik bu tip
ağır ifadeleri kullanmakta ve sayın konuşmacı benim söylemediğim bir şeyi, 2002
öncesinden çok kötü olduğuna yönelik söylediğimi ima ederek benim 2002’nin
öncesi yönetimleri ağır bir dille suçladığımı söyledi. Böyle bir durum söz konusu değil. Ben sadece birikmiş birtakım
problemlerden bahsettim. Elimden geldiğince adil olmaya çalışıyorum.
Aynı konuşmacı
çıkıp, mesela, konuşması sırasında temellendirmek için dedi ki: “Merkez Bankası
kasasında 130 milyar dolar para var.” Arkadaşlar, Merkez Bankası kasasında 130
milyar dolar para var ve bu kötü bir şey. Keşke bağımsız bir medya olsa biz de
derdimizi anlatabilsek çünkü çok borcumuz olduğu için Merkez Bankasında para
var. Mesela, gidin siz, kısa vadeli borçlarımızı bir sorun, “Bu ülke olarak ne
kadar borçluyuz ve bu Merkez Bankasına niye bu para konuldu?” diye.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Karşılama oranına baksın.
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) – Mesela siz bu uluslararası yatırım pozisyonu nedir diye bir
öğrenin, sonra gidin uluslararası yatırım pozisyonuna göre “Bu ülke -kamu,
özel- ne kadar borçlu diye sorun. Keşke daha az borçlu olsak da kaliteli
yönetim üzerinde sizlerle tartışabilsek.
“Yol yaptık.”
diyorsunuz. Teşekkür ediyoruz, yaptığınız bütün her şey için teşekkür ediyoruz.
Siz, bunları yurttaşların vergisiyle yapıyorsunuz. Bizim size söylediğimiz şu:
“Temiz yapın, şeffaf yapın, bunu bedelinde yapın, yandaşlarınıza yaptırarak 2
katına, 3 katına çıkma şaibesi yaratmayın.” Çünkü,
kullandığınız para sadece sizin seçmenlerinize veya sizin kişisel mallarınıza
ait değil.
Bir diğer hususu
da düzeltmek isterim. Şimdi, diyorsunuz ki: “Doğrudan teminle alacağız.”
Değerli arkadaşlar, bu bir ihale değil, hep onu anlatmaya çalıştık, tekrar
anlatıyorum: 3 tane ihale var; açık ihale, belirli istekliler arasında ihale,
pazarlık usulü ihale. Doğrudan temin ihale değil -şartnamesi yok, ilan
edilmiyor- bunu öğrenin. Bunu öğrenin ki biz kalite üzerinde tartışabilelim. Bu
temel bilgiler olmadan bizi ağır bir dille eleştirdiğinizde üzücü oluyor.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
– Sayın Başkan “2002 yılında…” diye bize de sataşma olduğu için söz istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi,
ben, bunların hepsine bir ara vereceğim, göreceksiniz gününüzü!
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Efendim, 2002 öncesini suçladılar ama.
BAŞKAN - Diyorum
ki: Şu televizyon yayını bitmeden -hepiniz- hallolsun.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Oturum bitmeden cevap versin.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Ama kötü bir yönetimden söz etti.
BAŞKAN – Buyurun.
CELAL ADAN
(İstanbul) – Grubumuz adına ben konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurun.
8.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın,
Yozgat Milletvekili Yusuf Başer’in 493 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
CELAL ADAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle, değerli
milletvekilinin dürüstlük konusundaki iradesini ortaya koyarken,
İstanbul’umuzun milletvekilleri, yöneticileri, değerli arkadaşlarımız var
burada, aramızda; ben İstanbul milletvekillerinin, özellikle, fakirin
fukaranın, garibanın hakkının nasıl çarçur edildiğini bildikleri kanaatiyle,
sizinle bir iki konuyu paylaşmak istiyorum.
Bir tanesi, Kavacık’tan aşağıya dönerken Karayolları Bölge Müdürlüğünün
yeri. Bu çok önemli. Bak, bu çok önemli. Yetimin,
fakirin fukaranın parasıyla nasıl çelik bir inşaatla tamamlandığına mutlaka
değerli milletvekilleri o köşeden dönerken şahit olmuşlardır.
İkinci en önemli
hadise: Sizler, Anadolu çocukları, buradaki milletvekillerimizin birçoğu
elbette serveti, aylığı olan arkadaşlarımız, onları biliyorum ama her bir
projesi 1 katrilyon olan, özellik arz ettiği için de 5 firma arasında
paylaşılan, vurgunun, talanın, hırsızlığın, arsızlığın kol gezdiği bir yer.
Nedir bunlar? Bakınız, Emlak Bankasının elinde çok ciddi gayrimenkuller vardı
değerli kardeşler, bunlar TOKİ’ye geçti. İstanbul’un oksijen alanları ihale
edilmedi. Mesela bir yer söyleyeyim size, Kavacık’taki
yeri söyledim size, ikinci yeri söyleyeyim: Boğaz Köprüsü’nden geçerken –böyle,
yattığınız zaman bütün Boğaz’ı görürsünüz- orada bir villa 3 milyon değil, 5
milyon dolar; orası da ihale edilmedi. Özellik arz eden yerlere 5 tane firma
çağrılıyor. Bu 5 firma arasında bu mesele tanzim ediliyor.
Ayrıca, 100
milyar dolara tekabül eden bir hırsızlığı, bir arsızlığı sizinle paylaşmak
istiyorum. Bu talana düşmüş olanları ben çok eski tanıyorum. Eskiden de onlar
başka başbakanın uçağındaydılar, şimdi, sizin uçağınızdalar. Tam 4 bin imar
değişikliği! İçinizde belediye başkanlığı yapan, belediyeyi çok iyi bilen
arkadaşlarımız var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL ADAN
(Devamla) - Ben, Allah indinde hesabını veremeyeceğim hiçbir şeyi burada dile
getirmem. Dolayısıyla, Mecidiyeköy Şişli’de… Mustafa Elitaş,
bak, bu samimi, seni alır İstanbul’a götürür, gösteririm. Birinci tapu
sahibinde 1,25 ikinci tapu sahibinde 3,75… 3,75 tam 100 milyon dolar.
Bunu sizinle
paylaşmaktan, bu notu sizinle paylaşmaktan onur duyduğumu ifade ediyorum.
Hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
9.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Az önce konuşan
konuşmacıya Grup Başkan Vekili dedi ki: “2002 ve öncesi yıllarla ilgili sataşma
oldu.” Biz de Sayın Adan’dan 2002’deki başarıların
hikâyesini efsanevi bir şekilde dinleyeceğiz diye başladık ama başladı, onun
uçağına binen, bunun uçağına binen, en sonunda da Şişli’de…
CELAL ADAN
(İstanbul) – Karayollarının yeri kimin?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şişli’de…
CELAL ADAN
(İstanbul) – Kimin? Sen boşver onları!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şişli’de ortaya çıkan…
CELAL ADAN
(İstanbul) – Söylesene Karayollarının yeri kimin?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …2,5’tan 3,20…
BAŞKAN – Sayın
Adan, lütfen…
CELAL ADAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, bu Karayolları Bölge Müdürlüğünün yeri kimin?
BAŞKAN – Sayın
Adan, lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Otur bir dakika yerine! Otur bir dakika yerine, heyecanlanma!
CELAL ADAN
(İstanbul) - Onu söyleyeceksin sen bana!
BAŞKAN – Sayın
Adan, lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Ya savunamadığın için üzülme. Senden hesabı sorarlar “Niye
savunamadın?” diye. Niye bana hesabını soruyorsun 2002 öncesinin?
CELAL ADAN (İstanbul)
– Savun ama Karayolları Bölge Müdürlüğünün yerini söyle.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sen savun, sen! O bir şey savunamayacak.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Sen bu onursuzluğu savun, onu boş ver!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarına gelene kadar, seksen
yıllık dönemde bu memlekette 57 tane hükûmet oldu. 57 tane hükûmetin yaptığı
yatırımlarla on bir yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde yapılan yatırımları
Allah için bir tarafa koyun.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Hepsini sattınız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Eğer hırsızlık varsa…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Çok!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Yolsuzluk varsa…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – Çok!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - … bu yollar nereden yapıldı?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Hepsini sattınız!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Marmaray nereden yapıldı? Karadeniz Otoyolu nereden yapıldı?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – 10 götürdünüz, 1 yaptınız!
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Hâlâ yapıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Bu para, fakirin fukaranın, garibin gurebanın
elektrik parası öderken ödediği vergiden…
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) – 10 çalındı, 1 yapıldı! 10 çalındı!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - …ekmek alırken ödediği vergiden, içtiği suya ödediği vergiden, tüyü
bitmedik yetimin hakkını gözü gibi koruyan bir iktidarın döneminde ortaya
çıktı. Seksen yılda 6.100 kilometre duble yol
yapılırken dokuz yılda 17 bin kilometrelik yol Allah aşkına neyle yapıldı?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Borçla, borçla!
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Kaç kere yaptınız?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - İşte, bunun hesabını sorgulamanız gerekir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Neyle yapıldı? Satarak yaptın, üreterek mi yaptın! Ürettin de mi
yaptın? Her şeyi sattınız be!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Seksen yılda kimler ne yolsuzluk yaptılar ki, kimler yandaşlarını
beslediler ki bugüne kadar yapılamayanlar on bir yıllık AK PARTİ iktidarı
döneminde yapıldı diye hayıflanması ve o partide bulundukları için veballerini
omuzlarında hissetmesi gerekir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Satmadık bir yer kalmadı. Kulağınızın arkası kaldı bir satmadık!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - AK PARTİ iktidarını karalamak, yalan söylemek kolay ama millet bunu
görüyor ve takdir ediyor, mart seçimlerinde de bu takdirini…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) -… kimin haklı olduğunu gösterecek. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
CELAL ADAN
(İstanbul) – Sayın Başkan “AK PARTİ iktidarını yalanlamak” gibi bizi küçük
düşürücü bir ifade kullandı.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Açık sataşma var zaten. “O partide bulunmanın vebalini üzerinde
taşıyamaz.” dedi.
BAŞKAN – Çarşıyı
karıştırmayın lütfen! Ona göre…
Buyurun Sayın
Adan.
10.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
CELAL ADAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette, burada konuşurken
hazırlıklı konuştuğumuzu ifade etmek isterim öncelikle.
2002 yılında özel
sektörün borcu 43 milyar dolardır, bugün özel sektörün borcu 250 milyar doların
üzerindedir. Dolayısıyla, Türkiye’de ekonomiyi ortaya koyduğumuz zaman, tıpkı
birkaç yıl evvel dış politikada Türkiye’de çizilen manzaranın kısa bir dönem
sonra bizi ne kadar çaresizliğin içerisine -dış politikada- ittiği gibi,
ekonomide de emin olun, bu “Başarı” dediğiniz konu…
Çok çıplak bir
şekilde rakamlar ortada. Biz burada… Biraz evvel, İhale Yasası tartışılırken
esas önemli olan konu, siz Hükûmetsiniz ve çok büyük bir çoğunluğunuz var;
57’nci Hükûmet döneminde bir hırsızlık, arsızlık olmuşsa bunun ortaya konulması
sizin boynunuzun borcu. Ama, benim söylediğim konu
damardan bir konu, “İstanbul’un oksijen alanları” diyorum size. Yer yer, tek
tek, ben istediğiniz arkadaşımızla, istediğiniz milletvekilleriyle, beraber,
birlikte, götüreyim, göstereyim. Dolayısıyla, oradaki hırsızlığı, arsızlığı,
vurgunu, talanı…
İstanbul’da 13
milyon insanın 12 milyonu serveti cebinde geziyor, fakirlik içerisinde,
fukaralık içerisinde. Ben, 1 katrilyonluk projelerden bahsediyorum. O 1
katrilyonluk projede mal sahibi değişince emsal 2’ye çıkmışsa bunun hesabını
beraber soralım.
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) - Ne vergi vermiş, ne vergi?
CELAL ADAN
(Devamla) - Seninle alakası yok ya! Buradaki arkadaşların hiçbirisiyle alakası
yok. O isimleri, gel, seninle özelde… Dolayısıyla, belediyelerde, İstanbul
Belediyesinde, Emlak Bankasının yerlerinde… Burada değerli milletvekilleri var,
bu işi bilen arkadaşlar var, bu ihaleleri alanlar 5-6 kişiden başkası değil,
herkesi çağırmıyorlar. Orada 100 milyar doların üzerinde bir rant
var. 2002’de 3 kişinin milyar doları vardı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL ADAN
(Devamla) – Şimdi, 100’ün üzerinde milyar dolarları olanlar var!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Hasılat paylaşımı var orada, hasılat paylaşımı.
CELAL ADAN
(Devamla) – Bu, 100’ün üzerinde milyar dolarları olanlar üretimden, sanayiden,
tarımdan dolayı değil, gayrimenkul vurgunundan. Bunu sizinle paylaşmamdan
dolayı niye alınganlık duyuyorsunuz?
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Adan.
Birleşime kırk
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.02
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
493 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
11.- Yozgat Milletvekili Yusuf Başer ve Isparta
Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile 11 Milletvekilinin; Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (2/1784) (S. Sayısı: 493) (Devam)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, teklifin
tümü üzerinde soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Sayın Günal… Yok.
Sayın Halaçoğlu,
buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Sayın Bakanım, şimdi, bu İhale Yasası’nda… Daha doğrusu, ihalenin
kaldırıldığını göz önüne alacak olursak bu filigranlı kâğıt alımlarının hangi
firmalardan ve bunların ortakları… Ki bunların isimleri bazı gazetelerde ve
bazı yerlerde söz konusu ediliyor. Bu konuda nasıl bir yöntem izleneceği
konusunda bir bilgi verebilir misiniz?
BAŞKAN – Sayın
Ali Öz… Yok.
Sayın Eyidoğan, buyurun.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.
Kalabalıklaşan
kentlerde yüksek yapı sayısı hızla artmaktadır. Bu yapıların deprem ve yangın
güvenliklerinde ciddi sorunlarımız vardır. 2007 yılından önce yapılan, konut
olarak kullanılan yüksek binaların tamamında, ofis ve iş merkezi olarak
kullanılan yüksek binaların yarısında yangın önlemleri neredeyse hiç yok ya da
çok yetersiz düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Yüksek binalarda yangına,
sabotaja, depreme, iş kazalarına, çevresine karşı önceden haber alan, onları
güvenli yapan, algılayan ve uyaran yeni cihaz ve sistemleri geliştirmek ve
konuyla ilgili olan yönetmelik ve standartlarda yeni düzenlemeler yapmak
gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Öz, buyurun.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce Orman ve Su İşleri Bakanımız vardı, onun
için hazırladığım bir soruyu sormak istiyorum.
Resmî Gazete’de 7 Kasımda yayınlanan ve Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliğine bağlı Orman Mühendisleri Odasının idari ve mali denetimini,
Bakanlar Kurulu kararıyla Orman ve Su İşleri Bakanlığına devreden bir düzenleme
yapılmıştır.
Meslek odaları
Anayasa’mızla güvenceye alınmış bağımsız kuruluşlardır. Demokrasinin ve
özgürlüğün her dönemde yanında durarak baskıcı yönetimlere tavır almışlardır.
AKP iktidarı askerî vesayeti kırdığından söz etmektedir. Bugün sivil bir
vesayetle tüm odaları ve demokratik kitle örgütlerini baskı altına almaya mı
çalışıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Can…
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Sayın Başkanım, bu teklifin hazırlanmasını ihtiyaca binaen Yüksek
Seçim Kurulu mu talep etmiştir? Aday listelerinin kesinleşmesinden sonra kalan
yirmi, yirmi iki günlük sürede mevcut kanuna göre ihale yapmak mümkün müdür?
Seçimle ilgili evrakların alınmasında ihaleyi YSK ile il seçim kurulu
başkanlıkları mı yapacaktır, yoksa bakanlıklar mı yapacaktır? YSK ile il seçim
kurulu başkanlıklarının yapısı kimlerden oluşmaktadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Özel, buyurun.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – 2011 milletvekili seçimlerinde o günkü alınan karara ve kanuna
geçici bir madde eklenerek Yüksek Seçim Kurulunun talebi gerçekleşmiş midir?
