DÖNEM: 24 CİLT: 60 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
9’uncu Birleşim
24 Ekim 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalık’ın, 24 Ekim Birleşmiş Milletler Kuruluş Günü’ne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Edirne
Milletvekili Kemal Değirmendereli’nin, ODTÜ’de yaşanan olaylara ilişkin gündem
dışı konuşması ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın
gündem dışı konuşmaya cevabındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü’nün, Tekirdağ ilinin bazı köylerinin baraj
sulamasından yararlanamadığına ve bu konudaki mağduriyetlerin giderilmesine
ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Gebze ilçesinde birkaç köyde hazineye ait
gayrimenkullerin köyde oturmayanlar üzerine geçirilerek devletin zarara
uğratıldığına ilişkin açıklaması
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Karayolları Genel Müdürlüğü ile ilgili bakanlığın
kara yollarını tekrar gözden geçirmesi ve trafik kazalarına karşı önlem alması
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, özel tiyatrolara destek yardımları için
toplanan kurulda Gezi eylemlerine destek veren tiyatrolara yardım yapılmaması
yönünde fikirler ortaya atıldığı iddiasının doğru olup olmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
6.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, haklarında kesin hüküm verilmesine rağmen 2
milletvekilinin hâlâ hapishanede olmalarının Anayasa’nın 83’üncü maddesine
aykırı olduğuna ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın gündem dışı konuşmaya
cevabındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Âşık Veysel’in doğum yıl dönümüne ve
doğumunun 120’nci yılı olması nedeniyle 2014 yılının “Âşık Veysel yılı” olarak
ilan edilmesini önerdiğine ilişkin açıklaması
8.- Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün’ün, “Düzgün” soyadını taşıyan ve dağa çıkıp Türk
askerine kurşun sıkan hiç kimse olmadığına ilişkin açıklaması
9.- Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağ’ın, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın gündem dışı
konuşmaya cevabındaki bazı ifadelerine ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının
yeni bir yol yapmak için mevcut yolları kullanılmaz duruma getirmekten
vazgeçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Suriye ve Irak’la yol, gümrük ve ticari güvenlik
sağlanamadığı için Adana bölgesinde narenciye piyasasının oluşmadığına ve
yetkililerin bu konuyla ilgilenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, üçüncü köprü bağlantı yolları üzerinde AK
PARTİ’ye mensup kaç kişinin kaç metrekare arsa satın aldığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
12.- Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa’nın bazı köylerinde sağlıklı sulama
yapılamaması nedeniyle domates ve mısır ürünlerinde yeterli verim alınamadığına
ve bununla ilgili sıkıntıların giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel’in, İzmir’de kamu arazilerinin özelleştirilerek
satılmasına ilişkin açıklaması
14.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Gazeteci Sami Menteş’i bir terör örgütüyle
ilişkilendirerek isminin karalandığına ve geleceğiyle oynandığına ilişkin
açıklaması
15.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer’in, Hükûmet yetkililerinin, Kurban Bayramı’nda ODTÜ
arazisinin yağmalanmasını dinî değerlere saygısızlık olarak görüp görmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
16.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
ile Sayıştay’ın 2012 yılı harcamalarına yönelik Sayıştay dış denetim
raporlarına ilişkin açıklaması
17.- İstanbul
Milletvekili Volkan Bozkır’ın, sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerini düzelttiğine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü ve 20 milletvekilinin, Ergene Nehri ve Çorlu
Deresi’ndeki kirliliğin insan sağlığı üzerindeki etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/744)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, TOKİ'nin ülkemizde yapmış
olduğu konut projeleri ile sosyal donatıların yapım ve teslimatı aşamasında
yaşanan sıkıntıların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/745)
3.- Elâzığ
Milletvekili Enver Erdem ve 19 milletvekilinin, Diyanet İşleri Başkanlığına
bağlı çalışan din görevlilerinin yetiştirilmesi, refah seviyelerinin
arttırılması, sosyal ve ekonomik şartlarının iyileştirilmesi için yapılması
gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/746)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı
Kanunu’na göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2012 yılı harcamalarına ilişkin
dış denetim raporu ile Sayıştay’ın 2012 yılı harcamalarına ilişkin dış denetim
raporunun Başkanlık Divanının 3/10/2013 tarihli toplantısında görüşülmüş olan
inceleme sonuçlarına ilişkin tezkeresi (3/1302)
2.- Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve
Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi amacıyla kurulan (10/576, 577, 578) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun süre uzatımına ilişkin tezkeresi
(3/1327)
3.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu, Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter
Asamblesi, Akdeniz Parlamenter Asamblesi, Akdeniz İçin Birlik Parlamenter
Asamblesi, Asya Parlamenter Asamblesi, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenter
Asamblesi, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Parlamenter Asamblesi, İslam
İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği, Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Parlamenter Asamblesi, NATO Parlamenter Asamblesi, Parlamentolar Arası Birlik,
Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsil edecek grupları oluşturması Başkanlık Divanınca uygun bulunan
üyelerin isimlerine ilişkin tezkeresi (3/1303)
4.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu ve Manisa
Milletvekili Recai Berber'in, 18-20 Kasım 2013 tarihlerinde Karadağ'da
düzenlenecek olan "Sayıştay ve Parlamento İlişkileri" konulu
konferansa katılmalarına ilişkin tezkeresi (3/1304)
C) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Güney Kore Büyükelçisi ve beraberindeki milletvekillerine
Başkanlıkça “Hoş geldiniz.” denilmesi
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in 23/10/2011
tarihinde meydana gelen Van depreminin ardından Vanlı yurttaşların yaşadığı
olumsuzlukların, Van'a Türkiye'nin diğer yerlerinden yapılan yardımların
akıbetinin araştırılması amacıyla 23/10/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 24 Ekim 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş ve arkadaşlarının Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesinde 2011’de yeni rektör atamasından sonra ortaya atılan iddiaların
araştırılması amacıyla 2/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24
Ekim 2013 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hakkâri
Milletvekili Adil Zozani’nin, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın BDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Barış ve Demokrasi Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın
BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın BDP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları sırasında AK PARTİ Grubuna sataşmaları nedeniyle konuşması
5.- Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Isparta Milletvekili Recep Özel’in CHP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Volkan Bozkır’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in görüşülen
kanun tasarısında oyunun rengini belirtmek üzere yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Güneydoğu
Avrupa Savunma Bakanları Süreci Çerçevesinde Koordinasyon Komitesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/390) (S. Sayısı: 322)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Köy Hizmetleri il müdürlerinin özlük
haklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/28107)
2.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’nin Darıca, Çayırova ve Dilovası
ilçelerinde vergi dairesi bulunmamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı (7/30337)
3.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Kamu İhale Kurumunun yönetici personeline
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/30340)
4.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, kamuda işçi ve memur olarak çalışanlardan farklı
vergi kesilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
(7/30342)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
14.00’te açılarak üç oturum yaptı.
İstanbul Milletvekili Kadir
Gökmen Öğüt’ün, İstanbul’un sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar cevap verdi.
Erzurum Milletvekili Fazilet
Dağcı Çığlık, İsviçre Cenevre’de gerçekleşen Parlamentolar Arası Birliğin
129’uncu Genel Kurul Toplantısı’na,
Manisa Milletvekili Hasan
Ören, Manisa Soma’da yaşanan maden ocağı kazasına,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
Kütahya Milletvekili Alim
Işık, ziraat mühendislerinin bekledikleri kadrolara bir an önce atanmaları
konusunda Hükûmeti göreve davet ettiğine,
Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek, vatandaşların, Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evde daha önce
sergilenen kişisel eşyalarının ve anı defterinin niçin kaldırıldığını öğrenmek
istediğine,
Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan, Çoruh Nehri üzerinde yapılacak barajlar nedeniyle Yusufeli
ilçesinde kamulaştırma işlemlerine gecikmeksizin başlanması gerektiğine,
Kamulaştırma Kanunu’ndaki bir hüküm nedeniyle vatandaşların mağduriyetinin söz
konusu olduğuna ve bu hükmün değiştirilmesi gerektiğine,
Kocaeli Milletvekili Mehmet
Hilal Kaplan, Van depreminin 2’nci yıl dönümünde, depremde yaşamını yitiren 604
yurttaşımızı rahmetle andığına, yakınlarına başsağlığı dileğinde bulunduğuna ve
Van’da konteynerlerde yaşayanların durumuna,
Adana Milletvekili Ali
Halaman, Adana’da kurbanlık olarak beslenen keçilere alıcı bulunmadığına ve Et
ve Balık Kurumunun bu keçileri alabilmesine izin verilmesi gerektiğine,
İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın gündem dışı konuşmaya
cevabındaki bazı ifadelere,
Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaş, Çanakkale’de yapılması planlanan termik santrale,
Tunceli Milletvekili Kamer
Genç, Tunceli TEDAŞ’ta çalışan işçilerin durumuna ve Tunceli’nin köylerine
elektrik verilememesi nedeniyle yaşanan sorunlara,
Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz, Van depreminin 2’nci yıl dönümüne ve Van’da konteynerlerde
yaşayan vatandaşların durumuna,
İstanbul Milletvekili Kadir
Gökmen Öğüt, emeklilik ve sigorta şirketleri tarafından kesilen ve Büyük
Mükellefler Vergi Dairesine ödenen vergilerin sigorta sisteminden ayrılırken
hak sahiplerine iadesi konusuna,
İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz, Van depreminin 2’nci yıl dönümünde, depremde yaşamını yitiren 604
yurttaşımızı rahmetle andığına, yakınlarına başsağlığı dileğinde bulunduğuna ve
Van depreminde yıkılan Bayram Otel’le ilgili davaya,
Trabzon Milletvekili Mehmet
Volkan Canalioğlu, Trabzonspor’un eski futbolcularından Kadir Özcan’a Allah’tan
rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine,
İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi, Trabzonspor’un eski futbolcularından Kadir Özcan’a Allah’tan
rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ve Van depreminin 2’nci yıl dönümüne
ve Van’da konteynerlerde yaşayan
vatandaşların durumuna,
Balıkesir Milletvekili Ayşe
Nedret Akova, zeytin sineğine karşı uçakla ilaçlamanın yasaklanmasının zeytin
üretiminde verimliliği düşürdüğüne,
Tokat Milletvekili Reşat
Doğru, Trabzonspor’un eski futbolcularından Kadir Özcan’a Allah’tan rahmet,
yakınlarına başsağlığı dilediğine ve Tokat’taki çiftçilerin sorunlarına,
Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydan, Kaz Dağlarında altın arama ve işletme ruhsatlarının
iptal edilmesi gerektiğine ve Çanakkale’de yapılması planlanan termik santrale,
Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı, Mersin-Adana Çevre Düzeni Planı’na Akkuyu Nükleer Santrali’nin
işaretlediğinin halktan gizlendiğine ve bu plana itiraz edilmesi gerektiğine,
Kocaeli Milletvekili Haydar
Akar, kent merkezinde yapılan sanayi tesislerinin Kocaeli’ni yaşanabilir
olmaktan çıkardığına,
Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülü, Tekirdağ’ın köy ve beldelerinde bulunan ilköğretim okullarının
sorunlarına,
İzmir Milletvekili Oktay
Vural, Van depreminin 2’nci yıl dönümüne, Manisa Soma’da meydana gelen maden
ocağı kazasına ve Trabzonspor’un eski futbolcularından Kadir Özcan’a Allah’tan
rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine,
Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın, Trabzonspor’un eski futbolcularından Kadir Özcan’a Allah’tan rahmet,
yakınlarına başsağlığı dilediğine, Van depreminin 2’nci yıl dönümüne ve
Hükûmetin Van’da yaptığı çalışmalara,
Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar, Van depreminin 2’nci yıl dönümüne, bazı milletvekillerinin
çevre konusundaki açıklamalarına,
İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın açıklamasındaki bazı
ifadelerine,
Bingöl Milletvekili İdris
Baluken, Van depreminin 2’nci yıl dönümüne ve Van halkının deprem nedeniyle
yaşadığı sorunlara ilişkin bir araştırma komisyonu kurulması gerektiğine,
İzmir Milletvekili Oktay
Vural, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın açıklamasındaki bazı
ifadelerine,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceer ve 21 milletvekilinin, çalışma hayatında yaşanan iş kazalarının ve
meslek hastalıklarının artmasının temel nedenlerinin, yasal ve teknik
eksikliklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/741),
BDP Grup Başkan Vekili Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, ülkemizde uygulanan teşvik politikalarının
iktisadi ve sosyal yapı üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/742),
İzmir Milletvekili Rıza
Türmen ve 22 milletvekilinin, 12 Eylül askerî darbesi ile sivil vesayetin
Türkiye demokrasisine olan etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi 500 kelimeden
fazla olduğu için özeti (10/743),
Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
BDP Grubunun, 7/5/2013
tarihinde, Muş Milletvekili Demir Çelik ve arkadaşlarının cezaevlerinde ağır
hasta durumunda bulunan mahkûmların hastalık durumlarının göz önünde
bulundurulması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin (3281 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
MHP Grubunun, 13/11/2012
tarih ve 2012/6735 sayı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşlarının
uyuşturucu kullanma yaşının 11 yaşlara yani ilköğretim çocuklarına kadar
yaygınlaştığının araştırmalarda ortaya konmasına rağmen okullarımızda
uyuşturucu kullanma ve madde bağımlılığı durumunun tespiti, varsa alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin,
CHP Grubunun, 10/10/2013
tarihinde Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş ve arkadaşlarının
Afyonkarahisar’da bulunan mühimmat deposunda meydana gelen patlamayla ilgili
sabotaj ve terör saldırısı olasılıklarının ortaya çıkartılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin
(1051 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak,
23 Ekim 2013 Çarşamba günkü
(bugün) birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının (1/484) (S. Sayısı: 287),
Görüşmeleri, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su
Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri
Komisyonu raporlarının (1/498) (S. Sayısı: 173) görüşmeleri tamamlanarak
yapılan açık oylamasından sonra kabul edildi.
4’üncü sırasında yer alan,
Güneydoğu Avrupa Savunma Bakanları Süreci Çerçevesinde Koordinasyon Komitesi
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/390) (S. Sayısı: 322) görüşmelerine başlanarak 3’üncü
maddesine kadar kabul edildi.
Çalışma süresi sona
erdiğinden, alınan karar gereğince, 24 Ekim 2013 Perşembe günü saat 14.00’te
toplanmak üzere 19.57’de birleşime son verildi.
Şükran Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
İsmail
KAŞDEMİR Mine
LÖK BEYAZ
Çanakkale Diyarbakır
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KâĞITLAR
No:
13
24 Ekim 2013 Perşembe
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tekirdağ Milletvekili
Emre Köprülü ve 20 Milletvekilinin, Ergene ve Çorlu deresindeki kirliliğin
insan sağlığı üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/744) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.04.2012)
2.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 19 Milletvekilinin, TOKİ konutlarının yapım ve teslimatı aşamasında
yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/745) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.04.2012)
3.- Elazığ Milletvekili Enver
Erdem ve 19 Milletvekilinin, Diyanet İşleri Başkanlığında çalışan din
görevlilerinin çalışma şartlarının iyileştirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/746) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.04.2012)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, yabancı bir firmanın Türkiye’de ihale almak için rüşvet verdiği
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/24023)
2.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, üniversitelerdeki sağlık yönetimi bölümü mezunlarına ve bu mezunların
istihdamına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24398)
3.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24399)
4.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, Bakanlığa ait VHKİ kadrolarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/24400)
5.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van depremi sonrası vatandaşlardan muayene ve ilaç katılım payı
alınmayacağı söylenmesine rağmen bu ücretlerin tahsil edildiği iddiasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24402)
6.- Ankara Milletvekili
Bülent Kuşoğlu’nun, Şereflikoçhisar Devlet Hastanesindeki sağlık hizmetleri ile
Şereflikoçhisar eski devlet hastanesi binasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24403)
7.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, Bakanlığa ait VHKİ kadrolarına ve bu kadroya atamalar için
yapılan sınava ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24404)
8.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, tıbbi sekreterlik mezunlarının istihdamına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/24405)
9.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, ebelerin sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/24406)
10.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, 666 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman
yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24407)
11.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, 1973 yılında tutukluyken ölen bir kişiye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/24438)
12.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Bakanlıkta çalışan hizmetlilerin kadroya alınmasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/24477)
13.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, bir vatandaşın hastanede yanlış iğne yapılmasından
kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/24478)
24 Ekim 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Birleşmiş Milletler Günü hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Öznur
Çalık’a aittir.
Buyurunuz Sayın Çalık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, 24 Ekim Birleşmiş Milletler
Kuruluş Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Ekimin Birleşmiş Milletler Kuruluş Günü
olması sebebiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
24 Ekim 1945’te dünya
barışının güvenliğini korumak ve uluslararası toplumda ekonomik, toplumsal ve
kültürel bir iş birliği oluşturmak için kurulan Birleşmiş Milletler günümüz
politikasında da uluslararası örgütler bağlamında çok önemli bir misyona sahiptir.
Kuruluşunun temelini
milletler arasında adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği
temin etmek olarak belirleyen Birleşmiş Milletler insanların yaşam haklarına
kuruluşunun temel maddelerinde yer vermekle beraber, 10 Aralık 1948’de Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunun Paris’te yapılan oturumunda kabul ettiği İnsan
Hakları Evrensel Bildirisi’yle de yaşam hakkına verdiği önemi resmî anlamda bir
kez daha kuvvetlendirmiştir.
Kurulduğu yıllarda 51 üyesi
bulunan örgütün üye sayısı bugün 193’tür. Birleşmiş Milletlerin Amerika, Rusya,
Çin, İngiltere ve Fransa olmak üzere 5 daimî temsilcisi bulunmaktadır. Kurucu
üyeleri arasında olduğumuz Birleşmiş Milletler örgütünün merkezi New York’tadır
ve BM’nin siyasi ve barışla ilgili konularının yer aldığı New York dışında,
Cenevre’de, Viyana’da, Nairobi’de tematik ofisleri bulunmaktadır.
Ülkemizin dünya genelinde ve
BM zemininde yaptığı yardımlar, mağdurun ve mazlumun yanında aldığı tavırla
yıllardan beri belirgin bir şekilde BM’deki görünürlüğü artmıştır. Bu durumu
pekiştirmek amacıyla İstanbul’un da BM bakımından bir merkez hâline
dönüştürülmesi düşüncesi BM’ye yönelik politikamızın unsurlarından biri hâline
gelmiştir ve hâlen İstanbul’u BM’nin önemli merkezlerinden biri hâline getirmek
üzere de çalışmalarımız devam etmektedir.
Bu bağlamda bugüne kadar BM
ile yürüttüğümüz tüm çalışmalarda Sayın Başbakanımızın desteklerini hep
arkamızda gördük ve Sayın Başbakanımız, Dışişleri Bakanlığımız ve Kalkınma
Bakanlığımızın destekleriyle Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu UNFPA’ in Doğu
Avrupa ve Orta Asya bölgesel ofisinin İstanbul’a taşınması sağlanmış, ayrıca BM
Kalkınma Programı UNDP’nin Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezi de
İstanbul’da konuşlandırılmıştır.
Bunlara ilave olarak, 2010
yılında kurulan Birleşmiş Milletler Cinsiyet Eşitliği ve Kadının
Güçlendirilmesi Biriminin yani UN Women’ın bölgesel yapılandırılması
çalışmaları çerçevesinde UN Women’ın Avrupa ve Orta Asya’dan sorumlu bölgesel
ofisi de 2012 Kasımından itibaren İstanbul’da kurulmuştur ve bu vesileyle de
Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’ye desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyoruz.
İstanbul’u bir BM merkezine
dönüştürmek yolundaki politikamız kapsamında yapılan yoğun girişimlerimiz
sonucunda ayrıca UNDP’nin Slovakya’nın başkenti Bratislava’daki Doğu Avrupa ve
Bağımsız Devletler Topluluğu bölge ofisinin İstanbul’a taşınması kararı da
alınmıştır.
Ayrıca, diğer bazı BM ihtisas
örgütünün bölge ofislerinin de ev sahipliği yapılması hedeflenmektedir. BM’nin
ara buluculuk faaliyetlerinde istifade edebileceği bir merkez kurulmasına
yönelik temaslarımız da sürmektedir.
Bu kadar güzel çalışmaları
yapan Birleşmiş Milletler ne yazık ki günümüzde ve yakın tarihte dünyanın
birçok noktasında yaşanan ölümlere, işkencelere sessiz kalmış ve kalmaya da
devam etmektedir. Geçmişte Somali’de, Kıbrıs’ta, Filistin’de ve şimdi Suriye’de
yaşananlara kayıtsız kalmaya da devam etmektedir. Sayın Başbakanımızın da
belirttiği gibi: “Zulüm ile abat olunmaz, ya elimizle müdahale edeceğiz ya
dilimizle müdahale edeceğiz ya da bunları yapamıyorsak kalben buğuz edeceğiz.
Birleşmiş Milletler susmuş, insanlık dramını seyretmekle yetinmiştir. BM’nin
adım atmaması insanlık tarihine kara bir leke olarak kazınmıştır. BM’yi beş
daimi üyenin iki dudağı arasına hapsetmek asla demokratik değildir, antidemokratiktir.
Birinci Dünya Savaşı’nın koşullarında alınmış bir karar diye böyle mi kalacak?
Gençler bir kampanya başlattı ‘Dünya beşten büyüktür.’ diye. Ben de bu
kampanyayı destekliyorum.” demişti Sayın Başbakanım.
Evet, buradan açık ve net bir
şekilde seslenmek istiyorum: İnsanlık onuru, insanların yaşam hakları her türlü
siyasi ve ideolojik fikrin üstündedir. Hiç kimse dünyanın hiçbir bölgesinde
yaşanan ölümleri açıklayacak ne ahlaki ne de hukuki bir tanımlamayla bu işin
altından kalkamaz. Birleşmiş Milletleri kuruluşunun ilk günlerindeki misyon ve
vizyonuna yönelik çalışma yapmaya çağırıyor ve ben de “Dünya beşten büyüktür.”
diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Bugün
Birleşmiş Milletler Kuruluş Günü için söz almışken son bir sözü tekraren ifade
etmek istiyorum. Yarın Yavi katliamının seneidevriyesi. Ben, bu karanlıkta
kalan ve şimdi aydınlatılması gerektiğini düşündüğüm Başbağlar, Sivas katliamı
gibi Yavi katliamını da bir kez daha lanetliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Çalık.
Gündem dışı ikinci söz, Tokat
ilinin sorunları hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili Reşat Doğru’ya aittir.
Buyurunuz Sayın Doğru. (MHP sıralarından
alkışlar)
2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
REŞAT DOĞRU (Tokat) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat ilinin sorunları ve
beklentilerimizle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tokat ili Anadolu’muzun en
güzel, müstesna illerinden bir tanesidir. Ancak bu güzel il de Anadolu’muzun
birçok yeri gibi birçok sorunla boğuşmakta, neredeyse dağılma ve yenilmeye
doğru da süratle gitmektedir. Tokat halkı her geçen gün şehrini, köyünü bırakıp
başka illere göç etmektedir. Hele de yeni çıkarılan Büyükşehir Kanunu ile 42
tane belediyemizin kapatılması kararı şehri daha fazla boşaltacak, nüfusu da
düşürecektir.
Tokat’ımızın şu anda en
önemli sorunu işsizlik, yoksulluk ve fakirliktir. Tarımda çalışan insanlar
zarar etmiştir; Kazova, Kelkit, Zile ve Artova ovalarındaki üreticiler 2013
sezonunu ağır borç yüküyle kapatmışlardır. Özel sektöre, bankalara, tarım kredi
kooperatiflerine olan borçları artarak katlanmış, umutlar başka bahara
kalmıştır. Mazot, ilaç, gübre fiyatları çok yüksektir. Çiftçi yüksek fiyatların
altında ezilmekte, neredeyse üretimden vazgeçer konuma gelmektedir.
Tokat ilinde, çiftçinin
yanında, hayvan üreticisi, esnaf, emekli, işçi, engelli de çok zor durumdadır.
Hayvan üreticisi bu Kurban Bayramı’nda da aradığını bulamamış, yine zarar
üzerine zarar etmiştir. Küçük esnaf ülke genelinde olduğu gibi hiper ve
süpermarketler karşısında ezilmiş, yok olmaya başlamıştır. Süpermarketler
kanunu acilen esnaf lehine Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşmalı ve bu
insanların mağduriyetleri mutlaka giderilmelidir. Tokat’ta emekliler, işçiler,
memurlar borç batağında olup bankaların kıskacında kalmışlardır. Emekli, işçi,
memur ve çiftçide para olmayınca piyasaya para, nakit çıkmamakta, esnaf da iş
yapamamakta ve yok olmaktadır.
Tokat’ta, merkezde, şehir
geçişinde yoğun trafik sorunu vardır. Çevre yolu yanlış yere yapılmış,
heyelanla karşı karşıya kalmıştır. “Heyelan bölgesinde yol tekrar yapılacak,
tamirat tamamlanacak.” denilmesine rağmen henüz maalesef bitirilememiştir.
Ancak şehir içi trafik yoğunluğu neredeyse büyükşehirleri geçmiş ve çekilmez
olmuştur. Acilen çevre yolu onarımı mutlaka yapılmalı veya güzergâh
değiştirilerek başka yerden yol açılmalıdır. Ayrıca Niksar yönünden gelip
Turhal yönüne geçiş için de çevre yolu yapılmalıdır yani çevre yolları Tokat
ilini çepeçevre sarmalıdır.
Sayın milletvekilleri,
Tokat-Niksar, Tokat-Amasya, Tokat-Sivas yolları da bir türlü maalesef
bitirilememiş ve ne zaman bitirileceği de meçhuldür.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) – Bitmez
Sayın Bakanım, bitmez.
REŞAT DOĞRU (Devamla) –
Acilen Ulaştırma Bakanlığından bu konuda cevap bekliyoruz.
Ayrıca, Tokat’ta organize
sanayi bölgelerinde çok sorun vardır. Niksar, Turhal, Zile organize sanayilerinde
doğru dürüst hiçbir yatırım yapılmamıştır. Ayrıca, diğer organize sanayi
bölgelerinde de iş yerleri kapanmaktadır. Bundan dolayı da Tokat ili, teşvik
sisteminde tekrar eski yerine getirilmeli, Doğu Anadolu illeriyle aynı sınıfta
olmalıdır çünkü bazı bölgeler Doğu Anadolu ilçelerinden, hatta köylerinden daha
geri durumdadır.
Sayın milletvekilleri, Tokat
Havaalanı çok yetersizdir. Havaalanıyla ilgili çalışmalar yeniden mutlaka
başlamalıdır. Apronlara ilaveler yapılmalı, havaalanı büyütülmelidir ve dolayısıyla
büyük uçaklar da mutlaka Tokat Havaalanı’na inebilmelidir.
Ayrıca, Turhal’da şeker
fabrikası mutlaka özelleştirme kapsamından çıkarılmalı, açık kalmalı, Tokat
Sigara Fabrikası gibi kapatılmamalıdır. Şeker ve tütün üretimi mutlaka Tokat
çiftçisince devam ettirilmelidir, o çiftçi kardeşlerimize de sahip çıkılmalıdır.
Sayın milletvekilleri, Tokat
ili turizm ve kültür merkezi olmasına rağmen sahipsizlikten geri kalmaktadır.
Tokat merkez, Danişmentlilerin başkenti Niksar, Sulusaray, Sebastapolis, Pazar
Ballıca Mağarası, Erbaa Horoz Tepesi, Zile Kalesi dünyaya tanıtılabilir.
Tokat’ta Gaziosmanpaşa
Üniversitesine sahip çıkılmalıdır. Gaziosmanpaşa Üniversitesi bölgemizin göz
bebeğidir. Üniversitemiz büyümekte, etrafa ışık saçmaktadır. Ancak Hükûmet de
özellikle belediyeler de okula ve öğrencilere sahip çıkmalı, ödenekler reel olarak
artırılmalıdır.
Tokat ili Kuzey Anadolu fay
hattı üzerindedir. Geçmişte bu kuşakta çok ağır ve acı depremler olmuştur.
Binlerce ev yıkılmış, insanlarımız ölmüş, yaralanmışlardır. Bundan dolayı da
resmî binalar başta olmak üzere bütün yerleşim yerlerinde depreme dayanıklılık
testleri mutlaka ama mutlaka yapılmalıdır. Şu ana kadar çok ciddi manada
mesafede alınmamıştır. İlla bir afetin gelmesi veyahut da afetle karşılaşmamak
gerekmektedir.
İnanıyorum ki yetkililer
bunların hepsini duyacaklar ve Tokat’ımıza da gerçek manada sahip çıkacaklardır
diyor; Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum sizlere. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Doğru.
Gündem dışı üçüncü söz,
ODTÜ’de yaşanan olaylar nedeniyle söz isteyen Edirne Milletvekili Kemal
Değirmendereli’ye aittir.
Buyurunuz Sayın
Değirmendereli. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Edirne Milletvekili Kemal Değirmendereli’nin, ODTÜ’de yaşanan
olaylara ilişkin gündem dışı konuşması ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın
cevabı
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mezunu olmaktan gurur duyduğum Orta
Doğu Teknik Üniversitesine yönelik olarak son günlerde gerçekleşen hukuk dışı
uygulamalarla ilgili olarak yüce Meclisi bilgilendirmek için söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, Orta
Doğu Teknik Üniversitesi, 100 bini aşkın
mezunu, 25 bin öğrencisi ile kuruluşundan beri ülkemizin kalkınmasına,
insanlarımızın refahına, bilim dünyasına yadsınamaz katkılar sağlamış ve
sağlamaktadır. Bunların yanında, üniversitemiz sadece önemli bilim adamlarını,
mühendisleri, yöneticileri yetiştirme gayesinde olmamış, çevre, özgürlükler,
insan hakları gibi toplumsal konularda da duyarlı nesiller yetiştirmeye
elverişli ortamı sağlamıştır. ODTÜ ve benzeri üniversitelerimiz, ancak ve ancak
sakınarak korumakla, desteklemekle mükellef olduğumuz geleceğimizin
teminatlarıdır. İster kabul edelim ister etmeyelim, hepimizin borcudur bu Cahit
Arflara, Kemal Kurdaşlara, Merih Celasunlara, Mustafa Parlarlara ve Rüştü
Yücelere.
Peki, son günlerde Hükûmet
eliyle, yerel yönetimler eliyle nelerle cebelleşmektedir ODTÜ? ODTÜ’de son
günlerde neler yaşanmaktadır? Gezi benzeri gece yarısı baskını ODTÜ’ye niye
yaşatılmıştır? ODTÜ Rektörümüzün ODTÜ arazisinden geçirilecek yolla ilgili
sürece ilişkin açıklamasını özetle paylaşmak istiyorum sizlerle değerli
milletvekilleri.
ODTÜ koruma amaçlı imar planı
2 Ekimde kurumlara bildirilmiş, plan 4 Ekimde askıya çıkmıştır. 4 Kasıma kadar
da Bakanlığa itirazların iletilmesi gerekmektedir. 11 Ekimde de üniversite,
Bakanlık, belediye ve devlet yetkilileriyle görüşeceklerini, itirazlarının
olacağını, itiraz süresi içerisinde herhangi bir işlemin yapılmamasına ilişkin
düşüncelerini belirtmiştir. Bu görüş ve yazışmalara rağmen, süreler
beklenmeksizin, 18 Ekim bayram günü, tıpkı Gezi olaylarında çadırları yakar
gibi ağaçları sökmeye girişmiştir Ankara Belediyesi.
