DÖNEM: 24 CİLT: 61 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
13’üncü
Birleşim
6 Kasım 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Manisa
Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin, Soma’da meydana gelen maden kazasına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, meslek odaları başkanları ve yöneticilerinin
seçimde aday olabilmeleri için istifa etmeleri zorunluluğuna ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Nusaybin ilçesinde
sınıra inşa edilen duvara ilişkin gündem dışı konuşması
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören’in, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin gündem
dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa Milletvekili İsmail Aydın’ın CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın,
Manisa Milletvekili Hasan Ören’in 490 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü
maddesinde verilen önerge üzerindeki konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- İzmir
Milletvekili Erdal Aksünger’in, İstanbul Milletvekili
Mihrimah Belma Satır’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa
Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin, Manisa Milletvekili Hasan Ören’in sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli Üniversitesinde 6 bin öğrencinin eğitime
başlayamadığına ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 20 milletvekilinin, çalışma ortamında psikolojik
tacizin (mobbing) neden ve sonuçlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/766)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Bülent Belen ve 20 milletvekilinin, Ergene ve Çorlu derelerindeki
kirliliğin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/767)
3.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan ve 20 milletvekilinin, 10 numara yağ
kullanımının yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/768)
B) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça,
görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan NATO Parlamenter
Asamblesi Başkanı Hugh Bayley
ve beraberindeki parlamento heyetine “Hoş geldiniz.” denilmesi
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
BDP Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan tarafından Türkiye’nin
Suriye’deki rolüne ve Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusuna verdiği desteğe ilişkin
iddiaların araştırılması amacıyla 1/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6
Kasım 2013 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
Bursa Milletvekili İlhan Demiröz ve 20 milletvekili tarafından zeytin ve
zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 2/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 6 Kasım 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; 5464
Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün;
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Kredi Kartları Faizlerinin İndirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekilleri Alaattin Yüksel ve Mustafa Moroğlu’nun; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile
Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halaman’ın;
Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in; Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (1/787, 2/34, 2/49, 2/109, 2/280, 2/461, 2/576, 2/726, 2/882)
(S. Sayısı: 490)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, TBMM resmî İnternet sitesinde Kürtçe dili bölümünün
yer almamasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Sadık Yakut’un cevabı (7/30647)
2.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Türkiye’de kimyasal silah bulunup
bulunmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu’nun cevabı (7/30749)
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, din ataşelerinin yurt dışı temsilciliklerde
görevlendirilip görevlendirilemediğine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu’nun cevabı (7/30895)
4.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Irak’ta tutuklu bulunan Türk vatandaşlarına
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/30896)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye illerine yönelik iş birliği ve
ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet ziyaretlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/31012)
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa illerine yönelik iş birliği
ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet ziyaretlerine ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/31013)
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri illerine yönelik iş birliği ve
ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet ziyaretlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı
(7/31015)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak illerine yönelik iş birliği ve ticari
anlaşma amaçlı yabancı heyet ziyaretlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/31016)
9.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik
ve destek uygulamalarına,
Ağrı ve Van’daki
esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,
Gümüşhane ve
Bayburt’taki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,
Elâzığ ve
Van’daki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,
Kars ve
Iğdır’daki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,
Bitlis ve
Bingöl’deki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,
Muş ve
Batman’daki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,
Mardin ve
Osmaniye’deki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,
Diyarbakır ve
Şanlıurfa’daki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,
Şırnak ve
Hakkâri’deki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,
İlişkin soruları
ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/31232), (7/31233), (7/31234),
(7/31235), (7/31236), (7/31237), (7/31238), (7/31239), (7/31240), (7/31241)
10.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, EGO Genel Müdürlüğü ile bağlı ortaklığı BUGSAŞ
arasında yapılan hizmet alımı ihalelerinde Hazinenin zarara uğratıldığı
iddiasına,
EGO Genel
Müdürlüğünün bağlı ortaklığı BUGSAŞ’ın vergi kaybına
sebebiyet verdiği iddiasına,
İlişkin soruları
ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/31245), (7/31246)
11.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TBMM’yi gezmek isteyen ziyaretçilere
yabancı dillerde rehberlik hizmeti verilmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/32190)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00’te açılarak dört oturum yaptı.
Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, muharrem ayının tüm dünyaya barış ve huzur
getirmesini temenni ettiğine ve muharrem ayının başlamış olması vesilesiyle,
söz talebi olursa ilk 10 kişiye söz verebileceğine ilişkin bir açıklamada bulundu.
İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz,
İstanbul Milletvekili İbrahim
Yiğit,
Muharrem ayına ve Kerbela Olayı’na;
Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri, millî ve ahlaki değerlere,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
Sinop Milletvekili Engin
Altay, muharrem ayına ve eski Başbakan ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Bülent Ecevit’i ölümünün 7’nci yılında rahmet, minnet ve şükranla andığına,
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır, muharrem ayını kutladığına ve Kerbela Olayı’na,
İzmir Milletvekili Oktay
Vural, MHP Grubu olarak, muharrem ayını kutladığına ve karanlıktan çıkmak için
herkesi sorumluluğa davet ettiğine,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken, BDP Grubu olarak, muharrem ayını kutladığına ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinde tüm inançlara, tüm halklara ve tüm dillere
özgürlük getirecek, Orta Doğu için barışa vesile olacak kararların alınmasını
temenni ettiğine,
Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydan, Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinin Kurşunlu köyünde
yapılan maden çalışmasının tehlike arz ettiğine,
İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal, eski Başbakan ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent Ecevit’i
ölümünün 7’nci yılında saygı ve rahmetle andığına ve yurt dışında yaşayan
engelli vatandaşların sınır kapılarında karşılaştıkları sorunlara,
Mardin Milletvekili Gönül
Bekin Şahkulubey, muharrem ayına, geçen hafta yüce
Meclisin kendine yaraşır tavır ortaya koyduğuna ve grupları adına söz alanlara
kendi ve arkadaşları adına teşekkür ettiğine,
Muş Milletvekili Demir Çelik,
Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şeker,
Isparta Milletvekili Ali
Haydar Öner,
Muharrem ayına ve Kerbela Olayı’na;
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Burkina Faso Ulusal Meclis Başkanı Soungalo
Outtara başkanlığındaki heyetin ülkemizi ziyaret
etmesine ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, İnsan Haklarını İnceleme,
Çorum Milletvekili Tufan
Köse’nin, Adalet,
İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdu’nun, Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT),
Komisyonu üyeliklerinden
çekildiklerine ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 22 milletvekilinin, sokakta yaşayan çocukların
sorunlarının (10/750),
BDP Grup Başkan Vekili Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, DEP’li
milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılıp tutuklandığı dönemde yaşanan
olayların (10/751),
Erzurum Milletvekili Oktay
Öztürk ve 20 milletvekilinin, Erzurum Aşkale’deki Karasu-2 HES göletinde yaşanan kazanın ve sonrasındaki kurtarma
çalışmalarında yaşanan ihmallerin (10/752),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amiri Salim Uslu’nun, Rusya
Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Sergey Naryshkin’in vaki davetine
icabet etmek ve Rusya Federasyonu Anayasası ve Federal Meclisinin 20’nci yıl
dönümü münasebetiyle 14/11/2013 tarihinde düzenlenecek II. Uluslararası
Parlamenter Forumu’na katılmak üzere Moskova’ya resmî bir ziyarette bulunmasına
ilişkin tezkeresi kabul edildi.
Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’i rahmetle
andığına ilişkin bir açıklamada bulundu.
CHP Grubunun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler” kısmında yer alan fındık üreticisi ve
sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/280), Genel Kurulun 5
Kasım 2013 Salı günkü (bugün) birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra
kabul edilmedi.
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, (2/1086) esas numaralı Ceza İnfaz Kurumu
İsminin; Toplumdaki Algıyı Değiştirmek ve Mahkumların Toplum Yararına Eğitilip Rehabilite Edilmesi İçin Adının Adli Rehabilitasyon ve
Eğitim Merkezi Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi.
Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, milletvekillerinin kürsüde konuşma yaparken
değişik nesneleri kürsüye getirmemelerini rica ettiğine ilişkin bir açıklamada
bulundu.
Başkanlıkça, Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine
düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuruda bulunuldu.
Adalet,
İnsan Haklarını İnceleme,
Komisyonlarında boş bulunan
üyelikler için CHP Grubunca aday gösterilen milletvekilleri seçildiler.
Birleştirilerek görüşülmesi
kabul edilen;
İstanbul Milletvekili Osman
Aşkın Bak ve 104 milletvekilinin (10/753),
İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 25 milletvekilinin (10/754),
Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı ve 23 milletvekilinin (10/755),
Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar ve 21 milletvekilinin (10/756),
Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin (10/757),
İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprak ve 23 milletvekilinin (10/758),
Mersin Milletvekili Ali Öz ve
22 milletvekilinin (10/759),
İzmir Milletvekili Oktay
Vural ve 20 milletvekilinin (10/760),
Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar ve 21 milletvekilinin (10/761),
İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 22 milletvekilinin (10/762),
Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlu ve 19 milletvekilinin (10/763),
BDP Grubu adına Grup Başkan
Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in (10/764),
İstanbul Milletvekili Hakan
Şükür ve 24 milletvekilinin (10/765),
Son yıllarda Türk sporunda
yaşanan doping sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildi.
Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç, son yıllarda Türk sporunda yaşanan doping sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerin görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasındaki bazı ifadelerin yanlış anlaşıldığına,
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın
açıklamasındaki bazı ifadelerine,
Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın yaptığı
açıklama sırasında şahsına,
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın
son yıllarda Türk sporunda yaşanan doping sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin görüşmelerinde önerge sahibi olarak yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine,
Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın son yıllarda Türk sporunda yaşanan
doping sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşmelerinde
önerge sahibi olarak yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine,
Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında MHP Grubuna,
Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Kurulacak komisyonun, 17
üyeden teşekkül etmesi, çalışma süresinin başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
üye seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olması, gerektiğinde Ankara dışında
da çalışması kabul edildi.
Gündemin “Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmının:
1’inci sırasında yer alan,
İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın ve 20 milletvekilinin, İstanbul
Kağıthane ve Ayamama dereleri üzerindeki imara aykırı yapıların dere
yataklarını yok etmesi ve yoğun yağışlarda adı geçen derelerin taşması sonucu
oluşan can ve mal kayıplarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
(10/1),
2’nci sırasında yer alan,
İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ve 22 milletvekilinin, spor sektöründeki
siyasi baskı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
(10/2)
Görüşmeleri, Hükûmet
temsilcisi Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
Alınan karar gereğince, 6
Kasım 2013 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 21.16’da son
verildi.
Ayşe Nur
BAHÇEKAPILI
Başkan
Vekili
Muhammet
Rıza YALÇINKAYA Muhammet
Bilal MACİT
Bartın İstanbul
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 20
6 Kasım 2013 Çarşamba
Tasarı
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hidrokarbon Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/857) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.10.2013)
Teklifler
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1811) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
2.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt'un; Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1812) (Anayasa ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)
3.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar'ın; Milli Eğitim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/1813) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)
4.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça'nın; 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1814) (Milli Savunma;
İçişleri ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.10.2013)
5.- İzmir Milletvekili Rıza Mahmut Türmen'in;
Medeni Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1815) (Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.10.2013)
6.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın; Bazı İllerin Cazibe Merkezi
Haline Getirilmesinin Teşviki Hakkında Kanun Teklifi (2/1816) (İçişleri;
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)
7.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel ve Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu'nun; Eczacılar ve
Eczaneler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1817) (Plan ve Bütçe ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.10.2013)
8.- Mersin Milletvekili Ali Öz'ün; Eczacılar ve Eczaneler Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1818) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.10.2013)
9.- Van Milletvekili Aysel Tuğluk'un; Van İlinin Adının Wan Olarak Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/1819)
(İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.10.2013)
10.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar'ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/1820) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.10.2013)
11.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı'nın; Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1821) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.10.2013)
12.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin; Türkiye Cumhuriyeti Dahilinde
Bulunan ve Kaldırılan Bilumum Mebanii Resmiye ve
Milliye Üzerindeki Tuğra ve Methiyelerin Tespiti, İadesi ve Restorasyonu
Hakkında Kanun Teklifi (2/1822) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.10.2013)
13.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker'in; Siyasi Partiler Kanunu ve Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1823) (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
ile Anayasa Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.11.2013)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay ve 20 Milletvekilinin, çalışma ortamında psikolojik tacizin (mobbing) neden ve sonuçlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/766) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.04.2012)
2.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen ve 20 Milletvekilinin, Ergene ve Çorlu derelerindeki kirliliğin
çevreye ve insan sağlığına verdiği zararların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/767) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.04.2012)
3.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan ve 20 Milletvekilinin, 10 numara yağ kullanımının yol açtığı sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/768) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.04.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, KCK davası kapsamında tutuklanan, hüküm giyen ve serbest bırakılan
kişi sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/25115)
2.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında başka ülkelere
iltica eden TSK mensuplarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/25646)
3.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, mayınlı arazilere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/25648)
4.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, bazı Ege adalarının Yunanistan tarafından işgal edildiği iddialarına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/25650)
6 Kasım 2013 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Dilek YÜKSEL (Tokat)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 13’üncü Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyeler var ise
yoklama pusulalarını personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Dilek YÜKSEL (Tokat)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 13’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Açılışta yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için dört dakika süre
veriyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Dört az, beş yap!
BAŞKAN – E bir dahaki sefere
beş yaparız.
HASAN ÖREN (Manisa) – Dört
az, beş ver! Elleri alıştı, otuz saniyede gerçekleştiriyorlar.
BAŞKAN – E sizi mi kıracağım,
bir daha beş yaparız.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN- Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Soma’da
meydana gelen maden kazası hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Hüseyin
Tanrıverdi’ye aittir.
Buyurun Sayın Tanrıverdi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin, Soma’da meydana gelen
maden kazasına ilişkin gündem dışı konuşması
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on sekiz gün önce Soma’da meydana gelen
maden kazasıyla ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, Soma’daki
bir maden ocağında meydana gelen yangında 27 işçi mahsur kalmış, yapılan
müdahale neticesinde 26 işçi kurtarılmış, 1 işçimiz hayatını kaybetmiştir.
Maalesef, her zamanki gibi, CHP’li milletvekili arkadaşlarımız bu olayı da
siyasi bir şov malzemesi yaparak Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
taşımış, basında da AK PARTİ Hükûmetini ve milletvekillerimizi suçlayıcı
beyanlarda bulunmuşlardır. Soma’da işçilerle, sendikalarla olan iyi
ilişkilerimizi ve Somalılarla olan gönül bağımızı zedelemek için hemen kara
propaganda yaptılar.
Bu kürsüden, daha sonra da
yerel ve ulusal basında, madenin arkasında Hükûmetin siyasi desteğinin
bulunduğunu, şirket işçilerinin AK PARTİ mitinglerine taşındığını ve özellikle
adımı zikrederek destek olunduğunu cüretkâr bir şekilde dile getirdiler, aslı
astarı olmayan beyanlarda bulundular. Ne Hükûmetimizin ne bakanlıklarımızın ne
de benim ve arkadaşlarımın, adı geçen maden firmasına veya başka kömür ocağıyla
ilgili olarak kanun dışı uygulama ve faaliyetlerine herhangi bir desteğimiz söz
konusu değildir, olamaz.
Değerli arkadaşlarım, maden
kazaları, ülkemize has üzücü hadiseler değildir; alınan tedbirlere, uygulanan
denetim ve kontrollere rağmen, dünyanın her tarafında olmaktadır, olmaması,
yaşanmaması herkes gibi bizim de temennimizdir.
2011 yılında, adı geçen maden
ocağına gidip yeni yılı orada karşılayan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Sayın Kılıçdaroğlu’dur. Şimdi, biz, Kılıçdaroğlu’nun işçilerle oturup kalkmasını niye
eleştirelim, neden altında bir şey arayalım ki? Kılıçdaroğlu
o maden ocağına gidip firmaya siyasi destek verdi diyebilir miyiz? Bu ziyareti
siyasi baskı yapılıyor diye eleştirebilir miyiz veya 2011 öncesine kadar bu
ocakta ciddi bir kaza olmazken, Kılıçdaroğlu’nu maden
ocağına gitti ve ardından sıkça kazalar oldu diye suçlayabilir miyiz?
Değerli arkadaşlarım, insan
hayatıyla kimse oynayamaz, bu ağır vebali kimse yüklenemez. Hele ki yirmi üç
yıl bilfiil emeğin sözcülüğünü yapan, hakkının korunması için çaba sarf eden,
2002’den bu yana da bu çatı altında işçi hakları için mücadele eden birisi için
bu bir züldür, açık bir iftiradır.
Elbette, istihdamın büyümesi,
yeni iş imkânlarının oluşturulması Hükûmetimizin temel kalkınma
hedeflerindendir. Bunun için de herkesle her ortamda görüşürüz ve destek
veririz. Elini taşın altına sokanlarla, taş üstüne taş koyanlarla, iş ve ekmek
kapısı açanlarla her zaman diyaloğumuz vardır, olacaktır. Kaldı ki zaman zaman,
muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımız da bu yönde teşvik edici
girişimlerde bulunmakta, hatta bizden yardım talep etmektedirler. Bunun altında
başka bir maksat aramak doğru olabilir mi? Bütün bunlar ortada iken bazı
arkadaşlarımızın ısrarla kazaları, doğal afetleri ve istenmeyen durumları
siyasi bir malzeme yaparak “çamur at izi kalsın” zihniyetiyle hareket etmesi
doğrusu siyasi ahlaka sığmamaktadır.
Partimizin 2011’deki o
muhteşem Manisa mitingine Somalı işçilerin baretleriyle, iş elbiseleriyle
katıldığı doğrudur ancak onlar, bir siyasi baskı veya tehditle değil, kendi
iradeleriyle gelmişlerdir; kömürlü elbiseleriyle, ellerinin karalarıyla
geldiler ve yeni iş imkânı, ekmek kapısı açtığı için Başbakanımıza
teşekkürlerini sundular…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
– …ve o gün, baretleriyle mitinge renk kattılar. Buradan bir defa daha
kendilerine teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Tanrıverdi.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
– Sayın Başkanım, bir dakika daha süre verebilirmisiniz,
lütfen.
BAŞKAN – Veremeyeceğim.
Teşekkür ederim.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)
– Ben de teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın
Başkan, Hüseyin Bey Manisa’daki kazayla ilgili CHP milletvekillerinin konuyu
saptırdığını ve yanlış bilgi verdiğini söyleyerek sataşmada bulunmuştur.
Ayrıca, Genel Başkanımızla
ilgili “2011 yılında madene gitti ve madene gittikten sonraki süreler
içerisinde kazalar gerçekleşmeye başladı.” diyerek Genel Başkana farklı bir
boyutta kusur yüklemeye çalıştı. Söz istiyorum.
BAŞKAN – Öyle bir şey demedi
sanıyorum. Yani “Gittikten sonra kaza oldu.” mu dedi? “CHP sıralarından “Öyle
dedi.” sesleri)
HASAN ÖREN (Manisa) – Öyle
dedi, aynen öyle dedi.
ENGİN ALTAY (Sinop) – İroni
yaptı ama o anlama gelecek şekilde…
HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın
Genel Başkanıma söylediğini aynen okuyayım.
BAŞKAN – Lütfen.
HASAN ÖREN (Manisa) – “Kılıçdaroğlu o madene 2011 yılında gitti, 2011 yılından
sonra bu kazalar olmaya başladı.” dedi.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) –
“Diyebilir miyiz?” dedi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – İtham
ediyor Genel Başkanı.
HASAN ÖREN (Manisa) – Şimdi “Kılıçdaroğlu oraya gitti.” diye ima ederek hakarette
bulunmuştur.
BAŞKAN – Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
İki dakika…
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Manisa Milletvekili Hüseyin
Tanrıverdi’nin gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın
Başkan, gerçekten, Sayın Hüseyin Tanrıverdi, günler sonra bu madeni
desteklemeyle ilgili gücü nereden aldıysa bilmiyorum, gelip burada konuşmaya
başladı.
Bu maden sahiplerini TKİ Genel Müdürünün odasına
getiren siz değil misiniz? Ben oraya Turgutlu’daki sanayicileri getirirken,
Turgutlu’daki sanayicilerin hak ettiği toz kömürle ilgili olayı aydınlatmaya,
haklarını aramaya getirirken Uyar Madenciliği siz niye TKİ Genel Müdürünün
yanına getirdiniz? 2011 yılından bu yana 8 kazanın 7 tanesi aynı madende oluyor
ise, sıkı fıkı ilişkilerinizi Soma ve Manisa her konuda biliyor ise siz buraya
çıkıp da bu madeni aklama hakkına sahip misiniz?
2011 yılında Genel Başkanımız
oraya gitmiş. Peki, oraya Enerji Bakanı da gitti yani sizin deyiminizle Enerji
Bakanında da bir uğursuzluk mu var?
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) –
Siz Genel Başkanınıza “Uğursuz.” mu diyorsunuz?
HASAN ÖREN (Devamla) – Enerji
Bakanı oraya gitti diye, madende bu kazalarla ilgili önlemleri almayacaksınız
da hurafelere mi inanmaya çalışacaksınız? Bu sizi kurtarmaz.
O insanları Manisa mitingine
götürüyorsunuz, doğru ama yevmiyelerini vererek götürüyorsunuz. İçinizdeki
milletvekili arkadaşlara sorun, Recai Berber’e sorun, bakın bakalım, sizinle
ilgili ne söyleyecek, orayla ilgili. Yapmayın, insan hayatıyla oynamak hiçbir
şeye benzemez. O ölen insanların sizin üzerinizde hakları vardır. O madenden
desteğinizi çekin. O madenden desteğinizi çekmediğiniz süre, içerisinde ölümlü
kazalar devam edecektir. Bunun da ahı sizin üzerinizde kalacaktır.
Hepinize teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ören.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) –
Sayın Başkanım, efendim, “Yevmiyelerini ödeyerek götürdüler.” diye asılsız bir
beyanda bulundu, izah etmek istiyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Size
“Ödedi” demedi ki! “Birileri ödedi.” dedi. Nereden ispatlayacaksınız?
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) –
Sataşmada bulunmadı Başkanım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Tutanakları getirin, bakın Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sizinle ilgili bir
sataşmada bulunmadı yalnız.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) –
“Yevmiyelerini ödeyerek götürdü, Recai Berber’e sorun.” diye itham etti.
Dolayısıyla…
BAŞKAN – Yerinizden bir
dakika veriyorum Sayın Tanrıverdi.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) –
Sayın Başkanım, müsaade ederseniz ben de kürsüden…
BAŞKAN - Bir açıklama
yapacaksınız, lütfen yerinizden bir dakikada.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Maden
sahipleriyle bir ilgisi var mı yok mu, onu açıklasın.
HASAN ÖREN (Manisa) – Konuşun
arkadaşlar, konuşun milletvekilleri. Siz, Manisa milletvekilleri, biliyorsunuz
her şeyi, hayat kayboluyor, hayat!
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Neyi
biliyoruz? Neyi ya!
HASAN ÖREN (Manisa) – Recai
Berber’e sor! Sorun Recai Berber’e!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… Sayın Ören… Lütfen…
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin, Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) –
Sayın Başkanım, tekrar teşekkür ediyorum.
Yine, Sayın Ören her zamanki
âdetiyle, burada, yavuz hırsız ev sahibini bastırır edasıyla, kürsüden
bağırarak konuşmasıyla bizi suçlamaya çalışıyor.
HASAN ÖREN (Manisa) –
Suçlusunuz zaten!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) –
Bizim, konuşmamda da itiraf…
HASAN ÖREN (Manisa) – İtiraf
ettin, doğru!
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) -
…ifade ettim, kesinlikle bu işletme veya diğer işletmelerle ilgili de arkasında
bir desteğimiz söz konusu değildir ve olamaz. Bu noktada yasal mevzuat,
yönetmelikler neyi gerektiriyorsa bu işletmeler o çerçevede çalışmaktadırlar.
Sayın Ören şunu söylediler,
“TKİ Genel Müdürünün odasına Turgutlulu iş
adamlarıyla gittim.” dediler, çok açık beyanda bulundular.
HASAN ÖREN (Manisa) –
Doğrudur.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) -
Kendileri TKİ Genel Müdürünün odasına hangi amaçla gittilerse biz de o amaçla
orada diğer…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Tanrıverdi, sanıyorum, konu anlaşıldı.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) -
Efendim, iki dakika verdiniz, ben bir dakika kullanıyorum Sayın Başkan. Müsaade
ederseniz…
BAŞKAN – Bir dakikanız doldu
ama.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) –
İki dakika verdiniz ama.
BAŞKAN – O sataşmadan dolayı
istedi, siz açıklama yaptınız Sayın Tanrıverdi, tamam.
Gündemin ikinci sözüne
geçelim, lütfen…
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) –
Efendim, önemli bir cümlemi söyleyeyim, ondan sonra.
BAŞKAN – Buyurun, kayıtlara
geçsin.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) –
Evet, kayıtlara geçsin efendim.
BAŞKAN – Söyleyin siz, geçer;
açmaya gerek yok mikrofonu.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) –
Efendim, tekrar altını çiziyorum: TKİ Genel Müdürünün odasına hangi amaçla
gittiyseniz, biz de bu işverenler için aynı amaçla gidiyoruz, bir.
HASAN ÖREN (Manisa) –
Turgutlu’daki sanayicilerin 7 tane, 11 tane ölüsü yok. Orada ölüm yok, Turgutlu
sanayicilerinde, senin destek verdiğin madende 11 tane ölü var.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tanrıverdi.
Gündem dışı ikinci söz…
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) –
İkincisi: “Yevmiyelerini vererek götürdü.” diyor. Yevmiyelerini verdiğimizi
ispat etmeyen şerefsizdir, ahlaksızdır!
HASAN ÖREN (Manisa) – 11 tane
ölü var, 11 tane! Aynı madende 11 tane ölü var!
BAŞKAN – Sayın Ören, Sayın
Tanrıverdi, lütfen… Konu anlaşılmıştır. Lütfen…
Gündem dışı ikinci söz,
meslek odaları başkanları ve yöneticilerinin seçimde aday olabilmeleri için istifa
zorunluluğuyla ilgili söz isteyen İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’a aittir.
Buyurun Sayın Susam.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, meslek odaları başkanları
ve yöneticilerinin seçimde aday olabilmeleri için istifa etmeleri zorunluluğuna
ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) –
Sayın Başkan, öncelikle, gündem dışına geçmeden önce, hassasiyetinizle bu
konuda bana söz verdiğiniz için size teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün
söyleyeceğim konuyu tüm Meclisin dikkatle dinlemesini rica ediyorum. Konu şu:
Mart ayında yerel seçimleri yapacağız. Yerel seçimlerde aday olmak isteyen
–meclis üyeliğine veya belediye başkanlığına- bütün kamu kurumu niteliğindeki
seçilmiş meslek odalarının başkan ve yöneticileri eğer aday olmak istiyorlarsa
bulundukları görevden istifa etmeleri gerekiyor. Bu, Yüksek Seçim Kurulunun bir
müracaat üzerine verdiği yorum. Bu yorumun öncelikle yanlış olduğunun altını
çizmek istiyorum çünkü yerel yönetimler yasasında, seçilmiş insanların istifa
zorunluluğu yoktur ama 2010 yılında çıkarılan Milletvekili Seçimi Kanunu’na
atıfta bulunarak “Burada hüküm yok ama Milletvekili Seçimi Kanunu’nda istifa
etmesi gerekenler sayılıyor, bunların içerisinde kamu kurumu niteliğindeki
meslek odaları da var.” deyip görüşünü böyle oluşturmuş. Şimdi, binlerce
yönetici, aday olmak için görevlerinden istifa etmek, seçildikleri görevden
istifa etmek zorunda kalıyorlar.
Değerli arkadaşlar, bu, bu
Meclisin düzeltmesi gereken bir konudur. 2010 yılındaki Milletvekili Seçimi
Kanunu’yla demokratikleştirdiğimiz, hatta ileri demokratik ülke yaptığımızı
iddia ettiğimiz Türkiye’de, seçilmiş, toplumun önderleri olan insanların
milletvekili, belediye meclisi üyesi, belediye başkanı olmasını engellemek
doğru mu? Kimler bunlar? Esnaf odaları başkanları, yöneticileri, ticaret
odaları, sanayi odaları, ziraat odaları, mimarlar, şehir plancıları ve
benzerleri. Yani, bu insanlar meclislerde, yerel yönetimlerde yoksa kim olacak?
Size soruyorum: Bu insanlara “Seçildiğiniz görevlerden istifa edin.” deme
gereğini nasıl duyarsınız? O insanların orada güçlü olması, arkasında bulunan,
temsil ettikleri kişilerin gücüyle orantılıdır.
1980 öncesinde de 1980
sonrasında da aynı görevde bulunan insanların hiçbir şekilde istifa etmeden
meclislerde ve bu Parlamentoda oldukları olmuştur ve kanun bu şekildeydi. Ama,
şimdi, geldik, bu yıl, bu yerel seçimlerde, bu insanların aday olabilmek için
istifa etmeleri zorunlu oluyor.
Yüksek Seçim Kurulu
kararlarına itiraz edilemiyor ama bunun çözüm yolunu bu Parlamento bu seçim
dönemi için bulmak zorundadır. Ben gittim, Adalet ve Kalkınma Partisinin en üst
düzeyde temsilcilerine bunu anlattım. Bu konuda TESK’e,
TOBB’a ve TMMOB’a görev düşmektedir, seslerini çıkarmalı, bu insanların bu
konuda etkin olmasını sağlamalıdırlar.
Bakın, geçen gün, Cunda
Adası’nda bir fotoğraf gördüm duvarda; Meclisin üyeleri var, 1946 yılındaki
esnaf nitelikleri yazıyor orada. Yani, biz 1946’dan 2013’e gelmişiz, esnaf
yöneticilerinin Parlamentoda veya yerel parlamentoda olmasını engelleyen bir
anlayışımızı “ileri demokrasi” dediğimiz –tırnak içerisindeki- rejimde savunma
noktasında kalıyoruz. Böyle bir şey kabul edilemez. Bu anlamıyla hem Hükûmeti
hem iktidar partisini ve tüm Parlamentoyu…
Demokratik bir sistemde
katılımcı bir demokrasiyi işlevli hâle getirmenin yolu: Örgütlü güçler o
kurullarda olmalı ve orada hak ve menfaatlerini arayabilmelidir.
Bu dediğim insanların temsil
ettiği kitleler milyonları ifade etmektedir. Milyonları ifade eden örgütlü
kesimin seçilmiş temsilcilerini Parlamento dışında, yerel parlamentoların
dışında bırakmak hiçbir şekilde kabul edilebilecek bir nokta değildir. Bu
nedenle, bugün, bu konuyu dikkatle izleyen bütün Türkiye’deki oda yöneticileri
ve başkanları sizleri ve bu Parlamentoyu izliyorlar. Hem Hükûmetten yanıt
bekliyorum hem iktidar partisinden yanıt bekliyorum. İş birliğiyle bu işin kısa
sürede çözülmesini ve demokratik bir yerel seçimde bu temsilcilerin o
parlamentolarda demokratik tepkilerini gösterebilecek ve ülkenin demokratik
yönetimine katkı koyabilecek bir durumda olmalarını hassaten rica ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Susam.
Gündem dışı üçüncü söz, Nusaybin
ilçesinde sınıra inşa edilen duvar hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Sırrı Sakık’a aittir.
Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Nusaybin
ilçesinde sınıra inşa edilen duvara ilişkin gündem dışı konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, size de
teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.
Sözlerime başlamadan önce,
İran’da, son günlerde, 2 Kürt siyasetçinin idam edilmesini kınıyorum. Son
birkaç yıldır Kürtlere karşı dört parçada zulüm politikaları hep egemen ve her
gün gündemde. 2007’den bugüne kadar 13 Kürt siyasetçi İran’da idam edildi.
Bütün günahları, İran’da eşit yurttaş olmak için mücadele ediyorlardı,
siyasetçiydiler. Ve İran’daki mollaların Kürtleri susturmak adına elleri kana
bulaştı, cellatlık yaptılar, kan ellerine değil sakallarına bile sıçradı. Ama
şunu herkes bilsin: Biz katilleri lanetliyoruz. Orada zulme karşı başkaldırı
oradaki Kürt halkının boynunun borcudur. Burada da zulüm politikalarına
başkaldırmak bizim boynumuzun borcudur. Bağdat’ta da, Şam’da da, Tahran’da da,
Ankara’da da zulüm politikalarına karşı asla boyun eğmeyeceğimizi dört ülkenin
başkenti böyle bilmelidir.
Ve son günlerde, özellikle Rojava’daki gelişmelerden dolayı duyduğumuz kuşkuları,
endişeleri sizlerle bire bir paylaştık. Zulüm politikaları Kürtleri susturamaz,
Kürtlerle zulüm politikalarıyla ortak bir hukuk oluşturamazsınız dedik.
Suriye’deki gelişmelerde ilk gün çıktık, bu kürsüden size söyledik, ne Esad ne
de çeteci anlayışlarla siz Suriye’ye özgürlük götüremezsiniz dedik. Orada
Kürtler size yeni bir yol açtılar, döndüler, dediler ki: “Üçüncü bir yol var,
üçüncü yol halkların gönüllü birlikteliğidir.” Rojava’daki
devrimi gerçekleştiren PYD’liler, halkların savaşa
bulaşmadan Suriye’nin bütünlüğü içerisinde kendilerini özgürce ifade
edebileceklerini açık ve net olarak söylediler. Ama ne yazık ki ülkemiz, bu
sürece katkı sunmak yerine çetecileri destekleyerek tam tersine süreci
tetikledi. Bakın, Urfa’nın birçok alanına o çeteciler gece gündüz özgürce
giriyor, o topraklarda cinayet işleyip geri dönüyor. Salih Müslim’in oğlunu o
çeteciler öldürdü. Salih Müslim döndü, dedi ki: “Türkiye’den gelen o çeteciler
benim oğlumu katlettiler. Çetecileri önlemeniz gerekirken tam tersine
Suriye’den gelebilecek Kürtlerin önünü kesmek için Nusaybin’le Kamışlı arasına
yeni duvarlar örmeye çalıştınız. Siz hiç tarihten ders almadınız mı? Duvarların
felaketlere karşı sigorta oluşturmadığını hiç görmediniz mi? Filistin’de buna
tanıklık etmediniz mi? Siz Doğu Berlin ve Batı Berlin’deki o utanç duvarında…”
O utanç duvarının yıkılışında tarihe tanıklık ettim, oradaydım, duvarı
yıkıyorlardı ve o moloz parçalarını 50 marka, 100 marka insanlar alıyordu.
Sordum, nedir? “Çocuklarımıza bırakabileceğimiz en büyük miras budur. Bu
duvarların özgürlüklerin karşısında nasıl bir barikat oluşturduğunu… İşte
bunları yıktık. Burada halklar bütünleşti.” Şimdi, Türkiyeli yöneticiler,
Türkiye’yi yönetenler bu tarihten ders almalıdır, Rojava’daki
gelişmelere tanıklık etmelidirler. Duvarlar örerek değil, köprüler oluşturarak
halklar arasındaki gönüllü birlikteliği inşa edebilirsiniz. Bugün, aslında, Rojava devrimi hepimize önemli bir mesaj veriyor, kansız,
şiddetsiz, yeni bir model öneriyor bize yani Orta Doğu halklarına. Gelin,
birlikte yeni bir Suriye’yi nasıl inşa edeceksek yeni bir Türkiye’yi de bu
şekilde inşa edebiliriz.
Eğer gerçekten halklar arası
bir barış köprüsü oluşturacaksak ilk önce bu duvarları yıkmalıyız, bu
mayınlardan arındırmalıyız. Uluslararası sözleşmelere imza koyduk, bu imzaların
gereğini yapmalıyız. Zaten en büyük tehlike mayınlar ve o bölgede yıllardır var
ve bunların bir an önce temizlenmesi lazım ve orada dost, kardeş halk olan Kürt
halkına barış eli uzatılmalıdır. Bu barış eli… Türkiyeli Kürtlerin ve Suriyeli,
Iraklı, İranlı Kürtlerin bu coğrafyada Türklerin en büyük müttefiki olduğunu
hep söylüyoruz. Tarih size böyle bir imkân sunarken sizin çetecilerle el ele,
kol kola olmanızı tarih asla affetmeyecektir ve hayat hep…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) - …bize
şunu gösterdi, tekrar altını çizerek söylüyorum Sayın Başkan, affınıza
sığınarak: Ne bir duvarın ne de felaketlerin, gerçekten halkların kardeşliği
önünde asla duramayacağını söylüyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Satır.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) – Sayın konuşmacı Hükûmetimizin çetecilerle birlikte hareket ettiği
gibi bir ithamda bulundu. Kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) –
Hükûmetin yapması lazım onu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hükûmet
sözcüsü mü, grup sözcüsü mü?
BAŞKAN – Anlamadım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır,
bir bakan oturtun izlesin, Hükûmet…
BAŞKAN – Ne dedi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Bakanlarımız izlemiyor, Grup Başkan Vekili…
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) – Arkadaşımız susarsa eğer…
BAŞKAN – Milletvekilleri,
susarsanız… Dinleyemiyorum Sayın Grup Başkan Vekilini, lütfen.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) – Meclisteki adabı öğrenirseniz öncelikle, ben de cevap vereceğim.
Şimdi, efendim, biraz evvelki
konuşmacı arkadaşımız, sayın milletvekili dedi ki: “Çetecilerle birlikte
hareket ederek…” Orada birtakım sıkıntılar olduğunu söyledi. Ben de duvarla
ilgili kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Satır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika.
Başka sataşmalara neden
olmayacak bir konuşma yapın lütfen.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) – Tabii efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, tutarlılık açısından… Kısa açıklamada yerinden veriyordunuz da biz
söyleyince. Tutarlılık açısından…
BAŞKAN – O başka, bu başka.
Bir Tüzük’ü okursan anlayacaksın ne olduğunu.
Buyurunuz Sayın Satır.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın
gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Müsaade ederseniz, biraz
evvelki konuşmacı milletvekilimizin konuşmasına ilişkin, yetkililerden
aldığımız bilgiyi paylaşmak istiyorum: Mayınlı saha ile ilgili koruma amaçlı
bir önlem çalışması yapılıyor orada; duvar değil, tel örgü çalışması yapılıyor.
Sayın Bülent Arınç, Hükûmet Sözcümüz pazartesi günü bu konuda detaylı açıklama
yaptı, kamuoyunu ve Meclisimizi bilgilendirdi.
HASAN ÖREN (Manisa) – Yapılan
açıklamaları Başbakan yalanlıyor.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(Devamla) – Toplumu karşı karşıya getirmek amacıyla orada uygulanan sıkıntılı
durumun da bizim dışımızda olduğunu söylemek istiyorum. Bülent Arınç
Bakanımızın bu konudaki açıklamaları esastır. Tel örgü çalışması devam
etmektedir. Mayınlı alanı korumak amacıyla da bu çalışmanın yapılması güvenlik
için gerekli görülmüştür.
Bilginize sunarım. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Satır.
SIRRI SAKIK (Muş) – Bu
tavrınızdan dolayı teşekkür ediyoruz.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
– Başkanım, kısa söz istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bazı milletvekillerinin elektronik sisteme girmiş olduğunu
görmekteyim. Bu konudaki tutumumu daha önce açıklamıştım ama bir kez daha
yinelemek isterim.
Gündem dışı konuşmalardan
sonra İç Tüzük’ün 59’uncu maddesinin birinci
fıkrasına göre, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre
kısa söz taleplerini karşılamayacağımı belirtmiştim. Bu tutumumu devam
ettiriyorum. Bilginize sunmak istedim.
Şimdi, gündeme geçiyoruz...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, keyfiyet bu. Sayın Mehmet Sağlam veriyordu bu sözleri. Siz seçildiniz,
şimdi vermiyorsunuz.
BAŞKAN – Ben vermiyorum,
benim adım Ayşe Nur Bahçekapılı. Onu, zikrettiğiniz diğer insana sorarsınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İlk
baştaki konuşmanızda diyorsunuz ki: “Eşitlik ilkesine göre davranacağım. Daha
demokratik yöneteceğim…”
BAŞKAN - Sizden
öğrenmeyeceğim ne yaptığımı, ne yapacağımı. Benim adım Ayşe Nur Bahçekapılı,
karıştırmayın lütfen.
Gündeme geçiyoruz…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama bu
doğru bir yaklaşım değil, Mehmet Sağlam veriyordu Sayın Başkan.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
– Niye vermiyorsunuz?
BAŞKAN – Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları”
bölümünde.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
– Neyin araştırması? Neyin açıklanmasından korkuyorsunuz?
BAŞKAN – Okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 20 milletvekilinin, çalışma
ortamında psikolojik tacizin (mobbing) neden ve
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/766)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Çalışma ortamında psikolojik
tacizin (mobbing) neden ve sonuçlarının araştırılarak
yapılacak yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin tespiti
amacıyla Anayasa'nın 98’inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104’üncü
ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
6/4/2012
1) Erkan
Akçay (Manisa)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3) Alim
Işık (Kütahya)
4)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
5) Ali Halaman (Adana)
6) S.
Nevzat Korkmaz (Isparta)
7)
Cemalettin Şimşek (Samsun)
8) Ali Uzunırmak (Aydın)
9) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
10)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
11) Emin
Haluk Ayhan (Denizli)
12) Hasan
Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
13)
Mustafa Kalaycı (Konya)
14) D.
Ali Torlak (İstanbul)
15) Lütfü
Türkkan (Kocaeli)
16) Ali
Öz (Mersin)
17) Emin
Çınar (Kastamonu)
18)
Necati Özensoy (Bursa)
19) Celal
Adan (İstanbul)
20)
Bülent Belen (Tekirdağ)
21)
Muharrem Varlı (Adana)
Gerekçe:
Psikolojik şiddet, baskı,
kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı verme anlamında kullanılan ve Türkçe'de psikolojik taciz olarak tanımlanan “mobbing” çalışma hayatının en önemli sorunlarından biridir.
Kişinin onur, saygınlık gibi
manevi değerinin yanında mesleğini, psikofizik ve
sosyal bütünlüğünü hedef alması nedeniyle insan hakları ihlali olan psikolojik
taciz, Anayasa’mızda yer alan temel insan haklarına, Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi’ne, Uluslararası Çalışma Örgütü ilkelerine, Avrupa
Sosyal Şartı’na ve diğer pek çok yasaya aykırıdır.
Çalışma yaşamında her zaman
var olan fakat görmezden gelinen psikolojik taciz, çok sayıda çalışanın kabusu
olmaya devam etmektedir. AB ülkelerinde psikolojik taciz oranları yüzde 2-15
arasında değişirken yapılan araştırmalara göre ülkemizde özel sektörde
çalışanların yüzde 86'sı, kamuda çalışanların yüzde 69'u psikolojik tacize
uğramıştır.
Kamuda psikolojik taciz
genelde; istifaya zorlamak, tayin işlemine karşı dava açılmasını önlemek,
görevden almadan önce gözdağı vermek, görevden alınanların mahkeme kararı ile
göreve dönüşünü önlemek, görevden alındıktan sonra veya tayin edildikten sonra
mahkeme kararıyla önceki görevine dönenleri istifaya zorlamak için
yapılmaktadır.
Psikolojik taciz, kâr amacı gütmeyen
kuruluşlarda, okullarda, sağlık sektöründe ve üniversitelerde daha yaygındır.
Yüksek işsizlik oranları ve dolayısıyla çalışanın değersiz görülmesi,
sendikalaşmanın yetersiz olması ve kamuda taşeron işçiliğin artması psikolojik
tacizi artırmaktadır.
Psikolojik taciz, çoğunlukla
yöneticiler tarafından çalışanlara yapılmaktadır. Psikolojik tacize maruz kalan
çalışanın özgüveni kaybolmakta, verimliliği ve performansı düşmekte, ruh
sağlığı bozulmakta hatta yaşadığı strese bağlı ağır depresyon yaşayan bazı
mağdurlar intihar girişiminde bulunmaktadır.
Psikolojik taciz ile
donanımlı insanlar iş gücü piyasası dışına itilmekte, çalışma azmi yok
edilmektedir. Kamudaki başarılı çalışanlar psikolojik taciz nedeniyle işten
ayrılmakta ya da yeteneğiyle alakasız birimlerde çalıştırılmaktadır. Bu nedenle
işler aksamakta, hatalı işlemler çoğalmakta, vatandaş kamu hizmetini zamanında
alamamaktadır. Yanlış işlemler nedeniyle kamuya pek çok dava açılmakta,
kaybedilen davalar nedeniyle devlet, büyük miktarlarda tazminat, faiz ve
yargılama gideri ödemektedir.
657 sayılı DMK'da ve İş Kanunu’nda psikolojik taciz açık ve seçik
olarak tanımlanmadığı için psikolojik taciz mağdurları şikâyet konusunda
çekimser davranmaktadır. 4483 sayılı Memurin Muhakematı
Hakkında Kanun’a göre psikolojik taciz mağduru dava açmak için başvurduğunda,
savcı, hakkında suç duyurusunda bulunulan yöneticinin bir üst amirinden izin
almak zorundadır. Amirin izin vermemesi mağduru daha da sıkıntıya sokmaktadır.
