DÖNEM: 24 CİLT: 61 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
14’üncü Birleşim
7 Kasım 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’da Hava Mânia Planı uygulamasının yol açtığı
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, İstanbul’un bazı semtlerinde yaşanan
imar sorununa ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Ankara
Milletvekili Tülay Selamoğlu’nun, 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü’ne ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satır’ın açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Diyarbakır’da “Ne mutlu Türk’üm diyene!”
vecizesinin yer aldığı tabelanın Diyarbakır Valiliği tarafından kaldırılmasına
ilişkin açıklaması
4.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Başkanın karar yeter sayısı istenmeden karar yeter
sayısı aramasının Anayasa’nın 96’ncı maddesine göre doğru bir uygulama olduğuna
ilişkin açıklaması
5.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, türban konusunda
İç Tüzük’ten kaynaklanan herhangi bir engel olmadığını ifade ettiklerine ve
böyle bir konunun politik bir değerlendirmeye indirgenmesini doğru
bulmadıklarına ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu (AP) Katılım Öncesi Eylem
Birimi tarafından 20/11/2013 tarihinde Strazburg’da düzenlenecek olan “Sosyal
ve Sendikal Haklar” konulu üst düzey çalıştaya katılması Genel Kurulun
30/10/2013 tarihli 10’uncu Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1328)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter ve 24 milletvekilinin, okullardaki fiziksel
güvenlik eksikliklerinin ve okul kazalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/769)
2.- İstanbul
Milletvekili Melda Onur ve 21 milletvekilinin, HES projelerinde yaşanan işçi
ölümlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/770)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 21 milletvekilinin, cezaevlerinin
fiziki şartlarının ve cezaevlerinde verilen hizmetlerdeki eksikliklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/771)
VII.- ÖNERİLER
1.- CHP Grubunun,
Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner ve 26 milletvekili tarafından Lübnan’da
kaçırılan pilotlarımızın kaçırılma ve alıkonulma nedenleri ile serbest kalma
süreçlerinde yaşanan olayların açıklığa kavuşturulması, ülkemizin dış
politikası ve Suriye’ye yönelik uygulamaların diplomatik açıdan gelecekteki
olası sonuçlarının araştırılması amacıyla 25/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 7 Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan’ın CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan’ın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Osman Taney Korutürk’ün, Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; 5464
Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün;
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın; Kredi Kartları Faizlerinin İndirilmesi Hakkında Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekilleri Alaattin Yüksel ve Mustafa Moroğlu’nun; Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel’in; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile
Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/787,
2/34, 2/49, 2/109, 2/280, 2/461, 2/576, 2/726, 2/882) (S. Sayısı: 490)
4.- Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/774)
(S. Sayısı: 477)
5.- T.C.
Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Haberleşme ve Enformasyon Teknolojileri Bakanlığı ve Azerbaycan
Cumhuriyeti Milli Televizyon ve Radyo Şurası Arasında Televizyon Yayıncılığı
Alanında İşbirliğine Dair Protokol ile Teknik Hizmet Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/344) (S. Sayısı: 105)
X.- OYLAMALAR
1.- (S. S: 490)
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Başbakanlık makam odalarındaki ofis
mobilyalarına ve Başbakanlığın kırtasiye harcamalarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/26566)
2.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun’daki icra dosyası sayısına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/28629)
3.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray’ın, bir sağlık kuruluşunun gereksiz göz ameliyatı
yaptığı iddialarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun
cevabı (7/30541)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’te açılarak yedi oturum yaptı.
Manisa
Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi, Soma’da meydana gelen maden kazasına,
İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam, meslek odaları başkanları ve yöneticilerinin
seçimde aday olabilmeleri için istifa etmeleri zorunluluğuna,
Muş Milletvekili
Sırrı Sakık, Nusaybin ilçesinde sınıra inşa edilen duvara,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Manisa
Milletvekili Hasan Ören, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin gündem dışı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP Grup Başkanına sataşması
nedeniyle bir konuşma yaptı.
Manisa
Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi, Manisa Milletvekili Hasan Ören’in sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satır, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 20 milletvekilinin, çalışma ortamında psikolojik
tacizin (mobbing) neden ve sonuçlarının (10/766),
Tekirdağ
Milletvekili Bülent Belen ve 20 milletvekilinin, Ergene ve Çorlu derelerindeki
kirliliğin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararların (10/767),
Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan ve 20 milletvekilinin, 10 numara yağ
kullanımının yol açtığı sorunların (10/768),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Başkanlıkça,
görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan NATO Parlamenter
Asamblesi Başkanı Hugh Bayley ve beraberindeki parlamento heyetine “Hoş
geldiniz.” denildi.
BDP Grubunun,
1/2/2013 tarihinde BDP Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan
tarafından Türkiye’nin Suriye’deki rolüne ve Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusuna
verdiği desteğe ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (2494 sıra
no.lu)
CHP Grubunun,
2/5/2013 tarihinde Bursa Milletvekili İlhan Demiröz ve 20 milletvekili
tarafından zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (864 sıra no.lu),
Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel
Kurulun 6 Kasım 2013 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili İsmail Aydın’ın CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma
yaptı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında
yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı:
287),
Görüşmeleri,
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında
yer alan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi
kabul edilen, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün; 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Kredi Kartları Faizlerinin İndirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekilleri Alaattin Yüksel ve Mustafa
Moroğlu’nun; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adana Milletvekili
Ali Halaman’ın; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in; Banka Kartları
ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (1/787, 2/34, 2/49, 2/109, 2/280, 2/461, 2/576, 2/726, 2/882)
(S. Sayısı: 490), birinci bölümü üzerinde görüşmeler tamamlandıktan sonra
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Tunceli Üniversitesinde 6 bin öğrencinin eğitime
başlayamadığına ilişkin bir açıklamada bulundu.
İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satır, Manisa Milletvekili Hasan Ören’in 490 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinde verilen önerge üzerindeki konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine,
İzmir
Milletvekili Erdal Aksünger, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,
Sataşmaları
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Alınan karar
gereğince, 7 Kasım 2013 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
22.04’te son verildi.
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
Başkan
Vekili
Muhammet
Bilal MACİT Dilek YÜKSEL Muhammet Rıza YALÇINKAYA
İstanbul Tokat Bartın
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
II.- GELEN KâĞITLAR
No:
21
7 Kasım 2013 Perşembe
Teklifler
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt'ün; 3194 Sayılı İmar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1824) (İçişleri; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.10.2013)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; 5233 Sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun ve 3713 Sayılı Terörle
Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1825)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.10.2013)
3.- Muş
Milletvekili Demir Çelik'in; Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1826) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.10.2013)
4.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören'in; Kredi Kartı Borçlarının Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/1827) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.11.2013)
5.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1828) (İçişleri; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Anayasa
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.11.2013)
6.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1829) (Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.11.2013)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter ve 24 Milletvekilinin, okullardaki fiziksel
güvenlik eksikliklerinin ve okul kazalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/769) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.04.2012)
2.- İstanbul
Milletvekili Melda Onur ve 21 Milletvekilinin, HES projelerinde yaşanan işçi
ölümlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/770) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.04.2012)
3.- İstanbul
Milletvekili M. Sezgin Tanrıkulu ve 21 Milletvekilinin, cezaevlerinin fiziki
şartlarının ve cezaevlerinde verilen hizmetlerdeki eksikliklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/771) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.04.2012)
7 Kasım 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşimini
açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
14’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Açılışta yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
Hepimize iyi çalışmalar diyerek gündeme geçiyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kütahya’da Hava Mânia Planı uygulamasının yol
açtığı sorunlar hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Alim Işık’a aittir.
Buyurun Sayın Işık. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Kütahya’da Hava Mânia Planı uygulamasının yol açtığı sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle sizleri ve bizleri izleyen tüm vatandaşlarımızı saygılarımla
selamlıyorum.
Bugün, Kütahya il merkezimizde yaklaşık 50 binden fazla
vatandaşımızın ikamet ettiği çok sayıda mahallemizin ve organize sanayi
bölgelerimizde tahsisi yapılmış arsa sahibi yatırımcılarımızın doğrudan
etkilendiği ve karşı karşıya bulunduğu çok ciddi bir soruna çözüm bulunması
amacıyla gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Bu sorun, 2004 yılında Kütahya Belediyesinin 7 Şubat 2004 tarihli
ve 10 sayılı meclis kararının iptali istemiyle Millî Savunma Bakanlığınca
açılan davanın, Eskişehir İdare Mahkemesinin 2006/663 sayılı Kararıyla kabul
edilip 1/25.000 ölçekli Kütahya Askerî
Havaalanı Mania Planı’nın her ölçekteki imar planına işaretlenmesi ve
bundan sonra, plan kapsamında ruhsat verilmeden önce bölgede yetkili
komutanlıktan izin alınması talebinin Danıştay 6.Dairesinin 2008/3781 nolu Karar’ıyla
da onanmasının ardından, yine, Millî Savunma Bakanlığının 2 Mart 2013 tarihli
ve 162 sayılı Genelge’siyle, aksine uygulamalardan yetkili idarelerin sorumlu
tutulması nedeniyle ortaya çıkmış çok ciddi bir sorundur. Yaklaşık on yıldır
çözüm bekleyen bu sorunda gelinen noktada, Kütahya Belediyemiz 967 metre
yükseltinin üzerindeki hiçbir taşınmaza ruhsat verememektedir. Kütahya’nın
ortalama yükseltisi ise 950 metredir. Yani, ortalama kodun üzerindeki maksimum
17 metre üzerine herhangi bir taşınmaz artık ruhsat alamamaktadır. Var olan
binaların satışlarında zorluklar yaşanmakta ve Kütahya 2’nci OSB’de tahsisi
yapılmış arsaların yaklaşık yüzde 50’si üzerine fabrikalar yapılamamaktadır.
Yine, yüksek gerilim hattı ve altyapı inşaatları da maalesef durmuş durumdadır.
Konunun çözümü için Kütahya Belediye Başkanlığının Millî Savunma
Bakanlığına yazdığı 11 Eylül 2013 tarihli ve 5694 sayılı resmî yazıya, anılan
bakanlık tarafından cevaben gönderilen 1 Ekim 2013 tarihli ve 5762 sayılı
cevabi yazıda ise maalesef “Söz konusu talebin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığınca değerlendirilmesinin uygun olacağı
kıymetlendirilmiştir.” denilmektedir. Yani, sorun bakanlıklar arasında
kaybolmuştur. Bu sorunun çözümü için konu tarafımdan ilgili bakanlıklara -ki bu
bakanlıklar, Millî Savunma Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Kültür ve
Turizm Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığıdır- çözüm önerileri de sunularak,
yazılı soru önergeleriyle daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine de
taşınmıştır.
Bu önemli sorunun çözümü, şimdiye kadar söz konusu Mânia Planı
kapsamında bulunan alanlarda ulaşılan en yüksek kodlar doğal mânia olarak kabul
edilerek bu kodları aşmamak üzere alanda bulunan taşınmazlara yapılaşma izninin
verilmesiyle mümkün olabilecektir. Ancak bu durumda Kütahya il merkezinde çok
ciddi mağduriyetlere yol açan bu sorunun giderilmesi mümkün olabilecektir.
Ayrıca, 2012 yılında hizmete açılan ve bugüne kadar verimli bir şekilde
kullanılamayan Zafer Havaalanının ihtiyaç hâlinde askerî amaçlarla da
kullanılabilmesi düşünülmeli ve bu ciddi sorunun çözümü amacıyla
değerlendirilmelidir. Aksi takdirde, son
birkaç yıldır Kütahya kamuoyunda dillendirilmeye başlanan ve yıllardır ilimize
hizmet veren Kütahya Hava Er Eğitim Tugay Komutanlığının başka bir ile
taşınacağı iddiaları doğru çıkarak, Kütahyalı hemşehrilerimiz bir kez daha
üzüleceklerdir.
Son on yılda, ilimizde yapılan özelleştirmelerin de etkisiyle,
yaklaşık 90 bin dolayındaki genç nüfusunu başka illere göç vererek kaybeden
Kütahya ili bu önemli sorununu da çözemez ise, çok daha büyük sosyal sorunların
yaşanması kaçınılmaz hâle gelecektir.
Bu sorunun çözümünde Hükûmeti, ilgili bakanlıkları ve siz değerli
milletvekillerimizi duyarlı olmaya ve katkıda bulunmaya davet ediyor, hepinize
bir kez daha saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Müsaade ederseniz, söz konusu
gündemle ilgili yanıltıcı bilgilere…
BAŞKAN – Gündem dışı söz vermiyoruz milletvekillerimize.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Bir dakikalık bilgi vermek adına…
BAŞKAN – Vermiyoruz, çok özür dilerim.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Çok yanıltıcı bazı bilgiler verildi.
BAŞKAN – Hangi maddeye göre söz istiyorsunuz?
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Efendim, işte yerimden söz talep
ediyorum.
BAŞKAN – Ama gündem dışına yerinden söz vermiyorum. Bu ilkemizi
bozmayalım lütfen.
Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz, İstanbul’un bazı semtlerinde yaşanan imar sorunları hakkında
söz isteyen İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na aittir.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun, İstanbul’un bazı semtlerinde yaşanan imar sorununa
ilişkin gündem dışı konuşması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, İstanbul’dan sadece iki örnek vereceğim
ve vicdanlarınıza sunacağım. Birinci örnek: Avcılar Yeşilkent Mahallesi, 60 bin
kişi yaşıyor. Nerede biliyor musunuz? Bahçeşehir, o yüksek binaların olduğu
Bahçeşehir ve çok yüksek binaların olduğu Esenkent’in bitişiği. Kaçak olarak
yapılan 25 kat, 30 kat; imarı olmadan, Esenyurt’ta imar olmaksızın 30 kat, 40
kat kaçak yapılan binalara, bunlara her ne hikmetse İstanbul Büyükşehir
Belediyesi imarı veriyor ama orada yaşayan 60 bin kişinin imar sorununu
yıllarca halletmiyor.
Değerli arkadaşlarım, çamurdan geçilmiyor, insanlar perişan. Okul
istiyoruz, imarı olmadığı için okul yeri vermiyorlar. Ben özellikle tüm
partilerden 3’üncü bölge milletvekillerini Yeşilkent’e davet ediyorum.
Vicdanlarıyla bir görsünler. Burada yaşayan insanların çamurda… İmarı olmayan
bir yerde ilçe belediyesi hiçbir şey yapamaz. Yaptığı zaman yasal suç işliyor
olur. Bu açıdan, orada insanlık adına haykırıyorum, orada yaşayan 60 bin kişi
için haykırıyorum. Tamamen bir gecekondu muhiti. Bitişiğindeki…
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Yeşilkent, Esenyurt’a bağlı değil,
Avcılar’a bağlı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Evet efendim, Avcılar’a bağlı.
Baştan söyledim hanımefendi. Siz önce Yeşilkent’e gidip bir görün.
Vicdanınızda…
BAŞKAN – Hatibe müdahale etmeyin lütfen sayın milletvekilleri.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hanımefendi, Esenyurt’un kaçak
inşaatlarına Büyükşehirden izin veriyorsun, Avcılar’ın Yeşilkent’inin imarını
onaylamıyorsun.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Büyükşehirden çıktı, plan belediyede!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Gidin, İstanbul Büyükşehir
Belediyesine hesap sorun. Kaçak binalara ruhsat verdiniz, kaçak binalara imar
verdiniz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibe müdahale etmeyin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – 25 kat, 30 kat… Ben Yeşilkent adına haykırıyorum.
Büyükşehir Belediyesi, her ne hikmetse
30 kat, 40 kat kaçak yerlere imar veriyor ama gariban, gecekondu, fakir olan
Yeşilkent’e, her nedense imarına…
Hanımefendiciğim, ilçe belediyesi hiçbir şey yapamaz çünkü
Büyükşehirden 1/5.000’lik plan geçmemiş. Ben sizi, bölgenin milletvekilisiniz,
vicdanınız varsa…
GÜLAY DALYAN (İstanbul) - Var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – …ben sizi bu Yeşilkent’e davet
ediyorum. Ben de sizinle geleyim. Bir görün ondan sonra gelin burada bana laf
atın.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Hodri meydan Mevlüt Bey!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Evet, buyurun, gelin, görün.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – “Hodri meydan.” dedi sana.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hodri meydan! Gelmeyen
namussuz, ben de gelmezsem namussuzum.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Belediye Başkanı da gelecek ama.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Herkes gelsin, Büyükşehir
Belediye Başkanı gelecek başta.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Hiçbir şeyden korkmuyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, önce, çünkü engelleyen
Büyükşehir, önce Büyükşehir Belediye Başkanını getireceksin oraya.
Değerli arkadaşlar, ikinci bir örnek: İstanbul Ataşehir, finans
merkezi. Övünüyoruz, İstanbul’u finans merkezi yapıyoruz. Siz biliyor musunuz,
burada 17 mahalle var. 17 mahallenin 13’ünde imar yok. Sayın Belediye Başkanı
günlerce gitti Büyükşehirin önünde yattı, halk Büyükşehir Belediyesinin önünde
yatıyor. Değerli arkadaşlarım, eğer Ataşehir etrafıyla büyür… Buradan Belediye
Başkanını da kutluyorum mevcut imkânsızlıklara, imarı olmamasına rağmen…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Engellere rağmen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – …her türlü engellemeye rağmen
çok büyük hizmet verdi. Gelin, gelin, eğer Ataşehir finans merkezi olacaksa etrafıyla
büyüsün, etrafıyla büyümeyen bir finans merkezi yarın çürür arkadaşlar. Sizi
buradan uyarıyorum, Yeşilkent adına uyarıyorum, o fakir insanlar…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Mustafa Kemal adına, 1 Mayıs adına.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Siz Esenyurt’a 25 kat, 30 kat
imar veriyorsunuz, gariban Yeşilkentlime “3 kat.” diyorsunuz. Kimin hakkını
kimden alıyorsunuz? Eğer kaçak yapılan binalara veya dolandırılan halka -bir
sürü insan dolandırıldı orada, imarı olmayan yerler satıldı- rağmen Büyükşehir
Belediyesi Yeşilkent’e hâlâ imar vermiyorsa o insanlar adına ben…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Dünya Şehircilik Günü
münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Tülay Selamoğlu’na aittir.
Buyurun Sayın Selamoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili Tülay
Selamoğlu’nun, 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
8 Kasım Şehircilik Günü sebebiyle gündem dışı söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Arjantinli şehir plancısı Carlos Maria della Paolera’nın 1949
yılında, her 8 Kasım günü şehirde yaşayan herkesin sorunlar, çözüm önerileri ve
şehrin geleceğe taşınmasıyla ilgili etkinlikler yapmasını önerdiği şehircilik
günü. Türkiye 1976 yılında bu etkinliğe başladı.
Değerli milletvekilleri, Dünya Şehircilik Günü, kutlama
değildir. Küresel çerçevede büyük
değişimlerin olduğu, hızlı gelişmelerin yaşandığı dünyamızda yaşam biçimi,
eylemler ve yaşam alanlarıyla ilgili yeni düşüncelerin, önerilerin ortaya
konulduğu, tartışıldığı, çıkan sonuçlardan da yönetimlerin yararlanması
gerektiği etkinliklerin yapıldığı gün.
Bütün eski kültürlerde şehir, kozmosun yeryüzündeki modeli olarak
düşünülmüştür. Üstat Turgut Cansever “İster Platon’un şehri olsun ister
İstanbul, New York ya da Tokyo, prensip olarak şehir kurmak en büyük erdem olma
geçerliliğini sürdürüyor.” diyor. Niçin? Çünkü insan hayatının, varlığının en
karmaşık meselelerinin, en büyük çelişkilerinin yoğun bir şekilde çıktığı yerde
bunların ahenginin kabul edilebilir, saygıdeğer amaçlara yönelik olarak bir
araya getirilmesini mümkün kılan erdemdir şehir kurmak. Üstadın ideal şehir
tanımı vardır, insanların huzurlu ve huzurda olduğu şehirdir, ideal şehir.
Türlü türlü müdahalelerin, müzakerelerin, münakaşaların, mübadelelerin,
toplumsal ve politik süreçlerin ürünüdür. Saadettin Ökten “İnsan toplumlarının en
komplike eseri şehirlerdir.” diyor çünkü burada toplumun bütün kesimlerinin
katkısı vardır. Çok parametreli bir denkleme benzer şehir.
Değerli milletvekilleri, şehirler durağan değil devingendir. İbni
Haldun devletler dâhil her şeye, şehirlere de bir ömür biçmiştir. Yaşayan,
büyüyen, gelişen bir organizma. Farabi’nin tanımlamasında da kusursuz bir
bedenin iletişiminden bahsedilir. Beyni
yani yöneticileri; kalbi yani sağlık, eğitim hizmetleri, kültür değerleri; dolaşım
sistemi yani ulaşım ağı; sindirim sistemi yani alt yapı ve geri dönüşüm ağları;
sinir sistemi yani enerji ve su dağıtımı; akciğerleri yani yeşil alanları
yeterli ve şehrin büyüme gelişmesine uygun planlanmış ve işliyorsa kusursuz bir
bedenin ilişkisidir.
1928’de Ankara 40 bin kişilik bir şehir. Gazi Mustafa Kemal
Atatürk başkente imar planı yaptırıyor. 300 bin kişi hedeflenerek imar planı
yapılıyor, bugün şehir 5 milyon. Birçok şehrimiz aynı durumda; programsız,
imarsız, altyapısız büyümesine izin verilmiş. Şehrin sorunlarını çözerek ideal
şehir için uğraşıyoruz bugün. Afet riskli alanların dönüşümü, yapı stokunun
artırılması, sosyal donatı alanlarının olduğu kentsel dönüşümler, atık sudan
geri dönüşüme, kadastro çalışmalarına kadar birçok alanda düzenleme, kanun
düzenlemeleriyle uygulamalarını gerçekleştiriyoruz.
Yıllarca ruhsatsız, iskânsız binalara göz yuman, af
uygulamalarıyla plansız yapılaşmaya, kontrolsüz büyümeye izin vererek sağlıksız
şehirleşmeye sebep olanların yanlışlarını düzeltmek için uğraşıyoruz. Bizim
şehirlerimiz bunu hak etmemişti. Şehirler insanların kimliklerinin,
değerlerinin dışa yansımasıdır. Bu, bizim insanımızın yansıması değil. Biz,
kimlikli şehirler istiyor, bunun için de çalışıyoruz.
Modern mimarinin kurucularından Le Corbusier, 1911’de “New York ve
İstanbul’u karşılaştırırsak diyebiliriz ki birincisi kıyamettir, ikincisi ise
yeryüzü cenneti; İstanbul bir meyve bahçesidir, bizim kentlerimiz ise taş
ocaklarıdır.” der.
Değerli milletvekilleri, şehrin sınırları olmalı, tarihsel
sürekliliği olmalı, dünün değerlerini korumak suretiyle yarına taşıyabilmeli.
Ne eskisinin peşindeyiz ne de yepyeni olanın. Zamanın ve mekânın iç içe geçmesi
ve şehirlerimizin geleceğe ulaşabilmesini arzu ediyoruz.
Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Selamoğlu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Satır, sisteme girmişsiniz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satır’ın, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Aslanoğlu’nun konuşmasına ilişkin cevap vermek istiyorum.
Yeşilkent bölgesinin bir bölümü İstanbul 3’üncü bölgedeki Esenyurt ilçemize,
bir bölümü de Avcılar ilçemize bağlıdır. Esenyurt ilçemize bağlı olan yerde,
mahalle araları dahi altyapı işlemlerini bitirmiş, iyi bir kent görünümündedir
ama maalesef, Avcılar için aynı şeyi söyleyemeyeceğiz. Bildiğiniz gibi,
Esenyurt Belediyesi Adalet ve Kalkınma Partili, Avcılar Belediyesi Cumhuriyet Halk
Partilidir.
Plan konusuna gelince, 5.000’lik büyük planlar İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı tarafından yapılmış ve teslim edilmiştir. Cumhuriyet Halk
Partili Avcılar Belediyesi, 1.000’lik planları yapamayacağı için, kendisi
yapamadığı için Büyükşehre havale etmiştir. Bu belediyenin başarısızlığının
veya yeteneksizliğinin faturasını Büyükşehre çıkarmak mümkün değildir. Bunu
belirtmek istedim.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önce, Grup Başkan
Vekili, Cumhuriyet Halk Partisini kastederek sataşmada bulunmuştur. Bu sebepten
dolayı söz istiyorum ben.
BAŞKAN – Bir sataşma yok burada Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Var. Avcılar Belediyesi Cumhuriyet Halk
Partili; iki defa, beceriksiz olduğunu söyledi. Yani, itibarsızlaştırmanın
yerine…
BAŞKAN – Yani, biraz eleştiriye tahammül etmemiz gerekir Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu eleştiri değil, itibarsızlaştırmadır.
BAŞKAN - Burada bir sataşma yok, lütfen…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, Sayın Başkan…
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – “Cumhuriyet Halk Partisinin Belediye
Başkanı beceriksiz.” dedi, daha ne olsun.
BAŞKAN – Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın Sayın Başkan, Aslanoğlu’nun
konuşmasını siz eleştiri sınırları içerisinde kabul etmiyorsunuz, açık ve net,
partimizi küçük düşürecek mahiyette açıklamalarını eleştiri kabul ediyorsunuz.
BAŞKAN – Ne zaman kabul etmedim Aslanoğlu’nun konuşmalarını, ne
zaman oldu bu iş?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sizin buradaki tutumunuz eşitlik
ilkesine, adalet ilkesine aykırılık teşkil ediyor.
BAŞKAN – Ben çok eşit davrandığıma inanıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Eşit davranmıyorsunuz.
BAŞKAN - Burada da söylenenlere eleştiri sınırları içinde
kaldığımı düşünüyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Usul tartışması açmak istiyorum 63’üncü
maddesine göre.
BAŞKAN - Herhangi bir sataşma olmadığını düşünüyorum.
Özür dilerim, gündeme geçiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, 63’üncü madde nedeniyle
usul tartışması açmak istiyorum.
BAŞKAN – Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, 63’üncü madde açık.
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilginize sunacağım.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, usul tartışması…
63’üncü maddesi açık, yanlış yapıyorsunuz…
Sayın Başkan, bakın, özür dilerim…
BAŞKAN – Buyurun…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Mümkün olduğuncaya kadar, hakikaten
hukukun kalıp ve sınırları içerisinde kalmaya özen gösteriyoruz.
BAŞKAN – Evet…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ancak, siz, bizi hukukun kalıpları
dışına çıkmaya tavırlarınızla, tutumunuzla zorluyorsunuz.
BAŞKAN – Hiç öyle düşünmüyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Burada Sayın Aslanoğlu’nun konuşmasını
eleştiri sınırları içerisinde kabul görmüyorsunuz, ancak, Sayın Belma Satır’ın
bizim partimizi…
BAŞKAN – Ben bu konuda bir beyanda bulunmadım Sayın Tanal, sadece
laf atan milletvekillerine “Laf atmayın.” dedim, lütfen!
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, Sayın Belma Satır açıkça bizim
partimizi, grubumuzu hedef alarak küçük düşürücü, itibarsızlaştırıcı...
BAŞKAN – Grubunuzla ilgili bir sataşma yapmadı. Ben bu konudaki
takdir yetkimi kullanıyorum.
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Usul tartışmasında takdir yetkiniz
yoktur Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – 63’üncü maddede usul tartışmasına Sayın
Meclis Başkan Vekilinin takdir yetkisi yoktur, o emredici bir hükümdür. Bizim
sizden istirhamımız…
BAŞKAN – Usul tartışması emredici bir hüküm değil, usul tartışması
açılacak hiçbir ihlal yapmadım.
Buyurun Sayın Mevlüt Aslanoğlu…
2.- İstanbul Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hanımefendi ben yokken bir
cevap vermiş bana. Ben, vicdanlarınıza sesleniyorum: Bir yere 30 kat verirken
5.000’lik planda, bir yere 3 kat verirse… Bu bitişik, 300 metre mesafede yer,
300 metre. Bu vicdan mıdır? “Efendim, biz imarı yapıyoruz 5.000’lik…” Kardeşim,
30 kat verdiğin bir yerde 3 kat verirsen, oradaki insanların hakkını yersen,
yüce Allah da, kimse de hak yiyen insanları affetmez.
Hanımefendi sizi de davet ediyorum, gelin vicdanınızla görün.
Gelin, gelin…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Gidelim Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Gelin… Gelin…
BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu, kayda geçti.
Devam edin lütfen.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu (AP) Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından
20/11/2013 tarihinde Strazburg’da düzenlenecek olan “Sosyal ve Sendikal Haklar”
konulu üst düzey çalıştaya katılması Genel Kurulun 30/10/2013 tarihli 10’uncu
Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1328)
07/11/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu (AP) Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 20
Kasım 2013 tarihinde Strazburg’da düzenlenecek olan “Sosyal ve Sendikal Haklar”
konulu üst düzey çalıştaya Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir heyetin
katılması Genel Kurulun 30 Ekim 2013 tarihli 10’uncu Birleşiminde kabul
edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 2’nci maddesi uyarınca heyeti
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
Adı ve Soyadı Seçim
Çevresi
Salih Fırat (Adıyaman)
İsmail Tamer (Kayseri)
Ahmet Haldun Ertürk (İstanbul)
Mahmut Kaçar (Şanlıurfa)
Süleyman Çelebi (İstanbul)
Cemalettin Şimşek (Samsun)
BAŞKAN – Bilginize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır,
okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Fatma
Nur Serter ve 24 milletvekilinin, okullardaki fiziksel güvenlik eksikliklerinin
ve okul kazalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/769)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Okullarımızdaki fiziksel güvenlik eksiklikleri ve okul
yönetimlerinin ihmalleri nedeni ile öğrencilerimizin yaşamlarını yitirmelerine
neden olan okul kazalarının araştırılması, önlenmesi ve sorumluların
belirlenerek cezalandırılması amacı ile Anayasa’nın 98 ve TBMM İçtüzüğü’nün 104
ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırma komisyonu kurulmasını
saygılarımla arz ederim.
1) Fatma Nur Serter (İstanbul)
2) Namık Havutça (Balıkesir)
3) Hasan Ören (Manisa)
4) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
5) Vahap Seçer (Mersin)
6) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
7) Muharrem İnce (Yalova)
8) Mustafa Moroğlu (İzmir)
9) Emine Ülker Tarhan (Ankara)
10) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
11) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
12) Özgür Özel (Manisa)
13) İlhan Demiröz (Bursa)
14) Süleyman Çelebi (İstanbul)
15) Musa Çam (İzmir)
16) Turhan Tayan (Bursa)
17) Kemal Ekinci (Bursa)
18) Kamer Genç (Tunceli)
19) Veli Ağbaba (Malatya)
20) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
21) Ensar Öğüt (Ardahan)
22) Ayşe Eser Danışoğlu (İstanbul)
23) Nurettin Demir (Muğla)
24) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
25) Kazım Kurt (Eskişehir)
Gerekçe:
Ailelerin okullara emanet ettiği evlatlarının, okullardaki
fiziksel güvenlik eksiklikleri ve okul yöneticilerinin ihmalleri nedeni ile
yaşamlarını kaybetmeleri ile sonuçlanan kazaların önlenmesi ve sorumluların
cezalandırılması konusunda hiçbir ciddi girişim başlatılmamıştır.
Milli Eğitim Bakanlığının bu konuda çözüm üretici ve kazaları
önleyici bir yaklaşım sergilememiş olması kaygı vericidir.
Türkiye'de son iki yılda en az 15 çocuk okullarda meydana gelen
kazalarla yaşamını yitirmiş, yüzlercesi yaralanmıştır. 2012 yılı Ocak ayından
bu yana yaşamını yitiren öğrenci sayısı 4'tür.
Aileler yüksek meblağlara ulaşan yargı masrafları nedeni ile
ölümlerden sorumlu bulunanlar hakkında dava açmakta zorlanırken, bugüne kadar
ölen öğrenciler nedeni ile hiçbir sorumlunun tutuklanmamış olması da dikkat
çekicidir.
Görev ihmali bulunan sorumlu yöneticilerin görevden el
çektirilmemiş olmaları ve birçoğunun aynı okulda göreve devam etmeleri Millî
Eğitim Bakanlığının bu konudaki sorumluluğu üstlenmekten kaçındığını belgelemektedir.
TBMM Dilekçe Komisyonuna 117 bin imzalı dilekçe ile ailelerce
yapılan başvuru sonucunda, Komisyonun 3 Mart 2012'de yayınladığı rapor
okullardaki güvenlik risklerini doğrulamaktadır.
Konunun araştırılması, okulların fiziksel güvenliği konusundaki
ülke örneklerinden hareketle okul kazalarını önleyici uygulamaların
belirlenmesi ve sorumlulara ilişkin yaptırımların gözden geçirilmesi için bir
Meclis araştırma komisyonu kurulması gerekmektedir.
Yaşamlarını okul kazaları sonucu yitiren öğrencilerden bazılarının
kısa öyküleri:
Umut Balık, 9 yaşında. 23 Mart 2010; Uşak Eşme'de okuduğu yatılı
okulun bahçesindeki düştüğü fosseptik çukurunda boğularak yaşamını yitirdi.
Umut'un cansız bedeni, kazadan dokuz gün sonra o çukurda bulundu. Davası devam
ediyor. Sorumlular hâlen görevde.
Efe Boz, 6 yaşında. 12 Mayıs 2010, 6 yaşındaki Efe, İstanbul
Maltepe'deki anaokulunda tuvalete gitmek istedi. Öğretmeni onu tuvalete yalnız
gönderdi. Gittiği tuvalette ayağı kayan Efe, tutunduğu lavabonun kırılan
parçasının boynunu kesmesi ile yaşamını yitirdi. Efe'nin gittiği tuvalet, okul
projesine müdürün inisiyatifi ile izinsiz eklenmişti. Efe'nin ölümünde sorumlu
olanlarla ilgili aylarca işlem yapılmadı. Davanın açılabilmesi ancak Efe'nin
ailesinin yürüttüğü kampanyanın ardından mümkün oldu. Sorumlular hâlen görevde.
Anıl Erdem, 17 yaşında. 3 Haziran 2010, Anıl ve arkadaşları
Bornova'daki okullarından çıkarken yaya kapısı kilitli olduğundan araç çıkış
kapısına yöneldiler. 6 ton/cm² basınçlı kapı Anıl geçerken kapandı. Güvenlik ve
sıkışma otomatı olmayan kapıda arada kalan Anıl yaşamını yitirdi. Okul yönetimi
asli kusurlu olarak belirlenmesine rağmen müdür ancak üç yıl ceza aldı. İki yıl
altı aya indirilen ceza 18.250 TL para cezasına çevrildi ve yirmi dört ay
taksite bölündü. Sorumlu müdür bu cezayı fazla bularak temyize gitti.
Sorumlular hâlen görevde.
Mehmet Ali Yavuz, 4 yaşında. 19 Nisan 2011; İzmir Menemen'deki
Asarlık 75. Yıl İlköğretim Okulunda 23 Nisan provalarını izlemek isteyen Mehmet
Ali Yavuz'un üzerine iki senedir bozuk olan okulun demir kapısı düştü.
Hastaneye yaralı kaldırılan Mehmet Ali yaşamını yitirdi. Davası sürüyor.
Sorumlular hâlen görevde ve kapı hâlen tamir edilmedi.
Onur Akgün, 17 yaşında. 28 Kasım 2011; Bitlis'in Ahlat ilçesinde
okulda itfaiyenin çağrılmadığı yangın tatbikatının sonuna doğru ateşin önünde
fotoğraf çektirmek isteyen öğretmenleri bir öğrencisinden tineri ateşe
dökmesini istedi. Ters esen rüzgârla telaşlanan öğrencinin elindeki bidondaki
tiner ateşin etkisi ile parladı. En ağır yaralanan Onur dört dakika boyunca
kendini söndürmeye çalıştı. Onur beş ay boyunca tedavi gördüğü hastanede 14
Mart 2012 tarihinde yaşamını yitirdi. Yargılama henüz başlamadı. Sorumlular
halen görevde.
2.- İstanbul Milletvekili Melda
Onur ve 21 milletvekilinin, HES projelerinde yaşanan işçi ölümlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/770)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Adana Kozan, Erzurum Aşkale ve Zonguldak Çaycuma ilçelerinde işçi
ve vatandaş ölümlerine sebebiyet veren zincirleme olayları aydınlatmak
doğrultusunda, HES projeleri sürecinde sorumluluğu ve yetkisi olan tüm kurum ve
kuruluşların ihmallerinin ve ihlallerinin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın
98’inci ve İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Melda Onur (İstanbul)
2) Veli Ağbaba (Malatya)
3) Osman Oktay Ekşi (İstanbul)
4) İlhan Cihaner (Denizli)
5) Refik Eryılmaz (Hatay)
6) Vahap Seçer (Mersin)
7) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
8) Aytun Çıray (İzmir)
9) Erdal Aksünger (İzmir)
10) Ali Haydar Öner (Isparta)
11) Ümit Özgümüş (Adana)
12) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
13) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
14) Muharrem Işık (Erzincan)
15) Ali Demirçalı (Adana)
16) Kazım Kurt (Eskişehir)
17) Haydar Akar (Kocaeli)
18) Mehmet Şeker (Gaziantep)
19) Müslim Sarı (İstanbul)
20) Hurşit Güneş (Kocaeli)
21) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
22) Rıza Türmen (İzmir)
Gerekçe:
"İş kazası" adı altında işlenen “iş cinayetleri” giderek
ekonomik büyümenin ve kalkınmanın tek modelinin insana rağmen ve insanların
bedenlerinin üzerine inşa edilerek gerçekleştirdiğini ispatlamaktadır.
Ülkemizin inşaatlarından, tersanelerinden, madenlerinden her gün yeni işçi ve
vatandaş ölümleri, yaralanmaları haberleri gelmektedir.
Bu ölümlerin haberleri son zamanlarda ağırlıklı olarak barajlar ve
körü körüne uygulanan HES projelerinin inşaatlarından gelmektedir. Kozan,
Aşkale ve son olarak Çaycuma'da meydana gelen olaylar ülkemizde yaşanan HES
gerçeğinin geldiği boyutu ortaya koymaktadır.
Türkiye'nin tüm akarsularını HES'lerle doldurma yönündeki
tatminsizlik ve acelecilik, denetimsizliği ve ölümleri beraberinde
getirmektedir.