Değerli milletvekilleri,
birçoğunuzun bilgisinde olmayabilir, sizlerle paylaşmak istiyorum. ODTÜ
1960’larda böyle Ankara’nın bozkır köşelerinden biriydi, ama daha sonra ODTÜ
öğrencileri, ODTÜ öğretim üyeleri yavaş yavaş ODTÜ’yü böyle yeşertmeye
başladılar. Daha sonra ODTÜ Ankara’nın cennet köşelerinden biri hâline geldi
gördüğünüz gibi ancak 18 Ekim gecesi de yeniden bozkıra dönüştürüldü bu Melih
Gökçek belediyesinin başarılı çalışmalarıyla. Bugün geldiği nokta ve ODTÜ
arazisinde yaşanan vahşetin en güzel görüntüsünü bu fotoğraf açıklıyor.
Ama arkadaşlar, ODTÜ yönetimi
de “Yol yapımına karşıyız.” demiyor. Burada önemli olan, itiraz sürelerinin
beklenmeden, bir gece yarısı operasyonuyla, hukuk dışı uygulamayla bu araziye
girilmesi ve ağaçların tahrip edilmesi. Tıpkı Gezi olaylarında olduğu gibi,
yeniden halkımız, gençlerimiz polisimizle karşı karşıya getiriliyor. Hükûmet ve
yerel yönetim, bu ayıbıyla, dışarıda ülkemizi utanç raporlarıyla temsil etmek
durumunda kalacak.
Yine, bu gece yarısı
baskınıyla hukuk hiçe sayılmıştır. Türkiye hukuk devleti midir, muz cumhuriyeti
midir? ODTÜ mezunu sayın bakanları, İçişleri Bakanını ve ODTÜ mezunu iktidar
partisi milletvekili arkadaşları bu hukuksuzluğu önlemeye çağırıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bizler, rant uğruna ağacını, gencecik canlarını, halkını, camisini tanımayan bu
zihniyetin karşısındayız. Yıkarak yapan değil, yepyenileri eskilerin üzerine
kurabilmeyi başaran bir liderin takipçisiyiz ve her zamankinden daha da emin
diyorum ki iktidar olduğumuzda bütün tahribatlarınızın üzerine yepyeni bir
Türkiye yeşerteceğiz.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Değirmendereli.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Cevap vermek
istiyorsunuz.
Buyurunuz Sayın Bozdağ
Hükûmet adına. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bekir,
aklın ermez senin bunlara cevap vermeye ya.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, ODTÜ yerleşkesi
içerisinden geçecek yolla ilgili Türkiye kamuoyunda uzunca bir zamandır
tartışma yaşanıyor. İşte, “Ağaç katliamı yapılıyor, şöyle yanlış yapılıyor,
böyle hukuk çiğneniyor.” şeklinde değerlendirmeler yapılıyor. Buradan, hem
Belediye Başkanımız hem Hükûmetimiz eleştirilmektedir. Aynı şekilde, geçmişte
İstanbul’da Gezi olayları çerçevesinde Taksim’deki bazı ağaçların taşınması
bahane edilerek ortaya çıkan hadiselerde de benzer konular gündeme getirildi,
tartışmalar yapıldı. Esasında birtakım siyasi hesaplaşmalar, Türkiye’nin
iktidarına dönük birtakım hadiseler, ağaçların arkasına bazıları saklanarak,
ağaçların gölgesinde ve duldasında, arkasında böylesi bir senaryoyu ortaya
koydu ve biz, bu senaryonun sahiplerini çok ama çok yakından tanıyoruz.
Türkiye’miz son on bir yıl içerisinde Hükûmetimizin ortaya koyduğu icraatlar
çerçevesinde her alanda büyük değişimler yaşadığı gibi, ağaçlandırma konusunda,
çevre konusunda da çok büyük değişim ve dönüşümleri yaşamıştır.
Biliyorsunuz, doğal gaz
Türkiye’nin sadece dokuz ilinde var iken hükûmetlerimiz döneminde Türkiye’nin
neredeyse illerinin tamamına yakınına ulaştırıldığı gibi pek çok ilçemiz de
doğal gazla buluşturuldu ve bu usulle, çevrenin daha temiz olması, hava
kirliliğinin Türkiye'nin gündeminden çıkarılması konusunda önemli adımlar
atıldı.
Yine, hükûmetlerimiz
döneminde ihtiyaç sahibi ailelere kömür dağıtılması kararının alınması ve bu
çerçevede mağdur ailelere, hatta köylere varıncaya kadar kömür dağıtılması,
kışlık odun ihtiyacı münasebetiyle ormanlarımıza dönük alanlarda
vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak için kestikleri orman uygulamasına
son veren, esasında bu kömür dağıtımıyla ormanlarımızı koruyan ve onların
gelişmesine büyük katkı sağlayan tarihî bir başka adımı attık. Her ne kadar bu
eleştirilse de bu kömür dağıtımının ormanlarımızı koruma bakımından, çevreyi
koruma bakımından da fevkalade önemli başka bir yönüne ben burada
huzurlarınızda dikkat çekmek isterim.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
– Sarıyer ormanları ne oldu Sayın Bakan, Sarıyer ormanları? 1,5 milyon ağaç
kesildi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Tabii, bir başka konuyu da şöyle ifade etmek isterim:
Türkiye'nin pek çok yerinde ağaçlandırma faaliyetleri de yapılmaktadır. Orman
ve Su İşleri Bakanımız da açıklama yaptı, Sayın Başbakanımız da ifade etti ve
bu çerçevede Türkiye’de bu dönemde 2 milyar civarında fidanın dikildiğini
huzurlarınızda açıkça ifade etmek isterim. Türkiye'nin orman haritasında, çevre
ve yeşil anlayışında nasıl büyük bir değişim ve dönüşümün yaşandığı rakamlarla
ve bunun da ötesinde, ortaya çıkan ormanlarla sabittir.
Ancak, bütün bunlara rağmen,
bir yandan belediyeler şehircilik anlamında yeşil alanları çoğaltmak için
çalışmalar yaparken, öte yandan merkezî Hükûmetimiz bu konuda adımlar atarken,
elbette bazı yatırımları yapma zarureti de var. Siz bir yere havaalanı
yapacaksanız, bir yere yol götürecekseniz, bir yere okul yapacaksanız, bir
yerde başkaca bir kamu yatırımını yine insanlarınızın ihtiyaçlarını ve
taleplerini dikkate alarak hayata geçirecekseniz o zaman onunla ilgili adımları
atarsanız. Elbette adım atarken kamunun menfaatini gözeteceğiz ama ali
menfaatini hep beraber gözeteceğiz. Yolun gittiği güzergâhlarda ağaçlar
olabilir mi? Olabilir. Nitekim pek çok ormanın içinden geçen hem bölünmüş
yollar hem otobanlar var. Siz o yolu oradan geçirecekseniz bu yolun geçeceği
alanları genişletecek adımları atmanız lazımdır, aksi takdirde o yolu
geçiremezsiniz. Tünel yapmak icap ediyorsa o tüneller de yapılabilir ki bizim
hükûmetlerimiz döneminde…
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne)
– İtiraz süresi beklenmiyor Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Cumhuriyet tarihinin en büyük tünelleri bizim hükûmetlerimiz
döneminde yapıldı ve bu tünelleri şu anda gerek Karadeniz sahil yolunda gerek
İstanbul yolunda gerekse ülkemizin pek çok yolunda insanlarımız kullanmaktadır.
Bir yere okul yapmak istediğinizde eğer oradan başka bu okulu yapacağınız bir
alan yoksa elbette ki okulu yapacak ve bu konuda daha üstün menfaati tercih
eden kararı alıp uygulayacaksınız. Bu ihtiyaçtır, bunun gereğini de biz yapacağız.
Bazen yol yapılırken yolun geçtiği mekânın mezar olduğu da ortaya çıkıyor ve
oradaki ölülerin kemiklerini başka alanlara taşımak suretiyle bunun yapıldığını
biliyoruz. Pek çok belediyenin farklı partilerde de olsa benzer adımlar
attığını da biz biliyoruz, görüyoruz. Bunun örneklerini buraya getirsek hem
CHP’li hem MHP’li hem AK PARTİ’li hem de BDP’li pek çok belediyenin yeşil
alanların, daha doğrusu ağaçların olduğu kısımlarda pek çok belediyecilik
hizmeti bakımından tasarruf yaptığını da hepimiz biliyoruz. Bunları masaya
getirip “Şurada şu kadar, burada bu kadar yapıldı.” yarışına girmeye de gerek
yoktur. Ancak ihtiyaç varsa bu yapılır ama bu adımlar atılırken yapılan
hizmetleri yeşil üzerinden, insanların çevreye olan hassasiyeti üzerinden istismar
edip oradan başka siyasetler üretmek, oradan iktidarı, oradan Hükûmeti dövmek
için vesileler ortaya koymak istiyorsak o zaman büyük bir yanlışı yapmış
oluruz.
Burada ODTÜ’yle ilgili
tartışmalar devam ediyor. Şimdi, elimde bir gazetenin Ankara eki var. “Katliamı
asıl ODTÜ yapmış.” diyor. Ne yapmışlar diye ben bakıyorum. Şimdi, Rektör Bey
açıklama üstüne açıklama yapıyor. Acaba hukuktan mı korkuyor Rektör, yoksa
başkalarından mı korkarak açıklama yapıyor, onu da merak ediyorum işin doğrusu.
Şimdi, kongre merkezi
yapılmış, bakın, yeşil alanın tam da içinde. Otopark yapılmış, yeşil alan.
Alışveriş merkezi, AVM için ayağa kaldırıyorlar ya, AVM, alışveriş merkezi
yapılmış. Tenis kortları yapılmış. Şimdi, şurada, gözüküyor mu bilmiyorum ama
ağaç kesilerek yapılan lojmanlar var.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) –
Gece yarısı mı yapmışlar efendim, gece yarısı mı yapmışlar? Baskınla mı
yapmışlar?
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne)
– Yalan!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
AKP’nin yayın organı yazıyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Bakın, şurada, sayısını tam bilemiyorum ama onlarca ağaç
kesilerek ODTÜ’de hocalara veya başkalarına lojman yapılmış.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) –
Sayın Bozdağ, bozacının şahidi misali oluyor o haber.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Yeni yol nereden geçiyor derseniz, yolun geçtiği yer belli.
Şehirle tam ODTÜ arasında çok fazla da bir mesafe yok ama esas yeşili katleden,
yeşilin içerisine, oradaki hocalara veya başkalarına lojman yapan, oraya
alışveriş merkezleri yapan, kongre merkezi yapan, otopark yapan, tenis kortları
yapan ve bugüne kadar bu adımları atan ODTÜ yönetimleridir.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) –
Bayram gecesi baskınla mı yapmışlar Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Ben şimdi merak ediyorum, bu alışveriş merkezi yapılırken
bunları protesto edenler neredeydi, yoklar mıydı?
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne)
– Onlar yeşil alan değildi Sayın Bakan, yeşil alan değildi oralar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - O zaman o bilinç yok muydu? Bu tenis kortlarını, bu
lojmanları kim yaptı ODTÜ’nün içerisine? Elbette ODTÜ yönetimi yaptı.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) – Siz
hükûmet değil miydiniz o zaman, siz neredeydiniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Peki, bunlara dair, siz Türkiye’nin kamuoyunda geçmişte
hiçbir haber duydunuz mu? Bugünün eseri değil bunlar. Ben duymadım, duyan varsa
o zaman onu da söylesinler. Tabii, ODTÜ’nün içerisinde şu anda devam eden
çalışma da yasal bir çalışmadır.
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne)
– Sayın Bakan, 4 Kasıma kadar itiraz imkânı var, 4 Kasıma kadar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Yasalara uyularak yapılmış hazırlıkların bir noktaya
gelmesinden sonra yapılan çalışmalardır.
Şimdi, Kanal İstanbul
yapılacak, “Biz yaptırmayız.” Boğaz köprüsü yapılacak, “Biz yaptırmayız.”
Üçüncü havaalanı yaptırılacak, “Biz yaptırmayız.”
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) –
Onlar geçmiş hikâyeler. Bırakın onu, geçmiş hikâyeler okumayın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - O zaman biz Türkiye’ye çivi çakamayız. Her yaptığınız hizmetin
çevreye dokunan bir yanı vardır, her yaptığınız hizmetin ağaçla, yeşille ilgili
bir başka boyutu vardır. Türkiye’nin şu anda dört bir yanında barajlar
yapılıyor, Türkiye’nin enerji ihtiyacı var. Hükûmetlerimiz döneminde
Türkiye’nin enerji ihtiyacını 2 kat artırmamıza rağmen 2023 hedefleri
içerisinde bunu 1 kattan daha fazla artırmaya Türkiye’nin ihtiyacı var.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Yaptığınız barajlar HES ya Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – O zaman, biz barajları yapmayacak mıyız bunun altında
ağaçlar kalıyor, çevrede şu sıkıntı oluyor diye?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Bir tane baraj söyle ya.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) –
HES’lerle hallediyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Türkiye’nin her şey ihtiyacıdır; çevre de ihtiyacıdır, yeşil
de ihtiyacıdır, orman da ihtiyacıdır.
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne)
– Hukuk da ihtiyacıdır Sayın Bakan, hukuk da ihtiyacıdır.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Ama biz bütün bu ihtiyaçları korurken kollarken adım da
atmamız gerektiği zaman, bir yerde menfaat çatışması varsa o zaman en üstün
çıkarı tercih ederek millet adına doğru adım atacağız. Birileri karşı çıkıyor diye,
birileri protesto ediyor diye, birileri örgütlü örgütsüz birtakım çalışmalar
üzerinden Hükûmet karşıtlığı üretmek için uğraşıyor diye, biz, milletimizin
hayrına ve yararına olan adımları atmaktan vazgeçmeyeceğiz. Türkiye’nin yolları
da yapılacaktır, havaalanları da yapılacaktır, parkları da yapılacaktır,
tünelleri de yapılacaktır, yüksek hızlı trenleri de yapılacaktır; bundan
kimsenin şüphesi olmasın. Bu yollardan rahatsız olanlar varsa yoldan
geçmeyecekler.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
– Babanızın tarlası ya, o da geçmesin bu da geçmesin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Şimdi, Marmaray biliyorsunuz bitti. Önümüzdeki hafta salı
günü, başka ülkelerden cumhurbaşkanlarının, başbakanların katılımıyla beraber,
Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın da katılımıyla Marmaray hizmete
açılacak. Türkiye’nin iftihar ettiği bir projeyi, Abdülhamid’in, Sultan
Abdülmecid’in hayalini kurduğu, ilk adımını attığı projeyi, yüz yirmi iki sene
aradan sonra Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olarak hayata geçirmenin iftiharını,
gururunu yaşıyoruz. Biz, bunu, denizin altından tüneller kazarak ve ülkemizin
itibarını da, prestijini de yükselterek yapıyoruz.
Şimdi, üçüncü boğaz köprüsü
de 2015’te bitecek inşallah. Onun yanına diğer bir tüp geçit daha yapılıyor,
oradan da kara taşıtları geçecek. Bir yandan yüksek hızlı tren, tren, tramvay,
öte yandan da kara taşıtları geçecek. Üçüncü köprüyle İstanbul trafiği de
rahatlayacak, İstanbul da rahatlayacak.
Şimdi, biz bu adımları
atmamış olsaydık İstanbul’daki trafiğin geldiği nokta nasıl olurdu? Bayrama
gittik hepimiz. Ben Yozgat’tan Ankara’ya gelirken -o yolu kullanan değerli
vatandaşlarımız çok iyi bilirler- Elmadağ’ı geçmek Çin işkencesine dönerdi.
Hele egzozu bozuk bir kamyonun arkasına arabayla düştün mü “Yandım keten helva.”
derler bizim orada, mahvoldunuz, perişan oldunuz. Eğer, Türkiye’nin yollarının
yanına “bölünmüş yollar” dediğimiz yeni yolları koyup, bu yolların standardını
geliştirip güçlendirmemiş olsaydık, o yolların geçtiği yerlerdeki ağaçları
başka yere taşıyıp oradan yolları geçirmemiş olsaydık, bugün bayram ziyaretleri
ayrı bir işkenceye, ayrı bir tahammülsüzlüğe, ayrı bir soruna dönerdi.
Türkiye’yi rahatlatan
adımları attık biz. Bakın, şimdi İstanbul-İzmir otoyolu devam ediyor. İnşallah,
İstanbul-Bursa güzergâhı 2015’te bitecek, arkasından İzmir’e kadar olan kısım
bitecek. Yol medeniyettir, bu yolları siz ne kadar kaliteli yaparsanız hem
seyahat edenlerin keyif almasına hem konfor içinde seyahat etmesine hem de can
ve mal güvenliğinin temin edilerek ülkemiz ekonomisine çok büyük gelir ve imkân
sağlanmasına katkı sağlarsınız. Bizim yaptıklarımız bunlardır. Türkiye’nin
ihtiyacı olan yolları yapacağız.
Bakıyorsunuz, şehrin
göbeğinde kalmış kamu kurumları var, kamu kuruluşları var ve hem hizmetin
güvenliği bakımından hem hizmetin doğru dürüst verilebilirliği bakımından
efektif değil buralar, doğru da değil. O zaman kararlar alınıyor, bunları başka
yerlere taşıyıp daha iyi şartlarda, daha güzel bir şekilde yapmak ve oraları da
insanımızın yararına olacak şekilde, daha başka şekilde hizmete sokmak için
adımlar atıyoruz. Eğer, biz bu adımları atmazsak, o zaman şehirlerimizi
hapsederiz, gelişmenin, değişmenin şehirlerde önünü tıkamış oluruz, geçmişin
yanlışlarına veya geçmişin doğrusu olup da şehirlerin nüfus olarak, çevre
olarak büyümesi ve gelişmesi karşısında bugün yanlış bir noktaya gelmiş
konuların varlığının devamına izin vermiş oluruz. Onun için de gerek ODTÜ’de
devam eden yol çalışması gerek de başka yerlerde devam eden çalışmaların tamamı
milletimizin menfaatine olan çalışmalardır, milletimizin hayrına olan
çalışmalardır ve biz, bu çalışmaları yaparken keyfî değil, hukuka aykırı olarak
değil, hukuku tanımayarak değil, hukuka uygun adımlar atarak yapıyoruz.
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne)
– Sayın Bakan, süre dolmadan makineleri soktunuz, 4 Kasıma kadar süre vardı
yani. Yapmayın!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, bizim çevreye gösterdiğimiz duyarlılığın en somut
örneklerinden birini Taksim’deki hadiseler çerçevesinde görürsünüz.
Başbakanımız ne dedi? Görüşmeden sonra dedik ki biz: “Burada mahkeme kararı ne
diyorsa biz ona varız, yapmayın derse yapmayacağız.”
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne)
– ODTÜ’de mahkeme kararına uymadınız ama!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) – “Ama bakın, eğer mahkeme bu yapılan iş usul ve yasaya
uygundur derse o zaman da halkoyuna gitmeye, İstanbullunun kararı neyse ona
uymaya varız.” dedi. Bu bir duyarlılığın, bir hassasiyetin göstergesidir.
Hukuku tanımayan birileri mahkeme kararına, halkın iradesine atıf yapmaz ama hukuk
uygulanırken hukuku tanımayan, zorla, şiddetle, devlete karşı meydan okuyarak
“Ben bunları yaptırmam.” diyenlere de devletin ve hukukun kim olduğunu
göstermek devleti yönetenlerin vazifesidir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bozdağ.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın gündem dışı konuşmaya cevabındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Efendim, Sayın Bakan ODTÜ olayları, daha doğrusu ODTÜ’den geçen
yolla ilgili olarak son derece yanlış bilgiler verdiler. Tutanaklara geçmesi
açısından bir konuyu ifade etmek istiyorum.
ODTÜ’den geçirilmek istenen
yola ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanmış olan ODTÜ Koruma
Amaçlı İmar Planı askıya çıkmıştır, onun kesinleşmesi için askı süresinin sona
ermesi gerekmektedir ve askı süresi 4 Kasım 2013 tarihinde sona ermektedir.
Yani, plan kesinleşmeden Ankara Büyükşehir Belediyesi herhangi bir şekilde
buradan bir yol geçiremez, sorun buradadır. Sayın Bakan diyor ki: “Her şey
hukuka uygundur.” Hayır, hukuka uygun değil. Bu yol ihtiyaç olabilir, bu yolun
yapılması zorunlu olabilir ama ODTÜ Rektörlüğünün haberi olmaksızın bir gece
yarısı operasyonuyla, bayram tatilinde…
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Rektörün her şeyden haberi var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) - …üniversiteyi karşıya alarak yani hukuk devletinde olmaması
gereken bir şekilde Ankara Büyükşehir Belediyesinin buraya girmesi problemdir,
problem olan budur.
Ayrıca, Sayın Bakan “Asıl
yeşil karşıtı olan ODTÜ yönetimidir.” diyerek o ODTÜ arazisinde Rektörlüğün
yapmış olduğu birtakım inşaatları söylüyor.
Sayın Bakan, o konudaki
hassasiyetinize teşekkür ederim. Yalnız, o inşaatlarda bir usulsüzlük mü var
acaba, onu mu söylemek istiyorsunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Hayır, hayır… Yeşille ilgili, oradan ağaçlar sökülerek
yapıldığı…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Eğer onu söylemek istemiyorsanız…
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – ODTÜ’nün ta başından beri olan binalar değil.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) - …eğer konu o değil ise Başbakanlığın Atatürk Orman Çiftliğini
tahrip eden, yok eden o devasa bloklarını ben sizin dikkatinize sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
Şimdi, gündeme geçmeden önce,
sisteme girmiş sayın milletvekillerimize birer dakika söz vereceğim.
Sayın Köprülü…
2.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Tekirdağ ilinin bazı
köylerinin baraj sulamasından yararlanamadığına ve bu konudaki mağduriyetlerin
giderilmesine ilişkin açıklaması
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bölgemizden gelen özellikle
bazı şikâyetleri dile getirmek istiyorum. Tamamı Tekirdağ ilinin sınırları
içerisinde kalan bir baraj inşaatı vardı; Çokal Barajı. Bu barajla ilgili,
Malkara ilçesi ve Şarköy ilçesindeki birçok köylünün arazisi kamulaştırıldı
ancak bu kamulaştırılan arazileriyle mağdur olan köylerimiz baraj sulamasından
maalesef ki yararlanamamaktadırlar. Şarköy ilçesinin Sofuköy, Yayaağaç, Yeniköy
ve Gölcük köyleri; Malkara ilçesinin Emirali, Ballı, Esendik, Çimendere ve
Çınarlıdere köyleri sulama hizmetinden yararlanmamaktadır. Bu köylerimizin
mağduriyeti çok büyüktür. Bu konuda Hükûmetin çözüm bulması, köylerin
mağduriyetini bir an evvel gidermesi gerekmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Köprülü.
Sayın Kaplan…
3.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Gebze ilçesinde birkaç
köyde hazineye ait gayrimenkullerin köyde oturmayanlar üzerine geçirilerek
devletin zarara uğratıldığına ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gebze ilçesi Pelitli köyünde,
organize sanayi bölgesine yakın bulunan birkaç köyde, -hak sahipleri- mülkiyeti
hazineye ait olan gayrimenkuller, köy muhtarları ve yakınları tarafından köyde
oturmayanların üzerine geçirilerek hem devlet hem hazine zarara uğratılmakta,
kendileri için de bir çıkar elde etmektedirler.
Bununla ilgili yetkililerin
daha duyarlı olmasını ve incelemelerde bulunmasını talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Sayın Doğru…
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Karayolları Genel Müdürlüğü ile
ilgili bakanlığın kara yollarını tekrar gözden geçirmesi ve trafik kazalarına
karşı önlem alması gerektiğine ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kurban Bayramı dolayısıyla
ülkemizin her yerinde birçok trafik kazası olmuş, yollarımız kan gölüne dönmüş,
onlarca insanımız hayatını kaybetmiş ya da yaralanmıştır. Sürücülerin
dikkatleri yanında, bazı yerlerde yol inşaatları çok uzun sürmektedir. Bazı
kavşaklar ve yollar da çok tehlikeli virajlarla doludur. Karayolları Genel
Müdürlüğü ve ilgili bakanlık bütün bu yolların hepsini tekrar gözden geçirmeli,
ona göre de önlem almalıdır. Bir insanın hayatı başka hiçbir şekilde
değerlendirilemez. İnanıyorum ki Karayolları bunları duyar ve gerekenleri de
yapar diyor, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Doğru.
Sayın Öğüt…
5.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, özel tiyatrolara destek
yardımları için toplanan kurulda Gezi eylemlerine destek veren tiyatrolara
yardım yapılmaması yönünde fikirler ortaya atıldığı iddiasının doğru olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
– Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kültür ve Turizm Bakanlığında
her yıl özel tiyatrolara yapılan destek yardımları için toplanan kurulda Gezi
eylemlerine destek veren tiyatrolara yardım yapılmaması yönünde fikirler ortaya
atıldığı kamuoyuna yansımıştır. Bazı yetkililerin, aralarında Genco Erkal,
Ferhan Şensoy ve Levent Kırca’nın da bulunduğu bazı muhalif tiyatroların
adlarını özellikle zikrettiği de belirtilmiştir. Tartışmalar sonucunda tam
uzlaşma sağlanamadığı da dile getiriliyor. Bu iddia doğru mudur? Kurulda
muhalif tiyatrolara hiç ödenek yapılmaması ya da diğerlerinden daha az
yapılması seçeneği konuşulmuş mudur? Bu, sanata uyguladığınız ambargoların bir
yenisi midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Öğüt.
Sayın Genç…
6.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, haklarında kesin hüküm
verilmesine rağmen 2 milletvekilinin hâlâ hapishanede olmalarının Anayasa’nın
83’üncü maddesine aykırı olduğuna ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın gündem
dışı konuşmaya cevabındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Teşekkür ederim.
Efendim, Anayasa’mızın
83’üncü maddesine göre milletvekilinin seçimden önce veya seçildikten sonra
işlediği bir suçtan kesin hüküm giymesi hâlinde, bu hükmün seçim sonucuna yani
milletvekilliği devresinin sonrasına erteleneceğine dair 83’üncü maddede açık
bir hüküm var. Buna rağmen, bugün 2 milletvekili -Sayın Engin Alan ve bir
BDP’li milletvekili- arkadaşımız kesin hüküm aldığı hâlde hapishanededir. Bana
göre, Anayasa’nın 83’üncü maddesine göre, Meclis Başkanının bu arkadaşları
hemen buraya getirip burada… Yani, tutukluluk sürelerinin sona ermesi lazım ama
bunların mahkûmiyet kararını getirir Mecliste okursa 84’üncü maddeye göre
milletvekilliği sona erer, başka ama o tarihe kadar bu kişilerin cezaevinde
değil dışarıda kalması lazım.
Biraz önce, bir de Bekir
Bozdağ burada çok gereksiz ve kendi üslubuna uygun, gerçek dışı birtakım
olaylar söyledi. Yani, İstanbul’da, Gezi olaylarında yürütmenin durdurulması
kararı olduğu hâlde, Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile o Taksim’deki ağaçların
tahribatı devam ettiği hâlde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Tunceli) –…diyor
ki “Biz mahkeme kararına saygılıyız.”
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Genç.
Sayın Hamzaçebi…
7.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Âşık Veysel’in
doğum yıl dönümüne ve doğumunun 120’nci yılı olması nedeniyle 2014 yılının
“Âşık Veysel yılı” olarak ilan edilmesini önerdiğine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, büyük ozan Âşık
Veysel’in doğum yıl dönümü. Halk ozanı geleneğinden gelen, âşık geleneğinden
gelen ozanların en son ve büyük temsilcisi Âşık Veysel’i saygıyla, rahmetle anıyorum. Önümüzdeki yıl, onun
doğumunun 120’nci yılı olacak. Buradan Kültür ve Turizm Bakanlığına, Sayın
Bakana bir çağrıda bulunuyorum. 2014 yılını -Âşık Veysel’in doğumunun 120’nci
yılı olması nedeniyle- Âşık Veysel yılı olarak ilan etmesini ve bu çerçevede
onun anısına bir dizi etkinlik
düzenlemesini öneriyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
Sayın Düzgün.
8.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün, “Düzgün” soyadını taşıyan ve
dağa çıkıp Türk askerine kurşun sıkan hiç kimse olmadığına ilişkin açıklaması
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, geçtiğimiz
günlerde Yargıtay tarafından açıklanan Balyoz davasıyla ilgili yaptığım
yorumlarla ilgili, Hükûmet sözcüsü Sayın Hüseyin Çelik, beni -soyadımı da
kullanarak- orduya nifak sokmakla itham etti. Şunu çok açık yüreklilikle
söylemek isterim ki “Düzgün” soyadını taşıyan ve dağa çıkıp Türk askerine
kurşun sıkan hiç kimse yoktur. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Çelik eğer
orduya düşman birilerini arıyorsa kendi etrafına bakınmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Düzgün.
Sayın Serindağ…
9.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ’ın gündem dışı konuşmaya cevabındaki bazı ifadelerine ve Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanının yeni bir yol yapmak için mevcut yolları
kullanılmaz duruma getirmekten vazgeçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gerçi Sayın Bakan ayrıldı
Sayın Başkan ama Sayın Bakan şunu bilmeli ki bu bir ağaç kesme faaliyeti değil,
hukuksuz bir saldırıdır ODTÜ’ye yapılan. Sayın Grup Başkan Vekilimiz de
açıkladı; 4 Ekimde imar planı askıya çıkarılmış, henüz askı süresi dolmamıştır
ve plan askıdadır, daha sonra da dava açma süresi başlayacaktır. Tüm bu
işlemler beklenmeden ODTÜ’ye bir gece baskını yapılmıştır. Hukukçu olan Sayın
Bakanın “Bu hareket yasaldır.” demesi kendisine yakışmamıştır, kendisini
yadırgıyorum.
Eğer, Sayın Belediye Başkanı
Ankara’ya yeni yol yapmak istiyorsa mevcut yolları kullanılmaz duruma
getirmekten vazgeçmelidir. Şu anda, ODTÜ kavşağıyla Konya yolu arasındaki
mesafe 2-2,5 kilometredir. Oraya ne tür binaların, ne tür yapıların yapılmakta
olduğunu burada AKP’ye mensup milletvekili arkadaşlarımız da görmektedir. 30
katlı binalar çekme mesafesi dikkate alınmadan yapılmaktadır. Hatta belediyeye
ait bir bina da yolun içerisine yapılmıştır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Serindağ.
Sayın Halaman…
10.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Suriye ve Irak’la yol, gümrük
ve ticari güvenlik sağlanamadığı için Adana bölgesinde narenciye piyasasının
oluşmadığına ve yetkililerin bu konuyla ilgilenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Şimdi, Türkiye’nin dış
politikası epeydir iyi gitmiyor yani bizim bölgelerde üreten, tüketen rahatsız.
Son günlerde, özellikle narenciye hasadı başladı. Bizim bölgenin narenciyesi
genelde Irak’ta, Suriye’de satılırdı. Şimdi, bu Suriye’yle, Irak’la yol
güvenliği, gümrük güvenliği, ticari güvenlik sağlanamadığı için narenciyenin
piyasası bir türlü oluşmuyor. Hükûmet, yetkili bakanlar, ilgililer bu narenciye
piyasasının oluşması için ne yapmaları gerekiyorsa yani “Bu, savaş hâli.” der
gibi… Bunları önlemek, yol güvenliğini temin etmek Hükûmetin asli görevi,
bununla ilgilenirlerse memnun oluruz.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Halaman.