Ülkemizde psikolojik taciz
mağdurlarının sürekli teknik ve psikolojik destek alabileceği merkezler dahi
bulunmamaktadır.
Psikolojik taciz
mağdurlarının şikâyetlerini inceleyen ve sonuçlandıran aracı bir kurum
bulunmamakta, iş yerlerinde psikolojik taciz kapsamında yürütülen soruşturmalar
kurum içinde ve konunun uzmanı olmayan kişiler tarafından yürütülmektedir. Türk
Ceza Kanunu'nda psikolojik tacizin açık bir tanımı yapılmadığı için davalar
sürüncemede kalmaktadır. Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca başvuran psikolojik
taciz mağdurlarına bilgi ve belgeler bazı kamu görevlilerince kasıtlı olarak
verilmemektedir. Psikolojik taciz mağdurları yasal yollara başvurma veya
şikâyet etme konusunda seçime zorlanmaktadır.
Psikolojik taciz yapıldığı
için şikâyette veya müracaatta bulunanlarla tanıkların korunmasına yönelik
yasal düzenleme olmadığı için şikâyet ve müracaat edenlerle tanıkların iş akdi
feshedilmekte, istifaya zorlanmakta veya başka yere geçici ya da daimî olarak
tayin edilmektedirler.
Anayasa, Türk Ceza Kanunu,
Türk Medeni Kanunu, İş Kanunu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu ile 657 Devlet
Memurları Kanunu ve diğer personel kanunlarında iş yerlerinde psikolojik tacize
uğrayanları korumaya yönelik maddeler bulunmakta ise de yetersizdir. Bu nedenle
iş yerlerinde “mobbing”in önlenmesine yönelik yasal
düzenlemelerin bir an önce yapılması gereklidir.
2.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen ve 20 milletvekilinin, Ergene ve
Çorlu derelerindeki kirliliğin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/767)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tekirdağ ili Çorlu ilçesinin
içinden geçmekte olan Ergene ve Çorlu derelerinin son günlerde sebep olduğu
kanser vakaları, çevreye yaydığı pis kokular ve verdiği zararlar Trakya
Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı tarafından yapılan "Endüstri Yoğun
Bölgelerde Yaşayanlarda Kanser Sıklığı: Çorlu Örneği" adlı anket
araştırması ile medyada büyük bir şekilde yer almıştır.
Söz konusu derelerin çevreye
ve insan sağlığına ilişkin verdiği zararların tespiti ve çözüme kavuşturulması
amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104’üncü
ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ederim.
1) Bülent
Belen (Tekirdağ)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3) Atila
Kaya (İstanbul)
4)
Cemalettin Şimşek (Samsun)
5) D. Ali
Torlak (İstanbul)
6)
Muharrem Varlı (Adana)
7) Özcan
Yeniçeri (Ankara)
8) Enver
Erdem (Elâzığ)
9) Ali Uzunırmak (Aydın)
10) Ali
Öz (Mersin)
11) Adnan
Şefik Çirkin (Hatay)
12)
Necati Özensoy (Bursa)
13) Lütfü
Türkkan (Kocaeli)
14) Emin
Çınar (Kastamonu)
15) Murat
Başesgioğlu (İstanbul)
16) Celal
Adan (İstanbul)
17) Erkan
Akçay (Manisa)
18) Alim
Işık (Kütahya)
19)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
20)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
21) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
Gerekçe:
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt
Sistemi'ne göre 2011 yılında en çok göç alan il olan Tekirdağ ilinin nüfusu
özellikle sanayileşme ve endüstrileşmenin fazla olduğu Çorlu ve Çerkezköy'de
yoğunlaşmıştır. Söz konusu bölgede tekstil, deri, kimya, ilaç ve gıda sanayileri
gibi 1.350'ye yakın sanayi tesisi ve fabrika yer almaktadır. Bu fabrikaların
kimyasal ve evsel atıklarının büyük kısmı Ergene ve Çorlu derelerine
arıtılmadan bırakılmaktadır. Çorlu Deresi, Karadeniz kıyısındaki Yıldız
Dağlarından doğup Pehlivanköy, Babaeski, Lüleburgaz ve Uzunköprü'yü geçip Saroz
Körfezi'ne boşalan Ergene Nehri'ne dökülmektedir. Bu derelerin durumu şu anda
içler acısı hâldedir. Ergene ve Çorlu derelerinden artık, su değil, kimyasal
atıklardan ve zehirlerden oluşan bir sıvı akmakta ve içinde hiçbir canlı
barınamamaktadır. Bu dereden su içen hayvanlar telef olmaktadır. Çorlu
Deresi’nin çevresinde bulunan vatandaşlar bu derenin ismini değiştirip
"zehir deresi" koymuşlardır. Ayrıca Çorlu Deresi çevreye çok ağır bir
koku yaymakta ve bu kokudan dolayı vatandaşlarımız evlerini ve tarlalarını
satmakta ve başka yerlere taşınmaktadırlar.
Endüstriyel kirlilik su,
toprak ve hava yoluyla alıcı ortamlara salınmaktadır. Bu salınım neticesinde de
insan ve çevre sağlığına zararlı maddeler beslenme ve yaşam zincirine
girmektedir. Böylece daha doğmamış çocuklarımız bile bu kirlilikten payına
düşeni almaktadır. Sağlıksız ve hasta bir nesil tehlikesi kapımıza dayanmıştır.
Bu kadar kirliliğin olduğu
bir bölgede ve özellikle bu derelerin çevresinde yaşayan vatandaş-larımızda da kanser hastalığına yakalanma oranı
yükselmektedir. Nitekim Trakya Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı
Başkanlığının yapmış olduğu "Endüstri Yoğun Bölgelerde Yaşayanlarda Kanser
Sıklığı: Çorlu Örneği" adlı araştırmada bu gerçek gözler önüne
serilmiştir. Söz konusu araştırma yaklaşık bir yıl sürmüş ve çalışmanın
ardından 641 hane ile yapılan anket çalışması neticesinde bu hanelerde
yaşayanların yüzde 5,15'inin kanser hastası olduğu, kanser hastası olanların
haricinde hanedekilerden yüzde 12'sinin de kanser hastalığı nedeniyle hayatını
kaybettiği ortaya çıkmıştır…”
B) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş
bulunan NATO Parlamenter Asamblesi Başkanı Hugh Bayley ve beraberindeki parlamento heyetine “Hoş geldiniz.”
denilmesi
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, ülkemize resmî bir ziyarette bulunan NATO Parlamenter
Asamblesi Başkanı Sayın Hugh Bayley
ve beraberindeki parlamento heyeti şu anda Meclisimizi teşrif etmiş
bulunuyorlar. Kendilerine Meclisimiz adına “Hoş geldiniz.” diyorum. (Alkışlar)
A) Meclis Araştırması Önergeleri (Devam)
2.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen ve 20 milletvekilinin, Ergene ve
Çorlu derelerindeki kirliliğin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/767) (Devam)
“…Araştırmanın ortaya koyduğu
acı tablodan da görüleceği üzere kimyasal kirliliğe bağlı kanser hastalığı
vakaları büyük oranda artmış ve artmaya da devam etmektedir.
Plansız sanayileşmenin bir
sonucu olan çevre kirliliği konusunda devlet işleyişi ve mevzuat yönünden de
sıkıntılar vardır. Mevzuat çevreyi kirletmemek üzerine değil, Çevreyi kirleten
cezasını öder şeklinde düzenlenmiştir. Ayrıca, denetim ve gözetim noktasında da
ciddi aksaklıklar göze çarpmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin
Avrupa'ya açılan kapısı Trakya Bölgesi'nin bu şekilde kirletilmesi ve yaşanmaz
bir yer hâline gelmesi, bölge insanının ve onların doğmuş ya da doğacak olan
evlatlarının sağlığının korunması, yer altı sularının temiz kalması ve bölgenin
en önemli geçim kaynaklarından olan tarım sektörünün sekteye uğramaması için
bir Meclis araştırması açılması ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılması
önem arz etmektedir.”
3.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan ve 20 milletvekilinin, 10
numara yağ kullanımının yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/768)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son yıllarda maliyet avantajı
getirmesinden dolayı baz yağlardan ve atık yağlardan elde edilen ve akaryakıt
olarak kullanılmakta olan 10 numara yağın tüketiminin meydana getirdiği çevre
kirliliği bilinmektedir. Ayrıca, araç motorlarına verdiği zararın yanı sıra,
patlayıcı ve yanıcı olması nedeniyle birçok kazada ölümlere neden olmaktadır.
Birçok sektörü ilgilendiren ve denetiminin zor olduğu 10 numara yağın satışı
nedeniyle devletin zarara uğratıldığı da bilinmektedir.
10 numara yağın tek bir
standarda sahip olmadığı "10 numara" adının karışımın adı olmasından
ziyade, daha çok, akaryakıt yerine kullanılan madeni yağ olarak bilindiği, bu
yağın içerisinde solvent türü maddelerin katıldığı,
kaçak motorin, atık yağlar, inceltilmiş baz yağlar ve düşük viskoziteli
baz yağlar içermesinden dolayı son derece yanıcı ve patlayıcı bir özellik
kazanmaktadır. Bu nedenle de trafik kazalarında en ufak bir çarpışma durumunda
patlayarak yandığı ve can güvenliğini tehlikeye attığı görülmektedir. Son
dönemdeki kazalarda otobüs yanmalarının nedeninin akaryakıt olarak 10 numara
yağ kullandığı ve insanların yaşamını bu yüzden kaybettiği biliniyor. Giresun
ve Ankara'da meydana gelen kazalar buna örnektir.
Bu yağı kullanan araçların
egzoz emisyonları incelendiğinde çevre kirliliği açısından yüksek seviyede
kükürt, azotdioksit, arsenik, kurşun ve kadmiyum gibi
ağır metal içermesi ve kalıcı klorlu organik kirleticileri içermesi nedeniyle
solunum yoluyla alınan bu maddeler insan sağlığına çok ciddi zararlar
vermektedir. (Prematüre ölümler ve astım, bronşit gibi solunum hastalıkları)
Diğer önemli bir konu da
Türkiye'de kontrolsüzlükten doğan vergi kaybıdır. 10 numara yağ adı altında
kullanılan ve üretilen yağların farklı amaçlar ile kullanılması nedeniyle ve
kayıt dışılığı göz önünde bulundurulduğunda piyasanın yıllık büyüklüğü 2-2,5
milyar TL'sıdır. Dolayısıyla, toplamda dolaylı vergi
kaybı (ÖTV + KDV) yıllık 1 milyar TL'sı boyutundadır.
10 numara yağ, motorinle
kıyaslandığında yaklaşık maliyetinin litre başına 1-1,5 TL ucuz olması,
kontrolsüz-kaçak kullanımı ve navlun ücretlerinin düşük olması nedeniyle kamyon
sürücüleri ve otobüs firmalarınca tercih edilmektedir.
EPDK'nın "Madeni
Yağların Ambalajlanması ve Piyasaya Sunumu Hakkında Tebliğde Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ" yayınlanmasına rağmen sorunu çözmeye yetmediği
tespit edilmiştir ve hâlâ 10 numara yağların yol kenarlarında, merdiven
altlarında, otobüs terminallerinin alt katlarında denetimsiz olarak satıldığı
bilinmektedir. Sadece yolcu taşıması açısından düşünüldüğünde her gün 1.000
otobüs, 40 bin yolcu ile nerede patlayacağı belli olmayan birer tekerlekli
bomba gibi yollara çıkıyor.
Sorunun çözümü için birçok
kamu birimlerinin geniş katılımı, koordinasyonu ve aynı anda paralel
girişimlerde bulunulması gerekmektedir.
Yukarıdaki bilgiler
doğrultusunda, 10 numara yağın kullanımının meydana getirdiği çevre
kirliliğinin önlenmesi, ekonomik kaybın giderilmesi, sağlık tedbirlerinin
alınması ve sosyal-toplumsal sorunların çözümü noktasında Anayasa'nın 98, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
1) Mehmet
Hilal Kaplan (Kocaeli)
2) Oğuz
Oyan (İzmir)
3) Hasan
Ören (Manisa)
4) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
5) Haluk
Ahmet Gümüş (Balıkesir)
6) Haydar
Akar (Kocaeli)
7) İlhan
Demiröz (Bursa)
8) Turhan
Tayan (Bursa)
9) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
10)
Süleyman Çelebi (İstanbul)
11) Kemal
Ekinci (Bursa)
12)
Alaattin Yüksel (İzmir)
13) Veli Ağbaba (Malatya)
14) Vahap
Seçer (Mersin)
15) Sena
Kaleli (Bursa)
16) Ayşe
Eser Danışoğlu (İstanbul)
17)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
18)
Mustafa Moroğlu (İzmir)
19) Ömer
Süha Aldan (Muğla)
20)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21) Osman
Aydın (Aydın)
BAŞKAN – Bilginize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan tarafından Türkiye’nin Suriye’deki rolüne ve Türkiye’nin Özgür Suriye
Ordusuna verdiği desteğe ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla 1/2/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
06/11/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 06/11/2013 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün
19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
01 Şubat
2013 tarihinde Iğdır Milletvekili Grup Başkan Vekili Pervin Buldan tarafından
verilen (2494 sıra no.lu), Türkiye’nin Suriye’deki rolüne ve Türkiye’nin Özgür
Suriye Ordusuna verdiği desteğe ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 06/11/2013 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisi lehinde birinci konuşmacı Muş
Milletvekili Demir Çelik.
Buyurun
Sayın Çelik. (BDP sıralarından alkışlar)
DEMİR
ÇELİK (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partimizin Suriye ve Rojava Kürdistan’daki gelişmelere ilişkin Meclis
araştırması yapılmasına dair önergeyi sizlerle paylaşmak adına söz almış
bulunmaktayım, hepinizi şahsım ve partim adına saygıyla selamlıyorum.
2010’dan
bu yana, komşumuz ve en uzun sınıra sahip olan Suriye komşumuzda sürüp giden
anlaşılması zor bir kısım ilişkiler, giderek sınır boyunda nice acıların
yaşanmasına neden olmaktadır.
“Rojava” olarak ifade edilen, yoğunluklu olarak Kürtlerin
yaşadığı; 3,5 milyonla 4 milyon arasında bir Kürt nüfusundan bahsedilen bölge,
1916’da -yani birinci emperyalist paylaşım savaşında- ikiye ayrıştırılır.
Sanayi Devrimi’nin ürünü olan ulus üniter devletler,
emperyalist bir kısım çıkarlara hizmet etsin diye, Birinci ve İkinci Dünya
Savaşlarıyla nasıl ki coğrafyalar paylaşıldı, bölüşüldü, ortaklaştırıldı, Orta
Doğu da tam da Birinci Dünya Savaşı’nın bu hükümranlık ilişkisine bağlı olarak
paylaşıldı. Bir ulustan yani bir Arap ulusundan, halkından 23 ülke, 23 devlet
yaratıldı. Bir Kürt ve Kürdistan coğrafyası da, daha önce 1639’da Safevi ve Osmanlı Devleti arasında ayrıştırılan coğrafya da
bir kez daha Türkiye-Suriye-Irak arasında parçalanarak bölüştürüldü,
ayrıştırıldı. Bölüştürülen, ayrıştırılan bu coğrafyada o günden bu yana hısım
olan, akraba olan, kardeş olan köyler, kasabalar, iller, ilçeler içinden demir
yolu geçirilerek bir kısmı Suriye topraklarında, öbürü Türkiye’de kalmak üzere
ayrıştırıldı. Yetinilmedi, demir yolunun sağında ve solunda yani hattın
aşağısında ve yukarısında mayından tarlalar oluşturuldu. Mayından tarlalar
neredeyse Türkiye coğrafyasının binde 1’ine tekabül edebilecek bir
büyüklüktedir ve bu mayın tarlaları, organik tarım dâhil olmak üzere, her türlü
tarımın yapılabilme kapasitesi ve potansiyelinin olduğu bir alandır. Ama inkârcı,
katı merkeziyetçi ulus devlet, orada da Kürtler kimliğini, dilini, kültürünü
özgürce yaşamasın diye mayınlı tarlalarla ayrıştırdığı, bölüştürdüğü bu
coğrafyayı tel örerek, zaman zaman gümrük duvarları zırhının arkasına sığınarak
insani yardımlardan da, insani dayanışmadan da kesimleri alıkoydu.
2010’dan
bu yana Suriye’de olup bitenlere baktığımızda perde arkasında görünen
farklıdır, dile getirilen, konuşulmak istenen çok daha farklıdır. 2010’da ve
öncesinde Esad diktatördü, Esad’ın babası diktatördü, Saddam’ın kendisi
diktatördü. Bu diktatörler, Baas rejiminin katı
merkeziyetçi devlet yapılanmaları neticesinde, oradaki Kürtlerin kimliğini,
dilini, kültürünü yasaklayan ve Arap sömürgeciliğinin hegemonik
ilişkisini dayatan bir konumdaydı. 2010 öncesinde nasıl ki diktatördü, bugün de
diktatör olduğu için Esad’a “Hayır.” diyen ama küresel ve bölgesel aktörlerin
de yedeğine düşmeden, kendi öz gücüne, öz yönetim organlarına dayanarak Kürtler
2011 19 Temmuzunda kansız, silahsız, şiddetsiz bir devrim hamlesiyle kendilerini
yönetmeye kalkıştılar. “Bir Arap gibi, bir Kürt gibi, bir Türk gibi, bir Fars
gibi, benim de halk olmaktan ileri gelen haklarım vardır ama coğrafyamda
yaşayan Süryani’si, Arap’ı, Keldani’si, Türkmen’i ve
Kürt’ü olarak biz kendi kendimizi yönetmek istiyoruz.” dediler. Kime ne zararı
vardı? Aksine, demokratik olan öz yönetim herkese faydalıydı, yararlıydı ama
egemenden ve iktidardan beslenenlerin korkulu rüyası olduğu için de savaş
Esad’a karşıymış gibi havale edildi ama bizatihi orada açığa çıkan öz yönetimi
engelleyen, öz yönetimi kaldıran bir noktaya sıçratıldı. Direkt müdahaleler
yapılmadı. Bölgesel aktörler, oradaki Rojava
devrimini engellemeye çalışmak elbette ki insani ve ahlaki olmadığı için
dolaylı yollardan işe engel olmaya çalıştılar. Nasıl yaptılar? Küresel güç olan
El Kaide, El Nusra’yı lojistik desteklerle, askerî,
siyasi ve ekonomik desteklerle besleyerek Rojava
devrimini baltalayan, engelleyen, Kürtlerin diğer halklarla oluşturduğu öz
yönetimi engelleyen bir noktadan işin içerisine girdiler.
TİGEM
Ceylânpınar, Ceylânpınar’dan Suruç’a, Kızıltepe’ye, Nusaybin’e, oradan
Antakya’ya, 910 kilometrelik sınır hattı insani yardımlara kapalı. İnsanlar
ticari ilişkilerini sürdüremiyor. Kuzeyden güneydeki kardeşlerine ilaç ve
sağlık malzemesi başta olmak üzere, gönderilmek istenilen insani yardımlara
engel konuluyor. Üç aydır Nusaybin kapısında bekleyen ambulansların en
nihayetinde üç gün öncesinde geçişine izin verildi ama üç aydan beridir aynı
kapıda, insanlar buğdaylarını öğütsünler diye buradan gönderdiğimiz mekanik
değirmenler hâlâ Nusaybin kapısında bekletiliyor. Eczacılar Birliğinin,
Eczacılar Odasının, Tabipler Birliğinin ve Tabipler Odasının medikal ve ilaç
yönlü yardımları engellendi. İnsanların gıda yardımı, giyim yardımları
engellendi. Ne adına? Orada kimlik adına, kültür adına yeni bir umut, yeni bir
iddia yeşermesin, kaybolsun adına. O nedenle biz, Rojava’daki
devrimi iyi okumak, iyi anlamak gerektiğine inanıyoruz. Her şeyden önce kendi
ülkelerindeki diktatöryal rejime, Baasçı
rejime karşı bir isyanın, bir karşı çıkışın adıdır, adresidir. İsyan, meşru
olmasıyla birlikte şiddete ve kana bulaşmadığı için de vicdanlara ve insani
duyarlılıklara da muhtaç bir konumdadır. Orayı ekonomik ambargoya tabi tutarak,
bir kısım siyasal ve diplomatik ilişkilere mahkûm kılarak, yalnızlaştırıp
izolasyona tabi tutarak teslim alacağını sananlar aldanıyor. Tarih boyunca
hiçbir halk, hiçbir toplum kendi kimliğinden, kültüründen, öz gücünden
vazgeçmemiştir her türlü zulme rağmen.
Biz 1939
Hitler faşizmini tanırız, biz 1929-1930 Mussolini
faşizmini tanırız, yerle bir edildi. Onların duvardan kaleleri yıkılıp yerine
özgürlüklerin fışkırdığı bir Avrupa’da bugün sınırlar yoksa, bugün sınırsız
Avrupa’da herkes her türlü insani, ticari ilişkisini meşru ve demokratik
zeminde yürütüyorsa -günümüzün
ruhu- sınırsız, sorunsuz, baskı ve herhangi bir engele tabi olmaksızın, Orta
Doğu devletler konfederasyonuna dayalı bir ilişkiyle herkes, insani olan, meşru
olan ilişkilerini geliştirebilmeli. Bu ilişki kültürel olabilir, sosyal
olabilir, ekolojik olabilir, demokratik olabilir; buradan herkes faydalanır.
Türkiye
doksan yıldır Kürt’ü inkâr ederek, kimliğini, kültürünü yadsıyarak, anayasal ve
yasal güvenceye tabi tutmadığından kazançlı mı çıktı? Otuz beş yıldır
kaybedilen mali kaynaklar 1 trilyon dolar, 50 bin civarında kaybettiğimiz insan
kaynağı… Psikolojik eşiklerle ayrıştırdığımız, karşıtlaştırdığımız, karşı
karşıya koyduğumuz Türk-Kürt düşmanlığı yerine, biz, gönülden birliği, barış
içerisinde demokratik ortak vatanda birlikte yaşama iradesini herkesten ve her
şeyden esirgemeli, kollamalı, sahip çıkmalıyız. Bu ülkenin 780 bin
kilometrekaresinde 76 milyon insan, özgür, demokratik öz yönetim ilkesi
çerçevesinde kendisini, kendisiyle birlikte kentini, coğrafyasını yönetebilme
hakkına sahiptir. Bu hak, doğal ve demokratiktir. Doğal ve demokratik olanı
yadsıyıp üzerine ulus üniter devletin militarist
algılarıyla yaklaşmak, yönelmek aykırıdır. Doğanın kendisine aykırıdır. Beşerî
olan insani farklılıklarımıza aykırıdır. Ben, bu manada, Barış ve Demokrasi
Partisinin yani partimizin, Suriye ve Rojava’daki
gelişmelerin Meclis nezdinde araştırmaya tabi tutulacak kadar değerli ve
kıymetli olduğu, bunun da halklarımıza kazandıracağına olan inancımla hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlayarak saygılarımı sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisi aleyhinde birinci konuşmacı Sinop Milletvekili
Mehmet Ersoy.
Buyurun
Sayın Ersoy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
ERSOY (Sinop) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; Mart 2011 tarihi
itibarıyla Suriye’de başlayan ve zaman içinde katliama dönüşen süreç, sonuçta
gerçekten bir insanlık dramına dönüşmüştür. Bugün, Suriye’sine, Irak’ına,
İran’ına bakmadan bin yıldır birlikte aynı coğrafyayı paylaştığımız, aynı ortak
kültürün nesilleri olarak geleceğe de birlikte yürüyeceğimiz bu kardeşlerimizin
kim olduklarına, hangi soydan geldiklerine, hangi dinî inanca mensup
olduklarına bakmaksızın; bu coğrafyada yaşayan herkesin sükûnu, huzuru, barışı,
kardeşliği bizim için gerçekten önemlidir.
Bugün,
Suriye’de yaşanan bu gelişmeler karşısında, biz, onlardan bir tarafı tutmak
yerine, Suriye halkının başına gelmiş bu büyük beladan bir an evvel kurtulması,
yüz binleri geçen ölümün, katledilen insanların sayısının daha fazla artmaması
ve orada hayatta kalabilmek, ayakta kalabilmek, yaşayabilmek için bir yudum
suya, bir lokma ekmeğe muhtaç ne kadar insan varsa, yine Kürtlüğüne,
Türklüğüne, Çerkezliğine, Nusayriliğine, Araplığına
bakmaksızın hepsine kucak açmayı sorumlu ve müşfik bir devlet anlayışı olarak
gördük. Bu anlayışımız çerçevesinde, sınırlarımızı, kapılarımızı bu zulümden,
bu kandan, bu bombalardan, bu yağmalardan kaçan insanların hepsine açtık,
açmaya devam ediyoruz. Suriye’de bu süreç yaşanmaya başladıktan, Esad rejimi
kendini kurtarmak için şehirlerini ve insanlarını bombalamaya, tepelerine
bombalar yağdırmaya, tanklar sürmeye başladıktan sonra, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti olarak Hükûmetimiz, devletin bütün imkânlarını seferber etmiş, Afet ve
Acil Durum Başkanlığı koordinesinde insani anlamda yapılabilecek ne varsa
yapmaya çalışmıştır. Bugün geldiğimiz nokta itibarıyla, Hatay, Gaziantep,
Kilis, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Osmaniye, Adıyaman, Adana, Mardin, Malatya
illerimizde tam 21 kamp şehir oluşturulmuştur. Bu kamplarda kurulan yaklaşık 27
bin çadır, 12 bin konteynerde bugün itibarıyla 202 bin Suriye vatandaşı
barındırılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu süreç içinde tam 403 bin Suriyeli vatandaşımız Türkiye’den
yardım istemiş, ülkemizin o sıcak ev sahipliğine sığınmış. Bunlardan 201 bini
geri dönmüş, 202 bini de hâlen ülkemizde misafir edilmektedir. Bu mültecilerin
sadece yemelerine, içmelerine, barınmalarına bakılmamakta, aynı zamanda, bir
insan olarak ihtiyaç duyabilecekleri her türlü insani ihtiyaçları da
karşılanmaktadır. Yaklaşık 27 bin öğrenci öğrenim görmekte, yine yaklaşık 45
bin öğrenci eğitim görmekte, 27 bin yetişkine de meslek edindirme eğitimleri
verilmektedir. Açılan hastanelerde sadece günlük yaklaşık 6.500 poliklinik
yapılmaktadır. Şu ana kadar 255 bin
hasta hastanelerimizde yatarak tedavi edilmiştir.
Bütün
bunların elbette ki devletimize de ciddi bir maliyeti olmuş, bugüne kadar Afet
ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı koordinesinde 1 milyar 311 milyon 150 bin TL
harcama yapılmıştır.
Yine,
sadece Türkiye’ye sığınan, sınırlarımızdan ülkemize giriş yapan mültecilerle
ilgilenilmemiş; sıfır noktasından, Suriye içinde kalıp bu yardımlara ihtiyaç
duyan, gerçekten insani anlamda bir lokma ekmeğe ihtiyaç duyan binlerce
Suriyeli kardeşimizin imdadına yetişilmiş, Kızılay kanalıyla, sıfır noktadan,
bugüne kadar 255 milyonluk yardım ulaştırılmıştır.
Yine,
bütün bu süreçte, maalesef, bütün çağrılarımıza, Türkiye’nin yaptığı bütün
önderliklere rağmen uluslararası kuruluşlardan 263 milyon liralık bir yardım
alınabilmiştir. Elbette ki gönlümüz Suriye’de bu yaranın bir an evvel
kapanması, Suriye’deki kardeşlerimizin de sıcak yuvalarına bir an evvel
dönebilmelerinden yanadır. Ülkemiz bu sorunun çözülmesi, oradaki gözyaşının bir
an evvel dinebilmesi için uluslararası alanda yapacağı her türlü girişimi,
yapacağı her türlü öncülüğü, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yapmaya
devam edecektir ancak şunu lütfen herkes kabul etsin ki biz, orada kan döken
taraftarlardan birilerinin diğerlerine üstün gelme mücadelesini değil,
Suriye’de kanın durmasını, Suriye’de o ülke vatandaşlığına hak kazanmış
herkesin adil, eşit, demokratik bir ülkede huzur ve güven içinde yaşamasını
istiyoruz.
Şu ana
kadar ulusal ve uluslararası alanda yapılan yaklaşık 2 milyarlık harcamanın ve
maliyetin muhatapları seçilirken kesinlikle bunların ne etnik kökenlerine ne
nerede yaşadıklarına ne dinlerine ne mezheplerine bakılmıştır; sadece, insani
anlamda yapılması gereken neyse, bir büyük devlet, bir sorumlu devlet, bir
müşfik devlet, bugüne kadar yaşadığı kardeşliği, bugüne kadar yaşadığı dostluğu
hiçbir zaman unutmayacak ve bundan sonra da tarih boyunca aynı coğrafyada
onlarla birlikte yaşayacak bir devlet olarak sorumluluk anlayışımız içinde
yapılması gereken neyse o yapılmıştır. Bundan sonra da aynı hassasiyetin herkes
için, her kesimden insanlar için gösterileceğinden emin olmanızı, iktidarımızın
bu doğrultudaki insani politikalarının aynı kararlılıkla devam edeceğini
bilmenizi istiyorum.
Bugün
gündemimizde bulunan konular nedeniyle konunun ayrıca bugün için
araştırılmasına gerek olmadığı gerekçesiyle Barış ve Demokrasi Partisinin
önerisinin aleyhinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Hatay Milletvekili
Hasan Akgöl.
Buyurun Sayın
Akgöl. (CHP sıralarından alkışlar)
(Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, sırtına astığı
bir afişle ayakta beklemesi)
BAŞKAN -
Sayın Konuşmacı, bir şeyi rica edeceğim konuşmanıza başlamadan önce.
Sayın
milletvekilleri, bir fikri açıklamak istiyorsanız, bu kürsü hepimize açık.
Usulüne uygun, bu mikrofonu bütün milletvekilleri kullanabilir; dün de
söylediğim gibi, başka nesneleri kullanarak fikrinizi açıklamak bu Genel
Kurulun yüceliğine yakışmıyor.
Sayın
Milletvekili, eyleminizi yaptınız, yeteri kadar gazeteciler de fotoğrafınızı
çekti, lütfen Genel Kurulun yüceliğine uygun davranınız.
Teşekkür
ederim.
Buyurun
Sayın Hatip.
HASAN
AKGÖL (Hatay) – Çok Değerli Başkan ve değerli milletvekilleri; BDP Grubu
önerisi üzerine partim adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Şimdi,
ben Suriye olaylarına, Suriye’yle yaşanan dış politikaya biraz farklı boyuttan
bakmak istiyorum. Yaklaşık iki buçuk yıldır, tüm konuşmacılar, tüm Suriye
konusunda yapılan konuşmalarda “Hep Suriye’yle dosttuk, savaş nereden başladı?
Kardeştik, niye düşman olduk?” gibi girişimlerde bulunup beyanlarda bulundular.
Aslında, şöyle bakarsanız, Suriye ile AKP Hükûmeti hiç dost olmadı, 2002’de de
dost değildi, 2002’de de dostça davranmadı. Yaptığı Bakanlar Kurulu
toplantıları da hikâyeydi. Yaptığı maç ziyaretleri de, birlikte Fenerbahçe
maçını seyretmeleri de hikâyeydi. Aslında, bu 2011’de çıkacak Suriye
olaylarının temeli, 2002’de AKP Hükûmetinin başa gelmesiyle başlamıştı. Çünkü,
o projenin başlangıcında şu vardı: O gün Beşşar Esed Hükûmeti ile, Suriye Hükûmeti ile dost olunacak,
sınırlarda bulunan mayınlar temizlenecekti. Bu mayınların temizlenmesi için
Suriye’ye el uzatıldı, Suriye’yle dostluk köprüleri kuruldu. Bir insan dostuyla,
kardeşiyle bir günde düşman olur mu? “Dost” dediğin adama bir günde sırtını
döner misin? Mümkün mü? Ancak ticari alışveriş yaptığın bir ortağınla bir günde
bozuşursun. Sen buna, kardeşine “dost” dediysen, elini uzattıysan nasıl
bozuldu? Çünkü sen hiç dost olmadın. Sen sadece 930 kilometrelik sınırdaki
mayınlı arazileri temizlemek için, Suriye Hükûmetinin onayını almak için suni
bir dostlukla elini uzattın, talimatı aldıktan sonra da Suriye’ye müdahaleye
başladın.
Sınırlar…
Sen Çin Seddi mi kuruyorsun? Bugün Berlin Duvarı kalmadı, Çin Seddi yıkıldı,
bugün Hatay’da 630 metrelik duvarlar örülmeye başlandı. Peki, hani kardeştik,
hani dosttuk? Madem öyle, niye bu tel örgüleri hallaç pamuğuna çevirdin,
girişleri kontrol edemedin de duvar örmek zorunda kaldın? Talimatı kimden
aldın? Sana “El Kaide’yle aranı boz, El Kaide’den uzak dur.” talimatından sonra
mı duvarı örmeye başladın? Yakışmıyor, bugün 21’inci yüzyılda Çin Seddi, Berlin
Duvarı örmek yakışmıyor. Bugün Hatay’a gelin, muhtelif bölgelerde Çin Seddi örülmeye
başlandı. Bu mu dostluk, bu mu kardeşlik? Sen kimi, kimden koruyorsun?
Kardeşinden Çin Seddi’yle mi korunacaksın?
Peki,
demin konuşmacı hatip arkadaşımız: “Kapıları açtık, yardımlar sunuyoruz. Biz
herhangi bir etnik köken ayrımı yapmadan herkese elimizi uzatıyoruz.” Yayladağı
Kapısı niye kapalı? Bu kadar müracaatımıza rağmen Yayladağı Kapısı niye kapalı?
Cilvegözü Kapısı muhalif güçlerin elinde, kontrol
yok, Hükûmet yok; Cilvegözü Kapısı açık, Yayladığı
Kapısı kapalı. Bu mu denge? Dengeden bahsediyor.
Peki,
İstanbul’un göbeğine gelen rejim yanlısı arkadaşlarımız niye kampa alınmadı?
Gitti, cemevlerinde konakladı. Siz hangi dengeden,
hangi kardeşlikten bahsediyorsunuz? Lütfen arkadaşlar, aklınızı başınıza
toplayın. Sınırları kevgire döndürüyorsunuz, Suriye’den, -Başbakanın yaptığı
açıklama gibi- muhalif güçlere destek amacıyla kaçağa izin veriyorsunuz.
Suriyeliler getiriyor, kaçak mazotu benim vatandaşımın eline teslim ettikten
sonra gidiyorsun, baskın yapıyorsun. 18 asker bir yerde yaralanıyor, 1 vatandaşımız
Beşaslan Köyü’nde ölüyor, ondan sonra diyorsun ki:
“Biz kardeşiz.” Lütfen, durun arkadaşlar, bu tarihte ilk defa askerle vatandaş
karşı karşıya geldi, vatandaş ilk defa bağrından kopan kendi evladına silah
sıktı. Bunun sebebi, müsebbibi AKP Hükûmetidir. Ondan sonra, Reyhanlı’da
patlama olacak 53 kişi ölecek, Cilvegözü’nde patlama
olacak 17 kişi ölecek. Oradan çıkacak, terör örgütü El Kaide, El Nusra örgütü diyecek ki: “Bunu ben yaptım.” Sayın Başbakan
diyecek ki: “Hayır kardeşim, sen yapmadın. Bunu, bunlar yaptı.” El Nusra örgütü çıkacak, diyecek ki: “Bu patlamayı ben yaptım,
daha da durmazsan bu patlamayı şehir merkezlerinde yapacağım.” “Hayır, hayır,
sen yapmadın bu patlamayı.” Yahu, siz, kimin avukatlığını yapıyorsunuz? Sen,
bir ejderha büyüttün ki 23 terör örgütü oluştu bugün bizim sınırlarımızda ve
bunlardan El Nusra, El Kaide örgütünü öyle bir
büyüttün ki öyle bir ejderha yarattın ki sen bile baş edemiyorsun artık. Baş
edemediğin için Berlin Duvarı kuruyorsun, baş edemediğin için Çin Seddi kuruyorsun.
Bugün, 21’inci yüzyılda var mı, var mı böyle bir şey?
Arkadaşımız
“Sığınmacılar...” diyor. Verdiğiniz sayılar bir defa kesinlikle doğru değil.
Bugün, bu memlekete 1 milyona yakın sığınmacı geldi. Yazık, onlara günah değil
mi? Onlar vatanlarını bıraktılar, geldiler. Gelin sınır bölgelerimize,
Mersin’den Antep’e kadar o adamların nasıl yaşadığını görün. O adamlar eziyet
içerisinde, o adamlar sefil, sefillik içerisinde. Bunun müsebbibi kim?
Sizsiniz. Ya, ne işin var senin Suriye’yle? Peki, Irak’a niye karışmadın,
Irak’a niye müdahale etmedin? 1 milyon kardeşimiz öldü orada. Neredeydin o
zaman? Suriye’ye gelince mi... Bizim, bugün, Suriye, en önemli komşumuz, en
uzun sınır boyuna sahibiz.
Size bir
şey söyleyeyim: Bizim sınır bölgelerinde var ya… Hani, hep konuşmalarımızın
başından beri söylüyoruz, Suriye olayları, işte, nakliyeyi bitirdi, tarımı
bitirdi, şunu bitirdi… İnanın var ya, artık, insanlar açlığa alıştı, umurunda
değil. “Açım, aç kalayım ama huzur
istiyorum, huzur, huzur istiyorum.” diyor Siz insanları buna bile alıştırdınız
ya! Açlığa razı olup huzursuzluğu verdiniz insanlara. İnsanlar açlığa razı
oldu, açlığa. Yapmayın, vazgeçin.
AKP
milletvekillerinden birkaç arkadaşım “Efendim, Suriye’ye gittiler, bunlar ziyaretlerde bulundular, katil Beşar Esad’la görüşüyorlar.” Ya ben resmî devlet başkanıyla
görüşüyorum ha, ben başka biriyle görüşmüyorum. Ben görüştüğümü saklamadım ki
sizden. Ben izin alarak gittim senden Sayın Dışişleri Bakanı. Her görüşmemin
arkasından da sana Faruk Loğoğlu imzalı -Genel Başkan Yardımcısı- rapor verdim.
Burada, artıları eksileri bildirdim. Sen niye bunu açıklamıyorsun? Ben
kardeşlik için gittim oraya. Benim başka bir amacım yoktu orada. Ben sadece
barış için gittim oraya. (CHP sıralarından alkışlar) Ben yapılan yanlıştan
dönün diye gittim oraya. Dedim ki sana: “Bakın, Suriye hükûmetinin artıları da
var, eksileri de var.” Sana maddeler hâlinde, Sayın Dışişleri Bakanı Ahmet
Loğoğlu…
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) – Allah söyletiyor. Olacak, geliyor.
HASAN
AKGÖL (Devamla) – ...Ahmet Davutoğlu, sana gönderdim, gönderdim. Çık, bunu, o
zaman basınla paylaş. CHP benim yapamadığımı yaptı, gönderdi raporları… Niye
söylemiyorsun? “Yok efendim, fotoğraflara bakın.” Lan, bu fotoğrafları ben
verdim, kim verdi? Bu fotoğrafları ben sana sundum, sen bir yerden mi buldun?
Ben Yayladağı Sınır Kapısı’ndan damga vurularak çıktım, kaçak gitmedim ki.
Ama, AKP
Hükûmeti öyle bir kayaya tosladı ki, öyle bir yanlış dış politika uyguladı ki
Suriye konusunda, ne yapacağını şaşırır durumda; afalladı, işin altından
çıkamıyor. Şimdi, suçlu aramaya başlıyor. Hesap neydi biliyor musunuz? İki
ayda, üç ayda Suriye Hükûmeti devrilir, biz de amacımıza ulaşırız. Ya, Suriye,
Hükûmeti, halkın istediği bir devlet başkanını niye devirsin? Halk bir doğal
afete benzer. Eğer halk istemiyorsa kimse ayakta kalamaz. Nasıl Saddam Hüseyin
kalmadı, nasıl Kaddafi kalmadı, nasıl diğer diktatörler kalmadı, Beşar Esad da kalmazdı ama halkın desteği var. E, bunu
görün artık, bunu görün artık. Ama bu halk, nasıl o diktatörleri o koltuktan
indirdi, bir gün gelecek Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan’ı da o koltuktan
indirecek. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Avucunu yalarsın!
HASAN AKGÖL
(Devamla) – Çünkü şunu görecek o halk: Önündeki üç tane yemi görüp de, bir
tavuk misali önüne aldığı 3 tane yemi yutup da arkadaki yumurtladığı yumurtayı
kimin aldığının farkında olduğunu görecek bu halk. Bu halk bilinçli. Bu halk,
bir gün gelecek dersini verecek. Bu halk diyecek sana: “Sen bana ne yapıyorsun?
Sen beni kardeşimle düşman ettin. Sen beni bitirdin.” Diyecek bu halk. Bunun
hesabını tek tek soracak. Sen, kardeş, dost ülke olan Suriye’yle ilişkimizi
bozma hakkına sahip değilsin.
Ben
buradan ikaz ediyorum: Bir an önce o Çin Seddi’ni kaldırın, o duvarları sökün.
Teşekkür
ediyorum.
Sağ olun,
var olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Akgöl.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ikinci konuşmacı Gaziantep
Milletvekili Ali Şahin.
Buyurun
Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; BDP Grubunun Suriye’yle
ilgili vermiş olduğu Meclis araştırması için huzurlarınızda bulunuyorum. Bu
vesileyle, aziz milletimizi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Az
önce,100 bini aşkın insanın, silahlı veya silahsız, sivil veya milis ayırt
etmeden, çoluk çocuk, kadın, yaşlı ayırt etmeden 100 bin insanın kanını
sorgusuz sualsiz akıtmış bir diktatörle aynı çerçevede durmuş, aynı çerçevede
poz vermiş bir milletvekilini dinlediniz. Şimdi de mazlumlarla aynı çerçevede
duran bir iktidar partisinin
milletvekilini dinleyeceksiniz.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – O diktatörle resim çektiren kimdi?
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyiniz.
MUSA ÇAM
(İzmir) – O diktatörle tatil yapan Başbakan kim? O diktatörle Bodrum’da tatil
yapan kim?
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Resim çektiriyordu, unuttu.
BAŞKAN -
Sayın Çam, lütfen…
ALİ ŞAHİN
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, “Suriye” denildiğinde benim aklıma hep, böyle,
gençlik yıllarımdaki bir hatıram gelir, onu sizlerle paylaşmak istiyorum
sözlerimin başında: Zannedersem on beş veya on altı yaşlarındaydım, lisedeyim.
Nizip’ten Gaziantep’e bir tren yolculuğu yapıyorum. Bu yolculuk esnasında
bulunduğum kompartımana bir Suriyeli vatandaş bindi, kılığından, kıyafetinden,
her hâlinden… Karkamış’tan Nizip’e gelmiş veya Karkamış’taki istasyondan
binmiş. Gaziantep’e giden bir tren ve bu kompartımanda bu Suriyeli kardeşimizle
ikimiz bir aradayız. O sıralarda da -yoğun bir şekilde- İsrail’in Golan Tepelerini işgali söz konusu, gündem onunla alakalı,
ilgili.
Suriyeli
kardeşimizi görünce “Ya, siz, bütün Arap devletleri niçin birleşip İsrail’e
karşı bir birlik, bütünlük oluşturmuyorsunuz? Hepiniz birleşseniz, bir birlik,
bütünlük oluştursanız İsrail asla baş edilmeyecek, yenilmeyecek bir güç değil,
bu algıdan kurtulmanız lazım.” demeye kalmadı, daha sözümü bitirememişken hemen
o Arap kardeşimiz parmağını dudaklarına götürerek korkulu bir göz ve yüz
ifadesiyle “Muhaberat, muhaberat!” diyerek beni susturdu.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Başbakanınız bilmiyor mu?
ALİ ŞAHİN
(Devamla) – Düşünün, Suriyeli bir vatandaşla, Türkiye’de Nizip’ten Gaziantep’e
kompartımanda, trende yolculuk yapıyoruz, o ve ben varız, ikimiz ve Suriye
muhaberatından korkan, kendi ülkesinin iktidarından, kendi ülkesinin
hükûmetinden korkan bir Suriyeli.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Şimdi Türkiye gibi.
ALİ ŞAHİN
(Devamla) – Sizin yanında durduğunuz, sizin gidip poz verdiğiniz ülkenin
diktatörü böyle bir ülke yarattı, bir kere bunun farkında olacağız.
MUSA ÇAM
(İzmir) – Daha önce tatil yapıyordu Başbakanla.
ALİ ŞAHİN
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, Türkiye, burada az önce konuşan milletvekilinin
hayal edemeyeceği ölçüde güçlü ve değerlere sahip bir ülkedir. Tarih boyunca
bunu her yerde görebiliriz ve Türkiye, tarih boyunca -Osmanlı döneminde olsun,
cumhuriyet döneminde olsun- her zaman iradesini ve gücünü zalimin yanında
değil, mazlumun yanında kullanmış bir devlettir.
HASAN
AKGÖL (Hatay) – Tamam, sen de bıraksana zalimi, bıraksana. Kimsenin Türkiye’ye
laf etmesi haddi değil. Senin hele hiç haddin değil.