Yani, İhale Kanunu’nda değişiklikle, orada da muaf tutulması talep edilmiş
midir Yüksek Seçim Kurulu tarafından?
BAŞKAN – Sayın
Gümüş…
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) – Balıkesir’de iki fay daha tespit edilmiştir. Biz resmî
makamlardan Balıkesir’de deprem riskinin yüksek olmadığını, özellikle Balıkesir
merkezde, öğrenmiştik. Balıkesir’de bu yeni faylarla ilgili bir araştırma var
mıdır? Deprem riski oluşturuyorlar mı? Bununla ilgili bilgi var mı? Nedir bu
faylar?
BAŞKAN – Sayın İncekara…
Sayın İncekara yok mu? Onun adına yanlış girilmiş.
Evet, Sayın
Bakan, buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) – Teşekkür ederim arkadaşlar.
Bu talep
değişikliği YSK’dan gelmiştir. Alımlar YSK adına Devlet Malzeme Ofisi
tarafından yapılacak fakat hangi firmalar giriyor ve ortakları kimlerdir
bununla ilgili şu anda elimizde teknik bilgi yok. Ben söyleyeceğim arkadaşlara,
size yazılı olarak iletsinler. Hangi firmaların gireceği ve o kâğıt alımlarıyla
ilgili de Devlet Malzeme Ofisinden bu bilgiyi alacağız, hangi ortaklar giriyor,
ne şekilde alınacak diye.
Orman ve Su
İşleri Bakanlığı ile ilgili bir soru oldu. Sayın Bakanımız onu not almıştır,
size yine iletilir o konu.
Diğerlerinin hepsi teknik konu. Müsaadenizle onları -Balıkesir’deki fay meselesi- yazılı olarak
arkadaşlarımıza iletiriz.
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz…
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan da
Adanalıyken sormak istiyorum. Bu Kamu İhale Kurumunda istisnalar arttıkça
birtakım söylemler ve şaibeler ortaya çıkıyor. Bu Suriyeli mültecilerin
Adana’ya yerleşmesi dolayısıyla yaklaşık 53 trilyonluk ihale pazarlık usulüyle
yapıldı, Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılarak pazarlık usulüyle yapıldı ve
bunun bir iki firmaya verildiği konusunda çeşitli sorular sormamıza rağmen
cevap alamadık. Bu Suriye’deki mülteci kampları hangi firmalara verildi? Bu
firmalardan bir tanesi Sayın Valinin Aydın’da, Kırklareli’de,
Bingöl’de, Aksaray’da valilik yaptığı yerdeki müteahhitle
bir benzerliği var mıdır? Adanalı olması hasebiyle belki Sayın Bakanımız bunun
cevabını verebilir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Eyidoğan…
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) – Sayın Bakanım, burada bulmuşken, aklıma da gelmişken hemen
sorayım. İstanbul büyük Kapalı Çarşı’nın restorasyonuyla
ilgili bir türlü başlamayan çalışmalar hakkında sormak istiyorum: İstanbul’un
simgesi hâline gelen bu muazzam tarihî yapının restorasyonu için ne yapılıyor,
ne yapılacak, ne düşünüyorsunuz Sayın Bakan?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) – Teşekkür ederim.
Bu Suriyeli kardeşlerimizin
yerleştirildiği kamplarla ilgili malzeme alımlarının nasıl yapıldığı konusunda
bir soru var. Onun teknik ayrıntısına doğrusu şu anda hâkim değiliz. Buradaki
iddialar da cevaplanacak şekilde bir yazılı cevap verilebilir.
Adana Valisiyle
ilgili bahsedilen iddialar daha önce de dile getirilmişti “Aynı kişiye mi
veriliyor?” diye. Bunun söz konusu olmadığını, bununla ilgili iddiaların sadece
bir iddiadan ibaret kaldığını Sayın Vali açıklamıştı. Zaten, aksine bir şey de
bulunulamadı şimdiye kadar.
Restorasyonla
ilgili soru soran arkadaşımız zaten komisyonumuzun üyesi. Restorasyon
çalışmaları tabii belli bir takvim içerisinde yürütülüyor, bunların ihaleleri
yapılıyor, bu takvim içerisinde gerçekleştiriliyor. Onun hangi aşamada olduğu
ve ne zaman sonuçlandırılacağı, şu anki aşamasının ne olduğuyla ilgili teknik
bilgiyi ben kendisine ileteceğim daha sonra.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkanım, şimdi, Sayın Bakanın zarif tavrına, bilgisine,
kişiliğine bir sözümüz yok. Ancak, hangi suali sorsak “Kamu İhale Kurumu benim
uzmanlık alanım değil.” diyor. Doğru olabilir. Lütfen, Meclisin
bilgilendirilmesi adına, oraya bu mevzuyu bilen bir sayın bakan otursun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – “Yazılı cevap vereceğim.” diyor.
BAŞKAN – Evet,
yazılı cevap vereceğini söyledi.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Ama efendim, biz burada neyi konuşacağız yazılı cevap verecekse?
BAŞKAN – Tamam,
kayıtlara geçti.
Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
NURETTİN DEMİR
(Muğla) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Hayır, o
istenmedi; ben özellikle baktım grup başkan vekili arkadaşlara.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Geciktim!
BAŞKAN – 1’inci
maddeyi okutuyorum:
KAMU İHALE KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“i)
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, Anayasa değişikliklerine ilişkin
kanunların halkoyuna sunulması, milletvekili genel ve ara seçimleri, mahalli
idareler ile mahalle muhtarlıkları ve ihtiyar heyetleri genel ve ara seçimi
dönemlerinde Yüksek Seçim Kurulunun ihtiyacı için yapılacak filigranlı oy
pusulası kağıdı ile filigranlı oy zarfı kağıdı alımı,
oy pusulası basımı, oy zarfı yapımı hizmetleri ile bu seçimlere yönelik her
türlü seçim malzemelerinin alımı ile yurtdışı seçim harcamaları, il seçim
kurulu başkanlıkları tarafından alınacak oy pusulası basım hizmeti alımı.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Haluk Eyidoğan’da.
Buyurun Sayın Eyidoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 493 sıra
sayılı Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüş ve önerilerimi aktarmak üzere söz
almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben konuşmamı
daha çok güvenlik üzerine yapmak istiyorum. Tabii, “güvenlik”
önemli bir sözcük; kişilerin bireysel güvenlikleri, toplumun güvenliği, birçok
eylemin güvenliği; çok geniş bir konu. Ancak, bir ülkenin geleceğini
ilgilendiren genel anlamda güvenliklerden bahsetmek istersek bunlardan bir
tanesi de seçimlerin güvenliği.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Anayasa’nın 79’uncu maddesinde “Seçimler, yargı
organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır.” amir hükmü ile seçim
güvenliği teminat altına alınır. 22/3/2008 tarih ve
26824 sayılı mükerrer Resmî Gazete’de… Bir gece
yarısı operasyonu ile çıkarılan yasayla seçmen kütüklerine esas oluşturacak
adrese dayalı kayıt sistemi için Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
görevlendirilmiştir. Bu yasaya göre adrese dayalı nüfus kayıt sistemi, seçimler
İçişleri Bakanlığına bağlı bir kurum tarafından düzenleniyor. Seçim sonuçları,
Yunanistan’ın yıllar önce seçim güvenliği bulunmadığı gerekçesiyle terk ettiği SEÇSIS benzeri bir program ile
ayarlanıyor ve Adalet Bakanlığı bilişim altyapısı ile çalışan UYAP üzerinden ilan
ediliyor. Bu durum ise açıkça Anayasa’nın 79’uncu maddesine aykırı bir
durumdur. Seçimlerin güvenliği yargıya değil, yürütmeye bağlı olarak
sağlanmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanun değişikliği vesilesiyle seçim malzemelerinin
teminiyle ilgili ilginç olduğu kadar da düşündürücü bir gelişmeyi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Bakınız, oy pusulalarındaki filigran aslında çok önemli
bir konu, aynı zamanda güvenlik için önemli bir konu. Maalesef, oy
pusulalarının basıldığı filigran kalıbıyla ilgili bir hukuki ihtilaf yakın
zamanda Yüksek Seçim Kurulu gündemine taşınmıştır. Filigran kalıpları yaklaşık
20 bin avro karşılığı üretilebilen çok ağır metal kütlelerdir. 2007 yılına
kadar yapılan ihalelerde bu kalıpların ihaleyi kazanan şirketin malı olması
esas kabul edilirdi. 2007’den sonra ihale şartnamesine kalıpların YSK’nın malı
olacağı ancak ilgili şirket tarafından saklanması koşulu getirildi ancak şöyle
bir durum ortaya çıktı: Bu kalıpların çok ağır olmaları sebebiyle nakliye
masrafları neredeyse imalat masraflarını buluyordu. 2007 yılından önce üretilen
kalıp Finlandiya’da, 2007 yılında üretilen kalıp İzmir Adliyesinde, daha
sonrakiler ise İtalya’da bulunmakta.
Hâlen 2014 seçimi
için kâğıt ihalesi kazanan “S” şirketi, mülkiyeti YSK’ya ait olan ve İtalya’da
bulunan kalıpları getirtmeyi planlamış ve bunları, bu getirme, nakliye işini
çok pahalı bulmuş. Ayrıca, şirketin Fransa’da yaptırmakta olduğu kalıplar ise
Aralık 2013 yılında teslim edilecek. Bunun üzerine şirket, 2007 yılı için “M”
şirketine ait olan ve İzmir Adliyesi binasındaki Vakıfbank şubesine ait bölümde
–bunu özellikle dinlemenizi istirham ediyorum- özel bir duvarla örülmüş odanın
içerisinden duvarı yıkarak çıkartmış ve şimdi kullanmaya başlamıştır. Bu durum
üzerine “M” şirketi, YSK’ya ihaleyi yapan DMO’ya ve “S” şirketine ihtarname
göndererek kendisine ait kalıbın kullanılmamasını istemiştir. Konu hakkında
şirket yetkilisi ile yapılan toplantıda “M” şirketinin 2007 yılında kilogram
başına 20 bin TL karşılığı aldığı ihalenin 2014 yılında kilogram başına 4 bin
TL karşılığı “S” şirketince alındığı, ihale öncesinde büyük bir rekabetin
yaşandığı anlaşılmıştır. Son ihalenin miktarı 20 milyon TL’dir. 2007 yılında
ise daha az kâğıt bastırılmış olmasına rağmen “M” şirketine ödenen miktar 27
milyon TL’dir. Yukarıdaki görüşmelerin sonunda “S” şirketi, kendi kalıbı
yapılıncaya kadar “M” şirketine ait kalıbı kullanmaya devam edeceğine ve
bununla ilgili gelecek her türlü hukuki sorumluluk ve tazminatı karşılamak için
DMO’ya ve YSK’ya taahhüt vermeyi kabul etmiştir. Dolayısıyla, basım işlemi
durdurulmayarak devam ettirilmektedir. Bu, karşılaştığımız acayip durumun bir
tarafı.
Acayip durumun diğer tarafı ise filigran güvenliği. Peki, mevcut filigran tekniği, seçim güvenliği açısından bir
avantaj sağlar mı? Sağlamaz. En güvenilir sistem, para basımında kullanılan
pamuk elyaflı kâğıt kullanılması, gizli karekod
basımı ve metalden güvenlik şeritleri kullanılmasıdır.
Peki, bu saatten
sonra filigran konusunda ne yapılabilir? Bu sorunun çözümü için 298 sayılı
Kanun’da düzenleme yapmak gerekiyor ancak bu düzenleme için bir yıl da beklemek
gerekiyor. Genel seçimlere yönelik bu değişiklik için yeterli zaman, göründüğü
gibi, mevcut değil. 2014 seçimleri için yapılabilecek düzenleme yasal süre
açısından yeterli değil. Hükûmet önünde zaman varken bu konuyu neden gündeme
getirmemiş ve gerekeni yapmamıştır?
Değerli
milletvekilleri, bu yasa teklifi komisyonumuzda görüşülürken parmağa boya
konusunu gündeme getirdik ancak AKP’li komisyon üyeleri bunun geri kalmış, eski
bir yöntem olduğunu ve ülkeye yakışmadığını ifade ettiler. Ancak bu, ülkemizde
sık sık konuşulan mükerrer oyları engelleyen önemli bir yöntem. Hükûmet bunu
sessizce kaldırmış ve mükerrer oyların yolunu açmıştır. İnternet’te oy sayım
sisteminin güvenlik lisansının bulunmadığı ve dışarıdan müdahaleye açık olduğu
biliniyor. Bütün dünyada, İnternet’le oy sayımından güvenli olmadığı için
vazgeçilme noktasına gelinmiştir.
CHP, referandumda
sandık kurullarından oy sayım sonuç belgelerini toplamış ama YSK kendinde
toplananla kontrol etme yetkisi vermemiştir. Muhalefet partilerine bu tabii hak
mutlaka verilmelidir.
SEÇSİS yazılım
kodlarının arka planındaki veri tabanı modelinin bağımsız denetime açılması,
kod içindeki algoritmaların, veriyi değiştiren komutların mutlaka denetlenmesi
gerekir. SEÇSİS Projesi’nde Java teknolojisi destekli Oracle
veri tabanı kullanılıyor ve bu aksaklıkları gidermek için yayınladıkları
yamalar -bilgisayar teknolojisi bilenler bilir- tüm sitelerde yayınlanıyor.
Sisteme müdahale gayet mümkün hâle geliyor. SEÇSİS’in,
UYAP ağından çıkarılması ve kendisine ait bir kapalı ağ kurulması gerekmektedir.
İlçe seçim
kurullarındaki terminallerde çoğu devletin tercih ettiği açık kaynak kodlu
Linux işletim sistemi yerine Microsoft tercih edilmesi endişe yaratmaktadır.
TÜBİTAK’ın geliştirdiği ulusal yazılım Pardus neden
kullanılmamaktadır? Ana yazılım ve işletim sistemi yabancı bir yazılımın
dışarıdan müdahalesini görmeyebilir. Oracle’ın Solaris işletim sistemindeki güvenlik seviyeleriyle sınırlı
bir yapıda olan SEÇSİS herhangi bir üçüncü parti yazılım tarafından
korunmamaktadır.
Diğer bir konu,
sandık görevlileri sadece kendi parti sonuçlarını değil, bütün partilerin
sonuçlarını almalı ve görmelidir.
Sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Eyidoğan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün yine AKP
Hükûmetinin, AKP iktidarının bir klasiği ile karşı karşıyayız. Maalesef, on iki
yıllık AKP iktidarı döneminde kurumsallık adına, devlet gelenekleri adına ne
varsa ayaklar altına alınmıştır, hırpalanmıştır. Bu dönem de tarihte bu şekilde
anılacaktır, bu şekilde yerini almıştır. Zaten bu Kamu İhale Kanunu da kıymetli
arkadaşlar, AKP ile özdeşleşmiş durumda. On iki yıllık iktidarınızda hiç yoksa
yılda birkaç defa Kamu İhale Kanunu Meclise getirilir, sanki Meclisin başka bir
işi gücü yokmuş gibi tartışılır, görüşülür.
Bu kanun hâlbuki
ne için çıkarılmıştı değerli milletvekilleri? Kamu İhale Kurumu ne için
kurulmuştu? Siyasetin negatif etkilerinden kurtarılmasını ve ihale kurumunun
objektif kriterlere bağlanmasını temin etmek amacıyla
kurulmuştu. Siz neler yaptınız arkadaşlar? Hükûmete soruyorum: Neler yaptınız?
Güzide amaçla kurulan bu kurumun üzerine neler ilave ettiniz? Bırakın ilave
etmeyi, bugüne kadar yaptığınız uygulamalarla maalesef altını boşalttınız,
içini boşalttınız, kusura bakmayın, âdeta bir çiftlik hâline getirdiniz.
Haklıyı haksız yaptınız. Piyasalarda aslanı kediye boğdurdunuz.
“Bu kanun ile bu
kadar niye ilgileniliyor?” diye piyasayı takip eden firmalar özellikle
sormamızı istiyorlar. Kıymetli arkadaşlar, çünkü bu Kanun çok büyük bir hareket
alanı bırakıyor ve gelecekte yapılacak denetimi ortadan kaldırıyor. Adalet ve
Kalkınma Partisinin bu Kanun’la bu kadar uğraşmasının, bu kadar ilgilenmesinin
sebebi denetimden korkmasıdır.