Sayın Özgündüz…
11.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, üçüncü köprü bağlantı
yolları üzerinde AK PARTİ’ye mensup kaç kişinin kaç metrekare arsa satın
aldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Bakan, Sayın
Bozdağ anlattı, sloganları attı, gitti. Keşke burada olsaydı da dinleseydi.
“Efendim, işte, yol yapıyoruz, yol medeniyettir. İşte, üçüncü köprü ve bağlantı
yollarını yapıyoruz.” diyor. Sayın Bakan duysun, buradan soru soruyorum: Üçüncü
köprü bağlantı yolları üzerinde, Garipçe’de, Poyrazköy’de, Kemerburgaz’da,
Yeniköy’de, Durusu’da, Yassıören’de partinize mensup kaç kişi, kaç milyon
metrekare arsa aldı, arsa topladı? Yine partinize yakın şirketler, müteahhitler
kaç milyon metrekare arsa topladı, kaç milyar dolar rant sağlandı? Bunları bir
açıklayın kamuoyuna, millet de baksın bakalım, hakikaten, siz yol yaparak
millete mi hizmet ediyorsunuz, yoksa kendinizin ve yandaşlarınızın çıkarını mı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Özgündüz.
Sayın Demiröz…
12.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bursa’nın bazı köylerinde
sağlıklı sulama yapılamaması nedeniyle domates ve mısır ürünlerinde yeterli
verim alınamadığına ve bununla ilgili sıkıntıların giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bursa Karacabey ilçesine
bağlı Gölecik, Karasu ve Kıranlar köylerinde kuraklık ve sulama tesislerinin
olmaması, yer altı sularının çekilmesi nedeniyle sağlıklı sulama yapılmaması
yönünden, domates ve mısır ürünlerinde yeterli verim alınamamıştır. Hiçbir
zaman güney Marmara Bölgesi’ne yüzünü dönmeyen Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı acaba Karacabey Tarım İlçe Müdürlüğüne talimat vererek bu köylerdeki bu
sıkıntıyı inceletecek midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Demiröz.
Sayın Yüksel…
13.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in, İzmir’de kamu arazilerinin
özelleştirilerek satılmasına ilişkin açıklaması
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yarın saat 12.30’da
Cumhuriyet Halk Partisi İzmir il örgütü öncülüğünde İzmirliler Bornova Ağaçlı
Yol’da buluşarak Karayolları arazisinin satılmasına tepkilerini dile getireceklerdir.
İzmir’de, bugünlerde, AKP Hükûmeti, bakanlıklar hemen bütün kamu arazilerini
özelleştirerek satılığa çıkarmışlardır. Kentin akciğerleri olan bu yeşil
alanlar, Karayolları, Devlet Su İşleri gibi araziler, Buca’da TEKEL’in
arazileri hem de özelleştirmeden, yoğunlaştırılması çok artırılmış planlar
yapılarak satılığa çıkarılmıştır. Karşıyaka Mavişehir’de adım atacak boş alan
bırakmamışlardır, TOKİ’ye devretmişlerdir. Kınık’ta 1.200 dönüm mera,
köylülerin üzerine yatırım yaptığı, artezyenler kurduğu mera şimdi Gülsüt’e bir
yıl ücretsiz tahsis edilmiştir, ardından kırk dokuz yıl tahsisi
kararlaştırılmıştır. Bu kamu arazileri kentlerde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yüksel.
Sayın Özel…
14.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Gazeteci Sami Menteş’i bir
terör örgütüyle ilişkilendirerek isminin karalandığına ve geleceğiyle
oynandığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hükûmet ve iktidar partisinin
sayın sözcüleri, yetkili ağızları, en yetkili ağızlardan kara propaganda
yapmaktadır. Dünyanın en genç tutuklu gazetecisi Sami Menteş’in davasını
izlediğimiz için bizi terör örgütünün davalarını takip etmekle suçladılar; oysa
Sami Menteş terör örgütü üyesi değil, Cumhuriyet Halk Partisi üyesi bir tutuklu
gazeteciydi. Aylarca, haksız yere tutuklu olduğu nasıl ortaya çıktı? Duruşmanın
savcısı, ilk celsede Sami Menteş’in serbest bırakılmasını ve tutuksuz
yargılanması gerektiğini söyledi, mahkeme de bu karara uydu. Bu karardan sonra,
Hükûmet yetkilileri hâlâ daha Sami Menteş’in ismini bir terör örgütüyle bir
araya getirebilmekte; oysa o bir davayı takip ederken, bir gösteriyi takip
ederken haksız tutuklanmıştı. Bunu kamuoyunun dikkatine sunuyoruz. Yapılmaya
çalışılan da haksız yere tutulan bu genç gazetecinin ismini karalamak,
geleceğiyle oynamaktır. Bu konuda herkesi vicdanlı davranmaya davet ediyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Özel.
Son olarak Sayın Dinçer…
15.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer’in, Hükûmet yetkililerinin,
Kurban Bayramı’nda ODTÜ arazisinin yağmalanmasını dinî değerlere saygısızlık
olarak görüp görmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
CELAL DİNÇER (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Avrupa Birliği İlerleme
Raporu biliyorsunuz bayramda açıklandı; Hükûmet yetkilileri bunu dinî değerlere
saygısızlık olarak gösterdiler ve yoğun eleştiri yaptılar. Oysa, bayramın
ikinci günü, aynı Hükûmetin temsilcileri, belediye başkanı büyük bir ekiple
ODTÜ’ye girdi, ODTÜ arazisi yağmalandı. Bu yağmalamayı dinî değerlere
saygısızlık olarak görüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Dinçer.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin 3 önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 20 milletvekilinin, Ergene
Nehri ve Çorlu Deresi’ndeki kirliliğin insan sağlığı üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/744)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yıllardır birçok bilimsel
araştırmaya konu olan Çorlu Deresi’ndeki kirlilik ve Ergene Nehri’ndeki
kirlilik sık sık kamuoyu gündemine de getirilmektedir. Araştırmalar sonucu
Çorlu'daki kanser sıklığının Türkiye ortalamasının üstünde olduğu, artık
ilköğretim öğrencilerinde dahi kanser görülmeye başlandığı tespit edilmiştir.
Çorlu Deresi'nden akan su,
Karadeniz kıyısındaki Yıldız Dağları’ndan doğan ve Pehlivanköy, Babaeski,
Lüleburgaz ve Uzunköprü'den geçtikten sonra Saroz Körfezi’ne boşalan Ergene
Nehri'ne dökülmektedir.
Ergene Nehri’nin Türkiye'nin
en kirli nehri olduğu ve içinde 4’üncü sınıf çok kirli su bulunduğu ilgili
bakanlıkça da tespit edilmiş ancak şu ana kadar kesin bir çözüm
geliştirilememiştir. Nehrin içindeki ağır metaller bu suya temas eden ve içen
hayvanlara, bitkilere ve insanlara geçmekte, insanlarda da kansere neden
olmaktadır. Nehrin insan sağlığı üzerindeki etkilerini araştırmak ve tespit
etmek üzere Trakya Üniversitesi tarafından yapılan bilimsel çalışma
sonuçlarında Çorlu'da, özellikle Sağlık Mahallesi’nin içinden geçen Çorlu
Deresi’nin etrafında oturan insanlarda kanser vakalarının ve başka
hastalıkların arttığı belirtilmiştir. Bilhassa yaklaşık 70 bin kişinin yaşadığı
Sağlık Mahallesi’nde oturan insanların sağlığı büyük tehlikededir.
Anayasa'nın 56’ncı maddesine
göre de "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir." denilmektedir. Ancak, artık gün yüzüne çıkan ve bilimsel
araştırmalarla da tespit edilen dere kirliliği sebebiyle kansere yakalanan, bu
nedenle hayatını kaybeden insanlarımızın sayıları giderek artmaktadır.
Tüm bu sebeplerle, Ergene ve
Çorlu Deresi’ndeki kirliliğin insan sağlığı üzerindeki etkilerinin
araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırma komisyonu kurulmasını saygıyla arz ederiz.
1) Emre
Köprülü (Tekirdağ)
2) Mehmet
S. Kesimoğlu (Kırklareli)
3) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
4) Malik
Ecder Özdemir (Sivas)
5) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
6) Candan
Yüceer (Tekirdağ)
7) Kadir
Gökmen Öğüt (İstanbul)
8) İhsan
Özkes (İstanbul)
9) Mehmet
Ali Susam (İzmir)
10)
Birgül Ayman Güler (İzmir)
11)
Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
12) Sedef
Küçük (İstanbul)
13) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
14) Ali
Haydar Öner (Isparta)
15) Metin
Lütfi Baydar (Aydın)
16)
Mahmut Tanal (İstanbul)
17) Veli
Ağbaba (Malatya)
18)
Haydar Akar (Kocaeli)
19)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
20) Ali
Özgündüz (İstanbul)
21)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 19
milletvekilinin, TOKİ'nin ülkemizde yapmış olduğu konut projeleri ile sosyal
donatıların yapım ve teslimatı aşamasında yaşanan sıkıntıların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/745)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
TOKİ'nin
ülkemizde yaptığı konut projeleri ile sosyal donatıların yapım ve teslimatı
aşamasında yaşanan sıkıntıların araştırılarak alınması gereken tedbirler
konusunda Anayasa’nın 98’inci, İçtüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Reşat
Doğru (Tokat)
2)
Mustafa Erdem (Ankara)
3) Ali
Uzunırmak (Aydın)
4) Atila
Kaya (İstanbul)
5) D. Ali
Torlak (İstanbul)
6) Ali
Halaman (Adana)
7) Hasan
Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
8) Bülent
Belen (Tekirdağ)
9) S.
Nevzat Korkmaz (Isparta)
10)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
11) Emin
Çınar (Kastamonu)
12) Ali
Öz (Mersin)
13)
Mustafa Kalaycı (Konya)
14) Özcan
Yeniçeri (Ankara)
15) Celal
Adan (İstanbul)
16)
Mehmet Şandır (Mersin)
17) Alim
Işık (Kütahya)
18) Sümer
Oral (Manisa)
19) Erkan
Akçay (Manisa)
20) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
Gerekçe:
Kuruluşundan
itibaren ülkemizde yerleşim ve konut politikalarının belirlenmesi ve
uygulanmasında en önemli kurum olan TOKİ, 1984 yılında 2985 sayılı Kanun’la,
genel bütçe dışında, özel fonu ile ve özerk yapısıyla Başbakanlığa bağlı “Toplu
Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı” ismi ile kurulmuş ve ana işlevleri,
hızlı artan konut talebinin planlı bir şekilde karşılanması ve Türkiye'de konut
üretim sektörünün teşvik edilerek ekonominin canlandırılması olarak
belirlenmiştir.
Emlak
Bankasının bankacılık dışındaki faaliyetlerinin de TOKİ’ye devredilmesiyle
idarenin yetkileri ve çalışma alanları daha da artmıştır.
Başlangıçta
konut üretimi ile ilgili olarak çalışmalarını başarılı olarak sürdüren TOKİ’nin
ilerleyen dönemlerde kuruluş amaçlarının dışına çıkarak konut dışında sosyal
tesisler de inşa etmeye başlaması ve tüm ülke sathına açılması nedeniyle
denetim ve yönetim işlevlerinde zafiyetler baş göstermiştir.
Kuruluş
hazine arazileri üzerinde arsa üretimi gerçekleştirdiği için, çok cüzi miktarda
arsa maliyeti yapmakta, bunun karşılığında yüksek maliyetle satışlar
yapmaktadır.
TOKİ
tarafından yapılan konutlarla ilgili olarak, inşaatların kalitesi, zamanında
bitirilemediği, teslim edilen konutlarda hâlâ büyük oranda eksiklikler
bulunduğu tespit edilmektedir. Giriş aidatlarının ve taksit ödemelerinin yüksek
olması zaten ekonomik olarak zor durumda olan halkımızın bütçesini çok
zorlamaktadır.
Hak
edişlerini alamadıkları gerekçesiyle müteahhitlik yapan firmaların bazılarının
battığı veya çok zor durumda oldukları kamuoyunda anlatılmaktadır.
Müteahhitlik
firmalarının bazılarının batması ile beraber iş yaptıkları firmalar da batmış,
konut sektörüne malzeme sağlayan birçok esnaf mağdur olmuştur.
Ortaya
çıkan bu durumun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılması, bu
durumdaki esnaf ve müteahhitler ile hak sahiplerinin ekonomik sıkıntılarının
bertaraf edilmesi, aynı zamanda TOKİ'nin daha özenli çalışması yönünde katkı
sağlaması düşünülmektedir. Araştırma önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.
3.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve 19
milletvekilinin, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı çalışan din görevlilerinin
yetiştirilmesi, refah seviyelerinin arttırılması, sosyal ve ekonomik
şartlarının iyileştirilmesi için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/746)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Diyanet
İşleri Başkanlığına bağlı çalışan din görevlilerinin yetiştirilmesi, refah
seviyelerinin arttırılması, sosyal ve ekonomik şartlarının iyileştirilmesi için
gerekli çalışmanın yapılması amacı ile Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104,
105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz. 02/04/2012
1) Enver
Erdem (Elâzığ)
2) Sinan
Oğan (Iğdır)
3) Mehmet
Şandır (Mersin)
4) Ali
Uzunırmak (Aydın)
5) Alim
Işık (Kütahya)
6) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
7) Ali Öz (Mersin)
8) Emin
Çınar (Kastamonu)
9) Mehmet
Günal (Antalya)
10) Hasan
Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
11) Sadir
Durmaz (Yozgat)
12) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
13)
Bülent Belen (Tekirdağ)
14) Lütfü
Türkkan (Kocaeli)
15) Sümer
Oral (Manisa)
16)
Mustafa Kalaycı (Konya)
17)
Necati Özensoy (Bursa)
18) Ahmet
Duran Bulut (Balıkesir)
19) Oktay
Vural (İzmir)
20) Ahmet
Kenan Tanrıkulu (İzmir)
Gerekçe:
İnsanın ve insanlığın içine
düştüğü manevi çöküntü ve huzursuzluklarda, toplumumuzun sağlıklı ve dengeli
gelişim ve kalkınma sürecini devam ettirmesinde, ferdi mutluluğun
sağlanmasında, toplumsal bütünlüğün, birlik ve beraberliğin korunmasında dinin
doğru anlaşılması önemli bir gerekliliktir. Dinin doğru anlaşılması ve
yaşanmasında din görevlilerine büyük görev ve sorumluluk düşmektedir.
Din görevlilerinin ekonomik
ve sosyal statüleri iyileştirilmeli ve refah düzeyleri arttırılmalıdır. Böylece
din görevlileri, toplumda var olan yanlış imalardan kurtarılmalı ve kendilerine
gereken değerin verilmesi sağlanmalıdır.
Din görevlileri gün boyunca
görev yapmaktadırlar. Özellikle kırsal alanda görev yapanlar günün her saatinde
vatandaşların dinî ihtiyaçlarına cevap vermek durumundadır, izinleri yoktur
ancak yerine birilerini bulurlarsa yıllık izinlerini kullanabilmektedirler.
6002 sayılı Kanun ile de
imam-hatipler ve müezzin-kayyımların haftalık iznine ve bayram tatillerinde
izin kullanmalarına ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenmeli, bu konuda bir
an önce mevzuat düzenlemesi yapılmalıdır.
666 sayılı Kararname’de
kamuda çalışan bazı memurlara ek ödemeler yapılmasına rağmen imamların
maaşlarında bir artış yapılmamıştır. Bu durum mutlaka değiştirilmeli ve
maaşları iyileştirilmeli, Diyanet personellerinden ön lisans ve lisans
mezunlarının da ilahiyat ön lisans ve ilahiyat fakültesi mezunlarının alındığı
gibi yurt dışı sınavlarına alınması sağlanmalıdır.
Öncelikle büyükşehirlerden
başlamak üzere, her ile misafirhane ve diğer sosyal etkinliklerin
yapılabileceği Diyanet evi tesisleri kurulmalı, mülkiyeti Türkiye Diyanet
Vakfına ait olan cami ve Kur'an kursu lojmanlarında oturan din görevlilerinden
ve Kur'an kursu öğreticilerinden lojman kirası alınmaması sağlanmalıdır.
Sözleşmeli personelin de
atama ve yer değiştirmede kadrolu personele tanınan haklardan faydalanması
sağlanmalı, en az 60 personeli bulunan ilçe müftülüklerine şef kadrosu tahsis
edilmeli, yaz Kur'an kurslarında ek ders ücreti için 15 öğrenci şartı
kaldırılmalıdır.
Camilerde toplanan
yardımlarla ilgili cami görevlisinin yetki ve sorumluluğu tanımlanmalı, cami
derneklerinin görev alanlarını, müftülük ve görevlilerle ilişkilerini belirten
özel bir düzenleme yapılmalı, Kur'an kurslarına elektrik, su, İnternet, telefon
ödeneği verilmeli, camilerin bakım, onarım ve temizlik gibi giderleri devlet
tarafından karşılanmalıdır.
Nüfusunun yüzde 99 Müslüman
olan ülkemizde din eğitiminin daha iyi ve sağlıklı verilmesi, Müslümanlığın
hurafelerden uzak gerçek anlamda öğrenilmesi için din görevlilerinin çok önemli
olduğu muhakkaktır.
Anayasa’nın 24’üncü maddesine
göre "Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında
yapılır." Bu madde ile dinini öğrenmek vatandaşlar için bir hak, devlet
içinse bir görevdir. Ülkemizde yaşayan Müslümanların dinini, devletin
kontrolünde öğrenmeleri en doğru olanıdır.
İmam-hatip, müezzin-kayyım
gibi görevleri üstlenecek kişilerin eğitimleri mutlaka fakülte düzeyine
çekilmeli, özellikle bu görevlilerimizin Kur'an’a ve sünnete hâkimiyetlerinin
yanında ses güzellikleri, mesleki ve kişilik güvenirliliği, ahlaki örnekler gibi
özelliklerine dikkat edilmeli, ahlaki zaaflara asla müsaade edilmemelidir.
Halkın dini ihtiyaçlarını ana
kaynaklara dayalı bu konudaki geçmiş külliyatı gözden geçirebilecek, dünyada
konuyla ilgili yayınları ve çalışmaları takip edebilecek, dini eğitim-öğretimle
bilfiil meşgul olan ve halkın dini ihtiyaçlarını karşılama ve sorularına çözüm
üretme gibi (müftü, vaiz vs) görevli kişilere kaynaklık edebilecek yüksek
lisans düzeyinin üzerindeki araştırma görevlilerinin yer alacağı, yüksek İslami
araştırma merkezleri açılmalıdır.
İslamın ve Müslümanlığın daha
iyi öğrenilmesi için din görevlilerinin yetiştirilmesi, maddi ve manevi
sıkıntılarının giderilmesi, sosyal ve ekonomik hayat düzeylerinin arttırılması
amacı ile Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104, 105’inci maddeleri gereğince
bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2012 yılına ait dış
denetim raporlarının inceleme sonuçlarına ilişkin tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım:
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu’na göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2012
yılı harcamalarına ilişkin dış denetim raporu ile Sayıştay’ın 2012 yılı
harcamalarına ilişkin dış denetim raporunun Başkanlık Divanının 3/10/2013
tarihli toplantısında görüşülmüş olan inceleme sonuçlarına ilişkin tezkeresi
(3/1302)
24/10/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu’na göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2012
yılı harcamalarına ilişkin Dış Denetim Raporu ile Sayıştay'ın 2012 yılı
harcamalarına ilişkin Dış Denetim Raporu, Başkanlık Divanının 3 Ekim 2013
tarihli toplantısında üst yöneticilerin cevapları da dikkate alınarak
görüşülmüş ve ekteki inceleme sonuçlarının Genel Kurulun bilgisine sunulmasına
karar verilmiştir.
Bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
ve Sayıştayın 2012 Yılı Dış Denetim Raporları İnceleme Sonuçları
1) Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 2012 mali yılı hesaplarının dış denetimini yapmak üzere
görevlendirilen Sayıştay uzman denetçileri tarafından düzenlenen 16/09/2013
tarihli Dış Denetim Raporu’nda, 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu’yla
tahsis edilen ödeneklerin, harcama birimleri tarafından kullanımı sırasında
düzenlenen harcama belgelerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun
olup olmadığı, hazırlanan mali tablolarının doğruluğu, denkliği ve
güvenilirliği hususlarının incelendiği belirtilmiştir.
Yapılan inceleme sırasında,
2012 yılına ait cetvel ve tablolarda gösterilen gider rakamlarının doğru ve
denk olarak kaydedilip kaydedilmediği, toplamlarının doğru, denk ve tutarlı
olup olmadıkları ve hesapların birbirleriyle mutabık bulunup bulunmadıklarına
bakılmıştır. Bütçede tahmini olarak yer alan kullanılabilir ödenek rakamlarıyla
kesin hesap sonuç rakamları karşılaştırılmak suretiyle gerçekleşme oranları ve
uygunluk durumları, programa alınan yatırımların gerçekleştirilip
gerçekleştirilmediği araştırılmış, cetvellerdeki rakamların dayandıkları sarf
belgelerinin ilgili mevzuatına uygunluğu örnekleme yoluyla denetlenmiştir.
Raporda özetle;
TBMM Başkanlığı 2012 yılı
başlangıç ödeneği 651.252.000 TL olup yıl içinde yapılan aktarmalar ve
eklemelerle birlikte 589.083.227 TL olmuştur. 31/12/2012 tarihi itibarıyla bu
ödeneğin 570.009.740 TL'si, başka bir deyişle yüzde 96,8'i harcanmıştır.
Ekonomik sınıflandırmaya göre
harcamalara bakıldığında, personel için ayrılan ödeneğin yüzde 99,9'unun
harcandığı, Sosyal Güvenlik Kurumu prim giderlerine ayrılan ödeneğin yüzde 99,6
oranında harcandığı, cari transferlerin yüzde 98,1 oranında gerçekleştirildiği,
mal ve hizmet alımlarına tahsis edilen ödeneğin yüzde 91,4 oranında harcandığı,
sermaye giderlerine ayrılan ödeneğin yüzde 76 oranında kullanıldığı, bazı
yatırımların bu yıl içinde gerçekleştirilemediği ve sonraki yıllara ötelendiği
sonucuna varıldığı belirtilmiştir.
Ayrıca;
TBMM Başkanlığı Strateji
Geliştirme Başkanlığınca arşivlenen ödeme emri belgeleri ve muhasebe işlem
fişlerinin kaydedildiği ilgili hesaplardaki tutarların mutabık olduğu,
Kesin hesap cetvellerinde
gösterilen gelir gider rakamlarının doğru ve denk olduğu, ödenek üstü harcama
yapılmadığı,
Üst yöneticinin, 5018 sayılı
Kanun’da öngörülen mali yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin
gözetilmesinde ve bütçe ile verilen kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve
verimli bir şekilde kullanılmasında ve bu işlemlerin yürütülmesi için gerekli
tedbirlerin alınmasında gayret gösterdiği,
Harcama yetkilileri,
gerçekleştirme görevlileri ve Strateji Geliştirme Başkanlığı çalışanlarının,
harcama belgelerini düzenlerken ve mali işlemleri yürütürken ilgili mevzuatta
öngörülen usul ve esaslara uygun şekilde işlem yaptıkları,
ifade edilmiştir.
Harcama belgelerinin
incelenmesinde ise;
Avans/kredilere ilişkin
mahsup işlemlerinin mevzuatta belirlenen süre içerisinde yapılması,
Hizmet alımına ilişkin
ödemelerde, hakediş raporunu oluşturan puantaj cetvelleri ile bu cetvellerden
oluşan icmal formlarının kontrol teşkilatınca imzalanması,
Muayene ve Kabul Heyetinin en
az üç personelden oluşturulması,
Hizmet alımlarına ait hakediş
ödemeleri sırasında tüm vergilerin vergi dairesine yatırıldığına ilişkin vergi
alındısı makbuzlarının hakediş belgelerine eklenmesi,
Hizmet alımlarında sözleşme
hükümleri uyarınca iş programı düzenlenmesi ve düzenlenmiş iş programı
çerçevesinde hizmet alımlarının gerçekleştirilmesi,
Yaklaşık maliyetin
hazırlanması sırasında yaklaşık maliyet hesabına esas miktarların hatasız
tespit edilmesi,
Eleman çalıştırılmasına dayalı
hizmet alımlarında sözleşme hükümleri uyarınca uygulama sırasında iş programı
düzenlenmesi, iş programında aylar itibarıyla belirlenen işçi sayısına bağlı
olarak işçi çalıştırılması,
gerektiği yönünde
değerlendirme ve tavsiyelerde bulunulmuştur.
Bu çerçevede, dış
denetçilerin denetim bulguları ve önerileri dikkate alınarak düzenlenen üst
yönetici cevabında;
Avans mahsup işlemlerinde,
bahse konu örnekte olduğu gibi, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’nun 35’inci maddesinde belirtilen bir aylık süreye riayet edildiği,
2012 yılında kontrol
teşkilatının bilgisi ve kontrolünde hazırlanan puantaj cetvellerinin sadece
yüklenici tarafından imzalandığının fark edilmesi üzerine puantaj cetvellerinin
2 Ocak 2013 tarihinden itibaren yüklenici ve kontrol teşkilatı tarafından da
imzalanmasının sağlandığı ve uygulamanın da aynı şekilde devam ettirildiği,
Muayene ve Kabul Komisyonunca
yapılan kabul işleminin iki personel tarafından yapıldığının fark edilmesi
üzerine muayene ve kabul işleminin 2 Ocak 2013 tarihinden itibaren üç personel
tarafından yapılmasının sağlandığı ve uygulamanın da aynı şekilde devam
ettirildiği,
Bahsi geçen hakediş ödemeleri
sırasında Gelir İdaresi Başkanlığınca Kuruma verilen şifre ile İnternet Vergi
Dairesi modülünden "Vergi borcu yoktur." belgesinin çıktısı alınarak
ödeme belgesine eklendiği, ayrıca ilgili vergi dairesinden "Vergi borcu
yoktur." belgesinin istenilmediği,
Sözleşme hükümleri uyarınca,
iş programı düzenlenmesi, iş programında gereken ihtiyacın belirlenmesi ve bu
çerçevede hizmet alımının gerçekleştirilmesi hususlarında gerekli dikkat ve
özenin gösterileceği,
Yaklaşık maliyet hesap
cetvellerinin düzenlenmesinde gerekli dikkat ve özenin gösterileceği,
Sözleşme hükümleri uyarınca,
uygulama sırasında iş programı düzenlenmesi ve iş programında aylar itibarıyla
belirlenen işçi sayısına bağlı olarak işçi çalıştırılması ve hizmet alımı
sözleşmelerinin uygulanması hususlarında gerekli dikkat ve özenin
gösterileceği,
ifade edilmiş ve Dış Denetim
Raporu’nda yer alan öneriler kapsamında gerekli tedbirlerin alınacağı
belirtilmiştir.
2- Sayıştay Başkanlığının
2012 mali yılı hesaplarının dış denetimini yapmak üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanınca görevlendirilen İçişleri Bakanlığı mülkiye
başmüfettişleri tarafından düzenlenen 25/07/2012 tarihli Dış Denetim
Raporu’nda; 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu’yla tahsis edilen ödenekler
kapsamında yapılan harcamalar ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak, bu
ödeneklerin kullanımı sırasında düzenlenen harcama belgelerinin kanunlara ve
diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığı, kamu kaynaklarının ekonomik,
etkili ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığı, yapılan harcamaları
gösteren mali tablolarının güvenilirliği ve doğruluğu hususlarının incelendiği
belirtilmiştir.
Raporda özetle;
Sayıştay Başkanlığına 2012
yılı bütçesinde 143.399.473,47 TL ödenek tahsis edildiği, bu ödeneğin
130.497.384,60 TL'lik kısmının harcandığı, söz konusu bütçe ödenekleri ve
harcama rakamları oransal olarak karşılaştırıldığında ise 2010 yılında tahsis
edilen bütçe ödeneğinin yüzde 75'inin, 2011 yılında yüzde 85'inin, 2012 yılında
da yüzde 91'inin harcandığı belirtilmiştir.
Ayrıca;
Kurumun ödeme emri belgeleri
ve muhasebe işlem fişlerine dayalı olarak tahakkuk ettirdiği ödemeleri ile
banka hesap özetlerinin mutabık olduğu,
Kesin hesap cetvellerinde
gösterilen gelir-gider rakamlarının doğru ve denk olduğu, ödenek üstü harcama
yapılmadığı,
Sayıştay Başkanının üst
yönetici olarak bütçe ile verilen kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve
verimli bir şekilde kullanılmasını temin edecek mali tedbirlerin alınmasında,
5018 sayılı Kanun’da öngörülen mali yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin
gözetilmesinde, görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinde üstün gayret
gösterdiği,
Harcama yetkilisi,
gerçekleştirme görevlisi, mali hizmetler birim yöneticisi ve muhasebe
yetkilisinin, mali mevzuatın uygulanmasında ve gerekli tedbirlerin alınmasında
azami çaba sarf ettikleri,
İdarenin mali faaliyet, karar
ve işlemlerinin 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve ilgili
diğer mevzuat çerçevesinde yürütüldüğü,
ifade edilmiştir.
Harcama belgelerinin
incelenmesinde ise;
Bazı muhasebe işlem fişlerine
ek konulmadığı belirtilerek kanıtlayıcı belgelerin muhasebe işlem fişlerine
bağlanmasına özen gösterilmesi,
Bazı ödeme emirlerinde
"Kontrol edilmiştir ve uygun görülmüştür." sütununun boş bırakıldığı,
yetkili kişinin imzasının bulunmadığı belirtilerek, ödeme emirlerinde adlarına
imza yeri açılan yetkili kişilerin sorumlulukları gereği evrakta imzalarının
bulunmasına özen gösterilmesi,
Muhasebe işlem fişlerinde
"Kontrol edilmiş ve uygun görülmüştür." sütununun yetkili kişi tarafından
imzalanmadığı belirtilerek, ön ödemelerin mahsup işlemlerinin yapılmasında
yetkili kişilerin sorumlulukları gereği evrakta imzalarının bulunmasına özen
gösterilmesi,
Bazı mal ve hizmet alımları
için oluşturulan yaklaşık maliyetin hazırlık aşamasında gerekli özenin
gösterilmediği belirtilerek, yaklaşık maliyet belirlenirken ilgili mevzuata
uygun olarak gerçekçi araştırma ve hesaplamaların yapılmasına özen gösterilmesi,
İhalelerin yürütümü
aşamasında sık sık zeyilname düzenlendiği, hatta bazı ihalelerde birden fazla
zeyilname düzenlendiği belirtilerek, ihaleye hazırlık işlemlerinin daha titiz
yürütülmesine özen gösterilmesi,
Bazı ihalelerdeki
zeyilnamelerin süresi içerisinde düzenlenmediği belirtilerek, idareye zaman ve
kaynak kaybettirebilecek ve ilgililer hakkında sorumluluk doğurabilecek benzer
uygulamalardan kaçınılmasına özen gösterilmesi,
Bazı ihalelerin sözleşmeleri
imzalanırken ihale dokümanında değişiklik yapıldığı belirtilerek, ihaleler
sözleşmeye bağlanırken ihale dokümanında değişiklik yapılmamasına özen
gösterilmesi,
Açık ihale yöntemiyle
gerçekleştirilen bazı ihalelere, tek isteklinin katılmasına rağmen, ihalenin
sonuçlandırıldığı belirtilerek, ihalelere birden fazla isteklinin katılımını
sağlayacak tedbirler alınmasına özen gösterilmesi
gerektiği yönünde
değerlendirme ve tavsiyelerde bulunulmuştur.
