Gökhan KOÇMAN Normal Gökhan KOÇMAN 2 2 2014-01-30T13:46:00Z 2014-01-30T13:46:00Z 85 50236 286350 2386 671 335915 14.00 Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

DÖNEM: 24                            CİLT: 61                      YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

 

13’üncü Birleşim

6 Kasım 2013 Çarşamba

 

 

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.-  GELEN KÂĞITLAR

 III.- YOKLAMALAR

 IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin, Soma’da meydana gelen maden kazasına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, meslek odaları başkanları ve yöneticilerinin seçimde aday olabilmeleri için istifa etmeleri zorunluluğuna ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Nusaybin ilçesinde sınıra inşa edilen duvara ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa Milletvekili İsmail Aydın’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, Manisa Milletvekili Hasan Ören’in 490 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinde verilen önerge üzerindeki konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’in, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin, Manisa Milletvekili Hasan Ören’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli Üniversitesinde 6 bin öğrencinin eğitime başlayamadığına ilişkin açıklaması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 20 milletvekilinin, çalışma ortamında psikolojik tacizin (mobbing) neden ve sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/766)

2.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen ve 20 milletvekilinin, Ergene ve Çorlu derelerindeki kirliliğin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/767)

3.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan ve 20 milletvekilinin, 10 numara yağ kullanımının yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/768)

B) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan NATO Parlamenter Asamblesi Başkanı Hugh Bayley ve beraberindeki parlamento heyetine “Hoş geldiniz.” denilmesi

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan tarafından Türkiye’nin Suriye’deki rolüne ve Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusuna verdiği desteğe ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla 1/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2013 Çarşamba günkü  birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili İlhan Demiröz ve 20 milletvekili tarafından zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 2/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2013 Çarşamba günkü  birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

3.- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Kredi Kartları Faizlerinin İndirilmesi Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekilleri Alaattin Yüksel ve Mustafa Moroğlu’nun; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/787, 2/34, 2/49, 2/109, 2/280, 2/461, 2/576, 2/726, 2/882) (S. Sayısı: 490)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, TBMM resmî İnternet sitesinde Kürtçe dili bölümünün yer almamasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı  (7/30647)

2.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Türkiye’de kimyasal silah bulunup bulunmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/30749)

3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, din ataşelerinin yurt dışı temsilciliklerde görevlendirilip görevlendirilemediğine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/30895)

4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Irak’ta tutuklu bulunan Türk vatandaşlarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/30896)

5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Mardin ve Osmaniye illerine yönelik iş birliği ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet ziyaretlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/31012)

6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır ve Şanlıurfa illerine yönelik iş birliği ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet ziyaretlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/31013)

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Adıyaman ve Hakkâri illerine yönelik iş birliği ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet ziyaretlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı  (7/31015)

8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş ve Şırnak illerine yönelik iş birliği ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet ziyaretlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/31016)

9.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,

Ağrı ve Van’daki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,

Gümüşhane ve Bayburt’taki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,

Elâzığ ve Van’daki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,

Kars ve Iğdır’daki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,

Bitlis ve Bingöl’deki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,

Muş ve Batman’daki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,

Mardin ve Osmaniye’deki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,

Diyarbakır ve Şanlıurfa’daki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,

Şırnak ve Hakkâri’deki esnaf ve sanatkârlara yönelik teşvik ve destek uygulamalarına,

İlişkin soruları ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/31232), (7/31233), (7/31234), (7/31235), (7/31236), (7/31237), (7/31238), (7/31239), (7/31240), (7/31241)

10.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, EGO Genel Müdürlüğü ile bağlı ortaklığı BUGSAŞ arasında yapılan hizmet alımı ihalelerinde Hazinenin zarara uğratıldığı iddiasına,

EGO Genel Müdürlüğünün bağlı ortaklığı BUGSAŞ’ın vergi kaybına sebebiyet verdiği iddiasına,

İlişkin soruları ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/31245), (7/31246)

11.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TBMM’yi gezmek isteyen ziyaretçilere yabancı dillerde rehberlik hizmeti verilmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakut’un cevabı (7/32190)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, muharrem ayının tüm dünyaya barış ve huzur getirmesini temenni ettiğine ve muharrem ayının başlamış olması vesilesiyle, söz talebi olursa ilk 10 kişiye söz verebileceğine ilişkin bir açıklamada bulundu.

İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz,

İstanbul Milletvekili İbrahim Yiğit,

Muharrem ayına ve Kerbela Olayı’na;

Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, millî ve ahlaki değerlere,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Sinop Milletvekili Engin Altay, muharrem ayına ve eski Başbakan ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent Ecevit’i ölümünün 7’nci yılında rahmet, minnet ve şükranla andığına,

İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır, muharrem ayını kutladığına ve Kerbela Olayı’na,

İzmir Milletvekili Oktay Vural, MHP Grubu olarak, muharrem ayını kutladığına ve karanlıktan çıkmak için herkesi sorumluluğa davet ettiğine,

Bingöl Milletvekili İdris Baluken, BDP Grubu olarak, muharrem ayını kutladığına ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde tüm inançlara, tüm halklara ve tüm dillere özgürlük getirecek, Orta Doğu için barışa vesile olacak kararların alınmasını temenni ettiğine,

Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan, Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinin Kurşunlu köyünde yapılan maden çalışmasının tehlike arz ettiğine,

İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, eski Başbakan ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent Ecevit’i ölümünün 7’nci yılında saygı ve rahmetle andığına ve yurt dışında yaşayan engelli vatandaşların sınır kapılarında karşılaştıkları sorunlara,

Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey, muharrem ayına, geçen hafta yüce Meclisin kendine yaraşır tavır ortaya koyduğuna ve grupları adına söz alanlara kendi ve arkadaşları adına teşekkür ettiğine,

Muş Milletvekili Demir Çelik,

Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker,

Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner,

Muharrem ayına ve Kerbela Olayı’na;

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Burkina Faso Ulusal Meclis Başkanı Soungalo Outtara başkanlığındaki heyetin ülkemizi ziyaret etmesine ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, İnsan Haklarını İnceleme,

Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, Adalet,

İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT),

Komisyonu üyeliklerinden çekildiklerine ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 22 milletvekilinin, sokakta yaşayan çocukların sorunlarının (10/750),

BDP Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, DEP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılıp tutuklandığı dönemde yaşanan olayların (10/751),

Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk ve 20 milletvekilinin, Erzurum Aşkale’deki Karasu-2 HES göletinde yaşanan kazanın ve sonrasındaki kurtarma çalışmalarında yaşanan ihmallerin (10/752),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amiri Salim Uslu’nun, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Sergey Naryshkin’in vaki davetine icabet etmek ve Rusya Federasyonu Anayasası ve Federal Meclisinin 20’nci yıl dönümü münasebetiyle 14/11/2013 tarihinde düzenlenecek II. Uluslararası Parlamenter Forumu’na katılmak üzere Moskova’ya resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi kabul edildi.

Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’i rahmetle andığına ilişkin bir açıklamada bulundu.

CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan fındık üreticisi ve sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/280), Genel Kurulun 5 Kasım 2013 Salı günkü (bugün) birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, (2/1086) esas numaralı Ceza İnfaz Kurumu İsminin; Toplumdaki Algıyı Değiştirmek ve Mahkumların Toplum Yararına Eğitilip Rehabilite Edilmesi İçin Adının Adli Rehabilitasyon ve Eğitim Merkezi Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, milletvekillerinin kürsüde konuşma yaparken değişik nesneleri kürsüye getirmemelerini rica ettiğine ilişkin bir açıklamada bulundu.

Başkanlıkça, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuruda bulunuldu.

Adalet,

İnsan Haklarını İnceleme,

Komisyonlarında boş bulunan üyelikler için CHP Grubunca aday gösterilen milletvekilleri seçildiler.

Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen;

İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak ve 104 milletvekilinin (10/753),

İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 25 milletvekilinin (10/754),

Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekilinin (10/755),

Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21 milletvekilinin (10/756),

Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin (10/757),

İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ve 23 milletvekilinin (10/758),

Mersin Milletvekili Ali Öz ve 22 milletvekilinin (10/759),

İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 20 milletvekilinin (10/760),

Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21 milletvekilinin (10/761),

İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 22 milletvekilinin (10/762),

Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve 19 milletvekilinin (10/763),

BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in (10/764),

İstanbul Milletvekili Hakan Şükür ve 24 milletvekilinin (10/765),

Son yıllarda Türk sporunda yaşanan doping sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, son yıllarda Türk sporunda yaşanan doping sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasındaki bazı ifadelerin yanlış anlaşıldığına,

Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın açıklamasındaki bazı ifadelerine,

Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın yaptığı açıklama sırasında şahsına,

İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın son yıllarda Türk sporunda yaşanan doping sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşmelerinde önerge sahibi olarak yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine,

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın son yıllarda Türk sporunda yaşanan doping sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşmelerinde önerge sahibi olarak yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine,

Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında MHP Grubuna,

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Kurulacak komisyonun, 17 üyeden teşekkül etmesi, çalışma süresinin başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olması, gerektiğinde Ankara dışında da çalışması kabul edildi.

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının:

1’inci sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın ve 20 milletvekilinin, İstanbul Kağıthane ve Ayamama dereleri üzerindeki imara aykırı yapıların dere yataklarını yok etmesi ve yoğun yağışlarda adı geçen derelerin taşması sonucu oluşan can ve mal kayıplarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/1),

2’nci sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ve 22 milletvekilinin, spor sektöründeki siyasi baskı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/2)

Görüşmeleri, Hükûmet temsilcisi Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

Alınan karar gereğince, 6 Kasım 2013 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 21.16’da son verildi.

 

                                                  Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

                                                           Başkan Vekili

 

Muhammet Rıza YALÇINKAYA                                                  Muhammet Bilal MACİT

                   Bartın                                                                                     İstanbul

                Kâtip Üye                                                                                Kâtip Üye

 


 

II.- GELEN KÂĞITLAR

                                                                                                                                            No: 20

6 Kasım 2013 Çarşamba

Tasarı

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hidrokarbon Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/857) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.10.2013)

Teklifler

1.-    İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1811) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)

2.-    Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt'un; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1812) (Anayasa ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.10.2013)

3.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; Milli Eğitim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1813) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.10.2013)

4.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1814) (Milli Savunma; İçişleri ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)

5.-    İzmir Milletvekili Rıza Mahmut Türmen'in; Medeni Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1815) (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)

6.-    Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın; Bazı İllerin Cazibe Merkezi Haline Getirilmesinin Teşviki Hakkında Kanun Teklifi (2/1816) (İçişleri; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2013)

7.- Manisa Milletvekili Özgür Özel ve Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu'nun; Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1817) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.10.2013)

8.-    Mersin Milletvekili Ali Öz'ün; Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1818) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.10.2013)

9.-    Van Milletvekili Aysel Tuğluk'un; Van İlinin Adının Wan Olarak Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/1819) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.10.2013)

10.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1820) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.10.2013)

11.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın; Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1821) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.10.2013)

12.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin; Türkiye Cumhuriyeti Dahilinde Bulunan ve Kaldırılan Bilumum Mebanii Resmiye ve Milliye Üzerindeki Tuğra ve Methiyelerin Tespiti, İadesi ve Restorasyonu Hakkında Kanun Teklifi (2/1822) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.10.2013)

13.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in; Siyasi Partiler Kanunu ve Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1823) (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Anayasa Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.11.2013)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 20 Milletvekilinin, çalışma ortamında psikolojik tacizin (mobbing) neden ve sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/766) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.04.2012)

2.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen ve 20 Milletvekilinin, Ergene ve Çorlu derelerindeki kirliliğin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/767) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.04.2012)

3.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan ve 20 Milletvekilinin, 10 numara yağ kullanımının  yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/768) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.04.2012)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, KCK davası kapsamında tutuklanan, hüküm giyen ve serbest bırakılan kişi sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/25115)

2.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, 2002-2013 yılları arasında başka ülkelere iltica eden TSK mensuplarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/25646)

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, mayınlı arazilere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/25648)

4.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, bazı Ege adalarının Yunanistan tarafından işgal edildiği iddialarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/25650)


 

6 Kasım 2013 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Dilek YÜKSEL (Tokat)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyeler var ise yoklama pusulalarını personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 14.03


 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Dilek YÜKSEL (Tokat)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için dört dakika süre veriyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Dört az, beş yap!

BAŞKAN – E bir dahaki sefere beş yaparız.

HASAN ÖREN (Manisa) – Dört az, beş ver! Elleri alıştı, otuz saniyede gerçekleştiriyorlar.

BAŞKAN – E sizi mi kıracağım, bir daha beş yaparız.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN- Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Soma’da meydana gelen maden kazası hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’ye aittir.

Buyurun Sayın Tanrıverdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin, Soma’da meydana gelen maden kazasına ilişkin gündem dışı konuşması

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on sekiz gün önce Soma’da meydana gelen maden kazasıyla ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, Soma’daki bir maden ocağında meydana gelen yangında 27 işçi mahsur kalmış, yapılan müdahale neticesinde 26 işçi kurtarılmış, 1 işçimiz hayatını kaybetmiştir. Maalesef, her zamanki gibi, CHP’li milletvekili arkadaşlarımız bu olayı da siyasi bir şov malzemesi yaparak Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşımış, basında da AK PARTİ Hükûmetini ve milletvekillerimizi suçlayıcı beyanlarda bulunmuşlardır. Soma’da işçilerle, sendikalarla olan iyi ilişkilerimizi ve Somalılarla olan gönül bağımızı zedelemek için hemen kara propaganda yaptılar.

Bu kürsüden, daha sonra da yerel ve ulusal basında, madenin arkasında Hükûmetin siyasi desteğinin bulunduğunu, şirket işçilerinin AK PARTİ mitinglerine taşındığını ve özellikle adımı zikrederek destek olunduğunu cüretkâr bir şekilde dile getirdiler, aslı astarı olmayan beyanlarda bulundular. Ne Hükûmetimizin ne bakanlıklarımızın ne de benim ve arkadaşlarımın, adı geçen maden firmasına veya başka kömür ocağıyla ilgili olarak kanun dışı uygulama ve faaliyetlerine herhangi bir desteğimiz söz konusu değildir, olamaz.

Değerli arkadaşlarım, maden kazaları, ülkemize has üzücü hadiseler değildir; alınan tedbirlere, uygulanan denetim ve kontrollere rağmen, dünyanın her tarafında olmaktadır, olmaması, yaşanmaması herkes gibi bizim de temennimizdir.

2011 yılında, adı geçen maden ocağına gidip yeni yılı orada karşılayan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’dur. Şimdi, biz, Kılıçdaroğlu’nun işçilerle oturup kalkmasını niye eleştirelim, neden altında bir şey arayalım ki? Kılıçdaroğlu o maden ocağına gidip firmaya siyasi destek verdi diyebilir miyiz? Bu ziyareti siyasi baskı yapılıyor diye eleştirebilir miyiz veya 2011 öncesine kadar bu ocakta ciddi bir kaza olmazken, Kılıçdaroğlu’nu maden ocağına gitti ve ardından sıkça kazalar oldu diye suçlayabilir miyiz?

Değerli arkadaşlarım, insan hayatıyla kimse oynayamaz, bu ağır vebali kimse yüklenemez. Hele ki yirmi üç yıl bilfiil emeğin sözcülüğünü yapan, hakkının korunması için çaba sarf eden, 2002’den bu yana da bu çatı altında işçi hakları için mücadele eden birisi için bu bir züldür, açık bir iftiradır.

Elbette, istihdamın büyümesi, yeni iş imkânlarının oluşturulması Hükûmetimizin temel kalkınma hedeflerindendir. Bunun için de herkesle her ortamda görüşürüz ve destek veririz. Elini taşın altına sokanlarla, taş üstüne taş koyanlarla, iş ve ekmek kapısı açanlarla her zaman diyaloğumuz vardır, olacaktır. Kaldı ki zaman zaman, muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımız da bu yönde teşvik edici girişimlerde bulunmakta, hatta bizden yardım talep etmektedirler. Bunun altında başka bir maksat aramak doğru olabilir mi? Bütün bunlar ortada iken bazı arkadaşlarımızın ısrarla kazaları, doğal afetleri ve istenmeyen durumları siyasi bir malzeme yaparak “çamur at izi kalsın” zihniyetiyle hareket etmesi doğrusu siyasi ahlaka sığmamaktadır.

Partimizin 2011’deki o muhteşem Manisa mitingine Somalı işçilerin baretleriyle, iş elbiseleriyle katıldığı doğrudur ancak onlar, bir siyasi baskı veya tehditle değil, kendi iradeleriyle gelmişlerdir; kömürlü elbiseleriyle, ellerinin karalarıyla geldiler ve yeni iş imkânı, ekmek kapısı açtığı için Başbakanımıza teşekkürlerini sundular…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – …ve o gün, baretleriyle mitinge renk kattılar. Buradan bir defa daha kendilerine teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanrıverdi.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika daha süre verebilirmisiniz, lütfen.

BAŞKAN – Veremeyeceğim. Teşekkür ederim.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Ben de teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın Başkan, Hüseyin Bey Manisa’daki kazayla ilgili CHP milletvekillerinin konuyu saptırdığını ve yanlış bilgi verdiğini söyleyerek sataşmada bulunmuştur.

Ayrıca, Genel Başkanımızla ilgili “2011 yılında madene gitti ve madene gittikten sonraki süreler içerisinde kazalar gerçekleşmeye başladı.” diyerek Genel Başkana farklı bir boyutta kusur yüklemeye çalıştı. Söz istiyorum.

BAŞKAN – Öyle bir şey demedi sanıyorum. Yani “Gittikten sonra kaza oldu.” mu dedi? “CHP sıralarından “Öyle dedi.” sesleri)

HASAN ÖREN (Manisa) – Öyle dedi, aynen öyle dedi.

ENGİN ALTAY (Sinop) – İroni yaptı ama o anlama gelecek şekilde…

HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın Genel Başkanıma söylediğini aynen okuyayım.

BAŞKAN – Lütfen.

HASAN ÖREN (Manisa) – “Kılıçdaroğlu o madene 2011 yılında gitti, 2011 yılından sonra bu kazalar olmaya başladı.” dedi.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – “Diyebilir miyiz?” dedi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İtham ediyor Genel Başkanı.

HASAN ÖREN (Manisa) – Şimdi “Kılıçdaroğlu oraya gitti.” diye ima ederek hakarette bulunmuştur.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İki dakika…

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın Başkan, gerçekten, Sayın Hüseyin Tanrıverdi, günler sonra bu madeni desteklemeyle ilgili gücü nereden aldıysa bilmiyorum, gelip burada konuşmaya başladı.

Bu  maden sahiplerini TKİ Genel Müdürünün odasına getiren siz değil misiniz? Ben oraya Turgutlu’daki sanayicileri getirirken, Turgutlu’daki sanayicilerin hak ettiği toz kömürle ilgili olayı aydınlatmaya, haklarını aramaya getirirken Uyar Madenciliği siz niye TKİ Genel Müdürünün yanına getirdiniz? 2011 yılından bu yana 8 kazanın 7 tanesi aynı madende oluyor ise, sıkı fıkı ilişkilerinizi Soma ve Manisa her konuda biliyor ise siz buraya çıkıp da bu madeni aklama hakkına sahip misiniz?

2011 yılında Genel Başkanımız oraya gitmiş. Peki, oraya Enerji Bakanı da gitti yani sizin deyiminizle Enerji Bakanında da bir uğursuzluk mu var?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Siz Genel Başkanınıza “Uğursuz.” mu diyorsunuz?

HASAN ÖREN (Devamla) – Enerji Bakanı oraya gitti diye, madende bu kazalarla ilgili önlemleri almayacaksınız da hurafelere mi inanmaya çalışacaksınız? Bu sizi kurtarmaz.

O insanları Manisa mitingine götürüyorsunuz, doğru ama yevmiyelerini vererek götürüyorsunuz. İçinizdeki milletvekili arkadaşlara sorun, Recai Berber’e sorun, bakın bakalım, sizinle ilgili ne söyleyecek, orayla ilgili. Yapmayın, insan hayatıyla oynamak hiçbir şeye benzemez. O ölen insanların sizin üzerinizde hakları vardır. O madenden desteğinizi çekin. O madenden desteğinizi çekmediğiniz süre, içerisinde ölümlü kazalar devam edecektir. Bunun da ahı sizin üzerinizde kalacaktır.

Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ören.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Sayın Başkanım, efendim, “Yevmiyelerini ödeyerek götürdüler.” diye asılsız bir beyanda bulundu, izah etmek istiyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Size “Ödedi” demedi ki! “Birileri ödedi.” dedi. Nereden ispatlayacaksınız?

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sataşmada bulunmadı Başkanım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tutanakları getirin, bakın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sizinle ilgili bir sataşmada bulunmadı yalnız.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – “Yevmiyelerini ödeyerek götürdü, Recai Berber’e sorun.” diye itham etti. Dolayısıyla…

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika veriyorum Sayın Tanrıverdi.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz ben de kürsüden…

BAŞKAN - Bir açıklama yapacaksınız, lütfen yerinizden bir dakikada.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maden sahipleriyle bir ilgisi var mı yok mu, onu açıklasın.

HASAN ÖREN (Manisa) – Konuşun arkadaşlar, konuşun milletvekilleri. Siz, Manisa milletvekilleri, biliyorsunuz her şeyi, hayat kayboluyor, hayat!

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Neyi biliyoruz? Neyi ya!

HASAN ÖREN (Manisa) – Recai Berber’e sor! Sorun Recai Berber’e!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın Ören… Lütfen…

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin, Manisa Milletvekili Hasan Ören’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Sayın Başkanım, tekrar teşekkür ediyorum.

Yine, Sayın Ören her zamanki âdetiyle, burada, yavuz hırsız ev sahibini bastırır edasıyla, kürsüden bağırarak konuşmasıyla bizi suçlamaya çalışıyor.

HASAN ÖREN (Manisa) – Suçlusunuz zaten!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Bizim, konuşmamda da itiraf…

HASAN ÖREN (Manisa) – İtiraf ettin, doğru!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - …ifade ettim, kesinlikle bu işletme veya diğer işletmelerle ilgili de arkasında bir desteğimiz söz konusu değildir ve olamaz. Bu noktada yasal mevzuat, yönetmelikler neyi gerektiriyorsa bu işletmeler o çerçevede çalışmaktadırlar.

Sayın Ören şunu söylediler, “TKİ Genel Müdürünün odasına Turgutlulu iş adamlarıyla gittim.” dediler, çok açık beyanda bulundular.

HASAN ÖREN (Manisa) – Doğrudur.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Kendileri TKİ Genel Müdürünün odasına hangi amaçla gittilerse biz de o amaçla orada diğer…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanrıverdi, sanıyorum, konu anlaşıldı.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Efendim, iki dakika verdiniz, ben bir dakika kullanıyorum Sayın Başkan. Müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Bir dakikanız doldu ama.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – İki dakika verdiniz ama.

BAŞKAN – O sataşmadan dolayı istedi, siz açıklama yaptınız Sayın Tanrıverdi, tamam.

Gündemin ikinci sözüne geçelim, lütfen…

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Efendim, önemli bir cümlemi söyleyeyim, ondan sonra.

BAŞKAN – Buyurun, kayıtlara geçsin.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Evet, kayıtlara geçsin efendim.

BAŞKAN – Söyleyin siz, geçer; açmaya gerek yok mikrofonu.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Efendim, tekrar altını çiziyorum: TKİ Genel Müdürünün odasına hangi amaçla gittiyseniz, biz de bu işverenler için aynı amaçla gidiyoruz, bir.

HASAN ÖREN (Manisa) – Turgutlu’daki sanayicilerin 7 tane, 11 tane ölüsü yok. Orada ölüm yok, Turgutlu sanayicilerinde, senin destek verdiğin madende 11 tane ölü var.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanrıverdi.

Gündem dışı ikinci söz…

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – İkincisi: “Yevmiyelerini vererek götürdü.” diyor. Yevmiyelerini verdiğimizi ispat etmeyen şerefsizdir, ahlaksızdır!

HASAN ÖREN (Manisa) – 11 tane ölü var, 11 tane! Aynı madende 11 tane ölü var!

BAŞKAN – Sayın Ören, Sayın Tanrıverdi, lütfen… Konu anlaşılmıştır. Lütfen…

Gündem dışı ikinci söz, meslek odaları başkanları ve yöneticilerinin seçimde aday olabilmeleri için istifa zorunluluğuyla ilgili söz isteyen İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’a aittir.

Buyurun Sayın Susam.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, meslek odaları başkanları ve yöneticilerinin seçimde aday olabilmeleri için istifa etmeleri zorunluluğuna ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, öncelikle, gündem dışına geçmeden önce, hassasiyetinizle bu konuda bana söz verdiğiniz için size teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün söyleyeceğim konuyu tüm Meclisin dikkatle dinlemesini rica ediyorum. Konu şu: Mart ayında yerel seçimleri yapacağız. Yerel seçimlerde aday olmak isteyen –meclis üyeliğine veya belediye başkanlığına- bütün kamu kurumu niteliğindeki seçilmiş meslek odalarının başkan ve yöneticileri eğer aday olmak istiyorlarsa bulundukları görevden istifa etmeleri gerekiyor. Bu, Yüksek Seçim Kurulunun bir müracaat üzerine verdiği yorum. Bu yorumun öncelikle yanlış olduğunun altını çizmek istiyorum çünkü yerel yönetimler yasasında, seçilmiş insanların istifa zorunluluğu yoktur ama 2010 yılında çıkarılan Milletvekili Seçimi Kanunu’na atıfta bulunarak “Burada hüküm yok ama Milletvekili Seçimi Kanunu’nda istifa etmesi gerekenler sayılıyor, bunların içerisinde kamu kurumu niteliğindeki meslek odaları da var.” deyip görüşünü böyle oluşturmuş. Şimdi, binlerce yönetici, aday olmak için görevlerinden istifa etmek, seçildikleri görevden istifa etmek zorunda kalıyorlar.

Değerli arkadaşlar, bu, bu Meclisin düzeltmesi gereken bir konudur. 2010 yılındaki Milletvekili Seçimi Kanunu’yla demokratikleştirdiğimiz, hatta ileri demokratik ülke yaptığımızı iddia ettiğimiz Türkiye’de, seçilmiş, toplumun önderleri olan insanların milletvekili, belediye meclisi üyesi, belediye başkanı olmasını engellemek doğru mu? Kimler bunlar? Esnaf odaları başkanları, yöneticileri, ticaret odaları, sanayi odaları, ziraat odaları, mimarlar, şehir plancıları ve benzerleri. Yani, bu insanlar meclislerde, yerel yönetimlerde yoksa kim olacak? Size soruyorum: Bu insanlara “Seçildiğiniz görevlerden istifa edin.” deme gereğini nasıl duyarsınız? O insanların orada güçlü olması, arkasında bulunan, temsil ettikleri kişilerin gücüyle orantılıdır.

1980 öncesinde de 1980 sonrasında da aynı görevde bulunan insanların hiçbir şekilde istifa etmeden meclislerde ve bu Parlamentoda oldukları olmuştur ve kanun bu şekildeydi. Ama, şimdi, geldik, bu yıl, bu yerel seçimlerde, bu insanların aday olabilmek için istifa etmeleri zorunlu oluyor.

Yüksek Seçim Kurulu kararlarına itiraz edilemiyor ama bunun çözüm yolunu bu Parlamento bu seçim dönemi için bulmak zorundadır. Ben gittim, Adalet ve Kalkınma Partisinin en üst düzeyde temsilcilerine bunu anlattım. Bu konuda TESK’e, TOBB’a ve TMMOB’a görev düşmektedir, seslerini çıkarmalı, bu insanların bu konuda etkin olmasını sağlamalıdırlar.

Bakın, geçen gün, Cunda Adası’nda bir fotoğraf gördüm duvarda; Meclisin üyeleri var, 1946 yılındaki esnaf nitelikleri yazıyor orada. Yani, biz 1946’dan 2013’e gelmişiz, esnaf yöneticilerinin Parlamentoda veya yerel parlamentoda olmasını engelleyen bir anlayışımızı “ileri demokrasi” dediğimiz –tırnak içerisindeki- rejimde savunma noktasında kalıyoruz. Böyle bir şey kabul edilemez. Bu anlamıyla hem Hükûmeti hem iktidar partisini ve tüm Parlamentoyu…

Demokratik bir sistemde katılımcı bir demokrasiyi işlevli hâle getirmenin yolu: Örgütlü güçler o kurullarda olmalı ve orada hak ve menfaatlerini arayabilmelidir.

Bu dediğim insanların temsil ettiği kitleler milyonları ifade etmektedir. Milyonları ifade eden örgütlü kesimin seçilmiş temsilcilerini Parlamento dışında, yerel parlamentoların dışında bırakmak hiçbir şekilde kabul edilebilecek bir nokta değildir. Bu nedenle, bugün, bu konuyu dikkatle izleyen bütün Türkiye’deki oda yöneticileri ve başkanları sizleri ve bu Parlamentoyu izliyorlar. Hem Hükûmetten yanıt bekliyorum hem iktidar partisinden yanıt bekliyorum. İş birliğiyle bu işin kısa sürede çözülmesini ve demokratik bir yerel seçimde bu temsilcilerin o parlamentolarda demokratik tepkilerini gösterebilecek ve ülkenin demokratik yönetimine katkı koyabilecek bir durumda olmalarını hassaten rica ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.

Gündem dışı üçüncü söz, Nusaybin ilçesinde sınıra inşa edilen duvar hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Sırrı Sakık’a aittir.

Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)

3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Nusaybin ilçesinde sınıra inşa edilen duvara ilişkin gündem dışı konuşması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, size de teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.

Sözlerime başlamadan önce, İran’da, son günlerde, 2 Kürt siyasetçinin idam edilmesini kınıyorum. Son birkaç yıldır Kürtlere karşı dört parçada zulüm politikaları hep egemen ve her gün gündemde. 2007’den bugüne kadar 13 Kürt siyasetçi İran’da idam edildi. Bütün günahları, İran’da eşit yurttaş olmak için mücadele ediyorlardı, siyasetçiydiler. Ve İran’daki mollaların Kürtleri susturmak adına elleri kana bulaştı, cellatlık yaptılar, kan ellerine değil sakallarına bile sıçradı. Ama şunu herkes bilsin: Biz katilleri lanetliyoruz. Orada zulme karşı başkaldırı oradaki Kürt halkının boynunun borcudur. Burada da zulüm politikalarına başkaldırmak bizim boynumuzun borcudur. Bağdat’ta da, Şam’da da, Tahran’da da, Ankara’da da zulüm politikalarına karşı asla boyun eğmeyeceğimizi dört ülkenin başkenti böyle bilmelidir.

Ve son günlerde, özellikle Rojava’daki gelişmelerden dolayı duyduğumuz kuşkuları, endişeleri sizlerle bire bir paylaştık. Zulüm politikaları Kürtleri susturamaz, Kürtlerle zulüm politikalarıyla ortak bir hukuk oluşturamazsınız dedik. Suriye’deki gelişmelerde ilk gün çıktık, bu kürsüden size söyledik, ne Esad ne de çeteci anlayışlarla siz Suriye’ye özgürlük götüremezsiniz dedik. Orada Kürtler size yeni bir yol açtılar, döndüler, dediler ki: “Üçüncü bir yol var, üçüncü yol halkların gönüllü birlikteliğidir.” Rojava’daki devrimi gerçekleştiren PYD’liler, halkların savaşa bulaşmadan Suriye’nin bütünlüğü içerisinde kendilerini özgürce ifade edebileceklerini açık ve net olarak söylediler. Ama ne yazık ki ülkemiz, bu sürece katkı sunmak yerine çetecileri destekleyerek tam tersine süreci tetikledi. Bakın, Urfa’nın birçok alanına o çeteciler gece gündüz özgürce giriyor, o topraklarda cinayet işleyip geri dönüyor. Salih Müslim’in oğlunu o çeteciler öldürdü. Salih Müslim döndü, dedi ki: “Türkiye’den gelen o çeteciler benim oğlumu katlettiler. Çetecileri önlemeniz gerekirken tam tersine Suriye’den gelebilecek Kürtlerin önünü kesmek için Nusaybin’le Kamışlı arasına yeni duvarlar örmeye çalıştınız. Siz hiç tarihten ders almadınız mı? Duvarların felaketlere karşı sigorta oluşturmadığını hiç görmediniz mi? Filistin’de buna tanıklık etmediniz mi? Siz Doğu Berlin ve Batı Berlin’deki o utanç duvarında…” O utanç duvarının yıkılışında tarihe tanıklık ettim, oradaydım, duvarı yıkıyorlardı ve o moloz parçalarını 50 marka, 100 marka insanlar alıyordu. Sordum, nedir? “Çocuklarımıza bırakabileceğimiz en büyük miras budur. Bu duvarların özgürlüklerin karşısında nasıl bir barikat oluşturduğunu… İşte bunları yıktık. Burada halklar bütünleşti.” Şimdi, Türkiyeli yöneticiler, Türkiye’yi yönetenler bu tarihten ders almalıdır, Rojava’daki gelişmelere tanıklık etmelidirler. Duvarlar örerek değil, köprüler oluşturarak halklar arasındaki gönüllü birlikteliği inşa edebilirsiniz. Bugün, aslında, Rojava devrimi hepimize önemli bir mesaj veriyor, kansız, şiddetsiz, yeni bir model öneriyor bize yani Orta Doğu halklarına. Gelin, birlikte yeni bir Suriye’yi nasıl inşa edeceksek yeni bir Türkiye’yi de bu şekilde inşa edebiliriz.

Eğer gerçekten halklar arası bir barış köprüsü oluşturacaksak ilk önce bu duvarları yıkmalıyız, bu mayınlardan arındırmalıyız. Uluslararası sözleşmelere imza koyduk, bu imzaların gereğini yapmalıyız. Zaten en büyük tehlike mayınlar ve o bölgede yıllardır var ve bunların bir an önce temizlenmesi lazım ve orada dost, kardeş halk olan Kürt halkına barış eli uzatılmalıdır. Bu barış eli… Türkiyeli Kürtlerin ve Suriyeli, Iraklı, İranlı Kürtlerin bu coğrafyada Türklerin en büyük müttefiki olduğunu hep söylüyoruz. Tarih size böyle bir imkân sunarken sizin çetecilerle el ele, kol kola olmanızı tarih asla affetmeyecektir ve hayat hep…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Devamla) - …bize şunu gösterdi, tekrar altını çizerek söylüyorum Sayın Başkan, affınıza sığınarak: Ne bir duvarın ne de felaketlerin, gerçekten halkların kardeşliği önünde asla duramayacağını söylüyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Satır.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın konuşmacı Hükûmetimizin çetecilerle birlikte hareket ettiği gibi bir ithamda bulundu. Kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Hükûmetin yapması lazım onu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hükûmet sözcüsü mü, grup sözcüsü mü?

BAŞKAN – Anlamadım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, bir bakan oturtun izlesin, Hükûmet…

BAŞKAN – Ne dedi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakanlarımız izlemiyor, Grup Başkan Vekili…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Arkadaşımız susarsa eğer…

BAŞKAN – Milletvekilleri, susarsanız… Dinleyemiyorum Sayın Grup Başkan Vekilini, lütfen.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Meclisteki adabı öğrenirseniz öncelikle, ben de cevap vereceğim.

Şimdi, efendim, biraz evvelki konuşmacı arkadaşımız, sayın milletvekili dedi ki: “Çetecilerle birlikte hareket ederek…” Orada birtakım sıkıntılar olduğunu söyledi. Ben de duvarla ilgili kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Satır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İki dakika.

Başka sataşmalara neden olmayacak bir konuşma yapın lütfen.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Tabii efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tutarlılık açısından… Kısa açıklamada yerinden veriyordunuz da biz söyleyince. Tutarlılık açısından…

BAŞKAN – O başka, bu başka. Bir Tüzük’ü okursan anlayacaksın ne olduğunu.

Buyurunuz Sayın Satır.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Müsaade ederseniz, biraz evvelki konuşmacı milletvekilimizin konuşmasına ilişkin, yetkililerden aldığımız bilgiyi paylaşmak istiyorum: Mayınlı saha ile ilgili koruma amaçlı bir önlem çalışması yapılıyor orada; duvar değil, tel örgü çalışması yapılıyor. Sayın Bülent Arınç, Hükûmet Sözcümüz pazartesi günü bu konuda detaylı açıklama yaptı, kamuoyunu ve Meclisimizi bilgilendirdi.

HASAN ÖREN (Manisa) – Yapılan açıklamaları Başbakan yalanlıyor.

MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) – Toplumu karşı karşıya getirmek amacıyla orada uygulanan sıkıntılı durumun da bizim dışımızda olduğunu söylemek istiyorum. Bülent Arınç Bakanımızın bu konudaki açıklamaları esastır. Tel örgü çalışması devam etmektedir. Mayınlı alanı korumak amacıyla da bu çalışmanın yapılması güvenlik için gerekli görülmüştür.

Bilginize sunarım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Satır.

SIRRI SAKIK (Muş) – Bu tavrınızdan dolayı teşekkür ediyoruz.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Başkanım, kısa söz istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bazı milletvekillerinin elektronik sisteme girmiş olduğunu görmekteyim. Bu konudaki tutumumu daha önce açıklamıştım ama bir kez daha yinelemek isterim.

Gündem dışı konuşmalardan sonra İç Tüzük’ün 59’uncu maddesinin birinci fıkrasına göre, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre kısa söz taleplerini karşılamayacağımı belirtmiştim. Bu tutumumu devam ettiriyorum. Bilginize sunmak istedim.

Şimdi, gündeme geçiyoruz...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, keyfiyet bu. Sayın Mehmet Sağlam veriyordu bu sözleri. Siz seçildiniz, şimdi vermiyorsunuz.

BAŞKAN – Ben vermiyorum, benim adım Ayşe Nur Bahçekapılı. Onu, zikrettiğiniz diğer insana sorarsınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İlk baştaki konuşmanızda diyorsunuz ki: “Eşitlik ilkesine göre davranacağım. Daha demokratik yöneteceğim…”

BAŞKAN - Sizden öğrenmeyeceğim ne yaptığımı, ne yapacağımı. Benim adım Ayşe Nur Bahçekapılı, karıştırmayın lütfen.

Gündeme geçiyoruz…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama bu doğru bir yaklaşım değil, Mehmet Sağlam veriyordu Sayın Başkan.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Niye vermiyorsunuz?

BAŞKAN – Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” bölümünde.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Neyin araştırması? Neyin açıklanmasından korkuyorsunuz?

BAŞKAN – Okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 20 milletvekilinin, çalışma ortamında psikolojik tacizin (mobbing) neden ve sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/766)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Çalışma ortamında psikolojik tacizin (mobbing) neden ve sonuçlarının araştırılarak yapılacak yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak önlemlerin tespiti amacıyla Anayasa'nın 98’inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 6/4/2012

1) Erkan Akçay                              (Manisa)

2) Mehmet Şandır                           (Mersin)

3) Alim Işık                                    (Kütahya)

4) Kemalettin Yılmaz                      (Afyonkarahisar)

5) Ali Halaman                               (Adana)

6) S. Nevzat Korkmaz                    (Isparta)

7) Cemalettin Şimşek                      (Samsun)

8) Ali Uzunırmak                           (Aydın)

9) Mehmet Erdoğan                        (Muğla)

10) Seyfettin Yılmaz                       (Adana)

11) Emin Haluk Ayhan                  (Denizli)

12) Hasan Hüseyin Türkoğlu         (Osmaniye)

13) Mustafa Kalaycı                       (Konya)

14) D. Ali Torlak                            (İstanbul)

15) Lütfü Türkkan                          (Kocaeli)

16) Ali Öz                                      (Mersin)

17) Emin Çınar                               (Kastamonu)

18) Necati Özensoy                        (Bursa)

19) Celal Adan                               (İstanbul)

20) Bülent Belen                             (Tekirdağ)

21) Muharrem Varlı                       (Adana)

Gerekçe:

Psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı verme anlamında kullanılan ve Türkçe'de psikolojik taciz olarak tanımlanan “mobbing” çalışma hayatının en önemli sorunlarından biridir.

Kişinin onur, saygınlık gibi manevi değerinin yanında mesleğini, psikofizik ve sosyal bütünlüğünü hedef alması nedeniyle insan hakları ihlali olan psikolojik taciz, Anayasa’mızda yer alan temel insan haklarına, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne, Uluslararası Çalışma Örgütü ilkelerine, Avrupa Sosyal Şartı’na ve diğer pek çok yasaya aykırıdır.

Çalışma yaşamında her zaman var olan fakat görmezden gelinen psikolojik taciz, çok sayıda çalışanın kabusu olmaya devam etmektedir. AB ülkelerinde psikolojik taciz oranları yüzde 2-15 arasında değişirken yapılan araştırmalara göre ülkemizde özel sektörde çalışanların yüzde 86'sı, kamuda çalışanların yüzde 69'u psikolojik tacize uğramıştır.

Kamuda psikolojik taciz genelde; istifaya zorlamak, tayin işlemine karşı dava açılmasını önlemek, görevden almadan önce gözdağı vermek, görevden alınanların mahkeme kararı ile göreve dönüşünü önlemek, görevden alındıktan sonra veya tayin edildikten sonra mahkeme kararıyla önceki görevine dönenleri istifaya zorlamak için yapılmaktadır.

Psikolojik taciz, kâr amacı gütmeyen kuruluşlarda, okullarda, sağlık sektöründe ve üniversitelerde daha yaygındır. Yüksek işsizlik oranları ve dolayısıyla çalışanın değersiz görülmesi, sendikalaşmanın yetersiz olması ve kamuda taşeron işçiliğin artması psikolojik tacizi artırmaktadır.

Psikolojik taciz, çoğunlukla yöneticiler tarafından çalışanlara yapılmaktadır. Psikolojik tacize maruz kalan çalışanın özgüveni kaybolmakta, verimliliği ve performansı düşmekte, ruh sağlığı bozulmakta hatta yaşadığı strese bağlı ağır depresyon yaşayan bazı mağdurlar intihar girişiminde bulunmaktadır.

Psikolojik taciz ile donanımlı insanlar iş gücü piyasası dışına itilmekte, çalışma azmi yok edilmektedir. Kamudaki başarılı çalışanlar psikolojik taciz nedeniyle işten ayrılmakta ya da yeteneğiyle alakasız birimlerde çalıştırılmaktadır. Bu nedenle işler aksamakta, hatalı işlemler çoğalmakta, vatandaş kamu hizmetini zamanında alamamaktadır. Yanlış işlemler nedeniyle kamuya pek çok dava açılmakta, kaybedilen davalar nedeniyle devlet, büyük miktarlarda tazminat, faiz ve yargılama gideri ödemektedir.

657 sayılı DMK'da ve İş Kanunu’nda psikolojik taciz açık ve seçik olarak tanımlanmadığı için psikolojik taciz mağdurları şikâyet konusunda çekimser davranmaktadır. 4483 sayılı Memurin Muhakematı Hakkında Kanun’a göre psikolojik taciz mağduru dava açmak için başvurduğunda, savcı, hakkında suç duyurusunda bulunulan yöneticinin bir üst amirinden izin almak zorundadır. Amirin izin vermemesi mağduru daha da sıkıntıya sokmaktadır.

Ülkemizde psikolojik taciz mağdurlarının sürekli teknik ve psikolojik destek alabileceği merkezler dahi bulunmamaktadır.