On iki yıllık AKP
iktidarı döneminde -çok genel bir ifadeyle söylüyorum- ortalama yıllık bütçe
gelirini 150 milyar dolar olarak kabul eder iseniz, bunu 11, 12’yle çarparsanız
ve üzerine de alınan dış borçları, seksen beş yıllık cumhuriyetin
birikimlerinin özelleştirilme gelirlerini de katarsanız yaklaşık 2 trilyon
dolar civarında para ediyor. Evet, yanlış duymadınız arkadaşlar. Bütçe
gelirleri üzerinden bakıyoruz. AKP iktidarı bu on iki yıllık dönemde yaklaşık 2
trilyon dolar kaynak kullanmıştır.
Buraya gelen
konuşmacı arkadaşlarımız -tabii, herkesin görüşüne saygı duyuyoruz- sözü
döndürüp dolaştırıp duble yol konusuna getirmekteler.
Duble yolun şu ana kadar maliyeti nedir, harcanan paralar nedir, bu konuya
baktığımız zaman arkadaşlar, 20 milyar dolar civarında. Yani 2 trilyon dolar
kaynak kullanacaksınız, bunun ancak yüzde 1’iyle övüneceksiniz. E peki, yüzde
99’un hesabını biz kimden soracağız? Yani bu 20 milyar dolara mal olan bu duble yolların kıymetli arkadaşlar, maliyetiyle alakalı
dünyadaki standartlarla kıyaslandığında, dünyadaki maliyetlerle kıyaslandığında
bunun muhalefete, bunun millî iradeye bir izahı olmayacak mı sorulduğunda? Bu
hesabı milletten, millî iradeden kaçırıyorsunuz arkadaşlar; bunun lâmı cimi
yok. Bu sualler havada kaldığı sürece bu suçlamayla da karşı karşıya
kalacaksınız.
Denetimin içini
boşalttınız. Teftiş kurullarını lağvettiniz, karıştırdınız, birleştirdiniz.
Teftiş programlarını ortadan kaldırdınız. Nerede başlar nerede biter, deve
midir kuş mudur belli olmayan “iç denetim-dış denetim” diye bir şey çıkardınız.
Efendim, bunların ne denetim yaptığı var ne kurumları ıslah edici anlamda bir
işlev gördüğü var; sadece, yandaşlarınıza, yakınlarınıza birtakım kurumlar,
birtakım makamlar ihdas ettiniz.
Sayıştayı ne hâle
getirdiğinizi artık herkes biliyor. Sayıştay bugün denetim yapamaz bir hâle
gelmiştir. Denetimin içini boşalttınız. Şu anda -üzülerek söylüyoruz, üzülerek
görüyoruz- yönetimi yani -kaba bir hesapla- 2 trilyon dolar kaynak kullanmış
Hükûmeti denetleyecek bir mekanizma kalmadı.
Kamu İhale Kanunu
da bu düşüncelerden farklı değerlendirilemez. Bir iktidar Kamu İhale Kanunu’yla
hakikaten niye bu kadar ilgilidir? Israrla ben bu soruyu soruyorum. Her yıl
birkaç defa Kamu İhale Kanunu’nu değiştirmekle ne murat ediliyor? Üstelik bu
değişiklik buraya getirilirken iki büyük gerekçenin arkasına saklanılıyor: Ya
“Avrupa Birliği böyle istiyor, Avrupa Birliği müktesebatı bunu gerektiriyor.”
diyorsunuz yahut da bir aciliyet kesbediyorsunuz,
“Bir aciliyet var.” diyorsunuz. Sanki gündüzler,
geceler çuvala girmiş efendim, son bir ay kala, on beş gün kala Meclis Genel
Kuruluna getirip Kamu İhale Kanunu’nu dayatıyorsunuz.
Bu AB mevzuatına uygun olup olmaması da ayrı bir konu. Değerli arkadaşlar, Avrupa Birliğine, Avrupa Birliği ilerleme
raporlarına bakıyorsunuz; bakın, 2003-2004 İlerleme Raporu diyor ki: “Kamu
İhale Kanunu’nun Avrupa Birliği müktesebatına uyumu konusunda Türkiye’nin
bırakın istenilen tam uyumu sağlamayı, mevcut durumu koruyamadığı, yasayı daha
da geriye götürdüğü anlaşılmaktadır. Rekabet ve tam şeffaflık konusunda
kısıtlamalar getirilmiştir. Tüm bu kısıtlamalar müktesebata aykırılık teşkil
etmektedir.” Yani siz Kamu İhale Kanunu’nu geriye götürdünüz, Kamu İhale
Kurumunu geriye götürdünüz diye o sığındığınız Avrupa Birliği yüzünüze çarpıyor.
2005 İlerleme
Raporu da aynı. 2006 Raporu, bakın “Genel prensiplerle ilgili olarak
ilerlemeden söz edilemez. Getirilen istisnalarla sistemin ve Kamu İhale
Kurumunun etkinliği azaltılmıştır.” diyor. 2007 Raporu farklı değil, 2008
İlerleme Raporu farklı değil. Sadece Avrupa Birliği müktesebatı değil, bu
konuyu bire bir takip eden sivil toplum kuruluşları da -ki onlardan en önemlisi
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğidir- onlar da şikâyetçi.
Diyorsunuz ki:
“Efendim, kamu ihale sistemini etkileyen bir şey yapmıyoruz. E, zaten kanun da
buna cevaz veriyor.” O zaman, kıymetli arkadaşlar, kanun buna cevaz veriyorsa
Türkiye Büyük Millet Meclisini ne diye meşgul ediyorsunuz? Kanun sana eğer bu
sorunları doğrudan temin yöntemiyle aşmaya müsaade ediyorsa, o zaman, başka bir
gündeminiz kalmadı mı, millete yapacak başka bir hizmetiniz kalmadı mı da
“Benim oğlan mektep okur, döner döner gene okur.” misali getirip buraya aynı
kanunu dayatıyorsunuz?
Kıymetli
arkadaşlar, özellikle AKP milletvekili arkadaşlara söylüyorum: Bu gerekçeler,
Avrupa Birliği gerekçesi, aciliyet gerekçesi; bunlar
size söyleniyor. Sizler -Türkiye Büyük Millet Meclisindeki arkadaşlarımı tenzih
ediyorum, dışarıdakilerden bahsediyorum- ne dün ne de bugün, arkadaşlar,
sorgulamadan, “Madem bu bizden isteniyor, yapalım gitsin, çıkaralım gitsin.”
mantığıyla, hiçbir sorgulama işlemine tabi tutmadan, el kaldırıp çıkarıyorsunuz
yasaları. Yani birileri memnun olacak diye hakkaniyetten, adaletten ayrılmak;
birileri sebeplenecek diye bu günaha ortak olmak, yani bir insana yakışır mı,
hele bir milletin vekiline yakışır mı? Yani bu, Kamu İhale Kanunu’yla bu kadar
oynanması açık açık, maç başladıktan sonra maçın kurallarını değiştirmekten
başka bir şey değil. Yani madem bir zorunluluk var -öyle söylüyorsunuz- arkadaşlar,
gruplara gelip bunları izah etmek, onların yardımını istemek, onların desteğini
istemek bu kadar mı zor?
Bakın, Kamu İhale
Kurumu binasını ben defalarca bu kürsüye taşıdım. Arkadaşlar, Kamu İhale Kurumu
binasının yıllık kirası o kadar yüksek ki beş altı yıllık kirasıyla o binayı
komple satın almak, o binayı komple baştan inşa etmek mümkün. Yani bu kadar
ağır bir ithamda bulunuyoruz, bununla ilgili ne Kamu İhale Kurumundan ne ondan
sorumlu siyasi bir makamdan bir açıklama gelmiyor. Yani bunu özellikle değerli
milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum: Bu iddiayı araştırmak, bu iddiayı
irdelemek, incelemek, arkadaşlar, bu kadar mı zor? Yani muhalif milletvekili
olunca bizim her söylediğimiz mi yanlış? Yani söylediklerimizin içerisinde
gerçekten “Ya, bu doğru olabilir mi? Bu doğru olursa biz bu milletin yüzüne
nasıl bakarız efendim?” hassasiyetiyle yaklaşacağınız bir cümle yok mu? “Yani
bu hatipler bir şeyler anlatıyor, bir şeyler söylüyor. Bunun ne kadarı doğru?”
Maalesef böyle bir araştırma da yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORMAZ
(Devamla) – Kısaca kıymetli arkadaşlar, partinize “ak” deyince “AK PARTİ”
olmuyor.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Bol bol akladıkları için “AK” oluyor olabilir mi?
S. NEVZAT KORMAZ
(Devamla) – Dolayısıyla, partinize, size oy veren samimi milyonlara borcunuzu
bir kez daha hatırlatıyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Korkmaz.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA
EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 493 sıra sayılı
Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Barış
ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu’nu değerlendirdiğimizde, taşıdığı bir kısım eksiklik ve
yetersizliklerine rağmen, getirdiği usuller, disiplinler ve güvenceler
bakımından rekabet ilkesini soyut bir değer olmaktan öte, işleyen bir mekanizma
hâline getirme amaç ve anlayışı içerisinde görmekteyiz. Bu çerçevede 4734
sayılı Kanun’un 5’inci maddesinde hüküm altına alınan temel ilkelerin etkin bir
rekabet ortamı sağlayacak güvenceler içermesi; 10’uncu maddesiyle ihaleye
katılım şartlarının daha somut hâle getirilmesi ve isteklilerin ekonomik ve
mali gücüyle mesleki ve teknik yeterliliğini ölçecek kriterlerle
sınırlandırılması; 11’inci maddesiyle ihaleyi yapan idare görevlileriyle
akrabalık ve ortaklık ilişkisi bulunanların ihaleye katılmalarına engel
getirilerek eşit muameleyi bozabilecek yanlı ve koruyucu uygulamaların önüne
geçilmesi; 12’nci maddesiyle şartnamelerde belirli isteklilerin ihaleye
katılmalarına imkân verecek ve diğerlerini engelleyecek biçimde marka, model,
patent, kaynak ve ürün belirtilmesine ve dolaylı tanımlamalar yapılmasına engel
getirilmesi; 13’üncü maddesiyle tüm ihaleler için -düzenlenen özel durumlar
hariç- ilan zorunluluğu öngörülmesi; 28’inci maddesiyle ihale dokümanının
isteyen herkes tarafından görülmesine imkân sağlanması ve satış bedelinin,
basım maliyeti ve rekabeti engellememe ölçüleriyle sınırlandırılması; 29’uncu
maddesiyle ilan yapıldıktan sonra ihale kurallarının değiştirilmesinin önüne
geçilmesi; 53 ve 56’ncı madde hükümleriyle ihale sürecindeki hak ihlallerini
inceleyecek idari ve mali bağımsızlığa sahip Kamu İhale Kurulunun kurulması;
57’nci maddesiyle Kamu İhale Kurulu kararları üzerinde yargısal denetime imkân
sağlanması; 60’ıncı maddesiyle ihale sürecinde kural dışı davranışlarda bulunan
kamu görevlilerine cezai yaptırım hükümleri getirilmesi; 17, 58 ve 59’uncu
madde hükümleriyle ihale sürecinde rekabeti bozacak şekilde danışıklı teklif,
uyumlu eylem, yasak fiil veya davranış gibi kural dışı eylemlerde bulunan
isteklilere uygulanacak yaptırım hükümlerinin etkinleştirilmesi, rekabetçi bir
ihale sistemini oluşturma ve işletmeye yönelik başlıca mekanizmaları ifade
etmektedir.
Esas itibarıyla,
kanunun 5’inci maddesinde yer alan diğer temel ilkelerin ortak amacının, gerçek
rekabetin sağlandığı bir ihale sürecini işletmek olduğu anlaşılmakta, rekabet
ilkesi ise ihtiyaçların uygun şartlarla karşılanması ve kaynakların verimli
kullanılması itibarıyla ulaşılmak istenen sonucu hedeflemektedir.
Değerli
milletvekilleri, kanun değişikliği teklifiyle öngörülen doğrudan temin yoluyla
satın alma yöntemi ise 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 22’nci maddesinde
şöyle özetlenmektedir:”…ihale komisyonu kurma ve 10’uncu maddede sayılan
yeterlik kurallarını arama zorunluluğu bulunmaksızın, ihale yetkilisince
görevlendirilecek kişi veya kişiler tarafından piyasada fiyat araştırması
yapılarak ihtiyaçlar temin edilir.”
10’uncu maddede
yer alan yeterlik –tabii bizce yetersizlik- kurallarının neler olduğunu
birlikte okuyalım:
“İflas eden,
tasfiye halinde olan, işleri mahkeme tarafından yürütülen, işlerini askıya alan
ve kendi ülkesindeki mevzuat hükümlerine göre benzer bir durumda olan.
İflası ilân
edilen, zorunlu tasfiye kararı verilen, alacaklılara karşı borçlarından dolayı
mahkeme idaresi altında bulunan veya kendi ülkesindeki mevzuat hükümlerine göre
benzer bir durumda olan.
Mevzuat hükümleri
uyarınca kesinleşmiş sosyal güvenlik prim borcu olan.
Mevzuat hükümleri
uyarınca kesinleşmiş vergi borcu olan.
İhale tarihinden
önceki beş yıl içinde, mesleki faaliyetlerinden dolayı yargı kararıyla hüküm
giyen.
İhale tarihinden
önceki beş yıl içinde, ihaleyi yapan idareye yaptığı işler sırasında iş veya
meslek ahlakına aykırı faaliyetlerde bulunduğu bu idare tarafından ispat
edilen.
İhale tarihi
itibariyle, mevzuatı gereği kayıtlı olduğu oda tarafından mesleki faaliyetten
men edilmiş olan.
Bu maddede belirtilen bilgi ve belgeleri vermeyen veya yanıltıcı
bilgi ve/veya sahte belge verdiği tespit edilen.
11 inci maddeye
göre ihaleye katılamayacağı belirtildiği hâlde ihaleye katılan.
17 nci maddede belirtilen yasak fiil veya davranışlarda
bulundukları tespit edilen...”
Evet, önerilen
kanunda değişiklik yapılması teklifiyle az önce saydığımız negatif niteliklerin
tamamına sahip özel ya da tüzel kişilerden Yüksek Seçim Kurulunca yapılacak ve
il seçim kurulu başkanlıklarınca alınacak oy pusulası kâğıdı, oy zarfı kâğıdı
alımı ile oy pusulası basım hizmeti alımı yapılabilecektir.
Doğrudan temin,
öncelikle cüziyetinden dolayı ihale açılmasında yarar
olmayan, mutat veya günlük ihtiyaçların karşılanması için öngörülmüştür. Doğrudan
temin, uluslararası standartlara uygun olarak ihale yöntemi ile alımların
mümkün veya ekonomik olmadığı veya gecikmesinde sakınca bulunması durumlarında
ihtiyaçların karşılanması için öngörülmüştür.
Sayın
milletvekilleri, nihayet, kamu kaynaklarının tasarruf veya kullanımında sosyal
bir sorumluluk olarak devletin, tüm isteklilerin ihaleye katılımına fırsat
verecek bir uygulamayı gerçekleştirmesi, tarafsızlığının veya ayrımcılık
yapmama sorumluluğunun bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır. Kuşkusuz ihale
uygulamaları açısından rekabet soyut bir değeri değil, işleyen somut bir
sistemi ifade etmektedir. Rekabet ilkesinin ihlal edilmesi
hiçbir hukuki ve rasyonel sebebe dayanmadığından, kimi gerekçelerle mevzuatın
bazı özel durumlar için verdiği takdir yetkileri de kötüye kullanılarak bu
ilkenin dışına çıkılması gayrihukuki ve gayriahlaki ilişkileri de beraberinde
getirebilecek ve yolsuzluk uygulamalarına zemin hazırlayabilecektir; ayrıca, oy
pusulalarının basımı gibi tüm yurttaşların hakkını temsil eden bir meselede
şaibelerin oluşmasına neden olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, ihalelerin açık ihale usulündeki ilanı eşik değerlere göre
yedi ila kırk gün arasında bir süre gerektirmekte, on beş gün de onay süresi
bulunmaktadır. Kaldı ki ihalenin açık ihale usulüyle yapılması sürenin
yetmemesine yol açıyorsa seçim sürecindeki süreleri yeniden düzenlemek
gerekirken her türlü seçim harcamalarının doğrudan temin kapsamına alınması
teklifini iyi bir teklif olarak değerlendirememekteyiz. Bu nedenle, bu kanunun
herhangi bir yarar sağlamayacağını düşünmekteyiz.