Bu çerçevede, dış
denetçilerin denetim bulguları ve önerileri dikkate alınarak düzenlenen üst
yönetici cevabında;
Raporda bahsi geçen muhasebe
işlem fişlerinin, muhasebe birimi tarafından muhasebe iş ve işlemlerine ilişkin
kayıtları içeren belgeler olduğundan ek konulmadığı, bir muhasebe işlem fişinde
ise eksiklik olmadığı, bundan sonraki uygulamalarda ise gerekli özenin
gösterileceği,
Personel maaş ödemelerine
ilişkin belgelerin ilgili mevzuat uyarınca ön mali kontrole tabi tutulmadığı,
kurslara katılma giderlerine ilişkin ödeme emri belgesinin ise sehven ön mali
kontrole gönderildiği, bundan sonraki uygulamalarda ise gerekli özenin
gösterileceği,
Söz konusu muhasebe işlem
fişi personel harcırah avans ödemelerine ilişkin ve ekinde sadece görevlendirme
belgesi bulunan belgeler olduğundan ön mali kontrol incelenmesine tabi
tutulmadığı, bundan sonraki uygulamalarda ise gerekli özenin gösterileceği,
Yaklaşık maliyet
belirlenirken firmalara birim fiyat cetveli ile birlikte güzergâhların ve
mesafelerinin belirtildiği teknik şartnamenin de gönderildiği ve böylece
firmaların güzergâhları ve mesafeleri hakkında bilgi sahibi olarak teklif
vermelerinin sağlandığı,
2012 yılında yapılan bazı
ihalelerde zeyilname düzenlenmesi işlemi mevzuata uygun olmakla birlikte
raporda yer alan tavsiyeye uygun olarak bundan sonraki uygulamalarda gerekli
özenin gösterileceği,
Raporda bahsi geçen ihale
dosyasındaki zeyilnamenin Elektronik Kamu Alımları Platformundan (EKAP)
kaynaklanan teknik nedenlerden dolayı düzenlendiği,
Sözleşme taslağının ödeme
maddesi yıllara sari ödeme olarak öngörüldüğü ancak ön mali kontrol
incelemesinde bu hususun mevzuata uygun olmadığının tespiti üzerine zorunlu
olarak sözleşmenin ödemeye ilişkin hususunda değişiklik yapıldığı,
Bahsi geçen ihalenin 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 19’uncu maddesine göre açık ihale usulü ile
gerçekleştirildiği, dolayısıyla ihalelerde açıklık, rekabet ve saydamlığın
sağlanmasında özen gösterildiği,
ifade edilmiş ve Dış Denetim
Raporu’nda yer alan öneriler kapsamında gerekli tedbirlerin alınacağı
belirtilmiştir.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, efendim, Genel Kurulun bilgisine sunulan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bu tezkeresiyle ilgili olarak bir konuyu
gündeme getirmek istiyorum.
BAŞKAN – Evet.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Şimdi, Genel Kurulun gündemine, bilgisine sunulan konu şudur:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin harcamalarıyla…
BAŞKAN – İsterseniz söz
vereyim. Yerinizden lütfen…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Evet, teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı ile Sayıştay’ın 2012 yılı harcamalarına yönelik
Sayıştay dış denetim raporlarına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulun bilgisine
sunulan söz konusu Meclis Başkanlığı tezkeresiyle ilgili olarak konuyu biraz
açmak istiyorum çünkü son derece önemli bir dokümandır bu görüştüğümüz doküman.
Şimdi, Meclis Başkanlığı tezkeresi ekinde 2012 yılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi harcamalarıyla 2012 yılı Sayıştayın harcamalarının ilgili yasalar
uyarınca denetimine ilişkin sonuçları kapsayan bir rapordur bu. Raporun adı
“Dış Denetim Raporu”dur. “Dış denetim” kavramı 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu ile 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nda tanımlanmıştır. Dış
denetimde, denetim yapan görevliler ilgili kurumun harcamalarını mevzuata
uygunluk yönünden denetlerler. Ayrıca, yine bu raporlarda stratejik plan gereği
performans göstergelerine yer verilmesi zorunludur ve bu performans
göstergelerine uyulup uyulmadığının da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Raporlardan gördüğümüz
kadarıyla denetim sonuçları tam anlamıyla bu dokümanda, bu raporda yer
almamıştır. Örneğin Sayıştayın harcamalarında mevzuata aykırı olarak birtakım
harcamaların tespit edildiği belirtiliyor. İhalelerde, ihaleden sonra
zeyilnameler düzenlenmek suretiyle ihale şartlarında değişiklik yapıldığı
belirtiliyor. Bütün bunlar ilgili kurum tarafından da kabul edildiği hâlde
bunlara ilişkin olarak ayrıntılı bilgi verilmemektedir. Hangi ihalelerde
usulüne ve mevzuata aykırı olarak ihaleden sonra zeyilname düzenlenmiştir,
hangi müeyyideler uygulanmıştır, kurum ne yapmıştır, hazine zararı var mıdır, yok
mudur; bu değerlendirmeler yapılmamıştır.
Sayıştay Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bütçe hakkını...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Efendim, önemli bir konu.
BAŞKAN – Otomatik kapandı
efendim. Buyurunuz, devam ediniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) –Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Toparlıyorum efendim.
Sayıştay, Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına yani millet adına kamu harcamalarını, devletin
harcamalarını denetlemekle görevli olan bir kurumdur. Bütçe hakkının hükûmetler
tarafından, yönetimler tarafından uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını
denetlemekle yükümlüdür.
Sayıştay, 2012 yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı ile birlikte, Plan ve Bütçe Komisyonunda şu an
görüşülmekte olan bu tasarıyla birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisine
göndermesi gereken denetim raporlarını göndermediği gibi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı görevlendirdiği denetim elemanları vasıtasıyla Sayıştay
harcamaları üzerinde yaptığı denetimin sonuçlarını da yine “bütçe hakkı”
kavramına uygun olarak Parlamentoya raporlamamıştır. Bu rapor bütçe hakkına
aykırı bir rapordur.
Ben Meclis Başkanlığını bu
rapor konusunda uyarıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay
harcamaları söz konusu olduğunda düzenlenecek olan dış denetim raporu bu
şekilde olmamalıdır. Ama belki Meclis Başkanlığı şöyle bir açıklama yapabilir:
“Sayıştay zaten bütçe hakkını ihlal etti, düzenlenmesi gereken raporları
Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermedi, hiçbir bir bulgu vermedi. Benim
raporum onun yanında çok daha iyidir.” diyebilir. Bunu anlayabilirim ama bu,
Sayıştayın yaptığı hukuksuzluğu örtmeye, gizlemeye yetmez. Meclis Başkanlığının
bu raporlardaki yetersizliğini örtmeye yetmez efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
Toplumsal Barış Yollarının
Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi Amacıyla Kurulan
(10/576,577,578) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının
Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler (Devam)
2.- Toplumsal Barış Yollarının
Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi amacıyla kurulan (10/576,
577, 578) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun süre uzatımına ilişkin
tezkeresi (3/1327)
23/10/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
08/05/2013 tarihinde
çalışmalarına başlayan Komisyonumuzun, 10/10/2013 tarihli toplantısında aldığı
karar gereğince görev süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün
105'nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 25/10/2013 tarihinden itibaren bir
ay uzatılması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Naci Bostancı
Amasya
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN – İç Tüzük'ün 105'inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir
aylık kesin süre verilir." hükmü gereğince Komisyona bir aylık ek süre
verilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır;
okutup bilgilerinize sunacağım.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-AB Karma
Parlamento Komisyonu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Akdeniz Parlamenter Asamblesi,
Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi, Asya Parlamenter Asamblesi, Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci
Parlamenter Asamblesi, İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği, Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi, NATO Parlamenter Asamblesi,
Parlamentolar Arası Birlik, Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinde
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturması Başkanlık
Divanınca uygun bulunan üyelerin isimlerine ilişkin tezkeresi (3/1303)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 2'nci
maddesine göre Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu, Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter
Asamblesi, Akdeniz Parlamenter Asamblesi, Akdeniz İçin Birlik Parlamenter
Asamblesi, Asya Parlamenter Asamblesi, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenter
Asamblesi, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Parlamenter Asamblesi, İslam
İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği, Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Parlamenter Asamblesi, NATO Parlamenter Asamblesi, Parlamentolar Arası Birlik,
Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere, aynı kanunun 12'nci maddesi
uyarınca Başkanlık Divanında yapılan incelemeyi müteakiben uygun bulunan
üyelerin isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
Türkiye Avrupa Birliği Karma
Parlamento Komisyonu
(Türkiye-AB-KPK)
Haluk
Özdalga (Ankara) AK PARTİ
Ali Şahin (Gaziantep) AK PARTİ
Halide
İncekara (İstanbul) AK PARTİ
Sevim
Savaşer (İstanbul)
AK PARTİ
Mehmet S.
Tekelioğlu (İzmir) AK PARTİ
Yıldırım
M. Ramazanoğlu (Kahramanmaraş) AK PARTİ
Pelin
Gündeş Bakır (Kayseri) AK PARTİ
Cem Zorlu (Konya) AK PARTİ
Çiğdem
Münevver Ökten (Mersin) AK PARTİ
Faruk
Işık (Muş) AK PARTİ
Ebu Bekir
Gizligider (Nevşehir) AK PARTİ
Afif
Demirkıran (Siirt) AK PARTİ
Nursuna
Memecan (Sivas) AK PARTİ
Şükrü
Ayalan (Tokat) AK PARTİ
Ercan
Candan (Zonguldak) AK PARTİ
Aylin
Nazlıaka (Ankara) CHP
Aykan
Erdemir (Bursa) CHP
Ayşe Eser
Danışoğlu (İstanbul) CHP
Umut Oran (İstanbul) CHP
Şafak
Pavey (İstanbul) CHP
Oğuz Oyan (İzmir) CHP
Zühal
Topcu (Ankara) MHP
Ahmet
Kenan Tanrıkulu (İzmir) MHP
Lütfü
Türkkan (Kocaeli) MHP
Nazmı Gür (Van) BDP
Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) (Asil)
Reha
Denemeç (Ankara) AK
PARTİ
Mevlüt
Çavuşoğlu (Antalya) AK PARTİ
Tülin
Erkal Kara (Bursa) AK PARTİ
Ahmet
Kutalmış Türkeş (İstanbul) AK PARTİ
Şaban
Dişli (Sakarya) AK PARTİ
Akif
Çağatay Kılıç (Samsun) AK PARTİ
Mehmet
Kasım Gülpınar (Şanlıurfa) AK PARTİ
Ayşe
Gülsün Bilgehan (Ankara) CHP
Deniz
Baykal (Antalya) CHP
Haluk Koç (Samsun) CHP
Yıldırım
Tuğrul Türkeş (Ankara) MHP
Nazmi Gür
(Van) BDP
Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) (Yedek)
Burhan
Kayatürk (Van) AK PARTİ
Haluk
Özdalga (Ankara) AK PARTİ
Süreyya
Sadi Bilgiç (Isparta) AK PARTİ
Ali Şahin
(Gaziantep) AK PARTİ
Ahmet
Berat Çonkar (İstanbul) AK PARTİ
Mehmet S.
Tekelioğlu (İzmir) AK PARTİ
A. Emin
Önen (Şanlıurfa) AK PARTİ
Mehmet
Emrehan Halıcı (Ankara) CHP
Metin
Lütfi Baydar (Aydın) CHP
Faik
Öztrak (Tekirdağ) CHP
Ahmet
Kenan Tanrıkulu (İzmir) MHP
Mülkiye
Birtane (Kars) BDP
Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi (AGİTPA) (Asil)
Sait Açba (Afyonkarahisar) AK PARTİ
Ruhi
Açıkgöz (Aksaray) AK PARTİ
Mehmet
Naci Bostancı (Amasya) AK PARTİ
Abdullah
Çalışkan (Kırşehir) AK PARTİ
A. Emin
Önen (Şanlıurfa) AK PARTİ
Bihlun
Tamaylıgil (İstanbul) CHP
Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri) CHP
Münir
Kutluata (Sakarya) MHP
Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi (AGİTPA) (Yedek)
Tülin
Erkal Kara (Bursa) AK PARTİ
Muhammed
Çetin (İstanbul) AK PARTİ
Osman
Aşkın Bak (İstanbul) AK PARTİ
Osman
Kahveci (Karabük) AK PARTİ
Vural
Kavuncu (Kütahya) AK PARTİ
Celal Dinçer (İstanbul) CHP
Hülya
Güven (İzmir) CHP
Faruk Bal (Konya) MHP
Akdeniz
Parlamenter Asamblesi (Akdeniz PA)
Menderes
Türel (Antalya) AK PARTİ
Vural
Kavuncu (Kütahya) AK PARTİ
Tevfik
Ziyaeddin Akbulut (Tekirdağ) AK PARTİ
Arif
Bulut (Antalya) CHP
Mehmet
Günal (Antalya) MHP
Akdeniz
İçin Birlik Parlamenter Asamblesi (AİBPA)
Ali
Ercoşkun (Bolu) AK PARTİ
Nevzat
Pakdil (Kahramanmaraş)
AK PARTİ
İdris
Şahin (Çankırı) AK PARTİ
Zeynep
Karahan Uslu (Şanlıurfa) AK PARTİ
Şafak
Pavey (İstanbul) CHP
Edip
Semih Yalçın (Gaziantep) MHP
Asya
Parlamanter Asamblesi (APA)
Mustafa
Kemal Şerbetçioğlu (Bursa) AK PARTİ
Yüksel
Özden (Muğla) AK PARTİ
Ercan
Candan (Zoguldak) AK PARTİ
S. Sencer
Ayata (Ankara) CHP
Alim Işık (Kütahya) MHP
Ekonomik
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi (EİTPA)
Fahrettin
Poyraz (Bilecik) AK PARTİ
Mustafa
Kabakcı (Konya) AK PARTİ
Nusret
Bayraktar (Rize) AK PARTİ
Rahmi
Aşkın Türeli (İzmir) CHP
Güneydoğu
Avrupa İşbirliği Süreci Parlamenter Asamblesi (GDAÜ)
Seyit
Sertçelik (Ankara) AK PARTİ
Tülay
Bakır (Samsun) AK PARTİ
Lütfi
Elvan (Karaman) AK PARTİ
Haluk
Ahmet Gümüş (Balıkesir) CHP
Lütfü
Türkkan (Kocaeli) MHP
İslam
İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB)
Emrullah
İşler (Ankara) AK PARTİ
Orhan
Atalay (Ardahan) AK PARTİ
Cem Zorlu (Konya) AK PARTİ
İhsan
Özkes (İstanbul) CHP
Mustafa
Erdem (Ankara) MHP
Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi
(KEİPA)
Mehmet
Necati Çetinkaya (Adana) AK PARTİ
Adem
Tatlı (Giresun) AK PARTİ
Kemalettin
Aydın (Gümüşhane) AK PARTİ
Enver
Yılmaz (İstanbul) AK PARTİ
Zeyid
Aslan (Tokat) AK PARTİ
Uğur
Bayraktutan (Artvin) CHP
Ali Rıza
Öztürk (Mersin) CHP
Reşat
Doğru (Tokat) MHP
Altan Tan (Diyarbakır) BDP
NATO
Parlamenter Asamblesi (Asil)
Ali Rıza
Alaboyun (Aksaray) AK PARTİ
Mehmet
Vecdi Gönül (Antalya) AK PARTİ
Ahmet
Berat Çonkar (İstanbul) AK PARTİ
İsmail
Safi (İstanbul) AK PARTİ
Muhammed
Çetin (İstanbul) AK PARTİ
Osman
Aşkın Bak (İstanbul) AK PARTİ
Muzaffer
Baştopçu (Kocaeli) AK PARTİ
Mehmet
Emrehan Halıcı (Ankara) CHP
Metin
Lütfi Baydar (Aydın) CHP
Faik
Öztrak (Tekirdağ) CHP
Oktay
Vural (İzmir) MHP
Mülkiye
Birtane (Kars) BDP
NATO
Parlamenter Asamblesi (Yedek)
Cahit
Bağcı (Çorum) AK PARTİ
Murat
Yıldırım (Çorum) AK PARTİ
Fazilet
Dağcı Çığlık (Erzurum) AK PARTİ
Yüksel
Özden (Muğla) AK PARTİ
Şaban
Dişli (Sakarya) AK PARTİ
Zeynep
Karahan Uslu (Şanlıurfa) AK PARTİ
Ercan
Candan (Zonguldak) AK PARTİ
Ayşe
Gülsün Bilgehan (Ankara) CHP
Aykan
Erdemir (Bursa) CHP
Haluk Koç (Samsun) CHP
Mehmet
Günal (Antalya) MHP
Nazmi Gür (Van) BDP
Parlamentolararası
Birlik (PAB)
Murat
Yıldırım (Çorum) AK PARTİ
Fazilet
Dağcı Çığlık (Erzurum) AK PARTİ
Hakan
Şükür (İstanbul)
AK PARTİ
Mehmet
Sağlam (Kahramanmaraş)
AK PARTİ
Sevde
Bayazıt Kaçar (Kahramanmaraş)
AK PARTİ
Fatma Nur
Serter (İstanbul) CHP
Hurşit
Güneş (Kocaeli)
CHP
S. Nevzat
Korkmaz (Isparta) MHP
Türk Dili
Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi
(TÜRKPA)
Haluk
İpek (Ankara)
AK PARTİ
Ülker
Güzel (Ankara)
AK PARTİ
Mustafa
Ataş (İstanbul) AK PARTİ
M.
Mücahit Fındıklı (Malatya) AK PARTİ
Köksal
Toptan (Zonguldak) AK PARTİ
Kadir
Gökmen Öğüt (İstanbul) CHP
Muharrem
İnce (Yalova) CHP
Atila
Kaya (İstanbul)
MHP
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım, okutuyorum:
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Ankara Milletvekili
Bülent Kuşoğlu ve Manisa Milletvekili Recai Berber'in, 18-20 Kasım 2013
tarihlerinde Karadağ'da düzenlenecek olan "Sayıştay ve Parlamento
İlişkileri" konulu konferansa katılmalarına ilişkin tezkeresi (3/1304)
23/10/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
18-20 Kasım 2013 tarihlerinde
Karadağ'da düzenlenecek olan "Sayıştay ve Parlamento İlişkileri"
konulu konferansa Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu ve Manisa Milletvekili
Recai Berber'in katılması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu
maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.26
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler…
Karar
yeter sayısı göremiyorum ben ama bir dakika süre veriyorum.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Var, var. Sayın Başkan, oy birliği var.
BAŞKAN –
Elektronik oylama yapalım en güzeli.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.41
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin yapılan iki oylamasında da karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir; karar yeter sayısı da vardır.
Şimdi,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup daha sonra oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili
Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in 23/10/2011 tarihinde meydana gelen Van
depreminin ardından Vanlı yurttaşların yaşadığı olumsuzlukların, Van'a
Türkiye'nin diğer yerlerinden yapılan yardımların akıbetinin araştırılması
amacıyla 23/10/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş
olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2013 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
24/10/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 24/10/2013 Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
23 Ekim
2012 tarihinde, Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından
verilen (1683 sıra no.lu), 23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen Van depreminin
ardından Vanlı yurttaşların yaşadığı olumsuzlukların, Van'a Türkiye'nin diğer
yerlerinden yapılan yardımların akıbetinin araştırılması amacıyla, Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
24/10/2013 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Lehinde, Sena Kaleli…
Buyurunuz
Sayın Kaleli. (CHP sıralarından alkışlar)
SENA
KALELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BDP grup önerisi lehine
partim adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye deprem riski açısından dünyanın en önde gelen
ülkelerindendir. Ülkemizin yüz ölçümünün yüzde 42’si birinci derece deprem
kuşağı üzerindedir. Bazı büyükşehirlerimizin birinci derece deprem bölgeleri
üzerinde kuruldukları, nüfusumuzun yarıdan fazlasının bu sahalarda yaşadığı ve
istatistiki verilere göre her iki yılda bir yıkıcı deprem felaketine maruz
kaldığı bir gerçektir ama nedense bu felaketlerden bir türlü ders
çıkarılamamakta, her yeni depremde yüzlerce insanımız yaşamını yitirirken
binlerce insanımız yaralanmakta, evsiz barksız kalmakta ve basiretsiz
yönetimler yüzünden daha büyük yıkımlarla baş başa bırakılmaktadır. Bunun en son
örneği de Van’dır. Bundan otuz yedi yıl önce, 1976 yılında Çaldıran fayının
kırılmasıyla 7,3 büyüklüğünde deprem yaşayan Van’da bilim insanları tarafından
enerji birikiminin tehlikeli boyutlara ulaştığı ve her an yeni bir kırılma
yaşanabileceği şeklindeki uyarılar dikkate alınmamıştır. Bu nedenle Van ne 2001
yılında 19 pilot ilde uygulamaya başlanan yapı denetim sistemine dâhil edilmiş
ne de kamu binaları yapı denetim sistemi kapsamına alınmıştır. Öte yandan yapı
malzemelerinin 1998 Deprem Yönetmeliği’ndeki standartlara uygunluğunun kontrolü
konusunda da bir adım atılmamıştır. Bütün bu ihmaller sonucunda ise 2011’de
yaşanan felakete âdeta davetiye çıkarılmıştır. Bugüne geldiğimizde de bu
ihmallerin ve duyarsızlıkların devam ettiği, depremzedelerin kendi tabirleriyle
“AKP’zede”ye dönüştürüldüğü görülmektedir çünkü depremin üzerinden iki yıl
geçmesine rağmen depremzedeler depremden kaynaklı psikososyal sorunlarla
boğuşmakta, iş, barınma, sağlık, eğitim konularında ciddi sorunlar yaşamaya
devam etmektedir.
Sayın
Sezgin Tanrıkulu başkanlığındaki heyetimizle, sonuncusu eylülde olmak üzere,
Van’a sık giden bir milletvekili olarak gözlemlerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum:
Değerli
milletvekilleri, Van’da depremle birlikte AKP’nin partizanca uygulamalarından
kaynaklanan ve depremi fırsata dönüştüren politikalarının açtığı yaralar
kanamaya devam ediyor. Yer altı kaynaklı sık sık afet yaşayan Van halkı, bu
yetmezmiş gibi şimdi de yer üstü kaynaklı AKP afetiyle karşı karşıyadır. Resmî
rakamlara göre Van depreminde 644 kişi hayatını kaybederken yaklaşık 3 bin kişi
yaralanmış, 28 bin yapı kullanılamaz hâle gelmiştir. Ancak sonraki süreçte
Hükûmetin skandal sayılabilecek uygulamalarından dolayı binlerce vatandaşımız
çadırlarda çetin kış koşullarında yaşamaya çalışırken çıkan yangınlarda
yaşamlar yitirilmiş, hamile kadınlar çocuklarını düşürmüş, çocuklar ağır, ağır
travmalar yaşamıştır. Bugün de bunlar yaşanmaya devam edilmektedir.
Kurban
Bayramı öncesine kadar TOKİ’lerde su yoktu. Yurt içinden, yurt dışından yapılan
onca yardıma rağmen, her konuda ustalaştığını iddia eden Hükûmetin acemiliği,
iş birliğinden uzak, şeffaf olmayan tavrıyla, depremzedeler bırakın insani
yaşam standartlarını ilkel koşullarda yaşamaya mahkûm edilmiştir. Daha sonra da
kontrolsüz güç olan TOKİ’ye teslim edilmiştir.
Bölgede
eğitim öncesi, eğitim-öğretim sistemi işlemez hâle gelmiştir. Bunun kanıtı da
YGS sınavında Van’ın en başarısız illerden biri olmasıdır.
Esnaf
iflas bayrağını çekmiş, alım gücü düşmüştür. Hasarsız görünen konutlarda
kiralar ve aidatlar 2 katına çıktığı için vatandaş ikinci defa sarsılmıştır.
Binlerce insan başını sokacak sıcak bir yer ve iş bulamadığı için göç etmek
zorunda kalmıştır. Aileler arası arazi kavgaları başlamıştır.
Van
Valisi depremden sonraki ilk 23 Nisan kutlamaları sırasında “Bahar geldi de
sıkıntılarımız azaldı.” diyerek acılar içindeki Vanlılarla âdeta alay etmiştir.
Başbakanın, 23 Ekim 2012 tarihinde âlâyı vâlâ ile Erciş’te gerçekleştirdiği
konut teslim töreni sırasında attığı kahkahalar, depremde hayatını kaybeden
Yunus’un fotoğrafını maharetmiş gibi hediye olarak alması depremzedelerin
hafızasında birer yara olarak iz bırakmıştır.
Hükûmet,
depremzedeleri siyasi hesaplarının kurbanı yapmıştır. “Kardeşlik ve tek yürek
olma” adına açılan insani yardım kampanyaları dahi iş adamlarının PR’ı hâline
dönüştürülmüştür. Sözler yerine getirilmemiştir. PR‘a ve reklama yönelik,
insanı taşınabilir, kullanılabilir kalabalıklar olarak gören devlet zihniyeti
ve AKP anlayışı, manevi değerleri nüsük ve şekilden ibaret sayan ve kullanan
anlayış, manevi değerlerin, ibadetin derinlik ve felsefesini yok etmiştir. Yani
görgü, bilgi ve nosyon zafiyeti maddi değerleri ve rantı öne çıkarmış, insan
değeri ölçüsü maddeye bağlanmıştır.
Halkımızın
dayanışma ve yardımlaşma duyguları bu depremde yaşananlardan sonra erozyona
uğramıştır. Hâlen konteynerlerde yaşam mücadelesi veren 200 ailenin
barınaklarına bile göz dikildiği gibi yaşadıkları sağlıksız koşulların
yaratacağı salgın hastalıklar da göz ardı edilmektedir. Hastalar, engelliler,
yaşlılar, hamileler bakıma muhtaç durumdadır. Tenekede yemek pişirilmektedir.
Çocuklarımız ikamet gösteremedikleri için okula gidememektedir. Mülki amirler,
yerinde tespit yapmak yerine ayaklarına vatandaşı getirtmektedir. Vatandaş
sağlık taramasından geçirilmemektedir. Hâlen yaşam mücadelesi verilen 4
konteynerdeki depremzedeleri boşaltmaya mecbur bırakmak için elektrik ve suları
kesilmiştir. Boşaltılan konteynerleri nereye göndermek için bu acele
boşaltmalar yapılmaktadır? Mescit, oyun parkı, etüt salonu gibi sosyal alanlar
kaldırılmıştır. Kira yardımı yapılacağı vaadiyle konteynerlerden çıkarılan bazı
aileler vadedilen yardımı alamamaktan şikâyetçidir. Sağlıksız koşulara rağmen
konteynerlere bile razı olan bazı yurttaşların buradan çıkarılmamak için açlık
grevine girmesi ise Hükûmet açısından yüz kızartıcıdır.
Başbakan
Erçiş’teki konuşmasında Vanlıları kış soğuğuyla baş başa bırakmayacaklarını
vadetmişti. Aradan bir yıl daha geçti, yeni bir kış eşikte ve Vanlılar hâlâ
barınaksız. Az hasarlı binalarda hâlâ önlem alınamamış. Van’daki ikinci
depremde 40 vatandaşımız Çevre ve Şehircilik Bakanının sorumsuz beyanıyla
hayatını kaybetti. Bayram Oteli’nin enkazı kaldırılırken enkazın başına giden
Beşir Atalay’a sesini duyurmak isteyen halka coplarla, gaz bombalarıyla
müdahale edilmiştir. Van Ferit Melen Havalimanı’nın önünde çadır bekleyen halka
o korkunç soğukta tazyikli su sıkılmıştır. AKP Hükûmeti asgari insani tepkilere
bile tahammül edememiştir.
“Saray
gibi yerlerde yaşıyorsunuz.” gibi söylemler edilmiştir. Vanlıların taleplerini,
tepkilerini aktaran gazeteciler şeytana benzetilmiştir. Böylece basına yönelik
baskılarla sesler duyulmaz olmuştur.
Van’da
belki binaların enkazları kaldırıldı, TOKİ’leşme hızla gerçekleşti ama Hükûmet
o enkazın altında kaldı. Yaşam biçimi, ekonomik koşulları dikkate almayan
TOKİ’leşme tüm illerde yaşattığı sorunu Van’da da yaşatıyor.
Bu
vesileyle, tüm Van ve Erciş halkına tekrar geçmiş olsun dileğinde bulunurken,
her zaman yanlarında olduğumuzu ifade eder, BDP Grubu önerisinin lehinde
olduğumuzu belirterek saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Kaleli.
Aleyhinde,
Van Milletvekili Fatih Çiftci.
Buyurunuz
Sayın Çiftci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FATİH
ÇİFTCİ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi
Partisinin grup önerisi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Van depreminin ikinci yılında, hayatını kaybeden 644 hemşehrimize Allah’tan
rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
23 Ekim
ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde iki büyük deprem yaşadık ve bu depremlerde 644
vatandaşımız hayatını kaybetti, 250 vatandaşımız enkazdan sağ olarak çıkarıldı.
Depremden
hemen sonra çok hızlı bir şekilde kurtarma çalışmaları başladı. Sayın
Başbakanımız ve bakanlarımız birkaç saat içerisinde deprem yerine ulaşmıştır ve
çalışmaların çok hızlı bir şekilde koordinesi sağlanmıştır. Depremin aynı
gününde 3 bine yakın kurtarma ekibi Van ve Erciş’e ulaşmış, çalışmalar çok
hızlı bir şekilde başlamıştır. Bu süreçte, başta Sayın Başbakanımız ve
Hükûmetimiz olmak üzere, yüce Mecliste grubu bulunan tüm siyasi parti üyelerine,
tüm milletimize ilimize vermiş oldukları destekten dolayı teşekkürlerimi
sunarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 23 Ekim ve 9 Kasım tarihlerinde Van’da meydana
gelen doğal afet çok büyük bir afet olup yaklaşık 700 bin insanımızı direkt
etkilemiştir. Bu süreçte Hükûmetimiz tüm imkânları Van için seferber etmiş,
aziz milletimiz de hiçbir zaman Van’ı
yalnız bırakmamış ve Van’ın nüfusu bu afetle birlikte 75 milyona ulaşmıştır.