Psikolojik taciz mağdurlarının şikâyetlerini inceleyen ve sonuçlandıran aracı bir kurum bulunmamakta, iş yerlerinde psikolojik taciz kapsamında yürütülen soruşturmalar kurum içinde ve konunun uzmanı olmayan kişiler tarafından yürütülmektedir. Türk Ceza Kanunu'nda psikolojik tacizin açık bir tanımı yapılmadığı için davalar sürüncemede kalmaktadır. Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca başvuran psikolojik taciz mağdurlarına bilgi ve belgeler bazı kamu görevlilerince kasıtlı olarak verilmemektedir. Psikolojik taciz mağdurları yasal yollara başvurma veya şikâyet etme konusunda seçime zorlanmaktadır.

Psikolojik taciz yapıldığı için şikâyette veya müracaatta bulunanlarla tanıkların korunmasına yönelik yasal düzenleme olmadığı için şikâyet ve müracaat edenlerle tanıkların iş akdi feshedilmekte, istifaya zorlanmakta veya başka yere geçici ya da daimî olarak tayin edilmektedirler.

Anayasa, Türk Ceza Kanunu, Türk Medeni Kanunu, İş Kanunu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu ile 657 Devlet Memurları Kanunu ve diğer personel kanunlarında iş yerlerinde psikolojik tacize uğrayanları korumaya yönelik maddeler bulunmakta ise de yetersizdir. Bu nedenle iş yerlerinde “mobbing”in önlenmesine yönelik yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gereklidir.

2.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen ve 20 milletvekilinin, Ergene ve Çorlu derelerindeki kirliliğin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/767)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tekirdağ ili Çorlu ilçesinin içinden geçmekte olan Ergene ve Çorlu derelerinin son günlerde sebep olduğu kanser vakaları, çevreye yaydığı pis kokular ve verdiği zararlar Trakya Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı tarafından yapılan "Endüstri Yoğun Bölgelerde Yaşayanlarda Kanser Sıklığı: Çorlu Örneği" adlı anket araştırması ile medyada büyük bir şekilde yer almıştır.

Söz konusu derelerin çevreye ve insan sağlığına ilişkin verdiği zararların tespiti ve çözüme kavuşturulması amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ederim.

1) Bülent Belen                                (Tekirdağ)

2) Mehmet Şandır                            (Mersin)

3) Atila Kaya                                   (İstanbul)

4) Cemalettin Şimşek                       (Samsun)

5) D. Ali Torlak                               (İstanbul)

6) Muharrem Varlı                          (Adana)

7) Özcan Yeniçeri                            (Ankara)

8) Enver Erdem                               (Elâzığ)

9) Ali Uzunırmak                            (Aydın)

10) Ali Öz                                       (Mersin)

11) Adnan Şefik Çirkin                   (Hatay)

12) Necati Özensoy                         (Bursa)

13) Lütfü Türkkan                           (Kocaeli)

14) Emin Çınar                                (Kastamonu)

15) Murat Başesgioğlu                    (İstanbul)

16) Celal Adan                                (İstanbul)

17) Erkan Akçay                             (Manisa)

18) Alim Işık                                   (Kütahya)

19) Kemalettin Yılmaz                     (Afyonkarahisar)

20) Seyfettin Yılmaz                        (Adana)

21) Mesut Dedeoğlu                        (Kahramanmaraş)

Gerekçe:

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'ne göre 2011 yılında en çok göç alan il olan Tekirdağ ilinin nüfusu özellikle sanayileşme ve endüstrileşmenin fazla olduğu Çorlu ve Çerkezköy'de yoğunlaşmıştır. Söz konusu bölgede tekstil, deri, kimya, ilaç ve gıda sanayileri gibi 1.350'ye yakın sanayi tesisi ve fabrika yer almaktadır. Bu fabrikaların kimyasal ve evsel atıklarının büyük kısmı Ergene ve Çorlu derelerine arıtılmadan bırakılmaktadır. Çorlu Deresi, Karadeniz kıyısındaki Yıldız Dağlarından doğup Pehlivanköy, Babaeski, Lüleburgaz ve Uzunköprü'yü geçip Saroz Körfezi'ne boşalan Ergene Nehri'ne dökülmektedir. Bu derelerin durumu şu anda içler acısı hâldedir. Ergene ve Çorlu derelerinden artık, su değil, kimyasal atıklardan ve zehirlerden oluşan bir sıvı akmakta ve içinde hiçbir canlı barınamamaktadır. Bu dereden su içen hayvanlar telef olmaktadır. Çorlu Deresi’nin çevresinde bulunan vatandaşlar bu derenin ismini değiştirip "zehir deresi" koymuşlardır. Ayrıca Çorlu Deresi çevreye çok ağır bir koku yaymakta ve bu kokudan dolayı vatandaşlarımız evlerini ve tarlalarını satmakta ve başka yerlere taşınmaktadırlar.

Endüstriyel kirlilik su, toprak ve hava yoluyla alıcı ortamlara salınmaktadır. Bu salınım neticesinde de insan ve çevre sağlığına zararlı maddeler beslenme ve yaşam zincirine girmektedir. Böylece daha doğmamış çocuklarımız bile bu kirlilikten payına düşeni almaktadır. Sağlıksız ve hasta bir nesil tehlikesi kapımıza dayanmıştır.

Bu kadar kirliliğin olduğu bir bölgede ve özellikle bu derelerin çevresinde yaşayan vatandaş-larımızda da kanser hastalığına yakalanma oranı yükselmektedir. Nitekim Trakya Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanlığının yapmış olduğu "Endüstri Yoğun Bölgelerde Yaşayanlarda Kanser Sıklığı: Çorlu Örneği" adlı araştırmada bu gerçek gözler önüne serilmiştir. Söz konusu araştırma yaklaşık bir yıl sürmüş ve çalışmanın ardından 641 hane ile yapılan anket çalışması neticesinde bu hanelerde yaşayanların yüzde 5,15'inin kanser hastası olduğu, kanser hastası olanların haricinde hanedekilerden yüzde 12'sinin de kanser hastalığı nedeniyle hayatını kaybettiği ortaya çıkmıştır…”

B) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan NATO Parlamenter Asamblesi Başkanı Hugh Bayley ve beraberindeki parlamento heyetine “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ülkemize resmî bir ziyarette bulunan NATO Parlamenter Asamblesi Başkanı Sayın Hugh Bayley ve beraberindeki parlamento heyeti şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar. Kendilerine Meclisimiz adına “Hoş geldiniz.” diyorum. (Alkışlar)

A) Meclis Araştırması Önergeleri (Devam)

2.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen ve 20 milletvekilinin, Ergene ve Çorlu derelerindeki kirliliğin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/767) (Devam)

“…Araştırmanın ortaya koyduğu acı tablodan da görüleceği üzere kimyasal kirliliğe bağlı kanser hastalığı vakaları büyük oranda artmış ve artmaya da devam etmektedir.

Plansız sanayileşmenin bir sonucu olan çevre kirliliği konusunda devlet işleyişi ve mevzuat yönünden de sıkıntılar vardır. Mevzuat çevreyi kirletmemek üzerine değil, Çevreyi kirleten cezasını öder şeklinde düzenlenmiştir. Ayrıca, denetim ve gözetim noktasında da ciddi aksaklıklar göze çarpmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Avrupa'ya açılan kapısı Trakya Bölgesi'nin bu şekilde kirletilmesi ve yaşanmaz bir yer hâline gelmesi, bölge insanının ve onların doğmuş ya da doğacak olan evlatlarının sağlığının korunması, yer altı sularının temiz kalması ve bölgenin en önemli geçim kaynaklarından olan tarım sektörünün sekteye uğramaması için bir Meclis araştırması açılması ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılması önem arz etmektedir.”

3.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan ve 20 milletvekilinin, 10 numara yağ kullanımının yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/768)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son yıllarda maliyet avantajı getirmesinden dolayı baz yağlardan ve atık yağlardan elde edilen ve akaryakıt olarak kullanılmakta olan 10 numara yağın tüketiminin meydana getirdiği çevre kirliliği bilinmektedir. Ayrıca, araç motorlarına verdiği zararın yanı sıra, patlayıcı ve yanıcı olması nedeniyle birçok kazada ölümlere neden olmaktadır. Birçok sektörü ilgilendiren ve denetiminin zor olduğu 10 numara yağın satışı nedeniyle devletin zarara uğratıldığı da bilinmektedir.

10 numara yağın tek bir standarda sahip olmadığı "10 numara" adının karışımın adı olmasından ziyade, daha çok, akaryakıt yerine kullanılan madeni yağ olarak bilindiği, bu yağın içerisinde solvent türü maddelerin katıldığı, kaçak motorin, atık yağlar, inceltilmiş baz yağlar ve düşük viskoziteli baz yağlar içermesinden dolayı son derece yanıcı ve patlayıcı bir özellik kazanmaktadır. Bu nedenle de trafik kazalarında en ufak bir çarpışma durumunda patlayarak yandığı ve can güvenliğini tehlikeye attığı görülmektedir. Son dönemdeki kazalarda otobüs yanmalarının nedeninin akaryakıt olarak 10 numara yağ kullandığı ve insanların yaşamını bu yüzden kaybettiği biliniyor. Giresun ve Ankara'da meydana gelen kazalar buna örnektir.

Bu yağı kullanan araçların egzoz emisyonları incelendiğinde çevre kirliliği açısından yüksek seviyede kükürt, azotdioksit, arsenik, kurşun ve kadmiyum gibi ağır metal içermesi ve kalıcı klorlu organik kirleticileri içermesi nedeniyle solunum yoluyla alınan bu maddeler insan sağlığına çok ciddi zararlar vermektedir. (Prematüre ölümler ve astım, bronşit gibi solunum hastalıkları)

Diğer önemli bir konu da Türkiye'de kontrolsüzlükten doğan vergi kaybıdır. 10 numara yağ adı altında kullanılan ve üretilen yağların farklı amaçlar ile kullanılması nedeniyle ve kayıt dışılığı göz önünde bulundurulduğunda piyasanın yıllık büyüklüğü 2-2,5 milyar TL'sıdır. Dolayısıyla, toplamda dolaylı vergi kaybı (ÖTV + KDV) yıllık 1 milyar TL'sı boyutundadır.

10 numara yağ, motorinle kıyaslandığında yaklaşık maliyetinin litre başına 1-1,5 TL ucuz olması, kontrolsüz-kaçak kullanımı ve navlun ücretlerinin düşük olması nedeniyle kamyon sürücüleri ve otobüs firmalarınca tercih edilmektedir.

EPDK'nın "Madeni Yağların Ambalajlanması ve Piyasaya Sunumu Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ" yayınlanmasına rağmen sorunu çözmeye yetmediği tespit edilmiştir ve hâlâ 10 numara yağların yol kenarlarında, merdiven altlarında, otobüs terminallerinin alt katlarında denetimsiz olarak satıldığı bilinmektedir. Sadece yolcu taşıması açısından düşünüldüğünde her gün 1.000 otobüs, 40 bin yolcu ile nerede patlayacağı belli olmayan birer tekerlekli bomba gibi yollara çıkıyor.

Sorunun çözümü için birçok kamu birimlerinin geniş katılımı, koordinasyonu ve aynı anda paralel girişimlerde bulunulması gerekmektedir.

Yukarıdaki bilgiler doğrultusunda, 10 numara yağın kullanımının meydana getirdiği çevre kirliliğinin önlenmesi, ekonomik kaybın giderilmesi, sağlık tedbirlerinin alınması ve sosyal-toplumsal sorunların çözümü noktasında Anayasa'nın 98, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederim.

1) Mehmet Hilal Kaplan                 (Kocaeli)

2) Oğuz Oyan                                 (İzmir)

3) Hasan Ören                                (Manisa)

4) Mehmet Şeker                            (Gaziantep)

5) Haluk Ahmet Gümüş                 (Balıkesir)

6) Haydar Akar                              (Kocaeli)

7) İlhan Demiröz                            (Bursa)

8) Turhan Tayan                             (Bursa)

9) Haluk Eyidoğan                         (İstanbul)

10) Süleyman Çelebi                      (İstanbul)

11) Kemal Ekinci                            (Bursa)

12) Alaattin Yüksel                        (İzmir)

13) Veli Ağbaba                             (Malatya)

14) Vahap Seçer                             (Mersin)

15) Sena Kaleli                               (Bursa)

16) Ayşe Eser Danışoğlu               (İstanbul)

17) Candan Yüceer                         (Tekirdağ)

18) Mustafa Moroğlu                     (İzmir)

19) Ömer Süha Aldan                    (Muğla)

20) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

21) Osman Aydın                           (Aydın)

BAŞKAN – Bilginize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan tarafından Türkiye’nin Suriye’deki rolüne ve Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusuna verdiği desteğe ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla 1/2/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2013 Çarşamba günkü  birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                               06/11/2013

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 06/11/2013 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             İdris Baluken

                                                                                                                  Bingöl

                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

01 Şubat 2013 tarihinde Iğdır Milletvekili Grup Başkan Vekili Pervin Buldan tarafından verilen (2494 sıra no.lu), Türkiye’nin Suriye’deki rolüne ve Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusuna verdiği desteğe ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 06/11/2013 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisi lehinde birinci konuşmacı Muş Milletvekili Demir Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (BDP sıralarından alkışlar)

DEMİR ÇELİK (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partimizin Suriye ve Rojava Kürdistan’daki gelişmelere ilişkin Meclis araştırması yapılmasına dair önergeyi sizlerle paylaşmak adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi şahsım ve partim adına saygıyla selamlıyorum.

2010’dan bu yana, komşumuz ve en uzun sınıra sahip olan Suriye komşumuzda sürüp giden anlaşılması zor bir kısım ilişkiler, giderek sınır boyunda nice acıların yaşanmasına neden olmaktadır.

Rojava” olarak ifade edilen, yoğunluklu olarak Kürtlerin yaşadığı; 3,5 milyonla 4 milyon arasında bir Kürt nüfusundan bahsedilen bölge, 1916’da -yani birinci emperyalist paylaşım savaşında- ikiye ayrıştırılır. Sanayi Devrimi’nin ürünü olan ulus üniter devletler, emperyalist bir kısım çıkarlara hizmet etsin diye, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarıyla nasıl ki coğrafyalar paylaşıldı, bölüşüldü, ortaklaştırıldı, Orta Doğu da tam da Birinci Dünya Savaşı’nın bu hükümranlık ilişkisine bağlı olarak paylaşıldı. Bir ulustan yani bir Arap ulusundan, halkından 23 ülke, 23 devlet yaratıldı. Bir Kürt ve Kürdistan coğrafyası da, daha önce 1639’da Safevi ve Osmanlı Devleti arasında ayrıştırılan coğrafya da bir kez daha Türkiye-Suriye-Irak arasında parçalanarak bölüştürüldü, ayrıştırıldı. Bölüştürülen, ayrıştırılan bu coğrafyada o günden bu yana hısım olan, akraba olan, kardeş olan köyler, kasabalar, iller, ilçeler içinden demir yolu geçirilerek bir kısmı Suriye topraklarında, öbürü Türkiye’de kalmak üzere ayrıştırıldı. Yetinilmedi, demir yolunun sağında ve solunda yani hattın aşağısında ve yukarısında mayından tarlalar oluşturuldu. Mayından tarlalar neredeyse Türkiye coğrafyasının binde 1’ine tekabül edebilecek bir büyüklüktedir ve bu mayın tarlaları, organik tarım dâhil olmak üzere, her türlü tarımın yapılabilme kapasitesi ve potansiyelinin olduğu bir alandır. Ama inkârcı, katı merkeziyetçi ulus devlet, orada da Kürtler kimliğini, dilini, kültürünü özgürce yaşamasın diye mayınlı tarlalarla ayrıştırdığı, bölüştürdüğü bu coğrafyayı tel örerek, zaman zaman gümrük duvarları zırhının arkasına sığınarak insani yardımlardan da, insani dayanışmadan da kesimleri alıkoydu.

2010’dan bu yana Suriye’de olup bitenlere baktığımızda perde arkasında görünen farklıdır, dile getirilen, konuşulmak istenen çok daha farklıdır. 2010’da ve öncesinde Esad diktatördü, Esad’ın babası diktatördü, Saddam’ın kendisi diktatördü. Bu diktatörler, Baas rejiminin katı merkeziyetçi devlet yapılanmaları neticesinde, oradaki Kürtlerin kimliğini, dilini, kültürünü yasaklayan ve Arap sömürgeciliğinin hegemonik ilişkisini dayatan bir konumdaydı. 2010 öncesinde nasıl ki diktatördü, bugün de diktatör olduğu için Esad’a “Hayır.” diyen ama küresel ve bölgesel aktörlerin de yedeğine düşmeden, kendi öz gücüne, öz yönetim organlarına dayanarak Kürtler 2011 19 Temmuzunda kansız, silahsız, şiddetsiz bir devrim hamlesiyle kendilerini yönetmeye kalkıştılar. “Bir Arap gibi, bir Kürt gibi, bir Türk gibi, bir Fars gibi, benim de halk olmaktan ileri gelen haklarım vardır ama coğrafyamda yaşayan Süryani’si, Arap’ı, Keldani’si, Türkmen’i ve Kürt’ü olarak biz kendi kendimizi yönetmek istiyoruz.” dediler. Kime ne zararı vardı? Aksine, demokratik olan öz yönetim herkese faydalıydı, yararlıydı ama egemenden ve iktidardan beslenenlerin korkulu rüyası olduğu için de savaş Esad’a karşıymış gibi havale edildi ama bizatihi orada açığa çıkan öz yönetimi engelleyen, öz yönetimi kaldıran bir noktaya sıçratıldı. Direkt müdahaleler yapılmadı. Bölgesel aktörler, oradaki Rojava devrimini engellemeye çalışmak elbette ki insani ve ahlaki olmadığı için dolaylı yollardan işe engel olmaya çalıştılar. Nasıl yaptılar? Küresel güç olan El Kaide, El Nusra’yı lojistik desteklerle, askerî, siyasi ve ekonomik desteklerle besleyerek Rojava devrimini baltalayan, engelleyen, Kürtlerin diğer halklarla oluşturduğu öz yönetimi engelleyen bir noktadan işin içerisine girdiler.

TİGEM Ceylânpınar, Ceylânpınar’dan Suruç’a, Kızıltepe’ye, Nusaybin’e, oradan Antakya’ya, 910 kilometrelik sınır hattı insani yardımlara kapalı. İnsanlar ticari ilişkilerini sürdüremiyor. Kuzeyden güneydeki kardeşlerine ilaç ve sağlık malzemesi başta olmak üzere, gönderilmek istenilen insani yardımlara engel konuluyor. Üç aydır Nusaybin kapısında bekleyen ambulansların en nihayetinde üç gün öncesinde geçişine izin verildi ama üç aydan beridir aynı kapıda, insanlar buğdaylarını öğütsünler diye buradan gönderdiğimiz mekanik değirmenler hâlâ Nusaybin kapısında bekletiliyor. Eczacılar Birliğinin, Eczacılar Odasının, Tabipler Birliğinin ve Tabipler Odasının medikal ve ilaç yönlü yardımları engellendi. İnsanların gıda yardımı, giyim yardımları engellendi. Ne adına? Orada kimlik adına, kültür adına yeni bir umut, yeni bir iddia yeşermesin, kaybolsun adına. O nedenle biz, Rojava’daki devrimi iyi okumak, iyi anlamak gerektiğine inanıyoruz. Her şeyden önce kendi ülkelerindeki diktatöryal rejime, Baasçı rejime karşı bir isyanın, bir karşı çıkışın adıdır, adresidir. İsyan, meşru olmasıyla birlikte şiddete ve kana bulaşmadığı için de vicdanlara ve insani duyarlılıklara da muhtaç bir konumdadır. Orayı ekonomik ambargoya tabi tutarak, bir kısım siyasal ve diplomatik ilişkilere mahkûm kılarak, yalnızlaştırıp izolasyona tabi tutarak teslim alacağını sananlar aldanıyor. Tarih boyunca hiçbir halk, hiçbir toplum kendi kimliğinden, kültüründen, öz gücünden vazgeçmemiştir her türlü zulme rağmen.

Biz 1939 Hitler faşizmini tanırız, biz 1929-1930 Mussolini faşizmini tanırız, yerle bir edildi. Onların duvardan kaleleri yıkılıp yerine özgürlüklerin fışkırdığı bir Avrupa’da bugün sınırlar yoksa, bugün sınırsız Avrupa’da herkes her türlü insani, ticari ilişkisini meşru ve demokratik zeminde yürütüyorsa        -günümüzün ruhu- sınırsız, sorunsuz, baskı ve herhangi bir engele tabi olmaksızın, Orta Doğu devletler konfederasyonuna dayalı bir ilişkiyle herkes, insani olan, meşru olan ilişkilerini geliştirebilmeli. Bu ilişki kültürel olabilir, sosyal olabilir, ekolojik olabilir, demokratik olabilir; buradan herkes faydalanır.

Türkiye doksan yıldır Kürt’ü inkâr ederek, kimliğini, kültürünü yadsıyarak, anayasal ve yasal güvenceye tabi tutmadığından kazançlı mı çıktı? Otuz beş yıldır kaybedilen mali kaynaklar 1 trilyon dolar, 50 bin civarında kaybettiğimiz insan kaynağı… Psikolojik eşiklerle ayrıştırdığımız, karşıtlaştırdığımız, karşı karşıya koyduğumuz Türk-Kürt düşmanlığı yerine, biz, gönülden birliği, barış içerisinde demokratik ortak vatanda birlikte yaşama iradesini herkesten ve her şeyden esirgemeli, kollamalı, sahip çıkmalıyız. Bu ülkenin 780 bin kilometrekaresinde 76 milyon insan, özgür, demokratik öz yönetim ilkesi çerçevesinde kendisini, kendisiyle birlikte kentini, coğrafyasını yönetebilme hakkına sahiptir. Bu hak, doğal ve demokratiktir. Doğal ve demokratik olanı yadsıyıp üzerine ulus üniter devletin militarist algılarıyla yaklaşmak, yönelmek aykırıdır. Doğanın kendisine aykırıdır. Beşerî olan insani farklılıklarımıza aykırıdır. Ben, bu manada, Barış ve Demokrasi Partisinin yani partimizin, Suriye ve Rojava’daki gelişmelerin Meclis nezdinde araştırmaya tabi tutulacak kadar değerli ve kıymetli olduğu, bunun da halklarımıza kazandıracağına olan inancımla hepinizi saygı ve sevgiyle selamlayarak saygılarımı sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisi aleyhinde birinci konuşmacı Sinop Milletvekili Mehmet Ersoy.

Buyurun Sayın Ersoy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ERSOY (Sinop) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; Mart 2011 tarihi itibarıyla Suriye’de başlayan ve zaman içinde katliama dönüşen süreç, sonuçta gerçekten bir insanlık dramına dönüşmüştür. Bugün, Suriye’sine, Irak’ına, İran’ına bakmadan bin yıldır birlikte aynı coğrafyayı paylaştığımız, aynı ortak kültürün nesilleri olarak geleceğe de birlikte yürüyeceğimiz bu kardeşlerimizin kim olduklarına, hangi soydan geldiklerine, hangi dinî inanca mensup olduklarına bakmaksızın; bu coğrafyada yaşayan herkesin sükûnu, huzuru, barışı, kardeşliği bizim için gerçekten önemlidir.

Bugün, Suriye’de yaşanan bu gelişmeler karşısında, biz, onlardan bir tarafı tutmak yerine, Suriye halkının başına gelmiş bu büyük beladan bir an evvel kurtulması, yüz binleri geçen ölümün, katledilen insanların sayısının daha fazla artmaması ve orada hayatta kalabilmek, ayakta kalabilmek, yaşayabilmek için bir yudum suya, bir lokma ekmeğe muhtaç ne kadar insan varsa, yine Kürtlüğüne, Türklüğüne, Çerkezliğine, Nusayriliğine, Araplığına bakmaksızın hepsine kucak açmayı sorumlu ve müşfik bir devlet anlayışı olarak gördük. Bu anlayışımız çerçevesinde, sınırlarımızı, kapılarımızı bu zulümden, bu kandan, bu bombalardan, bu yağmalardan kaçan insanların hepsine açtık, açmaya devam ediyoruz. Suriye’de bu süreç yaşanmaya başladıktan, Esad rejimi kendini kurtarmak için şehirlerini ve insanlarını bombalamaya, tepelerine bombalar yağdırmaya, tanklar sürmeye başladıktan sonra, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olarak Hükûmetimiz, devletin bütün imkânlarını seferber etmiş, Afet ve Acil Durum Başkanlığı koordinesinde insani anlamda yapılabilecek ne varsa yapmaya çalışmıştır. Bugün geldiğimiz nokta itibarıyla, Hatay, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Osmaniye, Adıyaman, Adana, Mardin, Malatya illerimizde tam 21 kamp şehir oluşturulmuştur. Bu kamplarda kurulan yaklaşık 27 bin çadır, 12 bin konteynerde bugün itibarıyla 202 bin Suriye vatandaşı barındırılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu süreç içinde tam 403 bin Suriyeli vatandaşımız Türkiye’den yardım istemiş, ülkemizin o sıcak ev sahipliğine sığınmış. Bunlardan 201 bini geri dönmüş, 202 bini de hâlen ülkemizde misafir edilmektedir. Bu mültecilerin sadece yemelerine, içmelerine, barınmalarına bakılmamakta, aynı zamanda, bir insan olarak ihtiyaç duyabilecekleri her türlü insani ihtiyaçları da karşılanmaktadır. Yaklaşık 27 bin öğrenci öğrenim görmekte, yine yaklaşık 45 bin öğrenci eğitim görmekte, 27 bin yetişkine de meslek edindirme eğitimleri verilmektedir. Açılan hastanelerde sadece günlük yaklaşık 6.500 poliklinik yapılmaktadır.  Şu ana kadar 255 bin hasta hastanelerimizde yatarak tedavi edilmiştir.

Bütün bunların elbette ki devletimize de ciddi bir maliyeti olmuş, bugüne kadar Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı koordinesinde 1 milyar 311 milyon 150 bin TL harcama yapılmıştır.

Yine, sadece Türkiye’ye sığınan, sınırlarımızdan ülkemize giriş yapan mültecilerle ilgilenilmemiş; sıfır noktasından, Suriye içinde kalıp bu yardımlara ihtiyaç duyan, gerçekten insani anlamda bir lokma ekmeğe ihtiyaç duyan binlerce Suriyeli kardeşimizin imdadına yetişilmiş, Kızılay kanalıyla, sıfır noktadan, bugüne kadar 255 milyonluk yardım ulaştırılmıştır.

Yine, bütün bu süreçte, maalesef, bütün çağrılarımıza, Türkiye’nin yaptığı bütün önderliklere rağmen uluslararası kuruluşlardan 263 milyon liralık bir yardım alınabilmiştir. Elbette ki gönlümüz Suriye’de bu yaranın bir an evvel kapanması, Suriye’deki kardeşlerimizin de sıcak yuvalarına bir an evvel dönebilmelerinden yanadır. Ülkemiz bu sorunun çözülmesi, oradaki gözyaşının bir an evvel dinebilmesi için uluslararası alanda yapacağı her türlü girişimi, yapacağı her türlü öncülüğü, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yapmaya devam edecektir ancak şunu lütfen herkes kabul etsin ki biz, orada kan döken taraftarlardan birilerinin diğerlerine üstün gelme mücadelesini değil, Suriye’de kanın durmasını, Suriye’de o ülke vatandaşlığına hak kazanmış herkesin adil, eşit, demokratik bir ülkede huzur ve güven içinde yaşamasını istiyoruz.

Şu ana kadar ulusal ve uluslararası alanda yapılan yaklaşık 2 milyarlık harcamanın ve maliyetin muhatapları seçilirken kesinlikle bunların ne etnik kökenlerine ne nerede yaşadıklarına ne dinlerine ne mezheplerine bakılmıştır; sadece, insani anlamda yapılması gereken neyse, bir büyük devlet, bir sorumlu devlet, bir müşfik devlet, bugüne kadar yaşadığı kardeşliği, bugüne kadar yaşadığı dostluğu hiçbir zaman unutmayacak ve bundan sonra da tarih boyunca aynı coğrafyada onlarla birlikte yaşayacak bir devlet olarak sorumluluk anlayışımız içinde yapılması gereken neyse o yapılmıştır. Bundan sonra da aynı hassasiyetin herkes için, her kesimden insanlar için gösterileceğinden emin olmanızı, iktidarımızın bu doğrultudaki insani politikalarının aynı kararlılıkla devam edeceğini bilmenizi istiyorum.

Bugün gündemimizde bulunan konular nedeniyle konunun ayrıca bugün için araştırılmasına gerek olmadığı gerekçesiyle Barış ve Demokrasi Partisinin önerisinin aleyhinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ersoy.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Hatay Milletvekili Hasan Akgöl.

Buyurun Sayın Akgöl. (CHP sıralarından alkışlar)

(Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, sırtına astığı bir afişle ayakta beklemesi)

BAŞKAN - Sayın Konuşmacı, bir şeyi rica edeceğim konuşmanıza başlamadan önce.

Sayın milletvekilleri, bir fikri açıklamak istiyorsanız, bu kürsü hepimize açık. Usulüne uygun, bu mikrofonu bütün milletvekilleri kullanabilir; dün de söylediğim gibi, başka nesneleri kullanarak fikrinizi açıklamak bu Genel Kurulun yüceliğine yakışmıyor.

Sayın Milletvekili, eyleminizi yaptınız, yeteri kadar gazeteciler de fotoğrafınızı çekti, lütfen Genel Kurulun yüceliğine uygun davranınız.

Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Hatip.

HASAN AKGÖL (Hatay) – Çok Değerli Başkan ve değerli milletvekilleri; BDP Grubu önerisi üzerine partim adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, ben Suriye olaylarına, Suriye’yle yaşanan dış politikaya biraz farklı boyuttan bakmak istiyorum. Yaklaşık iki buçuk yıldır, tüm konuşmacılar, tüm Suriye konusunda yapılan konuşmalarda “Hep Suriye’yle dosttuk, savaş nereden başladı? Kardeştik, niye düşman olduk?” gibi girişimlerde bulunup beyanlarda bulundular. Aslında, şöyle bakarsanız, Suriye ile AKP Hükûmeti hiç dost olmadı, 2002’de de dost değildi, 2002’de de dostça davranmadı. Yaptığı Bakanlar Kurulu toplantıları da hikâyeydi. Yaptığı maç ziyaretleri de, birlikte Fenerbahçe maçını seyretmeleri de hikâyeydi. Aslında, bu 2011’de çıkacak Suriye olaylarının temeli, 2002’de AKP Hükûmetinin başa gelmesiyle başlamıştı. Çünkü, o projenin başlangıcında şu vardı: O gün Beşşar Esed Hükûmeti ile, Suriye Hükûmeti ile dost olunacak, sınırlarda bulunan mayınlar temizlenecekti. Bu mayınların temizlenmesi için Suriye’ye el uzatıldı, Suriye’yle dostluk köprüleri kuruldu. Bir insan dostuyla, kardeşiyle bir günde düşman olur mu? “Dost” dediğin adama bir günde sırtını döner misin? Mümkün mü? Ancak ticari alışveriş yaptığın bir ortağınla bir günde bozuşursun. Sen buna, kardeşine “dost” dediysen, elini uzattıysan nasıl bozuldu? Çünkü sen hiç dost olmadın. Sen sadece 930 kilometrelik sınırdaki mayınlı arazileri temizlemek için, Suriye Hükûmetinin onayını almak için suni bir dostlukla elini uzattın, talimatı aldıktan sonra da Suriye’ye müdahaleye başladın.

Sınırlar… Sen Çin Seddi mi kuruyorsun? Bugün Berlin Duvarı kalmadı, Çin Seddi yıkıldı, bugün Hatay’da 630 metrelik duvarlar örülmeye başlandı. Peki, hani kardeştik, hani dosttuk? Madem öyle, niye bu tel örgüleri hallaç pamuğuna çevirdin, girişleri kontrol edemedin de duvar örmek zorunda kaldın? Talimatı kimden aldın? Sana “El Kaide’yle aranı boz, El Kaide’den uzak dur.” talimatından sonra mı duvarı örmeye başladın? Yakışmıyor, bugün 21’inci yüzyılda Çin Seddi, Berlin Duvarı örmek yakışmıyor. Bugün Hatay’a gelin, muhtelif bölgelerde Çin Seddi örülmeye başlandı. Bu mu dostluk, bu mu kardeşlik? Sen kimi, kimden koruyorsun? Kardeşinden Çin Seddi’yle mi korunacaksın?

Peki, demin konuşmacı hatip arkadaşımız: “Kapıları açtık, yardımlar sunuyoruz. Biz herhangi bir etnik köken ayrımı yapmadan herkese elimizi uzatıyoruz.” Yayladağı Kapısı niye kapalı? Bu kadar müracaatımıza rağmen Yayladağı Kapısı niye kapalı? Cilvegözü Kapısı muhalif güçlerin elinde, kontrol yok, Hükûmet yok; Cilvegözü Kapısı açık, Yayladığı Kapısı kapalı. Bu mu denge? Dengeden bahsediyor.

Peki, İstanbul’un göbeğine gelen rejim yanlısı arkadaşlarımız niye kampa alınmadı? Gitti, cemevlerinde konakladı. Siz hangi dengeden, hangi kardeşlikten bahsediyorsunuz? Lütfen arkadaşlar, aklınızı başınıza toplayın. Sınırları kevgire döndürüyorsunuz, Suriye’den, -Başbakanın yaptığı açıklama gibi- muhalif güçlere destek amacıyla kaçağa izin veriyorsunuz. Suriyeliler getiriyor, kaçak mazotu benim vatandaşımın eline teslim ettikten sonra gidiyorsun, baskın yapıyorsun. 18 asker bir yerde yaralanıyor, 1 vatandaşımız Beşaslan Köyü’nde ölüyor, ondan sonra diyorsun ki: “Biz kardeşiz.” Lütfen, durun arkadaşlar, bu tarihte ilk defa askerle vatandaş karşı karşıya geldi, vatandaş ilk defa bağrından kopan kendi evladına silah sıktı. Bunun sebebi, müsebbibi AKP Hükûmetidir. Ondan sonra, Reyhanlı’da patlama olacak 53 kişi ölecek, Cilvegözü’nde patlama olacak 17 kişi ölecek. Oradan çıkacak, terör örgütü El Kaide, El Nusra örgütü diyecek ki: “Bunu ben yaptım.” Sayın Başbakan diyecek ki: “Hayır kardeşim, sen yapmadın. Bunu, bunlar yaptı.” El Nusra örgütü çıkacak, diyecek ki: “Bu patlamayı ben yaptım, daha da durmazsan bu patlamayı şehir merkezlerinde yapacağım.” “Hayır, hayır, sen yapmadın bu patlamayı.” Yahu, siz, kimin avukatlığını yapıyorsunuz? Sen, bir ejderha büyüttün ki 23 terör örgütü oluştu bugün bizim sınırlarımızda ve bunlardan El Nusra, El Kaide örgütünü öyle bir büyüttün ki öyle bir ejderha yarattın ki sen bile baş edemiyorsun artık. Baş edemediğin için Berlin Duvarı kuruyorsun, baş edemediğin için Çin Seddi kuruyorsun. Bugün, 21’inci yüzyılda var mı, var mı böyle bir şey?

Arkadaşımız “Sığınmacılar...” diyor. Verdiğiniz sayılar bir defa kesinlikle doğru değil. Bugün, bu memlekete 1 milyona yakın sığınmacı geldi. Yazık, onlara günah değil mi? Onlar vatanlarını bıraktılar, geldiler. Gelin sınır bölgelerimize, Mersin’den Antep’e kadar o adamların nasıl yaşadığını görün. O adamlar eziyet içerisinde, o adamlar sefil, sefillik içerisinde. Bunun müsebbibi kim? Sizsiniz. Ya, ne işin var senin Suriye’yle? Peki, Irak’a niye karışmadın, Irak’a niye müdahale etmedin? 1 milyon kardeşimiz öldü orada. Neredeydin o zaman? Suriye’ye gelince mi... Bizim, bugün, Suriye, en önemli komşumuz, en uzun sınır boyuna sahibiz.

Size bir şey söyleyeyim: Bizim sınır bölgelerinde var ya… Hani, hep konuşmalarımızın başından beri söylüyoruz, Suriye olayları, işte, nakliyeyi bitirdi, tarımı bitirdi, şunu bitirdi… İnanın var ya, artık, insanlar açlığa alıştı, umurunda değil.  “Açım, aç kalayım ama huzur istiyorum, huzur, huzur istiyorum.” diyor Siz insanları buna bile alıştırdınız ya! Açlığa razı olup huzursuzluğu verdiniz insanlara. İnsanlar açlığa razı oldu, açlığa. Yapmayın, vazgeçin.

AKP milletvekillerinden birkaç arkadaşım “Efendim, Suriye’ye gittiler,  bunlar ziyaretlerde bulundular, katil Beşar Esad’la görüşüyorlar.” Ya ben resmî devlet başkanıyla görüşüyorum ha, ben başka biriyle görüşmüyorum. Ben görüştüğümü saklamadım ki sizden. Ben izin alarak gittim senden Sayın Dışişleri Bakanı. Her görüşmemin arkasından da sana Faruk Loğoğlu imzalı -Genel Başkan Yardımcısı- rapor verdim. Burada, artıları eksileri bildirdim. Sen niye bunu açıklamıyorsun? Ben kardeşlik için gittim oraya. Benim başka bir amacım yoktu orada. Ben sadece barış için gittim oraya. (CHP sıralarından alkışlar) Ben yapılan yanlıştan dönün diye gittim oraya. Dedim ki sana: “Bakın, Suriye hükûmetinin artıları da var, eksileri de var.” Sana maddeler hâlinde, Sayın Dışişleri Bakanı Ahmet Loğoğlu…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Allah söyletiyor. Olacak, geliyor.

HASAN AKGÖL (Devamla) – ...Ahmet Davutoğlu, sana gönderdim, gönderdim. Çık, bunu, o zaman basınla paylaş. CHP benim yapamadığımı yaptı, gönderdi raporları… Niye söylemiyorsun? “Yok efendim, fotoğraflara bakın.” Lan, bu fotoğrafları ben verdim, kim verdi? Bu fotoğrafları ben sana sundum, sen bir yerden mi buldun? Ben Yayladağı Sınır Kapısı’ndan damga vurularak çıktım, kaçak gitmedim ki.

Ama, AKP Hükûmeti öyle bir kayaya tosladı ki, öyle bir yanlış dış politika uyguladı ki Suriye konusunda, ne yapacağını şaşırır durumda; afalladı, işin altından çıkamıyor. Şimdi, suçlu aramaya başlıyor. Hesap neydi biliyor musunuz? İki ayda, üç ayda Suriye Hükûmeti devrilir, biz de amacımıza ulaşırız. Ya, Suriye, Hükûmeti, halkın istediği bir devlet başkanını niye devirsin? Halk bir doğal afete benzer. Eğer halk istemiyorsa kimse ayakta kalamaz. Nasıl Saddam Hüseyin kalmadı, nasıl Kaddafi kalmadı, nasıl diğer diktatörler kalmadı, Beşar Esad da kalmazdı ama halkın desteği var. E, bunu görün artık, bunu görün artık. Ama bu halk, nasıl o diktatörleri o koltuktan indirdi, bir gün gelecek Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan’ı da o koltuktan indirecek. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Avucunu yalarsın!

HASAN AKGÖL (Devamla) – Çünkü şunu görecek o halk: Önündeki üç tane yemi görüp de, bir tavuk misali önüne aldığı 3 tane yemi yutup da arkadaki yumurtladığı yumurtayı kimin aldığının farkında olduğunu görecek bu halk. Bu halk bilinçli. Bu halk, bir gün gelecek dersini verecek. Bu halk diyecek sana: “Sen bana ne yapıyorsun? Sen beni kardeşimle düşman ettin. Sen beni bitirdin.” Diyecek bu halk. Bunun hesabını tek tek soracak. Sen, kardeş, dost ülke olan Suriye’yle ilişkimizi bozma hakkına sahip değilsin.

Ben buradan ikaz ediyorum: Bir an önce o Çin Seddi’ni kaldırın, o duvarları sökün.

Teşekkür ediyorum.

Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akgöl.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ikinci konuşmacı Gaziantep Milletvekili Ali Şahin.

Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; BDP Grubunun Suriye’yle ilgili vermiş olduğu Meclis araştırması için huzurlarınızda bulunuyorum. Bu vesileyle, aziz milletimizi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Az önce,100 bini aşkın insanın, silahlı veya silahsız, sivil veya milis ayırt etmeden, çoluk çocuk, kadın, yaşlı ayırt etmeden 100 bin insanın kanını sorgusuz sualsiz akıtmış bir diktatörle aynı çerçevede durmuş, aynı çerçevede poz vermiş bir milletvekilini dinlediniz. Şimdi de mazlumlarla aynı çerçevede duran bir iktidar  partisinin milletvekilini dinleyeceksiniz.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – O diktatörle resim çektiren kimdi?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyiniz.

MUSA ÇAM (İzmir) – O diktatörle tatil yapan Başbakan kim? O diktatörle Bodrum’da tatil yapan kim?

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Resim çektiriyordu, unuttu.

BAŞKAN - Sayın Çam, lütfen…

ALİ ŞAHİN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, “Suriye” denildiğinde benim aklıma hep, böyle, gençlik yıllarımdaki bir hatıram gelir, onu sizlerle paylaşmak istiyorum sözlerimin başında: Zannedersem on beş veya on altı yaşlarındaydım, lisedeyim. Nizip’ten Gaziantep’e bir tren yolculuğu yapıyorum. Bu yolculuk esnasında bulunduğum kompartımana bir Suriyeli vatandaş bindi, kılığından, kıyafetinden, her hâlinden… Karkamış’tan Nizip’e gelmiş veya Karkamış’taki istasyondan binmiş. Gaziantep’e giden bir tren ve bu kompartımanda bu Suriyeli kardeşimizle ikimiz bir aradayız. O sıralarda da -yoğun bir şekilde- İsrail’in Golan Tepelerini işgali söz konusu, gündem onunla alakalı, ilgili.

Suriyeli kardeşimizi görünce “Ya, siz, bütün Arap devletleri niçin birleşip İsrail’e karşı bir birlik, bütünlük oluşturmuyorsunuz? Hepiniz birleşseniz, bir birlik, bütünlük oluştursanız İsrail asla baş edilmeyecek, yenilmeyecek bir güç değil, bu algıdan kurtulmanız lazım.” demeye kalmadı, daha sözümü bitirememişken hemen o Arap kardeşimiz parmağını dudaklarına götürerek korkulu bir göz ve yüz ifadesiyle “Muhaberat, muhaberat!” diyerek beni susturdu.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Başbakanınız bilmiyor mu?

ALİ ŞAHİN (Devamla) – Düşünün, Suriyeli bir vatandaşla, Türkiye’de Nizip’ten Gaziantep’e kompartımanda, trende yolculuk yapıyoruz, o ve ben varız, ikimiz ve Suriye muhaberatından korkan, kendi ülkesinin iktidarından, kendi ülkesinin hükûmetinden korkan bir Suriyeli.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Şimdi Türkiye gibi.

ALİ ŞAHİN (Devamla) – Sizin yanında durduğunuz, sizin gidip poz verdiğiniz ülkenin diktatörü böyle bir ülke yarattı, bir kere bunun farkında olacağız.

MUSA ÇAM (İzmir) – Daha önce tatil yapıyordu Başbakanla.

ALİ ŞAHİN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Türkiye, burada az önce konuşan milletvekilinin hayal edemeyeceği ölçüde güçlü ve değerlere sahip bir ülkedir. Tarih boyunca bunu her yerde görebiliriz ve Türkiye, tarih boyunca -Osmanlı döneminde olsun, cumhuriyet döneminde olsun- her zaman iradesini ve gücünü zalimin yanında değil, mazlumun yanında kullanmış bir devlettir.

HASAN AKGÖL (Hatay) – Tamam, sen de bıraksana zalimi, bıraksana. Kimsenin Türkiye’ye laf etmesi haddi değil. Senin hele hiç haddin değil.