ALİ ŞAHİN
(Devamla) – Tarihimize bakalım, 1845’li yıllara kadar inin…
MEVLÜT
DUDU (Hatay) - Irak’ta Amerikan askerlerine başarılar dileyen de sizdiniz.
ALİ ŞAHİN
(Devamla) – Bundan birkaç yıl önce, 2008 yılında İrlanda’ya bir ziyaret düzen-lemiştim. Bakın, sizin sırtınızı döndüğünüz o neslimizle, o
ecdadımızla biz bugün gurur duyuyoruz.
2008
yılında İrlanda’ya bir ziyaret düzenlemiştim, orada “Drogheda”
adında bir liman kenti var, gidenleriniz olursa mutlaka ziyaret etmenizi
öneririm. Bu kente gittiğimde… Gitmeden önce de mutlaka bütün ülkeleri
araştırırım, acaba bizden, Türk halkından, Türkiye halkından, ecdadımızdan
izler taşıyan bir yer midir diye.
İrlanda’nın
sahil kenti Drogheda. Baktığımda, 50 bin nüfuslu bu
kentin kent ambleminin hilal ve yıldızdan oluştuğunu gördüm. İrlanda’ya
gittikten hemen sonra bu kenti ziyaret ettim. 1845 yılında, İrlanda’daki o
açlık yıllarını belki tarih okuyan arkadaşlarımız bilecektir, o yıllarda 1
milyon İrlandalı açlıktan vefat ediyor, 2 milyon İrlandalı ise göçmen durumuna
düşüyor. Osmanlı’nın zor, borçlu yılları. Bunu haber alan Sultan Abdülmecit,
bir rivayete göre 3 gemi, bir rivayete göre 5 gemiyi gıda yükleyerek İrlanda’ya
gönderiyor. Bu gemiler Dublin limanlarına yaklaştığında -İrlanda o yıllarda bir
İngiliz sömürgesi- İngilizler tarafından haber alınınca gemilerimiz buraya
yaklaştırılmıyor. Gizlice gemilerimiz sahil şeridini izleyerek Drogheda kentine yüklerini boşaltıyorlar ve o gıdayla
İrlanda halkı rahat bir nefes alıyor. 1845 yılından bu yana, bu kentin kent
amblemi hilal ve yıldızdan oluşuyor.
Bizim
atalarımız 1845 yılında bunu başarmış. Bizim atalarımız, hiçbir din, dil, ırk
ayrımı gözetmeksizin, İspanya’da zulme maruz kalmış Musevi insanları, Musevi
vatandaşlarını bu topraklarda misafir etmiş ve bu ülkenin sahipleri kılmıştır.
Çok daha
yakın bir zamana gelelim. 1988 yılında, işte, BDP’li
arkadaşlarımız bununla ilgili önerge verdiler. Türkiye'nin Suriye
politikalarında mezhepsel ayrımcılık veya dinsel, etnik ayrımcılık yoluna
gittiği iddiasıyla önergeler verildi.
1988
yılında Saddam’ın gerçekleştirmiş olduğu Halepçe katliamının ardından 1 veya 2
milyon civarında Kürt kardeşimiz bizim sınırlarımız içerisine hücum etti. Biz
tüm imkânlarımızla o gün de Kürt kardeşlerimizin yanında yer aldık.
Bir kere
şunun çok iyi bilinmesi gerekiyor: Türkiye, hiç kimsenin veya buradaki
özellikle CHP’li kardeşlerimizin akıl edemeyeceği kadar küresel güç
potansiyelleri taşıyan bir ülkedir. Bu Parlamento…
MEVLÜT
DUDU (Hatay) – Yok ya!
ALİ ŞAHİN
(Devamla) – İnansanız da inanmasanız da bu böyle.
Bu
Parlamento sadece Türkiye halkının parlamentosu değil sevgili arkadaşlar, bunu
çok iyi bilelim. Bu Parlamento aynı zamanda mazlum coğrafyaların
parlamentosudur. Türkiye, sadece Türkiye halkının, Türkiye sınırları içerisinde
yaşayan toplumların ülkesi değildir; Türkiye, aynı zamanda mazlum ve kendisini
mağdur hisseden bütün coğrafyaların ülkesidir. Arakan’dan
Suriye’ye, Somali’den Drogheda’ya, Bande Açe’ye kadar çok geniş bir
coğrafyada kendini mazlum hisseden her insanın coğrafyasıdır, her insanın parlamentosudur
Türkiye Parlamentosu.
Bundan
birkaç ay önce Keşmir’den bir heyet geldi. Eğitimimi Pakistan’da tamamlamış
olmam hasebiyle beni de buldular. Bana dedikleri şuydu: “Bakın biz ta
Keşmir’den şunun için geldik Türkiye Parlamentosuna: Biz bakıyoruz ki bugün,
zengin dünyanın göz yumduğu Somali’de herkesten önce Türkiye var. Batı âlemi
Somali’deki açlığa sahip çıkmazken, orası için parmaklarını bile kımıldatmazken
bakıyoruz ki bugün Türkiye herkesten önce orada. Bakıyoruz ki Gazze meselesini,
Filistin meselesini en güçlü şekilde Türkiye savunuyor. Bakıyoruz ki Suriye’de
zalimlerin değil mazlumların yanındasınız. Biz de Keşmir’den çıktık geldik ki
Türkiye mazlum Keşmir’in meselesini zengin coğrafyaya, Avrupa’ya gündem konusu
yapsın ve Keşmir’deki Müslümanların, azınlıkların da dertleriyle dertlensin,
sahip çıksın.” Bir kere, bunu hepimizin zihninde çok iyi bulundurması lazım.
Biz küçük düşünmüyoruz arkadaşlar. Biz, ufkumuzu, düşüncelerimizi sadece 780
bin kilometrekare ile sınırlı tutmuyoruz. Bize umut besleyen, gözleri ufukta
Türkiye’den inecek uçakları bekleyen bütün mazlum coğrafyaların iktidarıyız,
bütün mazlum coğrafyaların hükûmetiyiz, bütün mazlum coğrafyaların
Türkiye’siyiz.
Bu
dileklerimle hepinizi sevgi, saygıyla, hürmetlerimle selamlıyorum. Bu anlamda
BDP Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin şu aşamada gerekli
bir altyapısının bulunmadığını düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Şahin.
HASAN
AKGÖL (Hatay) – Sayın Başkan, sataşma var. Diktatörle fotoğraf çektirdiğimi
söylüyor, cevap verebilir miyim?
BAŞKAN –
Ne dedi sataşma olarak?
HASAN
AKGÖL (Hatay) – Diktatörle fotoğraf çektirdiğimi söylüyor.
BAŞKAN –
Bu bir sataşma değil ama. Çektirdiyseniz çektirmişsinizdir.
HASAN
AKGÖL (Hatay) – Sataşmadır efendim.
Peki, ben
buradan soruyorum: Siz, bir hükûmet başkanı bir hükûmet lideriyle görüşürken
kimliğine mi bakıyorsunuz? Arap mı, Türk mü, Alevi mi diye bir ayrım mı var?
Bir hükûmet başkanı o.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) – Ben öyle bir şey söylemedim, fotoğraf çektirdiklerini söyledim.
BAŞKAN –
Sayın Akgöl…
HASAN
AKGÖL (Hatay) – Peki, benim görüştüğüm yerle Saadet Partisi de görüştü, niye
bunu çıkıp söylemiyorsunuz?
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Bravo, bravo!
BAŞKAN –
Sayın Akgöl, siz bu resmi çektirdiyseniz çektirmişsiniz demektir. Bunda bu
sataşma yok. Lütfen…
HASAN
AKGÖL (Hatay) – Çektirdim, ben bir şey demiyorum. Ben bir hükûmet başkanıyla
görüştüm. Aynı başkanla siz de görüştünüz burada. Zamanında Sayın Başbakan
defalarca görüştü onunla. O fotoğrafları da çıkartın lütfen.
BAŞKAN –
Tamam, kayda geçti söyledikleriniz.
Teşekkür
ederim.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Çerçeve yap, çerçeve.
BAŞKAN –
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisini oylarınıza sunacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz ve 20 milletvekili tarafından zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
2/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 06/11/2013 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
Sinop
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz ve 20 milletvekili tarafından, 02/05/2013 tarihinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (864 sıra no.lu) Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere, bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 06/11/2013
Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde konuşmak üzere Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz’ü kürsüye davet ediyorum.
Buyurun
Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’mızın 98’inci
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük’ünün 104 ve
105’inci maddeleri gereğince zeytin üreticilerinin sorunlarına ilişkin vermiş
olduğumuz zeytin araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, zeytin hasat dönemi başladı. Üreticiler bölgelerinde hasat
şenlikleri yapıyor. İki gün önce Bursa Orhangazi’de gerçekleşen zeytin
festivaliyle üreticiler hasat sevincini vatandaşlarla paylaştılar. Yaşadıkları
sıkıntılardan uzak, sorunlarına çözüm bulabilmek için bu festivalleri
düzenliyorlar ama gelin görün ki, ne yazık ki Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı ve onun yetkilileri bunu görmezlikten gelerek tarıma bakış açılarıyla
festivallere de aynı bakışlarının devam ettiğini ifade etmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, dostluğun, barışın, bereketin, sağlığın ve ölümsüzlüğün
simgesi olan kutsal ağaç zeytin altı bin yıldır insanlığın hizmetindedir.
Dünyanın dar bir bölgesinde yetişmekte olan zeytinin ülkemizde yetişiyor olması
hepimiz için büyük bir şanstır. Zeytincilik, ülkemizde yaklaşık 500 bin ailenin
geçim kaynağını, işlenen tarım alanlarının ise yüzde 3,5’unu oluşturan bir
sektördür. Zeytin, dünyada olduğu gibi ülkemizde de ticaret, sanayi, toprak
muhafazası, iş gücü istihdamı, insan sağlığı ve beslenmesi bakımından çok
önemli bir yere sahiptir. Günümüzde Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerimiz zeytin
yetiştiriciliği hususunda dünya çapında isim yapmıştır ancak özellikle Gemlik
tipi sofralık zeytin bir marka olarak tüm dünyada bilinmektedir.
Yine,
zeytin ağacı uzun ömürlü olması, değeri, asaleti, insanlara faydası ve kutsal
olarak kabul edilmesi nedeniyle mitoloji ve efsanelere konu olmuş, bütün kutsal
kitaplarda yer almıştır.
Sayın
Başbakanın “Yol için cami yıkarım.” ifadesinden hareketle İstanbul-Bursa-İzmir
otoyolu yapımında, ziraat odaları başkanlarının tespitleri doğrultusunda, 100
binin üzerinde zeytin ağacı kesilmiştir. Bu yolla ilgili görüşlerimi ifade
etmek istemiyorum konu itibarıyla ancak şunun altını özellikle çizmek istiyorum
ki bu güzergâhın dışında Karayolları Genel Müdürlüğünce tasdik edilmiş 2 tane
proje olmasına rağmen, maalesef bu zeytin ağaçlarının bulunduğu güzergâh tercih
edilmiştir.
Türkiye,
zeytinin ana vatanı olarak dünya zeytin üretiminde ve zeytinyağı ihracatında
önemli bir yere sahiptir. Ülkemizde, Gaziantep’ten Tekirdağ’a, Artvin’den
Sinop’a, Bursa’ya kadar olmak üzere 41 ilimizde yağlık ve sofralık zeytin
üretimi yapılmaktadır. Yani, ülkemizin hemen her bölgesinde ve 81 ilimizin
yarısından fazlasında zeytin üretimi gerçekleştirilmektedir. Bu üretim coğrafi
zenginliğine rağmen ülkemiz, dünya sofralık zeytin üretiminde 2’nci, yağlık
zeytin ile zeytinyağı üretiminde ise 5’incidir. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı
Konseyi’nin 2013-2014 dönemi rekolte tahmin rakamlarına göre, sofralık zeytin
rekoltesinin 410 bin ton, zeytinyağı rekoltesinin 130 bin ton, toplam ağaç
varlığımızın 166 milyon 146 bin adet olduğu açıklanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin her bölgesinde zeytincilik yapan çiftçilerimiz fidan
aşamasından hasada kadar büyük sıkıntı içindeler. Üreticilerimiz, üretim
girdilerindeki yüksek maliyet ve ağaç sayılarındaki azalmanın yanı sıra, aşırı
yağış ve kuraklık nedeniyle verim düşüklüğü, mazot, ilaçlama, sulama ve
özellikle işçilik, gübre maliyetlerinin de çok yüksek rakamlara ulaşması
neticesiyle sıkıntı çekmektedir. Son üç yılda mazota yüzde 47,1; gübreye yüzde
38 ve 75 arasında zam yapılmış, elektriğe yapılan zam ise yüzde 124’tür.
Üreticilerimiz, zeytin üretiminden kopup sanayide çalışmaya yönlenmiş,
sanayinin hızlı gelişimi nedeniyle verimli zeytin bahçeleri yapılaşmaya
açılmış, üreticiler bankalara ve diğer kooperatiflere olan borçları nedeniyle
büyük bir sıkıntı çekmişlerdir.
Değerli
milletvekilleri, bu sıkıntıların tamamı Bursa ilimizin en önemli bitkisel kalemi
olan zeytin için de geçerlidir. Bursa’da Gemlik, Orhangazi, Mudanya ve İznik
ilçelerimizin en önemli ve tek geçim kaynağı Gemlik tipi sofralık zeytindir.
Üreticilerimiz, üretim girdilerindeki yüksek maliyet ve ağaç sayılarındaki
azalma nedeniyle Gemlik tipi sofralık zeytin fidanlarının çoğaltılması
neticesinde de bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmışlardır. Oysa, bu çok kaliteli
siyah sofralık çeşidin her ekolojide istenen verim ve kaliteyi vermesi mümkün
değildir.
Değerli
milletvekilleri, bu bölgede yine ziraat odalarının kayıtlarına göre, Gemlik,
Orhangazi, İznik ve Mudanya’da 30.700 kayıtlı zeytin üreticisi vardır. Bu
koşullarda bölge üreticilerimiz zeytin üretimini terk edecekler ve maalesef
yüzlerce yıllık zeytin hazinemiz göz göre göre yok olacaktır. Bölgemizdeki
üreticilerin korunması millî servetin korunması anlamına gelmektedir. Bu
nedenle, Gemlik tipi sofralık zeytinde en az 50 kuruş prim desteği büyük bir
önem arz etmektedir. Bu anlamda, Bursa’da Orhangazi, Gemlik, Mudanya, İznik
ilçelerimizde ziraat odaları ve ilçe başkanlarımızla beraber bir imza
kampanyası başlattık. Bu başlattığımız kampanyanın adı “50 Kuruşluk Prim Desteği”ydi. Buradan ilçe başkanlarımıza, ziraat oda başkanlarımıza teşekkür ediyorum.
12 bin
imzalı dilekçeyi topladık değerli milletvekilleri ve bu arkadaşlarımız
Ankara’ya geldiler. Ankara’da basın toplantısı yaptık ve bu basın toplantısında
çiftçilerimizin, zeytin üreticilerinin isteğinin sadece 50 kuruşluk prim
desteği olduğunu ifade ettik. Daha sonra ne yaptık biliyor musunuz değerli
arkadaşlar? Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından randevu istedim, üç gün
boyunca randevu istedim ve ben aynı zamanda Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu üyesi olmama rağmen Sayın Bakandan randevu alamadım. Sayın Bakan,
bize bile dönerek bu konuda hiçbir görüşme yapmadı. Biz ne yaptık?
Dilekçelerimizi özel kaleme vermek durumunda kaldık.
Buradan
sizin aracılığınızla soruyorum: Sayın Bakan kimin bakanı? Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı, bizim bakanımız değil mi? Sayın Bakan sabah kahvaltısında
zeytin yiyor mu bilmiyorum ama yemiyorsa ben ziraat yüksek mühendisi olarak
onun zeytin yemesini tavsiye ediyor ve kahvaltıda önüne gelen zeytini
gördüğünde “Zeytin üreticilerini hiç aklına getiriyor mu?” diye bu konuyu ifade
etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu konuda üzerimize düşen görevleri Cumhuriyet Halk Partisi
olarak 22’nci Dönemde ve 2012 yılı Haziran aylarında komisyon tutanaklarıyla,
çalışmalarıyla ilettik. Burada istediğimiz, bu önergemize destek vermeniz. Eğer
sizler destek vermiyorsanız, başta bahsettim, 41 ildeki 230 milletvekili
arkadaşımızın, yani 41 ildeki zeytinle ilgili olan arkadaşlarımızın bu önergeye
destek vermelerini bekliyor, hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Demiröz.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde birinci konuşmacı Bursa Milletvekili
İsmail Aydın.
Buyurun
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP’nin ülkemizde zeytin
ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarıyla ilgili gereken önlemlerin alınması
amacıyla Meclis İçtüzüğü gereğince vermiş olduğu Meclis araştırmasının aleyhine
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Tarih
boyunca barış, dostluk ve bereketi zeytin simgelemiştir, besin değeri çok
yüksek bir yiyecektir. Akdeniz uygarlığının sembolü zeytin ağacıdır, tarih
boyunca bu bölgede kurulan tüm uygarlıkların temelini zeytin oluşturmuştur.
Ülkemizde
zeytin dikim alanları 826 bin hektara ulaşmış, toplam 24,4 milyon hektar
işlenen tarım alanının yüzde 3,4’ünü, meyvecilik yapılan alanların ise yüzde 27’sini zeytin tarımı
iştigal etmektedir. Türkiye’de zeytin üretimi Ege, Marmara, Akdeniz ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yapılmaktadır.
Zeytin,
dünyada olduğu gibi ülkemizde de ticaret, sanayi, toprak muhafazası, iş gücü
istihdamı, insan sağlığı ve beslenme açısından çok önemli bir yere sahiptir.
Zeytin ve zeytinyağı Akdeniz insanının önemli bir gıdası olagelmiştir,
ticaretinin de temelini oluşturmuştur. Sadece besin değeri olarak değil, aynı
zamanda ışık kaynağı ve güzellik iksiri olarak da kullanılagelmiştir. Zeytin ve
zeytinyağı, başta kalp damar hastalıkları olmak üzere, sindirim sistemi, kemik
yapısı, beyin gibi birçok şeye iyi gelmektedir.
Ülkemiz
de sofralık zeytin üretiminde dünyada 2’nci sıradadır. Gemlik zeytini Marmara
Bölgesi’nde zeytin ağaçlarının büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Özellikle
özel bir grubu oluşturan Gemlik zeytini her yıl düzenli olarak meyve
vermektedir. Gemlik zeytinini diğer zeytinlerden ayıran, farklı kılan en
belirgin özelliği ise renginin koyu siyah olması, etinin iri, çekirdeğinin ince
olması ve yine kabuğunun çok ince olmasıdır. Gemlik zeytininin meyve ve
çekirdekleri orta irilikte olup 29,9 oranında yağ ihtiva etmektedir.
Gemlik
bölgesinde üretilen zeytin yapı özellikleri dolayısıyla dünyanın en iyi salamuralık zeytinini teşkil etmektedir. Gemlik zeytini
halk arasında “Tirilye”, “kıvırcık”, “kaplık”, “kara”
gibi isimlerle de ifade edilmektedir. Gemlik zeytinleri yöreye özgü olup
dünyanın başka hiçbir yerinde yetişmeyen bir yapısı vardır ve damak ve lezzete
sahiptir.
Gemlik
zeytini Marmara Bölgesi’nin ve ülkemizin başta gelen siyah sofralık zeytin
çeşididir. Dünyanın en iyi sofralık zeytini Gemlik vadisinde yetişmektedir; Gemlik,
Orhangazi, İznik ve Mudanya bölgelerini kapsamaktadır.
Küçük
çekirdekli ve lezzetli olan bu zeytinin görüntüsü rakiplerine benzemez. En
amatör zeytinseverler bile Gemlik kıvırcık zeytinini
tadından tanıyabilmektedirler. Ağzının tadını bilenlerce aranan bir zeytin
çeşidi olan Gemlik kıvırcık zeytini tüm diğer sofralık zeytin çeşitlerinden
daha yüksek bir fiyatla satılmaktadır. Dünyada zeytin üretiminde lider
konumunda olan İspanya’nın sofralık zeytini Manzanilla’nın
özellikle rekabet edebileceği tek zeytin türü Gemlik sofralık zeytin türüdür.
Diğer sofralık zeytinlerden daha pahalıya satılabildiği için Gemlik zeytini
üreticinin her dönem gözdesi olmuştur. Ülkemizde zeytin yetiştirilen hemen her
yerde sofralık zeytinlerin tamamı Gemlik zeytini olarak satılmaktadır.
Özellikle ülkemizin diğer bölgelerinde yetiştirilen sofralık zeytinleri
maalesef pazarlara da Gemlik çeşidi, Gemlik tipi zeytin olarak ya da Gemlik
zeytini olarak pazarlanmaktadır. Bu, pazarda aynı zamanda yöre zeytincileri
için haksız bir rekabet oluşturmaktadır; hem tüketicinin aldatılması,
tüketicinin yanıltılması hem de yörede üretim yapan, Gemlik tipi zeytini üreten
çiftçilerimiz için haksız bir rekabet ortamı doğurmaktadır.
Değerli
dostlar, özellikle bölgemizdeki zeytinciliğin, zeytin üreticilerinin sorunları
elbette ki şu anda bitmiş değil, birtakım sorunlarımız vardır. Ancak, son on
yılda bölgemizde yapılan tarımsal alandaki yatırımları göz önünde
bulundurduğumuzda bölge çiftçimizi, zeytin üreticilerimizi de büyük oranda
rahatlattığımız kanısındayım.
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) – Mesela?
İSMAİL
AYDIN (Devamla) – Özellikle sulama alanında… Sulama, zeytin için çok çok
önemlidir. Gemlik bölgesinde yetiştirilen zeytinlerin değeri baremine göre
değer bulmaktadır. Özellikle küçük barem dediğimiz ya da yağlık zeytinden
sonraki baremlerde fiyatlar düşük olmakta ama başbarem
dediğimiz, kilogramda 170 ile 200 daneye kadar bulan zeytinler çok değerlidir.
Sulanabilen zeytinler de sürekli irileşmekte, güzelleşmekte ve dane
yapmaktadır. Bu vesileyle, özellikle Orhangazi’de sulanamayan zeytin ağaçları
için Güney Yaka Sulama Projesi hayata geçmiş ve önümüzdeki yıl itibarıyla
sulanamayan hiçbir bölgemiz kalmayacaktır.
Yine,
Narlıca beldesinde 2 adet sulama deposu yapılmış, özellikle Güney Yaka sulama
sistemiyle sulayamadığımız zeytin ağaçlarını, yüksek kotlardaki zeytin
ağaçlarımızı sulayabilme şansı yakalanmıştır.
Yine,
Çakırlı beldesinde özel idare kanalıyla yaptığımız gölet Çakırlı köylülerimiz
için sulanamayan yüksek kotlardaki zeytin ağaçlarımızın sulanabilmesine ve
buradan elde edilecek ürünlerin irileşmesine sebebiyet vermiştir.
Yine,
bölgemizde yaptığımız yatırımlar sayesinde, özellikle Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığımızın kırsal yatırımı teşvik kapsamında, bugüne kadar,
bizden önce, on yıl öncesine kadar zeytinleri muhafaza ettiğimiz sarnıçlar
maalesef “merdiven altı” diye tabir ettiğimiz çok ilkel, çok önceki sistemlerde
yapılan zeytin sarnıçlarıydı. Özellikle kırsal yatırımı teşvik anlamında
yaptığımız destekler, yüzde 50 oranında verdiğimiz hibeler… Bugüne kadar 1.200
işletmecimiz bu kredilerden faydalanmış, zeytinin özellikle depolanması ve
paketlenmesindeki her aşamaya Bakanlığımız destek vermiş ve bugün yöremizde
zeytin sadece tarımsal bir üretim alanı değil aynı zamanda bir sanayi mamulü
hâline gelmiştir.
Kıymetli
dostlarım, Gemlik’te Gemlik tipi zeytinin var olabilmesi için, daha güçlü
olabilmesi için, yöremiz çiftçisinin güçlenebilmesi için sadece kilogram başına
bir destek bizim için yeterli değildir. Destekten ziyade, özellikle Gemlik tipi
zeytinin muhafaza edilebilmesi için ya da köylülerimizin diğer üretim alanlarıyla
rekabet edebilmesi için menşe zorunluluğu şarttır. Kanımca, eğer zeytinde menşe
zorunluluğunu getirebilirsek, her üretilen zeytin üretilen bölgenin menşeyini taşırsa bu alanda özellikle tüketici
yanıltılmamış olur; tüketici hangi bölgenin zeytinini aldığını, hangi bölgenin
zeytinini almak istediğini, ona göre alım yaptığını görmüş ve yanıltılmamış
olur ve bu doğrultuda da özellikle Marmara Havzası’nda, bölgemizde üretilen
zeytinler, zeytin üreticilerinin değerli zeytinleri piyasada daha değerli satılmış
olacak, daha da değer kazanmış olacaktır.
Sayın
milletvekili özellikle otoyol projesinde 100 bin zeytin ağacının kesildiğini
söylemiştir. Bu doğru değildir. 100 bin zeytin ağacı rakamı bölgemiz için çok
abartılıdır. Özellikle Ortaköy ve Yeniköy havzasında zeytin üretilmeyen
alanlarda, taban suyu, taban alanı olan alanlarda vadilerden bu yol geçmiştir
ve hiçbir şekilde yüksek kotlardan iki ayrı otoyol projesinin olduğu bilgisi de
doğru değildir, bu bilgi tamamen sağlıksız ve gerçek olmayan bir bilgidir. Biz
mümkün olduğu kadar bu otoyolumuzu da… Otoyolun bölge üreticimize çok faydalı
olduğunu söylüyoruz çünkü artık bölgemiz, bölge üreticilerimiz İstanbul
pazarına çok yaklaşmıştır ve İstanbul pazarının tamamen bölgemizden, bölge
üreticilerimizden, zeytincimizden faydalanması söz konusudur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL
AYDIN (Devamla) – Bu vesileyle otoyolun da Orhangazi için, İznik için, Gemlik
için çok önemli olduğunu söylüyoruz.
Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkanım, hatip 100 bin zeytin ağacının kesilmesiyle
ilgili benim söylediğimin yanlış olduğunu ifade etti. Bu konuda, sataşmadan
dolayı söz istiyorum iki dakika.
BAŞKAN –
Sizin söylediğiniz fikrin aksini mi iddia etti?
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) – Evet, aksini iddia etti efendim.
BAŞKAN –
Yani bu bir sataşma değil, eleştiri sınırları içinde kabul etmek gerekir.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) – Hayır efendim, 100 bin ağacın kesilmediğini söyledi. Daha
sonra bu konuyla ilgili benim yapmış olduğum ifadelerin yanlış olduğunu ifade
etti. Onları söylemem lazım. “İki proje var.” dedim; “Hayır, yok.” dedi. Onu
bir açıklamak istiyorum.
BAŞKAN –
Peki, buyurun.
İki
dakika…
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) – Sağ olun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa
Milletvekili İsmail Aydın’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zannediyorum ki çok
değerli Bursa milletvekili arkadaşım öncelikle bu önergemize, 50 kuruşluk prim
desteği önergesine destek verecektir çünkü Orhangazililer
onu da izliyor, beni de izliyor. Birincisi bu.
İkincisi;
İstanbul-Bursa-İzmir otoban yolunda -şöyle ifade ettim, yine aynı şeyi
söylüyorum- ziraat oda başkanlarımızın, Orhangazi Ziraat Odası ve Gemlik Ziraat
Odası başkanlarının ifadeleri doğrultusunda 100 bin zeytin ağacı kesilmiştir.
Sayın milletvekilinin eğer bu rakamla ilgili tereddütleri varsa “Bilgi Edinme”den, “Kamulaştırma”dan
lütfen kendileri sorsun. Onlara bütün kapılar her zaman açık oluyor çünkü
oradaki tünelin ucunda da baretleri giyerek devamlı resim çektiriyorlar. Ama
maalesef Orhangazi’nin ovasına hançer gibi giren 13 metre yüksekliğindeki
Orhangazi’deki gölle Orhangazi’yi kapatacak yolu hiçbir şekilde görmüyorlar.
İkincisi,
arkadaşlar, Karayolları Genel Müdürlüğünden bu konuyla ilgili hazırlanmış ve
tasdik edilmiş 2 adet proje var ama niçin bu projeler dikkate alınmadı? Çünkü
bu projeler biraz masraflıydı. O masrafı yapana kadar, zeytin ağaçlarını
kesersek, ovanın içerisinden geçersek, gölle ova arasında, Orhangazi arasında
Çin Seddi’ni oluşturduktan sonra oradaki kısımlara da İstanbul’un arka bahçesi
olarak sanayiyi getirirsek biz bu konuda başarılı oluruz diye düşünüyorlar.
Şunun
altını özellikle çiziyorum: Yol hepimiz için geçerlidir ama burada yapılan yol
güzergâhı tamamen yanlıştır. Bu konuda ilgilileri tekrar buradan uyarıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz ve 20 milletvekili tarafından zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
2/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut.
Buyurun
Sayın Bulut. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok önemli bir
konu olan zeytin, zeytinyağı üreticilerinin sorunları hakkındaki araştırma
önergesini Genel Kurula getiren Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimizi sunmak üzere
huzurlarınızdayım. Şahsım ve grubum adına yüce Türk milletini, muhterem
heyetinizi ve Balıkesir’den bizi izlemeye gelen kıymetli misafirleri saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bahsedilen zeytin ve zeytinyağı, sizin sabahleyin sofralarda
yediğiniz zeytin tanesi bir besin olmaktan öte, bir Ege milletvekili olarak,
bizim için, yüreğimizde aşk, midemizde aş, bizim geleceğimiz, geleceğimizin
güvencesidir. “500 bin aile” olarak ifade edilen 3 milyon insanın geçimini
sağladığı, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak 3 milyar dolar sıvı yağ
ithalatına para harcadığımız, bunca zengin toprakların çalışkan insanlarının
emeklerini, alın terlerini değerlendiremeyip başka ülkelerin çiftçilerine para
kazandırdığımız sıvı yağın, bunun en önemlisi zeytinyağının kadrini, kıymetini,
sorunlarını, önemini burada belirtmek üzere değerli milletvekillerinin, farklı
partilerden milletvekillerinin görüşlerini dinlemektesiniz.
Evet, on
bir yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisinin bugüne kadar zeytin,
zeytin üreticisi, zeytinyağı konusunda yaptığı elbette önemli, güzel çalışmalar
da var. Ancak, şunu ifade etmek isterim ki zeytin, bu geçen yıllar itibarıyla,
2002 yılından 2011 yılına geldiğinizde artan maliyetleri ve düşen üretim
rekoltesi itibarıyla çiftçimizin fakirleşmesine, bankalara borçlanmasına,
zeytin ağaçlarının el değiştirmesine sebep olmuştur.
Zeytin
ağaçta yetişir. Biz her yıl o zeytinin yüzünü gözünü yırtarak üzerinden
meyvelerini alırız. Ertesi yıl kendini toparlayamaz zeytin ağacı bilinçsiz
toplamaktan dolayı. Bir yıl verir, diğer yıl kendini toparlama gayretinden
dolayı veremez. Zeytin tanınmaz zaten, zeytinyağı da tanınmaz. Anadolu’da çiçek
yağında pişirilen balığı zeytinyağında pişirdiğini iddia eder evin hanımı.
Bu
anlamda, gerek Bakanlığın gerek zeytinle ilgili birliklerin, kuruluşların
tanıtım ve reklam çalışmaları konusunda büyük bir eksikliği ifade etmek
istiyorum. Zeytin ağaçlarının 90 milyon olan sayısının Hükûmetin bir projesi
çerçevesinde, yeni ağaçların dikimi noktasında gösterilen büyük gayretle 160
milyona çıkması öyle beklendiği gibi rekoltenin de 2 katına çıkmasını
doğurmadı, meydana getirmedi. Geçen yıl 200 bin ton zeytinyağı aldığımız hâlde,
bu sene UZZK’nin, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı
Konseyinin bahsettiği tahminleriyle bu yıl beklenen rekolte 130 bin tondur. Bu,
Türkiye için çok düşük bir rakamdır.
Değerli
milletvekili, coğrafi belgeden menşe belgesi alınmasından bahsetti.
Balıkesir’in Ayvalık zeytinyağının coğrafi menşe belgesi var ama kardeşim, siz
çevremizi yangına çevirdiniz. Suriye’den tankerlerle Ege’ye zeytinyağı geliyor.
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) – 60 bin ton.
AHMET
DURAN BULUT (Devamla) – Hükûmete soruyorum: Bu yağı kim sokuyor Türkiye’ye?
Yolda “Allah Allah” nidalarıyla bu yağ nasıl geliyor
ta Ege’ye kadar? Hangi firma, hangi şirket bunu getiriyor? Ege’nin yağıyla
karıştırıp bizim yağımızın kalitesini bozuyor sırf para kazanayım diye. O menşeyi bozanların arkasındaki çok uluslu güçlerin,
Türkiye’deki tröstlerin Hükûmet tarafından açıklanmasını istiyorum.
Üreticimizin organik yağ elde etmek adına, fedakârlık yaparak, ilaçlamayıp,
doğal yollarla gübreleyip, insanımıza daha iyi ürünler sunmak ve dünyada bu
rekolteyi daha iyi hâle getirmek, ülkemize daha çok para kazandırmak adına,
markalaşmak için göstermiş olduğu çabayı birileri bozuyor değerli
milletvekilleri ve buna seyirci kalınıyor. Bu anlamda, bu zeytinin kalitesinin
bozulmasının yolunu açan Suriye’den kaçak yağ girişinin önlenmesi ve bunun
takip edilmesi gerekmektedir. Yapanlar hakkında da mutlak suretle bir yaptırım
uygulanması gerekmektedir.
Zeytin ve
zeytinyağının tabii ki ülkemizde rekoltesi artarken insanımızın olağanüstü
gayretleriyle bu sonuçlar elde edilmektedir. Zeytin toplandıktan sonra tımar
edilir, sonra altı sürülür. Bunu bilinçli üretici yapar. Ülkemizin birçok
yerinde sürülmez, kendi kendine zeytin yetişir. Taneleri küçüktür, Muğla
bölgesinde bilhassa böyledir ama Marmara Bölgesi’nde, Bursa’da, Çanakkale,
Balıkesir bölgelerinde insanımız gözü gibi bakar o zeytinlere, her şeyidir
insanımızın o, onu korur, yemeğinden, ekmeğinden kısar, çocuğunun harçlığından
kısar o ağaçları gübrelemeye çalışır. Ama zeytinle hiç alakası olmayan Bakan,
zeytinle ilgili hiç bilgisi olmayan Bakanlık yetkilileri Ankara’dan ahkâm
keser, zeytin ve zeytinyağı üzerine politikalar
geliştirir. 2004 yılında işte “Zeytinyağımızın rekoltesi şu kadar olacak, şu
kadar ağaç dikeceğiz, şundan olacak.” diye vad
ettikleri, tespit ettikleri hedefi şimdi 2013’ten atlattılar, 2023 yılı
hedefine koydular çünkü hedefler saptı. O günkü belirledikleri hedeflere bir
türlü ulaşamadılar.
Zeytinin
gerek bakımı gerek yemesi, yetiştirilmesi, üretilmesi konusunda büyük bir
hassasiyet gerekmektedir. Öyle, Hükûmetin desteklediği gibi kazanlar vermekle, kontinü fabrikalar açmakla iyi yağ elde edilmiyor. O kadar
hassas bir ürün ki, biz litresini 6 liraya satmaya çalışırken, litresini 40, 50
liraya satan firmalar var. Çünkü neden? Zeytinyağı fabrikasında işçilerin
içtiği sigara kokusu dahi zeytine siner. Böylesine hassas bir gıdanın, dünyada
kanseri yok eden, kanseri alt eden özelliği itibarıyla, tanesiyle birlikte
yendiğinde mide kanserini tedavi eden özelliğiyle Cenab-ı
Allah’ın kitabında bahsettiği, insanlığa sunduğu bu güzel nimetin maalesef
kıymetini bilememekteyiz, ağaçlar kurumakta. Sulamadan bahsetti milletvekilim
ama sulama ne Çanakkale’de var ne Balıkesir’de var, hiç böyle bir gayret, çaba
yok. Ağaçlar ilaçlama yapılır… Bursa’da da o amaçladıkları hedefe ulaştıklarını
sanmıyorum, yüzde 30 veya 40’lar seviyesindedir. Benim gördüğüm yerlerin
çoğunda sulama yok ama mutlaka doğrudur, yapılmıştır bir kısmı. Bunun
Türkiye’nin tamamına…
Zeytinyağına,
zeytine önem verilmesi gerekmektedir. Zeytinyağı konusunda millî bir politika
Meclisin yürütmesi gerekmektedir, yoksa her gelen hükûmete göre değişen, her
hükûmetin her döneminde her yıl değişen desteklemelerle değerli
milletvekilleri, böyle bir politika dünyada yoktur. Ama, maalesef, biz desteği
70 kuruş litrede veririz zeytinyağına, Avrupa Birliği 2,4 avro verir. Bu
rakamla üretici nasıl ayakta durabilir, nasıl bankaya borçlarını ödeyebilir? 2002
yılında maliyetin yüzde 16’sını karşılarken, bugün yüzde 11’ini karşılar
durumdadır desteklemeler.
Hükûmeti,
zeytin üreticisine sırtını dönmemeye, zeytin üreticisinin yanında olmaya,
elinden tutmaya, bu mübarek bitkinin hakkını korumaya sizleri, hepinizi davet
ediyorum.
Önergenin
lehinde oy kullanacağımızı ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili
Tülay Kaynarca.
Buyurun
Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY
KAYNARCA (İstanbul) – Saygıdeğer Başkanım, çok değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekillerimiz, Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi, zeytin üreticisi,
zeytinle ilgili üretim ve devamındaki yaşanan sorunlar ve yapılması
gerekenlerle ilgiliydi.
Çok
değerli konuşmacılarımızın söylemleri oldu. Elbette en son, “Hükûmetimiz zeytin
üreticisinin yanında olmalı.” dedi değerli milletvekilimiz. Dün olduğu gibi
bugün de yarın da zeytin üreticisinin Hükûmetimiz yanındadır. Az önce Bursa
Milletvekilimiz İsmail Bey tüm ayrıntılarıyla yapılanları, yapılması arzu
edilenleri ve önümüzdeki süreçte planlananları gayet güzel ifade etti.
Ben şunun
için söz aldım: Bugün tüketici kanunuyla ilgili gündemi görüşmeyi öngörüyoruz.
Yaklaşık 89 madde, 3 bölümden oluşuyor. Bu öngörü dolayısıyla da Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi aleyhine söz aldığımı ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN –
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.11
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN –
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunmamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi
kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul
edilmemiştir.
Alınan
karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci
sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük
Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü
sırada yer alan, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ile Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt'ün; 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt'ün Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkan Vekili
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın Kredi Kartları
Faizlerinin İndirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri Alaattin
Yüksel ve Mustafa Moroğlu'nun Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; Adana Milletvekili Ali Halaman'ın
Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; 5464 Sayılı Banka Kartları ve
Kredi Kartları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Barış ve Demokrasi Partisi
Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın; Kredi Kartları Faizlerinin İndirilmesi Hakkında Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekilleri Alaattin Yüksel ve Mustafa Moroğlu’nun;
Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel’in; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/787, 2/34, 2/49, 2/109,
2/280, 2/461, 2/576, 2/726, 2/882) (S. Sayısı: 490) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
raporu 490 sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün
91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle
tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler
ayrı ayrı oylanacaktır.
Şimdi
gruplar adına konuşmalara geçiyoruz.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.
Buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz
etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
ifade etmek istediğim bir hususu dile getirmezsem muhataplarına haksızlık
edeceğimi düşündüğümden, Sayın Bakan Yardımcısına ve bizi enforme
edip bilgilendiren, bilgilendirmeye gelen bürokrasi heyetine nezaketleri için
çok teşekkür ediyorum. Kooperatif bir yaklaşımla bizi bilgilendirmeleri zarif
bir yaklaşımdı. Aynı şeyi, Sayın Bakan maalesef sizin için söyleyemeyeceğim,
hâlâ şahsıma yönelik, TİM Genel Kurulunda arkamdan konuştuğunuz ve Bakanlık
sitesine de koyduğunuz iftiralar için bile özür dileme nezaketini göstermekten
kaçmanızı anlamakta zorluk çekiyorum,
(x) 490 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
hele özür
dilemenin bir erdem olduğunun bilinmesi gerçeği karşısında benim bunu
zatıalinizden beklemeye devam edeceğimin bilinmesini yüce heyetin huzurunda
tekrar dile getirmek istiyorum. Sizden böyle bir nezaket beklememe gibi bir
düşünce içerisinde olmam mümkün değil. Bunu şunun için söylüyorum:
Seçmenlerinizin sizi yeterince tanımasını istediğim için. Sizin özür
dilememeniz bizde bir hasar açmaz ancak şahsınızın bu durumunun kayıtlara
geçmesi Türkiye Cumhuriyeti var olduğu müddetçe iyi anılmamanıza neden olur.
Daha fazla üzerinde durmak istemiyorum, fazla tarihçeye falan da girmek
istemiyorum.
Hemen
mevzuya girersek, tasarının genel gerekçesinde Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun’da değişiklik yapılmasına etkili olan sebeplere değinilmiş. Bunlar, temel
olarak Avrupa Birliği mevzuatına uyum, değişikliklere ilişkin teknik
ayrıntılar, değişikliklere ilişkin maddi ayrıntılar olarak klasifiye
edilmiş. Değişikliğe ilişkin teknik ayrıntılarda diğer ülkelerin AB mevzuatını
nasıl iç hukukuna aktardığı dikkate alınmış. Yeni Borçlar ve Ticaret Kanunu’na
adaptasyondan bahsediliyor, teknik detayların yönetmeliklere bırakılması ifade
ediliyor. Temel olarak söyleyeceğim şey tasarı gerekçesiyle ilgili bu.
Bu
tasarıyla birlikte, Hükûmet tüketiciye yardım değil, tüketiciyi faiz lobisine
teslim etmektedir. Çok açık ve net bunları anlatacağım. Bu tasarı, faiz lobisinin
Hükûmeti esir edişinin en bariz, en açık, en somut delilidir. Bu tasarıdaki
bazı hükümler Hükûmetin adını veremediği, faiz lobisinin Hükûmete dikte
ettirdiği metindir, bazı maddeler aynen böyle. Kâr payını faize endeksleyen,
AKP’li milletvekillerinin bile vicdanını kanatan hükümler bunda mevcut.
Yaptığınız değişiklikler bizim karşı çıktığımız, değiştirilmesini istediğimiz
anlamı ne yapıyor, karşılamıyor. Kaçak güreşiliyor oralarda, ifadeler muğlak
geçiliyor ama bu tasarı bazı hükümleri itibarıyla faiz lobisinin AKP Hükûmetine
diktesidir; kâr payını faize endeksliyorsunuz. Eğer AKP’nin çekirdek kadrosu
kendi geçmişine sahip çıkacaksa o kâr payıyla faizin aynı olmadığını, birbirine
yakın olmadığını görür. Nitekim, bazı AKP milletvekillerinin vicdanen rahatsız
olduklarını Komisyonda konuştukları ifadelerden çok rahat anlamış bulunuyoruz.
Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun’un temel amacı, güçsüzün güçlüye karşı korunmasıdır;
evrensel tüketici haklarının çağa uygun korunması, geliştirilmesi, piyasanın
zayıf ve savunmasız tarafı olan tüketicinin devlet tarafından korunmasıdır. Siz
bu yasanın bazı hükümleriyle faiz lobisine, sermayeye tüketiciyi, garibanı
teslim ediyorsunuz hem de kredi kartlarının pert
olduğu bir ortamda. Türkiye’de şu anda kaç tane kredi kartının pert olduğunu siz bile belki bilmiyorsunuz.
Tasarının
temelini oluşturan tüketici tanımı, banka sözleşmeleri, kredi kartı,
tüketicinin seçimlik hakları, ihdas edilen kurul, bilgilendirilmesi, çocukların
reklamlarda kullanılmasının yasaklanması ve tüketici örgütleri projelerinin
devlet bütçesiyle desteklenmesi hususlarına ilişkin tüketici talepleri maalesef
AKP tarafından dikkate alınmamıştır, faiz lobisinin talepleri dikkate
alınmıştır. AKP’yi faiz lobisi bir ahtapot gibi sarmıştır. Onun söylediğinden
maalesef ne yapmaktadırlar? Çıkamamaktadırlar. Bu tasarıda yoruma açık,
tüketici aleyhine kullanılabilecek birçok hüküm ve kavram kargaşası
bulunmaktadır.
Şimdi,
özellikle ifade etmek istediğim hususları dile getirmeye başlıyorum:
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’u görüşüyoruz. Tüketici haklarının
korunması bu kanunda yansımıyor, faiz lobisinin görüşleri yansıyor. AKP şunu
çok iyi bilmeli buradaki milletvekili arkadaşlarım: Kâr payıyla faizi
eşitliyorsunuz. Komisyonda yaptığınız değişiklik bunu karşılamaz, açık ve net
söylüyorum. Tüketicinin korunması devletin koruması altında. Zayıfların,
güçsüzlerin korunması lazım değil mi? Diyelim ki tüketiciyi esnafa karşı
koruyorsunuz, esnaf zaten gariban. Faiz lobisi ve bankalara ne yapıyorsunuz?