Depremin
ilk günlerinden itibaren çok hızlı bir şekilde geçici barınma ihtiyacı için
ilimize 75 bin çadır gönderilmiş, dağıtım yapılmış ve çadır kentler
oluşturulmuştur. Ardından, mevsim şartlarına uygun 30 bini aşkın konteyner imal
edilerek Van ve Erciş’e nakledilmiş, 31 adet Van’da, 4 adet Erciş’te tüm
altyapılarıyla birlikte konteyner kentler yapılmıştır. Depremzede
hemşehrilerimiz bu konteyner kentlere yerleştirilmiştir. Bu konteyner kentlerde
yaklaşık 175 bin insanımız yaşamıştır. Ayrıca, yine ülkemizdeki tüm kamu kurum
ve kuruluşlarının sosyal tesisleri hemşehrilerimiz için, Hükûmetimizce, Sayın
Başbakanımızın talimatlarıyla tahsis edilmiş ve 58 bini aşkın hemşehrimiz
buralarda misafir edilmiştir. Bu süreçte konteyner kentlerin yaklaşık 170
milyonluk enerji gideri de Hükûmetimiz tarafından karşılanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; soğuk kış şartlarına rağmen depremin
39’uncu gününde Van ve Erciş’te kalıcı
konutların temeli atılmış, Van ve Erciş merkezde toplam 17.471 konut inşa
edilmiş, bunlardan 15.342 konut depremin birinci yılında hak sahiplerine teslim
edilmiştir. Bu süreçte diğer konutlar da tamamlanmış ve hak sahiplerine teslim
edilmiştir. Bu konutların bedelleri iki yıl geri ödemesiz, yirmi yıl faizsiz
olarak 75 bin TL olarak AFAD tarafından belirlenmiştir.
Aynı
şekilde, Van ve Erciş’in köylerinde 9.937 köy evi, 3.750 hayvan barınağı
yapılmaktadır. Bunların çok önemli bir kısmı tamamlanmış, geriye kalanların da
çalışmaları devam etmektedir. Bu konutlarla birlikte TOKİ alanlarında 27 cami,
34 okul, 24 ticaret merkezi tamamlanarak Van ve Erciş’in hizmetine sunulmuştur.
Az
hasarlı konutlarda yaşayan 40 bin kişiye, kiracı-ev sahibi ayrımı yapılmaksızın
50 milyon TL hibe destek verilmiştir. Köy evlerine kişi başı 40 bin TL destekle
şu ana kadar 274 milyon 572 bin 600 TL konut yapımı için ödeme yapılmıştır.
Bu süreçte
yüce Meclisimizin almış olduğu kararlarla SSK ve vergi borçları faizsiz olarak
1+1 yıl olarak ertelenmiştir. İş adamlarımıza yönelik olarak, 5.500’e yakın
esnaf ve iş adamımıza KOSGEB aracılığıyla 300 milyon liralık kredi verilmiştir.
Bu süreçte esnaf kefalet kooperatiflerine olan krediler faizsiz olarak bir yıl
ertelenmiş, diğer kamu bankalarına olan kredilerde ise altı ayı faizsiz olmak
üzere, altmış ay vadeli olarak yapılandırma şansı tanınmıştır. Bu krediler,
KOSGEB vasıtasıyla verilen krediler sıfır faizli olup, bir yıl ödemesiz ve
toplam üç yıl geri ödemeli olarak sağlanmıştır. Bu süreçte çiftçilerimize 65
milyon Tarım Bakanlığımızca yem desteği hibe olarak sağlanmıştır.
Yine,
İŞKUR vasıtasıyla, insanlarımızın bu süreçte evlerine sıcak bir ekmek
götürmeleri, sıcak bir aş götürmeleri için sosyal destek projeleri sağlanmış,
7.200 kardeşimizin 2011, 2012 ve 2013 yıllarında Sosyal Destek Projesi
kapsamında istihdamı sağlanmıştır.
Van ve
Erciş’in, ayrım yapılmaksızın her iki belediyenin kırk yıllık planlamayı
karşılayacak jeolojik etüt ve imar planları yapılmıştır.
Van için
çok önemli olan, 130 milyon TL harcanarak 47 kilometreden içme suyu Orman ve Su
İşleri Bakanlığımız -Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü- tarafından getirilmiş ve
Van TOKİ konutlarına su verilmeye başlanmıştır. Yine, 45 kilometrelik Van
merkez su şebekesi AFAD’ın hibe karşılamasıyla İLBANK Genel Müdürlüğü
tarafından yenilenmiştir.
Bu
şekilde, eğitimde hasar gören 1.015 derslik yerine, Van ilinde 2.613 yeni
derslik, öğretmenevleri ve ortaöğretim için 2.628 kişilik pansiyon yapılmıştır.
Eğitim yatırımları çok hızlı bir şekilde devam etmektedir.
Yine, bu
süreçte, hiçbir şekilde hiçbir kardeşimiz ve hemşehrimiz eğitim hakkından
yoksun bırakılmamıştır, eğitim almaları için her türlü çalışma ve gayretler
devam etmektedir. Bu anlamda da konteyner kentlerde kalan kardeşlerimizin de
eğitim ihtiyaçları karşılanmıştır. Yüzüncü Yıl Üniversitesi çok büyük bir maddi
kaynak aktarılarak âdeta yenilenmiş, 300 kişilik yeni akademik kadrosuyla
eskisinden çok daha güçlü bir üniversiteye Van kavuşmuştur.
Yine,
deprem sonrası Van ilimizde 7.360 kişi kapasiteli yükseköğrenim yurdu yapılmıştır; ülkemizde
bir ilde bu şekilde yapılan en yüksek yurt kapasitesidir. Van’daki kamu kurum
ve kuruluşları yeniden yapılandırılmış, bölge müdürlüklerini Van’ın dışına
taşıma çalışmaları başlatılmış, inşaatları devam etmektedir. Ayrıca, diğer kamu
kurumlarının da hizmet binaları çok hızlı bir şekilde yapılmaktadır.
Van
bölgenin sağlık üssü konumuna getirilmekte, deprem öncesi ve sonrasında yapılan
650 yataklı Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Hastanesi hizmete açılmış, merkezde 4, ilçelerde de 7 tane yeni hastane
yapılmaya başlanmıştır. İnşallah, bu yıl içerisinde, 2014 yılı içerisinde
bunlar tamamlanacak, Van özellikle sağlık noktasında hiçbir sıkıntı yaşamadan
bölgenin sağlık üssü olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Van’a deprem sonrası yapılan yatırımlar ve
harcamalar 5 milyarı aşkın bir miktardadır. Depremin ilk saatlerinde Van’a gelen
Sayın Başbakanımız ve Hükûmet üyesi bakanlarımız koordinasyon çalışmalarını
bizzat takip etmiş, Van ve Erciş halkını hiçbir zaman yalnız bırakmamıştır.
Sayın Başbakanımız Van’a şu ana kadar 4 kez ziyarette bulunmuş ve Allah nasip
ederse 26-27 Ekim günlerinde de Van ve -Erciş- ilçelerinde olacaktır.
Koordinasyondan görevli Hükûmet üyesi bakanlarımız Van’dan hiç ayrılmamış,
hemen hemen her gün Van’da bu süreçte Hükûmeti temsilen bakan bulunmuş ve
sorunların hızlı bir şekilde çözümüne çok önemli katkı sağlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu süreçte, Hükûmetimiz, bu doğal afette Van’ın ve Vanlının
yanında hep olmuştur. Türkiye, arama kurtarma çalışma hızı ve afet yönetimi
alanında ulaşmış olduğu bu çalışmalarla Birleşmiş Milletler ve uluslararası
afet yönetimlerince takdir edilen bir ülke olmuş, bu da Hükûmetimizin ve aziz
milletimizin üstün başarısıdır. Geçmişte yaşanan afetlerde hükûmetlerin içine
düştükleri acz ile kıyaslanmayacak kadar farklı bir afet yönetimi olmuştur.
Hükûmetimiz Van için hiçbir imkânı esirgememiş ve her türlü çalışmayı zamanında
yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir. Van’da yapılmış olan bu çalışmalarla Van
ve Erciş âdeta yeniden inşa edilmiş, kamu kurum ve kuruluşlarıyla, yollarıyla,
mesken stokuyla, eğitim kurumlarıyla, sağlık ve ulaştırma yatırımlarıyla Van,
geleceğe emin adımlarla ilerlemekte ve eskisinden daha güçlü bir Van inşa
edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu süreçte konteyner kentlerimizde 30 bine yakın konteynerde
175 bini aşkın insan barınmaktaydı, hemşehrimiz barınmaktaydı. Hak sahipleri ve
diğer hemşehrilerimiz ve aileler konteyner kentlerden ayrılmış, konteynerde
kalan yaklaşık 250 civarında aile bulunmaktadır. Bunlar için Sayın Vali, Sayın
Bakan ve AFAD yetkilileriyle her türlü görüşmelerimizi yapmakta veya… Kiraya
çıkmaları durumunda kiralarının valilik ve AFAD tarafından karşılanacağı açık
bir şekilde ifade edilmiştir. Ayrıca, bunlardan çalışmayan 98 aile için çalışma
imkânının İŞKUR vasıtasıyla sağlanacağı da açıklanmıştır. Biz, bunların
sorunlarını bilmekte ve sonuna kadar takip etmekteyiz ve inşallah da bu süreci,
çözümü için de takip edeceğiz.
Ayrıca,
değerli milletvekilleri, Hükûmetimiz Van’da fazla kalan 1.000 konutu
depremzedelerle aynı şartlarda kiracılar için tahsis etmiş ve bunların kura
çekimleri yapılarak bir kısmının işlemleri tamamlanmış, bazılarının işlemleri
de devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, deprem doğal bir afettir. Yapılan tüm çalışmalara rağmen
eksikler olmuş olabilir. Biz bu eksiklerin çözümü noktasında da her türlü
çalışmayı yapmaktayız. Kadirşinas hemşehrilerimiz kimin ne yaptığını çok iyi
biliyor ve görüyor; kimin siyaset için, kimin hizmet için çalıştığını da çok
iyi görmekte ve bilmektedir. On yıldır toplumun bütün meselelerini cesaretle
çözüp ülkeyi büyüterek yarınlara taşıyan AK PARTİ’miz, bu sorunların tamamını
çözerek Van’da kardeşliğimizin pekişmesi için önemli adımlar atmıştır. Allah
milletimize ve ülkemize bu acıları bir daha yaşatmasın. Bu süreç, Türkiye’nin
birliğini ve beraberliğini göstermiş, dünyaya örnek sayılabilecek bir
yardımlaşma örneği sergilemiştir.
Tüm bu
duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, önergenin aleyhinde
olduğumuzu ifade ediyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Çiftci.
Lehinde, Hakkâri
Milletvekili Adil Zozani. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Zozani.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlar, Van depreminin üzerinden tam iki yıl, bir gün geçti ve
bu iki yıl içerisinde biz sürekli Van
depremini ve Van depreminden arta kalan trajedileri bu kürsüden konuşmaya
çalışıyoruz, dillendirmeye çalışıyoruz, gündeme taşımaya çalışıyoruz ama
maalesef Hükûmet her defasında buraya çıkıp sadece kuru bir propaganda yapıp
orada yaşanan trajedileri, orada yaşanan sıkıntıları görmezden geliyor.
Görmezden geldiği gibi Türkiye kamuoyuna da bambaşka bir tablo şeklinde farklı
şeyler anlatmaya başlıyor.
Sormak
istiyorum, eğer Van’da hiçbir sıkıntı olmamış olsa, mağduriyetler bugün devam
etmemiş olsa depremzedeler neden altmış küsur gündür açlık grevini
sürdürüyorlar? Bir sebebi olmalı. Herhâlde çıkıp “Bunu da BDP kışkırttı, onları
açlık grevine sevk etti, teşvik etti.” diyemezsiniz. Orta yerde bir sıkıntı
var. Niye? Konut yapılmadığı gibi yani bu depremzedelere söz verildiği hâlde
konutlar yapılıp teslim edilmediği gibi, deprem sürecinde Türkiye’nin dört bir
yanından değişik kentlerden hayırsever insanlarımızın yardımlarıyla Van’a
kurulan konteynerler sökülüp Malatya’ya götürüldüğü için bu insanlar bugün
açlık grevindeler. Niye ifade etmiyorsunuz? Sayın Çiftçi, niye ifade
etmiyorsunuz? Van’daki konteynerlerin içindeki insanların çıkarılıp, sökülüp
Malatya’ya götürülüp Suriye’den gelecek mülteciler, sığınmacılar için tahsis
edildiğini niye söylemiyorsunuz? Pembe tablo çizmek kolay: “Her gün oradayız,
hiç sorun yok...” Bizim söylememize gerek yok, siz kendiniz itiraf ettiniz,
gecikmeli olarak oraya müdahale edildiğini, ihmalden kaynaklı can kayıplarının
fazla olduğunu Hükûmet mensupları ifade etti, biz ifade etmedik.
Şimdi
soruyoruz: Altmış küsur gündür insanlar açlık grevindeler, sebebini de açıkça
ifade ediyoruz. O insanların içinde yaşadıkları konteynerler sökülüp Malatya’ya
götürüldükleri için o insanlar şimdi yeniden yazlık çadırlarda ya da başka kentlerde
sürgün yaşayarak kışı geçirmek durumunda kalacaklar.
“Konut
yaptık.” diyorsunuz, o konutta yaşayan insanlarla gidip görüşmeye cesaret
edemiyorsunuz. Mademki 26’sında, 27’sinde Sayın Başbakan Van’da olacak,
öneriyorum, siz Van milletvekilleriyle birlikte buyurun gidin, o konutlara
gidin. O konutlarda yaşayan insanlarla görüşmenizi öneriyorum, açlık grevinde
olan insanlarla görüşmenizi öneriyorum, sıkıntılarını bire bir onların dilinden
dinleyin, onlardan dinleyin; öneriyorum, gidiyorsanız bunu yapın. Kuru beton
diktiniz oraya, TOKİ marifetiyle oraya kuru betonlar dikildi ancak bu
konutların hiçbirinin altyapı sorunları çözülmedi; kimisinde su yok, kimisinde
kanalizasyon yok, kimisinde elektrik yok. Nasıl konut bitirdiniz, nasıl teslim
ettiniz?
Van depreminden
Türkiye halkının tamamının çıkaracağı bir ders var, çıkaracağı bir sonuç var. O
sonuç şu: AK PARTİ Hükûmetinin marifetini Türkiye kamuoyu görecek orada. Nedir?
İnsanların yaşadıkları travmalardan nasıl ticaret yapılır, nasıl o travmaların
ticareti yapılır, bunu Türkiye kamuoyu AK PARTİ Hükûmetinden öğrenir. Deprem
vesile edilerek, Van depremi vesile edilerek, o yıkım vesile edilerek Van halkı
yediden yetmişe devlete müşteri pozisyonuna getirildi, TOKİ’ye müşteri
pozisyonuna getirildi. Konut yaptınız, vatandaşa satıyorsunuz. Beleşe mi
satıyorsunuz, maliyetine mi satıyorsunuz? Hayır, kârınızı koyuyorsunuz, parası
olana ancak satıyorsunuz. Depremin ticaretini iyi becerdiniz.
Türkiye
kamuoyunun kardeşlik göstergesi olarak Van’a gönderdiği yardımlardan da siyasi
rant sağlayan sizlersiniz, biz değiliz. Siyasi getirisini, götürüsünü siz çok
iyi hesapladınız. Şimdi, o cilaladığınız tablodaki boyalar dökülmeye başladı,
gerçek açığa çıkıyor.
İki
yıldır burada ifade ediyoruz, bakın, Van depreminden sonra sizin yaklaşık altı
ay sonra gündeme getirdiğiniz yasayla Van’a yaklaştınız yani yürürlükte olan
deprem yasasından hareketle Van’a yaklaşmadınız, altı ay sonra Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine getireceğiniz izafi yasaya göre meseleye
yaklaştınız. Van’ı ilk günden itibaren, 1957’de çıkarılan deprem yasasına
dayalı olarak sizin “afet bölgesi” ilan etmeniz gerekiyordu. Her defasında
ifade ettik, çıkmayan, daha sonra çıkarılacak olan yasadaki sizin kafanızdaki
şablona göre cevap verdiniz: “Yok efendim, afet bölgesi ilan edilirse çivi
çakılamazmış.” Ama yasada böyle bir şey yoktu, o dönem yürürlükte olan yasada
böyle bir şey yoktu. Mayısta geldi, Mayıs 2012’de yasa getirdiniz gündeme, o
zaman gerçek açığa çıktı, siz esasında sonradan getireceğiniz yasayı konuşuyormuşsunuz
da Türkiye kamuoyunun haberi yok.
İfade
ediliyor: “Van’a su getirildi.” Allah aşkına, bunu hangi yüzle söylüyorsunuz
ya? Van Belediyesi parasını tıkır tıkır ödeyerek Van’a suyu getiriyor,
babanızın parasını vermiyorsunuz, cebinizden para vermiyorsunuz Van’a. Van
Belediyesini borçlandırıyorsunuz, kredi sağlıyorsunuz ve o belediye kendi
kentine su getiriyor. Ankara Belediyesine sağlanan neyse budur. İstanbul
Belediyesine belki sağlanan imkânlar neyse o anlamda, kredi hangi şartlarda
veriliyorsa, daha zor şartlarda Van Belediyesine sağlanıyor. Şimdi çıkıp
rahatlıkla diyorsunuz ki: “Ya, biz Van’a su getirdik.” Ya, Van’daki suyu
kurutmayın da gerisini getirmeyin. Siz Van’daki suyu kuruttunuz.
Vatandaşı
devlete müşteri yaptınız; çocuğu ölmüş, sakat kalmış, mağduriyet yaşamış
insanları siz devlete müşteri yaptınız. Van depremindeki tek marifetiniz budur,
ticaretini iyi becerdiniz. Hesabını verin. Mademki 5 milyar para geldi Van’a,
dökümünü, çıkın kamuoyuyla paylaşın. Nereye harcandı bu paralar? Bir iki kalem
söyleyeyim size: Valiye lüks saray yapıldı. Devletin şu anda Van’da bir sırça
köşkü var. Hangi paralarla yapıldı? Depremzedelere toplanan yardımlarla
yapıldı. Eskisinden duvarları daha kalın bir emniyet müdürlüğü var. Hangi
parayla yapıldı? Deprem paralarıyla yapıldı, deprem yardımlarıyla yapıldı.
Onun
dışında bir şey var mı? İfade edemezsiniz. Yaptığınız konutların, TOKİ'nin
yaptığı konutların daha üzerinden bir yıl geçmedi, boyaları dökülüyor, suyu
bağlanmadan musluğu çürüdü, vatandaşa da kârınızı da üzerine koyarak sattınız.
Şimdi biz
bunları dillendirirken “Ya, ikide bir bu konu gündeme geliyor…” Ya, kusura
bakmayın, vallahi, bugün 24 Ekim, iki hafta sonra 9 Kasım. Yine gündemde
olacak, her vesileyle gündemde olacak. Bu sorun, bu mağduriyetler giderilmediği
sürece gündeme getireceğiz, gözünüzün içine de baka baka gerçekleri Türkiye
kamuoyuyla da paylaşacağız.
Van’da
bir trajedi var. İnsanlar sorunlarını Türkiye kamuoyu nezdinde görünür kılmak
için bedenlerini açlığa yatırmışlar. Bir siyasal amaç için değil, başlarını
sokabilecekleri bir evleri olsun diye.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Hatta, bir evleri bile değil, daha önce deprem yardımlarıyla
Van’a götürülen konteynerler ellerinden alınmasın, alınanlar geri verilsin diye
bedenlerini açlığa yatırdılar. Bu gerçeği görmeniz gerekir. Bir iki yıl sonra
çıkıp tekrar tekrar Van’a başsağlığı dilemeyin.
BAŞKAN
–Teşekkür ederim.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) – İlk günde yarattığınız tahribat için özür dileyin. O günden
bugüne kadar Van halkının sıkıntılarını, sorunlarını çözecek hiçbir şey
yapmadığınız için özür dileyin.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Zozani.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) – Gerçekten, AK PARTİ mensupları da gerçeği görmek
istiyorlarsa Meclise vermiş olduğumuz bu araştırma önergesinin lehinde oy
kullanırlar; bizler, sizler, diğer muhalefet partisi mensuplarıyla birlikte
gider, Van’ın gerçeğini görürüz.
Kabul
etmeniz dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Zozani.
Önerinin
aleyhinde Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can.
Buyurunuz
Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisinin grup önerisinin aleyhinde olduğumu beyan ediyorum.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ediyorum.
RAMAZAN
CAN (Devamla) – Başbakan depremden sonra Van’a 4 kez gitmiştir ve bu hafta sonu
itibarıyla da tekrar bir ziyaret planlamaktadır, bu da 5’inci kez olacaktır. Bu
da Başbakanın ve Hükûmetin Van’a olan ilgisini, hassasiyetini göstermektedir.
Biz,
tabii, AK PARTİ hükûmetleri ve AK PARTİ olarak Van’a yapılanlara teşekkür
beklemiyoruz ancak Van’a yapılanları görmezden gelmek, muhalefet partilerinin
hatiplerinin burada beyan ettiği gibi… Teşekkür beklemekten öte, insafsızlık,
vicdansızlık da beklemiyor idik. Burada yapılanlar, AK PARTİ Hükûmetinin
depremden itibaren organizasyonu dünyaya örnek olmuştur, bu organizasyonu dünya
takdir etmiştir ama bugün burada gördük ki her ne hikmetse Barış ve Demokrasi
Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi ise maalesef depremi istismar etmekten,
depremin ticaretini yapmaktan öte hiçbir şey yapmamıştır.
Barış ve
Demokrasi Partisine soruyorum, Allah aşkına, mahalli idarelerde iktidardasınız,
çıkın şuraya, Van’la ilgili, depremle ilgili ne yaptınız somut olarak
açıklayın.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, sataştı, sonra cevap vereceğim.
RAMAZAN
CAN (Devamla) – Grup önerileriyle Meclisi işgal etmekten, gündemi
belirlemekten, burada depremi istismar etmekten, Vanlı kardeşlerimize AK
PARTİ’nin götürdüğü icraatları maalesef istismar etmekten, depremin mağdurları
üzerinden istismar etmekten, ticaretini yapmaktan öte siz ne yaptınız? Allah
aşkına, gelin, burada açıklayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Diğer
taraftan, Cumhuriyet Halk Partili hatip ise burada çıktı, şöyle bir ibare
kullandı arkadaşlar, dedi ki: “Hükûmet depremin enkazı altında kalmıştır.”
Gerçekten depremin enkazı altında kalan bir durum var, o da sizin
zihniyetinizdir. Çünkü, 1999 yılında Marmara depreminde Hükûmet enkaz altında
kalmıştır. Olaydan günler geçtiği hâlde Hükûmet ve devlet oraya intikal
edememiştir. O iktidarın ortaklarından biri de sizin uzantınızın olduğu
zihniyettir, bu böyle biliniyor; vatandaş da bunu biliyor ve takdir ediyor,
sizleri de iktidara getirmiyor.
Şimdi,
Van Milletvekili değerli kardeşim Fatih Çiftci Van’ı bizden daha iyi biliyor,
Van’a yapılanları biliyor ve burada anlattı, ben onlara fazla girmek
istemiyorum. Şimdi, buraya çıkacaksınız, grup önerileriyle depremi gündeme
getireceksiniz; getirin, eleştirilerinize bakacağız, eksikler varsa tabii ki
takip edeceğiz Hükûmet olarak ancak yapılanları da saymanız lazım. Arkadaşlar,
dikkatinizi çekmek istiyorum; 4,5 katrilyon, 2013 yılı bütçesi itibarıyla Van’a
yapılan harcama 13 tane bakanlığın bütçesinden fazladır. Bu ne demektir? Bu şu
demektir: Van ve Erciş yeniden imar ve ihya edilmiştir.
Burada,
Barış ve Demokrasi Partisi hatibi dedi ki: “Efendim, buradaki konteynerleri
söktünüz, Malatya’ya götürdünüz.” Tabii ki söktük çünkü konteynerde kalacak
vatandaş kalmadı, onlara yeni konutlar tahsis ettik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Oradaki konteynerleri de Suriye’den gelen kardeşlerimize tahsis
ettik. Bunu yapmayacak mıydık?
Şimdi,
Van depremi öyle bir deprem ki arkadaşlar, 37 tane atom bombasının ortaya çıkardığı
enerjiye denk bir güçle oraya etki etmekte, travma oluşturmakta. Böyle bir
depremde 644 vatandaşımız maalesef vefat etmiştir. Vatandaşlarımıza tekrar
Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Tabii ki bunu siz gündeme
getirdikçe biz de burada başsağlığı dileyeceğiz. Biz mütedeyyin insanlarız,
inanan insanlarız, ölenlerin arkasından da bu duyguları ifade etmek bizim için
bir borçtur.
Hükûmete,
öncelikle Van depremindeki hassasiyeti ve organizasyonu için teşekkür etmek
gerekir, şöyle ki: 1999 Marmara depreminde olay yerine günlerce intikal etmeyen
bir Hükûmetten Van depreminde olay yerine anında intikal eden, hatta, altı
saatte bini aşkın arama ve kurtarma ekibini, bakanları ve milletvekilleriyle,
vali ve kamu görevlileriyle olay yerine intikal eden, büyük bir organizasyonu
sağlayan Hükûmete. Marmara depreminde
-dikkatinizi çekiyorum- vatandaşına bir yılda bile çadır veremeyen bir
Hükûmetten Van depreminde on sekiz günde 75 binlik çadır kent kuran bir
Hükûmete. Arkadaşlar, Marmara depreminde bir yılda çadır veremeyen Hükûmetten
Van depreminde 17 bin kalıcı konut veren bir Hükûmete. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu millet bu iktidarı bu yüzden seviyor arkadaşlar. Marmara depremi
enkazı altında kalan bir Hükûmetten konteyner kentler, mobil kentler, kalıcı
kentler inşa eden, yaklaşık 4 katrilyon yani 2010 bütçesi itibarıyla -demin de
söylediğim üzere- 11 bakanlığın bütçesi kadar yatırım yapan bir Hükûmete.
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) – Az önce 13’tü!
RAMAZAN
CAN (Devamla) – Âdeta, Van’ı ve Erciş’i yeniden imar ve ihya eden… Bütün dünya
bu organizasyonu takdir etmiş, bunu nasıl yaptığımızı öğrenmek için de buralara
heyetler göndermiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Memleketlerinde olası
bir afet durumunda buradaki organizasyonun mükemmelliğini uygulama adına bu
denetlemeleri de bu incelemeleri de bu yardımları da hükûmetlerimizden talep
etmişlerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Avrupa’nın ve dünyanın en güçlü
memleketlerinde, Amerika Birleşik Devletleri’nde bile afetlerdeki acziyetler
göz önüne alındığında Hükûmetin Van’daki depreme, organizasyonu ve olay yerine
intikali ve olay akabindeki gelişmeleri takip edişi ve karar alışını,
vatandaşımızın mağduriyetine son verme anlayışını takdir etmek gerekir.
TUFAN
KÖSE (Çorum) – Allah razı olsun!
RAMAZAN
CAN (Devamla) – Şimdi burada görüyoruz ki muhalefet partileri depremi bile
istismar ediyorlar. Ben muhalefet partilerini anlıyorum, yapacakları bir şey
yok ama Allah aşkına depremde yani ortak, elimizden gelmeyen beklenmedik mücbir
sebeplerde dahi vatandaşlarımızın yanında olmak gerekirken vatandaşlarımızın
mağduriyetini istismar etmek, vatandaşlarımızın durduğu durumu ticari ranta,
siyasi ranta çevirmek tamamen, en hafif bir dille söylüyorum ki
vicdansızlıktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekillerimiz; bütün bu hadiseler, bütün bu olaylar
memleketin insanlarının bakışları altında gerçekleşmektedir. Vatandaşlarımız
bunu biliyor. Van halkı, Erciş halkı bunu biliyor. Van halkı ve Erciş halkı
iktidarımızı, partimizi gerçekten takdire şayan bulmakta, yapmış olduğumuz
çalışmaları takdir etmektedir. Muhalefete ise verdiği değer ortadadır. Barış ve
Demokrasi Partisi belki şu an mahallî idarelerde iktidar sahibi olabilirler ama
göreceksiniz altı, yedi ay sonra onlar da orayı terk edecekler diyor, BDP grup
önerisinin aleyhinde olduğumuzu beyan ediyor, Barış ve Demokrasi Partisinin
başka grup önerileriyle gündemi işgal etmesini temenni ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Can.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Başkan…
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) –Sayın Başkan, Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Zozani.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın hatip yerel yönetimlerimizin Van için hiçbir şey
yapmadığını, varsa, bir şey yapmışlarsa bizi açıklamaya davet ediyor,
müsaadenizle açıklayayım.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Zozani.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
şunu ifade edeyim: Bakın, bakanlık sayısını atıp tutuyorsunuz, birisinde 13,
birisinde 11 diyorsunuz. Verdiğiniz rakamın afaki olduğunun farkındasınız, o
yüzden bol keseden atıyorsunuz, nasılsa kimse dinlemiyor diyorsunuz.
Bakın,
sizin hükûmet bütçesinden, devlet bütçesinden hazineye, hazineden Van’a
aktardığınız yatırım, yardım 350 personeli bulunan Avrupa Birliği Bakanlığı
bütçesinden bile azdır.
Şimdi,
Trakya’daki vatandaşın, Yozgat’taki vatandaşın, Kayseri’deki vatandaşın,
Trabzon’daki vatandaşın gönlünden kopup Van’a gönderdiği yardımları siz Hükûmet
yatırımı olarak ifade ediyorsanız çok büyük ayıp ediyorsunuz.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Belediye ne yaptı, Belediye?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) – Çok büyük ayıp ediyorsunuz.
İlk
günden itibaren bütün belediyelerimiz, bütün iş makineleri ve imkânları
dâhilinde Van’da olduk; Van’da olduk, Van halkıyla birlikte olduk.
Bakın,
Sayın Çiftci ifade etti burada, devletin geçen sene misafir ettiği Vanlı sayısı
58 bin. Bu sayı, sadece BDP’li Nusaybin Belediyesinin konuk ettiği Vanlı
sayısından bile azdır. Bakın, sadece bir ilçe belediyemiz Nusaybin’de 70 binin
üzerinde Vanlıyı -Nusaybin Belediyemiz- konuk etti. Bunların farkında
değilsiniz, bunları bilmiyorsunuz.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) – Neresinde, neresinde?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) – Vatandaşı, halkı, halkın kucağını, sinesini Vanlı
depremzedeye açmak suretiyle bunu yaptı.
ADEM
YEŞİLDAL (Hatay) – “Van’ın kucağını belediyeye bağla.” diyorsun, doğru mu?
ADİL ZOZANİ
(Devamla) – Şimdi, söyleyecek bir şeyiniz yok.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Tek söyleyecek bu var zaten.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) – Altında kaldınız, gerçekten her çıkışınızda, burada her
konuştuğunuzda bir kez daha depremin ağırlığını üzerinizde hissediyorsunuz,
altında kaldınız.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Belediye ne yaptı, Belediye?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) – Belediyemiz…
Şimdi,
sizin zorunuza gidiyor ama istatistik yapıyorsunuz, farkındayız, orada anket
yapıyorsunuz. Eğer gerçekten lafla Van kazanılmış olsaydı siz çoktan
kazanırdınız. Mağduriyet yaşayan Van halkının Belediye Başkanını, yardım
edeceğinize sudan gerekçelerle tutuklattınız, kâr etmediğini gördünüz ve savcı,
bakınız tutuklamayı yapan mahkemenin savcısı, iddianameyi hazırlayan savcı
itiraf etti, siyasal baskıyla böyle bir karar aldıklarını ve bu kararın
anlamsızlığını itiraf etti. Bu itiraf Bekir Kaya’nın mahkeme dosyasında vardır,
gidin bakın.
Biz, Van
halkına sahip çıktık çünkü Van halkının kendisiydik ama siz hiçbir zaman bunu
anlayamadınız, şimdi anlamanızı beklemiyoruz.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Zozani.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan...