ALİ ŞAHİN (Devamla) – Tarihimize bakalım, 1845’li yıllara kadar inin…

MEVLÜT DUDU (Hatay) - Irak’ta Amerikan askerlerine başarılar dileyen de sizdiniz.

ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bundan birkaç yıl önce, 2008 yılında İrlanda’ya bir ziyaret düzen-lemiştim. Bakın, sizin sırtınızı döndüğünüz o neslimizle, o ecdadımızla biz bugün gurur duyuyoruz.

2008 yılında İrlanda’ya bir ziyaret düzenlemiştim, orada “Drogheda” adında bir liman kenti var, gidenleriniz olursa mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Bu kente gittiğimde… Gitmeden önce de mutlaka bütün ülkeleri araştırırım, acaba bizden, Türk halkından, Türkiye halkından, ecdadımızdan izler taşıyan bir yer midir diye.

İrlanda’nın sahil kenti Drogheda. Baktığımda, 50 bin nüfuslu bu kentin kent ambleminin hilal ve yıldızdan oluştuğunu gördüm. İrlanda’ya gittikten hemen sonra bu kenti ziyaret ettim. 1845 yılında, İrlanda’daki o açlık yıllarını belki tarih okuyan arkadaşlarımız bilecektir, o yıllarda 1 milyon İrlandalı açlıktan vefat ediyor, 2 milyon İrlandalı ise göçmen durumuna düşüyor. Osmanlı’nın zor, borçlu yılları. Bunu haber alan Sultan Abdülmecit, bir rivayete göre 3 gemi, bir rivayete göre 5 gemiyi gıda yükleyerek İrlanda’ya gönderiyor. Bu gemiler Dublin limanlarına yaklaştığında -İrlanda o yıllarda bir İngiliz sömürgesi- İngilizler tarafından haber alınınca gemilerimiz buraya yaklaştırılmıyor. Gizlice gemilerimiz sahil şeridini izleyerek Drogheda kentine yüklerini boşaltıyorlar ve o gıdayla İrlanda halkı rahat bir nefes alıyor. 1845 yılından bu yana, bu kentin kent amblemi hilal ve yıldızdan oluşuyor.

Bizim atalarımız 1845 yılında bunu başarmış. Bizim atalarımız, hiçbir din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin, İspanya’da zulme maruz kalmış Musevi insanları, Musevi vatandaşlarını bu topraklarda misafir etmiş ve bu ülkenin sahipleri kılmıştır.

Çok daha yakın bir zamana gelelim. 1988 yılında, işte, BDP’li arkadaşlarımız bununla ilgili önerge verdiler. Türkiye'nin Suriye politikalarında mezhepsel ayrımcılık veya dinsel, etnik ayrımcılık yoluna gittiği iddiasıyla önergeler verildi.

1988 yılında Saddam’ın gerçekleştirmiş olduğu Halepçe katliamının ardından 1 veya 2 milyon civarında Kürt kardeşimiz bizim sınırlarımız içerisine hücum etti. Biz tüm imkânlarımızla o gün de Kürt kardeşlerimizin yanında yer aldık.

Bir kere şunun çok iyi bilinmesi gerekiyor: Türkiye, hiç kimsenin veya buradaki özellikle CHP’li kardeşlerimizin akıl edemeyeceği kadar küresel güç potansiyelleri taşıyan bir ülkedir. Bu Parlamento…

MEVLÜT DUDU (Hatay) – Yok ya!

ALİ ŞAHİN (Devamla) – İnansanız da inanmasanız da bu böyle.

Bu Parlamento sadece Türkiye halkının parlamentosu değil sevgili arkadaşlar, bunu çok iyi bilelim. Bu Parlamento aynı zamanda mazlum coğrafyaların parlamentosudur. Türkiye, sadece Türkiye halkının, Türkiye sınırları içerisinde yaşayan toplumların ülkesi değildir; Türkiye, aynı zamanda mazlum ve kendisini mağdur hisseden bütün coğrafyaların ülkesidir. Arakan’dan Suriye’ye, Somali’den Drogheda’ya, Bande Açe’ye kadar çok geniş bir coğrafyada kendini mazlum hisseden her insanın coğrafyasıdır, her insanın parlamentosudur Türkiye Parlamentosu.

Bundan birkaç ay önce Keşmir’den bir heyet geldi. Eğitimimi Pakistan’da tamamlamış olmam hasebiyle beni de buldular. Bana dedikleri şuydu: “Bakın biz ta Keşmir’den şunun için geldik Türkiye Parlamentosuna: Biz bakıyoruz ki bugün, zengin dünyanın göz yumduğu Somali’de herkesten önce Türkiye var. Batı âlemi Somali’deki açlığa sahip çıkmazken, orası için parmaklarını bile kımıldatmazken bakıyoruz ki bugün Türkiye herkesten önce orada. Bakıyoruz ki Gazze meselesini, Filistin meselesini en güçlü şekilde Türkiye savunuyor. Bakıyoruz ki Suriye’de zalimlerin değil mazlumların yanındasınız. Biz de Keşmir’den çıktık geldik ki Türkiye mazlum Keşmir’in meselesini zengin coğrafyaya, Avrupa’ya gündem konusu yapsın ve Keşmir’deki Müslümanların, azınlıkların da dertleriyle dertlensin, sahip çıksın.” Bir kere, bunu hepimizin zihninde çok iyi bulundurması lazım. Biz küçük düşünmüyoruz arkadaşlar. Biz, ufkumuzu, düşüncelerimizi sadece 780 bin kilometrekare ile sınırlı tutmuyoruz. Bize umut besleyen, gözleri ufukta Türkiye’den inecek uçakları bekleyen bütün mazlum coğrafyaların iktidarıyız, bütün mazlum coğrafyaların hükûmetiyiz, bütün mazlum coğrafyaların Türkiye’siyiz.

Bu dileklerimle hepinizi sevgi, saygıyla, hürmetlerimle selamlıyorum. Bu anlamda BDP Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin şu aşamada gerekli bir altyapısının bulunmadığını düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şahin.

HASAN AKGÖL (Hatay) – Sayın Başkan, sataşma var. Diktatörle fotoğraf çektirdiğimi söylüyor, cevap verebilir miyim?

BAŞKAN – Ne dedi sataşma olarak?

HASAN AKGÖL (Hatay) – Diktatörle fotoğraf çektirdiğimi söylüyor.

BAŞKAN – Bu bir sataşma değil ama. Çektirdiyseniz çektirmişsinizdir.

HASAN AKGÖL (Hatay) – Sataşmadır efendim.

Peki, ben buradan soruyorum: Siz, bir hükûmet başkanı bir hükûmet lideriyle görüşürken kimliğine mi bakıyorsunuz? Arap mı, Türk mü, Alevi mi diye bir ayrım mı var? Bir hükûmet başkanı o.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Ben öyle bir şey söylemedim, fotoğraf çektirdiklerini söyledim.

BAŞKAN – Sayın Akgöl…

HASAN AKGÖL (Hatay) – Peki, benim görüştüğüm yerle Saadet Partisi de görüştü, niye bunu çıkıp söylemiyorsunuz?

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Bravo,  bravo!

BAŞKAN – Sayın Akgöl, siz bu resmi çektirdiyseniz çektirmişsiniz demektir. Bunda bu sataşma yok. Lütfen…

HASAN AKGÖL (Hatay) – Çektirdim, ben bir şey demiyorum. Ben bir hükûmet başkanıyla görüştüm. Aynı başkanla siz de görüştünüz burada. Zamanında Sayın Başbakan defalarca görüştü onunla. O fotoğrafları da çıkartın lütfen.

BAŞKAN – Tamam, kayda geçti söyledikleriniz.

Teşekkür ederim.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Çerçeve yap, çerçeve.

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisini oylarınıza sunacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili İlhan Demiröz ve 20 milletvekili tarafından zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 2/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 06/11/2013 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Engin Altay

                                                                                                                   Sinop

                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

Bursa Milletvekili İlhan Demiröz ve 20 milletvekili tarafından, 02/05/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (864 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere, bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 06/11/2013 Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde konuşmak üzere Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ü kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’mızın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük’ünün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince zeytin üreticilerinin sorunlarına ilişkin vermiş olduğumuz zeytin araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, zeytin hasat dönemi başladı. Üreticiler bölgelerinde hasat şenlikleri yapıyor. İki gün önce Bursa Orhangazi’de gerçekleşen zeytin festivaliyle üreticiler hasat sevincini vatandaşlarla paylaştılar. Yaşadıkları sıkıntılardan uzak, sorunlarına çözüm bulabilmek için bu festivalleri düzenliyorlar ama gelin görün ki, ne yazık ki Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve onun yetkilileri bunu görmezlikten gelerek tarıma bakış açılarıyla festivallere de aynı bakışlarının devam ettiğini ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, dostluğun, barışın, bereketin, sağlığın ve ölümsüzlüğün simgesi olan kutsal ağaç zeytin altı bin yıldır insanlığın hizmetindedir. Dünyanın dar bir bölgesinde yetişmekte olan zeytinin ülkemizde yetişiyor olması hepimiz için büyük bir şanstır. Zeytincilik, ülkemizde yaklaşık 500 bin ailenin geçim kaynağını, işlenen tarım alanlarının ise yüzde 3,5’unu oluşturan bir sektördür. Zeytin, dünyada olduğu gibi ülkemizde de ticaret, sanayi, toprak muhafazası, iş gücü istihdamı, insan sağlığı ve beslenmesi bakımından çok önemli bir yere sahiptir. Günümüzde Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerimiz zeytin yetiştiriciliği hususunda dünya çapında isim yapmıştır ancak özellikle Gemlik tipi sofralık zeytin bir marka olarak tüm dünyada bilinmektedir.

Yine, zeytin ağacı uzun ömürlü olması, değeri, asaleti, insanlara faydası ve kutsal olarak kabul edilmesi nedeniyle mitoloji ve efsanelere konu olmuş, bütün kutsal kitaplarda yer almıştır.

Sayın Başbakanın “Yol için cami yıkarım.” ifadesinden hareketle İstanbul-Bursa-İzmir otoyolu yapımında, ziraat odaları başkanlarının tespitleri doğrultusunda, 100 binin üzerinde zeytin ağacı kesilmiştir. Bu yolla ilgili görüşlerimi ifade etmek istemiyorum konu itibarıyla ancak şunun altını özellikle çizmek istiyorum ki bu güzergâhın dışında Karayolları Genel Müdürlüğünce tasdik edilmiş 2 tane proje olmasına rağmen, maalesef bu zeytin ağaçlarının bulunduğu güzergâh tercih edilmiştir.

Türkiye, zeytinin ana vatanı olarak dünya zeytin üretiminde ve zeytinyağı ihracatında önemli bir yere sahiptir. Ülkemizde, Gaziantep’ten Tekirdağ’a, Artvin’den Sinop’a, Bursa’ya kadar olmak üzere 41 ilimizde yağlık ve sofralık zeytin üretimi yapılmaktadır. Yani, ülkemizin hemen her bölgesinde ve 81 ilimizin yarısından fazlasında zeytin üretimi gerçekleştirilmektedir. Bu üretim coğrafi zenginliğine rağmen ülkemiz, dünya sofralık zeytin üretiminde 2’nci, yağlık zeytin ile zeytinyağı üretiminde ise 5’incidir. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin 2013-2014 dönemi rekolte tahmin rakamlarına göre, sofralık zeytin rekoltesinin 410 bin ton, zeytinyağı rekoltesinin 130 bin ton, toplam ağaç varlığımızın 166 milyon 146 bin adet olduğu açıklanmıştır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin her bölgesinde zeytincilik yapan çiftçilerimiz fidan aşamasından hasada kadar büyük sıkıntı içindeler. Üreticilerimiz, üretim girdilerindeki yüksek maliyet ve ağaç sayılarındaki azalmanın yanı sıra, aşırı yağış ve kuraklık nedeniyle verim düşüklüğü, mazot, ilaçlama, sulama ve özellikle işçilik, gübre maliyetlerinin de çok yüksek rakamlara ulaşması neticesiyle sıkıntı çekmektedir. Son üç yılda mazota yüzde 47,1; gübreye yüzde 38 ve 75 arasında zam yapılmış, elektriğe yapılan zam ise yüzde 124’tür. Üreticilerimiz, zeytin üretiminden kopup sanayide çalışmaya yönlenmiş, sanayinin hızlı gelişimi nedeniyle verimli zeytin bahçeleri yapılaşmaya açılmış, üreticiler bankalara ve diğer kooperatiflere olan borçları nedeniyle büyük bir sıkıntı çekmişlerdir.

Değerli milletvekilleri, bu sıkıntıların tamamı Bursa ilimizin en önemli bitkisel kalemi olan zeytin için de geçerlidir. Bursa’da Gemlik, Orhangazi, Mudanya ve İznik ilçelerimizin en önemli ve tek geçim kaynağı Gemlik tipi sofralık zeytindir. Üreticilerimiz, üretim girdilerindeki yüksek maliyet ve ağaç sayılarındaki azalma nedeniyle Gemlik tipi sofralık zeytin fidanlarının çoğaltılması neticesinde de bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmışlardır. Oysa, bu çok kaliteli siyah sofralık çeşidin her ekolojide istenen verim ve kaliteyi vermesi mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, bu bölgede yine ziraat odalarının kayıtlarına göre, Gemlik, Orhangazi, İznik ve Mudanya’da 30.700 kayıtlı zeytin üreticisi vardır. Bu koşullarda bölge üreticilerimiz zeytin üretimini terk edecekler ve maalesef yüzlerce yıllık zeytin hazinemiz göz göre göre yok olacaktır. Bölgemizdeki üreticilerin korunması millî servetin korunması anlamına gelmektedir. Bu nedenle, Gemlik tipi sofralık zeytinde en az 50 kuruş prim desteği büyük bir önem arz etmektedir. Bu anlamda, Bursa’da Orhangazi, Gemlik, Mudanya, İznik ilçelerimizde ziraat odaları ve ilçe başkanlarımızla beraber bir imza kampanyası başlattık. Bu başlattığımız kampanyanın adı “50 Kuruşluk Prim Desteği”ydi. Buradan ilçe başkanlarımıza, ziraat oda  başkanlarımıza teşekkür ediyorum.

12 bin imzalı dilekçeyi topladık değerli milletvekilleri ve bu arkadaşlarımız Ankara’ya geldiler. Ankara’da basın toplantısı yaptık ve bu basın toplantısında çiftçilerimizin, zeytin üreticilerinin isteğinin sadece 50 kuruşluk prim desteği olduğunu ifade ettik. Daha sonra ne yaptık biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından randevu istedim, üç gün boyunca randevu istedim ve ben aynı zamanda Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi olmama rağmen Sayın Bakandan randevu alamadım. Sayın Bakan, bize bile dönerek bu konuda hiçbir görüşme yapmadı. Biz ne yaptık? Dilekçelerimizi özel kaleme vermek durumunda kaldık.

Buradan sizin aracılığınızla soruyorum: Sayın Bakan kimin bakanı? Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı, bizim bakanımız değil mi? Sayın Bakan sabah kahvaltısında zeytin yiyor mu bilmiyorum ama yemiyorsa ben ziraat yüksek mühendisi olarak onun zeytin yemesini tavsiye ediyor ve kahvaltıda önüne gelen zeytini gördüğünde “Zeytin üreticilerini hiç aklına getiriyor mu?” diye bu konuyu ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu konuda üzerimize düşen görevleri Cumhuriyet Halk Partisi olarak 22’nci Dönemde ve 2012 yılı Haziran aylarında komisyon tutanaklarıyla, çalışmalarıyla ilettik. Burada istediğimiz, bu önergemize destek vermeniz. Eğer sizler destek vermiyorsanız, başta bahsettim, 41 ildeki 230 milletvekili arkadaşımızın, yani 41 ildeki zeytinle ilgili olan arkadaşlarımızın bu önergeye destek vermelerini bekliyor, hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demiröz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde birinci konuşmacı Bursa Milletvekili İsmail Aydın.

Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP’nin ülkemizde zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarıyla ilgili gereken önlemlerin alınması amacıyla Meclis İçtüzüğü gereğince vermiş olduğu Meclis araştırmasının aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Tarih boyunca barış, dostluk ve bereketi zeytin simgelemiştir, besin değeri çok yüksek bir yiyecektir. Akdeniz uygarlığının sembolü zeytin ağacıdır, tarih boyunca bu bölgede kurulan tüm uygarlıkların temelini zeytin oluşturmuştur.

Ülkemizde zeytin dikim alanları 826 bin hektara ulaşmış, toplam 24,4 milyon hektar işlenen tarım alanının yüzde 3,4’ünü, meyvecilik yapılan  alanların ise yüzde 27’sini zeytin tarımı iştigal etmektedir. Türkiye’de zeytin üretimi Ege, Marmara, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yapılmaktadır.

Zeytin, dünyada olduğu gibi ülkemizde de ticaret, sanayi, toprak muhafazası, iş gücü istihdamı, insan sağlığı ve beslenme açısından çok önemli bir yere sahiptir. Zeytin ve zeytinyağı Akdeniz insanının önemli bir gıdası olagelmiştir, ticaretinin de temelini oluşturmuştur. Sadece besin değeri olarak değil, aynı zamanda ışık kaynağı ve güzellik iksiri olarak da kullanılagelmiştir. Zeytin ve zeytinyağı, başta kalp damar hastalıkları olmak üzere, sindirim sistemi, kemik yapısı, beyin gibi birçok şeye iyi gelmektedir.

Ülkemiz de sofralık zeytin üretiminde dünyada 2’nci sıradadır. Gemlik zeytini Marmara Bölgesi’nde zeytin ağaçlarının büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Özellikle özel bir grubu oluşturan Gemlik zeytini her yıl düzenli olarak meyve vermektedir. Gemlik zeytinini diğer zeytinlerden ayıran, farklı kılan en belirgin özelliği ise renginin koyu siyah olması, etinin iri, çekirdeğinin ince olması ve yine kabuğunun çok ince olmasıdır. Gemlik zeytininin meyve ve çekirdekleri orta irilikte olup 29,9 oranında yağ ihtiva etmektedir.

Gemlik bölgesinde üretilen zeytin yapı özellikleri dolayısıyla dünyanın en iyi salamuralık zeytinini teşkil etmektedir. Gemlik zeytini halk arasında “Tirilye”, “kıvırcık”, “kaplık”, “kara” gibi isimlerle de ifade edilmektedir. Gemlik zeytinleri yöreye özgü olup dünyanın başka hiçbir yerinde yetişmeyen bir yapısı vardır ve damak ve lezzete sahiptir.

Gemlik zeytini Marmara Bölgesi’nin ve ülkemizin başta gelen siyah sofralık zeytin çeşididir. Dünyanın en iyi sofralık zeytini Gemlik vadisinde yetişmektedir; Gemlik, Orhangazi, İznik ve Mudanya bölgelerini kapsamaktadır.

Küçük çekirdekli ve lezzetli olan bu zeytinin görüntüsü rakiplerine benzemez. En amatör zeytinseverler bile Gemlik kıvırcık zeytinini tadından tanıyabilmektedirler. Ağzının tadını bilenlerce aranan bir zeytin çeşidi olan Gemlik kıvırcık zeytini tüm diğer sofralık zeytin çeşitlerinden daha yüksek bir fiyatla satılmaktadır. Dünyada zeytin üretiminde lider konumunda olan İspanya’nın sofralık zeytini Manzanilla’nın özellikle rekabet edebileceği tek zeytin türü Gemlik sofralık zeytin türüdür. Diğer sofralık zeytinlerden daha pahalıya satılabildiği için Gemlik zeytini üreticinin her dönem gözdesi olmuştur. Ülkemizde zeytin yetiştirilen hemen her yerde sofralık zeytinlerin tamamı Gemlik zeytini olarak satılmaktadır. Özellikle ülkemizin diğer bölgelerinde yetiştirilen sofralık zeytinleri maalesef pazarlara da Gemlik çeşidi, Gemlik tipi zeytin olarak ya da Gemlik zeytini olarak pazarlanmaktadır. Bu, pazarda aynı zamanda yöre zeytincileri için haksız bir rekabet oluşturmaktadır; hem tüketicinin aldatılması, tüketicinin yanıltılması hem de yörede üretim yapan, Gemlik tipi zeytini üreten çiftçilerimiz için haksız bir rekabet ortamı doğurmaktadır.

Değerli dostlar, özellikle bölgemizdeki zeytinciliğin, zeytin üreticilerinin sorunları elbette ki şu anda bitmiş değil, birtakım sorunlarımız vardır. Ancak, son on yılda bölgemizde yapılan tarımsal alandaki yatırımları göz önünde bulundurduğumuzda bölge çiftçimizi, zeytin üreticilerimizi de büyük oranda rahatlattığımız kanısındayım.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Mesela?

İSMAİL AYDIN (Devamla) – Özellikle sulama alanında… Sulama, zeytin için çok çok önemlidir. Gemlik bölgesinde yetiştirilen zeytinlerin değeri baremine göre değer bulmaktadır. Özellikle küçük barem dediğimiz ya da yağlık zeytinden sonraki baremlerde fiyatlar düşük olmakta ama başbarem dediğimiz, kilogramda 170 ile 200 daneye kadar bulan zeytinler çok değerlidir. Sulanabilen zeytinler de sürekli irileşmekte, güzelleşmekte ve dane yapmaktadır. Bu vesileyle, özellikle Orhangazi’de sulanamayan zeytin ağaçları için Güney Yaka Sulama Projesi hayata geçmiş ve önümüzdeki yıl itibarıyla sulanamayan hiçbir bölgemiz kalmayacaktır.

Yine, Narlıca beldesinde 2 adet sulama deposu yapılmış, özellikle Güney Yaka sulama sistemiyle sulayamadığımız zeytin ağaçlarını, yüksek kotlardaki zeytin ağaçlarımızı sulayabilme şansı yakalanmıştır.

Yine, Çakırlı beldesinde özel idare kanalıyla yaptığımız gölet Çakırlı köylülerimiz için sulanamayan yüksek kotlardaki zeytin ağaçlarımızın sulanabilmesine ve buradan elde edilecek ürünlerin irileşmesine sebebiyet vermiştir.

Yine, bölgemizde yaptığımız yatırımlar sayesinde, özellikle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın kırsal yatırımı teşvik kapsamında, bugüne kadar, bizden önce, on yıl öncesine kadar zeytinleri muhafaza ettiğimiz sarnıçlar maalesef “merdiven altı” diye tabir ettiğimiz çok ilkel, çok önceki sistemlerde yapılan zeytin sarnıçlarıydı. Özellikle kırsal yatırımı teşvik anlamında yaptığımız destekler, yüzde 50 oranında verdiğimiz hibeler… Bugüne kadar 1.200 işletmecimiz bu kredilerden faydalanmış, zeytinin özellikle depolanması ve paketlenmesindeki her aşamaya Bakanlığımız destek vermiş ve bugün yöremizde zeytin sadece tarımsal bir üretim alanı değil aynı zamanda bir sanayi mamulü hâline gelmiştir.

Kıymetli dostlarım, Gemlik’te Gemlik tipi zeytinin var olabilmesi için, daha güçlü olabilmesi için, yöremiz çiftçisinin güçlenebilmesi için sadece kilogram başına bir destek bizim için yeterli değildir. Destekten ziyade, özellikle Gemlik tipi zeytinin muhafaza edilebilmesi için ya da köylülerimizin diğer üretim alanlarıyla rekabet edebilmesi için menşe zorunluluğu şarttır. Kanımca, eğer zeytinde menşe zorunluluğunu getirebilirsek, her üretilen zeytin üretilen bölgenin menşeyini taşırsa bu alanda özellikle tüketici yanıltılmamış olur; tüketici hangi bölgenin zeytinini aldığını, hangi bölgenin zeytinini almak istediğini, ona göre alım yaptığını görmüş ve yanıltılmamış olur ve bu doğrultuda da özellikle Marmara Havzası’nda, bölgemizde üretilen zeytinler, zeytin üreticilerinin değerli zeytinleri piyasada daha değerli satılmış olacak, daha da değer kazanmış olacaktır.

Sayın milletvekili özellikle otoyol projesinde 100 bin zeytin ağacının kesildiğini söylemiştir. Bu doğru değildir. 100 bin zeytin ağacı rakamı bölgemiz için çok abartılıdır. Özellikle Ortaköy ve Yeniköy havzasında zeytin üretilmeyen alanlarda, taban suyu, taban alanı olan alanlarda vadilerden bu yol geçmiştir ve hiçbir şekilde yüksek kotlardan iki ayrı otoyol projesinin olduğu bilgisi de doğru değildir, bu bilgi tamamen sağlıksız ve gerçek olmayan bir bilgidir. Biz mümkün olduğu kadar bu otoyolumuzu da… Otoyolun bölge üreticimize çok faydalı olduğunu söylüyoruz çünkü artık bölgemiz, bölge üreticilerimiz İstanbul pazarına çok yaklaşmıştır ve İstanbul pazarının tamamen bölgemizden, bölge üreticilerimizden, zeytincimizden faydalanması söz konusudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL AYDIN (Devamla) – Bu vesileyle otoyolun da Orhangazi için, İznik için, Gemlik için çok önemli olduğunu söylüyoruz.

Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkanım, hatip 100 bin zeytin ağacının kesilmesiyle ilgili benim söylediğimin yanlış olduğunu ifade etti. Bu konuda, sataşmadan dolayı söz istiyorum iki dakika.

BAŞKAN – Sizin söylediğiniz fikrin aksini mi iddia etti?

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Evet, aksini iddia etti efendim.

BAŞKAN – Yani bu bir sataşma değil, eleştiri sınırları içinde kabul etmek gerekir.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Hayır efendim, 100 bin ağacın kesilmediğini söyledi. Daha sonra bu konuyla ilgili benim yapmış olduğum ifadelerin yanlış olduğunu ifade etti. Onları söylemem lazım. “İki proje var.” dedim; “Hayır, yok.” dedi. Onu bir açıklamak istiyorum.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

İki dakika…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sağ olun.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa Milletvekili İsmail Aydın’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zannediyorum ki çok değerli Bursa milletvekili arkadaşım öncelikle bu önergemize, 50 kuruşluk prim desteği önergesine destek verecektir çünkü Orhangazililer onu da izliyor, beni de izliyor. Birincisi bu.

İkincisi; İstanbul-Bursa-İzmir otoban yolunda -şöyle ifade ettim, yine aynı şeyi söylüyorum- ziraat oda başkanlarımızın, Orhangazi Ziraat Odası ve Gemlik Ziraat Odası başkanlarının ifadeleri doğrultusunda 100 bin zeytin ağacı kesilmiştir. Sayın milletvekilinin eğer bu rakamla ilgili tereddütleri varsa “Bilgi Edinme”den, “Kamulaştırma”dan lütfen kendileri sorsun. Onlara bütün kapılar her zaman açık oluyor çünkü oradaki tünelin ucunda da baretleri giyerek devamlı resim çektiriyorlar. Ama maalesef Orhangazi’nin ovasına hançer gibi giren 13 metre yüksekliğindeki Orhangazi’deki gölle Orhangazi’yi kapatacak yolu hiçbir şekilde görmüyorlar.

İkincisi, arkadaşlar, Karayolları Genel Müdürlüğünden bu konuyla ilgili hazırlanmış ve tasdik edilmiş 2 adet proje var ama niçin bu projeler dikkate alınmadı? Çünkü bu projeler biraz masraflıydı. O masrafı yapana kadar, zeytin ağaçlarını kesersek, ovanın içerisinden geçersek, gölle ova arasında, Orhangazi arasında Çin Seddi’ni oluşturduktan sonra oradaki kısımlara da İstanbul’un arka bahçesi olarak sanayiyi getirirsek biz bu konuda başarılı oluruz diye düşünüyorlar.

Şunun altını özellikle çiziyorum: Yol hepimiz için geçerlidir ama burada yapılan yol güzergâhı tamamen yanlıştır. Bu konuda ilgilileri tekrar buradan uyarıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili İlhan Demiröz ve 20 milletvekili tarafından zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 2/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut.

Buyurun Sayın Bulut. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok önemli bir konu olan zeytin, zeytinyağı üreticilerinin sorunları hakkındaki araştırma önergesini Genel Kurula getiren Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimizi sunmak üzere huzurlarınızdayım. Şahsım ve grubum adına yüce Türk milletini, muhterem heyetinizi ve Balıkesir’den bizi izlemeye gelen kıymetli misafirleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bahsedilen zeytin ve zeytinyağı, sizin sabahleyin sofralarda yediğiniz zeytin tanesi bir besin olmaktan öte, bir Ege milletvekili olarak, bizim için, yüreğimizde aşk, midemizde aş, bizim geleceğimiz, geleceğimizin güvencesidir. “500 bin aile” olarak ifade edilen 3 milyon insanın geçimini sağladığı, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak 3 milyar dolar sıvı yağ ithalatına para harcadığımız, bunca zengin toprakların çalışkan insanlarının emeklerini, alın terlerini değerlendiremeyip başka ülkelerin çiftçilerine para kazandırdığımız sıvı yağın, bunun en önemlisi zeytinyağının kadrini, kıymetini, sorunlarını, önemini burada belirtmek üzere değerli milletvekillerinin, farklı partilerden milletvekillerinin görüşlerini dinlemektesiniz.

Evet, on bir yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisinin bugüne kadar zeytin, zeytin üreticisi, zeytinyağı konusunda yaptığı elbette önemli, güzel çalışmalar da var. Ancak, şunu ifade etmek isterim ki zeytin, bu geçen yıllar itibarıyla, 2002 yılından 2011 yılına geldiğinizde artan maliyetleri ve düşen üretim rekoltesi itibarıyla çiftçimizin fakirleşmesine, bankalara borçlanmasına, zeytin ağaçlarının el değiştirmesine sebep olmuştur.

Zeytin ağaçta yetişir. Biz her yıl o zeytinin yüzünü gözünü yırtarak üzerinden meyvelerini alırız. Ertesi yıl kendini toparlayamaz zeytin ağacı bilinçsiz toplamaktan dolayı. Bir yıl verir, diğer yıl kendini toparlama gayretinden dolayı veremez. Zeytin tanınmaz zaten, zeytinyağı da tanınmaz. Anadolu’da çiçek yağında pişirilen balığı zeytinyağında pişirdiğini iddia eder evin hanımı.

Bu anlamda, gerek Bakanlığın gerek zeytinle ilgili birliklerin, kuruluşların tanıtım ve reklam çalışmaları konusunda büyük bir eksikliği ifade etmek istiyorum. Zeytin ağaçlarının 90 milyon olan sayısının Hükûmetin bir projesi çerçevesinde, yeni ağaçların dikimi noktasında gösterilen büyük gayretle 160 milyona çıkması öyle beklendiği gibi rekoltenin de 2 katına çıkmasını doğurmadı, meydana getirmedi. Geçen yıl 200 bin ton zeytinyağı aldığımız hâlde, bu sene UZZK’nin, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin bahsettiği tahminleriyle bu yıl beklenen rekolte 130 bin tondur. Bu, Türkiye için çok düşük bir rakamdır.

Değerli milletvekili, coğrafi belgeden menşe belgesi alınmasından bahsetti. Balıkesir’in Ayvalık zeytinyağının coğrafi menşe belgesi var ama kardeşim, siz çevremizi yangına çevirdiniz. Suriye’den tankerlerle Ege’ye zeytinyağı geliyor.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – 60 bin ton.

AHMET DURAN BULUT (Devamla) – Hükûmete soruyorum: Bu yağı kim sokuyor Türkiye’ye? Yolda “Allah Allah” nidalarıyla bu yağ nasıl geliyor ta Ege’ye kadar? Hangi firma, hangi şirket bunu getiriyor? Ege’nin yağıyla karıştırıp bizim yağımızın kalitesini bozuyor sırf para kazanayım diye. O menşeyi bozanların arkasındaki çok uluslu güçlerin, Türkiye’deki tröstlerin Hükûmet tarafından açıklanmasını istiyorum. Üreticimizin organik yağ elde etmek adına, fedakârlık yaparak, ilaçlamayıp, doğal yollarla gübreleyip, insanımıza daha iyi ürünler sunmak ve dünyada bu rekolteyi daha iyi hâle getirmek, ülkemize daha çok para kazandırmak adına, markalaşmak için göstermiş olduğu çabayı birileri bozuyor değerli milletvekilleri ve buna seyirci kalınıyor. Bu anlamda, bu zeytinin kalitesinin bozulmasının yolunu açan Suriye’den kaçak yağ girişinin önlenmesi ve bunun takip edilmesi gerekmektedir. Yapanlar hakkında da mutlak suretle bir yaptırım uygulanması gerekmektedir.

Zeytin ve zeytinyağının tabii ki ülkemizde rekoltesi artarken insanımızın olağanüstü gayretleriyle bu sonuçlar elde edilmektedir. Zeytin toplandıktan sonra tımar edilir, sonra altı sürülür. Bunu bilinçli üretici yapar. Ülkemizin birçok yerinde sürülmez, kendi kendine zeytin yetişir. Taneleri küçüktür, Muğla bölgesinde bilhassa böyledir ama Marmara Bölgesi’nde, Bursa’da, Çanakkale, Balıkesir bölgelerinde insanımız gözü gibi bakar o zeytinlere, her şeyidir insanımızın o, onu korur, yemeğinden, ekmeğinden kısar, çocuğunun harçlığından kısar o ağaçları gübrelemeye çalışır. Ama zeytinle hiç alakası olmayan Bakan, zeytinle ilgili hiç bilgisi olmayan Bakanlık yetkilileri Ankara’dan ahkâm keser,  zeytin ve zeytinyağı üzerine politikalar geliştirir. 2004 yılında işte “Zeytinyağımızın rekoltesi şu kadar olacak, şu kadar ağaç dikeceğiz, şundan olacak.” diye vad ettikleri, tespit ettikleri hedefi şimdi 2013’ten atlattılar, 2023 yılı hedefine koydular çünkü hedefler saptı. O günkü belirledikleri hedeflere bir türlü ulaşamadılar.

Zeytinin gerek bakımı gerek yemesi, yetiştirilmesi, üretilmesi konusunda büyük bir hassasiyet gerekmektedir. Öyle, Hükûmetin desteklediği gibi kazanlar vermekle, kontinü fabrikalar açmakla iyi yağ elde edilmiyor. O kadar hassas bir ürün ki, biz litresini 6 liraya satmaya çalışırken, litresini 40, 50 liraya satan firmalar var. Çünkü neden? Zeytinyağı fabrikasında işçilerin içtiği sigara kokusu dahi zeytine siner. Böylesine hassas bir gıdanın, dünyada kanseri yok eden, kanseri alt eden özelliği itibarıyla, tanesiyle birlikte yendiğinde mide kanserini tedavi eden özelliğiyle Cenab-ı Allah’ın kitabında bahsettiği, insanlığa sunduğu bu güzel nimetin maalesef kıymetini bilememekteyiz, ağaçlar kurumakta. Sulamadan bahsetti milletvekilim ama sulama ne Çanakkale’de var ne Balıkesir’de var, hiç böyle bir gayret, çaba yok. Ağaçlar ilaçlama yapılır… Bursa’da da o amaçladıkları hedefe ulaştıklarını sanmıyorum, yüzde 30 veya 40’lar seviyesindedir. Benim gördüğüm yerlerin çoğunda sulama yok ama mutlaka doğrudur, yapılmıştır bir kısmı. Bunun Türkiye’nin tamamına…

Zeytinyağına, zeytine önem verilmesi gerekmektedir. Zeytinyağı konusunda millî bir politika Meclisin yürütmesi gerekmektedir, yoksa her gelen hükûmete göre değişen, her hükûmetin her döneminde her yıl değişen desteklemelerle değerli milletvekilleri, böyle bir politika dünyada yoktur. Ama, maalesef, biz desteği 70 kuruş litrede veririz zeytinyağına, Avrupa Birliği 2,4 avro verir. Bu rakamla üretici nasıl ayakta durabilir, nasıl bankaya borçlarını ödeyebilir? 2002 yılında maliyetin yüzde 16’sını karşılarken, bugün yüzde 11’ini karşılar durumdadır desteklemeler.

Hükûmeti, zeytin üreticisine sırtını dönmemeye, zeytin üreticisinin yanında olmaya, elinden tutmaya, bu mübarek bitkinin hakkını korumaya sizleri, hepinizi davet ediyorum.

Önergenin lehinde oy kullanacağımızı ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca.

Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Saygıdeğer Başkanım, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekillerimiz, Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi, zeytin üreticisi, zeytinle ilgili üretim ve devamındaki yaşanan sorunlar ve yapılması gerekenlerle ilgiliydi.

Çok değerli konuşmacılarımızın söylemleri oldu. Elbette en son, “Hükûmetimiz zeytin üreticisinin yanında olmalı.” dedi değerli milletvekilimiz. Dün olduğu gibi bugün de yarın da zeytin üreticisinin Hükûmetimiz yanındadır. Az önce Bursa Milletvekilimiz İsmail Bey tüm ayrıntılarıyla yapılanları, yapılması arzu edilenleri ve önümüzdeki süreçte planlananları gayet güzel ifade etti.

Ben şunun için söz aldım: Bugün tüketici kanunuyla ilgili gündemi görüşmeyi öngörüyoruz. Yaklaşık 89 madde, 3 bölümden oluşuyor. Bu öngörü dolayısıyla da Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhine söz aldığımı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım…

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.11


 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunmamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün; 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın Kredi Kartları Faizlerinin İndirilmesi Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekilleri Alaattin Yüksel ve Mustafa Moroğlu'nun Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Adana Milletvekili Ali Halaman'ın Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Kredi Kartları Faizlerinin İndirilmesi Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekilleri Alaattin Yüksel ve Mustafa Moroğlu’nun; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/787, 2/34, 2/49, 2/109, 2/280, 2/461, 2/576, 2/726, 2/882) (S. Sayısı: 490) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 490 sıra sayıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Şimdi gruplar adına konuşmalara geçiyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle ifade etmek istediğim bir hususu dile getirmezsem muhataplarına haksızlık edeceğimi düşündüğümden, Sayın Bakan Yardımcısına ve bizi enforme edip bilgilendiren, bilgilendirmeye gelen bürokrasi heyetine nezaketleri için çok teşekkür ediyorum. Kooperatif bir yaklaşımla bizi bilgilendirmeleri zarif bir yaklaşımdı. Aynı şeyi, Sayın Bakan maalesef sizin için söyleyemeyeceğim, hâlâ şahsıma yönelik, TİM Genel Kurulunda arkamdan konuştuğunuz ve Bakanlık sitesine de koyduğunuz iftiralar için bile özür dileme nezaketini göstermekten kaçmanızı anlamakta zorluk çekiyorum,

                                             

(x) 490 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

hele özür dilemenin bir erdem olduğunun bilinmesi gerçeği karşısında benim bunu zatıalinizden beklemeye devam edeceğimin bilinmesini yüce heyetin huzurunda tekrar dile getirmek istiyorum. Sizden böyle bir nezaket beklememe gibi bir düşünce içerisinde olmam mümkün değil. Bunu şunun için söylüyorum: Seçmenlerinizin sizi yeterince tanımasını istediğim için. Sizin özür dilememeniz bizde bir hasar açmaz ancak şahsınızın bu durumunun kayıtlara geçmesi Türkiye Cumhuriyeti var olduğu müddetçe iyi anılmamanıza neden olur. Daha fazla üzerinde durmak istemiyorum, fazla tarihçeye falan da girmek istemiyorum.

Hemen mevzuya girersek, tasarının genel gerekçesinde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da değişiklik yapılmasına etkili olan sebeplere değinilmiş. Bunlar, temel olarak Avrupa Birliği mevzuatına uyum, değişikliklere ilişkin teknik ayrıntılar, değişikliklere ilişkin maddi ayrıntılar olarak klasifiye edilmiş. Değişikliğe ilişkin teknik ayrıntılarda diğer ülkelerin AB mevzuatını nasıl iç hukukuna aktardığı dikkate alınmış. Yeni Borçlar ve Ticaret Kanunu’na adaptasyondan bahsediliyor, teknik detayların yönetmeliklere bırakılması ifade ediliyor. Temel olarak söyleyeceğim şey tasarı gerekçesiyle ilgili bu.

Bu tasarıyla birlikte, Hükûmet tüketiciye yardım değil, tüketiciyi faiz lobisine teslim etmektedir. Çok açık ve net bunları anlatacağım. Bu tasarı, faiz lobisinin Hükûmeti esir edişinin en bariz, en açık, en somut delilidir. Bu tasarıdaki bazı hükümler Hükûmetin adını veremediği, faiz lobisinin Hükûmete dikte ettirdiği metindir, bazı maddeler aynen böyle. Kâr payını faize endeksleyen, AKP’li milletvekillerinin bile vicdanını kanatan hükümler bunda mevcut. Yaptığınız değişiklikler bizim karşı çıktığımız, değiştirilmesini istediğimiz anlamı ne yapıyor, karşılamıyor. Kaçak güreşiliyor oralarda, ifadeler muğlak geçiliyor ama bu tasarı bazı hükümleri itibarıyla faiz lobisinin AKP Hükûmetine diktesidir; kâr payını faize endeksliyorsunuz. Eğer AKP’nin çekirdek kadrosu kendi geçmişine sahip çıkacaksa o kâr payıyla faizin aynı olmadığını, birbirine yakın olmadığını görür. Nitekim, bazı AKP milletvekillerinin vicdanen rahatsız olduklarını Komisyonda konuştukları ifadelerden çok rahat anlamış bulunuyoruz.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un temel amacı, güçsüzün güçlüye karşı korunmasıdır; evrensel tüketici haklarının çağa uygun korunması, geliştirilmesi, piyasanın zayıf ve savunmasız tarafı olan tüketicinin devlet tarafından korunmasıdır. Siz bu yasanın bazı hükümleriyle faiz lobisine, sermayeye tüketiciyi, garibanı teslim ediyorsunuz hem de kredi kartlarının pert olduğu bir ortamda. Türkiye’de şu anda kaç tane kredi kartının pert olduğunu siz bile belki bilmiyorsunuz.

Tasarının temelini oluşturan tüketici tanımı, banka sözleşmeleri, kredi kartı, tüketicinin seçimlik hakları, ihdas edilen kurul, bilgilendirilmesi, çocukların reklamlarda kullanılmasının yasaklanması ve tüketici örgütleri projelerinin devlet bütçesiyle desteklenmesi hususlarına ilişkin tüketici talepleri maalesef AKP tarafından dikkate alınmamıştır, faiz lobisinin talepleri dikkate alınmıştır. AKP’yi faiz lobisi bir ahtapot gibi sarmıştır. Onun söylediğinden maalesef ne yapmaktadırlar? Çıkamamaktadırlar. Bu tasarıda yoruma açık, tüketici aleyhine kullanılabilecek birçok hüküm ve kavram kargaşası bulunmaktadır.

Şimdi, özellikle ifade etmek istediğim hususları dile getirmeye başlıyorum: Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’u görüşüyoruz. Tüketici haklarının korunması bu kanunda yansımıyor, faiz lobisinin görüşleri yansıyor. AKP şunu çok iyi bilmeli buradaki milletvekili arkadaşlarım: Kâr payıyla faizi eşitliyorsunuz. Komisyonda yaptığınız değişiklik bunu karşılamaz, açık ve net söylüyorum. Tüketicinin korunması devletin koruması altında. Zayıfların, güçsüzlerin korunması lazım değil mi? Diyelim ki tüketiciyi esnafa karşı koruyorsunuz, esnaf zaten gariban. Faiz lobisi ve bankalara ne yapıyorsunuz? Tüketiciyi, milleti teslim ediyorsunuz. “Hayır” diyemezsiniz.