Tüketiciyi, milleti teslim ediyorsunuz. “Hayır” diyemezsiniz.
AB
mevzuatına göre tasarı yapılıyor, ülke gerçeklerinin kenarında dolaşıyorsunuz,
“tüketici” tanımı daralıyor. Hâlbuki var olanı korumak, geliştirmek
mecburiyetindesiniz. Sizin vazifeniz Hükûmet olarak bu.
Erken
kapatma cezasını, iki taslaktakini 2 misline çıkarıyorsunuz. Finans kurumlarına
teslim olmuşsunuz; ellerine birer sopa almışlar AKP Hükûmetini şekilden şekile sokuyorlar. İflas edenlerin sunduğu hizmetlere karşı
kendini tüketici nasıl savunacak? Dışarıdan temin edilen mal ve hizmetlere
karşı nasıl savunacaklar?
Yasanın
komisyonda kaç günde geçeceğini bürokratlar kamuoyunda söylüyorlar, siz
bilmiyorsunuz.
MÜSİAD
diyor ki: “Bu düzenleme yeterli değil.” Siz MÜSİAD’a
mı yakınsınız, TUSKON’a mı? Akreditasyon tasarısında TUSKON’a yakındınız, onunla beraberdiniz. Bakanlar
Kurulundan gelen tasarıda TUSKON vardı. Oradaki arkadaşlar TOBB’dan geldiği
için düzenlemeye müdahale etmeye çalıştılar. TUSKON’un
oraya nasıl, ne şekilde girdiği belli olmadı. Adamların isteyip istemediğini de
bilemedik yani. Kimse de açıklama yapmadı ama o zaman belki TUSKON tarafıyla
iyiydiniz, Denizli’deki son günlerdeki olayda TUSKON’dan
uzaklaştınız, başka alana gidiyorsunuz.
Şimdi,
bunları tek tek konuşuruz vakit yettiği müddetçe tabii. Siz muhalefetmiş gibi
davranıyorsunuz iktidardaki bir siyasi parti gibi değil; her şeyden şikâyet
ediyorsunuz.
Gelin şu
Denizli’deki şu meseleyi bir konuşalım; en son konuşacaktım ama şimdi
konuşalım. Denizli’de Sayın Başbakanın bu bahsettiği olaylar, apartlar, AKP idaresindeki Denizli mahallî idaresinden
verilen ruhsatlarla son on senede peydah oldu. Öyle
değil mi? Eğer bunların işletilmesinde bir sıkıntı var idiyse baştan tedbirini
alacaktınız. Burnunuzun ucunu görmüyorsunuz. Ortaya çıkardığınız, uyguladığınız
programların, planların yerel bazda da sizi nereye götüreceğini bilmiyorsunuz.
Denizli’de
meydana gelen şikâyetler neden? Denizlili apartı
neden yapıyor? Cebinde parası var, sizin ortaya koyduğunuz Teşvik Yasası
“Denizli’ye şu alana yatırım yap, seni teşvik edeceğim.” demiyor. Ne yapıyor
insanlar? Götürüyor parasını aparta yatırıyor. O
garibim de bilmiyor, apartı yapıyor ama sonunda
AKP’nin bundan şikâyetçi olacağını bilmiyor. Ortaya çıkan durumdan kendi de
rahatsız oluyor, geliyor size şikâyet ediyor.
Siz gerek
yerelde gerek Hükûmet olarak ne yaptığınızı bilmiyorsunuz ki. Buna ayrıca bir
başka konuda da değineceğim ama buna biraz vaktimiz var. Siz ne yaptığınızı
bilmiyorsunuz. Hele bir tane başbakan yardımcısı sanıyorum dün “Denizli’deki
olayı sosyolojik olarak incelemek gerekir.” dedi. Ya, sosyolojik olarak son on
seneyi inceleseniz, burada meydana gelen bu yapılar, apart tipi yapılar son on
senede meydana geldi. Burada kalan çocukların da son on senede yaşı rüşde erdi yani sizin yetiştirdiğiniz, sizin iktidarınızda
yetişen çocuklar. Madem şikâyet ediyorsunuz, gayet açık, net, kimi şikâyet
ediyorsunuz? Kime şikâyet ediyorsunuz? Eğer mevcut hâli bozuk görüyorsanız
sizin döneminizde bozuldu, kötü görüyorsanız sizin döneminizde kötüleşti. Gayet
açık ve net bunlar.
Bu apartların işletme ruhsatını bırak, kaç tanesinin yapı
kullanım izniyle inşaat ruhsatı alırken “çeşitli gelirler” kısmına para
yatırılıp yatırılmadığını biliyoruz biz. Ben burada gündem dışı o kadar
konuşuyorum ya! Doğrudan bakana söylememe rağmen hiçbir tane bakandan ses
çıkmıyor. Böyle bir şey olabilir mi?
O
evlerden bir tanesi veya apartlardan veya o tür
binalardan bir tanesi… Geçen resmine baktım, bir tane resim basından
gönderdiler arkadaşlar İnternet’ten. AKP'li belediye başkanı, mülki amirler, AKP’nin
daha önce başka partilerden transfer ettiği belediye başkanları, orada da siz
varsınız. Resimde göremedim bakan var mıydı, resimde göremedim milletvekili var
mıydı? Ya, bunlar sizin yaptığınız işler, hiç kimsenin müdahil olduğu işler
değil. Soruyoruz ya, soruyoruz, diyoruz ki: “Ne yapıyorsunuz?” Yani, Tüketici
Yasası’na daha gelemedik. Bunlar da tüketici, hem sizin yaptığınız işten muzdarip hem de hakaretamiz davranıyorsunuz, sözler
söylüyorsunuz. Ben olsam sizin yerinizde bir rahatsızlık duyardım o işten de.
Ya, onlar da tüketici, bir şeyler söylerdiniz, söylemiyorsunuz.
Şimdi,
daha dün televizyonlarda kaçak sigara imalat fabrikası gösteriyorlardı. Artık
sizin döneminizde gümrüklerde falan kaçak bir şey gelmesine gerek kalmadı,
rantabl değil. Adam kaçak fabrikayı Türkiye’de kuruyor, sigara üretiyor. Şimdi,
onun yakalanması falan da enteresan. Hele “PKK’yla falan o müzakerelerde bir
şey oldu da mı yakalandı?” diye vatandaşın bir tanesi bana dışarıda soruyor.
Şimdi, böyle baktığınız zaman, yönettiğiniz hadise… Siz hiç 3.500 tane
kaçakçının bir ülkenin sınırlarına dayandığını gördünüz mü, başka ülkede var mı
bu ya? Siz de o koltukta oturuyorsunuz Gümrük Bakanı olarak. Şimdi, bu
hakikaten sıkıntılı bir durum.
Evet, bu
tasarıda tüketici örgütleri unutulmuş, ikinci sınıf olmuş durumda. Bu kanunla,
biraz önce ifade ettiğim gibi, AKP faiz lobisiyle bütünleşmiş ve pişti olmuş
vaziyettedir. Kanunun hazırlanmasında ve komisyon görüşmeleri esnasında
tüketici örgütleri konuştu ama istediği kadar söz alamadıklarını size de ifade
ettiler, bize de ifade ettiler.
Şimdi,
Denizli’deki olayla ilgili bir cümle daha söyleyeyim. “Vizyon kent” diyorlardı,
bak ne hâle geldi, nasıl şikâyet ediyorsunuz. İdris Bal Hoca’nın deyimiyle, o
diyor ki: “Vizyon büzülmesi.” Ya, bırakın vizyon büzülmesini, olmayan vizyon
büzülür mü arkadaşlar! Vizyonu olacak ki büzülecek, daralacak. Yani, şimdi,
buna baktığınız zaman, bunun neresini düzeltebilirsiniz?
Tasarının
tamamı incelendiğinde, bazı konularda daha hâlâ yürürlükte bulunan Kanun’un
getirmiş olduğu hakların gerisine gidildiğini söyledik. AB mevzuatına tam bir harmonizasyon gerektiren direktifler ile asgari koşulları
belirleyen direktifler olmak üzere 2 mevzuat var bakın. Tasarının gerekçesinde
atıf yapılan direktiflerin hangi türden direktif olduğu anlaşılamıyor. Tam harmonizasyon gerektiren direktif olmuş olsa bile AB
üyeliğimizin ne zaman gerçekleşeceği bilinmediğinden şimdiden direktifi olduğu
gibi Türkçeye tercüme etmeye gerek yok. Zaten siz Türkçeden kaçıyorsunuz. Sizin
Türklükle ilgili ifadeleriniz de var, onları falan buraya koymayacağım. Diğer
taraftan, AB direktifinin üzerinde bir koruma sağlayan yasaya da AB’nin
diyeceği bir şey yok.
Tasarının
bazı maddelerinde, gerek alt komisyon gerekse üst komisyonda yapılan çalışmalar
sırasında grubumuzca dile getirilen bazı öneriler doğrultusunda çok az da olsa
düzenleme ve değişiklikler yapılmış olabilir. Ancak, konulara ilişkin
görüşlerimiz veya önergelerimiz kabul edilmedi, onları da çıkarttım.
Tasarının
temel ilkelerinin ortaya konduğu 4’üncü maddesinin (3)’üncü fıkrasında
“Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran
kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden
faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara
ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu tarafından belirlenir.” şeklinde ikinci cümlesinin maddeden
çıkarılması ya da bakanlığın olumlu görüşünün aranmasına yönelik önerilerimiz
Hükûmet temsilcileri ve AKP’li üyeler tarafından reddediliyor. Ya, ne olur?
Siz, görüş vermeye Bakanlık olarak yetersiz misiniz? Sizin görüşünüz Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından hiç dikkate alınmasa, hiç yazılmasa
daha iyi. Sen görüş yazacaksın, Bakanlık olarak yazdığın görüşün arkasında
duramayacaksın ya! Dünyada nerede görülmüş böyle bir şey, olabilir mi ya? Biz
de bürokrasiden geliyoruz, biz de biliyoruz. Bu kadar kanunun yapılışında
vesairede bulunduk, ortada bulunduk ya, orada bulunduk, biliyoruz bunları.
Nasıl buna bir rıza gösteriyorsunuz? Siz, hukukçusunuz.
Maddenin
bu şekilde yasalaşması hâlinde bankalar ve diğer kuruluşların tüketiciden
aldıkları faiz dışındaki her türlü ek ücrete yasal dayanak oluşturuyorsunuz. Bu
vebalin altından kurtulamazsınız. İlan ediyorum Türkiye’ye buradan sizi. Siz,
şimdiye kadar yargı organları tarafından iptal edilen ek ödemelere hukuki zemin
oluşturuyorsunuz faiz lobisi için.
Tasarının
4’üncü maddesinin (8)’inci fıkrasında “Katılım bankaları açısından bu Kanun
uygulamasında yer alan faiz, kâr payı olarak uygulanır.” ibaresinin madde
metninden çıkartılması yönündeki önerimiz, bazı iktidar partisi
milletvekillerince de kabul görmesine rağmen, Hükûmet ve diğer AKP
milletvekilleri tarafından kabul edilmeyerek “Bu Kanun tüm düzenlemeleri
yönünden katılım bankalarını da kapsar. Uygulama, kâr payı dikkate alınarak
yapılır.” şeklinde bir değişiklikle yetindiniz. Teslim ediyorsunuz faiz lobisine.
Yazık! Bu millet size bu kadar da oy verdi. Kendini ezsin diye vermedi ya! Çok
üzülüyorum ben.
Şimdi,
Çek Yasası geldi gitti buradan, en son Çek Yasası. “Çek” diye bir… Siz
hukukçusunuz, ne geçerliliği var Allah’ınızı severseniz?
BAŞKAN –
Sayın konuşmacı, lütfen, Genel Kurula hitaben konuşunuz.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Hükûmete söylüyorum.
BAŞKAN –
Lütfen, Genel Kurula hitaben konuşunuz.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Hükûmete söylüyorum.
BAŞKAN –
Lütfen.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) - Rahatsız olmayın Sayın Başkanım ya.
BAŞKAN –
Ben sadece tüzüksel bir hatırlatma yaptım. Lütfen…
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Yok, Hükûmete söylüyorum. Çek Yasası ya! Ben sizin
yerinizde olsam sıkıntıya girerim.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan da Genel Kurulda. Genel Kurulda değil
mi?
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Ya, ancak o kadar tarafgir olabiliyor, aldırma.
Çek
Yasası… 80 bin küsurluk cezaevinde 100 bin kişi yatıyor, 110 bin kişi çekten
cezaevine girecek sizin uyguladığınız ekonomi politikaları yüzünden. Gittim
Bekir Bey’e burada söyledim, Başbakan Yardımcısına, Sayın Bozdağ’a. Dedi:
“Nerede? 130 bin tane de üst mahkemede bekliyor.” O kadar adamı, cezaevi
bulsanız cezaevine koyacaksınız da cezaevinde kapasite bulamıyorsunuz. Sizin
yarattığınız, yönettiğiniz ekonomik ortam,
sizin cezaevi kapasitenizin 2,5 katı kadar ne üretmiş? Problem üretmiş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY
VURAL (İzmir) – Zaten dışarıdakiler de açık hava hapishanesinde, herkes borçlu.
Açık hava hapishanesi Türkiye!
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Yani, şimdi ne önemi var!
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Daha sonra görüşlerime devam edeceğim.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Birleşime kırk dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN –
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
490 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
Gruplar
adına konuşmalara devam ediyorduk.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam.
Buyurun
Sayın Susam.
CHP GRUBU
ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün,
çok önemli bir kanunu, 76 milyonu ilgilendiren bir kanunu burada görüşmeye
başladık. Öncelikle, bu kanunun ülkemize ve tüm tüketicilerimize hayırlı
olmasını diliyorum. Bu duygularla bir kez daha yüce kurulu, heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Tüketici kanunu
çıkarken mantık ne olmalıdır? Özellikle küreselleşmenin en üst boyutlara
çıktığı günümüzde, tüketici, Anayasa’mızın da emrettiği gibi pozitif
ayrımcılığa tabi tutulması gereken, korunması gereken kesimlerin başında
gelmektedir. Onun için, onun bir yasal düzenlemesinin olması ve var olan yasal
düzenlemede değişen koşullara ayak uydurabilecek ve o dinamikleri
yakalayabilecek değişim ve dönüşümlerin yapılabilmesi tüketici kanununun
özellikle de ruhunda yatması gereken noktadır.
Bu
kanunun çıkışında alt komisyonda ve üst komisyonda, kanunun geldiği nokta
itibarıyla önemli destekler vermeye çalışarak kanunun ruhunun tüketicinin arzu
ettiği noktaya gelmesi için gayret sarf etmeye çalıştık. Ancak burada, bu
kanunda temel ayrıştığımız noktanın altını çizmek istiyorum. Bu kanun…
Tüketicinin hak ve menfaatini koruyabilmesi için sadece yasal düzenleme
yapmanın yetmediğinin, kanun maddelerine belirli şeylerin yazılarak hayata
geçemeyeceğinin altını çizmek lazım.
Sayın
Bakan sunuş konuşmasında da diyor: “Bilinçli tüketici, basiretli tacir
yaratabilme noktasında bir kanun yapmaya gayret ettik.”
Peki,
bilinçli tüketici ve basiretli tacir mantığını hayata geçirmek için kanunun
ruhunda ne olmalı? Bir, bilinçli tüketiciyi yaratabilecek yasal düzenlemeler
olmalı; iki, bilinçli tüketicinin bu tüketici yasasının raftan inip hayata
geçmesi için ve bütün organlarında tüketicinin adil bir şekilde temsilini
sağlayabilecek yasal düzenlemelerin olması lazım.
Tüketici
bilinçli olmalıdır. O bilinci oluşturmak için ne yapmalı? İlkokuldan
başlayarak, hatta doğuşundan itibaren, kendisini bildiği andan itibaren,
yaşamın her aşamasında onun tüketim konusunda bilgiyle donatılmasına özen
gösterilmelidir. Bu, bazen okulda, bazen iletişimle, bazen de toplumun değer
yargılarıyla olacak bir çalışmadır. Kanunda bu anlamıyla katkıya ihtiyaç
vardır. Bilinçli tüketici konusunda kanunda koyduğumuz tek şey, Millî Eğitim
Bakanlığına tavsiye etmedir bilinçli tüketici oluşturma konusunda. İkinci şey,
kanunlarda, ayda bir on dakikayla sınırlı olan, içeriği ve bilinçli tüketici
yaratma noktasında müfredatı çok belirlenmemiş bir televizyon programı
yapılması noktasındadır. Bir kamu spotuyla bilinçli tüketici yapabilmek ve
tüketicinin bu konuya sahip çıkabilmesi için televizyon programlarında bir
çerçeve koyabilmek, maalesef bu çalışmalarımızla gerçekleştirilememiştir.
Eski
kanunda var olan geniş, katılımcı bir tüketici ve tüketicinin denetim
mekanizması içerisinde yer alması noktası geriye gitmiştir ve şöyle bir anlayış
gelmiştir: “Bakanlık bürokratları olarak biz de tüketiciyiz, bu işi iyi
biliriz, biz kurullarda ağırlıklı olarak olmalıyız ve biz bürokratlar olarak bu
kurullarda tayin edici noktada olmalıyız.” Onun için, Reklam Konseyi, Tüketici
Konseyi, reklam kurulları ve hakem heyetlerinde büyük oranda bu anlayış kendini
göstermiş ve daha önceden bu kurullarda olan 21 üyenin sendikalar, sivil toplum
örgütleri, meslek odaları ve toplumun tüketiciyi temsil edebilecek kesimleri
çıkartılarak yerine bakanlık temsilcilerinden oluşan bir kurul oluşturmuştur. Bu
kurul, tüketici kanununun hayata geçmesini gerçekleştirebilecek ve onu sivil,
katılımcı, tüketicinin etkin olduğu ne reklam kuruludur ne de tüketici konseyi
olarak bu işi gerçekleştirebilecek bir noktada değildir. Yılda bir toplanan ve
içeriği belli olmamış, kimlerden oluşacağı yönetmelikle bakanlığa bırakılmış
konseyler doğru bir kanun çıkması noktasında değildir.
En önemli
eksikliklerden bir tanesi; 85 maddeyi aşan, 88 maddeye yaklaşan bu kanunda,
yaklaşık 24 tane madde kanunla belirlenmeden yönetmeliklere aktarılmıştır.
Anayasa Mahkemesinin bu Meclise önerdiği bir nokta vardır: “Kanunlar çıkarken,
kanunlar yönetmelikle düzenlenmek yerine Mecliste kalın çizgilerle çerçevesi
çizilmelidir.” demektedir. Yönetmelikle olacak işler, özellikle de bakanlık
bürokrasisi içinde gerçekleştirilecek düzenlemeler demokratik, katılımcı ve
tüketiciyi koruyan bir yasal düzenleme oluşturmaya imkân vermeyecektir. Bu,
bugüne kadar da görülmüştür, bu kanunun ruhunda da bu vardır.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlamıyla, genel mantığında, kanuna temel eleştirilerimiz bu
olduğu gibi, iki tane daha temel nokta vardır: Bunlardan bir tanesi; tekel
durumunda olan kuruluşlar, dünyanın geldiği bu noktada ve Türkiye’nin geldiği
noktada, dağıtım kuruluşları, telekomünikasyon kuruluşları, doğal gaz ve
benzeri, rakibi olmayan, güçlü kuruluşlar, herkesin mecburen abone olması ve
kullanması gereken kuruluşlar kendi sözleşmelerini kendi yapar ve bu
sözleşmeler vasıtasıyla da tüketicilerin belinden su alacak uygulamaları
yapabilecek durumdadır. Bunlarla ilgili doğru dürüst yaptırım yapma şansı
kalmamıştır.
Bu
kanunda korkumuz ve kuşkumuz şudur: Tüketicinin, büyüklere, tekellere ve bu
yasanın getirmiş olduğu rekabet ortamında büyüklere dokunamayıp küçük esnafın
ve piyasadaki ulaşabildiği kesimlerin hak ve menfaatleri konusunda tüketicinin
sözünün geçebildiği bir noktaya gelme tehlikesidir.
Bakınız
arkadaşlar, ne iletişim sektöründe ne enerjide ne doğal gazda ne de başka
alanlarda karşınızda muhatap bulabileceğiniz kimse yoktur. Telefon telleriyle,
kendinizin otomatik olarak “Şu numaraya basın, bu numaraya basın.” denilip
yapılabilecek müracaatlarda hiçbir sonuç alamadığı, tüketicinin aramaktan
bıktığı ve sonunda vazgeçtiği noktalar vardır.
Değerli
arkadaşlar, bir konuda, tüketicinin özellikle finans konusunda ve bankacılık
konusunda geçmiş kanunlarda ve hayatın içindeki mücadelelerle elde ettiği bazı
kazanımlar geri noktaya gitmiştir. Bunlar
nelerdir? Bankacılığın faiz dışında aldığı komisyonların alınmaması
noktasındaki kazanımlar bu kanunda maalesef özellikle geri gitmiştir.
Buradan
bir kez daha hem Meclise hem Hükûmete seslenmek istiyorum: BDDK’ya faiz
dışındaki, tüketiciden alacağı komisyonları belirleme yetkisini her ne kadar
çalışma yaparak tüketici lehine olacak şekilde verilmesi komisyonda
görüşüldüyse de bu kaldırılmalıdır. Açıkça şu yazılmalıdır: “Tüketiciden faiz
dışında hiçbir komisyon alınamaz.” Bankacılığın bu kuralı hayata
geçirilmelidir.
Size
rakam vereyim: Bankacılık kesimi 2012 yılında 52 milyar kâr etmiştir. Bu
kârının yani faizle aldığı kârın dışında da komisyonlarından 27 milyar lira
komisyon almıştır. Bu 27 milyar komisyon, bankacılık sektörünün tüm
giderlerinin, banka reklamları dâhil tüm giderlerinin yüzde 65’inin üzerinde
masrafını karşılamaktadır. Bu demektir ki bırakınız faizi, komisyonlarla
bankacılık bütün giderlerine yakın kesimi karşılıyor, faizler cebe giriyor.
Bakınız,
İstanbul Sanayi Odasının 250 firmasının, en çok kazanan 250 firmasının
toplamından 5 kat fazla para kazanmıştır bankacılık sektörü ve sıralamada ilk 8
kuruluş bankacılıktır. Böyle bir durumda tüketicinin hakkını korumak için
finans sektörüne ve bankacılığa bir disiplin getirmesi ve bankaların bu
konudaki haksız uygulamaları karşısında mahkemelerin sağladığı bir kazanım
vardır tüketiciler için. “Faizler dışında hiçbir şey alamazsınız.” diyen
mahkeme kararları vardır ama bunlar bireysel başvurulardır. Bu konuda biz
Komisyonda başarılı olamayınca daha sonra Sayın Başbakanın bir konuşmasını
dinledim. Burada sizlere bu konuşmanın metnini okumak istiyorum. 16 Temmuz Salı
günü şehit ailelerinin iftar yemeğinde, İstanbul’da Sayın Başbakan ne diyor:
“Hani, şu ‘kredi kartları’ falan diyorsunuz ya, bunları almayın.” diyor.
“Geçenlerde ben ‘faiz lobisi’ derken boşuna demedim.” diyor. “Bir şeyler
bildiğim için bunları söylüyorum.” diyor. “Zira faiz dışı gelirlerle abat olan
bir lobi var.” diyor. “Bir tanesiyle görüştüm, açık açık söyledim. Faizden elde
ettiğin gelir tamam fakat bu faiz dışı gelirden elde ettiğin parayı gömüleceğin
mezara doldurmaya kalksak o mezar almaz. Ne yapacaksın bu kadar parayı yahu?
Vatandaştan almayın bu parayı, bu komisyonları almayın, ama yok. Onların gözünü
ancak kara toprak doyuracak.” Şimdi, Sayın Başbakanın bu konuşmasında bu
Meclisin ve bu Hükûmetin ne yapması gerekiyor? Sayın Başbakan diyor ki: “Faiz
dışında hiçbir şey almayacaksınız.” O zaman bu kanunda, Başbakanın dediği doğru
ve Başbakanın dediği gerçekse bu düzenlemeyi yapmak zorunda bugün, bu
değişikliği yapmak zorunda. BDDK’ya havale etmek yerine direkt komisyonda,
bugün, bu Mecliste komisyonda önerdiğimiz gibi demek zorunda ki: “Komisyon
alınmayacaktır, sadece faiz alınacaktır.”
Değerli
arkadaşlarım…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Kendi bankaları yok mu bunların ya?
MEHMET
ALİ SUSAM (Devamla) – Bu anlamıyla, ikinci olay: Demokratik bir yasal düzenleme
yapmaya ihtiyaç vardır. Bakınız, geçmiş dönemde bu kurullarda ciddi bir şekilde
toplumun önemli kesimlerinin katılımı vardı. Örneğin, konseyde TOBB vardı, TESK
vardı, Tüketici Derneği vardı, Reklamverenler vardı,
bunun yanında Barolar vardı, Türk Tabipleri Birliği vardı, gazeteci dernekleri
vardı, ziraat odaları vardı, işçi sendikaları vardı, memur sendikaları vardı,
Mali Müşavirler Odası vardı, Eczacılar Birliği vardı, Türk Diş Hekimleri
Birliği vardı ve benzeri vardı, belediyeler vardı. Bunların hepsini çıkardık
TOBB ve TESK haricinde.
Arkadaşlar,
bu saydığım kuruluşlar Türkiye’de milyonlarca insanın temsilcisi olarak bu
konseylerde olmuyorsa… Bürokratlarla kimi koydunuz yerine? Koyduklarınız
şunlar: İlgili genel müdür yardımcısı, Adalet Bakanlığından hâkim, YÖK reklam
uzmanı, TOBB’dan 1 üye, reklam derneğinden 1 üye, tüketici derneğinden 1 üye;
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Reklamverenler
Derneği…
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – YÖK’te reklamcı kadrosu mu var?
MEHMET
ALİ SUSAM (Devamla) – Böyle bir kurul, demokratik bir kurul ve bu kurul, reklam
ve tüketici haklarında ciddi kararlar alabilecek bir kurul olabilir mi?
Maalesef olamadığı için de bu kanunun ciddi eksikliği vardır. Bunu değiştirmeyi
öneriyoruz, eski hâliyle kalması aynı şekilde önemlidir.
Yine
önemli bir konu, konut kredileri ve bankalarda kullanılan kredilerde erken
ödeme konusu. Erken ödemeye mahkeme şunu söyledi: Erken ödemeyle ilgili olarak
açılan davada bir tüketici davayı kazandı ve “Erken ödemeden dolayı banka bir
para alamaz.” dedi. Ama biz burada bankaların erken ödeme sonucunda kredi
kullanan tüketiciden para almasını yasal hâle getirdik yani tüketicinin
mahkemeyle elde ettiği kazanımı yasayla elinden alma noktasına geldik. Bu,
bugün düzeltilmesi gereken konulardan bir tanesidir. Adam erken ödemiş, erken
ödemesinin bedeli…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Yani tüketicinin korunması değil, sermayenin, bankanın
korunması gibi bir şey.
MEHMET
ALİ SUSAM (Devamla) – Tüketiciyi korumak istiyorsak bu anlamıyla bunu yapmak
durumundayız.
Değerli
arkadaşlarım, aynı şekilde, katılım bankaları konusunda da katılım bankalarının
bireysel olarak kredi vermiş olduğu, kredilendirdiği tüketicilerle ilgili bağlı
iştirak kredisi olma dışına çıkarılması aynı şekilde ciddi bir sıkıntı
olmuştur.
Burada
bir şeyin altını daha çizmek istiyorum. Tüketicilerle ilgili olarak ciddi bir
şekilde demokratik yapıyı oluştururken aynı zamanda bu ülkenin içinde bulunduğu
koşullarda bu kanunla, büyük şirketlerin ve büyük tröstlerin tüketici
kanunundan yararlanarak küçüklerle rekabet oluşturmasının ve onları ezmesinin
önüne geçmeliyiz. Bu çok önemli bir noktadır.
Bakınız,
az önce bir milletvekili arkadaşım da gösterdi, Sayın Bakanla da paylaştı
sanıyorum, bir otomobil alan kişinin, ithal bir otomobil sonucunda, daha
garanti süresi içerisinde hakkını arayamadığı şikâyeti mail yoluyla bizlere
geliyor. Ama, bugün, ülkemizde yetkili servis aracılığıyla aracın satış
kazancından daha çok, yetkili serviste arabalarına veya sattıkları ürünlere
baktırma zorunluluğu getiren büyük şirketler, ciddi bir şekilde, küçük
işletmelerle haksız rekabet yapan noktaya gelmektedirler. Bunu önleme durumunda
olamıyoruz. Maalesef, Türk Standartları Enstitüsünün yetki belgelerini almış,
küçük işletmelerin tüketicilere daha ucuza ve daha koruyarak yapmış olduğu
birçok hizmeti “Yetkili servisin dışında yaptırdığın hizmetten dolayı seni
garanti kapsamı dışına çıkartıyorum.” diyerek tüketiciler üzerinde baskı
oluşturan bir anlayış vardır. Bu anlayış da aynı şekilde bu kanunda hiçbir
şekilde önüne geçilebilecek bir düzenleme şekline gelememiştir.
Değerli
arkadaşlar, bugün tüketici kanununu görüşürken bir kez daha bu dikkatinize
sunduğum kanunlarda, yasal düzenlemelerde değişiklik yapmak zorunlu ve
gereklidir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu konuya böyle baktık.
Bir
tüketici yasası 76 milyon insanı ilgilendirdiği için önemlidir. Çağın
gereklerine uygun, dünyanın standartlarında bir yasa çıkarmak için her türlü
katkıyı verdik. Bugün de buradan bir kez daha söylüyoruz, demokratik bir şekle
bürünmüş, bankaların insafına ve BDDK’nın tayin ettiği rakamlara mahkûm
edilmemiş, yasal düzenlemelerle tüketicinin kazandığı hakların ortadan
kaldırılmadığı, tüketici hakem heyetlerinin daha demokratik olduğu ve tüketici
konseylerinin daha geniş katılımla geniş bir kesimi içinde barındırdığı bir
tüketici yasasını bu Meclis bu millete vermek ve çıkarmak zorundadır. Bu konuda
her türlü katkıyı yapmaya hazırız ve bu katkıları yapmaya gayret ediyoruz,
anlayışımız budur. Bu anlayışla bu mücadeleyi ve bu kanuna katkıları yapmaya
çalıştık. Bir kez daha, buradan, tüm tüketici kesimleri… Şunun altını çiziyorum
ki, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bilinçli tüketici yaratmak ve toplumun diğer
kesimlerinin de hepsinin tüketici olduğu bilinciyle onlara sahip çıkmak, bizim
en başta gelen görevimizdir.
Bakanlığı
da -Sayın Başbakanın da uyardığı gibi- bu konularda düzenleme yapmak için,
sunacağımız önergelere destek vermeye ve o önergeler doğrultusunda Türkiye’de
çağdaş tüketici haklarını çıkarabilecek bir yasal düzenlemenin yapılmasına
destek vermeye çağırıyor, bu kanunun ülkemize ve toplumumuza hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Susam.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, efendim, 60’ıncı maddeye göre yerimden kısa bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN –
Neden? Nedir gerekçeniz?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yani gerekçemiz, Tunceli Üniversitesi şimdiye kadar
açılmamıştır, 6 bin öğrenci öğretime başlamamıştır. O konuda yerimden kısa bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN –
Şimdi yeri değil ama, biz kanun görüşüyoruz Sayın Milletvekili. Kanun
görüşüyoruz, ne ilgisi var onun bununla?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Efendim, kanun ama yani 60’ıncı madde bunda geçerli. Yani,
yerimden kısa bir açıklama istiyorum bu konuda. 6 bin tane öğrenci zor durumda,
kısa bir açıklama istiyorum. 60’ıncı madde açık.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Tüketici değil mi onlar da!
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Onlar da tüketici. Yani, öğrenciler eğitime başlamamış.
BAŞKAN –
Bir dakika yerinizden vereyim, bir dakika. Yerinizden…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
Tunceli Üniversitesinde 6 bin öğrencinin eğitime başlayamadığına ilişkin
açıklaması
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, 30 Eylülde açılması gereken Tunceli Üniversitesi
daha bugüne kadar açılmamış. Orada yeni bir bina yapılıyor, o binaya güya bu
üniversite kampüsü taşınacakmış ama tamamlanmadan sıralar boşaltılmış,
getirilmiş. Yine, Tunceli’de bir hastane yapılıyor, hastane haziran ayında
tamamlandığı hâlde açılmıyor, üniversite de açılmıyor. Tayyip Bey’i Tunceli’ye
bekliyorlar ki gitsin, üniversiteyi öyle açsın. Şimdi, böyle bir mantık olur
mu? Böyle bir düşünce olur mu? Siz, 6 bin tane öğrenciyi okula
başlatmıyorsunuz, bir buçuk ay geçmiş, daha ne zaman Tayyip Bey’in gideceği
belli değil çünkü Avrupa’da keyif sürüyor Tayyip Bey. Şimdi, o, ne zaman keyfi
bitecek de gelecek, böyle bir anlayış olur mu? Tunceli Üniversitesinde okuyan
gençler maalesef bu nedenle eğitime başlayamıyor. Bu öğrencileri bu duruma
götüren hem rektörü kınıyorum hem de Hükûmeti kınıyorum, bir an önce Tunceli
Üniversitesinin eğitime başlaması konusunda herkesi uyarıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Ben teşekkür ederim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; 5464 Sayılı Banka Kartları ve
Kredi Kartları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Barış ve Demokrasi Partisi
Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın; Kredi Kartları Faizlerinin İndirilmesi Hakkında Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekilleri Alaattin Yüksel ve Mustafa Moroğlu’nun;
Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel’in; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/787, 2/34, 2/49, 2/109,
2/280, 2/461, 2/576, 2/726, 2/882) (S. Sayısı: 490) (Devam)
BAŞKAN -
Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurun
Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU
ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra
sayılı yasa tüketici haklarıyla ilgili, benim de teklifim var içinde. Ancak,
açık söyleyeyim, benim verdiğim teklif kredi kartları faizleriyle ilgiliydi; bu
faizlerin çok yüksek olduğunu, 100 milyarın üzerinde borç olduğunu, icraların
olduğunu; ailelerde bunun ciddi sorun, boşanma nedeni olduğunu, sorunlar
yaşandığını ve Merkez Bankasının faiz oranını katlamayacak şekilde, makul bir
indirim yapılmasını istemiştim. Ancak, benim kanun teklifimin bu kanunda ismi
var, benim teklifimin kendisi yok. Bunu, öncelikle, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu olarak açıklamak istiyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
tüketici hakları 21’inci yüzyılın en çok konuşulacak, en çok tartışılacak, her
gün gündemde olan, sadece Avrupa Birliği’nin 28’inci faslındaki kriter gereği
değil, 75 milyon insanımızın, yurttaşımızın uygarca, sağlıklı, kontrollü,
ayıpsız ürünlerle alışverişini yapabileceği ve yaşamının her alanını ama her
alanını ilgilendiren bir konuda bir düzenleme olduğu için, bu düzenlemede, çok
açık ifade ediyorum, bütün akçeli işler Plan ve Bütçe Komisyonundan geçer ama
bu kanun teklifi her nedense Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmemiş. Dikkat edin,
kredi kartlarıyla ilgili sözleşmeler, bu konut kredileriyle ilgili, sermaye
şirketleriyle ilgili…
Bakın,
bugün, Plan ve Bütçe Komisyonundan geliyorum, orada BDDK temsilcisi vardı. BDKK
temsilcisi ile Sayın Bakanlığın bürokratları bir araya oturuyor ve bir teklif
ortaya çıkarıyorlar. Bu teklif maalesef tüketiciden yana değil. Tüketicinin tam
da karşısında bankaları, holdingleri, sermaye sahiplerini koruyan, onların
sömürü çarkını devam ettiren, haksızlığı sürdüren ve haksız kazanç, haram
kazancı meşrulaştıran, yasal dayanağa kavuşturan bir düzenleme bu.
Şimdi,
ben hangisinden başlayayım arkadaşlar? Bankacılık sisteminde 65 tane Deli
Dumrul vergisi, kesintisi var, cürmü var, haracı var, zorla sömürüsü var.
Hangisini alayım?
Bakın,
banka işlemlerinden tutun kesinti işlemi, hesap işletim ücreti, işlemsizlik ücreti -işlemin de ücreti, işlemsizliğin
de ücreti- komisyonun ücreti, hayat sigortasının ücreti, sigorta bedelinin
ücreti, katkı payı, ekspertiz ücreti, ipotek ücreti, ilave peşin komisyon,
havale ücreti, EFT ücreti, İnternet ücreti, abone otomatik ödeme ücreti, hesap
bakiyesi sorma ücreti; size reklam gönderir, o reklamın ücreti; size kart
gönderir, o kartın hesap bilgisinin ücreti; e-posta ücreti, ATM ücreti, nakit
çekme ücreti, başka yerden çekersen ücret ve leblebi çekirdek gibi ek kart
dağıtıyorlar. 60-70 milyon civarında kredi kartı dağıtılmış arkadaşlar. Artık,
okul çocuklarının da elinde bu kartlardan var. Faiz ve taksitler on iki aya,
yirmi dört aya yaydırılıyor ve yaydırılan bu sistemin her gün reklamı
yapılıyor, reklamı acımasızca yapılıyor; insanlarımızın, yurttaşlarımızın
beyinlerinde kazınıyor.
Şimdi,
bakım ücreti, haciz kaldırma ücreti, para çekme ücreti, kart bedeli sorma
ücreti, belge çıkartma ücreti, hesap bakiyesini öğrenme ücreti; kredi kartı
borcu yoktur belgesi al, onun ücreti, her şeyin ücreti var. Şimdi, ben buradan
bütün milletvekili arkadaşlarımı insafa davet ediyorum, vicdana davet ediyorum,
hukuka davet ediyorum ve şunu, lütfen ama lütfen… Bir vatandaş banka kredi
kartını kapatmış ve banka ona kredi kartını kapattırmamak için her türlü
eziyeti ediyor. 1 kuruşluk makbuz bu. Arkadaşlar, bu 1 kuruş makbuz için
bankaya gitmek için ne kadar AKBİL ücreti ödersiniz? Ne kadar sıra beklersiniz?
Bu kâğıt kaç kuruş? 1 kuruş için bu işkenceyi bu yurttaşa yapan bu sistemi, bu
düzeni bozmak her milletvekilinin görevidir arkadaşlar. Bu, zulümdür; bu,
korkunç bir sömürüdür; bu, vahşi bir sömürüdür; bu, zalimcedir.
İşte, faiz lobisi budur arkadaşlar, şurada burada aramaya gerek yok. 1 kuruş
için, vatandaşa, 375 kuruş da üstüne harcama gideri koyup tahsilatını yapan
zihniyetin adı bankacılık değil! Böyle bankacılık batsın, böyle bir anlayış batsın,
olmasın ülkemde daha iyi!
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Doğru söylüyor.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) – Biz de karşıyız.
HASİP
KAPLAN (Devamla) – Gerçekten karşıysanız söyleyeceğim birkaç şey var. Sizi hep
beraber, Sayın Bakanı da vicdana davet edip birkaç şey yapmanızı istiyorum.
Şimdi,
bakın, tüketici sözleşmelerinin karınca duasından kurtarılması elbette ki
önemlidir. Arkadaşlar, 30 numara gözlük taksanız okuyamazsınız o sözleşmeleri.
888 sayfadan oluşuyor, otuz sene avukatlık yaptım, ben bile imza atarken okuyamıyorum
bu kadarını arkadaşlar, okusanız yetmiş yedi gün lazım anlamanız için. Ama,
matbu olarak koyuyorlar 10 sayfa arka arkaya “Gel, imzala.” diyorlar. Ürün
sorumluluk; bakın, ayıplı mal, hatalı mal olayı; taksitli satış sözleşmeleri,
dikkat edin; tüketici kredileri, bakın; hepimiz, herkes dara girebiliyor; konut
kredileri, kampanyalı satışlar… Ya, ruhsatını almadan, proje çizmeden
memleketin istediği yerini satabilirsiniz. Güzel bir fotoğraf çekin, Allah’ın
dağında bir deniz görüntüsü koyun, arkaya da 5 ağaç yapın, “orman” deyin hem
orman hem dağ hem denize bakıyor, verin reklamı üst üste, “fetih” mi koyarsınız
adını, bilmem ne koyarsınız, yüzde 70, bir bakıyorsunuz 5 bin tane daireyi
satmışsınız. Ya, Sayın Başbakan, Allah aşkına, sen, bu daireleri kim alıyor,
kim yapıyor, kim satıyor, peşine düşeceğine, öğrenci kardeşlerimizin milyonda
birinin konut sorununda müdahale hayatını düşünüyorsun; bunu düşün, gerçekleri
düşün. Yurt lazım, okul lazım, ev lazım. Bakın, haksız rekabetlerden nereden
nereye geliyoruz.
Şimdi,
İnternet‘ten alışveriş var; dijital, e-dijital, açıyorsunuz, ekranda mükemmel
ürünler; tıklıyorsunuz kredi kartını, geliyor, paketin içinden -sipariş
verdiğinizin yerine- muz söylüyorsunuz patlıcan çıkıyor kardeşim. Ne yapacak bu
tüketici? Canı muz istemiş, patlıcan gelmiş ona.
Şimdi,
bakın, devre tatil; devre tatile sizin ailelerden çıkıp da başına iş gelmeyen
var mıdır? Öyle bir sistem sunulur ki gidersiniz “Her şeyi içinde 500 euro.” Başlarlar, havaalanı vergisi, oradan işte, vasıta
vergisi, oradan oraya bilmem ne vergisi, bilmem ne vergisi, ne vergisi...
Şimdi,
abonelik sözleşmelerine bakın, imzaladığınız abonelik sözleşmeleri. Elektrik
Kurumunda abonelik sözleşmeleriniz var. Hiç incelediniz mi? Yirmi kalem var,
başkasının da faturasını ödüyorsunuz orada. Ya böyle bir şey olur mu? Yani,
böyle bir çağdaş ülkede böyle bir şey olabilir mi? Elektrik, su, doğal gaz ve
İnternet faturalarınızı inceleyin. Adı Türk Telekom. Türk Telekomun
İnternet mecburiyeti var, tekel. Her gün zam yapıyor, 40 liraydı, 50 oldu;
50’ydi, 60’tı; 60’tı 74 lira oldu. Ya, Allah’tan kork. Sen kime danıştın da
artırıyorsun? Kimden sordun? Hangi sözleşmeyle? İmza var mı? Yok. İcap, icabet
var mı? Yok. Oturmuş, kendi kendine “Vatandaş enayi, ödesin.” Bunu bu hâle
getiren kim?
Arkadaşlar,
cep telefonlarınızı açın bakayım. En az her birinize bugün yirmi tane
şirketten, bankadan, bilmem neden reklam gelmiştir. Reklam işkencesinde
bombardıman altındasınız, öyle iktidar partisi, muhalefet diye de ayırmıyor.
“100
liranıza yirmi dört taksit.” Ya, bırak kardeşim, Kubat’ın 100 lira taksite
ihtiyacı mı var? Sana mı sordu? Yok. Açıyor, Kubat da zannediyor ki komisyondan
çağırıyorlar, önemli bir şey var. Maalesef böyle bir reklam.
“Deniz
kenarında villa her şey içinde 129 lira, 5 kişi istediğin kadar tatil yap.”
Böyle reklamlar geliyor. Ya bunun denetimi yok mu arkadaşlar? Olmaz mı? Bu GSM
operatörleri sadece gizli dinleme için değil, işte böyle şirketler için de
çalışıyor. Allah için bir de hayırlı iş için çalışsalar. Bir gün bu şirketler,
bu reklamlar size bir haber gönderse, dese ki, hani zorunlu kamu spotları var
ya sağlıkla ilgili mesela: “Spor yapın arkadaşlar.” Açsanız, hani, hayırlı bir
şeydir, anlarsınız. Yok böyle bir şey. Sizin cebinizdeki parayı nasıl
tırtıklarım diye ha bire reklam bombardımanına tabi tutulursunuz.
Promosyon
uygulamaları… Yine, tüketici hakları konusundan ticari reklama, haksız reklam
olayına… “Avrupa Birliği Tüketicileri Esas Belgesi” diye bir şey var. Şimdi,
sanayide rekabet, gıda güvenliği, çevre, kamu sağlığı iç içe geçmiş olan
konular. Bu 28’inci faslın içinde tüketici hakları şöyle açıklanıyor
arkadaşlar: “Yaşam kalitesinin artırılması”, “gıda sağlığı ve güvenliğinin
sağlanması”, “yanıltıcı reklamların engellenmesi”, işkence diyoruz ya; “ürün ve
hizmetlerin risk taşımaması”, “hileli, sağlıksız her şeyin denetlenmesi”, “oyuncaktan
kozmetik ürünlere, ilaçlardan zehirli maddelere, ürün gruplarına kadar standart
getirilmesi”, “Eğitim, örgütlenme haktır, bunun verilmesi, bilincin verilmesi”
yani ilkokuldaki çocuklarımıza ilkokul, ana sınıfından başlayarak bunun
eğitiminin verilmesi; “sağlığın, güvenliğin, ekonomik çıkarların korunması.”