BAŞKAN –
Sayın Hamzaçebi, size de söz vereyim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, Sayın Can, konuşmasında Cumhuriyet Halk
Partisini de ifade ederek muhalefetin
depremi istismar ettiğini, onun ticaretini yaptığını söyleyerek grubumuza
sataşmada bulunmuştur. Söz istiyorum efendim.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın BDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhalefet
partilerinin görevi, iktidar partisinin bir eksikliği, yanlışlığı varsa onları
dile getirerek onların giderilmesini sağlamaktır ama iktidar partisi şu
anlayışta olur ise buradan demokrasi çıkmaz: E, biz her şeyi yapıyoruz,
muhalefet hiçbir şey söylemesin. Yani muhalefetin depremle ilgili söyleyeceği
her şeyi siz, depremin istismarı, depremin ticareti olarak algılarsanız sizin
hükûmet etme anlayışınızda, demokrasi anlayışınızda bir problem var demektir.
Bir
yandan Van depremini bilmem kaç tona eş değer bir atom bombasıyla
kıyaslayacaksınız, yani o kadar büyük bir deprem yaşadık ki işte yani bu
nedenle sorunlar olabilir gibi bir anlayışla burada konuşacaksınız; öte
taraftan, ondan kat kat büyük ölçekteki bir Adapazarı-Sakarya, o merkezli
depremi daha küçümseyeceksiniz. Doğrusu bu çifte standardı eleştiriyorum,
demokrasiye uygun bulmuyorum.
İkincisi
şu: Bakın, depremin dün 2’nci yıl dönümü, Van depreminin 2’nci yıl dönümü, 160
aile hâlâ orada konteynerde yaşıyor. Gazetelerde haberleri var, hiçbir açıklama
yapmadınız, yapamıyorsunuz, hâlâ sorun var demek ki orada. 160 aile evlere
taşınabilmiş değil, bunu çözemeyen bir iktidar var.
Deprem
oldu, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkan Yardımcısı Sayın Sezgin Tanrıkulu
başkanlığında bir heyet hemen oraya intikal etti. Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu hemen Van’a gitti ve bir ay süreyle, en az bir ay süreyle, daha
sonra o aralar belki uzadı ama sürekli olarak oraya gittik. Her gün Cumhuriyet
Halk Partisi Grubundan 3-5 milletvekili Van’da nöbet tuttu, bir ay süreyle her
gün. Ondan sonraki süreçte de belirli aralıklarla Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
oraya gitti. Daha ilk gün -hafta sonuydu o gün, ben İstanbulda’ydım- İstanbul’daki
belediyeleri Genel Başkanımızın talimatıyla arayarak İstanbul belediyelerinin
oraya yardımını organize ettim, etmeye çalıştım ve Cumhuriyet Halk Partili
belediyeler, Türkiye çapında bütün belediyeler, büyükşehir belediyeleri başta
olmak üzere, birçok ilçe belediyemiz olmak üzere oraya yardımda bulundu, asgari
100 tır oraya biz yardım gönderdik. Ben size şunu söylemek istiyorum: 57’nci
Hükûmeti eleştiriyorsunuz burada “Bir şey yapmadınız.” diye. Ben o zaman
bürokrattım, o hükûmetin yaptığı bir şeyi söyleyeyim. O hükûmet Adapazarı
depreminde mal varlığını kaybedenlerin vergi borcunu sildi, kanun çıkardı. Siz
Erciş’teki esnafın vergi borcunu silen kanunu çıkarabildiniz mi? Bütün mal
varlığını kaybetmiş olan o esnafın vergi borcunu silebildiniz mi? Burada kaç kere
söyledim bunu ama oralı olmadınız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Buyurunuz
Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Efendim, demin AKP’den konuşmacı arkadaşımız 1999
depremiyle ilgili yanlış bilgiler verdi. Partimizi doğrudan doğruya hedef alan
bir konuşma. Bunun için söz istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi,
burada birtakım yanlış bilgiler verildi. Şimdi, Marmara depremi ile Van
depremini mukayese etmek bile abesle iştigaldir. Birisi 16 milyon insanı
etkileyen bir depremdi ve 485 bin evi yıkan, 42 bin iş yerini kullanılmaz hâle
getiren bir depremdi ve 45 saniye süren bir depremdi; diğeri 25 saniye süren.
Çok kısmî bir bölgeyi etkileyen bir depremle mukayese ediyorsunuz.
Kaldı ki
âdeta İstanbul’dan, Kocaeli dâhil olmak üzere, Gerede’ye kadar etkilenen bütün
bu bölgelerde üç gün içerisinde büyük çoğunlukla çadırlar sağlandı. Yetmiş beş
gün içerisinde geçici konutlara alındılar, sekiz ay içerisinde de kalıcı
konutlara herkes kaldırıldı.
Şimdi,
siz hâlâ Van’da çadırlarda insanları tutuyorsunuz, yapmayın. 2011 yılında
meydana gelen depremin insanlarını hâlâ kalıcı konutlara, kendi konutlarına
koyamadınız.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Van’a gitmiş mi Van’a?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Kim, ben mi? Tabii ki Van’a gittim.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Aramızda konuşuyoruz Ramazan Beyle.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Aranızda konuşuyorsunuz, ben duyuyorum, kusura bakmayın.
Ama şunu
söyleyeyim: O tarihte meydana gelen depremin boyutuyla Van depremini mukayese
etmek bile gerçekten akıllara durgunluk verir.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Biz onları mukayese etmiyoruz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) – Kaldı ki Van depreminde siz çadırlara koyduğunuz
insanları o kış mevsiminde kar altında bıraktınız ama Suriye’den gelenlere
konteyner verdiniz. Onlar yerine onlara bakmadınız bile, kendi insanlarınıza
bile bakmadınız. Şimdi burada çıkmış şöyle böyle diyorsunuz, ayıptır yani.
Düşünün,
Yalova’dan, İstanbul’dan; İstanbul’da Küçükçekmece’den, Avcılar’dan dâhil olmak
üzere yıkıntıları söylüyorum, Kadıköy Bostancı bölgesine, Derince’ye, Gölcük’e,
İzmit’e, Adapazarı’na kadar çok geniş bir alanda etkili olan bir depremle, 19
bin insanın kaybedildiği bir depremle mukayese ediyorsunuz 601 kayıp verdiğimiz
depremi.
Dolayısıyla,
o zaman Hükûmet vatandaşının yanındaydı, elinden tuttu, onları kışın en azından
geçici konutlarda kar altında bırakmadı sizin gibi.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Halaçoğlu.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Aydın.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, gerek ilk konuşmacı Sayın Hamzaçebi gerekse
de Sayın Halaçoğlu hem Hükûmetimizi hem de grubumuzu ilzam ederek “Bizim
dönemimizde bunları hiç olmazsa çadırda bırakmadık, siz açıkta bıraktınız…”
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hayır, grubu itham etmedik Sayın Aydın.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sizin sözünüze cevap verdim.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Yine aynı şekilde, “Sizin döneminizde Van’daki
depremzadelerle ilgili olarak, şu kadar kişi çadırda kalıyordu…”
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bak, “depremzade” değil, “depremzede”.
AHMET
AYDIN (Aydın) – Bunlar doğru bilgiler değildir. Ben açıklama istiyorum efendim.
BAŞKAN –
Buyurun, siz de açıklayınız, yeni sataşmalara mahal vermeyiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
4.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşmaları nedeniyle konuşması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle
şunu ifade edeyim ki değerli arkadaşlar, Kocaeli’de, Gebze’de, Van’da, nerede
olursa olsun bu acılar hepimizin acıları ve bu acılar üzerinden siyaset
yapmamamız lazım. Bu acıların dindirilmesi, bu mağduriyetin giderilmesi
açısından hepimizin ortak bir çalışma yürütmesi lazım. Bakın, özellikle Van
depremiyle ilgili -evet, ikinci senesini dolduruyor- çok büyük bir acı yaşandı.
Rabb’im bir daha bu ülkeye, bu millete bu acıları yaşatmasın.
Deprem
önlenebilir mi? Önlenmesi mümkün değildir ancak depremle birlikte yaşamayı da
öğrenmemiz lazım.
İkincisi,
depremden sonra hükûmetler bunun gereğini yaptı mı? Oradaki halkların
mağduriyetlerini gidermek adına, acılarını kısmen de olsa azaltmak adına
elinden geleni yaptı mı? Bakın, Van’daki depremin hemen akabinde, aynı gün
içerisinde neredeyse Kabinenin yarısı Başbakan Yardımcımızın başkanlığında
Van’daydı. Orada, ilçelerinde, köylerinde çalışmalar yaptı. Kalıcı bir şekilde
orada heyetimiz kaldı. Bütün devlet imkânlarını Hükûmetimiz oraya seferber
etti, sonuna kadar seferber etti. Âdeta Van’ı yeniden inşa ettik arkadaşlar,
Van’ı yeniden inşa ettik. Dün Erdoğan Bayraktar Bakanımız, Çevre ve Şehircilik
Bakanımız Sayın Erdoğan Bayraktar da burada açıkladı. Toplu konutlardan tutun
da birçok alanda, eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, köylerde, kentte, her alanda
yapılması gereken ne varsa misliyle yapılmaya çalışıldı, yapılıyor da, hâlen de
yapılıyor. AFAD’ın bütün imkânları oradaydı. Devlet, Hükûmet bir arada Van’da
Vanlı kardeşlerimizle beraber olduk. Tabii ki ölenleri geri getirmek mümkün
değil, Allah rahmet eylesin. O acılar bizim acılarımızdır. O acıları hepimiz
yüreğimizde yaşadık ve böyle acıların bir daha yaşanmaması için duada
bulunuyoruz, niyazda bulunuyoruz. Ama şunu özellikle ifade edeyim: Bakın, 250
tane çadır değil konteyner var ve bu 250 konteynerde kalanlar hak sahibi değil,
ev sahibi değillerdi onlar, evsizlerdi, farklı ortamlarda kiracı olarak
kalıyorlardı belki. Bunlar hak sahibi olmadıkları için devletimiz bunlara
konteynerleri düzgün bir şekilde tahsis etti ama hak sahibi de olamadıkları
için evlerine kavuşamadı. Onun dışında evlerine kavuşamayan hiç kimse yoktur.
Hak sahibi olan herkesin hakkı, hukuku bizim hakkımızdır, hukukumuzdur.
TUFAN
KÖSE (Çorum) - Onlara da verin, onlar vatandaş değil mi?
AHMET
AYDIN (Devamla) - Onların hakkına riayet etmek için de elimizden gelen
gayretleri sarf ediyoruz ve yapmak da zorundayız. AK PARTİ’nin de bu Hükûmetin
de görevi budur. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Suriyeliler de hak sahibi değil, onlara verdiniz.
AHMET
AYDIN (Devamla) - Dün de Van’ın yanındaydık, bugün de yarın da Vanlı
kardeşlerimizle beraber olacağız diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Aydın.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisini…
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, Sayın Aydın, bir hususu yanlış ifade etti,
doğru olmayan bir bilgiyi aksettirdi, müsaade ederseniz…
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – O kadar küçülemeyiz biz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Şimdi, yeterince aydınlandığımız kanaatindeyim. Genel Kurulda siz açıklamayı
yaptınız, iktidar partisi yaptı, yeterince hepsini söylediniz.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Aydın, Van depreminden hemen sonra, ertesi gün, Sayın
Başbakanın… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Lütfen sessiz olalım.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) –…bütün Kabineyle birlikte Van’da olduğunu ifade etti. Meclise
doğru olmayan bir bilgi verdi, bunu düzeltmek için söz istiyorum.
BAŞKAN –
Düzeltin, şimdi söyleyin.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – “Başbakan Yardımcısı” dedim ya!
BAŞKAN –
Tutanaklara geçsin Sayın Zozani, söyleyin.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) – Sayın Aydın, 23 Ekim tarihli depremden hemen sonra, ertesi
gün, Sayın Başbakanın bütün Kabineyle birlikte Van’da olduğunu …
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Hayır, “Başbakan Yardımcısı” dedi.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Başbakan Yardımcısı…
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) – Kayıtlarda var. Van’da olduğunu ifade etti. Sayın Başbakan
Van depreminden üç gün sonra ancak Van’a gidebilmiştir.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Haksızlık yapma ya!
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) – Van depremi, 23 Ekim tarihli depremde yirmi dört saat
gecikmeli olarak yardımlar Van’a..
BAŞKAN –
Evet.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) – Bunların kayda geçmesi lazım.
BAŞKAN –
Peki.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Ben şunu söyledim…
BAŞKAN –
Evet.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Depremden hemen sonra Sayın Başbakan Yardımcısının
başkanlığında neredeyse Kabinenin yarısı…
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) – Kayıtlarda öyle geçiyor Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Düzelttiniz efendim ikiniz de.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Başbakanımız da defalarca geldi üstelik oraya.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Yoklama talep ediyorsunuz.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun önerisini oylamaya geçmeden önce yoklama talebini
yerine getireceğim.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Dibek, Sayın Sarıbaş, Sayın Özdemir, Sayın Acar, Sayın Köse,
Sayın Haberal, Sayın Özgündüz, Sayın Yüceer, Sayın Öner, Sayın Demiröz, Sayın
Aksünger, Sayın Cihaner, Sayın Özgümüş, Sayın Korutürk.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı yoktur.
On dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.53
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
önerisinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
yeniden elektronik cihazla yoklamayı yenileyeceğim.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili
Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in 23/10/2011 tarihinde meydana gelen Van
depreminin ardından Vanlı yurttaşların yaşadığı olumsuzlukların, Van'a
Türkiye'nin diğer yerlerinden yapılan yardımların akıbetinin araştırılması
amacıyla 23/10/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş
olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2013 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul
edilmemiştir.
Şimdi de
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün …
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, tutanaklara geçsin diye bir düzeltme yapmak
istiyorum.
BAŞKAN –
Evet…
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Az önce bir bilgi kirliliği oldu Van depremiyle ilgili. Van
depreminden hemen dört saat sonra Sayın Başbakanımız 15 tane bakanla birlikte
Van ve Erciş’teydiler. Ondan sonraki süreçte de Başbakan Yardımcımız
başkanlığında Kabinenin birçok bakanı orada uzun süre kaldı ve gelip gittiler.
Sayın Başbakanımız da bu ziyaretten sonra 3 defa daha Van’a gitti; bu cumartesi
tekrar, bir kez daha Van’a gidecektir.
Efendim,
tutanaklara geçsin diye ifade etmeye çalıştım.
BAŞKAN –
Düzeltilmiştir böylece, tutanaklara geçti.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup daha sonra oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaş ve arkadaşlarının Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde 2011’de yeni
rektör atamasından sonra ortaya atılan iddiaların araştırılması amacıyla
2/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2013 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
24/10/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 24/10/2013 Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaş ve arkadaşları tarafından, 02/10/2013 tarihinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesinde 2011’de yeni rektör atamasından sonra ortaya atılan iddiaların
araştırılması” amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin (1022 sıra
no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 24/10/2013 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN -
Önerinin lehinde Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Sarıbaş.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin sayılı üniversitelerinden biri olan Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesinde 2011-2015 döneminde görev yapmak üzere atanan
rektör ve üniversitede yaşanan sorunlarla ilgili çeşitli iddialar söz konusu.
Bu iddiaların araştırılması amacıyla vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi 1992 yılında kurulmuş olup
2013-2014 eğitim öğretim yılına 13 fakülte, 13 meslek yüksekokulu, 8 yüksekokul
ve 4 enstitü olmak üzere 38 eğitim birimi, 3.500’e yakın yüksek lisans ve
doktora olmak üzere 40 bine yakın öğrencinin 1.506 akademisyenin ve 3 bin
personelin görev yaptığı büyük bir eğitim camiasıdır.
Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesinin Sayın Rektörü Çanakkale’mizde göreve atandığı
günden beri kendi düşüncesine yakın bir kadrolaşmayı gerçekleştirmek üzere
uyguladığı baskı, sindirme, sürgün ve işten çıkarmalarla üniversitenin huzurunu
bozduğu; üniversitede yasa, yönetmelik ve akademik teamüllere uyması, insan
hakları ve bilim haklarına uygun davranması, idari ve akademik personelin
çalışma şartlarını geliştirerek bilimsel çalışmalar yapması gerekirken işini
gücünü bırakıp Çanakkale’de siyaseti belirlemeye, yeniden dizayn etmeye, keyfî
uygulamalar ile üniversitemizde çalışma barışının kalmadığı… Mustafa Kemal
Atatürk ve silah arkadaşlarının emperyalizme karşı verdikleri mücadele
sonucunda Çanakkale geçilmez zaferiyle anılıp barış ve hoşgörüyle sembolleşen
şehrimizin 15 Mart 2011 tarihinden sonra huzurunu kaçırmaya başlamıştır.
Rektörlüğe
atanmadan önce yaşanan gelişmelere baktığımızda Rektörün, âdeta önceden
planlanarak hazırlandığını ve belirli makamlar tarafından görevlendirildiğini
düşünmekteyiz.
Şöyle ki:
Sayın Rektör, 2 Şubat 2011’de profesörlüğe atanıyor, bir gün sonra 3 Şubat 2011'de rektörlük
adaylığını açıklıyor. Rektörlük seçimleri ise on beş gün sonra 18 Şubat
2011'de yapılıyor.
Rektör, neden
aday olduğunu açıklamalarında da âdeta
itiraf ediyor, yaptığı adaylık bildirisinde adaylığının, kendi seçiminin
ötesinde, üniversitede radikal değişimlerin gerçekleştirilmesi amacı ile
geliştiğini belirtiyor. Ayrıca kendi ifadelerinde "Hedefimiz için
tecrübemiz var, ön çalışmamız da. Tüm projelerimiz için ön görüşmeler yapıldı
bile." diyerek önceden hazırlıkların yapıldığını itiraf etmiştir.
Sayın
Rektör "Gerekli tecrübemiz de var." diyor. Tecrübe edinebilmesi için
uzun süre üniversitede çalışmış, dekanlık ya da en azından bölüm başkanlığı
yapmış olması gerekirken Sayın Laçiner tüm çalışma hayatını üniversite dışında
geçirmiş. ÇOMÜ ile ilişkisi hep kâğıt üzerinde kalmıştır. Sormak gerekir:
Gerekli tecrübeyi nereden edinmiştir? Çünkü rektör adaylığını açıkladığı günden
iki gün önce profesörlüğe dahi atanacağı belli olmazken, hangi yetki ve
sıfatla, seçimlerden önce kimlerle, neyin ön görüşmelerini yapmışlardır?
Cumhurbaşkanı
tarafından atandıktan sonra, özellikle idari personelin çalışma hayatına
ilişkin özlük haklarının ellerinden alınmaya başlandığı, akademik personelin,
çalışanların ve öğrencilerin üzerinde baskı ve yıldırma politikaları
uygulanmaya başlandığı; huzursuzluğun sadece üniversiteyle sınırlı kalmayıp tüm
kente dalga dalga yayıldığı; 83 profesör, 63 doçent, 61 yardımcı doçent kadrosu
boş olmasına karşın, keyfî olarak, 18 profesör, 33 doçent ve 41 yardımcı doçent
kadrolarının verilmediği, bezdirme ve yıldırmak amacıyla imzasız mektup ve
asılsız ihbarlarla soruşturma açılarak cezalar verildiği; 36 işçinin sendikalı
olmaları sebebiyle işten çıkarıldığı, işten çıkarılanların yerine ise hemen 40
işçinin yeniden işe alındığı; Yenice Meslek Okulunda görevli Yardımcı Doçent
Doktor Güran Yahyaoğlu kemik iliği kanseri olması dolayısıyla hastanede
tedavisi devam ederken mazeretsiz işe gelmediği gerekçesiyle işine son
verildiği –ve bu arada da bu öğretim görevlisinin hayatını kaybettiğinden
dolayı da kendisine tekrar rahmet diliyorum- ölümünden sonra da hâlâ
mahkemesinin devam ettiği ve bu mahkemelerin sürecine de tüm Çanakkale halkının
iştirak ettiği; eşi işten atılan Gazeteci Mustafa Sezek’in kalp krizi sonucu
hayatını kaybettiği; göreve gelir gelmez Genel Sekreter Yardımcısının kadrosu
elinden alınarak aynı göreve önce vekâleten, bir süre sonra vekâlet
kaldırılarak Spor Daire Başkanlığında görevlendirildiği, Genel Sekreteri önce
Genel Sekreter Yardımcılığına, sonra akademik personeli ve öğrenci bulunmayan
fakültelere sekreter olarak gönderip yerine dışarıdan genel sekreter
atadığı, üniversitede bir tek genel
sekreterlik kadrosu olmasına karşın fiilen 2 kişinin aynı kadroda görev yaptığı
-enteresandır, 1 kadroda 2 kişi görev yapıyor, çok dikkat çekici- uzun yıllar
kadro bekleyen, hak ettiği terfi ve özlük hakkını alamayan öğretim elemanları
varken tepeden inme atamalarla eş, dost ve yandaşlarını atadığı; en çarpıcısı
da kendisinin bundan önce üniversitede bulunmamasına rağmen kendi eşini,
kardeşini ve kardeşinin eşini atadığı iddia ediliyor ve hatta kardeşini iki
tane yetkili yerde görevlendirdiği; personel alım ilanlarında âdeta adrese
teslim tariflerin yapıldığı, Dekanlığa gönderilip YÖK tarafından yüz kızartıcı
suçu gerekçe gösterilerek reddedilen kişinin Rektör Yardımcılığına getirildiği;
El Kaide terör örgütü üyesi olduğu ve iki yıl hapis yattığı iddia edilen bir
şahsın yasalara uymayarak öğretim görevlisi olarak görevlendirildiği, siyasi ve
dinî görüşleri dikkate alınarak uzman alanları olmayan bölümlere dışarıdan
öğretim üyesi ithal edildiği ve bu bölümlere öğrenci alımının YÖK tarafından
kabul görmediği; idareci ve çalıştırılan öğretim elamanlarının siyasi ve dinî
yapılarına baktığı; son iki yıl içerisinde onlarca akademisyenin ya istifa
ettiği ya da başka okullara geçmek zorunda kaldığı, onlarca akademisyenin
üniversite veya rektörle mahkemelik olduğu; üniversite eğitim kalitesinin
düştüğü, barışın yok edilerek huzursuzluk ve tedirginliğin hâkim olduğu;
öğretim üyeleri, çalışanlar ve öğrenciler üzerinde baskı ve tehditlerin
yoğunlaştığı; mahkeme kararlarının uygulanmadığı; eğitim kalitesinin dünya
üniversiteler sırasında çok gerilere düştüğü gibi pek çok iddiaları
sıralayabiliriz.
Türkiye'de
ilk defa bir ilde aralarında DİSK, TMMOB ve diğer sivil toplum kuruluşlarının
Çanakkale’de halkın katılımıyla “Rektör istifa istifa!” diye yürüyüşün
yapıldığı ve birçok sivil toplum örgütüyle Çanakkale kentinde kavgalı olan bir
rektörden bahsediyorum.
Çok
değerli milletvekilleri, Uluslararası Üniversiteler Birliğinin özellikle ilk 50
üniversitesi arasındayken bugün ilk 50 üniversitesine giremeyen, Avrupa da
dâhil olmak üzere kabul edilen böyle başarılı bir üniversitemizin böyle bir
rektörün iddia edilen bu uygulamaları ve ÇOMÜ’nün Rektörü hakkında gelin hep
beraber bir komisyon kurarak buradaki eğitim yuvasının bağımsız, özgür ve
tekrar eski hâline getirilmesi dileğiyle sizlere önergemin kabulü konusunda
ricalarımı sunuyor, en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Güney Kore
Büyükelçisi ve beraberindeki milletvekillerine Başkanlıkça “Hoş geldiniz.”
denilmesi
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Güney Kore Büyükelçisi ve beraberindeki milletvekilleri
Güney Kore Dostluk Grubumuzla birlikte Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir.
Kendilerine
Meclisimiz adına “Hoş geldiniz” diyorum efendim. (Alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaş ve arkadaşlarının Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde 2011’de yeni
rektör atamasından sonra ortaya atılan iddiaların araştırılması amacıyla
2/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2013 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Önerinin aleyhinde Çanakkale Milletvekili Mehmet Daniş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Daniş.
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; CHP grup
önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin grup
önerisinde Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Sarıbaş’ın 2011 Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesi rektörlük seçimlerinden sonra birtakım iddiaları içeren ve bu
iddiaların araştırılması için araştırma komisyonu kurulmasını talep eden önergesiyle
ilgili söz almış bulunuyorum.
Sayın
Sarıbaş’ı dinledik. Gerçekten de ben, bir anda eski Türkiye’yi hatırladım.
Evet, eski Türkiye’de maalesef üniversiteler böyleydi. Akademik atamalar,
kariyer yükselmeleri tamamen ideolojik yapılanmalarla “sen, ben, bizim adam” mantığı çerçevesinde
yapılabiliyordu. Ancak yeni Türkiye’de ve yeni Türkiye’nin üniversitelerinde
artık bu şekilde olmuyor.
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) – Şimdi hepsini AKP alıyor.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Biraz ben siyasi olarak cevap vereceğim ama Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesinde özellikle son üç yılda yani 2011’den bu tarafa neler
olduğunu sizlerle objektif olarak paylaşmak istiyorum.
Bakın,
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi 2012 yılında TÜBİTAK’tan en fazla destek ve
proje alan Türkiye’de 7’nci üniversite olmuş. 2013 yılında Avrupa Birliği
standartları çerçevesinde diploma etiketi verme hakkına kavuşmuş. Öğrenci
sayısı iki buçuk yılda 15 bine yakın artmış, 2011’de 27 bin olan öğrenci
sayımız bugün itibarıyla 42.500’e ulaşmış. Çok sayıda yeni bölüm ve fakülteler
açılmış. ÇOMÜ ilk kez yani Onsekiz Mart Üniversitesi ilk kez teknokentini
kurmuş ve bu yıl içerisinde açılışını yapacağız. Akademisyen sayısı…
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Türkiye’de kaçıncı?
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Geliyorum, biraz sabrederseniz o da var burada.
Bakın,
akademisyen sayısı yüzde 30 artmış 1.600’ün üzerine çıkmış, öğretim üyesi
sayısı yüzde 40 artmış 700’e yaklaşmış, idari personel sayısı 2,5 kat artmış
900 rakamına ulaşmış ve sadece 2012 ve 2013 yıllarında 500’e yakın akademisyen
üniversitemize başvurmuş ve ataması yapılmış. Yine, akademik uluslararası
indekslerde makale sayısı yıllık 300’ün üzerine çıkmış, atıfların sayısı binin
üzerine çıkmış. Tarihinde üniversiteyi tercih eden öğrencilerimize
bakıldığında; ilk bin öğrenciden 2011’de 11 öğrencimiz varken 2012’de 21
öğrenci Onsekiz Martı tercih etmiş, 2013’te 39 öğrenci Onsekiz Mart
Üniversitesini tercih etmiş ve her yıl, bu üç yılda en az 50 tane lise
birincisi öğrencimiz, çocuğumuz Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesini tercih
etmiş. Yine, ilk 10 binden Onsekiz Mart Üniversitesini tercih eden öğrenci
sayımız 500’ün üzerine çıkmış.
Onsekiz
Mart Üniversitesi bu süre zarfında Yüksek Öğretim Kurumundan en fazla destek
alan üniversitelerden biri hâline gelmiş. Yine, uluslararası kuruluşların
değerlendirmelerine göre akademik anlamda yükselmeler göstermiş, birçok
uluslararası kongreye ev sahipliği yapmış. Yine, teknik olarak da ifade
edersem, arkadaşlarım çünkü ısrarla onu soruyorlar, müsaadenizle: Bakın, Web
Ranking’e göre dünyanın ilk bin üniversitesi arasında 959’uncu sıraya yükselmiş
yani 2010’da 1700’lerde iken 959’uncu sıraya gelmiş…
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Türkiye’de kaçıncı olmuş?
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Yine, İspanya merkezli Scimago Araştırma Kurumu tarafından
yapılan dünyanın en iyi üniversiteleri raporunda dünyanın en iyi 1.500
üniversitesi arasına girmiş.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Eskiden kaçıncıymış?
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – 1700’üncüydü 959’a gelmiş. Bunlar benim rakamlarım değil.
Bakın,
bunlar nitelik olarak gelişmeler. Bir de nicelik olarak gelişmelere bakalım.
1992
yılında kurulmuş bizim üniversitemiz, son üç yılda kazandırdığımız kapalı alan
200 bin metrekarenin üzerine 260 bin metrekare, son üç yılda kabul edilen.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Eski rektör…
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Bakın, eski rektör de bizimle çalıştı, onun da basındaki
bizimle ilgili açıklamalarını çıkarıp önünüze koyarım ama eski rektörü
hatırlatmanız iyi oldu, biraz sonra ona da gelirim.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Hükûmetle ilgili konuşma, Rektörle ilgili konuş.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Bakın, kütüphanemizde kitap sayımız 80 binden 800 bine
ulaşmış.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Rektöre gel Mehmet.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Ben sizi dinledim. Biraz sabrederseniz bütün sorularınıza
cevap verebilirim.
İnternet
kullanımı 45 terabayttan 500 terabayta çıkmış. Bunlar sizin için bir anlam
ifade ediyor mu bilmiyorum. Çanakkale’nin ilk tiyatrosunu üniversitenin içinde
inşa ettik. Çok kısa sürede Kültür Bakanlığının desteğiyle tefrişatını da yapıp
Çanakkalelilerin hizmetine sunuyoruz. Bakın, kongre merkezi kazandırdık
üniversitemizle beraber, 2014’te bir tane daha kazandırıyoruz. Tıp Fakültemiz
maalesef Cumhuriyet Halk Partili yerel yöneticiler tarafından olduğu yerde
gelişememiş, yeni dekanlık binasına ve hastanesine de başladık. Bunun gibi
birçok yeni yapılan yatırımları sayabilirim ama bizim daha çok ilgilendiğimiz
nitelik olarak gelişmeler.
Peki,
“Çanakkale’de bu kadar iyi şeyler oluyor, güzel şeyler oluyor, üniversite
gelişiyor da neden böyle oluyor? Ben böyle düşünüyorum, arkadaşım öyle
düşünüyor bunun cevabı nedir?” diye ben de düşündüm. Çok da düşünmedim tabii.
Türkiye’de hep iyi şeyler olurken, güzel şeyler olurken Cumhuriyet Halk
Partisinin muhalefetini biz yaşamadık mı, ilk kez biz Çanakkale’de mi
yaşıyoruz? Hayır, bunu da yaşayacağız. Bakın, Çanakkale’de üniversite hem
fiziki olarak hem sayısal anlamda hem nitelik anlamında büyük gelişmeler
gösteriyor. Arkadaşım geldi, işte onun eşiydi, kardeşiydi, bilmem neyiydi
bunlarla ilgilendi. Bundan önceki rektörlerin dönemine de bakıldığında seviyeli
bir ilişkinin olduğu görülür Çanakkale’de. Ancak, 2010 yılında… Çanakkale
“Barışın kenti” deniliyor ve bugün bazı şeyleri dile getiriyoruz. 2010 yılında
sosyal tesislerinde başörtülü ziyaretçiler parasını ödeyerek kalmak istediğinde
“Kalamazsın.” denilen de bir üniversitemiz vardı. Daha acısı nedir biliyor
musunuz? Toplu taşıma aracı kampüsün içine girip öğrenci alıp gidecek, kampüsün
dışında başörtülü bir yolcusu var -üniversite öğrencisi değil, olmak zorunda da
değil zaten- vatandaş; kampüste inmek zorunda, yani kampüse başörtüsüyle
giremez.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Bu çağda!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – İnsan hakları nerede kaldı?