AB mevzuatına göre tasarı yapılıyor, ülke gerçeklerinin kenarında dolaşıyorsunuz, “tüketici” tanımı daralıyor. Hâlbuki var olanı korumak, geliştirmek mecburiyetindesiniz. Sizin vazifeniz Hükûmet olarak bu.

Erken kapatma cezasını, iki taslaktakini 2 misline çıkarıyorsunuz. Finans kurumlarına teslim olmuşsunuz; ellerine birer sopa almışlar AKP Hükûmetini şekilden şekile sokuyorlar. İflas edenlerin sunduğu hizmetlere karşı kendini tüketici nasıl savunacak? Dışarıdan temin edilen mal ve hizmetlere karşı nasıl savunacaklar?

Yasanın komisyonda kaç günde geçeceğini bürokratlar kamuoyunda söylüyorlar, siz bilmiyorsunuz.

MÜSİAD diyor ki: “Bu düzenleme yeterli değil.” Siz MÜSİAD’a mı yakınsınız, TUSKON’a mı? Akreditasyon tasarısında TUSKON’a yakındınız, onunla beraberdiniz. Bakanlar Kurulundan gelen tasarıda TUSKON vardı. Oradaki arkadaşlar TOBB’dan geldiği için düzenlemeye müdahale etmeye çalıştılar. TUSKON’un oraya nasıl, ne şekilde girdiği belli olmadı. Adamların isteyip istemediğini de bilemedik yani. Kimse de açıklama yapmadı ama o zaman belki TUSKON tarafıyla iyiydiniz, Denizli’deki son günlerdeki olayda TUSKON’dan uzaklaştınız, başka alana gidiyorsunuz.

Şimdi, bunları tek tek konuşuruz vakit yettiği müddetçe tabii. Siz muhalefetmiş gibi davranıyorsunuz iktidardaki bir siyasi parti gibi değil; her şeyden şikâyet ediyorsunuz.

Gelin şu Denizli’deki şu meseleyi bir konuşalım; en son konuşacaktım ama şimdi konuşalım. Denizli’de Sayın Başbakanın bu bahsettiği olaylar, apartlar, AKP idaresindeki Denizli mahallî idaresinden verilen ruhsatlarla son on senede peydah oldu. Öyle değil mi? Eğer bunların işletilmesinde bir sıkıntı var idiyse baştan tedbirini alacaktınız. Burnunuzun ucunu görmüyorsunuz. Ortaya çıkardığınız, uyguladığınız programların, planların yerel bazda da sizi nereye götüreceğini bilmiyorsunuz.

Denizli’de meydana gelen şikâyetler neden? Denizlili apartı neden yapıyor? Cebinde parası var, sizin ortaya koyduğunuz Teşvik Yasası “Denizli’ye şu alana yatırım yap, seni teşvik edeceğim.” demiyor. Ne yapıyor insanlar? Götürüyor parasını aparta yatırıyor. O garibim de bilmiyor, apartı yapıyor ama sonunda AKP’nin bundan şikâyetçi olacağını bilmiyor. Ortaya çıkan durumdan kendi de rahatsız oluyor, geliyor size şikâyet ediyor.

Siz gerek yerelde gerek Hükûmet olarak ne yaptığınızı bilmiyorsunuz ki. Buna ayrıca bir başka konuda da değineceğim ama buna biraz vaktimiz var. Siz ne yaptığınızı bilmiyorsunuz. Hele bir tane başbakan yardımcısı sanıyorum dün “Denizli’deki olayı sosyolojik olarak incelemek gerekir.” dedi. Ya, sosyolojik olarak son on seneyi inceleseniz, burada meydana gelen bu yapılar, apart tipi yapılar son on senede meydana geldi. Burada kalan çocukların da son on senede yaşı rüşde erdi yani sizin yetiştirdiğiniz, sizin iktidarınızda yetişen çocuklar. Madem şikâyet ediyorsunuz, gayet açık, net, kimi şikâyet ediyorsunuz? Kime şikâyet ediyorsunuz? Eğer mevcut hâli bozuk görüyorsanız sizin döneminizde bozuldu, kötü görüyorsanız sizin döneminizde kötüleşti. Gayet açık ve net bunlar.

Bu apartların işletme ruhsatını bırak, kaç tanesinin yapı kullanım izniyle inşaat ruhsatı alırken “çeşitli gelirler” kısmına para yatırılıp yatırılmadığını biliyoruz biz. Ben burada gündem dışı o kadar konuşuyorum ya! Doğrudan bakana söylememe rağmen hiçbir tane bakandan ses çıkmıyor. Böyle bir şey olabilir mi?

O evlerden bir tanesi veya apartlardan veya o tür binalardan bir tanesi… Geçen resmine baktım, bir tane resim basından gönderdiler arkadaşlar İnternet’ten. AKP'li belediye başkanı, mülki amirler, AKP’nin daha önce başka partilerden transfer ettiği belediye başkanları, orada da siz varsınız. Resimde göremedim bakan var mıydı, resimde göremedim milletvekili var mıydı? Ya, bunlar sizin yaptığınız işler, hiç kimsenin müdahil olduğu işler değil. Soruyoruz ya, soruyoruz, diyoruz ki: “Ne yapıyorsunuz?” Yani, Tüketici Yasası’na daha gelemedik. Bunlar da tüketici, hem sizin yaptığınız işten muzdarip hem de hakaretamiz davranıyorsunuz, sözler söylüyorsunuz. Ben olsam sizin yerinizde bir rahatsızlık duyardım o işten de. Ya, onlar da tüketici, bir şeyler söylerdiniz, söylemiyorsunuz.

Şimdi, daha dün televizyonlarda kaçak sigara imalat fabrikası gösteriyorlardı. Artık sizin döneminizde gümrüklerde falan kaçak bir şey gelmesine gerek kalmadı, rantabl değil. Adam kaçak fabrikayı Türkiye’de kuruyor, sigara üretiyor. Şimdi, onun yakalanması falan da enteresan. Hele “PKK’yla falan o müzakerelerde bir şey oldu da mı yakalandı?” diye vatandaşın bir tanesi bana dışarıda soruyor. Şimdi, böyle baktığınız zaman, yönettiğiniz hadise… Siz hiç 3.500 tane kaçakçının bir ülkenin sınırlarına dayandığını gördünüz mü, başka ülkede var mı bu ya? Siz de o koltukta oturuyorsunuz Gümrük Bakanı olarak. Şimdi, bu hakikaten sıkıntılı bir durum.

Evet, bu tasarıda tüketici örgütleri unutulmuş, ikinci sınıf olmuş durumda. Bu kanunla, biraz önce ifade ettiğim gibi, AKP faiz lobisiyle bütünleşmiş ve pişti olmuş vaziyettedir. Kanunun hazırlanmasında ve komisyon görüşmeleri esnasında tüketici örgütleri konuştu ama istediği kadar söz alamadıklarını size de ifade ettiler, bize de ifade ettiler.

Şimdi, Denizli’deki olayla ilgili bir cümle daha söyleyeyim. “Vizyon kent” diyorlardı, bak ne hâle geldi, nasıl şikâyet ediyorsunuz. İdris Bal Hoca’nın deyimiyle, o diyor ki: “Vizyon büzülmesi.” Ya, bırakın vizyon büzülmesini, olmayan vizyon büzülür mü arkadaşlar! Vizyonu olacak ki büzülecek, daralacak. Yani, şimdi, buna baktığınız zaman, bunun neresini düzeltebilirsiniz?

Tasarının tamamı incelendiğinde, bazı konularda daha hâlâ yürürlükte bulunan Kanun’un getirmiş olduğu hakların gerisine gidildiğini söyledik. AB mevzuatına tam bir harmonizasyon gerektiren direktifler ile asgari koşulları belirleyen direktifler olmak üzere 2 mevzuat var bakın. Tasarının gerekçesinde atıf yapılan direktiflerin hangi türden direktif olduğu anlaşılamıyor. Tam harmonizasyon gerektiren direktif olmuş olsa bile AB üyeliğimizin ne zaman gerçekleşeceği bilinmediğinden şimdiden direktifi olduğu gibi Türkçeye tercüme etmeye gerek yok. Zaten siz Türkçeden kaçıyorsunuz. Sizin Türklükle ilgili ifadeleriniz de var, onları falan buraya koymayacağım. Diğer taraftan, AB direktifinin üzerinde bir koruma sağlayan yasaya da AB’nin diyeceği bir şey yok.

Tasarının bazı maddelerinde, gerek alt komisyon gerekse üst komisyonda yapılan çalışmalar sırasında grubumuzca dile getirilen bazı öneriler doğrultusunda çok az da olsa düzenleme ve değişiklikler yapılmış olabilir. Ancak, konulara ilişkin görüşlerimiz veya önergelerimiz kabul edilmedi, onları da çıkarttım.

Tasarının temel ilkelerinin ortaya konduğu 4’üncü maddesinin (3)’üncü fıkrasında “Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenir.” şeklinde ikinci cümlesinin maddeden çıkarılması ya da bakanlığın olumlu görüşünün aranmasına yönelik önerilerimiz Hükûmet temsilcileri ve AKP’li üyeler tarafından reddediliyor. Ya, ne olur? Siz, görüş vermeye Bakanlık olarak yetersiz misiniz? Sizin görüşünüz Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından hiç dikkate alınmasa, hiç yazılmasa daha iyi. Sen görüş yazacaksın, Bakanlık olarak yazdığın görüşün arkasında duramayacaksın ya! Dünyada nerede görülmüş böyle bir şey, olabilir mi ya? Biz de bürokrasiden geliyoruz, biz de biliyoruz. Bu kadar kanunun yapılışında vesairede bulunduk, ortada bulunduk ya, orada bulunduk, biliyoruz bunları. Nasıl buna bir rıza gösteriyorsunuz? Siz, hukukçusunuz.

Maddenin bu şekilde yasalaşması hâlinde bankalar ve diğer kuruluşların tüketiciden aldıkları faiz dışındaki her türlü ek ücrete yasal dayanak oluşturuyorsunuz. Bu vebalin altından kurtulamazsınız. İlan ediyorum Türkiye’ye buradan sizi. Siz, şimdiye kadar yargı organları tarafından iptal edilen ek ödemelere hukuki zemin oluşturuyorsunuz faiz lobisi için.

Tasarının 4’üncü maddesinin (8)’inci fıkrasında “Katılım bankaları açısından bu Kanun uygulamasında yer alan faiz, kâr payı olarak uygulanır.” ibaresinin madde metninden çıkartılması yönündeki önerimiz, bazı iktidar partisi milletvekillerince de kabul görmesine rağmen, Hükûmet ve diğer AKP milletvekilleri tarafından kabul edilmeyerek “Bu Kanun tüm düzenlemeleri yönünden katılım bankalarını da kapsar. Uygulama, kâr payı dikkate alınarak yapılır.” şeklinde bir değişiklikle yetindiniz. Teslim ediyorsunuz faiz lobisine. Yazık! Bu millet size bu kadar da oy verdi. Kendini ezsin diye vermedi ya! Çok üzülüyorum ben.

Şimdi, Çek Yasası geldi gitti buradan, en son Çek Yasası. “Çek” diye bir… Siz hukukçusunuz, ne geçerliliği var Allah’ınızı severseniz?

BAŞKAN – Sayın konuşmacı, lütfen, Genel Kurula hitaben konuşunuz.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Hükûmete söylüyorum.

BAŞKAN – Lütfen, Genel Kurula hitaben konuşunuz.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Hükûmete söylüyorum.

BAŞKAN – Lütfen.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Rahatsız olmayın Sayın Başkanım ya.

BAŞKAN – Ben sadece tüzüksel bir hatırlatma yaptım. Lütfen…

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Yok, Hükûmete söylüyorum. Çek Yasası ya! Ben sizin yerinizde olsam sıkıntıya girerim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan da Genel Kurulda. Genel Kurulda değil mi?

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Ya, ancak o kadar tarafgir olabiliyor, aldırma.

Çek Yasası… 80 bin küsurluk cezaevinde 100 bin kişi yatıyor, 110 bin kişi çekten cezaevine girecek sizin uyguladığınız ekonomi politikaları yüzünden. Gittim Bekir Bey’e burada söyledim, Başbakan Yardımcısına, Sayın Bozdağ’a. Dedi: “Nerede? 130 bin tane de üst mahkemede bekliyor.” O kadar adamı, cezaevi bulsanız cezaevine koyacaksınız da cezaevinde kapasite bulamıyorsunuz. Sizin yarattığınız, yönettiğiniz ekonomik ortam,  sizin cezaevi kapasitenizin 2,5 katı kadar ne üretmiş? Problem üretmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Zaten dışarıdakiler de açık hava hapishanesinde, herkes borçlu. Açık hava hapishanesi Türkiye!

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Yani, şimdi ne önemi var!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Daha sonra görüşlerime devam edeceğim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Birleşime kırk dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.46
 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

490 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Gruplar adına konuşmalara devam ediyorduk.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam.

Buyurun Sayın Susam.

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, çok önemli bir kanunu, 76 milyonu ilgilendiren bir kanunu burada görüşmeye başladık. Öncelikle, bu kanunun ülkemize ve tüm tüketicilerimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu duygularla bir kez daha yüce kurulu, heyeti saygıyla selamlıyorum.

Tüketici kanunu çıkarken mantık ne olmalıdır? Özellikle küreselleşmenin en üst boyutlara çıktığı günümüzde, tüketici, Anayasa’mızın da emrettiği gibi pozitif ayrımcılığa tabi tutulması gereken, korunması gereken kesimlerin başında gelmektedir. Onun için, onun bir yasal düzenlemesinin olması ve var olan yasal düzenlemede değişen koşullara ayak uydurabilecek ve o dinamikleri yakalayabilecek değişim ve dönüşümlerin yapılabilmesi tüketici kanununun özellikle de ruhunda yatması gereken noktadır.

Bu kanunun çıkışında alt komisyonda ve üst komisyonda, kanunun geldiği nokta itibarıyla önemli destekler vermeye çalışarak kanunun ruhunun tüketicinin arzu ettiği noktaya gelmesi için gayret sarf etmeye çalıştık. Ancak burada, bu kanunda temel ayrıştığımız noktanın altını çizmek istiyorum. Bu kanun… Tüketicinin hak ve menfaatini koruyabilmesi için sadece yasal düzenleme yapmanın yetmediğinin, kanun maddelerine belirli şeylerin yazılarak hayata geçemeyeceğinin altını çizmek lazım.

Sayın Bakan sunuş konuşmasında da diyor: “Bilinçli tüketici, basiretli tacir yaratabilme noktasında bir kanun yapmaya gayret ettik.”

Peki, bilinçli tüketici ve basiretli tacir mantığını hayata geçirmek için kanunun ruhunda ne olmalı? Bir, bilinçli tüketiciyi yaratabilecek yasal düzenlemeler olmalı; iki, bilinçli tüketicinin bu tüketici yasasının raftan inip hayata geçmesi için ve bütün organlarında tüketicinin adil bir şekilde temsilini sağlayabilecek yasal düzenlemelerin olması lazım.

Tüketici bilinçli olmalıdır. O bilinci oluşturmak için ne yapmalı? İlkokuldan başlayarak, hatta doğuşundan itibaren, kendisini bildiği andan itibaren, yaşamın her aşamasında onun tüketim konusunda bilgiyle donatılmasına özen gösterilmelidir. Bu, bazen okulda, bazen iletişimle, bazen de toplumun değer yargılarıyla olacak bir çalışmadır. Kanunda bu anlamıyla katkıya ihtiyaç vardır. Bilinçli tüketici konusunda kanunda koyduğumuz tek şey, Millî Eğitim Bakanlığına tavsiye etmedir bilinçli tüketici oluşturma konusunda. İkinci şey, kanunlarda, ayda bir on dakikayla sınırlı olan, içeriği ve bilinçli tüketici yaratma noktasında müfredatı çok belirlenmemiş bir televizyon programı yapılması noktasındadır. Bir kamu spotuyla bilinçli tüketici yapabilmek ve tüketicinin bu konuya sahip çıkabilmesi için televizyon programlarında bir çerçeve koyabilmek, maalesef bu çalışmalarımızla gerçekleştirilememiştir.

Eski kanunda var olan geniş, katılımcı bir tüketici ve tüketicinin denetim mekanizması içerisinde yer alması noktası geriye gitmiştir ve şöyle bir anlayış gelmiştir: “Bakanlık bürokratları olarak biz de tüketiciyiz, bu işi iyi biliriz, biz kurullarda ağırlıklı olarak olmalıyız ve biz bürokratlar olarak bu kurullarda tayin edici noktada olmalıyız.” Onun için, Reklam Konseyi, Tüketici Konseyi, reklam kurulları ve hakem heyetlerinde büyük oranda bu anlayış kendini göstermiş ve daha önceden bu kurullarda olan 21 üyenin sendikalar, sivil toplum örgütleri, meslek odaları ve toplumun tüketiciyi temsil edebilecek kesimleri çıkartılarak yerine bakanlık temsilcilerinden oluşan bir kurul oluşturmuştur. Bu kurul, tüketici kanununun hayata geçmesini gerçekleştirebilecek ve onu sivil, katılımcı, tüketicinin etkin olduğu ne reklam kuruludur ne de tüketici konseyi olarak bu işi gerçekleştirebilecek bir noktada değildir. Yılda bir toplanan ve içeriği belli olmamış, kimlerden oluşacağı yönetmelikle bakanlığa bırakılmış konseyler doğru bir kanun çıkması noktasında değildir.

En önemli eksikliklerden bir tanesi; 85 maddeyi aşan, 88 maddeye yaklaşan bu kanunda, yaklaşık 24 tane madde kanunla belirlenmeden yönetmeliklere aktarılmıştır. Anayasa Mahkemesinin bu Meclise önerdiği bir nokta vardır: “Kanunlar çıkarken, kanunlar yönetmelikle düzenlenmek yerine Mecliste kalın çizgilerle çerçevesi çizilmelidir.” demektedir. Yönetmelikle olacak işler, özellikle de bakanlık bürokrasisi içinde gerçekleştirilecek düzenlemeler demokratik, katılımcı ve tüketiciyi koruyan bir yasal düzenleme oluşturmaya imkân vermeyecektir. Bu, bugüne kadar da görülmüştür, bu kanunun ruhunda da bu vardır.

Değerli arkadaşlarım, bu anlamıyla, genel mantığında, kanuna temel eleştirilerimiz bu olduğu gibi, iki tane daha temel nokta vardır: Bunlardan bir tanesi; tekel durumunda olan kuruluşlar, dünyanın geldiği bu noktada ve Türkiye’nin geldiği noktada, dağıtım kuruluşları, telekomünikasyon kuruluşları, doğal gaz ve benzeri, rakibi olmayan, güçlü kuruluşlar, herkesin mecburen abone olması ve kullanması gereken kuruluşlar kendi sözleşmelerini kendi yapar ve bu sözleşmeler vasıtasıyla da tüketicilerin belinden su alacak uygulamaları yapabilecek durumdadır. Bunlarla ilgili doğru dürüst yaptırım yapma şansı kalmamıştır.

Bu kanunda korkumuz ve kuşkumuz şudur: Tüketicinin, büyüklere, tekellere ve bu yasanın getirmiş olduğu rekabet ortamında büyüklere dokunamayıp küçük esnafın ve piyasadaki ulaşabildiği kesimlerin hak ve menfaatleri konusunda tüketicinin sözünün geçebildiği bir noktaya gelme tehlikesidir.

Bakınız arkadaşlar, ne iletişim sektöründe ne enerjide ne doğal gazda ne de başka alanlarda karşınızda muhatap bulabileceğiniz kimse yoktur. Telefon telleriyle, kendinizin otomatik olarak “Şu numaraya basın, bu numaraya basın.” denilip yapılabilecek müracaatlarda hiçbir sonuç alamadığı, tüketicinin aramaktan bıktığı ve sonunda vazgeçtiği noktalar vardır.

Değerli arkadaşlar, bir konuda, tüketicinin özellikle finans konusunda ve bankacılık konusunda geçmiş kanunlarda ve hayatın içindeki mücadelelerle elde ettiği bazı kazanımlar geri noktaya gitmiştir. Bunlar  nelerdir? Bankacılığın faiz dışında aldığı komisyonların alınmaması noktasındaki kazanımlar bu kanunda maalesef özellikle geri gitmiştir.

Buradan bir kez daha hem Meclise hem Hükûmete seslenmek istiyorum: BDDK’ya faiz dışındaki, tüketiciden alacağı komisyonları belirleme yetkisini her ne kadar çalışma yaparak tüketici lehine olacak şekilde verilmesi komisyonda görüşüldüyse de bu kaldırılmalıdır. Açıkça şu yazılmalıdır: “Tüketiciden faiz dışında hiçbir komisyon alınamaz.” Bankacılığın bu kuralı hayata geçirilmelidir.

Size rakam vereyim: Bankacılık kesimi 2012 yılında 52 milyar kâr etmiştir. Bu kârının yani faizle aldığı kârın dışında da komisyonlarından 27 milyar lira komisyon almıştır. Bu 27 milyar komisyon, bankacılık sektörünün tüm giderlerinin, banka reklamları dâhil tüm giderlerinin yüzde 65’inin üzerinde masrafını karşılamaktadır. Bu demektir ki bırakınız faizi, komisyonlarla bankacılık bütün giderlerine yakın kesimi karşılıyor, faizler cebe giriyor.

Bakınız, İstanbul Sanayi Odasının 250 firmasının, en çok kazanan 250 firmasının toplamından 5 kat fazla para kazanmıştır bankacılık sektörü ve sıralamada ilk 8 kuruluş bankacılıktır. Böyle bir durumda tüketicinin hakkını korumak için finans sektörüne ve bankacılığa bir disiplin getirmesi ve bankaların bu konudaki haksız uygulamaları karşısında mahkemelerin sağladığı bir kazanım vardır tüketiciler için. “Faizler dışında hiçbir şey alamazsınız.” diyen mahkeme kararları vardır ama bunlar bireysel başvurulardır. Bu konuda biz Komisyonda başarılı olamayınca daha sonra Sayın Başbakanın bir konuşmasını dinledim. Burada sizlere bu konuşmanın metnini okumak istiyorum. 16 Temmuz Salı günü şehit ailelerinin iftar yemeğinde, İstanbul’da Sayın Başbakan ne diyor: “Hani, şu ‘kredi kartları’ falan diyorsunuz ya, bunları almayın.” diyor. “Geçenlerde ben ‘faiz lobisi’ derken boşuna demedim.” diyor. “Bir şeyler bildiğim için bunları söylüyorum.” diyor. “Zira faiz dışı gelirlerle abat olan bir lobi var.” diyor. “Bir tanesiyle görüştüm, açık açık söyledim. Faizden elde ettiğin gelir tamam fakat bu faiz dışı gelirden elde ettiğin parayı gömüleceğin mezara doldurmaya kalksak o mezar almaz. Ne yapacaksın bu kadar parayı yahu? Vatandaştan almayın bu parayı, bu komisyonları almayın, ama yok. Onların gözünü ancak kara toprak doyuracak.” Şimdi, Sayın Başbakanın bu konuşmasında bu Meclisin ve bu Hükûmetin ne yapması gerekiyor? Sayın Başbakan diyor ki: “Faiz dışında hiçbir şey almayacaksınız.” O zaman bu kanunda, Başbakanın dediği doğru ve Başbakanın dediği gerçekse bu düzenlemeyi yapmak zorunda bugün, bu değişikliği yapmak zorunda. BDDK’ya havale etmek yerine direkt komisyonda, bugün, bu Mecliste komisyonda önerdiğimiz gibi demek zorunda ki: “Komisyon alınmayacaktır, sadece faiz alınacaktır.”

Değerli arkadaşlarım…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kendi bankaları yok mu bunların ya?

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Bu anlamıyla, ikinci olay: Demokratik bir yasal düzenleme yapmaya ihtiyaç vardır. Bakınız, geçmiş dönemde bu kurullarda ciddi bir şekilde toplumun önemli kesimlerinin katılımı vardı. Örneğin, konseyde TOBB vardı, TESK vardı, Tüketici Derneği vardı, Reklamverenler vardı, bunun yanında Barolar vardı, Türk Tabipleri Birliği vardı, gazeteci dernekleri vardı, ziraat odaları vardı, işçi sendikaları vardı, memur sendikaları vardı, Mali Müşavirler Odası vardı, Eczacılar Birliği vardı, Türk Diş Hekimleri Birliği vardı ve benzeri vardı, belediyeler vardı. Bunların hepsini çıkardık TOBB ve TESK haricinde.

Arkadaşlar, bu saydığım kuruluşlar Türkiye’de milyonlarca insanın temsilcisi olarak bu konseylerde olmuyorsa… Bürokratlarla kimi koydunuz yerine? Koyduklarınız şunlar: İlgili genel müdür yardımcısı, Adalet Bakanlığından hâkim, YÖK reklam uzmanı, TOBB’dan 1 üye, reklam derneğinden 1 üye, tüketici derneğinden 1 üye; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Reklamverenler Derneği…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – YÖK’te reklamcı kadrosu mu var?

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Böyle bir kurul, demokratik bir kurul ve bu kurul, reklam ve tüketici haklarında ciddi kararlar alabilecek bir kurul olabilir mi? Maalesef olamadığı için de bu kanunun ciddi eksikliği vardır. Bunu değiştirmeyi öneriyoruz, eski hâliyle kalması aynı şekilde önemlidir.

Yine önemli bir konu, konut kredileri ve bankalarda kullanılan kredilerde erken ödeme konusu. Erken ödemeye mahkeme şunu söyledi: Erken ödemeyle ilgili olarak açılan davada bir tüketici davayı kazandı ve “Erken ödemeden dolayı banka bir para alamaz.” dedi. Ama biz burada bankaların erken ödeme sonucunda kredi kullanan tüketiciden para almasını yasal hâle getirdik yani tüketicinin mahkemeyle elde ettiği kazanımı yasayla elinden alma noktasına geldik. Bu, bugün düzeltilmesi gereken konulardan bir tanesidir. Adam erken ödemiş, erken ödemesinin bedeli…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yani tüketicinin korunması değil, sermayenin, bankanın korunması gibi bir şey.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Tüketiciyi korumak istiyorsak bu anlamıyla bunu yapmak durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, aynı şekilde, katılım bankaları konusunda da katılım bankalarının bireysel olarak kredi vermiş olduğu, kredilendirdiği tüketicilerle ilgili bağlı iştirak kredisi olma dışına çıkarılması aynı şekilde ciddi bir sıkıntı olmuştur.

Burada bir şeyin altını daha çizmek istiyorum. Tüketicilerle ilgili olarak ciddi bir şekilde demokratik yapıyı oluştururken aynı zamanda bu ülkenin içinde bulunduğu koşullarda bu kanunla, büyük şirketlerin ve büyük tröstlerin tüketici kanunundan yararlanarak küçüklerle rekabet oluşturmasının ve onları ezmesinin önüne geçmeliyiz. Bu çok önemli bir noktadır.

Bakınız, az önce bir milletvekili arkadaşım da gösterdi, Sayın Bakanla da paylaştı sanıyorum, bir otomobil alan kişinin, ithal bir otomobil sonucunda, daha garanti süresi içerisinde hakkını arayamadığı şikâyeti mail yoluyla bizlere geliyor. Ama, bugün, ülkemizde yetkili servis aracılığıyla aracın satış kazancından daha çok, yetkili serviste arabalarına veya sattıkları ürünlere baktırma zorunluluğu getiren büyük şirketler, ciddi bir şekilde, küçük işletmelerle haksız rekabet yapan noktaya gelmektedirler. Bunu önleme durumunda olamıyoruz. Maalesef, Türk Standartları Enstitüsünün yetki belgelerini almış, küçük işletmelerin tüketicilere daha ucuza ve daha koruyarak yapmış olduğu birçok hizmeti “Yetkili servisin dışında yaptırdığın hizmetten dolayı seni garanti kapsamı dışına çıkartıyorum.” diyerek tüketiciler üzerinde baskı oluşturan bir anlayış vardır. Bu anlayış da aynı şekilde bu kanunda hiçbir şekilde önüne geçilebilecek bir düzenleme şekline gelememiştir.

Değerli arkadaşlar, bugün tüketici kanununu görüşürken bir kez daha bu dikkatinize sunduğum kanunlarda, yasal düzenlemelerde değişiklik yapmak zorunlu ve gereklidir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu konuya böyle baktık.

Bir tüketici yasası 76 milyon insanı ilgilendirdiği için önemlidir. Çağın gereklerine uygun, dünyanın standartlarında bir yasa çıkarmak için her türlü katkıyı verdik. Bugün de buradan bir kez daha söylüyoruz, demokratik bir şekle bürünmüş, bankaların insafına ve BDDK’nın tayin ettiği rakamlara mahkûm edilmemiş, yasal düzenlemelerle tüketicinin kazandığı hakların ortadan kaldırılmadığı, tüketici hakem heyetlerinin daha demokratik olduğu ve tüketici konseylerinin daha geniş katılımla geniş bir kesimi içinde barındırdığı bir tüketici yasasını bu Meclis bu millete vermek ve çıkarmak zorundadır. Bu konuda her türlü katkıyı yapmaya hazırız ve bu katkıları yapmaya gayret ediyoruz, anlayışımız budur. Bu anlayışla bu mücadeleyi ve bu kanuna katkıları yapmaya çalıştık. Bir kez daha, buradan, tüm tüketici kesimleri… Şunun altını çiziyorum ki, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bilinçli tüketici yaratmak ve toplumun diğer kesimlerinin de hepsinin tüketici olduğu bilinciyle onlara sahip çıkmak, bizim en başta gelen görevimizdir.

Bakanlığı da -Sayın Başbakanın da uyardığı gibi- bu konularda düzenleme yapmak için, sunacağımız önergelere destek vermeye ve o önergeler doğrultusunda Türkiye’de çağdaş tüketici haklarını çıkarabilecek bir yasal düzenlemenin yapılmasına destek vermeye çağırıyor, bu kanunun ülkemize ve toplumumuza hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, efendim, 60’ıncı maddeye göre yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Neden? Nedir gerekçeniz?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani gerekçemiz, Tunceli Üniversitesi şimdiye kadar açılmamıştır, 6 bin öğrenci öğretime başlamamıştır. O konuda yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Şimdi yeri değil ama, biz kanun görüşüyoruz Sayın Milletvekili. Kanun görüşüyoruz, ne ilgisi var onun bununla?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, kanun ama yani 60’ıncı madde bunda geçerli. Yani, yerimden kısa bir açıklama istiyorum bu konuda. 6 bin tane öğrenci zor durumda, kısa bir açıklama istiyorum. 60’ıncı madde açık.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Tüketici değil mi onlar da!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Onlar da tüketici. Yani, öğrenciler eğitime başlamamış.

BAŞKAN – Bir dakika yerinizden vereyim, bir dakika. Yerinizden…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli Üniversitesinde 6 bin öğrencinin eğitime başlayamadığına ilişkin açıklaması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, 30 Eylülde açılması gereken Tunceli Üniversitesi daha bugüne kadar açılmamış. Orada yeni bir bina yapılıyor, o binaya güya bu üniversite kampüsü taşınacakmış ama tamamlanmadan sıralar boşaltılmış, getirilmiş. Yine, Tunceli’de bir hastane yapılıyor, hastane haziran ayında tamamlandığı hâlde açılmıyor, üniversite de açılmıyor. Tayyip Bey’i Tunceli’ye bekliyorlar ki gitsin, üniversiteyi öyle açsın. Şimdi, böyle bir mantık olur mu? Böyle bir düşünce olur mu? Siz, 6 bin tane öğrenciyi okula başlatmıyorsunuz, bir buçuk ay geçmiş, daha ne zaman Tayyip Bey’in gideceği belli değil çünkü Avrupa’da keyif sürüyor Tayyip Bey. Şimdi, o, ne zaman keyfi bitecek de gelecek, böyle bir anlayış olur mu? Tunceli Üniversitesinde okuyan gençler maalesef bu nedenle eğitime başlayamıyor. Bu öğrencileri bu duruma götüren hem rektörü kınıyorum hem de Hükûmeti kınıyorum, bir an önce Tunceli Üniversitesinin eğitime başlaması konusunda herkesi uyarıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Kredi Kartları Faizlerinin İndirilmesi Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekilleri Alaattin Yüksel ve Mustafa Moroğlu’nun; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/787, 2/34, 2/49, 2/109, 2/280, 2/461, 2/576, 2/726, 2/882) (S. Sayısı: 490) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.

Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı yasa tüketici haklarıyla ilgili, benim de teklifim var içinde. Ancak, açık söyleyeyim, benim verdiğim teklif kredi kartları faizleriyle ilgiliydi; bu faizlerin çok yüksek olduğunu, 100 milyarın üzerinde borç olduğunu, icraların olduğunu; ailelerde bunun ciddi sorun, boşanma nedeni olduğunu, sorunlar yaşandığını ve Merkez Bankasının faiz oranını katlamayacak şekilde, makul bir indirim yapılmasını istemiştim. Ancak, benim kanun teklifimin bu kanunda ismi var, benim teklifimin kendisi yok. Bunu, öncelikle, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu olarak açıklamak istiyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, tüketici hakları 21’inci yüzyılın en çok konuşulacak, en çok tartışılacak, her gün gündemde olan, sadece Avrupa Birliği’nin 28’inci faslındaki kriter gereği değil, 75 milyon insanımızın, yurttaşımızın uygarca, sağlıklı, kontrollü, ayıpsız ürünlerle alışverişini yapabileceği ve yaşamının her alanını ama her alanını ilgilendiren bir konuda bir düzenleme olduğu için, bu düzenlemede, çok açık ifade ediyorum, bütün akçeli işler Plan ve Bütçe Komisyonundan geçer ama bu kanun teklifi her nedense Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmemiş. Dikkat edin, kredi kartlarıyla ilgili sözleşmeler, bu konut kredileriyle ilgili, sermaye şirketleriyle ilgili…

Bakın, bugün, Plan ve Bütçe Komisyonundan geliyorum, orada BDDK temsilcisi vardı. BDKK temsilcisi ile Sayın Bakanlığın bürokratları bir araya oturuyor ve bir teklif ortaya çıkarıyorlar. Bu teklif maalesef tüketiciden yana değil. Tüketicinin tam da karşısında bankaları, holdingleri, sermaye sahiplerini koruyan, onların sömürü çarkını devam ettiren, haksızlığı sürdüren ve haksız kazanç, haram kazancı meşrulaştıran, yasal dayanağa kavuşturan bir düzenleme bu.

Şimdi, ben hangisinden başlayayım arkadaşlar? Bankacılık sisteminde 65 tane Deli Dumrul vergisi, kesintisi var, cürmü var, haracı var, zorla sömürüsü var. Hangisini alayım?

Bakın, banka işlemlerinden tutun kesinti işlemi, hesap işletim ücreti, işlemsizlik ücreti -işlemin de ücreti, işlemsizliğin de ücreti- komisyonun ücreti, hayat sigortasının ücreti, sigorta bedelinin ücreti, katkı payı, ekspertiz ücreti, ipotek ücreti, ilave peşin komisyon, havale ücreti, EFT ücreti, İnternet ücreti, abone otomatik ödeme ücreti, hesap bakiyesi sorma ücreti; size reklam gönderir, o reklamın ücreti; size kart gönderir, o kartın hesap bilgisinin ücreti; e-posta ücreti, ATM ücreti, nakit çekme ücreti, başka yerden çekersen ücret ve leblebi çekirdek gibi ek kart dağıtıyorlar. 60-70 milyon civarında kredi kartı dağıtılmış arkadaşlar. Artık, okul çocuklarının da elinde bu kartlardan var. Faiz ve taksitler on iki aya, yirmi dört aya yaydırılıyor ve yaydırılan bu sistemin her gün reklamı yapılıyor, reklamı acımasızca yapılıyor; insanlarımızın, yurttaşlarımızın beyinlerinde kazınıyor.

Şimdi, bakım ücreti, haciz kaldırma ücreti, para çekme ücreti, kart bedeli sorma ücreti, belge çıkartma ücreti, hesap bakiyesini öğrenme ücreti; kredi kartı borcu yoktur belgesi al, onun ücreti, her şeyin ücreti var. Şimdi, ben buradan bütün milletvekili arkadaşlarımı insafa davet ediyorum, vicdana davet ediyorum, hukuka davet ediyorum ve şunu, lütfen ama lütfen… Bir vatandaş banka kredi kartını kapatmış ve banka ona kredi kartını kapattırmamak için her türlü eziyeti ediyor. 1 kuruşluk makbuz bu. Arkadaşlar, bu 1 kuruş makbuz için bankaya gitmek için ne kadar AKBİL ücreti ödersiniz? Ne kadar sıra beklersiniz? Bu kâğıt kaç kuruş? 1 kuruş için bu işkenceyi bu yurttaşa yapan bu sistemi, bu düzeni bozmak her milletvekilinin görevidir arkadaşlar. Bu, zulümdür; bu, korkunç bir sömürüdür; bu, vahşi bir sömürüdür; bu, zalimcedir. İşte, faiz lobisi budur arkadaşlar, şurada burada aramaya gerek yok. 1 kuruş için, vatandaşa, 375 kuruş da üstüne harcama gideri koyup tahsilatını yapan zihniyetin adı bankacılık değil! Böyle bankacılık batsın, böyle bir anlayış batsın, olmasın ülkemde daha iyi!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Doğru söylüyor.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Biz de karşıyız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Gerçekten karşıysanız söyleyeceğim birkaç şey var. Sizi hep beraber, Sayın Bakanı da vicdana davet edip birkaç şey yapmanızı istiyorum.

Şimdi, bakın, tüketici sözleşmelerinin karınca duasından kurtarılması elbette ki önemlidir. Arkadaşlar, 30 numara gözlük taksanız okuyamazsınız o sözleşmeleri. 888 sayfadan oluşuyor, otuz sene avukatlık yaptım, ben bile imza atarken okuyamıyorum bu kadarını arkadaşlar, okusanız yetmiş yedi gün lazım anlamanız için. Ama, matbu olarak koyuyorlar 10 sayfa arka arkaya “Gel, imzala.” diyorlar. Ürün sorumluluk; bakın, ayıplı mal, hatalı mal olayı; taksitli satış sözleşmeleri, dikkat edin; tüketici kredileri, bakın; hepimiz, herkes dara girebiliyor; konut kredileri, kampanyalı satışlar… Ya, ruhsatını almadan, proje çizmeden memleketin istediği yerini satabilirsiniz. Güzel bir fotoğraf çekin, Allah’ın dağında bir deniz görüntüsü koyun, arkaya da 5 ağaç yapın, “orman” deyin hem orman hem dağ hem denize bakıyor, verin reklamı üst üste, “fetih” mi koyarsınız adını, bilmem ne koyarsınız, yüzde 70, bir bakıyorsunuz 5 bin tane daireyi satmışsınız. Ya, Sayın Başbakan, Allah aşkına, sen, bu daireleri kim alıyor, kim yapıyor, kim satıyor, peşine düşeceğine, öğrenci kardeşlerimizin milyonda birinin konut sorununda müdahale hayatını düşünüyorsun; bunu düşün, gerçekleri düşün. Yurt lazım, okul lazım, ev lazım. Bakın, haksız rekabetlerden nereden nereye geliyoruz.

Şimdi, İnternet‘ten alışveriş var; dijital, e-dijital, açıyorsunuz, ekranda mükemmel ürünler; tıklıyorsunuz kredi kartını, geliyor, paketin içinden -sipariş verdiğinizin yerine- muz söylüyorsunuz patlıcan çıkıyor kardeşim. Ne yapacak bu tüketici? Canı muz istemiş, patlıcan gelmiş ona.

Şimdi, bakın, devre tatil; devre tatile sizin ailelerden çıkıp da başına iş gelmeyen var mıdır? Öyle bir sistem sunulur ki gidersiniz “Her şeyi içinde 500 euro.” Başlarlar, havaalanı vergisi, oradan işte, vasıta vergisi, oradan oraya bilmem ne vergisi, bilmem ne vergisi, ne vergisi...

Şimdi, abonelik sözleşmelerine bakın, imzaladığınız abonelik sözleşmeleri. Elektrik Kurumunda abonelik sözleşmeleriniz var. Hiç incelediniz mi? Yirmi kalem var, başkasının da faturasını ödüyorsunuz orada. Ya böyle bir şey olur mu? Yani, böyle bir çağdaş ülkede böyle bir şey olabilir mi? Elektrik, su, doğal gaz ve İnternet faturalarınızı inceleyin. Adı Türk Telekom. Türk Telekomun İnternet mecburiyeti var, tekel. Her gün zam yapıyor, 40 liraydı, 50 oldu; 50’ydi, 60’tı; 60’tı 74 lira oldu. Ya, Allah’tan kork. Sen kime danıştın da artırıyorsun? Kimden sordun? Hangi sözleşmeyle? İmza var mı? Yok. İcap, icabet var mı? Yok. Oturmuş, kendi kendine “Vatandaş enayi, ödesin.” Bunu bu hâle getiren kim?

Arkadaşlar, cep telefonlarınızı açın bakayım. En az her birinize bugün yirmi tane şirketten, bankadan, bilmem neden reklam gelmiştir. Reklam işkencesinde bombardıman altındasınız, öyle iktidar partisi, muhalefet diye de ayırmıyor.

“100 liranıza yirmi dört taksit.” Ya, bırak kardeşim, Kubat’ın 100 lira taksite ihtiyacı mı var? Sana mı sordu? Yok. Açıyor, Kubat da zannediyor ki komisyondan çağırıyorlar, önemli bir şey var. Maalesef böyle bir reklam.

“Deniz kenarında villa her şey içinde 129 lira, 5 kişi istediğin kadar tatil yap.” Böyle reklamlar geliyor. Ya bunun denetimi yok mu arkadaşlar? Olmaz mı? Bu GSM operatörleri sadece gizli dinleme için değil, işte böyle şirketler için de çalışıyor. Allah için bir de hayırlı iş için çalışsalar. Bir gün bu şirketler, bu reklamlar size bir haber gönderse, dese ki, hani zorunlu kamu spotları var ya sağlıkla ilgili mesela: “Spor yapın arkadaşlar.” Açsanız, hani, hayırlı bir şeydir, anlarsınız. Yok böyle bir şey. Sizin cebinizdeki parayı nasıl tırtıklarım diye ha bire reklam bombardımanına tabi tutulursunuz.

Promosyon uygulamaları… Yine, tüketici hakları konusundan ticari reklama, haksız reklam olayına… “Avrupa Birliği Tüketicileri Esas Belgesi” diye bir şey var. Şimdi, sanayide rekabet, gıda güvenliği, çevre, kamu sağlığı iç içe geçmiş olan konular. Bu 28’inci faslın içinde tüketici hakları şöyle açıklanıyor arkadaşlar: “Yaşam kalitesinin artırılması”, “gıda sağlığı ve güvenliğinin sağlanması”, “yanıltıcı reklamların engellenmesi”, işkence diyoruz ya; “ürün ve hizmetlerin risk taşımaması”, “hileli, sağlıksız her şeyin denetlenmesi”, “oyuncaktan kozmetik ürünlere, ilaçlardan zehirli maddelere, ürün gruplarına kadar standart getirilmesi”, “Eğitim, örgütlenme haktır, bunun verilmesi, bilincin verilmesi” yani ilkokuldaki çocuklarımıza ilkokul, ana sınıfından başlayarak bunun eğitiminin verilmesi; “sağlığın, güvenliğin, ekonomik çıkarların korunması.”

Şimdi, bunları yaptıktan sonra bir de bakıyorsunuz, gelişen cep telefonlarında İnternet var. Akıllı telefonlar hayatımızın her alanında, bilgisayarlardan cep telefonlarına ve şu anki ciro 50 milyarı aşmış durumda. Pazardan dijital, interaktif pazarlamaya geçiş yaşıyoruz. Yani eskiden pazarlar kuruluyordu, vatandaş gidiyordu, şimdi dijital pazarlar kurulmaya başlandı.