Şimdi,
bunları yaptıktan sonra bir de bakıyorsunuz, gelişen cep telefonlarında
İnternet var. Akıllı telefonlar hayatımızın her alanında, bilgisayarlardan cep
telefonlarına ve şu anki ciro 50 milyarı aşmış durumda. Pazardan dijital,
interaktif pazarlamaya geçiş yaşıyoruz. Yani eskiden pazarlar kuruluyordu,
vatandaş gidiyordu, şimdi dijital pazarlar kurulmaya başlandı.
Şimdi,
burada bizim yaptığımıza baktığımız zaman, gıda sektöründen basit bir örnek:
Bizim niye ihracatımız 40 milyon tonda sadece yüzde 3’tür, hiç düşündünüz mü?
Çünkü takılıyor ihracatta ve ürünlerimiz geri geliyor. GDO’lu
ürünler ve tohumlar konusu… İthalat ve ihracatta gümrükten sınırsız geçiyor,
denetimi yok yani bunun kontrolü yok.
Birleşmiş
Milletler, evrensel sekiz hak tespit etti bu yakın zamanda, dedi ki: 1) Temel
ihtiyaçların karşılanma hakkı 2) Güvenlik hakkı 3) Bilgi edinme hakkı 4) Seçme
hakkı 5) Temsil edilme hakkı 6) Tazmin edilme hakkı 7) Eğitilme hakkı 8)
Sağlıklı bir çevreye sahip olma hakkı.
Şimdi,
ben sizinle iddiaya girerim. Buradan 40 arkadaşı seçeceğim; birisi kasap
dükkânı için başvursun, biri kuyumcu dükkânı için başvursun, biri “Laboratuvar
açacağım.” diye başvursun, birisi diş teknisyeni “Dükkân açacağım.” diye
başvursun, farklı farklı, ithalat bilmem ne şirketi kursun, ihracat bilmem ne
şirketi kursun. İddia ediyorum, o resmî kurumdan hiçbirisi sormaz, “Kardeşim,
sen ne iş yapıyorsun? Sen bu işi biliyor musun? Okuma yazman var mı?” sormaz,
“Sertifikan var mı?” sormaz, “Tezkeren var mı?” sormaz…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Duygusal, duygusal! “Para var mı?” diye soruyor.
HASİP
KAPLAN (Devamla) – “Cüzdanın var mı?” diye soruyor, ondan sonra “Sabıkan var mı?” diyor. Sabıkan…
Profesör de olsan arkadaş duracaksın orada, öbür türlü “Sabıkan var mı?” diye
soruyor.
Arkadaşlar,
işte bu ülkede kalite artı kontrol sistemini oturtmadığınız zaman kaliteli bir
yaşam standardını da oturtamazsınız. Problemin özü bu.
Şimdi,
buradan baktığımız zaman -son birkaç dakikada- tüketici dernekleri federasyon
ve konfederasyonlarını ben Hükûmetin yeterince dinlemediğini düşünüyorum.
Birincisi, çok haklı eleştirileri var. Öyle bir şey getirmişler ki bankalarla
ilgili, kredi kartlarıyla ilgili. Daha önce tüketici mahkemesine gidiyordunuz, dava
açıyordunuz, şimdi gidince dava kaybedeceksiniz; ya, daha önce dava
kazanıyordunuz, şimdi giderseniz dava kaybedeceksiniz, bu bir. İkincisi: Reklam
Kurulu diye bir şey var. Bu Reklam Kurulunda kimler var? Sivil toplum
örgütleri, büyük olan işçi sendikaları, Türk Tabipleri Birliği, mühendis mimar
odaları, işçi ve memur sendikaları -ve bunlar konfederasyonlar tabii- ve
tüketici dernekleri. Hemen kızağa almış bizim Bakanlık. Ya kardeşim, niye
bunlardan gocunuyorsunuz, korkuyorsunuz yani niye bunları dışlıyorsunuz?
Bunların olması, bunların il düzeyinde de temsili sadece konfederasyonların
illerde değil, oradaki derneklerin de orada temsili son derece önemlidir.
Şimdi,
bankacılıkla ilgili çok çok ciddi eleştiriler var. Eğer siz bu yasayı
geçirirseniz gerçekten bu soygun, kredi kartı, faiz olayındaki durumu
meşrulaştırmış ve hukukileştirmiş olursunuz. Ne diyorlar? Burada 4’üncü
maddenin (3)’üncü fıkrasına dikkat çekiyorlar. “Tüketici haklarına aykırı bir
düzenlemedir, muğlak ibareleri kaldırın.” ve aynı zamanda şunu açık
söylüyorlar: “Bu reklam komisyonu, hakem komisyonunda olması gerekenler
olmalı.”
Şimdi,
faiz lobisine herkes çatıyor. Başbakan da ne demiş? “Faiz dışı gelirlerle
oynanan oyunlara çok karşıyım. Faiz lobisi uyanık, komisyonlar adı altında
kendi pazarını, piyasasını artırıyor, oradan da garibim tüketicileri
komisyonlarla çökertiyor.” Vallahi bu yasayla da bundan sonra cebindeki kuruşu
tırtıklar. Onun için muğlak ibareler var, bu muğlak ibarelerin hepsi bu
holdinglere, bankalara, güçlü olan sözleşme tarafına aittir. Bunları bir kere kaldıralım.Yine, bazı konularda banka tüketiciye kredi
verirken faiz dışında herhangi bir ücret alamazlar gibi ifadelerle somut şeyler
koymak lazım. 5-6 tane madde var.
Son
olarak bir şey daha söyleyeceğim: Eskiden mektupla aşk vardı biliyorsunuz.
70’li yıllardan önce herkes bir mektup arkadaşı bulurdu; mektup bir ayda, üç
ayda gider gelirdi; şimdi SMS’le artık anlık oldu.
Şimdi, bu sömürü çarkı var ya, bankalar, sermaye şirketleri neyi bulmuş?
Telefonla sözleşme. Kendi tarafında kayıtları tutuyor tek taraflı, vatandaşı
bağlıyor, istediğini siliyor, istediğini koruyor, ondan sonra da “Telefonda
taahhüt ettin.” diyor. Al sana böyle bir soygun. Bunu kesinlikle kaldırmak
lazım arkadaşlar.
Eğer bu
konuda adımlar atılacaksa biz parti olarak destekleriz; aksi takdirde, buna
karşıyız, bu yanlıştır, bu kötü bir düzenlemedir, “Kötüye kullanılır.” diyorum.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Sayın
milletvekilleri, grup konuşmaları tamamlandı.
Şimdi,
şahısları adına konuşmalara geçiyoruz.
Birinci
konuşmacı Orhan Karasayar, Hatay Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ORHAN
KARASAYAR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, benden önce konuşan hatipler özellikle Hükûmetimizin faiz
lobisine verdiği destekle alakalı burada çok ciddi değerlendirmeler yaptılar.
Ben de -ticaret hayatının içerisinden gelen bir milletvekili arkadaşınız
olarak- hepimiz de AK PARTİ hükûmetleri öncesinde, Türkiye’de faiz lobilerine
yapılan desteklerle, ticaret hayatındaki esnaflarımızın, üreticilerimizin,
imalatçılarımızın, hatta hatta vatandaşlarımızın
oturdukları evlerini, dairelerini dahi satarak faiz lobilerine yönlendirildiklerini
biliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki bizim aziz milletimiz, faiz lobileriyle alakalı, hangi
hükûmetlerin ne türlü çalışma yaptıklarını, hatta Türkiye’deki faiz lobileri
onlara yetmeyip dünyadaki faiz lobilerine de destek verdiklerini çok iyi
bilmektedirler ve bunun neticesinde de aziz milletimizi faiz lobileriyle
çalıştıranların AK PARTİ’yle birlikte girdikleri
yarışta bazılarının bugün esamesi okunmamakta,
bazıları da ancak beş yıl sonra Meclise girebilmişlerdir. Fakat, AK PARTİ’nin aziz milletimizin lehine yapmış olduğu
çalışmalar, ülkemizin, vatanımızın, bayrağımızın adına yapmış olduğu
çalışmalar, ilerlemeler takdirle karşılanmış ve milletimiz destek vererek AK PARTİ’yi yüceltmiş ve AK PARTİ’ye
güvenini her gün biraz daha artırmıştır.
Değerli
dostlarım, bizler bugüne kadar olduğu gibi bugün ve bugünden sonra da her zaman
aziz milletimizin yanında olacağız, aziz milletimizin refahını, huzurunu
artırmak için vermiş olduğumuz mücadeleleri güçlendirerek yolumuza devam
edeceğiz. Bunu aziz milletimiz en güzel şekilde takdir etmektedir.
Bilindiği
üzere, son altmış yıl içinde büyük bir hızla yaşanan bilimsel ve teknolojik
gelişmeler insan yaşamını oldukça kolaylaştırmış, tüketim açısından insana bol
seçenek sunmuştur. Gümrük duvarlarının kaldırılması ve ekonomik entegrasyonların
kurulmasıyla ticari anlamda ülkeler arasındaki sınırların kalkması, insanların
özgürce bir ülkeden başka bir ülkeye girebilmesi, mesafeli satış, aracıyla
satış gibi yöntemlerin geliştirilmesiyle daha çok ürün ve hizmetin tüketicilere
ulaşması tüketicinin korunması kavramını modern dünyanın güncel ve dinamik
konularından biri hâline getirmiştir. Artık bugün tüketicinin korunması alanı
çağdaş ülkelerin üzerinde en çok konuştuğu ve politikalar ürettiği alanlardan
biri hâline gelmiştir. Tüketicinin korunmasına ilişkin düzenlemeler
tüketicilerin sağlığının ve ekonomik çıkarlarının korunmasının yanı sıra belli
standartta ve kalitede mal ve hizmet üretimine yol açmaktadır. Bunun sonucu
olarak, bir taraftan tüketici daha üst kalitede mal ve hizmete ulaşırken diğer
taraftan da üreticiler dünya standardında üretim yapma mecburiyetinde kalmakta,
dünya markalarıyla rekabet edebilir duruma gelmektedir. Dolayısıyla,
tüketicinin korunması konusunun ülke ekonomisinin olumlu yönde gelişmesine
katkıda bulunan önemli bir faktör olduğunu belirtmek isterim. Tüketicinin
korunması tüketicinin üretici ve satıcı karşısında nispeten zayıf durumda
bulunmasından kaynaklanmaktadır. Yapılan çalışmalarla, yürürlüğe konulan
yasalarla korunmaya çalışılan tüketicidir. Tüketici ise yaşına, unvanına,
cinsiyetine bakılmaksızın bir toplumda yaşayan tüm insanları kapsamaktadır, bu
nedenle çok geniş bir taraf kitlesine sahiptir.
Ülkemizde
tüketicinin korunmasına ilişkin kanunun yürürlüğe girmesiyle tüketicinin
korunması konusunda çok önemli bir adım atılmıştır. 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun 1995 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu kanun, serbest
piyasa koşulları karşısında tüketicileri koruma ve ihtiyaçlarını karşılama
amacıyla çıkarılmıştır. Kanunla ayıplı mal ve hizmetler, aldatıcı reklam,
değişik satış türleri, tüketici kredileri gibi günlük yaşamda her zaman
karşılaşmakta olduğumuz sözleşmeler tüketicilerin hakları çerçevesinde ve
tüketicilerin korunması amacı doğrultusunda düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu kanun
ile tüketicinin hak arama yolları kolaylaştırılmış, mahkemeye başvurmaları
hâlinde hiçbir harç alınmayacağı konusunda özel düzenlemeler getirilmiştir. Her
ilde ve ilçede tüketici sorunları hakem heyetleri kurularak tüketicilerin
haklarını kolayca aramaları ve sorunlarına çözüm bulabilmeleri sağlanmıştır.
Tüketici Konseyi kurulmuş, aldatıcı reklamların önlenmesi ve tüketicilerin
korunması maksadıyla Reklam Kurulu görevlendirilmiştir.
Ancak
değişen tüketici ihtiyaçları ve ticari hayatta yeni satış türlerinin ortaya
çıkması, dünyada yaşanan gelişmeler, AB ile yürütülen tam üyelik çalışmaları
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da değişikliğe gidilmesini zorunlu hâle
getirmiştir. Bu amaçla Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı bir taraftan tüketicilerimizin
yaşadığı problemlere çözüm olacak ve değişen ticari hayatı geliştirecek, diğer
taraftan da piyasadaki rekabet ortamını olumlu yönde etkileyerek ülkemizin
geleceğine de katkı sağlayacaktır. Tasarının alt komisyon ve komisyon
çalışmaları sırasında görülmüştür ki bu tasarı hazırlanırken Bakanlık gerek
kendisine gerekse tüketici uyuşmazlıklarının çözüm organları olan tüketici
mahkemelerine ve tüketici sorunları hakem heyetlerine yapılan tüketici
şikâyetleri ile başta tüketici dernekleri olmak üzere tüketiciyle ilgili tüm
tarafların temsil edildiği Tüketici Konseyi kararlarını analiz etmiş ve
tüketicilerin yoğun olarak problem yaşadığı alanları tespit etmiştir. Bu
problemlere çözüm getirmek amacıyla tasarı taslağı hazırlanmıştır. Katılımcı
yönetim anlayışı ile başta tüketici dernekleri olmak üzere konuyla ilgili
meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ile kamu kurum ve
kuruluşlarının görüşleri alınmış ve tasarıya yansımıştır. Komisyon çalışmaları
sırasında konuyla ilgili tüm tarafların görüşlerini belirtmelerine olanak
sağlanmış, gerek muhalefet gerekse iktidar milletvekilleri tüketicinin
korunması konusuna çok önem vermiş ve tasarının nihai hâlini almasına değerli
katkılarda bulunmuşlardır. Tasarıda tüketicilerin taraf olduğu tüm sözleşmelere
ilişkin düzenlemeler yer almakta olup bu düzenlemeler 76 milyon tüketicimizi
ilgilendirmekte ve tüm sektörlere uygulanacak kurallar belirlenmektedir. Yeni
düzenlemede yer alan önemli bazı düzenlemeleri sıralayacak olursak:
1)
Evrensel bir hak olan tüketicilerin bilgilendirilmesi esas alınarak birçok
alanda tüketicilerin sözleşme imzalanmadan önce bilgilendirilmesi zorunlu
tutulacak ve tüketicilerden talep edilecek her tür ücret ve masrafa ilişkin
hususların sözleşmenin eki olarak tüketiciye ayrıca verilmesi zorunlu
olacaktır.
2) Tüm
tüketici sözleşmeleri en az 12 punto büyüklüğünde ve okunabilir bir şekilde
düzen-lenecektir.
3)
Bankalar artık tüketicilerden istedikleri her ücreti değil, Bakanlık ve BDDK
tarafından belirlenecek ücretleri alabilecek ve tüketicilere “yıllık üyelik
aidatı” ve benzeri isim altında ücret tahsil edilmeyen bir kredi kartı sunmak
zorunda olacaklardır.
4)
Sözleşmede öngörülen koşulların keyfî bir şekilde sözleşme süresi içerisinde
tek taraflı olarak tüketici aleyhine değiştirilmesi yasaklanacak ve tüketiciden
haksız olarak talep edilen ücret, masraf ve komisyonların alınmasının önüne
geçilecektir.
5) Kapıdan
satışlar ve mesafeli satışlar, devre tatil sözleşmeleri, ön ödemeli konut
satışları, tüketici kredisi sözleşmeleri, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli
sözleşmelerde tüketicilere on dört günlük, taksitle satış sözleşmelerinde ise
Borçlar Kanunu’na paralel olarak yedi günlük cayma hakkı getirilmiştir.
6)
Standart sözleşmeler Bakanlık tarafından denetlenecek ve tüketiciler açısından
haksız olan sözleşme hükümlerinin sözleşmelerden çıkarılması sağlanacaktır.
7)
Maketten satış yapan firmalara, bina tamamlama gibi, tüketicilerin ödeme
yaptığı binayı teslim almalarına olanak sağlayacak bir düzenleme yapılarak bu
alanda yaşanan problemler ortadan kaldırılacaktır.
Değerli
arkadaşlar, gerçekçi olmayan, para veya mal varlığı kazancı olanağı ümidi veren
ve birçok tüketicinin mağdur olmasına neden olan ve halk arasında da “saadet
zinciri” ve “çok katmanlı satışlar” olarak da bilinen piramit satış sistemleri
yasaklanacaktır.
Söz
konusu tasarı, yukarıda saydığım hususların yanı sıra, tüketicilerimizin daha
ileri seviyede korunmasını sağlayacak ve hak arama yollarını kolaylaştıracak
pek çok hükmü daha içermektedir.
Vaktim
olmaması gerekçesiyle diğer düzenlemelere burada değinemeyeceğim.
Vatandaşlarımız
açısından bu derecede önemli olan bu tasarının hazırlanmasında katkısı olan tüm
taraflara teşekkür ediyor, yeni yasanın başta tüketicilerimiz olmak üzere
ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Karasayar.
Şimdi,
Hükûmet adına Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Hayati Yazıcı…
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Son
derece önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz, Tüketicinin Korunması Kanun
Tasarısı. Hepiniz bilmektesiniz ki “tüketici” kavramı son elli yıldır dünyada
önem kazanmış bir kavram ama bizim tarihimizi irdelediğiniz zaman, “tüketici”
kavramı, kaliteli üretim ta 12’nci yüzyılda başlar, Ahilik döneminde başlar.
Dünyada tüketici haklarını koruyan ilk kanun, Osmanlı Devleti zamanında
çıkartılmış. Gerçekten, II. Bayezid devrinde, 16’ncı yüzyılın başında
çıkartılan Bursa, İstanbul, Edirne İktisap Kanunnameleri dünyanın en mükemmel
ve en geniş belediye kanunlarıdır. Bu kanun, aynı zamanda, dünyada tüketici
haklarını koruyan ilk kanun. İlk Gıda Maddeleri Nizamnamesi, ilk Standartlar
Kanunu ve ilk Çevre Nizamnamesi’dir. Tüketicinin
korunmasıyla ilgili kurallar sadece, takdir edersiniz ki, tüketiciyi değil,
tüketiciyi korumayı amaçlarken standardı yüksek, kaliteli ürünlerin üretilmesi
hedeflenmiş olması dolayısıyla, aynı zamanda ekonomide kalite ve standart
yüksekliğini de hedefleyen bir kanundur ve Türkiye’de, gene bildiğiniz gibi,
tüketicinin korunması konusu kodifiye olarak kanunlaşma anlamında ilk kez 1982
Anayasası’nın 172’nci maddesinde yer almıştır. Bu düzenlemeyle devlete
tüketicileri koruyucu tedbirleri alma görevi getirilmiş ve buna bağlı olarak
1995 yılına kadar tüketici hakları genel hukuk kuralları çerçevesinde
çözümlenmeye çalışılmış ve ilk kez 1995 yılında, bugün hâlen yürürlükte olan
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Kanunu çıkartılmış ve bu kanunda, gene
ihtiyaçlar doğrultusunda, 2003 yılında değişiklikler yapılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, 2007 yılında açılan ve kapanması için mevzuat uyumunun
beklenildiği Tüketicinin ve Sağlığın Korunması Faslı’yla
alakalı Avrupa Birliği yönergelerinin uyumlaştırılması bu yeni tasarıyla
amaçlanmış. Vatandaşlarımızın asgari olarak Avrupa Birliği ülkeleri ve dünyanın
diğer gelişmiş ülkelerindeki tüketicileri koruyucu mevzuatta yer alan haklardan
faydalanmaları amaçlanmış. Ayrıca Bakanlığımıza, tüketici mahkemelerine ve
tüketici hakem heyetlerine yapılan tüketici şikâyetleriyle tüketicilerin
karşılaştıkları sorunların giderilmesi bu kanuni düzenlemeyle hedeflenmiştir.
Bütün bunları irdelemiş, değerlendirmiş ve tasarıyı Meclise getirmiş
bulunuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarının hazırlanmasında son derece katılımlı bir süreç
izlenmiştir. Ağustos 2012 tarihinde ilk defa taslağı kamuoyuyla paylaştık. O
günden bu yana tüketici örgütleri ve bu kanunun hedef kitlesi tüm kurum ve
kuruluşlar bu kanunun hazırlanma sürecine önemli katkılar sunmuşlardır ve
doksan altı kurum ve kuruluşa bu tasarı gönderilmiş, görüşleri alınmış ve en
son kodifiye edilerek dokuz bölüm, seksen sekiz madde ve bir de geçici madde
olmak üzere doksan dokuz maddeden oluşan bu tasarı Meclise getirilmiştir.
Bir
hususun da altını çizmek istiyorum…
BAŞKAN –
Sayın Bakan, bir dakikanızı rica edebilir miyim.
Sayın
milletvekilleri, sohbetinizi biraz daha alçak tonda yaparsanız çok memnun
olacağım, özellikle bunu rica ediyorum sizden.
Teşekkür
ederim.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, biz sohbet yapmıyoruz, dersimize
çalışıyoruz.
BAŞKAN –
Sizi kastetmedim.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ha, pardon.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Bu tasarının Meclise sevki aşamasında,
ben, bizzat Mecliste bulunan partilerimizin grup başkan vekillerini doğrudan
doğruya aradım, randevu teminini sağladım ve Bakan Yardımcım ve ekibimle
birlikte grupları bilgilendirmeyi, brife edilmeyi
hedefledim ve bu anlamda Sayın Ayhan’ın tabii Bakan Yardımcıma ve arkadaşlarıma
yaptığı teşekkürü dolaylı da olsa, istenmeyerek de olsa bana yapılmış bir
teşekkür olarak niteliyorum, bunun da altını özellikle çizerim.
Ve gene
Mecliste gündeme alınma aşamasında, belki bugüne kadar olmamış, bu kanunu
tanıtmak amacıyla bir broşür hazırladım, bütün milletvekillerimizin ofisine
gönderdim. Sanırım bunu her biriniz okumuş, bundan faydalanmışsınız ama
konuşmalarda bunun içeriğine söz edilmemiş olmasını da garipsediğimi burada
ifade etmek isterim.
Bu
tasarının hedefleri: Başta 76 milyon tüketicimiz olmak üzere tüm imalat ve
ithalat sektörünü, tüketiciye mal ve hizmet sunan tüm esnaf ve tacirler ile
bunların meslek örgütlerini, tüketicinin korunması alanında faaliyet gösteren
tüm sivil toplum kuruluşlarıyla kamu kurum ve kuruluşlarını ilgilendiren ve tüm
sektörlere uygulanacak olan ortak kuralların belirlenmesi hedeflenmiştir.
Tasarıyla,
tüketicilerin işlem yaptığı tüm piyasalarda “bilinçli tüketici, basiretli
tacir” bizim sloganımız. Bu kanunun ana esprisi, hedefi, bilinçli tüketici
oluşturmak ve taciri de basiretli davranmaya sevk etmektir.
Tüketicilerin
mahkeme dışı çözüm organları aracılığıyla haklarını etkin, hızlı ve masrafsız
arayabilmelerine bu tasarı imkân getirmektedir.
Tüketiciye
tanınan haklar genişletilmektedir. Tüketiciye sunulan mal ve hizmetlerde kalite
standardının yükseltilmesi, bürokratik işlemlerin azaltılması, piyasadaki
rekabet ortamının geliştirilmesine katkı sağlanması, tüketicilerimizin yaşamış
olduğu sorunların minimize edilmesi hedeflenmiştir. Elbette ki biz bu kanunla
bu alandaki tüm sorunları ortadan kaldıracak durumda değiliz ama bunu minimize
edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısının getirdikleri neler? Bu tasarıyla,
tüketicileri daha ileri seviyede korumaya yönelik tedbirler alınmaktadır.
Tüketicilerin hak arama yolları kolaylaştırılmaktadır. Tüketicinin
bilgilendirilmesi konusuna önem verilmektedir. Demin de ifade ettiğim gibi
bürokrasi azaltılmakta, hakkaniyete uygun bir ceza düzenlemesi getirilmektedir.
Yeni
kanun tasarısı mevcut düzenlemelerin birçoğunda değişiklik öngörmenin yanı sıra
mevcut kanunda yer almayan yeni düzenlemeler de içermektedir ve tasarının
yasalaşmasıyla birlikte yürürlüğe girecek olan düzenlemeler başlıklar hâlinde
şunlardır:
Tüketicinin
bilgilendirilmesi esas alınarak birçok alanda tüketicilerin sözleşme
imzalanmadan önce bilgilendirilmeleri bu tasarıyla zorunluluk hâline
getirilmektedir ve tüketiciden talep edilecek her türlü ücret ve masrafa
ilişkin hususların sözleşmenin eki olarak tüketiciye ayrıca verilmesi zorunlu
hâle getirilmektedir. Şayet böyle bir belirleme yoksa belirlenmeyen hususlara
ilişkin hiçbir ücret ve masraf tüketiciye tahmil edilemeyecektir.
Küçük
puntolarla ve karmaşık olarak düzenlenen sözleşmelere son verilmekte, en az 12
punto hâlinde sözleşmelerin yapılması öngörülmüştür.
Sözleşmede
öngörülen koşulların keyfî bir şekilde sözleşme süresi içinde tek taraflı
olarak tüketici aleyhine değiştirilmesi bu kanunla yasaklanmaktadır.
Tüketiciden
haksız olarak talep edilen ücret, masraf ve komisyonların alınmasının önüne
geçilmektedir. Temerrüt hâli de dâhil olmak üzere, tüketici işlemlerinde
bileşik faiz uygulamasına bu kanuni düzenlemeyle son verilmektedir.
Mevcut
kanunda yedi gün olan cayma hakkı süreleri bu tasarıyla on dört güne
çıkartılarak tüketicilerin haklarını arama noktasında daha uzun bir imkân
sağlanmaktadır.
Tüketici,
sipariş vermediği bir ürünün kendisine gönderilmesi durumunda bundan sorumlu
olmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca, ayıplı mal ve hizmette ihbar mükellefiyeti
kaldırılarak tüketiciye sağlanan haklar tüketici lehine genişletilmektedir.
Tüketici kredisi ve konut finansmanı yani “mortgage”
dediğimiz sözleşmelerde tüketicinin isteği dışında sigorta yaptırılması
uygulamasına bu tasarıyla son verilmektedir.
İnşaat
firmalarının inşaat ruhsatı almadan, maketten satış olarak da bilinen ön
ödemeli konut satışı yapmaları bu tasarıyla yasaklanmaktadır. Tüketicilerin
yaşayabileceği mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla “Bina tamamlama sigortası” bu
tasarıyla zorunluluk hâline getirilmektedir.
Mağduriyetlerin
en çok yaşandığı kapıdan satışlarda tüketicilerin hakları bu tasarıyla
genişletilmektedir. Kapıdan satış yapacakların mutlaka Bakanlıktan izin
almaları zorunluluğu getirilmektedir ve gene günümüzde 21 milyar lira ticaret
hacmine ulaşmış olan ve pazardaki payını her geçen gün artıran, İnternet,
telefon kataloğu gibi yollarla kurulan mesafeli sözleşmeler ayrıntılı olarak
düzenleme altına alınmakta ve tüketicinin hakları garanti edilmektedir.
Finansal hizmetlerin mesafeli satışı düzenleme altına alınmaktadır, böylece
Avrupa Birliği yönergesi ilk defa hukukumuza aktarılmış ve tüketicilerimize
yeni haklar bu tasarıyla getirilmektedir.
Milyonlarca
yerli ve yabancı turisti ilgilendiren devre tatil, devre mülk ve paket turlarla
ilgili, tüketicilere bu tasarıyla yeni haklar getirilmektedir. Demin,
olmadığını bazı konuşmacıların ifade ettiği elektrik, su, doğal gaz, İnternet,
telefon gibi tüm aboneliklerde, tüketici istediği zaman abonelik sözleşmesini
feshetme hakkına bu tasarı yasalaştığında sahip olacaktır ve abonelik
sözleşmelerinin feshi, sözleşmenin kurulmasından daha ağır şartlara hiçbir
hâlde bağlanamayacaktır.
Gazete ve
dergi gibi süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen promosyon kampanyaları daha
sıkı kurallara bu tasarıyla tabi tutulmaktadır. Gerçeği yansıtmayan indirimli
satış kampanyaları yasaklanmakta ve daha sıkı bir şekilde denetim altına
alınmaktadır. Tüketicilerin bilinçlendirilmesine yönelik çalışmalar
artırılmaktadır. Bu yönde, ders kitaplarına tüketici haklarına ilişkin bölümler
konulması bu tasarıyla öngörülmekte, yayın kuruluşlarına tüketiciyi
bilinçlendirici program yayınlama zorunluluğu bu tasarıyla getirilmektedir ve
tüketicilerin ticari reklam yoluyla yanıltılmasını engelleyecek tedbirler bu
tasarıyla etkin hâle getirilmektedir.
Saldırgan
ve aldatıcı nitelikte olan her türlü haksız ticari uygulama bu tasarıyla
yasaklanmaktadır. Ticari reklamlar ile haksız ticari uygulamaları denetleyecek
olan Reklam Kurulu, etkin, verimli ve hızlı çalışması amacıyla yeniden
yapılandırılmakta bu tasarıyla. Tüketicilerin hak arama yolları açısından
önemli görev üstlenen Tüketici Hakem Heyetlerinin daha etkin bir şekilde
çalışması, bu tasarıyla sağlanmaktadır. Böylece, tüketicilerin hak arama
yolları kolaylaştırılmakta ve bu uygulamayla mahkemelerin de iş yükünün
azaltılması hedeflenmiş oluyor. Tüketici haklarını ihlal edenlere uygulanacak
idari para cezaları, caydırıcı, orantılı ve belirli olması ilkeleri göz önünde
bulundurularak yeniden bu tasarıyla düzenlenmektedir.
Halk
arasında “saadet zinciri” veya “çok katmanlı satışlar” olarak bilinen, gerçekçi
olmayan, para veya mal varlığı kazanma ümidi vererek birçok tüketicinin mağdur
olmasına neden olan ve bir diğer ismi “piramit satış sözleşmeleri” veya
sistemleri, uygulamaları bu tasarıyla yasaklanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu kanunun müzakere sürecinde üzerinde en çok tartışılan iki
alan var. Bunlardan bir tanesi, bankaların faiz dışı gelir kalemleri; bir
diğeri de maketten satışlardır. Evet, bankaların faiz dışı gelir kalemleri, biz
bu tasarıyı 2012 yılı Ağustos ayında kamuoyuna takdim ettiğimizde 30 farklı
kalemden ibaretti, Meclise sunduğumuzda bu 60’a yükselmişti. Bu alanın
düzenlenmesine ilişkin hiçbir kural yok. Biz demokratik bir ülkeyiz, serbest
piyasa ekonomisi kurallarını uyguluyoruz. Hiç kimseye de angarya yükleyemeyiz.
Herkes sunduğu hizmetin karşılığını alacak ama o karşılık ölçülü olmalı,
denklik esasına uygun olmalı, eski deyişle küfv
olmalı, hakkaniyete uygun olmalı; tasarı bu alanda düzenleme getiriyor.
Dolayısıyla,
bankaların faiz dışı aldıkları ücretleri bir tarifeye özellikle bağlamadık. Bir
tarife öngörmüş olsaydık, mutlaka bütün bankalar o tarifeyi aynen uygulayacak
ve bundan da tüketiciler zarar görecekti ama hangi hizmetleri
ücretlendirebileceğini Bakanlığımızın da görüşünü almak şartıyla BDDK
belirleyecek.
Burada
bir eleştiri getiriliyor, “Niye sadece ‘görüş’, niye ‘bağlayıcı görüş’
demiyorsunuz?” Hükûmetle kamu yönetimi, devlet bir bütündür, bunlar çalışırken
ayrı ses çıkarmaz, bunlar koordineli çalışır. Elbette ki BDDK’yla Bakanlığımız
ve ilgili kuruluşlar o süreçte koordineli çalışacak, tüketicilerin hakkını,
hukukunu koruyacak, hiç kimseye de angarya olarak nitelenecek bir yük
yüklemeyecektir. Bu amaçla, biz burada bir ücret tarifesi getirmedik.
Peki,
ücret ne olacak? Yani, ücret tarifesi getirmedik ama faiz dışı gelir kalemleri
nasıl ücretlenecek? Bunu da bankaların arasındaki
rekabet ortamı belirleyecek. 40’tan fazla banka var, bankalar bu tür hizmetleri
sunarken hangi faaliyetten ne kadar ücret alacaklarını aralarındaki rekabetçi
anlayışla gerçekleştirecek.
Ha,
rekabet ortamı ortadan kalkarsa ne olur? O zaman da devreye Rekabet Kurumu
girer. Her şeyin bir mekanizması var.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) – Şimdiye kadar girdi mi ki bundan sonra girsin.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Diğer bir alan, maketten satışlar.
Evet, bu alanda da gerçekten, tüketicilerimizin önemli ölçüde mağduriyetleri
söz konusu. Bu alanı bu tasarıyla disipline ediyoruz. Bağlı kredilerle konut
satışları ayrı çünkü onların zaten güvencesi var, o alana müdahale edilmiyor
ama onun dışındaki satışlarda mutlaka inşaat ruhsatının da alınması şart.
İkinci bir şart da tüketicinin hak ve hukukunun korunması bakımından sigorta
müessesesinin getirilmiş olmasıdır.
Değerli
milletvekilleri, 76 milyonu ilgilendiren bir tasarı var önünüzde. Dolayısıyla,
bu tasarıya sanırım hiç kimsenin karşı çıkması mümkün değil. Sizin de
hedefiniz, daha da iyileştirmek. Zaten komisyon aşamalarında gördük, grupta
bulunan herkesin ve komisyonda üyesi bulunan partilerimizin çok değerli
katkıları oldu.
Şunun da
altını çizeyim: Bu piramit satışların yasaklanmasına, o komisyon aşamasında
-Sayın Susam’ın da ısrarlı önerisi üzerine- tasarıda yer verdik, bu düzenlemeyi
gerçekleştirdik.
Eminim ki
geçen hafta Mecliste gruplar hep birlikte, Türkiye'nin yıllardır çok önemli
sorunu hâline gelmiş bir konuyu çözdüler, tasfiye ettiler. Bu tasarı da 76
milyonu ilgilendiren bir tasarı. Bu tasarı da, geçen hafta Mecliste var olan
mutabakatın, herkes tarafından alkış gören o duruşun bir promosyonu olacak diye
düşünüyorum. Bunu da siz sağlayacaksınız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi,
şahıslar adına ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum.
Öncelikle,
tüketicinin korunmasıyla ilgili bu yasaya emek veren tüm grupların önünde
saygıyla eğiliyorum.
Bizim
amacımız, tüketicinin korunması. Onlar bizim her şeyimiz. Ben bu konuda,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Sayın Susam’ın başkanlığındaki heyete,
komisyon üyelerime çok teşekkür ediyorum; çok duyarlı davrandılar, hep yardımcı
oldular, hep çözümcü oldular, tüketicinin lehine ne gerekiyorsa hep bunu dile
getirdiler.
Tekrar
arkadaşlarımın bu konuda, bazı maddelerde görüşleri var; Sayın Bakanım, lütfen
bizi dinleyin, arkadaşlarımı dinleyin, tüketicinin lehine ne varsa arkadaşlarım
size önergeyle önerecektir. Eğer bu yasa çıkacaksa, tüm grupların birlik, beraberliğiyle bu
şekilde çıksın ve el ele, kol kola çıkaralım.
Ben, bir
kez daha, emeği geçen Bakanlık yetkililerine, tüm gruptaki arkadaşlarıma ve
Sayın Susam ve arkadaşlarına teşekkür ediyorum.
Ben,
müsaade ederseniz, öncelikle, bu yasa ile ilgili birkaç kelime etmek istiyorum
benim deneyimim, tecrübemle. Demin Sayın Bakan da söyledi, sigorta yaptırma
zorunluluğu kaldırılıyor. Benim görüşüm -grubumdaki Komisyon üyesi
arkadaşlarımdan özür diliyorum- sigorta, tüketiciyi de korur, zorlanmasın kimse
ama mutlaka bir sigorta olmalı yani tüketici kredisi de olsa, konut kredisi de
olsa. Allah korusun, bir yangın oldu, ev yandı, kimden parayı alacak? Bu
nedenle, sigorta zorunluluğunu tüketiciyi de korumak açısından, dayatma değil,
bir şekilde tüketici kendisi yaptırsın ama bu binanın veya o arabanın sigortalı
olduğunu banka bilsin. Yani, zorunluluk, tüketiciyi korumak açısından
söylüyorum.
Geçen
dönem bir milletvekili arkadaşım, arabasını bir arkadaşına verdi, kaza yaptı.
Kendi yok arabada. Sonra, o arabada ölüm olayı oldu. Şu anda, o milletvekili
arkadaşımdan, araba sahibi olduğu için ondan -eski milletvekilim- 800 milyon
ceza alınmasına hükmedildi. Yargıtayda.
Yani,
sigorta sadece kredi veren kurumu korumuyor. Bu nedenle, ben tüketiciyi korumak
amacıyla, bir kez daha bu maddenin gözden geçirilerek, zorunlu olmamak
kaydıyla, mutlaka sigortanın bir kez daha ele alınması yönünde bilgilerinize
sunuyorum.
Şimdi,
yine, bu kanunun 34’üncü maddesinin (3)’üncü fıkrasında: “Ekspertiz
raporlarının satıştan en az on gün önce…” Sayın Bakanım, kimsenin malını haraç
mezat sattırmayın. Belki ben müşteri bulacağım, belki ben müşteri arayacağım.
İcra ve İflas Kanunu’nda –hukukçularım daha iyi bilir- satışın hangi koşullarda
olacağı belli ama en az on gün içinde siz… Bu on gün başımıza bela olacaktır.
Burada İcra ve İflas Kanunu neyse, İcra ve İflas Kanunu’nda satış kararı
alındığı zaman kıymet takdiri de yapılmış olması lazım ama “Borçluya en az on
gün önce bildirilir.” lafı mutlaka başınızı ağrıtacaktır. Ben tüm Komisyon
üyesi arkadaşlarımdan bunun bir kez daha gözden geçirilmesini diliyorum.
Yine,
aynı maddenin (4)’üncü fıkrasında, diyor ki burada…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Tebligat da yok, “bildirilir.”
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Tebligat da yok tabii.
“…elinde
bulunduran üçüncü şahıslar konutu tahliye etmekle yükümlüdür.” Arkadaşlar,
üçüncü şahıslar… Birinci şahıs zarar gördü, üçüncü şahıs “Orayı ben dekore
ettirmişim, içine girmişim.” ama… Zaten İcra ve İflas Kanunu’nda bir konutun
sahibi altı ay önce ihbar etmek zorunda olduğundan altı ay sonra “Çık.”
diyebiliyor. Orada kiracıların hakkını koruyan bir madde yoktur. Yani, yarın
satıldı konut, içinde eğer kiracı varsa “Hadi ya, hadi kardeşim! Bu madde
uyarınca her şeyin bitti, tüm ilişkin bitti, çıkacaksın kardeşim!” Burada
üçüncü kişilerin zarar görmesini önleyecek mutlaka bir şey koymamız lazım.
Yani, konutu sattık ama içindeki üçüncü kişi… Hatta tapuya tescillerde bile,
tapuya tescilli olsa bile orası kapalı. Yani, tapuya tescilli on yıllık bir
kira kontratı var ama burada “Üçüncü şahıslar konutu derhâl tahliye etmekle
sorumludur.” diyor. Yani, kiracının hakkını yok eden bir madde bu madde.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Dava açma hakkını engelliyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bu nedenle, ben, bunu bir kez daha dile
getiriyorum, bir kez daha Komisyon üyelerimin bilgisine sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii, tüketiciyi korumak, tüketicinin sorununa sahip çıkmak
üreticinin sorunlarına da çözüm bulmaktan geçer. Eğer, üreticinin sorunlarına
çözüm buluyorsak tüketicinin çoğu sorununu da biz çözeriz.
Sayın
Bakanım, Türkiye’de organize sanayi bölgeleri sizin Bakanlığınızla kısmen
ilintili. Organize sanayi bölgelerinde olan fabrikalar, üretim yerleri nedense
“leaseback” yapılmıyor. Yani, al-öde-sat. Yani, bir
konut “leaseback” yapılabiliyor ama her ne hikmetse…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – “Lease” de yapılamıyor, “lease” de yapılamıyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – “Lease” yapılamıyor, onu
söylüyorum, “leaseback” yapılamıyor.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Sadece “leaseback” değil, “lease” de yapılamıyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yani, eğer, siz, Türkiye’de, bunun… Nedir bunun
anlamı? Fabrikanın tapusu kendisinde. “Ben finansman sağlayacağım.” diyor.
Türkiye’de uzun vadeli finansman bulmak çok zor. Türkiye’de uzun vadeli
finansmanın en uygun yolu leasinglerdir. Ben, burada Leasing Kanunu çıkınca da,
Türkiye’de özellikle küçük esnafın, özellikle küçük üreticinin, yani bir makine
alacak, en kolay yolu… Çünkü, makine veya aldığı ekipman leasing şirketinin
adına olduğu için bir şekilde daha kolay finansman buluyor. Bilanço veya
birtakım şeylere bakılmıyor çünkü makine kendisinin. Bu açıdan, özellikle,
organize sanayi bölgelerindeki yatırım şirketlerinin fabrikalarına neden
leasing yapılmaz? Bunu anlamakta zorlanıyorum.
Bir başka
konu Sayın Bakanım, yapsatçılar. Sayın Bakanım, hâlâ, bunun önüne bu kanunun
geçeceğine bir tek madde nedeniyle inanıyorum, imar durumunu ve yapı ruhsat
belgesini almış olmak kaydı getirdik.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Şart var, var orada.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Var, var ama şu anda, devam eden inşaatlara… Şu
anda, Ankara’nın göbeğinde, anlı şanlı bir firma, mahkeme tarafından imar planı
iptal, kamulaştırma iptal, kentsel dönüşüm arazileri iptal, toprak sahipleri
dava açmış, davaları kazanmışlar ama şakır, şakır, şakır satıyor. Bu kanun
yarın çıktı, bunlara nasıl engel olacağız?
İstanbul’un
Esenyurt’unu hepiniz biliyorsunuz.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) – Fi Yapı…
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bu Esenyurt’ta,
arkadaşlar, ne binalar türedi; ne imar ne iskân ne kat yüksekliği, 50 kat, 40
kat, 30 kat… Hepsini önceden sattılar. Bir sürü insan perişan oldu. Bunun
önüne… Yani, burada şunu göremedim. Hâlen devam eden, satış yapan kurumlar bu
kanun çıktığında buna uyacaklar mı? Veya şu anda, satmış olanlar, bu yasa
çıktıktan sonra -şu anda, oradan gayrimenkul alan kişilere- bu kanun geriye
dönüp “Kardeşim sen imarını almamışsın, ruhsatını almamışsın, mahkeme kararın
var, sen bunları yapmadan satmışsın.” diye bir ceza görecekler mi? Bu, burada
yok.
Bu
nedenle, ben, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine başlıyoruz.
Süremiz
yirmi dakikadır.
Sisteme
giren milletvekili arkadaşlarıma sırasıyla söz vereceğim.
Sayın
Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, bu tasarıda -değerli konuşmacıların da dile getirdiği gibi- bazı
hükümler var. Örneğin katılım bankalarının, faiz uygulamasına benzer bir
düzenlemeyle bu tasarıdaki hükümlerden faydalanması öngörülüyor. Bu, prensip
olarak ve ilke olarak, hem katılım bankalarına tasarruflarını yönlendiren
müşteriler için hem de katılım bankacılığı esasına çok aykırı bir düzenleme.
Bunun çıkarılması yönünde bir girişiminiz olacak mı? Aksi takdirde,
Türkiye’deki bankacılık sisteminin yeniden tartışılmasına yol açacak. Faiz ve
kâr düzenlemesini bu yüce Mecliste tartışmak zorunda kalabiliriz.
Bir diğeri de tüketicilerden tüketmedikleri ya da
kullanmadıkları herhangi bir mal veya hizmet için talep edilen herhangi bir
ödemeyi kaldıracak bir düzenleme düşünülmekte midir? Örneğin, sabit telefon
hatlarında olduğu gibi.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Özel…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, bayramda Manisa’nın Gölmarmara ilçesinde bir emeklimiz, Salih Amca’mız
kolumdan tuttu ve birçok emeklinin karşı karşıya olduğu bir duruma dikkat
çekti. Bu emeklilerimiz Ziraat Bankasından maaş alıyorlar ve geçim sıkıntısında
oldukları için birkaç maaş tutarında oradan nasılsa maaşları oraya yatıyor diye
kredi veriliyordu kendilerine ama BDDK’nın yapmış olduğu bir havuz ve bu
havuzdaki kara liste ve güncellenmeyen, borç ödense de bir türlü güncellenmeyen
kara liste yüzünden, bambaşka bir bankaya zamanındaki bir kredi kartı borcu
veya geçmişteki bir ticari borç yüzünden Ziraat Bankasından maaşlarının birkaç
katı mislindeki o rahatlatan krediyi dahi kullanamaz durumdalar. Bu konuda
bütün emekliler bir çözüm bekliyorlar.