Düşüncelerimizi
bu şekilde sizlere sunmuşken tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Dora.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Mehmet Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili.
Ben, Sayın
Kubat’ın bir de şahsı adına var, iki konuşmasını birleştirerek veriyorum.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkanım,
çok değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 493 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerinde grubum ve şahsım adına görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle de yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
söz konusu teklifle 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 22’nci maddesinin (i)
bendinde bir değişiklik öngörülmektedir. Bu değişikliğe komisyon raporuna
muhalefet şerhi yazan değerli arkadaşlarımızın ileri sürdüğü birkaç hususa da
sözlerimin başında cevap vererek konuşmama başlamak istiyorum.
İleri sürülen usulî itirazlardan birisi, bu kanun teklifinin görüşüldüğü
komisyonun hatalı olduğu yönünde. Yani bunun, esas komisyon olarak Adalet
Komisyonunda görüşülmesi gerekliliği vurgulanmış.
Şimdi, saygı
duyuyorum eleştiriye. 2002 tarihinde 21’inci Dönemde kabul edilen Kamu İhale
Kanunu’nun o günkü tasarısının şu anda “tbmm.gov.tr”ye
girdiğimiz zaman alacağımız metnine bakarsak, tali komisyon olarak Adalet
Komisyonuna ve Plan Bütçe Komisyonuna, esas komisyon olarak da Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna havale edildiği, bunlardan Plan Bütçe ve
Bayındırlık Komisyonunun da bu kanun tasarısına ilişkin raporlarını hazırlayıp
yüce Meclise sunduğu, Adalet Komisyonunun da o dönem içerisinde yine görüş
belirtmediği çok rahatlıkla görülmektedir. Dolayısıyla, komisyon olarak
Bayındırlık Komisyonuna havale edilmiş olması, bu kanunun ilk görüşülmesindeki
usule uygunluk açısından doğru bir yaklaşımdır.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifiyle, sadece erken seçim,
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin erkene alınması -mahallî idare
seçimlerinde böyle bir uygulama olamaz Anayasa gereği- ve ara seçim hâlleriyle
Anayasa değişikliklerinin halkoyuna sunulmasına yönelik şu anda mevcut 22/(i)’de
olan hüküm genişletilmek suretiyle, Yüksek Seçim Kurulunun tüm bu seçimlerde
kullanmak zorunda olduğu filigranlı oy zarfları ile oy pusulalarının teminine
yönelik bir satın alma yöntemi, doğrudan temin olarak kabul edilmektedir. Bu gereklilik neden kaynaklanmaktadır, ona ilişkin de kısaca
değerlendireceğim.
Şimdi,
evvelemirde, Anayasa’nın 67’nci maddesinde seçimler ve halk oylamasının
serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına
göre ve yargı yönetim ve denetimi altında yapılacağı hükme bağlanmış. Yine,
Anayasa’nın 79’uncu ve 298 sayılı Kanun’un 14 ve devamı maddelerinde,
seçimlerin başlamasından bitimine kadar seçimin düzen içerisinde yönetimi ve
dürüstlüğüyle ilgili bütün iş ve işlemleri yapma ve yaptırma görevi, alt seçim
kurullarına talimat verme, genelgeler yayınlamak suretiyle genel düzenleyici
işlemlerle Yüksek Seçim Kuruluna verilmiştir. Yani, Yüksek Seçim Kurulu bir
seçimi veya halk oylamasını Anayasa ve yasalara uygun biçimde belirlenmiş o
tarihte gerçekleştirmek için her türlü tedbiri almak mecburiyetindedir Anayasa
gereği. Bilindiği üzere, seçimlerin amacı, milletin iradesinin tespitidir. Bu
da seçmenlerin kullanacağı oy pusulasıyla olmaktadır. Dolayısıyla, seçme
hakkının anayasal gereklere uygun biçimde oy verme günü kullandırılması için
Yüksek Seçim Kurulunun bu tedbirleri alması gerekmektedir.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, seçimlerde yani oy verme günü oy verme araç ve gereçleri var.
Bunlardan bir kısmı bugün de hazırlanabilir, seçimlerden altı ay önce de
hazırlanabilir. Zaten şu anda, örneğin, oy verme sandığı,
kapalı oy verme kabini, mühür mumu, sicim, basılı örnek, her seçim türü için
özel matbu tutanaklar; bunlar her seçim için kullanılan standart malzemeler
olduğu için hâlihazırda seçim kurullarının taşrada, ilçe seçim kurullarının
depolarında, uygun yerlerde muhafaza edilmekte ve her seçimde kullanılmaktadır
ancak oy pusulası ister seçim dönemi bitmeden önce yapılan seçimler bakımından
olsun isterse zamanında yapılan seçimler bakımından olsun, hiç farkı yok; oy
pusulası kanunla belirlenmiş, daha doğrusu Anayasa ve yasalara dayanarak Yüksek
Seçim Kurulunun seçim takviminde belirlemiş olduğu kısa ve kesin bir süre
içerisinde tamamlanması gereken bir işlem, en önemli işlem bu. Oy
zarflarını da şimdi alabiliriz, altı ay önce de alabiliriz. Oy pusulalarının
bizatihi filigranlı kâğıdını da boş olarak önceden hazır tutabiliriz ama o oy
pusulalarının siyasi partilerin ve adayların kesinleşmesinden sonra hazırlanma
mecburiyeti olduğu için, bu da yirmi, yirmi iki günlük bir süreci kapsadığı
için oy pusulasının doğru biçimde ve o kısa ve kesin süre içerisinde hazırlanma
mecburiyeti var. Yani, yirmi gün içerisinde hazırlayacağımız oy pusulasında,
örneğin, bir amblemin ters basılmış olması, bir adayın isminin eksik yazılmış olması,
bir siyasi partinin ambleminin o pusulada yer almamış olması, oradaki seçimin
iptali sebebidir. Yüksek Seçim Kurulunun onlarca kararı var bu konuda.
Şimdi, oy
pusulası -mutlaka- aday listeleri kesinleştikten sonra ancak basılabilir. Buna
bağlı olarak siyasi partilerin hangi seçim çevresinde ve hangi seçim türü için
seçime gireceği de yine bu kısıtlı zaman diliminde belli olmaktadır. Örneğin,
919 tane ilçemiz oldu, bir siyasi parti bugün bu ilçelerin her birinde, her
seçim türüne katılmıyor. Belediye meclisine katılan var, il genel meclisine
katılmıyor; belediye başkanlığına katılan, belediye meclis üyeliği seçimlerine
katılmıyor. Yani, bu 919 tane seçim çevresindeki seçim türlerinden hangilerine
katılıp katılmayacağı ve onun öncesinde bu siyasi partilerden hangilerinin bu
seçimlere katılma yeterliliği olduğu yine kısa süreli bir zaman diliminde
belirli hâle geldiği için bu işlemin bu yirmi günlük zaman diliminde yapılması
gerekiyor. Örneğin, 2009 yılında, Yüksek Seçim Kurulunun açıkladığı takvimde, 29
Mart’ta yapıldı seçim. Şimdi, orada 1 Mart tarihi -takvime bakıldığı zaman
görülecektir- oy pusulalarının basılmasına başlanma tarihi olarak belirlendi.
Şimdi, 298 sayılı
Kanun’da yüce Parlamento 2010 yılında değişiklik yaptı. 68’inci maddede der ki:
“İl seçim kurulları…” Çünkü, yerel seçimlerde bütün
seçim çevreleri için, 3-4 tane, bütün seçim pusulalarını -muhtarlık hariç-
bastırma görevi Yüksek Seçim Kurulu veya onun vereceği izinle il seçim
kurulları marifetiyle yapılıyor. Biz, o 68’inci maddede yapılan değişiklikle,
il seçim kurullarına, on gün önce bunları ilçe seçim kurullarına teslim
yükümlülüğü getirdik. Neden? Çünkü, mart ayı, kış
koşulları, iklim koşulları ve bu ilçe seçim kurulunun sandık kurullarına bu
seçim araç ve gereçlerini dağıtması, bunların eğitimi ve kırk sekiz saat önce
sandık kurullarına teslimi vesaire bir süreç, bu filigranlı oy pusulalarının
basımının ihale kanunlarına tabi olmadan yapılmasını zorunlu hâle
getirmektedir. Bu, bizim dönemimizde olan bir uygulama mıdır? Hayır, değildir.
2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu, bütün kamu kurum ve kuruluşlarının yapmış olduğu alım,
satım, kiralama, trampa, ayni hak tesisi gibi bütün bu iş ve işlemleri
kapsamaktaydı, bilirsiniz. Ve o dönem, 298 sayılı Kanun’un 183’üncü maddesinde,
hem 1979 tarihli birinci fıkrasında “2490 sayılı Artırma, Eksiltme ve İhale
Kanunu seçim işleri bakımından uygulanmaz.” diye bir istisna hükmü var doğrudan
temini bile kabul etmeyen.
Yine, o 183’üncü
maddenin üçüncü fıkrasına baktığımız zaman, seçim malzemeleri alımı 2886 sayılı
Kanun’un istisna kapsamına alınmış yani Kamu İhale Kanunu’nun yürürlüğe girdiği
1/1/2003 tarihinden önce yapılan bütün seçimlerde
Yüksek Seçim Kurulu herhangi bir ihale kanununa tabi olmaksızın, o günkü devlet
ihale kanununa tabi olmaksızın bu oy verme araçlarından en önemlisi olan oy
pusulalarını bastırma işini yaptırmış. Doğru olan da budur arkadaşlar.
Teknik bir konu
bu yani on, on beş gün içerisinde ihale yapacağız… Şimdi, eşik değerlere göre,
yirmi beş gün, kırk güne kadar gidiyor. Büyükşehirlerde şimdi, milyonlarca
insan oy kullanacak. Bu pusulaların… Efendim, kurallara, tamam uyulsun, şeffaf
yapılsın ihaleler, ben buna tamamen saygı duyuyorum ama bu sürelerin kısa
olması maalesef bunu zorunlu kılmaktadır. Ondan dolayı, yapılan değişiklik doğru
ve yerinde bir değişikliktir. Bu, ihalelerin gayrikanuni yapılacağı anlamına
gelmez. Bu iş doğrudan teminle, Kamu İhale Kanunu’nda düzenlenmiş, evet, bir
ihale usulü olmaktan çıkartılmıştır 2003 yılında, doğrudur ama kamu kurum ve
kuruluşlarının ihtiyaçlarını karşılaması için öngörülmüş, Kamu İhale Kanunu’nda
öngörülmüş ve orada kriterleri belirlenmiş bir satın
alma yöntemidir ve burada, ihale yetkilisi yani Yüksek Seçim Kurulu, oradaki
yargı mercisi, yönetim kapsamında seçimi dürüst
biçimde, düzgün biçimde yapabilmek, zamanında yapabilmek için bu işlemleri kısa
sürede yaptırmak zorundadır. Dolayısıyla teklifin özü budur. Bunun arkasında ve
ötesinde, gerçekten, bir şey aramak haksızlık olur çünkü bu konu, 2013 yılında
6111’e konulan geçici 13’le de zaten tartışılmıştır. Yüksek Seçim Kurulu
sahadaki bu sıkıntılardan dolayı, seçimin yaptırılamaması… Çünkü oy pusulasını
sandık başında o gün bulunduramazsanız, orada seçim iptal oluyor, iptal de
olmaz da hukuken yenilenmek durumu söz konusu oluyor. Dolayısıyla, bu gibi
aksaklıklara meydan vermemek bakımından Yüksek Seçim Kurulunun da sadece bizden
değil…
Bakın, yine
2010’da yaptığımız değişiklikle Yüksek Seçim Kurulunda siyasi partilerin genel
başkanlarının imzasıyla temsilci bulundurma hakkı getirdik. O Kurulun
toplantılarına bütün siyasi partilerden arkadaşlarımız katılıyor, genel başkan
yardımcısı düzeyinde katılanlar oldu. Buradaki hâkimlerimizin, Yüksek Seçim
Kurulumuzun Değerli Başkan ve üyeleri de bu konularda, eminim, taleplerini,
daha doğrusu, bu ihtiyaçlarını, taleplerini sizlere de aktarmışlardır.
Onun için, bu
getirilen düzenleme seçimlerin zamanında yaptırılması için, hatasız biçimde
yaptırılması için mecburi bir düzenlemedir, bunun ötesinde bir şeyi lütfen
aramayalım.
Ben, kanunun
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Çok kısa
konuştuğunuz için teşekkür ederim!
Madde üzerinde 2
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
493 sıra sayılı
Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 1. Maddesinin
tamamının “4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununun 22 nci maddesinin sonuna yeni bir fıkra
eklenmiştir.
“Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, Anayasa değişikliklerine
ilişkin kanunların halkoyuna sunulması, milletvekili genel ve ara seçimleri,
mahallî idareler ile mahalle muhtarlıkları ve ihtiyar heyetleri genel ve ara
seçimi dönemlerinde Yüksek Seçim Kurulunun ihtiyacı için yapılacak filigranlı
oy pusulası kâğıdı ile filigranlı oy zarfı kâğıdı alımı, oy pusulası basımı, oy
zarfı yapımı hizmetleri ile bu seçimlere yönelik her türlü seçim malzemelerinin
alımı ile yurtdışı seçim harcamaları, il seçim kurulu başkanlıkları tarafından
alınacak oy pusulası basım hizmeti alımları, kanunda yer alan sürelerden
muaftır. Böyle ihalelerde süre bakımından
ivedilik öncelik iken kanunda belirtilen diğer şartlara uyumluluk zorunluluğu
devam eder.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip
Kaplan Esat
Canan
Iğdır Şırnak Hakkâri
Özdal Üçer Erol
Dora
Van Mardin
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/1784 Esas numaralı (SS 493) Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1. Maddesinin Kanun Teklifinin metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Aykut Erdoğdu Haluk Eyidoğan Sakine Öz
İstanbul İstanbul Manisa
Turgut Dibek Malik Ecder
Özdemir Kemal Değirmendereli
Kırklareli Sivas Edirne
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor musunuz önergeye?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) –
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet
katılıyor mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yolsuzluklara yol
açabileceği ve seçim güvenliğini tehlikeye düşürme ihtimali bulunduğundan
maddenin kanun metninden çıkarılması.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.46
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
493 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Haluk Eyidoğan ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Şimdi, iki kâtip
üye anlaşamadılar, elektronik oylama yapıyorum.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı yoktur…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, kaç kişi var?
BAŞKAN – 122
burada var, 8 de şeyde var…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Efendim, İç Tüzük 146’ya göre, bakarsanız, “Genel Kurulda
bulunanlar eğer oylamaya girilmediyse, yeter sayıya dâhil edilir.” yazıyor.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinde muhalefet tarafında 20 milletvekili var. “Karar yeter
sayısına dâhil olur.” diyor efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı istendiği için, karar yeter sayısına ulaşılamadı…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım, 146’ya bakarsanız…
BAŞKAN – İşte
bakacağız şimdi de ben…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Arkadaşlar bir baksınlar, “Genel Kurulda bulunanlar yeter sayıya
dâhil edilir.” diyor.
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı…
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Onu yanlış değerlendiriyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Toplantı yeter sayısını demiyorum, 146’ya göre diyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Karar yeter sayısı…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Arkadaşlar Genel Kuruldan çıkarlarsa olur.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı yoktur.
Ben, birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.01
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
493 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Haluk Eyidoğan ve arkadaşlarının
önergesinin yapılan 2 oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Şimdi, bir kâtip
üye “116” dedi, diğer kâtip üye “140” dedi. Gene elektronik cihazla oylama yapacağız.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
493 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
493 sıra sayılı
Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklif 1. Maddesinin
tamamının “4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununun 22 nci maddesinin sonuna yeni bir fıkra
eklenmiştir.
“Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, Anayasa
değişikliklerine ilişkin kanunların halkoyuna sunulması, milletvekili genel ve
ara seçimleri, mahallî idareler ile mahalle muhtarlıkları ve ihtiyar heyetleri
genel ve ara seçimi dönemlerinde Yüksek Seçim Kurulunun ihtiyacı için yapılacak
filigranlı oy pusulası kâğıdı ile filigranlı oy zarfı kâğıdı alımı, oy pusulası
basımı, oy zarfı yapımı hizmetleri ile bu seçimlere yönelik her türlü seçim
malzemelerinin alımı ile yurtdışı seçim harcamaları, il seçim kurulu
başkanlıkları tarafından alınacak oy pusulası basım hizmeti alımları, kanunda
yer alan sürelerden muaftır. Böyle ihalelerde
süre bakımından ivedilik öncelik iken kanunda belirtilen diğer şartlara
uyumluluk zorunluluğu devam eder.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) –
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
4734 sayılı
Kanun’un 5’inci maddesinin birinci fıkrasına göre, ihalelerde saydamlığın,
rekabetin, eşit muamelenin, güvenirliğin, gizliliğin, kamuoyu denetiminin,
ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanmasının ve kaynakların
verimli kullanılmasının sağlanması, 4734 sayılı Kanun’un temel ilkeleridir ve
idareler bu ilkelere uymakla yükümlüdür.
Doğrudan temin
yönteminde ise gerekli seçim harcamalarının yüksekliği düşünüldüğünde, rekabete
aykırılık teşkil etmekte, kamuoyu denetimini de devre dışı bırakmaktadır.
Değişiklik
önerimizle seçim zamanında gereken ihalelerde de rekabetin, eşit muamelenin,
güvenirliğin ve kamuoyu denetimini kaldırmadan, işin ivedilikle de hâlledilebilmesi için zaman kısıtlarını kaldırılmasını
önermekteyiz
Bu nedenle
maddenin tasarı metninde değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN –
Önergeyi…
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı istediler, arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
1’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
Madde 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde
üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın
Sakine Öz.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale
Kanunu’nun 22’nci maddesinin (i) bendinde değişiklik öngören kanun teklifi
üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, önümüze gelen kanun teklifi yasalaşırsa ve veren
milletvekillerinin istediği olursa bundan böyle Cumhurbaşkanlığı seçimi,
Anayasa referandumu, milletvekili seçimleri ve yerel seçimlerde kullanacağımız oy
pusulaları ile zarfların kâğıdı ve basım işleri ihaleyle alınmayacaktır. “Açık
ihale yöntemi” dediğimiz, daha şeffaf, daha hesap veren, rekabete uygun,
denetime açık düzen artık ortadan kalkacaktır. Kanun teklifi uygulanırsa Devlet
Malzeme Ofisi ihale düzenlemek yerine bir fiyat araştırması yapacak, daha sonra
istediği şirkete oy pusulası bastıracak, dilediği şirketten oy zarfı satın
alacaktır.
Sayın
milletvekilleri, aslında bugün buraya bir kanunu görüşmek için gelmedik. Biz,
seçim ve referandum gibi millet iradesinin en önemli belgelerinden biri olan
oylarımızı hangi şirkete daha kolay veririm diye düşünenleri açıklamak için
toplandık. Seçim güvenliğini hiçe sayanları, meydanlarda kadınlara “Oy
namustur.” deyip de, Meclise döndüğünde kamu zararını şirket kârına çevirenleri
halkımıza tek tek anlatmak için toplandık. Bürokrasi ve siyasette ihaleyi, kamu
denetimini sırtında yük görenleri açığa vurmak için buluştuk. Devlet alımlarını, seçimleri ve Anayasa referandumunu ilgilendiren
bir konuyu mali yönünü Plan ve Bütçe Komisyonunda, hukuki yönünü de Adalet ve
Anayasa Komisyonlarında -ki biraz önceki arkadaşımızın ağırlıklı konuştuğu,
hukuki ve Anayasa yönünden bize açıkladı- görüştürmeyen “Kamu İhale Kanunu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun alanıdır:” gerekçesiyle
Bayındırlık Bakanlığı bürokratları yerine, Maliye Bakanlığı bürokratlarıyla bu
Komisyonda tartıştıran, Meclisin çalışma anlayışını çökerten, yolsuzluğu ve
usulsüzlüğü çaktırmadan kanunlaştırmayı deneyen bir anlayışı belgelemek için toplandık.
Biz, Anayasa
Uzlaşma Komisyonu bir biçimde tıkanırsa ve komisyon yeni anayasayı bitiremezse
kendi anayasa taslağını Meclise dayatıp anayasa referandumunu seçimlerin önüne
çekmeyi düşünenlerin ipliğini pazara çıkarmak için buradayız. Biz, yolsuzluğa
ve usulsüzlüğe direnmek, halkımızın parasının nereden nereye aktarıldığının
hesabını sormak için buradayız.
Değerli
milletvekilleri, doğrudan temin, ihale yolunu ve Kamu İhale Kurumu denetimini
devre dışı bırakan, istenen firmadan oy pusulası ve zarfı alma yöntemini
bizlere anlatıyor. Bu yöntem, 2008 yılındaki kanun değişikliğinden itibaren
ancak erken seçim durumunda uygulanıyordu. Kısacası, ihalesiz oy zarfı ve
pusulası alımı, ancak ve ancak erken seçim gibi kamu ihalesinin yetişmeyeceği,
seçimlerin ani kararla yapılacağı zamanlar için geçerliydi. Ne var ki, şimdi,
neredeyse tüm seçim takvimi belliyken, nedendir bilinmez, ihaleler süresinde
başlatılmıyor, zaman kaybediliyor, gerekçe uyduruluyor.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifinin gerekçesinde kamu ihalesinin doksan ile yüz
yirmi gün arasında ancak bitirildiği, hatta itirazlar olduğunda sürenin uzadığı
savunularak tam anlamıyla koca bir yalanla Meclisimizin gündemi meşgul
edilmiştir. İhale uzmanları çok iyi bilir ki ancak çok az sayıda ihale bu kadar
uzun sürede sonuçlanır, bu uzama da etkili denetimin gereğidir. Rahatlıkla on
beş gün, bir ay içinde bitecek oy pusulası ihaleleri bugün halkımıza belli
hesaplar uğruna “Beş ayda bitiyor ve zaman alıyor.” diye abartılıyor, sanki ilk
kez seçim yaşıyormuşuz gibi.
Biz Cumhuriyet
Halk Partili milletvekilleri komisyon görüşmelerinde de ifade ettik, “Sorun
oluşturduğunu söylediğiniz uzun süreli ihaleler varsa bunlar nelerdir, bize
örnek verip tek tek açıklayın. Nerede hata yapılmışsa, kimin sorumluluğu varsa
araştırılsın.” dedik ama komisyonumuzun AKP’li hiçbir üyesinden ve bakanlık
yetkilisinden ses çıkmadı. “Arkasında duracağınız kanun teklifinin gerekçesini
belgeleyeceğiniz kaç tane sorunlu ihale var?” diye sorduk, sustular. “Artık
ihale yapılmayacaksa işin mali yükü ve kamu zararı ne olacak? Elinizde hazır
bir hesap dökümü var mı?” diye sorduk, yine ses çıkarmadılar, suspus oldular.
“İhalesiz alım olursa fazladan pusula basılamayacağını, seçim güvenliğini nasıl
garanti edeceksiniz?” diye ısrar ettik, somut karşılık vermediler. “Seçim
takvimi ortadayken ihaleler neden zamanında bitmiyor, neden bekleniyor?” diye
sorduk, sayın milletvekillerinden tek bir yanıt alamadık. “Devlet, kurumunun
ihalesini zamanında açsın ne devlet zarar etsin ne vatandaşa ağır fatura çıksın
ne de firmalar hak kaybına uğrasın, Kamu İhale Kurumu da denetimini yapsın, o
zaman bu kanuna gerek kalmaz.” diye önerdik, karşılık veren olmadı.
Sayın
milletvekilleri, sizleri uyarıyoruz. Bu kanun teklifi büyük hatalarla
ilerliyor. Kanun teklifleri uzmanlık bilgisi isteyen, enine boyuna tartışma
gerektiren konulardır. Bu teklif de mali, hukuki yönü ve seçim güvenliği gereği
Plan Bütçe, Adalet ya da Anayasa Komisyonunda görüşülmeliydi. Her ne kadar
“Bayındırlık Komisyonunun işidir.” deseniz de açıkladığınız gerekçelerin
çoğunda Plan Bütçe Komisyonunun gerekli olduğunu sizler de bizlere vurgulamaya
çalıştınız.
Oysa ne yapıldı?
Oy pusulası ve zarfların alımını düzenleyen bu kanun teklifini Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda görüştürdünüz. “Bu konu neden
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda görüştürülüyor?” diye
sorduğumuzda -biraz önce de bizi tatmin etmediniz- doyurucu bir yanıt
vermediniz.
Gelin görün ki
kanun teklifine imza veren milletvekillerinin hangi komisyon üyesi olduğuna
bakınca, yaşanan skandala bir yenisi eklendi.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Allah Allah!
SAKİNE ÖZ
(Devamla) – “Meclis işleyişi nasıl bozuluyor, bu kanunlar neden sürekli
değişiyor, özensiz mi hazırlıyorsunuz?” diye haklı olarak soran halkımıza işte
canlı belgesi. Bu kanun teklifini veren hiçbir vekil, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyesi değil.
RECEP ÖZEL
(Isparta) – Öyle bir şey yok ki.
SAKİNE ÖZ
(Devamla) – Sayıyorum: 13 vekilin 7’si Adalet Komisyonu, 3’ü Plan Bütçe
Komisyonu, 2’si İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, 1’i Anayasa Komisyonu
üyesidir.
İddia ediyorum:
Kendi komisyonlarını doğrudan ilgilendiren bu düzenlemeyi Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda görüştürenler ya da şu ayıba itiraz etmeyenler
yarın oluşacak kamu zararından bugünden sorumludurlar.
Sayın
milletvekilleri, kusura bakmayın ama bu kanun teklifi son derece özensiz ve
dayanaksızdır. Teklifin mali öngörüsü yoktur. Bütçe döneminde açıkça kamu
zararına davetiye çıkaran bir düzenlemedir. Kanunda geçen “beklenmedik
durumlardaki seçim harcamaları” ifadesi, harcamalara bir sınır çekmemiş,
vergilerimizin nereye gideceğine dair kuşkuları artırmıştır.
“Seçim ekonomisi
izleyemeyeceğiz.” diyen Maliye Bakanının sözü, bu kanunla kendi milletvekilleri
tarafından çürütülmüştür.
Seçim takvimi
işlerken oy pusulası ve zarflarında son derece tehlikeli bir düzenlemeye gitmek
seçim güvenliği konusundaki kuşkuları artırmış, Meclisin saygınlığına gölge
düşmüştür.
Fazla ya da sahte
oy pusulası basımı şüphesi, yurt dışından gelecek yaklaşık 3 milyon oyun durumu
seçime şimdiden leke bulaştırmıştır.
Açık konuşuyorum,
kanun teklifinin gerekçesi ise beliren rantı
paylaştırmanın bahanesi olmuştur. Meclisimiz AKP’nin siyasi ajandasının aracı
olmaya zorlanmıştır. Bu kanun geçerse, Anayasa Uzlaşma Komisyonu üzerinde
dolaylı bir baskı kurulabilir. AKP bir oldubittiyle kendi anayasa taslağını Meclisten
geçirip referandumu hızla dayatmanın, seçim takvimi değiştirmenin yolunu
zorlayabilir.
Bu kanun teklifi,
bürokrasi ihale süreçlerini şeffaf ve zamanında bitirmeyenler ile oy pusulası
ve zarfları bazı firmalara paylaştırmayı hedefleyen siyasetçilerin, Meclis
iradesini yük olarak gören Hükûmetin sözleşme belgesidir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öz.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, her şeyden önce şunu ifade etmek istiyorum: Bugüne
kadar yani 2008 yılına kadar aşağı yukarı bütün oy pusulaları, genel seçimler
olsun, mahallî seçimlerin önemli bir bölümü olsun, Türk Tarih Kurumu
matbaasında basılmıştı ve dolayısıyla bu konulara on beş yıllık bir vukufiyetim olduğunu belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, burada, öncelikle şunu belirteyim: Bu nasıl bir anlayış ki
şu an değiştirilmekte olan Kamu İhale Yasası’nın 28’incisini birlikte
görüyoruz. 28 kez bununla birlikte Kamu İhale Yasası’nda değişiklik söz konusu
ediliyor, 28 kez.
Şimdi, burada, bu
değişikliğe de baktığımız zaman burada ilginç bir durum gözümüze çarpıyor,
deniyor ki: “Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, Anayasa
değişikliklerine ilişkin kanunların halkoyuna sunulması, milletvekili genel ve
ara seçimleri, mahalli idareler ile mahalle muhtarlıkları ve ihtiyar heyeti
genel ve ara seçimi dönemlerinde Yüksek Seçim Kurulunun ihtiyacı için yapılacak
filigranlı oy pusulası kağıdı ile filigranlı oy zarfı
kağıdı alımı…”
Baskıyı bir yana
bırakıyorum. Baskı gerçekten ihtiyaçtır, belki ihalesiz olarak yapılabilir
çünkü bir aciliyeti vardır, çünkü isimlerin
belirlendiği tarihle baskı tarihi arasında çok fazla bir zaman olmadığı için aciliyetle bir yerlere bastırılabilir. Bunu kabul ediyorum
ama bakın, bu geçen sözünü ettiğim on beş yıllık dönem içerisinde Yüksek Seçim
Kurulu gerek filigranlı kâğıtları gerekse zarfları önceden ihaleyle bastırıp
depolamıştı, bizim Tarih Kurumunun da matbaasının depolarında muhafaza
ediliyordu, anahtarları da kendilerinde olmak üzere. Yani kâğıt basımıyla zarf
basımının ihalesiz yapılmasını gerektiren hiçbir ama hiçbir şey yoktur, önceden
bastırılıp muhafaza edilebilir. Dolayısıyla, bunun da bu madde içerisine
sokulması, gerçekten, ihalenin düzgün işlemeyeceğinin, birtakım firmalara,
onların ortaklarına -ki bunların uzantıları çok farklı yerlere kadar gitmektedir-
bunlara peşkeş çekileceğinin göstergesidir.
Gerçekten dürüst
bir Türkiye için kendi milletvekili sorumluluklarımızı da göz önüne alarak, 75
milyon insanın vebalini göz önüne alarak, eğer ihalesiz kâğıt basımını
yaptıracak olursak yapılacak tüm yolsuzluklarda veya korunacak kişilerde vebali
sırtımıza yüklemiş oluruz.
Tekrar ediyorum:
Neyin basılacağı, hangi alanlarda seçim yapılacağı önceden belli olduğu için
filigranlı kâğıt ile filigranlı zarf alımları veya basımı çok önceden
yaptırılabilir ve bir depoda muhafaza edilebilir ama siz buraya onu da
sokmuşsunuz.
Dediğim gibi,
basım işlerinde sıkıntı doğabilir, bunu kabul ediyorum çünkü hele hele mahallî
seçimlerde şehirlerin büyüklüklerine göre burada belirlenecek oy pusulaları çok
farklı boyutlardadır, daha küçük yerlerde daha küçük boyutlardadır.
Dolayısıyla, isim hanelerine de baktığınız zaman -liste olarak kimlerin seçim
içerisinde görüldüğüne- bunların bir zaruret olarak ihalesiz yapılması gayet
normal karşılanır ama -kusura bakmayın- kağıt ve zarf
alımı tamamen bunun dışında tutulmak durumundadır ve burada büyük bedeller
ödenmek suretiyle yapılacak böyle bir ihalede kaçınılmaz birtakım sıkıntılarla
karşılaşılır.
Nitekim, bakın, size bir
iki tane örnek vermek istiyorum: Millî Eğitim Bakanlığı fi tarihinde –isim
vermeyeceğim, müsteşarının, vesairenin- takdirname, karne, vesaire baskısı
yaptırmak için ihaleye çıktı. Bu ihaleye Tarih Kurumu olarak biz de girdik.