Şimdi, burada bizim yaptığımıza baktığımız zaman, gıda sektöründen basit bir örnek: Bizim niye ihracatımız 40 milyon tonda sadece yüzde 3’tür, hiç düşündünüz mü? Çünkü takılıyor ihracatta ve ürünlerimiz geri geliyor. GDO’lu ürünler ve tohumlar konusu… İthalat ve ihracatta gümrükten sınırsız geçiyor, denetimi yok yani bunun kontrolü yok.

Birleşmiş Milletler, evrensel sekiz hak tespit etti bu yakın zamanda, dedi ki: 1) Temel ihtiyaçların karşılanma hakkı 2) Güvenlik hakkı 3) Bilgi edinme hakkı 4) Seçme hakkı 5) Temsil edilme hakkı 6) Tazmin edilme hakkı 7) Eğitilme hakkı 8) Sağlıklı bir çevreye sahip olma hakkı.

Şimdi, ben sizinle iddiaya girerim. Buradan 40 arkadaşı seçeceğim; birisi kasap dükkânı için başvursun, biri kuyumcu dükkânı için başvursun, biri “Laboratuvar açacağım.” diye başvursun, birisi diş teknisyeni “Dükkân açacağım.” diye başvursun, farklı farklı, ithalat bilmem ne şirketi kursun, ihracat bilmem ne şirketi kursun. İddia ediyorum, o resmî kurumdan hiçbirisi sormaz, “Kardeşim, sen ne iş yapıyorsun? Sen bu işi biliyor musun? Okuma yazman var mı?” sormaz, “Sertifikan var mı?” sormaz, “Tezkeren var mı?” sormaz…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Duygusal, duygusal! “Para var mı?” diye soruyor.

HASİP KAPLAN (Devamla) – “Cüzdanın var mı?” diye soruyor, ondan  sonra “Sabıkan var mı?” diyor. Sabıkan… Profesör de olsan arkadaş duracaksın orada, öbür türlü “Sabıkan var mı?” diye soruyor.

Arkadaşlar, işte bu ülkede kalite artı kontrol sistemini oturtmadığınız zaman kaliteli bir yaşam standardını da oturtamazsınız. Problemin özü bu.

Şimdi, buradan baktığımız zaman -son birkaç dakikada- tüketici dernekleri federasyon ve konfederasyonlarını ben Hükûmetin yeterince dinlemediğini düşünüyorum. Birincisi, çok haklı eleştirileri var. Öyle bir şey getirmişler ki bankalarla ilgili, kredi kartlarıyla ilgili. Daha önce tüketici mahkemesine gidiyordunuz, dava açıyordunuz, şimdi gidince dava kaybedeceksiniz; ya, daha önce dava kazanıyordunuz, şimdi giderseniz dava kaybedeceksiniz, bu bir. İkincisi: Reklam Kurulu diye bir şey var. Bu Reklam Kurulunda kimler var? Sivil toplum örgütleri, büyük olan işçi sendikaları, Türk Tabipleri Birliği, mühendis mimar odaları, işçi ve memur sendikaları -ve bunlar konfederasyonlar tabii- ve tüketici dernekleri. Hemen kızağa almış bizim Bakanlık. Ya kardeşim, niye bunlardan gocunuyorsunuz, korkuyorsunuz yani niye bunları dışlıyorsunuz? Bunların olması, bunların il düzeyinde de temsili sadece konfederasyonların illerde değil, oradaki derneklerin de orada temsili son derece önemlidir.

Şimdi, bankacılıkla ilgili çok çok ciddi eleştiriler var. Eğer siz bu yasayı geçirirseniz gerçekten bu soygun, kredi kartı, faiz olayındaki durumu meşrulaştırmış ve hukukileştirmiş olursunuz. Ne diyorlar? Burada 4’üncü maddenin (3)’üncü fıkrasına dikkat çekiyorlar. “Tüketici haklarına aykırı bir düzenlemedir, muğlak ibareleri kaldırın.” ve aynı zamanda şunu açık söylüyorlar: “Bu reklam komisyonu, hakem komisyonunda olması gerekenler olmalı.”

Şimdi, faiz lobisine herkes çatıyor. Başbakan da ne demiş? “Faiz dışı gelirlerle oynanan oyunlara çok karşıyım. Faiz lobisi uyanık, komisyonlar adı altında kendi pazarını, piyasasını artırıyor, oradan da garibim tüketicileri komisyonlarla çökertiyor.” Vallahi bu yasayla da bundan sonra cebindeki kuruşu tırtıklar. Onun için muğlak ibareler var, bu muğlak ibarelerin hepsi bu holdinglere, bankalara, güçlü olan sözleşme tarafına aittir. Bunları bir kere kaldıralım.Yine, bazı konularda banka tüketiciye kredi verirken faiz dışında herhangi bir ücret alamazlar gibi ifadelerle somut şeyler koymak lazım. 5-6 tane madde var.

Son olarak bir şey daha söyleyeceğim: Eskiden mektupla aşk vardı biliyorsunuz. 70’li yıllardan önce herkes bir mektup arkadaşı bulurdu; mektup bir ayda, üç ayda gider gelirdi; şimdi SMS’le artık anlık oldu. Şimdi, bu sömürü çarkı var ya, bankalar, sermaye şirketleri neyi bulmuş? Telefonla sözleşme. Kendi tarafında kayıtları tutuyor tek taraflı, vatandaşı bağlıyor, istediğini siliyor, istediğini koruyor, ondan sonra da “Telefonda taahhüt ettin.” diyor. Al sana böyle bir soygun. Bunu kesinlikle kaldırmak lazım arkadaşlar.

Eğer bu konuda adımlar atılacaksa biz parti olarak destekleriz; aksi takdirde, buna karşıyız, bu yanlıştır, bu kötü bir düzenlemedir, “Kötüye kullanılır.” diyorum.

Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Sayın milletvekilleri, grup konuşmaları tamamlandı.

Şimdi, şahısları adına konuşmalara geçiyoruz.

Birinci konuşmacı Orhan Karasayar, Hatay Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, benden önce konuşan hatipler özellikle Hükûmetimizin faiz lobisine verdiği destekle alakalı burada çok ciddi değerlendirmeler yaptılar. Ben de -ticaret hayatının içerisinden gelen bir milletvekili arkadaşınız olarak- hepimiz de AK PARTİ hükûmetleri öncesinde, Türkiye’de faiz lobilerine yapılan desteklerle, ticaret hayatındaki esnaflarımızın, üreticilerimizin, imalatçılarımızın, hatta hatta vatandaşlarımızın oturdukları evlerini, dairelerini dahi satarak faiz lobilerine yönlendirildiklerini biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, tabii ki bizim aziz milletimiz, faiz lobileriyle alakalı, hangi hükûmetlerin ne türlü çalışma yaptıklarını, hatta Türkiye’deki faiz lobileri onlara yetmeyip dünyadaki faiz lobilerine de destek verdiklerini çok iyi bilmektedirler ve bunun neticesinde de aziz milletimizi faiz lobileriyle çalıştıranların AK PARTİ’yle birlikte girdikleri yarışta bazılarının bugün esamesi okunmamakta, bazıları da ancak beş yıl sonra Meclise girebilmişlerdir. Fakat, AK PARTİ’nin aziz milletimizin lehine yapmış olduğu çalışmalar, ülkemizin, vatanımızın, bayrağımızın adına yapmış olduğu çalışmalar, ilerlemeler takdirle karşılanmış ve milletimiz destek vererek AK PARTİ’yi yüceltmiş ve AK PARTİ’ye güvenini her gün biraz daha artırmıştır.

Değerli dostlarım, bizler bugüne kadar olduğu gibi bugün ve bugünden sonra da her zaman aziz milletimizin yanında olacağız, aziz milletimizin refahını, huzurunu artırmak için vermiş olduğumuz mücadeleleri güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz. Bunu aziz milletimiz en güzel şekilde takdir etmektedir.

Bilindiği üzere, son altmış yıl içinde büyük bir hızla yaşanan bilimsel ve teknolojik gelişmeler insan yaşamını oldukça kolaylaştırmış, tüketim açısından insana bol seçenek sunmuştur. Gümrük duvarlarının kaldırılması ve ekonomik entegrasyonların kurulmasıyla ticari anlamda ülkeler arasındaki sınırların kalkması, insanların özgürce bir ülkeden başka bir ülkeye girebilmesi, mesafeli satış, aracıyla satış gibi yöntemlerin geliştirilmesiyle daha çok ürün ve hizmetin tüketicilere ulaşması tüketicinin korunması kavramını modern dünyanın güncel ve dinamik konularından biri hâline getirmiştir. Artık bugün tüketicinin korunması alanı çağdaş ülkelerin üzerinde en çok konuştuğu ve politikalar ürettiği alanlardan biri hâline gelmiştir. Tüketicinin korunmasına ilişkin düzenlemeler tüketicilerin sağlığının ve ekonomik çıkarlarının korunmasının yanı sıra belli standartta ve kalitede mal ve hizmet üretimine yol açmaktadır. Bunun sonucu olarak, bir taraftan tüketici daha üst kalitede mal ve hizmete ulaşırken diğer taraftan da üreticiler dünya standardında üretim yapma mecburiyetinde kalmakta, dünya markalarıyla rekabet edebilir duruma gelmektedir. Dolayısıyla, tüketicinin korunması konusunun ülke ekonomisinin olumlu yönde gelişmesine katkıda bulunan önemli bir faktör olduğunu belirtmek isterim. Tüketicinin korunması tüketicinin üretici ve satıcı karşısında nispeten zayıf durumda bulunmasından kaynaklanmaktadır. Yapılan çalışmalarla, yürürlüğe konulan yasalarla korunmaya çalışılan tüketicidir. Tüketici ise yaşına, unvanına, cinsiyetine bakılmaksızın bir toplumda yaşayan tüm insanları kapsamaktadır, bu nedenle çok geniş bir taraf kitlesine sahiptir.

Ülkemizde tüketicinin korunmasına ilişkin kanunun yürürlüğe girmesiyle tüketicinin korunması konusunda çok önemli bir adım atılmıştır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 1995 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu kanun, serbest piyasa koşulları karşısında tüketicileri koruma ve ihtiyaçlarını karşılama amacıyla çıkarılmıştır. Kanunla ayıplı mal ve hizmetler, aldatıcı reklam, değişik satış türleri, tüketici kredileri gibi günlük yaşamda her zaman karşılaşmakta olduğumuz sözleşmeler tüketicilerin hakları çerçevesinde ve tüketicilerin korunması amacı doğrultusunda düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu kanun ile tüketicinin hak arama yolları kolaylaştırılmış, mahkemeye başvurmaları hâlinde hiçbir harç alınmayacağı konusunda özel düzenlemeler getirilmiştir. Her ilde ve ilçede tüketici sorunları hakem heyetleri kurularak tüketicilerin haklarını kolayca aramaları ve sorunlarına çözüm bulabilmeleri sağlanmıştır. Tüketici Konseyi kurulmuş, aldatıcı reklamların önlenmesi ve tüketicilerin korunması maksadıyla Reklam Kurulu görevlendirilmiştir.

Ancak değişen tüketici ihtiyaçları ve ticari hayatta yeni satış türlerinin ortaya çıkması, dünyada yaşanan gelişmeler, AB ile yürütülen tam üyelik çalışmaları Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da değişikliğe gidilmesini zorunlu hâle getirmiştir. Bu amaçla Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı bir taraftan tüketicilerimizin yaşadığı problemlere çözüm olacak ve değişen ticari hayatı geliştirecek, diğer taraftan da piyasadaki rekabet ortamını olumlu yönde etkileyerek ülkemizin geleceğine de katkı sağlayacaktır. Tasarının alt komisyon ve komisyon çalışmaları sırasında görülmüştür ki bu tasarı hazırlanırken Bakanlık gerek kendisine gerekse tüketici uyuşmazlıklarının çözüm organları olan tüketici mahkemelerine ve tüketici sorunları hakem heyetlerine yapılan tüketici şikâyetleri ile başta tüketici dernekleri olmak üzere tüketiciyle ilgili tüm tarafların temsil edildiği Tüketici Konseyi kararlarını analiz etmiş ve tüketicilerin yoğun olarak problem yaşadığı alanları tespit etmiştir. Bu problemlere çözüm getirmek amacıyla tasarı taslağı hazırlanmıştır. Katılımcı yönetim anlayışı ile başta tüketici dernekleri olmak üzere konuyla ilgili meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ile kamu kurum ve kuruluşlarının görüşleri alınmış ve tasarıya yansımıştır. Komisyon çalışmaları sırasında konuyla ilgili tüm tarafların görüşlerini belirtmelerine olanak sağlanmış, gerek muhalefet gerekse iktidar milletvekilleri tüketicinin korunması konusuna çok önem vermiş ve tasarının nihai hâlini almasına değerli katkılarda bulunmuşlardır. Tasarıda tüketicilerin taraf olduğu tüm sözleşmelere ilişkin düzenlemeler yer almakta olup bu düzenlemeler 76 milyon tüketicimizi ilgilendirmekte ve tüm sektörlere uygulanacak kurallar belirlenmektedir. Yeni düzenlemede yer alan önemli bazı düzenlemeleri sıralayacak olursak:

1) Evrensel bir hak olan tüketicilerin bilgilendirilmesi esas alınarak birçok alanda tüketicilerin sözleşme imzalanmadan önce bilgilendirilmesi zorunlu tutulacak ve tüketicilerden talep edilecek her tür ücret ve masrafa ilişkin hususların sözleşmenin eki olarak tüketiciye ayrıca verilmesi zorunlu olacaktır.

2) Tüm tüketici sözleşmeleri en az 12 punto büyüklüğünde ve okunabilir bir şekilde düzen-lenecektir.

3) Bankalar artık tüketicilerden istedikleri her ücreti değil, Bakanlık ve BDDK tarafından belirlenecek ücretleri alabilecek ve tüketicilere “yıllık üyelik aidatı” ve benzeri isim altında ücret tahsil edilmeyen bir kredi kartı sunmak zorunda olacaklardır.

4) Sözleşmede öngörülen koşulların keyfî bir şekilde sözleşme süresi içerisinde tek taraflı olarak tüketici aleyhine değiştirilmesi yasaklanacak ve tüketiciden haksız olarak talep edilen ücret, masraf ve komisyonların alınmasının önüne geçilecektir.

5) Kapıdan satışlar ve mesafeli satışlar, devre tatil sözleşmeleri, ön ödemeli konut satışları, tüketici kredisi sözleşmeleri, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelerde tüketicilere on dört günlük, taksitle satış sözleşmelerinde ise Borçlar Kanunu’na paralel olarak yedi günlük cayma hakkı getirilmiştir.

6) Standart sözleşmeler Bakanlık tarafından denetlenecek ve tüketiciler açısından haksız olan sözleşme hükümlerinin sözleşmelerden çıkarılması sağlanacaktır.

7) Maketten satış yapan firmalara, bina tamamlama gibi, tüketicilerin ödeme yaptığı binayı teslim almalarına olanak sağlayacak bir düzenleme yapılarak bu alanda yaşanan problemler ortadan kaldırılacaktır.

Değerli arkadaşlar, gerçekçi olmayan, para veya mal varlığı kazancı olanağı ümidi veren ve birçok tüketicinin mağdur olmasına neden olan ve halk arasında da “saadet zinciri” ve “çok katmanlı satışlar” olarak da bilinen piramit satış sistemleri yasaklanacaktır.

Söz konusu tasarı, yukarıda saydığım hususların yanı sıra, tüketicilerimizin daha ileri seviyede korunmasını sağlayacak ve hak arama yollarını kolaylaştıracak pek çok hükmü daha içermektedir.

Vaktim olmaması gerekçesiyle diğer düzenlemelere burada değinemeyeceğim.

Vatandaşlarımız açısından bu derecede önemli olan bu tasarının hazırlanmasında katkısı olan tüm taraflara teşekkür ediyor, yeni yasanın başta tüketicilerimiz olmak üzere ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karasayar.

Şimdi, Hükûmet adına Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Hayati Yazıcı…

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Son derece önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz, Tüketicinin Korunması Kanun Tasarısı. Hepiniz bilmektesiniz ki “tüketici” kavramı son elli yıldır dünyada önem kazanmış bir kavram ama bizim tarihimizi irdelediğiniz zaman, “tüketici” kavramı, kaliteli üretim ta 12’nci yüzyılda başlar, Ahilik döneminde başlar. Dünyada tüketici haklarını koruyan ilk kanun, Osmanlı Devleti zamanında çıkartılmış. Gerçekten, II. Bayezid devrinde, 16’ncı yüzyılın başında çıkartılan Bursa, İstanbul, Edirne İktisap Kanunnameleri dünyanın en mükemmel ve en geniş belediye kanunlarıdır. Bu kanun, aynı zamanda, dünyada tüketici haklarını koruyan ilk kanun. İlk Gıda Maddeleri Nizamnamesi, ilk Standartlar Kanunu ve ilk Çevre Nizamnamesi’dir. Tüketicinin korunmasıyla ilgili kurallar sadece, takdir edersiniz ki, tüketiciyi değil, tüketiciyi korumayı amaçlarken standardı yüksek, kaliteli ürünlerin üretilmesi hedeflenmiş olması dolayısıyla, aynı zamanda ekonomide kalite ve standart yüksekliğini de hedefleyen bir kanundur ve Türkiye’de, gene bildiğiniz gibi, tüketicinin korunması konusu kodifiye olarak kanunlaşma anlamında ilk kez 1982 Anayasası’nın 172’nci maddesinde yer almıştır. Bu düzenlemeyle devlete tüketicileri koruyucu tedbirleri alma görevi getirilmiş ve buna bağlı olarak 1995 yılına kadar tüketici hakları genel hukuk kuralları çerçevesinde çözümlenmeye çalışılmış ve ilk kez 1995 yılında, bugün hâlen yürürlükte olan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Kanunu çıkartılmış ve bu kanunda, gene ihtiyaçlar doğrultusunda, 2003 yılında değişiklikler yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, 2007 yılında açılan ve kapanması için mevzuat uyumunun beklenildiği Tüketicinin ve Sağlığın Korunması Faslı’yla alakalı Avrupa Birliği yönergelerinin uyumlaştırılması bu yeni tasarıyla amaçlanmış. Vatandaşlarımızın asgari olarak Avrupa Birliği ülkeleri ve dünyanın diğer gelişmiş ülkelerindeki tüketicileri koruyucu mevzuatta yer alan haklardan faydalanmaları amaçlanmış. Ayrıca Bakanlığımıza, tüketici mahkemelerine ve tüketici hakem heyetlerine yapılan tüketici şikâyetleriyle tüketicilerin karşılaştıkları sorunların giderilmesi bu kanuni düzenlemeyle hedeflenmiştir. Bütün bunları irdelemiş, değerlendirmiş ve tasarıyı Meclise getirmiş bulunuyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının hazırlanmasında son derece katılımlı bir süreç izlenmiştir. Ağustos 2012 tarihinde ilk defa taslağı kamuoyuyla paylaştık. O günden bu yana tüketici örgütleri ve bu kanunun hedef kitlesi tüm kurum ve kuruluşlar bu kanunun hazırlanma sürecine önemli katkılar sunmuşlardır ve doksan altı kurum ve kuruluşa bu tasarı gönderilmiş, görüşleri alınmış ve en son kodifiye edilerek dokuz bölüm, seksen sekiz madde ve bir de geçici madde olmak üzere doksan dokuz maddeden oluşan bu tasarı Meclise getirilmiştir.

Bir hususun da altını çizmek istiyorum…

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakikanızı rica edebilir miyim.

Sayın milletvekilleri, sohbetinizi biraz daha alçak tonda yaparsanız çok memnun olacağım, özellikle bunu rica ediyorum sizden.

Teşekkür ederim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, biz sohbet yapmıyoruz, dersimize çalışıyoruz.

BAŞKAN – Sizi kastetmedim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ha, pardon.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Bu tasarının Meclise sevki aşamasında, ben, bizzat Mecliste bulunan partilerimizin grup başkan vekillerini doğrudan doğruya aradım, randevu teminini sağladım ve Bakan Yardımcım ve ekibimle birlikte grupları bilgilendirmeyi, brife edilmeyi hedefledim ve bu anlamda Sayın Ayhan’ın tabii Bakan Yardımcıma ve arkadaşlarıma yaptığı teşekkürü dolaylı da olsa, istenmeyerek de olsa bana yapılmış bir teşekkür olarak niteliyorum, bunun da altını özellikle çizerim.

Ve gene Mecliste gündeme alınma aşamasında, belki bugüne kadar olmamış, bu kanunu tanıtmak amacıyla bir broşür hazırladım, bütün milletvekillerimizin ofisine gönderdim. Sanırım bunu her biriniz okumuş, bundan faydalanmışsınız ama konuşmalarda bunun içeriğine söz edilmemiş olmasını da garipsediğimi burada ifade etmek isterim.

Bu tasarının hedefleri: Başta 76 milyon tüketicimiz olmak üzere tüm imalat ve ithalat sektörünü, tüketiciye mal ve hizmet sunan tüm esnaf ve tacirler ile bunların meslek örgütlerini, tüketicinin korunması alanında faaliyet gösteren tüm sivil toplum kuruluşlarıyla kamu kurum ve kuruluşlarını ilgilendiren ve tüm sektörlere uygulanacak olan ortak kuralların belirlenmesi hedeflenmiştir.

Tasarıyla, tüketicilerin işlem yaptığı tüm piyasalarda “bilinçli tüketici, basiretli tacir” bizim sloganımız. Bu kanunun ana esprisi, hedefi, bilinçli tüketici oluşturmak ve taciri de basiretli davranmaya sevk etmektir.

Tüketicilerin mahkeme dışı çözüm organları aracılığıyla haklarını etkin, hızlı ve masrafsız arayabilmelerine bu tasarı imkân getirmektedir.

Tüketiciye tanınan haklar genişletilmektedir. Tüketiciye sunulan mal ve hizmetlerde kalite standardının yükseltilmesi, bürokratik işlemlerin azaltılması, piyasadaki rekabet ortamının geliştirilmesine katkı sağlanması, tüketicilerimizin yaşamış olduğu sorunların minimize edilmesi hedeflenmiştir. Elbette ki biz bu kanunla bu alandaki tüm sorunları ortadan kaldıracak durumda değiliz ama bunu minimize edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, kanun tasarısının getirdikleri neler? Bu tasarıyla, tüketicileri daha ileri seviyede korumaya yönelik tedbirler alınmaktadır. Tüketicilerin hak arama yolları kolaylaştırılmaktadır. Tüketicinin bilgilendirilmesi konusuna önem verilmektedir. Demin de ifade ettiğim gibi bürokrasi azaltılmakta, hakkaniyete uygun bir ceza düzenlemesi getirilmektedir.

Yeni kanun tasarısı mevcut düzenlemelerin birçoğunda değişiklik öngörmenin yanı sıra mevcut kanunda yer almayan yeni düzenlemeler de içermektedir ve tasarının yasalaşmasıyla birlikte yürürlüğe girecek olan düzenlemeler başlıklar hâlinde şunlardır:

Tüketicinin bilgilendirilmesi esas alınarak birçok alanda tüketicilerin sözleşme imzalanmadan önce bilgilendirilmeleri bu tasarıyla zorunluluk hâline getirilmektedir ve tüketiciden talep edilecek her türlü ücret ve masrafa ilişkin hususların sözleşmenin eki olarak tüketiciye ayrıca verilmesi zorunlu hâle getirilmektedir. Şayet böyle bir belirleme yoksa belirlenmeyen hususlara ilişkin hiçbir ücret ve masraf tüketiciye tahmil edilemeyecektir.

Küçük puntolarla ve karmaşık olarak düzenlenen sözleşmelere son verilmekte, en az 12 punto hâlinde sözleşmelerin yapılması öngörülmüştür.

Sözleşmede öngörülen koşulların keyfî bir şekilde sözleşme süresi içinde tek taraflı olarak tüketici aleyhine değiştirilmesi bu kanunla yasaklanmaktadır.

Tüketiciden haksız olarak talep edilen ücret, masraf ve komisyonların alınmasının önüne geçilmektedir. Temerrüt hâli de dâhil olmak üzere, tüketici işlemlerinde bileşik faiz uygulamasına bu kanuni düzenlemeyle son verilmektedir.

Mevcut kanunda yedi gün olan cayma hakkı süreleri bu tasarıyla on dört güne çıkartılarak tüketicilerin haklarını arama noktasında daha uzun bir imkân sağlanmaktadır.

Tüketici, sipariş vermediği bir ürünün kendisine gönderilmesi durumunda bundan sorumlu olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, ayrıca, ayıplı mal ve hizmette ihbar mükellefiyeti kaldırılarak tüketiciye sağlanan haklar tüketici lehine genişletilmektedir. Tüketici kredisi ve konut finansmanı yani “mortgage” dediğimiz sözleşmelerde tüketicinin isteği dışında sigorta yaptırılması uygulamasına bu tasarıyla son verilmektedir.

İnşaat firmalarının inşaat ruhsatı almadan, maketten satış olarak da bilinen ön ödemeli konut satışı yapmaları bu tasarıyla yasaklanmaktadır. Tüketicilerin yaşayabileceği mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla “Bina tamamlama sigortası” bu tasarıyla zorunluluk hâline getirilmektedir.

Mağduriyetlerin en çok yaşandığı kapıdan satışlarda tüketicilerin hakları bu tasarıyla genişletilmektedir. Kapıdan satış yapacakların mutlaka Bakanlıktan izin almaları zorunluluğu getirilmektedir ve gene günümüzde 21 milyar lira ticaret hacmine ulaşmış olan ve pazardaki payını her geçen gün artıran, İnternet, telefon kataloğu gibi yollarla kurulan mesafeli sözleşmeler ayrıntılı olarak düzenleme altına alınmakta ve tüketicinin hakları garanti edilmektedir. Finansal hizmetlerin mesafeli satışı düzenleme altına alınmaktadır, böylece Avrupa Birliği yönergesi ilk defa hukukumuza aktarılmış ve tüketicilerimize yeni haklar bu tasarıyla getirilmektedir.

Milyonlarca yerli ve yabancı turisti ilgilendiren devre tatil, devre mülk ve paket turlarla ilgili, tüketicilere bu tasarıyla yeni haklar getirilmektedir. Demin, olmadığını bazı konuşmacıların ifade ettiği elektrik, su, doğal gaz, İnternet, telefon gibi tüm aboneliklerde, tüketici istediği zaman abonelik sözleşmesini feshetme hakkına bu tasarı yasalaştığında sahip olacaktır ve abonelik sözleşmelerinin feshi, sözleşmenin kurulmasından daha ağır şartlara hiçbir hâlde bağlanamayacaktır.

Gazete ve dergi gibi süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen promosyon kampanyaları daha sıkı kurallara bu tasarıyla tabi tutulmaktadır. Gerçeği yansıtmayan indirimli satış kampanyaları yasaklanmakta ve daha sıkı bir şekilde denetim altına alınmaktadır. Tüketicilerin bilinçlendirilmesine yönelik çalışmalar artırılmaktadır. Bu yönde, ders kitaplarına tüketici haklarına ilişkin bölümler konulması bu tasarıyla öngörülmekte, yayın kuruluşlarına tüketiciyi bilinçlendirici program yayınlama zorunluluğu bu tasarıyla getirilmektedir ve tüketicilerin ticari reklam yoluyla yanıltılmasını engelleyecek tedbirler bu tasarıyla etkin hâle getirilmektedir.

Saldırgan ve aldatıcı nitelikte olan her türlü haksız ticari uygulama bu tasarıyla yasaklanmaktadır. Ticari reklamlar ile haksız ticari uygulamaları denetleyecek olan Reklam Kurulu, etkin, verimli ve hızlı çalışması amacıyla yeniden yapılandırılmakta bu tasarıyla. Tüketicilerin hak arama yolları açısından önemli görev üstlenen Tüketici Hakem Heyetlerinin daha etkin bir şekilde çalışması, bu tasarıyla sağlanmaktadır. Böylece, tüketicilerin hak arama yolları kolaylaştırılmakta ve bu uygulamayla mahkemelerin de iş yükünün azaltılması hedeflenmiş oluyor. Tüketici haklarını ihlal edenlere uygulanacak idari para cezaları, caydırıcı, orantılı ve belirli olması ilkeleri göz önünde bulundurularak yeniden bu tasarıyla düzenlenmektedir.

Halk arasında “saadet zinciri” veya “çok katmanlı satışlar” olarak bilinen, gerçekçi olmayan, para veya mal varlığı kazanma ümidi vererek birçok tüketicinin mağdur olmasına neden olan ve bir diğer ismi “piramit satış sözleşmeleri” veya sistemleri, uygulamaları bu tasarıyla yasaklanmıştır.

Değerli milletvekilleri, bu kanunun müzakere sürecinde üzerinde en çok tartışılan iki alan var. Bunlardan bir tanesi, bankaların faiz dışı gelir kalemleri; bir diğeri de maketten satışlardır. Evet, bankaların faiz dışı gelir kalemleri, biz bu tasarıyı 2012 yılı Ağustos ayında kamuoyuna takdim ettiğimizde 30 farklı kalemden ibaretti, Meclise sunduğumuzda bu 60’a yükselmişti. Bu alanın düzenlenmesine ilişkin hiçbir kural yok. Biz demokratik bir ülkeyiz, serbest piyasa ekonomisi kurallarını uyguluyoruz. Hiç kimseye de angarya yükleyemeyiz. Herkes sunduğu hizmetin karşılığını alacak ama o karşılık ölçülü olmalı, denklik esasına uygun olmalı, eski deyişle küfv olmalı, hakkaniyete uygun olmalı; tasarı bu alanda düzenleme getiriyor.

Dolayısıyla, bankaların faiz dışı aldıkları ücretleri bir tarifeye özellikle bağlamadık. Bir tarife öngörmüş olsaydık, mutlaka bütün bankalar o tarifeyi aynen uygulayacak ve bundan da tüketiciler zarar görecekti ama hangi hizmetleri ücretlendirebileceğini Bakanlığımızın da görüşünü almak şartıyla BDDK belirleyecek.

Burada bir eleştiri getiriliyor, “Niye sadece ‘görüş’, niye ‘bağlayıcı görüş’ demiyorsunuz?” Hükûmetle kamu yönetimi, devlet bir bütündür, bunlar çalışırken ayrı ses çıkarmaz, bunlar koordineli çalışır. Elbette ki BDDK’yla Bakanlığımız ve ilgili kuruluşlar o süreçte koordineli çalışacak, tüketicilerin hakkını, hukukunu koruyacak, hiç kimseye de angarya olarak nitelenecek bir yük yüklemeyecektir. Bu amaçla, biz burada bir ücret tarifesi getirmedik.

Peki, ücret ne olacak? Yani, ücret tarifesi getirmedik ama faiz dışı gelir kalemleri nasıl ücretlenecek? Bunu da bankaların arasındaki rekabet ortamı belirleyecek. 40’tan fazla banka var, bankalar bu tür hizmetleri sunarken hangi faaliyetten ne kadar ücret alacaklarını aralarındaki rekabetçi anlayışla gerçekleştirecek.

Ha, rekabet ortamı ortadan kalkarsa ne olur? O zaman da devreye Rekabet Kurumu girer. Her şeyin bir mekanizması var.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Şimdiye kadar girdi mi ki bundan sonra girsin.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Diğer bir alan, maketten satışlar. Evet, bu alanda da gerçekten, tüketicilerimizin önemli ölçüde mağduriyetleri söz konusu. Bu alanı bu tasarıyla disipline ediyoruz. Bağlı kredilerle konut satışları ayrı çünkü onların zaten güvencesi var, o alana müdahale edilmiyor ama onun dışındaki satışlarda mutlaka inşaat ruhsatının da alınması şart. İkinci bir şart da tüketicinin hak ve hukukunun korunması bakımından sigorta müessesesinin getirilmiş olmasıdır.

Değerli milletvekilleri, 76 milyonu ilgilendiren bir tasarı var önünüzde. Dolayısıyla, bu tasarıya sanırım hiç kimsenin karşı çıkması mümkün değil. Sizin de hedefiniz, daha da iyileştirmek. Zaten komisyon aşamalarında gördük, grupta bulunan herkesin ve komisyonda üyesi bulunan partilerimizin çok değerli katkıları oldu.

Şunun da altını çizeyim: Bu piramit satışların yasaklanmasına, o komisyon aşamasında -Sayın Susam’ın da ısrarlı önerisi üzerine- tasarıda yer verdik, bu düzenlemeyi gerçekleştirdik.

Eminim ki geçen hafta Mecliste gruplar hep birlikte, Türkiye'nin yıllardır çok önemli sorunu hâline gelmiş bir konuyu çözdüler, tasfiye ettiler. Bu tasarı da 76 milyonu ilgilendiren bir tasarı. Bu tasarı da, geçen hafta Mecliste var olan mutabakatın, herkes tarafından alkış gören o duruşun bir promosyonu olacak diye düşünüyorum. Bunu da siz sağlayacaksınız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şimdi, şahıslar adına ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Öncelikle, tüketicinin korunmasıyla ilgili bu yasaya emek veren tüm grupların önünde saygıyla eğiliyorum.

Bizim amacımız, tüketicinin korunması. Onlar bizim her şeyimiz. Ben bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Sayın Susam’ın başkanlığındaki heyete, komisyon üyelerime çok teşekkür ediyorum; çok duyarlı davrandılar, hep yardımcı oldular, hep çözümcü oldular, tüketicinin lehine ne gerekiyorsa hep bunu dile getirdiler.

Tekrar arkadaşlarımın bu konuda, bazı maddelerde görüşleri var; Sayın Bakanım, lütfen bizi dinleyin, arkadaşlarımı dinleyin, tüketicinin lehine ne varsa arkadaşlarım size önergeyle önerecektir. Eğer bu yasa çıkacaksa,  tüm grupların birlik, beraberliğiyle bu şekilde çıksın ve el ele, kol kola çıkaralım.

Ben, bir kez daha, emeği geçen Bakanlık yetkililerine, tüm gruptaki arkadaşlarıma ve Sayın Susam ve arkadaşlarına teşekkür ediyorum.

Ben, müsaade ederseniz, öncelikle, bu yasa ile ilgili birkaç kelime etmek istiyorum benim deneyimim, tecrübemle. Demin Sayın Bakan da söyledi, sigorta yaptırma zorunluluğu kaldırılıyor. Benim görüşüm -grubumdaki Komisyon üyesi arkadaşlarımdan özür diliyorum- sigorta, tüketiciyi de korur, zorlanmasın kimse ama mutlaka bir sigorta olmalı yani tüketici kredisi de olsa, konut kredisi de olsa. Allah korusun, bir yangın oldu, ev yandı, kimden parayı alacak? Bu nedenle, sigorta zorunluluğunu tüketiciyi de korumak açısından, dayatma değil, bir şekilde tüketici kendisi yaptırsın ama bu binanın veya o arabanın sigortalı olduğunu banka bilsin. Yani, zorunluluk, tüketiciyi korumak açısından söylüyorum.

Geçen dönem bir milletvekili arkadaşım, arabasını bir arkadaşına verdi, kaza yaptı. Kendi yok arabada. Sonra, o arabada ölüm olayı oldu. Şu anda, o milletvekili arkadaşımdan, araba sahibi olduğu için ondan -eski milletvekilim- 800 milyon ceza alınmasına hükmedildi. Yargıtayda.

Yani, sigorta sadece kredi veren kurumu korumuyor. Bu nedenle, ben tüketiciyi korumak amacıyla, bir kez daha bu maddenin gözden geçirilerek, zorunlu olmamak kaydıyla, mutlaka sigortanın bir kez daha ele alınması yönünde bilgilerinize sunuyorum.

Şimdi, yine, bu kanunun 34’üncü maddesinin (3)’üncü fıkrasında: “Ekspertiz raporlarının satıştan en az on gün önce…” Sayın Bakanım, kimsenin malını haraç mezat sattırmayın. Belki ben müşteri bulacağım, belki ben müşteri arayacağım. İcra ve İflas Kanunu’nda –hukukçularım daha iyi bilir- satışın hangi koşullarda olacağı belli ama en az on gün içinde siz… Bu on gün başımıza bela olacaktır. Burada İcra ve İflas Kanunu neyse, İcra ve İflas Kanunu’nda satış kararı alındığı zaman kıymet takdiri de yapılmış olması lazım ama “Borçluya en az on gün önce bildirilir.” lafı mutlaka başınızı ağrıtacaktır. Ben tüm Komisyon üyesi arkadaşlarımdan bunun bir kez daha gözden geçirilmesini diliyorum. 

Yine, aynı maddenin (4)’üncü fıkrasında, diyor ki burada…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tebligat da yok, “bildirilir.”

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Tebligat da yok tabii.

“…elinde bulunduran üçüncü şahıslar konutu tahliye etmekle yükümlüdür.” Arkadaşlar, üçüncü şahıslar… Birinci şahıs zarar gördü, üçüncü şahıs “Orayı ben dekore ettirmişim, içine girmişim.” ama… Zaten İcra ve İflas Kanunu’nda bir konutun sahibi altı ay önce ihbar etmek zorunda olduğundan altı ay sonra “Çık.” diyebiliyor. Orada kiracıların hakkını koruyan bir madde yoktur. Yani, yarın satıldı konut, içinde eğer kiracı varsa “Hadi ya, hadi kardeşim! Bu madde uyarınca her şeyin bitti, tüm ilişkin bitti, çıkacaksın kardeşim!” Burada üçüncü kişilerin zarar görmesini önleyecek mutlaka bir şey koymamız lazım. Yani, konutu sattık ama içindeki üçüncü kişi… Hatta tapuya tescillerde bile, tapuya tescilli olsa bile orası kapalı. Yani, tapuya tescilli on yıllık bir kira kontratı var ama burada “Üçüncü şahıslar konutu derhâl tahliye etmekle sorumludur.” diyor. Yani, kiracının hakkını yok eden bir madde bu madde.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Dava açma hakkını engelliyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bu nedenle, ben, bunu bir kez daha dile getiriyorum, bir kez daha Komisyon üyelerimin bilgisine sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, tüketiciyi korumak, tüketicinin sorununa sahip çıkmak üreticinin sorunlarına da çözüm bulmaktan geçer. Eğer, üreticinin sorunlarına çözüm buluyorsak tüketicinin çoğu sorununu da biz çözeriz.

Sayın Bakanım, Türkiye’de organize sanayi bölgeleri sizin Bakanlığınızla kısmen ilintili. Organize sanayi bölgelerinde olan fabrikalar, üretim yerleri nedense “leaseback” yapılmıyor. Yani, al-öde-sat. Yani, bir konut “leaseback” yapılabiliyor ama her ne hikmetse…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Lease” de yapılamıyor, “lease” de yapılamıyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – “Lease” yapılamıyor, onu söylüyorum, “leaseback” yapılamıyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sadece “leaseback” değil, “lease” de yapılamıyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yani, eğer, siz, Türkiye’de, bunun… Nedir bunun anlamı? Fabrikanın tapusu kendisinde. “Ben finansman sağlayacağım.” diyor. Türkiye’de uzun vadeli finansman bulmak çok zor. Türkiye’de uzun vadeli finansmanın en uygun yolu leasinglerdir. Ben, burada Leasing Kanunu çıkınca da, Türkiye’de özellikle küçük esnafın, özellikle küçük üreticinin, yani bir makine alacak, en kolay yolu… Çünkü, makine veya aldığı ekipman leasing şirketinin adına olduğu için bir şekilde daha kolay finansman buluyor. Bilanço veya birtakım şeylere bakılmıyor çünkü makine kendisinin. Bu açıdan, özellikle, organize sanayi bölgelerindeki yatırım şirketlerinin fabrikalarına neden leasing yapılmaz? Bunu anlamakta zorlanıyorum.

Bir başka konu Sayın Bakanım, yapsatçılar. Sayın Bakanım, hâlâ, bunun önüne bu kanunun geçeceğine bir tek madde nedeniyle inanıyorum, imar durumunu ve yapı ruhsat belgesini almış olmak kaydı getirdik.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Şart var, var orada.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Var, var ama şu anda, devam eden inşaatlara… Şu anda, Ankara’nın göbeğinde, anlı şanlı bir firma, mahkeme tarafından imar planı iptal, kamulaştırma iptal, kentsel dönüşüm arazileri iptal, toprak sahipleri dava açmış, davaları kazanmışlar ama şakır, şakır, şakır satıyor. Bu kanun yarın çıktı, bunlara nasıl engel olacağız?

İstanbul’un Esenyurt’unu hepiniz biliyorsunuz.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Fi Yapı…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bu Esenyurt’ta, arkadaşlar, ne binalar türedi; ne imar ne iskân ne kat yüksekliği, 50 kat, 40 kat, 30 kat… Hepsini önceden sattılar. Bir sürü insan perişan oldu. Bunun önüne… Yani, burada şunu göremedim. Hâlen devam eden, satış yapan kurumlar bu kanun çıktığında buna uyacaklar mı? Veya şu anda, satmış olanlar, bu yasa çıktıktan sonra -şu anda, oradan gayrimenkul alan kişilere- bu kanun geriye dönüp “Kardeşim sen imarını almamışsın, ruhsatını almamışsın, mahkeme kararın var, sen bunları yapmadan satmışsın.” diye bir ceza görecekler mi? Bu, burada yok.

Bu nedenle, ben, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine başlıyoruz.

Süremiz yirmi dakikadır.

Sisteme giren milletvekili arkadaşlarıma sırasıyla söz vereceğim.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu tasarıda -değerli konuşmacıların da dile getirdiği gibi- bazı hükümler var. Örneğin katılım bankalarının, faiz uygulamasına benzer bir düzenlemeyle bu tasarıdaki hükümlerden faydalanması öngörülüyor. Bu, prensip olarak ve ilke olarak, hem katılım bankalarına tasarruflarını yönlendiren müşteriler için hem de katılım bankacılığı esasına çok aykırı bir düzenleme. Bunun çıkarılması yönünde bir girişiminiz olacak mı? Aksi takdirde, Türkiye’deki bankacılık sisteminin yeniden tartışılmasına yol açacak. Faiz ve kâr düzenlemesini bu yüce Mecliste tartışmak zorunda kalabiliriz.

Bir  diğeri de tüketicilerden tüketmedikleri ya da kullanmadıkları herhangi bir mal veya hizmet için talep edilen herhangi bir ödemeyi kaldıracak bir düzenleme düşünülmekte midir? Örneğin, sabit telefon hatlarında olduğu gibi.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, bayramda Manisa’nın Gölmarmara ilçesinde bir emeklimiz, Salih Amca’mız kolumdan tuttu ve birçok emeklinin karşı karşıya olduğu bir duruma dikkat çekti. Bu emeklilerimiz Ziraat Bankasından maaş alıyorlar ve geçim sıkıntısında oldukları için birkaç maaş tutarında oradan nasılsa maaşları oraya yatıyor diye kredi veriliyordu kendilerine ama BDDK’nın yapmış olduğu bir havuz ve bu havuzdaki kara liste ve güncellenmeyen, borç ödense de bir türlü güncellenmeyen kara liste yüzünden, bambaşka bir bankaya zamanındaki bir kredi kartı borcu veya geçmişteki bir ticari borç yüzünden Ziraat Bankasından maaşlarının birkaç katı mislindeki o rahatlatan krediyi dahi kullanamaz durumdalar. Bu konuda bütün emekliler bir çözüm bekliyorlar.