Bir başka
ortam bulamadığımız için burada arz ettim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
Özkan…
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, şeker pancarı sezonu bir ay önce başladı. Burdur, Erzurum, Amasya,
Antalya, Afyon ve diğer illerde tarladan şeker pancarları yüklenip fabrikaya
gitmekte olan, 10 numara yağla çalışan kamyonlara yollarda kurulan tuzak
kantarlarda fazla tonajdan dolayı hem kamyon sahibine hem de şeker pancarı
sahibine 3.500’er lira gibi cezalar yazılmaktadır. Vatandaşın burnundan
soluduğu şu dönemde bu işe son verilmesi için, Hükûmet yetkilisi olarak, ilgili
birimlere bir uyarı yapmayı düşünüyor musunuz?
Yine,
kırsal kalkınmada 2010-2011 yıllarında işletme kredisi ve hayvan kredisi
alanların taksit ödeme günleri gelmiştir. Pahalı mazot ve yem fiyatlarından ve
hastalıklardan dolayı vatandaşlar zor durumdadır, şu anda borçlarını ödeme
güçlüğü çekmektedirler. Borçlarının muacceliyet
kaydetmeden bir yıl uzatılması konusunda Bakanlar Kurulunda bir yapılandırma
yapmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Ben de teşekkür ederim.
Sayın
Gümüş… Sayın Gümüş yok herhâlde.
Sayın
Tanal…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
Bakan, mevcut tasarıda ayıplı malların iadesiyle ilgili, yani üzerinde
“Ayıplıdır, bu mal satılmaz” ibaresinde engelliler düşünülmemiş. Görme
engelliler bunu nasıl nazara alacak? Bu eksikliği düzenlemeyi düşünüyor
musunuz? Bir.
İki:
Engellilere yönelik adi bir sözleşmenin yapılması, görme engellilere yönelik…
Yine bu tasarıda hüküm yok. Yani engelliler bu tasarıda nazara alınmamış.
Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri daha ağırlatıcıdır, yani erişim, sözleşme
yapma imkânı engellenmektedir.
Üç:
Mevcut olan kanunda ayıplı maldan sorumlu olan imalatçı, öğretici, satıcı,
bayi, acente, ithalatçı olduğu hâlde, mevcut olan tasarıda sadece satıcı
sorumlu tutulmaktadır. Mevcut olan bu tasarı eski kanunun gerisine düşmektedir.
Bu eksiklikleri de tamamlamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Sayın Ağbaba…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası’dır.
Özellikle,
Malatya’yı kayısıdan sonra bir dünya markası ve dünyanın en önemli karaciğer
nakil merkezi hâline getiren hemşiresinden ekip başkanı Sezai Yılmaz’a kadar
herkesi kutluyorum. Sezai Yılmaz ve arkadaşları gece gündüz demeden insanlara
hayat veriyorlar.
Organ
nakli maalesef ülkemizde istenen boyutta değil. Yılda 30 bin insan, organ nakli
için, hayata bağlanmak için sıra bekliyor ve maalesef yılda binlerce insan,
organ bağışı yetersiz olduğu için hayatını kaybediyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, Meclisimizi bu konuda örnek olmaya davet
ediyorum ve üzerine düşeni yapmasını istiyorum. Hepinizin huzurunda ben
organlarımı bağışlayacağımı, sizlerin de organlarınızı bağışlamanızı
öneriyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Biz de teşekkür ederiz, sağ olun.
Örnek
oldunuz Sayın Ağbaba, teşekkürler.
Sayın
Genç…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim.
Efendim,
AKP’nin bir temel felsefesi var; bu, tüketiciyi değil, holdingleri koruyan bir
felsefe. Bir memlekette tüketicinin korunabilmesi için evvela hukuk olması
lazım. AKP’yle hukuk yok edildi, vatandaşların hak arama yolları tıkandı.
Hayati Yazıcı, Gümrük Bakanı. Kaç seneden beri Gümrük Bakanı? Gümrükler
yolgeçen hanı oldu, hayalî ihracat almış yürümüş, denetim yok.
BAŞKAN –
Sorunuzu alalım Sayın Genç, sorunuzu…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Bir dakika… Ben soru sorayım. Sen avukatı mısın onun?
BAŞKAN –
Sataşma yapıyorsunuz Sayın Bakana.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Dinle bakalım da soru soracağım.
BAŞKAN –
Ben ne yapacağımı sizden öğrenemeyeceğim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Bana bak, sözümü kesemezsin.
BAŞKAN -
Devam edin, ben biliyorum ne yapacağımı.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sen de mi bunun kefilisin yani?
BAŞKAN –
Devam edin, sorunuzu sorun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yani hayalî ihracatın arkasında sen de mi varsın? Niye
kesiyorsun?
BAŞKAN –
Bak, dikkatli konuşun…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yani “Bak.”ı yok işte, soru sormamı
engelliyorsun…
BAŞKAN –
Sayın Genç, dikkatli konuşun, şu çalışma düzenini bozmayın. Tüzük’ü
benden daha iyi bildiğinizi iddia ediyorsunuz, çalışma düzeni bozulursa ne
yapılacağını biliyorsunuz. Beni mecbur bırakmayın buna.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ben iyi biliyorum işte…
Diyorum
ki hayalî ihracat almış yürümüş, gümrüklerde denetim kalkmış, yandaşları her
türlü hayalî ihracat yapıyor, kimse denetlemiyor…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Özcan…
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Teşekkür…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Elektrik dağıtım şirketleri istediğini yapıyor, tüketiciye
istediği faturaları gönderiyor.
BAŞKAN –
Sayın Özcan, sizi dinliyoruz…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yarısında sen konuştun zaten.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla
ben Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum. Sayın Bakan, geçtiğimiz 29 Ekim
akşamı Bolu’da çok görkemli, halkın katılımıyla Cumhuriyet Bayramı kutlamaları
oldu ve bu kutlamalar Sayın Bolu Belediye Başkanının, partinize mensup Belediye
Başkanının engellemelerine rağmen yapıldı. İzinli bir gösteriydi, Vali ve
Emniyet Müdürlüğü bu konuda çok yardımcı oldular. Ancak Sayın Belediye Başkanı,
bu yürüyüşten sonra “Vali ve Emniyet Müdürü nasıl böyle bir yürüyüşe izin
verir? Bizim tek parti Hükûmeti olduğumuzu galiba unutuyorlar, pozisyonumuzu
anlayamıyorlar.” şeklinde üstü kapalı bir şekilde tehditte bulundu. Siz bu
tehdidi nasıl değerlendiriyorsunuz? Sayın Bakan olarak da halkın bu tür
bayramlara fener alaylarıyla katılmasından dolayı herhangi bir rahatsızlık
duyuyor musunuz? Duyanlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
BAŞKAN –
Sayın Eryılmaz…
REFİK
ERYILMAZ (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, bugün, Türkiye-Suriye sınırındaki Yayladağı Sınır Kapısı hariç, bütün
gümrük kapılarımız Hükûmetin desteklemiş olduğu radikal, köktenci grupların
elinde. Bu gümrük kapıları radikal, köktenci grupların elinde olduğu için ne
Suriye’ye ne de Orta Doğu’ya herhangi bir giriş çıkış yapılamamaktadır.
Yayladağı Sınır Kapısı ise gümrük kapısı değil sadece sınır kapısıdır ve beş
aydır, şu anda kapalı. Ne için kapandığı yönünde herhangi bir açıklama
yapılmadı. Orada gümrük kapısı olmamasına rağmen vatandaşlarımız mağdur edilmiş
ve âdeta vatandaşlarımıza ambargo uygulanır bir hâle gelmiştir. Yayladağı Sınır
Kapısı neden kapatılmıştır, ne zaman açılacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Sayın Özel son sorusu olan milletvekili, son soru olacak.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Malatya
milletvekilimizin çok değerli çağrısını çok önemli buluyorum. Bu çağrıya hemen
karşılık vermek isterdim ama çok uzun yıllar önce bu görevi yapmıştık. Ama şunu
Türkiye kamuoyuna söylemek lazım ki, geçen sene 1.779 hasta organ beklerken
öldü, 21 bin hasta şu anda böbrek beklemektedir. Sigaraya, içkiye, tam buğday
ekmeğine, çocuk sayısına, grip aşısına, hatta altın çileğe kadar sağlıkla
ilgili ilgisiz her konuda liderlik yapan Sayın Başbakanın bu konudaki
muhafazakâr tavrı dikkatlerden kaçmamakta ve sağlık alanında önemli bir
liderlik eksikliği ortaya çıkarmaktadır. Bu konuda milletvekillerimizin Sayın Ağbaba’nın çağrısına katkı sunmalarının bu eksiği telafi
edebileceğini düşünüyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Buyurun
Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Işık’ın, tabii, yönelttiği iki soru var. Birincisi
katılım bankalarına ilişkin düzenlemenin sorun olacağına ilişkin. Tabii, bu
görüşe katılmıyoruz. Bunu Komisyonda da uzun uzun müzakere ettik ve o
müzakereler sonucunda bu madde yeniden redakte edildi
ve 4’üncü maddenin şekli şu: “Bu Kanun tüm düzenlemeleri yönünden katılım
bankalarını da kapsar. Uygulama, kâr payı dikkate alınarak yapılır.” Burada
herhangi bir soruna yol açacak bir içerik söz konusu değil, dolayısıyla
kaygılanmanıza gerek yok.
İkinci
sorunuz: “Tüketiciler tüketmedikleri hizmetler dolayısıyla mali yükümlülük
altına konulacak mı, devam edecek mi?” diyorsunuz. Bu konu tasarıda çok geniş
bir şekilde düzenleniyor. Yani bunu kısaca okumak isterim burada: Abonelik sözleşmeleri
“Tüketicinin, belirli bir mal veya hizmeti sürekli olarak veya düzenli
aralıklarla edinmesini sağlayan sözleşmeler” olarak ifade edilir. Abonelik
sözleşmelerine elektrik, su, doğal gaz, telefon, GSM abonelik sözleşmeleri,
süreli yayın aboneliği, spor kulübü üyeliği, sağlık kulübü üyeliği örnek olarak
gösterilebilir. Örneklerden de anlaşılacağı gibi, abonelik sözleşmeleri çok
farklı alanları kapsar. Soruda önerilen düzenlemenin yapılması durumunda
uygulamada sorun yaşanacağı düşünülmemektedir. Dolayısıyla, bu konuda da
tüketicilerimizin bilinçli hâle gelmesi yaşadıkları sorunun ortadan kalkmasına
yol açacak diye düşünüyorum. Mesela geçende şöyle bir duyum aldım, hatta bir
bakan arkadaşımın demeciydi: İşte “Mesaj gönderiliyor ve bu mesajlar ücretlendiriliyor.”
Onunla ilgili bir araştırma yaptım. Bir banka bunu uyguluyormuş, onu da BDDK
aracılığıyla uyardık.
Sayın
Özel, Manisa’da emeklilerin Ziraat Bankasında çektikleri sıkıntıları dile
getirdiler. Tabii, bu konuyu ilgili arkadaşlarıma, not aldım, ileteceğim.
Sanırım, onlar müzahir olur, müdahale ederler, haksız bir uygulama varsa bunu
giderirler.
Sayın
Özkan, 10 numara yağ ve pancar taşıyıcıların kara yolları güzergâhında taşıma
yaparken istiap haddinden fazla yük taşımış olmaları dolayısıyla idari para
cezası yaptırımıyla karşı karşıya kaldıklarını söylüyor.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) – Tarladan çıkıyor Sayın Bakanım, tarladan çıktığı için
kantar yok, tarladan çıkış yapıyor.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Bu tartılmadan olmaz. İstiap haddinden
fazla bir işlem yapılabilmesi için mutlaka bir yerde bir tartı olması lazım,
öyle ezbere olmaz bu. Ezbere yapıyorlarsa doğru bir uygulama yok. Bir tartı
olması lazım. Yani siz bir kişiyi Karayolları Trafik Kanunu’nun öngördüğü
şekilde istiap haddinden fazla yük taşıyor iddiasıyla bir yaptırıma muhatap
hâle getiriyorsanız mutlaka bir tartı olması lazım. Yani tartı yapılmadan
rastgele yapılıyorsa zaten ilgili arkadaşıma ileteceğim, Ulaştırma Bakanımıza,
sanırım o müdahale eder.
Zirai
borçların ertelenmesi. Tabii, gündemimizde böyle bir konu yok ama ben not
aldım, bunu Hazine ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımıza ileteceğiz ama
gündemde şu anda böyle bir konu yok.
Sayın
Tanal’ın, ayıplı malların engelliler nasıl farkında olacak, nasıl şey yapacak?
Biz, biliyorsunuz, bu kanunun uygulamasıyla alakalı aşağı yukarı 20’yi aşkın
ikincil düzenleme gerçekleştireceğiz. Bu da eleştiriliyor. Yani, kanun tekniği
bakımından ikincil düzenleme önemli. Yani, bizim, mecelle gibi, her konuyu bu
kanun metninde kodifiye etmemiz mümkün değil, doğru da değil. Dolayısıyla,
kanun çerçeveyi çiziyor. Uygulamada sorunları da dikkate almak suretiyle,
hayatın akışını gözetmek suretiyle, ikincil düzenlemelerle -elbette ki yasa
konusu olacak alanlara girmeyecek şekilde ikincil düzenlemelerle- o alandaki
sorunların çözümünü sağlayacağız.
“Engellilerle
ilgili sözleşmede bir öngörü yok.” diyorsunuz. Siz de ifade ettiniz, genel
hükümler uygulanacak. Engellilerin nasıl sözleşme akdedeceklerine ilişkin
düzenleme Türk Borçlar Kanunu’nda var.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Noter parasını kim ödeyecek? Genel hükümlerde “Mutlaka
noterden yapılacak.” diyor?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ve bu Borçlar Kanunu’ndaki değişiklikte
-13/2/2011 tarihinde değişmiş- “Görme engellilerin talepleri hâlinde
imzalarında şahit aranır, aksi takdirde görme engellilerin imzalarını el
yazısıyla atmaları yeterlidir…” Buna benzer düzenlemeler var, detaya
girmeyeyim.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – “Şahit noterden.” diyor Sayın Bakan, noter parasını kim
ödeyecek? Yani normal, adi bir sözleşmeyi engelli vatandaş yapamayacak bu
düzenlemeyle.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Sorun bu şekilde çözülüyor, çözülüyor bu
şekilde.
İmalatçı,
satıcı, tedarikçi dediniz, bunlar dikkate alınmıyor. Bunlar var yani biz sadece
satıcının değil, tedarikçinin, imalatçının da bu kanunda tüketiciye karşı
sorumlulukları var. Yani, metinleri detaylı olarak okursanız bunları
göreceksiniz.
Sayın Ağbaba’nın… Yani organ, evet, Türkiye’de bu bir sorun. Yani
3 Kasım, işte Organ Bağışı Günü. Bu konuda da biliyorsunuz, hem Sağlık
Bakanlığımızın ve onu destekleyen Diyanet İşleri Başkanlığımızın kampanyaları
var.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakanım, bu çağrıya cevap verin, siz de bağışlayın.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Efendim.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bağışlayın yani bağışlamadıysanız organlarınızı.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ya bu özgürce bir şeydir. Şimdi, benim
kişilik haklarıma bir saldırıdır bu sizin öneriniz. Ben yaparım yapmam yani.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Evdekilere saldırıyorsunuz, bir şey demiyoruz ki. Evde kimin
nasıl kalacağına saldırıyorsunuz, orada bir şey demiyoruz, şimdi kişilik
hakkınıza saldırı mı oldu?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Neyse, onlar derin konular, konuşuruz
onları. Ama bu, “Siz yapın.” demek…
HASAN
ÖREN (Manisa) – Evlere kadar girdiniz.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ben yaparım yapmam, bugün yaparım, yarın
yaparım, bunlar çok ayrı konular.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Peki.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Yani birbirimizi bu konuda bir teste tabi
tutmayalım, bu çok şık değil.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Aynı fikirdeyim.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Elbette ki yaparız yani organ bağışını da
yaparız, gerçekleşir.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Bakan olmak önder olmak anlamına gelir, onun için Sayın
Bakanım.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Evet, Sayın Özcan “Bolu’da Cumhuriyet
Bayramı’nı kutladık…” Bir yorum yaparak, Sayın Belediye Başkanımızın Sayın Bolu
Valisi ve Emniyet Müdürünü örtülü tehdit suçu… Bu bir yorum.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Vali…
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Biz, tehdit ne olursa olsun, örtülü,
gizli, karşıyız ama Belediye Başkanımızın öyle bir fiili vaki olmuş mu olmamış
mı, onu bilemem, o sizin yorumunuz.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Basında var Sayın Bakanım.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Tehdit ister açık olsun ister gizli
olsun, bu şık bir davranış değildir. Tehdidin her türüne karşıyız. Her şeyi biz
açık, net söyleriz ve söylemimizde de kişi haklarını gözetiriz.
Sayın
Eryılmaz’ın Suriye kapılarına ilişkin bir değerlendirmesi oldu. Yayladağı Hudut
Kapımızı 21/6/2013 tarihinden itibaren yaşanan olaylar nedeniyle geçici bir
süre gümrük hizmetleri verilmesini durdurmak suretiyle kapatmış durumdayız.
Yani kapı hukuken açık, fiilen geçici olarak durdurulmuş. Gerekli önlemlerin
alınması, orada teknik araç gereç şeylerinin takviye edilmesi, bunlar
sağlandıktan sonra gümrük hizmeti verilmeye devam edilecek. Diğer kapılardan da
aslında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının girişi, Suriye girişi, araçların
girişine ilişkin gümrük hizmeti vermiyoruz, sadece Yayladağı değil. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kişiler
ve Türkiye plakalı araçların Türkiye ile Suriye arasındaki kapılardan Suriye’ye
girişlerine güvenlik dolayısıyla gümrük hizmeti vermemekteyiz.
Efendim,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler bitmiştir.
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, daha süre var, iki dakika süremiz var.
BAŞKAN –
Süre var diye itiraz mı ediyorsunuz? Peki.
Sayın
Öğüt…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Bizim sorularımıza cevap vermedi.
BAŞKAN –
Sadece Sayın Öğüt’e vereceğim çünkü iki dakika var, Sayın Bakana da cevap
vermesi için bir dakika kalıyor.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Bizim sorularımıza cevap vermedi. Hayalî ihracat ne kadar, ne
kadar hayalî ihracat var?
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Öğüt.
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Hayalî ihracat ne kadar, onu söyle sen ya!
Hesabına
gelmeyen hayalî ihracatla ilgili sorunun cevabını vermiyor. Ne kadar hayalî
ihracat var?
BAŞKAN –
Devam edin, süreden gidiyor Sayın Öğüt, süre gidiyor.
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Bakanım, şunu sormak istiyorum: Sağlık
Bakanlığımız ve Hükûmetimizin sürekli teşvik ettiği bir şey var “Beyaz undan
kaçının, kepekli un ve siyah tam buğday ununa geçin.” diye. Fakat fırınlarda
veya normal marketlerde kepekli ekmeğin ve tam buğday ekmeğinin fiyatı
neredeyse 2 misli. Bunun da sebebi olarak KDV’nin çok yüksek olması söyleniyor
yani birinde yüzde 1’miş, tam buğdayda yüzde 8’miş. Bu konuda bir önlem almayı
düşünüyor musunuz? Bunu söylemek istiyorum.
Bir de,
sizin görev alanınıza giriyor mu…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Biraz daha süre isteyebilir miyim efendim? On saniye…
BAŞKAN –
Bir dakikamız kaldı.
Sayın
Bakan, buyurun.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Teşekkür ediyorum.
Bu konu
sadece Sağlık Bakanlığımızı değil… Bu sene İsrafı Önleme Yılı; Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığımız bunu ilan etti. Evet, siyah ekmek yenilmesi doğru bir
politika. O konuyu biliyoruz, üzerinde çalışma yapılıyor. Bir KDV farkı var.
Eminim ki onu hem tüketicinin hem ekonominin durumunu gözetmek suretiyle bir
çözüme kavuşturacağız.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler bitmiştir.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Karar yeter sayısı efendim.
BAŞKAN –
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Elektronik yapalım Başkanım.
BAŞKAN –
Elektronik mi yapalım, ara mı verelim, ne yapalım?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yok canım, nereye? 100 kişi bile yok Başkanım.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Başkanım, yok ya, bunun tartışılacak bir yanı yok ki.
BAŞKAN –
Karar yeter sayısı olmadığından beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.12
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN –
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Tasarının
maddelerine geçilmesi oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
tasarının maddelerine geçilmesini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Birleşime
otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.24
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN –
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
490 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
Şimdi
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci
bölüm 1 ila 30’uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci
sırada Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet
Günal.
Buyurun
Sayın Günal.
MHP GRUBU
ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, tüketiciler açısından önemli olan ve uzun süredir beklenen bir
düzenlemeyi görüşüyoruz. Tabii, çalışmanın içerisinde, az önce Sayın Bakan bazı
yeni düzenlemeleri ifade etti, bunlar gerekli olan şeyler ama eksik olanları da
arkadaşlarımız yine burada, önergelerle veya muhalefet şerhindeki
eleştirileriyle birlikte sizlerin dikkatine sunacaklar. İnşallah, kanunlaşmadan
önce bu önergeler dikkate alınarak tüketicilerin haklarını daha da garantiye
alan ve firmalar karşısında koruyan bir hâle gelir diye düşünüyorum. Neden öyle
söylüyorum? Çünkü, bazı iyi gelişmeler olmakla beraber, bunlar zamanın
gerisinde kaldığı için sürekli düzeltmeler yapılıyor. Şu anda, bunu yaparken de
daha dikkatli olursak kısa süre sonra yeni değişiklikler yapmak zorunda
kalmayız.
Dolayısıyla,
burada, baktığımız zaman, değerli arkadaşlar, bazı haklardan mevcut kanundan
daha geriye gidenleri var. Belki, bir şeyleri düzeltelim derken -yine
tüketicilerin aleyhine olan- başka bir düzenleme ihtiyacına da yol açabiliriz
gibi görünüyor. Çünkü, aslolan tüketici olduğuna
göre, tüketicinin haklarını tüketici örgütleriyle araması lazım. Kanunun içinde
bunlar gerekçesinde geçmesine rağmen, bazı maddelere baktığımız zaman, bu
kurullarda, hakem heyetlerinde maalesef sivil toplum örgütlerinin, tüketici
örgütlerinin temsilinin azaldığını görüyoruz. Başka düzenlemelerle kurumlar
değiştiriliyor ama kendi başlarına tüketicilerin haklarını araması mümkün
olmadığına göre, bu örgütler aracılığıyla, dernekler aracılığıyla kendilerinin
haklarını koruyacak inisiyatifler aracılığıyla bunu gerçekleştirebilirler.
Öte
yandan, burada, sözleşme yapma mecburiyeti gibi bazı yükümlülükler de yine
tüketiciye yeni ek yük getirecek bir düzenleme niteliğinde. Bir taraftan işi
zapturapt altına alalım derken tüketicilere yeni yükler getirilmesini de esasen
doğru bulmuyoruz. Özellikle, bu hâliyle baktığımız zaman, 4’üncü maddesinde
(3)’üncü fıkrada bir hüküm var. Eğer böyle yasalaşırsa… Tüketici dernekleri de
aynısını söylüyor, komisyon üyesi arkadaşlarımızın muhalefet şerhinde de bu
konuya dikkat çekilmiş, demek ki bu eksiklik giderilememiş. Bu hâliyle geçtiği
zaman, faiz dışındaki ek ücret ve komisyonlara da yasal dayanak oluşturabilecek
bir çerçeve çizilmiş oluyor. Dolayısıyla, şimdiye kadar yargı organları
tarafından iptal edilen ek ödemelere de hukuki bir zemin yaratılmış oluyor
yani. Düzeltelim derken bir taraftan… Bir tarafını düzeltirken öbür tarafını
bozarsak, sanki mefhumu muhalifinden giderek bunları istemek yasalmış,
doğruymuş gibi bir sonuca çıkıyor.
Yine,
burada, arkadaşlarımızın ifade ettiği başka bir husus var: Yine 4’üncü maddenin
(8)’inci fıkrasında “en az faiz oranı kadar” diyorsunuz. Sayın Işık Sayın
Bakana az önce soru içerisinde de sordu, bu faizsiz bankacılıkla ilgili
hususlar var, ona ilişkin yapılan işlemlerde adını koymamız lazım. Hani “Kediye
kedi deriz.” diyorlar ya! Eğer, burada bir şey yapıyorsanız, faizsiz enstrüman
varsa bunu faize bağlamak doğru değil. Dolayısıyla, burada da işin içerisine,
faizsiz bir enstrümanın içerisine faizi sokmuş oluyoruz. Bunu da doğru
bulmuyoruz.
Sonuç
itibarıyla bunlara baktığımız zaman, bir taraftan tüketici yerine bankaları
yani firmayı korumuş duruma geçiyoruz. Bir taraftan amacımız tüketiciyi
korumak, kanunun adı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, burada değişiklik
yapıyoruz ama öbür taraftan, bankaları ve firmaları koruyoruz.
Diğer bir
husus ise: Bu birinci bölümde yer alan bazı maddelere, örneğin 9’uncu, 10’uncu,
14’üncü maddelere baktığımız zaman, bu hükümler farklı bir şekilde tüketicileri
yükümlülük altına sokuyor Sayın Bakanım. Reklam olarak yanıltıcı reklamın önünü
açan düzenlemeler var. Eğer sorumluluğu ona göre düzenlemezsek, ayıplı mal ve
hizmet üretenler bu sorumluluktan kurtulabilme imkânını bu düzenlemeyle
yakalayabiliyorlar. Dolayısıyla, burada, bu düzenlemeleri yaparken getireceği
sonuçlar konusunda da dikkatli olmak gerektiğini düşünüyoruz. Maalesef, bu
sunanlar lehine bir şey oluşuyor. Öbür taraftan, hizmeti alan tüketiciye
diyorsunuz ki: “Buna göre senin yükümlülüğün var. Bunları bilmek zorundasın.”
Ama satıcı veya hizmeti sağlayana da “Sen bunu bilmek zorunda olmadığını
söylersen, bundan vazgeçebiliriz.” gibi bir sonuç çıkıyor. Dolayısıyla, biraz
daha tüketicinin lehine esnek -satıcı ve hizmet sağlayıcının lehine değil,
tüketicinin lehine- düzenleme yapmamız gerekiyor.
Hazır
burada, bankalarla ilgili bir şey söylemişken kendisi Rekabet Kurumunun da
ilişkili bakanı olduğu için söylüyorum. Sayın Bakanım, burada biz, bir taraftan
“Banka kredilerine limit getirelim, kredi kartlarına limit getirelim.” diyoruz
ama öbür taraftan, dikkat etmiyoruz ki bu krediler neden acaba artıyor, kredi
kartlarının kullanımı neden artıyor diye bakmıyoruz. Siz kendiniz, bizatihi…
Rekabet Kurumunun kararlarından daha önce konuştuk, bankaların bu ücret, faiz
ve komisyonlarla ilgili kendi aralarında uzlaştıklarını. Değerli Bakan
Yardımcımız da biliyordur herhâlde, size soruyor ama sizinle daha önce
Komisyonda da konuştuğumuz için söylüyorum. Bunlarla ilgili bir anlaşma
olduğunu, kendi aralarında anlaştıklarını ve bu nedenle de Rekabet Kurumunun o bankalara
bu söylediğimiz anlamda ceza yazdığını biliyoruz. Dolayısıyla, burada sadece
bankalara, BDDK’ya yetki vermek bu işi çözmüyor hatta bu Rekabet Kurulu
kararının da uzunca bir süre çıkmadığını… Şu anda, bilmiyorum, cezalar tahsil
edildi mi? Temmuz ayında galiba karar tebliğ edilmişti, itirazların sonucunu
bilemiyorum, web sitesinde de bir şey göremedik. Bu vesileyle de onu
hatırlatmış olalım ve eğer bir gelişme varsa bizi de bilgilendirebilirseniz
seviniriz.
Sonuç
itibarıyla, burada kredilerin, kredi kartlarının üzerine sınır koymak bu sorunu
çözmez, taksitli satışları sınırlamak bu sorunu çözmez. Çünkü bu bir
ihtiyaçtan, sadece pazarlama tekniği olarak cazip olduğu için değil. İnsanlar
bir tüketim çılgınlığı içerisinde. Yani, limit koymakla bunu çözme şansımız
yok. Yukarıda Hazine Bakanımıza, gündüz BDDK’nın bütçesini görüştük ve
kendilerine de ilettik. Bu, bir çözüm değil. Bu, tasarrufu artıracak bir çözüm
değildir. Bu, sadece yan bir önlemdir. Asıl, üretimi artırmadan, geliri
artırmadan tasarrufu artıramazsınız arkadaşlar. Bunlar pansuman tedbirlerdir.
Asıl, yapısal önlem lazım. Ne lazım? Üretimi artırmak lazım, geliri artırmak
lazım. E ne yapıyorsunuz? Bizim hoca olarak çocuklara, öğrencilere öğrettiğimiz
birinci şey şudur: Tasarruf deyince gelirin bir fonksiyonudur yatırım da tasarrufda. Yani gelirimiz artmadan, bu tarafı artırmadan
tasarruf etme şansımız yok. Gelin “Sanal gündemlerle uğraşmayalım.” diyoruz.
Yapısal önlemleri alalım üretimi artıracak, yatırımı artıracak. İthalatın
yerine yerli üretimi, yerli girdiyi teşvik edecek önlemler almazsak hep böyle
sanal tedbirlerle, geçici tedbirlerle uğraşırız. Geçici olarak belki birkaç
tüketiciyi rahatlatır ama gerisinde bir çözüm olmaz.
Şimdi
“tüketmesin” diyorsunuz, tüketim çılgınlığını teşvik ediyorsunuz. Bir taraftan
her bulduğumuz yere AVM yapıyoruz Sayın Bakanım. AVM yasası çıkmıyor, her yere
AVM yapıyoruz. İnsanlar çıkıyor alışverişe, çocuklar görüyor, adamın yeterli
geliri yok ne yapacak? “Filancanın çocuğu istemiş, ben de istiyorum.” Nefis…
Hepimiz babayız, ne yapıyoruz? Gelirimiz olmasa da gidiyoruz, kredi kartıyla
veya taksitle alıyoruz. Kafamızı çeviriyoruz AVM, öbür tarafa bakıyoruz “shopping center!” Ya, 3 tanesi
daha geçen hafta açıldı, birini Sayın Başbakan açtı, birisi yolun üzerinde. 2
tanesi çok büyük, Ankara’da yenisi açıldı, yan yana sayılır neredeyse. Yani bu
nasıl oluyor, benim aklım ermiyor. Sonra da vatandaşa diyorsun ki “Tüketme
kardeşim.” Yani nasıl tüketmesin? Sonra da diyorsun ki “Kısacağım.” E, geliri
yok, ne yapsın adam? Ya kredi kartına yüklenecek ya tüketici kredisine
yüklenecek.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Fazla ciddiye alma.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) – Onun için, bunların fazla bir şeyi yoktur. Tabii ki gerekli
bazı önlemler alınması gerekir ama sadece taksitlere sınır getirmeyle veya
kredi kartına, kredi kullanımına sınır getirmeyle olmaz. Esastan çözüm olacak
bazı tedbirler almak gerekir, aksi takdirde tezat içerisine düşeriz. İnşallah,
bu eksiklikler de arkadaşlarımızın vereceği önergelerle giderilerek,
tüketicinin daha da korunduğu, onların lehine olan bir düzenlemeye dönüşür
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Günal.
İkinci
konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Hasan Ören.
Buyurun
Sayın Ören. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum ama bu kürsüye
ne zaman çıksam -kendime söz verdim- AKP’nin bu ileri demokrasi anlayışıyla
ilgili devamlı tekrarlayacağım.
TRT 3’te
yani Meclis kanalında Hakan Şükür’ün nostaljik golleri gösteriliyormuş Sayın
Bakanım, Başkanım. Eğer tüketiciyi koruma kanunundan daha önemliyse Hakan
Şükür’ün o nostaljik golleri, bu Meclisi TRT 3 vermiyor ise, bu Mecliste bu
çalışmayı vermeyecek ise o zaman biz burada kendi kendimize spor mu yapıyoruz?
Yani böylesi önemli bir konu.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Bizi yok mu sayıyorsun?
HASAN
ÖREN (Devamla) – Meclis Başkan Vekilim, saat 19.00’dan sonra, acaba, gerçekten,
TRT 3 niçin bu Meclis çalışmasını vermez? Yani o her zaman “sandık” dediğiniz,
sandığa gidip oy kullanan insanların gerçekten bizi denetleme hakları yok mu?
Böylesine önemli bir tasarı görüşülürken onlar televizyonların başında bu boş
koltukları görseler, yasamanın baypas edildiğini görseler, acaba sizinle nasıl
bir ilişki geliştirirler, anlamak mümkün değil.
Bu
kanunla ilgili, 2006 yılında, Sayın Abdüllatif Şener
bankalardan sorumlu Devlet Bakanıydı, o zamanlar çok yalvarmıştık kendisine.
“Sayın Bakanım, ne olursunuz -komisyonda tartışıyorduk- bu kredi kartlarıyla
ilgili yurttaşlarımızın kullanma alışkanlıkları gelişmiş ülkelerdeki gibi
gelişmemiş.” Promosyonla, iş yerlerine girerek bu kredi kartlarının
özendirilmesi ve toplumdaki yaşayan insanlara verilmesinin sakıncalı olduğunu…
“Buna bir limit koyalım. İnsanların aldığı aylıklarının, kazançlarının 2 katı,
3 katı, 4 katı, 5 katı olsun.” dediğimizde, hani o Gezi Parkı’ndan sonra
Başbakanın söylediği faiz lobisi var ya, AKP’nin döneminde palazlanan,
güçlenen, o gün de Abdüllatif Şener’e istedikleri
boyunduruğu vurdular ve bu kredi kartlarıyla ilgili, bütün vatandaşların ellerinde
fazlasıyla olma imkânını sağladılar. 56 milyon kredi kartı 17 milyon vatandaşın
elinde. 17 milyon vatandaşın elinde 56 milyon kredi kartı var.
2002
yılında 6,5 milyar olan tüketici kredileri -o çok söylediğiniz, yakındığınız
faiz lobisi tarafından- 2013 yılı itibarıyla 232 milyara çıkmış. Bireysel kredi
kartı, sokaklarda sattığınız kartlar, 2002 yılında 4,5 milyarmış, -yani
vatandaşın, izleyemeyen vatandaşımızın daha iyi anlayabileceği şekilde 4,5
katrilyonmuş- 2013 yılı sonu itibarıyla 81 milyara gelmiş. Yani on yıllık
siyasi anlayışınız, uyguladığınız politikayla faiz lobisini yaratmışsınız ve bu
ülkenin yüzde 62 dar gelirli insanını da kredi kartı mağduru olarak bir yana
koymuşsunuz. 17 milyon kredi kartı kullanıcısının 2 milyonu icrai
takipte...
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Pert olmuş, pert!
HASAN
ÖREN (Devamla) – ...1,5 milyonu eksik ödemede. Yani yüzde 20 ödemeden
bahsetmiyorum, bir ay ödüyor, iki ay ödeyemiyor. 2010 yılı sonu itibarıyla, 10
milyon vatandaş yüzde 20’sini ödüyor. 17 milyon kart, 13,5-14 milyon insan
ödeme zorluğu içerisinde. Şimdi, BDDK diyor ki: “Ben kredi kartlarına sınırlama
getiriyorum.” Uyan, sabah oldu! 2006 yılında söylemiştik. Bu vatandaşlar kredi
kartı kullanımıyla ilgili bu kadar özendirilir ise sokaklarda bu kadar kredi
kartı satılır ise sonucunun bu olacağını söylemiştik. Şimdi, borçlu olan bu
kadar kredi kartlısına çözüm getirmeden, BDDK “Birinci yıl aldığınız aylığın 2
katı, ikinci yıl 4 katına çıkaralım.” uygulamasına geçiyor.
Peki,
icrada olanlara gerekli çözümü getirmeyecek miyiz? 52 milyar yani 52 katrilyon
para kazanmış bankalar. Türkiye’de, en fazla para kazanan 10 firma içerisinde
8’i banka. Bunlar taşın altına ellerini koymayacaklar mı? Hamama girip biraz
terlemeleri gerekli değil mi? O zaman ne yapalım? Bakın, kanun teklifleri var,
benim de kanun teklifim var. İcrai işleme düşmüş olan
arkadaşlarımızı -veya ödeme zorluğu çeken arkadaşlarımızla ilgili-
kolaylaştırıcı, aldıkları aylığın içerisinden ödeyebilecek duruma getirelim ilk
önce, ondan sonra beyaz sayfa açalım. Yüz yirmi ay vade yapalım, faizleri
silinsin, alınacak ücretler silinsin. Bu icrai
işlemle ilgili devam eden dosyaları yüz yirmi ay vade yapalım. Bankalar bunun
dışında yeni kredi kartlarını dağıtacaksa işte o zaman aldığı aylığın 2 katıyla
veya 4 katıyla ilgili bulunan çözüm işe yarar. Yoksa 4 milyon insan kredi kartı
ödeyemez iken siz, şimdi “üç aylık” deseniz, “beş aylık” deseniz, bu kredi
kartını sınırlandırsanız ne işe yarayacak? Hiçbir işe yaramayacak. E, siz
Meclisi baypass eder iseniz sadece Bakanlar
Kurulunda, hatta Bakanlar Kurulunun ötesinde Recep Tayyip Erdoğan’ın iki
dudağının arasından çıkan kararlarla, kanun hükmünde kararlarla bu işi
yürütmeye kalkar iseniz Meclisin hâli de bu olur. Meclisin o “ceylan derili
koltukları” denen, halkın öyle bildiği yerlerde kimse oturmaz.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Ama “aşınmasın” diye!
HASAN
ÖREN (Devamla) – Olabilir, o da olabilir. Evet, “aşınmasın” diye de olabilir.
Değerli
arkadaşlarım, 2002 yılında 500 lira, bin lira ücret alan bir arkadaşımız aldığı
bin liranın sadece 75 lirasıyla borçlanmıştı. Yani, bin lira para alan
arkadaşımızın 75 lira borcu vardı. Öyle bir hâle getirdiniz ki ülkeyi pembe
bulutların üzerinde tarif ediyorsunuz. E, bu kadar medya bana çalışsa ben de
bundan daha iyisini yaparım, Cumhuriyet Halk Partisi de bundan daha iyi yapar,
muhalefetin bütün partileri de bundan daha iyisi yapar.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Zaten yaparız canım.
HASAN
ÖREN (Devamla) – TRT 3’ü bile siz “Muhalefetin sesi duyulur.” diye kısıtlamaya
gittiniz. Meclis başkan vekilleri bu konuda sıkıntı duymuyorlar. Ben sıkıntı
duyarım o koltukta otursam. Benim emrimde olan, İç Tüzük’üyle
beraber benim hükmettiğim bu Meclisde Hakan Şükür’ün
attığı nostaljik gollerden daha değersizse ben orada oturmaktan sıkıntı
duyarım. Niçin, gecenin bu saatlerinde, sabahlara kadar burada olacağız? Size
anlatacak bir şeyimiz yok. Topu topu 25 milletvekili
var. Peki, buradaki sesimizi halka duyurmak istiyoruz, onu da siz
engelliyorsunuz.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Hepsini çağıracağız şimdi.
HASAN
ÖREN (Devamla) – Ondan sonra, dönüp diyorsunuz ki: “Muhalefet çözüm üretmedi.”
E, peki, çözümü nerede üreteceğiz? Bu kürsüde üretmeyeceğiz mi? Bu kürsüden
sizlere konuşmayacak mıyız? Ortak aklı bu yasamada ortaya koymayacak mıyız?
Değerli
arkadaşlarım, bu, Sayın Genel Başkanımızın söylediği gibi, bir diktatörlüktür.
Eğer sandıktan çıkmayı, sandıktan çıkanları meşru görüyor iseniz onun Meclisi
de meşrudur. Bu Meclise kısıtlama getiremezsiniz. Bu Mecliste biz bunları
tartışmaz isek, bunları konuşamaz isek tüketicinin haklarını kimin koruduğunu,
kimin korumadığını nasıl anlatacağız? İşte, çözüm getiriyoruz, bölün yüz yirmi
aya. İnsanlar ödeme kolaylığını bulsunlar. Ödeme kolaylığını bulduktan sonra,
yeni koyduğunuz kuralın da işlemesini sağlayın ama buraya geldiğinde “faiz
lobisi” diye yakındığınız, “faiz lobisi” diye yanına yaklaşmadığınız o bankalar
yine size istediklerini yaptırıyorlar.
Türkiye’de,
2002 yılında, toplam 47 katrilyon yani bugünkü parayla 47 milyar borç varmış;
Türkiye’de yaşayanların ev kredisi, araba kredisi, aldığı bütün kredilerin
hepsi, 2002 yılında. 2013 yılı sonu itibarıyla 965 milyar yani eski parayla
telaffuz etmeye kalkar isek 965 katrilyon. Sıfırları atmasaydınız, Türkiye’yi,
Türkiye’de yaşayan yurttaşların dilinin alışık olmadığı bir kelimeyle karşı
karşıya bırakacaktınız; kentilyonla. Biraz daha gayret eder iseniz… Eski
parayla 47 milyon olan Türkiye’deki yurttaşlarımızın borcunu 965 katrilyona
çıkarmışsınız. Hani, fakir, fukara, gurebanın sizler
temsilcileriydiniz!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN
ÖREN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, kredi kartlarıyla ilgili sorunun çözümü
bulunmadığı süre içerisinde yapılan düzenlemelerle halkın rahatlaması mümkün
değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Ören.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına, Mardin Milletvekili Erol Dora. (BDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Dora.
BDP GRUBU
ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, günümüzde, serbest piyasa ekonomisinin egemen olduğu ülke
hukuklarında, tüketim olgusuna bağlı olarak tüketici kesimi ön plana çıkaran
yaklaşımlarda, tüketiciler, korunması gerekli zayıf kişiler grubu içinde ele
alınmaktadır. Bu bağlamda, tüketici kesimini oluşturan kişilerin korunması,
kendine özgü, bağımsız ve sosyal hukuk alanına giren temel bir konu olarak
incelenmektedir. Bireylerin daha iyi çevre koşullarında ve daha rahat bir
biçimde yaşama arzusu, üretim ve tüketim ilişkisi içinde gerçekleşen yapısal
farklılaşma nedeniyle değişime uğramıştır. Bu bağlamda, tüketici, devleşen
karteller, haksız işlem koşulları, haksız rekabet, fahiş fiyat artışı, ağır
kredi koşulları, oldubittiye getirilen işlemlerle karşı karşıyadır. Bu durum, tüketicinin
korunmasına yönelik olarak getirilmiş düzenlemelerin ne kadar haklı ve gerekli
olduğu hususunu açıkça ortaya koymaktadır. Hukukun ve hukukçunun görevi de
tüketicinin bu ortamdan çıkarılması için gerekli koşulların oluşmasını sağlamak
olmalıdır.
Bize göre
tüketici, temel gereksinimlerinin giderilmesi ve sağlıklı bir çevrede yaşama
gereğinin yerine getirilmesi için seçim hakkını kullanabileceği bir ortamda
eğitilmiş ve bilgilendirilmiş olarak güvenlik içinde ekonomik faaliyetlere
katılan, bu katılımı nedeniyle uğrayabileceği zararı tazmin edilen, bu
haklarının korunması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi hususundaki taleplerini,
oluşturacağı örgütler aracılığıyla ya da bireysel olarak kamuoyuna duyurma
hakkına ve taleplerinin dikkate alınmasını isteme yetkisine sahip kabul edilen
kişidir.
Sayın
milletvekilleri, dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de
tüketiciler, üretim faaliyetlerinin giderek sayılamayacak derecede çeşitlenip
karmaşıklaşmasının yarattığı üretici ve tüketici sorunlarıyla karşı karşıya
olmanın getirdiği sıkıntılarla iç içedir. Ancak, çıkacak kanun bazı hususlarda
iyi düzenlemeleri içermekle birlikte, bazı hususlar açısından tüketicilerin
haklarında önemli kısıtlamalar yapmakta, mevcut hâlden geriye giderek önüne
geçilemez tehlikeler içermektedir; bu anlamda, Başbakanın çok yakındığı faiz
lobisine bizzat Hükûmet eliyle halkı teslim etmektedir.
Kanunun,
daha hazırlanma aşamasında iken, hemen hemen bütün tasarı ve tekliflerde olduğu
gibi, konu hakkında yeterli bilgili ve ilgili akademisyenlere bırakılmadığı
için, Avrupa Birliği direktiflerinin eksik veya yanlış tercümeleri, kanun yapım
tekniği açısından dili ve kaleme alınışında hatalar olması, genel kanun
metinlerinde işlenen kavramlara uzak kalınışı, kanun içi boşlukların çokça
bırakılması ve özellikle bazı haklar tanınırken bazı mevcut hakların geriye
alınmaya çalışılması ve beklenen hakların tanınmayışı gibi, ülke ekonomisi ve
ferdin refahı açısından hayati öneme sahip bu kanunda olmaması gereken eksiklik
ve hatalara rastlanmaktadır.