Türkiye'de HES projeleri, çoğunlukla 1939 yılında çıkan ve sadece
acil ve zorunlu hâllerde kullanılan Acil Kamulaştırma Yasası kullanılarak
gerçekleştirilmekte, ihalelerde Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) ve Sosyal
Etki Değerlendirmesi (SED) çalışmaları masa üzerinde yapılmakta, çoğunlukla
yapıldığı bölgenin halkının tepkisiyle karşılaşmakta ve çevresel tahribata yol
açtıkları gerekçesiyle mahkemelerce durdurulmakta, haklarında iptal kararı
verilmektedir. Ancak, ne yazık ki ülkemizde yargı kararları fiilen
uygulanmamakta ve denetimler yapılmamakta, HES inşaatları bu denetimsizlik
içerisinde tamamlanmaktadır. Bu denetimsizliğin geldiği noktada ise kazalar ve
ölümler başlamaktadır.
24 Şubat 2012'de Adana'nın Kozan ilçesinde yapılan HES projesi
içerisindeki Gökdere Köprü Barajı derivasyon tünelinde kapağın patlaması sonucu
10 işçi hayatını kaybetmiştir. Bu işçilerden 5'inin bedenlerine hâlâ
ulaşılamamıştır.
3 Nisan 2012 günü Erzurum'un Aşkale ilçesinde Karasu-2 HES
göletinde 5 işçi denetimsizlik ve ihmaller zincirinin ardından boğularak ve
donarak hayatını kaybetmiştir. İhmaller zincirinin başladığı nokta usulsüz HES
projesinin kendisidir. HES barajı yapıldıktan sonra enerji nakil hatlarını
taşıyan trafo direkleri göletin içinde kalmıştır. Söz konusu iletim hatlarının
alternatif bir hatta aktarılması gerekirken gereği yapılmamıştır. İşçiler
göletin ortasında bulunan elektrik direğindeki arızayı gidermek için belediye
parkının havuzunda kullanılan bir bisikletle, can yeleği, koruma elbisesi gibi
ekipmanlar temin edilmeden, göz göre göre ölüme gönderilmiştir. Olayın
gerçekleştiği ve işçilerin donarak hayatlarını kaybettikleri iki üç saatlik
süreçte hiçbir yardım ulaşmamış, çeşitli bahanelerle ambulans, helikopter gibi
kurtarma araçları duruma müdahale etmemiş, teçhizat ve ekipman kavramlarından
bihaber yetkililer tarafından ölümlere seyirci kalınmıştır.
6 Nisan 2012 tarihinde Zonguldak'ın Çaycuma ilçesinde temeli
aşınan köprü çökmüş, 15 kişi Filyos Çayı'nda kaybolmuştur. 1 kişinin bedenine
ulaşılmış, diğerlerinin aranması hâlihazırda sürmektedir. Köprünün onarımı için
uzmanlar tarafından yapılan uyarılar kamu yöneticilerince dikkate alınmazken,
Filyos Çayı üzerindeki Karabük HES'lerinin akan suyun dengesini bozduğu,
köprünün ayaklarının yıpranmasında tetikleyici sebep olduğu ve hatta HES inşaatları
sırasında dereden çekilen kumun da köprülerin direncine zarar verdiği yönünde
uyarılar yapılmıştır.
Erzurum'un Tortum ilçesi Ödük Çayı üzerinde yapılan üç tane HES
projesine karşı çıkan civar köylerin halkları bir yandan yaşam haklarını
savunurken diğer yandan heyelan tehlikesine dikkati çekmekte, ancak projeler
yapılırken heyelan tehlikesi göz ardı edilmektedir. Geçtiğimiz günlerde DSİ
tarafından geçici olarak durdurulan HES projesinin yüklenici firmasının Kayen
Enerji'nin bağlı olduğu Kayı İnşaat Şirketi 11 Mart 2012 tarihinde Esenyurt'ta
AVM inşaatında 11 işçinin yanarak hayatını kaybettiği olayda inşaatın da sahibi
olup en az taşeron şirket kadar sorumludur. Esenyurt'taki ihlallerin
Bağbaşı'nda tekrarlanıp tekrarlanmayacağı konusu endişe yaratmaktadır.
HES'lerin kontrolsüz ve acele bir şekilde yapılmaları, bu süreçte
yaşanan işçi ve vatandaş ölümlerinin araştırılarak ihale süreçleri, yapım
süreçleri, işletme süreçleri ve kaza durumlarında iş güvenliği, arama, kurtarma
süreçlerinde ihlal ve ihmallerin ortaya çıkarılmasında sorumluluğu taşıyan
muhataplar; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ve İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahin'dir.
Bu bağlamda, işçi ölümlerine sebebiyet veren zincirleme olayları
aydınlatmak doğrultusunda, HES projeleri sürecinde sorumluluğu ve yetkisi olan,
lisans ve ÇED raporu veren kurumdan, taşeron firmaya kadar sürece dahil olan
tüm kurum ve kuruluşların, ihmallerinin ve ihlallerinin belirlenmesi amacıyla
Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince bir
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu ve 21 milletvekilinin, cezaevlerinin fiziki şartlarının ve
cezaevlerinde verilen hizmetlerdeki eksikliklerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/771)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Uzun tutukluluk süreleri, yargının bağımsızlığı ve hukukun
taraflılığı hususunda yaşadığımız sorunlar vatandaşlarımızın adil yargılanma
hakkını ortadan kaldırmaktadır. Bunun yanı sıra, cezaevi koşullarının ağırlığı,
adil yargılanma hakkı elinden alınan vatandaşımızın ikinci kez cezalandırılması
anlamına gelmektedir. Bu bağlamda, cezaevlerinde barınma, beslenme ve sağlık
alanlarında temel hizmetlerin sağlanıp sağlanmadığının incelenip, tutuklu ve
hükümlülerin ağır cezaevi koşullarıyla tekrar cezalandırılıp
cezalandırılmadığının ve insan hakları ihlallerinin yaşanıp yaşanmadığının
tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104’üncü ve
105’inci maddeleri gereği bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2) Aylin Nazlıaka (Ankara)
3) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
4) Hülya Güven (İzmir)
5) İhsan Özkes (İstanbul)
6) Sedef Küçük (İstanbul)
7) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
8) Mahmut Tanal (İstanbul)
9) Ali Haydar Öner (Isparta)
10) Veli Ağbaba (Malatya)
11) Haydar Akar (Kocaeli)
12) Ali Özgündüz (İstanbul)
13) Hurşit Güneş (Kocaeli)
14) Mehmet Şeker (Gaziantep)
15) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
16) Gürkut Acar (Antalya)
17) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
18) Namık Havutça (Balıkesir)
19) Hasan Akgöl (Hatay)
20) Muharrem Işık (Erzincan)
21) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
22) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
Gerekçe:
Ülkemizde yargının bağımlılığı, hukukun taraflılığı üzerinde çok
ciddi sorunlar yaşamaktayız. Son Anayasa değişikliğiyle yargıda yaşanan yeniden
yapılanma süreci yargının bağımlı hâle gelmesiyle sonuçlanırken hukukun
üstünlüğü ve adil yargılanma hakkı zedelenmiştir.
Yargıda yaşanan sorunlara ek olarak uzun tutukluluk süreleri ve
cezaevi koşullarının ağırlığı tutukluların daha cezası kesinleşmeden ceza
çekmelerine, hükümlülerin ise cezalarının üzerine tekrar ceza çekmelerine sebep
olmaktadır.
Cezaevi koşullarının ağırlığı, cezası kesinleşmeden tutukluların
ağır rahatsızlıklar yaşamalarına hatta ölümlerine neden olmaktadır. Benzer
şekilde, hükümlülerin cezalarına ek olarak yaşadıkları ortamın temel hizmetler
açısından yetersiz olması yüzünden ek bir ceza süreciyle birlikte ciddi sağlık
sorunları ve yaşam tehdidi ile karşı karşıya kalmalarına neden olmaktadır.
Cezaevlerimiz barınma, ısınma, beslenme ve sağlık koşulları
açısından en temel minimum koşulları taşımaktan uzaktır. Yeterli beslenemeyen,
ısınma problemi yaşayan, hijyenik şartlar altında barınamayan, bütün bu olumsuz
koşullara ek olarak yeterli tıbbi destek alamayan tutuklu ve hükümlüler tecrit
edilmiş bir şekilde neredeyse ölüme terk edilmektedir. Aileler ve yakınlarının
tutuklu ve hükümlüler ile konuşma ve görüşme imkânları ise son derece yetersiz
olup neredeyse cezaevlerindekilerin dışarı ile hiçbir iletişim kuramamasına
yönelik olarak işlemektedir. Tecrit edilen tutuklu ve hükümlülerin durumu ve
ceza infaz koruma görevlilerinin tutumu insan haklarına aykırı uygulamalara
sebebiyet vermektedir.
Bu bağlamda, cezaevlerinde barınma, beslenme ve sağlık alanlarında
temel hizmetlerin sağlanıp sağlanmadığının incelenip tutuklu ve hükümlülerin
ağır cezaevi koşullarıyla tekrar cezalandırılıp cezalandırılmadığının ve insan
hakları ihlallerinin yaşanıp yaşanmadığının tespit edilmesi amacıyla bir Meclis
araştırmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın Vural, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, Diyarbakır’da “Ne mutlu Türk’üm diyene!” vecizesinin yer aldığı
tabelanın Diyarbakır Valiliği tarafından kaldırılmasına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maalesef, dün, Ziya Gökalp’in, Süleyman Nazif’in, Cahit Sıtkı
Tarancı’nın memleketi Diyarbakır’da “Ne mutlum Türk’üm diyene!” vecizesinin yer
aldığı tabela Valilik tarafından kaldırılmış. Diyarbakır’dan arayan vatandaşlar
“Biz Türk milletine mensup olmaktan, Türk vatandaşı olmaktan gurur duyuyoruz,
mutluyuz. Devletin kendi eliyle bu tabelayı kaldırması bu coğrafyayı PKK bölücü
zihniyetine teslim ettiğini göstermektedir. Bunu kınıyoruz.” diyor.
Maalesef, bugün, Türk milleti millî kimliğine ve vatandaşlığına
karşı bir saldırı, bir nefret suçu fütursuzca işlenmektedir. Türk milletinin,
onun adının devlet eliyle bir saldırıya uğramış olmasını esefle kınıyorum.
Maalesef, PKK terör örgütünün bu coğrafyada paralel devlet ve millet
oluşturmaya yönelik adımları AKP tarafından meşrulaştırılmaktadır. Nereye
gidecek? Nereye kadar gidecek? Türkiye Cumhuriyeti’ni de mi sileceğiz?
Anayasa’dan da mı çıkartacaksınız? Nereye kadar götüreceksiniz? PKK terör
örgütünün bu taleplerine devlet eliyle icazet verilmesi, devlet eliyle Türk
milleti millî kimliğine saldırılması devleti yönetenlerin ne büyük bir gaflet
içerisinde, gaflet ötesi bir davranış içerisinde olduğunu gayet açık, net bir
şekilde ortaya koyuyor. Aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti’nin devletinin ve
milletinin birliğini temsil eden Sayın Cumhurbaşkanının devlet nişanında “TC”
ibaresiyle Atatürk’ün siluetinin kaldırılmasının da aynı zamana gelmesini
sistematik bir şekilde Türk milleti millî kimliğine ve Türkiye Cumhuriyeti
devletine ve bu devletin kuruluş mücadelesini sürdüren ve kuruluşunu gerçekleştiren
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarının iradesine karşı bir
başkaldırı olduğunu burada ifade etmek istiyorum. Kim ne yaparsa yapsın,
Türkiye Cumhuriyeti devleti ilelebet payidar kalacaktır; kurtuluş mücadelesi,
kuruluş felsefesi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Türk milleti iradesi hâkim
olmaya devam edecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim Sayın Vural.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Buyurun.
VII.- ÖNERİLER
1.- CHP Grubunun, Isparta
Milletvekili Ali Haydar Öner ve 26 milletvekili tarafından Lübnan’da kaçırılan
pilotlarımızın kaçırılma ve alıkonulma nedenleri ile serbest kalma süreçlerinde
yaşanan olayların açıklığa kavuşturulması, ülkemizin dış politikası ve
Suriye’ye yönelik uygulamaların diplomatik açıdan gelecekteki olası
sonuçlarının araştırılması amacıyla 25/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 7 Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
07/11/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 07/11/2013 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
Sinop
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner ve 26 Milletvekili
tarafından, 25/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Lübnan'da kaçırılan pilotlarımızın kaçırılma ve alıkonma nedenleri ile
serbest kalma süreçlerinde yaşanan olayların açıklığa kavuşturulması, ülkemizin
dış politikası ve Suriye'ye yönelik uygulamaların diplomatik açıdan gelecekteki
olası sonuçlarının araştırılması" amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (1059 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen
diğer önergelerin önüne alınarak 07/11/2013 Perşembe günlü Birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde olmak üzere ilk söz, Isparta Milletvekili
Ali Haydar Öner’e aittir.
Buyurun Sayın Öner. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; bugün bir çağrı
yapacağız. 9 Ağustos 2013 tarihinde, Beyrut’ta, Türk Hava Yolları pilotları
Murat Akpınar ile Murat Ağca kaçırıldılar. Yetmiş bir gün sonra, 20 Ekim 2013
tarihinde 23.15’te salıverilen pilotlar Katar’a ait özel bir uçakla İstanbul’a
getirildiler, Sayın Başbakan ve yakınları tarafından karşılandılar.
Salıverilmeleri herkesi mutlu etti ancak bu sürece nasıl gelinmişti? Pilotlar
kurtulmanın, özgürlüklerine ve ailelerine kavuşmanın sevinci ve heyecanıyla
duygusal yoğunluk içinde herkese teşekkür ettiler. Kendilerine geçmiş olsun
diyor, aileleriyle birlikte ulusça sevinçlerini paylaşıyoruz.
Hep birlikte, 5N 1K için düşüncelerimizi paylaşalım.
Sayın milletvekilleri, “Stratejik derinlik ve komşularla sıfır
sorun” sloganı altında yola çıkılmıştı. Ermenistan’la, İran’la, Irak’la,
Suriye’yle, Kıbrıs Rum Yönetimi’yle, Yunanistan’la sorunlar sıfırlanacak idi,
Gürcistan ve Bulgaristan’la zaten ilişkiler olumlu seyretmekteydi. Sonra ne
oldu? Ermenistan’la sorunları çözeceğiz derken, iki millet bir devlet olarak
anıldığımız Azerbaycan’la ilişkilerimiz sarsıldı. İşgalinde vebalimiz bulunan
Irak’ta başımıza çuval geçiren Amerikan askerlerine dua ederken “Ne muhtırası,
müzik notası mı veriyorsunuz?” gibi anlamakta zorluk çektiğimiz ifadeler
kullanıldı. Irak’ı bir bütün olarak ele almak yerine, uzun süre sadece Kuzey
Irak Bölgesel Yönetimi’yle ilişkilere ağırlık verdik. Şimdi, ilişkileri
dengelemeye çalışıyoruz. Bu sürece de Cumhuriyet Halk Partisinin iki değerli
milletvekili Sayın Loğoğlu ve Sayın Korutürk’ün katkılarda bulunduğunu
belirtmekten onur duymaktayım.
Kıbrıs Rum Yönetimi’yle ilişkilerimiz ayrı bir başlıkta
değerlendirilmesi gereken sorunlar yumağına dönüştü. İran’la ilişkilerde kabul
edemeyeceğimiz olumsuzluklarla karşılaştık. Sayın Başbakanımız İran
Cumhurbaşkanı ve dinî lider tarafından hepimizi üzen bir durumla karşı karşıya bırakıldı.
Sorunlar çok ama asıl konumuz Suriye ile ilişkiler ve kaçırılan
pilotlarımız. Suriye ile âdeta can ciğer kuzu sarmasıydık. Baştaki yöneticileri
diktatördü ama “Kardeşim Esad” diyebiliyor, Şam’da ortak bakanlar toplantısı
yapıyor, anlaşmalar imzalıyor; sandıktan yine Aziz Yıldırım’ı ezici çoğunlukla
çıkaran Fenerbahçe ile Suriye’nin gözde takımı El İttihat 3 Nisan 2007’de
karşılaşma yapıyorlardı. İş bununla da kalmıyor, Esad ve Erdoğan aileleri
Türkiye'nin gözde tatil bölgelerinde kameraların ilgi odağı oluyordu. Sonrası?
Sonrası hiç de iyi değil. Ne olduysa oldu “Kardeşim Esad” iken bir anda “Zalim
Esed” olan komşumuzla kanlı bıçaklı oluverdik. Esad nush ile uslanmamış,
muhalifleri desteklenerek devrilmek zamanı gelmişti. Bu aşamada Suriye’nin yurt
içindeki ve yurt dışındaki rejim muhalifleriyle bir araya gelindi, mülteciler
kabul edildi. “Mülteci kampı” adı altında muhaliflerin bir kısmına silahlı
eğitim verildiği, sınırların yolgeçen hanına döndüğü gerçeğiyle karşı karşıya
kalındı. Hatay’da, Reyhanlı’da kardeşlerimiz suikastlarda hayatlarını
kaybettiler. Kendilerine Allah’tan rahmetler diliyoruz. Kayıplar Hatay’la
sınırlı kalmadı, sınır boylarında da kayıplar, acılar yaşadık. Sayın Başbakan
da sınır boylarında savaş nutukları attı, tez zamanda Emevî Camii’nde namaz
kılmaktan söz etti. Şam rejimi er geç yıkılacaktı ama Sayın Başbakanın ve gözde
Dışişleri Bakanının öngörüleri bugüne kadar gerçekleşmedi.
Esad’ın öldürdüklerine, ÖSO’nun, Özgür Suriye Ordusu’nun, El
Kaide’nin, El Nusra’nın ve benzeri örgütlerin öldürdükleri karıştı. Kimyasal
silahlarla öldürülenler ile klasik silahlarla öldürülenler, kafası kılıçla
kesilenler ile ciğerleri yenenler acıları, ızdırapları çoğalttılar. İnsanlık
dışı görüntüler ortaya çıktı.
AKP hükûmetleri kimlere destek verdi de ABD desteğinden mahrum
kaldı, yalnızlaştı? Derin stratejiden değerli yalnızlığa dönüşüldüğü söylendi
ama düşülen trajik yanlışlıktı. Bunun “değerli yalnızlık” olarak adlandırılması
da trajikomik bir söylem olmaktan öteye geçemedi.
Değerli milletvekillerimiz, bu süreçte pilotlarımız niçin
kaçırıldı? Hükûmet politikalarının kaçırılmaya etkisi olmuş mudur? 9 Lübnanlı,
Şam’daki 127 kadın mahkûm salıverildiler. Bunların pilotlarımızın
salıverilmeleriyle ilgisi var mı? Sayın Başbakan alana gittiği hâlde sadece
resim çektirmekle yetindi de niye kurtarılmanın kahramanlık öyküsünü anlatmadı
ya da “Kusura bakmayın, bizim de bu işte hatamız oldu.” diye öz eleştiride
bulunmadı? Fidye verildi mi, verildiyse ne kadar verildi? Kim verdi? Niçin güçlü
ülke Türkiye'nin Türk Hava Yollarıyla değil de Katar’ın özel bir uçağıyla
getirildiler? Bundan sonra yeni kaçırılmalar, rehin almalar, şantajlar
olabilecek midir? Biliyorsunuz, o
süreçte Dışişleri Bakanlığımız, Lübnan’daki yurttaşlarımızın ülkeyi terk etmeleri,
Hükûmete danışılmadan yeni ziyaretler yapılmaması bildirilmişti. Hükûmet kendi
yanlışlarından bir kahramanlık öyküsü uydurmaya çalıştı. Şimdilerde de güncel
olan öğrenci evleriyle gündemi değiştirmeye çalışıyor.
Değerli milletvekillerimiz, Sayın Başbakan’ın, bir iki istisna
belki vardır ama, Türkiye'nin öğrencilerine, ailelerine, ulusumuza hakaret
etmeye hakkı yoktur çünkü burada iktidar kendi yanlışlarından bir oy devşirme
sürecine girmeye çalışmaktadır. Ailelerin hassasiyetlerini kaşıyarak bundan
kazanım beklemektedir. Başbakan bir şey
söylüyor, yardımcıları birbirine benzemeyen ifadeler kullanıyorlar. 2012, 2013
verilerine göre; ön lisans, lisans ve yüksek lisans öğrenci sayısı 4 milyon 975
bin 690. Bunlardan 414.969 öğrenci
yurtta kalıyor. Hangi milletvekiline yurt için talep gelmedi söyleyebilir
misiniz? Çocuklar yurtlar dışında olumsuz koşullarda barınmaya çalışıyorlar ve
istikballerini kazanma gayreti içindeler. 2.241 yurttan 1.873 yurt özel. Niçin
yeterince yurt yapmadınız, çocuklarımızı sıkıntılarla baş başa bıraktınız? Yeri
geldikçe “Şunu başardık, bunu başardık.” diyorsunuz ama en çok önem verilmesi
gereken üniversite gençliği ve geleceğimiz değil mi? Niye bu konularda ihmal
içindesiniz ve bu konuları niye önemsemiyorsunuz?
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öner.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde grup önerisinin
aleyhinde ilk söz, Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan’a aittir.
Buyurun Sayın Çalışkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen grup önerisinin
aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Tabii, Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan sayın milletvekilimiz
dış politikadan girdi, öğrenci evlerinden çıktı. Genel anlamda tam olarak nasıl
bir önerge verdiler, ne demek istediler tabii ki anlayamadık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ama, şu anda bizler… Dün Sayın Dışişleri Bakanımız
parlamenter diplomasiye verdiği önemi göstererek Dışişleri Komisyonumuzu
ziyaret etti ve yaklaşık dört saate yakın Dışişleri Komisyonu üyelerini dış
politika gelişmeleri hakkında bilgilendirdi, çok geniş kapsamlı bir sunum yaptı
ve muhalefet partisi milletvekillerinin, bizlerin sorularını cevaplandırdı.
Tabii, orada aldığım sözde ben şunu söyledim: Ülkeler çeşitli partilere sahip
olabilir; iktidar partisi, muhalefet partisi… İç politik konular
tartışılabilir, konuşulabilir; ekonomidir, vergidir, eğitimdir, ulaşımdır,
sağlıktır… Ama, dış politika konusunda Türkiye olarak bir millî duruşumuzun,
bir ulusal duruşumuzun olması gerçekten çok önemli. Başbakanımıza karşı yapılan
hakaretlere, Dışişleri Bakanımıza karşı yapılan hakaretlere, bütün bunlara
karşı bizlerin bir millî duruş sergilemeden, işte, çeşitli ziyaretlerle,
çeşitli görüşmelerle dış politikayı iç politikaya alet etmemiz, malzeme
yapmamız… Gerçekten, bir başka, bizden başka böyle bir ülke dünyada var mıdır,
onu da bilmiyorum.
Bir millî duruş sergilememiz lazım. İşte, dün, Dışişleri
Komisyonunda da bunu gördük. Maalesef, Sayın Dışişleri Bakanımız bazı bilgiler,
bazı istatistikler, bazı veriler vermesine rağmen, bazı muhalefet partisi
milletvekillerimizin, işte kulaktan dolma bilgilerle, işte gazete kupürleriyle
“Siz doğru söylemiyorsunuz, doğrusu budur.” şeklinde kendi Dışişleri
Bakanımıza, kendi istihbaratımıza, kendi askerî kaynaklarımıza güvenmeyerek
çeşitli kaynaklardan, farklı yerlerden elde edilen bilgileri sanki “Hükûmete nasıl
bir gol atabilirim, nasıl ellerini zayıflatabilirim?” anlayışıyla yapılan bu
girişimler gerçekten sadece AK PARTİ’ye karşı değil, ülkemizin duruşuna,
ülkemizin dış politikadaki gücüne yönelik yapılan çok önemli adımlar diye
düşünüyorum.
Tabii, şu an, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün konuşmasını
dinledikten sonra, sanki pilotlarımızın kurtulmasına sevinecekleri yerde
üzülmüşler gibi bir duyguya kapıldım.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Herhâlde sen iyi dinlemedin sayın
konuşmacı.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) - Pilotlarımız kurtuldu. Başbakanımız
da tabii ki Türkiye’nin artan itibarı, Türkiye’nin artan gücüyle Türk insanına
verdiğimiz değerin göstergesi olarak, tabii ki havaalanında karşıladı, tabii ki
bu değeri gösterdi. Bundan gocunmamak lazım, bunu yadırgamamak lazım. Tabii,
buna ülkemiz alışkın değil ama Türkiye güçleniyor, Türkiye gelişiyor, Türkiye
artık birilerinin yazdığı senaryoları uygulayan bir ülke değil, bir aktör
değil; Türkiye artık kendi oyununu kuruyor, kendi senaryolarını yazıyor. Bundan
tabii rahatsız olanlar mutlaka vardır, bunu hazmedemeyenler mutlaka vardır; bu
yeni konjonktüre ayak uyduramayanlar mutlaka vardır ama siz güçlenirseniz, siz
oyun kurucu olmaya başlarsanız tabii ki düşmanlarınız da artacaktır, tabii ki
istenmeyen olaylar da yaşanacaktır.
Onun için, az önce de söylediğim gibi, bizler belki burada birçok
şeyi tartışabiliriz, “Kol kırılır, yen içinde kalır.” diyebiliriz ama dış
politikadaki bu tip yaklaşımları, işte, muhalefet milletvekillerinin
sergilediği tutumları, yapılan farklı ziyaretleri, gerçekten, bir vatan evladı
olarak yadırgadığımı belirtmek istiyorum.
Şimdi, Suriye politikamız tabii ki sizler tarafından
eleştiriliyor. Biz Suriye’de ilkesel bir duruş sergiledik. Suriye politikamız
noktasında tabii ki eleştirileriniz olabilir ama şunu özellikle belirtmem lazım
ki: Suriye’nin normalleşmesi, Suriye’deki problemlerin giderilmesi için hem
Başbakanımız hem Dışişleri Bakanımız birçok girişimlerde bulundular. İşte, dün
Sayın Dışişleri Bakanımız gene bunun bilgisini verdi, yedi saat Beşar Esad’la
“Şöyle yapılması gerekir, şunun yapılması ülkedeki sıkıntıları giderir.”
şeklinde görüşmesi olduğunu belirtti.
Şimdi, bütün bu girişimler, bütün bu iyi niyetli adımlardan sonra,
sanki Suriye’deki olayları biz çıkarmışız, sanki oradaki dökülen kanlardan biz
sorumluymuşuz gibi bir yaklaşım, gerçekten, doğru değil. Bu olaylar başlayana
kadar, defaatle, Suriye’nin her anlamda demokratikleşmesi, kendi halkıyla
bütünleşmesi, muhalif partilere siyaset yapma imkânı verilmesi anlamında, bütün
bu sorunların giderilmesi için Türkiye tabii ki kardeşçe adımlar atmıştır.
Kesinlikle hiçbir zaman da Türkiye’de dış politikada mezhepsel bir bakış açısı
sergilememişizdir ama bütün bunlara rağmen, eğer bir diktatör kendi ülkesinin
insanlarını öldürüyorsa, binlerce, on binlerce insanını öldürüyorsa,
bombalıyorsa, şehirlerini harap ediyorsa, kusura bakmayın da bundan onu sorumlu
tutmaktan ziyade, sanki Türkiye bu işlere yol açıyor…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Evet, evet… Bir tır silah yakalandı,
cephane yakalandı. Haberiniz var mı?
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) – …işte, Özgür Suriye Ordusunu
destekliyor, sanki onlara silah veriyor gibi…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Silahları siz bağışlıyorsunuz terör
gruplarına!
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) – Kusura bakmayın, bu tip yaklaşımlar,
gerçekten, millî yaklaşımlar değil. Yani bununla ilgili her türlü bilgi sizlere
verildiği hâlde, paylaşıldığı hâlde başkalarının sözcülüğünü yapmak, başka
diktatörlerin sözcülüğünü yapmak, başka ülkelerin sözcülüğünü yapmak sizlere
kalmaması lazım, sizlere kalmamalıydı.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Kendi milletvekiliniz Haluk Özdalga’nın
yazısını okuyun, itiraf ediyor!
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) - Onun için, değerli milletvekilleri,
dış politikada, gelin, millî duruş gösterelim, konuşalım, tartışalım.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Millî duruş, teröristleri desteklemek
mi? Ayıp ya!
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) - Ama gidip de uluslararası alanda,
uluslararası toplantılarda kendi ülkesini şikâyet etmek, kendi ülkesinin
aleyhine konuşmak, kendi ülkesini yabancılara şikâyet etmek gerçekten millî bir
duruş değildir, böyle bir ülke de dünyada başka belki de yoktur.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ülkeyi değil, AKP iktidarını şikâyet
ediyoruz.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) - Şimdi, Türkiye, dünyada en çok
temsil edilen 7’nci ülke konumuna gelmişse, İstanbul, New York’tan sonra
dünyada dış temsilcilik olan 2’nci il hâline gelmişse, büyükelçilik sayımız
84’ten 114’e çıkmışsa, Afrika’da Fransa Bayrağı’ndan daha çok Türk Bayrağı
dalgalanıyorsa bundan siz niye rahatsız oluyorsunuz? Bırakın, Fransızlar
rahatsız olsun, başka ülkeler rahatsız olsun. Türkiye artık bu konuma
gelmiştir. Türkiye bölgesel bir güç, küresel bir aktör konumuna doğru hızla
ilerlemektedir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Hayal görüyorsunuz, hayal.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) - Onun için, eski dış politika
mantalitesine sahip olanlar tabii ki bu yeni duruma adapte olamıyorlar.
Eskiden, siz hiçbir şeye karışmazsanız, bir kenarda, köşede silik oturursanız,
birilerinin size dediğini yapar bir ülke konumunda olursanız tabii ki kimse
size karşı bir şey yapmaz, düşmanınız çok fazla olmaz ama bölgesel iddianız,
ilkesel duruşunuz, insan merkezli –bakın, çıkar merkezli demiyorum- bir dış
politika anlayışınız olursa tabii ki bu noktada bunu istemeyenler, bu noktada
sizin elinizi zayıflatmak isteyen girişimler, olaylar mutlaka olacaktır.
Bütün bunlara karşı birlikte mücadele etmemiz lazım, birlikte
duruş sergilememiz lazım. Tabii ki bizler iktidar olarak elimizden geldiğince,
sizler müsaade ederseniz, sizler izin verirseniz her anlamda sizleri
bilgilendirmeye razıyız ama şunu sizlerden özellikle istirham ediyorum:
Muhalefet partilerinin dış politika konusundaki ileri gelen milletvekillerini,
lütfen başkalarına değil de kendi ülkenizin Başbakanına, kendi ülkenizin
Dışişleri Bakanına, kendi ülkenizin kaynaklarına lütfen başkalarından daha çok
güvenin. Gelin hep birlikte ülkemizi çağdaş medeniyetler seviyesinde daha da
yukarıya çıkaralım. Dünyanın ilk 10 ülkesi arasına sokalım ve Türkiye’nin
gücünü, Türkiye’nin o “soft power”ını herkese, hep birlikte gösterelim.
Bunu birlikte başaracağız diyorum, hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çalışkan.
Buyurun, Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, hatip konuşmasının çeşitli
bölümlerinde Cumhuriyet Halk Partisini Hükûmetin uyguladığı dış politikayı
desteklememekle, tahrip etmekle ve Hükûmetin başını dışarıda şikâyet ettiğimizi
belirterek bizi itham etti. Müsaade ederseniz cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Altay.
Süreniz iki dakikadır, lütfen başka sataşmalara neden olmayınız.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Umarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Sinop Milletvekili Engin
Altay’ın, Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan’ın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) – Biraz önce sayın hatibin… Zaten bir insan
konuşma yaparken inanmadığı bir şeyi yaptığı zaman çok belli oluyor. Sayın
hatibin konuşması da böyleydi. Sayın milletvekilim…
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Allah Allah! Nasıl yani Sayın Başkan anlamadık.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Ben öyle gözlemledim.
Sayın Başkan, İç Tüzük’ü uygular mısınız.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Ben anlamadım ama.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Kürsüdeki hatibin sözünü sadece Başkan
keser, madem İç Tüzük’ü çok biliyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Turan, lütfen müdahale etmeyiniz.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Süre bitti zaten.
BAŞKAN - Sayın Altay, biliyorum, İç Tüzük’ü iyi biliyorum.
Sürenizi yeniden başlatıyorum.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Samimiyetimizi Engin Bey mi tartacak?
BAŞKAN – Lütfen Sayın Turan.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın milletvekilim -biraz önce konuşan
milletvekilime hitap ediyorum- millî dış politika oluşturabilmeniz için millî
mutabakat aramanız lazım. Siz, aklınıza estiği gibi kendinize bir dış politika
stratejisi belirlerseniz onun adı millî dış politika olmaz. Kaldı ki buna
rağmen biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına,
dışarıda bulunduğumuz zeminlerin hiçbirinde bir kelime laf ettirmedik. Bir tane
burada ispatlayamazsınız. Bilakis en son Mısır gezimizde Sayın Korutürk’ün ve
Sayın Loğoğlu’nun, Sayın Başbakana yönelik huzurlarında yaptıkları eleştirilere
verdikleri tavır, koydukları tavır, verdikleri cevap ortadadır. Bunu bile bile
burada, bu şekilde ana muhalefet partisini itham etmenizi, kusura bakmayın ama,
biraz siyasi nankörlük sayarız.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Ya, Sarıgül bu işi biliyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) – İlaveten biraz önce konuşan sayın hatip,
burada, 2 pilotun özgürlüklerine kavuşmalarıyla ilgili olarak kamuoyuna ve
Parlamentomuza Cumhuriyet Halk Partisinin âdeta bundan üzüldüğü imajını yaratan
bir konuşma yaptı. Oysaki, kendisinden hemen önce konuşan sözcümüz Sayın Ali
Haydar Öner bu konudaki sevincimizi, hem parti olarak hem şahsen kendisi hem
ulusça sevincimizi çok açık, net bir şekilde ortaya koydu.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – İnanarak mı, inanmayarak mı?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Uluslararası alanda kendi ülkesini şikâyet
etmek millî duruş değildir, bu çok doğru ama Türkiye gibi stratejik bir bölgede
el sıkacak ülke eli bulamayan bir Başbakan da bizim için çok millî bir övünç
kaynağı değildir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Nerede şu an Sayın Başbakan?
RECEP ÖZEL (Isparta) – Nerede Başbakan şimdi, Başbakan nerede?
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, sayın hatip…
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Sarıgül ne dedi, Sarıgül?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın hatip genelleme yapmak suretiyle
muhalefet partilerini millî bir politikada destek olmamakla suçladı. Gerçekten,
aslında Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı görevini Amerika Birleşik
Devletleri’nden alanların millî bir politikadan bahsetmesini bir kazanç olarak
gördüğümü ifade etmek istiyorum. Bu konuda sataşma yapılmıştır “muhalefet
partileri” demek suretiyle.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Sinan Oğan’a söz vermenizi istirham
ediyorum.
BAŞKAN – Şimdi, zaten söz sırası Sayın Oğan’daydı.
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet. O zaman, hem sataşma hem de diğeriyle
ilgili süreyi ona göre işletirseniz…
BAŞKAN – On dakika içinde her ikisini yapabilirsek memnun olurum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Grup önerisi lehinde ikinci söz, Iğdır Milletvekili…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sataşmadan dolayı önce efendim, sonra grup
önerisi olsun.
BAŞKAN – Peki, önce sataşmadan verelim.
Peki, iki dakika…
2.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğan’ın, Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan’ın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii,
normalde sataşmayı muhalefet yapar ama maalesef bu iktidar konuşan muhalefete
sataşıyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Onu da yapamadığınız için biz yapıyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Onu da beceremiyorsun, onu da.
SİNAN OĞAN (Devamla) – Tabii, Başbakanınızdan örnek alıyorsunuz.
Gazeteciyle yurt dışında didişen bir Başbakanımız olduğu için burada da
eleştiriye tahammülü olmayan, doğruları söyleyen muhalefete yerinizden,
oturduğunuz yerden ha bire laf atıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, muhalefetten de öğreneceğiniz şeyler var.
Millî birlikten bahsediyorsunuz. Dışişleri Komisyonu Başkanı buradadır, ben de
Dışişleri Komisyonunun bir üyesiyim. Hem Cumhuriyet Halk Partisinden hem
Milliyetçi Hareket Partisinden bizim bütün yurt dışı temaslarımızda biz
Türkiye’nin menfaatleri söz konusu olduğunda -Abdullah Bey, siz de zaman zaman
katılıyorsunuz- yurt dışında asla ve asla ülkemize halel getirtmeyiz, ülkemize
laf ettirmeyiz. Ancak insan ciğeri yiyen Suriyeli muhaliflerle kucak kucağa
olmanızı da kusura bakmayın ama eleştirmek durumundayız. Pilotlarımızın
kaçırılmasıyla ilgili sıkıntılı durumları burada eleştirmek durumundayız.
Laf atacağınıza biraz dinleyin, belki bazı konularda
faydalanırsınız, belki gözünüzden kaçan bazı şeyleri öğrenirsiniz. Niyet tabii
kötü olunca “Her şeyi biz biliyoruz, her şeyi biz yaparız.” gibi bir havaya
bürünürseniz netice itibarıyla da burada laf atan bir iktidar milletvekili
konumuna düşersiniz. O sebeple değerli arkadaşlar, burada eğer millî birlikten,
ülke menfaatinden söz ediyorsak önce birbirimizi dinlemek durumundayız.
Sayın Başkan, müsaade ederseniz on dakikalık diğer konuşmama da
ara vermeden…
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Yalnız bir anons etmem lazım, lütfen.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
1.- CHP Grubunun, Isparta
Milletvekili Ali Haydar Öner ve 26 milletvekili tarafından Lübnan’da kaçırılan
pilotlarımızın kaçırılma ve alıkonulma nedenleri ile serbest kalma süreçlerinde
yaşanan olayların açıklığa kavuşturulması, ülkemizin dış politikası ve
Suriye’ye yönelik uygulamaların diplomatik açıdan gelecekteki olası
sonuçlarının araştırılması amacıyla 25/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
7 Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde
ikinci söz Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan’a aittir.
Buyurun.
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
taraftan “Türkiye büyük ülke.” diyeceksiniz, hakikaten de Türkiye büyük ülke,
ama öte taraftan da 3-5 tane teröristin diz çöktürdüğü, 3-5 tane teröristin pazarlık masasına oturttuğu
bir ülke konumunu gördüğünüzde de buradan laf atacaksınız.
Türkiye büyük bir ülkedir; sizin yanlış politikalarınıza rağmen
Türkiye büyük bir ülkedir ve Orta Doğu bataklığına sokmanıza rağmen Türkiye'nin
büyüklüğünün, sizden bağımsız olarak bütün dünya tarafından vurgulandığını ve
bunun bizim milletimizin gücünden geldiğini de ifade etmem lazım.