Bizi dışlamak istediler, birtakım özellikler çıkardılar ama buna rağmen
başardık ve ihaleye girdik. Basım için teklif olarak 26,5 milyar lira – tabii o
zamanın deyimiyle- verdim. Benden sonra en az teklif veren firmanınki 53
milyardı ve -samimi olarak söylüyorum- Tarih Kurumu 26,5 milyarlık teklifinde 5
milyar lira kazanıyordu. Bakın, benden sonra 53 milyar teklif veren firmanın ne
kadar kazandığını veya neler yapıldığını görmeniz açısından söylüyorum. Bunu
ben verince beni tehdit ettiler. “Burnunu her şeye sokuyorsun, o burnunu
kırarız.” dediler. Buna rağmen ben direttim ve ilgili o zamanki müsteşara… Bir
de şöyle bir şey yaptılar: Kazanmış olmama rağmen son iki firmayı sözlü olarak
tekrar çağıracaklarını belirttiler ve sonuçta, ben basın toplantısı
düzenleyeceğimi söyleyince vazgeçtiler ve bana bıraktılar.
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, bu gibi konularda büyük yolsuzluklar olmaktadır. Ders
kitaplarının basımında 17 kuruşa mal olan ve bundan kâr edilebilen formalar 32
kuruşa basılmaktadır, 35 kuruşa basılmaktadır. Dolayısıyla, bu gibi konularda
herkesin dikkatli olmak zorunluluğu vardır. Dolayısıyla, filigranlı kâğıt
basımında veya zarf alımında da aynı hadiselerin olmaması mümkün değildir.
Dolayısıyla, burada kâğıt alımı ve zarf alımını dışında tutarak bir düzenleme
yapılmasında fayda vardır. Tekrar ediyorum, baskının ihale dışında olması
muhakkak ki zorunludur. Çünkü, şimdi 1 Martta isimler
belirlenecek, siz hem baskıyı yapacaksınız hem de bölgelere bu basılmış olan oy
pusulalarını dağıtacaksınız bütün iller ve ilçeler bazında. Bunu yapmak o kadar
kolay değildir ve dolayısıyla, böyle bir hadise için gereklidir ama kâğıt alımı
asla bunun içerisinde yer almamalıdır.
Şimdi göreceğiz,
sizler de göreceksiniz. “Bu bir vebaldir.” diyorum, tekrar ediyorum ve bunu
samimiyetle açıklıyorum. Yarın, burada suistimaller
olduğunda bunun tüm sorumluluğu -yarın huzuru mahşerde de yakanıza
yapışacaklar- bu oylarınız kesinlikle sizin vebaliniz altında olacaktır.
Dolayısıyla,
böyle bir ihalesiz, kâğıt alımının, zarf alımının yanlış olduğunu belirtiyorum.
Sizlerden bu konuda daha dikkatli oy vermenizi istirham ediyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Halaçoğlu.
Şahıslar adına
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonunun Cumhuriyet Halk Partili üyeleri bu teklifin
Bayındırlık Komisyonu dışında Plan ve Bütçe Komisyonunda, Adalet Komisyonunda,
Anayasa Komisyonunda, ilgili komisyonlarda görüşülmesine ilişkin karşı oylarını
bu rapora yazdılar.
Burada iktidar
partisi adına konuşan Sayın Milletvekili, Sayın Doğan Kubat dedi ki: “Bunun
esas komisyonu Bayındırlık Komisyonudur, diğer komisyonlarda görüşülmesine
gerek yoktur.”
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının kanun teklifine ilişkin havalesine bakıyoruz. Esas
komisyon olarak, Meclis Başkanlığı, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonunu belirlemiş, tali komisyon olarak hiçbir komisyona havale yapmamış.
Bu teklif, 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik öngörüyor. 4734 sayılı Kanun’un
kendisine baktığımızda, Türkiye Büyük Millet Meclisine Hükûmet tasarısı olarak
geldiğinde hangi komisyonlarda görüşüldüğüne baktığımızda, Meclis
Başkanlığının, Bayındırlık Komisyonu dışında o tasarıyı o zaman Adalet
Komisyonuna havale ettiğini görüyoruz, Plan ve Bütçe Komisyonuna havale
ettiğini görüyoruz. Adalet Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonu tali komisyon
olarak belirlenmişler. Plan ve Bütçe Komisyonu o tarihte, 2002 yılında bu
tasarıyı görüşmüş, görüşünü de Bayındırlık Komisyonuna bildirmiş.
Görüştüğümüz
düzenleme seçim işlerini konu aldığı için doğal olarak arkadaşlarımız Adalet
Komisyonu yanında bunun Anayasa Komisyonunda da görüşülmesi gerektiğini
söylemişler ama bütün bunlara rağmen bu teklif hiçbir tali komisyonda
görüşülmeksizin sadece Bayındırlık Komisyonunda görüşülerek Genel Kurula
getirilmiştir; bu doğru değildir. Bir kere, kamu harcamasına neden olan bütün
düzenlemeler, bütün tasarılar Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmek zorundadır,
hatta tali komisyon olarak değil, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmek zorundadır. Bunu, arzu eden, arkadaşlarımız İç Tüzük’ün gerekçelerine baktığında görebilirler. Meclis
Başkanlığında, Kanunlar ve Kararlar Başkanlığında İç Tüzük’ün
gerekçeleri vardır; ben, arkadaşlarımıza o gerekçelere bakmalarını tavsiye
ederim. Bu tek maddelik değişikliğin kamu harcamasına neden olan bir değişiklik
olması nedeniyle esas komisyon olarak da Bayındırlıkta değil Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmesi lazım ama bırakalım esas komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmeyi, tali komisyon olarak bile orada görüşülmemiştir, bu
önemli bir eksikliktir.
İkincisi, “Seçime
az bir zaman var, bu değişikliği yapmaya mecburuz.” şeklinde burada ortaya
konan anlayış doğru değil arkadaşlar. Bunu bir kez ifade ettim, bir kez daha
ifade etmeyi görev sayıyorum, yanıltıcı bilgi veriliyor. “Efendim, seçime yirmi
iki gün kala oy pusulalarının şekli belli olacak, kaç kişinin, kaç siyasi
partinin orada yer aldığı belli olacak, ancak ondan sonra basıma geçilecek.”
Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Bırakalım eski yılları, 2002 yılı
seçimini 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre yaptık, bir istisna yoktu, 2004
yerel seçimini ona göre yaptık, 2007’yi ona göre yaptık. 2008’de
kanunda bir değişiklik yapıldı, dendi ki o değişiklikte: “Eğer seçimler
zamanından önce yapılıyor ise, erkene alınıyor ise, ara seçim yapılıyor ise -ara
seçim de beklenmeyen bir seçimdir- Anayasa değişikliği halkoyuna gidiyorsa
-çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıp Anayasa’yı değiştirmeye karar
vermiş olabilir; bu, zamana, bir takvime bağlı bir olay değildir- böyle
hâllerde Kamu İhale Kanunu’na tabi olmasın Yüksek Seçim Kurulunun harcamaları.”
Şimdi, yerel
seçimin 30 Mart 2014’te yapılacağı beş yıl öncesinden belli. Bunun ihalesi
şimdiden yapılır, şartnamesi hazırlanır, pusulası, şusu busu, hepsi, onlar
zamanı geldiğinde basılır, satın alınır. Gerekçe samimi değil, doğru değil.
Ayrıca, her türlü
seçim harcaması Kamu İhale Kanunu dışına çıkarılıyor yani bilgisayar yazılım
programını da siz Kamu İhale Kanunu dışına çıkarıyorsunuz, sadece oy
pusulalarını değil.
Ben, teklif
sahibinin gerekçesinin, Hükûmetin buna…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - …katılma gerekçesinin samimi olmadığı kanaatindeyim, bunu
Genel Kurulun bilgilerine sunuyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi.
Soru-cevap işlemine
geçiyorum.
Sayın Öz,
buyurun.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce Bakanımız yerindeydi -Orman ve Su İşleri
Bakanı- ama yine yerini değiştirdi. Ama Genel Kurulumuzda en azından. Genel
Kurulumuzda soracağımız soru yine ona ait, dinleyeceğini umuyorum.
Manisa Salihli Yeşilkavak Barajı’nın yapımı için 2004 yılında yatırım
programında teklifte bulunulduğuna dair basında haberler yer almıştır. Barajın
Manisa açısından önemini defalarca dile getirip sulamayla ilgili dikkat çeken
bir milletvekili olarak Yeşilkavak Barajı için
yatırım programındaki somut durumu ve baraj için öngörülen ödenek miktarını
size sormak istiyorum.
Yine, Manisa
Salihli Sol ve Sağ Sahil Sulama Birlikleri geçen hafta bizleri de ziyaret etti.
Sol ve Sağ Sahil Sulama Birlikleri kapalı devre sulama sistemine ihtiyaç
duymaktadır çünkü ciddi şekilde eksiklik…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Halaçoğlu…
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
sorum şöyle: Bugüne kadar cumhuriyetin tüm birikimleri olan birtakım kurumlar
özelleştirildi. Ne kadar kurum özelleştirildi? Bundan ne kadar gelir elde
edildi? Elde edilen bu gelirden ne kadar IMF borcu ödendi, ne kadar yol
yapıldı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Türkiye’de eczacı kooperatifleri diye bir gerçek var ve inanılmaz bir işlev
görüyorlar. Eczacıları çok güçlü sermayeye karşı kendi öz
birlikleri koruyor ve üyeye yapılan satışları vergiden muaf ama geçen günlerde,
geçen senelerde müfettişler tarafından yapılan bir incelemede, bu ecza
kooperatifinin -15 bin eczacıya ilaç satan ecza kooperatifinin- eskiyen
araçlarını yenilerken, takasa verirkenki satışları
“üye dışı satış” olarak değerlendirilip, bunun üzerinden beş yıl boyunca vergi
muafiyetleri kaldırılıp geriye dönük inanılmaz cezalar kesildi. Bunun
ecza kooperatiflerinin rakibi olan ve iktidara çok yakın bir ilaç dağıtım
kanalının azmettirmesiyle olduğuna dair şüpheler var. Bunun neden böyle
uygulandığı konusunda objektif görüşünüze başvurmak istiyorum.
BAŞKAN – Sayın
Nebati…
NUREDDİN NEBATİ
(İstanbul) – Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Yapılan ihalelerin yüzde kaçı
Kamu İhale Kanunu dışında yapılıyor, bunu öğrenebilir miyim?
BAŞKAN – Sayın
Öz…
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, yarım kalan soruma devam ediyorum. Salihli’deki Sol ve
Sağ Sahil Sulama Birliklerinin kapalı devre sulama sistemi talepleri vardır
Bakanlıktan. Bakanlığın bu konuda bir programı var mıdır, bunu programına
almayı düşünmekte midir?
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Manisa’dan başlayayım ben
müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Tabii,
tabii, iki bakan birden oturuyorsunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Efendim, şimdi, Sayın Manisa
Milletvekilimizin sualine cevap veriyorum: Efendim, Yeşilkavak
Barajı’nın şu anda projesi yapılıyor, yaklaşık yüzde 70’i tamamlandı ama
projesi bitince, inşallah, onun inşaat ihalesine geçeceğiz. Ama biz Manisa’ya
çok büyük yatırımlar yapıyoruz. Yani, şu anda tam 52 adet gölet ve sulamasını
yapacağız. Yani, Manisa şu ana kadar tarihte görmediği kadar büyük yatırımlar
görüyor. Arzu ederseniz, vaktimiz de var, müsaade ederseniz o göletleri de
sayayım yani.
BAŞKAN – Yok, çok
vaktimiz yok, vakit yok, vakit yok.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ayrıca, tabii, bu Salihli’deki
Sol ve Sağ Sahil sulamasıyla ilgili; sulama birlikleri DSİ’ye müracaat etsin,
bakalım, inceleyelim, onların durumuna göre değerlendiririz.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) – Bekliyoruz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Tamam, hayhay, memnuniyetle.
BAŞKAN – Diğer
bakanımız…
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Soru soran
arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Sayın
Halaçoğlu’nun özelleştirmeyle ilgili sorusuna… Tabii, güncel veriler yanımda
yok, son anda ben buraya geldim, memnuniyetle sizinle paylaşırım, onları size
yazılı olarak bildireyim. Prensip olarak özelleştirme gelirleri bizim bütçe
hesaplarına girer. Bütün gelirler, biliyorsunuz, bir havuzda toplanır.
Dolayısıyla, o gelirlerin spesifik olarak belli bir
harcama kalemiyle ilişkilendirilmediğini ifade etmek istiyorum. Yani, bir
havuzda vergi gelirleri de vergi dışı gelirler de toplanır, oradan, tabii ki bütçe
çerçevesinde tahsis edilen ödeneklerle o şekilde ilgili kurum ve idarelere
harcanmak üzere verilir ama uluslararası muhasebe kurallarına göre özelleştirme
gelirleri genelde bütçede bir finansman kalemi olarak görülür yani bir gelir
kalemi olarak değil. O anlamda, özelleştirmeden gelen kaynakların tamamını biz
hazineye aktarırız. Hazine de tabii ki bunu borç azaltmada veya borçların geri
ödenmesinde kullanır.
Özetle, yani
“Özelleştirmeden gelen gelirlerle sadece şu harcama yapıldı, bu harcama
yapıldı.” diyemeyiz çünkü böyle bir sistem yok. Prensip olarak biz hazineye
aktarıyoruz, hazine bunu daha az borçlanarak kullanıyor.
Eczacı
Kooperatifleri Birliğiyle ilgili soruya gelince, tabii, vergi incelemelerine
ilişkin… Gerçi, bu hususa ilişkin hiçbir bilgim yok ama prensip olarak tabii ki
benim vergi mahremiyeti nedeniyle bir yorumda bulunmam doğru olmaz ama şunu çok
açık ve net olarak ifade edeyim: Dışarıdan hiç kimsenin herhangi bir incelemeyi
azmettirmesi diye bir şey söz konusu olamaz yani ben bunu düşünemiyorum.
Dolayısıyla, varsa burada yanlış bir uygulama, ben bu bahsettiğiniz inceleme
hangi aşamada bilmiyorum, yılda 50 bin civarında inceleme yapılıyor. Dolayısıyla, takdir edersiniz ki Bakan olarak benim bu incelemelere
vâkıf olmam, aşina olmam beklenemez ama varsa yanlış bir uygulamamız,
kanunlarla yani mevzuatla tutarlı olmayan bir uygulamamız ben o konuyu
inceletirim eğer böyle bir şey söz konusuysa ama siz de takdir edersiniz ki
burada bir muafiyet varsa ama muafiyet dışı birtakım faaliyetler söz konusuysa
vergi denetim, vergi inceleme elemanının tabii ki bu noktadaki yorumu önemli
olmakla birlikte bizim bütün bu raporların gözden geçirildiği bir rapor
değerlendirme komisyonu var. Eğer, diyelim ki burada bir sonuç
çıkmadıysa yani bu, şu husus gözden kaçırıldıysa aynı birliğimiz yine Gelir
İdaresi nezdinde, tabii ki bu hususları arz ederek, yine uzlaşma noktasında da
bunların hepsi mutlaka dikkate alınır diye düşünüyorum. Ama dediğim gibi, spesifik olarak bu konuya ilişkin bir bilgim yok. Eğer, siz,
bize yönlendirirseniz… Ama hangi düzeyde olduğunu da bilmem lazım. Eğer,
inceleme bittiyse yapılacak çok bir şey yok. O zaman, sadece hukuk yoluna yani
yargı yoluna başvurulabilir. Yok, eğer, inceleme yeni başladıysa ve hakikaten
yanlış bir kulvarda gittiğine inanıyorsanız, Vergi
Denetim Kurulu Başkanımızla sizler bir araya gelir ve bu konu tartışılabilir.
Sayın Nebati’nin bir sorusu vardı. Bildiğim kadarıyla, Türkiye’de
yılda yaklaşık 132 binle 145 bin arasında ihale yapılıyor. Bunların toplam
değeri yaklaşık 94 milyar lira. Bu ihalelerin yaklaşık yüzde 7,5’u -bunlar
yaklaşık rakamlar- bu çerçevede istisna maddelerine bağlı olarak yapılıyor.
Yani, o çerçevede bu ihaleler yapılıyor, yani yaklaşık 7,5’u. Bunun da değeri
yaklaşık 7 milyar 250 milyon. Fakat, ben sordum
arkadaşlara, burada Kamu İhale Kurumundan arkadaşlar var, bunun da yüzde 80’i
yani kapsam dışı, kanuna istisna olarak yapılan ihalelerin yaklaşık yüzde 80’i
de savunma, güvenlik, KİT gibi, aslında Avrupa Birliğinde de bu çerçevede Kamu
İhale Kanunu dışında. Yani, tabii, burada, dışında olması hiçbir kurala tabi
olmadığı anlamına gelmez, o da bir ihale, onun da kuralları var.
Mesela, bugün
tartıştığımız konuda, yine ben döndüm sordum, Türkiye’de 4-5 tane firma varmış.
Yönetmeliğe göre en az 3 firmadan, en az 3 firmadan fiyat alınmak zorunda,
hatta tamamından alınabilir. Mesela, ben şimdi bu konuyu öğrendim, Devlet
Malzeme Ofisine talimat vereceğim: “Bu konuda hizmet, mal üreten bütün
firmalardan teklif alın.” diyeceğim ve en ucuz teklife de tabii ki bu
verilmeli. Yani, dolayısıyla, ben burada gündeme getirilen bazı kaygıları
anlıyorum. Ben Bakan olarak, aslında bu Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına bir
şeylerin taşınmasını da prensip olarak doğru bulmuyorum ama şunu da söyleyeyim…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bakan, süreniz doldu.
Çok teşekkür
ederim.
Madde 2’de bir önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/1784 Esas
numaralı (SS 493) Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 2- Bu
Kanunun Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihte
yürürlüğe girer.
Sakine Öz Aykut Erdoğdu Haluk Eyidoğan
Manisa İstanbul İstanbul
Mustafa Moroğlu Turgut
Dibek Malik Ecder Özdemir
İzmir Kırklareli Sivas
Özgür
Özel
Manisa
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Ne fark var merak ediyorum, doğrusu inceliyoruz ama.
Biz de
katılmıyoruz o zaman, Komisyon katılmıyorsa.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Ben konuşacağım.
BAŞKAN – Sayın
Özel, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, baştan
beri tartışıyoruz. Gerçekten Plan Bütçe Komisyonunun çok değerli üyelerinin de
aynı kanaatte olduklarını biliyorum. Geçmişte bu görevleri yapan, bu konuda
belirttiği kanaatler Meclis için her zaman yönlendirici olan Sayın Akif
Hamzaçebi’nin değerlendirmelerinin üstüne ilave bir şey söylemek de mümkün
değil ama biz yeni bir milletvekili olarak “Plan Bütçe Komisyonu nedir?” diye
baktığımızda, siz büyüklerimizden öğrendiğimiz şu: Devletin cebidir. Devletin
cebine, cüzdanına bir şey girecek veya çıkacaksa bu işi o cüzdanın sorumluları
yapar. O da Plan Bütçe Komisyonu olarak belirlenmiş. Onların yapacağı
yönlendirme, hele hele devlete gider artırıcı bir meselesi varsa eğer konunun
Plan ve Bütçe Komisyonuna götürülmemesi aslında tartışılamaz. Esas tartışma
konusu, niçin Bayındırlık Komisyonu? O konuya da çok kafa
yormaya gerek yok, on bir yıllık iktidarın yaptığı işler o kadar otomatiğe ve
rutine bağlanmış ve bir emme basma tulumba gibi çalışırken mesele, buna karar
verecek olan, sevki yapacak kişiler, Adalet ve Kalkınma Partisi Kamu İhale
Kanunu’nda bir değişiklik yapıyorsa büyük iştir, işin bir tarafında imar
vardır, bayındırlık vardır, bunun yeri burasıdır diye düşünmüşlerdir muhakkak.
Bu tespitten
sonra meseleye şöyle bir bakmak lazım: Neden endişe ediyoruz? Yani kamuoyu
neden endişe ediyor, neden rahatsızlık duyuyor? Bir kere, işin içinde seçim
var. Seçimin yapılacağı beş yıldan beri belli. Çok daha düşük
teknolojilerin kullanıldığı, işte bu baskı makineleriyle ilgili, hızların çok
düşük olduğu, çok eski teknolojinin kullanıldığı dönemlerde bu ülke seçime her
zaman yetişmiş, yapmış, şimdi, tabii Kamu İhale Kanunu’nun getirdiği zorluğu
biliyoruz ve mesela, erken seçimler için bu meselenin olmasını da tartışmıyoruz
ama beş yıl önceden yapılacağı belli olan ve zamanında yapılan, sizin bir ara
altı ay öne alma çabanızın yaşandığı bir seçimden bahsediyoruz. Örneğin,
koca bir yaz geçmiş, bu yapılmamış ama gerekçeye bakıyorsunuz pusulaları… Yani
gerekçeye baktığınızda, Türkçesi La Fontaine’den
masallar. Ne diyor? Ağustos böceği ile karıncanın hikâyesi gibi, bütün bir yaz
çalışılmamış, hazırlanılmamış, ondan sonra da gelinmiş, şimdi “Yetişmeyecek bu,
derhâl bunu Kamu İhale Kanunu’nun kapsamından çıkaralım.” diyorsunuz ama işte
burada işin içinde para var, sıkıntı var. Bir yandaşa mı gönderilecek, şimdiden
adrese teslim bir ihale mi var falan ama işin o tarafını geçtik, adam seçim
pusulası basacak, seçim pusulası. Şimdi, seçim pusulalarını basacak. Beni bir
vatandaş aradı, telefonda şöyle söylüyor: “Ya, bunlar seçim pusulası basacak,
bilmem kaç milyon tanesi Yüksek Seçim Kuruluna teslim olacak, bir miktarı da
başka bir yere teslim olacak.” Geçen seçimlerde o fazla basılan pusulalarla
ilgili tartışmalar şimdi çok daha alevlenerek devam edebilir. O yüzden, hele hele
de her geçen gün biraz daha otoriterleşen,
demokrasiden biraz daha uzaklaşan, kendi içinde yaşadığı demokrasiye
bakarsanız…
Biz geçen genel
seçimlerde 29 ilde hâkim gözetiminde ön seçim yaparken, bu seçimlerde
sonuçlarına aynen uyacağımızı parti meclisi kararıyla taahhüt ettiğimiz temayül
yoklamaları yaparken 400’e yakın ilçede…
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Eğilim, eğilim; temayülü orası yapıyor.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) – …eğilim yoklamaları yaparken, iktidar partisi yaptığı eğilim
yoklamalarında çıkan sonuca geçen sefer uymadığı için çok eleştiri almıştı,
şimdi çıkan çuvalları mühürletip, Ankara’ya getirip Başbakanın huzurunda
sayılacak, yani mühürlü demokrasi. Düşünebiliyor musunuz, demokrasiye mühür
koyuyor.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – İç mesele o.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
– Şimdi, bir kere, mesele şu, öyle iç mesele değil.
Kendi evinde
demokrat olmayan kendi işinde de demokrat olmaz. Kendi evinde zulmeden, iş
hayatında da öyledir. Ve kendi partisine demokrasi getiremeyenin Türkiye’ye
demokrasi getirmesi beklenemez.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) – Özel iş ya o, özel iş.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) – Eğer, sizin özel işinizse, Adana’da 1940’larda bir tane köyde bir
tane muhtarlık seçiminde açık tasnif gizli olarak arkada yapılmış, CHP’ye yakın
bir muhtar seçilmiş, Başbakan bunu diline doluyor, böyle alkışlıyorsun grup
konuşmasında.
Şimdi, gizli
tasnifi 2013 yılında kendi partisinde yapıyor, buna da herhâlde itiraz edecek
birileri olur. Endişemiz, gizli tasnif meselesinin bundan sonra Türkiye’nin
gündemine getirilmesine başlanmasıdır. Veya önceden hazırlanmış oy
pusulalarıyla mevcut oy pusulalarının hızlı bir şekilde abrakadabra yer
değiştirmesi noktasında sahadaki şüpheleri güçlendirecek böyle bir uygulamayı
Meclisin vicdanlarına sevk ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Özel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 3’ü
okutuyorum:
MADDE 3– Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Kemal
Değirmendereli. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 493 sıra sayılı Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce konuşan Manisa Milletvekilimiz, hakikaten çok
kritik noktalara değindi. Bir noktaya geldi, orada bıraktı. Ben oradan size
gerçekten çok açıklayıcı rakamlarla, bilemediğiniz veya size bildirilmeyen
rakamlarla gerçekleri paylaşacağım.
Bu kanun
teklifiyle sunulan değişiklik sıradan bir kamu ihale yasasındaki doğrudan temin
veyahut bir başka ifadeyle doğrudan adrese teslim konusu değildir değerli
milletvekilleri. Buradaki asıl hedef seçimlerdeki oy pusulalarındaki kontrolün
Hükûmet tarafından elde tutulmasıdır. Demokrasinin ve ülkenin geleceği için
seçimlerin şeffaf, sağlıklı, şaibeden uzak olması mutlak gerekmektedir ama bu
değişiklik sayın milletvekilleri, seçimler üstüne şaibe yaratacaktır. Bakın,
nasıl şaibe yaratacaktır? 2011 seçimlerini hatırlayalım değerli
milletvekilleri. Seçimlerden bir süre önce oy pusulalarının basımıyla ilgili
Malzeme Ofisi ihale açtı. İhaleye giren firmalardan birisi 11 milyon 990 bin
liralık bedelle ihaleyi kazandı ama ihaleye itiraz edildi, ihale yenilendi, aynı
firma aynı teklifi bu sefer 899 bin lirayla teklif etti ve 899 bin liraya aldı.
Yani sayın milletvekilleri, on ikide 1 fiyatla aldı bu ihaleyi bu firma. Yani
ben araştırdım bu ihalenin bedeli nedir, maliyeti nedir? Bakın, bu ihalenin
maliyeti de 7,5 milyon lira. Siz -burada iş adamı arkadaşlarımız var- 7,5
milyon liraya mal ettiğiniz bir ürünü 0,9 milyon liraya nasıl satarsınız, hangi
iş adamı böyle bir işi hangi sebeple yapabilir değerli arkadaşlar? İşte, bu
kanunun arkasındaki gerçek burada yatmaktadır.
Bakın, bu
endişelerimizi, bu şaibeli durumu size rakamlarla, Yüksek Seçim Kurulunun
rakamlarıyla da teyit etmek istiyorum.
2011 seçimlerinde
Yüksek Seçim Kurulu diyor ki: “52 milyon 806 bin 322 seçmenimiz var.” Ama buna
karşılık bu ihalede basılan oy pusulası 69 milyon 163 bin 710, yani 16 milyon
357 bin oy fazladan basılmış. Olabilir, fazladan basılabilir.
Yine, Yüksek
Seçim Kurulunun aldığı bir karar var, “Her 300 seçmenli
sandığa 330’luk paketler yaparak göndereceğiz, yüzde 10 artıyla göndereceğiz.” diyor.
Tamam.
2011 seçimlerinde
yine 199 bin 207 sandık var, bunu 330’la çarptığımız zaman, değerli
milletvekilleri, 65 milyon yapıyor. Yani arada 3 milyon 425 bin oy pusulası
ihtiyaçtan fazla basılmış durumda.
Bakın, şimdi,
burada önemli bir nokta daha var. 16 milyon 357 bin fazladan basılıyor, bir de
2011 seçimlerinde 8 milyon 891 bin oy kullanılmıyor. Yani toplam 25 milyonu
aşkın oy pusulası kullanılmamış durumda.
Kullanılan oy
miktarı ne kadar? Kullanılan oy miktarı da 43 milyon 914 bin. Yani neredeyse
seçimde kullanılan oyların yarısından fazlası kullanılmamış veya fazladan
basılmış.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bu kamuoyunda da ister istemez çok haklı bir şekilde
endişeleri gündeme getirdi. “Yahu yanımızdaki hiç kimse ‘Ben AKP’ye oy
vermedim.’ diyor ama 2 kişiden 1’i oy verdi.” diyor. Yani, bu şaibeyi AKP
Hükûmetinin ve seçimlere çok güvenen, “Sandık seçimlerin namusudur.” diyen
Başbakanın üzerine gidip çözmesi gerekiyor.
Bakın, bu
şaibelerle ilgili toplumun değişik kesimlerindeki insanlar bir araya geldiler,
“Temiz Seçim Platformu” diye bir platform oluşturdular ve bu platform Yüksek
Seçim Kuruluna sorular soruyor, Başbakanlığa sorular soruyor. Sordukları
sorular değerli milletvekilleri, 2007 ile 2009 arasında sandık seçmen
listelerinden düşmesi gereken seçmen sayısı 667 bin iken 2 milyon 890 bin
seçmen düşürülüyor sandıklardan. Yani, gereğinden fazla 2 milyon 223 bin seçmen
düşürülüyor. Yine bu platform soruyor; 2007 ile 2009 arasında sandık seçmen
listelerine 1 milyon 590 bin seçmen eklenmesi gerekirken 7 milyon 697 bin
seçmen eklenmiş. Yani, fazladan 6 milyon 107 bin seçmen eklenmiş. Yüksek Seçim
Kurulu, bu konuyla ilgililer bunlara yanıt vermelidir.
Bakın, sizinle en
taze, son bir bilgiyi de paylaşmak istiyorum değerli milletvekilleri. 2011
genel seçiminden önce on sekiz yaşından küçük olup 2013 sandık seçmen listesine
2 milyon 145 bin 071 yeni seçmen eklenmiş, bakın, 2 milyon 145 bin yeni seçmen
eklenmiş. Ancak, bu süre içerisinde yıllık seçmen sayımızın 950 bin arttığı
düşünülerek 1 milyon 590 bin eklenmesi gerekiyor. Yani, 2013 listelerine 555
bin 071 genç seçmen yeniden eklenmiş. Yüksek Seçim Kurulu bunların cevabını
vermek durumundadır.
İşte değerli
milletvekilleri, kamuoyundaki bu derin endişe şunu göstermektedir: Burada esas
itibarıyla yapılmak istenen o; maalesef, otoriter ve dikta rejiminin tipik
adımlarıyla ilerlenmektedir. Gözünü halkın temiz oylarına dikmiştir bugünkü bu
uygulamaları hayata geçiren Hükûmet. Bu da halkın namusuna göz dikmekten öte
bir şey değildir. Artık, bundan sonra, oy pusulaları bu kanunun geçmesinden
itibaren fazla mı basılır, bu oy pusulaları, biraz önce Manisa milletvekili
arkadaşımızın da söz ettiği gibi, kimlere servis edilir? Bunlar kocaman birer
soru işaretidir. Hükûmet eğer bunları düzeltmezse, bu kanun bu Hükûmetin
demokrasiye kara bir lekesi olacaktır.
Biz, bu kanun
değişikliğini asla doğru bulmamakla birlikte, bu konuda bugüne kadar sorulan
bütün soruların da cevaplarını aramaya devam edeceğiz. Bunların cevabını,
bunların yanıtını vermek de Hükûmetin ve AKP Grubundaki sorumluların halkımıza
karşı sorumluluğudur.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Türkoğlu…
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım,
Maliye Bakanımızı görünce bir sorunu dile getirmek istedim.
Sayın Bakanım,
polis teşkilatı sıkıntılı. Bu sıkıntıyı biz dile getirmekten usandık, onlar
bizimle bu sıkıntılarını paylaşmaktan usanmadılar, siz de bu konuya çözüm
getirmeme konusunda çok azimli ve kararlısınız. Hükûmetiniz tabii, zatıalinizi kastetmiyorum, genel politika anlamında
söylüyorum. 2007 yılında Başbakanın canlı yayında vermiş olduğu bir söz var,
geçtiğimiz ramazan ayında, iftar programında, Çevik Kuvvet polisleriyle o
“aslan polis, kaplan polis” iltifatlarından sonra yapılan iftarda verilmiş bir
söz var ama ortada hiçbir şey yok. Geçtiğimiz hafta birisi muvazzaf, birisi
emekli 2 polis memuru yine intihar etti. Bu meslek mensuplarının sorunları
artık dayanılır hâlde değil. Hükûmetinizin önümüzdeki kısa vadede, orta vadede,
uzun vadede çözüme ilişkin bir düşüncesi var mı yok mu, bunu öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanı
tekrar rahatsız etmek istemezdim ama, herhâlde, bir
kez daha yer değiştirmesi gerekecek.