Bir başka ortam bulamadığımız için burada arz ettim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özkan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakan, şeker pancarı sezonu bir ay önce başladı. Burdur, Erzurum, Amasya, Antalya, Afyon ve diğer illerde tarladan şeker pancarları yüklenip fabrikaya gitmekte olan, 10 numara yağla çalışan kamyonlara yollarda kurulan tuzak kantarlarda fazla tonajdan dolayı hem kamyon sahibine hem de şeker pancarı sahibine 3.500’er lira gibi cezalar yazılmaktadır. Vatandaşın burnundan soluduğu şu dönemde bu işe son verilmesi için, Hükûmet yetkilisi olarak, ilgili birimlere bir uyarı yapmayı düşünüyor musunuz?

Yine, kırsal kalkınmada 2010-2011 yıllarında işletme kredisi ve hayvan kredisi alanların taksit ödeme günleri gelmiştir. Pahalı mazot ve yem fiyatlarından ve hastalıklardan dolayı vatandaşlar zor durumdadır, şu anda borçlarını ödeme güçlüğü çekmektedirler. Borçlarının muacceliyet kaydetmeden bir yıl uzatılması konusunda Bakanlar Kurulunda bir yapılandırma yapmayı düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN -  Ben de teşekkür ederim.

Sayın Gümüş… Sayın Gümüş yok herhâlde.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Bakan, mevcut tasarıda ayıplı malların iadesiyle ilgili, yani üzerinde “Ayıplıdır, bu mal satılmaz” ibaresinde engelliler düşünülmemiş. Görme engelliler bunu nasıl nazara alacak? Bu eksikliği düzenlemeyi düşünüyor musunuz? Bir.

İki: Engellilere yönelik adi bir sözleşmenin yapılması, görme engellilere yönelik… Yine bu tasarıda hüküm yok. Yani engelliler bu tasarıda nazara alınmamış. Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri daha ağırlatıcıdır, yani erişim, sözleşme yapma imkânı engellenmektedir.

Üç: Mevcut olan kanunda ayıplı maldan sorumlu olan imalatçı, öğretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı olduğu hâlde, mevcut olan tasarıda sadece satıcı sorumlu tutulmaktadır. Mevcut olan bu tasarı eski kanunun gerisine düşmektedir. Bu eksiklikleri de tamamlamayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN -  Teşekkür ederim.

Sayın Ağbaba

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası’dır.

Özellikle, Malatya’yı kayısıdan sonra bir dünya markası ve dünyanın en önemli karaciğer nakil merkezi hâline getiren hemşiresinden ekip başkanı Sezai Yılmaz’a kadar herkesi kutluyorum. Sezai Yılmaz ve arkadaşları gece gündüz demeden insanlara hayat veriyorlar.

Organ nakli maalesef ülkemizde istenen boyutta değil. Yılda 30 bin insan, organ nakli için, hayata bağlanmak için sıra bekliyor ve maalesef yılda binlerce insan, organ bağışı yetersiz olduğu için hayatını kaybediyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Meclisimizi bu konuda örnek olmaya davet ediyorum ve üzerine düşeni yapmasını istiyorum. Hepinizin huzurunda ben organlarımı bağışlayacağımı, sizlerin de organlarınızı bağışlamanızı öneriyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Biz de teşekkür ederiz, sağ olun.

Örnek oldunuz Sayın Ağbaba, teşekkürler.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim.

Efendim, AKP’nin bir temel felsefesi var; bu, tüketiciyi değil, holdingleri koruyan bir felsefe. Bir memlekette tüketicinin korunabilmesi için evvela hukuk olması lazım. AKP’yle hukuk yok edildi, vatandaşların hak arama yolları tıkandı. Hayati Yazıcı, Gümrük Bakanı. Kaç seneden beri Gümrük Bakanı? Gümrükler yolgeçen hanı oldu, hayalî ihracat almış yürümüş, denetim yok.

BAŞKAN – Sorunuzu alalım Sayın Genç, sorunuzu…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika… Ben soru sorayım. Sen avukatı mısın onun?

BAŞKAN – Sataşma yapıyorsunuz Sayın Bakana.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Dinle bakalım da soru soracağım.

BAŞKAN – Ben ne yapacağımı sizden öğrenemeyeceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bana bak, sözümü kesemezsin.

BAŞKAN - Devam edin, ben biliyorum ne yapacağımı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen de mi bunun kefilisin yani?

BAŞKAN – Devam edin, sorunuzu sorun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani hayalî ihracatın arkasında sen de mi varsın? Niye kesiyorsun?

BAŞKAN – Bak, dikkatli konuşun…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani “Bak.”ı yok işte, soru sormamı engelliyorsun…

BAŞKAN – Sayın Genç, dikkatli konuşun, şu çalışma düzenini bozmayın. Tüzük’ü benden daha iyi bildiğinizi iddia ediyorsunuz, çalışma düzeni bozulursa ne yapılacağını biliyorsunuz. Beni mecbur bırakmayın buna.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben iyi biliyorum işte…

Diyorum ki hayalî ihracat almış yürümüş, gümrüklerde denetim kalkmış, yandaşları her türlü hayalî ihracat yapıyor, kimse denetlemiyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özcan…

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Teşekkür…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Elektrik dağıtım şirketleri istediğini yapıyor, tüketiciye istediği faturaları gönderiyor.

BAŞKAN – Sayın Özcan, sizi dinliyoruz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yarısında sen konuştun zaten.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla ben Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum. Sayın Bakan, geçtiğimiz 29 Ekim akşamı Bolu’da çok görkemli, halkın katılımıyla Cumhuriyet Bayramı kutlamaları oldu ve bu kutlamalar Sayın Bolu Belediye Başkanının, partinize mensup Belediye Başkanının engellemelerine rağmen yapıldı. İzinli bir gösteriydi, Vali ve Emniyet Müdürlüğü bu konuda çok yardımcı oldular. Ancak Sayın Belediye Başkanı, bu yürüyüşten sonra “Vali ve Emniyet Müdürü nasıl böyle bir yürüyüşe izin verir? Bizim tek parti Hükûmeti olduğumuzu galiba unutuyorlar, pozisyonumuzu anlayamıyorlar.” şeklinde üstü kapalı bir şekilde tehditte bulundu. Siz bu tehdidi nasıl değerlendiriyorsunuz? Sayın Bakan olarak da halkın bu tür bayramlara fener alaylarıyla katılmasından dolayı herhangi bir rahatsızlık duyuyor musunuz? Duyanlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Eryılmaz…

REFİK ERYILMAZ (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bugün, Türkiye-Suriye sınırındaki Yayladağı Sınır Kapısı hariç, bütün gümrük kapılarımız Hükûmetin desteklemiş olduğu radikal, köktenci grupların elinde. Bu gümrük kapıları radikal, köktenci grupların elinde olduğu için ne Suriye’ye ne de Orta Doğu’ya herhangi bir giriş çıkış yapılamamaktadır. Yayladağı Sınır Kapısı ise gümrük kapısı değil sadece sınır kapısıdır ve beş aydır, şu anda kapalı. Ne için kapandığı yönünde herhangi bir açıklama yapılmadı. Orada gümrük kapısı olmamasına rağmen vatandaşlarımız mağdur edilmiş ve âdeta vatandaşlarımıza ambargo uygulanır bir hâle gelmiştir. Yayladağı Sınır Kapısı neden kapatılmıştır, ne zaman açılacaktır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel son sorusu olan milletvekili, son soru olacak.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Malatya milletvekilimizin çok değerli çağrısını çok önemli buluyorum. Bu çağrıya hemen karşılık vermek isterdim ama çok uzun yıllar önce bu görevi yapmıştık. Ama şunu Türkiye kamuoyuna söylemek lazım ki, geçen sene 1.779 hasta organ beklerken öldü, 21 bin hasta şu anda böbrek beklemektedir. Sigaraya, içkiye, tam buğday ekmeğine, çocuk sayısına, grip aşısına, hatta altın çileğe kadar sağlıkla ilgili ilgisiz her konuda liderlik yapan Sayın Başbakanın bu konudaki muhafazakâr tavrı dikkatlerden kaçmamakta ve sağlık alanında önemli bir liderlik eksikliği ortaya çıkarmaktadır. Bu konuda milletvekillerimizin Sayın Ağbaba’nın çağrısına katkı sunmalarının bu eksiği telafi edebileceğini düşünüyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Sayın Işık’ın, tabii, yönelttiği iki soru var. Birincisi katılım bankalarına ilişkin düzenlemenin sorun olacağına ilişkin. Tabii, bu görüşe katılmıyoruz. Bunu Komisyonda da uzun uzun müzakere ettik ve o müzakereler sonucunda bu madde yeniden redakte edildi ve 4’üncü maddenin şekli şu: “Bu Kanun tüm düzenlemeleri yönünden katılım bankalarını da kapsar. Uygulama, kâr payı dikkate alınarak yapılır.” Burada herhangi bir soruna yol açacak bir içerik söz konusu değil, dolayısıyla kaygılanmanıza gerek yok.

İkinci sorunuz: “Tüketiciler tüketmedikleri hizmetler dolayısıyla mali yükümlülük altına konulacak mı, devam edecek mi?” diyorsunuz. Bu konu tasarıda çok geniş bir şekilde düzenleniyor. Yani bunu kısaca okumak isterim burada: Abonelik sözleşmeleri “Tüketicinin, belirli bir mal veya hizmeti sürekli olarak veya düzenli aralıklarla edinmesini sağlayan sözleşmeler” olarak ifade edilir. Abonelik sözleşmelerine elektrik, su, doğal gaz, telefon, GSM abonelik sözleşmeleri, süreli yayın aboneliği, spor kulübü üyeliği, sağlık kulübü üyeliği örnek olarak gösterilebilir. Örneklerden de anlaşılacağı gibi, abonelik sözleşmeleri çok farklı alanları kapsar. Soruda önerilen düzenlemenin yapılması durumunda uygulamada sorun yaşanacağı düşünülmemektedir. Dolayısıyla, bu konuda da tüketicilerimizin bilinçli hâle gelmesi yaşadıkları sorunun ortadan kalkmasına yol açacak diye düşünüyorum. Mesela geçende şöyle bir duyum aldım, hatta bir bakan arkadaşımın demeciydi: İşte “Mesaj gönderiliyor ve bu mesajlar ücretlendiriliyor.” Onunla ilgili bir araştırma yaptım. Bir banka bunu uyguluyormuş, onu da BDDK aracılığıyla uyardık.

Sayın Özel, Manisa’da emeklilerin Ziraat Bankasında çektikleri sıkıntıları dile getirdiler. Tabii, bu konuyu ilgili arkadaşlarıma, not aldım, ileteceğim. Sanırım, onlar müzahir olur, müdahale ederler, haksız bir uygulama varsa bunu giderirler.

Sayın Özkan, 10 numara yağ ve pancar taşıyıcıların kara yolları güzergâhında taşıma yaparken istiap haddinden fazla yük taşımış olmaları dolayısıyla idari para cezası yaptırımıyla karşı karşıya kaldıklarını söylüyor.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Tarladan çıkıyor Sayın Bakanım, tarladan çıktığı için kantar yok, tarladan çıkış yapıyor.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Bu tartılmadan olmaz. İstiap haddinden fazla bir işlem yapılabilmesi için mutlaka bir yerde bir tartı olması lazım, öyle ezbere olmaz bu. Ezbere yapıyorlarsa doğru bir uygulama yok. Bir tartı olması lazım. Yani siz bir kişiyi Karayolları Trafik Kanunu’nun öngördüğü şekilde istiap haddinden fazla yük taşıyor iddiasıyla bir yaptırıma muhatap hâle getiriyorsanız mutlaka bir tartı olması lazım. Yani tartı yapılmadan rastgele yapılıyorsa zaten ilgili arkadaşıma ileteceğim, Ulaştırma Bakanımıza, sanırım o müdahale eder.

Zirai borçların ertelenmesi. Tabii, gündemimizde böyle bir konu yok ama ben not aldım, bunu Hazine ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımıza ileteceğiz ama gündemde şu anda böyle bir konu yok.

Sayın Tanal’ın, ayıplı malların engelliler nasıl farkında olacak, nasıl şey yapacak? Biz, biliyorsunuz, bu kanunun uygulamasıyla alakalı aşağı yukarı 20’yi aşkın ikincil düzenleme gerçekleştireceğiz. Bu da eleştiriliyor. Yani, kanun tekniği bakımından ikincil düzenleme önemli. Yani, bizim, mecelle gibi, her konuyu bu kanun metninde kodifiye etmemiz mümkün değil, doğru da değil. Dolayısıyla, kanun çerçeveyi çiziyor. Uygulamada sorunları da dikkate almak suretiyle, hayatın akışını gözetmek suretiyle, ikincil düzenlemelerle -elbette ki yasa konusu olacak alanlara girmeyecek şekilde ikincil düzenlemelerle- o alandaki sorunların çözümünü sağlayacağız.

“Engellilerle ilgili sözleşmede bir öngörü yok.” diyorsunuz. Siz de ifade ettiniz, genel hükümler uygulanacak. Engellilerin nasıl sözleşme akdedeceklerine ilişkin düzenleme Türk Borçlar Kanunu’nda var.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Noter parasını kim ödeyecek? Genel hükümlerde “Mutlaka noterden yapılacak.” diyor?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ve bu Borçlar Kanunu’ndaki değişiklikte -13/2/2011 tarihinde değişmiş- “Görme engellilerin talepleri hâlinde imzalarında şahit aranır, aksi takdirde görme engellilerin imzalarını el yazısıyla atmaları yeterlidir…” Buna benzer düzenlemeler var, detaya girmeyeyim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – “Şahit noterden.” diyor Sayın Bakan, noter parasını kim ödeyecek? Yani normal, adi bir sözleşmeyi engelli vatandaş yapamayacak bu düzenlemeyle.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Sorun bu şekilde çözülüyor, çözülüyor bu şekilde.

İmalatçı, satıcı, tedarikçi dediniz, bunlar dikkate alınmıyor. Bunlar var yani biz sadece satıcının değil, tedarikçinin, imalatçının da bu kanunda tüketiciye karşı sorumlulukları var. Yani, metinleri detaylı olarak okursanız bunları göreceksiniz.

Sayın Ağbaba’nın… Yani organ, evet, Türkiye’de bu bir sorun. Yani 3 Kasım, işte Organ Bağışı Günü. Bu konuda da biliyorsunuz, hem Sağlık Bakanlığımızın ve onu destekleyen Diyanet İşleri Başkanlığımızın kampanyaları var.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakanım, bu çağrıya cevap verin, siz de bağışlayın.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Efendim.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bağışlayın yani bağışlamadıysanız organlarınızı.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ya bu özgürce bir şeydir. Şimdi, benim kişilik haklarıma bir saldırıdır bu sizin öneriniz. Ben yaparım yapmam yani.

HASAN ÖREN (Manisa) – Evdekilere saldırıyorsunuz, bir şey demiyoruz ki. Evde kimin nasıl kalacağına saldırıyorsunuz, orada bir şey demiyoruz, şimdi kişilik hakkınıza saldırı mı oldu?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Neyse, onlar derin konular, konuşuruz onları. Ama bu, “Siz yapın.” demek…

HASAN ÖREN (Manisa) – Evlere kadar girdiniz.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ben yaparım yapmam, bugün yaparım, yarın yaparım, bunlar çok ayrı konular.

HASAN ÖREN (Manisa) – Peki.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Yani birbirimizi bu konuda bir teste tabi tutmayalım, bu çok şık değil.

HASAN ÖREN (Manisa) – Aynı fikirdeyim.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Elbette ki yaparız yani organ bağışını da yaparız, gerçekleşir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakan olmak önder olmak anlamına gelir, onun için Sayın Bakanım.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Evet, Sayın Özcan “Bolu’da Cumhuriyet Bayramı’nı kutladık…” Bir yorum yaparak, Sayın Belediye Başkanımızın Sayın Bolu Valisi ve Emniyet Müdürünü örtülü tehdit suçu… Bu bir yorum.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Vali…

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Biz, tehdit ne olursa olsun, örtülü, gizli, karşıyız ama Belediye Başkanımızın öyle bir fiili vaki olmuş mu olmamış mı, onu bilemem, o sizin yorumunuz.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Basında var Sayın Bakanım.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Tehdit ister açık olsun ister gizli olsun, bu şık bir davranış değildir. Tehdidin her türüne karşıyız. Her şeyi biz açık, net söyleriz ve söylemimizde de kişi haklarını gözetiriz.

Sayın Eryılmaz’ın Suriye kapılarına ilişkin bir değerlendirmesi oldu. Yayladağı Hudut Kapımızı 21/6/2013 tarihinden itibaren yaşanan olaylar nedeniyle geçici bir süre gümrük hizmetleri verilmesini durdurmak suretiyle kapatmış durumdayız. Yani kapı hukuken açık, fiilen geçici olarak durdurulmuş. Gerekli önlemlerin alınması, orada teknik araç gereç şeylerinin takviye edilmesi, bunlar sağlandıktan sonra gümrük hizmeti verilmeye devam edilecek. Diğer kapılardan da aslında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının girişi, Suriye girişi, araçların girişine ilişkin gümrük hizmeti vermiyoruz, sadece Yayladağı  değil. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kişiler ve Türkiye plakalı araçların Türkiye ile Suriye arasındaki kapılardan Suriye’ye girişlerine güvenlik dolayısıyla gümrük hizmeti vermemekteyiz.

Efendim, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler bitmiştir.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, daha süre var, iki dakika süremiz var.

BAŞKAN – Süre var diye itiraz mı ediyorsunuz? Peki.

Sayın Öğüt…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bizim sorularımıza cevap vermedi.

BAŞKAN – Sadece Sayın Öğüt’e vereceğim çünkü iki dakika var, Sayın Bakana da cevap vermesi için bir dakika kalıyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bizim sorularımıza cevap vermedi. Hayalî ihracat ne kadar, ne kadar hayalî ihracat var?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öğüt.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayalî ihracat ne kadar, onu söyle sen ya!

Hesabına gelmeyen hayalî ihracatla ilgili sorunun cevabını vermiyor. Ne kadar hayalî ihracat var?

BAŞKAN – Devam edin, süreden gidiyor Sayın Öğüt, süre gidiyor.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Bakanım, şunu sormak istiyorum: Sağlık Bakanlığımız ve Hükûmetimizin sürekli teşvik ettiği bir şey var “Beyaz undan kaçının, kepekli un ve siyah tam buğday ununa geçin.” diye. Fakat fırınlarda veya normal marketlerde kepekli ekmeğin ve tam buğday ekmeğinin fiyatı neredeyse 2 misli. Bunun da sebebi olarak KDV’nin çok yüksek olması söyleniyor yani birinde yüzde 1’miş, tam buğdayda yüzde 8’miş. Bu konuda bir önlem almayı düşünüyor musunuz? Bunu söylemek istiyorum.

Bir de, sizin görev alanınıza giriyor mu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Biraz daha süre isteyebilir miyim efendim? On saniye…

BAŞKAN – Bir dakikamız kaldı.

Sayın Bakan, buyurun.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Teşekkür ediyorum.

Bu konu sadece Sağlık Bakanlığımızı değil… Bu sene İsrafı Önleme Yılı; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız bunu ilan etti. Evet, siyah ekmek yenilmesi doğru bir politika. O konuyu biliyoruz, üzerinde çalışma yapılıyor. Bir KDV farkı var. Eminim ki onu hem tüketicinin hem ekonominin durumunu gözetmek suretiyle bir çözüme kavuşturacağız.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ben teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler bitmiştir.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Karar yeter sayısı efendim.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Elektronik yapalım Başkanım.

BAŞKAN – Elektronik mi yapalım, ara mı verelim, ne yapalım?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yok canım, nereye? 100 kişi bile yok Başkanım.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Başkanım, yok ya, bunun tartışılacak bir yanı yok ki.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı olmadığından beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.12


 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Tasarının maddelerine geçilmesi oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tasarının maddelerine geçilmesini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Birleşime otuz dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.24


 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.56

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

490 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 30’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Birinci sırada Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.

Buyurun Sayın Günal.

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tüketiciler açısından önemli olan ve uzun süredir beklenen bir düzenlemeyi görüşüyoruz. Tabii, çalışmanın içerisinde, az önce Sayın Bakan bazı yeni düzenlemeleri ifade etti, bunlar gerekli olan şeyler ama eksik olanları da arkadaşlarımız yine burada, önergelerle veya muhalefet şerhindeki eleştirileriyle birlikte sizlerin dikkatine sunacaklar. İnşallah, kanunlaşmadan önce bu önergeler dikkate alınarak tüketicilerin haklarını daha da garantiye alan ve firmalar karşısında koruyan bir hâle gelir diye düşünüyorum. Neden öyle söylüyorum? Çünkü, bazı iyi gelişmeler olmakla beraber, bunlar zamanın gerisinde kaldığı için sürekli düzeltmeler yapılıyor. Şu anda, bunu yaparken de daha dikkatli olursak kısa süre sonra yeni değişiklikler yapmak zorunda kalmayız.

Dolayısıyla, burada, baktığımız zaman, değerli arkadaşlar, bazı haklardan mevcut kanundan daha geriye gidenleri var. Belki, bir şeyleri düzeltelim derken -yine tüketicilerin aleyhine olan- başka bir düzenleme ihtiyacına da yol açabiliriz gibi görünüyor. Çünkü, aslolan tüketici olduğuna göre, tüketicinin haklarını tüketici örgütleriyle araması lazım. Kanunun içinde bunlar gerekçesinde geçmesine rağmen, bazı maddelere baktığımız zaman, bu kurullarda, hakem heyetlerinde maalesef sivil toplum örgütlerinin, tüketici örgütlerinin temsilinin azaldığını görüyoruz. Başka düzenlemelerle kurumlar değiştiriliyor ama kendi başlarına tüketicilerin haklarını araması mümkün olmadığına göre, bu örgütler aracılığıyla, dernekler aracılığıyla kendilerinin haklarını koruyacak inisiyatifler aracılığıyla bunu gerçekleştirebilirler.

Öte yandan, burada, sözleşme yapma mecburiyeti gibi bazı yükümlülükler de yine tüketiciye yeni ek yük getirecek bir düzenleme niteliğinde. Bir taraftan işi zapturapt altına alalım derken tüketicilere yeni yükler getirilmesini de esasen doğru bulmuyoruz. Özellikle, bu hâliyle baktığımız zaman, 4’üncü maddesinde (3)’üncü fıkrada bir hüküm var. Eğer böyle yasalaşırsa… Tüketici dernekleri de aynısını söylüyor, komisyon üyesi arkadaşlarımızın muhalefet şerhinde de bu konuya dikkat çekilmiş, demek ki bu eksiklik giderilememiş. Bu hâliyle geçtiği zaman, faiz dışındaki ek ücret ve komisyonlara da yasal dayanak oluşturabilecek bir çerçeve çizilmiş oluyor. Dolayısıyla, şimdiye kadar yargı organları tarafından iptal edilen ek ödemelere de hukuki bir zemin yaratılmış oluyor yani. Düzeltelim derken bir taraftan… Bir tarafını düzeltirken öbür tarafını bozarsak, sanki mefhumu muhalifinden giderek bunları istemek yasalmış, doğruymuş gibi bir sonuca çıkıyor.

Yine, burada, arkadaşlarımızın ifade ettiği başka bir husus var: Yine 4’üncü maddenin (8)’inci fıkrasında “en az faiz oranı kadar” diyorsunuz. Sayın Işık Sayın Bakana az önce soru içerisinde de sordu, bu faizsiz bankacılıkla ilgili hususlar var, ona ilişkin yapılan işlemlerde adını koymamız lazım. Hani “Kediye kedi deriz.” diyorlar ya! Eğer, burada bir şey yapıyorsanız, faizsiz enstrüman varsa bunu faize bağlamak doğru değil. Dolayısıyla, burada da işin içerisine, faizsiz bir enstrümanın içerisine faizi sokmuş oluyoruz. Bunu da doğru bulmuyoruz.

Sonuç itibarıyla bunlara baktığımız zaman, bir taraftan tüketici yerine bankaları yani firmayı korumuş duruma geçiyoruz. Bir taraftan amacımız tüketiciyi korumak, kanunun adı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, burada değişiklik yapıyoruz ama öbür taraftan, bankaları ve firmaları koruyoruz.

Diğer bir husus ise: Bu birinci bölümde yer alan bazı maddelere, örneğin 9’uncu, 10’uncu, 14’üncü maddelere baktığımız zaman, bu hükümler farklı bir şekilde tüketicileri yükümlülük altına sokuyor Sayın Bakanım. Reklam olarak yanıltıcı reklamın önünü açan düzenlemeler var. Eğer sorumluluğu ona göre düzenlemezsek, ayıplı mal ve hizmet üretenler bu sorumluluktan kurtulabilme imkânını bu düzenlemeyle yakalayabiliyorlar. Dolayısıyla, burada, bu düzenlemeleri yaparken getireceği sonuçlar konusunda da dikkatli olmak gerektiğini düşünüyoruz. Maalesef, bu sunanlar lehine bir şey oluşuyor. Öbür taraftan, hizmeti alan tüketiciye diyorsunuz ki: “Buna göre senin yükümlülüğün var. Bunları bilmek zorundasın.” Ama satıcı veya hizmeti sağlayana da “Sen bunu bilmek zorunda olmadığını söylersen, bundan vazgeçebiliriz.” gibi bir sonuç çıkıyor. Dolayısıyla, biraz daha tüketicinin lehine esnek -satıcı ve hizmet sağlayıcının lehine değil, tüketicinin lehine- düzenleme yapmamız gerekiyor.

Hazır burada, bankalarla ilgili bir şey söylemişken kendisi Rekabet Kurumunun da ilişkili bakanı olduğu için söylüyorum. Sayın Bakanım, burada biz, bir taraftan “Banka kredilerine limit getirelim, kredi kartlarına limit getirelim.” diyoruz ama öbür taraftan, dikkat etmiyoruz ki bu krediler neden acaba artıyor, kredi kartlarının kullanımı neden artıyor diye bakmıyoruz. Siz kendiniz, bizatihi… Rekabet Kurumunun kararlarından daha önce konuştuk, bankaların bu ücret, faiz ve komisyonlarla ilgili kendi aralarında uzlaştıklarını. Değerli Bakan Yardımcımız da biliyordur herhâlde, size soruyor ama sizinle daha önce Komisyonda da konuştuğumuz için söylüyorum. Bunlarla ilgili bir anlaşma olduğunu, kendi aralarında anlaştıklarını ve bu nedenle de Rekabet Kurumunun o bankalara bu söylediğimiz anlamda ceza yazdığını biliyoruz. Dolayısıyla, burada sadece bankalara, BDDK’ya yetki vermek bu işi çözmüyor hatta bu Rekabet Kurulu kararının da uzunca bir süre çıkmadığını… Şu anda, bilmiyorum, cezalar tahsil edildi mi? Temmuz ayında galiba karar tebliğ edilmişti, itirazların sonucunu bilemiyorum, web sitesinde de bir şey göremedik. Bu vesileyle de onu hatırlatmış olalım ve eğer bir gelişme varsa bizi de bilgilendirebilirseniz seviniriz.

Sonuç itibarıyla, burada kredilerin, kredi kartlarının üzerine sınır koymak bu sorunu çözmez, taksitli satışları sınırlamak bu sorunu çözmez. Çünkü bu bir ihtiyaçtan, sadece pazarlama tekniği olarak cazip olduğu için değil. İnsanlar bir tüketim çılgınlığı içerisinde. Yani, limit koymakla bunu çözme şansımız yok. Yukarıda Hazine Bakanımıza, gündüz BDDK’nın bütçesini görüştük ve kendilerine de ilettik. Bu, bir çözüm değil. Bu, tasarrufu artıracak bir çözüm değildir. Bu, sadece yan bir önlemdir. Asıl, üretimi artırmadan, geliri artırmadan tasarrufu artıramazsınız arkadaşlar. Bunlar pansuman tedbirlerdir. Asıl, yapısal önlem lazım. Ne lazım? Üretimi artırmak lazım, geliri artırmak lazım. E ne yapıyorsunuz? Bizim hoca olarak çocuklara, öğrencilere öğrettiğimiz birinci şey şudur: Tasarruf deyince gelirin bir fonksiyonudur yatırım da tasarrufda. Yani gelirimiz artmadan, bu tarafı artırmadan tasarruf etme şansımız yok. Gelin “Sanal gündemlerle uğraşmayalım.” diyoruz. Yapısal önlemleri alalım üretimi artıracak, yatırımı artıracak. İthalatın yerine yerli üretimi, yerli girdiyi teşvik edecek önlemler almazsak hep böyle sanal tedbirlerle, geçici tedbirlerle uğraşırız. Geçici olarak belki birkaç tüketiciyi rahatlatır ama gerisinde bir çözüm olmaz.

Şimdi “tüketmesin” diyorsunuz, tüketim çılgınlığını teşvik ediyorsunuz. Bir taraftan her bulduğumuz yere AVM yapıyoruz Sayın Bakanım. AVM yasası çıkmıyor, her yere AVM yapıyoruz. İnsanlar çıkıyor alışverişe, çocuklar görüyor, adamın yeterli geliri yok ne yapacak? “Filancanın çocuğu istemiş, ben de istiyorum.” Nefis… Hepimiz babayız, ne yapıyoruz? Gelirimiz olmasa da gidiyoruz, kredi kartıyla veya taksitle alıyoruz. Kafamızı çeviriyoruz AVM, öbür tarafa bakıyoruz “shopping center!” Ya, 3 tanesi daha geçen hafta açıldı, birini Sayın Başbakan açtı, birisi yolun üzerinde. 2 tanesi çok büyük, Ankara’da yenisi açıldı, yan yana sayılır neredeyse. Yani bu nasıl oluyor, benim aklım ermiyor. Sonra da vatandaşa diyorsun ki “Tüketme kardeşim.” Yani nasıl tüketmesin? Sonra da diyorsun ki “Kısacağım.” E, geliri yok, ne yapsın adam? Ya kredi kartına yüklenecek ya tüketici kredisine yüklenecek.

OKTAY VURAL (İzmir) – Fazla ciddiye alma.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Onun için, bunların fazla bir şeyi yoktur. Tabii ki gerekli bazı önlemler alınması gerekir ama sadece taksitlere sınır getirmeyle veya kredi kartına, kredi kullanımına sınır getirmeyle olmaz. Esastan çözüm olacak bazı tedbirler almak gerekir, aksi takdirde tezat içerisine düşeriz. İnşallah, bu eksiklikler de arkadaşlarımızın vereceği önergelerle giderilerek, tüketicinin daha da korunduğu, onların lehine olan bir düzenlemeye dönüşür diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

İkinci konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Hasan Ören.

Buyurun Sayın Ören. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum ama bu kürsüye ne zaman çıksam -kendime söz verdim- AKP’nin bu ileri demokrasi anlayışıyla ilgili devamlı tekrarlayacağım.

TRT 3’te yani Meclis kanalında Hakan Şükür’ün nostaljik golleri gösteriliyormuş Sayın Bakanım, Başkanım. Eğer tüketiciyi koruma kanunundan daha önemliyse Hakan Şükür’ün o nostaljik golleri, bu Meclisi TRT 3 vermiyor ise, bu Mecliste bu çalışmayı vermeyecek ise o zaman biz burada kendi kendimize spor mu yapıyoruz? Yani böylesi önemli bir konu.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Bizi yok mu sayıyorsun?

HASAN ÖREN (Devamla) – Meclis Başkan Vekilim, saat 19.00’dan sonra, acaba, gerçekten, TRT 3 niçin bu Meclis çalışmasını vermez? Yani o her zaman “sandık” dediğiniz, sandığa gidip oy kullanan insanların gerçekten bizi denetleme hakları yok mu? Böylesine önemli bir tasarı görüşülürken onlar televizyonların başında bu boş koltukları görseler, yasamanın baypas edildiğini görseler, acaba sizinle nasıl bir ilişki geliştirirler, anlamak mümkün değil.

Bu kanunla ilgili, 2006 yılında, Sayın Abdüllatif Şener bankalardan sorumlu Devlet Bakanıydı, o zamanlar çok yalvarmıştık kendisine. “Sayın Bakanım, ne olursunuz -komisyonda tartışıyorduk- bu kredi kartlarıyla ilgili yurttaşlarımızın kullanma alışkanlıkları gelişmiş ülkelerdeki gibi gelişmemiş.” Promosyonla, iş yerlerine girerek bu kredi kartlarının özendirilmesi ve toplumdaki yaşayan insanlara verilmesinin sakıncalı olduğunu… “Buna bir limit koyalım. İnsanların aldığı aylıklarının, kazançlarının 2 katı, 3 katı, 4 katı, 5 katı olsun.” dediğimizde, hani o Gezi Parkı’ndan sonra Başbakanın söylediği faiz lobisi var ya, AKP’nin döneminde palazlanan, güçlenen, o gün de Abdüllatif Şener’e istedikleri boyunduruğu vurdular ve bu kredi kartlarıyla ilgili, bütün vatandaşların ellerinde fazlasıyla olma imkânını sağladılar. 56 milyon kredi kartı 17 milyon vatandaşın elinde. 17 milyon vatandaşın elinde 56 milyon kredi kartı var.

2002 yılında 6,5 milyar olan tüketici kredileri -o çok söylediğiniz, yakındığınız faiz lobisi tarafından- 2013 yılı itibarıyla 232 milyara çıkmış. Bireysel kredi kartı, sokaklarda sattığınız kartlar, 2002 yılında 4,5 milyarmış, -yani vatandaşın, izleyemeyen vatandaşımızın daha iyi anlayabileceği şekilde 4,5 katrilyonmuş- 2013 yılı sonu itibarıyla 81 milyara gelmiş. Yani on yıllık siyasi anlayışınız, uyguladığınız politikayla faiz lobisini yaratmışsınız ve bu ülkenin yüzde 62 dar gelirli insanını da kredi kartı mağduru olarak bir yana koymuşsunuz. 17 milyon kredi kartı kullanıcısının 2 milyonu icrai takipte...

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Pert olmuş, pert!

HASAN ÖREN (Devamla) – ...1,5 milyonu eksik ödemede. Yani yüzde 20 ödemeden bahsetmiyorum, bir ay ödüyor, iki ay ödeyemiyor. 2010 yılı sonu itibarıyla, 10 milyon vatandaş yüzde 20’sini ödüyor. 17 milyon kart, 13,5-14 milyon insan ödeme zorluğu içerisinde. Şimdi, BDDK diyor ki: “Ben kredi kartlarına sınırlama getiriyorum.” Uyan, sabah oldu! 2006 yılında söylemiştik. Bu vatandaşlar kredi kartı kullanımıyla ilgili bu kadar özendirilir ise sokaklarda bu kadar kredi kartı satılır ise sonucunun bu olacağını söylemiştik. Şimdi, borçlu olan bu kadar kredi kartlısına çözüm getirmeden, BDDK “Birinci yıl aldığınız aylığın 2 katı, ikinci yıl 4 katına çıkaralım.” uygulamasına geçiyor.

Peki, icrada olanlara gerekli çözümü getirmeyecek miyiz? 52 milyar yani 52 katrilyon para kazanmış bankalar. Türkiye’de, en fazla para kazanan 10 firma içerisinde 8’i banka. Bunlar taşın altına ellerini koymayacaklar mı? Hamama girip biraz terlemeleri gerekli değil mi? O zaman ne yapalım? Bakın, kanun teklifleri var, benim de kanun teklifim var. İcrai işleme düşmüş olan arkadaşlarımızı -veya ödeme zorluğu çeken arkadaşlarımızla ilgili- kolaylaştırıcı, aldıkları aylığın içerisinden ödeyebilecek duruma getirelim ilk önce, ondan sonra beyaz sayfa açalım. Yüz yirmi ay vade yapalım, faizleri silinsin, alınacak ücretler silinsin. Bu icrai işlemle ilgili devam eden dosyaları yüz yirmi ay vade yapalım. Bankalar bunun dışında yeni kredi kartlarını dağıtacaksa işte o zaman aldığı aylığın 2 katıyla veya 4 katıyla ilgili bulunan çözüm işe yarar. Yoksa 4 milyon insan kredi kartı ödeyemez iken siz, şimdi “üç aylık” deseniz, “beş aylık” deseniz, bu kredi kartını sınırlandırsanız ne işe yarayacak? Hiçbir işe yaramayacak. E, siz Meclisi baypass eder iseniz sadece Bakanlar Kurulunda, hatta Bakanlar Kurulunun ötesinde Recep Tayyip Erdoğan’ın iki dudağının arasından çıkan kararlarla, kanun hükmünde kararlarla bu işi yürütmeye kalkar iseniz Meclisin hâli de bu olur. Meclisin o “ceylan derili koltukları” denen, halkın öyle bildiği yerlerde kimse oturmaz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ama “aşınmasın” diye!

HASAN ÖREN (Devamla) – Olabilir, o da olabilir. Evet, “aşınmasın” diye de olabilir.

Değerli arkadaşlarım, 2002 yılında 500 lira, bin lira ücret alan bir arkadaşımız aldığı bin liranın sadece 75 lirasıyla borçlanmıştı. Yani, bin lira para alan arkadaşımızın 75 lira borcu vardı. Öyle bir hâle getirdiniz ki ülkeyi pembe bulutların üzerinde tarif ediyorsunuz. E, bu kadar medya bana çalışsa ben de bundan daha iyisini yaparım, Cumhuriyet Halk Partisi de bundan daha iyi yapar, muhalefetin bütün partileri de bundan daha iyisi yapar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Zaten yaparız canım.

HASAN ÖREN (Devamla) – TRT 3’ü bile siz “Muhalefetin sesi duyulur.” diye kısıtlamaya gittiniz. Meclis başkan vekilleri bu konuda sıkıntı duymuyorlar. Ben sıkıntı duyarım o koltukta otursam. Benim emrimde olan, İç Tüzük’üyle beraber benim hükmettiğim bu Meclisde Hakan Şükür’ün attığı nostaljik gollerden daha değersizse ben orada oturmaktan sıkıntı duyarım. Niçin, gecenin bu saatlerinde, sabahlara kadar burada olacağız? Size anlatacak bir şeyimiz yok. Topu topu 25 milletvekili var. Peki, buradaki sesimizi halka duyurmak istiyoruz, onu da siz engelliyorsunuz.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Hepsini çağıracağız şimdi.

HASAN ÖREN (Devamla) – Ondan sonra, dönüp diyorsunuz ki: “Muhalefet çözüm üretmedi.” E, peki, çözümü nerede üreteceğiz? Bu kürsüde üretmeyeceğiz mi? Bu kürsüden sizlere konuşmayacak mıyız? Ortak aklı bu yasamada ortaya koymayacak mıyız?

Değerli arkadaşlarım, bu, Sayın Genel Başkanımızın söylediği gibi, bir diktatörlüktür. Eğer sandıktan çıkmayı, sandıktan çıkanları meşru görüyor iseniz onun Meclisi de meşrudur. Bu Meclise kısıtlama getiremezsiniz. Bu Mecliste biz bunları tartışmaz isek, bunları konuşamaz isek tüketicinin haklarını kimin koruduğunu, kimin korumadığını nasıl anlatacağız? İşte, çözüm getiriyoruz, bölün yüz yirmi aya. İnsanlar ödeme kolaylığını bulsunlar. Ödeme kolaylığını bulduktan sonra, yeni koyduğunuz kuralın da işlemesini sağlayın ama buraya geldiğinde “faiz lobisi” diye yakındığınız, “faiz lobisi” diye yanına yaklaşmadığınız o bankalar yine size istediklerini yaptırıyorlar.

Türkiye’de, 2002 yılında, toplam 47 katrilyon yani bugünkü parayla 47 milyar borç varmış; Türkiye’de yaşayanların ev kredisi, araba kredisi, aldığı bütün kredilerin hepsi, 2002 yılında. 2013 yılı sonu itibarıyla 965 milyar yani eski parayla telaffuz etmeye kalkar isek 965 katrilyon. Sıfırları atmasaydınız, Türkiye’yi, Türkiye’de yaşayan yurttaşların dilinin alışık olmadığı bir kelimeyle karşı karşıya bırakacaktınız; kentilyonla. Biraz daha gayret eder iseniz… Eski parayla 47 milyon olan Türkiye’deki yurttaşlarımızın borcunu 965 katrilyona çıkarmışsınız. Hani, fakir, fukara, gurebanın sizler temsilcileriydiniz!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ÖREN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, kredi kartlarıyla ilgili sorunun çözümü bulunmadığı süre içerisinde yapılan düzenlemelerle halkın rahatlaması mümkün değildir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ören.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına, Mardin Milletvekili Erol Dora. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Dora.

BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, günümüzde, serbest piyasa ekonomisinin egemen olduğu ülke hukuklarında, tüketim olgusuna bağlı olarak tüketici kesimi ön plana çıkaran yaklaşımlarda, tüketiciler, korunması gerekli zayıf kişiler grubu içinde ele alınmaktadır. Bu bağlamda, tüketici kesimini oluşturan kişilerin korunması, kendine özgü, bağımsız ve sosyal hukuk alanına giren temel bir konu olarak incelenmektedir. Bireylerin daha iyi çevre koşullarında ve daha rahat bir biçimde yaşama arzusu, üretim ve tüketim ilişkisi içinde gerçekleşen yapısal farklılaşma nedeniyle değişime uğramıştır. Bu bağlamda, tüketici, devleşen karteller, haksız işlem koşulları, haksız rekabet, fahiş fiyat artışı, ağır kredi koşulları, oldubittiye getirilen işlemlerle karşı karşıyadır. Bu durum, tüketicinin korunmasına yönelik olarak getirilmiş düzenlemelerin ne kadar haklı ve gerekli olduğu hususunu açıkça ortaya koymaktadır. Hukukun ve hukukçunun görevi de tüketicinin bu ortamdan çıkarılması için gerekli koşulların oluşmasını sağlamak olmalıdır.

Bize göre tüketici, temel gereksinimlerinin giderilmesi ve sağlıklı bir çevrede yaşama gereğinin yerine getirilmesi için seçim hakkını kullanabileceği bir ortamda eğitilmiş ve bilgilendirilmiş olarak güvenlik içinde ekonomik faaliyetlere katılan, bu katılımı nedeniyle uğrayabileceği zararı tazmin edilen, bu haklarının korunması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi hususundaki taleplerini, oluşturacağı örgütler aracılığıyla ya da bireysel olarak kamuoyuna duyurma hakkına ve taleplerinin dikkate alınmasını isteme yetkisine sahip kabul edilen kişidir.

Sayın milletvekilleri, dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de tüketiciler, üretim faaliyetlerinin giderek sayılamayacak derecede çeşitlenip karmaşıklaşmasının yarattığı üretici ve tüketici sorunlarıyla karşı karşıya olmanın getirdiği sıkıntılarla iç içedir. Ancak, çıkacak kanun bazı hususlarda iyi düzenlemeleri içermekle birlikte, bazı hususlar açısından tüketicilerin haklarında önemli kısıtlamalar yapmakta, mevcut hâlden geriye giderek önüne geçilemez tehlikeler içermektedir; bu anlamda, Başbakanın çok yakındığı faiz lobisine bizzat Hükûmet eliyle halkı teslim etmektedir.

Kanunun, daha hazırlanma aşamasında iken, hemen hemen bütün tasarı ve tekliflerde olduğu gibi, konu hakkında yeterli bilgili ve ilgili akademisyenlere bırakılmadığı için, Avrupa Birliği direktiflerinin eksik veya yanlış tercümeleri, kanun yapım tekniği açısından dili ve kaleme alınışında hatalar olması, genel kanun metinlerinde işlenen kavramlara uzak kalınışı, kanun içi boşlukların çokça bırakılması ve özellikle bazı haklar tanınırken bazı mevcut hakların geriye alınmaya çalışılması ve beklenen hakların tanınmayışı gibi, ülke ekonomisi ve ferdin refahı açısından hayati öneme sahip bu kanunda olmaması gereken eksiklik ve hatalara rastlanmaktadır.