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) – Onun CHP ile ne alakası var Allah’ını seversen?
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Bilgi çağı nerede kaldı? Üniversite nerede kaldı? Bugün biz
neden bahsediyoruz?
Bakın…
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) – CHP ile ne alakası var? Ne alakası var?
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – “Ne alakası var?” geliyorum hemen.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Rektöre gel Rektöre. Biz Rektörden bahsettik.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Az önce dedi ya “Eski rektör” diye.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Rektöre gel Rektöre!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Zaten bu bilgileri aldığı yerler onlardır.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) - Benim konuşmamda AKP geçmedi, hizmetten bahsetmedim.
Rektör, rektör!...
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Bakın, bir ifade kullanıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Yüz
kızartıcı suç işleyen” diyorsunuz.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Rektöre gel, Rektöre!
MEHMET DANİŞ
(Devamla) – Ya sen bunu kimseye kullanamazsın.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Rektörü savunma!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Kardeşim, adamın suçu var mı yok mu?
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) - Rektöre gel, Rektöre!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – O tezgâhı yapanlar, işte bugün Kocaeli’de Büyükşehir Belediye
Başkanlığına aday olanlardır…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) - Mehmet, AKP ile yatırımı karıştırma!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – … ve Aydınlık gazetesinde köşe yazarıdır.
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) - Sadece kandırıyorsunuz halkı.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Siyaset yapmadım, siyaset yapmadım!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – 28 Şubat sürecinde milliyetçi muhafazakâr olduğu için herkes
bilir akademisyen olarak Çanakkale Üniversitesinde yapılanları. Bu dönemde
rövanşizm bitmiştir.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Ya bırak Mehmet Allah’ını seversen!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Sizin özlediğiniz üniversiteler artık Türkiye’ye geri
gelmeyecektir, o dönem kapanmıştır. Hiç ümitlenmeyin! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Pardon, Rektörü savunuyorsun yani!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Bakın, Çanakkale’de yürüyüş yapıyorlar Rektöre karşı marjinal
gruplarla. Marjinal gruplar o sivil toplum örgütlerinin dövizlerini taşıyor.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Çanakkale halkına marjinal diyemezsin.
MEHMET DANİŞ
(Devamla) – Vatandaş yok, iddia ediyorum kendi CHP’li yöneticileri bile yok.
Marjinal gruplarla yürüyüş yapıyorlar.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Çanakkale halkına marjinal diyemezsin Mehmet!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Aynı Gezi eylemlerinde CHP milletvekillerinin AK PARTİ
binasına yolladığı gibi.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Herkes marjinal
size…
MEHMET
DANİŞ (Devamla) - Sokakları kışkırtmaya çalışıyorsunuz ama başaramayacaksınız.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Yani bırak! Hâlâ herkes marjinal …
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Niçin? Çanakkale gerçekten barışın kenti.
Bakın…
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) - Rektör, Rektör! Mehmet, Rektöre gel!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Sorun ne? Ne istiyorsanız geleyim.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Rektör, Rektörü anlat!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Şimdi, bakın…
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – AKP’yi anlatma bana. Ben siyaset yapmadım, Rektörden
bahset!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Rektörün mahkemeleştiği tek bir kişinin olmadığını ifade
ediyor üniversite yönetimi.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Yasalara uyuyor mu ona bak!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Rektörün mahkemeleştiği tek bir kişi yok.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – İhalelere bak!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – İhalelere buyurun bakın.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – İşte, bakalım beraber.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Savcılığı davet edin,
kuruşuna kadar bakın.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Beraberce bakalım… Beraberce bakalım.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Bir de kendinize dönün bakın Çanakkale’de yaşadıklarınıza.
Lütfen, hiç kimse yapılanları gölgede bırakmaya çalışmasın.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Ya araştırma önergesini kabul edin de, işte bakarız ne var ne yok.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – “Üniversitede huzur
yok, baskı var.” diyor ya! Ya böyle baskı olan üniversiteye 500 tane yeni
akademisyen gelir mi? Türkiye’nin en başarılı öğrencileri gelir mi? Bu kadar
akademik yayın yapılabilir mi baskının olduğu yerde?
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – AKP’leşmiş ya Rektör onu kabul ediyorsunuz.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Siz yeni döneme alışmakta zorlanıyorsunuz.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Bu senin yeni dönemin!
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Yavaş yavaş alışacaklar.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Yani, yavaş yavaş. Herhâlde, tabiî, dönüşüm de böyle çok
kolay olmaz.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – “Yeni Türkiye” ne demek oluyor? Onu bir anlatır mısın bize?
MEHMET
DANİŞ (Devamla) - Çanakkale’de güzel şeyler oluyor.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Çok güzel şeyler olduğunu görüyoruz!
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Bu “Yeni Türkiye” ne demek?
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Üniversitede güzel şeyler oluyor.
Bakın,
“atılıyor” diyorsunuz ya, 2011, 2012, 2013 ayrılan akademisyen sayısı 40 tane,
önceki yıllara bakıldığında da ortalaması 40 tane.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Mehmet, Tıp Fakültesine gel!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Hangi fakülte dersen ona gelelim. Tıp Fakültesine… Sen
kiminle ilgili diyorsan ona gelelim.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Hapiste yatmış insanların alımına gel, Rektöre gel!
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Ancak, sanıyorum açman gereken bir konu şudur: Hani diyorsun
ya “yüz kızartıcı suç”, bunlar zamanın tezgâhlarıydı, 28 Şubat ürünüydü,
bugünler geride kaldı, insanları böyle töhmet altında bırakamayız.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Günümüze gel Mehmet, Rektör…
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – İnsanları böyle töhmet altında bırakamayız.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Araştıralım beraberce Mehmet, senin dediklerin doğru
çıksın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Bakın, ben onların hepsini senden daha iyi, ayrıntılarıyla
biliyorum.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Beraber araştıralım, beraber.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) - O insanlara o tezgâhı yapanların isimlerini de biliyorum.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Yan yana, beraber araştıralım.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) – Biraz kılavuzların yanlış diye düşünüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Sen kendini savunuyorsan mesele yok.
MEHMET
DANİŞ (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Daniş.
Lehinde
Hakkâri Milletvekili Adil Zozani…
Buyurunuz
Sayın Zozani.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AK PARTİ
grubunun bugün talihsiz günü çünkü bütün belalı konular bugüne yoğunlaştı,
cevap veremedikleri konular bugün gündeme geldi, cevap vermekte de
zorlanıyorlar. Doğrusu propaganda malzemesi de yeterince yok, izahta
zorlanıyorlar, onun için eski defterleri sürekli karıştırma gayreti içerisinde,
bir savunma içerisindeler. Bir nebze de anlıyorum bu ruh hâlini çünkü
söylenecek başka bir şeyleri yok.
Şimdi,
Çanakkale Üniversitesiyle ilgili olarak verilmiş araştırma önergesiyle biz
diğer üniversitelere de örnek teşkil edilmesi açısından böyle bir komisyonun
Meclis bünyesinde kurulmasında fayda görüyoruz.
Şimdi,
Ergenekon operasyonları dönemlerinde üniversite rektörleri, üniversite öğretim
görevlileri hükûmet karşıtı tutumlarıyla çok ilişkilendirilerek bir kısmı
cezaevinde, bir kısmı da meslekte pasivize edilmek suretiyle böyle bir
propaganda yürütüldü. Var mıydı öyle bir gayretleri, yok muydu, onların
yaptıkları meşru muydu değil miydi, o tartışmaya girmiyoruz ancak Hükûmetin bu
dönem uygulamalarında tıpkı eleştirdikleri öğretim görevlileri, üniversite
rektörlerinin pozisyonunda yeni, kendi partilerine yakın, kendi zihniyetlerine
yakın kadrolaşma gayreti içerisinde olduğunu görüyoruz. Kötüledikleri, tu kaka
ettikleri sistemi, bu defa kendileri açısından, kendilerine hizmet edecek
şekilde bir kadrolaşma faaliyetini üniversitelerde yaygınlaştırıyorlar.
Türkiye’de
gerçekten bütün üniversitelerin hâli içler acısıdır. Eğitim kalitesi giderek
düşüyor, OECD raporlarına da bu yansıdı.
Türkiye’de eğitimin kalitesinin özellikle fen ve matematik bilimleri
açısından, bu dallarda giderek geriye bir düşüşün olduğunu ifade ediyor
uluslararası bir kuruluşun verdiği rapor. Sadece bunu siyasi propaganda
malzemesi olarak ifade etmiyoruz, bizlerden bağımsız, Türkiye’den bağımsız bir
uluslararası kuruluşun raporunu hatırlatıyoruz, gündeme getiriyoruz. Türkiye’de
eğitim kalitesi her geçen gün biraz daha düşüyor. Türkiye’de üniversitelerde,
okullarda giderek partizanlık ön plana çıkıyor ve artık cemaatlerin güdümünde
bir yapılanmanın ayyuka çıktığını ifade ediyor.
Bir örnek
ifade edeceğim size. Şimdi, Diyarbakır Dicle Üniversitesi bir devlet
üniversitesi değil mi, bir kamu üniversitesi. Bir kamu üniversitesinin öğretim
görevlisinin bir başka özel üniversitede öğretim görevlisi olup Diyarbakır
Dicle Üniversitesinden maaş aldığını biliyor musunuz? Hatta bir adım daha
ötesini ifade edeyim. Diyarbakır’daki Dicle Üniversitesinde kayıtlı ve maaşını
oradan alan öğretim görevlisi federal Kürdistan bölgesindeki Işık
Üniversitesinde, bir cemaate ait üniversitenin rektörü pozisyonunda. Maaşını
kim ödüyor? Işık Üniversitesinin kamuoyuyla bir alakası yok, özel bir
üniversite. Parasını verir dilediği öğretim görevlisini çalıştırır ancak
maaşını devlet üniversitesinden alan bir öğretim görevlisini siz neye dayanarak
götürüyorsunuz oradaki üniversitenin başına koyuyorsunuz? Açık bulmuşlar, YÖK
Yasası’ndaki -yanlış hatırlamıyorsam- 38’inci maddedeki bir açığı yakalamışlar
ve o açığa dayalı olarak “yurt dışı faaliyet” adı altında kamuoyu
üniversitesindeki öğretim görevlisi özel bir üniversitenin rektörü olarak
atanıyor.
Geçtiğimiz
günlerde Çanakkale’ye gittim. Çanakkale’de sokakta dolaşırken, insanlarla çay
ocağında oturup sohbet ederken üniversitedeki bu sıkıntıyı önümüze getirdiler.
Çanakkale Üniversitesindeki bu sıkıntıyı önümüze getirdiler, bizimle
paylaştılar. Partizanlığın had safhaya ulaştığını, gerçekten öğretim
görevliliği görevini yapmak isteyen akademisyenlerin üniversiteden
dışlandıklarını bize söylediler.
Siz bu
serzenişe kulak vermek durumundasınız, bu serzenişi dikkate almak
durumundasınız. Araştırılması gerekiyorsa araştırılmalıdır. Böyle bir gündem,
hele hele ciddi ifadeler, iddialar içeren böyle bir araştırma önergesi önünüze
geldiği zaman bana ne diyemezsiniz, bize yakınsa problem yoktur diyemezsiniz.
Bakın,
eğer bir yerde çürüme varsa, bir yerde çürüme baş göstermişse, bu çürümeye eğer
siz çare bulamazsanız bu çürüme sizi alır götürür, sizi bitirir.
Defalarca
bu kürsüden ifade edildi, “Üniversite öğrencilerinin yeri cezaevleri değildir.”
denildi. Üniversite öğrencileri üniversitelerinde olmak durumundadır. Daha önce de bu bilgiyi sizinle
paylaştığımı hatırlıyorum. Bir öğrencinin çantasında ters lale kartpostalı
bulunduğu için “KCK operasyonları” adı altında cezaevine konuldu. Çantasında
ters lale kartpostalı bulundu, başka hiçbir suç delili yok ve iddianameye de bu
şekilde konuldu. Daha nice örneği sizinle paylaşabiliriz. Öğretim
görevlilerinin görevlerinden el çektirildiği bir sürü örneği önünüze
koyabiliriz. Üniversiteler bu durumdayken neme lazım tutumu içerisinde olmamızı
kimse beklemesin.
Bakın,
yukarıda Plan Bütçe Komisyonunda tartışıyoruz. Sayıştayın bu yılki
üniversitelerle ilgili, üniversite harcamalarıyla ilgili, özellikle ve
özellikle üniversitelerin döner sermayeleriyle ilgili ifadeleri, raporları
içler acısıdır: “Töhmet altında olmayan çok az üniversite var Türkiye’de.” Biz
değil, Parlamento adına denetim görevini yapan Sayıştay bunu söylüyor.
Sırtınızı buna çevirseniz büyük bir yanlış etmiş olursunuz.
Hükûmet
her defasında ifade ediyor “Üniversite sayısını artırdık.” diye. Eyvallah. Adı
olan ama binası olmayan Türkiye’de kaç üniversite olduğunu biliyor musunuz?
Kirada oturan kaç üniversite olduğunu biliyor musunuz? Kirada oturan,
rektörlüğe kiralanacak bina bulamayan üniversitelere bütçeden ayrılan paylara
lütfen bir bakın, geçen sene ayrılan paylara bir bakın, bu sene ayrılan
ödeneklere bir bakın.
Türkiye’de
“üniversiteler” deyince üç kentteki üniversitelere yoğunlaşılıyor; Ankara,
İzmir, İstanbul üniversitelerine yoğunlaşılıyor. Sanki üniversiteler sadece bu
üç kentte varmış gibi davranılıyor. Bu üç kentin üniversitelerine ayrılan pay
neredeyse diğer üniversitelerin tamamının toplamından daha fazladır. Yazık,
günahtır.
Çanakkale’deki
öğrenci, Aydın’daki öğrenci “üniversiteliyim” demek için bu üç kentten birine
mecbur mudur? Kendi kentindeki üniversite Ankara’daki üniversite koşullarında
niye eğitim imkânına sahip olmasın? Ama bu üniversitelerin tamamı, özellikle ve
özellikle gözlerden uzak tutuluyor. Sebebini açıkça ifade edeyim. Çünkü
buralarda, özellikle taşra üniversiteleri olarak görülen bu üniversitelerde
kadrolaşmanın daha kolay olacağını düşündüğünüz için özellikle görmezden
geliyorsunuz.
Bu
araştırma önergesi Türkiye’deki üniversitelerin içler acısı hâlini görmek
açısından vesile olur diye lehinde olduğumuzu ifade ediyoruz. Yüce
Parlamentonun da bu konuyu es geçmeyeceğini umut ediyoruz.
Sizleri
saygıyla selamlıyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Zozani.
Aleyhine,
Isparta Milletvekili Recep Özel.
Buyurunuz
Sayın Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisinin vermiş olduğu, bugünkü Danışma Kurulunda çoğunluk
sağlanamadığından dolayı buraya getirmiş olduğu önergenin aleyhindeyiz.
Şimdi
önergenin içeriğine baktığımız zaman, acaba böyle bir önerge verilebilir mi
diye İç Tüzük’e ve Anayasa’ya bakmak gerekiyor.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bundan sonra sana danışacağız Recep Özel, sana danışacağız!
RECEP
ÖZEL (Devamla) – Bakalım, her zaman bakalım, bunda da bakalım.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sen böyle söylüyorsan, bundan sonra “Sayın Recep Özel,
araştırma önergesi nasıl yazılır?” diyeceğiz! Senden müsaade alıp yazacağız!
RECEP
ÖZEL (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi bu tür öneriler getirdiği zaman daha
içeriği olan, daha kaliteli olan, daha içi dolu olan, içi boş olmayan iddialar
gündeme getirirse milletin, Meclisin vaktini boş yere harcamayız.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bundan sonra onu da söyleyecek, nasıl konuşacağımızı.
Önceden konuşma metinlerimizi göndereceğiz, siz nasıl takdir ederseniz öyle
konuşacağız.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – “İçi boş” derken neyi kastediyor Beyefendi?
RECEP
ÖZEL (Devamla) – Bakın, önergeyi okuduğunuz zaman “Bir üniversitede yapılan
birtakım iş ve eylemlerin yanlış olduğu iddia edilmektedir.” deniyor. Bu iddia
kime göre yanlış? Size göre yanlışsa, gidersiniz, idari merciler tarafından
yapılacak olanlar vardır, adli merciler tarafından yapılacak olanlar vardır.
Bir de
ayrıca bir konu… Bir ilin milletvekili kendi ilinin üniversitesini Meclis
kürsüsüne çıkıp kötüleyebilir mi yahu? Bakın, bir kötü…(CHP sıralarından
gürültüler)
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) – Üniversiteyi
kötülemiyoruz, rektörü…
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Sen anlamamışsın. Önce oku, oku!
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, hatip konuşamıyor.
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Anlatayım. Bir
üniversite öğrencisi eğer bir üniversitenin aleyhine bir propaganda yapıyorsa,
konuşuyorsa o 17 öğrencinin orayı tercih etmesinin önüne geçiyor, onu
engelliyor. Şimdi bir milletvekili çıkıyor “Benim Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi, şurada şurada şöyle kötülükler var, bilimsel anlamda geriye
gitti, şunu etti, bunu etti.” diyor, kendi ilinin, Çanakkale ilinin
üniversitesini gelecek yıllarda tercih edecek öğrencilere katbekat ne kadar
engel olabileceğini… Gelecek yıllarda -hiç ümit etmeyiz, arzu etmeyiz-
Çanakkale’deki üniversiteyi tercih edecek öğrencilerde bir düşme olursa bunun
sorumlusu Çanakkale Milletvekili, bu önergenin sahibidir diyorum efendim. (CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bravo! Bravo!
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) – Aynaya bakarak konuşma!
RECEP
ÖZEL (Devamla) – Ben, daha ciddi önergeler veriliyor… Bu rektörümüzü bakın,
tanımam, etmem, bilmem. Eğer rektörümüz bu kadar CHP’yi zıplatacak işler
yapıyorsa kesinlikle gayet çok güzel işler yapıyordur, çok güzel işlerin altına
imza atıyordur; yoksa siz zıplamazsınız. Siz iyi işlerin altında olmazsınız,
imzanız olmaz. Nerede kötü, nerede böyle toplumu kutuplaştıracak, nerede
ayrıştıracak işler varsa hep sizin dönemde olmuştur.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Ayrıştırmayı siz yapıyorsunuz.
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Eski rektör dönemini biraz önce geldi Sayın Çanakkale
Milletvekilimiz burada anlattı. İlinizin üniversitesinin son on yıl içerisinde
öğretim üyesi anlamında, araştırma görevlisi anlamında…
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – İki yıl…
RECEP
ÖZEL (Devamla) - İki yıl içerisinde 3 kat arttığını, öğrenci sayısının 14
binden 40 bine geldiğini burada anlattı, ifade etti.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Türkiye’de de arttı.
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Bakın, Çanakkale küçük bir il, küçük bir ilimiz. Çanakkale
ekonomisi bu öğrencilere, üniversiteye dayanır.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Siz kurmadınız onu.
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Bu üniversiteye bu tür önergeler getirerek ayağına çomak
sokmayın, baltalamayın. Yapılmış olan güzel işleri, iyi işleri gelin burada
anlatın.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Üniversitenin yaptığı bilimsel çalışmaları anlatsana.
Anlatsana varsa iyi şeyler, onları da sen anlat.
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Meclis tarihine geçiyor bu. Kendi ilinin üniversitesini kötüleyen
bir milletvekilinin araştırma önergesinin altına imza atarak buraya getirmesi…
Burada tarihe geçiyorsunuz. Bu konuda sizi de tebrik ediyorum bir ilki
başardığınız için!
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Rektörünüz iki yıldır hangi bilimsel çalışmayı yaptı,
anlatsana. Hangi konferansa katılmış, bir anlatsana.
RECEP
ÖZEL (Devamla) – Şimdi, bir diğer konu… Diyor ki burada önerge sahibi: “Rektör
bey üniversite öğretim elemanlarının özlük haklarını ellerinden alıyor.” diyor.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Bize göster onları, biz bilmiyoruz. Yaptığı iyi şeyleri biz
bilmiyoruz, sen anlat!
RECEP
ÖZEL (Devamla) – Ya, hiç üniversite rektörü özlük haklarını elden alma gibi…
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Yok, başkası alacak, o almayacak da sokaktaki vatandaş
alacak!
RECEP
ÖZEL (Devamla) – Özlük hakları Anayasa’yla konulur, yasalarla konulur. Özlük
haklarını koymak, kaldırmak rektörün elinde değildir. Ben oradan şunu
anlıyorum: Bu rektörümüz, birileri oradan mamalanıyordu, acaba bu mamalarını
kestiğinden dolayı mı “Özlük hakları elinden alınıyor.” diye amaç
ediniyorsunuz, onu söylemek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Mamalanmayı en iyi bilen sizsiniz. Mamalanmayı sizden başka
bilen yok.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Bundan iyi savunma olmaz Recep, bravo vallahi!
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Mamalanmada ustasınız, usta, usta!
RECEP
ÖZEL (Devamla) – Verilen önergenin Meclisi gereksiz yere işgal ettiğine… Bugün
gündemimizde uluslararası sözleşmeleri görüşüp karara bağlayacağız. Ondan
dolayı katılmadığımızı yüce heyetinize sunuyor, hepinize saygılar sunuyorum
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Önergeyi…
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Pardon, buyurunuz Sayın Sarıbaş.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, benim önergemi bir tehdit unsuru olarak
söyledi. Ayrıca, önergem için “İçi boş ve bu önerge verilemez.” dedi. Onun için
söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın,
Isparta Milletvekili Recep Özel’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle şunu
şöyle söyleyeyim: Az önceki konuşma mı arkadaşımız tehdit eder şekle, hâle
getirdi. Benim konuşmamda hiçbir şekilde, bundan sonra Çanakkale ve başka
şekilde tehditkâr ve tehdit diye bir unsur yoktur. Böyle bir şey oluşamaz.
Türkiye Parlamentosunda her çıkan milletvekili her soruşturmasında, her
konuşmasında, eğer araştırmasında ciddi bir konuşma yapıyorsa bunun arkasından
da “Tehdit eder.” diye konuşuluyorsa bu Parlamentoda, bu Türkiye
Cumhuriyeti’nde hiçbir zaman için burada bir demokrasiden bahsedemezsiniz,
Türkiye’de hukuk devletinden bahsedemezsiniz, bu Parlamentoda hiç kimseyi doğru
anlamda konuşturamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Çok
değerli milletvekilleri, ben burada -az önce Çanakkale Milletvekilimin de
söylediği gibi- üniversiteyle ilgili, tüzel kişilikle ilgili hiçbir şey
söylemedim; bir rektörle, uygulamalarıyla ilgili söyledim ve rektörle ilgili
sıkıntıları söyledim, rektörle ilgili halkın ve üniversitenin geri gitmesiyle,
uygulamalarıyla ilgili söyledim, detaylarına kadar da girmedim ama “Gelin bunu
araştırın.” anlamında söyledim. Burada AKP’nin buraya yardım etmesinden ya da
ilişkilerinden ya da Çanakkale’ye yardımlarından bahsetmedim. Üniversitelerin
içinde insanları çoğaltabilirsiniz, üniversiteye istediğiniz kadar öğrenci
alabilirsiniz, üniversite binalarının metrekarelerini çoğaltabilirsiniz ama
nitelikli öğrenci, nitelikli bir akademisyen, nitelikli bir profesör
yetiştirebiliyor musunuz, ona bakılmalıdır.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Öğrenciler oraya sınavla giriyorlar ama. 40 bin çocuğa
ne olacak? Hakkını verin!
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) – Cevap veriyorum. O anlamda Türkiye’de dünya üniversiteleri
değil, iki yıl içerisinde… Yine, YÖK’ün araştırmaları ve sizin Hükûmetinizin
yaptığı araştırmalarla birlikte Türkiye’de ilk 50 üniversite içerisine girerken
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, son iki yıldır ilk 50 içerisinde yer
almamıştır.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Ne yani, Çanakkale’deki öğrenciler kötü mü? Nitelikli
öğrenciler yok mu? Haksızlık yapma!
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) – Bunun için daha da iyi… Eğer yüzde itibarını biliyorsanız,
üniversite sayısının Türkiye’de arttığını da biliyorsanız, ki eskiden az
olmasına rağmen 50 içerisine giriyorsa… Çoğaldı da, çoğalmasıyla birlikte 50’ye
giremiyorsa, efendim, daha da kötü.
İHSAN
ŞENER (Ordu) – Niye?
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) – O zaman şunu söylüyorum: O zaman bunun içerisinde benim
eski rakamı yüzde 20 diye söylemem gerekir.
Çok
değerli arkadaşlarım, lütfen sapla samanı karıştırmayınız. Rektörle ilgili
araştırma önergesi dedim, üniversiteyle ilgili demedim. Halkla ilişkilerini ve
orada insanları öldürülen… Ve kanser hastalığıyla ilgili acı çeken ve kanayan
insanların orada yok yazıldığından, bununla ilgili öğretim görevlilerinin
haklarının alındığından da bahsettim. Bu kadar insafsız olmayın, bunları görün
diye söyledim.
Çok
teşekkür ederim.(CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Öğrencilere niteliksiz dedi ya! Neresi niteliksiz ya!
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaş ve arkadaşlarının Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde 2011’de yeni
rektör atamasından sonra ortaya atılan iddiaların araştırılması amacıyla
2/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Ekim 2013 Perşembe günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul
edilmemiştir. (Gürültüler)
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) – Öğrencilere niteliksiz dedin ya! 40 bin çocuğa yazık
değil mi! İmtihanla girdiler. Sen kendine bak!
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, sakin olalım lütfen, konumuz kapanmıştır.
Gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına
geçiyoruz.
1'inci
sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik
Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz..
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci
sırada yer alan Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü
sırada yer alan Güneydoğu Avrupa Savunma Bakanları Süreci Çerçevesinde
Koordinasyon Komitesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Güneydoğu Avrupa Savunma Bakanları Süreci
Çerçevesinde Koordinasyon Komitesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/390) (S.
Sayısı: 322) (x)
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen
birleşimde tasarının 2’nci maddesi kabul edilmişti. Şimdi 3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sedef Küçük.
Buyurunuz
Sayın Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 322 sıra
Sayılı Kanun Tasarısı üzerine söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, “En iyi zamanlardı, en kötü zamanlardı.” diye başlar Charles
Dickens’ın “İki Şehrin Hikâyesi” eseri. Ve devam eder “Bilgelik çağı idi,
aptallık çağı idi. İnanç devriydi, şüphecilik devriydi. Aydınlığın mevsimiydi,
karanlığın mevsimiydi. Umudun baharıydı, umutsuzluk kışıydı.” İşte yaşadığımız
çağ da, yaşadığımız bölge olan Orta Doğu da bugün tam Dickens’ın anlattığı
gibi. Belki yirmi yıl sonra tarihçiler yaşadığımız döneme ve yaşadığımız coğrafyaya
baktıklarında büyük umutları ve hayal kırıklıklarını, büyük değişimleri ve bu
değişimlerin yarattığı çelişkileri görecekler. Dünyanın yeniden biçimlendiğini
anlatacaklar. Hem değişimin yarattığı heyecanı hem de ödenen bedelleri
yazacaklar. Ödenen bedeller derken değişen veya değişeceği
(x) 322 S. Sayılı Basmayazı 23/10/2013 tarihli
8’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
öngörülen
sınırlardan bahsetmiyorum. Bahsettiğim bedel insanların hayatlarıdır. Birer
sayıya indirgediklerimiz, her gün gazetelerde birer istatistik olarak
okuduklarımız, televizyonda rakam olarak gördüklerimiz insan hayatlarıdır ve
sözü edilen her bir ölümün ardında da
bir trajedi yatmaktadır. Bütün bu ölümlerin başka trajedilerin doğumuna neden
olacağı da aşikârdır.
Son bir
yıl içinde Orta Doğu’da bombalı saldırılarda ve çatışmalarda ölen insan sayısı
Avrupa’nın orta boy bir kentinin nüfusu kadardır, yalnızca Suriye’de ölenlerin
sayısı 100 binlerle ifade edilmektedir. Milyonlarca insan doğdukları
topraklardan göç etmek zorunda kalmıştır. Bu yalnızca Suriye’yle sınırlı
değildir, Batı Afrika’dan Afganistan’a kadar her yerde kan ve barut kokusu
vardır. Bu sorun yalnızca son üç yılın, beş yılın sorunu değildir; Orta
Doğu’nun tarihi kanlı bir tarihtir, bir şiddet tarihidir ancak bölge giderek
daha fazla istikrarsızlığın, savaşın ve kanın içine batmaktadır. Bu kan ve
barut kokusunun Orta Doğu’yla sınırlı kalması da mümkün değildir; yayılması ve
kalıcılaşması artık kaçınılmaz görünmektedir. Bunlar hepimizin yakından bildiği
ve özellikle son iki yıl içinde tanık olduğu gelişmeler ancak sorun ne olduğunu
saptamakta değil, sorun ülkemizin karar vericilerinin buna karşı ne
yaptığındadır. (CHP sıralarından alkışlar) Bunun için Adalet ve Kalkınma
Partisinin iktidarında izlenen dış politikanın sonuçlarına bakmak gerektiğini
düşünüyorum.
Türkiye
son beş yılda bölgede lider ülke olma hevesiyle çıktığı yolda yalnızca bölgede
değil hemen her platformda yalnızlaşmaya başlamıştır. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu yalnızlaşma giderek bir izolasyona dönüşmektedir. Nitekim kimi
bürokratlar bu yanlış dış politika anlayışını savunmak adına “değerli
yalnızlık” diye uluslararası dış politika literatüründe çok da anlamlı
sayılmayacak bir kavramın arkasına saklanmak zorunda kalmışlardır. Doğu
Akdeniz’de ilişkimizin normal ve dostane sayılabileceği hiçbir ülke
kalmamıştır, komşu Irak Hükûmetiyle ilişkiler oldukça gerilemiştir, İran ve Rusya
ile Orta Doğu’da alınan pozisyon nedeniyle ilişkilerimiz gerilimlidir. Bazı
ülkeler Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının mezhep odaklı dış politika
yaklaşımını saldırgan bulmaktadır. Özellikle, Suriye’de iktidarın destek
verdiği bazı örgütlerin yaptıkları kabul edilemez eylemlerde Türkiye’nin de
sorumlu olduğuna dair bir algı vardır. Bütün bu gelişmeler değerli yalnızlığın
aslında dış politikanın iflasından başka bir anlam taşımadığının kanıtıdır.
Elbette dış politika yalnızca çıkarlar üzerine kurulmamalıdır, elbette ilkeli
olmak gerekir ama bütün bunlar yapılırken de düşmanlık yaratılmamalıdır çünkü
bu kadim coğrafyada dostluklar ve ittifaklar ne kadar geçiciyse düşmanlıklar da
o kadar kalıcıdır. Bu nedenle, politika oluştururken uzun soluklu ve halkları
kendimize düşman etmeyecek stratejiler gereklidir.