Sayın Çalışkan, girmeyecektim bu konuya ama dünkü konuşmadan
bahsetti, muhalefet partilerinin -isim vermedi gerçi ama- bazı tavırlarından
bahsetti.
Bakınız, Sayın Çalışkan, biz Dışişleri Komisyonuyuz, burası da
Meclis ve Meclisin Dışişleri Komisyonuna iki senedir gelmeyen bir Dışişleri
Bakanımız var. Ulaştırma Bakanı geldi, Enerji Bakanı geldi ama Dışişleri
Bakanı, iki senedir lütfedip Dışişleri Komisyonuna gelmiyorsa bunu savunacağınıza
bari susun; bari susun, ayıbınız ortaya çıkmasın en azından. Eğer siz, iki
seneden sonra lütfedip teşrif eden Dışişleri Bakanını burada savunuyorsanız,
kusura bakmayın, o zaman bir millî mutabakattan, bir millî birlikten bahsetmek
mümkün olmaz.
Siz eğer Meclisi saymıyorsanız, Bakanınız iki senedir tenezzül
edip Dışişleri Komisyonuna gelmiyorsa ve geldiğinde de topu âdeta taca atarak
iki senelik birikmiş olan dış politika konularını, her gün televizyondan
söylediği şeyleri oradan tekrar ediyor ve muhalefetin sorularına bu vesileyle
cevap vermekten kaçınıyorsa, kusura bakmayın, biz de eleştirme hakkımızı, biz
de söz söyleme hakkımızı kullanacağız.
Değerli arkadaşlar, siz, bir defa teröristlerle pazarlık yapmaya
başlarsanız bunun devamı gelir. Siz Oslo’da bu pazarlığı başlattınız; siz
burada, Türkiye’de milletin kanını döken PKK’yla Oslo’da bu pazarlığa
başladınız. Dolayısıyla da bunu herkes görüyor, diyor ki: “Bu iktidar madem
Oslo’da pazarlığa başladı, teröristlerle bunlar pazarlık yapıyor, o zaman biz
de kaçıralım Türk pilotlarını, nasılsa bunlar pazarlığa alışmışlar, bizimle de
pazarlık yaparlar.”
Elbette ki pilotlarımızın sağ salim evlerine dönmesine çok
sevindik. Milletçe sevincimiz o anlamda sonsuzdur. İktidarıyla, muhalefetiyle
sevindik ama siz, bir üçlü pazarlığın içerisine bu ülkeyi soktuysanız, bununla
da övünmeyin en azından. Bunu bir zafer edasıyla Türk milletine sunmaya
kalkışmayın. Teröristle pazarlık yapmak bir zafer değildir. Teröriste 150
milyon dolar verildiği iddiaları var, bunun daha cevabını verememişsiniz.
Teröristin kaçırmış olduğu pilotlarımız dik duruş göstermiş, en azından o
pilotlarımız kadar dik duruş gösteriniz ve teröristlerle pazarlık
yapmadığınızı, yapılmayacağını… Bundan sonraki olası kaçırma eylemlerinin en
azından önüne geçiniz ama sizde o yok maalesef. Siz teröristlerle pazarlığı hep
yaptığınız için, siz öyle bir kapıyı araladınız ki -Allah korusun- bundan sonra
da her aklına esen, bundan sonra her başı sıkışan terörist bir Türk
konsolosunu, bir Türk pilotunu, bir Türk iş adamını kaçırarak onun üzerinden
Türkiye’yi maalesef bu pis tezgâhların, bu pis pazarlık oyunlarının içerisine
sokacaktır. Siz bu tehlikeli yolu açtınız, bunun farkında değilsiniz
arkadaşlar. Üçlü bir pazarlıktan bahsediliyor orada. Suriyeli muhaliflerin
kaçırdığı, İranlı hacıların kaçırıldığı bir kirli işin içerisine Türk pilotları
da kaçırılarak Türkiye maalesef ki burada malzeme yapıldı ve siz bunu bize bir
başarıymış gibi anlatıyorsunuz. Yarın öbür gün, PKK başta olmak üzere, bölgede
insan ciğeri yiyen teröristler benzer eylemlerine devam ettiğinde, bir dönem
ASALA’nın yurt dışındaki Türk konsolosluklarına, Türk temsilciliklerine yapmış
olduğu terörist eylemler hâlâ hafızalardayken siz şimdi öylesine bir yol
açtınız ki bir süre sonra -Allah korusun- benzer bir sürecin Türkiye’nin
başına, benzer bir çorabın Türkiye’nin başına ve benzer bir husumetin
Türkiye’nin başına örülmesinin yolunu açtınız. Vakit geç olmadan bu konuda
tedbirler alınız. Çünkü, uzun süredir dış politikayı takip eden, uzun süredir bu
konularla iştigal eden bir arkadaşınız olarak diyorum ki maalesef çok tehlikeli
bir yolun kapısını açtınız ve maalesef Türkiye’nin önümüzdeki süreçte dış
temsilciliklerinin, Türkiye’nin dışarıda övündüğümüz… Hakikaten de övünüyoruz.
Sayın Davutoğlu gösterdi haritalarla. Türkiye’nin büyükelçilik açmasından da
övünüyoruz, konsolosluk açmasından da, konsoloslukların buraya gelmesinden de
övünüyoruz ama Dışişleri Bakanına sorduğum bir sorunun cevabını burada sizinle
daha önce paylaşmıştım, tekrar paylaşayım; ona ne yapacaksınız? O Büyük
Ortadoğu Projesi’nin eş başkanısınız. Şimdi şimdi artık yavaş yavaş ortaya
çıkmaya başladı. On bir senelik iktidarınızda Arapça bilen kaç tane
büyükelçimiz var, Rusça bilen kaç tane büyükelçimiz var, Ermenice bilen kaç
tane büyükelçimiz var, bunları da bir söyleyin, bunlarla da gurur duyalım.
Bugün Türkiye’deki büyükelçilerin neredeyse tamamına yakını Türkçe biliyor,
Türk gazetelerini Türkçe okuyorlar. Bizim, oradaki personelimizin yüzde kaçı
acaba yerli gazeteleri oranın diliyle okuyabiliyor? Okuyamıyor. Dolayısıyla,
mesele bina yapmak, mesele orada büyükelçilik açmak değil, mesele onun içini
doldurmaktır. Eğer oradaki konsolosluğumuz bir gece önce “Değerli
vatandaşlarımız, burada herhangi bir olay yoktur. Siz burada herhangi bir
sıkıntıyla karşı karşıya değilsiniz.” diye bir açıklama sitesine koyup ertesi
gün o ülkede darbe oluyorsa burada bir sorun var demektir. Sadece sayılarla
övünmeyin, nitelikle de biraz övünün, biraz kaliteyle de övünün. Gelin, burada
deyin ki: “Doğru, biz Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanıyız ama Orta Doğu’yu
da avcumuzun içi gibi biliriz.” deyin. Orada büyükelçilerimizin,
büyükelçiliğimizin ilanının ertesi günü darbe oluyorsa bunun ayıbı, kusura
bakmayın ama iktidarınızın üzerindedir.
Dış politika millî bir meseledir. Dış politikanın millîliği
Dışişleri Bakanının tavrıyla da doğru orantılıdır. Eğer dış politikamızın millî
bir politika olmasını, muhalefetin de bu anlamda desteğini talep ediyorsanız
Dışişleri Bakanı, kusura bakmayın, iki sene sonra Dışişleri Komisyonuna
gelmeyecekti, gerekiyorsa her hafta gelecekti, bizimle paylaşacaktı. Biz de
doğru bildiğimiz konuda size her türlü desteği verecektik.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Bakanın yemeğine niye gelmedin? Yemek
davetine gelmedin. Sizi davet etti, davete icabet etmedin!
SİNAN OĞAN (Devamla) – Kusura bakmayın. Dışişleri Bakanını biz,
okey oynamaya, yemek yemeğe değil, Mecliste konuları görüşmeye davet ediyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Herkes geldi, CHP de geldi. Orada toplantı yapıldı, dört saat konuşma
yapıldı, sorular soruldu. Niye gelmedin?
BAŞKAN – Sayın Osman Bak… Sayın Osman Aşkın Bak, lütfen…
SİNAN OĞAN (Devamla) – Dışişleri Bakanıyla siz gidin okey oynayın,
yemek yiyin. Biz yemek daveti beklemiyoruz, Dışişleri Bakanını yemeğe davet
etmiyoruz. Biz Dışişleri Bakanını Türkiye'nin dış politikasını tartışmaya davet
ediyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Niye gelmedin cevabını ver!
OKTAY VURAL (İzmir) – Gelecek tabii, gelecek!
SİNAN OĞAN (Devamla) – Dolayısıyla, değerli arkadaşlar…
OKTAY VURAL (İzmir) – Lütfen mi geliyor, gelecek tabii!
SİNAN OĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, iki senede, bir
Dışişleri Bakanı…
OKTAY VURAL (İzmir) – Milletin memuru…
SİNAN OĞAN (Devamla) - İki senede, bir Dışişleri Bakanı, Dışişleri
Komisyonuna gelmiyorsa bu ayıp size yeter.
OKTAY VURAL (İzmir) – Fransa çağırıyor tıpış tıpış geliyorsunuz.
SİNAN OĞAN (Devamla) – Bunu, yok “Yemeğe niye gelmediniz?”, yok
“Okey oynamaya niye gelmediniz?” diye gibi sulandırmayın.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hadi canım, gelmediniz! Komisyon üyesi olarak gelmeliydin! 23 kişi geldi, sen gelmedin!
SİNAN OĞAN (Devamla) – Dışişleri Bakanı, Dışişleri Komisyonuna
gelmek zorundadır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Meclise de gelecek!
SİNAN OĞAN (Devamla) – Gelmek zorundadır ve gelip oraya, bilgi
vermek zorundadır. Burası milletin Meclisidir. Burası milletin Meclisidir.
Burayı başka şeylerle karıştırmayın.
Eğer iddianız dış politikamızın millî olması, sizin dış
politikadaki “doğru” dediğiniz şeylere destek vermemizse, o zaman -biz
bilmediğimiz şeye destek vermeyiz- geleceksiniz, anlatacaksınız. Doğru
bildiğimiz her konuda destek veririz ama yanlış şeylere de karşı çıkacağız.
OKTAY VURAL (İzmir) – Doğru iş yapsınlar, destek verelim!
SİNAN OĞAN (Devamla) – Neredeyse komşumuz kalmadı. Niye komşumuz kalmadı,
bunun cevabını bu Meclise vermek zorundasınız. Bir “sıfır sorun” attınız
ortaya, konuşacak komşumuz kalmadı ortaklıkta.
Değerli arkadaşlar, dış politika kitaplardan öğrenilmez. Dışişleri
Komisyonu Başkanımız buradadır, kendileri iyi bilirler, dış politika hayallerle
yapılacak iş değil. Dış işleri koridorlarının tecrübesine kulak vermek
zorundadır Dışişleri Bakanı, çok değerli diplomatlarımız vardır, onlara kulak
vermek zorundadır. Dışişleri Bakanlığını düş işleri bakanlığına çevirmeye…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİNAN OĞAN (Devamla) – …iktidarınızın hakkı yoktur diyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Oğan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerine, aleyhinde ikinci
söz Ankara Milletvekili Emrullah İşler’e aittir.
Buyurun Sayın İşler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum.
Bildiğiniz gibi, bu grup önerisi, veriliş tarihi itibarıyla
25/10/2013 tarihinde verilmiş. Konu, Lübnan’da kaçırılan pilotlarımız konusu.
Pilotlarımız ne zaman kaçırılmış? 9 Ağustos. Bugün itibarıyla pilotlarımız
kurtulalı kaç gün olmuş arkadaşlar? 19 Ekimde pilotlarımız yurda sağ salim
dönmüşler. Peki, biz bunu bugün neden konuşuyoruz? Acaba Cumhuriyet Halk
Partisinin bu Meclis çatısı altında konuşacak başka meselesi kalmadı da olmuş
bitmiş bir meseleyi, pilotlar kurtulduktan on beş gün sonra Meclise getirmesi
ne kadar doğrudur? Acaba bu önergenizi, mesele çözülmüştür, geri çekemez
miydiniz? Başka bir önergede bulunamaz mıydınız?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Pilotların kaçırılması ve tutulmasıyla
ilgili süreci konuşmak için.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - İkincisi, bu önergeyi veren, bu önergenin
altında imzası olan, geçmişte devletin en üst seviyelerinde valilik yapmış,
devlet terbiyesi almış bir milletvekilimiz, bugün milletvekili sıfatıyla
karşımızda oturuyor. Acaba bunu imzalayan CHP’li milletvekilleri -burada 20’nin
üzerinde imza var- bu attıkları imzaya bir göz attılar mı ne yazıyor bu
satırlar arasında diye?
Şimdi, ne diyor? Diyor ki: “AKP, aldatmaca, kandırmaca projesi.”
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Evet, aynen öyle.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Bir, bu ülkede AKP diye bir parti
yoktur. Bizim partimizin kısaltılmış adı AK PARTİ’dir. Siz AK PARTİ demekten
neden rahatsızlık duyuyorsunuz?
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Gerçeği söylüyoruz.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - “AK” kelimesi sizlerin kalbinizi mi
kanatıyor? Bir defa, bu ülkede bunun altının çizilmesi lazım.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Aldatmaca, kandırmaca.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) -
Burada muhalefet partileri var. Hepiniz “AKP” diyorsunuz. Böyle bir parti var
mı Türkiye’de? Ondan sonra, burada palavralar uyduruyorsunuz.
Peki, ben şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin kısaltılmış isminden
hareketle, “Cehape” desem veya “Cehepe” desem…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başbakan her gün söylüyor.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Öyle diyorsunuz.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Tamam diyoruz. Sizin kısaltılmış adınız
bu zaten ama ben şimdi kalkıp sizin huzurunuzda, bu Meclisin çatısı altında
“Cumhuriyet Hakaret Projesi” desem ne dersiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yazıklar olsun deriz!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Ben demem, öyle bir terbiyesizliği
yapmam! İşte, biz de sizlere “Yazıklar olsun!” diyoruz.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Özgür Özel, sana yazıklar olsun!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Öncelikle attığınız imzanın üstünde ne
yazdığını bir kontrol edin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben imza attım ona!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Siz cumhuriyeti kurduğunu iddia eden
bir partisiniz, bu ülkede seviyeyi bu kadar düşürme hakkınız yok. Öncelikle
bunun altını çizmekte yarar görüyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben altına imza attım onun!
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Yazıklar olsun sana Özgür Özel!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aldatıyorsunuz ve kandırıyorsunuz çünkü!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, ben konuya
geliyorum, bu yanlışları düzelttikten sonra konuya girmek istiyorum.
Bir defa, öncelikle, değerli Abdullah kardeşim de burada
izlediğimiz politikayı ana hatlarıyla söyledi.
Türkiye bölgede lider bir ülke olmuştur. Türkiye AK PARTİ
döneminde pek çok alanda devrim yaptığı gibi, özellikle dış politika alanında
en büyük devrimi yapmıştır, Türkiye bu alanda uyuyan bir devi uyandırmıştır.
Bundan dolayı, burada, bu bölgede çıkarları olanların elbette rahatsızlık
duyması normaldir, ama ülke içerisindeki muhalefet partileri milletvekillerinin
ağızlarını açtıklarında her zaman dış politika üzerinden bizim partimize,
iktidarımıza eleştiri yöneltmeleri ne kadar doğrudur?
Evet, millî bir dış politika izliyoruz, şahsiyetli bir dış
politika izliyoruz. Artık talimatla iş yapmayan bir ülke var, emir almayan bir
ülke var. Allah’ın izniyle başımız dik, alnımız açık politikamızı yapıyoruz.
Bu ülkede, bakın, “Sıfır sorun, sırf sorun oldu.” dediniz. Biraz
önce yine tekrarlandı.
Biz, bu kürsüden her zaman aynı teraneleri işitiyoruz, ciddi bir
eleştiri getirin, biz sizin o eleştirilerinize cevap verelim.
“Komşumuz mu kaldı?” dedi biraz önce değerli bir milletvekili.
Arkadaşlar, geçen hafta 2 tane Dışişleri Bakanı bu ülkedeydi.
Kimdi onlar? Irak Dışişleri Bakanı, İran Dışişleri Bakanı. Hani komşumuz yoktu?
Irak ve İran bizim komşumuz değil mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Irak’a biz gittiğimizde “Düşmanlarımızla
görüşüyorsunuz.” dediniz, özür dileyin o zaman!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Dolayısıyla, ağzınızdan çıkan sözü
bilmeniz lazım.
Biz, elbette ki izlediğimiz politikalarla birilerini rahatsız
etmiş olabiliriz, ama o pilotların geldikten sonra yapmış olduğu bir açıklama
var. Kendilerini kaçıranlar diyor ki: “Biz çaresiz kaldık. Türkiye büyük bir
devlettir, bizim kaçırılan adamlarımızı ancak onun ara buluculuğuyla
kurtarabiliriz.” gibi bir ifadesi var.
Evet, Türkiye bu alanda üzerine düşen diplomasiyi yürüttü, biz
teröristlerle konuşmayız, konuşmadık ve hiçbir zaman da konuşmayacağız.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Pazarlık yapıyorsunuz, pazarlık.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti’nin bir devlet
geleneği vardır. Lütfen bu devlet geleneğine muhalefettesiniz diye en azından
bir saygı gösterin. İktidar olamıyorsanız…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ne geleneği ya? Gelenek falan
bırakmadınız.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Teröristle pazarlık yapıyorsunuz.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, bu ülkeye ortalama
her iki yılda bir sandık geliyor. Gidin millete derdinizi anlatın, sandıktan
çıkın, iktidar olun. Eğer bizim yanlışlarımız varsa o yanlışlarımızı gelin siz
düzeltin ama bu millet size niye yetki vermiyor bunu bir düşünün. Bakın, burada
yaptığınız konuşmalarda üslubunuzu bir gözden geçirin. Vermiş olduğunuz önerge
dilekçelerindeki üslubunuza bir bakın Allah aşkına!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sen kendi üslubuna bak. Ne üslubu? Sen
yaz, yaz bana, yaz ver.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Dolayısıyla, bizim dış politikamız
onurludur, şahsiyetlidir ve gururla bu politikamızı yürütüyoruz.
Evet, büyük bir devlet olarak diplomasimizi yaptık ve burnu
kanamadan pilotlarımızı ülkemize getirdik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz mi getirdiniz?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Biz sadece başta Lübnan’ın
Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı, hepsiyle görüştük.
Tamam mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Katar uçağıyla geldiler.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Evet, Katar’la da iş birliği yaptık,
ara buluculuklar yapıldı ve sağ salim…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Paran kadar konuş.” dedi sana Katar, paran
kadar.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – …pilotlarımızı döndürdük. Bununla gurur
duymanız lazım, bir kere, teşekkür etmeniz lazım, bunu yapmadınız ama
eleştiriyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne yaptınız be?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “İllallah” dedi sizden pilotların aileleri.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Arkadaşlar, dış politika gazetelerde
çıkan haberlerle yürütülmez. “Efendim, kime ne para verdiniz, bilmem ne
yaptınız?” Böyle şeylerle politika yürütülmez. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ayıp, ayıp.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Savunacak tarafınız yok.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Şimdi, Sayın Bakanımıza buradan bir
sürü eleştiri yapıldı. Bakanımızı eleştirirken ne dedi Allah aşkına? “Biz
bakanla okey oynamayacağız.” dedi. (CHP sıralarından gürültüler) Dinler misin?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çıkmış bir de burada konuşuyor.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri….
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Arkadaşlar, hakikatler böyle acı gelir,
evet, hakikatleri konuştuğumuz zaman rahatsız oluyorsunuz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, hatibi
duyamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatibin söyledikleri Genel Kurul
tarafından işitilmemektedir. Lütfen usule uyalım.
Buyurun sayın hatip.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Burada biraz önce konuşma yapılırken
Sayın Bakanımızın, Dışişleri Komisyonuna gelmediğinden bahsedildi. Sayın
Bakanımız bir kere Dışişleri Komisyonu üyelerini yemeğe çağırdı, katıldık,
katılmayanlar var.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Beş saat oturdu, beş.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Beş altı saat oturduk.
Ardından, Sayın Bakanımız bu hafta geldi, Dışişleri Komisyonunda
görüşlerini bildirdi. Doğrudur, eskiden dışişleri bakanları ayda yılda bir yurt
dışına çıkardı, belki daha fazla komisyonlara gelebilirdi ama bizim Dışişleri
Bakanımız sürekli gezdiği için…
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Beş saat oturdu, beş saat; on saat
konuştu, on saat.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Bugün Sayın Başbakanımız nerede? Son
ziyareti üç tane ülkede. Hani bizim kimseyle ilişkimiz kalmamıştı arkadaşlar?
Dolayısıyla, üslup bakımından, burada Sayın Bakanımız eleştirilirken “Biz gidip
Sayın Bakanla okey mi oynayacağız?” gibi ifadeler kullanılıyor. Allah aşkına,
bu ifadenin seviyesine bir bakabilir misiniz. Sayın Bakan davet ediyor, böyle
bir eleştiri yapılıyor, gelmiyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yanlış söylüyor. Okeyden anlamaz o, batak
oynuyor. Batırdınız dış politikayı. Okey mokey oynamıyor, batak oynuyor.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Arkadaşlara müdahale eder
misiniz, konuşmacıyı hiçbir şekilde duyamıyoruz.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Dışişlerinde Arapça bilmeyen, Rusça
bilmeyen büyükelçilerin var olduğunu söylediler. Arkadaşlar, evet, biz son
birkaç yıldır, sürekli, komşu ülkelerin dillerini bilen elemanlar alıyoruz
Dışişleri Bakanlığına ve şu an da aldık. Allah aşkına, bu eleştiriyi yaparken,
üç sene önce aldığımız bir memur üç sene sonra büyükelçi mi olacak? Bu nasıl
bir eleştiridir ya? Üç sene önce aldığımız bir memuru üç sene sonra büyükelçi
mi yapacağız?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Dışarıdan atıyorsunuz büyükelçileri.
Dışarıdan atayabilirsiniz. Bir sürü şey atadınız. İşinize geldiği zaman
atıyorsunuz.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Ama on sene sonra, on beş sene sonra,
bu ülkede -evet, bir eksikliktir- Arapça bilen onlarca diplomatımız olacak,
Rusça bilen diplomatımız olacak, hatta komşu ülke İran’ın dilini bilen, Farsça
bilen diplomatlarımız olacak. Bunların temellerini attık, tohumlarını ektik,
şimdi o tohumlar on sene sonra, on beş sene sonra yetişecek arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Suriye’ye gidebiliyor musunuz, Libya’ya
gidebiliyor musunuz, Gazze’ye gidebiliyor musunuz? Ben de geleceğim, söz!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Bakın, biraz önce burada bu önerge
verildi. Dediğim gibi, dağarcığında bir şey olmayanlar çıkıyor buraya “Efendim,
konu pilotlar konusu…” Üç dakika, beş dakika pilotlar konuşmuyor. Ondan sonra
ne kadar konu varsa içerideki siyaset malzemesi, tartışma malzemesi, hepsi bu
kürsüden dile getirildi. İşte bizim itirazımız buna.
Muhalefeti bu kürsüden uyarıyorum, muhalefet üslubunu düzeltmek
durumundadır. Bu üslubu düzeltmediğiniz sürece bu millet sizi iktidara
getirmeyecektir. (CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen kendi üslubuna bak!
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sana ne ya! Sen kimsin ya! Sen önce
kendi üslubunu düzelt, kendi üslubuna bak! Ağa babandan aldın herhâlde.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Bu Cumhuriyet Halk Partisinin grup
önerisinin ve özellikle de altını çizerek, bu seviyesiz ifadelerin geçtiği grup
önerisinin aleyhinde olduğumu bildiriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İşler.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, hangi birini sayayım ama
sataşmanın da ötesinde, hakaretamiz yapılan bu konuşmaya cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN – Mesela ne dedi, öğrenmek zorundayım.
ENGİN ALTAY (Sinop) – “Seviyesizlik”ten tutun da “dağarcığında bir
şey olmayan milletvekilleri”ne, “neye imza attığı…”
BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) –Tamam mı, mutabık mıyız?
BAŞKAN – Mutabıkız, buyurun.
Bunu usulen sormak zorundayım arkadaşlar, özür dilerim.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Osman Korutürk konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun, süreniz iki dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Osman
Taney Korutürk’ün, Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan “Pilotlardan konuşmadık.” diyorlar, pilotlardan
başlayalım. Şimdi, iki pilotumuz neden hedef oldu? Hükûmetin son derece yanlış
politikaları sonucu hiçbir şekilde dâhil olmadığı bir ortamın içerisinde, belki
o ortamdan kendi adamlarını kurtarabilirler diye “İmam Rıza’nın Ziyaretçileri”
adlı terör örgütü bir Sünni örgütün kaçırdığı 9 hacıyı kurtarmak için bizim
pilotlarımızı kaçırdı. Çok kritik bir dönemde Türkiye’nin dış temsilciliklerine
intihar saldırıları yapılırken Türk Hava Yollarının Beyrut’a giden uçağını,
onun personelini geceleyin orada korumasız sabahlatıyorsunuz. Gece onların
personelini alıp minibüsten korumasız, şehre sevk ediyorsunuz. Sevk ederken
teröristler geliyorlar, bunu kaçırıyorlar. Havaalanının civarındaki bir binada
tutuyorlar. MİT’i devreye sokuyorsunuz, haberi alamıyor, bulamıyor. Arıyor, o
yok, Katar giriyor devreye, başka ülkeler giriyor. Hacıları gelsin diye öbür
terör örgütüyle MİT’i pazarlığa sokuyorsunuz. Dünyanın parasını -kendiniz mi
finanse ettiniz, Katar’dan mı aldınız, belli değil- alıyorsunuz. O parayı her
iki tarafa da fidye diye verip bir taraftan pilotları, bir taraftan diğerlerini
kurtarıyorsunuz. Bu büyük bir şans. O pilotları kurtaramayabilirlerdi de.
Kurtardıklarından dolayı tabii ki çok memnunuz ama pilotları alıp
getiriyorsunuz. Başbakan her yere kendi uçağını gönderiyor.
Dün Dışişleri Bakanı geldi, Mecliste birtakım ifadelerde bulundu.
Üzüldüm esasında, çünkü söylediklerine kendisinin de inandığını fark ettim. Bu
çok üzücü bir şey. Ben çok kısa söyleyeyim size: “Türk dış politikası uçuyor,
başarıdan başarıya koşuyor.” diyor. Öyleyse helal olsun, bravo, çok güzel! Ama
biz o kanaatte değiliz. Türk dış politikası hiç olmadığı bir noktada bugün.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Sizin algılamanızı beklemiyoruz zaten.
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla) – Algılamayla bir ilgisi yok. Benim
mesleğim bu. Kırk sene çalıştım bu meslekte.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Siz onu bilemezsiniz!
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla) – Şimdi, bakın arkadaşlar, o
pilotları almak için ambulans uçağı göndermiyor, başka bir şey göndermiyor. Her
yere gönderiyor. Kenya’ya ambulans uçağı göndermesiyle iftihar ediyor…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla) – Katar’ın uçağıyla geliyor, niye?
Türk uçağının uçmasına izin vermiyorlar.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Korutürk.
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla) – Siz dış politikadan filan
konuşurken bugün biraz etrafınıza bakın arkadaşlar, ne noktadayız onu görün, ondan
sonra ders vermeye kalkın.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler.
Cumhuriyet Halk Partisi…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, efendim, teslimiyetten, “Ver,
kurtul.”dan ve ABD, emperyalizm, BOP projesinden başka projesi olmayanlar, bize
“Dağarcığında bir şey olmayan muhalefet.” olarak saldırmıştır. Dolayısıyla
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu sataşmadan dolayı…
EMRULLAH İŞLER (Ankara) - İsim vermedim Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – …Sayın Sinan Oğan’a söz vermenizi istirham
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Vural, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İsim versen zaten o adamla muhatap olursun,
hepimize hakaret ediyorsunuz.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Her şeye bulaşma.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Ağır geldi, değil mi?
BAŞKAN – Süreniz iki dakikadır. Lütfen yeni sataşmalara neden
olmayın. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ağır gelmedi, senin boyunu aştı.
BAŞKAN - Arkadaşlar, sayın milletvekilleri, hatip kürsüde. Sayın
milletvekilleri…
Buyurun.
4.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğan’ın, Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
SİNAN OĞAN (Iğdır) - Değerli arkadaşlar, biraz önceki konuşmacı
diyor ki: “Yahu, bizim bugün aldığımız personel üç sene sonra bir büyükelçi mi
olacak?” Ya, hakikaten, bari komik duruma düşmeyin. On bir senedir
iktidardasınız, bir yabancı dili öğrenmek… On bir senede bir yabancı dili
öğretemez misiniz?
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Bir büyükelçi kaç yılda yetişiyor?
SİNAN OĞAN (Devamla) - Bir diplomata, bir büyükelçi adayına
öğretemez misiniz? Dolayısıyla, burada gelip bilmediğiniz konuları konuşmayın.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Sen bilmediğini konuşma.
SİNAN OĞAN (Devamla) - “Bu muhalefetin dağarcığında bir şey yok.”
diyorsunuz. Ben sizi davet ediyorum, şahsen sizi davet ediyorum, istediğiniz
ortamda, istediğiniz televizyonda, istediğiniz noktada gelin dış politikayı
masaya yatıralım, konuşalım, el mi yaman, bey mi yaman görün. Var mısınız?
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Her yerde konuşuruz, her yerde konuşmaya
hazırız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Senin boyunu aşar, boyunu!
SİNAN OĞAN (Devamla) - Dışişleri Bakanı, Sayın Dışişleri Bakanınız
da başta olmak üzere gelin, dış politikayı konuşalım. Eğer Sayın Davutoğlu’nun
dağarcığında bir şey olsaydı iki sene önceden gelirdi, bizimle paylaşırdı.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Geldi, bir sen gelmedin.
SİNAN OĞAN (Devamla) - Dolayısıyla da yemek davetini biz
beklemiyoruz Sayın Dışişleri Bakanından. Biz burada yemek muhabbeti değil, dış
politika konuşmak istiyoruz Beyefendi, biz yemek davetini kabul etmiyoruz!
OKTAY VURAL (İzmir) - Yemek, içmek mi ya sizin derdiniz?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Beş saat konuştu, beş saat!
SİNAN OĞAN (Devamla) - Ya, sen konuşma, sen konuşma.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Bak orada kayıtlar var, beş saat!,
SİNAN OĞAN (Devamla) - Sen önce BDP’linin sana yaptığı hakaretin
cevabını ver, ondan sonra konuş. Senin konuşmaya hiç hakkın yok, senin
konuşmaya hakkın yok. (MHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Beş saat, beş!
SİNAN OĞAN (Devamla) - Seni ben muhatap kabul etmiyorum. Sen önce
BDP’linin hakaretine cevap ver, buradaki namusunu, şerefini kurtar önce!
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama onlar ortakları, veremez ki!
SİNAN OĞAN (Devamla) – Sana ettiği ağır hakaretin sen cevabını
verememişsin, şimdi burada konuşma sen!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Beraber iş yapıyorlar Kuzey Irak’ta!
SİNAN OĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, dış politikayı bilmek
lazım. Dış politika, Sayın Davutoğlu’nun yazdığı “Stratejik Derinlik”
kitabındaki gibi olmuyor. Mecliste değerli diplomatlarımız var, biliyor onu.
Dış politika, bir tecrübe işidir. Dış politikayı Dışişleri koridorlarını baypas
ederek de yapamazsınız. Dışişleri diplomatlarını dinleyeceksiniz, doğru dış
politikayı ancak o zaman yaparsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Oğan, teşekkür ederim.
SİNAN OĞAN (Devamla) – Teşekkür ederim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Osman Bey’e sataşıldı, cevap
versin.
BAŞKAN – Anlamadım?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Osman Bey adına söz istiyoruz, cevap versin.
(CHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, cevap verecek, BDP’liler hakaret etti
cevap vermedi, cevap hakkını kullansın.
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen, lütfen burada oyun oynamıyoruz.
Lütfen… Herkes ciddiyetini takınsın, lütfen. Herkes konuşmayı biliyor. Lütfen,
lütfen… Herkes ne yapacağını biliyor, lütfen… Oyun oynamıyoruz burada. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
1.- CHP Grubunun, Isparta
Milletvekili Ali Haydar Öner ve 26 milletvekili tarafından Lübnan’da kaçırılan
pilotlarımızın kaçırılma ve alıkonulma nedenleri ile serbest kalma süreçlerinde
yaşanan olayların açıklığa kavuşturulması, ülkemizin dış politikası ve
Suriye’ye yönelik uygulamaların diplomatik açıdan gelecekteki olası
sonuçlarının araştırılması amacıyla 25/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 7 Kasım 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır ve grup
önerisi reddedilmiştir.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, sizin oradaki oturumunuz
doğru değil ki. Aynı siyasi partiden 3 kişi oturmuşsunuz.
BAŞKAN – Sayın Tanal, söylediklerinizi duyuyorum, “aynı partiden”
diyorsunuz ama iki tane kâtip üyeniz var, gelirlerse elbette yer değiştirirler.
Kâtip üyelerin çalışma sistemine lütfen müdahale etmeyin.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Tamam Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, İç Tüzük öyle uygun görmüyor.
Nasıl idare edeceksiniz? Hukuka aykırı bir durum. Burada karar yeter sayısı
yokken “var” diyorsunuz siz.
BAŞKAN – 1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün; 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın; Kredi Kartları Faizlerinin
İndirilmesi Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekilleri Alaattin Yüksel ve
Mustafa Moroğlu'nun; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halaman'ın; Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel'in; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; 5464 Sayılı Banka Kartları
ve Kredi Kartları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Barış ve Demokrasi Partisi
Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Kredi Kartları
Faizlerinin İndirilmesi Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekilleri Alaattin
Yüksel ve Mustafa Moroğlu’nun; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile
Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/787, 2/34,
2/49, 2/109, 2/280, 2/461, 2/576, 2/726, 2/882) (S. Sayısı: 490) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştı.
Şimdi, ikinci bölümünün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm 31
ile 60’ncı maddeleri kapsamaktadır.
Şimdi, gruplar adına görüşme yapacağız ve ilk söz Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’da.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tasarı’nın ikinci bölümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu tasarı tümüyle incelendiğinde, tüketici haklarıyla ilgili bazı
konularda, hâlen yürürlükte bulunan kanunda yer alan hükümlerin gerisine
gidildiğini görmek mümkündür. Tasarının ağırlıklı olarak bankaların ve
firmaların istekleri doğrultusunda hazırlandığı anlaşılmaktadır. Bankaların
vatandaştan aldığı 65 çeşit ücret ve komisyonun yasal hâle getirilmesi söz
konusudur. Ayrıca, sözleşme yapma mecburiyeti gibi bazı yükümlülükler
tüketicilere ek yükler getirecek niteliktedir. Tasarının bu hâliyle yasalaşması
hâlinde, özellikle bankalara karşı tüketicilerin bazı hakları ellerinden
alınacak, yargıya başvurmalarının önüne geçilecektir. Dolayısıyla,
tüketicilerin soyulduğu, halkın sömürüldüğü, kanının emildiği, bunun
engelleneceği ve gerekenin yapılacağı yönünde Sayın Başbakanın ve bakanların
bugüne kadar yaptığı konuşmalar, söylediği sözler havada kalmıştır.
Esasen, bundan üç yıl önce bir konferansta konuşan Başbakan
Yardımcısı Sayın Ali Babacan ve BDDK Başkanı, komisyon ve ücretlere yönelik
şikâyetlerin arttığını söyleyerek “Bir havale için bu kadar yüksek ücret alınır
mı? Vatandaş taksiye binip parayı kendisi götürse daha ucuza gelir.” demiş ve
bankaların vatandaştan yüksek komisyon almalarını önlemek için her türlü önlemi
alacaklarını söylemiştir ancak AKP Hükûmeti hiçbir önlem almamış, BDDK’nın
yapacağı düzenlemeyle bazı önlemler alınabilecekken yıllardır soygun
seyredilmiştir. Şimdi de soyguna yasal altyapı oluşturulmaktadır.
Bundan bir yıl önce, Sayın Bakan, Gümrük ve Ticaret Bakanımız,
bankaların 31 işlemden aldıkları ücretin, toplam gelirlerinin yüzde 14’üne
ulaştığını, Avrupa standartlarında böyle bir şey olmadığını, oysa bizde kredi
kartı ücreti, hesap işletim ücreti, işlemsizlik ücreti gibi Deli Dumrulvari
geçsen de geçmesen de ücret alınan durumlar var." diyerek bunların mutlaka
kaldırılacağını belirtmiştir. Görünen o ki bu sözler unutulmuş, AKP Hükûmeti,
Deli Dumrul'un safında yer almıştır.
(x) 490 S. Sayılı Basmayazı 06/11/2013 tarihli
13’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Mayıs ayında bir panelde konuşan Ekonomi Bakanı Sayın Zafer
Çağlayan, "Bazı bankaların düşük faiz ile kredilerini revize etmek
isteyenlerden yüzde 4 komisyon alması ahlaki değil." diyerek
"Vampirler var, ‘vampir’ kelimesi az bile kalır bence bunları yapanlara."
demiş, üç gün sonra da, "Kamuoyundan ve basından özür diliyorum, sizleri
yanıltmışım. Öğrendim ki yüzde 10 komisyon isteyen ahlaktan, edepten yoksun
bankalar bile varmış maalesef ülkemizde, bunun gereğini yapacağız"
demiştir ama AKP Hükûmeti, “vampirlik” olarak nitelendirdikleri, “ahlaktan,
edepten yoksun” dedikleri uygulamalara yasal kılıf getirmektedir.
Sayın Başbakan da özellikle haziran-temmuz aylarında, neredeyse
her gün yaptığı konuşmalarda: "Sizin sayenizde 5 kat daha zengin olduk.’
diyenler bizimle uğraşmaya başladı. Bu milletin alın terini onlara
yedirtmeyeceğiz." diyerek faiz lobilerine çatmış, "Faiz dışı
gelirlerle abat olan bir lobi var.”, “Faiz dışı gelirle benim halkım
sömürülüyor." şeklinde sözler söylemiştir.
Bankalar halkı sömürüyorsa bunun sorumlusu kim Allah aşkına? Sayın
Başbakan bu sözleri "Laf olsun, torba dolsun." anlayışıyla mı
söylemiştir? Aslında, Sayın Başbakan ve bakanlarının sözleri, on bir yıldır bu
milletin alın terini faiz lobicilerine yedirdiklerinin açıkça itirafıdır.