Özellikle, bankacılık ve inşaat sektörü gibi tüketicilerin en çok hukuki ihtilafa düştüğü durumlarda, sektörü koruyucu yeni hükümler ile mevcut haklardan geriye gidişi sosyal devlet ilkesiyle bağdaştıramamaktayız.

Tüketici Örgütleri Federasyonunun hazırlığı raporda 2012 yılı hak arama sürecinde yaşanan tüketici sorunlarına bakılmakta ve geçmiş yıllara göre artış gösteren bir seyir izlediği görülmektedir. 2012 yılında da ülkemizde hak ihlallerinin boyut kazanarak devam etmesi, hak arama mücadelesinde daha etkili ve yoğun emek harcamayı zorunlu ve gerekli kılmaktadır. Tüketicinin temel ihtiyaçlarını etkileyecek başta benzin ve diğer akaryakıt ürünleri olmak üzere, yüksek oranlarda zam yapan kamu kuruluşları ile adil vergi toplamak yerine dolaylı vergilerle yükü tüketici yurttaşa yükleyen kamu otoritesinin uygulamalarıyla, telekomünikasyon, bankacılık, genetiği değiştirilmiş organizmalar, gıda sigortacılığı, turizm ve diğer sektörlerde yaşanan ayıplı mal ve hizmetler, haksız sözleşme şartları, satış sonrası hizmetlere ilişkin haksız, yasa, hukuk tanımaz uygulamalar devam etmektedir.

Bankacılık sektörünün yasaya ve hukuka aykırı haksız uygulamalarına baktığımızda: Mobil elemanlar yoluyla ve stantlarda rastgele kredi kartı dağıtılmaya devam edilmesi; kredi ve kredi kartı sözleşmelerinin bir nüshasının tüketiciye verilmemesi; dağıtılan kartların limitlerinin kişinin gelirine göre belirlenmemesi; kullanımdaki kredi kartlarına tek limit yerine “Tuşa bas, artıralım.” denilerek keyfî uygulamalarla kişinin her kartına ayrı limitler tanınması; asgari ödemesini yapan ya da temerrüde düşen kredi kartlarına bileşik faiz uygulanması; ortak ATM’den para çekilmesi ile hesap görüntülenmesinden ücret alınması; havale ya da EFT yapan tüketicilerden yüksek tutarlarda masraf alınması; kredi kartından ücret, aidat, cari hesaplardan hesap işletim ücreti alınması; kredi kartı aidatının iade edilmemesi yönünde verilen yargı kararlarına tepki olarak kredi kartının kullanıma kapatılması; konut başta olmak üzere, alınan tüketici kredilerinde bilgi ve onay dışında sigorta yapılması; yapılan alışverişlerde kredi kartından yasaya aykırı olarak komisyon alınması; konut finansmanı kredilerinin erken kapatılmasına ceza uygulanmasıyla, yeniden yapılandırmalardan yeniden yüksek tutarlarda ücret alınması. Tüm bu aykırı uygulamalara karşı, kamu otoritesi olan Merkez Bankası ve BDDK’nın görevlerini yapmaması problem teşkil etmektedir.

Sayın milletvekilleri, BDDK’nın bankalar ve tüketici kredisi veren finansal kuruluşların faiz dışında tüketiciden talep edeceği ücretlerin belirlenmesi anlayışı, kanunun ruhuna ve tüketiciyi koruma anlayışına uygun değildir. BDDK, bugüne kadarki tarz ve çalışma şekliyle tüketici ile finansal kuruluşlar arasında bir denge oluşturma işlevi görmüştür fakat söz konusu düzenlemeler, tüketiciyi yani korunması gerekeni ilgilendiren düzenlemelerdir. Bu açıdan bakıldığında, BDDK gibi lobi faaliyetlerinden etkilenen ve denge kurmaya çalışan bir kurumun tüketiciyi koruma işlevini gerçekleştirmesi ontolojik olarak mümkün değildir. Aynı zamanda, tüketiciden faiz dışı ekstra ücret alınması için Meclis Genel Kurulunun düzenleme yapması, kamu yararını hiçe saymak anlamına gelmektedir. Bu maddeyle Hükûmet, bankaların faiz dışı geliri olan ve her geçen gün yenisi eklenen 60’ı aşkın kalemde alınan ücretleri meşrulaştırmaktadır. Bankaların yanı sıra tüketicilerle sözleşme imzalayan tüm şirketlerin ücret ve masraf almaları da hüküm altına alınmıştır. GSM şirketlerinin, elektrik, doğal gaz, su dağıtımı yapan kuruluşlar ile diğer tüm şirketlerin ücret ve masraflarla tüketicileri mağdur etmeleri yasal hâle getirilmiştir.

Yürütmenin işlevi “düzenleme” adı altında sermayenin tüketiciyi sömürmesini meşrulaştırmak değil, tüketicinin haklarını korumak ve gelir dağılımında adaleti sağlamak adına tüketici lehine düzenlemeler yapmaktır. Bu açıdan, kanunda hizmet sağlayıcıların Anayasa’ya da aykırı şekilde çeşitli isimlerle ücret almasının yasal olarak engellenmesi gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, Reklam Kurulundaki kurul üyelerinin sayısının 29’dan 11’e indirilerek işçi ve memur sendikaları konfederasyonları ile Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği gibi meslek kuruluşlarının temsiliyeti kaldırılmıştır. Ne yazıktır ki yürürlükteki yasanın belirlediği yapı daha kapsayıcı ve demokratikti.

Değerli milletvekilleri, hukukun temel ilkelerinden olan zayıf yanın     –tüketici- güçlü yan -mal ve hizmet piyasaları- karşısında korunması gerekmektedir. Önümüzdeki süreçte yığınsal tüketici mağduriyetlerine yol açacak yeni sorunların ortaya çıkması istenmiyorsa tüketicilerin sesine kulak verilmeli ve tüketicinin korunması hakkındaki kanun taslağında haksız talepleri meşrulaştırma girişimlerinden vazgeçilmeli ve taslak, tüketici talep ve ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yasalaştırılmalıdır. Aksi durumda, tüketicilerin mağduriyetleri kaçınılmaz olacak, çıkarılan yasa olması gereken amaca hizmet etmeyecektir.

Konuşmama son verirken Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.

Gruplar adına konuşmalar bitmiştir.

Şimdi, şahısları adına konuşmalara başlıyoruz.

Birinci konuşmacı Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tasarı’nın birinci bölümü üzerine şahsım adına söz aldım, bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu tasarıyla kâr payını bağırta bağırta faize eşitliyorsunuz, faiz lobisine teslim olmuş vaziyettesiniz. BOP eş başkanlığıyla küresel akıl hocalarınızın suflörlüğünde tüketiciyi sermayeye teslim ediyorsunuz. Bu bölümde kâr payını faize eşitliyorsunuz, faiz lobisine tüketiciyi teslim ediyorsunuz.

Biraz önce sordum, “TUSKON’u mu tercih ediyorsunuz MÜSİAD’ı mı?” diye. Çünkü, bazı kanunlarda, tasarılarda TUSKON’u dercediyorsunuz. Söylemesek kendi aranızda bile problem çıkacak.

Şimdi, öğrenciye “tüketici” diyoruz, AKP grup başkan vekili garipsiyor. Evet, öğrenci tüketicidir.

Şimdi, Hükûmetin arınma vakti, doğruyu söyleyin. Tüketiciye “Biz, sizi faiz lobisine teslim ediyoruz.” diyor musunuz, demiyor musunuz? Bunu verdiğimiz önergelerle düzeltecek misiniz, düzeltmeyecek misiniz? Bunu özellikle sormak istiyorum.

Burada, biraz önce, Sayın Başkan, kullandığım bazı ifadeler için Sayın Bakanı korumak amacıyla Sayın Bakanın Genel Kurul üyesi olmadığı anlamına gelebilecek ifadeler kullandınız bence. Sayın Bakan Genel Kurulun üyesidir, ben döndüm, ona söyledim. Burada, AKP’de kimse yok ki kime ne söyleyeceksiniz? Burada, gerçekten çok üzüldüm ve “tüzüksel hak” diye bir şey var mı? Açtım, baktım, benim konuşmamda, tutanaklara baktırdım “tüzüksel hakkım” demişsiniz. Böyle bir şey var mı? Onu bir ifade… Böyle bir Türkçe var mı? Lütfen, baktırın. Hangi maddeye göre bunu söylediniz? Çünkü, söz istediğimiz takdirde maddesini soruyorsunuz, siz de bunu bana bir söyleyin; söylemezseniz ben gerekeni kendi açımdan dile getiririm ileride.

Şimdi, Sayın Bakan dolaylı teşekkürü üretip kendisi sahipleniyor. Biz dolaylı değil, doğrudan teşekkür etmekten falan hiç çekinecek insan değiliz. Ettik de zaten. Kime etmemiz gerektiğini de söyledik. Fakat dolaylı bir özrü dilemeyip erdem sahibi olmayı istemiyorsanız ben size ne söyleyeyim? Genel Kurulda kimse olmuyor biraz önce ifade ettiğim gibi, kime dönüp konuşacağım? İktidar partisi takip etmiyor, bazen Hükûmet bile olmuyor burada.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Gelecekler, şimdi hepsi gelecek.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Şimdi, dolayısıyla bu tür sıkıntılar ortaya çıkıyor. Müdahale ederken onun için dikkat etmeniz lazım Sayın Başkanım. Kaldı ki söylediğimde bir hakaret yok, Sayın Bakan cevap da vermemiş.

Sayın Başkan, bakın, ben Emin Haluk Ayhan olarak dün Milliyetçi Hareket Partiliydim, o düşünceleri savunuyorum, bugün de aynı yerdeyim, yarın da aynı yerde olmaya devam edeceğim. Bunu özellikle bilmenizi istiyorum. Bulunduğu yerde ayağını yere basamayıp ömrü boyunca nefret ettiklerinin ona vereceği, taltif edeceği bir duruma hiç gelmedim, Allah beni bu duruma getirmekten de ne yapsın? Sakınsın. Böyle bir duruma insan zaman zaman gelir, gerçekten zordur. İnsan haysiyeti önemlidir. Allah kimseye haysiyetini ne yapsın? Kaybettirmesin.

Gerçekten şunu burada ifade etmek istiyorum: Sayın Bakanım, bu tasarıda tüketiciyi faiz lobisine teslim etmeyiniz. Geliniz, burada arınınız. Verdiğimiz neleri, önergeleri dikkate alınız. Sıkıntıya girmeyiniz. Bakın, yarın, siz, tüketiciyi faiz lobisine teslim eden bakan konumuna düşeceksiniz. Bundan biz sizin iyiliğinizi, milletin, tüketicinin iyiliğini istediğimiz için söylüyoruz. Aksi takdirde, zatıaliniz böyle bir şekilde kendini ifade ettirmek istiyorsa bizim onun için yapacağımız hiçbir şey yok, bir şey de söylemeyiz, siz bundan zevk de alabilirsiniz ama gerçekten onu ifade etmek istiyorum.

Bu bölümdeki önergelerimizin Genel Kurul tarafından dikkate alınacağını düşünerek yüce heyete saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, teşekkür ederim.

Ben Genel Kurula hitap etmeniz gerekir diye size ricada bulundum ama canınız sıkıldıysa bunu daha önceden dile getirebilirdiniz, ben size söz verirdim.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Hayır, gayet rahat söyledim.

BAŞKAN - Bu kadar zaman sıkılmışsınız, daha önce söz verirdim size. Benim bildiğim, konuşmalar Genel Kurula göre yapılır.

Teşekkür ederim.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Hayır, Sayın Başkan, kürsüyü şahsınız açısından değerlendirmeyin. Sayın Bakanın yerinde olsam istifa ederim.

BAŞKAN – Şimdi, ikinci konuşmacı Bursa Milletvekili Mustafa Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Genel Kuruldan saymıyorsunuz onu.

BAŞKAN – Genel Kurula konuşulur, bakan da Genel Kurulun bir üyesidir.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – O da Genel Kurulun üyesiyse…

BAŞKAN – Üyesidir, hitap Genel Kurula doğru olur.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Evet, Sayın Bakan da Genel Kurul üyesi.

BAŞKAN – Ben böyle biliyorum, böyle de uygulayacağım.

Teşekkür ederim.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Tüzüksel hak nedir, maddesini söyleyin?

MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) – Sayın Başkanım, süreyi tekrar…

BAŞKAN – Peki, tamam, yeniden başlatalım.

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının birinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, 89 maddeden oluşan bu kanun tasarısının hem hazırlanma aşamasında Bakanlık bürokratlarımıza ve Bakanlığımıza hem de Meclis çalışmalarında alt Komisyon ve üst Komisyon üyelerimize katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Gerçekten çok anlamlı tartışmalar yaptık ve yasa tasarısının olgunlaşmasına katkı yaptık.

Özellikle, son yıllarda ticaretin çeşitlenmesi, iletişim araçlarının, ortamlarının gelişmesi ve değişmesi sonucunda tüketici hakları da çok büyük önem kazandı. Tasarımız, kredi kartından banka sözleşmelerindeki düzenlemelere, konut kredilerine, ayıplı malların iadesinden paket tur alan vatandaşların mağdur edilmemesine, İnternet’ten satışlara ve reklamlara kadar birçok alanda çağdaş düzenlemeler getiriyor. Çok da olumlu birtakım gelişmeler var, onların bir kısmını paylaşacağız.

Kanun tasarımız, aslında bazı arkadaşlarımız söyledi, onun aksine pek çok kurum ve kuruluşun, sivil toplum örgütlerinin, tarafların görüşü alınarak hazırlanmıştır. Bu daha önce de böyle oldu, Meclis çalışmalarında da böyle oldu hem alt Komisyon Başkanımız hem üst Komisyon Başkanımız her tarafa söz vererek bu kanun tasarısına katkı yapmalarının önünü açtılar, bunu da belirtmek istiyorum.

76 milyonu ilgilendiren bu kanun tasarısı, aslında hak arama yollarını kolaylaştıran, çağdaş haklar getiren, cezaların amaca uygun olmasını ve etkinin artmasını, bürokratik işlemlerin de azaltılmasını sağlayan bir kanun tasarısı hâline gelmiş oldu.

Gazete ve dergi gibi süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen promosyon kampanyaları, yine işletmeler tarafından yılda düzenlenen indirim kampanyaları gibi birçok düzenleme getiriyor. Burada da tüketicilerin haklarını koruyacak çok ciddi tedbirler ve yeni maddeler getirilmiş durumda. Ben bunun çok ciddi bir aşama olduğunu düşünüyorum.

Yine, indirimli satış kampanyalarında ve promosyonlarda önceki fiyatıyla sonraki fiyatı arasında düzenlemeler getirmesi de tüketicinin korunması anlamında çok önemli.

Reklamlarla ilgili, yanıltıcı birtakım reklamlar ve çalışmaların da bu kanun tasarısıyla düzenlenerek yeni cezaların getirilmesi, denetimlerin getirilmesi de ayrıca olumlu bir gelişme, aşama. Reklam Kurulu daha aktif, daha dinamik bir şekilde düzenleniyor, uluslararası standartlara uygun hâle getiriliyor, 11 kişiyle daha etkin, daha hızlı bir şekilde karar alacak.

Yine, tüketici hakem heyetleri yeniden düzenleniyor. Tüketicilerin haklarını aramaları bu kanun tasarısıyla kolaylaştırılıyor. Gerçek dışı indirimler, özellikle yıl boyunca olan indirimler tekrar düzenlenmiş oluyor.

Yine, maketten satışlarla ilgili sigorta sorumluluğu, devre mülkler, tur hizmetleriyle ilgili çalışmalarda da bu kanun tasarısında çok önemli açılımlar meydana getirildi tüketiciyi koruyacak şekilde.

Ben şimdi, bunların üzerine, birtakım hususları tekrar gündeme getirmek istiyorum burada değinilen: Birincisi, faiz lobisine esir olmadık, olmayacağız. Bu kanun tasarısında da var, bundan sonra da olacak. Nitekim, bundan önce vergilerin yüzde 94’ü faize giden dönemleri, yine bileşik faizlerin yüzde 60 olduğu dönemleri, bir gecede faizlerin 7 bine çıktığı dönemleri düşünürsek milletin niçin AK PARTİ’yi tercih ettiğini…

HASAN ÖREN (Manisa) – Geç bunları, onlar yenmiyor artık, eskidi onlar, eskidi.

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - …faiz lobisine kimlerin esir ettiğini hepimiz biliyoruz. Yani AK PARTİ de bu yüzden onay alıyor zaten. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN ÖREN (Manisa) – Eskidi onlar, eskidi. Bırak, yemiyor artık insanlar onları. 2002’deki borç bitti.

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) – Yani, dolayısıyla, faiz lobisine esir olmadık. Faizler düşürülebildiği kadar düşürülür piyasa şartları dâhilinde, hiç kimse kusura bakmasın.

Biz hiçbir STK’yı yakın veya uzak olarak görmüyoruz, sivil toplum örgütlerinin görüşlerini önemsiyoruz. Onların görüşlerini alıyoruz, doğru görüşler varsa değerlendiriyoruz, istifade ediyoruz. AK PARTİ bu konuda sivil toplum örgütlerinin önünün açılması için de çok ciddi çalışmalar yaptı, bundan sonra da yapmaya devam edecek.

Tüketici örgütlerinin görüşlerini aldık, hem öncesinde aldık hem de Mecliste görüşürken aldık. Dolayısıyla, her türlü düşüncelerini söylediler. Yani, bir arkadaşımız burada söyledi, aslında bizim bürokratlarımıza da Bakan Yardımcımıza da gerçekten söylemişti: “Bu kanun tasarısı çok güzel hazırlanmış, teşekkür ederiz. Bizim çok fazla katkımız yok.” Ben de kendisine bu katılımlarından dolayı teşekkür ediyorum.

Katılım bankasındaki bu payın, kârın faiz olmadığını… O katılım bankasındaki yapıyı bilenler bunu söylemezler. Nitekim, hem muhalefet partilerimizin itirazları veya önerileriyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) – …bizim de katkılarımızla o maddeyi de düzenledik. Dolayısıyla, bu konuyu da yani arkadaşlarımızın bilmesi lazım.

Ben bu kanun tasarısının ülkemize, tüketicilerimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Süremiz on beş dakikadır.

Sisteme giren sayın milletvekilleri var, sırasıyla isimlerini okuyacağım.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, özellikle son on yılda hanehalkı borç oranları yaklaşık 10 kat artarak gelirlerin yüzde 50’si düzeyine ulaştı. Bu, normal vatandaşın borç yükünün altından kalkması konusunda bu yasada ne gibi bir düzenleme söz konusu yani vatandaş bundan ne istifade edecek?

İkincisi, konut kredilerinin erken kapatılması durumunda yüzde 2’lik erken ödeme cezası neye göre belirlenmiştir? Türkiye’nin bugünkü faiz şartlarından yüzde 2 çok acımasız bir oran değil midir? Bunun düşürülmesi mümkün müdür, bu konudaki önerimize katılabilecek misiniz?

Bir de bankaların, kredi kartı borcu olmadığına dair bir yazı istenmesi durumunda vatandaşlardan ek ücret talep ettikleri iddiaları var. Doğru mudur, doğruysa bunu neye göre alıyorlar?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Mevcut kanunun 10/B maddesi uyarınca kredi veren kurum da ayıplı maldan sorumludur. Yani, ben bir daire satın aldım, daire ayıplı ve bu ayıptan dolayı hem satıcı sorumlu hem banka sorumlu; mevcut olan düzenleme bu şekilde. Ama getirmiş olduğunuz düzenlemede sadece satıcı sorumlu, krediyi veren bankayı sorumluluktan kurtarıyorsunuz. Tüketici kanununun asıl amacı mağduru, zayıf olanı korumak değil midir? Bu, bu anlayışla ters bir düzenleme değil midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Erdemir…

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Bakan, tüketiciyi koruma noktasında devlete düşen farklı görevler var. Bunlardan biri yasal düzenlemelerle tüketicilere zarar verebilecek her türlü sürecin önünü almak. Fakat bir diğer yaklaşım da tüketicide farkındalık yaratmak ve tüketicinin bilincini yükseltmek.

Finans söz konusu olduğunda finansal okuryazarlık tüketiciyi korumanın çok önemli yollarından biri. Türkiye’nin bir finansal okuryazarlık eylem planı henüz yok ve PISA testlerinde de finansal okuryazarlık testini uygulamayan bir ülkeyiz. Bu konuda adım atılacak mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Reklam Kurulundan Türk Eczacıları Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği, Türk Tabipleri Birliği ve baroyu çıkartıyorsunuz. Oysaki bu mesleklerin mensupları kendi uzmanlık alanlarına giren konularda çok önemli görevler yapıyorlardı orada. İlaç gibi, zehirle arasındaki farkın sadece doz ve bilinç olduğu bir hususta Türk Eczacıları Birliğinin gönüllü olarak yaptığı görevlendirmeyi, o yapılan katkıyı arzu etmemenin amacı nedir? Bir doktorun orada bulunmamasının, baro temsilcisinin veya diş hekiminin… Ki diş hekimliğiyle ilgili reklamlar, o ürünlerle ilgili reklamlar çok önde. Niçin bundan kaçıyorsunuz? Bu kişilerin, hep belli bir amaca yönelik olarak değil, doğrular yönünde oy kullandığından ve bazı yandaş şirketlere ceza kestiğinden dolayı cezalandırıldıkları doğru mu?

BAŞKAN – Teşekkürler.

Süre var sanıyorum. Soru sormak isteyen başka kimse yoksa Sayın Bakana cevap için söz vereceğim.

Buyurun Sayın Bakan.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, evet, “Bu yasa hanehalkının borçlanmasına ilişkin ne getiriyor?” diyorsunuz. Bu yasa, ismi belli, ‘Tüketicinin Korunması Yasası.’ Yani bütün faaliyetlerin esasında hedef kitlesi insan, tüketici. Üretimi de insan yapar, tüketimi de insan yapar. Bu yasada getirilen düzenlemelerle tüketicinin harcaması ve bu harcama dolayısıyla yüklendiği külfetlerin hak ve nefaset kurallarına uygunluğunun sağlanması amaçlanıyor. Elbette ki bu uygunluğun sağlanması hanehalkına da, kredi kullanana da, “tüketici” sıfatıyla hareket eden kişilere de önemli katkı sağlayacak.

“Konutta erken ödeme, yüzde 2 fazla değil mi?” Bu zaten var olan uygulama, şu anda devam eden bir uygulama, hani “mortgage” dediğimiz yasal düzenleme çerçevesinde.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Var da yüksek Sayın Bakanım. Bu insanlar çok şikâyet ediyor, tüketicinin derdi bunlar.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ama bu erken ödemede yüzde 2 tazminat uygulamasının fazla olduğuna ilişkin, gerçekten, bizim Bakanlığımıza ulaşmış, yoğunluk kazanmış bir şikâyet de söz konusu değil. Onu ifade etmek istedim.

Sayın Tanal: “Kredi veren banka niçin sorumlu değil?” Orada üçlü bir ilişki var. Şayet banka bağlı kredi olarak kredi kullandıran durumunda ise bankanın da sorumluluğu var ama bağlı kredi ilişkisi yoksa çok doğaldır ki finansı sağlayan kurum ayrıdır, onu kullandıran ayrıdır; orada bankanın sorumluluğu söz konusu değil.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama mevcut düzenleme sorunlu Sayın Bakan yani geriye gidiyor, onu söylemeye çalışıyorum.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Aaa, geriye gidiş yok, gidiş yok burada.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Var. 10/B maddesiyle karşılaştırın.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Maddeyi detaylı okursanız kesinlikle bu yasada tüketici haklarının korunması bakımından hiçbir hâlde geriye gidiş söz konusu değil.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim, 10/B’nin karşılığı nedir şimdi?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – E, ben cevaplıyorum şimdi, detaylara girmeyeyim. Yani yasada bunun detayları var yani açıp maddeyi okumam lazım.

Efendim, Sayın Erdemir: “Finansal okuryazarlıkla alakalı neler yapılıyor?” Bu konuyla alakalı hem Hazine Müsteşarlığı ve bankalarla ilgili Hükûmet adına faaliyeti yürüten Hazinedeki birimler ve Bankalar Birliği gerekli çalışmaları sürdürüyorlar.

Sayın Özel’in Reklam Kurulunun yapısıyla alakalı değerlendirmelerini çok nesnel bulmuyorum yani öznel bir değerlendirme. Reklam Kurulunun yapısında, bu tasarıda öngörülen yeni düzenleme, Reklam Kurulunun sayısal çoğunluğu itibarıyla çalışmasındaki zorluğu, işlevsizliği ortadan kaldırmaya, daha etkin çalışmalarını sağlamaya dönük bir düzenlemedir. Yoksa ki şunun şuna ceza öngörmüş olması dolayısıyla elbette ki bir düzenleme söz konusu değildir. Düzenlemenin amacı bu.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Süremiz var.

Sayın Ayhan…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben siz söz vermeden önce basmaya çalıştım ama olmadı.

İzin verirseniz soru sormak istiyorum Sayın Bakana.

BAŞKAN – Buyurun.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, Sayın Başbakanın Denizli’de bahsettiği ve öğrencilerin kullandığı öğrenci evleri kaç tanedir? Kaçının inşaat, kaçının yapı kullanım ve kaçının işletme ruhsatı vardır? Daha sonra da cevap verebilirsiniz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakanım, sorunun son kısmındaki mesele, bazı yandaş kuruluşların aldığı cezalardan dolayı sivil toplumdan gelen ya da meslek örgütlerinden gelen temsilcilerin sürekli bakanlıklara ve Başbakana şikâyet edilmesi konusu. Ama sizin açıklamanız çok daha vahim bir şeye işaret ediyor ki açıkça şunu söylüyorsunuz, değilse lütfen düzeltin: “Reklam Kurulu çok kalabalıktı. Onu seyreltmek için meslek odalarını çıkardık.” diyorsunuz. Yani, Reklam Kurulu kalabalıksa diğer kurumlardan gelen yerlerden tasarruf edin ama Türk Tabipleri Birliğinden bir doktor, diş hekimlerinden bir diş hekimi, bir tane eczacı. Bunların oradaki görevleri de reklamların kendi alanlarına giren konuda fikir belirtmek, kurulu uzmanlıklarıyla yönlendirmek. Siz bunlardan nasıl tasarruf edersiniz? Lütfen, bu konuya bir açıklık getirin ve düzeltilmesi yönünde bir çabanız olursa da minnettar olurum.

BAŞKAN – Sayın Özgündüz…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, Sayın Başbakan diyor ki: “Artık öğrenci evlerini kontrol edeceğiz.” Bazı bakan arkadaşlar da daha ötesine geçiyor.

Şimdi, siz de bir hukukçusunuz, ben de bir hukukçuyum. Bizim Ceza Usul Kanunu’na göre, herhangi bir suç isnadı olmadan iş yeri, konut aranamaz. Yani, bunun hukuksal dayanağı şu anda var mı sizce mevzuatta ya da önümüzdeki süreçte bir mevzuat değişikliği yapmayı düşünüyorsanız ne tür bir değişiklik düşünüyorsunuz? Yani, özel yaşamın gizliliği, konut dokunulmazlığı hakkı sizce artık bir insan hakkı olarak görülmeyecek mi?

İki: Yıllardan beri cemaatler tarafından açılan, kullanılan evler de sizin denetimize tabi olacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Evet, teşekkür ediyorum.

Gene önce Özel’in temas ettiği noktayı cevaplayım. Reklam Kurulunun şu anki mevzuata göre, yasaya göre 29 tane üyesi var. 29 kişinin toplanması, bunun planlanması ve gündemindeki konuların karara bağlanması sayısal durum itibarıyla müşkülat arz etmektedir yani uygulamalar bu sonucu ortaya koymuştur. Ben bilemem yani kime, hangi yandaşa ceza verilmesi konusunda Reklam Kurulu üyelerinden bazılarının muhalif kaldığına, bundan dolayı devre dışı bırakıldığına ilişkin bilginiz nereden kaynaklanıyor, bilmiyorum. Dolayısıyla, onun için sizin değerlendirmenizin nesnel değil, öznel olduğunu ifade ediyorum yani söylediğim bu. Burada amaç yanıltıcı, aldatıcı reklamlara dönük etkin bir çalışma sürdürme ve bu çalışmayı sürdürürken yapısal olarak öngörülen Reklam Kurulu da değişik katmanları temsil edecek şekilde katılımcılığı sağlayacak bir nitelikte gerçekleştiriliyor.

Diğer 2 arkadaşımızın öğrenci evlerine ilişkin soruları, bu çok tabii merak konusu oldu, üzerinde duruluyor. (CHP sıralarından gürültüler)

Bir dakika… Bir defa şunu ifade edeyim değerli arkadaşlar: Bizim Türk toplumunun en temel ünitesi ailedir.

HASAN ÖREN (Manisa) – Böyle yerler var mı Sayın Bakan, böyle yerler var mı? İlk önce onu söyleyin, nerede var böyle yer?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Bir dakika… Bir dakika… Bir dakika müsaade edin.

BAŞKAN – Sayın Ören, lütfen Sayın Bakanı dinleyelim.

HASAN ÖREN (Manisa) – Kırk yıldan bu yana, herkes okumuş, hangi yurtta, nerede kalmış kızla oğlan bir arada? Gündem yaratıyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Ören, rica ediyorum, lütfen…

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – En temel ünitesi ailedir, aile yapısı önemlidir. Aile yapısını koruyucu önlemleri almak yöneticilerin görevidir. Ha, somut olarak şurada şu var, burada bu var; o tür bir bilgiye ben sahip değilim.

HASAN ÖREN (Manisa) –  Nereden çıktı bu? Size gelen şikâyet bize niye gelmiyor?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani polisler tek tek evlilik kimlik kartını mı isteyecekler, evlilik cüzdanını mı isteyecekler?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Size şikâyet… (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ya bir şikâyet olursa, onun şey… Size de gelecek olsa, iktidarda siz olursunuz…

BAŞKAN - Sayın Bakan…

HASAN ÖREN (Manisa) –  Sayın Arınç bununla ilgili “asparagas” dedi.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – İktidara gelir, o iktidara gelir. Ama burada nasıl aranacak, nasıl edilecek? Bakın…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir milletvekili soru sordu, Sayın Bakan cevap veriyor, bize onu dinlemek düşer.

HASAN ÖREN (Manisa) – Eksik cevap veriyor.

BAŞKAN - Lütfen… Lütfen, rica ediyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Değerli arkadaşlar, bizim inancımız şu: En kutsal varlık insandır.

HASAN ÖREN (Manisa) –  Hepimizin inancı o; sizin değil, hepimizin inancı o.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Vallahi! Bizim derken siz de varsınız, niye tepki veriyorsunuz?

HASAN ÖREN (Manisa) - Tamam, öyle söyleyin.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Ya, bırak da konuşsun.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – “Biz” dedi.

OKTAY VURAL (İzmir) - Hepimizin inancı o.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – “Bizim” diyorum, yani “biz” demiyorum ki, hepimizin; bizim, hepimizin.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – “Biz” deyince kendinize oy verenleri sayıyorsunuz da o yüzden.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Hepimize göre en kutsal varlık insan, en üstün güç hukuk ve adalet.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Buna inanıyor musunuz?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Bu konularda arıza varsa bunları gidermek elbette ki hukuk kuralları içerisinde olur. Hukukun öngörüsünün ötesinde kesinlikle bir müdahale olmaz.

HASAN ÖREN (Manisa) –  Sayın Bakan bilgi verin. Nerede kızla erkek kalıyor, bilgi verin yasamaya. Hakkımız değil mi öğrenmek?

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Kalabilir, bakın, kalabilir. Kalsa da giremezsiniz.

HASAN ÖREN (Manisa) – Bilgi verin ilk önce, nerede gerçekleşiyor bu?

OKTAY VURAL (İzmir) - Keşke zinayı serbest bırakmasaydınız efendim.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Tamam, öneriyi siz getirin, yasaklayalım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Var, var, gündemde var.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Tamam, getirin, yasaklayalım.

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Neyi yasaklıyorsunuz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Siz kaldırdınız ama. Bakın, 5237’de siz kaldırmadınız mı? 441’inci maddede yok muydu? Siz kaldırdınız.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Tamam, mutabıkız o zaman. Tamam, mutabıkız.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Bakan.

Süremiz var.

HASAN ÖREN (Manisa) – Kırk sekiz saat önce “Üniversite öğrencisi evlilik cüzdanını getirir ise borçlarını yok edeceğiz.” diyorsunuz, ondan sonra da bu yola dönüyorsunuz.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Haydi, zinanın yasaklanması kapsamında, ailenin korunması amacıyla bir düzenleme getirecekseniz biz  buna varız.

BAŞKAN - Sayın Ağbaba, buyurun… (CHP sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri, lütfen… Çalışıyoruz, lütfen…

Sayın Ağbaba, buyurun.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, ben de bir soru sormak istiyorum.

Bugün 6 Kasım. Sizler öğrenci evlerinde çocukların yatak odalarına girmeye çalışırken sizin döneminizde 12 yaşındaki N.Ç’ye tecavüz edenlerde rıza aradınız, rıza, rıza! Rıza arandı. Siz de avukatsınız. 12 yaşındaki çocuğa tecavüz edenlerde rıza arandı. Acaba bugünlerde bu konuları gündeme getirseniz, bu sorunları çözseniz… Hâlâ, maalesef, 10 yaşında, 12 yaşında çocuklara tecavüz edenlere ceza indirimi getiriliyor. Lütfen bu konulara biraz odaklanın.

Teşekkür ederim.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Göster bir tane, göster!

HASAN ÖREN (Manisa) – Sen göster bir tane ev. Erkekle kızın kaldığı evi sen göster ilk önce bir. Niye gündem yaratıyorsunuz? Türkiye’de böyle bir şey yok. Otuz yıldır yoktu, şimdi de yok.

BAŞKAN – Sayın Ören…

HASAN ÖREN (Manisa) - Başbakan söyledi diye hepiniz biat ediyorsunuz.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Sana ne kardeşim!

HASAN ÖREN (Manisa) – Göstereceksin, göstereceksin nerede olduğunu!               

BAŞKAN – Sayın Ören, lütfen…

Buyurun Sayın Bakan.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Tecavüzcülere rıza gibi indirimi getirdiğimize ilişkin beyanınız mesnetsiz. Öyle bir indirim kesinlikle söz konusu değil.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, N.Ç.’ye tecavüz edenlerde rıza arandı, rıza!

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Ama tekrarlıyorum, zinanın suç olmasına ilişkin bir öneriniz varsa hazırlayın getirin.

Teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kaldıran sizsiniz, getiren de siz olun.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Bir iş de siz yapmış olun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Haydi getirin, hodri meydan!

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) –  Bir iş de siz yapmış olun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hadi, hodri meydan! Bak, altında kalma, hodri meydan!

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Bir iş de siz yapmış olun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

OKTAY VURAL (İzmir) – Önergeyi hazırlıyorum, imzalayacak mısın? İmzalayacak mısın?

BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen!

OKTAY VURAL (İzmir) – Hadi imzala! Hadi imzala! Hadi bakalım Sayın Bakan.

BAŞKAN – Soruları görüştüğümüz kanun tasarısıyla ilgili sormanızı özellikle rica ediyorum. Şu anda bir usul hatası yapıyoruz.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Doğrudan ilgili Sayın Başkan, sorulan sorular bu konuyla doğrudan ilgili.

BAŞKAN – Lütfen… Sorulan sorular görüşülmekte olan kanunla ilgili değil. Lütfen, rica ediyorum…

Teşekkür ederim.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Meraklısınız zaten kamera koymaya.

BAŞKAN – Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin (1) inci fıkrasında bulunan “tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak”, ibaresinin yerine “tüketiciyi eğitmek, aydınlatmak ve bilinçlendirmek,” ibarelerinin getirilmesini, “koruyucu girişimleri özendirmek” ibaresinden sonra gelmek üzere, “üretici, ithalatçı, dağıtıcı, satıcı ve satış sonrası hizmet birimleriyle tüketicilerin bu işlemlerdeki karşılıklı hak ve sorumluluklarını tespit etmek” ibaresinin eklenmesini, arz ve teklif ederiz.

            Ümit Özgümüş                         Osman Aydın                     Mehmet Ali Susam

                   Adana                                      Aydın                                       İzmir

            Mahmut Tanal                    Kadir Gökmen Öğüt                       Musa Çam

                 İstanbul                                   İstanbul                                      İzmir

BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KARASAYAR (Hatay) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Önerge üzerinde Sayın Tanal, buyurun.

Süreniz beş dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Mevcut olan Tüketiciyi Koruma Kanunu Tasarısı’nın “Amaç” başlıklı 1’inci maddesinde “tüketiciyi aydınlatıcı, bilinçlendirici önlemleri almak” denilmektedir; oysa hâlen yürürlükte olan yasada bu bölüm “aydınlatıcı, eğitici” şeklindedir. Bilinçlendirme eğitimi kapsar gibi görünse de eğitim apayrı bir faaliyettir. Hatta “Tüketicinin bilinçlendirilmesi” başlıklı 59’uncu maddeye “Millî Eğitim Bakanlığı ana sınıflarından başlamak üzere ders programlarına ilave yapar.” şeklinde ibare eklenmelidir. Zira tüketici bilinci küçük yaşlarda oluşturulduğu takdirde tüketim çılgınlığının önüne geçilebilir. Bu nedenle “Amaç” başlıklı 1’inci maddenin ilgili cümlesi “Tüketicinin eğitilmesi, aydınlatılması, bilinçlendirilmesi” şeklinde değiştirilmelidir.

Mevcut olan tasarı, düzenleme tabii ki amaç açısından mevcut olan kanuna göre daha dar, özgürlükler açısından tüketici aleyhinedir. Mevcut olan kanunun 10/B maddesi biraz önce Sayın Bakana sorduğumdan açık ve net, yani Yargıtay kararlarıyla sabitlenmiş olan bir husus. Tüketici bir gayrimenkulü satın alır, gayrimenkul ayıplı olur veya üçüncü katın 4 numaralı dairesi diye satılır; gidersiniz fiilî durum 4 numaralı daire, ancak tapuda karşılaştırma yaptığınız zaman 4 numaralı daire olmaz, 3 numaralı daire karşınıza çıkar. Bu nedir? Bu bir ayıplı maldır. Vatandaş ne yapıyor? Bankaya güveniyor. Bankaya güvendiği için eksper geliyor oraya, o eksperin biçmiş olduğu değere ve gerçekten o dairenin de belirtilen daire olduğuna inanarak o gayrimenkulü satın alıyor. Bu, bir ayıp işlemidir. Bu ayıp işlemde; bir, mevcut olan düzenlemede satıcı kusurlu olduğu gibi aracı kurum olan, krediyi veren banka da müşterek ve müteselsilen sorumludur. Mevcut olan düzenlemede bu kaldırılmaktadır.

İkinci bir husus: Benim şu anda size ibraz etmiş olduğum “istanbulkart”, bu daha önceki AKBİL kart. Bunlar neydi? Ücrete tabidir. Yani bir depozito ücreti ödeniyordu, ondan sonra ancak taşıma işi, İstanbul’da siz belediye otobüsüne binebiliyor idiniz. Mevcut olan düzenlemede Tüketici Kanunu’nun 5’inci maddesinin üçüncü fıkrası “Bir malın veya bir hizmetin alınması bir başka bedele veya bir başka malın satın alınmasına bağlayamazsanız.” diyor idi ve mevcut düzenlemelerin tamamı, mahkeme kararları, hepsi bu şekildeydi. Hatta İnternet alan bir vatandaşımız “Evine mutlak surette telefon bağlanması gerekir.” denildiği için, vatandaş Eskişehir Tüketici Mahkemesinde davayı açar. “İnternet’in bağlanması mutlak surette bir telefonun alınması şartına bağlı değil.” Mahallî mahkeme  bu şekilde karar verdi. Yargıtaya gitti, tekrar Hukuk Genel Kuruluna gitti. Ancak mevcut olan bu pozitif düzenlemelerin tamamı yargı kararlarıyla tüketicinin lehine iken mevcut olan bu tasarıda bunu da geri aldınız. Yani, şimdi bu vermiş olduğum iki örnekte gerek mevcut olan düzenlemenin 5’inci maddesinin üçüncü fıkrası gerek mevcut olan düzenlemenin 10/B maddesi ikisini biz bir arada aldığımız zaman tüketicinin tamamen lehine olan bir düzenleme.

Üçüncü bir düzenleme Sayın Bakan, mevcut olan Borçlar Kanunu’muzun 259’uncu maddesi uyarınca, vatandaş  peşinatı ödedi, temerrüdü de peşinattan düştü, mevcut olan düzenleme karşısında ne olacak? Muacceliyet şartı gerçekleşmiş olacak. Yani Tüketici Kanunu’nu Borçlar Kanunu hükümleriyle karşılaştırdığımız zaman, mevcut olan Tüketici Kanunu Borçlar Kanunu’na göre tüketicinin daha aleyhine. Eğer siz mevcut olan düzenlemeyle birlikte, mevcut olan, yeni değişen Borçlar Kanunu’yla birlikte değerlendirdiğiniz zaman gerek temerrüt açısından gerek erken ödeme açısından gerek tüketicinin haklarını koruma açısından daha lehinedir. Bu düzenleme geriye doğru bir gidişattır.

Lütfen bu ikazlarımızın nazara alınmasını, tüketici aleyhine olan bu hükümlerin tekrar gözden geçirilmesini arz eder, hepinize teşekkür ederim.

Saygılar. İyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Başkanım, 60’ıncı maddeye göre bir açıklama yapabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Bu, tasarının ilk maddesi olduğu için, izninizle Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, bir açıklama yapmak istiyorum.

Sayın Tanal, mevcut kanunda var olan bir hakkın ortadan kaldırıldığını, daha da geriye gidildiğini söylüyorsunuz. Bu tasarıyı çok iyi okumak gerekiyor. Bakın, sayın milletvekilleri, tasarının 6’ncı maddesinin başlığı “Satıştan kaçınma”dır. Bunun (3)’üncü fıkrası şu: “Ticari veya mesleki amaçlarla hareket edenler; aksine bir teamül, ticari örf veya adet ya da haklı bir sebep yoksa;  bir mal veya hizmetin satışını o mal veya hizmetin, kendisi tarafından belirlenen miktar, sayı, ebat gibi koşullara ya da başka bir mal veya hizmetin satın alınması şartına bağlayamaz.” Var, burada kalkmıyor bu, lütfen.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – “Ticari amaçla” diyorsunuz, ticari amaç değil. Bakın, ben tüketiciyim…

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN –  Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul etmeyenler…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Son söz milletvekilinin. Bakandan sonra niye milletvekiline söz vermiyorsunuz? İç tüzüksel hakkım var.

BAŞKAN – Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık var.

Elektronik oylama yapacağız.

Süreniz iki dakikadır.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 2’nci madde üzerinde iki tane önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısının 2. Maddesinde bulunan "uygulamaları" ibaresi "uygulamayı" olarak değiştirilmiştir.

            Ümit Özgümüş                         Osman Aydın                     Mehmet Ali Susam

                   Adana                                      Aydın                                       İzmir

           Erdal Aksünger                        Mahmut Tanal                    Kadir Gökmen Öğüt

                    İzmir                                     İstanbul                                   İstanbul

                                     Musa Çam                                Engin Altay

                                         İzmir                                         Sinop

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı 2. maddesinde yer alan "1 inci maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilen" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                           Adil Zozani                            İdris Baluken

                    Iğdır                                      Hakkâri                                    Bingöl

                                    Demir Çelik                             İbrahim Binici

                                          Muş                                        Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz. Yani yanlışlık olmasın “1 inci maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilen” ibaresinin çıkarılmasını öneren önergeye katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddede mevcut düzenlemedeki ifadeye benzer şekilde "Bu kanun 1. maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilen..." ifadesinde ısrar edilmesi isabetli değildir. Zira 1. madde kanunun amacını, 2. madde ise nelerin kanun kapsamına girdiğini yani kanunun uygulama alanını belirtmektedir. "Tüketici işlemi" 1. maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda yapılmamışsa kanun kapsamına girmeyecek midir? Söz konusu ifade bir işlemin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun kapsamına girip girmediğini tayin için tarafların hangi amaçla hareket ettiğinin tespitini arıyormuş şeklinde bir yoruma açık kapı bırakması bakımından yerinde değildir.

Bu nedenle maddenin tasarı metninde değiştirilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısının 2. Maddesinde bulunan "uygulamaları" ibaresi "uygulamayı" olarak değiştirilmiştir.

                                                                                         Ümit Özgümüş (Adana) ve arkadaşları

BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Altay, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gecenin 21.00’inde Tüketicinin Korunması Kanunu’nu görüşüyoruz. Gerçekten çok iyi, çok olumlu, tüketicinin lehine birçok düzenlemenin olduğu bir kanun teklifi önümüzde. Komisyonda karşılıklı görüşmelerle olgunlaştırılmış, zenginleştirilmiş, muhalefet partisinden gelen kimi öneriler dikkate alınarak esasen belli bir noktaya gelmiş bir kanun tasarısını bu akşam sabaha kadar görüşeceğiz.

Ancak, bu olumlu, iyi yanların dışında Türk tüketicisinin yıllardır müşteki olduğu kimi sorunlara bu tasarıda çare bulunmadığı, bilakis kimi konularda tüketicinin aleyhine düzenlemelerin yapıldığı da bir gerçek.

Şimdi, sayın milletvekilleri, burada muhalefetin getirdiği öneriler şüphesiz tüketiciden yana, tüketicinin lehine önerilerdir. Şüphesiz, Hükûmet de kanunu getirirken tüketiciyi korumayı amaçlamıştır. Ancak, bununla beraber, Hükûmet belli ki -arkadaşların, muhalefet milletvekillerinin yaptığı konuşmadan benim anladığım- kimi holdinglerin, kimi banka sermayelerinin, bankaların taleplerini de oldukça ciddi bir şekilde dikkate almıştır. Dolayısıyla, Genel Kurulumuzun şimdi bir karar vermesi lazım. Bankaları mı, halkı mı, holdingleri mi, vatandaşı mı daha çok dikkate alacağız? Bunu derken şunu demiyorum: Elbette topraklarımızdaki, ülkemizdeki sermaye bizim sermayemizdir. Şüphesiz, sermayenin güçlenmesini, gelişmesini bizler de sizler kadar isteriz, bunda bir tereddüt yok ama tüketicinin de korunması bizim olmazsa olmazımızdır.

Sayın Bakan, Başkan müsaade ederse Hükûmet sıralarına döneceğim şöyle, arkadaşların verdiği önergelerde yapılan müzakerelerde 4-5 tane temel konu var. Bu 4-5 temel konu, tüketicilerin yıllardır şikâyet ettiği konulardır. Bence bu konuları Hükûmetiniz, siyasi irade bürokratlara bırakmamalıdır. Bürokratlar maalesef şöyle bir hâle geldiler: “Git kardeşim, bir kanun çıkarsınlar, öyle gel.” Bürokratlarınız imza atmaya korkar, karar vermeye korkar. Hoş, onları bu duruma da siz getirdiniz ama böyle temel, önemli bir konuyu bürokratlara bırakmak yerine, madem “Tüketiciden yanayız.” diyorsunuz ki ben de inanıyorum, inanmak istiyorum, tüketicinin lehine getirdiğimiz 4-5 maddelik temel noktalardaki taleplerimizi –hoş, o talepler bizim değil, 76 milyonun talebidir- karşılayalım ve bu kanunu bir saate geçirip gidelim. Aksi takdirde, bizler milletin bize verdiği sorumlulukla, milletin bize verdiği görev çerçevesinde tüketici haklarını burada korumak zorundayız.

Siyaset bir uzlaşma sanatıdır, bir müzakere işidir. Bir o kadar da nezaket işidir. Bu süreçte elbette muhalefet milletvekillerimiz zaman zaman Hükûmeti eleştirecekler. İktidar partisi de, iktidar partisinin oluşturduğu Hükûmet de bu eleştirilere çıkacak, cevap verecek.

Bu arada, Sayın Başkan, hâlen zaman zaman grup başkan vekili kimliğinden ve ikliminden kurtulamadığınızı da hissediyorum. Sayın Başkan, burada Parlamentonun belli gelenekleri vardır, bunlardan biri de sataşmadır. Bu olacaktır, yeter ki nazik bir üslup içinde olsun, bunu belirtmek istiyorum. İlaveten, soruları süzgeçten geçirmek ve bloke etmek anlayışınızı bir parça yadırgadığımı da belirtmem lazım. Hiç soru olmayan bir metni okudu arkadaşımız, müdahale etmediniz, o da bizim arkadaşımızdı ama sonra Sayın Bakana yönelik eleştirel bir  soru girişi yapıldığında “Lütfen, sorunuzu sorun.” dediniz.

Sayın Başkan, bu konuda sizi Meclisin geleneklerine biraz daha özen göstermeye davet ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

Bir küçük hatırlatmam, asla polemiğe girmek istemem ama benim tüzüksel hakkım; Tüzük’ün 60’ıncı maddesinin dördüncü fıkrası, Tüzük’ün 81’inci maddesinin (b) fıkrası gereğincedir. Bunu tekrar hatırlatırım, okursanız memnun olurum.

Teşekkürler.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Müzakere ederiz efendim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, siz Tüzük’ü altı yıldır okuyorsunuz, ben on iki yıldır okuyorum.

BAŞKAN – Şimdi, 3’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarının 3 üncü maddesinin (1) inci fıkrasının,

h- bendinde bulunan "taşınır eşya" ibaresinden önce "yeni" ibaresinin eklenmesini,

i- bendinde bulunan "Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya hizmet" ibaresinin eklenmesini,

k-ve m- bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Ümit Özgümüş                    Mehmet Ali Susam                     Mahmut Tanal

                   Adana                                       İzmir                                     İstanbul

       Kadir Gökmen Öğüt                      Vahap Seçer                             Musa Çam

                 İstanbul                                    Mersin                                      İzmir

                                                             Osman Aydın

                                                                   Aydın

k- Tüketici: bir mal veya hizmeti ticari olmayan amaçla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi,

m- Tüketici örgütleri: Tüketicinin korunması amacıyla kurulan dernek, vakıf veya bunların üst kuruluşları ile ilgili sivil toplum kuruluşlarını,

BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Vahap Seçer.

Buyurun Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugünkü gündemimizde Tüketicinin Korunması Kanunu var ve ben 3’üncü maddede verdiğimiz önerge hakkında söz aldım.

Türkiye gerçek gündemine bir türlü dönemiyor. Bakın, geçtiğimiz günlerde bir başörtüsü tartışmasını, birkaç gündür de özel yaşantımıza ya da özel alanlarımıza müdahale konusunu tartışıyoruz. Sayın Başbakan, hafta sonu Kızılcahamam toplantısında AKP Grubuna sesleniyor ve Denizli Valisinin bazı şikâyetler aldığını, öğrencilerin, kız-erkek öğrencilerin bir arada yaşadıklarını ve dolayısıyla toplumun bundan rahatsız olduğunu, bu konuda yapılan şikâyetlere karşılık gerekli tedbirleri alacaklarını ifade etmişler. Daha sonra bu basında tartışılmaya başlanınca AKP Grubu bunu yalanladı, sözcüleri vasıtasıyla ama hemen salı günü, grup toplantısında bu konu tekrar gündeme geldi ve günlerdir de bu konuyu tartışıyoruz. Ben, Plan Bütçe Komisyonunda çalışıyorum. Her gün, bu konu, o gün bütçesi tartışılan bakanlığın yetkilisi ya da sayın bakan tarafından, kendince, herkes yorumluyor. Bugün de Aile ve Sosyal Politikalar Sayın Bakanı kendine has görüşlerini yukarıda dile getirdi.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, ortada, çözülmesi gereken yurt sorunu var. Bu, üniversite öğrencilerinin temel bir sorunu. Şimdi, bu sorunu alıp ve çözemediğiniz on yıldır… Belki de gerçekten bu soruna ilişkin ciddi adımlar atılmış olabilir ama bugün geldiğiniz noktada bu sorunlar çözülmemiş. Bu sorunların üstünü örterek konuyu başka bir alana çekmek sorunlardan kaçmadır ya da manipülasyondur, farklı yönlere Türkiye'nin gündemini, Türkiye'nin sorunlarını, toplumsal talepleri çekmedir.

Şimdi, Sayın Başbakana sormak lazım: Bu şikâyetleri kimler yapıyor? Ben de öğrenci babasıyım, benim de evlatlarım var, benim de üniversitede okuyan çocuğum var, sizlerin de var. Ben böyle bir şikâyeti, böyle bir toplumsal şikâyeti ilk kez duyuyorum.

Şimdi, bu konuda sayın bakanlar açıklama yaptığı gibi, Sayın Adana Valisi de bir açıklama yapıyor: “Sayın Başbakanın sözü bizim için talimattır, gereği yerine getirilecek.” diyor. Bunun gereğinin yerine getirilmesi ne anlama geliyor? Burası hukuk devleti, burada yasalar var. Yoksa kendinizce bir ahlak polisi mi ihdas edeceksiniz? Yeni bir yasa mı çıkaracaksınız? Bu çocukları ahlak polisi vasıtasıyla mı denetleyeceksiniz? Anlamak mümkün değil.

Bugün, Sayın Başbakan Finlandiya’da açıklama yapıyor “Vatandaşlarımızın özel hayatı bizlerin teminatı altındadır.” diyor. Vallahi kusura bakmayın, benim özel hayatım sizlerin teminatı altında değil, hukukun, Anayasa’nın, onun emrettiği hükümlerin teminatı altındadır. (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Onu o manada söylüyor zaten.

VAHAP SEÇER (Devamla) - Sayın Bakan, görev alanlarınızdan biri gümrükler.

Bakınız, bizim Irak’a açılan tek ve en önemli kapımız Habur Sınır Kapısı. Ben Mersin milletvekiliyim. Dünden bu yana, orada transit ticaretle uğraşan ihracatçı arkadaşlarım, transit ticaret yapan arkadaşlarım arıyorlar “Habur Sınır Kapısı’nda tır kuyrukları 40 kilometreyi buldu.” diyorlar, Cizre’ye kadar ulaşmış. 

Şimdi, bir taraftan Sayın Ekonomi Bakanı “İhracatı artıracağız.” diye, “Cari açığı kapatacağız.” diye, “Türkiye'nin kanayan yarası cari açıktır.” diye kapı kapı geziyor, pazar pazar geziyor, ülke ülke geziyor; diğer taraftan burnumuzun dibindeki Irak’a ihracat yapmak istiyor Türk iş adamı ama siz bir kapıyı, sınır kapısını orada kontrol altında tutamıyorsunuz. Orada sorunlar nedir? Niçin orada günlerce tırlar, ihraç malları beklemek zorunda kalıyor? Bunun cevabını vermek durumundasınız ve ivedilikle ama ivedilikle tedbir almak zorundasınız, oradaki işleyişi sağlamak zorundasınız.

Önergemizin kabul edileceğini umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seçer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına,

490 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. Maddesinin (3). fıkrasının ikinci cümlesi ile (8). fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ederiz.

                Alim Işık                               Oktay Vural                         Yusuf Halaçoğlu

                 Kütahya                                     İzmir                                      Kayseri

        Emin Haluk Ayhan                         Faruk Bal                              Ali Halaman

                  Denizli                                     Konya                                      Adana

                                                            Lütfü Türkkan

                                                                  Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarının 4 üncü maddesinin (3) üncü fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (4) üncü fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

            Ümit Özgümüş                         Osman Aydın                         Mahmut Tanal

                   Adana                                      Aydın                                     İstanbul

        Mehmet Ali Susam                Kadir Gökmen Öğüt                      Hasan Ören

                    İzmir                                     İstanbul                                    Manisa

                                                               Musa Çam

                                                                    İzmir

“Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında herhangi bir ücret talep edemez."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı 4. Maddesin 1. Paragrafında yer alan "Bu kanunda yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen" ibaresinin "tüm tüketici işlemlerinde geçerli olan " ibaresi ile değiştirilmesini, 2. Paragrafının sonuna gelecek şekilde "Bankacılık sözleşmelerinde hiçbir suretle tüketicilerden kredi kartı üyelik ücreti, hesap işletim ücreti, dosya ücreti, ipotek fek ücreti vb. isimler altında herhangi bir bedel alınamaz" ibaresinin eklenmesini ve 3. Paragrafında geçen "Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenir." İbaresi yerine "Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde, tüketiciden faiz dışında hiçbir türlü ücret, komisyon ve masraf alamaz" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                           Adil Zozani                            İdris Baluken

                    Iğdır                                      Hakkâri                                    Bingöl

                                  İbrahim Binici                             Demir Çelik

                                      Şanlıurfa                                       Muş

BAŞKAN -  Son okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN -  Hükûmet?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Önerge üzerinde konuşacak kimse yok.

Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Madde'nin 1. Paragrafında "Bu Kanunda yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen sözleşmeler ile bilgilendirmeler" ifadesi yanlış anlaşılmaya müsaittir. Bu ifade yüzünden söz konusu hükümle getirilen esasların Taslağın yalnızca 4. kısmında "Tüketici Sözleşmeleri" başlığı altında özel olarak düzenlenen Taksitle Satış Sözleşmeleri, Tüketici Kredisi Sözleşmeleri, Konut Finansmanı Sözleşmeleri vs. yönünden geçerli olacağı sonucu çıkarılabilir. Tüketicinin korunma ihtiyacının en üst seviyede ortaya çıktığı bu sözleşmeler bakımından getirilmiş esasları bu kanunda özel olarak düzenlenmemiş diğer tüketici sözleşmeleri için de aramak kanunun amacına uygun olacaktır.

Tüketici ile müteşebbis arasında yapılan her türlü hukuki işlem "tüketici işlemi" olduğuna göre söz konusu esasların bütün tüketici işlemlerinde geçerli olduğunun kabulü gerekir.

Bununla birlikte 3. paragraftaki düzenlemede, BDDK'nın bankalar ve tüketici kredisi veren finansal kuruluşların faiz dışında tüketiciden talep edeceği ücretlerin belirlenmesi anlayışının kanunun ruhuna ve tüketiciyi koruma anlayışına uygun değildir. BDDK bugüne kadar ki tarz ve çalışma şekli ile tüketici ile finansal kuruluşlar arasında bir denge oluşturma işlevi görmüştür. Fakat söz konusu düzenlemeler, tüketiciyi yani korunması gerekeni ilgilendiren düzenlemelerdir. Bu açıdan bakıldığında BDDK gibi lobi faaliyetlerinden etkilenen ve denge kurmaya çalışan bir kurumun tüketiciyi koruma işlevini gerçekleştirmesi ontolojik olarak mümkün değildir.

Aynı zamanda tüketiciden faiz dışı ekstra ücret alınması için meclis genel kurulunun düzenleme yapması, kamu yararını hiçe saymak anlamına gelmektedir. Bu madde ile hükümet bankaların faiz dışı geliri olan ve her geçen gün yenisi eklenen 60'ı aşkın kalemde alınan ücretleri meşrulaştırmaktadır. Bankaların yanı sıra, tüketicilerle sözleşme imzalayan tüm şirketlerin ücret ve masraf almaları da hüküm altına alınmıştır. GSM şirketlerinin, elektrik, doğalgaz, su dağıtımı yapan kuruluşlar ile diğer tüm şirketlerin ücret ve masraflarla tüketicileri mağdur etmeleri yasal hale getirilmiştir.

Yürütmenin görevi düzenleme adı altında sermayenin tüketiciyi sömürmesini meşrulaştırmak değil, tüketicinin haklarını korumak ve gelir dağılımında adaleti sağlamak adına tüketici lehine düzenlemeler yapmaktır. Bu açıdan kanunda; hizmet sağlayıcıların anayasaya da aykırı şekilde çeşitli isimler ile ücretler almasının yasal olarak engellenmesi gerekmektedir.

Bu nedenlerle maddenin tasarı metninde değiştirilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin (3) üncü fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (4) üncü fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları

“Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında herhangi bir ücret talep edemez."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerine Hasan Ören, Manisa Milletvekili.

Buyurun Sayın Ören. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖREN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli üyeler; biraz önce tartışma konusu olan, Sayın Bakanın da cevap verdiği konuya değinip madde üzerine geçmek istiyorum.

Bu öğrenci evleriyle ilgili… Spor Bakanı Sayın Suat Kılıç, kırk sekiz saat önce, 18 ile 26 yaş arasında öğrenim gören üniversite öğrencileriyle ilgili, eğer evlilik yaparlar ise aldıkları kredilerle ilgili bir af olacağını, verilecek paralarla ilgili de kolaylıklar yapılacağını söyleyen bir bakan. Yani evliliğe teşvik ediyorsunuz genç yaşta. Üniversitede evlenenler evlilik cüzdanlarını gösterdiklerinde bu ekonomik koşullarını rahat ettiriyorsunuz.

Sayın Başbakan, çıkıp evlerle ilgili gündemi değiştirmek için ortaya bir laf atıyor. Bununla ilgili bütün insanları tartıştırmak istiyorsunuz. Yani Niğde’de, Aksaray’da, Diyarbakır’da Fatma Teyze’nin veya Mustafa Amca’nın kafasına soru işaretleri takıyorsunuz. Ülkenin hangi yurdunda, hangi özel yurtta, hangi tutulan evlerde öğrencimiz, kızımızla oğlumuz bir arada kalıyor? İlk önce bunu söyleyin, bu kürsüden gelin, deyin ki… ”Türkiye’de yapılan araştırmada özellikle evlerini veren ev sahiplerinin yüzde 30’u, yüzde 40’ı, yüzde 50’si aynı evde erkeklerle kızların kaldığı şikâyetini getirmiştir, onun için biz bu namus bekçiliğine soyunuyoruz.” diye söylerseniz ben anlarım ama siz sadece gündemi değiştirmek için, o Fatma Teyze’nin duygularıyla oynamak için veya benim eşimin duygularıyla oynamak için ortaya bir laf atamazsınız. Şimdi, oradaki Fatma Teyze diyor ki: “Doğru, orada kızım ya erkeklerle birlikte kalıyor ise?” Kırk yıldır kimsenin aklında olmayan karpuz kabuğunu niye düşürüyorsunuz?

Hani camiler vardı, camilerde içkiler içilmişti, camilerde her şey olmuştu, bize videolardan, televizyonlardan seyrettirecektiniz, ne oldu? Kabataş’ta 30-40 insanın gelip de türbanlı bir arkadaşımıza, türbanlı bir hanımefendiye saldıranların nerede videoları, nerede televizyondaki gösterecekleriniz? Bunların hepsi gündem değiştirmektir. Bununla ilgili lütfen, 76 milyonun huzurunu kaçırmayın. 76 milyon, burada yaşanan seçimlere kadar bir siyasi argüman olarak kullanacağınız oyuncağınız elinden alındı diye sakın başka yollara tevessül etmeyin.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hiç de öyle bir şey yok.

HASAN ÖREN (Devamla) – Bununla ilgili eğer yurtlarda kadınla erkek bir arada kalıyor ise, özel yurtlarda üniversite öğrencileri kızlı erkekli bir arada kalıyor ise veya kiraya verilmiş evlerin çoğunluğunda böyle bir şey var ise bu Meclisteki muhalefet sıralarında oturan milletvekillerinin de bunu bilme hakkı vardır. Kafanızdan bir şeyi atıp Türkiye’de gündem değiştirme çabalarıyla bir telaş içerisinde bunu yapmayın.

Değerli arkadaşlarım, bu bir siyaset anlayışı değil. Bu ülkedeki insanları korkutmak, bu insanlara sopa göstermek, bu insanların yaşam tarzlarıyla uğraşmak artık Adalet ve Kalkınma Partisine oy getirebilecek bir argüman olmaktan çıkmıştır. Siz eğer uzlaşma istiyor iseniz uzlaşma bu Mecliste gösterilmiştir, uzlaşmanın nasıl olduğu da gösterilmiştir. Tahmininizin ötesinde, yapabileceklerimizle ilgili kurguladıklarınızın hiçbirinin olmadığını da gördüğünüzde eğer sinirlendiyseniz…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hiçbir şey kurgulamadık ya, hiçbir şey kurgulamadık.

HASAN ÖREN (Devamla) - …başta Sayın Başbakan sinirlendiyse üzerinden kırk sekiz saat geçmeden böylesine hamasi, hiçbir gerçekliği olmayan, hiçbir bilgiye dayanmayan, hiçbir içeriği olmayan bir konu üzerinde gündemi meşgul etmesinin hiçbir anlamı yoktur.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ören.

Önergeyi oylarınıza…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Satır.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın konuşmacı, sayın milletvekili “namus bekçiliği” gibi birtakım cümleler kullandı. Müsaade ederseniz ben de iki dakika cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Satır.

İki dakika… (AK PARTİ sırlarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, Manisa Milletvekili Hasan Ören’in 490 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinde verilen önerge üzerindeki konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sizlere iki üç cümle okumak istiyorum müsaade ederseniz: “Benim çocuğum benim namusumdur, o da babasının namusunu çok iyi bilir. Erkek gibi yetiştirdim çocuğumu. Bana bir tane laf getirmez.” Bu sözleri kim söylemiş olabilir sevgili arkadaşlar? Bu sözleri Telekulak Komisyonunda birlikte çalıştığımız, çok da değer verdiğim arkadaşımız, Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Erdal Bey dün söyledi ve zabıtlara geçti.

Namus bekçiliği konusu maalesef Türkiye’de yanlış anlaşılıyor. Bu sözleri AK PARTİ’li bir milletvekili söyleseydi kadın dernekleri veya Cumhuriyet Halk Partisinin değerli kadın milletvekilleri bunları afişe ederdi. Müsaade ederseniz tekrar okuyayım: “Kızım benim namusumdur.” diyor. Ben de diyorum ki: Çocuklar bizim namusumuz değil, çocuklarımız bizim en değerli hazinemizdir. Sosyal devlet olmanın gereği, çocuklarımızın sağlığıyla, eğitimiyle, kültürüyle, yetişme şartlarıyla ilgilenmek zorundayız; doğaldır ki kaldıkları yurtlarla da ilgilenmek zorundayız. Bu anlamda, bu iki gündür yapılan eleştirileri reddetmek istiyorum. Burada, yurtlarda kalan çocuklar değil, gayriahlaki şartlarda veya resmî olarak belirlenmemiş yerlerde yaşayan çocuklarla ilgilidir konu. Burada amaç çocukların ruh ve beden sağlığını korumaktır. Çocuklar bizim namusumuz değil, çocuklarımız bizim hazinemizdir. Biz bu çocuklarımıza, özellikle gençlerimize, üniversite çocuklarımıza asla ve asla böyle bir kötü damgayı vurmak istemeyiz. Bunu özellikle belirtmek istedim. Burada aslında amacımızın ne olduğunu siz de biliyorsunuz. Bunu politika malzemesi veya günlük malzeme hâline getirenler sizlersiniz. Bunu da özellikle belirtmek istedim.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Satır.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, konuyu ben açıklayabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun Erdal Bey, adınız geçti.

Süreniz iki dakikadır.

4.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’in, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Yani, söylediğim kelimenin ne tarafında ne problem var ben anlayamadım. Ben şunu demek istedim, dün akşam da söyledim: Kızımın namusunu kollamak sizin işiniz değil benim işim. Bu ailenin babasıysam bütün hepsi benim namusumdur. Bütün Türk milletinin hepsinin de aynı düşündüğüne eminim, herkesin de aynısını düşündüğüne eminim.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Çocuklarımız bilemeyebilir.

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) – Dün anlatırken bunu söyledim. Kadın dernekleri veya başka birisinin bu konuyla ilgilenmesi veya onları tenkit etmek veya onları harekete geçirmek üzere bir şey söylemedim zaten, “Çocuğumun namusu varsa benim namusumdur.” dedim. Bundan daha öte bir şey düşünülemez, konuşulamaz. Ne anlatmak istediğinizi anlamıyorum. Başbakanın iki gün önce söylediği kimi ilgilendiriyor? Beni de ilgilendiriyor, üniversitedeki çocuğumu ilgilendiriyor. Ne anlatıyor? Hasan Bey’in dediği gibi, kime ne anlatmaya çalışıyorsunuz, kimin kafasına nifak tohumu sokmaya çalışıyorsunuz? Benim çocuğumla ilgili böyle bir derdim yok.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Bizim de yok.

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) – Yurtta kalıyor, doğru. Karma yurtlar konusunda milleti manipüle ediyorsunuz. Dün akşam söyledim, Suat Kılıç buradaydı, kendisiyle bizzat konuştuk, geldi buraya başka bir şey anlattı bana. Doğru söylüyor, kendi anlattığı doğru ama başka şeyler söylüyor millete, kulağımıza burada başka bir şey anlattı ama millete başka şeyler söylüyorsunuz. Karma yurtları anlattık. Nedir karma yurt? Niye manipüle ediyorsunuz konuyu? Kız öğrenciler başka bir yerde kalıyor, erkek öğrenciler başka bir yerde kalıyor. Sadece ve sadece kafeteryada bir araya geliyorlar. Başka? Başka bir konu mu varmış? Var mı? “Karma yurt” bunun adı. Ne oluyor? Otobüste bir araya gelmesinler o zaman. O zaman sınıfta da bir araya gelmesinler. Dedik ki: “Ne diyorsun bu konuda?” “Gelmesinler bir araya.” Kendisi söyledi, “Doğru söylüyorsunuz. Yurt sorunu var, yurt yapacağız.” dedi, dün akşam söyledi kendisi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Allah Allah, vay anasını.

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) – Dedim: “Yurtları yapsaydınız da ondan sonra bunu yapsaydınız.” Sonra, yurtları yapmayla bunun ne alakası var? Ya, bu konuların hiç birbiriyle alakası yok. Manipüle etmeyin Belma Hanım konuları. Aynı şeyleri tekrarlamamak için başka şeyler de söylemiyorum.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Aynı şeyi söylüyorum, sizin zabıtlarınızdan okuyorum.

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) – Hepinize teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Milletvekili.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; Kredi Kartları Faizlerinin İndirilmesi Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekilleri Alaattin Yüksel ve Mustafa Moroğlu’nun; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adana Milletvekili Ali Halaman’ın; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/787, 2/34, 2/49, 2/109, 2/280, 2/461, 2/576, 2/726, 2/882) (S. Sayısı: 490) (Devam)

BAŞKAN – Biraz önce üzerinde konuşulan önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

490 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. Maddesinin (3). fıkrasının ikinci cümlesi ile (8). fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ederiz.

                                                                                            Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Işık, buyurun.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi için söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının en önemli maddelerinden birisi bu madde, 4’üncü madde çünkü bu maddede “Genel Esaslar” başlığı altında temel ilkeler ortaya konuyor. Konan bu temel ilkeler doğrultusunda diğer maddeler şekillendiriliyor.

Bu temel ilkelerden birisi, bu maddede “Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak bu Kanunun ruhuna uygun olarak ve tüketiciyi koruyacak şekilde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenir.” diyor cümlenin birisi. Cümle bir defa yanlış. “Ürün veya hizmet” olmaz, “mal veya hizmet” olur, onu düzeltmemiz lazım.

İkincisi, burada Bakanlığın görüşü olumsuz ise ne olacak? Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu istediği gibi ücreti belirleyecek. Dolayısıyla bu cümlenin buradan çıkması gerektiğini söylüyoruz önergemizde. Evet, alınabilir, faiz ve diğer ücretler yukarıdaki cümlede zaten geçmiş ama burada Bakanlığı devre dışı bırakarak BDDK’nın istediği gibi ücret tarifesini belirlemesi tüketiciyi korumaz, korusa korusa tüketiciye kredi veren kuruluşları korur. Elbette ki o kuruluşların korunması da önemlidir, sözlerimiz yanlış anlaşılmasın, bankalar da bu ülkede önemli hizmetler yerine getirmektedir ama dengeyi kurmak zorundasınız.

Bugün, daha bu kanun görüşülmeden önce, kredi kartı borcu bulunmadığına dair bankadan belge almak üzere giden vatandaşımıza “Bu belgeyi veririz  ama bunun karşılığında da şu kadar ücret alırız.” diye nasıl belirlendiği bilinmeyen bir ücret talebinde bulunuyor.

Dolayısıyla bu maddenin önemli hükümlerinden birisi bu ikinci cümledir, çıkmadığı sürece tüketici korunmaz, tam tersine burada zikrettiğimiz komisyon ve masraflar yasallaşır, bugüne kadar birçok tüketicinin yargıya giderek hak ettiği davalar düşme noktasına gelir. Bunu iyi anlamanız lazım.

Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarım her ne kadar sohbet etmekte hür ise de bu düzenleme ile kanunu geçirmemiz hâlinde, artık, masrafı kanunlaştırıyoruz değerli milletvekilleri. Bundan sonra vatandaş gidip de herhangi bir yerde dava açtığında bu kanunun bu maddesi gereğince hakkını arayamayacak hâle geliyor. Uyarımızın birisi bu.

Bir diğeri, çok önemli gördüğümüz, katılım bankalarıyla ilgili düzenlemedir. Öncelikle teşekkür ediyorum. Komisyon görüşmeleri sırasında, daha önce, orijinalinde, katılım bankaları açısından bu kanun uygulamasında yer alan “Faiz, kâr payı olarak uygulanır.” şeklinde olan maddeyi yumuşatarak “Bu kanun tüm düzenlemeler yönünden katılım bankalarını da kapsar, uygulama kâr payı dikkate alınarak yapılır.” şekline dönüştürdü Hükûmet temsilcileri ve Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarımız. Ama o Komisyon üyelerimiz içerisinde, aynen bizim gibi düşünen, burada katılım bankalarıyla ilgili kâr paylarının zikredilmesinin doğru olmadığını, inançları gereği farklı tercihlerde bulunan insanların inancına aykırı, dolayısıyla bu amaçla kurulmuş bankaların da uygulamasına ters bir hüküm olduğunu savunan arkadaşlarımızın bulunmasına rağmen oy çokluğuyla geçti bu düzenleme ve Genel Kurulda düzeltilebileceği yönünde söz verildi.

Şimdi, buradan çıkmadığı sürece, bugüne kadar inancının gereği olarak farklı tercihlerde bulunan insanlarımıza yanlış yaparsınız. Dolayısıyla bu maddenin, bu fıkranın buradan çıkması lazım. “Kâr payı” şekline dönüştürerek kurtaramazsınız, kurtulamazsınız. Böylece, en az faiz oranı kadar kâr payı uygulamasını yasallaştırıyorsunuz. Bu doğru değildir. Bu, inançlara saygısızlıktır. Bunun çıkması gerektiğini düşünüyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Elektronik cihazla yapalım. İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci maddede bir adet önerge var, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin (3) üncü fıkrasında yer alan "standart sözleşme" ibaresinin "önceden hazırlanmış, matbu sözleşme" şeklinde değiştirilmesini,

(7), fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Ümit Özgümüş                         Osman Aydın                     Mehmet Ali Susam

                   Adana                                      Aydın                                       İzmir

           Erdal Aksünger                          Hasan Ören                           Mahmut Tanal

                    İzmir                                      Manisa                                    İstanbul

       Kadir Gökmen Öğüt                       Musa Çam                             Veli Ağbaba

                 İstanbul                                      İzmir                                     Malatya

"(7) Piyasaya rekabet koşulları altında sunulan bir mal ya da hizmetin fiyatının, açıkça ve anlaşılır olarak yazılmış olması koşuluyla, piyasa değerinin üzerinde ya da altında olması haksız şart olarak değerlendirilemez. Tüketicinin seçme imkanının bulunmadığı aboneliklerde, ülke içindeki ya da uluslar arası piyasadaki fiyatlar farklılıkları hususundaki hakları saklıdır.

BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Malatya Milletvekili Veli Ağbaba.

Sayın Ağbaba, buyurun.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün tüketici haklarıyla ilgili düzenlemelerle ilgili konuşuyoruz. Ben size bir özelleştirme  sonunda Malatya’da yaşayan tüketicilerin düştüğü durumları anlatmak istiyorum. Öyle bir sorun ki Malatya’nın merkezinde de, Doğanyol’da da, Arapgir’de de, Doğanşehir’de de, herkes, orada yaşayan her insan bu sorundan etkileniyor. Malatya’daki TEDAŞ, 2010 yılında özelleşince Malatyalı yaz kış bu sorunu yaşamaya başladı. Önce bu özelleştirme, yapılan diğer özelleştirmeler gibi devletin, halkın, kamunun faydasına değil, maalesef yandaşların yararınaydı. Malatyalı bu durumu daha önce Et ve Balık Kurumu özelleşirken, TEKEL, Sümerbank özelleşirken, ve camisiyle hal binası satılırken yaşamıştı. Bu özelleştirmelerin hiçbirinde Malatyalı kazanmadı, zengin olan her zaman bir başkası oldu, yandaşlar zenginleşti.

TEDAŞ özelleştirilirken değerli milletvekilleri, içindeki parayla özelleştirildi. Bu özelleştirme tarihe geçecek bir özelleştirmedir. Çağdaş ülkelerde özelleştirmenin amacı kaliteyi, istihdamı artırmak, fiyatı düşürmektir. Bu özelleştirme sonucunda bunların hiçbiri olmadığı gibi sorunlar katlanmıştır, âdeta Malatyalı TEDAŞ deyince, elektrik deyince yaka silkmektedir. Sıkça söylüyorum, Malatya’da yel esse elektrik kesiliyor. Enerji Bakanlığı yatırım yapmayınca, hatlar yenilenmeyince, üstüne bir de şirket elini cebine atıp yatırım yapmayınca olan Malatyalı fakir, yoksul üreticiye oluyor. Malatyalı üretici borç harç edip koyununu, kuzusunu satıp, para etmeyen kayısısını verip televizyon, buzdolabı alıyor. Borçla alınan bu beyaz eşyalar elektrik gidip gelince yanıyor. Tüketici şikâyet ediyor Sayın Bakan, Malatyalı ağlıyor, ama üzerine alınan yok. Pütürgelinin, Yazıhanlının, Arguvanlının zararını kimse karşılamıyor. Ama eğer şirkete borcunuz var ise, son ayın faturasını ödemeyince elektrik kesiliyor. Sadece elektrik kesilmiyor, o köylünün borçla, harçla abone olmuş olduğu aboneliği iptal oluyor. Elektriğin açılabilmesi için, tekrar evinde lamba yanabilmesi için, evindeki öğrencinin tekrar ders çalışabilmesi için Malatyalı üretici, Malatyalı köylü, yoksul insan gidiyor tekrar abone oluyor 200 liraya yakın para vererek.

Değerli milletvekilleri, Malatyalı üreticinin devletle ilişkisi, Malatyalı köylünün devletle son dönemde ilişkisi icra kâğıtlarından başka bir şey değil; devletle ilişkisi sadece evine gelen icra kâğıtları, evine devletten sadece icra kâğıdı geliyor.

Yanan sadece buzdolabı mı değerli milletvekilleri? Yanan sadece çamaşır makineleri mi? Hayır, elektriğin gazabına meyve, sebze ağaçları da uğruyor. Bakın, Malatya’nın birçok köyünde içme suyu yok, sulama suyu yok. Değerli arkadaşlar, birçok köyünde, birçok ilçesinde hâlâ sulama suyu akmıyor. Elektrik kesildiği için, elektrik borçları ödenmediği için, maalesef, birçok ilçemizde hâlâ içme suyu yok. Buradan bağırıyorum, içme suyu yok!

Peki, değerli milletvekilleri, bunlar yok -elektrik yok, su yok- AKP var mı Malatya’da?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Var.

VELİ AĞBABA (Devamla) – AKP de yok.

RECEP ÖZEL (Isparta) – AKP var mı yok mu, oy sonuçlarına bak!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, AKP ne yapıyor arkadaşlar? Köylüye gidiyor AKP’liler, köylü şikâyet ediyor; köylü şikâyet ediyor milletvekili de şikâyet ediyor, diyor ki: “Ben de şikâyetçiyim, bu TEDAŞ’ın uygulamalarından ben de şikâyetçiyim.” E, şimdi, Malatyalı sana oy vermiş, Malatyalı seni iktidar yapmış, senin görevin köylü gibi ağlamak mı, senin görevin Malatyalı gibi ağlamak mı? Sen iktidar olmuşsun, senin görevin o sorunu çözmek. Sen iktidar olmuşsun, yüzde 69 oy almışsın; sen ağlamayacaksın, sen sorunu çözeceksin. 

Şimdi, değerli arkadaşlar, tek bir adım atıldı mı? TEDAŞ’ın yapmış olduğu uygulamayla ilgili tek bir adım atıldı mı? Hayır. Diyorlar ki: “Bizim en büyük rakibimiz özelleştirmeyi alan, TEDAŞ’ı alan firma.”

Değerli arkadaşlar, burada Özelleştirmeden özelleştirmeyle alan firmanın hiçbir suçu yok. Bu TEDAŞ’ı peşkeş çekenler suçlu, o TEDAŞ’ı içindeki parayla yandaşlarına peşkeş çekenler suçlu, bu hırsızlığa ortak olanlar suçlu. Ama Malatyalı ne yapıyor? Malatyalı ağlıyor. Malatya’nın seçmiş olduğu milletvekilleri de ağlıyor.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddede bir önerge var; okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

490 sıra sayılı tasarının 9. Maddesinin (2). Fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                Alim Işık                         Emin Haluk Ayhan                       Oktay Vural

                 Kütahya                                    Denizli                                      İzmir

          Yusuf Halaçoğlu                           Faruk Bal                            Mehmet Günal

                  Kayseri                                    Konya                                     Antalya

                                                              Ali Halaman

                                                                   Adana

BAŞKAN  – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KARASAYAR (Hatay) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge adına…

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu düzenleme ile tüketicinin uygulamada karşılaşabileceği bazı sorunların önlenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde bir önerge var; okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

490 sıra sayılı tasarının 10. Maddesinin (2) fıkrasının 1. cümlesinde geçen “veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği” ibaresinin fıkra metninden çıkartılmasını arz ederiz.

                Alim Işık                         Emin Haluk Ayhan                     Mehmet Günal

                 Kütahya                                    Denizli                                    Antalya

                Faruk Bal                             Lütfü Türkkan                          Ali Halaman

                  Konya                                     Kocaeli                                     Adana

BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu düzenleme ile tüketicinin, satıcıların bazı iddialarına karşı korunması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14’üncü maddede iki adet önerge vardır. Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesinin (2). Fıkrasının çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

            Pervin Buldan                          Hasip Kaplan                           Demir Çelik

                    Iğdır                                       Şırnak                                       Muş

                                   İdris Baluken                            İbrahim Binici

                                        Bingöl                                      Şanlıurfa

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                Alim Işık                           Yusuf Halaçoğlu                       Lütfü Türkkan

                 Kütahya                                   Kayseri                                    Kocaeli

                              Emin Haluk Ayhan                       Mehmet Günal

                                        Denizli                                       Antalya

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu düzenlemeyle yanıltıcı reklamın önünü açan bir hükmün kaldırılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Diğerinin de gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 14. Maddesi 2. Bendinde satıcıya kendisinden kaynaklanmayan reklamlardaki vaatlerin sözleşme içeriğine dâhil olmadığını ispatlamak suretiyle kurtuluş kanıtı getirme olanağı tanınmıştır. Mevcut Kanunda olmayan böyle bir düzenleme 1999 tarihli Yönerge esas alınarak getirilmiştir.

Yönergeye uygun da olsa böyle bir düzenlemenin tüketicileri mağdur etme riski göz ardı edilmemelidir. Diğer yandan ilgili yönerge hükümlerinin tüketicilerin korunması bakımından asgari düzeyde kurallar öngördüğü, bu sebeple üye ülkelerin tüketiciyi daha yüksek düzeyde koruyucu tedbirler alabileceği de unutulmamalıdır.

Ayrıca TKHK'ya göre, satılan malın veya sunulan hizmetin ayıplı olduğunun bilinmemesi sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Diğer bir ifadeyle satıcı/sağlayıcı, ifa edilen edimdeki ayıbı bilmediğini veya ayıbın kendi kusurundan meydana gelmediğini ispatlayarak sorumluluktan kurtulamaz. Tüketicilerin korunması açısından taslakta bu hususun açıkça belirtilmesi yerinde olacaktır.

Aynı zamanda tasarının bu madde ile yasallaşması hâlinde tüketiciyi yanıltıcı reklamların yapılması önünde bir boşluk açılmış olacaktır. Tasarının bu hâliyle satıcı/sağlayıcı yanıltıcı reklamın sorumluluğunu almayacaktır.

Bu nedenlerle maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 14’üncü madde kabul edilmiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

27’nci maddede aynı mahiyette üç önerge vardır; önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısının 27 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Mihrimah Belma Satır               Mehmet Ali Susam               Mehmet Doğan Kubat

                 İstanbul                                      İzmir                                     İstanbul

               Recep Özel                                Alim Işık                              Ramazan Can

                  Isparta                                    Kütahya                                  Kırıkkale

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Pervin Buldan                          Hasip Kaplan                           Demir Çelik

                    Iğdır                                       Şırnak                                       Muş

                                   İdris Baluken                            İbrahim Binici

                                        Bingöl                                      Şanlıurfa

Aynı mahiyetteki son önergenin imza sahipleri:

                Alim Işık                             Lütfü Türkkan                       Yusuf Halaçoğlu

                 Kütahya                                   Kocaeli                                    Kayseri

                              Emin Haluk Ayhan                       Mehmet Günal

                                        Denizli                                       Antalya

BAŞKAN – Aynı mahiyette olan üç önergeyi Komisyona soruyorum: Kabul ediyor musunuz?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçelerini okutuyorum:

Gerekçe:

Tüketici kredilerini erken ödeme cezası öngören düzenlemenin kaldırılarak tüketicilerin korunması amaçlanmaktadır.

Diğer önergenin gerekçesi:

27. Maddenin ikinci fıkrasında belirli süreli kredinin erken ödenmesi durumunda erken ödeme tazminatı getirilmektedir. Ticari kredilerde uygulanan bu hükmün tüketici kredilerine de getirilmesi, Bir önceki kanundan bile tüketiciyi geri bir noktaya götürmektedir. Bu madde ile tasarının tüketiciden çok finansal sektörü korumak amacıyla hazırlandığı kendini aşikar etmektedir. Finans sektörünün yasadışı gelirleri bu tasarı ile meşrulaştırılırken aynı zamanda finans sektörüne ek gelirler yaratılmaktadır. Hükümet söylemde tüketicinin kredi kartı borçlarından yakınırken eylemde de tüketiciyi finans sektörüne kurban etmektedir. Bu gerçeklikle birlikte tüketicinin finans sektörüne kurban edilmesi kişi başına kredi borcu oranını arttıracak bir durum ortaya çıkarmaktadır.

Bu fıkra tüketici kredilerinde borcun erken kapatılmasına ceza uygulaması anlamına gelmektedir. Bu durumda ceza uygulaması tüketiciye ilişkin yasaların ihlali anlamına gelmektedir.

Bu nedenlerle maddenin tasarı metninde çıkarılması gerekmektedir.

Aynı mahiyetteki son önergenin gerekçesi:

Gerekçe:

Mevcut Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da olmayan ve tüketicilere ilave külfet getirecek olan erken ödeme tazminatının kaldırılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda 27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 21.58
 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

490 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 7 Kasım 2013 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati: 22.04