Sayın Orman ve Su
İşleri Bakanımıza soruyorum: Bu yer altı sularına saat takılması meselesiyle
ilgili, biliyorsunuz, ben bir kanun teklifi vermiştim. Daha sonra, tam sürenin
dolmasına yakın iktidar partisinden arkadaşların da kanun teklifiyle bunu siz
üç yıl ertelediniz. Ben demiştim: “Çiftçiyi rahatlatalım.” Siz tercih ettiniz,
seçimleri atlatalım. Şimdi diyorsunuz ki: “Sadece iki ilde uygulayacağız.” O
gün biz bu işe mani olmasaydık 81 ilin çiftçisi mağdur mu olacaktı? O günden
bugüne ne değişti de sırf 2 ilde uyguluyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Moroğlu…
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) – Maliye Bakanımıza daha önce ilettiğim bir talebin yerine gelmediğini,
bir kez daha takip etmesi ricasıyla buradan seslenmek istiyorum. Bayraklı
Belediyesinin bir pazar yeri talebi vardı. Bu talep tekrar Milli Emlak Genel
Müdürlüğünden sorulduğunda “Arazi fazla olduğu için Bakanlığımız bu tür
tahsisleri yapamıyor:” gibi bir gerekçeyle bana dönüldü. Tekrar müracaat ettik.
Sizinle daha önce görüşmemizde bunun mümkün olabileceğini söylemiştiniz.
Bayraklı halkı bu pazar yerinin tahsisini beklemektedir Sayın Bakanım, iki
parselde; biri Çay Mahallesi’nde, biri Laka’da. Takip
etmenizi rica ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
bakanlar, buyurun.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Müsaade ederseniz Sayın Bakanım…
Ben yer altı
sularıyla alakalı, ölçüm sistemleriyle alakalı geniş bir bilgi vermek
istiyorum.
Tabii, biz, ilk
kanun çıkınca bütün Türkiye’de yer altı sularının durumuyla ilgili ciddi bir
araştırma başlattık hakikaten ve yaptığımız çalışmalar neticesinde yer altı
sularıyla ilgili üç durum ortaya çıktı. Bir, yer altı su seviyesinin sürekli
alçaldığı ve tehlikeli durum olan bölgeler; iki, şu anda kararlı bir durum
gösteren yani yer altı suyu sabit bir şekilde, herhangi bir tehlikesi olmayan
bölgeler; bir de, yer altı suyu açısından herhangi bir risk olmayan bölgeler.
Dolayısıyla, o kanun gerçekten isabetli oldu. Tabii, buradaki yüce Meclisin
birtakım tenkit, tavsiyelerini dikkate alarak dedik ki… Bizzat ben kendim de
ilgilendim, bu, benim kendi uzmanlık konum, çok sayıda kitabım, makalem var.
Dolayısıyla, biz şu kararı aldık, dedik ki: Vatandaşa boşuna yük yüklemeyelim.
Neticede yer altı suyu seviyesi sürekli alçalan ve hakikaten o bölge için risk
teşkil eden 2 tane ilimizle ilgili sıkıntı çıktı ve sadece oralarda ölçüm
sistemi kurulması kararını verdik, öbürlerinde ölçüm sistemi kurulmasına gerek
olmadığı şeklinde bir görüş ortaya çıktı, bir ilmî görüş. Ve bir de, ayrıca,
vatandaşlara kolaylık göstermek maksadıyla sulama birlik ve kooperatiflerine
müracaat etmeleri hâlinde DSİ tarafından bu ölçüm sistemi kurulacak; onu da
özellikle değerli milletvekillerimizin dikkatlerine arz ediyorum.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarımıza da soruları için teşekkür ediyorum.
Ben müsaade
ederseniz en sondan başlayayım. Evet, hatırlıyorum, belediye için bu yer
tahsisi konusunu siz bana iletmiştiniz, ben de arkadaşlara, yardımcı olunması
konusunda kendilerine yönlendirmiştim, onu takip edeyim. Yani, çünkü bu biraz
süreç alıyor. Talep üzerine bir merkezde değerlendiriliyor, daha sonra
Başbakanlığa izne gidiyor, ondan sonra tekrar bize geliyor. Yani, prensip
olarak biz belediyelerimize yardımcı oluruz ama nerede şu anda takıldığını,
tabii, takdir edersiniz bilemem. Olmazsa ben yarın konuyu bir sorayım.
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) – Sonuçlandıralım onu Bakanım.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Polislerimizin özlük haklarıyla ilgili soruya gelince.
Tabii, ben aslında, hani, yanımda var mı diye, “Özlük haklarına ilişkin ne tür
iyileştirmeler yaptık son on yıl içerisinde?” diye bakacaktım, yetiştiremedim. Ama şu açık bir gerçek: Bütün çalışanlarımızın, bütün
emeklilerimizin bu dönemde enflasyondan çok çok daha fazla maaşlarında,
ücretlerinde bir artış olduğu bir gerçek. Anladığım kadarıyla emekliliğe
yönelik olarak bir talep var.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Evet, çalışıp aldığımız maaşın emekliliğe yansıması diyor
o, başka bir talep yok.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Evet, bir talep var.
Şimdi, tabii, bu
sadece polislerimizi ilgilendiren bir husus değil. Aynı şekilde doktorlarımız
da benzer bir durumda. Çünkü doktorlarımız da bugün -yani ben ortalamadan
bahsediyorum- 6-7 bin lira civarında maaş alıyor ama emekli olunca tabii ki çok
farklı, çok çok daha düşük maaşla karşı karşıya kalıyor. Çünkü önemli bir kısmı
döner sermayeden alınıyor. Eminim, mühendislerimizde de benzer sorun var.
Dolayısıyla, sadece polislerimizin sorunu değil.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Söz verildi ama Sayın Bakanım, 2 kere söz verildi.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Şunu da kabul edeyim, daha doğrusu şunu da ifade
edeyim: Bugün sosyal güvenlik sistemimiz çok ciddi bir açıkla karşı karşıya.
Yani gelecek sene, yaptığımız bütçe çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumuna,
devletin prim katkısı vesaire dâhil olmak üzere ama önemli bir kısmı da açık
finansman olmak üzere yaklaşık 77 milyar lira kaynak aktarma… Yani bütçeden
Sosyal Güvenlik Kurumuna 77 milyar lira para aktaracağız. Bu aslında
Türkiye’deki yatırım bütçesinin neredeyse 2 katı. Yani bütün Türkiye’de yapılan
yatırımlar 40 milyar civarı ve sadece sosyal güvenlik sistemine devlet prim
katkısı ama önemli ölçüde de açık finansmanı olarak aktardığımız kaynak. Yani
sosyal güvenlik sisteminin ilave bir yük kaldırmasının imkânı yok. Çünkü bu
kadar genç nüfusa rağmen maalesef OECD ülkelerine oranla çok genç yaşta
insanlarımızın emekli olması, bir miktar kayıt dışı istihdam gibi benzer
sebeplerden dolayı sistem şu anda sürdürülebilir bir sistem değildir. Şimdi, bu
sistemi biz daha ilave yüklerle karşı karşıya bırakırsak tabii ki bunu ya bir
yerden kesmemiz lazım ya da ilave vergilerle… Çünkü 2001’den itibaren Merkez
Bankasının para basması artık mümkün değil. E, şimdi, biz ilave açık
yaratacaksak bu ilave açığı ya vergi artışı yoluyla ya da ilave borçlanma
yoluyla… İlave borçlanma, aslında, tabii ki hepimiz ama özellikle de gelecek
nesiller açısından çok ciddi bir yük. Bunun bir tercih, yani bir seçenek olarak
bence sunulmaması lazım.
İlave vergi
noktasında da gerçekten birçok vergide de zaten Türkiye sınırları zorlamış
durumda. Yani özellikle ben bazı dolaylı vergilerden bahsediyorum. O nedenle,
biz, bu türden özlük hakları talebine bugüne kadar olumlu yaklaşamadık. Ama
genel konuşuyorum. Yani sadece polislerimiz için konuşmuyorum. Sağlık Bakanımızın
bu yönde çok ısrarlı, çok ciddi talepleri olmuştur; yanımda oturan Değerli
Bakanımızın kendi mühendisleri, kendi çalışanları için bu yönde çok ciddi
talepleri vardır. Türkiye’miz ne kadar... Önümüzdeki dönemde inşallah bilgi
yoğun, teknoloji yoğun ürünler üreterek, katma değer zincirini de yukarı
çıkartarak, yani gelir artışıyla birlikte ben inanıyorum ki emeklilerimizin de
durumları daha da iyileşecek.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başbakanla çelişiyor bu söyledikleriniz. Dikkatli
olun!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanımız, tabii ki
siz diyorsunuz ki 2007’de bir şeyler söyledi...
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Daha bu iftarda, geçen
ramazanda.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Ama ben bütün detaylara vâkıf değilim. Ama ben
burada genel bir çerçeve çiziyorum. Türkiye’nin şu anki
durumu bu. Yani bizim şu anda sosyal güvenlik sistemimiz çok ciddi bir
açık veriyor. İlave yük getirmek ya ilave borçlanmayı gerektirecek ya da ilave
vergi artışı...
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Sayın Bakan, şu pinpon topu enflasyonuyla emeklinin enflasyonunu bir
ayırırsanız enflasyonun daha fazla kaldığını görürsünüz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Arkadaşlar, enflasyon bütün dünyada nasıl
hesaplanıyorsa Türkiye’de de aynı hesaplanıyor. Hiçbir farkı yok.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Emekliye yansıması aynı değil Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – O bahsettiğiniz pinpon topunun minnacık bir
ağırlığı vardır...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet,
çok teşekkür ederim. Süreniz doldu.
Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/1784 Esas
numaralı (SS 493) Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 3- Bu Kanun
hükümleri Bakanlar Kurulunca yürütülür.
Mustafa Moroğlu Aykut
Erdoğdu Haluk Eyidoğan
İzmir İstanbul İstanbul
Turgut Dibek Malik Ecder
Özdemir Mehmet Akif Hamzaçebi
Kırklareli Sivas İstanbul
BAŞKAN –
Komisyon, katılıyor musunuz önergeye?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OKTAY SARAL (İstanbul) – Efendim,
Meclisin takdirlerine bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Ben de bakıyorum, çok büyük bir fark göremiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, fark yoksa işleme almamanız gerekir aslında yani bir
şeyi değiştirmiyor.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) – Katılıyorum.
BAŞKAN –
“Katılıyorum.” dedi.
Buyurun Sayın
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Şimdi, Sayın Hamzaçebi bunun nasıl bir değişiklik getirdiğini
herhâlde anlatacak.
BAŞKAN – Şimdi,
hızlı bir şekilde yönetiyorum.
Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Maliye
Bakanına yapmış olduğu açıklamalar için çok teşekkür ediyorum.
Bir konuda şöyle
bir açıklama yaptı: Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında bırakılan ihalelerin
toplamının toplam kamu ihalelerine oranı yüzde 7,5’tur. Sayın Bakan şüphesiz
bir bilgiye dayalı olarak bunu söylüyor ancak değerlendirmeyi şöyle yapmak daha
doğru olur. İki grup ihale vardır. Birincisi, Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında
bırakılan ihaleler. Bunlar her şekilde yapılabilir; rekabete açık yapılabilir,
kapalı yapılabilir, rekabet hiç olmayabilir; bir meçhuldür, onu bilemiyoruz,
nasıl yapıldığını bilemiyoruz. İkinci grup ihaleler Kamu İhale Kanunu
kapsamında olan ihaleler. Ama bunu da ikiye ayırmak gerekir. Birincisi,
rekabete açık olan ihaleler; ikincisi, rekabete açık olmayan ihaleler. Yani bir
pazarlık usulüyle yapılan alım gerçekte rekabete açık alım değildir. Bizim
fiiliyatımızda, kamu uygulamasında bu bu şekilde
işler. Doğrudan temin usulü rekabete açık bir usul değildir yani rekabet
sağlanan bir usul değildir, bir meçhuldür orada. Davetiye usulü, belli
istekliler arasında teklif usulü, bütün bunlar rekabete açık olmayan
ihalelerdir. Dolayısıyla, Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında bırakılan ihaleler
artı rekabete açık olmayan bu ihalelerin toplamını aldığımızda bunların toplam
kamu ihalelerinin toplamına oranı 2002-2013 yılları arasında üçte 1
düzeyindedir. Yani kamu alımlarının toplam üçte 1’lik bölümü rekabete açık
olmayan ihaleler sonucunda gerçekleştirilmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bizim hesabımız bu şekildedir. Buna şunlar dâhil değil: Yap-işlet-devret
usulü, yap-işlet usulü, yap-işlet-kirala usulü. Bunlar da Kamu İhale Kanunu
kapsamı dışındadır. Bu dediğim usullerle yapılan ihaleler, sözünü ettiğim üçte
1’lik orana dâhil değildir. Onları da dâhil edersek oran çok daha yukarıya
çıkar. Bunu ifade etmek için söz aldım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Evet, karar yeter sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısına bakacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, kabul ettik. Önergeyi kabul ettik.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hayır, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Etse de
karar yeter sayısı maalesef aranıyor.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, kabul edildi ama karar yeter sayısı yok.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Efendim, önergeyi kabul ettik birlikte. Sayın Başkan, bir daha
oylayın efendim.
BAŞKAN – Ha,
birlikte sayacağız. Anladım. Evet.
Kaldırın bakalım
ellerinizi.
Sayın arkadaşlar.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ama 146’yı uygulayın bakın şimdi. Kabul edenler doğrudur.
BAŞKAN – Tamam,
herkes kabul ediyor.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Hayır, bir tek Akif Bey kabul ediyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ana muhalefet kendi önergesini kabul etmiyor.
Sayın Başkan,
Grup Başkan Vekili boşa mı konuştu iki buçuk dakika?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Efendim, grup adına ben el kaldırıyorum.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Kendi verdikleri önergeyi kabul etmiyor iktidar da, burası niye kabul
etsin?
BAŞKAN – Sayın
Bakan “Ben katılıyorum.” demişti zaten.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Anladım da, verdikleri önergeyi kabul etmemeye hakları yok mu?
BAŞKAN – Ben
“Niye kabul etmiyorlar?” dedim mi Sayın Özensoy? “Elinizi kaldırın” dedim,
“sayın” dedim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, grup adına ben el kaldırıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Herkes şahsı adına el kaldırır Sayın Başkan. Grup adına vekâlet
yoktur.
BAŞKAN - Sayın
arkadaşlar…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, Grup Başkan Vekili biraz önce konuştu ama bakıyorum
ana muhalefete…
BAŞKAN – Ya
neyse, saydırıyorum Sayın Elitaş. Benden sonra
birbirinizle konuşun Allah aşkına! Herkes benimle konuşuyor. Kendi aranızda
konuşun.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Efendim, bizim grupta özgürlük var.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) – “Cumhuriyet Halk Partisinde Demokrasi yok.” diyenler
görsünler.
BAŞKAN –
Anlaşamadılar.
Elektronikle
yapıyorum.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Arkadaşlar, ret veriyoruz, ret.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Fikir değiştirdi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Arkadaşlar, ret veriyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin kabul etmediği
kendi önergesine ret veriyoruz.
VELİ AĞBABA
(Malatya) – Arkadaşlar, bizdeki demokrasiyi görüyorsunuz. Tarih yazıyor
Cumhuriyet Halk Partisi.
BAŞKAN – Ben o
işlere karışmıyorum, kendi aranızda konuşacaksınız.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.27
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
493 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime üç
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.33
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşiminin Dokuzuncu
Oturumunu açıyorum.
493 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin yapılan
iki oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Yapılan üç
oylamada da karar yeter sayısı bulunmadığından, sözlü soru önergeleriyle,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 19 Kasım 2013 Salı günü saat 15.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.