AKP döneminde bankaların aldığı komisyon ve ücretler 5 kat,
bankacılık hizmet gelirleri ise 6 kat artmıştır. Faiz dışı gelirlerle abat olan
bankaların kârları bu dönemde tavan yapmıştır. Geçen yıl faiz gelirleri 109,9
milyar lira, faiz dışı gelirleri ise 27 milyar lira, dönem net kârları 23,5
milyar lira olan bankaların, bu yılın sekiz aylık dönemindeki faiz gelirleri
71,7 milyar lira, faiz dışı gelirleri de 22,5 milyar lira, dönem net kârları
17,9 milyar lirayı bulmuştur.
Tasarıda, bankaların aldıkları bu ücret, komisyon ve masraflar
yasal hâle getirilmektedir. Üstelik ilk taslakta bu ifadeler yokken sonradan
eklenmiştir. 4’üncü maddedeki bu düzenlemenin tasarıdan çıkarılması yönündeki
teklifimiz AKP Grubunca kabul edilmemiştir.
Onca laf ettiniz. Ne oldu, ne değişti? Bankaların aldığı ücret ve
komisyonları şimdi yasal hâle getirip tüketicinin şikâyet hakkını da ortadan
kaldırıyorsunuz. “AKP sayesinde 5 kat zengin olduk.” diyen faiz lobicilerini
bağrınıza basıyor, faiz dışı gelirlerle halkın sömürülmesinin yasal olarak
yolunu açıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bakınız, zorunlu trafik sigorta
primleriyle ilgili de bir keşmekeşlik, keyfî uygulamalar ve kontrolsüzlük söz
konusu. AKP Hükûmeti şoför esnafını sigorta şirketlerinin insafına terk
etmiştir. Taksici, dolmuşçu, servisçi ve kamyoncu esnafa resmen zulüm yapıyor,
çile çektiriyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, hiç bir yılda enflasyonun 15 katı
artış yapılır mı? Ama yapılmış. Trafik sigorta primlerinde yüzde 124 artış var.
Bir de kazası varsa şoför esnafının ocağı söndürülüyor. Sigorta şirketleri
şoför esnafından ödeyemeyeceği boyutta prim talep ediyor, bu yüzden aracını
elinden çıkaranlar var. Sürekli trafikte olan ticari araçların kaza riski
yüksek denilebilir, ancak bugünkü trafik şartlarında hususi araçlar için de
aynı risk söz konusudur.
Şoför esnafının yükü zaten sürekli artıyor. Vergiler, harçlar,
çeşit çeşit belge paraları, artan trafik cezaları, akaryakıta gelen zamlar
şoför esnafının belini bükmüş olup, şimdi de anormal bir şekilde artırılan
trafik sigorta primleri ile hayatından bezdirilmektedir.
Şoför esnafı hele ki emekliyse, bir de emekli maaşından darbe
yemektedir. AKP Hükûmeti emekli maaşının yüzde 15'ine el koymaktadır. “Sosyal
güvenlik destek primi” denilen bu kesintiyi zamanında yapmayan AKP Hükûmeti,
emekli taksiciye, dolmuşçuya, servisçiye, kamyoncuya, tüm emekli esnafa, beş
yıllık, on yıllık birikimli ve faiziyle birlikte borç çıkarmaktadır. Ekmek
teknesini satsa borcunu karşılayamayanlar var. Emekli esnafımız isyan ediyor
ama AKP Hükûmetinin umurunda bile değil.
AKP Hükûmeti uyguladığı yanlış politikaların faturasını vatandaşa
çıkartmakta ve vatandaşın canını yakmaktadır. Sık sık yapılan vergi zamlarının
etkisiyle bugün, telefon, elektrik, su ve doğal gaz faturaları vatandaşın
bütçesinde önemli bir yer tutmaktadır. Vatandaştan, haraca bağlanmış gibi, bir
sürü harç, pay, vergi, hatta verginin vergisi alınmaktadır. Ayrıca, firmalara
abonelik parası, güvence bedeli, tesisat kontrol parası, sayaç parası, sayaç
okuma parası, açma-kapama ücreti, kontör yükleme hizmet bedeli, kayıp kaçak
bedeli gibi adlar altında yapılan ödemeler vatandaşı çileden çıkarmaktadır.
Buna rağmen, bu tasarıda, tüketicilerin korunması adına,
tüketicilerden tüketmedikleri, kullanmadıkları herhangi bir mal veya hizmet
için hiçbir ad altında ödeme talebinde bulunulamayacağına dair bir hükme yer
verilmemektedir. Zaten, AKP Hükûmetinden tüketiciyi koruyacak, halkın
soyulmasını ve sömürülmesini önleyecek bir düzenleme yapmasını beklemek nafile
bir çabadır.
Halkı krediler ve kredi kartları üzerinden, elektrik, doğal gaz
gibi abonelikler üzerinden soyan bankalar ve firmalarla dolaylı vergiler
yoluyla soyan bu Hükûmet arasında hiçbir fark yoktur. AKP Hükûmetinin
uygulamaları Deli Dumrul'u bile mumla aratmaktadır.
Yüksek vergilerle çiftçiye dünyanın en pahalı mazotunu ve
gübresini satan, nakliyeciden binbir çeşit vergi, harç, belge parası alarak
zulüm yapan, asgari ücreti ise bir türlü vergi dışı bırakmayan AKP Hükûmetidir.
Dolaylı vergilerle dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın canına okuyan,
çiftçinin, esnafın, KOBİ'lerin iflahını kesen AKP Hükûmetidir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kalaycı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Ümit
Özgümüş.
Buyurun Sayın Özgümüş. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci
bölümüyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tüketici hakları konusu, tarih boyunca, daha doğrusu üretilen
malın meta hâline gelmesinden sonra yani piyasanın oluşmasından sonra sürekli
olarak konuşulan ve düzeltilmeye çalışılan bir konu. Çok gerilere gitmeye gerek
yok, Osmanlı 1200’lü yıllarda bu işi çözmüş, ahilik felsefesiyle, ahilik
kurallarıyla çözmüş ve gerçekten de sosyal barışı sağlayan, üretimde kaliteyi
ve tüketici haklarını koruyan çok önemli, muhteşem kurallar getirmiş ve bu,
aynı zamanda sosyal barışı da getirmiş. O dönemde esnaf çarşılarıyla tüketicinin
çok daha fazla malı bir arada bulacağı bir ortam yaratmış ama aynı zamanda
mesleğin pirleri tarafından o esnafın ürettiği malların da sorgusuz sualsiz
kontrol edilebileceği, kalitenin incelenebileceği bir sistem oluşturmuş. Bugün,
zaman zaman Avrupa’dan gelen “pazarlama, tüketim ya da tüketici hakları
guruları” -tırnak içerisinde söylüyorum- adı altında konuşmacıları dinlemek
için insanlar İstanbul’da bir kahvaltıya 500 lira, 1.000 lira vererek onların
yaptıkları uygulamaları dinlemeye gitmekte. Ama biz, bizim belki tembel
tarihçilerimiz, belki bizim tembel aydın veya tırnak içerisindeki aydınlarımız,
bizim geçmişte kurduğumuz bu muhteşem felsefeyi, muhteşem düzeni anlatmakta
eksik kalmışlar.
Değerli arkadaşlar, ahilik felsefesinin ortaya çıkmasından iki yüz
yıl sonra, yaklaşık olarak 1500’de, II. Bayezid döneminde yine çok önemli
kurallar ortaya çıkmış. 100’den fazla konulan kanunla, belediyeler kanununa
eklenen kanunla yine orada üretimde standardı, yeknesaklığı ve tüketici
haklarını korumak üzere çıkarılan kararlar da yine aynı şekilde üretimi,
tüketimi, ikili ilişkileri sağlayan ve sosyal barışı sağlayan çok önemli
kurallar getirmiştir.
Tüketici hakları konusu, yine bizim Komisyonumuza gelen diğer
konular gibi teknik bir konu yani üzerinde çok fazla siyaset yapılacak ya da
çok fazla görüş ayrılığı olabilecek konular olmadığı için, genellikle bizim
Komisyonumuzda -Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonunda- uzlaşmayla çıkması gereken konulardan bir tanesi. Ama genel olarak
olumlu şeyler, tüketici lehine, piyasanın düzenlenmesi lehine olumlu şeyler
getirmesine rağmen, hem birçok teknik aksaklığı hem de uygulamada yanlışları
barındıran az da olsa yanlışları barındıran, bir kanun olarak geldi.
Şimdi, bu tür konular, piyasayı ilgilendiren konular, bir defa,
bürokratik bakış açısıyla düzenlenemez yani piyasayı ilgilendiren konular,
piyasa mekanizmasını düzenleyecek olan konular, bürokratların ya da
üniversitedeki öğretim üyelerinin hazırladığı yasaların Meclisten geçmesiyle kurulamaz.
Çünkü üniversiteyi bitirdikten sonra devlete memur olarak giren ve sadece ve
sadece tüketici olan ve hayatında üretmemiş olan, satmamış olan, onların
sorunlarını bilmeyen bürokrasinin getireceği taslak veya tasarıyla bu işler
çözülemez.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, burada, özellikle piyasadan
gelmiş olan Komisyon üyeleriyle bu yasanın daha iyi, yarın bir gün
değiştirilmeyecek şekilde ve aynı zamanda piyasada haksızlığa meydan vermeyecek
şekilde düzeltilmesi üzerine birçok öneri getirdik. Ama her zaman, her kanunda
olduğu gibi, bizden gelen, muhalefetten gelen öneriler Hükûmet tarafından kabul
edilmedi ve Meclise geldi.
Bakın, değerli arkadaşlar, dün akşam kuliste yapılan görüşmelerde
tüketiciler lehine önemli bir karar alındı ve dün akşam geçti. Yani bankalara
erken ödemede bankaların tazminat alması dün akşam geçen bir kararla engellendi
ama bunlar Komisyondan geçmedi, dün akşam burada kuliste konuşularak geçirildi.
Bugün de yine kuliste, koridorda yapılan görüşmelerle, yine tüketici lehine,
doğru olan, bizim de destek verdiğimiz, daha önceden de istediğimiz mortgage
kanunundaki o yüzde 2 komisyonun yüzde 1’e indirilmesi gibi şeyler yine
anlaşmayla geçti. Ama niye bunlar Komisyonda geçmiyor, niye Komisyonda bizim
önerimiz reddediliyor, bunu anlamamız çok mümkün değil.
Başka bir konu var. Geçen sene koştur koştur gecenin saat
onlarına, on birlerine kadar çalıştık -alt komisyonda ben de vardım- Elektronik
Ticaret Kanunu geçti ve mayıs ayında Komisyondan geçen Elektronik Ticaret
Kanunu doğrudan Tüketici Hakları Kanunu’nu da ilgilendirmesine rağmen, bugüne
kadar Meclise gelmedi. Onun da burada, birlikte gelmesi gerekirdi. Mayıs ayında
o kadar koşturmacayla, gece çalışmayla, alt komisyonda çalışmayla
getirmeyecekseniz o zaman niye bizi bu kadar koşturdunuz?
Şimdi, tüketici hakları meselesinde tüketicinin haklarını koruyan
ya da koruması gereken maddelerle ilgili arkadaşlarımızın çoğu konuştu. Ben
meseleye biraz daha başka bir açıdan bakmak istiyorum çünkü tüketici haklarını
korurken aynı zamanda esnafın da, üreticinin de, satıcının da haklarını
koruyacak maddeleri de içermesi gerekir. Biraz önce söylediğim, “Bürokratik
bakış açısıyla olmaz.” dediğim bu. Yani, burada, kanunda, bazı yerlerde
kantarın topuzu tüketiciden yana kaymış ve üreticiyi veya satıcıyı mağdur
edecek kurallar da içermektedir.
Bunun dışında, mesela, kanundaki eksiklerden bir tanesi, dili çok
karmaşık, ileride ihtilafa yol açacak bazı maddeler var. İsterseniz zaman
kısalığından dolayı sadece bir tanesini okuyayım, madde 18/(3) diyor ki:
“Satıcı cayma süresi içinde malı tüketiciye teslim etmişse tüketici -bu cümleye
dikkat- malı ancak olağan bir gözden geçirmenin gerektirdiği ölçüde
kullanabilir.” Anlayabilen varsa anlatsın. Olağan gözden geçirme nedir? Olağan
gözden geçirmenin ölçüsü nedir? Olağan gözden geçirmeyi kim yapacak? Olağan
dışı gözden geçirme nedir? Yarın bir gün bunlar mahkemelik olacak ve mahkemelerin
yükünü artıracak. Biz önergelerle bunları düzeltmeye çalışıyoruz. Bakın, bu
kanunda -Komisyonda dile getirdim- çok ilginçtir, Komisyonda AKP’den
arkadaşlarım buna hak vermesine rağmen, iş Hükûmete geldiği zaman “Kabul
etmiyoruz.” dediğinde Komisyondaki arkadaşlarımız da kabul etmiyor. Cayma hakkı
burada çok önemli ve kötüye kullanılabilecek bir hak. “Taksitle Satışlar”da,
madde 18/(1): “Tüketici, yedi gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve
cezai şart ödemeksizin taksitle satış sözleşmesinden cayma hakkına sahiptir.”
Komisyonda dile getirdim. Arkadaşlar, tüketici bir mağazaya gitti, orada
buzdolabı var, çamaşır makinesi var, televizyon var. Onun üzerinde onun
özelliklerini yazan kitapçığı var, bütün teknik özellikleri orada açıklanıyor.
Aldı, seçti. Bundan cezai şart ödemeden ya da hiçbir gerekçe göstermeden niye
caysın? Yani adam evine, karısına hediye götürdü, bir tane buzdolabı götürdü,
karısı dönüp dedi ki: “Ahmet, bizim perdeye uymadı bunun rengi -altı gün sonra-
al bunu geri götür.” Bu cayma hakkını niye kullanabilsin? Seçme hakkı var,
İnternet var, kitapçıklar var, bütün bunların hepsi yasalarda konuldu, doğru bilgiler
verilecek.
Komisyonda verdiğim örnekle, şunu söyleyeyim: Burada sürekli
olarak büyük mağazalar, büyük alışveriş mağazaları düşünülmüş ama mahallelerin
içerisinde, örneğin, beyaz eşya satan küçük esnaf düşünülmemiş. Ama onlar da
tüketici. Ben, bu yasaya göre, mahallede sevmediğim bir beyaz eşya, ev eşyası
satan mağazacıyı yedi gün içerisinde iflas ettirebilirim. Adam emekli olmuştur,
adam bir yerden para kazanmış bir mağaza açmıştır, dükkânındaki sermayesi onun
10 tane buzdolabı, 10 tane çamaşır makinesi bulundurmak için ancak yeterlidir.
Eğer adamla ihtilafım varsa, kan davam varsa, rakibimse, mahalleden 20 kişiyi
ayarlarım, pazartesi günü sabah 10 tane buzdolabı, 10 tane çamaşır makinesini
satın aldırırım akşama kadar, adam eve mutlu gider. Stoku tükendiği için gider 10
tane buzdolabı, 10 tane çamaşır makinesi sipariş eder, çeklerini verir. Yedi
gün sonra da bu aldığım, mahalledekilerin aldığı buzdolaplarını, çamaşır
makinelerini getirir iade ederim, adamın elinde stok şişer, çeklerinin vadesi
gelir, bunu ödeyemez.
Bir başka şey var orada, “ayıplı mal” meselesi var. Burada da
yine, ben önergeyle bunu getirebilirdim ama önergeyle getirsem, yine,
biliyorum, Komisyon katılmayacak, Hükûmet katılamayacak. Onun arasındaki farkı
da iki buçuk yıldır anlamadım; “Katılamıyorum.” ne, “Katılmıyorum.” ne, onu da
tam olarak anlayamadım. Orada da yine iade hakkı var ama şöyle bir çelişki var:
Buradaki kanunda iade hakkı altı aya kadar çıkarıldı ama Türk Ticaret
Kanunu’nda görünür ayıplı mal ve görünmez ayıplı mal… Orada görünür ayıplı
malın iade süresi yedi gün, burada altı ay. Yarın bir gün bir mal iade
edildiğinde, satıcı Türk Ticaret Kanunu’na atıfta bulunarak mahkemeye gidecek,
“Yedi günü geçirdin, iade edemezsin.” diyecek, tüketici bu kanuna atıfta
bulunarak “Altı ay sürem var.” diyecek. Bunun da bir önergeyle düzeltilmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Cezalar çok ağır. Elbette ki satışta, üreticide bir arıza varsa,
bir hata varsa cezaların olması caydırıcıdır ama burada getirilen cezalar
dükkân yıkacak, ev yıkacak nitelikte, çok ağırdır. Bu da bunlar açısından bir
haksızlıktır.
Bu yasanın hayırlı olmasını diliyor ve saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgümüş.
Şimdi şahıslar adına konuşmalar bölümüne geldik.
İlk konuşmacı İzmir Milletvekili Erdal Aksünger.
Buyurun Sayın Aksünger. (CHP sıralarından alkışlar)
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Ümit Bey tabii çok pratik örnekler verdi. Gerçekten,
hayatın pratiğinden gelmeyen veremez bu örnekleri, o yüzden söylüyorum. Bu
işler böyle. Gerçekten öyle; teoride değil, pratikte yapan insanlar bilir bu
işi, tüketici konusunu. Ben de oradan anlatacağım zaten bazı konuları ama ondan
önce bir şeye değinmek istiyorum.
Türkiye’de çok tartışılan özellikle bu faiz lobileri konusunda…
Aslında dünyada bu konu tartışılıyor. Gerçekten doğru. Yani, dünyada faiz
lobisi tartışılıyor, her yerde tartışılıyor. Aslında faiz lobisi değil de
finansın reel sektör üzerindeki baskısı tartışılıyor. Yani, artık sanayicisi
de, tüccarı da, çiftçisi de, köylüsü de, işçisi de aynı kazanın içerisine
koyulmuş, bir baskı unsuru olarak üzerinde, devamlı finansın baskısıyla
sarsılır durumda. Bundan dolayı da emeğin değeri durmadan düşüyor.
Şöyle izah edelim: Dünyadaki 55 trilyon dolarlık, aslında dünyanın
gayrisafi millî hasılası görünenin yüzde 30’unun üstündeki rakam finansın yani
yüzde 30’u, 15-20 trilyon dolarlık işi finans kendi sermaye yapısı olarak
elinin altında tutuyor. Türkiye’de benzer hikâye yapıyorsunuz.
Şimdi, kredi kartları konusu şu anda mevzubahis, konuşuyorsunuz. Pardon,
konutla ilgili ve diğer kredilerle ilgili erken ödemeyi konuşuyorsunuz, yüzde 2
cezai şarttan bahsediyorsunuz. Nasıl buna karşı çıkmazsınız, hayret ediyorum.
Devlet bir parayı nasıl alacağını değil, neyi almayacağını aslında tarif eder,
alacağı hikâyeyi tarif etmez. Yüzde 2’yi niye ödesin insanlar, tüketici böyle
bir konuda? Niye böyle cezalansın? Sebebini de şöyle açıklayayım: Zaten, bir
kredi aldığınızda ilk taksitte faizin yüzde 90’ını ödersiniz, ana paranın yüzde
10’unu ödersiniz en iyi ihtimalle. Daha sonra -bu, ters ilişkidir- faiz yüzde
85’e düşer ikinci taksitte, ana paradan yüzde 15 öder diye gider bu böyle. Adam
erken ödemek istediğinde, on ay geçtiğinde de zaten faizin çoğunu ödemiştir
oraya. Bir daha bu tüketiciye, bu vatandaşa yüzde 2 cezayı niye kesiyorsunuz?
Bunu birinin çıkıp açıklaması lazım. Bu aklıselim bir konu değildir.
Kurumlar vergisine şöyle bir bakarsanız, son yirmi yılda neler
olmuş? İlk 100’e bakıyorum, ilk 10’da 8 tane finans kuruluşu var. 2 tanesi
sadece reel sektörde aslında vergide o sıralamaya girmiş yani geri kalanları
para üzerinden para kazananlar, hatta bu 100 tanenin 70 tanesi böyle. Ama bugün
siz şunu iddia ediyorsunuz: Başbakan faiz lobisinden bahsediyor, “Biz bunlara
karşıyız.” diyorsunuz ama şu anda getirdiğiniz bu yasanın içerisinde iddia
ettiğiniz kanunlardan hepsi onların lehine, faiz lobisinin lehine, “faiz” de
demeyeyim de finansın lehine. Dünyayı böyle bir baskı içerisinde götürmeye
çalışıyor. Bir arkadaş çıktı, dedi ki özelleştirme konusunda: “Cumhuriyet Halk
Partisi karşı mıdır bunlara?” Eskiden karşı değildim. Ben, özel sektörde genç
yaşta çok önemli kurumların başında olan bir insan olarak söylüyorum, şu anda
yüzde yüz karşıyım.
Türkiye’de doğuda devlet olmadan kalkınma olmayacağını
göreceksiniz çünkü süreç –finans da bunu bastırdığı için söylüyorum bunu- diyor
ki: Süreçte, az adamla çalışırsan verimli olursun diyen bir hikâye var. Bakın,
süreçlerin içerisinden insan kaynağını çıkartıyorlar artık, dikkat edin, “Daha
az adamla çalış, daha verimli ol.” diyen bir hikâye ortada dolaşıyor. Ne demek
istiyor? “Yakında istihdam sorunu yaşayacaksın.” demek istiyor. Bu kadar
teşvikler var, doğuda yatırım yapan özel sektörün bir bilançosunu çıkartın,
onun büyük fotoğrafını bir görelim, kaç kişiymiş. Bu kadar özelleştirme
yaptıktan sonra, merak etmeyin, önümüzdeki süreçte çok ciddi bir şekilde
istihdam sorunları yaşayacağız. Kimse gidip doğuda istihdam yapmaz, yatırım da
yapmaz. Neden yapmaz? Niye yapsın adam, neden yapsın? Çünkü lojistik sektörünü
mesela devlet tekeline alıp yakında onu da birilerine peşkeş çekecek -PTT’de-
bugün, aslında Komisyonda anlattığım gibi. Haksız rekabetleri devlet kendisi
yönlendirirken finans lehine, nasıl gidebilir ki zaten doğuda yatırım yapmaya?
İstersen organize sanayilerde beşincisini, altıncısını teşvik ver, fark etmez.
Bence hiç oralara gitmeyecektir.
Ama şunu da anlatmak istiyorum; belki sürem yetmeyecek ona, biraz
sonra anlatacağım onu, Komisyonda da söyledim bununla ilgili konuyu: Haksız
rekabeti tüketici aleyhine körükleyen bugünkü iktidardır. Onun örneğini Türk
Telekom örneğinde verdiğimiz gibi. Dünyanın en pahalı altyapı yatırımlarının
parasını cebine atan, hem kurumların hem tüketicinin kanını emen Türk
Telekom’un kendisidir İnternet işinde ama bunun da bir vesileyle aynısını PTT’de
yapıp milletin hepsine yutturacaksınız.
Devlet eliyle milletini kazıklayan bir iktidar vardır.
Teşekkür ediyorum herkese. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şahsı adına ikinci konuşmacı Adana Milletvekili Ali Halaman.
Buyurun Sayın Halaman. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, sağ olun, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 490 sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla ilgili
şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygı, sevgiyle selamlarım.
Söze başlarken, Anayasa’nın 172’nci maddesi “Tüketicinin
korunması, aydınlatılması devletin ve hükûmetin işi.” diyor. Bu söylenmesine
rağmen, parayı hapsetmek, çerçeve çizmek, disiplinize etmek zor. Yani “Terörün,
şiddetin dini, imanı yok.” denir ama paranın da zaman zaman dini olmaz, imanı
olmaz, vatanı olmaz. Bundan dolayı, güçlüyü her zaman haklı göstermek, güçsüzü
ezmek, zayıfı, biçare olanı yok etmek siyasetçinin işi değil. Toplumun hak ve
menfaatlerini helal yönden, alın teriyle kazanmasına zemin hazırlamak
siyasetçinin görevlerinden bir tanesi. Bu görevlerini siyasetçi başkasına
devretme hakkına sahip değil. “Helale, harama karışmam.” diyerek haramı teşvik
ederse siyasetçi yerinde rahat oturamaz.
Biz de, bundan dolayı, mağduriyetler çoğaldığı, her şey faiz
hâline geldiği için, banka kredi kartlarında değişiklik yapılmasına dair bir
kanun teklifi vermiştik. Diğer siyasi partilerdeki arkadaşlarımız da bu meyanda
kanun teklifleri verdiler. Kanun tekliflerinin verilmesinde değişiklik
yapılması arzu edilirken -bu kanun 8 madde- verdiğimiz kanun tekliflerinin
içerisindeki hiçbir maddenin dikkate alınmadığını gördük.
Dolayısıyla Hükûmet “Ben bu kanunları böyle çıkartacağım, ben
güçlüyüm, ticari, mali alanlarımı kimseye kaptırmam.” der gibi. Dolayısıyla
“Kaptırmam.” derken “Kazançlarının yüzde 25-30’unu, bundan dolayı vergilerini
kart ücretinden, işlem ücretinden, havaleden, kart aidatlarından aylık olarak
alıyorum.” demekte ısrar etmek, haksız kazanç elde etmeye meydan verip, bunları
kanunlaştırıp sonra da “Ne oluyor, bu faizcilerin gözü doymuyor mu?” deyip
ikiyüzlü politika izlemek, böyle davranmak yakışık almıyor.
Mali hizmet olmadan parayı parayla değiştirip kazanmayı meşru hâle
getirmek, Türkiye’nin ticari düzenini, ticari hukukunu faiz üzerine kurulu hâle
getirmek maddi ve manevi hayatımızı allak bullak ediyor. Hiç kimse bugün olduğu
gibi uzun süreli kredi zaten vermiyor. Üretimde, sanayide, turizmde, hiçbir
banka veya sermaye sahibi, paradan para kazanmayı amaç edinenler bunlara zaten
yanaşmıyor. Sırf aylık, yani kredi kartlarında emtia almadan, mal değişimi,
dönüşümü yapmadan, son günlerde köşe başlarında, merdiven diplerinde esas işi
esnaflık olan insanlar sürekli olarak böyle kredi kartı ile ticaret yapar hâle
gelip insanların hayatı faizle donatılıyor.
Bundan dolayı, bu kanunu menfi buluyor, olumlu bakmadığımı
söylüyor, Hükûmetin, siyasi otoritenin bu kadar faiz lobisine para
kazandırmasını, teşvik etmesini kınıyor, hepinizi saygı, sevgiyle selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Halaman.
Sayın milletvekilleri, şimdi bölüm üzerindeki soru-cevap kısmına
geçtik. Sorular var.
Süremiz on beş dakikadır.
İlk soru, Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, özellikle önceki yıllarda dövize endeksli kredi
alarak borçlanan birçok vatandaşımız, maalesef, son dönemde bu döviz
fiyatlarının artması ve yaşanan birçok olumsuzluklar nedeniyle bu kredileri
geri ödemede ciddi sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Tüketici haklarını koruyan
bu kanun tasarısı içerisine böyle bir düzenlemeyi eklemeyi düşünür müsünüz? Bu
konuda mağdur olan vatandaşlarımıza nasıl bir cevabınız olacak? Bunu
açıklarsanız ben de onlar adına memnun olurum.
İkinci bir konu, özellikle kefillik nedeniyle herhangi bir borca
ortak olan vatandaşlarımızın, asıl borçlu bulunamadığı durumlarda kendilerine
rücu edilen borçları ödemede çok ciddi sıkıntılarının olduğu. Örneğin, 2005
yılındaki bir kredi 17 bin TL iken 25 bin TL’ye kapatma sözü verilmiş olmasına
rağmen X bankası tarafından bugün 95 bin TL hacizle karşı karşıya kalan
vatandaşlarımızın sorununu nasıl çözeceğiz? Burada bununla ilgili bir düzenleme
koymayı düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Erdemir…
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dün size finansal okuryazarlıkla ilgili bir soru
sormuştum ve “Türkiye neden PISA sınavlarında finansal okuryazarlık testini
uygulamıyor ve bu konuda da Hükûmetin bir eylem planı var mı?” diye sormuştum.
Verdiğiniz yanıt biraz şaşırtıcıydı, o yüzden tutanaklardan tekrar üzerinden
geçtim. Dün Hazine Müsteşarlığı ve Bankalar Birliğinin gerekli çalışmaları
yaptığını söylediniz. Oysaki finansal okuryazarlık öncelikle Millî Eğitim
Bakanlığı kapsamında eğitim sistemine gerekli eklemeler yapılarak üzerine
gidilmesi gereken bir konu. Daha sonra da PISA sınavlarıyla da ölçülmesi
gereken bir yeterlilik meselesi. Bu konuda aynı soruyu yinelemek istiyorum:
Finansal okuryazarlık ile ilgili Hükûmetin bir eylem planı var mı ve bu konuda
hangi çalışmaları hangi bakanlıklar bünyesinde yapmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tüketici sözleşmelerinin fiyatı döviz değil de ulusal para
üzerinden belirlenirse uzun vadeli borçlarda tüketiciyi korumuş olmaz mıyız?
Buradaki tasarıda bu anlamda bir engel var. Bu konudaki tüketici lehine
düzenleme tekrar gözden geçirilemez mi?
İkinci konu, İsviçre’de, tüketiciyi koruma kanunu bağlamında, çok
uzun dönem önceden, vadeden önce ödeme yapılırsa tüketiciye iskonto şansı
veriliyor. Ancak, bizde erken ödemede bu şans verilmiyor, bir de cezayla karşı
karşıya kalıyor. Buna bağlı olarak, ben bir tüketici olarak sözleşme yaptım,
peşinatını vermedim, sözleşmeyi imzaladım. Sözleşmeden cayarsam yine cezai şart
var. Peki, Borçlar Kanunu’na baktığımız zaman cezai şart yok 259’uncu maddesine
göre. Bu kanun Borçlar Kanunu’ndan sonra çıktığı için bu kanun geçerli, Borçlar
Kanunu’nun bu hükmünü ilga etmiş oluyoruz. Bu yanlış bir düzenleme değil mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sanayi Komisyonunda patentle ilgili çok kapsamlı
düzenlemeler ele alınmıştı. O komisyondaki görüşmeler sırasında bunun
Türkiye’nin beyaz eşya markalarından dünya devi oluşturmayla ilgili bir proje
olduğu söylenmiş. Daha sonra, ısrarlı çabalarımız sonucunda, esas gizli olarak
ilaçta patent konusunun gündeme alındığını ve Sağlık Komisyonundan
kaçırıldığını fark etmiştik. Bu konuda gerekli çabalar gösterildi ve oradaki
oyun bir noktada ilgili komisyonun da duyarlılığıyla bozulmuştu ama ilk
hâlinden memnun olanların “Biz bunu sıra sayısı almasına rağmen Meclis
gündemine getirtmeyeceğiz.” diye bir iddiaları mevcut. Bugüne kadar da
görülüyor ki bu yasa bir yerlerde beklettiriliyor. Bu konuda bir bilginiz var
mı? Bu sıra sayısı almış olan kanunun gündeme gelmemesinin sebebi nedir?
BAŞKAN – Sayın Erdemir…
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, vejetaryen ve vegan etiketiyle ilgili –sizler de
görmüşsünüzdür- sosyal medyada çok yoğun talepler geliyor. Az sonra,
Milletvekilimiz Sayın Melda Onur da bu konuyu gündeme getirecek. Bize bu konuda
bir müjde verebilir misiniz?
BAŞKAN – Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu Tüketici Konseyi kararlarının daha önce takibi gerçekten
yetersizdi. Ancak, bu tasarıda en azından Tüketici Konseyi kararlarının
takibinin daha etkili bir vaziyette yer alması gerekirken yine bunu göremedik.
Bu, Avrupa Birliği İlerleme Komisyonunun kararlarında da vurgulanmış durumda.
Bu Avrupa Birliği ilerleme raporunu göz önüne alarak Tüketici Konseyi kararlarını
daha etkili hâle getirmeyi düşünmez misiniz?
BAŞKAN – Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kimsenin görmediği, demir parmaklıklar ardında bir
tüketici grubu var, inanılmaz mağdur edilen. Yaptığım görev gereği, Cezaevleri
İnceleme Komisyonu üyesiyim ve oradaki Mahkûmlar cezaevleri kantinlerinde
satılan ürünlerin fahiş fiyatlarından sürekli şikâyet ediyorlar. Hem de örneğin
dışarıdan iç çamaşırı getirilmesi yasak, içeride 2 katı fiyata satılıyor.
Dışarıdaki peynirden kurabiyeye kadar, içeride yüzde 50-60 daha pahalı fiyatlar
var ve zaten yoksul olan mahkûmlar bu işten inanılmaz muzdaripler. Bu konuyla
ilgili bir düzenleme yapılması niçin düşünülmüyor acaba?
BAŞKAN – Sayın Bakan buyurun.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Efendim, Sayın Işık’ın sorusu: Bu konu cidden önemli bir konu,
hatta bununla alakalı grubunuzun da bir önergesi var. Sanırım Dilekçe
Komisyonunda da bu konu görüşülüyor. Mağdur sayısı da aşağı yukarı 7 bin dolayında.
Bir hesaplama yapsın diye, arkadaşlarımızdan rica ettik. Yani onun yansımaları
ne olur, getireceği yük nedir? Şayet bu yasaya monte etmek suretiyle, çözüme
uzayan, etkileyen sakıncaları yoksa o önergeyi kabul edeceğiz ama o hesabı
çıkartamazsak bundan sonraki herhangi bir kanuna monte etmek suretiyle veya bir
teklif şeklinde, o sorunu sizin düşündüğünüz gibi çözmemiz gerektiği
kanısındayım.
Diğer sorunuz kefalete ilişkin. Efendim, kefalete ilişkin, adi
kefalet hükümleri geçerli. Yani asıl borçluya başvurmadan kefile gidilemeyecek,
bu düzenleme burada yer alıyor, dikkat ederseniz onu göreceksiniz yani gerekçe
kısmında da açıklanmış.
Aykan Erdemir “Finansal okuryazarlık konusunda sormuştum, cevap
alamadım” dedi. Ha, ben şunu söyledim size: Bu konu Bankalar Birliğinin ve
Hazinenin görev alanı. Dolayısıyla, ben, size o konuda çok detaylı, ne yapılıp
yapılmadığına ilişkin bir bilgi aktarımı yapmadım ama ısrarlısınız, elbette ki
sorunuzda ısrarlı olmanız çok doğru, hakkınız. Ben, bu konuyla alakalı ilgili
birimlerden derlediğimiz çalışmalara ilişkin bilgi notunu size göndereceğim,
herhâlde o zaman sizin cevabınızı karşılamış olacağız.
Sayın Tanal’ın” Tüketici sözleşmelerindeki edinmenin ulusal
parayla yapılması falan… Yani böyle bir şeyin öngörülmesi doğru mu?” sorusu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – İsviçre’de örneği var Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – İsviçre’de olan
her şey bizde doğrudur anlamına gelmez.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama o tüketicisini koruyorsa biz niye
korumayalım?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ya biz koruyoruz
işte, onun için burada varız. Burada abesle iştigal etmiyoruz. Tüketicimizi, 76
milyon tüketiciyi -ki onun içinde hepimiz varız, bizler de tüketiciyiz aynı
zamanda- hepimizin hukukunu korumak üzere yeni bir yasa çıkartıyoruz.
Dolayısıyla, söylediğiniz tarzda, ulusal para şeklinde bir düzenlemenin küresel
ekonomik anlayışa, serbest piyasa ekonomi kurallarına çok uygun düşmeyeceği
kanısındayım.
“Vadeden önce, İsviçre’de iskonto var.” diyorsunuz. O ikinci
boyutu sorunuzun tabii. “İskonto var, bunda niye yok?” Bu, bir ticari ilişkidir
aynı zamanda. Yani, elbetteki tüketiciye mal satan, ürün satan ticaretini
düşünecek, hizmet sunan ticaretini düşünecek. Esas olan, burada hakkaniyete
uygun ücretlendirmenin yapılıyor olmasıdır. Bu bankanın finansmanını kredi
olarak kullanmışsa ve sözleşmeden önce de bunu iade ediyorsa onun koşullarını
düzenledik. Bankalar bir planlama yapar. Bankalar sadece kendi öz kaynaklarını
kullanmaz yabancı sermayeden, uluslararası düzeyde dolaşan sermayeden de
aktarma yapmak suretiyle elbette ki müşterilerini kredilendirir, ona göre bir
planlama yapar; sorumlulukları nedir, ne zaman ödeyecektir, vesaire falan. O
düzenleme onun için getirilmişti ama yapılan hesaplamada, o düzenlemenin yani
erken ödeme hâlinde tüketiciye yüklenen tazminat yükümlülüğünün bankalara fazla
bir yük getirmeyeceği kanısına dün akşam vardık. O düzenlemeyi de ona göre
revize ettik.
Efendim, Sayın Özel patent konusuyla alakalı “İlgili komisyona bir
tasarı geldi, sonra kayboldu, nerede?” diyor. İlgili bakanlıktadır mutlaka.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle değil. Geçen yıl sıra sayısı bile aldı
da “Gündeme getirtmeyeceğiz.” diyor birtakım lobiler. Hakikaten de gelmiyor,
şaşırıyoruz.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ha, onu ben
bilmiyorum. Ben, şimdi kendi Bakanlığımın sahibi olduğu... Tabii ki bütün
tasarılar Hükûmetindir ama aynı zamanda, o tasarılardan sorumlu bakanlıklar
var. Tüketici kanun tasarısı Hükûmetin tasarısıdır, sorumlu bakanlık bizim bakanlığımızdır,
ben bunu takip ediyorum. Demin burada sözü edildi, elektronik ticaret kanunu.
Onu da Adalet Bakanlığı getirmiş ama daha çok bizim Bakanlığımızı
ilgilendiriyor çünkü sorumlu bakanlık olarak, uygulayıcı bakanlık olarak Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı gösteriliyor. Sanırım, onu da uygun bir zamanda alacağız.
Ama, ben bu konuyu da ilgili bakan arkadaşlarımla görüşeyim nedir, nerede kaldı
diye, sizi de bilgilendirmesini ondan rica edeyim.
Sayın Erdemir’in “Vejetaryen etiketlerle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Müjdeniz var mı?” sorusu: Onu da milletvekili arkadaşımız burada ifade ettiler.