Özellikle,
bankacılık ve inşaat sektörü gibi tüketicilerin en çok hukuki ihtilafa düştüğü
durumlarda, sektörü koruyucu yeni hükümler ile mevcut haklardan geriye gidişi
sosyal devlet ilkesiyle bağdaştıramamaktayız.
Tüketici
Örgütleri Federasyonunun hazırlığı raporda 2012 yılı hak arama sürecinde
yaşanan tüketici sorunlarına bakılmakta ve geçmiş yıllara göre artış gösteren
bir seyir izlediği görülmektedir. 2012 yılında da ülkemizde hak ihlallerinin
boyut kazanarak devam etmesi, hak arama mücadelesinde daha etkili ve yoğun emek
harcamayı zorunlu ve gerekli kılmaktadır. Tüketicinin temel ihtiyaçlarını
etkileyecek başta benzin ve diğer akaryakıt ürünleri olmak üzere, yüksek
oranlarda zam yapan kamu kuruluşları ile adil vergi toplamak yerine dolaylı vergilerle
yükü tüketici yurttaşa yükleyen kamu otoritesinin uygulamalarıyla,
telekomünikasyon, bankacılık, genetiği değiştirilmiş organizmalar, gıda
sigortacılığı, turizm ve diğer sektörlerde yaşanan ayıplı mal ve hizmetler,
haksız sözleşme şartları, satış sonrası hizmetlere ilişkin haksız, yasa, hukuk
tanımaz uygulamalar devam etmektedir.
Bankacılık
sektörünün yasaya ve hukuka aykırı haksız uygulamalarına baktığımızda: Mobil
elemanlar yoluyla ve stantlarda rastgele kredi kartı dağıtılmaya devam
edilmesi; kredi ve kredi kartı sözleşmelerinin bir nüshasının tüketiciye
verilmemesi; dağıtılan kartların limitlerinin kişinin gelirine göre
belirlenmemesi; kullanımdaki kredi kartlarına tek limit yerine “Tuşa bas,
artıralım.” denilerek keyfî uygulamalarla kişinin her kartına ayrı limitler
tanınması; asgari ödemesini yapan ya da temerrüde düşen kredi kartlarına
bileşik faiz uygulanması; ortak ATM’den para çekilmesi ile hesap
görüntülenmesinden ücret alınması; havale ya da EFT yapan tüketicilerden yüksek
tutarlarda masraf alınması; kredi kartından ücret, aidat, cari hesaplardan
hesap işletim ücreti alınması; kredi kartı aidatının iade edilmemesi yönünde
verilen yargı kararlarına tepki olarak kredi kartının kullanıma kapatılması;
konut başta olmak üzere, alınan tüketici kredilerinde bilgi ve onay dışında
sigorta yapılması; yapılan alışverişlerde kredi kartından yasaya aykırı olarak
komisyon alınması; konut finansmanı kredilerinin erken kapatılmasına ceza
uygulanmasıyla, yeniden yapılandırmalardan yeniden yüksek tutarlarda ücret
alınması. Tüm bu aykırı uygulamalara karşı, kamu otoritesi olan Merkez Bankası
ve BDDK’nın görevlerini yapmaması problem teşkil etmektedir.
Sayın
milletvekilleri, BDDK’nın bankalar ve tüketici kredisi veren finansal
kuruluşların faiz dışında tüketiciden talep edeceği ücretlerin belirlenmesi
anlayışı, kanunun ruhuna ve tüketiciyi koruma anlayışına uygun değildir. BDDK,
bugüne kadarki tarz ve çalışma şekliyle tüketici ile finansal kuruluşlar
arasında bir denge oluşturma işlevi görmüştür fakat söz konusu düzenlemeler,
tüketiciyi yani korunması gerekeni ilgilendiren düzenlemelerdir. Bu açıdan
bakıldığında, BDDK gibi lobi faaliyetlerinden etkilenen ve denge kurmaya
çalışan bir kurumun tüketiciyi koruma işlevini gerçekleştirmesi ontolojik
olarak mümkün değildir. Aynı zamanda, tüketiciden faiz dışı ekstra ücret
alınması için Meclis Genel Kurulunun düzenleme yapması, kamu yararını hiçe
saymak anlamına gelmektedir. Bu maddeyle Hükûmet, bankaların faiz dışı geliri
olan ve her geçen gün yenisi eklenen 60’ı aşkın kalemde alınan ücretleri
meşrulaştırmaktadır. Bankaların yanı sıra tüketicilerle sözleşme imzalayan tüm
şirketlerin ücret ve masraf almaları da hüküm altına alınmıştır. GSM
şirketlerinin, elektrik, doğal gaz, su dağıtımı yapan kuruluşlar ile diğer tüm
şirketlerin ücret ve masraflarla tüketicileri mağdur etmeleri yasal hâle
getirilmiştir.
Yürütmenin
işlevi “düzenleme” adı altında sermayenin tüketiciyi sömürmesini meşrulaştırmak
değil, tüketicinin haklarını korumak ve gelir dağılımında adaleti sağlamak
adına tüketici lehine düzenlemeler yapmaktır. Bu açıdan, kanunda hizmet
sağlayıcıların Anayasa’ya da aykırı şekilde çeşitli isimlerle ücret almasının
yasal olarak engellenmesi gerekmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Reklam Kurulundaki kurul üyelerinin sayısının 29’dan 11’e
indirilerek işçi ve memur sendikaları konfederasyonları ile Türk Mühendis ve
Mimar Odaları Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Türk
Diş Hekimleri Birliği gibi meslek kuruluşlarının temsiliyeti
kaldırılmıştır. Ne yazıktır ki yürürlükteki yasanın belirlediği yapı daha
kapsayıcı ve demokratikti.
Değerli
milletvekilleri, hukukun temel ilkelerinden olan zayıf yanın –tüketici- güçlü yan -mal ve hizmet
piyasaları- karşısında korunması gerekmektedir. Önümüzdeki süreçte yığınsal
tüketici mağduriyetlerine yol açacak yeni sorunların ortaya çıkması istenmiyorsa
tüketicilerin sesine kulak verilmeli ve tüketicinin korunması hakkındaki kanun
taslağında haksız talepleri meşrulaştırma girişimlerinden vazgeçilmeli ve
taslak, tüketici talep ve ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde
yasalaştırılmalıdır. Aksi durumda, tüketicilerin mağduriyetleri kaçınılmaz
olacak, çıkarılan yasa olması gereken amaca hizmet etmeyecektir.
Konuşmama
son verirken Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Dora.
Gruplar
adına konuşmalar bitmiştir.
Şimdi,
şahısları adına konuşmalara başlıyoruz.
Birinci
konuşmacı Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.
Buyurun
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tasarı’nın
birinci bölümü üzerine şahsım adına söz aldım, bu vesileyle yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu
tasarıyla kâr payını bağırta bağırta faize
eşitliyorsunuz, faiz lobisine teslim olmuş vaziyettesiniz. BOP eş başkanlığıyla
küresel akıl hocalarınızın suflörlüğünde tüketiciyi sermayeye teslim
ediyorsunuz. Bu bölümde kâr payını faize eşitliyorsunuz, faiz lobisine
tüketiciyi teslim ediyorsunuz.
Biraz
önce sordum, “TUSKON’u mu tercih ediyorsunuz MÜSİAD’ı mı?” diye. Çünkü, bazı kanunlarda, tasarılarda TUSKON’u dercediyorsunuz.
Söylemesek kendi aranızda bile problem çıkacak.
Şimdi,
öğrenciye “tüketici” diyoruz, AKP grup başkan vekili garipsiyor. Evet, öğrenci
tüketicidir.
Şimdi,
Hükûmetin arınma vakti, doğruyu söyleyin. Tüketiciye “Biz, sizi faiz lobisine
teslim ediyoruz.” diyor musunuz, demiyor musunuz? Bunu verdiğimiz önergelerle
düzeltecek misiniz, düzeltmeyecek misiniz? Bunu özellikle sormak istiyorum.
Burada,
biraz önce, Sayın Başkan, kullandığım bazı ifadeler için Sayın Bakanı korumak
amacıyla Sayın Bakanın Genel Kurul üyesi olmadığı anlamına gelebilecek ifadeler
kullandınız bence. Sayın Bakan Genel Kurulun üyesidir, ben döndüm, ona
söyledim. Burada, AKP’de kimse yok ki kime ne söyleyeceksiniz? Burada,
gerçekten çok üzüldüm ve “tüzüksel hak” diye bir şey
var mı? Açtım, baktım, benim konuşmamda, tutanaklara baktırdım “tüzüksel hakkım” demişsiniz. Böyle bir şey var mı? Onu bir
ifade… Böyle bir Türkçe var mı? Lütfen, baktırın. Hangi maddeye göre bunu
söylediniz? Çünkü, söz istediğimiz takdirde maddesini soruyorsunuz, siz de bunu
bana bir söyleyin; söylemezseniz ben gerekeni kendi açımdan dile getiririm
ileride.
Şimdi,
Sayın Bakan dolaylı teşekkürü üretip kendisi sahipleniyor. Biz dolaylı değil,
doğrudan teşekkür etmekten falan hiç çekinecek insan değiliz. Ettik de zaten.
Kime etmemiz gerektiğini de söyledik. Fakat dolaylı bir özrü dilemeyip erdem
sahibi olmayı istemiyorsanız ben size ne söyleyeyim? Genel Kurulda kimse
olmuyor biraz önce ifade ettiğim gibi, kime dönüp konuşacağım? İktidar partisi
takip etmiyor, bazen Hükûmet bile olmuyor burada.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Gelecekler, şimdi hepsi gelecek.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – Şimdi, dolayısıyla bu tür sıkıntılar ortaya çıkıyor.
Müdahale ederken onun için dikkat etmeniz lazım Sayın Başkanım. Kaldı ki
söylediğimde bir hakaret yok, Sayın Bakan cevap da vermemiş.
Sayın
Başkan, bakın, ben Emin Haluk Ayhan olarak dün Milliyetçi Hareket Partiliydim,
o düşünceleri savunuyorum, bugün de aynı yerdeyim, yarın da aynı yerde olmaya
devam edeceğim. Bunu özellikle bilmenizi istiyorum. Bulunduğu yerde ayağını
yere basamayıp ömrü boyunca nefret ettiklerinin ona vereceği, taltif edeceği
bir duruma hiç gelmedim, Allah beni bu duruma getirmekten de ne yapsın?
Sakınsın. Böyle bir duruma insan zaman zaman gelir, gerçekten zordur. İnsan
haysiyeti önemlidir. Allah kimseye haysiyetini ne yapsın? Kaybettirmesin.
Gerçekten
şunu burada ifade etmek istiyorum: Sayın Bakanım, bu tasarıda tüketiciyi faiz
lobisine teslim etmeyiniz. Geliniz, burada arınınız. Verdiğimiz neleri,
önergeleri dikkate alınız. Sıkıntıya girmeyiniz. Bakın, yarın, siz, tüketiciyi
faiz lobisine teslim eden bakan konumuna düşeceksiniz. Bundan biz sizin
iyiliğinizi, milletin, tüketicinin iyiliğini istediğimiz için söylüyoruz. Aksi
takdirde, zatıaliniz böyle bir şekilde kendini ifade ettirmek istiyorsa bizim
onun için yapacağımız hiçbir şey yok, bir şey de söylemeyiz, siz bundan zevk de
alabilirsiniz ama gerçekten onu ifade etmek istiyorum.
Bu
bölümdeki önergelerimizin Genel Kurul tarafından dikkate alınacağını düşünerek
yüce heyete saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın Ayhan, teşekkür ederim.
Ben Genel
Kurula hitap etmeniz gerekir diye size ricada bulundum ama canınız sıkıldıysa
bunu daha önceden dile getirebilirdiniz, ben size söz verirdim.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Hayır, gayet rahat söyledim.
BAŞKAN -
Bu kadar zaman sıkılmışsınız, daha önce söz verirdim size. Benim bildiğim,
konuşmalar Genel Kurula göre yapılır.
Teşekkür
ederim.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Hayır, Sayın Başkan, kürsüyü şahsınız açısından
değerlendirmeyin. Sayın Bakanın yerinde olsam istifa ederim.
BAŞKAN –
Şimdi, ikinci konuşmacı Bursa Milletvekili Mustafa Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Genel Kuruldan saymıyorsunuz onu.
BAŞKAN –
Genel Kurula konuşulur, bakan da Genel Kurulun bir üyesidir.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – O da Genel Kurulun üyesiyse…
BAŞKAN –
Üyesidir, hitap Genel Kurula doğru olur.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Evet, Sayın Bakan da Genel Kurul üyesi.
BAŞKAN –
Ben böyle biliyorum, böyle de uygulayacağım.
Teşekkür
ederim.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Tüzüksel hak nedir, maddesini
söyleyin?
MUSTAFA
ÖZTÜRK (Bursa) – Sayın Başkanım, süreyi tekrar…
BAŞKAN –
Peki, tamam, yeniden başlatalım.
MUSTAFA
ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının
birinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle,
89 maddeden oluşan bu kanun tasarısının hem hazırlanma aşamasında Bakanlık
bürokratlarımıza ve Bakanlığımıza hem de Meclis çalışmalarında alt Komisyon ve
üst Komisyon üyelerimize katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Gerçekten çok
anlamlı tartışmalar yaptık ve yasa tasarısının olgunlaşmasına katkı yaptık.
Özellikle,
son yıllarda ticaretin çeşitlenmesi, iletişim araçlarının, ortamlarının
gelişmesi ve değişmesi sonucunda tüketici hakları da çok büyük önem kazandı.
Tasarımız, kredi kartından banka sözleşmelerindeki düzenlemelere, konut
kredilerine, ayıplı malların iadesinden paket tur alan vatandaşların mağdur
edilmemesine, İnternet’ten satışlara ve reklamlara kadar birçok alanda çağdaş
düzenlemeler getiriyor. Çok da olumlu birtakım gelişmeler var, onların bir
kısmını paylaşacağız.
Kanun
tasarımız, aslında bazı arkadaşlarımız söyledi, onun aksine pek çok kurum ve
kuruluşun, sivil toplum örgütlerinin, tarafların görüşü alınarak
hazırlanmıştır. Bu daha önce de böyle oldu, Meclis çalışmalarında da böyle oldu
hem alt Komisyon Başkanımız hem üst Komisyon Başkanımız her tarafa söz vererek
bu kanun tasarısına katkı yapmalarının önünü açtılar, bunu da belirtmek
istiyorum.
76
milyonu ilgilendiren bu kanun tasarısı, aslında hak arama yollarını
kolaylaştıran, çağdaş haklar getiren, cezaların amaca uygun olmasını ve etkinin
artmasını, bürokratik işlemlerin de azaltılmasını sağlayan bir kanun tasarısı
hâline gelmiş oldu.
Gazete ve
dergi gibi süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen promosyon kampanyaları, yine
işletmeler tarafından yılda düzenlenen indirim kampanyaları gibi birçok
düzenleme getiriyor. Burada da tüketicilerin haklarını koruyacak çok ciddi
tedbirler ve yeni maddeler getirilmiş durumda. Ben bunun çok ciddi bir aşama
olduğunu düşünüyorum.
Yine,
indirimli satış kampanyalarında ve promosyonlarda önceki fiyatıyla sonraki
fiyatı arasında düzenlemeler getirmesi de tüketicinin korunması anlamında çok
önemli.
Reklamlarla
ilgili, yanıltıcı birtakım reklamlar ve çalışmaların da bu kanun tasarısıyla
düzenlenerek yeni cezaların getirilmesi, denetimlerin getirilmesi de ayrıca
olumlu bir gelişme, aşama. Reklam Kurulu daha aktif, daha dinamik bir şekilde
düzenleniyor, uluslararası standartlara uygun hâle getiriliyor, 11 kişiyle daha
etkin, daha hızlı bir şekilde karar alacak.
Yine,
tüketici hakem heyetleri yeniden düzenleniyor. Tüketicilerin haklarını
aramaları bu kanun tasarısıyla kolaylaştırılıyor. Gerçek dışı indirimler,
özellikle yıl boyunca olan indirimler tekrar düzenlenmiş oluyor.
Yine,
maketten satışlarla ilgili sigorta sorumluluğu, devre mülkler, tur
hizmetleriyle ilgili çalışmalarda da bu kanun tasarısında çok önemli açılımlar
meydana getirildi tüketiciyi koruyacak şekilde.
Ben
şimdi, bunların üzerine, birtakım hususları tekrar gündeme getirmek istiyorum
burada değinilen: Birincisi, faiz lobisine esir olmadık, olmayacağız. Bu kanun
tasarısında da var, bundan sonra da olacak. Nitekim, bundan önce vergilerin
yüzde 94’ü faize giden dönemleri, yine bileşik faizlerin yüzde 60 olduğu
dönemleri, bir gecede faizlerin 7 bine çıktığı dönemleri düşünürsek milletin
niçin AK PARTİ’yi tercih ettiğini…
HASAN
ÖREN (Manisa) – Geç bunları, onlar yenmiyor artık, eskidi onlar, eskidi.
MUSTAFA
ÖZTÜRK (Devamla) - …faiz lobisine kimlerin esir ettiğini hepimiz biliyoruz.
Yani AK PARTİ de bu yüzden onay alıyor zaten. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN
ÖREN (Manisa) – Eskidi onlar, eskidi. Bırak, yemiyor artık insanlar onları.
2002’deki borç bitti.
MUSTAFA
ÖZTÜRK (Devamla) – Yani, dolayısıyla, faiz lobisine esir olmadık. Faizler
düşürülebildiği kadar düşürülür piyasa şartları dâhilinde, hiç kimse kusura
bakmasın.
Biz
hiçbir STK’yı yakın veya uzak olarak görmüyoruz, sivil toplum örgütlerinin
görüşlerini önemsiyoruz. Onların görüşlerini alıyoruz, doğru görüşler varsa
değerlendiriyoruz, istifade ediyoruz. AK PARTİ bu konuda sivil toplum
örgütlerinin önünün açılması için de çok ciddi çalışmalar yaptı, bundan sonra
da yapmaya devam edecek.
Tüketici
örgütlerinin görüşlerini aldık, hem öncesinde aldık hem de Mecliste görüşürken
aldık. Dolayısıyla, her türlü düşüncelerini söylediler. Yani, bir arkadaşımız
burada söyledi, aslında bizim bürokratlarımıza da Bakan Yardımcımıza da
gerçekten söylemişti: “Bu kanun tasarısı çok güzel hazırlanmış, teşekkür
ederiz. Bizim çok fazla katkımız yok.” Ben de kendisine bu katılımlarından
dolayı teşekkür ediyorum.
Katılım
bankasındaki bu payın, kârın faiz olmadığını… O katılım bankasındaki yapıyı
bilenler bunu söylemezler. Nitekim, hem muhalefet partilerimizin itirazları
veya önerileriyle…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ÖZTÜRK (Devamla) – …bizim de katkılarımızla o maddeyi de düzenledik.
Dolayısıyla, bu konuyu da yani arkadaşlarımızın bilmesi lazım.
Ben bu
kanun tasarısının ülkemize, tüketicilerimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Süremiz
on beş dakikadır.
Sisteme
giren sayın milletvekilleri var, sırasıyla isimlerini okuyacağım.
Sayın
Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, özellikle son on yılda hanehalkı borç oranları
yaklaşık 10 kat artarak gelirlerin yüzde 50’si düzeyine ulaştı. Bu, normal
vatandaşın borç yükünün altından kalkması konusunda bu yasada ne gibi bir
düzenleme söz konusu yani vatandaş bundan ne istifade edecek?
İkincisi,
konut kredilerinin erken kapatılması durumunda yüzde 2’lik erken ödeme cezası
neye göre belirlenmiştir? Türkiye’nin bugünkü faiz şartlarından yüzde 2 çok
acımasız bir oran değil midir? Bunun düşürülmesi mümkün müdür, bu konudaki
önerimize katılabilecek misiniz?
Bir de
bankaların, kredi kartı borcu olmadığına dair bir yazı istenmesi durumunda
vatandaşlardan ek ücret talep ettikleri iddiaları var. Doğru mudur, doğruysa
bunu neye göre alıyorlar?
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
Tanal…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mevcut
kanunun 10/B maddesi uyarınca kredi veren kurum da ayıplı maldan sorumludur.
Yani, ben bir daire satın aldım, daire ayıplı ve bu ayıptan dolayı hem satıcı
sorumlu hem banka sorumlu; mevcut olan düzenleme bu şekilde. Ama getirmiş
olduğunuz düzenlemede sadece satıcı sorumlu, krediyi veren bankayı
sorumluluktan kurtarıyorsunuz. Tüketici kanununun asıl amacı mağduru, zayıf
olanı korumak değil midir? Bu, bu anlayışla ters bir düzenleme değil midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
Erdemir…
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) – Sayın Bakan, tüketiciyi koruma noktasında devlete düşen
farklı görevler var. Bunlardan biri yasal düzenlemelerle tüketicilere zarar
verebilecek her türlü sürecin önünü almak. Fakat bir diğer yaklaşım da tüketicide
farkındalık yaratmak ve tüketicinin bilincini yükseltmek.
Finans
söz konusu olduğunda finansal okuryazarlık tüketiciyi korumanın çok önemli
yollarından biri. Türkiye’nin bir finansal okuryazarlık eylem planı henüz yok
ve PISA testlerinde de finansal okuryazarlık testini uygulamayan bir ülkeyiz.
Bu konuda adım atılacak mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
Özel…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Reklam Kurulundan Türk Eczacıları Birliği, Türk Dişhekimleri
Birliği, Türk Tabipleri Birliği ve baroyu çıkartıyorsunuz. Oysaki bu
mesleklerin mensupları kendi uzmanlık alanlarına giren konularda çok önemli
görevler yapıyorlardı orada. İlaç gibi, zehirle arasındaki farkın sadece doz ve
bilinç olduğu bir hususta Türk Eczacıları Birliğinin gönüllü olarak yaptığı
görevlendirmeyi, o yapılan katkıyı arzu etmemenin amacı nedir? Bir doktorun
orada bulunmamasının, baro temsilcisinin veya diş hekiminin… Ki diş
hekimliğiyle ilgili reklamlar, o ürünlerle ilgili reklamlar çok önde. Niçin
bundan kaçıyorsunuz? Bu kişilerin, hep belli bir amaca yönelik olarak değil,
doğrular yönünde oy kullandığından ve bazı yandaş şirketlere ceza kestiğinden
dolayı cezalandırıldıkları doğru mu?
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Süre var
sanıyorum. Soru sormak isteyen başka kimse yoksa Sayın Bakana cevap için söz
vereceğim.
Buyurun
Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, evet, “Bu yasa hanehalkının
borçlanmasına ilişkin ne getiriyor?” diyorsunuz. Bu yasa, ismi belli,
‘Tüketicinin Korunması Yasası.’ Yani bütün faaliyetlerin esasında hedef kitlesi
insan, tüketici. Üretimi de insan yapar, tüketimi de insan yapar. Bu yasada
getirilen düzenlemelerle tüketicinin harcaması ve bu harcama dolayısıyla
yüklendiği külfetlerin hak ve nefaset kurallarına uygunluğunun sağlanması
amaçlanıyor. Elbette ki bu uygunluğun sağlanması hanehalkına
da, kredi kullanana da, “tüketici” sıfatıyla hareket eden kişilere de önemli
katkı sağlayacak.
“Konutta
erken ödeme, yüzde 2 fazla değil mi?” Bu zaten var olan uygulama, şu anda devam
eden bir uygulama, hani “mortgage” dediğimiz yasal
düzenleme çerçevesinde.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Var da yüksek Sayın Bakanım. Bu insanlar çok şikâyet ediyor,
tüketicinin derdi bunlar.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ama bu erken ödemede yüzde 2 tazminat
uygulamasının fazla olduğuna ilişkin, gerçekten, bizim Bakanlığımıza ulaşmış,
yoğunluk kazanmış bir şikâyet de söz konusu değil. Onu ifade etmek istedim.
Sayın
Tanal: “Kredi veren banka niçin sorumlu değil?” Orada üçlü bir ilişki var.
Şayet banka bağlı kredi olarak kredi kullandıran durumunda ise bankanın da
sorumluluğu var ama bağlı kredi ilişkisi yoksa çok doğaldır ki finansı sağlayan
kurum ayrıdır, onu kullandıran ayrıdır; orada bankanın sorumluluğu söz konusu
değil.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Ama mevcut düzenleme sorunlu Sayın Bakan yani geriye gidiyor, onu
söylemeye çalışıyorum.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Aaa, geriye
gidiş yok, gidiş yok burada.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Var. 10/B maddesiyle karşılaştırın.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Maddeyi detaylı okursanız kesinlikle bu
yasada tüketici haklarının korunması bakımından hiçbir hâlde geriye gidiş söz
konusu değil.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Özür dilerim, 10/B’nin karşılığı nedir şimdi?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – E, ben cevaplıyorum şimdi, detaylara
girmeyeyim. Yani yasada bunun detayları var yani açıp maddeyi okumam lazım.
Efendim,
Sayın Erdemir: “Finansal okuryazarlıkla alakalı neler yapılıyor?” Bu konuyla
alakalı hem Hazine Müsteşarlığı ve bankalarla ilgili Hükûmet adına faaliyeti
yürüten Hazinedeki birimler ve Bankalar Birliği gerekli çalışmaları
sürdürüyorlar.
Sayın
Özel’in Reklam Kurulunun yapısıyla alakalı değerlendirmelerini çok nesnel
bulmuyorum yani öznel bir değerlendirme. Reklam Kurulunun yapısında, bu
tasarıda öngörülen yeni düzenleme, Reklam Kurulunun sayısal çoğunluğu
itibarıyla çalışmasındaki zorluğu, işlevsizliği ortadan kaldırmaya, daha etkin
çalışmalarını sağlamaya dönük bir düzenlemedir. Yoksa ki şunun şuna ceza
öngörmüş olması dolayısıyla elbette ki bir düzenleme söz konusu değildir.
Düzenlemenin amacı bu.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Ben teşekkür ederim.
Süremiz
var.
Sayın
Ayhan…
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben siz
söz vermeden önce basmaya çalıştım ama olmadı.
İzin
verirseniz soru sormak istiyorum Sayın Bakana.
BAŞKAN –
Buyurun.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Sayın Başbakanın Denizli’de bahsettiği ve öğrencilerin kullandığı öğrenci
evleri kaç tanedir? Kaçının inşaat, kaçının yapı kullanım ve kaçının işletme
ruhsatı vardır? Daha sonra da cevap verebilirsiniz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sayın Bakanım, sorunun son kısmındaki mesele, bazı yandaş
kuruluşların aldığı cezalardan dolayı sivil toplumdan gelen ya da meslek
örgütlerinden gelen temsilcilerin sürekli bakanlıklara ve Başbakana şikâyet
edilmesi konusu. Ama sizin açıklamanız çok daha vahim bir şeye işaret ediyor ki
açıkça şunu söylüyorsunuz, değilse lütfen düzeltin: “Reklam Kurulu çok
kalabalıktı. Onu seyreltmek için meslek odalarını çıkardık.” diyorsunuz. Yani,
Reklam Kurulu kalabalıksa diğer kurumlardan gelen yerlerden tasarruf edin ama
Türk Tabipleri Birliğinden bir doktor, diş hekimlerinden bir diş hekimi, bir
tane eczacı. Bunların oradaki görevleri de reklamların kendi alanlarına giren
konuda fikir belirtmek, kurulu uzmanlıklarıyla yönlendirmek. Siz bunlardan
nasıl tasarruf edersiniz? Lütfen, bu konuya bir açıklık getirin ve düzeltilmesi
yönünde bir çabanız olursa da minnettar olurum.
BAŞKAN –
Sayın Özgündüz…
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, Sayın Başbakan diyor ki: “Artık öğrenci evlerini kontrol edeceğiz.” Bazı
bakan arkadaşlar da daha ötesine geçiyor.
Şimdi,
siz de bir hukukçusunuz, ben de bir hukukçuyum. Bizim Ceza Usul Kanunu’na göre,
herhangi bir suç isnadı olmadan iş yeri, konut aranamaz. Yani, bunun hukuksal
dayanağı şu anda var mı sizce mevzuatta ya da önümüzdeki süreçte bir mevzuat
değişikliği yapmayı düşünüyorsanız ne tür bir değişiklik düşünüyorsunuz? Yani,
özel yaşamın gizliliği, konut dokunulmazlığı hakkı sizce artık bir insan hakkı
olarak görülmeyecek mi?
İki:
Yıllardan beri cemaatler tarafından açılan, kullanılan evler de sizin
denetimize tabi olacak mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Buyurun
Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Evet, teşekkür ediyorum.
Gene önce
Özel’in temas ettiği noktayı cevaplayım. Reklam Kurulunun şu anki mevzuata
göre, yasaya göre 29 tane üyesi var. 29 kişinin toplanması, bunun planlanması
ve gündemindeki konuların karara bağlanması sayısal durum itibarıyla müşkülat
arz etmektedir yani uygulamalar bu sonucu ortaya koymuştur. Ben bilemem yani
kime, hangi yandaşa ceza verilmesi konusunda Reklam Kurulu üyelerinden
bazılarının muhalif kaldığına, bundan dolayı devre dışı bırakıldığına ilişkin
bilginiz nereden kaynaklanıyor, bilmiyorum. Dolayısıyla, onun için sizin
değerlendirmenizin nesnel değil, öznel olduğunu ifade ediyorum yani söylediğim
bu. Burada amaç yanıltıcı, aldatıcı reklamlara dönük etkin bir çalışma sürdürme
ve bu çalışmayı sürdürürken yapısal olarak öngörülen Reklam Kurulu da değişik
katmanları temsil edecek şekilde katılımcılığı sağlayacak bir nitelikte
gerçekleştiriliyor.
Diğer 2
arkadaşımızın öğrenci evlerine ilişkin soruları, bu çok tabii merak konusu
oldu, üzerinde duruluyor. (CHP sıralarından gürültüler)
Bir
dakika… Bir defa şunu ifade edeyim değerli arkadaşlar: Bizim Türk toplumunun en
temel ünitesi ailedir.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Böyle yerler var mı Sayın Bakan, böyle yerler var mı? İlk önce
onu söyleyin, nerede var böyle yer?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Bir dakika… Bir dakika… Bir dakika müsaade
edin.
BAŞKAN –
Sayın Ören, lütfen Sayın Bakanı dinleyelim.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Kırk yıldan bu yana, herkes okumuş, hangi yurtta, nerede kalmış
kızla oğlan bir arada? Gündem yaratıyorsunuz.
BAŞKAN -
Sayın Ören, rica ediyorum, lütfen…
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – En temel ünitesi ailedir, aile yapısı
önemlidir. Aile yapısını koruyucu önlemleri almak yöneticilerin görevidir. Ha,
somut olarak şurada şu var, burada bu var; o tür bir bilgiye ben sahip değilim.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Nereden çıktı bu? Size
gelen şikâyet bize niye gelmiyor?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Yani polisler tek tek evlilik kimlik kartını mı
isteyecekler, evlilik cüzdanını mı isteyecekler?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Size şikâyet… (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ya bir şikâyet olursa, onun şey… Size de
gelecek olsa, iktidarda siz olursunuz…
BAŞKAN -
Sayın Bakan…
HASAN
ÖREN (Manisa) – Sayın Arınç bununla
ilgili “asparagas” dedi.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri…
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – İktidara gelir, o iktidara gelir. Ama
burada nasıl aranacak, nasıl edilecek? Bakın…
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, bir milletvekili soru sordu, Sayın Bakan cevap veriyor,
bize onu dinlemek düşer.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Eksik cevap veriyor.
BAŞKAN -
Lütfen… Lütfen, rica ediyorum.
Buyurun
Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Değerli arkadaşlar, bizim inancımız şu:
En kutsal varlık insandır.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Hepimizin inancı o;
sizin değil, hepimizin inancı o.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Vallahi! Bizim derken siz de varsınız,
niye tepki veriyorsunuz?
HASAN
ÖREN (Manisa) - Tamam, öyle söyleyin.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) – Ya, bırak da konuşsun.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – “Biz” dedi.
OKTAY
VURAL (İzmir) - Hepimizin inancı o.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – “Bizim” diyorum, yani “biz” demiyorum ki,
hepimizin; bizim, hepimizin.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – “Biz” deyince kendinize oy verenleri sayıyorsunuz da o
yüzden.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Hepimize göre en kutsal varlık insan, en
üstün güç hukuk ve adalet.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Buna inanıyor musunuz?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Bu konularda arıza varsa bunları gidermek
elbette ki hukuk kuralları içerisinde olur. Hukukun öngörüsünün ötesinde
kesinlikle bir müdahale olmaz.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Sayın Bakan bilgi verin.
Nerede kızla erkek kalıyor, bilgi verin yasamaya. Hakkımız değil mi öğrenmek?
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Kalabilir, bakın, kalabilir. Kalsa da giremezsiniz.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Bilgi verin ilk önce, nerede gerçekleşiyor bu?
OKTAY
VURAL (İzmir) - Keşke zinayı serbest bırakmasaydınız efendim.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Tamam, öneriyi siz getirin, yasaklayalım.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Var, var, gündemde var.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Tamam, getirin, yasaklayalım.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Neyi yasaklıyorsunuz?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Siz kaldırdınız ama. Bakın, 5237’de siz kaldırmadınız mı?
441’inci maddede yok muydu? Siz kaldırdınız.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri…
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Tamam, mutabıkız o zaman. Tamam,
mutabıkız.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Ben teşekkür ederim Sayın Bakan.
Süremiz
var.
HASAN
ÖREN (Manisa) – Kırk sekiz saat önce “Üniversite öğrencisi evlilik cüzdanını
getirir ise borçlarını yok edeceğiz.” diyorsunuz, ondan sonra da bu yola
dönüyorsunuz.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Haydi, zinanın yasaklanması kapsamında,
ailenin korunması amacıyla bir düzenleme getirecekseniz biz buna varız.
BAŞKAN -
Sayın Ağbaba, buyurun… (CHP sıralarından gürültüler)
Sayın
milletvekilleri, lütfen… Çalışıyoruz, lütfen…
Sayın Ağbaba, buyurun.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, ben de bir soru sormak istiyorum.
Bugün 6
Kasım. Sizler öğrenci evlerinde çocukların yatak odalarına girmeye çalışırken
sizin döneminizde 12 yaşındaki N.Ç’ye tecavüz
edenlerde rıza aradınız, rıza, rıza! Rıza arandı. Siz de avukatsınız. 12
yaşındaki çocuğa tecavüz edenlerde rıza arandı. Acaba bugünlerde bu konuları
gündeme getirseniz, bu sorunları çözseniz… Hâlâ, maalesef, 10 yaşında, 12
yaşında çocuklara tecavüz edenlere ceza indirimi getiriliyor. Lütfen bu
konulara biraz odaklanın.
Teşekkür
ederim.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Göster bir tane, göster!
HASAN
ÖREN (Manisa) – Sen göster bir tane ev. Erkekle kızın kaldığı evi sen göster
ilk önce bir. Niye gündem yaratıyorsunuz? Türkiye’de böyle bir şey yok. Otuz
yıldır yoktu, şimdi de yok.
BAŞKAN –
Sayın Ören…
HASAN ÖREN
(Manisa) - Başbakan söyledi diye hepiniz biat ediyorsunuz.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) – Sana ne kardeşim!
HASAN
ÖREN (Manisa) – Göstereceksin, göstereceksin nerede olduğunu!
BAŞKAN –
Sayın Ören, lütfen…
Buyurun
Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Tecavüzcülere rıza gibi indirimi
getirdiğimize ilişkin beyanınız mesnetsiz. Öyle bir indirim kesinlikle söz
konusu değil.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, N.Ç.’ye tecavüz
edenlerde rıza arandı, rıza!
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ama tekrarlıyorum, zinanın suç olmasına
ilişkin bir öneriniz varsa hazırlayın getirin.
Teşekkür
ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Kaldıran sizsiniz, getiren de siz olun.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Bir iş de siz yapmış olun.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Haydi getirin, hodri meydan!
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) –
Bir iş de siz yapmış olun.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Hadi, hodri meydan! Bak, altında kalma, hodri meydan!
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Bir iş de siz yapmış olun.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Önergeyi hazırlıyorum, imzalayacak mısın? İmzalayacak mısın?
BAŞKAN –
Sayın Vural, lütfen!
OKTAY
VURAL (İzmir) – Hadi imzala! Hadi imzala! Hadi bakalım Sayın Bakan.
BAŞKAN –
Soruları görüştüğümüz kanun tasarısıyla ilgili sormanızı özellikle rica
ediyorum. Şu anda bir usul hatası yapıyoruz.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Doğrudan ilgili Sayın Başkan, sorulan sorular bu konuyla doğrudan
ilgili.
BAŞKAN –
Lütfen… Sorulan sorular görüşülmekte olan kanunla ilgili değil. Lütfen, rica
ediyorum…
Teşekkür
ederim.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Meraklısınız zaten kamera koymaya.
BAŞKAN –
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci
maddesinin (1) inci fıkrasında bulunan “tüketiciyi aydınlatıcı ve
bilinçlendirici önlemleri almak”, ibaresinin yerine “tüketiciyi eğitmek,
aydınlatmak ve bilinçlendirmek,” ibarelerinin getirilmesini, “koruyucu
girişimleri özendirmek” ibaresinden sonra gelmek üzere, “üretici, ithalatçı,
dağıtıcı, satıcı ve satış sonrası hizmet birimleriyle tüketicilerin bu
işlemlerdeki karşılıklı hak ve sorumluluklarını tespit etmek” ibaresinin
eklenmesini, arz ve teklif ederiz.
Ümit Özgümüş Osman Aydın Mehmet Ali Susam
Adana Aydın İzmir
Mahmut Tanal Kadir Gökmen Öğüt Musa
Çam
İstanbul İstanbul İzmir
BAŞKAN –
Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN
KARASAYAR (Hatay) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Önerge
üzerinde Sayın Tanal, buyurun.
Süreniz
beş dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Mevcut
olan Tüketiciyi Koruma Kanunu Tasarısı’nın “Amaç” başlıklı 1’inci maddesinde
“tüketiciyi aydınlatıcı, bilinçlendirici önlemleri almak” denilmektedir; oysa
hâlen yürürlükte olan yasada bu bölüm “aydınlatıcı, eğitici” şeklindedir.
Bilinçlendirme eğitimi kapsar gibi görünse de eğitim apayrı bir faaliyettir.
Hatta “Tüketicinin bilinçlendirilmesi” başlıklı 59’uncu maddeye “Millî Eğitim
Bakanlığı ana sınıflarından başlamak üzere ders programlarına ilave yapar.”
şeklinde ibare eklenmelidir. Zira tüketici bilinci küçük yaşlarda oluşturulduğu
takdirde tüketim çılgınlığının önüne geçilebilir. Bu nedenle “Amaç” başlıklı
1’inci maddenin ilgili cümlesi “Tüketicinin eğitilmesi, aydınlatılması,
bilinçlendirilmesi” şeklinde değiştirilmelidir.
Mevcut
olan tasarı, düzenleme tabii ki amaç açısından mevcut olan kanuna göre daha
dar, özgürlükler açısından tüketici aleyhinedir. Mevcut olan kanunun 10/B
maddesi biraz önce Sayın Bakana sorduğumdan açık ve net, yani Yargıtay
kararlarıyla sabitlenmiş olan bir husus. Tüketici bir gayrimenkulü satın alır,
gayrimenkul ayıplı olur veya üçüncü katın 4 numaralı dairesi diye satılır;
gidersiniz fiilî durum 4 numaralı daire, ancak tapuda karşılaştırma yaptığınız
zaman 4 numaralı daire olmaz, 3 numaralı daire karşınıza çıkar. Bu nedir? Bu
bir ayıplı maldır. Vatandaş ne yapıyor? Bankaya güveniyor. Bankaya güvendiği
için eksper geliyor oraya, o eksperin biçmiş olduğu değere ve gerçekten o dairenin
de belirtilen daire olduğuna inanarak o gayrimenkulü satın alıyor. Bu, bir ayıp
işlemidir. Bu ayıp işlemde; bir, mevcut olan düzenlemede satıcı kusurlu olduğu
gibi aracı kurum olan, krediyi veren banka da müşterek ve müteselsilen
sorumludur. Mevcut olan düzenlemede bu kaldırılmaktadır.
İkinci
bir husus: Benim şu anda size ibraz etmiş olduğum “istanbulkart”,
bu daha önceki AKBİL kart. Bunlar neydi? Ücrete tabidir. Yani bir depozito
ücreti ödeniyordu, ondan sonra ancak taşıma işi, İstanbul’da siz belediye
otobüsüne binebiliyor idiniz. Mevcut olan düzenlemede Tüketici Kanunu’nun
5’inci maddesinin üçüncü fıkrası “Bir malın veya bir hizmetin alınması bir
başka bedele veya bir başka malın satın alınmasına bağlayamazsanız.” diyor idi
ve mevcut düzenlemelerin tamamı, mahkeme kararları, hepsi bu şekildeydi. Hatta
İnternet alan bir vatandaşımız “Evine mutlak surette telefon bağlanması
gerekir.” denildiği için, vatandaş Eskişehir Tüketici Mahkemesinde davayı açar.
“İnternet’in bağlanması mutlak surette bir telefonun alınması şartına bağlı
değil.” Mahallî mahkeme bu şekilde karar
verdi. Yargıtaya gitti, tekrar Hukuk Genel Kuruluna
gitti. Ancak mevcut olan bu pozitif düzenlemelerin tamamı yargı kararlarıyla
tüketicinin lehine iken mevcut olan bu tasarıda bunu da geri aldınız. Yani,
şimdi bu vermiş olduğum iki örnekte gerek mevcut olan düzenlemenin 5’inci
maddesinin üçüncü fıkrası gerek mevcut olan düzenlemenin 10/B maddesi ikisini
biz bir arada aldığımız zaman tüketicinin tamamen lehine olan bir düzenleme.
Üçüncü
bir düzenleme Sayın Bakan, mevcut olan Borçlar Kanunu’muzun 259’uncu maddesi
uyarınca, vatandaş peşinatı ödedi,
temerrüdü de peşinattan düştü, mevcut olan düzenleme karşısında ne olacak? Muacceliyet şartı gerçekleşmiş olacak. Yani Tüketici
Kanunu’nu Borçlar Kanunu hükümleriyle karşılaştırdığımız zaman, mevcut olan
Tüketici Kanunu Borçlar Kanunu’na göre tüketicinin daha aleyhine. Eğer siz
mevcut olan düzenlemeyle birlikte, mevcut olan, yeni değişen Borçlar Kanunu’yla
birlikte değerlendirdiğiniz zaman gerek temerrüt açısından gerek erken ödeme
açısından gerek tüketicinin haklarını koruma açısından daha lehinedir. Bu
düzenleme geriye doğru bir gidişattır.
Lütfen bu
ikazlarımızın nazara alınmasını, tüketici aleyhine olan bu hükümlerin tekrar
gözden geçirilmesini arz eder, hepinize teşekkür ederim.
Saygılar.
İyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Başkanım, 60’ıncı maddeye göre bir
açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Bakanım.
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Bu, tasarının ilk maddesi olduğu için,
izninizle Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, bir açıklama yapmak
istiyorum.
Sayın
Tanal, mevcut kanunda var olan bir hakkın ortadan kaldırıldığını, daha da
geriye gidildiğini söylüyorsunuz. Bu tasarıyı çok iyi okumak gerekiyor. Bakın,
sayın milletvekilleri, tasarının 6’ncı maddesinin başlığı “Satıştan kaçınma”dır. Bunun (3)’üncü fıkrası şu: “Ticari veya
mesleki amaçlarla hareket edenler; aksine bir teamül, ticari örf veya adet ya
da haklı bir sebep yoksa; bir mal veya
hizmetin satışını o mal veya hizmetin, kendisi tarafından belirlenen miktar,
sayı, ebat gibi koşullara ya da başka bir mal veya hizmetin satın alınması
şartına bağlayamaz.” Var, burada kalkmıyor bu, lütfen.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – “Ticari amaçla” diyorsunuz, ticari amaç değil. Bakın, ben
tüketiciyim…
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Ben teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN
– Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
etmeyenler…
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Son söz milletvekilinin. Bakandan sonra niye milletvekiline
söz vermiyorsunuz? İç tüzüksel hakkım var.
BAŞKAN –
Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık var.
Elektronik
oylama yapacağız.
Süreniz
iki dakikadır.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Şimdi
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde
kabul edilmiştir.
Şimdi,
2’nci madde üzerinde iki tane önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısının 2.
Maddesinde bulunan "uygulamaları" ibaresi "uygulamayı"
olarak değiştirilmiştir.
Ümit Özgümüş Osman Aydın Mehmet Ali Susam
Adana Aydın İzmir
Erdal Aksünger Mahmut Tanal Kadir Gökmen Öğüt
İzmir İstanbul İstanbul
Musa Çam Engin Altay
İzmir Sinop
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 sıra
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı 2. maddesinde yer alan
"1 inci maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilen"
ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İdris Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
Demir Çelik İbrahim Binici
Muş Şanlıurfa
BAŞKAN –
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN
KARASAYAR (Hatay) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz. Yani yanlışlık olmasın “1
inci maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilen” ibaresinin
çıkarılmasını öneren önergeye katılıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede
mevcut düzenlemedeki ifadeye benzer şekilde "Bu kanun 1. maddede
belirtilen amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilen..." ifadesinde ısrar
edilmesi isabetli değildir. Zira 1. madde kanunun amacını, 2. madde ise nelerin
kanun kapsamına girdiğini yani kanunun uygulama alanını belirtmektedir.