Türkiye’de
dış politika Adalet ve Kalkınma Partisi dönemine kadar siyasetler üstü
algılanmış ve politikalar buna göre oluşturulmuştur. Geleneksel Türk dış
politikası özellikle Orta Doğu’da dengeleri sert bir biçimde bozacak
yaklaşımlardan sakınmak üzere kuruluyken Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı
sonrasında çatışan taraflar arasında mezhepsel saiklerle tercihlerde
bulunulmuş, politikalar böyle belirlenmiştir. Özellikle, modern, demokratik ve
laik bir devletin politikalarını mezhepçi kutuplaşma üzerine oturtmasını kabul
etmemizin mümkün olmadığını belirtmek isterim. Mezhep temelli kutuplaşmaların
tarafı olmanın ve yapılan ideolojik tercihlerin orta vadede Türkiye’yi cihatçı
akımların yaratacağı olumsuzluklarla karşı karşıya bırakma tehlikesi göz ardı
edilecek bir tehdit değildir. Görünen odur ki Orta Doğu’ya Türk modeli sunmak
ve Orta Doğu’yu Türkiye’ye benzetmek adına çıkılan yolda Türkiye hızla Orta
Doğululaşma eğilimine girmiştir, bu da oldukça tehlikeli bir süreçtir.
Suriye’de
rejime karşı savaşan aşırı yapılanmalar Türkiye yolunu kullanmakta, lojistik
destek sağlamakta, dış işleri ve güvenlik güçleri de bunlara göz yummaktadır.
Elbette bunların sonuçları vardır ve ortaya çıkmaya başlamıştır. El Kaide ve
uzantısı örgütler Türkiye’yi tehdit edecek kadar küstahlaşabilmektedirler. Bu
güçlerin Arap ülkelerinde yaşanan değişim sonrası bölgede ortaya çıkan boşluğu
doldurmak için attığı adımlar Batılı ülkeleri kaygılandırdığı kadar Türk
halkını da kaygılandırmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, dış politikalarda yapılan yanlışlıklar konusunda Cumhuriyet
Halk Partisi her fırsatta iktidarı uyardı, sorunların barışçıl yöntemlerle
uzlaştırarak çözümü konusunda yol gösterdi, “Yurtta barış, dünyada barış.”
ilkesini sürekli hatırlattı; mezhep temelli oluşturulan politikaların eninde
sonunda ülkemize zarar vereceği her fırsatta anlatıldı, kısa vadeli çıkarlar
üzerine kurulan stratejilerin El Kaide gibi radikal grupları besleyeceği, bunun
da ağır sonuçlarının olacağı sürekli vurgulandı ancak iktidar, her konuda
olduğu gibi bu konuda da uyarılara kulak asmak yerine bildiğini okudu; maalesef
sonuç ortada.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın başında dediğim gibi, tarih
bugünleri yazacak; Türkiye'nin aldığı tavrı ve bu tavrın sonuçlarını da
yazacak. Bu dönem anlatılırken ülkemizin, savaşın ve çatışmaların bir parçası
olarak değil, kalıcı ve sürdürülebilir bir barışın mimarı olan, buna katkı
veren bir ülke olarak anılmasının gelecek kuşaklara bırakılacak en önemli miras
olduğunu düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Küçük.
Şahsı
adına Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can.
Buyurunuz
Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
322 sıra
sayılı uluslararası sözleşmeyle ilgili konuşmak istiyorum. Konuşmama geçerken,
AK PARTİ hükûmetleri dış politikada özellikle istikrar, mütekabiliyet,
mazlumların yanında yer alan, Türkiye’nin meşru menfaatlerini koruyan, sadece
Türk insanının değil, bütün mazlum ve mağdur insanların yanında yer alan bir
dış siyaset izlemiştir. Bu dış siyaset de tabii ki iç siyasetle birlikte
istikrarı AK PARTİ hükûmetleri döneminde huzura, vukua kavuşturmuştur. Bu
nedenle, AK PARTİ hükûmetlerinin dış politikadaki bu güzel tavrı dünyadaki
bütün ülkelere, bütün insanlara örnek olmuştur.
Burada da
özellikle Güneydoğu Avrupa’da bölgesel güvenlik, istikrar ve iş birliğini
geliştirmek ve iyi komşuluk ilişkilerini güçlendirmek amacını taşıyan,
Güneydoğu Avrupa savunma bakanlarıyla ilgili 31 Mart-1 Nisan 1996 tarihinde
Tiran, Arnavutluk’ta yapılan toplantıyla başlamıştır. Bu toplantıya, söz konusu
sürece ABD, Arnavutluk, Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Yunanistan,
Türkiye, Ukrayna gibi ülkeler gözlemci statüsünde iştirak etmektedir.
Netice
itibarıyla, uluslararası sözleşmeler Anayasa’nın 91’inci maddesine göre kanun
hükmündedir.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – 90, 90…
RAMAZAN
CAN (Devamla) – Dolayısıyla, kanun hükmünde olan uluslararası sözleşmeler
komisyonlarda dahi bir müşterek mutabakat içerisinde geçmekte, Genel Kurulda
ise yürürlüğü onaya sunulmaktadır. Dolayısıyla, uluslararası sözleşmelerin
komisyonlarda reddi Türk hukuk siyaseti adına hiçbir zaman geri dönmemiştir, bu
uygulama da devam etmektedir ama her ne hikmetse son zamanlarda uluslararası
sözleşmeler üzerine değil, uluslararası sözleşmeler görüşülürken yine,
maalesef, kısır iç siyaset, dış siyaset çekişmelerine girilmektedir. Bu nedenle
buraya çıkan hatiplerin uluslararası sözleşmede, varsa bilgileri dağarcığında
onları deklare etmelerini beyan ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarında alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Can.
Şahsı
adına, İstanbul Milletvekili, Mehmet Doğan Kubat.
Buyurun
Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Akşamdan veriyorlar ellerine, herkes aynı şeyi konuşuyor.
BAŞKAN –
Lütfen sakin dinleyiniz.
Buyurunuz
Sayın Kubat.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; esasen bu Mecliste güzel bir
teamül var uluslararası sözleşmelerin görüşülmesine yönelik olarak bugüne kadar
mutabakatla. Çünkü, bunlar, gerçekten, ülkemizin uluslararası planda ikili
ilişkilerini güçlendiren, geliştiren ve…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Tutuklu milletvekilleri teamülü de var bu Mecliste!
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla) -…iş dünyasını kapsayan önemli anlaşmalar. Dolayısıyla, ama,
bu, son günlerde maalesef biraz sekteye uğradı. Ben, bundan sonra inşallah
devam edeceğini düşünüyorum. 322 sıra sayılı Kanun Tasarısı da bu minvalde bir
sözleşmedir.
Ben,
kanunun hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Kubat.
Soru-cevap
bölümüne geçiyorum.
Sisteme
girmiş sayın milletvekillerimiz var.
Sayın
Ağbaba…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, Değerli Bakan; siz de bölgeyi iyi biliyorsunuz. Ankara’da, İstanbul’da
okullar 16 Eylülde açıldı. Burada bulunan milletvekillerinin çocukları 16
Eylülde okula başladı. Bizim Malatya’da -utanarak söylemek istiyorum- köy
çocukları, yoksul aile çocukları maalesef bir, bir buçuk ay sonra okula gitmeye
başlıyorlar. Bunun sebebi, her yıl gerçekleşen bu taşımalı eğitimle ilgili
problemler. Maalesef, paralar, minibüse ödenecek ücretler bölgeye göre
ayarlanmıyor. Her yıl, Malatya’da doğan çocuklar, Ankara’da, İzmir’de,
İstanbul’da doğan çocuklardan okula bir, bir buçuk ay sonra başlıyor, buradaki
sayın milletvekillerinin çocuklarından okula geç başlıyor. Bu konuda,
önümüzdeki yıl hiç olmazsa -bu yıl geçti- bu ücretlerin düzeltilmesini, bu
konuda gerekenin yapılmasını sizden Malatya’da köy okulunda okumuş bir insan
olarak rica ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın
Akar…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, Kocaeli ili fert başına vermiş olduğu vergi ile
Türkiye 1’incisi ama kent olarak Türkiye 2’ncisi İstanbul’dan sonra ve yaklaşık
kişi başına size 1.800 TL para ödüyor. Yani, Türkiye’deki birçok işin çözümünde
Kocaeli’den almış olduğunuz vergileri kullanıyorsunuz. Buna karşılık, illere
yapmış olduğunuz yatırımların ortalaması kişi başına 1.600 TL; Kocaeli’de kişi
başına düşen rakam, 450 TL. Yani Türkiye ortalamasının da çok altında ve
79’uncu sırada, 81 il içerisinde 79’uncu sırada. Şimdi, her yıl nüfusu 40-50
bin artan Kocaeli’de, her yıl dershanelere, okullara ihtiyacı olan Kocaeli’de,
her yıl hastanelere ihtiyacı olan Kocaeli’de, her yıl yeni yollara ihtiyacı
olan Kocaeli’de bu yapılan reva mıdır? Artırmayı düşünüyor musunuz? Yoksa…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Sayın
Öğüt… Sayın Öğüt yok.
Sayın
Doğru…
REŞAT
DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kalkınmayla
ilgili Sayın Bakanımız olunca bir soru sormak istiyorum ben de. Tokat ili
teşvik sisteminde 5’inci bölgede bulunmaktadır. 5’inci bölgede bulunması
münasebetiyle özellikle bazı organize sanayi bölgelerimizde hiç yatırım yoktur.
Mesela Turhal, özellikle Zile, Niksar gibi organize sanayi bölgelerine ciddi
manada hiçbir teşvik yapılmamıştır, yatırım da yoktur ancak Tokat merkez ve
Erbaa’da biraz, kısmi olarak vardır. Tokat ilinin 6’ncı bölge kapsamına
alınması noktasında halktan bir istek ve destek vardır. Bu noktalarda, Sayın
Bakan olarak ne söylemek istersiniz Tokatlılara? Onu öğrenmek istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Sayın
Tanal…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, İstanbul ili Tuzla ilçesi, Üsküdar ilçesi, Pendik, Sultanbeyli, Beykoz
ve Şile ilçelerinde, ilkokul ve ortaokullarda, Millî Eğitim Müdürlüğü
tarafından okulun temizliğini yapacak personel tahsis edilmediği için buralarda
okul aile birlikleri dışarıdan personel tutmakta ve bu paralar da okul
öğrencilerinin velilerinden toplanmakta. Bu açıdan velilerimiz mağdur. Bununla
ilgili, okullara temizliği yapmak üzere memur istihdamını düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın
Atıcı…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Bingöl’de 2 tane yol yapılıyor. Birisi Bingöl-Genç-Servi yolu;
biliyorsunuz, Servi artık köy yoludur; bunun kilometresini 3,5 milyon liraya
davet usulüyle verdiniz. Hemen yanı başında, aynı coğrafyada, Bingöl-Diyarbakır
yolu yapılıyor, bunu ihaleyle yaptınız ve bunun kilometresini 1,5 milyon liraya
yaptınız. Şimdi, birisi ana yol, kilometresi 1,5; öbürü köy yolu, kilometresi
3,5 milyon. Şimdi, birisi davet usulü olunca rakam yükseliyor, öbürü ihale
usulü olunca rakam düşüyor. Bunu bana bir izah etmeniz gerekiyor, Bingöl halkına
izah etmeniz gerekiyor. Nedir bunun altında yatan? Bizim anlamadığımız,
aklımızın yetmediği konu nedir bu fiyat farkı açısından?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Ağbaba eğitimle… Malatya’da daha böyle özel bir durum anladığım kadarıyla; eğer
bana bir not iletebilirse okul, güzergâh ismi, onu Malatya Valiliğimize
iletebiliriz, Millî Eğitim Müdürlüğümüz kanalıyla konuyla ilgilenebiliriz. Ama,
şunu belirtmek isterim: Eğitim hükûmetimizin birinci öncelik verdiği bir konu.
Hükûmet olduğumuz tarihten bu yana bütçemiz içinde en büyük payı hep eğitime
ayırdık.
Taşımalı
sistem de aslında sağlıklı bir sistem. Her köye küçük küçük birimler yapmak
yerine, bütün branşlardan hocalarımızın olduğu daha nitelikli bir eğitimin
sağlandığı okulların oluşturulması, oraya da çocuklarımızın taşınması aslında
sağlıklı bir yaklaşım. Tabii, nüfusa göre buna bakmamız gerekiyor. Çok düşük
nüfusun olduğu yerde kurum oluşturursanız bunun da çocukların eğitim kalitesi
açısından problemleri olabilir. Tabii, dediğim gibi özel bir durum. Eğer not
verirseniz ben valiliğimize ileteceğim, ilgilenmelerini isteyeceğim.
Sayın
Akar Kocaeli’de vergide fert başına birinci olunduğunu ama harcamalar konusunda
yeterince…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Yatırımlar, yatırımlar efendim.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Yatırımlarla mı ilgili dediğiniz, tamamı?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Evet, yatırımlarda destek almada 79’uncu sıradayız.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Evet. Bir defa, şunu belirtmek isterim: Vergiye
göre harcama yapma diye bir usulümüz yok bizim ülke olarak. Biliyorsunuz, biz
üniter bir yapıya sahibiz. Bütün vergiler bir havuzda toplanır, ülkenin bütün
vergileri nereden olursa olsun bir havuzda toplanır, daha sonra da ihtiyaca
göre, kurumlarımızın, sektörlerin ihtiyaçlarına göre, taleplerine göre
planlamalar yapılır ve tahsisatlar yapılır. Sizin vergiye dayalı, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, illerin ödediği vergiye bağlı bir harcama öneriniz mi var,
böyle bir sistem mi öngörüyorsunuz; doğrusu onu öğrenmek isterim. Böyle bir
yaklaşımımız yok bizim.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Hayır, efendim, Türkiye ortalamasından hakkımız olanı
istiyoruz.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Vergilerimiz bir havuzda toplanır, ihtiyaçlar
ayrıca alınır, ihtiyaçlar neyse ona göre dönemsel olarak yatırımlar artabilir,
azalabilir, bazı büyük yatırımlar tamamlanır, düşer, başladığında tekrar artar.
Yalnız,
şunu da belirtmek isterim: Yatırımlarımızın tamamını da ayrıştıramıyoruz;
özellikle ulaştırmada, birçok şehri kesen yatırımlarda, enerji gibi, ulaştırma
gibi çeşitli yatırımlarımızın iller bazında ayrımını yapmak kolay değil takdir
edersiniz birçok ili kestiği için. Dolayısıyla, Kocaeli’ne yatırım yapmamak
diye bir şey söz konusu olamaz, çok ciddi yatırımlar yapılıyor Kocaeli
ilimizde. Üniversitemize orada, teknik, teknolojik altyapımıza, şirketlerimize
önemli yatırımlar yapıyoruz. Kocaeli’ne yatırım olmasa herhâlde bu kadar hızlı
büyüyüp gelişemezdi; en hızlı büyüyen, gelişen bölgelerimizden bir tanesi, özel
sektörümüzün de çok dinamik olduğu bir ilimiz.
Sayın
Doğru, Tokat’la ilgili bir soru sordu “5’inci bölgede, 6’ncı bölge olamaz mı?”
diye. Şunu çok açık bir şekilde ifade etmek isterim: Hiçbir ille ilgili bu
anlamda özel bir değerlendirme yapılmadı. 61 tane kriterle, kişi başına
gelirden tutun, İnternet kullanımından yol meselesine, birçok kriterle; eğitim,
sağlık, 61 tane kriterle, tamamen bilgisayar ortamında bir modelle illerimizin
sosyoekonomik gelişmişlik düzeyine göre sıralaması yapıldı; sadece ekonomik
değil, bakın, sosyoekonomik, sosyal ve ekonomik bütün göstergeleriyle. Burada
da hangi gruba düşüyorsa illerimiz onlar ilan edildi. Ancak bunlar zaman zaman
güncellenebilecek çalışmalardır. Yeniden güncellediğimiz zaman tabii ki yeni
değerlendirmelerle ne çıkabileceğini şimdiden kestirmemiz mümkün değil. Ancak
5’inci bölge teşvik açısından gerçekten çok da elverişli bir bölge; onu da
belirtmek isterim.
Ayrıca,
bazen teşvik sistemimizde şöyle bir nokta kaçırılıyor: Bölgesel boyut teşvik
sistemimizin sadece bir bölümünü oluşturuyor, onun dışında stratejik sektörler
var hiç bölgeye bağlı olmayan. 5’inci bölge sektörleri var, hiç bölgeye bağlı
değil; genel teşviklerimiz var, onlar bölgeye bağlı değil. Yani, bir taraftan
da bu tasnife bağlı olmayan, tamamen sektörel olan da epeyce bir teşvikimiz
var. Onu da özellikle belirtmek isterim.
Sayın
Tanal, eğitimde İstanbul’da temizlik meselesine ilişkin bir soru yönelttiler
okullarla ilgili. Tabii, Millî Eğitim Bakanımız olsa daha detaylı bir cevap
verebilirdi ama ben genel olarak şunu söyleyebilirim: Önemli bir konu tabii,
okullarımızın temizliği şüphesiz ki hepimizin hassas olması gereken bir konu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bu konuda özellikle İŞKUR aracılığıyla toplum
yararına çalışma programlarına katkıda yaptığımız değerlendirmelerde Millî
Eğitime öncelik veriyoruz, okullarımızın temizliğine öncelik veriyoruz.
Sayın
Atıcı…
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Bakan, süreniz doldu.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Bir dakika izin verin Sayın Başkan, önemli bir konu.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sadece bir dakika müsaade edin.
BAŞKAN –
Bir dakika, buyurunuz.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Atıcı Bingöl’de iki yolun fiyatını
mukayese edip “Niçin farklı?” dedi. Yollara bir bakarsanız, iki tane aynı
fiyatlı yol var mıdır, bilemiyorum ben. Yol dediğimiz maliyetler bazen 10 kat
bile fark edebilir nerede olduğuna bağlı olarak, alanın dağlık yapısına,
olmayışına bağlı olarak, coğrafi koşullara bağlı olarak çok değişebilir.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – İhale yöntemine bağlı olarak.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bakın, Servi bölgesi, gidip görmenizi isterim
doğrusu; nasıl tabiat şartlarında bir bölge olduğunu, gidip o yolu kendiniz de
bir gezin.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Ben gördüm Sayın Bakanım.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Çok zor şartlarda olan bir yoldur; sürekli
virajların olduğu, son derece zor bir coğrafyanın olduğu, güvenlik
meselelerinin çok çok önemli boyutlarda olduğu bir yoldur. O yolu gidip değişik
özellikleriyle tanıdıktan sonra eminim bu farklılığı siz de…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayın Bakan, ben gördüm de niye davet usulü yaptınız, niye
ihale yapmadınız?
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Onu Ulaştırma Bakanımıza sorarsanız size
detaylı cevap verirler.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Vermiyorlar, bütün soru önergelerimiz cevapsız kalıyor.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Burası özellikli bir yer, güvenlik açısından da
özellikli bir yer.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Onu gayet iyi biliyorum ama ihale yöntemi değiştirmez efendim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Yazılı olarak cevap verirsiniz Sayın Bakan, eğer cevaplamadığınız sorular
varsa.
3’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Şimdi,
tasarının tümünü oylamadan önce oyunun rengini belirtmek üzere, lehinde Isparta
Milletvekili Recep Özel.
Buyurunuz
Sayın Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İki
günden beri görüşmekte olduğumuz Güneydoğu Avrupa Savunma Bakanları Süreci
Çerçevesinde Koordinasyon Komitesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın son hâline geldik. Ben bu anlaşmanın,
sözleşmenin tüm milletimize, devletimize hayırlı uğurlu olmasını temenni
ediyorum.
Benden
sonra, yasanın aleyhine çıkacak olan Kamer Genç’in de Meclisin mehabetine
yakışır bir konuşma -bizlere hakaret etmeden- güzel bir konuşma yapmasını
temenni ediyorum, ümit ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Aleyhte,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç.
Buyurunuz
Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bir uluslararası anlaşmayı müzakere ediyoruz.
Burada kanunun sahibi Ahmet Davutoğlu piyasada yok, bu Meclise bir gün
gelmiyor. Nereye gidiyor? Yüzü yok bu memlekete gelmeye, bu Meclise gelmeye
yüzü yok.
Şimdi,
Dışişleri Komisyonu Başkanı -gazetelerde var- gitmiş Maliki’yi Türkiye’ye davet
etmiş. Ettiniz mi, etmediniz mi? Nasıl oldu da Tayyip buna “Bu yezit.” diyor,
siz gidiyorsunuz bunu davet ediyorsunuz? Yahu, bu devletin itibarıyla çok
oynuyorsunuz. Bu devlet, Türkiye Cumhuriyeti devleti itibarlı bir devlet,
saygın bir devlet ama sizin yüzünüzden dünyada çok itibar kaybediyor.
Şimdi,
arkadaşlar, Türkiye o kadar yalnızlaştırılıyor ki, dünyada o kadar değer
kaybediyor ki, gerçekten, yani insanlar hayrete düşüyor. Böyle bir devlet olur
mu? Böyle bir devlet yönetimi olur mu?
Şimdi,
bakın, bugün, Türkiye dünyada tek kalmış bir devlet. Suriye’yle arası bozuk,
Irak’la bozuk, İran’la bozuk, Batı’yla da bozuk. Şimdi, Amerikan gazeteleri
diyor ki: “Türkiye'nin MİT Başkanı, İsrail hesabına casusluk yapan 11 İranlıyı
İran’a ihbar etti.” Bu bir devlet için çok korkunç bir iftira, ağır bir iftira,
çok büyük iftira. Eğer doğruysa altından kalkılmaz bir sorumluluk durumu var.
Tayyip Bey diyor ki: “Biz arkadaşımızı harcamayız.” Hele bir tane, biraz, fazla
gelişmemiş bir şey var, Bekir var, böyle çocuksu düşüncelerle şey etmiş, diyor
ki: “Efendim, biz fidanımızı sökmeyiz.” Yahu, fidanı sökme meselesi değil.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarını sarsan böyle bir iddia yok.” de çıkın
içinden. Fidan yapmışsa, sen yapmışsan bunun altından kalkamazsınız.
Arkadaşlar,
bugün, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Orta Doğu’da desteklediği kim biliyor
musunuz? El Kaide, Müslüman Kardeşler, El Nusra. Bunlar kim? Bunlar insanları
diri diri yakıyorlar. Suriye’nin askerlerini yakalıyorlar -gördüm, videosunu
gördüm- ve getiriyorlar, kuyunun başında gaz döküyorlar, gazın içinde yakarak
aşağı atıyorlar. Kim bunlar? Ayrıca da, insanları…
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Suriye’de kim asit kullanıyor, söylesene!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Bakın, askeri yakalıyor, kılıçla başını kesiyor; askeri
yakalıyor, arkasına geçiyor, “Allahuekber” deyip onlarca insanı tek tek
öldürüyor. Bu zihniyeti destekleyen kim? Tayyip Erdoğan ve iktidarı.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Sen, sen!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Böyle bir zihniyetle bir olan bir siyasi iktidar dünyanın
neresinde saygı görür arkadaşlar? Bunların doğrusunu söylüyoruz. Ya siz basını
okumuyorsunuz ya dünya olaylarını takip etmiyorsunuz veyahut da… Yani bu kadar,
körü körüne, insanlar bir siyasi iktidarı desteklemez, sizin de bir sorumluluğunuz
var ya. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu kadar itibarsızlaştırılamaz, bu kadar
dünyada yalnızlaştırılamaz. Böyle bir şey olur mu? Bunların hesabını sormak
lazım.
Şimdi,
siz Haşimi’yi getiriyorsunuz, orada idama mahkûm edilmiş kişiyi, ondan sonra
gidiyorsunuz El Maliki’ye, bakıyorsunuz ki çare yok.
Şimdi
arkadaşlar, bakın, bu devlet hepimizin devletidir. Bu kürsülerden çok gelen
geçen oldu ama siz yarın… Gözlerinize perde çekmişsiniz, körü körüne bir siyasi
iktidarı destekliyorsunuz, böyle bir şey olmaz ki. Bu devlet bu kadar
itibarsızlaştırılamaz, yalnızlaştırılamaz. Yani bugün… Hiçbir sorumuza da doğru dürüst cevap verilmiyor. Ben soru
soruyorum, diyorum ki: Libya’ya 200 milyon dolar para verdiniz ey Dışişleri
Bakanı, Millî Eğitim Bakanı makamında oturan -neyse ona bakan da demeye de
ağzım varmıyor- diyor ki: “Bakın, o paraları çantayla götürdük, verdik.”
RECEP
ÖZEL (Isparta) – Ya ayıp senin yaptığın!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Yahu o paraları çantayla verdinizse, sizin cebinize
atmadığınız ne malum, onu nasıl kanıtlıyorsunuz?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Abuk sabuk konuşuyorsun!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Bize cevap vermiyor, 100 milyon dolar çantayla getirilip
verilir mi diğer bir devlete? Verilemez.
Sen bunları cebe attın mı, atmadın mı? Getir diyorum makbuzunu, geliyor burada
bize cevap vermiyor.
SUAT ÖNAL
(Osmaniye) – Kendini mi anlatıyorsun?
KAMER
GENÇ (Devamla) - Bu kadar, yani bu kadar yolsuzluk, soysuzluğun hüküm sürdüğü
bir dönemde parlamenterlik yapılamaz ki yahu! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Karşımızdaki insanların biraz bu konularda sorumluluk duygusu
duyarak bize cevap vermesi lazım.
Şimdi,
Dışişleri Komisyonu Başkanı çıksın, söylesin, hangi yüzle gitti Maliki’yi
Türkiye’ye davet etti, onu bir söylesin bakalım.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, hatibi temiz bir dille konuşmaya davet eder
misiniz?
KAMER
GENÇ (Devamla) - Onun için arkadaşlar, bunların getirdikleri her zaman...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Yahu böyle bir suçlama olabilir mi?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Oyumun rengi de “Hayır”dır. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
FATİH
ŞAHİN (Ankara) – Sayın Başkan, “soysuz” ifadesini düzelttirir misiniz?
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Sizi kınıyoruz Sayın Başkan!
BAŞKAN -
Sayın Bozkır, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır’ın,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in görüşülen kanun tasarısında oyunun rengini
belirtmek üzere yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında cevap vermeye değer bir konu olduğunu düşünmüyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – O zaman niye çıkıyorsun oraya?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VOLKAN BOZKIR (Devamla) – Ancak, otuz sekiz yılını dış
politikada şerefle hizmete vermiş bir kişi olarak Irak’a, Türkiye Irak
ilişkilerini düzeltmek için hangi yüzle gideceğimi, neden gittiğimi sorma
hakkına sahip bir kimse olduğunu da, burada olduğunu zannetmiyorum. Türkiye ve
Irak arasındaki ilişkileri düzeltmeye çalışmak…
ALİ ÖZ
(Mersin) – Öyle şey olur mu ya!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Öyle şey olur mu ya! Milletvekili sorar.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VOLKAN BOZKIR (Devamla) -…Türkiye’nin komşularıyla daha iyi
ilişkiler içinde olmasına gayret etmek hepimizin görevidir ve bunu bu şekilde…
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Burada sadece AKP mi var? Böyle bir şey olur mu?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Büyükelçi değilsiniz, milletvekilisiniz soracak tabii ki.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VOLKAN BOZKIR (Devamla) - ..son derece yanlış kelimelerle
Meclisin dikkatine getirmeyi, burada, bu kürsüden bu şekilde konuşmayı da doğru
bulmuyorum.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sizin konuşmanız nasıl? Komisyon Başkanısın.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VOLKAN BOZKIR (Devamla) - Kem söz sahibine aittir.
Türkiye'nin komşularıyla iyi ilişkiler içinde bulunması bir anlamda hayrınadır,
Türkiye'nin çıkarınadır ve bu çerçevede de Türkiye ile Irak ilişkileri inşallah
çok güzel günlere doğru gidecektir. Irak Başbakanı Maliki Türkiye’ye geldiğinde
yeniden anlaşmalar imzalanırken, ortak bakanlar kurulu toplantıları yapılırken
de bunun herkes gözlemcisi olacaktır. Kıskandırmak tabii ki bir meziyettir.
Onun için
de yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Bozkır.
Tasarının
tümü…
ALİ ÖZ
(Mersin) – Boşuna Komisyon Başkanı olmuşsunuz siz. Ayıp ya!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – Efendim, öncelikle uzun müddet diplomatlık yapmış bir
zatın burada Meclisin tümünü hedef alarak “Burada bana soru soracak bir kişi
olduğuna inanmıyorum.” demesi…
BAŞKAN –
Anlayamadım, “Burada…”
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) – “Burada bana soru sorabilecek bir kişinin olduğuna
inanmıyorum.” demesi bize hakarettir. En azından, kime karşı yönlendirdiğini
söylemesi gerekir, özür dilemesi gerekir.
Kendisine
teessüf ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederiz Sayın Halaçoğlu.
Sayın
Baluken, buyurunuz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan, sayın hatibin kullanmış olduğu cümlelerle
ilgili tutanakları istemeniz gerekiyor çünkü kendisi uzun yıllardır dış
politikayla ilgili çalıştığını ve kendisine bu konuda burada soru sorma
hakkının kimsede olmadığını ima eden bir konuşma yapmıştır…
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sen kimsin de bize “Soru sorma.” diyorsun?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Böyle bir konuşma yapmıştır. Milletin iradesini hiçe
saymaktır, kabul etmek mümkün değildir. O nedenle, o tutanağı inceleyip
gerekirse bir düzeltme istemenizi isteyeceğiz.
BAŞKAN –
Tutanaklara bakayım efendim. Tam net şey yapamadım.
Sayın
Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aynı konuyu dile getireceğim.
Yanlış
duymadıysam –yanlış duymuş olmayı tercih ederim- “Bu konuyu burada açıklamaya
değecek hiç kimse yoktur.” anlamında bir cümle kullandı gibi duydum.
Tutanaklara bakın efendim, ondan sonra değerlendirelim.
BAŞKAN –
Sayın Bozkır düzeltmek istiyor galiba.
Buyurunuz
Sayın Bozkır.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır’ın,
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin
açıklaması
VOLKAN
BOZKIR (İstanbul) – Sayın Başkan, benim söylediğim aynen şu şekildeydi: 38
yılını…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ağzından çıkanı kulağın duymuyor senin!
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Senin kulağın duymuyor!
BAŞKAN –
Bir dakika…
VOLKAN
BOZKIR (İstanbul) – …dış politikaya harcamış bir kişi olarak, benim hangi yüzle
Irak’a gittiğimi sorgulayabilecek birisinin olmadığını düşünüyorum.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ondan sonraki ifadenizi söyleyin!
BAŞKAN –
Şimdi tutanakları isteteceğim. Müsaade ederseniz oylamayı yapayım, tutanakları
da isteteyim, ona göre bakayım.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Bana sataşma var yani başta diyor ki:“Bana soru soramazsın.”
BAŞKAN –
Hayır, tutanaklara bakayım, ondan sonra Sayın Genç.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Güneydoğu Avrupa Savunma Bakanları Süreci
Çerçevesinde Koordinasyon Komitesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/390) (S.
Sayısı: 322) (Devam)
BAŞKAN -
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Üç dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Toplantı yeter sayısı yoktur.
On dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.29
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9’uncu Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
322 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün açık oylamasında toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
açık oylamayı elektronik cihazla yenileyeceğim.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, yapılan ikinci açık oylamada da toplantı yeter sayısı
bulunamadığı için, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri görüşmek için 30 Ekim 2013 Çarşamba günü saat
14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.42