Bu yasanın uygulanmasıyla alakalı aşağı yukarı 20’yi aşkın ikincil düzenleme
öngörülüyor. Sanırım, o düzenlemeler kapsamında o konuya da bir çözüm
getirebiliriz.
Sayın Tanal –tekrar- sorusunda “Tüketici Konseyini niye etkin hâle
getirmiyoruz?” diyor. E, zaten bu tür konseyler yapıları itibarıyla danışma
organı, tavsiye kararı oluşturmak amacıyla kurulur. Buna benzer bütün yapıların
işlevi de bu. Ama, inşallah, biz, bu Konseyin yeni yapısıyla birlikte daha
etkin, daha üretken hâle getirilmesini sağlama noktasında bir kararlı duruşumuz
var, bunu gerçekleştireceğiz.
Sayın Özel –tekrar- bir sorusunda “Efendim, cezaevleri
kantinlerinde fahiş bir sömürü var.” diyor. Bakın, değerli arkadaşlar,
Bakanlığımız Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğünün bütün
çalışma alanları, görev, yetki ve sorumluluğu hem piyasanın gözetim ve
denetimini yapmak ve hem de tüketici hakkını -özel sektörde olsun, kamuda
olsun- koruyucu önlemler almaktır; bunu ya resen yapar ya da talep üzerine
yapar. Bu konuyla alakalı bugüne kadar bizim Bakanlığımıza ulaştırılmış bir
şikâyet vaki değil. Ama ilginçtir, muhtemeldir yani sizin burada ifade
ettiğiniz bu kaygıların olası olduğunu ben de düşünüyorum. Dolayısıyla, bu
konuda biz ilgili bakan arkadaşımıza mutlaka bir hatırlatma yapacağız. Elbette
ki cezaevlerini de rekabete açıp oradaki hükümlü ya da tutukluların tüketici
ihtiyaçlarını giderme bağlamında, böyle bir serbest piyasa ortamı oluşturamayız
ama onların hak ve hukukunu, en azından onlara sunulan ürünlerin sağlık ve
içerikleri itibarıyla ve elbette ki fiyatları itibarıyla gerekli koruyucu
önlemlerin alınması gerektiği yönündeki görüşünüze katılıyorum.
Ben de bütün arkadaşlarıma katkıları dolayısıyla teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Milletvekili, otuz saniyemiz kaldı. Çok kısa soru
sorabilirseniz, Sayın Tanal, size söz vereceğim ama cevap alamayacaksınız çünkü
süre bitecek. Sayın Bakana da cevap süresini verelim.
Sadece bir soru. Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, dün, tasarının 27’inci maddesinde erken ödemeyle ilgili
yüzde 2 cezai şart kalktı; doğru, güzel. Ancak, bu “Sözleşmeyle banka bunu
alamaz.” ibaresi olduğu için, böyle bir riskle tekrar karşı karşıyayız. Umarım,
ilerleyen saatlerde veya maddelerde, İç Tüzük’ün vermiş olduğu yetki uyarınca,
bu tasarının 27’nci maddesi göz önüne alınarak “Tekrar alamaz.” ibaresini de
koymayı düşünürsünüz inşallah. Yetersiz yani bu.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – 27’nci maddenin
dün akşam müdahale edilen şekli itibarıyla tüketici aleyhinde herhangi bir
sorunsal uygulamaya yol açacak içeriği yoktur. Bu konudaki kaygınıza iştirak
etmiyorum. Tüketicinin hukuku dün akşam yapılan düzenlemeyle daha da etkin hâle
getirilmiştir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlandı.
Birleşime kırk dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.39
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
14’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
490 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
31’inci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun tasarının 31 inci maddesinin (1) inci fıkrasında bulunan "ve bu
hesaptan sadece kredi ile ilgili işlemler yapılması" ibaresi madde
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Osman
Aydın Kemal
Değirmendereli
İzmir Aydın Edirne
Ümit Özgümüş Hasan Ören Turgut Dibek
Adana Manisa Kırklareli
Haydar
Akar
Kocaeli
TBMM Başkanlığına
490 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 31. maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“(5) Dövize endeksli kredilerin geri ödenmesinde kullanıma
yasaklandığı tarih itibarıyla geçerli kur üzerinden TL’ye dönüştürülerek elde edilen
miktar esas alınır.”
Alim Işık Enver Erdem Sinan Oğan
Kütahya Elâzığ Iğdır
Oktay
Vural Sümer
Oral
İzmir Manisa
BAŞKAN – Son okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KARASAYAR (Hatay) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Kütahya Milletvekili Alim Işık, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490
sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıda ciddi düzenlemeler yer aldığı
gibi eksiklikleri de söylemeden geçmemiz mümkün değildir. Bilindiği gibi,
ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durumun giderek kötüleşmesi, birçok
vatandaşımızın bankalarla muhatap olmasına ve bu muhatapların sonuçta değişik
vesilelerle mağdur olmasına yol açmaktadır. Bu mağdur kesimlerden birisi de
dövize endeksli olarak kredi çekmiş; ev almış, araba almış ya da başka bir
taşınmaza yatırım yapmış olan vatandaşlarımızın, bu kredilerini geri ödemede
çektikleri sıkıntılardır. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe
Komisyonuna da getirilen bu sorun, umarım Meclisimizin alacağı kararla ve Genel Kurulumuzun önergemize vereceği
destekle çözülmüş olacaktır.
Değerli milletvekilleri, tüketici kredileri içerisinde söz konusu
durumda olanların oranı aslında çok fazla değildir. Yüzde 2’lik bir orandır
yani toplam tüketici kredileri içerisinde dövize endeksli olarak borçlanmış
olanların oranı yüzde 2’ler civarındadır. Bu yüzde 2’lik kesimin içinde
bulunduğu sorun, onlar açısından son derece büyüktür. Çünkü, dövize endeksli
kredi kullanımı 22 Haziran 2009 tarihinde Merkez Bankasının yayınlamış olduğu
2009/22 sayılı Genelge’yle yasaklanmıştır. Ancak, o tarihten önce bu kredileri
almış olan vatandaşlarımızın, gerek döviz kurlarındaki yükselme gerekse
ekonomik durumlarındaki kötüleşme nedeniyle bugüne kadar kredilerini geriye
ödeyemedikleri için ciddi mağduriyetler yaşadığı bir sorunu çözmek istiyoruz
burada. Sayın Bakan da sorular bölümünde sormuş olduğum soruya cevaben, aslında
bunun olabileceğini ama bir teknik hesaplama gerektiğini söyledi; ben kendisine
huzurunuzda teşekkür ediyorum. Bunun çözümü elbette ki bir teknik çalışmayı
gerektirebilir ama bu önergeyle bu kanuna eklenmesi durumunda, çıkartılacak
olan yönetmeliklerle bunun nasıl düzenleneceği konusu zaten bir zaman
tanımaktadır. İnanıyorum ki beş altı aylık süre içerisinde, yönetmeliklerin
düzenlenmesi sürecinde de bu teknik çalışma sonuçlanmış olacaktır. Ama, bunu
bugün burada yapmayalım, daha sonra başka bir kanunda düzenleyelim diye sorunu
ötelemek Türkiye’yi iyiye götürmeyecektir. Bu nedenle, bu önergenin çok yerinde
bir önerge olduğunu ve Genel Kurulun siz değerli üyelerinin vicdanlarına,
oylamada, bunu bıraktığımı ifade etmek istiyorum.
Sadece dövize endeksli kredi çekenler mi sorun yaşamaktadır?
Hayır, Türk parası cinsinden kredi çekmiş, kredi çekilirken kefil olmuş birçok
vatandaşımızın da bugün bu tüketici haklarını korumayla ilgili kanunda
sorunlarının çözülmesi beklentisi vardır.
Yine, sorular bölümünde sordum ama tabii, Sayın Bakanımız vakit
darlığı nedeniyle detaylı açıklayamadı. Bugün, yaşanmış bir örneği sizlerle
paylaşarak sorunun ne kadar büyük olduğunu ifade etmek istiyorum. 2005 yılında
17 bin TL’lik bir araç kredisine kefil olan bir vatandaşımız, daha sonra ilgili
bankanın talebi üzerine, “Aracı getir, bu işi bitirelim.” dendikten sonra 25
bin TL’lik aracını teslim etmesine rağmen sorun çözülememiş, 2005 yılındaki 17
bin TL’lik borç bugün 95 bin TL üzerinden haciz aracılığıyla alınmak
istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, geriye dönük bu tür borçlanmalarda da bir
sınır koymamız lazım. Eğer bunun önünü kapatamaz da kanunun yayımlandığı
tarihten itibaren çekilecek krediler için ya da kredi kartları uygulamaları
için bu hükümleri geçerli hâle getirirsek vatandaşın sorunu çözülmeyecek.
Ben bu duygu ve düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyor,
tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.33
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
14’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
490 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesi üzerinde,
Kütahya Milletvekili Alim Işık ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında
istenilen karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Diğer önergeye geçiyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, Başkanın karar yeter sayısı istenmeden karar yeter sayısı aramasının
Anayasa’nın 96’ncı maddesine göre doğru bir uygulama olduğuna ilişkin
açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, biraz önce kimse karar yeter sayısını
istemediği hâlde siz dediniz ki birleşime ara verince “Ben karar yeter sayısını
istedim.” Yaptığınız doğru ama bundan sonra da böyle yapacaksınız. Çünkü, karar
yeter sayısı Anayasa’dan kaynaklanıyor. Anayasa’nın 96’ncı maddesine göre
Türkiye Büyük Millet Meclisi üçte 1 sayıyla toplanır, dörtte 1’inin bir
fazlasıyla karar verir. Bu açık ve kesin bir anayasa hükmüdür. Dolayısıyla,
bundan sonra…
BAŞKAN – Sayın Genç, konuyu değerlendirdik. Grup Başkan
Vekilinizle görüşürseniz anlaşabilirsiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ben de söyleyeyim, tutanaklara
geçsin.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür etmene gerek yok.
BAŞKAN – Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, dinler misin beni?
ÜLKER CAN (Eskişehir) – Dinlemeyin, hiç dinlemeyin.
KAMER GENÇ (Tunceli) –Sayın Başkan, beni dinler misin?
BAŞKAN – Lütfen Grup Başkan Vekilinizle görüşür müsünüz, lütfen…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Burada bir milletvekili konuşurken boynunu
eğdiremezsin, boynunu dik tutmak zorundasın, başını dik tutacaksın; tamam mı?
BAŞKAN – Tutanaklara geçti.
Çok teşekkür ederim, sağ olun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evvela yaptığınız… Bakın, bundan sonra eğer
buna riayet etmezsen Anayasa’yı ihlal etmiş olursun.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; 5464 Sayılı Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Kredi
Kartları Faizlerinin İndirilmesi Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekilleri
Alaattin Yüksel ve Mustafa Moroğlu’nun; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu
ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/787, 2/34,
2/49, 2/109, 2/280, 2/461, 2/576, 2/726, 2/882) (S. Sayısı: 490) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.
Şimdi diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun tasarının 31 inci maddesinin (1) inci fıkrasında bulunan "ve bu
hesaptan sadece kredi ile ilgili işlemler yapılması" ibaresi madde
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları
BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar.
Buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesi üzerine
vermiş olduğumuz önerge üzerinde konuşacağım ama önergeye gelmeden önce de yine
tüketicinin korunmasıyla ilgili, keşke Bakan da burada olsaydı, ona bir soru
önergesi verdim ama Bakan burada olmadığı için umarım arkadaşlar kendisine
iletirler.
Aslında, tüketicilerden en çok mağdur olanlar -tüketici kredisiyle
birlikte- otomobil alan tüketiciler. Bu alanda iki şekilde mağduriyet mevcut.
Bir tanesi, bu vatandaşların karşılığını bulamaması Türkiye’de. Nasıl
karşılığını bulamamaları? Yani, problemleriyle ilgili karşılık bulamıyorlar.
Aslında, Avrupa’dan baktığınızda veya... Hükûmetinizin övündüğü bir şey var,
Türkiye en büyük otomobil üreticilerinden biri olarak kabul ediliyor.
Baktığınız zaman böyle ama Türkiye’de kullanılan otomobillerin yüzde 75’ine
yakını ithal yani Türkiye tam bir otomobil pazarı, yabancı otomobil pazarı.
Peki, bu otomobiller Türkiye’ye girdiğinde gerekli denetimden, gerekli
testlerden geçiyor mu? “Tabii ki. Bunlar uluslararası kartel, sermaye; bunlara
ihtiyaç yok.” diyeceksiniz. Doğrudur,
ihtiyaç yok belki, hepsinin standartları var ama bir problemle
karşılaştıklarında tüketiciler karşılarında muhatap bulamıyorlar. Neyle
korunmaları gerekiyor? Tüketiciyi koruma yasasıyla korunmaları gerekiyor. Peki
korunuyorlar mı? Hayır, korunmuyorlar.
Yine, Türkiye’de üretim yapan çok dev bir otomobil üreticisinin
ama Türkiye’de üretmediği modellerinde, 2010 ve 2011 yıllarında, yağ yakma
problemiyle karşılaşılıyor. Bu yağ yakma problemi sonucunda, insanlar bireysel
olarak mahkemelere başvuruyorlar. Mahkemeyi kazananlar var, kaybedenler var ama
çoğunluğu mahkemeyi kazanıyor. Tabii, kazanırken bu, bir elin beş parmağını
geçmiyor kazananların sayısı ya da başvuranların sayısı çünkü Türkiye’de hak
aramak henüz çok gelişmiş bir vaka değil ama mahkeme bunların lehine karar
veriyor. Tüketici yasası şunu getiriyor: Herkes bireysel olarak başvuracak,
uğradığı mağduriyetin karşılığını mahkeme kanalıyla alacak. Yine, bugün
Kocaeli’de böyle bir mağdur vatandaş, mahkemeye gitmeden, satın aldığı şirkete
başvuruyor ve diyor ki: “Ben bu şekilde mağdurum, otomobilin değişmesini
istiyorum.” ve değiştiriliyor ama sadece o vatandaşın otomobili değiştiriliyor,
binlerce insan… 2010 model ve 2011 model, üç ayrı modelde aynı problem var,
tespit edilmiş problem var; mahkeme kararlarıyla, bilirkişi kararlarıyla tespit
edilmiş problem var. Peki, böyle olunca, yani tüketicilerin tek tek başvurması,
mahkeme kararı aldırması yerine, işte, tüketiciyi koruma kanununda olması
gereken şeylerden bir tanesi de bu. Ama baktığınız zaman bu tüketici koruma
kanununa, böyle bir şey görmüyorsunuz. Ne görmemiz gerekiyor? Birden fazla
üründe, aynı üründe, eğer ayıp, gizli ayıp -neyse artık- tespit edilmişse ve
bu, ilgili kurumlar tarafından ve bilirkişi heyetleri tarafından tespit
edilmişse bunların geri çağrılması gerekiyor üretici firma tarafından. Peki,
bunu kim yapıyor? Avrupalı, aynı otomobiller için yapmış, üç ayrı model
için, 2010, 2011’de üretilenler için
bunları yapmış ama Türkiye bunu yapmıyor. Niye yapmıyor? Çünkü bugün
çıkardığınız yasa da yine o kartelleri, büyük üreticileri kolluyor. Yine, bu
yasanın içerisinde tüketici yok arkadaşlar. Bakın, Reklam Kurulunu oluştururken
bile tüketicinin temsilcisi en az sayıda temsil ediliyor, devletin bütün
kurumları yerleştiriliyor ama tüketici derneklerinden bir kişi alınıyor. Onun
için tüketici yok bu yasanın içerisinde.
Size, yine -zamanım az kaldı- bir örnek vermek istiyorum:
Türkiye’de kredi kartları yeni kullanılmaya başlandığında ilk kredi kartı
-herkesin hatırlayacağı gibi- bir Türk şirketine ait bir karttı, alışveriş
kartıydı bu, bir banka kartı değildi, daha sonra bir banka satın aldı. Sonra,
bu kredi kartının 1 milyon 200 bin adetti Türkiye’deki sayısı ve bir günde
bütün hesaplardan, bütün insanlardan bir ürün bedeli olarak 10 TL tahsil ettiler,
ekstrelerine yansıdı ve tahsil ettiler. Altında şöyle bir not geçiyordu: “Eğer
bu ürünü kabul etmiyorsanız istemiyorsanız lütfen yazılı olarak bize başvurun.”
diyordu. Bakın, 1 milyon 200 bin tane, 10’la çarptığınızda 11 milyon 200 bin TL
yapıyor bunun karşılığı, cebine nakit olarak bir ayda koyduğu para. Ve bu
şirket hakkında, bu kart hakkında tek kelime işlem yapılmadı. Neymiş? Üretici
veya mağdur buna yazılı başvuracakmış. Böyle bir olayda ne yapması lazım
Tüketiciyi Koruma Birliği Derneğinin, kurumların? İşte, o üretici firmaya veya
onu dikte eden firmaya “Bu haksız kazancı geri ödemelisin, haksız tahsilatı
geri vermelisin.” demeli. Türkiye'de bu yapılıyor mu? Yapılmıyor.
Yine, kredi kartlarıyla ilgili birçok bankalarda hesaplarımız var,
hesaplarımızdan dünya kadar para çekiliyor. Niye çekiliyor? “İşlem bedeli”
diyor, “EFT bedeli” diyor, “fatura ücreti” diyor, diyor da diyor.
Peki, bu hesap niçin açılmıştır? Banka beni müşteri olarak kabul
etmiş, paramı oraya yatırmam karşılığında hizmet verecek. Ama ne yapıyor? Bu
hizmeti ücretlendiriyor, paramı da kullanıyor, hizmeti de ücretlendiriyor?
Karşılığında ne yapıyorsunuz? Sadece kredi aldığınız hesaba…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) - … ilişkin masraflar ortadan kaldırılıyor,
bu da doğru bir şey değil.
Bu yasanın tüketici lehine değiştirilmesini talep ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
32’nci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 32 nci maddesinin (2) nci fıkrasında bulunan "Konut
finansmanı sözleşmesi" ibaresinden sonra "koşulları, faiz oranı,
süresi ve faiz dışı alınacak miktarları içeren biçimde" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal Değirmendereli Mehmet Ali Susam Ümit Özgümüş
Edirne İzmir Adana
Turgut Dibek Haydar Akar Hasan Ören
Kırklareli Kocaeli Manisa
Osman
Aydın
Aydın
BAŞKAN - Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Melda Onur
konuşacak.
Buyurun Sayın Onur. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MELDA ONUR (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli vekiller; konut konusuna geçmeden önce küçük
bir not iletmek istiyorum size. Biz bu tüketici yasası görüşmelerini
duyduğumuzda hemen bir önerge üzerinde çalışmaya başladık. Aslında, bir süredir
çalışıyorduk bu önergeyle ilgili, bayağı uğraştık. Çünkü bununla ilgili daha
önce, belki de tutanaklara hiç geçmemiş, bu literatüre hiç geçmemiş bir konu
olduğu için, gıda üzerine gittik, olmadı; veterinerlikle ilgili bir yasa var, o
olmadı; buraya geldik, dedik ki: “Burada bir yere sokuştururuz mutlaka.” Dün
Sayın Bakandan -burada yok kendisi ama- bunun olabileceği sözünü aldık.
Bu şöyle bir şey: Aslında tüketici demek farklı yaşam tarzı demek,
farklı tüketim ihtiyaçları demek.
Biz bu önergede, vegan, vejetaryen ve hayvan testi hassasiyetli
tüketiciler için etiketlere bir işaret istemiştik. Bu işareti dünya bir şekilde
yapıyor yani bunun çeşitli örnekleri var şurada gösterdiğim gibi.
Bunu, belki bir yasa maddesi olarak değil ama teknik arkadaşlar
dediler ki: “Biz bunu başka türlü bir düzenlemeyle yapabiliriz.” Bu yönde
olumlu olduğunu düşünüyorum çünkü dün biz bunu Twitter’da yaydığımızda, Bakana
da bir sürü insan mesaj attı.
Şunu söyleyeyim, biz bunu dün duyurduğumuzda birisi şöyle demiş:
“Ya, ülkenin bu kadar derdi var, niye bunlarla uğraşılıyor?” Ülkenin dertlerini
beklersek, hani bu “marjinal” dediğimiz, belki de küreselleşmeyle ortaya çıkan
yeni tip tüketicilerin sorunlarına hiç değinmemiş oluruz.
Arkadaşlar, tüketici demek aynı zamanda yeni yaşam tarzları ve
yeni yaşam şekilleri demektir. Ben, biraz, size, kalan süremde bu yeni yaşam
tarzları, yeni şekillerden söz etmek istiyorum.
Evet, vegan nedir, aslında kısaca onu söyleyeyim. Vegan, hayvan
ürünü yemediği gibi, hiçbir şekilde hayvansal ürün kullanmayan kişidir.
Vejetaryenin ne olduğunu biliyorsunuz, hayvan testini de muhtemelen
duymuşsunuzdur daha önce.
Biz, bununla ilgili olarak, bir mahkûmun talebi üzerinden cezaevi
yönetmeliğini değiştirtmiştik. Bundan da çok memnun olduk, Adalet Bakanı da çok
memnun olmuş ki “Bizim cezaevlerimizde vejetaryen yemek çıkar.” diye daha sonra
övünmüşlerdi, biz de bu övünce katılıyoruz.
Tabii, ülkemiz aslında 75 milyon ama yüzde 50, yüzde 50 değil,
müthiş bir geçirgenlik var. Bazıları nohutlu pilav yer, bazıları risotto yer;
bazıları vegan olur, bazıları et yer; bazıları içki içer, bazıları içki içmez,
bazıları alkol alır. Alkol alanlar da vatandaştır, vergi öderler, bir de üstüne
üstlük alkolün üzerindeki ciddi vergileri ödeyerek duble yolların yapımına
katkıda bulunurlar.
Sayın Bakan burada yok ama -başka bir komisyon geldi galiba,
bilmiyorum- ben yine de duyurayım: Şimdi, bu yurt dışına çıkanlar…
“Free-shop”ta ciddi bir kavga kopuyor bu 1 litrelik yasak nedeniyle. Bunu
buradan duyurmak istiyorum. İnanın, şu anda “free-shop”larda ve özellikle
sınırlarda arabayla gümrük geçişlerinde vatandaşla oradaki memur arasında olay
çıkıyor, bir. Her içki alan kişinin oraya kaydı tutuluyor, pasaportlara
işleniyor. Ben çok merak ediyorum, acaba fişleniyorlar mı? Yani, Hükûmetimiz
şöyle bir şey mi yapıyor: Kaç kişi votka içiyor, kaç kişi rakı içiyor, kaç kişi
şarap içiyor? 1 litre, gerçekten şu kadar bir şişe. Düşünün ki Fransa’ya
gidiyorsunuz ve siz şarap içiyorsunuz, yaşam tarzınız bu, getiremiyorsunuz. Bu
konuyla ilgili olarak önümüzdeki günlerde bir düzenleme ihtiyacı olacak bence
ve ben bunu getireceğim. Bu, yaşam tarzına bir saygıdır. Bu konuda da hep
saygıyla övünen iktidarın hassasiyetini bekliyoruz.
Konut kısmına gelince: Son dönemde bu konut meselesi çok
konuşuldu. Evet, insanlar konutları kiralarlar ama o kiralanan konutlarda nasıl
yaşanacağı tamamen onlara bağlıdır. Evlerdeki bu kızlı erkekli oturma
meselesinde şunu söylemek istiyorum arkadaşlar: Eleştirimiz Başbakanın bir
yaşam tarzını nasıl düşündüğü felsefesiyle ilgili değildir, karşı tarafın yaşam
tarzını bir suç unsuru olarak gösterilmesi ve bunun bir adli vaka olarak
gösterilmesi, buraya bir polis baskını, hatta -gazetede okuduk- bir terör
örgütü muamelesi yapılmasıdır, baştan hedef gösterilmesidir. Bir başbakanın
bunu yapmaması gerekir. Bu, önümüzdeki dönem siyasette bir kapı açar ama çok
karanlık bir kapı açar.
Ben hayırlı olmasını diliyorum yasanın. Hepinize iyi günler
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Onur.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 32’nci madde kabul edilmiştir.
33’üncü maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin (1) inci fıkrasında bulunan “makul bir
süre” ibaresinin “bir iş günü” şeklinde değiştirilmesini,
fıkranın sonuna “Tüketici bu süreyi beklemek istemiyorsa yazılı
olarak beyan eder. Sözleşme öncesi bilgilendirme yükümlülüğünün ispat
yükümlülüğü kredi verene aittir.” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Osman Aydın Ümit Özgümüş
İzmir Aydın Adana
Hasan Ören Turgut Dibek Haydar Akar
Manisa Kırklareli Kocaeli
Aykan
Erdemir
Bursa
BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın
Aykan Erdemir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Başbakan Sayın Erdoğan Finlandiya
ziyareti sırasında “Angry Birds” (Kızgın Kuşlar) oyununu, uygulamasını üreten
Rovio adlı şirketin yöneticisi Mikael Hed’e “Bu kuş neden kızgın?” diye sormuş.
Türkiye’de ne zaman evleneceğimize, kaç çocuk yapacağımıza, ne
yiyip ne içeceğimize, hangi müziği dinleyip hangi diziyi seyredeceğimize
karışan Sayın Erdoğan’ın Finlandiya’da bilgisayar oyunlarına karışması
şaşırtıcı değildir. Erdoğan’ı kızdıran kuşun izini sürdük, eşkalini belirledik.
“Bu kuş neden kızgın?” diye soran
Başbakanımızın merakını gidermeyi bir millî görev olarak görmekteyiz. İşte
kızgın kuş. Bu kuş neden kızgın, araştırdık, yanıtını bulduk, milletimizle
paylaşacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, bu kuş neden kızgın? Finlandiya’nın nüfusu 5,5 milyon,
dünyanın en büyük 112’nci ülkesi; Türkiye’nin nüfusu 76 milyon, dünyanın en
büyük 18’inci ülkesi. Peki, uluslararası patent başvurularına bakalım;
Finlandiya 2010 yılında 2.138 uluslararası patent başvurusunda bulunmuş,
Türkiye ise yalnızca 480. Yani, Türkiye Finlandiya nüfusunun 14 katı; 3 çocuk,
5 çocuk, 7 çocuk yapalım… Nüfusunun 14 katı ama ne yazık ki patent söz konusu
olduğunda, bilim söz konusu olduğunda, teknoloji söz konusu olduğunda Finlandiya
Türkiye’nin 4 katı. Ya, bu kuş kızgın olmasın da ne yapsın değerli
milletvekilleri? Bu kuş kızgın. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine sorduk “Bu kuş niye kızgın?” diye. Economist dergisi
Demokrasi Endeksi’nde Finlandiya 9’uncu sırada,
Türkiye 88’inci sırada. Freedom House’un İnternet Özgürlüğü Raporu’nda
Finlandiya tamamen özgür, Türkiye yarı
özgür. Sınır Tanımayan Gazetecilerin Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde
Finlandiya dünya 1’incisi, Türkiye
154’üncü sırada, dünya sonuncusu. Maalesef bu kuş kızgın.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı İnsani Gelişme Endeksi’nde
Finlandiya 21’inci, Türkiye 90’ıncı. Dünya Ekonomik Forumu Küresel Cinsiyet
Uçurumu Raporu’nda Finlandiya dünya 2’ncisi,
Türkiye 120’nci. Kişi başına gelirde Finlandiya 13’üncü, Türkiye 62’nci.
İnsan Sermayesi Raporu’nda Finlandiya 2’nci, Türkiye 60’ıncı. İngilizce
yeterlilikte Finlandiya 7’nci, Türkiye 41’inci. Küresel Rekabet Raporu’nda
Finlandiya 3’üncü, Türkiye 43’üncü. Bu kuş kızgın. Bu kuş kızgın olmasın da ne
yapsın?
Bakalım Finlandiya’ya. “Beşikten mezara sosyal devlet.” diyor,
“Okul öncesi eğitimden üniversiteye parasız eğitim” diyor. 2003 yılında 3
öğrenci Helsinki Teknoloji Üniversitesinden mezun oluyor, bir oyun
tasarlıyorlar. 2005 yılında bir yatırım meleği ellerinden tutuyor. 2011 yılında
risk sermayedarları yatırım yapıyor ve bu kızgın kuş karşımıza çıkıyor. Bu
kızgın kuşu bugün 2 milyar insan kullanıyor. 650 çalışan bu kızgın kuşu
üretiyor. Yılda 150 milyon avro gelir elde ediyor. Peki, bizde kızgın kuşu
tasarlayacak gençler “Biz de parasız eğitim istiyoruz Finlandiya gibi.” diyen
gençler ne oluyor? Hapse tıkıyoruz ve kuşu kızdırıyoruz arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Kuş kızgın, Türkiye okuryazar değil, aktif okuryazar değil. Kuş kızgın, Türkiye bilişim okuryazarı
değil. Kuş kızgın, Türkiye finans
okuryazarı değil. Kuş kızgın, Türkiye medya okuryazarı değil. Bu kuş kızgın
olmasın da ne yapsın?
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın (PISA) finansal
okuryazarlık testini bugün 18 ülke yapıyor, Türkiye nedense bu adımı atamıyor.
Bu testin maliyeti 40 bin avro. 40 bin avro için Türkiye’yi düşük iç tasarrufa,
finansal okuryazar olmayan bir topluma, cari açığa mahkûm ediyoruz, yalnızca 40
bin avro için Türkiye'nin ekonomik geleceğini çöpe atıyoruz. Ben isterdim ki
Sayın Başbakan öğrenci evlerini, kızlı erkekli meseleleri konuşmasın, Sayın
Başbakan orta gelir tuzağını konuşsun, düşük iç tasarrufu konuşsun, kadın
istihdamını konuşsun, finansal okuryazarlığı konuşsun, yatırım meleklerini
konuşsun, risk sermayesini konuşsun, cari açığı konuşsun, bilişim
okuryazarlığını konuşsun.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Yatırım melekleri kim, yatırım melekleri?
AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Konuşmamız gereken pek çok konu var ama
konuşmamız gereken konu, bugün, bu kuşun neden kızgın olduğu. Bu kuş Sayın
Başbakana kızgın. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Milletvekili.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
34’üncü maddede iki adet önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 Sıra Sayılı Tasarının 34. Maddesinin (1). fıkrasında geçen “en
az iki” ibaresinin “en az üç”, “en az otuz” ibaresinin de “en az altmış” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık Lütfü Türkkan Emin Haluk Ayhan
Kütahya Kocaeli Denizli
Yusuf
Halaçoğlu Mehmet
Günal
Kayseri Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 34 üncü maddesinin (1) inci fıkrasında yer alan “tüketicinin
de birbirini izleyen en az iki taksiti ödemede” ibaresinin “tüketicinin de
kalan borcun en az onda birini oluşturan ve birbirini izleyen en az iki taksiti
veya kalan borcun en az dörtte birini oluşturan bir taksiti ödemede” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Osman Aydın Turgut Dibek
İzmir Aydın Kırklareli
Ümit Özgümüş Haydar Akar Hasan Ören
Adana Kocaeli Manisa
BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili
konuşacak.
Süreniz beş dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
Tasarısı’nın 34’üncü maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, temerrüt, bu 34’üncü maddenin konusu.
Temerrüt, hukuk dilinde “gecikme”, “direnme” gibi sözcüklerle ifade
edilmektedir. Ben gerçekten “direnme” kelimesini duyunca dedim ki: Direnmelere
bu Hükûmetin büyük bir alerjisi var, her direnen bölgeye mutlaka TOMA’larla,
tazyikli sularla, coplarla, biber gazıyla gittiler. Eğer bu temerrüt gerçekten
direnme ise zannediyorum bunu da, tüketicilerin lehine olan bu maddeyi de geri
çekebilirler. Ama araştırdım ki daha sonra, temerrüt de borcun zamanında ifa
edilmemesiymiş. Bundan dolayı ben de rahatladım çünkü böyle bir konunun önemini
biliyorum.
Burada borçlarla ilgili alacak temerrüdü ve bir de borçların
temerrüdü var. Biz ne istiyoruz önergemizde? Önergemizde istediğimiz husus şu,
değerli arkadaşlar: Kalan borcun en az onda 1’ini oluşturan ve birbirini
izleyen en az 2 taksitli veya kalan borcun en az dörtte 1’ini oluşturan 1
taksitin ödenmesi şeklinde. Yani vatandaşın, ilgili kişilerin sıkıntılarına bir
nebze çözüm bulmak için.
Şuraya gelmek istiyorum: Evet, borçla ilgili, temerrütle ilgili bu
hususlar varken, arkadaşlar, değerli milletvekilleri, devletin, temerrütle
ilgili yani çiftçilere olan borçlarıyla ilgili, çiftçilerin alacakları ile
ilgili hiçbir zaman bu konuda hoşgörülü olmadığını ifade etmek istiyorum ve
hemen buradan size bir iki örnek vereyim. Örneğin, bunlardan bir tanesi
sözleşmeli tarım. Tek taraflı sözleşme yaptırıyorsunuz ve üreticileri yani
çiftçileri doğrudan doğruya siz oradaki sözleşmenin diğer tarafıyla -zaten
çiftçilerin bir sözleşme yapma imkânı yok- sadece ilgili firmaların yapmış
olduğu sözleşmeli tarımla ilgili maddeyle karşı karşıya bırakıyorsunuz. Orada
tabii ki temerrütle ilgili, faizle ilgili bütün konuları tek taraflı bu şekilde
ilgili firma üreticiyi sıkıntıya sokarak yapıyor.
Aynı konu yine sulama birliklerine olan borçlar var, faizleri her
geçen gün artıyor ama gelin görün ki tarımsal sulama abonesi toplam elektrik
abonesinin yüzde 1,3’ü, tarımsal sulamada kullanılan elektrik Türkiye
elektriğinin yüzde 2,7’si ama alacak konusunda Türkiye’de en önde, birinci
sırada geldiğini ifade etmek istiyorum.
Yine, Hükûmetin temerrüt konusundaki bir başka örneğini de şöyle
söylemek istiyorum: 2006 yılında, bu Hükûmetin her zaman övündüğü bir Tarım Kanunu var. Tarım
Kanunu’nun 21’inci maddesi şöyle diyor: “Bütçeden ayrılacak olan gayrisafi yurt
içi hasıladaki payın yüzde 1’inden az olmamak üzere çiftçiye yardım yapılır.”
Peki, arkadaşlar, 2007’den itibaren 2013’e kadar, 2013 yılı dâhil acaba
çiftçilere yüzde 1’in üzerinde bu Hükûmet yardım yapmış mıdır? Hayır. Bu
yardımları yapmamıştır ve bugün buradan altını çizerek özellikle söylemek
istiyorum ki bu Hükûmetin çiftçi kardeşlerimize, 2007’den 2013 yılına kadar,
toplam 29 milyon 500 bin TL borçları vardır. Peki, burada o zaman soruyorum: Bu
borçlarla ilgili temerrüt durumunun ne şekilde olacağını ilgili Tarım
Bakanlığının, Maliye Bakanlığının cevaplamasını isterim.
Ayrıca, bir konuya daha dikkat çekmek isterim arkadaşlar. Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda, ödenmesi konusunda kanun teklifi
verdik ama onlar ilgili yerlerde bekliyor.
Hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demiröz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN - …ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Elektronik cihazla yapalım.
BAŞKAN – Peki, elektronik cihazla oylama yapacağım ve üç dakika
süre vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.19
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Muharrem IŞIK (Erzincan)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
14’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
34’üncü madde üzerinde, Bursa Milletvekili İlhan Demiröz ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, elektronik oylamayla siz
karar yetersayısı aramıştınız, dolayısıyla aynı işlemi tekrar etmeniz
gerekiyor.
BAŞKAN – Şart değil, öyle olduğunu söylediler.
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet efendim, öyle olması gerekiyor.
BAŞKAN - Kâtip üyeler arasında da bir problem yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama yani karar yetersayısıyla ilgili işlemin
devam ettirilmesi gerektiği…
BAŞKAN – Uygulamanın böyle olduğunu söyledi teknik arkadaşlar Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Aynı işlem devam eder efendim, kural odur.
BAŞKAN – Yok artık, onu yapmayalım, yeni yeni kurallar yapmayalım.
Teşekkür ederim.
Şimdi, 490 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 sıra sayılı Tasarının 34. maddesinin (1). fıkrasında geçen “en
az iki” ibaresinin “en az üç”, “en az otuz” ibaresinin de “en az altmış” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık.
Buyurunuz Sayın Işık.
Süreniz beş dakikadır.
ALİM IŞIK (Kütahya ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 34’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge
hakkında söz aldım. Bir kez daha hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu madde, konut finansmanıyla ilgili
bölümün önemli maddelerinden birisi, temerrüt faiziyle ilgili düzenlemeleri
kapsıyor. O nedenle, birçok insanımızı çok yakından ilgilendiren bir maddedir.
Önergemiz de burada daha iyi bir düzenlemeyi amaçlamaktadır. Umarım, sizler de
makul görür, bu değişikliği kabul edersiniz.
Bu konudan önce, bugün itibarıyla ülkemizde son on yılda icra
nedeniyle yargıya intikal etmiş dava dosyalarının sayısının 20 milyona
yaklaştığı yani hemen hemen ülkemizdeki her haneye bir icra davasının düştüğü
ve yine son on yılda icraya konu olan miktarın 10 kattan fazla arttığı -Adalet
Bakanlığı kayıtlarına göre söylüyorum- dikkate alınırsa insanlarımızın birçoğu
borçlanmış durumda.
Yine, toplam borç yüküne baktığımızda 1 trilyon TL’yi aşmış -yeni
parayla bu- eski parayla 1 kentilyonu bulmuş bir borç stokunda “Nasıl bu
borçtan kurtulurum?” mücadelesi veren insanların düştüğü durumu sadece sizlere
birkaç rakamla hatırlatmak için bu açıklamayı yapmak zorunda kaldım. Bu borç
yükünün altında önemli bir miktar da konut kredisi, dolayısıyla konut
finansmanı nedeniyle herhangi bir finans kuruluşundan kredi almış
vatandaşlarımıza aittir.
Özellikle, Hükûmetinizin son on yılda her alanda TOKİ aracılığıyla
vatandaşları borçlandırdığı ve kredi yükü altında uzun vadede borçlanan
vatandaşlarımızın geri ödemelerinde sıkıntıların yaşandığı böyle bir dönemde bu
düzenleme için mutlaka daha iyi bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Temerrüde düşmüş olan vatandaşlarımızın bundan sonraki taksitlerinin
hesaplanmasında faiz, komisyon ve benzeri masraflar dikkate alınmayacak ama
öncesi ne olacak? Dolayısıyla, bu haktan yararlanmak isteyenlere tüketicinin
birbirini izleyen en az 2 taksiti ödemede temerrüde düşmesi hâlinde
kullanılabileceği ve yine konut finansmanı kuruluşunun bu hakkını
kullanabilmesi için tüketiciye en az otuz gün süre vereceği hükme bağlanıyor bu
maddede. Biz diyoruz ki: “Bunun en az 2 değil, en az 3 taksitini ödemeyenler
bundan yararlansın ve en az altmış günlük bir süre tanınsın.” Çünkü bu
insanların çoğu kaçak.
Değerli milletvekilleri, bugün taahhüdü ihlal nedeniyle evlerine
gelemeyen insanların sayısı -Adalet Bakanlığının resmî rakamlarını veriyorum-
300 bine yakın. Son dört beş yılda taahhüdü ihlal gerekçesiyle üçer aylık
tazyik hapsine tabi tutulmuş hapishanelere girip çıkanların sayısı 2012 yılı
sonu itibarıyla 84 bin kişi, bugün itibarıyla en az 100 bin kişi. Şimdi,
herkesin borç yükü altında ezildiği ve evine dahi gelemediği bir ortamda bu
insanları siz bir ay içerisinde bulamazsınız. Bulduğunuz zaman bundan dolayı
belki kaçak değil ama başka bir borçtan dolayı, bu insan, bir ay içerisinde
gelir de bu işlemi başlatmaya kalkar ise inanınız doğru hapse gidecektir. Buna
en az iki aylık süre vermek lazım ve en az 3 taksitini sıkıntı içerisinde
kaldığı için ödeyemeyen insanları kapsayacak şekilde bu düzenlemeyi yaparsak
umarım bu “Temerrüt” başlığı altındaki 34’üncü madde düşündüğümüz anlamda
yararlı olur, değilse uygulamada zaten bunun çok fazla bir çözüm olmayacağını
bundan sonra göreceğiz.
Ben bu duygu ve düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyor,
tekrar kanunun hayırlı olmasını diliyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 34’üncü madde kabul edilmiştir.
35’inci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 35 inci maddesinin (2) inci fıkrasında bulunan "bir
yıldır" ibaresinin "iki yıldır" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Ümit Özgümüş Turgut Dibek
İzmir Adana Kırklareli
Haydar Akar Kamer Genç Osman Aydın
Kocaeli Tunceli Aydın
Hasan
Ören
Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 35 inci maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesinin
"Bağlı kredilerde, konutun hiç ya da gereği gibi teslim edilmemesi
nedeniyle tüketicinin bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen seçimlik
haklarından birini kullanması hâlinde satıcı ve konut finansmanı kuruluşu
müteselsilen sorumludur." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Mehmet Ali Susam Alim Işık
İstanbul İzmir Kütahya
Recep
Özel Mehmet
Doğan Kubat
Isparta
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – İki önerge vardı,
bu son önergeye katılıyoruz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Gerekçe lütfen.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda düzenlendiği üzere,
bağlı kredi ile satılan konutlarda, konut finansmanı kuruluşlarının
tüketicilere karşı sorumluluklarının azaltılmaması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 35 inci maddesinin (2) inci fıkrasında bulunan "bir
yıldır" ibaresinin "iki yıldır" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasan Ören (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Tunceli Milletvekili Kamer Genç, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490
sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 35’inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz
önerge üzerine söz aldım.
Bu önergemizde, maddede bir yıldır, biz bunu iki yıl olarak
değiştiriyoruz, daha rahatlatıcı bir sonuç getireceğine inandığımız için.
Sayın milletvekilleri, bugün 7 Kasım. Bizim Tunceli Üniversitesi,
30 Eylülde açılması gerekirken hâlâ 6 bin öğrenci eğitime başlamadı. Bunun
nedeni de: Üniversitenin yeni binaları yapılıyor. Ayrıca orada bir hastanesi de
var. Tayyip Erdoğan’ın keyfi ne zaman isterse, Tunceli’ye gittiği zaman bu
üniversitenin açılması için bu üniversite öğrencilerini eğitimden yoksun
bırakıyorlar. Bunu yapanları şiddetle kınıyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, tüketicinin korunması önemli bir
olay. Ancak tüketicinin korunmasının sağlanabilmesi için ülkede hukuk olması
lazım. Hukukun olmadığı bir yerde tüketiciyi nasıl korursunuz? Türkiye’de
maalesef şu anda hukuk yok.
İki gün önce ve bugün Ankara Adliyesinde iki tane tazminat davası
görüldü. Birisi Fatma Şahin’le ilgili davaydı. Fatma Şahin bana öyle ağır
hakaretler etmiş ki hâkim korkusundan, o yaptığı hakaretlerden dolayı onun
davasını reddetti. Ben de ona demişim ki: “Eğer Atatürk’ün kadınlara getirdiği
ilkeler olmasaydı sen şimdi Osmanlı Dönemi’ndeki bir statüye tabi olursun.”
Bundan benim hakkımda 20 bin lira tazminata hükmetti. Bugün de Tayyip
Erdoğan’la ilgili -yine Tayyip Erdoğan da bana çok ağır hakaretler etmişti- ona
karşı açtığım davayı reddetti hâkim, hem de titreyerek reddediyor. Ondan sonra,
onun bana efendim, “Ben bütün milliyetleri, yani Türk milliyetini aldım,
ayaklarımın altında çiğniyorum.” dediği için, ben de “Benim milliyetimi
çiğneyemezsin.” dediğim için benim aleyhimde 4 bin lira tazminata hükmetti.
Şimdi, tabii, onların bana yaptığı küfürleri Yargıtay da eğer “Bu
davada hakaret yoktur.” diye onaylarsa bugün burada hem Fatma Şahin’e hem
Tayyip Erdoğan’a da bu lafları söyleyeceğim. Tabii, böyle allayarak, pullayarak
söyleyeceğim çünkü emsal karar olacak “Demek ki bunlarda bir hakaret yoktur.”
diye. O bakımdan bu konuları şey edeceğim.
Şimdi, arkadaşlar, Hükûmet sırasında oturan Hayati Yazıcı’dan
öğrenmek istiyorum. Sivas katliamında, Sivas’ta 37 kişiyi diri diri yakan
insanların avukatlığını yaptın mı, yapmadın mı?
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Ne alakası var!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yaptınsa bu avukatlığın daha devam ediyor
mu, etmiyor mu? Bunu da öğrenmek istiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben, tabii, ilk defa kürsüye çıktığım
için bir düşüncemi daha belirteyim. Şimdi, deniliyor ki: “Efendim, türban
konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir mutabakat var.” Benim mutabakatım
yok.
FATİH ŞAHİN (Ankara) – Eksik kalsın!
KAMER GENÇ (Devamla) – Bundan önce Merve Kavakçı bu kürsüye, bu
Genel Kurula türbanla çıktığı zaman gösterdiğim tepki ve düşüncelerim ne ise
bugün de aynı tepki ve düşünceler içindeyim. Türban 56’ncı maddeye göre serbest
değil. Bakın, daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde MHP’yle, AKP 411 oyla
anayasa değişikliğini yaptılar ve türbanı serbest ettiler. Bakın, anayasa
değişikliğiyle türbanı serbest ettiler fakat bu, gitti, Anayasa Mahkemesinde
iptal edildi.
Dolayısıyla, türban şudur: Türban, laik Türkiye Cumhuriyeti
devletine ve Atatürk ilkelerine karşı bir başkaldırıdır. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin laiklik ilkesini ortadan kaldırmadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
bunu kabul edemez. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sen hâlâ orada mısın ya!
KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, ben o gün burada Menemen’de
başı kör testereyle kesilen Kubilay’a, o başını kör testereyle kesen zihniyetin
buradaki zafer naraları olarak onu yorumladım.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Senin zihniyetin ne, senin!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yine, 1925 yılında Atatürk’ün kurduğu laik
Türkiye Cumhuriyeti devletini ortadan kaldırıp yerine şeriat devletini getirmek
için uğraşan Şeyh Sait düşüncesinin buradaki zafer naraları olarak kabul ettim.
(CHP sıralarından alkışlar) Bunları burada “Tarihe geçsin.” diye yazıyorum ve
biz… Artık, Türkiye Cumhuriyeti devletinde hukuk yoktur, kanun yoktur.
FATİH ŞAHİN (Ankara) – Seni bir kişi alkışlıyor bak, bir kişi,
başka alkışlayan yok, kendi grubun bile alkışlamıyor.
KAMER GENÇ (Devamla) – Tayyip Erdoğan çılgınlıklar yapıyor, hukuk
tanımıyor, hak tanımıyor, anayasayı tanımıyor, “Ben her istediğimi yapıyorum.”
diyor. Böyle bir devlet ayakta kalamaz, böyle bir devlet yönetimiyle Türkiye
yönetilemez. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşundaki felsefeleri yok
ettiğiniz zaman Türkiye Cumhuriyeti devletini de yok etmiş olursunuz. Ama bunun
cezasını, bunun sorumluluğunu çok ağır ödeyeceksiniz.
Bakmayın siz burada 326 tane milletvekili varsınız veya birtakım
şeyler var. Ama bu devletin kurucu felsefesi her zaman için galip gelecektir.
Kurucu felsefeyi yok edenlerin kendilerinin yok olacaklarını da belirtmek
istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Allah sana uzun ömür versin de ne
olacağını gör. Hiç ölme inşallah!
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, türban konusunda İç Tüzük’ten
kaynaklanan herhangi bir engel olmadığını ifade ettiklerine ve böyle bir
konunun politik bir değerlendirmeye indirgenmesini doğru bulmadıklarına ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın milletvekillerinin burada başının açık
ya da başının örtülü olmasını siyasi ya da politik, dinî bir ön yargıyla
değerlendirmek doğru değildir. Bu konuda İç Tüzük’ümüzden kaynaklanan herhangi
bir engel de yoktur. Dolayısıyla böyle bir konunun, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, burada mümkün olabileceğini ifade ettik.
Biz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu ideallerine,
felsefesine saygı gösteren ve onu sahiplenen bir parti olarak böyle bir konunun
böyle bir politik değerlendirmeye indirgenmesini doğru bulmadığımızı ifade
etmek istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, türbanın bir dinî
simge olduğuna dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı var, Anayasa
Mahkemesinin kararı var, Danıştayın kararı var.
BAŞKAN – Sayın Genç, konumuz bu değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani yargının kararı ortada iken bunların…
BAŞKAN - Sayın Genç, konuşmanıza müdahale etmedim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bir dakika yani…
BAŞKAN – Bu konuyu görüşmüyoruz. Burada başka bir kanun
görüşüyoruz. Lütfen…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Başkasına söz hakkı veriyorsun da bana niye
vermiyorsun? Böyle bir şey olur mu canım!
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; 5464 Sayılı Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Kredi
Kartları Faizlerinin İndirilmesi Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekilleri
Alaattin Yüksel ve Mustafa Moroğlu’nun; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu
ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/787, 2/34,
2/49, 2/109, 2/280, 2/461, 2/576, 2/726, 2/882) (S. Sayısı: 490) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
35’inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
36’ncı maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 36 ncı maddesinin (2) inci fıkrasında bulunan “belirlenen
oran” ibaresinden sonra gelen “tarafların rızası dışında” ibaresinin
“tüketicinin aleyhine olacak şekilde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Ali Susam Osman Aydın Özgür Özel
İzmir Aydın Manisa
Ümit Özgümüş Hasan Ören Turgut Dibek
Adana Manisa Kırklareli
Haydar
Akar
Kocaeli
BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Manisa Milletvekili Özgür Özel.
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, buradan, üç gündür Manisa’daki annelerden, babalardan,
hatta dedelerden gelen ve âdeta içlerindeki üzüntüyü Meclise taşımamızı ve
Sayın Başbakanın ifadelerinden duydukları rahatsızlığı sizlerle paylaşmayı bir
borç biliyorum.
Bir dede şöyle ifade ediyor, Kırkağaç’tan bir dede: “Benim torunum
İstanbul’da okuyor. Yurt çıkmadı. Birkaç arkadaşıyla birleştiler, bir öğrenci
evine çıktılar. Sorana bunu söylüyordum. Geçmişte oy vermiş olduğum bir
Başbakanın ifadelerinden sonra sanki torunum ayıplanacak bir şey yapıyormuş
gibi beni Kırkağaç’ta Başbakanın sözleri mahcup etti. Bu konuyu Başbakanın
düzeltmesini söyleyin.”
Buna benim gücüm yetmez ama benim oradaki seçmenlerden oy almış
bir milletvekili olarak bunu bu kürsüden ifade etmek gibi bir sorumluluğum var.
Bunun dahasında, Başbakanın bu konu hakkındaki sıkıntısının İstanbul’a giden
öğrenciye yurt temin edememek gibi bir sorunu görmezden gelip daha sonra bunun
o evde nasıl kaldığı, kıt kanaat dedesinin babasına desteğiyle İstanbul’da
okuyan bu çocuğun orada ne yediği, ne içtiği, evini nasıl ısıttığı, okuluna nasıl
gittiğiyle ilgili dertlenmek yerine, öğrenci evinin kapısı kapatıldığında
arkasında olanla ilgili Başbakanın yapmış olduğu o korkunç ima hepimizin
yüreklerini dağlamaktadır.
Hepimiz öğrencilik yaptık, öğrenci evlerinde bulunduk.
Arkadaşlarımız vardı. Evet, kızlı erkekli öğrenci evlerine misafirliğe
gittiğimiz de oldu. Sayın Başbakanın belki yaşamadığı, bilmediği konu şu:
Birinin memleketinden sarma gelir, dolma gelir, börek gelir, köfte gelir;
arkadaşlarını davet eder çünkü o tatlar burnunda tütmektedir. O evlere gidilir,
onlar yenilir, içilir. O evlerde ders çalışılır, o evlerde sohbet edilir, o
evlerde sıla, memleket hasreti paylaşılır ama Başbakanın aklına bir öğrenci
evinin kapısı kapandığında arkada olacak şeyle ilgili bir tek şey geliyorsa işte
esas sorun budur. (CHP sıralarından alkışlar) Biz, bu sorundan rahatsızlık
duyuyoruz ve şu kadarını ifade etmek lazım ki: Başbakan, ifadesiyle, mütedeyyin
olmayı, muhafazakâr olmayı ve o tip seçmenden alan desteği falan, amacını,
haddini aşmıştır ama Başbakanın aştığı bir şey daha vardır, Başbakan anayasal
sınırı aşmıştır.
Siz güçlü bir Başbakan olabilirsiniz, yüzde 49 oy almış
olabilirsiniz, her istediğinizi bu Meclisten geçiriyor olabilirsiniz; size
seçimin sağladığı çoğunluk ve size seçimin sağladığı güç bazen normal, anayasal
sınırları da zorlayarak, yürütmenin yargı üzerinde, yürütmenin yasama üzerinde
tahakkümü noktasında, hak etmediğiniz bir gücü de vermiş olabilir; tek maddelik
kanunlar çıkarıyor olabilirsiniz ama siz Başbakan olarak, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’na sadakate de yemin etmiş bir milletvekili olarak Anayasa’ya aykırı
yasal düzenlemeleri ima edemezsiniz.
Anayasa’mızda konut dokunulmazlığı vardır, Anayasa’mızda özel
hayatın gizliliği vardır, özel hayatın mahremiyeti vardır. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararlarında özel hayatın mahremiyetini ve gizliliğini
kısıtlayacak yönde yapılan her türlü yasal düzenlemenin İnsan Hakları
Sözleşmesi’ne aykırı olduğu ve böyle yasal düzenlemelerin ülkeler tarafından
yapılamayacağına ilişkin kararlar vardır. Bu kararları gördüğünüzde siz
anayasal sınırı aşmış bir noktaya gelirsiniz, buna hukuk devleti izin vermez,
vermemelidir. Kamu vicdanı rahatsızdır.
Şu kadarını ifade etmek isterim: Hitler Almanyası’nda Hitler’in
şahsına hayran, onun Propaganda Bakanı Goebbels vardı. Goebbels “Bir beyaza
‘siyah’ diye ne kadar çok derseniz, onun siyah olduğuna inanlar artar ama
‘beyaz’ diyenler de ‘gri’ demeye başlar.” demiştir. Şimdi, o Hitler’in bir
sığınakta intihar edip on yedi yıl Arjantin’de yaşadığına inanmıyorum ama
onunla aynı gün intihar eden Goebbels’in ölmediğine, yaşadığına, Başbakana
metin yazdığına, danışmanlık yaptığına inanmaya başladım. Böyle ifadeler
kullanıp da sonra “Biz kimsenin hayatına müdahale etmiyoruz, yaşam tarzına
müdahale etmiyoruz.” derseniz bunu ancak Goebbels savunabilir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 36’ncı madde kabul edilmiştir.
37’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 37 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesindeki
"yüzde ikisini" ibaresinin "kalan vadesi otuz altı ayı aşmayan
kredilerde yüzde birini, kalan vadesi otuz altı ayı aşan kredilerde ise yüzde
ikisini" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Mehmet Doğan Kubat Recep Özel
İstanbul İstanbul Isparta
İbrahim Korkmaz Safiye Seymenoğlu Tülay Kaynarca
Düzce Trabzon İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 sıra sayılı Tasarının 37. Maddesinin (2). fıkrasında geçen
"yüzde ikisini" ibaresinin "binde beşini" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık Lütfü Türkkan Emin Haluk Ayhan
Kütahya Kocaeli Denizli
Yusuf
Halaçoğlu Mehmet
Günal
Kayseri Antalya
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 37 nci maddesinin (2) inci fıkrasının ikinci cümlesinin
"Bu tazminat, erken ödeme ile kredi sözleşmesinin sona erme tarihi
arasındaki sürenin bir yılı aşmaması durumunda talep edilemez. Aradaki sürenin
üç yıldan az olduğu durumda kredinin toplam tutarının binde beşini; beş yıldan
az olduğu hâlinde kredi toplam tutarının yüzde birini; daha uzun sürelerde ise
yüzde ikisini geçemez." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Osman Aydın Ümit Özgümüş
İzmir Aydın Adana
Hasan Ören Turgut Dibek Haydar Akar
Manisa Kırklareli Kocaeli
BAŞKAN – Son okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Manisa Milletvekili Hasan Ören.
Buyurun Sayın Ören. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gerçekten, tüketicinin haklarını korumayla ilgili bu kanun tasarısı üzerinde
belki de en fazla beklentiyi kredi kartı kullanan, bu ülkede kredi kartından
dolayı aile düzenleri bozulan insanlar, bu paketin içerisinden bir şey
bekliyorlar ama ne yazık ki bu paketin içerisinden yine iktidar partisinin
düşüncesi bu insanlara bir şey vermemek.
Hatırlarsınız -biz biraz çabuk unutuyoruz- 2004, 2000 yıllarından
daha öteye gidip 1980’li yıllarda 24 Ocak kararları uygulanmıştı. 24 Ocak
kararlarıyla beraber, ülkenin her tarafında yerden pıtrak çıkar gibi bankerler
çıkmıştı. O gün, bu ülkede yüzde 30’luk enflasyon vardı. Bankerler, tasarruf
yapabilecek emeklinin, işçinin, memurun paralarını yüksek faizlerle
toplamışlardı ve sonucunda bildiğimiz gibi o bankerler kaçtılar, battılar. Olan
bu ülkedeki emeğiyle çalışan, çoğunluğu işçi, memur olan kesime çıktı.
Şimdi, kredi kartlarını da aynı şekil yaptınız. On yıldan beri
kredi kartlarıyla ilgili bankaların söylediklerini yerine getirdiniz. “Ülkede
yüzde 7 enflasyon.” dediniz, kredi kartlarını 2,2 faizle çalıştırdınız. Yani
yüzde 7 enflasyon, yüzde 28 faiz. Peki, işçiye, memura parayı verirken yüzde 7
ve 6 üzerinden hesaplıyor iseniz; bankalar bu işçilere ve memurlara veya dar
gelirli bu kesime parayı verirken yüzde 28 alıyorsa aradaki farkı nasıl
kapatacağız? Şimdi geldikleri durum bu. Geçen konuşmamda da söyledim, 2 milyon
insan icrada, evlerinde huzur yok. 1,5 milyon insan üç ödemenin sadece 1
tanesini yapabiliyor, 11 milyon insan yüzde 20’sini ödüyor. Değerli
arkadaşlarım, kredi kartı kullanan, bu ülkede emeğiyle geçinen bu insanların
durumlarını düzeltmediğimiz süre içerisinde yapılacak olanların hiçbir kıymeti
yoktur.
Şu an kredi kartı kullanan 17 milyon arkadaşımızın 14,5 milyonu
sıkıntı içindedir. 2002’de aldığınız 6,5 milyarlık bütün kredi kartı
kullananların borcunu on yıl içerisinde çıkardığınız rakam 89 katrilyon. Bu
kadar farkı bu insanların üzerine yüklediniz.
Şimdi, şunu söyleyemezsiniz: “1980’lerde o günün Maliye Bakanı
Kaya Erdem’in, bankerlerin bu ülkede emeğiyle geçinen insanların parasını alıp
götürdüğünde söylediği son söz, kurduğu son cümle şuydu: ‘E, kumar oynadınız,
kaybettiniz.’” Şimdi de bu kumar, promosyonlarla, bankaların bu kadar reklam
yaparak sokakta öğrenciye, işçiye kredi kartı dağıtmasına müsaade eden AKP
iktidarına aittir. Şimdi, siz de en sonunda “Harcamasaydın, kartı almasaydın.”
mantığıyla yüzde 62’sini kapsayan bu ülkenin insanlarını ortada mı
bırakacaksınız? Bu tasarıda bir şey yok. Gelin, Cumhuriyet Halk Partisinin
verdiği kanun teklifini birlikte buradan geçirelim. Bu emeğiyle geçinen, alın
teriyle geçinen, bu kadar borç yapan, kredi kartı borcu yapan, yüzde 6-7
maaşına devlet tarafından, AKP tarafından zam yapılmış bu insanları bankaların
kucağına atıp da yüzde 28, yüzde 30, yüzde 35’lerle faizle para kullandırmanın
önünü açan AKP iktidarı, on yılda getirdiğiniz durum bu. Gelin, Cumhuriyet Halk
Partisinin verdiği kanun teklifini birlikte değerlendirelim. Birlikte
değerlendirelim, bu kredi kartı borcundan dolayı icrai işlem gören bütün
arkadaşlarımızın borcunu, avukat parasından tutun cezalarına, faizlerine kadar
kaldıralım, yüz yirmi ay bunlara taksit yapalım, ondan sonra kredi kartını
maaşının 2 katı, 4 katı olmasıyla ilgili doğru bir ödeme planı içerisine
alalım. Bunu yapmaz isek bu kredi kartı mağdurları daha da çoğalarak devam
edecektir.
Bankaların sayenizde keyfi yerindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÖREN (Devamla) – Bu tüketici haklarıyla ilgili
hazırladığınız paket içerisinde de kredi kartı mağdurlarıyla ilgili bir
düzenleme söz konusu değildir.
Hepinize saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –Teşekkür ederim Sayın Ören. Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
490 Sıra Sayılı Tasarının 37. Maddesinin (2). fıkrasında geçen
"yüzde ikisini" ibaresinin "binde beşini" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan
konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kullanılan dövize endeksli konut kredilerinin geri ödenmesinde uygulanan yüzde
2 kesintinin binde 5’e düşürülmesiyle ilgili verdiğimiz önergenin kabul
edilmesi hâlinde tüketiciye çok ciddi bir fayda getireceğini umuyoruz.
Zira, diğer ülkelerde, bu tip krediler vadesinden önce
kapatıldığında bir başka kredinin kullanımına açıldığı için, mevcut piyasadaki
genişlemeyi destekleyeceği düşünülerek teşvik edilir.
Burada yüzde 2’yle bunu teşvik yerine, aksine, bunu menediyorsunuz
yani “On sene kredi verdim, on senede ödeyeceksin.” Adamın durumu müsait, “Ben
bunu iki senede bitirmek istiyorum arkadaş.” Bankanın da plasmanlarında böyle
bir artış sağlamak varken niye bunu zora koyup “Yüzde 2’yi ödersen anca ben bu
krediyi tasfiye ederim.” diyorsunuz? Bunun mantığını anlamak mümkün değil.
Bunun hatta bence binde 5 bile değil, sıfıra düşürülmesi hem tüketici hakları
açısından hem de piyasadaki genişlemeye müsaade edebilmesi açısından önem arz
ediyor. Bu konunun tarafınızdan tekrar düşünülmesini istirham ediyoruz.
Sayın Bakanım, özellikle size bir şeyi daha hatırlatmak istiyorum.
Burada tüketicinin korunmasıyla ilgili, daha önce bankaların mevcut bilançolarında
faiz dışı gelirlerin çok arttığını gördük. Bunu, geçtiğimiz dönemde
Hükûmetinizin farkına vararak bunun aşağıya düşürülmesi konusundaki
girişimleriniz maalesef bankalar tarafından şu ana kadar doğru dürüst
uygulanmamıştır. Bankaya şu veya bu şekilde yolu düşen vatandaşımız örtülü
olarak çeşitli adlar altında birçok ücreti ödemek zorunda kalmıştır.
Öğrencilerin aldıkları bursların içerisinden -zaten aldıkları burslar belli-
özel vakıflarda kişi ve kurumların çıkarttığı öğrenci burslarından dahi öyle bir,
“haraç” diyeceğim kadar büyük bir kesinti yapılıyor ki öğrencinin alabileceği
200-250 liranın bile altına düşmesine vesile oluyor. Bankalar mevcut para
hareketleriyle para kazanırlar. Hizmet adı altında vatandaşın sömürülmesine
müsaade edilmemesi konusunda önlemlerin biraz daha artırılmasını özellikle
istirham ediyoruz.
Dün burada söz konusu edildi, bir kere daha ben söz konusu etmek
istiyorum. Organize sanayi bölgelerinde bulunan şirketlerin, sanayi
tesislerinin en önemli finans kaynakları “leaseback” dediğimiz sistem. Yani,
kendi fabrikalarını bir leasing kuruluşuna satmak, oradan geriye almak. Ne
hikmetse, hangi akla hizmet etmekse “leaseback” organize sanayi bölgelerinden
kaldırıldı. Dolayısıyla, orada bulunan firmaların finansman meselesini çok
ciddi bir şekilde sekteye uğrattı. Bu konunun düzeltilmesi konusunda bir an
önce harekete geçilmesini, üretim yapan firmaların önündeki bu engelin
kaldırılmasını bizatihi isteyen sanayi odası, meslek temsilcisi arkadaşlarımız
vardı, burada dile getirmek istiyorum.
Bir başka konuya daha değinmek istiyorum. Bugün 12 Eylülün en büyük
ürünü olan YÖK’ün kuruluşunun yıl dönümü. Yani, 12 Eylül Anayasası’nın
getirdiği, Türkiye’ye en büyük darbe olarak bildiğimiz YÖK’ün kuruluş yıl
dönümü. Darbelerle bu kadar mücadele ettiğini söyleyen Hükûmetimiz, YÖK’e
kınalı kuzusuna sahip çıkan koyun gibi bakmaktadır. YÖK’ün darbe zihniyeti
olduğunu kabul etmeyip onu niye bu kadar eller üstünde tutmaktadır? Sadece
kendisi nüfuz ettiği için.
YÖK, bir darbe anayasası ürünüdür. YÖK’ün kaldırılması yönünde en
ufak bir gayret sarf etmezken siz kalkıp öğrenci evlerine dadandınız. Yani,
söylemlere bakıyorum, konuşulanlara bakıyorum, yazılanlara bakıyorum,
uygulamalara bakıyorum “Yahu, bu ülkeyi Doktor Haydar Dümen mi yönetiyor?”
diyorum. Bu nedir, ne alaka? Ben, bunun boş bir söylem olmadığını düşünüyorum. Bunun
arkasından neler geleceğini merak ediyorum.
Buradan soruyorum Hükûmetinize: Burada, dershanelerden sonra
cemaatin hizmet evlerine yönelik bir operasyonunuz var mıdır, yok mudur? Bunun
da açıkça cevaplanmasını istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkkan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 37 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesindeki
“yüzde ikisini” ibaresinin “kalan vadesi otuz altı ayı aşmayan kredilerde yüzde
birini, kalan vadesi otuz altı ayı aşan kredilerde ise yüzde ikisini” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Gerekçe efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tüketicinin konut kredisini erken ödemesi durumunda katlanacağı
külfetin azaltılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
37’nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 37’nci madde kabul edilmiştir.
38’inci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 38 inci maddesinin (1) inci fıkrasının sonuna “Krediden cayma
ya da dönme durumunda krediyi kullananın aksi yönde yazılı talebi olmadığı
durumda sigorta sona erer.” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Osman
Aydın Kemal
Değirmendereli
İzmir Aydın Edirne
Ümit Özgümüş Hasan Ören Turgut Dibek
Adana Manisa Kırklareli
Haydar
Akar Hüseyin Aygün
Kocaeli Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet…
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün.
Buyurun Sayın Aygün. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Çok sağ olun Başkanım, teşekkürler.
Tüketicinin korunmasıyla ilgili görüşmelerin yapıldığı bu
saatlerde, aslında, Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’deki iletişim
hizmetleri alan milyonlarca insanı, milyonlarca tüketiciyi dinlediği yönünde,
bir İtalyan gazetesinde önce çıkan, bugün de Türk ulusal basınına düşen
haberler başka bir gündemi oluşturuyor.
Biliyorsunuz, Edward Snowden iki ay evvel Rusya’ya sığındı ve bu
eski CIA analisti, elde ettiği bazı verileri Rus istihbarat birimleri
aracılığıyla öncelikle Avrupa’ya daha sonra dünyanın her yerine yaydı ve
Avrupa’da uzun bir zamandır kıyamet kopmuş durumda. Merkel’den Fransız
liderlere, İtalya’dan İspanyol liderlere, sivil toplum örgütlerine ve
iletişimde hizmet alan bütün yurttaşlara kadar, Amerika’ya karşı büyük bir öfke
ve tepki oluşmuş durumda. Merkel’in on yıldır özel telefonunun dinlendiği
neredeyse kanıtlandı. Amerika Birleşik Devletleri’nin sadece bir ay içinde
İspanya’da 60 milyon kişinin telefon kayıtlarını depoladığı da yine kesinleşen
bilgiler arasında.
Birkaç gün evvel Cumhurbaşkanı Gül’e, bir gazeteci, birazcık
cesaretini toplayarak “Türkiye acaba dinlenmiş olabilir mi Sayın
Cumhurbaşkanım?” diye sordu. Cumhurbaşkanı Gül ise bu sorunun bugüne kadar
neden sorulmadığını hayretle karşıladığını, Avrupa’da kıyametlerin koptuğunu
söyleyerek kendilerinin devlet işlerinde güvenli telefon kullandıklarını, böyle
bir şey olup olmadığı hakkında bir bilgisi olmadığını söyledi. Henüz Başbakan
Erdoğan’a da bu konuda bir soru sorulmuş değil. Yalnız, Erdoğan dün
Finlandiya’daydı, bugün de İsveç’te. Allah’tan, yabancı gazeteciler var, bol
bol soru soruyorlar, orada soru sorulduğu zaman ne olduğunu hep birlikte iki
gündür görüyoruz. Türk gazetecilerine de biraz İsveç ve Finlandiyalı
gazetecileri örnek almalarını tavsiye ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Türkiye'yle ilgili ilginç olan şey şu: Türkiye'nin dinlendiğini
İspanya’da bir gazete ortaya çıkarıyor ve “Kıbrıs üzerinden İngiliz istihbaratı
dinledi.” diyor. Fiber optik 14 kablonun 1 tanesi Türk yurttaşın –konumuzla
ilgili olmakla üzere- Türk tüketicilerinin milyonlarca kaydını depolamış
durumda. Ve Türkiye'de bu konuda hiçbir tartışma -bu Parlamentoda tüketici
hakları konuşulurken Sevgili Mevkidaşımız İzmir Milletvekili Erdal Aksünger
hariç- bu konuda söylenmiş hiçbir söz yok, çok ilginç. Herhâlde, karşıda büyük
birader var diye, muhatap Amerika Birleşik Devletleri diye, büyük bir patron
var diye, ondan korkmak gerekiyor diye hiç kimse konuşmuyor; öyle olsa gerek,
bana öyle geliyor en azından.
Şimdi, arkadaşlar, Adnan Menderes döneminde “Fuat Doğu” diye bir
adam var. MİT’in önceliği olan kurumun başkanı ve Amerika’da eğitim alıyor.
1957’de şöyle diyor: “Amerikalılar Erenköy’e bir dinleme istasyonu kurdu, çok
gelişkin bir istasyon.”
Eminim, şu anda, Meclise sadece 1.500 metre ötede Amerika’nın
NSA’ya bağlı ODC binasının olmadığını, orada öyle bir bina olmadığını bilen, o binanın bu Meclise bu kadar yakın
olduğunu, şu an benim yaptığım konuşmayı bile dinlediklerini hiç bilmeyen
milletvekilleri vardır.
Biz, yarın saat 12.00’de o binaya gideceğiz. Meclis, Genelkurmay,
Parlamento oradan mı dinleniyor diye Amerikalı yetkililere soracağız; çünkü bu
konuyu Türkiye'de soracak bir muhatap yok.
Dediğim gibi, mesela, Almanya, İngiltere’nin Büyükelçisini
Berlin’deki bakanlığa çağırdı üç gün evvel. Bu, ll.Dünya Savaşı’ndan sonra ilk
defa oluyor, Almanya İngiltere’nin Büyükelçisini çağırıyor ve sorguluyor “Bizi
dinlediniz mi?” diyor. Çünkü, İngiltere, bizzat Merkel’in özel konutunun hemen
yanında bulunan Alman Parlamento binasına da çok yakın olan büyükelçilik
binasındaki teknik araçlarla Merkel’i de dinlemiş ama onlar en azından
çağırıyorlar ve soruyorlar “Siz, başta Başbakanımızı, sonra milyonlarca Alman
yurttaşının Facebook, Twitter, telefon görüşmelerini dinlediniz mi? Elinizde ne
var? Ne kadar bilgi depoladınız ve bunu neye göre yaptınız? Ne zaman imha
edeceksiniz?” diye, en azından İngiliz Büyükelçisini sorgulama cüretini
gösterebiliyorlar.
Dileğim, sadece 10-15 CHP’li arkadaşın yarın ODC binasına gitmesi
değil, MHP’den, BDP’den, hatta AKP’den, Türkiye'nin bağımsızlığını, Türkiye'nin
çıkarlarını Amerika’nın bu korsanca eylemleri karşısında savunan, bu yönde
duyguları olan arkadaşların da katılması. Bugün iyi bir çağrı yapalım, yarın
bütün milletvekilleri, gelin Amerika’nın yasa dışı dinleme merkezini birlikte
basalım.
Çok teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aygün.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 38’inci madde kabul edilmiştir.
39’uncu maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
490 s. sayılı Kanun Tasarısının 39’uncu maddesinin (4). fıkrasında
geçen “yönetmeliklerle” ibaresinden önce “ilgili tüketici derneklerinin de
görüşü alınarak” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Alim Işık Mesut Dedeoğlu D. Ali Torlak
Kütahya Kahramanmaraş İstanbul
Lütfü Türkkan Oktay Vural Kemalettin Yılmaz
Kocaeli İzmir Afyonkarahisar
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 39 uncu maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “ve bu
hesaptan sadece kredi ile ilgili işlemler yapılması” ibaresinin madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Osman Aydın Hasan Ören
İzmir Aydın Manisa
Haydar Akar Turgut Dibek Kemal Değirmendereli
Kocaeli Kırklareli Edirne
Ümit
Özgümüş Erdal
Aksünger
Adana İzmir
BAŞKAN – Son okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Erdal Aksünger.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tüketici hakları konusunda Hüseyin Bey çok güzel bir hakkımızı
aslında tarif etti, tabii, bunu şöyle bağlamak istiyorum: Dinleme Komisyonunda,
böcek komisyonunda çok önemli bir çalışma yaptığımıza inandığımda bunu üçüncü,
dördüncü ayda anlatmıştım. Ne yazık ki ben üç tane araştırma komisyonunda yer
aldım. Bu araştırma komisyonlarında teorikte her şey çok güzel. Bakın, bu
kitapçığa biraz önce Hüseyin Bey’in söylediklerini ben Cumhuriyet Halk
Partisinin muhalefet şerhi olarak yazdım. Türkiye’yi Amerika’nın nasıl dinlediğini,
nerelerde kimleri dinlediğini bizatihi kendim orada bütün tutanaklarda hepsini
getirdim, gösterdim de. Bu kitapçıkta, Dinleme Komisyonu kitapçığında,
muhalefet şerhi olarak üçüncü, dördüncü ayda söylediklerimin hepsi var. Sayın
Grup Başkan Vekiliniz Belma Hanım da bunları bizatihi bilir. Kimse itibar
etmedi. Neden etmedi biliyor musunuz? Çünkü iktidar milletvekillerinin çoğu
bunun bir komplo teorisi olduğunu düşünüyordu. Millî İstihbarat Teşkilâtına
gittiğimizde bizzat kendim sordum “Böyle bir konuyla ilgili bilginiz var mı?”
diye, “Bilgimiz yok.” dediler. Emniyet istihbarata gittiğimizde sorduk
“Bilginiz var mı?”, “Yok.” dediler. İyi de 1993’lerde ve 2003’te ciddi vakalar
bu ülkede gazetelere yansımıştı, İnternette bile vardı konular. Ben şunu iddia ettim,
dedim ki: Türkiye Büyük Millet Meclisine 1 kilometre mesafede Amerika’nın
dinleme merkezi var diyorum. Yarın arkadaşlarımızla oraya gideceğiz. Evet,
dünya çalkalanıyor, Türkiye’de çıt çıkaran yok. Niye çıkarılmıyor? Neden Millî
İstihbarat Teşkilâtı bu konuyu bilmiyor? Eğer gerçekten bu konuyu bilmiyorsa
bunun adı Millî İstihbarat Teşkilâtı olur mu? Olmaz bence. Emniyet istihbarat?
O da bilmiyor. E, kim bilecek bu konuyu? Eğer biliyorlarsa ve Türkiye
Cumhuriyeti’nin en üstündeki yasama organının kurduğu bir komisyona bunu
söylemiyorlarsa eğer, kime söylüyorlar acaba? Hayır, öbür türlü bilip de
söylemiyorlarsa kimden korkuyorlar? Snowden’ın söylediklerinin hepsine
bakarsanız içinde, Türkiye’yle ilgili 12 bin tane bir vesileyle dinleme
evrakının olduğunu söylüyor. Bir CIA ajanı bunu söylüyor ve Türkiye’de bunu
kale alan hiç kimse yok. Evet, Cumhurbaşkanımıza sorduklarında dedi ki kendisi:
“Ya böyle bir şey bir müttefik tarafından yapılıyorsa çok ayıptır. Bu ihlalle
ilgili araştırma yapılması gerekir.”
Ayrıca, kendisine de şunu söylüyorum: Kendisi icra makamı zaten
ama bunu söylediği yer de iktidar bugün,
sizlersiniz arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin bence onlarca yıldır yapılan bu
casuslukla ilgili konuyu aydınlatmak veya en kötü ihtimalle bununla ilgili
konuda diplomatik bir dille bile olsa Amerika’ya bu soruyu sormak, sizin
aslında bir vesileyle bu millete karşı sorumluluğunuz olması lazım ama çıt
çıkaran yok. Bir tane Allah’ın kulu çıkıp da “Ne oluyor kardeşim?” demiyor.
Askerî istihbaratla ilgili konuların çalındığı söyleniyor, siyasi olan stratejik kurumlarımızın bütün
bilgilerinin çalındığı söyleniyor, hiç kimse kale almıyor. Kendimizi yırttık,
beş aydır, altı aydır bununla ilgili basın toplantıları yaptık, Mecliste
araştırma önergeleriyle ilgili sorular sorduk, bir sürü konu söyledik,
ilgilenen bir tane arkadaş yok. Ama biz üstümüze düşen vazifeyi yapacağız,
yarın saat bir buçukta, iddia ettiğimiz yerin önüne gideceğiz. İçeri gireriz,
girmeyiz bilemiyorum ama şunu söylüyorum: Aslında, bu ülkeyi bir vesileyle
yönetmek nasip olmuş sizler, eğer bunu kale almıyorsanız bu millete bir gün
hesap verirsiniz. Bu ciddi bir ithamdır, size söylüyorum.
Bakın, bu komisyon raporunda söylediğimiz konuların hepsini, benim
söylediklerimi bugün Amerikalı ajan söylüyor, itiraf ediyor, söylüyor. Rusya’ya
söylemiş.
Ayrıca başka bir şey daha söyleyeceğim. Yunanistan eski Dışişleri
Bakanı Pangalos, on yıl önce Dışişleri Bakanlığı yapan adam iki hafta önce dedi
ki: “Biz, Amerika’nın hem Atina’daki büyükelçiliğini hem de Ankara’daki
büyükelçiliğini dinledik.” Yunanistan söyledi bunu. İngiltere’yle ilgili konuyu
kendisi itiraf etti. Evet, bugün iktidarda hiç kimseden çıt çıkmıyor.
Ben herkese çağrı yapıyorum: Biz yarın saat bir buçukta,
bahsettiğimiz mevzu olan yere gideceğiz. Yani, bunu sadece ve sadece konuları
gündeme getirmek için, bu ülkede yapılan casuslukla ilgili konuyu gündemde
tutmak için söylüyorum. Eğer gerçekten vicdanı olan milletvekilleri varsa,
yarın saat bir buçukta basın kapısından gideceğiz, herkesi bekleriz. Bu millet
için, bu memleket için gideceğiz arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, iki konuşma da çok vahim tabii. Bir
yabancı ülkenin istihbarat örgütünün
Türkiye’de bir istihbarat, dinlemeyle ilgili bir merkez kurduğu iddiası
var. Sayın bakanlar burada yani herhâlde bu konuda bir cevap verme, en azından
böyle bir şeyin olmadığına ilişkin, Türkiye Büyük Millet Meclisine Hükûmetin
böyle bir iddianın mümkün olamadığına ilişkin bir değerlendirme yapma ihtiyacı
var yani böylesine çok önemli… Sayın İçişleri Bakanı, öğrenci evleri takip
ediliyor, şu yapılıyor, bu yapılıyor. Eğer bu konuda Türkiye Büyük Millet
Meclisinde böyle bir iddia ileri sürülüyorsa böyle bir şeyin olmasının mümkün
olmadığına ilişkin bizim milletimize ve milletvekillerimize lütfen kararlılıkla
bir tavır ortaya koyun. Aksi takdirde, “Sükût ikrardan gelir.” anlayışıyla
“Olur, yaparlar, gelirler, geçerler.” gibi bu konunun sürüncemede bırakılması gerçekten doğru değildir. Bu
konuda Hükûmetin bir cevap vermesi gerçekten önemli çünkü çok önemli.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) – “Yabancı bir istihbarat burada kurmuş
merkezi, bizi dinliyor.” diyor milletvekili, söylüyor, milletvekillerini
çağırıyor. Milletvekilleri ne yapacak? Devletimiz ne yapıyor?
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Biz bu sorunun cevabını Hükûmetten
bekliyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim yani gerçekten iki hatip
arkadaşımız Türkiye’de casusluk dinlemeleriyle ilgili çok önemli konulara
değindiler. Bu, bir millî meseledir. Millî mesele olması anlamında, görüşülen
bu tasarıdan daha önemli bir konu.
Mevcut İçişleri Bakanı da huzurdayken eğer bu konuda Meclisi
bilgilendirirse gerçekten önemli bir kamu hizmeti ifa etmiş oluruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – Sayın Başkan, iddiaları
inceleriz ve uygun bir zamanda da Meclise bilgi veririz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Bu kadar mı yani? Ancak öğrencileri
kovala ya!
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Bu kadar mı ya?
Sayın Bakanım, bu konuyla ilgili çıkıp birkaç kelime söylerseniz
çok iyi olur.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Bakanım, hiç haberiniz yok muydu
şu anda söylenene kadar?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) – İddiaları inceler,
gerekli bilgileri veririz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
TBMM Başkanlığına
490 S. Sayılı Kanun Tasarısının 39. maddesinin (4). fıkrasında
geçen “yönetmeliklerle” ibaresinden önce “ilgili tüketici derneklerinin de
görüşü alınarak” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon okunan önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Durmuş Ali Torlak
konuşacak.
Buyurun Sayın Torlak. (MHP sıralarından alkışlar)
D. ALİ TORLAK (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 490 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 39’uncu maddesinin (4)’üncü
fıkrası üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, benim buraya çıkış amacım kredi konusunda
bankalarla olan diyaloglar noktasında denizciliğin sorunlarını sizlerle
paylaşmaktır. Biliyorsunuz, 2008 yılında küresel kriz aynı zamanda ülkemizi de
vurmuştur. Bununla beraber, denizciliğimiz çok iyi bir yerde olmasına rağmen
2008’den sonra denizciliğimiz maalesef gün geçtikçe geriye gitmiştir. Bakın, sadece
ve sadece Tuzla Tersaneler Bölgesinde 2008 yılına kadar yaklaşık 150 bin
kişinin çalıştığını ve yan sanayisiyle birlikte yaklaşık 200 bine varan bir
insan sayısının çok önemli olduğunu da vurgulamak istiyorum. Bugün bu
tersaneler boştur, bugün bu tersanelerde yapılan gemilerin hepsi bankalara
borçludur ve armatörleri artık çıkmaz noktaya gelmişlerdir. Dün armatörlere
kredi veren bankalarımız bugün evlerini haczetmekte ve insanların altından
arabalarını almakta, kendilerine hakaret etme düzeyine kadar gelmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, bu süreç içerisinde AKP iyi bir şey
yapmıştır. Yaptığı tek şey, tersane yerleri tahsis etmiştir fakat öyle de
bırakmıştır ama dünyada bu değildir. Dünyada tersane yeri yaparsınız,
hazırlarsınız devlet olarak, ondan sonra da peşinde olursunuz ve finanse
edersiniz.
Bakın, dünyada 2008’den bu yana büyük kriz olmasına rağmen Çin,
Kore ve Tayland’da bugün gemi yapılmakta, bu yapılan gemileri dünya
piyasalarına satmaktadırlar.
Arkadaşlar, bizim ağrımıza gidiyor. 1.30 boyundaki bir Çinli, bir
Filipinli 300 bin dwt’luk bir gemi yapıyor, boy ortalaması 1.75 olan Türk
milletinin fertleri 25 bin tonluk, 30 bin tonluk geminin haricinde maalesef
gemi yapamıyorlar. Bunun bizim ağrımıza gitmesi lazım. Bu kapasite bizde var,
bu işçilik gücü bizde var. Eğer biz devlet olarak bunu desteklersek, bunun
yanında olursak ben inanıyorum ki bunu başarırız ve dünyaya gemi yapar, gemi
satar hâle getiririz.
Bakın değerli dostlar, 2008 krizi başladığında devletimiz bir
kredi çıkardı denizcilerin faydalanması üzere ve dediler ki: “Kredi Garanti Fonu’ndan
bir destek yapacağız, yarım kalmış gemileri bu şekilde devam ettireceğiz ve
bunları dünyaya satacağız, armatörlerimizin sayısını devam ettireceğiz.” Ama
orada bir şeyi gördük, orada 10 tane, 15 tane gemi finansının haricinde,
armatörümüz maalesef kredilendirilemedi, gemileri yarım kaldı. Bir kısmı
gemilerini, yapmakta oldukları mevcut yeni gemileri hurdaya satmak suretiyle
borçlarını ödemeye devam ettiler. Bütün bunları değerlendirdiğimizde,
bankaların üzerine gelmesini, armatörlerin üzerine gelmesini, denizcilik
sektörünün üzerine gelmesini bizler kabul edilemez buluyoruz.
Değerli Bakanım, bakın, bu bankalar, bu sektör üzerinden
kazandıkları paranın yüzde 10’unu bu sektörde devam ettirseydiler, inanın, 150
bin kişilik istihdam bugün devam ediyor olacaktı ve armatörlerimizin sayısı
artacaktı.
Yunanistan bugün gemilerini satıyor. Aslında Türkiye’nin bugün
gemi alma zamanıdır, gemi yapma zamanıdır. İnsan gücümüz, kapasitemiz, iş
yerlerimiz, tersanelerimiz bunlara çok iyi hizmet verebilir. Ama biz bazen,
maalesef, kendi devletimizi, insanımızı genişletmek yerine, üzülerek
söylüyorum, bugün bu Mecliste bulunan bazı yeni armatörler gemilerini 1’den
25’lere, 30’lara çıkarmışlardır. Bunu siz bilmiyor olabilirsiniz ama önümüzdeki
günlerde bunu özellikle bu kürsüden sizlerle paylaşacağım değerli dostlar.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Torlak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
40’ıncı maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 40 ıncı maddesinin (3) üncü fıkrasının sonuna, “Alınmış yapı
ruhsatına aykırı tanıtımlar ya da sözleşmeler nedeniyle oluşan mağduriyette
tüketicinin hukuk ve ceza mahkemelerine başvuru hakları saklıdır.” ifadesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam Osman Aydın Kemal Değirmendereli
İzmir Aydın Edirne
Ümit Özgümüş Hasan Ören Turgut Dibek
Adana Manisa Kırklareli
Haydar
Akar Muharrem Işık
Kocaeli Erzincan
BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Muharrem Işık, Erzincan Milletvekili.
Buyurun Sayın Işık. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, Hüseyin arkadaşım ile Erdal arkadaşımın söylediği bu
konulardan sonra benim değineceğim konular ne kadar önemli onu bilemiyorum.
Önemli olmadığını da zaten söyleyeceğim şeylerden sonra anlayacaksınız.
Tabii, tüketiciyi korumak çok önemli ama tüketiciyi korurken
üreticiyi de korumak lazım, üreticinin de özellikle küçük üreticinin,
çiftçinin, hayvancılıkla uğraşan kişilerin de korunması gerekiyor ama bunlarla
ilgili bir önlem alınmıyor.
Bir şair demiş ki: “Sen omzunda yorgan, elinde torban/ Sen mevsim
işçisi, büyük gezginci/ Doğduğundan beri sen, anan, baban/ Orakçı, çapacı,
ırgat, ekinci.” Tabii, bu söylediğim
şeyden herhâlde hangi ilden bahsedeceğimi anlamışsınızdır.
Sık sık, Adıyaman’a gidiyoruz, Adıyaman’da oradaki
arkadaşlarımızla geziyoruz, sıkıntıları yerinde tespit etmeye çalışıyoruz.
Tabii, MÜSİAD başkanı, oradaki MÜSİAD Başkanı Sayın Dağtekin 8 Şubat 2013’te
demiş ki: “Böyle giderse fabrikalar tek tek kapanacak.” Tabii, üretici ve
tüketici aslında korunmadığı için buradaki fabrikalar tek tek kapanmaya
başlamış. Daha sonra, Ankara’ya gelmişler, Ankara’da Sayın Ali Babacan’la
görüşmüşler, Sayın Ali Babacan “Özellikle yardımcı olacağım, sizi 5084 sayılı
Teşvik Yasası’nda komşu illerin seviyesine sokacağım.” demiş. Ama ne yazık ki
dediklerini tutmamışlar yine Adıyaman’ı aynı şekilde bırakmışlar.
Adıyaman’da işsizlik her gün artıyor, Adıyaman’da insanlar zor
durumda, Adıyaman’da insanlar geçinemiyorlar, Adıyaman’da insanlar -ne kadar
karşı olsak da- Türkiye’deki en kaliteli tütünü maalesef üretip satamıyorlar.
Sıkıntıları diz boyu. 50 kilodan 1 gram fazla taşıdıkları zaman -onu da nasıl
verdiler bilinmiyor- hemen cezalar yağmaya başlıyor. Dolayısıyla, sıkıntının
içindeler.
Tabii, Adıyaman’dakiler özellikle komşu illeri kıskanıyor.
Şanlıurfa’nın 6’ncı grupta olması, kendilerinin 5’inci grupta olmalarından
dolayı kıskanıyorlar. Bunu da şöyle bağlıyorlar, diyorlar ki: “Bizim bakanımız
yok, bize hiç bakan çıkmadı, biz her zaman için Adıyaman olarak AKP’ye full oy
verdik ama bize bakan vermediler.”
Tabii, Adıyaman’ın 4 tane milletvekili var, bu 4 milletvekilinin
içinden bir tanesinin bakan olmasını umutla bekliyorlar. Artık, bir tane bakan
verilir mi, verilmez mi onu tabii iktidar bilir ama bir bakanla umutlarının
biteceğini düşünüyorlar.
Tabii, burada, bir köşe yazarının yazdığı şeyler var: Özellikle,
Sayın Spor Bakanımız Suat Kılıç, Şanlıurfa’dan Adıyaman’a geçtiği zaman
Adıyaman’da bazı söylemlerde bulunmuş. Yazar diyor ki: “Hiçbir şeyin açılışını
yapmadan burada şovunu yaptı gitti, biz de tamamen ağzımız açık kaldık, bekledik.”
Sayın Bakan, Hükûmet olarak Adıyaman’a gerek yatırımlar gerekse gençlik ve spor
projeleri konusunda öncelik ve değer verdiklerini söylemiş. Yazar da eklemiş
ki: “Koskoca Bakan yalan söyleyecek değil ya. Belki Adıyamanlılar görmüyordur,
hepsi o kadar.”
Adıyaman’da en son hastanenin dışarı taşınması var. Bütün
Türkiye’de olduğu gibi, özellikle bu en son özelleştirme furyasına uyacak
şekilde, sağlıkta dönüşümde yapılan taşımalar. En son bizim gittiğimizde 10
bine yakın imza toplanmıştı ama imzaları orada hiç kimse ciddiye almıyor.
Üstelik, bu imzalar toplanan mahalle de sizin yine oy deponuz olan mahalleler,
onu da söyleyeyim, ama kimseyi muhatap bulamamışlar. Dolayısıyla, şehir dışına
çıkıp 2 minibüsle ya da 2 otobüsle hastaneye gitmeyi kabul etmiyorlar ama bunun
da pek ciddiye alınacağı görünmüyor gibi.
Tabii, Tüketici Yasası’yla ilgili söyleyeceğim şey: Özellikle,
tabii, faydasına olacak şeyler varsa desteklemek lazım. Ama başta da
belirttiğim gibi, eğer üreticiyi koruyacak bir şey yapmıyorsak, “Adıyaman gibi
ilde biz bu kadar yatırım yaptık.” dememize rağmen -o da gösterme rakamlarla,
belli bir kesimin kazandığı rakamlarla- eğer hâlen 6.063 lira millî gelirle
geçiniyorlarsa, bunların neyi üreteceklerini düşünmek lazım. Adıyaman’da
talepleri iletecek belki milletvekili görünürde yok ama, biz Cumhuriyet Halk
Partisinin 134 milletvekili olarak, hepimiz onun taleplerini getireceğiz.
Keşke, Adıyaman’ın milletvekillerinden biri burada olsaydı da biz de başka
şeyler söyleyip onlara cevap verseydi. Ama ne yazık ki, her zamanki gibi
Adıyaman’ı kandırıp yine oy almaya devam edeceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar
bu sefer, çünkü vermeyecekler. 4 milletvekilini bir dahaki sefer biz
kazanacağız, onu da size müjdeleyeyim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 40’ıncı madde kabul edilmiştir.
41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
43’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
44’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
45’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
46’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
47’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
48’inci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 sıra sayılı Tasarının 48. maddesinin (6). fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederiz.
“(7) Yurt dışından yapılan mal ve hizmet satışları için de
yukarıdaki fıkralarda yer alan hükümler uygulanır.”
Alim Işık Yusuf Halaçoğlu Emin Haluk Ayhan
Kütahya Kayseri Denizli
Mehmet
Günal Lütfü
Türkkan
Antalya Kocaeli
BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Mesafeli satışlarda yurt içinden yapılanlar için getirilen
düzenlemelerin yurt dışından yapılanlara da uygulanması sağlanarak yaşanacak
mağduriyetlerin önlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
48’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
49’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
50’nci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 50 inci maddesinin 6 ncı fıkrasının ikinci cümlesinin başına
"Devre mülk hakkı veren sözleşmeler hariç olmak üzere," ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Mihrimah Belma Satır Fatih Şahin Mehmet Doğan Kubat
İstanbul Ankara İstanbul
Tülay Kaynarca Ramazan Can Safiye Seymenoğlu
İstanbul Kırıkkale Trabzon
BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) –
Sayın Başkan, Bakanın görüş açıklarken gerekçe için bir açıklama yapmasını da
rica ediyorum.
BAŞKAN – Gerekçeyi önerge sahibi söyleyecek şimdi, Sayın Susam.
Buyurun.
Gerekçe:
Devre mülk satışları 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca
resmi şekilde yapılmak zorunda olduğundan (noter, tapu vb.) bu işlemlere
ilişkin harç veya ücretlerin yatırılması gerekmektedir. Bu sebeple, Kanun
tasarısında 14 günlük cayma süresi dolmadan tüketiciden herhangi bir isim
altında ödeme yapılmasının veya tüketiciyi borç altına sokan herhangi bir belge
verilmesinin yasaklanması uygulamada çeşitli sorunlara neden olacağından, devre
mülk hakkı veren sözleşmelere ilişkin istisna getirmek amacıyla ilgili fıkrada
değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
50’nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
51’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 52’de bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
490 Sıra Sayılı Tasarının 52. maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“(8) Tüketiciden, tüketmediği ya da kullanmadığı herhangi bir mal
veya hizmet için hiçbir isim altında ek ödeme talebinde bulunamaz.”
Alim Işık Mehmet Günal Yusuf Halaçoğlu
Kütahya Antalya Kayseri
Necati Özensoy Emin Haluk Ayhan Ali Halaman
Bursa Denizli Adana
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Bu düzenlemeyle tüketicilerden alınan sabit telefon hattı abonelik
bedeli, kayıp-kaçak elektrik bedeli, TRT payı vb. gibi ek ödemelerin
kaldırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
52’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
53’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
54’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 55’te bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 Sıra Sayılı Tasarının 55. Maddesinde geçen “malların” ve
“malın” ibarelerinin “mal veya hizmetin” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık Mehmet Günal Emin Haluk Ayhan
Kütahya Antalya Denizli
Necati
Özensoy Ali
Halaman
Bursa
Adana
BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Bu maddedeki düzenlemelerin sadece malları değil, hizmeti de
kapsaması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
55’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 56’da bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 56. Maddesinin (2). fıkrasında
geçen “asgari iki yıldır” ibaresinin “asgari üç yıldır” şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık Emin Haluk Ayhan Necati Özensoy
Kütahya Denizli Bursa
Oktay
Vural Ali
Halaman
İzmir
Adana
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Bu düzenlemeyle garanti belgesinin geçerlilik süresi artırılarak
tüketicinin korunması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
56’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
57’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
58’inci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 Sıra Sayılı Tasarının 58. maddesinin (2). fıkrasına aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ederiz.
“İthalatçılara; servis ağı, yedek parça ve distribütörlük
anlaşmalarına yapmadan yeterlilik belgesi verilemez.”
Alim Işık Emin Haluk Ayhan Necati Özensoy
Kütahya Denizli Bursa
Oktay
Vural Ali
Halaman
İzmir
Adana
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Bu düzenleme ile yerli üreticilerin haksız rekabete karşı
korunması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
58’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
59’uncu maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 59 uncu maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
“on dakikadan” ibaresinin “onbeş dakikadan”; üçüncü cümlesinde yer alan “on
dakikalık” ibaresinin ise “onbeş dakikalık” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Mehmet Ali Susam Alim Işık
İstanbul İzmir Kütahya
Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can Muhammet Bilal Macit
İstanbul Kırıkkale İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Tüketicinin bilinç düzeyinin artırılması için ülke genelinde yayın
yapan radyo ve televizyon kuruluşlarının yapacakları aylık yayın süresinin
artırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
59’uncu maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
60’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.39
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
14’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
490 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi üçüncü bölüm görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm geçici 1’inci madde dâhil olmak üzere 61 ilâ 88’inci
maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm üzerinde gruplar adına ilk konuşmacı, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Alim Işık.
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bir de tabii Sayın
Milletvekilimizin Kütahya Belediye Başkan adayı olduğunu da hatırlatayım.
BAŞKAN – Biliyorum. Hayırlısı olsun.
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim, sağ olun.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 490
sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 3’üncü bölümü
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle şahsım
ve grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, birçok konu dile getirildi ancak bu
bölümde de bazı konuların yeniden tartışılacağı, önergelerimizle destek vermeye
çalışacağımız bazı düzenlemeler öngöreceğiz ama ondan önce, özellikle Türkiye’de
bugüne kadar yoğun borç yükü altında kalan birçok tüketicimizin almış oldukları
krediler nedeniyle ödeme güçlüğünde bulunduğu gerçeğini hatırlatarak bu
düzenlemelerin bundan sonraki borçlanmaları kapsayacağını fakat daha önceki
dönemlerde temerrüde düşmüş, ödeme güçlüğüne düşmüş insanlarımızın da bu
kanundan bazı beklentilerin olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Bu nedenle ama bu
tasarıda ama bundan sonraki gelecek ilk torba yasada, örneğin, ekonomik kriz
nedeniyle 2009 yılı başlangıcı esas alınmak kaydıyla 2009’dan sonraki tüketici
kredilerinde temerrüde düşenlere de bu hükümleri uygulayacak bir düzenlemeyi
getirmemiz gerekiyor. Şu anda gerçekten bu borç yükü altında ödeme güçlüğü
çektiği için hem borcunu zamanında ödeyemediği gerekçesiyle kendisinin mağdur olduğu
hem de karşı tarafı mağdur ettiği birçok örneği hepimiz biliyoruz.
Son dönemde giderek artan borçlanma artık altından kalkılamaz hâle
gelmiştir. Borca dayalı para sistemi ve bankaların uyguladığı kısmi rezerv
sistemi nedeniyle bugün Türkiye’de tedavülde bulunan yaklaşık 62 milyar TL’lik
paraya karşılık -banknot veya demir para olmak üzere- bu parayla dönen borç
yükü 1 trilyon TL’yi geçmiş durumdadır. Yani 1 birimlik parayla yaklaşık 15-16
birim borcun altından kalkmaya çalışan bir 76 milyonluk kitleden bahsediyoruz.
Bu halkadan herhangi birindeki aksama en az birkaç kişiyi daha etkilediğinden
silsile… Bu 1 birimlik paranın 16 birimlik etkisiyle konuya bakarsak bu
düzenlemelerin ne kadar çok önemli olduğunu bir kez daha anlamış ve buna göre
yeni düzenlemelerin yapılması gerektiğini görmüş oluruz.
Bu hatırlatmadan sonra, özellikle üçüncü bölümde düzenlenmesi
gereken birkaç maddeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. 63’üncü maddede Reklam
Kurulunun yapısı değiştiriliyor ve var olan kurul üye sayısı azaltılarak daha
etkin çalışacağı gerekçesiyle yeni bir düzenlemeye tabi tutulmuş.
Değerli milletvekilleri, daha önce bu kurulda yer alan tüketici
teşkilatlarının temsilcileri bu kuruldan çıkarılarak daha etkin çalışma
sağlanacağını söylemek çok doğru bir ifade olmayacaktır. En azından, Türk
Tabipleri Birliğinin, Türk Eczacılar Birliğinin, Türk Diş Hekimleri Birliğinin,
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin, İşçi Sendikaları Konfederasyonunun
ve Memur Sendikaları Konfederasyonunun hiç olmazsa birer üyeyle bu kurulda
temsil edilmelerinin yerinde olacağını düşünüyoruz. Buna yönelik bir ortak
önerge hazırlanmış olsa da, tam kapsamasa da, şimdiki hâline göre biraz daha
iyiye gittiğini de ifade etmek istiyorum. Onun için de, Sayın Bakana ve iktidar
partisi grubuna da ayrıca teşekkür ediyorum.
Yine, tasarının 73’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında tüketici
örgütleri üst kuruluşlarının açtığı davalarda dava kaybedilmesi hâlinde davanın
masraflarının Bakanlıkça karşılanacağı öngörülmekte ama diğer örgütlerde bu hak
verilmemekte. O nedenle, tüketici örgütleri üst kuruluşları yerine doğrudan
tüketici örgütlerinin bu şekilde bir haktan yararlanması sağlanırsa kanun
amacına ulaşmış olacaktır. Bunu da, umarım, düzelteceğiz diye düşünüyorum.
Yine, tasarının 81’inci maddesinde bir eksiklik söz konusudur. Bu
maddeye de en az beş yıldan beri faaliyette bulunan ticari, siyasi ve idari
kurumlardan bağımsız olan tüketici dernekleriyle kamu yararı statüsüyle
faaliyette bulunan tüketici derneklerinin de test, muayene ve analiz
laboratuvarlarından yararlanabilme hakkının tasarıya eklenmesinde yarar
olduğunu düşünüyoruz. Aksi takdirde uygulamada çok ciddi sorunlarla karşı
karşıya kalmamız söz konusu olabilecektir.
Diğer bir konu, tasarının 84’üncü maddesinin ikinci fıkrasında
yönetmeliklerle ilgili hüküm getirilmiştir. Ama bu yönetmeliklerin çıkartılmasında tüketici
örgütlerinin görüşlerinin mutlaka alınması gerektiği varsayımından yola
çıkarak, bu düzenlemenin de buna göre yapılmasının daha doğru olacağını
düşünmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, bu önerilerimiz umarım yerinde olacaktır
ve maddeler geldiğinde bu düzenlemeler bu şekliyle yapılırsa vatandaşlarımızın
daha çok istifade edebileceği bir hâle sokulmuş olacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, özellikle kredi kartlarıyla ilgili
konunun çok kez dile getirilmiş olmasına rağmen, bir kez daha altının
çizilmesinde yarar gördüğümüzü düşünmekteyiz. Bugün herhangi bir bankaya
gidildiğinde “Kredi kartı veya kredi borcu yoktur.” yazısını almak zorunda olan
tüketicilerin bu yazıyı alırken bile, 1 sayfalık ya da 1 satırlık yazı için
yeniden ücret ödemek zorunda kaldıkları bir Türkiye’de yaşıyoruz. Bunların
önüne geçmek zorundayız. Yani bir yazı, resmî bir kurumda ihtiyacı varsa veya
herhangi bir ihaleye girecek olan işverene lazımsa, bunun alınması için banka
buna bir masraf koyuyorsa bunun önüne geçmek zorundayız.
Birçok konu yargıya intikal etmiş, yargıda dosya sayısının
şişmesine yol açmış ama yargı, özellikle icrayla ilgili konularda, bu konuyla
ilgili karar vermede geciktikçe tüketici mağduriyeti artmaktadır. Bunların da
önüne geçecek bir düzenlemeyi mutlaka bu tasarı içerisine bir yerlere koyarak
bunun önüne geçip vatandaşın mağduriyetini önlemek zorundayız.
Söylenecek çok şey var. Ancak vaktin de geçtiğini düşünerek,
benden sonraki konuşmacıların da… Daha fazla Meclisimizi sıkmadan bu kanunu
bitirebilmeyi amaçladığımızdan sözlerimi burada kesiyor, tekrar kanunun aziz
milletimize ve yüce Meclisimize hayırlara vesile olmasını temenni ederek
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Kemal
Değirmendereli. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Değirmendereli.
CHP GRUBU ADINA KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 490 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun
Tasarısı’nın üçüncü bölümü üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un
temel amacı ülkemizde mağduriyetleri giderek artan güçsüz tüketici
vatandaşlarımızın, güçlü üreticilere, hizmet verenlere karşı korunmasıdır
diyebiliriz. Bu kanunun bir başka faydası da globalleşmenin etkisini her alanda
gösterdiği piyasalarda, tüketicinin devlet eliyle korunmasını sağlamak olmalıdır.
Sayın Bakanın açılış konuşmalarında ifade etmiş olduğu gibi bu kanunla hayata
geçirilecek düzenlemelerle ülkemizdeki 76 milyon tüketicinin Avrupa Birliği
ülkeleri ve dünyanın gelişmiş diğer ülkelerindeki tüketicilerin sahip oldukları
haklara, hatta bazı alanlarda daha ileri haklara bile sahip olacağı resmi
çizilmiştir. Ancak bu yasa tasarısının ağırlıklı olarak tüketicileri küçük ve
orta ölçekli üreticilere karşı koruyan bir yasa olarak hazırlandığı
görülmektedir. Oysa büyük, çok büyük ölçekli üreticiler, hizmet verenler yani
bankalar, finans kuruluşları, telekom şirketleri, elektrik, doğal gaz dağıtım
şirketleri karşısında tüketiciyi
korumaya yanaşılamamıştır. Tüketici, doğal gaz dağıtım şirketleri, telekom
şirketleri, elektrik dağıtım şirketleri, bankalar ve finans kuruluşlarının
oyuncağı durumundadır.
Değerli milletvekilleri, bakınız, 20 TL’lik elektrik borcunu
ödeyemeyen gariban vatandaşın elektriği kesildiğinde bu kanun yanında
olmayacaktır. Sulama kooperatiflerinin borçları ödenemiyor; elektrikler kesiliyor;
köylerimiz, tarlalarımız susuz kalıyor, tarlalar kuruyor. Bu kanun, bunlara
çare olamayacaktır maalesef.
Hepimizin yüreğini acıtan bir tabloyu yaşadık. Cudi Dağı’nda şehit
olan askerin, briketten, sıvasız evine haber vermek için gidildiğinde elektriğinin
kesik olduğu görüldü. Vicdanları sızlatan bu manzarayı Hükûmet bu kanunla
silemeyecektir.
Değerli milletvekilleri, bankalar -benden önceki değerli
konuşmacıların da ifade ettiği gibi- tüketicilerin en ağırlıklı sorunu yaşadığı
kurumlar. Onlara dönüp bir bakacak olursak vatandaşımızın tüketici kredisi
aldığı finans kuruluşlarına, kart çıkaran, kredi veren bankaların vermekte
olduğu hizmetlere mukabil, faiz dışında, masraf, ücret, komisyon gibi tutarlar
bu defa da Bakanlığın görüşünü almak kaydıyla, BDDK tarafından belirlenen
şekilde ödemeye devam edilecektir. Bu mu değişiklik?
Dün buradaki görüşmelerden ayrıldıktan sonra Edirne’den bir çiftçi
arkadaşımız telefon etti: “Vekilim, bugün ben sıfır faizle hayvancılık kredisi
almak için bankaya gittim, bütün işlemlerimi tamamladım. 100 bin lira alacağım
krediyi ama bana 97 bin lira verdiler.” Yani komisyon ve farklı adlar altında 3
bin liralık bir kesinti yapılmış durumda. Bundan sonraki hizmetlerle ilgili
alınacak ekstra ödemeler ayrı.
Bakın, değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan “Faiz dışı
gelirlerle oynanan oyunlara karşıyım.” diyor. “Faiz lobisi uyanık, komisyonlar
adı altında kendi pazarını, piyasasını artırıyor, oradan da garibim
tüketicileri komisyonlarla çökertiyorlar. Faiz dışı gelirlerle elde edilen rant
çok büyük rakamlara ulaştı.” diyor. “Faiz lobisi milletimizin alın terini
yıllarca sömürdü.” gibi süslü sözlerle göz boyamaların en iyisini bilmekte;
biliyor da acaba tüketicinin korunması için hazırlanan, komisyondan geçirilen
bu kanun tasarısında bankaların alacakları bu faiz dışı gelir, masraf, ücret
komisyonlara yasal garantör olacağından haberdar değil mi acaba? Bu yasa
tasarısı Sayın Başbakanın bilgisi ve tensipleri dışında hazırlanmıştır gibi
görünüyor ya da yapabilecekleri ancak bu kadar mıdır? Sayın Başbakan
tüketicisinin hakkını büyük sermayedarlara karşı ancak bu kadar mı
koruyabilmektedir?
Değerli milletvekilleri, bugün için tüketicilerin en temel sorunu
olan banka borçlarına bakacak olursak -bu konuyu biraz daha detaylandırmak
istiyorum- Ekim 2003 sonu itibarıyla taksitli kredi kartı borçları 48 milyar
TL’ye, toplam kredi kartı borçları 82 milyar TL’ye ulaşmış. Sayın Hükûmetin
bakanları söylüyor, vatandaşın kredi kartı 48 milyara ulaşmış, üstelik de 2011
yılında 26 milyar liraymış, 2012’de 38 milyar liraymış yani her yıl 10 milyar
düzenli artış olmuş. Tüketici kredileri tutarı da toplamda 239 milyar TL’ye
ulaşmış durumda. Hatırlayacaksınız, bundan iki yıl önceye kadar maydanozun,
patatesin, soğanın bile taksitle satılması sağlandı. Bunu kim sağladı?
Hükûmetiniz sağladı. O dönem bu konuyla ilgili önlemler alınmadı. Halkımızı bu
kadar borcun altına kim soktu? Bugünkü kredi kartı toplam borçlarıyla, sayın
milletvekilleri, 18 tane Boğaz Köprüsü yapılabiliyor. Tabii, bu vatandaşı bu
kadar borca sokmak ancak hayal olabilirdi ama AKP iktidarı sayesinde gerçek
oldu.
Çok önemli bir konu da şudur: Varlık yönetim şirketlerince 2013
Eylül sonu itibarıyla bankalardan satın alınan bireysel kredilerin toplamı
faizleriyle birlikte 16 milyar lira, ticari kredilerin toplamı faizleriyle
birlikte 17 milyar lira. Yani varlık şirketlerine, bankaların bilançolarında
görünmeyen toplam borç rakamı bugün 33 milyar lira. Ayrıca, bankaların
bilançolarında görünen problemli kredilerin miktarı da 9 milyar 100 milyon lira.
Değerli arkadaşlar, bu rakamlar toplam kredilerin yüzde 15’ine karşılık
gelmekte. Faizlerini de kattığımız zaman toplam tüketilen kredilerin bugün için
yüzde 20’leri aşan bir miktarının yasal takip altında olduğunu görmekteyiz.
Vatandaş öyle bir noktaya geldi ki kendi kredi kartlarını çeviremez hâle geldi
ama AKP iktidarı son yıllarda yarattığı zenginliklerle… Ki bu koltuklarda
oturan AKP’li değerli milletvekili arkadaşların bu koltuklarda oturmalarını da
temel olarak bu dönemde yaratılmış olan sanal zenginliğe borçlu olduklarının da
altını çizmek isterim.
Bir diğer önemli konu da AKP iktidarı döneminde, borçların bu
kadar yükselmesiyle birlikte tasarrufların oldukça düşmesi. Her türlü
olumsuzluğa rağmen 2002’de yüzde 20’lerde olan tasarruf oranı bugün resmî
olarak yüzde 12’lere, gerçek rakamlarda da yüzde 9’lara düşmüş durumda. Bu on
yıldır izlenen ekonomi politikalarıyla
tüketicilerin borç sarmalına sokulduğu, tüketicilerin temel sorunlarını
korumaktan uzak bir tüketici kanunuyla karşı karşıyayız. Bunu bundan sonraki
yasalarla toparlamanın hepimizin, bu Parlamentonun tüketiciye, bu kıymetli
vatandaşlarımıza borcu olduğunu paylaşmak istedim sizinle.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Değirmendereli.
Şahıslar adına, İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Susam.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önemli bir yasanın sonuna geldik sayılır. Tüketiciyle ilgili yasanın bugün
çıkan hâliyle çok önemli gelişmeleri içinde barındıran, önemli yeniliklere
sahne olan ve önemli yeniliklere katkılar koyan bir yasa olduğunun altını
çizmek istiyorum. Ancak, bir muhalefet partisi olarak da tüketici haklarındaki
genişlemelerle birlikte yapılması gereken, özellikle bankacılık ve büyük tekel
ve tröst durumundaki iletişim şirketleri, doğal gaz, elektrik ve benzeri
şirketler konusunda, maalesef, hem tasarının hazırlanışında hem Komisyon
çalışmalarında yeterli katkıyı koyamadığımız açıktır. Ama, şunun altını çizmek
istiyorum: Bu yasanın olabildiğince iyi noktaya gelmesinde, başta Sayın Bakan
ve tüm bürokratlarının, Komisyondaki arkadaşlarımızın, muhalefetin katkıları
önemlidir. Emeği geçen herkesi kutluyorum, teşekkür ediyorum.
Bir şeylerin altını çizip dikkat çekmek istiyorum: Bu kanunları
çıkarmak yeterli değildir Sayın Bakan. Bakanlık bürokrasisi ve Bakanlık olarak,
özellikle vatandaşın bu kanundan sonra sadece yakalayabildiği, bulabildiği KOBİ
niteliğindeki küçük kesimlerden hakkını alması değil; asıl önemli olan, Türk
TELEKOM’dan, elektrik şirketlerinden ve benzeri büyük şirketlerden ve büyük
tekellerden karşısında muhatap alıp çözüm bulabilmesidir. Twitter’da az önce
baktım, Mine Kırıkkanat “TTNET’e iki gündür ulaşamıyorum ve buna rağmen,
ulaşamadığım hâlde benden paramı alıyor.” diyor. Ben milletvekili olarak bir
şikâyetimi, muhatap bulabilecek bir şeyi bir buçuk ayda bulamadım ve benden
önemli miktarda para almasına neden olan uygulamalar oldu. Komisyonda söyledim,
devam ettim, hiçbiri değişmedi. Yani, en üst düzeyde toplumdaki insanlar bu
konuda çözüm bulamıyorsa size şunu öneriyorum: Bu kanunları çıkarmak önemli
değil. Bu kanunların hayata uygulanmasında Bakanlık bürokrasisinin, kurulların
etkin bir şekilde çalışmasına ihtiyaç var. Bunun altını çiziyorum.
İki, bilinçli tüketici ve örgütlü tüketicinin yaratılmasına
ihtiyaç var, bunun da altını çizmek istiyorum.
Az önce arkadaşlarım birçok konuyu söylediler, bir konunun daha
altını çizmek istiyorum. Gerçekten, borçlu bir Türkiye’deyiz. Elektronik haciz
uyguluyorsunuz, çok düşük paralardan dolayı vatandaşlar kredi alamaz durumda.
Kredisi hazırlanıyor, gidiyor bankaya, “Senin 1.000 lira, 500 lira, 300 lira
borcun varmış.” deyip kesinlikle kredi kullandırmıyorlar. Özellikle Halk
Bankası esnaf kefalet kooperatifinin kredilerinde, bu noktada böyledir.
Bir konunun daha altını çizmek istiyorum. Dün burada beş dakikalık
konuşmada belirttim, yerel seçimlerle ilgili konuyu size bir hatırlatmayı
tekrar gerekli görüyorum, bu noktada gerekli uyarıyı yapmanızı istiyorum.
Değerli arkadaşlar, tüketicilerin haklarını ve menfaatlerini koruma konusunda
yapmış olduğumuz bu yasal düzenlemenin
tüm tüketicilere ve ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum ama bu yasanın
hayata geçmesi, bu yasanın uygulanması ve tüketicilerin beklentilerinin
karşılanması noktasında, tüketici hakem heyetlerinden başlayarak Reklam
Kuruluna, Reklam Konseyine ve Tüketici Konseyine kadar, Bakanlık bürokratlarına
bağlı bütün kurullarda, Rekabet Kurulu ve benzeri kuruluşlarda, KOBİ
düzeyindeki işletmeleri koruyan bir anlayışı tüketiciyle birlikte hayata
geçirip Türkiye’de esnafın, sanatkârın ve küçük işletmelerin bu piyasada
haklarını bulabilecekleri, tüketiciye hizmet verirken kaliteyi ön planda tutan
ama büyükler karşısında haksız rekabette ezilmeyen bir yasal düzenleme olduğuna
vicdanen inanmaları ve Bakanlık bürokrasisinin bu konuda da gerekli hassasiyeti
göstermesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.
Şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap işlemini başlatacağım.
Sistemde 2 kişi var.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bizim Anayasa’mızın 172’nci maddesi: “Tüketicilerin
korunması. Devlet, tüketicileri koruyucu, aydınlatıcı tedbirleri alır,
tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder.” Şimdi, bu hüküm
karşısında, tasarıda “Gerek ilçe
tüketici hakem heyetlerinin gerek il tüketici hakem heyetlerinin vermiş olduğu
kararlara itiraz edildiği zaman tüketici mahkemelerinin vereceği kararlar
kesindir.” diyor.
1) Bu, hak arama özgürlüğü çerçevesinde, Anayasa’nın 36’ncı
maddesine aykırı değil mi?
2) Bizim burada, yine, ihtarnameyle ilgili 34’üncü maddesinde
tasarının -bildiğimiz kadarıyla- orada “bildirilir” kavramı var. Bu bildirme
olayının 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca yazılması daha doğru
olmaz mı? Yarın öbür gün telefonla bir bildirim yapıldığı zaman -tutanakla biz
bildirdik- gayrimenkulü vatandaşın satılırsa, bu mağduriyeti nasıl önleyeceğiz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Onur…
MELDA ONUR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz burada kanunu tartışırken vatandaştan da çeşitli sorular
alıyoruz. Çok haklı bir soru geldi. Ben bunu okumak istiyorum, kısaca özetlemek
istiyorum. Bu konuyu da Sayın Bakanın dikkatine sunmak istiyorum. Derler ki,
telefon şirketlerinin bazı uygulamalarıyla ilgili olarak: “Örneğin, siz, belli
bir hizmet alıyorsunuz telefon şirketinden, belli bir kotanız var. Siz onu
doldurmadığınız zaman o kotanın parasını ödüyorsunuz. Ama bunun üzerine
çıktığınız zaman ya size hizmet kesiliyor ya da ilave para ödemek gerekiyor.
Oysa, ben, kullanmadığım ürünün parasını ödüyorum ve bu hakkımın saklı olması
lazım.” diyor. Bunun kullandığım dönemlerden mahsup edilmesi gerektiğini söylüyor,
bence çok haklı bir talep. Özellikle de cep telefonu ve iletişim maliyetlerinin
bunca yüksek olduğu dönemde ve cep telefonsuz, iletişimsiz de bir şeyin
yapılamadığı dönemde bunun bir düzenleme…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Onur.
Sayın milletvekilleri, sistemde başka soru soran milletvekili yok.
Sayın Bakana cevap için süre veriyorum.
Buyurun.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Tanal, Anayasa’mızın 172’nci maddesine atıfla tüketicilerin
korunmasının devletin ödev ve görevleri olduğunun altını çizdi, doğrudur.
Sosyal hukuk devletinde elbette ki devlet,ö vatandaşlarına hizmet etmek için
vardır ama hizmetleri sürdürürken, planlarken elbette ki ekonomik imkânları
dikkate almak, onları en verimli şekilde projelendirmekle görevlidir. Aksi
takdirde, öncelikli sorunları çözmek için kaynak bulamayacak duruma gelebilir.
Dolayısıyla, biz herhangi bir alanda düzenleme yaparken, herhangi bir kesimin
sorunlarını çözme bağlamında yeni projeler ortaya koyarken olayın bir parçasını
değil, bütününü gözeterek bu düzenlemeleri yapıyoruz, bu kanunun amacı da bu.
Onun için, bu kanunu takdim ederken hedefimizi bu düzenlemeler
itibarıyla özetlemek gerekirse, hedef basiretli tacir, bilinçli tüketici. Bu
her iki tarafla ilgili bu kelimelerin içi doldukça bu alandaki sorunlar
azalacak, hem tüketici haklarına erişecek hem de tüccarımız, sanayicimiz daha
basiretli davranmak suretiyle ürettiğinde kaliteyi üretecek ve ekonomik büyüme
kaliteli ürünlerle ve pazarı genişletmiş şekilde sürdürülebilir hâle gelecek.
Bir diğer atıf yaptığınız konu, “Niye ‘bildirim’ dendi, niye
‘tebligat’ denmedi?” “Bildirim” biraz daha Türkçeleşmiş, biraz daha güncel bir
kelime. “Bildirim” denildiğine göre, bildirimi mutlaka yaptım diyen, yaptığını
kanıtlamak zorunda. Herhâlde o bildirim gelişigüzel değil.
“Ben bildirimi böyle yapıyorum, bu tamam, oldu.” diyecek hâli yok,
mutlaka bir sorun olursa bunun sorgulaması olur, o sorgulama da elbette ki o
alana ilişkin düzenlemeler çerçevesinde gerçekleştirilir ve buradaki
bildirimler de Tebligat Kanunu’na göre olacaktır.
Efendim, verilmiş olan hakem heyetleri kararlarının, işte,
kesinliğiyle alakalı…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tasarı madde 70.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ha, bu konu
Anayasa Mahkemesine konu olmuş, Anayasa Mahkemesi de bunu Anayasa’ya aykırı
bulmamış. Yani zaten tüketici hakem heyetlerine taşınan sorunların bir limiti
var. Tabii, o limit itibarıyla, hem tüketici hakem heyetlerinin finansmanı kamu
kaynaklarından sağlanıyor, hem onu sağlayacaksınız ve tüketici mahkemelerine
konuyu taşırken de beğenmediğiniz kararlar itibarıyla, gene orada kamusal
kaynakları kullanacaksınız, ama prosedürü daha da ileriye götürmenin herhâlde
mantıki bir tarafı yok. Yani bir yerde bir ihtilafın sonlanması gerekiyor; aksi
takdirde tüketici hakem heyetleri, tüketici mahkemeleri işlevsiz bir pozisyona düşmüş
duruma gelirler ki bunu herhâlde kabullenmek mümkün değil. Dolayısıyla, bu
düzenleme, her eylem ve işleme karşı yargı yolunun açık oluşu ve aşamalarda da
sorunların bir şekilde sonlandırılmasının her iki taraf açısından yarar
sağlayacağı kanısındayım.
Diğer milletvekili arkadaşımız Sayın Onur’un dile getirdiği soruyu
çok net anlayamadım ama, anladığım kadarıyla ifade etmek isterim ki elbette ki
iletişim şirketlerinden veyahut da GSM şirketlerinin verdikleri hizmetler
dolayısıyla onların bir anlamda belki kullanımı özendirmek amacıyla “bonus”
veya ona benzer özendirmeler içeren mesajlarını ve taahhütlerini dikkate almak
suretiyle abonelikten doğmuş olan haklarınızı belirlenmiş sürelerde
kullanamıyorsanız, ben bunu depolayayım da başka bir yerde kullanayım… Yani,
böyle bir şeyin çok doğru olduğu kanısında değilim. O, o koşullarla o avantajı
size veriyor, siz de o koşullar içerisinde bunu kullanırsınız veya
kullanmazsınız, onun takdiri size. Dolayısıyla, o karşılıklı anlaşma,
akitleşmeyle gerçekleşmiş örtülü bir sözleşmedir diye düşünüyorum. Sözleşmeye
de her iki tarafın uyması gerekir.
Bunları ifade etmek istedim, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Tanal tekrar sistemde, buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Değerli Bakan, bir kira alacağınız var bende sizin örneğin.
1.500 TL kira alacağınız var, sulh hukuk mahkemesi bu kararı verdi. Takdir
edersiniz temyiz sınırı şu anda düzenlemelere göre 1.250 TL’dir. Siz bunu gayet
rahat hak arama özgürlüğü çerçevesinde Yargıtaya kadar götürebileceksiniz ancak
tasarıdaki ilçe hakem heyetinin ve 2 bin, il hakem heyetinin 3 bin TL’ye kadar
ki bu kesindir… Yani, hukuk yargılaması çelişkiyi kaldırmaz. Hak yarışması
açısından çelişki olmaz. Yani, hukukun birbirleri içerisinde tutarlılığı esas
olur. Bu açıdan, bununla karşılaştırdığınız zaman, biraz önce vermiş olduğunuz
sorunun cevabı aynı mı olacak?
İki: Şimdi, avukatlık ücreti burada 70’inci maddede reddedilecek
olan kısımla ilgili nispi ücreti vekâlet tüketiciye yüklenilecek. Bu tüketiciyi
burada nasıl korumuş, nasıl kollamış olacaksınız?
BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür ederim.
Sayın Vural…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, özür diliyorum, konuyla ilgili
değil ama vatandaştan gelen bir talebi Sayın Bakan da buradayken, İçişleri Bakanı
da buradayken ilgilerine arz etmek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kahramanmaraş Göksun Karadut köyünden
vatandaş dile getiriyor: “500 hanelik köyümüz var. Köyümüzde sağlıkevimiz var
ama ebemiz yok. Yolumuz maalesef patika yol, araçla ve gerçekten yaya olarak
geçmemiz mümkün bile olmuyor.” Bu konuyla ilgilenilmesini istiyor. Dolayısıyla,
vatandaşın samimi bir dileği var. “’Yolsuz köy kalmayacak.’ deniyor ama bu
Karadut köyünün niye yol meselesi halledilmiyor?” diye soruyor.
Ben de bu vesileyle iletmiş oldum. Kusura bakmayın.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Estağfurullah. Biz teşekkür ederiz.
Sayın Bakanım, buyurun.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Çok teşekkür
ediyorum.
Öncelikle Sayın Tanal’ın dile getirdiği hususu cevaplamak isterim.
Vatandaş burada seçimlik hakka sahip. İstiyorsanız hakem kuruluna götürürsünüz
sorununuzu, istemiyorsanız doğrudan doğruya yargıya taşırsınız, o zaman temyize
de gidersiniz. Vatandaş burada seçimlik hakkını kullanıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Bakan…
BAŞKAN – Sayın Tanal, lütfen dinler misiniz.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Hayır, onu
götürmek zorunda değil, seçimlik hakkı var burada. Hakem kuruluna konuyu
taşıyorsa, onun verdiği kararı beğenmemesi hâlinde tüketici mahkemesine
başvuracak, o mahkemenin kararı kesin. İstemiyorsa, daha ileriye bunu taşımak
istiyorsa, o zaman doğrudan doğruya yargıya başvuracak, oradaki kararı
beğenmiyorsa temyiz edecek, gidecek. Böylece bu
seçimlik hakkın belirlenmiş olması vatandaşın hak kaybına yol açmıyor.
Hukuk devletine ve elbette ki sorunların bir şekilde tasfiye edilmesini gerekli
kılan hukuksal düzenlemelere uygun olduğu kanısındayım.
Sayın Vural’ın tabii burada dile getirdiği husus, Karadut köyü…
Biz aşağı yukarı on yıldan bu yana Türkiye’de en özgün sosyal devlet
projelerinden birisi olan KÖYDES Projesi’ni uyguluyoruz. KÖYDES demek,
Türkiye’de yolu, suyu olmayan köylere yol yapmak, su götürmektir. Her sene de
bütçeden kaynak aktarıyoruz. Şayet Karadut köyünün sizin söylediğiniz gibi yolu
yapılmamışsa, o zaman oradaki özel idarenin bir planlaması var, o planlama
çerçevesinde mutlaka sıra gelecek. Dile getirdiniz, eminim ki…
OKTAY VURAL (İzmir) – Herhâlde iletirsiniz değil mi? Bu kadar şey
yaptığınıza göre iletirsiniz herhâlde.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ben onu üstlenmem.
Üstlensem iletir, takip ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) – İçişleri Bakanımız var, söylerseniz eğer…
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ben sadece cevap
veriyorum size. Ben bunu hiçbir yere iletmem.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bir hayırlı iş olsun hiç olmazsa.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Yok, ben iletmem
ama siz tutanakları gönderebilirsiniz. Ben iletmem bunu yani iletilecek bir şey
yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz de milletvekilisiniz. Sayın İçişleri
Bakanı herhâlde halleder.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ben burada
tebligatçı olmayacağım. Kusura bakmayın Sayın Başkanım.
Dolayısıyla, inşallah bu…
OKTAY VURAL (İzmir) – İlgilenin yine de, küçük bir köy ama Karadut
köyü, güzel bir köyümüz.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Yani sadece niye
bunu dile getirdiniz, bunun üzerinde duracağım, merakım o noktada. Niye
Karadut’u getirdiniz? O yönüyle bir araştıracağım ben.
OKTAY VURAL (İzmir) –Lütfen, ilgilenin “İlgilenmem.” demeyin yani
vatandaşın her talebiyle ilgilenin.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Peki, teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz hem milletvekilisiniz hem bakansınız,
ilgileneceksiniz.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Tamam, işte, o
yönüyle ilgileneceğim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz Türkiye milletvekilisiniz aynı zamanda.
BAŞKAN – Sayın Tanal, bir sohbet ortamı oluşturuyorsunuz, tekrar
sistemdesiniz.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, inanın, ben kamu
hizmeti ifa ediyorum. Bakın, Sayın Bakan ne dedi? Dedi ki: Vatandaşın seçimlik
hakkı var. Tasarıdan 68’inci maddeyi aynen okuyorum: “Değeri 2 bin Türk
lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine, 3
bin Türk lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem
heyetlerine, büyükşehir statüsünde bulunan illerde… Devam ediyor: …“il tüketici
hakemlerine başvuru zorunludur.” diyor Sayın Bakan. Burada vatandaşın seçimlik
hakkı yoktur. Bu açıdan, o zaman buradan “zorunluluk” kelimesini kaldıralım,
“İhtiyaridir.” diyelim. Sizin dediğiniz, vatandaşın seçimlik hakkına ben de
katılmış olurum. Size orada bilgiyi veren arkadaşlarımız eksik, yanlış bilgi
veriyor. Siz de dolayısıyla Meclise ve vatandaşlarımıza doğru bilgi vermemiş
oluyorsunuz. Bunu söylemek istemezdim ama kanun tasarısının metni bunu
emrediyor.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Yani cevap
verilecek bir şey yok. Kanun metnini okudu, bir düzeltme yaptı. Benim orada
yanlış bir aktarmam oldu, onu düzeltti.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – “Zorunlu” diyor ama, “seçimlik” değil.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Yani tüketici
sorunundan kaynaklanmış bir çekişme ise bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren illerde 2 bin TL, büyükşehirlerde 3 bin TL’ye kadar olan ihtilafları
tüketici hakem heyetlerine götürecek. Doğru, oradaki düzeltme doğru. Ben
doğrudan doğruya bir seçimlik hakkı varmış gibi takdim ettim. Düzeltme yaptı,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa, o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
61’inci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 61. Maddesinin (2). fıkrasında
geçen “Ticari reklamların” ibaresinden sonra gelmek üzere “kanunlara,”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık Enver Erdem Sinan Oğan
Kütahya Elâzığ Iğdır
Sümer
Oral Oktay
Vural
Manisa İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı 61.
Maddesi 2. Fıkrasının “Ticari reklamların, kanunlara uygunluğu ile birlikte
Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik
haklarına uygun olmaları esastır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İdris Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
İbrahim
Binici Demir
Çelik
Şanlıurfa Muş
BAŞKAN – Son okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Maddenin 2. Fıkrasın’da bir kanunla bağdaşmayacak şekilde doğru,
dürüst ibaresi geçmektedir. Doğru ve dürüst ibaresi genelgeçer bir ifadedir,
maddenin suistimale açık olmaması ve tüketicinin lehine düzenlenebilmesi için
bu ifadeden kurtarılmalı ve kanunilik ile sabitlenmelidir.
Bu nedenlerle maddenin tasarı metninde değiştirilmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 61. Maddesinin (2). fıkrasında
geçen “Ticari reklamların” ibaresinden sonra gelmek üzere “kanunlara,”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Son okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Ticari reklamlar yürürlükteki kanunlara aykırı olamaz. Aksi
takdirde uygulamada birçok sorun ve mağduriyet yaşanacaktır. Önergemiz bu
sorunların önlenmesini amaçlamaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
61’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
62’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
63’üncü maddede üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
490 sıra sayılı Tasarının 63. Maddesinin (2) fıkrasının sonuna
aşağıdaki bentlerin eklenerek fıkrada geçen “onbir üyeden” ibaresinin “onyedi
üyeden” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“ı) Türk Tabipler Birliğinden bir üye,
i) Türk Eczacılar Birliğinden bir üye,
j) Türk Diş Hekimleri Birliğinden bir üye,
k) Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinden bir üye,
l) İşçi Sendikaları Konfederasyonundan bir üye,
m) Memur Sendikaları Konfederasyonundan bir üye”
Alim Işık Ali Halaman D. Ali Torlak
Kütahya Adana İstanbul
S.
Nevzat Korkmaz Oktay
Vural
Isparta İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 63 üncü maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve aynı maddenin beşinci fıkrasında geçen "en az
yedi" ibaresinin "en az onbir" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
(2) Başkanlığı, Bakanın görevlendireceği ilgili Genel Müdür
tarafından yürütülen Reklam Kurulu;
a) Bakanlığın ilgili Genel Müdür Yardımcıları arasından
görevlendireceği bir üye,
b) Adalet Bakanlığının, bu Bakanlıkta idari görevlerde çalışan
hâkim veya savcılar arasından görevlendireceği bir üye,
c) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının görevlendireceği bir
üye,
ç) Sağlık Bakanlığının görevlendireceği bir üye,
d) Kültür ve Turizm Bakanlığının görevlendireceği bir üye
e) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun görevlendireceği bir üye,
f) Türk Standartları Enstitüsünden bir üye.
g) Ankara, İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediyelerinin kendi
aralarından seçeceği bir üye,
ğ) Yüksek Öğretim Kurulunun, reklamcılık, iletişim veya ticaret
hukuku alanında uzman öğretim üyeleri arasından görevlendireceği bir üye,
h) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin, Türkiye Medya ve
İletişim Meclisi üyeleri arasından görevlendireceği bir üye,
ı) Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun görevlendireceği
bir üye,
i) Tüketici Konseyinin konseye katılan tüketici örgütü
temsilcileri arasından seçeceği bir üye,
j) Reklam verenler derneklerinin veya varsa üst kuruluşlarının
seçeceği bir üye.
k) Reklamcılar derneklerinin veya varsa üst kuruluşlarının
seçeceği bir üye,
l) Türk Eczacılar Birliğinin görevlendireceği eczacı bir üye,
m) Türk Diş Hekimleri Birliğinin görevlendireceği diş hekimi bir
üye,
n) Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin görevlendireceği
doktor bir üye,
o) Türkiye Barolar Birliğinin görevlendireceği avukat bir üye,
olmak üzere başkan dâhil on dokuz üyeden oluşur.
Bayram Özçelik Alim
Işık Mihrimah Belma
Satır
Burdur Kütahya İstanbul
Mehmet Doğan Kubat Mehmet Ali Susam Özgür Özel
İstanbul İzmir Manisa
Osman
Aşkın Bak Ramazan
Can
İstanbul Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı 63.
Maddesinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İdris Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
Demir Çelik İbrahim Binici
Muş Şanlıurfa
BAŞKAN – Son okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
63. maddenin 1’inci fıkrasında "Kurul tedbiren durdurma
kararı verme yetkisini Reklam Kurulu Başkanına devredebilir." ibaresi yer
almaktadır. Madde ile bir kurul tanımlanmışken bir yetkisini başkana
devretmesinin de belirtilmesi manasızdır. Anayasa da zaten yetki devri
tanımlanmıştır.
Maddede en önemli nokta, Reklam Kurulundaki kurul üyeleri
sayısının 29'dan 11'e indirilerek işçi ve memur sendikaları konfederasyonları
ile Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türk Tabipler Birliği, Türk
Eczacılar Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği gibi meslek kuruluşlarının
temsiliyeti kaldırılmıştır. Yürürlükteki yasanın belirlediği yapı daha
kapsayıcı ve demokratiktir.
Reklam Kurulunun teknik, bilimsel ve tüketiciyi koruyan yapısından
arındırılması, aldatıcı, yanıltıcı ve istismar edici reklamların önündeki tüm
engeller kaldırılmıştır. Maddenin bu hâli Barış ve Demokrasi Partisinin
savunduğu ilkelere ters düşmektedir. Dolayısıyla, madde üzerinde bir değişiklik
yapılmasından önce kanunun ruhunun değiştirilmesi gerekmektedir.
Bu nedenlerle maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun Tasarısının 63 üncü maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve aynı maddenin beşinci fıkrasında geçen "en az
yedi" ibaresinin "en az onbir" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
(2) Başkanlığı, Bakanın görevlendireceği ilgili Genel Müdür
tarafından yürütülen Reklam Kurulu;
a) Bakanlığın ilgili Genel Müdür Yardımcıları arasından
görevlendireceği bir üye,
b) Adalet Bakanlığının, bu Bakanlıkta idari görevlerde çalışan
hâkim veya savcılar arasından görevlendireceği bir üye,
c) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının görevlendireceği bir
üye,
ç) Sağlık Bakanlığının görevlendireceği bir üye,
d) Kültür ve Turizm Bakanlığının görevlendireceği bir üye
e) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun görevlendireceği bir üye,
f) Türk Standartları Enstitüsünden bir üye.
g) Ankara, İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediyelerinin kendi
aralarından seçeceği bir üye,
ğ) Yüksek Öğretim Kurulunun, reklamcılık, iletişim veya ticaret
hukuku alanında uzman öğretim üyeleri arasından görevlendireceği bir üye,
h) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin, Türkiye Medya ve
İletişim Meclisi üyeleri arasından görevlendireceği bir üye,
ı) Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun görevlendireceği
bir üye,
i) Tüketici Konseyinin konseye katılan tüketici örgütü
temsilcileri arasından seçeceği bir üye,
j) Reklam verenler derneklerinin veya varsa üst kuruluşlarının
seçeceği bir üye.
k) Reklamcılar derneklerinin veya varsa üst kuruluşlarının
seçeceği bir üye,
l) Türk Eczacılar Birliğinin görevlendireceği eczacı bir üye,
m) Türk Diş Hekimleri Birliğinin görevlendireceği diş hekimi bir
üye,
n) Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin görevlendireceği
doktor bir üye,
o) Türkiye Barolar Birliğinin görevlendireceği avukat bir üye,
olmak üzere başkan dâhil on dokuz üyeden oluşur.
Bayram
Özçelik (Burdur) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) –Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Reklam Kurulunda temsil edilecek üyeliklerin kamu ve sivil toplum
örgütü ağırlıkları dikkate alınarak yeniden belirlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – 3 grubun ortak önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına,
490 sıra sayılı Tasarının 63. Maddesinin (2). fıkrasının sonuna
aşağıdaki bentlerin eklenerek fıkrada geçen “onbir üyeden” ibaresinin “onyedi
üyeden” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“ı) Türk Tabipler Birliğinden bir üye,
i) Türk Eczacılar Birliğinden bir üye,
j) Türk Diş Hekimleri Birliğinden bir üye,
k) Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinden bir üye,
l) İşçi Sendikaları Konfederasyonundan bir üye,
m) Memur Sendikaları Konfederasyonundan bir üye”
D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Bu düzenleme ile Reklam Kurulunun kapsamı genişletilerek temsil
edilmeyen bazı kuruluşların kurulda temsil edilmesi sağlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
63’üncü maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
64’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
66’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
67’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
68’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
69’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
70’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
71’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
72’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
73’üncü maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 sıra sayılı Tasarının 73. maddesinin (3). fıkrasında geçen
“tüketici örgütleri üst kurullarınca” ibaresinin “tüketici örgütlerince” olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık Ali Halaman D. Ali Torlak
Kütahya Adana İstanbul
S:
Nevzat Korkmaz Oktay
Vural
Isparta İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Söz alan?
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenlemeyle, tüketicilerle ilgili olarak açıklanacak davalarda
bilirkişi ve vekâlet ücretlerinin Bakanlıkça karşılanması hakkının her türlü
tüketici örgütüne sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kabul edildi Sayın Başkan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Kabul edildi Başkan, herkes kaldırdı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kabul edildi, hepimiz kaldırdık.
BAŞKAN – Tekrar soruyorum: Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
73’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
74’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
75’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
76’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
77’nci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
Tasarısının 77. Maddesinin 19.
fıkrasının b bendinde geçen “binde beşini” ibaresinin “yüzde beşini” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Demir Çelik İdris Baluken Adil Zozani
Muş Bingöl Hakkâri
Pervin
Buldan İbrahim
Binici
Iğdır Şanlıurfa
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 77. Maddesinde; 19. Fıkrası incelendiğinde, bir kez daha
tasarının özünün tüketiciyi değil finans sektörünü korumak üzerine inşa
edildiğini görmek mümkün. Bankalar dışındaki tüm gerçek veya tüzel kişiler
kanuna aykırı davranırsa cirosunun yüzde 5'i oranında cezalandırılırken,
bankaların ise öz kaynaklarının yüzde 0,5'i oranında cezalandırılması
öngörülmektedir.
Fıkrada zaten cezaya ilişkin alt ve üst limitler belirlenmişken,
bankaların yüksek özgelirleri hesap edilerek indirilmiş bu ceza manasızdır.
Cezaların bankalar için de caydırıcı olması gerekir.
Bu nedenlerle maddenin tasarı metninde değiştirilmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
77’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
78’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
79’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
80’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
81’inci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına,
490 sıra sayılı Tasarının 81. maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ederiz.
“(3) En az 5 yıldan beri faaliyette bulunan ticari, siyasi ve
idari kurumlardan bağımsız olan tüketici dernekleri ile kamu yararı statüsüyle
faaliyette bulunan tüketici dernekleri de yukarıdaki belirtiler
laboratuvarlardan yararlanabilirler.”
Alim Işık Ali Halaman D. Ali Torlak
Kütahya Adana İstanbul
Oktay
Vural S. Nevzat
Korkmaz
İzmir Isparta
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?..
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Söz isteyen yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenlemeyle test, muayene ve analiz laboratuvarlarından
yararlanacak tüketici derneklerinin kapsamı genişletilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
81’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
82’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
83’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
84’üncü maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına,
490 sıra sayılı Tasarının 84. maddesinin (2). fıkrasına
“yönetmelikler,” ibaresinden gelmek üzere “tüketici derneklerinin görüşleri de
alınarak” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Alim Işık Ali Halaman Oktay Vural
Kütahya Adana İzmir
S. Nevzat Korkmaz D.Ali Torlak
Isparta İstanbul
BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) –Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?..
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çıkartılacak yönetmeliklerin tüketici örgütlerin görüşleri
doğrultusunda hazırlanarak mağduriyetlerinin giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
84’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
85’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
86’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 87’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 88’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tümünün oylanmasından önce, İç Tüzük 86’ya göre Çankırı
Milletvekili…
Konuşmayacak mısınız? Peki.
Aleyhte, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, evinize kaçmak için
bu kadar hızlı davrandığınız gibi gerçekten halk için de bu kadar çalışsanız
gam yemem. Onun için buna bile tahammülünüz yok. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Alakası yok!
MAHMUT TANAL (Devamla) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize iyi akşamlar diliyorum.
Burada bu kanuna baktığımız zaman, ben hemen sondan başlamak
isterim. Nedir? Sondan başlamak isteğimiz konunun bir tanesi: Sayın Bakan,
mevcut olan Tüketici Kanunu’nda para cezasını 5.000 TL iken 2.000 TL’ye
düşürdünüz. Bu nerede Tüketici Kanunu’na, tüketiciye uygun, bilemiyorum.
İki: Mevcut olan yine o cezai hükümlerdeki düzenlemeler. Bir yılla
üç yıl arasında değişen cezaları yine düşürdünüz. Yine, bunun neresi
tüketicinin lehine, onu ben anlamış değilim.
Burada mesela yine örnek: 70’inci maddede hak arama özgürlüğünü
söyledik, burada nispi vekâlet ücreti tüketicinin aleyhine. Alternatif seçimlik
hakta onu kullandık, orada onu kabul ettiniz; o duyarlılığınız için, kabul
ettiğiniz için ben teşekkür ederim ama keşke İç Tüzük’ün 89’uncu maddesini
kullanarak o kabul ettiğiniz hatayı düzeltebilsek çok iyi olur.
Bir başka madde: 53’üncü maddenin (3)’üncü fıkrasında “süreli” ve
“kuruluş”… Orada promosyonla ilgili kırk beş günlük bir süre var. Promosyon
süresi geçtiği hâlde kırk beş günlük sürenin sonucunda herhangi bir yaptırımı
yok. Herhangi bir yaptırımı olmayan bir maddeyi tüketiciye “Tüketicinin
lehinedir.” diye söylemenin neresi doğru olur? Onu ben vatandaşlarımızın ve
sizlerin takdirine bırakıyorum.
Ve aynı zamanda tüketici hakem heyetleriyle ilgili raportör…
Raportör bugüne kadar hakem heyetlerinin baş belası çünkü raportör o konunun
uzmanı değil, onu yazamıyor. O dönemde, komisyonda da Cumhuriyet Halk
Partisinin sözcüsü olan milletvekili arkadaşlarımız ve bizler ne kadar dile
getirdiysek… Hiç olmazsa adalet meslek yüksekokullarından mezun olan arkadaşlar
eğer buraya atanırsa gerçekten o raporlar daha doğru, daha verimli
yazılmış ve aydınlatıcı olur.
Bir başka husus, o dönemde, efendim, kefalet sorunu… “Adi kefalet
hükmündedir.” dediniz. Adi kefalet hükmü nerede düzenleniyor? Bizim Borçlar
Kanunu 585’te. Evet, (1)’inci fıkra, dediğiniz doğru. Peki, Demirel ne diyordu?
“Cümlenin bir sonunu okuyun, bir de başını okuyun, gerçekten söyledikleriniz
tam anlaşılsın.” diye. Peki, biz Borçlar Kanunu 585’in (2)’nci fıkrasını
okuduğumuz zaman “Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi
veya önemli ölçüde güçleşmesi hâlinde kefile gidilebilir, takip edilebilir.”
diyor. Gayet rahat, Türkiye’de zaten icrayla karşı karşıya kalmış olan tüm
vatandaşlarımızın durumunu, güçleşme anlamında, bu fıkranın içerisinde bir, hem
mahkemeler kabul ediyor; iki, hem icra müdürlükleri kabul ediyor. Yani, onun
için sizin “Efendim, adi kefalet hükmündedir ve burada kefile gidilmez.”
demeniz… Burada keşke (2)’nci fıkrayı da okumuş olsaydınız.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Adi kefalet?
MAHMUT TANAL (Devamla) – 585/(2)’nci fıkra.
Şimdi, yani, konuya bu şekilde baktığımız zaman, senet… Eski
Tüketici Kanunu’nda ne deniliyordu? “Taksitli satışlarda bono düzenlenemez.”
diyordu. Siz ne yaptınız? Getirmiş olduğunuz bu düzenlemede, gayet rahat senet
düzenlenebileceğini yazdınız. Keşke ben bir hukukçu olarak bundan da… Siz de
hukukçusunuz ama farklı hocalardan herhâlde okuduk, biz buna senet… Arkadaşlar,
hukuk dilinde, kanun dilinde senet yazılmaz. Hukuk dilinde, siz ya “emre
muharrer” dersiniz ya “bono”, “çek” dersiniz. Bu hangi senet? Ne tür senet? Bu
senetten anlaşılan nasıl bir senet? Yani bunu hakikaten anlamakta güçlük
çekiyoruz. İleri bir kavram diyoruz, ileri bir kanun diyoruz. Eskiyi düzenlemede,
taksitli borçlarda bono düzenlenmez iken yeni düzenlemede siz senet
düzenlemeyi, yani halkın deyimiyle “bono düzenlemeyi” getirdiniz.
Evet, hiç mi iyi unsur yok? İyi unsurlar var ama bir kanun
yapılırken mevcut olanın gerisine düşmemek lazım, tüketicinin lehine yönelik
bunları yapmak lazım.
Geliyoruz hak arama özgürlüğü çerçevesine. Temel başlıklar altında
sayıyorum. Sizin, temyiz sınırı 1.250 TL iken, bir kira alacağınız var, 1.500
TL’yle ilgili temyize gidebileceksiniz; 3 bin TL’lik bir ürün almışsınız veya
bir hizmet almışsınız, burada bir ayıp söz konusu, tüketici temyize gidemeyecek
ve hak arama özgürlüğünü kısıtlamış olacaksınız. Bu anlamda, en son olarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) – Bitiriyorum.
Avrupa Birliğinin ilerleme raporunda tüketici hakem heyetlerinin
yetersiz olduğunu, yaptırımsız olduğunu söylüyor.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Yani dilerim ki bu, Avrupa Birliği
ilerleme raporunda da bu konuda gayet rahat, herhangi bir şey…
BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür ederiz.
MAHMUT TANAL (Devamla) – İç Tüzük’ün 89’uncu maddesi uyarınca
Sayın Bakan veya Sayın Başkanınız olarak bu söylediğim eleştiriler
doğrultusunda tekrar bu maddelerin görüşülerek ele alınmasını arz eder, hepinize
iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür ederiz.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık
süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen iki dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanımız teşekkür konuşması
yapacak, Genel Kuruldan ayrılmazsanız iyi olur.
OKTAY VURAL (İzmir) – Belki reddedilir efendim, teşekkür edemez
belki. Reddedersek neye teşekkür edecek? Oylama belli olmadan yönlendirme
yapmayın.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Sayın Vural, redde
de teşekkür edeceğim.
BAŞKAN – Sayın Vural, her koşulda teşekkür edecek belki. Nereden
biliyorsunuz?
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Her hâlükârda
teşekkür edeceğim.
OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman Sayın Bakan redde teşekkür edecekse
oturmasın. Kanunu benimsemiyor demektir.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Bu çalışmanın
temposuna teşekkür edeceğim.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 490 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı :
205
Kabul : 205 (x)
Kâtip
Üye
Kâtip Üye
Muhammet
Bilal Macit Muhammet Rıza
Yalçınkaya
İstanbul Bartın”
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Hayati Yazıcı teşekkür konuşması
için söz istemiştir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; önemli bir kanunun iki günde, hatta saat hesabı
yaparsak bir günde büyük bir gayretle, çalışmayla kanunlaşmasını sağladık. Bu
çalışma dolayısıyla elbette ki başta özel komisyona yani Ticaret ve Sanayi
Komisyonunun Başkan ve üyelerine, siyasi partilerimizin grup başkan
vekillerine, grup üyelerine, Meclis Başkan Vekilimize ve Divana ve Bakanlığımda
bu Kanun’la alakalı gece gündüz demeden tempolu çalışma sürdüren mesai arkadaşlarıma,
katkı veren sivil toplum kuruluşlarına, meslek odalarımıza teşekkürlerimi
sunuyorum. Bu önemli Kanun’un tüketicilerimize, ülkemize hayırlı sonuçlara
vesile olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
4’üncü sırada yer alan, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/774) (S. Sayısı: 477)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer alan, T.C. Başbakanlık Türk İşbirliği ve
Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile Azerbaycan Cumhuriyeti Haberleşme ve
Enformasyon Teknolojileri Bakanlığı ve Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Televizyon
ve Radyo Şurası Arasında Televizyon Yayıncılığı Alanında İşbirliğine Dair
Protokol ile Teknik Hizmet Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
(x) Açık oylama sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
5.- T.C. Başbakanlık Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile Azerbaycan Cumhuriyeti Haberleşme
ve Enformasyon Teknolojileri Bakanlığı ve Azerbaycan Cumhuriyeti Milli
Televizyon ve Radyo Şurası Arasında Televizyon Yayıncılığı Alanında İşbirliğine
Dair Protokol ile Teknik Hizmet Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/344) (S. Sayısı: 105)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı anlaşıldığından, sözlü
soru önergeleriyle, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 12 Kasım 2013 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Bütün milletvekili arkadaşlarıma iyi geceler, iyi tatiller
diliyorum.
Kapanma Saati: 21.02