"Tüketici işlemi" 1. maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda
yapılmamışsa kanun kapsamına girmeyecek midir? Söz konusu ifade bir işlemin
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun kapsamına girip girmediğini tayin için tarafların
hangi amaçla hareket ettiğinin tespitini arıyormuş şeklinde bir yoruma açık
kapı bırakması bakımından yerinde değildir.
Bu
nedenle maddenin tasarı metninde değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN –
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısının 2.
Maddesinde bulunan "uygulamaları" ibaresi "uygulamayı"
olarak değiştirilmiştir.
Ümit
Özgümüş (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN
KARASAYAR (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Altay, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; gecenin 21.00’inde Tüketicinin Korunması
Kanunu’nu görüşüyoruz. Gerçekten çok iyi, çok olumlu, tüketicinin lehine birçok
düzenlemenin olduğu bir kanun teklifi önümüzde. Komisyonda karşılıklı görüşmelerle
olgunlaştırılmış, zenginleştirilmiş, muhalefet partisinden gelen kimi öneriler
dikkate alınarak esasen belli bir noktaya gelmiş bir kanun tasarısını bu akşam
sabaha kadar görüşeceğiz.
Ancak, bu
olumlu, iyi yanların dışında Türk tüketicisinin yıllardır müşteki olduğu kimi
sorunlara bu tasarıda çare bulunmadığı, bilakis kimi konularda tüketicinin
aleyhine düzenlemelerin yapıldığı da bir gerçek.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, burada muhalefetin getirdiği öneriler şüphesiz
tüketiciden yana, tüketicinin lehine önerilerdir. Şüphesiz, Hükûmet de kanunu
getirirken tüketiciyi korumayı amaçlamıştır. Ancak, bununla beraber, Hükûmet
belli ki -arkadaşların, muhalefet milletvekillerinin yaptığı konuşmadan benim
anladığım- kimi holdinglerin, kimi banka sermayelerinin, bankaların taleplerini
de oldukça ciddi bir şekilde dikkate almıştır. Dolayısıyla, Genel Kurulumuzun
şimdi bir karar vermesi lazım. Bankaları mı, halkı mı, holdingleri mi,
vatandaşı mı daha çok dikkate alacağız? Bunu derken şunu demiyorum: Elbette topraklarımızdaki,
ülkemizdeki sermaye bizim sermayemizdir. Şüphesiz, sermayenin güçlenmesini,
gelişmesini bizler de sizler kadar isteriz, bunda bir tereddüt yok ama
tüketicinin de korunması bizim olmazsa olmazımızdır.
Sayın
Bakan, Başkan müsaade ederse Hükûmet sıralarına döneceğim şöyle, arkadaşların
verdiği önergelerde yapılan müzakerelerde 4-5 tane temel konu var. Bu 4-5 temel
konu, tüketicilerin yıllardır şikâyet ettiği konulardır. Bence bu konuları
Hükûmetiniz, siyasi irade bürokratlara bırakmamalıdır. Bürokratlar maalesef
şöyle bir hâle geldiler: “Git kardeşim, bir kanun çıkarsınlar, öyle gel.”
Bürokratlarınız imza atmaya korkar, karar vermeye korkar. Hoş, onları bu duruma
da siz getirdiniz ama böyle temel, önemli bir konuyu bürokratlara bırakmak
yerine, madem “Tüketiciden yanayız.” diyorsunuz ki ben de inanıyorum, inanmak
istiyorum, tüketicinin lehine getirdiğimiz 4-5 maddelik temel noktalardaki
taleplerimizi –hoş, o talepler bizim değil, 76 milyonun talebidir- karşılayalım
ve bu kanunu bir saate geçirip gidelim. Aksi takdirde, bizler milletin bize
verdiği sorumlulukla, milletin bize verdiği görev çerçevesinde tüketici
haklarını burada korumak zorundayız.
Siyaset
bir uzlaşma sanatıdır, bir müzakere işidir. Bir o kadar da nezaket işidir. Bu
süreçte elbette muhalefet milletvekillerimiz zaman zaman Hükûmeti
eleştirecekler. İktidar partisi de, iktidar partisinin oluşturduğu Hükûmet de
bu eleştirilere çıkacak, cevap verecek.
Bu arada,
Sayın Başkan, hâlen zaman zaman grup başkan vekili kimliğinden ve ikliminden
kurtulamadığınızı da hissediyorum. Sayın Başkan, burada Parlamentonun belli
gelenekleri vardır, bunlardan biri de sataşmadır. Bu olacaktır, yeter ki nazik
bir üslup içinde olsun, bunu belirtmek istiyorum. İlaveten, soruları süzgeçten
geçirmek ve bloke etmek anlayışınızı bir parça yadırgadığımı da belirtmem
lazım. Hiç soru olmayan bir metni okudu arkadaşımız, müdahale etmediniz, o da
bizim arkadaşımızdı ama sonra Sayın Bakana yönelik eleştirel bir soru girişi yapıldığında “Lütfen, sorunuzu
sorun.” dediniz.
Sayın
Başkan, bu konuda sizi Meclisin geleneklerine biraz daha özen göstermeye davet
ediyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Altay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.
Bir küçük
hatırlatmam, asla polemiğe girmek istemem ama benim tüzüksel
hakkım; Tüzük’ün 60’ıncı maddesinin dördüncü fıkrası,
Tüzük’ün 81’inci maddesinin (b) fıkrası gereğincedir.
Bunu tekrar hatırlatırım, okursanız memnun olurum.
Teşekkürler.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Müzakere ederiz efendim.
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, siz Tüzük’ü altı yıldır
okuyorsunuz, ben on iki yıldır okuyorum.
BAŞKAN –
Şimdi, 3’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarının 3 üncü
maddesinin (1) inci fıkrasının,
h- bendinde
bulunan "taşınır eşya" ibaresinden önce "yeni" ibaresinin
eklenmesini,
i-
bendinde bulunan "Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya
mesleki amaçlarla tüketiciye mal" ibaresinden sonra gelmek üzere
"veya hizmet" ibaresinin eklenmesini,
k-ve m-
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ümit Özgümüş Mehmet Ali Susam Mahmut Tanal
Adana İzmir İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Vahap Seçer Musa
Çam
İstanbul Mersin İzmir
Osman
Aydın
Aydın
k-
Tüketici: bir mal veya hizmeti ticari olmayan amaçla edinen, kullanan veya
yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi,
m-
Tüketici örgütleri: Tüketicinin korunması amacıyla kurulan dernek, vakıf veya
bunların üst kuruluşları ile ilgili sivil toplum kuruluşlarını,
BAŞKAN –
Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN
KARASAYAR (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Vahap Seçer.
Buyurun
Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
VAHAP
SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugünkü
gündemimizde Tüketicinin Korunması Kanunu var ve ben 3’üncü maddede verdiğimiz
önerge hakkında söz aldım.
Türkiye
gerçek gündemine bir türlü dönemiyor. Bakın, geçtiğimiz günlerde bir başörtüsü
tartışmasını, birkaç gündür de özel yaşantımıza ya da özel alanlarımıza
müdahale konusunu tartışıyoruz. Sayın Başbakan, hafta sonu Kızılcahamam
toplantısında AKP Grubuna sesleniyor ve Denizli Valisinin bazı şikâyetler
aldığını, öğrencilerin, kız-erkek öğrencilerin bir arada yaşadıklarını ve
dolayısıyla toplumun bundan rahatsız olduğunu, bu konuda yapılan şikâyetlere
karşılık gerekli tedbirleri alacaklarını ifade etmişler. Daha sonra bu basında
tartışılmaya başlanınca AKP Grubu bunu yalanladı, sözcüleri vasıtasıyla ama
hemen salı günü, grup toplantısında bu konu tekrar gündeme geldi ve günlerdir
de bu konuyu tartışıyoruz. Ben, Plan Bütçe Komisyonunda çalışıyorum. Her gün,
bu konu, o gün bütçesi tartışılan bakanlığın yetkilisi ya da sayın bakan
tarafından, kendince, herkes yorumluyor. Bugün de Aile ve Sosyal Politikalar
Sayın Bakanı kendine has görüşlerini yukarıda dile getirdi.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, ortada, çözülmesi gereken yurt sorunu var. Bu, üniversite
öğrencilerinin temel bir sorunu. Şimdi, bu sorunu alıp ve çözemediğiniz on
yıldır… Belki de gerçekten bu soruna ilişkin ciddi adımlar atılmış olabilir ama
bugün geldiğiniz noktada bu sorunlar çözülmemiş. Bu sorunların üstünü örterek
konuyu başka bir alana çekmek sorunlardan kaçmadır ya da manipülasyondur,
farklı yönlere Türkiye'nin gündemini, Türkiye'nin sorunlarını, toplumsal
talepleri çekmedir.
Şimdi,
Sayın Başbakana sormak lazım: Bu şikâyetleri kimler yapıyor? Ben de öğrenci
babasıyım, benim de evlatlarım var, benim de üniversitede okuyan çocuğum var,
sizlerin de var. Ben böyle bir şikâyeti, böyle bir toplumsal şikâyeti ilk kez
duyuyorum.
Şimdi, bu
konuda sayın bakanlar açıklama yaptığı gibi, Sayın Adana Valisi de bir açıklama
yapıyor: “Sayın Başbakanın sözü bizim için talimattır, gereği yerine
getirilecek.” diyor. Bunun gereğinin yerine getirilmesi ne anlama geliyor?
Burası hukuk devleti, burada yasalar var. Yoksa kendinizce bir ahlak polisi mi
ihdas edeceksiniz? Yeni bir yasa mı çıkaracaksınız? Bu çocukları ahlak polisi
vasıtasıyla mı denetleyeceksiniz? Anlamak mümkün değil.
Bugün,
Sayın Başbakan Finlandiya’da açıklama yapıyor “Vatandaşlarımızın özel hayatı
bizlerin teminatı altındadır.” diyor. Vallahi kusura bakmayın, benim özel
hayatım sizlerin teminatı altında değil, hukukun, Anayasa’nın, onun emrettiği
hükümlerin teminatı altındadır. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Onu o manada söylüyor zaten.
VAHAP
SEÇER (Devamla) - Sayın Bakan, görev alanlarınızdan biri gümrükler.
Bakınız,
bizim Irak’a açılan tek ve en önemli kapımız Habur Sınır Kapısı. Ben Mersin
milletvekiliyim. Dünden bu yana, orada transit ticaretle uğraşan ihracatçı
arkadaşlarım, transit ticaret yapan arkadaşlarım arıyorlar “Habur Sınır
Kapısı’nda tır kuyrukları 40 kilometreyi buldu.” diyorlar, Cizre’ye kadar
ulaşmış.
Şimdi,
bir taraftan Sayın Ekonomi Bakanı “İhracatı artıracağız.” diye, “Cari açığı
kapatacağız.” diye, “Türkiye'nin kanayan yarası cari açıktır.” diye kapı kapı geziyor, pazar pazar
geziyor, ülke ülke geziyor; diğer taraftan burnumuzun
dibindeki Irak’a ihracat yapmak istiyor Türk iş adamı ama siz bir kapıyı, sınır
kapısını orada kontrol altında tutamıyorsunuz. Orada sorunlar nedir? Niçin
orada günlerce tırlar, ihraç malları beklemek zorunda kalıyor? Bunun cevabını
vermek durumundasınız ve ivedilikle ama ivedilikle tedbir almak zorundasınız,
oradaki işleyişi sağlamak zorundasınız.
Önergemizin
kabul edileceğini umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
3’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde
kabul edilmiştir.
4’üncü
maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına,
490 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4. Maddesinin (3). fıkrasının ikinci cümlesi ile (8).
fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Alim Işık Oktay Vural Yusuf Halaçoğlu
Kütahya İzmir Kayseri
Emin Haluk Ayhan Faruk Bal Ali
Halaman
Denizli Konya Adana
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarının 4 üncü
maddesinin (3) üncü fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve (4) üncü fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ümit Özgümüş Osman Aydın Mahmut Tanal
Adana Aydın İstanbul
Mehmet Ali Susam Kadir Gökmen Öğüt Hasan
Ören
İzmir İstanbul Manisa
Musa
Çam
İzmir
“Bankalar,
tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar
tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz
dışında herhangi bir ücret talep edemez."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 sıra
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı 4. Maddesin 1.
Paragrafında yer alan "Bu kanunda yazılı olarak düzenlenmesi
öngörülen" ibaresinin "tüm tüketici işlemlerinde geçerli olan "
ibaresi ile değiştirilmesini, 2. Paragrafının sonuna gelecek şekilde
"Bankacılık sözleşmelerinde hiçbir suretle tüketicilerden kredi kartı
üyelik ücreti, hesap işletim ücreti, dosya ücreti, ipotek fek ücreti vb.
isimler altında herhangi bir bedel alınamaz" ibaresinin eklenmesini ve 3.
Paragrafında geçen "Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar
ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde
ise tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf
türleri ile bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenir." İbaresi
yerine "Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart
çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde,
tüketiciden faiz dışında hiçbir türlü ücret, komisyon ve masraf alamaz"
ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İdris Baluken
Iğdır Hakkâri Bingöl
İbrahim Binici Demir Çelik
Şanlıurfa Muş
BAŞKAN
- Son okunan önergeye Komisyon katılıyor
mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KARASAYAR
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
- Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde konuşacak kimse yok.
Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Madde'nin
1. Paragrafında "Bu Kanunda yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen
sözleşmeler ile bilgilendirmeler" ifadesi yanlış anlaşılmaya müsaittir. Bu
ifade yüzünden söz konusu hükümle getirilen esasların Taslağın yalnızca 4.
kısmında "Tüketici Sözleşmeleri" başlığı altında özel olarak
düzenlenen Taksitle Satış Sözleşmeleri, Tüketici Kredisi Sözleşmeleri, Konut
Finansmanı Sözleşmeleri vs. yönünden geçerli olacağı sonucu çıkarılabilir.
Tüketicinin korunma ihtiyacının en üst seviyede ortaya çıktığı bu sözleşmeler
bakımından getirilmiş esasları bu kanunda özel olarak düzenlenmemiş diğer
tüketici sözleşmeleri için de aramak kanunun amacına uygun olacaktır.
Tüketici
ile müteşebbis arasında yapılan her türlü hukuki işlem "tüketici
işlemi" olduğuna göre söz konusu esasların bütün tüketici işlemlerinde
geçerli olduğunun kabulü gerekir.
Bununla
birlikte 3. paragraftaki düzenlemede, BDDK'nın bankalar ve tüketici kredisi
veren finansal kuruluşların faiz dışında tüketiciden talep edeceği ücretlerin
belirlenmesi anlayışının kanunun ruhuna ve tüketiciyi koruma anlayışına uygun
değildir. BDDK bugüne kadar ki tarz ve çalışma şekli ile tüketici ile finansal
kuruluşlar arasında bir denge oluşturma işlevi görmüştür. Fakat söz konusu
düzenlemeler, tüketiciyi yani korunması gerekeni ilgilendiren düzenlemelerdir.
Bu açıdan bakıldığında BDDK gibi lobi faaliyetlerinden etkilenen ve denge
kurmaya çalışan bir kurumun tüketiciyi koruma işlevini gerçekleştirmesi
ontolojik olarak mümkün değildir.
Aynı
zamanda tüketiciden faiz dışı ekstra ücret alınması için meclis genel kurulunun
düzenleme yapması, kamu yararını hiçe saymak anlamına gelmektedir. Bu madde ile
hükümet bankaların faiz dışı geliri olan ve her geçen gün yenisi eklenen 60'ı
aşkın kalemde alınan ücretleri meşrulaştırmaktadır. Bankaların yanı sıra,
tüketicilerle sözleşme imzalayan tüm şirketlerin ücret ve masraf almaları da
hüküm altına alınmıştır. GSM şirketlerinin, elektrik, doğalgaz, su dağıtımı
yapan kuruluşlar ile diğer tüm şirketlerin ücret ve masraflarla tüketicileri
mağdur etmeleri yasal hale getirilmiştir.
Yürütmenin
görevi düzenleme adı altında sermayenin tüketiciyi sömürmesini meşrulaştırmak
değil, tüketicinin haklarını korumak ve gelir dağılımında adaleti sağlamak
adına tüketici lehine düzenlemeler yapmaktır. Bu açıdan kanunda; hizmet
sağlayıcıların anayasaya da aykırı şekilde çeşitli isimler ile ücretler
almasının yasal olarak engellenmesi gerekmektedir.
Bu
nedenlerle maddenin tasarı metninde değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü
maddesinin (3) üncü fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
ve (4) üncü fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
“Bankalar,
tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar
tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz
dışında herhangi bir ücret talep edemez."
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN
KARASAYAR (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerine Hasan Ören, Manisa Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ören. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN
ÖREN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli üyeler; biraz önce tartışma konusu olan,
Sayın Bakanın da cevap verdiği konuya değinip madde üzerine geçmek istiyorum.
Bu
öğrenci evleriyle ilgili… Spor Bakanı Sayın Suat Kılıç, kırk sekiz saat önce,
18 ile 26 yaş arasında öğrenim gören üniversite öğrencileriyle ilgili, eğer
evlilik yaparlar ise aldıkları kredilerle ilgili bir af olacağını, verilecek
paralarla ilgili de kolaylıklar yapılacağını söyleyen bir bakan. Yani evliliğe
teşvik ediyorsunuz genç yaşta. Üniversitede evlenenler evlilik cüzdanlarını
gösterdiklerinde bu ekonomik koşullarını rahat ettiriyorsunuz.
Sayın
Başbakan, çıkıp evlerle ilgili gündemi değiştirmek için ortaya bir laf atıyor.
Bununla ilgili bütün insanları tartıştırmak istiyorsunuz. Yani Niğde’de,
Aksaray’da, Diyarbakır’da Fatma Teyze’nin veya Mustafa Amca’nın kafasına soru
işaretleri takıyorsunuz. Ülkenin hangi yurdunda, hangi özel yurtta, hangi
tutulan evlerde öğrencimiz, kızımızla oğlumuz bir arada kalıyor? İlk önce bunu
söyleyin, bu kürsüden gelin, deyin ki… ”Türkiye’de yapılan araştırmada
özellikle evlerini veren ev sahiplerinin yüzde 30’u, yüzde 40’ı, yüzde 50’si
aynı evde erkeklerle kızların kaldığı şikâyetini getirmiştir, onun için biz bu
namus bekçiliğine soyunuyoruz.” diye söylerseniz ben anlarım ama siz sadece
gündemi değiştirmek için, o Fatma Teyze’nin duygularıyla oynamak için veya
benim eşimin duygularıyla oynamak için ortaya bir laf atamazsınız. Şimdi,
oradaki Fatma Teyze diyor ki: “Doğru, orada kızım ya erkeklerle birlikte
kalıyor ise?” Kırk yıldır kimsenin aklında olmayan karpuz kabuğunu niye
düşürüyorsunuz?
Hani
camiler vardı, camilerde içkiler içilmişti, camilerde her şey olmuştu, bize
videolardan, televizyonlardan seyrettirecektiniz, ne oldu? Kabataş’ta 30-40
insanın gelip de türbanlı bir arkadaşımıza, türbanlı bir hanımefendiye
saldıranların nerede videoları, nerede televizyondaki gösterecekleriniz?
Bunların hepsi gündem değiştirmektir. Bununla ilgili lütfen, 76 milyonun
huzurunu kaçırmayın. 76 milyon, burada yaşanan seçimlere kadar bir siyasi
argüman olarak kullanacağınız oyuncağınız elinden alındı diye sakın başka
yollara tevessül etmeyin.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Hiç de öyle bir şey yok.
HASAN
ÖREN (Devamla) – Bununla ilgili eğer yurtlarda kadınla erkek bir arada kalıyor
ise, özel yurtlarda üniversite öğrencileri kızlı erkekli bir arada kalıyor ise
veya kiraya verilmiş evlerin çoğunluğunda böyle bir şey var ise bu Meclisteki
muhalefet sıralarında oturan milletvekillerinin de bunu bilme hakkı vardır.
Kafanızdan bir şeyi atıp Türkiye’de gündem değiştirme çabalarıyla bir telaş
içerisinde bunu yapmayın.
Değerli
arkadaşlarım, bu bir siyaset anlayışı değil. Bu ülkedeki insanları korkutmak,
bu insanlara sopa göstermek, bu insanların yaşam tarzlarıyla uğraşmak artık
Adalet ve Kalkınma Partisine oy getirebilecek bir argüman olmaktan çıkmıştır.
Siz eğer uzlaşma istiyor iseniz uzlaşma bu Mecliste gösterilmiştir, uzlaşmanın
nasıl olduğu da gösterilmiştir. Tahmininizin ötesinde, yapabileceklerimizle
ilgili kurguladıklarınızın hiçbirinin olmadığını da gördüğünüzde eğer
sinirlendiyseniz…
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Hiçbir şey kurgulamadık ya, hiçbir şey kurgulamadık.
HASAN
ÖREN (Devamla) - …başta Sayın Başbakan sinirlendiyse üzerinden kırk sekiz saat
geçmeden böylesine hamasi, hiçbir gerçekliği olmayan, hiçbir bilgiye
dayanmayan, hiçbir içeriği olmayan bir konu üzerinde gündemi meşgul etmesinin
hiçbir anlamı yoktur.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Ören.
Önergeyi
oylarınıza…
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Satır.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın konuşmacı, sayın milletvekili “namus bekçiliği”
gibi birtakım cümleler kullandı. Müsaade ederseniz ben de iki dakika cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Satır.
İki
dakika… (AK PARTİ sırlarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satır’ın, Manisa Milletvekili Hasan Ören’in 490
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinde verilen önerge üzerindeki
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sizlere iki üç cümle okumak istiyorum müsaade ederseniz:
“Benim çocuğum benim namusumdur, o da babasının namusunu çok iyi bilir. Erkek
gibi yetiştirdim çocuğumu. Bana bir tane laf getirmez.” Bu sözleri kim söylemiş
olabilir sevgili arkadaşlar? Bu sözleri Telekulak
Komisyonunda birlikte çalıştığımız, çok da değer verdiğim arkadaşımız,
Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Erdal Bey dün söyledi ve zabıtlara
geçti.
Namus
bekçiliği konusu maalesef Türkiye’de yanlış anlaşılıyor. Bu sözleri AK PARTİ’li bir milletvekili söyleseydi kadın dernekleri veya
Cumhuriyet Halk Partisinin değerli kadın milletvekilleri bunları afişe ederdi.
Müsaade ederseniz tekrar okuyayım: “Kızım benim namusumdur.” diyor. Ben de
diyorum ki: Çocuklar bizim namusumuz değil, çocuklarımız bizim en değerli
hazinemizdir. Sosyal devlet olmanın gereği, çocuklarımızın sağlığıyla,
eğitimiyle, kültürüyle, yetişme şartlarıyla ilgilenmek zorundayız; doğaldır ki
kaldıkları yurtlarla da ilgilenmek zorundayız. Bu anlamda, bu iki gündür
yapılan eleştirileri reddetmek istiyorum. Burada, yurtlarda kalan çocuklar
değil, gayriahlaki şartlarda veya resmî olarak belirlenmemiş yerlerde yaşayan
çocuklarla ilgilidir konu. Burada amaç çocukların ruh ve beden sağlığını
korumaktır. Çocuklar bizim namusumuz değil, çocuklarımız bizim hazinemizdir.
Biz bu çocuklarımıza, özellikle gençlerimize, üniversite çocuklarımıza asla ve
asla böyle bir kötü damgayı vurmak istemeyiz. Bunu özellikle belirtmek istedim.
Burada aslında amacımızın ne olduğunu siz de biliyorsunuz. Bunu politika
malzemesi veya günlük malzeme hâline getirenler sizlersiniz. Bunu da özellikle
belirtmek istedim.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Satır.
ERDAL
AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, konuyu ben açıklayabilir miyim?
BAŞKAN –
Buyurun Erdal Bey, adınız geçti.
Süreniz
iki dakikadır.
4.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’in, İstanbul Milletvekili Mihrimah
Belma Satır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ERDAL
AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Yani,
söylediğim kelimenin ne tarafında ne problem var ben anlayamadım. Ben şunu
demek istedim, dün akşam da söyledim: Kızımın namusunu kollamak sizin işiniz
değil benim işim. Bu ailenin babasıysam bütün hepsi benim namusumdur. Bütün
Türk milletinin hepsinin de aynı düşündüğüne eminim, herkesin de aynısını
düşündüğüne eminim.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Çocuklarımız bilemeyebilir.
ERDAL
AKSÜNGER (Devamla) – Dün anlatırken bunu söyledim. Kadın dernekleri veya başka
birisinin bu konuyla ilgilenmesi veya onları tenkit etmek veya onları harekete
geçirmek üzere bir şey söylemedim zaten, “Çocuğumun namusu varsa benim
namusumdur.” dedim. Bundan daha öte bir şey düşünülemez, konuşulamaz. Ne
anlatmak istediğinizi anlamıyorum. Başbakanın iki gün önce söylediği kimi
ilgilendiriyor? Beni de ilgilendiriyor, üniversitedeki çocuğumu ilgilendiriyor.
Ne anlatıyor? Hasan Bey’in dediği gibi, kime ne anlatmaya çalışıyorsunuz, kimin
kafasına nifak tohumu sokmaya çalışıyorsunuz? Benim çocuğumla ilgili böyle bir
derdim yok.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Bizim de yok.
ERDAL
AKSÜNGER (Devamla) – Yurtta kalıyor, doğru. Karma yurtlar konusunda milleti
manipüle ediyorsunuz. Dün akşam söyledim, Suat Kılıç buradaydı, kendisiyle
bizzat konuştuk, geldi buraya başka bir şey anlattı bana. Doğru söylüyor, kendi
anlattığı doğru ama başka şeyler söylüyor millete, kulağımıza burada başka bir
şey anlattı ama millete başka şeyler söylüyorsunuz. Karma yurtları anlattık.
Nedir karma yurt? Niye manipüle ediyorsunuz konuyu? Kız öğrenciler başka bir
yerde kalıyor, erkek öğrenciler başka bir yerde kalıyor. Sadece ve sadece
kafeteryada bir araya geliyorlar. Başka? Başka bir konu mu varmış? Var mı?
“Karma yurt” bunun adı. Ne oluyor? Otobüste bir araya gelmesinler o zaman. O
zaman sınıfta da bir araya gelmesinler. Dedik ki: “Ne diyorsun bu konuda?”
“Gelmesinler bir araya.” Kendisi söyledi, “Doğru söylüyorsunuz. Yurt sorunu
var, yurt yapacağız.” dedi, dün akşam söyledi kendisi.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Allah Allah, vay anasını.
ERDAL
AKSÜNGER (Devamla) – Dedim: “Yurtları yapsaydınız da ondan sonra bunu
yapsaydınız.” Sonra, yurtları yapmayla bunun ne alakası var? Ya, bu konuların
hiç birbiriyle alakası yok. Manipüle etmeyin Belma Hanım konuları. Aynı şeyleri
tekrarlamamak için başka şeyler de söylemiyorum.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Aynı şeyi söylüyorum, sizin zabıtlarınızdan okuyorum.
ERDAL
AKSÜNGER (Devamla) – Hepinize teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Milletvekili.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; 5464 Sayılı Banka Kartları ve
Kredi Kartları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Barış ve Demokrasi Partisi
Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın; Kredi Kartları Faizlerinin İndirilmesi Hakkında Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekilleri Alaattin Yüksel ve Mustafa Moroğlu’nun;
Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel’in; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/787, 2/34, 2/49, 2/109,
2/280, 2/461, 2/576, 2/726, 2/882) (S. Sayısı: 490) (Devam)
BAŞKAN –
Biraz önce üzerinde konuşulan önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4. Maddesinin (3). fıkrasının ikinci cümlesi ile (8).
fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN
KARASAYAR (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi için söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarının en önemli maddelerinden birisi bu madde, 4’üncü
madde çünkü bu maddede “Genel Esaslar” başlığı altında temel ilkeler ortaya
konuyor. Konan bu temel ilkeler doğrultusunda diğer maddeler şekillendiriliyor.
Bu temel
ilkelerden birisi, bu maddede “Bankalar, tüketici kredisi veren finansal
kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya
hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve
masraf türleri ile bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak
bu Kanunun ruhuna uygun olarak ve tüketiciyi koruyacak şekilde Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenir.” diyor cümlenin birisi.
Cümle bir defa yanlış. “Ürün veya hizmet” olmaz, “mal veya hizmet” olur, onu
düzeltmemiz lazım.
İkincisi,
burada Bakanlığın görüşü olumsuz ise ne olacak? Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu istediği gibi ücreti belirleyecek. Dolayısıyla bu cümlenin
buradan çıkması gerektiğini söylüyoruz önergemizde. Evet, alınabilir, faiz ve
diğer ücretler yukarıdaki cümlede zaten geçmiş ama burada Bakanlığı devre dışı
bırakarak BDDK’nın istediği gibi ücret tarifesini belirlemesi tüketiciyi
korumaz, korusa korusa tüketiciye kredi veren kuruluşları korur. Elbette ki o
kuruluşların korunması da önemlidir, sözlerimiz yanlış anlaşılmasın, bankalar
da bu ülkede önemli hizmetler yerine getirmektedir ama dengeyi kurmak
zorundasınız.
Bugün,
daha bu kanun görüşülmeden önce, kredi kartı borcu bulunmadığına dair bankadan
belge almak üzere giden vatandaşımıza “Bu belgeyi veririz ama bunun karşılığında da şu kadar ücret
alırız.” diye nasıl belirlendiği bilinmeyen bir ücret talebinde bulunuyor.
Dolayısıyla
bu maddenin önemli hükümlerinden birisi bu ikinci cümledir, çıkmadığı sürece
tüketici korunmaz, tam tersine burada zikrettiğimiz komisyon ve masraflar
yasallaşır, bugüne kadar birçok tüketicinin yargıya giderek hak ettiği davalar
düşme noktasına gelir. Bunu iyi anlamanız lazım.
Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarım her ne kadar sohbet etmekte hür ise
de bu düzenleme ile kanunu geçirmemiz hâlinde, artık, masrafı kanunlaştırıyoruz
değerli milletvekilleri. Bundan sonra vatandaş gidip de herhangi bir yerde dava
açtığında bu kanunun bu maddesi gereğince hakkını arayamayacak hâle geliyor.
Uyarımızın birisi bu.
Bir
diğeri, çok önemli gördüğümüz, katılım bankalarıyla ilgili düzenlemedir.
Öncelikle teşekkür ediyorum. Komisyon görüşmeleri sırasında, daha önce,
orijinalinde, katılım bankaları açısından bu kanun uygulamasında yer alan
“Faiz, kâr payı olarak uygulanır.” şeklinde olan maddeyi yumuşatarak “Bu kanun
tüm düzenlemeler yönünden katılım bankalarını da kapsar, uygulama kâr payı
dikkate alınarak yapılır.” şekline dönüştürdü Hükûmet temsilcileri ve Adalet ve
Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarımız. Ama o Komisyon üyelerimiz içerisinde,
aynen bizim gibi düşünen, burada katılım bankalarıyla ilgili kâr paylarının
zikredilmesinin doğru olmadığını, inançları gereği farklı tercihlerde bulunan
insanların inancına aykırı, dolayısıyla bu amaçla kurulmuş bankaların da
uygulamasına ters bir hüküm olduğunu savunan arkadaşlarımızın bulunmasına
rağmen oy çokluğuyla geçti bu düzenleme ve Genel Kurulda düzeltilebileceği
yönünde söz verildi.
Şimdi,
buradan çıkmadığı sürece, bugüne kadar inancının gereği olarak farklı
tercihlerde bulunan insanlarımıza yanlış yaparsınız. Dolayısıyla bu maddenin,
bu fıkranın buradan çıkması lazım. “Kâr payı” şekline dönüştürerek
kurtaramazsınız, kurtulamazsınız. Böylece, en az faiz oranı kadar kâr payı
uygulamasını yasallaştırıyorsunuz. Bu doğru değildir. Bu, inançlara
saygısızlıktır. Bunun çıkması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu duygu
ve düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum…
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN –
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler…
Elektronik
cihazla yapalım. İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
4’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde
kabul edilmiştir.
5’inci
maddede bir adet önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci
maddesinin (3) üncü fıkrasında yer alan "standart sözleşme"
ibaresinin "önceden hazırlanmış, matbu sözleşme" şeklinde
değiştirilmesini,
(7),
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ümit Özgümüş Osman Aydın Mehmet Ali Susam
Adana Aydın İzmir
Erdal Aksünger Hasan Ören Mahmut Tanal
İzmir Manisa İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Musa Çam Veli
Ağbaba
İstanbul İzmir Malatya
"(7)
Piyasaya rekabet koşulları altında sunulan bir mal ya da hizmetin fiyatının,
açıkça ve anlaşılır olarak yazılmış olması koşuluyla, piyasa değerinin üzerinde
ya da altında olması haksız şart olarak değerlendirilemez. Tüketicinin seçme
imkanının bulunmadığı aboneliklerde, ülke içindeki ya da uluslar arası
piyasadaki fiyatlar farklılıkları hususundaki hakları saklıdır.
BAŞKAN –
Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN
KARASAYAR (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Malatya Milletvekili Veli Ağbaba.
Sayın Ağbaba, buyurun.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün
tüketici haklarıyla ilgili düzenlemelerle ilgili konuşuyoruz. Ben size bir
özelleştirme sonunda Malatya’da yaşayan
tüketicilerin düştüğü durumları anlatmak istiyorum. Öyle bir sorun ki
Malatya’nın merkezinde de, Doğanyol’da da, Arapgir’de
de, Doğanşehir’de de, herkes, orada yaşayan her insan bu sorundan etkileniyor.
Malatya’daki TEDAŞ, 2010 yılında özelleşince Malatyalı yaz kış bu sorunu
yaşamaya başladı. Önce bu özelleştirme, yapılan diğer özelleştirmeler gibi
devletin, halkın, kamunun faydasına değil, maalesef yandaşların yararınaydı.
Malatyalı bu durumu daha önce Et ve Balık Kurumu özelleşirken, TEKEL, Sümerbank
özelleşirken, ve camisiyle hal binası satılırken yaşamıştı. Bu
özelleştirmelerin hiçbirinde Malatyalı kazanmadı, zengin olan her zaman bir
başkası oldu, yandaşlar zenginleşti.
TEDAŞ
özelleştirilirken değerli milletvekilleri, içindeki parayla özelleştirildi. Bu
özelleştirme tarihe geçecek bir özelleştirmedir. Çağdaş ülkelerde
özelleştirmenin amacı kaliteyi, istihdamı artırmak, fiyatı düşürmektir. Bu
özelleştirme sonucunda bunların hiçbiri olmadığı gibi sorunlar katlanmıştır,
âdeta Malatyalı TEDAŞ deyince, elektrik deyince yaka silkmektedir. Sıkça
söylüyorum, Malatya’da yel esse elektrik kesiliyor. Enerji Bakanlığı yatırım
yapmayınca, hatlar yenilenmeyince, üstüne bir de şirket elini cebine atıp
yatırım yapmayınca olan Malatyalı fakir, yoksul üreticiye oluyor. Malatyalı
üretici borç harç edip koyununu, kuzusunu satıp, para etmeyen kayısısını verip
televizyon, buzdolabı alıyor. Borçla alınan bu beyaz eşyalar elektrik gidip
gelince yanıyor. Tüketici şikâyet ediyor Sayın Bakan, Malatyalı ağlıyor, ama
üzerine alınan yok. Pütürgelinin, Yazıhanlının,
Arguvanlının zararını kimse karşılamıyor. Ama eğer
şirkete borcunuz var ise, son ayın faturasını ödemeyince elektrik kesiliyor.
Sadece elektrik kesilmiyor, o köylünün borçla, harçla abone olmuş olduğu
aboneliği iptal oluyor. Elektriğin açılabilmesi için, tekrar evinde lamba
yanabilmesi için, evindeki öğrencinin tekrar ders çalışabilmesi için Malatyalı
üretici, Malatyalı köylü, yoksul insan gidiyor tekrar abone oluyor 200 liraya
yakın para vererek.
Değerli
milletvekilleri, Malatyalı üreticinin devletle ilişkisi, Malatyalı köylünün
devletle son dönemde ilişkisi icra kâğıtlarından başka bir şey değil; devletle
ilişkisi sadece evine gelen icra kâğıtları, evine devletten sadece icra kâğıdı
geliyor.
Yanan
sadece buzdolabı mı değerli milletvekilleri? Yanan sadece çamaşır makineleri
mi? Hayır, elektriğin gazabına meyve, sebze ağaçları da uğruyor. Bakın,
Malatya’nın birçok köyünde içme suyu yok, sulama suyu yok. Değerli arkadaşlar,
birçok köyünde, birçok ilçesinde hâlâ sulama suyu akmıyor. Elektrik kesildiği
için, elektrik borçları ödenmediği için, maalesef, birçok ilçemizde hâlâ içme
suyu yok. Buradan bağırıyorum, içme suyu yok!
Peki,
değerli milletvekilleri, bunlar yok -elektrik yok, su yok- AKP var mı
Malatya’da?
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Var.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – AKP de yok.
RECEP
ÖZEL (Isparta) – AKP var mı yok mu, oy sonuçlarına bak!
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Bakın, AKP ne yapıyor arkadaşlar? Köylüye gidiyor AKP’liler,
köylü şikâyet ediyor; köylü şikâyet ediyor milletvekili de şikâyet ediyor,
diyor ki: “Ben de şikâyetçiyim, bu TEDAŞ’ın uygulamalarından ben de
şikâyetçiyim.” E, şimdi, Malatyalı sana oy vermiş, Malatyalı seni iktidar
yapmış, senin görevin köylü gibi ağlamak mı, senin görevin Malatyalı gibi
ağlamak mı? Sen iktidar olmuşsun, senin görevin o sorunu çözmek. Sen iktidar
olmuşsun, yüzde 69 oy almışsın; sen ağlamayacaksın, sen sorunu çözeceksin.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, tek bir adım atıldı mı? TEDAŞ’ın yapmış olduğu uygulamayla
ilgili tek bir adım atıldı mı? Hayır. Diyorlar ki: “Bizim en büyük rakibimiz
özelleştirmeyi alan, TEDAŞ’ı alan firma.”
Değerli
arkadaşlar, burada Özelleştirmeden özelleştirmeyle alan firmanın hiçbir suçu
yok. Bu TEDAŞ’ı peşkeş çekenler suçlu, o TEDAŞ’ı içindeki parayla yandaşlarına
peşkeş çekenler suçlu, bu hırsızlığa ortak olanlar suçlu. Ama Malatyalı ne
yapıyor? Malatyalı ağlıyor. Malatya’nın seçmiş olduğu milletvekilleri de
ağlıyor.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
7’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
8’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9’uncu
maddede bir önerge var; okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
490 sıra
sayılı tasarının 9. Maddesinin (2). Fıkrasının madde metninden çıkartılmasını
arz ve teklif ederiz.
Alim Işık Emin Haluk Ayhan Oktay Vural
Kütahya Denizli İzmir
Yusuf Halaçoğlu Faruk Bal Mehmet
Günal
Kayseri Konya Antalya
Ali
Halaman
Adana
BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN
KARASAYAR (Hatay) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge adına…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
düzenleme ile tüketicinin uygulamada karşılaşabileceği bazı sorunların
önlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10’uncu
madde üzerinde bir önerge var; okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
490 sıra
sayılı tasarının 10. Maddesinin (2) fıkrasının 1. cümlesinde geçen “veya
haberdar olmasının kendisinden beklendiği” ibaresinin fıkra metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Alim Işık Emin Haluk Ayhan Mehmet Günal
Kütahya Denizli Antalya
Faruk Bal Lütfü Türkkan Ali Halaman
Konya Kocaeli Adana
BAŞKAN –
Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN
KARASAYAR (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
düzenleme ile tüketicinin, satıcıların bazı iddialarına karşı korunması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
12’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
13’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
14’üncü
maddede iki adet önerge vardır. Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
olduğundan birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
490 sıra
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesinin
(2). Fıkrasının çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Demir Çelik
Iğdır Şırnak Muş
İdris Baluken İbrahim
Binici
Bingöl Şanlıurfa
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Alim Işık Yusuf Halaçoğlu Lütfü Türkkan
Kütahya Kayseri Kocaeli
Emin Haluk Ayhan Mehmet Günal
Denizli Antalya
BAŞKAN –
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN
KARASAYAR (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
düzenlemeyle yanıltıcı reklamın önünü açan bir hükmün kaldırılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Diğerinin de gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının
14. Maddesi 2. Bendinde satıcıya kendisinden kaynaklanmayan reklamlardaki
vaatlerin sözleşme içeriğine dâhil olmadığını ispatlamak suretiyle kurtuluş
kanıtı getirme olanağı tanınmıştır. Mevcut Kanunda olmayan böyle bir düzenleme
1999 tarihli Yönerge esas alınarak getirilmiştir.
Yönergeye
uygun da olsa böyle bir düzenlemenin tüketicileri mağdur etme riski göz ardı
edilmemelidir. Diğer yandan ilgili yönerge hükümlerinin tüketicilerin korunması
bakımından asgari düzeyde kurallar öngördüğü, bu sebeple üye ülkelerin
tüketiciyi daha yüksek düzeyde koruyucu tedbirler alabileceği de
unutulmamalıdır.
Ayrıca TKHK'ya göre, satılan malın veya sunulan hizmetin ayıplı
olduğunun bilinmemesi sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Diğer bir ifadeyle
satıcı/sağlayıcı, ifa edilen edimdeki ayıbı bilmediğini veya ayıbın kendi
kusurundan meydana gelmediğini ispatlayarak sorumluluktan kurtulamaz.
Tüketicilerin korunması açısından taslakta bu hususun açıkça belirtilmesi
yerinde olacaktır.
Aynı
zamanda tasarının bu madde ile yasallaşması hâlinde tüketiciyi yanıltıcı
reklamların yapılması önünde bir boşluk açılmış olacaktır. Tasarının bu hâliyle
satıcı/sağlayıcı yanıltıcı reklamın sorumluluğunu almayacaktır.
Bu
nedenlerle maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir.
14’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 14’üncü madde
kabul edilmiştir.
15’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
16’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
17’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
18’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
19’uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
20’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
21’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
22’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
23’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
24’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
25’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
26’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
27’nci
maddede aynı mahiyette üç önerge vardır; önergeleri okutacağım ve birlikte
işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Görüşülmekte
olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısının 27 inci
maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mihrimah Belma
Satır Mehmet Ali Susam Mehmet Doğan Kubat
İstanbul İzmir İstanbul
Recep Özel Alim Işık Ramazan Can
Isparta Kütahya Kırıkkale
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Pervin Buldan Hasip
Kaplan Demir
Çelik
Iğdır Şırnak Muş
İdris Baluken İbrahim
Binici
Bingöl Şanlıurfa
Aynı
mahiyetteki son önergenin imza sahipleri:
Alim Işık Lütfü Türkkan Yusuf Halaçoğlu
Kütahya Kocaeli Kayseri
Emin Haluk Ayhan Mehmet Günal
Denizli Antalya
BAŞKAN –
Aynı mahiyette olan üç önergeyi Komisyona soruyorum: Kabul ediyor musunuz?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN
KARASAYAR (Hatay) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçelerini okutuyorum:
Gerekçe:
Tüketici
kredilerini erken ödeme cezası öngören düzenlemenin kaldırılarak tüketicilerin
korunması amaçlanmaktadır.
Diğer
önergenin gerekçesi:
27.
Maddenin ikinci fıkrasında belirli süreli kredinin erken ödenmesi durumunda
erken ödeme tazminatı getirilmektedir. Ticari kredilerde uygulanan bu hükmün
tüketici kredilerine de getirilmesi, Bir önceki kanundan bile tüketiciyi geri
bir noktaya götürmektedir. Bu madde ile tasarının tüketiciden çok finansal
sektörü korumak amacıyla hazırlandığı kendini aşikar etmektedir. Finans
sektörünün yasadışı gelirleri bu tasarı ile meşrulaştırılırken aynı zamanda
finans sektörüne ek gelirler yaratılmaktadır. Hükümet söylemde tüketicinin
kredi kartı borçlarından yakınırken eylemde de tüketiciyi finans sektörüne
kurban etmektedir. Bu gerçeklikle birlikte tüketicinin finans sektörüne kurban
edilmesi kişi başına kredi borcu oranını arttıracak bir durum ortaya
çıkarmaktadır.
Bu fıkra
tüketici kredilerinde borcun erken kapatılmasına ceza uygulaması anlamına
gelmektedir. Bu durumda ceza uygulaması tüketiciye ilişkin yasaların ihlali
anlamına gelmektedir.
Bu
nedenlerle maddenin tasarı metninde çıkarılması gerekmektedir.
Aynı
mahiyetteki son önergenin gerekçesi:
Gerekçe:
Mevcut
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da olmayan ve tüketicilere ilave külfet
getirecek olan erken ödeme tazminatının kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önergeler doğrultusunda 27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
29’uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
30’uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.58
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN –
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
490 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun
tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 7 Kasım 2013 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum.